64

İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım
Page 2: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

İÇİNDEKİLER6 N

İHAT

ÖZT

ÜRK

28 M

USTA

FA Y

AZGA

N

26 ESENGÜL

CİVELEK18 H

ASAN

ÖZY

ER

22 İSMET HACISALİHOĞLU

14 H

AKAN

KPIN

AR

İRM Pusula Tasarım Ajansı Basın Yayın LTD. ŞTİ.

Adına İmtiyaz Sahibi Mehmet İrmeşe

Genel Yayın YönetmeniYasemin Güleç

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Hazar İrmeşe

Genel Koordinatör Ercan ÖzdemirHaber Müdürü

Aslı Özaydın Muhabir

Gül Karagöz

Görsel Sanat Yönetmeni Uğur Sarıer Grafiker

Abdullah Fırat SüslüStajyer Grafiker

Ayşegül YıldızSelin Bir

Stajyer MuhabirDilan Özden

Eren Yaral

Danışma KuruluMuhittin Bal

(Birlik Vakfı Ankara Başkanı)Nazım Maviş

(Ak Parti Yerel Yönetimler Başkan Yardımcısı)

Erbay Kücet (TBMM Genel Sekreter

Yardımcısı V.)İsmet Hacısalihoğlu

(Demokrat Parti Eski Genel Başkanı)

Tahir Tahsin Çaylı(Birlik Vakfı Komisyon Başkanı)

Page 3: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

30 N

ECAT

İ ŞEN

TÜRK

56 M

UHAR

REM

SEL

ÇUK

48 UĞURHATİPOĞLU40

ÖM

ER A

LAN

46 NAZMİ AVCI

38 A

DEM

SEZ

ER

w w w . p u s u l a y a y i n c i l i k . c o m • w w w . g e n c b u r o k r a t . c o m

Köşe yazılarının hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.

İRM PUSULA TASARIM AJANSI İLETİŞİMKonur 2 Sokak 39/3 Kızılay/ANKARA Tel: 0.312 419 79 35 • Faks: 0.312 419 16 26E-Mail: [email protected] [email protected] @GencBurokrat www.facebook.com/GencBurokrat

Basım yeri : Eflal Matbaacılık Telefon : 0312 341 47 48

Yıl: 4 • Sayı: 48 • ŞUBAT 2018 • Fiyatı: 25

Dergideki yazı ve reklamlar kaynak gösterilerek kullanılabilir.

©Genç Bürokrat DergisiAylık - Yaygın - Süreli yayın

Page 4: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

PUSULANINYÖNÜ

Mehmet İRMEŞE

Afrin Harekatı yarınlarımızı gü-vende yaşayabilmemiz için Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Uluslararası güçlerin yıllardır planlarında olan Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Tür-kiye sınırında oluşturulmak iste-nen bir Kürt devleti veya ken-dilerinin idare edebileceği bir terör koridoru oluşturulmasına karşı Afrin Harekatı bütün oyun-ları bozmuştur. Özellikle ABD Başkanlığının tırlarca silah gön-dermesinden sonra başlatılan bu harekat bir nevi Trump ve Başkanlığına ders niteliğindedir. Bu dersi verecek cesaret ancak güçlü bir Türkiye ile olur. Çok şü-kür ki Devletimiz bu güce ulaş-

mış ve sınırlarımıza yönelik bu organize tehditlere karşı kendi silahıyla, kendi askeri gücüy-le kimseye ihtiyaç duymadan mücadele edebilmektedir.

Yapılan bu onurlu mücadelede ÖSO’yu kullanıp çirkin siyaset senaryoları üretmek hiçbir siyasi partiye fayda sağlamaz, İktida-rıyla muhalefeti ile sonuna tek vücut olarak bu operasyonun arkasında durmalıyız. Siyaset yapacak isek kendimize başka malzeme bulalım. Zira bu mü-cadele milli bir mücadeledir ve siyasete yer yoktur. Ne iktidar ne muhalefet bu dava üzerinden siyasi çıkar elde etmeye kalk-

mamalıdır. Günahıyla sevabıy-la bu dava bizim davamızdır. Düşman bellidir içimizdeki çe-kişmeler ancak onlara yarar. Biz bu oyunlara gelmeyecek kadar tecrübeli davranmak zorunda-yız. Çünkü ecdat Osmanlı’dan bu yana bu oyunları yaşıyoruz.

Amerika’ ya rağmen Afrin Ope-rasyonu bu ülkenin gururudur. Türk Silahlı Kuvvetleri şanlı tarihi-ne bir gurur sayfası daha ekle-mektedir. Allah Mehmetçikleri-mizi korusun, Devletimize zeval vermesin. Şehit olan askerleri-mize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum.

ÇİRKİN SİYASET

4

Page 5: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

www.birliktehayat.com

Birlik’te Hayat

Page 6: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Aileniz Giresunlu, siz İstanbul’da doğmuşsunuz. Sonra yaşamınıza Muğla giriyor ve siz Muğla ile anı-lıyorsunuz. Muğla ile tanışmanızı ve Muğla sevginizle ilgili neler söylersiniz?

Esasında Muğla geçmişim iş ile alakalı. Yani kendim, annem ve babam da İstanbul doğumlu. Bey-kozluyuz biz. 1990-1994 arasında seçimlerin hepsinde bulundum. İlk siyasi deneyimim1992 seçim-lerinde sandık başkanlığıdır. Sonra gençlik kolları başkanlığı yaptım.

1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım. Siyaset hayatımda en dipten, milletvekilliğine uzanan bir süre-çi yaşadım. Ama işin okulu Milli Gençlik Vakfıdır. 1994 yılında üni-versitede okurken Milli Gençlik Vakfı Evlerinde kaldım. Muğla ile tanış-mam okul bittikten sonra tama-men iş ile alakalı olarak gerçekleş-ti. 1994 seçimleri sonrası 1995’in başlarında acenta otomosyon ile alakalı yazılımımız var. Turizm ile ilgili bir şirketin sahibi olmam dola-

yısıyla Muğla’ya yerleştim. Ondan sonra baktım ki Muğla, Türkiye’nin göz bebeği bir yer. Bana sorarsanız şehrimiz Türkiye’nin en özel şehirle-rinden birisidir.

Muğla’ya gittiniz, gördünüz be-ğendiniz ve yerleştiniz mi?

1994’de seçimler bitti. Bizim kendi yaptığımız bir yazılım vardı, bilgi-sayar yazılımı. Türkiye’ye gelenle-rin yüzde 60’ı bizim programla geliyordu. Muğla merkezliydi. Rusya’da bir turist, turizm acenta-

Siyasi bir partiye 16 yaşında üye olan AK Parti Muğla Milletvekili Nihat Öztürk üniversite yıllarında siyasette aktif olarak yer almış. Milletvekilliğine uzanan siyasi mücadelesinde “bedeller ödedik” diyen Öztürk’ün diğer bir sevdası da Muğla. AK Parti’nin kendisi için bir dava olduğunun altını çizen ve tekrar milletvekili olmak gibi bir hayali olmadığını sıkça ifade eden Nihat Öztürk’le siyasi mücadelesini, 15 Temmuz gecesini ve Muğla’yı konuştuk.

“AK PARTİ BENİM İÇİN BİR DAVA”

Nihat ÖZTÜRKAK PARTİ Muğla Milletvekili

Röportaj

6

Page 7: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

sına gittiğinde bizim program ile muhatap oluyordu. Yani program-la rezervasyonunu, muhasebesini yapıyor sonrasında da otele yön-lendiriliyordu.

Bu yazılım sonrasında Muğla’ya gittik ve yerleştik. Öncesinde gidip geliyorduk ama 1995’den sonra tamamen Muğla’ya yerleştim. Ondan sonra AK Parti kurulana kadar ticaret yaptık. AK Parti’nin Muğla’da Kurucular Kurulunda bulunduk. Sonrasında hem siya-set, hem ticaret devam etti. Fakat 2002 yılında benim siyaset haya-tına girmemle Muğla’da ticaret yapmam engellendi diyebilirim. Şirketi ikiye bölmek zorunda kal-dım. Ortağımı Antalya’ya gön-derdim. Ben Muğla’da kaldım. Ya siyaset, ya ticaret demedim; siyasetle, ticareti bir arada götür-meye karar verdim. Şimdi ortak-larım o yazılım işine devam ediyor. Ş u anda ben o kısımda yokum. Daha çok siyaset ile Muğla’nın sorunları ile ilgilenmeyi tercih et-tim. Muğla’nın her karış toprağını dolaştım diyebilirim. Gitmediğimiz köy ya da mahalle yok diyebilirim. Muğla’da il başkanlığı yaptım. 14 Ağustos 2001 başlayan bu süreç içerisinde, ne kadar seçim varsa hepsinin içindeydim. 2004’de , 2007 seçimlerinde, Seçim Koordi-nasyonları Merkezi İl Başkanıydım. Hiç ara vermeden milletvekilliğine kadar geldik.

Vekilim iki üniversiteden mezun olmuşsunuz. İstanbul Üniversitesi, bir de Bursa Uludağ Üniversitesi. Üniversite sonrası yüksek lisansı hiç düşünmediniz mi?

Siyaset nedeniyle zaman bula-madım. İstanbul Üniversitesin-de elektronik okudum ve bunun ekmeğini yedim. Bilgisayar ya-zılımıydı, onun ticaretini yaptım. İkinci üniversiteye Marmaris’teyken başladım. Uludağ Üniversitesi İkti-sat Fakültesini bitirdim. Muğla’da yüksek lisans yapma şansım vardı. Arkadaşlar da beraber yapmayı önerdi. Fakat üniversiteden sonra siyaset o kadar ağırdı ki zamanı-

mız olmadı. Ben salı, çarşamba, perşembe günleri Ankara’dayım. Cuma günü ilk uçakla Muğla’ya gidiyorum. Salı sabahı da tek-rar Ankara’ya dönüyorum. Aile-mi Ankara’ya getirmedim. Onlar Muğla’da yaşıyor. Bizim iki hayatı-mız var, birinci tarafını her zaman Muğla teşkil ediyor. Muğla’daki Türkiye’nin dört bir yanından gelen hemşerilerimizin problemlerini çö-züyoruz . Bana göre Muğla özel bir kent ve turizmin başkentlerinden birisi. Muğla’da yaklaşık 3-3,5 mil-yon turist ağırlıyoruz. Marmaris’in normal nüfusu 100 bin, ama ya-zın 500 binlere ulaşıyor. Bodrum’un

normal nüfusu 200 bin civarında ama yazın bir milyon insanı ağırlı-yor, bazen özel günlerde 2 milyon insanı ağırladığı oluyor. Dolayısıyla Muğla çok farklı bir kent.

Ayrıca Muğla yeşil bir kent. Yüzde 70’i orman ile kaplı bir kent. Özel çevre koruma alanları devam edi-yor ve ciddi anlamda korunaklı bir kent. Çünkü yapacak bir şeyimiz yok, yüzde 70’i orman. Yüzde 10’u özel çevre koruma, milli parklar, sit-ler dolayısıyla yapı yapabileceği-

miz yüzde 9’luk bir alan var. Bunun zaten yüzde 8’i dolmuş durumda. Yani yeni yapı yapacak bir alan yok. Otel yapıyorsan mimarisi ya-tay olacak ve yeşil içerisinde ola-cak. Küçükken aklınızda milletvekilliği var mıydı?

Böyle amaçlarım, hayallerim ol-madı. Ailenin içerisinde kendimi bildim bileli ülke meseleleri konu-şulurdu. ANAP’ın kuruluş yıllarında ailede ANAP’a sıcak bakanlar var-dı. Ailenin bir kısmında da Bülent Ecevit’ten dolayı CHP’ye yakınlık

vardı. Ben amcamla devamlı mü-nakaşa ettiğimi hatırlıyorum. Hatta bir olayı hiç unutmuyorum. ANAP’ın önde gelen isimlerinden birisi ya-nılmıyorsam Mustafa Taşar’dı. Ma-halleye geldiği zaman tartışmıştım. Bu olay sonrası amcam bana çok kızmıştı. Babamı Refah Partisi’ne üye yapmıştım. Kendim de Refah Partisi Gençlik Kollarına 16 yaşında üye olmuştum. Bu süreçten sonra evin içinde sürekli münakaşa oldu. O zamandan beri siyasette bir du-ruşumuz oldu. Necmettin Erbakan

Page 8: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Hoca ile başladık. Cumhurbaş-kanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı döne-minde siyasetin içinde bulunduk. Muğla’ya geldikten sonra da bu kimliğimiz devam etti. Fazilet Par-tisi ve Saadet Partisi’ne girmedik. Sayın Cumhurbaşbakanımızı takip ettik. Refah Partisi’nden sonra AK Parti ikinci partim oldu. Rabbim bizi buralara kadar getirdi. Siyaset-çi olmak maksadı ile bu işe girme-dim. Ama hep siyasi duyarlılığım vardı.

Siyasete 16 yaşında mı başladı-nız?

16 yaşından itibaren kendi otur-duğum mahallemdeki arkadaşla-rım ile beraber çok bayrak astım. İstanbul’da birçok mahalleyi bir gece de Refah Partisi bayraklarıy-ladonattık. Sayın Cumhurbaşka-nımızın iki, üç mitinginde Beykoz dahil İstanbul’un bir çok mahal-lesinde etkinliklerde beraber olduk. O dönemlerde yaşanan birçok olayın içindeydik ve bizzat yaşadık. Şimdi insanlar demokrasi dersi vermeye çalı-şıyor, demok-rasi tellallığı yap ı yo r l a r. 1994 Yerel

Seçimler i ’nde yaşadıklarımızı tekrar hatırlat-mak isterim. 1994’te Fatih ve Beykoz’da kazandığımız belediye baş-kanlıkları eli-mizden alındı. Fatih Belediye Başkan Adayı

Mehmet Ali Şahin, Beykoz’un adayı ise hala Belediye Başkan-lığını yapan Yücel Çelikbilek’ti. O dönemde beraber çalıştığımız iki aday seçimi kazandı. Fakat pusuladaki bir hata gerekçe gös-terilerek seçimler iptal edildi. Bey-koz ile Fatih seçimleri yenilendi. Biz Beykoz’da seçimleri tekrar ka-zandık. Fakat Refah Partisi adayı Mehmet Ali Şahin seçimi kaybetti. ANAP Adayı Sadettin Tantan ka-zandı. Daha sonraki yıllarda Sayın Tantan’ın “1994 Yerel Seçimleri’ni kaybet seydim. TBMM Başkanı ve Bakan ben olacaktım” dediğini hatırlıyorum. Bu seçimlerin tümünde sandık başkan-lığı, mahalle başkanlığı yaptım. O dönemlerde siyasi duyarlılığımın net olduğunu hatırlıyorum.

Şimdi bunları düşün-d ü ğ ü m d e

tümü geçmiş ajandamda kal-dı. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın 97 ve 98’de yaşadıkları ve 28 Şubat post modern darbesi de de bizim belleğimizde. Yaşa-nanlar siyasi yaşantımızda ciddi travma yarattı. O süreçte ben Muğla Marmaris’teydim. Hala da Marmaris’te yaşıyorum. 1980’den beri yapılan çalışmalar bugün kü iktidarı

8

Page 9: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

getirdi. Bizim de karınca kararınca bir katkımız olduysa ne güzel.

Özgeçmişinizi sizden dinleyebilir miyiz?

Annem İstanbul’da doğmuş. Babam Giresun’da doğmuş fa-kat ailesi İstanbul’a yerleşince ilkokulu İstanbul’da okumuş. De-dem İstanbul’da o dönemde Karadeniz’den İstanbul’a gelip-gi-den Samsun feribotunda aşcı ola-rak çalışıyor. Karadeniz’de meşhur olan pidenin ustası. 1940’lı yıllarda bana göre İstanbul’un en güzel yerlerinden Boğaz’ın tam orta-sında Paşabahçe’de bir yer satın alıyorlar. Oraya yerleşiyorlar. De-dem o dönemde Atatürk tarafın-dan kurulan Paşabahçe Şişecam Fabrikasında makinist olarak çalışı-yor. Annem de babasının yanın-da fabrika da çalışmaya başlıyor. Babam o sıralarda Kadıköy Ticaret Lisesinde okuyor ve liseyi bitirince aynı fabrikada çalışmaya başlıyor. O sıralarda yirmili yaşlarında. An-nemle tanışıyorlar ve evleniyorlar. Biz dört kardeşiz. Bir ablam, bir kız kardeşim bir de erkek kardeşim var. Paşabahçe’de Çiğdem Ma-hallesinde ilköğretim okulu var, orada okudum. Orta-okulu da orada tamamladım ve liseyi Haydarpaşa’da okudum. Denizcilik Meslek Lisesi Elektronik Bölümünü okul birincisi olarak ta-mamlayınca Haydarpaşa Teknik Lisesine geçtim. Kadıköy’de üç yıl okudum. Lise sonrasında İstanbul Üniversitesinde elektronik eğitimi aldım. Siyasetle tanışmam lise döneminde oldu fakat aktif hale gelmem üniversite yıllarında baş-ladı.

Futbolla ilgilendiğinizi ve sevdiği-nizi biliyoruz. Sporla ilgilenmek

için vakit bulabiliyor musu-nuz?

Meclis in

futbol takımında varım fakat za-man bulamadığım için aktif olarak başlayamadım. Gençken Çiğdem spor ve Paşabahçespor’da futbol oyna-dım fakat hiç profesyonel olma-dım. 1995 yılında İstanbul’dan ayrılıp Muğla’ya yerleştikten sonra futbolu bıraktım. Şimdi ara sıra halı saha maçlarıyla devam ediyo-rum. Muğla çok geniş bir alana sahip, bir uçtan bir uça 470 kilo-metre. AK Parti’den 2 milletvekiliyiz ve Muğla’ya yetişemiyoruz. Dolayı-sıyla futbola çok zaman kalmıyor.

Siyasete nasıl karar verdiniz diye sormak istedim ama kendinizi si-yasetin içinde bulmuşsunuz

Bürokratların siyasete girmesi tercih sebebi olabilir. Benim durumum farklı, benim bir davam var. AK Parti benim için bir dava. Benim siyaset yapayım diye bir telaşım olmadı. Ben bu-gün milletvekili olmasam da AK Parti çatısı altında mücadelemi devam ettiririm. Milletvekili olmu-şum, il başkanı olmuşum bunların benim için hiç önemi yok. Yarın hangi şartlar altında olursa olsun Recep Tayyip Erdoğan’la o dava-nın peşinde devam edecek birisi-yim. Ben böyle bakıyorum. Yoksa ben orada siyaset yapayım, ben şurada il başkanı olayım, belediye başkanı olayım hiç öyle bir derdim yok. Bazı şeylerde hesap kitap ya-parsanız onun tılsımı kalmıyor.

Çok zor süreçler- d e n geçtik. Bugün de FETÖ ile ilgili bir süreçten ge-çiyoruz. 1994 yılında Yerel Seç im le r ’de y a ş a d ı ğ ı m ı z yargı kararlarını ve yaşananları an lat t ım.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Büyük-şehir Başkanlığında nasıl ayağının kaydırıldığını biliyorum. O zaman-lar bizim bütçemizdeki paraların nasıl haksız yere kesildiğini biliyo-rum. O zaman ki valinin, Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptığı ha-karetlerin hepsi gözümün önünde ve hatırlıyorum. Çok zor süreçler-den geçtik ve partiyi kurduk. Ben Marmaris’te ticaret yapıyorum ve bütün otellerle dirsek temasım var. Muğla’ya gelen tüm turistle-rin acentaları ile iş yapıyoruz. AK Parti’yi kurduğum ve kurucusu olduğum zaman Marmaris’te ve Muğla’da kendini aydın sanan şahısların bana yaptıkları baskıyı çok iyi hatırlıyorum. O dönem-de siyaset yapmak, hele AK Parti çatısı altında siyaset yapmak çok zordu. Muğla’da bu daha da zor-du. 2004 yılında bir binbaşı geldi ve dedi ki “sizleri içeri alacağız.” Bu binbaşı kimdi, hatırlamıyorum.

15 Temmuz gecesi de bir fiil olay-ların içerisinde olanlardan bir ta-nesiydim. İlk “sokağa çıkın” diyen ve bunun için sosyal medyada ilk tweet atanlardan birisiyim. Meclis-ten arkadaşlarla bir grubumuz var. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken, ne yapacağız diye tar-tışırken benim ilk sözüm “sokağa çıkın” oldu. Ama bu işin başı ora-sı değil, bu işin başı 28 Şubatlara gidiyor. O zamanlarda siyasal hareketimize set kuruldu. Bizimle uğraşıldı hala da uğraşmaya de-vam ediyorlar. Partiyi kurduk bizim genel başkanımız milletvekili ola-madı. Seçime giriyorsunuz genel başkan milletvekili değil. Bu ciddi bir buhran. Sonuçta motivasyon kaybı. 2004’te kendim kurucuyum, İl Başkan Yardımcısıyım ofise birisi geliyor ve diyor ki “hepinizi içeri alacağız” Arkasından Cumhuriyet yürüyüşleri, devamında muhtıra…

Fotoğraf Kenan Gürbüz

9

Page 10: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Bunların hepsi üzerimizden geçti. Akabinde de AK Parti’yi kapatma davası. Bu davada kim kullanıldı? Cumhuriyet Başsavcılığı kullanıldı. Hani bas bas bağırıyorlar ya yargı öyle yaptı, yargı böyle yaptı diye. Daha düne kadar yargı sizin arka bahçenizdi. Biz hakikaten herke-se eşit mesafede duran adil bir yargı istiyoruz. Yargının kimsenin arka bahçesi olmasın istemiyoruz. Ben kapatma davasını yaşadım. O süreçte üzerimize gelen baskı-yı da biliyorum. Ülkeyi 2002’den 2007’e kadar yönetmiş partiye kapatma davası açmışlar. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı-nın yaptığı yorumu hatırlıyorum. O zaman Genel Başkan çıktı dedi ki; “Biz yargıya müdahale edeme-yiz” Google’dan suç diliyle iddialar üreten bir yargıdan bahsediyoruz. O zaman yargı FETÖ’cu muydu?

Bu süreçlerin tümü yaşandı ve bugün birden buraya gelinme-di. Mecliste muhalefet FETÖ’yü kastederek “beraber yürüdünüz bu yollarda” diyor. Sayın Cumhur-başkanımız beraber yürümüş olsa 2011’de Cumhurbaşkanımızın ko-nuşmalarını dinlemek için evine kayıt cihazı koyarlar mıydı? Sen yol arkadaşını dinler misin? Bu proje o zamanlardan başlamış. Kimin pro-jesi bilmem. Bütün bunları siyaset hayatının içerisinde gördüm. Gezi olaylarında aktif İl Başkanıydım. Bodrum’da başıma üst katlardan klozet parçaları attılar. 4 bin kişi el-lerinde bira şişeleriyle Bodrum ilçe binasını yakmaya kalktılar.

Gelelim 17 Aralık 25 Aralık süre-cine. 17 Aralık günü net tepki ko-yanlardan birisiyim. 17 Aralık günü, 25 Aralık günü öncesi ve sonra-

sında sosyal medyada paylaşım-larım oldu. 17 Aralık günü Genel Merkezdeydim. Yaşadıklarımla si-yasetin zorluklarını anlatmaya ça-lışıyorum. Bunların hepsi duruş ge-rektiren, karakter gerektiren şeyler. Bu yaşananların peşinden Kobani Olayları geldi, peşinden en son 15 Temmuz yaşandı. 15 Temmuz’da ayrı bir senaryo idi. Şimdi herkes konuşuyor, biz şöyle bir duruş yapık, böyle bir duruş yaptık. Ben Marma-ris’teydim duruş filan yoktu.

15 Temmuz’da Marmaris’te yaşa-dıklarınızı anlatır mısınız?

15 Temmuz gecesine ilişkin çok şey anlatıldı. Birçok şey oldu, bel-gesel çektiler ama o gece biz ya-payalnızdık. Marmaris’te ailemle yemek yerken, gelişmelerden ha-berdar oldum.

Fotoğraf Kenan Gürbüz

10

Page 11: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

“15 Temmuz olmasaydı, FETÖ’yü ortaya çıkarma şansımız yoktu”

Televizyonda Boğaz Köprüsü’nde tankları görünce anladım. Eşi-me “kalk darbe oluyor” dedim. Eve geçtim, abdest aldım na-maz kıldım. Eve dönerken Yazıcı Otelleri’nin sahibi Serkan Yazıcı’yı aradım. Dedim ki “Cumhurbaşka-nımız otelindeyse söylemiyorsan, şu an durum farklı. Hemen otele geleceğim.” Serkan Yazıcı Cum-hurbaşkanımız otelde filan deme-di. Sadece “Abi gel” dedi.

Cumhurbaşkanımız bölgemize gelir, dinlenir gider. İhtiyacı oldu-ğunda arar, görüşmemizi yaparız. 15 Temmuz gecesi Marmaris’te kaldığı yer belli olmamakla birlikte olacağını düşündüğümüz yerler vardı. Yazıcı Otelleri de kalabile-ceği yerler arasındaydı.

O zaman partimizin Genel Sek-reteri olan Abdülhamit Gül aradı. Otele gelmekte olduğumu söyle-dim. Bir an önce ulaşmamı söy-ledi. Cumhurbaşkanımızın yanına ulaştığımda saat 22.00’e geliyor-du. Elimizde silah yok. Cumhur-başkanımız “Burada beklemene gerek yok. Milleti otele çağırın, barikat falan oluşturun” dedi. Biz bunları organize ettik. Ama ben yanından ayrılamadım. Kapının önünde dört, dört buçuk saat bek-ledim. Biz o gece yapayalnızdık. Ben evden çıkarken komşularımın müzik açıp, oynadığını gördüm. Bazı barlardan eğlence seslerinin daha çok yükseldiğini, korna ses-lerini duydum; o yalnızlığı yaşadım ve gördüm. O yalnızlığın dışında Muğla Belediye Başkanı CHP’li ve Muğla’nın üç tane CHP’li vekili var. Benim orada olduğumu biliyorlar. Gelişmeler nedir, bir şeye ihtiyacı-nız var mı diye beni hiç kimse ara-madı. Biz Cumhurbaşkanımızı sağ salim gönderdik. Saldırı Cumhurbaşkanımız gittikten sonra oldu. Bunların hepsini yaşa-dık. Tayyip Bey’in ilk görüntüsünü veremedik. Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz gecesi telefonla bağ-lanarak yaptığı o açıklamadan önce basın açıklaması yaptı. Fa-kat basın açıklaması hiçbir yerde yayınlanmadı.

