Upload
sheryl
View
103
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
OFTALMİK PREPARATLAR. Farmasötik Teknoloji III 2013. Gözün görme yeteneğinin ortaya çıkmasında göz küresini oluşturan yapılar farklı roller oynar. - PowerPoint PPT Presentation
Citation preview
OFTALMİK PREPARATLAR
Farmasötik Teknoloji III2013
1
Gözün görme yeteneğinin ortaya çıkmasında göz küresini
oluşturan yapılar farklı roller oynar
Herhangi bir cisme baktığımızda, o cisimden gelen ışınlar
kornea, lens ve vitreus tabakalarında kırılıma uğrayarak
retina tabakasının merkezindeki makula bölgesine düşer
Görüntünün net ve keskin olabilmesi için tüm ışınların
retinanın önünde ya da arkasında değil tam üzerinde
odaklanması gereklidir
2
4
Cismin retinada oluşan görüntüsü baş aşağı pozisyondadır.
Retina tabakasında oluşan görüntü elektrik uyarılarına
çevrilerek optik sinir aracılığıyla beyine iletilir. Beyinde, iletilen
elektrik uyarıları algılanarak görme fonksiyonu ortaya çıkar.
Cismin beyinde oluşan görüntüsü normaldeki düz pozisyonuna
döndürülmüş durumdadır
5
Göz küresini bir fotoğraf makinesi gibi düşünebiliriz. Bir fotoğraf
makinesinde görüntünün oluşabilmesi için merceğe ve filme
ihtiyaç olduğu gibi göz küresinde de ışığı kırmak ve odaklamak
için bir merceğe (kornea, lens, vitreus), ve görüntünün üzerine
odaklanması için de bir filme (retina) ihtiyaç vardır. Bu
bölümlerden herhangi biri bozuksa sonuçta bulanık bir fotoğraf
elde edilir. Fotoğraf makinesindeki filmin görevini üstlenen
retinaya düşen görüntüler beyinde yapılan film banyosu sonucu
görebileceğimiz hale gelir. Makula (sarı nokta) retinanın
merkezinde bulunan en hassas bölgesidir. Gözümüzü
doğrulttuğumuz esas nesnenin görüntüsü makulaya düşer
6
GÖZ HASTALIKLARI
7
Göz pek çok hastalıktan etkilenmektedir. Bu hastalıkların
bazılarının belirtileri çok belirgin olmamakta ve bu nedenle
teşhisleri de zor olabilmektedir
Göz yüzeyine etkin madde iki amaçla uygulanır
Göz kapağında ve gözün yüzeyinde oluşan en yaygın
rahatsızlıklardan konjunktivit, blefarit (gözkapaklarının
iltihabı), keratit (kornea iltihabı) gibi rahatsızlıkların
tedavisinde
Glokom (göz içi basıncın artması ile belirgin körlüğe kadar
uzanan göz rahatsızlığı) veya uveit (uvea iltihabı) gibi
korneada oluşan rahatsızlıkların intraoküler tedavisinde8
Blefarit (göz kapak kenarı iltihabı), enfeksiyon,
hordeolum (göz kapağı kenarındaki yağ bezlerinin
iltihabı, arpacık) gözün yüzeyinde oluşan en yaygın
rahatsızlıklardır
9
Konjunktivadaki ve prekorneal bölgedeki önemli rahatsızlıklar
ise kuru göz sendromu, alerjik, bakteriyel veya viral
konjunktivit, sub-konjektivit hemorrhage (kanama), herpes
simplex ve dakriyosistittir (gözyaşı kesesi iltihabı)
10
Korneal bölgede bakteriyel veya viral patojenlere bağlı
olarak oluşan yanma hissi (keratitis), stromal ödem ve
ülser, epitelyal kabarcıklar ve şeffaf olan kornea da kan
damarlarının oluşması gibi rahatsızlıklar
Göz enfeksiyonları bakteri, mantar, virüs kaynaklı
olabilmektedir
Keratitis
11
Kornea enfeksiyonları, kornea merkezinde ve periferde
oluşabilen korneal ülser ile sonuçlanabilmektedir
Korneal ülser
12
Viral retinit (viral retina iltihabı), proliferatif vitreoretinopathy
(mercek ile arka göz duvarı arasındaki boşluğu dolduran pelte
kıvamında saydam sıvı olan camsı cisimde görülen değişiklik)
Retinitis pigmentosa (periferal görüşün kaybolması ve gece
körlüğü ile karakterize olan bir hastalık) ve moleküler
dejenerasyon vitreoretinal hastalıklar arasında sayılmaktadır
Vitreoretinal hastalıklar
13
Glokom (göz içi basıncın artması) ve katarakt (merceklerin
şeffaflığını kaybetmesi) göz içi ile ilgili olan rahatsızlıklardır
14
Görme ile ilgili olan durumlarda kornea ve merceklerle ilgili
olan rahatsızlıklar çoğu zaman gözlük ile düzeltilmektedir
15
MİYOPİ
Miyopide esas olarak uzağı net görememe söz konusudur
Buna karşın yakındaki cisimler genellikle iyi görülür
Miyopi, baktığımız cisimden gelen ışınların retinanın tam
üzerinde değil önünde odaklanması sonucu oluşur
Sonuçta, retinada baktığımız uzaktaki cismin bulanık bir
görüntüsü oluşur
Toplumun ortalama % 30'unda bulunan bir kırma kusurudur
16
Göz küresinin ön-arka uzunluğunun normalden daha uzun
olması ya da gelen ışınların kornea, lens ve vitreusta
normalden fazla kırılması sonucu ortaya çıkabilir
Bir gözün miyopi derecesi ne kadar yüksekse net görebilme
uzaklığı da o kadar düşüktür
Yani, yüksek miyop bir göz gözlüksüz ancak çok yakından
net görebilir 17
Yaş ilerledikçe miyopinin bir miktar gerileyebilmesi mümkün
olmakla birlikte yaygın kanının aksine miyopiden zamanla
tamamen kurtulmak ve uzağı gözlüksüz net görebilmek
beklenen bir durum değildir
Buna karşın özellikle düşük dereceli miyopiye sahip bazı
kişiler 45 yaş üzerinde okuma gözlüğü kullanmaktan
kurtulabilir ve sadece uzak için gözlük kullanmaya devam
ederken yaşıtlarından farklı olarak gözlüksüz okuyabilme
avantajına sahip olabilirler
18
HİPERMETROPİ
Hipermetropide esas olarak yakını görememe söz konusudur
