67
T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013 HAVZA YÖNETİMİ VE SU BİLGİ SİSTEMİ ÇALIŞMA GRUBU RAPORU SORUMLU BİRİM: SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 24 Aralık 2012

ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

T.C. ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANLIĞI

ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI

21-23 Mart 2013

HAVZA YÖNETİMİ VE SU BİLGİ SİSTEMİ ÇALIŞMA GRUBU RAPORU

SORUMLU BİRİM: SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 24 Aralık 2012

Page 2: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

HAVZA YÖNETİMİ VE SU BİLGİ SİSTEMİ ÇALIŞMA GRUBU RAPORU

Onursal Başkan:Prof. Dr. Hasan Zuhuri SARIKAYA Başkan : Prof. Dr. izzet ÖZTÜRK Başkan Yrd. : Prof.Dr. Ayşegül TANIK Raportör : Doç. Dr. Melike GÜREL, Saliha DEĞİRMENCİOĞLU,

B. Bahar DIVRAK, Nuray AYTEN Bakanlık Koordinatörü: Nermin ÇİÇEK

Çalışma Grubu Listesi

Adı-Soyadı Kurumu Görevi Nermin ÇİÇEK Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Maruf ARAS Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Prof. Dr. Hasan Zuhuri SARIKAYA Emekli Müsteşar Emekli Müsteşar Prof. Dr. İzzet ÖZTÜRK İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül TANIK İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşegül KİBAROĞLU Okan Üniv. İktisadi ve İdari Bilimler Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa DEĞİRMENCİ Cumhuriyet Ü. Müh. Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Habib MUHAMMETOĞLU Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman ÖZDEMİR Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Melike GÜREL İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nilgün GÖRER TAMER Gazi Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arif Çağdaş AYDINOĞLU İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Selma AYAZ TÜBİTAK Marmara Araş. Merkezi Enst. Md. Yrd. V. Dr. Bülent SÖNMEZ Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Daire Başkanı Saliha DEĞİRMENCİOĞLU Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Şube Müdür V. Selçuk COŞKUN Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Şube Müdür V. İbrahim GEDİK Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Şube Müdür V. Gülfer İNCE Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Şube Müdür V. Aysel ER Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Şube Müdürü Kemal SEYREK Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü Şube Müdürü İsmail KOŞUM İçişleri Bakanlığı İller idaresi Şube müdürü Buket Bahar DIVRAK WWF-Türkiye Müdür Dr. Tuğba Evrim MADEN Ortadoğu Stratejik Araş. Merkezi Uzman Nevzat ERDOĞAN Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Koordinatör Serkan IŞIK Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Koordinatör Ersin YILDIRIM Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Uzman Aslıhan KORKMAZ Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Mühendis Ahmet DOĞAN Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Uzman Altunkaya ÇAVUŞ Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Uzman Yrd Nuray AYTEN Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Uzman Yrd. Deniz Yılmaz AŞIK Su Yönetimi Genel Müdürlüğü Uzman Yrd İbrahim Akın ERBAŞ Türkiye Belediyeler Birliği Mühendis Ali Çağlar ÇELİKCAN Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Mühendis

Page 3: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 1. MEVCUT DURUM 1.1 Su Potansiyeli 1.2. Yasal ve Kurumsal Durum 1.3 Avrupa Birliği Çevre Faslı /Su Sektörü 1.4 Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi ve Nehir Havzası Yönetim Planı Yaklaşımı 2 TÜRKİYE’DE HAVZA BAZLI YÖNETİME GEÇİŞ ÇALIŞMALARI 2.1 Ulusal Havza Yönetimi Strateji Belgesi 2.2 Havza Koruma Eylem Planları 2.3 Nehir Havza Yönetim Planları 2.3.1. İçmesuyu Kaynaklarının Korunması ve Planlanması 2.3.2. Sınıraşan ve Sınıroluşturan Sular 2.3.3. Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsisleri 2.4. Sorun ve Tavsiyeler 3 HAVZA YÖNETİM PLANLARININ AŞAMALARI 3.1 Veri Toplama, Raporlama ve Paylaşım 3.2 Havzaların Karakterizasyonu 3.3 Su Kütleleri, Tipoloji, Referans Noktaların Belirlenmesi 3.5.1 Önemli Su Yönetimi Konuları 3.5 Tedbirler Programı /Ekonomik Analiz/Muafiyetler /Çevresel Hedefler 3.6 NHYP Hazırlanması ve Diğer Planlar ile Entegrasyonu 3.7 Üst Ölçekli Planlarla Entegrasyon 3.8 İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi 3.9 Havza Yönetimi ve Paydaşların Katılımı 3.10 Tavsiyeler 4. SU VERİMLİLİĞİ 4.1 Verimli Sulama Teknikleri 4.2 Arıtılmış Atıksuların Geri Kazanımı 4.2.1. Atıksuların Geri Kazanım Öncesi Arıtılması 4.2.2. Atıksuların Sulama Suyu Olarak Kullanımı 4.3. Suyun Kayıt Dışı Kullanımı ve Su Kayıp Kaçakları 4.4. Yağmur Sularının Toplanması ve Değerlendirilmesi 4.5. Temiz Üretim Teknikleri 4.6. Tavsiyeler 5. ULUSAL SU BİLGİ SİSTEMİ 5.1. Ülkemizde Mevcut Bilgi Sistemlerinin Değerlendirilmesi 5.2. CBS’de Birlikte Çalışabilirlik ve Hidrografya Veri Teması 5.3. Ulusal Su Bilgi Sisteminin (USBS) Kurulması 5.3.1 USBS Veritabanı Tasarımı 5.3.2. USBS Veri Temini 5.3.3 USBS Servis-bazlı Veri Paylaşımı 5.4 Tavsiyeler 6. DARBOĞAZLAR VE ÖNERİLER 6.1 Darboğazlar 6.2 Tavsiyeler KAYNAKLAR

Page 4: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

TABLO LİSTESİ Tablo 1.1 Türkiye’deki su yönetimi ile ilgili ana kurum ve kuruluşlar Tablo 1.2 Su alanında AB Mevzuatına Uyum Kapsamında Gerçekleştirilen Çalışmalar Tablo 1.3 SÇD Uygulama adımları Tablo 2.1 Sınıraşan Nehir Havzaları (DSİ, 2011) Tablo 4.1 Geçmişten Bugüne Değişen Tarım-Su Yaklaşımları (WWF-Türkiye, 2010) Tablo 4.2 Atıksu geri kazanım kategorileri ve bunlara bağlı potansiyel sorunlar/kısıtlamalar (Tchobanoglous ve diğ., 2003) Tablo 4.3 IWA standart su dengesi (IWA Su Kayıpları Çalışma Grubu) Tablo 4.4 Çatıdan yağmur suyu hasadının avantaj ve dezavantajları (UN Habitat, 2005) ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1.1 Türkiye’nin Su potansiyeli ve dağılımı Şekil1.2 Türkiye’nin Sulanabilir Tarım Alanları Şekil 1.3 Sektörlere Göre Su Tüketimi Şekil 1.4 Havza Yönetiminde Roller ve Sorumluluklar Şekil 2.1 Türkiye’deki 25 nehir havzası Şekil 5.1 OSİB Genel Müdürlük Sorumluluk Sınırları Şekil 5.2USBS Genel Veri Yapısı Şekil 5.3 USBS’de Servis bazlı online veri paylaşımı

Page 5: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

GİRİŞ

Su, son derece hayati, kısıtlı, ikame edilemeyen, yasal ve kurumsal yönleriyle birçok paydaşı olan tabii bir kaynaktır. 1980’li yıllara kadar su yönetimi anlayışında su miktarının ön planda olduğu, tekil maksatlara yönelik sınırlı planlamaların yapıldığı, tekil sorunlara tekil çözümler arandığı bilinmektedir. 1990’lı yıllardan itibaren bu yaklaşım yerine sadece miktarın düşünülmediği, kalitenin de göz önüne alındığı daha kapsamlı bir bakış açısının yönetimde öne çıktığını görmekteyiz. Bütünleşik yaklaşım temelli bu yönetim anlayışında, çok sayıda probleme geniş ölçekte çözüm getirme ile yeni bazı kavramların (sürdürülebilirlik, paydaşların katılımı, uluslararası ilkeler, bütünleşik havza yönetimi) temel alındığı bir yönetim modelinin benimsendiği görülmektedir. Bütünleşik havza yönetimi su ve toprak kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını teşvik ederek, su ekosistemlerinin ve bunlara bağlı diğer ekosistemlerin korunması, iyileştirilmesi ve olası tahribatların önlenmesini hedeflemektedir. Bu bağlamda tabii kaynakların yönetiminde havza ölçeği esas alınmaktadır.

Giderek artan dünya nüfusu ve buna paralel olarak artan farklı sektörlerdeki su talebi, su kaynakları üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır. Sürdürülebilir olmayan su yönetimi ve uygulamaları doğal hidrolojik döngülerin kırılmasına sebep olmaktadır. Mesela, su kaynakları geliştirme projeleri genel olarak, kıtlık dönemleri için su depolama, taşkın önleme, tarımsal sulama, sanayi kaynaklı ve evsel kullanımlar için su sağlama, taşımacılığı geliştirme ve elektrik üretme maksatlarıyla nehir yatağındaki tabii su akışlarını düzenlemeyi hedefler. Bu tip projeler genelde baraj, su kanalları, nehirlerin kanallaştırılması, sel seddeleri gibi mühendislik yapılarının inşa edilmeleri sürecinde ele alınırlar. Ancak, bu tür projeler hayata geçirilirken özellikle çevresel tedbirlerin de alınması ve sürdürülebilirliğin esas alınması gerekir.

Bu kapsamda yeterli miktarda ve uygun kalitede su olmadan ekonomik ve sosyal kalkınmanın ve hatta hayatın kendisinin bile devamı mümkün değildir. Diğer bir deyişle havzalar belirli bir akarsu sistemindeki toprağın ve suyun her metre karesini içerdiği için, havzaların sürdürülebilir yönetimi, dağlık alanlardan, taşkın ovası ve kıyı bölgelerine kadar tarıma, ormancılığa, arazi kullanım planlamasına ve benzeri uygulamalara yönelik sürdürülebilir yaklaşımlara bağlıdır.

Farklı sektörlerin ve kaynak kullanıcılarının bir arada düşünüldüğü, tehdit ve imkanların uzun vadeli değerlendirildiği, bir alana yapılan müdahalenin yol açtığı olumlu ve olumsuz tesirlerin izlendiği en uygun ölçek havzadır. Havza; insanları, kentsel ve kırsal yerleşimleri, tarım ve orman alanlarını, çeşitli kategorilerdeki sanayileri, iletişim ve haberleşme ağlarını, çeşitli hizmet sektörlerini ve rekreasyonel alanları içine alan dinamik bir sistemdir (UN, 1997; UN, 2009).

Bütünleşik havza yönetimi, geleneksel su yönetimi yaklaşımlarından farklı olarak, suyun miktarı ve kalitesini birlikte ele alan; havzadaki sosyal, ekonomik ve ekolojik hedefleri sürdürülebilirlik ilkesi temelinde uzun vadeli bir planlama çerçevesinde tanımlayan yeni bir yaklaşımdır. Bu kapsamda havzadaki her türlü faaliyetin suyun niteliği ve niceliği üzerindeki, dolayısıyla gelecekteki kullanımına olan tesiri, karar destek sistemi araçlarının kullanımıyla analiz edilmektedir.

Etkin bir su yönetimi ve planlamasının en önemli şartlarından biri sağlıklı ve sistematik veri temin edilmesidir. Su ile ilgili bugüne kadar üretilen verilerin derlenmesi, eksikliklerin ortaya konması ve havza planlama, uygulama ve izleme süreçlerinde ihtiyaç duyulan bütün verilerin erişilebileceği dinamik bir Ulusal Su Bilgi Sistemi oluşturulması gerekmektedir. Su ile ilgili ulusal bir bilgi sisteminin kurulması ve paydaşların bu sistemden veri temini, aktarımı, sorgulama ve analizlere dayalı değerlendirmeleri yapılabilecek olması su konusundaki önemli bir boşluğun giderilmesini sağlayacaktır. Mekânsal ve zamansal veri temin edilecek olması da havza su yapısı ve özellikleri hakkında gerekli veriye ve bilgiye daha sağlıklı, güvenilir ve sistematik olarak ulaşılabilmesine imkân tanıyacaktır.

Page 6: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Küresel ölçekte özellikle son yirmi yılda su kaynaklarının yönetimiyle ilgili ciddi bir gündem oluşmuş; çeşitli uluslararası konferanslarda suya ilişkin meselelere vurgu yapılmış ve gelecek için bazı tavsiyeler geliştirilmiştir. Özellikle Uluslararası Su ve Çevre Konferansı (Dublin, 1992) ve Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’yla (Rio De Janerio, 1992) birlikte, suyun “sonlu” bir ekonomik ve sosyal kaynak olduğu ve su kaynaklarının yönetiminde sosyal ve ekonomik kalkınma ile tabii ekosistemlerin korunmasını birlikte ele alan bütüncül yaklaşımlara ihtiyaç olduğu vurgulanmıştır. Bu bağlamda, Avrupa Birliği (AB) de su politikalarını biçimlendirmiş ve Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren “Su Çerçeve Direktifi (SÇD)” (2000/60/EC) ile havza temelli bütüncül yönetim yaklaşımını benimsediğini ilan etmiştir. Direktif, AB sınırları içerisindeki su kaynaklarının miktar ve kalite olarak korunmasını ve kontrol edilmesini hedeflemektedir. Sonuç olarak üye ülkelerin su kaynaklarının müşterek bir standarda göre korunması ve yönetimi için kapsamlı bir politika ortaya konmuştur. SÇD ile su yönetiminde sektörel uyum ve müşterek yönetim sağlanarak Avrupa’daki yüzeysel sularının ekolojik ve kimyasal bakımdan; yeraltı sularının ise miktar ve kimyasal açıdan "iyi" duruma ulaşması hedeflenmektedir. SÇD bütün paydaşların su sorununun çözümüne daha aktif olarak katılımını desteklemekte ve ekonomik bir değeri olduğu kabul edilen suyun fiyatlandırılmasında gerçekçi ve doğru bir yaklaşım izlemektedir. Suyu kullananın ve kirletenin bedelini ödemesi ilkesini benimseyen AB, bu sayede su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamayı hedeflemektedir. Ayrıca SÇD, üye ülkelerin, Direktif’le ilgili uygulama planlarını oluşturmalarını zorunlu kılarak uygulamada ulaşılması gereken aşamalar için kesin tarihleri tanımlamıştır.

AB’ye tam üyelik müzarekeleri devam eden Türkiye’nin Çevre Faslı Aralık 2009 tarihinde açılmıştır. Çevre faslının su sektörü için belirlenen iki kapanış kriteri su mevzuatının uyumlaştırılması ve Nehir Havzası Yönetim Planları (NHYP)’nin hazırlanmasıdır. Bu bağlamda Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde yapılması gereken çalışmalar devam etmektedir.

21–23 Mart 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan “Ormancılık ve Su Şûrası 2013” çalışma grupları arasında yer alan “Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi” çalışma grubunun hazırlamış olduğu bu raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile ilgili gerçekleşmiş olan çalışmalara değinilmesinin yanı sıra, planlanan çalışmalara da yer verilmektedir. Türkiye’de havza yönetimi konusunda gelinen noktada karşılaşılan zorluklar ve sıkıntılar dile getirilerek tavsiyeler alt başlıklar halinde sıralanmaktadır.

Raporun ilk bölümünde Türkiye’deki yasal ve kurumsal yapının mevcut vaziyeti özetlenmekte, AB ile olan ilişkilerde gelinen nokta ile süreçlere değinilmekte ve bu konudaki tevsiyelere yer verilmektedir. Rapor, havza bazlı yönetime geçiş sürecinde yürütülmekte olan çalışmalar hakkında bilgi aktaran bölümle devam etmektedir. Bir sonraki bölümde ise havza yönetim planlarının aşamaları ve gereklilikleri anlatılmaktadır. Havza yönetiminde farkındalığın ve katılımın sağlanmasının da başarıya ulaşmada önemli bir unsur olduğu suyun verimli kullanılması ve alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi konusu DA ayrı bir bölüm olarak ele alınmıştır. Raporda ayrıca ülkemizde ilk defa gerçekleştirilecek bir çalışma ile tamamlanması planlanan “Su Bilgi Sistemi” ve aşamaları hakkında bilgi veren bir bölüm de yer almaktadır. Bu bölümde geliştirilmekte olan sistem hakkında bilgi verilecektir. Son bölüm ise nihai değerlendirme ve tavsiyelere ayrılmıştır.

1. MEVCUT DURUM

1.1 Su Potansiyeli

Türkiye’deki ortalama 501 milyar m3olan yıllık yağış hacminin dağılımı Şekil1.1’de gösterilmiştir. Bunun toplam 112 milyar m3kullanılabilir su olup, halen 40 milyar m3’ ü kullanılmaktadır. 2023 yılında kullanılabilir rezervin tamamının kullanılması planlanmaktadır.

Page 7: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Şekil 1.1

Türkiye’nin Su potansiyeli ve dağılımı Şekil1.2 Türkiye’nin Sulanabilir Tarım Alanları

Türkiye’de 28 milyon hektar tarım alanı bulunmakta olup bunun 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilir arazidir. Hâlihazırda 5.18 milyon hektar alan sulanmakta, 3.32 hektar için de çalışmalar devam etmektedir(Şekil1.2).Türkiye’de kullanılabilir su miktarının sektörlere göre dağılımı ise Şekil1.3’te gösterilmiştir.

Şekil1.3 Sektörlere Göre Su Tüketimi

1.2 Yasal ve Kurumsal Durum Ülkemizde su yönetimi konusunda çok sayıda kurum ve kuruluş yetki ve sorumluluk sahibidir. Bu kurumların kendi kuruluş kanunlarında tanımlanan görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde suyun korunması ve kullanılması ile ilgili sorumlulukları bulunmaktadır. Bu durum su ile ilgili hizmetlerin etkin ve verimli yürütülmesini engellemektedir. Su sektöründeki bu parçalanmış yapılanma ve hizmet götürme sorumluluğu, ölçek sorunu ve hizmetlerin maliyetinin yükselmesine sebep olmaktadır. Tablo 1.1’de Türkiye’deki su yönetimi ile ilgili kurumlar ve sorumlulukları yer almaktadır.

Komşu ülkelerden Gelen Akış7 Milyar m3

Komşu ülkelerden Gelen Akış7 Milyar m3

Ortalama Yıllık Yağış hacmi501 Milyar m3

Ortalama Yıllık Yağış hacmi501 Milyar m3

Buharlaşma274 Milyar m3Buharlaşma

274 Milyar m3

Yıllık Yüzey Akış186 Milyar m3

Yıllık Yüzey Akış186 Milyar m3

Yüzey Akışı193 Milyar m3

Yüzey Akışı193 Milyar m3

Akifere Sızan41 Milyar m3

Akifere Sızan41 Milyar m3

Toplam Kullanılabilir Su

112 Milyar m3

Toplam Kullanılabilir Su

112 Milyar m3

Mevcut Tüketilen Su40 Milyar m3

Mevcut Tüketilen Su40 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yeraltı Suyu14 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yeraltı Suyu14 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yerüstü Suyu98 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yerüstü Suyu98 Milyar m3

Brüt Su Potansiyeli234 Milyar m3

Brüt Su Potansiyeli234 Milyar m3

Komşu ülkelerden Gelen Akış7 Milyar m3

Komşu ülkelerden Gelen Akış7 Milyar m3

Ortalama Yıllık Yağış hacmi501 Milyar m3

Ortalama Yıllık Yağış hacmi501 Milyar m3

Buharlaşma274 Milyar m3Buharlaşma

274 Milyar m3

Yıllık Yüzey Akış186 Milyar m3

Yıllık Yüzey Akış186 Milyar m3

Yüzey Akışı193 Milyar m3

Yüzey Akışı193 Milyar m3

Akifere Sızan41 Milyar m3

Akifere Sızan41 Milyar m3

Toplam Kullanılabilir Su

112 Milyar m3

Toplam Kullanılabilir Su

112 Milyar m3

Mevcut Tüketilen Su40 Milyar m3

Mevcut Tüketilen Su40 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yeraltı Suyu14 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yeraltı Suyu14 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yerüstü Suyu98 Milyar m3

Yıllık Kullanılabilir Yerüstü Suyu98 Milyar m3

Brüt Su Potansiyeli234 Milyar m3

Brüt Su Potansiyeli234 Milyar m3

TARIM ALANI 28,0 Milyon ha

DSİ’CE GELİŞTİRİLEN ALAN

2,98 Milyon ha

GELİŞTİRİLEN SULAMA ALANI 5,18 Milyon ha

EKONOMİK SULANABİLİR ALAN

8,5 Milyon ha

GELİŞTİRİLECEK ALAN

3,32 Milyon ha

Sanayi% 11

Sulama % 74

İçmesuyu % 15

Sanayi% 20

İçmesuyu% 16

Sulama% 64

Sulama: 72 milyar m3 (%64)

İçmesuyu: 18 milyar m3 (%16)

Sanayi: 22 milyar m3 (%20)

TOPLAM: 112 milyar m3

Sulama: 34 milyar m3(%74)

İçmesuyu: 7 milyar m3 (%15)

Sanayi: 5 milyar m3 (%11)

TOPLAM: 46 milyar m3

Page 8: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Tablo 1.1 Türkiye’deki su yönetimi ile ilgili ana kurum ve kuruluşlar

Kurum/Kuruluşlar Sorumluluklar

Dışişleri Bakanlığı Sınır aşan ve sınıroluşturan sular, uluslararası sözleşmeler

Kalkınma Bakanlığı Yatırım ve kalkınma planları, su ile ilgili istatistikleri üretmek ve istatistiklerin üretilmesini sağlamak

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su kaynakları yönetimi, politika belirleme, su yönetiminin ulusal ve uluslararası düzeyde koordinasyonu, nehir havza yönetim planları hazırlamak, yeraltı ve yüzeysel suların kalitesinin izlenmesi, sektörel su tahsisi, içme, sulama ve kullanma suyu getirme ve atıksu arıtma tesisleri proje, ihale ve yapım işleri, finansman, Ulusal Su Bilgi Sistemi’nin oluşturulması

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

Çevre mevzuatını uygulamak ve uygulama denetimini yapmak, deşarj izni, denetleme, yaptırım, izleme (kısmen), ÇED, finansman, arıtma tesisi onayı. İçme ve kullanma suyu, atıksu arıtma tesisi proje, ihale ve yapım işleri, finansman, Ulusal CBS politikası tespit etmek

Sağlık Bakanlığı İçmesuyu ve yüzme suyu kalite izleme, çevre ve halk sağlığı ile ilgili tedbirleri almak ve aldırmak, içilecek ve kullanılacak nitelikte su temini, lağım ve mecra tesisatı ile ilgili sağlık düzenlemelerini yapmak ve denetlemek

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

Tarımda suyun etkin ve verimli kullanımını sağlamak, içsuların çeşitli maksatlarla(içmesuyu, sulama, enerji) kullanımı durumunda su ürünlerinin korunması için tedbirlerin alınması, Sularda tarımsal kaynaklı yayılı kirliliğin izlenmesi, yaptırımlar, desteklemeler

İçişleri Bakanlığı (İl Özel İdaresi ve Köylere Hizmet Götürme Birlikleri)

Belediye sınırları dışındaki yerleşimlerin içme suyu, sulama, kanalizasyon ve atıksu arıtma hizmetlerini vermek

Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Standart, teknoloji, OSB’ler

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Enerji yatırımları ve maden işleri

Kültür ve Turizm Bakanlığı Turistik bölgelerde içme suyu temini, kentsel atıksu ve atık

bertarafı hizmetlerinivermek

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı

Limanlar, barınaklar ve bunlarla ilgili teçhizat ve tesislerin, kıyı koruma yapıları, kıyı yapı ve tesislerinden, her türlü kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, özel idareler, tüzel ve gerçek kişilerce yaptırılacak olanların, proje ve şartnamelerini inceleyip tasdik etmek

Büyükşehir Belediyeleri ve diğer belediyeler

Kentsel alanlarda içme suyu, yağmur suyu ve atıksu sistemlerini planlamak, inşa etmek ve işletmek

Su Kullanıcı Kuruluşları(Sulama Birlik ve Kooperatifleri)

Sorumluluklarındaki tesislerin işletme, bakım ve yönetimi

Araştırma Kuruluşları(Üniversiteler, TÜBİTAK, Su Enstitüleri, STK’lar)

Su ile ilgili araştırma yapmak ve veri üretmek

Kurumsal gelişmelerde en önemli konu merkezi yapıdan ziyade havza esasında yapılanmaya odaklanılmasıdır (Şekil1.4). Böylelikle arazi şartları (İzleme, denetim, yaptırım, izin konuları) yerinde ve daha etkin olarak sağlanabilecektir.

