417
http://groups.google.com/group/merakediyorum

Milliyet İlkler ansiklopedisi

  • Upload
    marmaran

  • View
    2.508

  • Download
    33

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 2: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 3: Milliyet İlkler ansiklopedisi

merakediyorum@

googlegroups.com

üyeleri için hazırlanmıştır.

Benzer çalışmalardan haberdarolmak, öneri, istek ve bu çalışmaile ilgili karşılaştığınız sorun ve

hataları lütfen bildirin.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

E-posta :[email protected]

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 4: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 5: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 6: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 7: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK REKLAM ŞİRKETİ

Resmi kayıtlara göre, bilinen en eski reklamşirketi, 1786 yılında, Londra'da kuruldu. Şir-ketin sahibi William Tayler, özellikle yerel ba-sında sayısız ilan yayınlattı. İlk ilan metinleri,genellikle "duyuru" biçimindeydi. 1809 yılın-dan itibaren reklam ajansları, metinlerde vu-rucu sloganlara yöneldiler. Bu akımı ilk başla-tan metin yazarı ise James White'ın reklamajansında çalışan Charles Lamb oldu. Lamb'in yazdığı ilk orijinal reklam metninde, bir eş-ya piyangosunun tanıtımı yapılıyordu. 1880'lerden itibaren gazete ilanlarında, biçim ola-rak da yaratıcı zekânın ürünleri sergilenmeyebaşlandı. 1889'da İngiltere'de Thomas Smith,kurduğu reklam ajansını "yaratıcı metin vemizanpaj kuruluşu" olarak tanımlıyordu.Amerika'da J. Ayer tarafından kurulan rek-lam ajansı, ilk metin yazarını 1892, ilk grafi-keri ise 1898 yılında kadrosuna aldı.

İLK HAVADAN İLAÇLAMA

Tarım ürünlerini zararlılardan korumakiçin ilk havadan ilaçlamayı 3 Ağustos 1921 gü-nü Teğmen John B. Macready ABD'de, Ohi-o'nun Troy yöresinde gerçekleştirdi. Dünyayükseklik rekorunun da sahibi olan TeğmenMacready, Ohio Tarımsal Deneyler İstasyo-nu adına, Curtiss JN6 tipi uçağıyla 24 dönüm-lük bir katalpa ormanını ilaçladı. Yerdenyaklaşık 10 metre yüseklikte giden uçaktan bo-şaltılan 80 kilo toz kurşun arsenatla, 4 bin 815ağaç ilaçlanmış oldu. Bu ilaçlama işlemi, birdakikadan bile daha az sürmüştü.

İki gün sonra, bu projenin fikir babasıolan Ziraat Mühendisi C.R. Nellie, ağaçlarüzerinde bir inceleme yaptı ve katalpa ağaç-larına büyük ölçüde zarar veren böceklerdenyalnızca yüzde birinin sağ kaldığını saptadı.

Ticari amaçlı ilk tarımsal ilaçlama şirketiise, ABD'nin Georgia eyaletinde C.E. Wool-man tarafından 1925 yılında kuruldu. DalandDustters İnc. adlı bu şirket, Petrel türü tekuçağı ile boşalttığı kalsiyum arsenat sayesin-de, Georgia'daki pamuk tarlalarını büyük öl-çüde zararlılardan kurtardı.

HAVADAN İLK PROPAGANDA

Havadan yapılan ilk propaganda, 1806 yılıMayıs ayında gerçekleştirildi. İngiliz Donan-ması'nın komutanları, 10. Dundonald Dükü

Amiral Thomas Cochrane'den, Fransız hal-kına seslenen bazı bildirilerin dağıtılmasını is-tediler. Donanma Komutanlığı, söz konusubildirilerin İngiliz kıyılarında avlanan Fransızbalıkçılarına verilmesini ve kendilerinden bubildirileri yurttaşlarına dağıtmalarının isten-mesini öneriyordu. İngiliz Cochrane ise, Fran-sız balıkçılarının, düşmanları tarafındanellerine zorla tutuşturulan kâğıtları, kendiyurttaşlarına ileteceklerine hiç inanmıyor-du. Bu yüzden, teslim edilen emanetleri, Fran-sa'ya ulaştırmak için başka bir yöntem ara-maya başladı. Daha önceki yıllarda, KraliyetDonanması'ndan "Pallas" adlı geminin gü-vertesinde uçurduğu dev uçurtmalarla, tekne-nin hızını artırabilmek için bazı deneylergerçekleştirmişti. Bu deneyler ona esin kaynağıoldu ve küçük uçurtmalar yaptırttı. Bildiriler,bu uçurtmaların kuyruklarına düğümlendi.Gemi, Fransız sahillerinde dolaşmaya başla-dı. Belirli aralıklarla, uçurtmaların ipleri bı-rakıldı ve böylece İngilizlerin bildirileri, Fransızsahillerine ulaşmış oldu.

Dünyanın ilk resimli ilam, 1887 yılında İngiltere'nin Manc-hester kentinde The Parrot adlı gazetede yayınlandı.

İLK RESİMLİ İLANBasın tarihinde ilk resimli ilan, 11 Kasım 1887günü İngiltere'nin Manchester kentinde yayın-lanan İngiliz "The Parrot" adlı yerel gazete-de çıktı. Bu ilanda "Harrison Patent" dikişmakinelerinin tanıtımı yapılıyordu. Siyah-beyaz yarım ton verilerek basılan fotoğraf,Pratt and Co. adlı reklam şirketi tarafındançekilmiş, ilan da aynı şirket tarafından hazır-lanmıştı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 8: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KÜRTAJA İZİN VEREN İLK ÜLKE

Sovyetler Birliği, kürtaja izin veren ilk ülke-dir. Bu ülkede, !920 yılında, çocuk aldırmakyasal olarak serbest bırakıldı. Ancak, tümkadın-doğum doktorlarına birer genelge gön-derilerek, hastalarını, özellikle ilk hamilelik-leriyse, ameliyattan vazgeçmeye ikna etmeyeçalışmaları istendi. Ancak, hamilelik iki bu-çuk ayı geçmemişse, doktorun, hastanın ar-zusuna karşı çıkması olanaksızdı. Yani, sonsöz annedeydi. Kürtajın serbest bırakılmasıüzerine, Sovyetler Birliği'nde çocuk aldıranannelerin sayısı hızla arttı. 1934 yılında, yal-nızca Rusya Sosyalist Cumhuriyeti'nde 700bin kürtaj olayı kayıtlara geçti. Bu gelişme-den endişe duyar, yetkililer, 1936 yılında ya-sada yaptıkları bazı değişikliklerle, kürtaj içinbazı koşullar getirdiler. Buna göre, bir anne-nin çocuğunu aldırabilmesi için, hamilelik ne-deniyle yaşamının "ciddi bir tehlike" altındaolması ya da bebeğin hastalıklı doğacağınailişkin bazı belirtiler bulunması gerekiyordu.Bu koşullar, 1955 yılına kadar geçerliliğini ko-rudu. O yıl, Kürtaj Yasası'nda bazı değişik-likler yapıldı. Bugün Sovyetler Birliği'nde,resmi kayıtlara geçen yıllık kürtaj sayısı. 6 mil-yon civarındadır.

Mediko-sosyal nedenlerle, kürtajı yasal ha-le getiren ilk ülke ise, İzlanda'dır. 28 Ocak1935 günü kabul edilen 38 sayılı yasaya göre,eğer doğum annenin bedensel ya da ruhsalsağlığı açısından ciddi tehlikeler taşıyorsa vehamileliğin ilk 28. haftası geçilmemişse, çocukalınabiliyor. Batı Avrupa'da, yine mediko-sosyal nedenlerle kürtajı yasal hale getiren pekçok ülke, kendilerine İzlanda'daki uygulamayıörnek almıştır.

UÇAKLA PROPAGANDA

Havadan, uçakla ilk propaganda, 1911-1912yıllarında, Türk-İtalyan savaşı şırasında ger-çekleşti. İtalyan havacılık teşkilatı olan"Itali-an Servizi Aeroriautici", Libya üzerinde ikenuçakla Tripolili Araplara seslenen, "Tripoli,15 Ocak 1912" tarihli ve "Cavena" imzalı bil-diriler attılar. Bu bildirilerde, teslim olan her-kese bir "Napolyon altını" ile bir çuvalbuğday ya da arpa vaat ediliyordu.

HAVADAN İLK ASKERİ İNDİRME

Havadan ilk savaş operasyonları, italyanOrdusu'ndaki havacılık gönüllüleri tarafından

yine 1911-1912 yılları arasında Türk-İtalyansavaşı sırasında, Libya üzerinde gerçekleştiril-di. Tripoli'ye gönderilen İtalyan hava birliğin-de (19 Kasım 1911), 10 subay, 29 er ve 9 uçakvardı (2 Bleriot, 2 Etrich, 2 Henri Farman ve3 Nieuport). Bu birlik, daha sonra birkaç De-perdussin ve hava gemisi ile takviye edildi.İtalyanların Libya'daki hava kuvvetleri, kısazamanda bir savaş uçağı taburu, bir hava ge-misi taburu (4 Mart 1912'de faaliyete geçti),bakım ve onarım için bir fabrika ve deneyselçalışmalar için bir laboratuvardan oluştu. Ha-vacı gönüllülerin görevleri ise, beş ana nok-tada odaklanıyordu. Havadan keşif,fotogrametri, topçulara hedef tayin etme, ha-vadan propaganda ve hava saldırıları. Görül-düğü gibi, bu birlik hava kuvvetleriningünümüzdeki işlevlerinden yalnızca ikisini ye-rine getiremiyordu: Son derece hafif planuçaklarla, asker ve cephane nakli mümkün de-ğildi ve havada başka uçaklarla savaş olanak-sızdı. Eğer o dönemde Türklerin de savaşuçakları olsaydı, belki bu ikinci olasılık da ger-çekleşebilirdi.

SAVAŞTA GÖREV YAPAN İLK UÇAK

Türk-İtalyan savaşı sırasında, Tripoli'dekiİtalyan Hava Kuvvetleri'nin komutanı BinbaşıPiazza, 23 Ekim 1911 günü "Bleriot XI" tü-rü uçağıyla, Aziziye'deki Türk birliklerininüzerinde bir keşif uçuşu yaptı. Bu, bir savaş-ta uçak tarafından yerine getirilen ilk görevoldu.

SAVAŞTA YARALANAN İLK HAVACI

31 Mart 1912 günü. Tobruk'taki Arap siper-lerini bombalayan bir uçağın ikinci pilotuYüzbaşı Montu, yerden açılan bir ateşle vu-ruldu. Teğmen Rossi kumandasındaki uçak,yerden 600 metre yükseklikteyken, dört kur-şun yarası aldı ve bunlardan biri YüzbaşıMontu'ya isabet etti.

İLK HAVA SALDIRISI

1 Kasım 1911 günü, Teğmen Giulio Gavotti,"Etrich" türü uçağıyla, Tripoli'den havalan-dıktan sonra, Ain Zara'daki Türk mevzileri-nin üzerine, yaklaşık iki kiloluk "Citelli" tipibir bomba attı. Mevzilerin üzerinde dolaşıpyaptığı tahribatı gördükten sonra, Tagiuraüzerine yöneldi ve yanındaki üç bombayı daburaya fırlattı.

8

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 9: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Üç gün sonra, Ain Zara'ya düzenlenenikinci bir hava saldırısı, Türklerin çok şiddetliprotestolarına neden oldu. İtalya, CenevreKonvansiyonu'na aykırı davranmakla suçlan-dı. Havadan yapılan bombardımanın tahripgücü, yalnızca Türk ve İtalyan gazetele-rinde değil, tüm dünya basınında günün ko-nusu oldu.

İLK ESİR PİLOT

Libya'daki Türk-İtalyan savaşı sırasında, İtal-yan Hava Kuvvetleri'nden ölen olmadı. An-cak, Teğmen Moizo, 11 Eylül 1912 günüNieuport türü uçağıyla Aziziye yakınlarındazorunlu iniş yapınca, "savaş tarihinde esirolan ilk pilot" unvanını kazandı. Tripoli'yeilk gelen pilotlardan biri olan Moizo, 11 ay-lık görev süresi içinde 82 hava saldırısıyla bir-likte bir rekor kırmıştı.

SAVAŞTA ÖLEN İLK PİLOT

Savaş sırasında ölen ilk pilot, Bulgar M. Po-poff tur. Reuter's Ajansı'nın Sofya muhabi-ri, Popoff'un, 3 Kasım 1912 günü Edirneüzerinde bir keşif uçuşu yaparken, yerdenaçılan ateş sonucu vurularak öldüğünübildirdi.

GEMİ ÜZERİNE İLK HAVA SALDIRISI

Bir gemi üzerine düzenlenen ilk hava saldırı-sı, 1913 yılında gerçekleşti. Ancak, aynı yıliçinde meydana gelen iki olaydan, hangisinindaha önce yaşandığına dair kesin kanıt yok.Birinci Balkan Savaşı'nın sonlarına doğru,Yunan Donanması'nda görevli "Farman" tipibir uçak, keşif uçuşu yaptığı sırada, Çanak-kale Boğazı'nda mevzilenmiş Türk gemileri-nin üzerine dört adet el bombası attı. Buolayın, Mayıs ayından önce meydana geldiğisanılıyor. Aynı yıl içinde bir başka gemi bom-balama olayı da, Meksiko'da.General Carran-za'nın, General Huerta'ya karşı verdiği savaşsırasında yaşandı. General Carranza'nın em-rinde Fransa doğumlu, ancak aslen Amerikalıolan Lidier Masson adlı bir pilot vardı. "Tekkişilik hava kuvveti" olarak bilinen Masson,"Curtiss" tipi uçağıyla Guyamas Körfezi'nde,Huerta'ya bağlı bir savaş gemisini bombala-dı. Masson, attığı patlayıcı maddelerin, tek-neye büyük ölçüde zarar verdiğini söyledi.

1914 yılında, Fransızlarla İspanyolların

Fas üzerinde gerçekleştirdikleri harekâtla,1913 yılındaki İkinci Balkan Savaşı'nda dauçakların kullanıldığım görüyoruz. İkinci Bal-kan Savaşı'nın bir özelliği de, savaşan taraf-ların hepsinin uçak kullanmış olmasıdır. 1914Nisan'ında, Birinci Dünya Savaşı'nın patla-masından birkaç hafta önce, Meksiko üzeri-ne gerçekleştirdikleri küçük bir harekâtsırasında, Amerikalılar da uçaklardan yarar-landılar. Curtiss tipi bir deniz uçağı ile iki Cur-tiss uçan-gemisi, Birmingham ve Mississippiuçak gemileriyle Vera Cruz'a gelerek, gemi-den kıyıya keşif uçuşları yaptılar.

İLK TELSİZ TELGRAF

Irak Posta Direktörü Douglas Gumbley, ilktelsiz telgraf gönderen kişi olarak tarihe geç-ti. Gumbley, 1933 yılı Şubat ayında, buluşu-nu Londra'da kendi adına tescil ettirdi. Dahasonra telsiz telgraf, posta amacıyla 15 Tem-muz 1933'ten itibaren Irak Postanesi'nde kul-lanılmaya başlandı.

UÇAKLA İLK UÇUŞ

Belirli bir güçle çalışan bir uçakla ilk uçuş, Or-ville Wright tarafından 17 Aralık 1903 günüsaat 10.35'te 12 beygir gücündeki "Flyer-I"ile, Kittyhawk'ta, Kil! Devil tepelerinde ger-çekleştirildi. Uçak, 12 saniye süren uçuşu sı-rasında, yerden 4 metre yükseklikte, saatte 35millik bir hıza ulaştı. Olayın görgü tanıkları,Orville Wrihgt'ın kardeşi ve uçağı birlikte yap-tıkları Wilbur Wright ile beş sahil koruma gö-revlisiydi. Aynı gün, üç uçuş daha yapıldı.Bunların en uzunu 59 saniye sürdü ve Wilbur,284 metre yol almayı başardı. Ertesi gün ba-sın, insanoğlunun havayla giriştiği bu müca-deleyi "bir hafiflik örneği" olarak nitelendiripvermedi. Olayı tüm İngiltere'ye duyuran, yal-nızca Daily Mail gazetesi oldu.

UÇAĞA PARAYLA BİNENİLK YOLCU

İngiltere'de 1911 yazında, Keith Prowse andCo. adlı bir şirket, eğlenmek amacıyla uçağabinmek isteyenleri, 2 İngiliz altını karşılığın-da gezdiriyordu.

Belirli bir ücret karşılığında bir yerden biryere gitmek isteyen ilk yolcuyu ise, 17 Mayıs1911 günü, J.V. Martin taşıdı. Martin, yol-cusunu G.W. Farman tipi uçağıyla, İngiltere'nin Brooklands yöresinden Hendon'a götürdü.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 10: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Fırlatmalı pilot koltuklarının, İngiltere'de 1945yılı Ocak ayındayapılan ilk deneylerine, Bernard Lynch adlı pilot, gönüllüolarak katıldı.

İLK FIRLATMALI PİLOT

KOLTUĞU

Bu tür koltukların ilki, sıkıştırılmış hava ileçalışıyordu ve 2 Nisan 1941 günü Rostock-Marienehe seferini yapan Alman Heinkel He280 jet savaş uçağına takıldı. İlk kullanımı ise13 Ocak 1942 günü, Almanya'da Rechlin üze-rinde oldu. Şiddetli buzlanma nedeniyle uça-ğın yere çakılacağını anlayan pilot BinbaşıSchenk, 2 bin 625 metre yükseklikte koltuğu-nu fırlatarak kurtulmayı başardı. "He 280"tipinde tek olan bu uçağın yapımına, dahasonra Messerschmitt tipi jet savaş uçakları ter-cih edildiği için devam edilmedi.

Bir patlayıcı gücüyle havaya fırlayan ilk pi-lot koltuğu ise, ilk kez 30 Temmuz 1943 günüuçan İsveç yapımı Saab-21 türü uçağa takıl-dı. Bu koltuk, daha sonraki benzerleri için deilham kaynağı oldu.

Fırlayan pilot koltuklarıyla üretilen ilkuçak ise Heinkel He 162'dir. Bu uçak, ilk uçu-şunu 6 Aralık 1944 günü yaptı ve 14 Nisan1945 günü Alman Luftwaffe Birliği L/JGI'-de hizmete girdi. Toz şarjlı balistik-katapulttipi fırlayan koltuklar, toplam 116 uçağa mon-te edildi. He 162'den önce geliştirilen Saab 21ise, 1945 yılı Aralık ayına kadar İsveç HavaKuvvetleri'nde hizmete konmadı.

İLK HAVA SAVAŞI

Havada, iki uçak arasında gerçekleşen ilk sa-vaşı, 15 Ağustos 1914 günü Reuter's Ajansı,şu satırlarla dünyaya duyuruyordu:

"Dün bir Fransız uçağı, bir Alman uçağıile karşılaştı. Fransız pilot, Brovming'ini çe-kerek ateş etmeye başladı ve Alman'ı kovala-dı. Alman havacı, karşı koymak yerine kaç-mayı tercih etti."

Taraflardan birinin ölümüyle sonuçlananilk hava çatışması, 5 Ekim 1914'te yaşandı.Fransız Hava Kuvvetleri'nin V 24 savaş birli-ğinde görevli Joseph Frantz, Voisin tipi uça-ğıyla düşman mevzileri üzerinde yaptığı keşifuçuşundan dönerken, Almanlara ait bir Avi-atik'le karşılaştı. Frantz'ın teknisyeni Quena-ult, derhal uçağın burnundaki Hatchkissmarka makineli tüfeğin tetiğine sarıldı. Avia-tik'teki teknisyenin ise yalnızca tabancası var-dı. O, daha nişan alamadan Quenault, Hotch-kiss'in tüm mermilerini Aviatik'in üzerine bo-şalttı ve Alman uçağı, havada parçalanarakFransız mevzilerinin gerisine düştü. Çatışma-

yı yerden Fransızlar ve Almanlar da izliyor-du. Hepsi de daha iyi görebilmek için mev-zilerinden dışarı çıktılar. Havadaki bir çarpış-ma sırasında ölen ilk havacılar olarak tarihegeçen Almanların adları Wilhelm Sclienting veFritz von Zangen'di. Ölü pilotun cebinden,annesine hitaben yazılmış bir mektup çıktı. BirFransız uçağı, bu mektubu en yakındaki Al-man havaalanına götürdü. Bu davranış, ha-va savaşının ilk yıllarında bir "gelenek" halinegeldi. Zira o yıllarda, göklerde birbirleri ile dü-ello yapan "kahramanlar", insanca bazı er-demlerini yitirmemişlerdi ve düşmanlarındannefret etmiyorlardı.

KAÇIRILAN İLK UÇAK

Havacılık tarihinde kaçırılan ilk uçak, CathayPasifik Havayolları Catalina'ya ait "MissMacao" adlı uçan-gemidir. 16 Haziran 1948günü, Hong Kong'a gitmek üzere Macao'danhavalanışından az sonra Wong-yu Man adlıbir toprak işçisinin önderliğindeki bir grupÇinli tarafından ele geçirildi. Korsanlar, yol-

10

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 11: Milliyet İlkler ansiklopedisi

cuları rehin almak istiyorlardı. Ancak, pilotdirendi. Korsanlar, silahlarını ateşlediler veuçak düştü. Kurtulan tek kişi ise, korsanlarınlideri Wong-yu Man oldu. Önceleri kimseonun korsanların başı olduğunu anlamadı.Uçağın enkazındaki kurşun deliklerini bulanpolis, bir adamını Hong-Kong'daki hastane-de yatmakta olan \Vong-yu Man'ın yanında-ki yatağa yatırdı. Çok geçmeden, Wong-yuMan'ın "çenesi düştü" ve tüm olup biteni ya-tak komşusu "hasta"ya anlattı. Öyküyü tü-müyle barıda alan Hong-Kong polisi de,gerekeni yaptı.

İLK UÇAK YOLCULUĞU

İçinde pilottan başka bir yolcuyla havalananilk uçak, Wrihgt kardeşlerin "Wright FlyerIII" adlı uçakları oldu. 14 Mayıs 1909 günü,Kittyhawk'ta, Wilbur Wright", Charles W.Furnas'ı yanma alarak, 29 saniyede 656 met-re uçtu.

İLK KADIN UÇAK YOLCUSU

Uçağa binen ilk kadın, Fransız yontucusu Ba-yan Therese Peltier'dir. Bayan Peltier, 8 Tem-muz 1908 günü Fransa'da, Voisin yöresinde,Leon Dalagrange tarafından uçağa alınarakçok kısa bir süre gezdirildi.

İLK TURBO-JET

"Heinkei He-178" kot adıyla üretilen ve mer-kezkaç akımlı motorla çalışan ilk turbo-jetinplanlan Dr. Hans von Ohain tarafından çizildive ilk kez 24 Ağustos 1914 şafağında ErichWarsitz kumandasında Almanya'da Rostock-Marienehe arasında uçtu. Üç yıl sonra, dahauzun bir mesafeyi katetti. Dr. Ohain, Hein-kel'e, 1936'da katılmıştı. İlk turbo-jet moto-runun deneylerini de ertesi yıl yaptı. "He SI"kot adlı bu motorun denemeleri, Alman Ha-vacılık Bakanlığı'ndan habersiz, gizli bir yö-rede gerçekleştirildi. Alman resmimakamlarının, He-178'den, 1939 Ekim'inekadar haberi olmadı.

İLK TURBO-JET İMALATI

Seri olarak üretilen ve savaş uçağı olarak kul-lanılan ilk turbo-jet, "Messerschmitt Me262A"dır. Bu uçak, ilk uçuşunu 18 Temmuz1942 günü gerçekleştirdi. Üzerindeki Junkers

Jumo 004 motorlarıyla saatte 540 mil yapa-biliyordu. 4 adet MK.10S 30 milimetrelik kı-sa namlulu silahı vardı. İlk yapılan 13 adet A-Isavaş uçakları, Rechfeld ve Rechlin'deki de-neme merkezlerine gönderildi. 1944 yılı Martve Nisan aylarına kadar gelişimleri sürdürül-dü, Mayıs ayında ise seri üretime geçildi. 1944Haziran'ında, dünyanın "ilk jet savaş uçağıfilosu" Erprobungskommando EK 262, Lech-feld'de, Werner Thierfelder'in komutasındahazır bekliyordu.

İLK UÇAK ÜRETİM ŞİRKETİ

Uçak üretmek üzere kurulan ilk şirket, Voi-sin Freres firmasıdır. 1906 yılı Kasım ayında,26 yaşındaki Gabriel Voisin ve 24 yaşındakikardeşi Charles Voisin tarafından Fransa'da"La rue de la Ferme, Billancourt" adresindefaaliyete geçti. Gabriel'in anılarında belirtti-ğine göre, uçak endüstrisinin temellerini attık-ları zaman, bankada birkaç frankları ve cep-lerinde de biraz bozuklukları vardı. Yanların-da eski bîr gemi yapımcısı Metayer ve Brostadlı kabin yapımcısı işçi olarak çalışıyordu. İlksiparişlerini 1906 yılı Aralık ayında MösyöFlorencie'den aldılar. Ancak, planlarındakibazı hatalar nedeniyle uçak yerden kalkmadı.İlk başarılı üretimi de aynı ay içinde gerçek-leştirdiler. 50 beygir gücündeki sekiz silindir-li "Antoniette" motoruyla hareket eden buuçağı, Parisli yontucu Leon Delagrange sipa-riş etmişti. Deneme uçuşunu 30 Mart i907'debizzat Charles Voisin yaptı. Uçak. aynı günmüşteriye teslim edildi ve bu tarih, dünya ha-vacılık endüstrisinin "doğum günü" olarakkitaplara geçti.

SAVAŞAN İLK JET

Bir düşman uçağı ile savaşa tutuşan ilk jet, bir"Me 262" tipi uçak oldu. Lechfeid'deki EK262 filosundan olan bu Me 262, 25 Temmuz1944 günü Münih üzerinde, İngiliz 544 RDFbirliğine ait bir Mosquito ile kapıştı. İngilizuçağının pilotu Teğmen Wall, Me 262'nin beşkez açtığı ateşten kurtulmayı başardı ve bu-lutların arasında kayboldu,

JETLERARASI İLK HAVA SAVAŞI

İki jet savaş uçağı arasındaki ilk çatışma, 8Kasım 1950 günü Kuzey Kore üzerinde mey-dana geldi. Amerikan Hava Kuvvetleri'ndenTeğmen Russel John Brow, "Lockheed F-80"tipi uçağıyla, bir Sovyet "MİG-15"ini vura-rak düşürdü.

11

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 12: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TELSİZLİ İLK UÇAK

Telsiz taşıyan ilk uçak, 27 Ağustos 1910 gü-nü New York'ta, Sheepshead Bay üzerindenuçtu. Kanadalı pilot J.A.D. McCurdy, H.M.Horton kumandasındaki yer istasyonuna şumesajı gönderdi:

"Uçuş halindeki bir uçaktan gönderilen builk mesajla, havacılık çalışmalarıyla ilgili ge-lişmelerde yepyeni"bir sayfa açılıyor."

SAVAŞ SIRASINDA İLK UÇAK MESAJI

Savaş sırasında uçaklardaki telsizin ilk kulla-nımı, 24 Eylül 1934 günü gerçekleşti. İngilizHava Kuvvetleri'nden 4. RFC Birliği'ne bağ-lı Teğmen D.S. Lewis ve Teğmen B.T. Ja-mes", " 1 . Aisne Savaşı" sırasında, bir topçuharekâtını yönettiler. Öğleden sonra 04.02'deuçaktan alınan ilk mesaj. "Biraz kısa düşü-yor. Ateş!.. Ateş!.." şeklinde idi. Saat04.42'de alınan son mesajda ise pilotlar, "Ar-tık eve dönüyoruz" dediler. Her iki teğmende, birkaç gün sonra öldü.

UÇAĞA GÖNDERİLEN İLK MESAJ

1916 yılında, Mühendis Binbaşı C.E. Prince,yerden uçağa ilk mesajı göndermeyi başardı.Brooksland Havacılık Merkezi'nde yapılandeneme sırasında, Teğmen J.M. Furnival, sa-atte 50 mil hızla merkezin üzerinde dolaşıyor-du. Birden, uçaktaki alıcıdan Binbaşı Prince'ın sesini duydu: "Selam, Furnie... Şu anda be-ni duyabiliyorsan, hareket halindeki bir uça-ğa ilk mesajı iletebildim demektir." Furnival,kanatları üzerinde yatarak mesajı aldığını be-lirtti.

UÇAKLA YAPILAN İLK KEŞİF

Uçakla yapılan ilk keşif uçuşu, 9 Haziran 1910günü, Fransız Ordusu'ndan Yüzbaşı Marcon-net ve Teğmen Fequant tarafından, tek kişi-lik "Henri Farman" tipi bir uçaklagerçekleştirildi. Teğmen Fequant, uçağa ku-manda ederken, Yüzbaşı Marconnet de, pilotkoltuğu ile motor arasındaki daracık yere sı-kışmış, kara ve demiryollarının, kasabalarınve köylerin fotoğrafını çekiyordu. İki korku-suz havacı, o gün iki buçuk saat içinde Campde Chalons'tan Vincennes'e kadar 145 kilo-metre uçarak ayrı bir rekor kırdılar.

12

TELSİZLİ İLK SİVİL UÇAK

1919 yılında, Aircraft Transport and Travelşirketi tarafından Londra-Paris arasında ça-lıştırılan "DH 42 G-EALU", telsiz takılan ilksivil uçak oldu. AD I/S tipi telsiz, Marconifirması tarafından monte edilmişti.

SAVAŞTA İLK KEŞİF UÇUŞU

Bu tür bir uçuş, ilk kez 1911-1912 yılları ara-sında Türk-İtalyan Savaşı sırasında, Tripoli'-deki İtalyan Hava Üssü'nün komutam Yüz-başı Piazza tarafından gerçekleştirildi. Piaz-za, 23 Ekim 1911 günü "Bleriot XI" tipi uça-ğıyla Tripoli'den havalanarak Aziziye'dekiTürk mevzilerinin üzerinde uçtu. Bu, aynı za-manda bir uçağın savaş sırasında ilk kez kul-lanılışıydı. Üç gün sonra, Yüzbaşı Piazza veTeğmen Gavotti, Türk hatları üzerinde birbaşka keşif uçuşu yaptılar ve Sciara-Sciat mu-harebeleri sırasında savaş gemisi "CarloAlberto" ile dağlarda mevzilenmiş İtalyantopçularının atışlarını yönettiler.

İLK FOTOĞRAFLI KEŞİF UÇUŞU

Fotoğraf makinesi kullanılarak yapılan ilk ke-şif uçuşu, Tripoli Harekâtı sırasında "ItalianServizi Aeronautici"den Yüzbaşı Piazza tara-fından 24 Şubat 1912 günü "Bleriot XI" tü-rü bir uçakla gerçekleştirildi. Kısa bir süresonra Kumandan Sulsi, ilk sine-kamera ile P.3. hava gemisine binerek havalandı ve düşmanmevzilerinin filmini çekti.

HAVAYOLUYLA İLK TURİZM

Turizm amaçlı ilk uçak seferleri, 1932 yılın-da, Londra Politeknik Turing Derneği tara-fından düzenlendi. O yıl, İngiliz Hükümeti,bir yıl önce yaşanan mali kriz nedeniyle, yurt-taşlarını dış ülkelerde para harcamamaya ça-ğırmıştı. Bu çağrı üzerine "bir uçak kiralayanPoliteknik Turing Derneği, tatil yapmak iste-yenleri bu uçakla İsviçre'ye götürerek See-burg'daki kendi tesislerinde ağırladı. Böylece,geziye katılanların ödedikleri ücretin yüzde95'i, yemden İngiltere'ye dönmüş oldu. Bu şe-kilde tatile çıkan turistlerin 24 kişilik ilk gru-bu, Imperial Havayolları'na ait "Heracles"adlı uçakla, Mayıs ayında Croydon'dan Bas-le'e beş saatte uçtular. İsviçre'de geçirilen bugüzel tatilin ücreti, günlüğü 12 ile 14 İngiliz

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 13: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Seri üretimi yapılan ve savaşta ilk kullanılan turbo-jet türü 'uçak olan Messerschmitt Me 262A 'nın bir örneği.

İLK JET BOMBARDIMANUÇAĞIİlk jet bombardıman uçağı, Me 262 A-2Strumvogel (Fırtınakuşu) adı altında gelişti-rilmek üzere 1944 Haziran'ında, Rheine'dakiKommando Schenk'e gönderildi. İlk jet bom-

bardıman filosu da, 3. Staffel of L/KG 51 adıaltında Ağustos ayı içinde Rheims yakınların-daki Juvincourt'ta kuruldu. Filoda beş tane"Fırtınakuşu" vardı. Bu bombardıman uçak-ları, planlan gereği böyle bir görev için uygunolmamakla birlikte, Hitler'in kişisel baskısı so-nucu üretilmişti.

lirası arasında değişiyordu. Yaptığı organizas-yonlarla tatilcilerin güvenini kazanan ve on-ları uçak yolculuğunun güvenli olduğunainandıran Turing Derneği yöneticileri, aynı yılyedi Avrupa başkentini içeren "büyük birtur" düzenlediler. Heracles uçağı ile yola çı-kan turistler, 14 gün içinde 2 bin 829 mil uç-tular ve Amsterdam, Berlin, Viyana, Budapeş-te, Roma ve Paris'i ziyaret ettikten sonraLondra'ya döndüler. 1932 yılında da LondraPoliteknik Turing Derneği, 900'ü aşkın turis-te Avrupa kıtasını gezdirmişti.

UÇAK TAŞIYAN İLK GEMİ

Üzerine kurulan uçuş güvertesi ile uçak taşı-yan ilk gemi, Amerikan hafif kruvazörü "Bir-mingham"dır. Pilot Eugene Ely, 14 Kasım1910 günü,gemi, Chesapeake Körfezi'ne de-mir atmış durumdayken, 50 beygir gücünde-ki "Curtiss" tipi uçağıyla Birmingham'danhavalandı ve 2.5 mil uçtuktan sonra, Norfolkyakınlarındaki Willoughby Spit'e indi.

Bir geminin güvertesine uçakla ilk inen pi-lot da, Eugene Ely'dir. Bu pilot, 18 Ocak 1911günü saat 11.0l'de San Francisco Körfezi'nde

bulunan Pennsylvania kruvazörünün 40 met-relik uçuş pistine inmeyi başardı.

UÇAKLARDA İLK ÇİFT YÖNLÜHABERLEŞME

Çift yönlü haberleşme sistemine sahip olarakkurulan ilk filo, 141 no'lu Londra'yı Savun-ma Birliği'dir (RFC). Bu birliğin eğitiminiyaptıran telsiz subayı F.S. Mockford,"Mayday" olarak da bilinen acil yardım çağ-rısını bularak, savaştan sonra dünyanın en ün-lü kişileri arasına katıldı.

SAVAŞAN İLK UÇAK GEMİLERİ

Uçak gemilerinin bir savaşta ilk kez aktif gö-rev üstlenmeleri, 1914 yılı Nisan ayında oldu.O tarihte, ABD savaş gemisi "Mississippi" ile"Birmingham" kruvazörüne, beş Amerikandeniz uçağı ile birlikte Vera Cruz'a gitme em-ri verildi. Söz konusu uçaklar, gemilerin yantarafından suya indirildikten sonra, Meksikahatları üzerinde keşif uçuşu yapmak üzere ha-valandılar.

13

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 14: Milliyet İlkler ansiklopedisi

DÜNDEN BUGÜNE ZIRHLAR

A— Romalılar'da: Deri giysiler üzerine yatay olarak sırala-nan demir bandajlar, bronz menteşelerle birbirine bağlanır-dı. Demir ya da bronzdan yapılan başlıkların her iki yanında,yanakları da koruyan muhafazalar uzanırdı.

B— Normandiyalılar'da: Küçük demir halkalardan örülen birgiysi, yüz hariç vücudun tümünü kaplardı. Başa sıkıca otu-ran başlığın, burun üzerinden ağıta kadar sarkan bir uzantısıvardı. Ayrıca bir de kalkan kullanılırdı.

İLK ZIRHBilinen en eski zırhlar, İ.Ö. 2000 yılında, Me-zopotamya'da bronz pullardan yapıldı. Zırh,oradan Doğu'ya yayıldı ve en yaygın örnek-leriyle Japon Samuray savaşçılarının üzerle-rinde görüldü. Yunanlılar, bronzdan bacak ve

göğsü koruyan plakaları geliştirdiler. Romalıgeneraller de bu tür zırhlar kullanıyorlardı.Romalı lejyon askerlerinin zırhları ise, giysi-lerinin üzerine takılan demir bantlardan olu-şuyordu.

İngiliz Kralı William'm süvarileri ise, 1066

14

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 15: Milliyet İlkler ansiklopedisi

C— Ortaçağ zırhı: Çelik plakalardan oluşan bu zırh, 14. yüz-yılda gelişimim tamamladı. Vücudun tüm bölümleri, bu çe-lik yığını ile gizleniyor, giysiler de bu zırhın altında kalıyordu.Ağırlıkları 30 kiloya kadar çıkanı vardı.

D— Günümüzde zırh: Güvenlik güçlerinin giydiği emniyet ye-lekleri, naylon gibi yüksek dirençli liflerin sayısız tabakalarhalinde üst üste konması esasıyla yapılır. Hafif başlıklar vekırılmaz camdan yapılan yüz koruyucuları, bu yelekleri bü-tünler.

yılında metal halkalar takılmış gömlekler gi-yiyorlardı. 13. yüzyılda zırhlara, vücudunönemli yerlerini koruyan parçalar eklendi. 15.yüzyılda ise zırhlar, tüm vücudu koruyacak bi-çimdeydi ve ağırlıkları 30 kiloya yaklaşıyordu.Tüm vücudu koruyacak kurşun geçirmez zırh-

ların, taşınamayacak kadar ağır oldukları or-taya çıkınca, 1650 yılından itibaren, yalnızcagöğsü ve sırtı korumaya yarayan tabakalar ya-pıldı. Günümüzde zırhların yapımında, çokhafif olan naylon, plastik ya da fiberglas gibikurşun geçirmez maddeler kullanılıyor.

15http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 16: Milliyet İlkler ansiklopedisi

SEYİRDEKİ GEMİDEN UÇAKLA İLKKALKIŞ

Böyle bir kalkışı,dünyada ilk kez TeğmenSamson, "Short S.JB" türü uçağıyla Weymo-uth'ta 8 Mayıs 1912 günü gerçekleştirdi. Ogün, İngiltere Kralı V. George, donanmayı tef-tiş ediyordu. Teğmen Samson, 10.5 knot hız-la seyreden HMS Hermes gemisinden uçağıylabirlikte havalandı.

İLK UÇAK GEMİSİ

Dünyada, uçak gemisi olarak inşa edilen ilksavaş gemisi, ilk planları bu amaca uygun ol-masa da, İngiliz Donanması'ndan "HMS ArkRoyal"dir. 122 metre uzunluğundaki bu ge-mi, 1914 yılı Eylül ayında Blyth'ta kızağa kon-du. Ertesi yıl 9 Aralık'ta denize indirildi.Yapımı sırasında amiralliğin emriyle planla-rında bazı değişiklikler yapıldı ve alt güverte-sinde 10 deniz uçağı taşıyacak şekildegeliştirildi. Ark Royal, yapımının hemen ar-dından Çanakkale Boğazı'na gitti ve savun-ma amaçlı ilk görevini de 17 Şubat 1917 günüBozcaada'da yaptı, O gün Ark Royal'den ha-valanan bir uçak, Türk mevzileri üzerinde ke-şif uçuşu yaparak bilgi topladı.

"Tekerlekli uçak" taşımak amacıyla inşaedilen ilk savaş gemisi ise, İngiliz Donanma-sı'ndan " H M S Furious"tur. 1917 yılı Hazi-ran ayında donanmaya katılan bu gemi, hemkruvazör, hem de uçak gemisi özelliklerine sa-hipti. İlk yapıldığında, üzerinde yalnızca kal-kış güvertesi vardı. Taşıdığı altı uçağın havadagörevini tamamladıktan sonra karaya inmesiplanlanıyordu. Ancak, bunun yeterli olmadı-ğı görüldü ve 1917 Kasım'ında yeniden kıza-ğa çekilerek bir iniş güvertesi monte edildi.Furious'un en önemli özelliklerinden biri, uça-ğı hangardan uçuş güvertesine çıkaran hidro-lik kaldırma sistemiydi.

Uçak gemisi olarak planlanan ve o amaç-la yapılan ilk gemi, Japonlar tarafından 9 Ara-lık 1919'da denize indirilen "Hosho"dur.Hosho, ilk görevini 30 Kasım 1922 günü Tate-yama açıklarında yerine getirdi. En çok 25 de-niz mili yapabilen bu gemi, 21 uçak taşıyordu.

UÇAK GEMİSİNDEN KALKAN VEİNEN İLK JET

21 Temmuz 1946 günü Cape Henry açıkların-da bulunan ABD Donanması' na ait "USS

16

Franklin D. Roosevelt" uçak gemisinden,Teğmen James J. Davidson'un pilotluğundahavalanan XFD-l Phantom, bir uçak gemisin-den havalanarak tekrar inen ilk jet uçağı ol-du. Geminin pist uzunluğu 153 metreydi.

UÇAK GEMİSİNDE İLK JET FİLOSU

Dünyada ilk kez bir uçak gemisi üzerine üsle-nen jet filosu, ABD Hava Kuvvetleri'nden"17-A" adlı birliktir. 16 Phantom uçağındanoluşan bu birlik, 5-7 Mayıs 1948 günlerinde,ABD uçak gemisi USS Saipan üzerinde görevyaptı.

İLK NÜKLEER UÇAK GEMİSİ

Nükleer enerjiyle çalışan ilk uçak gemisi, 72bin 500 tonluk "USS Enterprise"dır. ABDDonanması'nın bu dev gemisi, 24 Eylül 1960'ta Newport News'ta kızağa kondu. 25 Kasım1961'de denize indirildi. Sekiz adet su soğut-malı nükleer motoruyla, bugüne dek yapılantüm savaş gemilerinin en güçlüsü (Yaklaşık300 bin beygir gücünde), en büyüğü (367 met-re) ve en pahalısıdır (445 milyon dolar). Ge-minin tüm mürettebatı, 440 subay ve 4 bin 160erden oluşuyordu. 100 uçak taşıyabilen USSEnterprise'ın uçuş güvertesi ise, dört futbol sa-hası büyüklüğündeydi.

İLK YEMEKLİ UÇUŞ

Bu yolda ilk girişim, 11 Ekim 1919'da,Londra-Paris arasında çalışan Handley PageTransport tarafından yapıldı. Şirket, öncedenhazırlanan kumanyaları, uçuş sırasında yol-culara dağıtarak, ekstra bir ücret aldı.

İlk sıcak yemek servisi konusunda, deği-şik havayolu şirketlerinin öncülük iddialarıvardır. Ancak, bunlar içinde en inandırıcı ola-nı "Air Union" adlı havacılık şirketidir. Buşirket, beş kap sıcak yemeğin yanı sıra, yolcu-larına 1925 üretimi şarap servisi de yapıyordu.

İLK ERKEK KABİN MEMURU

Sivil havacılık tarihinin ilk erkek kabin me-muru, İngiliz Jack Sanderson'dur. Bay San-derson, "Daimler Airways" tarafındanLondra-Paris arasında işletilen Havilland 34tipi uçakta, 2 Nisan 1922'de göreve başladı.Ancak, çok sevdiği mesleğini yalnızca bir yılsürdürebildi ve 1923'te çalıştığı uçağın düşmesisonucu hayatını kaybetti.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 17: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ÖKÜZ GÜCÜYLE Öküz gücüyle çalıştırılan su dolapları, yüzyıllarca insan-lığa büyük katkılarda bulundu. Bu "ilk mekanik araçlar",

SU ELDE ETME değirmenlerden tarım alanlarının sulanmasına, maden ocak-larına kadar pek çok yerde uygarlığın gelişmesine yardımaoldu.

İLK BASİT MAKİNELERİnsan ya da hayvan gücüyle çalışan ilk basitmakineler, İ.Ö. 300 yıllarında Atina yöresin-de kullanıldı. Üzerinde yürüyerek çalıştırılanilk ayak değirmenlerinde, Romalılar, köleleri

kullanıyorlardı. Portekiz'de, San Domingoyöresinde bulunan bir bakır madeninde, içe-riye su aktarmak için kutlanılan aygıtın da İ.S.3. yüzyıldan kaldığı sanılmaktadır. Akdenizülkelerinde rastlanılan su dolaplarının tarih-leri de çok eskilerde yatar.

17

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 18: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ULUSLARARASI HAVAYOLUSERVİSİ

İlk uluslararası havayolu servisi, 22 Mart 1919

günü, Lignes Aeriennes Farman tarafındanParis-Brüksel arasında başlatıldı. Farman, F.60 Goliath tipi uçağın pilotu Bay Bossoutrot'-tu. 2 saat 50 dakika süren yolculuk için biletücreti olarak 365 frank ödemek gerekiyordu.

Dünyanın ilk hava kuvveti, 1909 yılında, ABD'de kuruldu. Fotoğrafta, bu dirlik, elindeki tek uçakla birlikte görülüyor:

İLK HAVA BİRLİĞİHava kuvveti olarak görev yapan ilk birlik,1 Temmuz 1907 günü, ABD Donanması Ae-ronatik Bölümü bünyesinde, Yüzbaşı Charlesde Forest Chandler komutasında kuruldu. Bubirliğin ilk insan gücü, bir subay, bir teknis-yen ve bir erden oluşuyordu. Wright kardeş-lerle en az saatte 36 mil hız yapabilecek biruçağın yapımı için anlaşma imzalandı. Uçak-tan istenen bir başka özellik de, en az bir saatsürekli olarak havada kalabilmesiydi. Uçak,ilk uçuş denemeleri için 1908 yılı Ağustos ayın-da Fort Myer'e getirildi. Ancak, bir ay sonrayere çakıldı. Wright kardeşler, ikinci bir uçakdaha yaptılar. Denemelerin başarıyla sonuç-lanması üzerine uçak, silahlı kuvvetlere teslim

edildi (2 Ağustos 1909)- Sonra, dünyanın ilkaskeri uçağı olarak College Park'a getirildi.Bu uçakla havalanan ilk subay, Pilot Asteğ-men Frederic E. Humpreys'tir. Humpreys, 26Ekim 1909 günü, College Park üzerinde 3 da-kikada iki tur attı. ABD, askeri uçak alanın-da ilk adımını atmış olmasına karşın, bu işinüzerine fazla eğilmedi. Öyle ki, 1914'te Av-rupa'da savaş patladığında, Amerikan Ordu-su'nun elinde yalnızca altı uçak vardı.

Etkin bir hava gücü oluşturan ilk ulus,Fransızlardır. 1910 yılının sonlarında, Fran-sa'da çok iyi eğitilmiş 34 askeri pilot ve 32uçak vardı. 20 pilotun eğitimi de sürmektey-di. 1911 yazında, Fransız Hava Kuvvetleri'ndeki uçak sayısı 100'ü buldu. 1912 başların-da ise uçak sayısı 234, pilot sayısı da 300'dü.

18

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 19: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KITALARARASI İLK HAVA YOLUSERVİSİ

Kıtalararası ilk havayolu servisini, "LignesAeriennes Latecoere" adlı kuruluş başlattı.Yolcuları, "Breguet 14" tipi uçaklarla taşıyanşirket, ilk seferini 1 Eylül 1919 günü Toulouse-Barcelona-Tanca arasında yaptı. 1920 yılı Ni-san ayından itibaren, Tanca-Kazablanka bağ-lantısı kuruldu.

Amerika kıtasında, 1. Dünya Savaşı'ndansonra hizmete giren ilk havayolu şirketi, Fran-sız Guyanası şirketi olan S. des T.A. Guya-nais'dir. İlk seferini 1919 Kasım'ında yapanşirket, bu girişimiyle demiryolu ulaşımı yeter-siz olan azgelişmiş ülkelerin havayoluna yö-nelmeleri için "öncü" görevi üstlenmiş oldu.Bundan sonra, bu ülkeler, sivil havacılıktakigelişmelerde ön saflarda yer aldılar. Kara ula-şımı açısından çok büyük gelişmeler sağlayanABD'de ise, düzenli bir havayolu servisininkurulması, ancak 1926 yılında mümkün oldu.Uçağın doğum yeri olan Amerika, uçakla yol-cu taşımacılığı alanına en son giren ülkelerdenbiri olma unvanını kazandı. Ne var ki, "uçanotobüsler"le yolcu taşımanın ne denli önemliolduğunu, çok kısa sürede kavradı ve arada-ki mesafeyi hızla kapatarak öne geçti. Avru-pa'da, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce,yalnızca zamanı çok kıymetli olan varlıklı ki-şiler uçağa rağbet ederlerken, ABD Havayol-ları, demiryolu ulaşımından daha ucuz birtaşımacılık politikasını uyguladılar.

İLK HAVAYOLU

Tarifeli seferlerle yolcu taşıyan ilk havayolubağlantısı, St. Petersburg ile Tampa arasında,"St. Petersburg-Tampa Airboat Line" adı al-tında 1 Ocak 1914'te kuruldu. Yolcular, 20 milgenişliğindeki Tampa Körfezi üzerinde tekerteker taşınıyorlardı. Benosit tipi uçan-gemininpilotu Tony Jannııs idi. Uçağa binmek için 5dolar ödeyen yolcular, böylece karayolundan36 mil dolaşmaktan kurtuluyorlardı. Servis,günde iki kez olmak üzere dört ay sürdü.

Avrupa'da kurulan ilk havayolu, aynı za-manda ilk sürekli servisi de olan Almanya'-nın "DLR" (Deutsche Luft-Reederei)şirketidir. Berlin ile Weimar arasında günlükdüzenli uçuşları 6 Şubat 1919'da başlattılar.İlk seferlerde, yalnızca mektuplar ve gazete-ler taşındı. 28 Şubat'ta ise taşınan yolcu sayı-sı 19'u bulmuştu. Yolculuk, pilot kabini açık"LVG CIV" tipi uçaklarla yapılıyordu. Bu

uçaklarda yolcular da özel uçuş giysileri,baş-lık ve botları giyiyorlardı. Çok geçmeden şir-ket, beş yolcu kapasiteli, pilot kabini kapalı,AEG JII tipi uçakları hizmete soktu. Aynı yıl,başka iç hat seferleri de açıldı. Bunlar arasın-da, Berlin-Hamburg (1 Mart), Berlin-Hanno-ver-Rotthausen (15 Nisan), Berlin-Warnemün-de (15 Nisan) büyük ilgi gördü. 1919 yılı son-larında, DLR şirketi, tüm uçakların üzerinekendi amblemini koymayı kararlaştırdı. Buamblem, bugün de tüm Lufthansa uçaklarıüzerinde görülebilir.

19

Penisilinin, mikroplar üzerinde öldürücü bir etkisi vardır. Bufotoğrafta, penisilinin etki alanından uzakta bulunan bakte-riler koyu kırmızı ve büyük olarak görülüyor. Penisilinin ulaş-tığı yerde ise bakteriler küçülmüş ve beyazlaşmıştır. Bunlar,ölü mikroplardır.

İLK ANTİBİYOTİK1928 yılında, Londra'nın St. Mary's Hastane-si'nde çalışmalarını sürdüren Prof, AIexanderFleming, tıp tarihinde devrim yaratan ilk an-tibiyotiği, yani "penisilin"i bir rastlantı sonu-cu buldu. Ancak Fleming, bu büyük keşfiyleelde ettiği maddenin uzun süre kalıcı olması-nı başaramadı. Penisilinin mikrop öldürücüözellikleri, birkaç gün içinde ortadan kaybo-luyordu. 1940 yılında Oxford Üniversitesi'ndeçalışmalarını sürdüren iki bilim adamı, Avus-turya asıllı Howard Florey ve Alman asıllıErnst Chain, penisilinin özelliklerinin kalıcı ol-masını sağladılar. 1945 yılında, Fleming, Flo-rey ve Chain, Nobel Tıp Ödülü'nü paylaştılar.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 20: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BAĞIMSIZ HAVA KUVVETİ

Kara ya hava hava kuvvetlerinin bünyesindeolmayıp, ayrı bir bağımsız güç olarak kuru-lan ilk hava kuvveti, İngiltere Kraliyet HavaKuvvetleri'dir. Kraliyet Uçuş Gönüllüleri ileKraliyet Donanması Havacılık Servisi'nin kat-kılarıyla 1 Nisan 1918 günü hizmete girdi.

İLK SINIFLI SERVİS

Birinci ve ikinci sınıf gibi servis ayrımı ya-parak yolcularına farklı bilet ücretleri önerenilk havayolu şirketi, Imperial Airways'tir.Londra -Paris arasında çalışan şirket, 1927 yılıEkim ayında bu uygulamayı başlattı. Birincisınıfı tercih eden yolcular, "gümüş kanatlı"Argosie'lerle taşınıyorlardı. Hosteslerin hiz-met ettiği bu uçaklarda bilet ücreti 9 pound,

20

uçuş süresi ise 2 saat 30 dakika idi. 7 poundödemeyi tercih eden "ikinci sınıf" yolcular ise,Handley Page tipi uçaklarla 2 saat 50 dakikauçuyorlardı. Hosteslerin görev almadığı bu se-ferler sırasında, yiyecek ve içecek ikramı dayoktu.

ATLANTİKÖTESİ İLK HAVA YOLUSERVİSİ

Atlantik Okyanusu'nu aşan ilk havayolu ser-visini, "Pan American Airways" başlattı."Yankee" adlı Boeing-314 uçan-gemi, 27-28Haziran 1939'da Newfouland'deki BotwoodHavaalanı ile İngiltere'nin Southampton Ha-vaalanı arasındaki mesafeyi 18 saat 42 daki-kada katetti. Uçaktaki 19 yolcunun rahatettirilmesi için her çareye başvurulmuştu. Yol-cular için ayrı kabinler, bir yeke salonu, ha-nımlar için giyinme ve makyaj odaları ve birbalayı odası vardı. Ücret ise 140 pounddu.

ANESTEZİNİN DEĞİŞEN YÜZÜ19. yüzyılda hasta, kloroformla bayıItılırdı. O dönemde ge-rek hasta, gerekse hekim, günlük giysileriyle ameliyat salo-tamda ham bulunurlardı. Günümüzde be anestezi işlemiuzman doktorlarca yapılmaktadır. Bu doktorlar, ameliyatha-

neye girerken mikroplardan arındırılmış özel giysiler giyerler.

AMELİYATTA İLK ANESTEZİBu tür bir uygulama, ilk kez 16 Ekim 1846'da,ABD'nin Massachusetts kentinde "GeneralHospital" adlı hastanede yapıldı. Dr. JohnCollins Waren, Gilbert Abbott adlı 20 yaşın-daki matbaa işçisinin çenesindeki bir tümörüalırken anestezi kullandı. Dr. Warren'ı buameliyat sırasında anestezi yapması için iknaeden kişi, Bostonlu dişçi William Morton'dur.

Morton'un ısrarla eteri tavsiye etmesi üzeri-ne, Dr. Warren, hastasını ameliyat öncesindeuyuttu ve sonuç, son derece başarılı oldu.Operasyonun yapıldığı ameliyathanenin duva-rına şu plaket asıldı: "Hasta, ameliyat sıra-sında hiç acı duymadığını söyledi ve 7 Aralıkgünü tamamen iyileşmiş olarak taburcu edil-di. Bu buluş, bu odadan tüm uygar dünyayayayıldı ve cerrahide yeni bir çığır açıldı."

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 21: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK HOSTESDünyanın ilk hostesi, asıl mesleği hemşirelikolan Bayan Elen Church'tür. Bayan Church,15 Mayıs 1930 günü, California'nın OaklandHavaalanı'nda United Airlines'a ait üç motor-lu Boeing 80A uçağına gelen 11 yolcuyu,"Hoşgeldiniz" diyerek karşıladı. Özel bir pi-lot olan hemşire Curch, birkaç ay önce hava-yolu şirketine bir mektup yazarak, "Kendisigibi belirli nitelikleri olan genç hanımların,uçak içinde ev sahibeliği yapmasının" çok ya-rarlı olacağı önerisinde bulunmuştu. Bununüzerine havayolu şirketi, yalnızca BayanChurch'ü işe almakla kalmadı, aynı zaman-da onu "başhostes" olarak görevlendirdi veseçeceği yedi genç kızı da eğitmesini istedi. Ba-yan Church'ün öteki hostes adaylarında ara-dığı koşullar da şunlardı: "Diplomalı birhemşire olmak, 25 yaşını geçmemek, 52 kilo-dan ağır, 1 metre 55 santimden kısa olma-mak." İlk elemeyi kazanan adaylar, gri vegürnüş düğmelerle kaplı yünlü üniformaları-nı giyerek görevlerine başladılar. Kendilerineayda 125 dolar ücret ödeniyordu. Buna kar-şılık, ısınması ve havalandırması olmayanuçaklarda, ayda 100 saat uçmaları gerekiyor-du. Görevleri sırasında, yolcuların valizlerinitaşımak, uçağın iç temizliğini yapmak, uçakhangara girip çıkarken iterek pilota ve teknis-yenlere yardımcı olmak, yakıt alımına neza-ret etmek gibi oldukça "zevkli" işler de vardı.Her kalkıştan sonra biletleri toplarlar, uçakhavalanınca da meyve kokteyli, kızarmış pi-liç, çay ya da kahve servisine başlarlardı. 950millik tarifeli bir uçuşun süresi 18 saatti, amabu süre bir hostes için 24 saat demekti. Önce-leri Bayan Church ve öteki yedi hostes, pilot-ların ve hatta pilot eşlerinin kaba davranış-larından çok rahatsız oldular. Pilot eşleri, ha-vayolu şirketine yazdıkları mektuplarla, "Bukızların uçaktan kovulmalarını" istiyorlardı.Ancak, yolculardan gelen büyük baskı üzeri-ne, United Airlines, hosteslerin görevine sonvermedi ve bu sekiz kadın, yeni bir mesleğinöncüleri oldular.

ABD dışında ilk hostesler, 1931 yılındaFransız Havayolları "Air France"da göreve

Eski bir hemşire olan Ellen Church, 15 Mayıs l930'da, dün-yanın ilk hostesi olarak Amerikan Havayolu Şirketi Airlines'ınBoeing-80A tipi yolcu uçağında göreve başladığında, yalnız-ca 11 yolcuya hizmet verdi.

başladılar. Bunlar, aynı zamanda "ilk ulus-lararası uçuşa çıkan hostesler" özelliğini dekazandılar. 1934 yılında İsviçre Havayolları"Swissair" 1935'te Hollanda Havayolları"KLM", 1938'de de Almanya HavayollarıŞirketi Lufthansa, seferlerinde hosteslere degörev vermeye başladı.

İLK JET HAVAYOLU SERVİSİ

Jet yolcu uçaklarını servise koyan ilk havayoluşirketi BOAC'tır. BOAC'ın "HavillandComet" türü jet yolcu uçağı, 2-3 Mayıs

1952'de, Londra ile Johannesburg arasında-ki 6 bin 724 millik mesafeyi 23 saat 34 daki-kada uçtu.

Atlantik'i aşan ilk jet yolcu uçakları ise,Londra-New York seferini yapan BOAC Ha-vayolları'na ait Comet 4, G-APDC (pilotuR.E. Millichap) ile New York-Londra seferi-

21

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 22: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ni yapan yine BOAC'a ait Comet 4, G-APDB'dir (pilotu T.B. Stoney). Her iki sefer de, 4Ekim 1958'de yapıldı, New York-Londra ara-sı 6 saat İ î dakikada aşılarak yeni bir rekorkırıldı.

İLK SEYAHAT ÇANTALARI

Yolculara ücretsiz seyahat çantası armağan et-me uygulamasını ilk kez KLM başlattı. BuHollanda şirketi, Amsterdam ile Cakarta ara-sradaki 9 bin millik mesafeyi kendi uçaklarıylakaleden her yolcuya, bir seyahat çantası ve-riyordu.

İLK SÜPERSONİK YOLCU UÇAĞI

Tarifeli sefer yapan ilk süpersonik (sestenhızlı) yolcu uçakları, İngiliz Havayolları "Bri-îish Airways"in Heathrow-Bahreyn seferiniyapan "Concorde"u ile, Fransız HavayollarıAir France'ın Paris-Rio de Janeiro seferini ya-pan "Concorde"udur. Her iki uçak da, 21Ocak 1976 günü aynı anda (11.40) havalan-dı. İngiltere'den havalanan pilotun adı Nor-man Todd, Fransa'dan yola çıkanın ise PierreChanoine'di,

İLK UÇAK KAZASI

Tarifeli bir yolcu uçağının başına gelen ilk fe-laket, 14 Aralık 1920 günü, Londra'nın ku-zey banliyölerinden Golders Green üzerindeöğle saatlerinde yaşandı. "Handley PagesContinental Services" adlı havayolu şirketi-ne ait uçak, Paris'e gitmek üzere Cricklewo-od Havaalanı'ndan henüz havalanmıştı. İkikişilik mürettebatı ve altı yolcusu vardı. Yeniyapılmış bir binanın arka cephesine çarptı vealevler içinde bahçeye düştü. Yolculardan dör-dü, uçak tam yere çakılmak üzereyken dışarıatlamayı başardılar. İkisinin burnu bile kana-madı. İkisinde ise hafif sıyrıklar vardı. Uçak-ta kalan iki yolcu ile ' mürettebat isekurtulamadı.

HAVADA ÇARPIŞAN İLK UÇAKLAR

İki uçağın havada birbirleriyle çarpışmasınailk kez 7 Nisan 1922'de tanık olundu. FransızHavayolu Şirketi "Grands Express"e ait birFarman Goliath, Daimler Havayollarına aitDH 18'in yoluna çıktı. Kuzey Fransa'da Po-

22

ix üzerinde meydana gelen kazada, kurtulanolmadı.

İLK ULUSLARARASI UÇAK POSTASI

İlk uluslararası uçak posta hizmeti, 1917 yılı-nın Mayıs ve Haziran aylarında, bir İtalyanaskeri uçağıyla İtalya'nın Brindisi kenti ile Ar-navutluk'un Valona kenti arasında denendi.İlk düzenli uluslararası posta servisi ise, eskibir pilot olan A.R. von Manvil yönetiminde-ki Avusturya Sivil Posta İdaresi tarafından 11Mart 1918'de başlatıldı. Mektuplar, Hansa-Brandenburg Cl tipi nakliye uçakları ile Vi-yana'dan Krakovv üzerinden Lvov'a (sonrakiadı Lemberg) ve Proskurov'a taşınıyordu.Proskurov'dan da, Odessa'ya iletiliyordu. 4Haziran 1918'den itibaren Budapeşte bağlan-tısı da hizmete girdi. Bu servis, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun 1918 yılı Ekimayında yıkılmasıyla çalışmalarına son verdi.

ATLANTİK ÖTESİ İLK UÇAK POSTASI

Atlantik aşırı ilk başarılı posta servisi, 14 Ha-ziran 1919'da Yüzbaşı John Alcock ve Teğ-men Whitten-Brown kumandasındaki bir"Vickers Vimy" uçağıyla gerçekleştirildi.Amerika'da, Newfouland'ın St. John's yöre-sinden havalanan uçak, İrlanda'nın ClifdenHavaalanı'na indi. Aynı yıl, daha önce HarryHavker tarafından girişilen bir başka deneme,uçağın denize inmek zorunda kalması üzeri-ne başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Gerçi uçağınmürettebatı kurtarıldı ama, mektuplar, Okya-nus'un üzerinde kaldı. Birkaç gün sonra, biryolcu gemisi, yavaş yavaş batmakta olan uça-ğın gövdesinden mektupları aldı. Üzerlerinde,"İlk Atlantik Ötesi Hava Postası" damgasıbulunan zarflar, biraz ıslanmış olmalarınarağmen, yine de adreslerine gönderildiler.

İlk düzenli Atlantik aşırı hava postası hiz-meti, Alman Lufthansa Havayolları tarafın-dan başlatıldı. 3 Şubat 1934'te hizmete girenbu servis, mektupları Berlin ile Buenos Airesarasında taşıyordu. Önceleri her 14 günde birhavalanan posta uçağı, 1935 yılı Mayıs ayın-dan itibaren haftada bir uçtu. Mektuplar, dörtgün içinde verilen adrese ulaşıyordu.

Kuzey Atlantik üzerinde ilk hava postasıtaşımacılığı, 20 Mayıs 1939'da Pan AmericanHavayolları tarafından New York ile Lizbonve Marseilles arasında başlatıldı. Boeing 314tipi uçan-geminin uçuş süresi, 29 saat idi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 23: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK JET UÇAK POSTASI

Jet uçağı ile ilk posta, 18 Nisan 1950'de, birAvro Canada jet uçağı ile Toronto'dan NewYork'a götürüldü.

İLK "UÇAK İLE" ETİKETLERİ

Uçakla göndermek istediğimiz mektuplarımı-zın üzerine yapıştırdığımız "par avion", "airmail" ya da "uçak ile" gibi minik etiketlerinilk örneği, İ918 yılı Ağustos ayında Fransa'da bastırıldı. Paris ile Saint Nazaire arasında,mektupları uçak ile göndermek isteyenler içinFransız Sivil Hava Postası Şirketi tarafındanbastırılan bu etiketlerin zemini kırmızı, üze-rindeki "par avion" yazısı ise siyahtı. Ulus-lararası Posta Birliği tarafından Fransızca,ortak yazışma dili olarak kabul edildiğinden,daha sonra tüm ülkeler, uçakla gönderilmesiistenen mektpların üzerine, "par avion" ya-zılı etiketlerin yapıştırılmasını istediler.

HAVADAN İLK ASKER NAKLİ

Bu tür bir operasyon, ilk kez 1923 yılı Nisanayında, Irak'ta ortaya çıkan Kürt isyanı sıra-sında yapıldı. 280 kişiden oluşan "Sih" birli-ği, tam teçhizattı olarak Kingarban'dan Ker-kük'e, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri tara-fından "Vickers Vernon" tipi 12 kişilik uçak-larla taşındı. Her askerde bir tüfek ve sekizkiloluk malzeme vardı. Bütün birliğin, 75 mil-lik mesafeye aktarılması, bir buçuk gün için-de 10 saat uçularak tamamlandı. Aynı işleminkaradan gerçekleştirilmesi için beş gün gere-kiyordu.

Uzun mesafeli ilk havadan birlik nakli ise,1932 Haziran'ında yapıldı. 21 adet VickersVictoria nakliye uçağıyla İngiliz Kraliyet Ha-va Kuvvetleri'nin 70. ve 216. bölükleri, Mısır'daki Birinci Northamptonshire Alayı'ndanIrak'a aktarıldı. Bu işlem 6 gün sürdü.

İLK HAVADAN İSTİLA

İlk havadan istila hareketi, 1936 yılının Ağus-tos ve Eylül ayları arasında, Alman HavaKuvvetleri tarafından gerçekleştirildi. RudolfFreiherrvon Moreau komutasındaki Luftwaf-fe Nakliye Bölüğü, 20 adet Junkers 52/3 tipinakliye/bombardıman uçağı ile 8 bin 899 as-ker, 44 ağır makineli, 90 hafif makineli ve 137

ton cephaneyi, General Franko'ya destek sağ-lamak amacıyla İspanyol Fası'ndan alarakİspanya'nın Seville kentine indirdi.

İLK ASFALT

Bugün büyük ölçüde petrolden elde edilen an-cak Trinidad Gölü gibi bazı yerlerde doğal ola-rak da bulunabilen asfaltın ilk kulanımı, İ.Ö.2500 yıllarında oldu. O tarihlerde, Pakistan'-daki Mohenjo-Daro hamamlarının tuğlalarıarasında yapıştırıcı olarak asfalt kullanıldı.Aynı dönemde, Mezopotamya'da ilahlar içindöşenen kadirim taşlarının birbirine yapışma-sının asfaltla sağlandığı da biliniyor. Katran-la taşın karışımından oluşan ve"tarmakadam" denilen bir tür asfalt ise, ilkkez 1845 yılında Nottinghamshire'da kullanıl-dı. Günümüzde yol kaplaması olarak çok ge-rekli olan asfalt ise, otomotiv sanayiindekigelişmeler üzerine 1920'li yıllardan itibarendünya ölçüsünde önem kazandı.

İLK MOTORLU CANKURTARAN

İlk motorlu cankurtaran, 1895 yılı Aralıkayında, Paris'te Endüstri Sarayı'nda Panhardet Levassor tarafından sergilendi. Üzerinde"Daimler" marka bir motor bulunan bu am-bulansla hasta taşındığını gösterir bir kayıtyoktu.

Motorlu cankurtaranların düzenli olarakkullanılması, ilk kez 1900 yılı Temmuz ayın-da Fransa'nın 9. Ordusu tarafından gerçek-leştirildi. İlk sivil motorlu ambulans da, aynıyıl Fransa'nın Alençon yöresinde hizmete gir-di. Autocar dergisi, bu ambulansla ilgili ola-rak şunları yazdı; "Dört tekerlekli birmotosikletin üzerine bir kabin yerleştirilmiş.Sürücü ve doktor motosikleti kullanırken,hasta da kabinde yolculuk ediyor."

İLK ANESTEZİ

Bir ameliyat sırasında hastanın uyutulması, ilkkez 30 Mart 1842 günü, ABD'nin Jeffersonkentinde uygulandı. Dr. Crwford Long, "Ja-mes Venable" adlı öğrenciyi, boynundaki kistialmadan önce eterle uyuttu.Dünyadaki bu ilkanestezi uygulaması için James Venable'ınameliyat ücretinin dışında fazladan 2 dolar 25sent ödemesi gerekti. Dr. Long, kapalı bir top-lum olan Jefferson halkına, eteri ilk tanıtanbir bilimadamı olmuştu. Gençler, bu madde-ye büyük ilgi gösterdiler ve ebeveynlerinin bil-gisi dışında, birbirlerine küçük şakalar

23

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 24: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yapmak için Dr. Long'dan kendilerine birmiktar eter vermesini istediler. Gençlerin buisteğini kıramayan Dr. Long, bir rastlantı so-nucu, aşırı miktarda koklandığı zaman, ete-rin kişiyi hiçbir şey duyumsamayacak halegetirdiğini gördü. Bunun üzerine, James Ve-nable'a yapacağı ameliyatta bu harika ilaçtanyararlanmaya karar verdi ve sonuç çok başa-rılı oldu. Daha sonra, dokuz başka ameliyat-ta da bu yöntemi kullandı. Bunlardan birinde,bir zenci çocuğun parmağını kesti. Ne var ki,onun tıp biliminde yeni çığırlar açan bu çalış-maları, Jefferson kentinin son derece tutucuolan halkını rahatsız etti. Kendisini "büyücü-lükle" suçlayan yaşlı Jeffersonlular, çalışma-larına derhal son vermediği takdirde, linç edi-leceğini söylediler. Dr. Long, çaresiz anestezibilimine büyük katkilar sağlayabilecek araştır-malarına son verdi. Onun tıp bilimine yaptığıve önemli katkı da, Georgia Eyaleti Tıp Der-neği tarafından yapılan bir araştırma sonucu,1852 yılında gün ışığına çıkarılıncaya kadargizli kaldı.

SAVAŞTA KULLANILAN İLKMOTORLU CANKURTARAN

Motorlu ambulansların bir savaşta ilk kezkullanılmaları, Türk-İtalyan Savaşı'na rastlarHaziran 1912 günü Zanzur çarpışmaları sıra-sında İtalyanlar. 10 adet ambulans kullandılar.O gün, bu 10 cankurtaran. 70 yaralı İtalya'nınGargares'teki Sahra Hastanesi'nekarldırırken, 40 ölüyü de mezarlığa götürdü..

ANESTEZİ İLE İLK DİŞ ÇEKİMİ

24

Anestezi uygulayarak ilk diş çeken kişi, ABD'-nin Conaecticut eyaletinde, Hartford kentidoktorlarından John M. Miggs'dir, Riggs'e buyöntemi öneren meslektaşı, Dr. Horace Wells,11 Aralık 1844 günü, gezginci bir tiyatronunşovmeni tarafından bulunan güldürücü gazın(diazot monoksid) ağrı kesici bir etki yaptığı-nı fark etti. Grander Colton adlı şovmen, bul-duğu gazın bu özelliğini bilmiyor, ondanyalnızca numaralan sırasında insanları güldü-rebilmek için yararlanıyordu. Dr. Riggs, mes-lektaşı Dr, Weils'in önerisiyle, bu gazdanyararlanarak, sağlam bir dişi hiç acı duyurma-dan çekti. Bu buluştan son derece keyiflenenDr. Welis, "diş çekiminde yeni bir ufkunaçıldığını" duyurdu. Ancak, Dr. Wells'in ogün bilmediği bir şey vardı. Diazot monoksi-din etkin ve güvenli bir biçimde anestezik ola-rak kullanılabilmesi için oksijenle karıştırıl-

ması gerekirdi. Bu bilgiden habersiz olan Dr.Wells, kahkaha gazını ağrı kesici olarak kul-lanarak 40 diş çekti.Bunlardan yarısı başarıylasonuçlandı. Ama, bir kezinde hastalarındanbiri ölümün eşiğinden dönünce, denemeleri-ne derhal son verdi. Bu arada, Dr. Wells'ineski ortaklarından William Morton, ıslah edil-miş sülfirik eter kullanarak, 1846 yılının Ey-lül ayında, ağrısız diş çekimim başardı. Butarih, ağrı kesicilerle ilgili gelişimin başlangıçnoktası olarak kabul edilir.

İLK WESTERNLER

Western türü filmlerin çekim haklan 21 Ey-lül 1903 günü, Mutoscope and Biograph adlıAmerikan şirketi tarafından tescil edildi. Butürün ilk örneklerinden olan "Kit Carson" ad-lı filmde, filmin kahraman?, Kızılderililerin eli-ne tutsak düştükten sonra, genç ve güzel birKızılderili kızın kendisine âşık olması sonucuhayatını kurtarıyordu, 11 bölümlük bu film,21 dakika sürüyordu. "The Pioneers" adlı birbaka filmde de, Kızılderililer, bir çiftliği ya-karak., çiftlik sahibi ile karısını öldürüyorlar,kızını da kaçırıyorlardı. Film, çiftlikteki ceset-leri gören bir grup beyazın, zavallı kızı kur-tarması ile sona eriyordu. Her iki film de 1904yılı Ağustos ayında gösterime girdi.

ANESTEZİ İLE İLK DOĞUM

Anestezi yöntemiyle yapılan bir doğumla sağolarak dünyaya gelen ilk çocuk İndian Medi-cal Service doktorlarından William Carstairs'in kızı Wilhelmina Carstairs'tir. Dr, Carsta-irs, eşinin ağrısız bir biçimde doğum yapma-sını öneren meslektaşı Dr. James YoungSimpson'un isteğini kabul etti. Doğum dok-toru James Young Simpson, meslektaşının eşi-ni doğum sırasında "kloroform" ile uyuttu.Anne, uyandığında kolları arasında kızım gö-rünce, doğum yaptığına güçlükle inandırıldı.Aradan 17 yıl geçtikten sonra Wilheîmina'nınbir fotoğrafını gören doğum doktoru Simp-son, yaşanan mucizenin etkisiyle, "Ah, haz-reti anestezi" diye bağırdı.

İLK LOKAL ANESTEZİ

Kokainin ağrı kesici etkisi, ilk kez Viyana'dakiAlman Hastanesi doktorlarından Karl Kollertarafından bulundu. Koller, Sigmund Freud

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 25: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İlk kez 1911 yılında havayolu posta ulaşımında kullanılanuçaklar, dış görünümüyle, bugünkü seyyar satıcıların kullan-dıklan arabalara benziyordu.

İLK UÇAK POSTASIİlk resmi uçak servisi, 18 Şubat 1911'de Hin-distan'ın Allahabad kentinde, Birleşik Eyalet-

ler gösterileri sırasında gerçekleşti, HenriPecquet, "Humber-Sommer" tipi uçağıyla, 6bin mektup ve posta kartını Allahabad'danalarak 5 mil uzaklıktaki Naini'ye götürdü.

ile birlikte, kokainin morfin bağımlılığına kar-şı tedavi edici etkilerini araştırıyordu. Koka-in, anestetik olarak ilk kez, Josef Brettauertarafından Heidelberg Kliniği'nde bir göz has-tasının ameliyatı sırasında kullanıldı. Dr. Bret-tauer, kokainin bu konudaki yararlarını, 15Eylül 1884'te Heidelberg'de yapılan Oftalmo-loji Kongresi sırasında Dr. Koller'den öğren-mişti.

Enjeksiyon yoluyla lokal anestezi ya da si-

nirsel bölge anestezisi, 1885 yılında Baltimo-re'daki John Hopkins Üniversitesi doktorla-rından William Halstead tarafından takdimedildi.

Bildiğimiz anlamda ilk sanat sergisi, 9-23 Ni-san 1667 tarihleri arasında, Paris Resim ve

25

İLK SANAT SERGİSİ

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 26: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Heykel Akademisi tarafından, Paris'te Palais-Royale'de açıldı. Sonraları, iki yılda bir yine-lenen bu sergi, 1671 yılında Louvre Müzesi'n-deki "Grand Galerie"de süreklilik kazandı.

İLK YAPAY DÖLLENME

Başarıyla sonuçlanan ilk yapay döllenme de-neyi, 1779 yılında, İtalyan Abbe Lazare Spal-lanzani tarafından yapıldı. Spallanzani,İspanyol türü bir erkek köpekten aldığı dölü,dişi bir av köpeğinin üreme organına yerleş-tirdi. 62 gün sonra üç yavru dünyaya geldi.Bunlar, ispanyol-av köpeği türünün melez-leriydi.

İNSANDA İLK YAPAY DÖLLENME

İnsan üzerinde ilk yapay döllenmeyi, 1785 yı-lında Paris Üniversitesi Tıp Fakültesi DekanıThouret gerçekleştirdi. Bay Thouret, kendi-sinden elde ettiği dölleri, ince bir şırınga ara-cılığıyla, karısının rahmine yerleştirdi. Budeneme, sağlıklı bir bebeğin dünyaya gelme-siyle sonuçlandı.

Daha sonra, 1799 yılında İngiltere'de Dr.John Hunter, hipostastan rahatsız olan biraristokrat aile reisinden aldığı dölleri, aynı ai-lenin genç annesine yerleştirdi ve başarılı so-nuç aldı.

Kocanın dışında, bir başka erkekten alınandölle yapılan ilk yapay döllenme ise, Phila-delphia'da Prof. Pancoast tarafından 1884 yı-lında kloroformla bayıltılmış bir kadınüzerinde, kadının bilgisi dışında denendi. Budeneme, kadının kısır olan kocasının isteğiüzerine yapıldı.

İLK APANDİS (KÖRBAĞIRSAK)AMELİYATI

Tıp tarihine geçen ilk apandis ameliyatı, 4Ocak 1885'te, ABD'nin Iowa eyaleti Daven-port kentinde, Dr. William West Grant tara-fından yapıldı. Bir çiftçinin kızı olan 22 ya-şındaki Mary Gartside, Dr. Grant'agetirildiğinde, akut apandisitin ilerlemiş aşa-masındaydı ve ameliyat edilmediği takdirdeölecekti. Ameliyat, tam bir başarıyla sonuç-landı, Bayan Gartside, 1919 yılına kadar ya-şadı. İlk yapılan apandisit ameliyatlarınınhemen tümünde, tamamen arızalanmış, yanihastalığın ileri aşamalarına gelinmişti. Apan-disitin ilk dönemlerinde ameliyat fikri, İrlan-da asıllı bir Amerikalı cerrah olan John

26

Benjamin Murphy tarafından gerçekleştirildive bu türde ilk ameliyat, 2 Mart 1889 günüCook Country Hastanesi'nde yapıldı. Mon-han adlı genç işçi, sekiz saat süren ameliyat-tan önce, Dr. Murphy'ye geldiğinde, yalnızcakarın ağrılarından şikâyet ediyordu.

İLK ARTİST ORGANİZATÖRÜ

Sanatçılar için ilk iş bulma bürosu, 1858 yı-lında, Londra'da Ambrose Maynard tarafın-dan kuruldu. Kendisi de komik şarkılar söy-leyen bir sanatçı olan Maynard, artistlerin mü-zikhollerde iş bulmasının ne denli zor olduğu-nu biliyordu. Özellikle taşrada çalışansanatçıların Londra'da sahneye çıkabilmele-ri, son derece güçtü. Maynard, iş arayan sa-natçılardan aldığı birer şilin karşılığında,onların isimlerini ve yeteneklerini düzenli ara-lıklarla müzikhol yöneticilerine gönderiyordu.Önceleri, müzikhol yöneticileri, Maynard'lave listesindeki sanatçılarla hiç ilgilenmediler.Ama, bir gün, ünlü müzikhollerden birindesahneye çıkması gereken bir artist, sırası gel-diği halde ortalıktan kayboldu. Rastlantı buya, Maynard da bu durumdan anında haber-dar olarak, müşterilerinden Julia Weston'u,müzikholün ne yapacağını şaşırmış yönetici-sine gönderdi. Julia Weston da, Maynard'ınyüzünü kara çıkarmadı ve büyük bir başarı-ya imzasını attı. Bunun üzerine, Londra'da-ki tüm müzikhol sahipleri, yeni yeteneklerkeşfedebilmek için Maynard'ın bürosunu aşın-dırmaya başladılar.

İLK ATLETİZM KULÜBÜ

1863 yılı Haziran ayında, Londra'da birkaçişadamı bir araya gelerek, "Mincing LaneAC" adlı atletizm kulübünü kurdular. Kulü-bün ilk toplantısı, 9 Nisan 1864 günü, Bromp-ton'da, Londra Kürek Kulübü Tesisleri'ndeyapıldı. Aynı yıl, kulüp ilk yarışmaları düzen-ledi. Bu ilk yarışmaya katılan atletler, 220 yar-da (yaklaşık 210 metre) koşma ve 10 mil yü-rüme dallarında dereceye girmek için uğraşverdiler. Kulüp, 1866'da London AC (LondraAtletizm Kulübü) adını aldı.

İLK ASPİRİN

Bugün, hemen her yerde, herkes tarafındançeşitli küçük rahatsızlıklar için oldukça sık birbiçimde tüketilen Aspirin, ilk kez 1899 yılıMayıs ayında, Almanya'nın Leverkusen ken-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 27: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Dünyanın ilk ambulansı, 1792 yılında, Fransa'da, Napolyon'un başcerrahı Baron Dominique Jan Larrey tarafından, ya-ralıları savaş alanından güvenlik içinde taşıyabilmek düşün-cesiyle geliştirildi.

İLK CANKURTARAN

Tarihte bilinen ilk cankurtaran (ambulans),1792 yılında Napolyorı'un özel cerrahıBaron Dominique Jean Larrey tarafından ya-pıldı, Larrey'in ambulansı, savaş alanında ya-ralanan kişileri, daha fazla kayba yol açmadanbölgeden uzaklaştırmayı amaçlıyordu. Sıra-

dan arabalarla taşınan yaralıların, kan kaybı-nın daha fazla olduğu, yaralarının daha daderinleştiği görülmüştü. Bunun üzerine Lar-rey, Fransız Ordusu'nun başcerrahı PierreFrançois Percy ile birlikte, özel bir "cankur-taran birliği" oluşturdu. Birlikteki her takım-da, 12 ambulans vardı. Bunlar, ilk kez Napol-yon'un İtalya'ya karşı açtığı 1796-1797 sava-şında görev aldılar.

tinde, Bayer AG firması tarafından toz halin-de piyasaya sürüldü. Aspirinin kimyasal adıolan "asetilsalisilik asit", ilk kez 1853 yılın-da Alsaslı kimyacı Karl Gerhard tarafındansentetik olarak elde edilmişti. 1897 yılında iseBayer firmasından Dr.Felix Hoffman, bumaddeyi tedavi amacıyla ağızdan alınabilecekkadar katışıksız bir biçimde üretmeyi başar-dı, Önceleri, yalnızca Almanya'da reçete kar-şılığında satılıyordu. 1915 yılından itibarenBayer tarafından 20'lık paketler halinde tab-let olarak piyasaya sürüldü.

ÜNİVERSİTELERARASI İLK YARIŞMA

Üniversitelerarası ilk sportif karşılaşma, 3Mart 1864 günü İngiltere'de, Oxford veCambridge üniversiteleri arasında yapıldı.Christchurch kriket sahasında yapılan sekizayrı yarışmadan dördünü Oxford, dördünü iseCambridge kazanınca, sonuç beraberlik şek-linde tescil edildi. Bu yarışmalar sırasında,yüksek atlamada birinci gelen sporcunun de-recesi 1.68 metre, uzun atlama birincisinin de-

recesi ise 6.49 metreydi. 1866 yılında yapılanOxford-Cambridge spor karşılaşmalarında,ilk kez olarak eski bir İskoç sporu olan çekiçatma da yarışmalara dahil edildi.

İLK ULUSAL ATLETİZM ŞAMPİYONASI

Bilinen ilk ulusal atletizm şampiyonası 23Mart 1886'da, İngiltere'de Wallhaİm Green'de Amatör Atletizm Kulübü tarafından orga-nize edildi. Bu yarışmalardaki zaman ve me-safe kayıtları, İngiliz atletizminin ilk resmikayıtlarıdır.

KAPALI SALONDA İLKATLETİZM YARIŞMALARI

Kapalı salonda ilk atletizm müsabakaları, 1 iKasım 1868 günü, New York'ta bir paten sa-lonunda yapıldı. Bu karşılaşmalar, aynı za-manda ABD'de yapılan ilk atletizm yarışma-ları oldu. Yarışmalardan iki ay önce NewYork Atletizm Kulübü'nü kuran kişilerden bi-

27

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 28: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ri olan William B. Curtis, kabaralı koşu ayak-kabılarını lanse etti. Atletlerden dördü, yediayrı yarışta bu ayakkabılardan kullandı.

İLK ATLETİZM PİSTİ

Koşu amacıyla kullanılan ilk atletizm pisti,1868 yılında, Amatör Atletizm Kulübü tara-fından İngiltere'de West Kensington'da, Lil-lie Bridge'de kuruldu. Pistin uzunluğu, 536metre idi.

İLK BAYRAK YARIŞI

17 Kasım 1863 günü, ABD'nin Berkeley ken-tinde, bugünkü bayrak yarışlarının ilki sayı-labilecek bir koşu yapıldı. Bu yarışmaya, dörtkişilik bir tek takım katıldı. Her biri yarım milkoşan dört sporcu, iki millik mesafeyi (yak-laşık 3 bin 218 metre) 9 dakika 51 saniyedetamamladılar. Bayrak yarışına, iki ayrı takı-mın katıldığı ilk deneme ise, 1893 yılı Martayında yapıldı. Pennsylvania Üniversitesi öğ-rencilerinden oluşan iki ayrı takım, aynı me-safede birinci gelebilmek için yarıştılar.

ÇÖMELEREK YARIŞA BAŞLAYANİLK ATLET

Bugün bildiğimiz biçimde yarışa çömelerekbaşlayan ilk atletin, ABD'li yüz yarda (91.5metre) şampiyonu, Yale Üniversitesi öğrenci-si Charles Sherrill olduğu söylenir. Sherrill,1888 yılında, antrenörü Mike Murphy'ninönerisi üzerine, kısa mesafeli yarışlara bu şe-kilde başladı. Bir başka iddiaya göre ise,Yeni Zelandalı atlet Bobby MacDonald, da-ha 1884 yılında İskoçya'da yapılan atletizmyarışmalarında bu yöntemi uygulamıştı. Şim-diki başlama çizgilerini düzenleyen kişi ise,Amerikalı antrenör George Bresnahan'dır.Bresnahan, bu çizgileri 1927 yılında geliştir-di. Bu türdeki bir kulvarda koşan ilk atletise, Guyana doğumlu İngiliz J.E. London'dur (1929).

İLK ATOM ENERJİ SANTRALI

Bu tür bir santral, ilk kez 27 Haziran 1954 gü-nü, Sovyetler Birliği'nde, Moskova'nın 88 ki-lometre uzağındaki Obninsk yöresindekuruldu. Buradan üretilen elektrik enerjisi, en-düstride ve tarımsal işletmelerde kullanıldı.Kullanılabilir kapasitesi, 5 bin KW idi.

28

İLK ÖZYAŞAM ÖYKÜSÜ

İngilizce olarak yazılan ilk özyaşam öyküsü,muhtemelen 1576 yılında, besteci ThomasWhythorne tarafından kaleme alındı. Adı,"Çocukların yaşamlarından gençlerin yaşam-larına giren, oradan da yaşlıların yaşamları-na geçen uzun söylevlerin, sonelerin veşarkıların kitabı" idi. Yazar, kitabında Mag-dalen Koleji'ndeki okul günlerini, John Hey-wood'dan müzik eğitimi alarak geçirdiğigençlik yıllarını ve İngiltere'nin en büyükkonaklarında arandığı ve Başpiskopos Parkertarafından "Müziğin efendisi" olarak kabuledildiği olgunluk çağlarını anlatır. Yayınlan-mamış el yazması tek kopye, 1955 yılında,Londra'da Sotheby's Müzayede Salonu'ndayapılan bir açık artırma sırasında James Os-born tarafından ortaya çıkarıldı. Halen, Ox-ford'da, Bodleian Kütüphanesi'ndedir.

İLK AEROSOL KUTUSU

Bir sıvı ya da gazın iç basıncın etkisiyle bir te-neke kutudan dışarı püskürtülebileceği düşün-cesi, ilk kez 1926 yılında Norveçli ErikRotheim tarafından geliştirildi. Ancak, bu te-ori, uzun süre uygulamaya konulamadı. Ni-hayet 1941 yılında, iki Amerikalı, L. I>.Goodhue ve W.N. Sullivan, karbondioksityardımıyla püsküren, böcek öldürücü bir ae-rosol yaparak pazarladılar. 1950'lerden itiba-ren çok geniş bir kullanım alanı bulan buteknik, mobilya cilalarında, hava temizleyici-lerde, hatta tutkallarda bile kullanılmaktadır.

ALKOLÜN İLK BULUNUŞU

Alkol, en eski ve en çok kullanılan kimyasalmaddelerden biridir. Alkolün ilk kez, tarih ön-cesi insanlar tarafından, mayalanma yoluyladoğal alkol oluşturmuş meyve ve sebzelerinyenmesiyle bir tesadüf sonucu bulunduğu sa-nılıyor. İnsanoğlu, onun gerçek özelliklerinikavradıktan sonra, ilaç sanayiinden endüstri-ye, çeşitli bilimlerden sosyal festivallere kadarbirçok konuda, alkol, insan yaşamının vazge-çilmez unsurlarından biri haline geldi.

İlk biranın, İ.Ö. 8000-6000 yılları arasın-da Mezopotamya'da yapıldığı biliniyor. O dö-nemde insanlar, arpanın mayalanmasını sağ-lıyorlar, sonra da sıcak suyla karıştırarak içi-yorlardı. Bira gibi, şarabın bulunması da, çokeski yıllara dayanır.

Saf alkolün ilk damıtılması ise, İ.S. 1100

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 29: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yıllarına rastlar. O tarihte, İtalyanlar, şarabıya da birayı belirli bir sıcaklığa kadar kayna-tarak buhar haline dönüşen alkolü damıtarak,saf alkol elde etmeyi öğrenmişlerdi. Bu yön-tem, 15. yüzyıldan itibaren Asya ve Batı Av-rupa'ya yayıldı. Sarhoşluk ise, alkolün insanvücuduna girdiği ilk günden bu yana, bir top-lumsal sorun oldu.

İLK HAVALANDIRMA

19. yüzyılın sonlarında havayı serinletmek içinkullanılan tek yöntem, belli bir mekândaki ha-vayı buzun üzerinden geçirmekti. Bu yöntem-le, New York'taki ünlü "Madison SquareGarden" salonlarını soğutmak için her akşam,dört ton buz kullanılıyordu.

Gerçek anlamda ilk havalandırma aygıtı,"Air-Condition"m patenti, 1902 yılında Wil-lis H. Carrier adındaki Amerikalı tarafındanalındı. Bu aygıt, giren havayı suyla doyuru-yor, böylece bir yandan havanın ısısını denet-lerken, bir yandan da nemliliği belirli birdüzeyde tutuyordu. Dört yıl sonra, StuartCrawer adlı Amerikalı, bu aygıta bir de tozfiltresi takmayı akıl etti.

İLK CEBİR PROBLEMİ

İ.Ö. 1700 yılından kalma bir Mısır papirüsü-nün üzerinde, Ahmes adlı bir yazar tarafın-dan yazıldığı anlaşılan şu satırlar vardı: "Biruzunluk, kendisinin yedide biri kadar bir baş-ka uzunlukla toplandığında ortaya çıkan so-nuç 19 olduğuna göre, acaba bu uzunluğunkendisi ne kadardır?"

Ahmes adlı yazar, aynı papirüsün üzerin-de, sorunun çözümünü rakamlarla değil, be-lirli birtakım sembollerle yapıyordu. Buörnek, bugün bilinen cebir kavramının ilk ör-neğidir.

İLK ANTİSEPTİK

Mikrop öldürücü olarak kullanılan antiseptik-lerin bulunmasından önce, ameliyat salonla-rı, hasta için bir umut ışığı olduğu kadar, çokbüyük tehlikelerle dolu bir yerdi. Zira, ame-liyat için vücudun açılan yerlerine, mikroplarkolayca girebiliyorlardı. 1865 yılında Glas-kow'da Joseph Lister adlı cerrah tarafındangeliştirilen mikrop öldürücülerin, ameliyattailk kez kullanılmaya başlanması ile, bu sorunbüyük ölçüde ortadan kalktı ve tıp bilimindeyeni bir çığır açıldı.

1867 yılında, Doktor Lister'in eski şefi SirJohn Erichsen, "Karın boşluğu, göğüs ve be-yin, başarılı bir ameliyat için insanoğluna son-suza dek kapalı kalacaktır" diyordu. OysaLister'in buluşu antiseptikler ve daha sonraanesteziklerin de devreye girmesiyle, Sir Erich-sen'in bu iddiası, çok kısa sürede geçersiz ka-lacaktı. Doktor Lister'in Glaskow'da 1864-1866 yılları arasında yaptığı ameliyatlarda,ölüm oram yüzde 45 iken, 1867-1869 yıllarıarasındaki ameliyatlarda, mikrop öldürücülersayesinde bu oran yüzde 15'e düştü.

İLK METALLER VE ALAŞIM

İnsanlar tarafından kullanılan ilk metaller, al-tın ve bakırdır. (Î.Ö. 4000). İlk "alaşım" ise,bir rastlantı sonucu İ.Ö. 3500 yılında Mezo-potamyalılar tarafından bulundu. Bakır ve te-nekenin karışımı olan bu alaşıma, "bronz"adı verildi ve söz konusu buluşla birlikte, in-sanlık tarihinde "Bronz Çağı" başlamış oldu.

İLK SU KEMERİ

İ.Ö. 703 yılında, Asur Kralı Sennacherib, baş-kent Ninova'ya fazladan su getirilmesini sağ-lamak için bir su kemeri yapılmasını emretti.30 mil uzunluğundaki bu kemer, Jerwan Wa-disi'nde, 9 metre yüksekliğinde, 21 metre ge-nişliğinde ve 262 metre uzunluğunda birköprünün üzerinden geçiyordu. Bu köprününyapımında, 2 milyon tuğla kullanıldı.

İLK BEBEK KUVÖZÜ

Normal süresinden önce doğan ve tıp dilinde"prematüre" denilen bebeklerin derhal içinealınması gereken "kuvöz" adı verilen aygıt,ilk kez 1891 yılında Fransa'nın Nice kentindeDr. Alexandre Lion tarafından geliştirildi. Bukuvözün havası bir vantilatör yardımıyla sü-rekli temizleniyor, ısısı da bir termostat ara-cılığıyla sürekli denetim altında tutuluyordu.Dr. Lion, bu buluşun başarılı sonuç verdiğinigörünce, Nice'de erken doğan çocuklar içinbir bakım merkezi kurdu. Bu merkezi, Bor-deaux, Marseilles, Lyons ve Paris'te kurulanbenzerleri izledi. Nice'deki klinik, bir yandanyardım dernekleri tarafından sağlanan katkı-lar, bir yandan da belediyenin yardımları sa-yesinde ücretsiz hizmet veriyordu. Paris'tekiklinik ise, hemşire ücreti de dahil olmak üze-re, bir aylık hizmet için 60 frank alıyordu ki,

29

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 30: Milliyet İlkler ansiklopedisi

bu fatura birçok ana-baba tarafından kolay-ca ödenebilecek düzeydeydi.

Dr. Lion, çalışmalarının ilk üç yılında pre-matüre 185 çocuktan 137'sini kurtarmak gibihiç de küçümsenemeyecek bir başarıya imza-sını attı. Çünkü, doktorun bu buluşu olma-saydı, bebeklerin hepsi ölecekti. Doğalbesinlerle beslenemeyecek kadar zayıf olan be-bekler, süt-hemşirelerin göğüslerinden uzanantüplerin burunlarına takılması yöntemiyle bes-leniyorlardı. Dr. Lion'un kliniklerini gezen birİngiliz gazetecinin belirttiğine göre, bu işlemsırasında zenci hemşireler beyaz bebekleri, be-yaz hemşireler de siyah bebekleri doyuru-yorlardı.

İLK TAKMA UZUV

İlk yapay uzuvlara, Yunan tarihçisi Heredot'un İ.Ö. 5. yüzyılda yazdığı kitaplarda rastla-rız. Ancak, buradaki takma uzuvlar, el yeri-ne takılan demir kanca ya da kedi veya köpekayağıdır.

Hareketli parmaklara sahip eller ya daomuzdan devinebilen kollar ise, ilk kez 16.yüzyılda yapılmaya başlandı. Fransız Ordu-su cerrahlarından Ambroise Pare'nin, bu ya-pay uzuvların gelişimine büyük katkısı oldu.

İLK YAPAY BAHARAT

Yapay olarak elde edilen ilk baharat., "vanil-ya"dır. 1874 yılında, Almanya'da Dr. Wil-liam Haarman ve Prof. Ferdinand Tiemannadlı iki kimyager, sentetik olarak vanilya el-de etmeyi başardılar. İki yıl sonra, yine birkimyacı olan Karl Reimer, Haarman'ın çalış-malarına katıldı ve bu ikili, yapay olarak do-ğal vanilyanın tam tadını veren bir maddeüretti. Bu ilk yapay vanilya, doğal vanilyayıyeterince sağlayamayan Alman çikolata ya-pımcıları tarafından ilk kez kullanıldı.1870'lerde de İngiltere'de akide şekeri yapım-cıları, çeşitli meyvelerin tatlarını veren sente-tik maddeler üretmeyi başardılar.

İLK BALTA

Günümüzden 250 bin yıl önce, modern insa-nın ataları sayılan Homoerectus olarak isim-lendirilen insanlar, Afrika, Asya veAvrupa'da taşlara biçim verecek baltalar ya-pıyorlardı. Bunlar, sapsız olmalarına karşın,üçgen biçiminde yontulduklarından kolaylıklaelde tutulabiliyordu. Üçgenin bir noktası ol-dukça sivri, bir kenarı ise bıçak ağzı gibiydi.

30

Bu basit aygıt, hayvanların derilerinin yüzül-mesinde, etlerinin kesiminde, odun kesmedeve kazı işlerinde kullanıldığı gibi, silah olarakda önemli bir işleve sahipti. Baltalara, İ.Ö. 35bin yılından itibaren sap takıldı.

İLK GÜZEL BEBEK YARIŞMASI

Bugün, dünyanın çeşitli kentlerinde düzenle-nen güzel bebek yarışmalarının ilki, 14 Ekim1854 tarihinde, ABD'de, Ohio eyaletininSpringfield kentinde yapıldı. Bu yarışmaya,127 bebek katıldı. Adaylar arasında, beş ay-lık olmasına rağmen ağırlığı 14 kiloyu bulanbir bebekle anne ve babasının on yedinci yav-rusu olan bir bebek de vardı. Birinciliği 10 ay-lık William Rowner kazandı. Bu şirin oğlançocuğu, gümüş bir plaket ile ödüllendirildi.Ancak, yarışmada jüri üyelerinden biri-sinin bebeklerle ilgili bir görüşü, ana-babalarınuzun süre çocuklarını bu tür yarışmalara sok-masını engelledi. En güzel bebeği seçmekle gö-revli olan bu jüri üyesinin, minik çocuklarlailgili görüş şöyleydi: "Bebekler, bir ucundabitmez tükenmez gürültüler, öteki ucunda dabüyük bir sorumsuzluk örneği olan koskocabir kanaldır."

İLK BALE

Hareket, söz ve şarkı urlarını içeren ilk ba-le, John Weaver'm "The Lovers of Mars andVenüs" (Mars ve Venüs'ün Aşkları" adlı ba-lesidir. İlk kez 2 Mart 1717 günü Kraliyet Ti-yatrosu'nda sahnelendi. Mars rolünde LouisDupre, Venüs rolünde ise Bayan Santlow oy-nadılar. Vulcan rolünü de bizzat Weaver can-landırdı. Müzik, iki ayrı besteci tarafındanbestelenmişti. Richard Fairbank, dans müzik-lerini hazırlamış, Kraliyet Orkestrası'ndanHenry Symonds ise senfonilerin sorumluluğu-nu üstlenmişti. Tiyatronun yöneticisi ColleyCibber, prodüksiyon giderleri konusunda ala-bildiğine cimri davranmıştı. Çünkü, bu tür ye-ni eğlence tarzının ne gibi bir sonuç vereceğinikestiremiyordu. Ancak, halkın ilgisi, beklene-nin de üstüne çıktı. Sonuçtan yeterince mem-nun olmayan tek kişi, balenin yazarı Weaver'in kendisiydi. Seyircilere göre daha gelişmiş birbeğenisi olduğunu öne sürüyor, bu nedenle dedansçıların performanslarından memnun ol-muyordu. Dansçılar da Weaver'in "avant-garde" koreografisini yeterince özümleyeme-mişlerdi doğrusu. Weaver, anılarında, "İtirafetmeliyim ki" diyordu, "Dansları düzenler-ken, modern eğilime daha çok kaydım."

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 31: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Nefes alış: Hava tüpünün birincil kapağı, ağızlığın iç oda-sına basıncı azaltılmış hava gönderir. Soluk alınırken, dış oda-sına deniz suyu dolar. Bu suyun basıncı, ağızlığın iç odasınagiden havanın basıncını düşürür ve vücuda en uygun miktar-da hava gitmesi, böylece sağlanmış olur.

Nefes veriş: Ağızlığın iç ve dış odacıklarındaki basınç ay-nı olduğunda ağızlıktaki hava uyarlayıcı kapak kapanır ve dahafazla hava gelmez. Dalgıç, bu arada nefesini verir ve kulla-nılmış hava, kapak aracılığıyla denize aktarılır. Bu arada dü-şen basınç nedeniyle hava tüpüne bağlı birincil kapak açılırve yemden soluk almak için gerekli olan hava ağızlığa gelir.

İLK SUALTI SOLUNUM AYGITIDünyada sualtı solunum cihazları, ilk kezİkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'da, kap-tan Jacques Cousteau tarafından geliştirildi.

Cousteau, Fransız Donanması'nda görevyaparken, sualtında uzun süre kalabilmeninçarelerini araştırıyordu. Sualtında, her on met-rede, basınç bir atmosfer yükseliyordu. Her-

Su, ağızlığın ön kısmındakidiyaframa yapağı basınçla

ağıza giren havabasıncını düzenler

Uygun basınçtaki hava,

ağızlığın iç kısmından ağıyı ulaşır.

hangi bir derinlikte, ciğerlerin içindeki vedışındaki basınç, birbirine denk olmazsa, dal-gıcı ölümcül tehlikeler bekliyor demekti.

1942 yılında Cousteau, mühendis arkada-şı Emile Gagnan'la birlikte yeni bir yöntem ge-liştirdi. Bu yöntemle, suyun derinliği de hesapedilerek, dalgıcın istemine göre, otomatik ola-rak ciğerlere hava pompalanıyordu. Aygıt,son derece basitti ve sudaki ağırlığı, yok de-necek kadar azdı. Savaş sona ermeden önce,bu aygıtı kullanan kurbağa adamlar, düşmangemilerine büyük zararlar verdiler. Günümüz-deki sualtı solunum aygıtları, askeri, ticari vesportif amaçlarla geniş ölçüde kullanıl-maktadır.

31

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 32: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Weaver, baleyi operadan ayıran ve bir sa-nat biçimi olarak bağımsızlığa kavuşturan ilksanatçıdır.

Kıta Avrupası'nda sahnelenen ilk "balletd'action" ise, Marie Salle'in "Pygmalion" ad-lı yapıtıdır. İlk kez 1734 yılı Ocak ayında Co-vent Garden'de seyirci karşısına çıktı ve aynıyıl Paris'te François Riccobini tarafındanTheâtre-Italien'de yinelendi. Bale, Fransa'danRusya'ya geçti ve bu ülkede, 1751 yılında ba-le üstadı Lande yönetiminde İmparatorluk Ti-yatro Okulu kuruldu. Bu verimli kaynaktaklasik formunu bulan bale, 1911 yılında do-ğum yeri olan İngiltere'ye Diyagilev toplulu-ğu ile geri döndü.

BALE PABUCU KULLANANİLK KOREOGRAF

Bir balede özel pabuç kullanan ilk koreograf,Charles Didelot'dur. Didelot, 1796 yılındaKraliyet Tiyatrosu'nda "Zephyr et Flore" adlıbalesini sergilerken, balerinlere ve baletlereayak uçlannda yeterince yükselebilmeleri içinözel mekanizmalı pabuçlar giydirdi. Didelot'-nun "Zephyr et Flore" adlı balesi, aynı za-manda erkek dansçının partnerinihavalandırması ve bu hareketin iki dansçı ara-sında bir iletişim aracı olmasından ilk ör-nektir.

İLK BALE ETEĞİ

İlk bale eteğini, 12 Mart 1832'de Paris Ope-rası'nda galası yapılan Filippo Taglioni'nin"La Sylphide" adlı balesi için A.E. Chalonçizdi. Bazı bale otoritelerine göre, bu eteği ha-zırlayan ressam, Eugene Lami'dir. Bale, aynıyıl 26 Temmuz'da Covent Garden'da yinelen-di.

Her iki yapımda da başbalerin Marie Tag-lioni ve öteki balerinalar, beyaz muslindenyapılan bu özel etekleri giydiler. Bu giysilerinetek boyları, baldırın ortasına kadardı; kol-lar ise tamamen çıplaktı. Bu ilk bale eteği,ufak-tefek birtakım değişiklikler geçirmesinerağmen günümüz romantik balesinin standartgiysisi olma özelliğini kazandı. James Laveradlı ale uzmanına göre, bu ilk bale giysisi,1830'ların moda eteklerinin biraz "tiyatrosal-laştırılmiş" haliydi.

Çember etekli ilk bale giysisi ise, 1885 yı-lında St. Petersburg'da Kraliyet Tiyatrosu'nda"La Fille du Pharaon" adlı balede, İtalyanbalerina Virginia Zucchi tarafından giyildi

32

BİR PARLAMENTODA YAPILANİLK SEÇİM

Bir parlamento içinde yapılan ilk oylama,1859'da, Avustralya'daki Victoria KolonisiYasama Konseyi'nde yapıldı.

İLK TÜKENMEZ KALEM

Günümüzde hemen herkes tarafından kulla-nılan tükenmez kalem, ilk kez 1938 yılındaMacar heykeltıraş ve gazeteci Lasalo Biro ta-rafından bulundu. Biro, o yıllarda Budapeş-te'de hükümet tarafından finanse edilen birdergi çıkarıyordu. Bir gün, derginin basıldığımatbaaya gittiğinde, çabuk kuruyan mürek-keplerin sağlayacağı yararları düşündü ve ilktükenmez kalem prototipini geliştirdi. Biro, bukeşfi üzerinde daha çok çalışmak istiyordu,ama ülkesinde Nazi baskılarının tırmanmasısonucu Paris'e kaçtı. Oradan da 1940 yılındaArjantin'e gitti. Lasalo Biro, tükenmez kale-mi bir türlü kafasından çıkaramıyordu. En so-nunda çalışmalarının sonucunu aldı ve 10Haziran 1943'te "mürekkep damlatmayan"bir kalemin patentini kendi adına tescil ettir-di. O sırada, Henry Martin adında bir İngi-liz, hükümeti adına bazı çalışmalar yapmaküzere Arjantin'e gelmişti. Martin, bir rastlantısonucu Biro ile karşılaştı ve buluşuna hayrankaldı. Çünkü, büyük yüksekliklerde çeşitli he-saplar yapmak zorunda kalan havacıların dol-makalem kullanırken ne denli sıkıntılarla karşıkarşıya kaldıklarını biliyordu. Bu yeni kalem,bu sıkıntıların sonu demekti. Çünkü, çeşitliyüksekliklerde, hava basıncının değişimindenetkilenmesi söz konusu değildi. Derhal kale-min İngiltere haklarını satın aldı ve Readingyakınlarındaki terk edilmiş bir hangarda, İn-giliz Hava Kuvvetleri için tükenmez kalemyapmaya başladı. Yanında çalışan 17 kız, ilkbir yıl içinde 30 bin kalem üretmeyi başardı-lar ve bunların hepsi satıldı.

Biro patenti altında halka satışı yapılan ilktükenmez kalemler ise, 1945 yılı başlarındaBuenos Aires'te Eterpen şirketi tarafından pi-yasaya çıkarıldı. Bir Birleşik Amerikalı işada-mı da, bu "büyük buluş"un ABD'yeaktarılması için faaliyete girişti.

"Su altında yazabilen ilk kalem" olarakreklam edilen tükenmezler, ABD'de umula-nın da ötesinde bir ilgi gördü. 29 Ekim 1945günü New York'ta Gimbel's mağazalarındatanesi 12.5 dolardan satışa çıkarıldı ve akşa-ma kadar tam 10 bin adet satıldı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 33: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Tükenmez kalemlerin son derece yaygınbir biçimde kullanılması ise 1958 yılında Bicfirması tarafından üretilmesiyle gerçekleşti.Bir yıl içinde İngiltere'de 53 milyon Bic tüken-mez satıldı. Bu, ülkede kadın, erkek ve çocuk,herkesin bir tükenmez sahibi olması demek-ti.

İLK DİKENLİ TEL

İlk dikenli telin patenti, 25 Haziran1867'de ABD'nin Ohio eyaletinde LucienB.Smith tarafından alındı. Bu telin üzerinetahta plakalar takılmış, bu plakaların üzeri-ne de olta şeklinde kancalar monte edilmişti.Ancak bu ilk "dikenli tel"in herhangi bir par-çasına daha sonra rastlanmadığından, paten-ti alınmasına rağmen üretilip üretilmediği bi-linemiyor. Ertesi yıl patent alan M.Kelly ise,birbiri üzerine bükülmüş iki telin kıvrımlarıarasına yerleştirdiği oltalarla gerçek anlamdailk dikenli teli yapmış oldu. "Gerçek anlam-da koruyucu" olarak reklamı yapılan bu di-kenli tele, ABD'nin bazı yörelerinde hâlâ rast-lamak mümkündür. Sığır çiftliklerinde, hay-vanları belirli bir yerde tutabilmek için yete-rince kereste bulamayan ve bu yüzden çeşitlizorluklarla karşı karşıya kalan Batı'da, dikenlitelin bulunuşu gerçek anlamda bir "devrim"oldu.

Dikenli tel koleksiyonculuğu, Avrupa'dahenüz pek yaygın olmamakla birlikte, ABD'-nin güneybatı eyaletlerinde oldukça geçerli biruğraştır. Çeşitli dönemlerde yapılmış çeşitli bi-çimlerdeki dikenli telleri toplamak, kovboy-ların torunları olan Amerikalılar için ayrı birzevktir. Bugün bazı koleksiyoncuların elinde1500'ü aşkın türde dikenli tel olduğu biliniyorve bu teller zaman zaman açık artırmalarda;yarım metresi yaklaşık 40 bin liradan alıcı bu-labiliyor.

DİKENLİ TELİN SAVUNMADAİLK KULLANILIŞI

Dikenli tel savunma amacıyla ilk kez 1898yılında Küba'da, Amerikalılarla İspanyollararasındaki savaşta, Amerika Birleşik Devlet-leri ordusu tarafından kullanıldı.

ULUSLARARASI İLK GÜZELLİKYARIŞMASI

Uluslararası nitelikteki ilk güzellik yarış-ması, 14 Ağustos 1908 günü İngiltere'nin Fol-kestone kentinde, Pier hipodromunda yapıl-dı. Yarışmaya altı İngiliz adayın yanı sıra, üçFransız, bir İrlandalı, bir Avusturyalı, bir

Amerikalı ve "Boulogne'dan gelen birkaç ba-lıkçı kız" katılıyordu. Son grup, ön elemeler-den geçmediği için, öteki üç Fransız gibi res-men aday değildi. Yarışmayı izlemeye gelenher seyirciye 4 sterling karşılığında üç oy pu-sulası verildi. Böylece, güzelleri halk değerlen-dirmiş olacaktı. Kraliçelik tacını ve birinciliködülü olan Spencer marka piyanoyu, bir dük-kâncının kızı olan 18 yaşındaki İngiliz dilberiNellie Jarman kazandı. Ertesi gün Folkesto-ne Herald gazetesinde yer alan yarışmayla il-gili bir yorumda ise, seyircilerin kendi ülkele-rinden birine oy vermekle "açık biçimdetarafgirlik" yaptıkları öne sürüldü.

MAYOYLA YAPILAN İLKGÜZELLİK YARIŞMASI

Güzellerin günlük giysiler yerine mayo gi-yerek yarıştıkları ilk güzellik yarışması, 7 Ey-lül 1921 günü ABD'de, Atlantic City'de ya-pılan "Miss America" yarışmasıydı. Bu, aynızamanda ilk kez bir ülkenin adıyla anılan vedaha sonra gelenek haline gelen bir yarışmaoldu. "Miss Amerika" adının isim babası, At-lantic City Press gazetesi muhabirlerindenHerb Test idi. Yarışmanın birincisi olarak"Miss America" unvanını alan 15 yaşındakiMargaret Gorman, elemelere Miss Washing-ton unvanıyla katılmıştı ve henüz ortaokul öğ-rencisiydi. Enfes bir sarışın olan Bayan Gor-man, 75-63-80'lik vücut ölçüleriyle bütün iz-leyicilerin soluklarını kesti ve 1.53'lük boyuylada bugüne kadar "Bayan Amerika" unvanı-nı alan en kısa boylu güzel oldu.

İLK DÜNYA GÜZELLİK KRALİÇESİYARIŞMASI

Dünya Güzellik Kraliçesi yarışması ilk kez1951 yılında Mecca Ltd. Halkla İlişkiler Di-rektörü Eric Morley tarafından düzenlendi. Oyıl, Morley'in patronları, kendisinden Lond-ra Festivali'ne uluslararası bir yenilik getirme-sini istemişlerdi. Morley de uzun uzun düşün-dükten sonra, bu tür bir yarışmanın gerçek-ten ses getireceğine inandı ve bu düşüncesinigerçekleştirmek için kolları sıvadı. 19 Nisangünü, Strand Lisesi Bale Salonu'nda yapılanfinale yalnız beşi denizaşırı ülkelerden gelen30 aday katıldı.

Bu yarışmanın bir başka özelliği de, bü-tün yarışmacıların o dönemde İngiltere içinçok yeni bir olgu olan bikini ile podyuma çık-malarıydı. Sonuçta 1000 sterlinglik birinciliködülünü ve Dünya Güzellik Kraliçesi tacınıStocholmlü bir polisin kızı olan 22 yaşındakiİsveç güzeli Kiki Kaakonson kazandı.

33

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 34: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1888 yılında, Belçika'da yapılan ilk güzellik yarışmasında, adaylar büyük bir gizlilik içinde finalin yapılacağı salona ge-tirildiler. Bu ilk yarışmada, kraliçelik tacını, fotoğrafta görülmeyen bir zenci kazandı.

İLK GÜZELLİK YARIŞMASI

Bilinen ilk güzellik yarışması, 19 Eylül1888'de, Belçika'nın Spa kentinde "Concoursde Beatue" adı altında yapıldı. Yarışmayla il-gili duyuru üzerine 350 aday, ilk elemeyi ka-zanmak umuduyla jüriye fotoğraflarını gön-derdi. Jüri üyeleri, oldukça tartışmalı geçen-toplantılardan sonra, bunlardan 21'ini finalekatılmaya layık gördü. Yarışma, tam bir giz-lilik içinde yapılıyordu ve jüri üyeleri güzelle-ri adeta gözlerinden kıskanıyorlardı. Bir İs-kandinav gazetesi, "Halkın kraliçe adayları-nı görmesine kesinlikle izin verilmiyor" diye

yazdı. "Toplu olarak yarışma saatini özel birbinada bekleyen güzeller, finalin yapılacağı sa-lona her tarafı sımsıkı kapatılmış özel araba-larla getirildiler."

Nihayet jüri, kraliçe adaylarını teker tekerinceledi ve 5 bin franklık birincilik ödülüne,Guadeloupe'dan 18 yaşındaki Bertha Souca-ret'i layık gördü.

Aynı İskandinav gazetesi, yarışmadan bir-kaç gün sonra şu haberi veriyordu:

"Aldığımız son bilgilere göre Bayan Sou-caret, yakın bir gelecekte sahneye çıkacakmış.Eh, sesi belki yeterli olmayabilir, ama günü-müzde güzellik her kapıyı açıyor."

İLK BİSİKLET YAPIMCISI

İlk bisiklet yapımcısı, Paris'teki Cite Go-dot de Mauroy'un ustabaşısı Pierre Michaux'-dur. Bu endüstrinin temelinin nasıl atıldığı,Michaux'nun oğlu Henri tarafından 1893 yı-lında Le Velo'ya yazılan bir mektupta şöyleanlatılır:

"1861 yılının Mart ayıydı,.. Parisli şapkaimalatçısı Mösyö Brunel, ön tekerini onart-

34

mak üzere Velocifere'ini (hobi-at) babama ge-tirdi. Aynı akşam 19 yaşındaki erkek karde-şim Ernest, bu aracı alarak Montaigne Cad-desi'nde dolaşmaya çıktı. Eve döndüğünde,babama, 'Dengemi sağlamakta pek güçlükçekmiyorum. Ancak, yeterli hızı sağladıktansonra yere çarpmamaları için bacaklarımı ha-vada tutmak bayağı yorucu oluyor' dedi. 'Ozaman' dedi babam, 'Tekerin ön çatalının ikitarafına birer destek koy. Hızlanıp dengenisağladıktan sonra ayaklarını bu destek üzeri-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 35: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BİNMESİ HAYLİ ZORDU

1870 yılında James Starley tarafından geliştirilen bisikletle-rin ön tekerlekleri, arka tekerleklerine oranla çok büyüktü.Sürücünün ön tekerleğin üzerine oturması gerekiyordu. Üze-rinde denge sağlamak, oldukça zordu ve bu nedenle düşmevakalarına çok sık rastlanıyordu.

BÜTÜNÜYLE METALDENYAPILAN İLK HAFİF BİSİKLET

Bu tür bir bisikletin patenti ilk kez 1870yılında Coventry Makinists Co. adlı İngiliz şir-ketinde görevli James Starley ve WilIiam'HiII-man tarafından alındı. Bu bisikletin bir özel-liği de, ilk kez tekerleklerinde tel kullanılma-sıydı. Araçlarını tanıtabilmek için Starley veHillman, hiç durmadan 154 km. yol alarak birgünde Londra'dan Coventry'ye gittiler ve Ka-tedralin çanı tam gece yarısını vururken, Star-ley'in evine geldiler. 1871 yılında bu bisikletvitessiz olarak sekiz şilinge, vitesli olarak da12 şilinge piyasaya sunuldu.

35

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 36: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BİSİKLETBisiklet ilk kez 1839 yılında İngiltere'ninDumfries yöresinde, Courthill kasabası demir-cilerinden Kirkpatrick Macmillan tarafındanyapıldı. Yaklaşık 27 kilo ağırlığındaki araç,tahta bir iskeletten oluşuyordu. Ön tarafınabir at başı geçirilmişti. Demir tekerleklerindenöndekinin çapı 80 cm, arkadakininki ise 105cm idi. Pedallar, kranklar aracılığıyla arka te-kere bağlanmıştı ve ayakların ileri geri hare-ketleriyle devinim kazanıyordu. Ne var ki,Macmillan, büyük bir endüstrinin kurucusuolduğundan habersizdi. Onun tek düşüncesi,Courthill ile Dumfries arasındaki 22 kilomet-relik yolu rahatlıkla ve daha az yorularak gi-dip gelmesine yarayacak bir araç geliştirmek-ti. 1842 yılında, bir iş için Glascow'a gitti vebu arada yine hiç farkında olmadan ilk uzunmesafe bisiklet rekorunu kırdı. 10 Haziran1839 tarihli Glascow Herald gazetesi, 64 ki-lometrelik bir yolculuk sonrası Glascow'a gel-

"diğinde Macmillan'ın "şeytan icadını" seyret-mek üzere toplanan kalabalıktan bir çocuğaçarparak durabildiğini yazdı. Polis, bu ilk bi-siklet kazası için Macmillan'ı beş şilin paracezasına çarptırdı.

Birkaç gün sonra Macmillan'ın yeğeniMary Marchbank, dayısının yaptığı bisikletlebirkaç tur attı ve dünyada bisiklete binen ilkkadın unvanını kazandı.

ULAŞIM VE EĞLENCE ARACI1839 yılından itibaren insanların hizmetine giren bisiklet, gü-nümüzde de bir zevk ve ulaşım aracı olmaya devam ediyor.

ne yerleştirir ve dinlenirsin. Hatta daha iyisi,bu desteği bir krankla tekere monte et. Böy-lelikle ayaklarını dinlendirirken, ara sıra des-tekleri hareket ettirirsin. O da krankı hareke-te geçirir ve teker döner.'

Kardeşim, derhal babamın dediklerini uy-guladı ve böylece pedal sistemi gerçekleşmişoldu. Gerçi bu dahiyane fikir Pierre Micha-ux'ya aitti ama, o fikri hayata geçiren ilk ki-şi, oğlu Ernest oldu."

Böylece, pedallı bisiklet üretmek üzere"La Compagnie Parisienne Ancien MaisonMichaux et Cie" adında bir firma kurulmuşoluyordu. 1861 yılında iki modelin üretimi ya-pıldı. Seri üretime ise bir sonraki yıl geçildi veo yıl içinde firma 142 adet bisiklet üretti.

36

İLK KADIN BİSİKLETİ

Kadınlar için yapılan ilk bisikletin patenti1870 yılında Samuel Webb Thomas tarafın-dan alındı. Seri üretimi ise, 1874 yılında, Star-ley ve Hillman tarafından kendi buluşları olanbisiklet üzerinde yapılan birkaç değişikliklebaşlatıldı. Fakat bu bisikletin çok karmaşık birpedal sistemi vardı ve üzerinde denge sağla-mak hayli zordu. Üstelik bir düşme anında daciddi yaralanmalara yol açıyordu. Bu neden-le fazla rağbet görmedi.

Arka tekerleğe zincirle bağlı pedallarla ça-lışan basık gövdeli ilk kadın bisikleti ise, ye-terince güvenli olarak 1884 yılında H.J.Law-son tarafından yapıldı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 37: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ZİNCİRLİ BİSİKLET

Bu tür bir bisiklet ilk kez 1873 yılındaH.J.Lawson tarafından gerçekleştirildi. Ertesiyıl, Lawson, Brighton sokaklarında bisikletiy-le gezmeye başladı. Sussex Cücesi adlı bisik-letin ahşap cantlı tekerleklerinin çapı 58 cmidi. 1879 yılında Lawson, buluşunu daha dageliştirdi. Ancak, bu kez ön tekerin çapı, ar-ka tekere oranla yaklaşık iki kez daha büyük-tü. Bu bisiklet ilk kez 1880 yılı Şubat ayındabir sergide kamuoyuna sunuldu ve aynı tarihtesatışına başlandı.

İLK BİKİNİ

Bugün bile birçok erkeğin gözdesi olan bi-kini mayo ilk kez, 5 Haziran 1946 günü Pa-ris'te yapılan bir moda gösterisi sırasında, mo-daseverlerin önünde sergilendi. Mayonun ta-sarımı, Fransız Louis Reard'a aitti. İlk kez ser-gileyen ise, Micheline Bernardi oldu. Bikini-nin dünyaya lanse edilmesi, AmerikalılarınPasifik'teki Bikini Atolü'nde bir atom dene-mesi yapmalarından dört gün sonrasına rast-lamıştı. Bu nedenle, Bay Reard, yeni biçim-lendirdiği mayoya "çarpıcı" anlamında biki-ni adını verdi. İlk yapılan bikini, pamuklu birkumaştandı ve üzerinde gazete deseni vardı.Bu gazete deseninde resmi olan Bayan Bernar-di, öylesine büyük bir üne kavuştu ki, çok kı-sa bir dönemde tam 50 bin hayranı, BayanBernardi'ye mektup yazdı.

İLK PREZERVATİF

1551 yılından, ölüm tarihi olan 1562 yılına ka-dar Padua Üniversitesi'nde Anatomi Kürsü-sü Başkanı olan Profesör Gabriel Fallopius,ilk prezervatifin bulucusudur. Profesör Fal-lopius'un prezervatifle ilgili ilk makalesi, 1564yılında De Morbo Gallico'da yayınlandı. Fal-lopius'un bulduğu koruyucu kılıf, 1100 erkeküzerinde denenmişti ve ilk kullanıldığında bir-takım bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucuamacını taşıyordu. Bu prezervatifin doğumkontrol unsuru olduğu daha sonra tamamenbir rastlantı sonucu ortaya çıktı. 1655 yılınakadar prezervatifi kullananlar, yalnız ilişkikurdukları kadınlardan bazı hastalıkları alma-ma amacını taşıyorlardı. O yıl bir Paris der-gisi, "L'ecole Des Filles" başlığı altında sözkonusu kılıfların, spermin kadın rahmine gir-mesini engelleyici bir rol oynadıklarını da du-yurdu. Bu yazıdan sonra prezervatiflerin ge-beliği önleyici özellikleri ön plana çıktı.

17. yy'ın sonlarında Fransa'da prezerva-tiflerin kullanımı bir hayli yaygınlaşmıştı, amagenellikle, rahim içi koruyucu kılıflar daharağbetteydi. 1671 yılında, kızkardeşine birmektup yazan Bayan de Sevigne, söz konusuprezervatifleri, "İlişkiden yeterince zevk alma-yı engelleyen, ama bazı tehlikeleri de ortadankaldıran bir örümcek ağı" olarak tanımlıyor-du.

KULLANILAN İLK PREZERVATİF

Prezervatifin bulunuşundan bu yana mil-yonlarcasının kullanıldığı bir gerçektir. Amakullanıldığı bilinen en eski prezervatif, 1950'liyıllarda İngiltere'de bir kır evinde bulundu. Buprezervatifin içinde bulunduğu sandık, 1800yılından beri açılmamıştı, kullanıldığı her ha-linden belliydi. Koyun karaciğerinden yapılanbu prezervatif, kullanılmadan önce suda ısla-tılması gereken türdendi. Ünlü çapkın Casa-nova, bu tür kılıfları, "İngiliz yağmurluğu"diye tanımlar. Anılarında yazdığına göre, pre-zervatifler, penisin üzerine geçirildikten son-ra uç kısımları pembe bir kurdeleyle düğüm-lenir. 1744 yılında bu tür prezervatifleri pa-zarlayan Cundum Wahehouse firması, müş-terilerine, daha güvenli ilişki kurabilmeleri içinüst üste iki koruyucu takmalarını öneriyordu.İlk lastik koruyucuların kullanılışına ilişkinkayıtlara ancak 1888 yılından itibaren rastlı-yoruz. O yıl yayınlanan ve lastik ticaretiyle il-gilenenler arasında dağıtılan bir dergi, üreti-mi, çok saygın bir işkolunun yüzkarası olarakokuyucularına takdim ediyordu.

İLK DOĞUM KONTROL HAPI

İlk doğum kontrol hapı, ABD'nin Massac-hussetts eyaletinde, Shrewsbury kentinde bi-yolojik araştırmalar yapan Worcester Vakfıhesabına çalışan Dr. Gregory Pincus tarafın-dan geliştirildi. Dr. Pincus, 1950 yılında aileplanlamasına ilişkin çalışmalar yapmak üze-re vakfa davet edilmişti. Amacı, "zararsız, ke-sinlikle güvenilebilir, basit, pratik, uygulamasıkolay ve hem karı, hem de koca tarafındanfiziksel doyumu engellemeyen bir koruyucu"bulmaktı. Pincus ve yardımcısı Dr. JohnRock, ağız yoluyla alınabilecek böyle bir ila-cı insanlığın hizmetine sunabilmek için tambeş yıl olağanüstü çalıştılar. Söz konusu ilaçiçin yola çıktıkları ana maddeler, progestin veöstrojendi. İlk klinik deneyler 1954 yılında ya-pıldı.

Dr. Pincus'un mucize hapıyla ilgili ilk ge-niş çaplı deneme ise 1956 yılında Puerto Ri-co'da, San Juan kentinde yapıldı. Bu deneme-

37

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 38: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ye 1308 kadın, gönüllü olarak katıldı. Bunlar-dan 811 tanesine Conovid adı verilen haptan,497 kişiye de daha sonra geliştirilen Uvulen'-den verildi. Üç yıl süren denemeleri tamam-layan 830 kadından yalnız 17'si gebe kaldı.

Serbest piyasada satılan ilk doğum kont-rol hapı ise, Enovid 10'dur. G.D.Searle Ec-zacılık firması tarafından 18 Ağustos 1960 ta-rihinden itibaren eczanelerde hanımların ya-rarına sunuldu.

İLK KAN NAKLİ

Bir insana yapılan ilk kan nakli, 12 Hazi-ran 1667 günü, Montpellier Üniversitesi Fel-sefe ve Matematik Profesörü ve 14. Louis'-nin özel doktoru Profesör Jean-BaptisteDenys tarafından gerçekleştirildi. O gün, Pro-fesör Denys'e 15 yaşında bir hasta getirilmiş-ti. Delikanlının çok yüksek ateşi vardı ve o gü-nün yöntemlerine göre, bu yüksek ateşi düşü-rebilmek için kendisine tam 20 kez hacamatyapılmış, yani kanı alınmıştı. Kan kaybını kar-şılayabilmek için, Profesör Denys, hastasınabir kuzudan alınan 250 gram kan verdi. Bu,o günün bilimsel ortamına göre, çok tehlikelibir denemeydi. Ancak Profesör Denys'in not-larına göre, hasta bu tehlikeli deneye "gü-lümseyerek" yanıt verdi ve çok geçmeden sağ-lığına kavuştu. Ne var ki, bu olumlu başlan-gıç, sonraki denemelerde de aynı sevindiricisonucu vermedi. İlk girişiminden başarılı so-nuç alan Profesör Denys, daha birçok hasta-sına, hayvanlardan aldığı kam nakletti. Amabu hastaların tamamına yakın bir bölümü kı-sa süre içinde öldü. Deney önce Fransa'da, da-ha sonra da öteki ülkelerde yasaklandı.

INSANDAN İNSANA ILKKAN NAKLI

Bir insandan bir başka insana kan naklet-meyi ilk akıl eden ve bunu başaran kişi, dö-neminin "dahi" doktoru 28 yaşındaki Tho-mas Blundell'dir. Bu genç bilim adamı, 1818yılı Eylül ayında Londra'daki Guy's Hospi-tal'da kendi buluşu olan ince bir şırınga ara-cılığıyla değişik kişilerden aldığı taze kanı, öl-mek üzere olan bir hastasına aktardı. Ne varki, kan nakline ilişkin birtakım bilimsel sorun-lar bir yana, söz konusu hasta zaten ölümüneşiğindeydi ve deneme doğal olarak başarısız-lıkla sonuçlandı. Ancak 10 yıl sonra DoktorBlundell, sağlıklı insanlardan aldığı taze kan-la bir başka insanı yaşatmayı başardı ve bu ko-nuda tıp biliminde çığır açarak kendisindensonra gelecek meslektaşlarına öncülük etti.

38

KAN NAKLİYLE KURTULANİLK İNSAN

Kan nakli sayesinde bir hastanın hayatınınkurtarılmasına ilk kez 1825 yılında Londra'-da tanık olundu. Dr. Doubleday, şiddetli biriç kanama geçiren bir kadın hastasına, başkainsanlardan aldığı yaklaşık 750 gram taze ka-nı aktardı ve bu kadını kurtardı. İlk 200 gramkanın verilmesinden sonra hasta, yatağındadoğruldu ve "Kendimi bir boğa kadar güçlühissediyorum" dedi. Aynı anda nabız 140'tan104'e düşmüştü.

İyi denetlenebildiği takdirde kan naklininbaşarılı sonuç verebileceğini kanıtlayan bu ilkdenemeye karşın hâlâ aşılması gereken iki bü-yük engel vardı. İlk kez 1900 yılında Viyanalıdoktor Karl Landsteimer, kan gruplarını be-lirledi. Böylece doktorlar, hangi kişilerin ki-me kan verebileceklerini öğrenmiş oldular. Bubilginin pratik olarak uygulanabilmesi içinaradan yıllar geçmesi gerekti. 1907 yılındaNorveçli Doktor Jansky, ilk kez kan grupla-rını bugün bilinen anlamıyla tam olarak ayır-dı. Ertesi yıl, New Yorklu Doktor Reuben Ot-tenberg, bir insandan bir başkasına kan nak-letmeden önce, kan grubunun belirlenmesi ge-rektiğini ve bunun nasıl yapılabileceğini göz-ler önüne serdi.

Aşılması gereken bir başka sorun ise, pıh-tılaşmaydı. Bu sorun nedeniyle, daha öncehayvanlardan alınan kanların verildiği bazıhastalar, çok şanssız olmuş ve bir miktar kanalabildikten sonra pıhtılaşma nedeniyle ken-dilerine daha fazlası verilememişti. Bu sorun,sodyum sitrat adı verilen bir kimyasal mad-deyle çözüldü ve kan, hastalara verilmek üzereşişe içinde bu maddenin yardımıyla depolana-bildi. Bu yöntemin mucidi, Belçikalı CerrahA. Hustin'dir. Dr. Hustin, bulduğu yöntemsayesinde ilk kez 27 Mart 1914 tarihinde Brük-sel'deki Saint-Jean Hastanesi'nde bir hasta-ya şişeden kan aktarmayı başardı.

Her ne kadar bu kimyasal madde pıhtılaş-mayı önlüyorsa da, çözüm yalnız birkaç sa-atle sınırlı kalıyordu. Bu sorunun üstesindende, 1917 yılında Batı Cephesi'nde Kanada as-kerleri için çalışan Amerikalı Doktor OswaldRobertson tarafından gelindi.

KAN VEREN İLK İNSANLAR

Gönüllü olarak kan veren ilk insanlar, 1921yılında İngiltere'de Doktor P.L.OIiver'in çağ-rısına "evet" diyen dört kişidir. İngiliz Kızıl-haç'ının Londra örgütünde görevli bu dört ki-şi, King's College Hastanesi'nde kanlarını ver-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 39: Milliyet İlkler ansiklopedisi

diler. Bu olaydan sonra, Londra'da kan ver-mek isteyen gönüllüler için bir çizelge tutul-du. Bu çizelge, daha sonraki yıllarda herhan-gi bir hastaneden gelen kan isteğinin karşılan-masında büyük ölçüde yardımcı oldu. 1924 yı-lında, Londra'daki hastanelerden yalnız 26kan talebi oldu. Bir yıl sonra ise bu çağrı, 5bin 333'e ulaştı.

İLK KAN BANKASI

Bugün bilinen anlamıyla ilk kan bankası, 1931yılında Moskova Acil Yardım Hastanesi'nde,Profesör Sergey Yudin tarafından kuruldu."Kan Bankası" deyimi ise, 1937 yılında Chi-cago'daki Cook County Hastanesi Kan Mer-kezi'ni kuran Bernard Fantus tarafından kul-lanıldı ve daha sonra deyim, dünya çapındayerleşti.

DOĞUM ÖNCESİ İLK KAN NAKLİ

20 Eylül 1963 günü, Yeni Zelanda'da, Auck-land kentinde Ulusal Kadın Hastanesi'ndedünyada ilk kez olarak Bayan E.McLeod'unçocuğuna doğumdan hemen önce ProfesörGeorge Green tarafından kan nakli yapıldı.Benzer bir işlem, 1964 yılı Ağustos ayında İn-giltere'de, Lewisham Hastanesi'nde yinelendi.

CİLT ÜZERİNE GEÇİRİLEN İLKKİTAP GÖMLEĞİ

Cilt üzerine kitabın tozlanmaması için ge-çirilen ilk kitap gömleği, 1833 yılında yayın-lanan "The Keepsake" adlı kitap için kulla-nıldı. Bu güderi tozluğun ön yüzünde kenarsüsleri arasında kırmızı renkte kitabın adı ya-zılıydı. Arka yüzde ise, yayımcı Longman şir-ketinin öbür kitaplarını tanıtan bir liste var-dı. Bu gömleğin orijinali 1934 yılında ünlü İn-giliz kitap koleksiyoncusu John Carter tara-fından bulundu. 1952 yılında Oxford'dakiBodleian Kitaplığı'na aktarıldığı sırada kay-boldu. Başka bir örneğine ise rastlanılamadı.

İLK KİTAP KULÜBÜ

Üyelerine indirimli fiyatlarla kitap satan ilk ki-tap kulübü, 1936 yılında Mayıs ayında hizmetegiren Maurice Thorez'in, "France Today andthe People's Front" adlı kulübüdür. 5 bin üye-si olan bu kulübün fikir babası, faşizm, yok-sulluk ve savaşın tehlikelerine ilişkin yapıtlarıucuz ve kolay bir biçimde iletmeyi amaçlayan

Londralı yayınevi sahibi Victor Gollancz'dır.Üyelere iletilecek kitapları seçmekle görevlikomite, John Strachey, Harold Laski ve biz-zat Gollancz tarafından oluşturuldu. Seçilenher kitap, özel portakal renkli bir kap içindeüyelere gönderildi. Kitapların normal satış fi-yatları, üyelerden istenen fiyatın üç ya da dörtkatıydı ve bunların kaplan çok daha farklırenklerdeydi.

Özel bir konuyla ilgilenen üyelerden ziya-de herkese açık ilk kitap kulübü ise, 1937 yı-lında kurulan "Readers Union" (Okurlar Bir-liği) adlı kulüptür. Bu kulüp, halen kendi tü-ründe en eski kuruluş olma özelliğini de taşı-maktadır.

ÜZERİ RESİMLİ İLK KİTAPGÖMLEĞİ

1860 yılında, Longman Yayınevi tarafın-dan yayınlanan Bunyan'ın "Pilgrim'sProgress" adlı kitabının üzerinde CharlesBennett tarafından yapılmış bir resim vardı.Aynı ressam, iç sayfalara da bazı resimler çiz-mişti.

Gerek "The Keepsake", gerekse "Pilg-rim's Progress" adlı kitapların gömlekleri, ki-tabı tümüyle saracak nitelikteydi. Bugün bil-diğimiz anlamıyla ilk modern cilt ise (ön yü-zünde ve sırtında kitabın adı ile yazarın adıyazılı, sayfaların açılma yerleri açıkta kalmış)1861 yılında Blackwood Yayınevi'nce yayın-lanan ve Noel Paton tarafından yazılan "Po-ems by a Painter" adlı kitapta kullanıldı.

ARKA KAPAKTA İLK TANITIMYAZISI

New Yorklu iki yayınevi, Harperve DoddMead, 1899 yılından itibaren yayınladıkları ki-tapların arka kapaklarında kitabı tanıtıcı ya-zılara yer verdiler. Bu tür kitapların ilk üç ör-neği, Harper yayınlarından "Amiral GeorgeDewey" (yazan, John Barrett), MemnunSekreter" (J.K.Bangs) ve Dodd Mead yayın-larından Janice Meredith'tir (P.L.Ford).

İLK ARMAĞAN KİTAPLAR

1932 yılında, İngiliz Ulusal Kitap Konseyi, in-sanların sevdiklerine kitap armağan edebilme-leri için bir kampanya başlattı. Yayınevlerininözel armağan ciltleri içinde hazırlanan bu ki-taplar, doğum günü ya da belirli nedenlerle birkimseye armağan edilebilecek biçimde, özel

39

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 40: Milliyet İlkler ansiklopedisi

formlarda paketleniyordu. Bu amaçla başla-tılan kampanya "Armağan benden, seçmeksizden" sloganıyla bütün ülkeye duyuruldu.Söz konusu kampanya uyarınca, herhangi birkimse, bir kitap armağanı kartı satın alaraksevdiği kişiye veriyordu. Armağanı alan kişide, elindeki bu kartla kampanyaya katılan ya-yınevlerinden herhangi birinden beğenisine gö-re tercih ettiği özel kitabını alıyordu.

İLK MELON ŞAPKA

İlk melon şapka, 1849 yılında Londralı şap-ka yapımcıları Thomas ve William Bowlerkardeşler tarafından üretildi. İmalatçı firma-ya siparişi Lock and Co. adlı mağaza tarafın-dan, William Coke adlı bir müşterinin isteğiüzerine verilmişti. Bay Coke, avlanmaya çık-tığı zaman, başını alçak dallardan korumaküzere böyle bir şapkaya sahip olmayı düşün-müştü. 17 Aralık 1849'da yeni şapkasını de-nemek üzere Londra'ya gitti. Şapkasını elinealdı, sağına-soluna iyice baktı, sonra da başı-na giyeceğine, yere fırlatıp üzerinde tepinme-ye başladı. Pek fazla deforme olmadığını gö-rünce, memnuniyetle şapkasını giydi ve 12 şil-linglik faturayı ödedi. İngiltere'de bugün defaaliyetini sürdüren Lock mağazalarında butür şapkalar, ilk müşterinin anısına, hâlâ Co-ke şapkası olarak satılır.

İLK ÇOCUK KULÜBÜ

1872 yılı Ekim ayında, Londra'nın Kensing-ton semtinde Rahip Daniel Eisdale'in yöneti-ciliğinde faaliyete geçen "Kıbrıslı ÇocuklarKulübü", bilinen ilk çocuk kulübüdür. Kulü-bün faaliyetlerine ilişkin olarak birkaç günsonra, "St. John's Parish Magazine" adlı der-gide şu satırlar yer aldı:

"Üç hafta önce faaliyete geçen bu kulü-bün üyeleri, Beulah salonlarında perşembe vecuma günleri birer buçuk saat, cumartesi gün-leri ise iki saat süreyle bir araya geliyorlar. Ka-tılanların sayısına bakılırsa, kulübe olan ilgiçok büyük. Çocuklar çeşitli oyunlarla vakitgeçiriyorlar. Bu arada birkaç çocuk dostu ta-rafından kulübe armağan edilen bilardo ma-sası da büyük ilgi görüyor. Biz uğradığımız-da, kulüpte 30 kadar üye vardı. Kendilerineçay, kahve, tereyağlı ekmek dilimleri verildi.Pazar okuluna ve gece derslerine devam edençocuklar için üyelik ücretsiz. Diğerleri ise hergelişlerinde 1 şilling vermek zorundalar. Hertoplantıya iki bay nezaret ediyor ve çocuklararasında bir sorun çıkmıyor."

Bu kulüp, Birinci Dünya Savaşı'na kadarvarlığını sürdürdü.

40

İLK İZCİ HAREKETİİzcilik düşüncesinin doğuşu, 29 Haziran-9Ağustos 1907 tarihleri arasında, BrownseaAdası'nda, Tümgeneral Sir Robert Baden-Powell yönetimindeki bir kampta doğdu. Budeneme kampına, 20 çocuk davet edilmişti.Grubun 9 üyesi, Bourneouth ve Pool ÇocukTugayları'ndan gelmişlerdi. Diğerleri ise, Ge-neral Baden-Powell'ın dostlarının çocuklarıy-dı. Grup, "Çulluklar", "Kuzgunlar","Kurtlar" ve "Boğalar" adlarını taşıyan dörtkümeye ayrıldı. Ağaç kesmek, gözlemler yap-mak, yüzmek, düğüm atmak, yemek pişir-mek, beden eğitimi yapmak, kürek çekmek,yangın söndürmek, gece nöbeti gibi çeşitli alış-kanlıklar ve yetenekler kazanan grubun üye-leri, belirli blir üniforma giymiyorlardı, amao dönemde hiç de yaygın olmamasına karşın,General Baden-Powell bu "genç yetenek-ler"e, kısa şortlar giydiriyordu. Şapkaların-da da pusulanın kuzey ucunu gösteren amb-lemler vardı. Kamp süresince, karargâhta,Mafeking Kuşatması sırasında kullanılan Bir-lik Bayrağı dalgalandı.

16 Haziran 1908'den itibaren GeneralBaden-Powell'm bu konuda başlattığı yayın-lar üzerine, bu tür kamplara ilgi attı. Aslındageneralin amacı, ulusal bir gençlik örgütü kur-mak değil, Avrupa'nın çeşitli yörelerinde, ken-disinin bizzat yaşayarak kazandığıdeneyimleri, yeteneklerini geliştirmek isteyengençlere öğretmekti. Ama, gördüğü ilgi çokbüyük oldu. Özellikle orta ve ortanın altındakisosyal sınıflardan birçok çocuk, GeneralBaden-Powell'ın etkisiyle, kümeler halinde biraraya geldiler ve onun yazdıklarını uygulama-ya başladılar.

Varlığına ilişkin somut kanıtlar bulunanilk izci birliği, Birinci Glascow İzci Birliği'dir.26 Ocak 1908'de resmen kuruldu ve bu tarihitaşıyan kuruluş sertifikasını onaylattı. Birli-ğin temeli, 1907 yılı Eylül ayında Robert Yo-ung tarafından atılmıştı. O tarihte, Glascowluçocuklar yaz kampında bir araya geldiler vedostluklarım perçinlediler. Çok geçmeden Ge-neral Baden-Powell, Yüzbaşı Young'u ziya-ret ederek, Bröwnsea kampında edinilendeneyimleri aktardı ve çocukları nasıl yönlen-dirmesi gerektiği konusunda kendisine yar-dımcı oldu. Öğrencilerin de büyük ilgigöstermesi üzerine grup, Birinci Glascow İzciBirliği adını aldı ve dört kümeye ayrıldı. Kü-melerden her birine, kampa en çok öğrenci ve-ren dört okulun adları verildi.

Dünyanın çeşitli ülkelerinde kurulan izciörgütleri, daha sonra bir uluslararası ortak ku-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 41: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ruluşun çatısı altında birleştiler. 1964 yılında,uluslararası izci hareketinin üye sayısı ilk kez10 milyonun üzerine çıktı. Halen, dinsel bir-takım örgütlerin dışında, dünyanın en büyükuluslararası gönüllü örgütüdür.

İLK RESMİ İZCİ BİRLİĞİ1907 yılında, Robert Young'ın önderliğinde bir araya gelenGlascowlu öğrenciler, bir yıl sonra resmen izci kümesi niteli-ği kazandılar. 26 Ocak 1908 tarihinde, Birinci Glascow İzciBirliği'nin kuruluşu, bu sertifika ile onaylandı.

41

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 42: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BRİÇİN İLK ÇIKIŞI

Briç, büyük bir olasılıkla Türkiye'den dünya-ya yayılan bir oyundur. 1885 yılında, İstan-bul'u ziyaret eden İngiliz gezgini JohnCollinson, burada öğrendiği kuralları, İngil-tere'ye döndükten sonra 1886 yılı Şubat ayın-da bir kitap halinde yayınladı. Her ne kadarCollinson bu kitaba Biritch ya da Rus Briçiadını verdiyse de, oyunun Rus kökenli oldu-ğunu gösterir hiçbir belirti yoktur. Britich söz-cüğü ise, bilinen dillerden herhangi birindebelirli bir anlam taşımaz.

1906 yılında briç üzerine bir başka kitapyazan William Dalton ise, Collinson'un Tür-kiye'den dönüşünden çok daha önce İngiltere'de briç oynandığını öne sürer:

"Mr. Scramanga adlı Yunan asıllı bir bey-efendiden bir mektup aldım. Kendileri, sözkonusu oyunun 1870'lı yıllarda Manchester'-de yaşayan Yunan kolonisi arasında oldukçasık oynandığını belirtiyorlar. Mr. Scramanga'-nın mektubundan anlaşıldığına göre, o dö-nemde oynanan oyunla bugün bildiğimiz briçkuralları arasında çok az fark var. Örneğin,bir eldeki dört as bugün 100 puan olarak de-ğerlendirilirken, o zaman 80 puan olarak de-ğerlendiriliyordu.' '

Briçin İngiltere'de hızla yaygınlaşması ise,1894 yılında başladı. O yıl Lord Brougham,Kahire'de öğrendiği oyunu, Portland Kulü-bü'nde lanse etti. Bunun üzerine briç, hızlarağbet görmeye başladı. Ertesi yıl Haziranayında Turf ve Portland kulüplerinin üyele-rinden oluşan bir ortak komite, ilk resmi ku-ralları belirlediler. ABD'de ise 1892 yılınınNisan ayında, Paris'ten dönen Henry Barbey'-in, orada öğrendiği oyunu arkadaşlarına öğ-retmesi üzerine, hızlı bir salgın başladı ve oyunbütün ülkeye yayıldı.

OKŞIN BRİÇ

Briçin bu dalının ilk kez, 1902 yılında ıssız biristasyonda uzun süre kalmak.zorunda kalanüç İngiliz-Hint tarafından oynandığı kabuledilir. Söz konusu üç kişi, dördüncü bulama-dıkları için briç oyununa bu şekilde bir biçimvermişler ve böylece okşın briç (Türkiye'de ge-nellikle oşkin adıyla bilinir) ortaya çıkmıştır.Oyunla yazılı ilk yazılı metin, 16 Ocak 1903günlü "The Times" gazetesinde yayınlanmış-tır. Söz konusu yazı bir mektuptu ve Hindis-tan'dan yeni dönen Oswald Crawfordtarafından kaleme alınmıştı. Ertesi yıl Hindis-tan'ın Allahabad kentinde John Doe, "Auc-

42

tion Bridge" adıyla bu konudaki ilk kitabıyayınladı.

KONTRAT BRİÇ

Bu oyun ilk kez 1912 yılında Poona'da,"Saac" adı altında dört kişi tarafından oynan-dı. İlk kuralları ise 15 Temmuz 1914'te Hin-distan'da yayınlanan "Times of India"gazetesinde Sir Hugh Clayton tarafından ya-yınlandı.

Kontrat Briç, Amerika'da ise daha farklıbir biçimde ortaya çıktı. 1925 yılında, döne-min ünlü milyonerlerinden Harold S. Vander-bilt, o yılın Mayıs ayında Los Angeles ileHavana arasında seyreden bir buharlı gemi-de, Plafond denilen Fransız oyununu öğren-di. Daha sonra bu oyunun kurallarında, ken-disine göre bazı değişiklikler yaptı ve KontratBriç adıyla ABD'de lanse edildi.

ULUSLARARASI İLK BRİÇMÜSABAKASI

Uluslararası nitelikte ilk briç karşılaşması, 15Eylül 1930'da Londra'da, İngiliz ve ABD ta-kımları arasında yapıldı. İngiliz takımınınkaptanı. Tümgeneral Walter Buller'dı. Ame-rikan takımının kaptanlığını ise Ely Culbert-son yapıyordu. Karşılaşmayı ABD, 4 bin 845puanla kazandı.

İLK İNŞAAT ŞİRKETİ

Bilinen en eski inşaat şirketine, 13 Temmuz1778 günü, "Aris's Mirmingham Gazette" ad-lı gazetede yayınlanan bir ilanda rastlanıyor.Söz konusu ilanın metni şöyleydi:

"Bu ayın 22'sinde (çarşamba günü), SnowHill'deki Golden Cross'ta akşam saat yedi iledokuz arasında bir inşaat şirketinin üç hisse-si, açık artırma yoluyla satışa çıkarılacaktır."

Aynı şirketle ilgili iki ayrı duyuru da, 26Ekim 1778 ve 29 Mart 1779 günleri yayınlan-dı. Son ilanda, şirketin Richard Ketley'in elin-de bulunan ve en son 80 pound teklif edilenüç hissesine müşteri arandığı duyuruluyordu.Şirketin ne zaman kurulduğu, kesin olarak bi-linmemekle birlikte, ilk ilanın verildiği tarih-te en az üç yıllık bir geçmişe sahip olduğunugösterir kanıtlar vardır.

ABD'deki ilk inşaat şirketi ise, 3 Ocak1831 tarihinde üç İngiliz göçmeni tarafından,Philadelphia'da "Oxford Provident BuildingAssociation" adı altında faaliyete geçti.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 43: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Petrol enerjisiyle hareket eden ilk motorlu otobüs, 18 Mart 1895 günü, Almanya'da Siegen-Netphen-Deuz hattında hiz-mete girdi. Beş beygir gücünde, Beni marka bu sekiz kişilik otobüsün şoförü ise, Hematin Golze idi;

İLK OTOBÜS"Carosses â cinq solz" olarak bilinen sekizyolcu kapasiteli ilk otobüsler, 1662 yılında Pa-ris'te hizmete girdi. Kuruluşun isim hakkını,ünlü Fransız filozof ve bilim adamı Baise Pas-cal ile arkadaşı ve mali destekçisi Duc de Ro-annez aldı. Tarifeli servislere ise ilk kez18 Mart 1662 günü Saint Antoine kapısı ileLuxembourg kapısı arasında başlandı. 7-8 da-kika aralıklarla dört araç bir yöne giderken,üç araç da aksi yönde hareket ediyordu. Ön-celeri, nerede binilirse binilsin ya da nerede ini-lirse inilsin, aynı ücret alınıyordu. Ancak, birsüre sonra durak sistemi geliştirildi ve belirlimesafeler için belirli ücretler saptandı.

Bu kitle ulaşımı, alınan patent gereğincebinmeleri yasaklanan askerler ve köylüler dı-şında, bütün kent halkının büyük ilgisiyle kar-şılandı. Aristokratlar bile, özel arabalarını birdurakta bırakıyor, o "kalabalık" otobüslerebinerek, "tam yedi kişiyle birlikte", üstelikhalktan kişilerle seyahat etmenin "romantiz-

mini" yaşıyorlardı. Kral dahi bu modadankendini kurtaramadı ve bir gün bu yeni ula-şım aracını deneyerek, tarih boyunca otobü-se binen sayılı kraldan biri oldu.

5 Temmuz'dan itibaren, dört yeni hat da-ha işletmeye açıldı. Ne var ki, ilk modanın et-kisi geçip, aristokratlar alışageldikleri ulaşımaraçlarına geri dönmüşlerdi. Burjuvalar daotobüs ücreti ödemek yerine, adamlarına yü-rümeyi öneriyorlar ve hatta zorluyorlardı,

'Şirketin faaliyete geçmesinden beş ay son-ra, Pascal öldüğünde, otobüsler yarı yarıyaboş gidip gelmeye başlamışlardı. Ancak, Ducde Roannez, 20 yıl daha inatla dayandı ve oto-büslerini seferden kaldırmadı. Nihayet çokyaşlanınca, işin peşini bıraktı. Otobüslerin kit-le ulaşım aracı olarak Parislilerin hizmetine ye-niden girmesi için aradan çok uzun yıllargeçmesi gerekti. 1819 yılında Jacques Lafit-te, bir otobüs filosuyla, dünyada ve Paris'teikinci denemeyi başlattı. Bu kez, her otobü-sün 16-18 yolcu kapasitesi vardı.

43

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 44: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İKİ KATLI İLK OTOBÜS

Bu tür otobüslerin ilki, 1847 yılı Nisan ayın-da Londra'da Adams and Co. adlı şirket ta-rafından "Economic Conveyance Co."şirketinin siparişi üzerine yapıldı. İlk katın ta-vanına birbiri arkasına yerleştirilen sıralara,14 yolcu oturabiliyordu. Burada gitmeyi ter-cih eden kişilerden yarı ücret alınıyordu. 1851yılında, bu otobüsler olağanüstü rağbet gör-dü. Büyük Fuar için Londra'yı dolduran bü-yük kalabalık nedeniyle, üst kattaki sıralardolmuşsa, yolcuların kenarlara oturmalarına

ve ayaklarını yandan aşağı sarkıtmalarınaizin verildi. Ancak, bu tür yolculuk bazen çokpahalıya mal olabiliyordu. Çünkü yolcular,aşağıya sallandırdıkları bacaklarıyla kırdıklarıcamların parasını da ödemek zorundaydılar.

İKİNCİ KATI DA KAPALI İLK OTOBÜS

9 Nisan 1909 günü Londra'da Widnes Corpo-ration tarafından tanıtılan dört yeni otobüsün,üst katları da "kapalı salon"a sahipti. Ancak,yasal birtakım kısıtlamalar nedeniyle bu oto-büsler, 2 Ekim 1925 günü sefere başlatılabildi.

Sürücü mahalli, merdiveni, üst katı tama-men kapalı ilk otobüs ise, ancak 1930 yılındakullanıldı.

PETROLLE ÇALIŞAN İLKMOTORLU OTOBÜS

Bu türün ilk örneği, Kuzey Almanya'da 18Mart 1895 günü, 15 kilometrelik Siegen-Netphen-Deutz hattında sefere başladı. Bu,Benz marka 5 beygir gücünde tek katlı bir oto-büstü. Netphener Omnibus Co. adlı yerel fir-ma tarafından işletilen otobüsün iç kısmınaaltı ya da sekiz yolcu oturuyor, sürücünün ya-nındaki boşluğa da iki yolcu alınıyordu. İlksürücü, Netphen kentinden Herman Golze idi.Aynı türden bir başka otobüs de, 1 Temmuz1895 günü hizmete girdi. Saatte ortalama 14kilometre hız yapabilen bu otobüsler, bir se-ferlerini 1 saat 20 dakikada tamamlıyorlardı.İlk duraktan binenlerden 70 fenik, ara durak-lardan binenlerden ise 20 fenik ücret alınıyor-du. Otobüslerin bir başka özelliği de, kışın,iç kısımlarının ısıtılmasıydı. Bu, o güne dekkitle ulaşım araçlarında ilk kez görülen bir uy-gulamaydı. Öte yandan, bazı yokuşlarda yol-cular aşağıya indiriliyor ve kendilerindenotobüse bir el atmaları "rica ediliyordu".Yüksek işletme giderleri ve sık sık ortaya çı-

44

kan arızalar nedeniyle, otobüsler zamanla iş-letmeci firmaya çok pahalıya mal olmayabaşladı ve 20 Aralık 1895'te seferlere son ve-rildi. İki otobüs, hizmet verdikleri süre içeri-sinde 10 bin 600 biletli yolcu taşımışlardı.

PETROLLE ÇALIŞAN İLKBÜYÜK BOY OTOBÜS

Bunlardan bilinen ilki, 16 beygir gücünde ve6 ton ağırlığındaki 18 yolcu kapasiteli TentingOmnibus'tu. 1898 yılı Mart ayında Fransa'daNantes ile Velheuil arasında sefere başladı. 9Ekim 1899 günü ise, Londra'da 12 beygir gü-cündeki Alman Daimlers marka otobüsler hiz-mete girdi. İki katlı bu otobüslerin 26 yolcukapasitesi vardı.

İLK KADIN OTOBÜS BİLETÇİSİ

1909 yılında babasının Barton Transport adlışirketinde Long Eaton-Nottingham seferlerin-de görev alan Bayan Kate Barton, ilk hanımotobüs biletçisi olarak tarihe geçti. 1911 yılın-da, kızkardeşleri Ruth ile Edith de kendisinekatıldılar. Görev sırasında, uzun yeşil önlük-ler giyiyorlardı. Kate Barton, erkek biletçilergibi bir de başına şapka geçiriyordu, amaEdith ve Ruth, iftihar ettikleri uzun saçlarınıbir şapkaya tutsak etmeye yanaşmadılar. Kız-larının soğuk otobüslerin içinde uzun saatlerçalışıp rahatsız olmalarına dayanamayan ba-ba Barton, egzoz borusunu aracın içinden ge-çirerek, yolcu mahallini ısıtmayı akıl etti.Gecenin geç saatlerinde yapılan seferleri ise,üç genç kız da hiç sevmiyordu. Çünkü o saat-lerde, ne yaptığını bilmeyen sarhoşların sataş-maları, gerçekten rahatsız edici boyutlaravarıyordu. Ama öteki seferler, gerçekten zevk-li oluyor ve birbirinden nazik erkekler, üç gü-zel biletçiye hiç zorluk çıkarmıyorlardı.Nihayet 1918 yılında Kate Barton evlendi vemesleğini bıraktı. Çok geçmeden, kızkardeş-leri de onu izlediler.

İLK SEZARYEN AMELİYATI

Hem annenin hem de bebeğin sağ olarak kur-tarıldığı ilk sezaryen ameliyatı, 1500 yılında İs-viçre'nin Sigershauffen şehrinde yapıldı.Görevi, domuzları hadım etmek olan JacobNufer, gebe eşinin rahatsızlandığını görünce,büyük bir cesaret göstererek ameliyatı tek ba-şına gerçekleştirdi. Araç olarak ise, yalnız do-muzları hadım etmekte kullandığı malzeme-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 45: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İ.Ö. 2000 yıllarından kalma bu duvar resminde, eski Mısırlılar tarafından oynanan bir top oyunu canlandırılıyor. Dörtkişi tarafından oynanan bu oyunda, topun niteliği belli değil. Ele sığabilecek büyüklükte, taş, tahta ya da meyve olabilir.

ye çalışanlar vardır. Sopayla vurularak oyna-nan top oyunlarının tarihi ise, Pers İmpara-torluğu'na kadar dayanır. M.Ö. 2000 yılların-da bu ülkede, bugünkü hokeyi andıran biroyun oynandığı bilinmektedir. Kuzey Ameri-ka yerlileri de, daha beyazların gelmesinden

Eski Mısırlılardan kalma bazı duvar resimle-rinde, bazı top oynama sahnelerine rastlanır.Bu resimlerde canlandırılan tablo, bugün "or-tada sıçan" dediğimiz oyuna benzer. Topu fır-latan ve onu tutmaya hazırlanan kişilerindışında, bir de topu araya girerek ele geçirme-

çok önce, bir ağ ve iki raketle oynanan biroyun geliştirmişlerdi.

lerden yararlandı. François Rosset'nin 1581yılında Paris'te sezaryen üzerine yayınladığıkitaba göre, Bayan Nufer, ameliyattan sonra77 yaşına kadar sağlıklı bir yaşam sürdü ve buarada, birinde ikiz olmak üzere, beş normaldoğum daha yaptı. Daha sonraki yıllarda, buson bilgiyi değerlendiren bilim adamları, öy-künün gerçekliğine ilişkin kuşkuya düştüler.

İLK KONSERVE BESİN

Taze yiyeceklerin kapalı kaplarda uzun süresağlıklı bir biçimde korunabileceği fikrini ilkgeliştiren kişi, Parisli Nicolas Appert'tir. 1795yılında, Fransız Hükümeti, besinlerin konser-ve olarak saklanabileceği bir yöntemi bulana12 bin frank ödül verileceğini duyurdu. Bu

ödülün cazibesine kapılan Nicolas Appert, ti-cari açıdan da pratik bir uygulama yaptı. Ma-deni kaplar yerine cam kavanozları tercih etti.Yine de bugünün teneke konserve endüstrisi,kuruluş fikrini Appert'in girişimlerine borç-ludur. Nicolas Appert'in çalışmalarının sonu-cu ilk kez 1804 yılında denendi. DenizcilikBakanı, Appert'in konservelerinden bir kısmı-nın Bres'teki deniz üssüne gönderilmesini em-retti. Burada, kavanozlar üç ay açılmadansaklandı. İlk örneklerin incelenmesinden son-ra, Paris Sağlık Müdürlüğü'ne şu rapor gön-derildi:

"Kavanozdaki et suyu gayet lezzetli. İçin-deki et parçaları da öyle. Ancak, miktar ola-rak biraz az. Etli ve etsiz olarak hazırlananfasulye ve bezelye konserveleri de, henüz dal-larından koparılmışcasına taze ve lezzetli!"

45

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 46: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Aynı yıl Appert, Paris'in banliyölerindenMassy'de bir konserve fabrikası kurdu. Ge-rekli taze sebzeyi yetiştirmek üzere, fabrika-nın civarında geniş bahçeler satın aldı.

Konservecilikte teneke kapların kullanıl-masına ise, ilk kez 1812 yılında Bermondsey'de Donkin and Hall firması tarafından baş-landı. Appert'in karşılaştığı en büyük güçlük,kavanozların sıkıca kapatılmasıydı. Bu güç-lüğü yenebilmek için beş kat muhafaza içinealıyordu. Bu sorunu tamamen ortadan kaldır-mayı amaçlayan Bryan Donkin ile John Hail,teneke kutu kullanmaya karar verdiler. Ama,teneke kutuların besin ambalajı olarak kulla-nılmasının patent hakkı, 1810 yılında PeterDurand adına tescil edilmişti. İki ortak, binsterlin karşılığında bu hakkı satın aldılar vebaşarılı bir sonuç elde ettiler.

İLK FUTBOL OYUNU

Bugün bildiğimiz anlamda futbola benzeyenbir oyun. M.Ö. 500 yılında Çin'de oynanıyor-du. Avrupa'da ise, M.S. 4. yy'da Yunanlılarve Romalılar, topa tekme atarak onu taşıma-yı ve belirli bir hedefe götürmeyi amaçlayanbir oyun oynuyorlardı. Bu oyunda, topu elealmak da serbestti. 1800'lü yıllarda, futbol,ragbiden ayrı bir spor dalı olarak gelişti, ama1863 yılında İngiliz Futbol Federasyonu'nunkurulmasından sonra bile, topu ele almak verakibe tekme atmak yasak değildi. Bu konu-da ilk yasaklar, 1871'de uygulanmayakoyuldu.

İLK TENİS OYUNU

Tenis oyununu, Haçlı Seferleri'ne katılan Av-rupalılar, istila amacıyla gittikleri Kutsal Top-raklar'da yaşayan Müslümanlardan öğrendilerve ülkelerine getirdiler. 12. yy'da Fransa'dayaygınlaşan bu yeni oyun, 1370'lerde İtalya veİngiltere'de de ilgi gördü. O dönemde kapalıya da açık kortlarda oynanan tenis oyunun-da, topa raketle değil, avucun iç kısmıyla vu-ruluyordu. Yani ağın üzerinden gelen topatokat atmak gerekiyordu. Bu nedenle Fransız-lar, bu oyuna "jeu de paume"(avuç içi oyu-nu) adını verdiler. Raketlerin ilk ortaya çıkışıise 16. yy'da oldu.

Tenis, asıl popülaritesini Londralı Binba-şı Walter Wingfield'a borçludur. BinbaşıWingfield, 1874 yılında oyunun kurallarınıbugünkü biçimde düzenledi ve bunu bir kitaphalinde yayınladı. Ertesi yıl tenis oyunu, İn-giltere Kriket Kulübü'nün faaliyetleri arasınaalındı ve ilk resmi maçlar, Londra'nın güneyyörelerinden Wimbledon'da yapıldı.

46

İLK BALONBalonun bulunuşu, tarih öncesi insanlara ka-dar dayanır. O dönemde insanlar, havayla şi-şirilmiş hayvan derilerinin suya batmadığınıkavrayarak, bundan yüzme amacıyla yarar-landılar. İçine belirli gazlar doldurulan her-hangi bir torbanın yeryüzündenhavalanacağına ilişkin ilk bulgular ise, 17.yy'da Evangelista Torricelli gibi İtalyan bilimadamları tarafından saptandı. Çünkü, bu bil-ginler, atmosferi ve onu oluşturan gazları in-celemeye başlamışlardı.

İngiliz kimyacı Robert Böyle ise, iki önemlisaptama yaptı: İlk kez olarak en hafif gazınhidrojen olduğunu kanıtladı ve "belirli birmiktar gazın hacmi genişletilirse, basınç aza-lır, tersine, gaz daha küçük bir hacim içine sı-kıştırılırsa, basınç yükselir" şeklindetanımlanan ve kendi adıyla anılan "Boyle Ka-nunu"nu buldu.

1766 yılında, bir başka İngiliz bilim ada-mı, Henry Cavendish, ilk kez hidrojeni"tarttı" ve havadan on bir kez daha hafif ol-duğunu söyledi (Aslında 14 kez daha hafiftir).İskoçyalı bilim adamı Joseph Black de, bubulgudan yola çıkarak, içine hidrojen doldu-rulmuş bir balonun yerden havalanması gerek-tiğini söyledi.

1782'de, kâğıt yapımcısı Fransız Joseph veEtienne Montgolfier kardeşler, bir oda içeri-sinde, sıcak havayla doldurulmuş balonu ha-valandırmayı başardılar. Bu ilk balon, ipektenyapılmıştı ve alt ucunda bir delik vardı. Hac-mi ise 1.32 metreküptü. Balonun açık ağzınınaltında kâğıtlar yakıldı ve havalandığı görül-dü. 1783 baharında Montgolfier kardeşler, de-neylerini daha büyük boyutlarda,ama tabii bukez açık havada yinelediler. Kâğıttan yaptık-ları 616 metreküplük balonun üzerini, özel birbezle kapladılar ve aynı sistemle balonu 2 binmetre havalandırmayı başardılar.

Aynı yıl, Fransız fizikçi J.A.C. Charles,28 metreküplük bir balonu, içine hidrojen dol-durarak uçurmayı başardı. Balonda, Charles'tan başka iki de yardımcısı vardı. Paris üze-rinde dolaşırlarken, çiftçiler, gökyüzündenüzerlerine doğru gelen bu "canavar"a karşı,yabalarla saldırıya geçtiler.

İNSANLI İLK BALONİnsan taşıyan ilk sıcak hava balonu, 1783 yılı Kasım ayındaParis'te Bois de Boulogne yakınlarından havalandı. Mavi vealtın sarısı renklerindeki bu harika balonun yapımcıları, Mont-golfier kardeşlerdi. Tarihçi Jean Pilâtre de Rozier ve Markid'Arlandes de ilk gönüllü yolcular oldular.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 47: Milliyet İlkler ansiklopedisi

47

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 48: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BAROMETRE

1644 yılında, İtalyan fizikçi Evangelista Tor-ricelli, bir yıl önce ölen Galileo'nun düşündü-ğü bir deneyi yaptı. Madenciler, çeşitlidenemelerden sonra bir tek pompayla suyu 10metreden daha fazla çıkaramayacaklarını an-lamışlardı. Bunun üzerine Galileo, yoğunlu-ğu daha fazla olan bir sıvının, örneğin cıvanın,bir tüp içinde daha kolaylıkla, ancak daha kü-çük ölçek içinde yükseltilebileceğini düşündü.

Evangelista Torricelli, arkadaşı VincenzoViviani ile birlikte bu düşünceyi uygulamayakarar verdi. 90 santimetre uzunluğunda bircam tüpün alt ucunu kapattıktan sonra, içinicıva ile doldurdu. Tüpün açık ucunu parma-ğı ile kapattı ve altı üste gelecek şekilde çevir-di. Sonra bu açık ucu, cıva dolu bir kabın içinedaldırdı.

Parmağını çektiği zaman, tüpün içindekicıvanın yüksekliğinde belirli bir düşme ol-du. Ancak yine de düşüş, belirli bir noktadansonra durdu.

Kuşkusuz, cıvayı tutan bir şey vardı. Tor-ricelli, bunu havanın basıncı olarak açıkladı.Hava, cıva ile dolu hazne üzerinde bir baskıyapıyor, bu baskı da cıva yüksekliğinin belir-li bir düzeyde kalmasını sağlıyordu. BöyleceTorricelli, hava basıncını ölçmeye yarayan ilkbarometreyi yapmış oldu.

İLK FIÇI

Romalı tarihçi İhtiyar Pliny'nin kitaplarında,M.S. 1. yy'da Alpler'de yaşayan şarap yapım-cılarının ürettikleri şarabı, tahta fıçılara nasıldoldurdukları anlatılır. Almanya'da Orta-çağ'dan itibaren yekpare ahşap şarap fıçıları-nın yapımına başlandı. O yıllarda yapılan fı-çılardan birinin 1 milyon galon alabilecekhacme sahip olduğu rivayet edilir.

İLK BATON

Bir orkestra şefinin, orkestra üyelerine kon-ser sırasında belirli zaman işaretleri vermesigerekir. Kimi yönetmenler, 1687 yılında Pa-ris'te ölen ünlü besteci ve orkestra şefi Jean-Baptiste Lully gibi ayaklarını hızla döşemeyevurarak bu işareti veriyorlar, kimileri ise da-ha başka yöntemlerden yararlanıyorlardı,

1820 yılında Alman besteci ve orkestra şefiLouis Spohr, Londra'da verdiği konser sıra-sında, ilk kez baton (sopa) kullandı ve sopayımüzik dünyasına kazandırdı. Hem zaman-

48

lama, hem de ritm işareti vermeye yarayan ba-tonlann günümüzdeki örnekleri, yaklaşık 60cm uzunluğundadır. Elle tutulan bölümlerimantardan yapılmıştır.

İLK SEPET YAPIMI

Otlardan, kamışlardan ve ince dallardan se-pet ya da sele yapımının kökeni, Taş Devri in-sanına kadar dayanır. Ortadoğu'da 10 binyıllık hasırlar, çeşitli kazılar sırasında ortayaçıkarılmıştır. Elde edilen bulgulara bakılırsa,tahıl depolamak amacıyla çok büyük selelerde yapılıyordu.

İLK YATAK

Döşek stili minderler, M.Ö, 2500 yıllarındaMısır'da kullanılıyordu. Eski Yunanlılar veRomalılar dönemlerinde şölenlerde üzerineoturmak, geceleri de yatmak için döşeklerdenyararlanıldı. 1600'lü yıllara kadar yatak, yal-nız zenginliği ve gücü vurgulayan bir sembolniteliğindeydi.

Demircilerin, ateşi güçlendirmek için kullan-dıkları körüklerin ilk örneklerinin, 4 bin yılıaşkın bir geçmişi yardır. Ortadoğu'da yapılanbazı kazılarda, M.Ö. 2300 yıllarında kullanıl-dığı sanılan demirci körlükleri butundu. Ro-malılara kadar yalnız demircilerin hizmetindeolan körükler, o yıllardan itibaren müzisyen-lere de yararlı olmaya başladı. Körüklere bağ-lanmasıyla, bazı nefesli sazların çalınması, sonderece kolaylaştı.

İLK BEYAZLATMA TOZU

1700'lü yıllarda, beyazlatmak ya da ağartıl-mak istenen çamaşırlar, bazi alkalik sıvılar içi-ne batırılır, sonra da kurumaları için güneşaltına asılırdı. Tekstil endüstrisinin gösterdiği hızlı gelişme üzerine, dokumaları ağartmakiçin daha etkin ve çabuk bir yönteme gereksi-nim duyulmaya başlandı.

1785 yılında Fransız kimyacı Claude LouisBerthollet, o günlerde yeni bulunmuş olan klo-rür gazından yararlanarak, yeni bir aklaştırı-cı sıvı geliştirdi. 14 yıl sonra İskoçyalı kimyacıCharles Tennant ise, bu sıvıyı toz haline ge-tirmeyi başardı.

Günümüzdeki beyazlatma tozlarında ise,sodyum hipoklorit ya da kalsiyum hipokloritgibi çok daha etkin kimyasal maddeler kulla-nılmaktadır.

İLK KÖRÜK

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 49: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK DUŞLARDAN BİRİ1840'lı yıllardan kalma olan bu duş, İngiltere'nin Chatsworthyöresinde Devonshire Dükü'nün malikânesinde kullanılıyor-du. Alttaki hazneye konan su, yandaki el pompasının yardı-mıyla üst hazneye pompalanıyor, oradan da duş şeklindebanyodaki kişinin üzerine dökülüyordu.

49

İLK BANYORomalılar döneminde banyo yapmak, bir uy-garlık belirtisi sayılıyordu ye bu nedenle he-men her evde bir banyo vardı. M.S. 5. yy'daRoma İmparatorluğu'nun çökmesiyle birlik-te, bu güzel alışkanlık Avrupa kıtasında bü-yükölçüde ortadan kalktı. Öyle ki, 1837'deKraliçe Victoria, İngiliz İmparatorluğu'nunbaşına geçtiği zamanlar bile, Buckingham Sa-rayı'nda banyo yoktu. 1870'li yıllara gelince-ye değin, banyo yapmak, insanlar için birkülfet niteliğindeydi. Bazı insanlar,'ara sırasağlıklı olacağı gerekçesiyle soğuk duş alırlar-dı. Ama, soğuk suyla banyo yapmalarının asılnedeni, mutfak sobası üzerinde banyo yapma-ya yarayacak kadar su ısıtmanın güçlüğü idi.Üstelik, ısıtılan bu suyun banyo yapılacak yeretaşınıp bir tas ya da başka bir araç yardımıy-la boşaltılması Rahmeti de vardı. Boyalı gal-vanize metalden yapılan İlkbanyo ısıtıcıları,başlıca iki tipte üretiliyordu: Yarım banyo veduşlu banyo. Duşlu banyolarda, suyun bir elpompası aracılığıyla yukarı pompalanması ge-rekiyordu. Bu yüzden insanlar, bir yandan sa-bunlanırken, bir yandan da su pompalamakzorunda kaldıkları için çok zorluk çeki-yorlardı.

Yarım banyolarda ise, insanın ancak otur-masına yetecek küçüklükte küvetler vardı. Buyüzden, bu kuvetlere "kalça banyosu" da de-niliyordu. İçine giren kişi ya dizlerini göğsü-ne çekmek ya da bacaklarını küvetten dışarısarkıtmak zorunda idi. 1880'li yıllardan itiba-ren, bugün bildiğimiz uzun küvetler ve duş sis-temi geliştirildi. Sıcak su kolaylığı sağlandı vebanyolar yeniden yaygınlaştı.

Türk hamamları ise, yüzyılımızın başındanitibaren rağbet görmeye başladı. Bu hamam-larda, önce buhar banyosu yapılıyor, sonra dakeseleniliyordu;. Avrupalılar, bu keseleme iş-lemini biraz değiştirerek, adına "masaj" de-diler. Daha sonra alınan bir ılık duşla, banyotamamlanmış oluyordu.

Bugün bildiğimiz saunaların ilk örnekleriise, 1890'lardan itibaren Fin hamamı adı al-tında evlere kadar girdi. Her tarafı kapalı birkutunun içine yerleştirilen bir soba sayesinde,kutu içinde büyük bir hararet sağlanıyordu.Kutunun kapısı dışarıdan açılıyor, içeriye bi-risi girdikten sonra da yine dışarıdan kapatı-lıyordu. Bu yöntemin en büyük sakıncası,içeride yanan sobanın tehlikeli bir hal almasıdurumunda, içerdeki kişinin kaderiyle baş ba-şa kalmasıydı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 50: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BOMBAHavadan atılan ilk bombalar, 1849 yılındaAvusturya ordusu tarafından, o dönemdeAvusturya İmparatorluğu'na bağlı olan Vene-dik'te, ayrılıkçı bir isyanın başgöstermesi üze-rine kullanıldı. Balonlarla kent üzerine gelenAvusturyalılar, bombalarını isyancı birlikle-rin üzerine fırlattılar. Bu saldırı, ayrılıkçıla-rın cesaretini büyük ölçüde kırdı. 1912 yılındaİtalyanlar, Trablusgarp'taki Türk-İtalyan Sa-vaşı sırasında, nitrogliserinden ürettikleribombaları kullanarak, ilk kez uçakla bombar-dıman yaptılar. Birinci Dünya Savaşı sırasın-da, bombaların gelişimi sürdü. Ama asılbüyük gelişme, İkinci Dünya Savaşı sırasın-da sağlandı. Çünkü, havadan yapılan bom-bardımanın önemi, açıkça ortaya çıkmıştı.Bunun üzerine bombalar, boyut olarak büyü-dü ve özel amaçlı olarak çeşitli türlere ayrıla-rak, çeşitli biçimler aldı. Bunlar, gemilere,uçaklara ya da karada belirli yerlere yerleşti-rildiler ve saldırı ya da savunma amacıyla kul-lanıldılar.

GÜNÜMÜZÜN BOMBALARIİlk kez 1849 yılında balonlardan atılan bombaların yerini, bu-gün son derece gelişmiş uçaklara yerleştirilen bombalar aldı.Fotoğrafta, İngiliz-Batı Alman-İtalyan kuruluşlarınca ortak-laşa üretilen bir Tornado uçağının gövdesinin altına yerleşti-rilmiş tahrip gücü çok fazla olan bombalar görülüyor.

İLK TANSİYON ÖLÇME AYGITI

Halk arasında tansiyon aleti olarak bilinen vekan basıncını ölçmeye yarayan aygıt, ilk kez1896'da İtalya'da Dr. Scipione Riva-Rochi ta-rafından yapıldı ve sphygmomanometre adıylakullanıldı. Bu aygıtta, ana atardamarlardanbirinin üzerine bir bant içinde hava basıncı uy-gulanır. Bu basıncın, kan basıncının altına dü-şürülmesiyle, atış sesleri kulaktan duyulur vebu arada aygıtın basınç ölçerindeki rakamokunur.

İLK ŞİŞE

İ.Ö. 1400 yıllarında, Mısır'da küçük cam şi-şeler yapılıyordu. Mısırlılar, bu konuda tek-

50

niklerini ve üretimlerini hayli geliştirdiler ve1000 yıl sonra (M.Ö. 400), Roma'ya şarap şi-şesi ihraç etmeye başladılar. Ancak, cam şi-şelerin Avrupa'da rağbet görmesi için, aradanyıllar geçmesi gerekti. 16. yy'da şişeler genişölçüde kullanım alanı buldu. Î775 yılında, İn-giltere'de soda ve maden suları özel şişeleriçinde satılmaya başlandı. 1821 yılında, Bris-tollü camcı Henry Ricketts, belirli mamulleriçin tek tip ve hacimde şişe yapmayı akıl etti.Bunların üzerine etiket de yapıştırılıyor ve rek-lam açısından çok yararlı oluyordu. 1904 yı-lında Amerikalı Michael Owens, ilk tamotomatik şişe makinesini gerçekleştirdi ve şi-şe üretimi ansızın olağanüstü artış gösterdi. Ogüne kadar ustalar, şişeleri ağızlarında üfle-yerek yapıyorlardı.

Şişenin ağız kısmını kapak için yivli yap-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 51: Milliyet İlkler ansiklopedisi

mayı ilk bulan, İngiliz Francis Joseph Belt-zung'dur (1852). 1892 yılında ise AmerikalıWilliam Paitner, metal şişe kapağını ve aça-cağını icat etti.

İLK OK VE MIZRAK

Büyük Sahra'da bulunan bazı mağara resim-leri, insanların ok ve mızrak kullanmalarının30 bin yıllık bir geçmişi olduğunu göstermek-tedir. Belirli bir uzaklıktaki düşmanı öldürme-ye ya da avlanmaya yaradığı için bu buluş, odönem insanı için çok yararlı olmuştu. Orta-çağ'da kullanılan uzun mızrakların ise, 12.yy'da Galler'den yayıldığı sanılmaktadır. Birinsan boyundaki bu mızrakları savurabilmek,özel bîr yetenek isterdi. Ama, iyi eğitilmiş bir

savaşçı, 200 metreden hedefine tam isabet kay-dedebilirdi. İngiliz orduları, bu mızraklarınyardımıyla, 14. ve 15. yy'da zırhlı Fransız or-dularına karşı büyük başarılar kazandılar.

