111
TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ BANKACILAR MAKALELER Dr. Oğuz Yıldırım Döviz Kurları Çerçevesinde Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması PricewaterhouseCoopers Kurumsal Sektörde Raporlama Pelin Ataman Erdönmez Kurumsal Yeniden Yapılandırma SEMİNER Prof. Dr. Seza Reisoğlu Yabancı Para İpoteği Prof. Dr. Seza Reisoğlu Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek ÇEVİRİ Avrupa Merkez Bankası Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri Scott E. Hein Jonathan D. Steward Zorunlu Karşılık Uygulamasına Modern Bakış Türkiye Bankalar Birliği Türkiye’de Zorunlu Karşılık Uygulaması Üzerine Bir Değerlendirme MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler (Ocak- Mart 2003) Sayı 44 - Mart 2003

KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

TÜRKİYE BANKALAR BİRLİĞİ

BANKACILAR

MAKALELER

Dr. Oğuz Yıldırım Döviz Kurları ÇerçevesindeSatınalma Gücü Paritesinin Zaman SerisiAnalizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması

PricewaterhouseCoopers Kurumsal Sektörde Raporlama

Pelin Ataman Erdönmez Kurumsal Yeniden Yapılandırma

SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Yabancı Para İpoteği

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek

ÇEVİRİ

Avrupa Merkez Bankası Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri

Scott E. HeinJonathan D. Steward

Zorunlu Karşılık UygulamasınaModern Bakış

Türkiye Bankalar Birliği Türkiye’de Zorunlu Karşılık UygulamasıÜzerine Bir Değerlendirme

MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat veYeni Düzenlemeler (Ocak- Mart 2003)

Sayı 44 - Mart 2003

Page 2: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

BANKACILARYıl: 14 Sayı: 44Mart 2003

Türkiye Bankalar Birliği adınaİmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleriMüdürü:

Doç. Dr. Ekrem KESKİN

Genel Yayın Yönetmeni:

Melike ALPARSLAN

Yayın Danışmanları:

Tülin ERSELAli GÜNGÖRProf. Dr. Ahmet KIRMANProf. Dr. Seza REİSOĞLUB. Cahit SABIRAbdullah TAŞÇIOĞLUÖzcan ULUDAĞ

İdare Merkezi:

Nispetiye CaddesiAkmerkez B3 Blok Kat:1334340 Etiler-İSTANBULTel : 212-282 09 73Faks : 212-282 09 46Web sitesi: www.tbb.org.tr

Ankara Büro:

Paris CaddesiNo:12 Kat:4 06540Aşağı Ayrancı-ANKARATel : 312-419 49 10Faks : 312-417 88 51

Baskı-Yapım

Akbasım Matbaacılık Ltd. Şti.Tel: 216-339 87 39 Faks: 216-339 79 96

Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır.Para ile satılmaz.ISSN 1300-0217

Bankacılar Dergisi

- Bankacılar dergisi, finans ve bankacılıkkonularında yapılan çalışmaları ilgili çevre-lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan-maktadır.

- Dergide yayımlanacak yazılara karar ve-rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlikuzmanlarının değerlendirmelerine ve/veyakonunun uzmanı hakemlerin görüşlerinebaşvurulabilir.

- Dergiye gönderilecek yazının daha öncehiçbir yerde yayımlanmamış olması gerek-mektedir.

- Basılması istenilen yazılar derginin arka içkapağında belirtilen biçim kurallarına uygunolarak hazırlanmalı ve değerlendirmeye gir-mek üzere,

Bankacılar DergisiTürkiye Bankalar BirliğiBankacılık ve Araştırma Grubu BaşkanlığıNispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13Etiler, 80630 - İSTANBUL

adresine gönderilmelidir.

- Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban-kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıtmaz,yazar ve görüş sahiplerini bağlar.

- Dergide yer alan çalışmalar kaynak göste-rilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir.

- Yayımlanacak yazılarda yazım kurallarınave biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir ve-ya bunların yapılması yazardan istenebilir.

- Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön-derilmez.

- Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiğitakdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elektro-nik ortamda olmak üzere tüm yayın hakları-na sahiptir.

Page 3: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2002

1

İçindekiler sayfa no:

MAKALELER

Dr. Oğuz Yıldırım Döviz Kurları ÇerçevesindeSatınalma Gücü Paritesinin Zaman SerisiAnalizi ve Türkiye Ekonomisi Uygulaması 1

PricewaterhouseCoopers Kurumsal Sektörde Raporlama 15

Pelin Ataman Erdönmez Kurumsal Yeniden Yapılandırma 23

SEMİNER

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Yabancı Para İpoteği 43

Prof. Dr. Seza Reisoğlu Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek 56

ÇEVİRİ

Avrupa Merkez Bankası Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri 69

Scott E. HeinJonathan D. Steward

Zorunlu Karşılık Uygulamasına Modern Bakış 81

Türkiye Bankalar Birliği Türkiye’de Zorunlu Karşılık UygulamasıÜzerine Bir Değerlendirme

95

MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat veYeni Düzenlemeler (Ocak- Mart 2003) 100

KÜTÜPHANE Birliğimiz Kütüphanesine Ulaşan Yeni Yayınlar 105

Page 4: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM
Page 5: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

3

Döviz Kurları ÇerçevesindeSatınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi

veTürkiye Ekonomisi Uygulaması

Dr. Oğuz Yıldırım*

1. Giriş

Döviz kurları, ekonomik faaliyetleri etkileyen önemli göstergelerden biridir. Dövizkurları diğer fiyatlar gibi bir fiyattır ve mal piyasaları ile ilgilidir. Döviz kurlarındakideğişmeler, ekonomik faaliyetlerin seyrini etkilediğinden, döviz kuru değişmelerinin istikrarlıbir çizgi izlemesi, ekonomik istikrarı olumlu yönde etkileyecektir. Bu nedenle, dövizkurlarındaki değişim de, tıpkı diğer fiyatlarda olduğu gibi, ekonomik istikrar açısındanincelenmeli ve önemli bir ekonomik gösterge olarak, ekonomik faaliyetleri etkileme veekonomik faaliyetlerden etkilenme gücü dikkate alınmalıdır. Özellikle de, 2001 yılı Şubatayında ayarlanabilir sabit kurlara dayalı bir dezenflasyon programını terk etmek ve dalgalıkura geçmek zorunda kalan Türkiye ekonomisi açısından, bu araştırmanın sonuçlarınınönemli olduğu düşünülmektedir.

Türkiye ekonomisinde döviz kuru uygulamalarına bakıldığında, Ocak 1980 İstikrarKararları’na kadar kontrollü ve katı kur politikası uygulayan Türkiye, bu tarihte aldığı karalarçerçevesinde, “daha gerçekçi ve daha esnek” bir kur uygulamasına geçmiştir. Ocak 2000İstikrar Kararları çerçevesinde ise, Türkiye’de kronik ve yüksek enflasyonu düşürmekamacıyla, önceden açıklanmayan “yönlendirilmiş kur uygulamasından”, önceden açıklanan ve“enflasyon hedefine yönlendirilen” kur sistemine geçilmiştir. Bu politika ile, yurtiçi faizlerietkileyen döviz kuru risk priminin azalması sağlanarak, nominal faizlerde düşüş gerçekleşme-si amaçlanmıştır.

Uygulamaya konulan program, kamuoyunun desteği ve güveniyle Kasım 2000’e kadarbaşarıyla uygulanmasına rağmen, 22 Kasım’da likidite krizi ve ardından 19 Şubat 2001’deise, döviz krizi baş yaşanmıştır. Ekonomide yaşanan bu iki kriz sonrası, Ocak 2000 İstikrarKararları’nın temelini oluşturan “tablita“ sistemime son verilmiş ve dalgalı kur sisteminegeçilmiştir.

Döviz kurlarının dalgalanmaya bırakıldığı uygulamalarda, teorik olarak uzun dönemdesatınalma gücü paritesinin (SGP) sağlanması gerekmektedir. Bilindiği gibi, satınalma gücüparitesi ilk defa iktisatçı Gustav Cassel tarafından İkinci Dünya savaşı sırasında sabit dövizkuru sisteminin işleyişinin bozulmasından sonra, yeni döviz kuru paritesinin ne olmasıgerektiği sorusuna çözüm aramak amacıyla ortaya atılmış bir teoridir. Bu teoriye göre; dövizkurlarının piyasalarda serbestçe belirlenmesi durumunda alacağı değer, ülkeler arasındakigöreli fiyat değişim oranlarının bir ölçüsü olacaktır. Yani, denge döviz kuru, fiyat düzeyleri-nin oranı ile doğrusal bir ilişkiye sahiptir.

* Anadolu Üniversitesi, Öğretim Görevlisi.

Page 6: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

4

Türkiye ekonomisinde satınalma gücü paritesinin geçerliliğinin test edilmesi ilginçsonuçlar ortaya koyabilir. Çünkü Türkiye özellikle 1980 sonrasında ve 1990’larda izlediğidışa açık politikalar sonucu, gerek ABD ile gerekse AB ülkeleri ile ticari ilişkilerini hızlaarttırmış ve zaman zaman ekonomik krizler yaşasa da, nispeten hızla büyüyen bir ekonomiyesahip olmuştur.

Bu çalışmada, satınalma gücü paritesi ile döviz kurları arasındaki ilişki, açıklanmayaçalışılmış, satınalma gücü paritesinde meydana gelen sapmaların ekonomi üzerindeki etkileriincelenmiş ve satınalma gücü paritesi teorisinin uzun vade de geçerliliği, reel döviz kurununzaman serisi özellikleri araştırılarak test edilmiştir. Uygulama örneğinde ise, yüksek enflasyo-nun yaşandığı Türkiye ile göreceli olarak düşük enflasyonun gözlendiği ABD verilerikullanılarak 1990-2000 dönemi için satınalma gücü paritesi test edilmiş ve bu dönemde böylebir iktisadi ilişkinin varlığı yapılan birim kök testleri sonucunda reddedilmiştir.

Çalışmanın planı şu şekildedir: İlk bölüm giriş bölümüdür. İkinci bölümde satınalmagücü paritesi ile döviz kurları arasındaki ilişki ele alınmıştır. Üçüncü bölümde döviz kurların-daki değişmeler sonucu satınalma gücü paritesinde meydana gelen sapmalar ve bunlarınsonuçları incelenmiştir. Dördüncü bölüm satınalma gücü paritesinin zaman serisi analiziniiçermektedir. Bu bölümde, zaman serisi analizinin testinde belirlenen amaç doğrultusundakullanılan veri seti, değişkenler ve izlenen yöntem hakkında ayrıntılı bilgi verilmiş ve eldeedilen test sonuçları yorumlanmıştır. Çalışma, genel bir değerlendirmenin yapıldığı sonuçkısmı olan, beşinci bölüm ile sona ermektedir.

2. Satınalma Gücü Paritesi ve Döviz Kurları

Satınalma gücü paritesi teorisi ile döviz kurları arasında yakın bir ilişki vardır(Gordon, 1986, s.540-541 ; Dernburg, 1989, s.30-31 ; Baillie and McMahon, 1990, s.17). Herşeyden önce satınalma gücü paritesi teorisi, döviz kuru belirlenmesinin modern ekonomikanalizinde en önemli ögelerden birini oluşturmaktadır (Daniel, 1986, s.483). Özellikle 1970ve 1980’lere ait nominal ve reel döviz kuru modelleri incelendiğinde bu modellerde satınalmagücü paritesi-döviz kuru ilişkisinin yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir (Rush andHusted, 1985, s.137 ; Dornbusch, 1976, s.1161-1176 ; Mussa, 1982, s.74-104).

Satınalma gücü paritesi teorisinin reel döviz kurları açısından en önemli varsayımı “u-zun dönemde satınalma gücü paritesi geçerli ise, reel döviz kurlarının değişmeyeceği”olmaktadır. Satınalma gücü paritesi teorisi, döviz kurunun, yabancı ve yurtiçi enflasyonoranları arasındaki farka göre belirlenmesini öngörmektedir. Bu satınalma gücü paritesiningöreceli tanımıdır. Mutlak anlamda ise; satınalma gücü paritesi, döviz kurularına dönüştürül-müş fiyat düzeylerinin ülkeler arasında aynı olmasını gerektirir. (Özer, 1992, s.33 ; Doğanlarve Özmen, 2000, s.112).

Eldeki toplu para, parite oranı ile farklı bir para birimine dönüştürüldüğünde, tüm ül-kelerde aynı sepetteki mal ve hizmetler satın alınacaktır. Diğer bir değişle satınalma gücüparitesi ülkeler arasındaki fiyat farklılıklarını yok ederek, ulusal para birimlerini birbirinedönüştüren bir orandır (DİE, 2001, s.703). Bu durumda, yabancı ya da yurtiçi fiyatların birisiveya her ikisi birden değişirse, nominal döviz kuru da bu farkı ortadan kaldıracak ve dolayı-sıyla reel döviz kurunu tutacak şekilde değişmelidir. Eğer reel döviz kurları satınalma gücüparitesi teorisine göre hareket ederse, reel döviz kuru değişmeyeceğinden, nominal dövizkurundaki değişmeler ülkelerin uluslararası rekabet gücünü de etkilemeyecektir.

Page 7: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

5

3. Satınalma Gücü Paritesi ve Sapmalar

Bazı durumlarda kısa dönemde döviz kurlarındaki değişmeler, satınalma gücü paritesiteorisinin öngördüğü şekilde gerçekleşmeyebilir. Dolayısıyla, reel döviz kurlarındaki busapmalar parasal ve reel sebeplerden kaynaklanabilir. Döviz kurları fiyatlara göre çok dahahızlı hareket ettiği için, parasal bir genişleme sonucunda döviz kurundaki ani bir sıçrama vesatınalma gücü paritesinin öngördüğü orandan sapmalar meydana gelebilir.

Bununla birlikte, para stokunda meydana gelen bir artışın sonucunda, kısa dönemdesatınalma gücü paritesi teorisi geçerli olmayabilir, fakat satınalma gücü paritesinin uzundönemde geçerli olması beklenir (Mishkin, 1997). Dolayısıyla, döviz kurları ve fiyatlarbirlikte hareket edecektir. Bu bağlamda belirtilmesi gereken bir diğer nokta ise, merkezbankalarının özerklikleri ve makroekonomik politikalar arasındaki bağlantıdır. Özerk merkezbankalarına sahip ekonomilerin, döviz kuru politikalarıyla tutarlı makroekonomik politikalarizledikleri gözlenmiştir. Merkez bankalarının özerklikleri azaldıkça izlenen makroekonomikpolitikalar enflasyona neden olan genişleyici politika niteliğinde olmakta, dolayısıyla da reeldöviz kuru, yani milli para yabancı paralar karşısında aşırı değerlenerek satınalma gücüparitesine göre olması gereken değerden sapmalar göstermektedir (Doğanlar, 1995).

Satınalma gücü paritesinden sapmalar, bazen de uygulanacak döviz kuru sistemi seçi-minde önem kazanmaktadır (Özer, 1992, s.50). Burada önemli olan, döviz kurunun sabitdöviz kuru sistemine göre mi, yoksa esnek döviz kuru sistemine göre mi, ya da kontrollüolarak belirlenip belirlenmeyeceğidir. Eğer esnek döviz kuru sistemi uygulanıyorsa bu esnekkurlar ülkeleri belli bir enflasyon oranı belirlemeye zorlar. Çünkü döviz kurlarındakideğişmeler ülkelerin enflasyon oranı ile yakından ilgilidir ve enflasyon oranındaki farklılıklardöviz kurunun değişmesine neden olur.

4. Satınalma Gücü Paritesinin Zaman Serisi Analizi

Zaman serisi analizinin test edilmesinde aşağıdaki sıralama izlenmiştir. İlk olarak ya-pılan analizin amacı açıklanmış, analizde kullanılan veri seti, değişkenler ve yöntem hakkındabilgi verilmiştir. Son kısımda ise, zaman serisi test edilerek elde edilen sonuçlar değerlendi-rilmiştir.

4.1. Amaç

Bu çalışmanın amacı; Türkiye ekonomisinde 1990-2000 dönemi ekonomi politikaları-nın değerlendirilmesinde ve oluşturulmasında satınalma gücü paritesinin, bu dönemde geçerliolup olmadığını, reel döviz kurunun zaman serisi özelliklerini test ederek incelemektir. Yanibu çalışma, satınalma gücü paritesi teorisinin uzun vade de geçerliliğini test edebilmek için,reel döviz kurunun zaman serisi özelliklerinin araştırılmasına dayanmaktadır.

4.2. Veri Seti ve Değişkenler

Çalışmada Ocak 1990 Aralık 2000 tarihleri arasında aylık veriler kullanılmıştır. Kul-lanılan veriler; reel döviz kuru (r t), yurtiçi fiyat seviyesi (p t) (TÜFE) ve yabancı ülke fiyatseviyesi (p *t) (TÜFE) dir.

Reel döviz kurları (1982 Ocak = 100), 0,75 ABD Doları + 0,25 Alman Markı olarakhesaplanmış ve DPT elektronik veri dağıtım sisteminden alınmıştır. Ayrıca bütün reel döviz

Page 8: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

6

kuru serilerinin logaritması tarafımızdan hesaplanmıştır. TÜFE TC (1987 = 100) aylık sabitorijinal gözlem değerleri kullanılmış ve TCMB elektronik veri dağıtım sisteminden alınmıştır.TÜFE ABD (1982-84 = 100) aylık sabit orijinal gözlem değerleri kullanılmıştır.

Uygun ülkeler setinin belirlenmesinde en önemli kriter, seçilen ülkelerin baz ülke (bu-rada Türkiye) dış ticaretindeki payıdır. Ayrıca ülkeler arasındaki gelişmişlik düzeyi de dikkatealınmıştır. Bu araştırmada yüksek enflasyonun yaşandığı Türkiye ile göreceli olarak düşükenflasyonun gözlendiği ABD’nin veri seti kullanılmıştır.

Genelde uygun fiyat endeksinin seçiminde ise, endeksin kolay bulunabilirliği, sık ya-yınlanması ve dış ticarete konu mal ve hizmetler için enflasyondaki nispi değişmeleriyansıtması arzulanan özelliklerdir. Bu araştırmada diğer fiyat endeksleri içerisinde TÜFE’ninuygun fiyat endeksi olarak seçilmesinin en önemli nedeni , bu endeksin bir ülkedeki tipik birtüketim sepetinin fiyatındaki ortalama değişmeleri ölçmesi ve ayrıca diğer endekslere nazarandaha kolay bulunabiliyor olmasıdır.

4.3. Ekonometrik Yöntem ve Hipotezler

Zaman serilerinde istatistik yöntemlerin uygulanıp doğru sonuçlar elde edilmesi için,seride trendin olmaması ve durağan olması gerekir. Fakat zaman serisi analizindeki değiş-kenlerin özellikleri gereği, artış ya da azalış yönünde bir eğilime sahip oldukları görülmekte-dir. Bu durumda regresyon sonuçları geçersiz olmaktadır. Bu nedenle trendin ortadankaldırılması ve zaman serisinin durağanlaştırılması gerekmektedir (Utkulu, 1993, s.303).

Değişik yöntemler olmakla birlikte, durağanlık için kullanılan en yaygın ve en geçerliyöntem “birim kök” testleri olmaktadır.

Birim kök testi için kullanılan ifade;

Y t = Y t-1 + u t (1)

şeklindedir (Gujarati, 1999, s.718).

Burada u t ; klasik varsayımlara uyan, yani ortalaması sıfır, ardışık bağımlı olmayan,olasılıklı hata terimidir. Y t ; Y’nin t zamandaki aldığı değer ve Y t-1 ise, Y’nin t-1 zamandakialdığı değeridir.

Eğer regresyonu hesaplar ve ρ = 1 olarak bulunursa Y t olasılıklı değişkeninin bir bi-rim köke sahip olduğu söylenir. Bu durum zaman serisi analizinde, rassal yürüyüş olarakbilinir ve serinin durağan olmadığı anlamına gelir.

Zaman serisi analizinin test edilmesi için gerekli olan hipotez ise şu şekilde ifade edilebilir(Gujarati, 1999, s.719).

H 0 : β = 0, ρ = 1 ise; seri durağan değildir, normal dağılmamaktadır veotokorelasyona sahiptir. Dolayısıyla uygulanan politikalar geçerli değildir.

H 1 : β ≠ 0, ise; seri durağandır, normal dağılmaktadır ve otokorelasyona sahip değil-dir. Dolayısıyla uygulanan politikalar geçerlidir.

Page 9: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

7

Seride birim kökün varolup olmadığı Dickey-Fuller (DF) veya geliştirilmiş Dickey-Fuller (ADF) testleri ile çözümlenebilir.

Her iki testin kullanımında, Y t serilerinin birim köke sahip olduğunu ifade eden sıfırhipotezi (H 0) test edilir ve eşitlikte yer alan katsayı anlamlı bir şekilde negatif ise sıfırhipotezi (H 0) reddedilir. Katsayının anlamlı bir şekilde sıfırdan küçük olup olmadığını testetmek için katsayıya ait “t” istatistiği kullanılır.

H 0 : ρ = 1 hipotezi varsayımla hesaplanan t değeri τ (tau) istatistiği olarak bilinir. Ay-nı zamanda buna Dickey-Fuller Testi’de denilmektedir (Gujarati, 1999, s.719-720).

Kritik eşik değerleri (red-kabul) gösteren tablo Dickey-Fuller tarafından Monte Carlobenzetiminden yararlanılarak oluşturulmuştur. Bu teste ilişkin kritik değerler yüzde 1, yüzde 5ve yüzde 10 anlam düzeylerine göre oluşturulmaktadır.

Eğer, hesaplanan τ Dickey-Fuller test istatistiğinin mutlak değeri (yani τ),MacKinnon kritik eşik değerlerinin mutlak değerinden küçükse H 0 : δ = 0 hipotezi kabuledilir ve incelenen zaman serisinin durağan olmadığı kabul edilir. Eğer bunun tam tersi birsonuç çıkarsa, H 0 hipotezi reddedilir ve zaman serisinin durağan olduğu sonucuna varılır.

4.4. Zaman Serisinin Test Edilmesi

Analizde satınalma gücü paritesinin geçerliliğini test etmek için, satınalma gücüparitesinin en kısıtlı şekli olan reel döviz kurunun zaman serisi özellikleri incelenmiştir.

Reel döviz kuru serilerinde birim kökün varlığı, oldukça önemlidir. Çünkü reel dövizkurlarında birim kökün varlığı bir anlamda satınalma gücü paritesinin geçersizliğine,dolayısıyla uygulanan istikrar politikalarının ekonomik faaliyet üzerindeki etkinsizliğineneden olabilmektedir. Bu nedenle reel döviz kuru serilerinde, birim kökün varlığının ayrıntılıbir şekilde analiz edilmesi gerekir.

Bu durumda, reel döviz kurunun durağanlığının araştırılması, satınalma gücüparitesinin tutarlılığını ortaya koyacaktır. Satınalma gücü paritesinin uzun dönemde geçerliolabilmesi için reel döviz kuru durağan olmalıdır, yani birim kök içermemelidir (Doğanlar veÖzmen, 2000, s.113). Eğer reel döviz kuru durağan değilse; reel kurda sapmalar sürekliolacak ve nominal kurun fiyat farklılıklarını ortadan kaldıracak şekilde oluşmadığı, yanisatınalma gücü paritesinin geçerli olmadığı anlamına gelecektir.

Bu çalışmada reel döviz kuru serilerinde birim kökün var olup olmadığı, genişletilmişDickey-Fuller (ADF) testleriyle yapılmıştır. Testte kullanılan reel döviz kuru serileri aylıkveriler kullanılarak oluşturulmuş ve logaritmik olarak ifade edilmiştir. Reel döviz kuru serilerioluşturulurken incelenen her iki ülke için (Türkiye ve ABD) fiyatlar genel düzeyinin birgöstergesi olarak TÜFE alınmıştır. İncelenen dönem her iki ülkede de kura dayalı politikalarınuygulandığı bir dönem olup, Ocak 1990 ile Aralık 2000 arasındaki 131 aylık gözlemiiçermektedir. Ayrıca incelenen tüm reel döviz kuru serileri için ADF test eşitlikleri hem sabitterim, hem de sabit terim olmaksızın ayrı ayrı test edilmiştir.

Türkiye’de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesinin geçerli olup olmadığıhipotezi sıfır ve almaşık hipotezler şeklinde aşağıdaki şekilde ifade edebiliriz.

Page 10: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

8

H 0 : β = 0, ρ = 1 ise; seri durağan değildir, normal dağılmamaktadır veotokorelasyona sahiptir. Yani, Türkiye’de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesigeçerli değildir.

H 1 : β ≠ 0, ise; seri durağandır, normal dağılmaktadır ve otokorelasyona sahip değil-dir. Yani, Türkiye’de 1990-2000 döneminde satınalma gücü paritesi geçerlidir.

Burada sıfır hipotezi (H 0) ile 1990-2000 dönemine ilişkin bir gözlem kümesi kullanı-larak elde edilen iktisadi ilişkilerin parametrelerinin değerlerinin sıfır olduğu ve politikalarınekonomik faaliyet üzerinde etkin olmadıklarını göstermektedir. Almaşık hipotezde (H 1) ise,politikaların 1990-2000 döneminde ekonomik faaliyet üzerinde etkin oldukları açıklanmakta-dır.

İncelenen reel döviz kuru serileri için birinci analizde ADF eşitlikleri sabit terim ol-maksızın test edilmiştir. ADF testinde kullanılacak eşitlik sabit terim olmaksızın aşağıdakigibi formüle edilebilir.

r t = α.r t-1 +u t (2)

Eğer reel döviz kuru serilerinde birim kök var ise, ekonometrik analizde reel döviz ku-runu orijinal haliyle değilde, birinci farkları ile kullanmak daha uygun olur. Yani r t yerine ∆ rt serilerini kullanmak ekonometrik analiz açısından daha tutarlı sonuçlar verir (Özer, 1992,s.62).

Eğer yukarda ki eşitliğin her iki tarafından r t-1 çıkarılırsa reel döviz kuru eşitliğinin bi-rinci farkı alınmış olur (Çukur, 2000, s.82).

Bu durumda yeni eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır.

r t - r t-1 = α.r t-1 - r t-1 +u t (3) ∆ r t = r t-1 (α - 1) +u t ∆ r t = (α - 1). r t-1 +u t β = 0

İncelenen reel döviz kuru serileri için ikinci analizde ADF eşitlikleri sabit terim ilaveedilerek test edilmiştir. ADF testinde kullanılacak eşitlik sabit terim ilave edilerek aşağıdakigibi formüle edilebilir.

r t = α 0 + α 1.r t-1 +u t (4)

Eğer yukarda ki eşitliğin her iki tarafından r t-1 çıkarılırsa reel döviz kuru eşitliğinin bi-rinci farkı alınmış olur. Bu durumda yeni eşitlik aşağıdaki gibi olacaktır.

r t - r t-1 = α 0 + α 1.r t-1 - r t-1 +u t (5) ∆ r t = α 0 + r t-1 (α 1 - 1) +u t ∆ r t = α 0 + (α 1 - 1). r t-1 +u t β = 0

Page 11: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

9

4.5. Zaman Serisi Test Sonuçları

Her iki eşitlikte de β‘nın sıfıra (0) eşit olup olmadığı test edilmiştir. Yani kısaca reeldöviz kurlarının, orijinalde durağan olmadığını ifade eden sıfır hipotezi (H 0) test edilmiştir.Bilindiği gibi bu hipotez, aynı zamanda reel döviz kurlarında birim kökün varlığını ifade eder.Bu test Dickey-Fuller (DF) testi olarak adlandırılır ve kritik eşik değerleri “t” istatistiğindenfarklı olarak MacKinnon’un kritik eşik değerleri kullanılmıştır. DF test metodu serilerarasında korelasyona sebep olabilir. Bunu ortadan kaldırmak için DF testi geliştirilmiş veAugmented Dickey-Fuller (ADF) testi olarak adlandırılmıştır. Bu testte de β‘nın değerlendi-rilmesi DF testi gibidir.

Bu çalışmada reel döviz kuru serilerinin sadece birden fazla kök içerip içermedikleritest edilmemiştir. Çünkü, reel döviz kuru serilerinin durağan olmaları satınalma gücüparitesini reddetmek için yeterlidir (Doğanlar, 1995, s.116). Hesaplamalarda“Econometricviews 3.0” istatistik paket programı kullanılmış ve elde edilen test sonuçları,Tablo 1 ve Tablo 2’de gösterilmiştir.

Tablo 1: Birinci Farkları ve Logaritması Alınmış, Sabit Terim İçermeyen Reel Döviz

Kurları İçin Birim Kök Testi Sonuçları

ADF Test İstatistiği - 0.962284 %1 Kritik Değer ∗ -2.5813

%5 Kritik Değer -1.9423

%10 Kritik Değer -1.6170

∗ (Birim kök testi hipotezinin reddi için MacKinnon kritik eşik değerleri)

Augmented Dickey-Fuller Test Eşitliği

Bağımlı Değişken: D ( r )

Tarih: 06 ⁄ 11 ⁄ 02 Zaman: 19:39

Örneklem (düzeltilmiş): 1990:02 2000:12

Eklenen gözlem sayısı: 131

Değişken Katsayı Standart Sapma t-İstatistiği Olasılık

R(-1) -0.000503 0.000523 -0.962284 0.3377

R-kare 0.000495 Aritmetik Ort. Bağımlı Değişken -0.002153

Düzeltilmiş R-kare 0.000495 S.D. Bağımlı Değişken 0.026555

Regresyon S.E. 0.026548 Akaike Bilgi Kriteri -4.412112

Artık. Kareleri. Top. 0.091624 Schwarz Kriteri -4.390164

Log Tahmini 289.9933 Durbin-Watson İstatistiği 1.546886

Tablo 1, birinci farkları ve logaritması alınmış, sabit terim içermeyen reel döviz kurla-rı için birim kök testi sonuçlarını göstermektedir.

Page 12: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

10

Tablo 1’e göre; ADF test istatistiği reel döviz kuru serileri için birim kökün varlığıyüzde 10 anlam düzeyinde dahi reddedilememiştir. Burada ADF test istatistiğinin mutlakdeğeri (-0.962284), yüzde 1, yüzde 5 ve yüzde 10 anlam düzeyleri kritik eşik değerlerininmutlak değerinden daha küçük olduğu için, reel döviz kuru serisi durağan değildir ve H 0hipotezi kabul edilmiştir. Bu durumda seri normal dağılmamaktadır ve otokorelasyonasahiptir.

Tablo 2: Birinci Farkları ve Logaritması Alınmış, Sabit Terim İçeren Reel Döviz

Kurları İçin Birim Kök Testi Sonuçları

ADF Test İstatistiği - 1.274647 %1 Kritik Değer ∗ -3.4811

%5 Kritik Değer -2.8835

%10 Kritik Değer -2.5783

∗ (Birim kök testi hipotezinin reddi için MacKinnon kritik eşik değerleri)

Augmented Dickey-Fuller Test Eşitliği

Bağımlı Değişken: D ( r )

Tarih: 06 ⁄ 11 ⁄ 02 Zaman: 19:39

Örneklem (düzeltilmiş): 1990:02 2000:12

Eklenen gözlem sayısı: 131

Değişken Katsayı Standart Sapma t-İstatistiği Olasılık

R(-1) -0.024586 0.019288 -1.274647 0.2047

C 0.106934 0.085614 1.249032 0.2139

R-kare 0.012438 Aritmetik Ort. Bağımlı Değişken -0.002153

Düzeltilmiş R-kare 0.004783 S.D. Bağımlı Değişken 0.026555

Regresyon S.E. 0.026491 Akaike Bilgi Kriteri -4.408866

Artık. Kareleri. Top. 0.090529 Schwarz Kriteri -4.364969

Log Tahmini 290.7807 F-İstatistiği 1.624724

Durbin-Watson İst. 1.528570 Olasılık (F-İstatistiği) 0.204726

Tablo 2, birinci farkları ve logaritması alınmış, sabit terim içeren reel döviz kurları i-çin birim kök testi sonuçlarını göstermektedir.

Bu tabloya göre; ADF test istatistiği reel döviz kuru serileri için birim kökün varlığıbirinci testte olduğu gibi, yüzde 10 anlam düzeyinde dahi reddedilememiştir ve benzersonuçlar elde edilmiştir. Burada ADF test istatistiğinin mutlak değeri (-1.274647), yüzde 1,yüzde 5 ve yüzde 10 anlam düzeyleri kritik eşik değerlerinin mutlak değerinden daha küçükolduğu için, reel döviz kuru serisi durağan değildir ve H 0 hipotezi kabul edilmiştir. Budurumda seri normal dağılmamaktadır ve otokorelasyona sahiptir.

Page 13: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

11

Her iki testin sonucunda da, reel döviz kuru serilerinin durağan olmaması, yani birimkök içermesi, satınalma gücü paritesini en kısıtlı tanımı itibariyle reddetmektedir. DolayısıylaTürkiye’de 1990-2000 döneminde uygulanan politikalar, ekonomik faaliyetler üzerinde etkindeğildir. Bu sonuç Türkiye’de yüksek enflasyon yaşanıyor olmasına rağmen, aynı zamandaekonomide bazı yapısal değişikliklerin de yaşanıyor olmasına ve para otoritesinin (TCMB),piyasaya müdahale etmek suretiyle döviz kurunu kontrol altında tutmasına bağlanabilir.

Uzun dönem döviz kuru dengesi olarak bilinen satınalma gücü paritesi, kullanılan ve-rilerle sağlanmamaktadır. Bu durumda kısa dönemde zaten geçerliliğinden söz edilemeyendöviz kuru-fiyat oranları ilişkisinin (SGP), uzun dönemde de sağlanamaması dikkat çekici birsonuçtur. Çünkü, ilgili litaratürde gelişmiş ülkeler arasında uzun dönem satınalma gücüparitesi ilişkisinin sağlanamadığı konusunda bir görüş birliği vardır (Telatar, 1996, s.113).Bunun dayanağı olarak, sözkonusu ülkelerin ekonomilerinin farklı reel şoklara maruz kalmasıgösterilmektedir.

Bu çerçevede, reel döviz kuru serilerinin seçilen ülkeler için durağan olmamalarının,dolayısıyla satınalma gücü paritesinin geçerliliğinin reel döviz kuru serileri kullanılarakreddedilmesinin nedenleri için aşağıdaki hususlar söylenebilir (Doğanlar ve Özmen, 2000,s.120).

Satınalma gücü paritesi reel döviz kuru serileri kullanılarak test edildiği zaman, analizyabancı ve yurtiçi fiyatların homojenliği (türdeşliği) gibi güçlü bir varsayıma dayanmaktadır.Ancak fiyat indekslerine giren mal grupları ülkeden ülkeye farklılıklar gösterecektir. Buçalışmada karşılaştırma yapılan ülkeler ise, gelişmekte olan ülkeler (Türkiye) ve sanayileşmişülkelerdir (ABD). Dolayısıyla gelişmişlik açısından farklı konumda olan bu ülke gruplarınınfiyat indekslerine giren mal grupları da farklılıklar gösterebilecektir. Mal bazında satınalmagücü paritesinin oluşturulması, yani her iki ülkede de aynı malın fiyatları dikkate alınaraksatınalma gücü paritesinin test edilmesi daha tatminkar sonuçlar verecektir. Dolayısıyla fiyatindeksleri dikkate alınarak yapılan çalışmalar satınalma gücü paritesinin geçerliliğini şüpheliduruma düşürebilir (Melvin, 1989 ; Selçuk, 1993, s.11).

Fiyat indekslerinden kaynaklanabilecek teknik sorunlardan ayrı olarak dış ticarete ge-tirilen kısıtlamalar, ulaşım maliyetleri, teknoloji-verimlilik değişmeleri, dış ticaret dengesin-deki değişmeler, sermaye hareketleri, hükümet politikalarındaki değişmeler gibi faktörlerdenkaynaklanan reel nedenlerden dolayı da denge reel döviz kuru değişebilir (Edwards, 1988 ;Melvin, 1989). Bu nedenle de satınalma gücü paritesinden sürekli bir sapma meydana gelmişolabilir. Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik şartları göz önüne alındığında, yukarda sayılanreel unsurlardaki gelişmelerin sonucunda, reel döviz kurunda sapmaların meydana gelmesiolasılığı oldukça yüksektir.

Sözgelimi, dış ticaret dengesinde meydana gelebilecek olumsuz bir gelişme denge reeldöviz kurunun sürekli sapmasına, yani yeni bir denge değerine ulaşmasına neden olacağından,uzun dönemde satınalma gücü paritesi geçerliliğini kaybedebilir. Fakat bütün bunlardan ayrıolarak, reel unsurlarda meydana gelen değişmeler nedeniyle de satınalma gücü paritesigeçerliliğini kaybetmiş olabilir (Doğanlar ve Özmen, 2000, s.121).

Buna karşılık enflasyon oranları açısından büyük farklılıkların bulunduğu ülkeler ara-sında uzun dönem satınalma gücü paritesi ilişkisinin sağlandığına ilişkin bazı bulgulardamevcuttur. Söz konusu bulguların yüksek enflasyon gözlenen ülkedeki para otoritesininsadece parasal gelişmeler yoluyla ülke ekonomisini yönlendirdiği ve ekonominin reel kısmını

Page 14: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

12

etkileyecek politikalar (örneğin beşeri sermaye yatırımları gibi, verimliliği arttırmaya yönelikuygulamalar), uygulamadığı durum için geçerli olduğu söylenebilir.

5. Sonuç

Döviz kuru, Türkiye ekonomisinde kredibilitesi yüksek bir nominal çıpadır.Dolayısıyla kurun istikrara kavuşması, piyasaları yönlendirmek ve enflasyonu düşürmekaçısından önemlidir. Yukarıda yapılan satınalma gücü paritesinin zaman serisi analizisonucunda; Türkiye’de 1990-2000 döneminde uygulanan kur politikalarının ekonomikfaaliyetler üzerinde başarılı ve etkin olmadığı ortaya konmuştur.

Türkiye ekonomisi 1990’ları giderek sıklaşan aralıklarda yaşadığı bir kriz süreciiçinde geçirmiştir. Bu süreç boyunca kısmi istikrar programları uygulamaya konmuş olsa da,bunların kalıcı bir başarısı olmamıştır. Bu durum, 1990’lar boyunca sürdürülen dışa bağımlıyapay büyüme stratejisinin ve çarpık toplumsal bölüşüm ve birikim mekanizmalarının birsonucudur. Bu da Türkiye’deki yüksek enflasyon olgusunun altında kısa dönemde, küçükçaplı istikrar programlarıyla çözümlenmesi pek de mümkün görünmeyen daha ciddi ve önemlimakroekonomik sorunların olduğunu göstermektedir. 1990-2000 döneminde yaşanan krizlerve uygulamaya konulan istikrar programları incelendiğinde elde edilen sonuçlar bu yargıyıdestekler niteliktedir.

Devlet, bu on yıllık süreç içinde ulusal ekonominin yönlendirilmesi işlevini tamamenkaybetmiştir. Bir topyekün reform stratejisi ile makroekonomik istikrarı yeniden oluşturabil-mek yerine, ekonominin birikim önceliklerini doğrudan doğruya kısa vadeli dış sermayegirişlerinin özendirilmesine dayandırarak, kısa süreli ve yapay büyüme kazanımları üzerinekurmayı tercih etmiştir. Bu tercih, ulusal ekonomiyi tamamen konjonktürel ve dışsal olgularabağımlı hale getirmiş ve ekonominin kısa çevrimli, mini büyüme-kriz-istikrar kısırdöngüsünesokulmasına neden olmuştur. Bu süreçte kamu borçları sürdürülemez boyutlara ulaşmış, kamukesimi tasarruf ve yatırım yapamaz hale gelmiştir. Özel sektör birikimi tercihleri ise, giderekreel üretici sektörlerden uzaklaşarak, spekülatif rantiyer tipi birikim alanlarına yönelmiş,toplumsal gelir dağılımı da ciddi bozulmaya uğramıştır.

Türkiye’de son yıllarda yaşanan yüksek kronik enflasyon “yapışkanlık-inertia” özelli-ği göstermektedir. Yani, enflasyonist beklentiler, mevcut enflasyonu geleceğe taşımaktadır.Bu durumda sadece döviz kurunun kontrol edildiği istikrar programları kısa dönemde etkiliolmakta, uzun dönemde enflasyonu kalıcı olarak düşürmeye yetmemektedir. Ekonominin kısadönemde sağlamış olduğu bu istikrarı, uzun döneme yayabilmek ve ekonomiyi yenidenistikrarlı bir yapıya ve sürdürülebilir büyüme hızına taşıyabilmek, ancak istikrar sürecinintamamlanmasıyla mümkün olmaktadır.

Bu durumda faiz oranlarını bir yana bırakırsak, ekonomik istikrarı sağlamak için paramiktarı ve döviz kuru çıpalarını kullanan ve başarı sağlayamayan Türkiye ekonomisininönünde nominal çıpa olarak tek seçenek enflasyon hedeflemesi kalmıştır. Enflasyon hedefle-mesine geçilmesi durumunda, döviz kuruna ancak kısa vadeli sınırlı müdahaleler olacak, çıpagörevini enflasyonun kendisi üstlenecektir.

Page 15: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

13

Dipnotlar

1. SGP-Döviz kuru ilişkisi için bakınız. Robert J. Gordon, “Macroeconomics”, Scott Foresman and Company,(ABD 1986), s.540-541 ; Thomas F.Dernburg, “Global Macroekonomics”, Harper and Row, (USA 1989),s.30-31 ; Richard T.Baillie and Patrick McMahon, “The Foreign Exchange Market-Theory and EconometricEvidence”, Cambridge University Press, (Cambridge 1990), s.17.

2. Betty C. Daniel, “Optimal Purchasing Power Parity Deviations”, International Economic Review, Cilt:XXVII, N.2, (June 1986), s.483.

3. Marc Rush and Steven Husted, “PPP in the Long Run”, Canadian Journal of Economics, XVIII, N.1,(February 1985), s.137 ; Rudiger Dornbusch, “Expectations and Exchange Rate Dynamics”, Journal of PoliticalEconomy, 84, (December 1976), s.1161-1176 ; Michael L. Mussa, “A Model of Exchange Rate Dynamics”,Journal of Political Economy, 90 (1982), s.74-104.

4. Mustafa Özer, “Türkiye’de Reel Döviz Kurunun Zaman Serisi Analizi (1975-1991)”, (YayımlanmamışDoktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir 1992), s.33 ; Doğanlar ve Özmen, “Satınalma Gücü Paritesi veReel Döviz Kurları: Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Bir İnceleme”, İMKB Dergisi, Sayı: 16, Ekim-Kasım-Aralık 2000.s.112-113.

5. “Türkiye İstatistik Yıllığı 2000”, TC Başbakanlık DİE, (Ankara Ağustos 2001), s.703.

6. F.S.Mishkin, “The Economics of Money, Banking and Financial Markets”, Addison Wesley, 1997.

7. Murat Doğanlar, “Real Exchange Determination and Inflation: In Turkey, University of Aberdeen,(Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1995).

8. Özer, a.g.e., s.50.

9. U. Utkulu, “Cointegration Analysis: An Introductory Survey with Applications to Turkey”, 1.Uluslararasıİstatistik Sempozyumu, (Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir 11-12 Kasım 1993), s.303.

10. N. Damodar, Gujarati, Temel Ekonometri. (Litaratür Yayınları, 1999), s.718.

11. Gujarati, a.g.e., s.719.

12. Gujarati, a.g.e., s.719-720.

13. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.113.

14.Özer, a.g.e., s.62.

15.Çukur, Sadık. “Alım Gücü Paritesi, Ampirik Bir Analiz”, İktisat İşletme Finans, Sayı: 177, Aralık 2000, s.82.

16. Doğanlar, a.g.e., s.116.

17. Telatar, 1996, s.113.

18. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.120.

19. Melvin, 1989 ; Selçuk, 1993, s.116.

20. Edwards, 1988 ; Melvin, 1989.

21. Doğanlar ve Özmen, a.g.e., s.121.

Page 16: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Oğuz Yıldırım

14

Kaynakça

Kitaplar N. DAMODAR, GUJARATI (1999), Temel Ekonometri, Litaratür Yayınları. BAILLIE RICHARD T. and McMAHON, PATRICK. (1990), The Foreign Exchange Market-Theory

and Econometric Evidence, Cambridge University Press. DERNBURG, F. THOMAS (1989), Global Macroeconomics, Harper and Row. EĞİLMEZ, MAHFİ ve KUMCU, ERCAN (2001), Krizleri Nasıl Çıkardık?, Creative Yayıncılık, Haziran,

İstanbul. GORDON, ROBERT J. (1986), Macroeconomics, Scott Foresman and Company. MELVIN, M. (1989), International Money and Finance, 2.Press, Harper Collins, New York. MISHKIN, F.S. (1997), The Economics of Money, Banking and Financial Markets, Addison Wesley.

Dergiler ÇUKUR, SADIK (2000), “Alım Gücü Paritesi, Ampirik Bir Analiz”, İktisat, İşletme ve Finans, Sayı: 177,

s.82. DANIEL, BETTY C (1986), “Optimal Purchaasing Power Parity Deviations”, International Economic

Review, Cilt: XXVII, N.2, s.483. DOĞANLAR, MURAT ve ÖZMEN, MEHMET (2000), “Satınalma Gücü Paritesi ve Reel Döviz Kurları:

Gelişmekte Olan Ülkeler Üzerine Bir İnceleme”, İMKB Dergisi, Sayı: 16, Ekim-Kasım-Aralık, s.112-113. DORNBUSCH, RUDIGER (1976), “Expectations and Exchange Rate Dynamics”, Journal of Political

Economy, 84, s.1161-1176. EDWARDS, S. (1988), “Exchange Rate Misalignment in Developing Countries”, The World Bank,

Occasional Number: 2, (new series), John Hopkins University Pres, Baltimore. KEYDER, NUR (2003), “Kura Dayalı Program ve Kur Rejimi Uygulaması Sırasında TL’nin Yabancı Para

Karşısında Reel Değeri ve Cari İşlemler Dengesi”, İktisat, İşletme ve Finans, Sayı: 202, s.82. MUSSA, MICHAEL L. (1982), “A Model of Exchange Rate Dynamics”, Journal of Political Economy,

s.74-104. RUSH, MARC and HUSTED, STEVEN (1985), “PPP in the Long Run”, Canadian Journal of Economics,

XVIII, N.1, s.137. SELÇUK, FARUK (1993), “Reel Döviz Kurları Üzerine”, İşletme ve Finans, Sayı: 84, s.11. TELATAR, ERDİNÇ (1996), “Kısa Dönem Döviz Kuru Belirsizliğinin Ölçülmesi: Garch Modeli”, Hazine

Dergisi, Sayı: 2, s.113. YILDIRIM, OĞUZ (2002), “Kura Dayalı İstikrar Politikasına Teorik Bir Yaklaşım”, İktisat Dergisi, Sayı:

421-428, Ocak-Ağustos, İstanbul, s.25-36. YILDIRIM, OĞUZ (2002), “Kura Dayalı İstikrar Politikası Ekonometrik Modelleri Üzerine Bir Literatür

Taraması”, Mülkiye, Sayı: 237, Cilt: XXVI, Kasım-Aralık Ocak-Ağustos, İstanbul, s.137-152. YILDIRIM, OĞUZ (2003), “Kura Dayalı İstikrar Politikası Çerçevesinde Enflasyonu Düşürme Programı ve

Türkiye Ekonomisinde Yeni İstikrar Arayışları”, Dış Ticaret Dergisi, Sayı: 27, Mart, Ankara. YILDIRIM, OĞUZ (2003), “Döviz Kuru Sistemleri, Ekonomik İstikrar Açısından Alternatif Döviz Kuru

Sistemleri”, Standard Dergisi, Yıl: 15, Sayı: 174, Ocak, Ankara.

Tez ve Bildiriler DOĞANLAR, MURAT (1995), “Real Exchange Determination and Inflation: In Turkey”, (Yayımlanmamış

Doktora Tezi, University of Aberdeen). ÖZER, MUSTAFA (1992), “Türkiye’de Reel Döviz Kurunun Zaman Serisi Analizi (1975-1991)”,

(Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir). UTKULU, U. (1993), “Co-integration Analysis: An Introductory Survey with Applications to Turkey”,

1.Uluslararası İstatistik Sempozyumu, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir. YILDIRIM, OĞUZ (2002), “Kura Dayalı İstikrar Politikalarının Etkinliği:1990-2000 Türkiye Örneği”,

(Yayımlanmamış Doktora Tezi, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir).

Yıllık ve Raporlar HDTM, (1980-1995) Başlıca Ekonomik Göstergeler. IFS, (1985, 1991, 1996). IMF, The World Economic Outlook (WEO), Data Base, April 2002. DİE, Türkiye İstatistik Yıllığı 2000, (2001), TC Başbakanlık Ankara, s.703. WB, World Tables, (1990, 1992, 1994, 1995).

Page 17: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

15

Kurumsal Raporlamanın Geleceği*

PricewaterhouseCoopers

Davit Phillips1-Henry Daubeney2-Kimberly Smith3

Şeffaflıkta eksiklik şirketlerin hisse fiyatlarını olumsuz yönde etkileyebilir, toplumungüvenini sarsabilir ve sermayenin maliyetini artırabilir. Başka bir deyişle, yatırımcılar vediğer paydaşlar kötü ve yetersiz bilgilendirmeyi cezalandırırlar. Bu makalede finans kuruluş-larının sorumluluğu kabul etmelerinin zamanının geldiğini öne sürülmektedir.

Yakın geçmişte yaşanan bir dizi muhasebe skandalı, toplumun şirketlerle ilgili açık-lamalara duyduğu güveni sarstı. Bununla birlikte, mali açıklamalarla ilgili problemler yenideğildir ve elimizde birden fazla örnek bulunmakta. Gerçekten, insanda hayranlık uyandıra-cak derecede yasalara saygılı davranan şirketler bile, eylemleriyle olmasa bile, ihmalleriylezarara yol açma günahını işlemiş olabilirler.