Page 9: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Şekil 1.4 Havza Yönetiminde Roller ve Sorumluluklar Kurumsal olarak bu mekanizmaların güçlendirilmesi,kurumlar arası eşgüdümün sağlanması ve alınan kararların ve uygulamaların hızlandırılmasını sağlamak üzere Başbakanlık Genelgesi ile Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Kurulun Başkanı Orman ve Su İşleri Bakanı olup, ilgili kurum ve kuruluşların Müsteşarları da Kurul Üyesidirler. Bunun dışında alt gruplar olarak Havza Yönetimi Yönlendirme Heyeti Orman ve Su İşleri Müsteşarı başkanlığında yine aynı kurumların en az Genel Müdür Yardımcıları seviyesinde oluşturulmuştur. Bu heyet üst kurula iletmek üzere planların uygulamalarını takip ederek,kurum ve kuruluşların yürüttüğü çalışmaları takip etmektedir. Havzalarda raporlama yapacak ve bu kurullara altlık hazırlayacak Havza Yönetim Birimleri, 17 Ekim 2012 tarihinde yürürlüğe girenSu Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik çerçevesinde oluşturulmaktadır. Havza Yönetim Birimleri’nin katılımcılığı ve paydaşların temsilini dikkate alacak şekilde oluşturulması planlanmaktadır. Arzu edilen düzeyde etkinliğe sahip olan ve iyi işleyen bir mekanizmanın olabilmesi için söz konusu birimlerin yaptırım gücünün de olması gerekmektedir. Türkiye’de son yıllarda su mevzuatının yeniden düzenlenmesine yönelik birçok çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmalar her ne kadar çoğunlukla ülke ihtiyaçlarını birbirini tamamlar biçimde ele alsa da, ortaya çıkan mevzuata bütüncül olarak bakıldığında örtüşmeyen hatta çelişen düzenlemelerin olduğu görülmektedir.Mevzuat değişikliklerinin genellikle her kurumun kendi kurumsal görev ve yetkileri ışığında değerlendirilmesi ve ülkemizin su konusundaki çıkarlarını gözeterek politika ve hedeflerini ortaya koyan temel bir belgenin olmaması dolayısıyla bugün gelinen noktada su mevzuatının çok parçalı ve ülke ihtiyaçlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almayan nitelikte olduğu görülmektedir. Bütün bu tespitler ışığında son dönemdeki en önemli gelişme kapsamlı bir “Su Kanunu “ hazırlığıdır. Su Kanunu uzun yıllardır dile getirilen ve beklenen bir temel mevzuattır. Söz konusu Kanun’un hazırlıkları ulusal ihtiyaçlar ve AB sorumlulukları da dikkate alınarak hazırlanmaktadır. Katılımcı bir yaklaşımı esas alan su kanunundailgili bütün paydaşlarıngörüşleri alınmaktadır. Kanunsu yönetimine bütüncül bir yaklaşımla bakarak aşağıdaki başlıklarda açılımlar getirmeyi hedeflemektedir: 1. Su yönetimindeki çok başlılığın önüne geçilmesi

Mevcut Durum

Hedef

Page 10: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

2. Havza esaslı su yönetimi 3. Havza esaslı su tahsisi 4. Suyun miktar ve kalite olarak yönetimi 5. Suyun devletin mülkiyet ve tasarrufunda olması 6. Tam maliyet prensibi (Kullanan/Kirleten Öder) 7. Su yönetimine paydaşların katılımı 8. Su yönetiminde koordinasyon sağlanması 9. Taşkın Yönetim Planları Hazırlanması ve İmar Planları’nda bunların dikkate alınması 10. Ulusal Su Planı hazırlanması 11. Su Yönetimi Üst Kurulu'nun oluşturulması 12. Doğal mineralli suların tahsisinin Su Kanunu kapsamına alınması 13. Ulusal Su Bilgi Sistemi’nin kurulması 14. Alıcı ortam bazlı deşarj standardları 15. Su kullanımında ve su yapılarının inşasında ekosistem ihtiyaçlarınındikkate alınması 16. Suyu usulsüz kullanan ve kirletenlere caydırıcı ceza 17. AB Su Çerçeve Direktifi’ne uyumun sağlanması Su Kanunu çalışmalarının yanı sıra son yıllarda AB mevzuatına uyum kapsamında bir dizi yeni yönetmelik yayımlanmış olup bir kısmının da hazırlığı sürmektedir. Tablo 1.2’de söz konusu çalışmalar özetlenmektedir:

Tablo 1.2 Su alanında AB Mevzuatına Uyum Kapsamında Gerçekleştirilen Çalışmalar KANUN/YÖNETMELİK ADI DURUMU AB

MEVZUATINDA KARŞILIĞI

Su Kanunu Kurum görüşleri alınmış ve kanun kurum görüşleri doğrultusunda revize edilmiştir

Su Çerçeve Direktifi (SÇD)

Su Havzaları’nın Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik

Yayımlandı. SÇD

İçme Suyu Kaynaklarının Korunması Yönetmeliği

En kısa sürede Başbakanlığa gönderilecektir.

SÇD

Atıksuyun Geri Kazanımı Yönetmeliği

Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir.

Su Tarifeleri Yönetmeliği Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. SÇD

Su Kayıp ve Kaçaklarının Önlenmesine İlişkin Yönetmelik

Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. SÇD

Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği

Yayımlandı Çevresel Kalite Standardı Direktifi

İçme Suyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik

29.06.2012 tarihli ve 28338 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yüzeysel Su Direktifi

Yeraltı Suyunun Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik

07.04.2012 tarihli ve 28257 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Yeraltı suyu direktifi

Su İzleme Yönetmeliği Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. SÇD

Page 11: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Yüzme Suyu Kalitesi Yönetmeliği Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. Yüzme suyu Direktifi

Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği

Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. Nitrat Direktifi

Balık Yaşamının Sürdürülebilirliği için Koruma veya İyileştirme Gereksinimi Bulunan Tatlı Suların Kalitesi Hakkında Yönetmelik

Hazırlık çalışmaları sürdürülmektedir. Balıkların Yaşamını Korumaya Yönelik Tatlı Su Kalitesine İliskin 78/659/AET sayılı Direktif

1.3 Avrupa Birliği Çevre Faslı /Su Sektörü

Türkiye,su sektörünü de içeren Çevre Faslını 2009 yılı Aralık ayında müzakerelere açmış

bulunmaktadır. Müzakerelerin kapanışı için 6 kriter belirlenmiştir ve Türkiye’nin bu kriterleri yerine getirmesi gerekmektedir:

1. Avrupa Birliği’nin yatay ve çerçeve çevre müktesebatının kabul edilmesi 2. SÇD kabul ederek ilerleme sağlaması ve uyumlaştırılması, Nehir Havza Yönetim Planlarınınhazırlanması 3. Sanayi kaynaklı kirlilik ve risk yönetimi çevre müktesebatının kabul edilmesi 4. Doğa Koruma, atık ve geri kalan sektörler 5. Denetimi de esas alarak koordinasyonun ve idari kapasitenin geliştirilmesi 6. Ek Protokol yükümlülüklerinin yerine getirilmesi

Su sektörü için iki önemli adım beklenmektedir. Ancak sektör diğer kapanış kriterlerine de bağımlıdır ve müşterek yapılması gereken çalışmalar bulunmaktadır. Su sektörünün koordinasyonu Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. SÇD uyumu “Su Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında Yönetmelik” ile tamamlanmış bulunmaktadır. Gelinen bu nokta,ülkemizde diğer sektörlerle karşılaştırıldığında önemli bir başarı sayılmaktadır. Ayrıca ikinci kapanış kriteri olan Nehir Havzaları Yönetim planları da 2013 yılı sonunda hazırlanmaya başlayacaktır.

Ülkemize tam üyelik tarihi verildiğinde 25 havza için havza yönetim planlarının tamamlanma aşamasına gelmiş olması gerekmektedir. Bu sebeple önemli adımların ivedilikle atılması gerekmektedir.Direktif içinde tanımlanan süreçlerden faydalanabilmek için izlemelerin ve neticelerin değerlendirilmesinin yapılmasının ve ulaşılamayacak “iyi su durumu” gerekçelerinin ortaya konmasının büyük önem arz ettiği unutulmamalıdır.

Müzakerelerde en önemli süreç ülkelerin kendi ana dillerinin kullanmaları olduğu görülmüştür. Ayrıca bu süreçte pazarlıkların güçlü olarak yapılması, bunun içinde konulara bütünleşik bakılabilmesi önemli bir husustur. 2012 yılı AB Türkiye İlerleme Raporu’nda mevzuat uyumu kapsamında su kalitesikonusunda iyi düzeyde ilerleme kaydedildiği, nehir havzası koruma eylem planlarının, nehir havzası yönetim planlarına dönüştürülmesine yönelik hazırlıkların da devam ettiği belirtilmiştir. Kurumsal yapılanma ve kurumlararası koordinasyonun güçlendirilmesi ve havza bazında örgütlenmeülkemiz açısından sorgulanan önemli konular arasında yer almıştır. Bütün ülkelerde bu vaziyet irdelenmiş ve uygulamalara bakıldığında, ülkelerin de bu çerçevede yapılanmaya gittiği gözlemlenmiştir. Özellikle havza idarelerinin oluşturulması ve güçlü bir izleme, denetim ve yaptırım altyapısının kurulması önem arz etmektedir.

Page 12: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Müzakere süreçlerinde diğer gözlemlenen konulardan birisi de Komisyon’un üye ülkelerle birlikte hazırladığı dokümanların hazırlık aşamasında mutlaka ülkemizin müdahil olmasıdır. Böylelikle her ülke kendi şartları çerçevesinde bu dokümanlara yön verebilmekte ve uygulanması zor kararlara kanun yapma sürecinde müdahale edebilmektedir.

Komisyon uygulama süreçlerini aşağıdaki yer alan konular çerçevesinde sorgulamakta olup, ülkemizin de bu sorulara cevap verecek şekilde hazırlıklı olması gerekmektedir.

AB Su Direktiflerini uygularken değerlendirilmesi gereken kilit sorular kontrol listesi aşağıda

verilmektedir:

Üye ülkeler için Uygulama Sorgulama Adımları 1. Özellikle aşağıda belirtilenler dâhil, su yönetmeye yönelik mevcut düzenlemelere ilişkin yeterli bilgi var

mı? * Yüzeysel suların (nehirler, göller, kıyı suları) ve yeraltı sularının mevcut su durumu (miktar-kalite) * Farklı nehir havzaları için tehdit oluşturan baskılar(su kullanımı, çekimi, kirlilik, vs.) * Arıtma ve idare sistemleri * Çevresel Etkiler * Mevcut hukuki, kurumsal ve düzenleyici yapılar

2. Mevcut düzenlemelerle ilgili bütün önemli problemler belirlendi mi? Özellikle aşağıdaki alanlarda: * Hukuki/kurumsal/düzenleyici çerçeve * Gerekli standartları sağlayabilmek için altyapıdaki eksiklikler * Eğitim/uzmanlık eksiklikleri * İstişare/iletişim gereklilikleri

3. Kurumsal çerçeve nehir havzası seviyesinde işleyecek şekilde yeniden düzenlenebilir mi? Özellikle: * Yetkili makam olarak görev alabilecek yeterli uzmanlık ve eğitime sahip kurum/kuruluş var mı? * Mevcut veriler nehir havzası bütününde değerlendirilebilir mi? * Kurum/kuruluşlar izleme programlarını üstlenmeye muktedir midir? * Su kalite parametrelerini direktif gerekliliklerine göre analiz edebilecek laboratuar var mıdır? * Laboratuarlar akredite ve standartlaşmış yöntemleri mi kullanıyor?

4. Yetkili makam, merkezi hükümet ve su yönetimini etkileyen konularda sorumlulukları olan diğer kurum/kuruluşlar arasında açık ve net ilişki var mıdır?

5. Su hedeflerini belirleme, uygulama ve izin verme sorumlulukları açık ve net bir şekilde tanımlanmış mıdır?

6. Hukuki/kurumsal çerçeve aşağıda belirtilenleri yapmaya yetecek yetki veriyor mu? * Denetim ve örnekleme yapma? * Yetki verme ve kontrol etme? * Kentsel atıksu deşarjlarını düzenleme? * Nehir havzalarında aktiviteleri kontrol etme?

7. İzleme, denetim ve su deşarjları kalitesini gözden geçirmek için geliştirilmiş düzenlemeler var mıdır? 8. Şeffaf hesap verilebilirlik ve uygun cezaların belirlendiği yaptırım sistemi bulunmakta mıdır? 9. Mevcut yeterli bir veri işleme sistemi var mıdır? 10. Aşağıda belirtilenlerle istişare/raporlama yapmak için yeterli yöntem bulunmakta mıdır?

* Komisyon? * Halk? * Nehir havzası eylem planlarından etkilenen kurum/kuruluşlar? * Sınıraşan meselelerin olduğu diğer ülkeler?

11. Su sektörü gerekliliklerinin ekonomik değerlendirmesini yapmak için yöntem var mıdır?

Page 13: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

12. Yeni altyapıları kurmak için yeterli fon sağlama yolu var mıdır? 13. Mevcut yeterli bir eğitim altyapısı oluşturulmuş mudur?

1.4 Avrupa Birliği SuÇerçeve Direktifi ve Nehir Havzası Yönetim Planı Yaklaşımı

AB'nin su politikalarının değişimi uzunca bir süredir devam etmektedir. Literatürde üç büyük dalga halinde incelenen AB su politikalarının gelişimi 2000 yılında benimsenen "Su Çerçeve Direktifi" (2000/60/EC) ile farklı bir boyut kazanmıştır. AB'nin su politikasının "anayasası" olarak kabul edilen Direktif önemli yenilikler içermesinin yanı sıra, şimdiye kadarki su politikalarının çerçevesinin belirlenmesi açısından da önem taşımaktadır. Bu kapsamda AB üyesi olmayan ülkelerce de kullanım alanı yaygınlaşmıştır. AB su politikası için belirlenen aşağıdaki ilkeler SÇD’ nin içeriğini oluşturmuştur;

* Yüksek seviyede koruma, * İhtiyat ilkesi, * Önleme ilkesi, * Kaynağında müdahale, * Kullanan -Kirleten öder ilkesi, *Havza ölçeğinde yönetim ve diğer politikalarla entegrasyonun sağlanması ve uygulamalarına dâhiledilmesi – sanayi, tarım, ulaşım ve enerji) ve * Sürdürülebilir kalkınmanın desteklenmesi.

SÇD’nin maksadı kıtaiçi suların, geçiş sularının, kıyı ve yeraltı sularının korunmasına yönelik bir çerçeve oluşturmaktır. SÇD gelecekte AB Üye Devletleri’nde sürdürülebilir su yönetimine ulaşmaya yönelik en önemli unsuru sunmaktadır. Direktif su yönetimi açısından havzalara dayanan ve tanımlanmış havzaların içindeki bütün yüzeysel suları ve yeraltı sularının 2015’e kadar ‘iyi su durumu’na ulaşmasını gerektiren yeni bir bakış açısını sunmakta, bütün su kütlelerine yönelik çevresel ve ekolojik hedeflerin oluşturulması yoluyla buna nasıl ulaşılacağını açıklamaktadır. Direktif bazı yükümlülüklerin yerine getirilmesinin son tarihinin geçtiği vaziyetlerde geleceğe yönelik bir eylem programı da temin etmektedir.

Aşağıda direktifin temel hedefleri şunlardır

• Sürdürülebilir su kullanımı konusundaki entegre politikanın geliştirilmesi ve yetki ikamesi ilkesine uygun olarak bu politikanın uygulanması (Madde 1 ve 4);

• Bu maksatlamüşterek ilkeler kapsamında tutarlı, şeffaf ve etkili bir mevzuat çerçevesinin benimsenmesi (mevzuata da bu şekilde düzenleyerek)

• Ortak çevre kalite standartları ve emisyon sınır değerleri için asgari gerekliliklerin belirlenmesi (Madde 16 ve 17, Ek II, III, V, VI, VIII, IX ve X);

• Koruma ve sürdürülebilir su yönetimi ile enerji, ulaştırma, tarım, balıkçılık ve turizm gibi diğer politika alanlarının daha fazla bütünleştirilmesi (Madde 1, 4, 5 ve 9);

• Su koruması ve yönetimi konusundaki diğer uluslararası anlaşmalar ve kıyı sularının korunması gibi önemli yükümlülükleri içeren çeşitli uluslararası anlaşmalar kapsamında Üye Devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmesine katkıda bulunma (Madde 1, 3, 4(1), 12, 16(3) ve (5));

• Avrupa Uzamsal Gelişme Perspektifi gibi diğer konularda da üye devletler arasındaki işbirliğine katkıda bulunma;

• Su koruma yaklaşımının yüzey suları, yer altı suları, kıyı suları ve gerektiğinde kara suları gibi bütün suları kapsayacak şekilde geliştirilmesi (Madde 1-5, 7-8, 11-12, 16-17);

• Sellerin etkilerini hafifletmeye katkıda bulunma (Madde 1 ve 11(3)(I)); • Sucul ve karasal ekosistemlerin, bu ekosistemlere doğrudan bağlı sulak alanların korunması

(özellikle Madde 6 ve Ek IV);

Page 14: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Sularının potansiyel kullanımlarının korunması ve geliştirilmesi (özellikle Madde 1, 4, 9, 11, 13 ve Ek VII);

• Nehir havzalarına dayalı olarak bir su yönetimi yaklaşımının geliştirilmesi, nehir havzalarının veya bunların sınır aşan etkileri söz konusu olduğunda üye ülkeler arasındaki işbirliğinin sağlanması ve son olarak nehir havzalarının sadece kısmen kendi sınırları içinde olduğu vaziyetlerde üye olmayan ülkelerle olan işbirliğinin sağlanması (Madde 3);

• Çevre koruması amacına uygun olduğunda nitelik ve nicelik açısından su durumu konusunda müşterek tanımların belirlenmesi (Madde 2, 4(1)(a) ve 16(7) ve Ek V, VIII ve IX);

• Daha fazla entegrasyon sağlanması için öncelikle nitelik konusunda toplu denetim yaklaşımları ve ayrıca nicelik konusundaki düzenlemeler vasıtasıyla su çevresinin muhafazası ve iyileştirilmesi (Madde 10 ve Ek IX);

• Suda bulunan ve öncelikli olarak tehlikeli olduğu bilinen maddelerin bertaraf edilmesi (Madde 4 ve 16);

• Bu yapılamazsa tehlikeli madde emisyonlarının kademe kademe azaltılmasına katkıda bulunma; • Belli bir tarihe kadar bütün sular için “iyi” durumun sağlanması ve “iyi” durumun hâlihazırda

mevcut olduğu hallerde bunun muhafaza edilmesi (Madde 4); • Yer altı sularında herhangi bir kirletici derişimi için var olabilecek önemli ve süreğen bir yükselme

eğiliminin belirlenmesi ve tersine çevrilmesi (Madde 4); • Çevre ve kaynak maliyetlerinin de dâhil olduğu bir şekilde su hizmetlerinin maliyetinin

karşılanması ilkesinin göz önüne alınması, suyu etkili kullanmak için yeterli teşvikleri oluşturarak su fiyatlandırma politikalarının hazırlanması ve farklı su kullanıcılarından su hizmetleri masraflarının karşılanması için yeterli katkının alınması (Madde 9 ve Ek III);

• Özellikle üretim, gözden geçirme ve nehir havzası yönetimi planlarının gözden geçirilmesi ve güncellenmesiyle ilgili olarak direktifin uygulanmasında bütün ilgili tarafların etkin katılımının teşvik edilmesi (Madde 14).

