Upload
others
View
1
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 11, İstanbul 2013, 273-291.
Ö Z E T
Türkçenin uçsuz bucaksız mecaz dünyasını ustalıkla kullanan klasik Türk şairleri arasında Farsça bilmek önemli bir hüner sayılmaktaydı. Bu sebeple, hemen her şairin divanında Farsça şiir ya da beyit örneklerine rastlanmaktadır. Fuzûlî, Nef‘î, Yenişehirli Avnî gibi şairler işi Farsça divan/divançe oluşturmaya kadar götürürken, bazı şairler de Farsça şiir söyleme becerisini farklı nazım şekilleriyle yazdıkları az sayıdaki şiirle göstermiştir. Bu isimlerden biri de Klasik Türk Şiiri’nin sağlam temellere oturmasını sağlayan XV. yüzyıl şairi Necâtî Beg’dir. Aslen Edirneli olan Necâtî Beg, divan kâtipliği ve nişancılık gibi görevlerde bulunmuş, yazdığı şiirlerle döneminden günü-müze kadar dikkat çekmiş usta bir şairdir. Şairin Ali Nihad Tarlan tarafından neşredilen divanında
10 Farsça şiir vardır. Bu şiirlerin beşi gazel, üçü tarih manzumesi, dördü kıt’a, bir tanesi de müfred şeklindedir. Farklı kütüphanelerdeki divan yazmalarında da şairin tespit edebildiğimiz dört Farsça manzumesi daha vardır. Bu makalede, Ali Nihad Tarlan tarafından neşredilen Necâtî Beg Divanı’ndaki Farsça şiirler tercüme edilecek, şairin daha önce yayımlanmamış Farsça manzumeleri de tercüme edilerek ilim âleminin istifadesine sunulacaktır.
A B S T R A C T
For many classical Turkish poets masterfully employing metaphorical language in Turkish, the knowledge of Persian was also considered to be a significant talent. Therefore, almost every poet’s divan includes samples of Persian poetry or couplet. While some poets such as Fuzuli, Nef‘i, Yenişehirli Avni composed a set of divans completely in Persian, other poets showed their mastery of Persian poetry through a small number of poems poetized in different verse forms. One of these poets is Necati Beg (15th century) who laid the foundation of Classical Turkish poetry. Originally from Edirne, Necati Beg worked in several positions including as a clerk of diwan and vice chairman in divan, and was a highly prominent and skillful poet who produced timeless poems.
Divan of Necati Beg, which was published by Ali Nihad Tarlan, includes ten Persian poems. These include five ghazals, four qhitas, one couplet. In the divan manuscripts located in different libraries also includes four poems. This article presents the translations of the Persian poems in Divan of Necati Beg that was published by Ali Nihad Tarlan and contributes to the existing literature by introducing his four poems that has never been published.
A N A H T A R K E L İ M E L E R
Klasik Türk Şiiri, Necâtî Beg, Farsça, divan, tercüme.
K E Y W O R D S
Classical Turkish Poetry, Necati Beg, Persian, divan, translation.
Klasik Türk şiirinin XV. asrında yaşayan Necâtî Beg’in (ö. 1509) ha-
yatı hakkında başta tezkireler olmak üzere çeşitli kaynaklardan edinilen
birtakım bilgiler vardır.1 Tezkirelerde ve modern çalışmalarda anlatılan- * Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Sakarya ([email protected]). 1 Şâirin hayatı ve şiir anlayışı hakkında bkz. Ali Nihad Tarlan, Necati Beg Divanı, İstanbul: MEB Yay., 1997, XV-XXVIII; Bayram Ali Kaya, “Necâtî Bey”, DİA, c. 32, 477-478; Bayram Ali Kaya, “Necâtî Bey’in Şiir Anlayışı”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, S. 27, 143 - 218.
OZAN YILMAZ*
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri Necati Beg’s Persian Poems
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
274
lara göre asıl adı İsa olan Necâtî, Edirne’de yaşlı bir kadın tarafından
evlat edinildikten sonra, Sâilî adlı bir şairin elinde yetişti. Gençliğinde
Kastamonu’ya giden şair, yazdığı şiirlerle edebî mahfillerde ün kazan-
maya başladı. Fatih döneminde divan kâtipliği görevinde bulundu. II.