Pek çok durumda, piyasalar ve diğer fayda sahipleri ile kurulan iletişimin zayıflığı,gerçek anlamda yaratılmış değerlerin hisse fiyatlarına yansımasına engel olmaktadır.

PricewaterhouseCoopers’ın bankaların finanstan sorumlu üst düzey yöneticileri ara-sında dünya genelinde yaptığı bir araştırma (Value and Reporting in the Banking Industry–Bankacılık Sektöründe Değer ve Raporlama), katılımcıların ancak üçte birinin hisse senetleri-nin doğru şekilde değerlendiğine inandığını ortaya koymuştur. Araştırmaya katılanlarınhiçbiri hisse senetlerinin aşırı değerlendiğini düşünmediğini ve büyük bir bölümü ise,özellikle de ABD'dekiler, hisse fiyatlarının olması gerekenin önemli ölçüde altında olduğunainandığını ifade etmektedir.

Bankacılık sektörü genelinde, bankaların açıkladığı bilgilerle, çeşitliliği artan ve dahakarmaşık hale gelen yatırım toplumunun bir şirketin temel performansını ve gelecekteki başarışansını tartmak için ihtiyaç duyduğu veriler arasında giderek büyüyen farklar görmekteyiz.PricewaterhouseCoopers'ın araştırması, yatırımcıların yalnızca yüzde 10'unun, analistlerin iseyüzde 21'inin banka raporlarını "çok yararlı" bulduğunu ortaya çıkarmıştır. Araştırma sadecepiyasanın açıklamaların güvenilirliği konusunda duyduğu endişeleri vurgulamakla kalmamış,aynı zamanda finansal muhasebenin günümüzdeki dar kapsamının da altını çizmiştir.Özellikle yatırımcılar ve analistler, ekonomik kar üretimi ve risk bazlı sermaye verimliliğihakkında; ayrıca, hizmet kalitesi, müşteri bağlılığı ve risk yönetimi gibi, bir kuruluşa uzunvadede değer katan faktörler hakkında da daha çok şey bilmeyi arzulamaktalar.

* © 2002 PricewaterhouseCoopers www.buildingpublictrust.com1 PwC Sorumlu Ortağı, Avrupa Value Reporting TM Lideri.2 PwC Sorumlu Ortağı, Bankalar ve Sermaye Piyasaları, İngiltere.3 PwC Kıdemli Müdürü, Finansal Hizmetler, İngiltere.

Page 18: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

PricewaterhouseCoopers

16

"Dünya sermaye piyasalarının etkinliği, toplumun duyduğu güvene, bu güven ise eksiksiz amaca uygun ve

güvenilir bilgi sağlanmasına, kısacası yeterli düzeyde şeffaflık sağlanmasına bağlıdır".

Wick Simmons, Nasdaq Yönetim Kurulu Başkanı

Kazanç Oyunu

Analistlerin, yatırımcıların ve elbette bankacıların da söylediği gibi, sorun kısmen şir-ketlerin kısa vadeli kazançlar üzerinde gereksiz ölçüde odaklanmasından kaynaklanıyor. Butavır manipülasyona yol açabiliyor ve dikkatin sürdürülebilir değer yaratımından başkayönlere kaymasına sebep olabiliyor. Yatırımcılar ve diğer paydaşlar, şirket yöneticilerinindahili raporlama sistemleri vasıtasıyla elde ettiği diğer bilgiler üzerinde giderek daha fazlaodaklanıyorlar. Gerçekten de, araştırmamız hizmet kalitesinin ve müşteri bağlılığının bizzatbankalar tarafından, değer katan faktörler olarak, muhasebe sonuçlarından daha önemligörüldüğünü ortaya koyuyor. Pek çok önde gelen banka, bugünlerde ekonomik kar ve diğersermaye bazlı benzeri ölçütleri de birer “temel performans göstergesi” (TPG) olarak kullanı-yor.

Standard & Poors 500 endeksinde piyasa değerinin defter değerinin Eylül 2002 itiba-riyle yaklaşık dört katına karşılık gelmesi, yukarıda bahsedilen ve "tarihsel maliyet muhasebe-sinin” kapsamını aşan faktörlerin önemini gösteriyor. Gerçek sonuçlarla, açıklanan sonuçlararasındaki boşluk belirsizlik ve varsayımlarla doldurulmakta; bu da pek çok kimsenin farkedeceği gibi kaçınılmaz olarak hisse fiyatlarında oynaklığa yol açmakta ve gerçek performan-sın ödüllendirilmesine engel olmaktadır. Yatırımcılar arasında ihtiyatlı ve şüpheci yaklaşımla-rın yaygınlaştığı bir dönemde, söz konusu piyasalar, daha yüksek risk primi ve daha yükseksermaye maliyetiyle, şeffaflıktan uzak ve gizliliği seven kuruluşlar olarak algılanan finanskuruluşlarını cezalandırma eğilimi gösteriyor.

Bankaların çoğu, daha şeffaf olmanın ticari sırları tehlikeye atabileceğine ve rakiplerinbüyük ilgi duyacağı bilgiler sağlayabileceğine inanmaya devam ediyor. Muhakkak ki bunlar,özellikle “hostile takeover” tehlikesiyle karşı karşıya bulunan kurumlar için önemli kaygılar.

Ancak, bir kuruluşta değer yaratıldığı halde bunun şeffaflığın yetersiz olması nede-niyle hisse fiyatlarına veya yatırımcıların elde edeceği getiriye yansımaması, yönetiminhissedarlara karşı sorumluluğunu yerine getirmemesi anlamına geliyor. Yönetim, aynızamanda, temel performans hedeflerinin saptanmasına ve gerçekleştirilmesine dayananuygulanabilir bir iş stratejisi de oluşturmak zorunda. Bu tür bir stratejik tutarlılığın ilgilikişilere anlatılamaması, doğal olarak güvenilirliğinin de sorgulanmasına yol açıyor.

Daha Fazla Sorumluluk

Ahlak ve dürüstlük giderek daha fazla mercek altına alındıkça, paylaşılan kurumsalbilgilerin sermaye piyasalarının ötesinde, çalışanlar, müşteriler, iş ortakları, denetlemeorganları, tüketiciler ve çevre gruplarına kadar varan daha geniş bir paydaş kesiminin ilgi veihtiyaçlarına cevap verip vermediğine bakmak gerekir.

Paydaşlar ile etkin iletişimin, temel alanlarda ve personel motivasyonunda yükselme,marka bağlılığında artış ve düzenleyici mercilerle daha iyi ilişkiler gibi önemli yararlarıolabilir (bakınız Şekil 1). Bununla birlikte, güveni kazanmak zor, yitirmek kolay, eski duruma

Page 19: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

17

getirmek ise hemen hemen imkansızdır. Olumsuz bilgilendirme yapılırken dahi tutarlılık,şeffaflık ve bilgilerin hedef kitle açısından anlaşılır olması gerekir. Aksi halde paydaşlarsessizlikten ve kafa karışıklığından gereğinden fazla anlam çıkaracaktır.

Aynı şekilde, bizzat bankalar kurumlara ait bilgilerin en önemli kullanıcıları, yorum-layıcıları ve taşıyıcıları arasındadır. Bu sektör mali sistemin en önemli unsurudur ve bukonum, sektöre, daha açık ve faydalı raporlama uygulamalarının geliştirilmesine önderliketme ve biçimlendirme alanı ve fırsatı sunar. Bazı kesimler ise bunu bir fırsat değil sorumlu-luk olarak görür. Ancak bu konuda kaydedilen ilerlemenin hızını, bankalardan çok düzenleyi-ci merciler belikliyor gibi görünüyor.

Şekil 1: Etkin İletişim Stratejisi

Düzenleyici Mercilerin Tepkisi

Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS, eski IAS), hisseleri Avrupa Birli-ğindeki borsalarda işlem gören firmalar için 2005 yılında zorunlu hale gelecek. SEC ile FASBarasında, IFRS ile ABD Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkelerinin (US GAAP) birbirlerineyakınlaştırılması konusunda prensipte varılan anlaşma, finansal açıklamalar konusunda dahaşeffaf ve küresel olarak karşılaştırılabilir bir ortam yaratılmasına yönelik hükümler getiriyor.

• Önemli paydaşların belirlenmesi• İç yönetim• Dış paydaş grupları

PAYDAŞLAR

UZUN VADELİ DEĞERYARATIMI

AÇIKLAMA / KARARALMA DEĞİŞİM

ÖZDEĞERLENDİRME

• Avantajlardan yararlan• Değeri getiriye dönüştür• Yatırım yap

• Paydaşların ihtiyaçlarına nasılhitap edebiliriz?• Emsallerimizlekarşılaştırıldığımızda nedurumdayız?•Öncelik tanı

• Temel ilkelerin uygulanması• Nasıl/ Ne?• Bilgiler geçerli ve güncel mi?

• Temel ilkeleri geliştir• İç performans ölçütlerine yenidenodaklan• Açıklama sürecini ve ilgiliuygulamaları gözden geçir

Page 20: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

PricewaterhouseCoopers

18

"Eksik ve güvenilir olmayan bilgilerin olumsuz etkileritek bir şirketin hatta borsaların çok ötesine yayılabilir ve

ekonominin bütününü etkileyebilir."

Kaynak: Samuel DiPiazza ve Robert Eccles tarafından kaleme alınan ve John Wiley and Sons Inc. tarafından yayınlananToplumun Güveninin Kazanılması – Kurumsal Raporlamanın Geleceği

Uluslararası bankacılık sektörü için Basel II giderek yaklaşıyor. Piyasa disiplini konu-su üzerinde yoğunlaşan 3 Numaralı Temel Şart, raporlama konusunda, işletme birimlerigenelinde risk ve sermaye yönetimi hakkında bilgi sağlama şartı da dahil olmak üzere, önemlietkiler doğuracak. İç risk analizine duyulan güvenin arttırılması yönündeki çabalar, aynızamanda, bankalar tarafından yapılan kredi değerlendirmeleri üzerinde yoğunlaşma eğiliminide güçlendirecek. Buna karşılık, bankalar da potansiyel kredi müşterilerinin ve ticaripartnerlerin kredi riskleri ve bunların değerlendirilmesi hakkında çok daha fazla şey öğren-mek isteyecekler.

Pek çok bankacı, özellikle yeni finansal raporlama standartları ve ekonomik kar öl-çütleri ile yönetim tarafından kullanılan diğer TPG’ler arasında çok az ilişki var gibi gözük-mesi nedeniyle, bu reformun yapabilecekleri hakkında tereddütleri bulunduğunu dilegetiriyor. Bununla birlikte reformların, iletişim ve açıklama stratejisi üzerindeki sahneışıklarını, büyük olasılıkla bilgilendirme sistem ve uygulamalarının köklü bir şekilde gözdengeçirilip yenilenmesini gerektirecek şekilde, daha yoğun hale getireceği açık.

Şekil 2: Üç Basamaklı Kurumsal Şeffaflık Modeli

Kaynak: Samuel DiPiazza ve Robert Eccles tarafından kaleme alınan ve John Wiley and Sons Inc. tarafındanyayınlanan Toplumun Güveninin Kazanılması – Kurumsal Bilgilendirmenin Geleceği

ÜçüncüBasamak

Şirkete ÖzgüBilgiler

İkinci BasamakSektör Bazlı Standartlar

Birinci BasamakGenel Kabul Görmüş Küresel

Muhasebe İlkeleri

Page 21: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

19

Yeni Raporlama Modelleri

İletişim ve açıklama uygulamalarına daha bütünsel bir şekilde yaklaşmak amacıylageliştirilmiş bir yöntemin ana hatları, PricewaterhouseCoopers'ın CEO’su Samuel DiPiazzave Advisory Capital Partners'ın Başkanı ve eski bir Harvard Business School profesörü olanRobert Eccles tarafından kaleme alınan Toplumun Güveninin Kazanılması – KurumsalRaporlamanın Geleceği adlı yeni bir kitapta anlatılıyor.

Kitap, şirketlerin yaptığı açıklamalara yönelik bütünleştirilmiş üç basamaklı bir çerçe-ve geliştirmek üzere, dünya çapındaki en iyi uygulama ve ileriye dönük düşünce örneklerinisunuyor (bakınız Şekil 2).

Bu model, kanuni finansal raporlama standartlarının yerine başka standartlar koymayıamaçlamıyor; daha ziyade, şirketlerin hissedar değerini arttırma yeteneğini yansıtan perfor-mans ölçüt ve süreçlerini tanımlayarak ve bunların ilgili taraflara iletilmesini sağlayarak, bustandartları tamamlamayı hedefliyor. Bu, PricewaterhouseCoopers'ın Value Reportingincelemesinde vurgulanan konularla tutarlılık arzediyor ve gerek değer yaratımı ve gereksegenel anlamda finansal raporlama konusunda toplumun güveninin yeniden kazanılması içiniletişimin geliştirilmesi gerektiği tezini esas alıyor.

Birinci Basamak: Genel Kabul Görmüş Küresel Muhasebe İlkeleri

İlk basamak küresel çapta geçerli bir dizi ortak finansal raporlama standardından olu-şuyor. Bu, yatırımcıların farklı ülke ve sektörlerde performans karşılaştırması yapmasını çokdaha kolay hale getirecek.

Sadece, IFRS'nin Avrupa Birliği (AB) tarafından kabul edilmesi, dünya sermaye piya-sası değerinin yaklaşık yüzde 25'ini temsil eden 8.700 şirketin muhasebe sistemlerinibirbiriyle uyumlu hale getirecek. Çin ve Avustralya gibi diğer bazı önemli piyasalar, yakıngelecekte IFRS'yi kabul etme yolunda taahhütlerini ifade etmiş bulunuyor. Dünyadaki toplampiyasa değerinin yüzde 50'sinin daha sisteme katılmasını sağlayacak olan ABD Genel KabulGörmüş Muhasebe İlkeleri ile IFRS’nin birbirlerine yakınlaştırılmasını da hesaba katarsak, bubasamakta büyük mesafe alınmış olduğu açık.

İkinci Basamak: Sektör Bazlı Standartlar

Sektör genelinde değer katan faktörler için ortak performans ölçütlerinin geliştirilmesi,yatırımcılara şirketleri rakipleriyle karşılaştırma imkanı verecek. Örneğin, oteller oda başınagelir rakamları yayınlarken, pek çok perakendeci metrekare başına satış rakamı belirtiyor.Bankalar şimdiden, raporlama veya mukayeseye baz olarak kullanılabilen yeterlilik oranlarıgibi bir dizi karşılaştırılabilir metrik sistem ölçütü kullanıyor.

Diğer belli başlı alanlarda da sayısal analizler gerçekleştirilebilir. Örneğin, yenilikçilikve ürün geliştirme, yeni ürünlerin yarattığı gelir yüzdesiyle bir grafiğe dönüştürülebilir. Bukonuda önderliği ele alan kurumlar arasında, her bir ticari birim için karşılaştırılabilir “riskaltında bulunan değer” bilgisini açıklayan Deutsche Bank da bulunuyor. UBS Warburg dakredi risklerinin kolay anlaşılır bir grafik analizini sektörel ve coğrafi bazda kredi derecelen-dirmesi yaparak veriyor.

Page 22: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

PricewaterhouseCoopers

20

Üçüncü Basamak: Şirkete Özgü Bilgiler

Şirkete değer katan bazı temel faktörler her şirket için farklıdır. Bunlar strateji, yöne-tim kalitesi, hedef performans karşılaştırması ve yönetimin rekabet ortamıyla ilgili düşüncele-rini içerir. Üçüncü basamak, aynı zamanda, bankaların paydaşlarına karşı taahhüdünü nasıldaha etkin bir biçimde yerine getirebileceği konusu üzerine de eğiliyor.

PricewaterhouseCoopers'ın yıllık Value Reporting (daha fazla bilgi için:www.valuereporting.com) raporunun en son baskısında ana hatlarıyla belirtildiği gibi, Co-operative ve Santander Central Hispano bankaları "insan sermayesini" ve belirli "ortak"paydaşlara sağlanan değer getirisini raporlama konusunda önderlik ediyor. Aynı şekilde, budurum kurumların düzenleyici mercilere, örneğin riski nasıl analiz ve kontrol ettiklerikonusunda daha iyi bilgi sağlaması için bir fırsat olabilir. Bu basamağın içeriğiyle ilgilistandartları tanımlamak zor olmakla birlikte, raporlamanın kapsamı ve formatına ilişkin ortakesaslar geliştirmek mümkün olabilir.

Şekil 3: “Value Reporting” Temel Faktörler

Pazar Bilgileri Strateji Değer Yaratan Finansal Faaliyetler Performans

* Rekabet * Hedefler * Müşteriler * Finansalortamı * Organizasyon * İnsanlar durum

* Düzenleyici yapısı * Yenilikçiler * Risk profiliortam * Yönetim * Markalar * Ekonomik

* Makro- * Tedarik performansekonomik zinciri * Sektörel veortam * Çevresel, coğrafi analiz

sosyal ve ahlakifaktörler

Vizyonun Gerçekleştirilmesi

Yönetimin açıkladığı bilgilerin amaca uygunluğu ve güvenilirliliği konusunda kendinirahat ve güvende hissetme ihtiyacı duyduğu açık. Dolayısıyla, uzmanlara danışma vebağımsız kaynaklarca doğrulama gerekebilir. Yönetimin aynı zamanda, sunuş ve karşılaştır-malı analiz için net bir çerçeve oluşturmaya da gereksinimi var.

PricewaterhouseCoopers’ın Value Reporting Sistemi, kurumun içerisinde bulunduğupazara, stratejisine, nasıl değer yarattığına ve bunun finansal ve diğer performans ölçütlerinenasıl yansıdığına ilişkin bilgilerin verilebilmesini sağlayan yöntemlerden biridir (bakınız Şekil3).

Aynı şekilde, bankalar, neyin nasıl raporlandığı hakkında yatırımcıları, analistleri vediğer paydaşları eğitmeye gereksinim duyacaklar. İnsanları kulak asmayacakları veya yanlışyorumlayacakları bilgilere boğmak anlamlı olmamaktadır. Son olarak, toplumun güveninikazanmak ve bunu sürekli ayakta tutabilmek, şirket rapor tedarik zincirine katılan herkesin -yönetim, denetçiler ve analistler – birlikte ve dürüstlük, şeffaflık ve sorumlu tutulabileceğinibilme anlayışı içinde çalışmasını gerektirecektir (bakınız Şekil 4).

Page 23: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

21

Şekil 4: Şirket Rapor Üretim Zinciri

Kaynak: Samuel DiPiazza ve Robert Eccles tarafından kaleme alınan ve John Wiley and Sons Inc. tarafındanyayınlanan Toplumun Güveninin Kazanılması – Kurumsal Bilgilendirmenin Geleceği.

Öne Geçme

Dikkatlerin raporlama konusu üzerinde odaklanmasıyla birlikte, bankalar daha şeffafve amaca uygun açıklamalara öncülük ederek rekabet gücü sağlayan önemli avantajlar eldeedebilirler. Kurumsal güvenin bir işareti olan açıklık, yönetime duyulan güveni arttıracaktır.Bu güven daha istikrarlı bir yatırımcı kitlesini çekebilir, hisse fiyatlarındaki oynaklığıazaltabilir ve düzenleyici mercilerle daha yumuşak ilişkiler kurulmasını sağlayabilir.

Ön planda yer alanlar, diğerlerinin izleyeceği standartları belirlemeye ve bu standartla-rı yükseltmeye yardımcı olabilir. Birkaç yıl önce Bank of Montreal, hissedarların elde ettiğiverim ile Kuzey Amerika'daki emsal grubu arasında kıyaslama çalışması yaparak öncü birkonuma geldi. Şimdi de aynı ülkeden CIBC ve Scotia Bank bu şirketi izliyor. CIBC,ekonomik karı iş birimi bazında açıklayarak ve sermaye yönetim stratejisini yatırımcılarıylatartışarak bunu bir adım ileriye taşıdı. Bunun gelişen ve rekabete açık bir süreç olduğu açık.Bir kurumun yaptığı yenilik kaçınılmaz olarak emsallerinin nelerin açıklanması gerektiğikonusunda piyasadaki beklentileri arttırıyor ve sürünün bir adım önünde olmak için daha fazlayenilik yapılması gerekiyor. En basit ifadeyle, hiçbir şirket geride kalmaya katlanamaz.

İtibar Kazanma

Hisselerinizin fiyatı kuruluşunuzun gücünü, başarılarını ve yeteneklerini gerçektenyansıtıyor mu? Belli başlı paydaşlarınızı, başarınızın ve itibarınızın dayandığı değerlerhakkında bilgilendiriyor musunuz? Şu anki sermaye maliyetinizden memnun musunuz?

Kesin gerçek şu ki, acil cevap bekleyen bu soruların bırakın üçüne birden, tekine bileçok az sayıda kuruluş tam olarak olumlu cevap verebilir. Yatırım için rekabetin ve kurumsalaçıklamalar konusunda duyulan kuşkuların giderek arttığı bir dönemde, pek çok kurum,paydaşlarının duyduğu güveni sürdürmek ve hissedar değeri yaratmak için gereken miktar vekalitede bilgi sağlama konusunda başarılı olamıyor.

ŞirketYöneticileri Yönetim

Kurulu BağımsızDenetçiler

BilgiyiDağıtanlar

BağımsızAnalistler

PİYASA DÜZENLEYİCİ MERCİLER

KOLAYLAŞTIRICI TEKNOLJİLER

STANDART BELİRLEYENLER

Yatırımcılar veBilgiyi

Paylaşanlar

Page 24: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

PricewaterhouseCoopers

22

“Bir yandan ulusumuzun tarihindeki bu üzücü safhayla boğuşurken,diğer yandan toplumun finansal raporlama ve piyasa sistemimiz konusundaki

güvenini tekrar kazanmak zorundayız."

Senatör Daniel Inouye’nin Şubat 2002'de,Enron'un çöküşüyle ilgili olarak ABD Senatosu Ticaret Komisyonu oturumunda yaptığı konuşmadan.

Bazı öncü kurumlar, etkin iletişimi rekabet avantajı yaratan bir farklılık kaynağına dö-nüştürmek için dikkatlerini bilgi açığı konusuna çevirmiş durumda. Diğerleri için, raporlamauygulamalarını yeni kurallara uyacak şekilde yeni bir yapıya kavuşturma gereksinimi, şirketinyaptığı açıklamalarla ilgili olarak daha uygulanabilir ve anlaşılabilir bir yaklaşım geliştirmekiçin hayatta karşılarına bir kez çıkacak bir fırsat teşkil ediyor.

İletişim güvenilir, doğrulanabilir ve mümkünse dahili yönetim için kullanılanTPG’lerle aynı çizgide olmalı. İletişim, aynı zamanda, kullanıcıya göre ayarlanmalı. Herşeyden önce, güvenilirlik, hoş olmayan haberlerin açıklanması pahasına da olsa, şeffaflığabağlı. Bu, göz korkutan bir olasılık ve doğal olarak bazı risk unsurlarını da beraberindegetiriyor. Yine de, Toplumun Güveninin Kazanılması – Kurumsal Bilgilendirmenin Geleceğibaşlıklı kitabın da ima ettiği gibi, güvenilir ve karşılaştırılabilir açıklamalar yapma hedefisadece ulaşılması arzu edilen bir hedef olmakla kalmayıp, giderek gerçekleştirilebilir hale degeldi. Bugün harekete geçenler, artan güvenin ödüllerini toplayacak ve başkalarının izleyeceğiyolu belirleyecekler.

Page 25: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

23

Kurumsal Yeniden YapılandırmaPelin Ataman Erdönmez*

I. Giriş

Küreselleşme sürecinde hem mali sektördeki hem de mali sektör dışındaki firmalar(bundan böyle firmalar diye anılacaktır) değişen piyasa koşullarına uyum sağlayabilmek içinyeniden yapılanma ihtiyacı duymaktadırlar. Özellikle 2001'in ilk yarısında başlayan1 ve11 Eylül 2001'de Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) gerçekleşen terör eylemleri ile hızkazanan ekonomik yavaşlamayla birlikte firma karlarının azalması, hisse senedi piyasalarındabüyük düşüş yaşanması, talep azalması ve piyasa beklentilerinin olumsuza dönmesi ile hemenher sektörde yeniden yapılandırma ihtiyacı daha da artırmıştır. Bu gelişmeler kurumsalyönetimin iyileştirilmesi çabalarının hızlanmasını, yasal ve düzenleyici çerçevede gereklideğişikliklerin yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Kurumsal yeniden yapılandırma tanım itibariyle, bir firmanın değerinin artırılması içinmali yapısında, yönetim veya mülkiyetinde veya ticaret portföyünde firmanın hissedarları vealacaklıları bakımından yapılan köklü değişikleri ifade etmektedir. Kurumsal yenidenyapılandırma genellikle (i) mali yeniden yapılandırma, (ii) operasyonel yeniden yapılandırmaolmak üzere ikiye ayrılmaktadır:

Mali yeniden yapılandırma firmanın sermaye yapısındaki değişiklikleri ifade etmekte-dir. Mali yeniden yapılandırma aktif ve pasiflerin yeniden yapılandırılmasını, firmanınsermaye maliyetini düşürmek için ek kredi alınmasını, firmanın büyümesinin sağlanması ilehissedarların ve alacaklıların getirilerini azamileştirmek için gerekli nakit akımının sağlanma-sını, varlığını sürdürebilir ancak mali açıdan güç durumda olan firmalar için borçların yeni birödeme planına bağlanmasını veya zor durumda olan firmanın tasfiyeye zorlanması yerinehisselerinin bir kısmının borçlarına karşılık olarak alacaklı kuruluş/kuruluşlar tarafındanalınarak, bu kuruluşların firmanın yönetiminde yer alması gibi uygulamaları içermektedir.

Operasyonel yeniden yapılandırmada ise, kurumsal yönetimin iyileştirilmesi, birleşmeve devralma, bir firmanın borçlanılarak satın alınması, firmanın bir bölümünün satılması,firma bölünmesi, ana firmaya bağlı firma arasında hisse senedi takası, sermaye artırılmadanyeni hisse senedi çıkarılması, bazı birimlerinin satılması veya karlı olmayan birimlerininkapatılması, harcama ve işgücünde kısıtlamalara gidilmesi gibi maliyet düşürücü yöntemlerlefirmanın mali durumu iyileştirilmeye çalışılmaktadır.

Kurumsal yönetim "bir firmanın yönetiminde yer alan yönetim kurulu, hissedarlar vediğer pay sahipleri arasındaki ilişkiler dizini" olarak tanımlanmıştır (OECD, 1998). Kurumsalyönetim firmanın faaliyet gösterdiği sektördeki temel faaliyet alanlarında hedeflediklerikarlılık, büyüme ve rekabet edebilmeyi sağlayan bir yeniden yapılandırma aracı olarak kabuledilmektedir.

* Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Uzman.

Page 26: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

24

Son zamanlarda gerçekleştirilen bir çok ulusal ve uluslararası forumda kurumsal yö-netim konusuna büyük önem verilmektedir. OECD (Organization for Economic Cooperationand Development), hükümetlerin firma yönetimi konusunda kendi ülkelerinde yasal vekurumsal altyapının değerlendirilmesi ve iyileştirilmesinde gösterdikleri çabalara yardımcıolmak üzere kurumsal yönetim standartlarına ilişkin bir dizi kural yayımlamıştır. 1999 yılındauygulamaya konulan bu kurallar aynı zamanda menkul kıymet borsaları, yatırımcılar, firmalarve etkin kurumsal yönetimin geliştirilmesinde rol alan diğer kişi ve kurumlar için önemli birkılavuz niteliği taşımaktadır2. Kurumsal yönetim ilkeleri her ülkede farklı şekilde uygulan-maktadır. OECD prensipleri bağlayıcı olmayıp, ülkelerin kendi kurallarını oluştururken birreferans oluşturmayı hedeflemektedir. Söz konusu prensipler Dünya Bankası'nın ülkedeğerlendirmelerinde de bir kriter olarak alınmaktadır.

Bu çalışmada kurumsal yeniden yapılandırma, teorik düzeyden ziyade ülkelerin ulus-lararası standart ve gelişmelere paralel olarak gerçekleştirdikleri uygulamalar ile mali krizgeçiren ülkelerin daha çok krizi aşmak için gerçekleştirdikleri uygulamalara yer verilmeksuretiyle ele alınmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın ilk bölümünde, uluslararası piyasalardason dönemdeki kurumsal yeniden yapılandırma eğilimleri incelenmektedir. İkinci bölümdedünyanın ikinci büyük ekonomisi olan, ancak son 10 yıldır mali kriz yaşayan Japonya ileDoğu Asya’da ülkelerinden Kore ve Endonezya'da kriz sonrasında uygulanan yenidenyapılandırma süreci özetlenmektedir. Türkiye’de Şubat 2001’de yaşanan mali kriz sonrasıkurumsal yeniden yapılandırma süreci üçüncü bölümde ele alınmaktadır. Sonuç bölümündeise çalışmanın kısa bir değerlendirilmesi yapılmaktadır.

II. Uluslararası Piyasalarda Kurumsal Yeniden Yapılandırma Eğilimleri

Küresel ekonomide 2001'in ilk yarısında başlayan ekonomik yavaşlama ve 11 Eylül2001'de ABD’de gerçekleşen terör eylemlerinin ekonomik etkileri kurumsal yenidenyapılandırmanın kapsamı ve niteliğinde önemli değişikliklere neden olmuştur. Firmakarlarının düşmesi, hisse senedi piyasalarında önemli düşüşlerin olması, talep azalması vepiyasa beklentilerinin olumsuz bir seyir izlemesi hemen her sektörde yeniden yapılandırmaihtiyacını doğurmuştur.

Birleşme ve devralmalar 1990'lı yıllarda en önemli kurumsal yeniden yapılandırmayöntemi iken, ekonomik yavaşlamaya girilen bu dönemde birleşme ve devralmalar azalmış,firmalar maliyetlerini mümkün olduğunca kısmak suretiyle rekabet güçlerini artırmak,marjinal veya temel olmayan faaliyetlerini durdurma ya da tasfiye etme ve istihdamı azaltmayoluna gitmişlerdir. 2001 yılında hem ulusal hem sınır ötesi birleşme ve devralmalar yüzde 50düşerek 1,74 trilyon dolar olmuştur. Bununla birlikte, bazı sektörlerde birleşme ve devralma-larda artış gözlemlenmiştir. ABD’de örneğin hizmet ve temel sanayi sektörleri, düşen aktiffiyatlarından yararlanarak rekabet güçlerini artırmışlardır.

ABD’de Aralık 2001’de 7’inci en büyük enerji şirketi Enron’ın iflası, Haziran ayındatelekom şirketi Worldcom skandalı ve ardından diğer bir telekom şirketi Global Crossing’iniflası kurumsal yönetimin ciddi şekilde sorgulanmasına neden olarak, başta ABD olmaküzere, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde, Japonya ve diğer mali kriz geçiren ülkelerdekurumsal yönetimin iyileştirilmesine yönelik bir takım ciddi önlemlerin alınmasına yolaçmıştır.

Kurumsal yönetimin geliştirilmesine yönelik olarak ülkelerin bireysel çalışmaları ya-nında OECD de, bu yönde çalışmalar hızlanmış, meydana gelen son olaylar üzerine 15 Kasım

Page 27: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

25

2002'de Paris'te belli başlı uluslararası kurumların temsilcileri ile işçi ve işveren temsilcileri-nin katılımı ile bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda 1999 yılında uygulamaya konulan veuluslararası piyasalarda bu konuda önemli bir referans teşkil eden OECD Kurumsal YönetimPrensipleri gözden geçirilerek, mevcut kurumsal yönetim sistemlerinin eksiklikleri ve gelişmegereken alanlar belirlenmeye çalışılmıştır. OECD'ye üye olmayan ülkelerdeki iş çevresi,sendikalar ve sivil toplum örgütlerine danışmak suretiyle de gözden geçirme sürecinde yeralan katılımcılar önümüzdeki aylarda görüş birliğine varmaya çalışacaklardır. Süreç sonundaelde edilen bulguların 2004 yılında açıklanması öngörülmektedir.

Basle Komite de bankacılık gözetim ve denetim konusunda sürdürdüğü çalışmalarınınbir uzantısı olarak, üyelerinin denetim alanındaki tecrübelerinden ve diğer ülkelerin denetimotoritelerinin güvenilir ve etkin bankacılık uygulamalarının geliştirilmesine yönelik yaptığıçalışmalardan yararlanmaktadır. Basle Komite, OECD prensiplerinin bankalar için taşıdığıönemi vurgulamak, daha önce yayımlamış olduğu dokümanlarda bahsi geçen kurumsalyönetim konusuna dikkat çekebilmek ve bankalar ile denetim otoritelerine kurumsal yöneti-min konusundaki bazı yeni başlıkları aktarabilmek amacıyla Eylül 1999’da “BankalardaKurumsal Yönetim” konulu bir döküman yayımlamıştır3.

Bu bölümde özellikle ABD ve AB ülkelerinde son dönemde gerçekleştirilen kurumsalyeniden yapılandırma uygulamaları ile buna paralel olarak yasal ve düzenleyici çerçevedeyapılan değişiklik ve düzenlemeler yer almaktadır.

1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)

ABD'de Aralık 2001’de 7’inci en büyük enerji şirketi Enron’ın iflası, Haziran ayındatelekom şirketi Worldcom skandalı4 ardından diğer bir telekom şirketi Global Crossing’iniflası kurumsal sektöre ilişkin düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesi gereğini ortayaçıkarmıştır. Söz konusu olayların ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek veyatırımcıların tekrar güvenini kazanmak üzere Temmuz 2002'de Sarbenas-Oxley Kanunuadında bir kanun çıkarılmıştır. Yeni kanun Menkul Kıymet ve Döviz Komisyonu (Securitiesand Exchange Commission-SEC)’na kayıtlı tüm firmaları kapsamaktadır. Kanun özetle;

Üst düzey yöneticilerin ve mali birimlerdeki yöneticilerin firmanın mali tablolarının doğruve SEC’teki verilerle uyumlu olduğunu teyit etmesini zorunlu kılmaktadır.

Firmaların iç yönetimini etkileyen çok çeşitli hükümler içermektedir. Buna göre:

1. Birim yöneticilerine ve üst düzey yöneticilere belli durumlar dışında bireysel krediverilmesi yasaklanmakta,

2. Yönetim kurulunu denetleyen Komiteye özel sorumluluk ve yetkiler yüklenmekte,3. Firmanın hatalı uygulamalarını otoritelerin dikkatine sunan yetkililere güvence sağ-

lanmaktadır.

SEC’i yeni bilgilendirme standartları oluşturmaya yönlendirmektedir. Bu kuralla-rın/standartların (1) bilanço dışı işlemler (2) pro-forma mali bilginin (genel kabul görmüşmuhasabe standartlarıyla uyumlu olmayan mali bilgi) sunumu (3) iç kontrol ve (4) etikkuralları içermesi öngörülmüştür.

• Yeni muhasebe düzenlemeleri getirmiştir. Bu çerçevede;

Page 28: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

26

1. Firmanın mali tablolarında denetçilerin belirttiği tüm maddi düzeltmeler gösterilmeli-dir.

2. Denetçi komitesinin dış denetçileri seçmesi ve denetimi gerçekleştirmesi sırasındaözel denetim yetkisini kullanması zorunlu kılınmıştır.

3. Firmanın hesaplarını denetleyen muhasebe firması Amerikan kökenli olmasa bile, yenikurulan kamu kurumu niteliğinde muhasebe gözetim kuruluna kayıt yaptırmak ve o-nun denetimine tabi olmak zorundadır.

• Mali tabloların doğru olmaması, menkul değerlerlerde sahtekarlık yapılmasına, yargınınengellenmesine, firmanın hatalarını ortaya çıkaran yetkililerine yönelik eylemlere karşıciddi cezalar ve yaptırımlar öngörmektedir.

NewYork Borsası Sarbenas-Oxley Kanunu'nun çıkarılmasından sonra Ağustos2002’de New York Borsasına kote olan firmalar için kurumsal yönetimi iyileştirmeye yönelikprensipler yayınlamıştır.

Ayrıca, ABD’de kurumsal yeniden yapılandırmayı kolaylaştırmak için vergi avantajla-rı getirilmiştir. Kurumların yeniden organizasyonu belli şartlar altında vergiden muaftutulmuştur. Örneğin birleşme veya devralma hisselerin değişimi suretiyle yapıldığı takdirde,söz konusu birleşme veya devralma vergiden muaf tutulmuştur. Birleşme veya devralma nakitkarşılığı ya da kredi kullandırılarak gerçekleştirildiğinde ise vergiye tabidir. Ayrıca, kurumsalayrıştırmalar, (firmanın bir bölümünün satılması, firma bölünmesi, ana firmayla bağlı firmaarasında hisse senedi takası, sermaye artırılmadan yeni hisse senedi çıkarılması) hem firmahem de hissedarlar için vergiden muaf tutulmaktadır5.

2. Avrupa Birliği Ülkeleri

ABD’de bu düzenlemeler yapılırken AB’de kurumsal sektörün yeniden yapılandırıl-masına yönelik olarak Şirketler Kanunu tekrar ele alınarak, kurumsal yönetimin geliştirilme-sini içeren bir dizi değişiklik üzerinde çalışmalara başlanmıştır. Avrupa Bakanlar Konseyi buçalışmaları Şirketler Hukuku Uzmanları Çalışma Grubu ile (High Level Group of CompanyLaw Experts) sürdürmektedir. ABD’da kabul edilen Sarbanes-Oxley Kanunuyla getirilendüzenlemeleri de göz önünde bulundurarak çalışmalarını sürdüren söz konusu Grup, en son4 Kasım 2002 tarihinde “Avrupa’da Şirket Kanunu için Modern Düzenleyici ÇerçeveHakkında” (A Report of The High Level Group of Company Law Experts on ModernRegulatory Framework For Company Law in Europe) bir rapor hazırlayarak AvrupaKomisyonu'na sunmuştur. Söz konusu raporda yönetim kurulunun yapısı ve fonksiyonları,muhasebe ve denetim uygulamaları gibi kurumsal yönetime ilişkin konular, sermaye oluşumuve sürdürülmesi, kurumsal yeniden yapılandırmaya ilişkin getirilen düzenlemeler ile Avrupa'-da Şirketler Kanunu’nda gelecekte yapılması muhtemel değişiklikler yer almakta, ayrıca kısadönemde öncelik verilmesi gereken konularda tavsiyelerde bulunulmaktadır. Bu çerçevederaporda özetle;

a) Kurumsal yönetimin geliştirilmesine yönelik olarak aşağıda belirtilen hususlar yeralmaktadır:

• Hissedarlara ve alacaklılara daha ayrıntılı ve kaliteli bilgi sunulması, özellikle kurumsalyönetim yapısı hakkında bilgilendirme standartlarının geliştirilmesi önerilmektedir. Bu

Page 29: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

27

çerçevede AB'de kote olmuş firmaların kurumsal yönetim üzerine yayınlanmış ulusalkodlara veya uymak zorunda oldukları şirket kanunlarına dayanarak, kurumsal yönetiminyapısı ve uygulamalarını da içeren yıllık hesapları hakkında ayrıntılı bilgilendirme yap-maları öngörülmektedir.

• Hissedarların haklarının güçlendirilmesi ve azınlık haklarının korunması konusunda,AB’de kote olmuş firmaların hissedarlarına gerekli bilgilere ulaşmaları için elektronikkolaylıkların sağlanması, bu yolla oylama sırasında mevcut olmayan hissedarların oylamayapma imkanına kavuşmaları, söz konusu kolaylıkların AB’deki tüm hissedarlara sağlan-ması ve sınır ötesi oylamalarda ortaya çıkan özel sorunların en kısa zamanda çözülmesiönerilmektedir.

• Yönetim kurulunun yapısı, yetkilerinin güçlendirilmesi ve özellikle firma ödeme güçlüğüiçine düştüğünde yöneticilerin sorumluluğunun artırılması tavsiye edilmektedir.

• Üye ülkelerin şirket kanunları, menkul kıymet kanunları, borsaya kote olma kuralları,kodları veya diğer hususlarda bütün AB ülkelerindeki farklılıkların giderilerek, Avrupaülkeleri arasındaki farklı kurumsal yönetim standartlarının birbiriyle uyumlaştırılarak veyaaralarında koordinasyon sağlanarak iyileştirilmesi öngörülmektedir.

b) Sınır ötesi birleşmelerle ilgili 10’uncu Şirketler Kanunu Direktifi ve sınır ötesitransferlerle ilgili 14’üncü Şirketler Kanunu Direktifi için tasarıların en kısa zamandakabul edilerek uygulamaya geçilmesi önerilmektedir.

c) Sermaye oluşumu ve sürdürülmesi üzerine 2’nci Şirketler Kanunu Direktifininbasitleştirilmesi önerilmektedir.

1990’larda birleşme faaliyetlerinin artmasıyla birlikte mevcut düzenlemelerin ihtiyacacevap vermemesi, Devralma Teklifi Direktifinde (Takeover Bid Directive) çeşitli düzenle-melerin yapılmasını zorunlu kılmıştır. 12 yıldır yürürlükte olan söz konusu Direktif için ilkönerge 1989 yılında verilmiş ve direktif 1990 yılında değiştirilmiştir. 1996 yılında daha etkinbir çerçeve sunulmuş ve 1997 yılında Direktifte bu çerçevede değişiklik yapılmıştır. Komis-yon söz konusu Direktifte değişiklik yapılması için tekrar önerge vermişse de son tasarıHaziran 2001’de Avrupa Parlementosu tarafından red edilmiştir. Komisyon halihazırdarevizyondan geçirilmiş haliyle önergeyi incelemektedir. Direktifte yapılması önerilendeğişiklikler üye ülkelerin daha detaylı uygulayabilecekleri devralma prensiplerini içermekte-dir (OECD, 2002).

Ayrıca, AB içerisinde firmaların azınlıkta kalan hissedarların haklarının korunması veözellikle prosedürlerin şeffaflığı açısından devralma tekliflerine asgari standart getirilmesi,temel bilgilendirme standartlarında gelişme sağlanması ve devralma teklifleri sürecinde dahafazla şeffaflık sağlanması amaçlanmaktadır.

Öte yandan, AB Bakanlar Konseyi’nde ulusal muhasebe kanunlarında henüz muhase-be standartlarına uyum sağlamamış sektörlerde, uluslararası muhasebe standartlarınauyumunun sağlanmasını teminen değişiklikler yapılması hakkında görüş birliği oluşmuştur.Kanun tasarısının en kısa zamanda yasalaşması talep edilmektedir.

Page 30: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

28

ABD’de kurumsal yeniden yapılandırmayı kolaylaştırmak için sağlanan vergi avan-tajlarının çeşitli Avrupa ülkelerinde de uygulandığı gözlemlenmektedir. Almanya 1995yılında vergisiz bir kurumsal yeniden yapılandırma sistemini uygulamaya koymuştur.Ticaretin Yeniden Organizasyonu (Business Reorganization Act) kapsamında, birleşme vekurumsal ayrıştırmaları da içeren belli türdeki kurumsal yeniden yapılandırmalar basitleştiril-miştir. Almanya ayrıca, iştiraklere ait hisselerin -bir yıldan fazla kalması kaydıyla- satışındanelde edilen sermaye kazançlarından alınan kurumsal vergileri kaldırmıştır.

Fransa’da birleşmeden elde edilen sermaye gelirleri gerçekleşmemiş kazanç olarakkabul edilmekte ve devralınan aktifler satılana kadar kurumsal vergiden muaf tutulmaktadır.Fransa ayrıca, belli koşulların yerine getirilmesi ve vergi otoritelerince onaylanması şartı ilekurumsal ayrıştırmalar için vergi alınmamasına izin vermiştir (OECD, 2002).

Diğer yandan giderek artan sayıda ülkede (ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollan-da, Avustralya, Avusturya, Yeni Zelanda, Finlandiya, İspanya) konsolide vergi sisteminegeçilmeye başlamıştır. Konsolide sistemde ana firmanın ve bağlı ortaklıkların bütün kar vezararları vergi avantajı sağlamak için birleştirilmektedir.

III. Mali Kriz Geçiren Ülkelerde Kurumsal Yeniden Yapılandırma Uygulamaları

Mali kriz geçiren ülkelerde kurumsal yeniden yapılandırılma süreci, krizin hem malihem de mali sektör dışındaki firmalar üzerindeki etkisinin azaltılması ve ekonomide kaybolangüvenin tekrar kazanılarak büyüme sürecine geçilebilmesi açısından önemlidir.

Söz konusu ülkelerde kurumsal yeniden yapılandırmanın gerçekleştirilebilmesi içinöncelikle sürdürülebilir makroekonomik istikrarın sağlanması, yasal düzenlemelerin gerçek-leştirilmesi, muhasebe ve bilgilendirme standartlarının uluslararası standartlarla uyumlaştırıl-ması kurumsal yönetimin iyileştirilmesi gibi gerekli altyapının hazırlanması gerekmektedir6.Ayrıca, yeniden yapılandırmanın kolaylaştırılması için, firmalara birleşme, hisse karşılığı borçtakası, borcun affedilmesi için vergi avantajı getirilmesi, etkin olmayan icra ve iflas kanunla-rında, yabancıların sisteme girişini önleyen düzenlemelerde, iş kanunlarında ve borç yenidenyapılandırmasını engelleyen diğer kanun ve düzenlemelerde değişiklik yapılması gerekmek-tedir.

Bir ülkede icra ve iflas prosedürlerinin etkin olması, borç yeniden yapılandırma süre-cini kolaylaştırmakta, varlığını sürdüremeyecek firmaların kredi almaya devam etmesiniönlemekte, alacaklı kuruluşlara verilecek aktiflerin değerini azamileştirmekte ve gerekborçluları gerekse alacaklıları mahkeme dışı anlaşma yapmaya özendirmektedir.

Mali kriz geçiren ülkelerde kurumsal yeniden yapılandırma için gerekli alt yapının o-luşturulmasını takiben, firmalar yeniden yapılandırma için kısa orta ve uzun vadeli stratejilerbenimseyebilmektedir. Buna göre (Mako, 2002, s. 4-5);

Kısa dönemde (örneğin 3 ay) varlığını sürdürebilir, ancak yüksek kaldıraç oranına sa-hip firmalarda belli oranda mali istikrar sağlanması önemlidir. Varlığını sürdüremeyecekdurumda olan firmaların ise, örneğin tasfiye yoluyla sistemden çıkmalarına imkan tanınmalı,ancak sistemik bir krizde güçlü firmaların bu durumdan etkilenmesine izin verilmemelidir.Orta dönemde (örneğin 6-24 ay), firmanın karlılığı, ödeme gücü kazanması ve likiditesininartırılması için operasyonel yeniden yapılandırmaya ağırlık verilmelidir. Uzun dönemde,rasyonel olmayan borca dayalı yatırımlardan vazgeçmek gerekmektedir.

Page 31: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

29

Sektörel Bazda Kurumsal Yeniden Yapılandırma Örnekleri

Özellikle 11 Eylül 2001 sonrasında kurumsal yeniden yapılandırmanın en yo-ğun yaşandığı sektörler arasında telekomünikasyon, petrol, çelik, havayolları yeralmaktadır:

Telekomünükasyon sektöründeki firmaların ağır borç yükleri nedeniyle hissesenedi fiyatlarında büyük düşüşler yaşanmış ve bu firmalar harcamalarında önemlikısıtlamalara gitmiştir. Ulusal monopol durumunda olan bu sektördeki firmalar,teknolojik gelişmeler, yasal ve düzenleyici çerçevede yapılan değişiklikler ilederegülasyon sürecini takiben piyasaların yabancı rekabete açılmasıyla, yabancıfirmaları devralarak ya da ortaklıklar kurarak global operatörler haline gelmişlerdir.1990’larda telekomünikasyon şirketleri genişlemeci bir politika izlemişlerdir.Ekonomik yavaşlama bu durumu değiştirmiş, birleşmeler artmıştır. Ağustos 2000'degerçekleşen Orange Plc (İngiltere)'ın 45,6 milyar dolar değerindeki Fransız Telekomudevralması bu devralmalara verilebilecek önemli bir örnektir.

Petrol sektöründe 1990’larda önemli birleşmeler yaşanmıştır. 1998 yılında A-merikan kökenli Exxon-Mobil ve 2000 yılında Chevron-Texaco birleşmelerine ekolarak; 1998 yılında BP (ABD) ve Amoco (ABD), 1999 yılında BP Amoco(ABD/İngiltere) ve Arco (ABD), 1999 yılında Total (Fransa) ve PetroFina (Belçika),2000 yılında TotalFina (Fransa/Belçika) ve Elf (Fransa) gibi birleşmelere tanıkolunmuştur (OECD, 2002). Petrol sektöründe talebin düşük düzeylerde seyretmesihalinde birleşme trendinin devam etmesi beklenmektedir.

Çelik sanayinde geçen yıllarda önemli birleşmeler yaşanmıştır. Avrupa'da1999 yılında British Steel (İngiltere) Hoogovens (Hollanda) ile birleşerek CorusÇelik’i oluşturmuştur. 2001 yılında Usinor (Fransa), Arbed (Lüksemburg) ve Aceralia(İspanya) birleşerek dünyanın en büyük çelik firmasını (Arcelor) oluşturmuştur. LNMGrup/İspat (İngiltere ve Hollanda) 1980'lerde ve 1990'larda Kanada, Fransa Almanya,İrlanda (şimdi kapanmıştır) Kazakistan, Meksika, Trinidad ve Tabago ve ABD'dekidevralmaları sonucunda dünyanın büyük çelik üreticileri arasında yerini almıştır.Halihazırda ulusal düzeyde özellikle Japonya ve ABD’de birleşmeler yaşanmaktadır.Ekonomik yavaşlamaya girilmesiyle birlikte çelik endüstrisinde yeniden yapılandırmaçalışmaları yoğunlaşmıştır. ABD'de 30'un üzerinde firma iflas ve tasfiye durumunagirmiştir. Küresel ekonominin resesyona girmesiyle devletler etkin işlemeyen fazlakapasiteye sahip firmaların kapatılmasının kolaylaştırılmasına yönelik çok yanlıçözüm arayışlarına girmişlerdir. Firma kapatma maliyetlerinin yüksek olması, çoğufirmanın yeniden yapılandırma stratejisini tam olarak uygulamasını önleyen birunsurdur. Aynı şekilde emeklilik fonları gibi yüksek maliyetler, sektörü, birleşme vedevralmalardan caydıran önemli bir faktör olarak görülmüştür.