• Bütün bu konuların ve diğer planların entegrasyonu ile çevresel hedefler ve bu hedeflere gidecek tedbirlerin tanımlanması (ana hedef)

SÇD (2000/60/EC) yeni anlayışı yansıtmakta olup;

* Su koruma kapsamının bütün suları içerecek şekilde genişletilmesi: kıyı suları dâhil yüzeysel suları ve yeraltı suları

* Belli bir zamana kadar (Tablo 1.3) bütün sular için “iyi durum”un sağlanması ve hâlihazırda iyi durumda olan suların mevcut durumlarının korunması (ilk aşama 2015)

* Nehir havzalarının birden fazla üye ülke tarafından ve/veya üye olmayan bir ülke ile paylaşıldığı vaziyetlerde uluslararası nehir havzaları için gerekli koordinasyon hükümleriyle “bütünleşik bir yaklaşımla” nehir havzalarına dayalı su yönetimi

* Uzun vadeli sürdürülebilir su kullanımı ile ilgili entegre bir politikanın geliştirilmesi * Maliyet karşılama ilkesini hesaba katarak ve kullanan-kirleten öder ilkesine uygun olarak su

kullanımı için fiyat belirleme * Vatandaşların sürece daha fazla katılmasının sağlanması * Diğer planların entegrasyonu * Mevzuatın daha etkin hale getirilmesi özellikle aşağıda yer alan ana hedefleri belirlemiştir:

Tablo1.3 SÇD uygulama adımları

Eylem Kaynak Tarih Direktifin yürürlüğe girmesi,ulusal mevzuat uyumunun sağlanması Madde 25 2000 Nehir havza bölgeleri ve otoritelerin belirlenmesi Madde23 Madde

3 2003

Nehir havzalarının karakteristiklerinin belirlenmesi: baskılar, etkiler ve ekonomik analiz

Madde 5 2004

İzleme ağının kurulması,kamuoyuna danışılmasına başlanması Madde 8 ve 14 2006 Nehir havzası yönetim plan taslağının sunulması Madde 13 2008

Page 15: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Tedbirler programı dâhil havza yönetim planının neticelendirilmesi Madde 13 ve 11 2009 Fiyatlandırma politikasının oluşturulması Madde 9 2010 Uygulama programlarının hazırlanması Madde 11 2012 Çevresel hedeflerin gerçekleştirilmesi Madde 4 2015 İlk yönetim dönemi sonu Madde 4 ve 13 2021 İkinci yönetim dönemi sonu, hedeflerin gerçekleştirilmesi için son tarih

Madde 4 ve 13 2027

Direktifte bu maksat ve hedeflerin nehir havzası yönetim planında açıkça belirtileceği bildirilmektedir; nehir havzası yönetim planı ayrıca bu hedeflere ulaşılmasını güvence altına alacak şekildetedbirler programını da içermelidir. İyi su durumuna; çevresel, ekonomik ve sosyal etkenler dikkate alınarak ulaşılacaktır. SÇD; diğer kardeş direktifleri ile birlikte su ile ilgili direktifleri bütünleştiren bir çerçeve oluşturmakta ve bütünleşik (entegre) nehir havzası yönetiminin genel ilkelerini sunmaktadır.

SÇD’nin nehir havzası ölçeğinde entegre su yönetimi yaklaşımı AB su politikasının genel koordinasyonunu sağlamayı hedefler. SÇD uyarınca; üye ülkeler, su ekosistemlerinin ve doğrudan su ekosistemlerine bağlı sucul ve karasal ekosistemlerin daha fazla bozulmasını önlemek ve var olan durumlarını geliştirmek veya eski haline getirmekle yükümlüdürler. İlk kez bir AB Direktifi suyu korumanın sadece kimyasal yönlerini değil; akış rejimi, bileşimi ve suda yaşayan organizmaların popülasyonları gibi ekolojik yönlerinin korunmasını da dikkate almaktadır. SÇD, yönetsel ve politik sınırlar yerine havza yönetimini – tabii coğrafi ve hidrolojik birim - bir su yönetim sisteminin en iyi modeli olarak benimser. Ekolojik açıdan bakıldığında, su yönetiminde doğru yaklaşım budur. Dolayısıyla Direktif, bütünleşik havza yönetimini sürdürülebilir su kullanımı için en etkili yol olarak benimser. Bu usul, her türlü yüzeysel, kıyı ve yeraltı suları ile arazi kullanımlarını da içine alan koordineli bir planlama gerektirir.

AB’nin doğa koruma alanındaki iki önemli direktifi olan Kuş ve Habitat Direktifleri de belli kriterler etrafında hassas tür ve habitatları koruma altına almayı ve Natura 2000 adı verilen korunan alanlar ağı kurulmasını öngörmektedir. Dolayısıyla, bir nehir havzasında gerçekleştirilecek planlama sürecinde havzada bulunan hassas tür ve habitatının tespit edilmesi, gerekli koruma tedbirlerinin nehir havzası yönetim planında yer alması gerekmektedir. Havzadaki korunan alanların gerek uluslararası sözleşmelerden doğan yükümlülükler, gerekse AB ve ulusal mevzuatta yer alan düzenlemeler ışığında etkin bir biçimde yönetilmesi ve korunan alan yönetim planlarında yer alan kararların havza yönetim planı ve diğer üst ölçek planlara yansıltılması gerekmektedir.

Bu ana hükümler doğrultusunda, SÇD bütün paydaşların su meselesinin çözümüne daha aktif olarak

katılımını sağlayacak ve ekonomik bir değeri olduğu kabul edilen suyun fiyatlandırılmasında gerçekçi ve doğru bir yaklaşım izlenebilecektir. SÇD, üye ülkelere sadece çevresel hedefler için geçiş sürecini tanımlamakta ve gerekçelerin doğru verilere dayandırılarak oluşturulmasını esas almaktadır.

SÇD genel olarak, idari açıdan tarafsızdır. AB’de, merkezi veya bölgesel veya federal anayasal yapıları olan üye ülkeler vardır ve direktifleri uygulamak için kullanacakları yaklaşımı seçmek onların hakkıdır. Kurulu düzen ve gelenekler, sorumlulukların farklı bakanlıklar ve/veya bölgesel ve yerel yetkililer arasında paylaştırılmasında kilit rol oynayabilecektir. Yine de, belli başlı kilit sorulara her durumda cevap aranmaktadır:

• SÇD’yi uygulamaktan sorumlu “lider” bir Bakanlığın belirlenmesi ve ayrıca karar alma sürecinde diğer bakanlıkların müdahil olacakları durumlarda işbirliği ve katılımın sağlanması.

• Ulusal, bölgesel ve yerel makamlar arasında sorumlulukların dağıtılması (planlama, mevzuat, izleme, uygulama, istişare ve raporlama)

• Diğer kamu kurum ve kuruluşlarının katılımın sağlanması.

Page 16: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Su çerçeve Direktifinin atıf yaptığı direktif ve sözleşmeler;

Çevresel Etki Değerlendirme Direktifi (85/337/EEC düzeltilmiş hali) Çamur Direktifi (86/278/EEC Kentsel Atık Su Arıtımı Direktifi (91/271/EEC) Çevresel Bilgiye Erişim Direktifi i (2003/4/EC Bitki Koruma Ürünlerine Yönelik Konsey Direktifi (91/414/EC) IPPC (Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol) Direktifi (91/692/EEC) ve Kararı (94/741/EEC) Habitat Direktifi (92/43/EEC) Kuş Direktifi (79/409/EEC) IPPC (Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi (2008/1/EC) ) Seveso II Direktifi (96/82/EEC) Biosit Direktifi (98/8/EC) Reach (Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanması) Yönetmeliği (1907/2006) Düzenli Depolama Direktifi (99/31/EC) Tehlikeli Atık Yakma Direktifi (2000/76/EC) Büyük Yakma Tesisleri Direktifi (2001/80/EC) Taşkın Direktifi (2007/60/EC) Stratejik Çevresel Değerlendirme (SEA) Direktifi (2001/42/EC) Halkın Katılımı Direktifi (2003/35/EC) Çevreye Verilen Zararın Önlenmesi ve Giderilmesine Yönelik Direktif (2004/35/EC) 91/692/EEC no’lu Raporlama Direktifi 2007/2/EC no’lu INSPIRE (Avrupa Birliği için Konumsal Veri Altyapısının Oluşturulması)

Direktifi Avrupa Kirletici Emisyon ve Transfer Kaydı üzerine 166/2006 no’lu düzenleme Deniz direktifi

Direktif, AB’nin ve/veya Üye Ülkelerin taraf olduğu bir dizi uluslararası anlaşmaya tamamlayıcı nitelikte olmayı amaçlar ve uygulama planları göz önünde bulundurulur:

• Sınıraşan Boyutta Çevresel Etki Değerlendirmesi Sözleşmesi (Espoo Sözleşmesi), 1991 • Sınıraşan Suyolları ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılması Sözleşmesi, Helsinki

Sözleşmesi, 1992 • Çevresel Konularda Bilgiye Erişim, Karar Verme Sürecinde Halkın Katılımı ve Yargıya Başvuru

Sözleşmesi (Aarhus Sözleşmesi), 1998 • Nehir havzası sözleşmeleri (Tuna, 1987; Elbe, 1990; Oder, 1996; Ren, 1999) • Barselona Sözleşmesi, 1976 (tadil edilmiş şekliyle) ve protokolleri • OSPAR Sözleşmesi, 1992 (tadil edilmiş şekliyle) • Kuzey Denizinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerden Kirlenmesine karşı İşbirliği ile ilgili Bonn

Sözleşmesi, 1983 • Baltık Denizi ile ilgili Helsinki Sözleşmesi, 1992 Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi (1976) Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan Kirlenmeye Karşı Korunması 1980 Protokolü (1976

Anlaşması’nın Yeni Düzenlemesi) Entegre Kıyı Alanları Yönetimine ilişkin Akdeniz’in Kirlenmeye Karşı Korunması

Protokolü Kuzey-Doğu Atlantik Deniz Çevresinin Korunması Konvansiyonu (OSPAR) (1992) Baltık Deniz Çevresinin Korunması Konvansiyonu (1992) Sınır ötesi Suyolları ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılması Sözleşmesi

(Konsey tarafından 1995 yılında kabul edilmiştir) Endüstriyel Kazaların Sınır Ötesi Etkileri Sözleşmesi (1992) 1992 Endüstriyel Kazaların Sınır Ötesi Etkileri Sözleşmesi ve 1992 Sınır ötesi Suyolları ve

Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanılması Sözleşmesi üzerine Endüstriyel Kazaların Sınır ötesi Etkileri Sonucunda Oluşan Zararın Tazmini ve Hukuki Sorumluluk Protokolü

Page 17: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

1.5 Sorun ve Tavsiyeler

• Ülkemizde su yönetimi konusunda gerek mevzuat, gerekse kurumsal yapılanma anlamında çeşitli yetki ve sorumluluk çakışmaları bulunmaktadır. Etkin bir yönetim için merkezde ve havzalarda görev ve yetkileri net olarak tanımlanmış bir kurumsal yapının oluşturulması tavsiye edilmektedir. Böylelikle, parçalı yapı engellenecek, eşgüdüm ve koordinasyon güçlendirilecek, sorumluluklar netleşecek, kayda ve ölçüme dayalı güvenilir, etkin, sürekli veri temini ve paylaşımı daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşecek, mükerrer veri üretiminin ve dolayısıyla kaynak israfının önüne geçilmiş olacaktır.

• Su yönetimine bütüncül ve planlı bakılmaması, hazırlanan planların birbiri ile uyumlu ve tamamlar nitelikte olmaması bir diğer önemli meseledir. Bu meselenin aşılmasında katılımcı bir yaklaşımla hazırlanacak Nehir Havzaları Yönetim Planları kilit rol oynayacaktır. Farklı kurumlarca hazırlanan farklı ölçek ve tipteki planların birbirine entegre edilmesi için havza yönetim planları hazırlanırken ilgili tarafların birlikte çalışmasını sağlayacak mekanizmaların kurulması önemlidir. Bir diğer ifadeyle, kurumların birlikte eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışma kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir.

• Su Kanunu hazırlıkları ivedilikle tamamlanmalı ve kanun bir an önce yayımlanmalıdır. AB mevzuatına uyum çerçevesinde ilgili diğer yönetmelikler de tamamlanmalıdır. Böylece bütüncül ve yenilikçi bir su mevzuatı oluşturulmuş olacaktır.

• Müzakerelerdepazarlıkların daha etkin yapılarak,vaziyetinülkemiz menfaatine çevrilmesi için ülkemizin kurumsal değil bütüncül yaklaşımla temsil edilmesi önemlidir.

• SÇD yaklaşımının ülkemizde yürütülen planlı çalışmalara önemli bir katkısı vardır ve bu uygulamaların ülkemizde havza esasında güçlendirilmesi gerekmektedir.

2 TÜRKİYE’DE HAVZA BAZLI YÖNETİME GEÇİŞ ÇALIŞMALARI

2.1 Ulusal Havza Yönetimi Strateji Belgesi Ulusal Havza Yönetim Stratejisi (UHYS)’nin amacı, ülkemizdeki 25 akarsu havzasının ve tabii kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir kullanımı ile ilgili orta ve uzun vadeli kararlara ve yatırım programlarına rehberlik etmek, toplumumuzun havzaların ekolojik, ekonomik, sosyal ve kültürel fayda ve hizmetleri ile ilgili ihtiyaç ve beklentilerinin yeterli düzeyde ve sürdürülebilir olarak karşılanmasınısağlayacak çalışmalara müşterek bir yol göstermektir. Türkiye’deki 25 nehir havzası Şekil 2.1’de gösterilmektedir.

Page 18: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Şekil 2.1 Türkiye’deki 25 nehir havzası

UHYS, başta Orman ve Su İşleri Bakanlığı olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, yerel yönetimler, araştırma ve eğitim kurumları,sivil toplum kuruluşlarıile ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşları ve diğer paydaşların katkıları ile katılımcı anlayış ön planda tutularak hazırlanmıştır.

UHYS’nin temel önceliği; ülkemiz akarsu havzalarında yıllardır süregelen tabii kaynak ve çevresel bozunum sürecini durdurmak, toprak, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarının verimliliğini ve kalitesini korumak ve geliştirmek, havzadaki fauna ve floranın korunmasını ve durumlarının iyileştirilmesini sağlamak, alt havzalardaki kullanıcılara sunulan havza hizmetlerini havzanın ekosistem bütünlüğüne zarar vermeyecek biçimde azami düzeye çıkarmak ve havzada yaşayan düşük gelirli kırsal nüfusun refah düzeyinin yükseltilmesine katkı sağlamaktır.

Strateji belgesini oluşturan vizyon, maksatlar ve stratejik hedeflerin belirlenmesinin ilgili kurum, kuruluş ve paydaşların katılımı ile gerçekleştirilmiş olması, havza yönetiminden beklentilere cevap verebilmenin yanında, stratejinin sahiplenilmesi ve uygulanmasını da kolaylaştıracaktır.

Ulusal Havza Yönetim Stratejisi’nin vizyonu “Ülkemiz havzalarının eşgüdümlü, katılımcı ve ekosistem odaklı yönetimi ile havza kaynaklarını ve biyolojik çeşitliliğinikorumak, geliştirmek, havzaların çevresel, ekonomik ve sosyo-kültürel hizmet ve faydalarını sürdürülebilir olarak temin etmek suretiyle hayat kalitesinin ve refah düzeyinin artırılmasına ve ülkenin kalkınmasına gerekli katkıları sağlamak”`tır. Bu bakış açısını gerçekleştirmeye yönelik hedeflerise şunlardır: Hedef 1: Havzaların sürdürülebilir yönetimi için hukuki ve kurumsal kapasitelerin güçlendirilmesi,

kurumlar ve paydaşlar arasında katılımcılığın, eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanması. Hedef 2: Havzaların su kaynaklarının sürdürülebilir olarak yönetimi ve kullanımı. Hedef3:Havza alanlarında ve tabii kaynaklarında tahribatın ve erozyonun önlenmesi, bozuk havza

alanlarının ıslahı ve sürdürülebilir kullanımı. Hedef 4:Havzaların biyolojik çeşitliliğinin, tabii ve kültürel peyzaj değerlerinin korunması ve yönetimi ile

ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması. Hedef 5: Havzalarda yaşayan halkın bilinçlendirilmesi,hayat kalitesinin ve refah düzeyinin yükseltilmesi ve tabii kaynaklar üzerine baskılarının azaltılması.

Page 19: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Hedef6:Havza yönetiminde doğal afetler ve zararlarına karşı tedbir ve mücadelemekanizmalarının entegrasyonu, geliştirilmesi ve etkinleştirmesi.

Hedef7:Havza yönetimine, iklim değişikliğinin muhtemel etkilerinin ve bu etkilere uyumun dahil edilmesi, uyum ve mücadele mekanizmalarının geliştirilmesi.

Belgede, stratejinin uygulanmasının izlenmesi, değerlendirilmesi ve desteklenmesi kapsamında kurumsal rol ve sorumluluklar ile belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik eylemler için tavsiyeler 2012–2015 ve 2016–2023 dönemleri itibariyle verilmiştir. Belirlenen sorumluluklar çerçevesinde her kurum kendisi ile ilgili hedefler için ayrıntılı eylem planını hazırlayacak ve uygulamaya koyacaktır. 2.2 Havza Koruma Eylem Planları

Havza bazında kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirleyerek oluşturulan bütünleşik havza planları vasıtasıylasu kaynaklarının kontrollü bir şekilde kullanılmasını sağlamak için Havza Koruma Eylem Planları hazırlanması faaliyetleri başlamıştır. Bu kapsamda;

• 11 havza (Marmara, Susurluk, Kuzey Ege, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Burdur, Konya, Ceyhan, Seyhan, Kızılırmak, Yeşilırmak) için Havza Koruma Eylem Planları hazırlanmıştır.

• Havza Koruma Eylem Planı bulunmayan 9 havzada (Antalya, Doğu Akdeniz, Batı Karadeniz, Fırat-Dicle, Doğu Karadeniz, Batı Akdeniz, Çoruh, Aras, Asi) Havza Koruma Eylem Planları hazırlanmasına başlanmıştır.

• Havza Koruma Eylem Planları daha önce hazırlanmış olan 5 havzada (Meriç – Ergene, Gediz,

Sakarya ile Akarçay Kapalı Havzası ve Van Kapalı Havzası) ise güncelleme çalışmaları devam etmektedir.

• 2013 yılı sonu itibariyle 25 havza için havza koruma eylem planları tamamlanmış olacaktır. HKEP kapsamında ele alınan konular;

• Proje kapsamında gerçekleştirilmiş olan çalışmalar aşağıda özetlenmiştir: • Havzanın Genel Durumunun Tespiti: Bu iş paketi kapsamında havzanın konumu, coğrafi

özellikleri, su kaynakları durumu, meteorolojik bilgileri, tarım, hayvancılık,dere ıslahı, erozyon ve sedimen taşınımı,ağaçlandırma ve sanayi durumu, havzada öne çıkan baskı-etkiler ve sıcak noktalar gibi havzayı tanımlayan bilgiler derlenmiş ve bu bilgiler CBS enstrümanları kullanılarak haritalandırılmıştır.

• Su Kaynaklarının Tespiti ve İlgili Planlamaların Değerlendirilmesi: Havzadaki yüzeysel ve yeraltı su kaynakları potansiyeli ve kullanım maksatlarına göre mevcut veriler ile su kaynaklarının tahsisi ve gelecekteki planlamaları ve havzadaki su ihtiyaçları dikkate alınarak arıtılmış atıksuyun yeniden kullanımı değerlendirilmiştir.

• Çevresel Altyapı Tesislerinin Yerinde Görülmesi ve Değerlendirilmesi: Proje kapsamında bütün belediyelere ve nüfusu 2.000’den büyük köyler olmak üzere toplam yerleşim yeri evsel atıksu arıtma tesisi (AAT katı atık düzensiz depolama sahası, katı atık düzenli depolama sahası, AAT’si olan sanayi tesisi, AAT’si olmayan sanayi tesisi ve Organize Sanayi Bölgesi yerinde incelenmektedir.

• Su Kalitesinin Belirlenmesi: Su kalitesi sınıflamaları için temin edilen yüzeysel su kaynaklarına ait son 5-6 yıllık veriler kullanılarak yüzeysel su kalite sınıfları belirlenmiştir. Verilerin mevcut ve

Page 20: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

yeterli olduğu vaziyetlerde her istasyon için organik karbon ve azot kirliliğini gösteren önemli parametrelerden olan KOİ, BOİ5, NH4-N, NO2-N ve NO3-N cinsinden su kalitesi sınıfları (I, II, III, IV) tespit edilmiş ve CBS yardımı ile oluşturulan haritalara işlenmektedir.

• Kirlilik Yüklerinin Belirlenmesi: Kentsel, sanayi kaynaklı, aktif veya terk edilmiş katı atık bertaraf tesisleri ve düzensiz katı atık depolama sahaları ve yayılı kirleticilerden kaynaklanan kirlilik yükleri hesaplanmıştır. Yayılı kirleticilerden kaynaklanan kirlilik yükleri CBS ortamında haritalandırılmıştır

• Kentsel Atıksu Arıtma Tesislerinin Planlanması ve Fizibilite Çalışmaları: Bu iş adımı, proje kapsamındaki bütün yerleşim birimleri için kentsel atıksu arıtma tesislerinin alternatifli planlanması, planlanan tesisler için fizibilite çalışmalarının yapılması, AAT’lere atıksu taşıyacak kolektör hatlarının güzergâhlarının belirlenmesi ve bunların maliyet analizlerinin yapılması faaliyetlerini ihtiva etmektedir.

• Çalışmaların Coğrafi Bilgi Sistemine (CBS) Aktarılması: Mekansal anlamda projelerin daha hızlı yürütülmesi ve planlama aktivitelerinin daha doğru ve hızlı şekilde yapılması için önemli bir katkı ve avantaj sağlayan CBS teknolojisi etkin bir şekilde kullanılmış olup, proje kapsamında üretilen bütün veriler CBS ortamında OSİB sistemi ile entegre edilecek şekilde hazırlanmıştır.

• Paydaş Toplantılarının Düzenlenmesi: Yürütülen çalışmaların yerel unsurlar tarafından kavranması ve çalışmalar sonucunda elde edilen bulguların paylaşılması maksadıyla, ilgili kurum ve kuruluşlar ve belediyelerin katılımı ile toplantılar düzenlenmiştir. Her bir havzada, projenin açılış, saha çalışmaları sonrası ve planlama çalışmaları neticesinde düzenlenen toplantılar ile proje kapsamında gerçekleştirilen çalışmaların uygulanabilir ve sürdürülebilir olması amaçlanmıştır.

• Eylem Planlarının Hazırlanması: Projenin nihai çıktısı olarak havzadaki sorunlar ve çözüm tavsiyelerine yönelik “Eylem Planları” hazırlanmıştır. Eylem planlarına, su kaynakları üzerinde baskı oluşturan unsurların ortadan kaldırılması için gerçekleştirilmesi gereken tedbirler ve bu tedbirlerin gerçekleştirilmesinden sorumlu olan kurum ve kuruluşlar belirlenmiş; bütün faaliyetler bir takvime bağlanmıştır.

Bu planların gerçekleşme durumunun izlenmesi ve denetlenmesi maksadıyla komisyonlar oluşturularak takipleri yapılmaktadır. Ancak bu plan hükümlerinin etkin bir yaptırımının olması sağlanmalıdır.

Bu planların gerçekleşme durumunun izlenmesi ve denetlenmesi maksadıyla komisyonlar oluşturularak takipleri yapılmaktadır. Ayrıca, bu eylemlerin Yüksek Planlama Kurulu’ndan geçirilerek yasallaştırılması ve yatırımlarda bu eylemlere öncelik verilmesi sağlanacaktır. Uygulama Örnekleri: Güncelleme çalışmaları devam eden Gediz ve Ergene Havza Koruma Eylem Planı kapsamında; Gediz Havzası için;2008 yılında yürürlüğe giren Gediz Havzası Koruma Eylem Planı’nda bütün kurum ve kuruluşların üzerine düşen vazifeler tespit edilmiş ve yapılacak faaliyetler bir iş takvimine bağlanmıştır.

