13
JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 24 UOT 82.0:001.92; 82.0:0061.22 MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ İLMÎ VE EDEBÎ FAALİYETLERİ Setter DURMAZ Qafqaz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bakü/ AZERBAYCAN [email protected], [email protected] Elnure RZAYEVA Qafqaz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Bakü/ AZERBAYCAN [email protected] ÖZET Azerbaycan-Türkiye arasındaki çok yönlü münasebetler uzun yıllardır devam etmektedir. XX. yüzyılın başla- rından itibaren daha kapsamlı bir hâl almış olan münasebetlerin, özellikle ilmî ve edebî yönden inkişaf ettiği gö- rülmektedir. Bu gelişmede hem Azerbaycanlı, hem de Türkiyeli aydınların çok büyük rolleri ve çabaları olmuştur. Bir eğitim projesi olarak, o dönemde Türkiye’den Azerbaycan’a gelen muallimler de, iki ülke arasındaki alâ- kalar açısından büyük önem arz etmektedir. Bu muallimler arasında, Muallim Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Hikmet Ertaylan vs. isimler sayılabilir. Bu eğitim gönüllüleri, Azerbaycan’a gele- rek burada eğitim faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Türk kültürünün yetiştirdiği vefalı, kadirşinas bir şahsiyet olan Muallim Mehmet Cevdet de, Hacı Zeynel- abidin Tağıyev’in davetiyle, 1907 tarihinde İstanbul’dan Bakü’ye gelmiş ve 1908 tarihine kadar buradaki mual- limlik vazifesine devam etmiştir. Azerbaycan’da büyük tesir bırakmış olan Mehmet Cevdet’in, millî şuurun uyan- masında ve Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi’nin birbirine yakınlaşmasında önemli katkıları olmuştur. Bu makalede, XX. yüzyılın başlarında Türkiye-Azerbaycan arasındaki eğitim köprüsünde önemli bir şahsi- yet olan Muallim Mehmet Cevdet’in hayatı, edebî şahsiyeti ve Azerbaycan’daki ilmî ve edebî faaliyetleri ele alı- nacaktır. Böylece, M. Cevdet’in, Azerbaycan-Türkiye arasındaki alâkalar açısından oldukça önemli olan konumu belirlenmiş olacaktır. Anahtar Kelimeler: Muallim Mehmet Cevdet, Azerbaycan, Türkiye, İlmî ve Edebî Faaliyetler. MUALLIM MEHMET CEVDET’S SCIENTIFIC AND LITERARY ACTIVITIES IN AZERBAIJAN ABSTRACT Multi-faceted relations between Azerbaijan and Turkey have been continuing for years. The relations which became more depth at the beginning of the twentieth century are particularly observed that scientifically and literally developed. In this development the efforts of intellectuals from Azerbaijan and Turkey had very important roles. As an educational project, in that period the teachers came from Turkey to Azerbaijan are critically impor- tant in terms of the relations between two countries. Among these teachers we can mention the names of teachers such as Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Sevket Sureyya Aydemir, Ismail Hikmet Ertaylan etc. These Education Volunteers came to Azerbaijan to tender their service. Muallim Mehmet Cevdet who is the appreciative of merit and loyal man grew by Turkish cullture received Haji Zeynelabidin Tagiyev’s invitation and came to Baku from Istanbul in 1907 and until 1908 he worked here as a teacher. Mehmet Cevdet who left a major influence in Azerbaijan made an important contribution to the awake- ning of national consciousness and converges of Azerbaijan Turkish to the Turkish language.

MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Setter DURMAZ, Elnure RZAYEVAQafqaz UniversitetiBakı / AZƏ[email protected], [email protected], [email protected]ürkiye arasındaki çok yönlü münasebetler uzun yıllardır devam etmektedir. XX. yüzyılın başlarından itibaren daha kapsamlı bir hâl almış olan münasebetlerin, özellikle ilmî ve edebî yönden inkişaf ettiği görülmektedir. Bu gelişmede hem Azerbaycanlı, hem de Türkiyeli aydınların çok büyük rolleri ve çabaları olmuştur. Bir eğitim projesi olarak, o dönemde Türkiye’den Azerbaycan’a gelen muallimler de, iki ülke arasındaki alâkalar açısından büyük önem arz etmektedir. Bu muallimler arasında, Muallim Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Hikmet Ertaylan vs. isimler sayılabilir. Bu eğitim gönüllüleri, Azerbaycan’a gelerek burada eğitim faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Türk kültürünün yetiştirdiği vefalı, kadirşinas bir şahsiyet olan Muallim Mehmet Cevdet de, Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in davetiyle, 1907 tarihinde İstanbul’dan Bakü’ye gelmiş ve 1908 tarihine kadar buradaki muallimlik vazifesine devam etmiştir. Azerbaycan’da büyük tesir bırakmış olan Mehmet Cevdet’in, millî şuurun uyanmasında ve Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi’nin birbirine yakınlaşmasında önemli katkıları olmuştur. Bu makalede, XX. yüzyılın başlarında Türkiye-Azerbaycan arasındaki eğitim köprüsünde önemli bir şahsiyet olan Muallim Mehmet Cevdet’in hayatı, edebî şahsiyeti ve Azerbaycan’daki ilmî ve edebî faaliyetleri ele alınacaktır. Böylece, M. Cevdet’in, Azerbaycan-Türkiye arasındaki alâkalar açısından oldukça önemli olan konumu belirlenmiş olacaktır.MUALLIM MEHMET CEVDET’S SCIENTIFIC AND LITERARY ACTIVITIES IN AZERBAIJANABSTRACTMulti-faceted relations between Azerbaijan and Turkey have been continuing for years. The relations which became more depth at the beginning of the twentieth century are particularly observed that scientifically and literally developed. In this development the efforts of intellectuals from Azerbaijan and Turkey had very important roles. As an educational project, in that period the teachers came from Turkey to Azerbaijan are critically important in terms of the relations between two countries. Among these teachers we can mention the names of teachers such as Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Sevket Sureyya Aydemir, Ismail Hikmet Ertaylan etc. These Education Volunteers came to Azerbaijan to tender their service. Muallim Mehmet Cevdet who is the appreciative of merit and loyal man grew by Turkish cullture received Haji Zeynelabidin Tagiyev’s invitation and came to Baku from Istanbul in 1907 and until 1908 he worked here as a teacher. Mehmet Cevdet who left a major influence in Azerbaijan made an important contribution to the awakening of national consciousness and converges of Azerbaijan Turkish to the Turkish language.

Citation preview

Page 1: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 24

UOT 82.0:001.92; 82.0:0061.22

MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ İLMÎ VE EDEBÎ FAALİYETLERİ

Setter DURMAZ Qafqaz Üniversitesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Bakü/ AZERBAYCAN

[email protected], [email protected]

Elnure RZAYEVA Qafqaz Üniversitesi

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

Bakü/ AZERBAYCAN

[email protected]

ÖZET

Azerbaycan-Türkiye arasındaki çok yönlü münasebetler uzun yıllardır devam etmektedir. XX. yüzyılın başla-rından itibaren daha kapsamlı bir hâl almış olan münasebetlerin, özellikle ilmî ve edebî yönden inkişaf ettiği gö-rülmektedir. Bu gelişmede hem Azerbaycanlı, hem de Türkiyeli aydınların çok büyük rolleri ve çabaları olmuştur.

Bir eğitim projesi olarak, o dönemde Türkiye’den Azerbaycan’a gelen muallimler de, iki ülke arasındaki alâ-kalar açısından büyük önem arz etmektedir. Bu muallimler arasında, Muallim Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Hikmet Ertaylan vs. isimler sayılabilir. Bu eğitim gönüllüleri, Azerbaycan’a gele-rek burada eğitim faaliyetlerinde bulunmuşlardır.

Türk kültürünün yetiştirdiği vefalı, kadirşinas bir şahsiyet olan Muallim Mehmet Cevdet de, Hacı Zeynel-abidin Tağıyev’in davetiyle, 1907 tarihinde İstanbul’dan Bakü’ye gelmiş ve 1908 tarihine kadar buradaki mual-limlik vazifesine devam etmiştir. Azerbaycan’da büyük tesir bırakmış olan Mehmet Cevdet’in, millî şuurun uyan-masında ve Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi’nin birbirine yakınlaşmasında önemli katkıları olmuştur.

Bu makalede, XX. yüzyılın başlarında Türkiye-Azerbaycan arasındaki eğitim köprüsünde önemli bir şahsi-yet olan Muallim Mehmet Cevdet’in hayatı, edebî şahsiyeti ve Azerbaycan’daki ilmî ve edebî faaliyetleri ele alı-nacaktır. Böylece, M. Cevdet’in, Azerbaycan-Türkiye arasındaki alâkalar açısından oldukça önemli olan konumu belirlenmiş olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Muallim Mehmet Cevdet, Azerbaycan, Türkiye, İlmî ve Edebî Faaliyetler.