Ancak yaygın kanının aksine hipermetropide uzak görme de
tamamen normal değildir
Hipermetroplar küçük yaşlarda uzağı görmede zorluk çekmeseler
de (hipermetropinin derecesi çok yüksek değilse), yaşın
ilerlemesiyle birlikte uzağı da net görmekte zorlanmaya başlarlar
Hipermetropi, baktığımız cisimden gelen ışınların retinanın tam
üzerinde değil arkasında odaklanması sonucu oluşur
Sonuçta, retinada cismin bulanık bir görüntüsü oluşur
Toplumun ortalama % 25'inde görülen bir kırma kusurudur19
ASTİGMATİZM Astigmatizm uzak ve yakın görmede bulanıklığa yol açar;
düzenli (basit, bileşik, karışık) ve düzensiz tipleri mevcuttur
Düzenli astigmatizm göze gelen ışınların retinanın tam
üzerinde bir noktada değil retinanın önünde ya da arkasında
birden fazla noktada odaklanması sonucu oluşur
Astigmatizm en sık görülen kırma kusurudur ve gözlerin
büyük bir çoğunluğunda değişen derecelerde bulunur
20
Kornea yüzeyinin tam küresel şekilli olmaması, bir
eksende diğerinden daha farklı eğimde olması
durumundan kaynaklanır
Sonuçta, retina üzerinde oluşan görüntü simetrik değildir,
şekil bozukluğu vardır
Astigmatizm miyoplarda ve hipermetroplarda bulunabilir
21
Düşük dereceli astigmatizmi olanlar kırma kusurunun farkında
olmayabilir ya da hafif bulanık görme şikayeti tarifleyebilir
Daha yüksek derecede astigmatizmi olanlarda ise baş ağrısı,
bulanık görme ve şekilleri bozuk görme sıklıkla
karşılaşılabilen şikayetlerdir
22
PRESBİYOPİ (yaşa bağlı okuma güçlüğü)
Yaşın ilerlemesiyle birlikte göz küresinin içinde bulunan göz
merceğinin yakın cisimlere odaklanabilme yeteneği giderek
zayıflar
23
Presbiyopi (yaşa bağlı okuma güçlüğü)
Bu yakına odaklanamama ve dolayısıyla yakını görememe
problemi genellikle 40 yaşın üzerinde belirgin hale gelir
Presbiyopi olarak adlandırılan ve yaşa bağlı olarak normalde
her gözde oluşması beklenen bu kırma kusuru düşük miyopisi
olanlar dışında her göz için yakın gözlüğü ya da okuma
gözlüğü kullanımını gerektirir
24
GÖZ ANATOMİSİ VE
ETKİN MADDE ABSORPSİYONU
25
Göz anatomisi ve etkin madde absorpsiyonu
Göz, göz küresi ile onu çevreleyen, tutan, koruyan hareket
etmesini sağlayan ve göz yaşı üreten ikincil organlardan
oluşur
Göz küresinin en dıştaki koruyucu bölümü sklera (göz akı)
ön bölümde saydam korneaya dönüşür
26
27
Göz anatomisi ve etkin madde absorpsiyonu
Kornea 0.5-1 mm kalınlıkta olup, başlıca üç tabakadan
oluşmuştur
dışta lipofilik epitelyum
ortada hidrofilik stroma
içte lipofilik endotelyum vardır
28
Stroma tabakası korneanın % 90’ nını oluşturur ve % 85 su
içerir
Son tabaka endotelyum gözün iç kısmına bakar ve epitel
tabakası gibi stromadan daha fazla lipoidal yapı gösterir
Kornea için aktif su pompası görevini görür (aköz hümör’e
olan teması ile) ve korneanın hidratasyon/dehidratasyon
işleminin % 75’ini üstlenmiştir
Hücrelerarası boşlukları geniş olduğu için porlu bir yapı
gösterir
Göz anatomisi ve etkin madde absorpsiyonu
29
Kornea
30
OFTALMİK PREPARATLAR
31
Oftalmik Preparatlar
Göz Damlaları (Ocula Guttae, Collyria)
Göz Suları - Göz Banyoları – Göz Solüsyonları
Oküler losyonlar Oküler merhemler Oküler enjeksiyonlar Oküler süspansiyonlar Oküler jeller Kullanılacağı zaman sulandırılan tozlar Oküler insertler
32
Oftalmik Preparatlar
Gözün yüzeyinde etkili olanlar
Hem yüzeyde hem de gözün iç bölgelerinde etkili
olanlar
Sistemik etki amacıyla kullanılanlar
33
Çözelti, süspansiyon ve merhem şeklinde hazırlanan
formülasyonlardan en çok kullanılan sistemler çözeltilerdir
Çözeltilerin en önemli sakıncaları gözde tutunma
sürelerinin çok kısa olmasıdır
Topikal uygulanan oküler etkin madde taşıyıcı sistemler
genellikle istenilen etkiyi sağlayamayan sistemler olarak
kabul edilmektedir
34
35
Göz Preparatları
Steril
İzohidrik
İzotonik
özellikte hazırlanmaları
gerekir
36
Oftalmik preparatlar;
İritis (iris iltihabı)
Keratit (Kornea iltihabı)
Blefarit (göz kapak kenarı iltihabı)
Arpacık (kapak yağ bezleri iltihabı ve tıkanması)
Glokom (göz içi basıncının – göz tansiyonunun
artması)
Katarakt (mercek bulanıklığı)
Konjunktivit (konjunktiva iltihabı)
gibi göz hastalıklarında kullanılmaktadır37
Oküler ilaçların sitemik etki göstermesi;
Gözün konjunktiva tabakasından ilacın emilmesi (kapiller
damarlar)
Ayrıca nasolacrimal (burun ve göz yaşı kanalları) kanal
vasıtasıyla ilacın burun ve farenks yoluna yayılması
böylece yutulması
Bölgedeki kapiller damarlarca absorbe edilerek dolaşıma
geçmesi şeklinde izah edilebilir
38
OKÜLER UYGULAMALAR
39
Oküler uygulamalar
TOPİKAL UYGULAMA
Göz yüzeyinin ve gözün iç kısımlarının tedavisinde
etkin maddeler topikal yoldan uygulanarak
kullanılmaktadır
Gözün arteriyör kısmını ilgilendiren pek çok patolojik
durumun tedavisinde topik kullanım diğer yollara
tercih edilen yoldur40
Bunun başlıca iki nedeni, uygulama kolaylığı ve
sistemik uygulamaya kıyasla daha yüksek etkin
madde konsantrasyonunun sağlanmasıdır
Topikal uygulanan etkin madde taşıyıcı sistemler
arasında çözeltiler, emülsiyonlar, süspansiyonlar,
merhemler, çözünebilir jeller, katı (hidrofilik) insertler,