Havayolları şirketleri de 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra önemli ölçüdeolumsuz etkilenmiştir. İsviçre Havayolu (Swissair) ve Belçika havayolları (Sabena)gibi büyük havayolları iflas etmiştir Düşen talep sonucunda işten çıkarmalar artmış,sigorta maliyetleri ikiye katlanmıştır. Sektörde 30.000-40.000 dolayında çalışanındaha işten çıkarılması beklenmektedir. Sektörde son dönemde yeniden yapılandırmaçabaları iyice yoğunlaşırken, devletler çok çeşitli yardımlar yapmıştır. ÖzellikleAvrupa'da sektörde birleşmelere yönelik baskılar artmıştır.

Page 32: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

30

Genellikle zor durumdaki firmaları borç yeniden yapılandırma anlaşmaları gibi yön-temlerle mali açıdan istikrara kavuşturmak çok zor değildir. Esas zor olan yüksek işgücümaliyetleri, düşük marj veya zarar eden birimler, zayıf çalışma sermayesi veya düşük getiriliaktiflere bağlı sermaye temel operasyonel konuların çözüme kavuşturulmasıdır. Söz konususorunların çözülememesi firmaların rekabet gücünü iyice azaltmakta ve makroekonomikşoklara daha duyarlı hale gelmelerine neden olmaktadır. Bu bölümde, mali kriz geçirenJaponya ve Doğu Asya ülkelerinden Kore ve Endonezya’daki yeniden yapılandırma uygula-maları ana hatlarıyla ele alınmaktadır.

III.1. Ülke Uygulamaları

a. Japonya'da Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci

Japon ekonomisinin 1950’lerden 1970’lerin sonlarına kadar olan dönemdeki başarısı-nın en önemli sebeplerinden birisi olan ana banka sisteminde (main bank system)7 1970'liyıllarda mali sistemin liberalizasyonu ve deregülasyon süreci ile birlikte sorunlar meydanagelmiştir. Büyük ve kredibilitesi olan kurumlar menkul kıymet piyasasından daha ucuzfinansman kaynağı bularak banka kredilerini temel finansman aracı olarak kullanmayıbırakmışlardır. Bu nedenle, banka kredileri orta ölçekli ve daha küçük firmalara yönelmiştir.Bu değişimden sadece bankalar değil, ana bankalarla yakın ilişki içinde olan firmalar daetkilenmiş, bu firmaların hisse senedi fiyatlarında büyük düşüşler yaşanmış ve karlılıklarıazalmıştır. 1990’ların başlarında balon ekonomisinin çökmesi ile birlikte kurumsal yönetimyapısı tekrar gözden geçirilmek zorunda kalmıştır. Japon bankacılık sisteminin kötü kredisorunu ile karşı karşıya kalması, kurumsal sektördeki fazla kapasite sorunu, bankalarınkurumsal sektörü ne ölçüde etkin olarak izlediği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu süreçtekurumsal yönetimin iyileştirilmesi ve firmaların temel faaliyetlerine ait olmayan aktiflerininsatılması suretiyle kurumsal sektörün yeniden yapılandırılmasına önem verilmeye başlanmış-tır. Kurumsal yeniden yapılandırmaya yönelik yapılanlar ana hatlarıyla aşağıdaki şekildeözetlenebilir:

• Konsolide muhasebe sistemini de içeren yeni muhasebe standartları oluşturulmuştur. 1999mali yılının başında kamuya açık firmalar için, uluslararası muhasebe standartlarına daya-nan yeni muhasebe standartları geliştirilmiştir. Bu standartların firmaların organizasyonuve yönetimi üzerinde çok önemli etkileri olmuştur Uluslararası kabul görmüş standartlarınuygulanması, denetimlerin güvenirliliği ve firma yönetiminin usulsüz davranışlarınınönlenmesi açısından çok etkili olmuştur. Konsolide muhasebe standartlarının getirilme-siyle birlikte ana firmalarla birlikte iştiraklerin de değerlendirilmesine olanak sağlamıştır.

• Ticaret Kanununda yapılan değişikliklerle kurumsal yönetim standartları modernleştiril-miştir.

• Menkul kıymet piyasalarının serbestleştirilmesi sonucunda yatırımcılar kurumsal bilgileredaha çok ihtiyaç duymaya başlamıştır. ABD'deki Edgar sistemine benzer bir sistem olarakHaziran 2001'den itibaren Edinet (The Electronic Disclosure for Inverstors' Network)sistemi uygulamaya konulmuştur.

• Firmalar yöneticilerin sayısını azaltarak, dışarıdan yönetici atayarak firmanın faaliyetle-rinden sorumlu tutacağı kişileri (genellikle firmanın Başkanı veya Yönetim Kurulu Baş-

Page 33: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

31

kanı) ve bu kişilerin sorumluluklarını belirleyerek yönetim kurullarını daha verimli halegetirmeye başlamışlardır.

• Banka ve firmalar üzerinde karlı olma baskısı çapraz hissedarlıkların (crossshareholdings) sayısının azalmasına neden olmuştur. Keiretsu sistemi8 ele geçirme şeklin-deki devralmalara karşı daha kırılgan hale gelmiştir.

• Ticaret kanununda, firma birleşmelerini kolaylaştırmak ve bir firmanın borçlanılarak satınalınması, firmanın bir bölümünün satılması, firma bölünmesi, ana firmayla bağlı firmaarasında hisse senedi takası, sermaye artırılmadan yeni hisse senedi çıkarılması gibi ku-rumsal ayrıştırmaları içeren yasal çerçevenin oluşturulması için revizyon yapılmıştır.

Japonya'da firmaların birleşmeleri ve kurumsal yapılarını değiştirmeleri açısından ö-nemli kısıtlar taşıyan kanunlarda 1997 yılında değişiklikler yapılarak, bu kısıtlar büyükoranda kaldırılmış ve firmaların rehabilatasyonuna imkan tanınmıştır.

Japonya'da icra ve iflas kanunlarında Nisan 2000'de ABD iflas kanunlarındaki Bölüm11’de yer alan prosedürlere dayanan borçlulara özel prosedürler tanıyan değişiklikleryapılmıştır. Söz konusu değişikliklerde ABD iflas kanunlarındaki Bölüm 13 model alınmıştır.Yeni kanunla; (i) Borçlu firmalara yükümlülüklerinin varlıklarını aşması ve alacaklılarınyarısının onayını almak kaydıyla (daha önce bu oran alacaklıların yüzde 75 olarak uygulan-mıştır) mahkemeye başvurabilme imkanı getirilmiştir. (ii) İflas eden firmanın alacaklıkuruluşa transfer edilmesinin kolaylaştırılması hedeflenmiştir. Bu amaçla mahkeme güvence-sinde birleşme ve devralmayı da içeren yeni yapılandırma yöntemi için yol açılmaktadır.Nitekim, yeni kanun Japonya'da satın alma faaliyetlerinde meydana gelen son artışta önemlibir rol oynamıştır.

Japonya’da sınır ötesi iflas davaları için UNCITRAL (United Nations Commission onInternational Trade Law-Uluslararası Ticaret Kanunu Birleşmiş Milletler Komisyonu)uluslararası iflas modeli ile uyumlu olarak yeni hükümler getirilmesi gündemdedir. Japonicra ve iflas kanunlarını değiştirecek ilave hükümlerin Nisan 2004’de Meclise sunulmasıplanlanmaktadır. (www.state.gov.tr)

• Aktif satışlarındaki sınırlamalara esneklikler getirilmiştir.

• Tokyo Borsası birleşen firmaların özkaynak finansmanını kolaylaştırmak için listelemesürecinde deregülasyon yapmıştır.

• Vergi konusunda ise aşağıda belirtilen reformlar gerçekleştirilmiştir.

1. 2002 yılı mali yılı için konsolide vergileme sistemi oluşturulmuştur. Söz konusuvergileme sistemi, ana firma ve firmanın bütün ulusal yerli iştirakleri için geçerlidir. Busistem esas olarak kurumların yeniden yapılandırılmasını kolaylaştırmak, uluslararasıpiyasalarda rekabet güçlerini sürdürmeleri ve daha da güçlendirmeleri amacıyla getiril-miştir. Sisteme 1 Nisan 2002'de geçilmesi ve 31 Mart 2003'de sona erdirilmesi öngörül-müştür.

2. Küçük-Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ) için dağıtılmayan karlardan alınan özel ek vergiyeesneklik getirilmiştir. Bu çerçevede;

Page 34: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

32

i. Belli KOBİ'ler özel ek vergi uygulanmayan kurumlar kategorisine ilave edilmiştir.

ii. KOBİ'ler için ek vergi miktarı yüzde 5 oranında indirilmiştir.

Devlet, 2003 mali yılı için genel ekonomik durumu göz önüne alarak 1 trilyon yeni a-şan miktarda vergi indirimine gidileceğini bildirmiştir.

Tablo 1: Japonya’da Eski ve Yeni Kurumsal Yönetimin Karşılaştırılması

Yeni İş Modeli Eski Yeni ÖrnekMülkiyet yapısı Keiretsu(Firma

grupları)Bağımsız firmalar IBJ-DKB-Fuji

BankalarıFirma Yapısı Holdingler Holding sisteminin

tersi uygulamalarNEC finansal

kiralama kanadını sattıPerformans

kriterleriPiyasa Payı Karlılık Kao (ABD’de P&G

gibi)Rekabetçi Yapı Muhafazakar Yeni Girişlere İzin

VerilmesiGE; Renault, GM

Şeffaflık Şeffaf olmayan yapı BilgilendirmeninArtması

Orix, (finansalkiralama şirketi)

Kaynak: Commonfund, (2001)

Japonya'da bankaların sermaye yapılarının zayıf olması, yetersiz muhasebe stan-dartları ve kurumlarda dolaylı yoldan mülkiyet sahibi olunması kurumsal yeniden yapı-landırmanın önündeki en önemli engelleri teşkil etmiştir. Otoriteler, krizin başlamasından(1991) ancak 7 yıl sonra büyüme ile kurumsal ve mali sektörde iyileşme sağlanamayaca-ğının farkına varmışlardır. Ancak, 1998 yılına gelindiğinde Devlet kapsamlı bir yenidensermayelendirme programı uygulamış, bunu muhasebe standartlarında ve kurumsal yöne-timde yapılan reformlar izlemiştir. Ancak, kurumsal sektör hala kendini toparlayamamışve bankacılık sektöründe takipteki krediler tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Kurumsal sektö-rün yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmaların devam etmesi gereklidir.

b. Kore’de Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci

Kore'de kurumsal yeniden yapılandırma için temel olarak üç yönlü bir strateji belir-lenmiştir. Bu çerçevede;

1. Rekabet ortamının artırılması için özendirici tedbirler alınmıştır. Sermaye piya-salarının serbestleştirilmesinin ve doğrudan yabancı yatırımların gelmesinin önün-deki sınırlandırmalar kaldırılmıştır. Bu çerçevede;

Hisse senedi, tahvil ve para piyasalarında yabancı yatırımcılar için üst limit kaldırılmıştır. Yurtdışından kurumsal borçlanmaya yönelik sınırlamalar kaldırılmıştır. Çok sayıda endüstri ve mali hizmet alanlarına yabancıların girmesi serbest bırakılmıştır. Yabancı yatırımcıların yatırım projeleri için arsa alımlarındaki kısıtlamalar kaldırılmıştır.

2. Kurumsal yönetimin iyileştirilmesi için önlemler alınmıştır. Kurumsal yönetimiiyileştirmek için devlet birleşme ve devralmaların, aktif satışları önündeki yasal, düzenle-yici çerçeveden kaynaklanan engeller ile vergi engellerini kaldırmıştır. Yönetimin şeffaf-laştırılması ve muhasebe standartlarının iyileştirilmesi için bir çok kanun değiştirilmiştir.

Page 35: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

33

Devlet, aynı zamanda Ticaret Kanun'unda yöneticilerin sorumluluğunun açıkça ortayakonması için bir takım değişiklikler yapmıştır. Diğer yandan, azınlıkta kalan hissedarlarınçoğunluk hissesine sahip olanlara karşı haklarının korunması amacıyla çeşitli önlemleralınmıştır. Eylül 1998'de kurumsal yatırımcıların oylama haklarındaki kısıtlamalar kaldı-rılmıştır.

Mali bilgilendirmenin zamanında yapılması, kalitesinin artırılması ve muhasebestandartlarının güçlendirilmesi üzerinde önemle durulmuştur. Şubat 1998'de devlet Ano-nim Şirketlerin Dış Denetimi Hakkındaki Kanunda değişiklikler yaparak, borsaya kayıtlıbütün firmalara, mali tablolarını uluslararası muhasebe standartlarına göre hazırlamalarıve mali bilgilendirme standartlarını uluslararası standartlar düzeyine getirmeleri için veri-len süreyi 2000 yılından 1999 yılına çekmiştir. Nisan 2000'de ilk defa en büyük 30 maliortaklığa (chaebol) konsolide mali tablolarında grup içi işlemleri belirtme zorunluluğugetirilerek kurumsal sektörün durumu hakkında daha net bir görünüm elde edilmesi he-deflenmiştir. Ayrıca, 2000 yılında borsaya kote edilmiş firmaların 3 aylık dönemler itiba-riyle rapor yayınlamaları ve yönetim kurulu bünyesinde, dışarıdan yöneticiler, hissedarlarve alacaklı temsilcilerinden oluşan denetim komitesi kurmaları zorunlu kılınmıştır.

Son olarak, varlığını sürdüremeyecek durumda olan firmaların sektörden çıkışınıkolaylaştırmak ve mahkeme denetiminde rehabilitasyonu kolaylaştırmak için icra ve iflaskanunu güçlendirmiştir. Şubat 1998'de ve Aralık 1999'da icra ve iflas kanunu, alacaklılarve borçlular arasındaki dengelerin korunması ve mahkemenin etkinliğini artırmak ama-cıyla değiştirilmiştir. Alacaklıların haklarını güçlendirmek için devlet alacaklılar komitesikurulmasını zorunlu kılmış, mahkeme tarafından atanan danışmanların, borçlu firmanınyönetimini etkileyen önemli konularda alacaklılar komitesine yardım etmesi öngörül-müştür. Yeniden yapılandırma sürecini kolaylaştırmak için zaman sınırları getirilmiştir.

3. Firmaların sermaye yapısı ve karlılığı artırılmıştır. Otoriteler sadece yasal vedüzenleyici çerçevede yapılan değişikliklerin firmaların sermaye yapısının iyileştirilmesin-de çok fazla fayda sağlamayacağının bilincine vararak başka önlemler almıştır:

Devlet yeniden yapılandırmada firmaları üç gruba ayırmıştır:

Birinci grupta, ülke üretiminin büyük bir kısmını gerçekleştiren ve ihracatta önde ge-len en büyük 5 mali ortaklık (Hyundai, Daewoo, Samsung, SK ve LG) yer almıştır. İkinci veüçüncü grupta büyüklüğüne göre 6 ncı sıradan 64 üncü sıraya kadar olan orta ölçekli maliortaklıklar ve ödeme güçlüğü içindeki küçük ölçekli mali ortaklıklar bulunmaktadır. Hergrupta benzer sorunlar yaşanmakta, ancak sorunun boyutu farklılık göstermektedir.

En büyük 5 mali ortaklığın yeniden yapılandırılması hem bankalar hem de mahkemeiçin çok karmaşık bir süreç olarak görülmüştür. Devlet, söz konusu beş mali ortaklığınyeniden yapılandırılmasını "gönüllü olarak gerçekleştirilecek sermaye yapısı geliştirmeplanları" aracılığıyla ve -bankaların mali durumlarının zayıf olmasından dolayı- bizzat kendisive firmalar tarafından gerçekleştirilmesini uygun bulmuştur. Ayrıca, imalat sanayiinde fazlakapasite sorununu gidermek için devlet “Büyük Anlaşma” (Big-Deal) denilen birleşme veswap çağrısında bulunmuştur. Eylül 1998'de 5 mali ortaklık, 17 firmanın birleşmesi veyaswap yapması için genel şartlarda anlaşmaya varmışlardır.

İkinci grupta yer alan mali ortaklıklar için, devlet tarafından Londra Yaklaşımı'nı esasalan mahkeme dışı çözüm uygulamaya konulmuştur. 5 büyük mali ortaklığın aksine orta

Page 36: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

34

ölçekli mali ortaklıkların banka kredisi alma ve sermaye piyasalarında işlem yapma olanaklarıçok kısıtlı olduğundan, bu firmaların borçlarının yeniden yapılandırılması ve ek kredi olanağısağlanması gerekiyordu. Çoğu firma yüksek kaldıraç oranına sahip olup, bazı durumlardaborcun özkaynağa oranı yüzde 1000'leri aşıyordu. Bu sorunların çözümlenmesi amacıylaHaziran 1998'de 200'den fazla mali kurum ile Kurumsal Yeniden Yapılandırma Anlaşmasıimzalanmıştır. Anlaşmayla bütün taraflar özel yapılandırma prosedürlerine uymayı taahhütetmiştir. Bu prosedürler yönetim değişikliklerini, borç-hisse değişimini, aktif satışlarını, borçyeniden yapılandırmasını ve ilave finansman sağlanmasını içermektedir. Ayrıca, devletalacaklılar ile borçlular ve alacaklılar arasında çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü için birHakem Kurulu ile Kurumsal Yeniden Yapılandırma Koordinasyon Komitesi’ni oluşturmuş-tur.

Devlet aynı zamanda KOBİ'lere çalışma sermayesi ve ticaret kredisi vermek için birtakım modeller oluşturmuştur. Mali kriz özellikle KOBİ'leri çok ciddi şekilde etkilemiştir.KOBİ'lerin yeniden yapılandırılması için alınan önlemlerin başında kredi garantili fonlarınkapasitesinin artırılması ve kısa dönemli kredi olanaklarının artırılması sayılabilir. BankalardaKOBİ'lerin yeniden yapılandırması için çalışacak ayrı birimler kurulmuştur.

Kurumsal yeniden yapılandırma için oluşturulan stratejiler sonrasında;

4 mali ortaklıkta (Daewoo9 hariç) iştiraklerin sayısında azalma olmuş, 190 bağlı ortaklık-tan 94'ü satış, birleşme ve tasfiye yoluyla daha verimli hale getirilmiş ve Mart 2000’degrup firmalarının yükümlülüklerine verilen garantiler azaltılmıştır. Söz konusu 4 maliortaklıkta borç-özkaynak rasyosu aktif satışları ve sermaye genişlemesi yolu ile 1997yılındaki yüzde 470'den 1999'da yüzde 174'e düşürerek devletin yüzde 200 hedefini kar-şılamıştır. Ağustos 2000'de Mali Denetim Hizmetleri tarafından 16 büyük mali ortaklığın1999 mali yılı için konsolide mali tabloları yayınlanmıştır. Söz konusu raporun yayınlan-ması aynı zamanda mali bilgilendirmenin gelişmesi ve Kore muhasebe standartlarınınuluslararası muhasebe standartlarına yakınlaştırılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Yeniden yapılandırma programları, aktif satışlarından ve firmanın belli birimlerininsatılarak küçülmesinden çok borç yeniden yapılandırmasına odaklanmıştır. Eylül 2000sonu itibariyle 44 firma (12 Daewoo bağlı ortaklığı da dahil) yeniden yapılandırma prog-ramına alınmıştır. Ancak, yeniden yapılandırma kapsamına alınan bir çok firma sorunlukalmaya devam etmiş ve çoğu ödemesiz dönem sona erdiğinde belirsizliklerle karşı karşı-ya kalmıştır. Bununla birlikte, güçlü ekonomik iyileşme, borsanın 1998-99 yıllarındapatlaması ve likiditenin artması yeniden yapılandırma üzerindeki baskıların azalmasınaneden olmuştur.

Bankalar, bir yandan yeniden yapılandırılan kredilere ilişkin karşılık ayırma hükümleriningevşek olması diğer yandan da kendi mali bünyelerinin zayıf olması nedeniyle firmalarınyeniden yapılandırılmasında çok istekli davranmamışlardır. Bankaların yeniden yapılandı-rılan kredileri ihtiyati ve standart altı olarak sınıflandırmalarına izin verilmiştir. Ayrıca,bankaların sürece girmelerini özendirmek ve firmalara ek finansman sağlanmasında yar-dımcı olmaları için kurumsal yeniden yapılandırma sürecine alacakları firmaları kendileri-nin seçmelerine imkan tanınmıştır. Bununla birlikte, karşılık ayırma yükümlülükleriningevşek olması zorunluluğu bankaların gerçek kredi zararını görmesini engellemiş, budurum kurumsal yeniden yapılandırma sürecinin borç yeniden yapılandırması sürecinedönüşmesine neden olmuştur. Ayrıca, sorunlu aktiflerin satışında doğru fiyatlama yapıla-bilmesi için, gerçek piyasa değerinin bulunmasının zor olması nedeniyle, defter değerinin

Page 37: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

35

kullanılması ve bankaların zamanda kurumsal yönetimde ve firmaların rehabilitasyonundagerekli tecrübeden yoksun olmaları sorun yaratmıştır. Devlet, sorunlu aktiflerin transferi-ni kolaylaştırmak için yeniden yapılandırma kapsamındaki firmalara verilen krediler içinkredi sınıflandırma hükümlerini daraltmıştır. Bu uygulama ve uluslararası muhasebestandartlarına uyumun artması sonucunda bankaların yeniden yapılandırma sürecine dahagerçekçi bir şekilde yaklaşmaları sağlanmıştır.

1997 yılında 13 mali ortaklık, mahkeme tarafından yapılan denetimler ile yenidenyapılandırmaya başlamıştır. Bu ortaklıkların çoğu mahkemece atanan yöneticiler tarafın-dan yönetilmeye başlanmıştır.

Kore ekonomisinde yabancı yatırımcıların katılımı giderek artmıştır. Örneğin borsaya koteedilmiş Kore firmalarındaki yabancı payı kriz öncesindeki yüzde 13 seviyesinden 2000yılı sonunda yüzde 30'a yükselmiştir. Kore'nin önde gelen bir çok firmasında çoğunlukhakları (yönetimi değil) yabancıların geçmiştir.

c. Endonezya'da Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci

Temmuz 1997'de Tayland'da meydana gelen krizin etkisiyle Tayland para birimi bah-tın dalgalanmaya bırakılması ve akabinde Endonezya para birimi rupiahın büyük ölçüde değerkaybetmesi bir çok Endonezya firmasını büyük dış borç yükümlülüğü altında bırakmış,ayrıca, bu firmaların yerli para cinsinden ödemelerini yapmalarını da geciktirmiştir. Mart1998'de kurumsal sektörün dış borcu Endonezya'nın toplam dış borcunun yüzde 46,7'sine(64,6 milyar dolar) yerli bankalara olan borcu da 75 milyar dolara ulaşmıştır.

Endonezya’da kurumsal yeniden yapılandırma sürecine ilişkin yapılan çalışmalarşöyle özetlenebilmektedir:

Haziran 1998'de kurumsal sektörün borçlarının yeniden yapılandırılması için EndonezyaBanka Yeniden Yapılandırma Örgütü (IBRA) oluşturulmuştur. IBRA'nın bünyesindeoluşturulan Aktif Yönetim Birimi ile bankaların sorunlu aktiflerinin çözümlenmesi amaç-lanmıştır. Ancak Eylül 1998'de itibarlı 2000 firmadan hiçbiri IBRA'ya10 katılmamıştır Bunedenle modelden beklenen etki sağlanamamıştır.

Eylül 1998'de iç ve dış kurumsal borcun ödenmesi için daha kapsamlı bir model olanJakarta Prensipi uygulamaya konulmuştur. Jakarta Prensibi borsa başkanı ve EndonezyaBorç Yeniden Yapılandırma Kurumu (INDRA), ulusal ve yabancı kreditörler, devletkurumları ve firmalardan oluşan bir görev gücüyle desteklenmektedir. Jakarta Prensibi'ninuygulamaya konmasından sonraki ilk iki ayda 52 firma ile 2,4 trilyon tutarındaki iç borç,6,7 milyar dolar tutarındaki dış borç konusunda anlaşmaya varılmıştır11.

Hem borçluları hem de alacaklıları döviz kuru riskine karşı korumak amacıyla Haziran1998’de Frankfurt Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşmada, dış borçların yeniden yapılandı-rılmasında reel döviz kuru riskini azaltan ve borçların yeniden yapılandırılması modelleriile ticaretin finansmanını kolaylaştıran düzenlemeler yer almıştır.

Bazı firmalar sözü geçen yeniden yapılandırma süreçlerine girmeyerek kendileri bazıönlemler almışlardır. Bankacılık sektöründen kredi alamadıkları ve faiz oranlarının aşırıyükseldiği bu dönemde firmaların mali durumu da iyice kötüleşmiş, firmaları maliyetleri-ni iyice azaltmaya sevketmiştir. Bu çerçevede firmalar istihdamı azaltmak için kendi

Page 38: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

36

bünyelerindeki bazı birimlerini birleştirmişler ve temel olmayan faaliyetlerini sürdürmek-ten vazgeçmişlerdir.

İcra ve iflas kanunlarında değişiklik yapılmıştır. Endonezya'da 1997'nin ikinci yarısındanönce başlayan krizden önce icra ve iflas kanunları 1905 yılında uygulamaya konulanHollanda Kanunlarına dayanmakta olup, bu düzenlemeler büyük ölçekli firmaların tasfi-yesine veya iflasına imkan vermeyen bir yapıya sahipti. Kanun daha çok borçlular tarafın-dan başlatılan gönüllü prosedürler için kullanılmaktaydı. Asya Krizi sonucunda icra veiflas kanunları tekrar ele alınarak Eylül 1998'de yeni kanun çıkarılmıştır. Yeni Kanunla;

1. İflas ve borç moratoryumu olmak üzere iki tasfiye rejimi sağlanmış ve borçlularınödemelerini belli bir süre için erteleyen prosedürler getirilmiştir.

2. Borçluların gayrimenkullerine danışmanlık yapmak üzere özel sektörden danışmanatanmasına imkan tanınmıştır.

3. Hileli işlemlere karşılık borçluların aktifleri için daha fazla koruma sağlanmıştır.4. Teminatı bulunan alacaklıların yargı sürecindeasında teminata haciz koymalarını

sınırlayan hükümler getirilerek firmaların yeniden yapılandırma süreci kolaylaştırıl-mıştır.

5. Yeniden yapılandırma için alacaklıların büyük çoğunluğundan destek gören ancakyeniden yapılandırmaya rızası olmayan azınlıktaki alacaklıları bağlayıcı hükümler ge-tirilmiştir.

6. Yeniden yapılandırma çalışmalarını yürütmek üzere bir Ticaret Mahkemesi kurul-muştur. Jakarta Prensibi kapsamında üzerinde uzlaşmaya varılamayan veya bu kap-samda gerekli kredi desteği alamayan alacaklı ve borçluların Ticaret Mahkemelerinebaşvurmaları öngörülmüştür. Ticaret Mahkemesi en az iki alacaklının talebi üzerine veen az bir kredinin ödenmemesi durumunda borçlunun iflas ettiği açıklanabilmektedir.

Ayrıca, 1999 yılında icra ve iflas kanunlarında yapılan reformları güçlendirmek içinyolsuzluk, hile ve adam kayırmaya karşı yasal düzenlemeler yapılmıştır.

Kurumsal yeniden yapılandırmanın önündeki tahakkuk etmiş ancak ödenmemiş faizlerestopaj uygulanması, borç/aktif değişimlerinde katma değer yükümlülüğü yaratılmasıgayrimenkulleri de içermek üzere borç/aktif değişimleri üzerindeki harçların transferedilmesi gibi vergiden kaynaklanan engeller Ocak 2001'de yürürlüğe giren vergi kanunla-rında yapılan değişikliklerle kaldırılmıştır.

Bankalar Kanununda (1992) 1998 yılında kurumsal sektörü doğrudan ilgilendirenhükümlerde değişiklik yapılmıştır. Buna göre, bankaların teminatsız kredi vermelerineizin verilmemiştir. Ancak, teminatın firmanın projeksiyonlarına göre fiziksel olmayanaktifler de olabileceği kabul edilmiştir. Ayrıca yapılan değişikliklerle IBRA'nın ve bünye-sindeki Aktif Yönetim Biriminin yasal yetkileri artırılmıştır. 1999 yılında da MerkezBankası Kanunu değiştirilerek, Endonezya Merkez Bankası'na daha fazla bağımsızlıkverilmiştir.

Ayrıca kredi limitleri, net açık pozisyonlar, sermaye yeterliliği gibi hususlarda dadüzenlemeler yapılmıştır12.

Kurumsal yönetimin iyileştirilmesini teminen 1999 yılında Kurumsal Yönetim UlusalKomitesi oluşturulmuştur. Yaygın olarak aile şirketlerinin olduğu Endonazya’da ŞirketlerKanunu bütün hissedarları koruyucu hakların olmasını öngörmektedir. Ancak, azınlıkta

Page 39: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

37

kalan hissedarlar kontrolü elinde tutan hissedarların firmayı riske sokacak kararlarınakarşı çıkma hakları bulunmamaktadır. Sınırlı sayıdaki ailenin kurumsal sektörün büyükçoğunluğunu elinde tutması, azınlıkta kalan hissedarların haklarının korunmasını sağlaya-cak düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çerçevede Şirket Kanununda esasolarak (i) azınlıkta kalan hissedarların firmanın kritik kararlarında oy hakkına sahip olmasıve asgari orandan yönetim kurulunda temsil edilmeleri (ii) yönetim kurulunun fonksiyon-larının belirlenmesi (iii) şeffaflığın ve bilgilendirme standartlarının güçlendirilmesi hu-suslarına yönelik değişikliklerin yapılması yer almaktadır. Çoğu firma uluslar arası muha-sebe ve denetim standartlarıyla uyum sağladığını belirtmekteyse de bu standartların neşekilde kullanıldığı konusu çok net değildir. Devlet bütün kanun ve düzenlemelerin etkinolarak uygulanmasını sağlamalıdır (Husnan, 2000, s. 48).

Endonezya'da özellikle kurumsal borç yeniden yapılandırması ile operasyonel yenidenyapılandırmada önemli adımlar atılmıştır Ancak, vergileme, düzenleyici çerçeve ve iflassistemindeki zayıflıklar kurumsal yeniden yapılandırma çalışmalarının hızlanmasını engelle-mektedir. Devlet bu sorunların çözümüne önem vermektedir. Kriz sonrasında icra ve iflaskanunlarında güncelleme yapılırken, kurumsal yönetimin çerçevesinde de önemli değişiklikleryapılmıştır. Yeni firma girişinin önündeki engellerin kaldırılması, kamu sektörüne aitaktiflerin yabancı ve yerli yatırımcılara satılması ve anti-tröst yasaların çıkarılması rekabetiartırarak kurumsal sektörün etkinliğini artırmıştır.

İcra iflas kanundaki değişiklilere rağmen yeni kanun bir borcun ne zaman vadesindeödenmediğine ilişkin kriterleri açıkça belirlemediği, iflas prosedürlerine başlamak için aczhali kapsamını getirmediği, (Bu durum sadece borçlunun birden fazla alacaklısı olduğunu veen az bir borcunu ödemediğinin göstermektedir.) azınlıkta kalan alacaklıları iflas prosedürle-rine başlamaktan alıkoymadığı için bir çok belirsizlik yaratmıştır. Ticaret Mahkemelerikendilerinden beklenen performansı gösterememiştir. Söz konusu eksikliklerin giderilmesiniteminen IMF ve Dünya Bankası ile işbirliği içinde İcra ve İflas Kanunlarında tekrar değişiklikyapılması öngörülmüştür. Devlet, söz konusu değişikliklerin yasalaşması ve ticaret mahke-melerini güçlendirmesini öncelikli hedefleri arasına almıştır.

III.2. Türkiye'de Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci

Türkiye'de Şubat 2001'de yaşanan mali kriz kamu sektöründen başlayarak mali sektörve reel sektör firmalarında derin izler bırakmıştır. Krizden tüm büyüklükteki firmalaretkilenmekle birlikte mikro kuruluşlar ve küçük ölçekli işletmeler, büyük ölçekli işletmeler-den daha önce ve daha derinden etkilenmiştir. Birçok firma özsermayesinin tamamınıkaybetme riski ile karşı karşıya gelmiştir. Krizden en çok otomotiv, tüketici malları, gıda veiçecek, elektronik ve telekom, medya ve perakendecilik sektörlerinin etkilendiği görülmekte-dir. 2000 yılı ile karşılaştırıldığında çimento, inşaat malzemeleri, cam, seramik, havayolları veyer hizmetleri sektörlerinin 2001 yılına göre daha iyi performans gösterdikleri görülmektedir.

Firmalar kriz sonrasında üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla, üretimde kullanılanithal malları değiştirmiş ve personel ücretlerini azaltma yoluna gitmiştir. Firmalar, aynızamanda işletme sermayesi yönetimini de geliştirmeye çalışmışlardır. Ancak, alacaklarlistesinin giderek uzaması, artık kronikleşmiş bir kriz ortamı içerisinde bu hedefe ulaşmanınkolay olmadığını ortaya koymaktadır. Firmalar, planladıkları sermaye yatırımlarını da büyükölçüde kısmışlardır: özel sektör sabit yatırımları, yıllık bazda 2001 yılının ilk çeyreğinde üçtebir oranında, 2001 yılı genelinde ise yüzde 30 oranında azalmıştır. Birkaç firma ve bankanın,

Page 40: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

38

özsermayeyi artırmaya yönelik doğru öneriler sunmalarına rağmen, oldukça zor bir dönemdengeçen borsa fiyatları özsermaye finansmanını olumsuz etkilemiştir.

2001’de yaşanan mali krizin etkilerini gidermek üzere öncelikle Mayıs 2001'de Ban-kacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından Bankacılık Sektörü YenidenYapılandırma Programı'nın uygulamaya konmasından ardından 2001'in sonlarına doğrukurumsal sektör için de yeniden yapılandırma programının uygulanmaya konmasının gereğiortaya çıkmıştır.

Bu çerçeve atılan en somut adım Haziran 2002’de kamuoyunda İstanbul Yaklaşımı o-larak bilinen ve Londra Yaklaşımı esas alınarak Türkiye Bankalar Birliği tarafından hazırla-nan “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı”nın (FYYP)13 uygulamaya konulmasıolmuştur. Söz konusu program ile finansal darboğaz yaşamakta olup, yeniden yapılandırıl-maları halinde yaşaması mümkün olan ve katma değer yaratma kabiliyetini haiz mal vehizmet üreten gerçek ve tüzel kişi borçlulara (firmalar), faaliyetlerini verimli bir şekildesürdürebilecekleri bir ortamın sağlanarak, hem mali sektör hem de firma bilançolarına FYYPkapsamında hazırlanan Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması'na dayalıdüzenlemelerin yapılması yoluyla düzen, sağlık ve şeffaflık kazandırılması amaçlanmıştır.

Ayrıca 1 Ekim 2002 tarihinde sorunlu aktiflerin çözümüne yönelik olarak Varlık Yö-netim Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik” yayınlanmıştır.Konuya ilişkin çalışmalar BDDK tarafından sürdürülmektedir.

Türkiye'de kurumsal yönetimin iyileştirilmesine yönelik olarak henüz somut düzenle-meler yapılmamıştır. Ancak Sermaye Piyasası Kurulu tarafından Ocak 2003 sonunda“Kurumsal Yönetim İlkeleri Rehberi Taslağı” yayımlanmıştır. Bir çok ülkenin düzenlemeleri-nin incelendiği, başta OECD olmak üzere dünyada benimsenen ve tavsiye edilen genelesasların dikkate alındığı söz konusu Taslağa, tüm tarafların görüşlerinin alınmasını takibennihai şekli verilecektir. (SPK, 30 Ocak 2003 tarihli Basın Duyurusu)

Ayrıca kurumsal yönetimin iyileştirilmesine yönelik olarak Aralık 2002’de TÜSİADtarafından Türkiye’nin içinde ekonomik dönüşüm sürecinin, kamu kesiminde olduğu kadarfirmalar kesiminde de köklü değişikliklere yol açacağı ve “kurumsal yönetim” ilkelerininhayata geçirilmesinin büyük rol oynayacağı düşüncesinden yola çıkarak “Kurumsal YönetimKodu En İyi Uygulama Kodu: Yönetim Kurulunun Yapısı ve İşleyişi” başlıklı raporuyayınlamıştır. (TÜSİAD,2002)

Kurumsal yönetim ilkelerine mevcut yasal düzenlemeler açısından bakıldığında TürkTicaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Mevzuatında yapılması gerekli değişiklikler olaraktemelde yönetim kurulu üyelerinin bağımsızlığı, kanuni denetçilerin etkinliğinin artırılması,halka açık olan firmalardan başlamak üzere firma iç kontrol sistemlerinin oluşturulmasınıntemini, yönetim kurulu başkanlığı ve operasyonel faaliyetlerden sorumluluk arasındakiayırımın belirginleştirilmesi, pay sahiplerinin bilgi alma hakları ile şirket iş sırrı arasındakiayırımın tarafların hassasiyetlerini giderici şekilde düzenleme altına alınması, çalışanlarınfirma yönetimine katkılarının artırılması hususları ağırlık kazanmaktadır. (Varış, Küçükbolak,Erdoğan, Özer, 2001, s. 169-170)

IV. Sonuç ve Değerlendirmeler

Küresel ekonomide 2001’de başlayan ekonomik yavaşlama 11 Eylül olaylarından son-ra hızlanmış ve özellikle ABD’de büyük firma iflaslarını da beraberinde getirmiştir. Söz

Page 41: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

39

konusu gelişmeler kurumsal yeniden yapılandırmanın yapısını da değiştirmiş, ülkeleri gerekkurumsal yönetimlerinde, gerekse yasal ve düzenleyici çerçevede değişiklik yapmalarınaneden olmuştur. Yapılan düzenlemeler daha çok ekonomik yavaşlamanın hem mali sektördehem de firmalar üzerindeki etkilerini azaltmak, firmaların uluslararası rekabetçi piyasalarauyum sağlaması ve ileride olabilecek Enron, Worldcom gibi büyük firma iflaslarınınönlenmesine yöneliktir.

Mali kriz yaşayan ülkelerde ise hem krizin kurumlar üzerindeki olumsuz etkisini hemde sürdürebilir büyümeyi sağlamak amacıyla gerçekleştirilen kurumsal yeniden yapılandırmauygulamalarının ekonomide beklenen etkinliği yarattığını söylemek güçtür.

Bankalar tarafından yürütülen yeniden yapılandırma çalışmaları sistemik krizlerin çö-zümünde önemli rol oynamakla birlikte sorunların onlarca mali ortaklıkta aynı anda başgöstermesi ve mahkemelerin kapasitelerinin yetersiz olması, bankaların yeniden yapılandır-mada lider rolü üstlenmelerini engellemiştir. Mali durumları yeterince güçlü olmayanbankalar zarar yazma endişeleri ile firmalarda kurumsal ayrıştırma, aktif satışları ileoperasyonel yeniden yapılandırmaları gerçekleştirmede çok da istekli davranmamışlardır.

Mali kriz yaşayan ülkelerde kurumsal yeniden yapılandırma sürecini hızlandırmak i-çin;

Mahkeme denetimi altındaki iflas prosedürlerine daha fazla önem verilmesi, İşgücü piyasasına esneklik kazandırılması , Sermaye piyasalarının gelişmeye devam etmesi, (kredi dağılımının iyileşmesi, firmala-

ra daha iyi finansman imkanının tanınması ve yatırımcıların kurumsal karar alma süre-cinde daha güçlü rol oynamasını sağlaması),

Aktif işleyen bir birleşme devralma piyasasının kurulması, (hem bankalar tarafındanyürütülen yeniden yapılandırma çalışmalarını, mahkemeleri hem de firmaların kendikendilerini yapılandırmalarına imkan tanıyacaktır. Bu durum aynı zamanda fazla ka-pasite sorunu yaşayan sektörlerde daha fazla birleşmenin olmasını sağlayacaktır)

Kurumsal sektörün karlılığı ve yatırımcının güvenini tekrar sağlaması için operasyonelyeniden yapılandırmaya önem verilmesi gerekmektedir.

Türkiye’de kriz sonrası süreçte uygulamaya konulan Finansal Yeniden YapılandırmaProgramı ile her bir firma bazında; mevcut riskin yeniden ve firma bazında belirlenecekkoşullarla vadeye bağlanması, ilave finansman sağlanması, (işletme sermayesi amaçlı ve/veyagerek duyulduğunda yarım kalmış yatırımın veya yeni yatırımın finansmanı amacıyla),firmanın ana faaliyeti ile doğrudan ilgili olmayan faaliyetlerinin tasfiyesi, sermaye artırımı,yönetim değişikliği, halka açılma, iştirak ve gayrimenkul satışı, ortaklık yapısının değiştiril-mesi, firma hisse senetleri üzerinde Alacaklı Bankalar Konsorsiyumu lehine intifa hakkı tesisedilmesi gibi firmanın ekonomiye kazandırılmasını teminen gerekli görülen düzenlemelerinyapılabilmesi öngörülmüştür.

Ancak, 6 aylık sürede programın oluşturulması aşamasında kritik başarı faktörü ola-rak görülen;

Karşılık Yönetmeliğinde, hem sürecin hızlanmasını sağlayacak hem de henüz sorunluhale gelmemiş firmaların durumunun kötüleşmesini önleyecek kararların alınmasını sağ-layacak değişikliklerin yapılmaması,

Page 42: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

40

Alacakların tahsilatını hızlandırmaya ve firmaların iflasının ertelenmesine yönelik İcraİflas Kanununda değişiklik çalışmalarının henüz sonuçlanmayarak yasalaşmaması,

Alacaklı kuruluşların yeniden yapılandırmadan dolayı üstlendikleri risklerin ve/veya ekfinansman taleplerinin karşılanması amacıyla fonlama imkanının henüz sağlanamaması vebenzer hususlarda öngörülen düzenlemelerin gerçekleşememiş olması,

nedeniyle süreç, kurumsal yeniden yapılandırmadan çok borç yeniden yapılandırma süreciolarak işlemektedir. Kurumsal yeniden yapılandırma sürecinin ortalama 2-3 yıl sürdüğü gözönüne alındığında Haziran 2002’de uygulamaya başlanan söz konusu programın performansı-nı değerlendirmek için erken olmakla birlikte, sözü geçen düzenlemelerde ilerleme sağlanma-sı programın öngördüğü şekilde işlemesine olanak verecektir.

Ayrıca, borsaya kote olan tüm firma ve büyük holdinglerin iştirak ve bağlı kuruluşla-rının uluslararası muhasebe standartlarını uygulamalarının zorunlu kılınması gerekmektedir.Firmaların yönetimlerini geliştirmek ve doğrudan yabancı sermayesinin çekmek için kurumsalyönetimin iyileştirilmesi çalışmalarının yapılması önem taşımaktadır. Öte yandan kurumsalyapılandırma kapsamında, firma satın alma ve birleşmelerin kolaylaştırılması için gereklidüzenlemelerin yapılması, gerekli vergi teşviklerinin sağlanması gerekmektedir.

Dipnotlar:1 1990’larda hızlı küresel ekonomik büyümenin yüzde 40’ını yaratmış olan Amerika Birleşik Devletleri’ndeekonomik büyüme hızı negatif olmuş, Ağustos 2001’de işsizlik yüzde 4,9’a yükselmiş, Eylül ayında iştençıkarmalar artmış, tüketici güven endeksinde büyük gerileme olmuştur. Japonya ise son 10 yıldır resesyondaydı.Avrupa’da ekonomi yavaşlıyor, Latin Amerika ve Asya’da yükselen piyasalarda ise büyük düşüşler yaşanmak-taydı. (Yıldızoğlu, s.39)

2 OECD kurumsal yönetimde yapılması gerekli reformların aciliyetinin farkına vararak bir dizi prensipyayınlamıştır. Söz konusu prensipler;

• Hissedarların haklarının korunmas: Bu prensip, mülkiyet hakkının korunmasını, tam bilgilendirmeyi, oyhakları, birleşme ve yeni hisselerin ihraç edilmesi de dahil olmak üzere firma aktiflerinin satılması veyadeğiştirilmesi kararına katılımı içermektedir.

• Hissedarların adil bir şekilde gözetilmesi: Söz konusu prensip, içerideki yöneticilerin kendi çıkarlarıdoğrultusunda hareket etmelerini önleyerek, azınlıktaki hissedarların haklarının korunması anlamına gel-mektedir. Örneğin içeriden ticaret (insider trading yasaklanmıştır. Yöneticiler istenildiğinde firmanın işlem-leri ile ilgili her türlü bilgiyi vermek durumundadır.

• Firmanın faaliyetlerinden doğrudan etkilenen işçiler, tedarikçiler, tahvil sahipleri, bankalar ve diğerkurumların firma içindeki konumlarının belli olması.

• Bilgilendirme ve şeffaflığın sağlanması : Sözü geçen prensip, firmanın mali durumu ile detaylardan üstdüzey yöneticilere verilen ödenekleri ve yönetim kurulunun çalışma koşullarını da içeren bilgilendirmelerinyapılmasını öngörmektedir. Bu prensip uyarınca ayrıca, dış denetçiler tarafından yıllık denetimlerin yapıl-ması gerekmektedir.

• Yönetim Kurulunun sorumluluklarının açıkça belirlenmesi: Yönetim kurulunca firmanın ekonomik değerininyükseltilmesini ve korunmasını, hissedar ve ortakların haklarının korunmasını, firmanın stratejisinin belir-lenmesini, riski değerlendirilmesinin yapılmasını, üst düzey yöneticilerin ödeneklerinin belirlenmesini,performanslarının değerlendirilmesini içermektedir.

Bu prensiplerin güçlendirilmesi için, uluslararası muhasebe standartlarıyla uyum sağlanması, iç denetimigerçekleştirmek için özel kurallar konulması, satışa sunulan aktiflere ilişkin gerekli bilgilerin şeffaf bir şekildeyer aldığı raporlamalar yapılması gerekmektedir.

3 Söz konusu dokümanın çevirisi TBB’nin web sayfasında (www.tbb.org.tr) yer almaktadır.

Page 43: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

41

4 Aralık 2002'de ABD tarihinin üçüncü büyük iflası ( Amerikan tarihindeki en büyük iflas 104 milyar dolardeğere sahip WorldCom'a, ikinci büyük iflas ise 64 milyar dolarlık değeriyle iflas eden Enron'a aittir) Consecosigorta şirketinin iflas etmesi ile gerçekleşmiştir. Böylelikle yakın zamanda United Airlines ve ardındanConseco'nun iflasıyla 1980 yılından bu yana 7'si büyük olmak üzere toplam 12 iflas gerçekleşmiştir.

5 Firma bölünmesi (spin-off), sonucunda ayrı yasal varlığa sahip bir işletme oluşturulmuştur. Yeni hisse senetleriihraç edilmiş, ancak ortaklara pro-rata bazda dağıtılmıştır. Hisse senedi dağılımında yeni firmanın hisse dağılımıeski firmayla aynı olmakla birlikte, bölünen firma ayrı bir firma olarak faaliyet göstermekte ve kendi yönetiminesahip olmaktadır. Ana firmayla bağlı firma arasında hisse senedi takası (split offs): Ana firmanın bazı ortaklarınafirmadaki hisseleri karşılığında ana firmanın bölünmesiyle ortaya çıkan firmada hisse verilmektedir. Sermayeartırılmadan yeni hisse senedi çıkarılması (split ups): Bütün firma farklı firmalara bölünmektedir.

6 Daha detaylı bilgi için lütfen bakınız Erdönmez Ataman, P. (2002) “Ekonomik Kriz Sonrasında KurumsalYeniden Yapılandırma Süreci”, Bankacılar Dergisi, Sayı 43, TBB yayını.

7 Ana banka sisteminde bir firma belli bir banka ile uzun dönemli iş ilişkisine girmekte ve bankanın mali desteğiile faaliyetlerini sürdürmektedir. Banka sadece kredi sağlamakla kalmaz, aynı zamanda firmada hisse sahibi deolmaktaydı. Bunun karşılığında da firma bankayı en önemli işlemlerinde kullanmak suretiyle bankanın kar eldeetmesini sağlamaktaydı. Bir firma ile böyle yakın ilişki içinde bulunan firmaya ana banka (main bank)denmektedir. Ana banka, firmanın yatırımcıları ve alacaklıları arasında aracılık görevi yaparak yatırımprojelerinin hayata geçirilip geçirilemeyeceğini ve yönetim performansını değerlendirmektedir. Ana bankasistemi banka grupları veya bankalarca yönetilen keiretsuslarda (firmaların birbirine genellikle bir mali kurumaracılığıyla bağlandığı ekonomik veya kurumsal bir gruptur) odaklanmıştır. Araştırmalara göre ana banka sistemiJaponya'da savaş sonrası 20 yıllık dönemde hızlı büyümeyi sağlayan en önemli etken olmuştur.