MUALLIM MEHMET CEVDET’S SCIENTIFIC AND LITERARY ACTIVITIES IN AZERBAIJAN

ABSTRACT Multi-faceted relations between Azerbaijan and Turkey have been continuing for years. The relations which

became more depth at the beginning of the twentieth century are particularly observed that scientifically and literally developed. In this development the efforts of intellectuals from Azerbaijan and Turkey had very important roles.

As an educational project, in that period the teachers came from Turkey to Azerbaijan are critically impor-tant in terms of the relations between two countries. Among these teachers we can mention the names of teachers such as Mehmet Cevdet, Ahmet Kemal, Sevket Sureyya Aydemir, Ismail Hikmet Ertaylan etc. These Education Volunteers came to Azerbaijan to tender their service.

Muallim Mehmet Cevdet who is the appreciative of merit and loyal man grew by Turkish cullture received Haji Zeynelabidin Tagiyev’s invitation and came to Baku from Istanbul in 1907 and until 1908 he worked here as a teacher. Mehmet Cevdet who left a major influence in Azerbaijan made an important contribution to the awake-ning of national consciousness and converges of Azerbaijan Turkish to the Turkish language.

Page 2: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 25

In this article, Muallim Mehmet Cevdet’s life, his literary figures, and scientific and literary activities in Azerbaijan will be analyzed the outstanding person played an important role in the educational bridge between Turkey and Azerbaijan at the beginning of the twentieth century. Thus, Mehmet Cevdet Muallim’s positions in terms of the relations between Azerbaijan and Turkey will be determined.

Key Words: Muallim Mehmet Cevdet, Azerbaijan, Turkey, Scientific and Literary Activities.

Giriş

XIX. yüzyılın ikinci yarısında, Rusya'da, ağır Japonya mağlubiyetinin sonucu olarak derin sarsıntılar yaşanmış, Çarlık istibda-dının zincirleri gevşemiş, oldukça geniş bir inkılâp hareketi başlamıştır. Rusya Türkle-ri’ne o güne kadar verilmeyen, Türkçe ted-risat yapan mektepler açmak, Türkçe gazete ve mecmua neşretmek izni verilmiştir. Buna bağlı olarak, Azerbaycan’ın sosyal, iktisadî ve siyasî hayatında da bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Bu değişiklikler, Azer-baycan halkının eğitim ve kültür hayatını da etkilemiştir. Aynı devirde büyük bir sa-nayi şehri olan Bakü, Azerbaycan’ın ilim ve kültür merkezi haline gelmiştir. Bunun yanı sıra Azeri Türkleri, Rus ve Avrupa okulla-rında okumuşlar, eğitim seviyelerini yükselt-mişlerdir. Böylece Batı’daki ve Rusya’daki fikir cereyanlarını tanımışlardır. Bu durum, Azerbaycan Türkleri’ni ekonomik ve kültü-rel açıdan süratle değiştirmiştir. Azeri Türk-leri’nin, ülkelerinin âli menfaatleri doğrul-tusunda uyanmaları, yani millî benliklerine sahip çıkmaları, ülkelerinin istilâcılar tara-fından ele geçirilme çabalarına karşı birleş-melerine sebep olmuştur.

Bir taraftan Rus okullarını, diğer taraftan da Gaspıralı'nın “Usûl-i Cedîd” mekteple-rini örnek alan Azerbaycan Türkleri, XIX. asrın sonları ile XX. asrın başlarında hızla eğitim seviyelerini yükseltmeye başlamış-lardır. Bilhassa bu asrın başlarında, Türkiye Türkleri ile eğitim ve kültürel ilişkilerini geliştiren Azerbaycan Türkleri, kendi ko-nuştukları Türkçe'yi daha da geliştirmişler-dir. Türkiye ve diğer kardeş halklar ile baş-latılan bu temaslar, bir müddet sonra onla-rı, diğer Türkler’le dil ve kültür birliğine

sevk etmiştir. Gerçekten XX. asrın ilk çeyre-ğinde, Azerbaycan aydınları, Türklük şuuru-nun gelişmesinde büyük roller oynamışlar-dır. (Saray, 1996: 44)

Türk dünyasına büyük hizmetler vermiş olan Azerbaycan aydınları arasında, Mehmet Emin Resulzade, Hüseyin Cavit, Ahmet Ağa-oğlu, Abdulla Sur, Ali Bey Hüseyinzade vb. isimler, Türkiye’de eğitim almışlar; orada çı-kan gazete ve dergilerde yazılar yazmışlar-dı. Böylece Azerbaycan ve Türkiyeli edip-ler arasında bir bağ oluşmuş, her iki taraf bir-birlerinden çok etkilenmişlerdir.

Hatta Mehmet Emin Resulzade bu durum için şöyle demiştir: “Azerbaycan gençliği saf ve temiz niyetle Türk öğretmenlerinin talebesi oldular. Namık Kemâl Mehmet Hadi’yi, Abdul-hak Hamit Hüseyin Cavit’i, Mehmet Emin Yur-dakul da Ahmet Cevat’ı evlatlığa kabul ettiler. Azerbaycan mefkûresi Türkiye mefkûresi ile iz-divaç etti.” (Resulzade, 1991: 35)

1905 yılından sonar matbuatın yanı sıra mektep, maarif ocaklarının sayısı da artma-ya başlamıştı. Eski molla mekteplerinde, medreselerde süratle ıslahat başlamıştı. Din dersleriyle birlikte, dünyevî, pozitif ilimler de talim olunuyordu. “Usûl-i Cedîd” deni-len yeni Avrupa sistemli mektepler açılı-yordu. Mektepler, program ve muallim ba-kımından da nispeten güçlenmişlerdi. 1906 yılında ilk defa Azerbaycan muallimlerinin Bakü’de toplantısı olmuştu. Burada mek-tep, ders kitabı, eğitim programı meselele-rinden başka, mektep talebelerinin sosyal terbiye meselesi de müzakere edildi. Mual-limler ve talebeler, sosyal ve kültürel mese-lelerde Hayriye cemiyetlerinin toplantıla-rına aktif olarak katılıyorlardı. Medenî ma-arife ve sosyal işlere hizmet eden “Neşr-i

Page 3: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 26

Maarif”, “Cemiyet-i Hayriye”, “Nicat” vs. ce-miyetler kuruluyordu. Talebelerin eğitim ve öğretimleri, donanımlı ve çağdaş gençlerin yetiştirilmesi, herkesi düşündüren genel ve zorunlu bir mesele sayılıyordu. (Hüseynov, 2000: 5–6)

Azerbaycan aydınları, petrol sayesinde ge-len iktisadî inkişaf ile zengin olan hayırse-ver maarifçi zenginler ile beraber okullar açmak, kimsesiz çocukları okutmak, millî ve manevî eserler neşretmek vb. Maksat-larla Hayriye Cemiyetleri kurmaya başlamış-lardır. Azerbaycan millî burjuvası içerisin-de çok zengin ve ticarette büyük başarılar kazanmış işadamları vardı. Bunlar arasında, bugün büyük hürmet ve ihtiramla hatırla-nan, malını-mülkünü halkın eğitim seviye-sinin artmasında ve hayır işlerinde sarf eden Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in ismini özel-likle belirtmek gerekir. Bu hayırsever Azeri Türkü, ilk kadın mektebini Azerbaycan'da açtırarak Azeri kadınlarının modern hayata girmelerini sağlamıştır. (Bünyadov,1994: 611)

Azerbaycan Türkleri, eğitim konusunda Rusya'dan gerektiği kadar faydalanamaya-caklarını anlayınca, bilhassa 1905'ten sonra Türkiye'ye yönelmişlerdi. Türkiye'nin eği-tim tecrübesinden faydalanmak için mual-lim getirme yoluna gittiler. Azerbaycan'a gelen ilk Türk muallimi Ahmet Kemal Bey'-dir. "Füyuzat" mecmuasını çıkaran Hüse-yinzade Ali Bey'in daveti ile Bakü'ye gelen Ahmet Kemal, "Balahane" mektebinde vazi-feye başlamıştır. Bu mektebin tedrisatı İs-tanbul'dan getirilen kitaplarla yapılmıştır. Ahmet Kemal'in olumlu çalışmalarından sonra öğretmen ve kitap ihtiyacı artmış ve İstanbul'dan yeni öğretmenler ve kitaplar getirtilerek eğitim çalışmalarına devam edil-miştir. (Saray, 1996: 45)