İLK TOKA

Eski Yunanlıların ve Romalıların, kemerleri-ni sıkıştırmak için kullandıkları tokaların bi-çimleri ve işlevleri, o günden bu yana çok azdeğişikliğe uğradı. Ortaçağ'da toka, önemlibir aksesuar oldu. 17. yy'da boyları iyice kü-çülerek ayakkabıların üzerine yerleştirildi.1781 yılında Daniel Winwood, İngiltere'ninBirmingham kentinde ilk toka makinesini ya-parak, o güne kadar bir el sanatı olan bu iş-kolunuda fabrikasyon hale getirdi.

51

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 52: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 53: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK CASUS DİNLEME ALETLERİRadyo dalgalan aracılığıyla ilk ses alımı, 1902yılında Eastern Telegraph şirketi tarafındançalışmalarını rahatlıkla sürdürebilmesi içinCornwall'de, Guglielmo Marconi için kuru-lan istasyonda gerçekleştirildi. Birinci DünyaSavaşı sırasında, karşıt ordular, birbirlerininradyo sinyallerini dinlemek için özel birliklerkurdular.

Dinleme aletlerindeki asıl gelişme ise, tran-sistör ve lazerin icadıyla dev boyutlara ulaştı.Transistörlü ilk küçük casus dinleyiciler,1950'li yıllarda yapıldı. Pille çalışan bu dinle-yiciler, yaklaşık yüz metrelik menzile sahipti-ler. Kül tablası, sigara kutusu ve kalem gibiküçük araçların içine kolaylıkla yerleştirilebi-liyordu.

Telefon dinleme araçları ise, bu alanda ye-ni bir çığır açtı. Casus dinleyici, telefonun ahi-zesine yerleştirildikten sonra yapılacak tek şey,herhangi bir yerden, dinleyicinin yerleştirildiğitelefonun numarasını çevirmekti. Numaraçevrildiğinde, casus alet faaliyete geçecek, an-cak telefon çalmayacağından konuşmalarıdinlenen kişinin hiçbir şeyden haberi olmaya-caktı.

1970'lerde geliştirilen lazerli dinleme yön-temleri ise, herhangi bir pencereye gönderilenlazer ışınları, odanın içindeki sesleri ısının kay-nağına geri getiriyordu. Cam ne kadar kirliy-se, casusların işi o denli kolay oluyordu.Çünkü, kirli camlar, lazer ışınlarının kırılıp ge-ri dönmesini kolaylaştırır.

İLK KÖR ALFABESİ

Körler için ilk alfabe, kendisi de kör olanFransız Louis Braille tarafından, 1824 yılınr

da gerçekleştirildi. Louis Braille, üç yaşınday-ken gözlerini yitirmişti. 15 yaşına geldiğinde,kendisi için özel bir alfabe buldu. Bu alfabe-de, altı kabartma nokta, değişik kullanış bi-çimleriyle bütün harflerin yerini alıyor,görmeyen bir kişi de parmak uçlarıyla nokta-ların konumlarını duyumsayarak yazılanlarıokuyabiliyordu. Braille alfabesi, günümüzgörmeyenleri arasında da çok yaygın bir bi-çimde kullanılmaktadır. 1786 yılında Valen-tin Hany adlı bir başka Fransız, körler içinbildiğimiz Latin harflerinin kabartmalarınıyaptı. Ama bu sistem, Braille'ın noktalan ka-dar tutulmadı. Çünkü noktaları okumak, gör-meyenler için daha kolay ve daha çabukoluyordu.

İLK SUTYEN

M.S. 3. yy'dan kalma bir Sicilya mozaiğinde,bikini giymiş bir kadın figürü görülürse de,geçmiş dönemlerde, özellikle belin üst kısmı-nı kavrayan iç çamaşırları, genellikle çok bü-yük ve dardı. Vücudu da sımsıkı sarardı.Bunlar, 19. yy'ın sonlarında yerlerini korse-lere bıraktılar. Korse giyen kadınlar, dimdikdolaşıyor, otururken bile yeterince rahat ede-miyorlardı. 1900'lerin başında, cendere gibi iççamaşırlarına karşı ilk tepkiler başladı.

1903 yılında Londralı Bayan Kate Morgan,yeni tür bir korsenin patentini aldı. Bu korse-de, göğüsleri saran kısım, daha yumuşaktı. Al-tı yıl sonra "Vogue" dergisinin ABD'deyayınlanan baskısında, "ayrı bir göğüsgiysisinin" ilk reklamı yayınlandı.

1913 yılında Amerikalı Bayan Mary PhelpsJacob ya da bilinen adıyla Bayan CaresseCrosby, ilk sutyeni yaptı. Bu ilk örnekte, ikicep mendili, ortadan bir şeritle birbirine bir-leştirilmiş, lastik şeritlerle de sırttan bağlan-mıştı.

İLK EKMEK

Ekmek, binlerce yıldır insanoğlunun temel gı-dası olma özelliğini korumaktadır. Günümüz-den 9 bin yıl önce, Mezopotamya'da ilkel tahılürünlerinin tarımı yapılıyordu. Hemen hemenaynı dönemde de Amerika kıtasında, Califor-nia yöresinde yaşayan yerliler de, ekmeklik unelde edebilmek için bazı ürünleri ekip biçi-

53

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 54: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yorlardı.Önceleri tahıl iki düz taş parçası arasında

ezilerek un haline getiriliyordu. Bu un, suylakarıştırıldıktan sonra açık havada yakılanateşler üzerine yerleştirilen kızgın taşların üze-rinde pişirilerek ekmek haline dönüştürülüyor-du. Un elde etmek için buğday, arpa, çavdar,mısır ve darıdan yararlanılıyordu. Eski Mısır-lılardan kalma duvar resimlerinde, taşlarınarasında tahıl ezerek un elde etmeye çalışankadınları canlandıran tablolar da vardır. Odönemin ekmekleri, oldukça sertti. Ancak,yassı somunların askeri kamplara ya da avbölgelerine taşınması da, oldukça kolaydı.Günümüze kadar kalabilen ilk ekmek örnek-leri, Hindistan'da bulunan çapati ile îskoçya'nın yulaf ekmeğidir.

Yukarıda bahsettiğimiz ekmek türlerininhiçbirisinde, maya kullanılmadığından, hep-si de basık ve sertti. Mayanın bulunuşu birrastlantı sonucu oldu. M.Ö. 2000 yılında, Mı-sırlı bir fırıncı, hazırladığı ekmek hamurları-nı güneşin altında unuttu. Bu arada hamurmayalanmıştı. Fırıncı, unuttuğu hamurlananımsayıp onları fırına koyunca, pişen ekmek-lerin kabardığını gördü. Aynı dönemde Mısır-lılar, kubbe şeklinde kapalı fırınları yapmayıda başardılar. Bu tür fırınlar içinde, ısı, ek-meğin her tarafından eşit şekilde geçiyor veböylece daha lezzetli ve kontrollü bir pişirimsağlanıyordu.

M.Ö. 1. yy'da Yunanlılar, su değirmeninibuldular. M.S. 700 yılında da Araplar, yelde-ğirmenini yaptılar.

Beyaz undan yapılmış ekmek ise, Avru-pa'da un elde etmenin güçlüğü nedeniyle, ge-niş halk kitlelerinin ulaşamayacağı bir lükstü.1880 yılında İsviçre'de ilk başarılı değirmenyapıldı. Bu değirmen, unun rengini karartankepekleri de eliyordu ve has undan ekmek ya-pımı yaygınlaştı.

Günümüzde ise ekmekler, fırınlarda daüretilmekle birlikte, genellikle fabrikalarda pi-şirilmekte ve içlerine vitamin gibi bazı katkımaddeleri de eklenmektedir.

İLK TUĞLA

Bugüne dek bulunabilen en eski tuğlalara, Fi-listin'de bir kazıda rastlandı. 8 bin yıllık ol-dukları saptanan bu tuğlalar, güneşte pişiril-miş balçıktan yapılmıştı. M.Ö. 3000 yılındaMısırlılar, pişirdikleri tuğlaların sonradan çat-lamasını önlemek için, balçığın içine samanparçaları koymayı öğrenmişlerdi. Özel kalıp-lar içinde dökülen bu karışım (kerpiç), ara sı-ra tersyüz edilerek güneşte kurutuluyordu. Isı

54

arttıkça tuğlaların daha dayanıklı olduğunufarkeden Mezopotamyalılar, tuğlaları güneşinaltında kuruttuktan sonra, bin dereceye varansıcaklıktaki fırınlarda ayrıca pişirdiler.

Endüstri devrimi sırasında, tuğlaların ya-pımı da fabrikasyon haline getirildi. İlk tuğlamakinesi, 1825 yılında İngiltere'de yapıldı. Ti-cari açıdan başarılı olan ilk tuğla üretim te-sisleri ise, 1879 yılında yine İngiltere'de,Richard Bennett tarafından kuruldu. 1930 yı-lından itibaren ise çimento ve kül karışımın-dan biriket üreten tesisler kuruldu.

İLK FIRÇA

İspanya'nın kuzeyinde bulunan ve M.Ö. 25bin yıllarından kaldıkları saptanan Taş Dev-ri'ne ait duvar resimlerinin hayvan tüylerin-den yapılmış fırçalarla boyandığıanlaşılmaktadır. M.Ö. 2000 yılında yapılanYunan freskleri de, bir sapın ucuna geçirilmişhayvan kıllarından elde edilen fırçalarla bo-yanmıştı.

Elbise fırçalarının kökeni ise, 1400'lü yıl-lara dayanır. O tarihlerde, köpek kılları dü-zenli bir biçimde kesildikten sonra, tahta birkalıba yerleştiriliyor ve böylece fırça elde edi-liyordu.

İLK BULDOZER

1870'li yılların ortalarında, Amerika'da genişçaplı hafriyat işlemlerinde atlar tarafından çe-kilen kepçeler kullanılıyordu. 1900'lü yıllarınbaşlarında, daha sonra ABD'de Caterpillar te-sislerini kuracak olan Benjamin Holt, buhar-lı bir traktörün tekerlerine palet yerleştirdi.1923 yılında bu traktörün önüne bir de kepçeeklendi. Sekiz yıl sonra dizel motorlarının ta-kılmasıyla, modern buldozerin ilk örneği ge-liştirilmiş oldu.

1930'larda Almanya'da buldozerler, devotobanların yapılmasında büyük yarar sağla-dı. 1945 yılından sonra, İkinci Dünya Sava-şı'nın ardından, İngiltere'de ve Avrupa'dabuldozerlere yeniden çok iş düştü. ABD'de dehızlanan inşaat sektörü, bu araçtan alabildi-ğince yararlandı.

Günümüzde Japonlar, su altında uzaktankumanda ile çalışabilen ve denizaltı tünellerinyapımında kullanılması amaçlanan buldozer-lerin denemelerini sürdürmekteler.

İLK DÜĞME

Metal düğme, uygarlığa Romalıların bir kat-kısıdır. Ancak, Romalılardan çok daha önce,M.Ö. 2000 yıllarında, Yakındoğu'da düğme

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 55: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Sir Samuel White Baker ve eşi, 1878 yılında Londra'dan aldıkları çingene arabasını karavan haline getirerek, Kıbrıs'a geldiler.Amaçlan, bu yeni ulaşım aracıyla bir ada turu yapmaktı. 29 Ocak 1879 'da Larnaka 'dan yola çıkarak tüm Kıbrıs't gezdiler.

min ünlü sirk sahiplerinden Antoine Franco-ni için Paris'te bir karavan yaptırıldığı bilin-mektedir. O yıllarda karavan sözcüğü İngil-tere ve Fransa'da, evsiz kölelerin taşınması-na yarayan araba-vagonlar için kullanılıyor-du. Sözcüğün aslı ise Farsça "kervan" sözcü-ğünden kaynaklanmıştır.

İLK KARAVANLARİçinde normal günlük yaşamın sürdürüldüğüilk karavanlar, 19. yüzyılın başlarında, gezgintiyatro sanatçıları tarafından geliştirildi. Bukonudaki kayıtların son derece yetersiz olma-sına karşın, 1830'lu yılların başlarında, döne-

kullanıldığı biliniyor. Bu ilk düğmeler, genel-likle hayvan kemiklerinden ya da tahtadan ya-pılıyordu. 13. yy'dan itibaren düğme, Avrupa'

da da yaygın bir biçimde kullanılmaya başlan-dı. 1700'lü yıllarda, İngilizler, düğmeleri Af-rika'dan köle almak için kullanıyorlardı.

55

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 56: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İDAM CEZASINI KALDIRANİLK ÜLKE

1825 yılı Aralık ayında, kardeşi I. Aleksandır'-ın yerine tahta geçen Rus Çarı I. Nikolas'ınsaltanatının ilk yıllarında, kendisini devirmeküzere Meşrutiyetçiler, bir devrim denemesinegiriştiler. Hareketin önde gelenlerinden 579 ki-şi, özel bir mahkeme önünde yargılandı. Bun-ların yarısına yakın bir bölümü beraat etti. Ge-riye kalanlardan 31'i Sibirya'ya sürgüne gön-derildi, 85 kişi çeşitli hapis cezalarına çarptı-rıldı. Birçoğu, çeşitli kentlerde zorunlu ikame-te tabi tutuldu, beş sanık da idama mahkûmoldu. İdam mahkûmlarının cezalan yerine ge-tirildikten sonra olaydan derin bir üzüntü du-yan Çar I. Nikolas, bir bildiri yayınlayarak,o tarihten sonra, vatan hainlerinin dışında hiç-bir mahkûmun idam cezasına çarptırılmama-sını, daha önce idam cezası verilenlerin de Si-birya'ya gönderilmelerini emretti. Aynı emir,o dönemde Rusya'nın yönetimi altında olanFinlandiya için de geçerliydi. Finlandiya, 1882yılında otonomiye kavuştu. Yeni çıkarılan ya-salarda, bazı suçların karşılığında ölüm cezası öngörülüyorduysa da, bu yasalar, pratiktehiçbir zaman yürürlüğe girmedi. İdam ceza-sı, Finlandiya'da 1949 yılında resmen yasak-landığında, bu ülkede son infaz 1824 yılındayapılmıştı.

KARAVANLA İLK TUR

Karavanla turistik amaçlı geziye çıkan ilk ki-şi, Albert Gölü'nün de kâşifi olan İngiliz SirSamuel White Baker'dır. 1878 yılında, Sir Ba-ker, Kıbrıs'a bir araştırma ve inceleme gezisiyapmayı planlayınca, bir çingene arabası sa-tın aldı. İngiltere'den ayrılmadan önce, Soho'-daki Glover firması tarafından araba boyan-dı, gerekli eklemeler ve onarım yapıldı. Sir Ba-ker'in notlarına göre, "Arabada bir portatifyatak, raflar, rafların altında bir gardrop, bir-kaç çekmece, kullanılmadığı zaman duvaraasılan bir masa, mutfak eşyaları için birkaç ki-litli dolap, ızgara ve soba vardı." Eşi, yarımdüzine hizmetkârı ve üç köpeğiyle 29 Ocak1879 günü, altı aylık bir tur için Larnaka'danhareket etti. Gerçi karavan, bir çift öküz ta-rafından çekiliyordu ama, içinin rahatlığı vegece geçen huzurlu saatler, Sir Baker ve karı-sına günün yorgunluğunu unutturuyordu. Ka-ravanla ilk gece konakladıktan sonra Sir Ba-ker, defterine şu notu düştü: "Eğer dünyanınçevresi gereksiz bir ekvator yerine, çok iyi biryolla çevrelenmiş olsaydı, bu karavanla son-suza dek yolculuk yapabilirdim."

56

TATİL GEZİSİ İÇİNYAPILAN İLK KARA VAN

Bu tür bir gezi için kullanılmak üzere düşü-nülen ilk karavanın planlan ünlü çocuk öy-küleri yazarı Dr. Gordon Stables tarafındançizildi. 1885 yılı baharında Bristol Wagon Co.şirketince yapılan bu karavanın uzunluğu 3metre 60 santim, ağırlığı ise 2 tondu. İçindekiiki bölümden biri mutfak ve yemek odası ola-rak kullanılıyordu. İkinci bölümdeki oturmaodası ise, çekmeceler, masa, şifonyer, küçükbir piyano, gümüş şamdanlar, bir İran halısı,müzik dolabı ve küçük bir armonika ile dö-şenmişti. Duvara bir de ranza ilave edilmişti.Uşağı, yer yatağını hazırlarken, Dr. Stablesda, bu ranzada dinleniyordu. Arabanın sürü-cüsü John ise, dışarıda kurulan bir çadırda ya-tıyordu. Uşak Foley, 1885 yılında İngiltere'-de yapılan yaklaşık 2 bin kilometrelik gezi bo-yunca, karavanın arkasından üç tekerlekli birbisikletle gitti. Bundan amaç, karavanın ra-hat ve kullanışlı olduğunu kanıtlamaktı.

İLK MOTORLU KARA VAN

Motorlu ilk karavan, 1897 yılında Paris'te Je-antaud tarafından, o zamanki Rus Çarı'nınamcası Prens Oldenburg için yapıldı. 30 bey-gir gücünde De Dion marka buhar motoru ta-rafından hareket ettirilen bu karavan, saatteyaklaşık 30 kilometre hız yapabiliyordu. 10metre uzunluğundaki karavanda odaların ka-pıları, tren vagonlarında olduğu gibi, bir ko-ridora açılıyordu. Bu karavan, o döneme gö-re öylesine moderndi ki, mutfağında muslu-ğu, tuvaleti, karoserinin altında köpekler içinkafesi, üstünde iskemleli bir terası vardı. Ça-tısında bulunan su ve yakıt tankı, 500, kilomet-relik bir gezi için gerekli ihtiyacı karşılıyordu.İç kısmı tamamen maun kaplama olan kara-vanın dışı açık yeşil renge boyanmıştı. Değeriise, motoruyla birlikte 1200 pounddu.

BENZİNLE ÇALIŞAN İLKKARAVAN

1901-1902 yıllarında, P.aris'te Panhard et Le-vassor şirketi tarafından 3 bin pound karşı-lığında Dr. E.E.Lehwess için yapılan ilk ben-zin motorlu karavan, 25 beygir gücündeydi.Dr. Lehwess, bu araçla, dünyanın çevresinidolaşan ilk kişi olmayı düşlüyordu. Passe-Partout adlı kanarya sarısı karavanıyla, 1902yılı Nisan ayında, törenle Londra'dan hare-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 57: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ket etti. Paris, Berlin, Varşova ve St. Peters-burg üzerinden Avrupa'yı dolaştı. Ne yazık ki,Gorki kenti yakınlarında silindirler çatladı vebu güzelim karavan, karların arasına terk edil-di. Dr, Lehwess, planlanan gezinin ancak beş-te birini tamamlamıştı.

İLK SERİ KARA VAN ÜRETİCİSİ

1919 yılında İngiltere'nin Chelsea kentindeGrosvenor Caravans adlı şirketi kuran G.J.Haymoulder, eski tren vagonlarını satın ala-rak ilk seri karavanları üretti.

İLK KARAVAN KİRALAMASERVİSİ

Karavan kiralayan ilk kuruluş, Belçika'nınOstend kentinde faaliyet gösteren Auto-salon-Luxe adlı şirkettir. Şirket, 1920 yılında, 4 ki-şilik lüks Pulmann koltuklu karavanları, Flan-ders muharebelerinin geçtiği yerleri gezmek is-teyen kişilere kiralıyordu. Yat tipinde inşa edi-len araçların içinde elektrikli bir mutfak davardı.

İLK KOPYE KÂĞIDI

İlk kopye kâğıdı Londra'da Ralph Wedgwo-od tarafından bulundu ve 7 Ekim 1806 günü,"yazılan çoğaltmaya yarayan araç" adı altın-da patenti alındı. Wcdgwood, ince bir kâğıttabakasını mürekkebe batırıyor, sonra bu ta-bakayı, kurutma kâğıdının arasında kurutu-yordu. Wedgwood'un ne zaman seri üretimegeçtiği kesin olarak bilinmiyor. Ancak, 1820'liyıllarda, bu işten çok para kazanmış bir işa-damı olarak Oxford Caddesi'nde yazıhane sa-hibi olduğu biliniyor.

İLK KALP AMELİYATI

Doğrudan kalbi ilgilendiren ilk ameliyat, 9 Ey-lül 1896 günü, Frankfurt kent hastanesindeDoktor Louis Rehn tarafından gerçekleştiril-di. Hasta, 22 yaşındaki bahçıvan yamağı Wil-liam Justus'tu. Meyhanede çıkan kavgada,kimliği bilinmeyen bir saldırgan tarafındangöğsünden yaralanmıştı. Sağ karıncıkta, 1.5santimetre uzunluğunda bir yara görüldü. Ya-radan kan büyük bir hızla akıyordu. Yara,ipek tamponlarla kapatıldı ve plevra ile kalpzarı çevresindeki kan birikintisi temizlendi.Hasta, kısa süre içinde tamamen iyileşti. 10

yıllık meslek yaşamı süresinde Dr. Rehn ta-rafından gerçekleştirilen 124 kalp ameliyatın-da, hastalardan yüzde 40'ı iyileşti. Daha ön-ce, kalbinden yaralanan kişilerde ölüm oranıyüzde yüzdü.

İLK KALP NAKLİ

İlk kalp nakli, 2 Aralık 1967 günü, Güney Af-rika'nın Cape Town kentinde Groote SchuurHastanesi'nde Doktor Chnstian Barnard ta-rafından gerçekleştirildi. Louis Waskanskyadlı bir toptan bakkaliyeci, yıllardır kronikkalp hastalığından şikâyetçiydi ve artık ölü-mün eşiğine gelmişti. Bir trafik kazasında bey-ni parçalanan 25 yaşındaki Denise Darvali adlıgencin kalbi alınarak Waskansky'ye takıldı.Altı saat süren ameliyat sırasında, Dr. Bar-nard'a 30 kişilik bir ekip yardım etti. LouisWaskansky,yeni kalbiyle 18 gün yaşadıktansonra, akciğer iltihabından öldü.

İLK HALI SÜPÜRGESİ

Kullanılabilir ilk halı süpürgesinin patenti, 19Eylül 1876 günü, Michigan'da, Melville R.Bissell tarafından alındı. Bir porselen mağa-zası işleten Bay Bissell'in, toza karşı alerjisivardı ve bu nedenle sık sık başı ağrıyordu. Hiçdeğilse yerdeki halıları toz kaldırmadan süpü-rebilecek bir aygıt yapmayı kafasına koydu vesonunda bu amacına ulaştı. Geliştirdiği pra-tik aygıtın birçok parçası, parça başı anla-şan ev kadınlarınca üretiliyor, daha sonra BayBissell, eşiyle birlikte bunları monte ediyordu.Bay ve Bayan Bissell, daha sonra ürünlerinipazarlamak üzere Bissell Halı Süpürgeleri adlıbir şirket kurdular.

İLK OTOMATİK KASA

4 Kasım 1879 günü, ABD'nin Ohio eyaletin-den James J. Ritty, ilk otomatik kasanın pa-tentini aldı. Dayton kentinin ana caddesinde,bir bar işleten Ritty, meşgul olduğu anlardamüşterileri tarafından o kadar çok soyuldu ki,sonunda sağlığı bozuldu ve iyileşmek amacıylabir Avrupa turuna çıktı. Gemiyle Avrupa'yadoğru gelirken, gözü pervanelerin dönme sa-yısını kaydeden bir makineye ilişti. Bu ona,otomatik kasaların ana çalışma prensibiyle il-gili en önemli ipucunu vermişti. Patentini al-dıktan sonra, kasayı geliştirmeye devam ettive 1884 yılında buluşunu değerlendirmek üze-re National Cash Register adlı bir şirket kur-du.

57

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 58: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KATAMARAN İLK ÖZEL ŞOFÖR

(İki tekneli kayık)"Experiment" adlı ilk katamaran, Dub-lin'de Sir William Petty için yapılarak 22 Ara-lık 1662 günü suya indirildi. 30 ton ağırlığın-da yük alabilen katamaran, 5 silaha sahipti ve30 kişilik mürettebat tarafından yönetiliyor-du. 1663 yılı Ocak ayında, ilk açık yat yarışı-nı kazandı. Temmuz ayında da Dublin Yarış-ması'nın birincisi oldu. Dönemin kralı, ken-disi de çok iyi bir denizci olan II. Charles'tı.Önceleri Experiment'ı hiç ciddiye almadı ama,sonraları Sir William'ın buluşuna hayran ol-du.

İLK YARDIM TOPLAMAYÜRÜYÜŞÜ

Bu tür bir yürüyüş, Dünya Mülteciler Fonuyararına, İngiltere'nin Lechtford kentindenKenneth Johnson tarafından düzenlendi. 26Aralık 1959 günü başlayan yürüyüşe, 20 er-keğin yanında bir de genç kız katıldı. Yürü-yüşçüler, giriş ücreti olarak 1 sterling ödediler.Kampanyanın destekçileri ise, yürünen her miliçin bir sterling vermeyi garanti ettiler. 50 milmesafeli yürüyüşün ilk 13 milinden sonra 10kişi pes etti. 23'üncü milde 3,25'inci milde 1kişi daha yürüyüşü bıraktı. Son noktaya yak-laşılırken ekipte sadece Johnson ve iki arka-daşı kalmıştı.

İLK CHARTER SEFERİ

28 Haziran 1911 günü yapıldı. O gün,"Olympic" adlı gemi, New York'tan Lond-ra'ya dönüyordu. Yolcular arasında bulunanPhiladelphialı tüccar W.A. Burpee, gemininhareketine çok az bir süre kala gözlüklerinikırmış ve onarılmaları için Wanamaker adlımağazaya göndermişti. Burpee, daha sonra ta-mirci mağazaya bir telsiz mesajı çekerek, göz-lüklerinin Londra'daki adresine gönderilme-lerini istedi. Wanamaker'm sahiplerinden bi-ri, dönemin ünlü havacılarından Tom Sop-with'in, "Howard Wright" tipi uçağıyla NewYork'ta bulunduğunu duymuştu. Burpee'ningözlükleri de onarılmıştı. Sopwith'e belli birücret karşılığında gözlükleri gemiye götürme-sini önerdiler. Sopwith, öneriyi kabul etti vederhal havalanarak Olympic'in peşine düştü.Çok geçmeden gemiyi yakaladı ve gayet iyiambalajlanmış emanetini bir hayli alçaldıktansonra güvertenin üzerine attı.

58

Başkasının arabasını ücret karşılığında kulla-nan ilk profesyonel şoför, İngiltere'nin Sus-sex kentinden Edward G.Thompson'dur. Pat-ronu Evelyn Ellis, Paris'ten satın aldığı Pan-hard Levassor marka arabasını getirmek üze-re Thompson'u 1895 yılı Haziran ayında Fran-sa'ya gönderdi. Bay Thompson, böylece İn-giltere yollarında benzinle çalışan ilk yarım dü-zine arabadan birini kullanan şoför unvanınıda kazandı.

İLK ÇEK

Hamiline yazılmış ilk çek, 22 Nisan 1659 gü-nü, Londra'da Nicholas Vanacker'a ödendi.10 pound değerindeki bu çeki ödeyen banka,"Clayton and Morris"ti. El yazısıyla yazılmışolan çekin aslı, 1976 yılı Aralık ayında Lond-ra'da Sotheby's müzayede salonlarında yapılanbir açık artırmada 1300 pounda satıldı. Bu-gün kullandığımız çeklerin atası olan bu ilkçek, tıpkı günümüzdeki örnekleri gibi düzen-lenmişti. Miktar, önce yazıyla, sonra da ra-kamla belirtilmişti.

ÖDENEN İLK BASILI ÇEK

Günümüze kadar kalabilen ilk basılı çekinüzerinde, "4 Mart 1763" tarihi vardır. Hoa-re's Bank adlı İngiliz bankasına ait bu çek,John Calcroft tarafından, David Roberts'a 5bin pound ödenmesi için düzenlenmişti. Özelperfore bantlı ilk çekler ise, 5 Temmuz 1864yılında yine Hoare's Bank tarafından bastırıl-dı.

İLK ÇİKLET

Ticari olarak ilk çikleti 1848 yılında John Cur-tis evindeki sobanın üzerinde üretti ve "Stateof Maine Pure Spruce Gum" adı altında pa-zarladı. 1850 yılında Portland'a taşındı ve"Şekerli Kaymak", "Beyaz Dağ", "DördüBirden", "En Büyük ve En Güzel" gibi ad-larla parafin çikletler üreterek sattı. Bu ara-da, sattığı çikletlerin içine bazı armağanlarkoymayı da unutmadı. Sakızla birlikte verdi-ği ilk armağan, Amerikan bayrağıydı. Otoma-tik aygıtlarla ilk çiklet satışına ise 1888 yılın-da başlandı. "Tutti-Frutti" marka çikletlerisatan otomatik makineler, New York'un çe-şitli yörelerindeki istasyonlara Adams GumCo. adlı şirketten Thomas Adam tarafındanyerleştirildi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 59: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ÇOCUK DERGİSİ

1751 yılında, John Newberry tarafından ya-yınlandı. Orijinal adı "The Lilliputian Ma-gazine" idi. "Genç beyefendilerin ve genç ha-nımefendilerin mutlaka okumaları" önerilenbu derginin boyutları, 10 cm x 5 cm idi. (Der-giye Lilliputian adının verilmesinin nedeni debuydu. Bilindiği gibi, Lilliput, Gulliver'in git-tiği cüceler ülkesinin adıdır). İçinde kısa öy-küler, fıkralar, şiirler ve bilmeceler vardı. Ay-rıca resimlerle süslenmişti. Ayda bir yayınla-nan bu dergi, 19. yüzyılda yayına başlayanbenzerlerinin tersine, ahlaki eğitim vermek ye-rine, hoşça vakit geçirtmeyi amaçlıyordu. Sonsayısı 3 Temmuz 1752'de yayınlandı. Bu sa-yıda, derginin okuyucuları tarafından kuru-lan kulübün üyelerinin bir listesi vardı. Liste-den anlaşıldığına göre, dergi, Atlantik'in heriki yanında da okuyucu bulmuştu.

ERKEK ÇOCUKLAR İÇİNİLK DERGİ

"Boy's Own Magazine" adlı dergi, 1855 yılıOcak ayında, S.O. Beeton tarafından yayın-lanmaya başlandı. İçinde Mayne Reid gibi ün-lü yazarların öyküleri, büyük kahramanlarınözyaşam öyküleri, sportif konular, çeşitli se-rüvenler ve resimli romanlar vardı. Öykülerde ayrıca resimlenmişti. Bu dergi öylesine tu-tuldu ki, 1862 yılında tirajı 40 bine yükseldi.Bu sayı, o döneme göre bir rekordu. Beeton,ayrıca dergisinde çocuklar için çeşitli yarışma-lar açan ilk yayıncı oldu. Bu yarışmalarda bi-rinci gelenlere gümüş kalemler armağan edildi.

İLK EL VE AYAK BAKIMCILARI

Günümüzde manikürcü ya da pedikürcü ola-rak faaliyet gösteren el ya da ayak bakımcıla-rının ilk ustaları, 1593 yılında Londra'da or-taya çıktı. O dönemde yazdığı "GaripHaberler"adlı yapıtında Thomas Nashe, ba-zı insanların geçimlerini başkalarının nasırla-rını keserek kazandıklarını belirtiyordu. O dö-nemin pedikür uzmanları, mesleklerini pana-yırlarda ya da sokak ortalarında icra ediyor-lardı. Belirli bir yerde pedikür salonu açan ilkuzman ise, David Low oldu. Low, 1774 yılın-da, Londra'da bir otelde açtığı dükkânı ile1780 yılına kadar müşterilerine hizmet verdi.1785 yılında da mesleğiyle ilgili olarak "Chi-ropodolgia" adlı bir kitap yazdı. The Euro-pean adlı dergi, 1785 Haziran sayısında, bukitaptan bazı alıntılar yaptıktan sonra, Low'-un mesleğini küçümseyen bir yorum yayınla-dı.

Pedikürist yetiştiren ilk okul ise, 1910 yı-lında New York Pedikürcüler Derneği tarafın-dan New York'ta açıldı. Biri kadın 14 uzman,1913 yılında bu okulun ilk mezunları oldular.Ayak bakımına ilk bilimsel yaklaşım ise, 1916yılında, Philadelphia'da yapıldı. O yıl, TempleÜniversitesi'ne bağlı Garreston UygulamalıHastanesi, dört öğrencisini ayak bakımı da-lında eğitti ve mezun etti.

İLK SIVI ÇİKOLATA

"Public Adviser" adlı derginin 16-22 Haziran1657 tarihli nüshasını alan İngilizler, şöyle birduyuru ile karşılaştılar:

"Queen's Head Alley'de, BishopsgateCaddesi'ndeki Fransız'ın evinde harika bir içkivar. Batı Hindistan'dan getirilen ve günün hersaatinde hazır bulunan çikolata adlı bu içkiyiçok seveceksiniz. Üstelik fiyatı da son derecemakul."

Duyuruda sözü edilen "içki", ezilmiş ka-kao tanelerine, ararot, sago ve arıtılmış şekereklenerek hazırlanıyordu. 19. yüzyılın ilk ya-rısında ise yapımcılar bu karışıma biraz da aşıboyası ilave ettiler. 1860'lı yıllarda üretilen"Cadbury" çikolatalarının içeriğinde beşte biroranında kakao vardı. Geri kalanı, patates ni-şastası, sago, un ve şeker pekmezi idi. Un, ka-kao yağının tadını gidermek için eklenmişti.

YENİLEBİLİR İLK ÇİKOLATA

Bu tür çikolatalar, fabrikasyon olarak ilk kez1819 yılında, İsviçre'nin Vevey kentinde üre-tildi. Fabrikanın sahibi, François-Louis Cail-ler adlı 23 yaşında bir işadamıydı, Cailler, çi-kolatalarını bloklar halinde üretti ve satışasundu. Cailler'den bir süre önce, bazı İtalyanve Fransız tatlıcıların küçük atölyelerinde elemeğiyle çikolata ürettiklerine dair bazı bul-gular da var. ,,

İLK NOEL KARTI

1843 yılında Sir Henry Cole'nin desteğiyle dö-nemin ünlü ressamlarından John CalcottHorsley, ilk Noel kartını yaptı. Sanatçıların,çalışmaları sırasında çıplak model kullanma-sına şiddetle karşı çıktığı için "GiyinikHorsley" diye ad takılan John Calcott Hors-ley'in bu ilk Noel kartında, Victoria çağı-nı simgeleyen bir ailenin üç nesli, bir masa-nın başında kadeh kaldırıyorlardı. Horsley'in bu kartı, özellikle tutucu çevrelerde bü-yük fırtınaların kopmasına neden oldu. Sanat-çı, böyle bir tablo çizerek, içkiyi ve sarhoşlu-

59

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 60: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Çikolata kutuları, ilk kez 1868 yılında "Cadbury" firması ta-rafından piyasaya sunuldu. Kutunun üzerinde, firmanın sa-hibi Richard Cadbury'nin altı yaşındaki kızının bir portresivardı.

İLK AMBALAJLI ÇİKOLATAÇikolataların özel ambalajlar içinde satılma-sını ilk düşünen ve uygulayan yapımcı firma,İngiltere'nin Cadbury's adlı ünlü kuruluşudur.Cadbury's, 1866 yılında özel kutular içinde,portakallı, limonlu, ahududulu ve karışık lez-zetli çikolataları piyasaya sundu. İlk paketle-rin üzerinde, firmanın sahibi Richard Cad-bury'nin altı yaşındaki kızının kucağında ke-disiyle birlikte çekilmiş bir resmi vardı. Ole-ografi tekniğiyle çoğaltılmış resimler, karışıkdrajelerin bulunduğu oval kutuların üzerineyapıştırıldı.

ğu teşvik etmekle suçlanıyordu. Horsley, söy-lentilere kulaklarını tıkadı. Geleneklere bağlıbir adamdı ve tüm dostlarının Noellerini kut-lamak istiyordu. Oysa yoğun işleri herkese te-ker teker yazmasına olanak vermiyordu. Hol-born'daki Messrs Jobbins basımevine giderekkarttan bin adet basılmasını istedi. Litograftekniğiyle çoğaltılan kartlar, tek tek elle bo-yandı ve gönderilmeye hazır hale geldi. Kar-tın ebadı 12.5 x 8 cm idi. Daha sonra Sir Coleve Horsley, basımevine yeni bir sipariş dahaverdiler. "İkinci baskı"lar.Noel'e çok az birsüre kala Joseph Cundall tarafından pazarlan-dı ve adeta kapışıldı.

Aynı konuda daha sonraları yapılan bir-kaç girişime rağmen, kutlama kartlarının asılyaygınlaşması, Londra'da bulunan CharlesGoodal ve Oğulları adlı basımevinin bu ko-nuya el atmasıyla başladı. O dönemin sanat-çılarından John Leighton'un notlarına göre,1862 yılından itibaren hızla çoğalan kutlamakartlarının ilk örnekleri, normal bir kartvizitbüyüklüğündeydi ve üzerlerinde yalnızca "İyiNoeller" ya da "Yeni yılınız kutlu olsun" gi-bi sözcükler vardı. Sonraları, kartların üzeri-ne bu cümlelerin yanı sıra, konuyla ilgili fi-gürler de basılmaya başladı. 1868 yılından iti-baren yurt içinden ve dışından gelen taleple-rin büyük bir artış göstermesi üzerine çeşitlimanzaralar ve resimler (bunlar ressam Leigh-

ton tarafından çiziliyordu) de basılmaya baş-landı.

1871 yılında, kutlama kartı göndermek öy-lesine yaygınlaşmıştı ki, insanlar o yıl aldık-ları ya da gönderdikleri kartların sayısıyla bir-birlerine nispet yapmaya başladılar. 1873 yı-lında, The Times gazetesinde "O yıl kutlamakartı gönderemedikleri için dostlarından özürdileyen" kişilerin ilanları yayınlandı. 1880 yı-lında kart trafiğinin iyice hızlanması nedeniylebaşı derde giren posta idaresi, kartların pos-taya erken verilmesi için duyurularda bulun-du.

ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK NOEL AĞACI

Thomas Edison'un yardımcılarından EdwardH.Johnson, 1882 yılının Noel'inde, NewYork'taki evinde Noel ağacını süslerken, dal-ların arasına çok sayıda ampul de koydu.

Noel ağaçlarını süslemek için üretilen ilkelektrik donanımı ise, New Jersey eyaletindeEdison General Electric Co. tarafından ger-çekleştirildi. Ladies Home Journal dergisininKasım 1901 sayısında bu donanımın satışa su-nulduğunu duyuran ilanlar yayınlandı. Herdonanımda, 2 mumluk dokuz ampul vardı ve32 voltla çalışıyordu.

60

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 61: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Yılın en önemli olaylarını yansıtan Noel panolarının ilki, 1847 yılında, The Illustrated London News gazetesinin 25 Aralıktarihli sayısında yayınlandı.

İLK NOEL PANOSUYılın önemli olaylarını yansıtan Noel panola-rının ilki, 26 Haziran 1841 günü, "Mirror"da yayınlanan Albert Smith'in "Mutluİnsanlar" adlı tablosuydu. Bugün elde bulu-

nan ilk örnek ise 1847 Noel'inde, IllustratedLondon News gazetesinde yayınlandı. Birin-ci Dünya Savaşı'ndan önce yayınlanan tablo-ların başlıca konulan, Darwin'in teorisi, ku-tupların keşfi, motor, basın, uçak", sinema, te-lefon ve Charlie Chaplin'di.

61

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 62: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BAĞIŞ İÇİN SATILAN İLKKUTLAMA KARTI

Günümüzde, kutlama kartlarından elde edi-len gelirlerin yaklaşık yüzde 20'si, çeşitli yar-dım kuruluşlarının eline geçmektedir. Bu ku-ruluşlar, kendileri için özel kartlar bastırırlarve bunları belirli bir ücret karşılığında pazar-larlar. Bu türün ilk örneği, 1949 yılında UNI-CEF tarafından bastırılan Noel kartıdır. Kar-tın üzerindeki resim, 7 yaşındaki Çekoslovakçocuğu Jitka Samkova tarafından çizildi. Pekçok Çekoslovak köyünde olduğu gibi, Sam-kova'nın yaşadığı "Rudolfo" köyünde de sa-vaş sırasında yiyecek, ilaç ve öteki temel ge-reksinim maddelerinin sıkıntısı çekilmişti.UNICEF, bu aç insanların doyurulması ve birverem savaş kampanyası başlatılması için bü-yük katkılarda bulundu. Örgütün bu iyiliği-ne karşılık şükran borcu olarak Jitka bir re-sim yaptı. Resimde, bir bahar bayramı günü,çiçeklerle süslenmiş bir direğin çevresinde danseden iyi giyimli çocuklar görülüyordu.

O dönemde kağıt bulmak çok zor oldu-ğundan, Jitka, resmini eline geçen bir camparçası üzerine çizmişti. Öğretmeni, bu resmiUNICEF tarafından açılan bir yarışmaya gön-derdi. Birinciliği kazanan resim, kuruluşun ge-nel yönetmeninin dikkatini çekti. BöyleceUNICEF, bu resimle ilk kutlama kartını bas-tırdı.

İLK NOEL İLAVESİ

Bir gazete tarafından verilen ilk Noel ilavesi,23 Aralık 1848 günü, "Illustrated LondonNews" tarafından yayınlandı. 16 sayfalık buekte Charles McKay tarafından yazılan birNoel şiiri, çeşitli Noel resimleri, Noel pastası-nın tarifi, Noel gecesi neler yapılabileceğineilişkin öneriler, laterna dinleyen gençlerle il-gili bir haber, yeni yılla ilgili satirik bir yazı,bol bol ilan ve "Noel'in ticari amaçlarla sö-mürülmesini kınayan" bir yorum vardı.

İLK NOEL AĞACI

Noel ağacına ilişkin ilk bilgilere, 1605 yılındaStrasbourg'a gelen kimliği meçhul bir gezgi-nin notlarında rastlıyoruz: "Buradaki insan-lar, Noel nedeniyle evlerine küçük çam ağaç-ları getirmişler. Ağaçların dalları kurdelalar-la, kâğıt şeritlerle, güllerle, elmalarla, şeker-lerle ve birkaç altınla süslenmiş."

Bazı kaynaklara göre de Noel ağacı, daha1521 yıllarında Alsace yöresinde biliniyordu.

62

Bu yörede, 1 Mayıs günlerinde bazı ağaçlar ke-silerek özel olarak süsleniyor ve bu ağaçlara"Maien" adı veriliyordu. Alsace yöresinin kü-çük kasabalarından Schletterstadt'ın belediye-sindeki arşivlerde yapılan bir araştırma, ka-saba sakinlerinin yalnızca 1 Mayıs'ta değil,1521, 1546 ve 1556 yıllarının Noel günlerindede, ormanlardan kestikleri ağaçları süsledik-leri sonucunu ortaya çıkarmıştır.

Işıklı bir Noel ağacına ilişkin ilk bilgilerede, D'Orleans Düşesi Lieselotte von derPfalz'ın 1660 yılında yazdığı bir mektuptarastlıyoruz. Düşes, mektubunda, Hanover sa-kinlerinin Noel ağaçlarını süslerken, dallarınarasına birkaç da mum yerleştirdiklerindensöz ediyor.

AÇIKTA İLK NOEL AĞACI

1909 yılının Noel'inde California eyaletininPasadena kasabasının meydanına ışıklı birNoel ağacı dikildi. Daha sonra bu, kasabadabir gelenek haline geldi ve her yıl aralıksız ola-rak yinelendi.

İLK SİGARA

Ticari amaçla ilk sigara 1843 yılında Fransa'-da devlet tekelindeki "Française des Tabacs"adlı kuruluş tarafından üretildi. İlk parti 20bin sigara, Kraliçe Marie-Amelie tarafındano yıl Paris'te düzenlenen bir kermeste satıldı.Üretim tamamen elle yapıldığından verim sonderece düşüktü. 1872 yılına gelindiğinde,Fransa'da ancak 100 milyonuncu sigara üre-tilmişti.

Fabrikasyon olarak sigara üretimine ilkkez 1853 yılında Küba'nın başkenti Havana'-da "Don Luis Susini" tarafından başlandı.Don Susini, üretimde insan emeği yerine bu-harlı araçlardan yararlandı. Bazı kaynaklar-da, günde 2 milyon 580 bin sigara yaptığı ile-ri sürülür. Ancak bu biraz abartılmış olabi-lir. Ama bir aylık süre içinde söz konusu ra-kama ulaşacağı da kesindir.

Markalı ilk sigara ise İngiltere'de 1859'da"Tatlı Üçler" adıyla üretildi. Firmanın sahi-bi olan Robert Peacock Gloag, 1854-1856 yıl-ları arasındaki Kırım Harbi sırasında, Rusla-ra karşı Türklerle omuz omuza savaşmıştı. Osırada, silah arkadaşı Türklerden sigara sar-masını öğrendi. Ülkesine döndüğünde sigaraüretimine geçmeye karar verdi. Gloag'ın pa-zar bulmak gibi bir sıkıntısı da yoktu. Zira pekçok İngiliz, tıpkı kendisi gibi Kırım Savaşı sı-rasında ya Türklerden ya da esir düştükleriRus zindanlarından sigarayı öğrenmişler ve

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 63: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tiryakisi olmuşlardı.Alttan itilerek açılan ilk sigara paketleri,

1952 Ağustos'unda Güney Afrika'daki Roth-mans tesislerinde kullanıldı. Jelatin ambalaj-lı ilk sigara paketleri de 1931 yılında CravenA firmasınca piyasaya sunuldu.

SİGARA İÇEN İLK KADIN

Kayıtlara göre, sigara içtiği bilinen ilk kadın,İngiltere'nin Warwickshire kentinde yaşayandul Leydi Caroline Mordaunt'dur.Leydi Mor-daunt, yalnızca kendisi için özel olarak ünlütütüncü Nicholas Contoupolis tarafından har-manlanan sigaraları içiyordu. 1858 yılındaContoupolis'in en iyi müşterilerinden birisi,Leydi Mordaunt'du.

Toplum içinde sigara içen ilk kadın iseClenmont-Tonnerre Düşesi'ydi. 1896 yılında,Savoy Oteli'nin yemek salonunda sigarasınıyaktığında konuklan dehşete düştüler. O dö-nemde, çok az sayıda kadın, büyük bir gizli-lik içerisinde sigara içiyordu, 1897 yılında,özellikle orta sınıf ev kadınları tarafından çokokunan Home Companion gazetesi, en az al-tı Avrupalı kraliçenin bu kötü alışkanlığınpençesine düştüğünü duyuruyordu. Bu habe-ri tepkiyle karşılayan İngiliz hanımlar, kendikraliçeleri Victoria'nın bu altılıya dahil olma-dığını daha alt satırlarda okuyunca rahat birsoluk aldılar. Aynı yıl, Amerika'nın Rich-mond kentinde yayınlanan Southern Tobac-co Journal adlı gazete, bir sigara reklamındailk kez sigara içen bir kadın resmi kullanıncayer yerinden oynadı. Amerika, henüz bu türözgürlüklere hazır değildi ve aynı ilanın birbenzeri ancak 1919 yılında yayınlanabildi. Yi-ne de gerek ABD'de, gerek İngiltere'de, ka-dınların sokakta sigara içmelerinin yaygınlaş-ması çok sonraları gerçekleşti. 1919 yılında,Londra lokantalarından birinde, yemektensonra bir sigara tüttürmek isteyen genç bir ka-dın, sigarasını ağzına koyar koymaz, hemenyanındaki garsondan tokadı yemişti.

İLK SİNEMA

Sinema salonlarının ilki, 26 Haziran 1896 gü-nü, ABD'nin New Orleans kentinde Wii!iamT.Rock tarafından açıldı. Vitascope Hall ad-lı bu salonun 400 koltuğu vardı. Giriş ücreti10 sentti. Makine dairesine girip Edison mar-ka oynatıcıyı görmek isteyenlerden, ayrıca bir10 sent daha alınıyordu.

İlk sinema makinisti de William Reed idi.Filmlerin çoğu kısa metrajlı doğa görüntüle-riydi. Bunlar arasında, ABD'de gösterilen ilk

İngiliz filmi olan "Wavez off Dover" da var-dı. Seyircilerin en büyük ilgisini "May IrwinKiss" adlı film gördü. Bu film, aynı zaman-da Amerikan beyazperdesine cinselliğin adımatışı olarak da kabul edilebilir. 1896 sonba-harında sinemanın bir günlük programı şufilmlerden oluşuyordu:

"Zenci Çocukların DansıKarnaval Sahnesiİrlanda Usulü Politik TartışmaCissy FitzgeraldLinç Sahnesi".

İlk dev sinema salonu ise 1910 yılında Pa-ris'te hizmete giren 5 bin kişilik Gaumont-Palace idi. Seyircilerin arkasında bir projek-siyon odası olmadığından, bu dev salonda per-denin gerisinden "back-projection" sistemiylefilm oynatılıyordu. Gaumont-Palace'ın birbaşka özelliği de, çok makaralı filmleri kesin-tisiz gösterebilmek için birden çok gösterimaygıtı kullanan ilk sinema olmasıydı. O yıllar-da, 5 bin kişilik bir salonun sinema olarakkullanılması, ilk bakışta garip gelebilir. An-cak, bu yeni sanata olan ilgi o denli fazlaydıki, salon hemen her akşam tümüyle doluyor-du. Ne var ki, bu ilgi zamanla azaldı. Bugündünyanın en büyük sinema salonu, New York'taki Roxy Theatre'dır (6 bin 200 kişilik).Gaumont-Palace, önceleri tiyatro alarak kul-lanılıyordu.

SİNEMA OLARAK YAPILAN İLK BİNASinema olarak kullanılmak üzere inşa edilenilk bina, Paris'in Montmarte Bulvarı'nda, 1Aralık 1906 günü "Le Pendu" adlı filmle hiz-mete girdi. "Cinema Omnia Pathe" adlı busalonun zemini, seyircilerin, öndekiler tarafın-dan engellenmeden perdeyi görebilmeleri içineğimli yapılmıştı. 6x4 metre ebadındaki per-desi, o dönemin en büyüklerinden biriydi.

1906 yılında Amerika'da başlayan sinemasalgını, 1908 yılında Avrupa'yı da etkisine al-dı. 3 yıl içinde başlı başına bir endüstri koluhaline geldi. 1908 yılında, yalnızca Berlin'de300 sinema salonu açıldı. Aynı yıl İngiltere'de birçok salon, dükkân, tiyatro ve depo, si-nema haline getirildi. 1912 yılında, İngiliz ada-larında 4 bin sinema vardı. Çoğu az seyircikapasiteli de olsa, bu salonların tümü dolu-yordu. Müşterilerin büyük bir kesimi ise işçisınıfındandı. Orta tabakanın sinemaya il-gisi, Birinci Dünya Savaşı sonrası başladı. Bu-nun nedeni, insanların savaşın getirdiği moralbozukluğunu üzerlerinden atmak istemesi, ev-lerine dönen subayların eğlence istekleri, çokdaha kaliteli filmlerin üretilmeye başlanması

63

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 64: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ve kuşkusuz, birtakım oyuncuların yıldızlaş-masıydı.

İLK SANAT SİNEMASI

Sanat filmleri gösterimi amacıyla açılan ilk si-nema, Paris'teki "Studio des Ursuliaes"dir.14 Ocak 1926 günü, Laurence Myrga ve Ar-mand Talliser tarafından açıldı.

HABER FİLMLERİ GÖSTERENİLK SİNEMA

2 Kasım 1929 günü, New York'ta Broadway'de açılan "Embassy" adlı salonds, yalnızcahaber filmleri gösterilirdi. Özellikle spor kar-şılaşmalarını yayınladığı zaman büyük ilgi gö-ren bu salon, faaliyetini 1949 yılında, TVkarşısında pes ederek durdurmak 7orunda kal-dı. Embassy, aynı zamanda sinema-TV reka-beti nedeniyle kapanan ilk sinema salonudur.

İLK ARABALI SİNEMA

İnsanların, arabalarıyla gelerek film seyrede-bildikleri dev açıkhava sinemalarının ilki, 6Haziran 1933 günü, New Jersey eyaletininCamden kentinde Richard Hollingshead tara-fından açıldı. 40 bin metrekarelik bir alan üze-rinde kurulan sinemanın perdesinin eni 12metre, yüksekliği ise 9 metre idi. 400 araba,rahatça parkedip filmi izleyebiliyordu. Ses so-runu ise, arabaların içine verilen öze kulak-lıklarla çözümleniyordu.

İLK SİRK

Dünyada ilk sirk, emekli süvari binbaşısı Phi-liph Astley tarafından 1769 yılında açıldı. Ast-ley, bir sirk kurmayı uzun zamandır planlı-yordu ama, bu iş için yeterli parası yoktu. Birgün, Westminster Köprüsü'nün üzerinde birelmas yüzük buldu. Yüzüğü 60 pounda sata-rak, eline geçen parayla Lambeth'te atıyla nu-maralar yapabileceği bir yer açtı. Girişte,izleyicilerden herhangi bir ücret alınmıyor-du. Ama, o dönemde tüm gösterilerde oldu-ğu gibi, program bittikten sonra seyirciler,içlerinden gelen bahşişi veriyorlardı. Astley,yaptığı numaralarla o denli büyük ilgi gördüki, ertesi yıl Westminster Köprüsü yakınların-da daha büyük bir yer bulmak zorunda kal-dı. Yeni. yerinde, Astley bazı değişiklikler de

64

yaptı. Önce, gösterilerini yaptığı yerin çevre-sine kırmızı bir kordon gerdirdi. Sonra onunetrafına daire şeklinde iskemleler yerleştirdi.Ayrıca, programa renk katması için bir de ba-terist tuttu. Bateristin görevi, Astley'e numa-raları sırasında eşlik etmekti. Bu değişik"gösteri.yeri"nin en büyük özelliği ise, içerigirerken seyircilerden belli bir ücret alınma-sıydı. Tabii, ayakta durmayı tercih edenlerdendaha az: ücret alınıyordu. Daha sonra, bugünbildiğimiz anlamda modern bir sirk oluştura-bilmek için yanına bazı yeni elemanlar aldı.Astley, daha sonra ip üstünde bazı numara-lar yapan bir grup akrobatla anlaştı. Amakadronun asıl yıldızları, son derece iyi eğitil-miş bir atla, Griffin, Jones ve Miller adlı üçbiniciydi. Her üçünü de, döneminin en iyi bi-nicisi olarak kabul edilen Astley yetiştirmişti.

1786 yılında, Astley'in sirkine bir de may-mun katıldı. "General Jackoo" adlı maymun,ordu içinde yetişmişti ve yaptığı numaralarlaizleyicileri kırıp geçiriyordu. 1816 yılında"Baba" ve "Kiouny" adlı iki fil de, Astleytarafından "keşfedildi". Filler, hortumlarıy-la havaya atılan bir elmayı yakalayıp yiyor-lar, yine hortumlarıyla, kapalı bir şişenintıpasını açarak içindeki sıvıyı içiyorlardı. 1832yılında Astley, bir aslan, bir kaplan ve dörttane de zebra aldı. Ancak, bu hayvanlar her-hangi bir numara yapmıyorlar, sadece meraklıizleyicilere gösteriliyorlardı. Astley'in sirkin-de, vahşi hayvanlarla ilk gösteri ise 1838 yı-lında yapıldı. "Canavar Terbiyecisi Morok"adıyla ünlenen Amerikalı Von Amburgh, as-lanlar, kaplanlar ve leoparlardan oluşan birgrup "canavar"la sahneye çıkıyordu.

Astley'in denemesinden sonra, dünyada-ki sirklerin sayısı hızla arttı. 1780 yılında Ju-an Porte adlı bir İspanyol, Viyana'da KıtaAvrupası'nın ilk sirkini açtı. İki yıl sonra,bizzat Astley, Parislilere sirki tanıttı. 1792 yı-lında, ABD'nin Philadelphia kentinde bir sirkaçıldı ve bu sirk, bizzat Başkan tarafından daziyaret edildi. 1793 yılında, Rusya'da da birsirk kuruldu. Avrupa'da açılan 19 sirke çokbüyük katkılarda bulunan Philiph Astley'inkendi sirki ise, Westminster Köprüsü'nün gü-neyinde, 1893 yılına kadar faaliyetinisürdürdü.

SİRKTE İLK TRAPEZ NUMARASI

İzleyicilerin büyük ilgisini çeken trapez gös-terilerinin ilki, 12 Kasım 1859 günü, Paris'te-ki "Napoleon Sirki"nde Jules Leotardtarafından gerçekleştirildi. O yıl 21 yaşındaolan Leotard, babasının Toulouse'daki jim-nastik salonunda bulunan yüzme havuzunun

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 65: Milliyet İlkler ansiklopedisi

üzerinde bulunan ipler ve halkalarla çalışır-ken, trapez numarasını geliştirdi. 1860'lı yıl-ların başlarında, Londra'daki Elhamrasalonlarında numaralarını sergiledi. Trapezlesalonun bir ucundan öbürüne uçarak yaptığıgösteri, büyük sansasyon yarattı. İzleyiciler,başlarının hemen üzerinde uçan bu harika gen-ci, korku dolu bir hayranlıkla, ağızları açık iz-liyorlar, Elhamra, Leotard'ı görmek isteyen-lerle tıklım tıklım doluyordu. O dönemin ün-lü şarkıcılarından George Leybourne, "UçanTrapezdeki Cesur Genç Adam" adlı bir şarkıbesteledi ve Leotard, bu şarkıyla ölümsüzleş-ti. Bugün akrobatlar ve trapez sanatçıları ta-rafından giyilen ve vücutlarını sımsıkı sarangiysiler de "Leotard" adıyla anılır.

SİRKLERDEKİ İLK GÜVENLİK AĞI

Sirklerde güvenlik amacıyla kullanılan ağlar-dan ilki 1871 yılında Holborn Empire'de gös-teriler yapan Rizarellis adlı İspanyol akrobatgrubu tarafından gerildi. Leotard ise, göste-rileri sırasında ağa fazla güvenmediği için, yerekalın döşeklerin üst üste serilmesiyle oluştu-rulan bir güvenlik önlemi kullanıyordu.

ATEŞ ÇEMBERİNDEN GEÇENİLK AKROBAT

Alevler içindeki bir çemberin arasından uça-rak geçen ve bunu ilk kez bir sirkte deneyen 'ilk akrobat, Zazel adlı güzel bir kadındı ve nu-marasıyla büyük ilgi topladı. Zazel, ilk nu-narasını 2 Nisan 1877 günü Londra'da, West'sAmphitheatre'da yaptı. Gösterisini iki yıl,haftanın her günü hiç ara vermeden sürdür-dü. Bu zor ve tehlikeli görev için, haftada 20pound ücret alıyordu.

NÜFUSU 1 MİLYONU AŞANİLK KENT

Dünyadaki tüm kentler arasında, nüfusu 1milyonu aşan ilk kent, Londra'dır. 1811 yı-lında yapılan nüfus sayımında, bu kentte 1milyon 9 bin 546 kişinin yaşadığı saptandı. Ye-di yıl sonraki sayımlarda ise, dünyada nüfu-su 1 milyonu aşan kentlerin sayısı, ancakyediyi bulmuştu. Bu şehirler şunlardı: Lond-ra (3 milyon 452 bin 350, Paris (2 milyon 269 bin023), Pekin (1 milyon 648 bin 814), Kanton(1 milyon 500 bin), New York (1 milyon 206bin 299), Viyana (1 milyon 103 bin 857),Nan-king (Tahmini 1 milyon). 1957 yılına kadar

Londra, dünyanın en kalabalık kentiydi. Oyıl, bu unvanını Tokyo'ya kaptırdı. Japonbaşkenti, 1962 yılı Ocak ayında, dünyada nü-fusu 10 milyonu aşan ilk kent oldu. 1940 yı-lında 6 milyon 779 bin 100 kişinin yaşadığı bukentte, savaş nedeniyle 1945 yılında yalnızca2 milyon 777 bin kişi kalmıştı.

İLK SAAT

Mekanik ilk saatle ilgili bilgilere, Çin İmpa-ratorluk Sarayı'nın ünlü öğretmenlerinden SuSung'un "Hsin I Hsiang Fa Yao" adlı kita-bında rastlıyoruz. Sung'un kitabında, şema-larla tarif ettiği saat, 3 metre yüksekliğindeydi.Zembereği, su gücüyle hareket ediyordu...1088 yılında yapılan bu saatin arkasında, ge-rekli ayarlamaları yapabilmek için bir de ka-pak vardı. .

İLK ÇALAR SAAT

Almanya'da Würzburg kentinde, 1350-1380yılları arasında yapılan ilk çalar saat duvaraaşılabilecek şekilde planlanmıştı. Bu saat, ha-len Würzburg'daki Mainfrankisches Müze-si'nde muhafaza edilmektedir. Ortaçağ'da ça-lar saatler, özellikle manastırlarda yaygın birbiçimde kullanılıyordu. Zira, buralarda belirlizamanları kaçırmamak gerekiyordu.

SARKAÇLI İLK SAAT

Hollandalı bilim adamı Christian Huygens,1656 yılı Aralık ayında, Lahey'de ilk sarkaçlısaati yaptı. Saatin çalışma prensibi, 70 yıl önceGalileo tarafından belirlenen salınım hareket-leri esasına dayanıyordu. Sarkaçlı saatlerin ti-cari amaçla üretimi ise Huygens'in ustasıSamuel Coster tarafından 1658 yılında gerçek-leştirildi.

SOSYAL AMAÇLI İLK KULÜP

Sosyal ilişkileri temel alarak kurulan ilk ku-lüp, Londra'da yemek kültürü ve zevki olaninsanların bir araya geldikleri " Court deBone Compagnie"adlı kulüptür.Kulüp kayıt-ları incelendiğinde, köklerinin 1413 yılına ka-dar uzandığı görülmektedir. Kulüp üyelerin-den ünlü ozan Hoecleve, baladlarından ikisi-ni, kulübün faaliyetine ayırmıştır.

"Court de Bone Compagnie", üyelerini,soylular arasından seçen dışa kapalı bir kulüp-tü.

65

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 66: Milliyet İlkler ansiklopedisi

16. yüzyılda kurulduğu bilinen "The Mer-maid Club" adlı kulübün üyeleri arasında daRaleigh, Shakespeare ve Ben Johnson gibi ün-lüler bulunuyordu.

HER İKİ CİNSE DE AÇIK İLK KULÜP

Hem kadınların, hem de erkeklerin üye ola-bildikleri ilk kulüp, 17 Aralık 1769'da kuru-lan "Coterie" adlı örgüttür. Aralarında LeydiPembroke ve Leydi Momyneux*un da bulun-duğu 6 kadın tarafından "yüksek değerlereulaşmak" amacıyla kuruldu. Kulübe üye ol-mak isteyen kadınlar, yalnızca erkek üyeler ta-rafından, erkekler de kadın üyeler tarafındanaday gösterilebiliyordu. Aynı şekilde, ihracıistenen bir kadın üye için yalnızca erkek üye-ler karar verebilirdi. Eğer kulüpten çıkarılmasıistenen bir erkek üyeyse, o zaman söz hakkıkadınlarındı.

BELİRLİ RENKLER TAŞIYANİLK KULÜP

"I Zingari" adlı kriket kulübünün üyeleri,1845 yılının Temmuz ayında, Newport Mag-nell'de bir karşılaşmaya çıkarken, ilk kez ken-dine özgü renkler taşıyan bir kulüp olmaözelliğini de kazandılar. Kulübün renkleri, si-yah, kırmızı ve altın sarısıydı. Renklerin an-lamını da şöyle belirlemişlerdi: "Karanlıktangeliyoruz, ateşin içinden geçerek aydınlığa ula-şacağız."

İLK KOKTEYL

Amerikan dergilerinden "The Balance"ın 13Mayıs 1806 tarihli sayısında, şöyle bir yazıvardı:

"Kokteyl, birkaç değişik türdeki alkollü iç-kinin, şeker, su ya da meyve suyuyla karıştı-rılmasından oluşan, içimi güzel ve lezzetli biraperatiftir. İnsanı etkileyici bir görünümü ol-duğunu da belirtmeliyiz."

Kokteyl adının nereden geldiğine ilişkinbirçok değişik söylenti vardır. Amerikalı ya-zar Joseph Nathan, "Famous First Facts" adlıkitabında, "kokteyl" denilebilecek ilk içkinin,New York'ta bir barın barmaidi olarak çalı-şan Betsy Flanagan tarafından hazırlandığınıyazar. Aynı kitaba göre, Bayan Flanagan'ınçalıştığı bar, çeşitli horoz kuyruklarıyla süs-lüydü. Bir gün, sarhoş bir müşteri, espri ol-sun diye Bayan Flanagan'a "Şu horozkuyruklarından (İngilizcesi cocktail) bir dub-

66

le verir misin?" dedi. Bunun üzerine BayanFlanagan, bir bardağa çeşitli içkileri karıştı-rarak koydu ve bardağın üzerine de bir tüyyerleştirerek, espritüel müşterisinin arzusunuyerine getirdi. Kokteyl adının buradan geldi-ği sanısı, öteki söylentilere oranla en inandı-rıcı olanıdır.

İLK KOKTEYL BARI

İngiltere'de ilk kokteyl barı, 1 Mayıs 1851'de,Londra'da Hyde Park yakınlarında açıldı. Ku-lübün sahibi Alexis Soyer, Reform Clüb'dekişefliği sırasında, "Tüm ulusların yemekbilgisi" adlı çalışmasıyla, kulüp üyelerinin bü-yük takdirini kazanmıştı. Açtığı barın deko-rasyonunu, ünlü romancı George Augustus Salayaptı. Barda, müşterilere 40 ayrı türde kok-teyl sunuluyordu. Ancak, ruhsat bürosu yet-kilileri, Soyer'in barını gördükten sonra,"genç insanların ahlak değerleri için buradandaha tehlikeli bir yer düşünülemez" diyerekruhsat vermeyi reddettiler. Bunun üzerine bugüzel bar, 14 Ekim 1851'de kapandı.

İLK KOKTEYL PARTİ

İlk kokteyl parti, 26 Nisan 1924'te, İngilizyazarlarından Alec Waugh tarafından ressamC.R. W. Nevinson'ın Hdverstock Hill'dekistüdyosunda verildi. O tarihte, Londralılar,öğleden sonra 5.30 gibi erken bir saatte içkiiçmeye alışkın değillerdi. Bu nedenle, daveteyalnızca bir kişi geldi. O da, Waugh'un tanım-lamasına göre, "yerel bir gazetede dedikodusütununu dolduran, orta yaşlı, karanlık tiplibir gazeteciydi". Waugh 1925 yılında çok da-ha başarılı sonuçlanan bir deneme daha yap-tı. 30 konuğunu, çay içme üzere evine davet etti.Sonra onlara arkadaşı olan Amerikalı bir dip-lomatın çok ustaca hazırladığı bir kokteyli içir-di . Az sonra kokteyl etkisini gösterdi ve konuk-lar çok güzel vakit geçirdiler. Waugh, onlara ne-şelenmelerinin gerçek sebebini söyleyince, an-sızın "kokteyl parti" fikri kendilerine çoksempatik geldi ve bunu sık sık düzenlemeyekarar verdiler.

İLK KAKAO

İlk kakao, 1828'de, Amsterdam'da Coenra-ad van Houten tarafından hazırlandı. Coen-raad van Houten'ın sıcak su ile karıştırarakyaptığı bu ilk kakao, daha sonra bazı katkımaddeleriyle koyulaştırıldı. Kakao, sıvı çiko-lata şeklinde, özellikle İngiltere'de çoktutuldu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 67: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KARMA OKUL İLK KAHVEHANE

1849 yılında İngiltere'den Henry Morley, Che-sire'da hem erkek, hem de kız öğrencileri ka-bul eden bir okul açtı. 8 ile 15 yaş arasındakiöğrencilerin alındığı okulun başka özellikleride vardı. Sınıflar, halılarla kaplıydı. Dayak ce-zası, kesinlikle yoktu. Dersler, iki grup ara-sında düzenlenen bir "yarışma yöntemi"içinde öğretiliyordu. İlk kez bu okulda uygu-lanan bir başka sistem de, haftalık ders prog-ramlarının düzenlenmesi oldu. Böylece öğ-renciler, hangi gün, hangi saatte ne yapacak-larını biliyorlardı. O güne kadar başka okul-larda ise, öğretmenler o gün, hatta o an neyapacaklarına kendileri karar veriyorlardı. Di-siplin, "ödül verme" ve "kınama" yöntemiylesağlanıyordu. Öğrencilere verilen en ağır cezaise, "dersi izlemekten yoksun kalmak"tı.Morley, 21 Ocak 1854'te, eğitimin geliştiril-mesi amacıyla tuttuğu notlarda şöyle diyordu:"Dersler, öğrenciler için bir başbelası değil,isteyerek ve zevkle izlenen bir 'olay' haline ge-tirilmeli. Öğrencilerin sıkıldığı belliyken, on-lara bir şey öğretmeye çalışmak, zamanı boşaharcamaktan başka bir şey değildir".

Gerçi, belirli bir ücret alınıyordu ve öğren-cilerin sayısı hızla artıyordu ama Morley, dev-rinin çok üstünde bir düzeye sahip olan buokulun masraflarını karşılayamadı. Sonunda,1851 yılı Haziran ayında okulu kapattı.

İLK KAHVE

Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi, ün-lü Türk bilgini İbni Sina'dır. İbni Sina, M.S.1000 yılında kahveyi keşfetti ve ona "bunc"adını verdi.Bu isim,bugün Etiyopya'da hâlâkullanılır. Kahve, yüzyıllar boyunca, tıpta ilaçolarak kullanıldı. 16. yüzyıldan itibaren Or-tadoğu ülkelerinde keyif verici, sosyal bir iç-ki olarak kullanılmaya başlandı.

İLK NESKAFE

Bugün Avrupa ve Amerika'da yaygın bir bi-çimde kullanılan "Neskafe" sekiz yıllık biraraştırmadan sonra ilk kez 1938 yılında İs-viçre'de Vevey kentindeki Nestle tesislerindehazırlandı. Nestle firmasına kahve çekir-deklerinden, suda kolayca eriyebilecek birtoz elde etme fikrini, 1930 yılında, satışlarınıartırmak isteyen Brezilya Kahvecilik Enstitü-sü vermişti.

İlk kahvehane, 1554 yılında Şam'dan gelenHakim ve Cem adlı iki tacir tarafından İstan-bul'da açıldı. Daha sonra sayıları hızla arttı.Bu kahvehanelere, "aydınlar okulu" anlamın-da "mekteb-i irfan" deniliyordu.

Sütle birlikte içilen kahve servisi yapan ilkkahvehaneyi ise, 1683 yılında Polonyalı gez-gin Franz Georg Kolshitsky Viyana'da açtı.Viyana usulü kahve denilen ve yalnızca haş-lanmış kahve suyundan oluşan telvesiz kahve-nin mucidi de odur.

İLK SIKMALI TÜP

Sıkılarak boşaltılan tüpler, ilk kez 11 Eylül1841'de Amerikalı sanatçı John Rand tarafın-dan geliştirildi ve içlerine çeşitli renklerde yağ-lıboyalar konuldu. 1891 yılında da İngiltere'deDr, Zierner adlı bir diş hekimi, diş macunla-rını bu tür tüpler içinde satmayı akıl etti. Dişmacunları, daha önce yuvarlak kutular için-de pazarlanıyordu.

BEYAZ OLMAYAN İLK SOYLU

Hindistan'ın Kalküta eyaleti Raipur kentindeavukatlık yapan Sinha,1918 yılında "Lord"unvanı alarak, soylular sınıfına katılan ilk"renkli" insan oldu. Lloyd George tarafındanHindistan'dan sorumlu Dışişleri Bakan Yar-dımcıhğı'na getirildi ve 25 Ocak 1919'da Lord-lar Kamarası'na girdi. "The Times"ıntanımlamasıyla, "Bu seçkin ve takdire şayanHintli",Lordlar Kamarası'nda anavatanınınçıkarları için çalıştı. İngiltere'yi çok sevmesi-ne karşın, iklimi sağlığına ters düştüğünden biryıl sonra Hindistan'a geri döndü. 1928 yılın-da da öldü.

İLK GÜLDÜRÜ DERGİSİ

"Comic Cuts" adlı sekiz sayfalık güldürü der-gisi, Alfred Harmsworth tarafından ilk kez 17Mayıs 1890'da yayınlandı. İlk birkaç sayısın-da, resimden çok yazı vardı. Dergi, ilgi çekicibaşlıkları ve değişik biçimiyle kısa zamandailgi uyandırdı. İlk sayısı 118 bin 864 tane sat-tı. Bir ay sonra dördüncü sayısı yayınlandığın-da, tirajı 300 bini bulmuştu. Bu rakam, ozamanın birçok ağırbaşlı gazetesinin tirajınınçok üstündeydi.

67

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 68: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Avrupa parlamento tarihinin ilk zenci parlamenteri olan M.Mathieu Louisi, 22 Ağustos 1848 yılında yapılan seçimleri ka-zanarak Guadeloupe temsilcisi olarak Fransız Parlamentosu '-na girdi. Ancak, daha ilk konuşmasında, siyahlarla beyazlarındaha yakın ilişki kurmalarını isteyince, şimşekleri üzerine çekti.

İLK ZENCİ PARLAMENTERAvrupa parlamentolarına giren ilk zenci par-lamenter, Mathieu Louisi'dir. Bay Louisi, 22Ağustos 1848'de Guadeloupe temsilcisi olarakFransız Ulusal Meclisi'ne girdi. Kürsüye ilkçıktığında, kolonilerde yaşayan zencilerle be-yazların daha sıkı ilişkiler kurması gerektiği-ni, çok yumuşak bir dille söyledi. Ancak aldığıtepkiler, kendi sesi kadar yumuşak değildi.Fransız Ulusal Meclisi'nin üyeleri, bu konuş-mayı "küstahça" buldular. Louisi, bir sonrakiseçimlerde koltuğunu kaybetti.

İLK GÜLDÜRÜ KİTABI

"Tuhaflıklar Geçidi" adlı ilk güldürü kitabı,1933 yılında, ABD'nin Connecticut eyaletin-

, de Eastern Color Co. tarafından yayınlandı.

68

Dört renkli olarak basılan kitapta, "Joe Pa-loka", "Mutt ve Jeff", "Şaşkın Harry" ve"Connie" gibi dönemin en çok sevilen öykü-leri vardı. Ne var ki, bu mizah kitabı satışaçıkarılamadı. Bazı ünlü firmalar, basılan ki-tapların tamamını aldılar ve müşterilerine ar-mağan olarak dağıttılar. Satılan ilk güldürükitabı ise, 1934 yılı Mayıs ayında basılan "Ün-lü Gariplikler" adlı yapıttır.

ORİJİNAL MALZEME KULLANANİLK RESİMLİ KİTAP

Yalnızca özgün malzemelerini kullanarak ya-yın hayatına atılan ilk resimli kitap, "NewComics" adı altında Malcolm Wheeler Nic-holson tarafından 1935 yılı Aralık ayında bas-tırıldı. Kitabın ağırlığı, serüven öykülerindeydi.İlk 80 sayfa, Homer Fleming'in "Texas Ran-gerlerinden Yüzbaşı Jim"e ayrılmıştı. Bu olay,kitapçılıkta yeni bir akım başlattı. Böylelik-le, gazetelerde daha evvel görülmemiş yeni re-simli roman kahramanları doğdu. Bu tarzınen ünlü kahramanlarından biri, 1938 yılı Ha-ziran ayında yayınlanmaya başlayan "Süper-men", diğeri de 1939 Mayıs'ında ilk kezokurlarının karşısına çıkan "Batman"dir.Süpermen'in yaratıcısı Joe Schuster, Batman'in yaratıcısı ise Bob Kane'dir. Bu iki isim, kah-ramanlarıyla birlikte kendilerini de ölümsüzleş-tirdiler.

İLK GÜNLÜK ÖYKÜ-BANT

Bir gazetede her gün yayınlanmaya başlayanilk öykü-bant, Clare Briggs'in çizdiği "A. Pi-ker Clerk"tir. 1904 yılında, Chicago Ameri -can adlı gazetede yayınına başlandı. AncakBriggs, "A. Piker Clerk" adını verdiği kah-ramanı aracılığıyla bazı konuları fazla eleşti-rince, gazetenin sahibi William Hearst'ünhışmına uğradı ve bandın yayınına son verildi.

İLK KOMÜNİST PARTİ

Önceleri "Haklılar Birliği "adı altında gizlicefaaliyet gösteren yasa dışı devrimci örgüt, 1Haziran 1847 günü, Londra'da Joseph Mollbaşkanlığında bir kongre düzenleyerek "Ko-münist Birlik" adım aldı. Kongrenin anaamaçlarından biri, parti programını formüleederken, Friedrich Engels-Karl Marx birlikte-liğini sağlamaktı. Modern komünist felsefe-nin bu iki kurucusu da, kongreye katılacak-larını bildirdiler. Ancak Marx, gereken yol

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 69: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Bugün gazetelerde büyük-küçük herkesin zevkle izlediği bant halindeki çizgi romanların ilki, New York 'ta yayınlanan New YorkJournal adlı gazetenin 24 Ekim 1897 Pazar günü verdiği ilavede çıktı. Bu "Sarı Kid" adlı bir çocuğun öyküsüydü.

İLK ÖYKÜ-BANTBir gazetede resmi yayınlanan ilk öykü-bant,Richard Outcaults'un yarattığı "San Kid"dir.İlk kez New York Journal'ın renkli pazar ila-vesinde 24 Ekim 1897'de okurlara tanıtıldı. İlk

öykünün adı, "San Kid Golf Öğreniyor" idi.Öykü-bandın kahramanı, kepçe kulaklı, daz-lak kafalı, uzun, sarı bir gömlekten ve bir şap-kadan başka bir şey giymeyen sevimli veafacan bir çocuktu.

parasını bulamayınca toplantıya gidemedi veBrüksel'de kaldı.

Kongre sonrasında partinin amacı, "bur-juvazinin yıkılması, işçi sınıfı yönetiminin sağ-lanması, orta sınıfın eseri olan çağdışı kalmıştoplum yapısını ortadan kaldırarak, yerine sı-nıfsız ve özel mülkiyetsiz yeni bir toplumunkurulması" olarak belirlendi.

Komünist Birlik'in ikinci kongresi, 1847yılı Kasım ayında yapıldı. Bu kongreye katı-lan Karl Marx'tan, bir parti manifestosu ha-zırlaması istendi. Marx'ın "Manifest derKommunistischen Partei" adlı eseri, 1848 Şu-bat'ında Londra'da J.E. Burghard tarafındanAlmanca olarak yayınlandı, iki yıl sonra The

Red Republican tarafından "KomünistManifesto" adı altında İngilizce çevirisi basıl-dı. Ancak, bu çok kötü bir çeviriydi. İlk Ko-münist partinin ömrü uzun olmadı (1851yılında feshedildi) ama Manifestosu, İngilte-re'de yeterli ilgi gösterilmemesine karşın, dün-ya devrimci komünizminin "başucu kitabı"oldu.

Rus komünizminin babası olan Georgi Va-lentinoviç Plekhanov, 1883 yılında Cenevre'-de "Emeğin Marksist Kurtuluşu" hareketinibaşlattı.Rusya'daki ilk komünist partisi olanRus Sosyal Demokrat İşçi Partisi, 1-3 Mart1898'de Minsk'te işçi haklarım temsil eden ye-rel örgütlerden gelen dokuz temsilci tarafın-

69

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 70: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dan kuruldu. Bu kişiler, kuruluştan hemensonra polis tarafından tutuklandıkları için,partinin daha sonraki gelişiminde hiçbir etkin-likleri olmadı. Parti Manifestosu'nu hazırla-yan Peter Struve, daha sonra komünizmin enateşli karşıtlarından biri oldu. Sosyal Demok-ratlar, "Menşevikler" ve "Bolşevikler" olmaküzere iki fraksiyona ayrıldılar. Bu gelişme üze-rine 1903 yılı Temmuz ve Ağustos aylarındaBrüksel ve Londra'da partinin ikinci kongre-si toplandı.

İLK KOMÜNİST HÜKÜMET

Dünyada ilk komünist hükümet, 7 Ekim (Rustakvimine göre 23 Ekim)l917'deki BolşevikDevrimi'nden sonra Rusya'da, Vladimir İliçUlyanov (Lenin) başkanlığında kuruldu. HalkKomiserleri Konseyi adını alan yeni hükümet,8 Ekim akşamı, tüm Rus Sovyetleri Kongresitarafından onaylandı. 6-8 Mart 1918'de yapı-lan yedinci kongrede, Bolşevik Partisi'nin adı"Komünist Parti" olarak değiştirildi.

HAVA BASINÇLI İLK MOTOR

Bu tür bir motorun patenti, ilk kez 1890 yı-lında İngiltere'de Herbert Akroyd Stuart ta-rafından alındı. Üretimi ise. Richard Hornsbyve Oğulları'nca 1892 yılında Lincolnshire'dagerçekleştirildi. İlk satış da aynı yıl içinde ya-pıldı. Orijinal Akroyd-Hornsby motorununkompresyon oranı hayli düşüktü. Bu neden-le, ilk patlamayı sağlayabilmek amacıyla, si-lindir başlıklarının üzerindeki boşluğa,dışarıdan bir ısı uygulamak gerekiyordu. Mo-tor, bir kez çalıştı mı, ilave ısı kaynağına ge-rek kalmıyordu. Bu dışarıdan ısıtma sistemi,motor bilimcilerin uzun yıllar dizel motoru-nu araştırmasına neden oldu. Aslında,Hornsby ve Oğulları, daha 1892 yılında Ak-royd motorunun yüksek basınçlı bir türünüçalıştırmayı başarmışlardı. Bu ilk örnek, dı-şarıdan bir kontak yapılmadan çalıştırılabili-yoruu. Bir yıl sonra, Dr. Rudolf Diesel, ilkyüksek basınçlı kompresyon kontaklı moto-ru geliştirdi.

İLK KOMÜNİST PARLAMENTER

Komünist Parti üyesi ilk parlamenter, CecilL'Estrange Malone'dir. 1918 seçimlerindeparlamentoya girdi. 1919 yılında Rusya'yayaptığı ziyaretten sonra komünist oldu ve İn-giliz Komünist Partisi'ne kaydını yaptırdı.Partinin merkez komitesine seçildi. 7 Kasım

70

1920'de yaptığı bir konuşmadan sonra halkı is-yana teşvik etmekle suçlandı ve altı ay hapsemahkûm oldu. 1922 yılında İngiliz KomünistPartisi'nden istifa eden Malone, aynı yıl yapı-lan seçimlerde yeniden seçilme başarısını gös-teremedi.

Komünist olduğu halde, seçilerek parla-mentoya giren ilk parlamenter de bir İngiliz'dir. 17 Kasım 1922 günü yapılan genel seçim-lerde Motherwell temsilcisi seçilen J.T. Wal-ton, 8 bin 262 oy alarak en yakın rakibi olanbağımsız adaya 1048 oy fark yaptı. Meclisteilk kez 9 Aralık 1922 günü kürsüye çıktı. İlkkonuşması, yüksek kiralar ve işsizlik konusun-daydı. 22 Şubat 1923'te BBC'ye davet edile-rek bu kurumun yayınlarına katılan ilk ko-münist unvanını aldı. 1923 yılında yapılan se-çimlerde Walton, oylarının sayısını artırdıama, yine de İşçi Partisi adayına yenilerek par-lamento dışı kaldı. Ertesi yıl İşçi Partisi'nekaydoldu, 1931 yılında bu partiden de istifaetti. 1943 yılında Eire'de öldüğünde, çok ko-yu bir Katolik'ti.

HAVA BASINÇLI MOTORLARLAÇALIŞAN İLK ARAÇLAR

1895 yılı yazında, Akroyd-Hornsby motorla-rından dört tanesi, ABD'nin Brooklyn kentin-den Valentine, Lynn ve Oğulları adlı taşıyıcıyapımcıları tarafından ithal edildi ve dört nak-liye vagonuna takıldı. Bu vagonlar, De LaWergne Refrigerating Co. şirketi tarafındanhizmete sokuldu.

İLK BİLGİSAYAR

Programlanabilen, özel kartlardan talimatalabilen, bellek bankasının yardımıyla hesapyapıp problem çözebilen ilk aygıt, CharlesBabbage tarafından düşünüldü. "AnalyticalEngine" adı verilen bu aygıtla ilgili çalışma-lar, Londra'da 1822 yılında başladı ve 1871yılına kadar sürdürüldü. Aygıtın yapımında,Babage'ın da büyük emeği geçti. Cebindentam 6 bin pound harcadı. Hükümetten de 17bin pound yardım almıştı. Ancak, bu olağa-nüstü aygıtın başarıyla çalışabilmesi için, bin-lerce küçük parçanın yapılması gerekiyorduki, bu da o günün teknolojisine göre olanakdışıydı. Eldeki tüm kaynaklar değerlendirildi-ğinde, Babbage'ın bu harika düşüncesinin,onun yaşadığı yüzyıl içinde hayata geçirileme-diğini görüyoruz.

Programlanabilen ilk kullanılabilir bilgi-sayar, İsveç'in Stockholm kentinden George

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 71: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Scheutz tarafından yapıldı ve 1855 Paris Pa-nayırı'nda sergilendi. Bu bilgisayar, Babbage'in prensiplerine göre, ancak çok daha basitolarak yapılmıştı. Scheutz'un "hesap maki-nesi", dört işlemi çözebiliyor ve sekiz basa-mağa kadar hatasız sonuç verebiliyordu. Builk' 'bilgisayar'', New York'taki Albany Rasat-hanesi tarafından satın alındı ve astronomi çi-zelgelerinin hesaplanmasında kullanıldı.

YÜKSEK BASINÇLI KOMPRESYONKONTAKLI İLK MOTOR

Ticari değeri olan bu tür ilk motorun patenti,Paris doğumlu Dr. Rudolf Diesel tarafından28 Şubat 1892'de alındı. Dr. Diesel, buz ya-pan makinelerin satış mümessilliğini yapıyor-du. Bu nedenle, sınırlı bir geliri vardı. Bulduğumotorun seri üretimini yapabilmek için 1893yılında Krupp ve Maschien Farik Augsburg'la anlaştı. Böylece, gerekli maddi desteğe veteknik olanaklara kavuştu. İlk başarılı moto-runu da 10 Ağustos 1893 günü, Augsburg te-sislerinde üretti. Ticari olarak seri üretimegeçebilmek için dört yıl daha çalışmalarını sür-dürdü ve motorunu geliştirdi. 1897 yılına ge-lindiğinde, motorunun ABD haklarını 1 mil-yon marka, Adolphus Busch adlı bir işadamı-na satmayı başaracak kadar geliştirmişti.

BİLGİ İŞLEM ARACIİLK BİLGİSAYAR

Patenti 8 Ocak 1899 günü New York'ta, Dr.Herraan Hollerith tarafından alındı. Elektrikleçalışan ilk modeli, ABD Nüfus Bürosu için ya-pıldı ve 1890 nüfus sayımı sırasında kullanıl-dı. Sayım sırasında ABD yurttaşlarıncadoldurulan kartlar, bu bilgisayarda değerlen-dirildi. 1896 yılında Dr. Hollerith, Sayım Bü-rosu'ndaki görevinden ayrıldı ve TabulatingMachine Co. adlı bir firma kurarak, bilgisa-yar üretimine ve pazarlamasına başladı. Buşirket, daha sonra dev bir firma olan IBM'intemelidir. IBM makineleri tarafından kulla-nılan 80 sütunluk kartlara da "HollerithKartı" adı verilir.

İLK ELEKTRONİK BİLGİSAYAR

"Colossus I" adlı ilk elektronik bilgisayar, hü-kümet tarafından gizlice yürütülen çalışmalarsonucu Londra'da Prof. Max Newman baş-kanlığında bir ekip tarafından 1943 yılı Ara-lık ayında üretildi. Tek amaçlı, tümüyle

elektronik olan Colossus 1, kriptoanaliz (şif-re çözüm) çalışmaları için yapıldı. Bir saniyeiçinde 5 bin ayrı şekli değerlendirebilecek ye-tenekteydi. Düşman ordularının haberleşmesistemlerini çözerek, İkinci Dünya Savaşı'nınİngilizler lehine sonuçlanmasını sağlayan enbüyük etkenlerden biri oldu.

Çok amaçlı tümüyle elektronik ilk bilgisa-yar ise, 1946 yılında ABD'de PennsylvaniaÜniversitesi Elektrik Mühendisliği Fakülte-si'nde J. Presper Eckert ve John W. Mauchlytarafından üretildi. "Computer" ya da"ENIAC" adı verilen bu aygıt, 30 ton ağırlı-ğındaydı ve 19 bin 500 parçadan meydana ge-liyordu. ABD Genelkurmay Levazım DaireBaşkanlığı, bu "harika" aygıtı, Maryland'de-ki Balistik Araştırma Laboratuvarı'na yerleş-tirdi. Burada, rüzgârın hızı, bombanın türü vehava koşulları değerlendirilerek, bombardımanhesaplan yapmak için kullanıldı.

ÜRETİLEN İLK ELEKTRONİKBİLGİSAYARLAR

ABD'de, Philadelphia'da Remington Rand;İngiltere'de Lancashire'de "de Ferranti" mar-ka elektronik bilgisayarların fabrikasyon üre-timine aynı dönemde başlandı. Üretilen ilkFerranti marka bilgisayar, 1951 yılında Manc-hester Üniversitesi'nde kullanılmaya başlan-dı. Remington Rand tarafından imal edilen"Univac I" marka bilgisayarların ilki ise, 14Haziran 1951 günü, özel bir törenle ABD Sa-yım Bürosu'nun hizmetine sunuldu. Univac,aynı zamanda manyetik bantlarla çalışan ilkbilgisayardır.

İLK TOPLAMA KAMPI

1921 yılında, Rusya'da Bolşevikler tarafındanaçılan Holmogor kampıdır. Milhaljo Mihaj-lov'a göre bu, "tüm amacı tutukluların fizik-sel olarak yok edilmesi" olan ilk toplamakampıydı. 1921 ile 1953 yılları arasında, Sov-yetler Birliği'ndeki toplama kamplarında kaçkişinin yaşamını yitirdiğine ilişkin kesin ra-kamlar yoktur. Ancak, tüm araştırmacılar, enaz 10 milyon kişinin buralarda ölüp gittiği ko-nusunda birleşiyorlar. Bir araştırmaya göreise, bu rakam 19 milyon dolaylarında. Stali-nist terör, 1936 yılında doruğa ulaştığında,toplama kamplarında 16 milyon kişi bulu-nuyordu.

1930'lu yıllarda Nazi rejiminin ünlü isim-lerinden Dr. Goebbels, toplama kamplarının"mucidi"nin İngiltere olduğunu ileri sürdü.1938'de, Nazilerin propaganda amacıyla da-

71

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 72: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ğıttıkları kartpostallarda, Rus toplama kamp-larının yerini "Güney Afrika'daki İngiliztoplama kamplarından görüntüler" almıştı,

İLK HALK KONSERİ

Dünyadaki ilk halk konseri, 30 Aralık 1672'deİngiltere'de düzenlendi. Kraliyet Bandosu'nunşefi John Banister, kralın hışmına uğrayarakişini yitirince, bir salon kiraladı ve öğledensonraları orada konser vermeye başladı. Gi-riş için dinleyicilerden küçük bir ücret alını-yordu. İskemlelerin arasına küçük masalaryerleştirilmişti. Çoğunluğu yöredeki ayakka-bı imalatçılarından oluşan dinleyiciler, prog-ram sırasında masaların üzerinde canlarınınistediğini yiyip içebiliyorlardı. Müzisyenler, birperdenin arkasındaki yüksek bir sahnede ça-lıyorlardı. Banister, 1678 yılında ölene kadar,Londra'nın çeşitli yerlerinde konserlerim sür-dürdü. O yıl Thomas Britton adlı bir başkamüzisyen, Clerkenwell'deki kömür deposununüzerinde halka konserler vermeye başladı. Oyüzyılın sonlarında, Londra'da konsere git-mek bir alışkanlık haline gelmişti. Fransa'daise ilk halk konserinin verilmesi, bundan çey-rek yüzyıl sonra gerçekleşti.

İLK SERA

1545 yılında, Padua'da ilk botanik bahçesininaçılmasından hemen sonra Daniel Barbaro, bubahçede ilk serayı yaptı. Yapıda taş ve tuğlakullanıldı, pencere ise yoktu. Mangalla ısıtı-lıyordu. Bazı hassas bitkiler, kışın bu serayaalınıyor, baharla birlikte yeniden yerlerine di-kiliyorlardı.

MEKTUPLA ÖĞRETİM YAPANİLK OKUL

1856 yılında ticari amaç güden ilk mektuplaöğretim okulunu, Berlin'de Charles Toussa-int ve Gustav Langenscheidt açtılar. Bu, birlisan okuluydu. İlkin Fransızca kursu açıldı.Bunu, İngilizce ve öteki bazı diller izledi. Öğ-rencilere her ay düzenli olarak gönderilen ba-sılı ders notlarının içinde gramer egzersizleri,konuşma örnekleri ve dizi halinde yayınlananbir öykünün bir bölümü vardı. Okul öğrenci-lerine yalnızca o yabancı dili okuyabilmeyi de-ğil, çok iyi konuşabilmeyi de öğretmeyiamaçladığından, yabancı dilde yazılan her söz-cüğün altında, nasıl okunmaları ve vurgulan-maları gerektiğini gösteren fonetik çizgiler dekonuyordu.

72

Adayları profesyonel sınavlara hazırlamakiçin kurulan ilk mektupla öğrenim okulu ise,Skerry's Koleji'dir 1878 yılında Edinburgh'da C.E.Skerry tarafından kuruldu. Öğrenci-leri, genellikle yetişkin insanları. İl ders,Hesap Uzmanları Enstitüsü'ne girmek isteyenadaylara verildi. Daha sonra sivil hizmetlerkursu açıldı.Postayla teknik eğitim veren ilk okul da,1891 yılında T.J.Foster tarafından Scranton'-da açıldı. İlk kurslar, maden mühendisliği da-landıyda.

İLK KOOPERATİFFenwick Dokumacılar Derneği, 9 Kasım 1769yılında John Burns'un başkanlığında bir ko-operatif kurdu. 11 üyeli bu kooperatifin ama-cı, üretilen malların dağıtımını sağlamaktı.Aslında, derneğin "ortaklaşa çalışma"ya yö-nelik girişimleri, kooperatifin kurulmasındansekiz yıl öncesinden başlamıştı. O tarihte der-nek üyeleri, aralarında bir centilmenlik anlaş-ması imzalamışlardı. Bu anlaşmaya göre hiç-bir üye, belirlenen satış fiyatının üzerindeya da altında satış yapmayacak ve yoksullarmutlaka korunacaktı.

İLK MEKTUPLA ÖĞRENİMİngiliz yazar Isaac Pitman, 10 Ocak 1840 gü-nü dağıttığı el ilanlarında şu duyuruyuyaptı:"İsteyen herkes, bir yazardan posta ileders alabilir. 1 sterlin olan ders ücreti peşingönderilmelidir."Pitman'ın bu çağrısı, birçok öğrenciye ca-zip geldi. İl ders öğrencilerden, İncil'den12 tümce yazmalarını isteyen Pitman, gereklidüzeltmeleri yapabilmesi için tümcelerin birersatır atlayarak yazılmasını hatırlatmayı daunutmadı. 1843 yılında gelindiğinde, Pitman'-ın öğrencilerinin sayısı o denli artmıştı ki, ken-disine gönderilen ödevlerin düzeltilmesindeyardımcı olarak öğretmenler aramaya başladı.

İLK BURUŞMAZ KUMAŞDr. R.S. Willows başkanlığında bir ekip ta-rafından, Manchester'deki Tootal BroadhurstLee tekstil tesislerinin laboratuvarında 14yıllık bir araştırmadan sonra ilk kez buruşmazbir kumaş yapılabildi. Bu buluş, 9 Ağustos1932 günü resmen açıklandı. Bu tür bir ku-maştan yapılan ilk ürün ise, "Tootal" kravat-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 73: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İsviçreli Albert Keller, 1875 yılında Milan'da ilk krematoryumu yaptı. Ancak, krematoryum bitmek üzereyken Keller öldüve kendi yaptığı krematoryumda yakılan ilk kişi oldu.

İLK CESET YAKMA MAKİNESİ(Krematör)Açık bacalı ilk ceset yakma makinesi, Padu-a'da Doktor L. Brunetti tarafından yapıldı.Dr. Brunetti, bu aygıtı ilk kez 10 Mart 1869günü 35 yaşındaki bir kadının cesedini yak-mak için kullandı. 1873'te Viyana Fuarı'ndayakma makinelerini ve oralarda yakılan insan-ların küllerim gören Dr. Brunetti, İngiltere'-ye döndüğünde, konuyu kraliçenin başcerrahıSir Henry Thompson'a açtı. Onun da deste-ğiyle, 13 Ocak 1874 günü, Brunetti'nin evin-de bir toplantı yapıldı. Bu toplantıya katılan15 kişi, cesetlerin yakılarak kaldırılmasının ya-rarlan üzerinde duran bir ortak belge imzala-

dılar. Aynı yılın 29 Nisan'ında, KremasyonDerneği kuruldu ve o belgeyi imzalayan 15 ki-şi, bu derneğin çekirdeğini oluşturdu. 9 Ekim1874'te, ilk kez bir İngiliz, modern bir krema-törde yakıldı. 26 yaşında ölen Leydi Dilke'incesedi Dresden'e götürülerek, oradaki Sie-mens tarafından yaptırılan modern gaz fırının-da yakıldı.

İlk büyük krematoryum ise, 1875 yılındaİsviçreli Albert Keller tarafından Milan'da ku-ruldu. Bu krematoryumda yakılan ilk ceset de,kurucusu Keller'in cesedi oldu (22 Ocak 1876).Keller, tüm projeyi adım adım uygulamış, tam

krematoryum çalışacak hale geldiğinde ise öl-müştü. 1900 yılına kadar bu krematoryumda1354 ceset yakıldı.

ları oldu. 1932 yılı sonbaharında Tootalkravatları, İngiltere'nin her yerinde adeta ka-pışılıyordu. 1933 yılının Nisan ayında ise, bu-ruşmaz kumaştan yapılan her tür giysi, mağa-zaların vitrinlerini süslüyordu.

İLK CESET YAKILMASI(KREMASYON)

26 Eylül 1769 günü, Honoretta Pratt adlı In-

73

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 74: Milliyet İlkler ansiklopedisi

giliz kadının cesedi, Londra'da Hannover Squ-are'de yakıldı. Bayan Pratt, Sir JohnBrooks'un kızı, İrlanda Maliye Bakanı JohnPratt'ın da eşiydi, ölümünden sonra yakılma-sını istiyordu. Bu ilk kremasyonun yapıldığıyerde, bugün şöyle bir plaket vardır:

"Kalabalık kentlerin mezarlıklarından çı-kan buharların, o kentin sakinlerini rahatsızettiğine inanan bu değerli hanımefendi, ileri-de bu sorunun çözümünü sağlayacak bir yön-teme önderlik etmek için, sağlığında, cesedininyakılmasını vasiyet etmişti. Onun yüksek dü-şüncelerini kavrayamayan insanlar için çokgüç olduğunu bilmesine rağmen, başka insan-ların da aynı yolu izlemesini istiyordu."

İLK ÇAPRAZ BİLMECE

İlk çapraz bilmece, Liverpool doğumlu Art-hur Wynne tarafından hazırlandı ve 21 Ara-lık 1913 günü New York World gazetesininhafta sonu ekinde yayınlandı. Wynne, gaze-tenin oyun ve eğlence bölümünü hazırlayanserviste çalışıyordu. Şefi, yeni bir şey bulma-sı için kendisini yoğun bir biçimde sıkıştırmayabaşlayınca, çocukluğunda büyükbabasınınkendisini oyalamak için öğrettiği bir oyunuhatırladı. "Sihirli kareler" adını verdikleri buoyunu biraz geliştirerek, çapraz bulmacayı icatetti.

İLK KAMUFLAJ

Modern kamuflaj sanatı, adını Fransızca'da"gizlemek" anlamına gelen "camoufler" söz-cüğünden aldı. İlk kez Birinci Dünya Savaşısırasında, yerdeki askeri araç ve kuruluşları,hava saldırılarına karşı korumak amacıyla uy-gulandı. Her iki dünya savaşı sırasında damevzilerin, yolların, hatta göllerin üstleri, özelağlarla kapandı. Gemiler ve uçaklar, ana çiz-gilerini gizleyecek şekilde boyandı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, 1942 yılın-daki El Alameyn Savaşı'ndan önce, sahte boruhatları, Almanları İngiliz saldırısının ne yön-den geleceği konusunda yanılttı ve savaşın ka-derini etkiledi. Bugün kamufle edilmiş böl-gelerde çekilen özel filmler, nesnelerin gerçekyüzlerini açığa çıkarabilecek niteliktedir. Bufilmlerde, sahte kaplamalar mavi-yeşil, gerçekkaplamalar ise kırmızı renk verir.

İLK MUM

Günümüzden 2 bin yıl önce, hayvansal yağ-

74

ların arasına pamuk sokularak ilk mum ya-pıldı. Ancak, bu mumlar herkesin kullana-mayacağı kadar pahalı ve lükstü. 17. yüzyılakadar da bu durum böyle devam etti. Fran-sız bilim adamı Sieur le Brez, kalıba dökülenmumları yapınca, üretim çok daha ekonomik-leşti ve mum kullanımı büyük hızla arttı. Ar-tık herkes, mum alabiliyordu. Böylece bir-takım faaliyetler gecelere de sarktı.

Parafin mumların ilki ise, 1850 yılında Is-koçya'da James Young adlı kimyager tarafın-dan yapıldı.

İLK TOPYüzyıllar boyunca en önemli savaş araçların-dan biri olan topların ilk örneklerine, 13. yüz-yıl Çin'inde rastlanır. Bu güçlü silahınAvrupa'ya ne zaman geldiği kesin bilinme-mekle birlikte, eldeki kayıtlar, 1320 yılına ka-dar dayanıyor. Önceleri demir oklar fırlatantoplar vardı. Sonraları, demir okların yerinitaş ve demir gülleler aldı.

15. yüzyıldan itibaren toplar büyük bir ge-lişim gösterdi. Bu gelişmede, Türklerin de bü-yük payı vardır. 1453 yılında, İstanbul'u FatihSultan Mehmet komutasında kuşatan TürkOrdusu'nun en büyük gücü, o döneme göreen korkunç kuşatma silahlan olarak kabul edi-len, son derece etkili toplardı. Bu dev topla-rın yardımıyla Türkler, İstanbul'u çevreleyenkalın surlarda gedik açarak, 1000 yıllık Bizansİmparatorluğu'na son verdiler ve yeni bir çağaçtılar.

İLK HAVAGAZI

Kömürden ya da öteki organik maddelerdenyanıcı bir gaz elde edilebileceğini ilk fark edenkişi, İngiliz rahip Stephen Hales'tir. Rahip Ha-les, 1727 yılında yazdığı "Vegetable Staticks"adlı kitabında, her tarafı kapalı bir kapta ısı-tılan kömürün, yanıcı bir gaz bırakacağını be-lirtti. John Clayton adlı bir başka İngiliz de,1684'te aynı buluşu gerçekleştirmiş, fakat bu-nu ancak 1739'da duyurabilmişti.

Konuyla ilgili ilk başarılı uygulamalar ise,Fransız bilim adamı Philippe Lebon ile İskoç-yalı teknisyen William Murdoch tarafındanyapıldı. 1801'de Lebon, Paris'te bir evde kö-mürden elde edilen gazın ısı ve ışık sağlamaamacıyla kullanılabileceğini kanıtladı. Üstelik,söz konusu gaz, borular aracılığıyla odadan oda-ya aktarılacağı için, her yerde kolayca kulla-nılabilecekti. Lebon'un önerisi, büyük ilgigördü ve ilk uygulamalar başladı. Ne var kiLebon, 1804'te Champs Elysees'de soyguncu-lar tarafından öldürülünce, çalışmaları yarı-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 75: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1827 yılında Fransız Joseph Nicephore Niepce, yanda görü-len ve kendisi tarafından yapılan fotoğraf makinesi ile bugünelimizde bulunan en eski fotoğrafı çekti. Bu fotoğrafta, Niep-ce'nin çalışma odasının penceresinden görülen binalar yeralıyordu.

İLK FOTOĞRAFGünümüzde, birçok alanda sayısız biçimdekullanılan fotoğrafların ilki, 1827 yılında,

Fransa'da Joseph Nicephore Niepcetarafından çekildi. Niepce, fotoğraf makine-sini de kendisi yapmıştı. Kurşun ve kalay ka-rışımından bir tabakanın üzerini asfaltlakapladı ve makinesine taktı. Makineyi, çalış-ma odasının penceresinden dışarıya doğruayarladı ve "objektifini" açtı. Sekiz saatlik birpozlamadan sonra, tabakanın üzerindeki as-falt kaplamanın ışık alan kısımları sertleşerekbeyazlaştı. Böylece, Niepce'nin çalışma oda-sının penceresinden görülen binaların görün-tüsü, tabakanın üzerine yansıdı.

da kaldı.Murdoch'un ilk denemesi ise 1792'de gerçek-

leşti: Corwall'da bir evi havagazıyla ışıl ışıl ay-dınlatmıştı. 1802'de, patronları Boulton veWatt'ın evlerini ışıklandırdı. Firma, bu bulu-şu değerlendirmeye karar verdi. İlk siparişLancashire'dan geldi ve buradaki bir pamukfabrikası, 900 gaz lambasıyla aydınlatıldı.

İLK DEDEKTİF ÖYKÜSÜ

İlk polisiye öykü, 1841'in Nisan ayında Ed-

gar Allan Poe tarafından yazıldı. "Morg So-kağı Cinayeti" adlı öykü, Philadelphia'da,Graham's Magazine adlı dergide yayınlandı.Öykünün konusu, Paris'te geçiyordu ve kah-ramanı da, garip kişilikli Auguste Dupin adlışövalyeydi. Aslında olayın Fransa'da geçme-si ve kahramanının da bir Fransız olması, birbakıma zorunluydu. Çünkü o yıllarda özel de-dektiflik müessesesi yalnız bu ülkede vardı.Öykü, 1843'te kitap halinde yeniden yayınlan-dı ve 12.5 sentten satışa çıkarıldı. Poe'nun"Çalınan Mektup" adlı bir başka öyküsü de,İngiltere'de yayınlanan ilk polisiye öyküydü.

75

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 76: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Amerika, ilk kez 1848 yılında hizmete giren büyük mağazala-rın bir örneği, Avrupa kıtasına ancak 1863 yılında gelebildi.Londra'da açılan Whiteley's adlı mağazanın yıllardaçekilmiş bir fotoğrafını görüyoruz.

İLK BÜYÜK MAĞAZA1848'de New York'un Broadway yöresindeAlexander Turney Stewart tarafından "Marb-le Dry Goods Palace" adıyla ilk büyük ma-ğaza açıldı. 1823'te ABD'ye göç etmeden önce

Stewart, İrlanda'da dargelirli bir öğretmendi.New York'ta açtığı mağaza, o gün için dün-yanın en büyük mağazasıydı ve bir bloğu ol-duğu gibi kaplıyordu. 1876 yılında Stewartöldüğünde, kurduğu şirketin yıllık cirosu 70milyon dolardı ve kendi kişisel serveti de 80milyon doları bulmuştu. Özel zevkleri olma-dığından kazandığı parayı harcayamamış, ol-duğu gibi biriktirmişti.

İLK POLİSİYE ROMAN

1856'da J. ve C. Brown Yayınevi tarafındanyayınlanan "Bir Polis Dedektifinin Anıları"adlı kitap, ilk polisiye romandır. William Rus-sel tarafından yazılan ve bütünüyle kurguyadayanan roman, "Waters" adlı bir büyükkent polisinin özyaşam öyküsünü anlatıyor-du. Kitabın bir başka özelliği de, başka dille-re çevirisi yapılan ilk polisiye roman olmasıdır.1857'de Almancası, 1868'de de İngilizcesibasıldı.

Ne var ki, Waters, İngilizce bir romandagörülen ilk dedektif değildir. Charles Dickensda bir ara polislerin çalışma biçimlerine ilgiduymuş ve 1850 yılında bu konuda bazı ma-

76

kaleler yazmıştır. Ayrıca, 1853'te Londra'dayayınlanan "Bleak House" adlı kitabındaki66 bölümden 14'ünde, yazar tarafından yara-tılan Müfettiş Bucket adlı bir dedektifin araş-tırmaları anlatılır. Müfettiş Bucket'ın, aslındayazarın çok yakın dostu olan Müfettiş Fieldolduğu söylenir.

Bugüne dek yayınlanan en uzun dedektifromanı (900 sayfa) olarak da bilinen "Aytaşı"adlı kitap, aynı zamanda özyaşam öyküsü bi-çimi dışında yazılmış ilk polisiye romandır.Wilkie Collins tarafından yazıldı. Romanınkahramanı Çavuş Cuff, 1860 yılında yaşananünlü Costance kent cinayetini aydınlatan Ko-miser Foley'den esinlenerek yaratılmıştı. Ro-manın konusu da, bu öyküden yola çıkıyordu.Kitap, üç cilt halinde Londra'da, Temmuz1868'de Tinsley Yayınevi tarafından ya-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 77: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yınlandı.İlk kadın dedektif de 1862 yılında yine

Wilkie Collins tarafından yazılan "No Name"adlı romanda ortaya çıktı. Ama kadın dedek-tif, bu kitabın ikincil kişilerinden biriydi. Kah-ramanı kadın dedektif olan ilk polisiye romanise, 1864 yılında "Kadın Polisin Anılan" adıy-la Londra'da yayınlandı. Böylece bir kadın de-dektif, gerçek hayattaki benzerleri ortayaçıkmadan tam 60 yıl önce, romanlarda yaşadı.

İLK "KEDİGÖZÜ"

Hepimizin bildiği gibi, kedilerin gözleri aynagibidir ve ışığı yansıtır. İngiliz yol yapımcısıPercy Shaw, karayollarında, özellikle sisli vekaranlık gecelerde yolculara yardımcı olacakbir araç geliştirmeyi düşündü ve 1934 yılında"kedigözü"nün patentim aldı. Amacı çok bü-

yük paralar kazanmaktı. Ne var ki, İkinciDünya Savaşı nedeniyle ülkesinde karartmabaşladığı sıralarda, o da ancak üretime geçe-bilmişti ve bu yüzden umduğu servete kavu-şamadı.

İLK İSKEMLE

M.Ö. 3000 yılında, eski Mısır'da bazı tören-lerde yüksek arkalıklı iskemleler kullanıldığı bi-liniyor. Ancak, Ortaçağ'dan önce, arkalıklıiskemlelerin sayısı çok azdı. 1725 yılında Fran-sa'da Rococo stili döşeme tarzı başlayınca, ar-kalıklı iskemlelerin sayısı da arttı.

Sallanır iskemleler, 1840'lardan itibarenAtlantik'in her iki yakasında da kullanılma-ya başlandı. Madeni iskemlelerin ise daha1830'lardan itibaren İngiltere'de satıldığı bi-liniyor.

İLK FİŞEKAteşli silahların bulunmasından sonra, toz ha-lindeki barut, silahın içine bir torbadan alına-rak dolduruluyordu. Ancak, bu son derecetehlikeli bir yöntemdi. 16. yüzyılın başların-dan itibaren, kâğıt ambalajlar içinde "biratımlık barut'lar hazırlandı. Silahı kullana-cak kişi, silindir şeklindeki bu paketin tepesi-ni yırtarak, içindeki barutu silahına boşaltı-yor, arkasından da kurşunu koyuyordu.

1812 yılında İsveçli silah yapımcısı Samu-el Pauly, Paris'teki dükkânında modern fişe-ğin ilk örneğini geliştirdi. Metal tabanlı birkarton kutu biçiminde olan bu fişeğin içinemermi ve bir perküsyon (delme) kapsülü ko-yulmuştu. Fişek atan ilk modern silah ise,1837 yılında Almanya'da Johann Dreyse ta-rafından geliştirildi. Bu silah, Pauly fişeğininbir benzerini atıyordu. 1870 yılında bütünüy-le metal fişekler yapılmaya başlandı. Birincive İkinci Dünya Savaşı'nda metal fişeklerin et-kinliği büyük oldu.

77

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 78: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK MANCINIKÇok ağır gülleleri fırlatmaya yarayan mancı-nıklar, M.Ö. 500 yıllarında Yunanlılar ve Kar-tacalılar tarafından kullanılıyordu. Yapılış-larının ise daha eski tarihlere dayandığından

kuşku yoktur. Bu mancınıklar, iki ayrı türdey-di. Bazıları, dev kaya parçaları ya da alevlitoplar fırlatıyordu. Bazılarından ise, çok bü-yük oklar ya da gülleler atmak için yararlanı-lıyordu. Menzilleri ise yaklaşık 500 metreydi.Ortaçağ'da bu silah, daha da geliştirildi.

İLK BACA

Romalılar, ekmek pişirdikleri yerin duvarına,aşağıdan yukarıya doğru bir "duman yolu"

yaparlardı. Ancak, gerçek anlamıyla çatı üs-tü bacaları, 12. yüzyıldan itibaren Kuzey Av-rupa'da ortaya çıktı. Fabrika bacalarınınyaygınlaşması da yine Avrupa kıtasında, 18.yüzyılda görüldü.

78

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 79: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Denizciler, özellikle manyetik alanın ne olduğunu öğrendik-ten sonra, pusulayı geliştirmek için birçok araştırma yaptı-lar. Fotoğrafa görülen renkli pusula, 1775 yılında Marsilya'daJoseph Roux tarafından yapıldı. Pusulanın merkezindeki al-tın tacın tepesi, kuzeyi gösteriyordu.

İLK PUSULADemir bir çubuğun kuzeye dönmesini sağla-yan manyetik özellik, niteliği anlaşılmadançok önce kullanılıyordu. 11. yüzyılda bir sa-man çöpü üzerine yerleştirilen iğne, su dolubir kaba bırakılıyor ve böylece "ilkel birpusula" kullanılmış oluyordu. Daha öncelerigemiciler, yönlerini gündüzleri güneşe, gece-leri de Kutup Yıldızı'na bakarak saptıyorlardı.

Su üstündeki saman çöpü yöntemi, ne ya-zık ki fırtınalı havalarda kaptaki sular boşal-dığından iyi sonuç vermiyordu. 1250 yılında,Akdeniz'deki gemiciler, iğneyi su üstüne bı-

rakmak yerine, işaretli bir kartın ortasındayükselen bir desteğin üzerine iliştirdiler. 16.yüzyılda pusula, öel yalpa çemberleri üzerineoturtuldu ve sabit bir yere monte edildi.

Pusulanın yanında demirden bir cisim bu-lunursa, ibre etkilenir ve yanlış yön gösterir.19. yüzyılda gemilerin demir aksamlı yapılma-ları üzerine denizciler, pusula üzerinde çok da-ha ciddi durmak zorunda kaldılar ve manyetikalanın ne olduğunu öğrenerek, pusulalarınınyanına koydukları bir başka demir parçasıy-la, geminin manyetik alanının pusula üzerin-de oluşturduğu sapmayı giderdiler.

20. yüzyılla birlikte, uçak ve gemilerde ji-roskop denilen pusulalar kullanılmaya başlan-dı. İlk deneme, 1908'de Almanya'da yapıldı,ama 1910'da ABD donanmasının "USS Dela-ware" adlı gemisinde ilk başarılı sonuç alındı.

79

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 80: Milliyet İlkler ansiklopedisi

John Harrison tarafından 40 yıl içinde üretilebilen dört kro-nometreden biri görülüyor. Bu kronometre, 1736 yılında Liz-bon'da yapılan bir yolculukta kullanıldı ve başarısını kanıtladı.

İLK KRONOMETRE1714'te, İngiliz Parlamentosu, devlet bütçesine"boylamı tam olarak ölçebilecek bir aygıt ya-pan kişi ya da kişilere verilmek üzere" 20 binsterlinglik bir ödül koydu. Çünkü o yıllardaticari gemiler, rotalarını tam olarak saptaya-

madıklarından, seyahat süreleri uzuyor ve buda doğal olarak işadamlarının zararına işliyor-du. John Harrison, bu ödülü alabilmek içintam 40 yıl uğraştı ve sonunda denizcilere do-ğu ya da batı yönünde ne kadar yol aldıkla-rını doğru gösterebilen bir alet yaptı. Üstelikbu alet, her türlü hava koşullarında da, hiç et-kilenmeden çalışıyordu. 1761 yılında yaptığıdördüncü kronometre, yılda yarım dakika ha-ta yapacak mükemmellikteydi.

İLK MÜNAZARA KULÜBÜ

Belirli bir konu üzerinde tartışma yapmaktanhoşlanan insanların kurduğu ilk münazara ku-lübü "Rota Club" adıyla 1659 yılında kurul-du. Londra'da bulunan kulübün üyeleri,

80

hemen her gece Westminster yakınlarındakiTürk Başı denilen yerde toplanıyorlar ve çe-şitli konular üzerinde tartışma açıyorlardı. Ku-lübün kurucu üyeleri John Aubrey, JohnMilton ve Andrew Marwell idi. Kulübün baş-tartışmacısı James Harrington, 1660'ta yaz-dığı bir kitapta, çalışmaları şöyle anlatıyordu:

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 81: Milliyet İlkler ansiklopedisi

"Ne denli açık ya da karmaşık olursa ol-sun, her türlü konu tartışılabilir. Bizim inan-cımız budur. Herkes fikrini söyler, üyeleracımasızca rakibinin üzerine gider, ortalık tamanlamıyla karışır, ama sonunda öyle bir du-rulur ki, tartışılan konu ile ilgili gerçek, fırtı-nadan sonra doğan güneş gibi pırıl pırılkarşımızdadır."

İLK DİŞ MATKABI

Parisli diş tabibi Pierre Fauchard, 1728'deyazdığı "Le Chirurgien-Dentiste" adlı kitabın-da, bir diş matkabının tanımını yaptı. Dahaönce hiçbir belgede rastlanmayan bu yeni ay-gıt, çürümüş diş dokularını gevşetmek için dü-şünülmüştü. Parmakların farklı yönlerde hare-ket ettirilmesiyle çalışıyordu.

İLK ELEKTRİKLİ DİŞ MATKABI

Bu tür matkapların ilk örneği pille çalışıyor-du ve patenti 26 Ocak 1875'te Michigan'da,George F. Green tarafından alındı. Şehir ce-reyanıyla çalışan elektrikli diş matkaplarınınortaya çıkması ise, ancak 1908 yılında müm-kün oldu.

İLK DİŞ UZMANI

Yalnız diş sağlığı ile ilgilenerek diş hekimliği-ni kendisine meslek edinen ilk uzman, Peterde la Roche'tur. Kendisinin 1661 yılındaLondra'da dişçilik yaptığı biliniyor. 18. yüz-yıla gelinceye kadar, hatta birçok ülkede 19.yüzyılda bile diş sağlığı ile, dişçilerden çok ber-berler, demirciler ve baytarlar ilgileniyordu.

Diş hekimliğini, tıp biliminin bir dalı ha-line getiren ve bu konuda öncülük eden Fran-sız Pierre Fauchard, 1696'da kendim "dişcerrahı" diye tanıtan ilk tıp adamı oldu. Fa-uchard, ağız sağlığı üzerine yaptığı sayısızaraştırma ve çalışma ile daha önce nedeni be-lirlenemediği için pek çok insanın hayatını al-tüst eden diş ve ağız bozukluklarına çare bulduve böylece "modern diş hekimliğinin babası"unvanını kazandı.

İLK DİŞ HEKİMLİĞİ OKULU

Fransa Kralı 14. Louis'nin bir fermanıyla,1669 yılında, Cerrahlar Koleji'ne diş hekimide yetiştirme görevi verildi. İki yıllık bir eği-timden sonra adaylar sınava alınarak başarılıolanlar "diş konusunda uzman" unvanına la-

Whitney'in buluşundan önce, bir insan eliyle günde ancakyarım kilo pamuğu çitlerinden ayıklayabiliyordu. Bu maki-nenin yapımıyla birlikte verim, günde 25 kiloya çıktı.

İLK ÇIRÇIR MAKİNESİ1792'de ABD'nin Georgia eyaletindeki pamukplantasyonlarında bulunduğu sırada, EliWhitney, pamuğu çiğitlerinden ayırmak içinbir makine yapabilirse, bunun sağlayacağı ko-laylıkları düşündü. Birkaç haftalık çalışma so-nucunda, amacına ulaştı ve ilk çırçır maki-nesini yaptı. Whitney'in bu buluşuyla, gündeyarım kilo pamuk temizleyebilen insanlar, or-talama 25 kilo temizlemeye başladılar. Bu ge-lişme üzerine pamuk üreticiliği, son derecekârlı bir iş oldu ve bunun hemen ardından dapamuk tarlalarına insan gücü sağlamak ama-cıyla, köle ticareti başladı.

yık görülüyorlardı. Bu konuda ikinci akade-mik kuruluşun ortaya çıkması için bir buçukyüzyıl geçmesi gerekti, 1841 yılında ABD'ninMaryland eyaletinde Diş Hekimliği Okulu açıl-dı. Bu okulun öğrencileri, çok sıkı bir sınav-dan sonra mezun ediliyorlardı.

İLK TAKMA DİŞ

İsviçre'de bir tarlada yapılan bir kazı sırasın-da, 15. yüzyıldan kalma olduğu saptanan birtakım takma diş bulundu. Bu takımda, hemalt, hem de üst dişler vardı. Kemikten oyula-rak yapılan takma dişler, kirişlerle birbirinetutturulmuştu. Bu takma dişin, daha çok es-tetik amaçlarla yaptırıldığı ve yemek saatlerin-de çıkarıldığı sanılıyor.

İlk porselen takma diş, 1770 yılında Pa-risli eczacı Alexis Duchâteau tarafından yapıl-dı. Duchâteau'nun ilk denemeleri başarısız-lıkla sonuçlandı. Çünkü porselene ateşte bi-çim vermekte hayli zorlanıyordu ve ısının et-kisiyle porselenin hacmi değiştiğinden, ilk

81

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 82: Milliyet İlkler ansiklopedisi

çamurun miktarını ayarlamakta güçlük çeki-yordu. Sonunda bir çift diş yapmayı başardı.Bunlar, gerçekten mükemmeldi. Parisli ecza-cı, ağzına taktığı bu dişleri ömür boyu kullan-dı. Deney sırasında Duchâteau'ya yardımcıolan Parisli dişçilerden Dubois de Chemant,yeni tür takma dişlerin üretimine başladı. Pa-ris Tıp Fakültesi, bu dişler üzerinde yaptığı in-celemelerden sonra, şu raporu yayınladı:

"Güzelliği, dayanıklılığı ve hijyenik yeter-liliği mükemmel olan bu takma dişler, dişsizinsanlar için gerçekten çok yararlıdır."

POLİSİYE ROMANLAR YAZANİLK KADIN YAZAR

Dedektif öykü ve romanları yazan ilk kadınyazar, New Yorklu Bayan Anna KatherineGreen'dir. Kahramanı şişman ve romatizma-lı dedektif Ebenezer Gryce, ilk kez 1878 yılın-da "Leavenworth Olayı" adlı romanlaokuyucularının karşısına çıktı. Bu, aynı za-manda bir Amerikalı yazar tarafından kale-me alman ilk polisiye romandı. Bir mobilyaimalatçısının eşi olan Bayan Green, erkeklereait bir dünyaya neden girdiğini açıklarken, iyibir şair olabilmek için çalışmalarına dedektif-lik öyküleri yazarak başlamanın yararlı ola-cağına inandığını söyledi. Yazdığı kitabıniçinde "Kuşkunun parmağı, bir kez gösterdi-ği yönü asla unutmaz" gibi ölümsüz cümle-ler vardı. 90 yaşında öldüğünde, 30'dan çokpolisiye roman yazmıştı.

İLK İNGİLİZCE SÖZLÜK

"En Zor İngilizce Sözcüklerin En Doğru Bi-çimde Yazılmasını ve Anlaşılmasını ÖğretenAlfabetik Tablo" adı altında 1604 yılındaLondra'da yayınlandı. Kitabın yazarı, eski biröğretmen olan Robert Cawdrey idi. Bu ilk İn-gilizce sözlükte, 3 bin dolayında sözcük var-dı. Günümüze kadar kalabilen tek kopyesi,Oxford'da, Bodleian Kütüphanesi'ndedir.

AMERİKAN DİLİNİN İLK SÖZLÜĞÜ

Samuel Johnson Jr. tarafından hazırlandı ve1798 yılında New York'ta basıldı. Yazarın babası

D. Samuel Johnson, bir dönem ColumbiaÜniversitesi Rektörlüğü yapmış ve Amerikan yazıldı. İçinde 70 bin sözcük vardı. Bu rakam,grameri üzerine ilk kitabı da 1756'da yazmıştı. daha önce İngiltere ve ABD'de basılan İngi-

Tüm sözcükleri içeren ilk Amerikan söz- lizce sözcüklerdeki sözcük sayısından en az 12lüğü. 1828 yılında Noah Webster tarafından bin fazlaydı.

82

İLK YEMEK SOBASIBinlerce yıl boyunca insanlar, yemeklerini ate-şin üzerinde pişirdi. Romalılar zamanından iti-baren, zenginler ekmeklerini ısıtılmış tuğlalarüzerinde pişirmeye başladılar ama, yemek pi-şirmek için hâlâ çıplak ateş kullanılıyordu.İçinde katı yakıt yakılan bir soba üzerinde ye-mek pişirmeyi ilk kez 17. yüzyılda Amerika'da yaşayanlar akıl ettiler. Pennsylvania'nınbazı yörelerinde dökme demirden yapılan bazıkuzineler kullanıldı. Ama bunların sayısı çok

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 83: Milliyet İlkler ansiklopedisi

azdı.1798'de Amerika doğumlu Bavyeralı Ben-

jamin Thompson, Münih'te daha geliştirilmişbir kuzine yapmayı başardı. Thompson, tuğ-ladan yaptığı bir ocağın içine, madeni raflaryerleştirdi ve bunların altına ateş yakarak ısıt-tı. Üzerlerinde de yemek pişirip kızartma yap-tı. Bugün kullandığımız fırınların babası ise1834 yılında, ABD'nin Ohio eyaletinde PhiloPinfield Stewart adlı misyoner ve öğretmen ta-rafından geliştirildi.

Mutfakta yemek pişirmek için kullandığımız fırınların ilk ör-neklerinden biri olan bu kuzine, 1850 yılında SouthamptonHavagazı Şirketi memurlarından James Sharp tarafından ya-pıldı. İçinde et kızartmak için uzun bir fırın vardı. Et, yuka-rıdaki kancaya takılıyordu. Üst kısmında ise sıcak su içerenbir bölüm vardı ve bu bölüm, yemekleri sıcak tutmak içinkullanılıyordu.

İLK SMOKİN

10 Ekim 1886 günü, New York'ta, Tuxedo

Park Country Club'da verilen Sonbahar Ba-losu'nda, Griswold Lorillard tarafından giyil-di. 1. Dünya Savaşı'na kadar bu giysiye pekrağbet edilmedi. Hatta hanımların bulundu-

83

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 84: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ğu yerlerde smokin giymek ayıp karşılandı. Nevar ki, zaman içinde hayli yaygınlaştı ve özel-likle resmi toplantılarda o denli geçerlilik ka-zandı ki, bu tür toplantılar için gönderilendavetiyelerin altına "smokinsiz girilmez" notudüşülmeye başlandı.

İLK DİSKCOKEYLİK

İngiltere'de, radyoda ilk kez diskcokeyyapma görevi Compton Mackenzie'ye veril-di. Ancak, Mackenzie, programının başlama-sına birkaç gün kala gittiği bir av partisindekaybolunca, yerine kayınbiraderi ChristopherStone geçti. Stone, ilk plak anonsunu 7 Tem-muz 1927 günü BBC'nin Savoy Hill'deki 3 nu-maralı stüdyosundan yaptı. Gerçi daha ön-celeri de radyoda plak dinletileri yer alıyordu,ama plaklar bir ön anons olmadan peşpeşeçalıyordu. Stone, ilk diskcokey olmanın ver-diği avantajla dilediği plakları seçme ve herplak için dinlediği anonsu yapma hakkına sa-hip oldu. Yaptığı hizmet karşılığında kendisineBBC tarafından bir ücret ödenmiyordu, amaasıl bağlı bulunduğu Gramophone plak şirke-

Mısır KraliçesiNefertiti,M.S. 370 yılındatahta geçmişti. Bu

büstüne 'bakıldığında,gözlerinin sürmeliolduğu görülüyor.Nefertiti'ninsürmeyi tehlikeleriuzaklaştırmak içinsürdüğüsöylenir.

tinin adını sık sık anmasına da ses çıkarılmı-yordu. Bu, BBC'nin programları sırasındafirma adlarının kullanılmasına izin verdiği en-der durumlardan biriydi. Sonraları, Stone'unfirma adı belirtmesi yasaklandı ve çaldığı herplak için kendisine belirli bir ücret ödenmeyebaşlandı. 1935 yılında öldüğünde, The Times

Fransızmatematikçisi

ve filozofuBlaise Pascal

tarafından 1642yılında yapılanbu ilk toplamamakinesi, seri

üretimiyapılamayacakkadar pahalıya

mat olmuştu.

84

İLK HESAP MAKİNESİAncak bir tek işlem yapabilen ilk hesap ma-kinesi, 1642'de Fransız matematikçi ve filo-

zofu Blaise Pascal tarafından yapıldı. O yılhenüz 19 yaşında olan Pascal, zamanla aynımakineyi çıkartma da yapabilecek şekilde ge-liştirdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 85: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KOZMETİKLERTarihin ilk zamanlarından itibaren gerek ka-dınların, gerekse erkeklerin kozmetik kul-landığına ilişkin bulgular vardır. Kozmetik-lerin çıkış yerinin Doğu olduğu sanılıyor. Amaasıl gelişimleri, Ortadoğu'da oldu. Mezopo-tamya ve Mısır'da yapılan kazılarda, kral me-zarlarının içinde kutularca kozmetik bulundu.Bunlar arasında yüz kremleri, allıklar, dudakboyaları, rastık ve sürme vardı.

İpeği ve baharatı Ortadoğu'dan Avrupa'ya getiren ticaret yolları, makyaj malzemele-rinin de Yunan ve Roma imparatorluklarınaulaşmasını sağladı. M.S. 1. yüzyıldaki Romaİmparatoru Neron ile karısı Poppaea, ciltle-

rini beyazlatmak için tebeşir tozu, yanakları-na ve dudaklarına kırmızı boyalar, gözlerininçevresine rastık ve sürme sürerlerdi.

Kuzey Avrupa'da makyaj, önceleri çok azbilinen bir olguydu. 11. ve 13. yüzyıllarda ge-len istilacılar, makyaj malzemelerinin Ortado-ğu ülkelerinden buralara gelmesine yetti. 13.yüzyıldan itibaren yüz kremleri ve renklendi-riciler, saç boyaları ve parfümler, zengin Av-rupalılar arasında moda oldu. 16. yüzyıldaİngiliz Sarayı'ndaki hanımlar, Rönesans İtal-yası'nın kadınlarından etkilendiler. 17. yüz-yılda hemen her sınıftan kadın, makyajyapıyordu. 1920'lerde sinemanın gösterdiğihızlı gelişme, makyajın da olağanüstü bir ya-yılma göstermesine yol açtı.

gazetesi, Stone için şunları yazdı:"Bu genç adam, hiçbir zaman unutulma-

yacak. Müzikseverler, anons ettiği isimle hiçilgisi olmayan bir plağı dinleten, bazen de pla-ğı pikaba koyduktan sonra çalıştırma düğme-sine basmayı unutan bu diskcokeyi, herzaman hatırlayacaklar."

Aslında Stone'un, adını hep taze tutacak-başka özellikleri de vardı. Bunlardan biri, va-siyetini bir plağa okuması, bir başkası ise ken-disine diskcokey denmesini adeta bir hakaretolarak kabul etmesiydi.

İLK BULAŞIK MAKİNESİ

Ticari olarak üretilebilen ilk bulaşık makine-si, 10 yıllık bir araştırmadan sonra 1889 yılın-da ABD'nin Indiana eyaletinde, Bayan W. A.Cockran tarafından gerçekleştirildi. BayanCockran'ın eşi, kendisine fazla para vermiyor-du. Bu nedenle, ancak eşi öldükten sonra ka-fasındaki makineyi geliştirebilmek için dilediğigibi para harcayabildi. Bu parayı da kendisi-ne inanan dostlarından toplamıştı. Evler veotel-lokanta gibi büyük yerler için farklı mo-deller geliştirdi. Daha büyük olanları, buharmakinesi ile çalışıyordu. O dönemde yayınla-nan bir gazete, Bayan Cockran'ın bulaşık ma-kinesinin, "Çeşitli biçim ve büyüklüklerde 20düzine tabağı iki dakika içinde yıkayıp duru-ladığını ve hatta kuruladığını" yazdı. Maki-nenin üretim hakları bir Chicago firmasıtarafından satın alındı.

İLK BOŞANMA

Resmi yasalarla ilk boşanma, 1546 yılında İn-giltere'de oldu. Standon kentinden Lady Sad-

leir, ilk kocası Mr. Barr'ın, günün birindeortadan kaybolması ve bir daha görünmeme-si üzerine, aradan yıllar geçtikten sonra, SirRalp Sadleir ile ikinci evliliğini yapmıştı. Nevar ki, bu evliliğin mutlu günlerinde, Marga-ret Sadleir'in eşi, hiç beklenmedik bir biçim-de ortaya çıktı. Kilise, bu durumda LeydiSadleir'in ikinci evliliğinin geçersiz olacağınıve ilk eşine dönmesi gerektiğini ileri sürdü.Oysa şanssız kadın, ikinci evliliğini hiçbir artniyeti olmadan, ilk eşinin öldüğüne kesinlik-le inandığı için yapmıştı. Bu durumu göz önü-ne alan İngiliz Parlamentosu, özel bir yasaçıkartarak Margaret Sadleir'i ilk eşinden bo-şanmış sayarak ikinci evliliğini geçerli gördü.

Lady Sadleir, çok yoksul bir ailenin çocu-ğu olarak dünyaya gelmişti. Mr. Barr'la ev-lendiği zaman da bir kafeteryada bulaşıkçıolarak çalışıyordu. İkinci evliliği ise gerçek birmutluluk içinde geçti. Mutluluklarını perçin-leyen yedi güzel çocuğun yanı sıra Kral VIII.Henry'nin en güvendiği bakanlarından biriolan kocası, İngiltere'nin en zengin kişilerin-dendi. Öyle ki Sir Sadleir, 1587 yılında öldü-ğünde, Lady Sadleir, gerçek servetinin nekadar olduğunu bile bilmiyordu.

İLK ELBİSE KİRALAMA FİRMASI

İngiltere'nin Covent Garden yöresinde faali-yet gösteren Moss Bros şirketi, ilk elbise ki-ralayan firma olarak tarihe geçti. 1860 yılındaMoses Moss tarafından kurulan bu şirket, as-lında kullanılmış elbiseler alıp satıyordu. El-bise kiralamaya ise 1897 yılında tamamen birrastlantı sonucu başladı ve sürdürdü.

Charles Ponds adlı amatör bir vokalist,elinde-avucunda ne varsa hepsini tüketip beşparasız kalınca, karnını doyurabilmek için ko-

85

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 86: Milliyet İlkler ansiklopedisi

medyenlik yapmaya karar verdi. İlk iş öneri-sini aldığında da çok sevindi. Bir akşam, özelbir toplantıda konukları eğlendirmesi isteni-yordu. Kuyruklu ceketini almak için derhalevine koştuğunda, zavallı ceketin lime lime ol-duğunu gördü. Moss'ların dükkânına giderek,Moss'un büyük oğlu ve işletmenin yeni sahi-bi Alfred Moss'tan, kendisine ödünç bir ce-ket vermesini istedi. Moss, Ponds'un yalnız buönerisini değil, daha sonra sık sık yinelediğibaşka önerileri de sevinerek kabul etti. Amabir gün, bu gidişe bir son vererek, Ponds'dan,hiç değilse birkaç kuruş alma zamanının gel-diğine karar verdi ve kendisine bundan böylealacağı her elbise için belirli bir kira vermesigerektiğini söyledi. Ponds, biraz üzüldüyse de,

- başka çaresi olmadığından kabul etti.Zamanla Ponds'un işleri daha da açıldı.

Hemen her akşamı doluydu. Bunun üzerineAlfred Moss, kendisine birkaç takım elbise al-masını, çünkü sık sık kira ödemenin pahalıyageleceğini söyledi. Ponds bu öneriyi hiç dü-şünmeden reddetti. Ne zaman gerekse, elbi-seyi Moss'ların dükkânından gıcır gıcırütülenmiş, tertemiz olarak alabiliyordu. Ken-di elbisesini bu denli temiz ve ütülü tutmasıise çok zordu. Bu ilginç olaydan sonra Alf-red Moss, dükkânında bir de elbise kiralamaservisi kurdu. Zamanla onların işi de arttı.Yalnız kuyruklu ceketle yetinmeyip, günlük el-biseler, özel balo giysileri, gelinlikler, kayaktakımları ve tiyatro kostümleri de kiralama-ya başladılar ve bu işten eski işlerine oranlaçok daha fazla kâr ettiklerini gördüler.

İLK DİREKSİYON DERSLERİ

Londra'da Motor Carriage Supply Co. şirke-ti, 1900 yılı Haziran ayından itibaren direksi-yon dersleri vermeye başladı. Şirketinöğretmeni, bir bayan öğrenci tarafından "sa-bırlı, ısrarlı ve cesaret verici" olarak nitelen-dirilen Bay Harkinson'du. Şirket, direksiyonderslerini ek iş olarak veriyordu. Çünkü, TheMotor Carriage Supply Co., Londra'nın ger-çek anlamda ilk servis istasyonuydu.

İLK KÖPEK YARIŞMASI

Sporcu ve silah yapımcısı Mr. Pape, 28-29 Ha-ziran 1859'da İngiltere'nin Newcastle kentin-de, Tyne Town Hall'de, ilk köpek yarışmasınıdüzenledi. Pointer ve Seter cinsi 60 köpek ya-rışmaya katıldı. Pointerler arasında birincili-ği R. Brailsford'un kahverengi-beyaz köpeğialdı. Seterlerin birincisi de, J. Joblings'inDandy adlı köpeği oldu. Yarışmanın ilginç yö-

86

nü, Bay Brailsford'un Seterler, Bay Joblings'in de Pointerler için karar verecek jüri heyet-lerinin başkanları olmalarıydı.

İLK ŞOFÖR OKULU

1901 yılı Mayıs ayında, İngiltere'nin Birken-head kentinde, Motor Car Depot and Schoolof Automobilism adı altında William Lea ta-rafından kuruldu. Okulun öğretmeni, patron-lara bu fikri kendisinin verdiğini söyleyenArchibald Ford'du. Yaz sonuna doğru okulLiverpool'a taşındı ve adı da "Lea MotorOkulu" olarak değişti. 11 Ekim 1902 günlüAutocar dergisine göre, okul o denli başarı-lıydı ki, öğrencilerden ikisi, Londra'dan kal-kıp buraya gelmişti.

İLK EHLİYET

14 Ağustos 1893 tarihinde Paris Emniyet Mü-dürlüğü, bir kararname yayınladı:

"Hiçbir motorlu araç, sahibinin başvuru-su üzerine tarafımızdan verilecek sürücü bel-gesi olmadan kullanılamaz. Sürücülerin ha-taları nedeniyle, söz konusu belgeleri iptal et-me hakkına her zaman sahibiz."

Bu duyuru üzerine, araba sahipleri, ParisEmniyet Müdürlüğü'ne başvurdular. Kendi-leri bir direksiyon sınavından geçirildi ve ba-şarılı görülenlere sürücü belgeleri verildi, 10Mart 1899'da Fransız Hükümeti, bir kararna-me yayınlayarak sürücü belgelerinin arabakullandıkları zaman sürücülerin yanında ol-masını ve her istendiğinde gösterilmesini iste-di. Belgelerin üzerinde araba sahibinin birfotoğrafının bulunması gerekiyordu. 1 Kasım1899'a kadar Paris bölgesinde 1795 kişiye sü-rücü belgesi verilmişti.

İLK KURU TEMİZLEME

Kuru temizleme yöntemi ilk kez 1849 yılındaParis'te, M. Jolly-Bellin tarafından bir kazasonucu bulundu. Karısının alışverişe gittiği birgün Bay Jolly-Bellin, masanın üzerindeki lam-bayı, daha o sabah örtülen masa örtüsününüzerine devirdi. Karısı gelmeden durumu dü-zeltmenin telaşı içindeyken, lambanın içinde-ki gazın döküldüğü yerlerin, öteki taraflaraoranla çok daha temiz olduğunu farketti. Çokdikkatli birkaç denemeden sonra, asıl mesle-ği olan terziliğin yanında, ikinci bir meslek da-ha edindi. "Nettoyage â Sec" (KuruTemizleme) adıyla yeni bir servis kurdu. Te-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 87: Milliyet İlkler ansiklopedisi

mizlenmesi için kendisine getirilen çamaşırla-rın lekeli kısımlarını terementi-benzinkarışımının içine yatırıyor, sonra da fırçalı-yordu. Tekrar batırıp kuruttuktan sonra, birkez daha fırçalıyor ve böylece-kuru temizle-meyi bitirmiş oluyordu.

İLK EHLİYET SINAVI

Ehliyet sınavı zorunluluğu, ilk kez Paris Em-niyet Müdürlüğü'nün 14 Ağustos 1893 günüyayınladığı kararnamenin üçüncü maddesinin18. paragrafıyla getirildi. Sınavda, adaylarınaraba kullanma yeteneklerine, arabaya olanhâkimiyetlerine ve motor bilgilerine bakılıyor-du. Ayrıca, adayların 21 yaşını doldurmuş ol-maları koşulu da vardı. 10 Mart 1899'danitibaren ehliyet sınavları, öteki bölgelerde deuygulanmaya başlandı.

İLK ESNEK DOKUMA

1830'da Paris'in banliyölerinden Saint-Denis'te Rattier ve Guibal adlı iki ortağa aitsu geçirmez kumaş fabrikasında üretildi. İn-giliz lastik imalatçısı Thomas Hancock, ken-dilerine malzeme ve nitelikli işçi teminindeyardımcı oldu. Aslında bu yolda ilk çalışmabir Alman işadamı tarafından başlatılmıştı.Adı açıklanmayan bu Alman, İngiltere'deHancock'la temasa geçti. Hancock, kendisi-ne Paris'teki dostlarının adresini verdi. Fran-sız ortaklar, projeyi gerçekleştirmek içinçalıştılar ve sonunda başardılar. 1831'de es-nek kumaşlardan yapılmış çeşitli giysiler, İn-giltere'de de satılmaya başlandı.

İLK BARAJ

Yeryüzündeki ilk barajlar, Ortadoğu'daki ne-hirlerin vadilerinde, o yörenin insanları tara-fından yapıldı. Mevsim yağmurlarının dene-tim altına alınarak, sellerin önüne geçilmesigerekiyordu. Aksi halde, o yörelerde insan-ların yaşaması olanaksızdı. Oysa, insanlarınorada yaşadığını ve hatta tarımla uğraştıkla-rını biliyoruz.

Bilinen en eski baraj, M.Ö. 3000 yılların-da Mısır'da, Garavi Vadisi'nde yapıldı. Top-rak barajın uzunluğu 116 metreydi. Bizanstarihçisi Prokopius, M.S. 560 yılında yazdığıbir yazısında, Pers sınırında Daras Barajı'nınyapıldığından söz eder. Prokopius'un yazdık-larına göre, İmparator Justinyen'in mimarla-rından Krisis, barajı, her iki ucundan taşduvarlar örerek yaptı.

19. yüzyılın sonlarında erkeklerin zayıflamak ıçin verdiği uğ-raşlar o denli yaygınlaşmıştı ki, dönemin ünlü şarkıcıların-dan Howard Paul, bu konuya ilişkin bir beste yaptı, fotoğrafta,dinleyenleri hayli güldüren bu plağın kapağı görülüyor.

İLK ZAYIFLAMA DİYETİBilimsel olarak ilk zayıflama diyeti, 1862 yı-lında, aslında bir kulak uzmanı olan Dr. Har-vey tarafından, William Banting adlı aşırışişman bir hasta için hazırlandı. Banting'eönerilen diyet, karbonhidratların azaltılmasıtemeli üzerine kurulmuştu ve bu nedenle bu-günkü kilo verme diyetlerinin ilk örneği olmaözelliğini taşıyordu. Dr. Harvey'in hastasınaönerdiği beslenme rejimi şuydu:

Sabah: 100 gram et, balık ya da domuz-yağı. 30 gram ekmek.

Öğle: "Birazcık daha fazla" ekmek, seb-ze (patates hariç).

İkindi: Sütsüz çay, peksimet, meyve.Akşam: 100 gram et ya da balık.Bu rejimi uygulayan Banting, bir yıl için-

de 101 kilodan 75 kiloya düştü. Bunu duyanbirçok insan da aynı yolu izleyerek kilo ver-meye başladı. Önceleri, zayıflamak isteyenleryalnızca erkeklerdi. Ancak, 1914'ten itibarenkadınlar da fazla kilolarından "utanır"oldu-lar ve korselerin yardımıyla gizlemeye çalıştık-ları şişmanlıklarından bir an önce kurtulmanınyollarını aramaya başladılar.

87

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 88: Milliyet İlkler ansiklopedisi

16. yüzyılda İspanya'da büyük barajlarınyapıldığına tanık oluyoruz. Bunların en büyü-ğü olan Alicante Barajı, 1594'te yapıldı. TibiBoğazı'nı kapayan baraj, bugün hâlâ kulla-nılmaktadır.

İLK DETERJAN

Deterjan dediğimiz sentetik karışımlarla kıyas-lanırsa, sabun çok daha yetersiz bir temizle-yicidir. Deterjanın içinde bulunan hidrofilikatomlar, suyu çok severler. Yine deterjanda-ki hidrofobik denilen bir grup atom da, su-dan hiç hoşlanmaz. Bu son gruba giren atom-lar, kendilerini yağlara ve öteki kirlere bağ-larlar. Sonra suyu seven hidrofilik atomlar,yağlı ve kirli hidrofolik atomları temizleyerekgötürürler.

Yukarıda anlatmaya çalıştığımız teknikbilgiyi ilk keşfeden Belçikalı kimyacı A. Reyc-hler oldu. Onun 1913 yılındaki buluşundansonra, 1917'de Almanya'da Nekal adı altın-da ilk ticari deterjan satışı başladı. İkinci Dün-ya Savaşı sırasında deterjan üretimi hızla arttı.Çünkü, temizlenmesi gereken birçok ünifor-ma vardı ve bunların, suyun hiç köpürmediğituzlu sularda yıkanması gerekiyordu.

Sıradan deterjanlar, bazı proteinleri, ör-neğin yumurtayı ayrıştıramadıkları için, temiz-leyemezler. Bu tür proteinleri yalnız bazıenzimler ayrıştırabilir. 1967'den itibaren de-terjanlara bu amaçla bazı enzimler eklendi.Bunun ilk uygulamasını ABD'nin Ohio eya-letinde faaliyet gösteren Proctor and Gambleadlı şirket yaptı.

İLK BOYA

İndigo adı verilen mavi renkli boya, ilk insan-lar tarafından kullanılmaya başlandı. Mısır'da 5 bin yıl önce, indigo mavisi, giysilerin bo-yanmasında kullanılıyordu. Yine Mısırlılar,juvve denilen bir bitkinin kökünden kırmızıDoya, çivi otu denilen bir bitkinin köklerin-den, indigodan farklı tonda bir mavi boya, ya-lancısafran kökünden de, koyu kırmızı bir bo-ya elde etmeyi başardılar.

M.Ö 1000 yıllarında, Fenike kıyılarındabazı deniz kabuklularının bezlerinden erguvanrenginde bir boya elde ediliyordu. Meksika veOrta Amerika'da, hanım böceğinin gövdesikurutulduktan sonra, tozundan kırmızı boyayapılıyordu. Ege sahillerinde yaşayanlar dakırmızı böceğinin gebe dişilerinden kırmızırenkte bir boya elde etmeyi öğrenmişlerdi.

Eski insanlar, boya üretmekte usta olduk-ları kadar, boyama tekniğinde de hayli ilerle-

88

Londra'da yaşayan Macar göçmeni David Gestetner.1881 yı-lında balmumu kalıp kullanan bir çoğaltma makinesi geliş-tirdi. "Cyclastyle" adı verilen bu makine, oldukça yaygın birkullanım alanı buldu.

İLK ÇOĞALTMA MAKİNESİİngiltere'nin Birmingham kentinde, buhar ma-kineleri işi yapan James Watt tarafından bu-lundu. Watt, 24 Temmuz 1778 günü, Dr.Black'a yazdığı mektubunda, buluşundan şöy-le söz ediyordu:

"Birkaç gün önce, yazdığım yazıları çoğal-tan bir makine yapmayı başardım. Bu saye-de, mektuplarımı kolayca çoğaltabiliyorum."

Aygıt, düz bir baskı yatağı ile bir yandabir kol veya üstte bir dikey civatadan oluşuyor-du. Çoğaltılması istenen yazı ya da şekil, pre-se yerleştirilmeden önce altına, daha öncedensirke-boraks, istiridye kabuğu tozu ve damı-tılmış sudan oluşan bir karışıma batırılarak ıs-latılan bir şeffaf kâğıt konuyordu. Watt, buözel mürekkebin patentini 14 Şubat 1780'dealdı. Çoğaltılması istenilen yazı ya da şekil,alttaki özel mürekkebe batırılmış kâğıdın üze-rine tersten çıkıyordu. Daha sonra kâğıt, ka-lıp presin üst kısmına alınarak istenilenmiktarda çoğaltma yapılabiliyordu. Watt'ınbu makinesi, bir anlamda bugünkü ofset baskıtekniğinin de ilk öncüsüydü.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 89: Milliyet İlkler ansiklopedisi

me sağlamışlardı. Örneğin, bir kumaşı boya-madan önce, boyanın içine renklere kalıcılıksağlayacak bazı maddeler karıştırmayı biliyor-lardı.

İLK DAVULLAR

M.Ö 3500 yıllarında, insanların bir çerçeveüzerine geçirdikleri hayvan derisinden yaptık-ları davulları çaldıkları biliniyor. Bunun ka-nıtına birçok Çin söylencesinde rastlamakmümkündür. Bin yıl sonra Sümerler, Mezo-potamya'da insan boyunda yuvarlak davullaryaptılar. Afrika'da, davulların hatırlanama-yacak kadar eski zamanlardan bu yana bir ha-berleşme aracı olarak kullanıldığı bilinmekte.İncil'in bazı bölümlerinde de insanın düşma-nı karşısında ayaklarını yere vurarak nasıl"davul çaldığını" anlatan cümleler bulunur.Trampet ise, eski Yunanlılar zamanında kul-lanılmaya başlandı. Bunların daha büyük boy-ları, Arap istilası sırasında Avrupa'ya ulaş-tı. Bunlar savaşta cepheye giderken, barış za-manında da resmi törenlerde çalınıyordu. 15.yüzyılda süvarilerin kullandığı davul ve tram-petler, 17. yüzyıldan itibaren orkestralaragirdi.

Boya ve boyacılık tekniği, 1850'li yıllarakadar büyük bir gelişim göstermedi. O yıllar-da, renklerin kalıcılığında büyük etkisi olankrom tuzlarının bu sanayie girmesiyle yeni birçığır açıldı ve hızlı bir gelişme gözlendi.

İLK ELEKTRİKLİISITMA SİSTEMİ

Patenti 1887 yılında ABD'de Dr. W.LeighBurton tarafından alındı. İki yıl sonra da"Burton Electric Co." adlı kuruluş, seri üre-timine başladı. "The Electrician" adlı dergibu yeni elektrikli ısıtma araçlarım şöyle tanım-lıyordu:

"Burton elektrik sobası, blok demirdenyapılmış bir kasa içindeki rezistanslardan olu-şuyor. Bu rezistansların çevresi kuru alçıylakaplanmış. Amaç, tellerden gelen ısıyı emmekve böylece boşa gitmesini engellemek. Isıtıcı-lara 80 volt ve 2.5 amper gücünde akım veri-liyor. Bu güçte bir elektrik akımı, sobanın ısı-sını 200°F'ye kadar yükseltiyor."

Alçak bir masaya benzeyen radyatörler,yerden 10 sm. yüksekliğinde demir ayaklarüzerinde duruyordu. Uzunluğu 68 sm, yüksek-liği ise 10 sm idi. Firma tarafından gazetelereverilen ilanlarda, evlerde hiçbir tehlike söz ko-nusu olmadan kullanılabileceği yazılıydı. 1891sonlarına doğru Colorado eyaletinin Aspen

89

20 Mart 1780'de Jarnes Watt ve Ortaklarıadı altında bu baskı makinelerini üretmek içinbir firma kuruldu. Watt'ın ortağı MatthewBoulton, çok hırslı bir pazarlamacıydı. Par-lamento üyelerine birer mektup göndererek,bu son buluşla, konuşmalarını diledikleri ka-dar çoğaltarak seçim bölgelerine gönderebile-ceklerini duyurdu. Ayrıca, Kral'ın da ilgisiniçekmek üzere kendisine bir tanıtım gösterisiyapıldı. Bu baskı makinesiyle müzik notala-rının da kolayca çoğaltılabileceği, askeri emirve yönetmeliklerinin çok kısa bir zamanda ço-ğaltılarak birliklere gönderilebileceği kanıtlan-dı. Ayracı, Hindistan'da pazarlanmak üzereoranın iklimine dayanıklı, çelikten özel üre-tim yapıldı. Gezgincile için ilk portatif mo-deller üretildi. Ancak bütün bunlar, beklenilenilgiyi çekmek için yeterli olmadı. İngiltere Ban-kası'nın yöneticileri, söz konusu aygıtla bazısahtekârların işlerini kolaylaşabileceğini,.kal-pazanlara gün doğduğunu söylediler. Bu söz-leri duyan Boulton'un tepkisi çok sert oldu ve"İngiltere'de bazı yöneticiler, domuzdur"dedi.

Birinci yıl, 50 tanesi denizaşırı ülkelere ol-mak üzere 150 makine satıldı. Özel mürekkep,toz halinde imalatçı firma tarafından veriliyor-du. Zamanla siparişlerin sayısı arttı ve birkaçyıl içinde Watt'ın makinesi, iş dünyasının ençok ilgi duyduğu aygıtlardan biri oldu.

Birinci Dünya Savaşı'na kadar çoğaltmamakineleri Watt'ın yaptığına oranla çok az de-ğişimler göstererek kullanıldı, özel mürekkep-li kâğıdın yerine karbonlu. kâğıtlar aldı veteksir makineleri haline geldi.

Balmumu ile çoğaltma yöntemi ise 1875 yı-lında Thomas Alva Edison tarafından bulun-du. Edison, bu buluşu, parafinli kâğıttantelgraf bandında yararlanmak için deneyleryaparken geliştirdi. 8 Ağustos 1876'da bulu-şunun patentini aldı, sonra geliştirmeye devametti. En son haline getirdikten sonra; 1880'depatentini yineledi, ancak ticari üretime geçmeyidüşünmüyordu. Bunu duyan Chicagolu işada-mı Albert Blak Dick, patenti satın aldı ve bürotipi çoğaltma makinelerinin üretimine başladı.Hazırlanan kalıp tahta, bir çerçevenin içinekonuyor ve metin mumlu yüzeye bir stiluslauygulanıyordu. Daha sonra kalıbın üzerine birmerdane ile mürekkep veriliyor ve baskıya ge-çiliyordu. A.B. Dick, ürettiği ilk aygıtı 17Mart 1887'de sattı.Balmumundan kalıp kullanan ilk makineise 1881 yılında Londra'da Macar göçmeniDavid Gestetner tarafı

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 90: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kentinde faaliyet gösteren Aspen MadencilikŞirketi, bu ısıtıcıyı kendi binalarında kullan-mak için Chicago'daki "Electric Merchandi-se Co,"dan garanti istedi.

ELEKTRİKLİ İLKVANTİLATÖR

Ticari amaçla üretilen ilk elektrikli vantilatör,1882'de New York'ta, "Crocker and CurtisElectric Motor C o . " şirketinin başmühendisiDr. Schuyler Skaats tarafından gerçekleştiril-di. Ertesi yıl seri üretime geçilerek masa tipi,iki kanatlı pervaneli modeller piyasaya çıka-rıldı.

Dişli donanımıyla hareket eden, hareketliilk elektrikli vantilatör de 1908 yılında, ABD'de "Eck Dynamo and Electric C o " adlı ku-ruluş tarafından üretildi. Havayı her tarafa üf-leyebilen bu vantilatörler, tek yöne serinlik ve-ren vantilatörlerin satışını büyük ölçüde etki-ledi.

İLK ELEKTRİK AMPULÜ

Elektrik ampulünün ticari olarak üretimi, At-lantik'in iki yakasında, aynı anda, ama ayrıayrı başlatıldı. ABD'nin New Jersey eyaleti,Menlo Park kentinde Thomas Alva Edison veİngiltere'nin Newcastle kentinden Sir JosephSwan, hemen hemen aynı günlerde ampul üre-timine başladılar. Bu konuda iki tarafın da ön-celik iddiaları olduğundan, olaya kronolojikbir yaklaşımda bulunmak yararlı olacaktır.

Edison, deneylerine 1878 yılı Eylül ayın-da başladı. 12 aydan biraz daha uzun bir süresonra, ilk doyurucu sonucu elde etti. Bir süreyanan ilk Edison ampulü, Model no. 9'dur.Bu ampulün içinde karbonize edilmiş pamukfilament vardı. 21 Ekim 1879 günü, Edisondefterine şu notu düştü:

"9 numara gündüz 1.30'dan gece 03.00'ekadar yandı. Yani tam 13.5 saat. Daha sonrada bîr saat kadar pırpır etti. Sonunda camıpatladı ve dağıldı."

. Ampulün patenti 1 Kasım 1879 günü alınmıştı.Ama çok geçmeden Edison'un filament ola-rak kullandığı karbonize edilmiş dikiş ipliği-nin sürekli yanmak için uygun olmadığı gö-rüldü. 1880'in başlarında Edison, filamentolarak karbonize edilmiş kağıt kullanmayabaşladı. Bunlardan daha iyi sonuç alınca,Ekim ayında seri üretime geçti.

Joseph Swan, elektrik ampulünü ilk kez,18 Aralık 1878'de, Newcastle'da Tyne Derne-ği'nde yaptı. Konuşması sırasında dinleyicile-

90

rine gösterdiği ampul, daha önce laboratuvar-da yapılan deneyde fazla akım verildiği içinyandığından, kendisini dinleyenler, ampulünnasıl ışık verdiğini göremediler. 18 Ocak1879'da Sunderland'de verdiği ikinci konfe-ransta, daha önceki ampulün aynısını dinle-yicilerine ışık verirken gösterdi. Gerçi bu gös-teri Edison'un ilk başarılı laboratuvar dene-mesinden 10 ay önce yapılmıştı ama, bu de-neme pazarlanabilir elektrik ampulü ile geliş-melerin ilk aşamalarından biri olmaktan da-ha büyük bir iddia taşıyamaz. Ancak1880'lerin başlarında Swan de, tıpkı Edisongibi, karbonize edilmiş pamuk ipliğinden fi-lament kullanarak bir ampul yaptı. Ne var ki,onun ampulü, Edison'unkinden biraz dahauzun ömürlüydü. 27 Kasım 1880'de buluşu-nun patentini aldı ve hemen ardından Swanampullerinin üretimi başladı.

Ticari amaçla ilk üretilen ampuller, 1 Ekim1880 günü Menlo Park'taki "Edison LampWorks" adlı tesislerde yapıldı. Her ampul,üretim sırasında 200 ayrı işlemden geçiyordu.Üretim tamamen el emeğine dayalıydı ve bunedenlerden dolayı perakende satış fiyatı daoldukça yüksekti. Ampullerin tanesi 2.5 do-lardan piyasaya sunuldu. Zamanla istek arttıve fiyatlar da düştü.

İLK ELEKTRİK LAMBASI

Işık veren ilk elektrik lambası, İskoçyalı bi-lim adamı James Bowman Lindsay tarafındanyapıldı. 31 Temmuz 1835 tarihli "DundeeAdvertiser" gazetesi, Lindsay'in ilk başarılıdenemesini şöyle anlatıyordu:

"Yaşadığı kentte öğretmenlik yapan veWatt Enstitüsü'nün hocalarından Bay Lind-say, 25 Temmuz akşamı, elektrikten ışık eldeetmeyi başardı. Kendisi iki yıldır bu konu üze-rinde çalışıyordu, ama bu arada başka işlerlede ilgilenmek zorunda kaldı. Güzellik açısın-dan, elektrik ışığı, öteki ışık kaynaklarını ge-ride bırakıyor. Hiç kokusu yok. Duman çıkar-mıyor. Patlama tehlikesi söz konusu değil.Yanmak için havaya gereksinimi yok. Üste-lik iyice kapalı bir cam kavanoz içerisinde mu-hafaza edilebiliyor. Yanıcı eşyalarla dolu yer-lerde güven içinde kullanılabilir. İstenilen ye-re de götürülebiliyor."

Burada tanımlanan şeyin bir elektrikampulü olduğu açık. Lindsay, 30 Ekim 1835günü Dundee Advertiser'a yazdığı bir mektup-ta, buluşundan "havasız bir cam tüp" olaraksöz ediyor. Lindsay, mektubunu bu ışık kay-nağının altında kaleme aldığını ve bunu bü-yük bir rahatlıkla yaptığını belirtiyordu. Da-ha da ileri giderek, "İstenirse, aynı kaynak-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 91: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Elektrikli ilk iskemle, 1890 yılında New York'ta kutlanıldı. William Kemmler adlı katilin infaz tam sekiz dakika sürdü.Bu infazdan sonra çeşitli tartışmalar başladı. Kimleri, bunu modern bir gelişme olarak kabul ediyor, kimileri ise elektrik-li iskemleyi bir işkence aracı olarak görüyordu. Üstteki küçük resimde, başa takılan elektrot görülüyor.

ELEKTRİKLİ SANDALYEDEÖLEN İLK ADAMElektrikli sandalye ile ölüme gönderilen ilksuçlu William Kemmler, 6 Ağustos 1890 gü-nü New York'ta, Auborn Hapishanesi'ndecan verdi. İdam cezasını elektrik vererek uy-gulama fikri, karanlık bir tip olan Harold P.Brown tarafından ortaya atıldı. Bir zamanlarThomas Alva Edison'un yardımcılığını yapanBrown, Edison'un baş teknisyeni Dr. A.E.Kennelly'nin de yardımıyla sürdürdüğü ça-lışmaları sırasında, çok sayıda hayvanı elek-trik vererek öldürdü. Bu iki çılgının çalışma-larına tanık olan bir görevli, notlarında Brownve Kennelly'nin çalışmalarından şu şekilde sözediyor:

"Zavallı köpekleri ve öteki başka hayvan-ları elektrik vererek öldürüyorlardı. Bazen de-neme sırasında uygulanan akım, kadersiz hay-vanın can vermesi için yeterli olmuyor, kor-kunç acılar içinde bağırmaya başlıyordu. O za-man kafasına bir tuğla ya da sopa ile vurarakişini bitiliyorlardı."

Bu açıklamaların yayınlanması üzerine,kamuoyunda çok geniş tepkiler ortaya çıktı.Elektrik endüstrisinin ileri gelen temsilcileri-nin, Brown'ın çalışmaları sırasında şirketin iz-

ni olmadan Westinghouse firmasının yaptığıjeneratörleri kullandığını açıklamaları üzeri-ne, bu tepkilerin dozu daha da arttı.

Kemmler'in elektrikli sandalyede idamedilmesi, bütün ulusu ilgilendiren bir olay ha-line geldi. İnfazdan bir hafta sonra "TheElectrical Engineer" adlı dergi, hükümete yö-nelik bir eleştiri kampanyası açtı ve yönetici-leri, Kemmler olayında bir insanı kobay ola-rak kullanmakla ve bilimi bir infaz olayınaalet etmekle suçladı.Dergide, olayla ilgili ola-rak şu satırlar vardı:

"Şurası açıkça bellidir ki, Auburn'dakikurban, bu yeni infaz yöntemiyle anında canverememiş, akımın uygulanmasından dakika-larca sonra ölmüştür. İlk verilen akımla ölme-diği görülünce, kendisine tekrar elektrik uy-gulanmış. Bu arada elektrotların değdiği yer-de, deri yanmaya başlamış ve izleyiciler,Kemmler'in gözlerinde, çektiği büyük acının

"korkunç izlerini görmüşler."Aynı günlerde, New York Times'ta Krem-

ler'in infazını, asılarak ölmekten çok dahakorkunç bir ölüm biçimi olarak tanımlıyordu.Resmi raporlara göre ise, Kremmler, ölümodasına girdikten sekiz dakika sonra hayatagözlerini yummuştu.

91

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 92: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tan iki ya da üç ışık daha elde edebilirim. Üs-telik, bunların hepsinin altında kolayca oku-nup yazılabilir" der.

EVDE KULLANILAN İLKELEKTRİK AMPULÜ

Rhode Island'daki Donanma Eğitim İstasyo-nu görevlilerinden Profesör Moses G. Farmer,1859 yılı Temmuz ayında Massachussetts'de-ki evinin ön kısmını, kendi buluşu olan birlambayla aydınlattı. Lambanın yanması içingereken akım, evin mahzenine yerleştirilen birgalvanik pilden geliyordu.

ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK KASABA

Daha önce kullanılan gaz lambalarının yerinielektrik lambalarına bıraktığı ilk kasaba,ABD'nin Indiana eyaletindeki Wabash'dır.Bu kasabanın meydanı 4 bin mumluk 4 Brushark lambası ile aydınlatılıyordu. Değişiklik 31Mart 1880 günü yapıldı.

İLK SOKAK LAMBALARI

Sokak aydınlatılmasında kullanılan ilk lam-balar, deney amacıyla, Paris'te Conti rıhtımı-na ve Concorde alanına takıldı. Ark lambasıtüründeki bu lambalar, 1841 yılında Deleuil

Thomas Davenport tarafından 25 Şubat 1837'deyapılan bu ilk elektrik motoru, dakikada 450devir yapıyordu. Demir ve çelik plakalar merinde4.5 inçlik delikler açmak için kullanıldı.

İLK ELEKTRİK MOTORUPratik olarak kullanılabilecek ilk elektrik mo-torunun patenti, 25 Şubat 1837 günü Thomas

ve Archereau tarafından yerlerine monte edil-di.

ELEKTRİK MOTORLUİLK KORNA

İngiltere'de United Motor Industries Ltd. ta-rafından Wagner Electric Motor Horn adıylaüretildi. 28 Ağustos 1906'da The Motor adlıdergide ilanlarla tüketicilere tanıtıldı. Firma-nın kendi satış rakamlarına göre korna, çokbüyük ilgi gördü. Eylül ayında, aynı dergideyayınlanan ilanlara göre, "Bu yeni kornayaolan hayranlık bir çığ gibi büyüyor, üretimadeta kapışılarak tüketiliyordu." O ay yapı-lan bir denemede, kornanın sesinin yaklaşık800 metreden duyulabildiği saptandı. Sıradankornalar ise, ancak 400-500 metreden duyu-labiliyordu. Bu yeni aygıtı ilk kullananlar, Na-pier marka arabalarına taktıran Cecil Edge veS.F. Edge'dir.

ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK CADDE

1857'de, Fransa'nın Lyon kentindeki Imperi-ale Caddesi. Laccassange ve Thiers tarafındantakılan ark lambalarıyla aydınlatıldı. 1878 yı-lında Paris'in Opera Caddesi'nde yapılan ay-dınlatmaya kadar, bu konuda bir gelişme gö-rülmedi.

İLK ELEKTRİKLİ FIRIN

1889'da İsviçre'nin Sameden kentinde HotelBernina'ya takıldı. Kimin yaptığına dair birbelge ya da kayıt yoktur. The Electrician der-

Davenport tarafından alındı. Davenport, ay-nı yıl 50 librelik iki motor yaptı. Biri, demirya da çelik üzerine 1/4 inçlik delikler açmakiçin kullanılıyordu. Her iki motor da, daki-kada 450 devir yapıyordu. 1839'da daha bü-yük bir motor yaptı ve bu motoru bir baskımakinesini çalıştırmak için kullandı. Bu ma-kineyle de ilk sayısı 18 Ocak 1840 günü ya-yınlanan ABD'nin elektrikle ilgili ilk gazetesiolan "The Electromagnet and Mechanics In-telligencer"i çıkardı.

Endüstriyel amaçla belirli bir oranda me-kanik güç elde etmek üzere elektriğin ilk kul-lanımı 1873 yılında Paris'te Societe Grammetesislerinde yapıldı.

İlk minyatür elektrik motorları ise, 1880'yılında New Jersey'de Thomas Alva Edisontarafından gerçekleştirildi.

92

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 93: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Kubbe sanatında yeni bir çığır açan Bizanslılar, kare şeklindeki mekanların üzerini de kubbe ile örtmeyi başardılar. Bu-nun en görkemli örneği, İstanbul'da bulunan ve yapımı 537 yılında tamamlanan Ayasofya'nın kubbesidir.

İLK KUBBEÜç boyutlu kemer de diyebileceğimiz kubbe,Romalılar tarafından bulunmadan önce, bi-naların çatıları düz, odalar da dörtgen şeklin-deydi. Bu nedenle kubbeler, binaların değişikgörünümler almasını sağlamakla kalmadı, ay-nı zamanda geniş kullanımlı mekânlar yara-tılmasına da olanak verdi.

M.S. 124 ve 128 yılları arasında İmpara-tor Hadrianus tarafından yaptırılan Panthe-on Tapınağı'nın kubbesi, Romalılar zamanın-da yapılan kubbelerin en büyüğü ve en gör-kemlisidir. Yaklaşık 47 metre çapında olankubbe, 25 metre yüksekliğinde ve 7 metre ka-lınlığında bir duvarın üzerinde durur.

Kemerler gibi, kubbeler de ahşap bir kalıp-

iskele üzerine inşa edilir. Yapım tamamlandık-tan sonra bu ahşap kalıp sökülür. Bizanslılar,kubbe yapımcılığında ileri bir adım daha at-tılar ve kare şeklinde bir mekânın üzerini kub-beyle kapatmayı başardılar. M.S. 537'de ya-pılan Ayasofya, bunun en görkemli örneğidir.1300'lü yılların sonlarında, Orta Asya'da, Se-merkand yöresinde, İslam şaheseri olan kub-beler yükselmeye başladı. Rönesans'la birlik-te, kubbe yapımcılığı bir kez daha Avrupa'nın tekeline geçti ve yeni başyapıtlar, Avru-pa'nın çeşitli yerlerim süsledi. Osmanlıların dakubbe mimarisine büyük katkıları oldu. Mo-dern geometrik kubbelerin yapımı ise 1948 yı-lından itibaren Amerikalı mimar Buckmins-ter Fuller'ın öncülüğünde gerçekleşti.

93

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 94: Milliyet İlkler ansiklopedisi

gisinin Ağustos 1889 sayısında, bu fırınla il-gili bir haber yayınlandı. Söz konusu haberegöre, bu ilk elektrikli fırın, her türlü pişirmeve kızartma işlemlerini, mükemmel bir biçim-de yapıyordu. Hotel Bernina, kendisi için ge-rekli olan elektrik akımını yakındaki bir çağ-layanın yardımıyla çalışan dinamodan elde edi-yordu. Çağlayan, hiç durmadan akmaya de-vam ettiğinden, elde edilen elektrikten gündüzyararlanılamıyor ve güçlü bir enerji kaynağıbir anlamda boşa gidiyordu. Bunu gözönünealan otel yöneticileri, geceleri aydınlanmaamacıyla yararlandıkları elektrikten, gündüz-leri de yemek pişirmeyi düşündüler ve bir"elektrikli fırın" sipariş ettiler.

Satış amacıyla üretilen ilk elektrikli fırınise 1891 yılında, ABD'nin Minnesota eyaletin-de, St. Paul kentinde Carpenter Electric He-ating Manifacturing Co. adlı şirket tarafın-dan yapıldı. New York'ta yayınlanan "TheElectrical Engineer" adlı dergi, bu fırını şöy-le tanımlıyordu:

"Kızartma bölümü, 45 santimetre uzun-luğunda, 35 santimetre yüksekliğinde ve 30santimetre derinliğinde. İç kısımlar, asbest veparlak teneke ile kaplanmış. İçinde iki demirraf yar. Alt ve üst zeminde bir ısıtıcı bulunu-yor. Böylelikle fırının içinde iki ayrı ısı eldeetmek mümkün. Kapıya konan küçük bir pen-cere, içeride kızarmakta olan yemeğin gözlen-mesini sağlıyor. 110 voltla çalışan bu fırın12-15 dakika içinde 250 derecelik ısıya ulaşa-biliyor. Isı yükseldiğinde akımı kesip, pişirmeyedevam etmek de mümkün."

İLK IŞIKLI REKLAMLAR

Londra'da yayınlanan "The Electrician" ad-lı derginin 31 Aralık 1881 tarihli sayısında,Willing's Electric Signs şirketinin bir ilanı var-dı. Bu ilanda, elektrikle reklam panoları, ta-belalar, vitrin süslemeleri yapılabileceği duyu-ruluyordu. 1882 yılında, W.J. Hammer,Sydenham'da Crystal Palace'daki büyük or-gun üzerinde Edison ampulleriyle "EDISON"yazdırdı. Yazı, durmadan yanıp sönüyordu.Berlin'deki Ulusal Hijyen Sergisi'nin girişin-deki kemer üzerinde de elektrikli bir tabelavardı. Bu arada New York'taki Miner's Tiyat-rosu, adını ışıklı harflerle yazdıran ilk tiyatro-

1890 yılında, Piccadilly'nin kuzeydoğu ke-narına ilk ışıklı reklam panosu dikildi. Bu pa-no, Bovril şirketine aitti. Bir yıl sonra Broad-way'de dev bir reklam panosu geceleri ışık saç-tı. Üzerinde, "Evinizi, okyanus meltemlerininyaladığı Long Island'dan alın" yazısı vardı.1906 yılına gelindiğinde, Manhattan'da 3 bi-ni aşkın ışıklı reklam vardı.

94

1879 yılında New York'taki Boreel binasına ilk hızlı asansörgrubu yerleştirildi. İçinde oturularak çıkılan bu asansörler,ABD'de gökdelen fikrinin doğmasına neden oldu.

İLK ASANSÖRYolcu taşıyan ilk asansör, 1743 yılında Ver-sailles Sarayı'nda, Kral XV. Louis'nin özel da-iresine monte edildi. Kral, ikinci katta metre-si Bayan Chateauroux için bir daire hazırlat-mıştı. Kendi dairesi ise bir alt kattaydı. Canıistediğinde kolayca ve çabuk biçimde bir üstkata çıkabilmek için bu asansör projesini ger-çekleştirdi. Binanın dışında olan asansörekral, dairesinin balkonundan biniyordu."Uçan iskemle" diye adlandırılan bu ilk asan-sör, bazı ağırlık dengeleriyle hareket ediyor veinsan gücüyle çalışıyordu.

Bir iş merkezine yerleştirilen ilk asansör iseElisha Graves Otis tarafından yapıldı. Bu

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 95: Milliyet İlkler ansiklopedisi

asansör, 23 Mart 1857 günü, New York'unBroadway semtinde beş katlı bir binaya takıl-dı. Daha önceleri yük taşıyan asansörler ya-pan Otis, aynı zamanda insan taşıyan ilk asan-sörleri de üretti. Broadway'e yerleştirilen ilkasansörün maliyeti 300 doları bulmuştu.

Asansör takılan ilk otel ise, New York'ta-ki altı katlı "Fifth Avenue Hotel"dır. Asan-sör, 23 Ağustos 1859 günü Bostonlu O.Tufttarafından takıldı.

1868 yılında, New York'taki Equitable Li-fe Assurance Building'e asansör takıldı ve bu,bir işhanına takılan ilk asansör oldu. Yüksekhızlı ilk grup asansörler de yine New York'

ta, 1879 yılı Eylül ayında Otis Elevator Co.tarafından Boreel binasına yerleştirildi. Buasansörler, aynı anda hareket eden dört birim-den oluşuyorlardı. Yüksek hızlı asansörlerinbulunması, ABD'de şehircilik ve mimarininyeni boyutlar kazanmasına neden oldu. O gü-ne değin, yatay olarak büyüyen kentler, dikeyolarak büyümeye başladılar. Başta New Yorkolmak üzere birçok kentte çok katlı binalarhızla çoğaldı .Teknik olarak çok uzun yıllar ön-ce düşünülen gökdelenler, yüksek hızlı asan-sörün bulunuşuyla hayata geçirildi.

1880 yılında, Manheim Endüstri Sergisi'n-de, Siemens ve Halske Şirketi, 22 metre yük-sekliğinde bir binaya ilk elektrikli asansörüyerleştirdiler. Bir ay boyunca hiç arıza yapma-dan çalışan bu asansör, bu süre içinde 8 binkişiye hizmet verdi.

95

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 96: Milliyet İlkler ansiklopedisi

New York'ta, 1882 yılında kurulan bu elektrik santralının altı jeneratöründen elde edilen elektrik, 6 bin Edison ampulünü ışığaboğmaya yetecek düzeydeydi.

İLK ELEKTRİK SANTRALIGerek kamu, gerekse özel kesim için elektriküreten ilk elektrik santralı, 1 Ekim 1881'deWey Nehri üzerinde kuruldu. "Central PowerStation" adlı bu hidroelektrik santral, Calderve Barrett tarafından kurulmuştu. İşletmeci-.liğini de bu iki isim yürütüyordu. Jeneratörmalzemelerini sağlayan Siemens Bros, bir yılsonra santralın işletmeciliğini devraldı. Sant-ralın en önemli müşterisi, kasabanın 195 po-und karşılığında bir yıl aydınlatılması için Cal-der ve Barrett ile anlaşma yapan Godalming

Belediyesi idi. Caddelerdeki gaz lambaları,elektrikle çalışabilecek biçimde değiştirildi. Busantraldan elde edilen elektrik enerjisinin ka-sabadaki evlerde nasıl ve ne oranda kullanıl-dığına ilişkin çok az bilgi vardır. Kasaba sa-kinlerinin, bu yeni enerji türünü "gaz kadarucuz" temin edebildiklerini biliyoruz. Aydın-lanmada kullanılan Swan ampullerinin çok kı-sa ömürlü olması, elektriğe duyulan ilgiyiazalttı. Bunun üzerine işleri gittikçe kötüleşenişletmeci firma, 1 Mayıs 1884 günü, santralınfaaliyetini durdurdu.

İLK İŞ BULMA SERVİSİ İLK ANSİKLOPEDİ

Dünyada kayda geçen ilk iş bulma servisi, 4Temmuz 1631 günü, Paris'te, "Bureaud'Adresse" adı altında, Theophraste Renau-dot tarafından açıldı. Eleman arayan işveren-lerin müracaatlarında, kendilerinden bir mik-tar ücret alınıyordu. İş arayanlardan da, eğerçok yoksul değillerse, "hizmet ücreti" isteni-yordu. Ancak parası olmayan işsizlere ısraredilmiyordu. Paris polisi 1639 yılında bir emiryayınlayarak, kentte bulunan tüm yabancı iş-sizlerin, Bureau d'Adresse'e başvurmalarını is-tedi. Bundan amaç, serseriliğin önüne geçebil-mekti. Renaudot'nun bürosu, daha çok evle-re "uşak", dükkânlara da "tezgâhtar" ya da"çırak" buluyordu. Büro zamanla emlakçi-lik, seyahat organizasyonu gibi hizmetler devermeye başladı.

96

1559 yılında Basle'de Encyclopaedia SeuOrbis Disciplinarum adıyla yayınlanan kita-bın, dünyadaki ilk ansiklopedi olduğu bilinir.Yazarı Paul Scalich idi. Kitabın adı, "Bir da-ire içinde öğrenmek" anlamına geliyordu.İçindeki konuların alfabetik bir sıraya dizil-diği ilk ansiklopedi ise, Antoine Furetiere ta-rafından hazırlanan "Dictionnaire Universel"dir. 1690 yılında Paris'te yayınlandı. İngiliz-ce dilinde ilk ansiklopedi de, John Harris'in"Lexicon Technicum" adlı yapıtıdır Londra'-da 1704 yılında basıldı.

Bölümler halinde yayınlanan ilk ansiklo-pedi ise, Johann Zelder yönetiminde hazırla-nan 64 ciltlik Universel Lexicon'dur.Konusun-da uzmanlaşmış yazarların katkılarıyla hazır-lanan bu ansiklopedi, Leipzig'de, 1731-1750

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 97: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yılları arasında çıkarıldı. Zeller, sermayesi yada fazladan geliri olmayan bir perakende ki-tap satıcısıydı. Ansiklopedisini de ancak Le-ipzig'de kendisine gelir sağlamak amacıyla dü-zenlenen bir piyango sayesinde bastırabildi.Ancak öylesine güç ekonomik koşullar için-de yaşadı ki, kendi hazırladığı ansiklopediden"tam bir takım" almaya bütçesi uygun değil-di.

İLK ZARF

İngiltere'de Sir James Ogilvie, 16 Mayıs 1696günü Sir William Turnbull' a yazdığı mektuptailk kez bir zarf kullandı. Halen İngiliz arşiv-lerinde bulunan bu zarf, 11x7.5 santim eba-dındaydı.

1830 yılında, İngiltere'nin Brighton ken-tinde S.K.Brewer ilk kez zarf üretimine baş-ladı. Zamanla bu zarfa duyulan ilgi öylesinearttı ki, Brewer buluşunun altından kalkama-yacağını anlayınca, Dobbs and Co. adlı Lond-ra firmasını yardıma çağırdı. İki ortak, üret-tikleri zarflarla hayli para kazandılar.

İLK EŞİT İŞARETİ

( = ) olarak gösterilen ilk eşit işareti, 1557 yı-lında Londra'da Robert Recard adında birOxfordlu tarafından kullanıldı. Recard o yılyayınladığı "The Whetstone of Witte" adlı ce-bir kitabında, eşit kavramını ( = ) işareti ilesimgeledi. Neden başka bir şeyi değil de, busimgeyi seçtiğini soranlara da şu yanıtı verdi:

"Birbirine paralel iki çizgiden daha eşit ikişey düşünemezsiniz."

İLK SİLGİ

Çok geniş bir kullanım alanı bulunan silgidenilk kez 1770 yılında söz edildi. O yıl, Lond-ra'da, "Familiar Introduction to the Theoryand Practice of Perspective" adlı bir kitap ya-yınlandı. Kitabın yazarı Joseph Priestley, ki-taba yaptığı ekte şöyle diyordu:

"Bu kitap basıldıktan sonra bir nesne gör-düm. Bununla, bir kâğıt üzerindeki kurşun-kalem izlerini rahatlıkla yok edebiliyordu. Bunedenle, çizimle uğraşan insanlar için son de-rece yararlı bir araç olduğu kuşkusuzdur. Buharika alet, matematiksel araçlar yapan BayNairne tarafından satılıyor. Bay Nairne, 2.5santimlik kübik bir parçayı üç şilin karşılığın-da satıyor ama, yıllarca kullanılabileceğinisöylüyor."

1838 yılında Sidney 'deki New South Wales Postanesi, ilk zarflımektup kâğıtlarını bastırdı. Katlandığı zaman dış tarafı zarfhalini alan bu kâğıtların fiyatına, posta ücreti de dahil oldu-ğundan, üzerleri mühürlüydü.

İLK ZARFLI MEKTUP KÂĞIDIKatlandıktan sonra dış kısmı "zarf" haline ge-len ilk özel mektup kâğıtları, 1 Kasım 1838'deSidney'de New South Wales postanesinde ba-sıldı. Zarfın üzerinde, özel bir damga vardı. Budamga, posta ücretinin de, zarfın satış ücre-tiyle birlikte alındığım gösteriyordu. Bu ko-laylık, Sidneylilerin ilgisiyle karşılandı. Düzi-nelik paketler halinde satışa çıkarılan"mektup-zarflar" kısa süre içinde tükendi.