O süreç yaşandı, bitti. Her işte bir hayır vardır. 15 Temmuz olmasay-dı, bizim FETÖ’yü ortaya çıkarma şansımız yoktu. Daha büyük teh-like vardı. Doğu’da yaşadığımız sürecin baltalanması, terör ile mücadelenin sekteye uğratılması bunların eseridir. Yanlış istihbarat-la boş dağların bombalanması bu hainliğin sonuçlarıdır. Benim dedem İstiklal Gazisi. Ben Topal Osman’ın torunuyum. Cumhuriyet dediğiniz şey tek başına kurulan bir şey değil. Hepimizin, bütün mille-tin, ulusun ayağa kalktığı bir hika-ye. Demokrasi içinde aynı şeyleri söyleriz. Biz sandıktan çıkıp iktidar olan bir partiyiz. Gökten zembille inmedik. Ağustos 2001’den sonra bir partinin girdiği 12 seçimi kazan-ması tesadüfi değil. Seçimlerde yüzde 50’nin üzerinde oy almak kolay değil. Muhalefete bakıyor-sunuz hakaretler, yalanlar seçim-lerin sonuçları tesadüfmüş gibi davranışlar. Hiç biri tesadüf değil. Şimdi yaşadığımız problemlerden biri de CHP’nin ve diğer muhalefet partilerinin Atatürk’ü siyasi bir kim-lik olarak aramıza koymasından kaynaklanıyor. Bir ülkede ortak değerler vardır. Mesela Atatürk, Cumhuriyet bizim ortak değerleri-mizdir. 3 Kasım 2002 tarihinde se-çim sonrası Marmaris sokaklarında ihtilal olmuş havası vardı. İnsanlar sahilde içki içemeyeceğiz, denize girmeyeceğiz diye korkmaya baş-ladı. Böyle acayip bir propaganda başladı ve bu propaganda algıya dönüştü. Sonuçta algılar gerçekle-rin önüne geçti. AK Parti’nin Ege sahillerindeki başarısızlığının altın-daki en büyük sebeplerden biri bu algıların gerçeklerin önüne geç-miş olmasıdır. Biraz önce anlattım. 15 Temmuz günü ortadan kalkan şey bana göre Cumhuriyetin ta kendisiydi. Demokrasiyi ortadan kaldırıyorlar, milli irade ortadan kalkıyor ve bizim dışımızda mey-danlarda kimse yoktu. Sözde bir Cumhuriyetçiliğin anlamı yok. Her seçimde, son seçimler de dahil olmak üzere bir çok yanlışlarla do-natılmış bilgiler var ortada. Bunun içerisinde en başında da partimi-zin Atatürk’e bakış açısıyla ilgili farklı

bir algı yaratma çabası var. Bu algının tam tersi biz tüm AK Partili-ler bütün geçmişimizden bu yana ortak değerlerimize saygılıyız. Biz ne Nazım Hikmet’i ayrı bir yere ko-yuyoruz ne Fatih Sultan Mehmet’i ayırıyoruz ne Yavuz Sultan Selim’i ne de Mustafa Kemal Atatürk’ü atıyoruz. Biz seçime girdiğimiz za-man seçimde ne yapacağız onu anlatıyoruz. Ülkemizi nasıl vesayet-ten kurtaracağız, nasıl ileri götüre-ceğiz, neler yaptık, neleri planlı-yoruz bunları anlatıyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ü ortaya koyup, ora-dan siyaset yapmaya kalkmıyoruz. Öbür tarafa baktığım zaman hep bu algı üzerinden, aynı konu üze-rinden siyaset yapılıyor. AK Parti üzerinden bir takım yanlış bilgiler veriyorlar. Yanlış değerlendirmeler yapıp, siyasi yönden öne geçme-ye çalışıyorlar. Bütün bu çabalara rağmen CHP yüzde 25’e sıkışmış durumda. CHP’nin Ege’de bizden çok oy aldıklarını kabul ediyorum, itirazım yok ama baktığın zaman Atatürk’ün partisi yüzde 25’lerde kalmamalı. Ortak değerlerimize hep beraber sahip çıkmamız ge-rekiyor.

Bizim bölgemiz için konuşuyorum. Turizm alanında bir milyon turistten, 3,5 milyon turist sayısına ulaşmış ve turizmin önündeki tüm engelleri kaldırmışken hala sanki AK Parti turizm noktasına destek vermiyor-muş gibi anlaşılıyor. Sahillerimize yönelik daha önce anlattığım al-gıları kırmaya başladık. Bizim tek derdimiz özgür ve demokratik bir ortamda ülkemizi muasır mede-niyet seviyesine nasıl çıkartırız, va-tandaşlarımızın problemlerini nasıl çözebiliriz?

Muğlalıların size ulaşan sorunları nelerdir? Muğla’nın işsizlik sorunu var mı?

Muğla’da işsizlikten ziyade, iş seç-me problemi var. Bir çok insan iş beğenmiyor. Bizim insanımız daha çok masa başında, devlet işini ter-cih ediyor. Muğla’da işsizlik diye bir problemimiz yok.

11

Page 12: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Muğla hem turizm, hem kültür aynı zamanda tarımın başkenti. Türk zeytin ağacının toplam yüzde 10’u Milas’ta bulunuyor. Mesela Fethiye tarafında şu an seracılık çok yo-ğun. Hayvancılık ciddi anlamda yayılmış durumda. Marmaris çam balını bilmeyen yok. Türkiye’de çam balı üretiminin yüzde 90’ı Muğla’da üretiliyor. Dolayısıyla ül-kemizin, özellikle ilimizin dört bir yanında özel markaları var. Mar-kalaşma yönünden problemimiz vardı, reklam çalışmalarıyla bun-ları gidermeye çalıştık. Muğla’mız hassas bir kent, özgürlüğüne düş-kün, çevreye duyarlılığı yüksek bir kent. Hem turizmi yaşamak istiyor, hem bundan para kazanmak isti-yor ama aynı zamanda doğasına dokunulmasını istemiyor. Hep be-raber destek olmaya çalışıyoruz, doğasını korumaya çalışıyoruz. Yatay mimari ile bunu korumaya çalışıyoruz. Dikey mimariye çok katlı binalara izin vermiyoruz. Rah-

metli Turgut Özal’ın isteğiyle 80’li yıllarda kurulan Özel Çevre Koru-ma Kurumu ile bölgemizde birçok alan koruma altına alınmış. Şimdi bu alanlar Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından belir-lenen 16 Özel Çevre Koruma Böl-geleri içinde yer alıyor. Köyceğiz Gölü’nün etrafı, Dalyan Körfezi, Marmaris’in Selimiye’si gibi. Ne kadar doğru işler yapıldığını şimdi görüyoruz. Buralar Ali’nin Veli’nin değil hepimizin malı ve milli ha-zinemiz. Buraları korurken, kullan-dırmamız lazım. Mesela Selimiye 500 nüfuslu bir köy iken zamanla pansiyonculuk gelişmiş. Dünyanın dört bir yanından insanlar geliyor, görmek istiyor, orada yaşamak is-tiyor. Dolayısıyla bizim orada ufak otelleri planlı bir şekilde kullanıma açmamız gerekiyor. Ama bölge tarımla da iç içe, organik tarımın yapıldığı, denizle buluştuğu ufak tesisleri desteklemeye çalışıyoruz.

Muğla’nın ulaşımla ilgili birçok problemini çözdük. Şu an Muğ-la’mızın her alanına ulaşım çok kolay. İki havayolu olan üç kent-ten bir tanesi; Antalya, İstanbul bir de Muğla. Türkiye’nin her ya-nından çok rahat ulaşılabilecek bir yer. İzmir’den gelirseniz çok sağlıklı, konforlu bir kara yolu var. Marmaris, Bodrum keza öyle. İç bölgelerden gelen yolla ilgili biraz sıkıntılarımız var ama bunlar biraz da yerel yönetimlerin etkisi altında. Bodrum’da en büyük problemimiz otopark ve su sorunuydu. 2007’ye kadar Bodrum’da su taşınıyordu. DSİ vasıtasıyla Milas Dağları’ndan su getirdik, su problemini çöz-dük. Otopark sorunumuz Bodrum ve Marmaris’te devam ediyor. Muğla’da vatandaşlar turizmle iliş-ki içinde olduğu için turizm düzeyi ne kadar gelişirse, ne kadar kaliteli insan, ne kadar kaliteli turist gelirse esnaf bundan o kadar faydalanı-yor. Yalnız sahil kesimi değil, arka

“Muğlalı doğasına dokunulmasını istemiyor”

12

Page 13: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

tarafta süt üreten, peynir üreten, zeytinyağı üreten insanlar var. Dolayısıyla hepsi birbirine bağlı bir zincir içerisinde. Köyceğiz, Fet-hiye ve Dalaman tarafında na-renciye önemli bir gelir kaynağı. Bölgede köylü ile tüccar arasında sorunlar var ama üretimin değer-lendirilmesi için konsantre meyve suyu fabrikası yapılıyor. Köylünün ürünü yerinde değerlendirilecek. Sözün kısası işin başı ekonomi. Böl-genin ekonomisi yerinde olduğu sürece problem yok.

Muğla’nın mavi yolculukta cid-di anlamda yatak kapasitesi var. Dünyanın dört bir yanından misafir geliyor. Ciddi anlamda yat limanı problemimiz var. Bodrum, Mar-maris, Fethiye Göcek yat limanı projelerinin devreye girmesiyle bu

sorunu çözeceğiz. Mavi yolculuk ve yat turizminin getirdiği müşte-riler daha kaliteli, daha çok para bırakıyor ve arkasındaki hizmet noktasında en az 200’ün üzerinde sektörü destekliyor. Marinalarımız var ama liman konusunda biraz eksik kalmışız. Ak Deniz çanağın-da dolaşan gemilerin yüzde 5’ini ağırlıyoruz.

Muğla halkı hoşgörülüdür. Yörük kültürüne alışmış yerli bir halkımız vardır. Bir milyon Muğla halkının yarısı dışardan gelen insanlardır. Bu insanlar İzmir ’den, Ankara’dan, Kayseri’den Karadeniz illerinden gelen insanlardır. Yerlisi yabancısı bir olmuştur. Muğla şehir merkezini gezdiğinizde Anadolu kentlerin-den bir farkı yoktur. Muğla desti-nasyon olarak tarihle beraber çok

ayrı özellikleri olan, çok özel bir kenttir.

Tekrar milletvekilliğini düşünüyor musunuz?

Tekrar milletvekili olmak gibi bir hayalim yok. Benim tek bir haya-lim vardı. Bir gün Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin başına geç-meli ve ülkeyi adam gibi yönetip, milletle yol alarak, milletin önünü açmalıydı. Bunu gördük. Bundan sonrasıyla alakalı milletvekili ol-mak gibi bir hayalim yok. Biz AK Partiliyiz, AK Parti için mücadele edeceğiz. 44 yaşındayım, yıllarımı vermişim, anlattığım süreç boyun-ca yani 90’lardan beri hayatım bu mücadelenin içinde geçti. Çok bedel ödedik. Ayaktayız ama bedel ödeyerek geldik.

Muhabirimiz Gül Karagöz, AK Parti Muğla Milletvekili Nihat Öztürk ile röportaj yaptı.

13

Page 14: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Ali Baba Operasyonu

“Yahudi Kürtler”

Dr. Hakan GÖKPINARTarihci / Yazar

Tarihte olduğu gibi günümüzde de Yahudilik ve Kürtlük arasında tarihsel, etnik ve kültürel olarak özdeşleştirmeye kadar varan ya-kınlıklar kurulmaya çalışılmaktadır. “Yahudi Kürtler” olarak nitelendiri-len, aslen etnik ve genetik olarak Kürtlükle hiçbir ilgileri olmayan, sadece yaşadıkları coğrafyanın zorunlulukları nedeniyle Kürt dili-ni ve kültürünü benimsemiş olan salt İbrani – İsrailoğulları’ndan olan halktır. “Yahudi Kürtler” ile Filistin’de yaşayan Yahudiler ara-sındaki münasebetler Filistin’deki çeşitli Yahudi kurumlarının para toplamak üzere seferber ettikleri “Şelihim” denilen temsilciler üze-rinden devam etmiştir. Bununla birlikte “Yahudi Kürtler” ilk olarak 1812 yılından itibaren dini neden-lerden dolayı Filistin’e göç etmiş-lerdir. Örneğin Almanya daha 1898’de Filistin’de (genel olarak Osmanlı coğrafyasında) Alman nüfuzunu arttırmak için Filistin’deki Almanca konuşan Yahudilere ya-kınlık gösterirken İngiltere, I. Dünya Savaşı öncesinde, döneminde ve sonrasında Yahudilere Filistin coğ-rafyasında bir bağımsız Yahudi devleti kurmak için gayret etmiştir. Bu bağlamda siyasi Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl, resmen 1948’de kurulacak olan “Yahudi Devleti” Siyonist İsrail’i 28 Ağus-tos 1897’de Basel’deki I. Siyonist Kongre’de fiilen kurduğunu kong-reden dört gün sonra günlüğüne not düşmüştür.

Herzl’in fiilen kurduğunu belirttiği bu Yahudi devletinin bulunduğu Filistin’de ilk Yahudi yerleşimler ku-rulmaya başlandığında “Yahudi Kürtler” İslam coğrafyasında ya-şayan Yahudiler arasında Filistin’e göç eden ilk grup olmuşlardır. Bu şekilde 20. yüzyıl başında Urumi-ye bölgesindeki Yahudi Kürtler Kudüs’e göç etmişlerdir. Herzl’in öncülüğünü yaptığı Siyonistler “Yahudi Kürtler” ile ilgilenmeye 1903’te başlamışlardır. Bu dö-nemde “Evrensel Yahudi Birliği” (Alliance Israilite Universelle) aynı yıl Sine’de, 1904’te Kirmanşah’ta, 1907’de Musul’da ve 1911’de Hanekin’de okullar açmıştır.

Sultan II. Abdülhamit’in Yahudi te-baaya geleneksel hoşgörü politi-kasına ve Alman İmparatoru’nun kucaklayıcı politikasına rağmen Siyonist Yahudiler, bu dönemden I. Dünya Savaşı sonrasına kadar İngiltere’nin Osmanlı topraklarını parçalayıcı politikalarını bazen gizli ve bazen de açık bir şekilde desteklemişlerdir. 1917 Balfour Deklerasyonu ile Filistin toprakları yönetsel olarak parçalandıktan sonra Yahudi – İngiliz işbirliği resmi şekilde askeri bir işbirliğine de dö-nüşmüştür. Öyle ki, 1918’in başla-rında binlerce Yahudi’nin İngiliz ordusuna katılımıyla bir Yahudi Lej-yonu oluşturulmuştur. Bu lejyona Filistinli Yahudilerden daha fazla taraftar toplamak için Yahudilere Osmanlıları yendikten sonra bir

Yahudi Devletini vaat eden İngiliz-leri yücelten İbranice propagan-da broşürleri hazırlanmıştır.

İngiltere bir taraftan aralarında Kürtçe konuşan bu Yahudi unsur-ları kullanırken diğer taraftan pet-rol yatakları zengin olan Musul ve Kerkük’ü Türkiye’ye kaptırmamak için Müslüman olan Kürt unsur-ları da Türkiye’ye karşı kışkırtmış, silahlandırmış ve ayaklandırmıştır. 1918’de İngiltere ve Fransa’nın I. Dünya Savaşı’ndan muzaffer şekil-de ayrılmaları ve Osmanlı toprak-larını parçalamalarının ardından 1921’de Wiston Chrchill Kudüs Koloni Komiseri olarak Kudüs’ü ziyaret etmiş ve 1922’de yayınla-

Köşe Yazarı

14

Page 15: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

nan Beyaz Kitabı’nda 1917’deki Balfour Deklerasyonu’nu tasdik et-miş, Siyonist harekete açık ve net desteğini ilan etmiştir.

II. Dünya Savaşı döneminde Ya-hudi soykırımı uygulayan Hitler Almanyası da Ortadoğu po-litikalarında Türklere olduğu kadar “Yahudi Kürtlere değil ama Müslüman Kürtlere” özel bir önem vermiştir. Nazi Tarihçisi Edmund Schopen, 1938’de yayınlanan Yeni Türkiye [Die neue Türkei] kita-bında Kürtlerin Ari (Alman) ır-kından olduğunu belirtmiştir.

Yahudi katili Hitler de Kürtle-ri Alman (Germen) ırkından kabul etmiş ve Yahudi nef-retinin aksine Kürtlere sem-pati beslemiştir. 24 Ocak 1942 akşamı Obersalzberg karargâhındaki masa konuş-masında Hitler, “[…]Berberi-ler olarak Afrika’da, Kürt ola-rak Küçük Asya’da mukim Germenleri kaybettik[…]” demiştir. Nazi Genelkurma-yının Türkiye ve Şark’a dair askeri-coğrafik verilerinde,

Kürtlerin yarı göçebe ve

hayvancılıkla meşgul oldukları, Farsçayla akraba bir dil

konuştuklarına dikkat çekilmiş-tir. Bununla birlikte, ağırlıklı olarak Sünni

mezhepleriyle Şii İranlılardan ayrıldıkları ve Kürt aşiretlerinin konuştukları farklı lehçelerle de birbirlerinden ayrıldıklarına işaret edilmiştir. Genel olarak ulusal bir bilince sahip olmayan bu Kürtle-rin toplam nüfuslarının 2,5 milyon olduğu belirtilmiştir. Türk, İran ve Arap halklarının kesiştiği coğrafya-da yaşayan Kürtlerin Türkiye’deki nüfuslarının 1,3 milyon, İran’da 600 bin ve Irak ile Suriye’de ise 500 bin olduğu ve ne tarihte, ne de bu dönemde güçlü bir siyasi birlik ve irade içerisinde olmaksı-zın Kürtlerin yaşadıkları bütün bu ülkelere önemli ölçüde güçlükler çıkardıklarına vurgu yapılmıştır. Ka-palı yapıdaki etnik azınlık olarak nitelendirilen Kürtlerin Güneydoğu Anadolu’da, Irak ve İran sınırına yakın yerlerde yaşadıklarına 1925, 1929 ve 1938’de çıkardıkları ayaklanmalarla Türkiye’ye üste-sinden gelmesi zor güçlükler ya-şattıklarına ve bu ayaklanmaların askeri güç ile bastırıldığına dikkat çekilmiştir Kürtlerden kılavuzluk, is-tihbarat ve aracılık işlerinde yarar-

lanılması tavsiye edilmiştir. Bu bağlamda Hitler Alman-yası, Kürtlerin yaşadıkları Tür-kiye, İran ve Irak’taki sorunlu durumlarını sonuna kadar kullanmaya çalışmıştır.

Hitler Almanyası’nın 1945’te savaşı kaybetmesi Kudüs Müftüsü Hacı Emin El Hü-seyni öncülüğünde Hitler Almanyası ile işbirliği yapmış olan Arapların çoğunlukta olduğu Filistin coğrafyasın-da bir Yahudi Devletinin ku-rulması kolaylaşmıştır. Niha-yetinde 14 Mayıs 1948’de ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği desteğiyle Ben Gurion öncülüğünde İsrail Devleti resmen kurulmuş ve hemen ertesi günü iki süper güç ABD ve Sovyetler Birliği tarafından resmen tanınmıştır. 1948’de İsrail kurulduğunda bura-daki Yahudi nüfusu 650 bin Yahudi’den ibaret olup Müs-lüman Arapların sayısı çok

15

Page 16: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

daha fazladır. İsrail’in sosyal, kültü-rel ve ekonomik olarak kalkınma-sını kolaylaştırmak ve Müslüman çoğunluğa karşı daha güçlü bir siyasi ve askeri teşekkül oluşturabil-mek için Yemen’deki Yahudilerin hemen hemen tamamı, Irak’taki Yahudilerin büyük bir çoğunluğu ve Polonya’da Nazi soykırımından kurtulmayı başarabilmiş Yahudiler İsrail’e transfer edilmişlerdir. İsrail’e yapılan bu Yahudi nüfus transfer-leri arasında en dikkat çekici olanı hiç şüphesiz Irak’tan hava yoluy-la transfer edilen “Yahudi Kürtler” olarak anılan Kürtleşmiş Yahudiler-dir. 1951 yılı itibariyle yaklaşık 300 bin Yahudi Kürt’ten ortalama 120 bin “Yahudi Kürt” Irak’tan İsrail’e Ali Baba Operasyonu ile transfer edil-miştir. Günümüzde İsrail’de 200 bin Yahudi Kürt yaşamaktadır. İsrail’deki Yahudi Kürtler birçok sek-törde olduğu gibi İsrail bakanlıkla-rında emniyette ve orduda temsil edilmektedirler. Bunun en dikkat çeken örneklerinden bir tanesi

1999 yılında Netenyahu kabine-sinde Yahudi bir Kürt olan General Yitzhak Mordechai’nin Savunma Bakanı olmasıdır. Bundan daha dikkat çekici olanı ise Yahudi Kürt-lerin 1975’ten bu yana “Knesset” adı verilen İsrail Meclisinde temsil edilmeleridir. İsrail’deki Yahudi ve Kürt entelektüeller aynı dinden iki halk arasında sempati oluşturmak için gerçekleştirdikleri propagan-daları Yahudilerin ve Kürtlerin or-tak tarihine ve benzerliklerine dair sözde “bilimsel çalışmalar”a da-yandırmaktadır. Yahudileri soykırı-ma uğratan Nazilerin safsatalarını aratmayacak şekilde bu defa da güncel Siyonist Yahudi propagan-dasına göre, Kürtler genetik olarak Yahudilere Ruslardan, Anadolu Türklerinden, Ermenilerden, Bela-ruslulardan, Berberilerden, İspan-yollardan vs. çok daha yakındırlar. İsrail’de yaşayan Yahudi Kürtler tarafından kurulmuş olan Kürt-İsrail Dostluk Birliği sözde genetik akra-ba olan bu iki toplum arasında

sempatiyi geliştirecek çalışmalar yürütmektedir. Bu türden siya-sal ve kültürel faaliyetler o kadar absürt bir şekil almıştır ki, Hitler Almanyası’nın Yahudi katliamının bir benzerini Saddam Hüseyin’in Irak’taki Kürtlere uyguladığı iddia edilmekte ve Yahudi soykırımı ile özdeşlik ve kader birliği kurulmaya çalışılmaktadır. Ancak burada dik-kat çeken Kürtçe konuşan Yahu-diler vasıtasıyla, yaşadıkları ülkeler Türkiye, Suriye, Irak ve İran’a sorun-lar yaşatan Müslüman Kürtlerin de aynı proje çerçevesinde Siyonist emellere alet edilmesidir. Çeşitli Kürt ve Yahudi yazarlar, Hitler ’in Kürtleri Germen – Alman ilan eden safsatasını aratmayacak şekilde “bilimsel çalışmalar” a dayanarak Hz. İbrahim’in bir Kürt olduğunu belirtmişlerdir. Öyle ki, Mesut Bar-zani ve ailesinin Yahudi oldukları-na dair iddialar ve spekülasyonlar bir yana Molla Mustafa Barzani 1966 yılında Musul ve Kerkük pet-rollerine yakın ilgi duyan İsrail’e ilk

16

Page 17: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

ziyaretinde, dönemin İsrail Savun-ma Bakanı Moşe Dayan’a bir “Kürt Hançeri” ile Kerkük petrol rafinele-rinin planlarını getirmiştir.

Dolayısıyla, Siyonizm ve Batı em-peryalizmi yerine ve zamanına göre Kürtçe konuşan Yahudilerin hem dini hem de kültürel özellik-lerinden, Müslüman Kürtlerin et-nik özelliklerinden ve yaşadıkları coğrafyalardaki sorunlu sosyal ve siyasi durumlarından siyasi ve ekonomik emelleri doğrultusunda azami düzeyde yararlanmışlar ve yararlanmaktadırlar. Netice itibariyle Siyonist ve emperyalist büyük güçler Kürtçe konuşan Ya-hudilerle dini ve etnik bakımdan ve bu “Yahudi Kürtler” vasıtasıy-la Müslüman Kürtler ile etnik ve kültürel bakımdan bağ kurmaya çalışmaktadırlar. Irak ve Suriye coğrafyasında günümüzde “Müs-lüman” olarak bilinen binlerce Yahudi Kürtün yaşadığı gerçeği ve bu nüfusun İsrail ile türlü şekil-lerde siyasi ve askeri ilişkiler içinde

olmaları, ABD başta olmak üzere İngiltere ve İsrail’in açık destek verdikleri PKK-PYD terör örgütleri elliyle “Bağımsız Kürdistan” kisvesi altında “Büyük İsrail” projesinin ör-tülü bir şekilde sürdüğünü göster-mektedir. İsrail için Kürtler esasen ne mazlum ne de genetik olarak akraba bir halktır. İsrail, ABD ve İngiltere sadece Kürtçe konuşan Yahudiler vasıtasıyla çoğunluğu Müslüman olan Kürt halkı Sözde “Kürdistan” vaadiyle Türk-Arap/İs-lam dünyasına karşı kısa vadede güçlü bir tampon bölge oluştur-mak ve uzun vadede “Büyük İsrail” projesini gerçekleştirmek için alet etmektedir. Bu Siyonist-emperya-list politika Müslüman Arap ve Türk halkın olduğu kadar Kürt halkın da can ve mal güvenliğini tehdit et-mektedir.

Öyle ki bu yolda emperyalist bü-yük güçler ile birlikte İsrail’in de açık destek verdiği sözde Kürt savunucusu ayrılıkçı terör grupları, İsrail ile ve ABD’deki Yahudi Lobisi

aracılığıyla askeri ve siyasi güç-lerini arttırmaya çalışmaktadırlar. Bu şartlar altında Yakındoğu’da-ki istikrarın garantörü iki büyük devlet Türkiye ve İran, Irak’ın ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü sa-vunurken İsrail, Suriye’nin ve Irak’ın üçe bölünmelerini arzu etmek-tedir. Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulması emper-yalizmin ve Siyonizm’in taşeron-luğunu yapan terör örgütlerinin güçlerine güç katması ve Türkiye ile İran’ı çok daha fazla tehdit etmesi kuvvetle muhtemeldir. Türkiye’nin can ve mal güvenliği meşru sınır komşuları Suriye, Irak ve İran’ın can ve mal güvenliği ile doğru orantılıdır. Bu bağlamda, Türkiye’nin milli mutabakatla ger-çekleştirdiği, PKK-PYD, İŞİD (DAEŞ) ve FETÖ terör örgütlerine yöne-lik Zeytin Dalı Askeri Operasyonu Orta ve Yakındoğu’da barış ve is-tikrarı sağlayacak özverili tarihi bir operasyondur.

17

Page 18: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Özgeçmişinizi sizden dinleyebilir miyiz?

1 Aralık 1960 tarihinde Muğla’nın Fethiye ilçesinde doğdum. Ba-bamın adı Ömer, annemin adı Faika’dır. İlk ve ortaöğrenimimi Fethiye’de tamamladım.

Ankara Devlet Mühendislik ve Mi-marlık Akademisi Elektrik Mühen-disliği Bölümü’nden mezun oldum. Elektrik mühendisi ve turizmci ola-rak iş hayatına atıldım.

Siyasi hayatım 1999 yılında Ana-vatan Partisi’nde başladı. 2002 yılında AK Parti ile devam ettim. 21, 22 ve 25. Dönem Muğla Mil-

letvekilliği yaptım. TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma, Turizm ve Çevre Komisyonlarında görev aldım. 1 Kasım 2015 seçimlerinde yeniden AK Parti’den Muğla milletvekili se-çildim.

TBMM Akdeniz-Parlamentosu Ko-misyonu Başkanı olarak görev yap-tım.

Evli ve 3 kız çocuğu babasıyım.

Çocukluğunuzda kendinize ör-nek aldığınız kahramanlar kim-lerdi?

Örnek olarak bir kişiyi almak yerine; hedef belirlemek ve bir ideali orta-

ya koymak önemlidir.

Monteigne’in; “Hedefi olmayan gemiye hiç bir rüzgar yardım ede-mez” sözünde vurgulandığı gibi, öncelikle ne yapmak ve nereye gitmek istediğimizi, amacımızı be-lirlemeliyiz. Sonra da bu ideal ve hedef çerçevesinde çalışmalıyız. Benim yaptığım da kısacası budur.

Nasıl bir ailede büyüdünüz? Ço-cukluğunuzla ilgili unutamadı-ğınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Birbirine karşı sevgi ve saygı dolu bir aile ortamımız vardı. Klasik bir Anadolu aile yapısı içinde yetiştik.

AK Parti Muğla Milletvekili Hasan Özyer daha önce 3 dönem Muğla milletvekilliği yapmış tecrübeli bir siyasetçi. Milletvekilliğini bir meslek olarak görmemek gerektiğini ve maddi beklentinin büyük bir yanlış olduğunun altını çizen Özyer, birikimini ve tecrübelerini okurlarımızla paylaştı.

