56
“RUHUMUZDAKİ” YARALAR ERgEn OlMAK ZOR BİR İştİR! DUYgUlARI BESlEME Midenizi ve duygularınızı aç bırakmayın! MERHABA Selam Vermenin Psikolojisi Kardeş kıskançlığında anne babalar nasıl davranmalı? BU BEBEĞİ HEMEn gERİ gÖtÜRÜn! PSİKİYATRİ&NÖROLOJİ HASTANESİ Türkiye’nin Ruh Sağlığı Dergisi // Bahar 2018 // Sayı: 01 // Ücretsizdir.

MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

“RUHUMUZDAKİ” YARALAR

ERgEn OlMAK ZOR BİR İştİR!

DUYgUlARI BESlEMEMidenizi ve duygularınızı aç bırakmayın!

MERHABASelam Vermenin Psikolojisi

Kardeş kıskançlığındaanne babalar nasıl davranmalı?

BU BEBEĞİHEMEn gERİgÖtÜRÜn!

P S İ K İ Y A T R İ & N Ö R O L O J İ H A S T A N E S İ

Türkiye’nin Ruh Sağlığı Dergisi // Bahar 2018 // Sayı: 01 // Ücretsizdir.

Page 2: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 3: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

“Seni önemsiyorum”, “sana değer veriyorum”, “sana saygı duyuyorum” demek yerine bir sıcak “merhaba” yeter. İşte o

“merhaba” tüm bunların yerine geçer.

Karşılaştığımızda hemen bir “merhaba” deriz. Sonrasında “n’aber?”, “nasılsın?”, “nasıl gidiyor?” veya “ne yapıyorsun?” ile devam eder bu sözcükler.

Bu “merhabalar, n’aberler, nasılsınlar” günlük hayatımızda ne işe yarıyor? Veya bir işe yarıyor mu?

Aslında tüm bu sözleri çok anlamı olduğu için söylemeyiz. Hepsi birbirine benzeyen ve benzer amaçlı sözlerdir.

En önemli amacı karşımızdakine dost olduğumuzu belirtmektir. Aranızın iyi olmadığı kişiye “merhaba” demezsiniz, hal hatır sormazsınız.

“N’aber? sorusu aslında tek başına bir şey ifade etmez. Bu sorunun sorulduğu kişiden beklentimiz bize hayatında olup bitenden bahsetmesi değildir. Daha çok bir giriş sözüdür ve iletişime ısınma halini içerir.

Hayvanlar dünyasında da benzer bir durum vardır. Kuyruk sallamak bir “merhaba”dır, “ben düşman değilim, iyi niyetle sana yaklaşıyorum”un bir ifadesidir.

Karşılaştığımızda hiç “merhaba” demeden konuşmaya başladığımızı düşünsenize! Ne kadar soğuk ve itici olurdu. Kişi doğrudan konuşmaya başlayınca, acaba ne diyecek, kötü bir şey mi söyleyecek?” diye düşünmeye başlarız.

Bir asansörde karşılaştığınızda birbirimize “merhaba” deriz. O dar alanda, mesafelerin kalktığı o yerde, dostluğumuzu veya düşman olmadığımızı belirtmek ihtiyacını duyarız.

“Seni önemsiyorum”, “sana değer veriyorum”, “sana saygı duyuyorum” demek yerine bir sıcak “merhaba” yeter. İşte o “merhaba” tüm bunların yerine geçer.

Çok bilinen ve klişe haline gelen bir diyalog vardır. Uzaylı gelir ve “hey dünyalı, biz dostuz” der. Aslında “merhaba” demek istemektedir...

Biz de ruh sağlığınızın dostuyuz. Merhaba...

Merhaba“Selam vermenin psikolojisi”

Türkiye’nin Ruh Sağlığı DergisiSAYI 1, NİSAN 2018

Bu dergi Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi yayınıdır.Yılda 3 kez yayınlanır, ücretsiz dağıtılır.

Sahibi:H.Abdil Uşaklı

Editöryel KurulKültegin ÖgelDilşen ÖzdenNeslihan Turan

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüA.Tamer Aker

İletişimAcıbadem Mahallesi, Çeçen Sokak No: 52 Üsküdar / İstanbulTel: 0 216 912 17 00E-posta: [email protected] sitesi: www.mood.ist

Görsel tasarımThe Band Creative

BaskıMilsan Basın 10.000 Adet

Bu dergi The Band Creative tarafından Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi için tanıtım amaçlı olarak hazırlanmıştır. Satılamaz ve dağıtılamaz. Dergide yayımlanan yazı, fotoğraf, harita, grafik, tasarım, illüstrasyon ve konularla ilgili her türlü yasal haklar saklıdır. Tüm yayın hakları saklıdır, yazıların izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden yayınlanması ve kullanılması yasaktır.

Tıbbi konularla ilgili yazı, açıklama ve değerlendirmeler, teşhis ya da tedavi amaçlı olmayıp, bilgilendirme amaçlıdır. Dergide yer alan hiçbir bilgi ya da belge, bir tavsiye ya da öneri olarak kabul edilemez ve herhangi bir karar veya eyleme temel oluşturulamaz.

Prof. Dr. Kültegin Ögel

1

Page 4: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

Klinik Psikolog Alagün Belce BahşiKlinik psikolog olup en çok ruhsal travma alanına ilgi duymaktadır. Bu nedenle bireysel ve toplumsal travmalarda sahalarda rastlamak mümkündür. Psikoterapide şema terapi alanında çalışmalar yapmaktadır. Kurulumundan bu yana Moodist Hastanesi’nde klinik psikolog olarak çalışmaktadır.

Prof. Dr. Kültegin Ögel Genelde psikiyatri, özelde bağımlılık uzmanı. Çok sayıda kitabı, makalesi var. Bir çok uluslararası projede, proje liderliği yaptı. İşe yarar, dişe dokunur şeyler yapmayı sever. Halen Moodist’te Bağımlılık Klinik Direktörü.

Klinik Psikolog Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog, uzmanlığı çocuk ve ergen üzerine. Projektif ve bilişsel değerlendirme için uygulamalar yapar. Okumayı, yeni şeyler öğrenmeyi sever. Moodist’te Çocuk-Ergen psikoloğu olarak çalışmaktadır.

Uzm. Dr. Cavid GuliyevPsikiyatri uzmanı, özel ilgi alanları: bağımlılık, duygudurum bozuklukları, anksiyete bozuklukları ve şizofreni. Çeşitli konferanslara katılımı ve sunumları mevcut. Halen Moodist Hastanesi’nde çalışma hayatına devam etmekte olup, aynı zamanda hastanenin AMATEM sorumlu hekimidir.

Dilşen Özdenİstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Yüksek Lisansını tamamladı, tez aşamasında şimdi. Sosyolog, AÇEV- Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nda gönüllü olarak çalıştı. Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak derslere giriyor. Kendi psikoterapi sürecine, Somatik Deneyimleme ve Bilişssel Davranışçı Terapi eğitimlerine, süpervizyonlarına kafasında bir dolu soru ile birlikte devam ediyor... Moodist’te çalışıyor.

Prof. Dr. Işık KarakayaÇocuk ve Ergen Psikiyatristi ve mesleki deneyimlerini kişisel deneyimlerle zenginleştiren bir çocuğun (ergenin) annesi. Akademik çalışmalarının yanısıra Moodist’te “Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Biriminde” çalışıyor.

Psikolog Neslihan Turan Klinik Psikolog olma yolunda teziyle savaşan bir psikolog. Şarkılar, oyuncaklar eşliğinde uzunca vaktini çocuklarla çalışmaya ayırmış ama artık Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapi önderliğinde yetişkinlerin çocukluklarına inmeye çalışıyor. Test eğitimleri, terapi eğitimleri, tez çalışmaları derken oradan oraya yuvarlanıp gidiyor. 2016’dan beri de Moodist’te çalışıyor.

Psikolog Özge KalkanPsikolog. Moodist ekibinin en yeni üyesi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı alanında yüksek lisans yapmakta, şu an tez aşamasında. Aynı zamanda psikoterapi eğitimlerine, süpervizyon süreçlerine ve test eğitimlerine tam gaz devam etmekte.

Yrd. Doç. Dr. Selin Birgül BoranPsikiyatri uzmanı, çok sayıda bilimsel yayın yaptı ve birçok uluslararası kongreleye katıldı. Moodist Hastanesi’nde çalışmakta olup aile ve çift terapisi, cinsel terapi, bilişsel terapi, akupunktur tedavisi yapmaktadır. Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümünde Yardımcı Doçent Doktor olarak öğretim üyeliği yapmaktadır.

Prof. Dr. A.Tamer AkerPsikiyatri Profesörü, halk sağlığı uzmanı. Genelde psikiyatri, özelde afet ve travma ruh sağlığı ile ilgilenir. Bu alanda lisans üstü programlar yürütür. Çeşitli bakanlıklar, Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletlere bağlı çeşitli kurumlara, STK’lara danışmanlık verir. Ulusal ve uluslararası afet ve travma yaşayan bölgelerde bulunur, çalışır. Uzun mesafe koşar, yorulur, yine koşar.

Uzm. Diyetisyen Yeşim Nurdan ÖzkorucukluBeslenme ve diyetetik uzmanı ve hemşiredir. Hastalıklarda beslenme (obezite, yeme bozuklukları, diyabet, kalp ve damar hastalıkları, bariatrik cerrahi vb.), gebelik ve emziklik döneminde beslenme, çocuk beslenmesi, kişiye özel beslenme programları, yatan hastalarda nutrisyon tedavisi gibi alanlarda kendini geliştirmiştir. Uzman Diyetisyen olarak Moodist’te çalışmaktadır.

Uzm. Psikolog Zehra Olcay TunaZehra Olcay Tuna, Uzman Psikolog. Daha çok bağımlılık ile ilgili eğitimler aldı. Çeşitli projelerde, çalışmalarda yer aldı. Bir yerlerde çalıştı. Şimdi Moodist Bağımlılık Servisinde.

Uzman Psikolog (M.Sc.) Kinyas Tekin Kinyas Tekin. O bir psikolog. Bağımlılıklarla özellikle kumarla çalışmayı seviyor, şemalarla oynamak, göz hareketleri yaptırmak, kağıt kalem bulursa resim çizdirmek ilgi alanlarıdır. Klinikte çalışmanın yanı sıra meslektaşlarına eğitimler planlamayı ve deneyimleri paylaşmayı mesleki sorumluluk olarak benimsiyor. Gönüllü projelerde yer almayı nefes almak olarak görüyor.

Yrd. Doç. Dr. Pervin Sevda BıkmazPsikiyatri uzmanı, psikoterapist. Çok sayıda uluslararası projede çalışmış, bir çok psikoloji programı kurmuş, yürütmüş ve sahada çalışan uzman yetiştirmiştir. Psikiyatri ve psikolojinin yüz güldürücü sonuçlarına ilişkin etkileyici deneyimlerinden aldığı ilhamla bu alandaki klinik ve akademik çalışmalarını inaçla sürdürmektedir. Moodist’te çalışıyor olmak ona kendini üretken hissettiriyor.

KATKIDA BULUNANLAR

2

Page 5: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 6: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

10 BU BEBEĞİ HEMEN GERİ GÖTÜRÜN!

14 ERGEN OLMAK ZOR BİR İŞTİR!

18 BİR TRAVMA BİRİMİ KURULUŞU HAKKINDA...

20 RUHSAL YARALAR

22 HABERLER

27 MESELE İKİ UÇLU BOZUKLUKSAÇOK GEÇMEDEN BİR UCUNDANTUTMAK LAZIM.

BU SAYIDA

32 KOMŞUDAN DEĞİLECZANEDEN

31 ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİHİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Page 7: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

BU SAYIDA

45 MINDFULL, OR MINDFUL?

48 DUYGULARI BESLEME“Midenizi ve Duygularınızı Aç Bırakmayın!”

52 ACIKMADIM Kİ!

54 ‘TRAVMA SONRASIBULUTLARIN RENGİ DEĞİŞİR Mİ?’

46 AKUPUNKTURUNPSİKİYATRİDEKİ YERİ NEDİR?

35 BAZEN YAŞAM BİR OYUNDUR

41 KUMAR BAĞIMLILIĞINDADÜŞÜNCE HATALARI

36 PSİKİYATRİK İLAÇLARKİLO ALDIRIR MI?

Page 8: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

BU BEBEĞİ HEMEN GERİ GÖTÜRÜN!

Bir gün eşinizin eve yeni birisiyle geldiğini, size bu kişinin evleneceği diğer kişi olduğunu, artık beraber yaşayacağınızı ve beraber çok mutlu

olacağınızı söylediğini hayal edin.

İkinizi de eşit derecede seveceğini, ikinizin de aileniz için çok değerli olduğunu, eşyalarınızı artık paylaşmanız gerektiğini ve sizinle eskisi kadar ilgilenemeyeceğini hissettirdiğini düşünün. Nasıl hissederdiniz? Çocuğunuz, kardeşi doğduğunda benzer duyguları hissedecektir.

Kıskançlığın en büyük nedeni; büyük kardeşin en değerli varlığını, anne ve babasını, kardeşiyle paylaşmak istememesidir. Fakat düşünüldüğü gibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük

Burcu OğuzdoğanKlinik Psikolog

ya da ilk çocukların sonradan gelen çocuğu kıskanması değildir. Küçük kardeş de büyüdükçe, büyük kardeşin becerileri karşısında kendini yetersiz bulabilir ve ona tanınan ayrıcalıkların farkına vararak kıskançlık duymaya başlayabilir.

Dolayısıyla bu süreci yönetmek, ebeveynler için zorlayıcı olabilmektedir.

Kardeş KısKançlığının belirtileri nelerdir?

Sözcüklerle ifade etme: Bazı çocuklar kardeşlerine duydukları kıskançlığı dile getirirler. “Keşke hiç gelmeseydi.”, “Anne/Baba, kardeşimi çöpe atalım.” gibi.