İLK ESPERANTO KİTAP

Lingvo Internacia adını taşıyan ilk Esperan-to kitap, 1887 yılında Varşova'da Dr. Ludo-viç Zamenhof adlı Rus tarafından yayınlan-dı. Dr. Esperanto takma adıyla kitabını bas-tıran Zamenhof, 1859 yılında Bielostock adlıkasabada dünyaya geldi. Bu kasabanın sakin-lerini Ruslar, Polonyalılar, Almanlar ve Ya-hudiler oluşturuyordu.

Zamenhof da bir Yahudi aileden geliyor-du. Gençlik yıllarında, farklı diller konuşankasabalılar arasındaki kötü ilişkiler, Zamen-hof 'u çok rahatsız etti. Bunun üzerine yeni birdil geliştirerek, insanlar arasında kardeşliği vedostluğu, bu dil aracılığıyla gerçekleştirmeyekarar verdi. Söz konusu dil, kendisi gibi dü-şünenler tarafından okullarda öğrenilebilirdi.14 yaşında bir öğrenciyken (Varşova Klasik

97

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 98: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Akademisi'nde) bu amaca yönelik çalışmala-rına başladı. 19 yaşına geldiğinde (1878) altı-yedi arkadaşım da ikna etmeye yetecek kadaryol almıştı. 17 Aralık 1878 günü evinde birtoplantı düzenledi ve arkadaşlarıyla birlikteyeni bir konuşma ve şarkı dilinin doğuşunukutladı. Ne var ki, Esperanto'nun bu ilk ön-cüleri, tutucu büyüklerinin sert tepkilerine da-yanamadılar ve Zamenhof, yoluna tek başı-na devam etmek zorunda kaldı.

Birçok düzenlemenin ardından, 15 yıllıkemeğinin sonucu, 40 sayfalık bir kitap halinegeldi. Kitabın başına koyduğu bir önsözle, ya-zar, kitapla ilgili tüm haklarından feragat et-tiğini duyurdu. Zira ona göre, "Uluslararasıbir dil, tıpkı ulusal dillerde olduğu gibi, her-hangi bir bireyin değil, toplumun malıydı."

Esperanto'nun ilk yandaşları genellikle,Almanlar, İsveçliler ve Ruslardan oluşuyor-du. Rus Esperantocular arasında ünlü yazarLeo Tolstoy da vardı. Yeni dünya dili, Batı'da en büyük ilgiyi Fransızlardan gördü ve 1898yılında Fransa Ulusal Esperanto Derneği ku-ruldu.

İLK FAN KULÜP

Herhangi bir sanatçının hayranlarını bir ara-ya getiren fan kulüplerin ilki, "The Keen Or-der of Wallerites" adıyla Londra'da kuruldu.Dönemin ünlü aktörlerinden Lews Waller'i se-venlerce kurulan kulübün, büyük bir olasılıkla1900-1901 yıllarında açıldığı sanılıyor.

Kulüp üyeleri, bir yanında Waller'in res-mi, diğer yanında da sanatçının en sevdiği çi-çek olan "menekşe" bulunan bir rozet takı-yorlardı. Sembol renkleri mavi ve leylak ren-giydi. Üyelerin Bay Waller'le ilişkileri de be-lirli kurallara bağlanmıştı. Örneğin, kulüp sek-reteri dışında hiç kimse Bay Waller'le kişiselilişki kuramazdı. Ayrıca her üye, sanatçınıngala gecelerinde mutlaka hazır bulunmak zo-rundaydı.

İLK MODA FOTOĞRAFLARI

İlk kez 1891 yılı Aralık ayında, Paris'te ya-yınlanan moda gazetesi "La Mode Prati-que"de çıktı. Fotoğraflar, özel bir teknikle çift,renkli olarak basılmıştı. Ertesi yıl derginin"Fashions of Today" adıyla Londra'da ya-yınlanan İngilizce baskısında, İngilizler, ülke-lerinde çıkan ilk moda fotoğraflarını gördü-ler. 1901 yılında yayınlanan Les Modes'a ka-dar bu konuda başka bir çalışma görülmedi.Les Modes yayın hayatına atıldığında, hemkonuya ciddi bir yaklaşımda bulundu, hem de

98

modacı Doris Langley Moore'un belirttiği gi-bi, fotoğraflardaki modeller, "profesyonelli-ğin iyi birer örneğini sergilediler".

Uluslararası bir moda fotoğrafçısı tarafın-dan çekilen ilk resimler ise, 1911 yılı Nisanayında "Art et Decoration"da yayınlandı. Bu,Lüksemburg asıllı Amerikalı Edward Steic-hen'in Paul Poiret kreasyonları üzerinde yap-tığı 13 fotoğraflık bir çalışmaydı.

İLK ARKADAŞ BULMABÜROSU

"Eskort Servisi" de denilen arkadaş bulmabürolarının ilki, 1937 yılında Londra'da"S.O.S." adıyla Bayan Horace Farquharsontarafından açıldı. Büyük bir gizlilik içinde hiz-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 99: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK YÜRÜYEN MERDİVENYürüyen merdivenin ilki, New York'ta 15Mart 1892'de Jesse W.Reno tarafından yapıl-dı. İlk kez kullanıldığı yer ise, Coney Island'-dır. 1896 sonbaharında Old Iron Pier'e mon-te edilen yürüyen merdiven, her biri 10 san-tim genişliğinde ve 60 santim uzunluğunda la-talardan oluşan bir konveyör yardımıyla ça-lışıyordu. Konveyör ise gücünü bir elektrikmotorundan alıyordu.

Gerçek anlamda ilk yürüyen merdiveninpatenti ise 2 Ağustos 1892 günü, Amerikalımucit Charles A.Wheeler tarafından alındı.Wheeler, patentini almasına karşın, buluşu-nu hayata geçirmedi ve haklarım 1898 yılın-da Charles D. Seeberger'e sattı. Seeberger, ba-zı küçük ilavelerle Wheeler'in buluşunu geliş-tirdi. Bu modelin ilk örneği, Seeberger'in üre-tim için anlaştığı Otis Elevator Co. firması-nın New York'taki tesislerinde 9 Haziran 1899günü denendi.

Seeberger yürüyen merdiveninin, halk ta-rafından ilk kullanımı ise 1900 yılında ParisFuarı'nda oldu. Ertesi yıl tekrar ABD'ye ge-tirilen merdiven, Philadelphia'daki Gimbel'smağazalarına monte edildi ve 1939 yılına ka-dar orada hizmet verdi.

İngiltere'de ilk yürüyen merdiven ise, 4Ekim 1911 günü Londra'nın Piccadilly Mey-danı'nda, Earls Court metro istasyonunda hiz-mete girdi. Bu, 13 metre uzunluğunda, See-berger türü bir yürüyen merdivendi. Üzerin-de, "Basamaklara oturmayınız", "Önce solayağınızla ininiz" gibi uyarı tümceleri vardı.

Yürüyen merdiven, İngiltere'ye ilk kez 1911 yılında geldi veLondra'da Piccadilly alanına bakan Earls Court metre is-tasyonunun çıkışında hizmete girdi.

met verilen bu büroda, ücretler bulunan ar-kadaşın niteliklerine göre değişiyordu. Örne-ğin, bir İngiliz soylusunun genç oğluyla bir ge-ce geçirmek isteyen birisinin 3 pound ödeme-si gerekiyordu.

İLK EKOMETRE

Ses dalgalarının yardımıyla, okyanusların de-rinliklerini ölçmeye ve belirli derinliklerde ne-ler bulunduğunu anlamaya yarayan ekometriyöntemine yönelik çalışmalara, 1912 yılındaTitanik gemisinin bir buzdağına çarparak 1513yolcusuyla birlikte sulara gömülmesinden son-ra ilgi duyuldu. İngiliz iklimbilimcisi L.F.Ric-hardson, ses dalgalarının bir cisme çarparakgeri dönmesi sistemine dayanan yankı meto-

duyla, derinliklerin taranması fikrini ortayaattı. ABD'li Profesör Reginald A.Fessenden,Birinci Dünya Savaşı'ndan önce ilk başarılıdeneyleri gerçekleştirdi. 1930'lardan itibarende, denizlerin dibini taramak için yüzyıllardırkullanılan ilkel çubuk yönteminden vazgeçi-lerek eko sistemi uygulanmaya başlandı.

İLK KALPELEKTROSU (E.K.G)

Kalbin vuruşları, kalp kaslarındaki voltaj de-ğişimlerinden kaynaklanır. Vücudun iki nok-tasından deriye bağlanacak bir voltmetreylebu değişimler algılanabilir. Kalpteki bu elek-triksel olay ilk kez 1903 yılında Leyden Üni-versitesi'nde Hollandalı Doktor William Eint-hoven tarafından ilkel bir galvanometre ara-cılığıyla saptandı. Elektrokardiyogram aygı-tı, kaydedilen bazı gelişimlere rağmen, hâlâ busisteme göre çalışır. Voltaj değişimleri bir ka-lemle özel bir kağıt üzerine yansıtılır. Kalp uz-manı bir doktor, bu kağıdı incelediği zamankalp seslerinin düzenliliği, karıncıkların ve ku-lakçıkların durumu ve göğüs ağrılarının ne-denleri ile ilgili çok önemli bilgiler elde eder.

İLK ELEKTROLİZ

Pillerle ilgili çalışmalarını sürdürdüğü sıralar-da, İngiliz kimyager Humpry Davy, elektro-liz olayını da keşfetti. Davy, kimyasal bileş-kelerin, elektriksel çekim sayesinde bir aradatutulabildiğini anlamıştı. Aynı bileşkelerin yi-ne elektrik aracılığıyla birbirlerinden ayrılabi-leceğini düşündü. 1807 yılında bu varsayımı-nı bir deneyle kanıtladı. O güne kadar bir ele-ment olarak kabul edilen kostik sodayı eriyikhaline getirdi ve içinden güçlü bir pil aracılı-ğıyla elektrik akımı geçirdi. Böylece kostik so-danın sodyum ve potasyum elementlerine ay-rıştığını gördü.

Onun kanıtladığı bu elektroliz yöntemi,bugün metal kaplama sanayiinde büyük ölçü-de kullanılmaktadır.

İLK ELEKTROMIKNATIS

Danimarkalı fizikçi Hans Christian Oersted,1820 yılında bir telden geçen elektrik akımı-nın telin yakınındaki pusulanın ibresini oynat-tığını gördü. Böylece elektrikle manyetizmarasında bir ilişki olduğunu anladı. Oersted'in bu buluşu üzerine birçok bilim adamı ça-lışmalar yaptı. Bunlardan biri de, İngiliz fi-

99

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 100: Milliyet İlkler ansiklopedisi

zikçi William Sturgeon idi. Sturgeon, atnalışeklinde bir demir çubuk üzerine sarılmış tel-lere elektrik verildiğinde bir "mıknatıs" oluş-tuğunu buldu. "Elektromıknatıs" adı verilenbu "atnalı", kendinden 20 kat daha ağır ci-simleri kaldırabiliyordu.

1831 yılında Amerikalı fizikçi JosephHenry, Sturgeon'un buluşunu biraz daha ge-liştirdi. Karısının iç çamaşırlarını parçalaya-rak elde ettiği ipeklerle, bakır telleri izole ettive bu telleri kat kat sardı. Böylece, elde ettiğimıknatısın gücünün büyük ölçüde arttığınıgördü.

İLK PATLAYICILAR

İlk patlayıcı madde olan barutu kimlerin bul-duğu kesin olarak saptanamamakla birlikte,10. yüzyılda Çinliler, 13. yüzyılın sonundanitibaren de Araplar tarafından kullanıldığ. bi-liniyor. Avrupa ile ilgili araştırmalarda rast-lanılan ilk kayıt ise, 1314 yılında İngiltere'yebir gemi dolusu silah ve barutun geldiğidir.

İtalyan kimyacı Asconio Sobrero, 1846 yı-lında nitrogliserini buldu. Ancak, bu maddeen ufak bir devinimde patladığından üretmekson derece rizikoluydu. 1866 yılında İsveç'teImmanuel Nobel ve oğlu Alfred, nitrogliserinüretimi için nispeten daha güvenli bir yöntemgeliştirdiler. 1867 yılında Alfred Nobel, nitro-gliserini, emici bir madde olan sodyum nitrat-la karıştırarak ilk "dinamit'i yaptı. Dinamitele alınabilecek kadar güvenliydi ama, patla-yıcı gücünde bir eksilme yoktu. 1875 yılındada Alfred Nobel, jelatin dinamiti üretmeyi ba-şardı.

1866'da Fransa'da amonyumpikrat kul-lanılarak güçlü bir patlayıcı yapıldı. Yine güç-lü bir patlayıcı olan ve amonyumpikratta ol-duğu gibi patlatılabilmesi için bir detonatörgereken TNT (Trinitrotoluen) de 1863 yılın-da J.Wilbrand tarafından bulundu.

İLK AKTÖR

Dekor ve kostüm kullanılarak çekilen bir film-

Fransa doğumlu Amerikalı mucit Louis Aime Augustin LePrince, bu tek mercekli kameranın patentini 10 Ocak 188Sgünü aldı.

İLK FİLMFransız asıllı Amerikalı Louis Aime AugustinLe Prince tarafından gerçekleştirildi. De Prin-ce, karısının sanat öğretmenliği yaptığı NewYork Sağırlar Okulu'nda hareketli fotoğrafikgörüntülere ilişkin bazı araştırmalar yapıyor-du. Kızı M.Le Prince, 1885 yılında, enstitü-nün beyaz badanalı duvarlarında kımıldayangörüntüler izlediğini iddia etti. 1886 yılının Ka-sım ayında Le Prince, Amerikan Patent Bü-rosu'na başvurarak, buluşunu şöyle tanıttı:

"Fotoğrafik bir kamera ile bir nesnenin yada nesnelerin hareketli görüntüleri saptanır.Sonra da bu görüntüler, bir projeksiyon ay-gıtı aracılığıyla aynen yeniden canlandırılır."

1861 yılında da İngiltere'de bir İngiliz,kendi ülkesinde çok daha basit bir aygıtla butür bir patent almıştı. Le Prince'in aldığı Ame-rikan patenti ise, daha karmaşık bir (16 mer-cek)' aygıttı.

100

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 101: Milliyet İlkler ansiklopedisi

de kamera karşısına geçen ilk aktör, "Krali-çe Mary'nin İdamı" filminde Kraliçe Mary'-yi oynayan Bay R.L.Thomas'dır. Raff andGammon şirketi tarafından Alfred Clark yö-netiminde, 28 Ağustos Î895'te New Yerseyeyaletinin West Orange şehrinde çekilen film-de, başrol olan kraliçe rolünü, KinetoscopeCo. şirketinin muhasebecisi olan Bay Thomas,özel bir makyajla oynadı. İdam sahnesi çeki-lirken, Thomas, cellatın önündeki kütüğe yak-laştı ve boynunu kütüğün üzerine koydu. Busahnenin çekiminden sonra kamera durdu. Buarada Thomas, çekildi. Kamera daha sonracellatı çekti. Böylece sinema tarihinin ilk filmhilesi de gerçekleştirilmiş oldu.

Bir filmde komedi oynamak üzere görev-lendirilen ilk kişi ise, M.Clerc'tir. Lyon ken-tinde oturan Bayan Lumiere'in bahçıvanıolan M.Clerc, Lumiere Kardeşler tarafındançevrilen L'Arroseur Arrose adlı filmde de bah-çıvan rolü oynadı. Bu film, 28 Aralık 1895 gü-nü, Paris'te Grand Cafe'de gösterildi. Film-de Clerc bir hortumla çiçekleri sulamaktadır.Yaramaz bir çocuk (Bu rolü o zaman 14 ya-şında olan Duval adlı bir genç oynadı) bahçı-vanın arkasına dolanarak hortuma basar vesuyun kesilmesine neden olur. Bahçıvan hor-tumun tıkanıp tıkanmadığını anlamak içinucunu gözüne doğru kaldırınca, çocuk ayağı-nı kaldırır ve su Clerc'in yüzüne fışkırırken,neşe içinde dans ederek oradan uzaklaşır.

İLK TOPLU FİLMGÖSTERİMİ

22 Mayıs 1891'de, West Orange'daki Edisonlaboratuvarlarında yapıldı. Kadın KulüpleriUlusal Federasyonu'nun 147 üyesi, o gün Ba-yan Edison'un konuğu olmuşlardı. BayanEdison, onları kocasının çalışma salonuna gö-türdü ve orada kendilerine yeni "kineteskop"u tanıttı. The Sun gazetesi, olayla ilgili ola-rak şunları yazdı:

"Şaşkınlıklarına rağmen memnuniyetleride yüzlerinden anlaşılan kulüp üyesi hanıme-fendiler, yerde bir kutu gördüler. Kutunun ya-nında bazı makaralar ve kayışlar vardı ve biradam onları çalıştırmak için uğraşıyordu. Ku-tunun tepesinde de üç santimetre çapında birdelik vardı. Delikten baktıklarında bir adamgördüler. Bu o zamana kadar gördükleri engüzel resimdi. Resimdeki adam, eğildi, gülüm-sedi ve şapkasını çıkararak kendilerini selam-ladı. Üstelik tüm hareketleri kusursuzdu."

Bu gösteride izletilen filmin, bir yatay ka-mera ile çekildiği anlaşılıyor. 1892 yılına ka-dar da çekimler bu yöntemle yapıldı. O

yıl. Dickson, perfore film kullanarak ilk dikeybeslemeli kamerayı geliştirdi. Ekim ayındaDickson, bu kamerayla kendisini, yardımcısıWilliam Heise'yi, bazı kılıç ve güreş karşılaş-malarını görüntüledi. Dickson'ın sağladığı bugelişme, para kazanmak amacıyla film çeki-lebileceğini kanıtladı ve bu yönde çalışmalarbaşladı.

ÜCRET KARŞILIĞIGÖSTERİLEN İLK FİLM

14 Nisan 1894 günü, New York'ta ve Broad-way'de, Holland Bros'un kineteskop salonun-da izleyicilerin karşısına çıktı. Kineteskoplarbeşerlik iki sıra halinde dizilmişlerdi. 25 sentödeyen her seyirci beş film izleyebiliyordu. Bü-tün filmleri izlemek isteyenlerden iki misli üc-ret alınıyordu.

İlk gün 120 dolar hasılat toplandı. Bu da,sinema tarihinde ilk günkü seyirci sayısının500 olduğunu gösterir. Edison'un West Oran-ge'daki stüdyolarında çekilen filmler şunlar-dı:

Sandw, Bertholdi,At Nasıl Nallanır,BerberDükkanı, Bertholdi II, Demirciler, Horoz Dö-ğüşü, Dans, Güreş, Trapez.

Tüm bu filmlerin yapımcısı olan EdisonCo. aynı zamanda dünyanın ilk film yapımkuruluşu idi. Çekim tarihi belli olan ilk ko-nulu film ise Sandw'dur (7 Mart 1894). Sirk-lerde güç gösterisi yapan Eugene Sandw da,kamera karşısına geçen ilk profesyonel olarakkabul edilebilir. Edison için film yapan ötekiünlüler arasında "Annie Get Your Gun" ad-lı filmiyle ölümsüzleşen Annie Oakley ve ef-sanevi Buffalo Bill sayılabilir. Her ikisi de, ka-mera karşısına aynı yılda, 1894'te geçtiler.

İlk film katoloğu da, 1894 yılında Edisonşirketince yayınlandı. Bu katalogda, hepsiEdison firmasının yapımı olan 52 filmin tanı-tımı yapılıyordu. Film fiyatları ise 10 dolar(Şahane Kadın) ile 100 dolar (5 rauntluk birboks maçı) arasında değişiyordu.

PERDE ÜZERİNDESEYREDİLEN İLK FİLM

La Sortie des Ouvriers de L'Usine Lumiere ad-lı film, 22 Mart 1895 günü, Paris'te Augusteve Louis Lumiere tarafından Societe d'Enco-uragement a l'Industrie Nationale üyelerinegösterildi. Lumiere'ler, bu filmin çekimini1894 yılının Ağustos ya da Eylül ayında yap-mışlardı. Lyon'daki Lumiere fabrikalarındaçalışan işçilerin yedikleri bir akşam yemeğinikonu alıyordu.

101

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 102: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Perde üzerinde ücret karşılığında gösteri-len ilk film ise 20 Mayıs 1895 günü Broad-way'de oynatıldı. Bu dört dakikalık film,"Young Griffo" ile "Charles Barnett" ara-sındaki bir boks maçını konu alıyordu. Filminçekimini ve gösterimini, ekranda oynatmaküzere film çekiminin ilk öncüsü olan LamdaCo. adlı şirketin kurucusu ve sahibi WoodvilleLatham yapmıştı. Gösterimde kullanılan Ei-doloskop adlı ilkel projeksiyon makinesiniLamda Co. için Edison'un eski teknisyenle-rinden Eugene Lauste yaptı.

Avrupa'da para ödeyerek salona giren se-yirciler karşısında ilk film gösterimi, 1 Kasım1895 günü, Berlin'de Max ve Emil Sklado-nowsky tarafından yapıldı. SkladonowskyKardeşler, bu gösterim sırasında, kendi buluş-ları olan bir projeksiyon aygıtını kullandılar.İki ucu birbirine eklendiği için film hiç dur-mamacasına oynuyordu ama film içindeki tekhareket, yalnızca birkaç saniye sürdüğü içinsürekli olarak bu bir tek hareket perdeye yan-sıtılıyordu. Biraz titrek ve flu olmasına kar-şın, perdede gerçekten bir hareket vardı ve budurum, Nazilerin 40 yıl sonra sinema endüst-risinin temellerinin Almanya'da atıldığı yolun-da bazı iddialar sürmesine olanak sağladı. As-lında, ne Amerika'da Lauste ve Latham'ın ça-baları, ne de Almanya'da Skladonowsky Kar-deşler'in yaptıkları, sinemanın gelişiminde ka-lıcı birer etki bırakamamıştır.

Tüm sinema tarihçileri tarafından, sinema-nın bir eğlence aracı olarak ortaya çıktığı ilkgün olarak Lumiere'lerin bilet alarak salonagiren seyirciler karşısında Paris'teki GrandCafe'de hareketli bir film oynattıkları 28 Ara-lık 1895 tarihi kabul edilir.

Lumiere'ler, gerçekten başarılı bir projek-siyon aygıtı yapmışlar ve sinema endüstrisi içinekipman üreten ilk kuruluş olma özelliğini dekazanmışlardır.

İLK REKLAM FİLMLERİ

1897 yılında, Fransa, İngiltere ve ABD'de çev-rildi. Amerika'da çekilen film, 5 Ağustos1897'de New Jersey'deki West Orange Edisonstüdyolarında gerçekleştirildi. AmerikanKongre Kütüphanesi'nde filmle ilgili şu kayıt-lar var:

"Filmde büyük bir pankart var. Üzerindede, "Admiral Sigaraları" diye bir yazı. Pan-kartın önünde dört kişi oturuyor. Sam Am-ca, bir papaz, bir Kızılderili ve bir işadamı.Ekranın sol tarafından kül tablası biçimindebir kutu görüntüye giriyor. Kutu yırtılıyor veiçinden çok çekici giyinmiş şahane bir kız çı-

102

kiyor. Adamlara yaklaşıyor ve onlara birer si-gara veriyor. Sonra kameraya dönerek birbayrak açıyor. Bayrağın üzerinde bir yazı:"Hepimiz Admiral içeriz."

Yine ABD'de, 1897 yılında, Kuhn and'Webster firması tarafından "Haig Viskileri","Pabst's Mihvaukee Biraları" ve "Maillard'sÇikolataları" için reklam filmleri çekildi. Bufilmler, Broadway'de kurulan bir açıkhavaperdesinde, "back-projection" yöntemiylegösterildi.

Fransız reklam filmlerini Georges Meliesçekti. Bu filmler, 1898 yılında Paris Operasıyakınlarındaki Italiens Bulvarı'nda açıkhava-da gösterime girdi. Melies'in müşterileri ara-sında, Delion şapkaları, Mystere korseleri,Menier çikolataları ve Moritz birası gibi fir-malar vardı.

İngiltere'de ilk reklam filmi de 1897 yılın-da Bird's kremleri için Arthur Melbourne Co-oper tarafından çekildi ve Bird's kremlerineçok yararlı oldu.

UÇAKTAN ÇEKİLENİLK FİLM

1908 yılında, Fransa'nın Camp d'Auvours yö-resinde çekildi. Kameraman, Pathe görevlile-rinden L.P. Bonvillain, uçağın pilotu ise Wil-bur Wright idi. Bu çekim, bir uçaktan ilk fo-toğraf çekiminden tam bir yıl önce gerçekleş-tirildi.

Havacılık amacı dışında çekilen ilk film iseWarwick Trading Co. adına gerçekleştirildi.Şirketin Bioscope Cronicle adlı bir haber filmgösterisi vardı. Bu programdan yayınlanmaküzere, 21 Nisan 1913 günü İngiltere Kralı V.George'un Victoria and Albert adlı Kraliyetyatıyla Manş Denizi'ni aşarak Fransa'ya ge-lişi filme alındı. Uçağın pilotu B.C. Hucks,kameramanı çekimden hemen sonra Hen-don'a götürdü. Zira filmin derhal banyo edil-mesi gerekiyordu. Kral'ın Londra'dan Paris'eyaptığı seyahatin tümü, havadan çekilen sah-neler de dahil olmak üzere, aynı gün akşamsaat 5.20'de, Coliseum'da düzenlenen bir ma-tinede gösterildi.

İLK HAYVAN FİLMYILDIZI

Rover adlı köpektir. Cecil Hepworth tarafın-dan yönetilen "Rover Kurtarıyor" adlı filminbaşrolünü oynadı ve bu film, gişe rekorları

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 103: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Bir filmde ilk kez öpüşen sanatçı unvanın Fred Storey aldı.Aynı zamanda, bir filmde rol atan ilk profesyonel oyuncu olanFred Storey, 1896 yılında çevrilen "Askerin Aşkı" adlı film-de öpüşürken görülüyor.

FİLMDE ROL ALAN İLKPROFESYONEL AKTÖRP.W.Paul'ün, "Askerin Aşkı" filminde baş-rolü oynayan Fred Storey, bir filmde oynayanilk profesyonel oyuncu oldu. Kısa bir kome-di olan bu film, 1896 yılının Nisan ayındaLondra'daki Alhamra Tiyatrosu'nun çatısın-da çekildi ve aynı ay gösterime girdi.

Film endüstrisinin ilk günlerinde, oyuncu-

ların kimlikleri gizli tutulurdu. Yalnızca film-de rol alan sahne sanatçılarının adları belirti-lirdi. Sahnede başarılı olan sanatçıların, sine-manın emekleme döneminde, perdede de ye-teneklerini göstermeye başlamalarının ilk veçarpıcı örneklerinden biri, Naff and Gammontarafından 1896 yılı Nisan ayında çekilen DulJones adlı filmde görüldü. Bu filmde rol alanJohn Rice ve May Irwin, aynı zamanda be-yazperdede öpüşen ilk çift oldular.

Amerikalılar tarafından sinema dünyası-na getirildiği sanılan "star" sisteminin temel-leri aslında Almanya'da atıldı. Bu ülkede deönceleri İngiltere ve ABD'de olduğu gibi filmyapımcıları oyuncuların birer kahraman olma-sına ticari bazı endişelerle karşı çıkıyorlardı.Ama zamanla bazı oyuncuların daha çok se-yirci çektiği anlaşıldı ve onların görüntüleriperdelere daha çok yanmasıyla başladı. Yinede yapımcılar bu oyuncuların gerçek isimleri-ni duyurmak yerine, "Şeytan Kadın"gibi bir-takım unvanlar lanse etmeyi yeğlediler.

Bu sistem içinde, adını duyurarak filmdünyasının ilk starı olmayı, Alman kadınoyuncu Henny Porten başardı. Görüntüsüy-le sinemaseverleri salonlara çeken Porten,1909 yılında çevirdiği "Kör Bir Kızın Aşkı"adlı romantik filmle izleyicilerin gözdesi hali-ne geldi. Bunun üzerine yapımcı Messter Şir-keti, yıldız oyuncusunun kimliğini açıkladı.Bir anda ünlenen Henny Porten, bir sonrakifilm için sete geldiğinde, şirketten ayda 10 po-und olan maaşının 11 pounda çıkarılmasını is-tedi.

Messter, en büyük korkusunun gerçekleş-tiğini, isim sahibi oyuncuların daha çok paraistemeye başladığını gördü ve kötü bir örnekyaratmamak için Porten'e hayır dedi.

Bunun üzerine güzel oyuncu stüdyoyu terketti ve evine döndü. Blöfünün tutmadığını gö-ren yönetmen, yardımcılarından Kurt Stark'ı,Henny'nin evine gönderdi ve isteğinin kabuledildiğini söylemesini istedi. Henny, görevi-nin başına döndü, Kurt Strak'la evlendi ve ses-siz sinema döneminde Almanya'nın ilahı ol-mayı sürdürdü.

kırdı.Filmin aslı 1905 yılında çekilmişti. Ama

sürekli artan talepleri karşılayabilmek üzereiki kez daha yinelendi. Rover, daha sonra bir-çok başka filmde de rol aldı.

İLK ÇİZGİ FİLMLER

1906 yılında, ABD ve İngiltere'de gerçekleş-

tirildi. Amerika'da ilk örneği, James StuartBlackton tarafından Vitagraph Co. adına ya-pılan "Humerous Phases of Funny Faces"tir.Tüm ilk Amerikan çizgi filmlerinde olduğu gi-bi, Blackton da filmin başında, bir resim çi-zen ressamı gösteriyordu. Sonra ressamın çiz-diği resim birden canlanıyor ve hareket etme-ye başlıyordu. 8 bin çizimden oluşan bu ilkAmerikan çizgi filminde, gözlerini hareket et-tirirken sigarasının dumanını genç bir kıza doğ-

103

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 104: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ru üfleyen bir adam ve bir çemberden atlayanköpek gibi, basit hareketler vardı.

İngiltere'de yapılan ilk çizgi film de, aynıyılın Nisan ayında Walter Booth tarafındanCharles Urban Trading Co. adına gerçekleş-tirildi. "Sanatçının Eli" adlı filmde, önce Bo-oth'un eli, bir kadın ve bir erkek çizerken gö-rülüyor, sonra bu çift dans etmeye başlıyordu.

ÇİZGİ FİLMLERİN İLKHAYVAN KAHRAMANI

"Old Doc Yak" adlı bir keçidir. Kısa panto-lon giyen bu keçi, perdeye Chicago Tribunegazetesinin karikatüristlerinden Sidney Smithtarafından getirildi ve 1913 yılının Temmuzayında, dizinin ilk filmi çekildi. Bu çok tutu-lan kahraman, çizgi filmlerin çocuklar için iyibir eğlence aracı olması açısından büyük kat-kıda bulundu. Bu gelişimin etkisi 1919 yılın-da görüldü ve Pat Sullivan'ın "Felix the Cat"binlerce çocuğun sevgilisi haline geldi.

İLK RENKLİ ÇİZGİFİLM

Brewster renklendirme yöntemiyle NewYork'ta Bray Pictures tarafından çekilen ilkrenkli çizgi film, "The Debut of ThomasKat'', 8 Şubat 1920'de gösterime girdi. Trans-faran selüodlar üzerine çizilen resimler ters-ten boyandı ve renkli olarak çekim yapıldı.

İLK SESLİ ÇİZGİ FİLM

Paul Terry tarafından yapıldı. Ezop'un fabl-larından yola çıkılarak hazırlanan film, VanBeuren Enterprises şirketi adına çekildi ve 1Eylül 1928'de New York'ta Mark Strand'dagalası yapıldı. Bu filmi, "bir yığın patırdı"olarak nitelendiren Walt Disney, kendisinin ilksesli çizgi filmi olan "Steamboat Willie"yi 18Kasım 1928 günü, yine New York'ta, ColonyTheatre'da gösterime soktu. Bu filmde, çizgifilm dünyasında bütün zamanların en büyükkahramanı Micky Mouse da seyirciyle tanıştı.

İLK UZUN METRAJ ÇİZGİ FİLM

Arjantinli sanatçı Don Frederico Valle tara-fından 1917 yılında gerçekleştirildi. 60 daki-kalık bu filmde, dönemin devlet başkanıhicvediliyordu. Diagones Tabora yönetimin-de beş kişilik bir çizerler ekibi, filmi gerçek-leştirmek için 50 bin çizim yaptı. Çok ilginçtir

104

ki, ilk sesli uzun metraj çizgi film de, Arjan-tin'den çıktı. 1951 yılında Quirino Çristiani ta-rafından yapılan "Peludopolis" adlı . bufilm Devlet Başkam Irigoyen'i hicvediyor-du. Vitaphone sistemiyle seslendirildi. Uzunmetrajlı ve sesli ilk çizgi film ise Walt Disneyyapımı olan "Pamuk Prenses ve Yedi Cüce-ler"dir. 21 Aralık 1937 günü, Los Angeles'taCathay Circle Theatre'da gösterime girdi.

İLK FİLM ARŞİVİ

Danimarka'da açıldı. Danish Statens ArkivFor Mistoriske Film Og Stemmer adlı bu ar-şivin fikir babası, Kopenhag'da yayınlananPolitiken gazetesi elemanlarından Anker -Kir-keby'dir. Kirkeby, o güne dek çekilen filmle-rin, ileride sinema tarihçileri için birer hazineniteliği taşıyacağını düşünerek konuyu Nor-disk Film yetkililerinden Ole Olsen'a açtı. Ol-sen da bu fikri benimseyince, arşiv kuruldu.Kuruluştan sonraki üç yıl içinde, belirli bir dü-zen içinde Danimarkalı sanatçı, yazar, bilimadamı, politikacı v.s... gibi kişilerin filmleriçekilerek arşive kondu. Ayrıca, eski Kopen-hag'dan da görüntüler saptandı. Arşiv, 9 Ni-san 1923'te Kopenhag Kraliyet Kitaplığı'ndaresmen faaliyete geçti.

İLK FİLM ÖDÜLLERİ

1912 yılında Turin'de uluslararası bir sinemasergisi düzenlendi. Bu serginin programındabir de sinema ödülü vardı. 25 bin franklık bü-yük ödülünü, İtalyanların Ambrosio Film Co.adlı şirketi tarafından gerçekleştirilen "50 Yıl-dan Sonra" adlı filmine verildi. Tarihsel dramtüründeki film, 1859 yılında yaşanan İtalya-Avusturya Savaşı'nı anlatıyordu.

İLK AKADEMİ ÖDÜLLERİ

Hollywood'daki Sinema Sanatları ve BilimleriAkademisi tarafından 16 Mayıs 1929'da, 1Ağustos 1927 ve 31 Temmuz 1928 tarihleriarasında çevrilen filmler arasında bir seçim ya-pılarak verildi. En iyi aktör ödülünü, Almansanatçı Emil Jannings "The Way of AllFlesh" ve "The Last Command" adlı film-lerdeki rolleriyle aldı. "The Last Command","Seventh Heaven", "Street Angel" ve"Sunrise" adlı filmlerdeki rolleriyle JanetGaynor en iyi kadın oyuncu ödülüne layık gö-rüldü. En iyi film ödülü ise, başrolünde Cla-ra Bow'un oynadığı bir William Wellman

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 105: Milliyet İlkler ansiklopedisi

filmine, "Wings"e verildi.1931 yılında Akademi ödüllerinin adı Os-

car olarak değiştirildi. Bunun nedeni, Akade-mi Genel Sekreteri Bayan Merrick'in, ödülkazanan sanatçılara verilen heykelcikleri gör-dükten sonra, !'Oscar Amcama ne kadar dabenziyorlar" demesiydi.

İLK SANSÜR KURULU

İlk ulusal sansür kurulu, 1909 yılında ABD'-de kuruldu. Kurul üyelerini, halkın moral de-ğerlerini korumakla görevli olarak bir arayagelen insanlar tarafından oluşturulan NewYork Kenti Hemşehriler Birliği temsilcilerioluşturuyordu. Söz konusu kurul, film yapım-cıları tarafından da bir denetim unsuru ola-rak memnuniyetle kabul edildi ve yapımcılar,kurula çektikleri her 300 metre film için 3.5dolar ücreti seve seve ödediler.

İLK YAKIN ÇEKİM

Yakın çekim tekniği, ilki kez New Jersey'de-ki West Orange Edison stüdyolarında 2 Şu-bat 1893 günü çekildi. William Dicksontarafından yönetilen filmde, Fred Ott aksı-rırken, yakın plandan görüntülendi. Fred OttAksırıyor adlı film, aynı zamanda, sinema ta-rihinin ilk "copyright" hakkı alınan filmidir(7 Ocak 1894).

Sürekli yakın plan çalışılan ilk film ise,Arthur Melbourne Cooper yönetiminde 1900yılında çekilen "Büyükannenin Gözlükleri"adlı filmdir. Bu filmde, bir çocuk bir büyü-teçle saat, gazete, kanarya, kedi yavrusu vebüyükannesinin gözleri gibi nesnelere çokyakından bakarken görülüyordu. Filmde kü-çük çocuğu Bert Massey, büyükanneyi de Ba-yan Bertha Melbourne Cooper canlandırdılar.

İLK FİLM RENKLENDİRMEYÖNTEMİ _____

Ticari açıdan başarılı olan ilk yöntem, kine-ma color'dur. Pankromatik film kullanılan buiki renkli sistem, 1906 yılında İngiltere'de dö-nemin en önde gelen yapımcı firmalarındanCharles Urban Trading Co. için George Al-bert Smith tarafından gerçekleştirildi.

Bu yöntemin denendiği ilk film, 1906 yılı-nın Haziran ayında, Smith'in evinin dışındaçekildi. Filmde, Smith'in oğlu ve kızı oynar-ken görüntülenmişlerdi. Oğlan, mavi bir el-bise giyiyor ve bir bayrak sallıyordu. Kızın

üzerinde ise pembe kurdeleli beyaz bir elbisevardı. Kinema-color'un patenti, 1906 yılınınKasım ayında alındı.

Kinema-color tekniğiyle çekilmiş bir filminizleyicilere ücret karşılığında ilk gösterimi ise,26 Şubat 1909 günü yapıldı. Gösteride, 21 kı-sa metrajlı film vardı.

Uzun metrajlı ilk renkli film ise, "TheWorld, the Flesh and the Devil" adlı yapıt-tır. 1 saat 40 dakikalık bu melodram, Lauren-ce Cowen'in romanından esinlenerek UnionJack Co. şirketi tarafından Kinema-color tek-niği ile çekildi. "Ücret karşılığında" ilk göste-rimi de 4 Şubat 1914 günü yapıldı.

Üç renk üzerine işlem yapan GaumontKronokrom tekniği ile alınan ilk başarılı so-nuç ise, 15 Kasım 1912 günü Paris'te FransızFotoğraf Derneği'nin üyelerine gösterildi.Filmler, üç mercekli bir kamera ile çekilmiş-ti. Her merceğin üzerinde, ana renklerden bi-rine ilişkin bir filtre vardı. Bu ilk filmlerde,Vilmorin-Andrieux bahçeleri, kelebekler, De-auville Plajı, çiftçiler ve başka doğal manza-ralar görüntülenmişti. Kronokrom tekniğiİngiltere'ye 16 Ocak 1913'te geldi. Aynı yıl,ilk renkli ve sesli film denemeleri yapıldı vebunların sonuçları Haziran ayında NewYork'ta, 39. Cadde Tiyatrosu'nda sergilendi.Kronokrom tekniği, ticari açıdan pek başarı-lı olamamıştı ama, geçerliliğini 1920 yılına ka-dar korudu.

İLK TECHNİCOLOR FİLM

Bu türün ilk örneği, "The Gulf Betweeû" adlıfilmdir. Başrollerini Grace Darmond ve NilesWelch'in paylaştığı film, Technicolor MotionPicture Co. firması tarafından 1917 yılının Şu-bat ayında çekildi. Şirket, filmin çekiliş tari-hinden iki yıl önce, Boston'da Dr. HerbertKalmus tarafından kurulmuştu. Kalmus, fir-masını 1923 yılında Hollywood'a taşıdı. Ön-celeri iki renkli çalışan Technicolor, asılsıçramasını 1932 yılında, üç renkli sisteme ge-çerek yaptı. Üç renkli technicolor sistemiyleçekilen ilk film, Walt Disney'in "Çiçekler veAğaçlar" adlı çizgi filmidir.

Üç renkli technicolor sistemiyle çekilen ilkuzun metrajlı film ise, Rouben Mamoulian'in yönettiği Pioneer Films yapımı "BeckySharp"tır. Film, 1935 yılında hem İngiltere'de, hem de ABD'de gösterime girdi.

İLK FİLM FESTİVALİ

Turist akımını hızlandırmak için 6-21 Ağus-tos 1932 tarihleri arasında Venedik'te yapıl-

105

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 106: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dı. Excelsior Oteli salonlarında düzenlenenfestivale, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya,İtalya ve Rusya katıldı. Ödülsüz olan yarış-mada, kararı halk jürisi verdi. Bu festivaldeHelen Hayes en iyi kadın oyuncu, FrederichMarch en iyi erkek oyuncu, Nicolai Ekk, Ro-ad to Life adlı filmle en iyi yönetmen, Nousla Liberte en eğlendirici film ve Dr. Jekyll andMr. Hyde en hayalperest film seçildiler.

İLK KORKU FİLMİ

R.L. Skevenson'un yönettiği "Dr. Jekyll andMr. Hyde" adlı filmdir. 1908 yılında Chica-go'da Selig Polyscope Co. firması tarafındançekildi. Başrolünü Richard Mansfield oyna-dı. Öteki roller ise, aynı adı taşıyan oyunu1897 yılında sahneye koyan bir tiyatro grubu-nun elemanları tarafından paylaşıldı.

Dr. Jekyll and Mr. Hyde, İngiltere'de de1912 yılında, Lucius Henderson yönetimindeçekildi. Bu filmde, aynı konunun bugüne dekçekilen 20 versiyonunun tersine, Dr. Jekyll veMr. Hyde rolleri iki ayrı oyuncu tarafındancanladırıldı. Bu oyuncular, James Cruze veNarry Benhâm'dı.

UÇAKTA GÖSTERİLEN İLK FİLM

First National şirketi tarafından yapımcılığıüstlenilen Conan Doyle filmi "Kayıp Dünya",1925 yılı Nisan ayında Imperial Airvays Ha-vayolları'nın tarifeli bir uçuşunda yolcularagösterildi.

Uzun süreli uçuşlarda, yolcularına düzenliolarak film gösteren ilk havayolu şirketi iseTWA'dır. TWA, 19 Temmuz 1961 günü, NewYork-Los Angeles iç hat seferi sırasında, bi-rinci mevkideki yolculara, başrollerini LanaTurner ile Efrem Zimbalist Jr. ' ın paylaştığıLove Possessed adlı filmi göstererek, bu gele-neği başlattı.

İLK EĞİTİM FİLMİ

1898 yılında, Oscar Messter tarafından Ber-lin Üniversitesi ameliyathanesinde çekildi. Er-tesi yıl eğitim aracı olarak Kiel Üniversite-si'nde gösterildi.

İLK FİLM MÜZİĞİ

1906 yılında Romolo Bacchini tarafından Ci-

106

nes şirketinin yaptığı Malia dell Oro ve Pier-rot Innamorato adlı filmler için bestelendi.

İtalya, bellibaşlı tüm filmler için bir öz-gün film müziği bestelenen ilk ülkedir. Buözellik, ancak 192ö'li yıllarda öteki ülkelerdegörülmeye başlandı.

Film müziği besteleyen ilk kadın besteci de,Hindistan'ın süperstarı Nergis'in annesi JadanBai'dir.Bayan Bai, ilk film müziği çalışması-nı 1935 yılında Talash-e-Huq adlı eser içinyaptı.

İLK HABER FİLMİ

Sportif olaylar dışında ilk haber filmi, 20 Ha-ziran 1895'te Kaiser Wilhelm II tarafından,Kiel Kanalı'nın açılışı sırasında İngiliz kame-raman Birt Acres tarafından çekildi. Acres,Kaiser Wilhelm'in Hohenzollern adlı yatıylagelişini ve öteki kutlama törenlerini saptama-yı başarmıştı.

İngiltere'de ilk haber filmi de yine Birt Ac-res tarafından çekildi. Bu film, Galler Prensive eşinin 27 Haziran 1896 günü Cardiff Ser-gisi'ne gelişini konu alıyordu. Acres, bu sah-neleri görüntülerken, kullandığı kameranıngöz deliği olmadığı için, ne çektiğini göreme-den çekim yapıyordu. Yine de oldukça başa-rılı sonuç aldı ve yapıtını 21 Temmuz 1896günü Marlborough House'da Kraliyet Ailesi'ne sergiledi.

KAPALI MEKÂNDA ÇEKİLENİLK HABER FİLM

Oskar Messter, 1897 yılında yapılan Berlin Ba-sın Kulübü Balosu'nu yapay aydınlatma ya-parak filme aldı. Messter, çekim sırasındaportatif ayaklar üzerinde dört adet 50 amper-lik Körting-Matthiessen ark lambası kullandı.

İLK FİLM ELEŞTİRİLERİ

Frank E. Woods tarafından yazıldı ve 1 Ma-yıs 1908 tarihinden itibaren New York Dra-matic Mirror'da yayınlanmaya başladı.Yazılarının altına "İzleyici" imzasını atanWoods'un eleştirileri, sinemaseverler tarafın-dan ilgi ile okunuyordu.

Düzenli olarak film eleştirileri yayınlama-ya başlayan ilk gazete ise, Budapeşte'de ya-yınlanan Vilag (Dünya) gazetesidir.

1912 yılının Ağustos ayından itibaren San-dor Kellner'i sinema eleştirmeni olarak okur-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 107: Milliyet İlkler ansiklopedisi

larına tanıttı ve düzenli olarak film eleştirilerisayfası yayınladı.

Film eleştirilerinin Amerika'da gazete say-falarına girmesi 1914 yılında Chicago Tribu-ne'ın öncülüğünde başladı. Gazetenin bayaneleştirmeni Kitty Kelly, okurları üzerinde öy-lesine etkili oldu ki, yazacağı satırlarla film-lerin kaderinin belirlenmesinde önemli rolleroynadı ve bu nedenle ABD'li film yapımcıla-rının en nefret ettikleri isim haline geldi.

PROGRAM DIŞI İLK HABER FİLMİ

Önceden programlanmadan çekilen ilk haberfilminde, New York'taki Windsor Oteli'nde17 Mart 1899 günü çıkan ve 45 kişinin haya-

, tına mal olan yangın görüntülendi. J. StuartBlackton ve Albert E. Smith, bir rastlantı so-nuncu olay yerindeydiler ve bu "olanağı" de-ğerlendirerek program dışı ilk haber filmiçeken kişiler olarak tarihe geçtiler.

İLK ÇIPLAK SAHNE

Avustralyalı film yıldızı Annette Kellerman ta-rafından oynandı. "Tanrıların Kızı" adlı bufilm, Fox şirketi için 1915 yazında Jamaika'da çekildi. Bayan Kellerman, eski bir yüzücüy-dü ve ilk çıplak sahneyi çevirmeden beş yıl ön-ce de giydiği tek parça mayo ile şimşekleriüzerine çekmişti.

İLK FİLM KİRALAMA FİRMASI

1902 yılında ABD'nin San Francisco ken-tinde, Harry J. Miles tarafından kuruldu. Ön-celeri sinemacılar, gösterecekleri filmi satınalmak zorundaydılar ye film ücreti de maka-ra başına 100 dolar idi.

Miles, şirketini kurduktan sonra, haftalı-ğı 50 dolardan film kiralamaya başladı. Böy-lece, daha dördüncü haftanın sonunda yüzde100 kâra geçmiş oluyordu.

Avrupa'da ilk film kiralama firması ise1904 yılında Londra'da, Wilterdaw KinemaSupply Co. adıyla hizmete girdi.

İLK SENARYO YAZARI

New Yorklu gazeteci Roy McCardell, 1900 yı-lında Biograph Co. adlı film şirketindenHenry Marvin tarafından tanesi 15 dolardanbir hafta içinde 10 senaryo yazmakla görev-

lendirildi.O dönemde filmlerin uzunluğu 15 ile 30

metre arasında değiştiğinden, McCardell, birhafta içinde teslim etmek koşuluyla kendisi-ne verilen siparişi yarım günde tamamladı.

İLK AĞIR ÇEKİM

1898 yılında, Berlin'de Oscar Messter tarafın-dan gerçekleştirildi. Messter, bu çekim sıra-sında kendi geliştirdiği 60 milimetrelik özel birkamera kullandı. Bu kamera ile çekilen ilkağır çekim sahnelerinden birinde, yüksek birduvardan atlayan bir kedi görüntülen-mişti. Kameranın saniyede yüz kare çekebilme-sine karşın, kedili sahnede saniyede 66 karelikçekim yapılmıştı.

İLK SESLİ FİLM

Senkronize ses düzeni ile birlikte, belirli bir üc-ret ödeyen izleyicilere gösterilen ilk filmler, 15Nisan-31 Ekim 1900 tarihleri arasında ParisFuarı nedeniyle üç ayrı sinemada oynatıldı.Her üçünde de ses.özel plaklar üzerine kayde-dilmişti ve görüntüye uyum içinde eşlik edi-yordu. Compagnie Generale Transatlantiquefirması tarafından gerçekleştirilen fonoramatekniği, "Paris'te Hayat" adlı renkli filme sesveriyordu.

Seyirciler, perdede Paris'ten çeşitli görün-tüler izlerken, bir yandan da müzik, şarkı vekonuşma sesleri duyuyorlardı. Aynı anda,Phono-Cinema Theatre'da, ünlü sanatçılar,ilk kez beyazperdeye sesli olarak getiriliyordu.

Clement Maurice tarafından yapılan yedifilm arasında komedi oyuncusu Coquelin ta-rafından canlandırılan Cyrano de Bergerac ileSara Bernhardt'ın canlandırdığı Hamlet'in dü-ello sahnesi, en çok ilgi gören yapıtlar oldular.

Sara Bernhardt da beyazperdede Shakespe-are'i sesli olarak oynayan ilk sanatçı olarak tari-he geçti.

Henri Joly'nin Theatre de la GrandeRue'de Parisli sanatseverlere izlettiği seslifilmler arasında en çok ilgiyi Lolotte adlı kı-sa film çekti. Lolotte, bir yandan içinde diya-loglar geçen ilk komedi filmi özelliğinitaşırken, bir yandan da belirli bir öykü anla-tan ilk sesli film niteliğindeydi.

Bir otel odasında geçen filmde, yeni evlibir çift ve otelin sahibi, üç ayrı oyuncu tara-fından canlandırılmıştı.

UZUN METRAJLI İLK SESLİ FİLM

United Artist Şirketi tarafından 1921'de çekil-

107

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 108: Milliyet İlkler ansiklopedisi

di, "Dream Street" adlı bu filmin yönetme-ni, D.W. Griffith idi. Filmin orijinali tümüylesessizdi. Nisan ayında, New York'ta gösteri-me girince, sonuç tam bir fiyasko oldu. Bu-nun üzerine Griffith, Kellum stüdyolarındanWendell McMahill ile anlaşarak, filmin bazıbölümlerini sesli hale getirmeye karar verdi.Filmin başoyuncusu Ralp Graves, 27 Nisangünü Kellum stüdyolarına getirildi ve bir aşksahnesini, şarkısını da söyleyerek seslendirdi.1 Mayıs günü, film kısmen sesli olarak yeni-den vizyona girdi. Bir gece sonraki gösterim-de, bir bölümü daha seslendirilmişti.

Tümüyle sesli olan ilk uzun metrajlı film,6 Ekim 1927'de Broadway'de gösterilmeyebaşlanan The Jazz Singer'dır. Ancak, bu filmbir müzikal olduğundan, içindeki tüm sözcüksayısı 354'tür. Geri kalan bölümü şarkılarladoludur.

Tümü konuşmalarla dolu ilk sesli film ise,bir Warner Bros yapımı olan "New York Işık-laradır. 6 Temmuz 1928'de New York'ta viz-yona girdi. Başrolünde Helene Costello'nunyıldızlaştığı bu film, jeneriğinden son yazısı-na kadar konuşmalarla doluydu. Warner

Bros, bu filmle ilgili tanıtım kampanyasında"yüzde yüz sesli" sloganını kullanırken, Va-riety dergisi.-filmi "yüzde yüz acemilik" ola-rak değerlendirdi.

İLK FİLM STÜDYOSU

Thomas Edison'un "Black Maria" adlı stüd-yosudur. ABD'nin New Jersey eyaletinde,West Orange'da bulunan Edison laboratuvar-larının bir bölümünde 1 Şubat 1893 günü ta-mamlandığında, 637 dolar 67 sente malolmuştu. Bu stüdyoda Edison, kinetoskop içinkısa vodviller yaptı. Bina o şekilde yapıl-mıştı ki, gerektiğinde güneşe doğru çevri-lebiliyordu.

Yapay ışıklar kullanılarak film çekebilenilk stüdyo, Oskar Messter tarafından 1896 yılıKasım ayında Berlin'de açıldı. Messter, aydın-latma için portatif ayaklar üzerinde dört adet50 amperlik Körting-Matthiessen marka arklambası kullanıyordu. Bu stüdyoda yapay ışıkaltında çekilen ilk film, "GözyaşındanKahkahaya" adlı kurdeledir.

Fransız asıllı İngiliz sinemacı Eugene Lauste, 11 Ağustos1906'da Londra'da patentini aldığı yöntemle doğrudan filmüzerine ses kaydı yapmayı başardı. Fotoğrafta, Lauste'nin 1912yılında çektiği ses kayıtlı filmlerden biri görülüyor.

108

SESİ FİLME EŞLEME İŞLEMİPatenti,Fransa doğumlu İngiliz Eugene Laustetarafından Londra'da 11 Ağustos 1906'daalındı. Lauste'nin, sesi de görüntü ile aynı filmüzerine kayıt etmek için yaptığı çalışmalarınilk başarılı sonucu 1910 yılında alındı .1913yılına kadar Lauste, sesli oynatıcıyı ve baskımakinesini de geliştirdi. Buluşunu tam sine-ma dünyasına lanse etmek üzereyken 1. Dün-ya Savaşı patladı.

Gerekli mali desteği bulabilmek umuduy-la 1916 yılında ABD'ye gitti. Fakat, ertesi yılABD'nin de savaşa girmesiyle, umutları suyadüştü.

Sesi üzerinde ilk filmler, belirli bir ücretkarşılığında seyircilere ilk kez 17 Eylül 1922'deBerlin'de Elhamra Sineması'nda gösterildi.

Sinemada 1000 seyirci vardı. Gösterime gi-ren filmlerden "Kundakçı"da, üç oyuncu gö-rev almış, bunlardan Erwin Baron, dokuzrolden yedisini üstlenmişti. Öteki filmler, ge-nellikle orkestra eşliğinde şarkıcıların programyaptığı müzik filmleriydi. Basının bu yeniliğekarşı tepkisi değişik oldu. Kimisi, tekniğin sağ-ladığı yeni olanakları överken, kimisi de seslifilmlerin ortaya çıkmasıyla sanat gücüne da-yanan sinemanın öldüğü iddiasındaydı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 109: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Gösterim süresi bir saati aşan uzun metrajlı filmlerden biride The Kelly Gang'dır. Yönetmenliğini Charles Tait'in yaptı-ğı bu film, 1906 yılında Avustralya'da çekildi.

Sinema tarihininuzun metrajlı ilkrenkli filmi, 1914yılında çevrildi.100 dakika süren"The World, TheFlesh and theDevil"adlı bufilminyönetmenliğini,Laurence Cowenyapmıştı. Fotoğrafta,bu filmi Londralılaratanıtan afiş görülüyor.

UZUN METRAJLI, RENKLİ VESESLİ İLK FİLMWarner Bros tarafından yapılan "KarlarÜzerinde" adlı filmdir. Yönetmenliğini AlanCrosland'ın yaptığı, başrollerini Ethel Watersve Joe E. Brown'ın paylaştığı bu filmin ilkgösterimi, 28 Mayıs 1929 günü New York'taWinter Garden'da yapıldı. İki renkli Techni-

color sistemiyle renklendirilmiş, Vitafon sis-temiyle de seslendirilmişti.

Sesli filmler, sinema dünyasını bir çığ gibisardı. Tümüyle sesli ilk filmlerin gösterime gir-mesinden sonraki üç yıl içinde, sessiz film ya-pımı hemen hemen sona erdi. Son çekilensessiz film, "The White Hell of Pitz Palu"1931 yılında Almanya'da çekildi. 1930 yılınagelindiğinde, ABD'deki 21 bin 700 sinemadan13 bin 500'ü sesli film düzenine geçmişti. Oyılın sonunda ise tek tük sessiz film sinemasıkaldı.

109http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 110: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KADIRGAM.Ö. 700 yıllarında Akdeniz yöresinde Feni-keliler ve Mısırlılar tarafından kullanıldı.M.Ö. 480 yılında yapılan Atinalılar-Persler sa-vaşında da kadırgaların kullanıldığı biliniyor.

1571 yılında, Korint Körfezi'nde Hıristi-

M.Ö. 54 yılında, Sezar, İngiltere üzerine ikinci bir sefer dü-zenlediğinde, filosunda çok sayıda kadırga vardı. Kölelerin vesuçluların çektikleri küreklerle hareket eden bu kadırgalarlailgili bir kabartma resim, Vatikan Müzesi'nde saklanmaktadır.

yanların karma donanması ile Türk donanma-sı arasında meydana gelen İnebahtı Savaşı,kadırgaların kullanıldığı son büyük çarpışmaoldu. Yine de 18. yüzyıla kadar kadırgalarınetkinliği sürdü.

FİLME ALINAN İLK SPOR OLAYI

ABD'nin New Jersey eyaletinde, West Oran-ge'daki Edison laboratuvarlarında hazırlananbu film, 14 Haziran 1894'te, Mike Leonardve Jack Cushing arasında yapılan altı raunt-luk boks karşılaşmasını gösteriyordu. Çekimiçin, o zamanlar daha ünlü olan Leonard'a150, rakibine de 50 dolar ödendi. Hareketsizkameranın görüntüyü tümüyle saptayabilmesiiçin ring, 11 metrekareye küçültülmüştü. Sonrauntta Cushing'i nakaut eden Leonard, çe-kimden sonra şunları söyledi:

"Dilediğim zaman ve dilediğim yerde döv-düm onu. Bay Edison öyle istediği için de maçıuzattım. Ama yalnızca suratına vurdum. Zi-

110

ra ailesine acıdığım için sakat kalmasını iste-medim".

Film, 1894 Ağustos'unda New York'ta ki-nematoskop yöntemiyle gösterime girdi. Herraunt, ayrı bir kinetoskoptaydı ve ayrı bir üc-ret karşılığında seyredilebiliyordu. İzleyicile-rin çoğu yalnızca nakaut sahnesininbulunduğu son raundu izlemeyi yeğleyince,Edison, filmden umduğu ticari başarıyı sağ-layamadı.

İLK STEREOFONİK FİLM

Stereofonik film patenti, 1932 yılında AbelGance ve Andre Debrie adlı Parisli film ya-pımcıları tarafından alındı. İlk deneme deGance'ın 1927 yılında çektiği "Napoleon

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 111: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Bonaparte" filminin yeni basımında yapıldı.Konuşmalar ve ses efektleriyle zenginleştirilenfilm, 1935 yılında Paris'te, Paramount Sine-ması'nda gösterime girdi.

İlk başarılı stereofonik müzikal film ise,1941 yılında, Walt Disney stüdyolarında, WaltDisney-RCA işbirliğiyle çekildi. Disney'in"Fantasia" adlı çizgi filmi, stereofonik yön-temiyle seslendirildi. Film boyunca dinleyici-leri büyüleyen müziği, Leopold Stokowskiyönetiminde, Philadelphia Orkestrası çalmıştı.

TV İÇİN ÇEKİLEN İLK FİLM

"Yavru Kuş, Solucanı Yakalıyor" adlı sessizfilm, 1930 yılında Berlin'de, Commerz-FilmAG'den F. Banneitz tarafından Alman TV'siiçin çekildi. O dönemin TV'sinin teknik özel-likleri nedeniyle çekim sırasında oyuncular da-ha abartılı bir biçimde hareket etmişlerdi.Kostümleri de, normal sinema filmlerine oran-la daha keskindi.

TV için çekilen ilk sesli ve uzun film de1939 yılının yazında, yine Berlin'de gerçekleş-tirildi. "IIA 2992 Numaralı Arabayı Kim Kul-lanıyordu?" adlı filmin senaryosunu,Reichpost'tan Gerhart W. Göbel yazmıştı. Gö-bel, TV'de polisin bir cinayet olayının aydın-latılması için yayınlattığı bir yardım çağrı-sından esinlenerek öyküsünü kaleme aldı. Oyıllarda, Nazi Propaganda Bakanlığı, cinayetikonu alan filmlere izin vermediğinden, konu,birini vurup kaçan bir şoförün üzerine odak-landı. Film, ilk kez 1940 yılında TV'nin tanı-tımı için Bükreş ve Sofya'da gösterildi. Al-manya'ya ise ancak savaş sonrasında, 1950'degeri döndü.

TV'DE GÖSTERİLEN İLKSİNEMA FİLMİ

George Robey'in bir monolog sunduğu"Gelin" adlı kısa filmdir. 19 Ağustos 1929 gü-nü, Londra'daki Baird Stüdyolarından ya-yınlandı.

Programları arasına düzenli olarak filmgösterimleri de koyan ilk TV istasyonu, ABD'nin New Jersey eyaletinde yayın yapanW2XCD Passaic TV'sidir. Bu televizyondafilm yayını, 1 Mart 1931'de başladı. İlk film-ler, genellikle kısa serüven ve gezi öyküleriy-di. Bunlar arasında, "Çölde Yaşayanİnsanlar" ve "İngiliz Kolombiyasi" sayı-labilir.

TV'de yayınlanan ilk uzun metraj sinemafilmi ise, "Police Patrol" adlı polisiye kome-

didir. 1925 yılında çekilen bu film, W2XCDPassaic televizyonunda 6-11 Nisan 1931 gün-lerinde altı bölümlük dizi halinde yayınlandı.Gotham Productions şirketinin yapımcılığınıüstlendiği filmin yönetmeni, Burton King idi.Olaylar, New Yorklu bir polisin (James Kirk-wood), sevgilisine (Edna Murphy) tıpatıp ben-zeyen bir hırsız kızı (yine Edna Murphy)tutuklamasıyla gelişiyordu.

ÜÇ BOYUTLU İLK FİLM

Bu alanda, Edwin S. Porter ve W.E. Waddelltarafından yapılan üç çalışma, 10 Haziran1915 günü, New York'taki Astor Tiyatro-su'nda sunuldu. Çalışmalardan birinde kırsalyaşam, diğerinde Niagara Çağlayanları, üçün-cüsünde ise John Mason ve Maria Doro'nun oy-nadıkları "Jim, The Penman" adlı oyundanbir bölüm gösteriliyordu.

Üç boyutlu ilk konulu film, Perfect Pictu-res şirketi tarafından çekildi. "Aşkın Gücü"adlı beş makaralık bu film, 1840'larda Cali-fornia'da yaşayan genç bir kaptanın öyküsü-nü konu alıyordu. 27 Eylül 1922'de, LosAngeles'ta Ambassador Oteli salonlarında ilkgösterimi yapıldı.

İlk sesli ve üç boyutlu film, 1936 yılındaİtalyan Stereosinematografi Derneği tarafın-dan Cines-Caesar stüdyolarında çekildi. San-te Bonaldo'nun yönettiği "NozzeVagabonde" adlı filmde, başrolleri Leda Glo-ria ve Ermes Zacconi paylaştılar.

İlk renkli ve üç boyutlu film ise, bir Rusyapımı olan 'Robinson Crusoe'dur. A.N.Andreyevski yönetiminde, 1945-1946 yıllarıarasında, Karadeniz kıyılarında çekildi. İlkgösterimi 1947 yılında Moskova'da yapıldı.Çekim sırasında en büyük güçlük, vahşi birkaplanın, ince bir dal üzerinde kameraya doğ-ru yürüdüğü sahnede çekilmişti. Tam beş ge-ce, bu sahnenin çekimi için uğraşıldı venihayet kameraman, başarılı bir sonuç elde et-ti. Bu sahne öylesine başarılıydı ki, kaplansanki seyircilerin başları üzerine yürüyor ve si-nemanın arka kısımlarında kaybolup gi-diyordu.

İLK GENİŞ EKRANLI FİLMLER

Bu alanda öncülüğü, New York'un Verisco-pe Co. adlı şirketi yaptı. Enoch J. Rector yö-netiminde 17 Mart 1897 günü Reno'da Cor-bett-Fitzsimmons karşılaşması 15 dakikalık birfilm olarak çekildi. 70 milimetrelik film, 2/1oranında görüntü veriyordu.

111http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 112: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Ahşap boyunduruk: 5 bin yıldır, öküzler boyunduruk al-tında çifter çifter insanlığa hizmet ederler. Boyunduruk, U bi-çiminde, kayışlarla alttan hayvanların boğazına bağlanır.Üstten de iplerle boynuzlara tutturulur (küçük resim.)

Avrupalılar, sabanın tahtasının işleyemeyeceği kadar sert top-raklar üzerinde yaşadıklarından, tarımsal zenginliğe ancak sa-bana demir bıçak takmayı akıl ettikten sonra kavuştular.Ondan sonra da uygarlıklarını hızla geliştirdiler.

Boyunduruk

İLK KOŞUM TAKIMIM.Ö. 3000 yıllarında, Mezopotamya'da ta-rımla uğraşan insanlar, öküzlere boyunduruk

vurmaya başladılar. Tahtadan yapılan bu bo-yundurukların orta kısımları, hayvanın boy-nuna gerektiği gibi oturması için ateşinüstünde bükülüyordu. Sonra boyunduruk, alt-

Geniş ekranda oynayan ilk konulu film ise,1929 yılında çekildi. "The Fox Movietone Fol-lies of 1929" adlı film, 70 milimetrelik FoxGrandeur yöntemiye çekildi ve 1929 yılı Ey-lül ayında Broadway'deki Gaiety Tiyatrosu'n-da, 9x3.5 metre boyutlarında bir perde üze-rinde gösterildi. 1930 ve 1931 yıllarında,ABD'de başka geniş ekranlı filmler de yapıldı.

Sinemaskop olarak çekilen ilk film,"Twentieth Century-Fox" şirketi tarafındangerçekleştirildi. "The Robe" adlı bu film, 24Eylül 1953 günü Hollywood'daki Grauman'sChinese Theatre'da ilk kez seyirci karşısınaçıktı.

Sinerama tekniğiyle çekilen ilk film olan"This is Cinerama", 30 Eylül 1952 günü NewYork'ta vizyona girdi ve 122 hafta gösterildi.Sinerama tekniğiyle ilk uzun metrajlı film ise,1962 yılında Metro-Goldwyn Mayer tarafın-dan çekildi. "The Wonderful World of theBrothers Grimm" adlı bu filmin yönetmenle-ri, George Tal ve Henry Levin idi.

112

POLİSİN PARMAK İZİNDENİLK YARARLANMASI

Bu sistem, İskoçyalı fizikçi Henry Faulds ta-rafından, Tokyo'daki Tsukiji Hastanesi'ndeçalıştığı sırada geliştirildi. Faulds'un"Nature" dergisine yazdığı şu mektup, 2Ekim 1880'de yayınlandı:

"Eğer bir balçığa, cama, kâğıda ya da her-hangi bir şeyin üzerine parmak izleri alınırsa,bu,suçluların bulunmasında büyük ölçüde yar-dımcı olur. Ben, bu konuda iki deney yaptımve çok başarılı sonuçlar aldım. Deneylerdenbirinde, şişenin üzerinde kalan yağlı parmakizleri, yasak bir ilacı kimin içtiğini ele verdi.İkinci olayda da beyaz badanalı bir duvara tır-manmaya çalışan bir adamın bıraktığı par-mak izleri, kendisinin bulunmasını çok kolay-laştırdı."

Ne yazık ki,Henry Faulds'un önerisi. İskoç

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 113: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Atlar şanslı: Daha çok binmek ve yük taşıtmak için kul-lanılan atlar, koşum konusunda öküzlerden biraz daha şans-lı. Zira onların, tahta boyundurukları yok. Bunun yerine üzerideri kaplı hamut kullanıyorlar.

Dizgin

tan boyun kayışlarıyla öküzlerin boyunlarınabağlanıyordu. Uzun ipler, dizgin görevi yapa-rak hayvanların yönlendirilmesine yarıyordu.

Milattan 500 yıl önce, Romalılar, atlara

hamut takmayı becerdiler. Hamutlar, kıvrıktahtalardan yapılıyor, sonra da üzerleri deriile kaplanıyordu. Böylece hayvanların boynubüyük ölçüde korunmuş oluyordu.

polisi tarafından ciddiye alınmadı. Parmak iz-lerinden yararlanmaya başlayan ilk polis bir-liği, Buenos Aires Eyalet Polisi'nin La Platabirimi oldu. Birim Komiseri Juan Vucetich'isuçluların özelliklerini tasnif eden bir bölümkurmakla görevlendirmişti. Vucetich, bu ara-da parmak izi yönteminden de yararlandı ve31 Mart 1892'de dünyanın ilk parmak izi bü-rosunu kurdu.

PARMAK İZİYLE AYDINLATILANİLK OLAY

Bu konuda ilk başarıyı, La Plata polisi, 1892yılının Temmuz ayında gösterdi. 29 Haziran gü-nü Buenos Aires'in banliyölerinden Necoche-a'da Francisca Rojas adlı bir kadın, çığlıkçığlığa evinden fırladı. Üstü başı kan içindey-di. Saldırıya uğradığını ve çocuğunun öldürül-düğünü söylüyordu. Kadın, bir çiftlikte işçi

olarak çalışan komşusu Velasquez'i suçladı.Velasquez, uzun süredir kendisiyle evlenmekistiyordu. Genç işçi, aynı akşam tutuklandı veitirafa zorlandı. Bu sırada, polisin kulağınabazı söylentiler geldi. Bu dedikodulara göre,kadının evlenmek istediği bir başka adam var-dı. Ama bu adam, çocuklu bir kadınla evleneme-yeceğini söylüyordu. Bunun üzerine polistebazı kuşkular başgösterdi. 8 Temmuz günü,La Plata'dan gelen Müfettiş Eduardo Alva-rez, olaya el koydu. Soruşturma sırasında, ka-dının yaşadığı kulübenin kapısında bazı kanlıparmak izlerine rastladı.

Alvarez, izlerin bulunduğu bölümü kese-rek, incelemek üzere La Plata'ya gönderdi. Buarada, kadının suçladığı adamın parmak iz-lerini de alıp La Plata'ya göndermeyi unutma-mıştı. Sonunda, kanlı parmak izlerininkadına ait olduğu anlaşıldı. Bu kanıt kar-şısında sorguya çekilen kadının dili çözüldü vesuçunu itiraf etti. Sevdiği adamla evlenebilmekiçin kendi çocuğunu öldürmüştü. O dönem-

113

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 114: Milliyet İlkler ansiklopedisi

de, Arjantin'de kadınlara idam cezası veril-mediğinden, ömür boyu hapse mahkûm oldu.

İLK BELEDİYE İTFAİYESİ

20 Haziran 1726'da Yorkshire'ın Beverly ken-tinde kuruldu. İtfaiyeciler, part-time çalışıyor-lardı ve söndürdükleri yangına göre ücretalıyorlardı.

Tam gün mesai yapan itfaiyecilerden olu-şa itfaiye birliği, 1 Ocak 1833'te Londra'dakuruldu. O dönemde yangın sigortası yapan10 büyük sigorta şirketi vardı. Bu şirketler biraraya gelerek bir itfaiye teşkilatı kurmaya ka-rar verdiler. James Braidwood komutasında80 itfaiye erinden oluşan bir örgüt kuruldu.Bu örgüt, dört bölgede 19 istasyonda hizmetveriyordu. Çalışanlara, özel bazı durumlar ha-riç, hiç izin verilmiyordu. Günlük rutin eği-

tim ve tatbikatlar dışında, itfaiyeciler, gündeortalama üç yangına gidiyorlardı.

İLK İTFAİYE ARACI

Augsburg kenti için 1518 yılında, demirci Ant-hony Blanter tarafından yapıldı. Bu araç hak-kında günümüze fazla bilgi ulaşmadı. Ancak,Augsburg Belediyesi arşivlerindeki bazı not-lara bakılırsa, büyük bir kolla su fışkırtan buyangın söndürme aygıtı, dört tekerlekli bir ta-şıyıcının üzerine yerleştirilmişti.

İLK YANGIN SÖNDÜRÜCÜ

Alman fizikçi M. Fuches tarafından 1734 yı-lında yapıldı. Bu ilk yangın söndürücü, yan-gın sırasında alevlerin üzerine fırlatılmak üzere

İLK PARMAK İZLERİParmak izlerinden kimlik saptanmasının sis-tematik olarak kullanımı, 1858 yılında Hin-distan'ın Jagipur kentinde, William Herscheltarafından düşünüldü. Bir devlet memuruolan Herschel, o yılın 28 Temmuz'unda, Nis-ta köyünden Rajyadhar Konai adlı bir Hintlimüteahhit ile bir yol yapımı anlaşması yapmış-tı. Anlaşma kâğıdının arka yüzüne, Konai'nin sağ elinin iç kısmının izlerini çıkarttı. Hers-chel, resmi yazışmalara kendi mühürünü bas-mak için yeni yaptığı bir mürekkebi kullanı-yordu. Konai'nin sağ elinin iç kısmını bu mü-rekkebe batırdıktan sonra kâğıda bastırdı veelin bütün izi olduğu gibi çıktı. Aslında Hers-chel, bu ilk denemeyi yaptığında, buluşununkimlik saptama açısından bir çığır açtığını bil-miyordu ve böyle bir düşüncesi de yoktu. Oyalnızca, Bengal asıllı Hintlinin gözünü kor-kutmak ve işi yarıda bırakıp kaçmasına engelolmak amacındaydı. Ama zamanla buluşununönemini kavrayınca, büyük mutluluk duydu.1859 yılı Haziran ayında Arrah Yargıcı olun-ca, parmak izi çalışmalarına hız verdi. Önce-leri, dostlarının ve arkadaşlarının parmakizlerini topluyordu. Ertesi yıl Nuddea'ya ge-çince, bu kentte sahtekârlığın ve dolandırıcı-lığın doruğa çıktığım gördü. O zaman, hertürlü anlaşma ve sözleşmenin parmak iziyleonaylanmasını istedi. Ama bu isteği, Kalkü-ta'daki Genel Sekreterlik tarafından geri çev-rildi. 1877 yılında Hoogley'e atandığındaistediği yetkiyi aldı ve parmak izinden resmiişlemlerde yararlanmaya başladı.

Parmak izleriyle ilgilenen ilk kişi olarak tarihe geçen İngilizWilliam Herschel,1858 yılında Hindistan'da müteahhit Raj-yadhar Konai ile bir sözleşme yaptıktan sonra, kendisini kor-kutmak için sözleşmenin arkasına sağ elinin izini çıkarttı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 115: Milliyet İlkler ansiklopedisi

içi tuzlu su dolu cam toplardan oluşuyordu.Birinci Dünya Savaşı'na kadar, gazetelerde,evlerinde çıkan bir yangını bu aygıtla söndü-ren bir ailenin resmini içeren ilanlar ya-yınlandı.

Modern yangın söndürücülerin ilkini, 1816yılında, Edinburgh'da George Manby yaptı.Manby, 1813 yılında korkunç bir yangına ta-nık olmuştu. Bir apartmanın beşinci katındaçıkan yangın, aşağıdan hiçbir müdahale yapı-lamadığı için kısa zamanda yayılmış ve bütünbinayı kaplamıştı. O zaman Manby'nin aklı-na bir şey takıldı. Eğer yangının çıktığı yerdeilk anda müdahale edebilecek bir şeyler olsay-dı, felaket bu denli büyük boyutlara ulaşma-yabilirdi.

Bunun üzerine böyle bir aygıt geliştirmekiçin çalışmalara başladı. 1816 yılında, silindirşeklinde bakırdan bir yangın söndürücü yap-tı. 60 santim yüksekliğindeki bu silindirin üç-te ikisi, içinde kul bulunan suyla doldurul-muştu. Kalan üçte birlik bölüme de basınçlıhava sıkıştırıldı. Su, basınç sayesinde alevle-rin üzerine püskürtülüyordu. Manby'nin yan-gın söndürücüsü, Long Acre'da, HadleySimpkin and Lott firmasınca seri olarak üre-tildi. İlk birkaç yüz adetlik satıştan sonra, sön-dürücülere olan ilgi azaldı. Yangın söndü-rücülerin gerçek önemi, yarım yüzyıl sonrayangın felaketlerinin yaygınlaşmasıyla yenidenanlaşıldı.

İLK YANGIN SİGORTASI

3 Aralık 1591'de Hamburg'da imzalandı.Yangında uğranılacak maddi zararı tazmin et-mek üzere hazırlanan bu ilk "poliçe"nin üze-

rinde, 101 kişinin imzası vardı. Çoğu biraüreticisi olan bu kişilerden herhangi birisi,yangın sonucu mal varlığını yitirirse, bu kay-bı karşılamayı taahhüt ediyordu. Bu amaçlabir fon kuruldu ve düzenli olarak fona aidatyatırıldı. 1637 yılından itibaren bu fon, KentMeclisi'nin denetimine geçti.

İLK FLORESAN LAMBA

ABD'nin Ohio eyaletinin Nela Park kentin-de, General Electric Co. tarafından geliştiril-di ve 1935 yılının Eylül ayında, Cincinnati'deyapılan Aydınlatma Mühendisliği Derneği'ninyıllık toplantısında tanıtıldı. 60 santim uzun-luğunda, yeşil ışık veren tüp, "büyük umut va-at eden bir deneme" olarak kamuoyunatakdim edildi.

Bu tür lambaların ilk pratik kullanımı, 23Kasım 1936 günü, ABD Patent Bürosu'nunyüzüncü yıldönümü nedeniyle Washington'da verilen bir akşam yemeğinde, yemek salo-nunun aydınlatılmasıyla yapıldı,

Floresan lambaları, 1 Nisan 1938'den iti-baren hem General Electric, hem de Westing-bouse firmaları tarafından piyasaya sunuldu.General Electric markalı floresanlar, üç ayrıgüç ve boyda pazarlandı. 15, 20 ve 30 watt'lık lambaların boyları 45, 60 ve 90 santim, fi-yatları ise 1.5 ve 2 dolar arasında değişiyordu.

İLK TOTO OYUNU

1922 yılında, İngiltere'nin Birmingham ken-tinde, John Jervis Barnard tarafından oyna-

Cam ve metal karışımı bu şırıngaların yerini, bugün plastikşırıngalar aldı.

İLK ŞIRINGA19. yüzyılın ortalarından itibaren, birçok dok-tor, ucunda sivri bir iğne olan cam şırıngalar-la hastalarına bazı ilaçlar vermeye başladılar.

Bu aracı ilk kez kullanan hekim olarakFransız cerrahı Charles Gabriel Pravaz kabuledilir. Pravaz, kullandığı bu şırınga ile, has-

taya deri altından verdiği ilacın, ağızdan alı-nan ilaçlara oranla çok daha çabuk kanakarıştığım ve daha etkin olduğunu anlamıştı.

Daha sonraları, cam ve metal şırıngalar ya-pıldı. Bunlar, kullanılmadan önce sterilizeedilmek için kaynatılıyordu. İğnelerin de kay-natılması gerekiyordu. Ayrıca, zaman zamanuçlarının kütleşip kütleşmediğine bakmak zo-runluydu. Bugün ise bir kez kullanıldıktansonra atılabilen plastik şırıngalar yaygınlaştı.

115

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 116: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tıldı. Bu amaçla tek odalı bir büro tutanBarnard'ın düzenlediği bahisin ilk kuponun-da, altı karşılaşmanın galibini bilmek gereki-yordu. 1938 yılına kadar bu oyunu sürdürenBarnard, kuruluşunu o yıl David Cope'adevretti.

Gerçi Barnard, bu oyunun mucidi olarakbahisçilikten fazla bir şey kazanamamıştı ama,kendisini taklit edenler, bu konuda ondan çokdaha şanslı çıktılar. Bunlardan John Moore,"ilk toto milyoneri" oldu. 1923 yılında Liver-pool'da telgraf memurluğu yaparken elineBarnard'ın kuponlarından birini geçiren Moo-re, iki arkadaşıyla birlikte bu işten ne kadarpara kazanabileceklerini hesaplamaya başla-dı. Sonunda 4 bin kupon bastırarak, kendi fir-malarını kurdular. Moore, iş tutmazsa telgrafşirketindeki görevinden olmamak için kupon-ların üzerine ismini yazdırmadı ve "LittleWood" takma adını kullandı. İlk kuponları-nı, işe aldığı çocuklar aracılığıyla ManchesterUnited Stadı'nda dağıttırdı. Ne var ki, yalnız-ca 35 kişi kupon aldı ve bu ilk bahiste kazanankişiye yalnızca 2 pound verildi. Çok geçme-den, Moore'un iki ortağı işten çekildiler. Amao, yılmadan devam etti ve birkaç yıl sonra ilkbir milyonunu kazandı.

Savaş öncesi futbol bahislerinde ödenenen büyük ikramiye, dörtlü bir bahiste kaza-nıldı. 30 bin 780 pound tutarındaki bu büyükikramiyeyi 1937 yılı Nisan ayında R. Levy al-dı. Altı maçlı bir bahiste verilen en büyük ik-ramiyenin sahibi ise 7 Kasım 1950'de 104 bin990 pound kazanan Bayan Knowlson oldu.

İLK DOLMAKALEM

1656 yılında, Paris'e giden iki Hollandalı gez-gin, geri döndüklerinde, bu kentte harika birbuluş gördüklerini söylediler. Bu harika bu-luş, bir dolmakalemdi. Kendi mürekkebiniiçinde taşıyan bu gümüş kalem, o yıl Paris'te10 franga satılıyordu. İngiltere'de ilk dolma-kalem ise 1663 yılında William Coventry ta-rafından kullanıldı.

İLK DONDURULMUŞ GIDA

Ayrı ayrı paketlenmiş ürünler halinde Claren-ce Birdseye tarafından geliştirildi ve 6 Mart1930'da, ABD'nin Massachussets eyaletininSpringfield kentinde 10 ayrı mağazada satışasunuldu. Birdseye, 1912 ile 1915 yılları arasın-da Labrador'da balıkçılık üzerine araştırma-lar yapan bir ABD heyetine katılmıştı. Ozaman, bazı gıdaların derin dondurucularda

116

dondurularak uzun süre korunabileceği dü-şüncesi kafasında yer etti. Birdseye, konuyailişkin notlarında şunları yazıyordu:

"Bazı yerlilerin, sıfırın altında 50 derece-de balık avladıklarını gördüm. Balıklar, sudançıktıkları anda donuyorlardı. Aylar sonrabuz-lar çözüldüğünde, bu balıklardan bazıları hâlâcanlıydı."

Birdseye, Labrador'dayken balıkları vesebzeleri su dolu kaplar içinde dondurarak ta-ze bir biçimde saklamayı öğrenmişti. 1924 yı-lında Gloucster'de "General Seafoods Corp."adında bir firma kurarak bu işi ticari olarakyapmaya karar verdi. Ancak şirketi, beş yılsonra 22 milyon dolar karşılığında PostumCo.'ya devretti. Yapılan anlaşma gereği, Bird-seye sözcüğü iki ayrı sözcük halinde (Brids Eye)şeklinde mamullerin üzerine yazılacak ve bualamet-i farika olarak kullanılacaktı.

Önceleri, donmuş besinlerin perakende sa-tışında hayli zorluk çekildi. Ambalajların so-ğutucu dolaplar içinde saklanması gereği,müşteriler tarafından kolay görülemiyorlar-dı. Ayrıca ev hanımları, bu tür besinlere he-nüz alışkın değillerdi. O yıllarda çekilenzorluğu, bir tezgâhtarın, "35 sentlik bir pake-ti bir hanıma tanıtıp satabilmem için tam beşdakika uğraşmam gerekti" şeklindeki sözle-ri, çok iyi tanımlar. Ne var ki, 1933 yılındatüm engeller aşıldı ve ABD'de donmuş besin-leri perakende olarak pazarlayan mağaza sa-yısı 516'yı buldu.

Önceden pişirilen ilk donmuş besinler ise,Birds Eye tarafından pazarlanan piliç ve bif-

İLK FAKSİMİLE

Radyo-link ve telefon hatları aracılığıyla re-sim ve yazıları uzak mesafelere aktarmaya ya-rayan faksimile aygıtları, ilk olarak gazetelerefotoğraf ulaştırabilmek için kullanıldı. Bu yol-da ilk deneme, 1907 yılında yapıldı ve Lond-ra'da yayınlanan Daily Mirror Gazetesi, buyöntemle Paris'ten bir fotoğraf aldı. Kullanı-lan aygıt, o tarihten beş yıl önce Alman bilimadamı Prof. Arthur Korn tarafından icat edil-miş ve ilk denemeye kadar sürekli gelişti-rilmişti.

1959 yılında, kısaca Faks olarak adlandı-rılan faksimile yöntemi, bir gazetenin tümüylebaşka yere iletilmesinde kullanıldı. Japonya'-da yayınlanan Asahi Shimbum Gazetesi'nintüm sayfaları, merkez büronun bulunduğuTokyo'dan 900 kilometre uzakta bulunan Sa-porro kentindeki ikinci matbaaya geçildi. Bü-ro kullanımında, faks aygıtıyla bir daktilosayfası ebadındaki belgeyi, herhangi bir yereiki-üç dakika içinde göndermek mümkündür.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 117: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK GAZ ODASI

Nevada eyaletinde, ABD Ordusu sağlık teşki-latı görevlilerinden Binbaşı D.A. Turner ta-rafından,"Bir insanı ölüme göndermek için ençabuk ve en insanca yöntem" olarak takdimedildi. İlk kez 8 Şubat 1924'te Carson City'deki Nevada Eyalet Hapishanesi'nde bir Çin-linin katili olan Gee Jon'un ölüm cezasının in-fazında kullanıldı. Gee Jon, ölüm odasınahidrosiyanik gazının verilmeye başlamasındanaltı dakika sonra hayata gözlerini yumdu.

İLK GAZ OCAĞI

Isı ve ışık veren ilk aygıtın patenti, 21 Eylül1799'da, Fransa'da Philippe Lebon tarafındanalındı. Lebon,ertesi yıl Termolamba adını ver-diği aygıtını Paris'teki Seignelay Oteli'ne taktı.Aygıtının tanıtımını yapabilmek için masraf-ları da kendisi üstlendi. Isıtma işlevinin dışın-da aydınlatma aracı olarak da kullanılabilenTermolamba yaydığı kötü koku yüzünden faz-la tutulmadı. Her şeye rağmen Lebon, 1804yılında Napoleon'un taç giyme töreni sırasın-da ve daha sonraları aygıtını geliştirmek içinçalışmalarını sürdürdü.

İLK GAZ SOBASI

Ticari açıdan kullanılabilirliği olan ilk gaz so-bası, Northampton Gaz Şirketi'nin MüdürYardımcısı James Sharp tarafından geliştiril-di ve 1826 yılında Sharp'ın Northampton'da-ki evinin mutfağına takıldı.

Satış amacıyla üretilen ilk modeller de 1834yılında Bath ve Angel otellerine takıldı.

İLK GARAJ

Motorlu araçların muhafaza edilmesi amacıy-la yapılan ilk garaj, 1899 yılında, Dr. W. W.Barrett tarafından İngiltere'nin Southportkentinde yaptırıldı. Dr. Barrett'in garajı, evi-nin hemen yanı başındaydı ve bir ara kapıylaiki arabasının bulunduğu garaja kolayca ge-çilebiliyordu. 1898 model Daimler ve yine1898 model Knitley Victoria marka iki arabasıolan Dr.Barrett, İngiltere'nin iki arabalı ilk ki-şisiydi. Aynı zamanda arabaları kaldırmakiçin ilk pratik krikoyu icat ederek tarihe geçti.

1899 yılının Aralık ayında, F. Jazkson,müşterilerinin gereksinimlerini karşılamak üze-

re, Oxford Caddesi'ndeki Soho Pazarı'nda ah-şap bir garaj inşa ettirdi.

İLK ÇİT

Taş devri insanı, tarımla ve hayvancılıkla uğ-raşmaya başladığı andan itibaren ekili tarla-larını ve evcil hayvanların bulunduğu yerleri,yabancılardan ve vahşi hayvanlardan koru-mak için, bir sınırla çevrelemek gereğini duy-du. Ancak, genellikle ağaç dallarından yapılanbu ilk çitlerden günümüze kadar ulaşabilenfazla bir örnek kalmadı. M.Ö. 1. yüzyılda,Romalı General Julius Caesar, İngiltere'de veAvrupa'nın öteki ülkelerinde kullanılan çitlerigörerek, bunları ülkesine getirdi. Daha son-ra, dikenli teller bulunarak çeşitli biçimlerdedünyanın çeşitli yerlerinde kullanıldı.

İkinci Dünya Savaşı'nda sonra, bazı uy-gar ülkelerde, koyun ve sığır sürülerinin etra-fına elektrikli çitler gerildi. Bu çitlere verilenakım öldürücü değildi. Yalnızca, tutunup üze-rinden aşmaya çalışan insan ya da hayvanı ba-yıltıyordu.

ATEŞ YAKMAYA YARAYANİLK AYGITLAR

İnsanın ateşle ilk kez ne zaman tanıştığı, ke-sin olarak bilinememektedir. Ancak, 1929 yı-lında Pekin'in 45 kilometre uzağındakiChoukontien mağarasında 500 bin yıl önce-sine ait bir insan kalıntıları bulunduğunda, buinsanın yanında bazı yanmış cisimlere de rast-landı. Bilim adamları, bu insanın ateşi tanı-dığını, ancak onu yakmayı bilmediğini vealevlerin doğal olaylar sonucu onun hayatınagirdiğini kabul ediyorlar.

İsa'nın doğumundan 12 bin yıl önce, TaşDevri insanı, çakmak taşlarıyla ateş yakmayıöğrendi. Bu buluşu, birbirine çarpan iki çak-mak taşından çıkan kıvılcımın yerdeki kuruotları tutuşturmasıyla bir rastlantı sonucu yap-tığı sanılıyor. 4 bin yıl sonra, Taş Devri in-sanı, bir odun parçasını bir başka tahtanınüzerine hızla sürterek ateş yakmayı kolaylık-la beceriyordu.

Ortaçağ'la birlikte, insanoğlu kav çakma-ğını geliştirdi ve bu yöntem, en yaygın ateşyakma tekniği olarak dünyaya yayıldı. 14.yüzyılda sodyum nitrat ve alkol karışımına ba-tırılarak kurutulmuş çubuklarla, ilk kibrit ben-zeri ateş yakma aygıtları üretildi.

1827 yılında İngiliz kimyageri John Wal-ker, küçük tahta parçalarının uçlarını antimonsülfit, potasyum klorat ve arapsakızı karışı-mına batırarak ilk kibriti yaptı.

1830 yılında Fransa'da Charles Sauria,

117

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 118: Milliyet İlkler ansiklopedisi

fosfor kullanarak bir kibrit üretti. Ama, kul-lanılan maddenin zehirli olması nedeniyle, da-ha üretim aşamasında 20 kişi hayatınıkaybetti. 20 yıl sonra, İsveçli bilim adamıJohn Lundstron, Sauria' nın yöntemini güvenlihale getirdi.

1909 yılında benzinli çakmaklar yapıldı.1945 yılında da bütangazıyla çalışan çakmak-lar geliştirildi. Bugün çok yaygın olan man-yetolu ve pilli çakmaklarla ilgili çalışmalarise, daha 1880 yılında Fransız fizikçileri Pier-re ve Paul-Jacques Curie tarafından başlatıldı.

İLK BALIK ÇİFTLİĞİ

İlk balık çiftliği, günümüzden 5 bin yıl önce

Çin'de kuruldu. Nehirlerde yakalanan sazanve kefal balıkları, yapay havuzlara canlı ola-rak getirildi ve buralarda çoğaltıldı.

Avrupa'da balık çiftlikleri, ilk kez Roma-lılar tarafından kuruldu. Ortaçağ'a gelinceyedeğin, Avrupa'da bu çiftlikler çok yaygınlaş-mamıştı. Ortaçağ'la birlikte özellikle büyükmanastırların yörelerinde besin gereksiniminikarşılamak için balık üretimi başlatıldı. An-cak, 19. yüzyıldan itibaren Avrupa'da yeniaçılan yollar aracılığıyla deniz kıyılarına ula-şım kolaylaştı ve insanlar balık gereksinimle-rini denizden karşılamaya başladılar. Bununüzerine balık çiftliklerine duyulan ilgi, yeni-den azaldı.

1960'lı ve 1970'li yıllarda denizlerdeki ba-

İLK GÜBRELEME

Yeryüzünde tarım ilk kez, Mezopotamya'da,Fırat ile Dicle nehirlerinin arasında yapıldı.Son derece verimli olan bu topraklan doğa,kendiliğinden gübreliyordu. Bu nedenle doğa,bu yörede M.Ö. 2500 yıllarında başladı ama,

- nehirlerin sulamadığı yerlerde insanların gübregereksinimleri M.Ö. 900 yılında başladı.

Yunanlılar, ektikleri alanlardan daha iyiürün almak için insan ve hayvan ölülerini,özellikle üzüm bağlarının altına gömerek, güb-relemeyi sağladılar. Ayrıca, asmaların di-binde kestikleri hayvanların kanlarıyla toprağıbeslediler. Ayrıca başta at, inek ve koyun ol-mak üzere çeşitli hayvanların dışkıları da yüz-yıllar boyunca gübre olarak kullanıldı.

insanlar,yüzyıllarboyuncabaşta at,inek vekoyun olmaküzere bazıhayvanlarındışkılarındangübre olarakyararlandılar.18, yüzyıldaİngiltere'debasılan birkitaptan alınanbu resimde de,

ahırlardanalınan hayvanpislikleri birfırındantoplanırkengörülüyor.

16. yüzyıldan itibaren Avrupalı bilimadamları, bitkilerin büyümelerindeki gizemianlamak için çalışmalara başladılar. Kimile-ri, bitkilerin beslenmesinde en önemli unsurolarak suyu görüyor, tüm besinlerin su yoluylabitkiye ulaştığına inanıyordu. 1700 yılında, İn-giliz jeoloji ve fizik uzmanı John Woodward,bitkileri asıl besleyenin, sudaki insan ve hay-van kalıntıları olduğunu saptadı.

18. yüzyıldan itibaren, tarım bir endüstrikolu haline geldi ve bunun doğal bir sonucuolarak yapay gübre elde etmek için çalışma-lar başladı.

19. yüzyılda Alman kimyacı Justus von Li-ebig tarafından geliştirilen yapay gübre çalış-malarını, 1842 yılında İngiliz bilim adamı SirJohu Bennet Lawes sonuçlandırdı ve tarımdayeni bir çığır açıldı.

118

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 119: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lık yataklarında görülen azalma, taze balık fi-yatlarının hızla artmasına yol açtı. Böylece,Avrupa ve Amerika'da balık çiftlikleri yeni-den gündeme geldi. Bugün, Batı Avrupa'dave İngiltere'deki balık çiftliklerinde yılda 100bin ton balık üretilir. Bu rakam, tüketiminyalnızca yüzde birini karşılar.

İLK BALIK AĞI

Günümüzden 12 bin yıl önce, Filistinli balık-çılar tarafından uçlarına taş bağlanarak ağır-laştırılan balık ağları kullanıldı. Bu ilk ağlar,asma dallarından yapılan iplerle hazırlanıyor-du. 2 bin yıl sonra, Afrika, Amerika ve Gü-neydoğu Asya'da balkabağı saplarındanyapılan ağlar kullanılmaya başlandı.

13. yüzyılda, Portekizli balıkçılar, sığ kı-yılarda ağ serperek avlanıyorlardı. 1500'lü yıl-larda da Japon balıkçılarının, ağlarla çokbüyük balinalar avladıkları biliniyor.

BAYRAKLA İLK HABERLEŞME

1400 ve 1600 yılları arasında, tam 200 yıl bo-yunca, donanma komutanları, filolarındakigemilere belirli mesajlar göndermek için yaateşli silahlar kullanarak işaret verirler, ya dakendi gemilerini önceden saptanmış doğrultu-larda hareket ettirerek ne demek istediklerinianlatmaya çalışırlardı.

1777 yılında Amerikan karasularında sey-reden İngiliz Donanması'nın komutanı Ami-ral Richard Howe, bayrakla haberleşmeyöntemini buldu. Bu yönteme göre, her harf,belirli bir bayrak işaretiyle gösterilebiliyordu.Amiral Home Popham, bu bayrak alfabesi-ni daha kolay hale getirdi. 1805 yılında yapı-lan Trafalgar Deniz Savaşı'nda, AmiralNelson, ölmeden hemen önce bayrak işaret-leriyle donanmasına şu emri veriyordu: "Düş-mana daha çok yaklaşın".

1817 yılında, İngiliz Kraliyet Donanma-sı'ndan Yüzbaşı Frederick Marryat, uluslara-rası bir bayrak alfabesi geliştirdi ve bu alfabetüm uluslar tarafından kabul edildi. Günümü-zün gelişmiş haberleşme sistemlerine rağmen,bayrak haberleşmesi hâlâ geçerlidir.

İLK ALEV TABANCASI

M.S. 674 yılında bir Bizans filosu, "alev püs-kürten tüpler" yardımıyla, Arap gemilerindenoluşan bir filoyu yok etmeyi başardı. Ancak,bu tüpler ve çalışma sistemim gösteren formül-

ler, daha sonra ortadan kayboldu.İlk etkin ve modern alev püskürtücüleri,

I. Dünya Savaşı sırasında ortaya çıktı ve Al-manlar tarafından Fransızlara karşı kullanıl-dı. Batı Cephesi'nde kullanılan ve Flam-menwerfer denilen bu silahlar, biri basınçlı nit-rojen, diğeri de benzin dolu iki tüpten oluşu-yordu. Nitrojenin ileriye doğru fırlattığıbenzin, özel bir mekanizmadan geçerken alevalıyordu.

İLK MİKSER

1904 yılında, küçük bir elektrik motoru, bir-birinden çok farklı iki endüstride karıştırıcı veçırpıcıları karıştırmak için kullanıldı.

Bu işkollarından biri kimya endüstrisi idive mikserler, deney tüplerinin içindeki kimya-sal maddeleri karıştırmak için kullanılıyordu.

İkinci işkolu ise ABD'de henüz yeni yeniyaygınlaşmaya başlayan süt sanayii idi. 1904 yı-lında Londra'da yayınlanan kataloglarda Town-son and Mercer firması tarafından üretilenkimyasal karıştırıcıların tanıtımı yapılırken,ABD'nin Wisconsin eyaletinde de GeorgeSchmidt ve Fred Osius tarafından da süt sal-layıcıları ve karıştırıcıları üretiliyordu.

İLK KALE AĞI

John Brodie adında bir İngiliz, 1888 yılında,bir gün Liverpool'da bir maça gitti. Ancak ha-kem, maçın yönetimini elinden kaçırınca, Bro-die'nin de bütün keyfi kaçtı. İki gol kararıvardı ve bunlar tartışılabilir durumlardı. Bro-die, yanındaki arkadaşına döndü ve "Var mı-sın iddiaya?" dedi. "Ben bu sorunuçözeceğim. Öyle bir şey yapacağım ki, bun-dan sonra goldü, değildi tartışmaları olmaya-cak."

Maç bitmeden, bugün kullanılan kale ağ-ları, Brodie'nin kafasında şekillenmişti. Böylebir uygulamayla, gol olup olmadığı tartışma-sız bir biçimde anlaşılabilirdi.

Buluşunun ilk denemesini 1890 yılının ilkgünü Bolton Wanderers Stadı'nda oynananmaçta denedi. Sonuçtan, başta Brodie olmaküzere herkes memnundu.

İLK ÇATAL

Çatal ilk kez olarak 11. yüzyılda, İtalya'dameyve yemek için kullanıldı. 1450'li yıllardanitibaren de, et yemeklerinde kullanılmaya baş-landı. İngiltere'deki yemek masalarına ulaşma-sı ise, ancak 1620'li yıllarda oldu.

119

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 120: Milliyet İlkler ansiklopedisi

19. yüzyılın başına gelinceye değin, çatal-lar iki dişliydi. Daha sonra üç dişli çatallarmoda oldu. 1880 yılından itibaren de dört dişliçatallar kullanılmaya başlandılar. İngiliz ge-miciler ise, "erkekliğe yakıştıramadıkları" için1900 yılına kadar çatala el sürmediler.

İLK FÜNYE

1400'lü yıllarda, Avrupa'da madenlerdeki pat-layıcıları ve bombalan ateşlemek için yavaş ya-nımlı fitiller kullanılırdı. Bunların uzunluğu,istenilen zamana göre ayarlanabilirdi. 300 yılsonra, bu kibrit-fitillerin yerini, içi barut dolutüpler aldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında fünyeler da-ha da gelişti. Özellikle uçaksavarlarda, hedefinyaklaştığını radyo sinyalleriyle algılayarakbombayı ateşleyen fünyeler kullanıldı. Bugünuzaktan kumanda ile harekete geçirilen fünye-ler ve hedefin yaklaştığım anlayarak kendiliğin-den harekete geçen fünyeler de bulunmaktadır,

İLK HEDİYE KUPONU

Sabun tüccarı Benjamin Talbert Babbit, 1865yılında New York'ta ilk armağan kuponunuverdi. Babbit'in bundan amacı, ürettiği sa-bunların satışını artırmaktı. Bu nedenle, sa-bunların ambalajlarında bulunan kuponlar-dan 10 tane getiren müşteriye, güzel bir tabloarmağan ediyordu.

Zamanla bu uygulama, epeyce yaygınlaş-tı. Çeşitli firmalar, değişik sayıda kupon kar-şılığında değişik armağanlar veriyorlardı.Örneğin, 1896 yılında yayınlanan "Tobacco"dergisinde, şu satırlar vardı:

"Amerikan sigara şirketleri arasındaönde gelen isimlerden biri olan 'Old Honesty',paketlerin içinden çıkan kuponlardan 1500adet getiren her müşterisine bir bisiklet arma-ğan ediyor. 500 kupon toplayabilen müşteri-ler ise, yalnızca bir saatle yetinmekzorundalar."

KÖRLER İÇİNİLK REHBER KÖPEKLER

1916 yılında Avusturya'da ve Almanya'da, ta-rihte ilk kez körler için rehber köpekler eği-tildi. Projenin fikir babası, Stettin'dekiFrauendorf Sanatoryumu'nun yöneticisi Dr.Gorlitz idi. Dr. Gorlitz'in hastalarından biri,

120

genç Dır Alman subayıydı. Bilinci pek yerin-de olmayan bu genci, Dr. Gorlitz, ara sıra yü-rüyüşe çıkarıyordu. Bir gün, yürüyüşün tamortasında doktor acil olarak sanatoryumdançağrıldı ve genç subay, yoluna tek başına de-vam etmek zorunda kaldı. Yanında, doktorun"Excelsior" adlı Alsas türü köpeği vardı. Has-ta gencin çektiği zorluğu gören Excelsior, an-sızın ok gibi yerinden kalktı ve sanatoryumagitti. Az sonra aynı hızla geldiğinde, ağzındaAlman subayının bastonu vardı. Doktor Gor-litz, hastasını bıraktığı yere döndüğünde, kö-peğinin onu yavaş yavaş sanatoryuma doğrugötürmekte olduğunu gördü. Bu manzara,doktora ilham verdi. Bu denli zeki köpeklerbir araya getirilerek eğitilebilirse, körler çokiyi birer kılavuz kazanmış olurlardı. 1916 yı-lında bu konuda ilk deneyler yapıldı ve başa-rılı sonuç alındı. 1. Dünya Savaşı'nın hemenardından da Potsdam'da sürekli bir "köpekeğitim kampı" kuruldu.

İLK SİLAHLARSilahlara ilişkin ilk inandırıcı belgeler, 1326 yı-lına aittir. O yıl, Kral III. Edward'ın, 'Wal-ter de Milimete" adıyla yazdığı "KrallarınGörevlerine Dair" (De Officiis Regum) adlıkitapta, bir masanın üzerine monte edilmişgüçlü bir silahın çizimleri yer aldı. Vazo biçi-mindeki bu silah, ucu iyi kızdırılmış bir de-mir çubukla ateşlendi ve dört dilli bir okfırlattı. Norfolk'ta Holkham Hall'da bulunanve 1326-1327 yıllarına ait olduğu saptanan birbaşka belgede de, bu silahın daha gelişmiş birtürünün çizimleri vardı.

Çinlilerin ve Hindistanlıların Avrupalılar-dan çok daha önce ateşli silahlara sahip oldu-ğuna ilişkin iddiaları kanıtlayan yazılı belgeler,hâlâ bulunamadı. Bu söylentiler, eski Doğuedebiyatından kaynaklanmaktadır. Ateşli si-lahlar, ilk kez 1520 yılında Çin'e Portekizli-ler tarafından tanıtıldı.

Bir savaş sırasında topların ilk kullanılmasıise, 1331 yılında İtalya'da yaşandı. "Civida-le"yi kuşatan Almanlar, bu İtalyan kentinitop ateşine tuttular.

İLK JİMNASTİK MAYOSU

1892 yılının Ekim ayında Hamstead'daBergman-Osterberg Beden Eğitimi Koleji öğ-rencilerinden Margaret Tait, tarihte ilk jim-nastik mayo modelini çizdi. Bu mayoyu ilkgiyen ise, aynı okulun öğrencilerinden AnnaPagan'dır. Bu mayo, genç kızlara, bazı bedeneğitimi hareketlerini rahatlıkla yapabilme ola-nağı sağladı. Zira, o güne değin giydikleri el-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 121: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Allison Cargill, 1908 yılında, Glascon'da "Cuckoo Patrol of Girl Scouts" adıyla ilk kız izci birliğini kurdu.

İLK KIZ İZCİSir Robert Baden-Powell'ın erkek izciler içinyaptığı yayınların etkisiyle kurulan ilk kız iz-cilerle ilgili kayıt, 1908 yazına aittir. Glaskow-lu bir kız öğrenci Allison Cargill, "CockooPatrol" adlı kız izciler birliğini kurdu. Önce-leri Cargill'den başka hiç kimse, projeyle il-gilenmedi. Ancak, 1909 sonbaharında, kız izci

teşkilatına olan ilgi arttı ve Cargill'in birliği,I. Glaskow İzciler Birliği'nin himayesi altınaalındı. William B. Headow da, oymak baş-kanlığına getirildi. Kızlar, izci kemeri ve izcirozeti taktılar. Ayrıca, hâki renkli bir fulartakmalarına da izin verildi. Özellikle cumar-tesi günleri öğleden sonraları bir araya gele-rek çeşitli atletizm yarışmaları yaptılar vedoğal yeteneklerini geliştirdiler.

biseler, vücutlarına diledikleri biçimiverebilmelerine engel oluyor, bu da hareket-lerinin çeşitliliğini sınırlıyordu.

PLANÖR KULLANAN İLK KADIN

Avustralyalı amatör bilim adamı ve ozan Ge-

orge Augustus Taylor'un eşi Bayan FlorenceTaylor, planör kullanan ilk kadın olarak ta-rihe geçti. Bayan Taylor, eşinin yaptığı pla-nörle 1909 yılının Aralık ayında New SouthWales'deki Narrabeen Plajı üzerinde uçtu.

Kanadalı opera şarkıcısı Lissaint Beard-moreda, 19 Haziran 1931 günü İngiltere'nin

121

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 122: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Lympne yöresinden Fransa'nın Saint-Ingle-vert Havaalanına uçarak Manş Denizi'ni pla-nörle aşan ilk insan oldu.

İLK ALTIN PLAK

Altın plak, 1 milyondan fazla satan plaklarıseslendiren sanatçılara verilir. Bu plağın ilki-ni "Chattanooga Choo Choo" adlı plağı içinGlen Miller aldı. Miller, şarkısını ilk kez 1941yılında çekilen "Sun Valley Serenade" adlı fil-minde okumuştu. RCA şirketi, aynı yıl şarkı-yı plak yaptı. Satış miktarı, birkaç ay içindeyedi basamaklı sayılara ulaştı. Bunun üzeri-ne RCA şirketi, plağın "altın" bir kopyasınıbastırarak 10 Şubat 1942 günü Chesterfield'dada düzenlenen bir törenle "Glen Miller"asundu.

122

İlk kez hangi plağın satışının 1 milyonunüzerine çıktığı ise kesin olarak bilinmiyor. An-cak, eldeki birtakım kanıtlar, ünlü opera sa-natçısı Caruso'nun doldurduğu "Vesti laGiubba" adlı şarkının 1 milyonun üzerine çı-kan ilk plak olma şansını güçlendiriyor. Pag-liacci'nin bestesi olan bu şarkıyı Caruso ilk kez12 Kasım 1902'de Londra'da GramophoneCo. şirketi için plağa okudu. Daha sonra 1907yılında RCA için yeniden plağa alındı. Bu

ikinci baskının, 40 yıl içinde 1 milyondan fazlasattığı sanılıyor.

1 milyonun üzerinde satış yapan ilk uzun-çalar ise Decca plak şirketi tarafından 1949 yı-lında kaydedilen "Oklahoma" adlımüzikaldir. Rodgers ve Hammerstein tarafın-dan seslendirilen bu plak, 1956 yılında 1 mil-yon 750 bin adetlik satış rakamına ulaştığında,henüz 1 milyona ulaşan bir uzunçalar yoktu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 123: Milliyet İlkler ansiklopedisi

MechanicsMagazine

dergisinde yayınlananplanlarda, Cacley'in planörü, üstten ve yandangösteriliyordu. Yandan bakıldığında,pilotun üç

tekerlekli bir arabaya bindiği görülüyordu.

İLERİYE DOĞRU HAVALANANİLK HELİKOPTER

Böyle bir helikopterle ilk uçuş, 14 Nisan 1924günü, Fransız Etienne Oehmichen tarafındangerçekleştirildi. Oehmichen'in iki pervaneli he-likotperi, 180 beygir gücündeki Rhone mar-ka bir motorla çalışıyordu. 393 metrelik uçuşmenzili, Uluslararası Havacılık Federasyonutarafından ilk helikopter rekoru olarak tesciledildi.

Tam kalkış yaparak ileriye doğru uçabilen,gerektiğinde havada durabilen ve makul bir hı-za ulaşabilen helikopter, çizimleri Louis Bre-guet ve Rene Dorand tarafından yapılan"Gyroplane Laboratoire" adlı araçtır. İlkuçuşunu 26 Haziran 1935'te yaptı. Üzerinde420 beygir gücünde, Hispano-Wrihgt markamotor vardı. 22 Aralık 1935 günü, saatte 67

Bu planörle ilk deneme, ertesi yıl yapıldı.Sir George Cacley'in arabacısı BromptonHall'daki küçük vadi üzerinde bir süre uça-rak, tarihin ilk uçuşunu gerçekleştirdi. O yıl10 yaşında olan Cacley'in kız torunu GeorgeThompson, aradan 70 yıl geçtikten sonra budenemeyi şu sözlerle anlattı:

"Herkes, sağdaki tepelerdeydi. Kalkışı çokyakından gördüm, Arabacı planöre bindi vebatıya doğru uçtu. Az sonra dedeme bağırdı-ğını duydum: 'Lütfen Sir George... Lütfenefendim... Ben araba kullanmak için geldimyanınıza... Uçmak için değil!' "

2 Kasım 1921 yılında J.E. Hodgson'a yaz-dığı bir mektupta Bayan Thompson, uçuş me-safesinin yaklaşık 250 metre olduğunubelirtiyor, sonra da planörün yere çakıldığınıyazıyor. Havacılık tarihinin bu ilk pilotununadı, kesinlikle bilinmemekle birlikte, Sir Ge-orge Cacley'in evindeki belgeler üzerinde ya-pılan incelemelere göre, arabacının adınınbüyük bir olasılıkla John Appleby olduğu sa-nılıyor.

mil ile hız rekoru, 22 Eylül 1936'da da 172metre ile yükseklik rekoru kırdı. 24 Kasım1936'da bir saati aşkın bir süre havada kala-rak ayrı bir rekorun sahibi oldu. Savaş sıra-sında da Villacoublay Hava Üssü'nde gelişi-mini sürdüren bu helikopter, 1943 yılındaMüttefikler tarafından yapılan bir hava sal-dırısında parçalandı.

Üretim aşamasında, çalışacağına eminolunduğu için denemesiz olarak hizmete su-nulan ilk helikopter de, Dr. Heinrich Focketarafından planlan çizilen "Focke-Wulf61"dir. İlk uçuşunu Bremen'de 6 Haziran1936'da gerçekleştirdi. 1937 yılında Breguet-Dorand'a ait tüm rekorları eline geçirdi. Sa-atte 76 mil hıza ulaştı. 2 bin 666 metre yük-sekliğe çıktı. İ saat 20 dakika 30 saniye havadakaldı ve 50 mil uçtu. Kamuoyunun helikop-terler üzerine asıl ilgisini Hanna Reitsch adlıkadın pilot çekti. Bayan Reitsch, 1938 yılın-

123

İLK PLANÖRİnsan taşıyabilecek büyüklükteki ilk planör,İngiltere'de Sir George Cayley tarafındanplanlandı ve 15 Eylül 1852 günü yayınlanan"Mechanks " dergisinde tanıtıldı. Uçurtmaşeklindeki aracın bir de kuyruğu vardı. Kanatyüzölçümü 46.5metrekare, ağırlığı ise yakla-şık 150 kiloydu. Pilot, gövdenin altındaki üçtekerlekli bir taşıyıcıya biniyordu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 124: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1906 yılında İngitere'nin Caister yöresinde J.Fletcher-Dodd tarafından açılan ve modern anlamda ilk tatil kampı olan "Sos-yalist Tatil Kampı"nın 1920'li yıllarda çekilmiş bir fotoğrafı...

İLK TATİL KAMPIModern anlamda ilk tatil kampı, 1906 yılın-da J. Fletchen-Dodd tarafından Caister'deaçıldı. Adı, "Dodd'un Sosyalist Tatil Kampı"idi. Gerçi halen Isle of Man'de faaliyetim sür-düren Douglas Tatil Kampı, 1900 yılında açıl-dığı için türünün ilk örneği olduğunu ilerisürebilir ama, bu kampa, İkinci Dünya Sava-şı'nın sonuna kadar yalnızca erkekler alı-nıyordu.

Dodd'un kampına ait bugün elimizde olanen eski broşür, 1914 tarihini taşıyor. Bu bro-şürden anlaşıldığına göre, kampta 200 kişilikbir yemek salonu bulunuyordu. Güzel hava-larda yemek servisi, açık havada yapılıyordu.Ayrıca, bir karanlık odası, bisiklet pisti, çiçekbahçeleri, okuma odası, nefis bir plajı ve birmağazası vardı. Bu mağazada, plaj giysileri,tütün, bisküvi, soda, gazete ve kartpostal sa-tılıyordu. İçinde bir de piyano bulunan yemeksalonu, öğün saatlerinin dışında amatör tiyat-ro gösterileri, konferanslar, münazaralar vekıyafet baloları için kullanılıyordu. Ayrıca,açık havada tenis ve kriket karşılaşmaları, pik-

nikler ve araba turları düzenleniyordu.Kampa gelen aileler, nüfuslarına ve eko-

nomik durumlarına göre iki ya da dört kişilikçadırlarda veya branda bezinden yapılançadır-evlerde kalabiliyorlardı.

Kampta çıkan yemekler, 20. yüzyılın baş-larındaki sosyalizm anlayışına ters düşmeye-cek şekilde düzenleniyordu.

Alkollü içkilerin yasaklandığı kampta, de-nize girenler, mutlaka yönetmelikte belirlenenörneğe uygun mayolar giymek zorundaydılar.Gece. 11'den sonra yüksek sesle konuşanlar,derhal kamptan atılıyordu. Ayrıca kamp sa-kinleri, idarenin günlük bazı işlerine de yar-dımcı olmak zorundaydılar.

Kimi zaman, sosyalist bir kampta kalmakdüşüncesinden rahatsız olan konuklar da çık-mıyor değildi ama Bay Fletcher-Dodd, "Bu-rada her tür düşünce temsil edilir" diyerekonları rahatlatıyordu. 1920 yılında kampın ka-pasitesi 300 kişiye çıkarıldı. Ayrıca, bazı ila-ve sosyal tesisler yapıldı. 10 yıl sonra kamp,bir kez daha genişletildi ve yeni eklentiler gö-rüldü. Bu arada Bay Dodd da hayli yaşlan-mıştı ama, disiplinli yönetimi eskisinden desıkı bir biçimde sürüyordu.

124

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 125: Milliyet İlkler ansiklopedisi

da, Berlin'deki Deutschlandhalle'de büyük birdinleyici kitlesinin önünde, "FW-61"in tümyeteneklerini sergileyen bir konuşma yaptı.

İLK YARIM TON BASKI İŞLEMİ

Fotoğrafta, yarım ton baskı işleminin muci-di, İsveçli Carl Gustaf Wilhelm Carleman'dır.Carleman, geliştirdiği bu yeni tekniğin ilk ör-neklerini, 1871 yılı Mayıs ayında Stockholm'de yayınlanan Photography by TyphographicPrinting Press'te sergiledi. Bunların içinde enilgi çekeni, iki kadın ve bir çocuğu göl kıyı-sında yürürken gösteren fotoğraf oldu. Car-leman'ın yarım ton sistemiyle günümüzdekullanılan modern sistemi arasındaki tek fark,bugün yarım ton resimlerde, anlatımı daha dagüçlendirmek için noktalar kullanılmasıdır.

Yayınladığı bir konuyu, yarım ton bir re-simle süsleyen ilk dergi, Nordisk Boktryckeri-Tidning'dir. İsveç'te basılan bu dergideki re-sim de Carleman'a aittir.

1874 yılında Le Monde Illustre ve L'Dlus-tration adlı Fransız dergilerinde ilk yarım tonportreler yayınlandı. Bunlardan biri, İsveç As-keri Ataşesi Albay Staaf'a, diğeri de kutuparaştırmacısı Baron Nordenskjöld'e aittir.

Yarım ton resimlerle ilgili başarılar, Car-leman'dan sonra bu konuya el atan AlmanGeorg Meisenbach ve Amerikalı FrederickIves'ın hanelerine yazılır. Ancak, bu büyükyanlışlığın nedeni, Carleman'a İsveç dışında-ki fotoğraf tarihçilerinin yeterli ilgiyi göster-memiş olmasıdır.

Yayınlanan ilk yarım ton renkli resim ise,1890 Derby'sinin birincisine aittir. Land andWater adlı Londra dergisinin Şubat 1892 sa-yısında basıldı.

ELEKTRİKLİ İLK İŞİTME AYGITI

"Acousticon" adı verilen elektrikli ilk işitmeaygıtının patenti, 15 Kasım 1901 günü NewYork'ta Miller Reese Hutchinson tarafındanalındı. Ertesi yıl kurulan Hutchinson Acous-tic Co. adlı şirketçe de üretimine geçildi. Ay-gıtın üzerinde, el radyosu büyüklüğünde birpil yeri, ayrıca kulağa takmak üzere telefonalmacını andıran bir parça vardı. Acoustion'-un ilk müşterilerinden biri, çocukluğundan be-ri yarı sağır olan İngiltere Kraliçesi Alexandraoldu. Aygıtı, 1902 yılında yapılan taç giymetöreninde kullanan Kraliçe Alexandra, dahasonra bu yararlı buluşun 26 yaşındaki muci-dini bir madalya ile ödüllendirdi. Hutchin-son'un ömrü boyunca patentini aldığı ve 90

civarında buluş arasında klaskon (araba kor-nası) da vardı. Yakın arkadaşı Mark Twain,bu buluştan sonra kendisine şöyle takıldı:

"İnsanları sağır etmek için klaksonu icatettin. Böylece hepsi de yeniden duyabilmekiçin senin işitme aygıtından almak zorunda ka-lacaklar."

Transistörlü ilk işitme aygıtı ise ilk kezNew York'ta Sonotone Corp. tarafından üre-tildi ve 29 Aralık 1952 günü piyasaya sunuldu.

İLK AMATÖR FİLM ÇEKİCİ VEOYNATICISI

35 milimetrelik "Motorgraph" marka çekicive oynatıcı, 1896 yılında W. Watson and Sonsşirketi tarafından piyasaya sunuldu. Çekicibölümünün büyüklüğü 15x10x13 santimetreboyutlarında idi. Oynatıcı olarak kullanılacağızaman bir ışık kaynağına takılması gerekiyor-du. Toplayıcı makarası olmadığından, oyna-yan film ya yere ya da bir kutunun içineboşalıyordu.

17.5 milimetrelik ilk çekici ve oynatıcı, ün-lü sinemacı Birt Acres tarafından 25 Ocak1899'da Croydon Kamera Kulübü'nde tanıtıl-dı. Aynı yılın Mayıs ayında da piyasaya çıktı.

16 milimetrelik kameraların ilk prototipiolan Kodak Madel A, New York'ta 1920 yılı-nın Mayıs ayında Eastman Kodak şirketindenJ.G. Capstaff tarafından geliştirildi. Üzerin-de uzun süre çalışıldıktan sonra 5 Haziran1923'te Model A motorlu Kodascope oynatı-cıyla birlikte satışa çıkarıldı.

9.5 milimetrelik amatör oynatıcıların ilkiise, 1922 yılının Mayıs ayında Paris'te PatheSineması'nda tanıtıldı. Pathe markalı bu oy-natıcı, ir yıl sonra çekicisiyle birlikte pazarlan-maya başlandı. 8 milimetrelik çekici ve oyna-tıcılar da 1932 yılında ABD'de piyasaya sü-rüldü. Yapımcısı, Eastman Kodak şirketiydi.Amatörler için ilk renkli film de Eastman Ko-dak tarafından 1928 yılı Temmuz ayında satışaçıkarıldı. Bu filmlerin mucidi, R. Berthon'du.

Amatörler için yapılan ilk sesli oynatıcılarise İngiliz malı olan Thompson-Houston mar-ka aygıtlardır. 16 milimetrelik bu makinele-rin ilk tanıtımı, 1931 yılında Londra'dayapıldı. İlk amatör sesli çekici ise 16 milimet-relik olarak RCA Victor tarafından üretildi ve1935 yılında ABD'de tanıtıldı.

İLK AMATÖR FİLM YARIŞMASI

Photoplay dergisi ve Amerika Amatör Sine-ma Birliği'nce düzenlendi. Son katılma tarihi

125

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 126: Milliyet İlkler ansiklopedisi

15 Şubat 1.928 olan bu yarışmada birinci ge-len 35.16 ve 9.5 milimetrelik filmlerin sahip-lerine 500'er dolar ödül verildi. 35 milimetredalında birinci olan "And How!" adlı filminyapımcısı,soğutma mühendisi Russell Ervineayrıca, Fox film şirketi ile beş yıllık bir söz-leşme imzaladı.

İLK AT NAKİL ARACI

Atları bir yerden başka bir yere taşımak ama-cıyla yapılan ilk nakil aracı (horse-box), ilk kez18 Eylül 1836 günü kullanıldı ve altı at tara-

fından çekilerek İngiltere'nin Goodward yö-resinden Doncaster'a götürüldü. Araç, yarışatları sahibi Lord George Bentinck'in sipari-şi üzerine Herring Kardeşler tarafından ya-pılmıştı.

Bu olaydan yirmi yıl önce, Bay Territt'eait Sovereign adlı atın özel bir karavanlaWorcetershire'dan Nemarket'a götürülüşü biryana bırakılırsa, Lord Bentinck'in yaptırdığıarabaya kadar, yarış atları bir yerden bir ye-re yürüyerek gitmek zorundaydılar.

Derby gibi büyük yarışlar için atlarda yolyorgunluğu olmasın diye bir ay öncesinden yo-la çıkılır ve atlar yarış yerine çok yakın bir yer-de kampa alınırlardı. Kuşkusuz atlar, biryarışın hemen ardından çok uzak bir yerdekibaşka bir yarışa katılamazdı.

Bu zorluklan ortadan kaldırmak isteyenLord Bentinck, söz konusu arabayı yaptırdıve Elis adlı atını St. Leger Yarışları'na üç günkala 18 Eylül 1836 günü Goodwood'dan buaraba ile yola çıkardı. Doncaster'a kadar 224mil yolları vardı. Ama Lord Bentinck, özelarabasıyla günde 75 mil yol alabileceklerindenemindi ve düşündüğü gibi de oldu. Doncas-ter'a geldiklerinde Elis'i doğru yarışın yapıla-cağı hipodroma götürdü. Atın daha yenigeldiğini gören müşterek bahisçiler, onun an-cak nal toplayabileceğine inanarak, çok iyi birat olduğunu bilmelerine rağmen, Elis'e hiçşans vermediler. Lord Bentinck ise, sevgili atı-nın üzerine büyük bir yatırım yaptı ve sonun-da mahçup olmadı. Elis, yarış sonunda finişegeldiğinde, en yakın rakibine iki boy fark yap-mıştı. Hiç oyalanmadan yeni arabasına bin-dirildi ve en yakın yarış yerine doğru yolaçıkıldı.

İLK OTEL

1774 yılının Şubat ayında, Covent Garden'-da (İngiltere), Lows Grand Hotel adıyla açıl-dı. Otelin sahibi David Low,binayı ilginç biradam olan Lord Russel'dan devralmıştı. Lord

126

Russel, binanın içini kendine göre yeniden dü-zenlemiş ve bir savaş gemisinin çeşitli bölüm-lerine benzetmişti. Low, asıl mesleği olankuaförlüğü bırakıp otelciliğe soyunmadan ön-ce, Londra'ya gelenler, eğer uzun süre kala-caklarsa, mobilyalı bir daire tutarlardı. Kısasüreli ziyaretçiler ise han odalarında gece-lerlerdi.

Low Oteli'ni ve yeni mesleğini tanıtabil-mek için altın, gümüş ve bakır anahtarlıklaryaptırarak, özellikle soylu kişilere dağıttı. Bueli açıklığına rağmen, ya da belki bundan do-layı, otelcilik işinde umduğunu bulamadı ve1780 yılında bu işi bırakarak pedikürist oldu.

Low ayrıldıktan sonra Grand Hotel, baş-kaları tarafından işletildi. 1794 yılında otelinpatronu olan Bayan Hudson, kamuoyunayaptığı duyurularda, Grad Hodel'in 100 say-gın konuğu atlarıyla birlikte rahatça ağırlaya-bileceğini duyuruyordu. 19. yüzyılın başların-da, otel, özellikle mutfağıyla takdir topladı."The Star" adlı lokantası, en seçkin kişilerinbir arada görülebileceği bir yer oldu.

BANYOLU İLK OTEL

16 Ekim 1829'da, Boston'da Tremont Houseadıyla açıldı. Birinci katta sekiz banyo vardıve bunlar özel bir girişle caddeye açılıyordu.

Özel banyoları olan ilk otel ise, 1853 yı-lında New Jersey'de açılan Mount VernonOteli'dir.

70 özel banyosu ile İngiltere'nin ilk ban-yolu oteli olan Savoy, Richard D'Oyly Caretarafından 6 Ağustos 1889'da hizmete açıldı.Binanın yapımcısı olan Holloway, D'Oyly Ca-re kendisinden 70 banyo isteyince, ona oteldekalacak konukların deniz yaratıkları olup ol-madığım sordu. O dönemde lüks açısından Sa-voy'un en yakın rakibi olan ve 500 konuğu ko-naklatabilen Hotel Victoria'nın yalnızca dörtbanyosu vardı.

Düğün odası olan ilk otel, 1844 yılındaNew York'ta hizmete giren Irving House'dur.

Merkezi ısıtma ile ısıtılan ilk otel ise, 1846yılında Boston'da açılan Eastern ExchangeHotel oldu.

ODALARINA TELEVİZYONKOYAN İLK OTEL

New York'taki New Yorker Oteli, 1932 yılı-nın Şubat ayında bütün lüks süitlere birer TVkoydu. TV alıcılarını, Freed TV and RadioCorp. armağan etmişti. Konuklar, CBS Tele-vizyonu'nun günde beş saat süreyle yaptığı ya-yınları zevkle izleyebiliyorlardı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 127: Milliyet İlkler ansiklopedisi

127

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 128: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Serbestçe havalanabilen ilk helikopteri, Fransız Paul Cornu yaptı. İlk kez 13 Kasım 1907'de uçan bu çift

İLK HELİKOPTERDikey uçuşla insanı yerden havalandırabilenilk helikopterin planlarını, 6 Ocak 1905'teE.R. Mumford çizdi. Üretimi de, İskoçyalı ge-mi yapımcılarından William Deny and Brot-hers tarafından gerçekleştirildi. 67.5santimetre çapında 6 pervanesi olan helikop-terin üzerinde önce 25 beygir gücünde bir Buc-

het motoru vardı. 1909 yılında, bu motorçıkarıldı ve yerine yine 25 beygir gücündeN.E.C. marka bir başka motor takıldı. Bumotor da, 1911 yılında 40 beygir gücünde birN.E.C. ile değiştirildi. İlk yapıldığında, kabininşaatında bambu ağacı kullanılmıştı. Bu göv-denin fırtınalı havalarda su geçirdiği görülüncemetal ile değiştirildi. 1912 yılında yapılan de-nemelerde, yerden üç metre kadar havalanan

İLK AÇLIK GREVİ

Çar 3. Aleksandır döneminde (1881-1894),Rusya'daki cezaevlerinde bulunan mahkûm-lar tarafından yapıldı. 1889 yılında, Kara GaolHapishanesi'nde bulunan kadın mahkûmlarda açlık grevine katılınca, kendilerine zorla ye-mek yedirildiğine ilişkin kanıtlar var.

İngiltere'de ilk açlık grevi ise 1909 yılıTemmuz ayında Marion Wallace Dunlop ad-lı bir genç kız tarafından yapıldı. Bayan Dun-lop, İnsan Haklan Bildirgesi'nin birbölümünü Avam Kamarası'nın duvarlarınayazmak suçundan bir ay hapis cezasına çarp-tırılmıştı. 1 Temmuz günü Holloway Cezae-vi'ne kondu. 5 Temmuz günü yemek yemeyireddetti. Yetkililer, en lezzetli yemekleri, eniştah açıcı biçimde süsleyip, akşamları yatağı-nın yanıbaşına koydular. Fakat genç kız, her-kesin gözünün önünde pencereden dışarıfırlattı. Direnişini 91 saat sürdürdükten son-ra serbest bırakıldı.

128

SERİ ÜRETİMİ YAPILANİLK HELİKOPTER

Seri olarak üretimi yapılan ilk helikopterler,Alman yapımı Focke-Achgelis Fa 223'tür.1000 beygir gücünde Bramo motoruyla uçanbu helikopterler, 6 kişilik yolcu kapasitesi-ne sahipti. İlk serbest uçuşunu 1940 yılı Ağus-tos ayında yaptı. Üretimine 1942 yılındabaşlandı ama, Alman Hava Kuvvetleri tara-fından sipariş edilen tüm helikopterler, yerle-rine ulaşamadan Müttefik bombardımanlarıile yok edildiler. Yalnızca 8 helikopter, AlmanHava Kuvvetleri'nin eline geçebildi. Bunlar-dan biri, 1945 yılında Alman mürettebatı ta-rafından İngiltere'ye getirildi ve böyleceManş'ı geçen ilk helikopter oldu.

İLK EL BOMBASI

Bilinen ilk el bombası, 1405 yılında kullanıl-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 129: Milliyet İlkler ansiklopedisi

helikopter, havada 20 saniye kalmayı başardı.

bu helikopterin ilk hareketi için birkaç kişilikinsan gücüne gereksinim vardı.

Kendiliğinden uçabilen ilk helikopter iseFransız Paul Cornu tarafından yapıldı. İkipervaneli bu araç, 13 Kasım 1907 günü Lisie-ux'da yapılan ilk deneme uçuşunda, 180 san-timlik yükseklikte 20 saniye uçmayı başardı.Üzerinde 24 beygir gücünde Antoninette mar-ka bir motor vardı.

di. O yıla ait bir elyazması kitapta bulunan şe-malar, bu yargıyı doğrulamaktadır.

El bombaları, 17. yüzyılın ortalarından,18. yüzyılın ortalarına kadar savunmaları yar-ma konusunda en etkin silah oldu.

18. yüzyılda kullanılan el bombaları, içibarut dolu madeni küreler şeklindeydi. Küre-lerin ağzında, yavaş yanan bir fitil vardı. Bufitilin ateşlenmesiyle bomba patlatılıyordu.

El bombası, 1. Dünya Savaşı sırasındaköklü değişikliklere uğradı. En gelişmiş biçi-miyle, bugün de kullanılmaktadır. İçinde öl-dürücü maddeler yerine bayıltıcı kimyasalmaddeler bulunan el bombaları, özellikle kit-lesel olayları denetleyebilmek amacıyla güven-lik kuvvetlerince kullanılıyor.

KADIN GARSONLARINÇALIŞTIĞI İLK OTEL

1853 yılının Mayıs ayında, New York eyaleti-nin Albany kentinde hizmete girdi. Kendi

İLK ŞOFBEN1867 yılında, Londralı dekoratör Waddy Ma-ughan tarafından geliştirildi. 1880'lerde, su,alevlere temas etmeden bir tüp içinde ısıtılma-ya başlandı. 1896 yılında İngiliz mühendisle-ri Charles Lloyd Braithwaite ve EdwardO'Brain, gaz girişine bir kapak taktılar. Bukapak, yalnızca su musluğu açıldığı zaman gazgeçiriyordu. Bütün bu gelişimler, modern şof-bende birleşti ve 1931 yılında Almanya'daJunkers fabrikalarında ilk modern şofbenyapıldı.

129

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 130: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Pistonlu iki silindir, suyla doludur ve alttan bir boru ile bir-birlerine bağlanır. Küçük pistonun alt yüzeyi, bir inç kare-dir. Büyük piston ise, 10 inçkarelik bir alanı kaplar. Bu yüzden,küçük pistona uygulanacak bir güç, büyük pistona 10 kat bü-yümüş olarak aktarılacaktır.

İLK HİDROLİK ARAÇLARİngiliz mühendis Joseph Bramah, ilk hidro-lek presin patentini 1795 yılında aldı. Su dolu

küçük bir silindir, yine su dolu büyük bir si-lindire bağlantılı biçimde monte edildi. Küçüksilindirin içindeki piston aşağı doğru bastırıl-dığında, büyük silindirdeki piston da yukarıitilmiş oluyordu. Böylece, ilk hidrolik pres or-taya çıktı. Bu sistemin zamanla geliştirilme-siyle, bir uçağı bile havaya kolayca kaldıra-bilecek hidrolik aygıtlar üretildi.

adıyla anılan pantolonlarla ünlenen Amerikalıfeminist Amelia Bloomer, bu otelde bir gecekaldıktan birkaç ay sonra bir dostuna şu sa-tırları yazdı:

"Delavan House adlı bu otelin yemek sa-lonuna girdiğimizde çok şaşırdık. Bir düzinegenç kadın masaların arasında dolaşıp müş-terilere servis yapıyordu. Çok yeni bir şeydibu. Ortada bir tek erkek görevli bile yoktu.Onların kaba ve hoyrat tavırlarının yerini ka-dınların zarif ve büyüleyici hareketleri almış-tı. Otel yönetimiyle konuştum. Müşteriler ge-

nellikle bu değişiklikten memnunmuş. Kadıngarsonları istemeyen birkaç kişi varmış tabii...Kim mi? Zenci garson isteyen beyaz kadın-lar."

İLK YAPA Y SOLUNUM CİHAZI

Günümüzde, kalbi yarım saat süreyle durdu-rup üzerinde çeşitli operasyonlar yapmakmümkündür. Bu yarım saatlik süre içinde ya--pay solunum aygıtı, kalbin yerini alır ve kanı

130http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 131: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1839 yılında İskoçya'da James Nasmyth tarafından bulunduk-tan sonra, demire biçim vermek ve büyük makine parçalarıyapmak açısından çok yararlı oldu. 1840'lı yıllarda bir de-mirhane görülüyor.

İLK ÇEKİÇÇekiç, insan tarafından kullanılan ilk el aygı-tıdır. İlk saplı çekiçlerin, günümüzden 10 binyıl önce kullanıldığını biliyoruz. Bunların vu-rucu bölümleri taştan yapılmıştı. M.Ö. 4000yıllarında bakırı bulan Mısırlılar, çekiçleri-ni de bu maddeden ürettiler. 500 yıl sonra dabronz çekiçleri yaptılar. Daha sonra, blok çe-kicin ortasını delerek sap taktılar. Ucu çivi çı-karmak için V şeklinde yapılan çekiçlerin,Romalılar zamanında kullanılmaya başlandı-

ğına dair de kanıtlar vardır.Çekiç, en önemli işlevini kızgın demire bi-

çim vererek yerine getirdi. Bir örs üzerine yer-leştirilen sıcak demir, balyoz adı verilen ağırçekiçlerle dövülerek biçimlendirildi. Endüst-ri devriminin başlamasıyla, çekiçlerin cüsse-leri de büyüdü. Önce su gücüyle çalışan devçekiçler yapıldı. Böylece, daha büyük maki-ne parçalarının üretimi mümkün oldu. 1839yılında İskoçyalı Jasez Nasmyth, buhar gücüy-le çalışan bir çekiç planladı. Bu projeye göre,buhar gücü, çok büyük bir çekiç başını yuka-rı kaldıracak, sonra bu baş yer çekiminin et-kisiyle biçimlendirilmek istenen maden parça-sının üzerine düşecekti. Nasmyth'in çizimleriniyaptığı buharlı çekiç, ilk olarak 1840 yılındaFransa'da yapıldı.

vücut içinde pompalar. Bu arada, ciğerlerin gö-revini de üstlenerek, kana taze oksijen akta-rır. Amerikalı Cerrah John HeynshamGibbon, 1953 yılında, ABD'de bu tür yapaysolunum aygıtı yardımıyla ilk kalp ameliyatı-nı yaptı.

İLK KALP PİLİ

Kalbimizin düzenli olarak atmasını sağlayan

kendi iç mekanizmasında bir aksaklık ortayaçıkarsa, atışlar yavaşlar ve düzensizleşir. 1952yılında Boston'da, Harvard Tıp Fakültesi'ndeDr. Paul M. Zoll, 72 yaşındaki bir adamın

bu tür aksaklık gösteren kalbine ilk kalp pilinitaktı. Karın deresinin hemen altına yerleştiri-len bu aygıt, kalbe küçük şoklar uygulayarakatışını denetliyordu. Bugün, dünyada her 1milyon insandan üçü, kalp pili ile yaşa-maktadır.

131

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 132: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Kökeni Büyük İskender, Neron ve Mısır firavunlarına kadar uzanan dondurma, 16. yüzyıldan itibaren Avrupa'da da yay-gınlaşmaya başladı. Fotoğrafta, 1827yılında, Fransa'da birdondurmacı görülüyor.

İLK DONDURMA1686 yılında, İngiltere Kralı II. James ve adam-larının tanesine birer pound ödeyerek 12 ta-bak dondrma yediklerine dair bir belge varsada, dondurmanın kökenleri, çok daha eskiyedayanır. Büyük İskender'in, Neron'un ve Mı-sır firavunlarının dondurma yediklerine iliş-kin söylentiler vardır. Ancak bunların, bugünbildiğimiz dondurma olduğu iddiaları hayli su

götürür. Karla karıştırılmış süt olmaları, çokdaha akla yatkındır. Şorbet denilen ilk don-durma türünün 16. yüzyılda Floransa'da or-taya çıktığı, oradan da Fransa'ya atladığıbiliniyor. 1660 yılında limonatacı olarak Pa-ris'te çalışan Procopio Cultelli, buzlandırılmışlimonatadan bir tür dondurma üreten ilk ma-kineyi yaptı. 18. yüzyılda, Fransa, sütlü don-durmayı tanıdı. 1774 yılında La Caveau adlıbir Paris kahvehanesinde ilk dondurma yapıl-dı. Buna o zaman "buzlu yağ" adı verildi.

İLK KALP KAPAKÇIĞI NAKLİ

Taze oksijen yüklü kanın vücudumuza da-ğılmasında çok büyük işlevler üstlendikleri içinarızalanan kalp kapakçıklarının ya onarılmasıya da değiştirilmesi gerekir.

İlk yapay kalp kapakçığı 1961 yılında Ore-gon eyaletinin Portland kentinde Albert Starradlı cerrah ile yardımcısı M. Lowell Edwardstarafından geliştirildi.

Yapımında plastik ve paslanmaz çelik kul-lanılmıştı. Zamanla, yapay mekanizmanın al-

132

yuvarlara zarar verdiği görüldü. Buna biralternatif olarak hastanın kendi tandonların-dan yapılan kapakçıklar, başka insanlardanalınan kapakçıklar ve hayvan kapakçıkları de-nendi. Ama hiçbiri, umulan mükemmelliktesonuç vermedi. Bugün yine de en yaygın bi-çimde kullanılan Starr-Edwards kapakçığıdır.

İLK MENTEŞE

Madeni menteşelerin en eski örnekleri, 1922yılında Mısır Firavunu Tutankamun'un me-zarında yapılan kazıda bulundu. Firavun'un

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 133: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yatağı, ayaklarına menteşe ile takılmıştı. M.Ö.1350 yılından kalma bu bakır menteşeler, ya-tağın ayaklarının gerektiğinde içeriye doğrukıvrılmasını sağlıyordu. Demir menteşelere,Ortaçağ'dan kalma kiliselerin kapılarındarastlıyoruz. Endüstri devrimiyle birlikte, men-teşelerin de birçok türü ortaya çıktı.

İLK HORMON TEDAVİSİ

Ortaçağ'da insan vücudunu anatomik olarakaçarak inceleyen bilim adamları, karaciğer gibibazı organların salgıladıkları bazı sıvıları, vü-cudun özel bazı bölümlerine kanallar aracılı-ğıyla gönderdiklerim gördüler. Ama, bazı salgıbezlerinin ise kanalları yoktu. Ancak, 1902 yı-lında Londra Üniversitesi'nden William Mad-dock Bayliss ve Ernest Henry Starling, bubezlerin, salgıladıkları sıvıları doğrudan doğ-ruya kana aktardıklarım keşfettiler. Bulduk-ları bu tür ilk hormona, Sekterin adını verdiler.

Bu hormon, bağırsak tarafından üretili-yor, kan aracılığıyla da pankreasa taşınıyordu.İnsülin adlı bir başka hormon da, kandaki şe-ker miktarım düzenliyordu. Adrenalin ise kalpatışlarını gerektiğinde hızlandırıyordu. Bu bil-gilerin ışığında hekimler, insanların hangi hor-monun yetersizliğini çektiğini anlayıp, onagöre tedavi uygulamaya başladılar.

İLK NAL

Çivilerle atların tırnaklarına çakılan nallanAvrupa'ya M.Ö. 200 yıllarında Almanlar ta-nıttılar. Bu nallar, yumuşak zeminlere atla-rın daha rahat basmasını, sert zeminlerde deayaklarının korunmasını sağlıyorlardı. Böyle-ce, hem üzerlerine binerek yol almak hem deyük taşıtmak kolay hale geldi.

İLK DONDURMA KÜLAHLARI

1896 yılında New Jersey'de İtalyan göçmeniİtalo Marcioni tarafından yapıldı ve 13 Ara-lık 1903 günü Marcioni adına patenti tesciledildi. Ancak, bu buluşa önceleri pek rağbeteden olmadı. 1904 yılında, St. Louis'deki ti-caret fuarı sırasında Suriye'den gelme bir şe-kerci olan E.A. Hamwi, yaptığı gözlemeleribu külahların içinde satınca, Marcioni'nin bu-luşuna olan ilgi arttı. Daha sonra dondurma-cılar da, o güne kadar çeşitli kaplar içindesattıkları ürünleri külahla müşterilerine sun-maya başladılar.

İLK ROBOT RESİM

Bir suçlunun tanımlanmasında büyük yardı-mı olan ilk robot resim, ilk kez 1959 yılı Şu-bat ayında, Los Angeles Emniyet Müdür-lüğü'nden Şerif Peter Pitchess tarafın-dan kullanıldı. İçki satan bir dükkânda silah-lı bir soygun yapılmıştı ve dükkân sahibi,hırsızın fiziksel görünümünü mükemmel birbiçimde tarif edebiliyordu. Bunun üzerine po-lis yetkilileri, bu tarife uyarak temsili bir re-sim çizdirdiler ve çevrede dağıttılar. Çokgeçmeden hırsız yakalandı ve suçunu itirafetti.

Robot resimlerin fikir babası ise İkinciDünya Savaşı'ndan hemen sonra, bu konudaçalışmalarına başlayan Los Angeles EmniyetMüdürlüğü dedektiflerinden Hugh C. McDo-nald'dır. McDonald'ın yönetiminde bir ekip,50 bin fotoğrafı teker teker inceleyerek, 37 bu-run, 52 çene, 102 çift göz, 40 dudak, 130 saçbiçimi ve çok sayıda kaş, sakal, bıyık ve göz-lük saptayarak bunları özel biçimde arşivledi.

İLK GELİR VERGİSİ

1451 yılında Floransa'da 'Catastro" adı altın-da Lorenzo de Medici tarafından toplanma-ya başlandı. Daha sonra "Scala" adını alanbu vergi, önceleri devlete gelir sağlamak ama-cıyla ve iyi niyetle toplanıyordu. Ancak, za-manla politik bir şantaj unsuru oldu ve 1492yılında Medici Hanedanı'nın yıkılmasıyla bir-likte ortadan kaldırıldı.

İlk süper vergiyi ise, İngiltere'de DavidLloyd George, 1909 bütçesiyle birlikte yürür-lüğe koydu. Buna göre, yıllık geliri 5 bin ster-lingi aşan herkesten gelirinin 3 bin sterlingdensonraki her sterlingi için 6 penny vergi alınıyor-du. Bu sistem, 1927 yılına kadar yürürlüktekaldı.

İLK ÇİÇEK AŞISI

Avrupalıların 18. yüzyılda aşıyla tanışmasın-dan çok uzun süre önce Hindistan, Çin, Se-negal, Tunus, Cezayir, Türkiye ve İran'dabiliniyordu. Aşıyla ilgili ilk İngilizce kitap,1715 yılında Londra'da Cerrah Kennedy ta-rafından yayınlandı. Kennedy, bu kitabında,İstanbul'da Türklerin bu aşıyı nasıl yaptıkla-rını şöyle anlatıyordu:

"Önce bu hastalığa yeni yakalanmış birin-den bir çiçek kabarcığı alıyorlar. Sonra alın-da, bacaklarda ya da bileklerde hacamat

133

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 134: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yoluyla bazı kesikler açıyorlar ve hastadan alı-nan çiçek kabarcığını buralardan birine yer-leştiriyorlar. Üzerini sardıktan sonra 8 veya 10gün bekliyorlar. Bu sürenin sonunda hastalı-ğın doğal belirtileri ortaya çıkıyor. Ama hiç-bir zaman normal bir çiçek hastalığı gibişiddetli olmuyor. Benim orada olduğum dö-nemde, bu yöntemle 2 bin kişiye çiçek aşısı ya-pıldı ve bunlardan yalnızca ikisi hastalığınetkisinden kurtulamayarak öldü."

Kennedy, İstanbul'a gelmeden önce Dr.Janoin adlı Yunanlı bir doktorun da çiçek aşısıyaptığını gördüğünü yazmakta. Bu doktorunda aşıyı uygulayan ilk Avrupalı olduğu sa-nılıyor.

Çiçek aşısını Türklerden öğrenen bir baş-ka İngiliz de, Dr. Charles Maitland'dır. 1717yılının Mart ayında, Beyoğlu'ndaki İngiliz Bü-yükelciliği'nde, dönemin büyükelçisinin oğlu-na aşı yapmıştır.

İLK İNSÜLİN

27 Temmuz 1921'de, Kanada'da Toronto Üni-versitesi Tıp Fakültesi'nde Dr. Frederick Ban-ting ve yardımcısı Charles Best tarafından eldeedildi. Aynı gün,pankreası alınmış bir köpeğeverildi. Banting, şeker üzerinde etkin olan hor-monun pankreas tarafından üretildiği yargı-sına varmış ve bu yargısını kanıtlamak için birdeney yapmıştı. Bu deneyde gösterdiği başa-rı, daha sonra milyonlarca şeker hastası içinbir sağlık kaynağı oldu.

İNSÜLİNLE TEDAVİ EDİLENİLK ŞEKER HASTASI

14 yaşındaki şeker hastası LeonardThompsoh'a, 11 Ocak 1922 günü Toronto Ge-neral Hospital'da,Dr.Walter Ü.Champbell veDr. Alma A. Fletcher tarafından insülin te-davisi uygulandı. Hastalığı çok ilerlemiş biraşamada olduğundan, Thompson'un, hasta-neye getirildiğinde yaşama şansı çok azdı. İn-sülin sayesinde yeniden normal bir hayatsürmeye başladı.

İLK SAKAT ARABASI ~

Üç tekerlekli ilk sakat arabası, 1650 yılında,Nürnberg'de Stephen Faffler tarafından kul-lanıldı. Ön tekere kumanda eden kolların, el-le kullanılmasıyla hareket ediyordu. Buarabayı yaptığı sanılan Johann Haustach, 10

134

yıl önce de kendisi için bir araba modeli çiz-miş ama, yapamamıştı. Farfler'in arabasınıher pazar günü Lorenze Kirche Kilisesi'ninönünde bacakları olmayan sahibini âyindençıkması için beklerken görmek mümkündü.

Motorlu ilk sakat arabası ise, 1899 yılın-da İngiltere'nin Coventry kentinde RudgeCycle Co. adlı firma tarafından üretildi. Üze-rinde De Dion marka bir motor vardı.

İLK DEMİR KÖPRÜ

Fransa'nın Lyon kentinde Rhone Nehri üze-rinde Fransız mühendis M. Garvin tarafından1755 yılında yapıldı. Önce, köprünün tümü-

nün demirden yapılması düşünülmüştü. An-cak, maliyetinin çok fazla olacağı anlaşılınca,yalnızca kemerlerinden biri (açıklığı 25 met-re) demirden yapıldı. Geri kalan bölümlerin-de ise tahta kullanıldı.

Tümü demir kullanılarak yapılan dünya-nın ilk köprüsü ise, 1779 yılında İngiltere'deSevern Nehri üzerinde yapıldı. Ayak açıklığı30 metre olan bu köprü, Benthall ile MadeleyWood'u (Bugünkü adı Ironbridge köyü) bir-birine bağlıyordu. 1 Ocak 1781 günü hizmeteaçıldı. Planları John Wilkinson tarafından çi-zilen bu köprüde, 378 ton demir kullanıldı.1934 yılında araba trafiğine kapatıldı ama ya-ya ulaşımına hâlâ açıktır. 1972 yılında, mali-yetinin 50 katı harcanarak 150 bin sterlingerestore edildi.

İLK ZEKÂ TESTİ

Kişilerin zekâ düzeylerini ölçmeye yarayan ze-kâ testi, Parisli psikolog Alfred Binet tarafın-dan geliştirildi. 1896 yılında Binet, 80 çocuküzerinde ilk denemelerine başladı. Onlardanbasit bir resmi tanımlamalarını ya da bazı ta-nımlamaları dört ya da beş gruba ayırmaları-nı istedi. Yeterli bir araştırma süresinden sonrazekâ oranını belirleyen bir gösterge geliştir-di ve bunu 1905 yılında L'Annee Psychologi-que'de yayınladı. Binet'nin göstergesi, ParisEğitim Müdürlüğü yetkilileri tarafından, zi-hinsel özürleri nedeniyle özel bir okula gitme-leri önerilen çocukları saptamak içinkullanıldı. Ancak, buna, zekâ testinin okul-larda ilk kullanımı demek doğru olmaz. Da-ha 1897 yılında, Ebbinghaus adlı Almanpsikologu, Binet'nin araştırmalarından yolaçıkarak Silezya'daki bazı okulların öğrencile-rine belirli testler uyguladı. Ebbinghaus'untestleri, daha çok çocukların düş güçlerini öl-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 135: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Eugenio Barsanil ve Felice Matteucci adlı iki İtalyan tarafından kurulan şirket, 19 Ekim 1860'ta ilk içten yanmalımotoru üretti.

135

İÇTEN YANMALI İLK MOTORÜç zamanlı, içten yanmalı ilk ticari motor,1853 yılında Floransa'da Eugenio Barsanti veFelice Matteucci tarafından planlandı. Üç yılsonra da patenti alındı. Çalışabilir durumda-

ki ilk motor, 18S6'da Floransa'da Maria An-tonia İstasyonu'na takıldı. 19 Ekim 1860'tamotorların seri üretimini yapmak üzere Soci-eta Anonima del Nouva Motore BarsanteeMatteucci adlı bir şirket kuruldu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 136: Milliyet İlkler ansiklopedisi

çümlemeyi amaçlıyordu. Bu nedenle çocuklar-dan, eksik sözcükleri tamamlamaları istendi.

Zekâ testlerinin ilk kitlesel kullanımı, 1917Ekim'inde, ABD Ordu Tıp Merkezi tarafın-dan gerçekleştirildi. Testleri Leland StanfordÜniversitesi'nden A.S. Otis hazırladı. RobertM. Yerkes de bunları askeri kurallara göreuyarladı. Uygulamanın amacı, askerleri zekâdüzeylerine göre belirli gruplara ayırmak veonlara alınacak sonuçlara göre sorumlulukvermekti. Birinci Dünya Savaşı'nın sonunakadar 1 milyon 726 bin 966 asker testten ge-çirildi. Bunlardan 7 bin 800'ü normal zekâ dü-zeyinin çok altında bulundu ve derhal ordudanuzaklaştırılmalarına karar verildi. Bu arada,askerlerin yüzde 30'unun okuma yazma bilme-diği de ortaya çıktı.

İLK YAPAY CİĞER

ABD'nin Boston kentinde Warren E.CollinsCo. tarafından yapıldı ve ilk kez olarak 12Ekim 1928 günü, Boston Çocuk Hastanesi'-nde, solunum güçlüğü çeken küçük bir kızıntedavisinde kullanıldı.

Bir yıl önce, ilk deney modeli HarvardÜniversitesi'nden Profesör Philip Drinker ta-rafından geliştirildiği için, aygıta "Drinker

Respiratörü"adı verildi. Profesör Drinker, de-neme modelini yaparken demir bir gövdeye ikielektrikli süpürge emicisi yerleştirmişti. Bun-lardan biri, üflemeye, diğeri de emmeye yarı-yordu.

İngiltere'de, bu aygıt sayesinde hayatı kur-tarılan ilk hasta, 17 yaşındaki öğrenci JohnM.Turner'dır. Turner, 1932 yılının Eylül ayın-da çocuk felcine yakalandı. Tedavi amacıylaOxford'daki Morris Ortopedi Hastanesi'negetirildi. 6 Ekim sabahı, nöbetçi gece hemşi-resi, Turner'ın iyi soluk alamadığını gördü.Hastalık, solunum kasları dahil, tüm vücuduetkisi altına almıştı.

Hastanede araştırma yapmak amacıylagelmiş, ABD'li bir doktor vardı. T.C.Thomp-son adlı bu doktor, Londra'daki ÜniversityCollege Hastanesi'nde bir Drinker Respiratö-rü olduğunu öğrendi. Hemen bu aygıtın geti-rilmesini istedi. Üniversity College yetkilileri,aygıtı vermeye hazır olduklarını, ancak ken-dilerinin yaptıkları denemelerde başarılı sonuçalınamadığım söylediler. Drinker Respiratörü'ne bağladıkları iki hasta da hayatını kaybet-mişti. Yine de aygıt bir arabaya konularak Ox-ford'a getirildi. Gerekli voltaj ayarlamalarıyolda yapılmıştı.

Bu arada John Turner'a sürekli suni so-lunum yaptırılarak respiratör gelene kadar ha-

136

yatta kalması sağlandı ve saat 5.30'da Drin-ker Respiratörü'ne bağlandı. Önceleri tümüy-le aygıta bağımlı kaldı. İki-üç hafta sonrauzun aralıklarla makineden ayrılarak soluk al-mayı başardı. İyileştikten sonra The Times'ayazdığı bir mektupla doktorlarına ve DrinkerRespiratörü'ne neler borçlu olduğunu anlattı.Bunun üzerine Lord Nuffield, imparatorluğunher yerindeki tüm hastanelere birer tane respi-ratör alınmasını emretti.

Sürekli olarak yapay ciğerle yaşayan ilkhasta ise, ABD'li bir demiryolu görevlisininoğlu olan Frederick B. Smite Jr'dır. 1936 yı-lında Pekin'de çocuk felcine yakalandı. Res-piratöre bağlanarak ABD'ye getirildi. Yolcu-luğunun büyük bölümünü özel bir vagon için-de sağlık ekibiyle birlikte yaptı. Demir Ciğer-li Adam olarak ünlenen Smite, 12 Kasım 1954yılında 44 yaşında ölünceye kadar sürekli res-piratöre bağlı olarak yaşadı.

İLK CAZ ORKESTRASI

1900 yılında, ABD'de, New Orleans'da,Buddy Bolden adlı Zenci müzisyen tarafındankuruldu. Orkestrada Bolden'ın çaldığı trom-pet dışında kornet, klarinet, trombon, ke-man, gitar, basgitar ve davul vardı. Müzik ta-rihçisi Bud Scott'a göre, "Bolden bir gün ki-liseye gitti ve caz müziği kafasında orada oluş-tu."

Bolden'ın caz müziğinin kurucusu olduğu-nu kabul edebilmek için, müzik tarihçilerinintek dayanağı, kendisini tanıyanlar ve dinleyen-lerdir. Hiç kuşkusuz, Bolden'ın yaptığı mü-zik, belirli bir gelişimin bir parçasıdır. Dahadoğrusu, onun yaptığına, geleneksel Zenci mü-ziğine caz formu vermek denilebilir. Bu ilk cazorkestrası, New Orleans'daki çalışmalarını1907 yılına kadar sürdürdü ve o yıl Bolden'indelirmesi üzerine dağıldı.

İLK CAZ ORKESTRASYONU

1915 yılında, Chicago'da yayınlandı. Ferdi-nand Joseph (Jelly Roll) Morton adlı caz us-tasının yaptığı bu ilk orkestrasyonun adı, "JellRoll Blues"dur.

Kendisini cazın asıl mucidi olarak ilan edenMorton, ilk orkestrasyonunu 1902 yılındayaptı: 1915 yılında yayınladığı Jell Roll Blu-es'u ise 1905 yılında düzenlemişti.

Caz sözcüğünün ilk defa ve nerede kulla-nıldığına ilişkin iddialar da çeşitlidir. Morton,bu sözcüğü ilk kez 1902 yılında, yaptığı mü-ziği "ragtime" denilen müzikten ayırmak için

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 137: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kendisinin kullandığını öne sürer. Müzik oto-riteleri ise, bu yeni türün Chicago'da duyul-maya başlandığı tarih olan 1916'ya kadar özelbir isimle adlandırılmadığı inancındadırlar.Orkestra Şefi George Morrison ise, caz söz-cüğünü, bu tarihten en az beş yıl önce Colo-rado'da duyduğunu söyler. Cazın tarihine iliş-kin anılarını 1962 yılı Haziran ayında DenverStüdyoları'nda banda alan Morrison şöyle ko-nuşur:

"Caz sözcüğünü, ilk kez -1-911 sıralarındaduydum. Evet, evlendiğim yıldı o yıl ve cazsözcüğü kullanılıyordu. Gerek kendi düğü-nümde, gerek başka düğünlerde caz çalıyor-duk. Hatta arabamın üzerinde de GeorgeMorrison Caz Orkestrası yazılıydı."

Caz sözcüğünün basına il yansıyışı ise,Chicago Herald gazetesinin 1 Mayıs 1916 gün-lü sayısında çıkan Johnny Stein Orkestrası'-na ilişkin bir haberde oldu. Haberde, Schil-ler's Cafe adlı yerde, New Orleans Caz Orkest-rası eşliğinde çığlıklar atan sarhoş kadınlardansöz ediliyordu.

İLK BLUCİNLER

1850 yılında Bavyera'dan ABD'ye göçedenLevi Strauss tarafından yapıldı. Altına hücumdöneminde San Francisco'ya geldiğinde yanın-da çadır ve branda bezi yapmak üzere getir-diği bir miktar kumaş vardı. O sırada karşısı-na çıkan bir madenci, normal pantolonların,madenlerde çabuk eskiyip yırtıldıklarını söy-leyince, Strauss'un kafasında bir şimşek çak-tı ve elindeki kalın kumaştan dayanıklı pan-tolonlar dikmeye karar verdi. Bu ilk blucin-ler, düzinesi 13.5 dolardan satışa çıkarıldı.

İLK CİP

1940 yılında, ABD ordusu, arazide yararlan-mak üzere, geniş kullanımlı, dört tekerlekli vefazla ağır olmayan bir araç gereksinimi duy-du. Bu istek üzerine, aynı yılın Temmuz ayın-da Bantam Car Co. adlı şirketin mühendisle-rinden Karl K.Pabst, ilk cipin (jeep) planları-nı çizdi.

Eylül ayında üretilen ilk örnek, Camp Ho-Iabird'de denendi. Bunun başarılı olması üze-rine firmaya 70 adet cip siparişi verildi. Üzer-lerinde 45 beygir gücünde dört silindirli Con-tinental motoru bulunan bu cipler, 1941 baş-larında ABD ordusunda hizmete girdi. Bu se-riden üretilen yedinci cip, halen dünyanın eneski cibi olarak Washington'daki Smithsoni-an Enstitüsü'nde muhafaza edilmektedir.

1940 yılı Kasım ayından itibaren hem

Ford, hem de Willys firmaları denemek üze-re ilk cip prototiplerini ürettiler. Ertesi yılınyazında, Willys MB modeli standart tip ola-rak kabul edildi ve her iki firma da aldıklarısiparişleri bu modele göre yaptılar. Ford ta-rafından üretilen araçların üzerinde GPW ar-ması vardı. Bunun anlamı, "Genel KullanımlıWillys" idi. Cip sözcüğü ise, bu armanın ilkiki harfinin İngilizce okunuşundan kaynaklan-dı (ci-pi). 1930'lu yıllarda ünlenen Temel Re-is adlı çizgi filmin kahramanlarından birininadı da "Jeep" idi.

Yapımcılar, "elinden hemen her şey gelen"bu sevimli kahramanın adını, ürettikleri ara-ca yakıştırarak cip adını daha yaygınlaştırdı-lar. İkinci Dünya Savaşı sırasında, 649 bin cipüretildi. Willys firmasının Toledo'daki tesis-lerinde, 80 saniyede bir cip monte ediliyordu.

İLK OTOMATİK GRAMOFON

23 Kasım 1889 günü, Louis Glass tarafındanSan Francisco'da, Palais Royal Saloon'a ta-kıldı. İçinde, elektrikle çalışan Edison markabir fonograf vardı. Dört kulaklığından her bi-ri, ayrı ayrı madeni paralar atılarak çalıştırı-lıyor ve yalnızca bir tek plak dinlenebiliyor-du.

İstenilen plağın seçilebildiği ilk otomatikmüzik kutusu ise, 1905 yılında Michigan'da,John C.Dunton tarafından geliştirildi. Önücam olan bu tahta dolabın içinde Edison mar-ka bir fonograf vardı. Elle kumanda edilen birmekanizma, dinleyiciye dolabın içindeki 24plaktan birini seçme şansını veriyordu.

İLK ÇOCUK MAHKEMESİ

1890 yılının Nisan ayında, Güney Avustralya'-nın Adelaide, kentinde, Devlet Çocuk Büro-su'nun bir odasında hizmete açıldı. Mahkeme-nin kuruluşunu, o dönemin ünlü sosyal re-formcusu Bayan Caroline Clark sağlamıştı.

İngiltere'de de 1908 yılında başlayan Ço-cuk Hareketi, altı çocuk mahkemesinin kurul-masını sağladı. Bunların tümü de, ilk oturum-larını 4 Ocak 1916 günü saat 14.00'de yaptı-lar. O gün bakılan 60 davanın çoğunluğunu,dilencilik, kumar, caddede top oynamak, pat-layıcı maddeler kullanmak, tehlikeli şekildeyaralamaya sebep olmak, hırsızlık gibi suçlarteşkil ediyordu.

İLK HAKİ UNİFORMA

1846 yılının Aralık ayında Hindistan'da, Pe-saver'in kuzeybatı cephesinde görevli İngiliz

137http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 138: Milliyet İlkler ansiklopedisi

süvari birlikleri tarafından giyildi.Birliğin komutam olan Teğmen Harry

Burnett Lumsden'e, askerleri giydirme emriverilmişti. Lumsden de, ülkenin tozlu yolla-rında adamlarını kamufle etmeye yarayacağıdüşüncesiyle haki rengi kumaşı tercih etti. Ori-jinali Farsça olan haki sözcüğü "kül" ya da"toz" anlamına geliyor.

Askerler, bu yeni giysilerle ilk harekatı, yıl-başı günü, Buneyr cephesinde vergi ödemeyireddeden Babuzai köyüne düzenlediler.

Bu askerler, daha sonra öteki İngiliz bir-likleri ile 11 Aralık 1849'da, Sangao'da omuzomuza savaştılar. Savaşta hepsi birden yok ol-ma tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

Üniformalarına bakarak onları düşmanaskeri zanneden bir İngiliz topçu bataryası,namlularını üzerlerine doğrulttu. Tam ateşedilmek üzereyken, uyanık bir topçu eri, ba-tarya komutanına şöyle seslendi:

"Aman Tanrım!.. Komutanım, bunlar bi-zim tozlarımız."

PLAKLA İLK DİL KURSU

Londra ve New York'ta faaliyet gösterenUluslararası Dil Enstitüsü ile Colombia Pho-nograph Co.'nun işbirliği ile, 1893 yılında,Dr. Rosenthal'ın, "Original LanguageCourse" adlı dil kursu, 50 plağa kaydedildi.Plakların yanında, açıklayıcı bilgiler içerenbroşürler ve yardımcı kitaplar da vardı. Bu ta-kımın satış ücretine, müşterinin Dr. RichardRosenthal ile doğrudan ilişki kurma hakkı dadahildi.

İLK ÇAMAŞIR YIKAMADÜKKÂNI

Washateria adı altında, 18 Nisan 1934 günü,J.F.Cantrell tarafından Texas'ta açıldı. İçin-de, dört adet elektrikli çamaşır makinesi var-dı. Bu makineler, birer saatliğine kiraya veri-liyordu.

İngiltere'de ilk çamaşır yıkama dükkânıise, 9 Mayıs 1949 günü, Londra'da hizmetegirdi. Burada, para atıldığı zaman kendiliğin-den çalışan Bendi marka otomatik çamaşırmakineleri vardı. Bunlar, İngiltere'nin oldu-ğu kadar, Avrupa'nın da ilk otomatik çama-şır yıkama makineleriydi.

İLK ÇİM BİÇME MAKİNESİ

İngiltere'de Edwin Budding tarafından bulun-du. Budding, 18 Mayıs 1830 günü, Stroud'-

138

daki Phoneix Iron Works fabrikasından JohnFerrabee ile, makineyi üretmek üzere bir anlaşma imzaladı. Kayıtlardaki ilk müşteri, Regent's Park Zoo'nun baş bahçıvanı Bay Curtis'tir. Bay Curtis, 1831 yılında, Ferrabee mar-ka büyük boy bir çim biçme makinesi aldı.

Budding, küçük boy çim biçme makinesigeliştirmişti. "Kırlarda yaşayan bayların, bumakine ile eğlenceli, yararlı ve sağlıklı saatlegeçireceğini" söylüyordu. Hayli ağır ve büyükolan bu ilk çim biçme makinesi ile "kırlardayaşayan bayların" eğlenceli saatler geçirdiğibiraz kuşkuludur ama, Budding'in bu bulu-şu, yeni bir işkolunun doğuşuna neden olmuştur.

Motorlu ilk çim biçme makineleri ise, 189"yılında Stuttgart'ta, Benz Co.; New York'taColdwell Lawn Mower Co. tarafından üreti-lerek denendi. Her iki modelin de seri üreti-mine geçildiğine dair kanıt yoktur.

CADDELERDEKİ İLK POSTAKUTULARI

Postaneye gitmeden mektupların atılabilmesiiçin bir sütun' üzerinde caddelerin kenarları-na yerleştirilen posta kutularının 1850 yılında Belçika'da, özellikle de Brüksel'de kulla-nıldığı biliniyor. Zira o yıl Paris Posta İdare-si, "Brüksel Usulü Kutu" adını verdikleri buposta kutularından, Paris caddelerine de koy-ma kararı almıştı. Gerçi tarihçiler, bu kutu-ların Brüksel'de 1848 yılından itibaren kulla-nılmaya başlandığını ileri sürerler ama, bu ta-rihin 1849 olması çok daha akla yatkındır. Ta-mamen demirden yapılan bu kutular, üst kıs-mı süslü bir boru şeklindeydi. Mektuplarınatıldığı deliklerin üzeri yağmur sularının gir-memesi için özel sundurmalarla kapatılmıştı.Bu kutuların İngiltere'de kullanımına 23 Ka-sım 18S2'de başlandı.

İLK HAYAT SİGORTASI

İlk hayat sigortası poliçesi, 18 Haziran1583'te, Londra'da imzalandı. Londra Bele-diyesi üyelerinden Richard Martin, bir gruptüccara 50 pound verdi. Tüccarlar da, Willi-am Gibbon adlı kişi, poliçenin imza tarihin-den itibaren 12 ay içinde öldüğü takdirde Ric-hard Martin'e 383 pound ödemeyi taahhüt et-tiler. İmzalanan poliçe, "Tanrı, William Gib-bon'a sağlık ve uzun bir ömür versin" cüm-lesiyle sona eriyordu. Ne var ki, 11 ay sonraGibbon, kendisini yaratan Tanrı'nın yanına git-ti. Tüccarlar parayı ödememek için bir çıkar

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 139: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1767 yılında İngiltere'de J. Spilsbury tarafından yapıldı. Bütün parçalan doğru olarak bir araya getirildiğinde, İngiltereve Galler'in haritası ortaya çıkıyordu.

İLK PARÇALI BULMACA1763 yılında Londra'da, "Liberal ve Kibar Bi-limlerle Sanatların Efendileri ve Profesörlerin-ce Saygıdeğer Baylar İçin HazırlanmışKılavuz" adlı bir kitap yayınlandı. Bu kita-bın bir bölümünde, coğrafya öğrenimini ko-laylaştırmak için, bir haritayı tahtadan küçükparçalara bölen John Spilsbury'den de söz edi-liyordu. Küçük tahta parçalarından oluşan buharita, aynı zamanda dünyanın ilk parçalı bul-macasıydı. Parçalan doğru olarak bir arayagetirildiğinde İngiltere ve Galler'i gösteren buharitayı, John Spilsbury, 1767 yılında, renkli

olarak bastırttı. Orijinali halen Hannas kolek-siyonunda bulunan bu ilk parçalı bulmacada,her kent, ayrı bir parçayı oluşturuyordu. Spils-bury, daha sonra 30 ayrı harita daha çıkardı.1782 yılında, Harrow School'a resim öğretme-ni olunca bu işi bıraktı.

Spilsbury'nin tüm bulmacaları haritalar-dan oluşuyordu ama, ilk resimli bulmacalarda aynı yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktı.Hannas koleksiyonunda bulunan ve1790'lardan kalan parçalı bulmacalar içindeçok çeşitli tablolar vardır.

139http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 140: Milliyet İlkler ansiklopedisi

19. yüzyıldan itibaren sirklerde görülmeye başlanan vahşi hayvan terbiyecileri, seyircilerin büyük ilgisini çekiyorlardı.

İLK ASLAN TERBİYECİSİ"Manchester Jack" olarak bilinen biridir.Wombwell's Menagerie adlı grupla birlikte,19.yüzyılın ilk yarısında İngiltere'yi dolaştı. 1835yılında yaptığı ilk gösteride, Neron adlı yaşlıbir aslanın sırtına oturup, eliyle ağzını açtı.

Birden fazla hayvanla gösteri yapan ilk ter-biyeci ise Van Amburgh adlı Amerikalıdır .1838yılında Londra'da bulunan Astley sirkinde"Vahşi Terbiyeci" olarak ünlendi. Aslan,kaplan ve leoparlarla birlikte yaptığı gösteri,

sirk dünyasının ilk vahşi şovu olarak kabuledilir.

Gösteri sırasında ölen ilk hayvan terbiye-cisi ise, Helen Bright adlı kadındır. Womb-well'in grubunda çalışan bu kadın, 1850 yılı-nın Ocak ayında, Chatham'da, bir gün ken-dini, hızla kamçıladığı kaplanın pençeleri ara-sında buldu. Vahşi hayvan bununla da yetin-medi ve Bayan Bright'ın başını ağzına alarakparçaladı. Genç kadın, kafesin dışına alındı-ğında çoktan ölmüştü.

yol aramaya başladılar ve sonunda şu itirazıöne sürdüler:

Evet 12 ay içinde Gibbon ölürse parayı öde-yeceklerine söz vermişlerdi ama, onlar "ay"derken, takvim ayını değil, 28 gün çeken ay-dönümünü kastetmişlerdi. Bu hesaba göre de

140

süre dolmuş oluyordu. Dolayısıyla para öde-meleri gerekmezdi. Sonunda iş mahkemeyeyansıdı. Yargıç sözleşmeyi okuduktan sonratüccarları haksız buldu ve ayın takvim ayı ola-rak hesap edilmesine, Martin'in de parayı al-masına karar verdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 141: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK HAYAT SİGORTASI ŞİRKETİ

Londra'da Sir Thomas Ailen tarafından 1706yılında, "Amicable Sodety for a PerpetualAssurance Office" adı altında faaliyete geçi-rildi. Sigortalılar, şirkete her yıl için belirli birücret ödüyorlardı. Şirket de, bu paraların bi-riktiği fona, her sigortalı için yılda beş sterlinyatırıyordu. Sigortalanacak kişinin 15 yaşın-dan küçük, 45 yaşından büyük olmaması ge-rekiyordu. Sağlık durumuna ise hiç bakılmıyor-du. 1770 yılında, şirketin sigortaladığı insansayısı 2 bini bulmuştu.

Sistemini, ortalama yaş hesapları üzerinekurarak sigortalı olmak isteyenlere belirli biryaş sınırı getiren ve böylece modern yaşam si-gortasının önderliğini yapan ilk sigorta şirke-ti ise, "Sodety for Equitable Assurances onLives and Survivorships" adlı kuruluştur. Altıyıllık bir araştırma devresinden sonra 7 Eylül1762 günü Londra'da kuruldu. Şirketin yap-tığı bilimsel araştırmaların fikir babası,Christ's Hospital'daki Kraliyet MatematikOkulu'nun Başkanı James Dodson'dur.

İLK PARATONER

Binaları yıldırımlara karşı koruyan paratoner-lerin mucidi Benjamin Franklin'dir. Franklinilk yaptığı paratoneri, 1752 yılının Eylül ayın-da Philadelphia'daki evinin kuzey kenarınataktı. Çelik uçlu demir çubuk, çatıdan 2.5metre yükseltilmişti. Alt ucu ise, toprağın içi-ne 150 santimetre derinliğe gömülüydü. Pa-ratonerini evine takmadan birbuçuk yıl önce,Franklin, yıldırımın, elektrik yüklü olduğu yo-lundaki teorisini açıklamıştı. Franklin'in"New Experiments and Observations inElectricity" başlığıyla yayınladığı gözlemleri,M.Dalibard adlı amatör bir fransız fizikçisi ta-rafından hayata geçirildi. M.Dalibard, Paris'-in 25 kilometre uzağındaki Marly-la-Ville'dekikır evine deney amacıyla bir paratoner taktı.10 Mayıs 1752 günü 25 metre yüksekliğinde-ki bu paratoner binanın üzerine düşen bir yıl-dırımı çekerek toprağa iletti ve böylece Frank-lin'in varsayımı, hiçbir kuşkuya yer bırakma-yacak biçimde doğrulanmış oldu.

Bu sonuç Amerika'ya ulaşamadan, Frank-lin 4 Temmuz 1752 günü ünlü uçurtma dene-yini yaptı ve varsayımının doğruluğunu ken-di kendine kanıtladı. Evine taktığı paratoner-den sonra yine 1752 yılı Eylül ayında, Phila-delphia'daki Akademi Binası'na ve Indepen-cence Hall'e de paratoner taktı.

İngiltere 'de, ' 'Brüksel usulü posta kutusu'' olarak bilmen buayaklı ve tamamen demir posta kutuları, Belçika'da 1849 yı-lında kullanılmaya başlandı.

İLK POSTA KUTULARI1653 yılında Paris'te François Velayer tarafın-dan konuldu. Bu kutuların görünüşleri hak-kında hiçbir şey bilinmiyor. Binaların duvar-larına asılan ve üzerlerinde birer delik olan,kilitli tahta kutular olarak tahmin ediliyorlar.

Parisliler, bu posta kutularına büyük ilgigösterdiler. Ancak mektupları dağıtmakla gö-revli kişiler, ekmeklerinin ellerinden alındığınıgörünce büyük bir paniğe kapılarak kutula-rın içine mektupları parçalamaları için fare-ler attılar. Bunun üzerine posta kutuları göz-den düştü. Fransız başkentinde, posta kutu-larının yeniden yaygınlaşması için 1758 yılınakadar beklemek gerekti.

141http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 142: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK DUDAKTAN OKUMA

Dudaktan okumayı öğrenen ilk sağır insan,Castile Kalesi Komutanı'nın kardeşi Luis deVelasco'dur. De Velasco'ya bu yeteneği, ko-mutanın özel sekreteri Juan Pablo Bonet,1615-1620 yılları arasında öğretti. Galler Pren-si ile birlikte 1623 yılında Madrid'i ziyareteden Sir Kenelm Digby, Velasco'nun bu özel-liğini şöyle anlatır:

"Bu soylu İspanyol, anadan doğma sağır-dı. Öyle ki, kulağının hemen dibinde bir silahatılsa duyması olanaksızdı. Bu talihsiz gençadam için İspanya'nın en önde gelen doktor-ları ve cerrahları tüm hünerlerini sergilediler.Ama hiçbiri başarılı olamadı. Sonunda bir ra-hip, ona başkaları konuştuğu zaman söylenen-leri anlamayı öğretti. Böylece, bu sağır genç,başkalarının anlayabileceği şekilde konuşma-sını da öğrenmiş oldu. Önceleri konuşmayaçalışırken kendisi de gülüyordu. Ama yıllarsonra bir mucize yarattığına inandı ki, hiç dehaksız değildi."

İLK TELİF HAKKI AJANSI

Londra'da, A.P.Watt tarafından kuruldu.Watt, bu işe, dostları Walter Baesant ve Ge-orge Macdonald'ın, yayınevleriyle olan sorun-larının çözümüne yardımcı olarak başladı. Za-manla bu alanda bir boşluk olduğunu gördüve 1875 yılında bürosunu kurdu. A.P.Watt veOğlu adlı kuruluşun ünlü müşterileri arasın-da, John Buchan, G.K.Chesterson, Marie Co-relli, Rider Haggart Rudyard Kipling, EdgarWallace, H.G.Wells, W.B.Yeats, SomersetMaugham, Dennis Weatley, Mareşal Montgo-mery, A.P.Herbert, P.G.Wodehouse ve Johnle Care gibi isimler vardı.

İLK UZUNÇALARGRAMOFON PLAKLARI

1904-1906 yılları arasında, Londra'da Neop-hone Co. firması tarafından üretildi. 12 da-kika süreli bu ilk uzunçalarlar arasında, "Ha-fif Süvari Alayı", "Ozan ve Köylü", "Bo-hemyalı Kız" gibi uvertürler de vardı.

İLK HOPARLÖR

Auxetophone adlı ilk ses yükselticinin paten-ti Londra'da 1898 yılında Horace Short tara-fından alındı. İlk kez de 1900 yılında Paris Pa-nayırı sırasında, Eyfel Kulesi'nin tepesinde ça-

142

lınan bir fonograftaki opera aryalarını tümçevreye yayarak kullanıldı.

Sıkıştırılmış hava ile çalışan aygıttan çıkanses, Paris'in her yerinden duyulabiliyordu.Short, buluşunun patentini 1903 yılında Char-les Parsons'a sattı.

Elektrikle çalışan ilk ses yükseltici, 1906 yı-lında New York'ta Miller Reece Hutchinsonve Kelly Turner tarafından geliştirildi. Bu, ay-nı zamanda, en modern sistemlerin de bir pro-totipi niteliğindeydi. Dictograph adı verilenaygıt, ertesi yıl piyasaya sunuldu.

Elektrikli ses yükselticileri, ilk kez 1912 yılıEylül ayında Bell telefon şirketi ile WesternElectric'in işbirliği ile, Chicago'da OlympicTheatre'da kullanıldı.

İLK DERGİ

Tüm kamuoyunun ilgisini çekebilecek nitelikteilk dergi, "Mercure Galant" adıyla Jean Don-neau de Vise tarafından Paris'te kuruldu veilk sayısı 1672 yılının Mart ayında yayınlan-dı.

Temel olarak, kent içi dedikoduları aktar-mayı hedef alan dergi, özellikle sosyete çev-relerinde büyük ilgi gördü.

İngiltere'de yayınlanan ilk dergi ise TheGentleman's Journal'dir. "Ülkedeki beylere,haberler, tarih, felsefe, edebiyat, müzik ve çe-viri konusunda mektup" altbaşlığıyla çıkanderginin ilk sayısı Ocak 1692'de basıldı. Ay-da bir çıkan derginin sahibi R.Baldwin'di.

İLK RESİMLİ DERGİ

1701 yılında Londra'da yayınlandı. Adı, "Me-moirs for the Curious" olan derginin sahibiA.Baldwin idi.

İlk illustrasyonun yayınlandığı bu dergidensonra başka dergilerini kapaklarında da arasıra bu tür çalışmalar görüldü. Konuların çiz-gilerle süslendiği ilk dergi ise, 1832 yılında ya-yınlanan The Penny Magazine oldu.

Gerçek bir fotoğraf ise "Art Union" adlıderginin Haziran 1846 sayısında yayınlandı.1 Temmuz 1858 yılında, yayın hayatına atı-lan Stereoscopic Magazine dergisi de, son nüs-hasının yayınlandığı Ocak 1865'e kadar her sa-yısında düzenli olarak üç stereoskopik fotoğ-raf çalışması bastı.

İLK SES ALMA AYGITI

Telgrafon adlı bu aygıtın patenti, Danimar-ka Posta İdaresi'nde çalışan Valdemar Poul-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 143: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TEYPTel yerine bant kullanılan ilk manyetik ses ka-yıt aygıtı olan Blattnerfon, 1929 yılında, Els-tree'deki Blattner Ses ve Renk Stüdyoları'ndafilmlere senkronize ses ekleme işinde kullanıl-dı. Alman Ses Mühendisi Dr. Kurt Stille'ninaldığı patent üzerinde film yapımcısı LouisBlattner tarafından geliştirilen bu aygıt, aynızamanda, elektronik amplifikasyon yapabi-len ilk manyetik kayıt aracıdır.

Bütün teyplerin atası sayılan bu telgrafon, 1898 yılında Poul-sen tarafından geliştirildi. Sesleri, piyano telinin üzerine kay-dediyordu.