Milletvekilliği meslek değildir

Hasan ÖZYERAK PARTİ Muğla Milletvekili

Röportaj

18

Page 19: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Ancak ailem özgüvenli yetişmemiz için elinden geleni yaptı. Kendine güvenen, kendi kararlarını alan, özgür düşünen, milletimize ve ül-kemize katkı sağlayacak bireyler olarak yetişmemize destek oldu. Pink Floyd’un klasikleşen The Wall albümündeki ünlü şarkısında an-lam kazandığı gibi duvarda bir tuğla olmadan, özgün bireyler olarak yetiştik.

Çocukluğuma ilişkin anı olarak değil ama genel çerçevede bir şeyler söyleyebilirim. Çocukluğum, yaptığın iş ne olursa olsun, en iyisini en iyi şekilde yapmak ilkesi etra-fında geçti. Tabi ki; hayatın ger-çekliğinde başarı ve başarısızlıklar vardır ve bir aradadır. Tabiatıyla her zaman her konuda başarılı ol-mak mümkün değildir. Benim için hayatımda en kötü şey başarısızlık, en iyi şey ise başarıdır.

Bu açıdan şanslı olduğumu söyle-yebilirim. Gururla söyleyebilirim ki; hayatımda başarı haznesi, başa-rısızlık haznesinden daha fazladır.

Hiçbir mazeretin başarının yerini tutmadığını unutmamamız gerekir.

Hem bir turizmci hem de yeni yerler görme ve tanıma konusun-da meraklı biri olarak gezdiğiniz yerleri ve ülkemizi turizm açısın-dan karşılaştırdığınızda neler söylersiniz?

Öncelikle belirtmeliyim ki ülkemiz; tarihi, kültürü, doğası, coğrafya-sı ile dünyanın en güzel turizm beldesidir. Doğudan batıya, ku-zeyden güneye kadar birçok ül-keyi görme imkânım oldu. Ancak ülkemiz kadar değerli bir turizm hazinesine rastlamadım. Gerek hizmet, gerekse yatırım anlamın-da ülkemiz turizmde gerçekten çok değerli bir ülke. Konjonktürel olarak turizmde dönemsel sıkıntılar yaşasak da, Hükümetimizin aldığı yerinde kararlar ve teşviklerle karşı-laştığımız badireleri atlatabiliyoruz ve yolumuza azim ve kararlılıkla devam ediyoruz.

Küçükken milletvekilli olmak aklı-nızdan geçmiş miydi? Ne olmak istiyordunuz?

Çocukluğumda ailemin küçük bir işletmesi vardı. Boş zamanlarımda aileme yardımcı olur, orada çalı-

şırdım. Ticaret kültürü ile yetiştim. Ancak yaşım ilerledikçe ülkemize ve milletimize hizmet için TBMM’nin ve milletvekilliğinin önemli olduğu-nu gördüm.

Bu toprakların suyunu içen ek-meğini yiyen Muğla’nın bir evladı olarak hemşerilerime ve güzel Muğla’mıza hizmet için milletvekili olmayı düşündüm. Siyaset; hiz-met, istihdam, yatırım gibi günlük hayatımızın her alanında önemli bir yer tutmaktadır. Ekonomiden istihdama, yatırımlardan eğitime, hukuktan sosyal hayata kadar siyaset bir yaşam biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan düşünen, araştıran ve ülke günde-mi ile ilgilenen bir vatandaş ola-rak siyasetin dışında kalmam söz konusu değildi ve vekil olarak bu görev ve sorumluluklarımı yerine getiriyorum.

Milletvekilliği adaylık sürecinde ve milletvekilliği çalışmalarımda zor ve meşakkatli bir süreç yaşanmak-tadır. Bütün bu zorluklara karşın başta eşim olmak üzere, sevgili kızlarımın büyük ilgi ve yardımlarını gördüm. Zorlandığım her aşama-

19

Page 20: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

da benden desteklerini esirgeme-diler. Bunun için kendilerine içten-likle teşekkür ediyorum.

Milletvekilliğini bir meslek olarak görmemek gerekir. Buradan mad-di bir beklenti içinde olmak büyük bir yanlışa işaret eder. Çünkü mil-letvekilliği halkımıza ve ülkemize hizmet için yapılmalıdır. Milletvekil-liği bir idealizmin karşılığı olmalıdır. Ülkemize ve Muğla’mıza yaptığı-mız yatırım ve projeler ile halkımıza verdiğimiz hizmetler manevi olarak bizi mutlu etmekte, her bir vatan-daşımıza yardımcı olmanın gururu ve onurunu yaşatmaktadır.

Milletvekili olarak, halkımıza dokun-mak, sevinci ile sevinmek, hüznü ile hüzünlenmek, onlarla bir arada olmak, hizmet etmek, yardımcı ol-mak işimizin en güzel tarafları ara-sındadır.

Siyaseti bizler yalnızca ülkemiz ve milletimiz için milletimiz adına ya-pıyoruz. Bunu yaparken de; önce ülkemizde, daha sonra şehirleri-mizde ve daha sonra da mahal-lelerimizde ve evlerimizde güzel şeyler olsun, güzel hizmetler olsun istiyoruz. Bütün gayretlerimiz hep ülkemizin kalkınması ve güçlen-mesi, milletimizin refah ve mutlulu-ğu için olmuştur. Hedefimiz, mut-lu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşanabilir bir Türkiye’dir.

Önümüzdeki dönem tekrar aday olacak mısınız?

Yeniden adaylığım süreci; hemşe-rilerimin ve partimin teveccühüne ve yarım kalan yatırım ve hizmet-

lerin devamına göre değerlen-dirilebilecek bir durumdur. Seçim 2019 Kasım ayında yapılacak ve önümüzde uzun bir süre var. Bu-günden kesin bir şey söylemek için henüz erken.

Üniversite eğitimini Ankara’da tamamladınız. Milletvekili ola-rak yıllar sonratekrar Ankara’da-sınız. Bir Muğlalının gözünden Ankara’yı anlatır mısınız?

Değişmeyen tek şeyin değişim olduğu hepimizin malumudur. Bu açıdan bakınca; Ankara’yı hem fiziki olarak hem de kurum ve ku-ruluşlar açısından çok değişmiş buldum.

Ankara siyaseti ve bürokrasi özeli-ne değinecek olursak; maalesef sistemin tam anlamıyla oturma-dığını ve demokrasi kültürümüzün yeterince gelişmediğini görmek-teyiz. En basit deyimiyle yetki ve sorumluluklarda bir iç içe geçiş vardır. Maalesef kurumsallaşmada sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu anlam-da halkımızın beklentilerini karşıla-mada güçlükler yaşadığımız anlar olmaktadır.

Üyesi bulunduğunuz komisyonun çalışmalarına ilişkin kısa bilgi alabilir miyiz?

Üyesi bulunduğum Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyo-nu; TBMM Başkanlığınca kendisine havale edilen bayındırlık, imar ve iskân, haberleşme, elektronik ha-berleşme, elektronik ticaret, deniz-cilik, posta iş ve hizmetleri ile turizm işleri ve benzeri konulardaki kanun

tasarı ve tekliflerini görüşmektedir.

Muğla’nın öne çıkan sorunları nelerdir?

Ülkemizin sorunları hemen hemen aynı. Sorunlar açısından doğumuz ile batımız, kuzeyimiz ile güneyimiz arasında çok ciddi farklar bulun-mamaktadır. Ancak bir turizm kenti olması nedeniyle spesifik olarak turizmle ilgili beklentiler ön plana çıkmaktadır. Ayrıca tarımsal üretim ve seracılık Muğla’mızın önemli bir ekonomik değerleri arasındadır. Üreticilerimizin bu alanda istek ve beklentileri vardır. Hükümetimizin destek ve yatırımları ile hemşerile-rimizin sorunlarını hep birlikte çöz-meye çalışıyoruz.

Muğlalıların size ulaştırdığı sorun-lar nelerdir?

Hemşerilerimizin bizden en önemli beklentileri, her alanda daha kali-teli ve hızlı hizmet ile yatırımlar.

Bununla birlikte hemşerilerimizin iş beklentileri de söz konusu. Bu alanda özellikle özel sektörün önü-nü açmak ve yatırım istihdam ve üretim için büyük gayret sarf et-mekteyiz.

Milletimizin takdiri bizim için çok önemlidir. Buna çok büyük önem veriyoruz ve hangi görevde olursak olalım, milletimizin teveccühüne layık olmaya çalışıyoruz. Parti ay-rımı gözetmeksizin tüm hemşe-rilerimizin taleplerini karşılamaya çalışıyoruz. Her fırsatta vatandaşla-rımızın ve hemşerilerimizin arasın-da olmaya ve onlarla vakit geçir-

Hedefimiz mutlu, huzurlu, güvenli ve refah içinde yaşanabilir bir Türkiye

20

Page 21: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

meye çalışıyoruz. Üzüntülerimizi ve sevinçlerimizi yıllardır birlikte payla-şıyor ve sorunlarımızın ve üzüntüle-rimizin üstesinden birlikte gelmeye çalışıyoruz. Milletimiz ve hemşeri-lerimiz bizden ne istiyor? Sevgi is-tiyor, saygı istiyor, hizmet istiyor ve hoşgörülü olmamızı istiyor. Daha olmadı, Allah’ın bir selamını istiyor bizden. Bizler de milletimizden ve hemşerilerimizden; sevgimizi, say-gımızı, hoşgörümüzü ve selamımızı esirgemiyoruz. Sevgi, saygı ve hoş-görü içerisinde el ele vererek, hem ülkemiz için hem de bölgemiz için birlikte çalışıyoruz. Sanırım bütün bunlar, halkımızın ve hemşerilerimi-zin takdirine neden oluyor.

Siyasete girecek gençlere neler tavsiye edersiniz?

Ülkemizin gelişmesine katkı sun-mak ve halkımıza hizmet etmek için gençlerimize milletvekili olma-larını tavsiye ederim. Ama bunu bir meslek olarak görmeden hizmet aşkı şeklinde görmeleri gerekir.

Eflatun olarak da bilinen Eski Yu-nanlı Platon, bundan 2400 yıl önce ‘Siyasetle ilgilenmeyen ay-dınları bekleyen kaçınılmaz sonuç, cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır ’ diyerek günümüz toplumlarına uyarıda bulunmuştur. Gençler, bu sözün ışığında düşü-nen, araştıran, özgür bireyler ola-rak mutlaka siyasete ilgi duymalı ve ülke gündemi ile yakından ilgi-lenmelidirler.

Her alanda kendilerini yetiştirmeleri gerekiyor. Tarih, sosyoloji, siyaset, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler alanında okumalı, ülke ve dünya gündemini yakından takip etmeli ve gelişmelere açık olmalılar.

Fotoğraf Kenan Gürbüz

21

Page 22: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

HATALAR VE TARİHTEN GELEN DOĞRULAR

İran, 500 yıldır Şii inancını ihraç si-yasetini asla bırakmamış ve günü-müzde de yürütmektedir. Osmanlı, Kasrı Şirin antlaşmasından sonra da İran saldırılarıyla uğraşmıştır. Küçük, büyük 27 kere savaşılmıştır. Ne za-man Batı ve Çarlık Rusyası ile başı-mız sıkıntıya girse, Türkiye’yi arkadan vurmuştur. İran, Müslüman harici hiçbir ülke ile savaşmamıştır. İsrail ve Amerika ile sözlü çatışmaları da karşılıklı blöftür. İlk Körfez harbinden sonra Baba Bush’un, Güney Irak’ta-ki Şii’leri de uçuşa yasak bölge ile korumaya aldığını unutmamalıyız. Sunni ahaliye karşı ise en acıma-sız tecavüz ve cinayetleri işlemiştir. Günümüzde de Irak ve Suriye’de Sunnilere aynı canavarlıkları ya-pan İran’ın Hasbi Şadi güçlerine, Amerika bir fiske bile vurmamıştır. İran, DEAŞ bahanesi ile Sunni Müs-lümanları ve şehirlerini bombaladı ve katliama tabi tuttu. Bu katliam-ları ABD ile yaptı. Tarihten ve bu olaylardan da ders almadığımız o kadar belli ki, bir ay önce İran’ın içinde çıkan isyanlardan kurtulma-sına yardımcı olduk. İran’ın, tarihteki hanedanları çoğunlukla Türk’tür. Tamamı Osmanlı Türk düşmanıdır. Türkmen olan Şah İsmail, Osmanlı Devleti’ni içten yıkmaya çalışmış,

Osmanlı’daki yandaşlarına isyanlar çıkarttırmıştır. Osmanlı’nın, Batı’ya karşı gerileme sebeplerinin başında İran’la yaptığı savaşlardaki maddi ve manevi kayıplar birinci sırada-dır. İran’da Şia’ya mensubiyet, etnik mensubiyetin önünde gelir. Türkiye ise zulme uğrayan her ırk ve inan-cın koruyucusu olmuştur. Kerkük’ü ele geçiren İran güçlerinin ilk yap-tığı iş Kerkük Yumurtalık petrol boru hattını kapatmak oldu. Barzani’nin bağımsızlık referandumu bahane edilerek, (Yanlış bulduğum referan-dum karşıtı siyasetimizi daha önce yazmıştım) Kerkük’ün işgali sonrası, en büyük zararı biz gördük. Kahra-man ordumuzun Cerablus ve Afrin operasyonlarına karşı çıkan da, İran’dır. Tarih yanılmaz.

Amerika ve Rusya’nın üzerinde an-laşmadıkları bir planın, Suriye’de uygulanması mümkün değildir. Tür-kiye bu olasılığa karşı çok uyanık ve tedbirli hareket etmelidir. Cerablus ve Afrin’de olduğu gibi aralarındaki ayrılıktan yararlanmalı, ancak uzun zamanlı hareketlara kalkışmamalı-yız. İran’la ilişkiler ise çok dikkat ister. İran tarihte, Türkiye’nin Müslüman veya Hıristiyan devletlerle olan dostluklarını daima bozdurmuştur.

Kanuni devrinde Portekiz’le olan dostluğu, Portekiz donanmasını Hürmüz Boğazı’na çağırıp ağırlaya-rak bozdurması, büyük Türk Amirali Piri Reis’in idamı dahil, devlete çok zararlar vermiştir. Venedik Osmanlı dostluğunu da bozduran İran’dır. Mısır Osmanlı dostluğunu bozdurup Yavuz Sultan Selim’in Mısır üzerine gitmesine sebep İran’dır. Sonraki Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanının arkasında da İran vardır. Türkiye düşmanı Ermenistan’ın, en büyük destekçisi de İran’dır. Yarın Türk ve Rus dostluğunu da bozmak için elinden geleni yapacaktır ve yap-maktadır da. İran, İslam birliği için çalışmaz, çalışmamıştır, çalışma-yacaktır.

Türk İslam düşmanı PKK mensupla-rının ATEİST olduklarını, bu sebeple İslami bağlılığı olan Kürtlere mü-samaha etmediklerini biliyoruz. Amerika bu sebeple, dinine bağlı Kuzey Irak Kürtlerini değil, ateist PKK teröristlerini korumaya almıştır. Ku-zey Suriye’de 500 oldukları tahmin edilen ‘MİSYONER RAHİP (Papaz), kendi inanç ve kültürlerini PKK’lılara kabul ettirmek için çalışmaktadırlar. ABD’nin, DEAŞ ile mücadele için PKK’lıları desteklediğini söylemesi

İsmet HACISALİHOĞLUGazeteci Yazar

Köşe Yazarı

22

Page 23: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

yalandır. ABD’nin planı, bölgede laik devlet ismi altında, Siyonist PKK devleti kurmaktır. Aynı program 28 Şubat öncesi ve sonrasında, Türk Ordusu üzerinden Türkiye’ye şırınga edilmiş, ancak netice alınama-mıştır. NAMAZ, ORUÇ, TESETTÜR ya-saklarını, içki içip içmediği, karısını kızını toplantılara götürüp götürme-diği araştırmalarını ve İslam inan-cını belli edenlerin, evinde Kur’an bulunduranların bile ordudan atıl-dığı günleri unutmayalım. NATO; İngiltere eski Başbakanı Margaret Thatcher’ın önerisiyle İslam’ı düş-man belledikten sonra, İslam’ın yerine Batı’nın inanç ve kültürünü yerleştirmek misyonunu da üst-lenmiştir. Siyonist bir devlet olan ABD’nin terörist İsrail devletini ko-rumaya alması bu plan gereğidir. Mısır’da Mursi, Libya’da Kaddafi, Sunni İslam mensubiyetleri sebe-biyle alaşağı edildiler. Türkiye’de 15 Temmuz aynı gerekçeyle yapılmak istendi. İslami hassasiyeti olmayan insanların Müslüman ülkelerde ön saflara getirilmeleri de, bu planın

devam ettiğini gösterir. ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger şöyle diyor: “BUNDAN SONRA SAVAŞLAR MÜSLÜMANLAR ARASINDA ÇIKARTI-LACAKTIR. BİZİM ROLÜMÜZ DE SAVA-ŞAN TARAFLARIN GALİP GELMESİNE İZİN VERMEMEKTİR. DOLAYISI İLE İKİ TARAFI DA DÜŞMAN OLARAK BIRAK-MAKTIR.”

Birinci olarak yapılması gereken, NATO’nun eşit haklara sahip üyesi olarak ABD’yi NATO içinde sorgula-malıyız. Bunu yaparken çok dikkatli olmalıyız. Basın ve diğer mahfiller-de ABD’ye kafa tutan ve hakarete varan yazılar, sözler Türkiye düş-manlığıdır. Dünyanın en büyük yok edici, imha edici gücünü üzeri-mize çekmemeliyiz. ABD, yüz yıldır eski dünya milletleriyle savaşmış, katliamlar yapmış ve yapmaya devam etmektedir. Atom bomba-larını Japonlar üzerinde denemiş, Vietnam’da en yeni nükleer ve kimyevi silahlarını, yangın bomba-larını denemiştir. İki dünya sava-şında Almanya, İtalya, Afrika’dan

sonra, günümüzde de Afganistan, Libya, Cezayir, Filistin, Irak, Suriye üzerinde yeni denemelerini de-vam ettirmektedir. Bu savaşlarda 100 milyon insan öldürülmüş, 300 milyon insan sakat kalmıştır. Teca-vüze uğrayan çocuk ve kadın sayısı da bir o kadardır. Bu katledilenlerin tamamı Avrupa, Afrika ve Asya milletleridir. Amerika’nın ölü yaralı sayısı yüz binleri geçmez. Bir tarafta milyonlar, öbür tarafta binler. Kendi kıtasında, çıplak Kızılderililer ve ah-mak bir Meksikalı yüzünden (Nükle-er ve kimyasal kullanmadan) yaptı-ğı Meksika Harbi dışında bir katliamı olmamıştır. Amerika’nın cinayetleri ayan beyan ortadadır. Demek ki ABD Avrupa, Asya ve Afrika’yı yeni silahları için bir deneme tahtası ve katliamlarını yapacağı alan ola-rak görmüştür. ABD bir sulh devleti değil, YAĞMACI, SOYGUNCU, KAT-LİAMCI ve SİYONİST bir EŞKIYA DEV-LETİDİR. ABD, NATO içerisinde kaldığı müddetçe eski dünya üzerindeki denemelerine devam edecektir. Ancak bu gerçekleri tek başımıza

23

Page 24: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

24

Page 25: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

değil, eski dünyanın büyük devlet-leriyle gündeme getirmeli ve diplo-masiden ayrılmamalıyız.

İkinci olarak Türkiye Afganistan’da-ki askeri birliklerini geri çekmelidir. Müslüman Türk askerine, Afganlıla-rın duyduğu sevgi ve saygı saye-sinde ABD askerleri orada tutuna-bilmektedir.

Üçüncü olarak İncirlik dahil bütün üs anlaşmalarına tedbirler geti-rilmelidir. Bunun yanında Kuzey Irak’taki İslam’a bağlı Kürtler ile eski yakınlaşmayı sağlayacak tedbirler alınmalıdır. Mısır ile yeni dostluk köp-rüleri kurmalı ve Mısır’ı kazanmalıyız. Mısır’ı kazanan Suriye’yi de kazanır. Osmanlı’nın yıkılışının sebeplerin-den biri de Mısır’ın kaybedilmesi idi. Eski Başkan Mursi ‘Türkiye’ye Sürgün ettirilmek’ teklifiyle bu dostluk kuru-labilir.

Dördüncü olarak, Diyanet İşle-ri Başkanlığı 500 yıllık mazisinden gelen sinerjisini kullanmalıdır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın bu teş-kilatı kurmasındaki hakiki maksat, dini sahada Türkiye’nin üzerine dı-şarıdan gelecek menfi propagan-daları bertaraf etmek ve icabında dışardaki ve içerdeki Müslümanla-ra, İslam’ın hakikatini anlatmaktı. Suudların müftüsü (Püftüsü) verdi-ği uydurma bir fetva ile, Hıristiyan alemini Türkiye ve Filistin aleyhine çevirmeye çalışabiliyor. Diyaneti-mizin ise kendi gücünden haberi yok. Şunu bilelim ki Diyanet İşleri Başkanlığımızın vereceği bir fetva, Suudi müftüsünün (Püftüsünün) ve-receği fetvaya benzemez. Bütün dünya Müslümanlarınca (Şia hariç) uyulmak üzere dikkate alınmakta-dır. Eğer Diyanet bir devleti İslam düşmanı ilan ederse, Müslüman aleminde o devletin işi çok zorlaşır. Mensupları sokağa çıkamaz hale gelir. Diyanet laik olamaz. Devlet laik olacaktır. Diyanet ŞEYHULİSLAM-LIK makamından gelen bu muaz-

zam gücünü, yerinde ve zama-nında kullanmayı becerememiştir. Maalesef Diyanetin, İslam’ın bütün ahkamı ile alay eden PKK’lıların, dinsiz ateist olduklarını belirten bir fetvası yoktur. PKK ölülerini şehit diye adlandırarak gömmektedir. Ateistten ve eşkıyadan şehit olmaz. Ama Diyanetin sesi çıkmamak-tadır. Dinsizin ve eşkıyanın cena-ze namazını kılan ve kıldıranların Şeriat’a göre ne hale geldiklerini dahi açıkla(ya)mamıştır.

Beşinci olarak Reza Zarrab da-valarının Nisan ayına ertelenmesi mühimdir. Çünkü, Nisan Ermenile-rin sözde katliama uğramalarının yıldönümüdür. ABD, Zarrab dava-ları ile Türkiye’yi suçlamanın hemen akabinde, Ermenilerin sözde iddi-alarını tanıyarak ikinci bir darbeye hazırlanmaktadır. Alınacak tedbir-ler Nisan gelmeden belirlenmelidir.

Özet olarak, Türkiye İslam birliği ça-balarını bırakmamalı, ancak kom-şu devletlerle olan ilişkilerine tarihi gerçeklerin ışığında yön vermelidir. İlim ve teknoloji çalışmalarına teş-vik ve destek devam ettirilmelidir. Recep Tayyip Erdoğan iktidarları-nın ekonomik başarılarını, teknoloji ve silah sanayiindeki ilerlemeler ile taçlandırması ve buna devam etmesi her türlü takdirin üzerin-dedir. Çünkü Türkiye, ancak silah sanayinde ve teknoloji alanında rakibi devletlerin önüne geçerek dünya barışına katkı sağlayabilir. Savaş dünyasını, barış dünyasına çevirmek ancak ilim ve teknolojide zirvede olmakla mümkündür. Güç ve kudret, adalet ile taçlanmadık-ça, zulüm aleti olmaktan ibarettir. Siyasi olarak ta; Avrupa, Afrika ve Asya’yı tamamen kucaklayan bir savunma paktı ve ticaret birliği ku-rulmadan ve (Tek başımıza değil, eski dünya devletleriyle beraber) ABD’yi dışlamadan, dünya barışa kavuşamaz, kavuşamayacaktır.

25

Page 26: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Muğla, coğrafi şartları itibariyle eş-siz güzelliklere sahip bir kent. Yüz ölçümünün yüzde 68’ini oluşturan ormanlık alanları, mavi bayraklı plajları ve el değmemiş koyları, zengin tarihi ve kültürel zenginlik-leriyle turizmde gözde kent, mar-ka kent olmasının dışında tarım ve madencilik sektörü özellikle de mermercilik, Muğla ekonomisinde önemli bir yer tutmaktadır.

İlimizin sahip olduğu potansiyelin farkındalığıyla ilimizi uluslararası alanda ilgi odağı haline getirme-yi amaçlıyoruz. Turizmin ilimiz ve ülkemiz istihdamı ve ekonomisine

sunduğu katkıları önemsiyor, biz de ilimizin rekabet gücünü arttırıcı yeni yönetim, tanıtım ve pazarlama teknikleri kullanarak, turizme yeni pazarlar kazandırma çalışmaları yürütüyoruz.

Dünyada turizm trendi gittikçe de-ğişiyor ve gelişiyor. Bizde bu trend-leri takip ederek, global turizm pastasından ilimizin hak ettiği payı alması için üniversite ve sektör işbir-liğinde AR-GE faaliyetleri yürütüyo-ruz. Bu kapsamda alternatif turizm modellerini uyguluyor, turizm çeşit-liliğimizi artırıyoruz. Deniz, kum, gü-neş turizminin yanı sıra ilimizin kültür,

sanat ve spor turizminde önemli bir potansiyeli olduğunu biliyor, akılcı ve sürdürülebilir projelerle turizme yeni değerler kazandırıyoruz.

Dünyanın en iyi yamaç paraşütü merkezlerinden birisi olarak gös-terilen, ülkemiz ve birçok ülkedeki yamaç paraşütü pilotuna yılın her mevsimi uçuş yapma olanağı su-nan Fethiye Babadağ’da teleferik projesi hayata geçiriliyor. Bu proje ile yamaç paraşütü pistlerine ula-şım kolaylaşacak, spor turizmine katkı sağlanacaktır.

Diğer yandan Muğla pek çok spor

Muğla Valimiz Sayın Esengül Civelek bu sayımızda Genç Bürokrat’a konuk oldu. Söyleşimizde Muğla’nın eşsiz güzelliklere ve değerlere sahip olduğunun altını çizen Vali Civelek, kentlerini uluslararası alanda ilgi odağı haline getirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Muğla’yı uluslararası alanda ilgiodağı haline getirmeyi amaçlıyoruz

Esengül CİVELEKMuğla Valisi

Röportaj

26

Page 27: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

dalı için en uygun doğaya ve ik-lime sahiptir. Ulusal ve uluslararası spor müsabakasına ev sahipliği yapmaktadır. Dünya Kiteboarding Şampiyonası, Aquamasters Açık Deniz Yüzme Yarışı, Bodrum Cup Yelken Yarışı, Ölüdeniz Hava Spor-ları, Dünya Ralli Şampiyonasının bir ayağı olan Marmaris Rallisi bunların başlıcalarıdır. Ulusal ve uluslararası spor etkinliklerinde profesyonelleş-me, ilimizin dünya spor turizmi liste-sinde hızla yükselmesini sağlarken, diğer yandan ilimizin tanıtımına büyük katkı sağlamaktadır.

Sanatsal ve kültürel etkinliklerle de ön plana çıkan ilimizde pek çok ulusal ve uluslararası festivaller ya-pılmaktadır. Tüm yıl boyunca ger-çekleştirilen bu festivaller yurt içi ve yurt dışından pek çok sanatsever-leri bir araya getirmektedir. Yapılan sanat etkinlikleri ile ilimiz turizmine de büyük ölçüde katkı sağlanmak-tadır.