H. Z. Tağıyev’in daveti ile İstanbul’dan ge-len Muallim Mehmet Cevdet (İnançalp) “Füyuzat Dâru’l-Muallim” isimli öğretmen-ler okulunu kurmuş, millî şuurun uyanma-sında ve Azerbaycan Türkçesi’nin İstanbul

ağzına yaklaşmasında büyük rolü olmuş-tur. Daha sonra İstanbul’dan Baha Sait, Be-şiktaşlı Küçük Fuat vb. davet edilen öğret-menler, Türkiye ile Azerbaycan arasında dil ve kültür birliğinin gelişmesinde önemli rol-ler oynamışlardır. (Saray, 1993: 40)

Ayrıca, Genceli asilzadelerden olan Refioğlu Hacı Mehemmed Hüseyin Bey, İstanbul’-dan Mehmet Bey isimli bir şahsı öğretmen olarak buradaki okula davet etmiştir. Bu okula, aynı şekilde Hayrettin ve Akif Bey isimli muallimler de davet edilmişlerdir. (Akpınar, 1994: 217)

Azerbaycan’ın büyük şâiri Ahmet Cevat’ın hatıralarından öğrenildiğine göre, onun da öğretmenlerinden biri, Türkiye’den Gence Medresesi’ne gelmiş olan Sevad Cevad isimli muallimdir. Hatta Ahmet Cevad, kendi mah-lasını da öğretmeni Sevad Cevad’ın ismin-den almıştır. Sevad Cevad, Ahmet Cevad’ın edebî âlemde gelişmesinde büyük rol oyna-mıştır. Şiirin kaidelerini, özelliklerini ona öğretmiştir. (Saleddin, 1992: 27)

Bundan başka, Şevket Süreyya Aydemir, 1918 yılında Türkiye’den Azerbaycan’ın Şeki (Nuha) ilçesinde açılmış olan “Hakikatü’s-Sibyan” isimli okula muallimlik yapmak için gelmiştir. (Aydemir, 2003: 200)

Rus yetkililerinin bütün engellerine rağmen öğretmen getirme işi devam etmiş ve bilhas-sa 1918’de kurulan Azerbaycan Halk Cum-huriyeti döneminde (1918–1920) daha da güçlendirilmiştir. Artık bu dönemde Türki-ye’den Azerbaycan’a gelen öğretmen sayısı 300’ü geçmiştir.

Azerbaycan ile Türkiye edebî ve maarif ilişkileri, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da devam etmiştir. 1923 yılının Nisan ayında, Azerbaycan Hükümeti’nin Türki-ye’den muallim istemesi üzerine, Maarif Vekâleti’nce, İsmail Hikmet Ertaylan (1889 –1967) Bakü’ye gönderilmiştir. Ertaylan, Bakü Üniversitesi ile Bakü Tiyatro Mekte-bi’nde, Türk Edebiyatı Tarihi; Bakü Yüksek

Page 4: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 27

Muallim Mektebi’nde, Batı Edebiyatı Tarihi ve Sanat Tarihi öğretmenliği yapmıştır. 1924 yılında Bakü Üniversitesi Edebiyat Fakül-tesi Dekanlığı’na atanan Ertaylan, 1927 yı-lında ise Bakü Üniversitesi Senatosu kararı ile profesörlüğe yükseltilmiştir. Profesörlük tezi olan “Azerbaycan Edebiyatı Tarihi” Bakü’de bastırılmıştır. Ertaylan, 1933 yılın-da Ankara’ya dönmüştür.

Muallim Mehmet Cevdet’in Hayatı

Bir nesle damgasını vurmuş aydın, fikir ve bilim adamlarından biri, ismiyle müsemma Muallim Mehmet Cevdet, 7 Mayıs 1883’te Bolu’da doğdu. Asıl adı Mehmed Cevdet olup, soyadı kanunundan sonra İnançalp soyadını almıştır. Babası Mülâzım Mehmed Sadi Efendi, dedesi bir tekke şeyhi olan Said Efendi'dir. Ailesi, 93 Harbi sırasında (1877–1878) Niş'ten göç ederek Bolu'ya yerleş-miştir. Çocukluğunu Bolu’da geçiren Meh-met Cevdet’in okumaya karşı büyük bir is-tidadı ve aşkı vardı. İlk ve orta tahsilini Bo-lu’da yapan Muallim Mehmet Cevdet liseyi Kastamonu’da tamamladı. 1901 yılında İs-tanbul’a gelerek Dârü’l-Fünûn Hukuk Mekte-bi’ne girdi. Bu mektebe sadece bir yıl devam edebildi. Babası hastalanınca, öğrencilerine 1 altın lira aylık veren Dâru’l-Muallimin'in edebiyat bölümüne kaydoldu. Aynı zaman-da Bayezid Camii'nde Arapça derslerine devam etti. Babasının vefatı üzerine hukuk öğrenimini üçüncü sınıfta terk etmek zo-runda kaldı. (Sayar, 2005: 313)

Evet, Mehmet Cevdet muallim çıkar; ama hukuka olan meyli azalmaz. Fakülteye de-vam edemese de kanun kitaplarını, altını çize çize okur, hukukçularla girift mevzu-lara dalar, ince mütalaalarda bulunurlar. Muallim okulunu birincilikle bitiren Meh-met Cevdet, Dâru’ş-Şafaka'da vazife alır. Ancak devlet okullarındaki ücretler dişe dokunmaz. Maaşına zam talep eder ama muhatap bulamaz. O da Burhan-ı Terakki ve Şemsü`l-Mekâtîb gibi hususi mekteplerde öğ-

retmenlik yapar. Artık beyzadelerle düşer kalkar, kibar konaklarında ağırlanmaya başlar. (Arvas, online)

Mehmet Cevdet, Dâru’l-Muallimin’in son sı-nıfında, öğretmen olma korkusu yaşayan, ders esnasında pot kırma kaygısı çeken bir öğrencidir. Bu korkusunu yenmek için, ken-disine büyük hürmet beslediği Selim Sabit Hoca’nın kapısını çalar, elini öper ve dua-sını alır. Selim Sabit Hoca’nın, Cevdet’e öğ-retmenlik mesleğinde yol gösterecek olan iki nasihati de vardır: Biri, o zamanın meş-hur Larus’un “Dâru’l-Muallimin” ismindeki koleksiyonunu elde etmesi ve “Tedrisât-ı İb-tidâiye” dergisine abone olması. Cevdet, öğ-retmenlik hakkındaki ilk düşüncelerini ve kaygılarını hatıralarında şöyle anlatır:

“Dâru’l-Muallimin-i Âliye’nin son sınıfını bi-tirirken ödüm patlıyordu. Nasıl hoca olacak-tım? Ya ders verirken pot kırarsam ne yapacak-tım? Nihayet hafiyelerin farkına varamadıkları günlerde merhum Selim Sabit Hoca’mın Sarı-yer’deki evine Büyükdere arkasından dolaşarak ve engin derelerden geçerek birkaç defa gittim. Elini öptüm, dua ve teşviklerinden müstefit ol-dum. Merhum bana meşhur Larus’un Dâru’l-Muallimin isminde amelî ve teorik koleksiyo-nunu tavsiye ettiği gibi kütüphanesinden elli yıldır neşrettiği Tedrisat-ı İbtidâiye mecmuası-na abone olmamı da tembih etti. Bu mecmualar bana iyi bir hocalık yapabildi. Derslerimi ken-dim tenkit etmeğe çalıştım. Çocukların sorular neticesinde cevap verip vermediklerini nazarı itibara alır, bu mikyas ile derslerimde tekemmül edip etmediğimi anlamağa çalışırdım.” (Ergin, 1937: 11–12)

Muallim Cevdet, 1907–1908 yılları arasında Bakü’de öğretmenlik yapar. Bu sırada Tols-toy ve Wilhelm Barthold ile görüşme imkâ-nı bulur. 1910'da Paris’te Bergson, Emile Durkheim; Cenevre Üniversitesi’nde J. L. Claparede'in derslerini takip eder. 1926–30 yıllarında Robert Kolej'inde çalışır. Öğret-menlik yıllarında Niş, Bolu ve Kastamonu

Page 5: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 28

şivelerine ilişkin konferanslar verir. (Ata, online)

Bir Moskova gezisinde, dostu İskender Bey Melikoğlu'nun tavsiyesiyle, meşhur Rus yazar ve düşünürü Tolstoy ile görüşmüş-tür. Kendisi, bu görüşmeden çok istifade ettiğini söyler. Yine bu gezileri sırasında, meşhur şarkiyatçı Barthold ile tanışmış ve çözümünde güçlük çektiği bir vakfiyenin okunmasında ona yardım ederek, dost ol-muştur. Bu dostluk daha sonra da devam etmiştir. 1926 yılında bir araştırma seyahati dolayısıyla İstanbul'a gelen Barthold, Köp-rülü Kütüphanesi’nde yaptığı araştırmalar-da onun yardımına başvurmuştur. (Erüz, online)

Cevdet, İstanbul’a dönüşünde Rumelihisa-rı’nda yerleşmiştir. Buradaki gençlerden ve Robert Koleji’ndeki Türk muallimlerden birkaçıyla birlikte -Tevfik Fikret de dâhil olduğu halde - bulundukları semtteki okul-da ders vermişlerdir. Cevdet, bu mektepte ve bu muhitte o zamana kadar Daru’l-Mu-allimin’de, hukukta öğrendiklerini, Bakü’-deki tecrübelerini, Rusya’dan dönüşte Av-rupa’daki tetkiklerini hevesle, şevkle tale-belerine aktarmıştır.