Satılmak üzere üretilen ilk Blattnerfon,1931 yılında BBC tarafından alındı. 1932 yı-lında, "Pieces of Tape" adlı radyo programı-nın kaydı bu aygıtla yapıldı. Aynı yıl, Kral V.George'un Noel konuşması da Blattnerfonakaydedildi. 1933 yılında, BBC'de ayrı bir Ka-yıtlı Programlar Bölümü oluşturuldu. Blatt-nerfon çok iri bir makine olduğundan, kayıtsırasında onu sese götürmek olanaksızdı. Bunedenle, sesin kablolarla ona getirilmesi gere-kiyordu. Kayıt ise, çelik bantlar üzerine yapı-lıyordu.

sen adlı mühendis tarafından 1898 yılındaalındı. Halka ilk tanımı ise 1900 yılında Pa-ris'te yapıldı. Sesler, iki makara arasında, sa-niyede 2 metre hızla dönen piyano teli üzeri-ne kaydediliyor ve gerektiğinde silinebiliyor-du.

Seri üretimini American Telgraphone Co.adlı kuruluş üstlendi ve 1903 yılında Massac-hussets'de üretim başladı. Telgrafon, büroda

dikte aracı olarak kullanılabildiği gibi, telefonmesajlarını da alabilecek şekilde geliştirildi.Aldığı sesleri yeterince yükseltememesi (ancakkulaklıkla dinlenebiliyordu) ve çok hantal ol-duğu için evlerde ve bürolarda zor kullanıldı-ğı için modern teyplerin babası olan bu aygıt,fazla kullanılmadı. Yine de önemli bir konu-da atılmış ilk adım olarak, bilim tarihinin say-faları arasında yerini aldı.

143http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 144: Milliyet İlkler ansiklopedisi

PLASTİK BAND KULLANILANİLK TEYP

Magnetofon adıyla, 1935 yılında, Berlin'deAEG tarafından üretildi. Band hızı, saniyede75 cm idi.

Savaş yıllarında, manyetik ses alma çalış-maları İngiltere ve ABD'de yerinde sayarken,Almanya'da bu konuda önemli gelişmelerkaydedildi. Bu gelişmeler içinde en önemlisi,1940 yılında H.J. von Braunmühl ve W.We-ber tarafından, oksit kaplı bandlara yüksekfrekans kayıt özelliğinin kazandırılmasıdır.Savaştan sonra, Berlin'deki AEG tesislerinde,müttefikler 18 adet bitmiş durumda Magne-tofon ele geçirdiler. Bunlar, İngiliz, Fransız veABD işgal kuvvetleri tarafından paylaşıldı.1945 yılından bu yana yapılan bütün teypler,işgal kuvvetleri tarafından el konan bu 18 tey-bin torunları olarak kabul edilebilir. Zira busanayi, gelişimini onlara borçludur.

EV TİPİ İLK TEYP

1947 yılında Chio'da. Brush Development Co.şirketi tarafından Soundmirror (ses aynası)markasıyla pazarlandı. Bu aygıtta kullanılanbandlar, yarım saat süreliydi ve tanesi 2.5 do-lardan satıldı.

Önceden doldurulmuş bandların satışı ise,1950 yılında, New York'ta başladı. RecordingAssociates tarafından pazarlanan sekiz plas-tik banddan ilki, "Kokteyl Zamanı" adını ta-şıyordu ve içinde 11 şarkı vardı.

İLK STEREO TEYP

1949 yılında Chicago'da, Magnecord Co. ad-lı şirket tarafından düzenlenen "Ses Fuarı"nda Magnecord markasıyla tanıtıldı. Stereoteypler ise, General Motors firmasının isteğiüzerine geliştirilmişti. Zira, stereo olmayanteyplerle alınan motor seslerinin analizi, üre-timini geliştirmek isteyen General Motors içinyeterli olmuyordu. Bu nedenle, MagnecordCo.'ya motor seslerini stereo olarak kaydede-bilecek bir aygıt sipariş etti.

Ev tipi ilk stereo teyp, 1954 yılında NewYork'ta, Livingstone Electronics adlı firma ta-rafından çıkarıldı. Şirket, aynı yılın Mayısayında da, stereo olarak doldurulmuş teypbandlarını piyasaya sürdü. İlk çıkarılan ste-reo bandda, Schubert'in "Bitmeyen Senfoni"si ile, Sibelius'un "Finlandia"sı vardı.

144

İLK KASET-TEYP

Hem çalan, hem de kayıt yapan ilk kaset-teypler, 1963 yılında İngiltere'de üretildi vedünya pazarlarına sunuldu. Philips tarafındançıkarılan ilk model, Philips EL 3300'dü. Builk kaset-teypten sonra, eski teyplerde kulla-nılan makaralar, yerlerini yavaş yavaş kaset-lere bıraktılar.

İLK MEKTUPLA SİPARİŞ

15 Eylül 1871 günü, Londra'da bulunan Ka-ra ve Deniz Kuvvetleri Kooperatifi tarafındanbaşlatıldı. En kaliteli mallan, en ucuz fiyatlasatan bu kooperatiften., subaylar ve aileleri ya-rarlanabiliyordu. Kooperatifin yöneticisi. Bin-başı F.B.McRea, subay eşlerinin alışveriş içinyararlanmasını sağlamak amacıyla, mektup-la sipariş sistemini kurdu.

1872 yılının Şubat ayında ilk katalog bas-tırıldı ve kooperatifin üyelerine gönderildi. 112sayfalık bu katalogda, malların karşılığındafiyatlar da yazılıydı. Siparişlerinin toplam be-deliyle birlikte, istedikleri malların listesini ko-operatife gönderiyorlardı. O zamanlar, Lond-ra dışına paket postası olmadığından, yalnız-ca Londra'da oturan üyelerin istekleri postaaracılığıyla gönderilebiliyordu.

Başka kentlerdeki üyelerden, siparişlerinindemiryolu ya da başka bir ulaşım aracı belir-terek bildirilmesi rica ediliyordu. Hindistan,Avustralya, Yeni Zelanda gibi uzak sömürge-lerden gelen siparişler ise, ancak yük gemileriile yerlerine ulaştırılabiliyordu.

İLK KULUÇKA MAKİNESİ

Civciv üretiminde kullanılan ilk termostatlıkuluçka makinesi 1609 yılında Hollandalı fi-zikçi Cornelius Drebbel tarafından Londra'-da yapıldı. Drebbel, buluşunu gerçekleştirir-ken, bir ölçüde, eski Mısırlıların ve Çinlilerinsıcak kuluçka odalarından esinlendi.

Drebbel'in kuluçka makinesi, içinde kö-mür yakılan bir kabindi. Bu kabinin iç kısmın-daki bir kutuda yumurtalar vardı ve sıcak ha-va sürekli olarak yumurta dolu kutunun çev-resinde dolaşıyordu. Kutunun, alkol dolu ter-mostatla temas etmemesi için etrafına bir suceketi yerleştirilmişti. Isınınca genişleyen al-kol " u " biçimindeki tübün içinde bulunan cı-vayı itiyor, o da metal çubuğu yukarı kaldırı-yordu. Metal çubuk, iki kolla, üstteki soba ka-pağını açıp kapamaya yarıyordu. Böylece, ka-binin altındaki ocakta yanan ateş, denetim al-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 145: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tına alınmış oluyordu. Bu yöntem sayesinde,böylece kuluçka kutusunun içindeki ısı da sü-rekli olarak aynı düzeyde tutulabiliyordu.

İLK MÜREKKEP

Eski Mısırlılar ve Çinliler, lamba isini su vetutkalla karıştırarak mürekkep yapmasını bi-liyorlardı. Lamba isinden elde edilen mürek-kepler, Ortaçağ'da Avrupa'da da kullanıldı.1400'lü yılların ortalarında ise, Alman mat-baacı Johann Gutenberg yağ esaslı baskı mü-rekkeplerini geliştirdi. Asıl yazı mürekkebiniise, 1834 yılında, İngiltere'de Henry Stephensüretti ve 15 yıl sonra da yoğun biçimde kulla-nılmaya başlandı. Sentetik mürekkepler ise,1860'h yıllarda İngiltere ve Almanya'da yapıl-dı.

İLK YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ

İkinci Dünya Savaşı sırasında ameliyat veanestezi tekniklerinde, büyük gelişmeler sağ-landı. Ameliyattan sonra, hastalarını koğuş-lara göndermek yerine, karmaşık ve tehlikelivakalarda doktorlar, ellerinin altında bulun-mak üzere birkaç yatak hazırlattılar ve bu bö-lümde en bilgili ve yetenekli personeli görev-lendirdiler. Bu iyileşme odaları, zamanla, has-tanın yaşamsal faaliyetlerini dakika dakika iz-leyebilmek için elektronik aygıtlarla donatıl-dı. İlkin, kalp atışlarını denetleyebilmek içinelektrokardiyogramlar yerleştirildi. Sonrala-rı, kan basıncım ve kanın kimyasal yapısını öl-çebilmek için çok küçük boyutlara indirgen-miş aygıtlar geliştirildi ve yoğun bakım oda-larına kondu. Zamanla, bu tür yoğun bakımodalarının zehirlenme, kalp krizi ve beyin ka-naması gibi bazı hastalıklar için de çok yararlıolduğu ortaya çıktı.

İLK YAPAY SULAMA

Ekili alanların yapay yöntemlerle sulanmasıilk kez Milat'tan 5 bin yıl önce, eski Mısırlı-lar tarafından bulundu. Daha sonraları, ku-rak yerlere su getirmek için Nil Nehri'ndenboyları 20 kilometreye kadar uzayan kanallarkazdılar. Aksi takdirde ektikleri bitkilerin kav-rulup gideceğini biliyorlardı .Kanallardaki su se-viyesi çok az olduğu zamanlarda da suyu da-ha yüksek arklara aktarmak için kepçe siste-mini geliştirdiler.

Eski Babil, zenginliğini ve güzelliğini, bü-yük oranda iyi bir sulama sonucu aldığı bol

mahsule borçludur. Sulamanın yararları, kuş-kusuz Yeni Dünya'da da keşfedildi. M.Ö. 500yılında, Peru yerlileri, ekili alanlar için su ka-nalları kazdılar. Bugün Arizona Nehri'nin va-disinde yapılan kazılar, o dönemde Perulula-rın uzunluğu 2 bin kilometreyi bulan bir ka-nal şebekesiyle, 800 bin dönümlük bir alanısuladıklarını ortaya koyuyor.

M.Ö. 400 yıllarında Mısırlılar, yapay ha-vuzlarda ve kanallarda bulunan suların düze-yi çok düştüğünde, bundan yararlanabilmekiçin özel bir aygıt geliştirdiler. Bugün Ortado-ğu ve Asya'nın birçok yöresinde hâlâ kulla-nılan bu sistemde, bir sırığın bir ucuna büyük-çe bir ağırlık bağlanıyor. Öteki ucuna da birkova takılıyordu. Sırık ortasından bir desteğinüzerine yerleştiriliyor ve kovalı uç, suyun bu-lunduğu yere daldırılıyordu. Kova dolduğu za-man sırığın öteki ucundaki ağırlığın etkisiyleyükseğe çıkıyordu. Bu tarihten 200 yıl sonraÇinliler, 2 milyon dönümlük bir alanı sulamaküzere Tu-Kiang Barajı'nı yaptılar ve böylecesulama alanında bir çığır açıldı.

İLK KRİKO

Fransız mimar Villard de Honnecourt, 1250yılında yaptığı bazı çizimlerde, krikonun o dö-nemde kullanıldığına ilişkin ipuçları verdi.

Sıradan bir insanın normal gücüyle çokbüyük ağırlıkların kolayca kaldırılmasını sağ-layan bu yararlı aygıt, kolunun elle hareket et-tirilmesi sonucu çalışıyor ve o yılların mima-risinde, çok ağır parçaların, örneğin büyük ka-pıların, yerlerine takılması sırasında büyük öl-çüde yardımcı oluyordu.

İLK BÖBREK MAKİNESİ

Hollanda'da Doktor Wilhelm J.Kolff tarafın-dan 1943 yılında, ilk yapay böbrek geliştiril-di. Böylelikle, ilk kez bir makine, vücudunönemli organlarından birinin yerini alıyordu.Kan, böbrek yerine bu makineden geçiyor vebu arada dışarı atılması gereken bütün mad-delerden temizleniyordu. Kolff'un makinesi,kısa süreli tedavi için uygundu.

1960 yılında ise, Amerikalı bilim adamıDoktor Bolding H.Scribner, Diyaliz aracı ola-rak bilinen daha gelişmiş böbrek makinesiniyaptı ve bu sayede binlerce böbrek hastasınınhayatı kurtuldu.

Hastaların, bu yöntemle haftada üç kez10-12 saat süreyle Diyaliz makinesine bağlan-ması yeterliydi.

145

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 146: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK UÇURTMA

Günümüzden üç bin yıl önce, Çin'de uçurt-ma uçurulduğu biliniyor. Yazılı tarihten binyıl önce yaşanmış olmasına karşın, bu konu-da sayısız söylenti vardır. Bunlardan birine gö-re, Kungshu Phan adlı Çinli bir mühendisinyaptığı uçurtma, üç gün boyunca hiç alçalma-dan uçtu. Bir başka söylentiye göre, bir sa-vaşta, Çinli bir general, askerleriyle, kuşattı-ğı kale arasındaki uzaklığı ölçmek için uçurt-ma kullandı.

M.S. 1000 yıllarında, Uzakdoğu'da insanıhavaya kaldırabilecek büyüklükte uçurtmalaryapıldığı biliniyor. Sık sık düzenlenen uçurt-ma yarışmalarının yanı sıra, uçurtmaların baş-ka işlevleri de vardı. Örneğin bazı küçükuçurtmaların kuyruklarına bir kanca takılır vebalık avlamak için kullanılırdı. Ayrıca, inşa-at sırasında, çatıdaki ustanın istediği bazı mal-zemeler de uçurtma aracılığıyla gönderilirdi.

Avrupalılar, uçurtmayı Hollandalılar ara-cılığıyla 17. yüzyılın başında tanıdılar. 18. yüz-yılda ise, tüm Avrupa uçurtma hastası oldu.

1800'lerde Bristol'da George Pocock adlıbir öğretmenin yaptığı dev uçurtma, dört-beşyolcuyu saatte 30 kilometrelik bir hızla kaldı-rabilecek güçteydi.

Zamanla uçurtma, yalnızca eğlence aracıolmaktan çıktı ve bilime de büyük katkılardabulundu. Havacılığın gelişiminde uçurtmanınyeri yadsınamayacağı gibi, etkisini uzay tek-nolojisinde bile gösterdi.

İLK BIÇAK

Çakmak taşının iyice yontularak yassı bir bi-çim almasıyla yapılan ilk bıçak, günümüzden25 bin yıl önce hem silah, hem de el aygıtı ola-rak kullanılmaya başlandı. Baltadan sonra, bi-linen en eski insan yapısı araçtır.

Bronz ve demir çağlarında metal bıçaklaryapıldı ve ilk olarak uç kısımlarına elde rahat-ça tutulabilmesi için sap geçirildi. Metal bıçak-lar, kavgada büyük bir şiddetle kullanıldığıhalde keskinliklerini yitirmiyorlardı.

İlk çelik bıçağı Romalılar yaptı. Zaman-la, çeşitli amaçlar için çeşitli bıçaklar üretil-di. Örneğin, avlanmak, ayakkabı yapmak, attırnağı kesmek için ayrı ayrı bıçaklar gelişti-rildi. Katlanabilir ilk bıçaklar da yine Roma-lılar tarafından M.S. birinci yüzyılda yapıldı.

Bıçağın ev aleti olarak kullanımı, daha çokmutfak esaslıdır. 14. yüzyıldan itibaren, ye-mek sırasında katı besinleri kesmek adeti or-taya çıktı ve kesilen lokmayı ağıza götürmek

146

için ucu çatallı yemek bıçakları yapıldı. Bu-gün kullandığımız çatalların ortaya çıkmasıüzerine, bıçakların uçları yine yuvarlaklaştı.1921 yılında ise ABD'de ilk paslanmaz çelikbıçaklar yapıldı.

İLK MERCEKLER

Birinci yüzyılda yaşayan Romalı devlet ada-mı ve yazar Seneca, içi su dolu bir cam kü-bün, cisimlerin görünümlerini büyüteceğini bi-liyordu. 13. yüzyıl İtalya'sında "mercek" adıverilen bükülmüş cam parçaları yaşlı öğret-menler tarafından "gözlük" olarak kullanı-lıyordu. Böylece bu öğretmenler, uzağı göre-bilme yeteneklerine yeniden kavuşmuş oluyor-lardı. Çok geçmeden, mercekler, teleskop vemikroskoplarda da kullanılmaya başlandı.

İlk merceklerin tek kusuru, bükülmüşcamdan elde edildikleri için, görüntülerde bu-lanıklığa yol açmalarıydı. Ayrıca ışığa farklıaçılardan bakıldığında, farklı renkler görülü-yordu. 1733 yılında, İngiliz bilgini ChesterHall, ayrı cam tabakalarından mercek yapa-rak bu hataları giderdi.

İLK KALDIRAÇ

İnsanoğlunun var olduğu günden bu yana, şuya da bu biçimde kaldıraçlardan yararlandığıbiliniyor. Zira tarih öncesi binaların hiçbirinikaldıraç kullanmadan yapmak mümkün de-ğildi. Ayrıca, insanlar, ağır bir cismi kaldır-mak için mutlaka kaldıraç prensiplerinden bi-rinden yararlanıyordu.

M.Ö. 3. yüzyılda yaşayan Yunan matema-tikçisi Arşimed, kaldıraçla ilgili ilk matema-tiksel prensipleri ortaya koydu. Arşimed'in,"Bana sağlam bir destek noktası verin, dün-yayı yerinden oynatayım" sözü ünlüdür. Es-ki Mısır'da, yapı ustaları, ağırlığı 100 tonu bu-lan granit blokları kaldıraç yöntemiyle bir yerekaldırırlar ya da bir yere götürürlerdi.

İLK DENİZ FENERİ

Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri, Mısır İs-kenderiye Limanı'nın ağzında bir adada bu-lunan 116 metre yüksekliğindeki fenerdir.M.Ö. 3. yüzyılda yapıldı. Tepesindeki made-ni bir kapta ateş yakılıyordu. Söylentilere gö-re bu ateş 45 kilometre öteden rahatça görü-lebiliyordu.

Eski deniz fenerlerinin çoğu, kıyılara ha-kim yerlerde yapıldı. Romalılar, imparator-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 147: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lukları genişledikçe, yeni deniz fenerleri yap-tılar. 4. yüzyıla gelindiğinde, Karadeniz ve At-lantik kıyılarında 30 kadar deniz feneri var-dı. İngiltere'de Dover Limanı'nda, Romalılar-dan kalma bir fenerin kalıntıları hâlâ vardır.

İLK KİLİT

İlk anahtar ve kilit, M.Ö. 2500 yılında, OrtaAsya'da yapıldı. Aynı anahtar ve kilit, aradan2 bin yıl geçmesine rağmen M.Ö. 500 yılında,Yunanlılar tarafından hâlâ kullanılıyordu.

İLK CAN YELEĞİ

Vücudun su üzerinde kalmasını sağlayan ilkcan yeleği, 1854 yılında İngiltere'de KaptanJ.Ross Ward tarafından yapıldı. Bu ilk can-kurtaran yeleği, keten bezinin arasına dikilmişmantar parçalarından oluşuyordu. Günümüz-de ise açıldığı zaman karbondioksid gazıylakendiliğinden şişen yanmaz can yelekleri,mantar can yeleklerinin yerini aldı.

İLK MARGARİN

Patenti, 15 Temmuz 1869 günü Paris'te Hip-polyte Mege-Mouries adlı Fransız tarafındanalındı. Aynı yıl, III. Napolyon, donanmadatereyağı yerine kullanılmak üzere bir başkamadde geliştirilmesi için yarışma açmıştı.Mege-Mouries, bu yarışmaya katılan tek kişioldu ve kralın koyduğu ödülü de aldı.

Mege-Mouries, çalışmalarına iki yıl önceVincennes'de bir çiftlikte başlamıştı. Hayvan-larını yeterince beslemediği gerekçesiyle köy-lülerin sert tepkileriyle karşılaşıyordu. Oysa,o bir deney yapmaktaydı. Deney sonunda gör-dü ki, çok yiyen ineklerden daha çok süt alın-makta, dolayısıyla, bu daha çok sütten de da-ha çok yağ yapılmakta. Buradan yola çıkarak,sütteki yağ yapıcı maddelerin, hayvanlar ta-rafından yenen besinlerden geldiğini anladı.Ayrıca hayvanın vücudunda bulunan yağ dasütü oluşturan bir etkendi. Bütün bu yargılar-dan sonra, içyağı, kaymak, inek memesi, do-muz karnı ve soda bikarbonat kullanarak ilkdenemelerine başladı. Çalışmasının bir aşama-sında, karışımın inci benzeri bir hal aldığınıgördü. Bunun üzerine "Margarin"diye bağır-dı. Aslında "Margarit" diye bağırmak iste-mişti ve bu Yunanca sözcük "inci" anlamınageliyordu.

Poissy'de bir margarin fabrikası kurulma-sına karar verildi. Ancak tam kuruluş çalış-

malarının sürdüğü sırada, Fransa-Avusturyasavaşı patladı ve proje yarıda kaldı. Bununüzerine Jan ve Anton Jurgens adlı iki Hollan-dalı yağ tüccarı, 60 bin frank karşılığında mar-garin üretim hakkını satın aldılar ve 1871 yı-lında Hollanda'nın Oss kentinde ilk margarinfabrikasını kurdular.

İLK EVLENDİRME BÜROSU

Henry Robinson tarafından 29 Eylül 1650 gü-nü Londra'da, "Office of Addresses andEncounters" adıyla açıldı. Robinson'un, şir-ketini tanıtmak için bastırdığı broşürün 20.paragrafında şöyle deniliyordu:

"Kendileri evlenmek isteyenler, ya da birdostlarına eş arayanlar, büromuza uğramakzahmetine katlanırlarsa, listemizdeki eş aday-ları ve drahomalar hakkında bilgi vermektenmemnuniyet duyacağız".

Evlendirme büroları yerine bilgisayar ara-cılığıyla tanışıp evlenen ilk çift, Shirley San-ders ve Robert Kardell'dir. Her ikisi de 26 ya-şında olan bu iki genç, Art Linklater'ın sunu-culuğunu yaptığı "People are Funny" adlıTV programında, bilgisayar tarafından eşlen-dirildiler ve 18 Ekim 1958 günü Hollywood'-da, First Presbyterian Kilisesi'nde evlenerekdünyaevine girdiler.

İLK TEKNE

3.5 metre uzunluğundaki bu tekne, eğlenceamacıyla 20 Mayıs 1777 günü Yorkshire'daFoss Nehri'ne indirildi. 15 kişi alabilen bu tek-ne, iki kişi tarafından taşınabilecek kadar hafif-ti. Kime ait olduğu ya da kimin yaptığına ilişkinkayıt yoktur.

İLK EŞ BULMA İLANI

19 Temmuz 1695 günü, John Houghton'un"Collection for the Improvement of Hus-bandry and Trade" adlı gazetesinde yayınlan-dı. İlan, şu şekildeydi:

"Mali durumu çok iyi olan, 30 yaşlarındabir beyefendi, 3 bin sterlin ya da daha fazlaparası olan genç bir hanımefendiyle hayatınıbirleştirdikten sonra Avrupa'ya yerleşmek is-tiyor."

Yıllar boyunca bu tür ilanlar, yalnızca er-keklerin tekelinde bulunan bir "hak" olarakkaldı. 1727 yılında "Manchester WeeklyJournal" adlı dergide bir ilan yayınlatarakkendine koca aradığını duyuran Helen Mori-

147

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 148: Milliyet İlkler ansiklopedisi

son adlı kadının davranışı, kent halkının çoksert tepkisine yol açtı. Kendisine iyi bir cezaverilmesini ve bu cezanın bundan sonra, böy-le düşüncesizce harekette bulunabilecek gençhanımların kulağına küpe olmasını istediler.Bunun üzerine Belediye Başkanı, Helen Mo-rison'u dört hafta süreyle tımarhaneye kapa-tarak cezalandırdı.

İLK SÜT ŞİŞELERİ

Süt ve süt ürünleri üretip pazarlayan EchoFarms Dairy Co. adlı şirket, 1879 yılında, NewYork'ta sütü, özel şişeler içinde satmaya baş-ladı. İngiltere'de de Express mandırasındanGeorge Barhan, ilk kez 1884 yılında, ağzı mü-hürlü şişelerle süt satmayı denedi, ancak ba-şarılı olamadı. 1887 yılında da Manchester'daArthur Hailvood adlı mandıracı, yeni bir gi-rişimde bulunarak, "süzülmüş" ve"arındırılmış" süt satmayı denedi ve başardı.1906 yılından itibaren de pastörize sütler pi-yasaya çıktı.

İLK MONOPOL OYUNU

1931 ve 1933 yılları arasında, Philadelphia'da, ısıtma mühendisi Charles Darrow tarafın-dan geliştirildi. Oyunu tamamladığında, bu-luşunu pazarlamak üzere Amerika'nın ünlüoyuncak yapımcılarından Parker Bros'a biröneri götürdü. Ancak, şirket yetkilileri, oyu-nun çok karışık olduğunu ve bu nedenle sat-ma şansının bulunmadığını söyleyerek buöneriyi geri çevirdiler. Darrow, kendi olanak-larıyla 5 bin bilet bastırdı ve bunlar Philadelp-hia sakinlerince, adeta kapışıldı.

Bunun üzerine Parker Bros şirketi, yenibir durum değerlendirmesi yaptı. Sonunda,Darrow'la anlaşarak, oyundan bol miktardahazırlattılar ve 1935 Noeli için ülke çapındadağıtımım ve tanıtımını yaptılar. Önceleri pekrağbet olmadı. Ama Noel günü, Amerika'yıadeta bir "monopolmani" hastalığı sardı. El-deki bütün mallar tükenmişti. Şirket yetkili-lerinden biri, anılarında, "1936 Ocak ayındagördük ki, monopol, bilinen tüm oyun çeşit-lerini fersah fersah geride bırakmış' diye yaz-dı. Monopole olan ilgi, daha sonra da sürdüve bugüne kadar 70 milyon adet sattı.

İLK MOTEL

12 Aralık 1925'te, California'nın San LuisOsibpo kentinde açıldı. Hamilton otel zinciri

148

Belçikalı mühendis J.J. Etienne Lenoir tarafından, Paris'teyapılan motorun takılmasıyla 1863 yılının Eylül ayında de-nendi. Sıvı hidrokarbon yakan 1.5 beygir gücündeki motoru,dakikada 100 devir yapıyordu.

İLK MOTORLU ARABAİçten yanmalı ilk motorlu arabayı da yine Bel-çikalı mühendis J.J. Etienne Lenoir, 1862 yı-lının Mayıs ayında Paris'te, Societe desMoteurs Lenoir fabrikasında yaptı. Öncelerikozmetikçi olarak çalışan Lenoir, zamanla de-miryolu ulaşımıyla ilgilenmeye başladı. Elek-trikli frenleri buldu. Yeni bir ışıklısinyalizasyon sistemi geliştirdi. Paris'te Gau-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 149: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tier et Cie firmasında mühendis olarak çalı-şırken, aydınlatma gazıyla çalışan, içtenyanmalı bir motor üzerinde çalışmalarına baş-ladı. 1862 yılında amacına ulaştı. Yaptığı ilkmotor 1.5 beygir gücündeydi, sıvı hidrokar-bonla çalışıyordu ve dakikada 100 devir ya-pıyordu. Bu motoru bir arabaya taktı.

Önceleri bu yeni arabayla halk arasına çık-maya çekindi. Ama 1863 yılının Eylül ayın-da, gerekli cesareti topladı ve Paris'te altımillik bir caddeyi boydan boya katetti. Gidiş-dönüşünü üç saatte tamamlayan Lenoir, sa-atte ortalama 4 mil hız yapmıştı.

Ertesi yıl Lenoir, dünyanın ilk araba sipa-rişini aldı. Üstelik, siparişi veren Rus Çarı II..

Aleksandır idi. O günlerde kitle iletişim araç-ları fazla gelişmediğinden, Çar'ın, Lenoir'inbuluşundan nasıl haberdar olduğu hâlâ bilin-memektedir. Ama Çar, yeniliklere meraklı birinsandı ve ülkesinde sağladığı gelişmelerinpek çoğunun temelleri Fransa'da atılmıştı.Araba, kendi gücüyle Vincennes İstasyonu'na kadar gitti ve trene yüklendi. Oradan St.Petersburg'a gitmek üzere yola çıkarıldı. Amasonunun ne olduğu bilinemedi. Çar'ın ara-bayı kullandığına dair herhangi bir kayıt ol-madığı gibi, o dönemde Rus Sarayı'nda böylebir teknik aygıtı çalıştırabilecek nitelikte biri-nin olduğu da kuşkuludur. Ayrıca, yakıt so-rununun çözümlenme olasılığı da yoktur.

149

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 150: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tarafından hizmete sokulan "Motel Inn" ad-lı bu motelin yöneticiliğini Harry Elliott ya-pıyordu. Motelin iç dekorasyonunu ise "mo-tel" sözcüğünü bulan Arthur Heinman ger-çekleştirdi. Heinman, bu sözcüğü, 1924 yılın-da bulmuştu ama, 1950 yılına kadar hiçbirsözlükte "motel" sözcüğü yer almadı. MotelInn, 160 konuğa hizmet verecek şekilde yapıl-mıştı. Her odanın kendine özgü telefonu, ban-yosu ve garajı vardı.

Dahili telefondan "mutfak servisi" için birnumara ayrılmıştı. Ayrıca, bir de yemek sa-lonu vardı. Hamilton otel zinciri, ABD'nin enişlek otoyolu olan Son Diego ile San Francis-co arasında birçok moteli daha hizmete açtı.

İLK OTOMOBİL BAYİİ

Paris'te, Alman malı Benz araçlarının satışı-nı yapan Emile Roger'dır. Bayilik faaliyetiniise 1888 yılında başlattı. Daha sonra Benz fir-masından lisans alarak Benz marka otomobil-lerin üretimine geçti. İngiltere'de de dahasonra Anglo-French Motor Co. adını alanGascoigne l'Hollier firması, Birmingham ken-tinde 1895 yılında Roger-Benz otomobilleri-nin bayiliğini üstlendi.

ANA CADDEDE GEZİNENİLK OTOMOBİL

İngiltere'nin Catford kentinde kahve ticaretiyapan Henry Hewetson, 1894 yılının Kasımayında Mannheim'dan 80 sterlin karşılığın-da 2 beygir gücünde Benz Velo marka bir ara-ba alarak İngiltere'ye getirdi. Altı haftaboyunca Catford caddelerinde arabasını dile-diği gibi kullandı ve hiç karışan olmadı. 6. haf-tanın sonunda bir polis memuru, Hewetson'un yolunu kesti ve kendisine, 1865 yılındaçıkan "Anayoldan Geçmek Zorunda KalanLokomotifler Yasası"nı hatırlattı. Bu yasayagöre, arabanın önünde, elinde kırmızı bay-rak bulunan bir adamın yürümesi gere-kiyordu.

TAMPON TAKILAN İLK ARABA

1905 yazında, İngiltere'nin Kilburn kentindekiSimms Manufacturing Co. tesislerinde, 20beygir gücündeki Simms-Welback marka birarabaya ilk tampon takıldı.

Aynı yıl, tamponun patentinin F.R.Simms tarafından alınmasına karşın, aslındabu fikir yeni değildi. 1897 yılında Moravya'

150

İLK MOTORLU TEKNEİç patlamalı, 20 beygir gücünde küçük bir mo-torla çalışan ilk tekne, Paris'te J.J. EtienneLenoir tarafından yapıldı ve 1864 yılında Sei-ne Nehri'ne indirildi. Lenoir, ertesi yıl Paris'teyayınlanan "Le Moniteur Universel" gazete-

daki Imperial Nesseldorf vagon fabrikasındayapılan Çek malı Prasident marka arabanınönüne tampon konmuştu. Ancak, arabanınViyana yolunda yapılan denemesinde ilk 10milden sonra tampon düştü ve bir daha da ta-kılmadı.

DOKTOR TARAFINDANKULLANILAN İLK ARABA

Hastalarını muayene etmek için otomobiliyledolaşan ilk doktor.ABD'nin Ohio eyaleti Yo-ungstown kentinden Dr. Carlos C. Booth'dur.Dr. Booth, 1895 yılında kendi geliştirdiği biraraba ile hastalarını ziyaret etmeye başladı.Aynı yıl, İngiltere'de de Harrington kentindeDr. T. Pritchard Roberts, Benz marka bir ara-ba ile mesleğini sürdürüyordu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 151: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Petrolle çalışan ilk motorlu tekne, 1886 yılında Almanya'da Neckar Nehri'nde denendi. Teknenin motoru, Gottlieb Da-imler tarafından üretilmişti.

sinin Yazı işleri Müdürü M. Dallos için dahabüyük bir motorlu tekne yaptı. Bu tekneninyapımı bittikten sonra Lenoir, çok yavaş git-tiği ve çok fazla yakıt harcadığı için eserinibeğenmedi. Ama teknenin sahibi memnundu

ve teknesini iki yıl boyunca Seine Nehri'ndekullandı.

Seri olarak üretilen ilk motorlu tekne ise,planları 1885 yılında F.W. Ofelt tarafındanyapılan modeldir.

ELEKTRİK DONANIMLIİLK OTOMOBİL

İngiltere'de yayınlanan Autocar dergisinin 26Kasım 1906 tarihli sayısında bir yazı çıktı. Buyazıda, derginin muhabirlerinden biri, iki yılönce kendi arabasına ışık taktığını ve bunu 48amper, 12 volt gücünde bir akümülatör ile ça-lıştırdığını ileri sürüyordu.

Arabalar için ışık donanımı üreterek satanilk şirket, faaliyetlerini Birmingham'da sürdü-ren Polkey Automobile Electric Lighting Syndi-cate Ltd.'dir. 1908 yazında ilk ürünlerinipiyasaya sundu. Bu ışık donanımı, iki far, ikiyan sinyal ve bir arka lamba ile 60 amper-8volt gücünde bir Vandervell akümülatöründenoluşuyordu. Farlarda kullanılan Osram

ampullerini, Autocar dergisi şöyle anlatıyor:"Öylesine güçlü bir ışık veriyorlar ki, 150

metre ilerisini görmek mümkün oluyor."

PROPAGANDA GEZİSİNDEKULLANILAN İLK ARABA

ABD'nin Illinois eyaleti Decatur kentinde,Mu-eller Co. tarafından düzenlenen Mueller-Benzmarka arabadır. Demokrat başkan adayı Wil-liam Jennings Bryan, 23 Ekim 1896 günü pro-paganda amacıyla kente geldiğinde, bu arabaemrine tahsis edildi ve çeşitli seçim çalışmala-rına sahne oldu. Bir yıl önce yine Ekim ayın-da Chicago'da düzenlenen ABD'nin ilk oto-mobil yarışında, aynı araba ikinciliği kazan-mıştı. Hizmet verdiği William Jennings Bryan

151

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 152: Milliyet İlkler ansiklopedisi

da başkanlık seçimlerinde Cumhuriyetçi adayWilliam McKinley'e yenilerek 2. olmuştu.

ELEKTRİKLİ KONTAKTAKILAN İLK ARABA

Arnold Sociable marka bir arabadır. İngite-re'de W. Arnold and Son Ltd. tarafından se-ri olarak üretilen bu modelin ilk örneği, 1896yılının Kasım ayında ortaya çıktı. Bir ay son-ra da H.J. Dowsing'e satıldı. Mesleği elektrikmühendisliği olan Dowsing, kendi buluşu olanelektrikli kontağı arabasına monte etti. Bukontak sisteminde motor, istendiği zaman birdinamonun yardımıyla çalıştırılabiliyordu.

KAPALI İLK ARABA

1898 yılında, Billancourt'ta üretilen iki kişi-lik Fransız yapımı 2.5 beygir gücündeki Re-nault otomobil, her tarafı kapalı ilk arabadır.Böylesine küçük olmasına rağmen, 1899 yılın-da Paris ile Rambouillet arasındaki 65 millikmesafeyi, saatte ortalama 24 mil yaparak 2 sa-at 49 dakikada tamamladı. Üstü açık türleride bulunan Renault, kapalı arabaları, süreklidolaşmak zorunda olan doktorlar için yapmış-tı. Lastik çapı çok küçük olduğu için, bu ara-balar, zamanında, "bir paten üzerindeki fötrşapkaya" benzetilmişti.

İLK UZUN ARABA

Dört kişilik ilk uzun araba, Coventry'de Dur-yea Co. tarafından üretildi ve 16 Ocak 1903'teStanley Motor Sergisi'nde tanıtımı yapıldı. BuAmerikan arabasının yapımından bir yıl son-ra İngilizler, 12 beygir gücündeki "Argyll"marka kendi uzun arabalarını yaptılar. Ar-gyll'in iki yan ve bir arka kapısı ile çok genişbir ön camı vardı.

İLK OTOMOBİL KİRALAMA SERVİSİ

Paris Otomobil Kulübü, 1896 yılının Ocakayında, ilk otomobil kiralama servisini kur-du. Altı araç, kulüp binasının hemen önündebekletiliyor ve isteyenlere şoförüyle birlikte sa-ati üç franktan ya da günlüğü 30 franktan ki-ralanıyordu.

Otomobil Kulübü'nün amacı, arabayaolan ilgiyi artırmaktı. Ticari amaçla ilk oto-mobil kiralama servisi ise, bir ay sonra Paris'teSociete Anonyme Française de Fiacres Ato-

152

İngiltere'de ilk otomobil, 1896 yılındaArnold firması tara-

fından üretildi. Fotoğrafta, buotomobil, Arnold marka ara-

baların Tonbridge bayii Alfred Corneltarafından kullanılırken

görülüyor.

PETROLLE ÇALIŞAN

İLK ARABA

İlk kez 1883 yılında, o zaman 27 yaşında olanEdouard Delamare Deboutteville tarafındanyapıldı. Bir pamuk fabrikatörünün oğlu olanbu genç mucit, babasının tesislerinde işlenilenpamuğun, istasyona at yerine başka bir araç-la götürülmesini sağlamak üzere çalışmaları-na başladı. Yardımcısı Charles Malandin'in deyardımıyla, 8 beygir gücünde, petrolle çalışa-bilen bir motor yaptı ve bunu dört tekerleklibir arabaya taktı. İlk yol denemeleri, Fontai-ne le Boarg ile Cailly arasında yapıldı. Ara-banın demir tekerlekleri, motorun gücünedayanamayınca bazı aksaklıklar ortaya çıktı.Bunun üzerine, Deboutteville, üç lastik teker-lekli bir başka araba yaptı. Bu kez de motor,bu araba için fazla ağır geldi ve kasa çöktü.Bu şanssızlık üzerine genç mucit, arabalarlailgilenmekten vazgeçerek, kendisini tamamenmotor çalışmalarına verdi, Motorlar üzerin-de gösterdiği birçok başarıdan dolayı, 1896 yı-lında "Legion d'Honneur" nişanıyla

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 153: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ödüllendirildi.İlk başarılı petrolle çalışan araba ise 1885

sonbaharında Almanya'da, Rheinische Gas-motorenfabrik Karl Benz tesislerinde üretildi.Üç tekerlekli, tek silindirli bir, arabanın ağır-lığı, 250 kilo kadardı ve 3/4 beygir gücündesu soğutmalı bir motorla hareket ediyordu.Elektrik kontağıyla çalışan motor, arkadakiiki tekere hareket veriyordu. Arabanın enönemli özelliklerinden biri de, geri vitesinin ol-masıydı. Benz, 29 Ocak 1886'da arabanın pa-tentini aldı. Arabanın kamuoyuna ilk tanıtımı3 Temmuz 1886 günü yapıldı. Araba, Mann-heim'da gerçekleştirilen denemede, bir kilo-metrelik bir mesafe katetti ve saatte 15kilometre hız yaptı. Bu tarihi olay, Neue Ba-dische Landeszeitung gazetesince, "Karışık biriş" başlığı ile duyuruldu.

Benz, 1886-1887 kışında, 1.5 beygir gücün-de bir araba daha üretti. Bunu izleyen 2 bey-gir gücündeki araba, 1888 Münih Sanayi

Sergisi'nde "altın madalya" kazandı. Bu ara-da, 1886 yılının Ağustos ayında, Gottlieb Da-imler de Esslinger Maschinenfabrik tesisle-rinde, dört tekerlekli bir araba geliştirmeyi ba-şarmıştı. Petrolle çalışan motor, önce sıradanbir at arabasının üzerine konmuştu. Ama Da-imler, eğer motorlu ulaşımın geleceğinden birşeyler bekliyorsa, arabaya yeni bir biçim ver-menin gerektiğini anlamakta gecikmedi. Bu-nun üzerine "Stahlradwagen" adını verdiğiarabasını 1889'da yaptı. Bu arabanın bir baş-ka özelliği de, 2 silindiri V motoru taşıyan ilkaraba olmasıydı. Saatteki en fazla hızı 17.5 ki-lometreydi ki, bu o zamanın ölçülerine göreçok büyük bir başarıydı.

Karl Benz ve Gottlieb Daimler'in kur-dukları motor üretim şirketleri, 1926 yılındaDaimler-Benz adı altında birleşti. Ancak, oto-motiv endüstrisinin bu iki babası, bağımsız

. olarak çalışmalarını sürdürdüler ve hayatlarıboyunca hiç karşılaşmadılar.

153

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 154: Milliyet İlkler ansiklopedisi

mobiles adlı şirket tarafından kuruldu. Servi-sin fikir babası, Benz arabalarının Fransabayisi Emile Roger idi. Roger, Otomobil Ku-lübü'nün müşterilerini de elde edebilmek içinfiyat kırdı ve Benz marka otomobilleri saati2 franktan kiraladı.

İLK OTOMOBİL ÜRETİMİ

Petrolle çalışan otomobillerin üretimi, 1888yılında Almanya'da Rheinische Gasmotoren-fabrik Kart Benz tarafından Mannheim'dabaşladı. Gerçi Benz, ilk kullanılabilir modeli-ni üç yıl önce üretmişti ama, kayıtlara geçenilk satış, Parisli Emeli Rogers'a yapıldı ve fa-tura tarihi 16 Mart 1888 idi. 2 beygir gücün-de,tek silindirli, üç tekerlekli ve iki kişilik olanbu araba, dört koli içinde Paris'e gönderildi.Sipariş yerine ulaştığında, mal sahibi Rogers,parçaları nasıl birleştireceğini bilemedi. Par-çaları alarak Panhard et Levassor fabrikası-na gitti ve oradaki mühendislere akıl danıştı.ne var ki, araba Mayıs ayına kadar monte edi-lemeden bekledi ve sonunda Benz'in Paris'eyaptığı bir ziyaret sırasında çalışabilir hale ge-tirildi.

Benz firması, aynı yıl ilk katalogunu çıkar-dı. İlk üretilen arabalar, tümüyle üç tekerlek-li idi. 1893 yılında dört tekerlekli ilk iki modelpiyasaya çıkarıldı. Bunlar, "Victoria" ve"Vis-â-vis" modelleri olarak adlandırıldı. Fa-kat, her iki model de müşterilerin istekleridoğrultusunda geliştirildiği için standardizas-yona gidilemedi. 1893 yılının sonunda, Benzfirmasının sattığı arabaların sayısı 69'u bul-muştu. Seri üretimin ilk standart modeli, BenzVelo, 1894 Nisan'ında piyasaya çıkarıldı. Üze-rindeki 1.5 beygir gücündeki motorla saatteen fazla 12 mil hız yapabilen bu arabalar, 2bin 200 marktan satılıyordu.

İngiltere'de de otomobil endüstrisinin ba-bası sayılabilecek beş firma vardı. Bunlarıniçinde en güçlüsü, 1844'te ziraat mühendisle-ri tarafından kurulan W. Arnold and Son fir-masının yan kuruluşu Arnold Motor CarriageCo. idi. Şirketin kurucusu Walter Arnold,Henry Hewetson'la birlikte, Benz marka ilkarabayı 1894 yılı Kasım ayında İngiltere'ye it-hal etti. İkisi daha sonra Benz otomobillerinİngiltere bayiliğini aldılar Bir süre sonra daArnold, Benz patenti altında İngiltere'de ara-ba üretmek için firmaya başvurdu ve bu iste-ği kabul edildi. Arnold-Benz marka ilk motor,1896 yılının yazında tamamlandı ve 12 araba-lık ilk pilot serinin üretilmesine karar verildi.Bu arabaların motorları, gerçi Benz patenti al-tında yapılıyordu ama, bazı önemli farklılık-

154

lar da vardı. Güç çıkışını artırmak amacıyla,silindir boyutları küçültüldü.

Motor ve otomobil üretiminde, Benz veDaimler markalarının aracılığıyla, Almanyagerçekten bir numaraydı ve bu özelliğini uzunsüre korudu. Ancak, bu ülkede otomobil en-düstrisini kısıtlayıcı trafik yasaları yürürlüğegirince, araba piyasasının önderliği Fransa'nın eline geçti. Fransa'da otomobil üretimi,Paris firması Panhard et Levassor tarafından1892 yılında başlatılmıştı. Hemen ardındanPeugeot kuruldu. Bu iki firmaca üretilen ara-balar, ilk otomobil yarışlarında birinciliği ara-larında paylaştılar. 1900 yılında Fransa'daüretilen toplam 1500 arabanın, firmalara gö-re dağılımı şöyleydi.

De Dion 400Peugeot 350Panhard 300Georges Richard 150De Dietrich 150Mors 100

Öteki ülkelerin çoğunda da olduğu gibi,motosiklet üretimi, otomobil yapımını Fran-sa'da da geride bırakmıştı. Yılda 4 bin moto-siklet üretiliyordu. Motor endüstrisinin biryıllık dışsatım geliri, 330 bin sterlini bu-luyordu.

1903 yılının verilerini değerlendirdiğimiz-de, Fransa'nın o yıl da motor endüstrisinin zir-vesinde olduğunu ve en yakın rakibinin üç katıüretim yaptığını, ayrıca dünya üretiminin deyaklaşık yarısını gerçekleştirdiğini görüyoruz.O yıl üretilen 61 bin 927 motorlu aracın, ül-kelere doğru dağılımı şöyle:

Fransa 30 bin 204ABD 11 bin 235İngiltere 9 bin 437Almanya 6 bin 904Belçika 2 bin 839İtalya 1.308

İLK YOĞUN ARABA ÜRETİMİ

Yukarıdaki tabloya bakıldığında, yoğun bi-çimde araba üretiminin yani "çok kısa zaman-da büyük sayıda üretimin" Fransa'dayapıldığı sanılabilir. Oysa, bu olay ABD'degerçekleşti. Zira, dünya pazarlarında Ameri-kan arabalarına olan ilgi hızla artıyordu. 1901Nisan'ında "Olds" marka otomobillerin haf-talık üretimi 10 adeti aşmıştı. O yılın sonun-da, fabrikada üretilen toplam araba sayısı433'ü buldu. Bu rakam, 1902 sonunda 2 bin500, 1904 sonunda da 5 bin 508 oldu. Detro-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 155: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İngiltere'de Daimler marka arabalara takılan Marconi mar-ka radyo.

İLK RADYOLU OTOMOBİL1922 yılının Mayıs ayında, Chicago'daki La-ne High Okulu'nun Radyoculuk Kulüp Baş-kanı, 18 yaşındaki George Frost, Ford ModelT. arabasının sağ kapısına bir radyo taktı ve

bu, kayıtlara geçen ilk radyolu otomobil oldu.Aynı yılın Kasım ayında da İngiltere'de

Marconiphone Co. adlı firma, Daimler mar-ka bir Limunzin arabasına ilk radyoyu taktıve bu araç, Olympia Motor Sergisi'nde halkatanıtıldı. Ertesi yılın Ocak ayında Glaskow'-da yinelenen sergide, radyonun bir hayli ge-liştirilmiş olduğu görüldü.

it'te, Ransom E. Olds tarafından üretilen buarabalar, 650 dolardan satılıyordu ve bu fiyat,Olds değerindeki tüm arabalar arasında enucuz olanıydı. Gerçi saatte en fazla 20 mil ya-

pabiliyordu ama, ağırlığının fazla olmaması—yalnızca 400 kiloydu—yokuş çıkarken onabüyük avantaj sağlıyor ve öteki tüm arabala-rı geride bırakıyordu.

155

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 156: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TAKVİYELİ MOTOR TAKILANİLK ARABA

1907-1908 kış mevsiminde, ABD'de Lee S.Chadwick ve yardımcısı J.T. Nichols, GreatChadwick Six adını verdikleri arabalarına üçkompresör takarak, motor hızını altı kez yük-selttiler. Bu araba, Willie Haupt adlı şoförünkullanımında, 30 Mayıs 1908'de, Wilkes-Barre'da yapılan tırmanma yarışına katıldı.Bu yarışta, Haupt daha önce en hızlı otomo-bil tarafından 1 dakika 59 saniyede çıkılan te-peyi yalnızca 21 saniyede tırmandı.

İLK OTOMOBİL HIRSIZLIĞI

1896 yılının Haziran ayında Paris'te meyda-na geldi. Baron de Zuylen, Peugeot markaarabasını onarım için imalatçı firmaya gönder-mişti. Baron'un şoförü, arabayı fabrikadançalarak ortadan kayboldu. Bir süre sonra hır-sız, araba ile birlikte Asnieres'de ele geçirildi.

İLK DOLMUŞ SEFERİ

Şehirlerarası ilk dolmuş seferi, 1898 yılınınAğustos ayında, London Motor Van and Wa-gon Co. şirketi tarafından Clacton ile Londraarasında başlatıldı. Şirket, her cuma Clacton'-dan Londra'ya dört araç kaldırıyordu. Aynıaraçlar, Londra'dan aldıkları yolcuları daClacton'a getiriyorlardı. 70 millik mesafe, 5.5saatte katediliyordu.

ABD'de ilk dolmuş seferleri ise, 1899 yılın-da Nassau County Motor Coach Co. tarafın-dan başlatıldı. Seferler, Long Island'ınbanliyöleri arasında yapılıyordu.

İlk uzun mesafeli seferler ise, yine İngilte-re'de 27 Ağustos 1900 günü A.E. Wynn tara-fından Londra ve Leeds arasında başlatıldı.200 millik mesafe, 2 günde katedildiğinden,bir hafta içinde ancak karşılıklı birer sefer ya-pılabiliyordu.

İLK DOLMUŞ TURLARI

Blackpool Motor Car Co. tarafından 1897'de,Ağustos ayının ilk haftasında başatıldı. İlk biray içinde, şirketin altı arabası, Blackpool yö-resinde çalışmaya başladı. Arabalar, günde or-talama 40 sterlin kazanıyorlardı. Şoförlerede, Londra'da atlı-otobüslerde çalışan sürü-cülerin bir haftalık ücretleri bir günde öde-niyordu.

156

İLK MOTOSİKLET

Almanya'nın Cannstatt kentinde Gottlieb Da-imler tarafından yapıldı ve patenti de 29 Ağus-tos 1885 günü alındı. Araç, tek silindirli,dakikada 700 devirliydi. İlk motosiklet sürü-cüsü de, Gottlieb'in oğlu Paul Daimler oldu.Genç Daimler, 10 Kasım 1885 günü, Cann-statt'tan Untertürkheim'a gidip dönerek, mo-tosiklet üzerinde 6 mil yol aldı. GottliebDaimler, bu ilk motosikleti ticari amaçla de-ğil, yeni geliştirdiği benzinli motoru denemekiçin yapmıştı.

TİCARİ AMAÇLA ÜRETİLENİLK MOTOSİKLET

1894 yılında Münih'te, Heinrich Hildebrand,Wilhelm Hildebrand ve Alois Wolfmüller ta-rafından yapıldı. 2.5 beygir gücündeki bu mo-tosikletin adı, "Motorrad" idi. Su soğutmalı7600 cc'lik tek silindirli motoru, dakikada 600devirli ve saatte 24 mil yapacak güçteydi. 1894yılının Kasım ayında, ilk 50 adetlik parti pi-yasaya sunuldu. Sonraki iki yıl içinde üreti-len motosiklet sayısı 1000'i aştı. Aynı yıl,Fransa'da da Alexandre Darraco, "Millet"marka motosikletlerin üretimine başlamıştı.

ORDUDA KULLANILANİLK MOTOSİKLET

26. Middlesex Motosiklet Birliği'ne ait"Cyclometer" marka üç tekerlekli motosik-let, 30 Mart 1899 günü, orduda kullanılan ilkmotosiklet olarak tarihe geçti. Chelsea'dakikarargâhtan çıkarak Woking'deki GüneyLondra Gönüllüleri Tugayı'na gitti. Aracınsürücüsü C.H. E. Rush idi.

Savaşta kullanılan ilk motosiklet ise bir"Spitfire" idi. Güney Afrika Savaşı sırasın-da İngiliz Ordusu'ndan Teğmen F.R.S. Birc-ham tarafından 1900 yılında Mafeking yö-resinde keşif amacıyla kullanıldı.

İLK MOTOSİKLET YARIŞI

Fransız Otomobil Kulübü, 20 Eylül 1896 gü-nü Paris-Marseilles Otomobil Yarışı ile birliktemotosiklet yarışı da düzenledi. Motosikletler,152 kilometrelik Paris-Nantes etabım gidip ge-leceklerdi. Bu ilk motosiklet yarışına sekiz mo-tosiklet katıldı. Bunlardan üçü, üç tekerlekliDe Dion; üçü, üç tekerlekli Michelin-Dion; bi-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 157: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 158: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ABD'de ilk kez 1900 yılında kullanılan motorlu cenaze arabaları, zamanla yaygınlaştı. Fotoğrafta, bir cenaze töreninekatılan arabaların en önünde yer alan 1900 modeli cenaze arabası görülüyor.

MOTORLU İLKCENAZE ARABASI1900 yılının Mayıs ayında, New York eyaleti-nin Buffalo kentinde kullanıldı. Aracın mo-toru, elektrik enerjisiyle çalışıyordu. Cenazearabası olarak kullanılmak üzere 14 elektrik-li araba daha yapıldı. İngiltere'deki ilk motor-lu cenaze arabası ise, 15 Nisan 1901 günüCoventry'de görüldü. Motor-Car Journal der-gisi, olayı şöyle anlattı:

"Daimler Motor Co. Ltd.'nin eski çalışan-larından biri olan William Drakeford'un ce-nazesi, motorlu bir araba ile kaldırıldı.Tabutun konduğu 6 beygir gücündeki Daim-

ler marka otomobil, özel olarak cenaze taşı-mak amacıyla yapılmıştı. Tamamen siyahaboyanan arabanın kenarları da siyah tüllerleörtülmüştü ki, bu insanın yüreğine hüzün dol-duran bir görünüm veriyordu."

Cenaze arabası olarak üretilen ilk araç, 24beygir gücünde "De Dion" marka bir otomo-bildir. 1905 yılının sonlarına doğru Paris'tehizmete girdi. 1907 yılına kadar başka bir ce-naze arabasının yapıldığını gösterir bir kayıtyoktur. 1907 yılında, Berlin'de elektrikli bircenaze arabası yapıldı. Yapımcı firma, bu yeniarabayı tanıtırken, cenaze törenlerini normalsürenin üçte birine indirmekten duyduğumemnuniyeti dile getiriyordu.

ri, üç tekerlekli Bollee; biri de Bidebrand-Wolfmüller marka idi. Yarışın birinciliğiniMichelin-Dion marka motosikletleriyle M.Chevailer 4 saat 10 dakika 37 saniyedekazandı.

İLK MOTOSİKLET KAZASI

11 Şubat 1899 günü meydana geldi. GeorgeMorgan adlı 37 yaşındaki rahip, yeni aldığı

158

motosikletiyle görevine giderken düştü ve içkanama geçirdi. Olaydan 12 gün sonra haya-tını kaybetti.

İLK OTOMOBİLCİLİK DERNEĞİ

American Motor Lague adıyla 1 Kasım1895'te Chicago'da açıldı. Bir ay önce Char-les Brady King tarafından Chicago Times-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 159: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Herald gazetesine gönderilen bir mektup, buderneğin kuruluşu için ilham kaynağı olmuş-tu. Chicago, ABD'nin otomobilcilik merkezidurumundaydı. Bundan yararlanan Times-Herald gazetesi, Kasım ayının sonunda yapıl-mak üzere bir otomobil yarışı düzenledi. Ya-rış nedeniyle ülkenin dört köşesinden oto-mobil meraklıları Chicago'ya geldiler. 60 oto-mobilsever, ilk toplantıyı yaptı. 29 Kasım'daikinci toplantı yapılarak, derneğin yöneticile-ri seçildi. Bu ikinci toplantıda, derneğin ama-cı da şöyle açıklandı:

"Mekanik gelişmelerle ilgili raporlar ya-yınlamak, tartışmalar açmak, otomobillerinpropagandasını yapmak ve kitleleri eğitmek,gereksiz ve ters yasaların otomobilciliğin önü-ne diktiği engellerin kaldırılması için uğraş ver-mek, daha iyi yolların yapılmasını sağlamayaçalışmak, motorlu araçların ulaşım konusun-daki değer ve önemlerini kamuoyuna anlat-mak."

Amerika'daki bu ilk örnekten, 11 gün son-ra (12 Kasım 1895) Avrupa'nın ilk otomobilkulübü de "Automobile Club de Paris" adıylaFransa'da kuruldu.

İLK ARABA KAZASI

17 Ağustos 1896 günü, Londra'da yaşandı.Croydon kentinden Bayan Bridget Dirscoll,Crystal Palace'da kendisine çarpan bir araba-nın altında kaldı ve başı, tekerlekler altındaezilerek can verdi. Arabanın şoförü, Anglo-French Motor Co. şirketine ait Roger-Benzmarka otomobille Crystal Palace'ın terasın-da eğlence turları yaptıran Arthur Edsell idi.önünde giden iki araba tarafından Edsell'ingörüş sahası kapatılmıştı ve Bayan Driscoll,kapıldığı paniğin etkisiyle,.üzerine doğru gelenarabanın önünden kaçmayı akıl edemedi. Ka-za sırasında, arabanın hızı saatte 4 mildi.Mahkeme, olayın "Kasıt unsuru taşımayan birkaza sonucu ölüm" olduğuna karar verdi.

ANA CADDEDE İLKTRAFİK KAZASI

23 Eylül 1897 günü, İngiltere'nin Hackneykentinde meydana geldi. Stephen Kemptonadlı dokuz yaşında bir çocuk, Electric Cab Co.adlı şirkete ait bir taksinin altında kalarak ha-yatını kaybetti. Çocuk, şoförün haberi olma-dan arabanın yanına asılmıştı. Ansızın arkateker ceketini kavradı ve çocuğu aşağıya çek-ti. Tekerlek ile arabanın gövdesi arasında sı-kışıp kalan küçük Kempton, hemen öldü.

TRAFİK KAZASINDA ÖLENİLK SÜRÜCÜ

İngiliz Henry Lindfield'dır. 12 Şubat 1898 gü-nü, elektrik motorlu Imperial marka araba-sıyla Londra'dan Brighton'a giderkengeçirdiği bir kazada ağır şekilde yaralandı.Olay sırasında yanında bulunan 18 yaşındakioğlu Bernard Lindfield, olayı şöyle anlattı:

"Purley Corner'ı aştıktan sonra, rampa-dan aşağı inmeye başladık. Babam motoru ka-pattı ve frene basmaya başladı. Rampanınyansına geldiğimizde, üstteki bagajdan bir va-liz düştü. Babam, arabayı durdurmak için hız-la frene bastı. Birden araba, yolun birkenarından ötekine gidip gelmeye başladı. Yo-lun kenarındaki çitlere ve bir demir direğeçarptıktan sonra devrildik."

Lindfield, olaydan sonra hastaneye kal-dırıldı, ama ertesi gün öldü. Kaza yerinde in-celeme yapan yetkililer, Bernard Lindfield'insöylediklerinin aksine, babasının arabayı çokhızlı kullandığını saptadılar.

İLK OTOMOBİLCİLİK GAZETESİ

"La Locomotion Automobile" adıyla aylıkolarak Paris'te yayınlanmaya başladı. İlk sa-yısı 1 Aralık 1894'te çıktı. İngiltere'de HenrySturmey tarafından haftalık olarak yayınla-nan "Autocar" adlı derginin ilk sayısı 2 Ka-sım 1895 Cumartesi günü çıktı. 19. yüzyılınsonlarında otomobilleri konu alan 11 gazeteve dergi yayınlanıyordu. 1914 yılına gelindi-ğinde, bu sayı 74'ü buldu. Bunlardan ikisi,günlük gazete niteliğindeydi. Daily MotoringIllustrated gazetesi, 1905 yılının Kasım ayın-da yalnızca 8 gün yayınlanabildi. 1908 yılın-da da "Auto" adlı gazete, ilk bir teknüshasından sonra kapandı.

İÇKİLİ ARABA KULLANMAKTANMAHKÛM İLK SÜRÜCÜ

Londralı taksi şoförü George Smith'tir. 10 Ey-lül 1897 günü Marlborough Trafik Mahkeme-si'nde, saat 12.45'te Bond Caddesi'nde içkiliaraba kullanmak suçuyla yargılandı. Araba-sıyla kaldırıma çıkan ve sonra da bir mağa-zanın vitrininden içeri giren taksi şoförü,duruşma sırasında, "İki Uç bardak biraiçtiğini" kabul etti. Suçunun sabit görülmesiüzerine, o dönemin yasalarına göre para ce-zasına çarptırıldı.

159

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 160: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Daimler tarafından, satış amacıyla üretilen ilk motorlu kam-yon, deneme gösterisi sırasında görülüyor.

İLK KAMYONYük taşıyabilen ilk kamyon, 1870 yılında JonYule tarafından yapıldı. Yule, bu kamyonlaGlascow'daki atölyesinde ürettiği büyük gemikazanlarını, iki mil uzaklıktaki doklara taşı-dı. Araç, dakikada 250 devir yapabilen 2 si-

lindirli buhar motoru ile çalışıyordu. Tamyükü olarak saatte 3/4 mil hız yapabiliyordu.

Bu denli düşük hızına rağmen, Yule, altıtekerlekli buharlı kamyonunu ekonomik birtaşıma aracı olarak görüyordu. Bunda da hak-sız sayılmazdı. Bir kazanı atölyesinden dok-lara taşıtabilmek için 400 adam kiralamasıgerekiyordu ve bu da 60 sterlin demekti. Oysa,aynı işi kamyonuyla, yakıt giderleri de dahilolmak üzere 10 sterline yapabiliyordu.

AŞIRI HIZ NEDENİYLECEZALANDIRILAN İLK SÜRÜCÜ

İngiltere'nin Kent kentinden Walter Arnold'-dur. 28 Ocak 1896 günü Tombridge PolisMahkemesi'nde, C.W. Powell tarafından, se-kiz gün önce meskûn bölgede 2 millik hız sı-nırlamasını ihlal etmek suçundan yargılandı.Arnold'un şanssızlığı, 2 millik hız sınırını, tamyerel polis komiserinin evinin önünde aşma-siydi. O sırada akşam yemeğini yemek için evi-ne gelen komiser, olayı görünce derhal yemekmasasından kalkmış, başlığını giyip bisikleti-

160

ne binirek "suçlu"nun peşine düşmüştü. 5 sa-at süren bir kovalamaca sonunda, Arnold'uyakaladı ve aşırı hızdan dolayı tutukladı. İd-dia makamının tanıklarına göre, araba yak-laşık saatte 8 millik bir hızla gidiyordu. Suçusabit görülerek para cezasına çarptırılan Wal-ter Arnold, daha sonra İngiltere'de petrolleçalışan otomobili ilk üretecek kişi olacaktı.

İLK OTOMOBİL SİGORTASI

İngiltere'de, General Accident Co. adlı şirkettarafından 2 Kasım 1896'dan itibaren uygu-lanmaya başlandı. Sir Francis Norie-Miller'ın

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 161: Milliyet İlkler ansiklopedisi

anılarına göre, ilk gün hemen hemen hepsi ay-nı anda birkaç poliçe birden düzenlendi.Üçüncü şahısları da sigorta kapsamına alan ilkülke Norveç'tir. Bu uygulama, Norveç'te 1912yılından itibaren başlatıldı.

BENZİNLE ÇALIŞAN İLK KAMYON

13 Ekim 1894'te çizimleri yapıldı ve Paris'tePanhard tesislerinde üretildi. Panhard et Le-vassor Chariot adı verilen bu kamyonun top-lam uzunluğu 2 metre 98 santimdi. Arkadakitaşıma bölümünün uzunluğu ise 1.5 metrey-di. Bu kamyon, ilk kez firmanın başmühen-disi M.Mayade tarafından 10 Şubat 1895 günüdenendi.

Satılmak üzere üretilen ilk benzinli kam-yon ise, 1896 yılında Cannstatt'ta Daimler Co.tarafından yapıldı. Bu kamyonla ilgili ilk ça-lışmaların 1891 yılında başladığı bilinmeklebirlikte, geçen beş yıllık dönemde herhangi biraraç üretilip üretilmediği konusunda bir ka-yıt yok. 1896 yılında bastırılan Daimler-Güterwagen kataloğunda, dört modelin tanı-tımı yapılıyordu. 4 beygir gücünde ve 1500 ki-lo taşıma kapasiteli, 6 beygir gücünde ve 2 bin500 kilo taşıma kapasiteli, 8 beygir gücündeve 3 bin 750 kilo taşıma kapasiteli, 10 beygirgücünde ve 10 bin kilo taşıma kapasiteli. Araç-lar, arka kısma monte edilen çift silindirliPhoenbc motoruyla hareket ediyorlar ve saatte12 kilometre hız yapabiliyorlardı. Kataloğagöre, istendiği takdirde, sürücü kabinine birde ısınma tertibatı takılabiliyordu.

İlk benzinli Daimler kamyonu, 1897 baha-rında Stuttgart'tan Paul von Maur'a satıldı.İkincisini de Berlin'deki Böhmisches Biraha-nesi aldı. Bu birahane, aynı zamanda fabri-kasyon üretime geçen ilk biracılıkkuruluşuydu.

İLK OTOMOBİL MÜZESİ

Edmund Dangerfield tarafından, 31 Mayıs1912 günü Londra'da açıldı. Aslında, fikir ye-ni değildi. Daha 1902 Ocak ayında Motor-CarJournal dergisi, "İngiltere'nin en eski benzinliarabasını bulmak üzere bir araştırma başlat-sak, hiç de fena olmaz. Bunu başarırsak, birgün elimizde ne değerli bir hazine bulunduğu-nu anlarız" diye yazıyordu.

Birkaç yıl sonra Otomobil Kulübü, otomo-bil müzesinin kurulması konusunu tartışmakamacıyla bir toplantı düzenlendi. Ama bu top-lantıya katılan olmayınca, konu unutuldu.Yalnızca tarihsel niteliği ve değeri için satın alı-

nan ilk araba, 1894 model bir "Panhard" ol-du. 1910 yılında, 100 sterline alınarak GüneyKensington'daki Bilim Müzesi'ne konuldu.Ertesi yıl, Edmund Dangerfield, tarihi araba-lardan bir ulusal müze kurmak fikrine kafa-sını taktı. Bilim Müzesi'ne giderek fikriniaçıkladı ve müze için en uygun yerin orası ol-duğunu söyledi. Ama aldığı cevaba göre, mü-zede ancak üç araba için yer vardı. Amacınaulaşmak yolunda resmi bir destek sağlayama-yacağını anlayan Dangerfield, tek başına ha-reket etmeye karar verdi.

31 Mayıs 1912 günü, müzesini açtığında,ziyaretçilere 40 "tarihi" otomobil sergileniyor-du. Bunların içinde en önemlileri, 1861 mo-del buharlı Crompton, 1894 model birBremer, 1895 model J.H. Knight's, 1895 mo-del ilk Wolsoley ve 1897 model Arnold-Benzile 1895 model Holden marka motosikletti. Zi-yaretçilerin en çok ilgilendikleri arabalardanbiri de, Galler Prensi Edward'ın 1897 yılı Ka-sım ayında Marlborough Malikânesi'ndenBuckingham Sarayı'na gittiği sarı-siyah renklielektrikli taksiydi.

İKİ PARÇALI İLK KAMYON(İLK TIR)

1898 yılında, İngiltere'de Thornycroft tarafın-dan üretildi. 4 ton ağırlığındaki araç, buhargücüyle çalışıyordu. 4 tekerlekli yük bölümü,iki tekerlekli bir treylerin ardına ekleniyordu.Treyler, 24-27 Mayıs 1898'de Liverpool'da ya-pılan ağır vasıtalar yarışmasında biricilik ödü-lüne layık görüldü.

İLK DİZEL KAMYON

Benz tarafından 1923 yılının Ağustos ayında,Stuttgart'ta üretildi. 5 ton ağırlığındaki araç,50 beygir gücünde bir motorla çalışıyordu. İn-giltere'de de, 1927 yılının başlarında, CaledonMotor Co. tarafından, ağırlıkları 1.5 ton ile5 ton arasında değişen altı ayrı modelde dizelkamyon üretildi.

İLK MOTORLU POSTA ARABASI

Daimler marka bir kamyonetti. British Mo-tor Syndicate Ltd. tarafından Posta İdaresi'-ne verildi. 23 Ekim 1897 tarihinde bitenhafta içinde, aralarında üç mil mesafe bulu-nan St. Martin —Le Grand Postanesi ile So-uth Western District Postanesi arasındaçalışmaya başladı. Yaklaşık 450 kilo ağırlığın-

161

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 162: Milliyet İlkler ansiklopedisi

da mektup ve koli taşıyabiliyor ve iki postanearasında günde karşılıklı beş sefer yapıyordu.Posta kamyoneti, ertesi hafta, Howick Placeile Kingston arasında paket servisi yapmayabaşladı. 50 millik gidiş-dönüş mesafesini 5 sa-atte tamamlıyordu ama, bu süreye, dağıtımiçin uğranılan altı durakta kaybedilen zamanile Kingston'da verilen yarım saatlik mola dadahildi.

İLK MOTORLU ARAÇ YARIŞI

Fransa'da yayınlanan bisiklet dergisi "La Ve-locipede"nin editörü M. Fossier tarafındandüzenlendi ve 20 Nisan 1887'de yapıldı. Pa-ris'te Saint-James'te başlayan yarış, SeineNehri boyunca sürdü ve Neuilly Köprüsü'ndesona erdi. Ne var ki, tek yarışmacı George Bo-utton, dört kişilik buharlı kuadrisikletiyle (4tekerlekli bisiklet) çok rahat bir birincilik al-dı. La Velocipede tarafından ertesi yıl düzen-lenen yarı ise, birden çok yarışmacının katıl-dığı ilk motorlu araç yarışı oldu. Üç tekerleklive buharlı bir De Dion'a binen geçen yılın"şampiyonu" George Bouton, Nilly ileVersailles arasındaki 20 kilometrelik mesafe-yi 30 dakikada alarak bir birincilik dahakazandı.

İLK KROS YARIŞMASI

7 Eylül 1896 günü ABD'de, Rhode IslandEyalet Fuarı nedeniyle düzenlendi. 1 mil uzun-luğundaki özel parkurda beş tur olarak sap-tanan yarışı, "Riker" marka elektrikliarabasıyla A.H. Whiting, yedi rakibini geri-de bırakarak kazandı. Derecesi, 15 dakika1.75 saniye idi. Ortalama olarak 24 mil/saathız yapmıştı.

İngiltere'nin ilk oto-kros müsabakası ise,14 Kasım 1896 günü, Londra ile Brighton ara-sında koşuldu. Belirli etaplar halinde düzen-lenen yarışmada, katılan arabalardan heretapta birbirlerini beklemeleri ve Brighton'atopluca girmeleri istendi. Ancak, yarışmanınhavasına kapılan sürücüler, bu kurala uyma-dılar. Kros yarışmasını düzenleyen İngiliz Oto-mobil Kulübü, koyduğu kuralı geri aldı vesonuçlan şu şekilde açıkladı:

1. Üç tekerlekli Bollee'siyle Leon Bolle. Za-man: 3 saat 44 dakika 35 saniye

2. Üç tekerlekli Bollee'siyle Camille Bollee.Zaman: 4 saat 00 dakika 20 saniye.

3. Panhard Wagonette marka arabasıylaWinchilsea Dükü. Zaman: 5 saat 01 daki-ka 10 saniye.

162

İLK KADIN OTOMOBİL YARIŞÇISI

Parisli Matmazel Labrousse'dir. 1-2 Temmuz1899'da yapılan Paris-Spa Yarışı'na katıldı veen az üç kişi taşıyabilen arabalar kategorisin-de beşinci oldu.

Sadece kadın yarışmacıların katılabildiğiilk otomobil yarışı ise 14 Temmuz 1900'de İn-giltere'nin Ranelagh kentinde düzenlendi. 4bayan sürücünün katıldığı yarışı, 6 beygir gü-cündeki Paris yapımı Daimler marka araba-sıyla Bayan Wemblyn kazandı.

İLK ULUSLARARASIOTOMOBİL YARIŞI

"Gordon Bennet Kupası" adı altında 14 Ha-ziran 1900 günü Paris ile Lyonn arasında dü-zenlendi. Fransa, Belçika, ABD ve Almanya'dan beş yarışçının katıldığı yarışı, sadece iki

araba bitirebildi. Birinciliği kazanan Fransızsürücü M.F. Charron, "Panhard" marka ara-basıyla, ortalama olarak saatte 38.5 mil hızyapmıştı.

İLK OTOYOL

Dünyanın ilk otoyolu, Fransız mühendisler ta-rafından, Madagaskar'da yapıldı. TamataveLimanı'nı başkent Antananarivo'ya bağlayan140 mil uzunluğundaki bu otoyol, 10 Ocak1901 günü hizmete girdi. Dünyanın ilk otoyo-lunun, böylesine uzak bir yörede yapılmış ol-ması, ilk bakışta garip gelebilir. Bu birbakıma, ilk havayolu şirketlerinin Afrika veGüney Amerika'nın azgelişmiş ülkelerinde or-taya çıkmasına benzer. 20. yüzyılın başların-da, Tamatave ile Antananariva arasındahenüz tren yolu bağlantısı yoktu. Fransızlar,başkent ile adanın bu en önemli limanı ara-sında, ilk otoyol denemesini yapmaya kararverdiler. Adanın ileri görüşlü ve enerjik GenelValisi General Joseph S. Gallieni, bu projeyionayladı. General Gallieni, bu ileri fikirliliği-nin yanı sıra, 1. Dünya Savaşı'nda Fransız bir-liklerini cepheye taksi ile göndermesiyle dehatırlanır. 1896 yılında, otoyolun yapılmasıkararlaştırılınca, adada esir ticaretinin de bü-yük ölçüde önüne geçildi. Zira General Galli-eni, 16 ile 60 yaşlan arasındaki tüm Mada-gaskarlıların ücret karşılığında yol yapımınakatkıda bulunmalarını emretmişti. Bu emreuymayan, daha doğrusu uyamayan işsiz Ma-dagaskarlılar ile yasa gereğince, sahiplerindenizin alamadıkları için para ödeyemeyen köle-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 163: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ler, "tutuklanarak" 50 gün süreyle, belirli birücret karşılığında yol yapımında çalıştırıldılar.İşsizlerin çoğu, yeni bir iş bulmanın getirdiğirahatlıkla, yol yapımında çalışmaya cezalanbittikten sonra da devam ettiler. Köleler de ay-nı yolu izlediler. Zaten General Gallieni'ninamacı da buydu. Böylece hem köleler eskiefendilerinden kurtuldular, hem de otoyolubir an önce tamamlayabilecek bir işgücü ku-rulmuş oldu.

İLK MOPED

1915 yılında, New York'ta Auto-Ped Co. şir-keti tarafından Auto-Ped markasıyla üretildi.2 beygir gücündeki motoruyla saatte 35 mil hızyapabiliyordu. İngiltere'de de, 1919 yılındaKingsbury Aviation Co. ile Storey MachineTool Co. adlı şirketlerin işbirliği ile Kingsburymarka ilk mopedler piyasaya sunuldu. 216santilitrelik motorları ve albenili görünümle-riyle hayli ilgi çekti.

İLK MOTOR FUARI

Exposition Internationale de Velocipedie et deLocomotion Automobile adıyla Champs-Elysees'deki (Paris) Endüstri Sarayı'nda 11-25Aralık 1894 tarihleri arasında düzenlendi. Fu-ara dokuz kuruluş katıldı. Compagnie de Vo-itures sans Chevaux, Decauville Co., DeDion-Boutton,Duncan, Superbie et Cie, Blantet David, Panhard et Levassor, Peugeot, Emi-le Roger ve Tenting adlı kuruluşlar, ürettik-leri çeşitli otomobil, motosiklet ve motorlubisikletleri sergilediler.

TÜMÜYLE KAPALIİLK KAMYONET

Şoför kabininin de çeşitli iklim koşullan dü-şünülerek kapatıldığı ilk kamyonet, İngiltere'nin Wolverhampton kentinde, StarEngineering Co. şirketi tarafından 1902 yılın-da yapıldı. 7, 10 ya da 15 beygir gücünde mo-delleri vardı. Ayrıca, içinde eşya taşınmadığızamanlarda, özel araba olarak kullanılabile-cek biçimde planlanmıştı. Yan yüzlerinde75x43 cm ebadında iki pencere vardı.

İLK PLAKA

Paris Emniyet Müdürlüğü'nün 14 Ağustos1893 günü yayınladığı talimatnamede şu sa-

tırlar vardı:"Her motorlu aracın üzerinde, görünebi-

lir büyüklükte bir metal plaka olacaktır. Buplakanın üzerine, araç sahibinin adı, adresi veruhsat numarası yazılacaktır. Aracın sol tara-fına takılacak olan bu plaka, hiçbir biçimdegizlenmeyecektir.''

30 Eylül 1901 tarihinden itibaren, bu ku-ral tüm Fransa için geçerli oldu ve saatte 30kilometre hız yapabilen her aracın mutlakaplaka takması istendi. O tarihte, Belçika'dada plaka mecburiyeti getirilmiş bulunuyordu.

Motor-Car Journal dergisinin 30 Mayıs1901 sayısında, Brüksel'den şu haber veri-liyordu:

"Her arabaya polis tarafından bir numa-ra veriliyor ve bu numara, bir demir plaka üze-rine kazınarak aracın ön tarafına takılıyor.Plakanın uzunluğu 22.5 cm, yüksekliği ise12.5 cm. Siyah renkli numaralar, beyaz zeminüzerine yazılmış. Arabaların arkasına da üze-rine plaka numarasının yazıldığı bir lamba ta-kılıyor. Öyle ki, lamba yandığı zaman, plakanumarasını rahatça okuyabilmek mümkün.İnsan bu numaraları görünce, otomobilleri ki-şilere ait özel taşıyıcılar olarak değil de, kira-lık vasıtalar gibi düşünüyor."

Dergiye plaka konusundaki görüşlerini bil-diren Daimler şirketinin sahibi, bu sistemin,arabanın özellliğine indirilmiş bir darbe ola-rak niteliyordu. Bu yoruma katılan Motor-CarJournal muhabiri de yazısını, "Eğer İngilte-re'de de bu sistem başlatılırsa, otomobil sa-nayiimizin ağır bir darbe yiyeceğindenkimsenin kuşkusu olmasın" diyordu. Yine de,uzun tartışmalardan sonra 1 Ocak 1904'ten iti-baren İngiltere'de de plaka uygulaması baş-ladı. " A l " olarak verilen ilk plakayı,Bertrand Russel'ın ağabeyi Earl Russel aldı.Earl Russel, plakaların verilmeye başlanaca-ğı günün gecesi, ilk numarayı alabilmek içinsabaha kadar uyumadan bekledi. Yine de ken-disinden sonra gelen kişiden, ancak 5 saniyeönce plaka bürosuna ulaşabildi. Bu plaka,1907 yılında George V. Pettyt tarafından sa-tın alındı. Bir gün, Pettyt, Yorkshire'da böy-le bir numara olup olmadığından kuşkulananbir polis memuru tarafından durduruldu. Pla-kanın doğruluğu, Londra'dan teyit ettirilin-ceye değin de karakolda bekletildi. 1950yılında öldüğünde, plakayı Trevor Laker'a bı-raktı. Ancak, bir de şartı vardı. Trevor La-ker, yaşadığı sürece plakayı kullanacaktı.Onun ölümünden sonra satılacak ve elde edi-len gelir körler için rehber köpekler yetiştirenbir kuruluşa bırakılacaktı. Bay Laker, eceligelmeden bu işi çözümledi ve plakanın ölü-münden sonra kulanım hakkını 2 bin 500 ster-

163

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 164: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1888 yılında Bayan Bertha Benz, iki oğlunu da yanına alarakkocası tarafından üretilen arabalardan biriyle, ondan haber-siz 360 kilometre yol yaptı.

OTOMOBİL İLE İLK TUR1888 yılının Ağustos ayında, Benz marka ara-baların mucidi ve yapımcısı Karl Benz'in eşiBertha Benz, oğullan Eugen (15) ve Richard'ı(13) da yanına alarak kocasının arabasına bin-di ve Mannheim'daki evlerinden hareket ede-rek Pforzheim'a gitti. İki kent arasındakiuzaklık 180 kilometre idi. Gerçi, çocuklarınikisine de araba kullanmak öğretilmişti ama,fabrika yetkililerinden biri yanlarında olma-dan babalarının arabalarından birine binme-leri, kesinlikle yasaktı. Anneleri, Pforzheim'daki akrabalarını özlediğini söyleyince, iki ço-

cuk, bunun kendi başlarına bir araba gezinti-si yapmak için bulunmaz bir fırsat olduğunudüşündüler. Bayan Benz de, bu "çete"ye da-hil oldu ve üçü, bir sabah, iki beygir gücün-deki üç tekerlekli bir araba ile Mannheim'danyola çıktılar. Tabii, Karl Benz'in hiçbir şey-den haberi yoktu. Ama, her şeye rağmen onabir not bırakarak, kendilerini merak etmeme-sini, mutlaka geri döneceklerini yazdılar.

Direksiyonda Eugen vardı ve yanında daannesi oturuyordu. Richard arkada, motorunüzerine oturmuştu. Heidelberg'de ilk molala-rını vererek öğle yemeği yediler, sonra da Wi-esloch'a doğru yollarına devam ettiler. Fakat,yol yavaş yavaş bozulmaya başlamıştı. Ram-paya geldiklerinde, direksiyona Richard ge-çiyor, Bayan Benz ile büyük oğlu da arabayıitiyordu. Bu arada fren bozuldu. Sık sık du-rup bozuk freni onarmaları gerekiyordu.

Az sonra başlarına başka dertler de açıl-dı. Önce pervane zinciri gevşedi. Sonra kar-büratöre giden boru tıkandı. Bu tıkanıklığı,Bayan Benz'in tokalarından biriyle açtılar.Çok geçmeden, kontak tellerinden biri, mo-torun bir başka bölümüne değerek kısa devreyaptı. Bayan Benz, bu arızayı da jartiyerinikontak kablosunun üzerine sararak giderdi.

Kuşkusuz, Benz ailesinin yolculuğu, hergeçtikleri yerde büyük ilgi görüyordu. Hatta,mola verdikleri bir handa, iki köylü, araba-nın nasıl çalıştığı konusunda aralarında tar-tışmaya başladılar. Sonuçta iş, yumruklaş-maya kadar gitti.

Pforzheim'a ulaştılar. Burada akrabalarıy-la beş gün boyunca hasret giderdikten sonra,yeniden arabalarına bindiler ve Mannheim'ageri döndüler. Ama artık hem ustalaşmışlar,hem de arabayı yakından tanımışlardı. Buyüzden dönüşleri, gidişlerine oranla çok da-ha rahat geçti.

Bu gezinin en büyük yararını da babalarıKarl Benz gördü. Oğulları Eugen ve Richard,arabanın özellikle rampalarda çok zorlandı-ğını söyleyince, kendisi de bir deneme yaptıve onlara hak verdi. Hemen arabaya bir vitesdaha ekledi. Böylece, Benz arabalarının değeridaha da artmış oldu.

line sattı. Bu, bir plakaya ödenen en yüksekikinci ücrettir. 1960'lı yıllarda da RR1 numa-ralı plakayı bir Rolls-Royce sahibi 4 bin 600sterline satın almıştı.

Arabalara takılan ve sahibinin milliyetinibelirleyen ülke plakaları ise (Örneğin TR-Türkiye, GB-İngiltere gibi) Uluslararası Tra-fik Örgütü'nün 1926 yılında aldığı bir karar-dan sonra uygulamaya koyuldu.

164

ÇOK KATLI İLK OTOPARK

1901 yılının Mayıs ayında, City and SuburbanElectric Carriage Co. adlı ulaşım şirketinin,kendi araçları için Londra'da yaptırdığı yedikatlı otopark, bu türün ilk örneği oldu. Oto-park'a yerleştirilen özel asansör, üç ton ağır-lığındaki bir kamyonu en üst kata çıkarabile-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 165: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Buharlı motorla çalışan ilk kamyonet, 1892 yılında Paris'teyapıldı. İngiltere'de kamyoneti ticari amaçla ilk kullanan daPeter Robinson oldu. Fotoğrafta, Robinson'un 1896 modelkamyoneti görülüyor.

İLK KAMYONETBuharla çalışan ilk kamyonet, 1892 yılında,Paris'in en tutulan mağazalarından La BelleJardiniere için M. Le Blanc tarafından yapıl-dı. Üzerinde Serpollet marka motor vardı. Ka-roseri, mağazanın deposunda Chatelet Davidtarafından yapıldı ve üzerine "Evlere ServisYapılır" yazıldı. Bu görevini de üç yıl boyun-ca aralıksız sürdürdü.

Benzinle çalışan ilk kamyonetleri ise, Fran-sa'da Peugeot Kardeşler üretti. İlk kamyone-tin yapımı Aralık 1895'te bitti. 4 beygir

gücünde Daimler marka bir motoru olan kam-yonet, 500 kilo yükle saatte 9.5 mil yol alabi-liyordu. Eğer yükü 30 kiloya inerse, bu hız 12mile çıkıyordu. "Grands Magasins du Louv-re", 18 Peugeot kamyonetinden, paket servi-si için yararlandı.

İngiltere'de, ilk olarak hangi firmanın da-ğıtımında kamyonetten yararlanıldığı hakkın-da kesin bir bilgi yoktur. Automotor andHorseless Carrage Journal'ın Kasım 1896 sa-yısında Thornton, Varley and Co. firmasınınkamyonet kullandığı yazılıdır. Aynı gazete, biray önce Julius Harvey tarafından Paris'ten ikiadet Ltuzman marka kamyonet getirtildiğini,bunlardan birini kendilerinin kullanacağını,ötekinin ise sabun yapımcısı Lever Kardeşler'everildiğini, yazıyordu.

cek güçteydi. Toplam 1800 metrekarelik parkyeri yüzölçümüyle, döneminin en büyük oto-parkıydı.

İLK YEŞİL PARK

Belediyeler tarafından kent sakinlerinin yarar-lanması için yapılan yeşil alanların ilki, 1835yılının şubat ayında, İngiltere'nin Preston kne-

tinde açıldı. Planları, P.Park adında birisi ta-rafından çizilmişti. Yeşil alanın güneyine bircadde açıldı. Ortasına ise bir havuz kazıldı.Batı ve güney girişlerine birer bahçıvan kulü-besi inşa edildi. 1836 yılında da kuzey girişi-ne bir kulübe daha yapıldı.

İngiltere'de ilk çocuk bahçesi ise 1859 yı-alında, Manchester'deki Queen's ve Philipsparklarının birer bölümlerinde hizmete girdi.

165

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 166: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BÜFE

Bilindiği kadarıyla, büfe işletmeciliğini ilk kez1848 yılının Ekim ayında İngilterede W.H.Smith ve oğlu başlattı. O tarihte, Batı Demir-yolları Şirketi'yle bir anlaşma yapan Smith veoğlu, şirketin tüm istasyonlarında gazete ve ki-tap satmak üzere bir yer yapacaklar ve bununkarşılığında demiryolu şirketine yılda 1500sterlin kira vereceklerdi. İlk tezgâhlarını, 1Kasım 1848 günü Euston İstasyonu'nda kur-dular. Bir gece sonra Smith'ler, Midland De-miryolu Şirketi ile de benzer bir anlaşmaimzaladılar. 1862 yılına gelindiğinde, Smith veoğlunun anlaştığı demiryolu şirketinin sayısıbeşi bulmuştu ve bunlar, ülkenin en büyük de-miryolu şirketleriydi. Gerçi şirketlerle yapılananlaşmalarda Smith'ler, yalnızca kitap ve ga-zete satacaklarım belirtmişlerdi ama, kilimdenşamdana kadar pek çok şeyin perakende satı-şına başladılar. Zamanla, "büfe"lerin pazar-ladıkları malların sayısı 800'ü buldu. Ne varki, 1905 yılında açılan ihalede işletme hakkınıalamadılar.

İLK MAĞAZALAR ZİNCİRİ

Temeli 2 Şubat 1879 günü New York'ta atıl-dı. Frank Winfield Woolworth adlı bir giri-şimci bir mağaza açtı ve "Ne alırsan 5 sent"sloganıyla müşterilerini beklemeye başladı,beklenen ilgiyi göremedi. Bazı günlerde ancak2.5 dolarlık satış yapabiliyordu. Bunun üze-rine Haziran ayında Lancaster'a taşınmayakarar verdi. Parolası yine aynıydı. Dükkânın-da çok çeşitli, fakat ucuz mallar bulunduru-yordu ve ne alınırsa alınsın, fiyat 5 sentti.Lancaster denemesi, Woolworth için gerçekbir zafer oldu. Bunun üzerine dükkânlarınınsayısını hızla artırdı ve çok geçmeden DoğuSahilleri'ndeki hemen tüm kent ve kasabalar-da birer şube açtı. 1894 yılında da MichaelMarks ve Tom Spencer, İngiltere'nin Manc-hester kentinde "Penny Bazar-Peni Pazarı"adlı bir dükkân açtılar. 28 Eylül günü iki or-tak arasında imzalanan anlaşmaya göre, Spen-cer, Marks'a 300 sterlin borçlanıyordu vebunu kârından ödeyecekti. Polonya asıllı birYahudi olan Michael Marks, 1884 yılında İn-giltere'ye geldiğinde, cebinde bir meteliği bileyoktu. Okuma-yazma bilmediği gibis tekİngilizce sözcük de bilmiyordu. Bir gün yolsormak için önünü kestiği Isaac Dewhirst ad-lı toptancının (Spencer'in patronuydu) kendi-sine açtığı 5 sterlinlik krediyle seyyarsatıcılığa başladı. Kirgate pazarında kurduğu

166

İLK SOSYAL KONUTLARİngiltere'de, Liverpool Belediyesi tarafından,Belediye Meclisi'nin 1864 yılında aldığı bir ka-rar doğrultusunda inşaatına başlanan sosyalkonutlar, 1869 yılında bitirildi. Dört ve üç kat-lı bloklar halinde yaptırılan sosyal konutlar-da toplam 124 daire vardı. "St. MartinKulübeleri" olarak adlandırılan bu daireler,arsa payı da dahil olmak üzere 18 sterline mal

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 167: Milliyet İlkler ansiklopedisi

oldu. Dairelerin kömürlüğü ve banyosu yok-tu. Her katta bir tuvalet vardı ve o kattaki da-ire sakinleri, bu tuvaleti ortaklaşa kulla-nıyorlardı. Yerleşime açıldığı 1870 yılında, birdairenin yıllık kira ücreti 1.4 sterlindi.

Hâlâ kullanılan dört katlı binalar, 1950'liyıllarda restore edildiler. Üç katlı binalar ise,ötekilere daha çok gün ışığı ve temiz hava sağ-lamak amacıyla yıkıldı.

"St. Martin Kulübeleri" olarak adlandırılan ilk sosyal ko-nutlar, İngiltere'nin Liverpool kentinde 1869 yılında tamam-landı. Bunların dört katlı olanları, bugün hâlâkullanılmaktadır.

167

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 168: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ilk tezgâhında, malları fiyatlarına göre sıra-lama yöntemini uyguladığında, İngitere'ye ge-leli henüz birkaç ay olmuştu. Tom Spencer'lebirlikte ucuzluk pazarları zinciri kurduğunda,Manchester caddelerinde sayısız işporta tez-gâhı vardı. 1900 yılı başlarında Penny Baza-ar adlı ucuzluk dükkânlarının sayısı, 3'üLondra'da olmak üzere 12'ye çıkmıştı. Hemenherkese ve her eve gerekli olan yüzlerce kalemmal, bu dükkânlarda .1 peniye satılıyordu.1915 yılına gelindiğinde, İngiltere'nin her ta-rafındaki Penny Bazaar'ların sayısı 140'aulaştı.

1922 yılında iki ortak, Penny Bazaar sis-teminden ayrı olarak modern alışveriş mağa-zaları kurmaya karar verdiler ve Marks andSpencer mağazalar zincirinin ilki Darlington'-da açıldı.

İLK HARDAL

1720 yılında Bayan Clements tarafındanLondra'da üretildi ve perakende satışına baş-landı. Toprak çanaklarda, üzerine parşömenkâğıdı kapatılarak pazarlanıyordu. Bu neden-le, İngiltere'de, yasal ve resmi bazı belgeleriçin bugün hâlâ "Bunlar ancak hardal çana-ğını kapamaya yarar" şeklinde espri yapılır,İngiltere'de Ortaçağ'dan beri bilinen hardal,Bayan Clements tarafından bugün bildiğimizkıvamı verilinceye kadar tohum halinde kul-lanılıyordu.

İLK NEON IŞIĞI

Parisli fizik bilgini Georges Claude tarafındanbulundu ve ilk kez 3 Aralık 1910'da Paris'teyapılan Motor Sergisi'nde günümüzdeki an-lamda kullanıldı. 45 milimetre çapında ve 35metre uzunluğunda iki neon tüpü, serginin ya-pıldığı Grand Palais'in avlusunu çevreliyordu.O dönemde, neon ışığının en önemli özelliğirengiydi (kırmızı) ve Georges Claude, neonüzerindeki çalışmalarını, yeni bir aydınlatmaunsuru bulmak amacıyla sürdürmüştü. An-cak, karşısına çıkan reklamcı Jacques Fonse-que, onu, buluşunu reklam amacıylakullanmak için ikna etti. Neon'un kullanımhaklan, Fonseque'nin çalıştığı Paz et Silva adlıreklam şirketine satıldı. 1912 yılında, Mont-martre'daki bir berber dükkânının çatısına ilkneon reklamı takıldı. Aynı yıl dikilen ikinci ne-on reklamı, kentin en iyi köşelerinden biriniaydınlatıyordu ve üzerinde bîr tek sözcük var-dı: "CINZANO". Georges Claude, reklamşirketine ortak oldu ve araştırmalarını orada

168

sürdürdü. Çok geçmeden, mavi renk veren tü-pü geliştirdi. Bunu öteki renkler izledi. 1914yılına gelindiğinde, Paris binalarının üzerle-rinde 150'yi aşkın neon ışıldıyordu.

İLK AYNA

Günümüzden 4 bin yıl önce, Ortadoğu ve İtal-ya'nın kuzey kesimlerinde, yanardağ lavları-nın parlak artıklarının cilalanmasıyla,görüntüyü aksettiren ilk aynalar yapıldı. Gü-müşleme yöntemiyle ayna elde etme tekniğiise, 14. yüzyılda Venedik'te geliştirildi. Vene-dikliler, bir cam tabakasının arka yüzeyine cı-va sürerek, ayna yapmayı başardılar ve otarihten sonra bu cam parçası, özellikle kadın-ların ellerinden düşmez oldu. .

Asıldıkları odanın içinde bulunan her şe-yi yansıtan dışbükey aynalar, ilk kez 14. yüz-yılda Almanya'nın Nürnberg kentinde yapıldı.Cam ustaları, üfleme yöntemiyle cam küreleroluşturduktan sonra, bunları ortadan ikiyebölüyorlar, sonra da iç kısımlarını ince bir cı-va tabakasıyla kaplayarak dışbükey aynayı el-de ediyorlardı.

Günümüzde ayna yapmak için kullanılanyöntemin temelleri ise, 1835 yılında, Almankimyageri Justus von Liebig tarafından atıl-dı. Gümüşnitrat, özel bir yöntemle cama tat-bik edildiğinde, içindeki gümüş cama yapışı-yor ve böylece son derece net görüntü verenbir ayna elde ediliyordu. Gümüşnitratı camasıvanırken ayrıştırmak için, genellikle şeker yada Rochelle tuzu kullanılıyordu.

MODÜLER MİMARİNİNİLK ÖRNEĞİ

Bir parça ya da bloğun sürekli ve tekrar tek-rar kullanılması ile tüm bir binanın ortaya çı-karılması demek olan modüler mimarinin ilkörnekleri, eski Yunanlılar zamanında denen-di. Bu yöntemi, çocukların tahta bloklarla oy-nadıkları oyunlara benzetebiliriz.

Eski Yunanlılardan sonra, modüler mima-ri, Ortaçağ'da Gotik mimarlar tarafından ye-niden gündeme getirildi. Bu tarzda, birçokkatedral yapıldı. Ana yapı unsurları olan bukatedraller, özel dekoratif unsurlarla birbir-lerinden ayrıldılar.

18. yüzyılda külçe demirin yoğun üretimibaşlayınca, modüler mimari, prefabrik inşa-at yöntemine de yansıdı. Bu yöntem, maliyet-lerin de büyük ölçüde ucuzlamasına nedenoldu.

Modüler mimari ile prefabrik inşaat siste-minin ilk ürünü, 1851 yılında Londra'da ve-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 169: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Dünyanın ilk gazetelerinden biri olan Aviso Rekution oder Ze-itung'utı ilk sayısı, 15 Ocak 1609 günü Aşağı Saksonya'nınWolfenküttet kentinde yayınlandı.

İLK GAZETELER

Aynı başlık altında belirli aralıklarla yayınla-nıp haberleri okuyucularına aktaran ilk iki ga-zete, Almanya'da 1609 yılının Ocak ayındayayınlanmaya başladı.

Aviso Relation oder Zeitung, 15 Ocak'tailk sayısını çıkardı ve haftalık olarak yayınınısürdürdü. Aşağı Saksonya'da, Wolfenbüttel'-de yayınlanan gazetenin sahibi Julius Adolphvon Söhne idi ve bu şahıs, Kraliyet Matbaa-sı'nın da yöneticisiydi. Aviso, yayınını 1616yılına kadar sürdürdü. Dört yıllık bir aradansonra, Elias Holwein, gazeteyi yenidençıkardı.

Öteki gazete ise, "Relation: Aller Fürnem-men und Gedenckwürdingen Historien" baş-lığını taşıyordu. Haftada bir kez Stras-bourg'da basılan gazetenin üzerinde tarih yok-tu. Her sayının üzerine sadece kaçıncı sayıolduğunu belirten bir rakam konuyordu. Jo-han Carolus yönetimindeki gazete, yayınını1622 yılına kadar sürdürdü. Eylül 16Û9'da çı-kan 37. sayısında, Galileo'nun teleskobuyla il-gili bir haber vardı.

rildi ve "Crystal Palace" inşa edildi.Planlanması ve yapılması yalnızca dokuz aysürdü. Başka bir yöntemle, bu denli büyük birbinanın yapımı ancak seneler içinde mümkünolabilirdi. Modüllerin biçimini DevonshireDükü Joseph Paxton çizdi ve daha sonra bun-lar yoğun biçimde üretildi. Çok kısa bir süre-de tamamlanan modül üretiminden sonramontaj aşaması başladı ve bina 1851 büyüksergisine yetiştirildi.

İLK GÜNLÜK GAZETE

"Einkommenden Zeitungen" adıyla Timothe-us Ritzsch tarafından 1650 yılının Temmuz veEylül ayları arasında Almanya'nın Leipzigkentinde yayınlandı. Üzerinde, tarih yerine sı-ra numarası bulunan bu gazetenin ilk sayısı-nın 1 Temmuz günü basıldığı sanılıyor. 6.sayısı ile 83. sayısı arasında yayınlanan 68 ta-nesi, halen İsveç'te, Uppsala Üniversitesi'ndesaklanıyor.

İLK GAZETE REKLAMI

Journal General d'Affiches ya da bilinen adıy-la Petites Affiches adlı Fransız gazetesinin 14Ekim 1612 tarihinde basılan ilk sayısında çıktı.Gerçi gazetenin ilk sayıları bugün elimizdeyok. Ancak, gerek gazetenin adı, gerek içeri-ği ve gerekse üç yüz yıl boyunca başarıyla sür-dürülen yayın politikası, bu gazetenin ilksayısından itibaren reklam yayınlandığını ka-nıtlıyor.

Belirli bir amaçla basıldığı halde içinde ilanbulunan ilk yayın organı, 21 kasım 1626'daAmsterdam'da yayınlanan isimsiz bir broşür-dür. Amacına ilişkin haber ve yazıların en al-tında, ganimet olarak ele geçirilen birgemideki şeker, fildişi, biber, tütün ve keres-tenin açık artırma yoluyla satışa çıkarılacağı-na dair bir duyuru vardı.

İLK RESİMLİ İLAN

İngilizce bir yayın organında ilk resimli ilan,Faitfull Scout dergisinin 2-9 Nisan 1652 tarihlinüshasında yayınlandı. İlanda, Hugh Cloughadlı kuyumcunun evinden çalınan iki elmasıntemsili resmi görülüyordu.

Bir ürünün reklamını yapmak amacıylayayınlanan ilk resimli ilan ise, 17 Mart 1703tarihli Daily Courant'ta çıktı. İlanda, bir çiko-latanın tanıtımı yapılıyordu. Bu ilk örnektensonra, resimli ilanlar, yaklaşık 150 yıllık bir

169

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 170: Milliyet İlkler ansiklopedisi

süre içinde pek ender yayınlandı. 1849 yılın-da Cadbury firması, "Diet Kahvesi" reklam-larıyla bu akımı başlattı ve arkası geldi.

İLK PARA

Tarihin en büyük uygarlıklarından bazıları,varlıklarını parayı bilmeden sürdürdüler. Bun-lar arasında Babillileri, Mısırlıları, İnka veMaya uygarlıklarını sayabiliriz. Bu toplumlar-da alışveriş "takas usulü"ne göre yapılıyor-du. Örneğin, Mısırlı bir inşaat ustasının aylıkücreti, 200 somun ekmek ve beş kavanoz biraidi. O da, bunların bir kısmını tüketir, geri ka-lanıyla da öteki gereksinimlerini karşılardı.

Ancak, aynı dönemlerde, dünyanın başkayörelerinde insanlar, alışverişlerini para ile ya-pıyorlardı. Uygun büyüklüklerde ve kalıcı ni-telikte yaptıkları paralar, o toplumlardaemeğin ve malın karşılığı olarak işlem görü-yordu. Dünyanın en eski para örnekleri,M.Ö.7. yüzyıldan kalmadır. Aynı zamanda gerçekanlamda paranın ilk örnekleri olan bu kalın-tılar, Türkiye'nin batısında, Lidyalıların ya-şadıkları topraklarda bulundu. Fasulyebiçimindeki bu madeni paralar altın ve gümüş-ten yapılmıştı. Paraların bir yüzünde kralı sim-geleyen aslan ve boğa motifi, öteki yüzündede değerini gösteren işaretler vardı. Zamanlapara kullanımı Batı Anadolu'dan tüm Akde-niz ülkelerine yayıldı. M.Ö. 320 yılında bir yü-züne Büyük İskender'in profili basılan paralaryapıldı. O dönemde, Büyük İskender Tanrıolarak kabul edilmeye başlanmıştı. Daha son-ra başka kral ve imparatorların portreleri deparalar üzerinde görüldü.

Kâğıt paraların ilk kullanımı ise 11. yüz-yılda oldu. Moğol İmparatoru Kubilay Han,askerlerinin maaşlarını kâğıt para ile ödeme-ye başladı. Avrupa'da ise kâğıt para ilk kez1661 yılında Stockholm'de basıldı. Birkaç yılsonra İngiltere'de de kâğıt paralar görülmeyebaşlandı. Amerika kıtasında ilk kâğıt bank-notlar, 18. yüzyılda ortaya çıktı.

MÜZİK NOTALARININ İLK ÇIKIŞI

7. yüzyılda Seville Psikoposu, bir mektubun-da şu satırları yazdı:

"Eğer müzik insan belleğinden çıkıp gider-se, tamamen kaybolur. Zira, onu yazmakmümkün değil."

Oysa, bin yıl önce Yunanlılar, notaları kâ-ğıda dökmek için bir yöntem bulmuşlardı.Melodiyi, çizgi ve noktalar halinde yazabili-yorlardı. Ne yazık ki, bu müzik alfabesi za-manla kayboldu.

170

M.S. 8. yüzyılda, Avrupa'da bir müzik al-fabesi oluşturmak için çabalar başladı. İlkönemli gelişme, 11. yüzyılda kaydedildi. Gu-ido adlı bir İtalyan, birbirine paralel dört çiz-ginin arasına notaları yerleştiren bir sistemgeliştirdi. Ancak, bu sistemde, müziğin ritmiverilemiyordu. 1200 yılında Polonyalı Fran-co, "Ölçülebilir Müzik Sanatı" adlı kitabın-da, ölçülebilir nota sistemini anlattı. Dahasonra kaydedilen gelişmelerle, bugün kullan-dığımız nota alfabesi insanlığa kazandırıldı.

İLK MAKİNELİ TÜFEK

Patenti 1718 yılında Londralı avukat JamesPuckle tarafından alındı. 1722 yılının Martayında yapılan bir gösteri sırasında. 7 daki-kada 63 atış yaptı. Üç ayaklı bir desteğin üze-rine yerleştirildikten sonra üzerindeki 9mermilik şarjörün elle namlu ağzına getirilme-siyle peşpeşe ateş edebiliyordu.

1862 yılında, Amerikalı Dr. Richard J.Gatling, dakikada 700 atış yapabilen bir ma-kineli tüfek geliştirdi.

İLK HARİTA

Kısa bir süre önce, Irak'ta yapılan bir kazı sı-rasında ortaya çıkarılan, M.Ö. 1000 yılındankalma bir tablet, dünyanın bilinen en eski ha-ritasıdır. Haritada, dünya etrafı su ile kaplıbir yuvarlak olarak gösterilir. Babil de,bu yu-varlağın merkezindedir. Yunanlı tarihçi He-redot ise, M.Ö. 450 yılında yaptığı haritada,Hazar Denizi'ni, Babilli haritacının tersine,dünyanın sınırı olarak değil, bir iç deniz ola-rak gösterir.

M.Ö. 300 yılında bir dünya haritası ya-pan Yunanlı haritacı Diceardus,çeşitli ülkele-rin birbiriyle ilişkilerini göstermek üzereharitasının üzerine bir çizgi çekti. Bir süre son-ra da İslam bilginleri, haritanın üzerine enlemve boylam çizgilerini yerleştirdiler.

METRİK SİSTEMİNİLK KULLANILIŞI

1791-1795 yılları arasında, monarşinin devril-mesinden sonra, Fransız Ulusal Meclisi, yö-reden yöreye farklı uygulamalar gösterdiği içinkarışıklıklara yol açan geleneksel ağırlık, ha-cim, uzunluk ve alan ölçülerini kaldırdı. Yer-lerine, "her zaman ve herkes tarafındankullanılabilecek" bir sistem geliştirilmesine ka-rar verdi.

Sonunda metrik sisteme geçildi. Bu siste-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 171: Milliyet İlkler ansiklopedisi

me metrik denmesinin nedeni, uzunluk ölçü-sünde birim olarak metrenin kullanılmasıdır.Eski Yunanca olan metre sözcüğü, "ölçü" an-lamındadır. Metrik sistemde, uzunluk ölçüsü-nün birimi olarak kullanılan i metre, KuzeyKutbu ile Ekvator arasındaki mesafenin 10milyonda birine eşittir.

Metrenin askatlarına ve üstkatlarına, Yu-nanca ve Latince eklerden türetilen yeni isim-ler verildi.

Yeni ağırlık ölçüsünün birimi de "gram"oldu. 1 gram, 4 derece santigrattaki bir santi-

. metreküp doymuş suyun ağırlığına eşit olarakkabul edildi. Sıvılarda hacim ölçüsü olarak da"litre" kabul edildi. Bir litre, yüz santimet-rekübe eşittir.

Uluslararası bir "örnek metre" yapıldı.Platinyum bir çubuktan yapılan bu metreninüzerinde, 1 metre aralıkla iki çizgi vardır.Dünyanın her tarafında örnek olarak kabuledilen bu metreye bakılarak çoğaltılan uzun-luk ölçüleri, tüm dünyada kullanılmaktadır.Kilogram için örnek ölçüt olmak üzere de, bingram ağırlığında bir platin silindir yapıldı.

Fransız halkı, önceleri metrik sistemi kul-lanmamak için direndi. Ancak, 1837 yılındaçıkarılan bir yasa ile bu sistemin kullanılmasızorunluluk haline getirildi. Dünyanın her yö-resindeki bilim adamları ise, bu sistemi kolay-ca ve içtenlikle benimsediler.

İLK METAL DEDEKTÖRÜ

İkinci Dünya Savaşı sırasında, mayınların yer-lerini belirlemek üzere İngilizler tarafından ya-pıldı. Daha sonra üzerinde çok çalışıldı vesavaş döneminin ağır ve hantal dedektörleri-nin yerini, bugünün hafif ve son derece geliş-miş modern metal tarayıcıları aldı.

İLK MİKROFİLM

banka çeki gibi belgeleri kaydetmek üzeremikrofilm çeken minyatür fotoğraf makine-leri pazarlamaya başladı.

İLK MİKROFON

Sesi iletme görevi açısından Alexander Gra-ham Bell'in 1867 yılında yaptığı telefon, mik-rofonun ilk başarılı örneği olarak kabuledilebilir. Bu ilk mikrofonda, lastik bir diyag-ram, çok ince bir demir plakanın üzerine yer-leştirilmişti. Plakanın altında da birelektromıknatıs vardı. Konuşmacının sesi di-yaframı, dolayısıyla da demir plakayı titreti-yordu. Bu titreşim, elektromıknatıs tarafındandeğişik yüksekliklerde algılanıyor ve teller ara-cılığıyla vericiye aktarılıyordu. Vericide, akımyeniden ses dalgalarına dönüşüyordu.

1817 yılında Thomas Edison, çok daha du-yarlı bir mikrofon geliştirdi. 1923 yılında, Al-manya'da mikrofonun duyarlılığını artırıcıbazı gelişmeler sağlandı.

İLK ASKERİ EĞİTİM

Askerlerin, çok karmaşık gibi görünen bazıhareketleri, ellerinde silahlarıyla birlikte biryürüyüş sırasında büyük bir düzen içinde yap-tıklarını gördüğümüz zaman, hepimiz bundanbüyük bir zevk duyarız. Askerlerin bu uyum-lu gösterileri, uzun süreli eğitimin bir sonucu-dur. Bu tür eğitimlerin, Avrupa'da 1600 yı-lında ilk kez yaptırıldığını, hatta bu konudabir de kitap bulunduğunu biliyoruz.

Prusya Kralı Büyük Frederick zamanında(1740-1786), askeri eğitimlere yeni düzenleme-ler getirildi. Bu eğitim sonucu, ordu içinde di-siplin ve hareket yeteneği en üst noktaya çıktıve binlerce asker, aynı anda aynı şeyleri ya-pabilen uyumlu bir savaş makinesi halinegeldi.

1850'li yıllarda, John Benjamin Dancer adlıİngiliz, son derece küçük boyutlarda bir dizifotoğraf yapmayı başardı. Bunlardan birinde,Kraliçe Viktorya'nın ailesi, bütün bireyleriylegörülüyordu. Dancer, bu fotoğrafı bir yüzü-ğün taşının altına yerleştirildi. Taş, büyüteç iş-levi görüyordu ve fotoğraf, çıplak gözle ra-hatlıkla seçilebiliyordu.

1870'li yallarda Fransa-Prusya Savaşı sıra-sında Paris kuşatıldığı zaman, posta güvercin-lerinin ayaklarına bağlanan mikrofilmlerleyüz bini aşkın "mesaj", Paris dışına gön-derildi.

1927 yılında, Amerika'da Kodak firması,

İLK MADEN SUYU

İlk yapay maden suyu, 1741 yılında WilliamBrownrigg adlı bir İngiliz doktor tarafındanelde edildi. Dr. Brownrigg, karbondioksit ga-zını, bildiğimiz çeşme suyuyla karıştırıp şişe-leyerek, açılınca kabaran, madenimsi bir tatveren yapay bir su elde etti.

1792 yılında, Jacob Schweppe adlı amatörbir kimyacı, saf suyla karbondioksidi karıştı-rarak Londra'da sodalı suyu elde etti. Almanasıllı olan Schweppe, ayrıca sağlığa yararlı birsu daha üretti ve buna Alsace'daki sağlık mer-

171

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 172: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kezi Seltzer'in adını verdi. Schweppe tarafın-dan kurulan şirket (Schweppes), 1840 yılındasodalı su, şeker ve kinini karıştırarak, tonikelde etmeyi başardı. Bu yöntem, aslında Hin-distan'da sıtmanın tedavisi için kullanılıyordu.

İLK SERİ İLANLAR

Thomas Newcome'un, 19 Mayıs - 28 Eylül1657 tarihleri arasında yayınlanan "PublickAdviser" adlı gazetesinde ilk kez seri ilan çıktı.İlanlar, gemicilik, satılık ve kiralık emlak,doktorlar, kayıp, kiralık araba gibi başlıklaraltında belli bir düzen içinde sıralanıyordu.Gazete, kentin çeşitli kesimlerinde sekiz ilantoplama bürosu kurmuştu. İlan tarifesi ise,her konu için değişiyordu.

Seri ilanlara uzunluklarına göre "paraalan" ilk gazete ise 28 Ocak 1707 Salı günüyayınlanmaya başlayan "GenerousAdvertiser" oldu. E.Everingham'm çıkardı-ğı bu gazete, Londra ve Westminster'de 4 binadet satıyordu.

İLK TİYATRO İLANI

4 Temmuz 1700 günü, "Flying Post" gazete-sinde yayınlandı. İlanda, Londra Yeni Tiyat-ro'da oynanan "Don Kişot'un KomikÖyküsü" adlı oyunun tanıtımı yapılıyordu.

18. yüzyıldan itibaren, tiyatro ilanları,Londra'da yayınlanan gazetelerin en önemligelir kaynaklarından biri oldu.

İLK TAM SAYFA İLAN

"The Times" gazetesinde, 1 Ocak 1829 günüyayınlandı. İlanda, Edmund Lodge'nin,"Portraits and Memoirs of the most illustri-ous Personages of British History" adlı kita-bı tanıtılıyordu.

Tam sayfa ilk resimli ilan ise, 10 Temmuz1842 günü, İngiltere'de Courier ve West Endgazetelerinde çıktı. İlan, British Cornflour fir-masının ürettiği mısır unlarını tanıtıyordu.

GAZETEDE YAYINLANANİLK KARİKATÜR

1814 yılının ilk günlerinde, Washington'da ya-yınlanan "Federal Republican" adlı gazete-de çıktı. Karikatürde, Başkan James Madi-son'un politik kararlarından biri eleştiriliyor-du. Karikatürün çizeri John Wesley Jarvis, ka-rikatüristten çok bir portre ressamıydı. Kari-

172

katürde, sırtüstü yüzen bir deniz kaplumba-ğasının kollan arasında başkanın vücudu gö-rünüyordu. Başkanın kestiği kaplumbağanınkafası, James Madison'un kulağım ısırmış du-rumdaydı. Bu karikatürden sonra gazetedebaşka örnek görülmedi. Ancak 50 yıl sonra,1870'lerde New York Evening Telegram veNew York Daily Graphic gibi yayın organlarıdüzenli bir biçimde karikatür yayınlamayabaşladılar.

İLK RENKLİ İLAN

7 Ekim 1936 günü, "Gloskow Daily Record"gazetesinde yayınlandı. "White Label" mar-ka viskinin tanıtımının yapıldığı ilanda, viskişişesinin orijinal resmi "Dufaycolor" siste-miyle basılmıştı.

İLK RENKLİ GAZETE İLAVESİ

Dört sayfa olarak 19 Kasım 1893 Pazar gü-nü, New York World ile birlikte verildi. İla-vede, beş renkli olarak yarım sayfa boyuncabasılmış iki çizgi-resim vardı. Bunlardan bi-ri, "Atlantik bahçelerinde bir cumartesi gecesimanzarası", diğeri de "11 ayininde katedral"başlığını taşıyordu.

Günümüzde okurların alıştığı biçimde ma-gazin yanı ağır basan pazar ilaveleri de birAmerikan buluşudur. Yedi gazetede birden 29Mart 1914 günü, bu tür ilaveler verilmeye baş-landı. Bu gazeteler arasında New York Timesve Philadelphia Public Ledger de vardı. Renkliilavelerde, bazı ünlü tabloların reprodüksiyon-ları da yayınlanıyordu. Bunlardan bir kısmı,New York'taki Metropolitan Sanat Müzesi'-nde, Altman koleksiyonunda saklanmaktadır.

İngiltere'de ilk renkli ilave ise, Sunday Ti-mes Renkli Eki adıyla (daha sonra Sunday Ti-mes Magazine oldu), 4 Şubat 1962 günü ya-yınlandı.

İLK KÖŞE YAZARI

Dr. John Hill, 11 Mart 1751 tarihinden itiba-ren, London Advertiser ve Literary Gazette'-de, "Müfettiş" imzasıyla köşe yazıları yazma-ya başladı. Bu, ilk imzalı günlük köşe yazı-sıydı. Hill, iki yıl boyunca yazılarını sürdür-dü ve her yıl için 1500 sterlin ücret aldı. Buda, o zamana göre, "hatırı sayılır" bir paraidi. Basın tarihinin bu ilk köşe yazarı, bugün-kü meslektaşlarının tersine ciddi konularla il-gilenmekten hoşlanmıyor, tersine, dedikodu-ları yansıtmaktan zevk alıyordu. Hatta buyüzden bir keresinde, herkesin için de bir İrlan-dalı tarafından tartaklandı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 173: Milliyet İlkler ansiklopedisi

New York Daily Graphic, basın tarihinin fotoğraf yayınlayanilk gazetesi oldu. Gazetenin 2 Aralık 1873 günü basılan sayı-sında, New York'taki "Steinway Hall" binasının bir fotoğra-fı vardı.

GAZETEDE İLK FOTOĞRAF2 Aralık 1873 günü, New York Daily Grap-hic'te yayınlandı. Bu, New York'taki Stein-way Hall binasının yarım tonlu siyah-beyazbasılmış bir fotoğrafıydı. Aradan altı yıl geç-tikten sonra basında ikinci fotoğraf, DailyGraphic'te çıktı (4 Mart 1880). İngiltere'de iseokurlar bir gazetede ilk fotoğrafı 4 Kasım 1891günü gördüler. Bu, Güney Molton seçimleri-nin liberal adayı George Lambert'in fotoğra-fıydı.

Kendi fotoğraf servisini kuran ve kendi fo-to muhabirlerini çalıştıran dünyanın ilk gaze-tesi ise, Londra'da yayınlanan Daily Mustra-ted Mirror'dur. Yayın hayatına, 1904 yılınınŞubat ayında başladı. Gazete ayrıca, dünya-da ilk kez, haber fotoğrafları veren ve yine ilkkez birinci sayfasına fotoğraf basan yayın or-ganı olarak tarihe geçti.

İLK TAŞRA GAZETESİİngiltere'nin Norwich kentinde yayınlandı.Adı, Norwich Post" olan gazete 1701 yılındaFrancis Burgess tarafından çıkarıldı. İlk sayı-sının hangi gün basıldığı kesin olarak bilinme-mekle birlikte, elimizde bulunan 287 sayılınüshasından, geriye doğru sayıldığında, 8 Ka-sım 1701 tarihinde yayın hayatına atıldığı an-laşılmaktadır. Haftada bir kez çıkan bu ga-:etenin tirajı 400-500 arasında idi. Halkın ga-

zeteye gösterdiği ilgi nedeniyle bir süre son-ra, aynı kentte "Nonvich Gazette" ve "Nor-wich Post-Man" adlı iki gazete daha yayın-lanmaya başlandı ve böylece Nonwich, İngil-tere'de kent sakinlerinin okuyacakları gazeteiçin bir seçim yapabilecekleri ilk kent oldu. Oyıllarda Norwich, 30 bin kişilik nüfusuyla ül-kenin en kalabalık ikinci kenti durumundaydı.

18. yüzyılda, yerel gazeteler, bölge haber-lerine çok az yer veriyorlar, hatta çoğu zamanhiç ilgilenmiyorlardı. İşin kolayına kaçarakLondra gazetelerinden aldıkları haberleri, ye-niden basıyorlardı. Londra basınında ise, ağır-lık, askeri ve diplomatik açıdan dış politika-daydı.

Illustrated Landon News gazetesi, 1913 yılında, bir tam sayfa-sını, gazetenin nasıl basıldığını gösteren bir fotoğrafa ayırmıştı.Aynı fotoğrafı da basan makineden, saatte altı bin sayfa çı-kıyordu.

173http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 174: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK AKŞAM GAZETESİ

Londra'da Ichabod Dawks tarafından,"Dawk's News-Letter" adıyla 23 Haziran1696 günü yayınlandı. Gazetedeki yazılar, elyazısını andıran italik bir hurufatla basıldı.Her sütunun altında belirli bir boşluk bırakıl-mıştı. Bundan amaç, abonelerin, gazeteyi oku-duktan sonra taşradaki yakınlarına gönder-mek istediklerinde, kendilerinin de altına bir-kaç satır yazabilmelerini sağlamaktı. Şalı, Per-şembe ve Cumartesi günleri öğleden sonra saat4 ile 5 arasında basılan gazete, yalnızca abo-nelere satılıyorduk Bilinen son sayıları 1716 yı-lında basıldı.

İLK SAHRA GAZETESİ

General Scott'un hareket halindeki ordusununaskerlerince okunmak üzere, "The AmericanFlag" adıyla, Meksika'nın Matamoros yöre-sinde 6 Haziran 1846 günü basıldı. 1846-1848yılları arasında süren Amerika-Meksika savaşısırasında bu türden 20 civarında gazete yayın-landı. Britanya İmparatorluğu'nun sahra ga-zetesi ise 25 Aralık 1880-9 Nisan 1881 tarihle-ri arasında haftada üç kez çıktı. Güney Afri-ka'daki İngiliz askerlerine yönelik yayın ya-pan "News of the Camp" adlı gazete, Char-les Du Val ve C.W.Deecker tarafından çıka-rılıyordu. Tirajı 500 civarındaydı.

İLK MANŞET

16 Temmuz 1890 günü, Londra'da "Star" ga-zetesinde çıktı. "Profesör Stuart'ın Düğünü"idi. 1894 yılına değin, bu tek örnekten başka-sına rastlanmadı. O yıl, Star ve Evening Newsgazeteleri, birinci sayfalarında iki sütun üze-rine manşet atmaya başladılar. 9 Temmuz1896'ya kadar manşetlerde önemi tartışılabi-lecek haberler vardı. O gün Evening: News ga-zetesi, "Rodezya'da işler düzeleceğinekötüleşiyor" manşetini atarak, ilk ciddi ko-nuyu birinci sayfada, gerektiği önemle okur-larına aktarmış oldu.

"KADIN KÖŞELİ" ÇIKANİLK GAZETE

Londra'da çıkan akşam gazetesi, "Star", 2Ağustos 1890'dan itibaren "Kadınlar NelerYapıyor?" başlığı altında bir köşe yayınlama-ya başladı. Köşenin amacı, özellikle çalışan sı-nıfın kadınlarına bazı pratik bilgiler aktar-

174

maktı. Bu ilk kadın köşesinde şu konulara yerveriliyordu:

"iç dekorasyon zevki, hizmetçi kadınlarınsorunları ve patronu tarafından saç fırçası iledövülen bir hizmetçinin başından geçenler, Is-lington usulü giyim tarzı ile Newington usulügiyim tarzının kıyaslanması ve kadına sesle-nen basının gelişimi."

İLK ASKERİ BARAKA

Çizimi, Kanada doğumlu Yüzbaşı Peter Nor-man Nissen tarafından yapıldı. İlk prototipbaraka, 1916 yılında, Fransa'da, Hesdin'dekuruldu. Yay şeklindeki barakanın zemin yü-zölçümü, 510 santime 450 santimdi. Üzeri saçplakalarla kapatılmıştı. Barakanın bir ucun-daki kapının iki yanında birer pencere vardı.Kapının tam karşısına gelen yerde de bir pen-cere bulunuyordu ve tüm ışık gereksinimi bupencerelerden sağlanıyordu. Nissen'in bu bu-luşu, o yıl İngiliz ordusunun geniş çaplı hare-kâtı nedeniyle seferber edilen askerlerin yer-leştirileceği binaların sağlanması açısından,çok acil bir ihtiyacı karşıladı.

Çok geçmeden, Nissen'in ardından başka-ları da değişik biçim ve türde barakalar geliş-tirdiler. Ancak, bunların hiçbiri, Nissen'in ba-rakaları kadar kullanışlı değildi. Çünkü, bubarakalar, savaşta ve barışta yapısında köklüdeğişikliklere gidilmeden kullanılabiliyordu.Bu yüzden uzun yıllar boyunca, en yaygın ba-raka türü olarak dünyanın dört köşesinde ter-cih edildi. Nissen barakalarından daha iyi vedaha pratik bir baraka türünü de yine bir baş-ka Nissen, Norman Nissen'in torunu RichardNissen geliştirdi. Torun Nissen'in, henüz 22yaşındayken 1971 yılında geliştirdiği yeni türbaraka, dayanıklı mukavvadan yapılıyordu veözellikle afet bölgeleri için idealdi. 90 dakikaiçinde kurulabilen bu tür bir baraka, bir yılsüre ile kullanılıyordu.

İLK KAPI NUMARALARI

Binaların numaralandırılmaları ve bu numa-raların, binaların caddeye bakan yüzlerinde-ki kapıların üzerine çakılması işlemi ilk kez1463 yılında Paris'te Pont Notre-Dame'dakullanıldı.

1708 yılında Londra'da yayınlanan "Vi-ew of London" gazetesi, Prescot Caddesi'ndeyaşayan bazı Avrupalı göçmenlerin oturduk-ları evleri numaralandırdıklarını haber verdi.

1763 yılında, Londra'da bir düzine kadarsemtte evlerin kapıları numaralandırılmış du-rumdaydı. İki yıl sonra Avam kamarası'ndakabul edilerek yürürlüğe giren bir yasa ile,

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 175: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kent sınırları içinde bulunup da, üzerinde ki-me ait olduğunu belirtir bir levha bulunma-yan "her eve bir numara verilmesi" zorunluhale getirildi. Numaralandırmanın ilk etkisi,tüccarların köşebaşlarına, dükkânlarının yer-lerini belirlemek için koydukları işaretlerin or-tadan kalkmasıyla görüldü.

İLK NAYLON

Amerikan kimya şirketi E.İ. du Pont de Ne-umors'da, Dr. Wallace Carothers başkanlığın-da bir araştırma ekibi tarafından üretildi ve16 Şubat 1937'de patenti alındı. Ticari olaraküretilen ilk naylon ürün ise."diş fırçası kılı"-dır. Du Pont şirketinin New Jersey'deki Ar-lington tesislerinde, 24 Şubat 1938 günü ilkparti ürün alındı. "İlk naylon iplik" de, aynışirketin Seaford'daki fabrikasında, 15 Aralık1939'da elde edildi ve çorap yapımında kul-lanıldı. Üretilen tüm naylon çoraplar, ABD'-li tüccarların kendi aralarında yaptıkları biranlaşma sonucu, 15 Mayıs 1940 gününe ka-dar bekletildi ve o gün, ülkenin her tarafın-da, aynı anda satışa çıkarıldı.

İLK DENİZ TURU

Dört aylık bir Akdeniz seyahatiydi. Peninsularand Oriental Steam Navigation Co. adlı şir-ket tarafından düzenlenen bu tur, 26 Temmuz1844 günü, İngiltere'nin Southampton lima-nından başladı. Geziye katılan turistler,"Lady Mary Wood" adlı 533 tonluk gemi ileVigo, Lizbon ve Cadiz üzerinden, Cebelita-rık'a getirildiler. Burada, "Tagus" adlı 782tonluk gemi yolcuları devralarak Atina üze-rinden İstanbul'a götürdü. Turistler, İstan-bul'da ikinci kez gemi değiştirdiler ve bu kez,"Iberia" adlı 516 tonluk bir gemiyle Kudüs'eve oradan da gezinin son durağı olan Kahi-re'ye gittiler. Dönüş yolculuğu da, aynı gemi-lerle ve aynı rota üzerinden yapıldı. Şirket, dö-nemin yazarlarından William MakepeaceThackeray'ı geziye davet etti ve tüm masraf-larının karşılanacağını bildirdi. Thackeray'-dan beklenen ise, günü gününe geziyi not et-mek ve böylece bu tür turların reklamını yap-maya yarayacak malzeme biriktirmekti.Thackeray, gezi ile ilgili anılarında, 1846 yılın-da, Cornhill'den Kahire'ye, "Bir GezidenNotlar" adlı bir kitapta yayınladı. Önsözün-de, uzun süre deniz tutmasından rahatsız ol-duğu halde, gemiyle yapılan gezilerin doyum-suz zevkini anlattı. Yıldızlarla dolu bir gece-de, geminin güvertesinde dalgaların şırıltısınıdinleyerek yolculuk etmenin verdiği hazzı ta-

rif ettiği bölümlerin dışında, ayrıca gemide çı-kan yemeklerden ve onların lezzetinden de sözetti. Bu arada, "Lady Mary Wood" gemisi-nin kollan dövmeli aşçıbaşının yemek pişirir-ken çok aşırı terlemesinden ve zaman zamanda, saçlarının bir bölümünü çorbaların için-de yolculara göndermesinden yakındı. Ama,Iberia'daki aşçının ustalığına ve yemeklerinlezzetine diyecek yoktu doğrusu. Örneğin 12Ekim günü İskenderiye'ye yaklaşırlarken,Thackeray, önündeki yemek listesinde şunlarıokuyordu: "Baharlı Hint çorbası, terbiyelituzlu balık, koyun budu rostosu, soğan soslubonfile, haşlanmış dana eti, hindi rostosu,Hint pilavı, kabak, Fransız fasulyesi, haşlan-mış patates, kızarmış patates, mürdüm eriklipasta, çeşitli pudingler ve frenk üzümlü çö-rek."

OKYANUS AŞIRI İLK DENİZ TURU

Okyanus aşırı ilk deniz turu ise, 1867 yılında,New York'ta Kaptan Charles C.Duncan tara-fından düzenlendi. Gezinin reklamları, "Kut-sal Topraklar'a, Kırım'a, Yunanistan'a, Mısır'ave birçok ilginç ülkeye yapılacak heyecanlı biryolculuk" olarak yapıldı. Aslında bu turun fi-kir babası, Henry Ward Beecher adlı bir araş-tırmacıydı. Beecher, İsa Peygamber'in yaşamöyküsünü kaleme almak istiyordu ve bu amaç-la, Filistin'de bazı araştırmalar yapmaya ka-rar verdi. Böyle bir çalışma için Filistin'e gi-derken, yüzlerce kişiyi de neden yanına almayıdüşündüğü, hâlâ karanlıkta kalan bir konu-dur. Ancak Beecher, sonunda geziye çıkmak-tan vazgeçti. Ama Kaptan Duncan, ondan al-dığı ilhamla geziyi gerçekleştirdi. Tura katıl-mak üzere 1200 dolar ve ayrıca karaya çıkıla-cak her liman için 5 dolar ödemeyi kabul edenkişiler arasında çok titiz bir seçim yapıldı.Kaptan Duncan, sıradan kişilerin gemisinebinmesini istemiyordu. Yolcuların, belirli birsosyal kesimden olmaları da yetmiyor, ahlakanlayışlarının seçim komitesininkine uymasıbekleniyordu. Ünlü yazar Mark Twain de,"Daily Alfa Califondan" gazetesine röportajyapabilmek ümidiyle, yolculuk için başvurdu.Seçim komitesinin yanına geldiğinde, "leş gi-bi viski koktuğu için" şansını baştan kaybet-mek üzereydi ki, Kaptan Duncan, onu bir ra-hiple karıştırdı ve böylece Twain'in gemiyebinmesi mümkün oldu. Ünlü yazar, gezininbaşlangıcında, "dans etmek, bol bol eğlen-mek, canının istediği kadar tütün içmek, şar-kı söylemek ve sevişmek" umutlarıyla doluy-du. Ancak sonuç, kendisi için tam bir düş kı-rıklığı oldu. Gerçi, geziyi anlattığı "InnocentsAbroad" adlı kitabında, bu konuya pek faz-

175http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 176: Milliyet İlkler ansiklopedisi

la değinmez ama, New York Herald gazetesi-ne gönderdiği bir mektupta, Amerikalı turist-lerin bu ilk deniz yolculuğunu şu şekilde eleş-tirmekten de geri kalmaz:

''Quaker City adlı gemimizin yolcularınındörtte üçü, 40 ile 70 yaş arasındaki insanlar-dan oluşuyordu. Gemi, adeta bir sinagoğadönmüştü ve 'eğlence yolculuğu' da, cenazetöreninden farksızdı. Gemide geçen bir gün-lük hayat ise, hüzün, edepli hareketler, akşamyemeği, domino oyunları, ibadet ve dediko-dudan ibaretti."

Düzenli olarak gemi turları düzenleyen ilkşirket ise, "North of Scotland and Orkney andShetland Steam Ship Co." idi. Şirket, buamaçla yaptırdığı "SS St. Sunniva" adlı ge-miyle, 1887 yılında, Norveç fiyordlarına dü-zenli yaz turları organize etti.

OKYANUS HATTINDA ÇALIŞANİLK GEMİ

Sabit bir tarife ile okyanus seferleri yapan ilkgemi, "Black Ball Line" adlı Amerikan şir-ketine ait 424 tonluk "James Monroe"dur. İlkseferinde, New York'un doğu yakasından 23numaralı rıhtımdan 5 Ocak 1818 günü hare-ket etti ve 2 Şubat günü, 28 günlük bir yolcu-luktan sonra Liverpool'a ulaştı. İçinde sekizyolcu vardı. Dönemine göre son derece lüksolan gemide, maundan yapılmış geniş ve fe-rah bir salon vardı. İpek döşemeli kamara ka-pılarının yanlarında mermer sütunlar yükse-liyordu. Ayrıca yolculara her an taze et, sütve yumurta sunabilmek için ambarlardan birbölümü minik bir çiftlik haline getirilerek, bu-rada domuz, inek, koyun ve tavuk besleniyor-du. Ekmek ise günlük olarak pişiriliyordu.

İLK BUHARLI YOLCUTRANSATLANTİĞİ

"Great Western" adlı gemidir. IsambardKingdom Brunel tarafından, Great WesternSteamship Co. şirketi için planlanan gemi, 19Temmuz 1837'de Bristol'de kızağa kondu. 8Nisan 1838'de, Kaptan James Hoşken yöne-timinde, ABD'ye gitmek üzere Bristol'den ay-rıldı. 15 gün, 5 saat süren bir yolculuktan son-ra New York'a ulaştı. Bu ilk seferinde ortala-ma 8.8 deniz mili hız yapan Great Western de,tıpkı James Monroe gemisi gibi çok konfor-luydu. Geminin birinci mevkiinde 120, ikincimevkiinde 20, kamara altında da 100 yolcuağırlanabiliyordu.

176

İLK GELENEKSEL KRAVAT1 Temmuz 1900 tarihinden itibaren İngiltere'-nin Eton kentindeki "Eski Etonlular Derneği"tarafından belirlendi. Dernek üyeleri, özel birkravat takmak fikrine üç yıl önce kapılmışlar-dı. Ancak aradaki zaman, kravatın renkleri-nin belirlenebilmesi için yapılan tartışmalarlageçti. Sonunda, mavi ve siyah renkler kabuledildi. Mavi, yüzyıllardır Eton kentini sembo-lize eden bir renkti. Siyah ise, Londra'ya gi-den dernek üyelerinin takabilmesi için resmive başkentin ciddiyetine yakışır bir renk ola-rak seçilmişti.

İLK OPERA

"Dafne" adlı yapıttır. Librettosu Ottavio Ri-nuccini, müziği ise Jacopo Peri'ye ait olan builk opera, 1597 yılının başlarında FloransaKarnavalı sırasında Palazzo Corsi'de sahne-lendi. Müziğinin hiçbir bölümü günümüze ka-dar ulaşmamıştır. Konusunu ise, Apollo ileDafne efsanesinden alıyordu.

Gerek metni, gerekse müziği günümüzeulaşabilen ilk opera da yine Rinuccini ve Periikilisine ait olan "Euridice"dir. İlk kez, 6Ekim 1600 günü, Floransa'da, Palazzo Pitti'-

, de sahnelendi. Orkestrada yalnızca dört par-ça saz yardı.

İngilizce olarak yazılan ve İngiltere'de ilkkez oynanan opera ise konusunu Kanuni Sul-tan Süleyman'ın Rodos kuşatmasından alır."Rodos Kuşatması" adlı beş perdelik bu ya-pıt, 1656 yılının Eylül ayında Londra'da Rut-land House'da sergilendi. Oyunda, 1522 yılın-da Kanuni Sultan Süleyman tarafından Ro-dos'un alınması emrinin verilmesi üzerine ada-nın Türkler tarafından kuşatılması, 600 St.John şövalyesinin 250 bin kişilik Türk birlik-lerine karşı Rodos'u altı ay boyunca koruma-ları anlatılır.

İngiltere'de oynanan ilk İtalyanca opera ise,Giacomo Greber'in "Ergasto'nun Aşkları" adlıeseridir. 9 Nisan 1705 günü, Haymarket'te, Que-en's Theatre'da sahnelendi.

İLK TAKMA MOTORDört zamanlı, hava soğutmalı Daimler mar-ka bir deniz motorudur. 1896 yılında, NewYork'ta yapıldı. Talep yetersizliği nedeniyleyalnızca 25 adet üretildi.

"Takma motor" deyimi ise, bu tür motor-ları büyük çapta ilk kez imal eden CameronB.Waterman'a aittir. Waterman'm "Porto"marka takma motorlarının yapımına 1906 yı-lında Detroit'te başlandı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 177: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK EMEKLİ MAAŞIAlmanya'da, Bismark'ın 1889 yılının Haziranayında hazırlattığı Emeklilik Sigortası Yasa-sı, 1 Ocak 1891'den itibaren yürürlüğe gir-di. Yasaya göre, 16 yaşının üzerinde olup da,hiçbir iş yapamayan ve yıllık geliri 2 bin mar-kın altında olan herkese, belirli bir çizelgeyegöre yardım yapılıyordu. Örneğin, yıllık geli-ri 300 markı aşmayanlara, haftada 7 fenik ve-riliyordu. 1891 yılında, 132 bin 926 kişiye, 15milyon 299 bin 4 mark verildi.

İngiliz Milletler Topluluğu'nda, yasa ile

Emekliler, kendilerine maaş verilmeye başlandığı ilk günler-den bu yana, vezneler önünde kuyruğa girmeye başladılar.Kuşkusuz, ilk emeklilerin girdikleri kuyruklar, bugünkülereoranla çok daha kısaydı. Fotoğrafta, 1909 yılında emekli ma-aşlarım alan Yeni Zelandalılar görülüyor.

emekli aylığı ödemeye başlayan ilk ülke YeniZelanda oldu. Yasa, 1 Kasım 1898'de yürür-lüğe girdi. Yılda 34 sterlin ya da daha az ka-zananlara 18 sterlin de devlet tarafından ve-riliyordu. Yıllık gelirde, 34 sterlinin üzerindekiher artış için yıllık emeklilik ücretinden birsterlin kesiliyordu. Emekli ücreti almak iste-yen erkeklerin 65, kadınların da 60 yaşım aş-mış olmaları gerekiyordu. İlk ödeme 1899 yı-lının Mart ayında yapıldı. Birinci yılda 4 bin699 kişiye maaş bağlandı. Bunlardan birine,durumu gereğince yılda 1 sterlin ödendi.

177

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 178: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ATLANTİĞİ AŞAN İLKMADENİ YAPILI GEMİ

Great Western Steamship Co. şirketi için, çi-zimleri Brunel's firması, yapımı ise Patter-son's firması tarafından gerçekleştirilen "Gre-at Britain" adlı metal gövdeli gemiyi, PrensConsort 19 Temmuz 1843 günü Bristol'de kı-zağa koydu. İlk seferi için 26 Temmuz 1845günü, 60 yolcu ve 600 ton yükle birlikte Liver-pool'dan hareket eden gemi, 14 gün 21 saatsüren bir yolculuktan sonra New York'a ulaş-tı.

İLK KAYAK TURU

1902 yılında Sir Henry Lunn tarafından dü-zenlendi. 440 kişinin katıldığı bu ilk kafile, ka-yak merkezi olarak ünlenen İsveç kasabasıAbeloden'e getirildi. Geziye katılanlardan biride Sir Henry Lunn'un oğlu Arnold Runn idi.Aradan yıllar geçtikten sonra izlenimlerinişöyle anlatıyordu:

"Hiç gelişmemiş bir görünümümüz vardı.Abelboden'deki o ilk kış gezisinin akşamları-nı iki uzun masanın çevresine oturup yemekyiyerek ve kendimizi eğlendirerek geçirmeyeçalıştık. Haftada iki-üç akşamı dans etmeyeayırıyorduk. Öteki geceler ise, amatör tiyat-ro oyunları ve içeride yapılan beden hareket-leri ile geçiyordu. Dans gecelerinin en olum-suz yönü, aynı partnerle ikiden çok kere dansetmek zorunda kalmaktı. Kentte kayak yap-mayı düşünen ve bundan gerçekten zevk alantek kesim, Adelboden'li aristokratlardı. O yılbizim gruptan yalnızca birkaç kişi kayak yap-mayı denedi."

İLK KİTAP DİZİSİ

"İngiliz Yazarları Dizisi" adı altında 1841 yı-lında, Leipzig'de Christian Bernhard Tauch-nitz tarafından yayınlandı. Dizinin ilk kitabı,Edward Bulwer-Lytton tarafından yazılan"Pelham" adlı yapıttı. Dizide kitapları yayın-lanan öteki yazarlar arasında Dickens, Scott,Thackeray, Marryat, Thomas Cariyle ve Ge-orge Elliot vardı. Bütün kitaplar, demiryolla-rının yaygınlaşmasıyla sayıları hızla artanAmerikalı ve İngiliz turistlere satılmak üzereİngilizce olarak basılmıştı. Yayıncı Tauchnitz,kitaplarının, yalnızca İngilizce konuşulmayanülkelerde satılmasına büyük özen gösteriyor-du. Hatta turistlerden, satın aldıkları kitap-ları kendi ülkelerine sokmayacaklarına dair

178

söz alınıyordu. Ayrıca tüm kitapların üzerin-de İngilizce konuşulan bir ülkeye sokulma-larının suç olduğunu belirten notlar vardı.Böylece bir anlamda ilk Copyright uygulamasıda başlatılmış oluyordu. O güne gelinceye de-ğin, yazarların, ülke dışında basılan eserlerikarşılığında para almaları söz konusu değil-di. Bu dürüstlüğünden dolayı, Tauchnitz'e Al-manya'da "baron" unvanı verildi ve Sakson-ya Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi. İngilte-re ise kendisini "genel konsolos" ilan etti veTauchnitz, Kraliçe Victoria'nın yakın dostla-rından biri oldu. Bu ünlü yayıncı, 1895 yılın-da ölmüştü ama, başlattığı dizi, 1933 yılına ka-dar mirasçıları tarafından sürdürüldü. O yıladeğin, 525 yazarın 5 bin 97 kitabını yayınla-mışlardı.

İLK ÇİVİ

Mezopotamya'da bulunan 5 bin yıllık bir hey-kelcikte, tarihin en eski çivileri görüldü. 60santim yüksekliğindeki bu boğa heykeli, ba-kır plakaların, ahşap bir iskelet üzerine çivi-lerle çakılması yöntemiyle yapılmıştı.

Orta çağlarda, çivi yapımcılığı, özel bir uz-manlık dalı haline geldi. Demir çubuklardan,çeşitli boy ve kalınlıklarda çiviler yapılıyordu,ama bunların maliyetleri hayli yüksek oldu-ğundan fiyatları da o oranda pahalı oluyor-du. Bu nedenle, o dönemde inşaatlarda, ka-laslar, genellikle, usta marangozlar tarafındantahta çivilerle birbirine bağlanıyordu.. Fabrikasyon olarak çivi üretebilen ilk ay-

gıtların patenti, ABD'de 1786 yılında EzekialReed, İngiltere'de de 1790 yılında ThomasClifford tarafından alındı. Böylece, maran-gozluk ve mimaride yeni bir dönem başlamışoldu.

İLK İĞNE

Fransa'da, Taş Devri'nden kalma mağaralar-da, 20 bin yıl önce kemikten yapılmış iğnelerbulundu. İnsan, iğneyi, hayvan derilerindendaha kullanışlı bir giysi üretebilmek için yap-tığı arayışlar sırasında buldu. Bu buluş, da-ha uygar bir yaşama yönelik, önemli bir adımoldu.

15. yüzyıldan itibaren metal iğneler, pekçok ülkede kullanılmaya başlandı. Ancak, iğ-ne ve iplikle dikiş dikmek, yine de uzun yıllargöznuru ve büyük bir sabır isteyen bir uğraşolarak kaldı. 1830 yılında dikiş makinesininicadı ile, dikiş ve terzilik son derece kolaylaş-tı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 179: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1861 yılında İngiltere'de düzenlendi ve işçi ailelerinden oluşan 1700 kişi, ücretlerini önceden ödeyerek altı günlük Parisgezisine çıktılar. Resimde, Paris'e gelen ilk ingiliz grubu görülüyor.

İLK PAKET TUR"Çalışan İnsanların Paris Gezisi" adı altındaişçileri temsil eden bir komite tarafından dü-zenlendi. Komitenin başkanlığını, aynı zaman-da parlamenter de olan, Sir Joseph Paxton ya-pıyordu. Gezinin denetimi ise Thomas Cook'-ta idi. İlk turist kafilesi, 17 Mayıs 1861 Cumagünü saat 10.15'te Londra'dan, London Brid-ge İstasyonu'ndan hareket ettiler.

Thomas Cook'un daha önce düzenlediğigezilerde, turistler yalnızca yol paralarını pe-

şin olarak öderler, öteki tüm masrafları, gi-dilen yerlerde kendileri karşılarlardı. Ancak,bu gezide durum farklı oldu ve ilk kez deği-şik bir uygulama yapıldı. Tura katılan bir iş-çi, üçüncü sınıf kapalı bir vagonda yolculuk,ikinci sınıf ruhsatlı, iyice bir otelde konakla-ma da dahil olmak üzere, altı günlük bir tatiliçin belirlenen ücreti, seyahat başlangıcındaşirkete ödemek zorundaydı. Bu büyük girişimüzerine, 1700 kişilik işçi ailesi grubu, Manş'ıgeçerek Fransa'yı görmek olanağına kavuştu.

İLK SOMUN VE CIVATA

Somun ve cıvatadan, sıkıştırıcı olarak, 1550yılından itibaren Avrupa'da yararlanılmayabaşlandı. Bu somun ve cıvatalar, tamamen elleve tahtadan yapılıyordu.

1798 yılında ABD'de David Wilkinson so-

mun ve cıvata üreten bir araç yaptı. Ondanbir yıl önce de İngiliz Henry Moudslay, tama-mı metal olan cıvatalarla somunları üretmeyibaşarmıştı. Bu iki buluş üzerine, somun ve cı-vata hızla yayıldı. 19. yüzyıla gelindiğinde ma-kine ve bina yapımında metal somun ve cıva-talar ahşap benzerlerinin yerlerini tamamen al-mış durumdaydılar.

179

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 180: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Nagasaki'ye atılan atom bombası, kentin bir harabeye dönmesine yol açtı. Fotoğrafta görülen ağaca dayalı çit, bulun-duğu yerden, bombanın etkisiyle yaklaşık I kilometre öteye fırlamıştı.

İLK NÜKLEER BOMBAİkinci Dünya Savaşı'nın başladığı yıllarda, bir-çok ülkedeki bilginler, nükleer enerjinin akıl-almaz gücünün bir bombaya dönüştürülüpdönüştürülemeyeceğine ilişkin araştırmaları-nı sürdürüyorlardı. İngiltere'ye sığınan iki Al-man bilimadamı Profesör Rudolph Peierls veDr. Otto Frisch, 1940 baharında, BirminghamÜniversitesi'nde ilk gelişmeyi sağladılar. İn-giliz Hükümeti tarafından Nisan 1940'da ku-rulan özel komite, 1941 yılının Haziran ayın-da, ikibuçuk yıl içinde, ilk atom bombasınınyapılabileceğini duyurdu. Başbakan WinstonChurchill, çalışmaların devam ettirilmesini is-tedi. Ancak, İngiltere, yoğun şekilde bombar-dıman tehlikesiyle karşı karşı bulunduğundan,adada küçük bir tesis kurulacak, asıl büyüküretim ise, Kanada'da yapılacaktı.

Bu yolda bir çalışma da ABD'de sürdürü-lüyordu. ABD'nin 1941 yılında savaşa girmesiüzerine, iki ülke, atom bombasına ilişkin pro-jelerin ortak yürütülmesini kararlaştırdı. İn-giliz bilim adamları Amerikalıların "Manhat-tan Projesi"nde görev aldılar ve çalışmalarABD'de yürütülmeye başlandı.

İlk atomik patlama, 16 Temmuz 1945'teNew Mexico çöllerinde gerçekleştirildi. Japon-

ların yavaş yavaş barış görüşmelerine yanaş-maya başlamalarına rağmen, ABD BaşkanıTruman, İngiliz Başbakanı Churchill'in deonayı ile, Japonya'nın kayıtsız koşulsuz tes-limini çabuklaştırmak amacıyla iki atom bom-bası kullanılmasına karar verdi. Tokyo, böy-le bir bombanın kullanılacağına dair öncedenuyarılmadı. 6 Ağustos 1945'te Hiroşima, nük-leer saldırının ilk kurbanı oldu. 20 bin tonTNT (dinamit) tahrip gücüne eşit olan bom-ba, yerden 600 metre yükseklikte patladı ve80 bin kişinin derhal ölmesine, 70 bin kişininde sakat kalmasına yol açtı. Kentteki binala-rın yüzde 70'i de tamamen yok olmuş, ya dakullanılamaz hale gelmişti.

9 Ağustos'ta, ikinci bomba Nagasaki'yeatıldı. Bu kentte de, 40 bin kişi öldü. 25 binkişi yaralandı. 10 Ağustos'ta Japonlar, "hiç-bir koşul" öne sürmeden teslim oldular. An-cak şurası çok kesin olarak bilinmektedir ki,Amerikalılar atom bombasını kullanmasalarbile, Japonya teslim olmak üzereydi.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Sovyet-ler Birliği ile Batı arasındaki soğuk savaştanyararlanan ABD bir süre, nükleer silahları te-kelinde tutmanın zevkini yaşadı. Ancak, 1949yılında Moskova ilk atom denemesini yaptı.Onu, üç yıl sonra İngiltere izledi.

180

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 181: Milliyet İlkler ansiklopedisi

181

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 182: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ORGAN NAKLİ

İnsanlar arasında organ naklini gerçekleştir-meye ilişkin denemeler, İkinci Dünya Savaşısonrasında başladı. Fakat, o güne kadar hay-vanlar üzerinde yapılan deneyler, vücuda ye-ni takılan organın, bünyenin savunma meka-nizmaları tarafından ağır ağır yok edildiğinigösteriyordu.

1953 yılında, Bostonlu cerrah John P.Mer-rîll, ikiz kardeşlerden birinden alınacak birböbreğin ötekine takılması halinde, bünyeninyeni böbreği "reddetmediğini" gördü Sonra-ları, birbirleriyle akrabalığı olmayan insanlar

Hermann von Helmholtz tarafından yapılan Oftalmoskop ay-gıtı, gözdeki retina tabakasında bulunan damarların incelen-mesini ve hastalıkların bu yöntemle tanısını kolaylaştırdı.Fotoğrafta, bir şeker hastasının hasarlı göz damarları görülüyor,

İLK OFTALMOSKOP1851 yılında, Berlinli Doktor Hermann vonHelmholtz, gözbebeğine bir ışık yollayabildi-ği takdirde gözün iç kısımlarını inceleyebile-ceğini anladı. Bir süre çalıştıktan sonra, of-talmoskobu geliştirdi. Bu aygıt bir ışık kay-nağı, ayna ve merceklerden oluşuyordu. Dok-torun özellikle retinayı ve göz yuvarlağını in-celemesini büyük ölçüde kolaylaştırıyordu.Retinanın üzerindeki atar ve toplardamarlar,vücudumuzun doğrudan görebileceğimiz tekdamarlarıdır. Bu nedenle günümüzde oftal-moskobik inceleme, birçok hastalığın tanısın-da önemli rol oynar.

arasında yapılan organ naklinin bünye tara-fından kabulünü sağlayan ilaçlar geliştirildi.Bu ilaçlar sayesinde, önceleri, böbrek nakil-leri yapıldı. Ancak, bu ilaçlar sayesinde böb-rek takılan hastalar, bu kez de bir tür kanse-rin tehdidiyle karşı karşıya kaldılar. Bu neden-le, organ nakli, ancak, başka türlü yaşamasıolanaksız hale gelen hastalar için başvurulanbir yöntem oldu.

PARAŞÜTLE İLK ATLAYIŞ

22 Ekim 1797 günü, Andre-Jacques Garnerintarafından, Paris'te Parc Monceau'da yapıl-dı. Garnerin, 743 metre yükseklikten, bir ba-londan atladı. 7 metre çapındaki paraşüt, ka-palı bir şemsiyeyi andırıyordu ve ortasındakidestek çubuğu bir iple balonun sepetine bağ-lanmıştı. Şemsiyenin alt ucuna bağlı sepete deGarnerin oturmuştu. Balonun sepetinde bu-lunan Garnerin'in kardeşi, paraşütün ipinikesti ve paraşüt aşağıya inmeye başladı. Buanda, "kapalı şemsiye" açıldı ve iniş yavaş-ladı.

Paraşütle ilk acil atlayış da, 1808 yılında,Polonya'nın Varşova kentinde yapıldı. Jorda-ki Kurapento, bindiği Mongolfier balonununalev alması sonucu paraşütle aşağı atladı. Bu,motorlu uçakların yapımına kadar kayıtlarageçen ilk acil durum atlayışı oldu.

UÇAKTAN PARAŞÜTLEİLK ATLAYIŞ

1 Mart 1912 günü, Yüzbaşı Ablert Berry ta-rafından, Benosit marka bir uçaktan Jeffer-son Barracks üzerinde yapıldı. Berry, 300 met-re yükseklikten atlamıştı. Anthony Jannus ku-mandasındaki uçak, Kinloch Park'taki Beno-ist Uçuş Okulu'ndan saat 2.30'da havalandı.2.5 saat sonra da atlayışın yapılacağı bölgeyegeldi. "Flight" dergisindeki habere göre,Berry'nin paraşütü, atlayıştan sonraki ilk 130metreden sonra açıldı. Salimen yere inenBerry, derhal yerinden fırlayarak komutanıBinbaşı W.T. Wood'a koştu ve raporunu ver-di.

UÇAKTAN PARAŞÜTLEATLAYAN İLK KADIN

ABD'nin Kuzey Caroline eyaletinden BayanGeorgia Thompson, 1908 yılında, CharlesBroadwick paraşüt ekibine katıldığı zaman, 15yıllık ev kadını ve anneydi. İlk atlayışını 21Haziran 1913 günü, Glenn Martin'in kullan-

182

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 183: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dığı bir uçaktan, Los Angeles'da, GriffithParkı üzerinde yaptı. "İnce Broadwick" ola-rak tanınan bu ilk kadın paraşütçü, 4 Tem-muz 1914 günü, San Diego'da ilk kez elle ku-manda edilen bir paraşütle uçaktan atladı.

PARAŞÜTLE UÇAĞA BİNENİLK PİLOTLAR

1918 yılının baharında, Heinecke tipi paraşüt-leriyle uçaklarını kullanan Alman Hava Kuv-vetleri'ne bağlı pilotlardır. O yılın 1 Nisan'-ında, Jasta 56 adlı hava birliğinden Vzfw. We-imer, Albatross DVa tipi uçağının İngiliz mev-zileri üzerinde vurulması sonucu, savaşta pa-raşütle atlayan ilk askeri pilot oldu. Sağ ola-rak yere inmesine karşın, İngilizlere tutsak ol-maktan kurtulamadı.

PARAŞÜTLE İLK SERBESTATLAYIŞ

Paraşütle kural dışı ilk serbest atlayış, Ame-rikan Hava Kuvvetleri'nden Çavuş RandallBose tarafından gerçekleştirildi. Çavuş Bose,bir arkadaşıyla, atlayıştan 300 metre sonra pa-raşütünü açtığı halde salimen aşağı inebilece-ğine dair iddiaya girmişti. Deneme, 1924 yı-lında, Long Island'da yapıldı. 1500 metre yük-seklikten atlayan Bose, 500 metre düştüktensonra paraşütünün ipini çekti ve burnu bile ka-namadan aşağı inmeyi başararak iddiayıkazandı.

İLK PARAŞÜT SPOR KULÜBÜ

1933 yılında Moskova'da kuruldu. Paraşüt-çülüğün spor olarak gelişimine büyük önemveren Sovyetler Birliği, ilk spor kulübünün ku-ruluşundan üç yıl önce de, Sovyet ParaşütSporu Festivali'ni düzenlemişti. 1930'lu yıllar-da, ülkenin pek çok yerinde yüzlerce paraşütkulübü kuruldu ve halk parklarının çoğundaatlama kuleleri inşa edildi. Bu çalışmalar, Sov-yetler Birliği'ni paraşüt konusunda dünyanınen önde gelen ülkesi haline getirdi.

İLK DİNSEL DERGİ

"St. Michael's Derby Parish Magazine" adıy-la 1859 yılının Ocak ayında yayınlandı. Aylıkolan derginin kurucusu, Peder John ErskineClarke idi. Birinci sayısının kapağında kilise-yi, bazı evleri ve kulübeleri ile bir okulun bah-çesinde top oynayan çocukları gösteren çizgi-

resimler vardı. Derginin içeriği ise, yaşanmışöykülerden, şiirlerden, çocuk öykülerinden,misyoner yaşamının gizemli yanlarından sözeden yazılardan, eski kitaplardan alıntılardanve kilise ile cemaat haberlerinden oluşuyordu."Okuyucuların Sorularına Yanıtlar" başlığıy-la açılan bir sütunda, okurların, kilise ve faa-liyetleri ile çeşitli dinsel konularda gönderecek-leri soruların tüm açıklıkları ve ayrıntılarıylayanıtlanacağı belirtiliyordu.

İLK PARKMETRE

Oklahoma City'nin önde gelen gazetelerindenbirinin yayıncısı olan Carlton Magee tarafın-dan geliştirildi. Magee, kent içinde otopark so-rununu, çözmek üzere kurulmuş bir işadam-ları komitesinin başkanlığına getirilmişti. DualParkin Meter Co. adlı bir şirket kurdu. Ok-lahoma Trafik Müdürlüğü, bu şirkete ilk etap-ta 150 parkmetre sipariş etti. Bu parkmetre-ler, 16 Temmuz 1935 günü kentin çeşitli yer-lerine takılarak hizmete girdi. İngiltere'de deilk kez Londra'da 10 Temmuz 1958 günü 625parkmetre takıldı.

İLK PENİSİLİN

1928 yılının Eylül ayında, Londra'daki St.Mary Hastanesi'nde Dr. Alexander Flemingtarafından bulundu. Fleming, bir ay önce ta-tile çıkarken, laboratuvannın güneş görmeyenbir köşesine bazı kültürler yerleştirmişti. D.M.Pryce'la birlikte, bunların antiseptik özellik-lerini araştırıyordu. Tatil sonrası yaptığı ince-lemelerde, bu kültürlerden birinin farklı birözellik gösterdiğini fark etti. Bunun üzerineyoğun bir çalışmaya başladı. Sonunda 13 Şu-bat 1929 günü, Tıbbi Araştırmalar Kulübü'n-de, penisilini bulduğunu açıkladı.

PENİSİLİNİN İLK KLİNİKUYGULAMASI

St. Mary's Hastanesi'nde, 9 Ocak 1929 günüyapıldı. Fleming, asistanlarından Stuart Crad-dock'un sinüs iltihabını penisilinle iyileştirdive "steplokok" türü mikropları yok ederek te-davide başarı sağladı. İlacın çok daha etkinbir kullanımı, 1931 yılında Sheffield'da ger-çekleştirildi. Dr. C.G. Paine iki çocuk hasta-da doğuştan gelen "gonokokal oftalmitis" de-nilen görme bozukluğu ile, bir erişkin hasta-da "pnomokokal enfeksiyon" sonucu oluşangöz hastalığını penisilinle iyileştirdi. Erişkin

183

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 184: Milliyet İlkler ansiklopedisi

hastanın sağ gözüne düşme sonucu bir taş par-çası çarpmış ve küçük bir taş parçası gözbe-beğinin arkasına girerek hasara neden olmuş-tu. Enfeksiyon, penisilinle temizlendi ve göz,taşı çıkartmak için ameliyat edilebilir hale gel-di. Hasta, kısa zamanda yeniden normal gör-me yeteneğine kavuştu. Bu ilk başarılı penisi-lin tedavileri, yerel girişimler olarak kaldı vepenisilinin önemli bir "kemoterapi" unsuruolarak kabul edilmesi çok zaman aldı.

Londra'dan, Parlamento Alanı'nın köşesine dikilen bu tabelaile ilk yaya geçidi 1926 yılında hizmete girdi. Beyaz zemin üze-rine, "Lütfen buradan geçiniz" yazılı tabelayı, Londralılarilk günlerde şaşkınlıkla izlediler.

İLK YAYA GEÇİDİParlamento Alanı'nda, Londra Trafik Danış-ma Komitesi'nin girişimleri sonucu, 1926 yılı-nın Aralık ayında hizmete girdi. Geçidinyeri,üzerinde bir ( + ) işareti ile "Lütfen buradangeçiniz" yazısı bulunan beyaz bir tabela ile be-lirlendi. Ertesi yılın Ağustos ayma kadar,kentteki yaya geçitlerinin sayısı 16'yi buldu.En önemli geçitler, asfalt üzerine, birbirine pa-ralel olarak çizilen iki kalın beyaz çizgi ile işa-retlendi.

Zebra derisini andıran beyaz çizgilerin ya-ya geçitlerinde kullanılmasına ise 31 Ekim1951 gününden itibaren başlandı.

184

ARITILMIŞ İLK PENİSİLİN

Sir William Dunn Patoloji Okulu'nda, 1940yazında, Profesör Howard Florey ve Yahudiasıllı Alman Profesör Ernest Chain tarafındanelde edildi. Prof. Florey, ortak çalışmalarınınsonucunu, "Kemoterapik tedavi aracı olarakpenisilin" başlıklı bir makalesiyle dünyaya du-yurdu. Bu makale, 24 Ağustos 1940 günü,Lancet'te yayınlandı.

ARITILMIŞ PENİSİLİNİN İLKKLİNİK KULLANIMI

12 Şubat 1941 günü, Oxford'da RadcliffeHastanesi'nde gerçekleşti. Bir polis memuruolan hasta, ağız kenarındaki yara sonucu, kanzehirlenmesine yakalanmıştı. 24 saat içindehastaya 800 miligram penisilin verildi ve du-rumunda büyük bir düzelme gözlendi. Ancak5 gün içinde, Profesör Florey'in ekibi, o dö-nemde, dünyada bulunan tüm arıtılmış peni-silini tüketti ve hasta 15 Mart günü öldü.

Kesin bir başarıyla sonuçlanan ilk penisi-lin tedavisi, yine Redcliffe Hastanesi'nde, 3Mayıs 1941 günü başlatıldı. Büyük bir şirpen-çe çıban yarasıyla hastaneye getirilen hastaya,damardan penisilin verildi. 4 gün sonra, ya-ranın iyileşmeye yüz tuttuğu görüldü. 15 Ma-yıs günü, hasta, sağlığına tamamen kavuşmuşolarak hastaneden taburcu edildi.

Geniş ölçüde penisilin üretmek üzere ilk te-sis de Oxford'daki Sir William Dunn Patolo-ji Okulu'nda, 1941 yılının yazında, Prof. Cha-in'in yönetiminde faaliyete geçti. Penisilini deürettiği ilaçlar arasına alan ilk eczacılık kuru-luşu ise, Bromyey'deki Kemball and BishopCo. şirketi oldu. Şirket, ürettiği 10 galonlukilk 20 bidon penisilini, ücretsiz olarak 11 Ey-lül 1942 günü Patoloji Okulu'na armağan et-ti.

Sir Alexander Fleming, Sir Howard Flo-rey ve Dr. E.B. Chain, penisilinle ilgili çalış-malarından ötürü, 1945 yılının ekim ayındaNobel Ödülü'nü ortaklaşa paylaştılar.

SERİ OLARAK YAPILAN İLKÇOCUK ARABALARI

Bu tür arabaların üretimine, 1850 yılındaLondra'da iki ayrı yapımcı tarafından başlan-dı. John Ailen ve A.Babin adlı kişilerin yap-tıkları arabalar, önceki benzerlerinden çokfarklıydı. Zira daha önceki örnekler, aristok-rasi için imal edilmiş tek tük denemelerdi ve

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 185: Milliyet İlkler ansiklopedisi

hepsi de önden bir hayvan ya da insan tara-fından çekiliyordu. Ailen ve Babin'in yaptık-ları çocuk arabaları ise, bugünkü benzerleri gi-bi arkadan itiliyordu. Ayrıca dört değil, üç te-kerleği vardı.

İLK PERMALI SAÇLAR

William Kent'in, 1773 yılında Devonshire Dükü için yaptığıbu ilk çocuk arabası, önündeki koşumlara bağlanan köpeklertarafından çekiliyordu. Arabanın ön kısmında görülen yılan-lar, Devonshire'ların aile sembolü idi.

İLK ÇOCUK ARABASIİngiltere'de, 1733 yılında William Kent tara-fından, 3. Devonshire Dükü için yapıldı. Ara-cın arka tekerleklerinin çapı 52 santim, ön te-kerleklerinin çapı ise 40 santimdi. Arabanınen büyük özelliği, ön tekerleklerin arasına De-vonshire ailesinin simgesi olan "Cavendish yı-lanlan"mn takılmasıydı. Yılanların ve taşıyı-cı bölümün ahşap olarak yapıldığı bu çocukarabası, köpekler tarafından çekiliyordu. 1733yılında yapılan ilk çocuk arabasının çağdaşıolduğu sanılan bir başka örnek de halen, Fran-sız Ulusal Müzesi'nde saklanmaktadır. Bazıtarihçiler, bu arabanın 14. Louis'nin çocuğuDauphin (doğumu 1729) için yapıldığını önesürerler. Ancak müze yetkilileri bu düşünce-ye katılmıyorlar. Onlara göre, araba, Fransa'-da değil, Almanya'da yapıldı.

Kari Ludwig Nessler tarafından yapıldı. Ness-ler, 1872 yılında, Black Forrest'ta doğmuştu.Aynı yıl, Parisli modacı Marcel Grateau, saçmodasına "Marcel dalgalan" denilen biçimigetirmişti. Yoksul bir ayakkabıcının oğlu olanNessler, ailesinin isteği üzerine baba mesleği-ne yöneldi. Ne var ki, gözleri bu mesleği yap-masına elverecek denli güçlü değildi. Sonun-da kuaför oldu. Önce İsviçre'de çalıştı, sonraParis'e geçti. Orada, Marcel dalgalarının na-sıl yapılacağını öğrendi. 1901 yılında Londra'-ya döndüğünde, kendi geliştirdiği bir aygıtınyardımıyla hanımların saçlarına uzun ömür-lü Marcel bukleleri yapmayı rahatlıkla bece-riyordu. Bir gün müşterilerden birinin saçın-da bu yöntemi denedi. Ancak hanımların,kendisine sık sık para ödemesinden yana olanpatronu, kalıcı bir saç biçimi yaratan Nessler'ihemen kovdu. Neyse ki, o güne kadar Ness-ler kendi adına bir salon açıp çalışmalarını sür-dürmesine yetecek kadar para biriktirmişti. 8Ekim 1906 akşamı, açtığı yeni salona kentinen ünlü kuaförlerini çağırdı ve onlara perma-nın nasıl yapılacağını gösterdi. Nessler'in kul-landığı yöntemin kalıcılığından kuşku yoktuama, ticari açıdan kuaförler için hiç de iç açı-cı bir gelişme değildi bu durum. Kullanılan ay-gıt son derece büyük ve ağırdı. Müşterinin saç-larına perma yaptırabilmek için tam 6 saat bo-yunca bu aygıta tahammül etmesi gerekiyor-du. Tabii, bu kadar uzun süren bir işlemin fi-yatı da ona göreydi. Bu yüzdendir ki, bir yıliçinde saçlarına perma yaptırmak için Ness-ler'e gelen müşteri sayısı ancak 70'te kaldı. Bi-rinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla, NesslerABD'ye göç etti. Büyük bir şans eseri, döne-min ünlü dans yıldızı Irene Castle, Nessler'egelerek saçlarına perma yaptırdı (1915) ve ogünden sonra tüm Amerika perma modasınınçılgınlığıyla kıvrım kıvrım oldu.

İLK PETROL POMPASI

ABD'nin Indiana eyaleti, Fort Wayne kasa-basında, Sylvanus Bowster ve Jake Gumpertarafından işletilen bakkal dükkânına 5 Eylül1885 günü takıldı. Gerçi o dönemde Karl Benzde ilk atsız arabayı üretmek için çalışmaları-na başlamıştı ama, bugünkü petrol pompala-rının atası olan ilk pompanın arabalarla veotomobil sürücüleriyle hiç ilgisi yoktu. Bows-ter'i böyle bir pompa yapmaya yönelten, kom-şusu bakkal Gumper'in bir sorunuydu. Gum-per'in dükkânında petrol lambalarında kul-

185

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 186: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lanılan gazyağı ile yemeklik yağ, yanyana sa-tılıyordu. Gazyağı fıçısından sık sık gaz alın-dığı için kokusu yemeklik yağa siniyor ve Gum-per'in müşkülpesent müşterileri bundan sıksık şikâyetçi oluyordu. Kuşkusuz, bu sorununen kolay çözümü, gaz yağının bulunduğu fı-çıyı, dükkânın daha uzak bir köşesine taşı-maktı. Ne Bowstre, ne de Gumper bunu akıledebildi ve böylece iki arkadaş bu soruna birçare bulmak için kafa yormaya başladılar. So-nunda Bowster, ilk pompayı yaptı. Bu pompasayesinde, gaz fıçısının açılmasına hiç gerekyoktu. Pompanın ucu, fıçının üst kapağındanözel bir delikle içeriye daldırılıyor, daha son-ra da elle çalışan bir kolun yardımıyla isteni-len kaba, gazyağı aktarılıyordu. Elle çalışankolun her devinimi sonunda kaba aktarılangaz miktarı da sabit olduğundan ücreti de ko-layca hesaplanabiliyordu. Böylece gaz fıçısın-dan hiç koku çıkmadan Gumper satışlarınısürdürdü.

Petrol pompasının benzin istasyonlarındakullanılmaya başlanması ise, Bowster'in ilkçalışmasından 20 yıl sonra mümkün oldu. İlkkez 1905 yılında, yine Fort Wayne'de bir ben-zin istasyonuna ilk pompa takıldı.

Satılan akaryakıtın fiyatını ve miktarınıotomatik olarak gösteren ilk pompa ise 1 Ka-sım 1932 günü piyasaya çıkarıldı.

İLK FOTOKOPİ ARACI

Rectigraph Co. adlı şirket tarafından 1907 yı-lında New York'ta pazarlandı. Makinenin pa-tenti George C.Beidler'e aitti. Beidler, böylebir araç geliştirme fikrini, yıllar önce Oklaho-ma'da bir arazi ihtilafları bürosunda çalışır-ken düşünmüştü. Yasal belgelerin çok kısa birzaman içinde kopye edilmeleri gereksinimi,onu bu yolda bazı araştırmalara yöneltti.Uzun denemelerden sonra, ilk rototip fotoko-pi makinesini 1906 yılında yapmayı başardı veaynı yıl da patentini aldı.

TİCARİ AÇIDAN BAŞARILIİLK FOTOĞRAF BASMA İŞLEMİ

1839 yılında Paris'te Louis J.M.Daguerre ta-rafından geliştirildi. Daguerre, bu çalışmala-rına 10 yıl önce ilk fotoğrafı çeken NicephoreNiepce ile bir ortaklık kurarak başlamıştı.Uzun süren çalışmalar sonucu, Niepce'nin"heliografi" adını verdiği teknikle 8 saat sü-ren fotoğraf basma işlemim, 15-30 dakikayaindirgemeyi başardı. Çalışmalarının sonucu,ünlü Fransız astronomisti Dominique-

186

François Arago tarafından, 7 Ocak 1839 gü-nü, Fransız Bilimler Akademisi'nde tanıtıldı.Bu tanıtımın etkisiyle, Fransız hükümeti, sis-temin haklarını dünya çapında kendisine aitolmak üzere Daguerre ile Niepce'nin mirasçı-sı Isıdore Niepce'den satın aldı (19 Ağustos1839). Ancak Daguerre, bir "uyanıklık" ya-parak, buluşunun patentini Fransa hükümetiile yaptığı anlaşmadan beş gün önce, Lond-ra'da da tescil ettirmişti. Sonradan bu davra-nışından pişmanlık duydu ve Londra'dakihaklarını hiçbir zaman kullanamadı. Zatenbuna da gerek kalmamıştı. Parisliler, "bir saatiçinde çıkan fotoğraf" tekniğinden öylesine et-kilenmişlerdi ki, bu yeni akımın öncüleri ara-sında yer alabilmek için fotoğraf malzemesisatan dükkânları adeta yağmaladılar. Kentinher köşesi, kiliselerin, sarayların ya da başkayerlerin görüntülerini saptamaya çalışan üçayaklı kameralarla doldu.

FOTOĞRAFI ÇEKİLENİLK İNSAN

Rahip Joseph Bancroft Reade, 1838 yılında"bahçıvanı"nı, çimlerin üzerine yatırdı ve birfotoğrafını çekti. Bu, dünyada bir insanı res-meden ilk fotoğraf oldu.

İLK OLAY FOTOĞRAFI

10 Nisan 1848'de, W.E.Kilburn tarafından çe-kildi. O gün, 20 bin kişilik bir kalabalık, İn-giltere'de parlamento binasının önünde top-lanarak, bazı reformların gerçekleştirilmesiiçin gösteriler yaptı. W.E.Kilburn, işte bu ka-labalığın fotoğrafını çekmişti. 1977 yılına ka-dar, böyle bir fotoğrafın varlığından kimse-nin haberi yoktu. O yıl BBC'nin araştırmacı-larından biri, fotoğrafı, Windsor'daki Krali-yet Koleksiyonları'nın arasında buldu.

HAVADAN ÇEKİLEN İLKFOTOĞRAF

"Nadar" takma adıyla bilinen Fransız hava-cı Gaspard Felix Tournachon tarafından 1858yılının son haftası içinde çekildi. Tournachon,87 metre yükseklikteki bir balondan, Paris'-in dışındaki Val de Bierre yöresini görüntüle-di. İngiltere'de ilk hava fotoğrafı ise 1863 yı-lında, Medway Vadisi'nin 1335 metre üstün-de bir balondan Henry Negretti tarafından çe-kildi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 187: Milliyet İlkler ansiklopedisi

SATILAN İLK FOTOĞRAFMAKİNESİ

Alphonse Giroux tarafından yapılan fotoğrafmakinesi, 1839 yılının Eylül ayında, Paris'te400 franka satıldı. Makinenin mucidi LouisDeguerre ile Giroux arasındaki üretim anlaş-ması, aynı yılın 22 Haziran günü imzalanmıştı.Ahşap olarak yapılan ilk kameranın boyutla-rı, kapalı olarak 26 cm X 30 cm x 36 cm idi.Akromatik olan merceği de, Paris'te CharlesChevalier tarafından yapılmıştı. Ğiroux et Ciafirması, dünyanın fotoğraf malzemesi satanilk şirketidir. Dükkânlarında her türlü fotoğ-raf malzemesi bulmak mümkündü. Tabii, bumalzemeler o günün tekniğine göre idi.

İLK FOTOĞRAF MAKİNESİFİLMİ

Patenti, 1888 yılının Nisan ayında İngiltere'-nin Birmingham kentinde Alfred Pumphreytarafından alındı. Ertesi yıl Pumphrey, kendifabrikasında üretime başladı. Jelatin emilüs-yonlu bu filmler, 12'lik plaketler halinde sa-tılıyordu ve 8 X 11 cm ile 20 + 25 cm arasındadeğişik boyutlarda bulabilmek mümkündü.Bir dolduruşta 100 fotoğraf çekebilen100-Fold Filmograph markalı kendi orijinalmakinesinde kullanıldığı gibi, standart film kul-lanabilen her tür makine ile de çekim yapmakmümkündü.

İLK SELÜLOİD FİLM

Philadelphia'da, John Carbutt tarafından ge-liştirildi ve 7 Kasım 1888 günü, FotoğrafçılıkDerneği üyelerine tanıtıldı. Bunlar, negatiffilmlerdi. Aynı yılın 21 Kasım'ında ilk"slayt"ıyaptı.

Rulo halindeki selüloid filmler ise, NewYork'ta, Eastman Dry Plate Co. tarafından27 Ağustos 1889 gününden itibaren yeni üre-tilen Kodak marka fotoğraf makinelerindekullanılmak üzere pazarlandı. Gerçi, aynı yı-lın Aralık ayında patentini almışlardı ama, as-lında rulo filmle ilgili çalışmalar, 2 Mayıs1887'de başlamıştı ve patent için müracaatüretimin gerçekleşmesinden sonraya bırakıl-mıştı.

İLK FOTOĞRAFÇI DÜKKÂNI

"New York Sun" gazetesinin 4 Mart 1840 ta-

rihli nüshasında, Alexander Wolcott ve JohnJohnson tarafından 51. caddede bir fotoğrafçıdükkânı açıldığı, bu-dükkânda "harikuladeportreler" çekildiği duyuruldu. Poz süresi 3-5dakika olan bir tek fotoğraf için 3 dolar üc-ret alınıyordu. İngiltere'nin ilk fotoğraf stüd-yosunu ise Londra'da 23 Mart 1841 günü es-ki bir kömür tüccarı olan Richard Beard açtı.Beard, J.F. Goddard ve J.T. Cooper adlı ikiusta fotoğrafçıyı dükkânına usta olarak aldı.Yıl sonuna doğru, dükkânın ortalama günlükgeliri 60 sterlin dolayındaydı. Çekim sırasın-da poz süresi hayli uzun olduğundan, müşte-rilerin kıpırdamaması için, boyunları arkadanbir desteğe yaslanıyordu. Bir gazete muhabi-ri, bu desteği, "demir kelepçe" olarak tanım-ladı. Ne var ki, müşteri çektiği zahmetin kar-şılığını kelepçeden kurtulduktan yalnızca beşdakika sonra özenle çerçevelenmiş 5x4 santi-metre ebadında güzel bir resimle alıyordu.

Doğal renklerle fotoğraf çeken ilk stüdyoise, 1906 yılında, Londra'da "Rotary Photog-raphic Co. adlı şirket tarafından hizmete açıl-dı.

İLK FOTOĞRAF KULÜBÜ

"Daguerreotipi Dostları" adı altında 1840 yı-lında Karl Schuh tarafından Viyana'da kurul-du. Aslen Berlinli olan Schuh, "daguerreotipi"tekniğiyle fotoğraflar çekiyordu ve bir yıl son-ra, Avusturya'nın ilk profesyonel fotoğrafçı-sı olarak portreler çekmeye başladı. Kulüpüyeleri, düzenli olarak yaptıkları toplantılarabirbirlerine çalışmalarını gösteriyorlar ve buçalışmalar üzerine tartışıyorlardı.

İLK RENKLİ FOTOĞRAF

Jersey'de Thomas Sutton tarafından çekildi.17 Mayıs 1861 günü yapılan bu çekim sı-rasında Sutton'un teknik danışmanlığını İs-koçyalı fizikçi James Clark Maxwell yaptı.Maxwell'in tekniğine göre, fotoğraf üç aşama-da çekiliyordu. Bunlardan her birinde, kameraile resmi çekilen nesne arasına kırmızı, mavive yeşil sıvı ile dolu birer kap konuyordu. Son-ra cam negatifler üç ayrı özel cam aracılığıylaekrana yansıtılıyordu. Gerçi bu çalışma, ran-tabl olmaktan çok bilimsel değere sahipti ama,doğal renklere hayli yatkın sonuç alınmıştı.

İLK RENKLİ BASKI

Gökkuşağının renkleri, 7 Mayıs 1869 günü,Fransız Fotoğrafçılık Derneği üyelerinin

187

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 188: Milliyet İlkler ansiklopedisi

"Nottingham Guardian" gazetesinin foto muhabiri Charles Shaw (arkada), Burton'da çalışmalar yapan Fransız pilotla-rından M. Beau'yu ikna ederek uçağa binmeyi başardı.

UÇAKTAN ÇEKİLEN İLKFOTOĞRAFLAR

Beranger Fotoğraf Ajansı'ndan M.Meurisse,1909 yılının Aralık ayında Hubert Latham ta-rafından kullanılan Antoinette modeli biruçaktan Fransa'da Rheims yakınlarındakiCamp de Chalons Havaalanı'nın fotoğrafınıçekti. İşin ilginç yönü, bu fotoğrafların çeki-lişinden bir yıl önce, ilk kez olarak uçaktan

bir sinema filminin çekilmiş olmasıydı. Hava-alanının fotoğrafları (birinde, kalkış halinde-ki bir uçak da görülüyordu), "L'Illustration"dergisinin Noel sayısında yayınlandı.

İngiltere'de, uçaktan fotoğraf çeken ilk fo-toğrafçı ise, Charles Shaw'dır. NottinghamGuardian gazetesinin kadrolu elemanı olanShaw, 30 Eylül 1910 günü, 133 metre yüksek-likten Burton-on-Trent nehrini görüntüledi.Fotoğraf, Guardian gazetesinin ertesi günkünüshasında yayınlandı. Burton, üç Fransız pi-

önünde Louis Ducos du Hauron tarafındanbasıldı. Du Hauron, renkli baskı tekniğinin,patentini aynı yılın 23 Şubat günü almıştı. Bu-güne ulaşan en eski renkli resimlerinden biri1877 yılında çekilen, Angouleme'ye ait bir gö-rüntüdür. Fotoğrafta, bal renkli evlerin ara-sında kiremit renkli çatısıyla yükselen kated-ral ile arkasındaki Charente nehrinin yeşilim-si suları görülür.

İLK RENKLİ RULO FİLM

Robert Krayn tarafından bulundu ve Alman-

188

ya'da 1910 yılında Neue Photographische Ge-sellchaft adlı kuruluş tarafından üretildi. An-cak bunun ömrü kısa oldu ve 1924 yılına ka-.dar bu konuda başka bir çalışma görülmedi.O yıl, yine bir Alman kuruluşu olan LignoseNatural Color Film, bir kez daha rulo halin-de renkli filmi piyasaya sundu. Amatör fotoğ-rafçılar, üç renkli ilk başarılı "Kodachrome"filme kavuşabilmek için 1936 yılına kadar bek-lemek zorunda kaldılar. Kodacolor film ma-karalarının 1942 yılında ABD'de piyasaya çık-masıyla kâğıda basılan ilk renkli fotoğraflarda ortaya çıkmaya başladı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 189: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lotunun uçuş denemeleri yaptıklarını duyun-ca Burton'a gitmişti. Orada, pilotlardanM.Beau ile tanışarak kendisini ikna etti veFarman tipi uçağına binmeyi başardı. Çekim

sırasında hayli korkulu dakikalar yaşamıştıama, daha sonra o anlardan söz ederken, "ga-zetecilik yaşantımın hiçbir dakikasında o denliheyecan duymadım" diyecekti.