Bayezid’in de takdirini kazanınca, Şehzâde Abdullah zamanında divan
kâtipliği görevine devam etti. Bayezid’in diğer oğlu Şehzâde Mah-
mud’un Manisa sancağına tayin edilmesiyle, onunla birlikte giderek
nişancısı oldu. Ömrünün son yıllarını Vefa semtindeki evinde şiir ve
edebiyat sohbetleri düzenleyerek geçirdi. h. 25 Zilkade 914 / m. 17 Mart
1509 tarihinde vefat etti.
Necâtî Beg, Türkçe divanında Türkçeyi etkili ve akıcı bir biçimde
kullanan şiirleriyle edebiyat tarihinde hatırı sayılır bir yer edinmiştir.
Şair, özellikle şiiri atasözü ve deyimlerle süslemesi, teşbih, istiare ve
hüsn-i talil gibi edebî sanatları ustalıkla kullanması ve Türkçe ile aruz
veznini ahenk bakımından kesiştiren dehasıyla, sonraları Bâkî (ö. 1600)
ve Nedîm’le (ö. 1730) takip edilebilecek Türkçe şiir söyleyiş gücünün
büyüleyici örneklerini vermiştir. Necâtî’yi öteki şairlerden ayıran en
önemli özelliği ise üslubu olmuştur (Macit 2006: 33).
Necâtî, birçok divan şairinde görüldüğü üzere Farsça şiirler de ka-
leme almıştır. Yayımlanmış divanında yer alan on Farsça şiire bakıldı-
ğında, şairin zengin ve renkli hayalleri ifade ederken Farsçayı da ustalık-
la kullandığı anlaşılmaktadır.
Necâtî Beg Dîvânı’nın Tarlan Neşrindeki Farsça Şiirler
Şairin yayımlanmış divanında beş gazel, üçü tarih manzumesi ol-
mak üzere dört kıt’a ve 1 (bir) de müfred yer almaktadır (Tarlan 1997:
136, 555-557). Gazellerde muhteva aşk ve aşkın hallerine dair olmakla
birlikte, tarih manzumelerinin ikisinde II. Bayezid döneminde alınan
Kili ve Akkirman kalelerinin fetihlerine, diğerinde de aynı dönemde
yapılan bir kasrın inşasına tarih düşürülmüştür. Öncelikle bu manzume-
ler Türkçeye tercüme edilecektir.
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
275
Gazeliyyât-ı Fârsî
1 (Tarlan 1997: 555)
müfte‘ilün / mefâ‘ilün / müfte‘ilün / mefâ‘ilün
م تاب رااز بر اللھ دور کن سنبل نی
رخ بنما و تاب ده پنچۀ آفتاب را
Ez-ber-i lâle dûr kün sünbül-i nîm-tâb-râ
Ruh bü-nümâ vü tâb dih pençe-i âfitâb-râ
{Boynu bükük sünbülü, lalenin koynundan uzaklaştır. Yüzünü göster ve gü-
neşin bileğini bük}
من بھ درون بزم غم ساغر دیده پر زخون
کشد بھ دیگران جام شراب ناب را یار
Men be-derûn-ı bezm-i gam sâgar-ı dîde pür zi-hûn
Yâr keşed be-dîgerân câm-ı şarâb-ı nâb-râ
{Ben, gam meclisinin içindeyim, göz kadehi kanla dolu… Sevgili ise saf şarap
kadehini başkalarıyla çekmede…}
ی بوسۀخدمت زلف می کند دل زبرا
از دم شام می رسد تشنۀ روزه آب را
Hıdmet-i zülf mî küned dil zi-berây-ı bûse’î
Ez-dem-i şâm mî resed teşne-i rûze âb-râ
{Gönül, bir öpücük için saça hizmet ediyor. Oruç sebebiyle susayan, suya ak-
şam vakti ulaşır}
از لب جانفزای تو سر دھن شد آشکار
ل نگر کھ می دھد خاصیت شراب رالع
Ez-leb-i cân-fezâ-yı tü sırr-ı dehen şüd âşikâr
La‘l niger ki mî dihed hâsiyet-i şarâb-râ
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
276
{Senin ağzının sırrı, cana can katan dudağın sebebiyle açığa çıktı. Lal taşına
bak, şarap özelliği göstermekte….}
Lal taşının şarap etkisi göstermesinden kasıt, şarabın içenleri gevşe-
tip rahat konuşturması özelliğine göndermede bulunmaktır. Klasik Türk
şiirinde dudağın benzetildiği unsurlardan biri de lal taşıdır. Sevgilinin
cana can katan lal dudağının etkisiyle ağzının sırrının ortaya çıkması,
şair tarafından şarap özelliği göstermesi şeklinde açıklanmıştır. Çünkü
dudak şarap vasfına sahip olunca, bu özellik etkisiyle ağzın sırrı da or-
taya çıkacaktır.