• 7 eylem başlığı belirlenmiştir. Bu başlıklar; Eylem 1. Evsel Atıksu Arıtma Tesisleri Eylem 2. Münferit Sanayiler ve OSB Atıksu Arıtma Tesisleri, Zeytin karasuyu Eylem 3. Katı ve Tehlikeli Atık İşleme, Geri Kazanım ve Bertaraf Tesisleri Eylem 4. Dere Yatağının Temizlenmesi ve Islahı Eylem 5. Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Eylem 6. Zirai Kaynaklı Kirliliğin Kontrolü Eylem 7. Nehir Su Kalitesinin İzlenmesi’ dir.

Page 21: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Gediz Havza Koruma Eylem Planı’nın başarıyla uygulanabilmesi, çalışmaların iş takvimine uygun ilerlemesi ve hedeflenen sonuca ulaşılması için Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Valilikler, Belediyeler, Kalkınma Ajansları, Sanayi ve Ticaret Odaları Kurum temsilcileri katılımıyla Gediz Takip Komisyonu oluşturulmuştur. Komisyon tarafından havzadaki çalışmalar yakından takip edilmektedir.

• Takip Komisyonunun çalışmaları neticesinde Evsel ve endüstriyel atıksu deşarjlarının kontrolünde, nehir ıslahı ve ağaçlandırma çalışmalarında önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Yapılan denetimlerle sanayi atıksu deşarjlarında da önemli iyileşmeler tespit edilmiştir.

• Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan kirlilik ile alakalı çalışmalar neticesinde kimyasal gübre ve pestisit kullanımında azalmalar tespit edilmiştir. 2008 yılında 191 bin 572 kg olan gübre tüketiminin 2012 yılında 76 bin 45 kg’a düştüğü, toplam pestisit kullanımı 2008 yılında 750 lt iken 2012 yılında 260 lt’ye düşmüştür.

• Ayrıca yapılan analizlemelerde su kalitesinde iyileşmeler görülmektedir. 2008 yılında 3,5 mg/L mertebesinde olan çözünmüş oksijen konsantrasyonu 2012 yılında 7,5 mg/L mertebesine yükselmiştir.

• Eylem Planı kapsamında yapılan çalışmaların paylaşılabilmesi için web sayfası hazırlanmıştır. (http://gediz.ormansu.gov.tr)

Ergene Havzası için;

• 15 eylem başlığı belirlenmiştir. Bu başlıklar; 1. Dere yataklarının temizlenmesi, 2. Belediye AAT’lerinin DSİ tarafından inşa edilmesi, 3. Islah Organize Sanayi Bölgelerinin kurulması, 4. Sanayi için müşterek ileri atıksu arıtma tesislerinin kurulması, 5. Sanayide daha az su, daha az kirletici hammadde kullanımına geçilmesi, 6. Ergene Havzası ağaçlandırılması ve erozyonla mücadele edilmesi, 7. Ergene’de Planlı döneme geçilmesi, 1/25.000’lik planların uygulamaya girmesi, 8. Katı ve tehlikeli atık işleme geri kazanım ve bertaraf tesislerinin kurulması, 9. Zirai kaynaklı kirliliğin kontrol edilmesi, 10. Ergene Nehri’nin gerçek zamanlı sürekli izlenmesi, 11. Sıkı denetim yapılması, 12. Deşarj standartlarının yeniden düzenlenmesi, renk standartlarının belirlenmesi ve Ergene Nehri’nin tabii rengine getirilmesi, 13. Havzaya Taşkın Erken Uyarı Sisteminin kurulması, 14. Yer altı suyunun kullanımının kontrol altına alınması, 15. Trakya’da baraj ve göletler ile sulama tesislerinin tamamlanması’dır.

• Söz konusu eylemler Ergene Takip Komisyonu tarafından takip edilmektedir. • Ergene Nehri tabi debisinin 4 katı atıksu arıtılmadan nehre verilmekte olup, nehrin su kalitesi

kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) parametresi açısından 4’üncü sınıftır. Ergene Havzası Koruma Eylem Planı ile Ergene Nehri’nde 2’nci sınıf su kalitesine ulaşılması hedeflenmektedir.

• Derenin ıslahı çalışmaları yapılmakta, Nüfusu 10.000’den büyük 13 belediyeden 12 tanesi DSİ Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmekte olup, 1 tane Atıksu Arıtma Tesisi ise IPA kapsamında inşa edilmektedir.

• Dağınık sanayi tesisleri Islah OSB çatısı altında toplanmaktadır. Havzada 9 tane Islah OSB başvurusu yapılmış olup, 7 tanesi tüzel kişilik kazanmıştır. Havzada sanayi için müşterek ileri atıksu arıtma tesisleri kurulmakta olup, projeleri hazırlanmaktadır. Marmara Denizi’ne derin deşarjı ile ilgili modelleme çalışması yapılmıştır.

• Sanayide daha az su, daha az kirletici hammadde kullanılması maksadıyla “Tekstil Sektöründe Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Tebliği” 14 Aralık 2011 tarihli ve 28142 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

• Ağaçlandırmaya ve erozyonla mücadele ve ıslah çalışması yapılmaktadır. Bugün kadar Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli illerinde 142.834 hektarlık alanda ağaçlandırma, erozyonla mücadele ve ıslah çalışması yapılmıştır. Sağ sahil ve sol sahil ormancılık faaliyetleri devam etmektedir.

Page 22: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Mevcut OSB ve Islah OSB’lerde doluluk oranı %75 ‘e ulaşıncaya kadar OSB alanları dışındaki planlı sanayi alanlarında yeni sanayi yatırımlarına izin verilmemesi ile ilgili “1/25.000 Ölçekli Tekirdağ İl Çevre düzeni Planı”nda 30.10.2012 tarihli düzenleme yapılmıştır.

• Katı ve tehlikeli atık işleme geri kazanım ve bertaraf tesisleri kurulmaktadır. • Zirai kaynaklı kirliliğin kontrol edilmesi maksadıyla toplantılar yapılmış, çiftçi eğitimi ve bayi

denetleme çalışmaları gerçekleştirilmektedir. • Renk standardı getirilmiş, KOİ parametresinde kısıtlamaya gidilmiş ve denetim ve idari yaptırımlar

uygulanmıştır. • 17 akım gözlem ve 15 yağış gözlem istasyonuna haiz verilerinin kullanılacağı “Ergene Havzası

Taşkın Erken Uyarı Sistemi” kurulmaktadır. • Yer altı suyu kullanımının kontrol altına alınması maksadıyla Trakya Bölgesinde bulunan tüm

kuyulara (belgeli-belgesiz) ön yüklemeli uzaktan kontrollü su sayacı takılmaktadır. • Eylem Planı kapsamında yapılan çalışmaların paylaşılabilmesi için web sayfası hazırlanmıştır.

(http://ergene.ormansu.gov.tr) 2.3 Nehir Havza Yönetim Planları SÇD’nin önemli bir kavramı da bütüncül havza yönetimidir ve aşağıdaki yaklaşımlardan oluşmaktadır;

• havza bazında bir yaklaşım; • farklı tip ve formdaki sulara dikkat etme; • arazi ve su kaynakları ilişkisine dikkat etme; • Tabii sınırlamaların, sosyal ve ekonomik ihtiyaçların, diğer planların,politik ve idari süreçlerin entegrasyonu.

Su havzalarının mevcut ve gelecekte çok yönlü kullanımının devam ettirilmesi (sürdürülebilir

gelişme) için her bir havza için bir Nehir Havzası Yönetim Planı (NHYP) hazırlanması gerekmektedir. Bunun için son tarih üye ülkeler için 2009 yılıydı. Türkiye üye olduğunda bu tarihe uygun olarak sorgulanacağı için planlarını biran önce yapması gerekmektedir. Her havzadaki bütün su ile ilgili kurumların SÇD için gereken bütünfaaliyet ve kararları yerine getirmek için işbirliği yapması vebirçok analizin tamamlanması gerekmektedir. Bu analizler beklenen durum ve çevresel hedefler (arzulanan durum) arasındaki boşlukların değerlendirilmesini sağlayacaktır. Hedeflere ulaşmak için bazı tedbirler belirlemesi gerekmektedir. Bütün bu etkinliklerin neticeleri NHYP’de yer alacaktır. SÇD,NHYP için aşağıdaki 11 unsurubelirlemiştir;

1. Nehir havzası karakterizasyonu, 2. İnsan aktivitelerinin önemli baskı ve etkilerinin özeti, 3. Koruma alanlarının belirlenmesi ve haritalandırılması, 4. İzleme ağlarının haritası, 5. Çevresel hedefler listesi, 6. Ekonomik analiz, 7. Tedbirler programı, 8. Daha detaylı önlemelerin listelenmesi ve özetlenmesi, 9. Kamuoyu bilgilendirilmesi ve danışılması ölçeğinin ve neticelerinin özeti, 10. Yetkili otorite, 11.Kamuoyundan arka plan bilgisi ve yorum edinmek için irtibat noktalarınınve prosedürlerin

belirlenmesi. NHYP’larının sağlıklı bir şekilde hazırlanabilmesi için ilgili havzaya ait her türlü bilgi ve verinin en

sağlıklı bir şekilde toplanması gerekmektedir. Söz konusu planlamalarda kullanılacak olan bölgeye özgü yüzeysel ve yeraltı sularının miktar ve kalitesine ait bilgilerin eksik veya yanlış olması durumunda mevcut su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması, geliştirilmesi, kontrol edilmesi ve sürdürülebilir olarak kullanılması etkin ve doğru bir şekilde yapılamamış olacaktır.

Page 23: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Havza bazında yönetimde “bütüncül” sözcüğü, esas olarak aşağıdaki faktörlerin birlikte ve bir bütün

olarak ele alınmasını ifade etmektedir:

• Çevresel ortamların entegrasyonu (hava, su, toprak, yüzeysel sular, yeraltı suyu, arazi kullanımı, erozyon, sulak alanlar, kıyılar, vs. ve bunların etkileşimleri)

• Çevresel faktörlerle sosyal, ekonomik, politik, kurumsal ve hukuki unsurların entegrasyonu (Sürdürülebilirlik)

• Disiplinlerin entegrasyonu • Aktörlerin entegrasyonu (Koordinasyon) • Mali kaynakların entegrasyonu • Yönetim araçlarının entegrasyonu (Karar destek sistemleri – veri tabanları, modeller, CBS,

uzman sistemler) • İklim değişikliği etkileri, risk ve belirsizliklerin tanılanması.

Nehir Havzası Yönetim Planları’nın sağlıklı bir şekilde bütüncül olarak hazırlanabilmesi için ilgili

havzaya ait her türlü bilgi ve verinin en sağlıklı bir şekilde toplanması gerekmektedir. Söz konusu planlamalarda kullanılacak olan bölgeye özgü yüzey ve yeraltısularının miktar ve kalitesine ait bilgilerin eksik veya yanlış olması durumunda mevcut su kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması, geliştirilmesi, kontrol edilmesi ve sürdürülebilir olarak kullanılması etkin ve doğru bir şekilde yapılamamış olacaktır.

Planlamanın yapılacağı ilgili alt havzadaki yüzey ve yeraltısularının mevcut miktar ve kalitesinin sağlıklı bir şekilde belirlenebilmesi ve sürdürülebilir kullanımı için o havzaya ait önce “Kavramsal Model”in arkasından da “Matematiksel Modeli”nin yapılmış olması gerekmektedir. Kavramsal modelin oluşturulmasında bölgedeki akifer veya akiferlerin yayılım, derinlik ve kalınlıkları, eğer farklı akiferler var ise bunların birbirleriyle olan hidrolik ilişkileri ile beslenim-boşalım ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde ortaya konulması gerekmektedir.

Bilindiği üzere basınçlı akiferin kirlenme riski, üstündeki serbest akifere göre çok daha azdır.

Kirlenmeye açık olan üst akifer eğer kirlenmiş ise bu iki akifer arasındaki hidrolik ilişki net ortaya konulup bölgedeki yeraltısuyu işletmesi ile ilgili planlamanın buna göre yapılması gerekmektedir. Yeraltısularının yağmur sularından sızdırma ve benzeri usullerle beslenmesi uygulamalarının yapıldığı bir bölgede, içme suyu alttaki basınçlı akifer sisteminden alınıyor ise ve üstakifer sistemi bölgede toplanan yağmur sularından veya arıtılmış atıksulardan sızdırma şeklinde kontrolsüz ve bilinçsizce beslenir ise, bölgedeki mevcut hidrolik gradyanın ters dönmesine ve bunun sonucu olarak ta üst akiferdeki kirlenmiş suların alttaki içme suyu akiferine geçmesine sebep olabilecektir.

Öte yandan, bilindiği üzere Türkiye genelinde sulama suyu ihtiyacının önemli bir kısmı yeraltısularından karşılanmaktadır. İlgili havzadaki akiferlere ait yukarıda sözü edilen ilişkiler kapsamındaki bilgilerin mevcut olması durumunda, çok sağlıklı bir planlamayla yüzey ve yeraltısularının etkin, ekonomik ve sürdürülebilir kullanımı sağlanmış olacaktır. Mesela bölgedeki çok kaliteli ve sınırlı kapasiteye sahip içme suyu akiferinin suları gereksiz yere ve bilinçsizce sulama suyu amacıyla kullanılmayacak, dolayısıyla bölgede kirlenme riski çok daha yüksek ve/veya temini çok daha pahalı içme suyu sağlanması yoluna gidilmeyecektir.

Basınçlı ve serbest akiferlerinin yanı sıra bir diğer akifer türü de karstik akiferlerdir. Karstik akiferler diğer akiferlere göre çok farklı özelliklere sahip olduklarından bu alanların yönetimi ve alınacak tedbirler farklılık göstermektedir. Türkiye’nin mevcut yeraltısuyu potansiyelinin önemli bir kısmının bulunduğu Dalaman’dan İskenderun’a kadar uzanan Akdeniz Toros kuşağındaki söz konusu karstik havzaların mansabını oluşturan Akdeniz sahil kesimi, nüfus yoğunluğunun çok üst düzeylere çıktığı yaz turizmi dönemlerinde su kullanımları açısından büyük önem arz etmektedir. Bu havzalardaki akifer

Page 24: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

sistemlerinin beslenim-boşalım ilişkileri ile kirlenmelere karşı korunmalarının diğer havzalardaki akifer sistemlerinden çok farklı olmaları sebebiyle, bu bölgelere özgü “Koruma Alanları” stratejilerinin-yönetmeliklerin mutlaka çıkarılması gerekmektedir. Mevcut yönetmelikler ile karstik havzaların kirlenmelere karşı korunması mümkün değildir.

Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de deniz ile kıyısı olan sahil akiferlerinde tatlı su ile tuzlu su arasında tabii bir denge söz konusudur. Bu tip akiferlerde tatlı su besleniminin çok üzerinde, kontrolsüz bir yeraltısuyu çekimi yapılması durumunda, tuzlu su kaması bu aşırı çekime bağlı olarak zaman içerisinde kara kesimi içlerine kadar ilerleyebilmekte mevcut tatlı su akiferleri tamamen tuzlanabilmektedir. Dolayısıyla, havza yönetim planları hazırlanırken özellikle kıyı kesimindeki yeraltı suyu kullanımı son derece dikkatli biçimde izlenmeli ve tuzlanma sorunu ortaya çıkmadan gerekli tedbirler alınmalıdır.

Nehir havzası yönetim planlarının sağlıklı yapılabilmesinde önemli olan bir diğer konu ise havzadaki yüzeysel ve özellikle yeraltısularının miktarının belirlenmesi maksatlı yapılan “hidrolojik bilanço” hesaplamalarında kullanılan verilerin eksikliğidir. Özellikle yağış ve akım verileri, bilançonun ana girdi ve çıktıları olduğu için havzanın tamamını temsil edecek sayı ve özellikte yağış ve akım istasyonu bulunması gerekmektedir. Türkiye genelinde pek çok havzada belli kotların üzerinde yağış istasyonu bulunmamaktadır. Oysa havzanın en önemli beslenimi havzanın yüksek bölgelerine düşen kar ve yağmur şeklindeki yağışlardan olmaktadır. Bilanço hesaplamalarında havzadaki mevcut yağış verileri kullanıldığı için hesaplama sonuçları havzadaki gerçek su miktarlarını yansıtmamaktadır. Havzaya düşen yağışların akışa geçen miktarları ile doğal yeraltısuyu boşalımlarının miktarını veren Akım Gözlem İstasyonu (AGİ) verileri bilanço hesaplamalarında çok önemli bir yere sahiptir. Havza yönetimi planlarının yapılacağı alt havzaların gerekli olan noktalarına, Türkiye geneli için iyi bir planlama ile Akım Gözlem İstasyonları (AGİ) kurulmasına ve bu istasyonlaradan gerekli verilerin alınmasına acilen başlanması gerekmektedir

Havza Yönetimi ve Su Bilgi Sistemi’nin sağlıklı olarak işlemesi için gerekli olan bir diğer önemli veri de kullanım ihtiyaçlarının tespitidir. Gerek yeraltı gerek yüzey suyu miktarlarının tespiti ile birlikte ihtiyacın ve kullanımın sağlıklı tespiti de son derece önemlidir. Özellikle havzada açılacak her kuyu ilgili kurumun izniyle açılmalı ve çekilen suyun miktarının tespiti için kuyuya su saati takılmalıdır. Havzaya düşen yağış miktarı, havzada kullanılan su miktarı ve açılacak gözlem kuyuları ile havzadaki yeraltısuyu seviyesinin değişimi düzenli olarak takip edilmeli ve elde edilen veriler arasındaki ilişkiler sürekli değerlendirilip mevcut su kaynaklarının kirlenmelere karşı korunması, geliştirilmesi, kontrol edilmesi ve sürdürülebilir olarak kullanılması için gerekli tedbirlerin zamanında alınması sağlanmalıdır. 2.3.2. İçmesuyu Kaynaklarının Korunması ve Planlanması

Suların en önemli kullanım maksatlarından biri içme suyu olarak kullanımıdır. Su kaynakları, bu kaynakları oluşturan ve devamlılıklarını sağlayan ilgili ekosistemler, kirlenme, sürdürülebilir olmayan kullanım, arazi kullanım değişiklikleri, iklim değişikliği ve diğer birçok etkilerin tehdidi altındadır.

İçme suyu kaynaklarının korunması için erozyonun azaltılması, kaynakların çevresinde ve bu kaynakların beslendiği alanlardaki yapılaşmanın ve insan faaliyetlerinin kontrol altına alınması, noktasal kirletici kaynakların yanında yayılı kaynakların da kontrolüne yönelik tedbirlerin alınması, içmesuyu kalitesinin belirlenmesi ve tüketiciye sağlıklı içmesuyu temini ile ilgili hukuki temelin oluşturulması ve ABmevzuat uyumunun sağlanması gerekmektedir. Su arzı güvenliğinin sağlanması ancak suyun akılcı kamusal yönetimi ile mümkündür. Bu çerçevede, bütün yerleşimlere sağlıklı ve yeterli içme suyu sağlanması için, su kaynaklarının korunması ve

Page 25: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

denetimine özen gösterilmektedir. İçme suyu ve kanalizasyon yatırımlarının sosyal yönden kabul edilebilir, çevresel yönden sağlıklı, ekonomik olarak uygulanabilir ve teknolojik olarak uygun olması gerekir.

Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından ülkemizde içme ve kullanma suyu temin edilen ve edilmesi planlanan su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin kısa, orta ve uzun vadeli politikaların geliştirilmesi ve bu politikaların uygulanmasının izlenmesi çalışmaları yapılmaktadır. Bu çerçevede, içme ve kullanma suyu temin edilen su kaynakları ve havzaları için fiziki ve teknik özelliklerin bilimsel çalışmalar ile değerlendirilmesine, koruma alanları ve koruma esaslarının belirlenmesine yönelik özel hüküm belirleme çalışmaları yapılmaktadır.

Mevcut vaziyette, içme ve kullanma suyu rezervuarları ve benzeri yüzeysel su kaynaklarında özel hükümler getirilinceye kadar Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin ilgili maddeleri ve hükümleri geçerlidir. Yönetmelik ile içme ve kullanma suyu kaynakları etrafında mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanları belirlenmiştir. Yönetmelikte rezervuardaki ve koruma alanlarındaki kirletme yasakları ile yapılaşma faaliyetlerine ilişkin hükümler yer almaktadır. Ancak özellikle kamulaştırma ve arıtılmış atıksuyun havza içerisine deşarjı konusunda yönetmelik ile getirilen kısıtlamalar uygulamada önemli sorunlara yol açmaktadır.Bu sebeplerle, gerek mevzuat gerekse uygulama açısından içmesuyu havzalarının teknolojinin geliştiği bu süreçlerde daha uygulanabilir ve denetlenebilir şekilde yönetilmesi önemli bir ihtiyaçtır. Bu konuda mevzuat çalışmaları ve yeni yaklaşımlar getirlmesi önem arz etmektedir.

Büyükşehir belediyelerinin içme ve kullanma suyu kaynağı olarak kullandıkları yüzeysel su kaynaklarının korunması ise, 2560 Sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresiGenel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun gereğince Büyükşehir Belediyeleri tarafından çıkartılan Havza Koruma Yönetmelikleri kapsamında yürütülmektedir. Havza Koruma Yönetmelikleri hazırlandıktan sonra Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın uygun görüşü ile söz konusu yönetmelikler yayımlanmaktadır.

Diğer taraftan, AB mevzuatınauyum çalışmaları kapsamında içme suyu temini amacıyla kullanılan ya da kullanılması planlanan yüzeysel sular ile ilgili esasları, kalite kriterlerini ve bu suların içmesuyu maksatlı kullanılabilmesi için uygulanması gereken arıtma tiplerini tespit etmek olan ve ilk olarak 2005 yılında yayımlanan ”İçmesuyu Elde Edilen veya Elde Edilmesi Planlanan Yüzeysel Suların Kalitesine Dair Yönetmelik”, günün gelişen ve değişen şartları çerçevesinde revize edilerek 29.06.2012 tarih ve 28338 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe girmiştir.

Ayrıca, Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan “İnsani Tüketim Maksatlı Sular Hakkında Yönetmelik” (17/2/2005 tarihli ve 25730 sayılı RG.) ile de insani tüketim maksatlı suların teknik ve hijyenik şartlara uygunluğu ile suların kalite standartlarının sağlanması, kaynak suları ve içme sularının istihsali, ambalajlanması, etiketlenmesi, satışı, denetlenmesi ile ilgili usul ve esaslar düzenlenmektir.