Regresyon / Geriye dönüş: Kardeşin doğumuyla birlikte bazı çocuklarda, bebeklik döneminde gösterdikleri davranışlara geri dönme olabilir. Örneğin; emzik emmek istemek, bez takmak istemek vb.

Kendini geri çekme: Kardeşin doğumuyla birlikte bazı çocuklar, artık sevilmediklerini veya yetersiz olduklarını düşünebilir dolayısıyla içlerine kapanabilir ve sessizleşebilirler.

Zarar verme: Kıskançlığı yoğun olarak

yaşayan çocuklarda kardeşlerine fiziksel zarar verme gözlenebilir. Örneğin; çimdiklemek, severken canını acıtmak gibi.

anne ve babalar nasıl davranmalıdır?

• Kardeş kıskançlığının evrensel ve doğal bir duygu olduğunu kabul edin.

• Çocuğunuzu, hissettiği duygudan ötürü suçlu hissettirmeyin veya cezalandırmayın.

• Çocuğunuzun yeni kardeşini, sizlerin yaptığı gibi, büyük bir sevinç ve heyecanla kabul etmesini beklemeyin.

• Doğumdan önce yeni bir kardeşin geleceği bilgisini çocuklarınızla paylaşın ve olası yeni düzen ve değişiklikleri çocuklarınıza açıklayın.

• Kardeşin gelişiyle, sizin ona karşı sevginizin hiçbir şekilde değişmeyeceğini çocuğunuza açıklayın.

• Bebek ile ilgili konularda çocuğunuzun da fikrini almanız, aile bütünlüğünüzün vurgulanması açısından önemlidir.

6

Page 9: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

7

Page 10: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

Örneğin: çocuğunuzun bebek için düşündüğü ismi sormak vb.

• Bebeğin gelişiyle, çocuğunuzun alışık olduğu düzenin bozulmaması önemlidir. Özellikle doğum sonrasında annenin, bebeğin bakımıyla meşgul olduğu zamanlarda babanın, çocuğun düzenini sürdürmesini sağlaması önemlidir. Örneğin; uyku saati, parka gitme gibi.

• Çocuğunuza, kardeşine zarar veremeyeceği konusunda yaşına uygun net kurallar koyun. Çocuğunuzun, öfkesini sözcüklerle ifade etmesine olanak sağlayın.

• Çocuğunuzu, kardeşi hakkında güzel şeyler söylemesi için zorlamayın. Böyle durumlarda çocuğunuzun gerçek duygularını söylemesini engellemiş olursunuz. Bu da çocuğunuzun duygularını yıkıcı şekillerde ifade etmesine sebep olur. Bu yüzden çocuğunuzun

hoş olmayan şeyleri de söylemesine izin verin. Bunları söylediğinde onun hissettiklerini anlayışla kabul edin.

• Çocuğunuza, kardeşi doğduktan sonra “artık sen ablasın, abisin veya kardeşini artık sen koruyacaksın” gibi cümleler kurmamaya özen gösterin, onun da bir çocuk olduğunu unutmayın.

• Çocuğunuzun olumlu davranışlarını destekleyin. Örneğin size yardım ettiğinde teşekkür edin.

• Çocuklarınızı kıyaslamayın. ‘Sen daha akıllısın, daha yaramazsın vb.’ cümleler yerine, onları oldukları gibi kabul ettiğinizi ve sevdiğinizi çocuklarınıza hissettirin.

Kısaca...

Kardeş kıskançlığı olağan bir durumdur fakat duyarlı ebeveynlikle çocuğunuzun yaşadığı öfke ve

kıskançlık duygularını azaltabilirsiniz. Ailenin bütün üyelerinin stres altında olabileceği gerçeği, büyük çocuğunuza yeterli ilgi ve zamanı ayırmanızı zorlaştırabilir. Fakat eğer çocuğunuzun hissettiklerine anlayış gösterirseniz ve çocuğunuza duygularını özgürce ifade etme fırsatı verirseniz, hem yaşadığınız stres azalacak hem de çocuklarınız arasındaki ilişkiyi güçlendirmiş olacaksınız.

Kardeş kıskançlığı bazen çocuklarda çok yoğun yaşanabilmektedir. Böyle durumlarda sürecin en iyi şekilde yönetilebilmesi için bir çocuk psikoloğundan destek alınması önerilmektedir.

KaYnaKçaSchaefer, C. E., & DiGeronimo, T. F. (1994). How To Talk to Your Kids about Really Important Things: For Children Four to Twelve. Specific Questions and Answers and Useful Things To Say. Jossey-Bass, Inc., Publishers, 350 Sansome Street, San Francisco, CA 94104.

8

Page 11: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 12: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

ERGEN OLMAK ZOR BİR İŞTİR!

Ben kendim değilim ki kendi dediğimi açıklayabileyim, anlıyorsunuz ya!

Prof. Dr. Işık KarakayaÇocuk ve Ergen Psikiyatristi

Sen kimsin?” diye sordu Tırtıl.İnsana konuşmayı sürdürme isteği veren bir başlangıç tümcesi sayılmazdı bu. Alice utana sıkıla, “Şey, ben, ben de şu anda pek bilmiyorum efendim,” dedi. “Bu sabah yataktan kalktığımda kim olduğumu biliyordum ama, o zamandan bu yana o kadar çok değiştim ki.”“O da ne demek?” dedi Tırtıl sertçe. “Söylediğini açıkla bakalım!”“Açıklayamayacağım efendim,” dedi Alice.

Lewis Carroll - “Alice Harikalar Diyarında”

ergenliK...

Ergenlik dönemi gelişim, dönüşüm, değişim ve başkalaşma süreci olarak tanımlanmaktadır. Gerçekten de insan yaşamının ruhsal ve bedensel açıdan en hızlı ve zorlu dönemlerinden biridir. Bu değişimlerin gençte yarattığı yüklerin yanı sıra aile üyeleri için de alışılması ve uyum sağlanması güç bir dönemdir.

Ergenler bir yandan bedenlerindeki değişimlere uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da bağımsızlaşma mücadelesi verir.

Bedensel etkinliği artan, cinsel dürtüleri olan, duygusal ve zihinsel

olarak gelişen genç artık hem kendine hem de ailesi dışındaki dünyaya karşı yoğun bir merakla dolar. Bu da onu keşfe yöneltir.

Bu keşifler bazen risk alma anlamına da gelir. Ergenlik risk almadan olmaz... Çünkü ergenler haz ararlar.

Keşif ve aykırı davranışlar gibi risk davranışları da hazza en kolay ulaşım yollarından birisidir.

Ayrıca risk bir yandan haz duygusunu doyururken bir yandan da gencin sınırlarını tanımasına ve yeniden tanımlamasına da hizmet eder. Böylece bedeninin ve toplumsal ilişkilerin sınırlarını öğrenir.

Artık bir birey olmaya doğru yol almaya başlar. Risk almak ergen için sıra dışı bir durum değildir ve aileler de fazlasıyla endişeye kapılmamalıdır. Ancak risk alma davranışları sıklıkla tekrar eder, çeşidi artar ve daha sıklaşırsa endişelenmek gerekir.

arKadaşlar...

Kimi zaman aileler tarafından bir risk olarak görülen arkadaşlık ilişkileri çocukluğun her döneminde olduğu gibi ergenlikte de çok önemlidir.

İçinde bulunduğu dönemin gereği olan kendi kendine yetmeyi başarabilmesi

olarak açıklayabileceğimiz bireyselleşme ve keşfetme çabası içindeki genç ailesinden bir miktar uzaklaşacak, kendine yeni bir çevre ve yeni ilgi alanları oluşturacaktır. Bu yolla çocukluktan çıkıp genç erişkinliğe geçiş mücadelesini başlatmış olur.

Arkadaşlar herkes için hayatın zenginliğidir.

Ama ergenler için daha önemli anlamlar taşırlar. Sürekli onu denetleyen ve öğüt veren anne babasının karşısında, onu eleştirmeden, sorgulamadan, yargılamadan kabul eden, her konuda rahatça konuşabileceği ve aynı zamanda kendisi için ayna görevi gören fiziksel ve ruhsal olarak daha yakın hissettiği yeni bir çevre oluşturur arkadaşlar.

Arkadaşları sayesinde hem kendini keşfetme, yeni bakış açıları kazanma becerisi gelişir, hem de oluşturduğu yeni çevresi sayesinde genç erişkinliğe hazırlanır.

Oysaki anne-babalar çoğu zaman ergen çocuklarının seçtiği arkadaşları sadece olumsuz davranışlar üzerinden değerlendirme eğilimindedir. Çocuklarının daha öfkeli olmasının, dışarıda daha çok vakit geçirip kendilerine zaman ayırmamasının,

10

Page 13: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

derslerine gereken ilgiyi göstermemesinin ya da değişen değer yargılarının sorumluluğunu arkadaşlarında bulmaya çalışırlar. Değişenin sadece sosyal çevresi değil aynı zamanda kendi çocukları olduğunu anlamlandırmakta güçlük çekebilirler.

Ergenlik dönemi aileden uzaklaşma, kopma gibi görünse de unutmamalıdır ki gençler verdikleri bu zorlu mücadelede yanlarında onu her zaman düşünen ve koruyan ebeveynlere ihtiyaç duyarlar.

Tüm itirazlarına rağmen ergenler anne babanın öğütlerini hatırlar ve duymak isterler.

Önemli olan anne babaların çocuklarının büyümesine ayak uydurabilmesi, onlarla farklı bir dille iletişim kurmayı öğrenebilmesi ve her zaman sığınabileceği bir liman olarak yakınlarında olduğunu hissettirmesidir.

Bu şekilde davrandığı zaman ebeveynler, küçük çocuklarının tüm büyüme çabalarını destekleyebilir ve sağlıklı birer erişkin olduklarını gururla izleyebilirler.

ÖzetlerseK...

Ergenlik döneminin en önemli gelişimsel görevlerini yerine getirmeye çalışan çocuklar bu evreyi kendilerini anlamaya çalışan, destekleyen ve

olduğu gibi kabul eden anne-babaları sayesinde daha az zorluk yaşayarak atlatabilirler.

Bazen de kimi zaman kendilerinden kaynaklanan kimi zaman da ebeveyn kaynaklı nedenlerle ciddi sorunlar yaşayabilirler.

Ev içinde ciddi çatışmalar, arkadaş ilişkilerinde güçlük, okul sorunları, duygusal ve ruhsal sorunlar ve riskli davranışlar da artış ortaya çıkabilir.

Böyle bir durumda ailenin çocuk ve ergen ruh sağlığı alanında çalışan bir profesyonelden destek alması, gencin sağlıklı bir şekilde erişkinliğe geçişini kolaylaştıracaktır.

11

Page 14: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 15: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 16: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

BİR TRAVMA BİRİMİ

KURULUŞU HAKKINDA...

Prof. Dr. A. Tamer AkerMedikal Direktör, Psikiyatrist

14

Page 17: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

Şiddet haberleri gazetelerde, kazalar ekranlarda sıradanlaşmıştır. Travmatik bir olayı duymadığımız gün neredeyse yoktur. Olursa haber değeri olacaktır.

Gündelik hayatta yaşadıklarımız ise bu yorgunluğun üzerine eklenmektedir. Travmalar genel anlamı ile insanın yaşamını tehdit eden veya bozan olaylardır. Büyük ölçekli travmalar ve afetler toplumsal yaşamda önemli değişikliklere yol açarlar. Bu değişiklikleri olumlu veya olumsuz yönde görmek mümkündür. 17 Ağustos Depremi, son yıllarda yaşadığımız en büyük felaketlerdendir. Deprem, yarattığı olumsuzlukların yanı sıra şehircilikten ruh sağlığına kadar pek çok alana karşı bakış açısını değiştirmiştir. Artık insanlar evlerinin dayanıklılığına gösterdiği özeni ruhsal sağlıklarına da göstermeye başlamıştır.

Afetlerin toplumlara çeşitli “fırsat pencereleri” açtığı doğrudur fakat toplum ruh sağlığı sorunlarının başında afet ve travma kaynaklı sonuçlar da gelmektedir. Bazı durumlarda insanların “pencere’yi” bile görecek halleri kalmayabilir.

Çok yakın geçmişimizdeki kitlesel travmalar insanların belleklerinde derin izler bırakmışlardır. Van Erciş Depremi, Soma Maden Faciası’nın acıları derken Suriye’deki iç savaş, savaştan kaçan göçmenlerin sığınma, barınma ve uyum sorunları, canlı bomba saldırıları, 15 Temmuz Darbe Girişimi gibi olaylar ülke insanını gerçekten etkilemiş ve yormuştur.

Gündelik hayatta yaşadıklarımız ise bu yorgunluğun üzerine eklenmektedir. Şiddet haberleri gazetelerde, kazalar ekranlarda sıradanlaşmıştır. Travmatik bir olayı duymadığımız gün neredeyse yoktur. Olursa haber değeri olacaktır.

Travma sonrası kabuslar, kaygı ve korkular, çaresizlik, umutsuzluk, uyku sorunları, güvensizlik, tahammülsüzlük, dikkatsizlik, karamsarlık, çökkünlük gibi pek çok sorunla karşılaşabiliriz. Travmalar

ruh sağlığımızı etkilediği gibi beden sağlığımızı da etkilerler; migren, fibromiyalji, yüksek tansiyon, mide – barsak sistemi sorunları gibi pek çok sistemi etkileyebilir.

Kayıplarımız, hastalıklarımız da sevinç ve mutluluklarımız kadar yaşamın farklı yönleridir. Travmalar her insanı doğal olarak etkiler. Bazen bu etkilenmenin boyutu artar, yardım ve destek ihtiyacı hissedilir. Toplumsal dayanışma, toplumun kaynakları zorda olan insanın en önemli destek kaynağıdır. Sorunlar bu yapı içinde çözülmezse mesleki bir çözüm arayışına gidilir. Burada ilginç olan nokta Marmara Depremleri’nin açtığı fırsat penceresinin insanların ruhsal destek arama ve talep etmelerini kolaylaştırmış olması ve ruh sağlığını konuşmayı bir anlamda olağanlaştırmış olmasıdır.

