Upload
others
View
13
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
İktisat Tarihi II
V. Hafta
İlk Çağ Ekonomileri v
Ekonomi Kavramı
• Ekonomi Helence bir kelime olup oikos ile nem- kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır.
• Bu alanda verilen ilk eser Ksenophon – Oikonomikos
• François Quesnay (1758) - Tabulae Economique
• Alfred Marshall (1890) – Principles of Economics
Antik Çağ Ekonomileri
• Antik tarih tarihin başlangıcından erken dönem Orta Çağ'a kadarki zaman dilimindeki kültürel, ekonomik ve siyasi olayları konu alır.
• Yunan – Grek – Rum – Helen
• Avrupa tarihinin antik çağ, orta çağ, yeniçağ ve yakın çağ olarak ayrılmasının temelleri Rönesans’a dayanmaktadır.
• Yakındoğu ekonomisi her türlü mülke sahip olan ve dış ticareti de kapsayan büyük saray veya tapınak kompleksi merkezinde oluşturulmuştur.
• Helen ve Roma dünyası bir çeşit özel mülkiyete sahipti. Bir tür özel ticaret dünyası ve özel üretim alanı vardı.
• Coğrafi durum Yunanlıları hem denizciliğe teşvik etmiş hem de küçük bağımsız şehir devletlerinin teşekkülünü desteklemiştir.
• Lidyalılardan öğrenilen para ticarette büyük bir kolaylık sağladı. Yunan şehirlerinde pazar ekonomisinin ve ihtisaslaşmayı teşvik etti.
• İhtisaslaşmanın büyük önem kazandığı bu ekonomi tipi doğu medeniyetlerinden farklılık gösteriyordu. İç ve dış ticaret gelişti ve bunu da para ekonomisinin yaygınlaşması izledi.
• MÖ 5. yüzyılda Atinalıların Persleri yenmeleri ile Atina’nın altın çağı başladı.
• Atina’nın başarısının en önemli nedeni üretim faktörleri üzerinde etkin bir mülkiyet hakları sistemi kurmayı başarmasıydı.
• İskender’in ölümünden Roma dönemine kadar geçen 300 yıllık sürede yeni ve karma bir medeniyet anlayışı doğdu.
• Helenistik çağda ekonominin en göze çarpan özelliği üretim ve bölüşüm üzerinde doğuya özgü devlet kontrolü uygulamasının benimsenmesiydi.
• İskender mali idareyi, eyalet idaresinden ayırmış; birçok eyaletleri içine alan vergi bölgeleri kurmuştu.
• Pers hazinelerinde birikmiş maden stoklarından sikke bastırarak para ekonomisinin Ön Asya’da gelişmesine yol açmıştır.
• İskender’in ölümünden sonra generalleri devleti paylaşmışsa da Roma’ya karşı koyamamışlardır.
• Ptolemeler Mısır krallığını, Antigonoslar Makedonya krallığını, Selevkoslar da Asya krallığını aldılar.
• İlk zamanlardan beri yunan girişimcileri Akdeniz’de yerli halk ile ilişki ve kıyılarda kurulan koloniler yoluyla uzun seyahatler gerçekleştirirdi.
• Kolonizasyon kentlerin ticari refahı ile ilgili olarak yeni iş alanları aramak veya iç ayaklanmalar sonucu kaybeden tarafın sürülmesi sonucu oluşur.
• Helenistik dünyanın öz kaynakları olan tarım, hayvancılık, endüstri ve ticaret alanlarında elde edilen sermayenin dağılımı hakkında kesin bir bilgi yoktur
• Helenistik dönem burjuva sınıfı; – Zenginlikleri aileden yahut öz çaba ile
kazanılmıştır. – Gelirini el işlerinden ziyade ekonominin bir dalına
yatırım yaparak değerlendirir. – Burjuva olmak için aristokrat olmak gerekmez.
• Alt sınıf; – Sosyal korumadan yoksun – Yok denecek kadar mal varlığı – Kölelerden farkı kişisel özgürlüğünün olması
• Helenistik dünyada nüfusun çoğunluğunu köylüler teşkil etmekteydi. Mülkiyet hakkı bölgelere göre değişirdi.
• Asillerin toprakları köleler ve serfler tarafından işletilirdi. Yunanistan’da serf ekonomisi az da olsa görülmektedir.
• Köylü ekonomisi ise toprağın şehir burjuvazisi elinde toplanması ile büyük ölçüde bertaraf edilmiştir.