8 Firmaların birbirine genellikle bir mali kurum aracılığıyla bağlandığı ekonomik veya kurumsal bir gruptur.

9 Daewoo'nun 1999 yılında iflas etmesi temel sorunlarını gözardı etmesi ve yeniden yapılandırmada gecikmesin-den kaynaklanmıştır. Daewoo ülkenin ikinci en büyük mali ortaklığı olup, toplam ihracatın yüzde 10'nuoranında ihracat payına sahiptir. Daewoo'nun iflası Kore'de en büyük firma iflası olup, GSYİH'in yüzde 18'inetekabül eden 74 milyar dolar tutarında yükümlülükleri ile dünyada da en büyük ve karmaşık yeniden yapılandır-maya örnektir. Daewoo da diğer mali ortaklıklar gibi zayıf nakit akımlarından, aşırı kaldıraç oranından,aktiflerini satmak ve zarar eden birimlerini kapatmak yerine büyümeyi ve agresif bir borçlanma politikasıizlemiştir. Daewoo’nun iflasının sistemik bir risk yaratmasından korkularak devlet tarafından alacaklıkuruluşların kredilerin vadelerini yenilemeleri ve yeniden yapılandırma kapsamına alınması sağlanmıştır. Buçerçevede 12 bağlı ortaklığı yeniden yapılandırma kapsamına alınarak, borç karşılığı hisse senedi takası, borçyeniden yapılandırılması, ve yeni finansman sağlanması, üst düzey yönetime atama yapılması ve dışarıdandenetçi atanması gerçekleştirilmiştir.

10 Endonezya Merkez Bankası verilerine göre 2002 yılında IBRA Mayıs 1998'den beri en fazla aktif satışınıgerçekleştirmiştir. 140'da fazla yerli ve yabancı yatırımcı 17 milyar dolar tutarındaki banka aktiflerini almak içinteklifte bulunmuştur. IBRA'nın aktif satışları 2002 yılında ciddi şekilde artarak 46 trilyon rupiaha ulaşmıştır.Mevcut durumda mali açıdan zayıf ve kapanmış bankalara ait takipteki kredilerin yarısından fazlasınıçözümlemeyi planlamaktadır. Bu durum kurumsal sektörün de ciddi şekilde toparlanmasını ve kamu borcunungeri ödemesinde toparlanma sağlayacaktır.

11 Endonezya Merkez Bankası verilerine göre, 3 Ekim 2002 itibariyle 79 firma ile 17,4 milyar dolar tutarındakiborç yeniden yapılandırılmıştır.

12 Otoriteler Ocak 1998'de bankaların asgari sermaye yeterlik oranlarında ciddi artış olduğunu bildirmiş, kredisınıflandırmasında katı hükümler getirmiştir.

13 Daha detaylı bilgi için lütfen bkz. Bankacılar Dergisi, Finansal Yeniden Yapılandırma Programı, Sayı 41.

Page 44: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Pelin Ataman Erdönmez

42

Kaynakça

AHMADJIAN C. L. (2001) "Changing Japanese Corporate Governance", www.gsb.columbia.edu. AVRUPA BİRLİĞİ KOMİSYONU “Avrupa’da Şirket Kanunu için Modern Düzenleyici Çerçeve Hakkında”

www.europa.int. CHOPRA, A, KANG K, KARASULU M, LIANG H, MA H, RICHARDS A, (2001), "From Crisis to Recovery in

Korea: Strategy, Achievements, and Lessons", IMF Working Paper. EIRO, (2002), "Corporate Governance Systems and The Nature of Restructurings", www.eiro.eurofound.ie. CITRIN D. (2003), "Consultative Group Meeting for Indonesia Remarks" Asia & Pacific Department International

Monetary Fund, January 21, 2003, www.imf.org. COMMONFUND (2001), " When Will the Sun Rise? Current Perspectives on Japan", www.commonfund.org. DÜNYA BANKASI (1999) “Corporate Governance: A Framework for Implementation: Over-

view”.www.worldbank.org. DÜNYA BANKASI (2002) “Corporate Sector Impact Assesment”, www.worldbank.org. ERDÖNMEZ, ATAMAN P, (2002) "Ekonomik Krizler Sonrasında Kurumsal Yeniden Yapılandırma Süreci",

Bankacılar Dergisi, Sayı 43. GAUGHAN A. P, (1999), Mergers, Acquisitions and Corporate Restructurings, John Wiley&Sons, Inc. GIDDY H. I, (2002) "Corporate Financial Restructuring’ , New York University. http://pages.stern.nyu.edu. HUSNAN S, (2000) "Corporate Governance and Finance in East Asia A Study of Indonesia, Republic of Korea,

Malaysia, Philippines, and Thailand: Volume One (A Consolidated Report), Asian Development Bank, www.adb.org JAPONYA MALIYE BAKANLIĞI (2002) “2003 Mali Yılı İçin Vergi Reformu ”, 19 Kasım, www.mof.go.jp. JAPONYA MALIYE BAKANLIĞI, (2002) "Japonya Maliye Politikalarındaki Son Gelişmeler",www.mof.go.jp. ITO T, (1997) "Japan's Economy Needs Structural Change", Finance& Development, Volume 34 - Number 2. KAWAI, M, (1999), "Corporate and Bank Restructuring in East Asia", Prezentasyon, www.worldbank .org. KLINGEBIEL D, DADO, M.E, (2002), "Decentralized Creditor-Led Corporate Restructuring Cross Country

Experience, World Bank Policy Research Working Paper. LAU-CHAN A.J ( 2001), " Corporate Restructuring in Japan: An Event Study Analysis" IMF Working Paper. MAKO W.P., (1999) "Conference on Corporate Governance in Asia: A Comparative Perspective", 3-5 Mart , Seoul. -----------, (2002), "Corporate and Financial Sector Restructuring: Link and Necessary Conditions",

www.worldbank.org. MAYER C, (1997), "Comment on Corporate Restructuring in Response to Performance Decline: Impact of Ownership,

Governance and Lenders". SHIMIZU K, POE, M. (2002), "Revising the Japanese Commercial Code: A Summary and Evaluation of the Reform

Effort, Stanford Journal of East Asian Affairs, Spring 2002, Volume 2. SUGISAKI, S ,(2002) " Global Prospects After Sep.11 and Implications for Japan Address" www.imf.org. SULLIVAN J.D. (2000) "Building Sound Corporate Governance for Global Competiveness", Center for International

Private Enterprise US Chamber of Commerce. OECD, (2002) “Global Industrial Restructuring”. www.oecd.org. OECD, (2002), " OECD Launches Drive to Strengthen Corporate Governance" 15 Kasım 2002, www.oecd.org. ÖZİLHAN T, (2002) “What the Private Sector Needs: Corporate Governance”, Privateview, Spring 2002, No:11.

www.tüsiad.org.tr. SERMAYE PIYASASI KURULU, 30 Ocak 2003 tarihli basın duyurusu. US Department of State (2001), “Japan's Changing FDI and Corporate Environment” www.state.gov. The Economist, 28 Kasım 2002. The Economist, 7 Kasım 2002. TÜRKIYE BANKALAR BIRLIĞI (2002), “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı”, Bankacılar Dergisi, Sayı 41. TÜSİAD, (2002), 13 Aralık 2002 tarihli basın açıklaması. TSUKAGOSHİ T, (2002), “Reforms in Japanese Accounting System”, Financial Services Agency, www.jetro.org Varış M, Küçükçolak A, Erdoğan O, Özer, L. (2001), "Sermaye Piyasalarında Kurumsal Yönetim İlkeleri", IMKB

Dergisi Özel Sayı, Yıl 5. Sayı 9. WHITE T, WILMER P, (2002), “New US Corporate Reform Law”, www.corporatefinancemag.com. YILDIZOĞLU, E (2002), Dinozorun Kuyruğu, Remzi Kitabevi.

Page 45: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

43

Yabancı Para İpoteği

Prof. Dr. Seza Reisoğlu*

Türkiye Bankalar Birliği tarafından 6 Şubat 2003 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Yabancı Para İpoteği”konulu konferansta Sayın Prof. Dr. Seza Reisoğlu tarafından yapılan konuşmanın metni aşağıda yer almaktadır.

I. İpotek Hakkında Genel Bilgi

Genel Olarak

Medeni Kanuna göre genel kural, ipoteğin Türk Lirası gösterilerek kurulmasıdır. Bubir geçerlilik şartıdır. Medeni Kanunda kabul edilen sabit derece sistemi nedeniyle herderecenin Türk Lirası ile gösterilmesi önem taşımaktadır. Bu kurala, 1991 yılında eskiMedeni Kanuna ilave edilen 766/A maddesi ile bir istisna getirilmiş ve bazı koşullarla ve belliyabancı para üzerinden ipotek tesisi kabul edilmiştir. Yeni Medeni Kanunda ise, yabancı paraipoteğinin kapsamının genişletildiği ve bu kapsama dövize endeksli Türk Lirası kredilerin deilave edildiği (MK Md.851) görülmektedir.

Uygulamada gerek Türk Lirası ve gerekse yabancı para ipoteği süresiz olarak alınmak-tadır. Süreli ipotek, süre sonunda güvencenin sona ermesi nedeni ile kabul edilmemektedir.

A. İpotek Türleri

MK 851/1. maddede ipoteğin belli bir alacak için kurulacağı (anapara ipoteği), alacağınmiktarının belli olmaması halinde ise üst sınır ipoteği alınacağı hükme bağlanmaktadır.

1. Anapara İpoteği

Anapara ipoteği belli bir borç için alınmakta ve banka uygulamasında sadece nakdikredilerde - karz akdi şeklindeki kısa, orta ve uzun vadeli krediler- söz konusu olmaktadır.

Anapara ipoteğinin avantajı; akit tablosunda borç ikrarı bulunduğundan ipoteğin para-ya çevrilmesi halinde borçluya, taşınmazın üçüncü kişiye ait olması halinde üçüncü kişiye icraemri gönderilmesidir.

Ayrıca anapara ipoteğinde, Türk Lirası ile gösterilen meblağ anaparayı ifade etmekte,banka buna ilave olarak akdi faizleri, temerrüt faizlerini ve masrafları talep edebilmektedir.

Buna karşılık; anapara ipoteği belli bir alacağı güvence altına aldığından müşterininbankaya karşı olan diğer alacaklarının güvencesini oluşturmamakta; borç ödendiği zaman,Tapuda gözükse da sona ermektedir.

* Türkiye Bankalar Birliği Hukuk Başdanışmanı.

Page 46: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

44

2. Üst Sınır İpoteği

Gayrinakdi kredilerde banka, doğması muhtemel bir riski yüklendiğinden, belli bir a-lacak söz konusu olmadığından, üst sınır ipoteği alınması zorunluluğu bulunmaktadır. Keza,hesabın kesilmesinden önce taraflardan hiçbiri alacaklı veya borçlu sayılmadığından (TTKMd.95), cari hesap şeklinde çalışan krediler de ancak üst sınır ipoteği ile garanti edilebilmek-tedir.

Üst sınır ipoteğinin büyük avantajı, bankanın doğmuş ve doğacak -akit tablosunda be-lirtilmek şartıyla- tüm alacakları için -sözleşmeden; haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden-güvence oluşturabilmesidir. Tapuda tescil edilmiş olan üst sınır ipoteği terkin edilmedikçesüresiz olarak devam etmektedir. Anapara ipoteğinden farklı olarak, bir defa vergi, harçödenmesi de bir avantaj sağlamaktadır.

Buna karşılık; üst sınır ipoteğinde, taşınmaz nedeniyle azami yükümlülük -anapara,akdi faizler ve gecikme faizleri, her türlü masraflar dahil- ipotek meblağı ile sınırlı olmakta;Yerleşik Yargıtay kararlarına göre de ipotekli alacaklı bu meblağ dışında bir talepte buluna-mamaktadır. Yeni Medeni Kanunda yer alan “alacaklının bütün istemlerini karşılayacakşekilde” ibaresi de bu konudaki tartışmaları sona erdirmiştir.

B. İpotek Derece Sistemi (Md.870)

Medeni Kanuna göre (Md.870) ipotekte derece sistemi bulunur. Rehnin sağladığı gü-vence, tescilde belirtilen rehin derecesi ile sınırlıdır.

İpotekler tesis edildikleri tarihe göre değil; fakat bulundukları dereceye göre güvenceoluştururlar. Diğer bir deyişle; ipotek hangi derecede verilmişse, o derecede bir güvenceoluşturur. Örneğin ipotek ikinci derecede verilmiş ise; bu ipoteğin önünde birinci derecevardır ve birinci derecenin miktarı belirtilmiştir. -Örneğin birinci derece 100 milyar- Birinciderece boş ise malik bu dereceyi daha sonraki bir tarihte doldurarak ipotek verebilir veyabirinci derecedeki ipotek terkin edilirse, taşınmaz maliki daha sonra doldurmak için budereceyi boş tutabilir.

Taşınmazın satılması halinde; öndeki derece alacağını tahsil ettikten sonra bir bakiyekalırsa; diğer derecelere sıra gelir.

Aynı derecede birden fazla ipotek varsa, alacakların oranlarına göre ödeme yapılır.Uygulamada birinci derece birinci sıra, birinci derece ikinci sıra, birinci derece üçüncü sıraşeklinde ipotek tesisine rastlanılmaktadır. Bunların her biri ayrı bir derece gibi işlem görür.

Sonraki sıradaki ipoteğin, boşalan dereceye geçmeyeceği kuralının istisnası, boş dere-ceye geçme hakkıdır. Serbest dereceden istifade hakkı tüm ipotek akit tablolarında yeraldığından, öndeki derece boşalınca sırayla arkadan gelen ipoteklerle doldurulmaktadır. YeniMedeni Kanunda (Md.871) serbest dereceden istifade hakkının geçerlilik şartı olarak, resmişekilde yapılması, aynı etki sağlaması için tapu kütüğüne şerh verilmesi öngörülmüştür. EskiMedeni Kanunda (Md.786), serbest dereceden istifade hakkının muteber olması, Tapu Sicilineşerh etmeye bağlı iken; yeni düzenlemede resmi şekilde yapılması halinde serbest derecedenistifade anlaşmasının geçerli olduğu, sadece aynî etki sağlaması için şerhin gerektiği belirtil-miştir.

Page 47: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

45

Uygulamada esasen, serbest dereceden istifade hakkı, ipotek akit tablosunda yer aldı-ğından, resmi şekle uyulmuş olmaktadır. Bu durumda, serbest dereceden istifada hakkı varsa,bu hak şerh edilmemiş olsa bile, öndeki derecenin boşalması halinde ipotek üst dereceyegeçecek, malik bu hakka rağmen boş derecede ipotek tesis ederse, şerh olmadığından kurulanipotek geçerli olacak, buna karşılık serbest dereceden istifade hakkı olan ipotekli alacaklıtaşınmaz malikinden bu yüzden doğan zararını isteyebilecektir.

C. Yeni Medeni Kanunda İpotekle İlgili Başlıca Değişiklikler

1. Aile Konutunun İpotek Edilmesi

Aile konutu eşlerden birine ait ise, malikin konut üzerinde ipotek tesisi, diğer eşin iz-nine bağlıdır. Diğer eş, taşınmazın aile konutu olduğunun şerh edilmesini isteyebilir (MK Md.231/2). Böyle bir şerh yoksa, iyi niyetli olarak (MK 3) aile konutunu ipotek alan bankanın buhakkı korunacaktır.

2. Karı Kocanın Müştereken Malik Olduğu Taşınmazın İpoteği

Kanuni mal rejiminde, karı kocadan biri, müştereken malik oldukları bir taşınmazdakihissesini ipotek etmek isterse, diğer eşin izni gereklidir (MK 312/2).

3. Müşterek Mülkiyette Hissenin Rehni

Müşterek mülkiyette, paydaşlardan biri hissesini ipotek ederse; artık taşınmazın ta-mamı rehnedilemez (MK Md.857/II); tüm malikler dilerlerse kendi hisselerini rehnedebilirler.

II. Yabancı Para İpoteği (MK Md.851/2-3-4)

A. Kapsamı

Bir taşınmazın değeri ile ilgili olmaksızın, değerinin çok üstünde ipotek tesisi müm-kün olduğundan, yabancı para borçlarında, yabancı para karşısında Türk Lirasının değerkaybını göz önünde tutarak, istenildiği miktarda ipotek tesisi mümkün olup; bu tür bir ipotekyabancı para ipoteğinin tüm güvencesini sağlayabilmektedir. Ancak bu tür bir ipotekte çokyüksek oranlarda vergi, resim ve harç söz konusu olacağından (damga vergisi binde 7,5, harçyüzde 1,1), müşteriler bundan kaçınmaktadırlar. Enflasyonun yüksek olduğu zamanlarda,yabancı para ipoteğinin önemi ve gereksinmesi daha da artmaktadır.

Sabit derece sisteminin önemli bir istisnasını oluşturan yabancı para üzerinden ipotek,ilk olarak 1991 yılında Medeni Kanuna 766/A maddesi ile girmiştir. Bu maddeye göre;yabancı para ipoteği, vadesi beş yıl ve daha fazla dış kaynaklı krediler için söz konusuolmuştur.

Yeni Medeni Kanunla, yabancı para ipoteğinin hem kapsamı genişletilmiş; hem deyabancı para ölçüsü ile (dövize endeksli) verilen Türk Lirası krediler için de yabancı paraipoteği alınması imkanı getirilmiştir. Belirtmek gerekir ki, ister yabancı para üzerinden verilenkrediler ve dövize endeksli Türk parası kredilerin; ister sadece dövize endeksli Türk Lirasıkredilerinin teminatı olarak yabancı para ipoteği tesis edilmek istensin, ipotek mutlakayabancı para üzerinden kurulacaktır.

Page 48: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

46

Yeni düzenlemeye göre; hem yurt içi, hem de yurt dışı kredi kuruluşlarınca verilenbelli bir vadeye tabi olmayan yabancı para üzerinden krediler ile dövize endeksli Türk parasıkrediler, yabancı para ipoteği ile garanti altına alınabilecektir.

1.1.2002’de yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile ilgili olarak Tapu ve Kadastro ge-nel Müdürlüğü 3 Genelge yayınlamış ve bu Genelgelerle;

Eski MK 776/A maddesine göre yabancı para ipoteği ile ilgili Genelge yürürlüktenkaldırılmış (28 Aralık 2001);

Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen, yabancı para ipoteği tesis edilebilecek yabancıparalar Tapu Teşkilatına duyurulmuş (26 Mart 2002);

Son Genelge’de de yabancı para ipoteği tesisinin usul ve esasları açıklanmıştır (Tarih-siz).

B. Kredi Kavramı

Her türlü alacak için değil; sadece krediler için yabancı para ipoteği alınabilecektir.Örneğin bankanın, sebepsiz zenginleşme, haksız fiil ve kanundan doğan alacakları içinyabancı para ipoteği mümkün değildir. Bankacılık uygulamasında başlıca krediler nakdi vegayrinakdi kredilerdir.

Genelgede kredi ile “Bankalar Kanununun 11. maddesinde sayılan haller”in kastedil-diği belirtilmektedir. 11/1 maddesine göre;

“Bir bankanın vereceği nakdi krediler ile teminat mektupları, kefaletler, aval, ciro vekabuller gibi gayrinakdî krediler, satın alacağı tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları,tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette vereceği ödünçler, varlıklarınvadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdi krediler, gayrinakdî kredilerin nakdetahvil olan bedelleri, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler veortaklık payları izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır.”

Bu tür krediler içinde aynî krediler sayılmamaktadır. Bankalar kural olarak, aynî kredivermemekte, bunun istisnasını altın kredisi oluşturmaktadır.

Bankalarca döviz kredisi, 32 Sayılı Türk Lirasını Koruma Hakkında Kararın 17 ve 18.maddelerine göre sınırlı olarak verilebildiği halde; dövize endeksli Türk Lirası kredileri 32Sayılı Karara tabi bulunmamaktadır.

C. Kredi Kuruluşları

Eski 766/A maddesi sadece dış kaynaklı kredi üzerinde durmakta; kredinin mutlakabir kredi kuruluşu tarafından verilmesi şartını aramamaktaydı. Nitekim Tapu ve kadastroGenel Müdürlüğünün 1996/5 No.lu Genelgesinde, gerçek kişilerin de kredi verebileceği kabuledilmekteydi. 851/II. Maddede ise kredi kuruluşu şartı getirilmiştir.

Genelgede yurtiçi ve yabancı kredi kuruluşlarına değinilmiştir.

Page 49: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

47

Yurtiçi kredi kuruluşları için “yabancı para üzerinden ipotek tesisi talebinde bulunankuruluşların kuruluş kanunundan veya Tapu Kanununun 2. maddesi uyarınca ibraz edeceğiyetki belgesinden amaç ve faaliyetleri içerisinden kredi verme olduğunun tespiti” gerekmek-tedir. Başlıca kredi kuruluşları bankalar, özel finans kurumları, leasing ve faktoring şirketleri,finansman şirketleridir. Yurtdışı kredi kuruluşları ise “her ülkenin kendi mevzuatına görebelirleneceğinden, yetki belgesi yerine geçen bir belgenin onaylı Türkçe tercümesinden kredivermeye yetkili kurulun olması” aranacaktır.

D. Yabancı Para İpoteğinin Gerek Anapara Gerekse Üst Sınır İpoteği Olarak Kurulabilmesi

Eski MK 766/A maddesine göre, “ancak en az beş yıl vadeli dış kaynaklı kredi için”yabancı para ipoteği kurulabileceğinden, ilk önce bu tür bir kredinin sağlanması aranmakta;Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 1996/5 Sayılı Genelgesinde (23.8.1996) “Türkiye’deyerleşik kişiler tarafından yurtdışında yerleşik gerçek kişi, banka veya kredi kuruluşundanTürkiye’deki bankalar veya özel finans kurumları aracılığı ile temin edilen ve vadesi en az 5yıl olan dış kaynaklı kredilerin Borç Kütüğüne kayıt ve tescil edilmesini müteakip ..........yabancı para üzerinden ipotek tesisi mümkün bulunmaktadır” denilmekteydi. Bu nedenle;geçen dönemde tesis edilen yabancı para ipoteği; belli bir borcun güvencesi için tesisedildiğinden anapara ipoteği şeklinde olmaktaydı.

Yeni düzenleme ile belli dış kaynaklı kredi için yabancı para ipoteği alınması kısıtla-ması tamamen kaldırılmış; yurtiçi ve yurtdışı kredi kuruluşlarından alınabilecek tüm dövizkredileri yanı sıra, dövize endeksli Türk Lirası krediler için de yabancı para ipoteği kurulmasıkabul edilmiştir. Bu durumda, MK 851/II. Fıkraya göre; anapara ipoteği alınabileceği gibi üstsınır ipoteği alınması da yasa koyucu tarafından kabul edilmiştir.

Gerçekten de MK 851/II. Fıkrası;

Belirli borçlar için öngörülmemiş; genel bir düzenleme yapılmıştır.

Yabancı para kredisi yanı sıra, dövize endeksli krediler de kapsama alınmıştır.

Yabancı para ipoteği -Eski Medeni Kanundan farklı olarak- ayrı bir madde halinde değil;fakat anapara ipoteği yanı sıra, üst sınır ipoteğini de düzenleyen MK 851. madde içindedüzenlenmiştir.

Yabancı para ipoteği krediler için kurulabilmekte, krediler arasında yer alan gayrinakdikrediler ile muhtemel bir risk garanti edildiğinden üst sınır ipoteği alınması zorunlu bu-lunmaktadır. 851/II maddede değişiklik önergesinin gerekçesinde de“........ kredi kuruluş-larının nakdi ve gayrinakdi kredilerinin güvence altına alınması için” önergenin verildiğibelirtilmiştir.

MK 851/II. maddesi kapsamının genişletilmesi, kredi kuruluşlarının ve özellikle Türki-ye’deki bankaların gereksinmelerini karşılamak içindir. Meclis’te getirilen ve kabul edilendeğişiklik önergesi bu amaca yöneliktir. Nakdi banka kredileri hemen hemen tümüyle carihesap kredisi şeklinde çalışmakta; gayrinakdi krediler ise, muhtemel bir riski garantietmekte olduklarından bu kredilerin ancak üst sınır ipoteği ile güvence altına alınmalarımümkün bulunmaktadır.

Page 50: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

48

MK 851/2. fıkradaki “verilen krediler” ibaresi verilmiş ve verilecek kredileri kapsamakta-dır.

Nitekim bu konuda bir tartışma bulunmamakta; Genelgede anapara ipoteğinden veya borçkütüğüne kayıt ve tescilden söz edilmemekte; Tapu Daireleri, Genel Müdürlüğün Genel-gesini uygulayarak kredi kuruluşları lehine yaygın biçimde üst sınır ipoteği düzenlemek-tedirler.

E. Yabancı Para İpoteğinin Kurulması 1. İpotek Tesis Edilebilecek Yabancı Paralar

MK 851/IV. Maddeye göre; “Rehin haklarının hangi yabancı paralar üzerinden kuru-labileceği Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir”. Eski Medeni Kanuna göre, bu yetki HazineMüsteşarlığına aitti. Bakanlar Kurulu (2002/3813 RG 23.6.2002 Sa:24704) yabancı paraipoteğinin “TC Merkez Bankasınca alım satım konusu yapılan döviz cinsleri üzerindenkurulabileceğini” kararlaştırmıştır.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Genelgesinde ise “TC Merkez Bankasınca a-lım/satımı yapılan ve her gün Resmi Gazetede ilan edilen yabancı paralar üzerinden yabancıpara ipoteği alınabileceğini duyurulmuştur. Merkez Bankası konvertibl olan ve olmayan,alış/satışını yaptığı tüm yabancı paraları Resmi Gazetede ilan ettiğinden, Bakanlar KuruluKararı ile Genelge arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Bakanlar Kurulunun, yabancı paraları belirlemesi bir geçerlilik şartıdır. Ancak YeniMedeni Kanun 1.1.2002’de yürürlüğe girmiş, Bakanlar Kurulu yabancı paraları 3 ay sonrabelirlemiştir. Üç aylık dönemde tapularda yabancı para ipoteği yapılması halinde, ipoteğingeçersizliği iddiaları ile karşılaşılabilecek ise de; ipotekte gösterilen yabancı paranın, MerkezBankasının alım/satımını yaptığı paralardan olması halinde, bu iddialar hakkın kötüyekullanılmasını oluşturacak ve hukuk düzeni tarafından korunmayacaktır (MK Md.2/2).

2. Bir Derecede Tek Bir Para Türünün Gösterilmesi

MK 851/II’de “Aynı derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin kurulamaz”denilmektedir.

Genelgede ise “Aynı derecede birden fazla yabancı para türü kullanılarak rehin tesisedilemez” denilmekte ise de, maddedeki “birden fazla para türü”ne yabancı para yanısıra TürkLirası da girmekte; diğer bir deyişle aynı derecede hem Türk Lirası, hem de yabancı paraipoteği kurulamamaktadır.

3. Üst Sınır Yabancı Para İpoteğinden Aynı Para Cinsinden Olan KredilerininYararlanması

Yabancı para ipoteği hangi yabancı para üzerinden tesis edilmiş ise; bu ipotekten sa-dece aynı cinsten yabancı para kredileri ve o yabancı para paraya endeksli Türk Lirasıkredileri yaralanabilmektedir. Örneğin yabancı para ipoteği dolar cinsinden tesis edilmiş ise,dolar üzerinden yabancı para kredileri ve/veya dolara endeksli Türk Lirası kredileri -nakdiveya gayrinakdi krediler- bu yabancı para ipoteği ile güvence altına alınabilirler.

Page 51: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

49

4. Yabancı Para İpoteğinin Tabi Olduğu Vergi, Resim ve Harçlar

Maliye Bakanlığı (15 Seri No.lu Damga Vergisi Genel Tebliği I. Bölüm Bkz. Kırman,Damga Vergisi Kanunu Şerhi, Ankara 1997 sh.236 vd) düzenlemesine göre, “Kağıttaöngörülen yabancı para tutarı düzenleme tarihindeki geçerli TC Merkez Bankası döviz satışkuru üzerinden Türk Lirasına çevrilecektir”. Genelgeye göre ise “İpotek harç ve vergilerininhesabında ipoteğin tesis edileceği tarihteki TC Merkez Bankasının döviz alış kuru esasalınacaktır”. Genelgenin, MK 851 son fıkrasındaki yabancı para karşılıklarının hesabındahesap günündeki TC Merkez Bankasının döviz alış kuru esas alınır” şeklindeki düzenlemeyedayandığı anlaşılmaktadır (Damga Vergisi Kanununun 14. maddesi, damga vergisi açısındanazami bir miktar öngörülmekte ve bu miktar, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, oyıl için tespit ve ilan olunan yeniden değerleme oranında artırılır denilmektedir. Halen azamimiktar 2.055.282.140.000.- TL.dir.).

F. Hangi Krediler Üst Sınır İpoteği Kapsamında Kabul Edilebilir?

1. Tahsis Edilen Kredi mi, Kullandırılan Kredi mi?

Bankalar Kanununun yetkili kıldığı organ -yönetim kurulu, genel müdürlük- tarafın-dan tahsis edilen kredi değil; fakat müşteriye kullandırılan ve bankanın müşterisine alacağınıoluşturan kredi cinsi, ipotek kapsamında olup olmamayı belirleyecektir.

2. Kredinin Yabancı Para Üzerinden veya Yabancı Paraya Endeksli Olarak Verilmesi –Kullandırılması- Şartı

a) Genel Olarak

MK 851/II. maddeye göre, “...... kredi kuruluşları tarafından yabancı para üzerindenveya yabancı para ölçüsü ile verilen krediler” yabancı para ipoteği ile güvence altınaalınabilmektedirler.

Kredinin yabancı para üzerinden veya yabancı para ölçüsü ile verilmesi, yabancı paraipoteği güvencesinden yararlanmak için ön koşuldur. Türk Lirası olarak verilen krediler, dahasonra yabancı paraya dönüşseler dahi, yabancı para ipoteğinden yararlanamazlar. 851/II.maddenin açık lâfzından bu sonuca varıldığı gibi, aksinin kabulü bir istisna olması gerekenyabancı para ipoteğini kural haline getirecek, kredi kuruluşları Türk Lirası üzerinden ipotekkurulmasını kabul etmeyecekler, yabancı para ipoteğinde ısrar edeceklerdir. Burada, yabancıpara veya yabancı para ölçüsü ile verilmesi zorunlu olan kredinin, mutlaka Tapuda tesisedilmiş olan yabancı para üst sınır ipoteğinde öngörülen yabancı para üzerinden verilmesiningerekip gerekmediği de tartışılacaktır.

Nakdi veya gayrinakdi kredinin, TC Merkez Bankası tarafından alım/satımı yapılanherhangi bir döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak verilmesi -daha sonra bu kredininyabancı para ipoteğinde öngörülen döviz cinsine çevrilmesi koşulu ile- yeterlidir. Diğer birdeyişle, kredinin mutlaka yabancı para ipoteğinde öngörülen döviz cinsi üzerinden veyadövize endeksli verilmesini istemek; aksi takdirde Tapuda tesis edilmiş olan yabancı para üstsınır ipoteğinden yararlanılamayacağını ileri sürmek, bu tür bir zorunluluğun MK 851/II.fıkrasında öngörülmemesi, ayrıca üst sınır ipoteğinin niteliği ile bağdaşmaması nedeniylesavunulamayacaktır.

Page 52: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

50

TC Merkez Bankası tarafından alım/satımı yapılan herhangi bir yabancı para üzerin-den kredi verilmesinde çeşitli ihtimaller söz konusu olabilir.

Örneğin; Tapuda dolar üzerine yabancı üst sınır ipoteği tesis edilmiştir:

Kredi dolar ve/veya dolara endeksli Türk Lirası olarak tahsis edilmiş ve kullandırılmıştır.

Kredi dolar veya dolara endeksli olarak tahsis edilmiş, ancak sterlin veya yen olarakkullandırılmıştır.

Kredi sterlin olarak tahsis edilmiş, ancak önce sterlin , sonra Euro olarak kullandırılmıştır.

Kredi Euro olarak tahsis edilmiş, sonra dolar endeksli Türk Lirası olarak kullandırılmıştır.

Yukarıdaki ihtimallerde verilen kredilerin Tapuda Dolar üzerinden tesis edilmiş üst sı-nır yabancı para ipoteğinden yararlanabilmeleri için daha sonra Dolara veya Dolara endeksliTürk Lirasına dönüşmesi gerekmektedir.

Belirtmek gerekir ki; yabancı para kredisi verilebilmesi için 32 Sayılı Kararda öngö-rülen koşulların oluşması gerekir. Buna karşılık, bir yabancı para cinsinden diğer bir yabancıpara cinsine dönüşte veya yabancı paranın dövize endeksli Türk Lirasına dönüşümünde sorunyaşanmayacaktır.

Belirtmek gerekir ki, verilen krediyle ipotekte öngörülen yabancı paranın aynı türden -örneğin her ikisinin de Dolar- olmasının zorunlu kabul edilmesi halinde dahi, bankanınmüşterisine ipotekteki türden yeni bir yabancı para kredisi tahsisi ve yeni krediyle eski krediyitasfiye etmesi durumunda -tasfiye edilen kredi başka bir yabancı para türünden veya TürkLirası kredi olabilir- yeni verilen kredi yabancı para ipoteği güvencesinden yararlanacaktır.

b) Kredinin üst sınır ipoteğinde öngörülen yabancı paraya dönüşümü için gerekli hukuki koşullar

Firmaya tahsis edilen kredi yerine başka bir para üzerinden kredi kullandırılmasınınveya kullandırılan kredinin başka bir para birimine dönüşümünün hukuken geçerli olabilmesiiçin bazı ön şartların oluşması gerekir.

Kredi kararının içeriği: Bankalar Kanununa göre, kredi verme yetkisi banka yönetimkurulunda olup; yönetim kurulu bu yetkinin bir bölümünü BDDK’nın belirleyeceği oranlarda,kredi komitesine veya genel müdürlüğe devredebilir.

Bankalar Kanununda; bir firmaya kullandırılacak doğrudan veya dolaylı kredi, banka-nın Türk Lirası özkaynaklarının yüzde 25’ini; -geçiş döneminde dolaylı kredi halen yüzde55-aşamayacağı için Türk Lirası azami kredi oranları göz önünde tutularak tahsis edilmesigerekir. Ancak, yönetim kurulunun, Türk Lirası azami kredi oranlarını kredinin kullandırıldığıdönemlerde de aşmayacak şekilde, firmaya yabancı para üzerinden kredi tahsis etmesi, genelmüdürlüğe bu krediyi başka para birimi üzerinden kullandırma, yabancı paradan TürkLirasına dönüş, daha sonra tekrar yabancı paraya veya yabancı para endeksli Türk Lirasınadönüş yetkileri tanıması gerekli ve yeterlidir.

Page 53: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

51

Banka ile firma arasındaki sözleşme ilişkisi: Bu yetkiyi alan genel müdürlüğün -veyaşubenin- müşterisine kullandırdığı krediyi başka bir para birimine dönüştürebilmesi için;

ya kredi sözleşmesinde bankaya tek taraflı bu hakkın tanınması

veya banka ile müşterinin bu anlaşması gerekir.Kat ihtarının ve ödeme emrinin ipoteğin tesis edildiği yabancı para üzerinden yapıl-

ması: Banka müşteriye gönderdiği kat ihtarında ve özellikle ödeme emrinde alacağını,ipoteğin kurulu olduğu para üzerinden veya yabancı paraya endeksli Türk parası ile göster-melidir.

İcra takibinde ve ödeme emrinde İİK 58/3. maddesi ve Yargıtay Kararları göz önündetutulacaktır. Yargıtay icra talebinde ve ödeme emrinde yabancı para alacağının Türk Lirasıkarşılığının gösterilmesini istemekte; ancak bu durumun icra takibinde ve ödeme emrindeyabancı paranın fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının istenmesine engel oluşturma-dığını kabul etmektedir (12. HD. 14.2.2002 2002/1891). Yargıtay bir diğer kararında da,davacının icra takibi sırasında, alacağını Fransız frangı olarak belirtmesi, harca esas olmaküzere Türk Lirası karşılığını göstermesini geçerli saymış ve kur farkından kaynaklananhaklarını saklı tutmuş ise, alacaklının seçimlik hakkını Türk Lirası olarak kullandığı kabuledilemez sonucuna varmıştır (HGK 13.10.1999 19-832/825 Ankara Baro Dergsi 2000/1).Ancak bu kararın tartışılmasından da anlaşıldığı gibi; alacaklının harca esas olmak üzerealacağını Türk Lirası olarak göstermekle yetinmemesi, mutlaka yabancı paranın fiili ödemetarihindeki Türk Lirası karşılığını istemesi gerekir. Nitekim, muhalefet şerhinde davacınınyabancı para üzerinden takip yaptığı, ancak mahkeme hükmünde yabancı paranın TürkLirasına çevrildiği, davacının mahkeme hükmünü temyiz etmemiş olmakla tercih hakkınıTürk Lirası olarak kullandığı; icrada parayı Türk Lirası olarak almakla artık kur farkınedeniyle ek dava açma hakkını kaybettiği ve Yargıtay’ın bu uygulamayı duraksamaksızınbenimsediği belirtilmektedir.

G. Hangi Tarihe Kadar Kredinin Dönüşümü Sağlanmalıdır?

1. Genel Olarak

Kural olarak; banka; hesabı kat etmeden önce dönüşümü sağlamalı ve kat ihtarname-sinde ipoteğin tesis edildiği yabancı para veya yabancı para endeksli Türk Lirası üzerindentazmin talebinde bulunmalı; akdi faiz ve gecikme faiz oranları bu yabancı para üzerindenbelirlenmelidir.

2. İpoteğin Paraya Çevrilmesi Halinde

MK 872. maddeye göre, “Sonraki sıralarda kurulmuş bir rehin hakkında önce gelen birrehin mevcut değilse ........ veya önceki sırada bulunan rehinli alacak, o derece için tescildebelirtilen miktardan az ise taşınmazın paraya çevrilmesinde satış bedeli, boş derece hesabakatılmaksızın sonraki alacaklılara, sıralarına göre dağıtılır”.

Bu durumda; bankanın bir yabancı para üzerinden veya yabancı paraya endeksli olarakverdiği kredilerin -İcra ve İflas hükümleri de göz önünde tutulmak üzere- satışa kadar ipoteğintesis edildiği yabancı paraya veya yabancı paraya endeksli Türk Lirasına dönüşmesi gerekir.Aksi takdirde; üst sınır yabancı para ipoteği ya hiç göz önünde tutulmayacak veya sınırlı gözönünde tutulacaktır.

Page 54: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

52

İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre de, ipotekli alacaklı banka yabancı para ipote-ğinin paraya çevrilmesi için icraya başvurursa, daha önce alacaklarının ipotek tesis edilenyabancı paraya dönüşümünü sağlamalı, üçüncü şahısların taşınmazın satışı için icrayabaşvurmaları halinde ise; lehine yabancı para ipoteği bulunan banka İİK 126/4. maddeye göre,yabancı üst sınır ipoteği kapsamında olan muaccel veya müeccel yahut şarta bağlı müstakbelyabancı para veya dövize endeksli alacaklarını İcra Dairesine bildirmelidir.

Burada çözümü gerekli bir diğer sorun yabancı para ipoteğinin, hangi tarihte Türk Li-rasına çevrileceğidir. Satışa kadar yabancı para ipoteğinin geçerliliğini koruduğu göz önünealındığında, satış tarihindeki -takibe geçiş tarihi değil- TC Merkez Bankası döviz alış kurukarşılığı Türk Lirasının göz önünde tutulacağı sonucuna varılacaktır.

Başka bir alacaklı tarafından satışa çıkarılan taşınmazla ilgili olarak İİK 129. madde-nin uygulanmasında da, muaccel yabancı para alacağı alıcıya devredilmeyip satış bedelindentercihen ödeneceğinden (İİK Md. 125/3), satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğeralacaklılar belirlenmesinde (İİK Md129/1) yabancı para ipoteğinin satış tarihindeki TürkLirası karşılığı göz önüne alınacaktır.

Yabancı para ipoteği ile temin edilmiş olan alacakların muaccel olmaması halinde ise,İİK 125/1. maddesine göre taşınmaz, üzerinde yabancı para ipoteği ile birlikte alıcıya intikaledecektir.

Asıl tartışmanın, satılan taşınmazın bedelinin tüm alacakları karşılamaması halinde sı-ra cetveli (İİK 151, 142, 206) düzenlenirken ortaya çıkacağı söylenebilir.

Hangi alacakların yabancı para ipoteğinin kapsamı içinde olduğu konusunda alacaklı-lar arasında ihtilaf çıkması halinde, her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesindeilgililer aleyhine dava açarak cetvel münderecatına itiraz edebilir.

H. Yabancı Para İpoteği Derecesinin Boşalması

1. Genel Olarak

MK 851/III. maddede “Yabancı para üzerinden kurulan rehne ait bir derecenin boşal-ması halinde yerine, tescil edileceği tarihteki karşılığı Türk Parası veya yabancı para üzerin-den rehin kurulabilir” denilmektedir. Belirtmek gerekir ki; yabancı para ipoteğini kabul edenMedeni Kanunun sistemi içinde, yabancı para üzerinden kurulmuş bir ipoteğin boşalması sözkonusu olabileceği gibi; taşınmaz malikinin herhangi bir dereceyi -örneğin birinci dereceyi-yabancı para cinsinden belirterek -örneğin on milyon ABD Doları- boş tutması da mümkün-dür.

Derecenin tamamen boş olması halinde, bu dereceye Türk Lirası veya Merkez Banka-sınca alım satımı yapılan yabancı para ipoteği tesisi mümkün iken; derecenin kısmenboşalması halinde -bir derecede birden fazla para türü kullanılarak rehin kurulamayacağından-boşalan kısma sadece o derecedeki yabancı para üzerinden ipotek kurulabilecektir.

2. Boş Derecede Türk Parası İpoteği Kurulması

Boş derecede; ipotek tesisi tarihindeki Merkez Bankası döviz alış kuru karşılığı Türkparası ipotek kurulabilecek ve derecenin tamamı Türk parası ipoteğe dönüşecektir.

Page 55: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

53

3. Boş Dereceye Yabancı Para İpoteği Kurulması

Boş dereceye, Merkez Bankası tarafından alım/satımı yapılan herhangi bir yabancı pa-ra üzerinden ipotek tesis edilebilir. Boş dereceye başka bir yabancı para ipoteği kurulacaksa -örneğin boşalan Dolar derecesine Euro üzerinden ipotek tesisi- çapraz kurlar gözönünealınabilir. Ancak Merkez Bankası çapraz kurları yayınlamamaktadır. Mutlaka MerkezBankası tarafından ilan edilen döviz alım kurları gözönüne alınacaksa, yabancı para önceTürk Lirasına çevrilecek, daha sonra ipotek tesis edilecek diğer yabancı para miktarı TürkLirasına göre belirlenecektir.

İ. Türk Parası İpoteği Derecesinin Boşalması

MK 851/III. maddesine göre, “Türk parası ile kurulmuş bir rehne ait derecenin boşal-ması halinde, yerine tescil edileceği tarihteki karşılığı yabancı para üzerinden rehin kurulabi-lir”.

Türk parası ile kurulmuş rehinden sonra başka rehinlerin -veya diğer kısıtlamaların-bulunması halinde, bu düzenleme büyük haksızlık yaratacağı gibi, derece sisteminin güvence-sine de aykırılık oluşturacaktır. Örneğin birinci derecede 100 milyar Türk Lirası ipotekbulunan bir taşınmazın ikinci derecedeki ipotek alacaklısı, aldığı ipoteğin bir değer taşıyıptaşımadığını, taşınmazın ekspertiz değerine göre ve 100 milyarı göz önünde tutarak belirleye-cektir. Birinci dereceye 100 milyar karşılığı Dolar ipoteği yerleştirilirse; ikinci derecedekiipotek 1-2 yıl içinde tamamen değersiz hale gelebilecektir. Uygulamada tüm ipoteklerde boşdereceden istifade hakkı tanınması, bu haksız düzenlemeyi ipotekler açısından bir ölçüdebertaraf edebilecektir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bu konudaki Genelgesinde “Türk parası iletesis edilmiş bir derecenin boşalması halinde, yabancı para değerinin, ipoteğin ilk tesisindekiTürk parası değerini geçmeyeceği hususu resmi senede yazılmak ve taraflarca kabul edilmeksuretiyle, bunun yerine kredinin tescil edileceği tarihteki Türk Lirası karşılığı yabancı paraüzerinden ipotek tesis edilebilir (MK 851/3)” denilmektedir. Yabancı para değerinin ilktesisindeki Türk parası değerini geçemeyeceğinin kararlaştırılması, Türk parası ipotekten birfarklılık yaratmayacaktır. Bu kaydın hakkaniyete uygun, ancak MK 851/3’e aykırı olduğusöylenebilir.

K. Serbest Dereceden İstifade Hakkının Uygulanması (Mk 871)

1. Boşalan Yabancı Para Derecesine Geçme

İpotek akit tablosunda boş dereceden istifade hakkı tanınmışsa, yabancı para derecesitamamen boşalırsa arkadan yabancı para ipoteği -boş dereceye geçiş tarihindeki çapraz kurgöz önünde tutularak- veya Türk parası ipotek- boş dereceye geçiş tarihindeki yabancı paranınTC Merkez Bankası döviz alım kuru karşılığı esas alınarak- boş dereceye geçebilir. Birderecede sadece bir para cinsi kurulabildiğinden, örneğin öncelik Türk parası ipotekte ise,serbest dereceye geçen Türk parası ipotek, derecenin tamamını doldurmasa dahi -örneğinderece 110 milyar TL, serbest dereceden yararlanan 40 milyar TL.dir- arkadan gelen yabancıpara ipoteği boş dereceye geçemeyecek, derecenin tamamı Türk parası ipoteğe dönüşecektir.Öncelik yabancı para ipoteğinde ise, aynı değerlendirme Türk Lirası için yapılacaktır.

Page 56: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

54

2. Boşalan Türk Lirası İpotek Derecesine Geçme

MK 851/3. madde, yabancı para ipoteği derecesinin boşalması ile Türk parası derece-sinin boşalması hakkında aynı düzenlemeleri yapmış, her iki halde de Türk ve yabancı paraipoteği kurulacağını bildirmiştir.

Ancak boşalan Türk Lirası ipotek derecesine, arkadan gelen yabancı para ipoteğinin -serbest dereceden yararlanma hakkı nedeniyle- geçmesi, özellikle yabancı para ipoteğininönündeki derecelerdeki ipotek alacaklıları açısından büyük haksızlığa neden olacaktır. Bukonuda Genelgede açık bir düzenleme yoktur.

L. Avrupa Birliği Üyelierinin Geçen Dönemde Milli Paraları Üzerinden Alınan Yabancı Para İpotekleri

Avrupa Birliği üyeleri, büyük çoğunlukla tek para birimine geçmişler ve üyelerin ulu-sal paraları 31 Aralık 1998’de çapraz kur sistemi ile Euroya sabitlenmiş ve 2002 yılında da buparaların yerini Euro almıştır.

Ulusal paraların Euroya dönüşünün hukuki sonuçları, 4538 Sayılı “Euronun HukukiAraçlara Etkisi” Kanununda düzenlenmiştir. Bu Yasaya göre, çapraz kur sistemi ile Euroyasabitlenmiş ulusal paralar üzerinden yabancı para ipoteğinde, ipotek meblağı Euro olaraksaptanacak ve Euro üzerinden yabancı para ipoteği geçerliliğini sürdürecektir.

M. Özel Düzenlemeler

1. Altın Kredisinin Yabancı Para İpoteği Güvencesi Altına Alınması

Bankanın altın olarak verdiği kredi, TC Merkez Bankası tarafından ilan edilen yabancıpara veya dövize endeksli olarak verilen bir kredi olmadığından, bu kredinin daha sonradanyabancı para üzerinden veya dövize endeksli krediye dönüşmesi, yabancı para ipoteğindenyararlanmasına olanak sağlamayacaktır. Buna karşılık bankaca, müşteriye üst sınır ipoteğindeöngörülen yabancı para türünden bir kredi açılması ve bu kredi ile altın kredisinin tasfiyeedilmesinin mümkün bulunması halinde, yabancı para ipoteği güvencesi sağlanabilecektir.

2. Ticari İşletme Rehninin Yabancı Para Üzerinden Kurulamaması

Ticari İşletme Kanununun 20. maddesinde “Ticari İşletme rehni hakkında bu Kanundaözel hüküm bulunmayan hallerde gayrimenkul rehni hükümlerinden bu Kanuna aykırıolmayanlar uygulanır” denilmiştir.

Ancak aynı Kanunun 6. maddesinde; “rehnin tescilinde alacağın Türk Lirası olarakbelirlenmesi zorunluluğu” öngörüldüğünden, ticari işletme rehni yabancı para üzerindenkurulamayacaktır.

3. Gemi İpoteği

Gemi ipoteği, T. Ticaret Kanununda (Md.875-944) çok teferruatlı olarak düzenlen-miştir.

Page 57: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

55

Gemi ipoteği, ipoteğin gemi siciline (TTK Md.876) Türk parası ile tescil edilmesi ile(TTK 893) doğar.

Yabancı para ile ödenecek borçlar için Maliye Bakanlığının izniyle yabancı para üze-rine gemi ipoteği tesis olunabilecektir.

Bu iznin sicile geçirilmesi lazımdır.” Maliye Bakanlığı izni ipoteğin geçerlilik şartıdır.

4. Uçak İpoteği

Uçak ipoteği, Türk Sivil Havacılık Kanunu hükümlerine göre Ulaştırma Bakanlığınezdindeki “Uçak Sicili”ne tescil ile tesis edilir (Md.69-84).

İpoteğin karşılayacağı alacaklar hakkında MK 875-876; kapsamı hakkında MK 862-863 maddeleri uygulanır.

Yabancı para ile ödenecek olan borçlar için Maliye Bakanlığının izni ile yabancı paraesasına göre ipotek tesis olunabilir. Bu iznin sicile kaydı lazımdır (Md.73). Maliye Bakanlığıizni ipoteğin geçerlilik şartıdır.