Antik çağlardan bu yana pek çok medeniyetin hüküm sürdüğü ilimiz adeta bir açık hava müzesidir. Çok sayıda arkeolojik-doğal-kent-sel ve tarihi SİT alanı ile sivil mimar-lık örnekleri bulunmaktadır. Turizm projeleriyle antik kentlerin, tarihi mekânların ve kültürel öğelerin korunması, turizme kazandırılması ve kültür turisti sayısının arttırılması hedeflenen çalışmalarımızdandır.

Sahip olduğu doğal kaynakları mermer ve doğal taş rezervleriy-le ülke genelinde önemli bir yere sahip olan ilimiz mermer sektörü ülkemiz üretiminin yüzde 20’sini karşılamaktadır. Ekonomik kalkın-manın temelini oluşturan maden-cilikte öncü sektör mermercilik her geçen gün daha da büyümekte, Muğla ve ülke ekonomisine bü-yük katkı sağlamaktadır. Özellikle “Muğla Beyazı” olarak bilinen mer-merimiz sadece ülkemizde değil dünya çapında bir marka haline gelmiştir.

Tarımsal ürün çeşitliliği ve üretim miktarı bakımından oldukça güç-lü potansiyele sahip ilimizde aynı

zamanda kültür balıkçılığı ve arıcı-lıkta önem arz etmektedir. Dünya bal üreticisi ülkeler sıralamasında Türkiye ikinci sırada yer almaktadır. Çam balı denilince akla ilk olarak Muğla gelmektedir ve ilimiz bal üretiminin dışında arı ürünlerinde de dünyada marka olma yolun-da hızla ilerlemektedir. Apiterapi ve Apimedika konusunda da ça-lışmalar devam etmektedir. Muğ-la olarak kültür balıkçılığında da oldukça büyük bir üretim kapasi-tesine sahibiz. İlimiz kültür balıkçı-lığında dünyanın en büyük çipura ve levrek üreticisi konumundadır. İlimiz Türkiye’de kültür deniz balı-ğı üretiminin yaklaşık yüzde75’ini sağlamakta olup, balık ihracatın-da ilk sıradadır.

Yerel ürünlerin yerelde işlenmesi, tarımsal gelişme ve gıda güvenli-ği konularında önemli aktörlerden olan kooperatiflerin gelişmesi-ne katkı sağlamak için yürütülen değişik projelerle ilimizde işleme, paketleme ve depolama süreç-lerinin geliştirilmesi, pazarlama yöntemlerinin çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi, üretim süreçlerin-de verimliliğin artırılması ve kurum-sal kapasitenin güçlendirilmesini; öncelikliyoruz.

Her yönden gelişime, değişime ve yeniliklere açık olan ilimizde yenilenebilir enerji, sağlık, turizm, gıda, tarım ve hayvancılık sektör-lerinde yeni tekniklerin/teknoloji-lerin araştırılması, üretimin daha fazla bilimsel çalışmalara dayan-dırılarak daha verimli hale geti-rilmesi, akademik, ekonomik ve sosyal yapının bütünleşmesi, araş-tırma kurum ve kuruluşları ile özel sektörlerinin işbirliğinin sağlanma-sı, teknolojik yatırım ve girişimcili-ğin desteklenmesi ve en önemlisi Kamu-Üniversite-Sanayi işbirliğini gerçekleşmesi amacıyla Muğla Teknopark A.Ş. kurulmuştur. Bina ve imar çalışmaları tamamlanıp en kısa sürede tüm sektörlerin ih-tiyacı olan AR-GE çalışmalarına altyapı hizmeti verecektir.

Ülkemizde ekonomik kalkınma ve toplumsal refah düzeyinin arttı-rılması, 2023 yılı ülke hedefleri-mizin gerçekleştirilmesi sürecine yerelden katkı sağlayabilmek için Muğla olarak üzerimize düşen gö-rev ve sorumlulukları; tüm imkân ve fırsatları en iyi şekilde değer-lendirerek yerine getirmeye çalı-şıyoruz.

2023 yılı ülke hedeflerimizin gerçekleştirilmesi için Muğla olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye çalışıyoruz.

Fotoğraf Kenan Gürbüz

Page 28: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

“VARO

ŞLAR”a

Dikkat!

Mustafa YAZGANGazeteci Yazar

“Varoş” Macarca “varos” kelime-sinden doğmuş bir kavramdır. Ta-rih ve askerlik biliminde “Bir kalenin dışında kalan bölgelere verilen ad.” Günümüzde, şehrin dış ma-hallelerini anlatan bir sözcüktür.

25 Aralık 2017 günü, 12 günlük bir “Şanlıurfa” seyahatine çıktım. Şan-lıurfa Birlik Vakfı ve Türk Talebe Birli-ğinin müşterek programları içinde dört konferans, iki sohbet toplan-tısında konuştum. Şanlıurfa’nın o meşhur geleneksel misafirper-verliğini ve samimiyetini en derin takdir ve şükran duyguları ile yâd ediyorum.

Şanlıurfa, güneydoğu sınırlarımız-da Hatay, Gaziantep, Mardin ve Hakkari gibi bir “Serhad şehri” ol-mak şerefini ve gururunu yaşıyor. Bugünlerde Türkiye’mizin son de-rece haklı, meşru, zaruri “sınır öte-leri operasyonları”nda , bu güzel şehirlerimizin stratejik konumları kat be kat artmıştır.

Şanlıurfa, müthiş bir gelişme çığı-rında yükseliyor. Şehir ana iskeletini nisbeten korurken, burada “kent-sel dönüşüm”ün hızını takipte zor-lanıyoruz. Katırdağı ve Karaköprü bölgesi başta olmak üzere, dört bir yana yayılırken, göklere yük-selen apartmanlar, kat sayısında adeta yarışıyorlar. Son derece lüks mimari farklılıkları da ayrı bir yarış içinde… Dairelerin satış bedelleri-nin 1 milyon liranın üzerine çıktığını da yazmalıyım.

Türkiye’nin her şehrini, her ilçesi-ni ve hatta her köyünü imkanlar ölçüsünde “yaşanabilir bir belde” haline dönüştürmek gayretindeki tüm bakanlıkları, belediyeleri ve özel yatırımcıları tebrik ve teşvik etmek gerekir. Bütün illerde ve yerleşim merkezlerinde bu de-vasa dönüşümü izlerken galiba “varoşlar”ın durumlarını gözden kaçırıyoruz.

Kent merkezleri bir insan vücudun-da, tüm hücrelere kan pompa-layan “kalp-yürek” gibidir. Sağlıklı

ve ritmik bir şekilde pompalanan kanın tüm vücuda gittiğini zanne-derken, bu hayati sıvının sadece yürek çevresine dağıldığını tespit etmişsek, burada çok ciddi da-mar tıkanıklıkları sebebiyle ölümcül tıbbi bir risk var demektir. Kentleri kuşatan “varoşlar” kent merkezleri kadar (hatta belki de daha da fazla) yatırım projeleriyle maddi ve yoğun olarak manevi, kültürel , ahlaki desteklerle müsbet (pozitif) dönüşüm ihtiyacındadırlar.

Bir meyve ağacında kökler, kent merkezleri gibidirler. Dallarında-ki meyveler ise “varoşlar”ı temsil eder. Bitki suyu, rahatça dalla-ra ve meyvelere erişebiliyorsa o ağaçtan en kaliteli meyveleri dev-şirebiliriz.

Kent merkezleri, idari taksimat-ta “merkezi idareler” gibidirler. “Varoşlar” ise “mahalli idareler” konumundadırlar. Maddeten ve manen gelişmiş “varoşlar” sağlıklı kentleşmenin güzelliklerini yansıtır-lar.

Şanlıurfa örneğine dikkat edersek mesela Yenişehir, Bahçelievler, Karaköprü gibi alanlarda İstanbul ve Ankara’yı kıskandıracak bir imar ve mimari yükselişine karşı mesela Eyubiye, Süleymaniye gibi semtle-rin çok ihmal edildiğini görüyoruz. Bu semtlerdeki okullarda okuyan gençlerin özel bir ilgi ile “ihmal edilmişlik duygusu”ndan kurtarıl-maları şarttır. Bunun için mahalli belediyelere çok iş düşüyor. “Va-roşları Kalkındırma Projeleri” ile yo-ğun ve hızlı bir sürece girilmelidir. Seçim, oy, rant ve ihale kaygıların-dan arınmış bir “merhamet ve hiz-met” duygusu ile yola çıkılmalıdır.

Şanlıurfa ismindeki “Peygamberler Şehri” vasıf ve ruhaniyetini kaybe-derse “Nemrûdi bir çile kenti”ne dönüşebilir. Terörün zehirli “larva-ları”, bataklığın rutubetinde “pre-matüre (erken doğum)” hayal ve hevesine kapılabilirler. Kentte korkunç boyutlara eriştiği söyle-nilen “tefecilik-faizcilik” hiç um-

Köşe Yazarı

28

Page 29: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

madığınız, beklemediğiniz kişiler tarafından icra ediliyorsa, gayr-i insani ve gayr-i ahlaki ilişkiler lağım suları gibi görünmeden akıyorsa, Hazret-i İbrahim’in (a.s), Hazret-i Eyüp Peygamberin (a.s) çileli imti-hanlarıyla taçlanan tevhid müca-delelerinin yerini altın, servet, şan, şöhret, döviz, yat-kat yarışı almak-ta ise ihya edilmiş kent merkezleri-ne karşı, ihmal edilmiş “varoşlar”, gelir dengesizlikleri içinde ise, bu tablo, hepimizin özlediği “kardeş-çe mutlu yaşamak” arzu, hedef

ve niyetimizi engeller. Bu uyarıları-ma lütfen dikkat…

Şanlıurfa’da Osmanlı kültür ve medeniyetinin çok asil örneklerini yaşamakta olan muhterem aile-lerimize en derin muhabbet ve hürmetlerimi sunuyorum. Emsalsiz misafirperverliklerini, edep ve ter-biye örneği davranışlarını, tevâzu ve zarafetlerini, samimiyet göster-gesi dini hayatlarını, yanık hoyrat ve türkülerini, geçmişten günü-müze taşıdıkları erdemli hatıralarını

ve bilhassa bu asalet özelliklerini genç kızlarına ve delikanlı oğul-larına nakşetmekteki başarılarını tebrik, takdir ve şükranla yâd edi-yorum.

Şanlıurfa’yı bir örnek olarak yaz-dım. “Varoşlara Dikkat!” derken, aslında tüm şehirlerimizi, ilçelerimi-zi, belde ve köylerimizi bu milli me-sele çerçevesi içinde düşündüm. Dert aynı… Derman aynı… Nice güzel ve mutlu günlere kavuşmak duasıyla selam ve sevgiler.

29

Page 30: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Bazen ahi minberinde, bazen bele kuşanan şedte, bazen açık bir kubbeden semaya uzanan bi-limde, bazen Türk dili ve edebiya-tı tarihinde, bazen tarihi geçmişe köprü olan höyüklerde, bazen zalimin zulmünden kaçanların sı-ğındığı yer altı şehirlerinde, bazen kadim bir hayırseverlik ve misafir-perverlik geleneği taşıyan kervan-sarayında, bazen şifa kaynağı kaplıcalarında, bazen Seyfe gö-lünün ev sahipleri flamingoların kanadında, bazen hirfanlının gün batımında, bazen bir halı, yastık veya minder motifinde, bazen pekmezde, bazen cevizde, ba-zen bir abdalın yüreğinde ama en çok da türküleriyle karşımıza çıkar devranların irfan çağlaya-nı, Anadolu’nun kadim Horasan’ı Kırşehir.

Hitit, Frig, Roma, Bizans uygarlık-larına ait izleri taşıyan ve en par-lak dönemini 13. yy.’da Anadolu Selçuklu döneminde yaşayan

Kırşehir, “Anadolu’nun Türkleşmesi Süreci” olarak adlandırdığımız bu dönemde Türk milletine has sos-yo-ekonomik bir sistem olan Ahilik Teşkilatı’nın kurucusu Ahi Evran-ı Veli, Türk dilinin öncüsü Aşıkpa-şa, sevgi ve gönül insanları Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, astro-nomi merkezinin kurucusu Caca-bey, Osmanlı Devleti’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali, Süleyman Türkmani, Ahmedi Gülşehri gibi birçok alp-erene ev sahipliği yap-mıştır.

Kırşehir denilince ilk akla ge-len isim; gönül bahçemizin en nadide çiçeklerinden biri olan, insanı aşka yeşillendiren, ruhu-muz damar damar çatlarken, damar olup her yanımıza yayı-larak ruhumuzu aydınlatan Ahi Evran’ı Veli’dir. Ahi Evran’ı Veli, 1171 yılında Azerbaycan’ın Hoy kasabasında doğmuş, 1261 yı-lında Kırşehir ’de ölmüştür. Me-zarı, adına yaptırılan ve bugün

UYGARLIĞIN İRFAN ÇAĞLAYANI, ANADOLU’NUN KADİM HORASAN’I:

“KIRŞEHİR”

Necati ŞENTÜRKKırşehir Valisi

Necati Şentürk 1953 yılında Erzincan’da doğdu. İlk, orta ve lise

öğrenimini Erzincan’da tamamladı. Bir yıl Ankara Hukuk Fakültesi’nde okudu.

Daha sonra Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesine geçti. Bu Fakültenin

Siyaset ve İdare Bölümünden 1975-76 öğretim yılında mezun oldu.

1977’de Erzurum Valiliğinde kayma-kam adayı olarak staja başladı. 1979’da

kaymakamlık kursunu bitirerek asil kaymakam olarak Amasya Taşova

ilçesine atandı.

Şentürk 1987 yılında bir yıl süreyle İngiltere’ye gönderildi. Buradaki

eğitiminin ardından birçok ilçede kay-makamlık yaptı. 1998 yılında Edirne

Valiliği Kapıkule Mülki İdare Amiri ola-rak görev yaptı. Edirne ve İstanbul’da Vali Yardımcılığı yapan Şentürk, 2007

yılında Siirt Valiliğine atandı. 2010 -2012 yıllarında Yozgat Valiliği yapan Şentürk, 15 Eylül 2014 tarihi itibariyle

Kırşehir Valiliğine atandı.

Röportaj

30

Page 31: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

UNESCO’nun Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alan türbe içinde-dir. Ahi Evran-ı Veli ahlakla sanatın ahenkli bir birleşimi olan Ahilik Teş-kilatını kurmuş ve bu kurum yüzyıl-larca esnaf ve sanatkarlara yön vermiştir.Ahiliği, akıl, ahlak, bilim ve çalışma prensipleri üzerine ku-ran Ahi Evran-ı Veli, günümüzdeki manasıyla, sendikacılık, çırak, kal-fa ve usta hiyerarşisi, bankacılık, kalite-kontrol, tüketici hakları gibi çalışma hayatının vazgeçilmez unsurlarına fikir atalığı yapmıştır.

Ahi Evran-ı Veli’yi anmak ve O’nun felsefesini yaşatmak amacıyla her yıl Eylül ayında Kırşehir merkez olmak üzere ülkemiz genelinde “Ahilik Haftası” etkinlikleri düzen-lenmektedir. Hak ile sabır dileyip, bize gelen bizdendir.

Akıl ve ahlak ile çalışıp bizi geçen, bizdendir. (Ahi Evran-ı Veli)Anadolu Selçuklu döneminde, Kırşehir ’in bilim kültür ve sanat merkezi haline gelmesini sağ-layan dönemin valisi Nureddin

Cibril bin Cacabey ise, Kırşehir tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Cacabey, 1272 yılında yaptırdığı Cacabey Gökbilim Medresesi ile atalarımızın yüzyıllar öncesinden Türk kültür ve medeniyetinin ulaş-tığı seviyeyi adeta gözler önüne sermiştir. Matematik, fen ve ast-ronomi eğitimi verilen bir med-rese olarak yaptırılan Cacabey Gökbilim Medresesi, eşsiz mima-risinin yanı sıra özellikle güneş sis-temindeki gezegenleri sembolize eden iç sütunceleri, rasat kuyusu, aydınlık feneri ve gözlem kulesi ile dikkatleri üzerine çekmektedir. Bugün bütün ihtişamı ve gizemi ile ayakta duran ve atalarımızdan mukaddes bir emanet olarak biz-lere miras kalan Cacabey Gökbi-lim Medresesi astronomi eğitimi veren ilk merkezlerden biri ve belki de en önemlisidir. Günümüzde cami olarak kullanılan medre-senin üç ayrı yerinde bulunan ve rokete benzeyen sütunceleri, yapının astronomi merkezi olarak faaliyet gösterdiğinin delili sayıl-maktadır.

Kırşehir için bir diğer vazgeçilmez isim ise, Türk dili ve edebiyatına adını altın harflerle yazdıran Aşık Paşa’dır.Aşık Paşa, 1272-1333 yılları arasında Kırşehir ’de yaşa-mıştır. Mezarı, beyaz mermer-den yapılmış, taç kapısı Anadolu Selçuklu Süsleme Sanatı’nın tek örneği olan türbe içerisindedir. Anadolu’da edebiyat dili olarak, Acemce ve Farsça’nın kullanıldı-ğı bir dönemde 10.613 beyitlik “Garipname” isimli öz Türkçe eser yazan Aşık Paşa;

“Türk diline kimesne bakmaz idi,Türklere her giz gönül akmaz idi, Türk dahi bilmez idi bu dilleri,

İnce yolu ol ulu menzilleri.” dize-leriyle Türkçe’nin zengin bir ede-biyat dili olduğunu tüm dünyaya haykırmıştır.

Türk dilinin yayılmasına öncülük eden ve Türk toplumuna birlik ve beraberlik duygusunu aşılayan Yunus Emre de Kırşehir için vazge-çilmez isimlerden biridir. Bugün şiirleri birçok dile çevrilen ve Kır-

Ahi Evran Külliyesi

31

Page 32: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

şehir sınırları içinde yaşadığı tah-min edilen Yunus Emre’nin nerede doğduğu tam olarak bilinme-mekle beraber, yurt içinde 13 yurt dışında 3 olmak üzere toplam 16 anıt mezarının olduğu bilinmek-tedir. Bu durum Yunus Emre’nin toplum tarafından ne kadar çok sevildiğinin ve sahiplenildiğinin bir göstergesidir.

Yunus Emre’nin hatırası, Kırşehir Valiliğince yaklaşık 2 yıl süren tarihi araştırmalar yapılarak hazırlatılan ”Ey Yunus” adlı belgesel ile yaşatıl-maktadır. Tapduk Emre’nin türbe-sinin olduğu Aksaray ve Hacı Bek-taş Veli’nin türbesinin bulunduğu Nevşehir ’in Hacıbektaş ilçesinde ve Kırşehir ’in Ulupınar köyünde yer alan makamında yapılan çekim-lerle 3 aylık bir sürede tamamlan-mış belgeselde, Yunus Emre’nin

yaşamı, bilinen menkıbeleri, Hacı Bektaş-ı Veli ve Tapduk Emre ile münasebetleri, Mevlana ile irtibatı gibi konulara yer verilerek, Yunus Emre’nin gelecek kuşaklara akta-rılması ve tanıtılmasında önemli bir çalışmaya imza atılmıştır.

Elbette Kırşehir ’i sadece sahip olduğu tarihi şahsiyetlerle tanı-mak, bilmek yeterli olmayacaktır. Kırşehir ’in binlerce yıl öncesine uzanan tarihini aydınlatmak için kazı çalışmalarının halen de-vam ettiği Kaman Kalehöyük, Yassıhöyük, Büklükale ve Merkez Kalehöyük tarih-kültür ve turizm açısından son derece önemli bir konuma sahiptir.

Kırşehir ’in Kaman ilçesinin 3 km doğusunda, Kaman Kırşehir ka-rayolunun hemen kenarında yer

alan Kaman Kalehöyük, 280 m çapında, 16 m yüksekliğinde tipik bir Anadolu höyüğüdür.

Kaman Kalehöyük kazıları, Dr. Sachihiro Omura başkanlığında 30 yılı aşkın bir süredir devam et-mektedir. Burada yapılan kazılar, Kırşehir ’in en erken yerleşim tari-hine ışık tutmaktadır. 10 Temmuz 2010 tarihinde Japon Altes Prensi Tomohito MiKASA, Altes Prenses Akiko MiKASA ve dönemin Kültür ve Turizm Bakanı’nın katılımıyla açılan Kaman Kalehöyük Arkeo-loji Müzesi’nin, mimari açıdan bir benzeri daha yoktur. Dünyada, höyük şeklinde yapılmış olan ilk ve tek müzedir.

Müze ile aynı alan içinde Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü ile Japon bahçesi yer almaktadır.

30. Ahilik Haftası kutlamalarına katılan Başbakan Binali Yıldırım’a “Yılın Ahilik Onur Ödülü” verildi.

32

Page 33: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Japon bahçesi, Japonya sınır-ları dışında bulunan en büyük botanik bahçedir ve her yıl gi-derek daha çok ziyaretçi çek-mektedir.

Bu güzel kent, sadece kültürel değerleri ile değil, termal kap-lıcaları ile de dikkatleri üzerine çekmeyi başarmış ve Termal Tu-rizm Kentleri Projesi kapsamına alınmıştır.

Kırşehir; Terme Kaplıcası, Kara-kurt Kaplıcası, Mahmutlu Kaplı-cası ve Bulamaçlı Kaplıcası ile sağlık turizmine hizmet vermek-te ve bu sayede birçok ziyaretçi çekmektedir.

Şehir merkezinde bulunan Ter-me bölgesinde çıkan termal enerji ile 1800 konut ısıtılmakta-dır. Kaplıcaların şifalı sularından faydalanmak isteyenlere hiz-met vermek üzere 4 ve 5 yıldızlı iki adet termal konaklama tesisi mevcut olup, 41,5 Cº olan Ter-me suyunun dünyanın en kalite-li kaplıca suyu olduğu ve birçok hastalığın tedavisine iyi geldiği tıbbi raporlarla ıspatlanmıştır.

Yine bir diğer ilgi odağı olan Ye-raltı Şehirleri, Kırşehir ’in Kapadok-ya bölgesinin giriş kapısı oldu-ğunun bir kanıtıdır. Kapadokya bölgesinde 3. ve 4. yüzyıllara ait Hıristiyanların korunmak, sığın-mak ve ibadet etmek amacıyla yaptığı yeraltı şehirleri arasında Mucur Yeraltı Şehri, Kepez Yeraltı Şehri ve Dulkadirli Yeraltı Şehri en önemlileridir. Doğa turizmine yeni bir sayfa açan Kırşehir, bu alanda Hirfanlı Baraj Gölü ve Seyfe Gölü Kuş Cenneti’ni ön plana çıkarmak için çeşitli çalışmalar yapmakta-dır.

Büyük bir bölümü turizm mer-kezi olarak ilan edilen ve Orta Anadolu’nun denizi olarak bilinen Hirfanlı Baraj Gölü, barındırdığı su kuşları ile kuş gözlemciliğine fırsat vermekte, doğal plajları ve bu alanlarda yapılan su sporları (yel-ken, kano vs.) ve seyrine doyum olmayan gün batımı ile Akdeniz sahillerini aratmayan bir güzelliğe sahiptir. Kırşehir Ahi Evran Gençlik Kampı da Hirfanlı Baraj Gölü’nün bulunduğu alanda yer almakta-dır. El sanatları, tiyatro, müzik, halk oyunları, yapay tırmanış, oryant-

ring, paintball, doğa yürüyüşü, satranç, kano, badminton, vo-leybol, futbol, tenis, okçuluk gibi birçok faaliyetin yapıldığı kamp-ta, gençlerimizin kişisel gelişimi için;zararlı alışkanlıklar konusunda bilgilendirme eğitimi, sosyal so-rumluluk ve gönüllü çalışmalar, etik ve insani değerler eğitimi, önemli şahsiyetlerin hayatları ve eserlerinin tanıtımı konularında bilgilendirmeler yapılmaktadır.

Kuş gözlemciliğinin yapılabilece-ği en güzel yer ise Seyfe Gölü Kuş Cenneti’dir. Yapılan gözlemler neticesinde göl ve çevresinde 186 kuş türü tespit edilmiştir. Bu kuş türleri arasında en çok dikkati çekenler arasında şüphesiz fla-mingolar yer almaktadır. Ayrıca Seyfe Gölü Kuş Cenneti 1. Dere-ce doğal sit alanı, Tabiatı Koruma Alanı ve Ramsar Sözleşmesi kap-samına alınan, doğa turizmi açı-sından oldukça önemli bir göldür.

Kızılırmak’ın üzerine bir gerdanlık gibi uzanan Kesikköprü ve adeta O’na muhafızlık yapan Kesikköprü Hanı birbiriyle bir bütün olmuş, ta-rih ve doğa birbiriyle buluşmuştur.

Aşık Paşa Anıtı Aşık Paşa Türbesi

Page 34: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

34

Page 35: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Bu ustalarla, kökeni Orta

Asya’ya kadar uzanan saz ve

söz kültürünün Anadolu’daki

ifadesi olan bozlaklar,

Kırşehir ’de ve Orta Anadolu’da

ayrı bir ahenk kazanmıştır.

Page 36: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Kırşehir ’in sivil mimarileri arasında ise Hacıbey Konağı ve Ağalar Ko-nağı ön plana çıkmaktadır. Res-torasyonu tamamlanan Hacıbey Konağı, Ahi Evran Üniversitesine devredilerek Ahilik ve Kırşehir Kül-türünü Araştırma Enstitüsü olarak faaliyet göstermektedir. Ağalar Konağı ise geçmişin kültürel biri-kimini bugüne taşıyabilmek ama-cıyla Kırşehir kültürünün yaşatıldığı ve yansıtıldığı bir kültür evi olarak düzenlenmiştir. Konağın bahçe-sinde yer alan restoranda ziya-retçilere yöresel lezzetler ikram edilmektedir.

Oniks taşından yapılan çeşitli süs eşyaları, Kırşehir ’in ünlü halı, kilim ve yastıkları, pekmezi, Kaman ce-

vizi, kaya tuzundan yapılan hem sofralık tuz hem de hediyelik eş-yalar şehrimizin simgeleri arasın-da yer almakla birlikte, şirin Kırşe-hir Abdal geleneğinin yaşatıldığı bir şehir olarak da bilinmektedir.Abdal geleneğinin en büyük tem-silcileri arasında şüphesiz Muhar-rem Ertaş, Neşet Ertaş, Çekiç Ali gibi isimler yer almaktadır. “Türk’ü tanımak için, türkü dinlemek ge-rek” diyen mahalli ozanımız Şemsi Yastıman’ı, yedi tele dokunup gö-nül telimizi titreten Âşık Musa, Âşık Said ve Âşık Seyfullah’ı ve daha nicesini unutmamak gerekir.