• Köylü ekonomisinde; – Basit aletlerin kullanımına dayanır. – Üretimin temel birimi ailedir. – Kendi kendine yeterlilik söz konusudur. – Üretilen malın büyük kısmı öz tüketime ayrılır. – Verimlilik düşüktür.
• Dönem itibariyle endüstri üç amaca hizmet eder; – İşçi sınıfının gereksinimlerini karşılamak – Burjuva sınıfına kaliteli ve pahalı ürünler
sınabilmek – Zengin sınıf için lüks ürünler ortaya koymak
• Yunanistan’da sanayi şehir devletlerine göre daha gelişkindi.
• Köylerde aynı işçi pek çok meslekte çalışabilirken büyük şehirlerde işbölümü önemli ölçüde gelişmişti.
• Atölyelerde genellikle köleler çalıştırıldı. Atölye sahipleri müteşebbis olarak kabul edilir ve özgür kişiler olup kendi hesaplarına çalışırlardı.
• İşçiler bir baskı aracı olarak grev eylemini kullanabiliyordu. Büyük sanayi merkezleri genellikle proleteryanın gelişme gösterdiği demokratik sitelerde görülürdü.
• Ekonomik açıdan en önemli maden demirdir.
• Yunanistan’da dokuma işçilerinin ve profesyonel zanaatkarların çalıştıkları yerlere ergasteria adı verilmekteydi.
• Mısırda dokumacılar ergasterialar yerine üretimi evlerinde yapmaktaydılar. Bunların büyük çoğunluğu kral için çalışmaktaydı.
• Yunanistan’ın dağlık karakteri haberleşmeyi çok zor kılardı. Ticaret daha ziyade deniz yolu ile yapılmaktaydı. Perakende ticaret küçük tüccarların elindeydi.
• Devlet ticari meselelere müdahale ederdi. Gümrük kanunu oluşturarak ticaretten kar sağlardı.
• Devlet ticareti gözler agoranomeler kurarak ticaretin güvenliğini sağlar anlaşmaların dürüstlüğünü sigorta ederdi.
• Aristo’ya göre büyük deniz ticareti üç bölümden oluşmaktaydı: Gemi donanımı, deniz ötesi seferler için gemi kiralama, tüccarlara malların sergilenmesi ve toptan satış.
• Ticaretin gelişimi bankacılığın ve borç-ödünç sisteminin gelişmesini de sağlamıştır.
• Yunan ticareti Helenistik dönemde gelişmiştir. – İskender’in seferleri ile Helenistik devletler
arasında yapılan ticarette bir taraftan yol sisteminin geliştirilmesi
– Karşılıklı değiş tokuş mal alımında mübadelenin yerine paranın geçmesi
• MÖ 3. yy’ın sonlarına doğru Yunanistan’da genel bir
yoksullaşma görülmüştür.
• Kara ticaretinde ise kervanlar ön plandadır. Kervanın başı olan monark tarafından yönetilen bu seyyar devletlerde birçok insan tarafından bu kervanlara büyük paralar yatırılmaktadır.
• Helenistik devletler köle sisteminin büyük bölümünü geçmişten miras almışlardır.
• Köle işçiliğinin önemi ve Helenistik monarkların izledikleri siyaset ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermektedir.
• Helenistik dünyanın özellikle de Yunanistan’ın iç ticaretinde pazar yerleri diyebileceğimiz agoralar önemli yer tutar.
• Büyük ticaret kentlerinin agorasında para değiş tokuşu yapanlara trapezisteslere rastlanırdı.
• Helenistik dönemde üst ve orta sınıfın maddi açıdan
yüksek seviyede oluşu ticareti canlandırmıştır.
• Rodos ticari bakımdan doğu ile batının birleşim noktası görevini yaparak önemli yer tutmaktadır.
• Korsanlığa karşı önlem almak devletin önemli bir politikası haline gelmiştir. Rodos’un denizcilik yasaları daha sonra Akdeniz devletleri tarafından da uygulanmıştır.
• Yunan dünyasında para işlemleri madeni paranın basımı kadar eskidir.
• İlk bankerler caddelerde ya da pazar yerlerinde masa arkasında otururlardı. Bu yüzden bu kişilere trapezitai bankacılık işlemlerine de trapezai denilmektedir.
• Yunanistan’da mabet, devlet ve şahıs olmak üzere 3 tip banka bulunmaktadır.