عین دو چشم پر بال تا بھ کمند دلربا
بھر نجاتیء گدا بستھ کمر عتاب را
‘Ayn-ı dü çeşm pür-belâ tâ-be-kemend dil-rübâ
Behr-i Necâtî-i gedâ beste kemer ‘itâb-râ
{Sevgili, belayla dolu iki gözü ve kement gibi saçıyla, (belli ki) zavallı Necâtî’yi
azarlamaya niyetlenmiş}
2 (Tarlan 1997: 555)
fe‘ilâtün / mefâ‘ilün / fe‘ilün
بازم آن قامت روان آمد
ان درازیء عاشقان آمدج
Bâzem ân kâmet-i revân âmed
Cân-dırâzî-i ‘âşıkân âmed
{Yine yanıma, endamlı, âşıkların canına can katan (sevgili) geldi}
دلم از زلف تو گریخت بھ لب
چھ کند از بال بھ جان آمد
Dilem ez-zülf-i tü gürîht be-leb
Çi küned ez-belâ be-cân âmed
{Gönlüm, senin saçından dudağına kaçtı. Ne yapsın?! Beladan cana geldi}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
277
دلبرا ھمچو میم در عنبر
دھنت زیر خط نھان آمد
Dil-berâ hemçü mîm der-‘anber
Dehenet zîr-i hatt nihân âmed
{Ey dilber! Anber kelimesindeki mîm gibi, ağzın ayva tüyünün altına gizlendi}
Anber kelimesinde “mim” harfi yoktur. Ancak kelime Türkçede
söylenirken “amber” şeklinde telaffuz edilir. Şair anber kelimesinin ya-
zımında görülmeyen mim harfi gibi, sevgilinin mime benzer ağzının da
ayva tüyü altında gizli kaldığını ifade etmiştir.
کویت بھ سر دوم چو قلمگرد
ھم بدین پا اگر توان آمد
Gerd-i kûyet be-ser devem çü kalem
Hem bedîn pâ eger tüvân âmed
{Bu ayağın gücü yeterse, mahallenin tozu başta (olduğu halde) kalem gibi ko-
şayım}
Eskiden mektuplar yazıldığı zaman mürekkebin daha hızlı kuru-
ması için yazının üzerine toprak serpildiği malumdur. Bu beyitte de şâir
kendisini toprak serpilmiş bir kâğıt üzerinde hareket eden kaleme ben-
zeterek sözkonusu âdete gönderme yapmıştır.
تو کھ طفلی چھ دانی قدر جمال
کھ بھ دست تو رایگان آمد
Tü ki tıflî çi dânî kadr-i cemâl
Ki be-dest-i tü râyegân âmed
{Sen çocuksun, eline bedavadan geçen güzelliğin kıymetini ne bileceksin?!}
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
278
دوست شو خواجھ روی نیکورا
از نکویی کرا زیان آمد
Dûst şev hâce rûy-ı nîkû-râ
Ez-nikûyî ki-râ ziyân âmed
{Efendi! Güzel yüze dost ol! Güzellikten kime zarar geldi?!}
مکش ای غم دگر نجاتی را
کھ غالم شھ جھان آمد
Meküş ey gam diger Necâtî-râ
Ki gulâm-ı Şeh-i cihân âmed
{Ey gam! Necâtî’yi artık öldürme. Çünkü cihan padişahının kölesi oldu}
زیور تاج و تخت خان محمود
کھ جوان بخت و کامران آمد
Zîver-i tâc u taht Hân Mahmûd
Ki cüvân-baht u kâm-rân âmed
{Bahtı taze ve muradını süren Mahmud han, tac ve tahtın süsü geldi (oldu)}
آنکھ بر بام قصر اقبالش
ھندوی چرخ پاسبان آمد
Ân ki ber-bâm-ı kasr-ı ikbâleş
Hindû-yı çarh pâsbân âmed
{O, ikbâli sarayının çatısına feleğin hindusunun (Zuhal) bekçi olduğu (şehza-
de)dir}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
279
3 (Tarlan 1997: 555-556)
mef‘ûlü / mefâ‘îlü / mefâ‘îlü / fe‘ûlün
نی کز تو رسد بر دل چاکم ناوک ھر
نالھ کند بر سر خاکم نایی شود و
Her nâvek-i ney k’ez-tü resed ber-dil-i çâkem
Nâyî şeved ü nâle küned ber-ser-i hâkem
{Senden paramparça gönlüme gelen her kamış oku, bir ney olup mezarımın ba-
şında inler}
باز آی کھ شد بی تو مرا غنچھ و سوسن
این مایۀ دلتنگی و آن تیغ ھالکم
Bâz ây ki şüd bî-tü merâ gonca vü sûsen
În mâye-i dil-tengî vü ân tîg-ı helâkem
{Geri dön! Çünkü sensiz bana; gonca, gönül darlığı sebebi ve susam çiçeği,