Bu ustalarla, kökeni Orta Asya’ya kadar uzanan saz ve söz kültü-rünün Anadolu’daki ifadesi olan

bozlaklar, Kırşehir ’de ve Orta Anadolu’da ayrı bir ahenk kazan-mıştır. Hiçbir müzik eğitimi alma-dıkları halde Türk Halk Müziğimize unutulmayacak eserler kazandı-ran bu sanatçılar, ülke genelinde de müziğin gelişmesine ve yeni eserlerle yeni sanatçıların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuşlar-dır. Somut Olmayan Kültürel Miras İl Envanterinde kayıt altına alınan Abdal geleneğinin bir parçası olan ve günümüzde unutulmaya yüz tutan Bozlak kültürünü yaşat-mak amacıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı İl Kültür ve Turizm Mü-dürlüğüne bağlı olarak 2001 yılın-da “Kırşehir Ustalar Müzik ve Oyun Topluluğu” kurulmuştur. Bu toplu-luğu oluşturan ustalar, yurt içinde

Cacabey camii gözlem kulesi Cacabey taç portal

36

Page 37: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

ve dışında büyük beğeni görmek-te ve abdal geleneğinin yaşama-sını sağlamaktadır. Ayrıca, 2012 yılında kaybettiğimiz büyük saz ve söz üstadı merhum Neşet Ertaş’ın hatırasına sahip çıkmak amacıyla yapılan Neşet Ertaş Gönül Sultan-ları Kültür Evi ziyaretçilerin yoğun ilgisini görmektedir. Kırşehir sahip olduğu tarihi ve kültürel değerlerin yanı sıra bugün sosyal sorumluluk projeleri kapsamında örnek teşkil eden bir il konumundadır. Kırşehir Valiliğimizin himayesi ve koordi-natörlüğünde 16 kamu kurumu ve STK’ların ortaklığı ile “Yaşamayı Seviyorum Danışma Merkezi Pro-jesi“ sosyal sorumluluk projeleri arasında önemli bir yere sahiptir. Madde bağımlılığı ile mücade-leyi amaçlayan danışma mer-

kezinde üyelere, tıbbi ve manevi destek verilmekte, sosyolog, sos-yal çalışmacı ve psikologlarca merkezimizdeki üyelere terapi uygulanmakta, eğitim-öğretimi yarım kalan üyelerin eğitimlerini tamamlamaları sağlanmakta, sağlıklı yaşam için çeşitli spor faa-liyetleri yapılmaktadır. “Yaşamayı Seviyorum Danışma Merkezi Pro-jesi“ kapsamında üyelerin, toplu-ma kazandırılması, toplum içinde faydalı etkinliklere katılarak toplu-ma benimsetilmeleri çalışmaları yapılmaktadır. Meslek edindirme kursları ve diğer yardımlarla iş kurmaları sağlanmakta, toplum içerisindeki konumları sağlamlaş-tırılmaktadır.

Valiliğimizce yapılan yatırımlarla

modern bir kent haline gelen, ge-lişen, eğitimde marka kent olan, doğası, kültürü, tarihi şahsiyetleri ve gelenekleriyle Ozanlar Diya-rı Şirin Kırşehir, sahip olduğu tüm güzelliklerle ziyaretçilerini bekliyor.

Anadolu’ya gelmiş,alperen Pir-i Piran,

Otağ kurup yurt tutmuş,bu ili Ahi Evrân,

Toprağından fışkırmış,ilim, hikmet ve irfan.

Kırşehir, uygarlığın irfançağlayanısın,

Sen ki Anadolu’nunkadim Horasan’ısın.

37

Page 38: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Saygı ve saygınlık; itibar, prestij saygı görme, güvenilir olma duru-mu olarak tanımlanmaktadır. Ka-zanması zor, kazanmak için çaba sarf edilmesi gereken ama buna karşılık kaybetmesi son derece basit ve kolay bir niteliktir. Saygın-lık; yapılanın karşılığının alındığı bir olgudur. Sebep değil, sonuç odaklıdır. Saygı herkes için son derece önemlidir. İnsan ilişkilerin-de iletişimsizliğin ana nedeninin saygı eksikliğinden kaynaklı oldu-ğu kabul edilen bir gerçektir. Her ne kadar saygı eksikliği saygısızlık gibi algılansa da, saygısızlık olma-dan da saygı eksikliği yapılabildiği gözlenmektedir. Saygı temelli ku-rulan insan ilişkilerin, ilişki türü ne olursa olsun kolay yıkılmadığı, ilişki bitse dahi saygının hep kalıcı ol-duğu görülmektedir.

Toplumsal hayatta, insanların aile içinde, iş hayatında, sokakta kısa-ca iletişim ve ilişkide olduğu her ortamda bir birine olan saygısı bireysel olarak kişilerin kendisine olan saygısını da artıran bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Önce-leri televizyonun, günümüzde de internetin bu kadar yaygın olması, toplumları her geçen gün biraz daha a-sosyal bir yapıya doğru

sürüklerken, toplumsal hayatta saygı temelinde oluşan insan iliş-kilerini de yozlaştırıp, erozyona uğ-rattığı gözlenmektedir.

İnsanlar doğası gereği daha say-gın bir imaja sahip olmak isteği duyarlar. Ancak saygın olmayı iste-mek bunun için tek başına yeterli değildir. Saygın bir kişilik haline gel-mek ve saygınlık kazanabilmek için öncelikle saygı duymayı insan ilişki-lerinin merkezine koymak gerekir. Empati kurma, bir başka ifadeyle kendisini karşısındakinin yerine koy-ma, anlamaya çalışma ve saygı duyma maalesef son dönemler-de insan ilişkilerinde ve toplumsal hayatta çok eksik olan kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Saygı duyulmasını isteyen herkes saygı göstermeyi de bilmelidir. ’’Ben bil-diğimi yaparım, gerisi ne hali varsa görür’’ anlayışı bencilliğe, vurdum-duymazlığa, saygısızlığa giren ve anlaşmazlığa sebebiyet vermek-ten başka bir şey olmayan bir tu-tum ve davranış şeklidir. Toplumsal statü ve saygınlık bi-rey toplum ilişkisi çerçevesinde bireylerin toplumsal yapı içinde işgal etmiş oldukları konumlar ve bu konumlara bağlı olarak oyna-dıkları roller olarak ifade edilebilir.

Toplumsal hayatta bireysel olarak işgal edilen yerler vardır ve bu yere bağlı olarak birtakım davranışları yerine getirmeleri beklenir. Birey-lerin bu davranışları genel olarak toplumsal statülerine göre şekil-lenmektedir. Bireyin statüsü doğuş-tan, aidiyetinden, mesleğinden ve kendi çabasıyla sahip olduğu kazanımlarından kaynaklanabil-mektedir. Statüden kaynaklanan ve bireyin toplumda oluşturduğu kişisel saygınlığa prestij denilmek-tedir. Prestij, bireyin kişisel özellikleri ve davranışlarıyla toplumda oluş-turduğu imaja bağlı olarak oluşan bir olgudur. Toplumsal hayatta her dönemde “Saygınlık nasıl kazanılır? Seçkin insan kime denir? Bilge in-san olmanın yolu nedir?” türünden arayışlar hep gözlenmiştir. Evrensel düşünen, aydınlanmış, tüm insanlı-ğa ve doğaya karşı sorumluluk sa-hibi olan nezaket ve zarafet sahibi, hoşgörülü, alçak gönüllü, kendini denetleyebilen her insan seçkin ve saygın bir kişi olarak kabul gö-rebilir. Konfüçyüs; “Seçkin insan üç şey için tasalanır. Bir şeyi henüz öğrenmemişse onu öğrenmediği için, bir şeyi öğrenmiş ama benim-seyememişse, bunun için bir şeyi öğrenmiş, benimsemiş ama uygu-layamamışsa bunun için tasalanır”

İnsan İlişkilerinde SaygıVe Saygınlık

Adem SEZERAnkara Valiliği Protokol Müdürü

Köşe Yazarı

38

Page 39: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

şeklinde bir ifadede bulunmuştur. Bu noktadan hareketle seçkin ve erdemli bir kişiyi ’’zayıf ve muhtaç-ları ezmeyen, kendinden güçlü olanların önünde diz çökmeyen kişi’’ şeklinde ifade etmek doğru bir tanımlama olarak kabul edilebilir.

Saygın ve seçkin bir birey olabil-mek için, genel kabul görmüş sosyolojik ve toplumsal kurallar çerçevesinden bakıldığında ön-celikle değişik konularda bilgili ve donanımlı olmak, toplumu anla-maya yönelik bilimsel yaklaşımları yakından izlemek gerekiyor. Bireyin zamanında konuşan, zamanında susan ve soru sormayı bilen, ken-disinden daha bilgili ve görgülü kişilerle arkadaşlıklar kuran, cesur, bencil davranmayan, yaptığı iş-lerden zevk alarak yaşama olumlu bakan, zafer ya da yenilgileri ol-gunlukla karşılayabilen bir yapıda olması da, saygınlık kazanılmasın-da son derece önemli kişisel özel-likler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günlük yaşamda inceliğin ve ya-şamı güzelleştirmenin yolu, günlük

konuşma dili ve kullanılan sözcük-lerden geçmektedir. Konuşmalar-da güzel ve zarif sözler kullanarak, yanlış anlaşılabilecek itici, incitici ve imalı sözlerden kaçınılması ge-rekir. İnsanların edep, nezaket ve zarafetten nasibini almamış kaba ve dengesiz bir dil kullanması, tarz ve davranışları hüsran yaratırken; nefret, intikam, karalama, hakla-ma, susturma, öteleme, dışlama ve aşağılama gibi ilkel duygu ve argo kültürünün esaretine sürüklen-mesine neden olmaktadır. İnsana yakışmayan bu esaretten kurtu-luşu ise, hayatın her aşamasında ve her şart altında edep, nezaket ve zarafet olarak özetlenebilecek ’’âdab-ı muaşeret kuralları’’nda aramak gerekir.

Toplumsal hayatta, terbiyeli, nazik, kibar ve zarafet sahibi bir kişi, kaba birinden daha kolay kabul görür. Tutum ve davranışlarında tutarlı bir kişi, tersi özelliklere sahip olumsuz bir kişilikten daha çok güven ve-rir. Başkalarını inciten her türden davranış ve söz, edebe ve terbiye kurallarına aykırı olup, kişisel imajın

olumsuz etkilenmesine neden ola-cağı muhakkaktır.

Günümüzde, kişisel gelişimde farklı dinamikleri kabullenme ve kendi değerlerimiz ile birlikte uygulama ve geliştirme gibi denge değişim-lerinin yaşandığı görülmektedir. Artık ’’bilgiye sahip olmak değil, sahip olunan bilginin nasıl sunuldu-ğu’’ önem kazanmıştır. İşte tam bu noktada toplumsal yaşamda ve insan ilişkilerinde saygınlık açısın-dan olmazsa olmaz olanın kişisel olumlu imaj olduğu kabul edil-mektedir.

Toplumda itibarlı ve saygın bir yer edinerek, onuruyla yaşamak iste-yen bir insan, öncelikle kendisini ciddiye almalı, sonrada insanlara iyi niyetle yaklaşıp, hoşgörüyle

davranmalıdır. Bireyin İhtiyaç duy-duğu saygınlık bu değerler içerisin-de hareket ediğinde ve bir yaşam felsefesi olarak kabul edildiğinde kendiliğinden ortaya çıkacağı gö-rülecektir.

Page 40: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Özgeçmişinizi sizden dinleyebilir miyiz?

1971 yılında Balıkesir ’in Bandırma İlçesinde doğdum. 1989 yılında Bandırma İmam Hatip Lisesi’nden, 1993 yılında ise İstanbul Üniver-sitesi İktisat Fakültesinden mezun oldum. Aynı Üniversitede, Ekono-metri anabilim dalında yüksek li-sans yaptım.

1996-1998 yıllarında Karaman Mil-letvekili Sn. Abdullah Özbey’in (RP) danışmanı olarak TBMM’de çalış-tım.

1998 yılında Maliye Bakanlığı Büt-çe ve Mali Kontrol Genel Müdür-lüğünde “memur” olarak, 2000 yılında SSK Teftiş Kurulu Başkanlı-ğında “müfettiş yardımcısı” olarak atandım. 2004 yılında müfettiş oldum ve 2005-2006 yıllarında Ku-rum Başkanının daveti üzerine SSK Başkanı Başdanışmanı ve Sağlık Geri Ödeme Sistemi Koordinatörü

oldum. 2007-2009 yıllarında Sos-yal Güvenlik Kurumunda Aktüer-ya ve Fon Yönetimi Daire Başkan Vekili olarak görev yaptım. 2009 yılında memuriyet görevinden is-tifa ederek, sermayesinin tamamı Hazine’ye ait olan Türksat Uydu Haberleşme Kablo TV ve İşlet-me A.Ş.’de “Teftiş Kurulu Başkanı” olarak göreve başladım. Türksat A.Ş.’de kurucu Başkan olarak hem Teftiş Kurulu’nu hem de “Proje Yö-netim Ofisi”ni kurdum. 2015 yılında memuriyete tekrar dönerek Sosyal Güvenlik Kurumu Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nda göreve başladım. 2016 yılı Ekim ayından beri vekale-ten, 2017 Kasım ayından beri asa-leten Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü görevini yürütüyorum.

Coğrafi Bilgi Sistemi nedir?

Coğrafi Bilgi Sistemi’nin (CBS) oda-ğında “coğrafi veri” var. Coğrafi Bilgi Sistemi; coğrafi verilerin top-lanması, saklanması, işlenmesi,

Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Ömer

Alan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının akıllı

şehirlere ilişkin çalışmalarında ismini

sıkça duyacağımız bir bürokrat. Çevre ve

Şehircilik Bakanlığında başlatılan “Dijital Çevre ve Şehircilik Bakanlığı”

çalışması hakkında konuştuğumuz Sayın Alan, “Hizmetlerin İyileştirilmesi Süreçlerin Sadeleştirilmesi

(HİSS) Projesi” ile vatandaşa sunulan

hizmetin hem kalitesinin hem hızının artacağını söyledi. Sayın Alan ile

öncelikle ülkemizde kurulmakta olan coğrafi

bilgi sistemleri, akıllı şehirler, bilişim projeleri ve hedeflerini konuştuk.

“AKILLI ŞEHİRLER VATANDAŞLARIMIZINYAŞAM KALİTESİNİ ARTIRACAK”

Ömer ALANCoğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürü

Röportaj

40

Page 41: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

yönetilmesi, analiz edilmesi, sorgu-lanması ve paylaşılması fonksiyon-ları ile ilgili her türlü yazılım, dona-nım ve insan kaynağını içeren bir bilgi sistemi.

Coğrafi verilerin birçok çeşidini her gün gündelik hayatımızda kullanı-yoruz ama çoğumuz bunun farkın-da bile olmuyoruz. Temelde, her-kes bir yerde yaşıyor, her olay bir yerde gerçekleşiyor, tüm nesnele-rin bir konumu var. Örneğin, tele-vizyon ekranlarında haber sunan meslektaşlarınız bir olayı anlatırken 5N1K kuralını uyguluyorlar. Orada-ki “nerede” sorusunun cevabı coğ-rafi veridir. Yani herhangi bir olayı, oluşumu anlattığınızda mutlaka onun konum bilgisini de veriyorsu-nuz. Haberlerde kar yağışı olaca-ğını duymak yeterli olmaz, nerede yağacağı belirtilmezse o haberin bir kıymeti yoktur. Yine navigas-yon yazılımları artık hayatımızda sıklıkla kullandığımız yazılımlardan oldu. Yol tarifi almak neredeyse

tarihe kavuştu. Bu yazılımların ar-kasında işlenmiş uydu görüntüleri, mekânsal planlar, değişik ölçekte haritalar, detaylı coğrafi veriler, yani bir CBS sistemi var.

CBS Genel Müdürlüğümüzün en başta görevi Türkiye’de üretilen coğrafi verileri bir ulusal coğrafi veri altyapısı altında toplayarak kamu kurumlarımıza, yerel yöne-timlerimize ve vatandaşlarımıza en güncel, en iyi standartlarda, mümkün olduğunca ücretsiz pay-laşılmasını, erişilmesini sağlamaktır.

Kaç çeşit coğrafi veri var?

Bahsettiğim gibi, hayatımızdaki her alanda coğrafi veri var. Yeryü-zünde üretilen tüm verilerin yüzde 90’ının ya coğrafi veri ya da coğ-rafi veriyle ilişkili veri olduğu be-lirtiliyor. Örneğin; Sağlık Bakanlığı bulaşıcı hastalıkları takip etmek isti-yorsa, Ulaştırma Bakanlığı yol ağını yenileyecekse, bir elektrik dağıtım

şirketi altyapısını modernize etmek istiyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı yeni okulları nerede açacağını plan-layacaksa, depremle mücadele edilecekse coğrafi veriye ihtiyacı oluyor. Cep telefonlarımız, navi-gasyon cihazlarımız, yer gözlem uydularımız ve hayatımızda belki de farkında olmadığımız çok sa-yıda teknoloji aslında coğrafi veriyi bizimle buluşturuyor. Yani hayatın her alanında olan bir veriden bah-sediyoruz.

Teknolojinin gelişmesi ve yaygınlaş-ması da coğrafi verinin üretilmesi-ni kolaylaştırdı. Örneğin şu anda ülkemizin mülkiyetinde 3 adet yer gözlem uydusu var. Rasat, Göktürk 1 ve Göktürk 2. Test amaçlı atılan mini uyduları saymıyorum. Cep telefonunuzu açtığınızda mobil yazılımların çoğunun konum bilgi-sini kullandığını göreceksiniz. Akıllı telefonlarımızın üzerinde konum belirleyen sensörler var. Bu sensör verilerini kullanan yüzbinlerce uy-

41

Page 42: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

gulama geliştirildi ve geliştirilmeye devam ediyor. Bunların hepsi coğ-rafi bilgi sistemine dahil.

Coğrafi verilerle ilgili uluslararası alanda iş birliği yaptığınız kuru-luşlar veya ortak projeler var mı?

Evet, elbette. Biz şu anda Avru-pa Birliği ile INSPIRE Direktifi çer-çevesinde bir proje yürütüyoruz. Avrupa’da çevreyle ilgili verilerin paylaşımını esas alan INSPIRE Di-rektifi ile karşılıklı bilgi paylaşımında bulunacağız. Böylece sınırları aşan çevresel felaketleri ya da sorun-ları birlikte çözme imkanlarımız olabilecek. Avrupa Birliği fonlarını kullandığımız bu proje ile Genel Müdürlüğümüzün ihtiyaç duydu-ğu ve belediyelerimizin ücretsiz kullanabileceği bazı yazılımları da geliştiriyoruz.

Ortak çalışma yaptığınız işbirliği içinde olduğunuz kurumlar var mı?

Genel Müdürlüğümüzün birinci görevinin ulusal coğrafi veri altya-pısını kurmak olduğunu söylemiş-tim. Bu altyapıya veri gönderen çok sayıda kurumumuz var. Şu anda değişik bakanlıklara bağlı 15 adet genel müdürlük bu alt-yapıyı kullanarak coğrafi verilerini birbiriyle paylaşıyor. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne; Orman Genel Müdürlüğü’nden, Milli Em-lak Genel Müdürlüğü’ne… Hem ürettikleri coğrafi verilerini payla-şıyorlar, hem de diğer kurumların ürettiği coğrafi verileri çekebilme imkanına sahipler. Biz bu hizmeti zaman içerisinde coğrafi veri üre-ten ve kullanan tüm kamu kurum ve kuruluşlarımıza yaygınlaştırmayı hedefliyoruz.

Diğer taraftan, herhangi bir uy-gulama yazılımı gerektirmeden

internet üzerinden güvenli coğrafi veri paylaşımı sağlayan bir “Atlas” yazılımımız var. Bu yazılım hem tüm vatandaşlarımıza açık, hem de kamu kurumlarında çalışan 1.090 adet kayıtlı kullanıcısı var. Atlas yazılımız üzerinde 4 yıl içinde 8 milyon kez işlem yapıldı. Biz bu yazılımımızı da bu yıl içinde revize ederek daha çok kullanıcının ilgisi-ni çekecek bir yapıya kavuşturma-yı planlıyoruz.

Coğrafi Bilgi Günü ne zamandır kutlanıyor?

“Dünya CBS Günü” dünyada her yıl kasım ayında yapılan bir etkinlik. Daha çok CBS yazılım firmalarının ya da üniversitelerin CBS ile ilgili bölümlerinde adeta bir şenlik ha-vasında kutlanıyor. Aslında büyük organizasyonlar değil. Ancak biz bu günü ülkemizde genel olarak coğrafi bilgi sistemlerinin tanıtıl-ması ve özelde de CBS Genel Müdürlüğümüzün faaliyetlerinin kamuoyuyla paylaşılması ve bir farkındalık oluşturma aracı olarak gördüğümüzden 3 yıl önce kutla-maya başladık. Bizim Dünya CBS Günü etkinliklerimiz herhalde dün-yada bir bakanlık koordinasyonun-da yapılan tek ve en büyük organi-zasyon. 2017 yılındaki etkinliğimize 5 bin 100 kişi katıldı. Ankara’nın en büyük salonu tamamen doluydu. Çok olumlu tepkiler aldık. Bu yılki Dünya CBS Günü temamız: “Bilgi Toplumunun Yaşam Alanı: Akıllı Şe-hirler” idi.

Akıllı Şehirler nedir?

Akıllı şehirler vatandaşlarımızın yaşamını iyileştirmek, yaşam kali-tesini arttırabilmek için bilgi işlem teknolojilerinden daha fazla yarar-lanarak şehirlerin akıllı sistemlerle yönetilmesi anlamına geliyor. Akıl derken, mümkün olduğu kadar in-san eli değmeden, kendi kendine

işleyen, dış dünyadan aldığı sensör verilerini değerlendirerek karar ala-bilen mekanizmaları kastediyoruz.

Örneğin bir trafik sinyalizasyon sis-temi düşünün. Bir tarafta çok uzun bir araç kuyruğu var, orada kırmızı yanıyor ve onlarca araba bekliyor. Diğer tarafta hiçbir araç yok ama yeşil yanmaya devam ediyor. Bu zaman ayarlı bir trafik sinyalizasyon sistemi. Vatandaşa etkin bir şekilde hizmet eden bir sistem değil. Tam tersine vatandaşın vaktini ve pa-rasını israf eden bir sistem. Halbuki orada akıllı sinyalizasyon sistemi olsa, sensörlerden aldığı trafik yo-ğunluğu verisini analiz etse, trafik ışıklarını “duruma göre” ayarlasa yani daha “akıllı trafik sinyalizasyon sistemi” olsa daha iyi olmaz mıydı?

Ya kırmızı ışıkta öncelikli bir araç olsaydı? Örneğin ambulans, ya da bir toplu taşıma aracı. Sinyali-zasyon sisteminin ambulansa ya da toplu taşıma aracına duyarlı olması ve onu önceliklendirmesi güzel olurdu.

Yaşadığınız semtte alzheimer has-tası bir komşunuzun olduğunu dü-şünün. Onun koluna takılan akıllı bir bileklik sayesinde evde yanında kimse yokken düştüğünde dokto-runa ya da sağlık birimine ya da dışarıda gezerken kaybolduğu zaman nerede olduğu bilgisini yakınına bildiren bir mekanizma olduğunu.

Akıllı şehir uygulamalarını sadece teknolojik bazı yenilikler olarak da görmememiz lazım. Aslında ge-leceğe dönük çok hayati kararlar almamıza da hizmet edebilirler. Bir başka örnekle açıklamak isterim:

Su rezervi sıkıntısı yaşanan bir şehir-de yaşadığınızı düşünün. Nüfus ar-tıyor, şehir göç alıyor. Böyle giderse su rezervi şehri besleyemeyecek.

Akıllı şehirler konusunda ulusal bir stratejiye ve eylem planına ihtiyaç var

42

Page 43: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Ama diğer taraftan şehirdeki su boru hatları şehre basılan suyun sadece % 65 ini vatandaşın kulla-nımına sunabiliyor. Çünkü su boru hattı % 45 fire ile çalışıyor. (Maale-sef Türkiye ortalaması bu) Halbuki boru hattına basınç sensörleri ta-kılsa, bunların verileri doğru analiz edilse, 20 katlı apartmana göre basınç verileceğine, 5 katlı apart-mana göre basınç uygulansa ve yüksek binalar için hidrofor zorun-luluğu olsa, fire miktarı azalmaz mıydı? Ya da borularda patlak olduğunda ilgili vanalar otomatik olarak kapansa, sızıntı olduğunda nerede sızıntı olduğu derhal tespit edilebilse?

Bu uygulamaların şehirle entegre olduğunu düşünün. Tek bir komuta kontrol merkezinden kontrol edildi-ğini.

Bu sistemlerin bazıları Türkiye’de de var şüphesiz. Ama yaygınlaşması gerekiyor. İşte Dünya CBS Günün-de bunu yapan şehirlerin bele-diye başkanlarına söz verdik, bu tecrübelerini diğer belediyelerin çalışanları ile paylaştılar. Bu uygu-

lamaları yapan (öncelikle yerli ve milli) firmalara stant alanı verdik, geliştirdikleri akıllı şehir uygulama ve yazılımlarını tanıttılar. Biz iyi uygu-lama örneklerinin yaygınlaşmasını önemsiyoruz. Yerli ve milli sanayici-lerimizi ve girişimcilerimizi bu yeni ve çok büyüyecek pazarda etkin rol almaları için teşvik ediyoruz, yol gösteriyoruz.

Türkiye’de çok güzel örnek uygula-malarımız var

Örneğin İstanbul’da akıllı şehir-lerle ilgili müstakil bir genel mü-dürlük görevlendirilmiş durum-da. İSBAK (İstanbul Bilişim ve Akıllı Kent Teknolojileri A.Ş.) bu alanda güzel çalışmalar yapıyor. Yal-nız İstanbul’da değil; Kayseri’de, Konya’da, Antalya’da, Eskişehir ’de, Sakarya’da, Karaman’da, Kars’ta, Denizli’de Osmaniye’de, Samsun’da, Gaziantep’te ve di-ğer pek çok kentimizde akıllı şehir uygulamaları yapılmaya başlandı.

Ancak ülke ölçeğinde değer-lendirecek olursak durum pek iç açıcı değil. Bu uygulamalar ara-

sında bir standart yok, birbirinden bağımsız ve çok farklı teknolojileri barındırıyorlar. Genelde ilgili bele-diye başkanının vizyonu ile doğru orantılı olarak gerçekleşiyor. Ama ya o belediye başkanı bir sonraki seçimde değişirse? Şehirlerimizin birer teknoloji çöplüğüne dönme riski var. Akıllı şehir uygulamaların-da bir standartlaşma ve kurumsal-laşma sorunu olduğu açık.

Bu nedenle bizim akıllı şehirler ko-nusunda ulusal bir stratejiye ve eylem planına ihtiyacımız var. Bu ihtiyaca binaen Değerli Bakanımız Sn. Mehmet ÖZHASEKİ bu sene ilk defa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı-nın stratejik amaçlarından birisinin “akıllı şehirler” olmasını uygun bul-dular. Biz de bu konuda çalışmaya başladık. Bu yıl içinde Türkiye’nin akıllı şehirler stratejisini ve eylem planını hazırlamayı istiyoruz.

Akıllı şehirlerle ilgili çok fazla ta-nıtım ve bilgilendirme yapılmı-yor. Bu konuda eksiklik olduğunu düşünüyor musunuz?

Dünya CBS Günü etkinliklerini bu

43

Page 44: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

nedenle yaptık. Belediyelerimiz-den 700 personel geldi. Bu gelen katılımcılar arasında belediye baş-kanları, belediye başkan yardımcı-ları, bilgi işlem daire başkanları ve diğer ilgili personeller vardı.

Akıllı şehir kavramı dünyada yeni

bir trent ama kısa sürede tüketile-cek bir endüstri değil. Biz bu ko-nuda trendi kaçırmış da değiliz. Ulusal stratejimizi bir an önce çıka-rabilir, akabinde illerin kendi strate-jilerini belirlemesini sağlayabilirsek önemli bir aşamayı kaydedebile-ceğimizi düşünüyorum.

Müfettiş kökenli birisiniz. Bu ko-nuyla nasıl tanıştınız?