etkin madde yüklenmiş hidrofilik kontakt lensler ve
kontrollü salım sistemleri yer alır
Oküler uygulamalar Topikal Uygulama
41
Topikal uygulanan etkin maddelerin intraoküler
emilimleri korneal yoldan gerçekleşebildiği gibi
non korneal yoldan da emilim olabilmekte ve
daha sonra, etkin madde konjunktiva ve
skleradan geçiş yaparak gözün daha iç
kısımlarına ulaşmaktadır
Oküler uygulamalar
42
PERİOKÜLER ENJEKSİYON
Perioküler enjeksiyonlar “Tenon Kapsülü” olarak
adlandırılan bölgenin altından gerçekleştirilmektedir
Enjeksiyon öncesinde göz topikal veya lokal olarak
anestezi edilir
Oküler uygulamalar
43
Enjeksiyon ardından etkin madde skleradan geçerek
basit difüzyon yoluyla gözün iç kısımlarına
geçmektedir
Perioküler enjeksiyonlar daha çok topikal emilimi
olmayan etkin maddeler için ve gözün anterior
kısmındaki çok ciddi durumlarda kullanılan antibiyotik
ve antiviral ilaçların uygulanmasında uygun bir
uygulama yolu olmaktadır
Oküler uygulamalar Perioküler Uygulama
44
İNTRAOKÜLER UYGULAMA
İntraoküler enjeksiyonlar intrakameral olabildiği gibi
intravitreal de olabilmektedir
Oküler uygulamalar
45
Aköz humör’e yapılan enjeksiyonlar intrakameral
enjeksiyonlara tercih edilmektedir
Göz yuvarlağının hasar gördüğü çok ciddi
durumlarda kullanılan uygulama yoludur
Intravitreal uygulamanın kabul görmesine karşın
retinaya olan toksik etki üstesinden gelinmesi
gereken önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır
Oküler uygulamalar İntraoküler Uygulama
46
SİSTEMİK UYGULAMA
Sistemik uygulanan etkin maddelerin gözdeki
konsantrasyonu, serum ve göz dokuları arasındaki
ve kan-göz engellerinin karakteristiklerine bağlı
olarak değişen bir durumdur
Oküler uygulamalar
47
Kan-göz engeli etkin maddenin sistemik
emiliminde etkili bir lipidik engeldir
Bu nedenle sistemik uygulama, vücudun yüksek
dozda etkin maddeye maruz kalması ve bunun
sonucunda oluşan istenmeyen yan etkiler ve
toksisite nedeniyle çok tercih edilmeyen bir yol
olarak karşımıza çıkmaktadır
Oküler uygulamalar Sistemik Uygulama
48
İYONTOFOREZ
İyontoforez, iyonize moleküllerin intraoküler dokulara
elektriksel kuvvetler yardımıyla hareketleri
sonucunda gerçekleştirilen bir uygulama tekniğidir
Transkorneal ve transskleral olmak üzere iki tip
iyontoforez yöntemi vardır
Oküler uygulamalar
49
Farklı elektriksel potansiyellerin uygulanması ile
etkin maddenin göze difüzyonunda epitel bariyerin
olmasına karşın farklı sonuçlar elde edilebilmektedir
Bu yöntem daha çok antibiyotiklerin uygulanmasında
kullanılmaktadır
Oküler uygulamalar İyontoforez
50
Transskleral iyontoforez
51
Gözde yüksek etkin madde konsantrasyonu
gerektiren patolojik durumlarda bu yöntemden yarar
sağlanabilmektedir
Yanma ve yara oluşturabilmesi ve tekrarlanan
uygulamalar arasında difüze olan etkin madde
miktarındaki farklılıklar sistemin belirlenen yan
etkilerini oluşturmaktadır
Oküler uygulamalar İyontoforez
52
RETROBULBAR ENJEKSİYON
Göz küresinin posterior bölgesindeki yanma
durumlarında alt göz kapağı altındaki kas içine
yapılan enjeksiyondur
Daha çok anesteziklerin veya kortikosteroidlerin
uygulanması gereken ciddi durumlarda kullanılan,
diğer yöntemlere kıyasla çok nadir tercih edilen bir
yöntemdir
Oküler uygulamalar
53
Retrobulbar enjeksiyon
54
Oküler Uygulamalarda Etkin Madde Dispozisyonu
Göze etkin maddelerin topik olarak uygulanmalarında doku
bariyerlerinin ve sıvı drenajının göz önüne alınması
gerekmektedir
Etkin bir oftalmik formülasyonun hazırlanmasında, etkin madde
dispozisyonunu etkileyen prekorneal etmenlerin, korneal
penetrasyon karakteristiklerinin ve aköz humor ve iris-clinary
yapının etkin madde dispozisyonunun ve metabolizasyonunun
bilinmesi gerekmektedir
55
Prekorneal Bölgedeki Dispozisyon
Topikal uygulamanın ardından intraoküler
dokulara etkin maddenin difüzyonunda prekorneal
bölgedeki kinetikler belirleyici rol oynarlar
Topik olarak uygulanan etkin maddenin
konsantrasyonu
Prekorneal bölgedeki yer değiştirdiği gözyaşı
hacminin drenajına56
Precorneal Bölgedeki Dispozisyon
Gözyaşı üretimine ve gözyaşı sirkülasyonu
Etkin madde protein etkileşimine (protein
bağlanması)
Gözyaşı buharlaşmasına
Verimli olmayan konjunktival emilime ve verimli
korneal emilime bağlı olarak değişmektedir
57
Göz çıkmazında (cul-de-sac) tutulan gözyaşı miktarı
normal şartlarda 8µl’dir. Ancak göz kırpması durduğunda
bu değer 30µl’ye kadar çıkabilmektedir
Göz kırpmaya başladığında göz sadece 10µl gözyaşını
tutabilmektedir Gözyaşının fizyolojik pH’sı 7,2-7.4’tür.
Gözyaşı lakrimal bezlerden dakikada yaklaşık 1.5ml.dak-1
oranında üretilir ve normal fizyolojik durumlarda
konjunktiva üzerinde boşaltılır. Üst göz kapağı yardımıyla
her dakikada yaklaşık %16’lık bir kısmı devreder. Göz
kırpması gerçekleştiğinde, her kırpma sırasında yaklaşık
2µl gözyaşı nazolakrimal kanala geçer 58
Etkin madde çözeltisi prekorneal alana uygulandığında
etkin maddenin büyük bir bölümü refleks drenajına bağlı
olarak göz kapakları kenarından kaybedilerek yanaklara
akmaktadır.