Ruh sağlığımızı bozma olasılığı olan travmatik olaylar ve sonuçlarına karşı elbette pek çok önlem alınabilir. Bunların içinde yer alan, ruh sağlığı uzmanlarının verdiği destek ve tedavi yaklaşımları önemlidir.

tÜrKiYede bir ilK

Travmalardan etkilenen insanların değerlendirmelerini ve tedavilerinin yapılabildiği özel hizmet birimlerinin kurulması ülkemiz için bir gerekliliktir. İstanbul Moodist Hastanesi bir ilki gerçekleştirerek özel hastaneler arasında ilk kez “Travma ve Ruh Sağlığı Destek Birimi”ni kurmuştur. Bu birim alanındaki deneyimli ruh sağlığı uzmanları ile mücadeledeki yerini almıştır.

Travmasız, afetsiz, sağlıklı günler dilerim.

15

Page 18: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

RUHSAL YARALAR

Hayatınızda hiç şiddet gördünüz mü? Evet ya da hayır?

Hayatınızda hiç sizi duygusal olarak yaralayacak bir şekilde eleştirildiniz mi ya da sizinle alay edilip aşağılandınız mı? Hiç küçük düşürüldünüz mü ya da bir başkası tarafından istediğiniz bir durum yasaklandı mı? Biri size hiç bağırdı mı, küfür etti mi ya da herhangi bir durumla ilgili tehdit etti mi? Bir yere gitmenizi sadece kendi öyle istiyor diye yasakladı mı ya da telefonunuzu sizden izinsiz karıştırdı mı? Peki hiç biri tarafından sevdiklerinizi görmeniz yasaklandı mı ya da hak ettiğiniz bir kazancı dilediğiniz gibi harcama hakkınız elinizden alındı mı? Hiç biri size vurdu mu ya da itti mi, saçınızı çekti mi?

Şimdi tekrar düşünün, hayatınızda hiç şiddet gördünüz mü?

Şiddetin ne olduğu üzerine düşündüğümüzde akıllara ne geliyor? Gözünüzün önünde nasıl bir resim canlanıyor? Günlük hayatın akışı içinde; karşılaştığımız, duyduğumuz ve yaşadıklarımız arasında, şiddetle ne kadar temas ettiğinizin gerçekten farkında mısınız?

Genel tanımıyla bakacak olursak; şiddet, güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür. Peki şiddetin fiziksel türüne daha yakından bakarsak neleri örnek olarak sıralayabiliriz? İtmek, tokat atmak, tekme atmak, tükürmek, yumruklamak, üzerine yürümek,

kısaca bedene istemsiz ve yaralayıcı her teması örnek olarak verebiliriz. Bunlara ek olarak, saç çekmek, temel ihtiyaçları kısıtlamak, zorla cinsel ilişkiye girmek, silahla yaralamak, tıbbi tedaviyi engellemek benzer şekilde maalesef örnekler arttırılabilir.

Şiddetin bir başka türü olan psikolojik şiddete bakacak olursak; sürekli eleştirmek, aşağılamak, bağırmak, iletişim kurmamak, bilgiye ve desteğe erişimini engellemek, tehdit etmek, lakap takmak, alay etmek, küçümsemek, sözünü kesmek veya bilerek dinlememek gibi örnekler sıralanabilir…

Günlük hayatın akışı içerisinde, sevdiklerimiz ve çevremizle kurduğumuz her ilişki ağının içinde şiddetin türlerine rastlanabilir. Bu bazen ebeveynlerde bazen romantik ilişkinin içinde, bazen çalışma hayatında bazen trafikte bazen yolun ortasında karşımıza çıkabilecek bir durumdur. Peki, temas etme olasılığımız bu kadar yüksek bir durumla karşılaştıysak ya da karşılaşacaksak, şiddetin ortaya çıkardığı zararları nasıl tespit edebiliriz?

Fiziksel şiddete uğrayan bireylerde ortaya çıkabilecek bedensel yaralanmaların dışında ruhsal yaralardan da bahsedebiliriz. Örneğin fiziksel şiddete bir veya birden çok kez maruz kalmış birinde korku, panik, ani durumlarda irkilme gibi

belirtiler görülebilir. Aynı zamanda uyku sorunları, öfke patlamaları gibi belirtiler görülebilir. Örneğin duygusal şiddete maruz kalmış bireylerde, içe kapanma, unutkanlık, umutsuzluk, güvensizlik, hayat kalitesinde düşüş, performansta düşüş, karar vermede güçlükler, kendini sevmeme, kendini suçlama ve buna benzer olumsuz durumlara rastlanabilir.

Şiddetin her türünün ve düzeyinin açabileceği bedensel ve ruhsal yaralara sayısız olumsuz örnek ekleyebilmek mümkün. Tam da bu nedenle, hayatın akışı içinde nerede ve hangi noktalarda şiddete maruz kalınmış olduğunu fark etmek; şiddeti engellemeye veya engellemek için hangi yollara ihtiyaç duyulduğunu fark etmeye yarar. Şiddeti önlemek, durdurmak, şiddetin açtığı bedensel ve ruhsal yaraları sarmak birey ve toplum sağlığı için oldukça önemli bir noktadır.

Sorunlarda, zorluklarda, öfke ve kızgınlık gibi duygular ön plana çıktığında, referans alınabilecek çözüm yolu şiddet olmamalıdır. Şiddeti sorun çözme ve baş etmede geçerli bir yol olarak görmek, diğerine dair empati duygumuzu yitirmek; toplumun dokusunu zedelediği gibi, bireyleri de ruhsal yaralara daha açık bir hale getirebilir. Kızgınlık ve öfke insanlarda olması gereken, olumsuz duyguları dışarı vurmamızı sağlayan sağlıklı bir duygudur. Öfke fark edildiğinde ve yönetilebildiğinde, bastırılmadığında iyidir, içinde şiddet olmasa…

Alagün Belce BahşiKlinik Psikolog

16

Page 19: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

17

Page 20: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

HABERLER

bağımlılıK Ücretsiz aile eğitimi

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Bağımlılık Merkezi, tüm bağımlı ailelerini bağımlı bir bireyle yaşamanın ve bağımlılıkla mücadele etmenin anlatıldığı eğitimlere davet ediyor.

Bağımlılık tüm dünyada hızla artan bir hastalık. Her yaş, cinsiyet ve ekonomik gelir düzeyinden

yüzbinlerce insan bağımlılığın pençesinde. Bağımlı bir üyeye sahip olmak aile için ıstırap verici bir durum. Sosyal çevre, iş çevresi, arkadaş çevresi bağımlı ile iletişimine sınır koysa da aile sürekli bağımlı ferdinin yanında yer alıyor.

Eğitimlere katılan aileler, aralarında kendi deneyimlerini paylaşıyorlar. Ailelere hem kendilerine hem bağımlı bireye zarar vermeden, onun için nasıl

faydalı olabileceklerini sunumlar ve videolarla anlatıyoruz. Eğitimlerimiz 6 oturumdan oluşuyor;Bağımlılık nedir?Bağımlılık yapan maddeler ve etkileriBağımlılığın aileye etkisiDeğişim adımlarıEtkili iletişim yollarıSık sorulan sorular ve yanıtları

Tüm toplumumuza bağımlılıktan uzak sağlıklı günler diliyoruz.

bağımlılıK semPOzYUmU

DavetBağımlılık ve ilgili sorunlar son yıllarda ülkemizde giderek artan bir sorun haline geldi. Bağımlılığın önlenmesinde ve bağımlılığa uygun

müdahalelerin yapılmasında, alanda çalışan uzmanların bilgi ve becerisi büyük önem taşımaktadır.

Bağımlılık; yeterli bilgi ve beceriye sahip uzmanlar tarafından önlenebilir veya tedavi edilebilir.

Bağımlılık multidisipliner bir alandır. Bu nedenle çok farklı bilim dallarından insanların karşılaştığı bir sorundur.

Ülkemizde farklı disiplinlere yönelik bilimsel bir toplantı ihtiyacı olduğu için İstanbul Bağımlılık Sempozyumu’nu düzenliyoruz.

Bu sempozyum; psikolog, psikolojik danışman, rehber öğretmen, sosyal hizmet uzmanları, emniyet görevlileri, sosyologlar gibi bağımlılık sorunuyla karşılaşan ve alanda çalışan tüm profesyoneller ile öğrencilere yöneliktir.

Bağımlılığın önlenmesine ve tedavisine toplumsal bir katkımız olması dileğiyle bu sempozyumu düzenliyor ve ilgili herkesi davet ediyoruz.

18

Page 21: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

KUmar bağımlılığı

Türkiye’de Bir İlk: Kumar bağımlılığı Tedavi Programı

İnternet üstünden oynanan kumar oyunları, kumar makineleri, İddaa benzeri oyunlar, bahis, kağıt ve şans oyunları, at yarışları veya foreks. Hepsi sonunda kumar bağımlılığına dönüşebiliyor. İnternet üstünden veya gerçek oynansın, fark etmez. Kumar kumardır.

Kumar bağımlılığı, bağımlı olan kişi ve ailesi için bir büyük yıkımdır.

Kumar bağımlılığı, tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Moodist Psikiyatri Hastanesi Bağımlılık Merkezi; Türkiye’nin ilk kumar bağımlılığının tedavisine özel ve yapılandırılmış bir programı başlattı.

Moodist Bağımlılık Merkezi olarak uluslararası uygulamalar ve kendi deneyimlerimizden yola çıkarak yeni bir program oluşturduk. Kişisel İyileşme Programı adını verdiğimiz programda bireyle çalışarak, kumar oynamaya yol açan etkenleri saptıyor,

kumar oynamaya yol açan düşünce hatalarını değiştirmeye çalışıyoruz.Kumar bağımlılığında kişi genellikle kumar oynamayı bırakır ancak daha sonra tekrar başlar. O nedenle programımızın temel amacı tekrar kumar oynamaya başlayacak etkenleri ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Kumar bağımlılığında ailenin rolü çok önemlidir. Bu nedenle aile eğitimine de yer verdik. Ailenin bilgilenmesi ve davranış değişikliği geliştirmesi, kumar bağımlılığının iyileşmesinde temel etkendir.

mOOdist aKademi

Moodist Akademi, Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesinin akademik ve uzman kadrosunun kanıta dayalı, bilimsel mesleki bilgi ve birikimlerini meslekdaşları ile paylaşma platformudur.

Bu kapsamda psikiyatri, psikoloji ve nöroloji alanlarında üst uzmanlık eğitimleri sunulmakta, klinik ve uygulamaya yönelik beceriler kazandırmak.

Ulusal ve uluslararası konferans ve sempozyumlar düzenleyerek bilimsel gelişmeleri, bilgi ve deneyimleri

meslektaşlarımızla paylaşmak.

Moodist Akademi; Bağımlılık Sempozyumu ve Ruh Sağlığı Sempozyumu ile birlikte Bağımlılık, Travma, Psikopatoloji, Psikofarmakoloji, Cinsellik, Test Eğitimleri gibi alanlarda eğitimler düzenlemektedir.

19

Page 22: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

HABERLER

bağımlı bireYlerin çOcUKlarına YÖneliK desteK PrOgramı

Psikiyatri Uzmanı, Danışman Hekim Prof. Dr. Kültegin Ögel, Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Işık Karakaya, Uzman Klinik Psikolog Burcu Oğuzdoğan.

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Çocuk-Ergen Birimi, bağımlı bireylerin çocuklarına, ihtiyaç duydukları desteği sağlamaya yönelik Türkiye’de bir ilke imza attı:

Bağımlılık bir aile hastalığıdır. Alkol veya madde bağımlısı, tek başına problemin tamamı değildir. Ailedeki her birey, özellikle de çocuklar, ebeveynlerinin yaşadığı bağımlılık probleminden etkilenmektedir.

“Bağımlı Bireylerin Çocuklarına Yönelik Destek Programı”

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesi Çocuk-Ergen Birimi olarak Türkiye’de ilk kez, grup çalışması olarak ve kişiye özgü bir tedavi modeli olarak uygulanabilen “Çocuk-Genç

Destek Programı’nı hayata geçirmiş bulunuyoruz.

Bu programın amacı, alkol veya madde bağımlısının yakını olan çocuk ve ergenlerin bağımlı aile ortamında büyümelerinin olumsuz etkilerini azaltmalarına ve karşılaştıkları güçlüklerle uygun şekilde baş etmelerine yardımcı olmaktır.

Çocuğunuzun destek mekanizmalarını güçlendirerek geleceğini değiştirebilirsiniz.

danışanlarla YaPılan ergOteraPi çalışmaları

Moodist Psikiyatri ve Nöroloji Hastanesinin Genel Psikiyatri Yatılı servisinde kalan danışanlarla birlikte günün belirli saatlerinde film seyrediyoruz, terapötik amaçlı ahşap boyama, kinetik kum ve kil kullanarak birtakım çalışmalar ve ebru sanatını içeren etkinlikler yapıyoruz.

Tüm bu etkinlikleri yaparken bazen belirli bir tema üzerinden çalışıyoruz, bazen önemli günler ve haftalar hakkında etkinlikler yapıyoruz, bazen de direktifsiz bir şekilde bireylerin veya grupların önlerindeki malzemelerle özgürce baş başa kalarak bir ürün çıkartmalarına eşlik ediyoruz. Her bir çalışma, her defasında hem hastaları, hem de terapistleri kendilerini keşfetmelerine dair bir yolculuğa çıkartıyor.

Bireylerin sadece hastanede geçirdikleri zamanlarında değil, sosyal hayatlarında da bu tarz etkinlikleri kullanabilmeleri ve bu süreçte kendilerini keşfedebilmeleri için teşvik ediyoruz.

Kişi her zaman “sözcüklerle” kendini ifade edemeyebilir. Öfke, kaygı, korku, üzüntü, mutluluk gibi duygular ve düşünceler “sanat”ın bize sunduğu yollarla da anlatılabilir.