Aslını isterseniz 20 yıllık meslek ha-yatımda toplamda 6 yıl fiilen mü-fettişlik yaptım. Danışmanlık dahil idari görevlerim 10 yılın üzerinde. Malumunuz olduğu üzere, Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü-nün iki ana çalışma alanı var. İlki coğrafi bilgi sistemleri, diğeri bili-

şim teknolojileri. Geçmişte SGK ve Türksat A.Ş.’de çalıştığımı söylemiş-tim. SGK en büyük veri havuzuna sahip kamu kurumları arasında ve önemli e-devlet uygulamalarını geliştirdi. Ben de SGK’da çalıştığım dönemde bazı e-devlet uygula-malarında görev aldım (optik pro-vizyon sistemi, sağlık geri ödeme sistemi gibi) Ayrıca, Aktüerya ve Fon Yönetimi Başkanlığı yaptığım zaman SGK’da ilk veri madenciliği

çalışmalarını da başlatmıştım. Eko-nometri ana bilim dalında lisans ve yüksek lisans yapmış olmam ve veri madenciliği ve veri analitiği konusunda çalışmamın oldukça faydası oldu. Daha sonra Türksat A.Ş.’ye geçtim. Orada coğrafi bilgi teknolojileri ve özellikle de uzaktan

algılama konularında önemli ça-lışmalar yapılıyor. Hatta CBS Genel Müdürlüğünün kurulması gerek-tiğine dair raporu da o tarihlerde Türksat A.Ş. kaleme almıştı. Yine kamuya yazılım konusunda gerek entegratör olarak gerekse bizzat hizmet veren ve e-devlet kapısı-nı işleten şirket olması hasebiyle Türksat A.Ş. tecrübesinden sonra CBS Genel Müdürlüğünde görev almakta zorlanmadım.

Bakanlığımızın hizmet envanterinde 265 adet hizmet bulunuyor

44

Page 45: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Bakanlığınızın bilişim teknolojileri ile ilgili çalışmalarından bahse-der misiniz?

Bakanlığımızda bilişim teknolojileri alanında yürüttüğümüz çok sayı-da projemiz var. Bunlardan birine özel bir önem veriyorum; o da “Hizmetlerin İyileştirilmesi Süreçlerin Sadeleştirilmesi (HİSS) Projesi”. Müs-teşarımız Sn. Mustafa ÖZTÜRK’ün başkanlığında ve Strateji Geliştirme Başkanlığımızla, CBS Genel Müdür-lüğümüzün koordinasyonunda yü-rüyor.

Şu an Bakanlığımızın hizmet en-vanterinde 265 adet hizmet bulu-nuyor. Bu hizmetleri analiz ettiğimiz bir yazılım geliştirdik. Vatandaşla-rımızın hizmet almak maksadıyla Bakanlığımıza başvuruda bulundu-ğu konuları masaya yatırıyoruz. Ba-kanlığımızın farklı birimlerince (aynı vatandaşımızdan) mükerreren istenen belgeleri, mevzuat sade-leştirmesi yapılabilecek ve aslında istenmesi gerekmeyen belgeleri, diğer kamu kurumlarından bil-gi işlem ortamında yani servisler aracılığıyla alınabilecek belgeleri

mercek altına alıyoruz. Mevzuatlar ilgili birimlerimizce sadeleştiriliyor, CBS Genel Müdürlüğü olarak diğer kurumlarla veri paylaşımı protokol-lerini imzalıyoruz, Bakanlığımızca sunduğumuz hizmetleri e-devlet kapısına entegre ediyoruz. Bunun için 20 kişilik bir yazılım ekibi kurduk. Bakanlığımızı dijitalleştiriyoruz. Bu nedenle biz HİSS ve onu takviye eden diğer projelerimizin bütünü-ne bir üst isimlendirme ile “Dijital Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Proje-si” de diyoruz.

Çalışmaya başlayalı çok olmadı ama elde ettiğimiz sonuçlar şim-diden çok ümit verici. Örneğin; Ba-kanlığımızın hizmet envanterindeki 265 hizmetin bir kez sunulması için Bakanlığımızda 7.478 saate ihti-yaç duyuyorduk. Şu anda bu süre yüzde 16,35 azaldı, 6.255 saate düştü. Bu süre vatandaşlarımızın Bakanlığa başvuru öncesi harca-dığı zamandan tasarrufu da içer-miyor, sadece Bakanlık çalışmala-rının hızlanmasını ifade ediyor ve daha katedeceğimiz çok yol var.

Son olarak şunu arzetmek isterim

ki; eğer ihtiyaç duyduğumuz ve bize ait olmayan verilerin Bakanlı-ğımıza transferi noktasında sorun yaşamazsak ve bizim çıkarmadı-ğımız ve dolayısıyla Bakanlık ola-rak değiştiremeyeceğimiz bazı mevzuat engelleri olmazsa, Ba-kanlığımızda kağıt kullanımını ta-mamen ortadan kaldırabileceğiz. Vatandaşlarımızdan da hiçbir yazılı belge talebi olmadan hizmet baş-vurusunda bulunabilecekleri bir yapıya kavuşabileceğimizi ön gö-rüyoruz. Ama maalesef iki konuda yaşadığımız zorluklar oluyor. Örne-ğin, e-devlet kapısından başvuru-nun hukuki niteliği yeterince belir-gin değil. Ya da vatandaşımızın bir başvurusu esnasında o kişinin bir odaya kaydı olduğunu belge-lemesi gerektiğinde, o odanın bu bilgiyi bizimle elektronik ortamda paylaşması gerekiyor, ama ma-alesef genelde bu tür bir paylaşı-ma sıcak bakılmıyor. Dijital devleti kuracaksak ve vatandaşımıza etkin, verimli, hızlı ve doğru kamu hizmetini sunacaksak ülke olarak buna benzer sorunları aşmamız gerekiyor.

Muhabirimiz Gül Karagöz, Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürü Ömer Alan ile röportaj gerçekleştirdi

Page 46: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Son zamanlardaki eğitim ala-nındaki değişimler, TIMSS ve PISA sınavları sonucunda hazırlanan raporlar ve evrensel düzlemde ortaya çıkan yeni eğitim geliş-meleri ile birlikte ekip çalışması-nın gerekliliği üzerinde fikir birliği oluşmaktadır. Eğitim kurumlarında sürekli gelişimi ve değişimi izlemek için “takım ruhu” kültürü oluşturup, ihtiyaçları belirleyip problemleri buna göre çözmek gerekir. Unu-tulmamalıdır ki takımlarımız ihtiya-ca yönelik ve heterojen bir yapıyla oluşturulmalıdır. Size benzeyen insanlardan çok fazla şey öğre-nemezsiniz ancak sizlerden farklı sizleri tamamlayacak insanlardan fazlasıyla gelişim elde edersiniz. Bu mantık doğrultusunda birlikte-liği oluşturan temeller çok dikkatli seçilmelidir.

Anne Donellon’a göre takım: “Kendi aralarında dağılmış du-rumdaki uzmanlık becerilerinin sürekli birleştirilmesini gerektiren bir görevi yerine getirmek üzere bir araya gelmesi zorunlu bir insan-lar grubudur. Ekip; her biri kendi meslek alanında uzmanlaşmış in-sanların bir araya birileri tarafından toparlanması ve o toparlayan ki-şinin öncülüğünde iş yapılmasıdır. Grup ise; sayıları 3 ile 7 arasındaki topluluktur.” Grup çalışmalarında arkadaşlar arasındaki bağlar kuv-vetlenerek aralarındaki iletişim en üst seviyeye çıkar. Takımla grup

arasında başlıca şu farkların ol-duğu söylenebilir: Gruplar idari amaçlarla bir araya gelir. Takım-lar ise bir amacı gerçekleştirmek üzere çalışırlar. Gruplar bağımsız, takımlar birlikle çalışır. Kazanmak ve başarmak için birbirlerini des-teklerler. Gruplar hedeflerin belir-lenmesinde aktif olarak yer almaz. Takımlar ise hedeflerin tespitinde etkindirler. Gruplarda görev dağı-lımı açık değilken takımlarda gö-revler açık ve nettir. Senge, takım halinde öğrenmeyi şöyle tanımlar: “Bu, disiplin ve diyalogla başlar. Bireylerin varsayımlarını askıya alıp, gerçek bir “birlikte düşünme” eyle-mine girme kapasitesidir.”

Grup, ağırlıklı olarak öğrencile-rin çalışma düzenine daha uy-gundur. Grup üyeleri, genellikle bireysel sorumluluğun farkında olduğundan yapılan proje ve çalışmalara daha kapsamlı ve verimli katılırlar. Öğrenciler çalış-ma sırasında projeleri hakkındaki birçok bilgiyi grup arkadaşlarıyla paylaşır. Bu şekilde beyin fırtınası yapma olanağı bulurlar. Böylelikle öğrenciler yeni ve yaratıcı fikirleri birlikte keşfederler. Yardımlaşmayı, birlikte çalışmayı ve proje üretme-yi öğrenerek başarma duygusunu tadarlar. Bu şekilde öğrencilerin özgüvenleri artar, yaratıcı düşün-me becerileri gelişir.

Bunun dışında okullarda motivas-

yonu arttıracak en büyük etken, takım çalışmalarıdır. Yapılandır-macı eğitim anlayışının bir sonucu olarak takım çalışması, kişilerin-öğ-rencilerin hem yaparak-yaşayarak hem de birlikte öğrenerek başarı-ya ulaşmalarında önemli bir etkiye sahiptir. Eğitimde işbirliğinin temel özelliği olan “biz” düşüncesine öncelik verilmesi temel ilke hali-ne getirilmelidir. İşbirlikli öğrenme ile öğrencilerimizin yardımlaşma, paylaşma, kendilerini tanıma, bağımsız iş yapabilme, bilişsel yeteneklerini kullanabilme bece-rileri artacaktır. Bu birliktelik etki-leşimi hızlandırır, sınıf ortamını ve arkadaşlık ilişkilerini olumlu etkiler, başarıyı ve öğrenme motivasyo-nunu üst noktalara taşır. “Tek elle, alkışlanmaz.” atasözü tam da bu düşünceyi özetlemektedir. Eğitim anlamında takım olmak, sadece bir mücadele için bile bir arada olmayı gerektirir. Etkin bir takım oluşturmanın kilit noktası ise açık bir iletişimdir. Yapılan projelerde ve işlerde konuların açık ve içten ko-nuşulması takım üyeleri arasındaki kaygıyı azaltır ve üyeler arasında güveni arttırır.

Proje tabanlı öğrenmenin teme-linde takımın güçlü olması ve ba-şarması yatmaktadır. Bu konuda öncelikli olarak okul kültürünün oluşturulması gerekir. Sevgi ve say-gı temelinde ekip ruhunun ve da-yanışmanın ön plana çıktığı, güçlü

Nazmi AVCISeyitgazi İlçe Milli Eğitim Müdürü

EKİP ÇALIŞMASININ EĞİTİMDEKİ ÖNEMİ“ Başarılı birinin arkasında, daima başarılı başka insanlar vardır.”

Çin Atasözü

Köşe Yazarı

46

Page 47: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

iletişim kanallarının kurularak işletil-diği ve aitlik duygusunun oluşturul-duğu, demokratik ve ılıman okul iklimine okul kültürü denir. Okul yö-netimi ve öğretmenler tüm yenilik-lere, değişikliklere ve gelişmelere ayak uydurmalı, bunlara öncülük etmelidir. Okulda ve sınıflarda oluşturulacak kurallar dizini tüm öğrenci, öğretmen ve yönetim tarafından birlikte belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Gelişim rehberliği çerçevesinde öğrenciye yaklaşıl-malıdır. İnsan Kaynakları Yöneti-mi, okulun ve bireylerin hedefle-rine ulaşabilmesi için çalışanların mümkün olabilecek en yüksek verimlilikte çalışabilmelerini sağ-lamaya odaklanmış bir fonksiyon olarak işlemelidir. Önemli olan, diğerleri ile birlikte tek bir amaç için mücadele etmeyi bilmektir. Neil Tyson söylediği gibi; “Başarılı olmak, inanmak, hedef koymak, kaliteli ve düzenli çalışmaktan ge-çer.”

Sizlerle bu konuyla ilgili başımdan geçen kısa bir anımı paylaşmak isterim.

Bir okula kurucu müdür olarak atanmıştım. Okulda öğretmen-lerim, öğrencilerim ve velilerim çalışmaya o kadar istekliydi ki

anlatamam! Okulun yeni açıldı-ğı dönemlerde okulda büyük bir program yapıldı. Konuşmamda okulumuzun ilk yılında il düzeyin-de merkezi sınavlarda derece yapacağını söyledim. Katılımcıla-rın çoğu söylediğime inanmadı. Ama bir yıl sonra il düzeyinde ilk beş okul arasındaydık. Eğitim pay-daşları, öğrenci velileri, öğrenciler, öğretmenlerle bir bütün bir ekip olmamızla özveri bizlere başarıyı getirmişti. Bu okulun başarıları hala devam etmektedir. Bunun nede-ni ise; o okulda kurulan sistem ve düzenin, takım ruhu merkezli çalış-ma temposunun gelişerek devam etmesidir. Oluşan bu takım ruhu sadece tek başına var olmuş bir kavram değil kurum kültürü ile bir-likte başarının anahtarı olmuştur.

W. A. Nonce’a göre, “Yöneticiler, paydaşları arasındaki yönetim an-layışı otoriter olmamalı, eğitimin gelişmesi açısından demokratik bir yönetim sergilenmelidir. Yöne-tici, çalışanlarının ne yaptıklarını, neyi başardıklarını, inceleyip, eki-bini ona göre oluşturmalıdır. Büyük projeler, ileri görüşlü önder, iyi ekip, iyi koordinasyon, tecrübe, ekono-mik güç ve her şeyden önemlisi imanla gerçekleşir. Buyruğu altın-da çalışan kimselerin başarıların-

dan gerçek bir sevinç duymayan insan büyük bir lider olamaz.” Ba-şarı takımındır. Lider de olsanız kat-kınız sınırlıdır. İyi lider, en iyi takımı kurandır. İşin püf noktası ise takım oyunu oynamaktır. Senge’nin “Bir araya gelmek sadece bir baş-langıçtır. Bir arada kalmak ya da tutmak büyük bir ilerlemedir. Birlik-te çalışmak ise gerçek başarıdır…”sözü unutulmamalıdır.

Ortak çalışma ve karşılıklı çözüm üretmeyle bir problemin çözü-müne ulaşılabilir ve doğru kararlar alınabilir. Takım olmak uzun bir yol-culuğa çıkmak gibidir. Uzun, zorla-yıcı, fakat her adımının insanı ge-liştirdiği ve gerçek takım olmaya doğru yaklaştırdığı bir yolculuğa… Takımın iyi sonuçlar alıp hedefe yaklaştığı durumlarda ise “Biz” ru-hunu ortaya çıkaran davranışlarda bulunması arzu edilir. Lider, harç görevi görerek takım elemanları-nın uyum içinde, fakat farklılıklarını koruyarak performans gösterme-lerini sağlamalıdır. İnsanlar taşlar gibidir. Onları değiştirmeye çalış-mamalıyız. Bizim yapılanmamız, bu taşları birleştirecek olan harç gibi taşlara uyum göstermelidir, yoksa taşlar harçsız şekilde amaç-sız olarak var olur... Joe Namath’ın bir sözüyle sözlerimi bitiriyorum:

47

Page 48: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Röportaj

İş hayatınızda farklı yerlerde ça-lışmışsınız; Devlet Su İşleri (DSİ), Şanlıurfa İl Özel İdaresi, Şanlıurfa 1. ve 2. Organize Sanayi Bölge-si Yönetim Kurulu, Şanlıurfa Su ve Kanalizasyon İdaresi (ŞUSKİ), Çalışma Bakanlığı AB ve Mali Yardımlar Dairesi, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi. Çalışma hayatınızda en verimli çalıştığınız ya da severek yaptı-ğınız iş hangisiydi?

Öncelikle teşekkür ederim. Bürok-rat Dergisi’nin çalışanlarına selam ve sevgilerimi sunuyorum. Üniver-siteyi bitirdikten hemen sonra ka-

munun çeşitli mekanizmalarında görev yaptım. İlk olarak DSİ’de kontrol mühendisi olarak göreve başladım. Bu gün Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında Sanayi Ürünleri ve Denetimi Genel Mü-dürü olarak görev yapıyorum. Aradaki bütün kademeleri içime sindirerek, zevk ile çalışarak sür-dürdüm. Bu yaptığım görevler içerisinde kendimi en mutlu ad-dettiğim görev Şanlıurfa İl Özel İdaresi Genel Sekreterliğiydi. Bu görevle Şanlıurfa’da yaşarken, şehirde gözlemlediğimiz aksaklık-ları, eksiklikleri giderme, yapılması gerekenleri yapma, Urfa’nın geli-

şimine katkıda bulunma şansına sahip olduk. Bildiğiniz üzere İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği şehrin ihtiyaçlarına cevap vererek büyü-mesine katkı sağlayan bir kurum. Kendisine ait meclisi olan, bütçe-si olan ve yerelde aldığı kararları uygulayabilen bir kurum. O ma-kamda iken hedeflediğiniz şehrin gelişmesine ait düşündüğünüz hususları yapabilme şansına sa-hipsiniz. Bu kurum şehrin mücavir alanı dışındaki yapılanmasına, katkı sağlayan bir kurumdur. Bu anlamda o koltuğa otururken, ben bu görevde iken bu şehre daha ne yapabilirim, daha nasıl

Milli bir sporcu olmak isterken üniversite eğitiminin hemen ardından kendisini kamuda çalışırken bulan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu çok sayıda bakanlıkta üst düzey görev almış bir bürokrat. Genel Müdürlük olarak yaptıkları denetimlerle piyasada düzenleyici bir rol oynadıklarını ifade eden Büyükhatipoğlu, merdiven altı üretimi ortadan kaldırarak, piyasada güvensiz ürün bırakmayacaklarını amaçlarının, sanayimizin ve sanayicimizin gelişmesi, etkin bir piyasa gözetimi denetimi faaliyeti gerçekleştirmek suretiyle vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak olduğunu söyledi.

PİYASADA GÜVENSİZÜRÜN BIRAKMAYACAĞIZ

Uğur BÜYÜKHATİPOĞLUBilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri

Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü

48

Page 49: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

katkı sunabilirim düşüncesi vardı. Şanlıurfa’nın büyük şehir olmasıyla Özel İdare misyonu ortadan kalka-rak kapanmış oldu, bizim de göre-vimiz sonlanmış oldu.

Bunda sanırım Şanlıurfalı olmanı-zın da katkısı var

Tabii ki onun etkisi de var. Genel Sekreterlik koltuğunda otururken o şehirde yaşamış, o şehrin eksikle-rini bilen ve o şehrin gelişmesinde nelerin var olması gerektiğini gö-ren bir kişi olarak bunları sağla-manın mutluluğu içerisindeydim. Diğer yaptığım görevleri de hep severek yaptım. Bir de en güzel yıllarımı vatani görevimi yaparken geçirdim diyebilirim.

Askerliğinizi nerede yaptınız?

Askerliğimi İstanbul, Gebze’de yedek subay eğitimini Polatlı’da yaptım. Ama uzun dönemini Gebze’de yaptım. Üstlerle hep uyum içerisinde ama kışla dışında abi kardeş ilişkisi içerisinde görev yaptım. Yıllar geçti onların arasın-dan hala görüştüğüm insanlar var.

Özgeçmişinizi sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz?

1962 yılında Gaziantep’te doğdum. Babam, Bayındır-lık Bakanlığında devlet memu-ruydu. Babamın memuriyeti nedeniyle Gaziantep’te görev ya-parken orada doğmuşum. Ama biz Şanlıurfalıyız. Ailemiz, sülale-miz Şanlıurfa’nın yerlilerindendir. Bizim aslen Kerkük’ten gelen bir soyağacımız var. Yedi göbek öte-miz Kadı Mustafa Efendi’ye uzanır. Kerkük’ten Anadolu’ya gelmiş ve Şanlıurfa’ya yerleşmişiz. Ben orta-okul yıllarına kadar Gaziantep’te kaldım. Ortaokul ikinci sınıfta ba-bamın vefatı dolayısıyla biz ye-niden Şanlıurfa’ya döndük. Lise

tahsilini Şanlıurfa Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamlayarak, Yıldız Teknik Üniversitesi Harita ve Ka-dastro Mühendisliği bölümünü bi-tirdim. Dört kardeşiz, büyük ablam yedek öğretmenlik yaptı, abim Makine Mühendisi, küçük ablam yine öğretmendir. Tüm kardeşler okuduk. Babamın hayatta olma-masına rağmen biz kendi ayakla-rımız üzerinde durmayı hedefledik ve başardık.

1991-1997 yıllarında DSİ 16. Böl-ge Müdürlüğü’nde (Atatürk Barajı) Kontrol Mühendisi ve sonrasında Aplikasyon Metraj Şube Müdürü olarak görev aldım. DSİ 15. Bölge Müdürlüğünde Atatürk Barajı Şube Müdürlüğü ve 6 yıl DSİ 15. Bölge Müdür Yardımcılığı ve Bölge Mü-dür Vekilliği yaptım.

Ülkemizin en büyük projelerinden biri olan GAP projesinde Atatürk Barajı’nda görev yaptığımı gururla söylüyorum. Atatürk Barajı dün-yanın en büyük beşinci barajıdır. Birçok ölçülerde hala dünyanın önde gelen barajlardan bir tane-sidir. Ben 21 yıl DSİ gibi ülkemizin altyapısının gelişime büyük katkı sunan bir kurumda görev yaptım. Atatürk Barajı’nda görev yaptığım esnada baraja gelen misafirlere özellikle çok üst düzey misafirlere de bir brifing veririz. Orada 110 kişilik brifing salonumuz olup, bri-finglerde baraja ve GAP Projesine ilişkin bilgiler verilir. Daha sonra bir baraj gezisi yaptırılır. Bu aşamada misafirlere hep söylediğim iki şey vardır. “Ülkede yaşayan her insan Atatürk Barajı’nı ve Çanakkale’yi mutlaka görmeli” derdim. Bu ülke-de yaşayan her insanın, kendisine olan güveninin artması bizlerin yaptığı, Türk insanının, Türk mü-hendislerinin yaptığı Atatürk Barajı-nı görmeleri lazım. Çanakkale’de de şehitlerimizin bu ülkeyi korumak için nasıl canlarını verdiklerini ür-

perti içerisinde görmeleri gerekti-ğine inanıyorum.

2011-2014 tarihleri arasında Şan-lıurfa 1. ve 2. Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Üyeliği, Başkan Yardımcılığı aynı zaman-da Şanlıurfa Teknokent Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Aynı tarih aralığında İl İstihdam Kurulu Üye-liğinde bulundum. 2007-2009 tarihleri arasında Şanlıurfa Kent Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı yapmamın yanı sıra HKMO İl Temsilciliği gö-revinde bulundum. 2000 yılından bu yana Şanlıurfa Vakfı Üyesiyim ve 2013-2015 yılları arasında Şan-lıurfaspor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Vekilliği görevle-rini yürüttüm. Yıldız Teknik Üniversi-tesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliğini 2015’ten beri sürdürmekteyim.

4 yıl Şanlıurfa İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği ve ŞUSKİ Genel Müdür-lüğü görevlerimin ardından Çalış-ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği ve Mali Yardımlar Da-iresi Başkanı olarak görev yaptım. 2016 yılında Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne Genel Müdür Yardımcısı olarak atandım.

2017 tarihinden bu yana Bilim, Sa-nayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Ge-nel Müdürlüğü görevini ve ayrıca 18 Mayıs 2017 tarihi itibariyle TSE Yönetim Kurulu Üyeliği görevini de yürütmekteyim. TSE, standardizas-yon, uygunluk değerlendirme, test ve muayene gibi sanayimizin ge-lişime önemli katkılar sunan alan-larda ülkemize hizmet veren bir kurumdur.

Ayrıca, ülkemizde ulusal düzeyde yürütülen ve Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) faaliyetlerinin ele alındığı Piyasa Gözetimi ve Dene-

HER TÜRK İNSANI ATATÜRK BARAJI’NI VE ÇANAKKALE’Yİ MUTLAKA GÖRMELİ

49

Page 50: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

timi Koordinasyon Kurulu üyeliğini devam ettirmekteyim.

Çalışma hayatım boyunca ülkem ve milletim için çalışmayı kendine şiar edindim. Genel Müdürlük gö-revinde bulunduğum sürece asli görevim PGD’nin etkin yapılmasını sağlayarak vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin korunması ve Türk sanayisinin gelişimine katkı sağla-mak olmuştur. Bundan sonra gö-revde bulunduğum süre içerisinde de bu misyonu sürdürmeye kararlı olarak devam edeceğim.

Hayalinizdeki meslek neydi?

Belki farklı bir yanıt alacaksınız ama ben küçükken hep ülkemi gururla

temsil edecek bir sporcu olmayı hedeflemiştim. Amacım milli bir sporcu olmaktı. Üniversiteyi bitir-dikten sonra iş hayatı başlayınca, kamuda çalışmayı daha uygun buldum. Orada devam ettirdim. Ayrıca tam o aralar üniversite yıl-larında bir trafik kazası nedeniyle sporu bırakmak durumunda kal-dım.

Hangi spor ile ilgilendiniz?

Ben hentbolcuydum. Önce futbol ile başladık, daha sonrasında bas-ketbol ile devam ettirdik. Ancak hentbolu da çok sevdim. Önemli insanlar ile önemli kulüplerde hent-bol oynadım. Şu anda da hala kendi çapımda sporla ilgileniyo-

rum. Sağlıklı kalabilmek için spora ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Genel Müdürlüğünüzün temel amacı nedir?

Piyasa Gözetimi ve Denetimi (PGD) ürünlerin teknik düzenle-melere uygun ve güvenli olarak üretilip üretilmediğinin kamu otori-tesi eliyle denetlenmesidir. Bakan-lığımız, sorumluluğunda bulunan ürün gruplarının geniş bir yelpaze-de olması ve gerçekleştirdiği de-netimler aracılığıyla önemli bilgi ve tecrübeye sahip olması nede-niyle piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin yürütülmesi ve ge-liştirilmesinde önemli bir paya sa-hiptir. Genel Müdürlük olarak PGD faaliyetlerinde temel amacımız sanayimizin ve sanayicimizin geliş-mesi, etkin bir Piyasa Gözetimi ve Denetimi faaliyeti gerçekleştirmek suretiyle vatandaşın can ve mal güvenliğini korumaktır. Bu nokta-da vatandaşlarımızın satın aldıkları ürünlerin güvenli olduğu konusun-da emin olabilecekleri bir piyasa-nın oluşturulması için faaliyetleri-mizi yürütmekteyiz. Ayrıca adil bir piyasa düzeninin oluşturulmasına katkı sağlamak ve Bakanlık sorum-luluk alanında bulunan ürünlerin mevzuatına uygunluk düzeyinin yükseltilerek ihraç pazarında Türk ürünlerinin imajını yükseltmek ve yerli üreticiyi koruyarak sanayinin gelişmesine katkıda bulunmak Genel Müdürlüğümüzün temel amaçları arasındadır. Ayrıca de-netim çalışmaları ile ülkede haksız rekabeti önlerken, ülkedeki merdi-ven altı üretime de engel olmaya çalışıyoruz.

Ülkemizin hedefleri ve Sayın Ba-kanımız Faruk ÖZLÜ’nün talimatları doğrultusunda, dünyanın en bü-yük 10 ekonomisi arasına girme, bölgesinde ve dünyada lider bir ülke olma yolunda ilerleyen ülke-mizin bu hedeflere ulaşması için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-mızı en üst düzeye taşımak Genel Müdürlüğümüzün asli görevidir.

VATANDAŞIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİNİ KORUMAK GENEL MÜDÜRLÜĞÜMÜZÜN ASLİ GÖREVİDİR

50

Page 51: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Denetimlerle ilgili mevzuat ihti-yaçlarınızı karşılıyor mu? Yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı?