Page 58: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

56

Son Yasal Değişiklikler Açısından Çek

Prof. Dr. Seza Reisoğlu*

Türkiye Bankalar Birliği tarafından 27 Mart 2003 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Yeni Çek KanunununHukuki Açıdan Değerlendirilmesi” konulu konferansta Sayın Prof. Dr. Seza Reisoğlu tarafından yapılankonuşmanın metni aşağıda yer almaktadır.

I. Tarihi Gelişim

Çek esas itibariyle 01.01.1957 yılında yürürlüğe giren Türk Ticaret Kanununun (TTK)692-735. maddeleri arasında düzenlenmiştir. TTK 730. maddesinde atıf yapılan poliçe ileilgili maddeler çekler hakkında da uygulanmaktadır.

Karşılıksız çekleri cezalandıran özel bir yasanın bulunmaması, Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin yorum kararına dayanılarak karşılıksız çeklere dolandırıcılık hükümlerininuygulanmasının yetersiz kalması gibi gerekçelerle “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve ÇekHamillerinin Korunması Hakkında Kanun” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilerek3 Nisan 1985 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Daha sonraYasanın 16. maddesinde 1993 yılında değişiklik yapılmıştır.

Fransız çek yasasından esinlenerek yürürlüğe sokulan Çek Yasası, “karşılıksız çek”çekmeyi özel olarak cezalandırması yanı sıra bankalara Ticaret Kanununda yer almayanönemli yükümlülükler getirmiştir.

Çek Yasası ile ilk olarak;

- Bankalar çek karnelerini verdikleri müşterilerinin kimliklerini ve vergi kimlik nu-maralarını Merkez Bankasına bildirmek zorundadırlar (Md.3).

- Bankalar, ibraz tarihinde keşidecinin hesabında bulunan çek karşılığını hamile öde-me yükümlülüğü altına girmektedir (Md.4). Oysa Türk Ticaret Kanununa göre ban-kaların çek hamiline karşı bu tür bir yükümlülüğü bulunmamaktadır.

- Bankalar çekin ödenmemesi halinde, ibraz tarihini ve ödememe nedenini çekin üze-rine yazmak zorundadırlar. Türk Ticaret Kanununa göre ise bankaların çekin karşı-lıksız olduğunu yazma şeklinde bir yasal zorunluluğu bulunmamaktadır. TTK 720.maddesine göre ödemeden imtina 1. resmi vesika ile (protesto) 2. muhatap tarafın-dan, ibraz günü de gösterilmek suretiyle çekin üzerine yazılmış olan bir beyanla tes-pit edilir.

- Bankalar; çeki karşılıksız çıkan hesap sahibine elinde bulunan bütün çek karnelerinialdığı bankalara iade etmesini; düzeltme hakkını kullanmadığı takdirde bir yıl müd-

* Türkiye Bankalar Birliği Hukuk Başdanışmanı.

Page 59: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

57

detle çek keşide edemeyeceğini ibraz tarihini izleyen 10 gün içinde iadeli taahhütlümektupla tebliğ edecektir (Md.7).

- Bankalar yeterli karşılığı bulunmayan çekin ödenmediğini ve hesap sahipleri hak-kında gereken bilgileri Merkez Bankasına bildirmek zorundadır (Md.9).

- Bankalar karşılıksız çıkan her çekin belli miktarını yasal olarak garanti etmektedir(Md.10).

- Bankalar, ihtara rağmen çek karnelerini iade etmeyenleri Savcılığa ihbar etmeklemükelleftir (Md.13).

- Bankalar, Kanunla öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmezlerse ağır para ceza-sına çarptırılmaktadır (Md.15).

3167 sayılı Çek Yasasının uygulanması zaman içinde büyük sorunlara neden olmuş vehazırlanan ilk değişiklik tasarısı 1998 yılında Bakanlar Kurulu tarafından Meclise gönderil-miştir. Tasarının genel gerekçesinde “3167 sayılı Yasanın zaman içinde uygulanmasında, birkısım hükümlerinin yetersiz kalmasından kaynaklanan aksamalar, eksiklikler ve yanlışlıklarortaya çıkmıştır. Özellikle karşılıksız keşide edenlerle ilgili soruşturma ve kovuşturmanınuzaması karşılıksız çek keşide edenleri cesaretlendirmiş, hatta bu gecikme onlara haksızkazanç ve yarar da sağlamıştır” denilmiş ve 1986 yılında 10.644 olan çek ile ilgili davanın1996 yılında 152.029’a ulaştığı belirtilmiştir.

Esasları 1998 Tasarısı ile aynı olan yeni değişiklik tasarıları daha sonraki yıllarda daMeclise gönderilmiş; son olarak Bakanlar Kurulu tarafından 20.01.2003 tarihinde Meclisesevkedilen tasarı yasalaşarak 8 Mart 2003 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanmış veyürürlüğe girmiştir. Yasalaşan Kanun Tasarısının genel gerekçesinde, bu konudaki cezadavası sayısının 1999 yılında 320.320, 2000 yılında 262.611, 2001 yılında 307.381 olduğunadeğinilmiştir.

II. 4814 Sayılı Yasa İle Çek Yasasında Gerçekleştirilen Başlıca Değişiklikler

A. Çek Hesabı Açılması, Çekin İbrazı, Ödenmesi ve Karşılıksız Çıkması İle İlgili Düzenlemeler

a) Bankaların çek hesabı açarken göz önünde bulunduracakları hususlar (Md.2, Md.3 son)

Bankalar çek hesabı açtırmak isteyenin öncelikle yasaklılık ve engel durumunun bulu-nup bulunmadığını araştıracaklardır. Bunun için de Merkez Bankasının 9. maddeye görebankalara yaptığı duyuruyu esas alacaklardır. Bu maddeye göre, Merkez Bankasına bankalar-ca yapılacak bildirimler;

- çekin ödenmediği ve hesap sahibi hakkında gereken bilgiler ile- daha sonra keşidecinin düzeltme hakkını kullanması ile ilgili bilgiler olacaktır.

Ancak 2. maddede sadece 9. maddeye göre bankalara yapılan duyurulara atıf yapılma-sı hatalıdır. Zira değişik 16. maddeye göre mahkeme keşideciye 1-5 yıl arası hesap açtırma

Page 60: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

58

yasağı kararı verebilmekte ve yasaklama kararını bütün bankalara duyurmak üzere MerkezBankasına bildirmektedir.

Bankaların yasaklı durumu ellerinde kayıtlardan belirlemede bir sorun yaşanmayacak;buna karşılık Çek Yasasında çek hesabı açtırmaya engel durum belirlenmediğinden, birkişinin örneğin birçok kere karşılıksız çek çekmesinin engel durum yaratıp yaratmadığınabankanın karar vermesi gerekecektir. Hükümet Tasarısının gerekçesinde “Tasarıyla, karşılık-sız çek keşide edilmesi halinde söz konusu olan idari yasaklılık kaldırılmakta ve sadecemahkeme kararıyla yasaklılığa yer verilmektedir. Bu nedenle karşılıksız çek keşide edilmesive bunun kesinleşmesine kadar, karşılıksız çek keşide eden kişi bakımından henüz yasaklılıksöz konusu olmayacaktır. Ancak bu durumdaki kişinin çek hesabı açtırmasının önlenmesibakımından engel durumu bulunup bulunmadığının araştırılması öngörülmüştür” denilmek-tedir.

Yeni düzenlemede “basiret ve özen” genel olarak değil, kişinin ekonomik ve sosyaldurumunun belirlenmesi ile sınırlı olarak aranmaktadır. Kişinin ekonomik ve/veya sosyaldurumunun çek kullanmaya elverişli olup olmadığı banka tarafından araştırılacaktır. Yasaklıveya engelli bulunmayan bir kişiye çekle işleyen hesap açabilmesi için banka;

− hesap sahibinin fotoğraflı nüfus cüzdanı örneği ve yerleşim belgesini− tacirlerden ayrıca ticaret sicili kayıtlarını

alacak; bu belgeleri 5 yıl süre ile saklayacaktır.

Tacir olmayan tüzel kişilerle ilgili bir husus Yasada yer almamıştır. Merkez BankasıTebliğlerinde gerekli düzenlemenin yapılması gerekecektir.

Banka hesap sahibinin açık kimliğini, adresini, vergi kimlik numarasını ve çek hesabı-nın kapatıldığını on beş gün içinde Merkez Bankasına bildirecektir.

b) Vergi kimlik numarasının yazılmasının geçerlilik şartı kabul edilmesi (Md.3)

Çek Yasasında, Türk Ticaret Kanununda çekler için zorunlu olarak kabul edilen un-surlar (TTK Md.692) dışında, çekte yer alması gereken bazı kayıtlar da bulunmaktadır.Öğretide bu kayıtların da zorunlu unsurlar arasında yer alıp almayacağı tereddüt yaratmış,yeni düzenlemede sadece vergi kimlik numarasının zorunlu kayıt olduğu kabul edilmiştir.

Vergi kimlik numarasının zorunlu unsurlar arasında kabul edilmesi, eski ve yeni bası-lacak çekler açısından konunun tartışılmasını gerektirmektedir. 4814 sayılı yasanın 5’incimaddesine göre, bankalar TC Merkez Bankası’nın çıkaracağı Tebliği müteakip yeni çekdefterlerini bastıracaklar, bu Tebliğin yayımını izleyen 3’üncü ayın sonuna kadar da müşteri-lerine yeni çek karnelerini verecekler ve kendi ellerindeki eski çek karnelerini imha edecek-lerdir. Yasada müşterilerin henüz kullanmadıkları çek defterlerinin iadesiyle ilgili birdüzenleme yoktur. Bu durumda bankalarca bastırılacak çek defterleri ile müşterilerin elindekieski çek defterleri yıllarca birlikte kullanılmaya devam edecektir.

Buna karşılık yeni çek defterleri müşterilere verilirken, hesap sahibinin ad ve soyadıyanı sıra vergi kimlik numarası da matbu olarak çek yaprağı üzerinde yazılı olacağından,vergi kimlik numarasının zorunlu unsur olması açısından bir sorun yaşanmaz iken, tedavületmeye devam eden eski çek defterlerinde vergi kimlik numarası bulunmayacaktır.

Page 61: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

59

Çek yasasının değişik 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasında “çek defterlerinin baskışeklini belirleyen esaslar T. Bankalar Birliği’nin görüşü alınarak TC Merkez Bankası’ncaResmi Gazete’de yayınlanan bir Tebliğ ile düzenlenir” denildikten sonra, “çek defterlerininher yaprağına, çek hesabının bulunduğu şubenin adı, hesap numarası, ve hesap sahibinin vergikimlik numarası yazılır.” hükmüne yer verilmekle, vergi kimlik numarasının MerkezBankası’nın tebliğinden sonra basılacak yeni çek defterleri için zorunlu unsur olarak kabuledildiği, eski çek defterlerinde yer almayan ve sadece Merkez Bankası’na bildirilmekzorunluluğu bulunan vergi kimlik numaralarının çekin geçerliliğini etkilemeyeceği sonucunavarılacaktır. Geçici 5’inci maddedeki açık düzenleme de bu hususu teyit etmektedir.

Bankalar yeni bastıracakları çek defterlerine vergi kimlik numaralarını matbu olarakyazacaklar, böylece zorunlu bir unsura çek yaprağında yer verilmediği veya vergi kimliknumarasının yanlış yazıldığı gibi iddialar önlenmiş olacaktır.

c) Keşidecinin adresinin, talebi halinde hamile bildirilmesi (Md.3/son)

Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde, hamilin talebi üzerinebankaca bilinen adresleri kendisine verilecektir.

Çek keşidecisinin bankadaki adresleri müşteri sırrı niteliğindedir. Bankalar Kanunu-nun müşteri sırrı ile ilgili 22/8. fıkrasına istisna getirmek için bu düzenleme yapılmıştır.

d) Bankanın karşılığı olan çeki ödeme zorunluluğu ve hamilin kimlik numarası-nın saptanması (Md.4)

4. maddenin eski düzenlemesinde, “banka ..... karşılığı bulunan çeki ödemek mecbu-riyetindedir” denilmekteydi. 4. maddenin değişik şeklinde ise “..... karşılığı olan çek ...............ödenir” ifadesine yer verilmektedir. Ticaret Kanununda muhatap bankanın hamile karşı çekiödeme yükümlülüğünün bulunmadığı göz önünde tutulduğunda, yasa koyucunun burada daparalel bir düzenleme öngördüğü hatıra gelebilir. Ancak 15. maddede, 4. maddede yazılıhükümlerini yerine getirmeyen bankalar hakkında üç milyar liraya kadar ağır para cezasıöngörülmesi, bankanın çekin karşılığını ödeme mecburiyetinin devam ettiğini göstermektedir.Esasen Hükümet Tasarısında; bankaları çeki ödeme yükümlülüğünden kurtarmak içinmaddenin değiştirdiğine dair herhangi bir açıklama da bulunmamaktadır.

Yeni düzenlemede hamilin kimlik numarasının saptanmasından sonra ödeme öngörül-düğünden, hamiline yazılı çeklerin ödenmesinde kişinin kimlik bilgilerinin alınması şeklinde-ki uygulama da yasalaşmış olmaktadır. Hamilin kimlik numarasını saptayan bankanın bunusaklaması gerekeceği kuşkusuzdur.

e) Bankanın kısmi karşılığı bulunan çeki ödemesi (Md.4/2)

Kısmi karşılığı bulunan çeki bankanın ödemesi, geçen dönemde büyük sorun yarat-mıştı. Zira kısmi karşılık ödendiği zaman, bakiye alacağını, keşidecinden veya cirantalardantahsil için hamil çekin kendisine verilmesini istemekte, banka ise keşideciye rücu ederkengerektiğinde çeki ibraz yükümlülüğü altında bulunmaktaydı. Bankanın hamile ödediği miktariçin makbuz alması mümkün ise de; keşidecinin böyle bir çek keşide etmediğini beyan etmesihalinde, zarara banka katlanmak zorunda kalıyordu.

Page 62: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

60

Yeni düzenlemede hamilin kısmi ödemeyi almak istiyorsa, çekin orijinalini bankadabırakması gerektiği kabul edilmektedir. O takdirde çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopi-si ücretsiz olarak hamile verilecektir. Hamil bu fotokopi ile icra takibine geçebileceği gibiSavcılığa şikayette de bulunabilecek, savcı fotokopiye dayanarak dava açabilecektir. Keşideciimzanın kendisine ait olmadığını iddia ederse mahkeme veya icra dairesi çekin aslınıbankadan isteyerek gerekli incelemeyi yapacaktır.

Hamil çekin orijinalini bankaya bırakmak istemez ise; banka çekin arkasına ibraz tari-hini, çekin ne kadar karşılığı bulunduğunu, hamil istemediğinden kısmi karşılığın ödenmedi-ğini belirterek çeki hamile iade edecektir (Md.5). Hamilin çeki icraya koyması ve İcraMüdürlüğünün talebi üzerine, banka blokeye aldığı kısmi karşılığı icraya ödeyecektir.

f) Çekin fotokopisinin banka tarafından saklanması (Md.5)

Bankalar çek ödenmediği zaman çekin arkasını yazıp hamile iade etmektedir. Yenidüzenlemede “İade edilen çekin ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır”hükmü getirilmiştir. Tasarının madde gerekçesinde “Karşılıksız kalan çekin hamile geriverilmesi halinde, çek üzerinde ekleme ve değişmeler yapılabilmektedir. Bunun sonucu çekinibraz tarihindeki durumu anlaşmazlık konusu olmakta ve mahkemeler delillerin değerlendi-rilmesinde güçlükle karşılaşmaktadırlar” denilmektedir.

g) Fiziki olarak ibraz edilmeyen çeklerin takası (Md.6)

Ticaret Kanunu hükümlerine göre çekler fiziki olarak ibraz edilmekte ve TTK 710.maddesinde “Çekin bir takas odasına ibrazı, ödeme için ibraz yerine geçer” denilmektedir.Geçen dönemde çeklerin fiziken ibraz edilmeksizin elektronik ortamda takas edilmeleri,Takas Yönetmeliğinde yapılan bir değişiklik ile gerçekleşmiş, muhatap bankalara fizikenibraz edilmeyen çeklerin, bankaların birbirlerine vekâlet vererek hesaben tasfiyeleri imkânıgetirilmiştir (Md.14/b). Çeklerin elektronik ortamda fiziken muhatap bankaya ibraz edilmek-sizin tasfiyesini isteyen bankalar, Takas Odaları Merkezi Yönetim Kurulunca hazırlanan birProtokolü imzalayarak karşılıklı yükümlülüklerini belirlemişlerdir.

Elektronik ortamda, çekler muhatap bankaya ibraz edilmediği gibi takas odasına da ib-raz edilmediğinden, Ticaret Kanunu ile uyum sağlamak için 5/1. maddede “Çeklerin fizikiolarak ibraz edilmeksizin sadece çek bilgileri üzerinden bankalararası takas odaları aracılığıile elektronik ortamda muhatap bankaya gönderilerek işlem görmesi TTK 710. maddesinegöre takas odasına ibraz hükmündedir” fıkrasına yer verilmiştir. Tasarının madde gerekçesin-de “Türk Ticaret Kanununun 710 uncu maddesinde, çekin bir takas odasına ibrazının ödemeiçin ibraz yerine geçeceği hükme bağlanmıştır. Bu husus dikkate alınarak, fiziki ibrazolmaksızın çek takası uygulamasında çek bilgilerinin elektronik ortamda muhatap bankayagönderilmesinin, takas odasına ibraz şeklinde değerlendirilmesine olanak sağlanması,böylece fiziki ibraz olmaksızın çek takası uygulamasındaki yasal boşluğun doldurulmasıamacıyla, maddeyle, 3167 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine bir fıkra eklenmektedir” denil-mektedir.

Takas odaları aracılığı ile ibraz edilen çeklerin kısmi karşılığının olması halinde, işlemyapılması teknik nedenlerle mümkün olmamakta, diğer bir deyişle kısmi ödeme yapılama-makta, bu tür çekler vekâleten, muhatap banka ibraz tarihi yazılarak adına çeki kabul edenbanka tarafından hamile iade edilmekte ve hamilin muhatap bankaya başvurusu istenmektedir.Buna karşılık, çekin arkasına ibraz tarihi yazılmaktadır.

Page 63: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

61

Çek Yasasının 6. maddesine Adalet Komisyonunda eklenen hükme göre, kısmi karşı-lığın bulunması halinde takasta ödeme yapılmayacağı hususu yasalaştırılmakta, ancaksüresinde ibraz nedeniyle çekin kısmi karşılığını hamile borçlanan muhatap bankanın bumeblağı, hamil lehine sadece on beş gün süreyle bloke tutma zorunluluğu getirilmektedir. Buhusus tartışma yaratacak; on beş gün sonra keşidecinin bloke hesaptaki parayı çekebileceği vemuhatap bankanın da çek hamiline karşı borcundan kurtulacağı ileri sürülebilecektir.

Elektronik ortamda yapılan takasta, muhatap banka çek hamilinin kim olduğunu dabilmemekte ise de bu husus önem taşımayacak, kısmi karşılık çekin kim olduğu bilinmeyenhamili adına muhatap bankaca bloke bir hesapta tutulacak, çeki ibraz eden kişinin hamilolduğu saptandıktan sonra kendisine ödeme yapılacaktır. Hamilin ibrazdan sonra çeki birüçüncü şahısa ciro etmesi halinde ise, muhatap banka çeki ibraz eden kişiye alacağın temlikihükümlerine göre ödeme yapacaktır.

h) Karşılıksız çekte gecikme faizi (Md.16/a)

Çekin karşılıksız çıkan kısmı için gecikme faizi, 3095 sayılı Kanuna göre ticari işlerdetemerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacaktır.

i) Çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması halinde, keşidecinin elindekitüm çek yapraklarını iade yükümlülüğü (Md.7)

Çek Yasasında, karşılıksız çıkan çekin keşidecisinin çek yapraklarını iade ve bankanınon gün içinde bu hususu keşideciye ihtar yükümlülüğü değişiklikten önce de yer alıyordu.Ancak yeni düzenlemede bankanın hangi andan itibaren ihtarda bulunacağının hesaplanmasıbüyük güçlük yaratacaktır. Gerçekten de eski yasada, 10 iş günlük ihtar süresi, karşılıksızçıkan çekin ibrazından itibaren başladığı halde, yeni düzenlemede banka “8. maddedeöngörülen sürenin bitiminden itibaren on gün içinde” iadeli taahhütlü mektupla çek karneleri-nin alındıkları bankalara iadesini keşideciye ihtar edecektir.

8. maddeye göre öngörülen süre çekin ibraz süresinin bitiminden itibaren on gününgeçmesi ile son bulmaktadır. Banka personeli, her çekin keşide yeri ve keşide tarihine göreöncelikle ibraz süresinin on gün veya bir ay olduğunu hesaplayacaklar, bu ibraz süresine ongünü ekleyeceklerdir. Eski 7. maddede çekin karşılıksız çıkması halinde, sonradan düzeltmehakkını kullanmasına bağlı olmaksızın keşidecinin çek karnelerini bankalara iadesi öngörül-müş iken, yeni düzenlemede düzeltme hakkının kullanılabileceği sürenin sona ermesininbeklenmesi, bu süre içinde düzeltme hakkı kullanılırsa; çek karnelerinin iadesininistenemiyeceği sonucunu vermektedir. Geçen dönemde çek karnelerini iade ihtarı üzerine,keşideci çek yapraklarını ileri tarihli keşide ettiğini veya kaybettiğini, çaldırdığını belirterekcezadan kurtuluyordu. Faydalı olmadığı bilindiği halde aynı düzenlemenin bırakılması hatalıolmuştur.

j) Düzeltme hakkının kullanılması için keşideciye ihtar mektubu gönderilmesinegerek bulunmaması (Md.8)

Çek Yasasında keşideciye tanınan düzeltme hakkı; keşidecinin cezalandırılmasını ön-lemeye yöneliktir. Keşideci düzeltme hakkını kullanırsa -tazminat, gecikme faizi ve çekinkarşılıksız kalan bölümünü öderse- hamilin şikayet hakkı doğmamaktadır.

Page 64: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

62

Çek Yasasının eski düzenlemesinde, bankanın keşideciye düzeltme hakkını kullanma-sı için iadeli taahhütlü mektupla ihtar göndermesi gerekmekte; bu husus bankalara büyükkülfet yüklediği gibi, tebligatın yapılıp yapılmadığı da büyük sorunlar yaratmaktaydı.Tasarının madde gerekçesinde de “Uygulamada ihtar mektuplarının tebliği sorun olmakta,tebligatın yetkili ya da ehil kişiye yapılıp yapılmadığı, usulüne uygun olup olmadığı gibikonular davaların uzamasına sebebiyet vermektedir. Oysa, çek keşide eden kişinin çekin ibrazsüresini bilmesi ve hesabında buna göre yeterli karşılık bulundurması gerekmektedir”denilmektedir.

Yeni düzenlemede; bankaların düzeltme hakkını kullanması için keşideciye ihtarmektubu uygulaması kaldırılmış, keşidecinin bizzat kendisinin ibraz süresini hesaplamasıesası benimsenmiştir.

Keşideci, keşide yeri ve keşide tarihine göre belirlenecek olan ibraz süresinin bitimin-den itibaren on gün içinde çekin karşılıksız kalan kısmını, yüzde on tazminatı ve gecikmefaizini öderse düzeltme hakkını kullanmış olacaktır.

Eski yasadan farklı olarak yeni düzenlemede düzeltme hakkının bir yılda iki defa kul-lanılabileceğine dair kısıtlama da kaldırılmıştır. Hesap sahibi karşılıksız çıkan tüm çekler içindüzeltme hakkını kullanabilecektir. Ayrıca düzeltme hakkını kullanma süresinin kaçırılmasıda mutlaka keşidecinin cezalandırılacağı anlamına gelmemekte, keşideci yüzde on yerine,yüzde oniki veya yüzde onbeş tazminat ödeyerek hakkındaki ceza davasını önleyebilmektedir.

Düzeltme hakkını kullanmazsa hesap sahibinin çek keşide edemeyeceğine dair hü-kümler son değişiklikte Kanundan çıkarılmıştır. Bu nedenle değişik 8. maddedeki “........ödemek suretiyle düzeltme hakkını kullanan, çek keşide etmek hakkını yeniden kazanır”hükmüne bir anlam verilememektedir. Buna karşılık düzeltme hakkını kullanmayan kişininçek keşide edemeyeceği gibi bir sonuca yeni yasada gidilemeyeceği kuşkusuzdur. Maddenin“ödemek suretiyle keşideci düzeltme hakkını kullanır” şeklinde olması gerekirdi.

8. maddedeki düzeltme hakkı ile ilgili sürelerin, çekin ibrazı ile bir ilgisi yoktur. TürkTicaret Kanunundaki hükümler gereği, bir tediye vasıtası olan çek her zaman -keşide tarihindeönce de- ibraz edilebilecek; karşılıksız çıktığı takdirde icra yolu ile keşideci ve varsacirantalar takip edilebilecektir.

Düzeltme hakkı, hamilin keşideciyi şikayet hakkının doğması yönünden önemlidir. Zi-ra hamilin keşideciyi şikayet hakkı ibraz süresinin bitiminden on gün sonra başlamaktadır. Budurumda, örneğin keşide tarihinin bir ay sonraya konulması halinde, şikayet hakkı bir ay dahaileriki tarihe atılmış olmaktadır. Düzeltme hakkı süresi, ibraz süresi ile bağlantılı olduğundankarşılıksız çıkan çekin ibraz tarihi önem taşımaktadır. Uygulamada sık rastlandığı gibi vadeliçek yerine ileri tarihli çek verildiğinde lehtar keşideci ile arasındaki centilmenlik anlaşmasınauymayarak, çeki daha önce ibraz ederek karşılıksız yazdırsa dahi; bu tarihte keşideciyi şikayethakkı doğmayacaktır.

k) Düzeltme hakkının hamile ödeme yapılarak da yerine getirilmesi

Çek Yasasının 8. maddesinin eski metninde düzeltme hakkının “hamil adına muhatapbankaya” çekin karşılıksız kısmının, gecikme faizinin ve yüzde 10 tazminatın yatırılması ilekullanılacağı belirtilmekte, Yargıtay bazı kararlarında hamile yapılan ödemenin geçerli

Page 65: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

63

olmadığı, Çek Yasasına göre mutlaka “hamil adına muhatap bankaya yatırılması” gerektiğisonucuna varmaktaydı.

Yeni düzenlemede 8. maddede “muhatap bankaya yatırma” hükmüne yer verilmemiş;sadece keşidecinin düzeltme hakkını kullanmasına değinilmiştir. Yasanın değişik 9. Madde-sinde ise çek tutarı ile tazminatın ve gecikme faizinin “hamile veya hamile ödenmek üzeremuhatap bankaya ödenmesinden” söz edilmiştir. Bu durumda keşideci düzeltme hakkınımuhatap bankaya hamil adına yatırarak kullanabileceği gibi hamile ödeme yaparak dakullanabilecektir. Keza hamilin bu tür bir beyanda bulunması yanı sıra keşideciyi -çekinkarşılıksız kısmı, gecikme faizi ve yüzde 10 tazminat- ödemeden ibra ettiğini beyan etmesi deyeterli olacaktır.

Tasarının 10. maddesinin gerekçesinde “Getirilen hükme göre, karşılıksız çıkan çeklerin,muhatap bankaya hamil adına yatırılması dışında herhangi bir şekilde çek hamiline ödenmesidurumunda da, hesap sahipleri bu durumu hesabın bulunduğu şubeye belgeleriyle birliktebildirebilecek ve bankalardan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasına gönderilecek bubilgiler de diğer bankalara duyurulacaktır” denilmekte ise de; Kanun maddelerinde buyönteme açıkça yer verilmemektedir.

l) Bankaların yasal yükümlülüğü (Md.10)

Eski 10. Maddede bankaların yasal sorumluluğu belirlendikten sonra “7’inci ve 8’incimadde hükümleri saklıdır” denilmekte ve böylece ancak keşidecinin düzeltme hakkınısüresinde kullanmaması halinde bankaların yasal garantileri nedeniyle ödeme yükümlülükle-rinin doğduğu kabul edilmekteydi. Değişik 10. Maddede bu tür bir atıf yapılmadığından,ayrıca keşideciye düzeltme hakkını kullanması için bir ihbar mektubu da gönderilmediğinden,bankaların çekin kısmen veya tamamen karşılıksız çıkması halinde hamile derhal yasal garantiiçinde –eski çeklerde azami 60 milyon TL, yeni basılan çeklerde azamı 300 milyon TL-ödemede bulunması gerekecektir.

Bankanın yasal yükümlülüğü her çek yaprağı için 5 milyon TL. iken, Aralık 2002’deMerkez Bankasınca 60 milyon TL.’ye ve bu yasa ile 300 milyon TL.’ye çıkarılmıştır.

Buna karşılık Geçici Madde 5’e göre bankalar yeni çek karneleri bastıracaklar, elle-rindeki eski karneleri imha edecekler, müşterilerin elindeki eski çek karnelerinden ötürümuhatap bankaların yükümlülükleri 60 milyon TL. olacaktır.

Yeni düzenlemede bankaların yasal yükümlülükleri “Toptan eşya fiyatları yıllık en-deksindeki değişmeler göz önünde tutularak TC Merkez Bankası tarafından her yıl Ocakayında belirlenir” denilmiştir. Eski düzenlemede “Bankaların mesuliyet tutarı ..............artırılabilir” denilmekteydi. Nitekim Merkez bankası 5 milyon TL. yükümlülüğü 5 yıl süre ileartırmamıştı.

Bu maddenin gerekçesinde ise “Maddeyle TC Merkez Bankasına bu miktarın belir-lenmesinde takdir yetkisi tanınmaktadır. Bu çerçevede sorumluluk miktarı günün ekonomikkoşullarına göre belirlenecektir” denilmek suretiyle Merkez Bankasının geçen dönemdekitakdir yetkisinin devam ettiği vurgulanmaktadır.

10. maddenin eski metninde bankanın yasal yükümlülüğü “Hesap sahibi ile muhataparasında karnenin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir kredi sözleşmesi

Page 66: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

64

hükmündedir” şeklinde ifade edilmiştir. Burada bankanın bir garantisi söz konusu olmakta;banka hesap sahibine gayrinakdi bir kredi açmış sayılmaktaydı. Yeni düzenlemede bu hususaçıklığa kavuşturulmuştur. Tasarının madde gerekçesinde “Yürürlükteki maddede “kredi”olarak ifade edilen sorumluluk temeli, çek defteri verilmesi sırasında bir nakit söz konusuolmadığından hukuki niteliğine uygun bir şekilde “gayrinakdi kredi” olarak düzenlenmekte-dir” denilmektedir.

m) Bankalara uygulanacak ağır para cezaları (Md.13, Md.15)

Yeni düzenlemede, eski yasadan farklı olarak 3, 4, 5, 7, 9 ve 11. maddelere uygulana-cak para cezaları arasında -13. maddenin 2. fıkrası dışında- farklılık kabul edilmemiş,bankaların bu maddelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde alt ve üstsınırlar arasında tek bir ağır para cezası öngörülmüş ve üç yüz elli milyondan üç milyar lirayakadar ağır para cezası olarak yasalaşmıştır. Bu durumda,

- Hakkında mahkemece 1-5 yıl arasında çek hesabı açma yasağı verilen ve bu yasakMerkez Bankası tarafından bankalara bildirilen kişilere, yasaklama süresi içinde çekhesabı açan bankalara bir milyar liradan beş milyara liraya kadar ağır para cezası ve-rilecektir (Md.13/2).

Aşağıda belirtilen diğer hallerde bankalara verilen ağır para cezası üç yüz elli milyon-dan üç milyar liraya kadardır.

- Bankanın fotoğraflı nüfuz cüzdanı örneği olmadan çekle işleyen hesap açması(Md.3)

- Bankanın karşılığı olan çeki ödememesi veya hamilin vergi kimlik numarasını sap-tamaması (Md.4)

- Karşılıksız çekin ön ve arka yüzünün fotokopisi alınmadan çekin hamile iade edil-mesi (Md.5)

- Bankanın yasada öngörülen süre içinde çeklerin iadesini keşideciye ihtar etmemesi(Md.7)

- Bankanın karşılıksız çekin ödenmediğini veya daha sonra ödendiğini yasal süre i-çinde Merkez Bankasına bildirmemesi (Md.9,11)

Bankanın ödediği para cezasını; kusuru bulunan personeline hizmet akdi hükümlerinegöre rücu etmesi mümkün bulunmaktadır.

B. Karşılıksız Çek Çeken Keşidecinin Cezalandırılması İle İlgili Düzenlemeler

a) Ağır para cezası – tekerrür halinde hapis cezası

Eski Yasada karşılıksız çek keşide eden kişi 1-5 yıl arasında hapisle cezalandırılırkenyeni düzenlemede ilk defa karşılıksız kalan miktarda, ancak azami 80 milyar lira ağır paracezası, tekerrür halinde ise 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

Tasarının gerekçesinde, “3167 sayılı Kanunun 16. maddesinde, keşide edilen çekinkarşılıksız çıkması hali objektif sorumluluk olarak düzenlenmiş ve bu suç için hapis cezasıöngörülmüştür. Çağdaş ceza hukukunda, ekonomik ilişkilerin gelişmesi ve çeşitlenmesisonucu bu ilişkilerden doğan ve netice itibarıyla cezai müeyyideyi gerektiren eylemlerehürriyeti bağlayıcı cezanın başvurulacak en son çare olarak öngörülmesi, “ekonomik suça

Page 67: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

65

ekonomik ceza” ilkesinin doğmasına yol açmıştır. Bu nedenle, maddede yeniden yapılandüzenlemeyle, keşide edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde, bu suçu ilk defaişleyenler için çek bedeli tutarı kadar olmak üzere nispi para cezası verilmesi, ancak çekeolan güvenin zaafa uğratılmaması ve cezada etkinliğin artırılması bakımından, bu suçtanmükerrerler hakkında hapis cezası verilmesi hükme bağlanmaktadır. Bu düzenleme yapılırkenfiilin sahtecilik veya dolandırıcılık gibi suçlarla ilgili boyutu saklı tutulmuştur. Bu suçu ilkdefa işleyenlere verilecek para cezası seksen milyar liradan fazla olamayacaktır ve bu miktarTürk Ceza Kanununun ek 2. maddesi uyarınca her yıl artırılacaktır” denilmektedir.

Tekerrürden söz edilebilmesi için ilk cezanın infaz edilmiş olması gerekmektedir (T.Ceza Kanunu Md.81). Yargıtay kararları da bu yöndedir.

Bu durumda,

- İlk karşılıksız çekten ötürü verilen para cezası infaz edilmedikçe tekerrür olmayaca-ğından, örneğin ilk cezalandırma kesinleşip infaz edilinceye kadar bir yıl geçerse busüre içinde çekilen tüm karşılıksız çekler için sadece ağır para cezası söz konusu o-lacaktır.

- Para cezası tecil edilirse infaz söz konusu olmadığından tekerrür uygulanmayacaktır.

Ağır para cezası kesinleştikten sonra Yasada öngörülen yüzde 20 tazminat, gecikmefaizi ve çekin karşılıksız kalan miktarı ödenirse, ceza tüm sonuçları ile ortadan kalkacağındantekerrür ortaya çıkmayacaktır.

Buna karşılık, para cezası infaz edildikten sonraki 5 yıl içinde karşılıksız çek çekilirsedoğrudan hapis cezası verilecektir.

b) Sanık gelmese de duruşmanın yapılabilmesi

Geçen dönemde şikayette bulunan hamilin ve sanığın ceza davasına ilgi göstermeme-leri nedeniyle davalar yıllarca sürmekte ve sonuçlanamamakta idi.

Tasarının madde gerekçesinde, “3167 sayılı Kanun uyarınca açılan kamu davalarındakeşideci ile anlaşan hamilin davayı takip etmemesi, bu nedenle delillerin toplanmasındaortaya çıkan güçlük, bundan daha fazla olmak üzere açık kimlik ve adresleri tespit edilemeyenveya yargılamadan kaçan sanıkların savunmalarının alınamaması, davaların aşırı miktardaartmasına, mahkemelerde birikme, tıkanma ve yakınmalara neden olmaktadır” denilmiştir.Bu nedenle Tasarıda şikayetçinin davaya müdahil sıfatı ile katılması ve davayı takip etmemesihalinde şikayetten vazgeçmiş sayılarak davanın düşmesi öngörülmüştür. Meclis AdaletKomisyonunda ise “Bu suçlardan dolayı yapılan yargılamalarda Ceza Muhakemeleri UsulüKanununun 225. maddesinin uygulanması” ile sorunun çözümleneceği kabul edilmiştir. Bumaddeye göre “Tahkikatın mevzuu olan suç gerek yalnız ve gerek birlikte olarak paracezasını, hafif hapis ve müsadere cezalarını müstelzim ise sanık gelmese bile duruşmayapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek celpnamelerde kendisi gelmese dahiduruşmanın yapılacağı yazılır”.

Ancak belirtmek gerekir ki, bu madde sadece para cezası söz konusu olan çeklerle ilgiliceza davalarında uygulanacak; tekerrür halinde hapis cezası söz konusu olacağından eskisakıncalar devam edeceği gibi, celpnamenin sanığa tebliğ edilmemesi halinde de kezadavaların aşırı miktarda artması önlenemeyecektir.

Page 68: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

66

c) Suçun organ veya yetkili temsilci tarafından işlenmesi halinde yetkili temsilciile özel tüzel kişi ve gerçek kişi hakkında ceza uygulanması (Md.16/2) ve çekhesabı açtırmanın yasaklanması

Cezalar kişisel olduğundan karşılıksız çıkan geçerli bir çeki kim imzalarsa, o kişinincezalandırılacağı kuşkusuzdur. Yetkili temsilci için de durum aynıdır. Yasa koyucu yenidüzenlemede “ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri .........cezalandırılırlar” demek suretiyle bu hususu vurgulamak gereğini duymuştur. Ancakbelirtmek gerekir ki, yetkisiz temsilcinin imzaladığı karşılıksız çekten ötürü, hesap sahibisorumlu olmayacak ise de TTK 590. maddesine göre çeki imzalayan kişi bizzat sorumluolacaktır. 16. maddedeki sadece “yetkili temsilci”den söz edilmesi nedeniyle, yetkisiztemsilcinin cezalandırılıp cezalandırılmayacağı tartışılacaktır.

Yeni düzenlemede ayrıca suçun organ veya yetkili temsilci tarafından tüzel kişi veyagerçek kişi yararına işlenmesi halinde tüzel kişinin para cezasına, gerçek kişinin para cezasıveya hapis cezasına çarptırılması da öngörülmüştür. Böylece cezaların şahsiliği prensibindenuzaklaşılmakta; örneğin temsilci tarafından çekilen bir çekin karşılıksız çıkması halinde; eğerbu çek gerçek kişinin yararına çekilmiş ise, bu gerçek kişi de hapse mahkum edilebilmektedir.Tasarının gerekçesinde ise, “Türk Ceza Kanununun iştirak hükümleri gereğince, koşullarınvarlığı halinde çek keşide etmek yetkisi veren çek hesabı sahipleri ile çekin keşide edilmesitalimatını verenler de cezalandırılacaklardır. Örneğin, bir ticaret şirketindeki müdürlerin buyerde çalışan personele talimat vermek suretiyle karşılıksız çek keşide ettirmeleri halinde bukişilerin de cezalandırılmaları gerekecektir” denilmektedir. Oysa maddede suça iştirakten sözedilmemekte; suçun organ veya temsilci tarafından tüzel veya gerçek kişi “yararına” işlenmesiyeterli bulunmaktadır. Burada, gerekçenin esas alınarak iştirak hükümlerinin esas alınmasıAnayasaya ve ceza hukuku prensiplerine uygun olacaktır.

Yetkili bir temsilci tarafından çek çekilmesi halinde hesap sahibinin cezalandırılmasıyanı sıra; mahkemece her ikisinin de 1-5 yıl arası çek hesabı açması yasaklanmaktadır. 16/3maddesine göre “Mahkeme, ayrıca işlenen suçun niteliğine göre bir yıl ile beş yıl arasındabelirleyeceği bir süre için hesap sahiplerinin ve yetkili temsilcilerinin çek hesabı açmalarınınyasaklanmasına karar verir”.

d) Her çek yaprağının ayrı suç oluşturması (Md.16/4)

Geçen dönemde tartışmalı olan bir hususa açıklık getirilmiş ve her karşılıksız çıkançekin ayrı suç oluşturacağı kabul edilmiştir.

e) Bankanın şikayet hakkına sahip olması (Md.16/b)

Geçen dönemde karşılıksız çeki ödeyen veya yasal yükümlülüğünü yerine getiren mu-hatap banka “hamil” sayılmadığı için şikayet hakkına sahip değildi. Yeni düzenlemede“Kanuni veya akdi teminat nedeniyle tam ödemede bulunan bankanın” şikayet hakkına sahipolduğu kabul edilmiştir. Bankaların kanuni teminatları eski yasada 60 milyon yeni bastırılacakçeklerde ise 300 milyon TL’dır. Yasal yükümlülük dışında bankalar çıkardıkları garantiliçeklerle de akdi teminat verebilmektedirler. Ancak kuşkusuz bankaların akdi garantilerindensöz edilebilmesi için, garantili çeklerinin yasal yükümlülük üzerinde olması – örneğin yenibastırılacak çeklerde her çek yaprağı için 500 milyon garanti gibi- gerekecektir. Bu durumdabanka bir çekteki yasal yükümlülüğünü ve varsa akdi yükümlülüğünü yerine getirmesi vehamile ödemede bulunması halinde keşideciyi şikayet hakkına sahip olacaktır.

Page 69: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

67

f) Yetkili ceza mahkemesi (Md.16/b-1)

Geçen dönemde yetkili ceza mahkemesinin belirlenmesinde ortaya çıkan tartışmalarsona erdirilmiş ve bu suçlarda çekin ibraz edildiği ya da keşide edildiği veya şikayetçininyerleşim yerinin bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesi yetkili kabul edilmiştir. Ancak budurumda uygulamada keşidecinin örneğin, çekin İstanbul’da ibraz edilmesine karşın,şikayetçinin yerleşim yeri olan Kars’ta keşideci aleyhine dava açılması gibi durumlarlakarşılaşılabilecektir.

g) Şikayet hakkının doğduğu tarih (Md.16/b)

Şikayet hakkı;

- düzeltme hakkı için öngörülen sürenin dolduğu tarihte (Md.8)- ihtiyati tedbir veya ödeme yasağı nedeniyle süresi içinde ibrasında çek hakkında iş-

lem yapılaması halinde,

tedbirin veya ödeme yasağının kalktığı tarihte doğar.

h) Davanın açılmasına engel olan, davayı düşüren ve cezayı ortadan kaldırannedenler (Md.16/c)

Düzeltme hakkının, 8. maddede belirtilen süre içinde kullanılması halinde şikayethakkı doğmamaktadır.

Şikayet hakkı doğduktan sonra da keşideci her aşamada çekin karşılıksız kalan kısmı-nı, gecikme faizi ve yüzde 12 ilâ yüzde 20 arasında tazminat ile birlikte ödemek suretiyle cezadavasının açılmasını, açılmış olan ceza davasının düşmesini ve kesinleşmiş olan hükmünbütün cezai sonuçları ile birlikte ortadan kalkmasını sağlayabilmektedir.

i) Keşideci tarafından çekin karşılıksız kalan kısmına ve gecikme faizine ilaveolarak ödenecek tazminat

Şikayet hakkının doğmasından dava açılıncaya kadar yüzde 12; dava açıldıktan hükümverilinceye kadar yüzde 15, hüküm verildikten sonra kesinleşinceye kadar yüzde 18 ve hükümkesinleştikten sonra ise yüzde 20 tazminat ödenmesi gerekecektir.

Son olarak Meclis Genel Kuruluna inmiş, ancak seçimler nedeniyle kadük olmuş olanTasarıda bu oranlar yüzde 20, yüzde 40, yüzde 50 ve yüzde 70 idi. Böylece keşideci gecikme-den çek bedelini ödemeye teşvik ediliyordu. Yasalaşan metinde ise bu oranlar yüzde 12-yüzde20 arasında tutulmak suretiyle keşidecinin, ceza davasını sonuna kadar izlemesinin ve örneğinhüküm kesinleştikten sonra ilave yüzde 20 tazminat ödemek suretiyle hükmü sona erdirmesi-nin mümkün bulunması nedeniyle on binlerce dava açılarak yargının boşuna meşgul edilme-sine neden olunacağı kuşkusuzdur.

j) Yasaklı kişinin, çek keşide etmesinin cezalandırılmaması

Geçen dönemde kaldırılan 13. maddenin 2. fıkrasında; düzeltme işlemlerini yerine ge-tirmeden bir yıl içinde veya 16. maddeye göre mahkemece belirlenen süre içinde çek keşideedenlere hapis ve para cezası öngörülüyordu. Düzeltme hakkını kullanmayanlara veya

Page 70: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Prof. Dr. Seza Reisoğlu

68

mahkemece çek hesabı açmaları yasaklananlara çek keşide etme yasağı yeni düzenlemede yeralmamaktadır. Tasarının gerekçesinde, “Açılan davaların, dava konusu çeklerin yasaklamakararından önce düzenlendiği yolundaki savunma karşısında beraatla sonuçlandığı, mahke-melerin gereksiz yere meşgul edildiği ve amaçlanan sonuçların alınamadığı dikkate alınarak,3167 sayılı Kanunun yürürlükteki 13. maddesinin ikinci fıkrası kaldırılmaktadır” denilmekte-dir.

k) 8 Mart 2003 tarihinden önce karşılıksız çek keşide edenler, bu kişilere karşı a-çılmış veya hüküm verilmiş davalar hakkında düzenlemeler (Geçici mad. 1,2,3)

- 08.03.2003 tarihinden önce karşılıksız çek keşide edenler, Kanunun yürürlüğe gir-mesinden itibaren 3 ay içinde -en geç 08.06.2003 tarihine kadar- karşılıksız çekmiktarını, gecikme faizini ve yüzde 10 tazminatı hamil adına bankaya yatırırlarsahazırlık soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına, açılmış davaların düşürül-mesine, kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin kaldırılmasına karar verilecektir(Geçici Md.2).

- Davalar devam etmekte ise, 8 Mart 2003 tarihinden sonra yapılacak ilk duruşmadabulunmayan şikayetçiye, ilk duruşmada hazır bulunması veya bir vekil ile kendisinitemsil ettirmesi; aksi takdirde şikayetten vazgeçmiş sayılacağı hususunda davetiyeçıkartılacaktır. Davetiyeye rağmen -haklı mazeret dışında- üst üste iki duruşmayagelmeyen şikayetçinin şikayetinden vazgeçmiş olduğu kabul edilecektir.

- Tutuklu bulunanlar derhal tahliye edilecek, haklarında talep edilmiş hapis cezalarıyerine çek bedeli kadar para cezasına hükmedilecektir.

- Hükümlü bulunanlar derhal tahliye edilecek, haklarındaki hapis cezaları çek bedelikadar ağır para cezasına dönüştürülecektir (Geçici Md.1).

- 13. maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı fiilden -yasaklı iken çek keşidesi- dolayıyapılmakta olan hazırlık soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına, görülmekteolan kamu davalarının ortadan kaldırılmasına karar verilecek, mahkumiyet hüküm-leri ise bütün kanuni sonuçları ile birlikte ortadan kalkacaktır (Geçici Md.3).

Page 71: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

69

Euro Alanında Repo Piyasasının Özellikleri*

Avrupa Merkez Bankası

Euro alanında repo oldukça yaygın olarak kullanılan bir finansman ve risk azaltmamekanizmasıdır. Birçok kurum ve kuruluş (merkez bankaları, ticaret ve yatırım bankaları, ya-tırım fonları gibi) tarafından farklı amaçlarla kullanılmakta olan repo işlemleri için derinliğive elastikiyeti olan bir piyasa oluşmuştur. Para piyasalarına göre daha fazla önem kazan-makta olan repo bugün teminatsız kredi ya da kısa vadeli menkul kıymet ihraçlarına bir alter-natif olmuştur. Repo tekniği, para politikası ve gün içi kredi operasyonlarında kullanılan te-mel enstrümanlardan birisi olarak Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Eurosistemde özel birilgi görmektedir. Ayrıca repo melez özelliği nedeniyle farklı piyasalar (menkul kıymet piya-saları, para piyasaları, türev ürün ve swap piyasaları) arasında bir köprü oluşturmakta vepiyasaların likiditesini artırmaktadır. Euro alanında ulusal repo piyasalarının entegrasyo-nunda önemli bir ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen oldukça yavaş ve karmaşık bir süreçyaşanmış ve diğer piyasalarda kaydedilen entegrasyon düzeyinin oldukça gerisinde kalınmış-tır. Dolayısıyla, tek paraya geçiş sonrasında sağlıklı bir şekilde büyüyen euro finansal alanı-nın sağlayabileceği imkanlardan maksimum düzeyde yararlanabilmek için repo piyasalarınınentegrasyonuna ve etkinliğinin artırılmasına yönelik daha güçlü teşviklere ihtiyaç duyulmak-tadır.

1. Repo Piyasasının Özellikleri

Repo nedir?

Repo bir menkul kıymetin önceden belirlenmiş gelecek bir tarihte belli bir fiyattan ge-ri alımı için iki taraf arasında karşılıklı yapılan bir sözleşmedir. Repo iki farklı açıdan değer-lendirilebilir; ekonomik fonksiyonu itibariyle repo teminatlı nakit krediye benzer bir etkiyesahip çok basit bir işlemdir. Ancak repo, özel mekanizması ve yasal yapısı nedeniyle teminatlınakit krediden farklılık göstermektedir.