Duyular, duygular ve düşünceler boyalarla, resimle, kil ile, kum ile, ebru ile kişilerin iç dünyalarının bir yansıması olarak dışavurulabilir.

Ortaya çıkan ürünlerde herhangi bir estetik değeri aramaktan ziyade burada zamanı paylaşma, beceri kazanma ve birlikte birşeyler ortaya koyma üzerine odaklanılır.

20

Page 23: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

sPOt “bağımlılıKla ilişKili hızlı, Özet, PratiK bilgiler”

Bağımlılığın tekrarlamasını önlemek için bu alanda çalışan uzmanların hastalarını bilgilendirmesi zorunlu. Ancak bu bilgilendirmelerin etkili olmadığını ve bağımlıların uzmanların söylediklerini çeşitli nedenlerle ciddiye almadıklarını görüyoruz. Bazen akranların yani diğer bağımlıların deneyimleri daha etkili oluyor. O nedenle biz de kliniğimizde yatan hastalarımıza “diğer bağımlılara tekrar kullanmayı önlemek için tavsiyeleriniz neler olurdu?” diye sorduk. Aldığımız yanıtlar aşağıda. bu SPOT’u, belki diğer bağımlılarla paylaşır ve onlara da yararı olur hedefiyle deneyimlere ayırdık.

“35 yaşında, erkek, 18 yıldır alkol kullanıyor’’• Maddeyi hatırlatan tüm

uyaranlardan uzak durmalılar. Maddeyi hatırlatan bir şarkı, sokak, arkadaş.

• Sevgi duyabilecekleri herhangi bir şey ile ilgilenebilirler. Güzel bir kızı sevebilirler mesela. Birisi için biri olabilmeyi öğrenebilirler.

“31 yaşında, erkek, 15 yıldır madde ve alkol kullanıyor’’• Bu süreçte her zaman yanında

hayali bir terazi taşımak ve riskli durumlarda kar zarar dengesine bakmak çok önemli. Eğer içersem ne elde edeceğim, ne kaybedeceğim. Bunları düşünüp mantıklı hareket etmek gerekiyor.

“28 yaşında, erkek, 10 yıldır madde kullanıyor’’• Maddeyi bıraktıktan sonra

kendilerini hiçbir şekilde test etmemeliler. Nasıl ateş ile barut yan yana durmuyorsa onlar da maddeyi hatırlatacak insanlarla bir araya gelmemeli, eski ortamlarından uzak durmalılar. Yoksa ufak bir ateş bile her şeyi yok edebilir. Böylece bütün emekleri boşa gider.

“22 yaşında, erkek, 5 yıldır madde kullanıyor’’• Hayatta madde dışında haz

alabileceğimiz şeyler bilmiyoruz. İyileşme sürecinde zevk alabileceğimiz yeni şeyleri öğreniyoruz ama bu sefer bunları beraber yapacağımız insanlara ulaşamıyoruz. Mesela ben gidip mahalledeki arkadaşıma gel pinpon oynayalım desem, hadi lan ne pinponu gel bir sigara içelim der. Bu yüzden yeni hobilerle beraber yeni arkadaşlıklar da edinmeyi öğrenmeliyiz.

“32 yaşında erkek, 17 yıldır madde kullanıyor’’• Benim için en önemli şey, mekan.

Madde bağımlısı kişi oturduğu semtten, mahalleden kesinlikle ayrılmalı. Göz görmeyince, bir süre sonra gönül de istemeyecek.

“25 yaşında, erkek, 9 aydır madde kullanıyor’’• Madde ile alakalı alışkanlıklarını

değiştirmeliler. Madde kullanırken ya da etkisindeyken sürekli dinledikleri müzikler, gittikleri yerler, konuştukları arkadaşlar. Bu tür alışkanlıklar uyuşturucunun kendisi gibi zarar verir. Asıl onlar tekrar maddeye düşürür.

“23 yaşında, erkek, 5 yıldır madde kullanıyor’’• Hayatta inişler çıkışlar olur. Bu

inişlerde çok ilerlemek, çıkışı daha fazla zorlaştırmamak gerekiyor.

“41 yaşında, erkek, 4 yıldır madde kullanıyor’’• Madde bir akbaba gibidir.

Bağımlı olduktan sonra gözleri hep üzerimizde olur ve bizi en sıkıntılı, stresli olduğumuz zaman yakalamaya çalışır. Bu tür durumlarda o akbabaya yem olmamak gerekiyor.

“21 yaşında, erkek, 3 yıldır madde kullanıyor’’• Arkadaşım içmezse ben de

içmem değil. O içerse ben ondan

uzaklaşırım demeli insan kendine.

“31 yaşında, erkek, 7 yıldır madde kullanıyor’’• Boşluğa düşünce alkol ve maddeye

koşarsak çıkmaz bir sokağa gireriz. Halbuki yardım ve destek için başkalarına danışırsak o çıkmaz sokağa girmeden doğru yolu bulabiliriz.

“21 yaşında, erkek, 3 yıldır madde kullanıyor’’• Ben bu süreci yeni doğmuş bir

bebeğe benzetiyorum. Yeni bir doğuş, hayata yeni bir adım gibi. Bu yüzden eskiler geride bırakılmalı.

“39 yaşında, erkek, 23 yıldır alkol kullanıyor’’• Zorla tedavi olmayı kabul

edenleri isteksizce oruç tutanlara benzetiyorum. Gün içerisinde sürekli yiyeceği yemeklerin hayalini kuranlar ve ezan okunmasını sabırsızlıkla bekleyenler... Bu yüzden kişiler, başkasının zoruyla değil kendi istekleri ile tedavi sürecine girmeliler. Kendileri için değişimi kabul etmeliler.

“28 yaşında, erkek, 5 yıldır madde kullanıyor’’• Kendi kendimize bir duvar

örüyoruz. Duvar yükseldikçe ışığımızı kapatıyor, karanlığa gömülüyoruz. Aslında o duvarı nasıl kendi isteğimizle örüyorsak kendi isteğimizle de yıkabiliriz. Yeter ki kafada bitirelim.

“46 yaşında, erkek, 26 yıldır alkol kullanıyor’’• Makineye bağlı yaşadığınızı,

bitkisel hayatta olduğunuzu düşünün. Fişi çekmek de bir seçenek ama maddeyi bırakıp hayata dönmek de.

“31 yaşında, kadın, 15 yıldır alkol kullanıyor’’• İnsanın en yakın arkadaşı alkol-

madde olur mu? Olmaz...

21

Page 24: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

22

Page 25: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

MESELE İKİ UÇLU BOZUKLUKSAÇOK GEÇMEDEN BİR UCUNDAN

TUTMAK LAZIM.

Gülerken ağlamak istediğiniz, ağlarken güldüğünüz, kışın terleyip, yazın üşüdüğünüz, çikolata çubuk kraker bandığınız, yoğurtla baklava yediğiniz,

diyet yaparken kilo aldığınız, durup dururken kilo verdiğiniz, birini çok severken nefret ettiğiniz oluyor mu hiç?

Mutlaka vardır içlerinden en az birini yaşamış olan. Ee ne yani yaşadıysak şimdi biz bipolar hastası mıyız? Yok yok hayır estağfurullah şimdi hemen sakinleşin ve ağzınızdaki “ne diyor bu ya” sözcüklerini yavaşça yere bırakıp açıklamama izin verin.

Bahsettiğimiz bu durumlar zaman zaman hepimizin yaşadığı gayet insancıl ve yaşanması olağan olaylardır diyip gönlünüzü aldıktan sonra bu karşıt duygular ne zaman bizim için alarm olur ondan sözedeyim. Bu siyah beyaz duyguları sık sık yaşıyor ve süreleri uzun oluyorsa, iniş çıkışlarımıza hakim olamıyor, enerjimizi ve öfkemizi doğru yer ve zamanda kullanamıyorsak, aşırı enerjiden yerimizde duramıyor ya da üzüntüden yataktan çıkamıyorsak, uykusuzluğumuz göğe çıkmış, duygudurumumuz dans eder haldeyse ve tüm bu yaşananlar bizim hayatımızı, işlevselliğimizi etkiliyorsa burada bir sorun var arkadaşım demek için bu kelime oyunlarını yapıyorum aslında. Şimdi iyice kafalar karıştığına göre biraz durumu bilimsel olarak açıklayayım;

Bipolar yani iki uçlu bozukluk, bir ucu mani dönemine diğer ucu depresyon

dönemine uzanan ruh halindeki aşırı değişiklikler olarak tanımlanabilir. Bunlar öyle değişikliklerdir ki günlük hayatımızın rutinlerini, iş hayatımızı, özel hayatımızı yani kısaca işlevselliğimizi bir yerden bozmaya başlayacak ya da çoktan başlamış bir düzeydedir. Buraya kadar tamam da peki nedir bu mani? Nedir bu depresyon?

Mani dönemi, kişinin çok fazla uykusuzluğa rağmen kendini aşırı

enerjik hissettiği, konuşmasını durduramadığı, bazen agresyonunun bazen de neşesinin çok fazla olduğu, kendini herzamankinden daha özgüvenli hissettiği, çok fazla yeni fikir üretip büyük işlere girmesine rağmen işlerini tamamlayamayıp yarıda bıraktığı, çok fazla para harcama isteğinin olduğu, aynı anda birçok şey düşünüp buna engel olamadığı, kısaca sanki böyle bıraksanız Mahmut Tuncer’in programında sabaha kadar halay çekecekmiş gibi enerjik

Psikolog Neslihan Turan

23

Page 26: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

hissedilen, acının da tatlının da dibine kadar yaşandığı “taşkın” duygudurum haline denir.

Depresyon dönemi ise, umutsuzluğun, çaresizliğin, mutsuzluğun ağır bastığı, özgüvenin azaldığı, karamsarlığın arttığı, değersizlik/suçluluk hislerinin görüldüğü, hayatın keyifli taraflarının görülmediği, enerji ve haz kaybının oluştuğu, uyku ve yeme problemlerinin ortaya çıktığı, salya sümüğün birbirine karışıp peçete ve çikolata firmalarının cirolarını arttırdığı “çökkün” duygudurum haline denir.

Şimdi gelelim uzun lafın kısasına, “İki Uçlu Mizaç Bozukluğu” olarak

adlandırdığımız bu duygudurum rahatsızlığını gündelik yaşamdaki duygu iniş çıkışlarıyla karıştırmamak gereklidir. Ayırt etmek için ise işlevselliğinize olan etkisini farketmek, çökkün ve taşkın dönemlerin sürelerinin uzunluğunu gözlemlemek, uykularınızın kalitesini saptamak gerekmektedir. Ayrıca bilinmesi gerekir ki gerek süresi, gerek atakların sayısı açısından mani ve depresyon dönemleri herkesde farklılık gösterebilir. Çünkü bu ataklar birkaç gün sürebileceği gibi, aylarca da devam edebilmektedir. Ancak farkedilmediği ve önlem alınmadığı zamanlar bu dönemler sıklaşır ve başedilmesi daha güç bir hale gelir. İşte tam da

bu sebeple bu hastalığı tanımak, tanıdıktan sonrada ona vakit ayırmak çok önemlidir. Hastalığa yönelik alınan psikoeğitimin, psikofarmakolojik desteğin ve psikoterapilerin atağın gelmesi-atağın şiddeti üzerinde koruyucu bir etkiye sahip olduğu bilinmelidir.

Yani tedavi edilmediğinde faiziyle beraber tekrar gelen bu hastalığı görmezden gelmek sonumuzu Aşk-ı Memnu’daki Beşir’den farklı kılmayacaktır. Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın diye ertelediğiniz her olay Ferhunde olarak sizi bulmadan destek almayı ihmal etmeyin der güneşli günler dilerim.

24

Page 27: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 28: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

26

Page 29: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkatin çelinebilirliği, organize olamama, verilen görevleri sürdürme güçlüğü ve dürtüsellik gibi özgül belirtiler Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu

olan bireylerin etkili başa çıkma becerileri geliştirmelerini öğrenme ya da kullanmalarını önleyebilir.

Erişkin dönemde neredeyse bir kural olan psikiyatrik eş tanı ve erişkin yaşamın karmaşıklığı çocuklardan farklı olarak erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisinde daha kapsamlı tedavi yaklaşımlarını gerekli kılmaktadır.

Nörobiyolojik zemini olan DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) için ilaç tedavileri bütüncül tedavi yaklaşımının temelini oluşturmaktadır. İlaçların erişkinde tıbbi ve ruhsal eş tanıları gözeterek planlanması gereklidir. Bundan sonra sıra sorun odaklı, yapılandırılmış bilişsel davranışçı psikoterapileri tedaviye eklemeye gelmektedir.

Erişkin dönemde DEHB kişinin davranışları, duyguları, ilişkilerini ve kendisini nasıl değerlendirdiğini güçlü biçimde etkiler. Erişkin dönemde özsaygı ve utancın birincil belirleyicisi kişinin kendini çocukluk ve ergenlik döneminde nasıl değerlendirdiğidir. DEHB vakaları çocukluk çağından beri başlamış olan ve etkili başa çıkma becerilerini engelleyen temel nöropsikiyatrik bozukluklara sahiptirler.

Dikkatin çelinebilirliği, organize olamama, verilen görevleri sürdürme güçlüğü ve dürtüsellik gibi özgül belirtiler DEHB olan bireylerin etkili başa çıkma becerileri geliştirmelerini

öğrenme ya da kullanmalarını önleyebilir. Etkili başa çıkma becerilerinin yokluğu nedeniyle bu bozukluğa sahip kişilerin çoğu yineleyen başarısızlıklar yaşamıştır ya da yenilgi olarak adlandırabilecekleri deneyimleri olmuştur.

Bu başarısızlık öyküleri kişinin kendi hakkında olumsuz düşünceler geliştirmesine yol açabilir. Bunun yanı sıra üstlendikleri görevler konusunda da işlevsel olmayan düşünceler geliştirebilirler. Sonuç olarak ortaya çıkan bu olumsuz düşünce ve inançlar var olan kaçınma davranışları ya da çelinebilirliliği arttırabilir.