Bakanlığımız, sanayi ürünlerinin %70’inin piyasa gözetimi ve de-netimini 81 İl Müdürlüğümüz eliyle kararlı bir şekilde sürdürmektedir. İl Müdürlüklerimizde bulunan denet-çi personelimiz sahada özverili bir şekilde çalışmaktadır. Ürün güven-liği konusu, ülkemizde uluslararası standartlarda yürütülmekte olup, AB ülkeleri tarafından uygulanan yatay mevzuatın ülkemizin iç hu-kukuna 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun ile ak-tarılmıştır. Ayrıca Ürünlerin Piyasa Gözetimine Dair Yönetmelik ve Bakanlığımız Piyasa Gözetimi ve Denetimi Yönetmeliği çerçevesin-de yürütülmektedir. Oluşan güncel ekonomik koşullar, ürün çeşitliliği ile birlikte ürün risklerinin artması gibi sebeplerle mevzuatın ihtiyacımı-zı karşılamadığı durumlarda yeni yasal düzenlemeler yapmaktayız. Örneğin asansörlerde meydana gelen ve can kayıplarının yaşan-dığı kazalar ülkemizde bu alanda bir düzenleme ihtiyacı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu kapsamda yurtdışındaki uygulama örnekleri de incelenerek asansörler için özel bir PGD Yönetmeliği yazılmış, pe-riyodik muayene zorunluğu getiril-miştir. Yine bu kapsamda otomotiv sektörü için bir PGD Yönetmeliği hazırlanmış ve yayımlanmak üze-re Başbakanlığa sevk edilmiştir. Bunların yanı sıra özellikle internet satışları ile ilgili bir düzenlemeye ih-tiyaç bulunmaktadır. Güncelleme çalışmaları yürütülen 4703 sayılı Kanunun yayımlanması ile bu ihti-yaç da ortadan kalkacaktır.

Bakanlığımızca bir süredir yoğun olarak yapılan çalışmalar netice-sinde, Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapıl-masına Dair Kanun yürürlüğe gir-miştir.

Bu pakette yapılan değişiklikle tüm dünyada çok önemli hale gelen enerji verimliliği konusunda önemli bir adım atılarak “4703 Sayılı Ürün-lere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazır-lanması Ve Uygulanmasına Dair Kanunda” enerji verimliliği ile ilgili konuların paket içinde yer alması sağlanmış ve gerçekleştirilen de-ğişikliklerle enerji verimliliği ile ilgili tespit edilen uygunsuzluklarda da idari yaptırım uygulanabilmesinin önü açılmış ve böylece yapılan test ve muayene işlemleri sonu-cunda beyan değerlerini sağla-yamadığı, ayrıca ürün ambalajı üzerinde bulunan enerji verim sınıfı bilgisi gerçeği yansıtmadığı tespit edilen ürünler hakkında idari yap-tırım ve satışın yasaklanması karar-larını almak mümkün olmuştur.

Denetimlerde alınan numunele-rin testlerine ilişkin bilgi alabilir miyiz?

Genel Müdürlüğümüzce, denet-çilerimiz tarafından yapılan de-netimler neticesinde güvensizlik şüphesi yaratan ürünler test ve

muayeneye tabi tutulmaktadır. Ya-pılan test ve muayene sonucuna göre işlem yapılmaktadır. Bakanlı-ğımız ile TSE arasında 08.10.2015 tarihinde “Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca Yürütülen PGD Faali-yetleri Kapsamında İhtiyaç Duyu-lan Test ve Muayene Hizmetlerinin TSE Tarafından Yürütülmesi Hakkın-da Protokol” imzalanmıştır. Protokol kapsamında TSE, alınan numune-lerin test ve muayene işlemlerini yapmaktadır.

Standardizasyon ve uygunluk de-ğerlendirme alanında önde gelen kuruluşlardan biri olan TSE piyasa gözetimi ve denetiminin önemli ayaklarından bir tanesi olan test ve muayene işlemlerini en iyi şekil-de yapan dünya çapında en son teknolojiyle çalışan laboratuvar imkanlarına da sahiptir.

Bu kapsamda 2017 yılında asan-sör, basınçlı ekipmanlar, elektrikli ekipmanlar, enerji verimliliği, gaz yakan cihazlar, makineler, otomo-tiv, pil ve aküler ve taşınabilir ba-sınçlı ekipmanlar ürün gruplarında

51

Page 52: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

toplam 600 ürün test ve muaye-neye gönderilmiştir. Söz konusu ürünler TSE tarafından elektriksel riskler, elektromanyetik uyumluluk, dayanım ve performans gibi fizik-sel testlere tabi tutulmaktadır. Ay-rıca yeni olarak denetlenen ürün-lerin testine yönelik TSE tarafından yeni laboratuvarlar kurularak ürünlerin test ve muayenesi ger-çekleştirilmektedir. Örnek verecek olursak Genel Müdürlüğümüzce yürütülen elektrik motorları proje-si kapsamında Bakanlığımızın da desteğiyle TSE tarafından elektrik motorlarının testine yönelik labo-ratuvar kurulmuştur.

Denetimden geçemeyen ürün-lerle ilgili yaptırımlarınız ve ve-rilen cezalar nelerdir? Dene-timlerde öne çıkan sektörler hangileridir?

Genel Müdürlüğümüz sorumlulu-ğunda bulunan ürünlere yönelik yapılan denetimler sonucunda teknik düzenlemesine uygun ol-madığı tespit edilen ürünleri üre-ten ya da ithal edenlere düzelt-me süresi verilmekte, verilen süre sonucunda uygun hale getirilme-yen ürünlere ise 4703 sayılı Kanun kapsamında idari para cezası uy-

gulanmaktadır. Vatandaşlarımızın sağlığını tehdit edebilecek nitelik-te olup şüphe duyulan ürünler ise test ve muayeneye gönderilmek-tedir. Test sonucunda ürün güven-siz bulunursa ürünün piyasaya arzı yasaklanmakta ve toplatılmakta, söz konusu ürünleri üreten ya da ithal eden firmalara da idari para cezası uygulanmaktadır. 2017 yılında denetimler sonucunda uygunsuz olduğu tespit edilen 40 binden fazla ürün için yakla-şık 12 milyon TL idari para cezası uygulanmıştır. Ayrıca; insan sağlı-ğı, can ve mal güvenliği için teh-dit oluşturduğu tespit edilen 163 ürün için de piyasaya arz yasağı kararı alınmış ve bu ürünlerden daha önce piyasaya arz edilen-lerin toplatılması yönünde işlemler başlatılmıştır.

2017 yılında en fazla uygunsuz-luğun olduğu ve en çok denetim yapılan ürün grupları elektrikli ekip-manlar ve taşınabilir basınçlı ekip-manlar ürün grupları olmuştur.

Bununla birlikte Genel Müdürlü-ğümüzün amacı üretici ve itha-latçıları doğrudan cezalandırmak yerine gerek ürünlere ilişkin düzelti-lebilir uygunsuzluklar için düzeltme

süresi vermek ve onları bilinçlen-dirmektir.

Genel Müdürlüğünüzün bilinç-lendirme faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz?

Genel Müdürlüğümüz üreticilere ve ithalatçılara yönelik gözetim faaliyetleriyle ve düzenlediği sek-törel değerlendirme toplantılarıyla farkındalık yaratmaya yönelik ça-lışmalar sürdürmektedir.

Her yıl Ekim ayında Genel Müdür-lüğümüz sorumluluğunda ülke ça-pında düzenlenen “Ürün Güvenliği Haftası” çerçevesinde ülke gene-linde tanıtıcı ve bilgilendirici et-kinliklere yer verilmektedir. Ayrıca, kamu spotları, animasyon filmleri, broşür, afiş gibi tanıtım araçları kul-lanılarak kamuoyu bilgilendirilmek-tedir. Vatandaşlarımız da ALO 130 Ürün Güvenliği Şikâyet Hattı, Cİ-MER ve BİMER vasıtasıyla ürünlere yönelik ihbar ve şikâyetlerini Genel Müdürlüğümüze ulaştırabilirler.

Denetim ihtiyacı duyulan veya risk içerdiği düşünülen ürünler nasıl belirleniyor?

Dünyadaki uygulama örnekleri de

52

Page 53: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

göstermektedir ki PGD faaliyetle-rindeki odak noktası ürünlerdeki güvensizliği tespit etmektir. Bu se-beple odaklanılması gereken nok-ta güvensizlik şüphesi içeren riskli ürünlerdir. Genel Müdürlüğümüz tarafından risk içerdiği düşünülen ürünler her yıl yapılan risk analizi çalışması ile belirlenmektedir. Risk analizi çalışmasında ürünün geç-miş yıllardaki aykırılık oranı, ürüne yönelik ihbar-şikayet oranı, ürünün piyasadaki yaygınlığı, sektör tara-fından önerilme oranı ve içerdiği risk şiddeti analizde kullanılmak-tadır. Denetimleri daha etkin hale getirmeyi amaç edinen Genel Müdürlüğümüz risk teşkil ettiği tes-pit edilen ürünlere yönelik dene-tim programı oluşturmakta ve riskli ürünler yıl boyunca ülke genelinde denetlenmektedir. Risk analizi çalış-ması ile bir sonraki yıl denetlenecek olan ürünler bilimsel bir yöntemle belirlenmekte, sınırlı kaynaklar ve iş gücünün denetim faaliyetlerinde etkin kullanımı sağlanmaktadır.

Yerli üreticiyi korumak anlamında ithal ürünlere uygulanan artı de-netimler var mı?

Genel Müdürlük olarak piyasadaki düzenleyici rolümüzü özellikle ithal ürünler üzerinde yoğunlaştırarak ülkemizi kalitesiz ve güvensiz ithal ürünlerden uzak tutmayı ve yerli

üreticimizi bu ürünlerin ortaya çı-karmış olduğu haksız rekabet ko-şullarından korumayı hedefliyoruz. Amacımız piyasada güvensiz ürün bırakmamak. Bu kapsamda dene-tim kapasitemizi ve kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanarak dene-timlerde ithal ürünlere ağırlık ver-mekteyiz. Tabii Bakanlığımızca yü-rütülen denetimlerde ürünün ithal veya yerli olmasına bakılmaksızın aynı prosedür uygulanmakta. Gü-venlik kriterleri yerli ürün için ne ise ithal ürün için de o. Çünkü burada önceliğimiz başta da söylediğim gibi sanayimizin ve sanayicimizin gelişmesi, etkin bir Piyasa Gözetimi ve Denetimi faaliyeti gerçekleştir-mek suretiyle vatandaşın can ve mal güvenliğini korumak.

Denetimlerde ortak çalışma yaptı-ğınız kurum ve kuruluşlar hangileri?Ülkemizde PGD’den sorumlu 10 kamu kuruluşu arasında yer alan Bakanlığımız, diğer PGD otorite-leriyle Piyasa Gözetimi, Denetimi ve Ürün Güvenliği Değerlendirme Kurulu ile Piyasa Gözetimi ve De-netimi Koordinasyon Kurulu’nda bir araya gelerek piyasa gözetimi ve denetiminin etkin işleyişini sağlaya-bilmek ve denetim sırasında yetkili kuruluşların karşılaştıkları sorunların giderilmesi amacıyla çözüm öne-rileri üretmek üzere kararlar almak-tadır. Bununla birlikte sivil toplum

kuruluşları en önemli paydaşlarımız arasında yer almaktadır. Odalar, Dernekler, Birlikler, OSB’ler sürekli te-mas halinde olduğumuz kuruluşlar-dır. Gerek sorunların tespit edilmesi ve denetim stratejilerinin belirlen-mesinde, gerekse de çözüm yolla-rının geliştirilmesi ve bilinçlendirme faaliyetlerinin gerçekleştirilmesinde ciddi işbirliği çalışmalarımız bulun-maktadır.

Uluslararası alanda üyesi bulun-duğunuz, işbirliği yapılan veya ortak program ve proje geliştirilen kuruluşlar var mı?

Genel Müdürlüğümüzce uluslara-rası alanda PGD kapsamında yürü-tülen faaliyetler yakından takip edil-mekte, Uluslararası Çalışma Grubu, AB Komisyonu ve BM tarafından düzenlenen toplantılara katılım sağlanmaktadır. Örneğin, Horizon (Ufuk) 2020 projesi motorlu araç las-tiklerinin verimlilik etiketlemesine yö-nelik piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerini içeren bir proje olup, Genel Müdürlüğümüzün projeye katılımı onaylanmıştır. Proje kap-samında; teknik eğitimlere katılım sağlanacak, iyi uygulama örnekleri incelenecek ve veri paylaşımında bulunulacaktır. Toplam 1.975.000 euroluk bütçe ile PGD otoritelerinin numune ve test masraflarının kar-şılanmasının yanı sıra projeye dâhil

53

Page 54: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

olan katılımcı kurumlara da perso-nel desteğinden dolayı hibe sağ-lanması amaçlanmaktadır.

Bünyenizde kurulan iç kontrol sis-temi hakkında bilgi alabilir miyiz?

Genel Müdürlüğümüzce iç kontrol sisteminin oluşturulması amacıyla çalışmalar, 2013 yılında düzenle-nen ve Genel Müdürlük persone-linin katılımıyla gerçekleştirilen İç Kontrol Sistemi Eğitimi ile başlatıl-mıştır. Gerçekleştirilen eğitim sonun-da bir çalışma grubu oluşturulmuş ve uzman bir ekip ile beraber iş süreçleri, iş akış şemaları ve görev tanımlarının sağlıklı bir biçimde ta-nımlanabilmesi için çalışmalara devam edilmiştir.

Yapılan çalışmalar sonucunda Genel Müdürlüğün etkinliğini ve verimliliğini artırmayı amaçlayan sistem ile iş süreçleri ve görevler sağlıklı bir biçimde tanımlanmış ve süreçlerdeki riskler tespit edilmiş ve bu riskleri önlemek için alınacak ön-lemler belirlenmiştir. Genel Müdür-lüğümüzün misyonu belirlenmiştir. Birim yönergesi, fonksiyonel teşkilat şeması görev dağılımı çizelgesi, organizasyon şeması hazırlanmış-tır. Genel Müdürlüğümüzün hassas görevleri belirlenmiş ve personele duyurulmuştur. Genel Müdürlüğünüzce önümüz-deki süreçte gerçekleştireceğiniz projeler hakkında bilgi alabilir miyiz?

Sayın Bakanımızın talimatıyla Ba-kanlığımız denetimine tabi olan ürünlerin daha kapsayıcı ve daha etkin denetimine imkân verecek yeni bir piyasa gözetimi ve deneti-

mi modeli üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yaklaşık sekiz aydır çeşitli paydaşlarımızla görüşmeler yapıyoruz, özellikle firmaların temsil-cileri ile daha etkin bir denetim için sürekli görüş alışverişinde bulunuyo-ruz. Dünyada ve özellikle Avrupa’da PGD’nin nasıl yapıldığını yerinde inceliyoruz. Böylece üzerinde titiz-likle çalışarak geliştirdiğimiz bu yeni model ile piyasanın uygunsuzluk seviyesinin düşürülmesi ve böylece tüketicilere güvenli ürün arzının sağ-lanması, denetimlerin planlanması, uygulanması, numune alma, idari yaptırım kararları vb. PGD faaliyetle-rinin daha verimli gerçekleştirilmesi-nin sağlanması, uygun ürünlerin pi-yasaya arz edilmesi ile uluslararası rekabet ortamında Türk Malı imajı-nın güçlendirilerek ihracat potansi-yelinin artırılması, marka değeri yük-sek olan yeni PGD yapılanması ile piyasadaki PGD etkisinin artırılması, tam zamanlı ve uzman denetim personeli istihdamının sağlanarak PGD’deki verimliliğin artırılması, bü-rokratik işlemlerin azaltılarak ve bil-gi teknolojilerinin etkin kullanımı ile denetim hızının ve esnekliğinin ar-tırılması amaçlanmaktadır. Ayrıca, sağlıklı bir denetimin yanı sıra yasal ve sosyal yükümlülükler, mevzuata uygunluk ve ürün standartları konu-sunda firmalara rehberlik ve danış-manlık hizmetlerinin verilmesi de bu yeni yapının temel faaliyetlerinden biri olacaktır.

Bu kapsamda, sanayimizin önünü açmayı, Türk Standartlarının yay-gınlaştırılmasını sağlamayı, sana-yimizin kalite altyapısını geliştirerek Türk malının uluslararası arenada imajını güçlendirmeyi ve ticaretini kolaylaştırmayı ve uygunluk de-ğerlendirme sektöründe ülkemizin

uluslararası düzeyde etkinliğini artır-mayı hedefliyoruz. Uygunluk değer-lendirme işlemlerini gerçekleştiren kuruluşlar, ürünlerin piyasaya teknik düzenlemesine uygun ve güvenli bir şekilde arz edilmesi açısından sürecin önemli bir parçasını oluş-turmaktadır. Bu kapsamda Sayın Bakanımızın talimatıyla, TSE’nin önü-müzdeki dönemde çok daha etkin ve etkili bir kurum haline getirmeye yönelik çalışmalarımızı da sürdür-mekteyiz.

Ayrıca, yurt içi sanayinin uluslararası pazarlara entegre olarak geliştiril-mesi, yüksek teknolojili ürünlerin sa-nayi ve ihracattaki payının artırılma-sı amacıyla “Yerlileştirme Yürütme Kurulu” oluşturulmuştur. Koordinas-yon hizmetlerinin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı tarafın-dan yürütülecek bu kurul, sanayinin ithalat bağımlılığını azaltacak, reka-bet gücünü artıracak programların hayata geçirilmesi amacıyla çalış-malar yapacaktır. Bu kurul ile yurt içi sanayinin uluslararası pazarlara en-tegre olarak geliştirilmesi, orta-yük-sek ve yüksek teknolojili ürünlerin sanayi ve ihracattaki payının artırıl-masının hedeflenmektedir. Sana-yi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü olarak bizde bu kurulun çalışmalarına aktif olarak katılıp yerli sanayimizin gelişimine katkı sunacağız.

Genel Müdürlüğümüzce sorum-luluğumuzda bulunan ürünlerden ampul, adaptör, kablo, şarj aleti, kazan, kompresör, elektrikli bisiklet, elektrik motoru, devirdaim pom-pasına yönelik odaklı denetimler yapılması hususunda projeler ge-liştiriyoruz. 2018 yılı içerisinde mer-diven altı üretimin yoğun olduğu

SANAYİMİZİN ÖNÜNÜ AÇMAYI, TÜRK STANDARTLARININ YAYGINLAŞTIRILMASINI SAĞLAMAYI, SANAYİMİZİN KALİTE ALTYAPISINI GELİŞTİREREK TÜRK MALININ ULUSLARARASI ARENADA İMAJINI GÜÇLENDİRMEYİ VE TİCARETİNİ KOLAYLAŞTIRMAYI HEDEFLİYORUZ

54

Page 55: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

hava kompresörleri sektöründeki önemli paydaşlardan biri olan Makine İmalatçıları Birliği ile işbirli-ği içerisinde gerçekleştireceğimiz proje kapsamında yapacağımız denetimlerle, hem sektörün kontrol altına alınması hem de tüketiciler açısından risk taşımayacak güven-li kompresörlerin piyasaya arz edil-mesi sağlanacaktır.

Son iki yıl içerisinde ülke genelinde yürüttüğümüz O kategorisi araç olarak adlandırılan treyler araçların denetimine yönelik projemizi bu yıl yeniden sektörde meydana ge-len olumlu değişimi gözlemlemek amacıyla gerçekleştirmeyi planlı-yoruz.

Kaplama lastik sektörü oldukça fazla uygunsuzluk tespit ettiğimiz bir diğer sektör. Bu sektöre yönelik olarak tüm üreticileri kapsayan bir denetim programımızda yer alıyor.

Son olarak bahsettiğiniz tüm bu PGD faaliyetlerinin ekonomiye katkısı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Sayın Bakanımızın da vurguladığı üzere bütün çabamız rekabetçi ve sürdürülebilir politikalar oluştur-mak ve Türkiye’yi yüksek teknolo-jiye ve yerli üretime odaklanmış bir ülke haline getirmektir. Genel Müdürlüğümüzün de bütün gay-reti; piyasanın bilim ve teknoloji odaklı bir sanayi anlayışıyla ilerle-mesini sağlamak ve milli üretimin

dünya pazarında mesafe almasını sağlamaktır. Her ne kadar temel amacı, insan sağlığını, can gü-venliğini ve çevreyi korumak olsa da, piyasa gözetimi ve denetimi faaliyetlerinin özellikle ekonomik anlamda sağladığı yararları göz ardı etmek günümüzde yaşanan küreselleşme karşısında mümkün değildir.

Uluslararası ticaretinin bugün geldiği noktada, ülkelerin ihra-cat hedeflerine ulaşılabilmesi için ürünlerinin uluslararası piya-salarda teknik engellere maruz kalmadan serbestçe dolaşması büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, ihraç edilecek ürün-lerin piyasadaki talebi karşılaya-cak ürünler olmasının yanı sıra, tüm kullanıcılar için güvenlik riski taşımaması yani standartlarına uygun ve güvenli olması gerek-mektedir. Ülkemizin ihracatı sa-nayiye dayalı olup, ihracatımızın % 94’ünün sanayi ürünlerinden oluşturduğu düşünülecek olursa ürün güvenliğinin ülkemiz ekono-misi için taşıdığı önem bir kere daha anlaşılmış olacaktır.

Son yıllarda, birçok Uzak Doğu ülkesinden ithal edilen ürünlerin ülkemiz piyasasındaki payı art-mıştır. Başta Çin olmak üzere bu ülkelerden ithal edilen güvensiz ürünler vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini tehlikeye atmak-la kalmayıp, yerli üreticiler aley-hine haksız rekabet oluşturmakta

ve yerli sanayicimizi zor durumda bırakmaktadır.

Genel Müdürlüğümüz yürüttüğü PGD faaliyetleri ile

-Yerli üreticiler arasında haksız re-kabeti önlemekte,

-Türk malının uluslararası piyasa-da marka imajını ve rekabet gü-cünü arttırarak ihracatı artmasına katkı sağlamakta,

- İthalatı azaltmak ve dolayısıyla cari açığın azalmasına katkıda bulunmakta,

-Yerli üreticiyi ithal edilen kalite-siz ve güvensiz ürünlerin yarattığı haksız rekabetten korumakta,

-Ayrıca, kayıt dışı ekonomiyle mü-cadeleye de katkı sağlamakta-dır.Tüm bunlar dikkate alındığında, ülkemizin ekonomik kalkınması-nın etkin bir piyasa gözetimi ve denetimi sistemi olmadan eksik kalacağını düşünmek hiç yanlış olmayacaktır.

Piyasa gözetimi ve denetimi, yerli üretimi haksız rekabete karşı ko-ruyan, ithalatın azalmasına katkı sağlayan, ihracatın artmasına ve bu sayede üretimin ve istihdamın artmasına katkı sağlayan önemli bir ekonomik enstrümandır.

Muhabirimiz Gül Karagöz, Sanayi Ürünleri Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürü Uğur Büyükhatipoğlu ile röportaj yaptı.

Page 56: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Gıda kontrolün başındaki isim olarak alışverişlerinizde müdaha-leci davranıyor musunuz?

Ben alışverişe gittiğimde konuyu bilmek bir yana bir de bu gıda denetimlerinden sorumlu bir birim amiri olarak genellikle gıdaların usulüne uygun satışları yoksa veya bir sorun varsa bunlara müdaha-le ediyorum. Fakat gittiğim hiçbir işletmede kendimi Gıda Kontrol Genel Müdürü, gıdacı, gıda bilim sorumlusu diye tanıtmıyorum. Ben kendimi müşteri olarak tanıtıyorum.

Her hangi bir denetime, bir diya-loğa girmeden ürünler usulüne uygun muhafaza edilmiyorsa, de-polanmıyorsa, paketleriyle ilgili so-run varsa hatta satış için konulmuş etiketlerin ürün üzerindeki etiketle arasında fark varsa müdahale edi-yorum. Ya düzelttiriyorum ya da notumu alıp fotoğrafını çekiyorum. Daha sonra gıda kontrol eleman-larını o işletmeye yönlendiriyorum. “Şu işletmede şu eksiklikleri gördüm gidip bir bakın” diyorum. Eşim be-nimle alışverişe gelmiyor, her gör-düğüm şeye müdahale ettiğim

için rahatsız oluyor. Türkiye çapın-da sayısı 7 bin olan denetim ele-manlarına şunu söylüyorum: “Siz denetim görevlisi olmaksızın eviniz için alışverişe gittiğinizde gördüğü-nüz bir yanlışa müdahale etseniz en az 7 bin tane yanlışı düzeltme imkânımız ortaya çıkar.”

Birde artık meslek hastalığı gibi ol-muş, ben bir işletmeye girdiğimde mutlaka yanlış neredeyse gözüm oraya gidiyor. Özellikle yaz ayların-da gazlı içeceklerin güneş altında bırakılması ciddi bir problemdir. Bu

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk alışverişlerinde gördüğü eksikliklere müdahale etmekten çekinmiyor. Ya düzelttiriyor ya da kontrol elemanlarını işletmeye yönlendiriyor. Vatandaşlardan da aynı duyarlılığı talep eden

Selçuk sorunlu gıdalara ilişkin “Alo 174” hattını aramalarını isterken, 7 bin denetim elemanı ile yılda bir milyon denetim yaptıklarını söyledi.

YILDA BİR MİLYON DENETİM YAPIYORUZ

Muharrem SELÇUKGıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol

Genel Müdürü

Röportaj

56

Page 57: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

içeceklerin buzdolabında olması gerekir, orada olup olmadığına bakarım. Sütün, yumurtanın, pey-nirin hangi şartlarda muhafaza edildiğine dikkat eder, etiket bil-gileri ve satış için rafa koydukları ürünleri kontrol ederim.

Özgeçmişinizi sizden dinleyebilir miyiz?

Elazığ’ın Keban ilçesi Üçpınar kö-yünde 1965 yılında doğdum. İl-kokul 4’e kadar kendi köyümdeki okulda okudum. İlkokul 4’teyken köye yol yapıldı, o güne kadar köyde yol yoktu. Motorlu araba-yı ilk defa 4’üncü sınıfta gördüm. 5’inci sınıfta ailem Malatya’ya taşındı. 1974-1975 senelerin-de Malatya’da ilkokulu bitirdim. Arkasından ortaokul 1’inci sınıfı Malatya’da, 2 ve 3’üncü sınıfı ba-bamın işi dolayısıyla Keban’da okudum. Liseyi Malatya’da oku-dum, liseden sonra Malatya Mes-lek Yüksek Okulu’nda 2 yıl okudum. Arkasından Atatürk Üniversitesi Zi-raat Fakültesine girdim ve 1989 yılında mezun oldum. 1992 yılın-da Emniyet Genel Müdürlüğün-de memuriyete başladım. 1996 yılında Tarım Bakanlığına geçtim. O zaman ki adı Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı şimdiki adıyla Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında hiz-mete devam ediyorum. Gıda Ta-rım ve Hayvancılık Bakanlığında ilk görev yerim Diyarbakır oldu. Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Mü-dürlüğünde Mühendis olarak gö-rev yaptım. Arkasından İzmir’de Ziraat Zirai Karantina Müdürü ola-rak çalıştım. 2011’de Ankara’ya geldim. Ankara’da Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğünde, Bitki ve Bit-kisel Ürünler Sınır Kontrol Daire Baş-kanı olarak görev yaptım. 2015’te burada Genel Müdür Yardımcısı olarak göreve başladım. 2016’nın

başında vekâleten Genel Mü-dür olarak göreve devam ettim. 2017’nin Temmuz ayından bu güne Genel Müdür olarak görev yapıyorum. Ziraat Fakültesi mezu-nuyum. Yüksek lisansımı bitki has-talıkları üzerine yaptım. Evliyim, 3 çocuğum var.