ölüm kılıcı oldu}
تا باد فراقم ز در دوست نراند
از گریھ مدام آب زند دیده بھ خاکم
Tâ bâd-ı firâkem zi-der-i dûst ne-râned
Ez-girye müdâm âb zened dîde be-hâkem
{Ayrılık rüzgârı beni sevgilinin kapısından sürmedikçe göz, mezarım toprağı-
ma sürekli olarak gözyaşıyla su dökecek}
افزوده شود حسن گل از قطرۀ شبنم
دامن مکش از من کھ ھمان قطرۀ پاکم
Efzûde şeved hüsn-i gül ez-katre-i şebnem
Dâmen me-keş ez-men ki hemân katre-i pâkem
{Gülün güzelliği, çiy damlasıyla artar. Benden eteğini çekme, çünkü sadece
temiz bir damlayım}
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
280
سرسبز شود گلبن عشرت ز نجاتی
در باغ طرب گر بنشانند چو تاکم
Ser-sebz şeved gülbün-i ‘işret zi-Necâtî
Der-bâğ-ı tarab ger be-nişânend çü tâkem
{Beni üzüm asması gibi mutluluk bağına dikseler, Necatî sayesinde işretin gül
dalı tazelenir}
4 (Tarlan 1997: 556)
fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün
بستھ اند انگشت نی را ریسمان ارباب غم
تا بھ یاد دلبر آرد نالھارا دمبدم
Besteend engüşt-i ney-râ rîsmân erbâb-ı gam
Tâ be-yâd-ı dil-ber âred nâlehâ-râ dem-be-dem
{Gamlı kimseler, inleyişlerini her an sevgilinin aklına getirsin diye neyin par-
mağına ip bağlamışlar}
Neyin parmağına ip bağlamak tabiriyle kastedilen, dokuz boğum
olan neyin boğum yerlerine gümüş tel sarılması suretiyle çatlamasının
engellenmesidir (Pakalın 1993: II, 690). Şair, neyin boğumlarına bağlanan
bu telleri parmağa ip bağlamak gibi düşünmüştür. Bilindiği gibi parma-
ğa ip bağlamak, bir şeyi unutmamak için yapılan eski bir âdettir.
نیست تن این ھیئت باریک شخصی ناتوان
ر دل مجروح تار عنکبوتی بستھ امب
Nîst ten în hey’et-i bârîk şahsî nâ-tüvân
Ber-dil-i mecrûh târ-ı ‘ankebûtî besteem
{Bu güçsüz, zayıf kişinin ince görünüşü beden değildir. Yaralı gönle bir örüm-
cek ipi bağladım}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
281
باچنین صورت کھ دربتخانھ او روی آورد
شت بر دیوار ماند ھر صنماز تحیر پ Bâ-çünîn sûret ki der-büthâne û rûy âvered
Ez-tahayyür püşt ber-dîvâr mâned her sanem
{O, bu yüz güzelliğiyle görününce, puthanedeki her put hayretinden duvara
yaslanıp kalır}
خوانده ام از مصحف حسنت من سودازده
نون والقلمابرو و قد خرامان ترا Hândeem ez-mushaf-ı hüsnet men-i sevdâ-zede
Ebrû vü kadd-i hırâmân-ı türâ nûn ve’l-kalem2 {Sevdaya uğramış olan ben, güzelliğinin mushafında senin salınan boyunu ve
kaşını nûn ve’l-kalem olarak okudum}
محرم دزدان کند شبھای تار ازبھر آن
3 دل برد چشمت بیارئ دو زلف خم بخمMahrem-i düzdân küned şebhâ-yı târ ez-behr-i ân
Dil bered çeşmet be-yârî-i dü zülf-i ham-be-ham
{Karanlık geceler hırsızlara mahrem olduğu için, gözün kıvrım kıvrım iki saçı-
nın yardımıyla gönül götürür}
ی جز خمارای نجاتی از خم دوران ندید
گرچھ با جام شراب ناب گشتی متھم
Ey Necâtî ez-hum-ı devrân ne-dîdî cüz humâr
Gerçi bâ-câm-ı şarâb-ı nâb geştî müttehem {Ey Necâtî! Her ne kadar saf şarap kadehiyle suçlamalara maruz kalsan da fe-
lek fıçısından baş ağrısı dışında bir şey görmedin}
2 Nûn ve’l kalem: Nûna ve kaleme andolsun ki… Kur’ân-ı Kerîm, Kalem 68/1. 3 Tarlan neşrinde bulunmayan bu beyit, Süleymaniye Kütüphanesi Fatih 3883’te
kayıtlı Dîvân-ı Necâtî Beg içinde (248a) yer almaktadır.