Bu düşünce ve inançların sonucu olarak kişiler görev ya da sorunla karşı karşıya kaldığında dikkatleri daha çok kayabilir ve ilişkili davranışsal belirtiler daha da kötüleşebilir.

Tedavide bu bozukluğa sahip olanlar sıklıkla bildirdikleri gibi organizasyon ve planlama güçlükleri, dikkat dağınıklığı, kaytarma-kaçınma davranışları, iletişim güçlükleri ve anksiyete-depresyon-öfke belirtilerine odaklı, yapılandırılmış bilişsel davranışçı psikoterapilerden önemli yararlar sağlayabilir.

Yrd. Doç. Dr. Selin B. BaranPsikiyatrist

27

Page 30: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

KOMŞUDAN DEĞİLECZANEDEN

“Psikiyatride Akılcı İlaç Kullanımı”

Yrd. Doç. Dr. Pelin Sevda BıkmazPsikiyatrist

İlaç tedavisi, bilimsel araştırma yöntemleriyle etkinliği kanıtlanmış çok sayıdaki psikiyatrik tedavi seçeneğinden biridir. Ruhsal bozukluğu olan bir hastada ilaç tedavisi hayat kurtarıcı ve vazgeçilmez olabilirken, bir başka hastada ilaç dışı tedavi yöntemleri ilk tercih olabilir. Mevcut seçenekleri nitelikli hasta hekim ilişkisiyle, her hastanın biricik olduğu bilinciyle; bütüncül, bilimsel ve etik bir yaklaşımla değerlendirerek kullanmak tedavi başarımızın belirleyicisidir.

Psikiyatride akılcı olmayan ilaç kullanım alışkanlıkları; gerekli olduğu halde ilaç kullanmaktan kaçınan ya da ihtiyacı olmadığı hatta yarar yerine zarar gördüğü halde ilaç kullanmakta ısrarcı olan hastalarla karşılaşmamıza neden olmaktadır.

Oysa… Endişe, üzüntü, umut ve telaşla karışık duygular ve elinde reçeteyle hastasının derdinin dermanını bulmak için nöbetçi eczane arayan herkes bilir: ilaç şifadır. Doğru zamanda, yeteri kadar, yeterli süreyle, uygun doz ve kombinasyonlarla bilinçli olarak kullanılmadığında zararlıdır. Bitkisel ilaçların asla zararlı olmayacağı bilgisi ise yine yanlış bir inanıştır. İlaçlar bir hastalığın önlenmesi, teşhisi, tedavisi ya da belirtilerinin azaltılması amacıyla kullanılmakta olan maddelerdir.

Psikiyatri uzmanları tedaviyi bütüncül, bilimsel tanı ve tedavi yöntemleriyle, akılcı ilaç kullanım ilkeleriyle belirler. Bu ilkeler ilaç bağımlığı pahasına keyif vermek, uyuşturmak, uyarmak gibi etki ve yan etkilerden de uzak durmayı gerektirir.

Hastamızın zarar görmemesi ve yaşam kalitesinin arttırılması birinci hedefimiz olduğundan psikiyatri ve tıbbın diğer uzmanlık alanlarında kontrole ve denetime sahip pek çok ilaç bulunmaktadır. Psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan ilaçlar uygulama yöntemleri, kullanma şekilleri, saklama koşulları açısından çeşitlilik göstermektedir. Bu nedenle psikiyatristinizin reçetesiyle eczaneye uzanan bir yol vardır.

Eczacılık halk sağlığı ve kamu hizmetlerinin önemli bir parçasıdır. Zaman zaman sağlık çalışanlarına yönelik şiddettin mağdurları arasında yer alan eczacı ve eczane çalışanları birey ve toplum sağlığının korunması ve sürdürülmesine hizmet ederler. Eczacılık ilacın üretiminden hastaya ve son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar sorumluluk ve yetkinlik gerektiren, yoğun teorik ve uygulamalı eğitimlerle edinilebilen bir meslektir.

Biz hekimlerin reçete ettiği ilaçların özel uygulama yöntem ve yollarını, uygun muhafaza koşullarını sağlamak; ilaç kullanımından sonra vücutta ve

zihinde oluşabilecek değişikliklerden haberdar olmak ve bunları kontrol altında tutmak, akılcı ilaç kullanımıyla maksimum yararı sağlamak için eczacımızın sağlık ekibinin bir parçası olduğunu hatırda tutmak önemlidir.

Kendinizi mutsuz, umutsuz, kaygılı, sinirli ya da gergin hissediyorsanız, ruhsal bir acı çekiyorsanız, karamsarlık yaşıyor, karar vermekte güçlük çekiyorsanız, düşünce ve davranışlarınızda sizin ya da çevrenizdekilerin farkettiği değişiklikler varsa; ruh haliniz günlük işlerinizi, verimliliğinizi, ilişkilerinizi olumsuz etkiliyorsa bir ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanına başvurmak ilk adımdır. Daha önce bir psikiyatrik ilaçtan yarar görmüş, bir ilacın bir başkasına mucizevi etkiler yaptığını duymuş olsanız dahi fiziksel ve zihinsel sağlığınız için; ödünç ya da doğrudan satın alarak kontrolsüz ilaç kullanmayınız. Unutmayın!

Psikiyatri ilaçlarıyla iyileşmek, mutlu olmak ve sağlıklı günlerinize geri dönmek istiyorsanız ancak psikiyatristinizin reçetesiyle eczaneden satın alarak, doktorunuzun önerdiği doz ve süreyle, eczacınızın bilgilendirdiği ve tarif ettiği şekilde kullandığınız ve tedavi sürecini takip altında sürdürdüğünüz ilaçlardan fayda görürsünüz. Sağlık ve mutluluk hepimizin hakkı!

28

Page 31: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

29

Page 32: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

30

Page 33: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

BAZEN YAŞAM BİR OYUNDUR

Gerektiğinde yaşamı bir tiyatro gibi görmek ve oynamak gerekir...

Bazen yaşam bir tiyatro sahnesidirYaşamda da üzüntülü anlar, neşeli sahneler olur, tiyatroda da

Gülerken ağlarız, ağlarken gülerizİnsan ilişkilerinde aynı tiyatroda olduğu gibi maskeler vardır

İstesek de istemesek de bazen ilişkilerimiz birer oyun haline dönüşür veya oyun oynamak gerektirir

İnsanlar oyunu sever, özellikle ilişkilerinde

İlişkilerimizde oyun oynamayı becerebilmeyi de öğrenmek gerekir

Her an ve her ilişki bir oyun değildir, ama bazen oyun zamanıdır

Bir şeyleri anlatabilmek için küçük iletişim oyunlarına, taktiklere ihtiyaç duyarız

Gerçek yaşamda ayıp olan bunların tümü tiyatro sahnesinde mubahtır

“Kendi” OlmaK bazen zOrdUr, sıKıntılıdır, enerji gereKtirir

Kendimiz gibi olmadığımız anların idaresi daha kolaydır

Oyuncular tiyatroda kendilerini oynamazlar

Bir rolü üstlenir ve onu sahneye koyarlarO nedenle oyuncular gerçek yaşamda çok sıkıntılı olsalar bile tiyatro sahnesinde kahkaha atabilirler

Toplum içinde konuşmakta zorluk çeken bir oyuncu, bir oyunda geveze rolünü başarıyla oynar ve alkışı kapar

Ama yaşamın tümü bir tiyatro değildirOlmamalıdır da...

Gerektiğinde yaşamı bir tiyatro gibi görmek ve oynamak gerekir

Başa çıkamadığımızda, içine çok dalıp dışarıdan göremediğimizde, mesafeleri kaybettiğimizde; tiyatro mekanında olmayı hissetmek işe yarayabilir

Sıkıntılı bir güne uyandığınızda, yükü taşıyamayacağınızı hissettiğinizde

Perdeye doğru yürüyün

Karşınızdan gelen ışıklar, günün ışıkları değil, sahne ışıkları olsun

Perdenin açılmasını bekleyinVe sessizce bağırın

SAHNE!

Prof. Dr. Kültegin ÖgelPsikiyatrist

31

Page 34: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

PSİKİYATRİK İLAÇLARKİLO ALDIRIR MI?

Ruhsal sorunlarda, psikiyatrik ilaçların yanında bir çok etken kilo almanıza yol açabilir. Tüm bunların araştırılması gerekir. Bazen ilaç kullanmaya

zorunluyuzdur. Bu durumlarda yan etkilerle başa etme yollarını geliştirmeliyiz.

Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde esasen dört ana grup ilaç kullanılmaktadır. Bunlardan genel olarak; • antidepresanlar depresyon ve

anksiyete bozukluklukları, obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde,

• antipsikotik ilaçlar şizofreni, bipolar bozukluk tedavisinde,

• duygudurum düzenleyici ilaçlar bipolar bozukluk tedavisinde,

• anksiyolitikler anksiyete bozuklukları tedavisinde kullanılmaktadırlar.

Bazen de bu ilaçlar birincil kullanımın yanında tedaviyi güçlendirmek için diğer hastalıkların tedavisinde de kullanılabiliyorlar. Örneğin antipsikotik ilaçlar tedaviyi güçlendirmek için obsesif kompulsif bozukluk tedavisinde de kullanılabiliyor.

Bu ilaçlarla psikiyatrik hastalıkların tedavisinde önemli başarılar elde edilmiş ve hastaların yaşam kalitesinde yükselme sağlanmıştır.

Ancak önemli faydalarının yanında diğer hastalıklarda kullanılan ilaçlarda olduğu gibi bu ilaçların da bazı yan etkileri olabilir. Bu yan etkilerin başta gelenlerinden bir tanesi de kilo artışıdır.

PsiKiYatriK ilaçlar ve KilO artışı

Psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan antidepresanların, antipsikotiklerin, duygudurum düzenleyicilerin kilo alımıyla ilişkili olduğu biliniyor.

Anksiyolitik ilaçların kilo alımıyla ilişkili olmadığı düşünülüyor.

Kilo alımı hastaların tedavi uyumunu bozmakla birlikte yaşam kalitesini de etkileyebilir. Kilo artışı nedeniyle hastalar tedaviyi erken bırakabilir ve bunun sonucunda da şikayetler şiddetlenir veya hastalıklar tekrarlar.

Bununla birlikte kilo artışı hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kan yağlarında yükselme, şeker hastalığı gibi farklı tıbbi problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir.

İlaçlar iştah artışı sebebiyle kilo alımına neden olabilecekleri gibi metabolizmayı yavaşlatarak da aynı yan etkiyi ortaya çıkarabiliyor.

Kilo artışının ne kadar olacağı kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama 2-17 kg arası olabileceği vurgulanıyor.

Tedaviye başladıktan sonra ilk 2-6

Psikiyatrist Uzm. Dr. Cavid Guliyev

32

Page 35: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

33

Page 36: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

haftadaki kilo artışı paterni sonraki dönemdeki kilo artışının en önemli göstergesidir. Bu nedenle başlangıçtaki kilo artışı takibi önemlidir.

Kilo artışına yol açma ilaç grupları arasında farklılık göstermekle birlikte aynı ilaç grubunda da değişkendir. Bir gruptaki bazı ilaçlar kilo artışına sebebiyet verdiği gibi bazıları bu konuda nötr olabilir veya aksine kilo kaybına neden olabilir.

Bu bağlamda antidepresanların duygudurum düzenleyiciler ve antipsikotiklere nazaran daha az kilo alımına neden olduğu biliniyor. Hatta bazı antidepresanların kilo kaybına yol açtığı bildiriliyor.

Bu ilaçların yanında bağımlılık tedavisinde kullanılan naltrekson, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tedavisinde kullanılan metilfenidat da iştah azalması ve kilo kaybına neden olabilir.

KilO artışının başKa nedenleri de Olabilir, tÜm sUçU ilaçlara YÜKlemeYin!

Kilo artışı değerlendirilirken başka sebeplerin de buna neden olabileceği unutulmamalı ve mutlaka araştırılmalıdır. Örneğin genetik nedenlerden dolayı kişinin kilo alımına yatkınlığı olabilir. Veya tiroid bezinin fonksiyonlarında azalma (hipotiroidi) yine kilo alımına neden olabilir.

Bunların yanında bazen depresyon veya anksiyete bozuklukları kişinin iştahının artmasına yol açar ve böylece kilo artışı olabilir.

Başka bir neden de bazı hastalıkların hastanın yeme düzenini değiştirmesiyle ilgilidir. Bu hastalıklarda (Örn. yeme bozukluğu, şizofreni) kişinin yeme düzeni değişir, karbonhidrat tüketimi artabilir veya sağlıksız beslenme olabilir.

Bazen de ilaçlar vücutta sıvı tutulmasına yani ödeme yol açar, bu da kilo artışı ortaya çıkarır, ancak bu vücutta yağ dokusundaki artıştan farklı bir durumdur.

Görüldüğü gibi farklı nedenler kilo artışına yol açabiliyor. Bu nedenle kilo artışının sebepleri araştırılmalı ve bu nedenler saptandıktan sonra uygun müdahale yapılmalıdır.

PeKi siz ne YaPmalısınız?

İlaçların yol açtığı kilo artışının tedavisinde farklı yöntemler uygulanmaktadır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kilo artışının erken dönemde saptanması ve müdahale edilmesi önemlidir.

• Bu nedenle doktorunuzdan tedaviye başlamadan önce veya tedavi sırasında kilo alımı yönünden sizi bilgilendirmesini isteyebilirsiniz

• Daha önce de vurguladığımız gibi ilk aylardaki kilo artışı sonraki

dönemde kilo alımını belirleyeceği için özellikle ilk aylarda ayda bir sonra üç ayda bir kilo takibiniz ve mümkünse bel çevresi ölçümünüzü yapabilirsiniz.

• Bununla birlikte belirli aralıklarla doktor kontrolünde kan tahlilleri yaptırabilirsiniz.