Ekonomik anlamda bir repo işlemi menkul kıymetlerin teminat olarak gösterildiği na-kit kredi gibi değerlendirilebilir. Herhangi bir nakit kredide-100 € olduğunu varsayalım- ö-dünç alan vadesi geldiğinde kreditöre 100 € ve ek olarak önceden belirlenen faiz oranı karşılı-ğını nakit olarak geri ödemek durumundadır. Teminatsız nakit krediden farklı olarak bir repoişleminde ödünç alan tarafından kreditöre, genel olarak menkul kıymet olmak üzere, bir mad-di teminat verilmektedir. İşlemin sonunda teminat ödünç alana geri iade edilir. Bu teminatıntemel fonksiyonu ödediği nakit karşılığında kreditöre bir güvence sağlamasıdır. Menkul kıy-metler teminat olarak kullanılmakta ve alınan nakit tutarın geri ödenmemesi durumunda piya-salarda satış imkanı bulunmaktadır. Ne var ki söz konusu teminatın etkin olarak kullanılabil-mesi için teminat olarak verilen menkul kıymetin piyasa değerinin en azından ödünç verilennakit karşılığı ve işlem dolayısıyla kazanılacak faiz getirisi toplamına eşit olması gerekmekte-dir. Ancak teminatın piyasa değerinde olabilecek ters yönlü değişimler dikkate alınmalıdır. Bunedenle kredi verilirken teminat olarak alınan menkul kıymetin nakit karşılığı ödünç verilen

* TBB tarafından Avrupa Merkez Bankası’nın Ekim 2002- Aylık Raporunda yayımlanan metinden derlenmiştir.

Page 72: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

70

kredi miktarından daha fazladır. İskonto olarak adlandırılan belli bir oranın düşülmesindensonra teminat değeri en azından nakit karşılığına eşit olmalıdır. Diğer bir deyişle 100 € ödünçalmak isteyen taraf işlemin başında C değerinde bir teminat vermek zorundadır, öyle ki “C x[1-h (iskonto)]=100” olmalıdır. Sonuç olarak repo işleminin vadesi süresince (t) teminat gün-lük olarak piyasa koşullarına göre değerlenmeli ve iskonto edilen kısım düşüldükten sonrakigerçek değeri (Ct) nakit verilen kredi ve faiz getirisi toplamına eşit olmalıdır; “Ct x (1-h)=100+it”. Eğer miktar bundan az ise ödünç alan kreditöre eksik kalan kısmı tamamlamak üze-re daha fazla teminat vermelidir1. Eğer miktar daha fazla ise işlem fazla teminatlandırılmışolacağından kreditör ödünç alana teminat marjının fazlasını ödeyecektir.

Diğer açıdan bakıldığında ise repo, satış/geri-alım anlaşmasının yasal yapısı nedeniyle,teminatlı nakit krediden farklıdır. Nakit ödünç alan (menkul kıymet teminatı veren) “satıcı”,nakit ödünç veren ise “alıcı” olarak adlandırılmaktadır. Satıcı tarafında işlem repo; menkulkıymet satışı ve geri-alımı, alıcı tarafında ise işlem ters repo; menkul kıymet alımı ve geri-satışıdır.

Repo, doğrudan işlemler ve kredilerin bazı özelliklerini taşımakla birlikte, özel birenstrümandır. Birincisi; repoyla ilgili tüm koşular ileri bir tarih için kararlaştırılmıştır; örneğinmenkul kıymetin ilk satış fiyatı (başlangıç günündeki piyasa fiyatı), repo oranı, iskonto, men-kul kıymet geri-alım tarihi gibi. Repoyu krediden ayıran başka bir unsur ise satıcıdan alıcıyageçen menkul kıymetlerin mülkiyet hakkının da el değiştirmesidir. Böylece alıcı herhangi biryasal engel olmaksızın söz konusu menkul kıymetleri diğer işlemlerinde yeniden kullanabilir.Ancak, repo geçici işlemler olduğundan satıcı işlem vadesinde teminat olarak gösterdiği men-kul kıymetlerin piyasadaki fiyat dalgalanmalarına maruz kalacaktır. Benzer şekilde çoğu repoişleminde herhangi bir ödeme akışı ya da repo işlemi süresinde geçerli olacak menkul kıymeteilişkin herhangi bir ekonomik hak da yine satıcıya geri verilecektir. Kutu 1’de repo ile (bazenklasik repo da denilmektedir) ile aynı ekonomik etkiyi yaratan diğer menkul kıymet finans-manına dayalı işlemler arasındaki farklılıklar detaylı şekilde açıklanmaktadır.

Şekil 1: Repo İşlemi

Repo satıcı C değerindeki menkul kıymetler Repo alıcı(menkul kıymetleri C x (1-h)=100 (nakit tutan) elinde tutan)

nakit (100 birim)

100 x (1+r)Repo satıcı Repo alıcı

Menkul kıymetler

Repoyu farklı yapan bir diğer özelliği ise risk yönetimi ile ilgilidir; çünkü repo kulla-nımı risklerin azaltılması ve dağıtılması tekniği olarak da kabul görmektedir. Temel olarakteminatsız bir işlemde nakit ödünç veren ödünç alanın kredi riskine maruz kalabilmektedir.Diğer taraftan repo işlemindeki alıcı (nakit ödünç veren) teminat alarak kendisi maruz kalaca-ğı riskleri azaltmakta ve karşı tarafa geçirmektedir. Risk azaltma işlevi ödünç alanın temerrü-de düşmesi halinde teminatın kullanılması sonucunda gerçekleşir. Ancak, sadece repo işlemi-ne ve alınan teminata bağlı risklerin doğru biçimde yönetilmesi teminatın nakde çevrilmesin-den beklenilen sonucu verebilecektir.

Page 73: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

71

Kutu 1:

“Klasik” repo ile diğer menkul kıymet finansman işlemlerinin karşılaştırması

Satış ve geri-alım işlemleri (sell and buy-back transactions)

Satış ve geri-alım işlemi menkul kıymetlerin spot satışı ile ileri tarihli geri-alım işlemininbirleşimidir. Repo işleminden farklı olduğu hususlar ise şunlardır;

- Yasal belgeleme: Geleneksel olarak satış ve geri-alım işlemleri herhangi özel bir belge-leme olmaksızın yapılmaktadır. Ancak bu uygulama değişmekte, bugün satış ve geri-alımişlemlerinde de bazı ana sözleşmeler ve ekler bulunmaktadır.

- Marj hesaplama2: Alış-satış işlemlerinin belgelendirilmemesi durumunda bir başlangıçmarjı ya da günlük piyasa fiyatları üzerinden kar-zarar hesaplaması yapılmaz.

- Fiyatlama ve ücretlendirme: Repo oranını menkul kıymetin spot ve vadeli fiyatları arasın-daki fark oluşturmaktadır.

Satış ve geri-alım işlemleri daha çok repoya ilişkin güvenli bir yasal altyapının bulunmadığı,ödeme ve IT sistemlerinin repo için yeterli donanımda olmadığı piyasalarda gelişmiştir. Repoişlemleri yavaş gelişirken, satış ve geri alım işlemleri İtalya ve İspanya gibi bazı ülke piyasa-larında tarihi nedenlere bağlı olarak önemini korumuştur.

Menkul kıymet kredi işlemleri

Menkul kıymet kredi işlemleri, teminat olarak menkul kıymet ya da nakit karşılığında birmenkul kıymetin yasal olarak ödünç verilmesidir. Bu işlemler genellikle menkul kıymetlerleyapılmaktadır. Repo işleminden farkı menkul kıymetin yasal mülkiyeti devredilmemektedir.Daha başka teknik farklılıklar da mevcuttur:

- Ücretlendirme: Ücretlendirme bir faiz oranı baz alınarak değil, ödünç verilen menkulkıymetin piyasa değeri üzerinden belli oranda hesaplanan bir komisyona dayalıdır. Buyöntem kısa vadeli faiz oranlarını yakından takip etmeyen taraflar için repo işlemindendaha basit görülmektedir.

- Teminat: Sadece nakit değil menkul kıymetler de teminat olarak kullanılabilmektedir. Ba-zı menkul kıymetlerin ödünç alınması için talebin fazla olması durumunda taraflar repodaolduğu gibi ödünç alınan nakit miktarı yeniden yatırım aracı olarak kullanmak yerinemenkul kıymetleri ödünç vererek kar elde edebilirler.

Repo işlemlerine bağlı riskler yasal ve operasyonel risklerdir. Yasal risklerin yönetimiiçin repo işlemine ilişkin belgelerin yasal olarak uygun olması ve genel olarak işlemi düzenle-yen yasalara uygun bir ana sözleşmenin bulunması gerekmektedir. Söz konusu ana sözleşme-ler repo sürecindeki tüm işlemler için taraflar arasında standart bir sözleşme görevi görmekteve teminat olarak gösterilen finansal aktiflerin, temerrüde düşülmesi durumunda, kolaycanakde çevrilmesini sağlamaktadır. Operasyonel riskler kişilere ve sistemlere bağlı olarak ku-rum içi işlevlerdeki yetersizlik ya da problemler nedeniyle ortaya çıkabilecek risklerden kay-naklanan kayıplarla ilgilidir. Arka ofisin (back-ofice) ağırlıklı katılımı (günlük piyasa değer-lemesine bağlı kar-zarar oluşumu vb.) nedeniyle kısmen repolarla da ilgili olna bu riskler uy-gun prosedürlerin belgelenmesi ve uygulanması ile yönetilmektedir.

Page 74: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

72

Teminatlara ilişkin riskler piyasa, kredi ve likidite riskleridir. Piyasa riski menkulkıymetlerin volatilitesine bağlıdır; genel olarak temerrüde düşülmesi ile teminatın satılmasıarasında geçen süreçle ilgilidir. Kredi riski menkul kıymeti ihraç edenle ilgilidir. Likidite riskitemerrüde düşülmesi durumunda teminatın nakde çevrilmesi ve teminatın satışının piyasa fi-yatı üzerindeki etkisi ile ilgilidir. Teminat gösterilen menkul kıymetin çeşidine bağlı olarakpiyasa, kredi ve likidite risklerinin yönetiminde iskonto, teminatın günlük değerlemesi vemarjlar kullanılmaktadır. İskonto aynı zamanda kredi riskine ve repo operasyonunun vadesinebağlıdır.

Repo niçin gereklidir?

Repo vadesi bir gün ile bir yıl arasında değişen, teminatsız bankalararasıkredilendirme, kısa vadeli menkul kıymetler ve kısa vadeli türev ürünler gibi bir para piyasasıenstrümanıdır. Repo işlemlerinde teminat olarak kullanılan menkul kıymetlerin büyük ço-ğunluğunu, özel nitelikleri repoların operasyonel yönetimini güçleştirmesine rağmen (örneğinoy hakları ya da birleşmeler gibi şirket davranışları nedeniyle), borç menkul kıymetleri ve his-seleri oluşturmaktadır.

Reponun en belirgin özelliği hem nakit hem de menkul kıymet elde etmek için kulla-nılmasıdır. Bu nedenle repo piyasası birbirini tamamlayan iki piyasa kesimini kapsıyor olarakgörülebilir; farklı piyasa oyuncularının faaliyet gösterdiği menkul kıymetlere dayalı kesim ilenakde dayalı kesim.

Nakde dayalı kesimde işlemler, nakit ödünç almak ya da vermek isteyen bir tarafın gi-rişimiyle başlamakta ve menkul kıymetler teminat görevi görmektedir. Bu durumda repo iş-lemlerinin statüsünü teminatlı kredi olarak göstermek üzere repo oranı bankalararası faiz ora-nına yakın ya da çok az altında olmaktadır. Talep edilen aktifin nakit olması durumunda deği-şime konu menkul kıymetlerin özellikleri ikinci derecede önem taşımakta ve işlemler genel-likle “genel teminat” karşılığında yapılmaktadır. Genel teminatlı repo işlemlerinde tüm men-kul kıymetler kredi çeşidi ve kalitesi ile belirlenmiş bir teminat grubunda yer almaktadır. Ge-nel teminat grupları euro alanındaki hükümetlerin ihraç ettikleri tahviller ya da özel bir tahvilendeksinde yer alan şirket tahvillerinden oluşmaktadır.

Nakde dayalı repo kesiminde nakit ödünç verenlerin (menkul kıymet alıcısı) davranışı(motivasyonu) ödünç alan tarafın taşıdığı riskin azaltılmasına bağlıdır. Söz konusu risklerinyerini yönetim ve özelliklerine bağlı olarak daha düşük riskli görülen teminat riskleri alır. Burisk transferi repo işlemlerinde düzenleyici sermayede ortaya çıkar; sermaye gereklerinin he-saplanmasında karşı tarafın risk ağırlığı yerine teminatın risk ağırlığı dikkate alınır. Teminat-ların belirlenmiş özelliklere uygun olması durumunda söz konusu risk transferi repolarda dü-zenleyici sermeyenin yönetimini, teminatsız kredilere göre, çok daha elverişli hale getirmek-tedir. Ancak, nakit kredi karşılığı sağlanan repo getirisinin oranı kredi riski azaldığından ge-nellikle teminatsız kredi getirisi oranından daha düşüktür. İşlemin diğer tarafında ise menkulkıymet karşılığı nakit ödünç alan taraf teminatsız krediye göre çok daha uygun bir oranlaborçlanma imkanı bulabilir ya da menkul kıymet piyasasındaki riski alarak menkul kıymetler-de uzun vadeli pozisyon tutabilir. Repo aynı zamanda bankalararası piyasaya erişim imkanıolmadığı ya da yeterli kredi derecesine sahip olmadığı için ya da teminatsız kredi limitlerinidoldurdukları için bankalararası fonlama imkanından yararlanamayan piyasa oyuncularınınteminat karşılığında nakit sağlamasına imkan tanımaktadır.

Page 75: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

73

Menkul kıymete dayalı kesimde ise işlemler fiilen teminat görevi gören nakit ile özelbir menkul kıymeti ödünç vermek ya da ödünç almak isteyen tarafın isteği ile başlamaktadır.Bu kesimde çoğunlukla yüksek talep gören özel menkul kıymetler işlem görmektedir. Bunlarözellikle aranan menkul kıymetler olmakla birlikte repo oranı genel teminatlı repo oranı vebankalararası faiz oranından daha düşüktür ve “özel menkul kıymetler” (specials) olarak ad-landırılmaktadır. Özel olmaları, menkul kıymetin kalıcı değil geçici bir özelliğidir.

Menkul kıymete dayalı repo kesiminde nakit ödünç verenlerin (menkul kıymet alıcısı)davranışı özel bir menkul kıymet elde etmek istemesine bağlıdır; örneğin bir menkul kıymettekısa pozisyon almak, bir mutabakatı 3sonuçlandırmak için gerekli menkul kıymeti sağlamakya da vadeli bir sözleşme gereği gerekli menkul kıymeti teslim etmek amacıyla hareket eder-ler. İşlemin diğer tarafında ise menkul kıymet karşılığı nakit ödünç alan taraf ya uzun dönemlipozisyonunu nakde çevirmek ya da menkul kıymetlerini repo ile ödünç vermek ya da marji-nal bir gelir elde etmek amacıyla elde ettiği nakdi daha yüksek bir faizle (örneğin teminatsızbankalararası piyasa ya da teminatsız repo oranlarında) yeniden yatırım için kullanmak iste-mektedir. Özel menkul kıymetlerin ödünç verilmesi menkul kıymet portföylerininoptimizasyonu için kullanılan bir tekniktir.

Repo Piyasasında Temel Oyuncular ve İşlevler

Nakde dayalı kesim

Repo satıcısı Repo alıcısıTemel İşlevler

- Uygun koşularda nakit ö-dünç alma

Nakit Temel İşlevler- İşleme taraf olanın riskininazaltılması

- Uzun vadeli menkul kıymetpozisyonunun fonlanması

- Düzenleyici sermayeninartırılması

- Kısa vadeli nakit imkanısağlama

- Çeşitleme

Oyuncular OyuncularMerkez bankaları, ticaret ban-kaları, şirketler

Yatırım bankaları, menkul kıy-met kurumları, ticaret bankaları,şirketler Menkul kıymet

Menkul kıymetlere dayalı kesim

Repo satıcısı Repo alıcısıTemel İşlevler

- Uzun vadeli menkul kıymetpozisyonunun fonlanması

Özel menkul kıymetler(specials)

Temel İşlevler- Kısa vadeli menkul kıymetpozisyonu tutulması

- Portföyde marjinal kar eldeetmek

- Vadeli teslim yapılması

- Ödeme riskine karşı ko-ruma sağlanması

OyuncularYatırım bankaları, menkul kıy-met kurumları, büyük portföyyöneticileri (yatırım fonları,merkez bankaları gibi) Nakit

OyuncularYatırım bankaları, menkulkıymet evleri,

Page 76: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

74

Her iki kesimde de repo-ters repo işlemleri yapan önemli sayıda piyasa oyuncusu bu-lunmaktadır; özellikle aracı kurumlar, piyasa yapıcıları ve diğer kurumlar. Piyasa oyuncuları-nın bir bölümü genel teminatlı repo işlemi yaparak menkul kıymet alıcısı sıfatıyla hareket et-mekte ve bazı genel teminatlı menkul kıymetleri “özel menkul kıymet” olarak repo işlemindekullanmaktadır. Piyasa yapıcıları da repo ve diğer piyasalardaki fiyat farklılıklarının (örneğin;repo ve mevduat oranları ya da repo ve türev oranları arasında alışılmadık farklılıklar gibi)yarattığı arbitraj imkanlarından yararlanmak isterler.

Likidite yönetimi ve menkul kıymet finansman aracı olan repo para ve menkul kıymetpiyasaları arasında bir köprü oluşturmaktır. Reponun temel fonksiyonlarından birisi diğer pi-yasalardaki likidite için katalizör görevi yapması ya da repo ve piyasa oyuncularını menkulkıymet ve türev ürün piyasalarında el değiştirmeye teşvik etmek suretiyle kısa ve uzun vadelimenkul kıymet pozisyonlarının finansmanına ve korunmasına imkan vermesidir. Vadeli söz-leşmelerin yapılması genel olarak i ) repo piyasasındaki ciroyu artırmakta, ii) arbitraj yoluylafarklı piyasalardaki fiyat mekanizmasının etkinliğini artırmakta, iii) gerçekleşmeyen ödeme-lerden korunmak için özel menkul kıymetlerin ödünç verilmesine ve taahhüt edilen vadelerdeteslimine imkan vererek ödemeler sisteminin altyapısının etkin biçimde çalışmasına katkıdabulunmaktadır.

2. Euro Alanı Repo Piyasasındaki Gelişmeler

Bu bölümde repo piyasasının nicel özelliklerine ve en son gelişmelere yer verilmekte-dir. Bu bölümde sunulan veri ve bulguların çoğu Avrupa Merkez Bankaları Sisteminin(AMBS) para piyasaları yıllık raporundan ve Avrupa Repo Konseyi’nin (ARK) 6 aylık repopiyasası araştırma raporundan derlenmiştir. AMBS araştırması bir akım analizidir, ARK araş-tırması ise bir stok analizidir. AMBS’nin 2002 yılı araştırması “Euro Para Piyasası” başlıklıraporunda ayrıca yer alacaktır.

Euro’ya geçiş sonrasında repo piyasasında gelişmeler

Euro alanı repo piyasası son yıllarda önemli bir büyüme göstermiştir. AMBS yıllık pa-ra piyasaları raporuna ( her yıl için ikinci yarı yıl verileri değerlendirilmektedir) göre repo pi-yasası 1988-1999 döneminde yüzde 20 oranında büyümüş, 1999-2000 döneminde yüzde 24ve 2000-2001 döneminde ise yaklaşık yüzde 45 oranında büyümüştür. Büyüme eğilimi,ARK’nin repo piyasası araştırmasında da görüldüğü üzere halihazırda sürmektedir; öyle kiHaziran-Aralık 2001 döneminde işlem hacmindeki artış yüzde 13 olmuştur. Bu arada para pi-yasasının diğer kesimlerindeki (teminatsız mevduat ve döviz swapları) faaliyetlerde çok sı-nırlı bir artış gerçekleşmiş, hatta bazı alanlarda daralma görülmüştür. Son verilere göre repopiyasasının toplam para piyasası işlemleri içindeki payının yüzde 35-40 arasında olduğu tah-min edilmektedir. Bu oran mevduat piyasasının para piyasasındaki payıyla aynıdır.

Euro repo piyasası gösterdiği güçlü büyüme eğilimine rağmen ABD repo piyasasıylakarşılaştırıldığında küçük kalmaktadır. ARK araştırmasında 12 Aralık 2001’de repo ve tersrepo işlemlerin miktarı 2,3 trilyon €’dur. Aynı tarihte ABD hazine kağıtları dealerları tarafın-dan New York Federal Rezerv Bankası’na rapor edilen repo ve ters repo işlem hacmi ise 3,5trilyon ABD $’dır. Euro repo piyasası ile karşılaştırıldığında ABD repo piyasasının görecelibüyüklüğünün nedeni teminatsız nakit yerine yaygın olarak repo kullanılmasıdır. ABD’de re-po faiz oranları mevduat faiz oranlarının daha altında seyretmekle birlikte repo ile fonlamaçok daha cazip bulunmaktadır. Bu durum euro repo piyasasında nadiren görülmemektedir.Bankalararası faiz oranı ile genel teminatlı repo oranı arasında 3 aylık vadedeki ortalama

Page 77: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

75

spred Haziran 2001- Haziran 2002 döneminde ABD’de yüzde 21, euro alanında yüzde 9 ol-muştur. Ayrıca, reponun gelişiminde önemli bir faktör olan işlem altyapısı ABD’de birkaçkuruluş tarafından işletilmekte ve çok daha etkin durumdadır, euro alanın da ise repo altyapısıbölünmüş bir yapı göstermektedir. Euro alanında repo işlemlerinde vadenin çok daha kısa va-delerde yoğunlaştığı görülmektedir; tüm repo işlemlerinin yüzde 95’inde vade gecelik repo-dan 3 aylık repoya kadar olan vadelerde değişmektedir. Gecelik repo işlem hacmi tüm repoişlemlerinin yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Daha önce bahsedilen kredi riski, faaliyet riski vemutabakat sonuçlandırma maliyetine bağlı olarak bu oran gecelik teminatsız işlemlerin tümteminatsız işlemlerdeki payının (yüzde 65) oldukça altında kalmaktadır.

Repo piyasasında işlemlerin standart büyüklüğü 50-100 milyon € arasında değişmekteolup, piyasa oyuncularının büyük çoğunluğu tarafından piyasasının likiditesi ve etkinliği ye-terli bulunmaktadır. Diğer yandan bir milyar euroya kadar olan daha büyük işlemler de so-runlu işlem olarak görülmemektedir. Ne var ki söz konusu miktarda işlem her zaman olma-makta ve genellikle işlemlerin gerçekleşmesinde çıkabilecek muhtemel problemlerin olumsuzetkisini azaltmak üzere işlem miktarları bölünerek çok sayıda küçük hacimli işlemler şeklindegerçekleştirilmektedir.

Euro alanı repo piyasasının derinlik ve büyüklüğünün önemli ölçüde artmasının ardın-daki nedenler temel olarak sermaye yeterliliğine ilişkin Avrupa Birliği düzenlemelerine karşı-lık düzenleyici sermaye yeterliliğinin (regulatory capital requirement) azaltılması ihtiyacı ileilgilidir. Ayrıca, finansal sektörde kredi risksinin sınırlandırılmasına yönelik geniş kapsamlıgirişimlerin de repo piyasasının gelişmesine katkısı bulunmaktadır; çünkü uzun vadeli borçverme aracı olarak repo günümüzde çok daha cazip görülmektedir.

Piyasa yapısındaki değişiklikler

Euroya geçiş sonrasında repo piyasası sadece büyüklük olarak değil yapı itibariyle deçok daha gelişmiş bir durumdadır. Repo, fonlama ihtiyacını gidermek amacıyla para piyasasıoyuncuları ve bankaların fon yönetimlerinden finansal piyasadaki diğer oyunculara kadaryaygın olarak kullanılmaktadır. Fon yöneticileri, şirketler ve hatta sigorta şirketleri nakit ha-cimlerini genişletmek amacıyla portföy yönetimlerini etkin hale getirmişlerdir. Ayrıca, küçükve orta ölçekli bankaların repo piyasasını daha aktif olarak kullandıkları görülmektedir. Repopiyasasının yaygın olarak kullanılması bu piyasanın finans dışı kurumlara da açık bir piyasastatüsünde olduğuna işaret etmekte ancak bankalararası teminatsız piyasaya sadece kredi ku-rumlarının erişimi bulunmaktadır.

Her ne kadar tüm repo işlemlerinin yüzde 90’ı halen devlet tahvilleri üzerinden yapıl-maktaysa da repo teminatları çeşitlenmekte ve böylece repo piyasası çok daha fazla sayıdapiyasa oyuncusu için cazip hale gelmektedir. ARK raporuna göre piyasa payları yüzde 5’i an-cak bulmakla birlikte ipotek teminatlı tahvil, şirket tahvili ve hisse senetleri karşılığı yapılanrepolar da giderek yaygınlaşmaktadır. Repo karşılığı kabul edilen teminat türlerindeki artış,temel büyüklük göstergesi olarak teminat hacmi alınan repo piyasasının gelişimi için yararlıolacaktır. Bu anlamda, bugün euro alanında devlet tahvili dışındaki aktifleri içeren repolarıngelişimi, genel teminatlı repo işlemleriyle karşılaştırıldığında daha dar spredlere sahip olmala-rına bağlı olarak, yavaşlamış gözükmektedir. Dolayısıyla, piyasa oyuncularının söz konusuteminatları kabul etmeleri için yeterli teşvik bulanmamaktadır.

Teminat türlerindeki çeşitlenmeye ek olarak genel teminatlı repolarda yaygın olarakdevlet tahvillerinin kabul edilmesi yönünde genel bir eğilim bulunmakta; piyasa oyuncuları-

Page 78: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

76

nın çoğunluğu euro alanındaki devlet tahvillerini kabul etmektedir. Bu eğilim Mart 2002’deARK, Avrupa Bankacılık Federasyonu, Avrupa Tasarruf Bankaları Grubu ve Avrupa Koope-ratif Bankaları Birliği tarafından geliştirilen EUREPO endeksince de desteklenmektedir. EU-REPO oranı bir bankanın EUREPO genel teminatı karşılığında başka bir bankaya euro fonteklifi yaptığı orandır. EUREPO endeksi EUREPO Panel bankalarınca oluşturulan standartvadedeki ortalama repo oranını vermektedir. EUREPO genel teminat listesi euro bölgesindeihraç edilen ya da herhangi bir euro alanı devletinin garanti verdiği devlet tahvil ve bonoların-dan oluşmaktadır. Bu nedenle, EUREPO endeksinin kullanımının euro alanındaki ülkelerindevlet kağıtları için belirlenen repo oranları arasında giderek artan bir uyumun sağlanmasıbeklenmektedir. Son yıllarda euro repo hacmindeki artış reponun operasyonel ve risk özellik-lerinin yönetiminin önemine dikkati çekmekte, idari ve arka ofis üzerindeki ağır yükün hafif-letilmesi için uygun sistem ve hizmetlerin geliştirilmesi hızlanmaktadır. Sonuç olarak teminatyönetim sistemleri ve elektronik ticaret platformları ile birlikte aracı kuruluşlar kullanılarakyaptırılan projeler (örneğin üç taraflı repolar) geliştirilmektedir.

Üç taraflı repolarda piyasa oyuncuları repo işleminin altyapıya ilişkin bölümünün yö-netimini temsilci bir kuruma vermekte ve iki taraf bağımsız bir temsilci aracılığıyla teminatkarşılığı nakit değişimi anlaşması yapmaktadır. Teminat her iki tarafça uygun bulunan ve uy-gulanacak yasal belgede gösterilen menkul kıymet listesinden seçilen herhangi bir menkulkıymet olabilir. Genellikle önde gelen bir menkul kıymet saklama kuruluşu ya da bir bankatarafından üstlenilmekte olan temsilci kurumun temel rolü repo işlemine ilişkin takas ve mu-tabakat sürecinin gerçekleştirilmesi ve operasyon sürecinde teminatın yönetimini kapsamak-tadır. Üç taraflı repolar çeşitli avantajlar sunmaktadır:

Birincisi, piyasa oyuncularının devlet tahvili yerine çeşitli teminat türlerini kullanarakteminatsız nakit piyasasına göre çok daha uygun oranlardan nakit hacimlerini artırmalarınaimkan vermektedir. Ayrıca, operasyon işleminin bağımsız bir temsilci kuruma yaptırılmasısonucu repo işleminin iki tarafına düşen görev basitleştirilmekte ve euro alanındaki repo alt-yapı hizmetlerinin bölünmüşlüğünden kaynaklanan güçlükler engellenmektedir. Bu ürününtemel sakıncası ise maliyetidir. Halihazırda piyasa oyuncuları maliyeti çok yüksek bulmakta,bu da ürünün piyasadaki göreceli iddiasız payına açıklık getirmektedir (ARK araştırmasınagöre yaklaşık yüzde 6). İkincisi, teminat yönetim sistemleri hizmeti dışardan sağlanmak sure-tiyle taraflara reponun operasyonel sürecinin yönetimi için uygun bir seçenek sunulmaktadır.Bu sistemler, euro alanındaki piyasa oyuncularının etkin ve uyumlu risk yönetimi uygulama-larına duydukları ihtiyaç neticesinde geliştirilmiştir. Gerçekte repo etkin bir teminat yönetimi(marjlar, günlük piyasa fiyatları, teminat ikameleri, pozisyon limitleri ve netting imkanlarıgibi) gerektirmektedir. Teminat yönetim sistemleri bu imkanların kullanılmasını ve otomas-yon yoluyla operasyonel riskin azaltılmasını sağlar. Ancak, bu sistemlerin daha da geliştiril-mesinin önündeki temel engel yüksek yatırım ve uygulama maliyetleridir, özellikle küçük yada geçici repo piyasası oyuncuları dikkate alındığında maliyetler yüksek bulunmaktadır. Sonolarak diğer finansal piyasalardaki gelişmelere benzer şekilde elektronik ticaret platformlarırepo piyasasında da varlığını göstermektedir.

3. Euro Alanında Ulusal Repo Piyasalarının Entegrasyonu

Entegre ve etkin repo piyasasının Avrupa Merkez Bankası (AMB) için önemi

Repo tekniği ve piyasası geleneksel olarak merkez bankaları için önemlidir, çünkü pa-ra politikası operasyonlarında genellikle bu enstrümanı kullanırlar. G-10 ülkeleri merkez ban-kaları tarafından yayımlanan birçok rapor da bu görüşü destekler niteliktedir. Avrupa Ekono-

Page 79: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

77

mik ve Parasal Birliği’nin üçüncü aşamasından itibaren düzenli yapılan yeniden finansmanfaaliyetleri için kullanılan temel enstrümanlardan biri olan repo AMB ve Eurosistem için özelbir öneme sahiptir.

Eurosistem para politikası operasyonları ve gün içi kredi imkanlarıyla belki de euroalanında teminat kullanan en büyük ve tek sistemdir. Eurosistem para politikası operasyonları(özellikle iki haftalık yeniden finansman operasyonları) sadece repo ile yürütülmemekte, iş-lemde taraf olan ulusal merkez bankasının operasyonel yapısına bağlı olarak teminatlı kredilerde kullanılmaktadır. Likidite sağlayan para politikası operasyonları yanında elektronik fontransfer sisteminin (TARGET) sorunsuz çalışması için gerekli olan gün içi kredi imkanı içinde tam teminat koşulu aranmaktadır. 2001 yılında Eurosistem operasyonlarında kullanılantoplam teminat miktarı ortalama 560 milyar €’dur; bunun 230 milyar €’su para politikası ope-rasyonları ile ilgilidir, 330 milyar eurosu ise TARGET sistemindeki gün içi kredi imkanlarıiçin kullanılmıştır. Eurosistemdeki teminatlandırılmış operasyonlar ancak uygun teminatlarkarşılığında yapılmaktadır. Söz konusu uygun teminatlar arasında euro alanındaki ülkelerindevlet tahvilleri, ipotek teminatlı tahviller ve şirket tahvilleri bulunmaktadır. Teminatın türükredi oranını etkilememekte ancak teminatın risk profiline göre ayarlanmış farklı kar marjlarıuygulanabilmektedir. Eurosistem operasyonları, uygunluk (seçilebilirlik) kriterini karşılamakkoşuluyla teminatın az çok nötr olduğu nakit işlemlerin bir örneğidir. Eurosistem özel repopiyasasından büyük miktarlarda teminat çekerken AMB ise repo piyasasının entegrasyonu,etkinliği ve likiditesi ile ilgilenmekte ve böylece Eurosistemdeki tarafların operasyonlara ka-tılmak için kolaylıkla uygun menkul kıymetleri sağlamalarına imkan vermektedir.

AMB’nın aynı zamanda repo piyasasının bir parçası olduğu euro para piyasasının birbütün olarak yapısı ve işlerliği ile de ilgilenmektedir. AMB’nın para politikasını uygulamaktaolduğu para piyasası böylelikle parasal aktarım mekanizmasının ilk bağlantısını oluşturmak-tadır. Ayrıca, AMB para piyasası için gerekli olan likidite genel seviyesini sağlar ve hatta bulikiditenin para piyasasında dağılımı ile ilgilenir. Gerçekte, kısa vadeli faiz oranlardakivolatilitenin azaltılması için fonlar, para piyasasının bir kesiminden diğer bir kesimine doğrurahatça hareket etmektedir. Dolayısıyla daha entegre bir repo piyasası, yani menkul kıymetle-rin ve işleme taraf olanların yerleşim yerlerinin önemli olmadığı bir piyasa reponun gerçek birlikidite yönetim enstrümanı olmasını sağlayacaktır.

Ancak, kullanıcının bakış açısının ötesinde AMB repo piyasasını finansal istikrarın birgüvencesi olarak görmektedir. Piyasa oyuncularının repo piyasasında menkul kıymet ödünçalabilmeleri menkul kıymet mutabakatına ilişkin risklerin azıtılmasında çok daha etkin biryöntemdir. Repo piyasaları aynı zamanda teminatlandırılmış piyasalar olarak geçici zorluklaryaşayan borçlulara kredi sağlamak ve böylece finansal sistemi şoklara karşı daha dayanıklıhale getirmek suretiyle sistemik riskin azaltılması açısından da önem taşımaktadır. Bununlabirlikte teminat kullanılması koşullara bağlı olarak, özellikle ekonomik sıkıntı dönemlerinde,teminat standartlarının beklenmedik şekilde düzenlenmesi neticesinde piyasa dinamiklerinideğiştirebilir.

AMB’nın bir başka ilgisi ise repo piyasasının entegrasyonunudur; bu da AMB’nıneuro finansal sisteminin entegrasyonu ve gelişmesini ve euro alanındaki tüm oyunculara düz-gün bir oyun alanı ve eşit muamele edilmesini taahhüt etmesiyle ilgilidir. Konunun repo piya-sasıyla özel bir ilgisi vardır, çünkü repo piyasası nakit ya da menkul kıymetlere dayalı farklıpiyasalar arasında bir köprü oluşturmaktadır. Repo piyasasının bölünmüş yapısı tahvil piyasa-sı ya da vadeli piyasalar gibi diğer önemli piyasaların etkin olarak işlemesine engel olmakta-dır. Entegrasyonun amacı, maliyet, verimlilik ya da karmaşıklık açısından anormal farklılıklar

Page 80: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

78

olmaksızın euro alanındaki repo oyuncularının euro alanındaki tüm taraflara ve menkul kıy-metlere daha geniş kapsamda erişimlerinin sağlanması suretiyle sınır ötesi repo işlemlerininyapılmasıdır.

Son olarak, AMB’nın repo piyasalarının entegrasyonunu destekleyen genel görüşleride bulunmaktadır. Entegre repo piyasası euro alanındaki kaynakların daha etkin dağılımınınve sermayenin bankalarca daha etkin kullanılmasının sağlanması için çok önemlidir. Ayrıcafonlama ve yatırım imkanlarını genişletmek suretiyle piyasaların bütünleşmesini artıracaktır.Artan entegrasyon repo piyasasını daha likit hale getirecek, bunun yararı ise ödünç alanlariçin fon maliyetlerinin düşmesi ve piyasa kesimleri arasında daha etkin fiyatlamanın yapıla-bilmesi olacaktır.

1999 öncesinde entegrasyona yönelik girişimler

Euroya geçiş euro alanındaki tüm finans piyasalarının entegrasyonu yönündeki geliş-meleri hızlandırmıştır. Bu gelişmeler aynı zamanda birçok kuruluş tarafından önemli çalış-maların sürdürüldüğü euro alanı repo piyasasının entegrasyonu ile de ilgilidir.

Piyasa tabanlı kuruluşlar (meslek örgütleri) ve oyuncular repo piyasasının entegrasyo-nunu artıracak bir dizi girişimde bulunmuşlardır. Bunlardan ilki euroya geçiş sonrasında pi-yasa ve risk yönetim uygulamalarının uyumlaştırılması yönünde olmuştur. Başlangıçta repopiyasasına ilişkin standart belgelemenin bulunmaması sorununa çözüm aranmıştır. Gelenek-sel olarak, ülke içindeki işlemler çeşitli yerel ana sözleşmeler baz alınarak yapılmış, ancakPSA/ISMA (İngiltere hukuk sisteminde kullanılmaktadır) sözleşmeleri sınır ötesi işlemlerdeyaygın olarak kullanılmıştır. Söz konusu sözleşmeler 2000 yılında farklı piyasa çevrelerineuyum sağlanması amacıyla güncel hale getirilmiştir. 2000 yılında Avrupa Ana Sözleşmesioluşturulurken, yerel sözleşmeler arasındaki farklılıklar dolayısıyla yapılan başvuruları azalt-mak amacı güdülmüştür. AAS bir çok farklı ülke hukukunda uygulanabilen, çeşitli dillerde veçok çeşitli ürün sözleşmesi şeklinde tasarlanmıştır. Yetkili hukuk ve mahkemelerin seçiminintamamen taraflara bırakılması ile AAS’nin aynı ya da farklı hukuki bölgelerdeki taraflarcakullanımı uygun hale getirilmiştir. AAS’nin kullanımı henüz iddialı değilse de euro alanı repopiyasası için bir standart oluşturulması yönünde aşama aşama gelişmesini sürdürecektir.AMB, AAS’nin oluşturulmasını olumlu karşılamış ve kendi döviz rezervleri veözkaynaklarının yönetiminde kullanmaya karar vermiştir.

Diğer girişimlere ek olarak piyasalarda şeffaflığı artırmak, yerel repo piyasalarınınbirbirine yakınlaşmasını sağlamak üzere ARK, Avrupa Bankacılık Federasyonu ile birlikte,EUREPO endeksi baz alınarak repo oranı eğrisi referans değerinin oluşturulmasına önemlikatkıda bulunmuştur. ARK’nın diğer faaliyetleri ise altı ayda bir Avrupa repo araştırmasınınhazırlanması ve Avrupa repo piyasasının özellikleri hakkındaki tartışmalar için forum oluştu-rulması yönündeki çalışmalarıdır.

Son bir kaç yıldır yasa yapıcılar teminatlandırma teknikleri ve uygulamalarının yasalgüvenirliliğinin sağlanması ve artırılması üzerinde çalışmaktadır; bunlar arasında mülkiyettransferlerine ilişkin düzenlemelerde geçerlilik ve etkinliğin artırılması da yer almaktadır. Buözellikler geniş kapsamlı olarak finansal teminat düzenlemelerine ilişkin Avrupa Konseyi di-rektifinde ele alınmaktadır. Söz konusu direktif 2002 Haziran ayında yürürlüğe girmiştir ve2003 yılı sonuna kadar üye ülkelerin milli hukukuna dahil edilecektir. AMB resmi görüşündebu direktife ilişkin 13 Haziran 2001 tarihli önergeyi hem yerel hem de sınır ötesi işlemlerdefinansal teminatların etkin ve güvenli kullanımının artırılması açısından çok önemli bir giri-

Page 81: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

79

şim olarak değerlendirmiş ve 1998 tarihli Mutabakatın Sonuçlandırılması Direktifi(Settlement Finality Directive) ile sağlanan kazanımların ötesine geçileceğini belirtmiştir.

Ayrıca, AMB piyasa oyuncuları ve altyapı operatörleri ile toplantılar düzenlemek su-retiyle euro alanındaki finans piyasalarının entegrasyonunun artırılması gereği hakkında hemkamuoyunun hem de meslek kuruluşlarının bilincinin artırılması için çalışmaktadır.

Piyasa entegrasyonunu destekleyen bu girişimlere bağlı olarak, göstergeler euroya ge-çiş sonrasında sınır ötesi faaliyetlerin en yüksek noktasına ulaştığına işaret etmektedir. Örne-ğin, repo tarafları euro alanındaki diğer ülke teminatlarının kullanımını göreceli olarak artır-mış ve kendi yerel teminatlarının ağırlığını azaltmışlardır. Bununla birlikte açık menkul kıy-met piyasaları ile karşılaştırıldığında repo piyasalarının entegrasyonu ve globalleşmesindekigelişmeler halen yeterli değildir. Euro alanında aynı ülkeden taraflar arasındaki ticaretin hali-hazırda teminatlı kredilendirmedeki payının yüzde 40, teminatsız kredilendirmedeki payınınise yüzde 30 düzeyinde olması bu durumu açıklamaktadır. Dolayısıyla, repo piyasasının en-tegrasyonunun artırılmasının önünde halen bazı engeller bulunmakta ve bunlar piyasa oyun-cularının euro alanındaki çeşitli taraflarla serbestçe işlem yapmalarını engellemektedir.

Mevcut engeller ve entegrasyonun ilerleme süreci

Entegrasyona yönelik mevcut engelleri euro alanındaki menkul kıymet türlerindeki çe-şitlilik, altyapıdaki bölünmüşlük, mevcut yasal ve mali sorunlar ile piyasa uygulamalarındakifarklılıklar oluşturmaktadır. Söz konusu bu engellerin aşılmasına yönelik atılacak adımlarsayısız kuruluşun insiyatifine ve engelin türüne bağlıdır. Bu kuruluşlar ya doğrudan ya daüyesi oldukları meslek birlikleri, kendilerini temsil eden yasal kuruluşlar, düzenleyiciler, mer-kez bankaları ve altyapı sağlayıcıları vasıtasıyla piyasalarda yer alan başlıca piyasa oyuncula-rıdırlar.

Birincisi, repo işlemlerinde teminat olarak kabul edilen menkul kıymetlere ilişkinfarklı ülke özelliklerinin piyasa oyuncuları tarafından algılanış şekli euro repo piyasasındakibölünmüş yapının da bir göstergesidir. Örneğin, euro alanı devletlerinin farklı kredi derece-lendirmelerinin olmasına bağlı olarak teminat olarak kamu kağıtlarının kullanıldığı repo iş-lemlerinin koşullarında da (repo oranı, iskonto gibi) her ülke için farklılıklar olabilecektir.Aynı yaklaşım kamu kağıtlarının likiditesindeki farklılıklar içinde geçerlidir. Euro alanındakioyuncuların aynı olmasa dahi aynı gruptaki benzer özellikte menkul kıymetleri teminat gös-termelerini sağlayacak olan genel teminat yaklaşımının yaygınlaşması piyasa entegrasyonunyararına olacaktır. Eurosistemdeki teminatlandırılmış operasyonlar bu yaklaşımın bir örneği-dir. Menkul kıymetlerin ülkelere göre farklı özellikleri olmasına ilişkin bir başka çarpıcı örnekise bunların vergilendirilmesiyle ilgilidir. Euro alanında menkul kıymetlerin vergilendirmesikonusunda da uyumlaştırma sağlanmasından büyük yarar elde edilecektir.

İkincisi, euro alanındaki repo piyasasının mevcut altyapısı, bu piyasanın entegrasyo-nunun artırılması ve reponun likidite yönetim enstrümanı olarak kullanılmasının önünde ö-nemli bir engel teşkil etmektedir.

Mevcut sınır ötesi düzenlemeler karmaşık ve bölünmüş bir yapıdadır ve repo piyasasıoyuncularına maliyet ve risk yükü getirmekte, verim düşüklüğüne neden olmaktadır. Avrupaalanında menkul kıymet ödeme sistemlerinin birleştirilmesi ihtiyacı ise repo piyasası oyun-cuları tarafından sık sık dile getirilmektedir. Bu anlamda sadece euro ile serbest kalan rekabetgüçleri şimdiye kadar daha geniş bir birleşmeyi tetiklemek için yeterli güçte olmamıştır. 2002

Page 82: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Avrupa Merkez Bankası

80

yılı ortalarında euro alanında on dokuz merkezi menkul kıymet saklama kuruluşu ve iki ulus-lararası menkul kıymet saklama kuruluşu faaliyet göstermektedir. Geniş kapsamlı bir birleş-menin gerçekleşme süreci yavaş olacaksa, sistemler arasında netting, işletme ve iletişim pro-sedür ve uygulamalarında uyum ve standardizasyonun sağlanmasıyla birlikte en azından takasve ödeme altyapıları işletilebilen bir sınır-sistemin oluşturulması öncelikli amaç olmalıdır.Buna paralel olarak piyasa erişimine yönelik tüm engeller kaldırılmalıdır.

Buna ilaveten, mutabakat dönemlerinin zamanlaması standartlaşmada ilerleme kayde-dilmesinin çok memnuniyetle karşılanacağı bir başka alandır. Euro alanında tüm işlemlerdeaynı günde mutabakatın sağlanmasına imkan veren sistemin etkin olarak çalışması orta vade-de çok kısa vadeli fonların yönetiminde repo kullanımının artmasını sağlayacaktır. Bu çerçe-vede, Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMB ve 15 ülke merkez bankasından oluşmaktadır)ve Avrupa Menkul Kıymet Düzenlemeleri Komitesi (AMDK) menkul kıymet takas ve muta-bakat alanındaki standartları tanımlamaktadır. Bu çalışma ile güvenlik, verimlilik ve hizmetsağlayıcıları arasındaki uyumda artış sağlanması amaçlanmaktadır. AMB aynı zamanda Av-rupa Komisyonu (AMDK vasıtasıyla ve aktif katılımla taslak direktiflerin hazırlanmasına ka-tılmaktadır) ya da piyasa oyuncuları ve hizmet sağlayıcıları (piyasadaki iletişim gruplarınınoluşturulması yoluyla) ile işbirliği yapmak üzere başka girişimlerde de bulunmuştur.

Son olarak, piyasa uygulamaları alanında etkin risk yönetim uygulamaları daha ileridüzeye getirilmelidir. Bazı euro alanı ülkelerinde yapılan belgesiz satış ve geri alım işlemle-rinde olduğu gibi yetersiz risk yönetimi uygulamaları ulusal piyasaların açılmasının önündekitemel engel olabilir. Repoların sistematik belgelenmesi, günlük piyasa fiyatlarından hesapla-ma ve iskontonun yapılması sadece standardizasyonun artırılması için değil aynı zamandasıkıntılı dönemlerde repo piyasasının esnekliğinin artırılması için de uygulanması gereken birkural olmalıdır. Piyasa oyuncularının ihtiyatlı olmasına ek olarak bankaların repo işlemlerinidüzenleyen düzenleme çerçevesi de önem taşımaktadır. Yeni Basel Sermaye Uyumu (BaselII) repo işlemlerinin yönetiminde çok daha risk duyarlı bir yaklaşım benimsemektedir. Sontaslak halen tartışılmakla birlikte yeni düzenlemenin, piyasaya sunulan bilgilerin ve nicelfaktörlerin (her bir bankanın risk yönetim sistemi gibi) rolünü dikkate almak suretiyle, repola-rın yönetiminde daha geniş kapsamlı seçenekler getirmesi beklenmektedir. Bu nedenle dene-tim standartlarının uyumlaştırılması repo piyasasının etkin olarak işlemesini destekleyecektir.

4. Sonuç

Risklerin azaltılması ve likidite yönetiminde reponun avantajları genel olarak piyasaoyuncuları ve düzenleyiciler tarafından bilinmektedir. Euro alanında repo piyasası hızla ge-lişmekte ve repo piyasasını cazip bulan ve çeşitli teminat türlerini alıp-satan piyasa oyuncula-rının sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Repo piyasası aynı zamanda diğer piyasaların işleyişinive likit olmasını teşvik ederek finansal piyasaları da birbirine bağlamaktadır. Bu alanda her nekadar önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da ulusal repo piyasalarının entegrasyonu oldukçayavaş ilerlemektedir. Piyasa oyuncuları ancak tek bir euro alanı piyasası gerçekleştiğinde re-ponun sunduğu tüm imkanlardan tamamen yararlanabileceklerdir. Bu çerçevede, bilgilendir-mek ve çalışmaları koordine etmek üzere AMB’nin belli sorumlulukları bulunmakta ve piyasaentegrasyonunda ilerleme sağlanmasına yönelik girişimleri desteklemektedir.

Dipnotlar:

1 Bu işlem “margin call” (marjı tamamlama talebi) olarak tanımlanmaktadır.2 Maliyet fiyatı ile satış fiyatı arasındaki farkın hesaplanmasıdır.3 Mutabakat (Settlement): Menkul kıymetlerin teslimi ve ödemelerin yapılması ile işlemin tamamlanmasıdır.

Page 83: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

81

Zorunlu Karşılık Uygulamasına Modern Bakış*

Scott E. Hein1 – Jonathan D. Steward2

Federal Rezerv bankalara mevduat yükümlülükleri için asgari düzeyde karşılık ayırmayükümlülüğü getirmektedir (Fed’de nakit ya da mevduat hesabı olarak tutulmak üzere). Parave bankacılık alanındaki klasik ders kitaplarına bir göz atıldığında zorunlu karşılıkların birkaç nedenden dolayı uygulanmakta olduğu ileri sürülmektedir. Birincisi, zorunlu karşılıklarbir para politikası aracıdır. Zorunlu karşılık oranlarının azaltılması Fed’e para arzını genişlet-me ve faiz oranlarını düşürme imkanı verir. İkinci neden ise mevduat toplayan kuruluşların(yazıda bankalar olarak kullanılacaktır) mali yapılarını güçlendirmek ve güvenilirliklerini ar-tırmaktır. Daha yüksek zorunlu karşılık oranlarının uygulanması bankaları daha güvenli halegetirmektedir.