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
282
5 (Tarlan 1997: 556)
mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / fe‘ûlün
ز سرو و نرگس جماش آن ماه
بماندم پای در گل چشم در راه
Zi-serv ü nergis-i cemmâş-ı ân mâh
Be-mândem pây-der-gil çeşm-der-râh
{O Ay’ın yerinde durmayan (oynak) nergisi (gözü) ve servisi (boyu) yüzünden
gözüm yolda, ayağım çamurda kaldım}
جھان مستمندی کھ برد ھوش
خرامد مست چون بیرون ز خرگاه
Cihân-ı müstmendî ki bered hûş
Hırâmed mest çün bîrûn zi-hargâh
{Kendini kaybetmiş zavallı dünya, başıboş gibi sarhoşça salınır}
از آن شد ھیئت نرگس الف ھی
روزه کشد آهکھ بھر عمر دو
Ez-ân şüd hey’et-i nergis elif hâ
Ki behr-i ‘ömr-i dü rûze keşed âh
{Nergisin görünüşünün elif ve he harfi olma sebebi, iki günlük ömür için âh
çekmesindendir}
چو گریان می شود این چشم خونبار
رقیبی را بھ پیش خود مده راه
Çü giryân mî şeved în çeşm-i hûn-bâr
Rakîbî-râ be-pîş-i hod me-dih râh
{Bu kan yağdıran göz, ağlamaya başlayacağı için bir rakibe dahi senin huzu-
runda yol verme}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
283
ز برق آه آتشناک اندیش
دمی یارا بران سگ را ز خرگاه
Zi-berk-i âh-ı âteşnâk endîş
Demî yârâ be-rân seg-râ zi-hargâh
{Ey sevgili! Ateşli ah şimşeğinden kork! Köpeği (rakibi) bir an olsun otağdan
kov}
Kıt’a 1 (Tarlan 1997: 556)
mef‘ûlü / fâ‘ilâtü / mefâ‘îlü / fâ‘ilün
اندر زمانھ مردم دانا بھ زیرگی
ده نوع کار می کند از روی اقتدار
Ender zamâne merdüm-i dânâ be-zîregî
Deh nev‘ kâr mî küned ez-rûy-ı iktidâr
{Dünyada bilgili adam, akılla muktedir olmak için on çeşit iş yapar}
بعد از ادای فرض خدا سنت رسول
مدح و ثنای دولت سلطان روزگار
Ba‘d ez-edâ-yı farz-ı Hudâ sünnet-i Resûl
Medh ü senâ-yı devlet-i Sultân-ı rûzgâr
{Allah’ın farzını ve Resul’ün sünnetini yerine getirdikten sonra, zaman sulta-
nının devleti övgüsü}
شطرنج و نرد و بحث کماالت نظم و نثر
ھزل ملیح و جام می و صحبت نگار
Şatranc u nerd ü bahs-i kemâlât-ı nazm u nesr
Hezl-i melîh ü câm-ı mey ü sohbet-i nigâr
{Satranç, tavla, nazmın mükemmeliyeti bahsi, nesir, hoş karşılanan eğlenceli
söz, şarap kadehi ve güzel sohbeti}
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
284
Kıt’a 2 (Târîh) (Tarlan 1997: 557)
mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / fe‘ûlün
کلی کو می دھد ز اوج بلندی
چراغ پاسبانش مھر را نور
Kili k’û mî dihed z’evc-i bülendî
Çerâğ-ı pâsbâneş mihr-râ nûr
{Bekçisi kandilinin yüksekten güneşe ışık verdiği Kili (Kalesi)…}
ز رای صاحب اعظم شده فتح
از آن تاریخ شد از رای دستور
Zi-rây-ı sâhib-i a‘zam şüde feth
Ez-ân târîh şüd ez-rây-ı düstûr (889 / 1484)
{sadrazamın fikriyle feth olduğu için tarih de “vezirin fikri”nden oldu}
Kıt’a 3 (Târîh) (Tarlan 1997: 557)
mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / fe‘ûlün
کلی و آق کرمن کز بروجش
بنای قصر گردون را کند قدح
Kili vü Akkirman k’ez-burûceş
Binâ-yı kasr-ı gerdûn-râ küned kadh
{Burçlarından felek sarayının binasını yeren Kili ve Akkirman…}
سؤالی کرده ام ز ارباب تاریخ
خرد این قلعھ ھارا می کند مدح
Su’âlî kerdeem z’erbâb-ı târîh
Hıred în kal‘ahâ-râ mî küned medh
{Tarihçilere, “Aklın övmekte olduğu bu kalelerin,}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
285
ز چھ شد فتح او گفت اھل تاریخ
ز یمن عدل سلطان ابوالفتح
Zi-çi şüd feth-i û güft ehl-i târîh
Zi-yümn-i ‘adl-i Sultân-ı Ebu’l-feth (889 / 1484)
{fethi nasıl oldu” diye sorunca: “Fetih babası padişahın adaleti bereketiyle (ol-
du) dediler}
Kıt’a 4 (Târîh) (Tarlan 1997: 557)
mef‘ûlü / mefâ‘ilün / fe‘ûlün
طالعی بینایوان بلند
افراشتھ ھمچو قصر قیصر
Eyvân-ı bülend-tâli‘î bîn
Efrâşte hemçü kasr-ı Kayser
{Talihi yüce eyvânı gör. Kayserin sarayı gibi dikilmiş}
تاریخ اورا شمار می کن
از خلد برین دو پایھ کمتر
Târîh-i û-râ şumâr mî kün
Ez-huld-ı berîn dü pâye kemter (894 ( 1488-89) {Onun tarihini hesapla. “Yüce cennet (huld-ı berîn)”ten iki derece daha az}
Müfred (Tarlan 1997: 136)
mefâ‘îlün / mefâ‘îlün / fe‘ûlün
دمی کھ آفیون رسد برجان مدمن
چنان یابد شفا کز شھد مؤمن
Demî k’âfyûn resed ber-cân-ı müdmin
Çünân yâbed şifâ k’ez şehd mü’min
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
286
{Afyon, sarhoş olan cana bir an ulaşınca, (can) tıpkı mümin baldan şifa bul-
muş gibi olur }
Necâtî Beg’in Yayımlanmamış Farsça Şiirleri
Necâtî Beg Divanı’nın muhtelif nüshalarında yer alan dört Farsça
şiir daha vardır. Ali Nihad Tarlan Hoca, bu şiirlerden biri hariç üçünü
görmüş ancak mevcut neşrine dahil etmemiştir. Bu tasarrufuyla ilgili
herhangi bir açıklama da yapmamıştır. Biz de bu şiirleri, Necâtî Beg Di-
vanı’nın beş farklı nüshasından hareketle Türkçeye çevirmeyi uygun
gördük. Çünkü nüshalardan İÜ TY 1755 numaralı nüsha Tarlan’ın metni
kurduğu nüshalardan biri olan Ü1 nüshası olmakla birlikte, burada yer
alan Farsça nazm metne dahil edilmemiştir. Yine Tarlan’ın gördüğü
Süleymaniye Kütüphanesi Fatih 3883 numaralı nüshadaki iki Farsça şiir
Tarlan tarafından hiçbir sebep gösterilmeksizin neşre alınmamıştır. Mic-
higan Ünv. nüshasındaki on beyitlik şiir ise tespit edebildiğimiz nüsha-
ların hiçbirinde yoktur.
Aşağıdaki Farsça manzume, Michigan Ünv. Türkçe Yazmaları ara-
sında yer alan Dîvân-ı Necâtî Beg’in 50b - 51a varakları arasında, “Kaside-
ler” bölümünde yer almaktadır. Nüshanın istinsah tarihi h. 7 Şaban 989
/ m. 6 Eylül 1581’dir. On beyitlik manzumede, aşkın bir kuş şeklinde
dünyaya inmesi çeşitli temsiller aracılığıyla anlatılmış, aşkın kendisi
övülmüştür.