• Kilo artışı fark edildiğinde yeme düzeninizi gözden geçirebilir, sağlıklı beslenme için diyet yapabilir, yaşam tarzınızı düzenleyebilirsiniz.

• Öğünlerde protein ve lifli gıdalara ağırlık verebilir, karbonhidrat miktarını düşürerek ve özellikle kompleks karbonhidrat tüketerek kilo artışını önleyebilirsiniz.

• Hareketsizlik de ayrıca kilo artışına neden olabilir, dolayısıyla egzersiz yapmanız kilo artışının önüne geçmek için size yardımcı olacaktır.

• Bunlarla birlikte doktorunuzun önerisi doğrultusunda ilacınızın dozunun ayarlanması, başka bir ilaca geçilmesi veya tedaviye kilo artışını azaltacak ilacın eklenmesi kilonuzdaki artışı engelleyebilir.

diKKat!

Kilo artışı bazı ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkabildiği gibi, farklı başka etkenlerden dolayı da ortaya çıkabilir. Bu nedenle bir psikiyatristle görüşmek ve beraber bir çözüm arayışına girmek en doğrusudur...

34

Page 37: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 38: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

36

Page 39: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

KUMAR BAĞIMLILIĞINDADÜŞÜNCE HATALARI

“Son kez kumar oynayıp kazanacağım para ile kumar borçlarımı ödeyeceğim.Geri kalan para ile herkese bu işte ne kadar iyi olduğumu göstereceğim.”

Kumar, kişinin vücuduna dışarıdan herhangi bir madde almamasına rağmen ciddi düzeyde bağımlılık yapan bir davranış haline gelebilmesiyle dikkat çekmekte ve kişilerin isteyerek risk aldıkları, tamamen şansa dayanan bir eylem olarak değerlendirilmektedir.

Kumar oynayan kişiler; beceriyi yanlış algılama, kumarı kontrol edebilecekleri yanılsaması, batıl inançlar, seçici hafıza ve yorumlamada yanlılık gibi çeşitli düşünce hataları geliştirerek kumar oynamayı sorun haline getirirler. Bu düşünce hatalarının kumar davranışı geliştirme, sürdürme ve kumar ciddiyeti ile ilişkisi vardır. Çalışmalar, kumarla ilgili düşünce hataları fazla olan kişilerin, kumarla ilgili yaşadıkları sorunlar ve nüks oranlarının daha fazla olduğunu göstermektedir.

dÜşÜnce hataları nasıl OlUşUr?

Kumar problemi olan kişiler bir olayın gerçekleşmesini muhtemel olarak değerlendirirler.

Kumar problemi olan bireyler nesnel gerçeklikle garanti edilemeyecek olaylarda bilgi ve becerileri konusunda kendilerine aşırı güvenirler. Bu nedenle sayılar ya da kartlarla ilgili sıklıkla başvurdukları kendi yöntemleri bulunmaktadır.

Kumar problemi olan kişilerin zihni genellikle kumarla ilgili konularla meşguldür. Biyolojik olarak bir olayın hafızadan çağrılması daha kolaydır. Bireyler, önceki deneyimlerinden dolayı ilişkilendirmeyi bekledikleri olayların,

mevcut deneyimde de korelasyona girdiğine inanırlar.

Kumar oynayan kişi, diğer kumar oynayan kişilerin kazandığını görüp duyduğunda, kazanmanın düzenli bir olay olduğuna ve oynamaya devam ederse kendisinin de kazanacağına inanır. Kumar oynayan bireylerin hafızaları kazanımları kayıplardan daha kolay hatırlamak şeklinde önyargılıdır. Bu önyargı kumar oyuncusunun kumar deneyimiyle ilgili anılarını, olumlu deneyimler üzerine odaklayan ve olumsuz deneyimleri (kayıpları) göz ardı eden ve kişinin kumar oynama kararını kolaylaştıran bir durumdur.

Kumar problemi olan kişilerde, kişisel başarı beklentisinin objektif olasılıktan daha yüksek olduğu kontrol illüzyonu vardır. Bu yanıltıcı kontrol hissi kumar sonuçlarını tahmin edebileceğine inanmaya kadar gidebilmektedir. Ayrıca bireyler kumarla ilgili bu düşünce hatalarını tanıyor ve kumar oynamadıklarında mantıklı bir şekilde düşünebiliyorken, şahsen bir kumar oyununa girdiklerinde bu akılcı düşüncelerden vazgeçebiliyorlar.

KUmarla ilgili bazı dÜşÜnce hataları

Benim sistem işleyecek: Kumar oynarken kazanmaya yardımcı olacak bir bahis sistemi bulma yeteneği olduğuna ve onun bulacağına inanılır. Bu tür sistemler o kadar makul ve mantıklı görünür ki, doğru mekanizma bulunduğunda kesin kazanç sağlanacağına inanılır. Hatta bu

tekniğin diğer kumar oynayanlardan daha iyi olduğu ve yüksek kazanç ihtimalinin olduğu düşünülür. Oysa kumarda bir sistem yoktur çünkü bahis sistemleri, kumar oynama sonuçlarının doğasını atlayan bir teknik veya strateji sağlayarak çalışmaktadır. Bu nedenle sonuçlar kontrol edilemez veya hiç tahmin edilemez.

“Yaptığım bir şey yüzünden kazandım;Makinenin tesadüfen çalışması, zarların rolü veya kartların gelmesi yüzünden değil.”

Kendimi şanslı hissediyorum: Bu inanç, kumar oynamada şansın kontrol edebildiği bir yol olduğunu önermektedir. Amaç şanssız insanlardan, şanssız kumar yerlerinden uzak durmak ve kazanma şansını artıracağına inandığımız belirli sayılar, özel ritüeller, özel nesneler, şanslı bahis yerleri, kişileri tespit edip öyle bahis oynamaktır. Oysa biz kendi şansımızı kontrol edemeyiz. Kumar makinaları kazanacağımıza inandığımız ritüelleri bilemezler veya bir sayının diğerinden daha fazla şans getirmesini beklemek gerçekçi değildir.

“Kazandım çünkü şanslı gömleğimi giydim,şanslı oyuncağımı tutuyordum ya da şanslı makinemde oturdum.”

Eğer hissediyorsam, doğru olmalı: İçgüdülere, duygulara ya da kazanılacağını söyleyen özel işaretlere güvenilebilir. Kazanmak ya da kaybetmek ile ilişkilendirme yapılan durumlara hassasiyet geliştirilebilir. Bu durumlar bize ne zaman kazanacağımızı söylerler. Oysa hiç kimse kazanacağını tahmin edemez. Kıvılcımlar, içgüdüler ve duygular

Kinyas TekinUzman Psikolog (M.Sc.)

37

Page 40: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

ile kumar oynama sonuçları arasında bir ilişki var gibi görünen zamanlar olmasına rağmen, bunun gerçekleşmediği, kestirmelerinizin ve içgüdülerinizin başarılı olmadığı zamanlar daha fazla olmaktadır.

“Kazandım çünkü kazanmayı ümit ettim, diledim ve kazanacağımı düşündüm mü?”

Hiçbir zaman asla deme: Kişi en sonunda kazanmaya başlayacağı için kaybediyor olsa bile kumar oynamaya devam etmesi gerektiğine inanabilir. Kaybedilen parayı geri almanın tek yolunun vazgeçmeden ısrarcı olmaktan geçtiği düşünülür. Kaybetmenin çok uzun sürmeyeceğine ve aslında kazanma çizgisine yakın oluğuna inanılır. Oysa kaybettikten sonra kazanma arzusu sadece daha fazla kaybetmeye neden olmaktadır. Kayıpların artmasıyla onların peşine düşme, oynamaya daha fazla teşvik edecektir.

“Neredeyse bu şekilde oynayarak kazandım,bu yüzden denemeye devam edersem bir dahaki sefere kazanacağım.”

Hayallerimi yaşayabilmem için paraya ihtiyacım var: Kişi hayallerini

yaşayabilmek için tek yolunun kumardan kazanacağı ikramiyeye bağlı olduğuna inanır. Kumarda kazanan birileri hep oluyor ve bunlardan birinin kendisinin olacağını düşündüğü için hayallerin ve fantezilerin gerçekleşme olasılığı yüksek bulunur. Büyük kazançların kişi için toplumda yaratacağı ayrıcalıklar çok cazip gelir. Oysa para fantezileri, hayalleri sadece fantezi ve hayaldir. Kazanma fantezilerinin etkisi kumar oynamak için güçlü bir motivasyon kaynağı olabilir. Yargılar gerçekçi olmamasına ve büyük ikramiyeyi kazanmak için akıllıca olmamasına rağmen daha sık veya daha fazla parayla bahis yapılmasına sebep olur.

“Son kez kumar oynayıp kazanacağım para ile kumar borçlarımı ödeyeceğim. Geri kalan para ile herkese bu işte ne kadar iyi olduğumu göstereceğim.”

Benim seçimlerim özel: Kumar oynarken belirli sayıların, takımların, oyuncuların veya atların, kazanma şansına sahip olma ihtimalinin daha yüksek olduğuna inanılır. Sonuç olarak, kazanma sağlamasalar bile bu sayılara inanmaya devam edilir ve kesin kazanmayı sağlayacak ideal kombinasyonu bulmak için çaba sarf edilir. Oysa hiçbir

sayı özel değildir. Bazı rakamlar birçok kişi için (örneğin, 7 veya 13) özel bir öneme sahip gibi görünse de, kumarla ilgili olarak tüm sayılar eşit şekilde oluşturulur. ‘Özel numaralar’ stratejisini kullanan kişi ile rastgele bilet seçimi yapan kişinin her biri için eşit kazanma ve kaybetme şansı vardır.

“Ben kazanacağım sayıları hiç değiştirmem. Bir gün mutlaka bana kazandıracak “

Kontrol bende: Kumar oynayan birçok kişi kazanmak için sahip olunması gereken bütün avantajları tespit ettiğine inanır. Ne kadar sürede, ne kadar miktarda para ile oynayacağına ve kazandığı parayı alıp gideceğine ya da kaybettiği paranın peşine düşmeyeceğine kesin gözüyle bakar. Oysa batıl inançlara göre davranmak daha iyi hissetmeye sebep olmasına dışında kumar oynama sonuçları ile hiçbir ilgisi yoktur. Kumar diğer maddesel bağımlılıklardaki gibi biyolojik bir durum olduğu için kontrol edilmesi güçtür.

“Benim kumar oynama problemim yok.Kazandığım parayı çekememe problemim var.”

38

Page 41: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 42: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

40

Page 43: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

Güne başladığınız andan bu yazıyı okumaya başladığınız ana kadarki zamanı bir gözden geçirin.

Günün ne kadarında gerçekten yaşadığınız “an”ın içindeydiniz?Bunu düşündüğünüzde hayatın büyük ölçüde “rutin”lerden oluştuğunu söyleyebilirsiniz; Sabah kalkmak, kahvaltı yapmak, işe gitmek, işten dönmek vs...

Peki her günü aynı yapan; bizim yaptığımız şeyleri aynıymışçasına deneyimlememiz olabilir mi?

Farkındalık, dikkati geçmiş ya da geleceğe değil şu ana odaklama, kişinin içinde bulunduğu anı merakla, yargılamadan; ilk defa yaşadığının farkında olarak deneyimlemesine dayanır.

Aldığımız her nefesin birbirinden farklı, yeni bir nefes olduğunu; her nefeste yeni bir “an”ı deneyimlemediğimizi hatırlatması gibi…

gÖzlemle

Gün içinde zihnimizde pek çok düşünce uçuşur. Yine gün içinde pek çok duygu deneyimleriz. Farkındalık bizim olaylara ilişkin düşüncelerimizi, bize hangi durumun ne hissettirdiğini; nelerin acı verdiğini, nelerin sevindirdiğini fark etmemize olanak sağlar. Bu farkındalık beraberinde; deneyimlerimizin hiçbirinin kalıcı olmadığını gösterir bize. Hiç geçmeyeceğini düşündükçe artan bir acının geçtiğini görmeye izin vermek gibi. Şu an gerçekleşen olaylara daha az tepki vermek, tüm deneyimlerle iç içe olmanın bir yoludur.

bedenine KUlaK ver

Bedenimizdeki duyumlara kulak vermek duygularımızı tanımaya ve anda kalabilmeye olanak sağlar. Örneğin endişeliyken kalp atışlarımız hızlanıp vücut ısımız artabilir. Bedenimizle temas halimiz yaşadığımız duygunun adını koymaya aracılık eder. Duygunun adını koymak

bu duygunun geçici olduğunun kabulünü de beraberinde getirir. Zihnimizdeki düşüncelerin hangi duyguya ait olduklarının farkında olmayı sağlar. Bu ise hoşa gitmeyen duyguların yükünü azaltır. Duygulara ait düşünceleri değil; “kendimize” ait düşüncelere izin vermemizi olanaklı kılar.

Kendinizle olun, anda kalın.

MINDFULL, OR MINDFUL?

(Mindfull) Farkındalık, dikkati geçmiş ya da geleceğe değil şu ana odaklama, kişinin içinde bulunduğu anı merakla, yargılamadan; ilk defa yaşadığının

farkında olarak deneyimlemesine dayanır.

Uzm. Psikolog Zehra Olcay Tuna

41

Page 44: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

AKUPUNKTURUN PSİKİYATRİDEKİ YERİ NEDİR?

Vücuttaki belirli noktalara özel akupunktur iğneleri ile uygulanan bu yöntem ağrı azaltıcı, iyileştirici ve bağışıklık sisteminde düzenleyici etkisiyle

birçok hastalığın tedavisinde uygulanır.

Yrd. Doç. Dr. Selin Birgül Baran

Akupunktur tedavisinin metabolizmayı da düzenleyerek kilo kontrolü sağlamak gibi etkileri de bulunur.