İLK KARİKATÜRLÜKARTPOSTALLAR

1880 yılında Almanya'da basıldı. İngiltere'deise ancak 1902'lerde ortaya çıktı. Ancak, ol-dukça büyük bir beğeni gördü. İngiltere'dekikartların yaratıcısı, çok üretken bir kaleme sa-hip olan Donald McGill idi. Deniz Kuvvetle-ri'nde mimar olarak görev yapan bu İskoçasıllı Kanadalı sanatçı, ünlü yazar George Or-vvell'in de belirttiği gibi, aslında para peşinde

koşan biri değildi. Yine de çok zengin olan ya-ratıcı gücüyle, 12 bini aşkın "karikatürize pos-ta kartı" üretti. Bunların günümüze ulaşabilenen eski örneğinin üzerinde, 7 Aralık 1904 ta-rihi vardır. Woodbury serisinin 1140 numa-ralı parçası olan bu kartta, McGill'in yaratıcızekâsının örneklerinden birini görürüz. Birbando eri, elindeki davul tokmağıyla bir banksırasına oturmuştur. Yanında da sevgilisi var-dır. Tokmak kızın vücuduna yöneliktir. Kız,"Ne düşünüyorsun Tommy?" diye sorar. Er-kek, "Senin aklından geçenleri" deyince, kız,"Oh, terbiyesiz" diye bağırır. Buna benzer

189

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 190: Milliyet İlkler ansiklopedisi

esprilerle süslediği kartlarından 350 milyonadet satılan Donad McGill, büyük bir serve-tin sahibi oldu.

TİCARİ İLK RENKLİBASKI SİSTEMİ

Patenti 23 Şubat 1890 günü, Philadelphia'daF.E.Ives tarafından alındı. Ives, "Kromskop"denilen kamerasına iki yansıtıcı ayna takmış-tı. Bunların yardımıyla bir nesnenin üç ayrıgörüntüsü, aynı anda portakal rengi, yeşil vemavi filtreler arasından temin edilebiliyordu.Bu negatifler, daha sonra "fotokromeskop"denilen bir özel aygıt içinde işleme tabi tutu-luyordu. Sonuçta ortaya çıkan basit görüntü,doğala çok yakın renkler taşıyordu. 1896 yı-lında bir şirket kuran Ives, bu baskı tekniğiiçin gerekli aygıtların üretimine geçti.

İLK PİLOT EHLİYETLERİ

Önceden bir sınav yapılmaksızın, Fransa Ha-vacılık Kulübü tarafından 1909 yılının Aralıkayının sonuna kadar uçan pilotlara verildi. 1Ocak 1910 günü, ehliyet sahibi 16 pilotunisimleri, aralarında bir ayrım yapmamak içinalfabetik sıraya göre yayınlandı. Ne var ki,büyük bir talihsizlik eseri, motorlu bir uçak-la ilk kez havalandığı resmi belgelerle sapta-nan Charles Voisin'in adına bu listederastlanmazken, bazı kaynaklarca hiç uçağabinmedikleri iddia edilen kimi adlar, listedeyer alıyordu. O günden sonra pilotların ehli-yetleri ya da uçuş belgeleri, kulüp yetkililerinceyapılan bir sınavdan sonra verildi. Bu şekildeilk bröveyi, 17 numarayla Alfred Leblanc al-dı. İlk 16 uçuş belgesinden biri olan HenryFarman'ın brövesine göre, Farman, uçuşunu7 Şubat 1909 günü yapmıştı.

BRÖVE ALAN İLK KADIN PİLOT

Bayan Elise Deroche ya da havacılık çevrele-rinde bilinen adıyla Baroness de Laroche'dir.8 Mart 1910 günü girdiği uçuş sınavından yü-zünün akıyla çıkarak brövesini aldı. BayanLaroche, aslında tek başına ilk uçuşunu, brö-vesini aldığı tarihten bir yıl önce yapmıştı.

İngiltere'nin ünlü romancılarından Mau-rice Hewlett'in eşi Bayan Hilde B. Hewlett de,Kraliyet Havacılık Kulübü'nün uçuş sınavınıbaşararak 29 Ağustos 1911 günü 122 numa-ralı brövenin sahibi oldu.

İlk planör ehliyeti de, İngiliz Kraliyet Ha-vacılık Kulübü tarafından 30 Mart 1930 gü-

190

1872 yılında 21 yaşındaki Fransız Rorich tarafından çekilenbu kartpostalda, Nümberg kentinin, Mohrentor Kapısı'ndangörüntüsü yer alıyor.

İLK RENKLİ KARTPOSTAL21 yaşındaki Franz Rorich tarafından çekildive 1872 yılında Zürih'te J.H.Hocher tarafın-dan yayınlandı. Üzerinde Zürih'ten 6 küçükgörüntü vardı. Daha sonra iki kartpostal da-ha çıktı. Bunların üzerine de 3'er tane Zürihgörüntüsü basılmıştı. Aynı yıl Rorich ve Loc-her, Cenevre, Basle, Schaffhausen, Rorschachve Neuchatel adlı İsviçre kentleriyle Lindau veNümberg adlı Alman kentlerinin kartpostal-larım yayınladılar. Rorich'in Nürnberg'i Moh-rentor kapısından gösteren kartpostalı, halendünyanın bugüne ulaşan "en eski" kartpos-talıdır. Gerçi bazı koleksiyoncuların ellerinde,Fransa-Prusya savaşında savaş alanlarını gös-teren bazı kartpostallar vardır ama bunlar çi-zim olduklarından gerçek kartpostal olarakkabul edilemezler. Bu tür çizgi-kartların İn-giltere'de ortaya çıkışı, 1894 yılında oldu. Ger-çek fotoğrafla basılan ilk İngiliz kartpostalı ise1899 yılında yayınlandı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 191: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İngiltere'de, üzerinde gerçek bir fotoğraf bulunan ilk kartpostal, 1889 yılında basıldı.

1894 yılında, İngiltere'de basılan kartpostalların üzerinde, etteçizilmiş manzaralar yer alıyordu. Fotoğrafta görülen örnek,bugüne ulaşabilmiş en eski illüstre kartpostaldır.

MANZARA ÇİZİMLİİLK KARTPOSTALAlmanya'da basılan ve "Gruss aus" adıylayaygınlaşan kartlar, bu türün bilinen ilk ör-nekleridir. Üzerinde 6 Temmuz 1889 damga-sı bulunan ve Schwarzwalde Gölü'nün birgörüntüsünü çizgi-resimle yansıtan kartpostal,günümüze kadar uzanmıştır.

Doğal renkleri taşıyan ilk renkli kartpos-tal da Almanya'da basıldı. Prof. Miethe'nin"Naturfarbenphotographie" tekniğiyle Ro-tophot Co.firması tarafından basılan bu kart-postalların bilinen en eski örneğinde, adıbelirtilmeyen bir köyün fotoğrafı vardır ve 16Ekim 1904 günü Hamburg'dan postalan-mıştır.

Sanat eserlerinin röprodüksiyonları ilkkartpostallar ise, büyük olasılıkla 1889 yılın-da İtalya'da basıldı. Günümüze değin ulaşa-bilen en eski örnek, 1891 yılının damgasınıtaşıyor ve Rafael'in "Madonna dellaSeggiola" adlı tablosunu aktarıyor.

îiî

http://groups.google.com/group/merakediyorum

krmhby
Cross-Out
Page 192: Milliyet İlkler ansiklopedisi

nü C.H. Lowe-Wilde'a verildi. İlk helikopterehliyetini ise yine İngiliz Kraliyet HavacılıkKulübü'den 14 Mart 1947 günü Reginald Briealdı.

İLK PLASTİK

"Parkesin" adıyla, nitroselüloz, kâfur ve al-kolün karışımıyla Birmingham kentinde Ale-xander Parkes tarafından yapıldı. Üretimineise Londra'da, 1866 yılında Parkes tarafındankurulan Parkesine Co. adlı şirket tarafındanbaşlandı. Bulucusuna göre, bu ilk plastik,"gerçekten harika" bir maddeydi. Madalya,düğme, tarak, bıçak sapı, kart kutusu, kitapkılıfı, kalemlik gibi çok sayıda ve gerekli eş-yaların yapımı hem kolay, hem de kaliteli ha-le gelmişti. Tüm bu çeşitlerle birlikte, plastikkapı kolu ve aynalar, 1862 yılında yapılanuluslararası sergide tanıtıldı. Bu termoplastikmaddenin bir benzerinin patenti de 15 Hazi-ran 1869 günü New York'ta John Wesley ta-rafından alındı. Wesley, bulduğu plastiğe"selüloid" adını verdi.

İLK PLASTİK CERRAHİ AMELİYATI

23 Ekim 1814 günü, İngiltere'nin Chelsea ken-tinde York Hospital'de yapıldı. İngiliz Ordu-su'ndan bir subay, cıva zehirlenmesi sonucuburnunu kaybetmişti. Doktor Joseph Cons-tantine Carpue, kendisine alın derisinden ye-ni bir burun yaptı. Carpue'nin yöntemi, 1794yılının Ekim ayında yayınlanan "Gentleman'sMagazine" adlı dergide çıkan bir makaleyedayanıyordu. Bu makaleye göre, bir İngiliz su-bayı, Hindistan'da tutsak düştüğünde, yerli-ler kendisinin burnunu kesmişlerdi. Bu su-bayın alın derisi yüzülerek burnunun üzerineindirilmiş, sonra gerektiği kadarından yeni birburun yapılmıştı. Plastik cerrahinin bu türüHindistan'da 5. yüzyıldan beri biliniyordu.Özellikle Coomalar Aşireti, bu konuda uz-manlaşmıştı. Dr. Carpue, onların tekniğini,burun deliklerini birbirinden ayıran yapay birkıkırdak üreterek geliştirmişti.

Plastik cerrahi, en büyük gelişimini I.Dünya Savaşı yıllarında gösterdi. Yalnız İn-giliz Ordusu'ndan 11 bin kişi, bu yeni gelişenyöntemle tedavi edildi. Plastik cerrahi için ilkbirim, Sir William Arbuthnot-Lane tarafın-dan, Cambridge Askeri Hastanesi'nde, 1916yılında açıldı. Bir yıl sonra da Kent'te, YeniZelandalı cerrah Sir Harold Gillies yönetimin-de ilk plastik cerrahi hastanesi hizmete girdi.

İLK OYUN KÂĞIDI

10. yüzyılda Çin'de geliştirildi. Bu kartlar, bil-

192

diğimiz zarların kâğıt üzerine uyarlanmış birbiçimiydi. Daha sonra yine Çinliler, ürettik-leri başka kartlarla, değişik kart oyunları bul-dular. Bu oyunların çoğu, para ile oynanıyor-du. Tu-shu-chi-c'eng Ansiklopedisi'nin altıncıcildinde şu şekilde bir bölüm vardır:

"Liao Hanedanı'nın tarihine göre, İmpa-rator Mu Tsung, Ying-li döneminin 19. yılın-da (M.S. 969), bakanlarım etrafına toplayarakonlara şu konuşmayı yaptı: Bir zamanlar dükCh'ien'in evinde kâğıt oyunları oynanıyordu.Bir süre sonra, oyunda çıkan bir anlaşmazlıksonucu, Siao-ho, onu öldürdü. Sonra felaket,felaketi izledi. Şimdi görüyorum ki, bugününhocaları ve devlet görevlileri, ellerinden oyunkâğıtlarını düşürmüyorlar. O büyük felaket-ten hiç ders alınmadı mı?"

Çinlilere ait olan ve dünyanın en eski oyunkâğıdı olarak kabul edilen bir örnek, 1905 yılın-da Dr. A. von Le Coq tarafından Türkis-tan'da, Turfan yöresinde Sangim Vadisi'ndebulundu. Yanında bazı başka maddelerin in-celenmesiyle, Uygurlar döneminden kalma ol-duğu anlaşıldı (11. yüzyıl). Boyu eninin üçkatı olan bir kartın arkasında, etrafında siyahbir çerçeveyle çevrilen bir adam resmi vardı.

Avrupa'da ilk oyun kartının nereden çık-tığı kesin olarak bilinemiyor. Bu konuda ya-yınlanan en eski belge, Pipozzo di Sandro adlıbir kalyanın elyazması kitabı "Trattato delgoverno della famiglia"nın satırları arasındabulundu. 1299 yılında yazılan bu kitabın birbölümünde, "Eğer o parayla kâğıt oyunu oy-nuyorsa; ona yaptığı şeyin kötülüğünüanlatmalısın" deniliyor.

Bugüne ulaşabilen en eski oyun kâğıtlarıise, Fransızlara aittir. Kral 6. Charles'ın Ha-zine Sorumlusu Charles Poupart, 1392 yılınınKraliyet Envanteri'ni çıkarırken şu notudüşmüş:

"Ressam Jacquemin Gringonneur'a, yap-tığı üç deste oyun kâğıdına karşılık olarak,Kral hazretlerinin emriyle 60 altın verildi." Bukâğıtlar, Kral'ın çıldırdığı şeklinde söylentile-rin çıkmasına ve Kraliyet ailesinin kendisinekuşkuyla bakmasına sebep olmuştu. "Tarot"türü oyun kâğıtlarından 17 adedi halen Paris'te Ulusal Kitaplık'ta muhafaza edilmektedir.

Avrupa'nın en eski basılmış oyun kâğıtla-rı ise, 1841 yılında Fransız antikacı M. Henintarafından Lyon'da bulundu. M. Henin, sa-tın aldığı eski bir kitabın arasında 10 adetoyun kâğıdına rastladı. Kahverengi bir mürek-keple ana çizgileri basılan bu kartların iç kı-sımları, sonradan renklendirilmişti. Uzmanlartarafından yapılan inceleme sonucu, bu kart-ların 1440 sıralarında Provence yöresinde ba-sıldığı anlaşıldı. "Piket" denilen bir oyunu

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 193: Milliyet İlkler ansiklopedisi

oynamak için yapıldıkları da kuşkusuzdu. Bukartlardan sekizi Britisih Museum'da, ikisi deCincinnati'deki ABD Oyun Kartı Üretim Şir-keti'ndedir.

Arka yüzüne reklam basılan ilk oyun kart-ları da, 1700 yılında Londra'da bilgin ve ma-tematiksel araçlar üreticisi Thomas Tuttletarafından yapıldı.

İLK "ÇİFT BAŞLI" OYUN KARTLARI

1813 yılında Leipzig Savaşı'nın anısına, Al-manya'da basıldı. Destedeki papazlar, savaşıkazanan dört Müttefik ülkenin krallarını tem-sil ediyordu. Valeler ise, savaş alanında ordu-ları yöneten mareşalleri canlandırıyorduDamlar da kralların eşleri Pomona, Flora, Dî-ana ve Ceres'ti. Çift başlı oyun kartları, 19.yüzyılın ortalarına kadar pek az kullanıldı.

İLK JOKER

New York'ta, 1857 yılında Samuel Hart Co.firması tarafından bir Londra kulübü için ba-sılan oyun kartlarının içine, ilk kez birer tanede "joker" konuldu.

İLK HAVALI LASTİKLER

Patenti R.W. Thompson tarafından 10 Ara-lık 1845 günü alındı. "Araba Tekerleklerin-de Büyük Gelişme" başlığı altında tanıtılanpatent başvurusunda, ürün şöyle tanıtılıyordu:

"Ayrıca, yuvarlanabilen her cisme takıla-bilir."

Ertesi yılın yaz mevsiminde, Thompson'un pnömatik (havalı) lastiklerinin kamuoyu-na ilk tanıtımı yapıldı. 22 Ağustos 1846 gün-lü The Mechanic's Magazine dergisi, bugösteriyi şöyle anlatıyor:

"Bu hafta, parkı dolduran ziyaretçiler,hayretler içinde kaldılar. Bir arabaya yeni bu-lunmuş tekerlekler takılmıştı. Araba hareketediyordu ama, tekerleklerden çıt çıkmıyordu.Gözünüzü kapatırsanız, arabanın yürüdüğü-nü katiyen anlayamazdınız. Ayrıca bu yeni tiptekerlekler, arabanın hareketini de çok kolay-laştırmıştı. Üstelik çok dayanıklıydılar. Yak-laşık 100 mil yol üzerinde deneme yapıldı. Buyolların bazılarında demir tekerlekler bile ha-sar görebilirdi. Ama yeni tip havalı lastik te-kerlekler, yüz mil sonra bakıldıklarında ilkgünkü gibiydiler."

Gerçekten de lastik tekerlekler en ağıraraçlarda bile denendi ve demir tekerleklere

oranla, düz yolda yüzde 60, bozuk yolda yüz-de 30 çekiş üstünlüğü sağladığı görüldü.

1847 baharında, The Mechanic's Magazi-ne, Whitehurst and Co. şirketinin Thompson'la havalı lastik üretimi için bir anlaşma yaptı-ğını, üretilen ilk lastiklerin, şirketin OxfordCaddesi'ndeki teşhir salonlarında sergilenece-ğini duyurdu. Bu tür lastiklerin ilk müşteriside Guildford'dan Lord Loraine oldu. LordLoraine, 1 Ekim 1847 günü yerel bayi Mayand Jacobs Co.'dan, 44 sterlin karşılığındadört adet Thompson havalı tekerleği aldı vearabasına taktırdı. 1895 yılında bu lastikler,bir çiftlikte çür'ümek üzereyken bulundu veDunlop firması tarafından 500 sterline satınalındı.

Karayolu ulaşımında "yeni bir çığır" açanhavalı tekerleklerin satışı, ilk yıllarda çok ya-vaş gitti. Bunda, fiyatların da etkisi vardı. Zi-ra, tamamen el emeğiyle yapıldıkları içinhavalı lastikler, hayli pahalıya mal oluyordu.Ayrıca, 70 civata ile tekere monte edildikle-rinden, takıp çıkartması da hayli güçtü.

İLK HA VALİ BİSİKLET LASTİĞİ

Belfast'ta John Boyd Dunlop tarafından ya-pıldı. Asıl mesleği "veteriner-cerrahlık" olanDunlop, mesleki çalışmalarında işine yaraya-bilecek çeşitli araçlar yapmıştı ve bunların tü-münde de lastik kullanmıştı. Lastiği yakındantanıyor, niteliklerini biliyordu. Bu nedenle,lastiği "yeniden keşfetti" ve hayatında hiç bi-siklete binmemiş olmasına karşın, ilk havalıbisiklet tekerleğini yaptı.

Dunlop'un kafasında, lastikten bisiklet te-kerleği yapmak fikri, 1887 yılında bir Ekimsabahında doğdu. O sabah, bir yandan kah-vesini yudumlarken, bir yandan da bançedeüç tekerlekli bisikletine binen 10 yaşındaki oğ-lunu gözlüyordu. Bisikletin demir tekerlekle-rinin döşemede yaptığı hasarı görünce aşağıindi ve bir hortumdan, tekerlekleri çevreleye-cek büyüklükte parçalar kesti. Bunların içini,hava yerine su ile doldurdu ve tekerleklerinçevresine yerleştirdi. Mutlu bir rastlantı sonu-cu orada bulunan Dunlop'ların aile doktoruSır John Fagan, hortum parçalarının içine suyerine hava doldurmayı önerdi. Dunlop, bukez ince lastikten bir boru yaptı ve bunu ah-şap tekerleklerin üzerine geçirerek futbol to-punu şişirmek için kullandıkları pompaaracılığıyla içlerini hava ile doldurdu. Ancakbu son çalışma, hayli zamanını almıştı. Niha-yet bir çift lastik tekerlek, ahşap contalarıylabirlikte 28 Şubat 1888 günü küçük Johnnie'-nin "Edlin Quadrant" marka üç tekerlekli bi-

195

http://groups.google.com/group/merakediyorum

krmhby
Cross-Out
Page 194: Milliyet İlkler ansiklopedisi

sikletine takıldı ve çocuk büyük bir mutlulukiçinde ilk turunu attı.

1888 yılında, Dunlop, Edlin and Co, şir-ketinden büyük boy bir bisiklet satın aldı vebunlar için ilk lastik tekerlekleri yaptı. Yenitekerleklerin araca kazandırdığı hızı ve kulla-nım kolaylığını gören Edlin firması, veterinercerrahla bir anlaşma yaparak birlikte lastik te-kerlek üretimine geçtiler. 19 Aralık 1888 gü-nü Irish Cyclist'te yayınlanan şu ilan, yeni birendüstrinin doğumunu müjdeliyordu::

"Yeni havalı lastiklerimizi mutlaka dene-yin. Bu tekerleklerle titreşim sorunu ortadankalktı. Yetkili satıcı: W. Edlin ve Ortaklan.Garfield Caddesi, Belfast."

Üretimin başlamasından sonraki bir yıliçinde 50 adet lastik tekerlekli bisiklet satıldı.Bundan cesaret alan Dunlop, kendi hesabınaüretime geçmeye karar verdi. 18 Kasım 1889'da, The Pheumatic Tyre and Booth's CycleAgency Ltd. adında bir şirket kurdu ve yeniyıla çok az bir süre kala, Dublin yakınların-daki ilk küçük fabrikasını hizmete açtı.

İLK HAVALI OTOMOBİL LASTİĞİ

Parisli lastik yapımcısı Edouard Michelin ta-rafından yapılan dört adet ilk havalı otomo-bil lastiği, 4 beygir gücündeki Peugeot markaotomobile takıldı ve Michelin bu arabayla 11Haziran 1895 günü Paris-Bordeaux Yarışı'nakatıldı. Gerçi 1200 kilometrelik yarış sırasın-da 22 kez lastik değiştirmek zorunda kaldıama, yine de saatte ortalama 25 kilometre ya-parak, 19 yarışmacı arasında dokuzuncu ol-du. Her tekerlek, 20 bijonla monte edilmişti.

HA VALİ LASTİK KULLANANİLK OTOBÜS

Paris'te yapılan 2 bin 250 kiloluk De Dion-Bouton marka buharlı otobüse, 1900 yılında4.5 inçlik Michelin lastik tekerlekleri takıldı.Bu, aynı zamanda lastik tekerlekler üzerindeyol alan ilk ağır vasıta oldu.

HAVALI LASTİK KULLANANİLK YÜK ARACI

1.5 ton ağırlığındaki Alman yapısı Daimlermarka benzinli kamyona 1902 yılının Temmuzayında Dunlop havalı lastikleri takıldı. 8 bey-gir gücündeki kamyon, Dunlop'un Clenken-well Road'daki deposundan Londra'ya lastikstoklarını taşımak için kullanıldı. 1920'li yıl-

194

İLK POLİS ARABASIİngiltere'de, motorlu bir aracın polisin hizme-tine girmesi ilk kez 1899 yılının Nisan ayındagerçekleşti. Northamptonshire Karakolu'nungörevlilerinden Çavuş McLeod, kentte bulu-nan "Barnum and Bailey Sirk"nin gösterileriiçin sahte bilet satan bir adamın peşine düş-tü. Sahtekârı yakalamakta güçlük çekeceğinianlayınca, Jack Harrison adında birine aitolan Benz marka aracı ödünç aldı. Uzun birkovalamaca sonunda, zanlıyı, Harpole ile Flo-re arasında ele geçirmeyi başardı. Olayı okur-larına nakleden Autocar dergisi, "Arabaöylesine hızla gidiyordu ki, eğer Çavuş McLe-od direksiyonda değil de yolun kenarında ol-saydı, mutlaka durdurup cezayı basardı" diyeyazdı.

Sürekli olarak polis tarafından kulanılmaküzere satın alınan ilk araç, bir Stanley Stea-mer idi. Boston Emniyet Müdürlüğü tarafın-dan 1903 yazında hizmete kondu ve Back Bayyöresinde devriye görevi yapan dört atın ye-rini aldı. Automobile dergisinin, hız limitiniaşanların yakalanabilmesi için polisin elindeçok daha hızlı araçlar bulunması gerektiği yo-lundaki bir yazısı, 1905 yılının Haziran ayın-da okurlara ulaştığında, St. Louis EmniyetMüdürlüğü, bir trafik ekibinin altına bu nite-likteki bir aracı çoktan vermiş bulunuyordu.

Suçlularla mücadele etmek amacıyla po-lis tarafından kullanılan ilk araçlar olan ikiadet "Crossley", 1920 yılının Eylül ayında İn-giliz polisinin "Uçan Birlikler" denilen bölü-münde hizmete girdi. Bir yıl sonra bu araçlaratelsiz takıldı. Telsizlerin çok uzun olan anten-leri, arabanın tavanından uzanıyordu. Elle ku-manda edilen bu antenler, gerektiğinde içeride alınabiliyordu. Sürekli olarak değişik kis-veler altında faaliyet gösteren iki Crossley, ye-raltındaki dünyanın "korkulu rüyası" halinegelmişti.

lara gelinceye değin, havalı tekerleklerle yolalan kamyonların sayısı çok sınırlı kaldı.

HA VALİ LASTİK TAKILAN İLK UÇAK

Romanya doğumlu havacı Trajan Vuia tara-fından yapılan "Vuia I" adlı uçağa, havalı las-tik tekerlekler takıldı ve ilk deneme, 3 Mart1906 günü Fransa'nın Montesson yöresindeyapıldı. Yeni tekerleklerin sağladığı kolaylık-la, Vuia I, yerde o güne kadar havada bile ala-madığı kadar yol aldı. Bu uçağın yeni lastiktekerlekleri ile yaptığı en uzun uçuş, 24 kilo-metre sonra Vuia Fin yere çakılmasıyla sonaerdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 195: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1920 yılının Eylül ayında hizmete giren telsizli ilk polis ara-basının tepesinde, dev bir anten bulunuyordu. Suçluların iz-lenmesi için her gün değişik bir kılığa giren bu arabanın telsizi,gerektiğinde çıkarılıyordu.

İLK POLİS DEDEKTİFİ

Fransız Eugene François Vidoeq'tur. 1775 yı-lında Arras'ta doğan Vidocq, takma dişçaldığı için daha öğrencilik yıllarında hapis-haneyle tanıştı. Banders adlı bu hapishane ay-nı zamanda delilerin tedavi edildiği birbakımevi niteliğindeydi. Cezasını bitirdiktensonra Fransız Ordusu'na girdi. Ama çok geç-meden birliğinden kaçarak o zaman Fransa'nın can düşmanı olan Avusturya Ordusu'nunsaflarına katıldı. Bir süre sonra aradan da sı-kıldı ve firar etti. Birkaç gün sonra kendini ye-niden cezaevinde buldu. Lille Goal Hapisha-

nesi'ni basarak suçluların serbest bırakılma-sını sağlamaya çalışırken yakayı ele vermiş veBrest Cezaevi'ne tıkılmıştı.

Vidocq, Brest Cezaevi'nden üç kez kaçtı.İkisinde zincire vurulmuş olarak geri getiril-di. Üçüncü yakalanışında, Paris polisinin ön-de gelen isimlerinden M. Henry'ye yaklaşarak,Brest'e atılmamak koşuluyla polis hesabınaçalışmayı ve muhbirlik yapmayı önerdi. Ye-raltı dünyasını Vidocq kadar tanıyan çok azinsan vardı. Bu nedenle M. Henry, bu öneri-nin kıymetini bildi. Gerekli emirleri vererek,Vidocq'un Brest yerine La Force Gaol'e gön-derilmesini sağladı. Vidocq, cezasının geri kala-nını burada mahkûmların kaçış planlarını

195http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 196: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ilgililere bildirerek tamamladı. Cezaevindençıktıktan sonra da polisin hesabına çalışma-ya devam etti. O dönemde polise casusluk yapankaranlık insanlar, bu hizmetlerinin karşılığın-da kendi çevirdikleri işlerin görmezlikten ge-linmesini isterlerdi. Vidocq ise, tamamentersine hiçbir pis işe bulaşmamaya ve adınıntemiz kalmasına özen gösteriyordu.

Sonunda, yeraltındaki dostları, bu özelli-ği nedeniyle Vidocq!un polisin adamı olmasın-dan kuşkulandılar. Bu da onun gizli çalış-malarının sonu demekti. Ama M. Henry, böy-lesine bir yardımcıyı kaybetmek istemiyordu.1812 yılında, cesur bir adım atarak, polistesuçların önceden önlenmesi için yeni bir şubekurdu ve "Surete" adı verilen bu örgütün ba-şına Vidocq'u getirdi. Böylece eski hırsız, as-ker ve cezaevi kaçağı, para karşılığında tümmesaisini suçluların yakalanmasına ve suçla-rın önlenmesine ayıran ilk polis müfettişi oldu.

Sûrete'de dört kişilik bir personel vardı vebunların hepsi de Vidocq'un La Force Ceza-evi'nde tanıdığı arkadaşlarıydı. Bizzat kendi-si seçmişti onları. Sainte Anne Caddesi'ndeküçük bir binada üslendiler. Bu denli küçükbir birlik, kent içindeki suç oranının büyük öl-çüde azalması, Vidocq'un kullandığı bilimselyöntemlerden kaynaklanıyordu. Vidocq, suç-ları çeşitli başlıklar altında tasnif etmiş ve han-gi suçu kimlerin işleyebileceğini gösteren bir"sabıkalılar dosyası" düzenlemişti. Ayrıca,öteki tüm başarılı dedektifler gibi içgüdüsü veönsezisi de kendisine çok yardımcı oluyordu."Bir suçlunun yüzünü tümüyle görmeme ge-rek yok" demişti bir keresinde, "gözlerine ba-kayım yeter".

Vidocq, Surete'den emekli olduktan sonra,dedektiflik dünyasında ikinci yeniliği yaptı veilk özel dedektif bürosunu kurdu. Daha son-raki yıllarında yoksulluğun kucağına düştü ve1855 yılında bir yoksullar evinde öldü.

İLK POLİS KÖPEKLERİ

Özel olarak eğitilmiş köpeklerin yasaların hiz-metine ilk girmesi, İngiltere'de 8 Şubat 1816günü Aberdeenshire'da oldu. Polis memuruMalcolm Gillispie, bull-terrier cinsi köpeğiy-le, sahte viski imalatçılarının izine düştü. Kö-peğe, kuşkulu kişilerin bindiği atların burnunuısırmak öğretilmişti. Böylece atın üzerindekikişi yere düşüyor ve polis de onu kıskıvrak ya-kalıyordu. Bu yöntemle sekiz suçlunun yaka-lanmasına yardımcı olduktan sonra, aynı yılın30 Temmuz günü, dokuzuncu avını yakala-mak üzereyken, suçlunun silahından fırlayan

196

kurşunlarla vurularak öldü.Köpeklerin düzenli bir biçimde polisin hiz-

metine girmesi ise ilk kez 1899 yılında Belçi-ka'nın Ghent kentinde başladı. Bu tarihtenkısa bir süre önce, Ghent polisi, köpeklerdenyalnızca gece devriyeleri sırasında yararlanma-ya başlamıştı.

İngiltere'de, bir suçlunun izini sürmek içinpolis köpeğinden ilk kez 1876 yılının Nisanayında Blackburn polisi tarafından yararlanıl-dı. Emilly Holland adlı yedi yaşında bir ço-cuk, ırzına geçildikten sonra boğazı kesilereköldürülmüştü. Köpek, önce cesedin bulundu-ğu yere götürüldü. Ama orada bir koku almakmümkün olmadı. Daha sonra iki kuşkulu ki-şinin evleri ziyaret edildi. İlk evde, köpek her-hangi bir heyecan belirtisi göstermedi. Ama,ikinci eve gidildiğinde, çıldıracak gibi oldu.Kayışını tutan polis memurunu zorla sürük-leyerek şöminenin yamna getirdi. Bacanın içkısmında, duvarın içine gömülmüş olarak ço-cuğun başı bulundu. Evin sahibi William Fish,suçunu kabul etti ve derhal tutuklandı.

İLK POLİS BİRLİĞİ

Tamamen bağımsız olarak hareket eden ilkpolis birliği, 1667 yılının Mart ayında Paris'-te kuruldu. Böylece, yargı ve kovuşturma yet-kileri ilk kez birbirinden ayrılmış oluyordu.Polis örgütünün başına bir teğmen getirildi vekendisine, kentin güvenliğinden sorumlu ol-duğu bildirildi. Gabriel-Nicholas de la Reynieadlı bu teğmen, 30 yıl Paris Emniyeti'nin ba-şında kaldı. Emrinde, yarı askeri nitelikte144'ü atlı, 554 polis vardı.

Paris Polisi'ne 12 Mart 1829 günü çıkarı-lan bir yasayla, ilk kez özel bir üniforma giy-dirildi. Yasanın gerekçesinde şöyledemliyordu:

"Bu üniforma, kamuoyuna kendilerini ko-ruyan bir gücün varlığını sürekli olarak hatır-latacaktır. Ayrıca polisler, yapabilecekleriherhangi bir yanlış sonucu, halkın arasındakaybolup gidemeyecekleri için, sürekli olarakdikkatli davranmak zorunda kalacaklardır."

GÖREV BAŞINDA ÖLDÜRÜLENİLK POLİS

Londra'da, metropoliten yörenin polislerin-den William Grantham, 29 Haziran 1830 ge-cesi Somers Town'da devriye gezerken, ikisarhoş İrlandalının bir kadını dövdüklerinigördü. Kadını kurtarmak için aralarına girdi-ğinde, birden kendisini yerde buldu. Kadın da

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 197: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dahil, üçü birden zavallı polis memurunuölünceye kadar tekmelediler. Grantham'ın öl-meden önce son gördüğü şey, kurtarmak is-tediği kadının beynine doğru yaklaşan çizmesioldu.

İLK MOTOSİKLETLİPOLİS DEVRİYESİ

New York Polisi tarafından 1905 yılında üçaraçla başlatıldı. Çok büyük yararları görü-lünce, Emniyet Müdürlüğü'nün 1906 yılı büt-çesine 20 yeni aracın alınması için ödenekkondu. Los Angeles kentinde de 1911 yılındaaltı kişilik motosikletli polis birliği kuruldu.

İLK KADIN POLİS

Üniforma giyen ve bir erkek meslektaşınıntüm yetkilerini taşıyan ilk kadın polis, BayanAlice Stebbin Wells'tir. 12 Eylül 1910 günüLos Angeles Emniyet Müdürlüğü'nde görevebaşladı. İlk gün, kendisine bir polis rozeti, birilkyardım kitabı ve yönetmelik verildi. O gün-lerde, polislere, görevlerine giderken ya da biriz peşindeyken, taksilere ücretsiz olarak bin-melerini sağlamak üzere özel bir rozet verili-yordu. Bayan Wells, ne zaman bir taksiyebinse, aracın şoförü tarafından kocasının ro-zetini haksız yere kullanmakla suçlanıyordu.Bu durumdan çok rahatsız olunca, durumuâmirlerine açtı ve kendisine "kadın polis"olduğunu gösterir özel bir rozet verilmesini is-tedi. Bunun üzerine Bayan Wells için, üzerin-de "Kadın polis rozeti no. 1" yazılı bir rozetyaptırıldı.

1850'li yıllardan beri özellikle haftalık mi-zah dergilerinde bir kadının da polis olabile-ceği varsayılarak çizilmiş çeşitli karikatürlerve bu yolda uydurulmuş fıkralar yayınlanıyor-du. Bütün bunlarla koşullandırılmış olan LosAngeles halkı, bir kadının gerçekten polis ol-duğuna, üstelik tutuklama yetkisine de sahipbulunduğuna bir türlü inanamıyordu. Ancak,bir süre sonra Bayan Wells, modelini kendiçizdiği polis üniformasını giymeye başlayın-ca, kimse sesini çıkaramadı.

Bayan Wells'in en önemli görevleri arasın-da, dans salonları.kayak salonları ve resim ser-gileri gibi toplu yerlerde denetim yapmaktı.Ayrıca, kayıp kişileri araştırmak, herhangi biriş için karakola gelen kadınlara yardımcı ol-mak da onun görevleri içine giriyordu. Çokgeçmeden Los Angeles Emniyet Müdürlüğübir yönerge çıkardı. Buna göre, hiçbir genç

kız, erkek bir polis memuru tarafından sor-guya çekilemeyecekti. Bu görev, yalnızca ka-dınca sıcaklıkları ve yakınlıkları ile gençkardeşlerinin güvenlerini kazanabilecek olankadın polislerce yerine getirilecekti.

Bu yasanın çıkmasına olan katkısı bir ya-na, Bayan Wells, kadın polislere olan gerek-sinimin kabul edilmesi için gerçekten çokyararlı oldu. Onun bu çabalan sonucu, 1916yılında, ABD'deki kadın polislerin sayısı 17'yibuldu.

DEVRİYE GEZENİLK KADIN POLİSLER

Komiser Sir Nevil Macready'nin yönetimin-de,' 23 Aralık 1918 günü yayınlanan bir yönet-melikle görevlerine başladılar. 100 polis adayıönce 1919 yılının Şubat ayma kadar BayanF. Stanley'in kumandasında Peel Polis Aka-demisi'nde eğitim gördüler. 100 kişilik bu bir-lik, Kadın Polis Gücü'nden tamamenbağımsızdı. Zira Sir Nevil, Kadın Polis Gücü'nü hiç sevmiyor ve onlardan "erkeksi kadın-ların üniforma giydikleri militan bir örgüt"olarak söz ediyordu.

Sir Nevil, yeni kurduğu devriye birliğiningerekçesini de şöyle açıklıyordu: "Parklardagüneşlenen hanımefendilerin ve beyefendile-rin arasında ızbandut gibi erkek polislerin dev-riye gezmesi hiç de hoş olmuyor. Bu görevinkadın memurlarca yapılması çok daha iyi."

İLK POLİTEN

1933 yılının Mart ayıda, İngiltere'nin Cheshirekentindeki ICI laboratuvarlarında R.O. Gib-son tarafından elde edildi. Gibson, etilen ilebenzaldehidi, 170 santigrat derecede tepkime-ye soktu ve elde ettiği sonucu defterine şöyleyazdı: "Sonuçta, tepkime kabının iç çeperinikaplayan beyaz bir madde kalıyor." Polite-nin ilk kullanımı ise, yalıtım amacıyla oldu.1939 yılının Temmuz ayında Telegraph Cons-truction and Maintenanca Co. adlı şirket, birmil uzunluğundaki sualtı kablosunu politenipi ile kapladı ve Wight Adası ile BritanyaAdası arasına yerleştirdi.

İLK POP GRUBU

Vokal ve enstrümantal türde ilk vokal grubu,"The Bluecaps"tır. ABD'nin Nashville ken-tinde beş genç tarafından kurulan grupta, Dic-

197

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 198: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kie Harrel davul, Jack Neal basgitar, WillieWilliams ritm gitar çalıyorlardı. Clif Gallupvokalde eşlik ederken, Gene Vinvent de gru-bun solistliğini yapıyordu. 1956 Haziran'ın-da Capitol Plakçılık tarafından çıkarılan ilkplaklarının bir yüzünde, "Be-Bop-a-Lula" ad-lı parçalan, öteki yüzünde de "Woman Love"adlı şarkı vardı. Birinci şarkı, Amerikan lis-telerini altüst ederken, Woman Love, BBC ta-rafından yasaklandı. Grubun doldurduğu"Blujean Bob" adlı ilk uzunçalar da, aynı yılpiyasaya çıktı. The Bluecaps, 1959 yılındadağıldı.

İLK "EN SEVİLEN PLAKLAR"LİSTESİ

Plak satışlarını temel alarak hazırlanan ilk lis-te,4 Ocak 1936 günü, New York'ta, The Bill-board tarafından yayınlandı. Üç büyükplakçılık şirketinin en çok satan plakları, üçayrı liste halinde verilmişti. 30 Aralık 1935 gü-nü biten haftanın sonuçlarına göre, üç liste-nin ilk sıralarında şu şarkılar vardı: Joe Venutive Orkestrası'nın seslendirdiği "Stop, Lookand Listen" (Colombia), Ozzia Nelson ve Or-kestrası'nın seslendirdiği "Quicker Than YouCan Say" (Brunswick), Tommy Dosey ve Or-kestrası'nın seslendirdiği "The Music GoesRound" (RCA-Victor).

Tüm plak şirketlerinin yapıtları arasındaseçilen "İlk on" listelerinin birincisi, 14 Ka-sım 1952 günü İngiltere'de New Musical Exp-ress gazetesinde yayınlandı. Liste, şuşekildeydi:1. "Here in My Heart", Al Martino2. "You Belong to My Heart", Jo Stafford3. "Somewhere Along the Way", Nat King

Cole4. "Isle of Innisfree", Bing Crosby.5. "Feet Up", Guy Mitchell6. "Helf As Much". Rosemary Clooney7. "High Noon", Frankie Laine

"Forget Me Not", Vera Lynn8. "Sugar Bush", Doris Day ve Frankie Laine9. "Homing Waltz", Vera Lynn10. "Auf Wiedersehen", Vera Lynn.

İLK OTOMATİK POSTADAMGASI MAKİNESİ

Norveçli mucit Karl Uchermann tarafındangerçekleştirildi. 1903 yılında Oslo'daki KragMaskinfabrik tesislerinde üretime başlandı.Norveç Posta İdaresi tarafından yetki verilmiş

198

1890 'lı yıllarda Paris 'te, köpekler için bir güzellik salonu açanMadam Ledouble, mesleğim yeterince duyurabilmek için ken-disine özel bir de "kartvizit" bastırmıştı.

kişilerce kullanılan bu makineler, gönderilenkolinin değerini, gönderildiği postanenin adınıve postalanış tarihini basıyordu. 15 Haziran1903 günü hizmete giren aygıtların kullanımı,1905 yılının Ocak ayına kadar sürdü.

Bu tür araçları sürekli olarak kullanan ilkülke ise, Yeni Zelanda'dır. Bu ülkede, Postaİdaresi, aldığı bir kararla 1904 yılından itiba-ren Ernest Moss tarafından patenti alınaraküretilen otomatik damgalama makinelerininkullanımını başlattı.

İLK POSTA PULU

1653 yılında Paris'te hizmet veren FrançoiseVelayer'e ait Petite Post'ta kullanıldı. "Bil-lets de Prot Paye" adı verilen bu pullar, ger-çekten bilet şeklindeydi ve postaya verilenmaddenin üzerine yapıştırılıyordu. Günümü-ze kadar ulaşabilen bir örneği olmamakla bir-likte, üzerinde ödenen posta ücretinin yazılıolduğu biliniyor. O dönemde, genellikle pos-ta ücreti alıcılar tarafından ödendiğinden,"önceden ödeme" anlamına gelen pul kullan-ma yöntemi pek yaygın değildi.

Posta ücretinin önceden ödendiğini simge-leyen pulların İngiltere'de kullanılmasına 1 Ni-san 1680 günü Londra'da başlandı.

O gün, William Dockwra, kendisi tarafın-dan çalıştırılan London Penny Post'ta, pul-ların tanıtımını yaptı. Üçgen şeklindeki bupulların üzerinde, "ücreti öncedenödenmiştir" kaydı vardı. Dockwra'nın el ya-pımı pullarından 10 adedi, günümüze kadarulaşmıştır.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 199: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KÖPEK GÜZELLİK SALONUİngiltere'de, The Dogs' Toilet Club adı altın-da Londra'nın New Bond Caddesi'nde, 1896yılında açıldı. Dükkânın sahibi, bu girişimiParis'te aynı konuda birkaç yıl önce faaliye-te geçen Bayan Ledouble'den esinlenmişti.Londra'daki güzellik salonunda, hayvanlarınderilerinin tahriş edilmemesi için, banyo sıra-sında sabun yerine yumurta sarısı kullanılıyor-du. Ayak tırnaklarına yapılan pedikür dı-şında, isteyen "müşterilerin" dişleri de par-latılıyordu.

İLK YAPIŞKAN PULLAR

İskoçya'nın Dundee kentinde, 1834 yılınınAğustos ayında James Chalmers tarafındankendi matbaasında bastırıldı. Chalmers'inamacı, posta pullarının tek tip haline getirile-bileceğini kanıtlamaktı. Önceleri hiç ilgi çek-medi. Ancak, Rowland Hills tarafındanyapılan posta reformu önerisini tartışmak üze-re 4 Aralık 1837 günü toplanan ParlamentoSeçim Komitesi'ne bastığı pullardan birkaç ör-nek göndermeyi başardı. Hills tarafından ha-zırlanan Posta Reformu tasarısında, pulların,zarfların üzerine basılması öneriliyordu.

Çok geçmeden, bir mucit olarakChalmers' ve onun geliştirdiği pul sisteminidestekleyenlerle, Rowland Hills'in, pul bas-kılı zarf buluşunu destekleyenler arasında yo-ğun tartışma başladı. Ancak, bu tartışma,hiçbir zaman iki taraftan birini tam olarak tat-min edecek bir çözüme ulaşamadı.

YANLARI TIRTILLI İLK PUL

1854 yılının Şubat ayında çıkarılan "PennyRed" pulunun kenarları, bugünkü örneklerin-de olduğu gibi tırtıllı idi. Bu fikrin sahibi olanHenry Archer, ilk perfore (tırtıl yapma) ma-kinesini 1847 yılında yapmıştı. Ama ilk de-nemelerinde istediği sonucu alamadı. Çalış-malarına devam etti ve bir yıl sonra iki pul ara-sında düzenli delikler açabilen bir araç yap-mayı başardı.

1 Ocak 1850 yılında, Avustralya'da, New South Wales Pos-tanesi tarafından çıkarıldı. 1, 2 ve 3 penilik fiyatlar taşıyanbu pulların üzerinde, "Sidney'den görüntüler" vardı.

İLK RESİMLİ POSTA PULUÜzerine herhangi bir kişinin portresi yerine çe-şitli resimler basılan ilk posta pulları, üç ayrıfiyattan satışa çıkarılan "Sidney Görüntüleri"adlı seridir. Avustralya'da, New SouthwaiesPosta İdaresi tarafından 1 Ocak 1850 günükullanımı başlatıldı.

İLK OTOMATİK PUL MAKİNESİ

Para atıldığı zaman belirli bir miktarda pul ve-ren otomatik pul makinelerinin ilki, Londra'da Stamp Distribution Syndicate tarafındangeliştirildi ve 1891 yılının Mayıs ayında hiz-mete sokuldu. Kentin çeşitli yerlerine konanbu ilk posta pulu makinelerinde, bir peni atıl-dığı zaman 64 sayfalık bir bloknot düşüyor-du. Pullar, bloknotun en arka sayfasınailiştirilmişti. Bloknot'un içinde birkaç tanetam sayfa ilan ile 1891 yılının takvimi vardı.Yapım masrafları, içindeki ilanların geliri ilefazlasıyla karşılandığından, bloknotlar, ücret-siz olarak dağıtılıyordu. Pulların üzerindekiKraliçe Victoria resminin boyun kısmına pul

199

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 200: Milliyet İlkler ansiklopedisi

makinelerini yapan kuruluşun adının ilk harf-leri olan SDS rumuzu basılmıştı.

ambalajlayarak bütçelerine oldukça önemlikatkılarda bulunuyordu.

İLK UÇAK PULU İLK HAZIRLIK OKULU

İtalyan Posta İdaresi tarafından, 1917 yılın-da bastırıldı. Bu 200 bin posta pulunun üze-rinde, "Esperimento Posta Aerea-Maggio1917-Torino-Roma, Roma-Torino" sözcükleriyazılıydı. Zira, ilk uçak postası servisi o yılınMayıs ayında deneme niteliğinde Roma ile To-rino kentleri arasında başlatılmıştı.

İLK POSTA KARTI

Telif hakkı 1861 yılında Philadelphia'da JohnP. Charlton tarafından alındı. Charlton, da-ha sonra bu hakkını hemşerisi Hyman 1.Lipman'a devretti.Lipman'ınözel kenar süsüile bastırdığı posta katları, ABD Posta İdare-si'nin posta kartını kendi tekeline aldığı 1873yılma kadar satıldı.

Posta ücreti önceden ödenerek alman ilkposta pulları ise 1 Ekim 1869 gününden itiba-ren Avusturya Posta İdaresi tarafından Dr.Emmanuel Herrmann'ın önerisi üzerine satı-şa sunuldu. Saman renkli kartların üzerindeposta ücretinin fiyata dahil olduğunu göste-ren pullar vardı. İlk iki ay içinde, 2 milyon 930bin adet satılarak hak ettiği ilgiyi gördü.

İLK ANMA PULU

2 fenik değerindeki yeşil ve kızıl renkli pullar,Alman Atıcılık Yarışması'nın 25. yıldönümünedeniyle 1887 yılının Temmuz ayındaFrankfurt-an-Main Privat-Brief-Verkher Pos-ta idaresi tarafından çıkarıldı.

İLK CİPS PATATES

1853 yılında.New York'taki Moon Lake HouseOteli'nin Kızılderili aşçısı George Crum tara-fından hazırlandı. Bir akşam, otelin restora-nına yemeğe gelen müşterilerden biri, Crum'dan, "Fransızların ünlü patates tavasındandaha ince bir patates yemeği" istedi.

George Crum'un yaptığı cips, öylesine tu-tuldu ki, kısa zaman içinde Moon Lake Hou-se'un, özel yemeği haline geldi. Birkaç yılsonra, paketlenmiş cips satışı, ülkenin her ye-rinde salgın haline geldi. Pek çok dargelirliAmerikan ailesi, patatesleri evlerinde kızartıp

200

Öğrencileri, genel okullara hazırlayan ilk özelhazırlık okulu, "Temple Grov", 1810 yılın-da Rahip Dr. Pearson tarafından kuruldu.Okulun Vikont Paalmerstone'a ait olan bina-sı, Mortlake ile Riclomnd Park arasındaki 80dönümlük arazi üzerinde yer alıyordu. Okulyöneticilerinin tanımlamasıyla, "Temple Gro-ve'da seminer yapan genç beyefendiler" okula7 yaşını doldurduktan sonra geliyorlar ve 14yaşında ayrılıyorlardı. Mezunların çoğu,Eton'a gidiyordu.

1818 yılında kurulan bir illüstrasyondananlaşıldığına göre, öğrenciler, yuvarlak birşapka, uzun kuyruklu ceket ve beyaz panto-lon giyiyorlardı. Eğitimin temel amacı ise,okul başöğretmeninin tabiriyle, öğrencilerekendilerini kaba alt tabakadan ayırarak pırılpırıl bir beyefendi yapacak özellikleri kazan-dıracak günlük çalışmalar yaptırmaktı. Bu ça-lışmalardan beklenen sonucu alabilmek içinde, gerek sınıf içinde, gerekse ders dışı saat-lerde, çok sıkı bir disiplin uygulanması gerek-tiğine inanılıyordu. 1830'lu yıllarda, buokulun yaşantısı hakkında bir fikir edinmekiçin Norfolk'un ünlü ailelerinden birinin oğ-lu olan H.J. Coke'un, "gizli" anı defterinebir göz atalım:

"Günümüze, kocaman birer kaşık sülfürve şeker pekmezi ile başlıyorduk. Bir saat sü-ren ilk dersten sonra, kahvaltıya iniyor ve birşişe süt içiyorduk. Bu süt öylesine berraktı ki,ona aramızda mavi gökyüzü adını takmıştık.Yanında da bir dilim yağlı ekmek veriliyordu.Evet, gerçekten de zaman zaman biraz yağoluyordu ekmek diliminin üstünde. Akşam ye-meklerinde ise bol bol pirinç vardı. Temizliğegelince, orada kaldığım iki yıl içinde, bir kezolsun banyo yapmadım. Cumartesi geceleri,hademeler yatakhanelerimize gelir, ayakları-mızı yıkarlardı. Bir leğen dolusu suyun çev-resine on ikimizi birden oturturlar, ayakları-mızı leğenin içine soktururlardı. Sonra da çı-karmamızı söylerler ve sonraki grubu çağırır-lardı. Su hiç değişmediğinden, en sona kalanarkadaşlarımız, ayaklarını sokarken gözleri-ni de kapatırlardı pisliği görmemek için,"

TAŞINABİLİR İLK BASILI KİTAP

1409 yılında Kore'de basılan "Sun-tzu-shi-chia-chu" adlı yapıt, taşınabilir ilk basılı ki-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 201: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1451-1456yıllan arasında Almanya'nın Mainz kentinde Gu-tenberg tarafından basılan bu "Incir'in, her sayfasında 42satır bulunuyordu. Renkli süslemeler, kitap basıldıktan son-ra elle yapıldı.

BASILAN İLK İNCİLGutenberg tarafından Almanya'nın Mainzkentinde, 1451 ile 1456 yılları arasında basıl-dığına inanılan ilk "İnci"in 48 nüshası, gü-nümüze kadar ulaşabilmiştir. Her sayfasında

42 satır bulunan bu İndilerden biri, halenFransa'da "Ulusal Kitaplıkladır. 643 sayfa-lık bu yapıtın sonuna, elyazmasıyla şu not dü-şülmüş:

''Bu kitap, St. Stepnen Müşterek KilisesiPiskopos Vekiii tarafından,Efendinıiz'in 1456yılında, Meryem Anamızın semaya çıkışı oru-cunda (15 Ağustos) tertip edildi, ciltlendi Yesaklandı. Tanrı'ya şükürler olsun. Halelu-yah."

tap sayılır. "Konfiçyüs'ün Sohbetleri" adlı ki-tabın bir kısmında, 1317 yılında, kalanının da1324 yılında basıldığı yolunda bazı iddialar

-varsa da, bunlar henüz kesinlikle kanıtlana-bilmiş değildir.

Bu türde Avrupa'da basılan ilk kitap ise,2 yapraklı "Donatus Latin Grammar" adlıdilbilgisi kitabıdır. Her sayfasında 27 satır bu-lunan bu kitabın 1451 yılında basıldığını ka-

nıtlayan birçok unsur vardır.Avrupa'da basılan ve baskı tarihi kesin

olarak bilinen en eski kitap ise, "Eyn Manungder Christenheit Widder Die Durken" adlı e-serdir. "Hıristiyanlık Âleminin Türklere Ya-karışı"nı konu alan bu kitap, Gutenbergtarafından 1454 yılında Mainz'da basıldı. Ha-len elde bulunan tek nüshasında, yalnızca al-tı sayfa ile bir takvim vardır.

201

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 202: Milliyet İlkler ansiklopedisi

SAVAŞ ESİRLERİ İÇİN İLK KAMP

Fransız savaş esirlerini yerleştirmek üzere,Huntingdonshire yakınlarında "NormanCross Depot" adıyla 7 Nisan 1797 günü açıl-dı. O güne değin, savaş tutsakları, sivil hapis-hanelerde, kalelerde ya da yüzer zindanlarda

202

tutulurlardı. Ancak, 1796 yılının sonlarında İn-giltere'ye getirilen savaş tutsaklarının sayısı odenli arttı ki, özel bir yerleştirme alanının ku-rulması zorunluluk haline geldi. 160 dönüm-lük kamp, 8 bin tutsağı yerleştirmek amacıyla,500 görevli tarafından dört aydan kısa bir sü-re içinde gece-gündüz hiç durmamacasına ça-lışılarak bitirildi.

Tutsaklar, ikişer katlı 16 ahşap barakaya

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 203: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BASILAN İLK KİTAPGünümüze kadar ulaşanlar içinde yapılan birdeğerlendirmeye göre, tarihin basılan ilk ki-tabı, Buda'nın öğretilerini içeren "DiamondSutra"dır. Buda'nın ağzından, müridi Subhu-ti'ye söylenen sözleri ve öğütleri aktarır. Ta-mamı yedi sayfa olan bu kitabın altı sayfasımetin bölümüdür. Bir sayfasında ise Buda ilemüritlerini gösteren bir, 'tablo (illustrasyon)vardır. Sayfaların ebadı 30x75 cm'dir. Ağaç-tan yapılan bir kalıpla basılan metin bölümü-nün sonunda şöyle bir not vardır:

"11 Mayıs 868'de, çok saygıdeğer ebe-veynlerinin anılarını yad etmek için ücretsizolarak dağıtılmak üzere Wang Chieh tarafın-dan basılmıştır."

Yine ahşap kalıpla basılan illüstrasyonda,Buda'nın çevresinde erkek ve kadın müritle-rini görürüz. Ayrıca, iki tane de gülümseyentombul kedi vardır.

Kitap, 1900 yılında Taoist bir rahip tara-fından Türkistan'da Tunhuang yöresinde BinBuda Mağaraları'nda bir duvarın dibinde yı-ğılı olarak 1300 elyazması belge arasındabulundu.

"Diamond Sutra" adlı kitap, 868 yılında Çin'de basıldı. Ye-di sayfalık kitabın bir sayfasında, Buda'yı erkek ve kadın mu-ritierinin arasında gösteren bir de illüstrasyon vardı.

yerleştirildi. Her dört barakanın çevresine birtahta perde gerildi. Dört barakanın tam orta-sına sekizgen biçiminde bir gözetleme kulesiyapıldı. Barakaların tümü rahatlıkla görüle-bilen sekizgenin her köşesine silahlı birer mu-hafız dikildi. Kampa getirilen ilk tutsaklar,"Reunion" ve "Revolutionnaire" adlı savaşgemilerinden alman 300 kişiydi. Onları, öte-ki Fransız gemilerinden gelen tutsaklar izledi.

Aynı yılın Kasım ayında da Camperdown Mu-harebesi'nde ele geçirilen Hollandalılar kampagetirildiler.

Çok sık görülen kaçma girişimlerinin pekazı başarıyla sonuçlanabiliyordu. Yakalanankaçaklar ise"Kara Delik"adı verilen bir hüc-reye atılıyorlar ve günlerce orada bırakılıyor-lardı. Buradan sağ çıkabilme şansı da, ancakkamptan kaçmayı başarabilme şansı kadardı.

203

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 204: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Tutsaklara her gün bira, et, ekmek ve tuz,günaşırı da sebze veriliyordu. Haftada bir kezde yağ ve peynir yeme şansına sahiptiler. Yağve peynir, kampın kenarında kurulan pazar-dan, mahkûmlar tarafından satın alınıyordu.Kamp yöneticilerinin seçtiği birkaç tutsak, nö-betçiler nezaretinde dışarı çıkıp arkadaşları-nın siparişlerini aldıktan sonra geri dönü-yorlardı.

El sanatlarının dışında, kumar (1. ve 2.Dünya savaşları sırasında kurulan esir kamplarında da çok yaygındı), sportif faaliyetler veamatör tiyatroculuk, kamp sakinlerini oyalayanbaşlıca unsurlardı. Kampın 1809 yılında çizi-len bir planına bakılırsa, özel bir tiyatro bi-nası bile vardı.

İLK ÖZEL DEDEKTİFLİK BÜROSU

"Bureaudes Renseignments au Service des In-teres Prives" adıyla 1833 yılında, Paris'te es-ki emniyet görevlilerinden Eugene FrançoisVidocq (bkz. İlk dedektif) tarafından kurul-du. Önceleri iyi giden işler, Vidocq'un müş-terilerinden birine saldırıp, 50 frank manevi,60 frank da maddi tazminat ödemeye mah-kûm edilmesiyle bozuldu. Birkaç yıl sonra bü-ro, hükümetin yoğun baskısı üzerine kapatıldı.

İLK GENEL TUVALET

Erkekler için ilk genel tuvalet, Londra'da FleetCaddesi 95 numarada 2 Şubat 1852 günü hiz-mete girdi. Dokuz gün sonra da Bedford Cad-desi 51 numarada hanımlar için bir geneltuvalet açıldı. "Society of Arts" adlı kuruluştarafından açılan tuvaletlerin fikir babaları ise,Trafalgar Alanı'ndaki Nelson Anıtı'ın da yap-tıran Sir Samuel Morton Peto ile Noel kart-larının bulucusu ve bir önceki yıl yapılanBüyük Sergi'nin düzenleyicilerinden Sir HenryCole idi. Crystal Palace'da yapılan tuvaletle-rin ne denli önemli bir gereksinimi karşıladı-ğını görünce, Londra'nın en işlek caddelerinede bu tür tuvaletler yaptırmaya karar yerdi-ler. Kuşkusuz, Sir Cole ve Sir Peto, bir top-lum hizmetinin yanı sıra, kârlı bir yatırımında sevincim yaşıyorlardı. Zira, Crystal Pala-ce'daki genel tuvaletlerin 23 haftalık hasılatı-nın 1790 sterlin olduğunu öğrenmek, onlarıbu yönde bir girişim yapmaya iten en önemlietkenlerden biri olmuştu. Peto, inşaatla biz-zat ilgilendi. En kaliteli malzemeleri seçerek,gerçekten çok güzel görünümlü iki tuvalet ya-pıldı. Bir "genel miidür"ün emrindeki iki per-

204

sonel, tuvaletlerin bakım sorumluluğunu üst-lendi. Çok geçmeden, Londra'nın orta sınıfhalkı, o güne değin büyük saygı besledikleri,hatta biraz da korkarak baktıkları burjuvazi-nin de kendilerinden farksız olduğunu anla-dılar. Zira, girdikleri tuvalette, çok ünlü birsoyluyla yanyana aynı işi yapabiliyor-lardı. Tabii, bu durum her iki kesimin de tu-valetlerden uzak kalmasına neden oldu. Ortasınıf halk, büyüklerle karşı karşıya gelerek,onlara saygısızlık etmekten çekiniyor, bur-juvalar da aşağı sınıftan insanlarla en uy-gunsuz yerlerde karşılaşıp onların düzeyine in-mek istemiyordu. Bunun üzerine tuvaletler,uzun süre "işsiz" kaldı. 1852 yılının Şubat ayıboyunca, erkekler tuvaletinin yalnızca 58 müş-terisi olmuştu. Hanımlar tuvaleti ise gerçek-ten daha şanssızdı. Ay sonuna değin, toputopu 24 hanımefendiye hizmet verebilmişti.Üstelik bu dönemde "The Times" gazetesin-de, tuvaletleri tanıtmak üzere üç kez ilan çık-mış, ayrıca 50 bin broşür dağıtılmıştı.

Bu başarısızlığa karşın, Londralı mühen-dislerden William Haywood da, ilk yeraltıumumi tuvaletini yaptırdı. Bu tuvaletin birözelliği de, hanımlarla beylere ait tuvaletlerinyan yana iki bina şeklinde olmasıydı. Haywo-od, erkekler tuvaletinin ilk müşterisi olarak birpenilik ücreti ödedi. Bu ücret, 1971 yılına dekLondra'daki hemen tüm umumi tuvaletler içingeçerli oldu ve belki de en istikrarlı hizmet fi-yatı olarak rekor kırdı.

Ne var ki, 19. yüzyıl Londra'sında, insan-lar, sokaklardaki tuvaletlere gitmeye çekini-yorlardı. Bu yüzden evlerinden olabildiğinceaz uzaklaşıyorlar ya da zorunlu gereksinim-

lerini karşılayabilmek için ellerinden geldiğincedişlerini sıkıyorlardı. Gerçi Crystal Palace'ıntuvaleti iş yapıyordu ama, ne de olsa, orası ka-palı bir yerdi.

İLK HALK KİTAPLIĞI

İngiltere'de, 1608 yılında Norwich'de açıldı.Kitaplar, Jerrom Goodwyn adlı birinin evin-deki üç odaya yerleştirildi. O dönemdeki ka-tedral kitaplıklarında olduğu gibi, NorwichHalk Kitaplığı'nda da kitaplar genellikle din-sel içerikliydi. Kitaplığa gelenlerin çoğu da dinadamlarıydı. 1772 ciltten oluşan NorwichHalk Kitaplığı, aynı zamanda kamunun kul-lanımına açılan en eski kitap koleksiyonudur.

İLK KAMUOYU YOKLAMASI

1824 yılı ABD başkanlık seçimleri nedeniyle,

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 205: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Wilmington kenti seçmenleri arasında yapıl-dı. 532 seçmen arasında yapılan soruşturma-nın soruçları, Harrisburg Pennsylvaniangazetesinin 24 Temmuz 1824 tarihli sayısındayayınlandı. Sonuçlara bakılırsa, Andrew Jack-son'ın, John Quincy Adams ve öteki iki adaykarşısında çok rahat bir zafer elde etmesi bek-leniyordu.

İki şıklı herhangi bir konuda seçmenlerinkararını öğrenmek amacına yönelik ilk kamu-oyu yoklaması, 18-28 Mart 1907 tarihleri ara-sında Chicago Journal tarafından yapıldı.Gazete, Chicago halkına, o güne değin özelsektör tarafından yürütülen tramvay ulaşımı-nın belediyeye devredilip edilmemesi hakkındane düşündüklerini soruyordu.

Kamuoyu yoklaması, Chicagoluların yüz-de 59'unun tramvay ulaşımının belediye tara-fından gerçekleştirilmesinden yana olduğunuortaya koydu. Konuyla ilgili olarak yapılanresmi referandumda ise, aynı yönde oy kulla-nanların oram yüzde 55 olarak saptandı. Chi-cago Journal, yaptığı kamuoyu araştırma-sında, yalnızca yüzde 4'lük bir yanılgıya uğ-ramıştı.

Günümüzde en geçerli yöntem olan"örnekleme" yöntemiyle kamuoyu yoklama-sının mucitleri, Amerikan Kamoyu Enstitü-sü'nden Dr. George Gallup, Furtune Survey'den Elme Roper ve Crossley Poll'dan Archi-bald Crossley'dir. Her üçü de, bu yöntemi1935 yılından itibaren kulanmaya başladılar.Ancak, Roper, Temmuz ayında otomobil sa-hipleri arasında yaptığı bir soruşturma ile di-ğer ikisinin önüne geçerek, örnekleme yönte-mini kullanan ilk araştırmacı oldu. Roper,araba sahiplerine, şu soruyu soruyordu:"Otombil sizce bir lüks mü, yoksa gereksinimmi?" Erkeklerin yüzde 75.5'i bu soruya"gereksinim" yanıtını verdiler.

Örnekleme yöntemi, her yaş, cinsiyet, sı-nıf ve özel ilgi grubundan seçtiği temsilcilerarasında soruşturma yaptığından, hata oranıen az olan yöntemdir.

İLK KÂĞIT

Kâğıdın bulunmasından önce insanlar, yazı-ları taş levhalar, balçık kalıpları ve tahta üze-rine yazıyorlardı. Hatta, ağaç yaprakları bile,gerektiğinde yazı yazılabilecek bir düzey ola-rak kullanılabiliyordu.

M.Ö. 3500 yıllarında Mısırlılar, papirüskamışlarından bir tür kâğıt elde etmeyi başar-dılar .Kamışların içindeki yumuşak tabaka, inceşeritler halinde kesiliyor, birbirinin üstüne

çaprazlama olarak yerleştiriliyordu. Dahasonra bunlar çiğnenerek düz bir tabaka hali-ne getiriliyordu.

M.Ö. 13. yüzyılda, deriden yapılan parşö-menler de ilk kez Mısır'da kullanıldı. Parşö-men elde etmek için, hayvanın derisi, kireçiçerisinde güzelce temizlendikten sonra, tah-ta bir çerçeve içinde iyice gerilerek kurutulu-yordu. Daha sonra da, yazı yazmaya elverişlidüz bir zemin elde edinceye kadar bıçakla ka-zınıyordu.

Gerçi parşömenin ömrü, papirüse göre da-ha uzundu ama, fazla miktarda üretimi haylizordu. Yine de yavaş yavaş Avrupa'ya yayıldıve 1500 yılına kadar, özellikle dinsel yazılariçin kullanıldı.

Kâğıt, M.Ö. 2. yüzyılda Çin'de yapıldı.M.S. 7. yüzyıla kadar Çinliler, kâğıt yapımın-da kullandıkları formülü büyük bir gizlilikiçinde sakladılar. Ancak, bu formül önce Ja-ponların, sonra da Arapların eline geçti. En-dülüs Emevilerinin 711 yılında İspanya'yı işgaletmeleri üzerine Avrupa'ya geçti.

En eski kâğıt, yapımında tahta, saman vebez kullanılmasına karşın "bez parşömen"olarak adlandırılıyordu. Her üç madde de iyi-ce dövülerek ezildikten sonra su ile karıştırı-lıyor, sonra da tabakalar halinde sıkıştırılarakkurutuluyordu.

İLK HALKLA İLİŞKİLER UZMANI

Gazetelerde ekonomi muhabirliği yapan IvyLedbetter Lee, konunun önemini kavradıktansonra gazeteciliği bıraktı ve 1903 yılında NewYork'ta bir büro açarak, kendisini "Halklailişkiler uzmanı" ilan etti. İlk müşterileri ara-sında bir grup politikacı, bir sirk, bir grupbanker ve hiç sevilmeyen bir isim olan Tho-mas Fortune Ryan da vardı.

İLK RADAR

Alman Donanması Sinyal Araştırmaları Bö-lümü Şefi Dr. Rudolph Kühnold tarafından1933 yılının yazında ve sonbaharında gelişti-rildi. Üzerinde, 600 megasaykıl frekanslı 700W gücünde bir yansıtıcı, bir alıcı ve disk ref-lektörleri vardı. Radarın ilk denemeleri, 20Mart 1934 günü, Kiel Limanı'nda yapıldı.Kühnold, 600 metre uzakta demirli Hesse ad-lı gemiden gönderilen eko sinyallerini almayıbaşardı. Bunun üzerine, Lübeck yakınların-daki Pelzerhaken Bahriye Araştırma Merke-zi'nde, bir radar deneme istasyonu kuruldu.

205

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 206: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Burada, 1934 yılının Ekim ayında, donanma-nın yüksek rütbeli subaylarının önünde yapı-lan bir denemede, 7 mil uzaktaki bir gemidengönderilen sinyaller alındı. Aynı deneme sıra-sında büyük bir rastlantı sonucu, bölgedengeçmekte olan bir deniz uçağından da sinyal-ler alındı ve bu "radarla saptanan ilk uçak"oldu. Bu başarı üzerine Alman Hükümeti, ra-darla ilgili çalışmaların sürdürülmesi için 70bin marklık ödenek ayırdı.

1935 yılının Ocak ayından itibaren, İngil-tere'de de Sir Robert Watson-Watt, radarlailgili çalışmalarına başladı. Çok geçmeden,uçakların yerlerinin radyo dalgaları aracılığıy-la saptanabileceğini kanıtladı.

Radarla ilgili çalışmalar, İngilizler ve Al-manlar tarafından olduğu kadar, Fransızlar,Japonlar ve Amerikalılar tarafından da bir-birine paralel olarak sürdürüldü. Bugün kul-lanılan en son sistem gelişmiş radarlarıntemelinde, bütün bu uluslar tarafından atılanharçlar vardır ve bu nedenle, hiçbir ulus, ra-darı yalnızca kendisinin geliştirdiğini iddiaedemez.

İLK PASTÖRİZASYON

19. yüzyılda, sirke ve şarabın mayalanması vesüt ekşimesi, kimyasal birer olay olarak ka-bul ediliyordu. 1860 yılında, Fransız bilimadamı Louis Pasteur, bir kez kaynatıldıktansorna, ancak havayla temas ettirildiği takdir-de bozulabileceklerini kanıtladı. Böylece, bo-zulmaya havadaki bazı mikroorganizmalarınyol açtığı da anlaşılmış oldu. 1862 yılında Pas-teur, 70 santigrat dereceye kadar kaynatılansütün içindeki mikropların öldüğünü, ancaksütün tadında bir değişiklik olmadığını ve ay-nı tadla birkaç gün bozulmadan kalabileceği-ni gösterdi. Pastörizasyon adı verilen bu ısıtmaişleminin, inek sütüyle bulaşan çok önemli ikihastalık olan verem ve brusella hastalığına yolaçan mikropları da öldürdüğü zamanla anla-şıldı ve pastörizasyon işleminin önemi böyle-ce artmış oldu.

İLK KURŞUNKALEM

1795 yılında, birbirlerinden habersiz olarakFransız Nicholas Jacques Conte ve Avustur-yalı Josef Hardtmuth tarafından yapıldı. Heriki mucit de, kalemlerini grafiti balçıkla ka-rıştırdıktan sonra yumuşak bir tahtanın içineyerleştirdiler. Tahtanın kolaylıkla yontulabil-mesi, grafite istenilen kıvamın verilmesiyle de-ğişik sertliklerde kurşunkalem yapılabilmesi

206

mümkün oldu. Bu kalemle rahatça yazı yaz-mak ve resim yapmak, istendiğinde bunlarınkolayca silinebilmesi, kurşunkalemi günümü-zün vazgeçilemez araçlarından biri halinegetirdi.

İLK PİYANO

Piyano, 1800 yılından itibaren, 150 yıl boyun-ca klavyeli bir saz olarak varlığını sürdürdü.Ancak, 1950'lerden itibaren elektrikli orgla-rın yapılmasıyla ilk değişime uğradı.

İlk piyano, 1709 yılında İtalya'da Barto-lomeo Christofori tarafından yapıldı. Atasıolan "harp"ile bu piyano arasındaki önemlifark, tellerinin gerilmemesi, tersine tellerin üze-rine yumuşak çekiçlerle vurulması idi. Bu de-ğişikliğin getirdiği en önemli avantaj, değişikvolümlerde ses elde edebilme olanağıydı. Bunedenledir ki Christofori, yaptığı enstrümana"gravicembalo col piano e forte"— yani "yu-muşak ve yüksek sesli harpsichord" adınıverdi.

1770 yılında Johann Andreas Stein, piyano-yu daha da geliştirdi. Çekiçlerin tellere vur-duktan sonra geri çekilmesini sağladı. Böyleceses, daha titreşimli çıkabiliyordu. Mozart,1777 yılında çaldığı bir Stein piyanosundansonra adeta büyülenmişti,

John Broadwood and Sons adlı İngiliz fir-ması, piyanoya ilk pedalı taktı.

18. yüzyılda piyano tellerinin yatay yeri-ne dikey gerilmesi için de çalışmalar sürdürül-müştü. Bu konuda ilk başarılı sonuç, 1811yılında, Londra'da Robert Wornum adlı pi-yano imalatçısı tarafından alındı.

1830'lu yıllardan sonra, piyanolar yalnız-ca yapısal değişikliklere uğradılar.

İLK TOPLUİĞNE

Milattan 4 bin yıl önce Mısırlılar, giysilerinitutturmak için bakırdan yapılmış topluiğne-ler kullanıyorlardı. Mısır'da ayrıca, balık kıl-çıklarından ve başka hayvan kemiklerinden detopluiğneler yapılırdı.

Romalılar ve Yunanlılar döneminde dahagüzel görünümlü topluiğneler üretildi. O dö-nemin varlıklı insanları, giysilerinde altın vegümüşten yapılmış topluiğneler kullandılar.Demirden yapılan topluiğnelerin kullanımı,16. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Bu toplu-iğneler elde yapılıyorlardı. Amerikalı LemnelWrihgt, 1820'li yıllarda otomatik bir topluiğ-ne üretim aygıtı geliştirdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 207: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK SABANSaban, yeryüzünde uygarlığın gelişmesine ne-den olan en önemli araçlardan biridir. Tarihboyunca, birçok bölgenin yerleşim alanı hali-ne gelmesi, ancak buraların sabanla fethindensonra mümkün oldu. Sabanın icadından ön-ce Ortadoğu'daki çiftçiler, toprağın yüzeyiniodun parçaları ile deşerek ekilebilir hale geti-riyorlardı. Bu yüzden ekim alanları, kısa sü-re içinde besleyicilerden yoksun hale geliyorve verimliliklerini yitiriyorlardı.

M.Ö. 3500 yıllarında sabanın bulunmasıy-la bu durum değişti. Saban, toprağın karnınıdaha derinden yarıyor ve böylece, bitki kök-lerinin iyice derinlere inmesine ve kolayca bes-lenmesine olanak sağlıyordu. Bunun sonucu,olağanüstü bereketli bir hasattı. Ekim kolay-laşıp ürün bollaşınca, insanlar tarımdan baş-ka işlere ve zanaatlara da yöneldiler. Ayrıca,topraklan uzun süre verimli kalabildiği iyinekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece,köyler ve kentler doğdu.

Ortadoğu'nun yumuşak topraklarında, sa-banın tahta bıçağı, rahatça derinlere inebili-yordu. Ancak, Avrupa'da bu kolay değildi.Bu nedenle, özellikle Kuzey Avrupa'da uygar-lık çok ağır bir gelişim gösterdi. Ancak, M.Ö.500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıledebilen Avrupalı, bol ürüne kavuştu ve ondansonradır ki, uygarlık konusunda Ortadoğu'ylayarışabilir hale geldi.

Ortadoğu 'da yaşayan insanlar, sabanı bulduktan sonra top-raktan bol miktarda ürün aldılar. Karınlarını rahatlıkla do-yurunca, başka zanaatlara yönelik uygarlıklarını geliştirdiler.M.Ö. 1250 yılında çizilen fotoğraftaki duvar resmi, Mezopo-tamya'da bir mağarada bulundu.

207

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 208: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KONTRPLAK

M.Ö. 2800 yıllarında Mısırlılar, dekoratifamaçlarla ince ahşap tabakaları, daha kalınkütüklerin üzerine yapıştırmayı biliyorlardı.Zamanla, ince tabakaların üst üste getirilme-siyle elde edilen bir tahta perdenin, aynı ka-lınlıktaki yekpare bir tahta perdeye oranladaha dayanıklı olduğunu farkettiler.

Ne var ki, ahşabın bu özelliği, 19. yüzyılakadar ihmal edildi ve ince kesilmiş ağaç dilim-leri yalnızca dekoratif amaçlarla kaplama un-suru olarak kullanıldı. 1830 yılında, Avus-turyalı marangoz Michael Thonet, çok incetahta dilimlerini buhar yardımıyla istediği bi-çimde şekillendirdi. Sonra bunları birbirineyapıştırdı ve değişik türde mobilyalar üretti.Zamanla bu mobilyaların yekpare kerestedenyapılmış benzerlerine oranla çok daha daya-nıklı oldukları kanıtlandı. Zira, her ince ta-bakanın genleşme gücünün birleşmesi, tekparçalı kalın bir tabakanın genleşme gücün-den çok daha fazlaydı.

İLK PRES

Eski Yunanistan'da, zeytinden yağ, üzümdenşıra elde etmek için kullanıldı. M.Ö. 600 yıl-larında, Yunanlılar bir tahtanın ortasından ge-çirdikleri sırığı, tavana dayıyorlar, sonra datahtanın altına üzümleri yerleştiriyorlardı. Da-ha sonra tahtanın üzerine çıkarak ya da onukol gücüyle aşağıya doğru çekerek, üzümü ezi-yorlardı. 450 yıl sonra, tahtanın ortasındakisırığı, yivli yapmayı akıl ettiler. Böylece işleriçok daha kolaylaştı. Tahta, kenarına çakılankolların yardımıyla çevriliyor, altındaki üzüm-leri sıkıştırarak sularım çıkarıyordu.

Hidrolik pres ise, 1795 yılında İngiliz bi-lim adamı Joseph Bramah tarafından yapıldı.

İLK DÜDÜKLÜ TENCERE

"En yaşlı ineğin en sert eti, bir kuzunun enyumuşak eti gibi pişirilebilir". Bu satırlar,Fransız fizikçisi Denis Papin'in 1681 yılındaicat ettiği düdüklü tencereyi tanıtmak için yaz-dığı kitaptan alınmadır. Bu, tamamen demir-den yapılmış bir tencereydi ve kapağı hiç havasızdırmıyordu. Böylece, içindeki besin mad-deleri, normal zamanın dörtte biri kadar birsüre içinde pişirilebiliyordu. Zira bu tencere-nin içindeki buharın ısısı 121 santigrat dereceyekadar yükseliyordu.

208

Papin, düdüklü tenceresini Londra'da II.Charles'ın himayesindeki "Royal Society" ad-lı bilimsel kuruluşta çalışırken yaptı (1679). Bubaşarısı üzerine 1680 yılında kuruluşa üyeliğikabul edildi. Daha sonra da düdüklü tence-

,reyi tanıtan kitabını yazdı. Ancak, Royal So-ciety'nin üyeleri, laflarla yetinmiyorlardı. Bunedenle, 1682 yılında Papin'e konuk oldularve Papin'le aşçısının düdüklü tencerede pişir-dikleri enfes yemekleri yedikten sonra ancaktatmin olabildiler.

RADAR TAKILAN İLK GEMİ

Alman Donanması'ndaki 500 tonluk "Welle"gemisidir. 1935 yılının Eylül ayında, Pelzer-haken'de radar monte edildi. 600 megasaykılgücündeki yansıtıcısıyla, 12 mil uzaklıktaki kı-yıları tarama ve beş mil uzaklıktaki gemile-ri algılama yeteneğine sahipti.

Öteki ekipmanları ile birlikte bir de rada-ra sahip olan ilk savaş gemisi ise, yine Alman-lara ait olan Graf Spee adlı hücumbottur. 355megasaykıl gücündeki radarı, 1936 yılının yazmevsiminde hizmete girdi.

RADYO SİNYALLERİYLEİLK HABERLEŞME

Bu tür bir sistem, ilk kez Washington'da Mah-lon Loomis tarafından 21 Temmuz 1866 ta-rihli bir gazetede açıklandı. Aynı yılın Ekimayında Loomis, Catochin Ridge ile Bear's Denarasındaki 14 mil uzaklıktan mesaj iletmeyibaşardı. Denemeyi izleyenler arasında, Kan-sas Senatörü Samuel C. Pomeroy ile Temsil-ciler Meclisi'nin Ohiolu üyesi John A.Bingham da vardı. Mahlon Loomis, mesajiletmeyi nasıl başardığını şöyle anlattı:

"Virginia'da, Blue Ridge Dağları'nin 700metre yükseklikteki iki tepesinden birer uçurt-ma havalandırıldı. Uçurtmaların ikisi de tepe-lerin en uç noktalarından havalandırılmıştı.Altlarında, yaklaşık 40 santim uzunluğundabakır birer tel vardı. Bu tellerin uçlarından aşa-ğıya 200 metre uzunluğunda bir kablo sarkı-yordu. Yerde, ıslak bir toprak üzerindegalvanometre bağlantısı yapıldı. Her ikiuçurtmada da kesinlikle aynı bağlantılar yar-dı. İki gruptaki zaman parçaları da birbirininaynı olarak ayarlanmıştı. Belirli bir saat ve da-kikada, istasyonlardan birindeki galvanomet-re, toprak hattına ve uçurtmaya bağlanacaktı.Öteki istasyonda, galvanometrenin toprakhattı bağlantısı zaten yapılmıştı. Uçurtma ileyarım dakikalık bağlantı yapılacaktı. Bu ilk

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 209: Milliyet İlkler ansiklopedisi

istasyondaki iğneyi, sanki aynı pile bağlanmışgibi hareket ettirecekti."

Bu ilk gösteriden sonra, Loomis, deney-sel çalışmalarını sürdürdü. Bazı raporlara gö-re, iki çelik radyo anteni dikmeyi başardı. 20Temmuz 1872 günü, kendisine "telgraftaki ge-lişmelere ilişkin" patent garantisi verildi. Er-tesi yılın Ocak ayında, Amerikan Kongresi,karşılığında hizmet satın almak üzere Loo-mis'e 2 milyon dolar kredi açılmasına kararverdi. Ancak, ekonomik darboğaz nedeniylebu destek Loomis'e ulaşamadı ve talihsiz mu-cit, ölümüne kadar (1886) kendi olanaklarıy-la buluşunu gerçekleştirmek için uğraştı.

İngiltere'de ilk radyo iletişim sistemini Da-vid Edward Hughes kurdu. Hughes, telefonalıcısına bağlanacak bir mikrofonun içindekiindüksiyon dengesi bozulduğunda, bir ses ya-yınladığım keşfetti. Londra'daki evinde —ya-yın merkezine bir dakikalık mesafededir— bukonudaki çalışmalarım sürdürdü. Yaptığı de-neyler sonunda, herhangi bir devrede meyda-na gelecek elektrik şeraresi, binanın herhangibir yerinde, bir telefon alıcısı-mikrofon bağlan-tısıyla algılanabilecek bir başka devrenin oluş-turduğunu gördü. Evinde birbirinden en uzakiki oda arasındaki mesafe, 20 metreydi. Da-ha büyük bir menzilde deneme yapmak içincaddeye çıktı. Alıcı elinde, telefon ise kula-ğındaydı. Sinaller, yansıtıcıdan 30 metre uzak-laştığında, iyice güçlendi. Sonra gittikçeyavaşladı ve 250 metre sonra duyulamaz halegeldi.

Hughes, buluşunu 1879 yılının Aralıkayında Sir W.H. Preece ile Sir William Croo-kes'a tanıttı. 20 Şubat 1880 günü, Prof. Hux-ley ile Sir George Stokes'a ikinci bir tanıtımdaha yaptı.

Hughes, konu ile ilgili çalışmalarını da-ha sonra da sürdürdü. Ancak, elde ettiği bul-guları yayınlamadı. 1899 yılında, Sir WilliamCrookes, Hughes'un elde ettiği bu sonuçlarıFortnightly'de yayınlamak istedi. Ancak Hug-hes, bu öneriyi kabul etmedi. Zira, uzun süresustuktan sonra ortaya çıkıp, bu konuda ça-lışma yapan başka kişilere haksızlık etmek is-temiyordu. Bu nedenle radyo dalgalarınınvarlığını kanıtlamanın onuru, Alman elektrikbilimcisi Heinrich Hertz'e bırakılmış oldu.Hertz, konuyla ilgili parlak çalışmaları1887-1889 yılları arasında gerçekleştirerek rad-yo iletişimi ve yayıncılığına giden yolun ilk taş-larını döşemiş oldu.

İLK ÇOCUK PROGRAMI

Düzenli olarak yayınlanan ilk çocuk progra-mı, "Ay'daki Adamdan Öyküler" adıyla 1921

yılı sonbaharında, ABD'nin Newark kentin-de yayın yapan Westinghouse's istasyonunda,haftada iki kez küçük dinleyicilere sunuldu.Öyküleri, Bayan Josephine Lawrence okuyor-du.

BBC'de ilk çocuk programı ise, 5 Aralık1922 günü yayınlandı. "Çocukların Köşesi"adlı bu programda, Ses Mühendisi A.E.Thompson, "Tom Amca" rolünü oynadı. 23Aralık günü de BBC Çocuk Saati'ni başlattı.

RADYODA İLK GÜLDÜRÜ PROGRAMİ

"Listening Inn" adlı yarım saatlik program,29 Temmuz 1922 günü, Londra'da yayınlan-dı. Programın yıldızı, ünlü komedyen WillMay, "Profesör Broadcaster" rolünüoynadı.

Radyo için yazılan ilk skeç, aynı zaman-da ilk radyo programı metnidir. Helena Mil-lais, yazdığı "A Cockney Fragment FromLife" adlı oyunda, "Our Lizzie" rolünü deüstlendi. Bu oyun, 20 Ekim 1922 günü ZLOradyosunda yayınlandı.

RADYODA İLK SEÇİMPROPAGANDASI

13 Ekim 1924 günü Glascow Radyosu'nda, İş-çi Partisi adına J. Ramsay MacDonald tara-fından yapıldı. The Illustrated London Newsgazetesi, bu konuşmayla ilgili olarak şu yoru-mu yaptı:

"Bay MacDonald'ın sözlerinin etkisi hak-kında bir şey söylememiz olanaksız. Çünkü,sayın konuşmacı, radyodan dinleyicilerine ses-lendiğini unuttu ve program sırasında kendi-ni bir seçim meydanındaki kürsüde sandı.Sesini kâh alçaktı, kâh yükseltti. Bol bol sa-ğa, sola döndü, böylece de mikrofondan uzak-laşmış oldu. Eh, bütün bunlardan sonradoğaldır ki, konuşmasının pek az bir bölümüdinleyicilere ulaşabildi. Bu kadarıyla bir yar-gıya varmak, bizce mümkün değil."

RADYODA İLK AÇIKOTURUM

22 Şubat 1923 günü BBC'de yayınlandı. Sağ-cı gazetecilerden Sir Ernest Benn'in, "Komü-nizm, insanlığın çıkarlarına yönelik birtehdittir" konulu sözlerini, Komünist parla-menter J.T. Walton Newbold yanıtladı. Buprogram, aynı zamanda BBC'nin siyasal par-tilerle ilgili ilk programıdır. Ayrıca, bir par-lamenterin katıldığı ilk radyo yayını olmaözelliğini de taşır.

209

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 210: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK PRATİK RADYO İLETİŞİM ARACIİtalya'nın Bologna kentinde Guglielmo Mar-coni tarafından geliştirildi. Marconi, ilk de-neylerini 1894 yılında Bologna'nın 11 miluzağında, babasının köyü Villa Grifone'de yaptı. 1895 Eylül'üne doğru, deneylerini so-kağa yansıtmaya başladı. Kardeşi Alfonso,alıcı setiyle uzaklaşırken, Guglielmo da veri-cinin mors anahtarıyla oynuyordu. Sonuç ba-şarılı olursa, Alfonso beyaz bir bayraksallayarak mesajı aldığını belirtiyordu. Ancak,bunların hepsi açık havada, arada engel olma-dan yapılan deneylerdi. Guglielmo da gerçekbaşarıyı, ses dalgalarını, dağları ve tepeleriaşırtarak daha uzak yerlere gönderebilirse gös-tereceğine inanıyordu. Çok geçmeden Alfon-so, beyaz bayrağı bir yana attı, Alıcıylabirlikte yanına bir de av tüfeği aldı ve VillaGrifone'nin ardındaki tepeyi dolandı. Bir sü-re sonra Guglielmo, evdeki odalardan birin-den sinyal göndermeye başladı. Birkaç dakikageçmişti ki, bir tüfek sesi duyuldu. Bu ses, da-ha sonra Sir William Preece'in söylediği gi-bi, "O güne dek ulaşılamaz olarak görülen yer-lere telgraf haberleşmesinin ulaşabileceğinin"müjdecisiydi.

Villa Grifone'deki başarılı denemeden son-ra Guglielmo Marconi, buluşunu İtalyan Pos-ta ve Telgraf Bakanlığı'na önerdi. Retcevabı alınca, yaptığı yeni aygıtla birlikte İn-giltere'ye göç etti. O dönemde İngiltere, dün-yanın en büyük denizcilik gücüne sahipti veradyo dalgalarıyla haberleşmenin getireceğiyararları en iyi değerlendirebilecek ülkeydi.1896 yılının Şubat ayında geldiği İngiltere'deilk düş kırıklığına uğradı. Hoyrat bir gümrükgörevlisi, Guglielmo'nun vericisini bir casus-luk aygıtı sanarak parçaladı, sahibine de "Pisİtalyan anarşisti" diyerek hakaret etti. Mar-coni, yanında getirdiği annesi ile birlikte,Londra'da bir oda tuttu ve oraya yerleşti. 2Haziran 1896 günü de, bulduğu bir metoduntescili ricasıyla Patent Bürosu'na başvurdu.Metodunu tanıtırken şöyle yazmıştı dilekçe-sine: "Bu yöntemle, elektriksel hareketler yada bildiriler, havada, karada ya da denizde,yüksek frekanslı elektriksel devinimler aracı-lığıyla iletilebilirler," Çok geçmeden kendisi-ni Londra Postanesi'nin Başmühendisi SirWilliam Preece'nin karşısında buldu. Sir Pre-ece, 21 yaşındaki bu İtalyan gencine ve onunbuluşuna büyük bir ilgi göstermekle kalmadı,bilimsel çalışmalarını sürdürebilmesi için Mar-coni'ye her türlü desteği sağladı. 12 Aralık1896 günü, Londra'da Toynbee Hall'de telsizcihazının ilk tanıtımı yapıldı. Ertesi yılın Tem-

muz ayında, Marconi tarafından kurulan Wi-reless Telegraph and Signal Co. Ltd. adlışirket, telsiz ve telsiz istasyonu ile radyo mal-zemeleri üretmek için faaliyete geçti.

İlk sürekli telsiz istasyonu, Isle of Wight'da, Ahım Körfezi'ndeki Needles Hotel'da1897 yılının Kasım ayında kuruldu.

210

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 211: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Ticari amaçlı ilk telsiz istasyonları da Mar-coni'nin şirketi tarafından ünlü sigorta şirke-ti Lloyd's yararına Rathlin Adası deniz feneriile Ballycatsle'daki kıyı istasyonu arasında ku-ruldu. Deniz fenerinden gelen ilk mesaj, 26Ağustos 1898 günü alındı ve 10 geminin lima-na girmek üzere olduğu bildiriliyordu.

Guglielmo Marconi, telgrafla ilgili ilk büyük buluşunu ger-çekleştirdikten sonra, İtalyan Posta İdaresi'ne başvurdu. Ama,ülkesinin yetkilileri, onun bu buluşunun önemim kavraya-mamışlardı. 1896 yılında İngiltere'ye göç etti ve aradığı ilgiyiorada buldu.

211

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 212: Milliyet İlkler ansiklopedisi

212

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 213: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK RADYO YAYINIKanada doğumlu Prof. Reginald Aubrey Fes-senden tarafından 24 Aralık 1906 günü Mas-sachussets eyaletinin Brat Rock kentindebulunan National Electric Signalling Co.'yaait 140 metre yüksekliğindeki radyo anteniaracılığıyla yapıldı. Program, Fessenden'inbizzat çaldığı Gounod'un "Oh, Kutsal Gece"adlı bestesiyle başladı. Bu keman dinletisin-den sonra, yine Fessenden bu kez besteyi şar-kı şeklinde okudu. Daha sonra Hendel'in"Largo" su bir gramofondan çalındı. Yayın,Fessenden'in dinleyicilerinin Noellerini kutla-ması ile sona erdi. Bu yayın, istasyonun beşmillik çevresi içinde bulunan bazı gemilerintelsiz operatörleri tarafından dinlendi. İkinciyayın, yeni yılın arifesinde yapıldı. Bu kez çokdaha iyi koşullarla daha iyi bir program su-nuldu. Batı Hint Adaları'na kadar dinlenenbu program, gerçekten çok beğenildi.

İngiltere'de ilk radyo yayını ise, KraliyetDonanması'ndan Teğmen Quentin Craufordtarafından Sancak Gemisi Andromeda'nıntelsiz odasından yapıldı. Crauford, Catham'daki donanmaya ait diğer gemiler için düzen-lediği bir programın yayınlanması amacıyla,Amirallik'ten gerekli izni aldıktan sonra, And-romeda'nın telsiz odasını, radyo yayını yapa-bilecek biçimde bizzat düzenledi. Aradan 20yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, ilk yayınışöyle anlatacaktı:

"1907 yılıydı. Yayında bana yardımcı ol-mak isteyen birçok telsiz operatörü vardı. İç-lerinden sesleri en güzel olanları seçerek, birkoro kurdum. Önce 'God Save the King—Tanrı Kral'ı Korusun' adlı parçayı söyledik.Bu, İngiltere'de radyodan yayınlanan ilk şar-kı oldu. Onu, 'Rule Britannia' , 'TrafalgarDav', 'On the Mississippi Shore', 'There is aTavern in the Town', 'Three Blind Mice' vediğerleri izledi. Amirallik, yayının nereden venasıl yapıldığını halkın bilmesini istemiyordu.Bir tek kelime bile etmeme izin yoktu."

Düzenli olarak ilk deneme yayını, 1907 yı-lının Şubat ayında De Forest Radyo Telepho-ne Co. şirketi tarafından New York'ta birbinanın en üst katında başlatıldı. Lee De Fo-rest, bu yayınla ilgili olarak anı defterine şun-ları yazdı:

"İşim o denli mutluluk vericiydi ki, kent-te yaşayan insanlara ve uzak denizlerdeki ses-siz dalgalar arasında yol alan denizcilereevlerini anımsatacak güzel müzik parçaları ya-yınladığımı düşündükçe, yüreğim hazla doluptaşıyordu."

Önceleri, programlarda Columbia şirketi-nin çıkardığı plaklar dinletiliyordu. İlk canlıyayını, İsveçli soprano Eugenia Farrar yaptı.Eylül ayında, Brooklyn'deki donanma üssün-de bulunan USS Connecticut adlı gemiden ya-pılan bu yayında Eugenia Farrar, "I Love YouTruly" ve "Just a Wearyin for You" adlı par-çaları söyledi.

Daha çok müzik ağırlıklı programlar ya-yınlamasına karşın, 1909 yılında De Forest ün-lü kaynanası Harriet Stanton Black'istüdyoya soktu ve Bayan Stanton, dünyanınilk sözlü programını yaptı. Konu, "kadınla-rın oy verme hakları"ydı. Bu istasyon tara-fından gerçekleştirilen öteki önemli "ilk"lerarasında, 1910 yılının Ocak ayında yapılan ilkstüdyo dışı yayını sayabiliriz. Bu yayında din-leyiciler, Caruso'nun Metropolitan Opera Ho-use'daki konserini canlı olarak dinlediler.Ertesi ay da, uluslararası bir sanatçının, pri-madonna Mariette Mazarin'in bir konserinistüdyodan yayınladı ve bu da başka bir "ilk"olarak tarihe geçti. De Forest, artan maliyet-ler karşısında yayınını 1911 yılında durdurmakzorunda kaldı.

1909 yılında yayına başlayan radyo istas-yonlarından biri de, Charles D. Herrold'unCalifornia'daki vericisidir. Herrold, plaklar vecanlı solistlerle yaptığı programların yanı sı-ra, haftada bir kez de haberler yayınladı. İkiyıl içinde Herrold'un istasyonu, dünyada ilkkez düzenli bir program çerçevesinde yayın ya-pan radyo kurumu oldu.

1916 yılında De Forest'in radyosu, yeni-den yayına başladı. Haftada beş kez konserprogramlan dinleterek sürdürdüğü yayınını,ABD'nin savaşa girmesiyle, tüm gereksiz rad-yo istasyonlarının susturulması üzerine bir kezdaha durdurdu. 1919 yılında 2XG adı altındayeniden açıldı. Bu kez radyo yayıncılığı tari-hinin ilk spikerleri Bili Gowen ve Bili Garityile ilk program yönetmeni Richard Klein deyayan kadrosunda görev alıyordu.

1920 yılında 2XG kapasitesini genişlettiğiiçin kendisine küçük gelen stüdyolarından çı-karak Broadway'deki World's Tower Buil-ding'e taşındı. Ama böyle yapmakla, DeForest çok önemli bir yasayı çiğnemişti. Onunvericisi Bronx'da ruhsatlıydı. Manhattan'daise ruhsatı geçersizdi.

Bunun üzerine De Forest, 2XG'nin yayını-nı durdurdu ve yeni bir girişimde bulunarakDetroit'te İstasyon WWJ Detroit'i kurdu. Bu,De Forest'in deyimiyle, Amerika'da günlükprogramlar yayınlayan ilk ticari radyo istas-yonuydu.

213http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 214: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Özellikle BBC'nin yayınlamabaşlaması, İngiltere'de radyoüretimini hızlandırdı. Bu radyolarıdinlemek isteyen kişilerin,kulaklıktan takmaları gerekiyordu.Zira bunlar, aşırı talebi karşılamakiçin yapılmış "portatif radyolardı."

BBC'DE YAYINLANAN İLK PROGRAMBir haber bülteniydi. 14 Kasım 1922 günü sa-bah saat 6'da okundu ve saat 9'da yinelendi.Haberlerin hemen ardından hava durumu ve-rildi. BBC'de yayınlanan ilk eğlence progra-mı ise 16 Kasım günü sunuldu. Bir saat sürenbu programda çeşitli parçalar vardı. ŞarkıcıLeonard Hawke, "Drake Goes West" adlıparçayla programın açılışını yaptı ve BBC'dendinlenen ilk sanatçı oldu.

İLK REKLAM PROGRAMLARI

10 dakikalık bir konuşma biçiminde yayınlan-dı. New York'ta, Jackson Hights semtindeki"Hawthorne Hall" adlı kooperatif evlerinintanıtıldığı bu program, 28 Ağustos 1922 gü-nü, WEAF New York İstasyonu tarafındandinleyicilere sunuldu. İlan metni, Queensbo-ro adlı kooperatifin yöneticilerinden Mr.Black weli tarafından okundu. Firma, gün-de beş anons karşılığında radyoya 500 dolarödedi. Daha sonra yapılan araştırmalara gö-re, radyoda yayınlanan reklamın etkisiyle yal-nızca iki daire satılmıştı.

YÖNELİK RADYO YAYINI

Kısa dalga üzerinden 11 Mart 1927 günü Hol-landa'dan, bu ülkenin sömürgesi durumunda-

214

ki Batı Hint Adaları'na yönelik olarakbaşlatıldı. PCJJ Stüdyoları'ndan yapılan ya-yınların ilk programında yalnız plak çalındı.1 Haziran 1927 günü, Kraliçe Wilhelmina,Hollanda İmparatorluğu'nun tüm toprakları-na yönelik bir konuşma yaptı.

BBC ise ünlü dış yayınlarının ilkini 11 Ka-sım 1927 günü, Marconi Stüdyosu'ndan de-neme niteliğinde gerçekleştirdi. Gerisimgetirebilmek için hükümetle pazarlığa oturduve maddi destek istedi. Ancak bunu sağlayama-yınca, devlet yardımı olmadan, kendi olanak-larıyla sürdürme karan aldı. 19 Aralık 1932günü, İmparatorluk sınırlarına yayın yapmaküzere bir servis kurdu. Önceleri yeni servi-sin program yapabilmesi için bir ödenek ay-rılmadı. Birkaç gün sonra, Kral'ın Noel mesajıbu servis aracılığıyla tüm İmparatorluğa ileti-lince, servisin haftalık ödeneği 100 sicilin ola-rak saptandı.

BBC'nin yabancı bir dilden ilk dış yayınıise Arapça olarak 3 Ocak 1938 günü başlatıl-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 215: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dı. Arapça Servisi'nin ilk günkü yayınında,haberler arasında, Filistinli bir Arap'ın İngi-liz Askeri Mahkemesi'nce idama mahkûmolup cezasının infaz edildiği duyuruldu.

RADYODA İLK HABER PROGRAMI

SMK Detroit İstasyonu tarafında 20 Ağustos1920 günü yayınlandı. Haber bülteni, Detro-it News gazetesince sağlanan ajans metinlerin-den derlenmişti.

BBC'deki ilk haber bülteni ise, aynı za-manda kurumun ilk yayını olarak 14 Kasım1922 günü verildi. Daily News gazetesi, prog-ramla ilgili olarak şunları yazdı:

"Telsiz telefon aracılığıyla dün sabah sa-at 6'da ve 9'da iki kez haberler duyuruldu.Çok net bir ses, haberleri okumadan önce, is-tasyonun adını duyurdu; 'Burası Londra ya-yın istasyonu. Bay Bonar Law, seçimleröncesindeki son konuşmasını, Glascow'dayaptı. Gözlemciler, Bay Law'un sözlerini, aklıbaşında ve kışkırtıcı olmayan bir konuşmaolarak nitelediler. Daha sonran telsiz telefonBay Churchill'in bir önceki gece düzenlenenmitingindeki konuşmasının da en az o kadarbaşarılı olduğunu ve hiç olay çıkmadığını ha-ber verdi.' Tren soyguna ile ilgili gelişmeler,bir Shakespeare kitabının satışı ve Londra'da-ki sis, duyurulan öteki haberler arasındaydı."

BBC'de ilk haber bültenini kimin okuduğuaçıklanmadı. Ancak, pek çok kişi, bu başarılıspikerin program müdürü olarak atanan Art-hur Burrows olduğu kanısında.

RADYODANİLK OPERA

YAYINLANAN

13 Ocak 1930 günü, De Forest Radio Telep-hone Co. tarafından, New York Metropoli-tan Operası'ndan naklen sunuldu. Aynızamanda radyo yayıncılığı tarihinin stüdyo dı-şından verilen ilk programı olan bu program-da dinletilen operalar,"CavalIeria Rusticana"ve "Pagliacci" idi. Pagliacci operasında Ca-nio rolünü Caruso oynuyordu. Kadın şarkı-cılar ise Matmazel Destinn ile Bella Alten idi.Akustik mikrofonlar, sahnenin alt ışıklarınınarasına yerleştirilmişti. Cavalleria Rustica-na operasında ise ilk şarkı olan "La Sicillia-na", Ricardo Martin tarafından perdeningerisinde söylendiği için oraya özel bir mik-rofon koymuştu. Alıcılar ise, operanın içine,De Forest şirketinin Park Avenue'deki labo-ratuvarına, New Jersey'deki fabrikasına,

Metropolitan Life binasına ve Times Meyda-nı'ndaki Hotel Breslin'e yerleştirilmişti. Ay-rıca yayın, Brooklyn Donanma Üssü'nde veNew York Limanı'nda bulunan gemiler tara-fından da dinlenebildi. Limandaki gemilerarasında, İngiliz Donanması'ndan Avon davardı. Avon'un kaptanı, konser dinleyebil-meleri için gemiye 260 konuk çağırmıştı.

RADYODA İLK ORKESTRAKONSERİ

Herman Heller yönetimindeki California The-atre Orkestrası'nın bir saat süren konseri, LeeDe Forest tarafından, Humbolt Bank Buildingbinasının üzerine yerleştirilen bir verici aracı-lığıyla 1920 yılının Nisan ayında yayınlandı.Bir süre peşpeşe yayınlanan bu Heller konser-leri, müzikseverlerin radyoya ilgi duymasınıve dinleyici sayısının artmasını sağladı. İlgi-nin büyüklüğünü anlamak için De Forest'inözyaşam öyküsünden şu satırları okuyalım:

"Coast Orange'ın en ücra köşelerinden bi-rinde, çiftçilerden biri, bir alıcı ve bir hopar-lör bularak bahçesine kurmuş. Her pazar gü-nü, dört millik bir alan içinde yaşayan kom-şuları, San Francisco'dan gelen sihirli sesleriduyabilmek için bu çiftçinin bahçesinde top-lanıyorlardı."

RADYODA YAYINLANAN İLKTELEFON GÖRÜŞMELERİ

Bu konuda öncülüğü, Virginia eyaletininRichmond kentinden yayın yapan WRVA is-tasyonu gerçekleştirdi. 1937 yılında sunulanprogramlar sırasında Irv Abeloff çeşitli kişi-lerle telefon görüşmeleri yapıyordu. Telepho-ne Intervie adlı program, Çarşamba ve Cumaakşamlan, dinleyicilere ulaşıyordu. Gerçi Va-riety dergisi, program sırasında, herhangi birkimsenin karşı taraftaymış gibi konuştuğunuiddia ediyordu ama, o günün yasalarına gö-re, bir telefon konuşmasının radyoda yayın-lanabilmesi için mutlaka banda alınması ge-rekiyordu.

İLK RADYO OYUNU

Eugene Waiter tarafından yazılan "TheWolf" (Kurt) adlı melodram, 3 Ağustos 1922günü New York'ta, WGY Schenectady istas-yonundan yayınlandı. 2.5 saat süren oyunda,başrolleri H.Edward Smith ve Rosaline Gre-en paylaştılar. Ertesi aydan itibaren WGY

215

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 216: Milliyet İlkler ansiklopedisi

oyuncuları düzenli olarak her cuma akşamı biroyun sundular. Önceleri, oyuncular, salt ses-lerini duyurabilmenin zevkini yaşamak için

, oyunlarda görev alıyorlardı. Ama 1924 yılın-dan itibaren o günlerin bir numaralı radyooyuncusu Rosaline Green'e oyun başına 5 do-lar ücret ödenmeye başlandı.

RADYO İÇİN YAZILANİLK OYUN

"Noel Baha'nın Gerçek Öyküsü" adlı oyun,çocuklar için radyoda yayınlanmak üzere,Phyllis M.Twigg tarafından kaleme alındı.BBC, bu oyunu 24 Aralık 1922 günü küçükdinleyicilerine sundu.

İLK RADYO ALICILARI

Takım olarak Radio Telephone Co. adlı şir-ket tarafından 1910 yılında New York'ta üre-tildi ve Metropolitan Life Building binasınınbir katında açılan tanıtım salonlarında, ama-tör radyo meraklılarına satılmaya başlandı.Şirketin kurucusu Lee De Forest, bu konuylailgili olarak özyaşam öyküsünde şunları yazdı:

"Burası, halka radyo satmak için dünya-da ilk açılan mağazaydı. Başka hiçbir amacı-mız yoktu. Tek düşüncemiz radyo satmak, buyeni mucizeye daha çok sempatizan toplamak-tı. O günlerde Harvard'dan yeni mezun olanQuincy R.Brackett'i,mzla gelişen satış servisi-mizin başına getirdik.Böylece,Brackett de dün-yanın ilk radyo satıcısı oldu."

Şirket ayrıca Wireless Experimenter adlıbir de dergi çıkarıyordu. Radyo alan müşte-riler, bu dergi aracılığıyla hangi istasyonlarınnasıl bulunacağını ve hangi istasyondan, nezaman, neyin dinlenilebileceğini de öğrenmişoluyorlardı.

Yukarıda da belirtildiği gibi, De Forest fir-ması tarafından çıkarılan radyo alıcıları, ta-kım halinde satılıyordu. Alanların dinleyebil-mek için bu takımı kurması gerekliydi. Hazırkurulmuş olarak satışa çıkarılan ilk tek parçaradyoları da, Amerika'da Westinghouse Co.şirketi üretti. Ancak bu radyolar, yalnız FrankConrad'ın deneysel nitelikteki Pittsburgh 8XKadlı istasyonunu alabiliyordu. Fiyatı 10 dolar-dan başlayan bu radyolar, Joseph Horne Ma-ğazaları'nda satışa çıkarıldığında, PittsburghSun gazetesinde 29 Eylül 1920 günü bir ilan-da yayınlandı ve "harika alıcıların" tanıtımıyapıldı.

İngiltere'de ise ev tipi tek parça radyo alı-cıları, 1922 yazında Chelmsford'da Marconi

216

Co. tarafından üretildi. O yılın sonbaharın-da BBC'nin yayına geçeceğini düşünen Mar-coni şirketi, üretimini hızlandırdı. Radyose-verlerin beğenisine üç ayrı model sunulmuş-tu. Bunlar, Marconiphone Crystal Junior,Marconiphone V.I ve Marconiphone V.2 idi.

RADYODA YAYINLANAN İLKİSTEK PROGRAMI

Berlin'de, Deutschlandsender Radyosu'ndaHeinz Goedecke tarafından hazırlanan "İste-mek sizden, çalmak bizden" adlı program, 25Ekim 1936'da ilk kez yayınlandı. Daha sonrada düzensiz aralıklarla 26 Mart 1939'a kadarsürdürüldü.

Bu fikir bir önceki Noel'de doğmuştu. Ogün Weimar'daki dinleyicilerden biri Deuts-chlandsender'a telefon etti. Barnabas vonGeczy, bir konser veriyordu. Dinleyici, ken-disinden bir parça dinlemek istediğini söyledive istediği parçanın numarasını belirtti. Rad-yoevi yetkilileri, programın yapımcısı Goedec-ke'yi telefona çağırdılar. Dinleyici, isteğini onada yineledi ve "Her kaç kuruşsa" gereken üc-reti de verebileceğini söyledi. Elbette, Goedec-ke, böyle bir para almasının söz konusu ola-mayacağını belirtti. Bunun üzerine müzikse-ver dinleyici, Nazi Partisi'nin kampanyasına20 mark gönderebileceğini vurguladı. Bu, rad-yo idaresince de uygun görüldü ve "Weinen-de Geige" adlı parça, Geczy'nin orkestrası ta-rafından çalındı. Böylece, radyodan ilk kez biristek şarkısı yayınlanmış oldu. Goedecke'ninistek programı bütün Almanya'da büyük birilgiyle karşılandı ve kampanyaya hatırı sayı-lır bir destek sağlandı.

RADYODA İLK MAÇ NAKLİ

KDKA Pittsburgh Radyosu tarafından 11 Ni-san 1921 günü gerçekleştirildi.O gün Pitts-burgh'da Johnny Ray ile Johnny Dundeearasında bir boks maçı vardı. Radyo, bu he-yecanlı karşılaşmayı Pittsburgh Star gazetesi-nin yazarlarından Florent Gibson'a anlattıra-rak dinleyicilerine sundu.

İlk profesyonel radyo spor spikeri ise, Avust-ralyalı Mick Ferry'dir. Ferry, profesyonel spi-kerlik yaşantısını, 11 Nisan 1925 günü, Rand-wick Hipodromu'ndaki atyarışlarını aktara-rak 2 FC Sidney Radyosu'nda başlattı.

RADYODA İLK SAAT AYARI

İlk düzenli saat ayarı, Paris'te Eyfel Kulesi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 217: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Radyo İstasyonu tarafından 1913 yılında veril-meye başlandı. The Illustrated London Newsgazetesi, bunun nasıl gerçekleştiğini şöyle an-lattı:

"Bahçenize dikebileceğiniz bir anten, birdedektör ve bir telefondan oluşan basit ve ucuzbir aygıtın yardımıyla, odanızda, koltuğunuz-da rahat rahat otururken, her gün belirli ara-lıklarla Paris'ten gelen sinyallere kulak vere-rek saati öğrenebilirsiniz."

Bazı okurlarımızın bunun yerine saatebakmayı yeğleyeceğinden hiç kuşkumuz yok.

RADYODA İLK CANLIRÖPORTAJ

27 Haziran 1932 günü, CBS Radyosu'ndanTedHusing, Chicago'daki Cogress Oteli'nde, De-mokrat Partili delegelerle görüştü. Mikrofo-nu ile otelin lobisinde dolaşan Ted Husing, de-legelerden, Franklin D.Roosevelt'in adaylığı-na ilişkin görüşlerini sordu.

İLK ULUSLARARASI TELSİZHABERLEŞMESİ

Gugliefmo Marconi tarafından 27 Mart 1899günü, Manş Denizi kıyılarında gerçekleştiril-di. Ertesi günü, The Times gazetesi, Boulognemuhabirinden aldığı bir haberi yayınladı. Ya-bancı bir ülkeden, telsiz aracılığıyla gönderi-len ilk haber olan bu haberde, şöyle deniliyor-du:

"İngiltere ile Avrupa arasındaki iletişim,Marconi'nin telsiz telgraf sistemiyle dün baş-latıldı. Deneme, İngiltere kıyılarındaki SouthForeland ile Fransa'da, Boulogne'un iki milkuzeyindeki sahil kasabası Wimereux arasın-da yapıldı. Her iki noktada da 50 metre yük-sekliğinde birer anten dikilmişti. İki anten ara-sındaki mesafe ise 32 mildi. Haberleşme, Morsalfabesi aracılığıyla yapıldı. Okuduğunuz buhaber de Marconi sistemiyle Wimereux'dan Fo-reland'a gönderildi."

TELSİZLE İLK ACİLYARDIM ÇAĞRISI

17 Mart 1899 günü, Elbe adlı geminin Good-win Sands yöresinde karaya oturması üzeri-ne. Doğu Goodwin fener gemisi tarafındangönderildi. Onun aktardığı mesaj, South Fo-reland Feneri'ndeki telsiz görevlisine ulaştı vegerekli yardım sağlandı.

Doğu Goodwin fener gemisi, 28 Nisan1899 günü SSR.F.Matthewsadlı gemi ile çar-

pıştı ve kendisi için yardım çağrısı yapan ilkgemi oldu.

S.O.S. çağrısının geliştirilmesinden önce,gemiler ilkyardım şifresi olarak CQD sinyali-ni kullanıyorlardı. Marconi tarafından 1 Şu-bat 1904 günü geliştirilen bu sinyalin anlamıaslında "Bütün istasyonlar! Acil durum" de-mekti. Ama gemiciler arasında yanlışlıkla"Çabuk gel... Tehlike var" anlamına geldiğisöylenirdi. İngiliz Marconi firması ile, Alman-ların Telefunk örgütü arasında 3 Ekim 1906günü Berlin'de düzenlenen toplantıda, ilkyar-dım çağrısı olarak S.O.S. sinyali kabul edildive bu sinyal, uluslararası ortak dil haline gel-di.

İlk S.O.S. çağrısı da 10 Haziran 1909 gü-nü Azor Adaları yöresinde kayalara bindirenSS Slavonia tarafından verildi. SS Slavonia'-nın çağrısını alan iki buharlı gemi, derhal olayyerine giderek kurtarma çalışmalarına başla-dı.

1899 yılından itibaren, telsizden askeri amaçlarla yararlan-maya başlandı. İlk sırt çantası biçimindeki telsizler ise, Mar-coni Co. şirketi tarafından 1911 yılında üretildi.

İLK ASKERİ TELSİZ1899-1902 yılları arasındaki Güney Afrika Sa-vaşı sırasında İngiliz ordusu tarafından kul-lanıldı. Yüzbaşı J.N.C. Kennedy komutasın-da özel bir muhabere bölüğü, 24 Kasım 1899günü Cape Town'a geldi. Bu özel birlik için-de Marconi şirketi tarafından orduya yardımcıolmak üzere görevlendirilmiş mühendisler devardı. Atlı arabalarda kullanılmak üzere beşadet sahra tipi telsiz istasyonu kuruldu ve bun-lar çeşitli yörelerde görevlendirildi.

217

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 218: Milliyet İlkler ansiklopedisi

RADYOTELEFONUN İLKASKERİ KULLANIMI

ABD ordusundaki muhabere birlikleri tarafın-dan 1908 yılında yapılan denemelerde gerçek-leşti. ABD muhaberecileri, Connectıcut eya-letinde, Sandy Hook ile Bedloes Island ara-sındaki 18 millik mesafede radyotelefon kul-landılar. Alman malı Telefunken marka ay-gıt, 550 voltluk doğru akımla çalışıyordu.

Radyotelefonun savaş sırasında ilk kulla-nımı da, Alman askeri birlikleri tarafından1917 yılında Batı Cephesi'nde gerçekleştiril-di.

Walkie-Talkie diye bilinen el telsizleri ise1933 yılında, New Jersey eyaletinde US Sig-nal Corps Engineering Laboratoires diye bi-linen askeri tesislerde üretildi.

İLK TELEFON

Konuşmaları açıkça aktaran ilk telefon aleti,Charles Sumner Tainter ve Alexander GrahamBell tarafından geliştirilen Radyofon adlı ay-gıttır. İki bilim adamı, bu aygıtla ilk başarılıdenemeyi 15 Şubat 1880 günü gerçekleştirdi-ler. Verici, Washington'da, 13. Cadde'dekiFranklin School'un tepesine konmuştu. Tain-ter, ahizeyi eline alarak konuşmaya başladı:"Bay Bell... Bay Bell... Beni duyabiliyorsa-nız, lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızısallayın." Az sonra Bell, 14. Cadde'de bulu-nan laboratuvarının penceresine geldi. Elin-de şapkası vardı. Bir an durdu, sonra salla-maya başladı.

ATLANTİK AŞIRI İLK RADYO-TELEFON KONUŞMASI

Doğrudan ilk konuşma, ABD'nin Virginiaeyaleti, Arlington kentinde bulunan AmericanTelephone and Telegraph ile Paris arasındagerçekleştirildi. 21 Ekim 1915 günü yapılan bugörüşmede, Bay B.B. Webb, Fransız hüküme-tini temsil eden Yarbay Ferrie ile görüştü.

RADYO-TELEFON TAKILANİLK DENİZ ARAÇLARI

ABD Donanması'ndan Virginia ve Connecticutgemileridir. Aygıtların gemilere montajı DeForest Radio Telephone Co. tarafından 1907yılının Eylül ayında yapıldı. Aynı ay içinde ikigemi birbirinden 21 mil uzaklaştırıldı ve ilk de-

218http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 219: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dır) Samuel Homfray ve Richard Crawshayadlı demir ustaları ile hükümeti temsil edenAnthony Hill'dir. 20 Şubat 1804 günü, bu üçyolcu Pennydarren ile Abercynon arasında 10mil yol aldılar. Bindikleri araç, lokomotifindingil genişliğiyle aynı dingil genişliğine sahipbir arabaydı. İki gün sonra, Homfray, Ant-hony Hill ile bir iddiaya girdi. Konu, Trevit-hick'ir lokomotifinin, 5 vagona yüklenecek 10

ton demiri taşıyıp taşıyamayacağı idi. Trevit-hick'in lokomotifi bu işi başardı ve Homfray500 şilin kazandı.

Buharlı lokomotiflerle ilk düzenli yolcu ta-şımacılığı 6 Mayıs 1830 günü, bir gün önce ya-pımı tamamlanan Canterburry-Whitstablehattında başladı. 4 millik mesafede karşılıklı10 sefer yapılıyordu ve her sefer 35 ile 40 da-kika arasında tamamlanıyordu.

219

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 220: Milliyet İlkler ansiklopedisi

neme yapıldı. Sonucun başarılı olması üzeri-ne De Forest firmasına, Amiral Evans'ın fi-losunda bulunan 24 geminin hepsine radyo-telefon takma görevi verildi. Bu gemiler, ye-ni haberleşme araçlarıyla dünyanın her tara-fını dolaşmaya başladılar.

İLK TREN

Fairfield adlı, altı tekerlekli, dikey kazanlı bu-harlı aracın yapımı 1848 yılında, BridgesAdams tarafından Fairfields'deki atölyesindetamamlandı, 1848 yılını 1849 yılına bağlayankış mevsiminde Bristol and Exeter Demiryo-lu Şirketi'nin Tiverton hattında hizmete gir-di. Saatte 40 mil hız yapabilen Fairfield, bi-rinci mevkide 16, ikinci mevkide ise 32 yolcutaşıyabiliyordu. Birinci mevki kompartıman-larda bulunan büyük panoramik pencereler,bu konuda bir öncülük yarattı.

Sekiz tekerlekli ilk dizel-elektrik treni 1913yılında, İsviçre'de, Mallersta-Sodermanlandshattında hizmete girdi.

DEMİRYOLUNDA İLK ÖLÜM

19 Mart 1828 günü, Stockton-Darlington de-miryolu şirketinin Simpasture hattında mey-dana geldi. Makinist John Gillespie, kazanpatlaması sonucu hayatını kaybetti. Aynı tür-den bir başka kaza da, 1 Temmuz günü Ayc-liffe sulama istasyonunda yaşandı. Bu kaza-da da makinist John Cree öldü. Her iki kaza-ya da olayda yaşamlarını yitiren makinistle-rin hataları yol açmıştı. Buhar kazanlarınınkapağını açmayı unutmuşlardı.

Hareket halindeki bir trende meydana ge-len ilk kaza ise, 15 Eylül 1830 günü, Liverpo-ol - Manchester hattının açılışı sırasında mey-dana geldi ve yolcular arasında bulunan par-lamenter William Huskisson, trenden düştü.

KORİDORLU İLK VAGON

1853 yılında, New York'ta Eaton and Gilbertfirması tarafından Hudson River Railroad adlıdemiryolu şirketi için yapıldı. 15 metre uzun-luğundaki vagon, beş kompartıman ve bir tu-valete bölünmüştü ve bunların hepsi de 45 san-tim genişliğinde bir koridora açılıyordu.

İLK YATAKLI TREN

Cumberland Valley adlı demiryolu şirketi,1836 yılında Pennsylvania'da Harrisburg-

220

Chambersburg hattında çalışan Chambers-burg adlı trene ilk yataklı vagonu koydu. Va-gon dört kompartımana ayrılmıştı ve her kom-partımanda üç kişi yatabiliyordu. Yolcula-ra .yastık, battaniye vs. verilmediğinden, her-kes kendi giysilerine sarılarak ve ayakkabıla-rını çıkarmadan kıvrılıveriyordu.

İLK DİZEL LOKOMOTİF

Prusya - Hessen Devlet Demiryolları için 1912yılında üretildi. Lokomotifin şasisi ve kons-trüksüyonu, Berlin'deki Borsig AG firması ta-rafından üretildi. 4 silindirli, V tipi 2 zamanlımotoru ise İsviçre'nin Winterthur kentindeGebr. Sulzer tesislerinde yapıldı. İlk deneme-sinde başarılı sonuç vermedi ve servise kon-madı.

Düzenli olarak seferlere başlayan ilk dizellokomotif ise, İsviçre'de yapıldı ve 1921 yılın-da Tunus Demiryolları tarafından işletmeyealındı.

İLK ELEKTRİKLİ LOKOMOTİF

Elektrikle çalışacak ilk lokomotifin planlan,Washington'da Prof. Charles Page tarafındançizildi. Baltimore-Ohio Demiryolları Şirketi,bu lokomotifin ilk denemesini 1939 yılındaWashington ile Bladensburg arasında yaptı.

İLK GEZİNTİ TRENİ

Garnhirk and Glasgow Demiryolu Şirketi ta-rafından 1834 yılında hizmete sunuldu. Dü-zenlenen gezinti seferleri ile ilgili olarak şu ilanyayınlandı:

"Buharlı vagonlar günde dört kez Town-head'den yola çıkarak Gartsherrie'ye gidiyor.Yolculardan, kapalı yerler için adam başına9 peni, açık sahanlıklar içinse 6 peni alınıyor.16 mil boyunca, ucuz, sağlıklı ve son dereceneşeli bir 2 saat yaşanıyor."

Belirli bir olay için tek seferlik tren gezisiise 7-8 Ağustos 1839 günü yapıldı. Whitby-Pickering Demiryolu Şirketi, bir kilise yaptır-ma derneğinin yararına, Whitby halkını Gro-mont pazarına götürdü.

1841 yılında ise ilk pazar gezisi düzenlen-di. Ne\vcastle and Carlisle Demiryolu Şirke-ti, ilk pazar gezisini o yılın 29 Ağustos günüyapacağını duyurdu. Gezinin yapılacağı haf-tanın başında Rahip W.C.Burns, Newcastlecaddelerine şu pankartları astı:

"PAZAR AYİNİNDEN KAÇANLARAÖDÜL

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 221: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Trenlerde yemek servisine, 1863 yılında ABD 'de başlandı. 1867yılında, günümüzdeki vagon restoranların ilk örneği, yineABD'de hizmete girdi. Bu vagonlar, Avrupa'da (ilk kez İn-giltere'de 1932 yılında) kullanılmaya başlandıklarında, hayligelişme kaydedilmişti

İLK VAGON-RESTORANSelf-servis olarak 1863 yılında, Philadelphia'-daWilmington Baltimore Demiryolu'nda hiz-mete kondu. İkiye bölünen vagonun bir ya-nı, sigara salonu, diğer yanı ise büfe olarakkullanılıyordu. Hazır yiyecekler, buhar kutu-ları içinde sıcak tutuluyordu. Büfe bölümün-de oturma yeri olmadığından yolcular yemek-lerini ya burada ayakta yiyorlar, ya da sigarasalonuna geçerek karınlarını orada doyuru-yorlardı.

Yolcuların yemeklerini oturarak yediklerive trende görevli aşçı tarafından taze olarakhazırlanan yemeklerin servis yapıldığı ilk mo-dern vagon-restoran ise, 1867 yılında Kanada'-

nın Great Western Demiryolları'nca hizmetegirdi. Ayın zamanda yataklı bölümü de olan"President" adlı trenin restoranı, yolcularınbüyük ilgisini görüyordu. Şirketin kurucusuGeorge Pullman da, hiçbir şeyin aksamamasıiçin son derece titiz davranıyordu. President'leyolculuk eden Westward by Rail adlı kitabınyazarı W.F.Rae, 1869 yılının Eylül ayında ta-nıdığı bu vagon-restoranı şöyle anlatıyordu:

"Bir kere, çok geniş bir seçme şansınız var-dı. Beş çeşit ekmek, dört çeşit soğuk et, altıtür sıcak yemek, yedi ayrı türde pişirilebilentaze yumurta, bütün mevsim meyveleri ve seb-zeleri... Yemeğinizi, bir ucu vagonun kenarı-na sabitleştirilmiş masanıza getiriyorlar. Sa-atte 30 mil hızla giden bir trende böylesine birkonforla sabah kahvaltısını yapabilmek, öğ-le ve akşam yemekleri yiyebilmek gerçekten

mucize!'

221

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 222: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Charlisle Demiryolu Şirketi, Tanrı'nın kutsalgününde isteyen herkesi 7 şilin 6 peni karşılı-ğında büyük bir rahatlık ve güven içinde ce-henneme götürüyor. Ve bunun adına da 'zevkgezisi' diyor!"

İLK YAĞMURLUK

Fransız Ginesi'nde, Cayenne'deki başmühen-dis François Fresnau tarafından yapıldı. Fres-nau, 1747 yılında, Aprouage'de, kauçuk ağaç-larını gördü. Eski bir pardösünün dış yüze-yini, bu ağaçların salgısıyla tamamen sıvaya-rak su geçirmez hale getirdi.

Satış için üretilen ilk yağmurluk ise 1821yılında Covent Garden'da G.Fox tarafındanpazarlandı. Bu yağmurlukla birlikte, "doğrugiyildiği takdirde, içindekini asla ıslatmayaca-ğına dair" bir de garanti belgesi verildi. Fox'-un yağmurluğu, aslında moherden üretilmiş-ti. Nasıl bir yöntem uygulanarak, su geçirmezhale getirildiği, bugün de bilinmiyor.

Aynı günlerde, Charles Macintosh adlı birİskoçyalı, Glascow'da kumaşları kauçuk-nafta eriyiğine batırarak su geçirmez hale ge-tirmeyi başardı. Gerçi bu kumaşın su geçirme-si mümkün değildi ama, terziler tarafındankullanılması da o denli zordu. Bir süre sonra,Edinburgh Üniversitesi'nden genç bir kimyaöğrencisi, James Syme, katrandan elde edilenbir maddenin yardımıyla kauçuğu daha iyi eri-tebilmeyi başardı. Charles Macintosh, derhalbu yöntemin haklarını satın aldı ve 1823 yı-lında patentini tescil ettirdi. Hemen arkasın-dan da su geçirmez kumaş üretimini başlata-rak, dünya çapında bir isim oldu. Uzun birsüre, yalnızca bu tür kumaşları satmakla ye-tindi. 1830 yılında kauçuk eşya üreticisi Tho-mas Hancock ile karşılaştı ve ikisi bir aradaseri olarak yağmurluk üretimine geçtiler. Ogüne dek, isteyen su geçirmez kumaş alarakterzisine bir yağmurluk diktiriyordu.Macintosh-Hancock işbirliğiyle hazır yağmur-luklar piyasaya sürüldü. Ancak bunlar zaman-la koku yaptığı için başarılı olamadı. 1850 yı-lında Lancashire'den Joseph Mandelberg ilkkez kokusuz yağmurluk yapmayı başardı.

İLK PLAK ''KİTAPLIĞI"

İsteyen herkesin kullanımına açık olarak, 1914yılında, yerel bir kadın kulübünün Minneso-ta'daki St. Paul kent kitaplığına 25 adet plakbağışlamasıyla kuruldu. 1919 yılının sonların-da, kitaplıktaki plak sayısı, 600'ü buldu. O yıliçinde 3 bin 505 kişi plaklardan yararlanmış-

222

tı. Kitaplık yetkililerinden Bayan Edah FlowerBurnett, koleksiyonla ilgili olarak şunları söy-lüyordu; "Amacımız, eğitime katkıda bulun-maktı. Bu nedenle genellikle klasik müzik ör-neklerini kilise müziğinden parçaları ve folkşarkılarını seçiyorduk. Plak alma önceliği iseokullarda ve sosyal derneklerdeydi. Ancak,kim olursa olsun, altı adetten fazla plak ver-miyorduk."

İLK SOĞUTMA YÖNTEMİ

1540'lı yıllarda Roma'da kullanılan bu yön-temin esası, bolca tuzun su içinde eritilmesi-ne dayanıyordu. Yöntemin nasıl işlediğini gös-teren bir kitap, Blasius Villafranca adlı bir Ro-malı tarafından "Methodus Refrigerandi"adıyla 1550 yılında yayınlandı.Yazarın iddia-sına göre, sarayda tüketilen şarap ve sularınhepsi, bu yöntemle soğutuluyordu ve bu sis-temi kendisi bulmuştu. 1559 yılında Villafran-ca'nın yazdıklarını doğrulayan Levinus Lem-nius onun yöntemiyle soğutulan şaraplarındişleri sızlattığını yazdı.

İLK SOĞUTMA TESİSLERİ

1850 yılında, ABD'de ve Avustralya'da açıl-dı. Birleşik Amerika'da, kimyasal soğutma ça-lışmalarının öncülüğünü Alexander CatlinTwining yapıyordu. Twining, 1848 yılında eterbuharının ani yoğunlaştırılmasıyla soğutmayapılıp yapılamayacağını anlamak üzere çalış-malarına başladı. İki yıl sonra, Ohio'da, Cle-veland kentinde bir soğutma tesisi kuracak ba-şarıyı gösterdi. Tesiste 10 demir sarnıç vardı.Etil eter aracılığıyla bu sarnıçlarda günde birton buz elde ediliyordu.

Avustralya'da ise, Melbourne Age gazete-sinin eski yazı müdürü James Harrison, Vic-toria'daki Barwon Nehri üzerinde ilk buz üre-tim tesisini kurdu. Bin sterline mal olan bu te-sis, amonyağın buharlaştırılması esasına gö-re çalışıyordu.

İLK NÜFUS KAYITLARI

Doğum, ölüm ve evlenmelerin düzenli olaraknüfus kayıtlarına işlenmesi, sistematik biçimdeilk olarak Kanada'da 1621 yılında başladı.Dünyada, 300 yıl geriye doğru bütün doğumkayıtlarının çıkarılabileceği tek ülke, Kanada'-dır. Avrupa'da bu yolda ilk çalışma, 1686 yı-lında İsveç'te başladı. İngiltere'de ise resminüfus kayıtlarının tutulmasına ilişkin yasa, 1Temmuz 1837'de yürürlüğe girdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 223: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BUZDOLABIEvde kullanılmak amacıyla 1913 yılında Chi- Ev tipi ilk buzdolabı, 1913 yılında, ABD'nin Chicago ken-cago'da yapıldı. Domelre marka bu buzdola- tinde üretildi. Gövdesi ahşaptan yapılan bu buzdolabının so-bı, elektrikle çalışıyordu. Ahşap gövdesinin ğutucu aygıtı, dolabın tavanına konmuştu ve neredeyse yarısıüzerinde kompresör tipi bir soğutucu vardı. kadardı.

223

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 224: Milliyet İlkler ansiklopedisi

• • t • •

BİRİNCİ CİLDİN SONU

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Text Box
merakediyorum@ googlegroups.com üyeleri için hazırlanmıştır. Benzer çalışmalardan haberdar olmak, öneri, istek ve bu çalışma ile ilgili karşılaştığınız sorun ve hataları lütfen bildirin. http://groups.google.com/group/ merakediyorum E-posta : [email protected]
Page 225: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 226: Milliyet İlkler ansiklopedisi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 227: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK LOKANTA

"Champ d'Oiseau" adıyla Mösyö Boulangertarafından 1765 yılında Paris'te açıldı. Dük-kanın girişine Latince bir özdeyiş yazılmıştı:"Venite ad me, omnes qui stomacho labora-tis et ego restaurabo vos." Bu sözlerin anla-mı şuydu: 'Siz ey midesi guruldayanlar... Ba-na gelin, iyileştireyim." Bu özdeyişteki"Restaurabo-iyileştirmek" sözcüğü, zaman-la lokanta anlamında "restoran" olarak kul-lanıldı.

Mösyö Boulanger'nin lokantasınin iç kıs-mı, üstü mermer masalarla süslenmişti. Özelyemeği ise bir tür tavuk yemeği olan "Volail-le au Gros Sel'di. Boulanger'nin bu girişimi-nin öncesinde, tavernalarda, hanlarda, aşçıdükkanlarında ve bazı kahvehanelerde yemekyenilebiliyordu. Ancak bunlar, bugünkü mo-dern anlamıyla restoranların atası olarak sa-yılabilecek niteliklere sahip delillerdi.

Mösyö Boulanger'nin lokantası başarılıolunca, kısa zaman içinde başka örnekleri deaçıldı.1789 Devrimi sırasında, Paris'te 100 res-toran vardı. 15 yıl sonra ilk lokanta rehberi"Almanach des Gourmands" (Damak Tadı-na Düşkünler Almanağı) adıyla yayınlandı.

İKİ TEKERLEKLİ İLK ÇEKÇEK

1869 yılında, Amerikalı rahip Jonathan Sco-bie tarafından yapıldı. Rahip Scobie'nin eşi sa-kattı ve çok uzun bir süredir hiç sokağa çık-mamıştı. Oysa yaşadıkları Yokohoma kenti-ni çok merak ediyordu. Bunun üzerine koca-sı ilk çekçeği yaptı ve onu kentin sokakların-da gezdirdi.

İLK PATEN

Belçika'nın Liege kentinde müzik aletleri ya-pımcılığıyla uğraşan Joseph Merlin, 1760 yı-lında Soho Alanı'ndaki Carlisle House'da dü-zenlenen bir maskeli baloya patenlerinin üs-tünde keman çalarak girdi. Ancak ne hızınıazaltmayı, ne de yönünü değiştirmeyi becere-meyince, dosdoğru karşı duvardaki dev ayna-ya çarptı ve 500 sterlin değerindeki ayna tuz-la buz oldu. Ayrıca Merlin'in elindeki kemanda parçalandığı gibi, kendisinin de kırılmadıkçok az kemiği kaldı.

Bu çok ürkütücü ilk denemeden sonra1823 yılına gelinceye değin, patenlerden sözeden olmadı. O yıl Londra'nın Piccadilly sem-tinde manavlık yapan Robert John Tyers, Vo-

litos adını verdiği patenleriyle Windmill Cad-desi'ndeki tenis kortunda bir gösteri yaptı. Bupatenlerin altında, bir çizgi üzerine yerleştiril-miş beş küçük tekerlek vardı. 22 Nisan günü"Ayakkabıların altına takılarak zevk ya daulaşım amacıyla kullanılabilecek yararlı biraygıt" olarak patenti alındı. Bu patenin birbenzeri, buza uyarlanmış şekliyle 16 Nisan1849 günü, Paris'te sergilenen Meyebeer'in"Le Prophete" operasının buz dansı sahne-sinde kullanıldı.

Dört tekerlekli patenlerin ilk örneği, 1863yılında New York'ta James L.Plimpton tara-fından geliştirildi. Bu patenlerle çok iyi den-ge sağlamak mümkün olduğu gibi, birçok il-ginç figürler yapmak da olasıydı. Bunun üze-rine Birleşik Amerika'yı bir paten çılgınlığısardı ve bu çılgınlık 1870'li yılların başların-da Avrupa'ya geçti.

RADYODA KONUŞAN İLKSOYLU

İngiltere tahtının varisi ve Galler Prensi, 7Ekim 1922 akşamı, Marconi Co. şirketinin2LO istasyonu aracılığıyla, York House'dakiizcilere seslenen bir konuşma yaptı.

RADYODA KONUŞAN İLK KRAL

İngiltere Kralı V. George, 23 Nisan 1924 gü-nü, Wembley'de açılan İmparatorluk Sergisinedeniyle bir konuşma yaptı. Bu konuşmayıyaklaşık 10 milyon kişi dinledi. Daily Mail ga-zetesi, bütün büyük kentlerdeki alanlara sesyükselticiler kurdurarak, konuşmanın büyükkitlelere ulaşmasını sağladı. Bu konuşma,BBC tarafından banda alınamamıştı. 1955 yı-lında kuruma başvuran Dorothy Jones, kralkonuşurken eşinin bu konuşmayı banda aldı-ğını söyledi ve bandı yetkililere teslim etti. Buband, aynı zamanda BBC arşivlerinde bulu-nan en eski ses kaydıdır.

SARAYDA SEYREDİLEN İLKFİLM

21 Temmuz 1896 günü, İngiltere sarayının 40konuğu önünde gösterildi. Konuklar, PrensesMaud'un ertesi gün yapılacak olan düğünüiçin Marlborough Şatosu'nda toplanmışlardı.Bu arada sinemacı Birt Acres kendilerine birfilm gösterisi için izin istedi.. Göstermeyi dü-şündüğü ve bir ay önce çektiği filmde, GallerPrensi ile Prensesi'nin Cardiff Panayırı'na

227

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 228: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yaptıkları ziyaret sergileniyordu. Gerekli iznivermeden önce Galler Prensi, Acres'ten filmiincelemek üzere istedi. Sonra da bir sakıncagörmediğini belirterek Acres'e gerekli izni ver-di. Özel olarak hazırlanan perdede bu filmlebirlikte 20 kısa film daha izleyen konuklarınistekleri üzerine, Galler Prensi ile eşini konualan film, bir kez daha oynatıldı.

SARAYDA SEYREDİLEN İLKKONULU FİLM

Bir Cecil Hepworth yapımı olan "CominThrough the Rye" 4 Ağustos 1916 günü,Marlborough Şatosu'nun yemek salonundaKraliçe Alexandra tarafından seyredildi. Fil-min başrolünü Alma Taylor oynuyordu. Fil-min yapımcısı Hepworth, sarayda oynatılanilk film sırasında Birt Acres'in yardımcılığınıyaptığı için, Kraliçe Alexandra'mn önündeyaptığı gösteride yabancılık çekmemişti.

24 Şubat 1917 günü de Kral V. George veKraliçe Mary, Buckingham Sarayı'nda "TomBrown'in Okul Günleri" adlı filmi seyrettiler.

SİNEMAYA GİDEN İLKKRAL VE KRALİÇE

1 Kasım 1946 günü, İngiltere Kralı VI. Geor-ge ile eşi Kraliçe Elizabeth, yanlarında Pren-ses Elizabeth ve Prenses Margareth olduğuhalde, Leicester Alanı'ndaki Empire Sinema-sı'na giderek David Niven ile Marius Goring'-in oynadığı "Ölüm Kalım Meselesi" adlı fil-mi seyrettiler. Film, İkinci Dünya Savaşı'na ka-tılan bir pilotun öyküsünü anlatıyordu. Kral'-ın sinemaya geleceğinin duyulması üzerine, fil-min başlamasına 10 saat kala, gişelerin önün-de yüzlerce kişiden oluşan bir kuyruk meyda-na geldi.

KENDİNİ BİR OYUNDAİZLEYEN İLK KRALİÇE

Ana Kraliçe Elizabeth, 19 Ekim 1972 günü,Londra.'daki Haymarket Tiyatrosu'nda, Roy-ce Ryton'un "Crown Matrimonial" adlı oyu-nunu izledi. İngiliz sarayını konu alan oyun-da, AnaKraliçe'yi Amanda Reiss oynuyordu.

TV'YE ÇIKAN İLK SARAYLI

Televizyonda görünen saraya mensup ilk kişiKent Düşesi oldu. Düşes, 1935 yılında Lond-

228

ra'da bir mağazadan şapka alırken, görüntü-lenmişti ve bu görüntüler, o dönemde dene-me yayınları yapan Baird TV'si tarafından ya-yınlandı.

Kral VI. George'un taç giyme töreni ise 12Mayıs 1937 günü BBC tarafından naklen ya-yınlandı ve böylece Kral VI. George, TV'decanlı yayında görülen ilk kral oldu.

TV'de ilk konuşmayı yapan saraylı da,Kraliçe II. Elizabeth'tir. 25 Aralık 1957 gü-nü, İngiliz Uluslar Topluluğu'na bağlı ülke-lerde yaşayanlara seslenerek Noellerini kutla-dı.

Prens Philip ise, TV'de röportaja çıkan ilksaraylı oldu. 29 Mayıs 1961 günü, BBC'denRichard Dimbleby, Prens Philip'le Panoramaadlı programda İngiliz Milletler TopluluğuEğitim Haftası'na ilişkin bir sohbet yaptı.

OTOMOBİL SAHİBİ İLK SARAYLI

Osmanlı Prenslerinden Sultan Osman'dır.1888 yılında, Leipsic Zeitung gazetesinde,Magnus Volk's firmasının deneme niteliğin-de çıkardığı elektrikli otomobillerle ilgili birhaber okuyan Sultan Osman, bu arabadan birtane almaya karar verdi. Aynı yılın 4 Temmuzgünü İstanbul'dan İngiltere'ye şu telgraf gön-derildi:

"Brighton Electric Railway Şirketi Müdür-lüğü'neBrighton, İngiltere,

Leipsic gazetesinde, elektrikli arabanızın birresmini gördük. Bu arabadan nereden ve na-sıl temin edebileceğimizi ve fiyatını bildirme-nizi rica ederim.

Sultan Osman Hazretleri'nin başmabe-yincisi."

İlk telgrafın alınmasından iki gün sonra daVolk şirketine şu yıldırım telgraf geldi:

"En kısa zamanda ve en ivedi yoldan ad-resime bir elektrikli araba göndermenizi ricaederim. Ücreti, Osmanlı Bankası'ndaki hesa-bımdan ödenecektir. Osman."

Sultan Osman, herhangi bir gecikmedenendişelenmiş olmalı ki, kısa bir süre sonra birtelgraf daha çektirdi:

"Fiyatının hiç önemi yok. Arabayı en kı-sa zamanda gönderin."

İngiltere'de dışsatımı yapılmak üzere üre-tilen ilk otomobil olan bu arabaya ilişkin ola-rak satışından 20 yıl sonra Brighton Heraldgazetesinde şu satırlar çıktı:

"Arabanın gövdesi, Brighton'da Bay Peck'in işliğinde yapıldı. Bay Volk da motorunu ta-mamlayarak bizzat kendisi yerleştirdi. Dört te-kerlekli olan aracın öndeki iki tekerleği,

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 229: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dönüşü kolaylaştırmak amacıyla birbirine da-ha yakın olarak yapılmıştı. Arabanın karose-ri tamamen ceviz kaplamaydı ve alın kısmındaOsmanlı İmparatorluğu'nun tuğrası vardı. İçi-ne dört kişinin rahatça oturabildiği bu otomo-bil, aküsünün bir şarjıyla altı saat yolalabiliyor ve saatte 10 mil hız yapabiliyordu.Toplam ağırlığı ise 500 kiloyu biraz aşıyordu.

"Akümülatörler, iki koltuğun altına yer-leştirilmişti. Motor, küçük bir düğmeye basa-rak çalıştırılabiliyordu. Sürücünün ayağınınhemen altında da güçlü bir fren pedalı vardı."

Benzinle çalışan bir araba kullanan ilk sa-raylı ise, Fas Sultanı'dır,

ÎLK SARAYLI PİLOT

İspanya Kralı Don Alfonso'nun kuzeni DonAlfonso, İspanyol Ordusu'nda teğmen rütbe-siyle görev yaparken, Fransa'ya geldi ve Mo-urmelon kentinde, Antoinette marka uçakla-rın kullanımını öğrendi. Kendisine brövesi, 23Ekim 1910 günü verildi. Prens Alfonso, İspan-ya'nın ikinci pilot ve ilk askeri havacısıdır.1913 yılında İspanya-Fas Savaşı sırasındaLohner tipi uçaklara kumanda ederek, ilk ak-tif görevini yaptı. 1921 yılında, İspanya Ha-va Kuvvetleri Komutanlığına getirildi. 1980'liyılların başında, Prens Alfonso, kendi uçağıy-la hâlâ uçuyordu.

KAUÇUĞA İLİŞKİN İLK NOT

İspanyol yazarı Pietro Martyre d'Anhiera'nın1530 yılında kaleme aldığı "De Orbo Novo"adlı kitapta bulundu. Yazar, Azteklerin oyna-dığı bir oyunu tanımlarken, kitabında şu sa-tırlara yer veriyordu: "Oyun sırasındakullandıktan topu, bir ağacın özsuyundan ya-pıyorlar. Bu top, yere çarptığı zaman sıçrıyorve havaya fırlıyor."

İLK KAUÇUK BALON

1824 yılında Profesör Michael Faraday tara-fından üretildi. Faraday, bu balonlardanLondra'da, Royal Intitution'da yaptığı hidro-jenle ilgili deneylerde yararlanıyordu. O yıl,"Quarterly Journal of Science" dergisinde ya-yınlanan bir makalesinde, "Kauçuk son de-rece esnek bir madde. Ondan elde edilenbalonlar, içlerine hava üflendiğinde, iyice şef-faflaşincaya kadar genişleyip şişiyorlar ve iç-lerine hidrojen doldurulunca hafifleyip havaya

uçuyorlar" diye yazıyordu.Faraday, balonlarını yapmak için iki ka-

uçuk tabakasını üst üste koyuyor,sonra da ke-narlarını yapıştırıyordu.

Oyuncak balonlar ise, kauçuk maddelerüreticisi Thomas Hancock tarafından 1825 yı-lında piyasaya sunuldu. Hancock, balon yap-mak için çocuklara bir set satıyordu. Bu setiniçinde, kauçuk eriyiği ile dolu bir şişe ve birde şırınga vardı. Çocuklar, şırıngaya çektik-leri kauçuğu, hava ile iğnenin ucundan püs-kürterek küçük baloncuklar uçuruyorlardı.

Modern balonların ilk örnekleri olan vol-kanize kauçuk balonlar ise, Londralı oyuncak-çı J.G. Ingram tarafından 1847 yılındayapıldı.

İLK KAUÇUK KÖPÜĞÜ

Kaçuk köpüğünden üretilen ilk aygıt, 1929'daBirmingham'da, Dunlop tesislerinde üretilenbir elektrikli mikserin alt haznesidir. Kauçuk-tan köpük elde edilmesi ve bunun değerlendi-rilmesi düşüncesi, E.A. Murphy'ye aittir. Budüşünceyi geliştiren Dunlop'un bilim adam-larından W.H. Chapman, elektrikli mikserleriçin kauçuk köpüğünden hazne yapmayıbaşardı.

Satışa çıkarılan kauçuk köpüğünden yapıl-mış ilk ürün ise, yine Dunlop tarafından ya-pılan motosiklet oturma yerleridir. Bu oturmayerleri, 1931' yılında sınırlı bir miktarda üre-tilmişti. Ertesi yıl, Dunlop firması, Londra'-da çalışan 300 otobüsün oturma yerleri ileAvon'daki Shakespeare Memorial Tiyatrosu'nun koltuklarını kauçuk köpüğü ile kapladı.

İLK JİLET

King Camp Gillette tarafından 2 Aralık 1901günü patenti alındı. Aslında Gillette'e bu fik-ri, patronu William Painter vermişti. Bir günona gelerek, "Neden şöyle bir kere kullanıl-dıktan sonra atılabilecek bir şey yapmıyorsun?Öyle bir şey bul ki, müşteri tekrar almak zo-runda kalsın!" dedi. Gillette, bu öneriyi 1895yılma kadar hiç önemsemedi. O yıl, bir günaynanın önünde durup yüzüne bakarken, us-turanın yerini alabilecek bir şey yapmak fikrigeldi.

Derhal çelik üreticileriyle temaslara başla-di. Ama, konuştuğu bütün ustalar, ona yete-rince ince, yeterince düzgün, yeterince keskinve yeterince ucuz bir kesici çelik yapmanın ola-naksız olduğunu söylediler. Bir gün (28 Eylül1901) Boston'da William Nickerson adlı bir

229

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 230: Milliyet İlkler ansiklopedisi

teknisyene rastladı ve öteki bütün ustaların sı-raladıkları güçlüklerin üstesinden birlikte gel-diler. 1903 yılında, jilet üretimi başladı.

İLK OKUL GAZETESİ

Tek sayfa ve elle yazılmış olarak 27 Temmuz1774 günü ABD'nin Philadelphia kentindekiPhiladelphia Latin School adlı okulun öğren-cileri George Foster ve Caspar Wistar tarafın-da yayınlandı. Hangi adla yayınlandığıbilinmeyen bu ilk "okul gazetesi"nin hiçbirkopyası bugüne ulaşamadı. Foster ve Wistartarafından çıkarılan bu gazete, daha sonra Ro-binson adlı bir öğrencinin gayretleriyle, her ongünde bir yarım sayfa olarak üç sayı ya-yınlandı.

İLK KULLANILMIŞ ARABASATICISI

1897 yılının Eylül ayında, Londra'da MotorCar Co. adlı şirket, kullanılmış araba alış-verişi yapmak üzere faaliyete geçti."Autocar" dergisinde yayınlanan habere gö-re, şirketin elinde, çoğu Fransız malı, 17 ara-ba vardı. Bunların içinde en pahalısı,etiketinde 335 sterling yazan bir Peugeot idi.Ayrıca, isteyenler bu arabaları, haftalığı 5 ster-lingden kiralayabiliyorlardı.

İLK ÖZEL MUHAFIZLAR

1935 yılında, Willingdon Markisi ve BankerHenry F. Fiarks, "Night Watch Service" ad-lı bir firma kurdu. 15 üniformalı muhafız,Park Lane yöresinde bisikletleriyle dolaşarak,firmaya belirli bir aylık ödeyen zenginlerin ev-lerinin çevresinde devriye geziyorlardı. Muha-fızlar, kelepçe, polis düdüğü ve silahladonatılmışlardı. Dönemin İşçi Partisi lideriGeorge Lansbury, özel muhafızlar kiralayanfirmanın kuruluşunu, "Faşizme doğru atılmışilk adım" olarak niteledi.

İLK OTOMOBİL TAMİRHANESİ

A. Borol tarafından 1895 yılının Aralık ayın-da, Fransa'nın Bordeaux kentinde açıldı.Fransız motor dergisi "La Locomotion Au-tomobile"de yazıldığına göre, bu tamirhane-

250

İLK BENZİN İSTASYONUAutomobile Gasoline Co. adlı şirket tarafın-dan 1905 yılında ABD'nin St. Louis kentindeaçıldı. Şirketin kurucuları Harry Grenner veClem Laessing idi. Petrol, bir tankın içindenbahçe tulumbası aracılığıyla boşaltılıyordu.

İlk modern benzin istasyonu ise StandartOil tarafından, 1907 yılında Seaatle kentindehizmete girdi. Ne var ki, bu "modern" istas-yon da bugün çağdaş gereksinimlerin karşılan-masından hayli uzaktı. Yolcuların da "zo-runlu" ihtiyaçlarına yanıt verebilecek ilk istas-yon (tuvaletli ve büfeli) 1912 yılında Tennes-see'de açıldı. Hatta burada bir bayan görev-li, araç sahiplerine soğuk su ikram ediyordu.

İngiltere 'de ilk benzin istasyonu, 1920 yılının Mart ayında Al-dermaston'da açıldı. O dönemin benzincilerinde, hiçbir sosyalhizmet yoktu ve yalnızca akaryakıt satışı yapılıyordu.

nin bir bölümü de geceleri arabalarını bırakmakisteyenler için garaj olarak kullanılıyordu. Ay-nı zamanda, Peugeot arabalarının Bordeauxbayii olan Borol, garaj-tamirhanesinde, hertürlü bakım, onarım ve yıkama-yağlama hiz-metlerini yerine getirdiği gibi, yolda kalan sü-rücülerin yardımına da koşuyordu.

İLK CİNSEL EĞİTİM

Ders programlan içinde yer alarak öğrencile-re okutulan ilk dinsel eğitim dersleri, İngilte-re'de Abbotsholm School'da, okulun başöğ-retmeni Cecil Reddie tarafından 1 Ekim 1889günü başlayan öğretim yılında verildi. Reddie,söz konusu dersi verme kararını iki nedenlealmıştı: "Öğrencilerin kafalarında yanlış de-ğer yargılarının oluşmasını engellemek ve genççocuklara cinsel konularda hatalı şeyler öğre-tilmesinin önüne geçebilmek." 30 Aralık 1888günü, Abbotsholme'da daha sonra yapılacakcinsel eğitime ışık tutmak üzere bir program

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 231: Milliyet İlkler ansiklopedisi

hazırladı. Bu programda, erkek öğrencileri üçgruba ayırıyordu: "Buluğ öncesi dönem" ola-rak nitelendirdiği 10-13 yaş grubundaki çocuk-lara "Nasıl oluştuklarım, kendilerini bekleyengelişimleri ve çevrelerindeki tehlikeleri" öğret-meyi amaçlıyordu. "Buluğ dönemindeki" ço-cuklara (33-16 yaş grubu), "Hissettikleri ba-zı gelişmelerin nedenleri ve içlerinde doğan ar-zular tanıtılıyor ve bu arzuları olabildiğince aztaşımaları gerektiği" öğretiliyordu, "Buluğsonrası dönem" olarak adlandırılan 16-20 yaşgrubundaki gençlere de "daha sonraki hayat-larıyla ilgili kurallar" anlatılarak karşılaşacak-ları olaylara iyice donatılmış olarak girmelerisağlanıyordu. O dönemde, İngiltere'nin genelyapısı nedeniyle, Reddie giriştiği bu deneme-de tamamen yapayalnızdı. Zira az sayıda daolsa, onu izlemeye kalkışanlar, aşırı tutucu-ların tepkileri nedeniyle pes ederek dirençle-rini yitirdiler.

"Devlet kararı" ile ilk cinsel eğitim, 1900 yı-lında Prusya'da Breslav kentinde başladı.Eğitim yetkilileri, Dr. Martin Chotzen'den, bir

kurs düzenleyerek 150 öğretmene cinsel yaşamkonusunda bilgi vermesini istediler. Söz ko-nusu kursta, cinsel organların anatomik ya-pıları, cinsel içgüdünün gelişimi, cinsel uzuvhastalıkları ve cinsel istekleri denetleyebilme-nin önemi anlatıldı.

ÇELİKTEN YAPILAN İLKDENİZ ARACI

"Ma Robert" adlı gemi, tümüyle çelikten ola-rak John Laird'in tersanesinde (Birkenheid,İngiltere) David Livingstone'un Zambezi'dedüzenlediği sergi için yapıldı ve 6 Mart 1858günü müşteriye gönderildi. Geminin parçala-rı, Afrika'ya kadar "Pear l " adlı teknede gö-türüldü ve aynı yılın Mayıs ayında Kongo'dabir tersanede parçaların montajı yapılarak de-nize indirildi. Serginin başladığı günlerde MaRobert gemisinin adı "Astımlı gemi"ye çık-mış ve herkes asıl adını unutmuştu. Bunun ne-deni saatte en fazla 7-8 mil hız yapabilirken

231

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 232: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK DİKİŞ MAKİNESİPatenti 17 Temmuz 1790 günü, Londra'daThomas Saint tarafından alındı. Aslındaayakkabıcı olan Saint'in patentini aldığı ma-kinede daha sonra Isaac Singer tarafından üre-timi yapılan ilk makinede de bulunan, dikeyhareket, tek gözlü iğne, kumaşı tutan baskıkolu gibi modern makinelerin en önemli par-çaları da vardı. Ancak, bu makinenin gerçek-leştirildiği hakkında bir belirti yoktur.

Satışı yapılmak üzere üretilen dikiş maki-nelerinin ilk prototipi, Fransa'da, Rhone ya-kınlarındaki "Amplepius" köyünün yoksulterzisi Barthelemy Thimmonier tarafından1829 yılında gerçekleştirildi. İki yıl sonra,Thimmonier, Paris'te askeri üniformalar di-ken bir fabrikadan 80 makinelik sipariş aldı.Daha sonra da, bu fabrikaya "müdür" ola-rak atandı. Thimmonier'in yaptığı makinelero denli başarılıydı ki, mesleklerinin tehlikeyedüştüğünü sezen terziler, onları ortadan kal-dırmaya karar verdiler. Sadece bir tek maki-ne kurtarılabildi. Thimmonier bu makineyialarak köyüne döndü. Dönüş yolculuğunu yü-rüyerek yapmış, bu arada sırtında taşıdığı ay-gıtın ne olduğunu anlamak isteyen meraklıla-ra hünerini göstererek, küçük bir gelir sağla-mıştı.

Sonraki birkaç yıl içinde, Thimmonier, elyapısı ahşap dikiş makinelerini 2 sterlin kar-şılığında satarak geçimini sürdürdü. 1845 yı-lında Thimmonier, bir kez daha pençeleriniuzattı. M.Magnin adında bir varlıklı, Thim-monier'e geliştirdiği son modeli "seri olarak"üretmeyi önerdi. Aynca M.Magnin'in bu işiçin yeterli bir imalathanesi vardı. Tümüylemetal olarak bu imalathanede üretilen dikişmakineleri, dakikada 200 ilmek atabilecek ye-tenekteydi. Rahatça pazarlanabilen bu maki-neler, Fransız terzilerinin tutuculuğunu yen-

Dikiş makinelerinin evlere girişi, 1851 yılında İsauc Singer'-in ev tipi dikiş makinelerini üretmesiyle başladı. Amerika veAvrupa'da orta halli ailelerin hemen tümü, birer makine edi-nerek giyim gereksinimlerini karşıladı.

meyi de başardı. Ancak bu başarı da uzunömürlü olmadı. 1845 yılında başlayan başarıdolu günler, 1848 yılında Fransız Devrimi'nekadar sürdü. Devrim sırasında birçok maki-ne parçalandı. Ve bu yeni işkolu ancak uzunsüre sonra yeniden dirilmek üzere öldü.

bile "oflayıp puflaması" ve en ilkel yerli ka-nolar tarafından rahatça geride bırakılabilme-siydi. Yine de sürekli bakımlarla 20 Aralık1860 tarihine kadar kullanıldı. O gün, Sennayakınlarında sulara gömülerek serüvenini nok-taladı.

VİTRİNLİ İLK DÜKKÂN

8 Nisan 1801 günü Londra'da açıldı. Aslındabir matbaa olan dükkân, Francis Place tara-fından terzi malzemeleri satılan bir mağaza-ya dönüştürüldü ve geniş camlı vitriniyle ye-niden hizmete girdi.

232

İLK STENO ALFABESİ

Dr. Timothy Bright tarafından "kısa, çabukve gizli yazma sanatı" başlıklı bir kitapla 1588yılında Londra'da tanıtıldı. Bright, geliştirdiğibu sistemde, belirli sözcük gruplarını simge-leyen çizgiler kullanıyordu. Herkesin bir ayiçinde bu yeni yazı dilini kolayca öğreneceği-ni, ikinci ayın sonunda da tam bir uzman ola-cağını söylüyordu ama, bu dili öğrenmeye ça-lışan ve daha sonra stenoya yeni boyutlar ka-zandıran James Lewis, "Bright'in alfabesi-ni öğrenmek, yeni bir yabancı dil edinmek ka-dar zordu" diyor.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 233: Milliyet İlkler ansiklopedisi

EV TIPI DİKİŞ MAKİNESİThimmonier'in ürettiği makineler ancak ter-zilerin kullanabileceği biçimde yapılmıştı. Ge-rek ağırlıkları, gerekse öteki özellikleri bu ma-kinelerin evde hanımlar tarafından kullanıl-masını olanaksız kılıyordu. Ev tipi ilk dikişmakinesi, 1851 yılında Boston'da Isaac Mer-

ritt Singer tarafından yapıldı. Bu aygıt, dikişsırasında insan emeğini asgariye indiriyordu.Birkaç yıl içinde, Avrupa ve Amerika'da he-men hemen her orta sınıf aile, bir dikiş maki-nesine sahip oldu. 1889 yılında Singer Mani-facturing Co. "ilk elektrikli dikiş makinesi"ni, New Jersey eyaletinin Elizabethport tesis-lerinde üretti.

FONOGRAFİK STENO

Bu sistem, 1837 yılının Mayıs ayında, Glou-cestershire'da bir okulun başöğretmenliğiniyapan Isaac Pitman tarafından geliştirildi ve15 Kasım günü Londra'da Samuel Bagster ta-rafından yayınlandı. Bu kitabın 100 kopyası,Isaac'ın kardeşi Jacop tarafından Güney Avst-ralya'nın Adelaide kentine götürüldü. Böy-lece, sistem uluslararası bir nitelik kazanmışoldu. 1839 yılında, Bath kentindeki MechanicsInstitute'da Pitman'ın sistemini öğreten "ilksteno kursu" açıldı. Ertesi yıl, Pitman, biz-zat steno öğretmenliğine başladı. Bright tara-fından 1588 yılında bulunan steno sistemiyle

Pitman'ın 1837 yılında geliştirdiği sistem ara-sında "200 ayrı steno türü" ortaya çıktı. Çokkarmaşık olan bu sistemlerden ancak birkaçtanesi, geniş çapta kullanım alanı bulabildi.Üstelik sistemleri tanıtan kitaplardan çok azsayıda basılmıştı ve fiyatları da steno öğren-mek isteyen biri için hayli pahalıydı. Bir ste-no öğrencisi, 5 şiline satılan bir steno kitabınıbir şiline kiralamış ve başından sonuna kadareliyle yazarak bir kopyasını çıkarmıştı.

Herkesin rahatça alabileceği ilk steno ki-tabını, İngiltere'de 1823 yılında William Har-ding yayınladı. Orijinal metni Sabuel Tay-lor'a ait olan bu kitap, daha önceden de ulus-lararası kabul görmüş ve bunun etkisiyle de1796 yılında İtalya'da, 1800 yılında İspanya'

233

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 234: Milliyet İlkler ansiklopedisi

da ve İsveç'te, 1802 yılında Macaristan ve Por-tekiz'de, 1819 yılında Amerika'da basılmıştı.Taylor'ın 1783 yılında kaleme aldığı metin,İ838 yılında da Polonya'da yayınlandı.

STENO BİLEN MUHABİRKULLANAN İLK GAZETE

İngiltere'de yayınlanan Morning Chornicie ga-zetesinin sahibi Mr. Perry, 1785 yılındaki par-lamento görüşmelerini izlemek üzere bir grupstenocuyu işe aldı. Gerçi Morning Chronicle,parlamentodan haberler aktarın ilk gazete de-ğildi ama, görüşmeleri ayrıntılı olarak akta-ran ve parlamenterlerin konuşmalarını virgü-lüne kadar yayınlayan ilk gazete oldu. Dahaönceki parlamento muhabirleri, kendilerineörnek aldıkları ilk parlamento muhabiri DR.Johnson'un söylediği gibi, "Bugün yine bir yı-ğın işe yaramaz laf salatası dinledik" gibi yo-rumlar yapmakla yetiniyordu.

İLK STENO ÖĞRETMENİ

Jeremiah Rich'tir. 1646 yılında, kendi geliş-tirdiği bir steno sistemini,Southwork'ta öğren-cilerine öğretti. Rich'in steno sistemi, o günekadar geliştirilen teknikler içinde en çok ilgigöreni ve kullanılanı oldu. Öyle ki, 1647 yı-lında "Oxford University Herald" gazetesi-nin bir muhabiri, bu sistemi kullanıyordu.Rich'in öğretmenlik yaptığı dönemlerde, İn-giltere'de yaklaşık 1000 kişilik bir steno yazı-cısı vardı.

İLK PLAK

"Fonograf" adı verilen ilk ses kayıt aygıtı,Thomas Alva Edison tarafından 1877 yılındageliştirildi. Aygıt üzerindeki son teknik çalış-maları, Edison'un teknisyeni John Kruesi, 6Aralık günü New Jersey'deki West Orange'm atölyesinde tamamladı. Aynı gün, "Mary"nün küçük bir kuzusu vardı" adlı şarki plağaalındı. Bilimin son mucizesine ilişkin olarakScientific American dergisinin 22 Aralık 1877günlü sayısında şu satırlar çıktı:

"Geçenlerde Bay Thomas Â. Edison, bü-romuza geldi. Masamızın üstüne küçük bir ay-gıt koydu. Bir kolu çevirdi ve aygıttan çıkanbir ses, bize sağlığımızın ne alemde olduğunusordu. Daha sonra da bu aygıtın adının fonog-raf olduğunu söyledi ve 'umarımbeğenmişsinizdir' dedi. Aynı ses, en sonundabize iyi geceler diledi. Bu sözleri yalnızca bizdeğil, masamızın etrafına toplanan bir düzi-neyi aşkın insan da duydu."

Edison'un konuşan makinesinin seri üre-234

timine 24 Nisan 1878 günü, New York'ta baş-landı. İlk birkaç aygıtı alan gezginci tanıtım-cılar, yanlarındaki plakları ücret karşılığındagittikleri yerlerde dinlettiler ve kazançlarınınbir bölümünü, komisyon olarak Edison'unşirketine ödediler. Bu komisyon, fonograflarlabirlikte verilen plakların kirası olarak alınıyor-du. Bu gösterilerde, ayrıca ses kaydı da yapı-lıyordu. New York'ta yapılan gösterilerden bi-rinde, "Yankee Doodle" adlı parça, JulesLevy tarafından kornetle çalındı ve bu ilk ens-trümanlı müzik kaydı oldu. Evde kullanılabi-lecek pikapların ilki de, Edison şirketi tara-fından 1878 yılında 10 dolardan piyasaya çık-tı. Aygıtın yarattığı ilk heyecandan sonra, ka-yıtların kötülüğü, plakların dayanıksızlığı vepikabı çalıştırmanın güçlüğü daha belirginleştive plağa olan ilgi azaldı. Edison da kendisiniampulüne ilişkin çalışmalara vermişti. Bell veTainter tarafından ilk geliştirilmiş gramofonüretilinceye kadar da ses kayıt tekniğiyle ilgi-lenmedi.

İngiltere'de satış amacıyla doldurulanplaklardan günümüze kadar kalabilenleri,London Phonograph Co. tarafından 1892 yı-lında yapılan kayıtlardır. Harry Bluff'un ses-lendirdiği komik şarkılar ve baladlardan olu-şan bu plaklarda, sanatçıya piyanist EdwardHesse eşlik ediyordu. Komedi dünyasının kral-larından Albert Chevalier, özyaşam öyküsün-de, 1892 yılında ziyaret ettiği bir panayırda,birpikaptan kendi sesinin yükseldiğini duyuncahayretler içinde kaldığını belirtir. Zira, o gü-ne dek hiç plak doldurmamıştır. Kuşkusuz, oplağı dolduran, öteki birçok yeteneğinin yanısıra döneminin ünlü sanatçılarını da çok ba-şarılı bir biçimde taklit edebilen Harry Bluff-tür.

SAHNEYE ÇIKMADAN ÖNCEKENDİNİ TANITAN İLKŞARKICI

Avustralyalı sanatçı Albert Whelan, 1901 yı-lında İngiltere'de Leicester Square'de verdiğiilk konserde sahneye çıkarken, "The JollyBrothers Waltz" adlı parçayı ıslıkla çaldı.Whelan, sahneye her çıkışında, bu parçayı ıs-lıkla seslendiriyor, sonra şapkasını ve eldiven-lerini çıkararak, bastonuyla birlikte bir kena-ra bırakıyordu. Böylece program başlamadanönce ıslık sesini duyan izleyiciler, sahneye ge-lenin Whelan olduğunu anlıyorlardi. Avust-ralyalı şarkıcı, bu yöntemi Melbourne'daki birtiyatroda, bir Alman trupunun sergilediğioyundaki bir sahneden esinlenerek geliştirmiş-ti.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 235: Milliyet İlkler ansiklopedisi

DİSK ŞEKLİNDE PLAKÇALABİLEN İLK PİKAP

Washington' a yerleşen Alman göçmeni Emi-le Berliner tarafından yapıldı ve patenti 26 Ey-lül 1887'de alındı. Berliner, disk şeklinde plakçalabilen ilk gramofonun tanıtımını da 16 Ma-yıs 1888 günü Philadelphia'daki Franklin Ens-titüsü'nde yaptı.

Berliner'in Almanya'ya yaptığı bir gezininardından, Kammarer und Rheinhardt şirketi,1889 yılında da Almanya'nın Waltershausenkentinde seri üretime başladı. El kurmalı bugramofonlar, 5 inçlik vumkanize kauçuktanyapılmış plakları çalıyorlar ve dakikada 70 de-vir yapıyorlardı. Elektrikle çalışan ilk gramo-fonlar da, 1894 yılında Washington'da Uni-ted States Gramophone Co. tarafından yapıl-dı. Bu pikaplar, 7 inçlik plakları çalabiliyor-lardı. 10 inçlik gramofonlar 1900, 12 inçlikgramofonlar da 1903 yılında yapıldı. İlk plakdoldurma stüdyosu ile ilk plakçı dükkanı da,birbirine bitişik binalarda 1897 yılında Berli-ner Gramophone Co. şirketi tarafından Phi-ladelphia'da hizmete açıldı.

İngiltere'de disk şeklinde yuvarlak plaklarçalan gramofonlar, ilk olarak 1891 yılınınAralık ayında Londra'da satışa sunuldu. Per-kins and Gotto firması tarafından pazarlanan"Kammarer und Rheinhardt" marka bu gra-mofonlarla birlikte bir takım da plak verili-yordu. Bu plaklarda "Twinkle Twinkle Litt-le Star", "Sing a Song of Sixpence", "WhoKilled Cock Robir?", "The Lord's Prayer"ve "Deutschland über Alles" adlı parçalar ses-lendirilmişti.

İngiltere'de ilk plak yapımı 1898 yılındaLondra'da W.B. Owen tarafından başlatıldı.Şirket tarafından yapılan ilk plakta, PercyHonri'nin konçertino, Fred Gaisberg'in de pi-yano ile çaldığı "Happy Darkies" adlı parçavardı. Her iki sanatçıdan da stüdyoya girdik-lerinde yaptıkları plakla ilgili olarak telif hakkıistemeyeceklerine dair söz alınmıştı.

Yalnızca plak üretmek üzere kurulan ilktesis, 1898 yılında, İngiliz piyasasının gerek-sinimini karşılamak üzere, Almanya'nın Han-nover kentinde Gramophone Co. şirketi tara-fından faaliyete geçirildi. Bu tesiste bulunan14 plak presiyle ilk kez başlatılan yoğun üre-tim, bu endüstri dalında bir devrim oldu. Da-ha önceleri kayıt sırasında, sanatçının karşı-sına altı alıcı yerleştiriliyor, böylece her sefe-rinde altı plak doldurulmuş oluyordu. Bu iş-lem müşterinin istediği sayı tamamlanıncayakadar sürdürülüyor, böylece de sanatçı, şar-

kısını defalarca icra etmek zorunda kalıyor-du. Bir matrise yapılan kayıtla preste sınırsızsayıda plak basımı, hem sanatçılar ve teknis-yenler için büyük kolaylık sağladı, hem deplak fiyatlarının çok ucuzlamasına neden ol-du.

İLK PLAK ETİKETLERİ

Berliner şirketi, ürettiği plakların ortasında birboşluk bırakıyor, bu boşluğa da plağın adınıbasıyordu. Üzerinde kâğıttan tanıtım etiket-leri bulunan ilk plaklar Elridge Johnson'unbuluşu üzerine, 1900 yılında New Jersey'deConsolidated Talking Machine Co. (daha son-ra adı Victor Co. oldu) şirketi tarafından üre-tildi. Bu etiketlerin üzerine basılan marka,Francis Barraud'un bir tablosundan esinleni-lerek bulundu ve plaklara "Sahibinin Sesi"markası kondu. Bu marka tescil edildi. Bar-raud'un tablosunda yansıttığı "Nipper" adlıTeriyercinsi köpek de, gerçekten bir gramo-fondan sahibinin sesini dinliyordu. Barraud,hasta olan kardeşinin sesini plağa aldırmışsonra da bunu köpeğine dinletmişti. Bu ara-da, bir resim yapıp, fonograf üreten firmala-ra satmayı düşündü. Bu amaçla, köpeği bir fo-nografın önüne oturtup, tablosunu bitirdi.Ancak başvurduğu fonograf imalatçılarınınhiçbiri tabloya ilgi göstermediler. Bunun üze-rine Barraud, fonografı sildi ve yerine bir gra-mofon koydu. Sonra da tablosunu Gramop-hone Co.'ya sattı.

İLK OPERA KAYITLARI

Silindir şeklindeki plakların üzerine, ilk ope-ra kayıtları 1896 yılında Pathe Freres firmasıiçin Fransa'da Gustavello Affre, Adolphe Ma-rechal, Leon Melchissedec, Albert Vauget veMaximillien-Nicholas Bouret tarafından dol-duruldu, ilk yuvarlak opera plağı da aynı yıl,Philadelphia'da United States GramophoneCo. şirketi tarafından doldurtuldu. Bu plak-ta Ferruceio Giaaini, Rigoletto'nun "LaDon-na e Mobile" ve "Questa o Quella" adlı bö-lümlerini seslendirdi.

TÜMÜYLE PLAĞA ALINANİLK OPERA

1903 yılında merkezi Londra'da bulunan Gra-mophone Co. şirketinin görevlilerinden FredGaisberg, İtalya'nın Milano kentinde Ruggi-ero Leoncavallo'nun Pagliacci operasının tü-münü plağa kaydetti. Kayıt sırasında orkest-rayı besteci bizzat yönetmişti.

235

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 236: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Emile Berliner, 1888 yılında, disk biçiminde yuvarlak plak-ları çalabilen ilk gramofonu yaptı. O güne kadar, silindir şek-lindeki plakların çalındığı fonoğraflar kullanılıyordu.

İKİ TARAFLI İLK PLAKLAR

1904 yılında International Talking MachineCo. şirketi tarafından Berlin yakınlarındakiWeissensee'de "Odeon" markası ile üretildi.Bu plaklar, aynı yıl İngiltere'de satışa çıkarıl-dı.

İLK CAZ PLAĞI

Nick Larocca'nın "Original Dixiland JazzBand" adlı orkestrası ilk caz plağını New Jer-sey'deki Victor Co. plakçılık şirketi için dol-

236

durdu (7 Mart 1917). Bu plağın ön yüzünde"The Dixie Jazz Band One Step", arka yü-zünde de "Livery Stable Blues" adlı parçalarvardı. Aynı topluluk, 16 Nisan 1919 günü deColumbia Gramophone Co. için bir plak da-ha yaptı. Bu plağın ön yüzünde "At The JazzBand Ball', adlı parça vardı. Arka yüzündeki"Barnyard Blues" adlı parça ise "Livery Stab-le Blues"a karşı bir seçenek olarak doldurul-muştu.

İLK OTOMATİK PİKAP

"HMV" marka ilk otomatik pikap, 1928

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 237: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Barnett Samuel and Co. şirketi,1915 yılında, Londra'da ilkkez "portatif gramofonu" üretti. Decca Portable markasıylapiyasaya çıkarılan bu aygıtlar, 1 Dünya Savaşı ile gelen mo-ral bozukluğunun giderilmesine büyük katkılarda bulundu.

İLK PORTATİF GRAMOFON •"Decca Portable" marka ilk portatif gramo-fon, Barnett Samuel Co. şirketi tarafından1913 yılında Londra'da yapıldı. Daha önce deportatif diye tanımlanan bazı gramofonlar sa-tışa çıkarılmıştı. Ancak bu gramofonları ça-lıştırmak için parçalarını bir araya getirmekgerekiyordu. Decca'nın tek parça olarak pi-yasaya sunduğu "Decca Portable" BirinciDünya Savaşı'nın patlamasıyla başlayan bu-nalımlı günleri, özellikle İngiltere'de viski ve"La Vie Parisienne" ile birlikte çekilebilir halegetirdi.

İLK HI-FI PLAK

yılının Nisan ayında 125 sterlinden satışa çı-karıldı. Bu pikap, en fazla 20 plağı peşpeşe ça-labiliyordu. Her plaktan sonra kol, otomatikolarak çalınan plağı kaldırıyor, yerine bir son-rakini getiriyordu.

İLK RADYO PİKAP

Aynı aygıtta hem radyo hem de pikabın bu-lunduğu HMV Model 520" marka radyo-gramofon 1929 yılında İngiltere'de satışa çı-karıldı. Bu aygıtların masa tipi olanları"HMV 501" modeli adı altında 1931 yılındapiyasaya sunuldu.

İngiltere'de Decca plakçılık şirketi tarafından1944 yılının Aralık ayında çıkarıldı. Şirket, biryıl sonra da "Decca Piccadilly" markasıyla"Hi-Fi" plak çalabilen pikap üretimine geç-ti.

İLK STEREO PLAK

1958 yılının Nisan ayında ABD'de satışa çı-karıldı. Aynı yılın Mayıs ayında da "Pye" şir-keti İngiltere'de altı adet stereo plak yayınla-dı. Bunların arasında Larry Adler'in armoni-ka ile çaldığı parçalar, Stanford Robinson yö-netimindeki Pro Arte Orkestrası' nın seslendir-diği Gilbert and Sullivan, uvertürleri, TonyOsborne'un "Where in the world" adlı plağı,London Baroque Ensable'ın seslendirdiği "Vi-valdi ve Scarlatti" konçertoları,Dvorak'ın,"Sekizinci Senfonisi" ve "Scherzokapriççiyosu" ile Ralph Downes tarafındanverilen bir "Bach resitali" vardı.

İLK UZAY UÇUŞU

1951 yılının sonlarında "Albert 1, Albert 2,Albert 3 ve Albert 4" kod adlı maymunlar,bir "V2" roketiyle New Mexico eyaletininWhite Sands yöresinden uzaya fırlatıldılar.Roket, stratosferin içinde 85 mil yüksekliğekadar çıktı. "Operatiotı Albert" adıyla düzen-lenen bu uçuş, hayvanseverlerin gösterebile-cekleri şiddetli tepki nedeniyle gizli tutuldu.Maymunların dördü de uçuştan sonra sağ sa-lim dünyaya döndü.

Dünyanın çevresinde yörüngeye giren ilkhayvan, "Laika" adlı köpektir. Laika, Sov-yetler tarafından 3 Kasım 1957 günü "Sput-nik II" adlı araçla birlikte uzaya fırlatıldı.

İNSANLI İLK UZA Y UÇUŞU

Alexis Ledovski adlı astronot tarafından 1957yılında gerçekleştirildi. ABD Temsilciler Mec-lisi Uzay Komitesi ve ABD Hava KuvvetleriHava Araştırmaları ve Geliştirmeleri Komu-tanlığı'nın raporlarına göre, "Ledovski", Sta-lingrad 'ın 60 mil güneydoğusundaki bir üs-ten uzaya fırlatıldı. Kendisiyle son bağlantı ya-pıldığında yerden 200 mil yüksekliğindeydi.Ledovski'nin bindiği füzenin ya dünyanın yer-çekiminden kurtulup uzayın boşluğunda kay-

237

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 238: Milliyet İlkler ansiklopedisi

bolduğu, yahut da atmosfere yeniden girerkenyanarak kül olduğu sanılıyor. 1961 yılına ka-dar SSCB tarafından gerçekleştirilen ve başa-rısızlıkla sonuçlanan üç uzay uçuşunda, üç ast-ronot daha yaşamını yitirdi. Bunlar, SerentsySchiborin (1958), Andrei Mitkov (1959) veIvan Kachur'dur (1960). Uzayda, uçuş sırasın-da ölen ilk astronot da yine SSCB'den Bin-başı Vildmir Mikhailoviç Komarov'dur. Ko-marov, 24 Nisan 1967 günü "Soyuz I" adlıaracın içinde can verdi.

Uzaya gidip dönmeyi başaran ilk insan ise,Sovyetler Birliği'nden Binbaşı Yuri Aleksiye-viç Gagarin'dir. O dönemde yalnızca 27 ya-şında olan Binbaşı Gagarin, Sibirya' daki Bay-konur Uzay Üssü'nden 12 Nisan 1961 günüMoskova saatiyle 09.07'de "Vostok I" adlıaraçla birlikte uzaya fırlatıldı. 108 dakika son-ra, Saratov bölgesindeki Smelovka köyü ya-kınlarında dünyaya geri döndü. 6 bin 170 ki-lo ağırlığındaki taşıyıcı roket, yörüngede sa-niyede 7.8 kilometrelik bir hıza ulaşınca, 2.4ton ağırlığındaki kapsülünü bıraktı. Gagarin,bu kapsülün içinde dünya çevresinde bir turattı. Bu tur sırasında dünyadan en fazla 203mil uzaklaştı. Yörüngede yaptığı en yüksek hızda saatte 28 bin kilometre oldu. Uzaya gidipdönebilen ilk astronot olan Binbaşı Gagarin,27 Mart 1968 günü Moskova yakınlarındameydana gelen bir uçak kazasında hayatınıkaybetti.

İLK KADIN ASTRONOT

Valentina Nikolayeva Tereskova adlı Rus ka-dın astronot, 19 Haziran 1963 günü "VostokVI" adlı aracın içinde 71 saat uçarak dünya-nın çevresinde 48 tur attı.

