2
: "15vm" md .; Buhari. 17-20; Ebu Davud, 175; Kasani. Beda'i' , 105-11 O; 119-120; Ku- dame, el-Mugni, Kah i re 1388/1968 , ll, 105- 111; Nevevi, Ravzatü '(-talibin Ad il Ahmed Abdü lmevcGd- Ali M. Muavvaz), Beyrut 1412/ 1992, 1, 339-345; Karafi. e;;-Zai:Jira Muham- med Beyrut 1994, ll, 161-167; Cüzey, Beyrut 1979, s. 73-74; er-Remli, Kahire 1386/1967, 1, 465-472; Neylü'l-evtar, ll, 207-211; lll, 192-196; Abi- din, 1, 443-446; yam", Mu.F, XXXIV, 106-116. L [il EBUBEKiR KIY AM kendinden olup hiçbir yönden muhtaç ketarn terimi. _j Sözlükte ayakta durmak, devam ve se bat etmek. bir idaresini üzerine almak, gözetip korumak" anlam- gelen kökü ile zat, kendi" nefs kelimesinden terim ketarn literatüründe bizatihi mevcut var olmak için muhtaç dola- O'nun her ka- ve mevcudiyetini sürdürebilme- sinin O'nunla mümkün ifade eder. bi-zatihi terkibi de ma- nada bi-nefsihi terkibi Ke - rim'de yer atmarnakla birlikte - künden türeyenkaim iki ayette (Al-i im ran 3/18; er-Ra'd 13/33 ), "her kendisine olup idare eden" üç ayette (el-Baka- ra 2/255; Al-i i m ran 3/2; Ta ha 201111) ve nezd-i uluhiyyeti ifade etmek üzere ma- kam kelimesi rab ismine (er-Rahman 55/ 46; en-Naziat 79/ 40) ve bir yerde nisbet muzaf olarak 14/ 14) Allah'a izafe Terim, ketarn literatürüne cevher-araz münasebetiyle ilk dönemler- den itibaren kendi ba- hissettirme" bi- nefsihi yahut bi-zatihi cevheri. olarak hisset- tirme" bi-gayrihi nitelernek üzere ketarn ekaileri dan bir ola- rak literatürde ne zaman yer tesbit edilememekle birlikte en erken dönemin Ehl-i sünnet kurulup ye IV. (X .) sonra ol- söylenebilir. Nitekim remeyn ei-Cüveynl'nin terimin ilgili olarak Ebu nakil ( s. 33) V. (Xl.) yüz- bu tabirin göstermektedir. Daha sonra terkip halin- de ilahi bir olarak naslarda yer alma- sebebiyle Selef alimleri. es- kabul etmeyen Mu'tezi- le dikkate da Matüridiyye ve kelam- ele Kelam alimlerine göre bi-nefsihi bir zorunluluktan kendinden kaynakla- nan bir gereklilik O'nun mevcudiyeti ve için bir veya kendi bir sebebe muhtaç bulunmayan yegane mutlak (vaci - bü'l-vücüd li-zatih) ifade eder. dönem bir bu bir mekana yahut mahalle muh- taç olmaktan münezzeh ise cevherin de en bir ve tahsis ediciye ihtiyaç duydu- sözü edilen zamanda var edici yahut bir tah- sis ediciden de ifade de (a.g.e., s. 33-34) müteahhirin terimin daha da ve onunla hiçbir yönden muhtaç ifade lerdir (Ali el-Karl. s. 43-44). Buna göre Al- lah hiçbir zaman yen, herhangi bir mekana. sebebe. mucit ve müessire ihtiyaç duymayan, ezel'i ve ebed'i. vacibü'l-vücud olan yegane Ketarn literatüründen yararlanan is- lam da terimin daha çok yam bi-zatihi tercih ederek mutlak anlamda bir mahat ve- ya mekanda olmaktan münezzeh bu- (Tehanevl. ll , 1225) . bi-nefsihi, hem muhtaç hem de uluhiyyetini niteleyen, O'nun kai - idare dile getiren yet- kinlik dan her türlü acz, eksiklik ve ihtiyaç kav- ilahiyyeden için ge- nellikle sel bi biri olarak kabul Ancak terim. mevcudiyetini sürdürme" yönüyle fiili içinde de mütalaa edilebilir. KIYAME SÜRESi : "]5vm" md.; "kvm" md. ; Cürcani. s. 71· 72; a.mlf .. istanbul 1286, s. 475-478; Tehanevi, 1225; Müslim, 199; Ebü Hayyan et-Tev- hidi. el-Mukabesat M. Tevfik Hüseyin). Bey- rut 1989, s. 147-148, 181-187, 371-373; Kadi Abdülcebbar. s. 175· 182; Abdülkahir 'd·din, bul 1346, s. 72; Beyhaki, Beyrut 1986, s. 34-40; A Guillaume). London 1934, s. 181, 203; Nesefi, (Salam e), ll, 166-187; Seyfet- tin ei-Amidi, Hasan Mah- mud Abdüllatlf). Kahire 1391/1971, s. 9, 57, 198, 267, 288-289; Cüveyni. (Muham- med), s. 33-34; Teftazani. Abdurrahman Umeyre). Beyrut 1409/1989, IV, 69-71; a.mlf .. s. 67; Kemaleddin ibn Ebu 1400/1979, s. 17-21; Ali el-Karl, Beyrut 1404/1984, s. 43- 44; b. ei-Lekani. Cevhe- Kahire 1375/1955, s. 80-82 ; mirli, Yeni ilm-i ll, 92. L Iii ÜSMAN KIYAME ö),...) Kerim'in siiresi. _j Mekke döneminde Karia suresinden sonra nazil ilk ayette ge- çen ve ölümden sonra diritmeyi ifade eden (kalkma. günü) keli- mesinden ayet olup ..s , , ...; , J , ö , harfleridir. Adi b. bir gün Hz. Peygamber' e gelerek bahsetmesini istemesi, onun dinledikten sonra da gözleriyle görse bile zira kemik- terin yeniden bir beden söylemesi üzerine su ren in ilk bölümlerinin çe- kaynaklarda belirtiliyorsa da (mesela bk. Vahidl, s. 448) gibi temel inanç biriy- le ilgili olarak tirmek, da imana davet etmek üzere nazil yok- tur. Vahyin ve il- gili bir ara bahis konusu ölümün diritme olan surenin muhteva- dört bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölümde (ayet 1-1 5) , gü- nüne ve kendini nefseyemin edildikten sonra kemiklerin toplanmaya- sanan insanlara par- 515