1931 yılında sıhhatinin bozulması yüzün-den çok sevdiği ve hayatını vakfettiği öğ-retmenlik mesleğinden ayrılmak zorunda kaldı. Bir ara İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Heyeti Reisliği’ni yürüttü. Ayrıca Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde bulunan kitap, ha-rita ve kronikler inceleyen bir komisyonda görev aldıysa da, hastalığı görevini yapma-sına engel oldu. Ve 3 Aralık 1935’te ebedi-yete kavuştu. Vefatında 52 yaşındaydı ve da-ha pek çok hizmet yapabilecek kadar gençti. Vasiyeti gereği Edirnekapı Mezarlığı’nda, Babanzâde Ahmed Naim’in yakınında defn-edildi. Ölümü için Ahmet Remzi Akyürek: "Bir mübeşşir geldi târihin dedi / Etti Cevdet Cennet-i Me'-vâ'yı câ" beytini tarih düşür-müştür. 1970 yılında çevre yolunun açılması sırasında Süheyl Ünver, kabrinin Edirne-

kapı Şehitliği'ne naklini gerçekleştirmiştir. (Sayar, 2005: 314)

Tâhirü’l-Mevlevî, onun son anlarını şöyle anlatır: “Cevdet Bey’i vefatından bir hafta önce ziyarete gittim. Zor konuşuyordu. Bana, şu ya-lancı dünyada birkaç gün daha misafir olarak kalabileceğini söyledi ve ilave etti: “Ağabeyim, ben ölüme mahkûmum. Bunun için doctor olmak gerekmez. Bir adam ki midesi hiçbir şeyi kabul etmezse, suyu güçlükle içerse nasıl yaşayabi-lir?” Bunun üzerine teselli için: “Cevdet’im, açıklamaya hacet yoksa da size manevî tıbba te-vessül etmeyi tavsiye ederim” dedim. Cevap ola-rak şunları söyledi: “Ağabeyim, ben doğru bir itikat sahibiyim. Allah’ımı, Peygamberimi seve-rim.” (Tülek, 2008: online)

Edebi Şahsiyeti

Muallim Cevdet, 1883 yılında Bolu’da do-ğup, 1935 yılında İstanbul’da vefat etmiş öğretmenlerimizden biridir. Yakın tarihimi-zin son derece ilgi çeken simalarından biri olan Muallim Cevdet, sanat eserlerine duy-duğu hayranlıktan, kalem erbâbına göster-diği saygıya, kitaplara olan sevdasından, arşivciliğe olan ilgisine kadar birçok yönle-riyle abideleşmiş bir şahsiyettir. Onun çok yönlü şahsiyetini Ahmet Turan Alkan, bir köşe yazısında şöyle özetler:

“İsmiyle müsemma bir “muallim”, bir eğitimci, fakat sıradan bir eğitimci değil. Bir nesle dam-gasını vurmuş aydınlık kafalardan, fikir ve bi-lim adamlarından biri. Bir bilim adamı, fakat ömrünce akademik sıfat taşımamış, bu unvana lâyık görülmemiş bir insan. Bir halkiyatçı (folk-lor uzmanı), bir felsefeci, bir etnograf, dilci, kü-tüphaneci ve kitap dostu, edebiyatçı, tarihçi... Hepsinden daha önemlisi, ardında temiz bir isim ve dostlarının zihninde berrak ve güzel ha-tıralar bırakarak âhirete göçmüş unutulmaz bir şahsiyet.” (Alkan, 2008: online)

Zeki Velidî Togan ise, Hâtıralar’ında yer verdiği Muallim Cevdet’ten, Türkiye’nin tanınmış aydınlarından biri olarak bahseder ve zengin kütüphanesine vurgu yapar:

Page 6: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 29

Muallim Cevdet, Türkiye’nin tanınmış aydın-larından biri. Fransızca’dan başka Arapça ve Farsça da bilir. Cevdet Bey’in Kütüphanesi ger-çekten zengindi. Rusya’da basılan eserleri de iti-na ile topladığı görüldü. (Togan, 1999: 517–518)

Muallim Mehmet Cevdet'i anlatan arkadaş-ları ve talebeleri adeta söz birliği etmişçe-sine, onun insanî ve ahlâkî vasıflarını over-ler. Muallim Cevdet, biraz asabî bir mizaca sahip olmakla birlikte, herkese hürmet eder, nezaket gösterir, kendisine de aynı şekilde davranılmasını beklerdi. Nezih olmayan hareketlerden, lâubalîlikten büyük bir titiz-likle kaçardı. Babasında görüp sıkıntısını çektiği içki ve sefahatten nefret ederdi. Millî ahlâkın, millî terbiyenin korunması ve ge-liştirilmesinin mekteplere bağlı olduğuna inanırdı. Ona göre, bu değerlerde bir düşme varsa, mektepler doğru yolda değildir de-mekti. (Erüz, online)

Onun çok yönlü kişiliğini oluşturan özel-liklerden biri, hatta başta geleni, medeni-yetimizden günümüze intikal eden eserlere karşı duyduğu hayranlıktır. Ecdat yadigârı bu eserlere hor bakıldığını gören Muallim Cevdet, gözyaşlarına hâkim olamaz, hün-gür hüngür ağlar. Bu bağlamda, Muallim Cevdet’i, “susuz çeşmeleri gözyaşlarıyla akıtan büyük bilgin” olarak tanımlayan Dur-sun Gürlek, onun bu hayranlığını ve hay-ran olduğu eserlere olan alâkasızlık karşı-sındaki hüznünü şu satırlarında dile getirir:

“Selâtin camilerinden birinin avlusunda abdest almak, tarihî mezarlıkların arasında gezmek, yazma bir eserin aharlı sayfalarını çevirmek, kö-şe başındaki Osmanlı çeşmesinin kitâbesini oku-mak, ecdâdın hayvanlara bile teşmîl edilen şef-kat duygusunun canlı şâhitleri olan kuş evle-rini seyr u temaşa etmek, öğrencilerini tarihî mekânların câzibesiyle tanıştırmak, merhumun en büyük zevkiydi. Muallim Cevdet, ecdat yadi-gârı bir eserin yıkıldığını, içinde nice hatıralar barındıran bir konağın yakıldığını, su medeni-yetinin şaheser örnekleri olan İstanbul çeşmele-rine hor bakıldığını, yazma eserlerin, berat ve

fermanların izbe mahzenlere takıldığını görünce gözyaşlarına mani olamaz, hüngür hüngür ağ-lamaktan kendini alamazdı” (Gürlek, online)

Muallim Cevdet’in hassasiyeti yalnız sanat eserlerine karşı değildir. O aynı zamanda, kâh kimsesizlerin yardımına koşmaktan büyük bir haz duyan son derece merhamet-li bir insan, kâh dostlarını nerede olurlarsa olsunlar ziyaret etmeyi ihmal etmeyen ve-falı bir dosttur. Yine Gürlek’in kaleminden aktarılan şu hatıra, onun merhamet ve ve-fasına işaret ettiği gibi, aynı zamanda ol-dukça ibret vericidir:

“Muallim Cevdet, Balkan Harbi’nden sonra İs-tanbul'a gelen malûl askerlerden bazılarıyla ya-kından ilgilenmişti. Bunlardan biri her sabah Beyazıt’taki aşçı Arnavut’un lokantasına geli-yor, parası Cevdet tarafından düzenli bir şekilde verilen çorbasını içiyordu. (Gürlek, online)

Muallim Cevdet’in vefası, yalnız dostlarını ziyaretten ibaret değildir. O, feyiz ve ilham aldığı herkese saygısını esirgemeyen bir ol-gunluğa da sahiptir. Serkan Erol, Muallim Cevdet’in hürmet gösterdiği belli başlı isim-leri şöyle sıralar:

“Son derece vefalı bir insan olan Muallim Cev-det, feyiz ve ilham aldığı herkesi saygıyla ve hürmetle selamlıyordu. Meslektaşı Kilisli Mu-allim Rıfat Bilge’nin, gördüğü yerde elini öpü-yordu. Yüzlerce Türk ve Müslüman meşhu-runu, onun şaheseri olan altı ciltlik Kâmûsu’l Âlâm’ından öğrendiği için Şemseddin Sami’yi daima şükran duygularıyla anıyordu. Ahmet Mithat Efendi’ye olan saygısı, hayranlık derece-sini bile geçiyordu. “Osmanlı Müellifleri” adın-daki üç ciltlik eserinden çok yararlandığı için, Bursalı Mehmet Tahir’i yere göğe sığdıramıyor-du. “Kırk Ambar” veya “Hezarfen” diye nite-lendirdiği Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’e, öyle bir muhabbet besliyordu ki, “Ben öldükten sonra bütün defterlerim, vesikalarım, tarihi mühür-lerim bu zatın kadir kıymet bilir eline geçsin” demekten kendini alamıyordu. (Erol, online)

Bir kitap âşığı olarak tanınan Muallim Cev-det, ömrünü kütüphanelerde, kitapçılarda

Page 7: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 30

ve eğitim kurumlarında geçirmiştir. Erdo-ğan Erüz, kitap dostu Muallim Cevdet’i şu tespitleriyle değerlendirir:

“Asıl mesleği öğretmenlik olan Muallim Cevdet Bey, tam bir kitap sevdalısı ve kütüphane ada-mıdır. Kütüphaneleri dolaşmaktan, eski el yaz-malarını tetkik etmekten büyük zevk duyar. Muallim Cevdet, tutumlu bir insan olmakla birlikte, kazancının büyük bir kısmını kitaplara ayırır. Başka alışverişlerinde pazarlık yapar; fa-kat iş kitap almaya gelince kitapçıların istediği miktarın fazlasını verir. Ömrünü Sahaflar Çar-şısı’nda, Başbakanlık Arşivi’nde, eğitim kurum-larında geçiren Cevdet, eski kitapçıları, antika-cıları dolaşarak, nice kıymetli eserleri, belgeleri kültürümüze kazandırmıştır. On binden fazla kitabını ve nadide el yazması eserlerini İstanbul Belediye Kütüphanesine bırakmıştır.” (Erüz, online)

Mehmet Cevdet’in kitap aşkını, meşhur sa-haflardan merhum Raif Yelkenci ise şu mü-şahedesiyle gözler önüne serer: “Mehmet Cevdet, istirahat ve tatil zamanlarını mutlaka kitapçılarda geçirirdi. Merhumun nazarında paranın hiç bir değeri yoktu. Yalnız kitaba sa-hip olmak isterdi. Özellikle son zamanlarda ki-taplara çok merak sarmıştı.“Muradnâme” adın-da 829 tarihinde yazılmış ve II. Sultan Mu-rad’a takdim edilmiş büyük boy kıymetli bir eseri bana getirmişlerdi. Mehmet Cevdet bu kitabı götürdü, haftalarca mütalaa etti. Bazı notlar al-dı. Yalnız fiyatı yüksek olduğu için satın alamı-yordu. O sırada kendileri gibi kitap meraklıla-rından biri olan Giresun Ziraat Bankası’nın Müdürü Fahri Bey izinli olarak İstanbul’da bu-lunuyordu. Kitabı sahibinin istediği bedelle o aldı. Muallim Mehmet Cevdet, bu duruma çok kederlenmişti. Nihayet bir gün “Raifçiğim, Fahri Bey İstanbul’da olmasaydı bu kitabı ben alabilir-dim. Bu eserin bir parçasını Rusya’da görmüş-tüm. Bu kitap hakkında Fransızca bir eser ya-yınlamışlardı. Müellifi bugüne kadar meçhûldü. Senin vasıtanla bu kitabı görmek, istifade etmek nasip oldu. Çok teşekkür ederim. Fakat sahip ola-madığım için de çok yanarım” (Gürlek, online)

Muallim Cevdet'in, Türk kültür hayatına da büyük katkıları olmuştur. Bunlardan en önemlisi Türk arşivciliğinin temellerini at-masıdır. Hayatı boyunca tarihî evrakların ve vesikaların kıymetini savunan Muallim Cev-det’in Türk arşivciliğine katkılarıyla ilgili, İslâm Ansiklopedisi’nin “Muallim Cevdet” maddesinde, Ahmet Güner Sayar şu bilgi-leri vermektedir:

“Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'de tarihî belge-lerin bir değer taşıdığı bilincinin ortaya çıkma-sında Muallim Cevdet'in yazıları ve konferans-ları ile büyük hizmetleri olmuş, bu sebeple Türk arşivciliğinin kurucusu sayılmıştır. Cevdet Paşa Kütüphanesi belgeleri başta olmak üzere Aya-sofya, Defterhâne, Evkaf, Maliye, Meşihat, Bah-riye, Tophane, Adliye belgeleri, Maarif Vekâleti evrak ve defterleriyle başvekâlet ve Hariciye bel-geleri onun elinden geçmiştir. Muallim Cevde-t'in gayretleri sonucunda bütün arşiv belgeleri 1935'te hükümetin çıkardığı bir nizamnâme ile koruma altına alınmıştır. Ayrıca kütüphaneler için fihristlerin hazırlanmasında hizmetleri gö-rülmüştür. Muallim Cevdet, 970'i yazma olan toplam 8753 cilt kitabı, çeşitli tarihî belge, yazı ve levha ile notlarını içeren birçok defter ve zarfı vakfetmiştir. Onun ölümünden sonra notların-dan bazıları Süheyl Ünver tarafından hazırla-nan defter ve dosyalarla yok olmaktan kurtarıl-mıştır. ” (Sayar, 2005: 314)

Telif ettiği eserleri, çeşitli mecmualarda ya-yınlanan makaleleri, muhtelif vesilelerle verdiği konferansları ile de Türk irfanına büyük hizmetlerde bulunmuş aydınlarımız-dan olan Muallim Mehmet Cevdet’in müs-tesna şahsiyetine dair izahlarımızı Gürlek’in şu veciz ifadesiyle noktalayalım:

“İşte bugün Edirnekapı Mezarlığı'nda, Mehmet Akif’in hemen yanı başında mahşer sabahını bekleyen Muallim Cevdet, Türk kültürünün ye-tiştirdiği böyle vefalı, böyle kadirşinas bir şahsi-yet ve tam anlamıyla ''ayaklı kütüphane''ydi.” (Gürlek, online)

Page 8: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 31

Eserleri

1. Zamanımızda Usûl –i İnşa ve Muhabere (İstanbul, 1341): Sade ve açık bir üslupla mektup, arzuhal, ilmühaber vb. yazmayı göstermek amacıyla kaleme alınmıştır.

2. Şark İlyadası Şehname (İstanbul, 1928): Maarif Vekâleti’nin liseler için Dünya Ede-biyatı şaheserlerinden bazı örnekler yayım-lama projesi kapsamında Cevdet Bey’e de İran şâiri Firdevsî’nin Şehname’sinin tercü-mesi verilmiştir. Firdevsî ve eseri hakkın-daki bir mukaddimeden sonra Şehname’-nin bir özetinin ve bazı destanların tercü-mesinin yer aldığı eser, yayımından kısa bir süre sonra harf inkılâbı gerçekleştirildi-ğinden liselerde okutulamamıştır.

3. Askeri Din Dersleri (İstanbul 1928).

4. Spor Ruhu (1928): İngilizce’den çevrilen bu derlemede müellifin “Eski Türkler’de Spor Terbiyesi” başlıklı bir yazısı bulun-maktadır.

5. İbn-i Batuta’nın Seyahatnamesi’nin Ahi-lik’le ilgili kısmına hazırladığı Arapça zeyildir. (İstanbul, 1932).

6. Müderris Ahmed Naim (İstanbul, 1935).

7. Tarihi Sözlük: Ancak altı forması basılan eser müellifin vefatından dolayı tamamla-namamıştır. Osman Nuri Ergin, basılan kı-sımları Muallim Cevdet’le ilgili kitabına ek-lemiştir. Muallim Cevdet’in dil, mitoloji, ter-biye, millî tarih ve biyografi konularında 75 makalesi yayımlanmıştır. Onun Türk kültür dünyasına en büyük katkısı İstanbul Bele-diyesi’ne bağışladığı, bugün Taksim’de Ata-türk Kitaplığı’nda korunan arşiv ve kitap-larıdır. (Sayar, 2005: 314)

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Azerbaycan'da açılması düşünülen mek-teplerin muallim ihtiyaçlarını temin etmek, en mühim ve en güç meseledir. Meseleyi

kökünden halletmenin yegâne çaresi, bir muallim mektebi açarak, muhtelif seviyede muallimler yetiştirmektir. Bunun için zaman geçirmeyerek, Türkiye'ye müracaat ederler; bu işin üstesinden gelebilecek bir mualli-min gönderilmesini isterler.