İlginçtir ki, bu geleneksel yaklaşım akademik çevrelerde halen kabul görmeye devametmekle birlikte, Federal Rezerv ya da diğer merkez bankaları aynı görüşü paylaşmamaktadır.Bu makalede zorunlu karşılık uygulamasıyla ilgili yukarıda değinilen iki neden çerçevesindeders kitaplarında yer alan geleneksel yaklaşım tartışmaya açılmıştır.

Makalede birinci olarak, zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin iskonto oranı veaçık piyasa işlemleriyle birlikte Fed tarafından para politikası uygulamasında kullanılan üçtemel araçtan birisi olduğu görüşüne karşı çıkılmaktadır. Makalede söz konusu yaklaşımınçok dar bir görüş olduğu tartışılmaktadır. Öncelikle, geleneksel görüşte zorunlu karşılıklarda-ki değişikliğin ekonomik ve finansal önemi göz ardı edilmektedir. Zorunlu karşılık oranındakideğişiklikle kısa süre içinde Fed tarafından istenilenden çok daha fazla miktarda rezerv ser-best bırakılabilir ya da çekilebilir. Ayrıca, Fed’in federal fon oranını hedeflemesi ve zorunlukarşılık oranında yapılacak bir değişiklik sonrasında fon miktarına ilişkin hedefini değiştir-memesi durumunda, söz konusu orijinal hedefin sürdürülebilmesi için zorunlu karşılık ora-nındaki değişikliğin etkisinin Fed tarafından dengelemesi gerekecektir. Bu görüşe uygun ola-rak Fed düzenli olarak zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin para politikası etkilerinidengelemek durumundadır. Diğer bir ifade ile Fed, zorunlu karşılık oranını düşürmek sure-tiyle bir eliyle verdiğini diğer eliyle- açık piyasa işlemleri yoluyla - geri almaktadır.

Bu açıklama ilginç bir soruyu beraberinde getirmektedir: Eğer Fed zorunlu karşılık o-ranındaki değişikliklerin para politikası etkilerini dengeleyecek ise neden bu değişikliği yap-ma ihtiyacı duymaktadır? Fed’in diğer para politikası amaçlarını gerçekleştirmeye çalışırkensık sık zorunlu karşılık oranında değişiklik yaptığı öne sürülmektedir. Özellikle 1992 yılındaFed, bankaların finansal durumunu desteklemek amacıyla zorunlu karşılık oranlarını kullan-mıştır. Bu makalede Fed’in 1992 yılında zorunlu karşılık oranında son olarak değişiklik yap-tığı sırada, para arzını genişletmeden ve faiz indirimine gitmeden, o dönemdeki kredi daral-

* Atlanta Federal Rezerv Bankası’nın bir yayını olan Economic Review’de ( 4th Quarter 2002 sayısında) yayım-lanan “Reserve Requirements: A Modern Perspective” başlıklı makale TBB tarafından Banka’nın izni alınarakTürkçe’ye tercüme edilmiştir.1 Teksas Üniversitesi, Banka Yönetimi ve Finans Kürsüsü Üyesi ve Atlanta Fed’de Konuk Akademisyen.2 Abilene Christian Üniversitesi’nde Profesör.

Page 84: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

82

masını durdurmayı ve bankaların karlılığını artırmayı amaçladığına dair kamu kayıtlarına da-yanan bulgular sunulmaktadır. Makalede, zorunlu karşılık oranında yapılan değişikliğin ban-kaların sermayesinde önemli değişikliklere yol açtığına dair bir çok analitik açıklama da bu-lunmaktadır.

Makalede ikinci olarak, daha yüksek zorunlu karşılık oranlarının daha güvenilir ve da-ha az temerrüt riski taşıyan bankalara sahip olmamızı sağlayacağı görüşü tartışılmaktadır. Yi-ne 1992 yılında zorunlu karşılık oranında yapılan değişikliğin faiz oranlarını ve daha önemli-si temerrüt riski primini temsil eden faiz oranı spredlerini nasıl etkilediği incelenmektedir. Zo-runlu karşılık oranının azaltılmasının gerçekten de geleneksel yaklaşımda ileri sürüldüğü gibibankaların güvenilirliğine ilişkin algılamayı olumsuz etkileyip etkilemediği araştırılmaktadır.1992 yılında zorunlu karşılık oranında yapılan indirimin kamuoyuna açıklandığı esnada ban-kaların temerrüt risklerinin arttığı şeklinde bir algılama oluştuğuna dair herhangi bir bulgubulunamamıştır. Gerçekte, bankalar için temerrüt risk primi göstergeleri o esnada daralmıştır.Ancak bu bulgu daha düşük zorunlu karşılık oranı uygulamasının daha yüksek temerrüt riski-ne yol açacağı şeklindeki geleneksel yaklaşımla çelişmektedir.

Bu makalede, zorunlu karşılıkların çok yararlı bir para politikası aracı olmadığı veson dönemde bu amaçla kullanılmadığının gösterilmesi amacıyla, öncelikle zorunlu karşılıkoranında yapılan değişiklikler ile para politikası arasındaki ilişki incelenmektedir. Sonrakibölümde ise zorunlu karşılık yükümlülüğünün bankaların üzerinde bir vergi yükü olarak de-ğerlendirildiği modern görüş ele alınmakta ve bu verginin yansımaları hakkındaki literatürünbir özeti sunulmaktadır. Bulgulara göre, banka karlılığına ilişkin algılamaların zorunlu karşı-lık oranındaki değişikliklerden ters yönlü olarak etkilendiği ileri sürülmektedir. Makalenin bubölümünde zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerle ilişkilendirilen temerrüt riski sorunlarıele alınmaktadır. Ayrıca, zorunlu karşılık oranının düşürülmesini, karşılık ayrılacak enstrü-manlar ihraç eden finansal kuruluşların temerrüt riskinde azalma ile ilişkilendiren yeni birbulgu sunulmaktadır.

Zorunlu Karşılık Oranının Değiştirilmesi ve Para Politikası

Federal Rezerv’in para politikası hedeflerini gerçekleştirmek için zorunlu karşılık o-ranlarını sık sık değiştirmediği iddiası ile başlayalım.1 Zorunlu karşılıkların nadiren de olsapara politikasıyla ilgili girişimlere işaret ettiğine dair bir çok neden bulunmaktadır. Birincisi,zorunlu karşılık oranlarında çok küçük değişikliklerin dahi para politikasında önemli etkileryaratabildiğinin kabul edilmesidir. 18 Şubat 1992 tarihinde Federal Rezerv mevduat işlemleriiçin zorunlu karşılık oranını büyük ölçekli bankalar için yüzde 12’den yüzde 10’a düşürdüğü-nü açıklamıştır. St Louis Federal Rezerv Bankası’nın rezerv uyum kapasitesine bağlı olarakbu girişimle yaklaşık 7,3 milyar ABD dolarının serbest bırakıldığı tahmin edilmektedir(Anderson-Rasche, 1996). Fed’in aynı genişlemeci etkiyi yaratabilmesi için 7 milyar ABDdolarının üzerinde bir kamu kağıdı alımı yapması gerekirdi. Bu miktarda bir alım 1991 yılıiçinde Fed’in aldığı toplam kamu kağıdı miktarından daha fazladır. Diğer bir ifadeyle Fed1992 Şubat ayında zorunlu karşılık oranını değiştirerek, anlık bir hareketle önceki bir yıl bo-yunca temin edebildiği miktara eşit düzeyde rezerv girişi sağlamıştır. Serbest kalan fon mikta-rının çok büyük olması ve münferit politika etkilerinin genellikle arzu edilmemesi Fed’in budeğişikliğin etkisini nötr hale getirmesini zorunlu kılmıştır.

Hatta, II. Dünya Savaşı sonrasındaki dönemde Federal Rezerv günlük operasyonlarlakısa vadeli faiz oranlarına istikrar sağlamaya çalışmaktadır. Sadece 1992’de zorunlu karşılıkoranında değişiklik yapılacağının kamuoyuna duyurulmasından iki hafta önce (4-5 Şubat ta-

Page 85: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

83

rihlerinde) Federal Açık Piyasa Komitesi (Federal Open Market Committee-FOMC) faiz o-ranlarına ilişkin değişen hedefleri görüşmek üzere toplanmıştır. Ritter (1993) tarafından sözkonusu toplantı şöyle özetlenmektedir: “Gelecek toplantıya kadar olan süre için politikanınoluşturulmasında 1991’deki önemli gevşeme gibi çarpıcı etkisi olacak bir değişiklik yapıl-maması yönünde net bir uzlaşma bulunmaktadır”. Diğer bir ifadeyle FOMC federal fonlarınfaiz oranları hedefini değiştirmemek üzere oylama yapmıştır. Bunun anlamı, zorunlu karşılıkoranında yapılacak bir indirimin genişlemeci etkisini açık piyasa işlemleri yoluyla dengele-mek gerekmektedir. Genişlemeci etki dengelenmeseydi rezerv pozisyonu nedeniyle kısa va-deli faiz oranları düşmüş olacaktı. Dolayısıyla, Fed’in kısa vadeli faiz oranlarını stabilize et-mesine bağlı olarak zorunlu karşılık oranlarında yapılan değişiklikler açık piyasa işlemleriyoluyla dengelenecektir şeklinde bir tahmin yürütmek mantıklı olacaktır. Örneğin, zorunlukarşılık oranında bir azalma eş anlı olarak açık piyasa satışlarına yol açacakken, zorunlu kar-şılık oranında bir artış açık piyasa alımlarına neden olacaktır. Böylece, eğer Federal Rezervfederal fon hedeflerinde bir değişiklik olacağını açıklamaksızın zorunlu karşılık oranının dü-şürüleceğini açıklayacak olsaydı, rezerv pozisyonundaki artışı dengelemek için aynı anda ka-mu kağıtları satması beklenebilirdi.

Söz konusu dengeleme eylemenin uzun yıllardır yapılmakta olduğuna dair çok güçlübir ampirik bulgu bulunmaktadır. Haslag ve Hein’in (1989) 1960-88 dönemi için gösterdikleriönemli bir kanıt; Federal Rezerv’in tipik olarak kamu kağıtları mevcudu (temel kaynak bile-şeni) ile açık piyasa işlemleri yaparak zorunlu karşılık oranındaki değişiklikleri dengelemekteolduğudur. Bir diğer bulguları ise Federal Rezerv’in zorunlu karşılık oranını düşürdüğündetemel kaynakların büyüme oranında eş anlı bir daralma olmasıdır .

ABD’de zorunlu karşılık yükümlülüklerinde yapılan en son değişiklik ile bu durumundaha ileri düzeyde desteklenmesi önerilmiştir. 18 Şubat 1992’de Federal Rezerv mevduattazorunlu karşılık oranını düşürdüğünü açıkladığında Carnegie Üniversitesi Ekonomi Profesörüve Açık Piyasa Komitesi Başkanı Alan Meltzer “Bunun bir para politikası eylemi olmadığınıdüşünüyorum, para arzı büyümesini etkilemeyecektir” demiştir. Meltzer zorunlu karşılıklarınazaltılmasının genişlemeci etkilerinin açık piyasa işlemlerindeki daralma ile dengeleneceğibeklentisiyle bu girişimi genişlemeci para politikası eylemi olarak görmemiştir. AmericanBanker’a göre Meltzer bu görüşünde yalnız değildir: “Bir çok analist Fed’in rezervleri den-gelemek için açık piyasa işlemlerini kullanacağı ve faiz oranlarını bulunduğu seviyede tutaca-ğını düşünmektedir”.

İlave bir bulguya ihtiyaç var ise Federal Rezerv Başkanı Alan Greenspan’ın sözlerinebakılabilir. Federal Rezerv’in zorunlu karşılıklarda değişiklik yapılmasına ilişkin 1992 tarihliaçıklamasından iki gün sonra Greenspan, Humphrey-Hawkins para politikası yarı yıl raporun-da Kongreye açıklamada bulunuyordu. Financial Times bu raporu mutlu son olarak şu şekildeözetlemiştir; “erken ekonomik iyileşmeyi tahmin etmek”. Bu ekonomik zeminin, yeni bir ge-nişlemeci politika girişiminin tanıtılması için uygun bir süreç olarak görülmesi oldukça güç-tür. Özet olarak Greenspan’ın “ekonomide yüksek fiyat beklentisi” sözleri Fed’in yakın birgelecekte para politikasında başka bir gevşeme yapmayı düşünmediğinin” kanıtı olarak yo-rumlanabilir. Greenspan ticaret bankaları için zorunlu karşılık oranlarının düşürülmesi ile parapolitikasında gevşeme sağlanması değil, banka karalılığının artırılması ve finans sektöründekikırılmanın durdurulmasının amaçlandığını teyit etmiştir. Federal Rezerv zorunlu karşılık ora-nına ilişkin değişikliği açıklarken fon miktarı oranına ilişkin hedefinde bir azalmadan bahset-mediğinden, zorunlu karşılık oranındaki bu değişiklik para politikasında bir değişiklik yapıl-ması şeklinde değerlendirilmemiştir.

Page 86: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

84

Zorunlu Karşılık Yükümlülüğü Bankalara Uygulanan Bir Vergidir

Greenspan’ın sunumunda 1992 yılında zorunlu karşılık oranının bankaların karlılığı-nın artırılması ve daha fazla kredi açmaya teşvik edilmeleri amacıyla düşürüldüğü ileri sürül-mektedir. Ancak, zorunlu karşılıkların düşürülmesi banka karlılığını nasıl iyileştirecektir?. Busoruya cevap Greenspan’dan gelmiştir. Yine Financial Times Greeenspan’ın Humphrey-Hawkings raporundaki görüşünü şöyle özetlemiştir; “Fed’de faiz getirisi olmayan rezervleritutma yükümlülüğü bankalar üzerinde bir vergi yükü oluşturmaktadır. Eğer bankalar faizgetirisi olmayan fonları bu şekilde Fed’de tutmakla yükümlü tutulmasalar, buradan gelecekfon fazlası ile kredi açabilir ya da menkul kıymet alabilirler. Zorunlu karşılık oranında yapıla-cak bir indirim sonrasında tercih edilecek her iki durumda da bankaların spredlerini genişlet-mesi için daha büyük bir aktif tabanı yaratılması sağlanacağından bankaların faiz geliri vekarlılığı artacaktır.2

Elbette, zorunlu karşılık uygulamasının bir vergi olarak görülebilmesi “bu vergi azal-tıldığında kim kazanacak?” sorusunu yanıtlamamaktadır. Bankaların zorunlu karşılık vergisinimüşterilerine yansıttıklarını öne süren bir çalışmalar bulunmaktadır. Ancak, hangi müşterile-rin –kredi alanlar mı? yoksa mevduat sahipleri mi?- zorunlu karşılık vergisini üstlendiği ko-nusunda bazı görüş ayrılıkları vardır. Bundan sonraki tartışma bölümünde bu konuya ilişkintemel karşıt görüşler ortaya konulmaktadır. Aşağıda açıklanan üç farklı örnekte piyasanın zo-runlu karşılık oranının düşürülmesine verdiği tepki gösterilmektedir.

Black (1975), Fabozzi ve Thurston(1986) zorunlu karşılık vergisinin, daha düşükgetiri sağlamak suretiyle karşılık ayrılan enstrümanları elinde tutan kişi/kurumlara yansıdığınıtartışmaktadır. Bu çerçevede, zorunlu karşılık vergisinde 1992 yılında yapılan indirimin aynızamanda mevduat getirisinde bir artışa denk gelmiş olması gerekmektedir. Ancak, Fama(1985) ve James (1987) zorunlu karşılıklarda geçmişte yapılan değişikliklerin mevduatgetirilerinde değişikliğe neden olduğuna dair bir bulgu bulamamış, böylece zorunlu karşılıkvergisinin kredilere daha yüksek faiz oranı uygulanması şeklinde bankalardan kredi alanlarayansıtıldığı sonucunu çıkarmışlardır. 1992 yılında olduğu gibi zorunlu karşılık oranında birindirim yapılması durumunda vergi yükü azaltılmakta ve dolayısıyla Fama ve James kredifaiz oranlarında kredi alanlara yansıtılmak üzere bir azalma olduğunu tahmin etmişleridr.Kolari, Majahan ve Saunders (1988), Slovin, Sushka ve Bendeck (1990), Steward ve Hein(2002), tüm bu çalışmalarda zorunlu karşılık oranının artırılmasının (azaltılmasının) bankahisse senedi fiyatlarında düşüşe (artışa) neden olacağını ileri sürmektedir.

Ne var ki, zorunlu vergi yükünün bir başka taşıyıcısı daha bulunabilir. Çok yeni birbulguya göre en azından bir miktar vergi kredi alanlara ya da mevduat sahiplerine yansıma-makta, banka hissedarlarına yansımaktadır. Kolari, Mahajan ve Saunders (1988) zorunlu kar-şılık oranındaki değişikliğin, kalıcı olarak görülmesi koşuluyla, banka hisse senedi fiyatlarıüzerinde önemli etkileri olabileceğini ileri sürmektedir. Bu araştırmacılar 1972-1981 döne-minde zorunlu karşılık oranındaki artış neticesinde banka hisse senedi getirilerinde piyasayagöre daha düşük getiriler sağlandığını ortaya koymuşlardır.

Slovin, Sushka ve Bendeck (1990) çalışmasında, mevcut bulguya, 1972-1986 döne-minde zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin banka sermaye getirilerindeki etkilerini ilaveetmişlerdir. Bu çalışma aynı zamanda zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin haberleşme,imalat, kamu ürünleri ve banka dışı finansal firmaların sermaye getirileri üzerindeki etkileriniincelemektedir. Bulgular zorunlu karşılıkların bankalar üzerinde bir vergi yükü olduğu yö-nündedir. Çünkü banka hisse senedi fiyatlarının zorunlu karşılık oranındaki değişikliklere

Page 87: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

85

karşılık değişmekte olduğu şeklindeki öneriyi desteklemektedir. Slovin, Sushka ve Bendecksöz konusu değişikliklerin birkaç makro ekonomik etkisi bulunduğunu ileri sürerek para poli-tikasının etkileri konusunda çok az bulgu bulabilmiştir. Ancak çalışmada, banka dışı finansalfirmaların sermaye getirilerinin zorunlu karşılık oranlarında açıklanan değişikliklere bankahisse senedi getirilerinin akisine tepki verdiği gösterilmektedir. Bu durum şu şekilde yorum-lanabilir; zorunlu karşılık vergisi finansal faaliyetin bankacılık sektörü ile banka dışı finansalsektör arasında hareket etmesine yol açmaktadır.

Zorunluk karşılık vergisi kim tarafından üstlenilmektedir?

Aşağıda zorunlu karşılık oranındaki değişikliğe piyasa tepkisine ilişkin üç farklı görüş incelenmektedir.

Finans ekonomistlerinin bir çoğu zorunlu karşılıkları, karşılık ayrılacak enstrümanları ihraç e-den finansal kuruluşlara getirilmiş bir vergi olarak nitelendirmektedir. Federal Rezerv’de kasa ya damevduat hesabı şeklinde zorunlu karşılık tesis etmekle yükümlü kuruluşlar karşılık olarak tesis ettikle-ri fonların alternatif maliyetlerinden vazgeçmektedirler. Çünkü bu fonlar kredi vermek ya da yenidenyatırımlar için kullanılamamakta ve dolayısıyla finansal kuruluşlar için bir getiri sağlayamamaktadır.

Literatürde zorunlu karşılık yükümlülüğünün bir vergi olduğu konusunda genel bir uzlaşısağlanmışken, söz konusu verginin kimin üzerinde kaldığı ve zorunlu karşılık oranlarında bir indirimyapıldığında kimin bundan yarar sağladığı hususlarında ciddi bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bu a-landa yapılan ilk çalışmalar (aşağıda yer verilen ilk iki teoridir) zorunlu karşılık vergisinin finansalkuruluşlarca müşterilerine yansıtıldığı varsayımına dayanmaktadır. Ancak, söz konusu verginin mev-duat sahiplerine daha düşük getiri sağlamak şeklinde yansıtıldığı ya da kredilere daha yüksek faiz ora-nı uygulanmak suretiyle kredi kullananlara yansıtıldığı şeklinde iki ayrı görüş bulunmaktadır.

Mevduat Sahipleri

Fabozzi ve Thurston (1986) karşılık ayrılan menkul kıymetlerden daha düşük getiri sağlamaksuretiyle zorunlu karşılık vergisinin mevduat sahiplerine yansıtıldığı görüşündedir. Fabozzi veThurston’a göre karşılık ayrılan enstrümanların faiz oranlarının, örneğin mevduat sertifikası faiz o-ranları, piyasada belirlenen faiz oranlarına eş değer olması gerekmektedir (aksi takdirde [1-zorunlukarşılık oranı] ile çarpılacaktır). Karşılık ayrılmayan enstrümanların faiz oranının dışsal olduğu farzedilir, böylece bankaların karşılık ayrılan vadeli mevduata talepleri tamamen elastiktir. Bu çerçevedezorunlu karşılık oranının azaltılması karşılık ayrılan enstrümanların getirilerinde bir artışa neden ola-caktır. Şekil A’da Fabozzi ve Thurston yaklaşımında zorunlu karşılık oranında yapılan bir indirim kar-şısında mevduat sertifikası getirilerinin nasıl değiştiği gösterilmektedir. Daha düşük zorunlu karşılıkoranı (vergisi) karşılık ayrılacak mevduat sertifikaları faiz oranlarının yükselmesine (i’ den i*’a) nedenolmaktadır. Daha yüksek zorunlu karşılık oranı karşılık ayrılan enstrümanlara olan talep eğrisini deyukarı yönde (D’den D*’a) hareket ettirecektir (Grafik A).

Kredi Alanlar

Fama (1985) ve James (1987) zorunlu karşılık oranındaki değişiklikler ile mevduat sertifikasıgetirileri arasında ters yönlü bir ilişki olduğuna dair bir bulgu bulamamıştır. Zorunlu karşılık vergisi-nin mevduat sahiplerine yansıtıldığına dair de bir bulgu bulamamışlar, ancak verginin banka kredisialanlara daha yüksek kredi faizleri talep edilmesi şeklinde yansıtıldığı sonucuna varmışlardır. GrafikB’de gösterildiği üzere; zorunlu karşılık oranındaki bir indirim bankalar için fon maliyetini düşürdü-ğünden (i’ den i*’a) bankaların kredi taleplerini karşılamak üzere fon arzında bir artış gerçekleşmek-tedir (arz eğrisi S’den S*’a gelmektedir).

Page 88: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

86

Banka Hissedarları

Bu alandaki en son çalışmalar zorunlu karşılık oranındaki değişikliklere banka hisse senedi fi-yatlarının ne şekilde tepki verdiği konusunda yoğunlaşmıştır. Önceki iki teoride bankaların zorunlukarşılık vergisini müşterilerine yansıttığı ileri sürülmektedir. Aşağıda ele alacağımız teoride ise mev-duat ve kredi piyasalarında yeni ikame enstrümanların girmesiyle birlikte artan rekabetin bankalarınsöz konusu vergiyi müşterilerine yansıtmalarını engellediği ileri sürülmektedir. Bu durumda zorunlukarşılık oranında değişiklik yapılması banka karlılığı ile ters yönlü bir ilişki gösterecektir; çünkü zo-runlu karşılık oranları yüksekken banka karlılığı daha düşük, tersi durumda ise daha yüksek olacaktır.Şekil C’de zorunlu karşılık oranında yapılacak bir indirimin bu teori çerçevesindeki etkisi gösteril-mektedir. Zorunlu karşılık oranının düşürülmesi piyasada banka karlarında bir artış olacağı beklentisiyaratmaktadır. Karlılığın artacağı yönündeki beklentilerle birlikte piyasa oyuncularının banka hissesenetlerine talebi artmaktadır (talep eğrisi D’den D*’a gelmektedir). Söz konusu talep artışı banka his-se senedi fiyatlarında da bir artışa neden olacaktır (P’den P*’a). Zorunlu karşılık oranındaki değişikli-ğin kamuoyuna duyurulmasıyla birlikte piyasanın hızla kar beklentilerine cevap vermesi beklendiğiiçin ihraç edilmiş banka hisse senetleri arzı kısa vadede değişmeyecektir. Dolayısıyla zorunlu karşılıkoranındaki indirimin genel etkisi bankaların hisse senedi fiyatlarında ve karlarında artışı getirecektir.

Page 89: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

87

Osborne ve Zaher (1992) Aralık 1990’daki değişikliğe kadar zorunlu karşılık oranındadeğişiklik yapılmasına ilişkin duyuruların, özellikle vadesiz mevduata göre vadeli mevduatta-ki zorunlu karşılık oranı değişikliklerinin, büyük ticaret bankaları hisse senetlerinde anormalgetiriler sağlanmasına yol açtığını göstermektedir. Stewart ve Hein (2002) ile Cosimano veMcDonald (1998) 1990 yılındaki zorunlu karşılık indirimine piyasanın verdiği tepkileri araş-tırmıştır. Her iki çalışmada da zorunlu karşılık oranındaki indirimi takiben beklenen bankakarlılığının arttığına dair bulgular bulunmuştur. 1990 tarihli zorunlu karşılık oranı indirimi ilebüyük ve kurumsal vadeli mevduatlar ile net euro cinsinden yükümlülüklerdeki zorunlu kar-şılıklar kaldırılmıştır. Stewart ve Hein değişikliğin kamuoyuna duyurulmasını takiben bankahisse senedi fiyatlarında anormal değerlenme olduğunu göstermektedir. Ancak, kamu hizmetigören kuruluşların ya da haberleşme, mevduat dışı kredi, broker-dealer ve sigorta sektörü his-se senedi getirilerinde herhangi bir tepki olduğuna dair kanıt bulamamışlardır. Cosimano veMcDonald aynı zamanda 1990 tarihli zorunlu karşılık indiriminin eurodolar yükümlülüklerve kurumsal vadeli mevduat üzerindeki etkileri ile ilgilenmişlerdir. Büyük ölçekli ticaret ban-kalarının hisse senedi getirilerinde duyurunun yapıldığı süreçte anormal artışlar kaydedildiğinibulmuşlardır. Aynı zamanda banka büyüklüğü ile getiri büyüklüğü arasında pozitif bir ilişkiolduğunu göstermişlerdir.

Özetle, zorunlu karşılıkların bir çeşit vergi olarak düşünüleceği yönünde artan bir al-gılama mevcuttur. Ancak söz konusu verginin nihai olarak kimin üzerinde kaldığı konusundaönemli bir görüş ayrılığı bulunmaktadır. Bu alanda son zamanlarda yapılan analitik çalışmala-rın bir çoğunda zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin banka hisse senedi getirileri üze-rinde önemli sonuçlara neden olduğu ileri sürülmektedir. Zorunlu karşılık oranındaki deği-şikliğin temelde para politikasında bir hareket olarak görülmesi sonucu bu değişikliğin ban-kalar üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiği düşünülmektedir.

Sonuç olarak; zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin tanımını genişletmemiz veFederal Rezerve’in para politikasını etkilemek amacı dışındaki nedenlere bağlı olarak zorunlukarşılıklarda değişiklik yaptığını ve söz konusu bu değişikliklerin banka hisse senedi getirleriüzerinde önemli bir etkisi olduğunu anlamamız yerinde olacaktır.

1992 Yılında Zorunlu Karşılık Oranında Yapılan Değişiklik ve BankalarınGüvenirliği Açısından Değerlendirilmesi

Zorunlu karşılıklar genel olarak mevduat sahiplerinin ani mevduat çekişlerindefinansal kuruluşlara likidite sağlayan düzenlemeler olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu ta-nımlama yanıltıcı olabilmektedir. Banka rezervleri genellikle bankalar için müşterilerin mev-duat çekme taleplerini karşılamak ve ödememe riskini azaltmak için bir likidite kaynağı ola-rak düşünülmektedir. Rezerv fazlasının olması durumunda geçerli olabilen bu durum zorunlukarşılıklar söz konusu olduğunda geçerliliğini yitirmektedir. Zorunlu karşılıklar devamlı ola-rak likidite sağlayamamaktadır. Çünkü iki haftalık bekleme süresinin sonunda zorunlu karşı-lıkların gerekli miktarın altına düşmesi halinde bankaların zorunlu karşılıkları tekrar eski se-viyesine getirmesi gerekmektedir. Bu nedenle zorunlu karşılıkları daha çok kuruluşların yü-kümlülükleri olarak düşünmek doğru olmaktadır.

Halbuki, yaygın olarak kabul edilen görüşün aksine zorunlu karşılıklar, bir finansalkuruluşun mali durumunun kötüleşme riskini artırmaktadır. Alan Greenspan'ın belirttiği gibikarşılık oranının artırılması, bankaların getirisiz aktiflerinin oranının artmasına neden olarakkarlılıklarının düşmesine yol açabilmektedir. Üstelik daha fazla karşılık ayrılması bankalarıngerçek likiditelerini azaltmakta, buna karşın kısa dönemli fonlarının toplam maliyetini artıra-

Page 90: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

88

rak yine banka karlılığının düşmesine neden olmaktadır. Ayrıca, bankaların kar payı dağıtmapolitikaları nedeniyle karlılıklarının azalması, özsermayeye yapılan katkının azalmasına nedenolmakta, bu da bankaların sermaye yeterliliklerinin eski seviyelerini korumasına engel teşkiletmektedir.

Zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin bankaları nasıl etkilediğine ilişkin iki farklıteori ortaya atılmıştır. Bu teorilerden hangisinin verilerle uyumlu olduğunun görülmesi açı-sından 18 Şubat 1992'de Federal Rezerv’in zorunlu karşılık oranının 42,2 milyon ABD dola-rını aşan mevduatlar için yüzde 12'den yüzde 10'a düşürüldüğünü belirten duyurusu sonrasın-daki kısa dönem faiz hareketleri incelenmiştir. Bu çerçevede 2 Nisan 1992'den geçerli olmaküzere zorunlu karşılık oranının düşürülmesi nedeni ile bu dönemdeki hazine bonosu ileeurodolar vadeli sözleşmelerinin göreli faiz oranı hareketleri incelenmiştir. Böylelikle zorunlukarşılık oranının düşürülmesini takiben vadesi yapılan duyurudan sonra dolacak sözleşmeler-deki faiz oranlarının incelenmesi finansal piyasaların söz konusu düşüşe olan tepkilerinin öl-çülmesi açısından önem taşımıştır.

Hazine bonosu vadeli sözleşmeleri faiz oranı kriter oran (benchmark rate) olarak,eurodolar vadeli sözleşmelerdeki faiz oranı ise banka mevduat faiz oranı göstergesi olarakkabul edilmiştir. Eurodolar, ABD dışındaki finansal kuruluşlarda dolara endeksli olan vadelimevduatı ifade etmektedir. Bu kuruluşların bir çoğu ABD dışında faaliyet göstermekle bir-likte, denetimleri ABD tarafından yapılmaktadır. Söz konusu faiz oranlarının ABD'deki mev-duat faiz oranlarını temsil ettiği ve aktif olarak alım-satımı yapılan yerel mevduat sertifikası(CD) vadeli sözleşmelerinin olmamasından dolayı eurodolar vadeli sözleşme oranlarının ya-pılan çalışma için seçilecek en iyi oran olduğu düşünülmektedir. Grafik 1'de görüleceği üzere1980’li yılların sonundan itibaren 3 aylık eurodolar oranları ve CD oranları birbirine çok ya-kın seyretmiştir. Ayrıca çalışmada faiz oranları ve fiyatları kullanılan eurodolar vadeli söz-leşmelerinin, aynen hazine bonoları gibi ABD'de Şikago Ticaret Borsası'nda alım satımı ya-pılmaktadır.

Page 91: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

89

Zorunlu karşılık oranındaki indirimin bankaların mali güçlüğe düşmesinde büyük riskoluşturduğunu savunan teoriye göre eurodolar faiz oranının hazine bonosu faizine göre artma-sı beklenmelidir. Öte yandan aksi görüşteki diğer teoriye göre eurodoların faiz oranı artmaya-cak, hatta hazine bonosu faiz oranına göre düşecektir. Eurodolar vadeli sözleşme oranı ile ha-zine bonosu vadeli sözleşme oranı arasındaki fark TED spredi 3 olarak bilinmektedir. Bu ilişkişu şekilde formule edilmektedir: (1)

(1) TED i,t = EDR i,t -TBR i,t

Eşitlikteki TEDi,t, sözleşmelerdeki TED spredinin i vadesinde, t zamanında fiyatlananbüyüklüğünü temsil etmekte, EDR ve TBR ise yine i vadesinde t zamanında hazine bonosu veeurodolar vadeli sözleşmelerdeki oranı göstermektedir. Zorunlu karşılık oranının düşürülmesiABD menşeli finansal kuruluşları mali açıdan daha riskli duruma getiriyorsa, TED spredininzorunlu karşılıklardaki azalmaya bağlı olarak artması beklenmelidir. Bu durumda bankanınmali güçlük çekmesi ve mevduatlarını tamamen geri alamayacakları risklerinin artmasınabağlı olarak mevduat sahiplerinin daha yüksek faiz oranı talep etmeleri gerekecektir. Bu daeurodolar getirilerinin devlet menkul kıymetlerine göre daha yüksek getiri sağlayacağı sonu-cunu getirecektir.

Çalışma için hazine bonosu ve eurodolar vadeli sözleşmelerinin zorunlu karşılık ora-nının düşürülmesinden sonraki üç farklı vade için (Haziran, Eylül ve Aralık 1992) günlük ka-panış faiz oranları ile bu sözleşmeler için Federal Rezerv duyurusunun yapıldığı dönemdekifaiz oranları araştırılmıştır. Duyuru 18 Şubat’ta yapıldığı için ortalama TED, EDR ve TBRduyurudan 2 gün önce (Şubat 13-14) ve 2 gün sonraki (Şubat 18 ve 19) dönem için hesaplan-mıştır4. Çünkü kısa dönem faiz oranlarını etkileyebilecek diğer olayların kontrol edilebilmesi-ni kolaylaştırmak için göreli olarak kısa bir pencere kullanılmıştır. Dağılım varsayımları çokaz kullanıldığından Mann-Whitney test istatistiği kullanılmıştır.

Tablo'da duyurudan 2 gün önce ve 2 gün sonrasındaki vadeli sözleşmelerin kısa dö-nem faiz oranlarının 2 günlük ortalaması, TED spredi ve test istatistikleri yer almaktadır. Bu-rada belirtilmesi gereken ilk husus kısa dönem faiz oranlarının duyuruyu takiben yükselmişolduğudur. Bu da Federal Rezerv duyurusunun genişlemeci bir para politikası uygulaması ola-rak görülmemesi gerektiğini göstermektedir. Durum böyle olsaydı, kısa dönem faiz oranları-nın düşmesi gerekirdi. Tabloda yer alan üç vade için (Haziran, Eylül, Aralık), hazine bonosu

Page 92: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

90

vadeli sözleşme oranları duyuruyu takiben önemli oranda (yüzde 10 oranında) artmıştır. Or-talamada hazine bonosu oranları duyurudan sonraki iki günde duyurudan önceki 2 güne göre7 baz puan yukarıda seyretmiştir.

Grafik 2, hazine bonosu vadeli sözleşme oranlarının, zorunlu karşılık oranındaki deği-şikliği takip eden bir kaç hafta içinde arttığını göstermektedir. Hazine bonosu faiz oranların-daki artışın zorunlu karşılık oranının düşürüldüğüne ilişkin Federal Rezerv duyurusu ile bağ-lantılı olup olmadığı konusu net değildir. Bir yandan, piyasanın gerçekten etkin olarak işlediğivarsayımı altında söz konusu duyuruya bu kadar geç tepki verilmemesi gerekirdi. Diğer yan-dan, bu makalede de tartışıldığı gibi, zorunlu karşılık oranında değişiklikler sık sık yapılma-maktadır. Bu nedenle söz konusu değişikliğin bankalar ve faaliyet gösterdikleri finansal piya-saları nasıl etkilediği konusunda açıkça bir görüş birliği oluşmamıştır. Ancak zorunlu karşı-lıklarda yapılan söz konusu değişikliğin kısa dönemli faiz oranlarını düşürmesi hususundaherhangi bir bulgu bulunmamaktadır. Aksine söz konusu üç ay vadeli sözleşmedeki hazinebonosu oranları duyuruyu takiben yükselmiştir.

Tabloda da eurodolar vadeli sözleşme oranlarının üç vadede de yükseldiği görülmek-tedir. Ancak buradaki artış hazine bonosu faiz oranlarındaki artış gibi çok büyük değildir.Ortalama olarak, eurodolar vadeli sözleşme oranları duyuruyu takiben sadece 3 baz puan art-mıştır. Bu artış Haziran ve Eylül 1992 için yüzde 10 seviyesinde istatistiksel olarak da anlamlıdeğilken, Aralık 1992 sözleşmeleri için yüzde 10 seviyesinde istatistiksel olarak anlamlıdır.Grafik 3’de eurodolar oranlarındaki artışın hazine bonosundakine benzer doğrultuda ancakdaha düşük düzeyde değişim göstererek sonraki birkaç günde de devam ettiği görülmektedir.

Geçen bölümde genel çerçevesi verilen Fabozzi ve Thurston'ın (1986) teorik çalışma-sında zorunlu karşılık vergisinin mevduat sahipleri tarafından karşılanması öngörülmektedir.Mevcut kanunlar vadesiz mevduata faiz ödenmesini yasakladığından diğer banka mevduatsahiplerine 1992'de zorunlu karşılık oranlarında yapılan düşüşü takiben daha yüksek faiz ve-rilip verilmediği sorgulanmaktadır. Bilindiği üzere çalışmada eurodolar faiz oranı, bankamevduat sahiplerine ödenen faiz oranına yönelik bir gösterge olarak seçilmiştir. Fabozzi ve

Page 93: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

91

Thurston çalışmasında zorunlu karşılık oranının düşmesi sonucunda mevduat oranlarının art-ması gerektiği savunulmaktadır. Bu görüşün verilerle de desteklendiği görülmektedir. Nitekim1992 yılında eurodolar faiz oranları zorunlu karşılık oranının düşürülmesini takiben yüksel-miştir. Ancak iki husus bizim bu görüşü sorgulamamıza neden olmaktadır. Birincisi duyuruyutakiben eurodolar faiz oranları istatistiksel olarak anlamsız sayılabilecek çok küçük oranlardaartmıştır. İkincisi ve daha da önemlisi Fabozzi ve Thurston mevduat oranlarının mevduat dışıfaiz oranlarına göre daha fazla yükselmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu noktada söz konusuteori desteklenememektedir. Çünkü duyuruyu takiben mevduat dışı oranlar mevduat oranla-rından daha fazla yükselmiştir.

Tablo’da göreli mali riskin bir ölçüm şekli olan TED spredi ile ölçülen oranlardaki gö-reli hareketleri incelendiğinde TED spredinin üç ayrı vadede de önemli oranda (yüzde 10 se-viyesinde) düştüğü gözlenmektedir. Ortalamada, TED spredi Federal Rezerve duyurusundansonra 3 baz puan daha küçüktür. Her iki oran da arttığından, TED spredindeki düşüş, yukarıdadetaylarıyla açıklandığı üzere hazine bonosundaki artışın, eurodolar mevduatlarındaki artıştangöreli daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu bulgu zorunlu karşılıkların düşürülmesininbankalarda ödememe riskinin büyümesi sonucunu getireceği görüşü ile bağdaşmamaktadır.Gerçekte elde edilen bulgular zorunlu karşılık uygulamasının finansal kuruluşların güvenirli-ğini azalttığı ve sağlam mali bünyeye sahip olmalarını engellediği görüşü ile daha uyumludur.

TED spred'indeki 3 baz puanı düşüşü de istatistiksel olarak küçüktür, ancak bu deği-şimin ekonomik açıdan önemi küçümsenmemelidir. Hazine bonosu veya eurodolar sözleş-melerinde her bir baz puanı değişimi sözleşmenin değerinde 25 dolar değişim yapmaktadır.Bu nedenle TED spredinde 3 baz puanı değişim olması sözleşmenin değerinde 75 dolarlık birdeğişim yapmaktadır. Ayrıca, TED'de pozisyon almanın marjini TED spredinin kendisi kadarküçüktür Doğru pozisyon alınmasına bağlı olarak, örneğin, TED pozisyonunu oluşturan baş-langıç marjini 300 dolar ise, 2 günlük pozisyondan çok rahat yüzde 25 getiri sağlanabilmekte-dir.

Page 94: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

92

Grafik 4'de, tabloda gösterilen TED spredindeki azalmanın sonraki birkaç günde dedevam ettiği görülmektedir. Şubat ayı sonunda TED spredi duyurudan iki gün önceki tepenoktasındaki değerinden 9-12 baz puan düşmüştür. Daha geniş zamanda değerlendirildiğindeTED spredindeki azalmanın ekonomik anlamı yukarıda açıklanandan daha büyük olmaktadır.

Sonuç olarak belirtilmesi gereken bir diğer husus, 1990'daki tüzel kişilere ait vadelimevduat ve eurodolar borçlanmalar üzerinde zorunlu karşılık oranındaki indirimin etkilerininincelendiği çalışmada da (Stewart ve Hein, 2002) kısa dönem hazine bonosu ve eurodolar faizoranlarının benzer doğrultuda hareket etmesiyle ilgilidir. Burada da her iki oran söz konusuduyuruyu takiben artmış ve TED spredi yukarıda belirtilen orandan daha fazla oranda düş-müştür.

TED spredi ile ilgili bulgular zorunlu karşılıkların bankaları daha güvenilir yaptığınailişkin geleneksel görüş ile tutarsızdır. Nitekim söz konusu bulgular tersi görüşün daha doğruolabileceğini göstermektedir. Düşük oranda zorunlu karşılık ayrılması bankaların karlılığınıdolayısıyla güvenirliğini artırmaktadır.

Sonuç ve Değerlendirmeler

Para ve banka ders kitaplarının bir çoğu 1992'de zorunlu karşılık oranının düşürülme-sini doğru bulmamaktadır. Söz konusu kitapların çoğunda zorunlu karşılıklardaki bu değişimgenişlemeci para politikasının bir uygulaması olarak kabul edilmiştir. Ancak makalede belir-tildiği gibi, durum böyle olsaydı genişlemeci para politikasının öngördüğü üzere kısa dönemfaiz oranlarının düşmesi gerekirdi. Aksine Federal Rezerv'in duyurusunu takiben kısa dönemfaiz oranları yükselmiştir. Bu nedenle çoğu ders kitabında bu konuda yapılan değerlendirme-ler tarafımızca yanlış bulunmaktadır. Ayrıca kitaplarda zorunlu karşılıklardaki değişikliklerinbanka stok fiyatları üzerindeki etkisi göz ardı edilmiştir. Oysa Federal Rezerv, 1992'de yaptığızorunlu karşılıklardaki değişiklik ile bankaların karlılığını artırmayı amaçlamış, söz konusudeğişiklikler banka stok getirilerinde de değişikliklere yol açmıştır. Para politikasını ele alanbir çok ders kitabında bu etkiler tamamen göz ardı edilmiştir.

Page 95: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

93

Sonuç olarak düzenleyici çerçeve açısından geleneksel görüşe göre zorunlu karşılıkla-rın bankaları daha güçlü ve güvenilir yaptığına inanılmakta, bu nedenle de zorunlu karşılıkla-rın düşürülmesinin söz konusu finansal kuruluşların mali bünyeleri hakkında daha fazla endi-şenin doğmasına neden olabileceği savunulmaktadır. Ancak bu makalede aksi görüş savunul-maktadır. 1992'de Federal Rezerv tarafından zorunlu karşılık oranının düşürüldüğünün ilanedilmesini takiben, TED spredi -bankaların riski için bir gösterge olarak alınmıştır- artmakyerine daha da daralmıştır. Buradan finansal piyasaların, geleneksel görüşün aksine, zorunlukarşılık oranında yapılan bu değişikliği bankaların riskini artırıcı bir etmen olarak algılama-dıkları sonucuna varılmaktadır.

Bu makalede zorunlu karşılık oranlarındaki değişikliklerin basit bir para politikası ve-ya finansal kuruluşların likiditelerini doğrudan değiştirecek bir araç olarak görülmemesi ge-rektiği hususu ele alınmaktadır. Bu noktada şu soru akıllara gelmektedir: Zorunlu karşılık o-ranı ile ne amaçlanmaktadır? Bugün birçok merkez bankasının zorunlu karşılıkları bir likiditekaynağı veya para politikası aracı olarak görme eğiliminin daha zayıf olduğuna inanmakta-yız. Nitekim bazı merkez bankaları -Kanada, Büyük Britanya ve Yeni Zelanda gibi- nakit cin-sinden zorunlu karşılık uygulamasını kaldırmıştır5. ABD’de de zorunlu karşılıkların maliyeti-ni düşürmek için karşılık ayrılan hesapların karşılık ayrılmayan hesaplara aktarılmasına imkantanınmıştır6. Bu nedenle, ABD’de zorunlu karşılıkların etkin olarak azaltıldığını söylemekmümkündür.7

Dipnotlar

1 Federal Rezerv Guvernörü Laurence Meyer 13 Mart 2001 tarihli kongre konuşmasında zorunlu karşılıklarınpara politikası aracı olarak kullanılmasının yararlı olacağına dair şu durum tespitlerini yapmıştır: 1) Federal Re-zerv’in ayrılan karşılıklar için faiz ödeyebilmesine olanak tanınmış olsaydı, 2) Bankalar vadesiz mevduat içinfaiz ödeyebilselerdi, 3) Zorunlu karşılık oranlarının değiştirilmesi konusunda Fed, Kongre’nin halihazırda kendi-sine tanıdığından daha fazla serbestiye sahip olsaydı. Bu mantık çerçevesinde makalede yer verilen iddiaların,zorunlu karşılık oranındaki değişikliklerin para politikası hedeflerini gerçekleştirmek için hiçbir zaman kullanı-lamayacağını ileri sürmek amacıyla fazlaca genelleştirilmemesi gerekmektedir.

2 Furfine (2001), yüksek karlılığı olan bankaların federal fon kredilerine daha düşük faiz oranı uyguladıklarınıileri sürmektedir.

3 TED spredi genellikle hazine bonosu vadeli sözleşme fiyatından eurodolar vadeli sözleşme fiyatının çıkarılma-sıyla elde edilen fark olarak tanımlanmaktadır. Her iki vadeli sözleşme fiyatı 100'den ilgili faiz oranının çıkarıl-masıyla bulunduğundan TED spredi aynı şekilde eurodolar faiz oranından hazine bonosu faiz oranının çıkarılma-sıyla da bulunabilir.

4 13 ve 14 Şubat 1992 sırasıyla Perşembe ve Cuma gününe tekabül etmektedir. Mali piyasalar, hafta sonu kapalıolup, (15,16 Şubat 1992) ve 17 Şubat Başkan Günü'nde de kapalı kalmıştır. Bu nedenle duyuru 18 Şubat 1992'deyapılmıştır. Bu dönemde kısa dönem faiz oranlarını ve TED spredini etkileyecek başka önemli bir olay gerçek-leşmemiştir.

5 Sellon ve Weiner (1997) bu ülkelerdeki zorunlu karşılık yapısını ve para politikası uygulamalarını ele almaktadır.

6 Anderson ve Rasche (2001), bu tür hesap temizleme programlarını ve zorunlu karşılık hangi noktaya kadardüşürülmesi gerektiğini ele almaktadır. Bennett ve Peristiani (2002) bugünkü zorunlu karşılık yapısının finansalkuruluşların daha fazla rezerv tutmalarına mı neden olduğu sorusu sormaktadır.

7Haslag (1998) senyorajın-yeni para yaratmaktan elde edilen gelir- para politikasındaki rolünü tartışmaktadır.Haslag çeşitli ülkelerde senyoraj gelirlerine fazla dayanılması hususunu incelemiş ve yüksek oranda para büyü-mesi ve yüksek oranda zorunlu karşılıkların birlikte seyrettiği ülkelerde senyoraj gelirlerine daha fazla bağımlıolunduğu sonucuna varmıştır.

Page 96: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

S. E. Hein – J. D. Steward

94

Kaynakça

Anderson, Richard G., and Robert H. Rasche. (1996), "A revised measure of the St. Louis adjusted monetary base",Federal Reserve Bank of St. Louis Review 78 (March/April): 3–13.

———.(2001), "Retail sweep programs and bank reserves,1994–1999", Federal Reserve Bank of St. Louis Review 83(January/February): 51–72.

Bennett, P., and S. Peristiani. (2002), "Are U.S. reserve requirements still binding?" Federal Reserve Bank of NewYork Economic Policy Review 8 (May): 53–68.

Black, Fisher. (1975), "Bank funds management in an efficient market" Journal of Financial Economics 2:323–39.

Cosimano, Thomas F., and B. McDonald. (1998),"What’s different among banks?" Journal of Monetary Economics41:57–70.

Fabozzi, Frank J., and T.B. Thurston. (1986), "State taxes and reserve requirements as major determinants of yieldspreads among money market instruments", Journal of Financial and Quantitative Analysis 21(4):427–36.

Fama, Eugene F. (1985), "What’s different about banks?" Journal of Monetary Economics 15:29–39.

Fed to cut reserve level for checking accounts. (1992), American Banker, February 19, 1.

Furfine, Craig H. (2001), "Banks as monitors of other banks: Evidence from the overnight federal funds market",Journal of Business 74 (no. 1):33–56.

Greenspan sees benefits of economy-wide restructuring. (1992), Financial Times, Feb. 20, 6.

Greenspan sees early U.S. recovery. (1992), Financial Times, February 20, 22.

Haslag, Joseph H. (1998), "Seigniorage revenue and monetary policy: Some preliminary evidence", Federal ReserveBank of Dallas Economic Review Third Quarter:10-20.