KIYAME SÜRESi · 2020. 9. 2. · KIYAME SÜRESi mak uçlarını bile bir araya getirmeye ka dir olduğu belirtilir ve o gün fiziki alem de meydana gelecek bazı değişikliklerle

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • BİBLİYOGRAFYA :

    Ragıb ei-İsfahani. el-Müfredfıt, "15vm" md.; Buhari. "Ta]5ş'irü'ş-şalat", 17-20; Ebu Davud, "Şalat". 175; Kasani. Beda'i' , ı. 105-11 O; İbn Rüşd, Bidfıyetü 'l-müctehid, l, 119-120; İbn Ku-dame, el-Mugni, Kah i re 1388/1968, ll, 105-111; Nevevi, Ravzatü '(-talibin (nşr. Adil Ahmed Abdü lmevcGd- Ali M. Muavvaz), Beyrut 1412/ 1992, 1, 339-345; Karafi. e;;-Zai:Jira (nşr. Muham-med Haccİ). Beyrut 1994, ll , 161-167; İbn Cüzey, Kavaninü'l-a/:ıkfımi'ş-şer'iyye, Beyrut 1979, s. 73-74; Şemseddin er-Remli, Nihfıyetü'l-mu/:ıtfıc, Kahire 1386/1967, 1, 465-472; Şevkani. Neylü'l-evtar, ll, 207-2 11; lll, 192-196; İbn Abi-din, Reddü'l-mul;ıtar(Kahire) , 1, 443-446; "I , ...; , J , ö , ı harfleridir.

    Müşriklerden Adi b. Rebia'nın bir gün Hz. Peygamber' e gelerek kıyametten bahsetmesini istemesi, onun anlattıklarını dinledikten sonra da gözleriyle görse bile inanmayacağını, zira çürümüş kemik-terin toplanıp yeniden bir beden oluşturmasının imkansız olduğunu söylemesi üzerine su ren in ilk bölümlerinin indiği çe-şitli kaynaklarda belirtiliyorsa da (mesela bk. Vahidl, s. 448) kıyamet gibi Kur'an'ın getirdiği temel inanç esaslarından biriy-le ilgili olarak inananların inancını pekiştirmek, inanmayanları da imana davet etmek üzere nazil olduğunda şüphe yok-tur.