: :

UZAYDA İLK YÜRÜYÜŞ

Aleksey Arkipoviç Leonov adlı Rus astronot,18 Mart 1965 günü Greenwich saat ayarı ile08.30'da uzayda "Voskhod II" adlı araçtançıkarak 12 dakika 9 saniye müddetle "yürü-dü". Astronot Leonov, bu yürüyüş sırasındayaklaşık 5 metre uzunluğunda bir naylon iplearaca bağlı kalmıştı. Yaptığı uzay yürüyüşü sı-rasında saatte 17 bin 500 millik bir hızla 3 binmil yol aldı.

GEZEGENLERARASI İLKUZAY ARACI

27 Ağustos 1962 günü ABD tarafından uza-ya fırlatılan "Mariner II" 180 milyon mil yol

238

AYDA YÜRÜYEN İLK İNSAN"Apollo XI" adlı uzay aracının komutanı NeilArmstrong," Ayda yürüyen ilk insan" olaraktarihe geçti. Apollo XI'in ay modülü "Eag-le", 20 Temmuz 1969 günü 9.18'de, ayın Hu-zur Denizi adı verilen bölgesine indi. Ertesigün saat 3.56'da Armstrong, "Eagle"dan çi-karak, ayın yüzeyine indi ve ilk adımı attı. Busırada söylediği "İnsan için küçük ama, insan-lık için çok büyük adım" sözleri, tüm dünya-lıların başarısını simgeliyordu. Armstrong'u,Apollo XI'in mürettebatından Edwin Aldrinizledi. Armstrong, ay yüzeyinde 20 dakika ka-dar yalnız başına dolaştıktan sonra, Aldrin de,uzay aracından çıkarak yanına geldi. İki ast-ronot, 1 saat 44 dakika ay yüzeyinde kalarakönceden belirlenen görevlerini yerine getirdi-ler. Bu görevleri arasında, ay yüzeyinden taşve toprak örnekleri toplamak, bir "laseryansıtıcısı"nı yüzeye monte etmek, bir ABDbayrağı dikmek ve bir plaket çakmak da var-dı. Armstrong, plaketin çakımı bittikten son-ra, üzerindeki yazıyı yüksek sesle okudu ve bu-nu yeryüzünde yaklaşık 500 milyon kişi rad-yo ve TV'den dinledi. Plaketin üzerinde şusözler vardı:

"Dünyadan gelen insanlar, Milat'tan son-ra 1969 yılının Temmuz ayında, bu noktadaaya ilk kez ayak bastılar. Buraya, bütün in-sanlık için barışçıl amaçlarla geldik."

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 239: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Aya ayak basan insan olan Neil Armstrong, 20 Temmuz 1969 günü, ay yüzeyinde ilk adımını atarken, dünyada ken-disini izleyen 500 milyon radyo ve TV dinleyicisine şöyle ses leniyordu: ' 'Bu, bir insana göre çok küçük bir adım. Ama,insanlık için dev bir adım."

239

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 240: Milliyet İlkler ansiklopedisi

aldıktan sonra, Venüs gezegeninin 21 bin 594mil yakınına geldi (14 Aralık 1962). OradanVenüs'e ilişkin olarak dünyaya bilgi aktarma-ya başladı. California'da, Goldstone üssün-de alınan bu bilgilerin en önemlileri, Venüs'-te ortalama sıcaklığın 800 derece Fahrenayt do-layında olması ve bir Venüs gününün sekiz aysürmesi idi.

Bir başka gezegene inen ilk uzay aracı daSovyetler Birliği'ne ait "Venüs III" adlı fü-zedir. Venüs III, 16 Kasım 1965 günü dünya-dan uzaya fırlatıldı ve 1 Mart 1966 günü Ve-nüs gezegenine çok sert bir iniş yaptı.

AYA İNEN İLK UZAY ARACI

"Luna II" adlı Sovyet uzay aracı, 12 Eylül1959 günü uzaya fırlatıldıktan iki gün sonraayda, "Arşimet" ve "Autolycus" kraterleri-nin arasına "düştü".

A YA İLK YUMUŞAK İNİŞ '

"Luna IX" adlı Sovyet uzay aracı, 3 Şubat1966 günü, aya ilk yumuşak inişi yaptı. Ay yü-zeyinden çektiği resimleri dünyaya iletti. Budeneme ile, ay yüzeyinin bir aracın üzerine in-mesi için yeterince sert olduğu da anlaşılmışoldu.

İLK GÖZLÜK

Bu konudaki en eski kayıt, 1289 yılında Sand-ro di Popozo'nun kaleme aldığı "Trake deConduite de la Famille" adlı kitapta bulun-du. Popozo, şunları yazmıştı:

"Yaşlılık benden o kadar çok şey götür-dü ki, gözlük adı verilen camlar olmadan neokuyabiliyor, ne de yazabiliyorum. Bu hari-ka aygıt, görme yeteneğini büyük ölçüde yiti-ren zavallı ihtiyarlar için daha yeni bulun-muş."

1967 yılında Londra'da "Tarih BoyuncaGözlük" adlı bir kitap yazan Richard Corson,gözlüğün 1287 yılında İtalyanlar tarafındanbulunduğunu belirtir. Gözlüğü ilk bulan kişiolarak çeşitli isimler öne sürülmekteyse de,bunların hiçbirisinin doğruluğu henüz kanıt-lanamadı.

İLK MEDYUMLAR

Margaretta (14) ve Kate Fox (11) adlı kardeş-ler, ruhlar dünyasıyla ilk kez doğrudan ilişkikurabilen insanlar olarak bilinir. Bu iki kız-

240

kardeş, ruhlarla ilk iletişimlerini, 31 Mart 1848gecesi, New York'taki evlerinde yaptılar. Butarihten birkaç hafta öncesinden başlayarak,Fox ailesi oldukça bunalımlı günler yaşadı.Çünkü evlerinin çeşitli yerlerinden esrarengizbirtakım sesler geliyordu. Bu sesler daha çokbir ayak sesini andırıyordu. 31 Mart gecesi,Bayan Fox, bu sesleri çıkaran ruhla "ilk" bağ-lantısını kurdu. Daha sonra o ruha çeşitli so-rular yöneltti. Bu sorular, "evet" ya da"hayır" diye yanıtlanabilecek türdendi. Ruh,bir tek ayak sesi çıkardığı zaman bu "evet"anlamına geliyordu. Hiç ses çıkmazsa, bu"hayır" demekti. Daha karmaşık yanıtlar ge-rektiren sorular için de bir "alfabe" saptadı-lar. Bu alfabede, her harf belirli sayıda ayaksesinden oluşuyordu, Bu yöntemle, ruhunCharles B.Rosma adında birine ait olduğu an-laşıldı. Rosma, beş yıl kadar önce, aynı evdeöldürülmüş ve cesedi mahzene gömülmüştü.Ertesi gün Fox ailesi, komşularını da çağıra-rak mahzene indi. Ruhun tarif ettiği yer ka-zıldı ve çürümeye yüz tutan birkaç küçük ke-mik parçası ile insan saçı bulundu. Ancak, asılgövde ortada yoktu. O da, 56 yıl sonra, mah-zen duvarının arkasından çıkarıldı.

1850 yılının Nisan ayında, Kate ve Mar-garetta Fox ünlü Amerikalı şovmen PhineasT.Barnum ile bir anlaşma imzalayarak, ilk"profesyonel medyumlar" oldular. BarnumOteli ve Barnum Müzesi'nde toplu gösterileryaptıkları gibi, zengin ve meraklı kişilerin ev-lerinde düzenlenen özel seanslara da katılıyor-lardı. İki kızkardeş, 30 yıl boyunca bu işi sür-dürdüler. Ne var ki, bu süre içinde ikisi de if-lah olmaz birer alkolik olmuşlardı. 1888 yı-lında Margaretta, bir itirafta bulundu ve ayakseslerini kendisinin, parmak kemiklerini kul-lanarak çıkardığını söyledi. Daha sonra busözlerini geri aldı ve ruhbilim düşmanlarınınkendisini böyle konuşmaya zorladıklarını ile-ri sürdü.

İLK KANTİN

New Lanark pamuk atölyesinde 1812 yılında,işletmenin müdürü Robert Owen tarafındanplanlandı. Owen'in hazırladığı rapora göre,tesislerin personeli, kantine "yemek ücreti"olarak haftada 1 şilin 6 peni ödeyeceklerdi vebu evlerinde yiyecekleri yemeğin maliyetininçok altındaydı.

Gerçi, bazı tarihçiler, bu kantinin açıldı-ğından kuşkuludurlar ama, Dr. Henry Grey'inyazdığı "Lanarklı Bay Owen'in YeniFikirleri" adlı kitapta, 1819 yılında bu kanti-nin faaliyette olduğu belirtilir. Kitapta, kan-tinle ilgili olarak şu satırlar yer alır:

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 241: Milliyet İlkler ansiklopedisi

"Bina yaklaşık olarak 50 metre eninde ve15 metre boyundaydı. Zemin katta iki mut-fak, bir fırın ve bir yazıhane vardı. Öteki kat-larda yemek salonları, iki toplantı salonu vebir okuma odası vardı."

Robert Owen, personeline sağladığı bu ko-laylıkla oldukça ileri görüşlü bir insan oldu-ğunu kanıtladı. Zira başka fabrika sahipleri-nin ya da yöneticilerinin, işçilerine bu tür hiz-metler sunması için aradan uzun yıllar geçmesigerekti. Ancak 1850'li yıllarda bazı işadam-ları tesislerinin bir bölümünü yemekhane ha-line getirdiler. Ama bunlarda bile yemek ve-rilmiyordu ve işçiler kendi yemeklerini kendi-leri hazırlamak zorundaydı. Kantin açarak iş-çilerinin hizmetine sunan ilk firmalardan biride İngiltere'nin Norwich kentindeki"Colman" işletmesidir. Hardal üretilen bufabrikada 1868 yılında sabah işe başlama sa-ati olan 5.45'ten önce işçilere 1 peni karşılı-ğında "bir fincan kahve" veriliyordu. Öğle-yin ise 3 ya da 4 peni karşılığında "sıcakyemek" çıkarılıyordu.

Fabrika kantinlerinin sayılarının artması-na ve bunun bir gelenek haline gelmesine 1.Dünya Savaşı neden oldu. Savaş sırasında, iş-gücü gereksinimini karşılayabilmek için pekçok tesis, kadın işçi çalıştırmaya mecbur kal-mıştı. Onlar için açılan kantinler, zamanla iyi-ce yaygınlaştı. 1. Dünya Savaşı'ndan önce İn-giltere'de yalnızca 100 işyerinde kantin var-ken, savaştan sonra bu rakam bini aştı.

İLK PUL KOLEKSİYONCUSU

Pulculuk otoritelerince ilk pul koleksiyoncu-su olarak kabul edilen John Tomlynson, 7Mayıs 1840 günü bu hobisine başladı. Bu ta-rihten bir gün önce, kendisine postadan birzarf gelmişti. Zarfın içinden bir pul çıktı. Ya-nında da bu kendiliğinden yapışabilen pulu ta-nıtan bir not vardı. Bay Tomlynson, o gün-den itibaren pul biriktirmeye karar verdi ve buuğraşını uzun yıllar sürdürdü. Biriktirdiği pul-lardan bazıları günümüze kadar ulaşabilmiş-tir.

Lille kentinden Victor Wetzel adlı Fransızda, İngiliz Bay Tomlynson gibi 6 Mayıs 1840günü kendisine ulaşan pulla koleksiyonculu-ğa başladığını öne sürdü. Bay Wetzel'e de,John Tomlynson gibi "Black Penny" türükendiliğinden yapışabilen pul gelmişti. Ancak,o tarihte Lille'de bir İngiliz pulu bulunamaya-cağını varsayan pulcular, bu iddiayı biraz kuş-kuyla karşılıyorlar.

Gazetede yayınlanan ilk pul ilanı ise, İn-giltere'de "Family Herald" gazetesinin 22

Mart 1851 günlü sayısında çıktı. İlanı T.H.S.Smith adlı bir kitapçı vermişti.

İLK PUL KOLEKSİYONCULARIDERNEĞİ

1860'lı yıllarda Londra'da F.J. Stainforth ta-rafından kuruldu. Üyeler, düzenli aralıklarlabir araya gelip birbirlerine pullarını gösteriyor-lar ve değerlerini tartışıyorlardı. 1865 yılındada Paris'te "Societe de la Timbrologie" adın-da bir pulculuk derneği kuruldu.

İLK PUL TÜCCARI

Brükselli kitapçı Jean-Baptiste Constant Mö-ens, 1855 yılında "Galene Bortier" adlı dük-kanında pul alım-satımına başladı. 1862 yılın-da da ilk pul kataloğunu yayınladı. Ancak bukatalogda yalnızca pulların tanıtımı yapılmış,fiyatları konusunda bilgi verilmemişti. Bir süresonra da ilk pulculuk el kitabını yazdı. "Dela Falsification des Timbres-Poste" adlı bu ki-tap, koleksiyonculara çok yararlı oldu.

HALKIN ZİYARETİNE AÇILANİLK SARAY

İngiltere'nin Salisbury kentinde, PembrokeDükü'ne ait "Wilton House" adlı saray, 1776yılında ziyarete açıldı. İlk yıl, sarayı 2 bin 424kişi gezdi. Bu ziyaretçilerden ücret alınmadıama sarayın bakıcısına belirli bir bahşiş ver-mek zorundaydılar. Ertesi yıl da Leicester Dü-kü, "Halkham Hall" adlı sarayını, ziyareteaçtı. Norfolk'taki bu sarayı soylular ve yaban-cılar, pazar hariç her gün gezebiliyorlardı. Sı-radan İngilizlerin sarayı ziyaretleri ise, ancaksalı günleri mümkündü.

Bir sarayı ziyaret etmek için ilk turu, 1848yılında, kendi adıyla bir seyahat acentesi ku-ran Thomas Cook düzenledi. Cook, Mid-land'lı işçileri partiler halinde atlı arabalarlaLeicester'den Rutland Dükü'nün "BelvoirCastle" adlı şatosuna götürdü. Kısa bir süresonra da Devonshire Dükü ile anlaşarak, tu-rist gruplarını trenle Chatsworth'a getirdi. Bugezilerden birine 1200 kişi katılmıştı. Cook ge-ziye ilişkin olarak anı defterine şunları yazdı:

"Sarayın kapısında durdum ve hemenhepsinin içeri girişini tek tek izledim. Hoyratçaen ufak bir harekette bulunmadılar. Saraya yada bahçesine hiçbir zarar verilmedi. Dönüş yo-lunda, grup içinde bir tek sarhoşa bile rastla-madım."

241

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 242: Milliyet İlkler ansiklopedisi

HEYKELİ DİKİLENİLK KADIN

Soylular dışında heykeli dikilen ilk kadın Do-rothy Pattison adlı hemşiredir. Kısaca"Hemşire Dora" olarak ünlenen Bayan Pat-tison, 1865 yılında Staffordshire kentindekiWallsal kasabasında bulunan "CottageHospital" adlı hastanede hizmete başladı.Özellikle yoksul hastalarla çok yakından ilgi-leniyor, onlar için gecesini gündüzüne katıyor-du. Kısa süre içinde Wallsal halkının sevgilisihaline geldi. F. J. Williamson tarafından ya-pılan yontusu, 11 Ekim 1886 günü Wallsal ka-sabasının meydanına dikildi. Dora Hemşire,1878 yılında kanserden ölünceye kadar çalış-malarını sürdürdü.

İLK BUHARLI GEMİ

"Pyroscaphe" adlı ahşap gemidir. 46 metreuzunluğunda ve 182 ton ağırlığındaki bu tek-ne, Lyons yakınlarındaki Ecully'de, MarkiClaude François Dorothee de Jouffroy d'Ab-bans tarafından yapıldı. İlk seferini 15 Tem-muz 1783 günü Saone Nehri üzerinde Lyonsile Isle Barbe arasında gerçekleştirdi. Ferere-jan et Cie tarafından Lyons'da imal edilen ma-kinesinin 25.6 inç çapındaki silindiri buhar ka-zanının içine yerleştirilmişti. Buradan sağla-nan devinim piston koluna aktarılıyordu.

YOLCU TAŞIYAN İLKBUHARLI GEMİ

Delawere Nehri üzerindeki seferlerine, 26Temmuz 1790 günü "Federal Gazette" ve"Philadelphia Daily Advertiser" gazetelerin-de çıkan bir ilandan sonra başladı. Gemiyi se-fere koyan John Fitch tarafından kaleme alı-nan ilan metni şöyleydi:

"Buharlı gemimiz seferlerine başlamakiçin her türlü hazırlığını tamamlamıştır. Phi-ladelphia'daki Arc h Street rıhtımından herhafta pazartesi, çarşamba ve cuma günleri ha-reket ederek Burlington, Bristol, Bordentovrave Trenton'a gidecektir. Bu kentlerden dönüşseferleri de ertesi günlerinde düzenlenecektir."

26 Temmuz, pazartesi gününe rastladığın-dan, büyük bir olasılıkla seferler de o gün baş-latıldı. Planlan bizzat Fitch tarafından çizilentekne, silindir çapı 18 inç olan bir makine ilehareket ediyordu. Yolculuk sırasında Fitch'eeşlik eden Alman saatçi Johann Voigt,

242

ne ve kazanın çalışmasından sorumluydu.Böylece Voigt, "ilk gemi kazancısı" olarak ta-rihe geçti. Gerçi seferler yaz boyunca sürdüama, yolcu sayısı Fitch'in beklentilerinin çokaltındaydı. Çünkü aynı anda çalışan posta ara-baları, saatte ancak 7 mil hız yapabilen bu-harlı gemiden daha kısa bir zamanda yolcu-luğu tamamlıyordu. Fitch'in bu denemesindensonra, 1807 yılına kadar başka bir buharlı ge-mi seferi düzenlenmedi. O yıl "Robert FultonClermont" adlı buhar teknesiyle, HudsonNehri üzerinde New York-Albany seferlerinibaşlattı. Bu gemi, ticari açıdan da başarılı sa-yılabilecek ilk buharlı gemi seferinde kullanıl-mış oldu.

AÇIK DENİZDE İLK BUHARLIGEMİ

John Stevens'a ait 95 tonluk "Phoenix" adlıgemi, New York ile Philadelphia arasında ilkaçık deniz seferini Kaptan Moses Rogers yö-netiminde 10-23 Haziran 1809 tarihleri arasın-da yaptı.

MANŞ DENİZİNİ AŞANİLK BUHARLI GEMİ

38 tonluk "Elise" adlı buharlı tekne, 17 Mart1816 günü Kaptan Pierre Andriel yönetimin-de Newhoven limanından ayrıldı ve 17 saat-lik bir yolculuktan sonra Le Havre'a ulaştı.Tekne, merkezi Paris'te bulunan Andriel, Pa-jol et Vie firması tarafından, Londra'da, Ant-hony Cortis'ten Seine Nehri üzerinde kargo ta-şımacılığı yapmak için satın alınmıştı.

Manş Denizi'nde düzenli olarak ticari se-ferler yapan ilk buharlı tekne ise Rob Roy'-dur. Dover kentinden Mr. Boyd adlı birine aitolan bu gemi, 1821 yılından 1823'e kadarDover-Calais hattında çalıştı. Bu mesafeyi or-talama olarak 2 saat 45 dakikada tamamlıyor-du. Günümüzde 50 dakikada tamamlanan bumesafeyi, belirtilen süre içinde aşan ilk gemi"SS Empres"tir. SS Empres, seferlerine 1887yılında başladı.

ATLANTİK'İ AŞAN İLKBUHARLI GEMİ

320 tonluk "Savannah" adlı gemi, KaptanMoses Rogers yönetiminde, 24 Mayıs 1819 gü-nü Amerika'nın Savannah limanından ayrıl-dı. 27 gün 11 saat süren bir yolculuktan son-ra, İrlanda açıklarında yakıtı bitti ve yelkenaçtı. Bu teknede hiç yolcu yoktu. Zira o dö-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 243: Milliyet İlkler ansiklopedisi

nemde, buharlı bir geminin kazanının patla-yabileceği şeklinde çıkan söylentiler üzerinehiç kimse bilet parası ödeyerek böyle bir tek-neye binmeye cesaret edemiyordu.

İLK STRİPTİZ

(Stripe-Tease)9 Şubat 1893 günü, Paris'teki Moulin Rougesalonlarında yapılan bir çalışma, striptizin or-taya çıkmasına ve çok tutulmasına neden ol-du. O gün, Mona adlı bir model, Parisli re-sim öğrencilerine soyunarak poz verdi. Ancak,o zamanın yasaları böyle bir çalışmaya izinvermiyordu ve hayli tutucu olan Paris Savcı-sı, güzel modeli 100 frank para cezasına çarp-tırdı. Bunu duyan resim öğrencileri büyük biröfkeye kapılarak, Latin Quartier'de bir gös-teri yaptılar. Polis, göstericileri zorlukla kont-rol altına aldı ve büyük olayların çıkması güç-lükle önlenebildi.

Mona'nın yarattığı büyük sansasyondanyararlanmak isteyen "Fayouau Müzikholü"-nün yöneticileri, bunu ticari bir çıkara yönelt-meyi başardılar. Müzikholde, 13 Mart 1894günü ilk striptiz gösterisi düzenlendi. "Yvet-te'in Yatağı" adı verilen ilk striptiz tablosun-da, genç ve güzel bir kadının, yatağa girmekiçin soyunması canlandırılıyordu. Bu gösteri-nin gördüğü ilgi üzerine, müzikhol, striptizşovlarını sürdürdü. Canlandırılan öteki tab-lolar arasında, "Doktorun önünde soyunankadın", "Banyodaki güzel", Suzan'ı sıcakbastı" adlı gösteriler, müşterilerin hayranlık-larını kazandı.

İLK DENİZALTI

Hollandalı fizik bilgini Conelius Drebbel ta-rafından 1624 yılında Londra'da yapıldı. İs-keleti tahtadan olan teknenin dışı, yağlı deriile kaplanmıştı. Bordada açılan deliklerdensarkıtılan 12 çift kürekle yol alabiliyordu. Budeliklerden içeri su sızmaması için kürekleringiriş yerleri sıkıca kapatılmıştı ama, kürek es-nek deri kaplama nedeniyle rahatça hareketedebiliyordu. Drebbel ve mürettebatı İngilte-re Kralı I. James'in önünde yapılan bir gös-teri sırasında Thames Nehri'nin suları altın-da 2 saat kaldılar. Drebbel'in denizaltısının enönemli özelliklerinden biri,solunum sorununuçözmesiydi. Robert Boyle'un anlattığına gö-re, teknenin içinde bulunan özel bir sıvı, kir-lenen havayı temizliyordu. Böylece Drebbel'-in özel bir yöntemle oksijen üretmeyi başar-dığı da anlaşılıyor. İngiltere Donanması,bu ye-

ni aracın orduda kullanılmasına izin verme-di.

Savunma silahı olarak savaşta kullanılanilk denizaltı ise, "American Turtle" adlıaraçtır. Çizimleri, Connecticut eyaleti Sayb-rook kentinden David Bushnell tarafındangerçekleştirilen bu denizaltı, Amerikan Bağım-sızlık Savaşı sırasında İngiliz Donanması'nakarşı kullanıldı. İçine ancak bir tek kişi bine-bilen American Turtle, Çavuş Ezra Lee'nin ku-mandasında, 7 Eylül 1776 günü, New York li-manında demirli olan Amiral Howe'un san-cak gemisi "HMS Eagle"a bir saldırı düzen-ledi. Ancak Çavuş Lee'nin HMS Eagle'ın göv-desine yapıştırdığı mayın patlamadan az ön-ce sular tarafından sürüklendi ve böylece ha-rekât başarıya ulaşamadı.

Bir denizaltı tarafından gerçekleştirilen ilketkin saldırı ise, 17 Şubat 1864 günü meyda-na geldi. H.L.Hunley adlı denizaltı, federas-yoncu subayların denetiminde Charleston li-manına süzüldü ve federal kuvvetlere ait Ho-usatonic adlı korveti bir torpidoyla vurdu.Patlama o denli şiddetli oldu ki, saldıran vesaldırılan gemiler birlikte havaya uçtular. Buarada denizaltının sekiz kişilik mürettebatı ilekomutanı Teğmen George Dixon da öldü.

PERVANELİ İLK DENİZALTI

"La Plongeur"dür. 420 ton ağırlığındaki bugemi, sıkıştırılmış hava ile çalıştırılıyordu.1863 yılında Rochefort'ta denize indirildi. Ge-rek menzili, gerekse hızı, donanmada kulla-nılamayacak kadar yetersiz olduğundan, aktifhizmette bulunamadı.

DENİZALTILARIN DONANMADASÜREKLİ OLARAK İLK KULLANIMI

1859 yılında Rusya Hükümeti, 50 adet"Drzweiki" marka denizaltı yaptırdı. Ülke-nin kıyılarını korumayı amaçlayan bu denizal-tılar, denizde fazla yol almadılar,

Kendinden pervaneli ilk denizaltı, süreklibir biçimde ilk kez Yunan Donanması'ndakullanıldı. "Nordenfelt" adlı bu tekne, plan-ları Liverpoollu Samuel Garratt tarafından çi-zildikten sonra, İsveç'te yapıldı. 1883 yılındaLandskrona'da yapımına başlanılan gemi,1886 yılında Yunan Hükümeti'ne devredildi.Buhar gücüyle çalışan ve su üstünde 9 denizmili hız yapabilen Nordenfelt'in ağırlığı 60

' tondu. Nordenfelt, aynı zamanda üzerinde ha-reketli torpido bulunan ilk denizaltıdır.

243

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 244: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Garratt tarafından çizilen denizaltıların İn-giltere'de ilk üretimi ise, 1887 yılında TürkDonanması'nın siparişi üzerine oldu. Buhargücüyle çalışan 160 tonluk iki denizaltı, TürkDonanması'nda 1910 yılına kadar hizmetverdiler.

İLK NÜKLEER DENİZALTI

ABD Donanması'ndan "Nautilius"tur.Con-necticut eyaletinin Groton kentinde, ElectricBoat Co. adlı kuruluş tarafından yapılan Na-utilius, 21 Ocak 1954 günü Thames Nehri'neindirildi. 108 metre uzunluğundaki tekneninplanları, Amiral Hyman George Rickover ta-rafından çizilmişti. 'Westinghouse S2W" ti-pi bir reaktörle çalışıyordu. En yüksek hızı,saatte 20 deniz mili olan denizaltı, 3 bin 747tondu. Mürettebatı ise 11 subay ve 85 erdenoluşuyordu. Eugene Parks Wilkinsonkumandasında, ilk seferine 17 Ocak 1955 gü-nü çıktı. 2 yıl sonra (69 bin 138 mil yol yap-mıştı) yakıtı yenilendi.

İLK SÜPERMARKET

Self-servis yani "kendi kendine alışveriş" yön-temiyle çalışan ilk iki süpermarket, 1912 yı-lında ABD'nin California eyaletinde açıldı.Bunlardan Alpha Beta Food Market, Pomo-na kentinde, Ward's Grocetaria de, OceanPark'ta hizmete girdi. Aynı dönemde, Bay Ci-ties Mercantile Co. adlı şirket, California'da"Humpty Dumpty Stores" adlı mağazalarzincirini kurdu. 1916'da Tennessee'de, Memp-his kentinde "Clarence Saunders PigglyWiggly" adlı bir süpermarket açtı. Saunders'in süpermarketine, turnikeden geçilerek giri-liyor, alışveriş yapıldıktan sonra alınan mal-ların ücreti de kasaya ödeniyordu. İlk kezSaunders tarafından uygulanan bu sistem öy-lesine tuttu ki, yedi yıl içinde ABD'nin dörtköşesinde tam 2 bin 800 "Piggly Wiggly" şu-besi açıldı.

"Süpermarket" tanımına gerçekten uygunolarak çok geniş bir alanda satış yapan ve çokçeşitli mal bulunduran ilk süpermarket ise,Michael Cullen tarafından Long Island'da hiz-mete açıldı. Cullen, "King Kullen" adını ver-diği mağazasında, ilk kez bir yeniliği denedi.Yaklaşık 300 kalem malı, hiç kâr etmeden"maliyet" fiyatına sattı. Bu yöntem, özellik-le ev hanımlarının o denli büyük ilgisini çektiki, sattığı öteki çeşitlerden sağladığı kazanç,Cullen için tatmin ediciydi.

Bu dönemde, bu tür mağazalara süper-

244

market deniliyordu ama, adına süpermarketsözcüğünü koyan ilk şirket, "Albers SüperMarkets Inc."- adlı kuruluş oldu. Bu kuruluş,ilk mağazasını 1933 yılının Kasım ayında açtı.

İLK KAPALI YÜZME HAVUZU

Londra'da, 28 Mayıs 1742 günü hizmete açıl-dı. Daily Advertiser gazetesi, bu açılışı şöyleduyurdu:

"Bugün, Goodman's Fields'de, LemonCaddesi'nde açılan yüzme havuzundan gerçek-ten zevk alacaksınız. 14 metre uzunluğunda-ki bu havuz, her gün ılık ve temiz tutulacak.Burada hem yüzmek, hem de yüzme öğren-mek mümkün. Özel öğretmenler, isteyen be-yefendilere yüzme dersleri verecekler. Ayrıca,tesiste bir de soğuk su havuzu var. 1 altın ve-ren herkes, bu hizmetlerden yararlanabilecek."

İLK AÇIK YÜZME HAVUZU

1743 yılında, Londra'da Old Street'te açıldı."Peerless" adındaki bu havuz, eski bir havuzüzerine yapılan tadilatlarla gerçekleştirildi.Uzunluğu 57 metre, genişliği ise 36 metreydi.Çevresi, gereksiz gözlerin yüzücüleri rahatsızetmemesi için, yüksek ağaçlarla kapatılmıştı.Ayrıca, bir kenarında soyunma kabinleri var-dı. Tesisin işletmecisi William Kent, havuzunyanına ayrıca bir de küçük bir yapay göl yap-tırmış, içini de balıkla doldurmuştu. İsteyen-ler, belirli bir ücret karşılığında bu gölcüktebalık avlama zevklerini tatmin edebiliyordu.

İLK MASATENİSİ

Masası, ağı ve raketlerinden oluşan takımlar,ilk olarak John Jaques and Son Ltd. şirketitarafından üretildi ve "Gossima" adı altında,Londra'da Hamley Bros mağazasında satışaçıkarıldı. Oyunun yaratıcısı James Gibb,1870'li yıllarda, Cambridge'de öğrenciyken,4 milde İngiltere şampiyonu olmuş ünlü bir at-letti. Asıl mesleği mühendislik olan Gibb, ay-rıca Amatör Atletizm Birliği'nin de kurucu-suydu(1880).Gossima'yı ne zaman bulduğu,kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1889 yılıüzerinde duruluyor. Yağmurlu havalarda,Gibb ailesinin bireyleri, yemek odalarındakimasada sigara kutularından yaptıkları raket-lerle bu oyunu oynayarak vakit geçiriyorlar-dı. Top olarak da şampanya şişelerinin

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 245: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Batı dünyasının ilk asma köprüsü, 1742 yılında İngiltere'deyapıldı. Oysa, Doğu uygarlığı ilk asma köprüyü, Indûs Nehriüzerinde, yaklaşık 14 asır önce gerçekleştirmişti.

İLK ASMA KÖPRÜ

"İndüs Nehri" üzerinde kuruldu. Çinli keşiş"Fa Hsien", M.S. 399 yılında bu köprüdensöz ederken, "Çok, çok eski" sözcüklerinikullandı.

Batı dünyasının ilk asma köprüsü ise, İn-giltere'de, Middleton yakınlarında kurulan"Wyncb Köprüsü"dür. 23 metre uzunluğun-da ve 60 santim genişliğinde olan bu köprü,yöredeki maden işçilerinin geçebilmesi için1742 yılında yapıldı. Daha sonra 1796'yılınakadar asma köprü yapım tekniğinde bir geliş-me görülmedi. O yıl, James Finlay, üzerindenyol geçen ilk asma köprüyü Jacob's Vadisiüzerinde yaptı ve Unionstown ile Greensburgarasını hayli kısalttı.

mantarlarını kullanıyorlardı. Mantarların buiş için yeterince uygun olmadığını gören BayGibb, kauçuktan tenis toplan yaptı ve beyazgörünmelerini sağlamak için üzerlerini sigara

kâğıdı ile kapladı. Ancak bu toplar da fazlaağırdı. Bunun üzerine Gibb, selüloid toplarıakıl etti. Amerika'daki Celluloid şirketine butür bir top yapıp yapamayacaklarını bir mek-

245http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 246: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tupla sordu. Şirketten olumlu yanıt alınca,bulduğu oyunu pazarlamaya karar verdi.

İlk olarak, yapımcı Jeffries ile temasa geç-ti. Ancak Jeffries, bu oyuna pek ilgi göster-medi. Gibb'in ikinci konuştuğu kişi ise Jaquesoldu. Bay Jaques, oyunu çok sevmişti ama,Gossima adını pek tutmadı. Kalıcı bir isim ola-rak "Ping Pong"sözcüklerini seçti. Piyasayaçıkarılan ilk ping-pong takımları adeta kapışıl-dı ve 1901 yılında tüm İngiltere'de en çok oy-nanan oyun masatenisi oldu. ABD ve Avrupaülkeleri de bu yeni sporu çok sevmişti. Sade-ce Fransızlar ping ponga ısınamadılar ve oyu-nu İngilizlerin ahlak değerlerindeki birbozulmanın işareti olarak nitelendirdiler. Pa-ris'te yayınlanan bir gazete,'' Yüzlerce aske-ri Güney Afrika'da can verirken, İngilizlerinping-pong delisi olmaları, gerçekten çok ayıp"diye yazdı.

İlk masatenisi raketleri, düz tahtadan ya-pılıyordu. 1902 yılında Bryan's Atropos şir-keti, bunların üzerine lastik geçirdi vepatentini aldı.

İLK MASATENİSİ KULÜBÜ

Masatenisi dalında faaliyet göstermek üzerekurulan ilk kulüp, "Cavendish Table TennisClub"tır. 1900 yılının Ekim ayında, Londra'-da, Moorgate Caddesi 40 numarada faaliyetegeçti.

İLK MASATENİSİ TURNUVASI

Londra Şampiyonası adı altında, 14 Aralık1901 günü, Royal Aquarium'da düzenlendi.Erkeklerarası karşılaşmada birinciliği, R.D.Ayling aldı. Bayanlararası birinciliği ise V. Ea-mes kazandı.

İLK TAKSİ

1896 yılının baharında, Almanya'nın Stuttgartkentinde, "Droschkenbesitzer" namıyla ünsalan Dütz, tanesi 8 bin marktan iki adet Benz-Kraftdroschkes alarak, ilk taksi servisini kur-du. Uzun bir süre, Stuttgart, dünyanın taksiçalıştıran iki kentinden biri oldu. Öteki kontParis'te ise, yalnızca bir tek taksi vardı. 1897yılının Mayıs ayında, Friedrich Greiner de birtaksi servisi kurunca, Stuttgart, dünyanın bir-den fazla taksi servisi olan ilk ve tek kenti ol-du.

O günlerde "Der Motowagen" dergisindeyayınlanan bir habere göre, Greiner'in taksi-leri, günde ortalama olarak 70 kilometre yol

246

yapıyordu. Aslında, modern taksi işletmeci-liğinin babası olarak Greiner'i kabul etmek,hiç de yanlış olmaz. Çünkü, dünyada ilk kezGreiner, araçlarına taksimetre taktı.

1896 yılında, "Societe Anglo-Française"tarafından bir tek arabayla Paris'te başlatılantaksi servisi ise, fazla uzun ömürlü olmadı veancak birkaç ay çalışabildi.

İngiltere'nin ilk taksi servisi ise 19 Ağus-tos 1897 günü hizmete başladı. London Elect-ric Cab.Co.adh şirket,12 akümülatörle çalışan3.5 beygir gücündeki Bersey marka elektrikliarabaları Londra'da, kent merkezi ile WestEnd semti arasında çalıştırıyordu. Saatte or-talama 9 mil hız yapabilen bu taksiler, herşarjdan sonra 30 mil gidebiliyorlardı. O yılınsonunda şirketteki taksilerin sayısı 25'i buldu.Bir yıl sonra ise bu sayı 50'ye çıktı. Araçlar,kolaylıkla tanınabilmeleri açısından "san vesiyah" renklere boyanmıştı.

Ne var ki, ikinci yılın sonunda zarar etme-ye başlayan şirket, taksileri servisten kaldır-dı. Çünkü halk, artık bu ulaşım araçlarına ilgigöstermemeye başlamıştı. Bu ilgi eksilmesininkökeninde, taksilerden birinin bir çocuğu ez-mesi, şoförlerden birinin sarhoş yakalanmasıgibi nedenler yatıyordu. Sonunda şirket, sa-yıları 77'yi bulan taksilerini elden çıkardı.

ÇAYIN İLK ORTAYA ÇIKIŞI

Avrupalılar, çayı 1609 yılında, Dutch IndiaCo. adlı şirketin Çin'den "çay" getirtmesiyletanıdılar. 1615 yılında Doğu Hindistan'da ça-lışan Wickham adında bir İngiliz, evine yaz-dığı 27 Haziran tarihli mektupta, gönderdiğiçayları alıp almadıklarını soruyordu. Yakla-şık yarım yüzyıl sonra, İngiltere'nin ChangeHill yöresinden Thomas Garraway (ya da Gar-way) adlı biri, çay konusunda şunları ya-zıyordu:

"İngiltere'de çay, önceleri dört, bazen debeş kiloluk paketlerde yaprak halinde satılır-dı. Gerek çok az bulunabilir olması, gereksefiyatının aşırı yüksekliği nedeniyle 1651 yılı-na gelinceye kadar, ancak çok zenginler vesoylular tarafından tedavi ya da keyif amacıy-la kullanıldı. Hatta bu dönemde çay, prens veprenseslere verilecek en değerli armağanlardanbiri olabilecek kadar kıymetliydi. 1651 yılın-da ben Doğu'ya gidip gelen gezgin ve tacir-lerden biraz çay aldım ve nasıl yapıldığını daonlardan öğrendim. Sonra, elimdeki çayı ya-rım kilosu 50 şilinden sattım."

1839 yılına gelinceye kadar, İngiltere'ye ge-len tüm çaylar, Çin kökenliydi. O yılın 10

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 247: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Ocak günü, Hindistan'dan gelen sekiz kasaHint çayı, Mincing Lane'deki çay müzayedesalonunda açık artırmaya çıkarıldı. Yarım ki-losu 16 şilinden başlayan açık artırma sonu-cunda, çayların hepsini Yüzbaşı Piddingadında biri, yarım kilosunu 34 şilinden satınaldı.

İLK PAKET ÇAY

1826 yılında Wight Adası'nda, John Horni-man tarafından satıldı. 125 ve 250 gramlıkpaketlerin üzerinde, içlerinde yalnızca saf veiyi kaliteli çay bulunduğunu gösteren garantibelgeleri vardı.

İLK POŞET ÇAY

1920 yılında San Francisco'da Joseph Kriegertarafından üretildi. Önceleri, poşet çaylar yal-nızca seyahate çıkan gezginler tarafından kul-lanılıyordu. Ama, 1935 yılında yapılan biraraştırma, ABD'de üretilen poşet çayların bü-yük bölümünün ev kadınları tarafından kul-lanıldığını gösterdi.

İLK OYUNCAK AYI

Bir ayı yavrusunu canlandıran oyuncak, biriAlmanya'da, diğeri ABD'de faaliyet göstereniki ayrı firma tarafından 1902 yılında üretil-meye başlandı. Her iki firma da, üretime ken-dilerinin daha önce geçtiğini iddia ettiyse de,bu konuda kesin bir kanıt bulunamadı.

1902 yılının 18 Kasım günü, "WashingtonEvening Star" gazetesinde bir çizgi resim ya-yınlandı. Clifford Berryman tarafından çizi-len bu resimde, dönemin ABD BaşkanıTheodore "Teddy" Roosevelt, elinde bir ayıyavrusuyla birlikte görülüyordu. Mississippieyaletinin Louisiana ile olan bir sınır anlaş-mazlığını çözümlemek için bölgeye gelen Ro-osevelt, bir av partisi sırasında karşısına çıkanbir ayı yavrusunu vurmayıp, kucağına almışve sevmişti. Berryman'ın çizdiği resim, işte busahneyi yansıtıyordu. Aynı resmin başka ga-zetelerde de yayınlanması üzerine Başkanın buhayvan sevgisine hayran olanların sayısı çokfazla oldu. Bunlardan biri de, Morris Mitc-'hom adlı bir Rus göçmeniydi. Mitchom, Bro-oklyn'deki küçük dükkânında, kendisinin vekarısının tamamen el emeğiyle ürettiklerioyuncakları satarak geçimini sağlamaya çalı-şıyordu.

Oğlu Benjamin'in, daha sonra anlattığınagöre, Morris Mitchom; Berryman'ın çizdiğiresimdeki sevimli ayı yavrusunu derhal üç bo-yutlu hale getirmeye karar verdi. Kollan ve ba-cakları hareket edebilecek biçimde yaptığı biroyuncak ayıyı, gazeteden kestiği kupürle bir-likte dükkânının vitrinine koydu ve altına,"Teddy'nin ayısı" diye yazdı.

Ne var ki, otoriter bir ülkeden ABD'ye ge-len Mitchom'un içi rahat değildi. Çünkü,ABD Başkanı'nın adını, kendi ürettiği biroyuncağın satışını kolaylaştırmak için kullan-mıştı. Bütün cesaretini toplayıp Beyaz Saray'abir mektup yazdı ve "Sayın Başkan"ın, ismi-nin kullanılması hakkında ne düşündüğünüsordu. Başkan'ın kendi elyazısıyla gelen ya-nıtta, Mitchom'un istediği izin şu sözlerle ve-riliyordu: "Adımın oyuncak bir ayaya fazla birşey kazandıracağını sanmıyorum. Ama, onudilediğiniz gibi kullanmakta da serbestsiniz."

Bu mektup eğer bulunabilseydi, MorrisMitchom'un bu konudaki öncülüğünü büyükölçüde gün ışığına çıkaracaktı. Ancak, büyükoğlu Joseph Mitchom'un evrakları arasındaolması gereken mektup, onun 1951 yılında öl-mesinden sonra bulunamadı.

1903 yılında, Butler Bros firması (toptanoyuncak satan bir kuruluş), Mitchom'un üret-tiği tüm "Teddy ayıları"nı satın aldı. Üstelik,daha sonra üreteceği ayıları almayı da garan-ti etti. O yıl ile 1938 yılı arasında firma, "IdealToy Co." adı altında dünyanın en büyükoyuncak üreticisi oldu.

Almanlar ise Teddy ayılarının yapımı onu-runu, 1880 yılında Margarete Steiff tarafın-dan Giengen kentinde kurulan Steiff şirketineverirler. Bayan Steiff, o yıl oyuncak filler ya-parak meslek yaşamını başlattı. 1902 yılına ge-lindiğinde, Steiff'lerin atölyesinde oyuncakkediler, köpekler, domuzlar, eşekler, atlar vedeveler üretiliyordu. Ama, henüz ayı yapımıyoktu. O yıl Bayan Steiff in sanat öğrenimigören yeğeni Richard, öğrencilik yıllarındaStuttgart Hayvanat Bahçesi'nde bol bol izle-diği ayılardan esinlererek, kafası, kolları vebacakları hareket edebilen bir oyuncak ayımodeli yaptı. Halası, bundan pek hoşlanma-mıştı. Ertesi yıl açılan Leipzig Fuarı'na gelenziyaretçiler de öyle. Ama fuarın son günündeSteiff in sergisini gezen bir Amerikan şirke-tinin (bu şirketin adı hiç açıklanmadı) temsil-cisi, gördüğü oyuncağa bayıldı ve 3 bin adetsipariş verdi. Öykünün bu bölümüne kadarAmerikalıların bir itirazı yok. Ancak, Alman-lar, yaptıkları oyuncak ayılara "Teddy" adı-nı verdiklerini iddia edince, tartışma başlıyor.Almanların bu konuda ortaya koydukları ka-nıt ise şu: "Başkası Roosevelt'in kızı Alice Ro-

247

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 248: Milliyet İlkler ansiklopedisi

osevelt'in düğününde, gelin odası birkaçoyuncak ayı ile süslenmiş. Bu ayıların tümüde Steiff ürünü imiş. Başkan'a, bunların neolduğu sorulunca, 'Yeni çıktı. Adına Teddyayısı diyorlar' demiş. Steiff'in övünç duyarakanlattığı bu öyküye, Amerika'dan bazı itiraz-lar yükseliyor. Örneğin, Alice Roosevelt'inağabeyi Archibald Roosevelt, düğün sırasın-daki oyuncak ayıları doğruluyor ama, onla-rın Alman malı olmadığından kesinlikle eminolduğunu vurguluyor. Roosevelt Birliği de, odönemde Rooseveltlerin bir Alman ayısı almışolamayacaklarını belirtiyor."

TELGRAFLA GAZETEYE GEÇİLENİLK HABER

25 Mayıs 1844 günü saat 14'te.Baltimore'dayayınlanan Baltimore Post gazetesine, Was-hington'daki Kongre muhabirlerinden şu telg-raf geldi:

"Saat 13.00. Temsilciler Meclisi'nde Ore-gon sorunuyla ilgili bir oylama yapıldı. Ha-zırlanan tasarı reddedildi. Evet oyu 79, hayıroyu 86."

New York'ta yayınlanan Daily Sun gaze-tesi, bu gelişmeyi okurlarına duyururken, ha-bercilikte yeni açılan bir çığırdan söz ediyorve "Artık dünya küçüldü" sözcüklerini kul-lanıyordu.

İngiltere'de bir gazeteye telgraf aracılığıylailk haber, 6 Ağustos 1844 günü, Slough-Pad-dington hattı aracılığıyla geçildi. "TheTimes" gazetesinin muhabiri Windsor Şato-su'ndan bildirdiği haberinde, Kraliçe Victori-a'nın, bir doğum yaptığını ve oğlu PrensAlbert'in dünyaya geldiğini bildiriyordu. Do-ğum, o gün saat 7.50'de olmuştu. Doğum ha-berini bildiren gazete ise tam 40 dakika sonrabaskıdan çıktı.

İLK LÜKS KUTLAMA TELGRAFI

Deseni, Rex Whistler tarafından çizilen ilklüks kutlama telgrafı, ilk olarak Sir KingsleyWood tarafından 24 Temmuz 1935 günü kul-lanıldı. 3 penilik bir ek ücret alman bu telg-raf, altın sarısı özel bir zarf içinde alıcıyailetilmişti.

SÜREKLİ KONUŞULABİLENİLK TELEFON

Patenti, Alexander Graham Bell tarafından 9

248

Mart 1876 günü alındı. İlk konuşma da 10Mart 1876 günü, Massachussetts eyaletininBoston kentinde, Exeter Place semtinde bu-lunan 5 numaralı binada yapıldı. Bell, yardım-cısı Thomas Watson'u aradı ve ona, "Burayagel Watson, sana ihtiyacım var" dedi.

Bell'in telefonu, 25 Haziran 1876 günü,Philadelphia'da sergilendi. Ancak, kamuo-yundan fazla ilgi görmedi. Sergiyi gezen Bre-zilya İmparatoru, Bell'in ilk müşterisi oldu veimparator sarayına bir telefon bağlattı. Dene-me için ahizeyi aldığında, "Aman Tanrım...Bundan ses geliyor" dedi ve bu sözcükler, birimparatorun telefonda söylediği ilk sözler ola-rak tarihe geçti.

İlk özel telefon da 4 Nisan 1877 günü, Bos-ton'da Court Caddesi 109 numarada CharlesWilliams Jr. adlı elektrik mühendisinin büro-suna kondu. Aynı ay içinde, Williams, Bell'intelefonlarının üretimini üstlendi.

İLK TELEFON SANTRALI

28 Ocak 1878 günü, Connecticut'ta, New Ha-ven kentinde hizmete açıldı. Santralın opera-törlüğünü, George Willard Coy yapıyordu.Aboneleri birbirine bağlayan Coy, telefonuaçan kişilere, önce "Ahoy... Ahoy" diyordu.Daha sonra bu sözcüğün yerini "alo" aldı vezamanla tüm dünyaya yayıldı.

İlk kadın santral memuresi ise Bayan Em-ma Nutt'tur. Bayan Nutt, 1 Eylül 1878 günü,Boston'da Edwin Holmes tarafından faaliye-te geçirilen telefon işletmesinin santralında gö-revine başladı. 1880'li yıllara gelindiğinde,tüm santral görevlileri, kadınlardan seçildi.

İLK OTOMATİK TELEFON SANTRALI

Patenti, 12 Mart 1889 günü Kansas kentindecenaze levazımatçılığı yapan Almon B. Strow-ger tarafından alındı. Strowger, otomatiksantral yapmayı, mesleğini kurtarabilmekamacıyla kafasına koymuştu. Çünkü, enönemli rakibinin eşi, Kansas kentinin telefonsantralında çalışıyordu ve Strowger'i arayanmüşterileri kocasına bağlıyordu. Bu durumuengelleyebilmek için başka çare bulamayanStorwger,çalışmalarını hızlandırdı ve sonundaotomatik telefon santralı yapmayı başardı.Strowger tarafından üretilen otomatik telefonsantrallarından ilk, 3 Kasım 1892 günü LaPorte Postanesinde hizmete girdi. Çok kısabir zaman içinde,. ABD'nin her köşesindeyaygınlaşan bu yeni buluşa halk, "kızsıztelefon" adını taktı. Bu santrala bağlanan te-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 249: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TELGRAFHalka açık ilk telgraf servisi, İngiltere'de Gre-at Western Railway telgraf hattının tamam-lanmasıyla, 1843 yılının Mayıs ayında hizmetegirdi. Bu hattan yalnızca Paddington ile Slo-ugh arasında yararlanılabiliyordu. Great Wes-tern demiryolu şirketinin 10 Ocak 1843 günüyapılan Yönetim Kurulu toplantısında, telg-raf sisteminin patentini elinde bulunduranWilliam Cooke ile bir anlaşma yapılması ka-rarlaştırıldı. Bu anlaşma uyarınca Cooke, şir-ketin demiryolu hattında bir telgraf şebekesikuracak, bunun karşılığında, kendisine ya da

İngiltere'nin Paddington ile Slough kentleri arasında hizmetegirdi. Ücretini ödeyen herkesin yararlanabileceği bu istasyon-lar, 16 Mayıs 1843 günü ilk telgrafi ilettiler. Fotoğrafta, Slo-ugh'daki telgrafhane görülüyor.

tayin edeceği herhangi bir kimseye, telgrafhattını halkın kullanımına açarak para kazan-ma hakkı verilecekti.

Kullanım hakkı, yıllık 170 sterlin kira ileThomas Home tarafından kiralandı ve 16 Ma-yıs 1843 günü, ücret karşılığı ilk telgraflar,Cooke'un iki iğneli elektromanyetik vericisiyle20 mil uzunluğundaki bir kablo aracılığıyla,Paddington'dan Slough'a çekildi. Telgraf üc-reti, sözcük sayısına bakılmaksızın 1 sterlin-di. Bu yeni haberleşme aracı öylesine tutulduki, Slough'da hiç tanıdığı olmayan işadamla-rı bile, oradaki operatöre telgrafla, neyi, ki-me, nasıl satacaklarını soruyorlardı.

249

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 250: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Elektriksel vuruşlarla sesi iletebilen ilk telefon,1849 yılında, Küba'da Antonio Meucci tara-fından kuruldu. Meucci, Havana yakınların-daki Florence'deki evinde, üçüncü katla girişkatı arasında bir telefon yaptı. Böylece, sakatolan ve üçüncü kattaki odasından çıkamayankarısıyla kolayca konuşabiliyordu. Aslındayoksul bir insan olan Meucci, gerekli parasıolmadığı için "patent başvurusu" yapamadı.Ancak, bu telefonun kullanıldığı, kesinlikle bi-liniyor.

250http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 251: Milliyet İlkler ansiklopedisi

O yıllarda altıgen biçimindeki telefon kulübeleri, kentlerin çe-şitli yerlerinde hizmet verirlerdi. Planlan çizilirken, çevreyleuyum içinde olmalarına özen gösterilirdi.

İLK TELEFON KULÜBESİİsteyen herkesin yararlanabilmesi için ilk te-lefon kulübesi, 1 Haziran 1880 günü Connec-ticut eyaletinin New Haven kentinde açıldı.Connecticut Telephone Co. adlı telefon şirke-ti, merkez binasına koyduğu bu kulübeyi, üc-retini ödeyen herkesin kullanabileceğiniduyurdu.

Jetonla çalışan ilk telefon kulübesi, 1889yılında yine Connecticut eyaletinde hizmetegirdi. Hartfort kentinde bulunan bankanınönüne takılan jetonlu telefonun mucidi, Wil-liam Gray'di. Gray, daha sonra yaptığı jetonlu

telefonları, isteyen dükkân sahiplerine kira-layarak önemli bir gelir kaynağı sağladı.

Bu telefon kulübelerinin hepsi de bir bi-nanın içinde açılmıştı. Binaların dışında, cad-de ve parklarda kurulan telefon kulübelerininilki Londra'da, 1903 yılının Mayıs ayında açıl-dı. Altıgen şeklindeki bu kulübenin çevresi,Great Central Demiryolu şirketinin tanıtımafişleriyle donatılmıştı. Birkaç yıl sonra tele-fon kulübelerinin sayısı arttı. Bu kulübelerinbir özelliği, jetonların telefona-değil, kulübe-nin kapısına atılmasıydı. Jeton atılınca kulü-benin kapısı açılıyor ve içine girilerek telefonedilebiliyordu. Önceleri tahtadan yapılan bukulübeler, cüzdanını kulübeye düşüren birmüşterinin kapıyı kırması üzerine demireçevrildi.

lefonların üzerinde, numara yerine üç ayrı tuşvardı. Bu tuşlardan birincisi, birler basama-ğını, ikincisi onlar basamağını, üçüncüsü iseyüzler basamağını temsil ediyordu. Örneğin,389 numaralı telefonu arayabilmek için, yüz-ler basamağına ait tuşa üç kez, onlar basama-ğına ait tuşa sekiz kez, birler basamağına aittuşa da dokuz kez basmak gerekiyordu. Hangituşa kaç kez bastığını unutan bazı dalgın ki-

şilerin karşısına sık sık, aradıkları yerlerle il-gisi olmayan kişi ya da kuruluşlar çıkabili-yordu.

Üzerinde "numara kadranı" olan ve bunumaraların çevrilmesiyle aranan telefon, ilkkez 1896 yılında Milwaukee eyaletinde, CityHall kentinde, P.A.X. adlı özel telefon şirke-

,ti tarafından hizmete sokuldu.

251

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 252: Milliyet İlkler ansiklopedisi

SAATİ SÖYLEYEN TELEFON

Fransız Posta ve İletişim Bakanlığı için ParisGözlemevi yöneticisi M. Esclangton tarafın-dan geliştirildi ve 14 Şubat 1933 günü Parisbölgesinde hizmete girdi. İnsanların sık sıkgözlemevine saati doğru olarak öğrenebilmekiçin telefon etmeleri nedeniyle personelininçok zaman kaybettiğini gören M.Esclangton,otomatik olarak saati söyleyen telefon geliş-tirmeye karar vermişti. Sonunda isteğine ulaştı.ve "ÖDE 84 00" numarayı çeviren Parisliler,dönemin ünlü spikerlerinden Marcel Lapor-te'un sesinden, dakikası ve saniyesi ile birliktetam saat ayarını öğrenmeye başladılar. Za-manla bu sistem, taşrada da uygulanmayabaşlandı. Ne var ki, taşradaki aygıtların da-kikliği biraz kuşkuluydu. İkinci Dünya Sava-şı'nın başlamasından çok kısa bir süre önce,bakanlık yetkililerinden biri, Marseille Pos-ta Merkezi'ne giderek, saati söyleyen telefo-nun nasıl çalıştığını görmek istedi. Sistemdensorumlu görevliye, saatin dakikliğini nasıl sağ-ladıklarım sordu. "Gayet basit, efendim" dedigörevli, "Marseille Radyosu'nun saat anons-larını sürekli izleyip, saat-telefonun dakik kal-masını sağlıyoruz." Bakanlık yetkilisi, buyanıt üzerine Marseille Radyosu'na telefon ettive bu saat ayarlarını neye göre verdiklerinisordu. Aldığı yanıt şöyleydi: "Otomatik saatsöyleyiciye telefon ediyoruz."

TV'DE İLK BALE

Ailsa Bridgewater adlı sanatçı tarafından,Londra'da, Baird Co. adlı istasyonun dene-me yayınları sırasında gerçekleştirildi. Prog-ramın hangi gün yayınlandığı, kesin olarakbilinemiyor. Ancak, Bayan Bridgewater'ın"The Television"da yayınlanan bir röporta-jından anlaşıldığına göre, 5 Aralık 1928 ile 30Eylül 1929 tarihleri arasında yayınlanmış ol-ma olasılığı, hayli yüksek. O günün olanak-larının son derece kısıtlı olması nedeniyle,ancak bir masa büyüklüğündeki sahne üzerin-de Bayan Bridgewater, balenin temel hareket-lerini gösterdi. Ekrana tam boy getirtilemediğiiçin Bayan Bridgewater'ın daha çok ayaklarıgörüldü.

TV'DE İLK ÇOCUK PROGRAMI

BBC'de, 7 Temmuz 1946 Pazar gününden iti-baren her hafta, 20-30 dakika süreli bir çocukprogramı yayınlandı. "Çocuklar İçin" adını

252

taşıyan bu programların ilkinin sunuculuğu-nu ve yapımcılığını A. Müler-Jones üstlenmiş-ti. Bu programda, A.B. Campbell, denizinçocuklar için yararlan ve denizde dikkat edil-mesi gereken şeyleri anlattı. Ayrıca, L.N. veM. Williams, pul koleksiyonculuğuna ilişkinaçıklamalarda bulundular.

TV'DE İLK SİRK

BBC, "Bertram Mills" adlı sirkin gösterile-rini filme alarak, 4 Ocak 1938 gününden iti-baren beş gün üst üste yarımşar saat yayınladı.Gösterilerin sunuculuğunu Freddie Grisewo-od yaptı. Bu programda, ilk kez olarak ka-meralarla, sirkte bulunan seyirciler de göste-rildi ve bu, büyük ölçüde paniğe neden oldu.Örneğin, sevgilisiyle birlikte sirke gelen evli birerkek, karısının evden kendisini izleyebilece-ğini düşünerek çekime itiraz etti. Bunun üze-rine sirk yöneticilerinden Cyrill Mills, sahneyegeldi ve "Herhangi bir nedenle TV'de görün-mek istemeyenlerin kendilerine başvurmaları-nı, onlar için kameraların görüş alanınındışında bir yer ayarlanacağını" duyurdu. Buduyuru üzerine, pek çok çiftin yerlerinden kal-karak başka yerlere geçtiği görüldü.

İLK TV REKLAMI

5ve 13Kasım 1930 tarihleri arasında Londra'daOlympia salonlarında yapılan "Saç ModasıFestivali" sırasında, Baird Co. şirketince ku-rulan kapalı devre televizyon yayınları sırasın-da, ilk TV reklamı gösterildi. Bu yayında,Eugene Ltd. tarafından üretilen malzemeler-le, saçlara yapılacak permanın ne denli uzunömürlü olacağı anlatılıyordu.

Düzenli TV yayınları arasında ilk TV rek-lamı ise, 1 Temmuz 1941'de New York'taWNBT TV'sinde yayınlandı. Ekrana Bulovamarka bir saat görüntüsü geldi ve bir spiker,bu statik görüntünün üzerine reklam spotu-nu okudu. 20 saniyelik bu gösterinin ücreti 9dolardı.

NBC şirketi de, ilki 27 Haziran 1941'deyayınlanan bir reklamlı program kampanya-sı başlattı. Bu kampanyada, isteyen firma içinbir saat süreli program düzenlenebiliyordu.Arasına reklam spotlarının serpiştirildiği butür bir program için, stüdyo ve yapım mas-raflarının dışında 120 dolar alınıyordu. O dö-nemde yalnızca 4 bin 700 adet TV alıcısıbulunduğunu göz önüne alırsak, bu ücretinhayli astronomik olacağı kendiliğinden anla-şılacaktır. Yine de Ivory sabunlan, Bulova sa-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 253: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Bayan Ursula Patzschke (solda), Alman Televizyonu'nda gö-reve başladı ve "dünyanın ilk TV sunucusu" oldu. Bir yılsonra Annemarie Beck'in katkısıyla, Alman TV sindeki su-nucu sayısı ikiye çıktı.

İLK TELEVİZYON SUNUCUSUAlman sanatçı Ursula Patzschke, 1934 yılınınsonlarında, Reichpost adlı Alman TV'since,Berlin'de yapılacak deneme yayınlarının su-nuculuğunu yapmakla görevlendirildi. Önce-leri yalnızca programın adını söylemekle

yetiniyordu. Bir süre sonra program anonsla-rını kendi yazdığı kısa monologlarla ya da şi-irlerle süsledi. Sempatik sanatçı, ekrana doğalkişiliğiyle ve belli bir sıcaklık içinde geliyor-du. Zaman zaman yanında köpeği ya da birgrup çocuk görünüyorlardı.

Almanya'nın ardından Fransa da ilk su-nucusunu hanımlar arasından seçti. BayanSuzy Vinker, ilk anonsunu 1 Eylül 1935 gü-nü, Paris PTT stüdyolarından yapılan yayın-da okudu.

253

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 254: Milliyet İlkler ansiklopedisi

atleri ve Adam şapkaları bu tür programlaryaptırmaktan kaçınmadılar.

İlk renkli TV reklamı, İngiltere'de, ATVşirketince 15 Kasım 1969 günü yayınlandı."Birds Eye" marka bezelyelerin tanıtıldığı 30saniyelik bu filmin yapımcılığını Lintas Rek-lam Ajansı üstlenmişti. Bu ilk renkli TV rek-lamı için Birds Eye firması, ATV şirketine23 sterlin ödedi.

TV'DE İLK YEMEK TARİFİ

21 Ocak 1937 günü, BBC'nin bir programın-da yayınlandı. Marcel Boulestin adlı bir aşçı,izleyicilerine omlet yapmayı öğretti. Daha son-ra BBC, bu tür programlar yayınlamayı sür-dürdü.

İLK TV HABER PROGRAMI

BBC'de, 21 Eylül 1938 akşamı, saat 9.45'teyayınlandı. Programın sunuculuğunu üstlenenJ.F. Horrabin, daha sonra dizi haline gelen"News Map" adlı yapımlarda, herhangi birolaya ilişkin bilgi veriyordu. Horrabin, konuy-la ilgili resim, harita ve tablolar üzerinde açık-lamalarım sürdürürken, bazı uzmanları dastüdyoya davet ederek, konu hakkındaki gö-rüşlerini alıyordu. Programın ilkinde,Berch-tesgaden'den dönen ve Hitler'den Çekoslo-vakya sorununa ilişkin mesaj getiren NevilleChamberlein konu edildi.

TV'DE İLK BELGESEL

Londra'da yayın yapan Bairds adlı TV kuru-luşu, 1928 yılının Kasım ayından itibaren"Stüdyo" adlı magazin programlarını, aydabir kez ekrana getirmeye başladı. Bu progra-mın içeriğinde, belgesel filmler de vardı. İlkprogramda G. Holme, izleyicilere çömlekçi-likle ilgili bilgiler verdi. El yapımı ya da tezgâhürünü kapların nasıl ve ne şekilde kullanılma-ları gerektiği hakkında izleyicileri aydınlattı.

TV'DE İLK EĞİTİM PROGRAMI

Columbia Broadcasting System şirketininV2XAB stüdyolarında, 5 Şubat 1932 günü ya-yınlandı. New York Stuyvesant Lisesi Müdü-rü Dr. Ernst von Nardoff, stüdyoda sıvıgazların fiziksel özelliklerini anlatan bir dersverdi ve deneyler sergiledi. Program, Bernard

254

Sachs tarafından sunuldu. Daha sonra CBSşirketi, bu tür programları düzenli yayınlarıarasına alarak sık sık yineledi.

Eğitim amaçlı yayın yapan ilk TV istasyo-nu ise, 25 Ocak 1933 günü Iowa'da, IowaÜnivresitesi'nde faaliyete başladı. İlk gün ya-yınlanan programda, önce Elektrik Mühendis-liği Bölümü Başkam ve TV istasyonununsorumlusu Dr. E. B. Kurtz, üniversiteyi tanı-tıcı bir konuşma yaptı. Daha sonra bir öğren-ci, keman çaldı. Bunu, Resim Bölümü'ndenAden Arnold'un karakalem çalışmaları hak-kında bilgileri izledi. Program, Edebiyat Bö-lümü öğrencilerinin "The First Mrs. Fraser"adlı oyundan bir tablo canlandırmalarıyla so-na erdi. 1933-34 ders yılında, Iowa Üniversi-tesi TV sinde, ağız sağlığı, botanik, teknikresim, steno, Fransızca astronomi, doğa tari-hi ve daha birçok konuda dersler verildi. Çar-şamba ve pazar günleri akşam 7.30'da başla-yan programlar müzik ve oyun parçasıyla daharenkli hale getiriliyordu. Iowa Üniversite-si'nce programın sürdürüldüğü 6 yıl içinde,389 ders yayınlandı. Üniversitedeki öğrenci-lerin, programları rahatlıkla izleyebilmeleriiçin dev ekranlı bir TV yapılmıştı. Ayrıca, ül-kenin çeşitli yerlerinden çok sayıda izleyici, ya-yınları, sürekli artan bir ilgiyle takip ettiler.

1956 yılında, WTTW Chicago adlı TV ku-ruluşu, Chicago Junior College'in işbirliğiy-le, "TV Koleji" adlı bir yayın başlattı. İlk üçyıl içinde, kolejlerde okutulan 27 ayrı dersi,yaklaşık olarak her sömestrede beş bin öğrenciizledi. Bunların yaklaşık dörtte biri, sınavla-ra katılmaya hak kazandı. TV yayınları, pos-tayla gönderilen kitaplarla da takviye ediliyorve gerçek anlamda bir mektupla öğretim uy-gulaması yapılıyordu. Ayrıca, öğrencilerinanında bilgi almalarını sağlayabilmek için bir"telefonla sorma servisi" kurulmuştu. İlk üçyılın sonunda 200 öğrenci, tüm sınavları ba-şarıyla vererek en üst dereceden mezun oldu-lar ve kazandıkları yeni meslekleriylehayatlarının akışını değiştirdiler.

İLK ULUSLARARASI TV YAYINI

9 Şubat 1928 günü, John Logie Baird tarafın-dan gerçekleştirildi. Bay Baird, kendi resmin-den oluşan görüntüyü, yer hattıyla Londra'dan Surrey'deki G2KZ verici istasyonuna gön-derdi. Görüntü, oradan Atlantik'i aştı ve NewYork'ta, Baird'in asistanı Ben Clapp'ın kur-duğu alıcıya ulaştı ve ertesi gün yayınlanan"New York Herald Tribune" gazetesi, Ame-rika'da bin mühendis ve bilim adamı tarafın-dan sürdürülen çalışmaları, Baird, bir avuç

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 255: Milliyet İlkler ansiklopedisi

adamıyla başarılı bir sonuca ulaştırdığı için,kendisinden övgüyle söz etti.

Uluslararası ilk TV programı ise, 8 Kasım1932 günü yayınlandı. Danimarkalı film yıl-dızı Carl Brisson'un bir şovu, Londra'dan ya-yınlandı. Bu şov, Kopenhag'daki ArenaTiyatrosu'na konan dev ekranlı bir alıcı saye-sinde, Brisson'un hemşehrileri tarafından iz-lenebildi.

EUROVİSİON (Avrupa ÜlkeleriYayın Birliği)'UNKURULUŞU (İlk Eurovision yayını)

6 Haziran 1954 günü Fransa, Belçika, Hollan-da, Almanya, Danimarka, İtalya, İsviçre veİngiltere'de yayın yapan TV kuruluşları, bir-birlerine bağlanarak ortak yayına geçtiler.Sözlük anlamı Avrupa Ülkeleri Yayın Birliğiolan Eurovision, böylece kurulmuş oldu. İlkortak yayında, İsviçre'nin Montreux kentin-de düzenlenen Çiçek Festivali sunuldu. Aynıgünün akşamı, Papa Vatikan'dan, İtalyanca,Fransızca, Almanca, İngilizce ve Hollandacabir konuşma yaptı.

ATLANTİK AŞIRI İLK PROGRAM

18 Haziran 1959 günü, BBC tarafından ger-çekleştirildi. Londra'dan yapılan yayınla, Kra-liçe II. Elizabeth ile Prens Philip'in St.Lawrence Suyolu'nun açılışı için yola çıkışla-rı, Kanada'nın Montreal kentindeki TV izley-cilerine aktarıldı. Atlantik'in öte yakasınaaşan program, Kanada'nın CBC şirketiyle,ABD'nin NBC şirketlerinin işbirliği sonucu,ABD'ye aktarıldı. Kraliçe'nin açılış törenin-deki görüntüleri ise, 26 Haziran günü Lond-ra'ya iletildi.

UYDU İLE İLK TV YAYINI

11 Temmuz 1962 günü, American Telephoneand Telegraph Co. adlı şirketin başkanı Fre-derick Kappel'in görüntüleri, "Telstar" adlıbir uydunun aracılığıyla Amerika'dan İngil-tere'ye ulaştırıldı. Uydu aracılığıyla yapılan ilkTV programı yayını ise, 2 Mayıs 1965 günü,9 ülkede 300 milyon TV izleyicisini bir arayagetirdi. "Early Bird" adlı uydu aracılığıyla ya-yınlanan "Out of This World" adlı program-da, ABD'nin Houston kentinde yapılan birkalp ameliyatı, Dr. Martin Luther King'inPhiladelphia'dan yaptığı bir konuşma, Papa'-

nın "Vatikan Söylevi", Barcelona'dan bir"boğa güreşi", "Santa Cruz Festivali" ile Qu-ebec, Stockholm ve Washington kentlerindençeşitli görüntüler yer aldı. İngilizler de bu ya-yma, HMS Victory gemisinde dans edip şar-kı söyleyen SSCB denizcilerinin görüntülerinive Kanada Polisi tarafından aranan GeorgesLemay'ın bir resmini vererek katıldı.Programın yayınlanmasından kısa bir süresonra, Lemay Florida'da ele geçirildi.

Uydu ile ilk renkli yayın da Early Bird ara-cılığıyla gerçekleştirildi NBC şirketi tarafından17 Mayıs 1965 günü yapılan yayında, Ameri-kalı izleyicilere yarım saat boyunca "Eski İn-giltere'ye Yeni Bir Bakış Açısı" izletildi.

TV'DE İLK SÖYLEŞİ

29 Nisan 1930 günü, İngiltere'nin Southamp-ton kentinde düzenlenen "İdeal Ev Sergi-si"nde gerçekleştirildi ve dönemin sevilen sa-natçılarından Bayan Peggy O'Neil, SouthernDaily Echo gazetesinin "Patoc" adlı köşe ya-zan ile bir görüşme yaptı. Bayan O'Neil'in bu-lunduğu Royal Victoria Rooms'a. Baird Co.şirketi tarafından geçici bir TV vericisi kurul-muştu. Sorular, sergi alanından telefon ara-cılığıyla kendisine iletiliyor, o da yanıtlarınıveriyordu.

İLK TV RUHSATLARI

İngiltere'de 1 Haziran 1946 gününden itiba-ren zorunlu kılındı. Radyo ruhsatı ile birleş-tirilerek, karşılığında 2 sterlin ücret alındı. Otarihte, halkın elindeki TV alıcılarının sayısı,7 bin 500 olarak saptandı. 1951 yılında ruh-satlı TV sayısı 1 milyonu aştı. O yıl, Posta İda-resi, özel ekipler kurarak Londra'yı tarattı veruhsatsız TV kullananları belirleyebilmek içinolağanüstü çaba gösterdi.

İLK NAKLEN YAYIN ARACI

Alman Reichs Rundfurk kuruluşu tarafından1934 yılında hizmete sokuldu. Anında yayınyapabilen bir sistemle donatılan bu araç, 3.5tonluk bir Mercedes Benz Fernseh Aufnahme-wagen idi. İlk görevini 22 Mart 1935 günü,Berlin Stüdyosu'nun açılışı sırasında yerine ge-tirdi. Daha sonra, gün boyu caddelerde do-laştırıldı ve topladığı görüntüler, her akşam"Spiegel des Tages-Günün Aynası" adlı ha-ber programda gösterildi.

255

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 256: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TV'DE OLİMPİYATStüdyo dışında yapılan ilk ve en önemli TV yayınlarından bi-ri, 1936 Berlin Olimpiyatları'nda gerçekleştirildi. İki naklenyayın arabası ve üç gezgin kamera aracılığıyla saptanan gö-rüntüler...

DEV EKRANLARDA VERİLDİ

...Berlin'de 28 ayrı binada kurulan dev ekranlar aracılığıylagünde 150 bin kişi tarafından izlendi.

STÜDYO DIŞINDAN İLK TVYAYINI8 Mayıs 1931 günü, İngiltere'de Baird Co. ta-rafından gerçekleştirildi. Bu yayında, stüdyodışına konan bir kamera aracılığıyla, Lond-ra'nın Long Acre yöresinden bazı görüntüler,sabah programında yayına sokuldu.

Bu küçük deneme bir yana bırakılırsa,stüdyo dışından ilk önemli yayın, l-14 Ağus-tos 1936 tarihleri arasında yapılan Berlin Olim-piyatları'nda gerçekleştirildi. Reich Rund-funkgesellschaft, iki naklen yayın arabası veüç kamera aracılığıyla, olimpiyatların enönemli anlarını, sabah ve öğleden sonrakiprogramlarında canlı olarak yayınladı. Berlin'in çeşitli yerlerinde açılan 28 TV salonundayaklaşık 150 bin kişi, her gün bu karşılaşma-ları izledi.

256

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 257: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TV HABERİ

22 Ağustos 1928 günü, WGY Schenectadystüdyolarından yayınlandı. Bu ilk haberde,Albany kentinden Alfred E. Smith'in, ABDbaşkanlık seçimlerine aday olacağı duyuruldu.

BBC, ilk TV haberini 31 Ağustos 1936 gü-nü verdi. Amerika seferini tamamlayan "Qu-een Mary" gemisi, Southampton Limanı'nagirerken görüntülendi ve dört saat sonra Alex-andra Palace'dan yayına kondu. Aynı yılın13 Eylül günü de, Almanların Reich Rund-funkgesellschaft Televizyonu, NurembergRallisi'ni filme aldı ve uçakla Berlin'e götü-rerek, aynı akşam yayına koydu.

Düzenli ilk TV haberleri ise, 1 Temmuz1941 günü, New York'ta WCBS ve WNBT te-levizyonları tarafından başlatıldı. Her gün 15dakika haberlere ayrılıyordu. WCBS Televiz-yonu, haber okuyucusunun adını açıklama-mıştı. WNBT Televizyonu'nun haberlerini iseLowell Thomas okuyordu.

TV'DE İLK OPERA

Başrolleri Heddle Nash ve Sarah Fischer tara-fından oynanan "Carmen" operası, 6 Tem-muz 1934 günü BBC'den yayınlandı. PiyanistCyril Smith'ten başka, üç parçalık bir orkest-ranın da sanatçılara eşlik ettiği bu operanın ya-yını 45 dakika sürdü.

İLK TV OYUNCUSU

Bir TV programında görev alan ilk profesyo-nel sanatçı, Amerikalı komedyen A. Dolan'dır. 7 Nisan 1927 günü, New Jersey'dekiA.T.T. istasyonundan New York'taki Bell La-boratuvarları'na yapılan deneme yayınında,American Telephone and Telegraph (A.T.T.)şirketi kendisinden kısa bir monolog ve birşarkı sunmasını istedi. Bu olay, ABD'deTV'nin kamuoyuna ilk tanıtımı olduğu kadar,dünyanın da "ilk TV eğlence programı" ol-ma özelliğine sahiptir. New York'taki labora-tuvarlara toplanan davetliler, 60x75 cmebadında bir ekrandan, Dolan'ın şovunu iz-lediler.

SÖZLEŞMELİ İLK TV SANATÇISI

Bayan Natalie Towers'tır. Massachussetts'tekiWellesley Koleji'nden mezun olduktan he-

men sonra, Bayan Towers, Columbia Broad-casting System'iyle (CBS) bir "sözleşme"imzaladı ve 21 Temmuz 1931 günü, NewYork'taki W2XAB stüdyolarından BelediyeBaşkanı Jimmy Walker aracılığıyla izleyicile-re tanıtıldı.

İLK TV YILDIZI

İzleyicilerin gözdesi haline gelerek yıldızlaşanilk oyuncu, CBS'den Grant Kimball'dır. NewYork Sun gazetesi, 12 Kasım 1932 günlü sa-yısında, okuyucuları arasında yaptığı bir an-ketin sonuçlarını yayınladı. Bu sonuçlara göre,Kimball, ekranların en sevilen ismiydi.

İLK TV OYUNU

J. Hartley Manners'ın "Kraliçe'ninHabercisi" adlı oyunu, 11 Eylül 1928 günüGeneral Electric Co.'nun New York'takiWGY Stüdyoları'ndan yayınlandı. OyunuTV'ye uyarlayan Mortimer Stewart, aynı za-manda yapımcılığını da üstlenmişti. Kraliçerolünü İzotta Jewell, haberciyi Maurice Ran-dall oynadı. Joyce E.Rector ve William J.To-niski de sahne düzeninde görev aldılar. Çekimsırasında kullanılan üç kameradan biri, eşya-lar üzerinde dolaşırken, diğer iki kamera daher iki oyuncudan birine yönelik olarak çalıştı.İ40 dakika süren oyunu, Pasifik kıyılarındanbile izleyebilenler oldu.

ÖZELLİKLE TV İÇİN YAZILANİLK OYUN

J. Bissel Thomas tarafından kaleme alındı."Metro Cinayetinin Esrarı" adlı oyunun çe-kimleri, Tottenham Court Road Metro İstas-yonu'nda yapıldı. Başrolleri Lance Lister veNancy Poulteney tarafından paylaşılan 30 da-kikalık oyun, 19 Ocak 1937 günü BBC'de ya-yınlandı.

İLK TV YAPIMCISI

Harold Bradley'dir. Baird Co. şirketi tarafın-dan, stüdyo yönetmenliğine atandı ve bu gö-revine, şirketin Long Acre stüdyolarında, 30Eylül 1929 günü başladı.

257

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 258: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TV ALICISISatılmak üzere üretilen ilk TV alıcılarına iliş-kin ilan, New York'ta yayınlanan"Television" dergisinin Temmuz 1928 sayısın-da yer aldı. Bu ilana göre, New Jersey'de Da-ver Corp. tarafından üretilen TV alıcıları, 75dolardan satılıyordu. O günlerde, henüz NewYork kentinde, TV istasyonu yoktu ama, ya-kınlarındaki Schenectady kasabasında dene-me yayınları başlamıştı. 1931'de "Observer"gazetesinin New York muhabiri kent içinde 9bin TV alıcısı bulunduğunu, bütün BirleşikAmerika'da ise alıcı sayısının 30 bine ulaştı-ğını duyurdu. 6 değişik marka TV, 80 ile 160dolar arasında değişen fiyatlarla satılıyordu.Ertesi yıl, Virgina eyaletinin Norfolk kentin-den W.C. Nawls and Co. firması, süper lüksTV alıcısını yaptı. Cilalanmış meşe ağacından,gövdesi ve büyük ekranı ile görenleri büyüle-

yen bu TV alıcısı, tanesi 295 dolardan piya-saya sunuldu. Bu alıcının 68 cm2 yüzölçü-mündeki ekranı, zamanın teknolojisine göreçok büyük bir gelişmeydi.

İngiltere'de ilk satışa çıkarılan TV alıcıla-rı da, Baird firması tarafından imal edildi."Television" dergisinin Mayıs 1930 sayısın-da tam sayfa yayınlanan bir ilan, ülke çapın-da sekiz radyo ve TV bayiinin Baird Televisormarka alıcıları sattığını duyuruyordu.

Bu TV alıcılarından ilki, bizzat John Ba-ird tarafından, 31 Mart 1930 günü, Başbakan-lık Konutu'nun oturma odasındaki mobilyalararasına yerleştirildi. Başbakan Ramsay Mac-Donald, Baird'e yazdığı teşekkür mektubun-

258

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 259: Milliyet İlkler ansiklopedisi

da şöyle diyordu: "Yayınlar başladığında,gözlerimin önünde bir mucizenin gerçekleşme-sine tanık oluyorum. Odama öyle bir şey yer-leştirdiniz ki, ona baktığım sürece ne denligarip ve bilinmeyenlerle dolu bir dünyada ya-şadığımızı unutmam olanaksız."

1936 yılında, Ağustos ayında açılan "Ra-diolympia" adlı sergide, ses tekniği mükem-melleştirümiş ilk TV alıcıları halka tanıtıldı.10 ayrı yapımcı tarafından üretilen 17 ayrı mo-del, 85 İngiliz altını ile 120 İngiliz altını ara-sında değişen fiyatlarla satışa çıkarıldı. SydneyMoseley'in "Television Today and

Tomorrow" adlı kitabında belirttiğine göre,bu yeni TV alıcılarının ilki, Baird T5 mode-liydi. Bu modelde ekran, üstteydi ve boyutla-rı da 30x23 cm idi. 2 Kasım günü başlayansatışlar, imalatçı firmanın umduğu çapta ge-lişmedi ve yıl sonuna kadar yalnız 280 adet sa-tılabildi. Çünkü, orta sınıf İngilizler, çokhoşlarına giden bu yeni aygıtı alabilmek için,fiyatların düşmesini bekliyorlardı. 1937'ninŞubat ayında firmalar, gerçekten önemli oran-da indirim yaptılar. Ağustos'ta yapılan ikinciindirimden sonra, TV satışları alabildiğincehızlandı. O yıl, TV alanlar arasında,Sussex

259

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 260: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kentinden bir çiftçi de vardı. Hayatında hiçLondra'ya gitmemiş olan bu çiftçi, biriktirdiğibütün parasını bir TV alıcısına yatırmıştı. Bu-nun nedenlerini soranlara şu yanıtı veriyordu:"Bundan sonra da Londra'ya gitmeme gerekkalmayacak. . Ben, sıcacık şöminemin yanın-da otururken, televizyon sayesinde Londra,benim odama kadar gelecek!"

Almanya ve ABD'de kaliteli ses veren TValıcılarının üretimi ancak 1939 yılında başla-dı. Gerçi 1935 yılında yapılan Berlin Radyo

1937 yılına gelindiğinde, lüks ve kaliteli TV alıcıları piyasayaçıkmaya başladı. Fotoğrafta görülen Baird marka lüks TV,650 dolardan satılıyordu.

Sergisi'ne, yedi Alman firması 20 değişik mo-delde kaliteli TV ile katılmıştı, ama Nazi yö-netimi, bunların fiyatlarını yüksek buldu veçok ucuz bir fiyatla üretim gerçekleştirilince-ye kadar, satışını yasakladı. Çünkü, yönetim,TV alıcılarının zenginler için bir ayrıcalık ol-masını istemiyordu. Ucuz fiyatla satılabilecekTV alıcıları, 28 Temmuz 1939 günü Berlin'desatışa çıkarıldı. Ne var ki, bir ay sonra patla-yan savaş nedeniyle evdeki hesap çarşıya uy-madı ve üretilen ilk 10 bin parti TV alıcısın-dan yalnızca 50 tanesi satıldı.

260

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 261: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TV KAYDI

Fonovizyon denilen kayıt sistemi 1928 yılın-da Londra'da, John Logie Baird tarafındangerçekleştirildi. Bu sistemle, düşük frekanslısinyaller, alüminyum plaklar üzerine kayıt edi-lebiliniyordu. Ses ve görüntü için iki ayrı plakkullanılabildiği gibi, hem ses hem de görün-tüyü aynı plak üzerine kaydetmek mümkünoluyordu. Baird'in bu buluşu, bugünkü videokaset sisteminin atasıdır. Ancak, ticari açıdanbaşarılı olabilecek bir üretime geçilebilmesiaçısından da hayli erken bir buluş olmuştur.Yine de en az bir kişinin, Cambridge'den Fos-ter Cooper'in 1931'de Baird'in sistemiyle vi-deo izlediği biliniyor. 1935'in Haziran aymagelindiğinde, plak şeklindeki video kasetleri-nin (TV kayıtlarının) reklamları da gazeteler-de yavaş yavaş boy göstermeye başladı. Lond-ra'dan Majör Radiovision Co. adlı kuruluşunürettiği plakların her iki yüzünde altışar da-kikalık görüntü kaydı vardı ve tanesi 7 şilin-den satışa çıkarılmıştı.

İLK MODERN VİDEOKAYIT AYGITI

Modern anlamda video kaydı ilk kez 9 kasım1947 günü, BBC çalışanlarından Philip Dor-te tarafından gerçekleştirildi. BBC'nin stüd-yo dışı yayınlar sorumlusu olan Dorte, 12 ay-lık bir çaba sonucu geliştirdiği senkronize ka-mera aracılığıyla, doğrudan monitörden ka-yıt yapmayı başardı ve Anılar Günü törenle-rini videoya aldı. Böylece törenleri sabah canlıyayın sırasında TV'lerinden izleyen Londra-lılar, aynı sahneleri akşam bir kez daha gör-mek olanağını buldular.

Sistemin aksaksız çalıştığı anlaşılınca,Prenses Elizabeth ile Prens Philip'in düğün tö-renleri 20 Kasım 1947 günü Londra'daTV'den naklen yayınlanırken, bir yandan davideoya alındı ve törenlerden 32 saat sonra,21 Kasım günü NBC Televizyonu tarafındanNew York'ta gösterildi. Bu, bir TV şirketi ta-rafından (BBC), başka bir ülkeye satılan ilktelevizyon programı oldu.

İLK DİZİ FİLM

"Srap Caddesi" adıyla ABD'de çevrildi. Se-naryosunu ve yapımcılığını Wilfred Pettit'inüstlendiği komedi türündeki dizide, sinemaheveslisi bir genç kızın başından geçenler an-latılıyordu. Başrollerini John Barkly ve Shir-

ley Thomas'ın paylaştığı "Srap Caddesi",Los Angeles'taki Don Lee W6X-AO TV istas-yonunda 15 Nisan 1938 günü başladı ve salıile cuma günleri yayınlanarak, 26 hafta sür-dü.

TV'DE İLK SPORKARŞILAŞMASI

17 Şubat 1931 günü yayınlandı. Bu, kapalı dev-re bir yayındı ve Tokyo'daki Waseda Üni-versitesi Beyzbol Kulübü öğrencilerinin ken-di aralarında, Tozuka Sahası'nda yaptıklarıkarşılaşmayı gösteriyordu. Waseda Üniversi-tesi Elektrik Böl. Başkanı Dr. Yamamoto Ta-daoki, karşılaşmayı üniversitenin öteki öğren-cilerinin de izleyebilmesini sağlamak üzere ka-palı devre deneme yayını yapmıştı. 27 Eylül1931 günü, Waseda Üniversiteli, Japon Ya-yın Birliği ile de işbirliği yaparak, Tozuka Sta-dı'nda oynanan bir başka beyzbol maçım nak-len verdi. Ushigome ve Awazi Shichiku lise-lerinin takımları arasında oynanan maç, 40dakika boyunca kesintisiz verildi ve TV izle-yicilerinin evlerinde izleyebildikleri ilk sporkarşılaşması olarak tarihe geçti. Maçın sunu-culuğunu Japon Yayın Birliği spikerlerindenBay Matsuuchi yaptı.

HALKIN KULLANIMINA AÇILANİLK TELEVİZYONLU TELEFON

Leipzig Ticaret Fuarı'nın açılış günü olan 1Mart 1936 günü, Alman Posta Bakanı Frei-herr von Eltz-Rübenach tarafından hizmetekonuldu. Berlin ve Leipzig arasında yapılanilk denemelerden sonra, 25 Mart günü, hal-kın kullanımına açıldı. Ancak, yalnızca arîırktan olanlar bu hizmetten yararlanabilecek-lerdi. Berlin'de üç ayrı yere, bu tür TV'li te-lefon kulübeleri konuldu. Bunların karşılık-ları da Leipzig'de idi. Ertesi yıl, bu hattın Nu-remberg'le olan bağlantısı yapıldı. 12 Temmuz1938 günü de Berlin-Münih hattı hizmete gir-di.

İLK KAPALI TİYATRO

Paris'te, 1548 yılında Hotel de Bourbogne'-da açıldı. Confrerie de la Passion, oteli dev-ralarak oyun sahnelemek üzere gerekli tadi-latları yaptırdı. Topluluk, heyecanlı oyunlarsergilemek üzere 1402 yılında kurulmuştu. Li-sansları iptal edilinceye kadar 146 yıl çalışma-larını aralıksız sürdürdü. Topluluğa, ancak ye-ni tür oyunlar sergiledikleri takdirde çalışma-

261

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 262: Milliyet İlkler ansiklopedisi

larına yeniden izin verilebileceği söylendi. Bu-nun üzerine kendilerine kalıcı bir yer bulabil-mek için aramalara başladılar ve sonunda Ho-tel Bourbogne'yu buldular. Gerekli tadilatla-rın yapılmasından sonra, sahne ve karşısındaseyirci sıraları düzenlendi. Yanlara localar ya-pıldı ve buralar en pahalı bölümler oldu. Top-luluğun 1673 yılında Comedie-Française ilebirleşmesine değin faaliyetini sürdürdü.

TİYATRO OLARAK YAPILANİLK KAPALI BİNA

İtalya'nın Vicenza kentindeki "Teatre Olimpi-co"dur. Binanın planlarını Andre di Pietro(Palladio) 1580 yılında ölümüne çok az bir sü-re kala tamamladı. İnşaat öğrencisi VicenzoScamozzi tarafından bitirildi ve bina 3 Mart1585 günü Kral Oedipus adlı oyunla perdele-rini açtı. Halen kullanılır durumda olan Te-atro Olimpico, dünyanın en eski tiyatro bina-sıdır.

İLK TİYATRO

~ Kayıtlara göre, sürekli aynı işlev için kul-lanılmış en eski tiyatro binası, Kuzey İtalya'-nın Ferrara yöresindedir. 1531 yılında hizme-te girdi.

ASALET UNVANI ALANİLK TİYATROCU

Henry Irving, 24 Mayıs 1895 günü "Sir" un-vanı aldı. O gün, Lyceum salonlarında HenryIrving Don Kişot'u oynuyordu. Oyunun biryerinde "Soyluluk başımda bir taç gibiparıdıyor" cümlesini söyledi. Yardımcısınınbu repliğe yanıtı ise, "Ama efendim... Henüzsoyluluk unvanı almadınız ki" şeklinde idi. Ir-ving'in başarılı oyununa bu cümle öylesine uy-gun düşüyordu ki, salonu dolduran izleyici-ler ayağa kalkarak sanatçıyı alkışlamaya baş-ladılar. Tiyatroda bulunan Kraliçe, Irving'e"Sir" unvanının verilmesini istedi. 18 temmuzgünü yapılan bir törenle Henry Irving'e un-vanı verildi.

İLK OTOMATİK TOTALİZATÖR

At yarışlarında müşterek bahisçilerin oyna-dıkları para miktarım saptamaya yarayan to-talizatörlerin ilki, Avustralya'da Julius, Po-ole and Gibson adlı mühendislik firmasının

262

ortaklarından Sir George Alfred Julius tara-fından geliştirildi ve Yeni Zelanda'nın Auck-land kentindeki Ellerslie Hipodromu'na, 1913yılının Mart ayında takıldı. Automatic Tota-lisators Ltd. adı altında kurulan bir şirket der-hal Sidney'de seri üretime geçti ve 1917-1918yılları arasında yaptığı tüm makineleri dünya-nın her tarafına sattı.

İngiltere'de ilk totalizatör ise 1928 yılınınOcak ayında Wembley'de yapılan köpek ya-rışlarında kullanıldı.

İLK TRAKTÖR

Petrolle çalışan ilk traktör, "Burger" marka-sıyla 1889 yılında, ABD'nin Chicago kentin-de Charter Engine Co. adlı mühendislik ku-ruluşu tarafından üretildi. Tek silindirli Char-ter marka bir motorun takıldığı traktörün birde geri vitesi vardı. Aynı zamanda, KuzeyAmerika'nın petrolle çalışan ilk aracı olan butraktör, üretildiği yıl Güney Dakota'da, Ma-dison yakınlarında bir buğday üretim çiftliği-ne satıldı. Öylesine büyük bir başarı gösterdiki, derhal altı sipariş birden geldi.

Traktör gelişiminin öncülüğünü, ABD'ninyapması ilk anda biraz çelişkili gibi görünmek-tedir. Çünkü ABD, uzun süre petrolle çalışanmotorlara ilgi duymamış, yıllarca, bu konu-daki öncülüğü Avrupalı uluslara bırakarak,onların ardından gelmeyi yeğlemiştir. Ne varki, bu ülkenin özellikle Batı kesimlerindeki yö-relerde, buhar motoruyla çalışan traktörlereilgi çoktu. Toprağın nitelikleri, iklimin kurak-lığı ve insangücü azlığı, buharlı tarımı ekono-mik ve yararlı bir çözüm aracı haline getiri-yordu. Petrol ise, az bulunması bir yana, hemçok pahalı, hem de taşıması zordu. Ancak iç-ten patlamalı motorların gelişmesi ve petro-lün de bolca bulunur hale gelmesi üzerine,akaryakıtla tarım devri başladı.

Reklamı yapılarak satışa çıkarılan ilk trak-tör, Charter Engine Co. tarafından 1893 yı-lında "Sterling" markası adı altında üretildive Mr. Hockett adlı birinin sağladığı finans-man yardımıyla Kansas'ın Sterling kenti çift-çilerine satıldı. Bu modelden kaç tane satıl-dığı kesin olarak bilinemiyor. Ancak günümü-ze kadar parçaları kalabilen birkaç tane var.

HAVA LASTİKLİ İLKTRAKTÖR

1930 yılının Haziran ayında, İngiltere'ninWallingford kentinde yapılan Dünya TraktörYarışması'na katılan 17 beygir gücündekiFransız malı Latil marka traktör, ilk havalı

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 263: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1929da İlk kez Almanya'da tanıtıldı.

İLK TELEVİZYONLU TELEFON

Her iki yönde de ses ve görüntü iletebilen ilktelevizyonlu telefon sistemini, Alman Posta-nesi için yaptığı çalışmalar sırasında G.Kara-winkel geliştirdi ve buluşunu 1929 yılının yazaylarında yapılan Berlin Radyo Fuarı'nda ta-nıttı. Aygıt, daha sonra Münih'teki DeutscheMuseum'a kaldırıldı ve 1930 yılından 1945 yı-

lına kadar bu müzede meraklılara tanıtıldı.19 Mayıs 1932 günü de İngiltere'de Baird

kuruluşlarında gerçekleştirilen televizyonlu te-lefon, H.J.Barton-Chapple tarafından Paris'-te tanıtıldı. Alıcı-vericilerden bir takım, LeMatin gazetesinin bürosuna, bir başka takımda Lafayette Galerileri'ne yerleştirildi. İki ayrıyerde bulunan insanlar, yapılan denemeler sı-rasında, birbirlerini görüp konuşmayı başar-dılar.

263

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 264: Milliyet İlkler ansiklopedisi

18. yüzyılda "Floris" marka diş fırçaları, beşerlik ya da altı-şarlık takımlar halinde satılıyordu. Her fırçanın ağzı, değişikbüyüklükteydi.

İLK DİŞ FIRÇASI17. yüzyılda yayınlanan bir Çin ansiklopedi-sinin iddiasına göre, ilk diş fırçası 1498 yılın-da Çin'de kullanıldı. Ansiklopedinin tanım-lamasına göre, bu fırça, bir tutacağın üzerinedik açıyla yerleştirilmiş sert kıllardan oluşu-yordu. Bu yapı, günümüzdeki modern diş fır-çalarının ilk örneği sayılabilir.

Diş fırçalarına ilişkin en eski belgelerdenbiri de İngiltere'de bulundu. 1649 yılında Pa-ris'e bir gezi yapan Sir Ralph Verney'e yazı-lan bir mektupta, kendisinden, "Paris'ten diş-leri temizlemeye yarayan şu küçük fırçalardanbirkaç tane alması, bunların mümkünse gü-müş saplı olması ve bir iki tane de altın saplıgetirilmesi" rica ediliyordu.

1690 yılında Anthony a Wood tarafından

kaleme alınan anıların bir bölümünde deLondra'da J.Barret adlı tüccardan birkaç dişfırçası aldığı kaydediliyor. 18. yüzyılda Lond-ra'da Jermyn Caddesi'ndeki dükkânlarındafaaliyet gösteren Floris mağazalarında diş fır-çası satıldığına ilişkin kayıtlar bulundu. Flo-ris mağazalarında, diş fırçaları beşlik ya da al-tılık takımlar halinde satılıyordu. Bunun ne-deni ise anlaşılamadı. Bu fırçalar, Floris ma-ğazalarına William Addis firması tarafındanveriliyordu. 1780 yılında hizmete girdiği bili-nen Addis firması, en eski diş fırçası üreticisiolduğu iddiasındadır.

Dr. West'in buluşu olan naylon diş fırça-ları ise 1938 yılının Eylül ayından itibarenABD'de satışa çıkarıldı. 1961 yılında da NewYork'ta Squibb firması ilk elektrikli diş fır-çasını yaptı.

264

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 265: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lastikli traktördür. İngiltere'de 655 sterlindensatışa çıkarıldı. Aygıtı inceleyen Charles Ca-wood, şunları yazdı: "Havalı lastikli traktör,en sonunda dünyanın her yerindeki en önem-li tarım aracı oldu. Hayatı boyunca ilk kez,bir atın yapabileceği her şeyi yapabilir duru-ma geldi. Üstelik, kendisinden beklenilen tümgörevleri, ata oranla daha çabuk ve daha gü-zel yapıyor."

ABD'de Firestone, İngiltere'de de Dunlopfirmaları, 1932 yılında özel olarak geliştirilmişhavalı traktör lastiği üretimine geçtiler.

İLK DİZEL TRAKTÖR

Birçok ülke tarafından, hemen hemen aynı an-da, 1930 yılında üretilmeye başlandı. O yıl dü-zenlenen Dünya Traktör Yarışması'na getiri-len traktörler arasında, İsveç'ten Munktell,Almanya'dan Mercedes-Benz ve Macaristan'-dan Hofherr-Schrantz marka araçlar da var-dı. İngilizler, Marshall, McLaren, Aveling andPorter ve Blackstone marka dizel traktörlerleyarışmaya katıldılar. Amerikalıları ise India-na eyaletinin Columbus kentinde CumminsEngine Co. firması tarafından üretilen Cum-mins marka traktörler temsil etti.

TEK YÖNLÜ İLK YOL

"Arabacıların düzensiz ve gelişigüzel arabakullanmalarını önlemek" amacıyla 1617 yılı-nın Ağustos ayında kabul edilen bir yönetme-likle Londra'da uygulamaya başlatıldı. Yönet-melik, Thames Caddesi'ne açılan 17 cadde içingeçerliydi ve 2 yüzyıl boyunca yürürlükte kal-dı. 1923 yılının Eylül ayına gelinceye değin,İngiltere'de bu yönde bir başka çalışmaya rast-lanmadı. O yıl, Birmingham'da bu tür bir uy-gulama başlatıldıysa da, kentli tüccarların yo-ğun tepkisi sonucu fazla uzun ömürlü olama-dı.

Motor Çağı'nın ilk düzenli yol uygulama-sı, 1924 yılının Ağustos-ayında yine Londra'-da Mare Caddesi'nde başlatıldı. Bu caddeninAmhurst Road ile Dalston Lane arasında ka-lan kesiminde yalnızca güney istikametine gi-diş vardı. Londra dışında bir başka kentte uy-gulamaya konan ilk tek yönlü yol kararı, 1924yılının sonlarında Nottingham'da alındı. Odönemde henüz trafik işaretleri olmadığındantek yönlü trafik zorunluğu olan caddelerinbaşlangıcına yukarıdan aşağıya büyük tabe-lalar asılıyor ve bunların üzerine "Tek yönlütrafik. Bu tarafa gidilmez" cümleleri yazılı-yordu.

İLK PARK SINIRLAMALARI

Motorlu trafiğe ilişkin ilk park yasaklan, Pa-ris'te uygulamaya kondu. Paris polisinin 14Ağustos 1893 günü yayınladığı yönetmeliğin28. paragrafında şu sınırlamalara yer veriliyor-du:

"Araçlar mutlaka gerekmedikçe, kamuyaait yollar üzerinde durmayacaklar. Genel tra-fik akışını aksatacak biçimde park etmek nesebeple olursa olsun, yasaktır. Hiçbir araç, yo-lun karşı kısmına park edilmiş bir araca pa-ralel olarak park edilemez."

İLK PARK CEZASI

Park kurallarına aykırı davrananlara verilmeküzere hazırlanan park cezası biletlerinin ilkkullanımına İngiltere'de 1960 yılında kabuledilen Karayolu Trafiği Yasası ile başlandı. Buyasanın ilk kurbanı da Dr. Thomas Creigh-ton oldu. Dr. Creighton, 19 Eylül 1960 günüacil bir kalp krizi vakasına çağrılmıştı. FordPopular marka arabasıyla yıldırım gibi geldive arabayı West End'deki otellerden birininönüne bırakarak hastasına koştu. Ancak ote-lin önünde park yasağı vardı. Bölgeyi denet-lemekle görevli trafik memuru Frank Shaw,hiçbir kastı olmadan ve sırf mesleği gereğipark cezasını kesti ve arabanın camına koy-du. Ancak, Dr. Creighton oraya geliş ne-deniyle ve kendisine kesilen cezayı duyunca öy-lesine patırtı kopardı ki, hiçbir yetkili, dok-tordan 2 sterlin değerindeki cezayı istemeye ce-saret edemedi.

İLK BEYAZ ÇİZGİLER

Michigan eyaleti Wayne County Trafik komi-tesi Edward Norris Hines, karayolunun iki ya-nını birbirinden ayıran güvenlik çizgilerini akıletti. 1911 yılının sonbaharında, bu konudakiilk uygulama, Trenton yakınlarındaki RiverRoad üzerinde yapıldı.

İngiltere'de de, 1914 yılında, Londra-Fonkstone yolu üzerindeki tehlikeli virajlar,beyaz çizgilerle yolun bölünmesi sayesinde da-ha güvenli hale getirildi. İngiliz yetkililere bukonuda ilk öneri, arabası olmadığı halde buyoldan sık sık geçmek zorunda kalan bir çift-çiden gelmişti.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra beyaz yolçizgileri, tüm dünyada yaygınlaştı. 1957 yılın-da, Avrupa'da yapılan bir anlaşma ile çift yolçizgileri kabul edildi.

265

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 266: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BEYAZ DÖNÜŞ ÇİZGİLERİ

İlk kez 22 Mart 1926 günü, Londra'da HydePark köşesinde çizildi. Illustrated LondonNews gazetesi, bu uygulamanın başarılı olmasıdurumunda köşede trafiğin büyük ölçüde ra-hatlayacağını yazmıştı.

İLK YAYA GEÇİDİ

İngiltere'nin Liverpool kentinde, John Has-tings'in önerisiyle gerçekleşti. Hastings'in,kentin en işlek ve en tehlikeli köşebaşlarındanbirinde bir dükkânı vardı. 1860 yılında, bunoktaya bir yaya geçidi yapılması önerisindebulundu. Ancak ne kent belediyesi, ne de Li-verpool polisi bu öneriyi ciddiye almadılar. Nevar ki bir yıl sonra, John Walmsley adlı kır-tasiyeci, tam Hastings'in sözünü ettiği nokta-da bir otobüsün altında kalarak yaşamını yi-tirince yaya geçidi sorunu yeniden gündemegeldi ve 1862 yılında, kentin değişik yerlerin-de altı geçit belirlendi. Üstelik bu geçitler ge-ce de güvenlik altında olabilmeleri için iki lam-ba ile aydınlatıldı.

Londra'da ilk yaya geçidi ise 1864 yılındaAlbay Pierpoint tarafından St. James Cadde-si'nde yaptırıldı. Albay, az ötedeki kulübünebir an önce ama bir araç tarafından çiğnen-meden gidebilmek için bu yaya geçidi cebin-den para harcayarak gerçekleştirdi: İlk geçişisırasında tam yolun karşısına yaklaşmışken,eserine hayranlıkla bir göz atmak için başınıomuzunun üstünden arkaya çevirerek birkaçsaniye oyalanınca, bir taksinin altında kala-rak can verdi.

İLK TRAFİK IŞIKLARI

7 metre yüksekliğindeki demir kolonlar üze-rinde Londra'nın Parlamento Alanı'nda,Bridge Caddesi ile New Palace Yard Cadde-si'nin birleştiği köşeye kondu ve 10 Aralık1868 günü hizmete girdi. Yapım çalışmaları-na Londra Emniyet Müdürü Richard Mayne'-nin bizzat nezaret ettiği bu ilk trafik lambası,parlamenterlerin parlamento binasına dahagüvenli ulaşabilmelerini kolaylaştırmak içindüşünülmüştü. Saxby and Farmer şirketi ta-rafından yapılan bu ilk trafik lambasında, kır-mızı ve yeşil renkli iki fener dönmeli olarakyanıyordu. Kırmızı "dur", yeşil ise "dikkat"anlamına geliyordu. Gaz aydınlatmalı bu fe-nerler, direğin dibinde duran ve yolun duru-

266

muna göre bir değerlendirme yapan görevli-nin elle kumandasıyla değiştiriliyordu. 2 Ocak1869 günü, bu görevi yapma sırası gelen polismemuru, aydınlatmada kullanılan gazın pat-laması sonucu çok ağır yaralandı ve gözlerinikaybetti. Halk da bu ışık sistemine henüz tamalışamamıştı. Bir taksi şoförü, trafik lamba-larını, "Zavallı taksicilerin başlarına musal-lat edilen yeni dertlerden biri" olarak nitelen-diriyordu. Lamba, 1872 yılında söküldü.

ELEKTRİKLİ TRAFİKLAMBALARI

Bu tür Iambaların ilki, 5 Ağustos 1914 günü,ABD'de, Ohio Cleveland kentinde hizmetegirdi. American Traffic Signal Co. adlı şirkettarafından üretilen 5 metre yüksekliğindekilamba, Euclid Bulvarı ile 105. Cadde'nin bir-leştiği köşeye dikildi. Kırmızı ve yeşil ışıkla-rın dışında bir de uyarıcı ses vardı. Kırmızı ışık"dur", yeşil ışık "geç" anlamındaydı. Bu ışık-ların değişim sürelerine çok az bir süre kala,sesle uyarı yapılıyordu. Fransızlar da 1923 yı-lında, Paris'te, Grands Boulevards ile Stras-bourgh Bulvarı'nın birleştiği köşeye diktikle-ri trafik lambasında ses ve ışık düzeninden ya-rarlandılar. Elle kumanda edilen bu sistemdebir tek kırmızı ışık vardı ve üzerinde "Dur"yazılıydı. Işık belirli bir süre kaldıktan sonrabir zil çalıyor, bu da yolun trafiğe açılmak üze-re olduğu anlamına geliyordu. Az sonra ça-lan zil ise, kırmızı ışığın yanmak üzere oldu-ğunu haber veriyordu. Kırmızı, sarı ve yeşilışıktan oluşan trafik lambaları, ilk kez 1918yılında New York'ta kullanıldı.

İLK SEYAHAT ÇEKİRobert Herries tarafından bulunduğu zamanbir tür banka teminat mektubu niteliğindeydive ancak önceden belirlenmiş bir güzergâh üs-tünde geçerli oluyordu. Herries, 1 Ocak 1772günü Londra'da London Exchange BankingCo. adlı şirketini kurdu ve en az 20 sterlindenbaşlayan teminat mektupları satışına başladı.Bu mektuplar, Moskova'dan Madrid'e kadar90 kentte geçerliydi ve hırsızlığa karşı garantiediliyordu. Herries müşterilerinin kendilerineyatırdığı parayı kullanmanın getirdiği avantaj-dan yararlanıyor, ayrıca onlardan bir komis-yon talep etmiyordu. 1839 yılında, şirket enbaşarılı dönemini yaşadı. O yıl, müşterilerinelindeki mektup değeri 120 bin sterlini bulu-yordu.

Günümüzde, yalnız bankalarda değil, he-men tüm alışveriş ve hizmetlerde yararlanıla-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 267: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Belirli bir standardizasyona gidilinceye değin, değişik ülkele-rin değişik kentlerinde bile farklı trafik işaretleri kullanılıyor-du. Fotoğrafta görülen "uyan işareti", çok eğimli bir tepeyeyaklaşan sürücüleri uyarmak üzere 1910 yılında İngiltere'dekullanıldı.

İLK TRAFİK İŞARETLERİİngiltere'de, bölgesel bisiklet kulüpleri tara-fından 1879 yılının Aralık ayında karayolla-rının kimi bölümlerine takıldı. Tahta direklerüzerine metal plakalar çakılarak elde edilen builk trafik işaretlerinin üzerinde şu uyarı var-dı: "BİSİKLETÇİLER, DİKKAT. BU TEPETEHLİKELİDİR" İlk yıl yaptırılan 25 uya-rının nerelere çakıldığı tam olarak bilinemiyor.

Arabalar için "ilk trafik işareti" ise, 1901yılının Ekim ayında il yönetiminden gerek-li izin alınarak İngiltere'nin Gloucester ken-tinde Birdlip Tepesi'ne takıldı. Bu uyarı işa-retini Kraliyet Otomobil Kulübü hazırlatmış-tı. Yerel yetkililer tarafından hazırlatılan tra-fik işaretlerinin karayollarına konulması ise1903 yılında çıkarılan Motorlu Araçlar Yasa-sı'ndan sonra başlatıldı. 10 Mart 1904 günü,trafik işaretlerinin biçimlerine ilişkin önerileryayınlandı. Ancak, yerel yetkililer bu öneri-lere uyup uymamak konusunda serbesttiler.Söz konusu önerilerde, 45 cm çapındaki yu-varlak metal tabakalar üzerinde etrafı beyazbir çember içinde hız sınırları, kırmızı zeminüzerinde çeşitli yasaklar, kırmızı üçgen zeminüzerinde çeşitli uyarılar bulunuyordu. Ancakyukarıda da belirttiğimiz gibi, yerel yetkililer,bu önerileri dikkate alıp almamakta kesinlik-le serbesttiler. Pek çoğu da dikkate almadı.

Bunun doğal bir sonucu 'olarak, çok değişikbiçim ve renkte trafik sinyalleri türedi. Bun-lar yöreden yöreye öylesine farklılıklar göste-riyorlardı ki, bir yerden bir başka yere ilk kezgiden bir sürücünün yoldaki işaretleri araba-sıyla giderken çabucak görüp kavrayabilmesiolanaksızdı. 1930 yılında çıkarılan bir yasa ile,ülkenin her tarafında tek tip trafik işaretlerikullanılmasına başlandı.

Belirli sayıda da olsa, ilk ulusal nitelikte-ki trafik işareti uygulamasını başlatan ülkeFransa'dır. 1903 yılında Otomobilciler Derne-ği tarafından hazırlanıp, Fransa'nın her yerin-de geçerli olan tek tip trafik işaretlerinden ba-zıları, günümüzde de kullanılmaktadır. Bun-lar, "Sola dön", "Sağa dön", "Köprü","Eğimli yol"dur.

İlk uluslararası karayolu levhaları ise, 1909yılında Paris'te toplanan Uluslararası MotorluAraçlar Konvansiyonu'nda saptandı. Avru-pa'nın pek çok ülkesi bu toplantıya katıldı vealınan kararlan uyguladı. İngiltere ise toplan-tıya katılmamıştı. Paris'te alınan kararlardanyalnızca beş tanesini 1929 yılında uygulama-ya koydu.

Halen tüm dünyada kullanılan karayolutrafik işaretleri de boyut, biçim ve anlatım ola-rak 1949 yılında Cenevre'de yapılan BirleşmişMilletler Karayolu Ulaşımı Konferansı'ndasaptandı.

267

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 268: Milliyet İlkler ansiklopedisi

bilen modern anlamdaki seyahat çeklerinin ya-ratıcısı ise, "Finans dünyasının Edison"u ola-rak ün yapan Marcellus Berry'dir. AmericanExpress'te çalışmakta olan Berry'nin patronuJames C.Fargo, 1890 yazında bir Avrupa tu-runa çıkmıştı. Dönünce, özellikle büyük kent-ler dışında nakit para sağlamanın güçlüklerin-den yakındı. Bunun üzerine Berry, seyahat çe-ki kavramını akıl etti ve uygulamayı başlattı.5 Ağustos 1891 günü, Fargo'nun oğlu Wil-liam Fargo,Leipzig'deki Hotel Hauffe'de,50dolar değerindeki ilk seyahat çekini imzaladı.

İLK DAKTİLO

Pratikte başarılı sonuç veren ilk daktilo, 1808yılında İtalya'nın Reggio Emilia yöresindenPellegrine Turri tarafından geliştirildi. Turri,gözleri görmeyen arkadaşı Kontes CarolinaFantoni'nin rahatlıkla yazabilmesi için yap-mıştı. Turri ve Fantoni, bu aygıtın da yardı-mıyla uzun süre mektuplaştılar. Kontesin,1808-1810 yılları arasında daktiloyla yazdığımektupların 16 tanesi, halen Reggio eyalet ar-şivlerinde saklanmaktadır. Daktilonun teknikyapısına ilişkin olarak elimizde hiçbir bilgiyok. Ancak eldeki mektupların incelenmesiy-le, bu daktilonun 27 tuşu bulunduğu anlaşılı-yor. Bu tuşlardan 23 tanesi, İtalyan alfabesin-deki harfleri, dört tanesi de noktalama işaret-lerini taşıyordu.

SERİ ÜRETİMİ YAPILANİLK DAKTİLO

Danimarka'da "Skrivekugle-Yazan Top"adıyla 1870 yılının Ekim ayında piyasaya çık-tı. Aygıtın mucidi Pastor Malling Hansen idi.Üretimini ise Kopenhag'daki Jurgens Meka-niske Establissement tesisleri gerçekleştirdi.Pirinç ve çelikten yapılan bu daktilonun ağır-lığı 80 kilo civarındaydı. Üzerinde 52 tuş var-dı. 1872 yılında İngiltere'de satışına başlandı-ğında fiyatı 100 sterlindi. Hansen'in buluşuolan daktilolar, Avrupa'da ve Amerika'da sa-tıldı ve pek çok modeli Birinci Dünya Sava-şı'nda kullanıldı.

Hem büyük, hem de küçük harf yazabi-len ilk daktiloyu, 1878 yılında New York'ta-ki Remington firması üretti. 1883 yılında, Ka-nada'nın Toronto kentinde faaliyet gösterenHortor firması, kullanan kişinin yazdıklarınıgörebildiği ilk daktiloyu yaptı. Portatif ilkdaktilo ise 1897 yılında, ABD'nin Stamfordkentinde Blickensderfer firmasınca, Blick No7

268

modeliyle piyasaya çıkarıldı. Bu ilk portatifdaktilonun ağırlığı 3.5 kiloydu. 1901 yılında,Washington'daki Cahili Writing Machine Co.şirketi, Dr. Thaddeus Cahill'in buluşu olan ilkelektrikli daktilonun üretimini başlattı. İlk 40aygıtın maliyeti 157 bin doları bulunca, pro-jeden vazgeçildi. 1902 yılında Blickensderferşirketi, ilk başarılı elektrikli daktilo üretiminigerçekleştirdi.

İLK BAYAN DAKTİLO

Bayan daktilolara ilişkin ilk belge, bir NewYork gazetesi olan The Nation'ın 15 Aralık1875 tarihli sayısıdır. Bu gazetede, Remingtonfirmasının New York bayii olan Locke, Lostand Bates Ltd. şirketinin bir ilanı vardı. Builanda, kendine güvenebilen genç hanımların"daktilo yazarak" haftada 10-20 dolar kaza-nabilecekleri belirtiliyor ve yüz genç kıza"Çok iyi koşullar"la iş bulunacağı garanti edi-liyordu.

Bu ücretler, o dönemde hanımların rüya-larında bile göremeyeceği kadar yüksek ra-kamlardı. Remington Co. tarafından bir yıl-lık üretimden sonra çoğalan daktiloları kul-lanabilecek nitelikte elemanların sayısının az-lığı da ücretin yükselmesinin başlıca nedenle-rinden biriydi. Gerçi zamanla hayli düşme gös-terdi ama, yine de öteki mesleklerle kıyaslan-dığında, bir kadın için çok çekiciydi. 1888 yı-lında, New Orleans'ta bir kadınlar kulübününüyelerine seslenen daktilo pazarlamacısı HarryHodgson, bu mesleğe girmek isteyen hanım-ların haftada 6 dolar ücretle işe başlayabile-ceklerini, kendilerini kanıtladıktan sonra, 20dolara kadar yükselebileceklerini söyledi. Ay-nı günlerde bir "tezgâhtar kız" ise ancak ay-da 6 dolar alabiliyordu. Üstelik daktilo hanım-lar, 8.30-17.30 arasında çalışıyorlar, öğleyinde yarım saat "yemek molası" veriyorlardı.Tezgâhtarların ise 12 saat süreyle ayakta dur-ması gerekiyordu. Daktilonun, özellikle ortasınıfın altındaki genç kızların evlerine olan ba-ğımlılıklarından kurtulabilmelerinde büyük et-kisi oldu. Telefonun da bürolara girmesiylepek çok kadın kolaylıkla iş bulma olanağınakavuştu ve sekreterler iş dünyasındaki yerle-rini aldılar.

İLK DAKTİLO KURSU

1877 yılında New York'ta daktilo üretimi ya-pan YWCA firmasının merkez bürosundaaçıldı. İlk sekiz kursiyer hanım, yeteneklerin-den çok, konuya olan istekleri gözönüne alı-narak seçildi. Çünkü, hiç kimse, altı ay gibi

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 269: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kısa bir zamanda, bir "kadının" daktilo öğ-renebileceğine inanamıyordu. Ancak, sekizkursiyer de yeteneklerinden kuşkuya düşenlerimahçup ederek, "başarılı" oldular ve hemeniş buldular. Ne var ki, bu çalışma, pek çok kişitarafından şiddetle eleştiriliyordu. Hatta, bugelişmeyi bir "ahlak çöküntüsü" olarak de-ğerlendirenler bile çıktı. Yine de kızlar, yılma-dan çalışmalarını sürdürdüler. Bu, başka ha-nımların da konuya ilgi duyabilmek cesareti-ni göstermelerini kolaylaştırdı ve YWCA'nınkursları daha geniş bir kadro ve öğrenci sayı-sıyla sürdü.

İLK DAKTİLO YARIŞMASI

25 Temmuz 1888 günü Cincinnati'de yapıldıve Salt Lake City Federal Mahkemesi'nin za-bıt kâtibi Frank McGurrin birinci oldu.McGurrin, Remington marka daktilosunukullanırken, harflere hiç bakmıyor ve 10 par-mağıyla yazıyordu. Rakibi Louis Taub ise,gözünü Caligraph marka daktilosunun tuşla-rından hiç ayıramadığı gibi, yalnızca dört par-mağını kullanabiliyordu. Bu ona hem 500 do-larlık ödülü, hem de işini kaybettirdi. Çünkü,bu yarışmanın hemen ardından dünyanın heryerinde 10 parmak daktilo yazma kursları açıl-dı ve McGurrin gibi daktilo kullanamayanlarzor iş bulur oldular.

İLK ŞEMSİYE

Fransa Kralı VIII.Louis'nin mal varlığının liste-si 1637 yılında çıkarılırken bir bölümünde deşu satırlar yazıldı: "Taftadan yapılmış, deği-şik renklerde 11 güneş siperliği. Yağlı kumaş-tan üç şemsiye. Hepsinin de sapları altın vegümüşten."

Bu listeden çağdaş uygarlığın ilk günlerin-de yağmurlu ve güneşli havalar için ayrı ayrışemsiye türleri kullanıldığını anlıyoruz. Kuş-kusuz, Kral VIII. Louis ve kendisinden sonra ge-len öteki erkekler hiç şemsiye taşımadılar. An-cak VIII .Louis ' nin güzel eşi Avusturyalı Anne,bir gün zarif bir şemsiyeyle, halk arasında gö-rüldü ve bu Parisli hanımlar arasında şemsi-ye modasının büyük bir hızla yayılmasına ne-den oldu.

Erkeklerin şemsiyeye karşı olan önyargılıtutumları da ilk kez Fransa'da değişti. Parisliüretici Marius, 1715 yılında ilk açılıp kapatı-labilir erkek şemsiyesini yaptı. Bu ürününü ta-nıtabilmek için hazırladığı reklam kampanya-sında el çizimi resimlerle süslenmiş posterlerkullandı. Bu posterlerde çok güzel bir genç ka-dın, modanın son örneklerinden bir bayan

şemsiyesiyle yürüyordu. Yanında da güçlü veyakışıklı bir erkek vardı. Erkeğin elindeki şem-siye ise süs ve aksesuardan yoksundu.

18. yüzyılda şemsiye fiyatları çok yüksek-ti. Örneğin Ambrose Barnes, 1718 yılında birşemsiyeyi 25 şiline aldığından söz ediyor. Bunedenle, insanlar şemsiye almak yerine gerek-tiğinde kiralamayı yeğliyorlardı. Hemen herkilise, kahvehane ya da kulüpte kiralık şem-siye bulmak mümkündü.

İngiltere'de erkeklerin şemsiye taşımalarıise ancak 18. yüzyılın sonlarına doğru olağanbir durum haline gelebildi. 1750 yılında Rus-ya ve İran'a yaptığı yedi yıllık geziden dönenJonas Hanway, oradan kazandığı alışkanlık-la, Londra'da şemsiye ile sokağa çıkan ilk er-kek oldu. Önceleri onu kınayanların sayısı çokfazla idi. Ama 30 yıl sonra şemsiyesizlik kı-nanmaya başlandı.

İLK METRO

Metro fikri ilk kez 1846 yılında MetropolitanDemiryolları'nı incelemekle görevli komisyo-nun üyelerinden Charles Pearson'ın kafasın-da oluştu. 1853 yılında bu amacı gerçekleştir-mek üzere North Metropolitan Railway Co.adlı şirket kuruldu. Mali güçlükler nedeniyleçok zaman yitirildi, ilk kez hattın yapımına1860 yılının Ocak ayında, Londra'da, EustonSquare'de başlanabildi. 4 mil uzunluğundakiilk hat, 10 Ocak 1863 günü saat 06.00'da hiz-mete girdi. Farrington Street ile Paddingtonana terminalleri arasında yedi istasyon bulu-nuyordu ve tüm ulaşım süresi 33 dakika idi.Yolcu vagonları gaz lambalarıyla aydınlatılı-yordu ve Daily Telegraph gazetesinin yazdı-ğına göre, "Birinci mevki vagonlarda ışık odenli güçlüydü ki, insanlar gazetelerini çıka-rıp rahatlıkla okuyabiliyorlardı." İlk gün,15'erdakika aralıklarla kalkan dörder vagon-luk altı katar, karşılıklı 120 sefer yaptı ve 30bin yolcu taşıdı.

İLK TÜP GEÇİT

Thames Nehri altında yapıldı. Londra'nınkent merkezini, South London'a bağlayan butüp geçit, 1869-1870 yıllarında, Güney Afri-kalı James Greathead tarafından inşa edildi.Greathead'in geliştirdiği özel bir yöntemle. yü-zeysel hafriyata gereksinim duyulmadan tama-men toprak altında çalışıldı. 480 metre uzun-luğundaki tüp geçitte, 2 Ağustos 1870 ile 23Aralık 1870 tarihleri arasında küçük bir ka-tar çalıştırıldı. Ancak ücretlerin pahalı olma-

269

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 270: Milliyet İlkler ansiklopedisi

sı nedeniyle yolcular tarafından rağbet görme-yince, yaya geçidi haline getirildi ve 1894 yı-lında, Thames Nehri üzerinde Tower Bridgeyapılana değin bu şekilde hizmet verdi.

METRODA İLK ELEKTRİKLİTREN

Resmen 4 Kasım 1890 Salı günü, Londra'dakent merkezi ile South London'ı birbirine bağ-layan hatta hizmete girdi. O gün, Galler Pren-si, King William Caddesi'ndeki istasyondanmetroya binerek Oval İstasyonu'na kadar git-ti. Elektrikli metronun halka açılışı ise, 18Aralık 1890 günü yapıldı. Nereye gidilirse gi-dilsin, yolculardan 2 peni ücret alınıyordu vebilet sistemi olmadığından bu ücret, metronungirişinde ödeniyordu. Bu hatta hizmet veren14 adet dört tekerlekli 12 tonluk elektrikli lo-komotifler, Manchester kentinde Mather andPlatt şirketi tarafından yapılmıştı ve her biriüç vagonu saatte ortalama 11.5 mil hızla çe-kebiliyordu. Her vagonun önünde ve arkasın-da, metal bir platforma açılan, kaydırmalı ka-pılar vardı. Bu kapıları her istasyonda tren gö-revlileri açıp kapatıyorlardı.

Hem lokomotif bölümünün hem de taşımakısımlarının tek parça halinde üretildiği ilkmotorlu trenler, 18 Ağustos 1898 günü Wa-terloo and City Railway şirketi tarafından Wa-terloo ile Bank arasında çalışan metro hattın-da hizmete kondu. Araçlar, ABD'nin Wil-mington kentinde Jackson and Sharp firmasıtarafından üretilmişti.

Metro girişlerine "jetonlu turnike"lerinilk konulması ise, 1904 yılında Londra'da ger-çekleşti. 1922 yılında otomatik kapılı vagon-lar hizmete girdi.

İLK ÜNİVERSİTE GAZETESİ

"Student" adı altında, Oxford Üniversitesi'-nce, Londralı kitapçı ve yayıncı John New-bery'nin yol göstermesiyle 31 Ocak 1750 ileTemmuz 1751 arasında yayınlandı. Gazetenineditörlüğünü ozan Christopher Smart yapıyor-du. 19 sayı yayınlanan Student, edebiyata faz-la yer vermedi.

İLK SÜPÜRGE MAKİNESİ

1901 yılında, köprü mühendisi Hubert CecilBooth tarafından gerçekleştirildi. O yıl, BayBooth bir gün Londra'daki St. Pancras istas-yonunun lokantasında otururken, vagonlarınnasıl temizlendiğini gördü. Sıkıştırılmış hava

270

ile çalışan makineler aracılığıyla görevliler va-gonları temizliyorlardı. Ancak makine ne den-li güçle üflerse üflesin, havaya kalkan tozlar,bir süre sonra yeniden koltukların üzerine ini-yorlardı. Bu durumu gören Bay Booth, üfle-me sisteminin yanlış olduğunu, makinelerintam tersine, tozlan emmeleri gerektiğini söy-ledi. Çevresindekiler, böyle bir şeyin mümkünolamayacağını öne sürdüler. Bunun üzerinecebinden bir mendil çıkardı ve oturduğu derikoltuğun üzerine torba şeklinde koydu. Ağ-zını beze dayadı ve hızla içini çekti. Mendilieline aldığında koltuğa değen kısmının tozlarlakaplanmış olduğu görüldü. Daha sonra bu sis-temi geliştirdi ve "emici süpürge makinesi"ninilk prototipini o yıl içinde yapmayı başardı.Vacuum Cleaner Co. Ltd adlı bir şirket kur-du ve 25 Şubat 1902 günü, Booth, şirketini ta-nıtan ilk broşürleri bastırdı.

O dönemde, pek az evde elektrik bağlıydıve emici süpürgenin fiyatı da herkesin alama-yacağı kadar pahalıydı. Bu nedenle Booth,ürettiği makineleri satmak yerine bir temizlikservisi kurmayı akıl etti. Dört tekerlekli bir atlıarabanın üzerine akaryakıt ya da elektrikle ça-lışabilen çok güçlü bir emici pompa yerleştir-di. Bu pompa, isteyen müşterinin evinin önü-ne kadar arabayla taşınıyordu. 230 metreuzunluğundaki hortum, birinci kat pencere-lerinden birinden binanın içine sokulduktansonra tüm halı, perde ve döşemeler üzerinde-ki tozlar emiliyordu. BBC'de kendisiyle yapı-lan bir programda, Booth, aygıtının tek olum-suz yönünün, çıkardığı aşırı gürültü olduğu-nu söyledi. Zira pompa çalıştığı anlarda, çev-reden geçen atlar ürküyor, arabacılar çok zordurumlarda kalıyorlardı.

Booth'un süpürgesi, en önemli işlevlerin-den birini,1902 yılında İngiltere Kralı VII.Ed-ward'ın "taç giyme törenleri"nde yerinegetirdi. Kral'ın taç giyeceği kilisede tüm ha-zırlıklar tamamlanmıştı. Birden, yerdeki açıkmavi halı döşemenin son derece tozlu olduğugörüldü. Kral, taç giymek için bu zemine dizçökemezdi. Üstelik, alışılagelmiş yöntemlerlekiliseyi süpürerek temizlemek için de vakit çokgeçti. Booth, bu durumu haber alınca, törenidüzenlemekle görevli saray yetkilisine giderek,yardım önerisinde bulundu. Bir saat sonra,Booth'un arabası, kilisenin önüne getirildi vedev hortum sıraların arasında dolaşmaya baş-ladı. Olayı öğrenen Kral çok memnun oldu veBuckingham Sarayı'nda kendisi ve KraliçeAlexandra için de bir "gösteri" düzenlemesi-ni istedi. Bu gösteriden sonra Booth, makinesatmama politikasında bir değişiklik yapmakzorunda kaldı. Çünkü bu kez sipariş, bizzatKral'dan geliyordu ve çok geçmeden biri, Buc-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 271: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kingham Sarayı'na, diğeri de Windsor Şato-su'na, iki adet emici süpürge satıldı.

Kraliyet ailesinin gösterdiği bu ilgi, Londrasosyetesine de yansımakta gecikmedi. İngilizsoyluları, bu yeni aygıtı yalnızca yararlı bir te-mizlik aracı olarak değil, aynı zamanda birgösteri unsuru olarak da kabul ediyorlardı.Pek çok soylu ailenin düzenlediği suarelerde,Booth'un şirketinden gelen görevlilerin yap-tığı temizlik, ilgiyle izlenen bir gösteri niteli-ğini taşıyordu. Halıların ve perdelerintemizlenişini soyluların büyük bir zevkle izle-diğini öğrenen Booth, şeffaf bir hortum taka-rak, sosyete mensubu kişilerin kendi pislik-lerini daha iyi görebilmelerini, böylece dahaçok zevk alabilmelerini sağladı (!)

Elektrikli "ev tipi" ilk portatif süpürge,1905 yılında San Francisco'da Chapman andSkinner tarafından piyasaya sürüldü. Ağırlı-ğı 46 kilo olan bu makinenin bir benzeri de,ertesi yıl Booth'un Londra'daki tesislerindeüretildi.

Toz torbası, sapına bağlı olan portatifelektrik süpürgelerinin ilki de 1907 yılındaABD'nin Ohio eyaleti, Canton kentinde, J.Murray Spangler tarafından yapıldı. Spang-ler, bu ilk makinesinde, toz emici torba ola-rak karısından büyük ricalar karşılığındaalabildiği bir yastık kılıfını kullanmıştı.

Bir gün, bir rastlantı sonucu Spangler'inbuluşunu gören hemşerisi J.H. Hoover, buharika makineye büyük ilgi duydu. Asıl mesle-ği, koşum yapımcılığıydı. Ancak, otomobil-lerin sayısının hızla artması, onun işine olanilgisini azaltmış, Hoover de yeni bir iş arayı-şına girmişti. Ne yapıp etti ve Spangler'denelektrik süpürgesinin yapım haklarını satın al-dı. 1908 yılında, tanesi 70 dolardan ilk mo-dellerini piyasaya çıkardı. Bu yeni aygıta olanilgi öylesine büyük boyutlara ulaştı ki, üç yılsonra Hoover, Kanada'da ayrı bir fabrika aç-mak zorunda kaldı. Oradan da tüm dünyayayayıldı. Aygıtın bulucusu olan Spangler'in adısilinip giderken, Hoover adı yalnızca elektriksüpürgesinin simgesi olmakla kalmadı, birçokdilde elektrik süpürgesiyle temizlik yapmaya"Hooverlemek" dendi.

İLK SATIŞ MAKİNESİ

Bozuk para karşılığında bir pipoyu doldurma-ya yetecek miktarda tütün veren ilk satış ma-kineleri, 1615 yılında İngiliz tavernalarındagörülmeye başlandı. Üstteki delikten bir peniatıldığında, kapağın üstündeki kilit açılıyor vemüşteri, bir pipo dolusu tütünü kendi elleriy-le alıyordu. Tabii, bu tür bir satışta, müşteri-

ye güven unsurunun büyük etkisi vardı ama,yine de taverna sahipleri makineleri, gözleri-nin önünde bir yere koymayı tercih ediyorlar-dı. Bu ilkel satış makineleri, 19. yüzyıla kadarkullanıldılar.

İLK OTOMATİK SATIŞ MAKİNESİ

Gerçekten başarılı sonuç veren ilk otomatiksatış makinesinin patenti, 1867 yılında Alman-ya'da Carl Ade tarafından alındı. Gerçi bumakinede, mendil, sigara ve şekerleme satıl-ması planlanmıştı ama, gerçekten kullanılıpkullanılmadığı bilinmiyor.

Ticari olarak başarıyla kullanan ilk otoma-tik satış makinesi, Percival Everitt tarafındanposta kartı satmak üzere geliştirildi ve 1883 yı-lında Londra'da Mansion House Metro İstas-yonu'nda bir platform üzerinde hizmetekondu. Gerçi pek çok kişi kâğıt, portakal ka-buğu, kösele parçası gibi ıvır zıvırı, para yeri-ne kullanıp bedavacılık yapmayı deniyor ye buda makinenin sık sık arızalanmasına nedenoluyordu ama, Everitt yılmadı ve çalışmala-rını sürdürerek, aygıtı daha da geliştirdi. 25Kasım 1887'de S\veetmeat Automatic DeliveryCo. adlı şirketi kurarak, aygıtını tüm ülke ça-pında yaymak üzere harekete geçti.

Aslen ABD'li olan Everitt'in makineleri,kısa süre içinde öteki ülkelerde de yayılmayabaşladı. 1888'de çiklet satan ilk otomatik ma-kine, Fransa'ya getirildi. Körlere yardımıamaçlayan bir dernek, ertesi yıl, bu makineyibütün istasyonlara kurdu. Amerikalılar, oto-matik satış makinelerini 1889'da bir kumarmakinesi haline dönüştürmeyi başardılar. Da-ha sonra da bu makineden sayısız biçimdeyararlandılar ve hatta fasulye bile sattılar(1901). 1890'lı yıllarda Utah eyaletinin Corin-ne kentinde oturanlar, bu makinenin iki gö-zünden birine iki gümüş dolar, ötekine de ya-rım dolar atmak suretiyle özel boşanma form-ları alabiliyorlardı. Almanlar da bu konudane denli yaratıcı zekâya sahip olduklarını ka-nıtlamakta gecikmediler ve 1895'te para kar-şılığında satış yapan otomatik lokantalarıkurdular.

İLK DUVAR KÂĞIDI

Cambridge'deki Christ's College'in yönetimbinasında 1911'de yapılan bir restorasyon sı-rasında, 1509'da duvar kağıdıyla kaplandığıanlaşılan bir duvar ortaya çıkarıldı. Siyah-beyaz renkli desen, kadifemsi bir yapıya sa-

271

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 272: Milliyet İlkler ansiklopedisi

hipti ve çevresi çam yapraklarıyla sarılmış ko-zalak figürlerinden oluşuyordu. Desenin soltarafında, ortalara doğru bir H harfi, bununtam ters yönünde de bir kuş motifi vardı. Buiki sembol, kâğıdı Hugo Goes'in yaptığını ka-nıtladı. Marka olarak H harfini, imza olarakda bir kaz resmini kullanan Hugo Goes,1509yılında York kentinin Steengate yöresinde birbasımevi işletiyordu.

Duvar kâğıdı, hurda kâğıtların ve müsved-delerin kullanılmamış yüzlerine 40x28cm bo-yutlarında bir tahta klişe yardımıyla basıl-mıştı. Kullanılan müsveddeler arasında Kral7. Henry'nin ölümü (21 Nisan 1509) nedeniy-le yazılmış şiir, VII. Henry'nin tahta çıkışınıduyuran bir bildiri ve bazı askeri belgeler devardı. Bu belgelerin tarihleri, bir duvarı kâ-ğıtla kaplanan binanın 1509 yılı sonlarında ta-mamlandığını ortaya koydu.

İLK SAVAŞ MUHABİRİ

İngiltere'nin Yorkshire kentinde dünyaya ge-len John Bell'dir. Bell, 1789 yılının Haziranayında, eski iş ortağı Yüzbaşı Edward Top-ham'a sözlü bir savaş açabilmek için "TheOracle" ya da "Bell's New World" adında birgazete çıkarmaya başladı. 1793 yılının Şubatayında Fransa, İngiltere'ye savaş ilan etti. Ay-nı ay içinde,seçmealaylardaki piyade askerle-re yayın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle Bellaleyhine bir dava açıldı. Duruşmaya gitmeyireddedince, bütün malvarlığına el konuldu vebunlar açık artırma yoluyla satıldı. Elinde yal-nız gazetesi kalmıştı. Bunun üzerine eski ser-vetine yeniden kavuşabilmek için, tek çareningazetenin tirajını yükseltmek olduğuna kararverdi ve savaşı yerinde izlemek üzere cepheyegitti. Ancak, cephede İngiliz askerlerinin yanın-da değil, düşman saflarında yer aldı. Bazılarıbunu bir ihanet olarak kabul ederken, bazı-ları da, düşman hatlarını en iyi haber kayna-ğı olarak değerlendirdiler.

O günlerde basının savaş haberlerini ver-mek için bulduğu en kolay yol, yabancı ajans-lardan gelen haberleri aktarmaktı. Birkaçgazete ise, savaş alanına en yakın başkenttengelen haberleri —daha doğrusu dedikodula-rı— vermekle yetindiler. Ama The Oracle'inokurları, savaş hakkındaki en gerçek haber-leri, ilk elden alıyorlardı. Böylece, öteki ga-zeteler haberleri atlarken ya da değişik biçimdeverirken, onlar, Bell'in kaleminden İngilizle-rin Le Cateau-Cambresis, Villiers-en-Caucheve Troixelle'de kazandıkları zaferlerle, Toru-nay'daki büyük hezimeti öğrendiler.

O dönemde, büyük tiraj kaybına uğrayan

272

"The Times" gazetesi, Bell'i, "Robespierre'inkanlı bir uydusu ve Jacobin küfürlerin sesi"olmakla suçladılar. Gerçi bu çok ağır suçla-maları kanıtlayabilecek herhangi bir durumyoktu ama, yine de Bell'in o dönemin anlayı-şına çok ters bir biçimde düşman saflarındaellerini kollarını sallayarak nasıl gezebildiği demerak konusuydu.

1794-1795 kışındaki büyük ricat başlayın-ca, Bell, yazı işleri müdürlüğündeki güvenlikoltuğuna dönmenin zamanının geldiğine ka-rar verdi. Açtığı çığır, daha sonra başta ken-disini çok eleştiren The Times olmak üzere,birçok yayın organı tarafından izlendi. The Ti-mes, 1808'deki savaşta, Henry Crabb Robin-son'u görevlendirdi. Aynı gazete, KırımSavaşı'na da William Howard Russell'ı gön-derdi. Mezar taşında, "savaş muhabirlerininilki ve en büyüğü" yazan Russell, Kırım'dangönderdiği haber aracılığıyla, gerçekten birulusal kahraman haline geldi ve savaş alanın-dan haberleri telgrafla geçen ilk muhabir oldu.

Savaş alanından telefonla haber geçen ilkgazeteci de, The Times'tan bir muhabir oldu."The Times'in temsilcisi, İkinci Afgan Sava-şı sırasında, 19 Nisan 1880 günü meydana ge-len çarpışmalarda, General Sir DonaldStewart'ın uğradığı yenilgiyi heliyograf ara-cılığıyla cephe gerisine anlattı. Bu bilgiler, ön-ce sahra telgrafı, sonra da ticari hatlarlaLondra'ya ulaştı ve ertesi gün gazetede ya-yınlandı.

İLK CEP SAATİ

1462 yılında, İtalyan saatçi BartholomewManfredi, Manta Markisi'ne bir mektup ya-zarak, ona Modena Dükü'nünkinden çok da-ha güzel bir cep saati yapmayı önerdi. Bubelge, cep saatine ilişkin en eski belgedir.

Günümüze kadar kalabilen en eski saat ise,16. yüzyılın başlarında Bavyera'nın Nurem-berg kentinde Peter Hanlein tarafından yapıl-dı. Bu saat, halen Philadelphia MemorialHall'da muhafaza edilmektedir. Müzede, sa-atin yapım yılı olarak 1504 yılı gösterilmek-teyse de, bu bilginin doğruluğu birazkuşkuludur. Çünkü bazı belgeler, Henlein'in1509 yılında saatçi işliğini açtığını gösterirken,onun saat üretmeyi başardığını gösteren ilkbelge de, İ511'den kalmadır. O yıl, Nurem-berg sakinlerinden Johannes Cocclaeus,buko-nuya ilişkin olarak şunları yazdı:

"Günden güne deha eseri buluşlar birbi-rini izliyor. Petrus Hele (Peter Henlein) adlıgenç adam da, geçenlerde yaptığı böyle bir bu-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 273: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1925 yılında Münih'te düzenlenen gösteri niteliğindeki yanşa, otomobil sanayiinin öncülerinden Karl Benz, 1886 mode-li üç tekerlekli otomobiliyle katıldı. Benz, o tarihte 81 yaşındaydı.

İLK ANTİKA ARABA YARIŞI12 Temmuz 1925 günü Münih'te, AllgemeineSchnauferklub adlı derneğin 25.kuruluş yıldö-nümü nedeniyle düzenlendi. O gün, dünyanınpetrolle çalışan en eski arabası olan üç teker-lekli, 1886 model Benz marka arabayı, bizzat

yapımcısı Kari Benz kullandı. "Antika" ara-ba, henüz 40. yılını yaşarken, sürücüsü ve ya-pımcısı 81 yaşındaydı. Gösteriye katılarakaraba kullanan ya da sürücüye eşlik eden ötekiünlüler arasında Kart Opel, Emil Stoewer, Au-guste Horch ve Heinrich Kleyer gibi Almanotomotiv sanayiinin öncü isimleri de vardı.

hışla, en büyük matematik bilginlerini bilehayretler içinde bıraktı. Çok az bir demir par-çasından ve hiçbir ağırlığa bağlı olmadan ça-lışan bir saat yaptı. Bir tür yuvarlak tekerleğiandıran bu saat, cebe konabildiği gibi, boynada asılabiliyor ve ne durumda olursa olsun,vakti gösteriyor."

AKREPLİ VE YELKOVANLIİLK SAAT

1665 yılında, İngiltere'nin Bermondsey ken-tinde John Fitter tarafından yapıldı. O günegelinceye değin, cep saatlerinde yalnız saati

273

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 274: Milliyet İlkler ansiklopedisi

gösteren bir kol vardı. Fitter'ın geliştirdiği tek-nik sayesinde hem saati, hem de dakikayı gös-teren saat yapılmış, oldu.

MÜCEVHERLİ İLK SAAT

Londra'da yaşayan İsveç asıllı geometri ve op-tik bilgini Facio de Duillier ile Fransız asıllısaat yapımcısı Peter Debaufre adına patenttescili, 1 Mayıs 1704 günü yapıldı. Bu ikili ta-rafından hazırlanan ilk mücevherli saatin, SirIsaac Newton tarafından kullanıldığı söylenir.Saatlere mücevher takılması, 1825 yılına ge-lene değin, oldukça ender görülen bir işlem-di. O yıl İsviçre'nin La Chaux-de-Fondskentinde, saat mücevherciliği, başlı başına birişkolu haline geldi ve bu dönemin ardından,mücevherli saat imali hızlandı.

İLK KOL SAATİ

İlk kol saatine ilişkin en eski belge, 1790 yılı-na aittir. Bu belgeye göre, Cenevre'de saat ya-pımıyla uğraşan Jaquet-Droz und Leschotfirması, "bileğe takılabilecek" bir saat yap-mayı başardı. Günümüze kadar ulaşabilen eneski kol saati örneği ise, 1806 yılından kalma-dır. Parisli kuyumcu Nitot tarafından yapılanbu altın saatin kemeri de, inci ve yakutlarlasüslenmişti ve İmparatoriçe Josephine'e ait-ti. 19. yüzyılda yapılan bu tür saatler, saatçi-lerden çok kuyumcuların eseridir. İlk erkekkol saatleri, Alman Donanması tarafından1880 yılında La Chaux-de-Fonds kentindekiC. Girard-Perregaux'ya siparişedildi. Bunlar,süsten çok, zaman ölçme aygıtı görevini üst-lenen saatlerdi ve Alman denizcileri için gö-revleri sırasında gerçekten yararlı oldu.Mekanik aksamların oturtulduğu kasa, altın-dan yapılmıştı ve kemer olarak da deri kulla-nılıyordu. Girard-Perregaux firmasıAlman Donanması için hazırladığı saatleri, ge-nel olarak da pazarlayabilmek için yeni partiimalata geçti. Ancak, o dönemde bu kol sa-atlerine tek ilgi, Peru'dan geldi. Amerikalıla-rın ve öteki ülke insanlarının ilgisizliği,İsviçre'de erken doğum yapan kol saati en-düstrisini engelledi.

1908 yılında Parisli hanımların kol saatle-ri takmaya başlamasıyla, Avrupa kıtasında busaatlere olan ilgi, büyük ölçüde arttı.

Birinci Dünya Savaşı'na gelinceye değin,erkeklerin kol saati takması, kadınsı bir dav-ranış olarak değerlendiriliyordu. Ancak, sa-vaş sırasında cep saatlerinden çok daha pratik

274

oldukları anlaşılınca, bu değer yargısı da öm-rünü doldurdu.

TUVALETLİ İLK VAGON

George Mortimer Pullman tarafından yapılanyataklı vagonların "Old No. 9" tipi olanları-nın baş ve son taraflarına birer tuvalet kon-du. Bu vagonlar, 1 Eylül 1859 günündenitibaren ABD'de Chicago-Alton hattında kul-lanılmaya başlandı.• İngiltere'de tuvaletli vagonlar ilk kez 2 Ni-san 1873 günü hizmete girdi. Glascow-King'sCross hattında çalıştırılan bu vagonlarda, yanyana iki tuvalet vardı. Kapıları ters yönde olantuvaletlerden her biri, bir birinci mevkikompartımana bakıyordu.

TUVALETLİ İLK UÇAK

Rusların dev yolcu uçağı Russky Vitiaz'dır.Çizimleri Igor Sikorski tarafından yapılanuçağın deneme uçuşu, 13 Mayıs 1913 günüPetrograd'da gerçekleştirildi. Uçakta yapılantuvaletin alafranga olup olmadığı bilinmemek-le birlikte, Sikorski'nin belirli bir yükseklik-teki insanların tuvalet gereksinimlerini vesorunlarını çözümlemeyi düşünen ilk bilimadamı olduğuna kuşku yoktur.

İLK HAVA TAHMİNİ

John Houghton tarafından çıkarılan "A Col-lection for the Improvement of Husbandryand Trade" adlı haftalık dergide yayınlandı.14 Mayıs 1692 tarihli dergide, yeni başlatılanbu hizmet, şu sözlerle tanıtılıyordu: "Bilim-sel bazı yöntemlerin kullanılması, bu konudayapılan bazı kehanetlerin de önüne geçecek-tir." Bu tanıtım yazısının altında, bir sonrakihaftanın yedi gününde, bir önceki yıl yaşananbasınç, sıcaklık ve rüzgâr şiddetleri liste ha-linde veriliyordu. Gresham Koleji'nden HenryHunt tarafından sağlanan bu bilgileri değerlen-diren okurlar, yedi gün içinde havanın nasılolacağına kendileri karar veriyorlardı.

Fazla bilimsel olmamasına karşın, Hough-ton'un bu denemesi, birçok kişi tarafındantaklit edildi. Hatta 1711 yılında, "Aylık Ha-va Raporu" adlı bir dergi çıkarıldı. 30 gün-lük hava tahmini yapılan bu dergide, astroloji,tahmin ve çok az bilimsel katkı ile yapılan de-ğerlendirmeler, ancak şans eseri doğru çıka-biliyordu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 275: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Sir John Harrington, 1596 yılında kendi buluşu olan alafran-ga tuvaletin nasıl kullanılması gerektiğini gösteren bir kitapyayınlandı. O kitaptan alınan bu resimde, Tanrı'dan çok uzakolan bir yer olan tuvalette dua eden bir insanın, mutlaka şey-tan tarafından rahatsız edileceği anlatılıyor.

İLK ALAFRANGA TUVALETİngiltere'de, Elizabeth çağı ozanlarından SirJohn Harington, ilk alafranga tuvaletin mo-delini çizdi. Bu tuvalet, yaptığı takımların üze-rine adının baş harflerini "T.C." olarakhakkeden bir usta tarafından, 1589 yılında SirHarington'un Kelston'daki evine monte edil-di. 1596'da Sir Harington, "The Metamorp-hosis of Ajax"-"Tuvaletin Evrimi" adlı birkitap yazdı. Bu kitapta, alafranga tuvaletinmalzemesi ve yapılışı, fiyatlarıyla birlikte an-latıldıktan sonra, nasıl kullanılacağı da ayrın-tılı çizimlerle tanıtıldı. Temizlik için gerekliolan su, tuvaletin hemen arkasındaki balıklıbir tanktan geliyordu. Tuvalet kullanıldıktan

sonra, oturma yerinin yanındaki bir kol çeki-liyor, su, bu kolun kaldırdığı kapaktan geçe-rek pisliği götürüyordu.

Nasıl kullanılacağını gösteren bir de kitapyazmasına karşın, Harington'un tuvaletindenyalnız iki tane yapıldı. Bunlardan birini zatenkendi evine kurdurmuştu. İkincisini, Haring-ton'un vaftiz annesi olan Kraliçe Elizabeth,Richmond Sarayı'na yaptırdı. Harington, te-mizliğe çok düşkün bir insandı. Her gün mut-laka banyo yapması, yakın dostları tarafından"akıl almaz bir delilik" diye nitelendirildi.Ama Kraliçe Elizabeth için aynı şeyleri söyle-mek biraz zordu. İngiltere tahtının hâkimi, ay-da bir kez, o da "Acaba gerek yar mı?" diyeuzun uzun düşündükten sonra yıkanırdı.

275

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 276: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Doğru ve bilimsel hava tahmin raporlarıilk kez 31 Ağustos 1848 gününden itibarenCharles Dickens'ın Daily News adlı gazetesin-de verilmeye başlandı. Her gün saat 09.00'daçeşitli meteoroloji istasyonlarında yapılan öl-çümler, telgrafla Londra'ya iletiliyor, bu bil-gilerin Greenwich Rasathanesi'nde JamesGlaisher tarafından değerlendirilmesiyle, er-tesi günkü gazetede yayınlanacak olan havatahmin raporu hazırlanıyordu.

Meteoroloji Bürosu'nun Genel Yönetme-ni Amiral Robert Fitzroy, 6 Şubat 1861 gü-nünden itibaren denize açılacak gemiler içinresmi fırtına tahminleri yayınlamaya başladı.Bir süre sonra, bu hizmet bütün kamuo-yuna yönelik olarak yapıldı. "The Times" ga-zetesi, 1 Ağustos 1861 gününden itibarentahminleri yayınlamaya başladı. O gün, ülke-de havanın açık ve yağışsız geçeceği belirtili-yordu, ama bu ilk yayın, aynı zamanda ilkyanılgı oldu.

İLK SÖZLÜ HAVA RAPORUYAYINI

ABD'nin Wisconsin eyaletinin Madison ken-tinde, Wisconsin Üniversitesi'nin İstasyon9XM adlı radyosunda, 3 Ocak 1921 günü baş-ladı. Mors alfabesiyle hava raporları ise, is-tasyonun faaliyete geçtiği 1917 yılından berisürdürülüyordu.

BBC, günlük hava raporunun yayınına, 26Mart 1923 günü radyodan, 29 Temmuz 1949günü de TV'den başladı.

DÜĞÜNLERİNE OTOMOBİLLEGELEN İLK ÇİFT

27 Şubat 1897 günü Paris'te, dünyada ilk kezbir otomobil, "gelin arabası" olarak kullanıl-dı. "Autocar" dergisinin muhabiri, bir haftasonra, olayı şöyle anlatıyordu:

"Büyük bir şans eseri, geçtiğimiz cumar-tesi günü, otomobilin ilk kez gelin arabası ola-rak kullanılmasına tanık oldum. OtomobilPatignolles Bulvarı'ndaki lokantalardan bi-rinin önünde duruyordu. Üstü çeşitli rozet-ler ve çiçeklerle süslenmişti. Gelin ve damat,yakınlarıyla birlikte lokantada düğün yeme-ğini yiyorlardı. Arabayı yapan M.L. Fisson dakonuklar arasındaydı. Az sonra, yeni evli çifti,arabalarının içinde mutluluk saçarken gör-düm. Direksiyonda, bizzat M. Fisson vardı."

276

AÇIK BİR YARIŞI KAZANANİLK KADIN JOKEYYarış atları sahibi ünlü milyoner Solly Joel'-in kızı Eileen Joel'dir. 8 Ekim 1925 günü,Newmarket Kent Kupası Yarışı'na Bayan

İLK CAM SİLECEKLERİ

Prusya Prensi Henri tarafından bulundu ve 5Temmuz 1911 günü Prens'in İngiltere'ye git-mek için Hamburg'dan yola çıktığı Benz mar-ka arabaya takıldı. Lastik silecekler elleçalıştırılıyordu. Ertesi yıl, Brown Brothers fir-ması, Gabriel marka sileceklerin imalini baş-lattı. İlk otomatik cam silecekleri ise, 1916yılında ABD'de, Willys Knight marka araba-ların üzerinde aksesuar olarak piyasaya sürül-dü. Aküden sağlanan enerjiyle çalışan ilkotomatik cam silecekleri de yine ABD'de,1923'te Berkshire markasıyla satışa sunuldu.

İLK KADIN BÜYÜKELÇİ

Alexandra Kollantai adlı Rus'tur. Aristokratbir aileden gelen Bayan Kollantai, 1915 yılın-da sınıfıyla olan bağlarını kopardı ve Bolşe-vik'lere katıldı. 1922'nin sonbaharında,Norveç'teki Sovyet misyonuna atandı ve er-tesi yıl misyonun başına getirildi. O tarihte,Norveç, SSCB'yi henüz resmen tanımamıştı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 277: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Earl'ün Hogier adlı atıyla katıldı ve birinci ol-du. Öteki sekiz jokeyden beşi daha kadındı.New market yarışlarının kuralları, 1665 yılın-da bizzat Kral II. Charles tarafından konul-muştu. Bu kurallara göre, dileyen her amatör"binici", yarışa katılabilirdi. Birinci kavra-

Eileen Joel,1925 yılında yapılan Newmarket Kupası açık ya-aşlarında, birinciliğe doğru koşarken görülüyor.

mında cinsiyet belirlenmediği için, kadın jo-keyler 1920'li yıllarda bu yarışa katılmayıbaşardılar. 13 Ekim 1927 günü yapılan yarı-şa, yalnız kadın jokeyler katıldı. Üç yarışma-cı arasından Bayan Iris Rickaby birincigelirken, Bayan Joel ikinci oldu.

Bu nedenle, bütün büyükelçilik görevlerini yü-rütmesine karşın, Alxandra Kollantai, Norveçmakamları tarafından akredite edilmemişti. 15Şubat 1924 günü Norveç, SSCB'yi tanıdı veBayan Kollantai, resmen kordiplomatiğe tak-dim edildi. 8 Eylül 1924'te bütün yetkilerle do-natılmış büyükelçiliği onaylandı ve "olağantörenle" kral tarafından kabul edildi. 1926 yı-lında Meksika Büyükelçiliği'ne atanıncaya ka-dar bu görevi sürdürdü. Daha sonra, İsveçBüyükelçiliği de yapan Bayan Kollantai, 1946yılında emekli oldu.

İLK KADIN MİMAR

Mesleğini tam olarak yerine getiren ilk kadınmimar Bayan Ethel Mary Charles, 1892 yı-lında "Sir Ernest George and Peto" firmasın-da hizmete başladı. Üç yıl sonra Bayan WalterCave'in yanına girdi. İngiltere'nin hemen heryerini dolaşarak gotik ve yöresel mimari üze-rine bir tez hazırladıktan sora, 1898'in Hazi-ran ayında sınavlarını başarıyla verdi ve 5Aralık günü Mimarlar Odası üyeliğine kabuledildi.

İLK KADIN AVUKAT

ABD'nin Iowa eyaleti, Mount Pleaşant ken-tinden Bayan Arabella Mansfiled'tir. Bir avu-katın bürosunda stajım tamamladıktan sonra,1869 yılının Haziran ayında ilk duruşmasınaçıktı.

İLK KADIN DOKTOR

Bayan Elizabeth Blackwell'dir. 1821 yılında,İngiltere'nin Bristol kentinde dünyaya geldi.11 yaşındayken, ailesiyle birlikte ABD'ye göçetti. Tıp mesleğine yönelmesinin en büyük ne-deni, kanserden ölen bir çocukluk arkadaşı-dır. Bu arkadaşı ölmeden önce, eğer bir kadındoktoru olsaydı, ona bazı dertlerini çok dahaaçık biçimde söyleyebileceğini, böylece de da-ha az acı çekeceğini belirtmişti. Bunun üzeri-ne doktor olarak insanlara hizmet etmeyikafasına koyan Bayan Blackwell, Philadelp-hia ve New York'taki tıp eğitimi veren kuru-luşlara başvurdu. Ancak, bunların hiçbiri kızöğrenci kabul etmek istemediler. En sonunda,profesörlerden biri, kendini bir erkek gibi gö-

277http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 278: Milliyet İlkler ansiklopedisi

rebileceğine inanıyorsa, sınıfına girip dersle-rini izlemesine izin vereceğini söyledi. Dahasonra New York eyaletinin en küçük üniver-sitelerinden biri olan Geneva Üniversitesi'ninTıp Fakültesi'ne başvurdu. Fakültenin DekanıDr. Lee, kesinlikle olumsuz bir yanıt verecek-lerinden emin olarak, kararı öğrencilerine bı-raktığını söyledi. Erkek öğrencilerin ortaktoplantısında alınan karar, altında dekanın daimzası olduğu halde, 20 Ekim 1847 günü Ba-yan Blackwell'e postalandı:

''Karar: Cumhuriyet yönetiminin enönemli ilkelerinden biri, her iki cinsten insan-lara evrensel eğitim olanaklarının sağlanmasıolduğundan; bilimin her dalında, ElizabethBlackwell'in sınıfımıza katılmak isteğini oy-birliği ile ve memnuniyetle kabul ettiğimizden,kendisine ortak davetimizi iletir, aramıza ka-tıldıktan sonra bu kararından dolayı pişman-lık duymasına sebep olabilecek hiçbir olayafırsat vermeyeceğimizi belirtiriz."

Elizabeth Blackwell, okula başladı ve biryıl sonraki yaz tatilinde, kendisini Philadelp-hia'nın Blockley Almshouses kentindeki tifosalgınlarının kurbanlarını tedavi ederken bul-du. 23 Ocak 1849 gününde de diplomasını ala-rak mezun oldu. Paris'teki La MaterniteHastaneleri'nde ihtisasını tamamlayan Dr.Blackwell, yeniden New York'a döndü. Hiç-bir hastanede iş bulamayınca, 1852 yılınınMart ayında özel muayenehanesini açtı. İlkhastaları, Quaker mezhebinden kadınlar oldu.1857'nin Mayıs ayında Marie Zakrzewska adlıPolonya asıllı bir kadın doktorla birlikte, NewYork Kadın ve Çocuk Hastalıkları Hastane-si'ni kurdu. 1874'te İngiltere'ye yerleşti. O yıl,Londra'da yeni açılan ve kız öğrencileri ka-bul eden bir özel tıp fakültesinin jinekoloji bö-lümünün başına getirildi. 1879'da sağlığınınaşırı bozulması nedeniyle emekliye ayrıldı.

İLK KADIN JOKEY

Bir yarışı tamamlayan ilk kadın jokey, AlbayThornton'un metresi Alicia Meynell'dir. Ba-yan Meynell, 22 yaşındayken bir iddia üzeri-ne 25 Ağustos günü, İngiltere'nin Yorkkentinde bir yarışa katıldı. Sevgilisinin Vinga-rilloadlı atına bindi ve dört millik parkurdaThornville adlı atına binen Yüzbaşı WilliamFilint ile yarıştı. "Bayan Thornton" adıyla ya-rışa katılan Alicia Meynell, yarışın başında 5'e4 favori gösteriliyordu. Gerçi ilk üç milde ön-de gitti ama, atının yorulması sonucu geridekaldı ve rakibi Yüzbaşı Filint, 9 dakika 59 sa-niye ile birinciliği aldı. Kaybetmeye tahammü-lü olmayan Bayan Meynell, York Herald

278

gazetesinin sütunlarında, rakibini, kurallaraaykırı yarışmakla suçladı. Ondan daha hazım-sız olan sevgilisi Albay Thornton da, seyircisayısını artırmak amacıyla ortaya konan binsterlinlik bahsi ödemeyi reddetti.

İLK KADIN DİŞ HEKİMİ

Bayan Lucy B. Hobbs, 21 Şubat 1866 günüABD'nin Ohio eyaletindeki Diş Hekimliği Ko-leji'nden mezun olarak, mesleğine ilk adımı-nı attı. O dönemde, dişçilik mesleğiniyapabilmek için, bir diploma zorunluluğu bu-lunmadığından, okuldan mezun olduğu sıra-da Bayan Hobbs, tecrübeli bir dişçiydi. Bunedenle kolejde yalnız bir sömestr ders gördü.

İngiltere'de faaliyet gösteren ilk kadın dişhekimi de, bir Amerikalıdır. Dr. OlgavonOertzen, 1886 yılında Kensington'da muaye-nehanesini açtı.

PROFESYONEL LİSANS ALANİLK KADIN JOKEY

İngiltere doğumlu Bayan Judy Johnson, 27Nisan 1943 günü, ABD'nin Baltimore kentin-de lisansiye olarak ilk resmi yarışma katıldı.Bindiği Lone Gallant (Yalnız Çapkın) adlı at,on at arasında 10. oldu. Dokuz atla arasında30 boy fark vardı. Yine de bu bir başarı ola-rak kabul edildi. Çünkü, bir önceki yarışma-da, erkek bir jokey, finişe sonuncu olarakgelirken, birinciyle arasında 400 boy fark ol-duğu saptanmıştı. Bayan Johnson, MarylandJokey Kulbü'ne lisans için ilk kez 1927 yılın-da başvurmuştu. O zaman kendisine, isteğininkabul edilmeyeceği söylendi. İkinci başvuru-sunda ise, profesyonel jokey sayısında başgös-teren azalma nedeniyle, amacına ulaştı. Birkaçyarışa daha katıldıktan sonra, asıl mesleği olanantrenörlüğe geri döndü.

KADINLARDAN OLUŞAN İLK JÜRİ

Bütün üyeleri kadınlardan oluşan ilk jüri, 22Eylül 1656 günü, ABD'de Patuxent kentindekibir mahkemede görev yaptı. Judith Catchpo-le adlı kadın, bebeğini öldürmek suçundanyargılanıyordu. Suçlu, çocuğunu öldürmek biryana, hiçbir zaman çocuk sahibi olamadığı-na, kadınlardan oluşan jüri üyelerine ikna et-ti ve sonuçta suçsuz olduğuna karar verildi.

1701 yılında New York eyaletinin Albanykentinde 6 erkek ve 6 kadın üyeden oluşan birjüri de görev yaptı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 279: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KADIN YARGIÇ

Bayan Esther Morris, 17 Şubat 1870 günü,ABD'nin Wyoming eyaletinin South Pass ken-tinde, Sulh Hukuk Mahkemesi'nde başkanlı-ğa getirildi. İri yapılı, tatlı dilli, ama açık sözlübir kadın olarak kent sakinlerinin sevgisini ka-zanan Bayan Morris, görev süresi içinde 70 da-vayı sonuçlandırdı.

ta ilk vaazını verdiğinde, hâlâ öğrenciydi. 15Eylül 1853 günü, South Butler Kilisesi'ne, yıl-da 300 dolar maaşla atandı. Cemaati arasın-da kabul görmesine karşın, dışarı çıktığındabazı tepkilerle karşılaşabiliyordu. Kilisesinitemsilen delege olarak katıldığı bir toplantı-da, protestolarla karşılandı. Daha sonra Sa-muel C. Blackwell ile evlendi. 1912 yılında,New Jersey'deki All Souls Kilisesi'nde vaazvermeye devam ediyordu.

İLK KADIN BELEDİYE BAŞKANI İLK KADIN BAKAN

Susanna Medora Salter, 4 Nisan 1887 günü he-nüz 27 yaşındayken Kansas eyaletinin Argo-nia kenti Belediye Başkanlığı'na seçildi.Seçmenlerin üçte ikisinin oylarını toplayan Ba-yan Salter, kentte yaşayan kadınların kurdu-ğu bir dernek tarafından kendi bilgisi dışındaaday gösterilmişti. Adaylığını ancak, oy ver-mek üzere sandık başına gittiğinde öğrendi.

İngiltere'de de 9 Kasım 1908 günü BayanElizabeth Garret Anderson, Aldeburgh ken-tinin Belediye Başkanlığı'na seçildi ve koca-sının ölümüyle boşalan koltuğa oturdu.Belediye Başkanı olarak ilk icraatı, seçildiğigün, doğum günü olan Kral VIII. Edward'abir kutlama telgrafı çekmek oldu.

İLK KADIN PARLAMENTER

Finlandiya'da, 15-17 Mart 1907 tarihinde ya-pılan genel seçimlerde, 19 kadın aday, ra-kiplerini geride bırakarak parlamentoyagirmeye hak kazandılar. Bunlardan dokuzu,iktidardaki Sosyal Demokrat Parti'dendi vearalarında bir gazeteci, bir terzi, bir öğretmen,bir kuaför ve bir kadın hakları savunucusu davardı. Öteki dokuz parlamenterden altısı,"Eski Finlandiya Partisi"ndendi. Aralarındabir lokanta işletmecisi ile bir rahip eşi bulun-masına karşın, çoğunluğu öğretmenler oluş-turuyordu. Kadın parlamenterler, 23 Mayısgünü Helsinki'deki parlamento binasına ilkkez geldiler ve Times muhabirinin ifadesiyle"yerlerinde hanım hanımcık oturdular."

İLK KADIN PAPAZ

1825 yılında, New York'un Henrietta kasaba-sında dünyaya gelen Bayan AntoninetteBrown, ilk kadın öğrenci olarak Oberlin İla-hiyat Koleji'ne girdi. 1848 yılında New York'

Aleksandra Kollantai, 8 Ekim 1917 günü Le-nin tarafından kurulan Bolşevik hükümetin-de, Sosyal İşler Bakanlığı'na getirildi.

Aristokrat bir aileden gelen Bayan Kollan-tay, 1899 yılında sosyalist öğretiyi benimseye-rek sınıfını ve ailesini reddetti. Uzun yıllarınısürgünde geçirdikten sonra, Şubat Devrimi'nin hemen ardından Rusya'ya döndü. HalkKomiseri (Bakan) olarak altı aylık görev sü-resi içinde, hastanelerden, pansiyonlardan, ço-cuk yuvalarından, kadınların eğitiminden veoyun kâğıdı üreten fabrikaların yönetimindensorumluydu. Öteki görevleri arasında, dinseleğitimin etkilerini ortadan kaldırmak, dinadamlarını sivil hizmetlerde çalıştırmak, kızokullarında öğrencilerin yönetime katılması-nı sağlamak, ulusal sağlık servisini hizmete aç-mak üzere tıp adamlarını organize etmek devardı. Bayan Kollantai'ye göre, yaptığı enönemli hizmetlerden biri, 1918'in Ocak ayın-da Ana Çocuk Sağlığı Merkezi'ni kurmuş ol-masıydı.

Aynı yılın Mart ayında, hükümetin izlediğigenel politikayı benimsemediği için görevin-den istifa etti. Her zaman açık sözlü ve ba-ğımsız yaradılışlı bir insan olarak ünlenenBayan Kollantay, parti içinde bir etkinlik sağ-lamaya başlayınca, Norveç'teki Rus delegas-yonuna atandı. Daha sonra, bu ülkede RusBüyükelçisi oldu ve aynı zamanda dünyanınilk kadın büyükelçisi unvanını da aldı.

İLK KADIN BAŞBAKAN

Bayan Şirimavo Bandaranaike, 21 Temmuz1960 günü, hükümetini kurarak Seylan'ın (SriLanka) ve dünyanın ilk kadın başbakanı ol-du. Bayan Bandaranaike'den sonra hükümetkuran kadınlar ise şöyle sıralanabilir: IndiraGandi (Hindistan, 1966), Golda Meir (İsrail,1969), Elizabeth Domitien (Orta Afrika Cum-huriyeti, 1975) ve Margaret Thatcher (İngil-tere, 1979).

279http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 280: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KADIN ŞOFÖR

Araba kullanan ilk kadın, Bayan Levasso'dur.Paris'in önde gelen otomobil yapımcılarından"Panhard et Levassor" şirketinin ortakların-dan Emile Levassor'un eşi olan Bayan Levas-sor, ilk evliliğini Mösyö Sarazin'le yapmıştı.İlk kocasının ölümünden sonra, Daimler ben-zinli motorlarının Fransa ve Belçika'da yapımhakkını satın aldı. Ertesi yıl (1890) Emile Le-vâssor'la evlenince, elindeki patent haklan,kocasının firmasına geçti. 1891 yılında, ken-di adlarına otomobil imalatına başladılar.O yıl Bayan Levassor, araba kullanmasını öğ-rendi. Şoförlüğü konusunda, kendi cinsiyeti-ne öncülük eden ilk kadın olmasına rağmen,Bayan Levassor, karayolunda motorlu araçkullanan ilk bayan olma unvanına sahip de-ğildi. İngiltere'nin Erith kentinden Bayan Ed-ward Butler, kocasına ait motosiklete, 1889yılında binerek bu unvanı eline geçirmişti.

EHLİYET SINAVINIKAZANAN İLK KADIN

Düşes d'Uzes adlı Fransız soylusudur. 1898'inMayıs ayında Bois de Boulogne'un"kalabalık" trafiğinde, sınav komisyonu üye-lerini, araba kullanmaktaki yeteneği konusun-da ikna etmeyi başararak ehliyetini aldı.

İLK KADIN ROMANCI

İngiliz Bayan Aphra Behn, ilk öykülerini1687'de, "Şanssız Gelin", "Dilsiz Bakire","Esrarengiz Güzel" ve "Üzücü Yanlışlık" ad-ları altında yayınladı. Kaleminin gücünü böy-lece kanıtlayan Bayan Behn, 1683 yılında, ilkromanı olan "Siyah Leydi'nin Serüveni"niyazdı. Ancak bu kitap, 1697 yılında, ölümün-den 8 yıl sonra yayınlandı. Güç ekonomik ko-şulları nedeniyle, Bayan Behn, kendisine gelirsağlayan ilk görevine, Hollanda'da casuslukyaparak başladı.

Gösterdiği başarı sonunda, yeterli ekono-mik güce kavuştu ve edebiyat dünyasına ye-niden dönerek yazarlıkla geçimini sağlayan ilkİngiliz kadın oldu.

Bayan Behn, son derece üretken bir yazar-dı. 1670-1687 yılları arasında, 19 oyun yazdı.1683-1688 yılları arasında ise 11 roman beş cilt-lik bir çeviri ve "Bir Asilzade ile KızkardeşiArasındaki Sevgi Dolu Mektuplar" adını ta-şıyan deneme ile çok sayıda şiir sığdırdı. En

280

başarılı romanlarından biri olan "Oroonoko'ida, genç kızlık döneminde Surinham'da ba-şından geçen, bir aşk öyküsünü anlatıyordu.

İLK KADIN FOTOĞRAFÇI

Paris doğumlu olan Bayan Antoniette de Cor-revont, 1843 yılında Münih'te bir fotoğrafstüdyosu açtı. 1851'de, İngiltere'de yapılannüfus sayımında ise, Bayan Wigley adında birgenç kızın, Londra'da, Fleet Street 108 numa-rada fotoğrafçılık yaptığı belirlendi. 1861'deyapılan nüfus sayımında ise, kadın fotoğraf-çıların sayısı 204 olarak saptandı. Bu sayı, bü-tün profesyonel sanatçıların yüzde 8'inioluşturuyordu.

İLK KADIN PİLOT

Kendine taktığı "Barones de la Roche" adıylaünlenen Elsie Roche, uçakla ilk tanışmasını,Voisin Freres firmasının başmühendisi ile bin-diği bir Voisin'le, Chalons üzerinde uçarkengerçekleştirdi. 22 Ekim 1909 günü tek başınailk uçuşunu yaptı ve 100 metre yol almayı ba-şardı. Ertesi yılın 8 Mart günü brövesini alarak,dünyanın ilk profesyonel kadın pilotu oldu.

İLK KADIN OYUN YAZARI

İngiltere'de, Lady Elizabeth Carew, "Tragedyof Marian the faire Queene of Iwery" adlıoyununu yazdı ve 1613 yılında, Londra'da ya-yınlattı. Dörtlükler halindeki bu oyunun her-hangi bir yerde sahnelendiğini gösteren birkanıt bulunamadı

Oyunu sahnelenen ilk kadın yazar ise,Aphra Behn'dir. "The Jealous Bridegroom"adlı oyunu, 1670 yılının Aralık ayında Lin-coln's Inn Fields'daki Dute's Tiyatrosu'ndaoynandı. Dönemin eleştirmenlerince çok iyibir traji-komedi olarak tanımlanan oyununbaşlıca rollerini, Thomas Betterson ile İngil-tere'nin ilk kadın sanatçılarından Mary San-derson paylaştılar.

İLK KADIN BORSA SİMSARLARI

Victoria Claflin WoodhulI ve Tennessee Claf-lin adlı iki kızkardeş, 19 Ocak 1870 günü, NewYork'ta borsa simsarlığına başladılar. Yüksekfinans konusundaki bilgilerim kendisine met-reslik ettikleri Komodor Vanderbilt'ten öğren-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 281: Milliyet İlkler ansiklopedisi

mişlerdi. Gerçi her iki ortağın da New YorkBorsası'nda kayıtları yoktu ama, özellikle bazıriskleri göze almaktan çekinmeyen hanımmüşterilerle çalışıyorlardı. Bunlar için, büro-nun arkasında özel bir oda hazırlanmıştı. İkikızkardeş, yalnızca finansman konularıyla il-gilenmekle kalmadılar ve Woodhull and Claf-lin's Weekly adlı bir dergi çıkartarak,"serbest düşünce ve serbest aşk"ın propa-gandasını yaptılar. 1870 yılında Victoria, ilkkadın başkan adayı olarak ortaya çıktı. Ne varki, Victoria'nın Steinway Hall'de yaptığı birkonuşmada, serbest aşk yaşadığını açıklamasıüzerine, müşterileri desteklerini çektiler ve ge-riye sayma başladı. Bir süre sonra, Tennesse-e'nin iki zenciye onursal albaylık payesivermesiyle, skandalin boyutları büyüdü ve çokgeçmeden firma kapandı.

BORSAYA KAYITLI İLKKADIN BANKER

Bayan Oonagh Keogh, 9 Temmuz 1925 günü,henüz 22 yaşındayken, Dublin Borsası'na ka-bul edildi ve 1939 yılında kendi isteğiyle işi bı-rakıncaya kadar bankerlik yaptı. BayanKeogh, Serbest İrlanda Anayasası'nın 21 ya-şını dolduran her yurttaşa tanıdığı fırsat eşit-liği ilkesinden yararlanarak Borsa'yabaşvurusunu yaptı. Konuyla ilgili olarak ka-rar verme yetkisi ve sorumluluğu Maliye Ba-kanlığı'na ait olduğundan, Borsa üyeleri pekbir şey söyleyemediler. Ama bazıları da, ara-larında bir kadın görmekten duydukları rahat-sızlığı dile getirmekten çekinmedi. Başlangıçtaaynı meslekten olan babasının işlerine yardım-cı olmakla yetinen Bayan Keogh, babası has-talanınca, tüm sorumluluğu üstlenerek görevidevraldı ve kısa bir süre içerisinde erkek mes-lektaşlarının saygısını kazandı.

PANTOLON GİYEN İLK KADIN

Fransız sanatçı Sarah Bernhardt, 1876 yılın-da Paris'teki stüdyosunda, Melandri adlı fo-toğrafçıya poz vererek bir fotoğraf çektirdi.Bayan Bernhardt, bu pozu verirken, olağanüstümodern bir ceket-pantolon takımı giymişti.Gerçi, Amerikalı feminist Amelia Bloomer da1848 yılında eteğinin altına pantolon giyereksokağa çıkmıştı ama, bu modern anlamdakipantolon tanımlamasına uymaktan çokuzaktı.

Moda dünyasına karşı kayıtsız kalamayanve başka pek çok açıdan Bernhardt'ı taklit et-mekte vakit kaybetmeyen kadınlar, bu kez ay-

nı çabukluğu göstermekten çekindiler. Fransızsanatçıdan sonra pantolon giymeye cesaretedebilen ilk kadın, Boston kentinden BayanEleonora Sears oldu. 1909 yılında, BurligameCountry Club sahasına polo takımları giyerekgelen Bayan Sears, İngiliz ve Amerikan takım-ları arasında yapılacak maçta, İngilizlere karşıoynamak istediğini söyledi. İngiliz takımınınkaptanının, şaşkınlıktan dili tutulurken, Ame-rikalılar, büyük bir öfkeyle kızı alandan uzak-laştırdılar.

PARLAMENTO SEÇİMLERİNDE OYKULLANAN İLK KADIN

Mutfak eşyaları satan küçük bir dükkânı işle-ten Bayan Lilly Maxwell, 26 Kasım 1867 gü-nü yapılan ara seçimlerde, Manchesterkentinde oy kullandı. O yıllarda, seçmen lis-teleri, vergi ödeyen yurttaşların adları sapta-narak düzenleniyordu. Bayan Maxwell de, odönemde pek ender rastlanan bir durum ol-masına karşın, kendi dükkânını işletiyor veyergi ödüyordu. Vergi listesinde adını görenİl Seçim Kurulu, Bayan Maxwell'i de yanlış-lıkla seçmenler arasına kaydetmişti.

KIZ ÖĞRENCİ DE ALAN İLKKOLEJ

"Oberlin Collegiate Institute" adıyla, ABD'-de, Ohio eyaletinin Oberlin kentinde 3 Ara-lık 1833 günü hizmete girdi. Okulun kurucu-su Theodore Weld, öğrencileri arasında cin-siyet ve ırk ayrımı yapmayan bir eğitim kuru-munu gerçekleştirebilmek üzere, bir grup ar-kadaşıyla birlikte Cincinnati'deki "Lane The-ological Seminary" adlı okuldan istifa etmiş-ti. Oberlin'deki okula ilk yıl 15'i kız, 44 öğ-renci alındı. Her ne kadar, kuruluş bildirge-sinde okulun, kız öğrencileri annelik günleri-ne hazırlamayı amaçladığı belirtilmişse de,Oberlin, zamanla feminist hareketin en önemliüslerinden biri haline geldi.

YALNIZ KIZ ÖĞRENCİ ALANİLK KOLEJ

"Mount Holyoke Female Seminary" adı al-tında, Bayan Mary Lyon tarafından, Massac-hussets eyaletinin South Hadley kentinde, 8Kasım 1837 günü hizmete açıldı. Ders prog-ramlarında, kimya, astronomi, jeoloji, edebi-yat, mantık, ahlaksal felsefe, teotoloji ve ki-

281

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 282: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lise tarihine ilişkin konular vardı. 80 öğrenci-den yılda 64'er dolar alınıyordu. Ayrıca iç hiz-metler konusunda öğrencilerin de yardımlarıisteniyordu. Okul, ilk dört mezununu 23Ağustos 1838 günü verdi.

İLK KADIN DERGİSİ

"The Ladies Mercury" adı altında, Londralıyayıncı John Dunton tarafından 27 Haziran1693 tarihinden itibaren yayınlanmaya başlan-dı. Bu haftalık yayın organı, günümüzdeki ka-dın dergilerindeki "sorun-söyleyelim" köşe-lerinin işlevini yerine getiriyordu. Bay Dunton,Ave Mary Caddesi'ndeki Latin Kahvehanesi'-ne gönderilecek mektuplardan yapılacak seç-melerin mutlaka cevaplandırılacağını ilk sa-yıda duyuruyor ve altına şöyle bir not ekliyor-du: "Bakireler, evliler ya da dul hanımlar,aşk, evlilik ilişkileri, giyim ve ahlak konularıile cinsellik hakkında bilmek istedikleri her şe-yi sorabilirler."Gerek sorular, gerekse yanıt-lar son derece açık ve gerçekçi bir dilde ya-yınlanıyor, editör, bazı konuların evlilik ön-cesinde tartışılamayacağı yolundaki savlarakatılmıyordu. Bu dergi daha sonra kendisiniizleyen türleri, feminizm akımına büyük kat-kılarda bulundular.

Bir kadın tarafından yayınlanan ilk kadındergisi ise, ilk sayısı 1709 yılının Temmuzayında piyasaya çıkan "The FemaleTatİer"-dir. Dergide, yayıncının kimliği olarak, "Ba-yan Crackenthorpe" adı gösteriliyordu. Butakma adın arkasında bulunan Bayan Maryde la Riviere Manley, Ekim ayında "Soylu İn-sanlardan Bazılarının Gizli Anıları veDavranışları" adlı çalışması nedeniyle tutuk-landı ve çok geçmeden büyük jüri, "The Fe-male Tatler"in kapatılmasına karar verdi.

İLK MODA DERGİSİ

"Le Cabinet des Modes" adıyla, 1785 yılın-da Paris'te yayınlanmaya başlandı. Dergininpolitikası, "okurların modayı izlemek ve öğ-renmek için komisyonculara avuç dolusu pa-ra kaptırmalarını önlemek ve kendilerini bukonuda eğitmek" olarak saptanmıştı.

Alman sanatçı Nicolaus von Heidoloff,1793 yılında, "The Gallery of Fashion" adıaltında İngilizce bir moda dergisi yayınlama-ya başladı. Yıllık abone ücreti üç İngiliz altı-nı olan bu dergi, yayınını 1803 yılına kadarsürdürdü.

Orta sınıftan İngiliz ev hanımlarına sesle-nen yüksek tirajlı ilk kadın ve moda dergisiise, 21 yaşındaki Samuel Orchart Beeton ta-

282

rafından 1852 yılının Mayıs ayından itibarenyayınlanmaya başlandı. "The Englishwo-man's Domestic Magazine" adını taşıyan der-ginin yayın politikası, genç yayıncı tarafından"entellektüelliğin yaygınlaştırılması, ahlak de-ğerlerinin yerleştirilmesi ve aile bağlarınıngüçlendirilmesi" olarak belirlendi. İngiliz evkadınları, ayda iki peni gibi ucuz bir fiyat kar-şılığında ahlak değerlerinin yükseltilmesine ilgigösterdiler ve bu ucuzluk, Beeton'un başarı-sının sırlarından biri oldu. 1856 yılında İsa-bella Mayson adlı genç kızla evlendiğinde Be-eton'un dergisinin tirajı 37 bini bulmuştu. Ev-liliğinin duyulması üzerine tiraj ansızın 50 bi-ne yükseldi. Bu denli çok sayıda yeni okurunkazanılmasında, kuşkusuz ilk olarak elbiseprovalarının verilmesinin ve "Derdini söyle-meyen derman bulamaz" köşesinin başlama-sının da payı vardı. Beeton ayrıca, seslendiğisınıfın kadınlarının gizli kalmış duygularınıokşayacak öykülere yer vermeyi de ihmal et-miyordu. İşin ilginç yönlerinden biri de, Vic-toria dönemindeki orta sınıf İngiliz ev kadın-larının okuduğu bu derginin birkaç sayısının,British Museum'da pornografik yayın olaraknitelendirilip, kapalı kasalar içinde muhafa-za edilmesidir.