Bu nedenle oküler uygulanan bir etkin madde için
biyoyararlanım %10’dan az olmaktadır
Dikkat edilmesi gereken başka bir konu ise etkin
maddenin proteinlerle olan etkileşimidir (lakrimal sıvı
toplam %0.7 protein ve %0.4 albumin içerir)
59
Konjunktival Emilim
Konjunktiva çok katmanlı epitelyum ile kaplı bağ
dokudan oluşan bir mebrandır
Gözün çevresini saran konjunktiva “bulbar konjunktiva”,
üst ve alt göz kapağının iç kısmını kaplayan kısmı
“palpebral konjunktiva” olarak adlandırılır
Konjunktival emilim prekorneal biyoyararlanımı
etkileyen en önemli etkenlerden biridir
Kornea ile karşılaştırıldığında konjunktival emilim bu
bölgenin yüksek vaskülaritesine rağmen göz ardı
edilebilecek kadar düşüktür60
Konjunktival Emilim
Beta adrenerjik blokör olan timolol için, kornea ile
karşılaştırıldığında konjunktiva ve sklera’dan emilim çok
belirgindir
Toksikolojik özellikler dikkate alındığında, etkin
maddelerin sistemik dolaşıma geçişindeki en önemli yol
olan korneal yoldan çok düşük oranlarda emilen etkin
maddelerin konjunktivadan gerçekleşen verimsiz
emilimlerinin büyük bir dikkat gerektirdiği görülmektedir
61
KORNEA’NIN ETKİN MADDE
DİSPOZİSYONUNDAKİ ROLÜ
Prekorneal alanda korneadan etkin madde
emilimi,
Kornea ile etkin maddenin temas süresine
Prekorneal gözyaşı dinamiklerine
Korneal epitelin geçirgenliğine
bağlı olarak değişmektedir 62
Kornea anatomik olarak üç tabakadan oluşmaktadır
Yüksek lipofilik yapı gösteren epitel tabaka
Hidrofilik yapıdaki stromal tabaka
Düşük lipofilik yapı gösteren endotel tabaka
Kornea’nın Etkin Madde Dispozisyonundaki Rolü
63
Kornea’nın Etkin Madde Dispozisyonundaki Rolü
İki fazlı çözünme karakteristikleri ile kornea bir engel
olmasının yanı sıra etkin madde deposu olarak da
davranmaktadır. Korneal etkin madde emilimi için
uygun dağılım katsayısı nedeniyle lipofilik etkin
maddelerin tercih edildiğini göstermektedir
Etkin maddenin hidrofilik stromal tabakadan difüze
olabilmesi için maddenin suda uygun bir çözünürlüğe
sahip olması gerekmektedir64
Kornea’nın Etkin Madde Dispozisyonundaki Rolü
Etkin maddelerin korneadan emilimleri iki şekilde olmaktadır,
transselüler (hücre içi) ve paraselüler (hücreler arası)
Topikal uygulanan etkin maddelerin çoğu transselüler yol ile
korneadan emilmektedir ve bu emilim etkin maddenin
lipofilitesine, pKa değerine ve bazı durumlarda moleküler
büyüklüğüne bağlı olarak değişmektedir
Prekorneal bölgede topik olarak uygulanan etkin maddelerin
emilerek aköz humör’e geçişi korneadan olmaktadır
65
GÖZE UYGULANACAK PREPARATLARDA ARANAN
ÖZELLİKLER
66
Göze uygulanacak preparatlarda aranan özellikler
ViskoziteGöz sıvısının viskozitesi 10.2 cps’dır. Bu preparatlara
viskozluk vermek için MC, HPMC, HC, PVP, PVA, gibi
polimerler %0.5-2 oranında kullanılabililer İzohidriGözyaşı pH’sı 7.2-7.8’dir (7.4) ve bu değer dışındaki
pH’ları gözün tamponlama yeteneği vardır. Preparatın
göze uygulanması, göz yaşı akışını stimüle eder ve göz
yaşının tampon özelliği ile, hidrojen veya hidroksil
iyonlarının fazlası süratle nötralize olur67
İzotoni
Oftalmik çözeltiler izotonik olmalıdır. Gözyaşının osmotik
basıncı kan ve hücre sıvılarının osmotik basıncına eşittir.
Bu değer % 0.9 sodyum klorür solüsyonunun osmotik
basıncına eşdeğerdir. Göz, % 0.6 - 2 konsantrasyondaki
sodyum klorür solüsyonu arasındaki değerlere rahatsızlık
hissetmeden dayanabilir ve tolerans gösterir
68
Göze uygulanacak preparatlarda aranan özellikler
Sterilite
Göz preparatları sanayide aseptik şartlarda steril olarak
hazırlanır; steril süzme yapılır ve daha önce sterilize
edilmiş nötr kaplara (cam veya plastikten yapılmış)
doldurulur. Ambalaj, kullanılma esnasında kolayca
mikroorganizma bulaşmayacak şekilde ve şişelerin
damlalığı vidalı kapakla beraber olmalıdır
69
Göze uygulanacak preparatlarda aranan özellikler
Parçacık boyutuSüspansiyon ve merhemler için önemlidir Parçacık boyutu
20-40 μm’den fazla olmamalıdır
Sıvağın uygunluğuSıvağ ne kadar sade olursa o kadar iyidir. Fazla madde
kontaminasyon ihtimaline ve kimyasal reaksiyon sonucu
kararlılık problemine neden olabilir
70
Göze uygulanacak preparatlarda aranan özellikler
OFTALMİK ÇÖZELTİLER(GÖZ DAMLALARI)
71
Oftalmik çözeltiler
Sulu veya yağlı solüsyonlar veya süspansiyonlar şeklinde ve
1-50 mL hacminde (genellikle 5-10 mL) hazırlanan
formüllerdir ve göze damlatılmak sureti ile kullanılır
Bu preparatlar, antiseptik, enfeksiyonlara karşı, anestezik
olarak veya teşhis gayesiyle kullanılır
Göz damlası şeklindeki oküler çözeltiler göze
uygulandıklarında başlangıç olarak, önceden tam olarak
belirlenemeyen bir başlangıç dozu ve bunu takip eden bir
sürede azalarak etkin konsantrasyonun altına düşen etkin
madde konsantrasyonu ile genellikle birinci derece kinetiğe
uygun sistemler olmaktadır 72
Bu nedenle yeter miktarda etkin madde
konsantrasyonunun sağlanabilmesi için göz damlalarının
sık aralıklarla kullanılmaları gerekmektedir
Bazı durumlarda yüksek konsantrasyonda etkin madde
içeren formülasyonlar hazırlanarak bu durumun
üstesinden gelinmeye çalışılmış ancak sistemik yan
etkileri tetiklemesi nedeniyle tercih edilen bir formülasyon
hazırlama şekli olmamıştır
73
Oftalmik çözeltiler
Göz Damlalarının Hazırlanması
Bu preparatlar;
Steril, izotonik ve izohidrik özellikte hazırlanmaktadır
Eczane ve hastane laboratuvarında hazırlanan formüllerde,
muhakkak enjeksiyonluk su kullanılmalı ve steril olarak
membran filtreden veya membran filtreli bir enjektörden daha
önce sterilize edilmiş bir şişeye süzülmelidir
74
Göz Damlalarında Kullanılan Koruyucu Maddeler
Göz damlaları steril olarak hazırlandıkları halde, şişe
açıldıktan sonra ve kullanılma esnasında steril özelliğini
kaybetmekte ve zamanla mikroorganizma bulaşmakta ve
enfekte olmaktadır. Bu nedenle preparata uygun bir
konservan (koruyucu) madde ilavesi gerekir. Özellikle göz için