    Vahyin okunınası ve muhafazasıyla il-gili bir ara bahis dışında konusu ölümün ardından diritme olan surenin muhteva-sını dört bölümde ele almak mümkündür. Birinci bölümde (ayet 1-1 5) , kıyamet gü-nüne ve kendini kınayan nefseyemin edildikten sonra kemiklerin toplanmaya-cağını sanan insanlara karşı Allah'ın par-

    515

  • KIYAME SÜRESi

    mak uçlarını bile bir araya getirmeye ka-dir olduğu belirtilir ve o gün fiziki alem-de meydana gelecek bazı değişikliklerle insanların yaşayacağı Şaşkınlıklara temas edilir. Müfessirler kendini kınayan nefisle (nefs-i levvame). kıyamet gününde derin pişmanlık duyacak olan inkarcıların yanı sıra daha fazla sevap işlememiş oldukla-rından yakmacak müminlere de işaret edildiğini söylemişlerdir. Mutasawıflar

    ise "yaptığı kötülüklerden pişmanlık du-yup kendini kınayan nefis" olarak tanımladıkları nefs-i lewameyi nefs-i emınarenin üstünde, nefs-i mutmainnenin altında bir ara makam olarak görmüşlerdir (Alüs!, XXIX. 136-1 37). Sürenin 4. ayetin-de parmak uçlarının düzeltileceğine dair ifade, insanların parmak uçlarının birbi-rinden farklı olduğu tesbitine dayanan ve suçluların bulunmasında yaygın biçimde kullanılan daktiloskopiye işaret olarak da açıklanmıştır (Kırca, s. 328-329).

    Sürenin bütünü içinde farklı bir konuya temas eden ikinci bölüm (ayet 16- ı 9). Hz. Peygamber'in kendisine vahiy geldikten sonra onu nasıl okuyacağım anlatan bir açıklamayı içerir. Resülullah, gelen vahyi unutabiieceği korkusuyla Cebrail'in oku-duklarını sonunu beklemeden aceleyle tekrar ediyordu. Bu ayetlerde vahyin top-lanıp korunması. doğru olarak oku n ması ve açıklanmasının ilahi güvence altında bulunduğu bildirilerek Hz. Peygamber'in kaygılanmasına gerek olmadığı bildiril-miştir. Nitekim Resül-i Ekrem'in bundan sonra böyle bir telaşa kapılmadığı kay-dedilmiştir (mesela b k. Buhar!, "Tefsl-rü'l-1\uf'an", 75; Müslim. "Şalat", 148; Tir-mizi, "Tefslrü'l-1\uf'an", 72; Ta beri. XXIX. ı 16-1 19).

    Üçüncü bölümde (ayet 20-30). insanla-rın dünya hayatına kapılıp ahirete yöne-lik işleri terketmeleri kınandıldan sonra

    516

    Kıvame

    süresinin ilk ayetleri

    o gün müminlerin parlayan yüzle rableri-ne bakacakları, inanmayanların ise başlarına geleceklerin farkına vararak korkula-rının yüzlerine yansıyacağı bildirilir. Ehl-i sünnet alimleri, 23. ayetteki "rablerine bakarlar" ifadesinin müminlerin ahirette Allah'ı göreceklerine açık bir delil teşkil ettiğini belirtirken tenzih anlayışlarının bir gereği olarak Allah'ı görmenin müm-kün olmadığını savunan Mu'tezile ulema-sı bu ayeti "Rablerinin rızasını beklerler" (Zemahşer'i. IV. 192) şeklinde te'vil etmiştir (bk RÜ'YETUUAH).

    Sürenin dördüncü bölümünde (ayet 3 1-40) azaba uğrayacak kimselerin Hz .. Pey-gamber'in getirdiklerini yalan lama, na-maz kılmama, çalımla yürüme gibi yan-lış tutumianna temas edilir. Başı boş bırakılmadığı vurgulanan insanın yaratılışındaki bazı safhalar anlatılarak onu bu aşamalardan geçiren yaratıcının ölümden sonra da yaratmaya kadir olduğu belirti-lir.