İLK YATLAR

Kayıtlara göre, altı yelkenli araç, 17 Mart 1580günü, Prens I. William'm onuruna düzenle-nen deniz şenliklerine katılmak üzere Amster-dam limanına geldiler. Aslında "jaght" adıverilen küçük ve hareketli tekneler, Portekiz'-de ve Baltık Denizi'nde ticari gemilere eşlik et-mek için kullanılıyordu. Hangi tarihten itiba-ren dinlenme ve spor yapma amacıyla kulla-nılmaya başlandıkları kesin olarak bilinemi-yor. Ancak, 17. yüzyılda, Amsterdam'da Do-nanma Kupası yarışmalarında çeşitli karşılaş-malar düzenlendiği ve bayraklarla komuta edi-len yatların bazı oyunlara katıldığı biliniyor.

Buhar gücüyle hareket eden ilk yat ise,1829 yılında Thomas Assheton-Smith için ya-pılan "Menai" adlı 400 tonluk teknedir. İkiyıl önce, Assheton-Smith'in de kurucuları ara-sında bulunduğu İngiliz Kraliyet Yat Kulübü,buharlı makine kullanan yat sahiplerininsportmenlik anlayışına ters davranmış olacak-larını ve bu nedenle kulüpten ihraç edilecek-lerini kararlaştırmıştı. Bu kararı, insan hak-larına bir müdahale olarak nitelendirenAssheton-Smith, derhal Kraliyet Yat KulübüYönetim Kurulu'na istifa mektubu gönderdive "Menai" adlı teknenin yapımı için ilgilile-re siparişini verdi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 283: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KADINLARINA OY HAKKITANIYAN İLK ULUSKendi kendini yönetme hakkına sahip YeniZelanda Kolonisi'nde, 19 Eylül 1893 günü ka-bul edilen ve Genel Vali'nin de onaylamasıy-la yürürlüğe giren kararnameyle, kadınlara oyhakkı tanındı. Belirli bir yaş sınırlamasındanbaşka hiçbir sınıflama getirilmedi. Bu konuylailgili ilk öneri, 1843 yılında Alfred Saunders(Önerisinin kabulünü 50 yıl sonra görebilecekkadar yaşama mutluluğuna erişti) tarafındangetirilmişti, ama 1866 yılında Bayan K.Shep-pard başkanlığındaki Kadın Hareketi'ninbaşlattığı kampanyaya gelinceye değin, baş-

ka destekçi çıkmadı Bunu izleyen yedi yıl için-de Bayan Sheppard ve yandaşları, parlamentoüyelerinin çoğunluğunu kendilerinden yanaçekebilmeyi başardılar. Azınlıkta kalan üye-ler ise, Genel Vali'yi etkilemek üzere hareke-te geçtiler. Böyle bir kararın alınmasıyla,"Majesteleri, İngiltere Kraliçesi'nin" çıkarla-rının tehlikeye düşebileceğini öne sürüyorlar-dı. Bütün çabalara rağmen, parlamento, hemmuhalefetteki Muhafazakâr Parti'nin, hem deiktidardaki Liberal Parti'nin desteğiyle yasa-yı kabul etti ve kadınlara oy hakkı tanıdı. 28Kasım 1893 günü yapılan ilk genel seçimler-de, sayıları 90 bini bulan kadın seçmenler de,yöneticilerini belirlemek için oy kullandılar.

283

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 284: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK FERMUAR

Chicago'dan Whitcomb L.Judson tarafındangeliştirildi. Çizmeler ve ayakkabılar için dü-zenlenen bu yeni aygıt, 1893 yılında, ChicagoPanayırında sergilendiğinde, Albay LewisWalker'in dikkatini çekti. Walker, aynı yılAutonlatic Hook and Eye Co. adlı bir şirketkurarak, üretime geçti. Judson'un buluşundabazı tasarım hataları vardı. Bunların en önem-lisi, kolayca açılabilir bir yapıya sahip olma-sıydı. Daha gelişmiş bir modeli, 1902 yılında"Walker's Universal Fastener Co." adlı şir-ket tarafından C-Curity markası altında üre-tilerek piyasaya sunuldu. Ancak halkın ilgi-sizliği yine de sürüyordu. En sonunda İsveçasıllı mühendis Gideon Sundback, New Jer-sey'de, bugün bildiğimiz modern fermuar ti-pini geliştirdi ve patentini 29 Nisan 1913 gü-nü aldı. 1917'de ABD'nin savaşa girmesiyle,adeta bir gecede fermuar endüstrisi oluştu.

İLK KAŞIK

İlk insanlar, deniz hayvanlarının kabuklarınıkaşık yerine kullanmayı öğrendiler. Eski Yu-nanlılar da yumurta yemek için tahtadan ka-şık yaptılar. 17. yüzyıla gelinceye değin, ye-mek pişirirken tencere ve kazanları karıştır-mak için kullanılan kaşık, o dönemden sonrabıçak ve çatal ile birleşerek, yemek masaların-daki yerini aldı.

İLK YAY

Bilinen ilk yay sistemi, M.Ö. 1350 yılında, Mı-sır Firavunu Tutankamon'un arabasında kul-lanıldı. Kalın deriden şeritler halinde kesilenparçaların üst üste sarılmasıyla oluşan bu sis-tem, arabanın altına çakıldı ve sarsıntıyı be-lirli bir ölçüye kadar kesti.

Metal yayların atlı arabalarda kullanılma-sına ise 16. yüzyılın sonlarından itibaren baş-landı. Ancak bu yayların geniş çaplı kullanı-mı ise 18. yüzyıldan itibaren yaygınlaştı. Buyayların yapımında, eşit genişlikte fakat farklıuzunlukta hafifçe bükülmüş metal tabakala-rın kesildikten sonra, en küçük parçaların enüste konması yönteminden yararlanılıyordu.En uzun parçaların kıvrık uçları arabanın göv-desine çakılırken orta kısmı —aynı zamandaen kalın yeri— de tekerleklerin dingiline iliş-tiriliyordu. Böylece oluşturulan yay sistemiy-le, sarsıntı büyük ölçüde azaltılmış oluyordu.

Yay yapımı, kauçuğun ilk kullanıldığı284

alanlardan biri oldu. 1826 yılında, İngiltere'-nin Manchester kentinden H.C.Lacy, araba-lardaki metal yaylan kauçuk tabakalarındanüretmek için ilk patenti aldı. 1845'te demir-yollarında kullanılan arabalarda da kauçukyaylar görülmeye başlandı.

Helezon şeklindeki yaylar ise ilk kez 18.yüzyılın ortalarında ortaya çıktı. Bu tür yay-lar başta yatak yapımcılığı olmak üzere, pekçok iş kolunda bugün de kullanılmaktadır.

1950'li yıllarda, Fransız otomobilcilik ku-ruluşu, Citroen otomobillerde yay sistemininyerine sıvı ve nitrojen gazının sarsıntı emiciolarak kullanıldığı hidrolik süspansiyon siste-mini geliştirdi.

İLK EĞİRME MAKİNESİ

İpi eğirmek, insanların hayvanları evcilleşti-rerek çiftçiliğe başladığı ilk günlerde geliştir-diği bir hünerdir. Mezopotamya'da, Zagrosyöresinde yaşayan ilk koyun yetiştiricileri, elçıkrıklarında eğirdikleri iplerden ürettikleridokumalarla giyinmeyi de öğrendiler ve bugiysilerin kendilerini hayvan derilerinden vepostlarından daha sıcak tuttuğunu anladılar.

Orta çağlara gelinceye değin, çıkrıklar ipieğirmede en önemli aygıt olarak kaldı ve do-kumacılık mesleği büyük ölçüde insan emeği-ne bağımlı olarak varlığını sürdürdü. Kumaştüccarları, en yetenekli ve eli çabuk eğiricilerievlerinde çalıştırarak talepleri karşılamaya ça-lıştılar.

1771 yılında İngiltere'nin Cromford ken-tinde Richard Arkwright, modern dokumacı-lık endüstrisinin temellerini attı ve ilk doku-ma makinelerini yaptı.

İLK İSTATİSTİK

1662 yılında, Londralı tuhafiyeci John Gra-unt, ölüm raporları üzerine bir araştırma yaptıve kaç kişinin hangi nedenle öldüğünü sayı-larla saptayarak yayınladı. Bu, nüfus veri-lerinin istatistiksel analizine ilk örnek oldu.Graunt, salgın hastalıkların görülmediği yıl-larda bile, kalabalık kentlerde ölüm oranınındoğum oranından çok yüksek olduğunu, kır-sal yörelerde ise böyle bir durumun söz ko-nusu olmadığını saptadı.

1693 yılında da İngiliz Edmund Halley,geçmiş yıllara ait verileri değerlendirerek, herbin kişiden kaçının kaç yaşına kadar yaşaya-bileceğini gösteren bir çizelge yaptı. Bu tab-loya göre, 598 kişi, 20 yaşına, 445 kişi ise 40yaşına kadar yaşayabilecekti. Halley'in tab-losu, 18. yüzyılda faaliyete geçen ilk sigorta

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 285: Milliyet İlkler ansiklopedisi

şirketleri tarafından yaşam sigortası isteyenmüşterilerle ilgili rizikoların hesaplanması içinkullanıldı.

Günümüzde de ticari ve siyasal alanda pekçok karar, istatistik bilgilerin ışığında alın-maktadır.

İLK STEROİD TEDAVİSİ

Bedensel işlevlerimizi denetleyen ve değiştirenhormonların en önemlilerinden bir bölümü desteroid grubuna girenlerdir. Örneğin, korti-zon, vücut sıvılarının ulaşım yollarından vü-cut dokularına olan yönelmelerini yönlendi-rir. Vücuttaki kortizon miktarı arttığında, ağrıve şişkinliklerin yanı sıra iltihaplanmalar daortaya çıkar.

Sentetik kortizon içeren ilaçlarla yapılantedavilerle, egzama, kolit ya da artrit gibi ilti-haplı hastalıkların önüne geçilebilmektedir.

Sentetik steroidlerin tıpta tedavi edici ola-rak ilk kullanımı, 1939 yılında ABD'nin Bal-timore kentindeki John Hopkins Hastanesi'-nde, Dr. George Thorn tarafından gerçekleş-tirildi. Bu tedavi yönteminin en önemli yan et-kileri olarak kemik incelmesi, kan basıncınınyükselmesi ve aşırı kilo alma sayılabilir. An-cak yine de her yıl milyonlarca insan kortizon-lu ilaçların bilinçli kullanımından büyük ya-rar görmektedir.

İLK STETOSKOP

Stetoskobun tıp dünyasına girmesi sayesinde,doktorlar ölümden ve cesedin parçalanmasın-dan önce iç organlar hakkında fikir edinebil-me olanağına kavuştular. 1815 yılında Fran-sız doktor Rene Laennec, ciğerlerden gelensesleri doktorun kulağına ileten tahta bir bo-ru yapmayı başardı. Bu dinleme aygıtı aracı-lığıyla, doktor, hastasının ciğerlerinin çalışa-bilirlik derecesi hakkında çok büyük önem ta-şıyan bilgiye sahip olabiliyordu. 19. yüzyılınsonlarına doğru, bugün bildiğimiz dinlemealetleri geliştirildi. Bunlar, göğüs üzerinde gez-dirilebilen bir parçanın algıladığı sesleri dok-torun kulağındaki kulaklığa ileten lastik bo-ru sisteminden meydana geliyordu. Stetoskop-lar, doktorların kalp ve akciğer muayenesin-de yararlandıkları en basit aygıtlardır.

İLK SÜLFÜRİK ASİT

Bütün asitler arasında en güçlülerinden biriolan sülfürik asit, ilk kez 16. yüzyılda Avru-palı kimyacılar tarafından bulundu. Ne var ki,

geniş ölçekte üretime olanak veren ilk yöntem,ancak 1746'da, İngiliz bilgin John Roebucktarafından geliştirildi.

Kurşun oda yöntemi diye adlandırılan buyöntemde, sülfürün tuzla yakılmasıyla eldeedilen sülfür dioksit gazı, hava ile birlikte,kurşun bir odaya gönderilir. Bu odanın içine,bir yandan da su püskürtülür. Burada sülfürdioksit gazı sülfür triokside dönüşür ve suy-la karışarak sülfürik asidi meydana getirir.

1831 yılında İngiliz şarap imalatçısı Pereg-rine Phillips, platin ya da vanadyumu katali-zör olarak kullanarak sülfür dioksidi, sülfürtriokside dönüştürmeyi ve böylece daha bolmiktarda sülfürik asidi, daha kısa zamanda el-de etmeyi başardı.

İLK GÜNEŞ SAATİ

Güneş saatinin ilk modeli toprağa çakılan birodun parçasından başka bir şey değildi. Gü-nümüze kadar ulaşabilen en eski güneş saatiise, Mısırlılara ait olup, M.Ö. 800 yıllarındankalmadır. Bu uzun bir taş sütunun çevresin-deki altı işaretten oluşuyor. Sabahleyin doğu-ya, akşam olunca da batıya çevrilen taşın işa-retli ucunun düşürdüğü gölgelerin yardımıy-la, zaman belirleniyor.

Babilliler, Yunanlılar ve Araplar tarafın-dan değişik biçimlerde yapılan güneş saatle-ri, 14. yüzyıldan itibaren Avrupa'da kilisele-rin ve büyük binaların üzerlerinde de görül-meye başlandı. Hatta daha sonraları da "pekgüvenilemeyen" saatlerin ayarlarının yapıla-bilmesi için kullanıldı.

İLK KILIÇ

M.Ö. 3500 yıllarında Tunç Devri'nin başlama-sıyla, insanlar erittikleri metallerden kılıç yap-maya başladılar. Asurlular ve Eski Yunanlı-lar tarafından dökülen tunç kılıçlar, önceleriküttü. Sonra bunların uçları ve yanları keskin-leştirildi. M.Ö. 1100 yılında başlayan DemirÇağı'nda, insanlar kızgın demiri döverek da-ha keskin ve ince kılıçlar yapmayı başardılar.

Eski Yunanlılar, kıvrık ve keskin kenarlıkılıçlar kullanıyorlardı. Romalılar ise"gladius" adım verdikleri yakın döğüş amaçlıkısa kılıçları tercih ettiler. M.S. 600 yılındanitibaren, Avrupa'da, 120 santim uzunluğun-da, her iki kenarı da keskin kılıçlar yaygınlaştı.Bunların kabzalarının uç kısmında, denge un-suru olarak bir topuz bulunuyordu. 17. ve 18.yüzyıllarda, Avrupalı soylular çok ince ve sivriuçlu kılıçlar kullandılar. Düello için en idealsilah olan bu kılıçlar, günümüzde de eskrim

285

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 286: Milliyet İlkler ansiklopedisi

sporunda kullanılmaktadır.Araplar, İranlılar, Türkler, Hintliler ve Ja-

ponlar gibi Doğulu uluslar ise, daha derindenkeseceğine inandıkları için kıvrık kılıçlara iti-bar ettiler. Sanayi devriminin başlamasındansonra dayanıklı çelikten çok zarif ve keskin kı-lıçlar üretildi. Özellikle İspanya'nın Toledo(Tuleytule) kenti ile Suriye'nin Şam kenti,ürettikleri kılıçlarla dünya çapında ün kazan-dılar. Kılıç, Ortaçağ'dan Birinci Dünya Sava-şı'na kadar en önemli süvari silahı sayıldı ve1914'ten sonra yerini ateşli silahlara bıraktı.

İLK ÇEŞME

Miladi takvimin başlangıç yıllarında, Roma-lılar su borularıyla kente su getirmeyi başar-mışlardı. Bu suların düzenli bir biçimde bo-şalmasını sağlamak için çeşmeler yaptılar.Çeşmeler, borunun içine yerleştirilen daireşeklinde bir parçanın hareketiyle denetleniyor-du. Dairesel parça boruyu diklemesine kese-cek şekilde durduğunda, borudan su akmasıengelleniyor, tersine açıldığında çeşmeden sualınabiliyordu. Bu sistem, bütün Ortaçağ bo-yunca kullanıldı.

19. yüzyıla gelindiğinde, evlerin pek çoğu-na su tesisatı konmuş, ayrıca suyun akış hızıda artırılmıştı. Bu nedenle daha gelişmiş mus-luk türlerine gereksinim duyuldu. İngiltere'-de, 1800 yılında Thomas Gryll, vidalı musluksistemini buldu. Bu sistemde, vidanın her ha-reketinde akan suyun miktarı azalıyor, en sı-kıştırıldığı anda da, su tamamen kesiliyordu.

İLK TERMOMETRE

Hastalıkların tanımlanmasında büyük ölçüdeyardımcı olan vücut ısılarının ölçülmesine iliş-kin çalışmalar, ilk kez 1616 ve 1636 yılları ara-sında, İtalya'nın Padua kentinde yaşayan tıpprofesörü Santorio Santorio tarafından ger-çekleştirildi. Santorio, bu çalışmaları sırasın-da Galileo'nun 1592 yılında İtalya'da yaptığıtermometreden yararlandı. O yıl, Londralı tıpadamlarından Thomas Allbutt, küçük ve kul-lanışlı klinik termometreyi yaptı.

Son yüzyıl içinde çok az değişikliğe uğra-yan klinik termometre, cam bir tüp içindekicıvadan oluşur.

İLK ZAMANLAMA AYGITI

1867 yılında İngiliz cerrah Christopher Thur-gar, caddelerdeki gaz lambalarının önceden

286

belirlenen saatlerde yanıp sönmelerini sağla-yacak otomatik bir zamanlama makinesi ge-liştirdi. Yuvarlak bir silindir üzerine belirli ara-lıklarla yerleştirilen iğneler, gerektiği zamanana gaz kapağını açıp kapatabilecek şekilde,bir zemberek aracılığıyla dönüyordu. Bu zem-bereğin önünde sürekli olarak bir pilot alev ya-nıyordu. İğne, zamanı geldiğinde gaz kapağı-nı açıyor ve gelen gaz pilot alev aracılığıyla tu-tuşarak büyüyünce, lamba yanmış oluyordu.Lambanın sönme zamanı gelince de, bir son-raki iğne kapağı yerine çekiyordu. Aygıtın saattürü zembereğinin haftada bir kez kurulmasıgerekiyordu.

İLK EKMEK KIZARTMAMAKİNESİ

20. yüzyıla gelene dek, ekmek dilimleri bir ça-talın ucuna takılarak, ateş üzerinde kızartılı-yordu. Elektrikli ekmek kızartma makinesi,ilk kez 1909'da New York'ta General Elect-ric firması tarafından satışa çıkarıldı. Mika çu-buklar altına sarılan çıplak bakır tellerdenelektrik geçirilince, teller akkor haline geliyorve mika çubukların üzerindeki ekmek dilim-lerinin bir yüzleri kızarıyordu. Dilimler elleters yüz ediliyor ve sonra da ikinci yüzleri kı-zartılıyordu.

Ekmek diliminin iki yüzünü birden kızart-tıktan sonra dışarı fırlatan ilk kızartma ma-kineleri ise, 1927 yılında, Minnesota eyaleti-nin Sti!lwater kentinden teknisyen CharlesStrite tarafından gerçekleştirildi. Zembereklibir zaman ayarlama aygıtı, çift yönlü ısı ve-ren kızartma makinesinin içindeki ekmek di-limini, belirli bir süre sonra dışarı fırlatıyor veısıtıcıya gelen elektrik akımını da kesiyordu.1930 yılında zemberek sistemi yerine termos-tat takılarak aygıt daha da geliştirildi. Ekme-ğin yüzey ısısından etkilenen termostat, belirlibir ısıya ulaşıldığında elektrik akımını kesiyorve böylece dilimlerin doğal lezzeti de korun-muş oluyordu.

İLK MÜSEKKİNLERİlk kez 19. yüzyılda tıp uzmanlarınca gelişti-rilen sakinleştirici ilaçların (trankilizan) hep-si, potasyum bromid esaslıdır. Yan etki ola-rak, aşırı tükürük üretimine neden oldukların-dan, bunlar pek tutulmadı. 1903'te Almanya'-da Veronal adı verilen barbitürat esaslı uykuilacı bulundu. Daha sonra barbitürat bileşik-leri, sakinleştirici olarak kullanılmaya başlan-dı. Halen en geniş biçimde kullanılan sakin-leştiriciler, benzodiazepin esaslı olanlardır.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 287: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TANKSavaşta ilk tank 15 Eylül 1916 günü, İngilizbirlikleri tarafından, Birinci Dünya Savaşı sı-rasında Fransa'nın Somme yöresinde kullanıl-dı. Başkomutan Sir Douglas Haig, 1 Eylül gü-nü 100 tankı Somme cephesine göndermeyiumuyordu. Ne var ki, imalat sırasında orta-ya çıkan bazı aksaklıklar nedeniyle, Eylül ba-şına kadar ancak 49 tank cepheye ulaştırıla-bildi. Çarpışmalara ise yalnız 32'si katılabil-di. Haig, tanklardan yararlanarak savaşı 1916yılında bitirmeyi amaçlayan müttefik kuvvet-lerine katkıda bulunmayı umuyordu. Tankla-rın toplu halde tutulmasını ve düzenli hareketedilmesini istedi. Ama komutanları, onlarıcephe boyunca dağıttılar. Bazı yerel başarıla-ra karşın, tankların savaşın sona erdirilmesin-de önemli bir katkıları olmadı. Haig, yine de1917 yılına kadar bin tankın üretilmesini em-retti.

Fransız ordusunda tank, ilk kez 16 Nisan1917 günü kullanıldı. Fakat sonuç, tam bir he-zimet oldu. 132 tanktan 57'si daha ilk gün Al-man topçusunun yoğun ve başarılı ateşiyle sa-vaş dışı bırakıldı. Tarihin ilk büyük tank sal-dırısı, 20 Kasım 1917 günü gerçekleştirildi. 378İngiliz tankı, Hindenburg cephesini yararak4 mil ilerlemeyi başardı. Fakat Alman topçu-

su ve hesapta olmayan arızalar, tankların146'sını durdurdu. 43 tanesi de barikatları aşa-madan kaldı. Daha sonra Almanların püs-kürtme harekâtı sonunda, İngilizler geri çekil-mek zorunda kaldılar.

18 Temmuz 1918 günü Fransız savunma-sı, 567 tankla Batı cephesinde büyük bir ba-şarı elde etti ve bu başarı tankın savaşta nedenli önemli bir silah olduğunu vurguladı. Ay-nı yılın 8 Temmuz günü, 534 İngiliz tankı-nın İkinci Somme Muharebesi'nde elde etti-ği başarı, Alman Genelkurmayı tarafından,"Alman ordusunun bu savaşta yaşadığı en ka-ra gün" olarak değerlendirildi. İkinci DünyaSavaşı'na kadar bütün Avrupalı uluslar tanksilahlarını geliştirmek için olağanüstü çabagösterdiler. Bu alanda en büyük başarıyı Al-manlar elde etti. İkinci Dünya Savaşı'nın ilkyıllarında, Alman panzer birlikleri, üstün ma-nevra yetenekleri ve vurucu güçleriyle, sava-şın kaderi üzerinde etkili oldular.

Tarihin en büyük tank savaşı ise, 1943 yı-lı Temmuz'unda, Rusya'nın Kurs bölgesindeverildi. Almanlar, 2 bin tanktan oluşan 17panzer birliğiyle saldırıya geçtikleri Rus asker-leri karşısında, çok ağır bir yenilgi aldılar.Böylece tankların üstünlüğü sona erdi.

Bugün Avrupa'da NATO'ya ait kuvvetle-rin 7 bin tankına karşın Varşova Paktı üyele-rinin 20 bin civarında tankı vardır.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 288: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Bunların en bilinenleri arasında, Valium, Lib-rium ve Mogadon sayılabilir. Barbitürat esaslıilaçlara göre daha az yan etkileri görülen builaçlar, 1950'li yıllarda İsveçli ilaç firması Hof-mann La Roche tarafından üretildi.

ULTRASONOGRAFİ TEKNİĞİNİNİLK KULLANIMI

Yarasaların, gecenin karanlığında önlerine çı-kan engelleri, yaydıkları ses dalgalarının buengellere çarpıp geri dönmesiyle ayrımsayabil-diklerini ilk kez 18. yüzyıl İtalyan bilgini La-zaro Spallanzani anladı. Ses dalgalarının pra-tik olarak ilk kullanımı ise, İkinci Dünya Sa-vaşı sırasında düşman denizaltılarının yerle-rini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi.

1950'li yıllarda, bu tekniğin tıp alanındakullanımı başladı. Glascow kentinden DoktorIan Donald, anne karnındaki bir bebeğin ult-rasonografi yöntemiyle incelenebileceğini bul-du. Bu yöntem sayesinde, bugün ana rahmin-deki bebeğin kaç aylık olduğu ve pozisyonu,varsa kendisini bekleyen tehlikeler ve hattaikiz ya da üçüz olup olmadığı, hatta cinsiyetisaptanabilmektedir. Ayrıca, ultrasonografitekniğinden, karaciğer, akciğer ve kalp has-talıklarının tanımlanmasında da yararlanıl-maktadır.

İLK KAPANLARİsa'nın doğumundan 200 bin yıl önce Taş Dev-ri'nde, bugünkü Çekoslovakya'nın bulundu-ğu topraklarda yaşayan insanlar et ve kemikgereksinimlerini karşılayabilmek üzere mamutavlamak için kapanlar geliştirmişlerdi. Kapa-nan çene biçimindeki ilk kapan, 1590 yılındaİngiltere'de kullanıldı. Bir sonraki yüzyılınbaşlarında, Almanya ve Hollanda'da da yay-gınlaştı. Yaylı çeneler arasındaki demir dişler,bir odun parçası ile birbirlerinden ayrıldıktansonra iyice kamufle ediliyor, aralarına da birparça yiyecek konuyordu. Yiyeceğe gelen av,sopayı devirince başı ya da ayakları, çenele-rin arasında kalıyor, böylece yakalanıyordu.

Evlerde bugün de kullanılan fare kapan-larının patenti 1910 yılında İngiltere'nin Le-eds kentinden James Henry Atkinsontarafından alındı. Günümüzde besin madde-lerinin satıldığı mağazaların en büyük düş-manları olan sinekler, modern teknolojininson buluşları olan özel kapanlarla yakalanı-yor. Bu kapanlarda, yayınlanan ultra-viyoleışınları sinekleri kendine çekiyor ve ekranınönündeki elektrik akımına kapılan sinekler he-men ölüyorlar. Aygıtın alt kısmında bulunanbir küçük tepsi de, ölen hayvanların çevreyeyayılmadan toplanmalarına yarıyor.

288

İLK TELESKOPBir Hollanda kenti olan Middelburg'da, 17.yüzyılın başlarında bazı gözlük yapımcıları, te-leskoba benzer aygıtlar elde ettiklerini iddiaettiler. Bu iddiaların en güçlüsüyle ortaya çı-kan Hans Lippershey, 1608 yılında, teleskoppatenti almak için başvurdu. Yetkililerin hu-zurunda, aygıtını tanıttı. Gerçi buluşu patentverilecek nitelikte bulunmadı ama kendisi birmiktar para ile ödüllendirildi.

İtalyan bilim adamı Galilei Galileo da, te-leskoba ilişkin söylentileri duymuştu. Kendi-sine bir teleskop yapmaya karar verdi. 1609yılında, teleskobuyla gökyüzünü inceledi. Ayyüzeyinin tıpkı yeryüzü gibi engebeli olduğu-nu gördü. Venüsün güneş çevresinde döndü-ğünü keşfetti. O zaman dünya evrenin mer-kezi olduğu yolundaki inanışla ilgili olarakkuşkuya kapıldı. Bu kuşkusunun iyice güçlen-mesi sonunda, öğretileri 2 bin yıldır dünyaüniversitelerinde okutulan Yunan filozoflarıAritotales ve Ptolemius'un düşüncelerine karşısavaş açtı. Evrenin merkezi olduğu söylenendünyanın, aslında güneşin etrafında döndü-ğünü söyledi ve kilisenin hışmına uğradı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 289: Milliyet İlkler ansiklopedisi

289

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 290: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK YELDEĞİRMENİBuharlı makinenin bulunmasından önce, rüz-gâr, su ve hayvan gücü insanlığın hizmetindey-di. Suyla çalışan değirmenler çok dahagüçlüydü, ama onları döndürmeye yetecek bü-yüklükte akarsulardan yoksun olan yerlerde,yeldeğirmenleri etkin oldu. 1840 yılında, İn-giltere ve Galler'de 10 bin, Hollanda'da ise 7bin yeldeğirmeni vardı. Bu aygıtlardan, unüretiminde olduğu kadar, maden çıkarımın-da, su iletiminde ve ağır cisimlerin kaldırılma-sında da yararlanılıyordu. Ayrıca, ağaçkesmeye yarayan hızar makinelerini de yelde-ğirmenleri aracılığıyla çalıştırmak mümkündü.

Rüzgârın yarattığı enerjiyi üretken hale ge-tiren buluşlar, her zaman memnunlukla kar-şılanmadı. 1581'de bu enerjiden yararlanmayıakıl eden Hollandalılar, işsizliğe yol açmaklasuçlandılar. 1768'de de bir grup işçi, rüzgârgücüyle çalışan bir hızar makinesini parçala-dı.

Yeldeğirmenlerini çalıştıran insanlar, ye-ni birtakım ölçeklerin de doğmasına yol açtı-lar. Çünkü tahılını öğütmek üzere değirmene

götüren herkes, elde edilen unun belirli bir bö-lümünü değirmen sahibinin "hak" olarak alı-koyacağını biliyordu. Bu hakkın miktarınısaptamak üzere de, değirmenciler belirli ha-cimlerde ölçekler geliştirdiler. Örneğin,1558'de Liverpool yöresindeki bütün değir-mencilere, ölçeklerini Belediye Başkanı'na gö-türüp doğruluk derecelerini kontrol ettirmekzorunluluğu getirildi. Bunu yapmayanlara be-lirli para cezaları uygulandı. Bu uygulama biranlamda dünyada, ağırlık ve hacim ölçen ay-gıtların ilk denetimi ve ayarlanması olarak ka-bul edilir.

19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, yel-değirmenlerinin önemlerinde bir azalma başla-dı. Ama rüzgâr gücü, yine de birçok alandainsana yararlı olmaya devam etti. Amerika'-nın batı kesimlerinde, demiryolu şirketleri,yel değirmenlerinden lokomotifler için su çıka-rılmasında yararlandılar. Yerliler ise, sulamaişlerinde bu aygıtlardan büyük faydalar sağ-ladılar. Suyu olmayan pek çok kırsal bölge-ye, yeldeğirmenleri aracılığıyla su gönderildi.Bugün, Güney Afrika'nın Karoo bölgesindeolduğu gibi, birçok bölgede su sağlayabilmekiçin bu yöntem işlevini hâlâ sürdürüyor.

290

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 291: Milliyet İlkler ansiklopedisi

291

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 292: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK YAZIM.Ö. 45.bin yılında yaşayan insanlar, düşün-celerini kayaların ve mağara duvarlarının üze-rine resimlerle yansıtmayı öğrendiler. SonBuzul Çağı'nda yaşayan atların, bizonların veboğaların resimlerini içeren mağaralar, İspan-ya'nın Altamira, ve Fransa'nın Lascaux yö-relerinde ortaya çıkarıldı.

Bu resimlerin yazıya dönüşebilmeleri içinaradan yüzyıllarca yıl geçmesi gerekti. M.Ö.20 bin ve 6500 yılları arasında insanlar, yu-muşak taşlan ve kemikleri kullanmaya başla-dılar. Fransa'nın İspanya sınırına yakınbölgesindeki Ariege yöresinde bir mağarada,çizildikten sonra kırmızı ve siyaha boyanmışgeometrik şekiller bulundu. Afrika'nın çeşit-

292

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 293: Milliyet İlkler ansiklopedisi

li kesimlerinde bulunan üzerleri çizilmiş ke-mikler, kuşkusuz bir dönemin belgeleriydi.

Sümerce, yazıya dökülebilen ilk dil oldu.Ama belirli bir alfabesi de yoktu. Basit resim-ler halinde yazılan Sümerce metinlere Irak'-ta, Basra Körfezi'nin yakınlarında rastlandı.Bu metinler, M.Ö. 3500 yılından kalmaydı.

Sümerler, çivi şeklinde ve üçgen iz bırakanbir aygıtla, balçık ve kil kabakalarından yap-tıkları plakalar üzerine yazılarını yazdılar.Sonra bu küçük tabletler, güneşin altında pi-şirilerek kurutuldu. Binlercesi, en küçük birhasar görmeden günümüze kadar ulaşabildi.Bunlardan bazılarında, Sümer din adamları-nın ekonomik işlevlerini gösteren altın, kumaşve inek listeleri vardı. Sümerlerin ekonomiketkinlikleri, çevrelerindeki Persleri. Babillilerive Asurluları da çivi yazısını öğrenmeye itti.

Mısır'da belirli sembollerin belirli sözcük-leri ve sesleri simgelediği hiyeroglif yazıları,M.Ö. 3000 yılından itibaren kullanılmaya baş-landı. Düşünceler ya da öyküler, resimlerle ya-zılan bir tür steno tekniğiyle anlatılıyordu.Örneğin gövdesi olmayan bir çift bacak,"gitmek" sözcüğünü simgeliyordu. Başsız ikigöz, "görmek", kapalı bir çift göz de"ağlamak" anlamındaydı.

Mısırlılar, papirüsü bulduktan sonra, hi-yeroglif alfabesindeki şekilleri de kalemle yada fırçayla yazılabilecek şekilde değiştirdiler.M.Ö. 700 yılında hiyeroglif yazısı üçüncü ev-rimini gerçekleştirdi ve ortaya çıkan son bi-çim; modern Arap alfabesinin de temelinioluşturdu.

İLK ÇAMAŞIR MAKİNESİ

Yüzyıllar boyunca kadınlar çamaşırlarınıakarsu kenarlarında elleriyle ovarak ve tokaç-layarak yıkadılar. Akarsuların olmadığı yer-lerde, çamaşırlar, tahta, bakır ya da demir le-ğenler içinde yıkandı. 20. yüzyılın başına ge-linceye değin, dünyanın her yerinde başka birçamaşır yıkama yöntemi yoktu.

1782'de Henry Sidgier adlı bir Londralı,altıgen biçiminde kapalı bir çamaşır teknesigerçekleştirdi. Bu teknenin içine yerleştirilentahta çubuklar arasına çamaşırlar sıkıştırılı-yordu. Teknenin iki ucu, iki askıya asılıyor,sonra da kol gücüyle döndürülüyordu. Tama-men insan emeğine dayanan bu sistem hemçok yorucuydu, hem de alışılagelmiş yöntem-lere oranla daha uzun zaman alıyordu. Ma-kineden çıkarılan ıslak çamaşırlar, iki tahtamerdanenin arasından geçirilerek sıkıştırılıyor,böylece bir yandan sulan süzülürken, bir yan-dan da bir anlamda ütülenmiş oluyordu.1791'de Ferguson Hardie adında bir İngiliz,merdane kolunun tek yönlü hareketiyle, mer-danelerin hem ileri, hem de geri gelmesini sağ-layan bir sistem geliştirdi. Bu sistem sayesin-de, hiç değilse sıkma mekanizmasında bir öl-çüde kolaylık sağlanmıştı. Ama yine de bütünişlemler insan emeğine dayanıyordu ve çok ya-rucuydu.

1906'da Chicago kentinden Alva Fisher,elektrik enerjisiyle çalışan ilk çamaşır maki-nesini gerçekleştirdi. 1924 yılında ilk kurutma-lı makineler piyasaya çıktı. 1940'lı yıllardanitibaren tam otomatik makineler ev hanımla-rının hizmetine girmeye başladı.

İLK TRANSİSTOR

20. yüzyılın en önemli buluşlarından biri ola-rak kabul edilen ve elektronik devrelerin candamarı olan transistörler, 1947'de gerçekleş-tirildi. Dünyanın en büyük telefon şirketi olanBell kuruluşlarının araştırma laboratuvarlann-da, William Shockley başkanlığında John Bar-deen ve Walter Brattain'den oluşan ekip, tek-nolojide yepyeni bir çığır açan bu buluşların-dan dolayı, 1956 yılında Nobel Ödülü'nü pay-laştı.

Bardeen ve Brattain, radyo ve telefon sin-yallerinin alınmasında, güçlendirilmesinde veyansıtılmasında kullanılan termiyonik kapak-lara karşı bir seçenek bulmak için uğraşıyor-lardı. Çabuk kırılabilen ve pahalıya mal olanbu lambaların ısınması için belirli bir süreningeçmesi gerekiyordu. Ayrıca bir hayli de elek-

293

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 294: Milliyet İlkler ansiklopedisi

trik tüketiyorlardı.Ekip ilk transistorü, ince bir germanyum

tabakasından yaptı. 1947 Noel'inden iki günönce, bu transistor bir radyo devresine takıl-dı ve Brattain, defterine şu satırları yazdı: "Budevre gerçekten işe yarıyor. Çünkü ses düze-yinde hissedilir bir yükselme sağlandı." Tran-sistör, tıpkı lamba gibi, ses sinyalini güçlen-diriyordu. Ama hem boyut olarak çok dahaküçüktü, hem de daha az enerjiye gereksini-mi vardı.

Önceleri küçücük bir aygıtın o koca lam-baların yerini alabileceğine pek az kimse inan-dı. Ama Shockley ve ekibi, dört yıl içinde bü-yük gelişmeler sağladılar. 1952'de transistor,orijinal boyutların onda birine indirildi ve çokdaha güçlendi 1957'de yılda 30 milyon tran-sistor üretilebilecek aşamaya gelinmişti. Bualanda gelişmeler yine de sürdürüldü. Bilimadamları, germanyum tabakası yerine, çok da-ha büyük ısı şiddetlerine dayanabilen saf sli-kon kristali kullanmaya başladılar. Akımı, sa-niyenin yüz milyonda biri kadar kısa bir za-manda iletebilen transistörler imal edildi. Bun-ların sayesinde cep tipi hesap makineleri, di-jital saatler yapıldı. Radyo ve TV alıcılarında-ki lambaların yerini de transistörler aldı. Eğerbu küçük harika aygıtlar olmasaydı, uydu ha-berleşmeleri, uzay araçları ve ayın insan tara-fından fethi de mümkün olmayacaktı.

İLK X IŞINLARI

X ışınları tıpta iki amaçla kullanıldı: Hasta-lıkların tanınmasına yardımcı olmak ve kan-seri tedavi etmek. Bu ışınlar, 1895'teAlmanya'nın Würzburg kentinde, fizik pro-fesörü Wilhelm Röntgen tarafından bulunduve "Röntgen ışınları" olarak adlandırıldı. Kâ-ğıt, tahta ve etten geçebilen bu ışınlar, metalve kemiği aşamıyorlardı. Ayrıca fotoğraf fil-mini de karartma özellikleri vardı, röntgen,bulduğu bu ışınlara, "bilinmeyen" anlamın-da "X" adını verdi. Bu buluştan birkaç aysonra doktorlar, kemik bozukluklarını sapta-yabilmek için röntgen tekniğinden yararlan-maya başladılar.

1897'de Harvardlı bir öğrenci olan Wal-ter Cannon, bizmut eriyiği içirilen bir hayva-nın bağırsaklarının röntgen ışınları ilefotoğrafının çekilebileceğini kanıtladı. Bu bu-luş, insan iç organlarının da röntgen ışınlarıylaincelenebilmesini sağladı. 1950'li yıllarda, rad-yoloji, hastalıkların tanısındaki işlevi açısın-dan doruk noktaya çıktı. Gama-kameralarınve halk arasında "ayna" olarak bilinen aygıt-ların bulunmasıyla X ışınlarının kullanımıazaldı. Daha sonra canlı dokular üzerindeki

294

etkisinden yararlanılma yoluna gidildi ve özel-likle kanser tedavisinde kullanıldı. 20. yüzyı-lın başından itibaren, özellikle, cilt, dil veboğaz kanserlerinde ışın tedavisi büyük ölçü-de etkin oldu.

İLK TARTI MAKİNESİ

İlkel toplumların ağırlık ölçümlerine ilişkin ge-reksinimleri son derece sınırlıydı. Ama altın,insanoğlu tarafından bulunduğu ilk gündenitibaren çok büyük değere sahip olduğu içinMısırlılar altın tartmak amacıyla bir aygıt ge-liştirdiler. M.Ö. 3500 yılından kalma bir Mı-sır mezarında, bu tartı aleti ile, ağırlık ölçüsü 'olarak kullanılan parçalar bulundu. YineM.Ö. 2600 yılında Babilliler, ağırlık saptamaküzere standart ölçüler kullanıyorlardı.

Mısırlılar tarafından kullanılan terazilereait resimler, mağara duvarlarında ve papirüs-lerin üzerlerinde günümüze kadar kalmıştır.M.Ö. 3000 yılında çizileri bu resimlerde, birçubuk ortasından bir iple tavana asılmış ola-rak gösterilir. Çubuğun bir ucunda, ağırlığısaptanacak olan cisim bağlıdır. Öteki uçtaki ke-fede de çeşitli büyüklükteki ağırlık ölçülerivardır.

İLK PENCERE

İlkel dünyanın sıcak iklimlerinde, pencerelersalt binaların içini aydınlatmak amacıyla ya-pılıyordu. Roma İmparatorluğu'nun etkisiy-le uygarlıklar kuzeye doğru taşmayabaşlayınca, pencerelerin ışığı geçirecek, amasoğuğu dışarıda bırakacak bir cisimle kapatıl-ması zorunluluğu doğdu. Bu amaçla, yağlıbezler ve hatta ince mermer tabakalar kulla-nıldı.

Romalılar, Pompei'nin M.S. 79 yılındayok olmasından önce camı buldular. Pompeiharabeleri arasında, bronz çerçevelere rastlan-dı. Bu çerçevelerin içine 52 cm genişliğinde,45 cm yüksekliğinde ve 1 cm kalınlığında cam-lar takılmıştı. Ama yine de camlı pencerelerdünyanın her köşesinde henüz yaygın değildive 12. yüzyılda bile birçok kilisenin pencere-leri camdan yoksundu.

1450 yılından itibaren, camların evlerdekullanılması yaygınlaştı. Hatta bazı pencere-ler dışarı açılacak şekilde iki kanatlı yapıldı.18. yüzyıldan itibaren, özellikle Kral Georgedönemi İngiltere'sinde, yana doğru açılan kay-dırmalı pencereler moda oldu. Ama aslında bubuluş yeni değildi. İlk örnekleri, 1640 yılındaHerfordshire kentinde yapılmıştı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 295: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ÖZEL BÖLÜM

TÜRKİYEve

TÜRKLERDE İLKLER

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 296: Milliyet İlkler ansiklopedisi

merakediyorum@

googlegroups. com

üyeleri için hazırlanmıştır.

Benzer çalışmalardan haberdarolmak, öneri, istek ve bu çalışmaile ilgili karşılaştığınız sorun ve

hataları lütfen bildirin.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

E-posta :[email protected]

Page 297: Milliyet İlkler ansiklopedisi

AİLK ADALET BAKANI

Tarihimizde ilk Adalet Bakam (Adliye Nazı-rı) Cevdet Paşa'dır. 6 Mart 1868 günü bu gö-revin başına getirilen Cevdet Paşa, adliye teş-kilatının en başı ve sorumlusu olarak hizmetverdi.

AFİŞ SANATININ İLKÖNCÜSÜ

Ülkemizde ilk afiş sanatı çalışmalarının baş-laması Birinci Dünya Savaşı'ndan sonradır.Afiş sanatının ilk öncüsü de İhap Hulusi Gör-key'dir. Görkey, bu daldaki ürünlerini ilk kez1929 yılında vermeye başladı.

İLK OSMANLI AKÇESİ(Gümüş para)

Osmanlılarda ilk akçe, yani gümüş para, 1329yılında Orhan Gazi zamanında bastırıldı. Üççeşit olan bu paralar, beş akçelik, bir akçelikve üstünde Orhan Gazi'nin üçüncü saltanat yı-lını gösteren 3 sayısı olan akçedir.

İLK AKDENİZ OYUNLARI

Akdeniz'de kıyıları olan ülkeler arasında bü-tün spor dallarında yapılan yarışmaların ilki,1971'de Türkiye'de İzmir'de yapıldı. AkdenizOyunları'nın ilki ise Mısır'da düzenlenmişti.Bu oyunlar, her 4 yılda bir, bir başka Akde-niz ülkesinde olimpiyat oyunlarının kuralla-rına uygun olarak yapılır.

TÜRKLERİN ANADOLU'YA İLKGELİŞLERİ

Anadolu'yu alıp Türkleştirmek düşüncesi ilkkez Büyük Selçuklu İmparatorluğu dönemin-

de gerçekleştirildi. Anadolu'da, ilk Türk yer-leştirmeleri, Selçuklu hükümdarı Tuğrul Bey'-le başlamıştır. Türklerin bölgeye tüm olarakyerleşmesi ise, yine Selçuklu hükümdarıAlpaslan'ın Bizanslıları 1071 yılında Malaz-girt Ovası'nda yenmesiyle gerçekleşti. Tarih-teki ilk Anadolu beyliklerinin kuruluşu da1250-1358 yıllarındadır. İlk Anadolu beylik-leri şunlardır: Alaiye Beyliği, ArtukoğullarıBeyliği, Aydınoğulları, Candaroğulları, Da-nişmentoğullan,Dulkadiroğulları,Ertanaoğul-lan, Hamitoğulları, İnançoğulları, İzmiroğul-ları, Karamanoğulları, Karesioğulları, Kadı-burhanettinoğulları, Mengüçoğulları, Osma-noğulları, Pervaneoğulları, Ramazanoğulları,Sahipataoğulları, Saltukoğulları, Saruhano-ğulları. Ancak, 1071'den çok daha önceki yüz-yıllarda da Anadolu yarımadasına gelmiş,Kuman, Kıpçak, Peçenek Türkleri de vardır.Bunların bir kısmı Trakya ve Balkanlar üzerin-den Anadolu'ya geçtiği gibi, Kafkasya üzerin-den gelenleri de vardır.

İLK ANNELER GÜNÜ

Ülkemizde ilk Anneler Günü, "Kadınlar Der-neği"nin aracılığıyla 1955 yılında kutlandı.Anneler Günü'nün dünyanın birçok ülkesin-de Mayıs ayının ikinci pazar gününde kutlan-ması gelenek haline gelmiştir. Dünyada ilkAnneler Günü ise, Amerika'da kutlanmış, da-ha sonra öteki ülkelere yayılmıştır.

İLK ANAYASA

Türkiye'de ilk Anayasa, II. Abdülhamit za-manında 23 Aralık 1876 günü yürürlüğe giren"Kanun-i Esasi"dir. O dönem içinde kişi hakve özgürlüklerini belirleyip yayma yolundabirtakım çabalara girişilmiş, 1808'de "Sened-iİttifak" ve 1839'da "Gülhane Hattı Hüma-yunu", öbür adıyla "Tanzimat Fermanı" ilanedilmişti. Ancak her iki belge de devletin te-mel kuruluş ve işleyişiyle ilgili yargılara yervermemeleri nedeniyle gerçek anlamda biranayasa sayılmazdı.

297

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 298: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Türkiye'de ilk arkeolojik kazıyı, Alman Heinrich Schilemannyaptı.

İLK ARKEOLOJİKKAZI1822 doğumlu Alman arkeolog Heinrich SchilemannRusya'da ticaret yaparak biriktirdiği parala-rı, kazılarına harcadı. Ülkemizde yapılan ilkarkeolojik kazıyı gerçekleştiren Schlimann,"Truva'yı bulan adam" olarak tarihe geçti.

İLK ANAYASA MAHKEMESİ

Türkiye'de ilk Anayasa Mahkemesi, 25 Nisan1962 günü yürürlüğe giren 44 sayılı yasayla ku-ruldu. Bu mahkeme, yasalarla TBMM içtü-züklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetle-mek için kurulmuş en büyük yargı organıdır.Bu mahkeme yoluyla ülkemizde ilk kez yasa-ların Anayasa'ya uygunluklarının "yargı yo-luyla denetimi" sağlanabildi. Anayasa Mah-kemesi'nin kararları kesindir, verdiği karar-lar, Resmi Gazete'de yayınlanır.

İLK ANI EDEBİYATI

Ülkemizde ilk anı edebiyatının bağımsız biredebiyat türü olarak nitelenmesi Tanzimat'-tan sonradır. Eski Türk edebiyatında anı ede-biyatının en önemli ilk örneği "Babürname'-'dir. Babür Şah'ın hayat öyküsü, çocuklu-ğundan eseri kaleme aldığı süreye kadar Do-

298

ğu Türkçe'siyle duru, içten, açık bir dille buünlü yapıtında anlatılır. Ancak, Babürnamebir anı kitabı olmaktan çok, otobiyografi tar-zındadır.

İLK ANSİKLOPEDİ

. Türklerde ilk ansiklopedi denemesini yapankişi, Ali Suavi'dir. Kamusü'l-Ulûmi ve'l Ma-arif (Eğitim ve Bilimler Ansiklopedisi) adıylaancak 5 forma yayınlanabilmiştir. Bu ansik-lopedi, Ali Suavi'nin Paris'te 1870 yılında çı-kardığı Ulûm (Bilimler) gazetesinin ekiydi.

İLK ANTOLOJİ

Ülkemizde edebiyattaki belirli özellik ve ta-nımlamaya uygun ilk antolojiler, Refik veTevfik beylerin 1865 yılında birlikte hazırla-dıkları "Letaif-i İnşa" (Düzyazı Örnekleri),Ebüzziyya Tevfik'in 1878 yılında yayımladı-ğı "Nümune-i Edebiyat-ı Osmaniye" (Osman-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 299: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lı Edebiyatı Örnekleri) gibi ürünlerdir. Ancak,bu antolojilerden çok önce, 1436 yılında Ömerİbni Mezit, 13, 14 ve 15. yüzyıl başlarında ya-şamış 83 ozanın 397 beytini bir araya topla-yan "Mecmuatül-Nezair" (Beyit Derlemele-ri) adıyla bir antoloji denemesi yapmıştır. Bueserden günümüze kalan teki, Niğde'de FeritFaik'in özel kitaplığında bulunuyor.

AKORDEONUNİLK KULLANILIŞI

Akordeonun ülkemizde müzik aleti olarak ilkkullanılışı 20. yüzyıl başlarına rastlar. Artvinyöresinde akordeona benzeyen ve"firmargon" denilen el armonikalarının kul-lanışı ise oldukça eskidir. Firmargon, Almançalgılarından "fîzarmonika" adlı enstrüma-nın dilimizde değiştirilmiş adıdır. 1827'de Bü-fe'nin geliştirdiği akordeon, günümüzde sonbiçimini almıştır.

Türkiye'de arabanın şehirler arasında ta-şıt aracı olarak kullanılması Sultan MahmutII'nin Kartal'da yapılan bir posta yolunun açı-lış törenine katılmak amacıyla bindiği faytonlabaşlar. Bunu "Tarih-i Lütfi"den öğreniyoruz.

İLK ARABA VAPURU

Türkiye'de ilk araba vapuru "Suhulef'tir.Araba vapuru düşüncesinin de ilk kez Türk-lerden çıktığı bilinir. Osmanlılarda deniz ta-şımacılığı "Şirket-i Hayriye" adlı kuruluş ta-rafından yapılıyordu. Bu kuruluştan bir yö-neticiyle bir teknisyen, araba vapuru yaptır-mak için İngiltere'ye gittiler. 1869 yılında daiki araba vapuru ısmarlandı. O sıralarda İn-giltere'de bile karşıdan karşıya deniz ulaşımı,halat ya da zincirlerle çekilen sallarla yapıl-maktaydı. 1870'de "Suhulet", 1871'de de"Sahilbent" araba vapurları, İstanbul'daAnadolu ile Rumeli yakası arasında çalışma-ya başladılar. Her ikisi de yandan çarklıydı.

İLK ANKET DÜZENLEYEN DERGİ İLK ARŞİV

Türkiye'de okurları arasında ilk anket düzen-leyen dergi "Mektep"tir. Karabet Efendi ta-rafından 1891 yılında çıkarılmaya başlananMektep dergisi, ilkokul öğrencilerine çeşitlibilgiler veren bir çocuk dergisiydi. İki yıl sonrabu özelliğini değiştirerek edebiyat dergisi ol-du. Yazarları arasında Cenap Sahabettin, Hü-seyin Cahit Yalçın, Hüseyin Siret, SüleymanNazif, Mehmet Rauf ve Rıza Tevfik gibi dev-rin ünlü kalemleri bulunuyordu.

İLK ARKEOLOJİ MÜZESİ

Türkiye'de ilk arkeoloji müzesi 1846 yılındaTophane Müşiri (Mareşal) Damat Fethi Paşatarafından kurduruldu. Fethi Paşa'nın eskieserlere karşı duyduğu ilgi nedeniyle o zamanHarp Okulu'nun ambarı olan Aya İrini Kili-sesi "müze" olarak düzenlendi. Çeşitli iller-den toplanan eski eserler buraya getirildi. Bu-gün burası askeri müzedir.

TARİHİMİZDE İLK ARABA

Türklerin tarihinde ilk arabanın M.Ö. 2 binyılında kullanılmaya başlandığı eski Çin kay-naklarından öğreniliyor. Türkler, arabayı yüktaşımada ya da oturmak için kullanırlar, sa-vaşa atla giderlerdi. Hatta, arabanın bulucu-su da Türklerdir ve anayurdu Asya'dır,.

Ülkemizde ilk arşiv deposu Mustafa Reşit Pa-şa tarafından yaptırıldı. Bu devre kadar dev-let belgeleri, torba, sandık gibi dağınık yerler-de saklanırdı. Bu durumu gözönüne alan Mus-tafa Reşit Paşa, bugün de arşiv deposu ola-rak kullanılan binayı yaptırdı. İlk adı"Hazine-i Evrak" olan bu kuruluş, şimdi Baş-bakanlık Arşiv Genel Müdürlüğü'dür.

İLK ATATÜRK ANITI

Türkiye'de ilk Atatürk anıtı, İstanbul Gülha-ne Parkı'nın denize yakın bölümünde 3 Ekim1926 günü dikildi. Anıtı, Avusturyalı heykel-ci Krippel yaptı.

İSTANBUL'DA İLK ASKERİ LİSE

İstanbul'da, Maçka Kışlası'nda, 1846 yılında,"Mekteb-i Fünûn-ı İdadi" adıyla öğretimebaşladı. Bu okul, 1924 yılında "Kuleli AskeriLisesi" adım aldı. Kara Harp Okulu'na öğ-renci yetiştiren ve halen Çengelköy'de bulu-nan okula, "Kuleli" adının verilmesininnedeni, binanın iki yanında bulunan kulele-rindendir.

İLK ATLAS

Çağdaş anlamda ilk atlas denemeleri Tanzi-mat döneminde yapıldı. İlk Türk atlası, Pa-

299

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 300: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ris Coğrafya Topluluğu üyesi olan Hafız AliŞeref tarafından yapıldı. 21 Haziran 1868'deParis'te bastırılan bu atlasta 21 haritayla bir-çok şekil vardı.

İLK AVRAT PAZARLARI

Tarihimizde ilk avrat pazarları Osmanlı İmpa-ratorluğu zamanında kurulmuştu. 19. yüzyı-lın sonuna kadar süren avrat pazarlarının buadla anılmasının nedeni, alıcı ve satıcısının yal-nız kadınlardan olmasıdır. Bu tür pazarlarınen ünlüsü ise İstanbul'da Cerrahpaşa-Kocamustafapa arasındaki geniş alanı kapla-mış olanıdır. Burayı Kanuni Sultan Süley-man'ın karısı Hürrem Sultan, önceleri pazaryeri olarak kurdurmuştu.

AVRUPA GEZİSİNE ÇIKANİLK PADİŞAH

Tarihimizde Avrupa gezisine çıkan ilk padi-şah, Sultan Abdülaziz'dir. 21 Haziran 1867günü Fransa İmparatoru III. Napoleon'unçağrısı üzerine deniz yoluyla Avrupa'ya gidenAbdülaziz, Fransa'nın Toulon kıyı kentine çık-tı, oradan da Paris'e ulaştı. Burada uzun sü-re kalan Abdülaziz, Uluslararası Paris Sergi-si'ni gezdi, iki ülkeyi ilgilendiren konulardagörüşmeler yaptı. Daha sonra İngiltere Krali-çesi Victoria'nın konuğu olarak Londra'ya gi-den Abdülaziz, Viyana, Budapeşte ve Rus-çuk'a da uğradı. 7 Ağustos 1867'de ülkesinedöndü. Abdülaziz'in Türk hükümdarı sıfatıy-la yurt dışına ilk kez çıkışı, dış ilişkilerimiz açı-sından önemli bir olay olarak yorumlandı.

Ancak, unutmamak gerekir ki, Osmanlıdevletinin kuruluşundan sonraki Osmanlı pa-dişahları, ordularının başında defalarca fetihsavaşlarına çıkarak Avrupa ortalarına kadargittiler. I. ve II. Murat, Yıldırım, Fatih, Yavuz,Kanuni Selim, tüm Balkan ülkelerini, Macaris-tan ve Avusturya ile Almanya'yı görerek tanı-mışlardır.

AVUKATLIK YAPANİLK TÜRK

Türkiye'de avukatlık yapan ilk Türk, Kırımî-zade Neşet Molla'dır. 1843-1906 yıllarında ya-şayan Neşet Molla, Kırımlızade Reşit Efendi'-nin oğludur. Muallimhane-i Nüvyab'tan me-zun olduktan sonra 1892 yılında İstanbul'daavukatlığa başlayan Neşet Molla, ilk Türkavukatıdır. Kırımîzade Mecmuası ve Fihristi

300

ile Ahlak adlı iki eseri vardır.

İLK AYAKKABI YAPIMEVİ

Türkiye'de ilk ayakkabı yapımevi, İstanbulBeykoz'da kuruldu. 1810 yılında Hamza Beyadında birisi deri yapımevi açtı. Sonraları buyapımevinde kundura yapılmaya başlandı.Sultan II.Mahmut,1816 yılında ordu ayakka-bılarının buradan sağlanmasını istemişti. 1942yılında makineleştirilen Beykoz kundura ya-pımevi, 1933 yılından bu yana Sümerbank ta-rafından işletilmektedir.

İLK SENATO(Ayan Meclisi)

23 Aralık 1876 günü yürürlüğe giren Anaya-sa ile birlikte "Heyet-i Ayan" yani senatör-ler kurulu oluşturuldu. Bu kurul, ilk Türk se-natosu olarak nitelenir. Yürütme organı gö-revini üstlenen Heyet-i Ayan üyelerini padi-şah seçerdi. Üyelerin sayısı, milletvekilleri top-lamının üçte birini geçemezdi. İlk Ayan Mec-lisi, 19 Mart 1877 Pazartesi günü Server Paşabaşkanlığında Dolmabahçe'de çalışmalarınabaşladı. İlk Ayan Meclisi'nin 27 üyesi vardı.II. Abdülhamit, 13 Mart 1878 günü AyanMeclisi'ni dağıttı, ama üyeler devletten aylık-larını almaya devam ettiler.

İLK ATICILIKSPORU

Ülkemizde ilk atıcılık sporu (baltrap) İstan-bul'da yapıldı. Atıcılık sporunu Türkiye'ye ge-tiren kişi ise Bulgaristan'ın Filibe kentindenNiyazi Kızıltepe'dir. Yurdumuzda en eski atı-cılık kulübü ise 1921'de İstanbul'da Avcılarve Atıcılar İhtisas Kulübü adıyla açıldı. Avcı-lık ve Atıcılık Federasyonu ise 1940 yılında ku-ruldu.

İLK AT KOŞULARI

Ülkemizde ilk at koşuları Enver paşa ve ar-kadaşlarının kurduğu "Islah-ı Nesl-i Peres"ya-ni "At Soyunu Geliştirme Derneği"nce düzen-lendi. Cumhuriyet'in ilanını izleyen yıllarda iseat koşuları Tarım Bakanlığı'nın organizasyo-nunda gerçekleştirilmeye başladı. İlk Gazi Ko-şusu ise 1927 yılında yapıldı. Türkiye JokeyKulübü de 1950 yılında kuruldu. 1953 yılın-dar itibaren de yapılan bir sözleşme ile Türki-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 301: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ye'deki koşuların düzenlenmesi ve müşterekbahis oynatma yetkisi Jokey Kulübü'ne veril-di.

İLK ATLETİZM ÇALIŞMALARI

Türkiye'de ilk atletizm çalışmalarına 1922 yı-lında başlandığı söylenebilir. 1912-1913 yılla-rında tek tük görülen atletizm denemeleri bir-kaç heveslinin ilkel çalışmalarından öteye gi-dememiştir. Bu ilk atletizm heveslileri SilifkeliŞükrü, Doktor Nurettin Otmar, Selahattin veAsım beylerdir.

İLK AT ÜRETMEÇİFTLİĞİ (Hara)

Yurdumuzda ilk at üretme çiftliği yani hara,1913 yılında Eskişehir Çifteler'de (Aziziye) ku-ruldu. Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılar, burayı

da yakıp yıkarak kullanılmaz duruma getir-diler. Bu hara, 1923 yılında yeniden düzenlen-di. Böylece de Türkiye'de ilk at yetiştiriciliğibaşlamış oldu.

İLK AYRICALIK

Yabancılara verilen ilk ayrıcalık I.Bayezit'inoğulları Musa ve Süleyman Çelebi'lerin Vene-diklilere bazı ticaret işlerinde "özel" yetki ta-nımalarıyla ortaya çıkar. Bu ayrıcalıkları (im-tiyaz) II. Murat'ın Cenevizlilere, Fatih SultanMehmet'in de azınlıklara "dinsel" ve Vene-dik, İtalyan, Cenevizliler ile Rodos şövalye-lerine de ticaret yapma, tuzları işletme yetki-leri vermesi izler. Başlangıçta önemsenmeyenbu imtiyazlar giderek 1536 yılında Kanuni Sul-tan Süleyman'la başlayan kapitülasyonlarındevletin başına bela kesilmesinin kaynaklarıolacaktı.

İLK BAĞIMSIZ TÜRK-ORTODOKS PATRİĞİ

İLK BAHAR BAYRAMI

Türkiye'deki ilk bağımsız Türk-Ortodoks Pat-riği Papa Eftim I. Erenerol'dur. Birinci Dün-ya Savaşı'ndan sonra Fener Rum Patrikhane-si'nin Anadolu Rumlarını Yunanlı oldukları-na inandırma çabalarına ve Karadeniz'de ye-ni bir Rum Pontus devleti kurma eğilimlerinekarşı çıkan Papa Eftim, çeşitli dinlerden 72temsilciyi Kayseri'de topladı. Fener Patrikha-nesi'ni ortadan kaldırarak merkezi Kayseri'-de olan bir Türk-Ortodoks Patrikhanesi kur-du. Yayınladığı bir bildiriyle Fener Patrikha-nesi'nin Türk çıkarlarına aykırı çalıştığını bü-tün dünyaya açıkladı. Kurtuluş Savaşı'ndansonra İstanbul Patrikhanesi'yle ilişki kurarakCumhuriyet yönetimine bağlılık sözü aldı. Üçay sonra bir Türk düşmanının patrik seçilme-si üzerine patrikhaneyle bütün ilişkilerini kesti.18 Mart 1926'da çeşitli olaylardan geçen Pa-pa Eftim I. Erenerol, ilk kez bağımsız Türk-Ortodoks kilisesini kurdu ve ilk patrik seçil-di.

Yurdumuzda ilk bahar bayramı, 1921 yılındakutlandı. Ancak, bu ilk kutlama, bir işçi bayra-mı niteliğindeydi. 27 Mayıs 1935 günü çıkarı-lan 2739 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatil-ler Hakkındaki Yasa ile 1 Mayıs gününün"Bahar Bayramı" olarak kutlanması kesinleş-ti. 12 Eylül 1980'de yapılan askeri harekâttansonra çıkarılan bir yasa ile, 1 Mayıs'ın resmibayram olarak kutlanması kaldırıldı.

İLK BAHRİYE NEZARETİ

Türkiye'de ilk Bahriye Nezareti, 19 Mart1867'de kurularak çalışmalara başladı. Bukuruluştan önce Deniz Kuvvetleri'nin işlerinekaptan paşalar bakardı. İlk Bahriye Nazırı iseHakkı İsmail Paşa'dır.

İLK BAKALORYA (Olgunluk) SINAVI

Türkiye'de bakalorya biçiminde sınav uygu-

301

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 302: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lamaşı ilk kez Galatasaray Lisesi'nde yapıl-maya başlandı. 1 Eylül 1869'da yayımlananbir tüzükle, lise ya da lise düzeyindeki okul-ları bitirenlerin yüksekokullara girebilmeleriiçin bakalorya yöntemi uygulandı. Buna ol-gunluk sınavı da denir. 1926-1936 yıllarındalise bitirme sınavlarıyla, yakın zamanlara ka-dar süregelen olgunluk sınavları da bir çeşit ba-kalorya niteliğindeydi.

İLK BALE GÖSTERİSİ

1524 yılında İtalyanlar, İstanbul'daki bir şen-likte, klasik bale gösterisi düzenlediler. BunaTürkler de dansör olarak katıldılar. Daha son-raları Türk tiyatrosunun kuruluşuna büyükemeği geçen Güllü Agop'un tiyatrosunda, ya-bancı birçok bale topluluğu, temsil araların-da bale gösterileri yaptılar.

İLK BALE OKULUMUZ

Türkiye'de gerçek anlamda bale gösterileri, ol-dukça yenidir. Devlet desteğiyle bale öğreni-minin başlangıcı 1943 yılında oldu. İlk baleokulu, İstanbul Yeşilköy'de, İngiltere Krali-yet Balesi'nin kurucusu dünyaca ünlü DameNinette de Valois'nın denetim ve eğitimi altın-da çalışmalarına başladı. 1950 yılında Anka-ra'ya taşman okul, Devlet Konservatuvarı'nınbir bölümü oldu. Bale okulunu ilk bitirenle-rin 1960 yılında ilk oynadıkları oyun, Manu-el de Faya'nın "El Amor Burujo" (Büyüle-yen Aşk) adlı eseridir.

İLK BALIK BİLİMİ

Ülkemizde balık bilimiyle ilgili ilk çalışma,1914 yılında Balıkhane Müdürü olan KarakinDeveciyan'ın, "Balık ve Balıkçılık" adıylayazdığı bir kitapla başlar. Deveciyan'ın kita-bı, bugünkü balık bilimi ölçüleriyle bağdaş-mıyorsa da, bu konudaki ilk adım ve araş-tırma olarak çok önemlidir.

Türkiye'de ilk Balıkçılık Araştırma Şube-si'ni 1916 yılında İtalya'nın Napoli kenti Zo-oloji İstasyonu görevlilerinden Doktor ViktorBayer kurdu. Balıkçılık konusunda bilimselnitelikteki ilk olumlu kuruluş, 1950 yılındaİstanbul Üniversitesi'ne bağlı olarak çalışma-larına başlayan Hidrobiyoloji Araştırma Ens-titüsü olmuştur.

İLK BALKAN OYUNLARI

Balkan Oyunları'nın temeli, 1928 yılında

302

Amsterdam'da yapılan olimpiyatlar sırasındaatıldı. Türkiye'den Burhan Felek, Yunanis-tan'dan Rinopulos, Romanya'dan Boresku,Yugoslavya'dan Dobrin ve Bulgaristan'dan Ka-çev, bir anlaşma yaparak Balkan ülkeleri ara-sında çeşitli spor dallarında yarışmalar düzen-lenmesini kararlaştırdılar. 1929 yılında resmenbaşlayan Balkan Oyunları, Türkiye'de ilk kez 1932 yılında İstanbul'da yapıldı.

İLK BANDO OKULU

Türklerde ilk bando okulunun kuruluşu,Muzika-i Hümayun (saray ya da padişahbandosu)adıyla 1827 yılında II.Mahmut'un is-teğiyle gerçekleşti. İlk bando okulunun başı-na Mangel adlı bir öğretmen getirildi, ancakyetersiz görülünce, yerine 1828 yılında devrinünlü bando yöneticilerinden İtalyan GuiseppeDonizetti atandı. Donizetti, 1831 yılında da.Askeri Mızıka Okulu'nu açtı.

İLK BANKA

Ülkemizde gerçek anlamda kurulan ilk banka,İstanbul Bankası'dır. 1847 yılında faaliyete ge-çen bu bankadan sonra, 1863 yılında OsmanlıBankası ve daha sonra da başka yabancı ban-kalar açıldı. 1867 yılında bütünüyle yerli ser-mayeli bankalar kurmak kararı alınınca, ilkyerli banka kuruluşumuz olan Emniyet San-dığı ortaya çıktı.

İLK BARAJ (Su bendi)

Türkiye'de ilk baraj, 1619 yılında Osmanlı Pa-dişahı II. Osman'ın yaptırdığı "İkinciOsman" ya da öteki adıyla "Topuz Bendi"dir. Yüksekliği, 9 metre 91 santimetredir. III.Ahmet, 1722'de 9 metre 41 santimetre yüksek-liğindeki Büyük Bent'i yaptırdı. Osmanlılardevrinde yapılan en büyük baraj, 1890'da hiz-mete giren 18.5 metre yükseklikteki ElmalıBendi'dir.

Cumhuriyet'in ilanından sonra yapılan ilkbaraj ise, 1936'da tamamlanan Çubuk Bara-jı'dır. Yüksekliği 33 metre olan bu baraj, An-kara ili sınırları içindedir. Özellikle 1950'li yıl-lardan sonra birçok büyük barajlar yapıldı.Bunların içinde en büyüğü, Doğu Anadolu'-daki Keban Barajı'dır. Ancak, Güney Anado-lu Projesi (GAP) içinde ye alan ve yapımı ha-le süren Atatürk Barajı, tamamlandığında,yurdumuzun en büyük barajı olacaktır.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 303: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KADIN BAKAN

Türkiye'nin ilk kadın bakanı, Prof. Dr. Tür-kân Akyol'dur. 12 Mart döneminde 1. ErimKabinesi'nde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan-lığı'na getirilen Akyol, 1928 yılında İstanbul'da doğdu. Ankara Tıp Fakültesi'nden mezunolduktan sonra, göğüs hastalıkları konusun-da ihtisas yapan ve 1964'te doçent, 1969'daise profesör olan Türkân Akyol'un, bir baş-ka özelliği de, seçimle gelen ilk rektör olması.

İLK BAREM YÖNTEMİ

1929 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile, Tür-kiye'de ilk kez uygulanmaya başlanan baremyöntemi, ünlü Fransız matematikçisi "Ba-remme"in adından dilimize giren bir sözcük-le anıldı. Devlette görev alan memurların ay-lıklarını belirleyen, düzenleyen ve görevdekieskiliği göz önüne alarak tutarlarını ayrı ay-rı gösteren çizelge anlamına gelir. Bu çizelge-de en az aylıkla, en yüksek aylık oranları, de-rece derece gösterilir.

İLK BARO

Türkiye'de ilk baroyu, 1870 yılında kapitülas-yonlardan yararlanan yabancı uyruklu avu-katlar, "Sosyete dö baro dö Konstantinopl",yani "İstanbul Avukatları Topluluğu" adıy-la kurdular. İlk Osmanlı barosunun ortaya çı-kışı, 1876 yılındadır. Bu topluluğa 62 avukatkayıtlıydı. Bunlardan 11'i Rum, 38'i Ermeniidi. Bugünkü anlamıyla baro, her ilde

en az 15 üyesi bulunan ve Avukatlık Yasasıuyarınca, görevlerini onur ve dayanışma için-de toplumun çıkarlarına göre geliştirip yapma-yı amaç edinen avukatlararası bir topluluktur.

İLK BARUTHANE

Türklerde ilk baruthane, yani barut yapı-mevi, II. Bayezit tarafından Kâğıthane'de1490 yılında kurduruldu.

İLK BASIMEVİ

1493 yılında İstanbul'da, 1495 yılında da Se-lanik'te bir basımevi açan Museviler, buralar-da Tevrat, yorum, dilbilgisi ve tarih türündekitap basarak, ilk basımevini gerçekleştirdiler.Bunları, İtalya'da basım işlerini Öğrenen To-katlı Apkar adlı Ermeni asıllı bir yurttaşımız-la, oğlu Sultanşah'ın birlikte kurduğu basıme-vi izler. 1567'de ilk kez bir Ermenice dilbilgi-si kitabı yayımladılar. 1627'de NikodemosMetaksas adındaki biri, Londra'dan getirtti-ği basımevi gereçleriyle Museviliği yeren kü-çük bir kitap çıkarttı.

303

Prof. Dr. Türkân Akyol, 12 Mart döneminde Sağlık ve Sos-yal Yardım Bakanı oldu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 304: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BASIN AHLAK YASASI

Türkiye'de çeşitli yerlerde yayımlanan dergive gazetelerle, basın kuruluşlarının temsilci-leri, 24 Temmuz 1960 günü bir araya geldi-ler. İstanbul Gazeteciler Derneği'nde, tarihi-mizde ilk kez yapılmış Basın Ahlak Yasası'ınonayladılar. Yasayı uygulamak için bir BasınOnur Kurulu seçildi. Kurul, 10 üyeden oluşu-yordu. Basın Ahlak Yasası, en uygar ülkeler-

. de bile imrenilecek özgür toplumun, özgürbasının kendisini eleştirme ve denetlemesini ya-pacaktı. Bu, yine basın yoluyla kamuoyuna du-yurulacaktı. Bu yasa, hâlâ yürürlüktedir.

İLK BASIN REKLAMLARI

Türkiye'de ilk basın reklamlarının yapılmayabaşlaması, 1860 yılından sonraya rastlar. Os-manlılar döneminde basında yayımlanan ilkreklamlar elbise, ilaç, tabak-çanaklarla, ülke-ye yeni girmekte olan araçların tanıtılması tü-ründendi. İlk reklamlar, "Tercüman-i Ahval",'Ceride-i Havadis", "Tarih" gibi gazeteler-de yayımlandı. O sıralarda reklamın kişi ha-yatında değeri pek iyi bilinmediğinden, birreklam kuruluşu yoktu. Ayrıca, II. Abdülha-mit'in basına uyguladığı ağır baskı, reklam-cılığın gelişmesini engelledi.

İLK BASKETBOL MAÇI

Türkiye'de ilk basketbol maçı, Robert Kolejöğrencileri tarafından 1904 yılında yapıldı.Türklerin basketbolu ilk kez öğrenip oynama-larıysa,devrin ünlü kalecisi ve Galatasaray Li-sesi Beden Eğitimi öğretmenlerinden AhmetRobenson'un çabasıyla oldu. Ahmet Roben-son, 1911 yılında eline geçen bir Amerikandergisinde, bu oyunu tanıdı ve öğrencilerineoynatmak istedi. 10'ar kişilik takımlar arasın-da yapılan ilk karşılaşmada, oyun kurallarınıbilen olmadığından, hepsi sakatlandı.

Türkiye'de ilk basketbol liginin kurulu-şu, 1915 yılında gerçekleşti. Türkiye Basket-bol Şampiyonluğu ise, 1946'da başladı.

İLK TÜRK BAYRAĞI

Türk boylarının, kendilerine özgü bayraklarıvardı. Bu boylar birleşerek han buyruğu altı-na girince, "hanın bayrağı" savaş alanların-da görülmeye başladı. Son yıllarda Türkis-tan'da yapılan kazılar, üzerinde insan ve hay-

304

van resimleri bulunan bayrakları ortaya çıkar-dı. Ancak, Türklerin ilk bayrağının hangisi ol-duğu kesinlikle belli olmamıştır.

Osmanlılarda I.Mahmut devrinde yeşilolan donanma bayrakları, III. Selim devrin-de kırmızı oldu ve üstündeki "hilal"e sekizköşeli yıldızlar eklendi. Cumhuriyet devrinekadar bayrağımızda da çeşitli değişiklikler ol-du.29 Mayıs 1926'da saltanat kaldırılıp "Bay-rak Yasası" yürürlüğe girince, bayrağımız bu-günkü kesin biçimini aldı.

TÜRKLERDE İLK BAYRAMLAR

Türklerin, Ergenekon'dan ilk çıkışlarını heryıl bayram şenlikeri düzenleyerek kutladıkla-rı, "Ergenekon Destanı"nda yazılıdır. Haka-nın da katıldığı kutlama şenlikleri, örs üstün-de demir dövülerek başlardı. Dede Korkut,bayram niteliğindeki çeşitli törenlerden sözeder. Hakanların doğum günleri, başa geçiş-leri, evlenmeleri, çocuklarının doğumları, ba-şarı kazandıkları savaşlar, bayram gibi kutla-nırdı. Türk geleneğinde Müslümanlıktan son-ra Ramazan ve Kurban bayramları kutlanma-ya başlandı.

İLK BEBEK SERGİSİ

Dünyada ve Türkiye'de ilk kez bir bebek ser-gisinin açılması olayı, İstanbul Taksim'dekiBelediye Bahçesi'nde 1936 yılında gerçekleş-ti. Kızılay, Kızılhaç, Kızılaslan ve Güneş der-neklerinin desteklediği bu sergiye, 20 ülke ka-tılmıştı. Uluslararası bu bebek yarışması o za-manlarda büyük ilgi uyandırmıştı.

İLK BEDEN EĞİTİMİ GÖSTERİLERİ

İstanbul'da 16 Mayıs 1919 günü, şimdiki Fe-nerbahçe Stadyumu'nun bulunduğu alandayapıldı. Gösteriyi düzenleyenler, Erkek Öğret-men Okulu öğrencileriydi. Daha sonra bu birgelenek oldu ve her yıl Mayıs ayında gösteri-ler yapıldı. Atatürk'ün Samsun'a ayak bastı-ğı gün olan 19 Mayıs, "Gençlik ve SporBayramı" adıyla 1938 yılında çıkarılan bir yasaile kesinleşince, spor gösterileri de bu bayramgününe alındı. "Dağ Başını Duman Almış"marşı da, ilk Gençlik Marşı olarak kabuledildi.

İLK BELEDİYE

Günümüzdeki anlamıyla ilk belediye örgütü,1869 yılında İstanbul'da çakmalarına başla-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 305: Milliyet İlkler ansiklopedisi

di. Yurdun çeşitli yerlerindeki belediyelerinhizmet vermeye başlaması, 1870'li yıllardansonradır. Bu tarihlerden önce belediye işleri-ne bakan benzer kuruluşlar görüldüyse de,bunlar belediye kavramı içinde tanımlanamaz.

TARİHTEKİ İLK BEŞİK

Dünya tarihinde ilk beşik, M.S. 1. yüzyıldakullanılmaya başlarken, bu yüzyıl içinde Or-ta Asya'da Yedisu alanında yapılan kazıda,Hun mezarından bir beşik çıkmıştır. Bu be-şik, bugün Kırgızların kullandığı beşiğin ay-nıdır. Türk beşikleri, biçim ve nitelik bakım-larından Türk topluluğunun aşamalarını gös-terir. Yürüklerde, çocuk sırtta taşınır, bu ara-da seyrek olarak da ağaçtan, deliksiz basit birbeşik kullanılır. Ege Bölgesi'nde, tabanı düz,yanları dışarıya meyilli, baş ve ayak uçlarınakasnak geçirilen ve üst kısmında, tutmak içinkaş denilen bir kol bulunan beşikler vardır.Doğu ve Orta Anadolu'da kullanılan ağaçtanyapma beşiklerde, çocuk ağ gibi bir çeşit som-ya üzerine konan minderde yatırılır.

15. yüzyıldan sonra madeni beşikler, ağaçbeşiklerin yerini aldı. Osmanlı sarayında be-şiklerin üzerine konan "serasker" örtü ve yor-gan, en değerli taşlarla süslenirdi. Doğan pa-dişah çocuğuna, Hazine Kethüdası aracılığıylaHazinehane'de gümüş kabaralı, süslü bir be-şik yaptırılır ve haremin kapısına kadar gö-türülürdü. Bu arada, padişah annesinin hazır-lattığı bir beşikle, yorgan ve puşide denilen sır-malı beşik örtüsü, büyük bir törenle eski sa-raydan yeni saraya nakledilirdi. Bu törene de"beşik alayı" denirdi. Bu alaya, bütün dev-let büyükleri katılırdı. Doğumun altıncı günüsadrazam tarafından altın ve mücevherlerlesüslü bir beşik hazırlanır ve çocuk erkekse, bu-na bir de sorguç eklenerek, yine törenle Pa-şakapısı'ndan Topkapı Sarayı'na götürülür-dü. Bundan sonra kurbanlar kesilir ve eğlen-celer başlardı.

BİBLİYOGRAFYA TÜRÜNDEİLK ÖRNEKLER

Ülkemizde çağdaş anlamda bibliyografya ça-lışmaları, 1928 yılında yapılan Harf Devri-mi'nden sonra başladı. Ancak, Türk kültürüy-le ilgili ilk bibliyografya niteliğinde birçok ça-lışmalar vardır. Abdurrahman Bestami'nin"Mevzuatü'I-Ulûm" (Bilimlerin Konuları),Molla Lütfi'nin "El- Metâlib-i İlâhiye"(Tanrısal Dilekler), Abdülzâde Mehmet Ta-hir'le, Serkis Orpelyon'un birlikte düzenledik-

leri "Mahzenü'1-Ulûm" (Bilimlerin Mahzeni),Hüsamettin Ahmet'in "Miftahü's-Süeada"(Mutluluğu Bulanların Anahtarı), Kâtip Çe-lebi'nin "Keşfü'z-Zünûn" (Şüpheli ŞeylerinKeşfi) gibi eserleri, bibliyografik türde ilk ki-taplar olarak sayılabilir.

İlk kez 1930 yılında yayınlanmaya başla-nan ulusal nitelikteki genel bibliyografyanınadı, "Türkiye'de Çıkan Kitap, Gazete ve Mec-mualardan Bahsetmek Üzere Maarif Vekâle-ti Talim ve Terbiye Heyeti Tarafından Çıka-rılan Neşriyat Bülteni"dir.

İLK BİLARDO

Diktörtgen biçimindeki üstü yeşil çuhayla kap-lı özel masalarda, üç topla ve isteka denilensopalarla oynanan bir oyun olan "bilardo",yurdumuza ilk kez 19.yüzyılın ikinci yarısın-da girdi.

İLK BİLMECELER

Türkler de ilk bilmecelerin geçmişinin çok eskizamanlara dayandığı ve bunların genellikle"halk bilmeceleri" olduğu sanılmaktadır. 11.yüzyılda Kaşgarlı Mahmut'un "Türk DilleriSözlüğü" adlı kitabı da bu sanıyı doğrula-maktadır.

İLK BİNA VERGİSİ YASASI

Türkiye'de ilk Bina Vergisi Yasası, 1861 yı-lında çıkarıldı. II. Abdülhamit zamanında çı-karılan bu yasa ile ilk kez binalardan almanvergi ile devlete gelir temin edildi.

İLK BİNİCİLİK KULÜBÜ

Türklerde binicilik ve atla spor yapma geçmi-şi, çok eski çağlara uzanır. Orta Asya'daTürkler, atı çeşitli amaçlarla kullandılar. Eli-mizdeki belgelerden, atın savaşta olduğu ka-dar, barışta da önemli bir yeri olduğu kanıt-lanır. Türklerin, "at, avrat, pusat" deyimi,bunlara ve bu arada " a t " a verdikleri değeriaçıklar. Anadolu'nun birçok yerlerinde törenve bayramlarda çeşitli at oyunları oynanır. Enönemlileri, cirit, oğlak ve çevgendir (At üstün-de sopayla oynanan bir oyun). Bu oyunlar,Türklerin bilinen en eski atlı oyunlarıdır.

İlk binicilik derneği ise 1913 yılında Sipa-hi Ocağı adıyla açıldı. Amacı, ata binmeyi,atçılığı, at sporunu geliştirmek olan bu oca-ğın kurucuları arasında, devrin ünlü kişilerin-

305

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 306: Milliyet İlkler ansiklopedisi

den Mahmut Şevket'le Mahmut Muhtar pa-şalar vardı.

İLK BİRA FABRİKASI

Türkiye'de ilk bira fabrikası, 1912 yılında Ay-dın'da, özvarlığı yabancı kaynaklı BomontiNektar Şirketi tarafından kuruldu. 1940'ta Te-kel İdaresi, Aydın Bira Fabrikası'nı satın ala-rak, burada "rakı" üretimine başladı.

BİSİKLET SPORUNUNTÜRKİYE'YE İLK GİRİŞİ

Meşrutiyet'ten önce İstanbul Tepebaşı'ndabulunan iki bisiklet satıcısı, müşteri çekmekamacıyla gösteriler düzenledilerse de, ilgi çe-kemediler. Bisikletin yurdumuza kesinlikle ilkgirişi ve yayılması 1910 yılına rastlar. İlk ulus-lararası bisiklet yarışmaları da İstanbul'da1927 yılında Bulgarlarla yapıld;.

Ülkemizde ilk bisiklet federasyonu ise 1924yılında kuruldu. İlk Türkiye Bisiklet Birinci-liği Yarışması da yine aynı yıl Ankara'da, Mu-hafızgücü Spor Alanı'nda düzenlendi ve buyarışmayı Cavit Cav kazandı.

1924 yılında Paris'te düzenlenen olimpiyatoyunlarına bisiklet dalında yarışmak üzere gi-den Fahri Ağabey, Cavit Cav ve Raif Bey'-den kurulu Bisiklet Milli Takımımız, yarışma-ya girebilmek için satın alabilecek bisiklet bu-lamadıklarından geri döndüler. Bisiklet spo-runda olimpiyat oyunlarına ilk katılı-şımız, bu nedenle 1928 Amsterdam OlimpiyatOyunlan'nda mümkün olabildi.

İLK KADIN BELEDİYE MEMURU

Türkiye'nin ilk belediye zabıta memuresi AfifeIrk (İpek)'tir. 1952 yılında Erzurum'da bele-diyeye giren Afife Irk, zabıta memuresi ola-rak bir süre çalıştıktan sonra, Muhtaç AskerAileleri Şubesi Şefi oldu. 32 yıl hizmet ettik-ten sonra, 1978 yılında emekli olan ilk kadınzabıta memurumuz, halen Erzurum'da yaşa-mını sürdürüyor.

İLK BİYOGRAFİ

Kişilerin ilgi çekici yaşam öykülerini, yaptık-ları önemli işleri bütün yönleriyle toparlayıpyazma türü ola biyografilerin Türkiye'de ilkörneklerine tarihler, menakıpnameler (tarihegeçmiş ünlü kişilerin yaşantılarından örnek-

306

leri tezkerelerde (pusula, betik) rastlıyoruz.Hoca Dehhani'nin "Selçuklular Şehnamesi",Mustafa Darir'in "Tercüme-i Siretü'n-Nebî",Bursalı Lâmii"nin "Peygamberlik İşa-retleri", "Bakî'nin "Kesin Bilginin İzleri" adlıbiyografileri, çağlarının ünlü ürünleridir.

İLK BOKS KULÜBÜ

Ülkemizdeki ilk boks kulübü, 1919-1920 yıl-larında Akşiyani Efendi ile Musevi bir yurt-taşın çabasıyla kuruldu. İstanbul Taksim'dekiŞantekler Salonu'nu tutan ilk boks kulübününgiderleri, Fransa Boks Federasyonu'nca kar-şılanıyordu.

Türkiye'deki ilk boks federasyonu da,1923 yılında kurulan Türkiye İdman Cemiye-ti İttifakı'ndan hemen sonra gerçekleştirildi.İlk Boks Federasyonu Başkanımız da Eşref Şe-fik Atabey'dir. Bağımsız bir federasyon olanBoks Federasyonu, boksun gereken ilgiyi gör-meyişi nedeniyle bir süre sonra kapandı.

İLK BORSA

2 Aralık 1873 günü bir tüzükle çalışmaya baş-layan Dersaadet Tahvilat Borsası, Türkiye'-nin ilk borsası sayılır. 16. ve 17. yüzyıllardaOsmanlılar'da sanat ve ticaretle uğraşanlarınlonca örgütleri de ilk borsa kuruluşlarıysa da,"resmi" bir nitelik taşımazlar.

Ülkemizde ilk ticaret borsası İzmir'de, İz-mir Ticaret ve Sanayi Borsası adıyla 1886 yı-lında kuruldu.

İLK BUHARLI GEMİ

Yurdumuza ilk buharlı gemi, 1827 yılında ge-tirildi. Bu tür deniz araçlarıyla deniz ticareti-nin başlaması ise 1843 yılında Bahriye Neza-reti'nin İzmit-Gemlik-Tekirdağ iskeleleri ara-sında "Seyr-i Bahri" adlı bir gemiyi bu amaçlaçalıştırmasıyla olmuştur. Türk deniz ticaretide böylelikle başlar. Yine aynı yıl, başka birgemi daha çalıştırılmış, ayrıca Boğaziçi'nde de"Eser-i Hâyr" adlı bir vapur işletilmeye baş-lanmıştır.

İLK KADIN BÜYÜKELÇİ

Türkiye'nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinç-men'dir. Halen Strasbourg'daki Avrupa Kon-seyi Daimi Temsilcimiz olana Dinçmen, 1982yılında ilk kadın büyükelçi olarak nasıl atan-dığını şöyle anlatıyor:

"Üniversiteyi bitirince, Dışişleri'ne girdim.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 307: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Eşim, üniversiteden sınıf arkadaşımdı. İlk gö-rev yerim New York'taki BM Temsilciliği ol-du. Orada, eşimle evlendik. Daha sonra Tah-ran'a tayin olduk. Sonra, Ankara'ya, Bakan-lığın Ekonomik İşler Dairesi'ne atandık. Bugörevi takiben de Brüksel'deki AET DaimiTemsilcilik görevini üstlendim. Brüksel'den

döndükten sonra da 6 yıl süreyle bakanlıktaçeşitli görevlerde bulundum. 1982 yılında daTürkiye'nin ilk kadın büyükelçisi olarak La-hey Büyükelçiliği'ne atandım. Kadın olduğumiçin bu görevde başlangıçta zorluklarım ol-du, ancak, daha sonra herkes bana yardımcıoldu. Bunu şükranla hatırlıyorum."

c-ç

İlk Cumhurbaşkanımız Atatürk, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923 günü, TBMM'de oybirliği ile göreve seçildi.

İLK CUMHURBAŞKANITürkiye'nin ilk cumhurbaşkanı, Mustafa Ke-mal Atatürk'tür. 29 Ekim 1923 gününün ge-

cesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaptı-ğı olağanüstü toplantıda üyelerin oybirliğiyleTürkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkan-lığına seçilmiş oldu.

307

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 308: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK CASUSLUK ÖRGÜTÜ

Osmanlılarda casusluk, devletin kuruluşuylabaşlamıştır. Araştırmalar, Osmanlı Devleti'nin kurucusu I. Osman'ın beyliği çevresinde-ki bey ve tekfurlara karşı casuslar kullandığı-nı gösterir. Tarihimizde belirli ilk casusluk ör-gütünü İstanbul'u almayı aklına koyan FatihSultan Mehmet kurmuştur. Uçan kuştan kuş-kulanan II. Abdülhamit ise, casusluk örgütü-ne büyük önem vererek geliştirmiştir. 1908'deilan edilen Meşrutiyet'le, bu örgüt kaldırıldı.

İLK CERRAHHANE(Ameliyathane)

14 Mart 1827'de II. Mahmut'un emriyleCerrahhane-i Âmire adıyla kuruldu. İstanbulŞehzadebaşı'nda açılan bu kuruluşun yöneti-mi ve eğitimi, bir Macar dönmesi olan Meh-met Necati Efendi tarafından yapıldı. 20'yeyakın cerraha (operatöre) meslekle ilgili bil-giler verildi.Cerrahhane,1832 yılında Topka-pı Sarayı duvarlarının dışına taşındı. Yaşı kü-çük erlerden cerrah yetiştirmek amacıyla öğ-renciler alındı. Başına da ünlü Fransız cerra-hı Sad dö Kaliyer, müdür olarak getirildi. Tıpve cerrahlık öğrenimi, ilk başta ayrı okullar-daydı. Bu kurum, 1838 yılında Tıp Okulu'ylabirleştirildi. Cerrahhane'nin bilinen en eskimezunları, Hekimbaşı ve Cerrah İsmail Paşa,Kâmil Ali, Hüseyin, Şerif, Nuri ve Veli efen-dilerdir.

İLK CEZA YASALARI

Ülkemizde ilk ceza yasalarının yapımı FatihSultan Mehmet ile Kanuni Sultan Süleyman'-ın dönemlerinde gerçekleşti. Ancak, bu yasa-lar, genel ceza kurallarının hepsini kapsamak-tan oldukça uzaktı. İlk genel ceza yasası, 1840yılında yürürlüğe giren "Genel Ceza Yasa-sı"dır.

İLK COĞRAFYA

Coğrafya ile ilgili yayınların Türkçeye çevri-lişi, Osmanlıların ilk dönemine kadar uzanır.II. Murat'la Fatih, coğrafya bilimine büyükönem verirlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nundeniz sınırları genişledikçe de deniz coğraf-yacılığı ilerledi. Pirî Reis'in"Kitâb-ı Bahriye"(Denizcilik Kitabı), Şeydi Ali Reis'in"Mir'atü'l-Memâlik" (Ülkelerin Aynası) ve

308

Muhit (Çevre) adlı coğrafya kitapları, bu alan-daki çabaların ilk ürünleridir. Osmanlı dev-leti, ilk kez uluslararası bir coğrafya sergisinekitap ve haritalarla 1875 yılında katıldı.

I. Dünya Savaşı sırasında da İstanbul Üni-versitesi'ne bağlı bir Coğrafya Araştırma Ku-rumu açıldı. Bu ilk araştırma kurumunun ilköğretim görevlileri, Profesör Erid Obst'la FaikSabri Duran'dır.

TÜRKLERDE DİN UĞRUNAYAPILAN İLK SAVAŞ (Cihad)

Osmanlılarda, savaşlara dinsel bir nitelik ver-mek, gelenek haline getirilmişti. Cihad ilanı-nın kendine özgü bir töreni vardı. Tarihimiz-de ilk "cihad ilanı", 1389'da başlayan Birin-ci Kosova Savaşları sırasında olmuştur.

İLK CUMA TATİLİ

Osmanlı İmparatorluğu'nda, Tanzimat'a ka-dar "hafta sonu" dinlenme tatili yoktu. Müs-lümanların tatil günü sayılan cumanın Osman-lılarca tatil günü olarak seçilmesi, 1839 yılın-dadır. Bilindiği gibi, Cumhuriyet'in ilanındansonra 1935'te çıkarılan bir yasa ile,"pazar"günü, hafta sonu tatili olarak kabul edildi.

CUMHURİYETİN İLK İLANI

TBMM, 29 Ekim 1923'te olağanüstü bir top-lantı yaptı. Oybirliğiyle onaylanan bir yasataslağı, yasa haline getirildi. Bu yasaya göre,bundan böyle devletin yönetim biçimi cumhu-riyet oluyordu. Cumhuriyet'in ilanıyla, tari-himizde ilk kez ulusun kendi kendisini yönet-me, denetleme devri başlıyordu. Atatürk'ünönderliğinde verdiğimiz Kurtuluş Savaşı, böy-lece Cumhuriyet'in ilanı ile bütünlendi.

İLK ÇAY ÜRETİMİ

Yurdumuzda çay üretimine, Japonya'dan1878 yılında getirilen tohumların örnek çift-liklere ekimiyle başlandı. Bu ilk denemeninolumlu sonuç verdiğini gören Halkalı TarımOkulu Müdürü Ali Rıza Ertem, Rize ve Art-vin dolaylarında çay üretmek için büyük ça-ba gösterdi. Çayın işlenip kullanılabilecek du-ruma gelmesini sağlamak amacıyla ilk kez Ri-ze'de yapımevleri açıldı. Çayın günümüzdekiteknikle işlenip ambalajlanması, ancak1947-1948 yıllarında gerçekleşti.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 309: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Türkiye'de cam üretecek ilk fabrika, 1934'te kuruldu. Paşabahçe Şişe ve Cam Sanayii adı verilen bu fabrika, son yıllar-da Avrupa ülkelerine de cam ihracı yapmaktadır.

İLK CAM FABRİKASI

Çağdaş gereklerine uygun anlamda ilk camfabrikası, 1934 yılında İstanbul Paşabahçe'dekuruldu. "Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası"adlı bu kuruluş, Türkiye'nin cam gereksinimi-nin büyük bir bölümünü karşıladıktan başka,yurt dışına da ihraç ürünler üretiyordu. Sonyıllarda büyük bir gelişme gösteren fabrika,Avrupai anlamda eşyalar yapmaktadır.

Türklerde camın geçmişi, çok eskilere uza-nır. Selçuklu Türkleri, camdan çok çeşitli bi-çimde yararlandılar. İstanbul'un alınmasıyla,Osmanlı Türklerinde camcılık, büyük çaptagelişti.17. ve 18. yüzyıllarda Eğrikapi-TekfurSarayı arası bir camcılık sitesi durumuna gel-di. 1848 yılında Çubuklu'da kurulan ilkel camyapımevinde, "çeşm-i bülbül".(bülbül gözü)denen ünlü kristaller yapılmaya başlandı. Bu-gün Beykoz İşi denilen bu kristaller, ışıkta kır-mızı renkte yansırlar.

TÜRKLERDE İLK ÇEK

Tarihimizde para yerine 'çek" kullanmayı ilköneren, Kazazyan Agop Paşa'dır. Agop Pa-şa, Osmanlı Maliye bakanlarındandı. Alışve-rişte büyük kolaylık sağlayan çek kullanımını,Agop Paşa, 1885 yılında yurdumuza getirdi.

ÇOCUK EDEBİYATI

Türkiye'de çocuk edebiyatıyla ilgili ilk ürününŞinasi'nin La Fontaine'den çevirip yayınladı-ğı "Kurtla Kuzu Masalı" olduğu söylenir. Ozamana kadar çocuk edebiyatı olarak bütünbildiğimiz, gelenek yoluyla ağızdan ağıza ak-tarılarak söylenen masallardır.

Türkiye'de ilk çocuk romanı ise, MahmutYesari'nin yazdığı "Bağrı Yanık Ömer"dir(1930).

Ülkemizde ilk çocuk şiir kitabı ise İbrahimAlaattin Gövsa'nın 1911 yılında yayımladığı"Çocuk Şiirleri"dir

Bu arada, "ilk çocuk yayını"nm türü sa-yılabilecek bir dergiyi Sıtkı Efendi ile arkadaş-ları, 10 Ekim 1869 günü yayımladılar. Hafta-lık olarak çıkan bu dergi, "Mümeyyiz" adlısiyasi gazetenin ardından yayınlanmıştı. O za-man büyük ilgiyle karşılanan dergi, 1 Kasım1870 yılında kapandı.

İLK ÇİKOLATA FABRİKASI

1924 yılında İstanbul'da çalışmaya başladı.

309

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 310: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Fabrika kurulmadan önce çikolata, Türkiye'ye dışarıdan getirilirdi.

İLK ÇİMENTO ÜRETİMİ

Yurdumuzda ilk çimento üretimi, 1911 yılın-da Danca'da kurulan çimento fabrikasıylabaşladı.

İLK ÇOCUK TİYATROSU

Türkiye'de ilk çocuk tiyatrosu temsilleri, 1935.yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda verildi.İlk oyun da M.Kemal Küçük'ün yazdığı Ço-cuklara Tiyatro Dersi, Gülmeyen Çocuk'tu.Büyük ilgi gördü. Bu nedenle 1947'de DevletTiyatrosu, İzmir Şehir Tiyatrosu'nda ÇocukTiyatrosu bölümleri açıldı.

DİLK DAĞCILIK

İlk Türk dağcısı, Profesör Ali Vehbi Türküs-tün'dür. 1877-1937 yıllarında yaşayan bu dağ-cımız, Avrupa'daki Montblanc Tepesi'ne,Türk bayrağını ilk diken Türk'tür. Türküs-tün'ün adı, Türk dağcıları tarafından NiğdeAladağlar'ın yüce bir doruğuna verildi. Dağ-cılık, Türkiye'de onunla başladı.

İLK DANIŞTAY

1837 yılmda"Meclis-i Abkâm-ı Adliye" adıylaII. Mahmut'un desteğiyle kuruldu. Bu ilk Da-

nıştay, devleti ilgilendiren konulan görüşmek,yasa tasarılarını hazırlamak, günümüzdeki an-lamıyla Bakanlar Kurulu'nun yapmayı tasar-ladığı işleri inceleyip, bir düzene koymayıamaçlıyordu.

İLK DAKTİLOGRAFİ DÜNYAŞAMPİYONUMUZ

Türkiye, 1956'da uluslararası daktilo yarışalanlarında uygulanan kuralları benimsedi.Deneylilerde, dakikada net 107 sözcük yazanEce Özbayrak, 1965 yılında Paris'te düzenle-nen ve 21 ülkenin 159 yarışmacısı arasındanşampiyon olarak, bu konudaki "ilk" unvanınıaldı.

İLK DAMGA PULU

1873 yılında Damga Tüzüğü'nün yürürlüğe

310

girmesiye kullanılmaya başlandı. Bundan öncedamga pulu yerine "varak-ı sahiha" denilendamgalı kâğıtlar kullanılıyordu. Bu kâğıtlarınilk kez kullanılmaya başlanışı da Telmas adlıbir İspanyol'un devlete gelir sağlamak için ver-diği öneriyle olmuştu.

İLK DEMİRYOLU

Tarihimizde ulaşıma açılan ilk demiryolu,1854 yılında Osmanlılar dönemindeki Kahire-İskenderiye demiryoludur. Türkiye sınırlarıiçinde kalan ilk demiryolu ise, İzmir-Aydınarasında döşenen bir bölümdür. Bu yollarınhepsi de, İngilizler tarafından yapılmıştı. Os-manlı devletinin ilk demiryolu yapımına baş-laması, Anadolu-Bağdat demiryolunun bir bö-lümü olan İstanbul-İzmir demiryolunun dö-şenmesiyle oldu. Bu yol, 1873 yılında bitirildi.

İLK DEMOKRATİK GELİŞİM

1807 yılında yürürlüğe giren "Sened-i İttifak"la başlar. Bununla ilk kez, padişahın yetki-leri kısıtlanıyordu.

İLK DENİZALTI

Türkiye'ye ilk denizaltı gemisi, 1885 yılındaİngiltere'den getirildi. İngiliz gemi mühendi-si Karet'in denetiminde yapılan bu denizaltı,çok beğenildiğinden, iki denizaltı daha alın-dı. Ancak, son denizaltıların kurulma ve ta-kılma işlemi, İstanbul Taşkızak'ta gerçekleşti-rildi. 1888 yılında denize indirildiler. Bu ilk de-nizaltılar, buharla çalışıyorlardı. Ağırlıkları

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 311: Milliyet İlkler ansiklopedisi

160 ton, boyları 30.5, genişlikleri ise 3.66metreydi.

İLK DENİZ HARİTASI

Türkiye'de ilk deniz haritasını 1513 yılında Pi-rî Reis yaptı. Pirî Reis'in doğduğu yer olanGelibolu'da çizdiği bu harita, ceylan derisi üs-tüne yapılmıştı. 1517'de Yavuz Sultan Selim'eMısır seferi sırasında sunuldu. Atatürk'ün em-riyle de bu harita, 1935'te bastırıldı.

İLK DENİZCİLİK OKULU

Hamit Naci'nin desteğiyle kuruldu. Özel birokuldu. 1909 yılında açıldı. 1928 yılında dev-letleştirilen 3 Haziran 1946'da Yüksek Deniz-cilik Okulu adını açıldı. Lise bölümü kaldırıldı.Okul, sivil kaptanla yüksek düzeyde denizciyetiştirir.

İLK DENİZ FENERLERİ

Türkiye kıyılarında deniz fenerleri yapımına

Kırım Savaşı sırasında başlandı. Boğazlar'daAnadolu ve Rumeli, Karadeniz'de Karaburun,Marmara'da Yeşilköy, Çanakkale'de Çimen-lik, Kumkale, Gelibolu fenerleri, 1856 yılın-da dikildiler. 1857 yılında da İstanbul Ahır-kapı, Çanakkale'de Nara ve Kilitbahir fener-leri yapıldı.

İLK DENİZ MÜZESİ

1897-1898 yıllarında İstanbul Kasımpaşa'dakuruldu. İkinci Dünya Savaşı çıkınca, Ana-dolu'ya kaçırılan tarihi eserler, savaştan son-ra yine buraya getirildi. 1949'da Dolmabah-çe Camii'ne, oradan da bugün İstanbul De-niz Müzesi olan Beşiktaş'taki yerine taşındı.Bu müzede, denizcilikle ilgili çok değerli eser-ler bulunmaktadır.

İLK DEPREMLER

M.S. 1. yy' da oluşan depremler, ilk bilinenler-dir. Daha önceki depremler hakkında elde belge

1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı olanProf. Dr. Nüzhet Gökdoğan, Türkiye'nin ilk kadın dekanıdır.

İLK KADIN DEKANIMIZ1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakül-tesi Dekanı olan Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan,Türkiye'nin ilk kadın dekanıdır. 1910 yılındaİstanbul'da doğan, 1928 yılında Erenköy KızLisesi'ni bitiren Prof. Gökdoğan, aynı yıl ya-pılan bir sınavı kazanarak matematik ve fiziköğrenimi görmek için Fransa'ya gitti. 1934 yı-lında yurda dönen Nüzhet Gökdoğan, kadı-na henüz seçme ve seçilme hakkı verilmediğibir sırada "doçent"liğe seçildi. Daha sonraprofesör olan Nüzhet Gökdoğan, önce bölümbaşkanı, 1954 yılında da Profesörler Kuru-lu'nca dekan seçildi. Nüzhet Gökdoğan'ın"ilk kadın dekanhk"m yanında, ilk kadın ast-ronomi profesörü, ilk kadın bölüm başkanı veyine ilk kadın üniversite senatosu üyesi unvan-lığı da bulunuyor.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 312: Milliyet İlkler ansiklopedisi

yoktur. Önemli depremler şunlardır: 668'deİzmir'de 20 bin, 1458'de Erzincan'da 30 bin,1509'da İstanbul'da 13 bin, 1688'de İzmir'deyaklaşık olarak 20 bin, 1883'te Çeşme'de 15bin, 1939'da Erzincan'da 32 bin 372, 1943'teİlgaz'da 4 binden fazla kişi ölmüştür. Depremkuşağında bulunan ülkemizde, son yıllarda dazaman zaman çok ölümlü depremler oluş-maktadır.

İLK DERGİ

1850 yılında yarı Türkçe, yarı Fransızca, için-de tıp konusunda yazılar bulunan aylık birdergi çıktı. "Vakayi-i Tıbbiye" (Tıp Olayları)adlı bu çok özel dergiyi saymazsak, Türkiye'-de ilk derginin Münif Paşa'nın 1861'de yayın-ladığı "Mecmua-i Fünûn" (Fenler Dergisi) ol-duğu söylenebilir.

İLK DEVALÜASYON

Türkiye'de yapılan ilk devalüasyon (para de-ğerini düşürme) olayı 7 Eylül 1946 yılındadır.

İLK DİL KURULTAYI

İlk dil kurultayı, 26 Eylül 1932'de Dolmabah-çe Sarayı'nda toplandı. Atatürk'ün dilek veisteğiyle 12 Temmuz 1932'de kurulan Türk DilKurumu, ilk kurultayında, Türkçe'nin yaşa-yıp köklenmesi ve yabancı sözcüklerden arın-dırılması yolunda çalışmalar yapmıştı. TürkDil Kurumu'nun ilk kurucuları Samih Rifat,Ruşen Eşref Ünaydın, Celâl Sahir Erozan, Ya-kup Kadri Karaosmanoğlu'dur.

Bu arada, tarihimizde ilk dilbilgisi ürünü-nün de Kaşgarlı Mahmut'un 11. yüzyılda yaz-

dığı "Türk Dilinde Söz Diziminin Aslı" adın-daki kitabı olduğu söylenebilir.

İlk Türkçe dilbilgisi kitabı ise KeçecizadeFuat Paşa ile Ahmet Cevdet Paşa'nın ortak-laşa hazırladıkları "Kavaid-i Osmaniye" (Os-manlı Dilbilgisi Kuralları) adında ve 1884 yılın-da yayımlanan bir yapıttır.

İLK DİŞÇİLİK OKULU

Türkiye'de ilk dişçilik okulu, 16 Eylül 1909'daeğitime başlayan "Darü'l-Fünûn-ı Osmanî TıpFakültesi Eczacı ve Dişçi Kabile ve Hastaba-kıcı Mektepleri" adlı okuldur. İstanbul Kadır-ga'daki Menemenli Mustafa Paşa Konağı'ndaeğitim çalışmalarını sürdüren okul, 1925 yılın-da Beyazıt Camii yakınındaki eski JandarmaDairesi'ne taşındı. 1934-35 yılında fakülte sta-tüsüne geçti. 1964 yılında ise Tıp Fakültesi'-nden ayrılarak bağımsız bir fakülte oldu.

İLK DOLMUŞ

Türkiye'de dolmuşçuluk, ilk kez İstanbul'da1940-41 yıllarında başladı. II. Dünya Savaşı sı-rasında dışarıdan taşıt alınamayınca, İstanbulşoförleri, "dolmuş" yoluyla yolcu taşımayabaşladılar. Belediye, bunlara karşı savaş açtı,ancak etkili olamadı. Halkın da benimsediğibu tür yolculuk, daha sonra Anadolu'dakikentlere de yayıldı.

İLK DOĞUM KLİNİĞİ

1892 yılında İstanbul Demirkapı'da açıldı. Adı,"Seririyyat-ı Vilâde" (Çocuk Kliniği) olan bu-rada, ebelik ve kadın hastalıkları bilimleri,hem gelen hastalar üzerinde uygulanır, hem deöğrencilere öğretilirdi. Özel bir klinikti.

EİLK ECZACILIK OKULU

Türkiye'de eczacılık öğrenimine, 1839 yılın-da başlandı. Okul, tıp okuluna bağlı idi. 3 yıl-lık eğitim süresi vardı. Bu okulun o zamankikuruluş amacı, ordunun eczacı eksiğini gider-mekti. Bitirme sınavları, padişahın önünde ya-pılırdı. İlk askeri eczacı, 1842 yılında diplo-ma aldı.

312

Yurdumuzda ilk eczane de l'802 yılında İs-tanbul Taksim Caddesi'nde açıldı.

İLK EDEBİYAT TARİHİ

Edebiyat ürünlerini ve yazarlarını tarihsel ge-lişim içinde inceleyen bir bilim dalı olan ede-biyat tarihi konusundaki ilk yerli örnekler,1888'de Abdülhalim Memduh'un, 1910'da daFaik Reşat'ın kitaplarıdır. İkisinin de adı

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 313: Milliyet İlkler ansiklopedisi

"Tarih-i Edebiyat-i Osmaniye'' olan bu ki-taplar, birer ders kitabı niteliğinde yazıl-mışlardı.

İLK ELEKTRİKLİ TREN

1955 yılında İstanbul'da Sirkeci-Halkalı ara-sında çalışmaya başladı. 1969 yılında ise İs-tanbul'un Anadolu yakasında Haydarpaşa-Gebze arasında ikinci elektrikli tren işletme-ciliğine geçildi.

İLK KADIN EMNİYET MÜDÜRÜ

1941 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bil-giler Fakültesi'ne giren Feriha Sanerk, 4 yılboyunca okulun tek kız öğrencisi olarak öğ-renim görür. Bu kız öğrenci, daha sonraki yıl-larda da erkeklerin arasında mücadelesinisürdürerek Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gi-recekti. 1951 yılında amacına ulaşan FerihaSanerk, "Türkiye'nin ilk kadın emniyetmüdürü" olarak polis teşkilatımıza yıllarcahizmet verdi.

İLK ELEKTRONİKHESAP MAKİNESİ

1960'lı yıllara kadar yurdumuzda elektronikhesap makinesi kullanılmıyordu. Aynı yıl, Ka-rayolları Genel Müdürlüğü'ne yurt dışındangetirilen elektronik hesap makinesi, bu aracıilk kullanan kuruluş oldu. Üniversitelerimiz-de ilk elektronik hesap makinesi ise 1964 yı-lında, İstanbul Teknik Üniversitesi'ndekuruldu.

İLK ELÇİ

Çelebi Mehmet, Gelibolu ve Eğriboz savaşla-rı sonunda, yani 1417'de yapılan bir anlaşma-nın eşini, bir elçi ile Venedik'e gönderdi.Ancak, bu elçinin adı bilinmemektedir.

Türk tarihinde ilk elçinin de, Uygurlar za-manında görev aldığı sanılmaktadır.

İlk sürekli elçiliğin ise III. Selim zamanın-da kurdurulduğu bilinir. İlk sürekli elçimiz de,1792 yılında Londra'ya atanan Yusuf Agâh

Efendi'dir. Bunu, Paris'e gönderilen Seyit AliEfendi ile Berlin'e gönderilen Aziz Efendi iz-ledi. II. Mahmut zamanında aksayan süreklielçi gönderme işi, daha sonra düzene sokul-du. 1834 yılından sonra da, "fevkalade büyük-elçi, büyükelçi, orta elçi" adlarıyla Berlin,Londra, Petersburg, Tahran ve Viyana'da ye-ni elçilikler kuruldu.

İLK ENGELLİ KOŞU

1928'de gerçekleştirildi. 110 metre üzerindenyapılan engelli koşunun ilk Türkiye rekortme-ni, Galatasaray Kulübü'nden Şekip Engineri'dir. Derecesi, 20.1 metre idi.

Yurdumuzda 400 metre engelli koşununbaşlangıcı ise, 1932 yılına rastlar. Bu dalda ilkrekortmenimiz de, Fenerbahçe Kulübü'ndenZiya Atlet'tir.

İLK ESKRİM FEDERASYONU

1923 yılında kurulan federasyonun ilk başkan-lığına da, bu görevi 1938 yılına kadar yapanFuat Balkan getirilmişti. Türk eskrimcilerininuluslararası ilk karşılaşması, 1924 Paris Olim-piyatları ile başlar.

Eskrim sporu ise, yurdumuzda ilk kez 1911yılında Beşiktaş Spor Kulübü'nce benimsenipuygulandı. Kesici olmayan, köşeli özel kılıç-larla bir vuruşma sporu olan ve özel elbiselerleoynanan bu oyunun ilk öğretmeni de, HüsnüBey'dir. Bu değerli öğretmen, 1901 yılında Fu-at Balkan, Ömer Lütfi ve Refik beyleri çalış-tırarak, ilk Türk eskrimcileri yetiştirdi. II.Abdülhamit'in önünde İtalyanlarla yaptıkla-rı karşılaşmaları kazanan bu üç eskrimcidensonra, padişah buyruğuyla eskrim sporu, as-keri okullarda zorunlu ders oldu.

İLK EVCİL HAYVAN VERGİSİ

Türkiye'de ilk kez evcil havyan vergisi adıylavergi koyan, Padişah II. Abdülhamit'ti."Hayvanat-ı Ehliyye Rüsumu" adıyla konu-lan bu vergi, 1903 yılında uygulanmaya baş-landı. Ancak, birçok yerde ayaklanmalara yolaçtığından, bu acayip vergi türü, 1907 yılın-da kaldırıldı.

313

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 314: Milliyet İlkler ansiklopedisi

FİLK FES KULLANILIŞI

Tarihimizde ilk fes kullanılışı, Osmanlılar dö-neminde II. Mahmut zamanındadır. O yıllar-da, Koca Hüsrev Paşa, Akdeniz'e bir seferyapmış, bu ülkelerde gördüğü fesi, çok beğe-nerek, dönüşte de erlerine getirmişti. II. Mah-mut, bu fesi görünce çok beğendi. 1832'de birgenelge yayınlayarak, orduda "fes" takılma-sını zorunlu kıldı. Hatta, ilk etapta Tunus'a50 bin fes ısmarladı. Yüzyıllardır sarık ve ka-vuk takan Osmanlılar, bu yeniliği çok tuttu-lar. Başlayan fes salgını, sonunda bir de FesNazırlığı (Bakanlığı) kurulmasıyla sonuçlan-dı. İlk Fes Nazırımız da Mustafa Efendi'dir.Kıyafet Kanunu ile fes, 1925 yılında ya-saklandı.

TÜRKİYE'DE İLK FESTİVAL

1931'de Beylerbeyi Sarayı'nda düzenlenenBalkan Oyunları Festivali, ülkemizdeki ilk fes-tival oldu. İlk tiyatro festivali ise Devlet Ti-yatroları tarafından 1959 yılının Mayıs ayındaAntalya Aspendos'ta düzenlendi.

İLK FIKRA YAZARLIĞI

Gazetelerde, adına fıkra denilen, gündelikkonularla ilgili köşe yazıları, Türk edebiyatın-da ilk kez Tanzimat'tan sonra başladı. Şinasive Namık Kemal'in bu türdeki kısa yazıları,ilk fıkracılık örnekleri sayılır.

İLK FOLKLOR ÇALIŞMALARI

1890 yılında başladı. Daha önceleri bazı ya-zarların, farkına varmadan Türk folklorununderlenmesine yararlı çalışmaları bulunuyordu.Ancak, Türk halk edebiyatını bir bilim konusuolarak ele alan ve ilk belgeleri toplayan, Ma-car bilgini Ignazs Kunos olmuştur (Türk HalkEdebiyatı 1915).

En eski folklor çalışmaları olarak ise Kaş-garlı Mahmut'un Divan-ı Lûgati't-Türk'ünü veEvliya Çelebi'nin Seyahatname'sini sayabiliriz.

314

Ziya Gökalp, 1920'li yıllarda folkloru ulusalaçıdan ele alarak, kültür araştırmalarında,kendi deyimi ile "Halkiyat", yani folklorunönemli bir bilim dalı olduğu yolundaki görüş-lerini açıkladı. Bu sırada, Ankara'da halk kül-türünün incelenip derleneceği amaçlı birdernek kuruldu. 1927'de kurulan bu derneğinadı, Türk Halk Bilgisi Derneği idi. Bu dernek,ülkemizde kurulan ilk folklor derneğidir.

İLK FOTOĞRAFÇILIK DERSİ

Türkiye'de ilk fotoğrafçılık dersi, 1937'de Ga-zi Ortaöğretmen Okulu ve Eğitim Enstitü-sü'nde açılan resim bölümlerinde verildi. Fo-toğrafçılık dersi, daha sonraları 1945'te An-kara Polis Enstitüsü'nde de ders program-larına alındı. 1947 yılında da, bugün Marma-ra Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ola-rak bilinen, eski adıyla Tatbiki Güzel SanatlarAkademisi'nde, Grafik Sanatlar Bölümü'ndefotoğrafçılık dersi konuldu.

Yurdumuzda ilk fotoğraf dergisi, 1945'teAnkara'da çıkarıldı. Safter Sürel ve Şinasi Ba-rutçu'nun çıkardıkları bu dergi, Profesyonelve Amatör Foto Dergisi adıyla yayınlandı. İlkfotoğrafçılık kitabı da, Fransızca'dan dilimi-ze çevrilmiştir.

Fotoğrafçılık konusundaki ilk yerli kitap,"Risale-i Fotoğrafya"dır (Küçük Fotoğrafçı-lık Kitabı). Kitabın yazarı ise Yüzbaşı HüsnüEfendi'dir. Yurdumuzda ilk kez bir fotoğrafsergisi, 1942'de Gazi Öğretmen Okulu'ndaaçılmıştır. Bu konudaki ilk yarışma ise, An-kara Halkevi yetkilileri tarafından 1933 yılın-da düzenlenmişti.

Türkiye'de, foto ofset tekniğini çağdaş an-lamda ilk uygulayan basım evi Apa Ofset'tir. Bubasımevi, 1942 yılında İstanbul'da resim, de-korasyon ve klişecilik alanlarında çalışmışolan Mazhar Apa tarafından kurulmuştu.

Yurdumuzda ilk fotoğrafhane ise M. Na-ya adlı bir Fransızın 1845'te İstanbul'da açtı-ğı fotoğrafhanedir.

TÜRKİYE'DE İLK FUTBOL

İngilizlerin getirdiği bu oyun, Türkiye'de ilk

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 315: Milliyet İlkler ansiklopedisi

kez İzmir'in Bornova'sında oynandı. 1890 yı-lında yapılan ilk futbol karşılaşmasının oyun-cularının hepsi de, Bornova'da alım-satımişleriyle uğraşan İngilizlerdi.

Türkiye'de ilk futbol liginin kurulması,1904 yılına rastlar. İstanbul'da düzenlenen buligin kurucusu da James Lafonten'dir. İlk li-ge katılan takımlar Elpis, İmojen, Kadıköy veModa'dır. 10 yıl süreyle en çok kazanan takı-ma verilmek üzere İngiltere'den getirilen birşilt, karşılaşmaların özelliği idi. İlk futbol li-gini kazanan takım da İmojen'dir.

Yurdumuzda ilk futbol kulübünü.de, 1902yılında yine James Lafonten kurdu. KadıköyKulübü adıyla çalışmalarına başlayan bu ku-lübün ardından, yine İngilizler Moda, Rumlarda Elpis kulüplerini açtılar.

Türkiye'nin yabancı uyruklu ilk ünlü fut-bolcuları Lafonten, Komber Çeksin, CeymisVital, azınlıklardan da Tahtaperde Aleko veSemiramis Efendi idi.

Yurdumuzda ilk milli futbol karşılaşma-sı, İstanbul'da 26 Ekim 1923 günü gerçekleş-ti. Taksim Alanı'nda Romanya ile yaptığımızbu maç, 2-2 berabere bitmişti. İlk futbol fe-derasyonunun kuruluşu da yine bu yılda ol-muştu. "Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı"adıyla kurulan bu federasyonun başkanlığınada Fuat Hüsnü Kayacan seçilmişti.

Türkiye'de ilk futbol takımı ise Galatasa-ray'dır. 1905 yılında Galatasaray Lisesi beşincisınıf öğrencilerinden kurulan bu futbol takı-mını kuran ise, Ali. Sami Yen'dir. Bu takımıiki yıl sonra Kadıköylü gençlerin kurduğu Fe-nerbahçe, Vefa Lisesi öğrencilerinin Vefa Ku-lübü izledi.

FUTBOLDA ULUSLARARASI İLKHAKEM

16 Ekim 1924'te Moskova'da, 15 Mayıs1925'te Ankara'da vapılan Türkiye-Rusya fut-

Çok eski çağlardan beri Türkler, alışverişlerini belirli günler de açılan "panayırlarda yaparlardı, Ancak bunlar, biter fuarniteliğinden çok uzaktılar. 1927 yılında, tarihimizde ilk kez İzmir'de bir fuar kuruldu. İzmir Enternasyonal Fuarı adıylaher yıl 20 Ağustos-20 Eylül arası hizmet veren bu fuar, günümüzde de etkinliğini sürdürüyor.

ILK FUAR

Türkler, çok eski çağlardan beri alışverişleri-ni belirli günlerde açılan panayır denilen pa-zarlardan yaparlardı. Günümüzdeki anlamıylapanayırlar, fuar olmaktan çok uzaktılar. Pa-nayırların ulusal sayılabilecek nitelikteki ilki,

1927 yılında İzmir'de kuruldu. İzmir ValisiKâzım Dirik'in çabasıyla kurulan bu panayır,1933'te Kültürpark'ın yanına alındı. Dahasonra burası düzenlendi ve 1947 yılında da"İzmir Enternasyonal Fuarı" adım alarakuluslararası fuar niteliğini kazandı.. Her yıl20 Ağustos-20 Eylül günleri arasında açılan bufuar, ilk fuarımız olmuştur.

315

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 316: Milliyet İlkler ansiklopedisi

bol karşılaşmalarını yöneten AltınorduluHamdi Emin Çap'tır. Hakemlik konusundaİngiltere'de eğitim görmüş olan Hamdi EminÇap, yurdumuzda da futbol dalında hakem-liği gerçek biçimde kurmuştur. 1928'de Fut-bol Federasyonu Başkanı olan Çap, 1932 yı-lında da Türkiye'de ilk özel hakem yetiştirmekursunu açtı. 1936 Berlin Olimpiyatları dönü-

şünde İngiltere'den Buts adlı bir hakemlik uz-manını getirip, Türkiye'de ilk resmi hakemkursunu açtıran da yine odur.

Yurdumuzda FIFA kurallarına uygun ola-rak uluslararası futbol karşılaşmalarını yöne-ten ve FIFA kokartı takan ilk Türk futbolhakemi de Sulhi Garan'dır.

G

Çapanzade Agâh Efendi, Tercüman-ı Ahval'i kurdu.

İLK TÜRK GAZETECİSİ

Çapanzade Agâh Efendi'dir. İlk özel gazeteolan "Tercüman-ı Ahval"i de o yayınladı. 21Ekim 1860 günü çıkan bu gazetenin en önemliyazarı da Şinasi idi. İki yıl sonra Şinasi, gaze-teden ayrıldı, ancak Agâh Efendi, tam 6 yılsürekli olarak gazetesini çıkarmayı başardı.

Türkiye'de, gazetecilik eğitim ve öğre-nimi ise yenidir. Bu konuda ilk çabayı göste-ren Sedat Simavi, İstanbul Gazeteciler Derneği

Tercüman-ı Ahval'in en önemli yazarı, Şinasi idi.

Başkanı olduğu sırada, üniversiteye bağlı birgazetecilik enstitüsü kurulması için Üniversi-te Senatosu'na başvurdu.

1946 yılında senato, çalışmalarını sürdü-rürken, Fehmi Yahya Tuna, Milli Eğitim Ba-kanlığı'nın izniyle 1948'de ilk "gazetecilikokul"nu açtı. Bu okul, lise düzeyindeydi.1950 yılında ise İstanbul Üniversitesi Senato-su, üniversiteye bağlı bir gazetecilik enstitüsüaçılmasını kararlaştırdı. Böylelikle, ilk resmiGazetecilik Okulu, 1950 Ekim ayında öğreni-me başladı.

316

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 317: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK GAZETE

Yurdumuzda ilk kez bir gazete, 1824 yılındayayınlandı. "Zimirini", yani ''İzmirli" adıy-la çıkan bu gazetenin yöneticisi, Şarl Trikon'du. Günlük olarak yayınlanan gazete, bir sü-re sonra iki sahip değiştirdi. Daha sonra "Lö

Sipaktatör" (Doğu Gözcüsü ya da Seyircisi)adını alan gazete, sonunda Aleksandr Bılac ad-lı bir Fransıza devredildi. Fransız Konsolos-luğü'nun çeşitli baskıları sonucu 1827'dekapanan gazete, bu kez yine Aleksandr Bılactarafından 1828 yılı başında "Kuriye deZimirin" (İzmir Postası) adıyla haftalık ola-rak yayınını sürdürdü.

Türkiye'de ilk gecekondular, 1945 yılında görüldü. II. Dünya Savaşı'ndan sonra başgösteren işsizlik, İstanbul, Ankarave İzmir gibi büyük kentlere iç göç akınını başlattı.

İLK GECEKONDUBelediyelerden izinsiz veya birkaç gecede ku-rulup çatılıveren evcikler olan gecekondular,Türkiye'de ilk kez 1945 yılında görüldü. II.

Dünya Savaşı'ndan sonra başgösteren işsizlik,İzmir, Ankara ve İstanbul gibi büyük illere içgöç akını başlattı. Buralarda ev bulup otur-ma güçlüğü, "gecekondu"nun doğmasına yolaçtı.

İLK GAZOZ

Gazoz ve madensuyu, ilk kez 1890 yıllarındayurdumuza, dışarıdan getirtilip tanıtıldı. Ga-zoza halkın büyük ilgi gösterdiğini fark edenNiğdeli açıkgöz bir Rum işadamı olan Alek-sandr Mısırlıoğlu, Fransa'ya giderek gazozyapma haklarını satın aldı. İlk gazoz yapıme-vi de Karaköy'de, Aleksandr Mısırlıoğu ve 3ortak tarafından satışa sunuldu.

İLK GİZLİ DİRENME ÖRGÜTÜ

1919 yılında kurulan "Karakol Cemiyeti",yurdumuzda ilk gizli direnme örgütü olarakkabul edilir. Örgütün Başkam Kara Vasıf Bey,üyeler ise Kemalettin Sami Paşa, Adnan Adı-var, Hüsamettin Ertürk, Ahmet Şükrü Bey,İhsan Bey idi. Başkan Vasıf Bey, Sivas Kong-resi'ne katıldı.

Topluluğun tutumunu, Mustafa Kemal

317

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 318: Milliyet İlkler ansiklopedisi

hoş karşılamadı. Bir süre sonra kapatılan ör-gütün bütün üyeleri, yeni kurulan Müdafaa-iMilliye Örgütü'ne geçtiler.

İLK GOLF KULÜBÜ

Türkiye'de ilk golf kulübü, 1914 yılında İstan-bul'da kuruldu. İstanbul Golf Kulübü adıylakurulan bu kulüp, günümüzde Tenis Federas-yonu'na bağlıdır. Yurdumuzda ilk golf alamda yine bu kulüp tarafından 1914-1918 yıllarıarasında Mecidiyeköy'de yapılmıştı. Bugün bugolf alanı, Büyükdere sırtlarındadır.

İLK GREVLER

Şubat 1872'de telgraf, Nisan 1872'de Ömerli-Yarımburgaz demiryolu ile İzmir demiryolu,Ocak 1873 ve Haziran 1875'te tersane, Ekim1875'te de iskele işçilerinin başlattıkları grev-ler, Türkiye'de görülen ilk örneklerdir. İşi bı-rakma biçiminde ortaya çıkan bu grevlerin,siyasal hiçbir niteliği yoktu.

İLK GÜMRÜK OKULU

1891 yılında, gümrük memuru yetiştirmek için"Gümrük Darüttalimi" adıyla öğrenimebaşladı. Bu okulun amacı, kapitülasyonlarnedeniyle konulan gümrük vergilerinin isteni-len biçimde uygulanmasını sağlayacak memur-lar yetiştirmekti.

İstenilen verim alınamadığından gümrük me-murlarının bilgilerini çoğaltmak için 1909yılında "Rüsümat Memurları Mektebi" adıylayeni bir okul açıldı. I. Dünya Savaşı sırasındabu okul da kapatılarak, 1912'de Gümrük Tat-bikat Mektebi adıyla yeni bir okul kuruldu.

GÜREŞTE İLK DÜNYA ŞAMPİYONU

Güreş dalında ilk "dünya şampiyonu" olangüreşçimiz, Kara Ahmet'tir. 1897 yılında Av-rupa'ya giden Kara Ahmet, yaptığı bütün kar-şılaşmaları kazandı. Fransa'da 1899'da dünyaşampiyonası düzenlenmişti. Kara Ahmet'in"grekoromen" dalında katıldığı karşılaşma-

Gravür sanatı, ilk kez ressam Aliye Berger tarafından yurdu-muzda gerçekleştirildi. Yıllarca bu konu üzerine emek verenBerger, 9 Ağustos 1974'te öldü.

İLK GRAVÜR SANATÇISIKazıma ve oyma sanatı olan gravür, ülkemiz-de ilk kez grafik sanatçısı Aliye Berger tara-fından yapıldı. 1906 yılında İstanbul'da doğanBerger, sanatını İngiltere'de geliştirdi ve yur-da dönüşünde ürünlerini sergiledi. Daha son-ra yabancı ülkelerde de çeşitli sergiler açansanatçı, tarihçi, diplomat ve hattat olan Şa-kir Paşa'nın kızıdır.

318

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 319: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lar, onu, dünyanın en önemli güreşçilerini tuş-la yenerek dünya güreş şampiyonluğunu eldeetmesiyle son buldu. Ancak, Kara Ahmet'insonu iyi gelmedi. Eyüp'te bir kahvede, anidekalbinden rahatsızlanan şampiyon, öldüğün-de 32 yaşındaydı.

İLK GÜLLE ATMA OYUNU

1903 yılında kurulan Beşiktaş Jimnastik Ku-lübü'nde yapıldı. Bu oyunun öncüleri, AhmetFetgeri ile Gülleci Sami'dir.

İLK GÜREŞ FEDERASYONU

1923 yılında kuruldu. İlk başkanı da AhmetFetgeri Aşeni oldu. Minder güreşinde güreş-çilerimiz ilk kez 1924 yılında Paris OlimpiyatOyunları'na katıldılar. Ancak, yurt dışında ilkbaşarılı dereceyi, 1928 yılında AmsterdamOyunları'nda 79 kiloda Tayyar Yalaz'ın dör-düncülüğüyle aldık.

İLK GÜVENOYU

14 Şubat 1909 tarihinde, Kâmil Paşa Kabine-si'nin düşürülmesi sırasında kullanıldı. KâmilPaşa'nın yerine sadrazamlığa Hüseyin HilmiPaşa getirildi. Türk siyasal tarihinde ilk kezuygulanan güvenoylamasının sonuçlan, çokönemli olayların doğmasına yol açtı. KâmilPaşa'nın düşürülmesi. Meclis'te çok az üyesi

bulunan muhalif Ahrar Fırkası'yla İttihat veTerakki Fırkası'na karşı olanlar için büyük ye-nilgi olmuştu.

İLK GÜZELLİK YARIŞMASI

Türkiye'de ilk güzellik yarışması, 1929 yılın-da Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlen-di ve Feriha Tevfik (Dağ), ilk güzellikkraliçemiz oldu. Cumhuriyet'in ilanından 6 yılsonra, Türk kadınının henüz çarşafı yeni at-tığı bir sırada yapılan bu yarışma, büyük an-lam taşıyordu. 2 Eylül 1929 günü Cumhuriyetgazetesi binasında yapılan seçimde, FerihaTevfik, "Türkiye Güzeli" olurken, SemineHanım ikinci, Matmazel Araksi de üçüncü gü-zel ilan edildi.

Bu yarışmada yaşanan ilginç olaylarşöyleydi:

"Kraliçe seçilen Feriha Tevfik, henüz 13yaşındaydı ama, iri yapılı olduğu için, yaşın-dan büyük gösteriyordu. Jüri, ilk önce Türki-ye Güzeli olarak iki numaralı yarışmacıHicran Hanım'ı seçti, ancak onun evli oldu-ğu anlaşılınca, yarışma dışı bırakıldı."

1933 yılında yapılan Dünya Güzellik Ya-rışması'nda ise, ilk "dünya güzelimiz"i çıkar-dık. Türkiye Güzeli olarak Belçika'nın Spakentinde yapılan Uluslararası Güzellik Yarış-ması'na katılan Keriman Halis, Dünya Güzeliseçildi. İtalya'nın Napoli kentinde 1952 yılın-da gerçekleştirilen Avrupa Güzellik Yarışma-sı'nda da ilk kez bir Türk kızı, Günseli Başar,o yılın Avrupa Güzeli oldu.

Yurdumuzda ilk kez, güzel sanatlar akademisi kurulması, 1882yılında gerçekleştirildi. Osman Hamdi Bey'in çabalarıyla, bu-günkü Mimar Sinan Üniversitesi yerinde kurulan "Sanayi-iNefise Mektebi", yetenek isteyen uygulamalı sanatlar ve mi-marlık dalında öğrenci yetiştirmeye başladı.

İLK GÜZEL SANATLARAKADEMİSİ1882 yılında, bugünkü Mimar Sinan Üniver-sitesi'nin başlangıcı olan "Sanayi-i NefiseMektebi" adıyla ve Osman Hamdi Bey'in ça-balarıyla kuruldu. Okulun ilk müdürü de, yi-ne 2 Kasım 1882 günü göreve atanan OsmanHamdi Bey'dir. Bu okul, 30 Nisan 1969 günüyürürlüğe giren yasayla, bilimsel bağımsızlığıolan Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı yüksekdereceli öğretim, araştırma ve inceleme kuru-mu olarak tanımlandı. "Devlet Güzel Sanat-lar Akademisi" adını aldı. Bugün, 1980sonrası çıkarılan Yüksek Öğretim KurumuYasası ile "Mimar Sinan Üniversitesi" adınıalan okulda, mimarlık, uygulamalı sanatlar,(iç mimarlık, seramik, grafik sanatlar, tekstilgibi)' resim ve heykelcilik konulannda öğrenimyapılmaktadır.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 320: Milliyet İlkler ansiklopedisi

HİLK HABER AJANSLARI

Türkiye'de ilk haber ajansçılığı denemesi,1911 yılında başladı. Yabancıların "OsmanlıTelgraf Ajansı" adıyla kurdukları ilk ajans,Türk basınına hiçbir yarar sağlamadı. BirinciDünya Savaşı'ndan sonra kurulan "MilliAjans"m da, ulusal hiçbir yeterliliği yoktu. İlkTürk haber ajansı, "Anadolu Ajansı"dır. 6Nisan 1920'de Atatürk'ün buyruğuyla kuru-lup çalışmalarına başlamıştır. Kısa adı AAolan Anadolu Ajansı, Kurtuluş Savaşı boyun-ca Türk kamuoyunu dış tahriklere karşı uya-nık tutmak ve milli kurtuluşu sağlayacak kararve hareketleri halka zamanında bildirmek gi-bi önemli görevleri başarı ile yerine getirdi.1925 yılında ajans, devletin hissedarı olduğugibi "anonim şirket" haline getirildi. Yaban-cı ülkelerin milli ajanslarıyla olan işbirliğinison zamanlarda oldukça artıran AA, AvrupaHaber Ajansları Birliği, Asya Haber Ajans-ları Birliği ve Uluslararası İslam Haber Ajan-sı'nın üyesi bulunmaktadır. Bu arada, ajanstarafından Gölbaşı TRT İstasyonu'ndan Av-rupa, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güneydo-ğu Asya ülkelerine İngilizce ve Fransızcadillerinde haber yayını yapılmaktadır. İç ve dışbasın ile TRT ve ilgili makamlara haber ile-ten ajans, bunun dışında, yabancı ülkelerinhaber ajanslarına da "News Letter FromTurkey" adlı sürekli İngilizce bültenini gön-dermektedir. Ajansın yurt içi ve yurt dışı bü-rolarında, bine yakın sözleşmeli ve gönüllüçalışanı bulunuyor.

Ülkemizin ilk özel haber ajansı ise, 1950yılında gazeteci Kadri Kayabal'ın kurduğuTürk Haberler Ajansı (THA)'dır. Merkezi İs-tanbul'da bulunan ajansın, yurt içi ve yurt dı-şında birçok bürosu vardır. Ajans, bazı İs-tanbul gazetelerinin katıldığı bir anonim şir-ket olarak çalışmaktadır.

İLK HABERLEŞME ÖZGÜRLÜĞÜ

Türk tarihinde haberleşme özgürlüğü, Osman-lı devletinde bir düzene sokulmuş değildi. 1876ve 1908 anayasaları, birtakım hak ve özgür-

320

lükler getirmekle birlikte, haber özgürlüğününadı geçmiyordu. Bu kavram ilk kez, 1924 Ana-yasası'nda belirtilerek bir düzene kondu.

İLK HAFTALIK MİZAH DERGİSİ

3 Eylül 1908'de yayınlanmaya başlanan "Ka-lem"dir. Türkçe ve Fransızca basılan dergi,191 l'de kapandı. Sorumlu Müdürü ve Başya-zarı, Salâh Cimcoz'du. Cem'in karikatürleri,İzzet Melih'in fıkraları bu dergide yayınlan-dı. O yılların en önemli mizah dergisiydi. Ta-mamı, Ankara Milli Kütüphane'dedir.

İLK HAHAMBAŞI

Rebi Moşe Kapsali'dir. İstanbul, Bizanslıla-rının elinde iken, bu görevdeydi. Fetihten son-ra da Osmanlı devleti sınırları içinde bulunanMusevi yurttaşların bağlı olduğu dinsel örgü-tün liderliğini sürdürdü. Hahambaşılar, padi-şahın özel belgesiyle göreve atanırlardı.

İLK HALİFE

Türk tarihinde ilk halife, Yavuz Sultan Selim'dir. Osmanlılar, Mısır'ı aldıktan sonra, "Kut-sal Emanetler"le birlikte, halifelik de Osman-lılara geçti. Mütevekkilullah'ın yerine YavuzSultan Selim, 1517'de halife oldu. 1924 yılı-na kadar bütün Osmanlı padişahları "halife"unvanını da taşıyarak, hilafeti ellerinde tuttu-lar. Kurtuluş Savaşı sona erince TBMM, 1 Ka-sım 1922'de saltanatla hilafetin birbirindenayrılmasını kararlaştırdı. 18 Kasım 1922'deAbdülmecit, halife ilan edildi. 3 Mart 1924'teçıkarılan "Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Os-mani'nin Türkiye Cumhuriyeti MemalikiHaricine Çıkarılmasına Dair Yasa" ile hila-fet ve halifelik tarihe karıştı. Son halife Ab-dülmecit, Osmanlı Hanedanı'na mensup 29.halife idi.

İLKHALK EĞİTİMİ

Türk tarihinde halk eğitimi kavramı, ilk kez

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 321: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1839'da Tanzimat döneminde ortaya atıldı.Ancak, bu yöndeki çalışmalar yeterli olmadı.Cumhuriyet'in ilanından sonra başlatılanokuma-yazma seferberliği ile yetişkinlerinokul dışı eğitimleri konusunda düzenli ve ya-rarlı çalışmalar gerçekleştirildi.

29 Ağustos 1960 günü ise, ilk kez HalkEğitimi Genel Müdürlüğü kuruldu.

TÜRK TARİHİNDE İLKHALTER SPORU

Türklerde çok eskiden beri ağırlık kaldırmadenemeleri yapılır, Osmanlı Ordusu'nda gürz,ağır kalkan gibi savaş araçlarıyla çalışmak,günlük dersler arasındaydı. Ancak, günümüz-deki anlamıyla gerçek halter sporu, Türkiye'ye ilk kez Galatasaray Lisesi Beden EğitimiÖğretmeni Faik Üstünidman'ın kişisel çaba-larıyla girdi.

İLK HARF DEVRİMİ UYGULAMASI

1 Kasım 1928'de TBMM, Yeni Türk Harfleri

Yasası'nı onayladı. Bu yasa ile, Türkiye'de ilkHarf Devrimi uygulaması başlatıldı. Atatürk,Harf Devrimi'ni İstanbul Sarayburnu'nda 9Ağustos 1928 günü yaptığı bir konuşma ile ka-muoyuna duyurdu. Bu konuşma, o günlerdehalkın büyük ilgisiyle karşılanmıştı. Çıkarılanbu yasadan sonra da, Latin harfleriyle ilk'Türk alfabesi yayınlandı. Atatürk, bu alfabeile ilk dersi vererek, "Başöğretmen"' unvanınıaldı.

İLK HARP OKULU

II. Mahmut, 1 Temmuz 1835 günü açtı. TürkOrdusu'na subay yetiştirmek amacıyla HassaOrdusu Müşiri (Mareşali) Ahmet Fevzi Paşa'nın Selimiye'deki Hassa Ordusu'nda bulunanerlerin genç ve yeteneklilerinden kurduğu"sıbyan bölükleri", Harp Okulu'nun temeliolmuştu. 1834 yılında İstanbul'daki MaçkaKışlası onarılarak, sibyan bölükleri buraya ta-şındılar. Bundan bir yıl sonra da Padişah II.Mahmut, resmi açılışı yaptı. Okulun adı,"Mekteb-i Hassa" ya da "Ekol Militer" ya-

Burhan Felek'in, yaşamı boyunca uğraş verdiği alanlardan biride, gazetecilik... Şeyhülmuharririn unvanına sahip olan Fe-lek, Donanma Dergisi'nde başladığı mesleği, uzun yıllar çe-şitli gazetelerde yazarak sürdürdü. Türk Basın Birliği'nin dekurucusu olan Burhan Felek, 4 Kasım 1982'de hayata veda etti.

İLK HAKEMTürkiye'de ilk hakemlik, atletizm dalında baş-ladı. Spor hakemliğinin kurucusu da, "ilk At-letizm Federasyonu Başkanı" olan BurhanFelek'tir.

321

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 322: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ni Harp Okulu idi. Öğrencilere ise "Harbi-yeli" denilmeye başlandı.

TARİHİMİZDE İLK HARİTA

İlk Türk haritası, Kaşgarlı Mahmut'un 1072yılında yazdığı "Divan-ı Lûgati't-Türk"ünmetnindedir,Kaşgarlı Mahmut'un yaptığı buharita, Türk boylarının oturduğu yerlerle çev-resindeki yabancı yer ve toplulukları gösterir.Haritanın ortasında, Karahanlıların ilk baş-kenti olan "Balasagun" vardır.

TÜRK TARİHİNDE İLK HAVACILIK

Türkiye'de havacılık konusunda ilk gerçekadım, 1911 yılında atıldı. Harbiye Nazın Mah-mut Şevket Paşa da havacılığın gelişmesi yo-lunda ilk girişimde bulunan kişidir. Balon veuçak alımı, bunların barınabileceği alanlarınyapımı, Hava Kurumu'nun kurulması gibi ilk

havacılık örgütlerini, o oluşturmuştur.Tarihimizde ilk hava okulu da, 3 Temmuz

1912'de İstanbul Safraköy'de, "Yeşilköy Ha-va Mektebi" adıyla öğretime başladı. Okulunilk müdürü, İstihkâm Binbaşı Veli Bey'dir.

İLK HAVA YOLLARI ÖRGÜTÜ

20 Mayıs 1933 Yasası ile Milli Savunma Bakan-lığı'na bağlı olarak "Havayolları Devlet İşlet-me İdaresi" adıyla kuruldu. Ankara-Eskişehirarasında uçak seferleri düzenlendi. Kuruluş,1938 yılında çıkarılan bir yasa ile UlaştırmaBakanlığı'na bağlandı ve adı da "Devlet Ha-va Yolları" olarak değiştirildi. Günümüzde bukuruluş, Türk Hava Yolları Anonim Ortak-lığı (THY) adıyla yurt içi ve dışı seferler dü-zenlemektedir.

İLK HAVA KURBANLARI

Tayyareci Fethi Bey'le, yardımcısı Sadık Bey,

Atatürk, manevi kızı Sabiha Gökçen'in, Türk kadınlarınaörnek olarak yetişmesini istemişti. Gökçen, göklere kanat açanOk Türk kadım olarak Atatürk'ün elini öpüyor.

İLK KADIN HAVACIAtatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'dir.Atatürk, Bursa'ya yaptığı bir gezi sırasında,henüz 12 yaşında olan Sabiha adlı küçük birkızla tanıştı. Onu manevi evlat edinerek An-kara'ya götürdü. Gökçen, Çankaya İlkokuluve İstanbul Üsküdar Kız Koleji'nde öğrenimi-ni tamamladıktan sonra, 1935'te Türkkuşu Si-vil Havacılık Okulu'na girdi. Sovyet Rusya'yagiderek, yüksek planörcülük eğitimi gördü.1936 yılında Eskişehir'deki Hava Okulu'ndayaptığı "özel öğrenim"den sonra, askeri pi-lot oldu. Ege ve Trakya'da yapılan manevra-lara katıldı. Dersim Ayaklanması'nın bastırıl-masında yararlılıklar gösterdi. Balkan ülkele-rinin konuğu olarak 1938'de uçağıyla bir"Balkan turu" yaptı. Türkkuşu'nda başöğret-men oldu. Ülkemizin "ilk askeri kadın pilotu"olan Sabiha Gökçen, Atatürk'ün kendisine"Gökçen" soyadını verişini şöyle anlatıyor:

"Atatürk, bana 1934 yılında Gökçen so-yadını vermişti. Türk kadınının her alanda ba-şarılı olabileceğine inanan o büyük adam, benide örnek olarak yetiştirmek istiyordu. Herkes,Gökçen soyadını pilot olduktan sonra aldığı-mı sanır. Oysa, o zaman havacı olmak, ak-lımda bile yoktu. Havacılığa ise, 1935 yılındabaşladım. Bu da, Atatürk'ün ne kadar ileri gö-rüşlü olduğunu gösterir."

322

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 323: Milliyet İlkler ansiklopedisi

tarihimize ilk hava kurbanları olarak geçmiş-lerdir. Denizcilik Okulu'nu bitiren Fethi Bey,havacılık konusunda çalışmalar yapmak için1911'de İngiltere'deki Bristol Uçak Fabrika-sı'na gitti. Daha sonra Türkiye'ye dönen Fet-hi Bey, kendi kullandığı özel uçağı ile,İstanbul'dan Kahire'ye gitmek istedi. Yanın-da da Sadık Bey bulunuyordu. Kahire'ye ulaş-malarına pek az kala, Taberiye ilçesininŞiliriye bucağı dolaylarında, bilinmeyen birnedenle düşerek parçalandılar.

İLK HAVAGAZI ŞİRKETİ

1891 yılında işletmeye açıldı. Charles Ge-orgide adlı bir Fransız mühendisi, havagazı iş-letmesini kurduktan sonra 50 yıl da işletmehakkını hükümetten aldı. Georgide, bu hak-kı Kadıköy Gaz Şirketi ile birlikte kullandı.Yedikule Gazhanesi de 1926 yılında yine buşirket tarafından satın alındı.

İLK HEYKEL

Türk tarihinde ilk heykel, 1914'te başlanıp1918'de bitirilen Osman Gazi'nin büstüdür.Bu heykel, Hafik-Zara (Sivas) yolu üzerinde,,10 metrelik bir sütun üzerine dikilmişti. Hey-kelin açılışı, Sivas Valisi'nin, müftüyü de tö-rene katılmaya zorlamasıyla mümkün olmuş-tu. Bağnaz çevreler, bu törene katılanlara,"taş dikenler" adını vermişlerdi. Bir başka Si-vas valisi de, 1937'de bu heykeli yıktırdı.

İLK TÜRK HEYKELTIRAŞI

Çağdaş Türk heykeltıraşlığının ilk sanatçısı İh-san Aksoy'dur. Sanayii Nefise Mektebi'ni bi-tiren Aksoy devlet yarışmasını kazanarak1890'da Fransa'ya gitti. Sanatını Deloi, Tho-mas ve Soldi'nin atölyelerinde geliştirdi. Pa-ris'te bir sergi açtı. 1895'te Türkiye'ye geldi.

HAVACILARIMIZ AMERİKA 'DASabiha Gökçen, erkek meslektaşları ile birlikte, "Dünya Ha-vacılar Kongresi"ne katılmak üzere gittiği Amerika'da.... Bin-başı Cevat Akma, Latif Akütüm, Necdet Alıcıgir, SabihaGökçen, Ethem Türker, Remi Morkol, Enver Gencer ve TevfikTüzün, Washington Havaalanında görülüyorlar.

323

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 324: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Osman Hamdi Bey, Kerime Salahur, NimetHanım büstleri, kişiliğini gösteren ünlü yapıt-lardır. İstanbul Kadıköy'de, Süreyya Sinema-sı'nın girişindeki alçak kabartmalar onunürünüdür.

İLK HEMŞİRELİK

Ülkemizde ilk hemşirelik, Kızılay'ın 1911 yı-lında açtığı kurslarla başladı. Bu kurslarda ye-tişenler, Balkan ve Birinci Dünya savaşlarındagörev aldılar. Çağdaş anlamda ilk hemşirele-rimiz ise, yine Kızılay'ın İstanbul'daki Hem-şirelik Okulu'nu bitirenlerdir.

DÜNYADA İLK KEZ TÜRKDOKTORU TARAFINDANBULUNAN HASTALIK

Türk doktoru Hulusi Behçet (İst. 1889-1948),25 yıllık çalışması sonucu, dünyada ilki kez birderi hastalığı olan ve 1947 Cenevre Tıp Kong-resi'nde kendi adını alan "Behçet Hastalığı"nı buldu. Hastalık, o tarihten itibaren tümdünyada bu adla anılmaya başlandı.

TÜRKİYE'DE İLK HUKUK ÖĞRENİMİ

1874 yılında Galatasaray Sultanisi'nde ayrı birbölüm olarak açılan "Hukuk Mektebi" ilebaşlar. Bu okul, bugünkü Hukuk Fakültesi'-nin çekirdeğidir. "Hukuk Mektebi"nin ilkmüdürü de, Emin Bey'di. Okulun öğretimüyeleri ise şunlardı:

"Cevdet Paşa (Medeni Usul Hukuku),Münif Paşa (Hukuk Başlangıcı), Hasan Feh-mi Efendi (Ticaret Hukuku), Kostaki Efendi(Ceza Usul Hukuku), Sait Bey (Roma Huku-ku), İsmail Bey (Ceza Hukuku), Recai Efen-di (Fransızca).

Bu okul, 1900 yılında o zaman üniversiteanlamına gelen Darülfünun'un hukuk dalı ni-teliğini kazandı ve ilk kez fakülte oldu.

İLK HİKÂYE YAZARLIĞI

Türkiye'de ilk hikâye yazarlığı, Ahmet Mit-hat, Emin Nihat ve Sami Paşazade ile başlar.İlk hikâye örnekleri Ahmet Mithat'ın, 1870'te "Kıssadan Hisse, 1871'de "Müsame-ratname" (Gece Toplatılan), Sami Paşazade'-nin 1892'de "Küçük Şeyler" adlı ürünleridir.

IITÜRKİYE'DE İLK ISLAHEVİ

Suçlu çocukları eğitip topluma yararlı kişilerolmalarını sağlamak amacıyla ülkemizde ilkıslahevi, 1937'de Edirne'de açıldı. 1938'de Kı-zılcahamam'a, 1940'ta da Ankara'ya taşınanıslahevi, bu yönde atılan ilk adım oldu.

İLK İKTİSAT KONGRESİ

17 Şubat 1923'te İzmir'de toplandı. Bu ilk İk-tisat Kongresi, siyasal bağımsızlığına kavuşanTürkiye'in ekonomik bağımsızlığını da gerçek-leştirmek amacıyla düzenlenmişti. 4 Mart 1923gününe kadar çalışmalarını sürdüren kongre-ye, esnaf, zanaatkar, işçi, tüccar, çiftçi, sana-yici, banka ve yüksek okulların temsilcileri

324

katılmıştı. 16 günlük çalışmalar sonunda bir"ekonomik ant" düzenlenerek kamuoyunasunulmuştu.

İLK İFTİHAR MADALYASI

Tarihimizde bu tür bir madalyayı, II. Abdül-hamit verdi. 1886 ve 1887 yıllarında çıkarılanbu madalyalar, padişaha bağlı olanlara, sal-gın hastalıklarda, yangınlarda yardımı görü-lenlere, tarım ve sanat alanlarında başarıgösterenlere, devlete büyük emeği geçenlereverilirdi. Altın ve gümüş olarak iki çeşitti. Ma-dalya, sahibi öldüğünde hükümete geri ve-rilirdi.

İLK İKTİSAT FAKÜLTESİ

Türkiye'de ilk iktisat fakültesi, 14 Aralık

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 325: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1936'da kuruldu. 4 Mart 1937'de deneme öğ-renimine başlayan okul, 1939-40 öğretim yılısonunda 29 mezun verdi. Bugünkü İstanbulÜniversitesi İktisat Fakültesi'nin çekirdeğiolan bu okulun simgesi ise, "karınca" idi. Busimgenin seçilmesine neden, karıncanın çalış-kanlığı, ölçülü çalışmayı belirtmesidir.

İLK İLAÇ LABORATUVARI

1895 yılında Ethem ve Süreyya beyler kurdu.Önce İstanbul Aksaray'da, Ethem Pertev Ec-zanesi'nin arkasında açılan laboratuvar, da-ha sonra Çemberlitaş'a taşındı.

TÜRKİYE'DE İLK İLAÇ

Ülkemizde ilk hazır ilâç olan "Pertev" şuru-bu, 1895 yılında Ethem ve Süreyya, beylerinkurduğu laboratuvarda üretildi.

İLK İTFAİYE ÖRGÜTÜ

1714 yılında Tulumbacılar Ocağı adıyla kurul-du. Ocağın başına, Gerçek Davut Etendi ge-tirildi. Tulumbacılar Ocağı, 1825 yılına kadar111 yıl görev yaptı ve Yeniçeri Ocağı ile bir-likte kaldırıldı.

İLK İŞÇİ MİLLETVEKİLİ

Türkiye'de ilk kez milletvekili olan işçi, Nu-man Usta'dır. Tophane Askeri Sanayi Oku-lu'nu bitiren Numan Usta, Tophane ve Zey-tinburnu fabrikalarında çalışarak usta oldu."İttihat ve Terakki Cemiyeti", onu son Os-manlı Meclisi'ne İstanbul Milletvekili seçtir-

di. 1919-1921 yıllarını İngilizlerin sürgünüolarak Malta'da geçirdi. Döndükten sonraTBMM'nin ilk döneminde Türkiye'de ilk işçimilletvekili olarak yer aldı.

İLK İSTİKLAL MADALYASI

TBMM'nin 1920'de çıkardığı bir yasa ve Ba-kanlar Kurulu kararıyla 1923 yılında verildi.İlk İstiklal Madalyaları, TBMM üyeleri ve sa-vaşta yararlılık gösterenler için yapıldı. O gün-lerdeki değeri, 3 liraydı. Kurtuluş Savaşı'nıniçinde olanların şeridi kırmızı, savaş gerisin-dekilerin beyaz, milletvekillerinden savaşta gö-rev alanların yarısı kırmızı, yarısı yeşil, görevalmayanlarda ise yalnız yeşildi.

İLK İPEK FABRİKASI

1838'de Bursa'da üretime başladı. Kısa süresonra yine Bursa'da yaklaşık olarak 50 ipekfabrikası açıldı. 1851 yılında Londra SanayiSergisi'nde Türk koza ve ipekleri gösterilerek,ilk kez bu alanda uluslararası bir sergiye ka-tılmış olduk. Bunu bilimsel bir yola koymakiçin de 1894 yılında Bursa Darülharir'i (İpeke-vi) açıldı.

İLK İLKYARDIM HASTANESİ

1879 yılında İstanbul, Taksim SıraselvilerCaddesi'nde Fransız din adamları tarafındankuruldu. 1919 yılına kadar "dispanser" ola-rak kullanılan hastaneyi, Operatör NazımHamdi, "İlkyardım Hastanesi" haline getir-di. Hastane, bir süre sonra Çapa'ya, oradanda Şişli'ye taşındı. Ancak, yine bugünkü Sı-raselviler Caddesi'ndeki yerine döndü.

JTÜRKİYE'DE İLK JUDO SPORU

Judonun ülkemize gelişi, oldukça yenidir. Busporu sevdirenler, Halil Yüceses, İbrahim Öz-tek ve Hakkı Koşar'dır.

Türkiye'de ilk uluslararası judo karşılaş-maları, 1971 yılında İzmir Akdeniz Oyunla-

rı'nda yapıldı._Bu ilk uluslararası judoilişkilerinde Türk sporcular, katıldıkları bü-tün kilolarda dereceye girdiler. 70 kiloda Sü-heyl Yeşilnur "gümüş", 93 kiloda KâmilKorucu "gümüş", 63 kiloda Ali Demir"bronz", 80 kiloda Namık Ekin "bronz",ağırda Mehmet Ali Berber "bronz" madalyakazanmışlardı.

325

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 326: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KİLK KABARTMA PUL

1968 yılında basıldı. Basılan bu pul, yalnızTürkiye'de değil, dünyada da kabartma ola-rak basılan ilk puldur. PTT tarafından An-kara'daki Ajans Türk Kurumu'na bastırılanpulda, Türk çinileri desen olarak kullanıldı.

İLK KADASTRO ÇALIŞMALARI

1912'de yürürlüğe giren bir yasa ile başladı.Kadastro işleri, Tapu ve Kadastro Genel Mü-dürlüğü'nce yapılır. Arazi ve mülklerin yeri-ni, sınırlarını ve değerlerini belirli bir yöntemledüzenlemek olan "kadastro" çalışmalarının,

ülkemizde geç başlamasının nedeni, OsmanlıDevleti'nin çok dağınık bir yerleşme yolu seç-mesindendir. Ilk kadastro yasasının uygulan-masını, savaşlar engelledi. 1925'te çıkarılanbir yasayla, kadastro örgütünün kurulmasıöngörüldü. 1934'te çıkarılan ilgili yasa, günü-müzde kadastro işlemleri konusunda tek da-yanak oldu. Tarihimizdeki ilk kadastro ça-lışması ise, Defter-i Hakanı Nazırı MahmutEsat Efendi zamanında, 5 Şubat 1912 günüyürürlüğe giren "Emvâl-i GayrimenkuleninTahdit ve Tahriri Hakkındaki Kanun-ı Mu-vakkata"dır.

Ülkemizdeki ilk Kadastro Yüksek MeslekOkulu da, 1911 yılında "Tapu ve KadastroMekteb-i Âlisi" adıyla ve bu konuda elemanyetiştirmek amacıyla İstanbul'da açıldı.

Ülkemizde gerçek kabare tiyatrosunu, 1962 yılında Haldun Ta-ner kurdu. Seyircilerin içki içerek oyun seyrettiği tiyatro türükabare tiyatroları, genellikle günlük olayları, yergili bir dillemizahi yönden anlatan oyunlar sahneler.

İLK KABARE TİYATROSUTürk tarihinde kabare tiyatrolara benzer ilktiyatrolar, 19. yüzyıl sonlarında açıldı. "KafeŞantan" denilen bu tiyatrolar, daha çokBeyoğlu'ndaydı. Mandas Kristal Palas, Bi-zans'ın Büyük Alkazarı, Trokadero, en ünlü-leriydi. İlk sanatsal nitelikteki kabaretiyatrolarının başlangıcı, 1920-1923 yıllarınarastlar. Bu türün ülkemizde olgunlaşıp geliş-mesi ise, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonradır.Gerçek bir kabare tiyatrosunu, 1962'de Hal-dun Taner kurdu. "Devekuşu KabareTiyatrasu" adlı bu tiyatro, çeşitli gelişmeler-den sonra günümüzde de etkinliğini sürdürü-yor. Bilindiği gibi kabare tiyatrosu, seyircileriniçki de içebildiği, genellikle günlük olaylarıyergili dille anlatan bir tiyatro türüdür.

326

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 327: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KADINLARA İLK SEÇME VESEÇİLME HAKKI

Türkiye'de kadınlara ilk kez seçme ve seçil-me hakkı, 5 Aralık 1934 tarihli "Teşkilat-ıEsasiye Kanunu'nun 10 ve 11. MaddelerininDeğiştirilmesi Hakkındaki Kanun" ile verildi.

İLK KADIN MİLLETVEKİLİ

Nakiye Elgün'dür. 1919'da, İstanbul'un işga-lini protesto etmek amacıyla Sultanahmet Ala-nı'nda yapılan toplantıda, Halide Edip'in yanısıra, yaptığı ateşli konuşmalarla dikkati çekenElgün, İstanbul Kız Öğretmen Okulu'nu bi-tirdi. Aynı okulda müdür yardımcılığı yaptı.Vakıf okullarının bir düzene konulmasını sağ-lamaya çalıştı. Cumhuriyet'ten sonra eğitimçalışmalarına devam eden Nakiye Elgün, çe-şitli kurumlarda üyelik ve başkanlık yaptı. Üçdönem Erzurum Milletvekili seçildi. NakiyeElgün'den başka, 1935 yılında TBMM'ye 17kadın milletvekili girmişti. Tarihimize ilk ka-

dın milletvekilleri olarak geçen bu parlamen-terlerimizin adları ve temsil ettikleri ilçelerşunlardı:

"Mebrure Gönenç,(Afyon), Hatı Çırpan(Ankara), Şükran Örsbaştuğ (Antalya), Sabi-ha Gökçül (Balıkesir), Şekibe İnsel (Bursa),Hatice Özgener (Çankırı), Huriye Öniz (Di-yarbakır), Fatma Memik (Edirne), Fakihe Öy-men (İstanbul), Benal N. Anman (İzmir),Ferruh Güpgüp (Kayseri), Bahire Morova(Konya), Mihri Pektaş (Malatya), Meliha Ulaş(Samsun), Esma Nayman (Seyhan), SabihaGörkey (Sivas), Semiha Hızal (Trabzon).

İLK KÂĞIT PARA (Banknot)

1840'ta çıkarıldı. Sultan Abdülmecit devrin-de çıkarılan bu kâğıt paralara, "kaime-imutebere-i nakdiye" denirdi. Yüzde 8 faiz ve-ren bu ilk paralar, 500 kuruşluktu ve elle ya-zılıp yapılmıştı. Hepsi 160 bin lira değerin-deydi. Yine 1840'ta ikinci kez kâğıt para çıka-rıldı. Bunlar da 50, 100 ve 250 kuruş değerin-deydi. Böylece piyasaya çıkarılan bu paralarıntoplam değeri, 400 bin lirayı buldu. Ancak,

Yurdumuzda ilk kâğıt fabrikası, izmir Halkapınar'da, 1846 yılında kuruldu. Cumhuriyet'in ilanından sonra kâğıt fabri-kaları yapımı hızlandı. Fotoğrafta, SEKA Kâğıt Fabrikaları'nın Çaycuma Tesisleri görülüyor.

İLK KAĞIT FABRİKASIİzmir'de, Halkpınar semtinde 1846 yılındakuruldu. Bu fabrika, buhar makinesiyle işli-yor, hammadde olarak kullandığı paçavra kâ-ğıt hamuru, fabrikada hazırlanıyordu. Ka-pitülasyonlar'dan yararlanan Avrupa kâğıtçı-ları, daha ucuza kâğıdı Osmanlı Devleti' ne so-karak ilk kâğıt fabrikamızın 1887 yılındakapatılmasını becerdiler. Bu fabrikadan ön-ce ise, bazı yörelerde kurulan kâğıthaneler,Türk matbaacılığının gereksinimini karşılama-ya çalışıyordu.

Cumhuriyet'in ilanından sonra ise, kâğıtfabrikası kurulması, sanayi planına alındı.

Etüt ve projeleri, kâğıt mühendisi Mehmet AliKâğıtçı tarafından hazırlanan ilk kâğıt ve kar-ton fabrikasının temeli, İzmit'te 1934'te atıl-dı. İnşaatı ve makinelerinin montajı, 20 aysürdü. Sonunda ilk Türk kâğıdı, 18 Nisan1938 (resmi açılış 6 Kasım 1938)'de yapıldı.

Aynı tarihte, ikinci kâğıt fabrikasıyla, pa-çavra, saman ve odun selülozları fabrikaları-nın da temeli atıldı. Bu fabrikanın açılış töreniise 1944 yılında yapıldı. İzmit'te kurulan ilkfabrika, zamanla genişletilerek, 1954'te üçün-cü, 1957'de dördüncü ve 1959'da da beşincikâğıt fabrikaları ve bunların ek tesisleri hiz-mete geçti. İlk kâğıt fabrikasının 1934'teki adı,Sümerbank Kâğıt ve Karton Fabrikası idi.

327

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 328: Milliyet İlkler ansiklopedisi

elle yazılı olduklarından kolayca taklit edili-yorlardı.

İlk kez 1842'de para bastırılmaya başlan-dı ve elle yazılanlar toplatıldı. Ancak halk,madeni paraya alışık olduğundan, kâğıt pa-raya ilgi göstermiyordu. İlk yıllarda kâğıt pa-raların değeri, gerçek değerinin çok altınadüştü. Devletin faizleri zamanında ödemesi vebazı devlet kuruluşlarının madeni parayla kâ-ğıt parayı aynı değerde kabul etmesi, yavaş ya-

vaş kâğıt paranın değerini yerine oturttu.Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Türkiye Cum-

huriyeti'ne Osmanlı İmparatorluğu'ndan kar-şılığı olmayan 158 milyon 750 bin liralık kâğıtpara devredilmişti.

Günümüzde, Türkiye'de kâğıt para çıkar-ma yetkisi, yasa ile Türkiye Cumhuriyet Mer-kez Bankası'na verilmiştir. 1999 yılına kadarsürecek olan bu yetki, sürenin bitimine 5 yılkala yeniden uzatılabilir.

Türk tarihinde ilk kahvehane, 1554 yılında İstanbul'da açıl-dı. Kanuni Sultan Süleyman'ın doktoru Bedrüttin Kusuni,kahvehane açılmasının "sağlık yönünden" sakıncası olmadı-ğını bildiren rapor verince, yüksek görevli devle! memurları bileburalara gelmeye başladılar.

İLK KAHVEHANE

1554 yılında İstanbul'da açıldı. Bu ilk kahve-haneyi açanların biri Şamlı, öteki de Halepliidi. Halk, kahvehanelere ilgi gösterince, kısazamanda sayıları çoğaldı. Kanuni'nin dokto-ru Bedrüttin Kusuni, kahvehane açılmasınınsağlık yönünden sakıncası olmadığını belirten

bir rapor verince, yüksek görevli devlet me-murları bile buralara gelmeye başladılar. Son-raları, din adamlarının, hem kahve içimi, hemkahvehane açılmasına karşı çıkmaları ve bazıpadişahların burada sakıncalı siyasal konuş-malar yapıldığı yolundaki baskılar sonucu, çe-şitli dönemlerde kahvehaneler, zaman zamankapatıldı. Ama, asılmaya varan cezalar bile,bu yasaklan sürekli kılmadı.

328

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 329: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Yavuz'un Mısır fethinden sonra Türk topraklarına gelen Ka-ragöz, 17. yüzyılın başında "bir Türk gölge oyunu" halinialdı. Karagöz'ün kesin olarak yaşayıp yaşamadığı bilinmiyor 'ama, ülkemizde öylesine sevildi ki, Bursa 'da onun adına me-zar bile yaptırıldı.

İLK KARAGÖZ OYUNUBu gölge oyunu, Yavuz Sultan Selim'in1517'de Mısır'ı Türk topraklarına katmasın-dan sonra, bu ülkeden getirttiği sanatçılarlaTürkiye'ye geldi. Ancak Türkler, 17. yüzyıl-dan başlayarak kendi yaratıcı güçlerinin kat-kısıyla Karagöz'ü "bir Türk gölge oyunu"durumuna getirdiler. Karagöz'ün kim olduğu,nereden geldiği konusunda değişik görüşler

vardır. Hatta, yaşayıp yaşamadığı bile, kesin-likle belli değildir. Karagöz, ülkemizde öyle-sine sevilmiştir ki, Bursa'da, adına bir demezar yaptırılmıştır.

İlk "Karagözcü"lerin, 16. yüzyıldan ka-lan bir belgede şu kimseler olduğu yazılır:

"Şahkulu, Sekoglu, Kör Hasatan, Yeni-kapılı Ahmet, Çalık Ali Bali, Mehmet Bur-savi. Yenikapılı Hasan, Arap Mehmet, Va-koğlu Mehmet, Çalık Osman, Uzun Ali."

329

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 330: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Ülkemizde ilk kalp naklini, 1968 yılında Ankara HacettepeTıp Fakültesi Hastanesi'nde, Prof. Dr. Kemal Beyazıt gerçek-leştirdi.

Opr. Dr. Siyami Enek, Ankara'da yapılan kalp nakli ameli-yatından üç gün sonra, yeni bir deneme yaptı. Trafik kaza-sında ölen bir bekçinin kalbim, Ali Akgül'e taktı. Ancak, buhasta da, 39 saat sonra ölüme yenildi. Ali Akgül, ameliyat-tan sonra görülüyor.

Türkiye'de ilk kez kalbi değiştirilen insan olan Maviş Kara-göz, 3 çocuk annesi idi. Dr. Kemal Beyazıt, hastasının yaşa-ması için uğraştı, ama onu kurtaramadı.

İLK KALP NAKLİÜlkemizde ilk kez bir insandan diğerine kalpnaklini, 22 Kasım 1968 tarihinde Ankara Yük-sek İhtisas Hastanesi'nde Dr. Kemal Beyazıtgerçekleştirdi. 14 yaşındaki fırın işçisi ErdalYıldırım'ın kalbi, 3 çocuklu anne 41 yaşında-ki Maviş Karagöz'e takıldı. Ancak hasta, ye-ni kalbiyle birkaç saat yaşayabildi.

25 Kasım 1968 günü, bu kez İstanbul Hay-darpaşa Göğüs Cerrahisi'nde, Dr. Siyami Er-sek, Türkiye'de ikinci kalp nakli ameliyatınıyaptı. Ersek, trafik kazasında ölen 50 yaşın-daki bekçinin kalbini, 26 yaşındaki Ali Ak-gül'e taktı. Bu hasta da, 39 saat yaşayıp, öldü.

330

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 331: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KAFETERYA

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul, İz-mir ve Ankara'da açıldı. İtalyanca 'caffette-ria" sözcüğünden dilimize aktarılan kafeter-ya, herkesin elinde bir tepsiyle, seçtiği yemek-leri alarak masasına götürdüğü bir tür lokantaanlamına gelir.

İLK KAHVENİN GELİŞİ

1540 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın Ha-beşistan Beylerbeyi Özdemir Paşa tara-fından getirildi. Evliya Çelebi, "Seya-hatname"sinde, İstanbul'da o zamanlar 300kahve deposu olduğunu ve kahvenin kantar-la satıldığını yazar. Kahveden, vergi dealınırdı.

İLK KARİKATÜR

Teodor Kasap'ın "Diyojen" adlı mizah der-gisinde yayınlandı. Kimin tarafından yapıldık-ları bilinmeyen imzasız üç örnek, Türk ka-rikatür sanatının ilk ürünleridir. Ülkemizdekarikatürde ilk imza ise, Cem'e aittir. Cem,"Kalem" dergisinde, karikatür sanatının güç-lü örneklerini çizmişti. İlk karikatür ustası daodur.

İLK KARTPOSTAL

1874 yılında posta örgütünün kurulmasıylabirlikte kullanılmaya başlandı. Ancak, Türki-ye'de ilk kez kimlerin kullandığı kesin olarakbilinmiyor.

İLK KAŞAR PEYNİRİ

19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan kaşarpeynirinin ilk yapılış yeri, Türkiye'dir. BirMusevi kızın buluşudur. Zamanın tat uzma-nı bir hahamın, "yenilebilir" anlamında"kaşar" damgasını vurmasıyla, bu adı aldı.Kaşar, ülkemizin genellikle Afyon, Bursa,Edirne, Kars ve Kırklareli yörelerinde sütten,özel bir maya ile karıştırılarak, belli bir sıcak-lıkta ısıtılıp elde edilir.

İLK KEZ KAVUK GİYEN PADİŞAH

Türk tarihinde ilk kavuk giyen padişah, I. Be-

yazıt'tır. Yanlarına pamuk doldurularak ke-çeden yapılan kavuğun rengi, biçimi ve adı,kullananların durumuna göre değişirdi.

İLK KAZI

1871'de Truva'da, Şiliman tarafından yapıl-dı. Bu ilk kazı, bilimsel araştırma yöntemle-rinden uzaktı. Sonraları, Alman Dörfelt, yineTruva'da daha düzenli kazılar yaptı. Günü-müzde kazılar, Türk Tarih- Kurumu'ndan izinbelgesi alınarak yapılmaktadır.

İLK KEMAN

Yurdumuzda ilk keman yapımına, 1944 yılın-da Alman ustalarından Christian Kertel ta-rafından kurulan Ankara Devlet Konservatu-varı Keman ve Viyolonsel Atölyesi'nde baş-landı. Keman yapımında, Almanya'dan özelolarak getirtilen ladin çamı ve akağaç kulla-nılmaktaydı.

İLK KIR KOŞUSU

1920 yılında Robert Kolej'de düzenlendi. Bukoşu ve ondan sonra yapılanlar, kır koşusun-dan çok, bir sokak koşusuydu. Ancak, kır ko-şularının başlangıcı diye nitelenirler. Kurallarauygun ilk kır koşusu, 1923'te gerçekleştirildi.İstanbul'da, Maslak ile Mecidiyeköy arasın-da yapılan bu ilk kır koşusunu, Ömer BesimKoşalay kazandı. Türkiye Kır Koşusu Birin-cilikleri ise ilk kez 1937'de yapıldı. Bu koşu-da Şevki Eren birinci geldi.

İLK KIZILAY DERNEĞİ

11 Haziran 1868'de İstanbul'da, " OsmanlıMecruhini Askeriye tane Cemiyeti" adıy-la çalışmalarına başladı. "Osmanlı Hilâl-i Ah-mer Cemiyeti", "Türkiye Hilâl-i AhmerCemiyeti" ve "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ad-larını alan bu kuruluşun adı, 1947 yılında"Türkiye Kızılay Derneği" oldu. Genel Mer-kezi ise, 1925 yılında İstanbul'dan Adana'yataşındı. Kızılay, tüzel kişilikleri, özel hukukiyargılara bağlı bağımsız bir kuruluştur.

İLK KİBRİT FABRİKASI

İstanbul'da, Büyükdere-Bahçeköy yolu üze-rinde açıldı. Türkiye'de bu fabrika açılınca-

331

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 332: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ya kadar, kibrit dış ülkelerden alınırdı. 1929yılında çıkarılan bir yasa ile, kibrit yapım,alım ve satımı, Tekel Genel Müdürlüğü'ne ve-rildi. 1956'dan sonra kibrit yapımı serbest bı-rakılınca, Tekel'in yanı sıra, özel fabrikalarda kuruldu.

İLK KOALİSYON KABİNESİ

20 Şubat 1961'de, İsmet İnönü başkanlığın-da kuruldu. Meclislerde hükümet kuracak ço-ğunluk sağlanamadığından, değişik partilerinortaklaşa kurup desteklediği bu tür hükümetkurma biçimi, tarihimizde ilk kez uygulanıyor-du. İlk koalisyon, Cumhuriyet Halk Partisi ileAdalet Partisi üyelerinden oluştu.

İLK KONSERVATUVAR

1913'te, İstanbul Şehzadebaşı'nda "Darü'l-Bedayi" adıyla açıldı. Batı Müziği okulu ni-teliğinde bulunan "Mızika-i Hümâyun",.Darü'l-Bedayi'den çok önce, 1831 yılında açıl-dıysa da, Mehterhane'nin kaldırılması üzeri-ne saraya ve askeri bandolara eleman yetiştir-mek amacıyla kurulmuştu. İlk devlet konser-yatuvarı, "Darü'l-Elhan", 1917 yılında yineİstanbul'da kuruldu.

İLK KİTAP BASIMI

1729 yılında İbrahim Müteferrika basımevin-de basıldı. Basılan ilk kitaplar sözlük, tarih vecoğrafya türündendi.

KONUT KREDİSİ VEREN İLKTÜRK BANKASI

Emlak Kredi Bankası'dır. Yurdumuzda yer-leşim sorununa yardımcı olmak ve konut sa-hibi olacakları desteklemek amacıyla kurulanilk banka olan "Türkiye Emlak ve Eytam Ban-kası"dır. 1927 yılında faaliyete geçti. Banka-nın adı, daha sonra "Emlak Kredi Bankası"olarak değiştirildi.

İLK KOOPERATİFÇİLİK

1863 yılında Mithat Paşa'nın çabalarıyla ku-rulan "Memleket Sandıkları" adlı kuruluşlabaşlar. Yurdumuzda ilk kooperatif terimi ise,ilk kez 1913 yılında, Aydın'da kurulan "Ko-operatif Aydın İncir Müstahsilleri Anonim

332

Şirketi" ile kullanıldı. Bu kuruluş, gerçek birkooperatif niteliğindeydi. Kooperatifçiliğingelişmesi, Cumhuriyet'le birlikte başladı.

KÖMÜRÜ İLK BULAN KİŞİ

Padişah II. Mahmut zamanında, 1829 yılın-da "Uzun Mehmet" adlı bir deniz eri, Hav-za'da ilk kömür yatağını keşfetti. KaradenizEreğlisi'nden, İnebolu'ya kadar 180 kilomet-relik bir uzunluk ve 50 kilometrelik derinlik-ten oluşan ilk kömür yatağından çıkarılankömürlerden, donanma yararlanmıştı. Bölge-de yeni kuyular açılarak üretimin artırılması-na, 1893 yılında başlandı. Günümüzde kömürüretimi, Türkiye Kömür İşletmeleri'nin teke-lindedir.

İLK KÖRLER OKULU

1899 yılında kuruldu. Gözleri görmeyen ço-cukların ilk ve ortaöğretim yapmalarını sağ-lamak amacıyla İstanbul Ticaret OkuluMüdürü Grati Efendi'nin girişimleriyle açı-lan bu okul, Ticaret Okulu'nun bir bölümün-de öğretime geçti.1910 yılında Alber Karamonaadlı bir Musevinin İzmir'de sağır ve dilsizleriçin açtığı özel okulu, Sağlık Bakanlığı dev-raldı ve 1927'de körler bölümünü kurdu. 1951yılında okul, Milli Eğitim Bakanlığı'na bağ-lanınca, Sağırlar Okulu İzmir'de kaldı, Kör-ler Okulu Gaziantep'te eğitime başladı.

İLK KÖY ENSTİTÜLERİ

1940 yılında, İsmail Hakkı Tonguç'un yöne-timinde eğitime başladılar. Köy çocuklarınınbölgelerinde kalarak yetişmelerini sağlamakamacıyla kurulan enstitülerde okutulan ders-lerin yarısı kültür, dörtte biri tarım, dörtte biride teknik derslerden oluşuyordu. Enstitülerin,kendilerine özgü çalışma yöntemleri vardı.Her öğrenci, köyünün ekonomik ve toplum-sal yaşamını ayrıntılarıyla saptamak zorun-daydı. "İş içinde iş yaparak öğrenmek"amacını güden enstitülerin kurulduğu yerler,köylerin yakınında, uygulamanın yapılabile-ceği en verimli kesimlerdeydi. 1943 te de, buenstitülere öğretmen yetiştirmek için Hasanoğ-lan Yüksek Köy Enstitüsü kuruldu. Buraya gi-rebilmek için, köy enstitüsünü bitirmiş olmakgerekiyordu.

İLK KÖYLÜ KADIN MİLLETVEKİLİ

Atatürk, Ankara'nın Kozan köyüne 1934 yı-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 333: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lında yaptığı bir gezide, Satı Çırpan adlı zekibir Türk kadını ile tanıştı. Satı Kadın diye anı-lan Satı Çırpan'ın, 1935-39 döneminde Anka-ra milletvekili olmasını sağladı. Türk tarihindeilk köylü kadın milletvekili olan Satı Çırpan,Atatürk'ün dileğiyle, adım "Hatı" olarak de-ğiştirdi. Doğduğu Kazan köyünde muhtarlıkda yapan Hatı Çırpan, 1956 yılında öldü.

İLK KUMAR KULÜBÜ

"Encümen-i Ülfet" adıyla 1870 yılında, za-manın Maliye Nazırı Mısırlı Prens MustafaPaşa tarafından, İstanbul Çemberlitaş'takiAsım Paşa Konağı'nda açıldı. Buraya yalnızyüksek devlet memurları girebiliyordu.Böylece ilk kez, serbest kumar oynama» dev-

letin onayından geçmiş oluyordu. Kulübün sa-lonlarında oyun dışında okuma, konuşmaodaları da yer almıştı. Sadrazam Mahmut Pa-şa, kulüpte sürekli kumar oynandığı haberi-ni alınca, burasını kapattırdı.

STANDART TÜRK KLAVYESİNİNİLK KULLANILIŞI

Daktilolarda kullanılan "Standart Türk Klav-yesi"nin uygulanışı, ilk kez 20 Ekim 1955 gü-nü alman bir kararla gerçekleştirildi. Bu tarihekadar, daktiloların klavyeleri, çeşit çeşitti.Türk alfabe kurallarına göre düzenlenen yenibir daktilo yazma yöntemi, 1943 yılında baş-layan çalışmalar ve araştırmalardan sonrasaptandı.