Özel hüküm belirleme çalışması ile içme ve kullanma suyu rezervuarlarının ve benzeri su kaynaklarının kirliliğe karşı korunmasına, kaynağın ve havzasının özelliklerinin bilimsel çalışmalar ile değerlendirilerek, koruma alanları ve koruma esasları belirlenmektedir. Bu kapsamda, 2011 yılı içinde 3 havzada (Porsuk Barajı, Eğridir ve Atatürk Baraj Gölü) özel hüküm çalışması yapılmıştır.Eğridir Gölü özel hüküm çalışmaları başarıyla tamamlanmış olup, 2012yılı içerisindeyürürlüğe girmiştir.Eskişehir’in içme ve kullanma suyunun temin edildiği Porsuk Barajı’nda ve Atatürk Baraj Gölü’nde özel hüküm çalışmaları da tamamlanmış olup, 2013yılındaimzalanarak yürürlüğe girmeleri planlanmaktadır. Beyşehir Gölü, Karacaören I - II Baraj Gölü Havzaları, Sapanca Gölü, Namazgah Baraj Havzası, Yuvacık Baraj Havzası ve Akçay Baraj Havzası için özel hüküm belirleme çalışmaları da devam etmektedir.

Page 26: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

2.3.3. Sınıraşan ve Sınıroluşturan Sular Birden çok devletin ülkesinden geçen akarsular uluslararası veya sınıraşan akarsular olarak tanımlanmaktadır. Özellikle sınıraşan su ile uluslararası su kavramlarının kullanımı, devletlerin çıkarları doğrultusunda bunlara farklı anlamlar yüklemelerinden dolayı tartışmaya sebep olmaktadır. Kullanılan “uluslararası” ifadesi söz konusu akarsuyun birden çok devleti ilgilendirdiğine işaret etmektedir.

Türkiye’de; Meriç, Çoruh, Asi, Fırat-Dicle ve Aras havzalarında yer alan akarsuların kolları, sınıraşan ya da sınır oluşturan sular kapsamında yer almaktadır. Türkiye, Fırat-Dicle, Çoruh, Aras nehirlerinde ve küçük tekil akarsularda menba (yukarı-kıyıdaş) ülke, Meriç nehrinde mansap (aşağı-kıyıdaş) ülke, Asi nehrinde ise menba ( nehir kollarında) ve büyük oranda mansap ülke konumundadır (Avcı ve Yanık, 1997). Bu havzaların Türkiye'deki yağış alanları toplam 256.000 km2 olup, ülke yüzölçümünün yaklaşık üçte birini kaplamaktadır. Türkiye'deki ortalama su potansiyelleri ise toplam 70 milyar m3/yıl mertebesinde bulunmakta, dolayısıyla ülke ortalama su potansiyelinin yaklaşık %30’na karşı gelmektedir (Öziş ve diğ., 1997). Türkiye’nin; Yunanistan, Bulgaristan, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, İran, Irak ve Suriye olan sınırlarının birçok bölgede ya akarsulardan oluştuğu ya da kesiştiği görülmektedir. Toplam uzunluğu 2753 km olan Türkiye sınırlarının %22’sini akarsular oluşturmaktadır (Toklu, 1999). Tablo 2.1.’de Sınıraşan nehir havzaları ile ilgili veriler toplanmıştır.

Sınıraşan Sular Su toplama (havza) alanı

(km2)

Nehirlerin Türkiye topraklarındaki

ortalama yıllık akışı (milyar m3)

Toplam kullanılabilir

potansiyeldeki payı (%)

Fırat-Dicle 127,304+57.614 31.61+21.33 17.0+11.5 Çoruh 19,872 6.30 3.4 Kura-Aras 27,548 4.63 2.5 Meriç-Ergene 14,560 1.33 0.7 Asi 7,796 1.17 0.6 Toplam kullanılabilir su:

112 milyar m3

Yüzeysel sular: 98 milyar m3 Yeraltı suları: 14 milyar m3

Tablo 2.1 Sınıraşan Nehir Havzaları (DSİ, 2011)

Su konusu son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almaya başlamıştır. Suyun dünya

kamuoyunun ilgisini giderek artan bir biçimde çekmesinin başlıca sebepleri arasında nüfus artışı, hızlı şehirleşme ve sanayileşmenin yol açtığı su ihtiyacı ve iklim değişikliği yer almaktadır. Su sıkıntısının gelecek 20-25 yıl içerisinde Orta Doğu dâhil bazı bölgelerde su krizine dönüşmesi ihtimali mevcuttur. Bu sebeple, ikamesi mümkün olmayan “su”yun, 21. yüzyılın stratejik kaynaklardan biri olacağı genel kabul görmektedir. Sınıraşan sular politikamız, suyun ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınması, su ve gıda güvenliği açısından önceliklerimiz, AB ile tam üyelik müzakereleri, bölgesel gelişmeler göz önünde bulundurularak oluşturulmakta ve değişen şartlara göre gözden geçirilmektedir. Bu çerçevede sınıraşan sular politikamızın temel ilkeleri aşağıda sıralanmıştır:

Her ülke topraklarından doğan veya topraklarında akan sınıraşan nehirlerden faydalanma hakkına sahiptir. Ancak bunu yaparken aşağı kıyıdaş ülkelere önemli zarar vermeme ilkesi esastır.

Page 27: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Sınıraşan sular kıyıdaş ülkeler arasında anlaşmazlıktan ziyade, bir işbirliği unsurudur. Sınıraşan sular hakça, akılcı ve etkin biçimde kullanılmalıdır. Suyun yararlarının paylaşılması hedeflenmelidir. Sınıraşan sularla ilgili meselelere kıyıdaş ülkeler arasında çözüm aranmalı, üçüncü tarafların

arabuluculuk girişimleri desteklenmemelidir. Suların tahsisi ve kullanımında tabii hidrolojik ve meteorolojik şartlar dikkate alınmalıdır. Bu

durum kuraklığın yaratacağı risklerin bütün kıyıdaş ülkelerce paylaşılmasını gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla, kesin rakamlar veya miktarlar üzerinden su paylaşımı sözkonusu olamaz.

Türkiye komşularıyla hidro-elektrik santrali, baraj ve diğer su altyapıları, sulama sistemleri ve içme suyu tesisleri alanında edindiği deneyimleri, teknoloji ve insan kaynakları potansiyelini paylaşmaya hazırdır.

Dicle ve Fırat Nehirlerinin sularıyla ilgili olarak, “iki nehir tek havza” yaklaşımı Türkiye için vazgeçilmezdir. Bu bağlamda iki nehrin toplam su potansiyelinin kıyıdaş üç ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olduğu değerlendirilmektedir.

Ülkemiz Dicle ve Fırat suları konusunu bütün boyutlarıyla görüşmeye hazırdır. Bu çerçevede bir iyi niyet gösterisi olarak talep edilen bilgi ve veriler diğer kıyıdaş ülkelere iletilmektedir. Ancak veri ve bilgi değişiminin havza bazında karşılıklı olması gerekmektedir.

Dicle ve Fırat Nehirlerinin sularının bütün kıyıdaş ülkelerce etkin bir biçimde kullanımı önem taşımaktadır. Bu kapsamda aşağı kıyıdaş ülkelerin de suyu etkin bir biçimde kullanmaları, su tasarrufu için yeni sulama sistemlerini devreye sokmaları ve suyun kirlenmesini önlemek suretiyle kendilerine düşeni yapmaları gerekmektedir.

Sınıraşan suların bir işbirliği unsuru olarak kabul edilmesi çerçevesinde, 2009 yılında Suriye ve

Irak’la yürütülen ikili Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) toplantıları kapsamında su konusunda Suriye ile dört, Irak ile bir Mutabakat Zaptı imzalanmıştır.

Meriç Nehri Havzası’na ilişkin olarak ise Yunanistan ve Bulgaristan’la görüşmeler yapılmaktadır. Meriç Nehri’nde meydana gelen yoğun yağışlar ve hava sıcaklığının aniden artması sonucu eriyen karlar, Meriç Nehri ve kollarının seviyesini yükseltmekte, Bulgaristan’daki barajların su tutma kapasitelerinin yetersiz olması ve barajlarda yeterli miktarda taşkın suyu hacmi bırakılmaması sebebiyle sonbahar ve ilkbahar aylarında Edirne ve çevresinde büyük oranda maddi zarara yol açan taşkınlar meydana gelmektedir. Aynı sel felaketlerinden Yunanistan da olumsuz şekilde etkilenmektedir. Bu konuda gerekli adımların atılması konusunda iki ülke teknik heyetleri arasındaki görüşmeler devam etmektedir. Yunanistan ve Bulgaristan’la ikili düzeyde sürdürülen Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantıları marjında, Yunanistan’la 14 Mayıs 2010 tarihinde Atina’da çevre ve su alanında işbirliğini öngören Ortak Bildiri, Bulgaristan’la 20 Mart 2012 tarihinde Ankara’da su kaynakları alanında işbirliğine ilişkin Ortak Bildiri imzalanmıştır.

Diğer taraftan, Bulgaristan’la iki ülke arasında sınır oluşturan Tunca Nehri üzerinde müşterek baraj inşa edilmesi konusunda çalışmalar yürütülmektedir.

Ayrıca AB IPA kapsamında desteklenen Havza Yönetim Planlarının hazırlanması konusunda Meriç havzası pilot havza olarak seçilmiştir.

Gürcistan ile de Çoruh Nehri üzerinde inşa edilmesi öngörülen barajlara ilişkin olarak, mansaba olabilecek etkilerinin önlenmesi konusunda uzmanlar seviyesinde toplantılar yapılmakta, nehir üzerinde müşterek akım-gözlem istasyonları kurulmaktadır. Kura Nehri üzerinde Türkiye-Gürcistan sınırında müşterek bir baraj inşa edilmesine ilişkin görüşmeler sürmektedir.

2.3.4. Havza Ölçeğinde Sektörel Su Tahsisleri

Sektörel su tahsisleri ile havza karakterizasyonu bağlamında bütün fayda ve etkiler değerlendirilmektedir. Suyu kullanan paydaşlar/sektörler arasındahavzalar ölçeğinde su paylaşımının

Page 28: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

geleceğe yönelik planlanması ve her sektörün ihtiyacı olan suyun planlı bir şekilde karşılanması için havza ölçeğinde sektörel tahsislerin yapılması gerekmektedir.

Suyun havza bazında sektörel tahsisine yönelik çalışmalar, durum analizi, veri tabanının kurulması, planlama usullerinin belirlenmesi, stratejilerin belirlenmesi ve değerlendirilmesi, izleme ve denetimini içermelidir (Victoria State Government, 2011).Mücbir sebepler ve beklenmeyen durumlar sonucunda ihtiyaç halinde havzalararası su transferi su kaynağı potansiyelinin yeterliliği de gözetilerek yapılabilir.

Farklı su paylaşım durumları farklı yaklaşımlar gerektirmektedir. Birim miktarda su her sektörde farklı bir amaca hizmet edeceği gibi, her vaziyet için elde edilecek faydanın sosyal, ekonomik ve çevresel getirisi de değişmektedir. Bu kapsamda su tahsis sistemleriile;

• Suyun dağıtımı topluma mümkün olduğunca en fazla faydayı sağlamalıdır. • Bütün paydaşların temel ihtiyaçları karşılanmalı ve her kullanım makul bir şekilde açıklanabilmeli,

adil sosyal paylaşım sağlanmalıdır. • Su kaynaklarının ve ekosistemin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.

Ayrıca, sosyal ve ekonomik değerlendirmeler yapılarak kurak döneme ya da beklenmeyen herhangi bir duruma karşı ‘öncelik’ kazanacak sektörlere ilişkin farklı senaryoların geliştirilmesi (sulamadan sanayiye, enerjiden çevresel akışa gibi) hususu da planlar hazırlanırken dikkate alınmalıdır (UN, 2000).

Su tahsisleri yapılırken ekolojik ihtiyaçların da göz önünde bulundurulması önemlidir. Bu kapsamda;

1- Nesillerarası eşitlik açısından şimdiki nesil ile gelecek nesillerin üretkenlik ve sağlık bakımlarından faydalanmasını garanti etmeli veya geliştirmeli/iyileştirmelidir.

2- Temel değerlendirme noktası biyolojik çeşitliliğin korunması ve ekolojik bütünlük olmalıdır.

3- Geri dönülemez çevresel hasar veya tehlike varsa, bulgular-araştırmalar açısından bilimsel kesinliğin eksik veya yetersiz olması çevresel yıkımı önleyecek tedbirlerin ertelenmesi için bir gerekçe olamaz (eldeki veriler araştırmalar yetersiz olsa da tehlike veya hasarı önleyecek/azaltacak çalışma yapılmalıdır, ihtiyatlılık ilkesi) (Hamstead ve diğ., 2008).

2.4. Sorun ve Tavsiyeler • Türkiye’de su kaynaklarının yönetimi çok parçalı, dağınık bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla, havza

temelli yönetim ve su planlama çalışmalarını yönlendirecek ilkelerin ve araçların ulusal su politikası ve stratejileri kapsamında belirlenmesi gerekir. Ulusal su planları, kalkınma planları, bölgesel ve kentsel gelişme dinamiklerini yönlendiren planlar ile bütünsel bir yapı içinde ve havza düzeyinde ele alınmalıdır. Su yönetimi izin, izleme, denetim adımlarını içeren bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bu sebeple, su yönetimine dair bütün uygulama ve politikalar tek bir kurum tarafından koordine edilmelidir.

• Nitelik ve nicelik açısından veri eksikliği ve mevcut verilerin iyi kalitede olmaması, havza koruma eylem planı ve özel hüküm belirleme çalışmalarında karşılaşılan en büyük sorun olarak gözlemlenmiştir. Bu eksiklikler çoğu kez planlama çalışmaları süresi içerisinde kısıtlı ölçüde giderilmeye çalışılsa da, su kalitesi modellerinin kurulmasında önemli zorluklar yaşanmaktadır. Havza koruma eylem planlarında ve özel hüküm belirleme çalışmalarında veri eksikliğine bağlı olarak içmesuyu kaynağı sisteminin farklı tabii ve insan kaynaklı yükler ile su kalitesi iyileştirme tedbirlerine karşı göstereceği tepkilerin yeterince irdelenemediği görülmektedir.

• Su tahsisleri, çevresel, sosyal, ekonomik analizleri ve toplumsal girdileri içeren bilimsel yöntemlere dayanmalıdır.Su tahsisi risk yönetiminin yanı sıra, verilerin ve bilgilerin güncellenmesine uyum

Page 29: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

sağlayabilen mekanizmaları da içermelidir. • Su tahsisi önceliklendirilmeli ve kullanıcıların suya erişimleri ile ekosistem güvenliği garanti altına

alınmalıdır. • Yüzeysel ve yeraltı sularındaki su kalitesi birden fazla kurum ve kuruluş tarafından izlenmektedir.

Farklı kurum ve kuruluşlarca işletilen hidrometrik ve su kalitesi gözlem istasyonlarında ölçülen parametreler, ölçüm sıklığı, örnekleme ve analiz metotları arasında farklılıklar gözlenebilmektedir. Su kalitesi gözlem ağlarının su kaynaklarının daha iyi planlanmasına ve kontrolüne imkan verecek, farklı kurumların ihtiyaçlarınıkarşılayacak şekilde yeniden düzenlemesine ihtiyaç vardır. Bu hem kamu kaynaklarının daha etkin kullanımını, hem de veri kalitesinin iyileştirilmesini sağlayacaktır. Verilerin merkezi bir bilgi sistemi üzerinden ilgili kurum ve kuruluşların ve araştırmacıların erişimine açılarak veriden bilgi üretilmesinin teşvik edilmesi, su kaynaklarının planlanması ve korunması için kolektif ve/veya alternatif çözümlerin üretilmesini sağlayacaktır.

• Su kaynaklarının planlanması ve korunması için referans ve yetkilendirilmiş laboratuarların akredite olması ve bu laboratuarların ülke çapında yaygınlaştırılarak ilgili mevzuatta yer alan bütün parametreleri ölçebilecek yetkinliğe ulaştırılması gerekmektedir. Sektörel referans laboratuarları arasında işbirliği ve koordinasyon güçlendirilmeli, laboratuarlar arasında bilgi ağı kurulmalıdır.

• Su kaynakları için yayılı kirlilik büyük tehdit oluşturmaktadır. Farklı mevzuatkapsamında yayılı kaynakların kontrolüne yönelik iyileştirmeler mevcut olsa da, bu tür kaynakların kontrolünün su havzalarının planlanması ve korunması önceliği ile de değerlendirilmesi gerekmektedir. Kirletici kaynaklardan gelen yüklerin azaltılması, denetlenmesi ve bu kaynakların su kalitesi üzerinde oluşturabilecekleri baskıların tanımlanabilmesi ve azaltılması için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir.

• Su kaynaklarının korunması için Havza Koruma Eylem Planları’nda öngörülen çerçeveye uygun olarak gerekli arıtma yatırımlarının yapılması, noktasal deşarjların etkin ve sürekli izlenmesi, arıtma sistemlerinde enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, mevcut atıksu arıtma tesislerinin sürekli ve sağlıklı işletilmesinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

• Su kaynaklarının korunması için erozyonun etkilerinin azaltılması ve erozyonla mücadele edilmesi stratejik bir öneme sahiptir. Bu konuda da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir. • Erozyon kontrolü çalışmalarında, aşırı duyarlı, erozyon riski yüksek, fayda masraf analizi iyi

hesapedilmiş, can ve mal kaybına sebep olabilecek sel havzalarında çalışılmalı, erozyonun önlenmesi, araştırmalara, ekonomik analizlere dayalı olarak havza bazında, katılımcı, çok disiplinli ve entegre havza planlaması ve uygulaması şeklinde yapılmalıdır.

Ülkemizde büyük emek ve paralar harcanarak tesis edilen barajlarımızda erozyonu önleyerek baraj göllerine gelen sedimentleri azaltmak, barajların ömrünü artırmak, barajların ve su havzalarının korunmasını sağlamak için ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.

• Sınıraşan sularımız diğer havzalarda oluşacak yönetim şekillerine benzer ancak, komşularımızın da muhtemel ihtiyaçları da gözetilerek daha dikkatli bir planlamaya tabi tutulmalıdır.

• Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan ile birlikte kıyıdaşı olduğumuz Meriç nehri sınıraşan su havzasında, Bulgaristan ve Yunanistan’ın AB Su Çerçeve Direktifi (SÇD) yükümlülükleri bağlamında, AB nezdinde gündem yapıcı, proaktif politikalar izlenmelidir.

• Türkiye, sınıraşan su diplomasisi ve hukukunda deneyimlerine dayanarak bölgesel su hukukunun

Page 30: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

oluşumunda daha aktif rol oynamalıdır

• içmesuyu havzalarının korunmasının 83 yılında çıkarılmış bir yönetmelikle yönetilmesi uygulanbilir değildir. Teknolojinin geliştiği bu süreçlerde daha uygulanabilir ve denetlenebilir şekilde yönetilmesi önemli bir ihtiyaçtır. Bu konuda mevzuat çalışmaları ve yeni yaklaşımlar getirlmesi önem arz etmektedir.

• Hazırlanan Havza koruma Eylem planlarının uygulamalarının denetlenmesi ve bir yaptırımın olması maksadıyla üst düzey bir onayının yapılması ve diğer planlara entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir.

3 HAVZA YÖNETİM PLANLARI AŞAMALARI Havza yönetim planlarının aşamaları aşağıdaki bölümlerde kısaca açıklanmaktadır. 3.1 Veri Toplama, Raporlama ve Paylaşım

SÇD, 2015’e kadar AB içerisinde yer alan bütün sularda iyi bir duruma ulaşma hedefiyle, çok sayıda eylem için hukuki çerçeve sağlamaktadır. Bu eylemlerin birçoğu konumsal olarak dağılmış verilerin ele alınmasını gerektirmektedir. Ayrıca, Direktif, konumsalbilginin çoğunun Coğrafi Bilgi istemleri (CBS) ile uyumlu bir formatta raporlanması yönünde açık bir talepte bulunmaktadır ve hangi bilginin harita formatında temin edilmesi gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bunun sebeii, verilerin büyük bir bölümünün kendi konumsal bağlamda sunulmasının gerektiği ve “kritik alanlar nerelerdir?”, “ne kadarlık bir alan dâhil?” ya da “hangi noktalar belirlenen alan dâhilindedir?” gibi soruların, verilerin CBS ortamında depolanması ve saklanması, arka plan veritabanının uygun tasarıma sahip olması halinde daha kolay cevaplanabiliyor olmasıdır.

Gerekli CBS katmanlarının sağlanması (ya da bunlara erişim) (Tablo 3.1) üye ülkelerin kendilerinin raporlama yapmalarını imkan vermesinin yanı sıra Avrupa düzeyinde bilginin, daha fazla derlenebilmesini ve incelenebilmesini de kolaylaştıracaktır. Bu durum, uyumlaştırılmış bir Avrupa konumsal veri altyapısının oluşturulmasını hedefleyen, Komisyon ve Üye Ülkelerin INSPIRE (Avrupa Konumsal Bilgi Altyapısı) girişimi kapsamındaki mevcut çabalar ile uyumludur.