çok zararlı olan Pseudomonas aeruginosaya karşı etkili bir
koruyucu seçilip kullanılmalıdır
75
Göz Damlalarında Kullanılan Koruyucu Maddeler
Polymyxin B sulfate 1000 unite/mL
Benzalkonium chloride 1:1000 ile 1:100.000
Chlorbutanol %0.4-0.5
Organik civa bileşiklerinden phenyl mercuri nitrate
1:25.000 -1:100.000 arası konsantrasyonlarda
p -Hydroxy benzoic acide esterleri (parabenler) özellikle
% 0.0229 metil ve % 0.0114 propil esteri karışımı halinde ve
% 0.1 metil paraben
p-Chloro-meto-xylenol % 0.03
phenylethylalcohol 0.1 % ve phenol % 0.25 karışımı ile
phenylethyl alcohol % 0.5 ve chlorobutanol % 0.5 karışımı 76
GÖZ SOLÜSYONLARI
Göz solüsyonları steril, yabancı madde içermeyen, göz
banyosu veya gözü yıkamak gayesi ile tercihen yeni
hazırlanmış veya ambalajlanmış solüsyonlardır
Oftalmik Solüsyonlar
Göz Banyoları
Solutio Ophthalmicae
adı ile de bilinmektedir
77
Göz solüsyonları
Bu preparatın hazırlanışında;
Etkin maddenin özellikleri
İzotonik değeri
Tampon ve koruyucu etkili maddelerin gerekliliği ve
seçimi
Sterilizasyonu ve ambalaj şekline göre özel şartları
gerektirir
24 saatten fazla süre veya ilk yardım için kullanılan
formüller, bakterisit içermeyen ve sulu solüsyonlar
halinde hazırlanır78
GÖZ MERHEMLERi
79
Göz merhemleri
Göz Pomatları, Unguenta Ophtalmicae, Oftalmique
Pommades, Eye Ointment adı ile de bilinir
Vücudun en hassas organı olan göz için kullanılacak
merhemler gerek özellikleri ve gerekse hazırlama tekniği
bakımından çok itina ister
Göz merhemleri, göz yüzeyine ve derin tabakalarına
uygulamak için hazırlanan steril preparatlardır
80
Göz merhemleri mikroorganizma, katı haldeki kristalize
parçacıklar ve metal parçacığı içermemelidir
Göz merhemlerinin doldurulması ve kapatılması
işlemlerinde sterilitesinin bozulmamasına dikkat
edilmelidir
Göz merhemleri, metal veya tercihen plastikten yapılmış
küçük ve kolay sıkılabilen tüplerde ambalajlanmalıdır
81
Özellikle yaralı göz için kullanılan formüller tercihen tek
doz halinde hazırlanmalı veya her hastanın bir ilacı
olmalı ve steril bir çubukla uygulanmalıdır
Göz merhemlerinin kullanılması esnasında hem ilacı
hazırlayan ve hem de kullanan tarafından
kontaminasyonu önlemek için uygun bir koruyucu
madde veya madde karışımları ilave edilmelidir
82
Göz Merhemlerinde Kullanılan Sıvağlara Ait Özellikler
Yumuşak özellikte ve tercihen dış fazı yağ olan bir
emülsiyon sıvağı olmalıdır
Tahriş etmemeli, kararlı olmalı, göze uygulandıktan sonra
süratle ve homojen olarak dağılmalıdır
Sıvağ özelliğine göre (130°Cde 3 saat veya 100°C de 20-
30 dakika) sterilize edilmelidir
Pratikte çok kullanılan ve gerek sterilizasyonun gerekse
rezorbsiyonunda (emilim) iyi netice alınan bir göz merhemi
sıvağı;
Parafin likid 10 g, Lanolin 10 g, Sarı vazelin 10 g83
84
OKÜLER SİSTEMLER
Oküler sistemler
Amaç gözün tedavisi için gerekli etkin madde dozunu uzun
süre kontrollü vererek lokal etki sağlamaktır
Böylece yan etkiler önlenir ve hastanın sık sık ilaç kullanma
gereksinimi ortadan kalkar
Alışılmış göz preparatları olan çözelti, süspansiyon ve
merhemler, göze uygulandığında, göz savunma
mekanizmalarını harekete geçirerek kendisini korumaya
çalışır (göz kırpma ve gözyaşı salımı)
85
Oküler sistemler
İnsan gözü normal koşullarda 10 μL sıvı tutabilir. Genel
olarak göz damlalarında kullanılan damlalık ortalama 50 -
75 μL sıvı damlatır. Oysa gözün, gözyaşı hacminden fazla
sıvıyı tutma yeteneği sınırlıdır
Oküler sistemlerin bir sakıncası göze yerleştirme ve
çıkarılmalarında bir başka kişinin yardımını gerektirmesidir
86
Etkin maddenin gözde kalış süresini uzatarak etkisini
arttırmak ve istenilen düzeyde biyoyararlanım
sağlamak
Oküler doku ve sıvılardaki e.m.
konsantrasyonlarındaki büyük oynamaları önlemek
Yan etkileri engellemek
Uygulama sayısını azaltmak
Hastaya kolaylık sağlamak ve yaşam kalitesini
artırmak87
KONTROLLÜ SALIM SAĞLAYAN SİSTEMLERİNİN OKÜLER UYGULANMASINDAN SAĞLANAN BAŞLICA
YARARLAR
Oküler SistemlerViskoz polimer çözeltiler ve jeller
Polimer çozeltiler
Biyoadezif hidrojeller
İn-situ jelleşen sistemler
Kolloidal oküler sistemler
Mikroküre
Nanoküre ve nanokapsüller
Lipozomlar
Mikro ve nanoemülsiyonlar
İnsertler
İmplantlar 88
Oküler Uygulanan Polimerler
Doğal
Sentetik
Yarı Sentetik olarak veya
Biyoparçalanan
Biyoparçalanmayan
polimerler olarak da sınıflandırılabilir89
Oküler uygulanan polimerler
Biyoparçalanan polimerlerden hazırlanan sistemler, tedavi
süresi boyunca aşınarak sonuçta gözde artık bırakmazlar
Biyoparçalanmayan polimerlerden hazırlanan sistemlerin
tedavi süresi sonunda gözden çıkarılmaları gerekir
Oküler sistemlerin hazırlanmasında kullanılan polimerler inert
olmalı, toksik olmamalıdır
90
Polimerler Oküler sistemler MC, HMC, HEC, HPC, HEPC viskoz çözelti, yapay gözyaşı, insert CMC viskoz çözelti, mukoadezif jel CAP in situ jel Hiyolüronik asit sodyum tuzu insert, mukoadezif jel Kondroidin sülfat viskoz çözelti Kitozan mikroküre, implant, insert Pektin mikroküre, Aljinik asit mukoadezif jel Karagen viskoz jel, insert Kollajen kollajen kalkan, insert, implant Jelatin jelatin sünger(Gelfoam®), mikroküre Albümin mikroküre PVP viskoz çözelti PVA viskoz çözelti, film, insert PLA, PGA, PGLA mikro ve nanopartikül, insert, implant PCL nanoküre, nanokapsül, implant Polianhidrit insert POE enjeksiyonluk çözelti PACA nanopartikül PMMA göz içi lens, implant HEMA ilaçlı kontakt lens Çapraz bağlı PAA (Carbomer, Carbopol) mukoadezif jel Silikon insert, implant Polikarbonat ve polisülfon implant Poliüretan implant PVM/MA insert
91
Polimer Çözeltileri
Etkin madde çözeltisine polimer ilave edilince çözeltinin
vizkozitesi artar
Bu tip polimerler biyolojik membranlardan geçemezler ve
gözde uzun süre kalabildikleri için etkin maddenin kornea ile
temas zamanını uzatarak biyoyararlanımını artırırlar
Ancak bu gruba giren sistemlerle tam bir kontrollü salım