Kasîde
mef‘ûlü / mefâ‘ilün / fe‘ûlün
آن مرغ بلند آشیانھ
چون گرد ھوای دام و دانھ
Ân murg-ı bülend-âşiyâne
Çün kerd hevâ-yı dâm u dâne
{O yükseklerde yuva yapan kuş, avlanmaya heves ettiği için,}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
287
پرواز گرفت و گشت ظاھر
از سایۀ پر او زمانھ
Pervâz girift ü geşt zâhir
Ez-sâye-i perr-i û zamâne
{uçmaya başladı ve kanadının gölgesinden felek göründü}
مرغی کھ دو کون سایۀ اوست
در سایۀ خویش کرد خانھ
Murgî ki dü kevn sâye-i ûst
Der-sâye-i hîş kerd hâne
{İki âlemin gölgesinde olduğu bir kuş… Kendi gölgesinde yuva yaptı}
مرغ دل ما زھر دو عالم
اندر پر او گرفت النھ
Murg-ı dil-i mâ zi-her dü ‘âlem
Ender per-i û girift lâne
{Bizim gönül kuşumuz her iki âlemde de onun kanadında yuva yaptı}
آن مرغ شگرف ذات عشقست
بی مثل و مقدس یگانھ
Ân murg-ı şigerf zât-ı ‘aşkest
Bî-misl ü mukaddes-i yegâne
{O muhteşem kuş tek, kutsal ve benzersiz olan aşkın ta kendisidir}
اوراست نعوت بی نھایت
اوراست صفات بی کرانھ
Û-râ-st nu‘ût-ı bî-nihâyet
Û-râ-st sıfât-ı bî-kerâne
{Sonsuz övgüler onadır, sınırsız vasıflar onadır}
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
288
ت کھ ھر زمان زموجشبحریس
صد بحر دکر شود روانھ
Bahrî-st ki her zamân zi-mevceş
Sad bahr-i diger şeved revâne
{O, dalgasından her zaman yüz başka denizin akıp gittiği bir denizdir}
با عشق ھمیشھ عشق بازد
با خویشتن است جاودانھ
Bâ-‘aşk hemîşe ‘aşk bâzed
Bâ-hîşten-est câvidâne
{Aşk oyunu daima aşkladır. Sonsuzluk, kendisiyledir}
معشوقھ و عشق و عاشق آمد
آیینھ و روی و زلف و شانھ
Ma‘şûka vü ‘aşk u ‘âşık âmed
Âyîne vü rûy u zülf ü şâne
{Sevgili, âşık ve aşk; ayna ve yüz, saç ve tarak geldi (oldu)". (Yani birbirlerini
tamamlarlar)}
بر صورت خویش گشتھ عاشق
بر غیر نھاده صد بھانھ
Ber-sûret-i hîş geşte ‘âşık
Ber-gayr nihâde sad bahâne
{Kendi yüzüne âşık olmuş. Başkalarına yüz bahane koymuş}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
289
Aşağıdaki nazım, Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonu
3883’teki Dîvân-ı Necâtî Beg içerisinde (248a) yer alır. Nüshanın istinsah
tarihi belli değildir.
Nazm
fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün
می کند ویران اساس زھد را جام شراب
چون نماز صبحگاھی از طلوع آفتاب
سر نھ پیچم از سواد نامۀ اعمال اگر
عقد زلف یار باشد در کفم روز حساب
Mî küned vîrân esâs-ı zühd-râ câm-ı şarâb
Çün namâz-ı subhgâhî ez-tulû‘-ı âfitâb
Ser ne pîçem ez-sevâd-ı nâme-i a‘mâl eger
‘Ikd-ı zülf-i yâr bâşed der-kefem rûz-ı hisâb
{Şarap kadehi, güneş doğarken kılınan sabah namazı gibi zühdü temelinden
yıkar. Eğer sevgilinin saçı düğümü, kıyamet günü avucumda olursa amel defteri-
min karalığından baş kaldıramam}
Aşağıdaki nazım, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado
Yazmaları 45 numarada kayıtlı Dîvân-ı Necâtî Beg içinde (57b) yer alır.