Tekstil mühendisi olmak istiyo-rumdum

Ben köyde okurken, Malatya’da, Keban’da ortaokul, lise ve meslek yüksek okuluna devam ederken Ziraat Fakültesine gitmek aklım-da yoktu, yani ziraat okumayı düşünmüyordum. Ben tekstil mü-hendisi olmak istiyordum. Fakat meslek yüksek okulundan sonra Malatya’da tanıdığım bir Ziraat Mühendisi arkadaşım beni yön-lendirdi. Ben de bu işi yapabili-rim diye düşündüm. O dönemde Ziraat Fakültesini de kazanmıştım. Ziraat Fakültesine girdim ve mezun oldum.

Tekstil Mühendisliğine puanım yetmedi, yetseydi zaten gidecek-tim. Tekstile ilgimin nedeni ise o dönemde Malatya’da dokuma işi yapılıyordu. O zamanlarda Malatya’da Sümerbank vardı. Ba-bam Sümerbank’ta bir müddet çalışmıştı. Bu nedenle tekstili be-nimsemiştim, kendime daha yakın buluyordum. Ziraati o zaman hiç düşünmemiştim.

Türkiye çapında 41 laboratuvarı-mız var

Türkiye’de gıdayla ilgili içinden çıkılamayan ya da bizim halka anlatamadığımız konu, gıda de-netimlerine ilişkin etkinliklerimizi ka-muoyuna yeterince anlatamıyo-ruz. Biz 7 bin personelle yılda bir milyon civarında denetim yapıyo-

ruz. Ama bizim PR çalışmasındaki eksikliğimizdir, biz bunu insanlara anlatamıyoruz. Türkiye’de gıdaya ilişkin bir takım olumsuz görüşler za-man zaman basında dile getirilir. Bu çoğunlukla da eğitimli insanlar tarafından olur ama bahsedildi-ği oranda ve miktarda Türkiye’de olumsuzluk yoktur. Yani baktığı-mızda yüzde 3- 4 oranında olan olumsuzluklar öne çıkıyor. Yüzde 96-97’lik kısımları unutup olumsuz-luğun üstüne gidiyorlar. Bunda da kimseyi suçlamıyoruz, haklıdırlar, bizi kamçılıyorlar. Yani biz “nasıl daha iyi olabiliriz” ona bakıyoruz. Bizim Türkiye çapında 41 tane laboratuvarımız var. Bu laboratu-varlarda hem eleman, hem cihaz açısından çok iyi bir kapasiteye sa-hibiz. Türkiye gıdayla ilgili dünyada marka yaratabilecek pozisyon-da ve gıdayla ilgili çok ciddi an-lamda ihracat gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de gerçeğe aykırı bir haber çıktığında bizim ihracat yaptığımız ülkeler hemen bize döner “Bu ko-nuyla ilgili ne yaptınız, ne yapılıyor, ne yapılmalı” diye. Gerçeğe aykırı haberlerin sektörü büyük zararı var. Ben, “haberler gizlensin, yapılma-sın, yazılmasın” demiyorum. Ama teyit edilsin, birisi bir haber yapıyor-sa en azından muhatabına konu-yu teyit ettirsin. Teyit edip haber yapıyorsa ona saygı duyarım. Bu durum bizi de yönlendiriyor. Bazen üniversitelerde yüksek lisans tezi olsun diğer doktora tezleri olsun veyahut bir bitirme tezi olsun bir örnekleme metodu çalışılmadan rastgele alınmış örnekler özerinden yapılmış sonuçlar zaman zaman kamuoyuna veriliyor. Bunlar ger-çeği yansıtmıyor çünkü tamamı temsil edecek şekilde bir örnekle-me yapılmadığı için sonuç istatis-tik bir değer taşımıyor. Burada da zaman zaman sıkıntılarımız oluyor. Sonuç olarak işinde uzman 7 bin

Türkiye çapında41 laboratuvarımız var

57

Page 58: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

personelle biz Türkiye’nin 81 ilinde ve bütün ilçelerinde örgütlü bir du-rumdayız. Biz yıllık denetim kuralları içerisinde denetim yapıyoruz. Bir yıl önceden bir yıl sonrasını planlarken içinde bulunduğumuz yılın yaptı-ğımız denetimlerdeki zaaflarımızı görüyoruz, hangi ürün grubunda daha çok olumsuzluğa rastlamış-sak ona yoğunlaşıyoruz, enerjimizi ona yoğunlaştırarak onun üzerine gidiyoruz, takip denetimler yapı-yoruz. Vatandaşlarımızdan özellikle rica ediyorum, kimin tarafından üretildiği belli olan, uygun şartlar-da satılan ürünleri tercih etsinler, üreticisi belli olmayan, uygun şe-kilde etiketlenmemiş, ambalaj-lanmamış, izlenebilirliği olmayan ürünler konusunda “Alo 174” diye bir hattımız var, bizi arasınlar. Biz gereğini yapalım, kendileri de tü-ketici olarak, vatandaş ve müşteri olarak satıcıları uyarabilirler, bu da

bir vatandaşlık görevidir diye düşü-nüyorum.

Genel Müdürlüğün temel amacı nedir?

Gıda güvenilirliği alanındaki ge-lişmelerde tüketici sağlığının ve menfaatlerinin en üst düzeyde ko-runması, farklı meslekler arasındaki işbirliğinin sağlanması, hatanın ye-rinde tespiti ve gerekli önlemlerin alınmasının sağlanması, son ürün kontrolü ile birlikte sistemin kontrolü anlayışının benimsenmesi ve uy-gulanmasına önem verilmektedir.

Gıda güvenilirliğinin önemli bir bö-lümünü oluşturan gıda hijyeninin teminine yönelik yürütülen dene-tim ve kontroller; ithalat ve ihracat-ta yapılan kontroller dahil olmak üzere birincil üretim aşamasından tüketiciye kadar olan tüm aşama-

larda; işletmelerin onay/kayıtları ile şüphe, şikayet, izleme, izlene-bilirlik, gözetim ve denetim gibi farklı hizmet ve tekniklerin tümünü içermektedir. Denetim ve kontrol-ler; risk esasına göre uygun sıklıkta ve gıda maddesinin taşıdığı riskle orantılı, işyeri sorumluluğu temelin-de yapılmaktadır.

Gıda üretimine ilişkin çalışmala-rınız nelerdir?

5996 sayılı Kanun kapsamında bü-tün gıda işletmeleri ( gıda üretim yerleri, gıda satış yerleri ve toplu tüketim yerleri ) Bakanlığımızca kayıt altına alınmaktadır. Hayvan-sal gıda ( Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, su ürünleri, yumurta ve yumurta ürünleri) üreten işletmeler faaliyete geçmeden önce Bakan-lığımızdan onay almak zorundadır. Gıda işletmeleri ile ilgili yayımla-nan temel Yönetmelikler;

• Gıda Hijyeni Yönetmeliği • Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hij-yen Kuralları Yönetmeliği• Hayvansal Gıdaların Resmi Kont-rollerine İlişkin Özel Kuralları Belirle-yen Yönetmelik • Gıda İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik

Ülkemizde kayıt ve onay kapsa-mında toplam 651.591 gıda işlet-mesi bulunmaktadır.

İthal gıda ürünleri hangi aşamalar-dan sonra raflarda yerini almakta-dır. Kontrolden geçemeyen ürün-ler için hangi işlemler yapılır?

Ülkemize ithalatı gerçekleştirilmek istenen bitkisel gıda ürünlerinde it-halat aşamasında Bakanlığımızca resmi kontroller yürütülmektedir.

Bitkisel gıda ve yem, gıda temas eden madde ve malzemelerin ithalat resmi kontrolleri hali hazır-da 33 il Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından yürütülmek-tedir.

İthalatçı firmalar, ürün gümrük mü-

58

Page 59: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

dürlüğüne gelmeden veya ithalat kontrolü talep edilen günden en az 3 gün önce www.ggbs.tarim.gov.tr internet adresinden Bakan-lığımıza “ön bildirim”de bulunmak zorundadır.

Ön bildirimde;

•Ürüne ait gıda ve yem mevzuatı açısından uygun olduğunu ve gü-venilirliğini gösteren, ihracatçı ül-kenin resmi makamları tarafından onaylanmış Sağlık Sertifikası, •Türkçe etiket örneği, • İçerik listesi ve Bakanlık tarafın-dan talep edilebilecek diğer bel-geler, ilgili il müdürlüğü incelen-mektedir.

İthalatçı firma tarafından sunulan bilgi ve belgelerin kontrolünün ar-dından, bilgi ve belgelerde bir uy-gunsuzluk bulunmuyorsa fiili ithalat kontrolleri gerçekleştirilmekte, it-hale konu ürünün fiziksel kontrolü yapılmakta ve gıda güvenilirliği-ne esas analizler yapılmak üzere üründen numune alınmaktadır.

Yapılan resmi kontrol sonucu ülke-miz mevzuatına uygun olan ürün-lerin yurda girişine izin verilmekte-dir.

Resmî kontrol sonucu ülkeye girişi uygun olmayan ürünler ise sahi-binin bilgisi dâhilinde mahrecine geri gönderilmekte veya düzel-tilmesi mümkün olan bir uygun-suzluk tespit edilmişse özel işleme tabi tutulmasına izin verilmekte veya ürün gıda harici başka bir kullanıma uygunsa bu doğrultuda kullanılmasına izin verilmekte veya imha edilmektedir.

Takviye edici gıdalar konusunda bilgi verir misiniz? Kullanım alanı, miktarı varsa zararları vb.

Takviye edici gıdalar ya da bilinen adıyla gıda takviyeleri; 5996 sayılı Kanun kapsamında “normal bes-lenmeyi takviye etmek amacıyla, vitamin, mineral, protein, karbon-hidrat, lif, yağ asidi, amino asit

gibi besin öğelerinin veya bunla-rın dışında besleyici veya fizyolo-jik etkileri bulunan bitki, bitkisel ve hayvansal kaynaklı maddeler, bi-yoaktif maddeler ve benzeri mad-delerin konsantre veya ekstraktları-nın tek başına veya karışımlarının, kapsül, tablet, pastil, tek kullanımlık toz paket, sıvı ampul, damlalıklı şişe ve diğer benzeri sıvı veya toz formlarda hazırlanarak günlük alım dozu belirlenmiş ürünler” olarak ta-nımlanmıştır.

Mevzuat gereği takviye edici gı-dalar için piyasaya arz edilmeden önce Bakanlığımızdan onay alın-ması zorunludur. Bu amaçla Ba-kanlığımız, Sağlık Bakanlığı ve Üni-versite temsilcilerinden oluşan 15 kişilik Takviye Edici Gıdalar Komis-yonu çalışmalarını sürdürmektedir.

9 Ocak 2018 tarihi itibariyle 3719

adet takviye edici gıdaya onay verilmiştir. Onaylanan takviye edi-ci gıdaların onay numarası, bu gıdaları üreten ve ithal eden gıda işletmelerin adı, reklam ve tanıtı-mının yapılacağı alan adı ve/veya URL adresleri Bakanlığımızın web sitesinde yayımlanmaktadır.

Günlük beslenme ihtiyacının kar-şılanmasının desteklenmesi ama-cıyla Bakanlığımızca kayıt altına alınan işletmelerde üretilen ve ithaline izin verilen “takviye edici gıda” niteliğindeki ürünlerin; kilo verdirici, kilo aldırıcı, boy uzatıcı, cinsel performansı arttırıcı, sigara bıraktırıcı, hastalıkları önleyici, te-davi edici ve iyileştirici ürünlermiş gibi gösterilerek satışa sunulması mevzuata aykırıdır. Bu tür iddialarla satılan ürünler, söz konusu beklen-tilerin karşılanması amacıyla tüke-tilmemelidir.

59

Page 60: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı resmi kontrol görevlileri tarafın-dan takviye edici gıdaların satış ve üretim yerleri ile bu ürünlerin fiili ithalat aşamasında yürürlükteki mevzuat çerçevesinde risk esası-na göre denetimler yapılmakta ve gerektiğinde ürünlerden numune alınmaktadır. Yapılan denetim ve kontrollerde ürünlerde olumsuzluk tespit edilmesi halinde mevzuat çerçevesinde idari para cezası, Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu ve ürünlerin piyasadan toplatılması gibi yasal işlemler uy-gulanmakta olup; tüketiciyi yanıl-tıcı reklam ve şikayetler hakkında ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na bildirimde bulunulmaktadır.

Gıda Kodeksi konusunda bilgi alabilir miyiz?

Türk Gıda Kodeksi

5996 Sayılı Kanunun “Gıda Kodek-

si” başlıklı 23. Maddesi, Bakanlık’ın gıda ve gıda ile temas eden madde ve malzemelerle ilgili asgarî teknik ve hijyen kriterleri, bitki koruma ürünü ve veteriner ilaç ka-lıntıları, katkı maddeleri, bulaşanlar, numune alma, ambalajlama, eti-ketleme, nakliye, depolama esas-ları ve analiz metotlarını belirleyen gıda kodekslerinin hazırlamasını ve yayımlamasını hükme bağlamıştır. Bu kapsamda Kanun gereği gıda kodeksini hazırlamak üzere Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu oluşturul-muştur.

Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu

Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu (UGKK) 7 üyeden oluşmaktadır.

– Gıda Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığı: 2 Üye, – Sağlık Bakanlığı: 1 Üye, – Her iki Bakanlık tarafından seçilen bilim adamı niteliğinde: 1’er Üye,

– Türk Standartları Enstitüsü: 1 Üye,– Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) :1 Üye

Ulusal Gıda Kodeksi Komisyonu’na bağlı 30 alt komisyon da gıda ko-deksinin hazırlanmasında görev yapmaktadır. Alt komisyon üyeleri de basta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ilgili Bakanlıklar, STK’lar, Üni-versite temsilcileri ve kamu kurum ve kuruluşlarından oluşmaktadır.

Alo 174 Gıda Hattına ilişkin çalış-malar ve buraya gelen mesajlar-dan örnekler verebilir misiniz?

Alo 174 Gıda Hattına genel itiba-riyle gıda üreten ve satan işletme-lerin hijyen kurallarına aykırı faali-yetleri, ürünlerin içerisinde yabancı maddelerin çıkması, ürünlerin eti-ket bilgilerinde yeterli bilgi bulun-maması ve haksız rekabete neden olan ifadeler içeren etiketler, son tüketim tarihi geçmiş ürünlerin satı-şı, gıda zehirlenmesi şüphesi, izinsiz gıda satışı gibi konularda şikayetler gelmektedir. Alo 174 Gıda hattın-da yapılan değişiklikler/yenilikler,

•Alo 174 Gıda Hattı işitme engel-li vatandaşlara görüntülü hizmet vermeye başlamıştır. İşitme engelli vatandaşlar www.alo174.gov.tr adresinde bulunan görüntülü gö-rüşme menüsü ile işaret dili bilen vatandaş temsilcisine görüntülü bağlanabilir ve işaret dili ile hizmet alabilir.

•Alo 174 Gıda Hattı 2 vatandaş temsilcisi ile İngilizce dilinde hiz-met vermeye başlamıştır.

•www.alo174.gov.tr üzerinde On-line Canlı Destek Merkezi (Web Chat Hizmeti) tüm vatandaşlarımı-zın hizmetine sunulmuştur. Vatan-daşlarımız bütün taleplerini online hizmet kanalı ile vatandaş temsil-cilerine iletebilmektedirler.

•Alo 174 Gıda hattı (Facebo-ok https://www.facebook.com/Alo174 ve Twitter https://twitter.

Alo 174 Gıda Hattı İngilizce de hizmet vermeye başladı

60

Page 61: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

com/Alo174 Gıda ) sosyal medya hesapları oluşturulmuştur.

- Sosyal medya kanalları üzerinde Alo 174 Gıda Hattı için önemli ge-lişmeler paylaşılmakta ve vatan-daşların talepleri karşılanmaktadır.

•Yapay zekâ programı kullanıla-rak Alo Gıda için belirlenen anah-tar kelimeler ile sosyal medya (Fa-cebook, Twitter, Donanım Haber ve Google+) üzerinde anahtar kelimenin geçtiği bütün payla-şımlar ve yorumlar raporlanmak-tadır. Yapılan paylaşımlar yapay zeka kullanılarak olumlu, olumsuz ve nötr olarak kategorilendirilmek-tedir.

•Alo 174 Gıda IOS uygulaması ve Alo 174 Gıda Android uygulaması devreye alınmıştır.

•http://www.alo174.gov.tr/ web sayfasının kullanımını kolaylaştıra-rak görünümü ve görsel zenginliği artırılmasına yönelik olarak yeni-den tasarlanmıştır.

Laboratuvarlarda yapılan ana-lizlere ilişkin bilgi alabilir miyiz?

Ülkemizde Bakanlığımıza bağ-lı 39 Gıda Kontrol Laboratuvar Müdürlüğü, Bursa Gıda ve Yem Kontrol Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Ulusal Gıda Referans Laboratuvar Müdürlüğü ve Ba-kanlığımızdan yetki almış 96 Özel Gıda Kontrol Laboratuvarı bulun-maktadır. 41 Kamu Laboratuva-rının 39’ü, 96 Özel Gıda Kontrol laboratuvarının 87’si “TS EN ISO 17025” standardına göre TÜRKAK tarafından akredite olarak hizmet vermektedir.

Laboratuvarlarda gıda, gıda ile temas eden her türlü madde ve malzemeler ile yemlerin güve-nilirliği, hijyen ve kalite analizleri yapılmaktadır. Bakanlığımız gıda kontrol laboratuvar müdürlükle-rinde denetim, ithalat, ihracat ve özel istek analizleri yapılırken, yet-kilendirilen özel gıda kontrol labo-ratuvarlarında özel istek analizleri ile ihtiyaç olması halinde ithalat ve ihracat analizleri gerçekleştiril-mektedir.

Bu kapsamda; 2017 yılında (Ekim ayı itibarı ile) Bakanlığımıza bağ-lı kamu gıda kontrol laboratu-varlarında 118.348 numunede 411.672 analiz yapılmıştır. Yetki-lendirilmiş özel gıda kontrol labo-ratuvarlarında ise 427.216 numu-nede 1.265.983 analiz yapılmıştır.

Anaokulları ve kantinlerde ya-pılan denetimlerde en çok kar-şılaşılan sorunlar ve uygulanan yaptırımlar nelerdir?

Bakanlığımızca diğer gıda işlet-melerinde olduğu gibi anaokul-ları, kantinler ve yemekhanelerde de gıda güvenilirliğine yönelik hij-yen esaslı denetim ve kontroller yürütülmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığınca oluşturu-lan “Okul Kantinlerinin Denetimi ve Uyulacak Hijyen Kuralları” hakkın-daki genelgede okul kantinlerde satışı yapılabilecek gıdalar hak-kındaki hükümler belirlenmiş olup; Bakanlığımızca belirlenen onay/kayıt prosedürüne uygun olarak onay/kayıt işlemlerini tamamlamış işletmelerin ürünlerinin satılmasına yönelik olarak Bakanlığımızın her-hangi bir sınırlandırması bulunma-maktadır.

Okul kantinleri hakkında yürütülen çalışmalar Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı ile koordineli ola-rak yürütülmektedir.

Bakanlığımızca yapılan denetim ve kontroller sonucunda Mevzua-ta aykırılık tespit edilen durumlar-

61

Page 62: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

da 5996 sayılı Kanun kapsamında işlem yapılmaktadır.

Ürün doğrulama takip sistemi nedir?

5996 sayılı Kanunun Gıda ve yemde izlenebilirlik ve etiketleme, sunum ve reklâm ile tüketici hak-larının korunması ile ilgili 24. Mad-desi uyarınca belirli gıda veya gıda gruplarına yönelik olarak ürü-nün izlenebilirliğini temin etmek amacıyla, tüketicilerimizin de biz-zat destek sağlayacağı gıda eti-ketlerinde uygulanan bir sistemdir. İlk aşamada 6 ürün grubu sisteme dahil edilmiştir.

Sistemin Uygulandığı Ürün Grup-ları

1. Takviye edici gıdalar 2. Enerji içecekleri 3. Bebek mamaları, formülleri, ek gıdalar 4. Siyah ve yeşil çay5. Bitkisel sıvı yağlar6. Bal

ÜDTS Sisteminde Tüketicilerin Eti-

ketleri Kontrol Edebileceği Yön-temler

1. İnternet Sayfası : www.udts.com.tr

2. Mobil Uygulamalar: Ücretsiz olarak edinilebilen akıllı telefon uygulamaları.

3. SMS : 7364’e kısa mesaj servisi.

4. Otomatik Sesli Yanıt Sistemi: 444 37 09

Sistemin uygulanmasına ilişkin son tarih 31.12.2018’dir

Bitki ve hayvan sağlığına ilişkin çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Bitki sağlığı alanında; entegre ve biyolojik mücadele, bitki koruma ürünleri ile makinelerinin kontrol ve denetimleri ile bitkisel üretimde iç ve dış karantina faaliyetleri yürü-tülmektedir. Hasat öncesi kalıntı denetimi ile taze meyve sebze-de pestisit kullanımı kaynağında denetlenerek bu alanda önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Hayvan

sağlığı ve refahı alanında; hayvan hastalık ve zararlıları ile mücadele ve hayvan refahının geliştirilerek hayvansal üretim miktar ve kalite-sini yükseltilmesi, hayvan refahının sağlanması için gerekli standart ve sistemleri oluşturulması, itha-lat ve ihracat kontrol ve denetim hizmetleri başarıyla yürütülmekte-dir. Şap hastalığına yönelik olarak hazırlanan risk esaslı plan çerçe-vesindeki çalışmalar ile Trakya’nın aşılı ariliğinin sürdürülmesi ve ülkenin tamamında aşılı ariliğin sağlanması hedeflenmiştir. Kuduz hastalığı ile mücadele ise, hem yaban hayatında hem de kedi ve köpeklerin aşılanması yolu ile sür-dürülmektedir.

Genel Müdürlük olarak üyesi bu-lunduğunuz önemli uluslararası kuruluşlar ve bunlarla yapılan ortak proje ve uygulamalar var mı?

Genel Müdürlük olarak üyesi bu-lunduğumuz önemli uluslararası kuruluşlar;

•Dünya Hayvan Sağlığı Teşkilatı-OIE,•Avrupa ve Akdeniz Bitki Koruma Organizasyonu-EPPO,•Uluslararası Bitki Koruma Konvansiyonu-IPPC,•Kodeks Alimentarius Komisyonu •Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi-EFSA, •Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü-FAO, •Avrupa İlaç Ajansı-EMA,•Dünya Sağlık Örgütü-WHO, •Avrupa İlaç Kalitesi Başkanlığı-EDQM,

Yürütülen projeler:

•AB Katılım Müzakerelerinde 12. Fasıl olan “Gıda Güvenilirliği, Ve-terinerlik ve Bitki Sağlığı” başlığı al-tında, AB müktesebatının iç huku-ka aktarılması ve uygulanması ile kurumsal kapasitenin geliştirilmesi amaçlarıyla hazırlanan “Resmi Kontroller, Hayvan Refahı, Zoonoz-lar ve Hayvansal Yan Ürünlere İlişkin

62

Page 63: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

Kapasitenin Geliştirilmesi Projesi”, Fransa Tarım, Gıda ve Ormancı-lık Bakanlığı ile Macaristan Ulusal Gıda Zinciri Güvenliği Dairesi ta-rafından ortaklaşa yürütülmekte-dir. Proje 22 Mayıs 2016 tarihinde başlamıştır. 2 milyon euro bütçeli proje faaliyetleri olası uzatma ile birlikte Eylül 2018 itibari ile sonlan-dırılacaktır

•Kuduz hastalığı ile mücadele hem yaban hayatında havadan aşılama ile hem de sahipli ya da sahipsiz kedi ve köpeklerin aşı-lanması yolu ile sürdürülmektedir. Hastalığının kontrol altına alınması amacıyla Avrupa Birliği destek-li olarak “Kuduz Hastalığına Karşı Ağızdan Aşılama Projesi” 2014-2016 yıllarında uygulanmıştır. Proje kapsamında yılda bir kez olmak üzere 3 yıl süreyle yaban haya-tına karşı, 105 bin kilometrekare ormanlık ve kırsal alanda havadan aşılama çalışması yapılmış, her uy-

gulama döneminde yaklaşık 1,9 milyon adet aşılı yem kullanılmıştır. Söz konusu projenin devamı niteli-ğinde 2018 yılı sonbaharında baş-layacak yeni bir proje hazırlanmış olup, bu kapsamda 3 yıl süreyle yılda iki kez olmak üzere toplam 6 uygulama yapılacak, her bir uygu-lama döneminde 4,5 milyon adet aşılı yem kullanılarak 225 bin kilo-metrekare ormanlık ve kırsal alan-da havadan aşılama çalışması yapılacaktır. Toplam proje tutarı 14 milyon 850 bin euro olup, 12 mil-yon 622 bin 500 euro AB desteği, 2 milyon 227 bin 500 euro karşılığı TL ulusal katkı payıdır.

Yabani hayvanlara yönelik aşıla-manın yanında, evcil ve sokak kedi ve köpeklerine uygulanmak üzere Bakanlığımız bütçesinden her yıl kuduz aşısı alınmakta ve aşı bedeli alınmadan uygulanmakta-dır. 2017 yılı içerisinde 599 bin 973 kedi-köpek aşılanmıştır.

•“LSD Hastalığının Kontrolü ve İz-lenmesi Projesi”nin uygulama sü-resi 3 yıl olup ülke genelinde uygu-lanacaktır. Amaç, sığırların Nodüler Ekzantemi (LSD) hastalığına karşı 8 Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdür-lüğünün laboratuvar altyapısının iyileştirilerek teşhis ve izleme kapa-sitesinin artırılması, hastalıkla ilgili farkındalığın artırılması ve ülke ge-nelinde kampanya tarzında yapı-lacak aşılama ile hastalığın kontrol altına alınmasıdır.

Proje kapsamında atılacak olan aşıların maliyeti yüzde 85 AB fonu, yüzde 15 ulusal kaynaklardan kar-şılanacaktır. Projenin toplam büt-çesi 13 milyon 747 bin 500 euro olarak AB tarafından onaylanmıştır. Bu bütçenin yüzde 15’ i olan 1 mil-yon 950 bin Euro karşılığı TL ulusal katkı payı olarak Hazine Müsteşar-lığı Ulusal Fon Hesabına aktarıla-caktır.

2017’de 599 bin 973 kedi-köpek aşılanmıştır

Muhabirimiz Gül Karagöz, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürü Muharrem Selçuk ile röportaj gerçekleştirdi

63

Page 64: İÇİNDEKİLER - Genç Bürokrat · gençlik kolları başkanlığı yaptım. 1994’te Sayın Cumhurbaşkanımı-zın aday olduğu büyükşehir se-çimlerinde sandık başkanıydım

İ R M P U S U L A TA S A R I M A J A N S I B A S I N Y A Y I N LT D . Ş T İ .

ABONE ÖDEME BİLGİLERİ

İRM PUSULA TASARIM AJANSI LTD. ŞTİ.

YAPI KREDİ BANKASI MEŞRUTİYET ŞUBESİ

ŞUBE KODU : 156

HESAP NO : 92362178

IBAN : TR41 0006 7010 0000 0092 3621 78

İLETİŞİM

Konur 2 Sokak 39 / 3 Kızılay/ANKARATel: 0.312 419 79 35 • Faks: 0.312 419 16 26E-Mail: [email protected]@pusulayayincilik.com

@GencBurokrat www.facebook.com/GencBurokrat

w w w . p u s u l a y a y i n c i l i k . c o m • w w w . g e n c b u r o k r a t . c o m

ABONELİK BİLGİLERiAdı-Soyadı:

Görevi:

Adres:

Tel/Faks:

Gsm:

Web:

Mail:

Abone Başlangıç Tarihi:

Abone Süresi: Abone TutarıAbone Adet::

*Bir yıllık 1(bir) adet abone bedeli 300 TL dir.

64