sağlanamaz sadece uzun etki elde edilebilir
Polimerin cinsine ve konsantrasyonuna bağlı olarak değişik
çözelti tipi sistemler hazırlanabilir
92
Polimer Çözeltileri
Bunlar; viskoz çözeltiler, biyoadezif hidrojeller ve in-situ
(uygulama yerinde, hücre içinde) jelleşen sistemlerdir
Ayrıca gözyaşı yetersizliğinde görülen kuru göz hastalığının
tedavisinde kullanılan yapay gözyaşı preparatları başlıca
polimer çözeltileridir
Bu amaçla doğal, sentetik, suda çözünebilen veya jel
oluşturan polimerler kullanılır
93
Biyoadezif hidrojeller
Gözün üst tabakasını ince bir film gibi kaplayan müsin,
glikoprotein yapılı bir maddedir ve ağırlığının 40-80 katı su
tutabilir
Müsin tabakasına tutunabilen biyoadezif doğal ve sentetik
polimerlerle gözde etkin maddenin uzun süre kalmasını
sağlayan sistemler hazırlanır
Biyoadezif polimer çözeltileri genel olarak gözde kalış
süresini uzatarak biyoyararlanımı arttırırlar
94
Biyoadezif hidrojeller
Hem mukozaya yapışan hem de viskozite arttıran başlıca
polimerler hiyoluronik asit sodyum tuzu, PAA ve CMC’dir
PAA jelleri için daha çok insertlerde kullanılmaktadır ve
gözde merhemler gibi bulanıklık yapmadıkları için tercih
edilirler, ancak sabahları göz kapaklarında keçeleşme hissi
oluşturabilirler
95
İn-situ jelleşen sistemler
Bazı polimerlerin düşük viskoziteli dispersiyonları alt göz
kapağı içine damlatıldığında jel haline dönüşür
Bu tip polimerler, gözün sıcaklığı (33-34°C), pH (7.2-7.4),
mono ve divalan katyonlarından etkilenerek faz değiştirir
ve jele dönüşürler
Bu durumda viskoziteleri çok arttığı için gözyaşı ile
uzaklaştırılamazlar
96
İn-situ jelleşen sistemler
Hidrojel adı verilen bu polimerler:
Üç boyutlu, çok miktarda sıvı tutabilen hidrofil
polimerlerdir
Hidrojellerin özellikleri, anyonik, katyonik veya nötral
yapılarına bağlıdır
İyonik hidrojellerin şişmesinde, yüklü polimer zincirler ile
serbest iyonlar arasındaki iyonik etkileşim ve birbirini
itmesi önemli rol oynar
97
İn-situ jelleşen sistemler
İyonik hidrojellerdeki etkin madde veya protein transferi
nötral jellerden belirgin farklılıklar göstermektedir
Hidrojellerden etkin madde salımı boyunca biyolojik
aktivite korunur ve salım hidrojelin şişme derecesine
bağlıdır
Şişmede çapraz bağlanma derecesi etkilidir ve çapraz
bağlanmanın fazla olduğu hidrojellerde sıkı bir yapı
görülür, zincirlerin hareketi kısıtlıdır ve bu durum
şişmeyi engeller
98
Hidrojellere Örnekler;
Formülasyonlarda CAP kullanılarak pH değişikliği ile jelleşen
sistemler oluşturulabilmektedir
Oda sıcaklığında çözelti halinde olan Poloxamer F127 göze
damlatıldığında, göz sıcaklığına bağlı olarak jel haline dönüşen
sistemler oluşturulabilmektedir
Kopolimerizasyon ile polimer hazırlanması istenilen mekanik
özelliklere sahip polimerlerin oluşturulmasında iyi bir yöntemdir
Örneğin, biyoadezif bir polimer olan hiyoluronik aside sıcaklık
ile jelleşen poloxamer gibi bir polimer bağlanarak oluşturulan
kopolimer gözde biyoadezif özellik ile daha uzun süre kalarak
etkin maddenin salım süresini uzatır 99
Kopolimeri oluşturan polimer oranları değiştirilerek etkin
madde salım hızlarının ayarlanabilmesi de mümkündür
İyonlar ile aktive olan “gellan zamkı” polisakkarit
yapıdadır ve mono ve divalan bağlar varlığında
berrak jeller oluşturur
İnsan gözyaşındaki sodyum oranı 2.6 g.L-1’dir ve
polimer çözeltiyi jelleştirmeye yeterli miktardır. Jel
gözde çok uzun zaman kaldığı için etkin madde uzun
zamanda salınmaktadır, ayrıca görmede herhangi bir
zorluk oluşturmamaları da göz önünde
bulundurulmalıdır 100
101
KOLLOİDAL OKÜLER SİSTEMLER
Göze uygulanan partiküler ve kolloidal sistemler, mikro ve
nanoküreler, nanokapsüller, lipozomlar ve mikro ve
nanoemülsiyonlardır
Bu sistemlerin göz çözeltilerine göre tedavi değeri çok daha
fazladır. Nanokapsül, nanoküre ve mikroemül-siyonlar ile
etkin madde çözeltileri, mikropartikül süspansiyonları
karşılaştırıldığında, partiküler sistemlerin etkin madde
çözeltilerinden ve mikropartikül süspansiyonlarından daha iyi
biyoyararlanım gösterdiği, indometazinle yapılan çalışmada
bildirilmiştir
102
Bu sistemler yapısal üstünlükleri ile göze uygulanan çözelti
sistemlerine kıyasla yüksek tedavi değeri oluştururlar
Partiküler sistemler ile de daha iyi biyoyararlanımın oluştuğu
kanıtlanmıştır
Bu sistemler de göz damlaları gibi göze kolayca uygulanabilirler
Bu sistemlerden beklenen;
Yeterli miktarda etkin madde taşımaları
Tedavi süresince maddenin aktivitesini devam ettirmeleri
Salım süresince yavaş yavaş parçalanmaları veya salım
bittiğinde gözden uzaklaştırılmaları
İmmünojenik olmamaları ve kolayca sterilize edilebilmeleridir103
MİKROKÜRELER, NANOKÜRELER VE
NANOKAPSÜLLER
Bu sistemler parçalanan, parçalanmayan veya iyon değiştirebilen
polimerlerden hazırlanırlar
Etkin madde partiküllerden difüzyon, polimerin erozyonu, hidrolizi
ve iyon değiştirmesi ile salınırlar
Bu mekanizmaların biri veya birkaçı bir arada olabilir
Partiküller oküler yüzey ile uzun zaman temas ederek etkin
maddenin korneadan penetrasyon süresini uzatırlar
104
105
Mikro ve Nanoküreler ve Nanokapsüllerin Özellikleri
Etkin maddeyi kontrollü şekilde salmaları
Etkin maddenin yapı aktivitesini değiştirmemesi
Etkin maddeyi hedef organ veya doku veya hücreye taşıması
Hedefe ulaşana dek etkin madde sızıntısı olmaması
İn vitro ve in vivo koşullarda dayanıklı olması
Düşük dozda ilaç kullanımına olanak sağlaması
Düşük doza bağlı olarak toksisitenin azalması
Biyolojik sistemle uyumlu olması
Biyolojik olarak parçalanabilmesi ve parçalanma ürünlerinin toksik
olmaması 106
LİPOZOMLARLipozomlar fosfolipitlerden yapılmış, büyüklükleri 0.02-3.5
μm arasında değişen veziküllerdir veya kolloidal taşıyıcı
sistemlerdir. İnce lipid tabaka veya Bingham yöntemi
kullanılarak, çok tabakalı, küçük tek tabakalı ve büyük tek
tabakalı lipozomlar olarak hazırlanırlar.