Nüshanın istinsah tarihi h. 5 Receb 951 / m. 22 Eylül 1544’tür. Aynı şiir
İÜ Türkçe Yazmalar 1755 numarada kayıtlı Dîvân-ı Necâtî Beg (177a),
Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonu 3883’te kayıtlı Dîvân-ı
Necâtî Beg (248b), Fransa Milli Kütüphanesi Turc 281 numarada kayıtlı
Dîvân-ı Necâtî Beg’de de (63b) de yer alır. İÜ Türkçe Yazmalar 1755’te
kayıtlı nüshanın istinsah tarihi h. 894 / m. 1488-89, Fransa Milli Kütüp-
hanesi’nde kayıtlı nüshanın istinsah tarihi h. 968 / m. 1561’dir. Dört
nüshada birden bu şiirin var olması, şiirin Necâtî’ye ait olduğunu göste-
rir.
● D İ V A N E D E B İ Y A T I A R A Ş T I R M A L A R I D E R G İ S İ
290
Nazm
mef‘ûlü / fâ‘ilâtü / mefâ‘îlü / fâ‘ilün
ای دیدن جمال تو ھر روز عید ما
رویت نشان دولت بخت سعید ما
مقصود ما زعید بود دیدن رخت
بی دیدن رخت نبود عید عید ما
Ey dîden-i cemâl-i tü her rûz ‘îd-i mâ
Rûyet nişân-ı devlet-i baht-ı sa‘îd-i mâ
Maksûd-ı mâ zi-‘îd büved dîden-i ruhet
Bî-dîden-i ruhet nebüved ‘îd ‘îd-i mâ
{Ey yüzünü görmenin her gün bayramımız olduğu (sevgili)! Yüzün bizim
kutlu bahtımızın devlet nişanıdır. Bayramdan kastımız yüzünü görmektir. Yüzünü
görmeksizin olan bayram, bizim bayramımız olmaz}
Aşağıdaki müfred ise Süleymaniye Kütüphanesi Fatih Koleksiyonu
3883’teki Dîvân-ı Necâtî Beg’de (257a) yer alır.
Müfred
fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilâtün / fâ‘ilün
ای ز زلفت دمبدم گشتھ پریشان حال من
اعمال من من گنھکارم دو زلفت نامۀ
Ey zi-zülfet dem-be-dem geşte perîşân hâl-i men
Men günehkârem dü zülfet nâme-i a‘mâl-i men
{Ey saçından hâlimin her an perişan olduğu (sevgili)! Ben günahkârım, benim
amel defterim iki (bölük) saçındır}
Necâtî Beg’in Farsça Şiirleri ●
291
Sonuç
Daha önce yayımlanmamış manzumelerle birlikte Necâtî Beg diva-
nında 14 (on dört) Farsça şiir vardır. Bu şiirlerin Necâtî Beg’e aidiyeti
hususunda elimizdeki en önemli delil, şairin diğer şiirleriyle iç içe olma-
sıdır. Tespit ettiğimiz nüshalardaki bütün şiirler Necâtî Beg’e ait oldu-
ğuna göre, bu şiirlerin ona ait olmaması için hiçbir sebep yoktur. Her ne
kadar bu az sayıdaki Farsça şiir üzerinden üslup ve söyleyişe dair kesin
hükümler vermek mümkün değilse de söyleyiş sadeliği görülen bu ör-
nekleri Necâtî tarzından ayrı tutmak mümkün değildir. Şair, bu şiirle-
rinde de Klasik Türk Şiiri estetiğini yakalamış, aşka ve sevgiliye dair
hayallerini Farsçanın imkânlarından yararlanarak dile getirmiştir. O,
Farsça şiirlerinde de hünerini göstermiş, kıvrak zekâsını sözle ete kemi-
ğe büründürmeyi başarmıştır.
Kaynaklar
Dîvân-ı Necâtî Beg, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Şevket Rado Yazmaları
45, 173 vr.
Dîvân-ı Necâtî Beg, Fransa Milli Kütüphanesi Turc 281, 230 vr.
Dîvân-ı Necâtî Beg, Michigan Ünv. Türkçe Yazmalar 403, 219 vr.
Dîvân-ı Necâtî Beg, Süleymaniye Kütüphanesi Fatih 3883, 258 vr.
Dîvân-ı Necâtî Beg, İstanbul Üniversitesi TY 1755, 179 vr.
MACİT, Muhsin (2006), “Şiir: İlk Klasik Dönem (1453-1600)”, Türk Edebiyatı
Tarihi, 4 cilt (c. 2), İstanbul: Kültür Bakanlığı Yay.
PAKALIN, Mehmed Zeki (1993), Osmanlı Tarih Terimleri ve Deyimleri
Sözlüğü, 3 cilt (c. II), İstanbul: MEB Yay.
TARLAN, Ali Nihad (1997), Necati Beg Divanı, İstanbul: MEB Yay.