• Helenistik dönemde Mısır’a baktığımızda bankacılığın farklı bir karakter gösterdiğini görürüz.
• Madeni paranın değerindeki iniş ya da artış dönemin siyasi olayları ile paraleldi.
• Enflasyonun yüksek olmadığı para piyasasında hızlı dalgalanmaların iniş çıkışların görülmediği devlet yoktu.
• Her Helenistik devletin kendine göre mali politikası vardı.
• İskender tüm Helen dünyasının birleşmesini savunmuştur. Bu fikir mali politikasında da kendisini göstermiştir.
Roma Ekonomisi
• Roma toplumu, başında bir kral ve yönetimi elinde bulunduran askeri patrici zümresi ile küçük toprak sahipleri, kiracı çiftçiler, esnaf ve tüccarın meydana getirdiği pleb sınıfından meydana gelmekteydi
• Büyüyen imparatorluğun askeri temelini genişletme çalışmaları, pleb zümresinin de giderek artan ölçüde askeri kadrolara girmesine ve böylece siyasi temsil hakkına kavuşmasına yol açtı.
• Akdeniz’in iklim koşulları yerleşik bir düzenin varlığını zorunlu kılsa da karmaşık bir sosyal düzenleme gerektirmez.
• Romalıların dünyaya getirmiş oldukları tek imparatorluk sistemi uzun bir geçmişin ürünüydü.
• İmp.’un ilk yüzyılı ticaretin önemli elemanlarını içeren tek bir birlik olarak nitelenmektedir.
• Erich Roll - Fevkalade büyük bir holding.
___________Sınıflar ve Statüler________________ • Roma’nın ilk dönemlerinde sınıflara üyelik antik
çağda temelde veraset yoluyla mümkündü.
• Sınıf çatışmalarını önlemek amacıyla gelişen şartlara uyum sağlanmıştır. –MÖ 445 Sınıflar arası evlilik yasağı kaldırıldı –MÖ 366 İki konsülden birisi pleblerden olacaktı.
• MS 2. yy İmp. Augustus iktidarında cumhuriyetin
yerine monarşi getirildiğinde sınıf sistemi yeniden düzenlendi.
• Şehir birbirine farklı açılardan bağlı bir toplumu
barındıran, siyasi bağımsızlığı olan bir yerleşimdi.
• Vatandaş olmayanların çoğunluğu doğrudan doğruya ticaretle uğraşmış; bir kısmı borç para vererek zenginleşmiş ve bir üst sosyal kesim içine girmiştir.
• Toprak ve tedavüldeki para arasındaki bu duvar ekonomide bir engel meydana getiriyordu.
_____________Efendiler ve Köleler_______________ • Antik çağ dünyasındaki sosyal statüler içinde
kölelik kurumu kadar karmaşık olanı yoktur.
• Kölelik kurumu ile ilgili iki bilinen kurumdan örnek verilebilir: Heilot vs Peculium
• Ücretli işçilik düşüncesi iki önemli ve zor kavramsal aşamayı gerektirmektedir.
• Şahsın veya ailenin kendi ihtiyaçlarından artan kapasitelerini işgücü ihtiyacının karşılanmasında kullanılmaları fikri oldukça eskidir.
• Bazı gruplar, işgücünü satın alma yoluyla değil güç ve silah kullanarak kanunlarla veya geleneksel kurallarla zorunlu bir görev olarak temin ediyorlardı.
• Atina, diğer Helen şehirlerinde, Roma ve İtalya’da kölelik belirgin bir şekilde bağımlı işgücü kapsamında var oldu.
• Bir kölenin oğlu, kendisinin azat edilmesinden önce doğmuşsa köle olarak kalır, sonra doğdu ise hür kabul edilirdi.
• Antik çağda kazanç kaynağı ticaret ve zanaat olan pek çok küçük topluluk genellikle şehirlerde ve kasabalarda ortaya çıkmıştır.
• Köleliğin üretimde teknik bir gelişme ve büyüme olduğu belirtilmelidir.
• MS 4. ve 5. yy’da kölelik artık o anahtar rolünü klasik dönemin kırsal alanında bile kaybetmiştir.
• Roma’nın tarihinin sonuna kadar köle pazarına
taşıdığı insanların kölelikten kurtulması başarılı genişlemenin faturasını oluşturmuştur.