İstanbul`da yapılan toplantıda Burhan-ı Te-rakki Mektebi’nin Müdürü Hakkı Bey söz alır: “Bu vazifeyi hakkıyla becerebilecek birini tanıyorum; Mehmet Cevdet tam biçilmiş kaf-tan!” der. Muallim Cevdet, böyle bir hiz-mete atanmaktan heyecan duyar, seve seve Bakü`ye koşar. Hamiyetli zenginleri, hayır-sever müminleri derler, toplar ve onların yardımları ile “Füyuzat” adı verilen öğret-men okulunu açar. Birçok derslere kendi girer çıkar, gece gündüz tanımaz, mesai üs-tü çalışır. (Arvas, online)

Evet, Mehmet Cevdet’in Bakü’ye gelmesine vesile olan Hakkı Bey, her zaman onun ta-rafından saygı ve hürmetle hatırlanır. Kendi hatıralarında da onun iyiliğinden başka bir şey görmediğini, ona Bakü’ye gelmesinde vesile olduğu için her zaman minnettar ola-cağını ifade eder.

Mehmet Cevdet, Bakü’ye gelişini şöyle an-latıyor: “O aralık Kafkasya’da, Bakü İslam Ce-miyeti, ora için adam arıyormuş, beni buldular. Gittim. Orada zihnim çok açıldı. Rusça’yı öğ-rendim. İkinci sene sonunda Rusya hükümeti-nin müdahalesi sonucunda mektep kapandı. İs-lam Cemiyeti bana tazminat verdi. Ağaoğlu Ah-met Bey’in gazetesinde yazı yazdım, konferans-lar verdim” (Ergin, 1937: 12)

Cevdet, Bakü’yü çok sever. Geldikten kısa bir süre sonra o zaman Ankara’da, damadı Miralay Arif Bey’in yanında bulunan anne-sine bir mektup yazar. Bu mektupta onun Bakü hakkındaki fikirlerini açıkça görmek mümkündür:

“Bakü’de Hacı Zeynelabidin Tağıyev Efendi’-den ansızın telgraf almıştım. Hemen birkaç gün içinde Zaptiye Nezareti’nden pasaportumu, Maarif Nezareti’nde gereken memurlardan iz-

Page 9: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 32

nimi aldıktan sonra Alman vapuru ile Batum’a çıktım. Orada iki gün kaldım. Trenle Tiflis’e ge-çerek bir gece bir gündüz ve yine bir gece sonra Bakü’ye indim. Hacı Zeynelabidin Tağıyev’in evine gittim. Ev söylerim size, ev değil bir sa-ray. Beyoğlu’nun en büyük otelleri öyle süslü ve mükemmel değil. Kapıcıya şahsımı anlattık-tan sonra efendinin yanına çıktım. Buralarda öyle bizde olduğu gibi el öpmek âdeti yok. İslâm kanunları üzere yalnız musafaha ediyorlar. Ben bunu oraya gidince elini vermesinden anladım. Zaten İstanbul’da iken, Bakü Müslümanları’n-da bu güzel musafaha sünnet-i şerifesinin ya-pıldığını bilirdim. Oturduk, konuştuk. Beni sevdi. Beni niçin getirttiğini, Bakü’de maarifin ilerle-mesi için, beni bu işlere bakmak üzere Dâru’l-Muallimin müdürlüğünü kabul etmem lüzu-munu söyledi. Sonra beni oturacağım yere gön-derdi. Pekiyi. Yeni, Dâru’l- Muallimin içinde bir yer. Mektep de yeni yapılmış. Masraf, Hacı Efendi’ye ait. Şehir de pek güzel. İstanbul’da böyle temiz, büyük caddeler yok. Şehir halkının dörtte üçü İslâm, bir kısmı Rus’tur. Lisan Ana-dolu Türkçesi gibidir. Elhamdülillah İslâm mer-kezindeyim.” (Ergin, 1937: 97)

Annesine yazmış olduğu diğer mektupla-rında da Bakü’yü ne kadar çok sevmiş ol-duğunu, derslerinin ne kadar hoş geçtiğini, talebeleriyle ilişkilerinde nasıl muvaffak olduğunu doya doya anlatmıştır.

Azeriler, bu kırmızı fesli, şık yelekli, saati köstekli İstanbul efendisini öyle severler ki anlatılamaz. Çocuklar ardı sıra koşar, ka-dınlar ünlü muallimi görebilmek için cam-lara, cumbalara çıkarlar. Bir zaman sonra talebeleri de onun gibi fes giymeyi arzular. Feshaneye yüzlerce vişneçürüğü, bayrak kırmızı, narçiçeği fes ısmarlar, püsküllerini hocaları gibi yana sarkıtırlar. Muallim Cev-det, hem Osmanlı-Azeri münasebetlerini sıcak tutar, hem de onların örflerine an’ane-lerine dönmelerini sağlar. (Arvas, online)

Bakü’nün insanları, Türkiye’yi Mehmet Cev-det’le tanımış ve sevmişlerdi, dersek hiç yanılmış olmayız. Hiç meyhaneye gitmeyen,

içki içmeyen, her türlü sergüzeştlerden uzak olan Muallim Mehmet Cevdet, halk için ideal bir tip olarak yaşardı. (Ergin, 1937: 98)

Onun çalışmaları yalnız mektebe münhasır kalmamış, bütün Azerbaycan Türkleri’ni hedef almıştır. Onların uyanışında, kendisi ve yetiştirdiği talebeler büyük rol oynamış-lardır. Azerbaycan Türkleri, onun mümtaz şahsiyetinde, o güne kadar yakından tanı-yamadıkları, merak ettikleri Osmanlı Türk-leri’ni tanımış, sevmiş ve gönülden bağlan-mışlardır. Sonraki yıllarda yetiştirdiği tale-beler, Azerbaycan’ın her tarafına yayılmış-lar, Osmanlı ve Azerbaycan Türkleri’nin yakınlaşmasında tesirli olmuşlardır. Mual-lim Mehmet Cevdet'in, Azerbaycan Türkleri arasındaki din ve fırka çekişmelerinin orta-dan kaldırılmasında, millî benliğin aşılan-masında da büyük hizmetleri olmuştur. (Erüz, online)

Cevdet, Bakü’de şâir Ahmet Kemal, Ahmet Ağaoğlu ve -Azerbaycanlı olmakla beraber İstanbul’da yüksek tahsil görmüş olan- Doktor Ali Hüseyinzade ile birlikte çalış-mıştır. Daha sonra yine Dâru’ş-Şafaka me-zunlarından Beşiktaşlı Fuat da Bakü’ye git-miştir. Şerif Bilge Han, Cevdet’in bunlar kadar inkılâpçı olmadığını söylüyor. Ola-bilir. Fakat Cevdet de bunların hizmetlerini yazılarında, hatıralarında ehemmiyetle kayd-etmeden çekinmiyor. Meselâ evrakı arasın-da görülen birkaç türlü yazı örneklerinden yapılmış bir koleksiyonun üzerine yazmış olduğu bir fıkrada: “Bakü’de İstanbul yazısı öğretmeden evvel bu yazı taammüm etmişti. Ali Bey Hüseyinzade, Ahmet Kemal ve benim sa-yemde İstanbul rikâ hattı oralarda intişar etti. Bilhassa Ahmet Kemal ile ben, iki mektebe ve dolayısıyla sekiz mektebe hâkimdik. Yüzlerce ta-lebemize rikâ hattını öğretmiştik.” (Ergin, 1937: 99–100)

Onun bu hayırlı çalışmaları, maalesef uzun sürmemiştir. Geçirdiği sarsıntıdan kurtulan Rus hükümeti, onun çalışmalarından tedir-gin olmaya başlamıştır. Müslüman Neşr-i