Suda az veya hiç çözünmeyen aktif bileşiklerin kararlı
formülasyonuna olanak sağlarlar
Lipozomun dış membranı etkin madde için bir bariyer
oluşturarak sistemden etkin maddenin kontrollü salımına
imkan tanımaktadır107
108
Lipozomlar
Fosfolipidik yapıları sayesinde hücreler gibi daha zor
bölgelere geçerek biyolojik bariyerlerin etkilerinden sistemi
kurtarabilmektedir
Lipozomlar vücudun yapıtaşı olan fosfolipitlerden oluştukları
için biyolojik olarak yıkılırlar, immünojenik ve toksik etki
göstermezler
Küçük dozlarda terapötik etki sağlayabilirler
Etkin madde plazma düzeyini istenilen seviyede tutabilirler
ve dozlama aralığını uzatırlar
109
MİKROEMÜLSİYONLAR
Yüzey etkin madde, yağ ve su içeren çok fazlı sistemlerdir
Emülsiyonun iç fazını oluşturan damlacıkların polidispersliği
değişkendir
Damlacıkların boyutlarına göre sınıflandırılırlar
Ortalama çapı 10 nm’den küçük olan sistemler miseller
emülsiyon, 10-100 nm olan sistemler mikroemülsiyon daha
büyük çapa sahip olan sistemlerde makroemülsiyon olarak
adlandırılır
110
111
Misel
Yüzey Etkin Madde
112
Son yıllarda mikroemülsiyonların oküler kullanımı ile ilgili
çalışmalar yapılmakta ve başarılı sonuçlar alınmaktadır
Mikroemülsiyonlar şeffaf ve termodinamik olarak dayanıklı
sistemler olarak tanımlanmaktadır
Etkin maddenin mikroemülsiyon sisteminde formüle edilmesi
çözünürlüğünü, kararlılığı ve biyoyararlanımını arttırmaktadır
Mikroemülsiyonlar 0,1µm’den daha küçük partiküller
içermeleri ve çok küçük damlacık boyutlarına sahip olmaları
nedeni ile, ışığın daha az dağılmasına neden olup şeffaf bir
yapı gösterirler ve uygulandıklarında bulanık görmeye neden
olmazlar 113
Mikroemülsiyonlardaki tek sorun yüksek yüzey etkin madde
içermeleri nedeniyle toksik etki gösterme ihtimalleridir
Emülsiyonun (+) veya (-) yüklü olması, etkin maddenin
korneadan penetrasyonunu ve oküler dokuda dağılımını
etkilemektedir
Kolloidal halde bulunmanın korneadan penetrasyonu
arttırmasına karşın, (+) yüklü nanoemülsiyonlarda
endositozun daha fazla olmasına bağlı olarak, (-) yüklü
nanoemülsiyonlarla karşılaştırıldıklarında kornea ve
konjunktivadaki miktarları daha yüksek bulunmuştur114
İNSERTLERİnsert (cisim) şekil ve büyüklüğü göze uygulanmak üzere
hazırlanmış katı ve steril sistemdir
Alt göz kapağı içine yerleştirilirler ve burada etkin maddenin
kontrollü salımı uzun süre devam eder Böylece oküler
biyoyararlanım artarak iyi bir tedavi sağlanabilir
İnsertler değişik doğal, yarı sentetik ve sentetik polimerlerden
hazırlanırlar
Kullanılan polimerler gözde parçalanır veya parçalanmadan
kalır ve bu durumda ilaç salımı tamamlanınca insert gözden
çıkarılır115
İnsertlerde aranılan özellikler
İritasyon ve yan etki yapmamaları
Kolayca yerleştirilmeleri ve çıkarılabilmeleri
Gözde kaybolmamaları ve gözden atılmamaları
İnsertlerin gözden kolayca atılmalarını engellemek için insert
formülasyona biyoadezif bir polimer ilavesi uygun
bulunmuştur
116
Parçalanmayan insertler
Ocusert®: Ocusert® difüzyon kontrollü membran tipi
sistemlerdendir
Alt veya üst göz kapağı altına yerleştirilir ve bir hafta
boyunca pilokarpin salar
Pilokarpin göz damlasının gücünün % etkin madde
konsantrasyonu olarak belirtilmesine karşılık membran
sistemlerin gücü etkin madde salım hızı ( μg/saat ) olarak
verilir
117
Ocusert Pilo-20® den bir hafta boyunca saatte 20 μg ve
ocusert Pilo-40® ile saatte 40 μg pilokarpin salınır
Yedi gün sonra sistem gözden çıkarılır
Elips şeklinde, yumuşak ve biyolojik açıdan inert olan
ocusert 0.2 mm eninde 13.4 mm genişliğindedir
Kullanımı sırasında korneada aşınma, konjunktivada
reaksiyon veya herhangi bir göz inflamasyonu yapmaz
118
Sistem üç tabakadan oluşurİçteki depo bölümündeki pilokarpin, aljinik asit içinde dağıtılmıştır. Pilokarpinin salım hızını kontrol eden alt ve üst membran tabakalar poli(etilenvinilasetat)tan yapılmıştır
119
Sistemin göz içinde kolay görülebilmesi için, depo bölümünün
çevresinde yine poli(etilen vinil asetat)tan yapılmış ve titanyum
dioksit içeren yuvarlak beyaz renkte bir halka vardır
Pilo-40 sistemi membranın geçirgenliğini artırmak için çok az
miktarda di(2-etilhekzil) ftalat içerir
Ocusert® steril bir sistemdir ve koruyucu madde içermez
Ticari pilokarpin damlalarına göre Ocusert® çok daha nötral pH'da
(pH 7.4) hazırlandığı için pilokarpinin %50'den fazlası iyonize
olmamış durumdadır
Dolayısıyla korneadan absorpsiyonu kolay olur
Ocusert® ile ilgili problemler pahalı olması ve hastaların uyum
sürelerinin uzun olmasıdır 120
İMPLANTLARPolimerler kullanılarak hazırlanan matrix sistemlerdir
Osmotik kontrollü olanları da vardır
İmplantların, insertlerden farkı göze cerrahi bir işlemle
yerleştirilmeleridir(Bazı kaynaklarda insert ve implantlar terimleri karışık kullanılmış tam bir ayırım yapılmamıştır.