• Buna rağmen; –Fetihler 4. yyda bitse de köle temininde değişme
olmamıştır. – İç kölelik devam etmektedir. –Gotlarla savaşırken köleleştirme faaliyetlerinin
devam etmesi –Köle nüfusunun üreme yolu ile devam etmesi
• Roma İmp’nın başından beri geleneksel olarak
toprak en önemli zenginlik kaynağı olarak anlaşılmıştır.
• Halkın vergi indirimi için talepleri çeşitli
girişimlere yol açmış olmasına rağmen insanların toprağı terk etmemeleri vergilendirmenin taşınabilir olduğunu doğrulamaktadır.
• Artan ihtiyaçlar pahalı bir yaşam süren bürokrasinin değişmez kanunları haline geldi. Bunlar artan lüks tüketim tarzlarıyla kamu fonlarından desteklendiler.
• MS 3. yy’da Kuzey Avrupa’daki Cermen kavimler, doğuda Persler, K. Afrika’da yerli kabileler saldırgan politikalar izlediler.
• MS 3.yy’ın yarısı siyasi karışıklıkla geçse de bu yük coğrafi olarak eşit dağıtılmadı. – Roma Orduları ve İşgalci kuvvetlerin tahripkarlığı – Yerel zirai üretim ile askeri ihtiyaçlar arasındaki
dengesizlik
Toprak Asilzadeleri ve Köylüler • Statü ve toprak mülkiyeti arasındaki bağın
oluşumunda kanun önemli rol oynamıştır.
• Şehir devletinde toprak esas olarak sürekli ve düzenli vergilendirmeden muaftı.
• Cumhuriyet Romasında bu durum benimsenmese de İmparatorluk idaresinde durum tersine döndü.
• Antik Çağda toprak sahipliği basit bir hat halinde hızla yukarıyla doğru çıkmıyor, her kriz dönemi zengin şahısların daha da fazla mülke sahip olmasını sağlamıştır.
• Tarihçiler bu duruma tarım krizi adını vermiştir.
• Iugum, Roma’da bir kişinin bir günde işleyebileceği toprak parçasıdır. – Kullanılabilecek hububat miktarı az – Sürekli üzerinde çalışmaya yeterli değil – Veraset kuralları gereğince tüm çocuklara ait.
• Tipik çiftçi pazarları çiftçilerin ve köylü zanaatkarların uzaktan gelerek ihtiyaçlarını değiş tokuş yoluyla giderdikleri bir yerdi.
• Büyük aile çiftliklerine sahip olanlar hububatlarını paraya çevirmek konusunda bazı özel durumlar desteklemiş olabilir.
• Antik çağda büyük çiftliklerde özellikle hasat döneminde mevsimlik işçi olarak çalışmak köylülerin önemli bir geçim kaynağıydı.
• Çiftçiler zirai üretimin iki yılda bir nadasa bırakılarak yapıldığı ve taşımacılık bedelinin yüksek olduğu sınırlı ve oldukça durağan bir teknolojiye bağımlı oldukları bir ekonomik yapılanma içindeydiler.
• Su kanalları sulu tarım aletler ve tohum ayrıştırmakta kullanılan taş değirmenler hep birer gelişmedir. Toprağın kullanılma şekli ve işlenme metodu değişmeden aynen kalmıştır.
– Çiftçi ailelerin kuvvetli bir cazibe oluşturması, – Çiftlik idaresine ve işgücüne yaklaşım, – Zzayıf bir yerel pazarın bulunması – Var olan toprak rejiminin yeterli görülmesi – büyük köle işgücünün idare edilmesinde ve
düzenlenmesinde açıkça görülen zorlukların hepsi Gelişme ve değişmeleri engelleyici birer etken
olmuştur.
• Bir kimsenin zenginliğini gösterecek üç önemli yeri olduğu söylenmektedir. Toprak, kısa süreli ve faizli borç para vermek ve sağlam bir para kutusuna sahip olmak.
• Antik çağda toprağa yatırım Weber’in ifade ettiği gibi sistemli hesaplanmış bir politika ve ekonomik bir akılcılık değildi. – Sermaye miktarı ve işgücü giderleri arasında belirgin bir
ilişki – Verim arttırıcı şekilde toprağın planlı işlenmesi – Uzun süreli kredi imkanı yoktu.
• Antik çağ devletlerinin hepsi kiraya vererek gelir
elde ettikleri topraklara sahipti.
• Tapınaklar ve kült merkezlerinin çoğu da benzer şekilde hediyeler ve adaklar yoluyla birikim yaparak büyük hazinelere sahip oldular.