Page 10: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 33

Maarif Cemiyeti'ne ağır baskılar yapmaya başladılar. Bu baskılar sonunda Cemiyet, onu Türkiye'ye geri göndermek zorunda kaldı. Ayrıca tazminat adı altında oldukça yüklü bir para ödeyerek, minnetini ifade etti. Muallim Mehmet Cevdet, bu paranın, kendisine, çok arzuladığı Avrupa gezisini yapabilme imkânını sağladığını söyler. Neşr-i Maarif Cemiyeti, Cevdet’e verdiği 1908 tarihli tasdiknamede, bu hakikati açıkça söyleyememiş, onun ayrılışını şöyle ifade etmeğe mecbur kalmıştı: “Kafkasya’da en parlak bir Müslüman merkezi olan Bakü’de ge-çen yıl bir Dâru’l-Muallimin-i İslam açmak te-şebbüsünde bulunmuş ve bunun için İstanbul’a vekil göndererek mezunlarından Mehmet Cev-det Bey’i şehre 172 ruble müdürlük maaşla da-vet etmiştik. Bunu yapmakta maksadımız ilköğ-retime iyi muallimler yetiştirmekti. Ama istedi-ğimiz ve beklediğimiz gibi kabiliyetli ve münev-ver biri tedarik edilemedi. Dâru’l-Muallimin’in mevcut iki ihtiyat şubesindeki az öğrenciyle bi-rinci sınıfını açmak mümkün olmadı. Buna göre meclis, son bu iki şubenin ayda 172 ruble alan bir müdürle idaresi kâbil olmadığına göre mü-dürlüğünün sona ermesi ile Mehmet Cevdet Bey’in İstanbul’a avdetine ve kendisine üç aylık fazla mevacip (maaşlar, aylıklar) verilmesine karar verdi.” (Ergin, 1937: 102)

Cevdet, buralarda çok büyük intiba ve tesir bırakmıştı. Sade halk gibi Azerbaycan’ın aydınları da onu çok sevmişlerdi Bunu Ah-met Caferoğlu’nun, Ahmet Ağaoğlu’nun hatıralarında görmek mümkündür. Onlar ve genellikle Azerbaycan halkı onun yap-tığı iyilikleri ve hizmeti hiçbir zaman unut-mamışlardı.

Ahmet Ağaoğlu, Muallim Cevdet’in Azer-baycan’daki faaliyetlerinin semeresini şöy-le özetler: “Cevdet'in kurmuş olduğu (Füyu-zat) adındaki Dâru’l-Muallimin’i kendisinden sonra Hüseyinzade Ali yürüttü ve bu mektep, Azerbaycan Türkleri’nin uyanışında en mües-sir bir âmil oldu. Onun yetiştirdiği talebe saye-sindedir ki Azerbaycan dili İstanbul Türkçe-

si’ne yaklaşa yaklaşa bu gün iki lehçe arasında hemen fark kalmamış gibidir.”

Yine Ahmet Ağaoğlu, 1918’de, Cevdet’in Dâru’l-Muallimin’de verdiği bir konferans münasebetiyle “Tercüman-ı Hakikat” gazete-sine yazmış olduğu bir baş makalede, Cev-det’in Bakü’deki hizmetlerini uzun uzadıya yazdıktan sonra şunları ilâve ediyor: “Ben dün Cevdet Bey’i dinlerken bu hadiseyi tahat-tur ve on dört sene evvelki maziye nazar ediyo-rum. Cevdet Bey’in kurmuş olduğu Dâru’l-Muallimin, vasi bir müessese şeklini almıştır. Buradan neşet etmiş yüzlerce efendi, Kafkasya’-nın muhtelif köşelerine, merkezi aşarak Türkis-tan’ın her tarafına Türk irfanını saçmışlardır… Osmanlı Dâru’l-Muallimin’in menkıbesi zikro-lunurken bu hususun unutulmaması icap eder.”

Ahmet Caferoğlu da kendi hatıralarında, Mehmet Cevdet’ten beklenen bütün hiz-metleri mübalağasız yaptığını, yeni vatanı-na çabuk ısındığını söyler. Daima ağırbaş-lı, ciddi ve sakin tabiatıyla Azerbaycan’da büyük saygı kazandığını ve Muallim Meh-met Cevdet’in muallimlik sırrına kelimenin tam anlamıyla vâkıf olduğunu ifade eder. Azerbaycan’ın inkişafında ve yükselmesin-de kendi varlığını ortaya koymaktan çekin-mediğini belirtir. Ahmet Câferoğlu’nun ka-leminden Muallim Cevdet’in diğer yönleri özetle şöyledir: "Cevdet kendisinden beklenen bütün hizmetleri bilâ mübalâğa yaptı. Yeni va-tanına çok çabuk ısındı. Büyük bir sabırla bü-tün müşkülatları yendi. Daima ciddî, ağır baş ve sakin tabiatıyla Azerbaycan’ın Bakü’sünde büyük bir muhabbet kazandı. Cevdet; mürebbi-lik sırrına kelimenin tam manasıyla vakıftı. Emek-tar hoca, Azerbaycan’ın inkişafında ve yüksel-mesinde kendi varlığını koymaktan çekinmedi…”

Bunlardan başka, Mehmet Cevdet’in, H. Z. Tağıyev’e çok büyük bir saygısının ve sev-gisinin olduğunu görüyoruz. Kendi de bu-rada bulunduğu müddetçe ondan çok iyilik ve ihsan gördüğünü anlatmış. Bir hüküm-dar sarayı kadar büyük ve o nispette teşri-fata tabi olan konağına gittikleri zaman, Ta-

Page 11: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 34

ğıyev, kendisini ve Ahmet Kemal’i yanına çağırtır, elini öptürür ve onları dizinin di-binde oturturmuş.

Cevdet; İstanbul’a geldikten sonra da Zey-nelabidin Tağıyev ile rabıtayı kesmemiş; fırsat düştükçe onu hatırlamaktan uzak kalmamıştır. Azerbaycan’da millî hükümet teşekkül edince, Türkiye’ye ırk, dil hatta din birliği dolayısıyla yakınlığı daha art-mıştı. İşte o sırada Azerbaycan’da yeni mektepler açılmasına başlanmış ve her ta-raftan oraya bir muallim akını olmuştur. Bu maksatla Rıısya’ya gitmek isteyen gençler için bu yolun ilk yolcusu olan Cevdet’in, tavsiye mektubu bu vesile ile neşre değer mahiyettedir:

“Hacı Cenapları; hemen herkesten evvel Kaf-kasya Müslümanları’nın terakkisi için rehberlik eden devletli sizsiniz. Senelerce devam eden ça-lışmanızın Cenab-ı Hak meyvesini verdi. Rusya ve Avrupa Dâru’l-Fünun’larında, sanayi mek-teplerinde, paranızla okuttuğunuz gençler bu-gün Azerbaycan’ın saadetini hazırlamak üzere iş başına geldiler. Sizin koruduğunuz muhar-rirler, muallimler, talebeler yeni Türk ilinin ha-dimi bulunuyorlar. 14–15 sene evvel açılmasına yardım ettiğiniz Bakü Neşr-i Maarif cemiyetine ait Dâru’l-Muallimin’i idare ederken bu millî aşkınızı yakından görmüş, Zât-ı âlinize min-nettar kalmıştım. Tanrı Teâlâ Hazretleri’ne çok şükür ki, 14 yıldır hayal-i azizini kalbimde taşı-dığım cânibinize yeni evlatlar takdim etmeğe muvaffak oluyorum. Sami, Kemal, Fethi adlarını taşıyan bu gençler, İstanbul Dâru’l-Muallimin-’inden çıktıktan sonra Almanya’nın Dâr’ul-Muallimin’inde de bulunmuşlardır. Bakü’de millî mektepler açılırken ve Türk dili buralarda yaşatılırken, bu zeki ve namuslu muallimlere çok ihtiyaç olacaktır. Kafkasya’nın her derdine deva bulmak isteyen ve her nevi tekemmülün-den sevinen Zât-ı devletlerine, bu bir sürü fazi-let gençlerini tanıtırken sizi selâmlar ve 14 yıl-lık hicran içinde mahpus kalan hürmetlerimi arz eylerim ” (Ergin, 1937: 100–101)

Muallim Mehmet Cevdet, Türklüğe ve ma-arife ettiği hizmetlerden dolayı Azerbaycan

halkı tarafından her zaman saygıyla anıl-mış ve bundan sonra da anılacaktır. Ahmet Caferoğlu’nun ifadesiyle: “Kadirşinas Azeri halkı, kendi büyüklerini asla unutmadığı gibi, Cevdet’in de Azerbaycan için yaptığı iyilikleri ve hizmetleri hiçbir zaman unutamayacaktır. El-verir ki bu kadirşinaslığı gösterecek fırsat olsun.”