Harita Adı Katman Adı 1:Nehir Havzası–Genel Açıklama

Nehir Havzası Nehir havzası, alt havza Başlıca nehirler

Yetkili Makamların Sorumluluk Bölgesi

3: Yüzeysel Su Kütlesi (YSK) - kategoriler- Yüzeysel Su Kütleleri

— Nehirler — Göller — Geçiş suları — Kıyı suları

Uygun hallerde,yapay su kütlesi (YSK) ya da büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlesi (BÖDSK)

4: Yüzeysel Su Kütlesi (YSK) -türler- İzleme noktaları (Gözetimsel izleme noktaları, Araştırmacı izleme

noktaları,Operasyonel izleme siteleri, Referans izleme noktaları) Yüzeysel su kütleleri ekolojik bölge türleri

Harita Adı Katman Adı

Page 31: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

5: Yeraltı su Kütleleri

Yeraltı su Kütleleri (Gözetimsel izleme noktaları, Araştırmacı izleme noktaları,Operasyonel izleme siteleri, Referans izleme noktaları, Yeraltı suyundan içme suyu çekim noktaları izleme siteleri)

7: Yüzeysel Su Kütlelerinin Ekolojik Durumu ve Ekolojik Potansiyel Ekolojik Durum

Ekolojik Potansiyel Kötü durum ya da sentetik (olmayan) kirleticilerin yol açtığı olası sebepler

8: Yüzeysel su Kütlelerinin Durumu

Miktar durumu Kalite Durumu

9: Yeraltı su Durumu Yeraltı su kütlelerinin miktar durumu

Yeraltı suyu kütlelerinin kalite durumu Kirletici eğilimi

10: Yeraltı suyu İzleme Ağı Yeraltı suyu seviyesi izleme ağı

Operasyonel izleme ağı (kimyasal) Gözetimsel izleme ağı (kimyasal)

11:Korunan Alanlar İçme suyu korunan alanları

Ekonomik açıdan önemli su türleri korunan alanları Rekreasyon alanları Beslenme-Hassas alanlar habitat korunan alanları (FFH) Kuş korunan alanları

12: Korunan Alanların Durumu

Korunan Alanların Durumu Tablo 3.1 SÇD raporlama şeması kapsamında gerekli olan veri altyapısı

Su kütlelerinin durumu hakkında net bir görüş sahibi olabilmek için uygun bir izleme sistemine

ihtiyaç vardır. SÇD Madde 8'e göre, su kütlesinin durumunu korumak ya da iyileştirmek amacıyla belirli kalite unsurlarının gözetimsel, operasyonel ve araştırmacı izlemelerinin birleşimini kullanarak bütün su kütlelerini sınıflandırmak için izleme noktaları ağı kurulması gerekmektedir. Gözetimsel izleme,tabiişartlar üzerinde insan faaliyetlerinden kaynaklanan uzun vadeli değişikliklerin değerlendirilmesini hedefler. Gözetimsel izleme evsel, sanayi kaynaklı, tarımsal ve hidro-morfolojik baskılar açısından çevresel kalite standartları dikkate alınarak etki değerlendirme prosedürlerinin geçerliliğini denetlemek ve bu prosedürlere destek olmak için yapılır. Gözetimsel izleme hem gelecekteki izleme programlarının tasarlanmasına hem detabiişartlardaki uzun vadeli değişikliklerin hem de insan faaliyetlerinden kaynaklanan değişikliklerin değerlendirilmesine hizmet eder. Operasyonel izleme, etki değerlendirmesi veya gözetimsel izlemeye dayanarak çevresel hedeflere ulaşamama riski altında olduğu belirlenen bütün su kütleleri için ve öncelikli maddelerin deşarj edildiği belirlenen su kütleleri için gerçekleştirilir. Araştırmacı izleme, gözetimsel izleme bir su kütlesinin çevresel hedeflere ulaşamayabileceğini gösterdiği takdirde çevresel hedeflere ulaşamamanın sebeplerinin belirlenmesi için, veya kazara oluşan kirliliğin boyutunu ve etkilerini tespit etmek için, herhangi bir limit aşımının sebebinin bilinmediği durumlarda yapılır. İzleme programı sonucunda:

• Referans alanlardan, bütün su kütlesi tipleri için sınıf ve sınır şartlarının oluşturulması için veriler, • Tek tek bütün su kütlelerinin sınıflandırılmasını sağlayacak veriler,

Page 32: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Nehir havzası yönetim planları ve ilgili tedbirler programının uygulanmasını sağlayacak ve bunların tekrar gözden geçirilmesinin temelini oluşturacak şekilde izlemede kaydedilen ilerlemeyi gösteren gereçler, ve

• Yeni sorunlar için erken uyarı sağlanacaktır. Geçiş suyu kütleleri ve kıyı suyu kütleleri, biyolojik ve fiziko-kimyasal kalite unsurları açısından hem

gözetimsel hem de operasyonel izleme programları altında izlenecektir. Türkiye’de özellikle havza esasında yapılan ilk çalışma olan Havza Koruma Eylem planları ile;

ülkemizde veri sisteminin tam anlamıyla yerleşmediği ve istenilen verilerin kalitesinin yeterli olmadığı kurumların kendi görev ve sorumlulukları kapsamında hizmet edecek bir çalışmanın yürütüldüğü görülmüştür. Bu durum, planlama süreçlerini ve kararlarını etkileyecek en önemli meseleler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, ilk olarak etkin ve ulusal bir izleme sisteminin olması ve verilerin de ulusal ölçekte paylaşılabilir bir altyapıda oluşturulması gerekmektedir. 3.2 Havzaların Karakterizasyonu

Havza karakterizasyonu, nehir havzasının genel tanımını sunarak, topoğrafya ve jeoloji, toprak tipleri, arazi kullanımı ve mekansal dağılım, iklim ve hidroloji vb. üzerine odaklanmaktadır. SÇD doğrultusunda bir havza yönetim planı oluşturmak için ilk adım havzanın karakterizasyonudur. Bütün diğer aktiviteler için bir çerçeve niteliğinededir ve üç kısımdan oluşur:

• Bütün havzanın genel karakterizasyonu; havzanın genel özellikleri, havza yönetim planını hazırlarken hangi faktörlerin rol alacağı hakkında genel bir fikir edinebilmek için bir araçtır. Genel karakterizasyonun bir diğer fonksiyonu da, daha detaylı karakterizasyon ve analizlere temel oluşturmasıdır.

• Yüzeysel su kütlelerinin karakterizasyonu;

• Yeraltı su kütlelerinin karakterizasyonu.

Madde 5 ile bunu tanımlamakta ve içeriğinde nehir havzalarının özellikleri, insan faaliyetlerinin çevresel etkisinin gözden geçirilmesi ve su kullanımının ekonomik analizi yer almaktadır.

Havza Koruma Eylem Planları ile SÇD’ye uygun bir karakterizasyon yapılmış olup, eksik kalan bölümler Havza Yönetim Planlarında geliştirilecektir.

3.3 Su Kütleleri, Tipoloji, Referans Noktaların Belirlenmesi

SÇD, yüzeysel sularınkategorilere ve tiplere ayrılmasını gerektirmektedir. Yüzeysel sular dört kategoriye ayrılmaktadır: nehirler, göller, geçiş suları ve kıyı suları. Her kategori içinde, ekolojik açıdan farklılık gösteren su kütlesi tipleri şeklinde daha alt bir bölümleme de yapılmıştır. Bu su kütleleri, Avrupa Birliği’ne temel raporlama seviyesi ve uyum birimleridir. SÇD, su kütlesinin derinlik, büyüklük, debi ,tabiive fiziksel özellikleri, su kütlesinin kalitesi ve miktarı üzerinde önemli etkisi olduğunu kabul etmektedir. Bu özellikler aynı zamanda su kütlesinin ekolojisini de (bitkiler ve hayvanlartespit etmektedir. Su kütlesi kategorilerinin benzer fiziksel ve ekolojik özellikleri paylaşan su kütlelerine ayrılması ise "tipoloji" olarak adlandırılır. Mevzuat, karakterizasyon için bir metodoloji sunmaktadır. Bu metodolojide, Sistem A ve B bulunmaktadır. ‘Sistem A’da su kütleleri eko-bölgelere ve Sistem A altında verilen tanımlayıcılara göre ayrılmaktadır. ‘Sistem B’ kullanıldığında ise, Üye Devletler en azından ‘Sistem A’ kullanılarak ulaşılan ayrım derecesine ulaşmalıdır.

SÇD’ye göre bir yeraltı su kütlesi "bir ya da daha fazla akiferdeki belirli miktardaki yeraltı suyu"

olarak değerlendirilir. Yeraltı suyu kullanımlarını ve her bir yeraltı suyu kütlesi için çevresel kalite hedeflerine ulaşamama riskinin derecesini değerlendirmek için bütün yeraltı sukütlelerinin başlangıç

Page 33: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

karakterizasyonu yapılmalıdır. Mevcut hidrojeolojik, jeolojik, pedolojik, arazi kullanımı, boşalım, çekim ve diğer bilgilere dayalı olarak yapılabilen başlangıç karakterizasyonunun maksatları açısından yeraltı su kütleleri gruplandırılabilir. İlk adım özellikle, yeraltı suyu kütlesi veya kütlelerinin yeri ve sınırlarının belirlenmesidir. Yapay Su Kütleleri ve Büyük Ölçüde Değiştirilmiş Su Kütleleri

SÇD’deki mevzuat metni yapay su kütlelerinin insan faaliyetleri sonucunda oluşturulmuş su kütleleri anlamına geldiğini belirtir. Bu sebeple bu planda baraj gölleri yapay su kütleleri (YSK) olarak kabul edilmiştir. İyi ekolojik durum yerine iyi ekolojik potansiyel sergilemesi gereken yapay su kütleleri (YSKlar) için ayrı bir sınıflandırma şeması geliştirilmelidir.Su depolama, taşkın koruma, sulama ve drenaj gibi belirli maksatlarla yapılan önemli değişiklikler sebebiyle, iyi ekolojik duruma ulaşılması her zaman mümkün değildir. SÇD, bu tür kullanımların faydalarına ihtiyaç olduğunu kabul etmekte ve bu su kütlelerinin Büyük Ölçüde Değiştirilmiş Su Kütleleri (BÖDSK) olarak belirlenmesine izin vermektedir.

İyi ekolojik durumun aksine iyi ekolojik potansiyele ulaşması gereken BÖDSK'lar için ayrı bir sınıflandırma şeması geliştirilmelidir. Bu şekilde, diğer baskı unsurlarının kontrol edilebilmesi sağlanırken su kütlelerinin kullanım faydalarının sürdürülmesi ve fiziksel değişikliklerin olumsuz etkilerinin mümkün olduğunca hafifletilmesi sağlanır. SÇD'ye göre, su kütlesinin genel durumu beş farklı sınıf altında tanımlanır: çok iyi (Çİ), iyi (İ), orta (O), zayıf (Z) ya da kötü (K) durum. Yüzeysel sular için, iyi durum ekoloji ve kimyayı dikkate alır. Ekolojik durum bir dizi biyolojik kalite unsuruna (omurgasızlar, bitkiler, balıklar gibi), biyolojiyi destekleyen genel kimyasal ve fizikokimyasal unsurlara (oksijen, sıcaklık gibi), özel kirleticilere (pestisitler ve metaller gibi) ve sadece çok iyi durumunun belirlenmesine yardımcı olması için kullanılan hidro-morfolojik unsurlara bağlıdır. En düşük kaliteyi gösteren unsur hangisiyse ekolojik durumu o belirler. Kimyasal durum unsurları Geçti (G) (Çok İyi ve İyi durumlarına denk) veya Kaldı (K) olarak sınıflandırılmaktadır ve hangi unsur en kötü kaliteyi belirliyorsa genel kimyasal durumu da o belirler. Yüzeysel suların genel durumu ise ekolojik veya kimyasal durumun hangisi en kötüyse ona göre belirlenir.

Her bir tip için referans durumların belirlenmesi gerekmektedir. Referans durumlar, su tiplerinin tahrip edilmemiş durumlarını yansıtmakta ve ekolojik ölçekte yüksek durumu göstermektedir. Ekolojik ölçekteki bütün diğer durumlar, iyi durumda dahil, yüksek duruma göre belirlenecektir. Referans durum her bir su tipi için biyolojik kalite unsurları, hidromorfoloji ve fiziko-kimyasal durumlara bağlı olarak belirlenecektir. Referans şartlaraşağıdaki durumlardan elde edilebilir;

• Geçmişte (geçici olarak); bazı vaziyetlerde referans durumlar geçmis verilerden yararlanılarak belirlenebilir. • Mevcut durumda başka bir su kütlesi; başka tahrip edilmemiş benzer su tipleri Türkiye içinde veya dışında benzer coğrafik karakterlerdeki bölgelerde bulunabilir. • Modellemeler ve uzman yardımı ile: modeller mevcut tahrip edilmemiş durumlardaki su kütlelerinin verilerini kullanır. NHYP koruma alanlarının bir listesini de gerektirmektedir. “koruma alanları” ile SÇD mevcut Komisyon yasaları ile belirlenen alanları kastetmektedir: • evsel maksatlı su temini için tahsis edilen alanlar:günde 10 m3 üstünde su çekilen alanlar; • su kabukluları alanları; • yüzme suları; • besine hassas alanlar;

Page 34: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• suyun statüsünün korunması yada iyileştirilmesinin korunmaları için önemli bir faktör olduğu Kuş ve Habitat Direktifi alanları.

3.4 Önemli Su Yönetimi Konuları

Önemli su yönetimi konuları havzaların kendi özellikleri esasında tanımlanan ve öncelikli olarak alınması gereken tedbirler anlamına gelmektedir. Her havza kendi bünyesinde önemli konularını sıralarken diğer havzada bu sıralamada olmayan başka bir konu olarak yerini alabilir. Mesela ülkemizde evsel nitelikli baskı her havzada önemli bir konu olarak yer alırken,sanayi kaynaklı baskı her havzada yer almayabilir. Ayrıca bir havzada iklim değişikliğinin etkisi önemli bir konu iken, başka bir havzada bu konu yer almayabilecektir. Havza yönetim planları her bir havza için bu konuları sıralayacak ve bu konulara ilişkin olarak tedbirleri tanımlayacaktır. Ayrıca bu konu başlığı altında Havza Koruma Eylem Planları ile sıcak nokta olarak tabir edilen konular daha detaylı incelenmekte ve öncelikli olarak alınması gerekli tedbirler takvimlendirilmektedir. Direktifin bu uygulaması yürütülen çalışmalarla örtüşmektedir. Önemli su yönetimi konuları alınacak en etken tedbirin belirlenmesinde etkin olacak ve havzada bütüncül olarak değerlendirecektir. 3.5 Tedbirler Programı /Ekonomik Analiz/Muafiyetler /Çevresel Hedefler Çevresel hedefler SÇD’nin ana maddesi olan Madde 4’te belirlenmiştir. Maksatsucul ortamınyüksek düzeyde korunmasına dayalı uzun vadeli sürdürülebilir su yönetimidir. Madde 4.1bütün yüzey ve yeraltı su kütlelerinde elde edilmesi gereken,mesela 2015 yılına kadar iyi durum gibi, SÇD genel hedefini tespit etmekte ve durumun daha da kötüye gitmesini önleme ilkesini ortaya koymaktadır.

Bunun ardından ise bir dizi şartın yerine getirilmesi şartıyla daha sıkı hedefler koyulmasına, 2015 son tarihinin uzatılmasına veya yeni projelerin uygulanmasına izin veren genel hedeflere bir dizi muafiyet gelmektedir.

Direktifteki ana çevresel hedef sayısı çoktur ve aşağıdaki elemanları içermektedir;

• Yüzeysel ve yeraltı sularının durumunda kötüleşme olmaması ve bütün su kütlelerinin korunması, geliştirilmesi ve yenilenmesi;

• 2015 yılına kadar iyi durumun elde edilmesi, mesela yüzeysel sulariçin iyi ekolojik durum (veya potansiyel) ve iyi kimyasal durum ve yeraltı suları için iyi miktarsal durum;

• Yüzeysel sulardaki öncelikli maddelerin kirliliğinde giderek artan azalma ve öncelikli zararlı maddelerin aşamalı sona ermesi ve yeraltı sularındaki kirleticilerin etkilerinin önlenmesi ve sınırlanması;

• Yeraltı sularındaki kirleticilerinde herhangi bir önemli artma eğiliminin kaldırılması;

• Topluluk mevzuatında korunan alanlar için ortaya koyulmuş olan standart ve hedeflerin elde edilmesi.

Çevresel hedef, bir su kütlesinde kendi özellikleri doğrultusunda o kütlenin referans noktasında yapılan tespitlere mansaptada ulaşma hedefidir. Hedef sadece parametre bazında ele alındığında havza içerisinde yapılacak diğer planların entegrasyonu sağlanamayacak ve bu vaziyette çok ağır yatırım bedelleri ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla, hedeflereulaşılmada sıkıntılar meydana gelecektir. Bu sebeple, Havza Yönetim planlarının tedbirler paketinin oluşturulması maksadıyla çevresel hedefler bütüncül olarak belirlenecektir. Hedefler,havzada yer alan diğer planlamalarınoluşturacağı değişimler de dikkate alınarak belirlenecektir.

Page 35: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

AB üye ülkelerinin bazıları ilk hazırladıkları yönetim planlarında bu hataya düştüğü için hedeflere ulaşmakta zorlanmışlardır. Bu sebeple zorlukları aşmak maksadıyla AB su politikasına tamamlayıcı bir belge ve yönlendirici olarak “Blue Print” belgesi hazırlanmıştır. Belgede özellikle, arazi kullanımı, iklim değişikliği, kuraklık, ekonomik ve sosyal etkenler boyutunda bütüncül değerlendirmeler detaylı olarak ele alınmıştır.

Nehir havzalarındaki suların iyi su durumuna ulaşmalarını sağlamak için her bir nehir havzası

yönetim planına bir tedbirler programı eşlik eder. Ayrıca, daimi veya “kötüleşmeme” yükümlülüklerine yönelik hükümler de mevcuttur. Bu programlar için başlangıç noktası, ilgili herhangi bir ulusal veya yerel mevzuatın ve ayrıca su ile ilgili alanlarda uluslararası yükümlülüklerinde yerine getirilmesidir.

Tedbirler Programı’nın hazırlanması, geniş yelpazede ulusal, bölgesel ve yerel ortaklar ile birlikte çalışan yetkili makam tarafından uzun bir tedbirler listesin geliştirilmesi ile başlamaktadır. Her bir tedbir için, maliyetler ve etkiler hakkında bilgi bulunmaktadır. Nihai Tedbirler Programı bir dizi irdelemeler vasıtasıyla geliştirilecektir. Belirlenen tedbirleri kendi çalışma planları ve bütçelerine dâhil etmeleri gerektiğinden, tedbirlerin uygulanmasından sorumlu kurumların bu sürece katılımı gereklidir. Sıra uygulamaya geldiğinde, seçilen tedbirlerin kabul edilmesini garanti etmek için paydaşlar ve halkın da katılımı gerekmektedir. İrdelemeler, uzun tedbirler listesinde şu şekilde değişiklikler yapılmasına yardımcı olur;

• Uygulanabilir olmayan ya da bölgede gerçekleştirilemeyecek olan tedbirlerin kapsamdan çıkarılması,

• Teknik olarak mümkün olmayan ya da orantısız düzeyde yüksek maliyetli tedbirlerin kapsamdan çıkarılması,

• Listeye yeni tedbirlerin eklenmesi, • Bölgesel bilgilere dayanarak etkilerin ve maliyetlerin tekrar değerlendirilmesi, • Tedbirlerin uygulanmasına ilişkin zamanlamanın ayarlanması, • Seçilen tedbirlerin maliyet etkinliğine dayanarak ayarlanması.

Nehir havzası yönetim planlarında, tedbirler pogramının bütün sularda hedeflere ulaşılması için yeterli olup olmadığının belirlenmesi gerekecektir. Yeterli olmadığı takdirde, ilave tedbirler tanımlanabilir ya da iyi durumun karşılanması için daha uzun bir zaman çizelgesi ya da sonuç olarak “orta durum” gibi daha düşük bir hedefin belirlenmesi şeklinde alternatif hedeflerin belirlenmesi gerekebilir. Hedefin düşürülmesi için, muafiyet talep edilmelidir.

Büyük Ölçüde Değiştirilmişve Yapayolarak sınıflandırılan su kütleleri için iyi ekolojik potansiyelin

oluşturulmasında pragmatik bir yaklaşım takip edilmektedir. Gerçekçi ve maliyeti karşılanabilir bütüntedbirler alındığında, “iyi ekolojik” potansiyele ulaşılacağı düşünülmektedir. Böylelikle, tedbirler programının bir yan ürünü, altı yıl ve sonrasında her su kütlesinde ulaşılabilecek olan ‘potansiyel’in belirlenmesidir.

Tedbirler Programı tablosu, tedbirlerin birinci veya ikinci uygulama dönemine yerleştirilmesine izin

verecektir. Böylece Türkiye, zaman içerisinde kabul edilebilir bir yatırım dengesi sağlamaya çalışabilir. Eylemleri takvimlendirilebilir.

Madde 4’te belirlenen çevresel hedeflerin bütünleyici bir kısmı muafiyetlerdir. Madde 4.4, 4.5, 4.6

ve 4.7’de bunların uygulanabileceği şartlar ve uygulanan süreç tanımlanmaktadır. Bu muafiyetler, geçici

Page 36: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

muafiyetlerden “2015 yılına kadar iyi durum” kuralından sapmalara kadar çeşitlilik göstermekte ve aşağıdaki hususları içermektedir.

• Son tarihin uzatılması, bir diğer deyişle, “iyi su durumu” 2021 ya da en geç 2027 yılına kadar

(Madde 4.4) ya da 2027’den sonra tabiişartların izin verdiği en kısa sürede elde edilmelidir; • Belli şartlar altında daha az zorlayıcı hedeflereulaşılması (Madde 4.5); • Tabii sebepler ya da “mücbir sebepler” olduğu takdirde su durumunun geçici olarak bozulması

(Madde 4.6); • Bir yüzeysel su kütlesinin fiziksel özelliklerinde yeni değişiklikler ya da yeraltı su kütlesinin

seviyesinde değişiklikler, ya da yeni sürdürülebilir beşeri kalkınma faaliyetlerinin bir sonucu olarak bir yüzeysel suyun kütlesinin durumunda bozulma olmasını (yüksek seviyeden iyi seviyeye kadar dâhil olmak üzere) engellemede başarısızlık (Madde 4.7) Bütün bu muafiyetlerden faydalanılması için, zorlayıcı şartların karşılanması ve nehir havzası

yönetim planına gerekçesinin dahil edilmesi gerekmektedir.Burada, belirli durumlarda, Direktif bu hedefin özellikle yeni değişiklikler insan sağlığına, insan güvenliğine ve/veya sürdürülebilir kalkınmaya önemli faydalar sağladığı zaman, niçin uygulanmaması gerektiği ile ilgili muafiyetler ve sebepler sunmaktadır. Ülkeler bu gerekçelerini bilimsel altlıklarla hazırlayarak müzakerelerini güçlü yapmak zorundadırlar.

SÇD ekonomi ilkelerini, su yönetimi ve su politikası karar alma süreci ile bütünleştirir. Çevresel

hedeflere ulaşılması ve bütünleştirilmiş nehir havzası yönetim planlarının geliştirilmesi için Direktif, ekonomik ilkelerin (mesela, kirleter öder prensibi), ekonomik yaklaşımlar ile araçların (örn. maliyet-etkinliği analizi) ve enstrümanların (mesela suyun fiyatlandırılması) uygulanması için çağrıda bulunmaktadır.

Genel olarak ekonomik analiz, karar alma sürecine yardımcı olmak için değerli bilgilerin sağlaması

sürecidir ve kararlarıdestekleyici genel yaklaşımın vazgeçilmez bir parçası olmalıdır. Ekonomik analiz aynı zamanda bilgilendirme ve görüşlerin alınması etkinlikleri kapsamında paydaşların ve halkın yararına olan bir bilgi kaynağıdır. Mesela, bir nehir havzasındaki önemli su yönetimi konularının tartışılması muhtemelen kimin kirlettiği, hangi çevresel etkilerin ortaya çıktığı, bu durumun maliyetinin ne olduğu, kimin ödediği, kimin kazançlı olduğu ve mevcut durumdan kimin zarar gördüğüne ilişkin bilgileri gerektirir.

SÇD 5. Maddede “Nehir Havzası Bölgesinin Özellikleri, İnsani Aktivitelerin Çevresel Etkisinin

Gözden Geçirilmesi ve Su Kullanımının Ekonomik Analizinin en geç bu Direktifin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dört yıl içinde tamamlanması gerekmektedir” denmektedir. Su kullanımının ekonomik analizi gerçekleştirilirken;

(a) SÇD 9. madde (Su Hizmetleri İçin Yapılan Masrafların Ödenmesi) uyarınca su hizmetlerinin

bedelinin geri alınması prensibini dikkate almak için, nehir havzası bölgesinde uzun dönem su arz ve talep tahminlerini dikkate alarak gerekli hesaplamaların yapılması ve gerekli olan yerlerde; ilgili su hizmetlerinin miktar, fiyatlar ve masraflarına ilişkin hesaplamalar ve ilgili yatırımların, bu yatırımlara ilişkin tahminler de dahil olmak üzere hesaplanması,

(b) Bu gibi tedbirlerin potansiyel masraflarının tahminlerine dayalı olarak SÇD 11. madde (Tedbirler Programı) uyarınca tedbirler programına dâhil edilerek, su kullanımlarına ilişkin ekonomik bakımdan en verimli tedbirler kombinasyonları hakkında değerlendirmeler yapılması gerekmektedir.