Burada anlatılan implantlar sadece göze cerrahi işlemle yerleştirilenlerdir)
Gözde parçalanan veya parçalanmayan polimerlerden hazırlanabilirler
Parçalanmayan polimerlerden hazırlanan implantlar salım sona erince
cerrahi işlemle gözden çıkarılırlar
121
YAPAY GÖZYAŞI PREPARATLARI
Gözyaşının yetersiz olması, ya da fizyolojik
özelliklerindeki bazı bozuklukların bulunması sonucu
ortaya çıkan kuru göz hastalığının tedavisi genellikle
hastanın yakınmalarının azaltılmasına yöneliktir
Bu amaçla kullanılan preparatlar, kuru göz tedavisinin
temelini oluşturur
122
Kuru Göz Hastalığı
Kuru göz hastalığı genel ifadesiyle, normal gözyaşı
salgısının azalması veya tamamen kesilmesi ya da gözyaşı
filminin dayanıklılığındaki herhangi bir bozukluk sonucu
ortaya çıkan bir hastalıktır
Göz kapaklarının iç bölümünü kaplayan ve göz küresinin ön
bölümünü örten ince, şeffaf membran, konjunktiva, gözyaşı
bezinden gelen gözyaşı ile ıslak ve temiz tutulur
123
Sulu Tabaka Eksikliği
Buna klinikte “keratokonjunktivitis sikka”(KKS) adı verilir
Bu durumda gözyaşı salgılanması azalmış ve gözyaşı
filminde mukoz lifler artmıştır
Gözde yanma, batma gibi rahatsızlıklar görülür
Gözün açılıp kapanması zorlaşır
Lipitle karışmış müsin yenilenemez ve gözyaşı filminin
dayanıklılığı azalır
Ciddi vakalarda, keratit, göz kızarması ve ışığa karşı
duyarlılık görülür124
Sulu Tabaka Eksikliği
Daha ileri aşamalarda kornea ülserleri ve enfeksiyonları
ortaya çıkar
Bu nedenle, yapay gözyaşı formülasyonunun, ıslatıcı
özellik taşıması ve epitel ile gözyaşı filminin lipit
tabakasına zarar vermeden, filmi dayanıklı hale getirmesi
sonucu tedavi değeri artar
125
Kuru göz hastalığının tedavisini şu şekilde sınıflandırmak mümkündür:
1- Azalan Gözyaşının Yerine Konması
Ozmotik Sistemler: Pompa şeklinde tasarlanan ozmotik
sistemlerde, matriks içerisindeki yapay gözyaşı sıvısının, uzun bir
süreyle göze taşınması amaçlanmıştır
İnsertler
Sürekli Salım Sağlayan İnfüzyon Sistemleri
2- Kontakt Lenslerle Göz Yüzeyi Neminin Korunması
Amaç, kornea yüzeyindeki değişikliklerin yumuşak kontakt lenslerle
önlenmesidir. Su taşıyan kontakt lensler, epitel üzerinde nemli bir
yüzey oluştururlar
126
3- Özgün İlaç Tedavisi
Antienflamatuar ,
Göz Dokularının Yüzey Tedavisi,
Östrojenlerle Tedavi,
Gözyaşı Salgılanmasının Uyarılması
4- Mukus Artıklarının Giderilmesi ve Gözyaşı Viskozitesinin
Azaltılması
5- Gözyaşı Kaybının Önlenmesi
6- Cerrahi Tedavi
127
Yapay Gözyaşı Formülasyonları
Kuru göz hastalığının tedavisinde, hastalar tarafından
en çok tercih edilen preparat şeklinin, damla halinde
uygulanabilecek, viskozitesi düşük, çözelti ve berrak jel
tipi preparatlar olduğu, klinik araştırmalarla belirlenmiştir
128
Yapay Gözyaşı Preparatlarının Formülasyon Ölçütleri
Reolojik Davranış ve Viskozite
Islatıcı ve Film Oluşturucu Özellik
Ozmolarite
pH
Mukomimetik ve Mukoadhezif Özellikler
129
GÖZ PREPARATLARINDA
BİYOYARARLILIK
130
Göz preparatlarında biyoyararlılık
Göze uygulanan ilaçların biyoyararlılığı üzerindeki
çalışmalarda, çeşitli farmasötik şekillerin uygulanmasının
ardından, hayvanlarda göz dokularında miktar tayinleri
yapılarak, insanlarda doz-yanıt ilişkileri belirlenerek gözde
ilaç absorpsiyonları incelenmiştir
Hızlı drenaj, gözün yaşarması ve gözyaşının sirkülasyonu
nedeni ile bir çoğu su bazlı sistemler olan oküler etkin
madde taşıyıcı sistemler gözden çabuk uzaklaşmakta ve bu
nedenle biyoyararlanımları düşük olmaktadır
131
Göz preparatlarında biyoyararlılık
Oküler emilim başlıca kornea ve konjunktivadan olmaktadır.
Etkin maddeler kornea epitel hücreleri içinden difüze olurlar,
sınırlı olmakla birlikte bazı maddeler epitel hücreler
arasından geçebilmektedir
Etkin maddenin korneadan geçiş hızı ile yapısı ve
fizikokimyasal özellikleri arasında ilişki vardır
Lipit çözünürlüğü fazla olan madde için stroma, sudaki
çözünürlüğü fazla olan etkin madde için ise kornea epiteli
hız sınırlayıcı membran gibi davranır
132
Göz preparatlarında biyoyararlılık
Dolayısıyla lipofil özellikteki etkin maddeler kornea
epitelinden kolayca geçerken, hidrofil etkin maddeler için
kornea epiteli bir engel oluşturmaktadır
Kısmen lipofil maddelere ise kornea epiteli %50, stroma ve
endotelyum %25 direnç gösterir
133
Göz preparatlarında biyoyararlılık, göze uygulanan ilacın
korneadan absorpsiyonunun hız ve derecesidir
Oküler Absorpsiyonu Etkileyen Faktörler
1- Uygulamaya ilişkin etkenler
Çözelti tipi göz preparatlarında absorpsiyonu değiştiren
uygulamaya bağlı etkenler
Damlatma hacmi
Damla sayısı
Uygulama sıklığı
Hastanın ilacı en doğru biçimde kullanması
134
Oküler absorpsiyonu etkileyen faktörler
2- Fizyolojik etkenler
Korneanın yapısı
Proteine bağlanma
İlaç metabolizması,
Gözyaşı üretimi ve lakrimal drenaj
135
OKÜLER DOZAJ FORMLARINDA STERİLİTE
Oküler kullanım amacıyla hazırlanan her farmasötik dozaj
şeklinin valide edilmiş koşullar altında sterilitesinin
sağlanması gerekmektedir
Sterilizasyon yöntemleri sistemin özelliğine göre çeşitlilik
gösterebilir
USP de belirtilen yöntemler kısaca buhar
sterilizasyonu, kuru hava sterilizasyonu, gaz
sterilizasyonu, iyonize radyasyon ile yapılan
sterilizasyon, filtrasyon ve aseptik koşullarda hazırlama
136
Oküler Dozaj Formlarında Sterilite
BP ise, otoklav ile sterilizasyon, 60°C’den yüksek
sıcaklıklarda kuru hava sterilizasyonu, filtrasyon, gamma
ışınları gibi iyonize radyasyon ile yapılan sterilizasyon ve
etilen oksit ile sterilizasyon yöntemlerini belirtmiştir
Nihai ambalajın özellikleri de göz önüne alınarak bu
sterilizasyon yötemlerinden bir kaçı birlikte
kullanılabilmektedir
137
138