Akupunktur en çok ağrı tedavisinde; özellikle bel ve boyun ağrıları, diz, omuz ve diğer eklem ağrıları gibi kas iskelet sisteminin ağrılı sendromlarında kullanılır. Migren tedavisinde önemli sonuçlar verir. Akut ve kronik ağrı kontrolünün yanı sıra;

stres, depresyon, uyku bozuklukları, psikosomatik hastalıklar, kaygı ve panik bozukluklar, kekemelik ve tiklerin tedavisinde, alerjik rinit, sinüzit ve cilt döküntülerinde, bulantı, kusma, midede asit fazlalığı, kabızlık ve ishal durumlarında, baş dönmesi (vertigo) ve kulak çınlamasında, inme sonrası felç tablosunun rehabilitasyonunda tamamlayıcı bir yöntem olarak kullanılan bu

tedavi oldukça geniş bir uygulama alanına sahiptir. Ayrıca cinsel işlev bozuklukların tedavisinde de akupunkturun önemli etkileri vardır.

Akupunktur uygulamasının aynı zamanda depresyon semptomlarını azaltıcı, endişe ve gerginliği giderici ve psikolojik durumu düzenleyici rolü vardır. İştah ve seks dürtülerinin normal düzeyde olmalarının, kişinin

42

Page 45: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

kendisini iyi hissetmesinde önemli etkileri vardır.

Bu sayede depresyonda akupunktur başarılı bir tedavi olmakla beraber ayrıca akupunktur uyku bozuklukları, yorgunluk, halsizlik, sürekli yorgun olma gibi sendromlarda da çok başarılı bir yöntem olmaktadır.

PeKi aKUPUnKtUr hangi dUrUmlarda UYgUlanır?

Akupunktur ve DepresyonAkupunktur’un en yaygın kullanıldığı psikiyatrik hastalıklardan biri de depresyondur. Depresyonlu kişinin beyninde mutluluk hormonu olarak da bilinen Serotonin, Noradrenalin, Dopamin gibi kimyasal iletici hormonların miktarı çok düşüktür. Yapılan bilimsel çalışmalarda akupunktur tedavisiyle, bu hormonların salınımının arttığı bilinmektedir. Hafif ve orta şiddetteki depresyonda tek başına akupunktur antidepresanlar kadar etkili bulunmuştur. Ağır ve psikotik özellikli depresyonda EKT ile birlikte kullanımında depresyonun daha hızlı iyileştiği görülmüştür. Ayrıca yan etkisinin olmaması ve daha ekonomik olması açısından önemli bir yöntemdir.

aKUPUnKtUr ve KaYgı (anKsiYete) bOzUKlUKları

Organizma yoğun stres altında iken, tehlike durumunda olduğu gibi savaş ya da kaç tepkisi verir. Böylece kendini korumaya alır. Bu tepkiyi sağlayan ise beynimizdeki limbik sistem tarafından kontrol edilen otonom sinir sistemidir. Bununla birlikte sürekli stres altında olan insanlarda veya ani karşılaşılan yüksek stres durumlarında (işsiz kalma, depremde kalma, tehlikeli trafik kazası, sevilen birinin ölümü, boşanma, vb.) limbik sistem stresin üstesinden gelme fonksiyonunu yerine getiremez hale gelebilir. Bunların sonucunda da panik atak, fobiler, yaygın anksiyete bozukluğu gibi kaygı ile ilgili hastalıklar ortaya çıkar. Akupunktur limbik sistemin bozulan fonksiyonlarını düzenler.

aKUPUnKtUr ve bağımlılıK

Alkol, uyuşturucu madde ve nikotin bağımlılığı tedavilerinde kullanılan tamamlayıcı tıp yöntemlerinden birisi de akupunkturdur. Zararların bilinmesine rağmen kullanmaya devam etmenin en büyük nedeni bırakıldıklarında vücutta oluşturdukları yoksunluk sendromlarıdır.

Yani, sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımlarında maddeyi almadığımız zaman vücut yoksunluk

sendromu dediğimiz birtakım semptomlar göstermeye başlar. Sinirlilik, uykusuzluk, aşırı uyku hali, ellerde titreme, ağızda kuruluk, baş dönmesi, konsantrasyon bozukluğu, terleme gibi belirtiler yoksunluk sendromlarıdır. Hatta uyuşturucu madde kullananlarda durum halüsinasyonların ortaya çıkmasına kadar gidebilir. Kişi, rahatsızlık veren bu semptomlardan kurtulmak için sigara içmeye, alkol almaya yada uyuşturucu madde kullanmaya devam eder.

Akupunktur tedavisindeki amaç, vücuttaki çeşitli akupunktur noktalarının kullanılarak yoksunluk sendromlarının hafifletilmesi ya da tamamen ortadan kaldırılmasıdır. Bu sayede bağımlılıktan kurtulmak kolaylaşır. Akupunktur tedavisi ile aynı zamanda kullanılan maddeden tiksinti de sağlanır.

Sigara bağımlılığında bazen tek seans yeterli olabilirken bazen de 3-4 seans uygulanması gerekebilir. Seans aralığı hastanın durumuna göre belirlenir.Alkol bağımlılığında haftada 2 seans olacak şekilde ortalama 3 hafta tedavi uygulanır. Hastanın durumuna göre tedavi uzatılabilir. Uyuşturucu madde bağımlılığında yoksunluk sendromları çok daha şiddetli olacağından tedaviye ilk dönemlerde günlük ya da gün aşırı başlanır. Duruma göre seans araları açılarak 3 ay devam edilebilir.

43

Page 46: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

DUYGULARIBESLEME

“MİDENİZİ VE DUYGULARINIZIAÇ BIRAKMAYIN!”

Yeşim Nurdan ÖzkorucukluDiyetisyen & Hemşire

44

Page 47: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

Fizyolojik bir olgu olarak beslenme vücudumuzdaki metabolik faaliyetlerin devamlılığı için gerekli olan enerjinin besin öğelerinden karşılanmasıdır. Ancak beslenme sadece karın doyurmak değil aynı zamanda duyguların da ihtiyacı ve sebebi olduğu elzem bir kavramdır.

Mutluluklarımızı yemek yeme ile taçlandırırız, üzgün olduğumuzda kendimizi buzdolabının karşısında buluruz, sevgilimizden ayrıldığımızda bir kavanoz çikolata vardır elimizde, ailemize arkadaşlarımıza karşı öfkemizi, kızgınlığımızı yemek yememe ile almaya çalışırız. Yani duygusal sebeplerle beslenme düzenimize yön veririz. Çünkü yemek yeme isteğimizi tetikleyen en önemli faktör haz duygusudur. Beyin ödül sisteminde belirli davranışlar sergilendiğinde ya da gıdalar tüketildiğinde dopamin ve seratonin hormonlarının

salgılanmasını sağlayarak mutluluk duygusu yaratır. Haz ve mutluluk duygusundaki artış, olumsuz duygularda bizi yeme davranışını tekrar etmeye yönlendirir. Duygusal açlık, vücudumuz için gerekli olan faaliyetler için hissettiğimiz açlık değil, duygularımızla başa çıkmak için sinyal veren beynimizin açlığıdır. Karnımızı doyurmak için değil kendimizi iyi hissetmek için yeriz.

dUYgUsal Yemenin en YaYgın nedenleri

Stres: Stresle birlikte kortizol (stres hormonu olarak da bilinir) yüksek düzeyde salgılanarak tuzlu, tatlı ve yağlı gıdaları yeme isteğini artırır. Hayatımızda kontrolsüz stres ne kadar fazla olursa, duygusal rahatlama için bu tür yiyecekleri de o kadar çok tüketiriz.

Olumsuz duygular: Öfke, korku, karamsarlık, yalnızlık, üzüntü

gibi duygularımızı bastırmak için yöneldiğimiz yol.

Can sıkıntısı veya boşluk hissi: Hangi besinden ne kadar yediğimizi bilmeden, fiziksel ihtiyacımızın dışında bilinçsiz bir şekilde içimizdeki boşluğu doldurmak için yemek yeriz.

Sosyokültürel etkiler: Çoğumuz ailemizin bayramlardaki baklavalarını, düğün pastalarını tok olduğumuz halde yediğimizi biliyoruz. Toplum içinde hele de yemek varsa işin içinde yemezsen hoş karşılanmaz, gözler sana çevrilir, kendini yemek yeme baskısı altında hissedersin.

Çocukluk alışkanlıkları: Çocukluk çağında tabağımızda yemek kalınca annemizin arkandan ağlar demesi ya da istediği şeyi yapmamızın karşılığından bizi sevdiğimiz yiyeceklerle ödüllendireceğini ifade etmesi gibi duygusal temelli

Midenizi ve duygularınızı aç bırakmayın, tıkınırcasına da doyurmayın. İkisini de doğru besinlerle, doğru zamanda, doğru miktarda besleyin

45

Page 48: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

yeme alışkanlıkları edinmiş olup yetişkinlikte de doymuş olsak da tabağımızdakileri mutlaka bitiririz ya da ödüllendirme deyince aklımıza ilk “Ne pişirsem?”, “Nereye yemek yemeye gitsek?” soruları gelir.

dUYgUsal açlığı FarK etmenin YOlları

• Duygusal açlık aniden ortaya çıkar. Dayanılmaz ve karşı konulmaz bir yeme arzusu duyarız ve bunu midemizde değil zihnimizde hissederiz. Fiziksel açlık ise yavaş ortaya çıkar, belirtilerini çoğunlukla midemizde hissederiz. Fiziksel açlığa uzun bir süre dayanabilirken, duygusal açlığa katlanamadığımız için şiddetli bir yeme dürtüsü ile hemen yiyeceğe saldırırız.

• Duygusal açlık doğrudan belirli yiyeceklere yöneliktir. Bu yiyecekler de genellikle şeker, yağ ve karbonhidrat açısından zengin gıdalardır. Öyle ki yiyecek bir şeye değil, örneğin, çikolata, pizza ya da cips gibi belirli bir yiyeceğe ihtiyacımız varmış gibi hissederiz. Bunların yerine yiyeceğimiz meyve, sebze gibi alternatifler duygusal açlığımızı gidermez. Fiziksel olarak

aç olduğumuzdaysa meyve, sebze gibi sağlıklı yiyecekler de dahil olmak üzere, neredeyse her şey açlığımızı gidermemizi sağlar.

• Duygusal açlık genellikle bilinçsizce yemeye yol açar. Fiziksel açlıkta doyduğumuz anı kesin bir şekilde hisseder, bir lokma daha yemek istemeyiz.

• Duygusal açlık midemizi tamamen doldurduğumuzda bile kendimizi halen aç hissetmemize neden olabilir. Fiziksel açlıkta ise midemiz doygunluğa ulaşınca kendimizi aç hissetmeyiz.

• Duygusal açlık nedeniyle yediklerimizden sonra genellikle pişmanlık, suçluluk veya utanç duyarız. Bu nedenle de duygusal yeme genellikle yalnızken yapılan bir eylemdir. Oysa fiziksel açlık için yediklerimizden sonra tokluk, rahatlama ve memnuniyet hisseder herhangi bir olumsuz duyguya kapılmayız.

dUYgUsal YemeYle baş etme YÖntemleri

• Duygusal yemenin farkında olun ve sizi bu davranışa iten şeyin ne olduğunu anlamaya çalışın.

• Alışveriş listesi yapın kendinize. Listenizde eklediğiniz her maddenin sağlık değerini göz önünde bulundurun ve alışveriş yaparken dürtü alışverişini önlemek için ona sadık kalın.

• Tüm duyularınızı yemeğe getirin. Yemek pişirip yemeğinizi yediğinizde renk, doku, aroma ve farklı gıdaların hazırladığı seslere dikkat edin. Yemeğinizi çiğnerken, tüm malzemeleri, özellikle baharatları tanımayı deneyin.

• Küçük ısırıkları alın. Ağzınız dolmadığı zaman yiyecekleri tamamen tadmak daha kolaydır.

• Duygularınızdan bir an için uzaklaşmak ve yemek yerine daha eğlenceli bir aktiviteye (yürüyüşe çıkma, kısa süreli bir uyku, bir arkadaşla buluşma) dahil olmaya çalışın.

• Aç hissetmediğinizde, yemek yeme telaşına kapıldığınızda, abur cubur yerine, daha sağlıklı olan bir besine yönelebilirsiniz.

• Sevdiğiniz sağlıklı besinleri küçük porsiyonlara ayırabilirsiniz, tamamıyla hayatınızdan çıkarmaktansa. Örneğin, eğer koca bir paket cipsiniz varsa, bunu küçük paketlere ayırıp çantanızda küçük porsiyonlar halinde taşıyabilirsiniz. Böylece, bir seferde tüm paketi yemekten ve fazla kalori almaktan kaçınmış olursunuz.

• Sevdiğiniz ancak sağlıklı olamayan yiyecekler için sadece birkaç çatal almak ve sonrasında bırakmak. Çünkü, zihin, herhangi bir besini yaklaşık 4 ısırıktan sonra en yüksek noktasında hatırlıyor ve yemekten alınan keyfi zihinde saklıyor. Böylece, daha az zararla (kaloriyle), daha fazla fayda (istediğiniz besini yemiş olmak) sağlamış oluyor.

MİDENİZİ VE DUYGULARINIZI AÇ BIRAKMAYIN, TIKINIRCASINA DA DOYURMAYIN. İKİSİNİ DE DOĞRU BESİNLERLE, DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU MİKTARDA BESLEYİN…

46

Page 49: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

47

Page 50: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

ACIKMADIM Kİ!

Yetişkinler olarak neden çocukların yemek yediklerinde ya da yemediklerinde doymadıklarına dair bir algımız vardır!?

Dilşen ÖzdenTravma Yüksek Lisans / Sosyolog

ÇOCUK KİTABI TANITIMI

48

Page 51: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

“Acıkmadım Ki” isimli, Rebecca Cobb tarafından kaleme alınmış, İş Kültür Yayınları tarafından basılan çocuk kitabındaki kahramanımız “ben şimdi aç değilim” cümlesine karşılık “Hayır, otur, o yemek bitecek!” şeklinde bir cümle ile karşılaşmakta ve kendini çaresizce yemek masasında otururken bulmakta!