Page 37: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

SÇD 9. Maddeye göre;

• Su hizmetleri bedelinin ödenmesi, çevresel ve kaynak maliyetleri de dahil edilerek ve aynı zamanda kirleten öder prensibi dikkate alınarak yapılandırılmalıdır.

• Su fiyatlandırma politikaları, kullanıcılarının su kaynaklarını verimli şekilde kullanmaları ve böylece Direktifin çevresel objektiflerine katkıda bulunmaları için yeterli teşvikler sağlamalıdır.

• Farklı su kullanımlarının, en azından sanayi kaynaklı kullanım, evsel kullanım ve tarımsal kullanım olarak ayrılmak üzere, yapılan ekonomik analize dayalı olarak, su hizmetlerinin masraflarının karşılanmasına yeterli katılım sağlanmalıdır. Bu aşamalarda masrafların karşılanmasının sosyal, çevresel ve ekonomik etkileri ve ayrıca etkilenen

bölge ya da bölgelerin coğrafi ve iklim şartları da dikkate alınmalıdır. Su kaynakları ile su sektörüne ayrılan mali kaynakların giderek azalmaya başlaması ile su yönetimi

ve politika kararlarını desteklemek için ekonomik analiz ve uzmanlığa duyulan ihtiyaç da giderek artmaktadır. Genel olarak tutarlı bir ekonomik analiz şu hususlarda yardımcı olabilir;

• Bir nehir havzasındaki ekonomik sorunların ve elde edilenler için vazgeçilenlerin anlaşılması, • Ekonomi için veya su kaynaklarına ilişkin iyi tanımlanmış çevresel hedeflere ulaşan belirli

ekonomik sektörler için en düşük maliyetli yolun değerlendirilmesi, • Su durumunun iyileştirilmesini hedefleyen (yani, kimlerin kaybeden, kimlerin kazananlar

olduklarını) tavsiye edilentedbirler programlarının ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi, • Genel anlamda sürdürülebilirlikışığında ekonomik ve sosyal etkiler hesaba katıldığında çevresel

hedeflerin daha makul belirlenmesi gereken bölgelerin veya su kütlelerinin değerlendirilmesi, • Çevresel hedeflere ulaşılmasında etkili olabilecek ekonomik ve finansal araçların geliştirilmesinin

desteklenmesi. Ekonomik analizin kilit işlevleri ise aşağıdaki gibidir:

• Her bir nehir havzası bölgesinde su kullanım alanlarının ekonomik analizinin yapılması; • Su arzı, su talebi ve yatırımlarındaki eğilimlerin değerlendirilmesi; • Ekonomik açıdan önemli sucul türlerin koruması için tayin edilecek alanların belirlenmesi; • Büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlelerinindeki değişikliklerin değerlendirilmesi ve mevcut kullanım

alanları üzerindeki etkileri (ekonomik etkiyi de içermek üzere) ile aynı fayda hedefini sağlayacak alternatiflerin maliyetlerini temel alarak büyük ölçüde değiştirilmiş su kütlelerinin tayini;

• Maliyet-etkinliği kriterleri temel alınarak her bir nehir havzası bölgesi için bir tedbirler programının seçiminin desteklenmesi;

• Bu tedbirler programlarında fiyatlandırmanın olası rolünün maliyetlerinkarşılanması üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi;

• Maliyet ile faydaların ve aynı fayda hedefini sağlayacak alternatiflerin maliyetlerinin değerlendirilmesini temel alarak Direktif'in çevresel hedeflerine ilişkin olası (zaman ve hedef) derogasyon ihtiyacının değerlendirilmesi;

• Maliyet ile faydaların ve aynı fayda hedefini sağlayacak alternatiflerin maliyetlerinin değerlendirilmesini temel alarak yeni etkinlikler ve değişikliklerin yol açtığı olası muafiyetlerin değerlendirilmesi;

• Öncelikli maddelerin kontrolü için maliyet-etkin bir yolun belirlenmesi, proseslerin ve kontrol tedbirlerinin maliyetlerinin değerlendirilmesidir.

Page 38: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

3.6 NHYP Hazırlanması ve diğer Planlar ile Entegrasyonu

Bütünleşik havza yönetimi yaklaşımında ormancılık, tarım, enerji, sanayi, madencilik, kentleşme, turizm gibi farklı sektörel kullanımların ve gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan arazi kullanımının neticelerinin ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik üzerine etkilerinin dikkatle araştırılması ve gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Havza planları hazırlanırken gündeme gelen bütün yatırım kararlarının çevresel, sosyal ve ekonomik etkileri araştırılmalıdır. Bu etkilerin araştırılması için geliştirilmiş bir dizi araç/yöntem süreçte etkin bir şekilde kullanılmalıdır.(mesela Stratejik ÇED, Kapsamlı İhtiyaç-Seçenek Değerlendirmesi, Çevresel Akışlar, Fayda-Maliyet Analizi gibi) Planlama aşamasında, bu usullerden biri veya birkaç tanesinin kullanılması ve değerlendirme sonucunda hassas/kritik bölgeler için bölgeleme başlatılması gerekebilir. Bölgeleme faaliyetleri ile havza içerisinde farklı arazi kullanım uygulamaları saptanır ve alanın sürdürülebilirliğini sağlamak adına belirli bölgelerde bazı kullanımların yasaklanması mümkün olabilir (Dıvrak ve diğ., 2007).

Bütünleşik havza yönetimi, havza içerisinde birbiriyle çelişiyormuş gibi görünen sosyo-ekonomik ve doğa koruma maksatlarının dengelenmesini sağlar. Bu yaklaşım arazi kullanımının; havza içerisindeki sulak alanlar, ormanlar, çayır-meralar, kıyılar, buzul gölleri gibi farklı habitatlar tarafından sağlanan biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetleri üzerinde olan olumsuz etkisini azaltarak toplumun ihtiyaçlarını karşılayan bir kalkınma anlayışına imkan sağlar. Su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesinin en önemli şartlarından biri hazırlanan planların ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde gerçekleştirilen diğer planlama süreçleriyle uyumlu olmasıdır. Diğer bir ifadeyle, ulusal, bölgesel ve havza düzeyinde yapılacak su planlaması çalışmalarının, yatırımları yönlendiren kalkınma planları ile her ölçekte mekânsal planlama süreçlerine entegre edilmesi gerekmektedir. Birçok arazi kullanım faaliyeti suya bağımlıdır, suyun miktar ve kalitesini etkilemektedir.

Ülkemizde uzun yıllardır süregelen su yönetimi yaklaşımı mühendislik bakış açısı odaklıdır ve havzanın taşıdığı su potansiyeline dayalı olarak kaynak tahsisi yapılmaktadır. Bugün bütün kurumların gündeminde olan “bütüncül” yaklaşımın aksine, hidroloji mühendisliği çerçevesinde alınan kararların mekânsal etkileri çoğunlukla sosyo-ekonomik ve çevresel boyutları yeterince dikkate almamaktadır. Bununla beraber, planlama aracılığıyla nüfus, arazi kullanım ve yapı yoğunluğu kararları verilirken, su kaynakları,gelişmeyi denetleyici bir eşik değer veya sınırlayıcı bir planlama girdisi olarak değerlendirmeye alınmamaktadır.

Su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesinin en önemli şartlarından biri hazırlanan planların ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde gerçekleştirilen diğer planlama süreçleriyle uyumlu olmasıdır. Dolayısıyla, “arazi kullanım kararlarının eş zamanlı olarak su kullanım kararları” olduğu görüşünden hareket eden araştırmacılar (Falkenmark, 1999; Gleick 2000; Toteng, 2002), sorunun çözüm yolu olarak su kaynaklarını daha verimli kullanmaya yönelik arazi kullanım kararlarının verilmesi üzerinde durmaktadırlar. Mekânsal planlama kararları; bir yandan su kaynaklarının sosyal, ekonomik ve çevresel hedefler açısından paylaşımında ve korunmasında diğer yandan da su kaynakları üzerindeki kullanım/tüketim baskısını kontrol altına almada çok taraflı bir etkiye sahiptir (ŞPO, 2007).

Mekânsal planlama kararları; bir yandan su kaynaklarının sosyal, ekonomik ve çevresel hedefler açısından paylaşımında (doğa, tarım, enerji, sanayi, turizm, kentsel ve evsel su kullanımları arasında) ve korunmasında (atıksuların arıtılarak deşarjı gibi), diğer yandan da su kaynakları üzerindeki kullanım/tüketim baskısını kontrol altına alabilecek çok taraflı bir etkiye sahiptir.

Su arzı ve talebi arasında dengenin sağlanması açısından fiziksel planlama ile su planlamasının birlikte ele alınmasının gerekli olduğu ve bütünleşik bir yaklaşımla suyun yönetilmesi gerekliliği görüşünü benimseyen ve uygulamaya başlayan ülkelerin sayısı artmaktadır. Bu bağlamda hazırlanacak Nehir Havzası Yönetim Planlarının ülkemizde yürürlükte olan her tür ve ölçekteki mekânsal ve stratejik

Page 39: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

planlamalarla entegrasyonu büyük önem taşımaktadır. Mevcut mevzuata göre farklı Bakanlıkların yetkisinde bulunan, farklı plan tür ve kademelerinden olan; Ülke Mekânsal Strateji Planları (Başbakanlık), Bölge Mekânsal Strateji Planları(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığı ortak), havza ve bölge bazında yapılan Çevre Düzeni Planları(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı), Büyükşehir Belediyelerinin kendi sınırları içerisinde yaptıkları Çevre Düzeni Planları, Statülü alanların Çevre Düzeni Planları (Turizm Koruma ve Geliştirme Bölgeleri, ÖÇK Bölgeleri vb.), Nazım İmar Planı, Uygulama İmar Planı ile Havza Yönetim Planlarının entegrasyonu su kaynaklarının bütüncül yönetimi açısından bir gerekliliktir. Havza Yönetim Planları diğer planlar için hem girdi veren hemde denetleyen rolünü üstlenmektedir. 3.7 İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi

İnsan kaynaklı bir iklim değişikliği gerçeği artık bütündünyada kabul edilmektedir. IPCC (Intergovernmental Panel on Climate Change) tarafından küresel bir simülasyon modeli kullanarak iklim değişikliğiyle ilgili çeşitli senaryolar için sonuçlar üretilmiştir. Türkiye'nin de içinde bulunduğu Güney Avrupa Bölgesi için yapılan tahminlere göre, karbondioksit emisyonlarının herhangi bir şekilde kısıtlanmadan aynı eğilimle artmaya devam etmesi durumunda 2030 yılında kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girilebileceği öngörülmektedir. Sıcaklıkların kışın 2°C, yazın ise 2–3°C arasında artacağı; yağışların kışın az bir artış gösterirken yazın %5-%15 arasında azalacağı; toprak neminin de yazın %15-%25 düşeceği beklenmektedir (lPCC, 2007). Sıcaklık ve yağış rejimindeki değişiklikler hidrolojik döngüde değişime sebep olacak, kısa ve uzun vadede havzaların akış rejimlerinde, su bütçelerinde ve su kalitelerinde değişimler olacaktır. Mesela yeraltı suyunun beslenmesi bölgesel olarak azalabilecek ya da nehir debilerinin düşük olduğu dönemlerde sanayi kaynaklı atıksuların nehirlere deşarjı nehirdeki su kalitesini olumsuz yönde etkileyecektir. Yaz aylarında artacak içme suyu ihtiyaçlarına karşın nehir debilerinin de düşük olması söz konusu olacaktır. Sıcaklıklar arttıkça, kışın kar yağışları yerini yağmura bırakabilecek ve nehirlerdeki pik akışların zamanı değişecektir. Bahar aylarında kar erimesi sebebiyle oluşan pik akışlar daha önceki bir zamana kayabilecek ya da tamamen ortadan kalkabilecektir (Kundzewicz ve diğ., 2008).

Özellikle içme suyu temini, sulama suyu, sanayi kaynaklı su kullanımı, hidroelektrik enerji üretimi, soğutma suyu temini, taşımacılık gibi yararlı kullanımlar da su miktarındaki azalmadan ve su miktarının mevsimsel olarak değişmesinden önemli ölçüde etkilenecektir. Bu da gelecekte su kaynaklarının kullanımı için sektörlerarası rekabeti arttıracaktır. Suyun miktar olarak azalması kadar suya olan talebin artması da önemlidir. Mesela sıcaklığın artması ile buharlaşma artacağı için sulama suyu, kişisel temizlik ve içme suyu maksatlı su ihtiyacının artması beklenmektedir. Bu ise özellikle kurak dönemlerde baraj göllerinin kapasitelerinin yetersiz kalmasına sebep olabilecektir.

Gelecekte iklim değişikliği, arazi kullanımındaki değişiklikler ve su çekimleri sebebiyle kuraklık ve sel olaylarının şiddetinde ve sıklığında artış olması beklenmektedir. Ekstrem yağış olaylarının artması durumunda, yazın yağışsız geçen günlerin ve kışın taşkınların sayısında artış görülmesi mümkündür. Bu iki ekstremin de önemli olumsuzluklara sebep olabilecekleri açıktır. Sıcaklık yükselmesinin yıllık yağış ile birlikte su yüzeyinden buharlaşmayı ve havzadaki evapotranspirasyonu da arttıracağı unutulmamalıdır.Sıcaklık metabolizma hızını ve birçok reaksiyon hızını etkileyen önemli bir çevresel faktördür. Sıcaklık ile birlikte güneşli gün sayısının artması yıl boyunca fotosentez için uygun şartların olduğu gün sayısını arttırabileceğinden, vejetasyon süresinin artmasına ve vejetasyon mevsiminin daha erken başlamasına sebep olabilecektir. Sonuç olarak iklim değişikliği tür dağılımında değişiklikler ve endemik türlerin yok olması gibi neticeler doğurabilecektir.

Page 40: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Yüzeysel akışların kalitesinde de değişiklikler beklenmektedir. Kurak dönemleri takip eden yağışlı dönemlerde su kaynaklarına gelen kirlilik yüklerinin artması söz konusudur. Birleşik kanalizasyon sistemi olan yerleşim bölgelerinde, ani ve şiddetli yağışlardaki artış, bu sistemlerin taşıp halk sağlığı için tehlike oluşturması ile sonuçlanabilir. Diğer yandan arıtma tesislerinde kapasite aşımına sebep olup atıksu içeren bu suların arıtılmadan su kaynağına ulaşmasına ve su kaynağının kalitesinde değişimlere sebep olabilecektir. Su kaynağında meydan gelen kalite değişimleri o kaynaktan temin edilen suyun arıtımı için ilave işlem ve dolayısıyla ek maliyet gerektirebilecektir. Dolayısıyla, su arıtma tesislerinin değişken şartlarda çalışabilecek şekilde tasarlanması ve işletilmesi gerekecektir. İklim değişikliğine uyum için alınacak tedbirler çoğunlukla yerel/bölgesel özelliklere bağlıdır. Geçmişte yaşanan kuraklık, sel gibi olaylar iklim değişimine uyum için tedbir alınmasını hızlandırmıştır. Mesela, tarım sektöründe özellikle ürün deseninin değiştirilmesi ve artan su stresine dayanıklı olan ya da artan/azalan sıcaklığa uygun ürünlerin seçilmesi; suyun daha etkin kullanıldığı sulama sistemlerine geçişin seçimi daha elzem hale gelecektir. Turizm sektöründe de daha az su kullanımını teşvik edecek tedbirler alınmalıdır. Su şebekelerindeki kayıp ve kaçakların azaltılması, halkın bilinçlendirilmesi, suyun verimli kullanılarak su tüketiminin azaltılması, sanayilerde daha az su tüketimi sağlayan üretim teknolojilerine geçmek gerekmektedir. Su sıcaklığı arttığında balıkların kaçabilmesi için balık geçitlerinin teşkili, ulaşım için daha geniş ve hafif teknelerin kullanılması da söz konusu olabilecektir. Bu ve benzer konularda alınabilecek tedbirlerin belirlenip önceliklendirilmesi taşımaktadır. 3.8 Havza Yönetimi ve Paydaşların Katılımı

Katılımcılık, paydaşların karar mekanizmalarına ve yönetim süreçlerine temsil yolu ile ya da

doğrudan dâhil olmalarıdır. Tabii kaynakların çok çeşitli paydaşlar tarafından kullanılması ve çevresel sorunların diğer ekonomik ve sosyal sektörlerle doğrudan ilişkili olması bu kaynakların yönetiminde katılımcılığı ön plana çıkarmıştır. Paydaşları karar alma ve uygulama süreçlerine dâhil ederek görüşlerini almak, beklentilerini karşılamak bugünkü demokratik toplumların daha fazla katılım, şeffaflık ve hesap verebilirlik yönündeki taleplerini karşılamakta son derece önemlidir. Dahası katılımcı bir süreç, farklı çıkarlar arasında aracılık ederek geniş bir uzlaşmaya varmada karar vericilere destek olmaktadır.

Gerek politikaların oluşturulmasında, gerekse belirli ölçeklerde planlama ve uygulamada aşağıdan yukarıya doğru katılımcılığın etkin bir biçimde hayata geçirilmesi paydaşların meseleyi sahiplenmesi, desteklemesi ve hazırlanan planların başarıyla hedeflerine ulaşmasında kilit rol oynamaktadır. Bu çerçeveden hareketle, su kaynaklarının yönetimi ve planlanması sürecinde paydaşların katılımı son yıllarda özellikle bütünleşik havza yönetimi yaklaşımı etrafında ilgili bütün tarafların gündemindedir. Bütünleşik Havza Yönetimi’ni diğer geleneksel hidrolojik yaklaşımlardan ayıran en temel hususların başında katılımcılığa verdiği önem gelmektedir. Havza Yönetimi çok-disiplinli bir planlama sürecidir ve bir havzada yer alan bütün paydaşlarla birlikte bir müşterek çalışma çerçevesi içerisinde yürütülmesi gerekmektedir. Su ile ilgili meselelerinsektörler arası doğası tam olarak anlaşılmalı ve su yönetiminin teknik, ekonomik, çevresel, sosyal, kurumsal ve hukuki yönleri açıkça ortaya konarak planlama sürecinde entegre bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Bir havzada yer alan ve planlama sürecine dâhil edilmesi gereken paydaş grupları genel itibariyle şunladır:

- Planlama yetkisine sahip olan taraflar (merkezi ve yerel kamu kurumları) - Kaynak kullanıcıları (çiftçiler, balıkçılar, orman köylüleri, tuzcular, sanayiciler, saz kesimi yapanlar, turizmciler, v.b) - Sivil toplum kuruluşları ve odalar (yerel ve ulusal doğa koruma kuruluşları, meslek odaları, ticaret/sanayi/ziraat odaları, v.b)

Page 41: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

-Bilgi sahipleri (araştırmacılar, üniversiteler) -Nüfuzlu gruplar (sermaye sahipleri, kanaat önderleri)

Havza planlama süreci başlarken o havzadaki paydaş gruplarınsu kaynaklarını kullanma, etkileme konusundaki tutumları kapsamlı bir şekilde analiz edilmeli, planlama sürecinden beklentileri öğrenilmeli, sürecin başından sonuna kadar bilgiye erişimleri sağlanmalıdır. Her ülkenin ve hatta havzanın kendi şartları ve dinamiklerine göre bir havza yönetim modeli oluşturulması esastır. Oluşturulan bu yönetim birimlerinde yukarıda belirtilen paydaş gruplarının yer alması, karar mekanizmalarında söz ve oy haklarının olması katılımcı yönetim yaklaşımının bir gereğidir.

Halkın katılımının AB SÇD'de oldukça önemli bir yeri vardır. Direktif’in 14. maddesinde nehir havza yönetim planlarında kamuoyu katılımı ve bilgilendirilmesi için tedbirler geliştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Madde 14 “Üye ülkeler direktifin uygulanmasına, özellikle nehir havzası yönetim planlarının hazırlanması, gözden geçirilmesi ve güncelleştirilmesine bütün ilgili tarafların aktif biçimde dâhil olmasını teşvik edeceklerdir” demektedir. İlgili grupların ve paydaşların politika hazırlanması ve geliştirilmesine katılımları “kamuoyu katılımı” olarak nitelendirilmektedir. Kamuoyu katılımı üç aşamalıdır:

1) Bilgiye erişim 2) Danışma 3) Aktif katılım

Bu çerçevede SÇD 14. madde, aktif biçimde dâhil olmayı ve danışmayı sağlamak üzere yazılı olarak yorumlarda bulunulması için planlama sürecinde en az altı aylık bir danışma sürecini zorunlu kılmaktadır. Talep edildiği durumlarda taslak NHYP geliştirilmesinde kullanılan bütün arka plan belgelere ve bilgilere ulaşma olanağı sağlanmalıdır. SÇD su konusundaki problemle mücadelede kesin bir tutum sergilemekte ve su yönetimini "doğaya karşı çalışmaktan" "doğayla birlikte çalışma" mantığına kaydırmaktadır. Bu kaydırmada kullanılan en önemli araç ise, toplumu bilgilendirme ve etkin bir su yönetimi konusunda gündem yaratmadır. SÇD hedeflerine ulaşılmada onarıcı tedbirlerin yanı sıra müşterek toplumsal bir çabayı içermesi de gerekmektedir. Farklı aktörleri ve toplumun tamamını kapsayan böyle bir müşterek toplumsal çabayı oluşturmak için ise şeffaflık, bütün belgelere erişim olanağı ve topluma karşı açık sözlülük esas alınmalıdır.

Ülkemizde son yıllarda gerek AB’ye uyum süreciyle birlikte gerekse giderek artan toplumsal

farkındalık düzeyiyle birlikte halkın karar alma süreçlerine katılımı konusunda kayda değer bir gündem ve talep oluştuğu görülmektedir. Özellikle çevresel konularda artan toplumsal duyarlılıkla paydaşların ilgili politikaları ve uygulamaları yakından takip ettiği gözlenmektedir. Diğer taraftan, su konusundaki hukuki ve kurumsal yapının yeniden yapılandırılması; SÇD’nin uyumlaştırılması, Su Kanunu ve ilgili yönetmeliklerin hazırlık çalışmaları ve yeni hukuki çerçeveyle uyumlu ve güçlü bir kurumsal yapı tesis edilmesine ilişkin hazırlıklar devam etmektedir. Bütün bu süreçlerde halkın karar alma süreçlerine katılım taleplerini karşılayacak mekanizmaların somut ve açık bir biçimde tesis edilmesi son derece önemlidir.

o Tavsiyeler • İzleme ve araştırma yaparak iklim değişikliğine uyum konusunda deneyim elde edilmesi ve

paylaşılması önemlidir. • Özellikle iklim değişikliğinden kaynaklanabilecek su kıtlığı ve/veya fazlalığına bağlı risklerin

yönetilmesi ve etkilerin en az düzeye çekilmesi için havza bazında tahmin ve erken uyarı sistemlerinin kurulması gereklidir.