İLK KIZ LİSESİİstanbul'da "İnas İdadisi" (Kızlar Lisesi)adıyla 1911'de açıldı. Önce Kabasakal semtin-de öğrenime geçen okul, bir yıl sonra yandı.Bunun üzerine de, 1913 yılında Beyazıt'ta öğ-retime başladı. Öğrenci sayısı artınca da, Ak-saray'da büyük bir konağa taşındı. 1915'te"Bezm-i Âlem Valide Sultanî" adıyla şimdi-

Türkiye'de ilk kız lisesi, "İnas İdadisi", yani "Kızlar Lisesi"adıyla 191l'de açıldı. Çeşitli yerlerde öğretim yapan okul, so-nunda şimdiki İstanbul Kız Lisesi (Cağaloğlu Anadolu Lise-si)'nin yerine taşındı.

ki kız lisesinin olduğu yerde ahşap bir yapı-ya, oradan da Süleymaniye'ye yerleşti. Yineyangın çıktı. İstanbul Kız Lisesi adını alarak,Vefa Lisesi'nin bulunduğu yerde öğretimi sür-dürdü. Bugün İstanbul'da, Cağaloğlu'ndakibinasında öğretim yapan lise, "CağaloğluAnadolu Lisesi" oldu.

333

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 334: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İKİ KITAYI BAĞLAYANİLK KÖPRÜAsya ile Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan"ilk köprü" olan İstanbul Boğaziçi Köprüsü,1973 yılında Cumhurbaşkanı Fahri Korutürktarafından açıldı. Cumhuriuyet'in 50. yıldönü-

334

Boğaziçi Köprüsü, iki kıtayı birbirine bağlayan ilk köprüdür.Cumhuriyetin 50. yılında hizmete açılan bu köprüden baş-ka, İstanbul Boğazı'na, Fatih Köprüsü adıyla ikinci bir köp-rü kurmak için çalışmalar sürdürülüyor.

münde hizmete giren köprüden ilk yıl 11 mil-yon 318 bin 139 araç geçti vehasılatl62 milyon901 bin 943 lirayı buldu.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 335: Milliyet İlkler ansiklopedisi

L

İLK LALENİN GELİŞİ

İLK "LİRA" BASIMI İLK LİSE SÖZCÜĞÜ

Sultan Abdülmecit devrinde, 5 Ocak 1843 gü-nü basıldı. Adı "Osmanlı lirası" idi. 2 Hazi-ran 1854'te çeyrek liralar (25 kuruşlukaltınlar), 18 Şubat 1855'te de iki buçuk lira-lıklar çıkarıldı.

İstanbul Erkek Lisesi'nde kullanıldı. 1884 yı-lında ilk kez Deniz Yüzbaşısı Nadir Bey tara-fından kurulan okulun adı, "Şemsü'l-Mekaip"ti. Nadir Bey, 1885 yılında Sü-leymaniye'de özel "Nümune-i Terakki

335

Türk tarihinde ilk "lale" çiçeğinin, IV. Mu-rat devrinde bir Hollanda elçisi tarafından ge-tirildiği öne sürülür. Oysa, Anadolu'da çokeski zamanlarda bile dağlarda, bayırlarda,"dağ lalesi, berri lale, kara lale" gibi lale tür-lerinin var olduğu bilinir. İran Selçuklula-n'yla Büyük Selçuklular'ın sanat eserlerinde

de lale motifinin, özellikle yer aldığı görülür.Osmanlılarda bu çiçek, "Lale Devri" diye anı-lan dönemde büyük değer ve önem kazandı.1718-1730 yılları arasında Padişah III. Ahmetdöneminde, İstanbul'da lale üretme ve yetiş-tirme bir salgın halini aldı.

Tarihimizde bir döneme adını veren "lale"nin, yurdumuzaIV. Murat devrinde bir Hollanda elçisi tarafından getirildiği jöne sürülür. Ancak, Anadolu 'da çok eski zamanlardan beridağ ve bayırlarda değişik bir türde lale yetiştiği bilinir. Pa-dişah III. Ahmet döneminde, İstanbul'da lale salgını başla-dı. Bu nedenle, o devre "Lale Devri" adı verildi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 336: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Okulu'nu açtı ve bu okul, Maarif Nezareti ta-rafından satın alındı. Nümune-i Terakki İda-disi denilen okulun, dört ilk, üç orta ve üç liseolarak eğitim süresi 10 yıldı. Daha sonra ilkve ortaokullar birleştirilerek, süresi 5 yıla in-dirildi. 1910'da da "İstanbul Lisesi" adım al-dı. Böylelikle Türkiye'de ilk "lise" sözcüğü,bu okul için kullanılmış oldu.

Yurdumuzda "lise" düzeyinde okullarınaçılması, 1839 yılında II. Mahmut devrinde-dir. Türkiye'de Batılı anlamda ve gerçek lisedüzeyinde ilk eğitim kurumu ise, 1 Eylül 1868yılında açılan "Galatasaray Mekteb-i Sulta-nisi"dir.

LATİN HARFLERİYLE İLK KİTAP

Ülkemizde Dil Devrimi'nden, yani 1928 yılın-dan sonra yarısı eski, yarısı Latin harfleriyle

basılmış kitapları ilk kez Maarif Kitaphane-si (Yayınevi) çıkardı. Bugün de Cağaloğlu'ndayayınım sürdüren bu yayınevi, aynı zamandaen eski yayınevidir. Bu yayınevini. 1895 yılın-da ilk Türk kitapçılarından Hacı Kasım Efendikurmuştur. Yayınevi ayrıca, çıkardığı "Saat-li Maarif Takvimi"yle ünlüdür,

İLK LAİKLİK UYGULAMASI

3 Mart 1927 yılında halifeliğin kaldırılması ilebaşlar. Bu yolla, din ile dünya işlerinin devletörgütü içinde bir elde toplanması engellenmişoldu. 1937 yılında yapılan bir değişiklikle la-iklik, kesin bir Anayasa kurumu oldu. Türki-ye'de laiklik, vicdan özgürlüğüne de yer ve-ren ve akılcılığı sağlayan bir temel kural ola-rak yerleşmiştir.

MÜSLÜMANLIĞIN ANADOLU'YAİLK GİRİŞİ

Selçuklu Hükümdarı Alparslan'ın, 1071'dekazandığı Malazgirt Savaşı, Türklerin ilk dinsavaşıdır. Müslümanlık, bu savaştan sonra ilkkez Anadolu'ya girmiş oldu.

İLK MAÇ VE SPOR SPİKERİ

Sait Çelebi'dir. Kendine özgü renkli anlatımustalığıyla tanınan Sait Çelebi, 1897-1953 yıl-ları arasında yaşadı.

İLK MAHYA

1617 yılında İstanbul'da, Sultanahmet Ca-mii'nde kurulduğu sanılmaktadır. 1723'te ikiya da daha fazla minareli camilerde mahyakurulması, padişah buyruğuyla kesinleşti. Za-manla, her Ramazan ayında mahya kurulmasıgelenekleşti.

336

İLK MAGAZİN DERGİSİ

1873 yılında sürekli olarak çıkan "Cüzdan"dır. Yurdumuzda bu tür yayınlar, 1 Kasım1928'de yürürlüğe giren yeni Türk alfabesiy-

le ilgili yasayla çoğaldı.

İLK MAVZER

Türk tarihinde ilk mavzerin kullanılışı,1886'dan sonradır. 1871'de Almanlar tarafın-dan yapılan bu tüfek, 1886'dan sonra TürkOrdusu'nun en önemli silahı oldu.

İLK KADIN MUHTAR

Ülkemizin ilk kadın muhtarı, Gül Esin'dir.Cumhuriyet'in ilanının 10. yıldönümünde Ay-dın iline bağlı Çine ilçesinin Karpuzlu buca-ğından "muhtar" seçilen Gül Esin, o günlerişöyle anlatıyor:

"Muhtarlık için aday olduğumda, banakimse karşı çıkmadı. Muhtarlığa, o zamankinahiye müdürümüzün isteği ile girmiştim. İlkkadın muhtar seçildiğimde de herkes bana yar-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 337: Milliyet İlkler ansiklopedisi

dımcı oldu. Muhtarlığım sırasında da köyde-ki kız kaçırma olaylarının önlenmesindebüyük çaba harcadım. Köye yol, köprü ve köykonağı yaptırdım."

İLK MEDENİ NİKÂH UYGULAMASI

17 Şubat 1926 günü yürürlüğe giren "TürkKanunu Medenisi" ile başladı. Türkler, Müs-lüman olmadan önce, evlenme biçimleri çokçeşitli idi. İslamiyete geçişle birlikte, evlenme-de yeni kurallar ortaya çıktı. Çok kadınla ev-lenme, belirli din kurallarıyla saptandı.

İLK MARŞ

Mahmudiye Marşı'dır. Bu marş, 1289 yılın-da "Mızıka-i Hümâyun Bandosu" Şefi İtal-

' yan Guisepe Donizetti tarafından bestelendi.Cenk Havası, Cezayir ve Mecidiye marşları daonun besteleridir. II. Mahmut'un "Asâkir-iMansure-i Muhammediyye" ve Rıfat Bey'in"Annem Beni Yetiştirdi-Bu Ellere Yolladı"adıyla besteledikleri marşlar da, en eski marş-lardır.

1923 yılına kadar askeri marşlar dışındahiçbir marş bestelenmemişti.

İLK MERİNOS

İspanya'dan, 1841 yılında getirildi. Hayrabo-l u ' d a başlanan Merinos koyunu yetiştirmeci-liğine, 1843'te Karacabey'de devam edildi.Yıllarca süren uğraşlardan sonra, "Türk Me-rinos koyunu" üretildi. Merinos, yapağısınınbolluğu ve yününün inceliği nedeniyle yün üre-timinde kullanılır.

İLK METRO

İstanbul'da, 1874 yılında kuruldu. 1867 yılın-da İstanbul'a gezmeye gelen Henri Gavan adlıbir Fransız mühendis, Karaköy'le Beyoğlu'-nu birleştiren ilk metro hattını yani "Tünel"iyaptı. O zamanki parayla 170 bin İngiliz lira-sına çıkan "Tünel", daha sonra İstanbul Be-lediyesi tarafından satın alındı.

İLK MEVLİT TÖRENLERİ

Sultan III. Murat devrinde, Süleyman Çele-bi'nin Mevlid'inin okunmasıyla başladı. Haz-reti Muhammed'in hayatını övgüyle anlatan,

şiir tarzında bir eser olan Mevlid'i, SüleymanÇelebi aruz vezniyle yazmıştı.

İLK MEYHANE

Türk tarihinde ilk meyhanelerin* Fatih SultanMehmet devrinde açıldığı söylenir. Ancak, bumeyhanelerin Bizanslılardan Türklere geçmişolduğu görüşü daha yaygındır. Eski İstanbulmeyhaneleriyle ilgili ilk bilgiler, Evliya Çele-bi'nin "Seyahatname"sinde ayrıntılarıyla an-latılır.

METRİK SİSTEMİN İLKUYGULANIŞI

Türkiye'de metrik sistemin ilk uygulanmayabaşlaması, 1875 yılında yapılan "Metre An-laşması"ndan sonradır. Metrenin aslı, Sevres'de, sıfır santigrat derecede saklanmaktadır.

İLK MİLLİ BASKETBOL TAKIMI

İlk Milli Basketbol Takımımız, ilk karşılaşma-sını Yunanistan'la, 24 Haziran 1936 günü, Be-yoğlu Halkevi Spor Salonu'nda yaptı. Bu maçı49-12 kazanan takımımızın kaptanı, Naili Mo-ran idi. Öteki oyuncular ise Sadri Usuoğlu, Ni-hat Ertuğ, Jak Habib, Hazdayi Penso, Fe-ridun Koray, Dionisos Sakalak ve Hayri Er-sebük'tü.

Basketbolün resmen kuruluşu, 1 Mart1959'da gerçekleşmiştir. 1936'da kurulan birfederasyonla, voleybol ve eltopu ile birlikteyürütülen basketbol, bu tarihte ayrı bir dalolarak Türk sporuna eklendi.

MİLADİ YILIN İLK UYGULANIŞI

Türkiye'de Miladi yılın uygulanmasına ilk kez1926'da başlandı. O tarihe kadar kullanılan"Hicri" ve "Rumi" takvimler de böylece kal-dırılmış oldu.

İLK MİNDER GÜREŞİ

1900 yılında yapıldı. Yurdumuzda bilinmeyenbu güreş türü, ABD ve Avrupa'ya giden Ko-ca Yusuf, Kurtdereli Mehmet, Adalı Halil, Fi-liz Nurullah, ilk dünya şampiyonumuz KaraAhmet gibi güreşçiler aracılığı ile Türkiye'yegirdi ve yayıldı. Gerçek anlamda ilk minder

337

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 338: Milliyet İlkler ansiklopedisi

güreşi ise, 1903 yılında, Beşiktaş JimnastikKulübü'nde uygulandı ve Mazhar Kazancı,Ahmet Fetgeri Aşeni gibi güreşçiler, bir değerolarak ortaya çıktılar.

İLK MORS TELGRAF SİSTEMİNİNKULLANILIŞI

Türk tarihinde Mors Telgraf Sistemi'nin ilkkez uygulanışına, 1855 yılında, yani Kırım Sa-vaşı sırasında başlandı. Haberleşme alanındabüyük kolaylıklar sağlayan bu buluş, adını,kendisini yayan Amerikalı Samuel Mors'tanalmıştır.

İLK MUZ

1870 yılında, Osmanlılar döneminde yurdu-muza girdi. Muz, İskenderiye'den Antalya'ya süs bitkisi olarak getirildi. Bu tür muza"Musa Conson" denir. Yine 1870'te, MusaKavendiş adlı bir başka türün meyveleri, kü-çük, fakat güzel ve kokuluydu. Ancak, yinede muzun dışarıdan alımı kolay ve ucuzdu.Gerçek anlamda muz üretimine, 1950'li yıllar-da Antalya, Anamur, Alanya, Dörtyol, Feni-ke ve Adana'da başlandı. Üstün nitelikleriyleAnamur'da yetiştirilen muz, ülkemizde en çoktutulanıdır.

İlk Milli Marşımız olan "İstiklal Marşı"nın sözleri, M. AkifErsoy'a aittir. Ersoy, marş sözü yarışmasına önce ödül kon-duğu için katılmamış, ancak daha sonra ikna edilerek yarış-maya girmesi sağlanmıştı.

İLK MİLLİ MARŞ

1921 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı'nca millimarş için bir yarışma düzenlendi ve 500 liraödül kondu. Yarışmaya 724 şiir katılmıştı.Mehmet Akif Ersoy, yarışma ödüllü olduğuiçin, girmemişti. Zamanın Milli Eğitim BakanıHamdullah Suphi Tanrıöver, ünlü ozana 5 Şu-bat 1921 günü ödül konusunda kaygılı olma-masını önerince o da, "KahramanOrdumuza" diye sunduğu "İstiklal Marşı"başlıklı şiirini, yarışma kuruluna gönderdi.TBMM'nin 12 Mart 1921 günkü toplantısın-da İstiklal Marşı, ulusal marş olarak kabuledildi.

Marşı besteleme yarışmasına ise 24 beste-ci katıldı. Kurtuluş Savaşı nedeniyle bestele-me işi yarıda kaldı. Seçiciler Kurulu, 1924yılında Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini benim-seyerek okullara duyurdu. Bu marş, 1930 yı-lına kadar çalındı. Yine aynı yıl, bu besteninyerine Cumhurbaşkanlığı Orkestrası Şefi ZekiÜngör'ün bestesinin çalınması istendi. Bu ta-rihten sonra da Üngör'ün bestelediği İstiklalMarşı, "milli marş" olarak benimsendi.

338

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 339: Milliyet İlkler ansiklopedisi

NİLK NOTERLİK ÖRGÜTÜ

Türikye'de ilk noterlik örgütünün kurulma-sı, 1879 yılına rastlar. Osmanlı devletinde se-net düzenleme ve onaylama işlemleri, dinselyasalara göre yapılırdı. Bu işlere de kadılar venaipler bakardı. 1868 yılında ticaret mahke-melerine bağlı ticaret kalemi kurulunca, bu türişlere bakan dinsel mahkemelerin aracılığı daortadan kalktı. Ancak bu daire, tam anlamıylabir noterlik kuruluşu değildi. 1879 yılındaFransız Noterlik Yasası'ndan çevrilen tüzük,Türkiye'de noterliğin başlangıcı sayılır. Gü-nümüzdeki anlamda noterlik, 1938 yılında çı-karılan bir yasa ile düzenlendi.

İLK NÜFUS CÜZDANI

Türk tarihinde ilk nüfus cüzdanı, 1863-64 yıl-larında yapılan sayımdan sonra verildi. "Os-manlı Tezkiresi" denilen bu nüfus hüviyetcüzdanlarının çizgili, düz bir kâğıt belge nite-

liğinde birer pusula oldukları, tarihçi LütfiEfendi tarafından yazılmıştır. Cumhuriyet'tensonra 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımın-dan sonra, her yurttaşa "nüfus cüzdanı"verildi.

İLK NÜFUS SAYIMI

1831 yılında yapıldı. Ancak, bu nüfus sayımı,yalnız erkekleri kapladı ve Anadolu ile Rumelisancakları, sayımın dışında tutuldu. 1844'teyapılan sayımda ise, kadınlar da sayıldı. Os-manlı sınırları içinde nüfusun 36.5 milyon ol-duğu, yaklaşık olarak saptandı. 1884'teyapılan üçüncü nüfus sayımında, imparator-luk sınırları içinde kalanların sayısı, 28 mil-yon 900 bin kişi idi.

Cumhuriyet döneminde, 28 Ekim 1927 yı-lında yapılan ilk nüfus sayımında ise, Türki-ye'de 13 milyon 648 bin 720 kişinin yaşadığıbelirlendi. 1935 yılında yapılan ikinci sayım-dan sonra, her 5 yılda bir düzenli olarak nü-fus sayımları gerçekleştirildi. Nüfus sayım-larını düzenleyen kuruluş, Devlet İstatistikEnstitüsüdür.

OONDALIK KESİRLERİUYGULAYAN İLK TÜRK

Dünyada ve Türk tarihinde, matematikte "on-dalık kesirler kuralı"nı ilk kez uygulayanTürk, matematik ve astronomi bilgini Cem-şit'tir. Cemşit, "Sayı Anahtarı" adlı ünlü ese-rinde, herhangi bir dereceden kök almanınyollarını anlattı. Avrupalı matematikçiler,Cemşit'in bu buluşlarını ancak bir yüzyıl son-ra öğrenebildiler. Doğum tarihi kesin olarakbilinmeyen Cemşit, 1437'de Semerkant'ta öl-müştür.

İLK OPERA TEMSİLİTürk tarihinde ilk operanın, Donizetti'nin1842 yılında temsil edilen "Belisario" adlı ya-pıtı olduğu sanılmaktadır. Bunu, 1844 yılın-da yine Donizetti'nin "Lükrezya Borjiya"operası, daha sonraki yıllarda da başka yapıt-ları izledi. Donizetti'nin operalarının üst üstesergilenmesinin, kardeşinin Sultan Abdülme-cit'in sarayında "Mızıka-i Hümâyun" şefi ol-masından kaynaklandığı öne sürülür.

Türk seyircisinin düzenli olarak opera sey-redebilmesi, ancak 1941'de Prof. Karl Ebert'in Opera Bölümü'nü yönettiği Ankara Dev-let Tiyatro ve Operası'nın açılmasından son-

339

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 340: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ra mümkün oldu. O yılın Nisan ayında Puc-cini'nin "Tosca" operasından ikinci perde,Mayıs'ta yine aynı bestecinin "Madam Butter-fly" operasının bütünü, bir yıl sonra da Beet-hoven'in "Fidelio"su temsil edildi.

İLK OSMANLI SARAYI

Osmanlı Devleti'nin ikinci hükümdarı OrhanBey, ilk Osmanlı başkenti Bursa'da, ilk sara-yın yapımını başlattı. Beyazıt zamanında ta-mamlanan "Bursa Sarayı", "Timur 'unorduları tarafından yıkıldı. Başkentin Edirne'-ye taşınmasından sonra, burada da saraylaryaptırıldı. Fatih, İstanbul'u aldıktan sonra, bukenti Osmanlı Devleti'nin başkenti yaptı. Butarihten sonra da Osmanlıların en ünlü ve bü-yük sarayları, bu ilimizde inşa edildi.

İLK OPERET TEMSİLLERİ

Operet türü hafif sahne eserlerinin Türkiye'-de ilk bestecisi, Dikran Çuhacıyan Efendi'dir.Birçok operet besteleyen Dikran Efendi'nin,"Leblebici Horhor"u, oynandığı dönemdehem yurt içinde, hem de yurt dışında büyükilgi görmüştü.

OLİMPİYATLARA KATILAN İLKKADIN SPORCULAR

Türkiye'de olimpiyatlara katılan ilk kadınsporcular, Halet Çambel ve S. Fetgeri Aşeni'-dir. 1936 Berlin Olimpiyatları'nda yurdumu-zu ilk kez onlar temsil ettiler.

TÜRKİYE'DE İLK OPERA YAPITIAhmet Adnan Saygun'un "Özsoy" adlı ope-ra denemesidir. İlk kez 1928 yılında İran Şa-hı Pehlevi'nin Türkiye'ye gelişi onuruna temsiledildi. Atatürk ve Şah'ın huzurunda oynananbu ilk operamızda, başoyuncu da dramatiksoprano Semiha Berksoy'du.

Opera tekniğinin gerçek anlamda uygulan-

İlk Türk operasını, Ahmet Adnan Saygun yaptı. 1928 yılında"Özsoy" adındaki opera denemesi, İran Şahı Pehlevi'nin Tür-kiye'ye gelişi onuruna oynandı. Opera tekniğinin gerçek an-lamda uygulandığı ilk opera da, yine Adnan Saygun'undur."Kerem" adlı bu opera, ilk kez 22Mart 1953günü Ankara'-da sahnelendi.

dığı ilk opera da, yine Ahmet Adnan Saygun'un bestelediği "Kerem"dir. Metin yazarlığı-nı Selahattin Batu'nun yaptığı bu opera, ilkkez Ankara'da 22 Mart 1953 günü sahnelendi.

340

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 341: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TÜRKİYE'DE İLK OTOMOBİL YAPIMI1960 İhtilali'nden sonra, Cumhurbaşkanı olanCemal Gürsel, Türkiye'de otomobil üretilme-sini istedi. 1960 yılında Eskişehir Devlet De-miryolları CER Atölyeleri'nde ilk Türkotomobili "Devrim" üretildi. 30 Ekim 1961tarihinde Cemal Gürsel'e gösterilmek üzereAnkara'ya getirilen "Devrim", 1961 model

İlk yerli otomobilimiz, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gür-selin isteği üzerine 1960 yılında Eskişehir Devlet Demiryol-ları Cer Atölyeleri'nde üretildi. "Devrim" adı verilen otomobil,1961 model Consuller'e benziyordu.

Consuller'a benziyordu. TBMM önündeki tö-rende, 100 metre giden, sonra duran otomo-bilin yapımından vazgeçildi.

ÖİLK ÖZEL GAZETE

1840 yılında William Churchill adlı bir İngili-zin çıkardığı "Ceride-i Havadis"tir. 1864 yı-lında kapanan bu gazete, yayınlandığı sürede1212 sayı çıkmıştı. Önce 10 günde bir yayın-lanan gazete, sonradan haftalık oldu. Devlet-ten yardım gördüğünden, "yarı resmi" birniteliği vardı. Adı 25 Eylül 1864'te "Ruz-name-i Ceride-i Havadis" olarak değiş-tirildi. Bu arada, ilk Türk özel gazetesi olanAgâh Efendi'nin "Tercüman-ı Ahval"i ile bugazete arasında başlayan çekişmeler, Türk ba-

sınında ilk tartışma örneklerini oluşturur.İlk özel Türk gazetesi Tercüman-ı Ahval,

21 Ekim 1860 günü çıkmaya başladı. SahibiTürk olan ilk gazete unvanını da alanTercüman-ı Ahval'i,Çapanzade Agâh Efendikurmuştu. Gazetenin en önemli yazarı, Şina-si idi. Ancak, gazetenin yayımından iki yılsonra kişisel çelişkiler yüzünden ayrıldı.Tercüman-ı Ahval, 1866 yılında kapandı.

İLK ÖĞRETMEN OKULU

Tanzimat devrinde açıldığı kabul edilir. 16Mart 1848'de Fatih Camii yanındaki bir ya-

341http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 342: Milliyet İlkler ansiklopedisi

pıda, "İptida (ilkokul), Rüştiye (ortaokul) veİdadi (lise)'lere öğretmen yetiştirmek üzereaçılan okulun adı, "Darü'l-Muallimin", ya-ni "Öğretmenevi"dir. Bu okulun ilk öğretme-ni ise Yahya Efendi'dir.

TARİHİMİZDE İLK ÖDÜNÇPARA ALMA

Sultan Abdülmecit dönemine rastlar. 24 Ağus-

tos 1854'te yapılan sözleşme gereğince, Fran-sa ve İngiltere'den bütçe açığını karşılamakiçin 3 milyon sterlin ödünç alındı. Yüzde 6 fa-izli borçlanmaya Mısır'dan alınacak vergile-rin bir bölümü karşılık olarak gösterildi-ğinden, bu sözleşmeye "Mısır Borçlanması"denildi. Abdülmecit'in son zamanlarında alı-nan bu paraların büyük bölümü, saray veköşklere gitti.

PİLK POLİS OKULU

1907 yılında Selanik'te açıldı. Ancak, bir yılsonra kapatıldı. Daha sonra polisliği seçenle-

re mesleki bilgileri vermek amacıyla 1909'daİstanbul'da, Yıldız Sarayı'nın "Mabeyn" da-irelerinde bir polis okulu daha açıldı. 1959 yı-lına kadar öğretim yapan bu okul, EmniyetGenel Müdürlüğü'ne bağlıydı ve eğitim süre-si de 6 yıldı.

İlk kadın posta dağıtıcılarından Melekper Kılıç.

İLK KADIN POSTA DAĞITICISI

1982 yılında PTT, posta dağıtıcısı almak içinaçtığı sınava, bayanları da çağırmıştı. İzmir'deki bu sınava giren genç kızlar arasından ye-disi, sınavı kazanarak, ilk kadın postacıları-mız oldular. Bunların adları şöyle:

"Melekper Kılıç, Belgin Ege, Aynur Ak-gül, Berrin Toygarlar, Serpil Güzel, Neşe Er-akman, Kemale Hepkorucu."

342

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 343: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK PASTÖRİZE SÜT İLK POSTANE

Yurdumuzda ilk pastörize süt üretimine, 1957yılında Ankara Atatürk Orman Çiftliği'ndebaşladı. İlk yıllar, 2 milyon 500 bin litreyi bu-lan süt üretimi, ilk kez 1971 yılında 9 milyonlitreyi aştı. Bu artışa bir neden de, 1967!deAdana ve İzmir'de açılan pastörize süt fabri-kalarıydı.

İLK PORSELEN FABRİKASI

Yurdumuzda modern anlamda kurulan ilkporselen fabrikası, Sümerbank'ın Yıldız Por-selen Fabrikası'dır. Bunu daha sonra, I963'tekurulan İstanbul Porselen Sanayii ile 1968'deaçılan Yarımca Porselen, Seramik ve Çini

Fabrikaları izledi.

1840 yılında, İstanbul'da açıldı. Yeni Cami av-lusunda açılan bu postanenin adı, "Postaha-ne-i Âmire" idi. Posta yolu ile ilk haberleş-me de II. Mahmut'un 1838'de yayınladığı birfermanla mümkün oldu.l839'da ilk Posta Ne-zareti kuruldu. İstanbul'da açılan ilk posta-neyi, 1843'te Bağdat, Sivas, Musul veDiyarbakır'da açılanlar izledi. 1863'te PostaNazırlığı yapan Agâh Efendi'nin önerisiyle de"posta ücreti", "pul" karşılığında alınmayabaşlandı.

İLK PAZAR TATİLİ UYGULAMASI

Türkiye'de ilk pazar tatili uygulamasına, 29Mayıs 1935 yılında yürürlüğe giren yasa ilebaşlandı. Bu yasa çıkmadan önce, hafta so-nu dinlenme tatili cuma idi.

Ülkemizde ilk petrol çalışmaları, 1887'de Ahmet Necati Beytarafından başlatıldı. Cumhuriyet'in ilanından sonra da1926'da Petrol Yasası çıkarıldı. Petrol arama çalışmaları da,yeni kurulan MTA 'ya bırakıldı. İlk petrol-rafinerimiz de, Ra-man ve Batman bölgelerinde kuruldu.

İLK PETROLARAMALARI1887'de Ahmet Necati Bey tarafından İsken-derun çevresinde başlandı. Derin olmayansondajlamayla yapılan bu ilk araştırma, iste-nilen başarıya ulaşamadı. II. Abdülhamit dev-rinde, 1890 yılında Musul ve Bağdat'ta doğalbiçimde sızan petrollerden yararlanıldı.1892'de Mürefte dolaylarında görülen petrolbelirtilerinden sonuç elde etmek için bir şir-ket kuruldu ama, araştırma yapılmadı. 1897'de çıkarılan bir buyrukla, buradaki petrolü çı-karma işi Halil Rıfat Paşa'ya verildi. 1900'de

Horadere'de açılan bir kuyudan petrol alın-dı. Günde iki ton üretilmeye başlandı, ancak1901'de verim düşünce, bu kuyu kapatıldı.

Cumhuriyet'in ilanına kadar yapılan çeşitliaramalardan sonra, 1926'da çıkarılan PetrolYasası ile, her çeşit aramanın yapılması ve yü-rütülmesi yetkisi devlete verildi. 1935'de ku-rulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, altınve kömürden sonra, petrol arama ve işletme-sini de üzerine aldı. MTA'nın yürüttüğü ça-lışmalar ve petrol bulunan Raman-Garzanbölgeleri ile Batman'da kurulan petrol rafine-risi, 1954'te çıkarılan bir yasa ile Türkiye Pet-rolleri A.Ş.'ye devredildi.

343http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 344: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK RADYO YAYINI

Ankara ve İstanbul'da PTT'nin posta görev-lerinde yararlanmak amacıyla kurduğu 5'er ki-lovat gücündeki verici istasyonlarından, 1927'yılında yapıldı. Deneme niteliğindeki bu ya-yınları, 1936'ya kadar Türk Telsiz Telefon Ku-ruluşu yönetti.

İlk radyo istasyonu da, Ankara'da kurul-du. 28 Ekim 1938 günü sürekli yayınlara baş-layan bu yeni radyo, uzun dalga "TürkiyeRadyosu" ve kısa dalga "Ankara Radyosu"adıyla görev yapıyordu. İstanbul Radyosu'nun sürekli yayına başlayışı ise 1 Eylül 1949günü gerçekleşti.

RADYODA İLK REKLAM

Türkiye'de radyoda ilk reklam, 1951 yılındayapıldı. Reklamlar, önceleri radyonun kendispikerleri tarafından sözlü olarak okunuyor-du. Daha sonra ise, reklamlar için "özelsaatler" ayrıldı.

İLK RADYO OYUNU

1938'de Ankara Radyosu'nda oynandı. Rad-yo Temsil Kolu tarafından ve haftada bir kezcuma günleri oynanan oyunlar, genellikle çe-viri ve uyarlamalardan seçiliyordu. Temsil Ko-lu Şefi, Ekrem Reşit Rey idi. Bu kolun ilküyeleri de Kemal Tözem, Vahi Öz, İbrahimDelideniz, Kadriye Tuna, Reşat Altay, MuhipAraman, Saime Arcıman gibi oyunculardanoluşuyordu.

İLK RAFİNERİ

Raman'da 1945 yılında kuruldu. Raman'da, petrol bulunmasından sonra Maymune Boğa-zı'nda deneme niteliğinde işletmeye açılan ilkrafinerimiz, gemi kazanlarından yararlanıla-rak yapılmıştı. Bu rafineri, yılda ancak 10 tonpetrol arıtabiliyordu. Bölgenin çeşitli yerlerin-de de petrol bulununca, rafinerinin işe yararparçaları, 1948'de Batman'a götürülerek, yıl-

344

da 200 bin ton petrol arıtabilecek yeni bir ra-fineri kuruldu.

İLK REFERANDUM

9 Temmuz 1961 günü, Anayasa'nın oylanmasınedeniyle yapıldı. Halkoyuna sunulan Anaya-sa için, 10 milyon 320 bin 751 seçmen oy kul-landı. Genel seçim kuralları uygulananoylamada, geçerli sayılan oylardan yüzde61.7'si, 1961 Anayasası'na "Evet" dedi.

İLK REKLAMCILIK ŞİRKETİ

İlancılık Şirketi adıyla 1909'da kuruldu. Ga-zete ilanlarının dağıtımını da bu kuruluş sür-dürdü. İkinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye'de mallarını pazarlayan yabancıların reklamaverdiği önem sonucu, Batılı anlamda reklamajansları kurulmaya başlandı.

İLK RENKLİ BELGESEL FİLM

1953 yılında Ali İpar'la, İlhan G. Arakon'unhazırladıkları "Bir Şehrin Doğuşu" adlı film-dir. İstanbul'u anlatan film, Berlin Uluslara-rası Film Şenlikleri'ne katıldı, ancak derecealamadı. Gerçek anlamda ilk belgesel Türk fil-mi ise, Mazhar Şevket İpşiroğlu ile Sabahat-tin Eyüboğlu'nun birlikte düzenledikleri"Hitit Güneşi"dir. Bu film, 1956 yılında Ber-lin Film Şenlikleri'nde ikinci gelerek "GümüşAyı" armağanını aldı. Siyah-beyaz olarak çe-kilen film, Anadolu'da arkeolojik kazılardaortaya çıkan eserleri konu almıştı.

İLK RENKLİ FİLM

1953 yılında Muhsin Ertuğrul'un yönettiği"Halıcı Kız"dır. Fotoğraf yönetmenliğini Ah-met Cezmi Ar yapmıştı. İçinde renkli bir par-ça bulunan ilk Türk filmi de, 1949'da çevrilen''Çıldıran Kadın"dır. Filmdeki renkli parça-da, İstanbul'daki Kızkulesi'nin çok az sürenbir görüntüsü yer almıştı.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 345: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Kandilli Rasathanesi, ülkemizin gerçek anlamda ilk rasatha-nesidir. 1911 yılında. Fatih Gökmen tarafından kurulan Kan-dilli Rasathanesi'nin yeni tesisleri, 28 Temmuz 1970'te hizmeteaçıldı.

TARİHİMİZDE İLK RASATHANE157S yılında, III. Murat tarafından İstanbul'-da Tophane Tepesi'nde yaptırıldı. "İstanbulRasathanesi" adıyla anılan bu kuruluşun ba-şında, Takiyüttin Mehmet bulunuyordu. 15bilginin katıldığı çalışmalarda, gözlemler veyıldızların belirli zamanlardaki yerlerini gös-teren çizelgeler yapıldı. 1580 yılında Şeyhülis-

lam, padişaha sert bir mektup gönderdi. Bu-;nun üzerine III. Murat, rasathaneyi, Kılıç AliPaşa'ya verdiği buyrukla yıktırdı.

Türkiye'de çağdaş anlamda ilk rasathane,1911 yılında İstanbul'da, Kandilli sırtlarındaEatin Hoca diye anılan Fatin Gökmen tara-fından kuruldu. Günümüzde de hizmet verenbu rasathane, Türkiye'nin en büyük göz-lemevidir.

345

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 346: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK REVÜ TEMSİLİ

1910 yılında Beyoğlu'ndaki Odeon Tiyatro-su'nda, Burhanettin Tepsi ve Reşat Rıdvan yö-netimindeki topluluk tarafından oynandı. İlkrevü oyunları olan Ağamız Eğleniyor, Nasred-din Hoca, La Gran Via'yı bu topluluk oynadı.

İLK RESİMLİ POSTA PULU

Edirne'nin düşman işgalinden kurtarılışınınanısına çıkarıldı. 1913 yılına gelinceye kadarTürk pullarında resim kullanılmadı. Bu ilk re-simli posta pulumuz, Londra'da bastırılmış-tı. Edirne'deki Selimiye Camii'nin resmiylesüslüdür.

İLK RESİMLİ GAZETE

İlkel bir baskı tekniğiyle yayınlandığı için, il-

gi görmeyen "Âyine-i Vatan"dır. 1867'de çık-maya başlayan bu gazete, daha sonra"Vatan" adıyla resimsiz olarak yayınlandı.Ancak, daha sonra hükümet tarafından ka-patıldı.

Bu arada, Türkiye'de ilk resimli hikâye de,1935 yılında Salih Erimez tarafından çizildi ve"Akşam" gazetesinde yayınlandı.

İLK RESİM SERGİSİ

27 Şubat 1863'te açıldı. Sultan Abdülaziz'indesteğiyle açılan bu resim sergisinin bir özel-liği de, "ulusararası" olmasıydı. Bu sergi, İs-tanbul'da At Meydanı'nda açılmıştı.

İLK RESİMLİ MİZAH GAZETESİ

Tarihimizde ilk resimli mizah gazetesi, "Di-yojen"dir. 19. yüzyılda mizah ve oyun yazar-larından Kayserili Teodor Kasap tarafındanyayınlandı.

SSATRANÇ ŞAMPİYONASI

Satranç oyununun ülkemizdeki geçmişi, ol-dukça eskidir.. Bu gerçeği, günümüzden450-500 yıl önce yazılmış yapıtlardan öğreni-yoruz. Bunlardan ilki, Kanuni Sultan Süley-man döneminde Seferihisarh İsmail Şaban'ınderlediği elyazmasıdır. Bu kitap, satrancın ya-rarları ve geçmişini anlatmaktadır. İkinci ki-tap da, 1680 yılında Kahire MevlevihanesiŞeyhi Vanlı Dede'nin Mısır Valisi Abdurrah-man Paşa'ya gönderdiği kitaptır. Bu kitapta,oyunun ilk kez Hindistan'dan çıkıp, İran'a,oradan da Anadolu'ya geçtiği anlatılmaktadır.

Türkiye'de ilk ferdi satranç yarışması ise,1965'te yapıldı. Bu ilk yarışmayı, SeracettinBilyap kazanmıştı.

TARİHİMİZDE İLK SANATORYUM

II. Abdiilhamit devrinde, yalnız veremli ço-cuklar için İstanbul'da açıldı. Hamidiye Et-fal Hastanesi'nde 24 yataklı bir bölüm, bu tür

346

hastalığa yakalanan çocuklara ayrılmıştı. Gü-nümüzdeki anlamıyla ilk sanatoryum ise, 15Ağustos 1924 günü Doktor Refik Saydam'ınbakanlığı sırasında açıldı. Heybeliada'daki busanatoryum, önceleri Harbiye öğrencileriarasında vereme tutulanlar için yapılmıştı.

İLK "SAVURGANLIĞIÖNLEME" BİRİNCİSİ

Ülkemizde savurganlığı önleme konusundadüzenlenen bir yarışmayı kazanan Emine Er-tem, birinci gelerek bu konuda "ilk" unva-nını aldı. 1980 yılında Türk Kadın DernekleriFederasyonu tarafından düzenlenen "Atılmışnesnelerin değerlendirilmesi yoluyla Türk ka-dınının aile ekonomisine katkısı" konulu ya-rışmada 200 eser arasından Emine Ertem'in,eski kadın çorapları ve paket ipliklerinden ha-zırlanmış "Gülmotif" adlı kilimi birinci seçil-mişti. Emine Ertem, 1982'de atılmışnesnelerden hazırladığı 110 eseriyle bir sergiaçarak, ilk kez bu alanda da öncülük etti. Ga-latasaray Kâzım Taşkent Galerisi'nde düzen-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 347: Milliyet İlkler ansiklopedisi

lediği bu sergi ile de Ertem, bu konudakiçalışmalarını kamuoyuna sergiledi.

TÜRK TARİHİNDE İLK SEÇİM

II. Abdülhamit'in tahta geçmesinden kısa birzaman sonra, Kanun-ı Esasi kabul edilerekOsmanlı Devleti'nde meşruti bir idare başladı.Kanun-ı Esasi'de seçim yapılarak bir meclisinkurulması öngörülmüştü. Bu nedenle, Türktarihinde ilk seçim 1877'de yapıldı. Ancak,bu seçimler bir seçim yasasına göre gerçekleş-tirilmedi. İllere, önemlerine göre kaç millet-vekili çıkarabilecekleri bildirildi. İlk se-çimlerde halk, oy kullanmadı. İl meclisleriseçim yaptı. Bu seçimler sonunda seçilen tem-silciler, padişahın tayin ettiği Âyân Mec-lisi üyelerinden meydana geldi. İlk Milli Mec-lis de 19 Mart 1877'de Dolmabahçe Sa-rayı'nda ilk toplantısını yaptı. Daha sonra Sul-tanahmet'teki Darülfünun binasında çalışma-larına başlayan bu meclisin ilk görevi, bir se-çim kanunu hazırlamaktı. Ancak, 1877-78Osmanlı-Rus Savaşı'nın başlaması üzerine,Meclis 20 Haziran'da dağıldı. Aynı yıl içindeyine seçim kanunu olmadan, birinci seçimdeolduğu gibi yeni bir seçim daha yapıldı. Türktarihinde ilk "Seçim Kanunu" da, bu ikincimeclis tarafından yapılmıştır. Ama, bununömrü de uzun sürmedi ve II. Abdülhamit ta-rafından feshedildi.

TÜRK TARİHİNDE İLK SANSÜR

Türk tarihinde basına "ilk sansür", 11 Ma-yıs 1876'da "Âli Kararnamesi" ile konuldu.Gazetelerin, yayınlanmadan önce denetlenme-sini emreden bu kararname üzerine, "Basiret"gazetesi şöyle bir ilanla çıkmıştı: "Matbaamı-zın makinesi bozulduğundan, gazetemiz bir-kaç gün yayınlanmayacaktır." "Sabah"gazsetesi ise ilk gün "sansür"ün yasakladığıyazıların yerini "boş" bırakarak yayınlandı.Ancak, tüm bu direnişler, tarih boyunca he-men her dönemde, sansürün basının üzerin-de "Demokles'in Kılıcı" gibi sallanmasınıönleyemedi.

İLK SESLİFİLM STÜDYOSU

1932 yılında İpek Film Şirketi kurdu. İstan-bul'da Nişantaşı'ndaki bir büyük fırın, yenibaştan düzenlenerek "stüdyo" durumuna ge-tirildi. Bu sesli film stüdyosunun ilk eseri,

Muhsin Ertuğrul'un yönetmenliğim yaptığı,"Bir Millet Uyanıyor" adlı filmdi. Sesli filmstüdyosunun yönetmeni ise, Morhen adlı birAlman ses mühendisiydi.

TÜRK TARİHİNDE İLKSİGORTACILIK

1864 yılında Abdülaziz döneminde çıkarılanbir "fetva" ile başladı. O yıl yayımlanan De-niz Ticaret Yasası'nda yalnız "deniz sigortası"konusunda yargılar vardı. Bu arada, 1870 yı-lında İstanbul'da çıkan büyük bir yangın so-nunda "Şeyhülislam"dan, sigorta yap-tırılmasında "dini bir sakınca olmadığı"yolunda izin çıktı. İki yıl sonra da üç İngilizsigorta şirketi, İstanbul'a gelerek bu dalda ça-lışmaya başladılar. Daha sonra Fransız, İsviç-re, Alman, Avusturya, Rus, İtalyan, Bulgar,Romen sigorta şirketleri kuruldu. Ancak, busigorta şirketleri, aralarında bir anlaşmaya va-ramadıklarından, bağlı bulundukları merkez-lerin dilediği biçimde sigorta uygulamasıyapıyorlardı.

"İlk Türk sigorta şirketi"nin kuruluşu da,1893'te, bu dalda çalışmalara başlmayan "Os-manlı Sigorta Şirketi"dir. Bu şirket, Osman-lı Bankası, Tütün Rejisi (Tekeli) ve Düyûn-uUmumiye'nin katılması sonucu, 200 bin altınliralık bir özvarlıkla kurulmuştu.

Cumhuriyet'ten sonra kurulan "yerlisermayeli" ilk Türk sigorta kuruluşu ise, "Gü-ven Sigorta" adıyla 1935 yılında faaliyete geç-ti. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise sigorta-cılık gelişmeye başladı ve 1942'de "Doğan",1944'te de "Halk Sigortası" şirketleri hizme-te girdiler.

İLK KADIN SİNEMAOYUNCUMUZ

"Ateşten Gömlek"te oynayan Bedia Muvah-hit ile Neyyire Neyir (Ertuğrul)'dir. Sahnedeolduğu gibi beyazperdede de o zamanlar,Müslüman kadınların çalışması yasaktı. 1918'de bazı Türk kızları, öğrenci olarak "Darül-beday"ye alınmışlarsa da, bunlar sahneye çı-kamamışlardı. İçlerinde Afife Hanını, 1920'deKadıköy'deki Apollon (Hale) Tiyatrosu'nda"Jale" takma adıyla sahneye çıkınca, işe po-lis karışmıştı. 1921'de Darülbedayi'de Müslü-man kadınların çalıştırılmaması, resmi yoldanbildirildi, ancak aynı yıl Afife ile Şaziye Mo-ral hanımlar, bir başka temsilde oynadılar. İkisanatçı da, bu yüzden mahkemelik oldular.

347

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 348: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Muhsin Ertuğrul, "Ateşten Gömlek"i çe-virirken, filmin ulusal konusundan cesaret ala-rak, başlıca kadın kahramanlar olan Ayşe ileKezban'ı, Türk oyuncularının canlandırması-na çalıştı. Ayşe için Darülbedayi oyuncuların-dan Muvahhit'in eşi Bedia Muvahhit seçildi.İkinci rol için gerekli kimse bulunamayınca,gazetelere ilan verildi. Vasfi Rıza Zobu, biranısındaki ikinci rol için, "nasıl kız oyuncu"bulunduğunu şöyle anlatır:

"İkinci rol için genç bir Türk kızı buluna-mamıştı. Gazetelere ilan ettiler. Ertesi gün tekbir Türk kızı başvurdu. Kemal Film'in büro-su, Sirkeci'de, Ali Efendi Sineması'nın üstün-deki iki küçük odanın içinde idi. O gün,büroya uğradığımda, Neyyire'yi gördüm. Ko-lejde öğrenciymiş. 'Film için müracaat etti.Muhsin'i bekliyor' dediler."

İLK SİNEMA SALONU

1908'de açıldı. İstanbul'da, Tepebaşı Şehir Ti-yatrosu'nun eski komedi binasında Pate şir-ketinin Türkiye temsilcisi Vaynberg tarafındanyaptırıldı. "Pate" adlı bu ilk sinema salonu-nun mimarı, Kampanaki idi. Sinemanın adısırasıyla Pate, Anfi, Asri ve Ses olarak değiş-ti. 1912 yılında İzmir Kordon'da açılan ikincisinemadan sonra, 1914 başlarında İstanbulBeyoğlu'nda "Palas" sineması kuruldu. Onu,Taksim Alanı'nda şimdiki Devlet Tiyatrosusalonunun yanındaki yerde bulunan "Majik"sineması izledi. İlk Türk sinema salonu ise, 19Mart 1914 günü "Milli Sinema" adıyla İstan-bul'da Fevziye Kıraathanesi'nde açıldı.

SESLENDİRİLEN İLK FİLMSenaryosunu Nazif Tepedelenlioğlu'nun yaz-dığı "Bir Millet Uyanıyor" adlı filmdir. 1932yılında çevrilen film, Türkiye'de seslendirildiğive Muhsin Ertuğrul'un en önemli yapıtların-dan birisi olduğu için ilginçtir. Filmin belli

348

Muhsin Ertuğrul, Türk tiyatrosunun olduğu kadar, Türk si-nemasının da öncülerinden biridir. Yönettiği, "Bir Millet Uya-nıyor", Türk sinema tarihinde seslendirilen ilk filmdir.

başlı oyuncuları Ferdi Tayfur, Atıf Kaptan,Naşit Özcan, Emel Rıza ve Kevser'di. Musta-fa Kemal Atatürk'ün Söylev'inden derlenmişolaylardan esinlenerek yazılmış senaryonun,sağlam bir yapısı olmadığı için bu film, bek-lenen başarıyı elde edemedi.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 349: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İstanbul Galatasaray'da ünlü Sponek birahanesinde ilk kezdüzenlenen sinema gösterisine giden yazar Ercüment EkremTalu, çok etkilenmişti. "Perde ve Sahne Dergisi"nde, gör-düklerini anlatan Talu, "Sinemadan çıktığımızda, bu sihirlibuluşa bir türlü aklımız ermedi" diye yazdı.

İLK SİNEMAGÖSTERİSİ

İstanbul Galatasaray'da, ünlü Sponek biraha-nesinde Polonyalı Vaynberg tarafından düzen-lendi. Bu olayı, Ercüment Ekrem Talu,"Perde-Sahne" dergisine yazdığı "İstanbul'-da ilk sinema ve ilk gromofon" başlıklı yazı-sında şöyle anlatır:

"Çocuktum, sekiz-dokuz yaşlarında var-dım. Tam tarihini söyleyemeyeceğim ama, sa-nırım 1896-97 yıllarıydı. Bir cumartesi günü,rahmetli ağabeyim Nejat'la birlikte okuldançıktık. Cihangir'deki evimize gidecektik. Ya-tılı olmayan arkadaşlarımızdan birisi, 'Duy-dunuz mu? ' dedi. 'Şurada Sponek'insalonunda bugün sinematograf (sinema söz-cüğünün kısaltılmamışı) göstereceklermiş. İl-ginç bir şeymiş diyorlar, yeni bulunmuş...Fotoğrafın canlısı gibi bir şeyimiş'. Ağabeyim-le ben, çocuk, bizimle alay ediyor sandık, amao içtenlikle konuşuyordu. 'Saat 4'te başlıyor-muş, ben gideceğim' diye sözünü tamamladı."

Ercüment Ekrem Talu, ilk sinema göste-risini, yukarıdaki cümlelerle anlattıktan son-ra, şöyle tamamlar:

"Bütün gösteri, yarım saat sürdü. Seans,geceye de birkaç kez yinelenecekti. Çıktık.Fennin bu buluşunu birbirimize anlatmaya,çözümlemeye çalışıyorduk. Aklımız bir türlüeriniyordu. İstanbul halkının çoğunluğu da bukonuyu konuşuyordu. Kimi, bu sihirli bulu-şu günah sayıyor; kimi, gidip gördüğündenötürü tövbe edip, Tanrı'ya bağışlanmasını ya-karıyordu. İşte ilk sinema, sinematograf adıy-la İstanbul'a böyle geldi."

İLK SİVİL PİLOTLAR

Münif Paşa'nın oğlu Hüseyin Münif ile vete-riner öğretmen Sadi Suat, Türk tarihine ge-çen ilk sivil pilotlardır. İkisi de, 1910 yılındaParis'te havacılık eğitimi görerek," pilotlukbelgesi" aldılar. Bu arada bir de uçak satınalan Hüseyin Münif, Türkiye'de "özel uçağıolan ilk kişi" oldu.

İLK SOĞUK HAVA DEPOSU

1904 yılında İzmir'de, İngilizler tarafından ku-ruldu. İlk büyük soğuk hava deposu da, 1926'da İstanbul Mezbahası'nın kurduğudur.

İLK SOYADIKULLANMA ZORUNLULUĞU

1935'te yürürlüğe giren "Soyadı Kanunu" ilekesinleşti. 1926 yılında yürürlüğe giren MedeniKanun'la, soyadı kullanılmaya başlanmıştıama, bu zorunlu değildi. Son çıkarılan yasa-da, "Her Türk, öz adından başka soyadını dataşımaya mecburdur" denilerek, soyadı taşı-ma zorunluluğu kondu.

İLK SPOR DERGİSİ

1919-1921 yıllarında yayımlanan "Spor Âle-mi"dir. Türkiye'nin ilk maç spikeri Sait Çe-lebi tarafından çıkarılıyordu.

349

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 350: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ŞEHİRLERARASI İLKHAVA ULAŞIMI

İlk kez şehirlerarası hava ulaşımına 1933'tebaşlandı. O yıl, Ankara-İstanbul arasında baş-lanan uçak yolculuğunda, 460 yolcu ile 1.112

kilo ağırlığında mektup taşınmıştı.

İLK ŞEKER FABRİKASI

Türkiye'de ilk şeker fabrikası, Uşak'ta açıl-dı. İlk şeker pancarı üretimine de 1926 yılın-da başlandı.

İLK TANGO

Ülkemizde ilk tangoyu, genç yaşta ölen Ne-cip Celal Antel besteledi. Türkiye'de "ilk tan-go okulu"nun kurucusu da odur. 1908-1957yıllarında yaşayan bu bestecinin "Sarı Yapın-cak", "Mazi", "Ayrılık" ve "Suna" gibi ün-lü tangoları vardı.

İLK TELEFON

Yurdumuzda ilk telefon, Meşrutiyet'in ilanın-dan sonra girdi. İlk telefon santralını da, İs-tanbul'da 1911'de İngilizler kurdu. İkincitelefon santralı İzmir'de, üçüncüsü de 1926'daAnkara'da açıldı.

Ankara santralı, ülkemizin ilk "otomatik"telefon santralıdır.

İLK KADIN TV SPİKERİ

Türkiye'de ilk deneme TV yayını başladığı sı-rada, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğ-rafya Fakültesi İngiliz Filolojisi'nde okuyanNuran Emren (Devres), spikerlik için açılansınava katıldı. Sonuçlar açıklandığında, bü-yük bir hayal kırıklığına uğradı. Kazananlararasında adı yoktu çünkü. Ancak, 3 gün son-

350

ra sınav iptal edildi ve yeni sınavı başaran, birierkek, öteki bayan iki kişiden biri oldu. Nu-ran Devres, böylece "İlk kadın TV spikeri"olma unvanını aldı. Ancak, 3 yıl sonra evlen-di ve mesleğini bıraktı.

İLK TELGRAF HATTI

Türkiye'de ilk telgrafın kullanılmasına, KırımSavaşı'nın başlangıcında, yani 1853 yılların-da geçildi. Dünyada ilk telgraf denemesi de İs-tanbul'da yapıldı. Yurdumuzda ilk telgrafhattı ise 9 Eylül 1855 günü çalışmaya başladı.Bu ilk telgraf bağlantısı, İstanbul-Edirne-Varna arasında kurulmuştu.

İLK TÜRK TENİSÇİSİ

1926 yılında Türkiye'de ilk kez tenis yarışmasıdüzenlendi. Türkiye Tenis Şampiyonluğu'nu,o yılın İstanbul birincisi olan Suat Subay ka-zandı. Çift erkeklerde Türkiye Tenis Birinci-liği'ni de Suat Subay-Sedat Eroğlu ikilisi aldı.

İLK TİYATRO SALONU AÇAN

29 Aralık 1844 yılında, şimdiki GalatasarayLisesi'nin karşısında bir yerde açan NaumEfendi'dir. Suriyeli Katolik bir ailenin oğlu

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 351: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Mahmut Tali Öngören, TRT'nin ilk Program Dairesi Başka-nı ve Ankara TV'sinin de müdürüdür.

İLK TV YAYINI

Ülkemizde ilk televizyon yayınlarım, İstanbulTeknik Üniversitesi başlattı. Yayınlarla ilgiliçalışmalara 1950 yılında geçildi. Projenin uy-gulama alanına girmesi, verici cihazlarının gel-mesi 1952'de tamamlandı. Aynı yıl da yayınageçildi. Yayınlar, cihazların yetersiz oluşu yada tahsisat yokluğu nedenleriyle daha çokstüdyo çalışmalarıydı. Ancak, bir keresindekamera, Taşkışla'daki Teknik Üniversite bi-nasının damına çıkarıldı ve Mithatpaşa Stad-yumu'nda oynanan bir futbol maçı, oradangörülebildiği kadarıyla seyircilere iletildi. Tek-nik Üniversite'nin yayınlarını izleyenlerin sa-yısını kesin olarak söylemek mümkün değildi.Zira, TV sahiplerinden hiçbirinin PTT'ye kay-dı yoktu.

Bununla birlikte, İstanbul'da o yıllarda 2bin televizyon alıcısının bulunduğu tahminediliyor. Her cihazın en azından 5 kişi tara-fından seyredildiği düşünülürse, Teknik Üni-versite'nin televizyon yayınlarım 10 bin kişininizlediği söylenebilir. TV yayınlarının yayınçevresi de kesin olarak bilinmiyordu. Ancak,

yayınların İstanbul yakasında Yeşilköy'e,Anadolu yakasında da Suadiye'ye kadar uzan-dığı sanılıyor. Üniversite'nin televizyon veri-cisinin gücü de oldukça düşük: 50 watt. Oysa,ciddi bir yayın için en azından 500 wattlık birverici gerekmekteydi.

TV yayınlarının büyük bölümünü canlı ya-yınlar oluşturuyordu. Bu yayınlara katılanla-rın hemen hepsi, "gönüllü" sanatçılardı. BatıMüziği bölümünü 25-30 kişilik bir senfoni or-kestrası üzerine almıştı. Yayınlarda "tiyatro"ve "sinema"mn da ayrı bir yeri vardı. Ali Esin'in, harita üzerinde verdiği haftalık hava rapor-ları hayli ilgi topluyordu.

TRT Televizyonu, 1964'te resmen kurul-du. İlk kuruluş yeri, Ankara'daki Mithatpa-şa Caddesi'nde bulunan stüdyo idi. 31 Ocak1967 akşamı ilk resmi televizyon yayını, An-kara'da yapıldı. 1968'de Almanya'dan sağla-nan 5 KW'lik verici ile kapalı yapılan yayınlar,devreden çıkarıldı. 31 Ocak 1968'de ise TV de-neme yayınları haftada 3 gün olarak başladı.Bu deneme yayınları S. yıl sürdü.

Yayınlar, 31 Ocak 1971'de 4 güne, 21 Ha-ziran 1972'de de 5 güne çıkarıldı. 1971 Ekim'-inde İstanbul-İzmir-Ankara radyolink sistemi,TV nakline müsait hale geldi.

TRT, Ankara programlarını 1 Aralık1971 'de Çamlıca'daki PTT radyolink terminalivasıtasıyla İstanbul'a aktardı. Bu yayınlar, 26Ağustos 1972'ye kadar İstanbul seyircisine yi-ne İstanbul Teknik Üniversitesi Televizyonuaracılığıyla seyrettirildi. 30 Ağustos 1972'denitibaren ise Çamlıca'daki istasyon, 2.5 KWgüçlü yayına geçti.

TV'nin kendi ürettiği programlar, yayın-ların yüzde 72'sini, dış kaynaklı yayınlar iseyüzde 28'ini teşkil ediyordu.

Mahmut Tali Öngören, TRT'nin ilk Prog-ram Dairesi Başkanı ve Ankara Televizyonu'nun ilk müdürü oldu.

351

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 352: Milliyet İlkler ansiklopedisi

olan Naum Efendi, tiyatrosunda ilk kez ya-bancı tiyatro kumpanyalarının temsillerinioynattı.

Beyoğlu yakasında 1862'ye kadar yaban-cı dilde oyun oynatma yetkisi, Naum Efendi'-ye verilmişti. Bu süre, beş yıl uzatıldı. 1870'teçıkan bir yangında, Naum Tiyatrosu kül ol-du. Yerine, ünlü Hristaki Pasajı yapıldı.

Naum Tiyatrosu'nun Türk seyircisindengördüğü büyük ilgi üzerine Güllü Agop, İs-tanbul Gedikpaşa'da bir tiyatro açtı. O da Er-menice oyunlara yer verdi. Türkiye'de Türkçeoyun "ilk kez" Güllü Agop'un tiyatrosundaoynandı. Bu oyunun adı, "Sezar Borjiya" idi.1868 yılında sahnelendi. Namık Kemal ve ÂliBey'in de desteklediği Gedikpaşa Tiyatrosu,bir süre sonra yalnız yerli oyunları sergileme-ye başladı.

İLK TÜRKÇE GAZETE

1 Kasım 1831'de özel bir emirle yayınlanan"Takvim-i Vekayi"dir. Yönetiminden EsutEfendi sorumluydu. Konuları dış olaylar,

alım-satım ve devletle ilgiliydi. Padişahlığınkaldırılışına kadar yayımlandı. 4068. sayısın-dan sonra TBMM Hükümeti tarafından "Res-mi Ceride" adıyla çıkmaya başladı. Günü-müzde "Resmi Gazete" olarak yayınını sür-dürüyor.

İLK TOPLU SÖZLEŞME

Dünyada ve Türkiye'de ilk toplu sözleşmenin1776 yılında Kütahya'da yapıldığı sanılmak-tadır. Halen, aslı Kütahya Arkeoloji Müze-si'nde bulunan bir belgeye göre Türkler, işçihaklarına öncülük etmiştir. İngilizlerin ilk söz-leşmenin 1815 yılında İngiltere'de yapıldığınıiddia etmelerine karşılık, yapılan araştırma-lar, ilk toplu sözleşmenin, Kütahya'da yapı-lan "Fincancılar Anlaşması" olduğunu ortayaçıkardı. Seriye Mahkemesi sicillerinin tasnifisırasında bulunan anlaşma metnine göre, 1776yılında Kütahya'da mevcut 24 çini ve fincanatölyesinde çalışan çok sayıda usta ve işverenile Anadolu Valisi Ali Paşa zamanında bir söz-leşme yapılarak işçi haklan tescil edildi.

İLK TÜRK KADIN TİYATROOYUNCUSUAfife (Jale) adlı bir genç kızdır. 10 Kasım1918'de, 500 kuruş aylıkla Darülbedayi'ye"deneme" oyuncu olarak girdi. Tahsin Na-hifin "Rakibe" adlı oylunuyla ilk sınavınıverdi. Afife Hanım, aynı zamanda Türk tiyat-ro tarihinin "Jan Dark"ı sayılır. Çünkü o za-manlarda Müslüman kadınların sahneyeçıkmasının yasak oluşu yüzünden Afife Ha-nım, polislerle epeyce mücadele etti. 8 Mart1921'de belediyeye gelen bir yazı ile Darülbe-dayi'den çıkartıldı. Tepebaşı ve Kadıköy'deoyunculuğunu yine de sürdürdü. Darülbeda-yi sanatçılarının da katıldığı İsmail Faik Bey'in"Yeni Sahne" adlı tiyatro topluluğunda yıl-madan oynayan Afife Hanım, Türk kızları-nın bu sanat dalına ilgi duymasına yardımcıolmaya devam etti. Afife Hanım, 24 Temmuz1941 günü Bakırköy Akıl Hastanesi'nde öldü.Bu yürekli kadın oyuncumuzu daha sonra Se-niye Şaziye Moral, Neyyire Neyir, Bedia Mu-vahhit, Huriye Hikmet gibi Türk kadınoyuncuları izlediler.

İlk kadın tiyatro oyuncularınızdan Bedia Muvahhit, yıllarcamesleğini başarıyla sürdürdü.

352

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 353: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TÜRKÇE SÖZLÜK

Kaşgarlı Mahmut'un Araplara Türkçe öğret-mek amacıyla 1072-1074 yıllarında yazdığı"Divan-ı Lûgati't-Türk" (Türk Dilleri Sözlü-ğü) adlı eseridir. 7 bin 500 sözcük içerir.

İLK TÜRKÇE BASIMEVİ

Osmanlılarda basım işleminin Türkçe olarakyapılması, ilk kez Macar asıllı İbrahim Müte-ferrika tarafından başarıldı. İstanbul'da birbasımevi kurmak isteyen Sait Efendi ile tanı-şınca, Türkçe basımevi açmanın yollarını araş-tıran Müteferrika'ya, Nevşehirli Damatİbrahim Paşa yardım etti. Dış ülkelerden araçve gereçler satın alındı. Yalova'da bir de kâ-

ğıt fabrikası kuruldu. Bütün eksikler tamam-lanınca, ilk Türk basımevi, Müteferrika'nınSultanahmet'teki evinde çalışmalarına başla-dı. 1727 yılında da dizgiye geçildi. Basılan ilkkitap ise, Vankulu Mehmet Efendi'nin iki cilt-lik "Lûgat-i Vankulu" (Vankulu'nun SözlükKitabı) adlı sözlüğüdür. 1729'da yayınlan-mıştır.

İLK TÜRK PİLOTLARI

Süvari Üsteğmeni Fesa Bey'le İstihkâm Teğ-meni Yusuf Kenan Bey'dir. 1911'de havacı ye-tiştirilmek için gönüllü subaylar arandı.Paris'te Bleno Havacılık Okulu'na gönderilenbu iki gönüllü Türk subayı, 1912'de okulu bi-tirdiler. O yılın Şubat ayında Fransa'dan alı-nan iki uçakla Fesa ve Yusuf Kenan beyler,uçmaya başladılar.

UULUSLARARASI

OLİMPİYAT KOMİTESİ'NDEİLK TÜRK

Türkiye'yi uluslararası Olimpiyat Komite-si'nde temsil eden ilk Türk, Selim Sırrı Tar-can'dır. Tarcan, 1908-1930 yılları arasında, sı-kı olimpiyat kurallarını yerine getirerekTürkiye'yi temsil etme hakkını elde etti. Onu,1930-33 yıllarında Kemalettin Sami Paşa,

193?-52 yıllarında da Reşit Saffet Atabinen ve1955'ten sonra da Suat Erler izlediler.

UÇAĞA BİNENİLK KADIN

Belkıs Şevket'tir. "Müdafaa-i Hukuk Nirva"denilen Kadın Hakları Koruma Derneği üye-si olan Belkıs Şevket, 1913'te Fethi Bey'in yö-nettiği uçağa binerek, İstanbul üzerinde do-laştı.

t «

ÜİLK ÜNİVERSİTE

14 Ocak 1863 günü öğretime başlayan Osman-lı Darülfünunu'dur. İstanbul'da Ayasofya do-laylarında ünlü İtalyan mimarı Fosatti'ninyaptığı bu yapı, üç kat ve 25 odalıydı. 1933'teyandı. Türkiye'de Batılı anlamda "ilk üniver-site", Maarif Nazırı Saffet Paşa'nın uğraşı ile1870'te Sultanahmet Türbesi yanında açıldı.

Başına da "rektör" olarak Yanyalı Hoca Tah-sin Efendi getirildi. Sınavla alınan 450 öğren-ciyle öğretime başladı. Tahsin Hoca'nın, birgüvercini fanusun içine koyarak, "havasızyerde canlıların yaşayamayacağını" tanıtlama-ya çalışması ve Afganlı Prof. Cemalettin Efen-di'nin "Peygamberlik bir sanattır" şeklindekikonuşması , Darülfünun'un 1871'de kapatıl-masına neden oldu. İki hoca da Osmanlı Dev-leti sınırları dışına sürüldü.

353

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 354: Milliyet İlkler ansiklopedisi

VİLK KADIN VETERİNER

Sabire Erdemir, liseyi bitirince, tıbba girmek istiyordu. An-cak, fikrini değiştirdi ve Yüksek Ziraat Enstitüsü 'ne girdi. Oku-lu bitirdikten sonra da Türkiye'nin "ilk kadın veterineri" oldu.

1933 yılında Erenköy Kız Lisesi'ni bitirdiktensonra, "doktor" olmayı düşünürken, fikir de-ğiştirerek Yüksek Ziraat Enstitüsü'ne kaydı-nı yaptıran Sabire Aydemir, okuldan mezunolduktan sonra "ilk Türk kadın veterineri"unvanını aldı.

2 yıl çeşitli laboratuvarlarda çalıştıktansonra, tekrar okuluna "asistan" olarak döne-nen Aydemir, 1945 yılına kadar bu görevinisürdürdü. Daha sonra Pendik, İnebolu, Ün-ye, Fatsa ve Samsun'da 1920'ye kadar müca-dele veterinerliği yapan Aydemir, emekli oldu.

İLK VİSKİ

1963 yılında satışa çıkarıldı. Genellikle arpa-dan yapılan viskinin yurdumuzda üretimine,1955'ten sonra geçildi. İlk viskimiz de, 1963'te"Ankara" markası ile satılmaya başlandı.

İLK VOLEYBOL OYUNU

1919-1920 yıllarında oynanmaya başladı. BirAmerikan örgütü olan YMCA'nın, basketbo-

lün yanı sıra voleybole de önem vermesi ve birözel salon açtırmasıyla bu spor türü yurdumu-za girdi. Salonun müdürü olan Amerikalı Dr.Driver'in bu konudaki çabaları, voleybolünsevilmesine yol açtı. Dr. Driver'e yardımcıolan kişi ise Selim Sırrı Tarcan'dır. Bu oyunilk kez, Erkek Öğretmen Okulu'nda Türklertarafından oynandı.

Türkiye'de ilk kez Suphiye Rifat adındabir kız, Fenerbahçe Erkek Takımı'nda voley-bol oynadı ve 1928 yılında bu takım, İstan-bul şampiyonu oldu. Bu olay, Türk voleybolgeçmişinin ilginç unutulmaz bir anısıdır. Sup-hiye, Fenerbahçe Kız Voleybol Takımı'nın dakaptanıydı.

YİLK YAZ SAATİUYGULAMASI

1 Temmuz 1940 günü yürürlüğe giren Bakan-lar Kurulu kararıyla başladı. Bir çeşit elektrikkısıtlaması olan yaz saati uygulamasında yur-dumuzda ilk kez saatler bir saat geri alınmıştı.

İLK YÜZME SPORU

Çağdaş anlamda ilk kez 1910 yılında yapıldı.

354

Yüzme sporunun Türkiye'ye yayılıp tutulma-sına büyük katkıda bulunanlar Selahattin Tür-sen (ilk direnme yüzücümüz), Sait SelahattinCihanoğlu (ilk sürat yüzücümüz), Kemal Bey(ilk kule ve tramplen atlayıcımız), Galatasa-raylı Şeref Hüsamettin Bey ile "Yedibela"Fahri Avad'dır.

Yurdumuzda ilk yüzme yarışı, Galatasa-ray Kulübü'nce 15 Eylül 1923 günü İstanbulBüyükada'da düzenlendi. Nejat Abut, HikmetMelih ve onların ardından Suat Erler, o dö-nemin unutulmaz yüzücüleridir.

Türkiye'de ilk yüzme havuzu, Ekrem Rüş-tü Akömer'in uğraşıyla 17 Temmuz 1931 gü-

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 355: Milliyet İlkler ansiklopedisi

nü Büyükdere'de açıldı. 25 metre genişlik ve50 metre uzunluktaki havuzda o gün yapılanyarışları, Beylerbeyi yüzücüleri kazanmışlardı.

Yüzme dalında ilk dış karşılaşma, 1934 yılın-da Moskova'da yapıldı. Bunu, daha sonra Le-ningrad'da yapılan izledi. Bu yarışmalarakatılan takımlarımız, ne yazık ki bir varlıkgösterememişlerdi.

İlk yüzme takımımız, şu sporculardan olu-şuyordu:

"Fenerbahçe'den Leyla Asım Turgut, İs-tanbul Yüzme Kulübü'nden Cavidan Erbel-ger, Galatasaray'dan Naili Moran, Suat Erler,Halil Dalhan, Mehdi Ağaoğlu, Orhan Saka,İzmir Karşıyaka'dan Alparslan, Beykoz'danSafvan Serim, Karamürsel'den İhsan Keskinve Beykoz'dan Adnan."

Ülkemizde, yüzme dalında ilk yabancı kar-şılaşma ise 1937 yılında İstanbul Moda Yüz-me Havuzu'nda Macaristan ile yapıldı.

İLK YELKEN YARIŞLARI

1912-14 yıllarında, İstanbul'da oturan İngilizyelkencilerince düzenlendi. Ülkenin ilk yelken

kulüpleri olan Moda, Büyükada ye Bakırköykulüplerinin kurucuları da, yine İngilizler ol-muştu. Türkiye'de ilk resmi ve kurallara uy-gun yelken yarışı, 12' Ağustos 1932 günüdüzenlendi. Yurt dışında kupa kazanan ilkTürk yelkencisi unvanı ise Demir Turgut'a ait-tir. Yelkende ilk karşılaşmamız da, 1936 yılıBerlin Olimpiyatları'yla başladı. İlk yelkenMilli Takımı, Bezhat Baydar, Dr. Demir Tur-gut ve Harun Ünsal'dan oluşmuştu.

İLK YERLİ FİLMİN ÇEKİMİ

Birinci Dünya Savaşı'na Osmanlıların girme-sinden sonra oldu. İlk film de, Almanya'nınyanında Rusya'ya resmen savaş açılmasındanüç gün sonra çevrildi. İlk savaş günlerinin coş-kusuna kapılan bir topluluk, İstanbul yakın-larındaki Ayastefanos (Yeşilköy')'de bulunanbir Rus anıtını yaktı. Anıt yakılırken, yedeksubaylığını yapmakta olan Fuat Uzkınay da"alıcısı" ile bu olayı görüntüleri. Böylelikle,14 Kasıml914'te Yeşilköy'deki "Rus Anıtı'nınYıkılışı" adıyla 150 metrelik ilk Türk filmimeydana gelmiş oldu.

Nezahat Süer, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nden, 1937yılında mezun olduğunda, bu dalda "ilk kadın"lık unvanınıaldı ve ziraat mühendisi oldu.

İLK ZİRAAT OKULU

1863 yılında İstanbul'da açıldı. Yeşilköy ya-kınlarındaki Ayamama Çiftliği'nde kurulanbu okul, ileride gerçekleştirilecek bir basmafabrikasının işleyeceği pamuklan, çağdaş tek-nik ölçülerle yetiştirmek amacıyla eğitime baş-ladı. Ancak, umulan sonuç alınamadığından,4 yıl sonra okul kapandı.

İLK KADIN ZİRAAT MÜHENDİSİ

Türkiye'nin ilk bayan Ziraat Yüksek Mühen-disi Nezahat Süer'dir. 1933 yılında Ege Üni-versitesi Ziraat Fakültesi'ne giren NezahatSüer, 1937 yılında buradan mezun oldu ve"Yüksek Ziraat Mühendisi" olarak çeşitli il-lerde 34 yıl görev yaptı.

355

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 356: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TÜRK TARİHİNDE İLKKADINLAR

İlk kadın TBMM Başkan veNemin Neftçi

ilk kadın bakan Prof. Türkân Akyolİlk kadın TBMM Başkanvekili...Neriman Neftçiİlk kadın Belediye Başkanı Sadiye ardahanİlk kadın muhtar.. Gül Hanımİlk kadın savcı .N. Meliha Sanuİlk kadın avukat. Süreyya Ağaoğluİlk kadın jet pilotu.Leman Altınçekiç (Bozkurt)İlk kadın subay ...Ülkü Sema Toksözİlk kadın emniyet müdürü Ş. Feriha Sanerkİlk kadın polis memuru A. Betül Dikerİlk kadın zabıta memuru Afife İpekİlk kadın çöpçü Elif Yazgandırİlk kadın büyükelçi.. Filiz Dinçmenİlk kadın Hazine Gen. Müdürü Aysel Gönül Öymenİlk kadın hesap uzmanları Müşerref Çallılar

Güzide Amark İlk kadın sinema oyuncularıBedia Muvahhit

356

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 357: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İlk Türk kadın pilotSabiha Gökçen

İlk kadın genel müdür Mükerrera Akerİlk kadın YüksekMühendis Sabiha Ecebilge (Güryaman)İlk kadın yüksek mimar Münevver Gözelerİlk kadın Doktor Fıtnan Celal Taygunİlk kadın Dişhekimi...Ferdane Bozdoğan Erberkİlk kadın eczacı Rukiye Kanat Arranİlk kadın hostes Adile Tuğrulİlk kadın muhabereci Müesser Cenapİlk kadın PTT dağıtıcısı Melekper Kılıçİlk kadın ziraat mühendisi Nezahat Süerİlk kadın orman mühendisi...Binnaz Zehra Sertİlk kadın veteriner hekim Sabjre Aydemirİlk kadın bölge çalışma md..Zehra Özbil (Dilek)İlk kadın sinemaoyuncuları Neyyire Neyir (Ertuğrul)

Bedia MuvahhitMuazzez Kurtoğlu

İlk kadın balerin Güzide Kalın Noyanİlk kadın opera sanatkârı Semiha Berksoyİlk kadın bestekâr Leyla Sazİlk kadın Rektör Prof. Dr. Safet Rıza Alparİlk kadın Profesör.. Prof.Dr. Fazıla Şevket Gizİlk kadın Yargıtay üyesi Melahat Ruacan

kadın emniyet müdürüŞ. Feriha Sanerk

Dünya Güzeli ilk Türk kadınıKeriman Halis

357

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 358: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İlk kadın opera sanatkârı

Semiha Berksoy

İlk kadın Yüksek idareMahkeme Başkanı Firdevs Menteşeİlk kadın sendika başkam Dervişe Koçİlk Türk kadın pilot Sabiha GökçenDünya Güzeli ilk Türk kadını Keriman Halisİlk kadın Türk kadınına seçmeve seçilme hakkı verilmesikonusundaki öncü Prof. Dr. Afet İnanilk kadın Sayıştay üyesi Fahrünisa Yetmenİlk kadın Danıştay üyesi Şükran Esmererİlk kadın radyo spikeri Emel Gazimihalİlk kadın TV spikeri Nuran Emren

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 359: Milliyet İlkler ansiklopedisi

KURTULUŞ SAVAŞI'NA KATILARAK MADALYA ALANLARHalide Edip AdıvarFatma Seher ÇavuşFatma KaraşimşekMünevver Saime Hanım

İlk kadın bakanProf. Türkân Akyol

Mahkeme BaşkanıFirdevs Menteşe

İlk kadın büyükelçiFiliz Dinçmen

MECLÎS'E GİREN İLKKADIN MİLLETVEKİLLERİ

Mebrure Gönenç (Afyon)Hatı Çırpan (Ankara)Şükran Orsbaştuğ (Antalya)Sabiha Gökgül (Erbay) (Balıkesir)Şekibe İnsel (Bursa)Hatice Özgener (Çankırı)Huriye Öniz (Diyarbakır)Fatma Memik (Edirne)Nakiye Elgün (Erzurum)

Fakihe Öymen (İstanbul)Benal N. Anman (İzmir)Ferruh Güpgüp (Kayseri)Behire Morova (Konya)Mihri Pektaş (Malatya)Meliha Ulaş (Samsun)Esma Nayman (Seyhan)Sabiha Görkey (Sivas)Seniha Hızal (Trabzon)

S59

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 360: Milliyet İlkler ansiklopedisi

merakediyorum@

googlegroups. com

üyeleri için hazırlanmıştır.

Benzer çalışmalardan haberdarolmak, öneri, istek ve bu çalışmaile ilgili karşılaştığınız sorun ve

hataları lütfen bildirin.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

E-posta :[email protected]

Page 361: Milliyet İlkler ansiklopedisi

361

KRONOLOJİKSIRAYLA

İLK'LER767İlk basılı metin (Japonya)

851İlk porselen (Çin)

868İlk basılı kitap

969İlk oyun kâğıdı

1044İlk barut (Çin)1065İlk pencere camı (Almanya)

1088İlk saat

1126Artezyen kuyu

1136Arapça rakamların Avrupa'ya geçişi

1157Deniz feneri (İtalya)

1230Barutun bombada kullanımı (Çin)

1233Borularla çeşme yapımı (Londra)

1259Sabun üretimi (İngiltere)

1279Cam ayna (İngiltere)

1289İlk gözlük

1299Şeker

1307İlk giyotin (1 Nisan'da İrlanda'da MurcodBallagh idam edildi)

1311Yazılı ilk dünya tarihi (İran)

1331Savaşta ilk topçu çarpışması

1338İlk tabanca

1347İlk baca

1352İlk parlamento (İngiltere)

1389Sahnelenen ilk komedi (İtalya'da, PierPaolo Vergerio, Paulus adlı oyunu oynadı)

1400Seri bira üretimi (Hollanda)

1405

Metal vida

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 362: Milliyet İlkler ansiklopedisi

362

1414İlk pasaport,İlk savaş gemisi (6 silahladonatılan Holy Ghast adlı gemi)1451İlk gelir vergisi uygulaması1454Basılı ilk takvim (Gutenberg, Maiz)1456Basılı ilk İncil (15 Ağustos)1466Basılı ilk reklam

1470Sayfalan numaralı ilk kitap (Sermo adPopulam, Almanya)

1472Basılan ilk müzik eseri

1473İlk rehberlik kitabı (Mirabilia Romae,İtalya)

1474İlk kitap kataloğu (RegiomontanusYayınevi, Nuremberg)

1478Basılı ilk harita (Cosmographia, İtalya)

1487İlk mayın (Serezanelle Kuşatması 'ndaCenevizliler kullandı)

1489(+) ve (—) işaretlerinin çıkışı

1491Copyright hakkının kullanımı (Venedik, 10Ocak)

1495İlk yemek kitabı (Honesta Volupale,Venedik)İlk İskoç viskisiİlk kâğıt fabrikası (İngiltere)

1496İlk zorunlu eğitim (İskoçya)

1498İlk diş fırçası1499İlk sözlük

1500İlk Sezaryen ameliyatı

1505İlk uluslararası posta servisi (Belçika-Avusturya)

1508İlk tiyatro sahnesi (İtalya)

1509İlk duvar kâğıdı

1515Yayınlanan ilk oyun

1519İlk demiryolu (Almanya)

1522Dünyanın çevresi gemiyle dolaşıldı (Juande Elcano, Vittoria adlı gemiyle üç yıllıkbir geziden sonra, İspanya'ya döndü "7Eylül")

1527İlk örgüİlk hokey oyunu

1530İlk sözlükİlk şişe mantarı

1545İlk botanik bahçesiİlk bibliyografya

1546İlk yasal boşanma1547İlk denizcilik sigortası

1548İlk kapalı tiyatro salonu

1550İlk soğutucu

1554İlk kahvehaneİlk komedi oyunu1556Tütünün Avrupa'ya gelişi1565İlk kurşunkalemİlk büyükelçi (Raymond de Beccaria,Fransa adına İspanya'ya atandı)

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 363: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1568Tapınma özgürlüğünü tanıyan ilk ülke(Romanya)1573Patatesin Avrupa'ya ilk gelişi

1574İlk kitap kapağı

1575Avrupa'da ilk yumuşak porselen

1576İlk rasathane (8 Ağustos, Danimarka,Uraniborg)

1577İlk rehberlik kitabı (Description ofEngland)

1578İlk prefabrik evİlk gözlük (Ambroise Pare, Venedik)

1580İlk yat

1581İlk bubi tuzağı

1583İlk hayat sigortası poliçesi (18 Haziran)

1585İlk saatli bomba (Antwerp Kuşatması'ndaHollandalılar kullandı)

1588İlk steno

1589İlk örgü makinesiİlk tuvalet

1590İlk mikroskop (Hollanda'da Hans veZacharias Janssen tarafından yapıldı)

1591İlk yangın sigortası

1594İlk günlük (Neu und Alter SchreibKalender)

1597İlk opera

1599İlk açık artırma (Philip von Marnix'inkitaplığı, Hollanda'da satıldı)

1600İlk oratoryo (Emilio del Cavalieri'nin LaRappresentazione di Anima e di Corpaadlı oratoryosu, Roma'da Santa Mariadella Vallicella Kilisesi'nde çalındı)

1602İlk karın ameliyatı (Prag'da, kılıç yutanMattheus'un midesindeki hançer, FlorianMathis tarafından çıkarıldı)

1603İngilizce'den çevrilen ilk kitap (1. James'inBasilicon Dovon adlı yapıtı, Fransızca veHollandaca'ya çevrildi)

1605İlk Noel ağacıİlk kiralık araba

1608İlk teleskop

1609İlk gazeteİlk kuluçka makinesi1611Orduda ilk silah (Danimarka Ordusu)

1612İlk gazete ilanı (14 Ekim)

1613Isı ölçümü (Günlük ısı ölçümünü ilk kez,12 Temmuz günü Venedikli Giovan-Francesco Sagredo, bir Galileotermometresiyle başlattı)1614Logaritma1615Otomotik satış makinesi1617Tek yönlü yol uygulaması1619İlk zorunlu eğitim yasası (Weimar Eyaleti6-12 yaş arasındaki her çocuğa eğitimzorunluluğu getirdi)1620İlk atlıkarınca (17 Mayıs günü Osmanlıİmparatorluğu'nun Filibe kentindekullanıldı.)

363

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 364: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1621İlk nüfus kayıtlarıİlk slide ruler

1623İlk toplama makinesi (Wilhelm Schickard,Almanya)

1624İlk denizaltı

1627İlk posta servisi

1631İlk iş bulma bürosu(x) işaretinin matematikte ilk kullanımı1632İlk bakımevi (Hospice des Incurables,Paris)

1637İlk şemsiye

1643İlk paket postası (Paris)

1644İlk barometre (Evangelista Torriçelli,Floransa)

1646İlk steno kursları

1647Gemilerde bayrakla haberleşme alfabesi

1650İlk günlük gazete (1 Temmuz)İlk evlendirme bürosu (29 Eylül)İlk ticaret odası (Marseilles)

1653İlk posta puluİlk posta kutusu

1654İlk meteoroloji dairesi (Tuscany Vadisi,İtalya)İlk havalı pompa

1656İlk kadın jüriİlk sarkaçlı saatİlk dolmakalem

1657İlk seri ilanlar

1661Avrupa'da ilk banknot (16 Temmuz'taStockholm Bankası tarafından piyasayasürüldü)İlk yat yarışıİlk dişçi1662İlk otobüs

1663İlk açık deniz yat yarışı (12 Ocak'taDublin'de yapıldı. Sir William Petty'ninExperiment adlı teknesi birinci oldu)1664İlk tiyatro perdesi (Japonya'nın Edokentinde Ichimura-za Tiyatrosu)

1665İlk süreli yayın (Journal des Scavans, 5Ocak'ta Paris'te, Denys de Sallotarafından yayınlandı)1666İlk ulusal nüfus sayımı (Kanada'da NewFrance'da yapıldı ve 3 bin 215 Avrupalınınbulunduğu saptandı)1667İlk polis birliği (Mart)İlk sanat sergisi (9 Nisan)İlk kan nakli (12 Haziran)İlk sendika

1669İlk işadamları derneği (Civil Club adıaltında 19 Kasım'da Londra'da kuruldu)1670İlk tıp dergisi (Mayıs ayında Leipzig'deyayınlandı)İlk magazin dergisi, Mart ayındayayınlandıİlk yangın hortumu, Amsterdam itfaiyeşefi Jan Vander Heiden tarafından yapıldı

1676İlk yangın sigortası şirketi (17 Aralık)1677İlk şirketler kataloğu (Samuel Leetarafından Londra'da yayınlandı)1678Yahudi dilinde ilk gazete (Gazeta deAmsterdam adıyla yayınlandı)1680İlk düdüklü tencere (Denis Papintarafından Londra'da yapıldı)

364

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 365: Milliyet İlkler ansiklopedisi

365

1681İlk boks maçı (Albemasle Dükü, aşçısıylakasabı arasında düzenlendi)

1683İlk bakteri (Antonie van Leeuwenhoektarafından bulundu)

1684Öğretmen yetiştiren ilk kolej (28 Mayısgünü Fransa'da açıldı)

1685İlk konser salonu (26 Kasım'da Londra'daaçıldı)

1687İlk kadın romancı

1690Alfabetik dizinde hazırlanan ilkansiklopedi

1692İlk tarımsal yayın (30 Mart)

1693İlk kadın dergisi (27 Haziran)

1695İlk sokak çeşmesi (Avrupa'da ilk örneği 8Temmuz'da Sir Samuel Morlandtarafından Londra'da açıldı)İlk evlenme ilanı (19 Temmuz)

1696İlk grev fonu (Şapkacılar Sendikasıtarafından oluşturuldu)İlk zarf (15 Mayıs)İlk akşam gazetesi (23 Haziran)İlk metronom (Paris)

1697İlk paten pabuçları

1698İlk buharlı makine patenti (Thomas Saverytarafından 25 Temmuz günü Londra'daalındı)İlk polis karakolu1699İlk'ler Kitabı'nın ilk yayınlanmasıİlk profesyonel diş hekimleri

1700İlk eşantiyon oyun kâğıtlarıİlk eğitim müfettişi

1701İlk donanma okulu (14 Ocak'taMoskova'da açıldı)İlk karma jüriİlk resimli dergiİlk prezervatif1702İlk buharlı makine üretimi (ThomasSavery)Atlantik aşırı ilk posta servisi1703İlk resimli gazete ilam (17 Mart)İlk mühendislik okulu1706İlk hayat sigortası şirketi1707İlk tiyatro dergisi (The Muses Mercury,Londra)İlk karayolu tüneli (İsviçre)1708İlk diplomatik dokunulmazlık (RusBüyükelçisi'nin Londra'da karıştığı birolayda yaşandı)Evlerin numaralandırılması1709İlk piyano (Bartolommeo Cristofori,Floransa'da yaptı)İlk tarifeli ABD-İngiltere posta servisi1710İlk ev dergisi (Nisan)1712İlk buhar makinesi pistonu (İngiltere'deyapıldı)1714İlk yabancı muhabir (Der Hamburgischegazetesi tarafından Londra'ya atandı)1715İlk dalış takımı (10 Şubat günü AndrewBecke tarafından Thames Nehri'ndedenendi)1716İlk kürek yarışması (1 Ağustos'ta ThamesNehri'nde yapıldı)1717İlk bale (2 Mart)Fahrenheit termometresi (DanielFahrenheit tarafından Berlin'de geliştirildi)1718İlk denizcilik sigortası şirketiİlk makineli tüfek (15 Mayıs)

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 366: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1719İlk boks stadyumu (Londra'da açılanFigg's Amphitheatre)Tam renkli ilk baskı -1720İlk yat kulübüİlk hardal1721İlk İngilizce sözlük1727Boksta ilk unvan maçı (James Figg ve MedSutton arasında 6 Haziran günü Londra'dayapıldı)Kulaklıklı ilk gözlükİlk trenyolu köprüsüKriket oyununun kurallara bağlanması1729İlk spor gazetesi (İngiltere)1730İlk borsa haberleri (Londra'da yayınlananDaily Advertises gazetesi tarafından 3Şubat'tan itibaren verilmeye başlandı)1731İlk piyano kompozisyonu (LodoricoGuistini'nin sonatı)İlk fener gemisi (The Nore)

1732İlk sakinleştirici (Thos Dover adlı biryüzbaşı tarafından, toz halinde üretildi)

1733İlk uluslararası boks karşılaşması (İngilizBob Whittaker ile İtalyan Tito Alberto diCarini arasında, 6 Mayıs'ta Londra'dayapıldı. Whittaker kazandı.)

1734İlk yangın söndürücü1741İlk askeri akademi (13 Nisan, İngiltere) -Santigrat ölçekli termometre (25 Aralık,İsveç)İlk yapay madensuyu

1742İlk kapalı yüzme havuzu

1743Boks sporunun kurallara bağlanması (18Ağustos)İlk asansörİlk açık yüzme havuzu

1747İlk boks eldivenleri (Şubat'ta JackBroughton adlı Londralı tarafındanbulundu)Arenada ölen ilk matador (Marcos Saenz,12 Haziran, Sevil)İlk yağmurlukİlk satranç kulübü1748İlk deniz askeri üniforması (İngiltere)Çelik kalem (Johann Janssen, Almanya)1750İlk üniversite gazetesi (31 Ocak)1751İlk köşe yazarı (11 Mart)İlk çocuk dergisi (Haziran)1752İlk renkli resimli dergi (Londra'dayayınlanan Gentleman's Magazine)1754Tüfek kullanılan ilk savaş (Fransa-Hindistan Savaşı)1755İlk demir köprü1756İlk merkezi istatistik örgütü (Stockholm'deaçıldı)1757İlk sekstant (Kaptan John Campbelltarafından kullanıldı)1758İlk döner sahne (22 Aralık'ta Osaka'daKado-za Kukla Tiyatrosu'nda kullanıldı)İlk yüksek ısı fırınıİlk kalpazanlık (William Waughan adlıİngiliz yaptı ve yakalandı)1762İlk veteriner okulu (Lyons kentinde açıldı)İlk sandviç (4. Sandwichh Dükü JohnMantagu tarafından, 24 saat süren biroyun sırasında yapıldı)1763İlk çekİlk boz-yap1765İlk restoranİlk sağır ve dilsizler okulu (Paris veEdinburgh'da açıldı)İlk yasal kumarhane (Baden-Baden'deaçıldı)

366

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 367: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1769İlk kooperatif1770İlk atsız karayolu taşıtı (Nicolas JosephCugnot tarafından Paris'te yapılan buharlıaraba)İlk parlamento haberi (London EveningPost'ta yayınlandı)İlk silgi1771İlk aşı1772İlk seyahat çeki1774İlk otel (Ocak)İlk okul gazetesi (27 Temmuz)İlk ticari yayın (The Buildess Magazine,Londra)1775İlk inşaat şirketi1776Savaşta kullanılan ilk denizaltı (7 Eylül)1777İlk maden gövdeli gemi (20 Mayıs)İlk merkezi ısıtma (Paris)1778İlk çoğaltma makinesi1779Düzenli spor sayfası yayınlayan ilk gazete(Whitehall Evening Post, Londra)Yapay döllenme (Hayvanlarda)1780İlk pazar gazetesi (Sunday Monitor, 26Mart, İngiltere)İlk orkestra şefi batonu (Anselm Weber,Almanya)İlk bilyalı yatak (İngiltere)1781Döner ışıklı ilk deniz feneri (İsveç'teCarlston Feneri, 1 Ağustos)1782Köle ticaretini yasaklayan ilk ülke(Avusturya)1783İlk buharlı gemi (15 Temmuz)Pedallı ilk piyano1784İlk şarapnel (İngiliz Ordusu'ndan TeğmenHenry Shrapnel tarafından bulundu)

1785Manş üzerinde ilk uçuş (7 Ocak, balonla)İlk körler okulu (Paris, Ocak)İlk balon kazası (15 Haziran, Bolonyaüzerinde François de Rozier öldü)İlk moda dergisiİlk buharlı tekstil makineleriİlk cankurtaran sandalıİnsanda ilk yapay döllenme

1786Körler için ilk kitapİlk reklam şirketi

1787İlk bahçecilik gazetesi (The BotanicalMagazine, Londra)İlk hırsızlık sigortası (Londra)

1788Günlük akşam gazetesi (The Star, 3 Mayıs,Londra)Deniz savaşında ilk topçu çatışması(Osmanlı-Rus Harbi)

1789İlk burbon viski (Bourbon 'da, Peder ElijahCraig üretti)

1790İlk dikiş makinesi (17 Temmuz)Buharlı gemiyle ilk yolcu servisi (26Temmuz)İlk kol saati

1792İlk ambulans

1793İlk hayvanat bahçesi (Paris, 10 Haziran)Kilogramın ilk kullanımı (Fransa, 1 Ağustos)

İlk savaş muhabiriİlk referandum (Fransa'da yapıldı veRobespierre'in yeni anayasası 11 bin 600'ekarşı 1 milyon 801 bin 918 oyla kabuledildi)

1794İlk askeri telgraf (15 Ağustos'ta Lille'denParis'e çekildi)İlk bilim müzesi (Paris'te açıldı)

1795İlk milli marş (La Marseillaise, Fransa, 15Temmuz)

367

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 368: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1796İlk bale pabuçlarıİlk asma köprüAmbulansın savaşta ilk kullanımıİlk yüzme kulübü (İsveç)

1797İlk savaş esirleri kampıİlk paraşüt

1798İlk Amerikan sözlüğüİlk litograf (Münih)

1799İlk gelir vergisi (9 Ocak)İlk kadın paraşütçü (Jeanne Garnerin,Paris, 18 Ekim)İlk jimnazyum (Kopenhag, 5 Kasım)1800İlk trenyolu tüneli (Chapel Miltos,İngiltere, 1 Mayıs)İlk şeker fabrikası Horowitz, Avusturya)Demir baskı makinesi (Londra)1801Vitrinli ilk dükkân (8 Nisan, Londra)Elektrik iğneli telgraf (Fransa, 5 Kasım)1803İlk çocuk kitaplığı (Ocak)1804İlk demiryolu lokomotifi (6 Şubat)Yarışta at binen ilk kadın (25 Ağustos)1806Havadan ilk propaganda (Mayıs)İlk kopya kâğıdı (7 Ekim)İlk kokteyl1807İlk yolcu treni1808İlk sanat eleştirisi (3 Ocak, Examinergazetesinde, Robert Hunt imzasıyla)İlk daktilo1811Nüfusu 1 milyon aşan ilk kent1812İlk polis dedektifiİlk konserveİlk pamuk ipliği üretimi1813Gazetede ilk satranç köşesi (LiverpoolMercury dergisi, Londra)İlk buz hokeyi

1814İlk boks kulübü (Pugilistic Club, Londra,22 Mayıs)İlk tarihsel roman (Waverley, Sir WalterScott, 7 Temmuz)İlk buharlı savaş gemisi (Demologs, ABD,29 Ekim)1815İlk gaz-metreİlk peynir fabrikası (İsviçre)1816Manş'ın buharlı gemiyle ilk aşılışı (17Mart)İlk steteskop1819Atlantik'i aşan ilk buharlı gemi (20Haziran)Metal gövdeli ilk yolcu gemisiİlk kantinYenebilir ilk çikolata1821Doğal gazın ilk kullanımı (New York'ta,sokak ışıklarında)İlk boks dergisi (The Fancy, Londra)Ağız armonikası (Berlin)1823İlk doğum kontrolü kampanyası (Haziranayında, Londra'da başladı)Konuşan bebek ("Anne, baba" diyebilenbebekler, Paris'te yapıldı.)1824İlk cankurtaran yeleği (30 Nisan 'daİskoçyalı kaptan John Franklin yaptı).İlk kamuoyu araştırması (24 Temmuz)İlk lastik balon1826İlk doğum kontrolü kitabı (Şubat ayında,Londra'da yayınlandı)İlk poşet çayDoğadan bir görüntü veren ilk fotoğrafİlk gaz sobasıİdam cezasının kaldırılması1827İlk kibrit (7 Nisan)1828Demiryolunda ilk ölümKakaonun Avrupa'ya gelişi1829Tam sayfa ilk gazete ilanı (1 Ocak)Üniformalı ilk polis birliği (12 Mart)İlk otobüs

368

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 369: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Banyolu ilk otel odası (16 Ekim)İlk kutlama kartları1830İlk tren istasyonu (Baltimore, 7 Ocak)İlk buharlı itfaiye aracı (Londra, 5 Şubat)Buharlı ilk yolcu treni (6 Mayıs)İlk çim biçme makinesi üretimi (18 Mayıs)Görevde öldürülen ilk polis (29 Haziran)Kazada can veren ilk tren yolcusu (15Eylül)Trenle taşınılan ilk posta (11 Kasım)İlk kör piyanist (Claude Montal, Paris)İlk elastikİlk amatör tiyatro topluluğu (CambridgeÜniversitesi)İlk parafin üretimi (Almanya veÇekoslovakya 'da gerçekleştirildi)1831İlk askeri tren (30 Haziran)Elektrik transformatörü (Michael Faraday,Londra, 29 Ağustos)Atlantik'i buhar gücüyle aşan ilk gemi (4Eylül)İlk dişçi koltuğu (Londra)1832İlk bale giysisi (12 Mart)İlk dinamo (Paris, 3 Eylül)Tirajı 100 bini aşan ilk gazete (PennyMagazine, Londra).İlk spor yazarı (William Trotter Porter,Baltimore Traveller gazetesi)1833Full-time çalışan ilk itfaiye birliği (1 Ocak)İlk özel dedektiflik bürosu1834Kendinden yapışkan ilk posta pulu(Ağustos)Atsız bir arabanın yol açtığı ilk kaza (JohnScott Russel, buharlı arabasıylaİngiltere'de 5 kişiyi ezdi, 29 Temmuz)İlk demiryolu sinyalizasyonuİlk körler derneğiİlk poker (Mississippi Nehri üzerinde birgemide oynandı)

1835Gazetede ilk satranç köşesi (Bell's Life inLondon, 4 Ocak)İlk devlet demiryolu (Belçika, 5 Mayıs)İlk elektrik ampulü (25 Temmuz)İlk jinekoloji koğuşu (Dublin, RotundaHastanesi)"Sağdan gidiniz" kuralının ilk uygulanışı(Fransa)

1836İlk özel eğitimli hemşire (Almanya, 20Ekim)İlk satranç dergisi (La Palamede, Paris)İlk yataklı vagon

1837Körler için ilk dergi (ABD, Ocak)İlk elektrik motoru (25 Şubat)İlk tren biletleri (İngiltere, Nisan)İlk paraşüt kazası (Robert Cocking'inölümü, İngiltere, 24 Temmuz)İlk yüzme yarışı (6 Ağustos, Londra)İlk galvanize demir (25 Ağustos, Londra)İlk kadınlar koleji (8 Kasım)İlk haber ajansı (Agence Havas, Paris)

1838Mors alfabesinin geliştirilmesi (New Jersey,ABD, 8 Ocak)İlk. hazır zarf (1 Kasım)

1839Ay'ın ilk fotoğrafı (Louis Daguerre, Paris,2 Ocak)İlk fotoğraf sergisi (Paris, 24 Haziran)İlk istasyon oteli (Eylül)İlk vulkanize kauçuk (Charles Goodyear,ABD, Aralık)Yapay ışıkla ilk fotoğraf (Londra, Aralık)İlk metal gövdeli savaş gemisiİlk elektrikli lokomotifİlk bisikletİlk mikrofilmİlk yapay gübre

1840İlk dişçilik okulu (İngiltere, 1 Şubat)İlk fotoğraf stüdyosu (4 Mart)İlk pul koleksiyoncusuTrenlerde ilk grup ve öğrenci indirimiİlk müzik-holİlk fotoğrafçılık derneğiKayakla ilk yüksek atlayış (Norveç)Saksofon (Belçikalı Adolphe Sax buldu)İlk çıplak fotoğraf (Paris'te, N.P.Lerebouis çekti)

1841İlk dedektif öyküsüÜç boyutlu ilk fotoğrafİlk sıkmalı tüpİlk ekspres tren seferiElektrikli ilk sokak lambasıİlk futbol kulübü

369

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 370: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1842İlk anestezi (30 Mart)İlk çamaşırhaneİlk tam sayfa resimli gazete ilanı (10Temmuz)1843Tiyatroda ilk matine (New York, 25Aralık)İlk kayak yarışması (Trömso, Norveç)İlk sabun tozuÜretilen ilk sigaraİlk kadın fotoğrafçı1844İlk basın telgrafıHotelde ilk balayı dairesiİlk air condition1845İlk havalı (pnömatik) lastik (10 Aralık)İlk eronatik dergisi (The Bolloon, Londra)İlk reklam takvimi (New York'ta AuburnSigorta Şirketi bastırdı)İlk kabartma tozu1846İlk sahra gazetesi (6 Haziran)İlk beyzbol maçı (New Jersey, 19 Haziran,Nine-Knickerbocker)İlk dergi fotoğrafı (Haziran)İlk haki üniformaİlk savaş fotoğrafı1847Çift katlı otobüs (Nisan)İlk komünist partisi (1 Haziran)İlk fotoğraf dergisi (Le Daguerrotype,Paris)Bağımsızlığını kazanan ilk Afrika ülkesi(Liberya, 26 Temmuz)İlk taksimetre (Londra)1848İlk medyumlar (31 Mart)İlk beyaz olmayan parlamenter (22Ağustos)Gazetede ilk hava raporu (31 Ağustos)İlk çikletİlk model uçakİlk emniyet kemeri1849İlk kadın doktorİlk uluslararası yat yarışı (Bermuda, 8Mayıs)İlk kaza sigortasıİlk telefonİlk satranç turnuvasıİlk kuru temizleme

1850İlk resimli posta pulu (1 Ocak)İlk tren feribotu (7 Şubat)İlk blucinİlk soğutma tesisi1851Uluslararası sergi (1 Mayıs, Londra)İlk kokteyl salonuİlk dondurma fabrikasıEv tipi ilk dikiş makinesiİlk oftalmoskop1852İlk erkekler genel tuvaleti (2 Şubat)İlk bayanlar genel tuvaleti (11 Şubat)İlk yivli ağızlı şişe (F. Joseph Beltzung,Fransa, 15 Nisan)Elektrikli ilk alarm sistemi (ABD, 28Nisan)İlk hava gemisiİlk akordeon (M. Bouton, Paris)İlk işçi kulübüİlk pul albümüİlk model (Bayan Marie Worth)1853İlk akvaryum (21 Mayıs, Londra HayvanatBahçesi)Otelde ilk bayan garsonİlk cipsİlk deri altı şırınga (Fransız CharlesGabriel Pravaz buldu)1854Kenarları tırtıllı ilk posta puluİlk bebek yarışması (14 Ekim)İlk su yumuşatma tesisleri (İngiltere)İlk parafin lambası1855İlk kompütürİlk sismograf (Deprem kayıt aygıtı, İtalyanLuigi Palmici tarafından bulundu)1856İlk yapay solunum (Londra, 12 Nisan, St.George's Hastanesi)İlk sekiz saat çalışma hakkı (21 Mayıs'taAvustralya'da tanındı)İlk dedektif romanıİlk sualtı fotoğrafı

1857Jokerli ilk oyun kâğıdıKörler için ilk kitaplık1858Uluslararası ilk yüzme yarışması (9 Şubat,Melbourne)

370

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 371: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Elektrikli ilk hırsız alarmıİlk çelik gemiUcu silgili ilk kurşunkalemİlk parmak izleriİlk tonikHavadan ilk fotoğrafElektrikle çalışan ilk deniz feneriAsfaltlanan ilk cadde (Paris)Sigara içen ilk kadın

İlk evcil kuş yarışmasıİlk menajerlik bürosu1859İlk moda dergisi (Ocak)İlk işçi partisi (22 Mart)İlk köpek yarışmasıElektriğin, evde ilk kullanımı (Temmuz)İlk işçi milletvekiliİlk Pulmann vagonİlk trapez gösterisiİlk gezici kitaplıkİlk çocuk bahçesi1860İlk güneş tutulması resmi (8 Temmuz,ispanya, Fr. Secchi çekti)İçten patlamalı motor üretimiİlk Dry Martini

1861İlk fırtına uyarısıİlk renkli fotoğrafİlk hava tahminiİlk posta kartı1862İlk pul kataloğuİlk otomobilİlk pul dergisiİlk termoplastikİlk yaya geçidi1863İlk metro (10 Ocak)İlk faksimile (16 Şubat)Uluslararası ilk Kızılhaç Örgütü (17 Şubat)İlk atletizm kulübü (Haziran)İlk ağır siklet boks şampiyonası (8Aralık'ta İngiliz Tom King, ABD'li JohnC. Heenan'ı yendi)İlk restoran-vagonİlk petrol tankeriİlk hastane treniİlk dinamit1864Denizaltı tarafından batırılan ilk gemi (17Şubat)İlk etsuyu özü

İlk motorlu tekneİlk polis kaskıİlk balina gemisi1865İlk hız limiti (5 Temmuz)İlk kadın doktor (28 Eylül)İlk petrol boru hattı (Ekim)İlk cep çakmağı (7 Kasım)İlk pul müzayedesi (29 Aralık, Paris)İlk hediye kuponu1866İlk kadın dişçi (21 Şubat)İlk çelik köprü (Paris)1867Mikropsuz ortamda yapılan ilk ameliyat(17 Haziran, İskoçya)Manş'ı kanoyla ilk geçiş (19 Ağustos)Parlamento seçimlerinde oy veren ilk kadın(26 Kasım)Otomatik satış makinesi1868Kadınlararası ilk bisiklet yarışı (Fransa, 1Kasım)İlk kapalı salon atletizm yarışmaları (11Kasım)İlk trafik lambası (10 Aralık)İlk resimli çikolata kutusuİlk torpidoİlk holding (Pennsylvania Co.)İlk futbol turnuvası (İngiltere)

1869Uluslararası ilk bisiklet yarışı (6 Mart,Londra)İlk krematör (10 Mart)İlk bisiklet dergisi (La Velocipede Illustre,Paris, 19 Haziran)İlk margarin (15 Temmuz)1870İlk kadın borsa bankeri (19 Ocak)İlk tüp geçit (2 Ağustos)İlk daktilo üretimi (Ekim)Tümüyle metal gövdeli ilk bisiklet1871İlk yarım ton fotoğraf (Mayıs)İlk postayla sipariş servisi (15 Eylül)İlk kadınlar kulübüSirkte ilk güvenlik ağıİlk rüzgâr tüneli1872İlk ulusal park (Yellowstone, 1 Mart)İlk futbol kupa finali (Londra, 16 Mart,Wanderers: 1—Royal Engineers: 0)

371

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 372: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Resimli ilk posta kartıYehova Şahitleri'nin çıkışı1873İlk cep sözlüğüİlk gazete fotoğrafı (2 Aralık)İlk daktilo mağazası1874Fidye için kaçırılan ilk çocuk (CharleyRoss, 1 Temmuz, ABD)İlk DDT (1 Ağustos, Fransa)İlk yaz okulu (New York, 4 Ağustos)İlk bayan bisikleti1875İlk silahsızlanma kampanyası (BarışDerneği, Liverpool, 23 Ocak)Manş'ın yüzülerek ilk geçilişi (24-25Ağustos, Matthews Webb, 22 saat)Elektrikle aydınlatılan ilk fabrika(Almanya)İlk telif ajansıİlk daktilo memuresiElektrikle aydınlatılan ilk istasyon (Garedu Nord, Paris)1876İlk krematoryum (22 Ocak)Atlantik'i tek kolla yüzme (AlfredJohnson, 11 Ağustos, 57 gün)İlk cinsel eğitim1877Uzun mesafeli ilk telefon görüşmesi (292Km, 3 Nisan)İlk telefon santralı (17 Mayıs)İlk torpido bot (HMS Lightning, Mayıs,İngiltere)İlk fonograf (6 Aralık)Savaşta ilk telefon kullanımı (Hindistan)İlk daktilo kursuKızılay Derneği'nin kuruluşu (Türkiye)1878Torpidoyla batırılan ilk gemi (25 Ocak,Batum 'da Türk gemisi)İlk full-time santral görevlisi (28 Ocak)İlk fonograf üretimi (24 Nisan)İlk donmuş et (Le Havre'dan BuenosAires'e gönderildi, 7 Mayıs)Kadın santral görevlisiEsperanto'nun çıkışı (17 Aralık)Kadın polisiye yazarı1879İlk karavan tatili (29 Ocak)İlk mağazalar zinciri (22 Şubat)Sakarin (27 Şubat'ta Baltimore'da, JohnsHopkins Üniversitesi'nde Constantine

Fahlberg ve Prof. Ira Remsen tarafındanbulundu)Asansör takılan ilk işhanı (Eylül)Telefonlara numara verilmesi1880İlk radyo-telefonTelefonla cepheden haber veren ilk savaşmuhabiri (19 Nisan)Elektrikli asansörMinyatür elektrik motoruErkek kol saati1881İlk sosyalist parti (8 Haziran, İngiltere)Madenci lambası (8 Haziran, İngiltere)Stereofonik ses sistemi (30 Ağustos,Fransa)Elektrik santralı (1 Ekim)İlk hidrolik ekskavatör1882Yeraltı telefon kablosu (16 Nisan, ABD)İlk troleybüs (27 Nisan, Berlin)Elektrikli ütü (6 Haziran, New York)Elektrik mühendisliği okulu (1 Temmuz,Londra)Elektrikle aydınlatılan ilk Noel ağacı(Aralık)Elektrikli vantilatörDonanma eğitim gemisi (George Stage,Danimarka)Judo (Tokyo'da, Kadokan Enstitüsü'nde,Dr. Jogoro Kano geliştirdi)1883İlk benzinli otomobilİlk polis koleji (Paris)İlk buji (Paris)

1884İlk reklam yarışması (Mart, ABD)İlk lokal anestezi (15 Eylül)Jetonlu tartı makinesi (13 Aralık)Buhar türbiniİlk mikrofilm kitaplığı (Paris)1885İlk apandis ameliyatı 4 Ocak)İlk profesyonel futbol ligi (İngiltere, 20Haziran)Eldivenle yapılan ilk ağır siklet dünyaboks şampiyonluğu maçı (29 Ağustos,Cincinnati, John L. Sullivan "ABD",ile Dominick McCaffery'yi "ABD"yendi)İlk self-servis kafeterya (4 Eylül, NewYork)İlk benzin pompası (5 Eylül)

372

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 373: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İlk motosiklet (W Kasım)İlk güneş gözlüğü (Philadelphia)1886İlk Coca Cola (29 Mart, ABD)İlk benzin motorlu tekne (Ağustos)İlk kadın yontusu (11 Ekim)Briçin çıkışıTorpido yüklü denizaltıOtomatik bilet makinesi1887Başkentler arasında ilk telefon bağlantısı(Paris-Brüksel, 24 Şubat)İlk kadın belediye başkanı (17 Mart)İlk motor yarışı (20 Nisan)İlk hatıra pulu (Temmuz)İlk reklam fotoğrafı (11 Kasım)İlk sosyalist parlamenterİlk elektrokardiyogramİlk elektrikli ısıtıcıİlk Esperanto metinİlk kontakt lens1888İlk toplama makinesi (Ocak)Politik karikatür yayınlanması (2 Şubat)Havalı bisiklet lastiği (28 Şubat)İlk haber fotoğrafı (10 Mart, IllustratedLondon Nevs)Otomobil üretimi (16 Mart)Yuvarlak plak çalabilen pikap (16Mayıs)İlk güzellik yarışması (19 Eylül)İlk sinema filmi (Ekim)İlk foto-finiş aygıtı (New Jersey)İlk otobüsİlk motor bayii1889İlk motorlu araç vergisi (1 Ocak)Bilgi işleyebilen ilk kompütür (8 Ocak)Havalı lastikli ilk yarış bisikleti (Belfast,18 Mayıs)Esperanto gazete (Nuremberg, 1 Eylül)İlk müzik kutusu (23 Kasım)Yaratıcı reklam ajansıİlk benzinli traktörİlk elektrikli fırınİlk açlık greviİlk bulaşık makinesiİlk jetonlu telefonElektrikli ilk dikiş makinesi1890Futbolda ilk kale ağları (İngiltere, 1Ocak)İlk elektrikli sandalye (6 Ağustos)İlk elektrikli metro (4 Kasım)

İlk epidiyaskop1891İlk emekli maaşı (1 Ocak)İlk plak dergisi (Phonogram, ABD, 1Ocak)İlk telefon link hattı (Londra-Paris, 1Nisan)İlk pul makinesi (Mayıs)İlk moda fotoğrafı (4 Kasım)İlk küvözİlk plak kataloguİlk diş macunu tüpü1892İlk basketbol kuralları (15 Ocak)Poliste ilk parmak izi bürosu (31 Mart)İlk otomatik telefon görüşmesi (3Kasım)Futbolda ilk büyük transfer (AstonVilla, Willie Groves için 100 sterlinödedi)İlk psiko-analiz (Sigmund Freud,Viyana'da yaptı)İlk seyyar banka (Yeni Zelanda)İlk termos (İngiltere)İlk kadın sürücü1893İlk film stüdyosu (1 Şubat)İlk yakın çekim (2 Şubat)Hızı saatte 100 mili aşan ilk tren (9Mayıs, Sirakuza, 102.8 m/s)İlk dizel motoru (10 Ağustos)İlk park yasakları (14 Ağustos)İlk plakalar (14 Ağustos)İlk ehliyet (14 Ağustos)İlk destroyer (28 Ekim)İlk renkli gazete ilavesi (19 Kasım)İlk fermuar1894İlk striptiz (13 Mart)Sinema filmlerinin ilk ticari gösterimi(14 Nisan)İlk spor filmi (14 Haziran)Denizaşırı ilk futbol deplasmanı(Sunderland FC, ABD'ye gitti)1895Soyluluk unvanı alan ilk tiyatrocu (24Mayıs)İlk benzinli motor yarışı (11 Haziran)İlk haber filmi (20 Haziran)İlk film aktörü (28 Ağustos)İlk komedi filmi (28 Aralık)X ışınlarının tıpta ilk kullanımı (Viyana,28 Aralık)İlk servis istasyonu

373

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 374: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Otomobil kullanan ilk doktorİlk kadın futbol kulübü (İngiltere)İlk voleybol (ABD)1896Aşırı hızdan ceza yiyen ilk sürücü (28Ocak)İlk ışın tedavisi (Chicago, 29 Ocak)İlk kiralık araba (Ocak)İlk modern olimpiyatlar (Atina, 6Nisan)Sinemada ilk öpüşme sahnesiİlk sinema (26 Haziran)İlk araba hırsızlığı (9 Haziran)İlk otomobil kazası (17 Ağustos)İlk kalp ameliyatı (9 Eylül)İlk motosiklet yarışı (20 Eylül)İlk otomobil sigortası (2 Kasım)İlk film dergisi (Phonoscope, NewYork, 15 Kasım)Yapay ışık kullanılan ilk stüdyo (Kasım)İlk radyo (12 Aralık)İlk taksiİlk IQ testiİlk numara kadranlı telefon1897Geniş ekranlı ilk film (17 Mart)İlk röntgen filmi (Glascow'da Dr.Macintyre, bir kurbağanın dizini çekti.)Filme alınan ilk savaş (Türk-YunanSavaşı, Nisan)İlk taksimetre (Mayıs)İlk reklam filmi (5 Ağustos)İlk sarhoş sürücü (10 Eylül)İlk radyo istasyonu (Kasım)İlk kiralık kostümcüİlk plak kayıt stüdyosuİlk portatif daktilo1898Öldürülen ilk şoför (12 Şubat)İlk tampon (21 Mayıs)Ehliyet alan ilk kadın (Mayıs)Dikenli telden çitlerİlk posta kamyoneti (17 Haziran)İlk kadın mimarİlk profesyonel basketbol ligi (ABD)İlk hoparlörİlk masatenisiİlk ağır çekim filmİlk Pepsi-Cola

1899İlk motosiklet kazası (11 Şubat)İlk radyo imdat çağrısı (17 Mart)Orduda motosikletlerin ilk kullanımı (30Mart)

İlk aspirin üretimi (Mayıs)İlk yürüyen merdiven (9 Haziran)İlk garajİlk polis köpeğiİlk periskop

1900İlk otoyol (1 Ocak)İlk sesli film (15 Nisan)Uluslararası ilk otomobil yarışı (14Haziran)İlk senaryoİlk kadın film yönetmeni (Alice Guy,Fransa)

1901Çok katlı ilk araba parkı (Mayıs)İlk kulaklık (İşitme aygıtı)İlk jiletİlk Nobel ödülleri (12 Aralık)İlk tenis turnuvası (14 Aralık)İlk kalp masajı Norveç, Dr. KristianIgelsrud)İlk fan kulübüİlk yoğun otomobil üretimiİlk elektrikli radyoİlk otomatik süpürge

1902İlk motosiklet dergisi (Londra, 17 Şubat)Otomatik demiryolu sinyalizasyonuUluslararası Adalet Divanı'nın kuruluşu(Labtey)Kauçuk kaplı tenis raketiOşkin oyunuOyuncak ayı "Teddy"Kiralık filmler

1903Telefon kulübesi (Mayıs)İlk kovboy filmi "Western" (21 Eylül)İlk çocuk tiyatrosu (New York, Eylül)Halkla ilişkiler bürosuİlk polis otosuİlk uyku hapı (A.G. Bayer, Almanya)

1904Gazete fotoğrafçılığının kuruluşuİlk zırhlı askeri araç üretimi (Austro-Daimler)Off-set baskı makinesiİlk uzunçalarÇift taraflı ilk plaklarİlk jeotermal enerji santralı (Tuscany,İtalya)

374

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 375: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1905İlk sörf kulübü (Hui Nahlu Sörf Kulübü,Hawaii)İlk otomatik seçmeli müzik kutusuİlk helikopterİlk benzin istasyonuMotosikletli ilk polis devriyesiİlk portatif elektrik süpürgesiİlk otomatik pul satma aygıtı

1906Havalı tekerlekli ilk uçakİlk Grand-Prix otomobil yarışı (26Haziran)İlk kornaİlk uçak yapım şirketiİlk radyo yayınıİlk dizel denizaltılarİlk çizgi filmİlk film müziği

1907İlk kadın milletvekili (15 Mart)İlk model-uçak yarışması (Mart)İlk Anneler Günü (10 Mayıs'ta AnnaJarvis tarafından kuruldu)İlk deterjan (Persil, 6 Haziran, Almanya)İlk hava kuvveti (1 Temmuz)Dizel motorlu ilk gemi (Djelo adlı Rustankeri)İlk elektrikli çamaşır makinesiİlk fotokopi aygıtı

1908İlk izci birliği (26 Ocak)İlk radyo dergisi (Modern Electrics, NewYork, Nisan)İlk takviyeli otomobil (30 Mayıs)İlk uluslararası futbol karşılaşması (6Haziran, Viyana, İngiltere: 6-Avusturya: 1)İlk film eleştirisi (Haziran)İlk kadın uçak yolcusuİlk uçak kazasıHavadan çekilen ilk filmİlk korku filmi

1909İlk renkli film (26 Şubat)İlk kemoterapik ilaç (Salvarsan 606,Frankfurt, Mayıs)İk dizel motorlu yolcu gemisi (Romanya,24 Haziran)İlk askeri uçak (2 Ağustos)İlk kadın pilot (22 Ekim)

İlk hava subayı (26 Ekim)Uçaktan çekilen ilk fotoğrafİlk dizel savaş gemileri (Rusdonanmasındaki "Kars" ve "Ardahan"adlı gemiler)İlk sutyenİlk toplu Noel ağacıİlk kadın otobüs biletçisiİlk planör kulübü

1910İlk pilot lisansı (1 Ocak)İlk opera yayını (13 Ocak)İlk havadan bilgi toplama (9 Haziran)İlk Babalar Günü (19 Haziran)Uçakta ilk telsiz (27 Ağustos)İlk kadın polis (12 Eylül)Gemiden havalanan ilk uçak (14 Kasım)İlk neon aydınlatması (3 Aralık)İlk sentetik çorapİlk günlük radyo yayınıİlk elektrikli mikser

1911Uçaktan atılan ilk bomba (7 Ocak, SanFrancisco)Gemiye inen ilk uçak (18 Ocak)İlk uçak postası (18 Şubat)İlk charter uçuşu (28 Haziran)İlk cam sileceği (5 Temmuz)Savaşta kullanılan ilk uçak (23 Ekim)İlk hava saldırısı (Libya, 1 Kasım)İlk renkli Western filmi (Fate, İngiltere)İlk portatif askeri telsizYol kenarlarındaki ilk beyaz çizgilerİlk film senaryosu

1912Uçaktan yapılan ilk propaganda (15 Ocak)Havadan ilk keşif fotoğrafı (24 Şubat)Uçaktan paraşütle ilk atlayış (1 Mart)Uçak savaşında ilk olay (31 Mart)Hareket halindeki bir gemiden kalkan ilkuçak (18 Mayıs)İlk motor müzesi (31 Mayıs)Savaşta kullanılan ilk motorlu ambulans (8Haziran)Savaşta tutsak düşen ilk pilot (11 Eylül)Üç renkli ilk film (15 Kasım)Savaşta ölen ilk pilot (Kasım)İlk uçak gemisiİlk briç oyunuİlk film ödülleriNeon ışıklı ilk reklam panosuİlk dizel lokomotif

375

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 376: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Şelf servisle alışveriş yapılan ilk mağaza

1913Otomatik totalizatör (Mart)İlk film arşivi (9 Nisan)Dört motorlu ilk uçak (Grand, Rusya, 13Mayıs)Uçaktan paraşütle atlayan ilk kadın (21Haziran)Renkli ve sesli ilk film (Haziran)İlk paslanmaz çelik üretimi (İngiltere, 20Ağustos)İlk otomatik pilot (New York, Ağustos)İlk çapraz bilmece (21 Aralık)İlk portatif gramofonPlağa alınan ilk senfoniİlk hafif makineli (ABD)Çizgi filmlerin ilk hayvankahramanı

1914İlk havayolu hattı (1 Ocak)Uçakta ilk yemek servisi (29 Haziran)İlk hava çarpışmasıİlk gözyaşı gazıSualtında ilk film çekimi35 mm'lik kameraHavadan kargo nakliFoxtrot dansının çıkışıSentetik kauçukPlak kitaplığı

1915Savaşta kullanılan ilk gaz (Gözyaşı gazı, 3Ocak, Bolimav'da Ruslara karşı Almanlarkullandı)İlk alev tabancaları (26 Şubat'ta,Malancourt'ta Almanlar Fransızlara karşıkullandı)İlk gaz maskesi (İngiltere, Sir RobertDavis, Mayıs)İlk tank (İngiltere, 8 Eylül)Atlantik aşırı doğrudan ilk radyo-telefoniletişimi (21 Ekim)İlk güdümlü füze (ABD)İlk caz orkestrasyonu

1916

Uçakta ilk radyo-telefon (Şubat)Tankın savaşta ilk kullanımıİlk doğum kontrol kliniğiBeyazperdede ilk çıplak sanatçı (AnnetteKellerman, 17 Ekim)

İlk rehber köpeklerİlk takma kirpik (ABD)İlk oje (ABD)

1917İlk technicolor film (Şubat)İlk caz plağı (7 Mart)İlk hava postası pulu (Mayıs)Uluslararası ilk uçak postası (Mayıs)İlk teleks servisi (ABD)İlk kadın bakanİlk komünist hükümetİlk uzun metraj çizgi film

1918İlk tank çarpışması (24 Nisan, Fransa)Tümü metal alaşımlı ilk uçak (Junkers,Almanya)İlk tanksavar (13 mm T-Gewehr 18,Almanya)

1920İlk renkli çizgi film (8 Şubat)Orkestra konseri yayını (Nisan)Kamuya açık ilk radyo-telefon servisi (16Temmuz)İlk haber yayını (20 Ağustos)Radyo programlarının gazetede ilk yayını(20 Ağustos)İlk sivil uçak felaketi (14 Aralık)İlk hidrolik otomobil freniİlk çıplaklar kampı (Almanya)Kürtajın serbest bırakılmasıKiralık ilk karavan

1921Radyoda ilk hava raporu (3 Ocak)Radyoda ilk spor programı (11 Nisan)Insulin'in bulunuşu (27 Temmuz)Havadan tarımsal ilaçlama (3 Ağustos)Mayolu güzellik yarışması (7 Eylül)İlk pazar-araştırma şirketi (ABD)İlk toplama kampıRadyoda ilk çocuk programıDizel motorlu trenlerin sefere konmasıÜç boyutlu ilk renkli film

1922İlk slalom yarışı (6 Ocak, İsviçre)İnsulinle tedavi edilen ilk şeker hastası (11Ocak)İlk kabin memuru (2 Nisan)İlk otomobil radyosu (Mayıs)İlk radyo oyunu (3 Ağustos)

376

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 377: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Radyoda ilk reklam (14 Ağustos)İlk BBC programı (14 Kasım)İlk nakliye uçağı (30 Kasım)9.5 mm'lik gösterici (Aralık)Metroda ilk otomatik kapı

1923Radyoda konuşan ilk parlamenter (22şubat)İlk canlı caz konseri (Boston, 14 Nisan)Wembley'de ilk kupa finali (28 Nisan,Wanderers: 2- Westham: 0)Havadan askeri birlik nakli (Nisan)16 mm'lik kamera (5 Temmuz)İlk dizel kamyon (Ağustos)Grand Prix kazanan ilk takviyeli yarışotomobili (9 Eylül)İlk kadın işçi milletvekili (6 Kasım)9.5 mm'lik kamera (Kasım)İlk buldozer (ABD)Elektrikli cam sileceği

1924İlk gaz odası (8 Şubat)İleriye doğru uçabilen ilk helikopter (14Nisan)İlk kokteyl parti (26 Nisan)İlk kadın büyükelçiİlk Leica fotoğraf makinesi (Almanya)

1925BBC'de istek programı (8 Ocak)Borsada ilk kadın üyeAçık yarışa katılan ilk kadın jokey (8Ekim)İlk motel (12 Aralık)İlk demiryolu müzesi (İngiltere)Uzun metrajlı ilk sesli filmTümüyle elektrikli ilk gramofonİlk renkli reklam filmi

1926İlk sanat sineması (14 Ocak)TV'nin halka ilk tanıtımı (27 Ocak)Sıvı yakıtlı ilk roket (ABD, 16 Mart)Yön belirleyen yol çizgileri (22 Mart)Elektrikli ekmek kızartma makinesi (ABD)Manş'ı yüzerek geçen ilk kadın (ABD'liGertrude Ederle, 6 Ağustos, 14 saat 34dakika)İlk gizli kamera (ABD)Buharlı ev tipi ütü (ABD)

1927Atlantik'i aşan ilk yolcu uçağı (4 Haziran)Renkli alınan ilk tele-foto (26 Haziran)İlk disk-jokey (7 Temmuz)Uçakta, 1. ve 2. mevki uygulaması (Ekim)Atletizmde çıkış kutularıElektrikli müzik kutusuElektronik TV sistemi

1928Atlantik aşırı TV yayını (9 Şubat)Amatör film yarışması (15 Şubat)İlk TV dergisi (Television, Londra, Mart)Plağı otomatik olarak değiştiren gramofon(Nisan)İlk televizyon servisi (11 Mayıs)İlk TV alıcısı üretimi (Haziran)İlk renkli TV yayını (3 Temmuz)16 mm renkli film (Temmuz)TV'de ilk haberler (22 Ağustos)İlk TV oyunu (11 Eylül)Penisilinin bulunuşu (Eylül)Yapay akciğer (12 Ekim)TV belgeseli (Ekim)İlk sesli Western (25 Aralık)İlk TV kaydı

1929Penisilinin ilk klinik kullanımı (9 Ocak)İlk akademi ödülleri (16 Mayıs)Uzun metrajlı ilk sesli ve renkli film (28Mayıs)TV'de gösterilen ilk film (19 Ağustos)TV'de ilk baleİlk senkromeşli arabalar (Cadillac, LaSalle)İlk teypİlk TV-telefonİlk station-wagon (ABD, Ford Model A)

1930İlk dondurulmuş besin (6 Mart)Gazetede TV programlan (Daily Express,11 Nisan)İlk TV röportajı (29 Nisan)İlk hostes (15 Mayıs)Futbolda ilk Dünya Kupası finali (30Temmuz, Montevideo, Uruguay:4-Arjantin: 2)Uluslararası ilk briç karşılaşması (15 Eylül)İlk TV reklamı (5 Kasım)TV için yapılan ilk filmİlk süpermarketİlk dizel traktör

377

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 378: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1931Elektrikli traş makinesi (18 Mart, Schick,ABD)TV'de ilk harici yayın (8 Mayıs)Sigara paketlerine selefon ambalaj (Mayıs)Manş'ı planörle ilk aşış (19 Haziran)Sözleşmeli ilk TV sanatçısı (21 Temmuz)TV'de ilk boks maçı (25 Ağustos, MickeyWalker-Benny Leonard, ABD)33 devirli ilk uzunçalar (17 Eylül)İlk kan bankasıKauçuk köpüğünden ilk ürünler

1932Otelde ilk TV'li oda (Şubat)TV'de ilk eğitim programı (5 Şubat)İlk olimpiyat köyü (10. Olimpiyatlar içinLos Angeles'ta yapıldı)İlk film festivali (6 Ağustos)8 mm'lik kamera (Ağustos)Belgesel TV dizileriFiyatı da gösteren otomatik benzinpompası (1 Kasım)Uluslararası ilk TV yayını (8 Kasım)Pnömatik traktör lastikleri

1933Eğitim amaçlı TV istasyonu (25 Ocak)Saati söyleyen telefon numarası (14 Şubat)Politen üretimi (Mart)Arabalı sinema (9 Haziran)Aerogram (15 Temmuz)İlk elektron mikroskobu (Berlin'de M.Knoll ve E.Ruska yaptı)Kargo da taşıyabilen yolcu uçakları(Boeing 247)İlk mizah kitabıİlk askeri walkie-talkieİlk paraşüt kulübü

1934İlk düzenli transatlantik hava postası (3Şubat)Radar (20 Mart)Kedi gözlerinin kullanılmaya başlanması(Nisan)TV'de opera (6 Temmuz)Monopol oyunuİlk TV sunucusuİlk gezici TV vericisi

1935İlk elektronik TV alıcısı (Ocak)Ulusal film arşivi (4 Şubat)

Nitelikli TV yayını (22 Mart)Videodisk (Haziran)Park-metre (16 Temmuz)Örnekleme yöntemiyle kamuoyu yoklaması(Temmuz)Radarlı ilk gemi (Eylül)Pilli işitme aygıtı (Ekim)Plastik bantlı teypStereofonik filmÖzel muhafızlar

1936İlk pop-müzik listesi (4 Ocak)Halka açık TV-telefon servisi (1 Mart)İlk kitap kulübü (Mayıs)İlk hava işgali (Ağustos)İlk canlı futbol yayını (15 Kasım, Berlin,Almanya-İtalya)TV'de ilk kadın programıİlk floresan lambaHaftada 5 iş günü yasası (Yeni Zelanda'dabenimsendi)8 mm renkli film

1937TV için yazılan ilk oyun (19 Ocak)Naylon üretimi (16 Şubat)Uçakta radar (Mart)Hava savunmasına yönelik ilk radaristasyonu (Mayıs)İlk arkadaş bulma bürosu

1938TV'de ilk sirk (4 Ocak)Nitelikli ilk renkli TV (4 Şubat)Floresan lamba üretimi (1 Nisan)İlk TV dizisi (15 Nisan)Süpermen dizisinin başlangıcı (Haziran)Naylon diş fırçası (Eylül)Balonla alkol ölçümü (31 Aralık, ABD)LSD'nin bulunuşu (İsviçre)İlk neskafe

1939Otomatik araba yıkama (İngiltere, 27Şubat)İlk jet uçağı (24 Ağustos)Önceden pişirilip soğuk satılan besinlerDDT'nin böcek öldürücü olarakkullanılmasıBatman dizisinin başlangıcıAntibiyotiklerin ilk klinik kullanımıKing-Size sigaralar

378

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 379: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1940İlk naylon çorap (15 Mayıs)İlk saf penisilin (24 Ağustos)İlk Jeep (Eylül)Otomatik transmiyonlu ilk araba (ABD,Oldsmobile)

1941İlk kadın kameraman (Sovyet TamaraLobova, 23 Ocak)Fırlatmalı pilot koltuğu (2 Nisan)Renkli TV servisi (1 Haziran)İlk aerosol (3 Ekim)Havadan yere roket taşıyan ilk uçak(Sovyet, Ulyişin 2)İlk terilen (İngiltere)

1942İlk altın plak (10 Şubat)İlk naylon paraşütİlk bazuka (ABD)Karadan karaya ilk füze (Alman VI, 24Aralık)Helikopter seri üretimi

1943İlk profesyonel kadın jokey (27 Nisan)İlk tükenmez kalem (10 Haziran)İlk elektronik kompütür (Aralık)

1944Savaşta ilk helikopter (2 Ocak)İlk jet uçağı üretimi (Mayıs)İlk jet bombardıman uçağıİlk jet savaş uçağıİlk hi-fi plaklarilk böbrek makinesi

1945İlk atom bombası denemesi (16 Temmuz)Atom bombasının savaşta ilk kullanımı (67Ağustos)İlk sivil Jeep (4 Eylül)

1946Genel amaçlı elektronik kompütür (Şubat)İlk bikini (5 Temmuz)Gemiden havalanan ilk jet (21 Temmuz)İlk vinilit plak

1947İç lastiksiz ilk tekerlek (11 Mayıs)Ses ötesi ilk uçuş (14 Ekim, ABD)

Ev tipi ilk teyp1948İlk TV ödülü (BBC yapımcısı GeorgeM.O'Ferrall'e, 21 Nisan)İlk Land-Rover (30 Nisan)İlk uçak korsanlığı (16 Haziran)İlk transistör (30 Haziran)

194945 devirli ilk plak (ABD, Şubat)İlk kapalı devre TV (EMI, Mayıs)İlk jet yolcu uçağı

1950İlk jet postası (18 Nisan)İlk kredi kartı (Diners Club, New York,Mayıs)İlk böbrek nakli (Chicago, 17 Haziran)İlk jet savaşı (Kore, 8 Kasım)Önceden doldurulmuş ilk teyp bantları

1951İlk röntgen filmi (9 Ocak)İlk dünya güzellik yarışması (19 Nisan)İlk renkli TV dizisi (26 Haziran)İçinde canlı bulunan ilk uzay uçuşu(Aralık)

1952İlk jet havayolu servisi (2 Mayıs)İlk sinerama (30 Eylül)İlk kalp pili (4 Ekim, İngiltere)İlk hidrojen bombası (ABD, 31 Ekim)İlk videoteyp (11 Kasım)Transistörlü ilk işitme aygıtı (29 Aralık)

1953Sesten hızlı uçan ilk kadın pilot(Jacgueline Cochrane, ABD, 18 Mayıs)Everest'in ilk fethi (29 Mayıs)İlk sinemaskop film (24 Eylül)İlk plastik tüp

1954Büro tipi ilk elektronik kompüter (Ocak)İlk nükleer denizaltı (21 Ocak)Önceden doldurulmuş ilk stereo bantlar(Mayıs)İlk Eurovision yayını (6 Haziran)İlk atom santralı (27 Haziran)İlk doğum kontrol hapıEv tipi ilk stereo teyp

379

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 380: Milliyet İlkler ansiklopedisi

1955İlk transistörlü radyo (ABD, Ekim)

1956İlk video kayıt aygıtı seri üretimi (Nisan)İlk Eurovision şarkı yarışması (24 Mayıs,İsviçre'de yapıldı. İsviçreli şarkıcı LysAssia, "Refrains" adlı parçayla birincioldu)İlk Avrupa Kupası finali (Paris, 13Haziran, Real Madrid: 4- Rheims: 3)İlk süpersonik bombardıman uçağı(Convair B-58, ABD)İlk pop grubu

1957Afrika'da bağımsızlığını kazanan ilk İngilizkolonisi (Gana, 6 Mart)İlk cep tipi radyo (Sony, Mart)Kıtalararası ilk balistik füze (SSCB, SS-6,26 Ağustos)İlk yapay uydu (Sputnik-I, 4 Ekim)

1958Atlantik aşırı ilk jet havayolu servisi(4 Ekim)

1959Ay yüzeyinin ilk fotoğrafı (2 Ocak)İlk howerkraft (30 Mayıs)Atlantik aşırı ilk TV yayını (18 Haziran)İlk nükleer savaş gemisi (ABD, GeorgeWashington, 14 Temmuz)Aya inen ilk uzay aracı (12 Eylül)

1960İlk meteoroloji uydusu (Amerikan Tiros 1,1 Nisan)İlk kadın başbakan (21 Temmuz)İlk haberleşme uydusu (Amerikan Echo I,12 Ağustos)İlk nükleer uçak gemisi (24 Eylül)

1961İlk transistörlü video (Ocak)İnsanlı ilk başarılı uzay uçuşu (12 Nisan)Elektrikli diş fırçası

1962İlk nükleer şilep (Savannah, ABD, 23Mart)İlk İngiliz-Amerikan uzay gemisi (Ariel I,

26 Nisan)Uyduyla Atlantik aşırı ilk TV yayını (11Haziran)İlk hoverkraft yolcu servisi (20 Temmuz)

1963İlk kadın astronot (16 Haziran)Doğum öncesi ilk kan nakli (20 Eylül)İlk kaset-teyp

1964İlk topless mayo (ABD, Haziran)

1965İlk konuşan kompütür (ABD, 9 Mart)Uzayda ilk yürüyüş (18 Mart)Ev tipi ilk video (Ağustos)İlk mini etek (İngiltere, Aralık)

1966Aya ilk yumuşak iniş (3 Şubat)Ev tipi ilk renkli video (Şubat)Bir başka gezegene inen ilk uzay aracı (16Kasım)

1967Uzayda ilk ölüm (24 Nisan)İlk kalp nakli (2 Aralık)

1968İlk süpersonik yolcu uçağı (TU-144, SSCB,31 Aralık)

1969Ayda ilk insan (21 Temmuz)

1970Atlantik aşırı ilk doğrudan telefon olanağı(Londra-New York, 1 Mart)İlk araba teybi (İngiltere, Eylül)İlk ay aracı (Lunokhod I, SSCB, 17Kasım'da aya indi)

1971İlk uzay istasyonu (SSCB, Salyut, 19Nisan)İnsanlı ilk ay aracı (ABD, Apollo 15, 31Temmuz)İlk dijital saat (ABD)

1973İlk açık üniversite mezunları (İngiltere, 23

380

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 381: Milliyet İlkler ansiklopedisi

Haziran)İlk plastik bisiklet (ABD)

1974Yaşayan ilk altızlar (3 kız, 3 erkek, GüneyAfrika, 11 Ocak)İlk kadın devlet başkanı (Maria EstellaPeron, 29 Haziran'da Arjantin DevletBaşkanı oldu)

1975Güneş enerjisiyle çalışan ilk tekne (SolarCraft I, İngiltere, 19 Şubat)Everest'e çıkan ilk kadın (Japon JunkoTabei, 16 Mayıs)Uzayda ilk uluslararası buluşma (Apollo"ABD" ve Soyuz "SSCB" uzaygemilerinden General Thos Stafford ileAlbay Alexei Leonor, uzayda el sıkıştılar,17 Temmuz)

1976İlk kadın futbol hakemi (Jenny Bazeleyadlı İngiliz, 7 Şubat'ta tamamı erkekoyunculardan oluşan iki takımın maçınıyönetti)İlk biyonik kol (İngiltere)

1977İlk kompütürlü kol saati (ABD, Haziran)İlk plastik denizaltı (İngiltere)

1978İlk tüp bebek (Louis Brown, İngiltere'de25 Temmuz'da doğdu)

1979Seçimle gelen ilk Avrupa Parlamentosuüyeleri (7-10 Haziran tarihleri arasında,üye ülkelerden 410 parlamenter seçildi)

1980Görebilen ilk robot (Elektronik gözleriyle,montaj zinciri üzerindeki değişik nesneleriayırt edebilen ilk robot, Detroit'tekiGeneral Motors Tesisleri'nde hizmete girdi)

1981İlk kalp-akciğer nakli (Prof. NormanShumway tarafından 7 Mart günüCalifornia'da gerçekleştirildi)

1982İlk uydu TV servisi (26 Nisan 'dan itibarenLondra'dan Norveç, Finlandiya veMalta'ya günde 2 saat deneme yayınıyaptı)İlk yapay kalp (2 Aralık günü, ABD'deUtah Üniversitesi'nde Dr. Barney.B.Clark'a taktı)İğneyle ilk idam (7 Aralık günü Texas'taCharlie Brooks Junior, damardan verilenbir ilaçla idam edildi)Elektronik ses uyarmalı ile otomobil(Japon yapımı Datsun 280 ZX, herhangibir aksaklık ortaya çıktığında, sürücüyüözel seslerle uyarıyor)

1983Tümüyle otomatik metro sistemi (25Nisan'da Fransa'nın Lille kentinde,sürücüsüz olarak hizmete girdi)İlk optik transistörler (Japonya'da, KyotoÜniversitesi'nde Prof. Akio Sasakitarafından geliştirildi)

381

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 382: Milliyet İlkler ansiklopedisi

merakediyorum@

googlegroups. com

üyeleri için hazırlanmıştır.

Benzer çalışmalardan haberdarolmak, öneri, istek ve bu çalışmaile ilgili karşılaştığınız sorun ve

hataları lütfen bildirin.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

E-posta :[email protected]

Page 383: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İÇİNDEKİLER

AİLK ANTİBİYOTİK 19

İLK PLASTİK CERRAHİ AMELİYATI 192

İLK SAKAT ARABASI 134

TAMPON TAKILAN İLK ARABA 150

DOKTOR TARAFINDANKULLANILAN İLK ARABA .. 150

PROPAGANDA GEZİSİNDEKULLANILAN İLK ARABA ... . 151

İLK TELİF HAKKI AJANSI 142

İLK ÇİÇEK AŞISI 133

ELEKTRİKLİ KONTAKTAKILAN İLK ARABA . 152

KAPALI İLK ARABA . 152

İLK UZUN ARABA 152

PETROLLE ÇALIŞAN İLK ARABA 152

TAKVİYELİ MOTOR TAKILANİLK ARABA 156

İLK AYNA 168

MOTORLU İLKCENAZE ARABASI . .. 158

383

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 384: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ARABA KAZASI . . 158

İLK MOTORLU POSTA ARABASI 161

SERİ OLARAK YAPILAN İLKÇOCUK ARABALARI 185

İLK ÇOCUK ARABASI . 185

İLK STENO ALFABESİ 232

İLK KADIN ASTRONOT 238

AYA İLK YUMUŞAK İNİŞ 240

İLK KADIN AVUKAT 277

İLK FİLM ARŞİVİ 104

İLK SÜLFÜRİK ASİT 285

İLK ZAMANLAMA AYGITI 286

İLK AKTÖR . 100

FİLMDE ROL ALAN İLKPROFESYONEL AKTÖR 103

EVDE KULLANILAN İLKELEKTRİK AMPULÜ 92

İLK AT NAKİL ARACI 126

ATEŞ YAKMAYA YARAYAN

İLK AYGITLAR 127

ELEKTRİKLİ İLK İŞİTME AYGITI 125

İLK ANSİKLOPEDİ 96

İLK NAKLEN YAYIN ARACI 255

İLK ELEKTRİK AMPULÜ

İLK ASANSÖR 94

İLK KALP AMELİYATI 57ATEŞ ÇEMBERİNDEN GEÇENİLK AKROBAT 64ULAŞIM VE EĞLENCE ARACI 36384

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 385: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK SUALTI SOLUNUM AYGITI..... 31

İLK TANSİYON ÖLÇME AYGITI 50

İLK APANDİS (KÖRBAĞIRSAK)AMELİYATI 26

İLK ASPİRİN 26

İLK CASUS DİNLEME ALETLERİ 53

İLK KÖR ALFABESİ 53

HAVA BASINÇLI MOTORLARLAÇALIŞAN İLK ARAÇLAR ... 70

İLK SEZARYEN AMELİYATI 44

AMELİYATTA İLK ANESTEZİ 20

ANESTEZİ İLE İLK DİŞ ÇEKİMİ 24

ANESTEZİ İLE İLK DOĞUM .. 24

İLK LOKAL ANESTEZİ 24

BİLK BUZDOLABI 223

İLK BLUCİNLER 137

İLK BIÇAK 146

İLK PARÇALI BULMACA 139

İLK BÜFE 166

İLK ASKERİ BARAKA 174

İLK NÜKLEER BOMBA 180

TİCARİ İLK RENKLİ

BASKI SİSTEMİ 190

İLK RENKLİ BASKI 187

İLK KADIN BÜYÜKELÇİ 276385

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 386: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KADIN BELEDİYE BAŞKANI 279

İLK KADIN BAŞBAKAN 279

İLK KADIN BAKAN 279

BORSAYA KAYITLI İLKKADIN BANKER ..... 280

İLK BALIK AĞI 119

İLK BİSİKLET YAPIMCISI 34

BÜTÜNÜYLE METALDENYAPILAN İLK HAFİF BİSİKLET 35

İLK EL BOMBASI . 128

İLK ARKADAŞ BULMABÜROSU 99

İLK BOYA 8874

İLK ÇAPRAZ BİLMECE

İLK BACA 98

İLK BULDOZER ,. 54

SİNEMA OLARAK YAPILAN İLK BİNA 63

İLK KOKTEYL BARI . 66

İLK EL VE AYAK BAKIMCILARI 59

İLK BALE 30

İLK BOMBA 30

İLK ÖYKÜ-BANT 69

İLK GÜNLÜK ÖYKÜ-BANT 68

GÜNÜMÜZÜN BOMBALARI 30

İLK BİSİKLET 36

İLK ZİNCİRLİ BİSİKLET 37

İLK KADIN BİSİKLETİ 36

İLK BİKİNİ 37386

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 387: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK BALTA 30

İLK YAPAY BAHARAT 30

İLK BARAJ . 87

İLK YARIM TON BASKI İŞLEMİ 125

İLK BANYO 49

İLK BATON 48

İLK BAROMETRE 48

BRİÇİN İLK ÇIKIŞI. 42

KONTRAT BRİÇ 42

OKŞIN BRİÇ 42

ULUSLARARASI İLK BRİÇMÜSABAKASI 42

İLK BALOM 46

İNSANLI İLK BALON 46

İLK BİLGİSAYAR 71

BİLGİ İŞLEM ARACI

İLK BİLGİSAYAR ... 71

İLK ELEKTRONİK BİLGİSAYAR ................. 71

ÜRETİLEN İLK ELEKTRONİKBİLGİSAYARLAR 7/

CİLK YAPAY CİĞER... 136

İLK CAZ ORKESTRASI 136

İLK CAZ ORKESTRASYONU 136

İLK CİP 137387

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 388: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK CAN YELEĞİ 147

ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK CADDE 92

İLK CANKURTARAN 27

ÇİLK ÇOCUK PROGRAMI 209

İLK ÇOCUK MAHKEMESİ 137

İLK ÇEKİÇ 131

İLK ÇİVİ 178

İKİ TEKERLEKLİ İLK ÇEKÇEK 227

ÇAYIN İLK ORTAYA ÇIKIŞI 246

İLK PAKET ÇAY 247

İLK POŞET ÇAY 247

İLK BEYAZ ÇİZGİLER 265

DÜĞÜNLERİNE OTOMOBİLLEGELEN İLK ÇİFT .. 276

İLK ÇEŞME 286

ÇİZGİ FİLMLERİN İLKHAYVAN KAHRAMANI 104

İLK RENKLİ ÇİZGİFİLM 104

İLK SESLİ ÇİZGİ FİLM 104

İLK UZUN METRAJ ÇİZGİ FİLM ..104

İLK ÇATAL . 119

388

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 389: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK AĞIR ÇEKİM 107

BEYAZ DÖNÜŞ ÇİZGİLERİ . 266

İLK SEYAHAT ÇEKİ 266

İLK ÇİT .. 117

İLK SIVI ÇİKOLATA 59

YENİLEBİLİR İLK ÇİKOLATA. 59

İLK AMBALAJLI ÇİKOLATA . 60

İLK ÇEK . 58

ÖDENEN İLK BASILI ÇEK 58

İLK ÇİKLET 58

DDEMİRYOLUNDA İLK ÖLÜM 220

İLK ÖZEL DEDEKTİFLİK BÜROSU 204

İLK DEMİR KÖPRÜ 134

İLK DENİZ FENERİ 146

İLK DUDAKTAN OKUMA 142

İLK DERGİ 142

İLK RESİMLİ DERGİ . 142

İLK ÇAMAŞIR YIKAMA

DÜKKÂNI .. 138

İLK DONDURMA 132

İLK DONDURMA KÜLAHLARI 133İLK DİNSEL DERGİ .. 183

389

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 390: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK DOLMUŞ SEFERİ 156

İLK DOLMUŞ TURLARI 156

İLK DENİZ TURU . 175

OKYANUS AŞIRI İLK DENİZ TURU ...175

İLK METAL DEDEKTÖRÜ ... . 170

İLK DİKİŞ MAKİNESİ . 232

EV TİPİ DİKİŞ MAKİNESİ 233

ÇELİKTEN YAPILAN İLKDENİZ ARACI 231

İLK DİŞ FIRÇASI 264

İLK DAKTİLO 268

SERİ ÜRETİMİ YAPILANİLK DAKTİLO 268.

İLK BAYAN DAKTİLO 268

İLK KADIN DOKTOR 277

İLK KADIN DERGİSİ 282

İLK MODA DERGİSİ 282

İLK NÜKLEER DENİZALTI 244

İLK DENİZALTI 243

PERVANELİ İLK DENİZALTI 243

İLK DOLMAKALEM .116

İLK DİREKSİYON DERSLERİ 86

İLK ESNEK DOKUMA 87

İLK ZAYIFLAMA DİYETİ 87

İLK DETERJAN 88

İLK DAVULLAR ............................ 89390

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 391: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ERKEK ÇOCUKLAR İÇİNİLK DERGİ . . 59

İLK ÇOCUK DERGİSİ 59

İLK DÜĞME 54

İLK GÜLDÜRÜ DERGİSİ 67

İLK TAKMA DİŞ 81

DİKENLİ TELİN SAVUNMADAİLK KULLANILIŞI 33

İLK YAPAY DÖLLENME 26

İNSANDA İLK YAPAY DÖLLENME . 26

İLK DUŞLARDAN BİRİ 49

E

EUROVİSİON (Avrupa ÜlkeleriYayın Birliği)'UNKURULUŞU (İlk Eurovision yayını) 255

İLK KALPELEKTROSU (E.K.G) 99

İLK ELEKTROLİZ 99

İLK ELEKTROMIKNATIS 99

İLK EKOMETRE 99

İLK EHLİYET 86

391

İLK EVLENDİRME BÜROSU . ....... 147

İLK ASKERİ EĞİTİM 171

İLK CİNSEL EĞİTİM 230

İLK FİLM ELEŞTİRİLERİ 106

İLK YAPAY EKLEM 127

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 392: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ELEKTRİKLİ SANDALYEDEÖLEN İLK ADAM 91

İLK EKMEK 53

FİLK FOTOĞRAFLI KEŞİF UÇUŞU 12

UÇAKTAN ÇEKİLEN İLKFOTOĞRAFLAR 188

İLK RENKLİ RULO FİLM 188

GAZETEDE İLK FOTOĞRAF 173

İLK FOTOKOPİ ARACI . 186

TİCARİ AÇIDAN BAŞARILIİLK FOTOĞRAF BASMA İŞLEMİ 186

FOTOĞRAFI ÇEKİLEN

İLK İNSAN 186

İLK OLAY FOTOĞRAFI 186

HAVADAN ÇEKİLEN İLKFOTOĞRAF 186SATILAN İLK FOTOĞRAFMAKİNESİ. 187

İLK FOTOĞRAF MAKİNESİFİLMİ . 187

İLK SELÜLOİD FİLM 187

İLK FOTOĞRAFÇI DÜKKÂNI 187

İLK FOTOĞRAF KULÜBÜ 187

İLK RENKLİ FOTOĞRAF 187

SARAYDA SEYREDİLEN İLKFİLM 227392

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 393: Milliyet İlkler ansiklopedisi

SARAYDA SEYREDİLEN İLKKONULU FİLM .. 128

İLK DİZİ FİLM 261

İLK KADIN FOTOĞRAFÇI 280

İLK FERMUAR 284

İLK FİLM RENKLENDİRMEYÖNTEMİ ... . 105

İLK FÜNYE . 120

DENİZALTILARIN DONANMADASÜREKLİ OLARAK İLK KULLANIM . 243

İLK TECHNICOLOR FİLM 105

İLK FİLM FESTİVALİ 105

İLK KORKU FİLMİ 106

İLK EĞİTİM FİLMİ . 106

UÇAKTA GÖSTERİLEN İLK FİLM 106

İLK HABER FİLMİ. 106

PROGRAM DIŞI İLK HABER FİLMİ 107

İLK FİLM KİRALAMA FİRMASI. 107

İLK SESLİ FİLM . . 107

UZUN METRAJLI İLK SESLİ FİLM 107

SESİ FİLME EŞLEME İŞLEMİ 108

KAPALI MEKÂNDA ÇEKİLENİLK HABER FİLM 106

UZUN METRAJLI, RENKLİ VESESLİ İLK FİLM 109

FİLME ALINAN İLK SPOR OLAYI 110393

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 394: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK STEREOFONİK FİLM 110

TV İÇİN ÇEKİLEN İLK FİLM 111

ÜÇ BOYUTLU İLK FİLM 111

İLK GENİŞ EKRANLI FİLMLER ... 111

TV'DE GÖSTERİLEN İLK

SİNEMA FİLMİ 111

İLK FİLM 100

İLK BALIK ÇİFTLİĞİ 118İLK TOPLU FİLMGÖSTERİMİ 101

ÜCRET KARŞILIĞIGÖSTERİLEN İLK FİLM 101

PERDE ÜZERİNDESEYREDİLEN İLK FİLM 101

UÇAKTAN ÇEKİLENİLK FİLM 102

İLK ÇİZGİ FİLMLER 102

İLK HAYVAN FİLMYILDIZI . 102

İLK REKLAM FİLMLERİ 102

İLK FAKSİMİLE 116

İLK ELEKTRİKLİ FIRIN 92

İLK AMATÖR FİLM ÇEKİCİ VEOYNATICISI 125

İLK MODA FOTOĞRAFLARI ... 98

İLK FOTOĞRAF 75

İLK FİŞEK 77

394

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 395: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK FIRÇA 54

İLK FIÇI . 48

GSEYİRDEKİ GEMİDEN UÇAKLA İLK

KALKIŞ 16

İLK UÇAK GEMİSİ 16

İLK NÜKLEER UÇAK GEMİSİ.... . 16

UÇAK TAŞIYAN İLK GEMİ 13

SAVAŞAN İLK UÇAK GEMİLERİ 13

RADAR TAKILAN İLK GEMİ 208

İLK GAZETELER 169

İLK GÜNLÜK GAZETE . 169

İLK GAZETE REKLAMI 169

İLK AKŞAM GAZETESİ 174

İLK SAHRA GAZETESİ 174

"KADIN KÖŞELİ" ÇIKANİLK GAZETE 174

OKYANUS HATTINDA ÇALIŞANİLK GEMİ 176

ATLANTİĞİ AŞAN İLKMADENİ YAPILI GEMİ 178

İLK RENKLİ GAZETE İLAVESİ 172

İLK TAŞRA GAZETESİ 173

İLK OKUL GAZETESİ 230

395

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 396: Milliyet İlkler ansiklopedisi

STENO BİLEN MUHABİR

KULLANAN İLK GAZETE 234

İLK PORTATİF GRAMOFON .. 237

İLK GÖZLÜK 240

İLK TÜP GEÇİT 269

İLK ÜNİVERSİTE GAZETESİ 270

İLK BUHARLI GEMİ..... 242

YOLCU TAŞIYAN İLKBUHARLI GEMİ . 242

AÇIK DENİZDE İLK BUHARLIGEMİ . 242

İLK YAKIN ÇEKİM 105

İLK GÜBRELEME 118

İLK YAYA GEÇİDİ..... 266

MANŞ DENİZİNİ AŞANİLK BUHARLI GEMİ . 242

ATLANTİK'İ AŞAN İLKBUHARLI GEMİ 242

İLK DONDURULMUŞ GIDA 116

İLK GAZ ODASI . 117

İLK GARAJ 117

İLK AÇLIK GREVİ 128

ULUSLARARASI İLK GÜZELLİKYARIŞMASI 33

MAYOYLA YAPILAN İLKGÜZELLİK YARIŞMASI 33

İLK DÜNYA GÜZELLİK KRALİÇESİYARIŞMASI . 33

396

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 397: Milliyet İlkler ansiklopedisi

HHAVAYOLUYLA İLK TURİZM 12

İLK ULUSLARARASI HAVAYOLU

SERVİSİ 18

İLK HAVA BİRLİĞİ 18

KITALARARASI İLK HAVA YOLUSERVİSİ. 19İLK HAVAYOLU 19

İLK HALKLA İLİŞKİLER UZMANI 205

İLK HAKİ UNİFORMA 137

İLK HOPARLÖR 142

İLK HORMON TEDAVİSİ 133

İLK HİDROLİK ARAÇLAR 130

İLK HARDAL 168

İLK HARİTA 170

TELGRAFLA GAZETEYE GEÇİLENİLK HABER 248

İLK KADIN DİŞ HEKİMİ 278

İLK AÇIK YÜZME HAVUZU 244

İLK KAPALI YÜZME HAVUZU 244

İLK HEDİYE KUPONU 220

BAYRAKLA İLK HABERLEŞME 119

SERİ ÜRETİMİ YAPILANİLK HELİKOPTER 128

İLK HELİKOPTER 128397

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 398: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLERİYE DOĞRU HAVALANAN

İLK HELİKOPTER .. 123

İLK HAVAGAZI ... . 74

İLK DOĞUM KONTROL HAPI 57

İLK KOMÜNİST HÜKÜMET 70

İLK İZCİ HAREKETİ 40

İLK BAĞIMSIZ HAVA KUVVETİ 20

ATLANTİK ÖTESİ İLK HAVAYOLUSERVİSİ 20İLK JET HAVAYOLU SERVİSİ 21İLK HOSTES 21

HAVADAN İLK ASKERİ İNDİRME 8

SAVAŞTA YARALANAN İLK HAVACI 8

İLK HAVA SALDIRISI 8

GEMİ ÜZERİNE İLK HAVA SALDIRISI ............... 9

IİLK X IŞINLARI 294

İLK TRAFİK IŞIKLARI 266

İLK ELEKTRİKLİISITMA SİSTEMİ 89

İBASILAN İLK İNCİL 201

İLK İNSÜLİN 134398

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 399: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İNSÜLİNLE TEDAVİ EDİLENİLK ŞEKER HASTASI ...... 134

İLK EŞ BULMA İLANI 147

İLK RESİMLİ İLAN 169

İLK İĞNE 178

İLK SERİ İLANLAR 172

İLK TİYATRO İLANI . 172

İLK TAM SAYFA İLAN 172

İLK RENKLİ İLAN 172

İLK BENZİN İSTASYONU 230

AYDA YÜRÜYEN İLK İNSAN 238

İLK İSTATİSTİK 284

İLK KIZ İZCİ 121

İLK KALE AĞI 119

İLK BELEDİYE İTFAİYESİ 114

İLK İTFAİYE ARACI 114

İLK EŞİT İŞARETİ 97

İLK İSKEMLE 77

İDAM CEZASINI KALDIRANİLK ÜLKE 56

İLK HAVADAN İLAÇLAMA 7

İLK RESİMLİ İLAN 7

İLK İNŞAAT

ŞİRKETİ 42

İLK RESMİ İZCİ BİRLİĞİ 41399

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 400: Milliyet İlkler ansiklopedisi

JUÇAK GEMİSİNDE İLK JET FİLOSU 16

UÇAK GEMİSİNDEN KALKAN VEİNEN İLK JET 16

İLK JOKER 193

İLK JİLET 229

AÇIK BİR YARIŞI KAZANAN

İLK KADIN JOKEY 276

İLK KADIN JOKEY 278

PROFESYONEL LİSANS ALAN

İLK KADIN JOKEY 278

KADINLARDAN OLUŞAN İLK JÜRİ... 278

İLK JİMNASTİK MAYOSU 220SAVAŞAN İLK JET 11

İLK TURBO-JET 11

İLK TURBO-JET İMALATI .. 11

KSAVAŞ ESİRLERİ İÇİN İLK KAMP. 202

BASILAN İLK KİTAP 202

TAŞINABİLİR İLK BASILI KİTAP 200

İLK ERKEK KABİN MEMURU 16

İLK KONTRPLAK 208

İLK HALK KİTAPLIĞI 204

İLK KAMUOYU YOKLAMASI. '. 204400

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 401: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KÂĞIT 205

İLK KURŞUNKALEM 206

İLK KÖPEK GÜZELLİK SALONU 198

İLK POLİS KÖPEKLERİ 196

İLK KADIN POLİS 197

DEVRİYE GEZENİLK KADIN POLİSLER 197

İLK KALDIRAÇ 146

İLK KİLİT . 147

İLK KRİKO . 145

PLAKLA İLK DİL KURSU. 138

İLK KALP KAPAKÇIĞI NAKLİ 132

İLK KALP PİLİ 131

İLK SOSYAL KONUTLAR 166

İLK KAMYONET .165

İLK KROS YARIŞMASI .162

TÜMÜYLE KAPALIİLK KAMYONET ... 163

İLK KAMYON.. 160

BENZİNLE ÇALIŞAN İLK KAMYON 161

İLK DİZEL KAMYON 161

İLK KAPI NUMARALARI 174

İLK KARİKATÜRLÜ

KARTPOSTALLAR 189

İLK GELENEKSEL KRAVAT 176

İLK KAYAK TURU 178

İLK KİTAP DİZİSİ 178401

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 402: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK RENKLİ KARTPOSTAL.... 190

MANZARA ÇİZİMLİİLK KARTPOSTAL . 191

GAZETEDE YAYINLANANİLK KARİKATÜR 172

SİNEMAYA GİDEN İLKKRAL VE KRALİÇE 228

KENDİNİ BİR OYUNDA

İZLEYEN İLK KRALİÇE 228

KAUÇUĞA İLİŞKİN İLK NOT 229

İLK KAUÇUK BALON 229

İLK KAUÇUK KÖPÜĞÜ 229

İLK MASATENİSİ KULÜBÜ 246

İLK KANTİN 240İLK DAKTİLO KURSU 268

İLK DUVAR KÂĞIDI 271

EHLİYET SINAVINIKAZANAN İLK KADIN . 280

PARLAMENTO SEÇİMLERİNDE OYKULLANAN İLK KADIN 281

PANTOLON GİYEN İLK KADIN 281

İLK KAŞIK 284

KIZ ÖĞRENCİ DE ALAN İLKKOLEJ 281

YALNIZ KIZ ÖĞRENCİ ALANİLK KOLEJ 281

HEYKELİ DİKİLENİLK KADIN 242

İLK ASMA KÖPRÜ 245

402

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 403: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK KILIÇ 285

İLK KAPANLAR 288

KÖRLER İÇİNİLK REHBER KÖPEKLER ...120

PLANÖR KULLANAN İLK KADIN 121

İLK KOŞUM TAKIMI 112

İLK KADIRGA . 110

ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK KASABA.. 92

ELEKTRİK MOTORLUİLK KORNA 92

İLK TATİL KAMPI 124

İLK KUBBE 93

İLK ESPERANTO KİTAP 97

İLK KURU TEMİZLEME 86

İLK FAN KULÜP 98

İLK KÖPEK YARIŞMASI 86

İLK HALK KONSERİ 72

İLK BURUŞMAZ KUMAŞ 72

İLK KOOPERATİF 72

İLK KAMUFLAJ 74

İLK CESET YAKILMASI(KREMASYON) 73

BAĞIŞ İÇİN SATILAN İLKKUTLAMA KARTI 62

İLK CESET YAKMA MAKİNESİ(Krematör) 73

İLK "KEDİGÖZÜ" . 77

HER İKİ CİNSE DE AÇIK İLK KULÜP 66

403

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 404: Milliyet İlkler ansiklopedisi

BELİRLİ RENKLER TAŞIYANİLK KULÜP 66

SİGARA İÇEN İLK KADIN 63

İLK KOKTEYL. . 66

İLK KARAVANLAR .

İLK NOEL KARTI 59

TATİL GEZİSİ İÇİN

YAPILAN İLK KARAVAN 56

İLK MOTORLU KARAVAN ... 56

BENZİNLE ÇALIŞAN İLKKARAVAN 56

İLK KAKAO 66

İLK KAHVE ..... 67

İLK SERİ KARAVAN ÜRETİCİSİ 57

İLK KARA VAN KİRALAMA

SERVİSİ 57

İLK KOPYE KÂĞIDI 57

İLK KAHVEHANE 67NÜFUSU 1 MİLYONU ASANİLK KENT 65

İLK KALP NAKLİ 57

İLK OTOMATİK KASA 57

SOSYAL AMAÇLI İLK KULÜP 65

İLK KATAMARAN 58

İLK KRONOMETRE : 80

İLK MÜNAZARA KULÜBÜ 80

İLK GÜLDÜRÜ KİTABI 68

ORİJİNAL MALZEME KULLANANİLK RESİMLİ KİTAP 68

BALE PABUCU KULLANANİLK KOREOGRAF 32

İLK TÜKENMEZ KALEM 32

404

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 405: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK ATLETİZM KULÜBÜ 26

KAN NAKLİYLE KURTULAN

İLK İNSAN 38

İLK KAN NAKLİ 38

İNSANDAN İNSANA İLKKAN NAKLİ 38

KAN VEREN İLK İNSANLAR 38

İLK KAN BANKASI 39

DOĞUM ÖNCESİ İLK KAN NAKLİ 39

ÜZERİ RESİMLİ İLK KİTAPGÖMLEĞİ 39

İLK KİTAP KULÜBÜ 39

İLK ARMAĞAN KİTAPLAR 39

CİLT ÜZERİNE GEÇİRİLEN İLKKİTAP GÖMLEĞİ . 39

İLK KÖRÜK 48

İLK TOPLAMA KAMPI ... 71

İLK KONSERVE BESİN 45

İLK ÇOCUK KULÜBÜ 40

KÜRTAJA İZİN VEREN İLK ÜLKE 8

LİLK DİZEL LOKOMOTİF 220

İLK ELEKTRİKLİ LOKOMOTİF 220

İLK LOKOMOTİF 218

İLK HAVALI OTOMOBİL LASTİĞİ 194

İLK HAVALI LASTİKLER 193

İLK HAVALI BİSİKLET LASTİĞİ 193

İLK YAĞ LAMBASI 181

İLK LOKANTA 227

405

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 406: Milliyet İlkler ansiklopedisi

ELEKTRİKLİ TRAFİK

LAMBALARI . 266

İLK FLORESAN LAMBA 115

İLK SOKAK LAMBALARI 92İLK ELEKTRİK LAMBASI 90

MİLK BASİT MAKİNELER.... 17

İLK MOTOSİKLETLİ

POLİS DEVRİYESİ 197

İÇTEN YANMALI İLK MOTOR 135

İLK MONOPOL OYUNU 148

İLK MOTEL 148

İLK MOTORLU ARABA 148

İLK MERCEKLER 146

İLK MARGARİN 147

İLK KULUÇKA MAKİNESİ 144

İLK MÜREKKEP 145İLK BÖBREK MAKİNESİ 145

İLK ÇİM BİÇME MAKİNESİ 138

İLK MOTOSİKLET 156

TİCARİ AMAÇLA ÜRETİLENİLK MOTOSİKLET 156ORDUDA KULLANILANİLK MOTOSİKLET 156İLK MOTOSİKLET YARIŞI 156

İLK MAĞAZALAR ZİNCİRİ 166MODÜLER MİMARİNİNİLK ÖRNEĞİ 168

İLK MOPED ... 163

İLK MOTOR FUARI 163İLK MOTOSİKLET KAZASI 158406

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 407: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK MANŞET 174

İLK TAKMA MOTOR 176

İLK EMEKLİ MAAŞI 176

MÜZİK NOTALARININ İLK ÇIKIŞI 170

METRİK SİSTEMİNİLK KULLANILIŞI 170

İLK MİKROFON 171

İLK MİKROFİLM 171

İLK MADEN SUYU 171

İLK ÖZEL MUHAFIZLAR 230

İLK MEDYUMLAR 240

İLK METRO 269

İLK SÜPÜRGE MAKİNESİ 270

İLK SATIŞ MAKİNESİ 271

İLK OTOMATİK SATIŞ MAKİNESİ 271

İLK SAVAŞ MUHABİRİ 272

İLK KADIN MİMAR 277

İLK EĞİRME MAKİNESİ 284

İLK MASATENİSİ 244

İLK EKMEK KIZARTMAMAKİNESİ 286İLK MÜSEKKİNLER 286

İLK MİKSER 119

İLK FİLM MÜZİĞİ 106

İLK ÇAMAŞIR MAKİNESİ 293

İLK YÜRÜYEN MERDİVEN 99

İLK MANCINIK 78

İLK MUM 74

İLK BÜYÜK MAĞAZA . 76

İLK DİŞ MATKABI 81

İLK ELEKTRİKLİ DİŞ MATKABI 81

İLK ÇIRÇIR MAKİNESİ 81

407

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 408: Milliyet İlkler ansiklopedisi

NİLK NÜFUS KAYITLARI 222

İLK NAL . 133İLK NEON IŞIĞI 168

İLK NAYLON 175İLK NOEL AĞACI 62İLK NOEL İLAVESİ 62AÇIKTA İLK NOEL AĞACI 62

İLK NESKAFE . .. 67ELEKTRİKLE AYDINLATILANİLK NOEL AĞACI 60İLK NOEL PANOSU 5/

OİLK HAZIRLIK OKULU 200İLK OTOMATİK POSTADAMGASI MAKİNESİ 198

İLK OTOMATİK PUL MAKİNESİ.... 199HAVALI LASTİK KULLANANİLK OTOBÜS 194İLK OYUN KÂĞIDI 192İLK "ÇİFT BAŞLI" OYUN KARTLARI 193İLK OTOMATİK GRAMOFON 137İLK OTOMOBİL BAYİİ 150ANA CADDEDE GEZİNENİLK OTOMOBİL 150ELEKTRİK DONANIMLIİLK OTOMOBİL 151İLK OTOMOBİL ÜRETİMİ 154İLK OTOMOBİL KİRALAMA SERVİSİ 152İLK ORGAN NAKLİ 182İLK OFTALMOSKOP 182

İLK OTOMOBİL HIRSIZLIĞI ............ 156408

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 409: Milliyet İlkler ansiklopedisi

OTOMOBİL İLE İLK TUR 164ÇOK KATLI İLK OTOPARK. . 164

İLK ULUSLARARASIOTOMOBİL YARIŞI 162

İLK OTOYOL.. . 162İLK OTOMOBİLCİLİK DERNEĞİ. 158

İLK OTOMOBİLCİLİK GAZETESİ 159

İLK OTOMOBİL SİGORTASI 160

İLK OTOMOBİL MÜZESİ 161

İLK OPERA 176

İLK OTOMOBİL TAMİRHANESİ 230

İLK OPERA KAYITLARI 235

TÜMÜYLE PLAĞA ALINANİLK OPERA ...235İLK OYUNCAK AYI 247

PARMAK İZİYLE AYDINLATILANİLK OLAY . 113

İLK GAZ OCAĞI 117

KADIN GARSONLARINÇALIŞTIĞI İİK OTEL 229

ODALARINA TELEVİZYONKOYAN İLK OTEL 126

İLK OTEL.... .. 126BANYOLU İLK OTEL 126

İLK ŞOFÖR OKULU . 86

İLK KARMA OKUL 67

İLK DİŞ HEKİMLİĞİ OKULU 81

İLK OK VE MIZRAK 50

İLK OTOBÜS . 43

İLK FUTBOL OYUNU. 46

PETROLLE ÇALIŞAN İLKMOTORLU OTOBÜS 44-PETROLLE ÇALIŞAN İLKBÜYÜK BOY OTOBÜS 44

İLK KADIN OTOBÜS BİLETÇİSİ 44

409

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 410: Milliyet İlkler ansiklopedisi

pİLK UÇAK PULU 200

İLK POSTA KARTI 200

İLK ANMA PULU 200

İLK CİPS PATATES 200

İLK PLAK "KİTAPLIĞI" 232

İLK PRES 208

İLK PASTÖRİZASYON . 206

İLK PİYANO . .206

İLK "EN SEVİLEN PLAKLAR"LİSTESİ 198

İLK POSTA PULU 198

İLK YAPIŞKAN PULLAR 198

YANLARI TIRTILLI İLK PUL 199

İLK RESİMLİ POSTA PULU 199

İLK POLİS BİRLİĞİ 196

GÖREV BAŞINDA ÖLDÜRÜLEN

İLK POLİS 196

İLK POLİTEN 197

İLK POP GRUBU 197İLK POLİS ARABASI 194

İLK POLİS DEDEKTİFİ .. 195

İLK PLASTİK 192

İLK UZUNÇALARGRAMOFON PLAKLARI 142

CADDELERDEKİ İLK POSTA

KUTULARI 138

İLK PARATONER 141

İLK POSTA KUTULARI 141

PARAŞÜTLE İLK ATLAYIŞ 182İLK PARAŞÜT SPOR KULÜBÜ 183410

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 411: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK PARKMETRE .. 183

İLK PENİSİLİN 183

PENİSİLİNİN İLK KLİNİK

UYGULAMASI 183

İLK PLAKA 163

İLK PİLOT EHLİYETLERİ 190

BRÖVE ALAN İLK KADIN PİLOT 190

İLK PETROL POMPASI . 170

İLK PATEN 185İLK SARAYLI PİLOT 227

İLK PARA . ..228

İLK PLAK 234

İKİ TARAFLI İLK PLAKLAR 236

DİSK ŞEKLİNDE PLAKÇALABİLEN İLK PİKAP 235

İLK OTOMATİK PİKAP 236

İLK RADYO PİKAP . 237

İLK HI-FI PLAK 237

İLK STEREO PLAK 237

İLK PUL KOLEKSİYONCUSU 241

İLK KADIN PAPAZ 279

İLK KADIN PARLAMENTER 279

İLK KADIN PİLOT 280

POLİSİN PARMAK İZİNDENİLK YARARLANMASI . . 112

İLK PATLAYICILAR 100

İLK PUSULA .... 79

KULLANILAN İLK PREZERVATİF 37

İLK KOMÜNİST PARTİ 37

İLK KOMÜNİST PARLAMENTER 68

İLK PLANÖR 123

SAVAŞTA ÖLEN İLK PİLOT 9411

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 412: Milliyet İlkler ansiklopedisi

RRADYO İÇİN YAZILANİLK OYUN 216

İLK RADYO ALICILARI 216

RADYODA YAYINLANAN İLKİSTEK PROGRAMI 216RADYODA İLK MAÇ NAKLİ 216

RADYODA İLK SAAT AYARI 216

RADYODA İLK CANLIRÖPORTAJ 217RADYOTELEFONUN İLKASKERİ KULLANIMI 218

ATLANTİK AŞIRI İLK RADYO-TELEFON KONUŞMASI 218

RADYO-TELEFON TAKILANİLK DENİZ ARAÇLARI . 218

İLK RADYO YAYINI 213

İLK REKLAM PROGRAMLARI . 214

İLK DIŞA YÖNELİK RADYO YAYINI 214RADYODA İLK HABER PROGRAMI 215

RADYODAN YAYINLANANİLK OPERA 215

RADYODA İLK ORKESTRAKONSERİ 215RADYODA YAYINLANAN İLKTELEFON GÖRÜŞMELERİ 215

İLK RADYO OYUNU 215RADYO SİNYALLERİYLEİLK HABERLEŞME 208

RADYODA İLK GÜLDÜRÜ PROGRAMI 209RADYODA İLK SEÇİMPROPAGANDASI 209

RADYODA İLK AÇIKOTURUM 210

İLK PRATİK RADYO İLETİŞİM ARACI 205412

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 413: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK RADAR 133

İLK ROBOT RESİM 154İLK RADYOLU OTOMOBİL 227

RADYODA KONUŞAN İLKSOYLU . 227RADYODA KONUŞAN İLK KRAL 280İLK KADIN ROMANCI 76

İLK POLİSİYE ROMAN 94

SSAVAŞ SIRASINDA İLK UÇAK MESAJI . 12

SAVAŞTA İLK KEŞİF UÇUŞU 12

İLK SOĞUTMA YÖNTEMİ 222İLK SOĞUTMA TESİSLERİ 222

İLK SABAN 206

İLK SÜT ŞİŞELERİ . 148

İLK MEKTUPLA SİPARİŞ 144

İLK SES ALMA AYGITI 142

İLK HAYAT SİGORTASI 138

TRAFİK KAZASINDA ÖLENİLK SÜRÜCÜ 159İÇKİLİ ARABA KULLANMAKTANMAHKÛM İLK SÜRÜCÜ 160AŞIRI HIZ NEDENİYLECEZALANDIRILAN İLK SÜRÜCÜ 179

İLK SOMUN VE CIVATA 185

İLK PERMALI SAÇLAR 233

FONOGRAFİK STENO ...230

İLK KULLANILMIŞ ARABASATICISI . 228

TV'YE ÇIKAN İLK SARAYLI 228

OTOMOBİL SAHİBİ İLK SARAYLI ..234

İLK KADIN BORSA SİMSARLARI 280

413

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 414: Milliyet İlkler ansiklopedisi

TİLK ULUSLARARASI TELSİZHABERLEŞMESİ 217TELSİZLE İLK ACİLYARDIM ÇAĞRISI 217

İLK ASKERİ TELSİZ . 217

İLK TREN . 220

İLK YATAKLI TREN 220

İLK TELEFON 218

İLK DÜDÜKLÜ TENCERE 208

İLK GENEL TUVALET 204

İLK TOPLUİĞNE 206

İLK MOTORLU TEKNE 150

İLK PAKET TUR 179

İLK MAKİNELİ TÜFEK 179

İLK MASATENİSİ TURNUVASI 246

İLK LÜKS KUTLAMA TELGRAFI 248

İLK TELEFON SANTRALI 249

İLK TELGRAF 257

İLK TV HABERİ 257

TV'DE İLK OPERA 257

İLK TV OYUNCUSU 257

SÖZLEŞMELİ İLK TV SANATÇISI 257

İLK TV YILDIZI... 257

SAATİ SÖYLEYEN TELEFON 252

TV'DE İLK BALE 252

TV'DE İLK ÇOCUK PROGRAMI 252

İLK TV REKLAMI 252

İLK TV KAYDI . 261İLK KAPALI TİYATRO ....261

İLK TİYATRO 262

İLK OTOMATİK TOTALİZATÖR .. 262414

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 415: Milliyet İlkler ansiklopedisi

İLK TRAKTÖR 262İLK TELEVIZYONLU TELEFON 263

İLK HAVA TAHMİNİ 274

İLK ALAFRANGA TUVALET 27.5

İLK TERMOMETRE 286

İLK TRAFİK İŞARETLERİ 267

İLK TV HABER PROGRAMI .. 254

İLK ULUSLARARASI TV YAYINI 254

TV'DE İLK EĞİTİM PROGRAMI 254

İLK SIKMALI TÜP 67

İLK TOKA 51

İLK DİKENLİ TEL 33İLK TELSİZ TELGRAF 9İLK BEYAZLATMA TOZU 48

UUÇAĞA GÖNDERİLEN İLK MESAJ 12

UÇAKLA YAPILAN İLK KEŞİF 12

TELSİZLİ İLK UÇAK 12

İLK YEMEKLİ UÇUŞ 16

HAVALI LASTİK TAKILAN İLK UÇAK 194

İLK UÇURTMA . 146İLK UZAY UÇUŞU 237İNSANLI İLK UZAY UÇUŞU 237AYA İNEN İLK UZAY ARACI 240

UÇAKLA PROPAGANDA 8

SAVAŞTA GÖREV YAPAN İLK UÇAK 8UÇAKLA İLK UÇUŞ 9KAÇIRILAN İLK UÇAK 10İLK UÇAK ÜRETİM ŞİRKETİ 11

İLK UÇAK YOLCULUĞU 11İLK KADIN UÇAK YOLCUSU 11

415

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 416: Milliyet İlkler ansiklopedisi

VKORİDORLU İLK VAGON . 220

İLK GELİR VERGİSİ 133

VİTRİNLİ İLK DÜKKÂN 232İLK MODERN VİDEOKAYIT AYGITI 261

YİLK YAĞMURLUK 222

İLK YOĞUN BAKIM ÜNİTESİ 145İLK YAPAY SULAMA 145

İLK YAPAY SOLUNUM CİHAZI 130

İLK KADIN OTOMOBİL YARIŞÇISI 162

İLK KÖŞE YAZARI 172

İLK KADIN YARGIÇ 179

İLK KADIN OYUN YAZARI 280

İLK YEL DEĞİRMENİ 290İLK SENARYO YAZARI 107

İLK YANGIN SÖNDÜRÜCÜ .. 114

İLK AMATÖR FİLM YARIŞMASI 125

POLİSİYE ROMANLAR YAZANİLK KADIN YAZAR 82

UYDU İLE İLK TV YAYINI 255

İLK YARDIM TOPLAMAYÜRÜYÜŞÜ 58KAPALI SALONDA İLKATLETİZM YARIŞMALARI 27

İLK GÜZELLİK YARIŞMASI . 34

zİLK ZARF 97

İLK ZIRH 14

DÜNDEN BUGÜNE ZIRHLAR 14

416

http://groups.google.com/group/merakediyorum

Page 417: Milliyet İlkler ansiklopedisi

merakediyorum@

googlegroups. com

üyeleri için hazırlanmıştır.

Benzer çalışmalardan haberdarolmak, öneri, istek ve bu çalışmaile ilgili karşılaştığınız sorun ve

hataları lütfen bildirin.

http://groups.google.com/group/merakediyorum

E-posta :[email protected]