“çOcUKlUK ve zOrla YemeK Yedirilme” Kelimeler tanıdıK geldi mi?

Zihinden önce bedeniniz tepki verdiyse eğer örneğin yüzünüzde bir buruşma, midenizde bir ekşime olduysa ya da içinizden “hayıııır!” demek geldiyse mesela, evet konu tanıdık gelmiş demektir!

Yetişkinler olarak neden çocukların yemek yediklerinde ya da yemediklerinde doymadıklarına dair bir algımız vardır!?

Oysa karnım aç ise yemek yerim, karnım tok ise yemek yemem. Yeterli beslenme demek; bedenin ihtiyaç duyduğu kadar, ne daha çok, ne daha az besin alması demektir.

Bizler biliyoruz ki sağlıklı yeme tutum ve davranışları, vücudumuzun doğal olarak verdiği fiziksel açlık ve tokluk sinyallerini algıladığımız zaman pekişiyor, bu da küçük yaşlardayken çocukların kendi bedensel farkındalıklarının oluşması ile ilişkili.

Fiziksel açlık ve tokluk sinyalleri ise doğuştan gelen bir yeti. Yani sezgisel yeme olarak adlandırılan bu süreçte tek yapmamız gereken bedenimizi dinlemek!

Sezgisel olarak mı yoksa duygusal olarak mı açım? Eğer yemek yemeyen bir çocuk var ise masamızda, belki organik temelli bir rahatsızlığı vardır? Belki gerçekten toktur? Doymuştur!? Önce bunları anlamlandırdıktan sonra, geriye davranışsal tutumları değerlendirebilmek kalıyor.

O halde bir çocuk kitabından çıktığımız bu yolda neler yapabileceğimize bir bakalım;

PeKi YetişKinler OlaraK neler YaPmalıYız?

• Çocuklarınızı zorla beslemeyin.

• Yemek yemeyen bir çocuğun öncelikle “neden yemek yemediğini?” anlamaya çalışın.

• Unutmayın; kişi her gün metabolizmasının ihtiyaç duyduğu kadarını yediğinde sağlıklı kalmaya devam edebilir.

• Çocuğunuzun “ihtiyaç duyduğu miktarda”, “ne daha çok ne daha az” besin almasına dikkat edin.

• Fiziksel açlık ve tokluk sinyallerinin farkında olma halinin doğuştan gelen bir yeti olduğunu unutmayın.

• Sezgisel yeme olarak da adlandırılabilecek bu süreç için tek yapılması gereken kişinin kendi bedenini dinlemesidir; “Karnım aç ise yemek yerim, karnım tok ise yemek yemem”.

• Çocuğunuzun “beden farkındalığının” oluşabilmesi için, çocuğun kendi bedenini tanımasına izin verin. Ve onu bu konuda bilinçlendirin.

• Çocuğunuza inanın ve güvenin.

• Yeme konusunda başkaları ile mukayese etmeyin.

• Çocuğunuzun hızlı yemesi için müdahale etmeyin.

• Çocuğunuzun yeme ile ilgili bir sorunu olduğunu düşünüyorsanız, öncelikle organik nedenlerden dolayı bir sorun olup olmadığını araştırın. Bir uzmana gidin.

• Çocuğunuzda yeme ile ilgili organik olarak bir sorun yok ise davranışsal olarak bir sorun olup olmadığını anlamlandırmak için alanında uzman bir kişiden destek alın.

• Televizyon karşısında ve oyuncaklarla yemek yedirmeyin.

• Yemeği bir pazarlık konusu yapmayın.

• Unutmayın; yetişkinlerin yeterince yemek yeme ve beslenme algısı ile çocuklarının midelerindeki fiziksel tokluk hissi farklıdır.

OKUl Öncesi & ilKÖğretim Öğretmenleri OlaraK neler YaPmalıYız?

• Çocukları okulda zorla yemeklerini bitirmeleri konusunda ve hızlı yemeleri konusunda zorlamayın.

• Çocukları okuldaki başka çocuklarla mukayese etmeyin.

• Yemek yemeyen bir çocuğun neden yemediği ile ilgili gözlem yapın. Gerekirse onunla konuşun. Aile içi dinamikleri hakkında bilgi edinin. Ve ailesine bilgi verin.

• Çocuklarda yemek yeme ile ilgili zorlamaların, ileride çocuklar üzerinde oluşabilecek patolojiler oluşturabileceği hakkında aileleri bilgilendirin.

• Ailelere “Zorla Yemek Yedirme & Beslenme” konularında psikoeğitim verin.

• Unutmayın; çocuklar kendilerini yetişkinler gibi bilişsel olarak sözcükleri kullanarak ifade etmekten ziyade “davranışsal ve oyun yoluyla” daha iyi ifade ederler.

• Gerekirse çocuklara yeme ve beslenme ile ilgili anlatılacakları oyunun içinde, kuklalar, minyatür karakterler, oyuncaklar kullanarak, drama yolu ile anlatın.

• Çocuklara inanın ve güvenin.

Afiyet olsun efenim…

49

Page 52: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

‘TRAVMA SONRASI BULUTLARIN RENGİ DEĞİŞİR Mİ?’

“ŞŞŞ. KIZLAR BAĞIRMAZ” FİLMİNE RUHSAL TRAVMA AÇISINDAN BAKIŞ

Şirin Naimi, 25-30 yaşlarında üniversite mezunu bir kadındır. Üniversiteden tanıdığı Cemali ile evlenecektir, düğün günü fotoğraf çekimleri vardır, Cemali fotoğraf çekimi için Şirin’i beklerken Şirin gelinliği kanlar içerisinde fotoğraf çekim yerine gelir, Şirin apartmanın kapıcısını öldürmüştür.

Ne olmuştur da Şirin, birini öldürmüştür?

Şirin cezaevine götürülür, sorguya çekilir ama konuşmaz. Cezaevi bilgileri için fotoğraf çekilirken, Şirin fotoğraf makinesi sesine karşı irkilme tepkisi gösterir.

Şirin, o zamanlar 8 yaşındadır. Bir gün annesi, Şirin’in çok bunalttığı düşüncesi ile Şirin’i çalıştığı yerde personel olan Murat ile eve göndermiştir. Eve giderken Murat ile Şirin parkta oyun oynamışlar, fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekinmişlerdir. Eve gelince de oyuna devam etmişler, gıdıklama oyunu oynamışlar ve sonrasında Murat, Şirin’e tecavüz etmiştir. Murat’ın Şirin’i istismar etmesi uzun bir süre daha devam etmiştir, Şirin’in çıplak fotoğraflarını dağıtacağına, onu rezil edeceğine yönelik tehditler savurmuştur. Şirin tüm bu olaylar karşısında çığlık atıp kurtulmaya çalışır fakat her defasında aynı ses duyulur:

“Şşş, sessiz ol, kızlar çığlık atmaz.”

Tüm bu olaylar karşısında Şirin’in iştahı azalır, uyku düzeni bozulur, sürekli kabuslar görür ve uykudan çığlık atarak uyanır. Aynı zamanda Şirin okula da gitmek istemez, çünkü bazen onu okuldan Murat alır ve o günler de hep bir bahane bulmak ister fakat çabaları yetersiz kalır. Şirin yaşadığı olayları annesine ve hatta öğretmenine anlatmak ister fakat hep “Şş, geçti kızım uyu, hiçbir şey duymak istemiyorum, Şirin sonra konuşalım” sözlerini işitir ve konu aslında hiçbir zaman konuşulmaz.

İki yıl sonra Şirin ve ailesi yaşadıkları evden taşınır, Şirin liseye başlar. Yeni bir ev, yeni bir hayat düşüncesi ile yaşadıklarını unutmaya çalışır. Ta ki lisede bir talibi gelene kadar. Şirin o talibi ile nişanlanır, nişanlısı ile Amerika’ya yerleşeceklerdir, Şirin “Neden olmasın, yeni bir hayat, her şeyi unutabilirim belki” düşüncesi ile kabul eder.

Şirin’in nişan günü telefonu çalar ve telefonda “Şss” sesi duyulur, Şirin cama koşar ve ankesörlü telefonun önünde Murat’ı görür, koşarak merdivenlerden ona saldırmaya iner ki aslında gördüğü Murat değildir. Düğün için annesi ve nişanlısı ile birlikte gelinlik seçmeye giderler. Şirin gelinliği dener ve ailesini

arar tam o sırada camın dışında Murat’ın siluetini görür ve kendi sözleri ile o gün artık yaşayamayacağını anlar ve bileklerini keserek intihar eder.

Zaman geçtikten sonra üniversitede Cemali ile tanışır ve ona aşık olur ve evlenmeye karar verirler. Düğün günü fotoğraf çekiminde ara verirler, Şirin lavobaya aşağıya iner ve sesler duyar, kapıcının küçük bir kızı “Şşş. Sessiz ol, annen seni bana emanet etti” diyerek aşağı katlara götürdüğünü ve küçük kızın çığlıklarını duyar. Bunun üzerine peşinden gider, küçük kızı gönderir ve eline aldığı kesici bir alet ile adamı öldürür, kanlar içinde Cemali’nin yanına çıkar.

Filmin devamında avukatın, polisin ve nişanlısının Şirin’i kurtarma çabaları vardır. Şirin mahkemeye çıkar, mahkemede olanları hakime ve savcıya anlatır, Murat’ın 27 çocuğa daha tecavüz ettiği öğrenilmesine rağmen, mahkeme, Şirin’in “kısas” edilip idam edilmesi hükmüne karar verir. Avukat ve Cemali’nin kanıtları mahkemeye sunma ve bildirme çabalarının yetersiz kalması sonucu bir gün sabaha karşı Şirin idam edilir.

“Şşş. Kızlar Bağırmaz” filmi çocukluk çağı travmalarının yetişkinlik zamanında da hayatı nasıl etkilediğini anlatmaktadır.

Psikolog Özge Kalkan

FİLM TANITIMI

50

Page 53: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

51

Page 54: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan

PeKi nedir çOcUKlUK çağı travması? belirtileri nelerdir ve nelerden KaYnaKlanır?

Çocukluk çağı travması, çocuk istismarı ya da ihmalinden kaynaklanır. Aile bireyleri, aile yakınları, bakıcılar tarafından çocuğa yöneltilen çocuğun fiziksel, ruhsal, cinsel ya da sosyal açıdan zarar görmesine sebep olan eylemlerin tümü ihmal ya da istismar kategorisine girmektedir. Şirin’in babasının kızı ile ilgilenmemesi, Şirin’in olayları anlatmak istemesine, bir yardım arayışında bulunmasına rağmen kızını hiçbir zaman dinlememesi ve hatta geçiştirmesi ihmal olarak nitelendirilir. Murat’ın Şirin’e tecavüz etmesi, onu tehdit etmesi, korkutması ve üzerinde baskı kurması ise istismar olarak nitelendirilir.

Peki istismara ya da ihmale uğradığımızda nasıl tepkiler veririz?

Kimi zaman durumdan kaçmaya çalışırız, kimi zaman düşüncelerimizi kovarız, kimi zaman da tekrar karşılaşmamak için kendimizden ödünler veririz, tıpkı Şirin’in Murat’la karşılaşmamak için okula, annesinin işyerine gitmediği gibi.

Kimi zaman ise kendimizde fiziksel belirtiler gözlemleriz. Uyku düzeninin bozulması, iştahta azalma, kabuslar, olayı tekrar tekrar yaşıyormuş gibi olayların zihne ya da gözünün önüne gelmesi, günlük yaşamda ilgide ve istekte azalma, çabuk irkilme yaşanan travmatik olaylar sonrası verilen tepkilerdir.

Kimi zaman ise duygularımızda değişiklikler olur; yoğun bir öfke, kaygı, suçluluk ve utanç duygusu sarar bedenimizi. Sanki tüm duygular bir bulutmuş, travmatik olay başa geldikten sonra tüm bulutların rengi değişmiş gibi. Bu duygular da tüm belirtilerimizi tetikler ve biz birçok durumdan kaçınır ve ödün vermiş oluruz. Sarmal bir döngünün içinde tekrar tekrar, defalarca mücadele etmeye çalışırız.

Çocukluk çağında yaşanan bu olayı nasıl anlamlandırırız? Zihnimize nasıl bu öyküyü yerleştirebiliriz? Zihnimizi bir üçgen olarak düşünebiliriz, bu üçgenin içinde kare, dikdörtgen, daire gibi şekiller vardır, bu şekiller ailemizden, çevremizden öğrendiğimiz düşünceler, davranışlar ve duyguları ifade etmektedir.

İnsanlar güvenilirdir, ailemden zarar gelmez, beni seviyorlar düşünceleri bu üçgenin içine muntazam şekilde oturmaktadır. Her şey mükemmel giderken bir gün bir olay olur ve dikdörtgenler, kareler ve dairelerin şekilleri değişir, üçgenin içine sığamayacak hale gelir.

Travmatik olay kişi için yeni bir bilgidir, kişi olayları nasıl anlamlandıracağını ve şekilleri nasıl yontacağını bilemez. Bu yüzdendir ki travmatik olaylar sonrasında fiziksel belirtiler, duygu, düşünce ve davranışlarda değişimler gözlemlenir. Bu yüzdendir ki cinsel istismara ve ihmale uğrayan bir kişi için güven algısı bir anda değişir. Bu yüzdendir ki Şirin Cemali ile karşılaşana kadar kimseye güvenemez, sevgiye dayalı ilişki kuramaz ve hatta mahkemede avukatla dahi konuşamaz, derdini anlatamaz.

Unutmamalıyız ki, travma, olağandışı olaylara verilen olağan tepkilerdir.

52

Page 55: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan
Page 56: MERHABA - Moodist Hastanesimoodisthastanesi.com/userfiles/moodistsayi01.pdfgibi kardeş kıskançlığı, sadece büyük Burcu Oğuzdoğan Klinik Psikolog ya da ilk çocukların sonradan