Haslag, Joseph H., and Scott E. Hein. (1989), "Reserve requirements, the monetary base, and economic activity", Fede-ral Reserve Bank of Dallas Economic Review (March): 1–15.

James, Christopher. (1987), "Some evidence on the unique-ness of bank loans", Journal of Financial Economics19:217–35.

15.Kolari, James, A. Mahajan, and E.M. Saunders. (1988), "The effect of changes in reserve requirements on bank stockprices", Journal of Banking and Finance 12:183–98.

Meyer, Laurence H. (2001), "Payment of interest on reserves", Testimony before the Financial Services Sub-committeeon Financial Institutions and Consumer Credit, U.S. House, March 13, 2001. www.federalreserve.gov/boarddocs/testimony/2001/20010313/default.htm

Osborne, Dale K., and T.S. Zaher. (1992), "Reserve requirements, bank share prices, and the uniqueness of bank loans",Journal of Banking and Finance 16:799–812.

Ritter, Joseph A. (1993), "The FOMC in 1992: A monetary conundrum", Federal Reserve Bank of St. Louis Review(May/June): 31–49.

Sellon, Gordon H., Jr., and Stuart E. Weiner. (1997), "Monetary policy without reserve requirements: Case studies andoptions for the United States. Federal Reserve Bank of Kansas" City Economic Review 82 (Second Quarter): 5–30.

Slovin, Myron B., M.E. Sushka, and Y.M. Bendeck. (1990), "The market valuation effects of reserve regulation"Journal of Monetary Economics 25:3–19.

Stewart, Jonathan D., and Scott E. Hein. (2002), "An investigation of the impact of the 1990 reserve requirement changeon financial asset prices", Journal of Financial Research 25 (Fall): 367–82. Quarter: 10–20.

Page 97: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

95

Türkiye Bankalar Birliği

Türkiye’de Zorunlu Karşılık Uygulaması Üzerine BirDeğerlendirme

Türkiye Bankalar Birliği, zorunlu karşılık uygulamasının bankaların kaynak maliyetinive fon aktarma maliyetini artırdığı ve kullanılabilir kaynak miktarını sınırlandırdığı görüşün-dedir. Bu nedenle, zorunlu karşılıkların düşürülmesini ve/veya faiz ödenmesini talepetmiştir/etmektedir. Açık piyasa işlemlerinin modern yaklaşımda önemli bir politika aracıolarak kullanılmasından sonra zorunlu karşılık uygulaması etkisini kaybetmiştir. Yakındönemde de görüldüğü gibi, açık piyasa işlemleri yoluyla piyasalardan toplanan veyapiyasalara sağlanan kaynaklar zorunlu karşılıkların çok üzerine çıkabilmektedir. Bu nedenlebir çok ülkede zorunlu karşılık uygulaması yoktur. Bazı ülkelerde düşüktür ve bu karşılıklarafaiz ödenmektedir. Türk banka sisteminde, özellikle TL kaynaklar üzerinden tutulan zorunlukarşılıkların değeri, yüksek ve kronik enflasyon nedeniyle hızla erimiştir.

Bankaların TL Yükümlülükleri İçin AyrılanZorunlu Karşılık Miktarı

MilyonABD doları

MilyarTürk lirası

1990 2.551 7.323

1991 2.224 11.227

1992 2.285 19.064

1993 2.162 30.341

1994 1.487 57.510

1995 1.791 106.549

1996 1.633 175.537

1997 1.641 336.537

1998 2.213 694.261

1999 1.891 1.022.571

2000 2.090 1.404.157

2001 1.125 1.627.508

2002 1.012 1.671.841 Kaynak: TCMB.

Birliğimiz, temel işlevi kaynak toplamak ve kullandırmak olan bankaların aracılıkişlemlerinin maliyetinin artmasına neden olan uygulamaların, bankaların yoğun bir rekabetiçinde olduğu uluslararası örneklerine uygun hale getirilmesini savunmakta ve bu yöndekiçabaları desteklemektedir. Nitekim, Zorunlu Karşılıklar Hakkında yürürlükteki düzenlemeyegöre zorunlu karşılık oranı Türk Lirası mevduatlar için yüzde 6, yabancı para mevduatlar içinise yüzde 11 olarak uygulanmaktadır. Avrupa Merkez Bankası tarafından belirlenen ve tümüye ülkelerin merkez bankalarınca uygulanan asgari karşılık oranı ise yüzde 2’dir.

Page 98: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği

96

Türkiye’de Zorunlu Karşılık OranlarıResmi Gazete

Tarih/No:TebliğSayıNo:

TLYükümlülükler

YPYükümlülükler

YürürlüğeGirdiği Tarih

29.03.2002/24710 2002/1 6 11 10.05.2002 tarihli cetveldenbaşlamak üzere yayımıtarihinde yürürlüğe girer.

25.11.2000/24241 2000/1 4 11 26.12.200010.12.1999/23902 99/1 6 11 10.12.199922.07.1996/22704 96/1 8 11 26.07.1996Kaynak: TCMB.

AB’de Uygulanmakta Olan Asgari Karşılık Oranları

Uygulamaya BaşlamaDönemi

Gecelik mevduat,2 yıldan az vadeli mevduat ya daihbarlı mevduat, 2 yıl vadeye kadar borç menkul

kıymetleri (debt securities) para piyasasında işlem gören

kağıtlar (money market papers)

2 yıldan uzun vadelimevduat ya da ihbarlımevduat, repo 2 yıldan uzun vadeli borç

menkul kıymetleri (debtsecurities)

1 Ocak 1999 %2 %0 Kaynak: Avrupa Merkez Bankası (ECB).

Türkiye Bankalar Birliği’nin zorunlu karşılık oranlarının uluslararası uygulamalaraparalel olarak değiştirilmesi yönündeki uzun dönemli gayret ve girişimleri neticesinde zorunlukarşılık oranlarının daha düşük seviyelere çekilmesinde önemli bir gelişme sağlanmıştır.Diğer yandan Zorunlu Karşılıklar Hakkında 96/1 sayılı TCMB Tebliği’nde değişiklikyapılmasına ilişkin Resmi Gazete’nin 8 Ağustos 2001 tarih ve 24487 sayılı nüshasındayayımlanan Zorunlu Karşılıklar Hakkında 2001/2 No’lu Tebliğ ile Türk lirası için tesis edilenzorunlu karşılıklara TCMB tarafından tespit edilen oranlar üzerinden Mart, Haziran, Eylül veAralık ayları onlarında faiz tahakkuk ettirilmeye başlanmıştır.

Ancak, uluslararası uygulamalar ve özellikle Avrupa Merkez Bankası uygulamasındada görüldüğü üzere para politikası aracı olarak ağırlık açık piyasa işlemlerine verilmekte,munzam karşılık oranları ya uygulanmamakta ya da çok düşük oranlarda uygulanmakta ve bukarşılıklara bankalararası para piyasasında oluşan ortalama faiz oranı düzeyinde faiz öden-mektedir. TC Merkez Bankası tarafından uygulanmakta olan zorunlu karşılık oranları AMBtarafından uygulanan oranın halen çok üzerindedir. Ayrıca, mevcut kaynak kullandırmamaliyetleri dikkate alınarak zorunlu karşılıklara ödenecek faiz oranının belirlenmesinde parapiyasası faiz oranlarının dikkate alınması gibi daha makul uygulamaların benimsenmesi önemtaşımaktadır.

Türk Lirası Yükümlülükler İçin TCMB’nin Zorunlu Karşılıklara Uyguladığı Faiz Oranları

BankalarınMevduat Faiz Oranları (*)

Dönem % Dönem %08.08.2001-23.05.2002 40 2001 Ağustos

200167

24.05.2002- 08.07.2002 22 2002 Mayıs 2002 4809.07.2002 -………….. 25 2002 Temmuz 49

2002 Aralık 45* Bankaların uyguladıkları aylık mevduat faiz oranlarının ağırlıklı ortalaması alınmıştır.

Page 99: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

97

Ek:

Avrupa Merkez Bankaları Sistemi’nde Asgari Karşılık Sistemi

Giriş

Avrupa Merkez Bankaları Sistemi (AMBS) statüsünün1 3(1)’inci Maddesinde Siste-min görevleri, Birlik için para politikasını kesin ve açık olarak belirlemek ve uygulamak,Birlik döviz kuru politikasına uygun şekilde döviz işlemlerini yönetmek, Birliğe üye ülkelerinresmi döviz rezervlerini kendi bünyesinde bulundurmak ve idaresinden sorumlu olmak,ödeme sistemlerinin aksamadan etkin bir biçimde işlemesini sağlamak, mali sistemindenetimi ve istikrarını sağlamak için gerekli politikaları saptamak ve uygulamak şeklindetanımlanmıştır. Para politikasının tanımı içinde yer alan ve uygulama alanında önemli bir araçolan asgari karşılık yükümlülüğü aynı zamanda AMBS’nin, Statünün 3(1)’inci Maddesindesıralanan görevleri arasında da önemli bir yer tutmaktadır.

AMBS statüsünün 19(1)’inci maddesine göre “Avrupa Merkez Bankası (AMB), gerekkendisi ile gerekse milli merkez bankaları ile hesapları olan kredi kuruluşlarından asgarikarşılık ayırmalarını istemek hakkına sahiptir. Asgari karşılıkların hesaplanması ve tespitineilişkin yönetmelikler İdari Konsey2 tarafından çıkarılır. Aksine davranış karşısında AMBcezai yaptırım uygulamaya ve denetim yapmaya yetkilidir”.

Madde 19(2)’de asgari karşılıklara ilişkin 19’uncu maddenin uygulanmasında İdariKonsey, Statünün 42’nci maddesi ile belirlenen prosedüre uygun olarak asgari ve azamikarşılık oranlarını ve bunlara uyulmamamsı durumunda uygulanacak cezai şartları belirleme-ye de yetkilidir.

Avrupa Birliği’nde asgari karşılık uygulamasına ilişkin düzenlemelerin yasaldayanağını AMBS Statüsünün 19(2)’nci Maddesi ile asgari karşılık uygulaması hakkındaki23 Kasım 1998 tarihli ve 2531 sayılı Konsey Düzenlemesi (Council Regulation concerningthe application of minimum reserves by the European Central Bank, EC No:2531) oluştur-maktadır.

7 Temmuz 1998’de İdari Konsey Euro alanındaki üye ülkelerde faaliyet gösteren kredikuruluşlarının Parasal Birliğin üçüncü aşamasından3 itibaren asgari karşılık tutmalarına kararvermiştir. 1998 yılı içinde sisteme dahil tüm milli merkez bankaları gerekli düzenlemeleritamamlayarak, en geç 31 Aralık 1998 tarihi itibariyle kendi asgari karşılık uygulamalarınason verilmesi öngörülmüştür. Alınan bu kararlara istinaden İdari Konsey 1 Aralık 1998tarihinden itibaren asgari karşılık uygulaması hakkındaki AMB düzenlemesini (Regulation onthe application of minimum reserves No: 2818/98, ECB/1998/15) kabul etmiştir.

AMB asgari karşılık sistemi temelde iki para politikası fonksiyonu gerçekleştirilmeküzere kullanılmaktadır:

i) Para piyasası faiz oranlarında istikrarın sağlanması (stabilization function): Kredikuruluşlarının ayırmakla yükümlü oldukları karşılıkların hesaplanmasında aylık orta-lama karşılık tutarlarının dikkate alınması kredi kuruluşlarının likidite yönetimlerindeesnek davranabilmelerine imkan vermekte ve böylece para piyasasındaki faiz oranla-rında istikrarın sürdürülmesine katkı sağlamaktadır.

Page 100: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği

98

ii) Bankacılık sisteminin yapısal likidite ihtiyacının genişletilmesi (enlargementfunction): AMB asgari karşılık sistemi aynı zamanda yapısal likidite ihtiyacı yarat-mak ya da artırmak suretiyle para arzının kontrolünü sağlamakta olan AMBS’nin et-kin şekilde çalışma kabiliyetini artırmaktadır.

1. Asgari Karşılık Sisteminin Başlıca Özellikleri

a) Asgari Karşılık Sistemine Dahil Olan Kuruluşlar

Asgari karşılık yükümlülüğü sadece AMBS statüsünün 19(1)’inci maddesi kapsamın-da olan kuruluşlara (eligible counterparties)4 uygulanır. Dolayısıyla madde 19(1)’de ifadeedildiği üzere üye ülkelerde kurulmuş olan kredi kuruluşları asgari karşılık tutma zorunlulu-ğundadır. Aynı zamanda, merkezi AB alanı dışında olan kredi kuruluşlarının üye ülkelerdekişubeleri de sisteme dahildirler. Ancak üye ülkelerde kurulmuş kredi kuruluşlarının AB alanıdışındaki ülkelerde bulunan şubeleri ise sisteme dahil olmayacaklardır.

AMB, tasfiye ya da reorganizasyon çalışmalarını sürdüren kuruluşları asgari karşılıksisteminden muaf tutabilir. Diğer yanda asgari karşılık sistemine ilişkin AB Yönetmeliğinegöre AMB bazı kuruluşları AMBS’nin amacının gerçekleştirilmesinde etkin olmayacağıdüşüncesiyle muaf tutabilir. AMB, sisteme dahil kuruluşların bir listesini hazırlamak vekamuya duyurmakla da yükümlüdür.

b) Karşılık Tabanı ve Karşılık Oranının Belirlenmesi

Asgari karşılık miktarı kuruluşların karşılık tabanına göre belirlenmektedir. Karşılıktabanı için esas alınacak aylık bazdaki bilanço kalemleri için ayrı bir raporlamaya gerekduyulmaksızın AMB’na gönderilen para piyasaları ve bankacılığa ilişkin istatistiklerdenyararlanılmaktadır.

Gecelik mevduat, vadeli mevduat ve iki yıl vadeye kadar ihbarlı mevduat ile iki yıl vadeyekadar borç menkul kıymetleri (debt securities) ve para piyasasında işlem gören kağıtlar(money market papers) karşılık tabanı içinde yer almaktadır. Bu yükümlülükler içinyüzde 2 asgari karşılık oranı uygulanmaktadır.

İki yıldan uzun vadeli mevduat ya da ihbarlı mevduat, repo, iki yıldan uzun vadeli borçmenkul kıymetleri de karşılık tabanı içinde yer almaktadır. Ancak, bu yükümlülükler içinhalihazırda uygulanmakta olan asgari karşılık oranı yüzde 0’ dır.

Diğer yandan; AMBS asgari karşılık sistemine dahil olan diğer kuruluşlara olan yüküm-lülükler ile AMB ve milli merkez bankalarına olan yükümlülükler ve doğrudan AMBSpara politikası uygulamalarına ilişkin yükümlülükler karşılık tabanı içinde bulunmamak-tadır.

AMB’nın farklı vade yapısında ve değişik kategorilerdeki yükümlülüklere uygulaya-cağı asgari karşılık oranları için tüm AB alanı içinde tek düzenli bir sistem uygulanmaktadır.AMB bu oranları istediği zaman değiştirebildiği gibi bu değişikliği duyurmakla da yükümlü-dür.

AMBS statüsünün 19(1)’inci maddesine göre AMB tarafından belirlenen yükümlü-lükler için asgari karşılık oranı yüzde 10’u geçemez ancak yüzde 0 olarak uygulanabilir.

Page 101: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

99

c) Karşılıkların Tutulması

Her kuruluş asgari karşılıklarını, kurulduğu üye ülke merkez bankası hesabındatutmakla yükümlüdür. Bir üye ülkede birden fazla kuruluşu olması durumunda o kuruluşlarıngenel merkezi, gerçekleştirilen tüm faaliyetlerine ilişkin gerekli olan asgari karşılıklarıayırmakla yükümlüdür. Diğer yandan birden çok üye ülkede faaliyet gösteren kuruluşlar herbir üye ülkedeki faaliyetleri için o ülke merkez bankasına karşı sorumlu olduğu kadarıylaasgari karşılık tutmakla yükümlüdür.

Bazı özel kuruluşlar (örneğin; kooperatif bankaları) faaliyet gösterdiği üye ülkeninmerkez bankasına başvurarak asgari karşılıkları bir aracı kurum vasıtasıyla dolaylı olaraktutmak isteyebilir. Bu durumda söz konusu aracı kurumun aynı üye ülkede faaliyet gösteriyorolması ve AMBS asgari karşılık sistemine uymakla yükümlü kuruluşlar arasında yer almasıgerekmektedir. Buna ilişkin kurallar yine AMB tarafından belirlenmektedir.

d) Asgari Karşılık Yükümlülüğünün Karşılanmamasının Sonuçları

Bir kuruluşun tamamen ya da kısmen asgari karşılık yükümlülüğünü karşılayamamasıile sunduğu raporlarda hata ya da gecikme olması durumlarında AMBS statüsünün 19(1)’incimaddesinin öngördüğü üzere AMB müeyyide uygulamak yetkisine haizdir. Bu müeyyidelerpara cezası şeklinde olabildiği gibi söz konusu kuruluşun AMBS açık piyasa işlemleri vemevcut olanaklarından faydalanmasını geçici olarak durdurma kararı almak yönünde deolabilir.

Dipnotlar1 Avrupa Merkez Bankaları Sistemi ve Avrupa Merkez Bankası ile ilgili esasları belirleyen AMBS statüsü; 1991tarihli Maastricht Anlaşması’nın ekinde bulunan 3 no’lu Protokol’de yer almaktadır.

2 Maastricht Anlaşması’nın 109a(1)' inci maddesi ile AMBS statüsünün 10 uncu maddesinde öngörüldüğü üzereKonsey (Governing Concil) milli merkez bankaları başkanları ile Avrupa Merkez Bankası Yürütme Kuruluüyelerinden oluşmaktadır.

3 Parasal Birliğin üçüncü aşaması 1 Ocak 1999’da başlamıştır; Avrupa Merkez Bankası’nın kurulması, tek parapolitikasının oluşturulması ve uygulamaya başlanması, üye ülke paraları arasında sabit kurların oluşturulması ve2002 yılında Euro’ya geçiş süreçlerini içermektedir.

4 AMBS’de para politikası uygulamalarına katılacak tarafların (kuruluşların), AMBS’nin etkin olarak parapolitikasının uygulayabilmesi için gerek milli merkez bankası gerekse de AMB’nın operasyonel ve ihtiyatidüzenlemelerine ilişkin koşulları karşılıyor olması gerekmektedir. Bu kriter (eligibility criteria), tüm AvrupaBirliği alanı içinde eşit koşullar altında faaliyet gösterecek olan çeşitli kuruluşların AMBS açık piyasaişlemlerinde yer alması ve AMBS ‘nin olanaklarından yararlanması anlamında tek düzenli bir yapıyı ifade eder.

Kaynakça

Avrupa Merkez Bankası Yıllık Raporları (199, 2002, 2001). Avrupa Birliği düzenlemeleri web sayfası; www.europa.eu.int.

Page 102: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44 2002

100

Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler(Ocak-Mart 2003)

I. Bankalar Kanununa İlişkin Düzenlemeler

9 Mart 2003 tarih ve 25043 sayılı Resmi Gazete’de

• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Teşkilat Yönetmeliğinin 12’nci maddesihükmü uyarınca; Veri Yönetimi ve Analiz Teknikleri Dairesi Başkanlığı kurulmasına ilişkinBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 5 Mart 2003 tarih ve 1004 SayılıKarar’ı yayımlanmıştır.

1 Mart 2003 tarih ve 25035 sayılı Resmi Gazete’de

• 4389 Sayılı Bankalar Kanununun 3’üncü maddesinin (11) numaralı fıkrası ve 13’üncümaddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile (49 numaralı fıkrası uyarınca, bankalarınmevcut ve potansiyel riskler nedeniyle oluşabilecek zararlara karşı konsolide ve konsolideolmayan bazda yeterli özkaynak bulundurmalarını sağlamak amacıyla Resmi Gazete’nin31 Ocak 2002 tarih ve 24657 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Sermaye Yeterlili-ğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik yayımlanmıştır.

23 Şubat 2003 tarih ve 25029 sayılı Resmi Gazete’de

• Kurul üyeleri ile Kurum personelinin, 4389 sayılı Bankalar Kanunu ve ilgili diğermevzuatın anılan Kanunda gösterilen yetkiler çerçevesinde görevlerini, herhangi bir etki veyabaskı altında kalmadan yapabilmelerini, kamuoyunda ve mali piyasalarda Kurumun görevle-rini tam bir tarafsızlık içinde yerine getirdiği konusunda güven oluşturulmasını ve bu güveninsürdürülmesini sağlamak üzere uyacakları mesleki ilkelerin düzenlenmesini teminen 4389sayılı Bankalar Kanununun 4743 sayılı Kanunla değişik 3’üncü maddesinin (5) numaralıfıkrasının (b) bendine dayanılarak hazırlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme KuruluÜyeleri ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Personelinin UyacaklarıMesleki İlkelere İlişkin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 20 Şubat 2003tarih ve 992 Sayılı Karar’ı yayımlanmıştır.

II. Sermaye Piyasalarına İlişkin Düzenlemeler

27 Mart 2003 tarih ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de

• Sermaye Piyasası Kanununun 40/A maddesi hükmüne dayanılarak, kıymetli madenlerinve kıymetli madenlerle ilgili sermaye piyasası araçlarının güven ve istikrar içinde, serbestrekabet şartları altında kolayca alınıp satılabilmesini sağlamak ve oluşan fiyatları tespit ve ilanetmekle yetkili Kıymetli Madenler Borsalarını düzenlemek amacıyla Resmi Gazete’nin3 Nisan 1993 tarih ve 21541 sayılı nüshasında yayımlanan Kıymetli Madenler BorsalarınınKuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Genel Yönetmelikte Değişiklik YapılmasınaDair Yönetmelik yayımlanmıştır.

Page 103: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

101

20 Mart 2003 tarih ve 25054 sayılı Resmi Gazete’de

• Oydan yoksun hisse senetlerinin ihracı, halka arzı ile senet sahiplerine tanınan haklar vebu hakların kullanım şartlarına ilişkin esasların düzenlenmesini teminen Oydan YoksunHisse Senetlerine İlişkin Esaslar Tebliği (Seri: I, No: 30) yayımlanmıştır.

• Kar ve zarar ortaklığı belgelerinin ihracı ve Kurul kaydına alınmasına dair esaslarındüzenlenmesini teminen Kar ve Zarar Ortaklığı Belgelerinin Kurul Kaydına Alınmasınaİlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: III, No: 27) yayımlanmıştır.

• Sermaye Piyasası Kanununun değişik 30’uncu maddesinin (a), (b) ve (c) bentlerindesayılan aracılık faaliyetleri ile bu faaliyetleri Kanun’un 31, 32, 33, 34 ve 50’nci maddeleriçerçevesinde yapacak kuruluşların kuruluş, faaliyet ve yetkilendirilmesi esaslarının düzen-lenmesini teminen Resmi Gazete’nin 7 Eylül 2000 tarih ve 24163 sayılı nüshasında yayımla-nan Seri: V, No: 46 Sayılı Aracılık Faaliyetleri ve Aracı Kuruluşlara İlişkin EsaslarHakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 62) yayımlanmıştır.

• Sermaye Piyasası Kanununun 22/b maddesi ile Aracılık Faaliyetlerinde BulunacakKuruluşlar ile Bunların Faaliyetlerine ve Yetkilendirilmelerine İlişkin Esaslar HakkındaYönetmelik’in 48 ve 49’uncu maddeleri uyarınca, aracı kuruluşların aracılık faaliyetlerindedüzenleyecekleri belgeler ile muhasebe işlemlerinde uyacakları esasları belirlemek amacıylaResmi Gazete’nin 31 Ocak 1992 tarih ve 21128 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: V No: 6Sayılı Aracılık Faaliyetlerinde Belge ve Kayıt Düzeni Hakkında Tebliğde DeğişiklikYapılmasına Dair Tebliğ (Seri: V, No: 63) yayımlanmıştır.

• Girişim sermayesi yatırım ortaklıklarının kurucularına ve kuruluş usullerine, hissesenetlerinin Kurul kaydına alınması ve halka arzına, yönetimine ve yöneticilerinde aranacakniteliklere, faaliyet konuları ve portföy sınırlamaları ile kamuyu aydınlatma yükümlülüklerineilişkin esasları düzenlenmesini teminen Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına İlişkinEsaslar Tebliği (Seri: VI, No: 15) yayımlanmıştır.

• Resmi Gazete’nin 4 Mart 1996 tarih ve 22570 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: XI No:16 sayılı Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Hakkında Tebliğde DeğişiklikYapılmasına Dair Tebliğ (Seri: X, No: 21) yayımlanmıştır.

18 Mart 2003 tarih ve 25052 sayılı Resmi Gazete’de

• Küçük ve orta büyüklükteki işletmeler başta olmak üzere, gelişme ve büyüme potansiyeli-ne sahip işletmelerin sermaye piyasalarından fon sağlamalarına imkan tanımak üzere sermayepiyasası araçlarının alım ve satımının yapıldığı teşkilatlanmış piyasaların kuruluş, teşkilat,faaliyet, üyelik, denetim esaslarını düzenleyen Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymet-ler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

12 Mart 2003 tarih ve 25046 sayılı Resmi Gazete’de

• Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Statüsünde Değişiklik Yapılma-sına İlişkin Statü'nün Yürürlüğe Konulması Hakkında 2003/5305 Sayılı BakanlarKurulu Kararı yayımlanmıştır.

Page 104: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği

102

19 Şubat 2003 tarih ve 25025 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 18 Şubat 2003 tarih ve 25024 sayılı nüshasında aslına uygun olarakyayımlanan Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına ve Satışına İlişkin EsaslarTebliğinin Bazı Maddelerinde ve Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında SatışYöntemlerine İlişkin Esaslar Tebliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına DairTebliğ ile İlgili Düzeltme yayımlanmıştır.

18 Şubat 2003 tarih ve 25024 sayılı Resmi Gazete’de

• Sermaye Piyasası Kanununun 7 ve 22/a maddelerine dayanılarak, sermaye piyasasıaraçlarının Sermaye Piyasası Kurulu’na kaydettirilerek halka arz yoluyla satışında uygulana-cak yöntemlere ilişkin esasların düzenlenmesi amacıyla Resmi Gazete’nin 27 Ekim 1993tarih ve 21741 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: VIII, No: 22 Sayılı Sermaye PiyasasıAraçlarının Halka Arzında Satış Yöntemlerine İlişkin Esaslar Tebliğinin Bazı Maddele-rinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VIII, No: 36) yayımlanmıştır.

• Sermaye Piyasası Kanununun 16, 22/d ve 22/e maddeleri uyarınca sermaye piyasasındabağımsız denetime ilişkin standart, ilke ve kuralları belirlemek amacıyla Resmi Gazete’nin4 Mart 1996 tarih ve 22570 sayılı nüshasında yayımlanan Seri: X, No: 16 Sayılı SermayePiyasasında Bağımsız Denetim Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Seri: X, No: 20) yayımlanmıştır.

• Hisse senetlerinin Kurul kaydına alınmasına, halka arz ve satışına ilişkin esaslarındüzenlenmesini teminen Resmi Gazete’nin 15 Kasım 1998 tarih ve 23524 sayılı nüshasındayayımlanan Seri: I, No: 26 Sayılı Hisse Senetlerinin Kurul Kaydına Alınmasına veSatışına İlişkin Esaslar Tebliğinin Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına DairTebliğ (Seri: I, No: 28) yayımlanmıştır.

• Yüksek enflasyon dönemlerinde mali tabloların hazırlanmasına ilişkin usul ve esaslarınbelirlenmesini teminen Resmi Gazete’nin 28 Kasım 2001 tarih ve 24597 sayılı nüshasındayayımlanan Seri: XI, No: 20 Sayılı Yüksek Enflasyon Dönemlerinde Mali TablolarınDüzeltilmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına DairTebliğ (Seri: XI, No: 24) yayımlanmıştır.

• Portföy yöneticiliği faaliyetleri ile bu faaliyeti Kanun’un 39’uncu maddesi hükümleriçerçevesinde yerine getirecek olan şirketlerin kuruluş ve yetkilendirilmelerine ve bu faaliyettebulunacak aracı kurumlar ile mevduat kabul etmeyen bankaların yetkilendirilmelerine ilişkinesasları düzenlemek amacıyla Resmi Gazete’nin 21 Ocak 2003 tarih ve 25000 sayılı nüsha-sında yayımlanan Seri: V, No: 59 Sayılı Portföy Yöneticiliği Faaliyetine ve Bu FaaliyetteBulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ(Seri: V, No: 61) yayımlanmıştır.

• Azınlık ortaklarının, ortaklığın yönetim ve denetim kurullarına temsilci seçtirebilmelerineolanak verecek birikimli oy kullanımına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesini teminenSermaye Piyasası Kanununa Tabi Anonim Ortaklıkların Genel Kurullarında BirikimliOy Kullanımına İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: IV, No: 29) yayımlanmıştır.

Page 105: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

103

21 Ocak 2003 tarih ve 25000 sayılı Resmi Gazete’de

• Portföy yöneticiliği faaliyetiyle bu faaliyeti 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun39’uncu maddesi hükümleri çerçevesinde yerine getirecek olan şirketlerin kuruluş veyetkilendirilmelerine ve bu faaliyette bulunacak aracı kurumlar ile mevduat kabul etmeyenbankaların yetkilendirilmelerine ilişkin esasların düzenlenmesini teminen Portföy Yöneticili-ği Faaliyetine ve Bu Faaliyette Bulunacak Kurumlara İlişkin Esaslar Tebliğ (Seri: V,No: 59) yayımlanmıştır.

• Bireysel ve kurumsal yatırımcılara ait portföylerin, kamuya ilan edilerek veya yatırımcıyabirebir sunulmak üzere ilan edilmeksizin performanslarının sunum esaslarıyla performansadayalı ücretlendirme ve sıralama faaliyetlerine ilişkin esasları belirleyen Bireysel ve Kurum-sal Portföylerin Performans Sunumuna, Performansa Dayalı Ücretlendirme ve SıralamaFaaliyetlerine İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri: V, No: 60) yayımlanmıştır.

III. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler

22 Mart 2003 tarih ve 25056 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 27 Şubat 2003 tarih ve 25033 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğegiren 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun 19’uncu maddesi kapsamında Gümrük Vergi veCezalarına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesini teminen Vergi Barışı Kanunu GenelTebliği (Seri No: 2) yayımlanmıştır.

20 Mart 2003 tarih ve 25054 sayılı Resmi Gazete’de

• 2003 yılının birinci üç aylık geçici vergi döneminde uygulanacak yeniden değerlemeoranının yüzde 8,6 (yüzde sekiz virgül altı) olarak tespit edilmesine ilişkin Vergi UsulKanunu Genel Tebliği (Sıra No: 313) yayımlanmıştır.

8 Mart 2003 tarih ve 25042 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 27 Şubat 2003 tarih ve 25033 sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğegiren 4811 sayılı Vergi Barışı Kanununun 21’inci maddesinin Maliye Bakanlığına verdiğiyetkiye istinaden Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini teminenMaliye Bakanlığından Vergi Barışı Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 1) yayımlanmıştır.

27 Şubat 2003 tarih ve 25033 sayılı Resmi Gazete’de

• 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu yayımlanmıştır.

31 Ocak 2003 tarih ve 25010 sayılı Resmi Gazete’de

• Borsada rayici olmayan yabancı paraların, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu gereğince 2002yılı için yapılacak değerlemelerine esas olmak üzere, aynı Kanunun 280 nci maddesinin ikincive üçüncü fıkralarında yer alan hükümlere dayanılarak tespit olunan kurlara ilişkin VergiUsul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 312) yayımlanmıştır.

30 Ocak 2003 tarih ve 25009 sayılı Resmi Gazete’de

• Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin 2002 yılı kazançları için gider indirimikısıtlaması uygulamasına esas alınacak indirim oranının yüzde 90,8 olarak tespit edilmesineilişkin Kurumlar Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 79) yayımlanmıştır.

Page 106: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği

104

11 Ocak 2003 tarih ve 24990 sayılı Resmi Gazete’de

• Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 2 Ocak 2003 kabul tarihli ve 4778sayılı Kanun yayımlanmıştır.

9 Ocak 2003 tarih ve 24988 sayılı Resmi Gazete’de

• Gelir Vergisi Kanunu, Vergi Usul Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Veraset veİntikal Vergisi Kanunu, 4306 Sayılı Kanun, 4481 Sayılı Kanun ve 4562 Sayılı KanundaDeğişiklik Yapılması Hakkında 7 Ocak 2003 tarihli ve 4783 sayılı Kanun yayımlanmıştır.

IV. Diğer Düzenlemeler

27 Mart 2003 tarih ve 25061 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 19 Şubat 1959 tarih ve 10139 sayılı nüshasında yayımlanan 7201 sayılıTebligat Kanunu ile Resmi Gazete’nin 20 Nisan 1929 tarih ve 1172 sayılı nüshasındayayımlanan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair4826 Sayılı Kanun yayımlanmıştır.

25 Mart 2003 tarih ve 25059 sayılı Resmi Gazete’de

• Hazine garantileri kapsamında Hazine Müsteşarlığı tarafından ödenen bütün tutarlar ilerisk yönetimi kapsamında önceden öngörülmesi mümkün bulunmayan ödemeler için TürkiyeCumhuriyet Merkez Bankası nezdinde oluşturulacak Risk Hesabının gelirleri, yönetimi vekullanılması ile ilgili usul ve esasların düzenlenmesini teminen Risk Hesabı ile İlgiliUygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

14 Mart 2003 tarih ve 25048 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 8 Mart 1995 tarih ve 22221 sayılı nüshasında yayımlanan 4077 sayılıTüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 4822 SayılıKanun yayımlanmıştır.

8 Mart 2003 tarih ve 25042 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 3 Nisan 1985 tarih ve 18714 sayılı nüshasında yayımlanan 3167 sayılıÇekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında KanundaDeğişiklik Yapılmasına İlişkin 4814 Sayılı Kanun yayımlanmıştır.

28 Ocak 2003 tarih ve 25007 sayılı Resmi Gazete’de

• Resmi Gazete’nin 1 Eylül 2002 tarih ve 24863 sayılı nüshasında yayımlanan Borç veRisk Yönetiminin Koordinasyonu ve Yürütülmesine İlişkin Esas ve Usuller HakkındaYönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

14 Ocak 2003 tarih ve 24993 sayılı Resmi Gazete’de

• Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği (Sıra No: 15) yayımlanmıştır.

27 Şubat 2003 tarih ve 25033 sayılı Resmi Gazete’de

• Gümrük Yönetmeliği’nde Değişiklik yapılması Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

Page 107: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi, Sayı 44, 2003

105

Kütüphanemize Ulaşan Yeni Yayınlar(Ocak-Mart 2003)

Avrupa Birliği

• Kinsmann, Fiona- Ekşi, Nuray (2002) Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci 14: AvrupaBirliği'nin kişilerin serbest dolaşımı müktesebatı ve Türkiye'nin uyumu. İstanbul: İktisadiKalkınma Vakfı, 2002. (337.405 61 İKV 2002)

• Lodge, Julliet- Bayburtlu, Mustafa (2002) Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım süreci 15: AvrupaBirliği'nin adalet ve içişleri alanındaki müktesebatı ve Türkiye'nin uyumu. İstanbul: İktisadiKalkınma Vakfı, 2002. (337.405 61 İKV 2002)

Bankalar ve Bankacılık

• ACI Financial Markets Association (2002).The model code: the international code of conduct andpractice for the financial markets. 2nd ed. Paris: Financial Market Association, (332.109 44 ACI2002)

• Ashdown, Neil H. (2002) The impact of banking policy on trade and global stability. Wesport,Connecticut: Quorum Books, 2002. ISBN 1-567-20522-4 (337 ASH 2002)

• Banco de Espana (2003) Report on banking supervision in Spain 2001. Madrid: Banco de Espana,2003. (332.109 46 BAN 2003)

• Bank of England (2002) The Bank of England act 1998, the Charters of the Bank and relateddocuments. -- London: Bank of England, 2002. (346.420 821 BAN 2002)

• Banking in the new Europe: the impact of the single European market programme and on theEuropean banking sector (2002) Edited by Edward P.M. Gardener, Philip Molyneux and BarryMoore. New York: Palgrave Macmillan, 2002. (332.109 4 BAN 2002)

• Banking, capital markets and governance (2001) Edited by Hiroshi Osano and Toshiaki Tachi-banaki. New York: Palgrave, 2001. (332.1 BAN 2001)

• Bernhard, William- Arbor, Ann (2002) Banking on reform: political parties and central bankindependence in the industrial democracies. The University of Michigan Press, 2002. ISBN 0-472-11254-6 (cloth) (332.11 BER 2002)

• Burton, Maureen – Lombra, Ray (2003) The financial system & the economy: principles of money& banking. Financial system & the economy 3rd. ed. Mason, Ohio: Thomson / South -Western,2003. ISBN 0-324-07182-5 (332.1 BUR 2003)

• Challenges for central banking (2001) Edited by Anthony M. Santomero, Staffan Viotti, AndersVredin. Boston: Kluwer Academic, 2001. (332.11 CHA 2001)

• European Central Bank (2002) Report on financial structures. Germany: European Central Bank,2002. (332.109 4 EUR 2002)

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (35: Boston: 1991) The financial condition andregulation of insurance companies, proceedings of a conference held at Harwich Port, Massachu-setts, June 1991 (1991) Editors Richard W. Kopcke, Richard E. Randall. Boston: FRB of Boston,1991. (FRB of Boston conference series no; 35.) (332.38 FIN 1991)

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (44: Boston: 2000) Building and infrastructure forfinancial stability, conference proceedings (2000) Editors Eric S. Rosengren, John S. Jordan.Boston: FRB of Boston, 2000. (FRB of Boston conference series no; 44.) (332.1 BUI 2002)

• Financial intermediation in the 21st century (2001) Edited by Zuhayr Mikdashi. -- New York:Palgrave, 2001. (332.042 FIN 2001)

• Genç, Ömür (2002) Sigortacılık sektörü ve Türkiye'de sigorta sektörünün fon yaratma kapasitesi.Ankara: Türkiye Kalkınma Bankası, 2002. (Türkiye Kalkınma Bankası Araştırma Müdürlüğü;SA/02-5-17) ISBN 975-7406-13-9 (332.380 956 1 GEN 2002)

Page 108: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği Kütüphanesi

106

• Glantz, Morton (2003) Managing bank risk: an introduction to broad-base credit engineering.Amsterdam: Boston: Academic Press 2003. ISBN 0-12-285785-2 (cloth) (332.106 81 GLA 2003)

• Global financial stability report: market developments and issues (2002). Washington,D.C:International Monetary Fund, 2002- -- Mar 2002- (World economics and financial surveys) (332GLO 2002)

• Kolb, Robert W. (2003) Futures, options, and swaps. 4th ed. Malden: Blackwell Publishers, 2003.(332.645 KOL 2003)

• Lindblom, Charles E. (2001)The market system: what it is, how it works, and what to make of it.New Haven: Yale University Press, 2001. ISBN 0-300-08752-7 (cloth) (330.122 LIN 2001)

• Maier, Philipp (2002) Political pressure, rhetoric and monetary policy: lessons for the EuropeanCentral Bank. Cheltenham: Edward Elgar, 2002. (332.11 MAI 2002)

• Schreiner, Mark – Yaron, Jacob (2001) Development finance institutions: measuring their subsidy.-- Washington, D.C.: World Bank, 2001. (Directions in development) ISBN 0-8213-4984-8 (pa-perback) (332.28 SCH 2001)

• The banking and financial sector in the countries of South-Eastern Europe (2002).Roma: BancaD'Italia, 2002. (332.109 4 BAN 2002)

• The future of banking (2003) Edited by Benton E. Gup. Westport,Connecticut: Quorum Books,2003.ISBN 1-567-20467-8 (cloth) (332.1 FUT 2003)

Ekonomi/Ekonomik durum

• Aydemir, Zeynep Canan (2002) Bölgesel rekabet edebilirlik kapsamında illerin kaynak kullanımgörece verimlilikleri: 2002 veri zarflama analizi. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2002. (DPTyayın no:2664) ISBN 975-19-3288-2 (330.015 195 AYD 2002)

• Başak, Ramazan (2003) 50 soruda karapara ve karaparanın aklanmasının önlenmesi. 2.bsm --İstanbul: İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası, 2003. ISBN 975-521-700-2 (paperback)(364.168 BAŞ 2003)

• Birdsall, Nancy- Williamson, John (2002) Delivering on debt relief: form IMF gold to a new aidarchitecture. Washington, D.C.: Institute for International Economics, 2002. ISBN 0-88132-331-4(336.36 BIR 2002)

• Eğe, Ahmet Alper (2002) OECD ülkelerinde yenilik sistemleri ve Türkiye için durum değer-lendirmesi. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2002. (DPT yayın no:2662) ISBN 975-19-3283-1(338.926 EĞE 2002)

• Ekonomi Zirvesi ( 3: Antalya: 2001) İstikrar programları ve Türkiye ekonomisi, 23-26 Eylül 2001,Antalya. İstanbul:TEBİAT, [2001]. (338.956 104 EKO 2001)

• Emek, Uğur (2002) The role of auction design in awarding spectrum concessions: Turkish GSMexperience. Ankara: State Planning Organization, 2002. (Publication no SPO: 2657) ISBN 975-19-3263-7 (351.712 EME 2002)

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (40: Boston: 1996) (1996) Technology and growth,Boston: FRB of Boston, 1996. (FRB of Boston conference series no; 40.) (338.604 TEC 1996)

• Is the PRGF living up to expectations? An assessment of program design (2002) SanjeevGupta...[et al.]. Washington,DC: International Monetary Fund, 2002. (IMF occasional paper;216.) ISBN 1-589-06112-8 (paperback) (339.460 917 24 PRG 2002)

• Lucas, Robert E. (2002) Lectures on economic growth. Cambridge, Massachusetts: HarvardUniversity Press, 2002.ISBN 0-674-00627-5 (cloth) (338.9 LUC 2002)

• Saygılı, Şeref – Cihan, Cengiz-Yurtoğlu, Hasan (2002) Türkiye ekonomisinde sermaye birikimi,büyüme ve verimlilik: 1972- 2000. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2002. (DPT yayınno:2665.) ISBN 975-19-3289-0 (339.430 9561 SAY 2002)

• Stiglitz, Joseph E. – Walsh Carl E.(2002) Economics. 3rd ed. -- New York: Norton, 2002. ISBN0-393-97518-5 (cloth) (330 STI 2002)

• T.C. 58.hükümet acil eylem planı (AEP) (2003). [Ankara: Başbakanlık], 2003. (338.956 104 BAŞ2003)

Page 109: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Bankacılar Dergisi

107

• Tandırcıoğlu, Ayşegül Şimşek (2002) Türkiye'de kayıtdışı ekonomi. Ankara: Devlet PlanlamaTeşkilatı, 2002. (DPT yayın no:2661) ISBN 975-19-3262-9 (339.3 TAN 2002)

• Turkey: crucial support for economic recovery. -- Paris, France: Organisation for EconomicCooperation and Development, 2002. (OECD reviews of regulatory reform) ISBN 92-64-19808-3(338.956 1 TUR 2002)

Finans/ Finansal Krizler

• Bilgin, Mehmet Hüseyin – Karabulut, Gökhan- Ongan, Hakan (2002) Finansal krizlerin işlet-melerin finansman yapıları üzerindeki etkileri. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası, 2002. (İTO yayınno;2002-41) ISBN 975-512-667-8 (338.542 095 61 BİL 2002)

• Disinflation in transition economies (2003) Edited by Marek Dabrowski. English ed. -- Budapest;New York: Central European University Press, 2003.ISBN 9-639-24129-6 (cloth) (332.410 947DIS 2003)

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (43: Boston: 1999) (1999) Rethinking theinternational monetary system, conference proceedings/ Editors Jane Sneddon Little, Giovanni P.Olivei. Boston: FRB of Boston, 1999. (FRB of Boston conference series no; 43.) (332.042 RET1999)

• Katada, Saori N.- Arbor , Ann (2001) Banking on stability: Japan and the cross Pasific dynamicsof international financial crisis management: University of Michigan Press, 2001. ISBN 0-472-11211-2 (cloth) (337.52 KAT 2001)

• Ortiz, Guillermo (2002) The Per Jacobsson Lecture 2002: Recent emerging market crises: whathave we learned?, Sunday, July 7, 2002, Basel, Switzerland. Washington,DC: The Per JacobssonFoundation: Bank forInternational Settlements, 2002. ISSN: 0252-3108 ( 338.542 ORT 2002)

Kredi

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (36: Boston: 1992) (1992) Real estate and the creditcrunch, conference proceedings . Editors Lynn E. Browne, Eric S. Rosengren. Boston: FRB ofBoston, 1992. (FRB of Boston conference series no; 36.) (332.72 REA 1992)

• Ratings, rating agencies and the global financial system (2002) Edited by Richard M. Levich,Giovanni Majnoni, Carmen M. Reinhart. Boston:Kluwer Academic Publishers, 2002. (New YorkUniverisy salomon Center series onfinancial markets and institutions) ISBN 1-402-07016-0(332.742 RAT 2002)

Muhasebe

• Akyol, M. Emin - Küçük, Selma- Küçük, Muzaffer. (2003) Dönem sonu işlemleri ve değerleme.Ankara: Yaklaşım Yayınları, 2003. (657.7 AKY 2003)

• DiPiazza, Samuel A. – Eccles, Robert G. (2002) Building public trust the future of corporatereporting . New York: John and Wiley Sons, 2002. ISBN 0-471-27134-9 (657.3 DIP 2002)

Para/Para Politikası/ Enflasyon

• Federal Reserve Bank of Boston Conferences (45: Boston: 2000) The evolution of monetarypolicy and the past thirty years: a conference in honor of Frank E. Morris. Editors Richard W.Kopcke, Lynn Elaine Browne. Boston: FRB of Boston, 2000. (FRB of Boston conference seriesno; 45.) (332.497 3 EVO 2000)

• Goldstein, Morris (2002)Managed floating plus. Washington, DC: Institute for InternationalEconomics, 2002. ISBN 0-88132-336-5 (332.45 GOL 2002)

• Preventing currency crises in emerging markets (2002). Edited by Sebastian Edwards and JeffreyA. Frankel. -- Chicago: The University of Chicago Press, 2002.(A National Breau of EconomicResearch conference report) ISBN 0-226-18494-3 (332.491 724 PRE 2002)

Page 110: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Türkiye Bankalar Birliği Kütüphanesi

108

• Rossi, Sergio (2001) Money and inflation: a new macroeconomic analysis/ Sergio Rossi. --Cheltenham: Edward Elgar; 2001. ISBN 1-8406-4857-0 (339.4 ROS 2001)

• Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (2003) Fiyat istikrarı. Ankara: Türkiye Cumhuriyet MerkezBankası, 2003. (332.41 TCMB 2003)

• Yılmaz, Kamil – Akçay, Cevdet O. – Alper, Emre C.(2002). Enflasyon ve büyüme dinamikleri:gelişmekte olan ülke deneyimleri ışığında Türkiye . İstanbul: Türk Sanayicileri ve İşadamlarıDerneği, 2002. (TÜSİAD yayın no: T/2002-12/341) ISBN 975-8458-49-3 (332.410 9561YIL2002)

Sermaye Piyasaları

• Hudson, Rober t - Colley, Alan- Largan, Mark (2000) The capital markets & financial manage-ment in banking. Chicago: Glenlake Publishing Company, 2000.ISBN 0-8144-0513-4 (cloth)(332.642 HUD 2000)

• Reel sektörün finansmanında sermaye piyasasının rolü, panel, konuşma metinleri, İstanbul, 12Aralık 2002. İstanbul: Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, 2002. (TSPAKB yayınno:7) ISBN 975-6483-01-6 (332.6 REE 2002)

• Tanör, Reha (2003) Finansal kriz ve sermaye piyasası: tarihsel süreçte krizin temel nedenleri,halka açık bankalarda ortaklık haklarının Fon'a devri uygulaması, devrin sermaye piyasası üzer-indeki olumsuz yansımaları. İstanbul: Türk Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliği, 2003.(TSPAKB yayın no: 8.) ISBN 975-6483-02-4 (332.642 TAN 2003)

Yatırımlar

• Bayraktar, Fulya (2003) Dünyada ve Türkiye'de doğrudan yabancı sermaye yatırımları. Ankara:Türkiye Kalkınma Bankası, 2003. (Türkiye Kalkınma Bankası Araştırma Müdürlüğü; GA/03-1-1)ISBN 975-7406-15-5 (332.673 561 BAY 2003)

• Efe, Birol (2002) Küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının analizi"İzmirörneği". İzmir: İzmir Ticaret Odası, 2002. (332.673 561 EFE 2002)

• Emek, Uğur (2002) Ek ve değişiklikleri ile yap-işlet-devret (YİD), yap-işlet (Yİ) ve kamu hizmetiimtiyazı 2002 mevzuatı. göz.geç.genl.2.bsk. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2002. (DPTyayın no:2659.) ISBN 975-19-2209-7 (332.672 53 EME 2002)

• Leblebici, Fatih (2002) Devlet yardımları uygulamasının maliyeti ve ekonomik göstergelerlemukayesesi. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı, 2002. (DPT yayın no:2663.) (332.672 095 61LEB 2002)

Page 111: KAPAK - Banks Association of Turkey · Title: Microsoft Word - KAPAK.doc Author: AlparslanM Created Date: 5/9/2003 6:10:08 AM

Yazarlara Duyuru

1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne,makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilenadrese gönderilmelidir.

2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlıbulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veyakurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faksnumaraları.

3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanmasıgerekmektedir.

4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır.Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa,hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir).

5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır.Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır.

6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yeralmalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıdaörneklenen biçim kuralına uyulmalıdır.

Kitaplar

GIOVANNINI, A. ve MAYER, C. (1990), European Financial Integration, Cambridge,Cambridge University Press.

Dergiler

EKİNCİ, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme veFinans, Sayı 58, s.53-57.

Derlemeler

GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), inApplied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.