Sonuç

XX. asrın başları Azerbaycan halkının tari-hine milletçe kendine dönüş ve uyanış devri olarak bilinmektedir. Rusya İmpara-torluğu’nun tarihinde gerçekleşen siyasî, sosyal değişiklikler aynı zamanda Azer-baycan’ın kültürel hayatında Maarifçilik ve Hayriyecilik harekâtının genişlemesine yar-dımcı olmuştur. Kısa süre sonra millî ma-arifçilik tarihimizde silinmez bir iz bırak-mış kültürel–maarif cemiyetleri faaliyete baş-lamış ve inkâr olunmaz hizmetler göster-mişlerdi. (Babaşlı, 2003: 223)

İşte şu izahlar gösteriyor ki, 1905’ten sonra Kafkasya’da mektep açmak, halkı okutmak ve uyandırmak için bir cereyan, bir kımıl-danma olmuştur. Ve bu kımıldanmanın ba-şında da Bakü’nün en zengini olan Hacı Zeynelabidin Tağıyev bulunmuştur. Açıla-cak mekteplere muallim yetiştirmek üzere bir muallim mektebi açılmasına ve bunun için de İstanbul’dan bir muallim getirilme-sine karar verilmiştir. İşte kıymetli Muallim M. Cevdet’in Bakü’ye getirilmesi bu lüzuma mebnidir ki, bu da 1323 senesine müsadif-tir. Muallim Mehmet Cevdet, Bakü İslâm Cemaati'nin davetiyle 1907 tarihinde Bakü’-ye gelmiş ve 1908 tarihinde Bakü’deki mu-allimlik vazifesi son bulmuştur. Bu tarih-lerden onun Bakü’de sadece 16 ay kaldığı anlaşılmaktadır. Bakü'de kurulmasına ön ayak olduğu “Füyuzat” adlı öğretmen oku-lunda müdürlük ve muallimlik yapmış, Ahmed Ağaoğlu’nun çıkardığı gazetede yazılar yazmış ve konferanslar vermiştir. Bakü’deki münevver kitapçıları İstanbul’a sevk etmiş ve bütün tedrisatı İstanbul ki-

Page 12: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Muallim Mehmet Cevdet’in Azerbaycan’daki İlmî ve Edebî Faaliyetleri

Number 30, 2010 35

taplarından yapmaya başlamıştır. Bu diğer mekteplere de örnek olmuştur. Bundan son-ra İstanbul kitapçıları ile Bakü kitapçıları arasında kuvvetli bir temas başlamıştır. Ve az zaman içinde bütün Kafkasya İstanbul evrakı matbuasıyla dolmuştur.

Cevdet, Ahmet Ağaoğlu ile Hüsevinzade Ali Bey'in yardımları ile Azerbaycan'da Os-manlı kültürünü doğru olarak tanıtmaya muvaffak olmuşlardır. Daha sonra İstan-bul'dan gelen Baha Sait ve Beşiktaşlı Küçük Fuat gibi muallimler, Türkiye ile Azerbay-can arasındaki dil ve kültür birliğinin geliş-mesinde önemli roller oynamışlardır. Muallim Cevdet ve arkadaşları, Azerbay-can'da birkaç sene gibi kısa bir süre kalma-larına rağmen, bıraktıkları müspet tesir ve kazandıkları başarı dolayısıyla, bundan son-ra Türkiye'den daha çok öğretmen getirtil-mesine vesile olmuşlardır, Rus yetkililerin çıkardıkları bütün engellere rağmen bu öğ-retmen getirme işi devam etmiş, bilhassa müstakil Azerbaycan hükümeti zamanında bu işe daha da hız verilmiştir. 1917 ve 1919 yıllarında Türkiye'den Azerbaycan'a giden öğretmen sayısı 300'ü geçmiştir. Maarif sa-hasındaki bu gelişmeler, Oğuz Türkleri’nin iki grubunu ilk defa birbirine dil ve kültür yönünden bu kadar yakınlaştırmıştır. (Sa-ray, 1996: 44–45)

Özetle; Muallim Cevdet’in Azerbaycan’da-ki faaliyetleri neticesinde:

1. Azerbaycan Türkleri, onun mümtaz şah-siyetinde, o güne kadar yakından tanıya-madıkları, merak ettikleri Osmanlı Türkle-ri’ni tanımış, sevmiş ve gönülden bağlan-mışlardır.

2. Gençler ve bilhassa çocuklar Osmanlıca konuşmaya başlamışlardır. Hatta iş büyük-ler arasında bile sohbet esnasında Osman-lıca bir kelime, bir cümle söylemek bir za-rafet yapmak derecesine varmıştır.

3. Talik bozması olan yazılar yerlerini rikâ-ya bırakmıştır.

4. Şiîlik, Sünnîlik yüzünden birbirine el vermeyen halkın çocukları bir arada oku-maya başlamışlardır.

5. Sonraki yıllarda yetiştirdiği talebeler, Azerbaycan’ın her tarafına yayılmışlar, Os-manlı ve Azerbaycan Türkleri’nin yakınlaş-masında tesirli olmuşlardır.

KAYNAKÇA

1. AKPINAR, Yavuz (1994). Azeri Edebiyatı Araştır-maları, İstanbul: Dergah Yayınları.

2. ALKAN, Ahmet Turan; “Muallim Cevdet Bey”, Erişim: 13.08.2010, [email protected] 21.09.2008 - Muallim Cevdet Bey

3. ARVAS, Ahmet Sırrı; “Sıra Dışı Bir Muallim: Mu-allim Cevdet”, Erişim: 11.08.2010. http://www. turkiyegazetesi.com

4. ATA, Bahri; “19. Yüzyılın Sonlarında Bolu'da Eğitim Ve Bolulu Eğitimci Muallim Cevdet”, Erişim: 11.08. 2010, http://www.egitim.aku.edu.tr/ bahriata1.doc

5. AYDEMIR, Şevket Süreyya ( 2003). Suyu Arayan Adam, İstanbul: Remzi Kitabevi.

6. BABAŞLI, Məmmədəli (2003). “XX. Əsrin Əvvəl-lərində Azərbaycanda Milli Oyanış Və Maarif-çilik Hərəkatı” Journal of Qafqaz University, Journal of Qafqaz University, Fall 2003, Number 12.

7. BÜNYADOV, Z. M.; YUSUFOĞLU, Y.B. (1994). Azerbaycan Tarihi, (En Kadim Zamanlardan XX. Asra dek, c.1,) Bakü: Azerbaycan Devlet Neşriyatı.

8. ERGİN, Osman (1937). Muallim M. Cevdet’in Ha-yatı, Eserleri ve Kütüphanesi, İstanbul: Bozkurt Ba-sımevi.

9. EROL, Serkan; “Muallim Cevdet’in Vefası”, Eri-şim: 13.08.2010, http://www.turkcebilgi.com/kose_ _yazisi_

10. ERÜZ, Erdoğan; Muallim Cevdet, Mektep ve Med-rese, Erişim: 11.08.2010, www.egitim.aku.edu.tr/ mcevdet.htm

11. GÜRLEK, Dursun; “Susuz Çeşmeleri Gözyaşıyla Akıtan Büyük Bilgin: Muallim Cevdet”, Erişim: 11.08.2010, http://www.osmanli.org.tr/makaleler-4-249.html

12. HÜSEYNOV, MİR Celal Firidun, (2000). Örnek-lerle XX. Asır Azerbaycan Edebiyatı (Hazırlayanlar: Kemal Yavuz, Erol Ülgen), İstanbul: Birleşik Ya-yıncılık.

13. RESULZADE, Memmed Emin (1991). Əsrimizin Səyavuşu, Bakü: Gençlik.

14. SALEDDIN, Ali (1992). Azerbaycanın Görkemli Adamları, “Ahmed Cevad”, Bakü: Gençlik.

Page 13: MUALLİM MEHMET CEVDET’İN AZERBAYCAN’DAKİ EĞİTİM FAALİYETLERİ

Setter Durmaz, Elnure Rzayeva

JOURNAL OF QAFQAZ UNIVERSITY Philology and Pedagogy 36

15. SARAY, Mehmet (1996). Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.

16. SARAY, Mehmet (1993). Yeni Türk Cumhuriyetleri Tarihi Serisi–1(Azerbaycan Türkleri Tarihi), İstan-bul: Nesil Yayıncılık.

17. SAYAR, Ahmet Güner (2005). “Muallim Mehmet Cevdet Maddesi”, İslam Ansiklopedisi, c. 30, İs-tanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

18. TOGAN, Zeki Velidi (1999). Hâtıralar, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

19. TÜLEK, Vehbi (2008). “Eğitimci ve Yazar Mual-lim Cevdet”, Türkiye Gazetesi, Erişim: 13.08.2010. http://www.rehberim.net/forum/islam-ve insan216/ 298-tarihten-sayfalar-kaynak-vehbi-tulek-turkiye 13.html