    Kıyame süresinde İslam'ın ulühiyyet, nübüwet ve ahiret gibi temel iman ko-nuları üzerinde durulmuş; Allah'ın kud-ret ve yaratıcılığından söz edilerek ulühiy-yete, vahyin Allah'ın koruması altında bu-lunduğu belirtilerek nübüwete ve özel-likle kıyametten bahsedilerek ahirete dair önemli bilgiler verilmiştir. Ayetler kıyametin mutlaka kopacağını, insanın rab-binin divanına götürülüp yargılanacağını. suçluların özür dilernesinin fayda ver-meyeceğini ifade ederek insanları uyar-maktadır. İnsanların parmak uçlarının bile düzeltileceğini belirten ayet. ölümün ardından dirilmen in hem ruhani hem cis-manl olarak gerçekleşeceğine delil teşkil eder. Sürede ölümden sonra dirilme sa-dece bir iman esası şeklinde ortaya kon-mamakta, yaratılıştaki çeşitli merhalele-re dikkat çekilerek düşünen ve gözlem-

    leyen insanın bu inancını akli temeller üzerine oturtınası gerektiği de vurgu-lanmaktadır.

    Bazı tefsirlerde (mesela bk. a.g.e., IV, ı 93). "Kim Kıyame süresini okursa kıyamet gününde ben ve Cebrail onun mü-min olduğuna şahitlik ederiz" anlamında bir hadis rivayet edilirse de bu hadis gü-venilir kaynaklarda yer almamaktadır.

    BİBLİYOGRAFYA :

    Buhar!, "Tefs!rü'l-~ur'an", 75; Müslim. "Şalat", 148; Tirmizi, " Tefs!rü'l-~ur'an". 72; Tabe-ri. Cami'u 'l-beyan (Bulak). XXIX, 116-119; Va-hidl, Esbtıbü 'n·nüzü l (nşr. isam b. Abdülmuhsin ei-Humeydan). Beyrut 1411/1991, s. 448; Ze-mahşerl, ei-Keşşfi{(Beyrut),IV, 189-193; Fahred-din er-Razı. Me{atfl;ıu'l-gayb, XXX, 214-234 ; İbn Keslr, Te{sirü'l-Kur'an, Kahire, ts. (Daru ih-yai'l-kütübi'I-Arabiyye). IV, 447-452; Süyütl. ed-Dürrü'l-menşür, Beyrut 1403/1983, VIII, 342-364; Alüsl, Rül;ıu '1-me'ani, XXIX, 135-150; El-malılı. Hak Dini, VIII, 5470-5487; Süleyman Ateş. Yüce Kur'an'ın Çağdaş Te{siri, istanbul 1991, X, 169-236; M. i zzet Derveze, et-Te{sirü 'i-hadis: Nüzul Sırasına Göre Kur'an Te{siri (tre. Şaban Karataş v.dğr.). istanbull997, 1, 299-310; Celal Kırca, Kur'an ve Fen Bilimleri, istanbul 1997. s. 328-329.

    KlYAMET (a..ı~.ı,QH)

    ~ İLYAS ÜzüM

    Dünyanın bağlı olduğu kozmik sistemde meydana gelecek değişimin ardından

    ölülerin diriltilmesiyle başlayıp ebediyen devam edecek olan alem.

    L . _j

    Zamanın devri olduğunu ve karma -te-nasüh inancına bağlı olarak dünya haya-tının sürüp gittiğini kabul eden Hinduizm ve Budizm gibi dinlerin yanında zamanın düz bir hat şeklinde seyrettiğini benim-seyen semavl dinlerde de kıyamet inancı bulunmaktadır. Her iki zaman anlayışına göre gerek insanın bir defaya mahsus ol-mak üzere içinde bulunduğu dünya haya-tı gerekse sürekli yenilenip tekrarlanan devreler sonludur. Kıyamet, zamanın devri olduğunu kabul eden dinlerde in-sanın içinde yaşadığı devrenin sonunu, evrenin ve insanın tani olduğunu kabul eden dinlerde ise dünya hayatının sona erişini ifade etmektedir. Aradaki en önemli fark, birinde kıyametin bir defa olup bitmesi ve sonrasında ebedl ahiret hayatının başlaması, diğerinde devrelere paralel olarak kıyametlerin de sürekli tek-rarlanmasıdır.

    Dünya hayatının ebedTiiğini kabul eden klasik Hindu kozmolojisine göre evrenin tarihi, yaratılışla başlayıp yok oluşla sona eren devrelerin sonsuza kadar birbirini