• Çalışma yapılan bölgede iklim değişikliğinin etkilerini tahmin edebilmek için bölgesel ölçekte ayrıntılı iklim değişikliği modellerinin geliştirilmesi ve çeşitli senaryolaroluşturulması gerekecektir. Bu

Page 42: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

durumda küresel iklim modelinin bölgesel bir modele göre ölçeklendirilmesi gerekmektedir. • Su kaynaklarının tabii rejimlerinin iklim değişikliğiyle nasıl etkileneceğini hesaplayabilen hidrolojik

döngü simülasyonu modelleri geliştirilmelidir. • Gerek ulusal düzeyde hazırlanacak su planı kapsamında, gerekse havza yönetim planlarında

ekosistemlerin korunması, ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği bir arka plan konusu olarak değil öncelik olarak ele alınmalı ve bütün plan aşamalarında bu yaklaşımı destekleyecek kararlar üretilmelidir. Özellikle son yıllarda bazı akarsu havzalarında hidroelektrik santrallerinin yol açtığı çeşitli olumsuz ekolojik ve sosyal etkilerin çözülmesi ve tekrarlanmaması için havza yönetim planları hazırlanırken her türlü yatırımın tatlısu ekosistemi üzerindeki eklenik etkileri değerlendirilmeli, konu ile ilgili standartlar ve kurumsal kapasiteler geliştirilmelidir.

• Su gibi son derece hayati, kısıtlı ve ikame edilemeyen bir tabii kaynağın korunması, akılcı kullanımı ve bütüncül yönetiminde paydaşların bilgi edinme, kararlara katılma ve uygulamayı güçlendirme yönündeki talepleri; kanun yapıcılar ve planlama yetkisine sahip kurumlarımızca hâlihazırda devam eden yeniden yapılanma sürecinde öncelikle dikkate alınmalıdır.

• AB SÇD yaklaşımında olduğu gibi tatlı su ekosistemlerinin korunması ve iyi duruma ulaştırılması temel prensibi etrafında toplumun sağlıklı ve yeterli miktarda suya erişimi ile ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir kalkınma hedefinin ancak katılımcı bir yaklaşım ve toplumsal destek ile başarılabileceği gerçeği göz önünde tutularak 25 akarsu havzasında nehir havzası yönetim planları hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.

• Havza Yönetim planının sonucu olan çevresel hedeflerin, havzanın ekolojik, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları bütüncül değerlendirilerek belirlenmesi ve bu hedefleregöre tedbirlerin tanımlanması ve muafiyetlere odaklanılması önem arz etmektedir.

• Üniversitelerle işbirliğinin güçlendirilmesi maksadıyla nehir havza yönetimi konusunda lisans ve yüksek lisans programlarında tez konularına ağırlık verilmelidir.

4. SU VERİMLİLİĞİ

Su kaynakları üzerindeki baskılara, iklim değişikliği gibi küresel bir boyutun da eklenmesiyle, su kaynaklarının yönetimi ve planlanmasında su arzına yönelik mühendislik çözümlerinin yanı sıra, talep (kullanım ve tüketim) odaklı yöntemlerin ve araçların geliştirilmesi de önem kazanmıştır. Bu durum su kaynaklarının kullanımında “verimliliğin arttırılması” amacına yönelik çalışmaları gündeme getirmiştir. Su kullanımında verimlilik ve tasarruf sağlamak üzere alternatif su kaynaklarının devreye sokulması (arıtılmış suyun yeniden kullanımı, deniz suyunun arıtımı, yağmur suyu hasadı gibi), su şebekesindeki fiziksel kaçakları azaltmak, yeni teknolojilerin yardımıyla az su kullanımı sağlayan ürünlerin geliştirilmesi (tuvalet rezervuarları, akıllı musluklar, damla sulama sistemleri gibi), yaygın olarak tavsiye edilen yöntemlerdir.

4.1 Verimli Sulama Teknikleri

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de suyun en çok tüketildiği sektör tarımsal sulamadır. Ülkemizde kullanılan toplam suyun % 70–75’i sulamada, %15–20’si içme-kullanma suyunda, %10–15’i ise sanayide kullanılmaktadır. Mevcut durumda ülkemizde yılda yaklaşık 40 milyar m3 sulama suyu kullanılırken 2030 yılına kadar bunun neredeyse iki katına (70–75milyar m3) çıkması beklenmektedir.

Türkiye’nin yüzölçümü 78 milyon hektar (783.577 km²) olup, tarım arazileri bu alanın yaklaşık üçte biri yani 28 milyon hektar mertebesindedir. Yapılan etütlere göre ekonomik olarak sulanabilecek 8,5 milyon hektar alanın 2011 yılı sonu itibari ile toplam 5,61 milyon hektarı (%66’sı) sulamaya açılmıştır (DSİ, 2012).

Page 43: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Beslenme ihtiyacının karşılanması, sanayinin ihtiyacı olan tarımsal ürünlerin dengeli ve sürekli biçimde üretilebilmesi, tarım kesiminde çalışan nüfusun işsizlik meselesinin çözülmesi ve refah seviyesinin yükseltilmesi için gelecekteki 10 yıl içinde geri kalan yaklaşık 2,89 milyon hektarın da sulanması ve bunun için gereken sulama tesislerinin bir an önce inşa edilmesi özel bir önem taşımaktadır (DSİ, 2012).

Değerlendirmesi yapılan yaklaşık 2,1 milyon hektar alandaki sonuçlara göre mevcut sulanan alanın %81’inde yüzeysel sulama metotları (karık, tava v.b) kullanılarak sulama yapılmaktadır (DSİ, 2012). Geri kalan kısımda basınçlı sulama (yağmurlama ve damla) yapılmaktadır. Ayrıca sulu tarım ile gayri safi milli zirai gelirin beş kat arttığı düşünülmektedir. Sulama öncesi projesiz durumda ortalama gayri safi milli zirai gelir 112 TL/da iken, sulama sonrasında bu gelirin 655 TL/da olduğu hesaplanmaktadır.

Sulama şebekelerinde bir tasnif yapmak gerekirse, mevcut sulamalarda kanal tipleri hizmet ettikleri alana göre sınıflandırıldığında; sulamaların %39 klasik kanal (büyük oranda beton kaplamalı), %47 kanalet ve %14 borulu şebekeden oluştuğu görülmektedir. Su kaynağı kullanım durumuna göre bir ayrım yapıldığında ise, toplam sulamalar içinde %80 yüzeysel su kullanan sulamaların; %66 oranında cazibeli, %14 oranında ise pompajlı olduğu görülmektedir. Yeraltı suyunu kullanan sulamaların bütün sulamalara oranı ise %20 mertebesindedir. Yeraltı suları Konya Kapalı Havzası başta olmak üzere birçok havzada yeterince kontrol sağlanamadan tarımsal sulama için kullanılmaktadır.

Ülkemizde sulama şebekesindeki (kanal ve kanalet) sızma, buharlaşma ve işletme kayıpları ile eksik ve yanlış uygulamalar göz önüne alındığında uzun yıllar ortalaması sulama randımanınınyaklaşık %45 civarında olduğu bilinmektedir.Bir başka ifadeyle, bitkinin ihtiyacı olan 1 m3suyu verebilmek için 2 m3su kullanılmaktadır. Bu durum; “sonlu bir kaynak” olan suyun boşa harcanmasına hem de dağıtım ve drenaj şebekelerinin daha büyük kapasiteli olarak inşa edilmesine ve daha fazla enerji kullanımına, dolayısıyla maliyetin artmasına sebep olmaktadır.

Suyun tarım sektöründe kullanımı ile ilgili sorunlar tek bir çözüme indirgenemeyecek kadar karmaşık ve çok boyutludur. Bu karmaşık meselelerin çözümü ise ancak bütüncül ve yenilikçi yaklaşımların hayata geçirilmesi ile mümkündür. Dünyada, tarım ve su kaynakları ilişkisinin geçmişten günümüze nasıl değiştiğini anlamak ve bu yaklaşımları ülkemizde hayata geçirmek, bu yolda atılacak en önemli adımlardandır (Tablo 4.1).

Dün Bugün ve Gelecekte

Akarsu, göl ve yeraltı sularından doğrudan su çekimiyle yapılan “sulu tarım” odaklı yaklaşım

Arazi kullanım kararlarını su yönetimi kararlarını birlikte düşünen bütüncül yaklaşım

Balıkçılık, hayvancılık, organik tarım gibi farklı üretim seçeneklerini ve modern sulama sistemlerini bir arada değerlendiren bir “tarımsal su yönetimi” yaklaşımı

Yağmur suyuna, buharlaşmadan kaynaklı su kaybını azaltmaya ve sulamadan dönen suyu yeniden kullanmaya önem veren bir yaklaşım

“Tarım için su” ve “ekosistemler için su” konularını ayrı ayrı ele alan yaklaşım

Tarımı, farklı hizmetler üreten bir ekosistem gibi gören ve koruma anlayışı getiren bir yaklaşım

Faydaları ve maliyetleri sadece “gıda üretimi” açısından değerlendiren sektörel bir yaklaşım

Kırsal kalkınmayı, yoksulluğu ve riskleri azaltan, katılımcı bir yaklaşım

Page 44: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Üretimi artırmak için tarımsal arazileri genişleten bir yaklaşım

Su ve arazi kullanım verimliliğini artırarak; ek su talebini sınırlandıran ve yeni arazilere yayılmayı önleyen, verimlilik odaklı yaklaşım

Arazi toplulaştırması ve basınçlı sulama sistemlerinin birlikte uygulandığı yatırımları içeren yaklaşım

Kamu otoritelerini kaynak sağlayan ve yöneten tek sorumlu olarak gören yaklaşım

Sivil toplum kuruluşlarını karar alma süreçlerine dahil eden; su yönetimi ile ilgili bütün kararların daha şeffaf ve katılımcı olmasını sağlayan yaklaşım

Biyolojik çeşitlilik ve doğa koruma konularını ayıran ve dışlayan bir yaklaşım

Biyolojik çeşitlilik ve ekosistem hizmetlerini önceliklendiren; kayıplarını ve kötü yönetimlerini en aza indirmeye çalışan yaklaşım

Tablo 4.1 Geçmişten Bugüne Değişen Tarım-Su Yaklaşımları (WWF-Türkiye, 2010)

4.2 Arıtılmış Atıksuların Geri Kazanımı

Arıtılmış atıksular, özellikle kurak iklimlere sahip ve su kısıtı bulunan ülkelerde tercih edilen alternatif bir su kaynağıdır. Kullanım amacına uygun yeterli arıtma sağlandıktan sonra geri kazanılan arıtılmış sular birçok alanda değerlendirilebilmektedir. Arıtılmış atıksular en yaygın olarak tarımsal sulamada kullanılır. Tarımsal sulama ile hem atıksu içerisindeki besi maddeleri toprağın gübre ihtiyacını sağlar, hem de atıksu bertarafı ile ekonomik bir fayda sağlanır. Diğer kullanım alanları vebunlara bağlı potansiyel sorunlar/kısıtlamalar ise Tablo 4.2’de verilmektedir. Bu tabloda verilen kısıtlamalar sanayi kaynaklı soğutma suyu olarak kullanımın neden yaygın olamadığını kısmen açıklamaktadır.Atıksuyun taşınması ve ilave borulama ihtiyacı ile arıtma gereksiniminin fazla olması (korozif özelliğinin azaltılması) ek maliyet yanında işletme güçlüğü de getirmektedir.

Atıksuların yeniden kullanım alternatiflerinden birisi de akifer beslemedir. Akifer beslemenin yararları arasında sulardaki askıda katı maddelerin yeraltında filtrasyona tabi tutulması, yeraltından alınabilecek su miktarını arttırılması, yeraltı su seviyesinin düşmesinin ve denizden tuzlu su girişinin önlenmesi sayılabilir. Buna karşın, akifer beslemede karşılaşılabilecek temel problemler ise, besleme (sızdırma) havuzları için büyük alanlara ihtiyaç duyulması, arıtma, su kalitesi izlenmesi, enjeksiyon ve filtrasyon işletimlerinin maliyetleri ve besleme suyunun yeterli arıtılmamasından dolayı akiferi kirletme riskidir. Akifer beslemesi avantajlı gibi görünmekle birlikte uygulaması detaylı çalışma ve değerlendirme gerektirmekte ve içme suyu kaynağı olarak kullanılan akiferlerin kirlenmesine fırsat verilmeksizin ihtiyatla uygulanması gerekmektedir. Bu konuda ülkemizde 07.04.2012 tarih ve 28257 sayılı “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya karşı Korunması Hakkında Yönetmelik”te Madde 4 (b) de arıtılmış atıksu tanımı yapılarak, Madde 5’te hangi şartlarda, hangi özelliklerdeki arıtılmış atıksuyun, hangi tip yeraltı sularına besleme yapılıp/yapılamayacağı belirtilmektedir. Madde 5(5) arıtılmış atıksu beslemesinin yapılması durumunda geçerli izin şartları hakkındadır.

Atıksu Geri Kazanım Kategorileri Sorunlar/Kısıtlamalar

1. Tarımsal Sulama Ürün Sulama Ticari Sulama

Doğru yönetilmezse, yüzeysel ve yeraltı suyu kirliliği Ürünün pazarlanması ve halkın kabulü

2. Peyzaj sulama Parklar, okul bahçeleri, otoyollar, golf sahaları, mezarlıklar, şehrin etrafı,

Su kalitesinin etkisi, özellikle toprakta ve üründe tuz birikimi Patojenlere dayalı halk sağlığı endişeleri

Page 45: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

ikamet sahaları Tampon alanların oluşturulması ile maliyetin artması 3. Sanayi kaynaklı geri kazanım ve kullanım

Soğutma suyu Kazan besleme/telafi suyu Proses suyu İnşaat alanları

Geri kazanılan suyun içeriğinde, korozyon, biyolojik çoğalma, bozulma ve çökelmeye sebep olabilecek maddeler bulunma olasılığı Halk sağlığı ile ilgili endişeler, özellikle soğutma kulelerinden hava yolu ile patojen transferi İçilebilir ve geri kazanılan su hatlarının birleştirilmesi

4. Yeraltı suyu beslemesi Yeraltı suyu beslemesi Tuzlu su girişinin engellenmesi Göçük kontrolü

İçme suyu olarak kullanılan akiferlerin kirlenme olasılığı Geri kazanılan suda organik kimyasallar ve onların toksik etkileri Geri kazanılan suda, nitrat, patojenler ve toplam çözünmüş katılar

5. Rekreasyonel Kullanım Göl ve göletler, bataklık iyileştirme, dere akışının arttırılması, balıkçılık, suni kar üretimi

Bakteri ve virüs bulunmasından dolayı sağlıkla ilgili endişeler Fosfor ve azottan dolayı ötrofikasyon problemi Sucul yaşama zehirli etki yapabilir

6. İnsani tüketim maksatlı olmayan Kullanım

Yangından korunma Klimalar Tuvalet suyu

Halk sağlığı ile ilgili endişeler, hava yolu ile geçen patojenler Geri kazanılan suyun içeriği, korozyon, biyolojik çoğalma, bozulma ve çökelmeye sebep olabilir İçilebilir ve geri kazanılan su hatlarının birleştirilmesi

7. İnsani Tüketim Maksatlı Kullanım Su kaynağı ile karıştırma Arıtma sonrası borulama ile iletim (dolaysız kullanma)

Geri kazanılmış suyun özellikle iz organik kimyasallar içermesi ve onların toksik etkisi Estetik görünüm ve halkın kabulü Sağlık endişeleri özellikle patojen transferi

Tablo 4.2. Atıksu geri kazanım kategorileri ve bunlara bağlı potansiyel sorunlar/kısıtlamalar (Tchobanoglous ve diğ., 2003)

4.2.1. Atıksuların Geri Kazanım Öncesi Arıtılması

Su geri kazanımı genel olarak konvansiyonel atıksu arıtma teknolojilerini gerektirir. Geri kazanım sistemleri tartışılırken dikkate alınması gereken en önemli husus geri kazanılan suyun kalitesinin kullanım amacına uygun olup olmadığıdır. Yeniden kullanmadan önce halka açık yerlerin sulanması veya işleme tabi tutulmadan yenilebilen sebzelerin sulanması gibi yüksek kaliteli suyla kullanım, yem bitkileri ve otlakların sulanmasından daha ileri derecede atıksu arıtma ve güvenirliği sağlanmalıdır. Su geri kazanımı ve kullanımı planlamasında geri kazanılan suyun uygulandığı alanlarda halk sağlığını ve çevreyi korumak için gerekli olan ön arıtma uygulanmalıdır. Geri kazanılması istenen atıksuların patojen ve kimyasal içeriğinin bilinmesi suyun kullanılabilirliği açısından önemlidir. 20.03.2010 tarih ve 27527 sayılı “Atıksu Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği” 7. Bölüm “Arıtılmış Atıksuların Geri Kazanımı ve Yeniden Kullanımı”na ayrılmıştır. Bu bölümde detaylı olarak arıtılmış atıksuların kullanım alanları, arıtma teknolojisi seçimi, depolanması ve kullanım kriterlerine yer verilmiş olup, Ek-7’deki tablolar ise uygulayıcılara yol gösterici nitelikte sayısal değerleri ve uyulması gerekli şartları içermektedir.

4.2.2. Atıksuların sulama suyu olarak kullanımı

Page 46: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Geri kazanılmış suyun fiziksel ve kimyasal karakteristikleri özellikle hava sıcaklığının yüksek ve nem oranının düşük olmasından kaynaklanan yüksek buharlaşmanın olduğu kurak, yarı-kurak bölgelerde oldukça önemlidir. Buharlaşma sonucu geri kazanılan suda bulunan tuz toprakta birikir. Bu yüzden geri kazanılan su ile sulama yapıldığında, sadece alınan ürünün miktarı değil, toprak özellikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu problem, tuzlu su ile ya da iz element bulunan su ile yapılan sulamadan farklı değildir. Sulama suyu içerisinde bulunan tuzlar, seçilecek sulama yöntemine bağlı olarak bitkiye etki eder. Bu sebeple arıtılmış atıksuların sulamada kullanılması, temiz suların kullanılmasına kıyasla daha dikkatli “yönetim” uygulamaları ve daha sıkı “izleme” programları gerektirmektedir (Asano ve diğ, 2007).

Arıtılmış evsel atıksuların sulamada kullanımında suyun tekrar kullanımı sağlanırken aynı zamanda içeriğindeki besin maddelerinin toprak tarafından kullanımı da sağlanmaktadır. Ancak yeterli arıtma sağlanmazsa bu suyun kullanımı, içerdiği patojenler helmintler, bakteriler ve virüsler sebebiyle sakıncalı olmaktadır (Kukul ve diğ., 2007). Özellikle dezenfeksiyon ünitesi ile sonlanmayan kentsel atıksu arıtma tesislerinin çıkış sularının doğrudan sulamada kullanılması sulama suyu kalite kriterlerini sağlamamaktadır (Arslan-Alaton ve diğ, 2007). Ayrıca, atıksuların içinde bulunabilecek diğer kimyasallar ile de ilgili birçok sınırlama mevzuatta tanımlanmıştır. Mesela, tarımsal ürünlerin sulanması amacıyla kullanılan suların içerdiği ağır metal ve zehirli elementler çok düşük miktarlarda bile bitkiler için zararlı olup, bitki yetiştiriciliğini kısıtlamaktadır. Bir suyun sulama yönünden elverişliliğinin tayini için değerlendirilmesi gereken diğer önemli parametreler; elektriksel iletkenlik, Sodyum Adsorpsiyon Oranı (SAR), bor, kalsiyum, magnezyum ve anyon (klor, sülfat, nitrat) konsantrasyonlarıdır.

Ülkemizde “Arıtılmış Suların Geri Kazanımı ve Yeniden Kullanımı” konusundaki mevzuat ve detaylı bilgi 20 Mart 2010 tarih ve 27527 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Atıksu Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği 7. Bölümde verilmektedir. Kentsel atıksuların arıtıldıktan sonra sulama amacıyla kullanımı kurak ve yarı kurak ülkelerde yaygın bir uygulama olarak kullanılmaktadır. Bu ülkelerde su talebi arttıkça geri kazanılmış su ile tarım alanlarının sulanması, su kaynaklarının planlanması ve yönetiminde önemli bir bileşen haline gelmektedir. Ancak Türkiye’de bazı münferit örnekler dışında arıtılmış suların yaygın olarak geri kullanımına rastlanmamaktadır. Kısıtlı olan su kaynaklarının verimli kullanılabilmesi için, arıtılmış atıksuların öncelikle kentsel yeşil alanlar ile sanayi kaynaklı proses suyu olarak kullanımı uygulamalarının denetimli biçimde yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir. 4.3. Suyun Kayıt Dışı Kullanımı ve İçme Suyu Kayıp Kaçakları

Su dağıtım şebekelerinde meydana gelen su kayıpları, dünyadaki birçok şehir ve ülke için müşterekmeseledir. Türkiye gibi birçok ülkede yıllık ortalama su kayıpları %50’nin üzerindedir. Su tüketiminde hızla artan talep ve değişen iklim şartları sebebiyle dünyanın birçok bölgesinde kuraklık sorunu yaşanmakta, buna bağlı olarak da su kayıplarının azaltılması ve kontrolü hayati derecede önem taşımaktadır. Buna bağlı olarak, birçok su kuruluşu, su kayıplarını ekonomik ya da kabul edilebilir değerlere düşürmek için stratejiler geliştirmiş ve/veya geliştirmektedir.

Su kayıpları iki ana kategoride sınıflandırılabilir:

1) Gerçek veya fiziki su kayıpları

2) Görünen veya ticari su kayıpları

Gerçek kayıplar, boru bağlantı noktalarında meydana gelen sızıntılar, müşteri bağlantılarından kaynaklanan sızıntılar, borularda aşınma ve korozyon sebebiyle oluşan çatlaklar ile su haznelerinde meydana gelen kaçak ve/veya taşmalara bağlı olarak gerçekleşir. Görünen kayıplar, kayıt dışı (hukuki olmayan) kullanım ve müşteri sayaçlarının hassasiyetinin yetersizliğinden kaynaklanır. Bu kayıpların

Page 47: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

yanında ölçülen veya ölçülmeyen faturalandırılmamış kullanımlar da ticari kayıplar içindedir. Bu tip kayıplara yeşil alan sulaması, kamusal alanda müşterek su kullanımı örnek olarak verilebilir.

Toplam su kaybı, sisteme verilen su miktarı ile sayaçta ölçülen yasal tüketim arasındaki farktır. Tablo 4.3’te Uluslararası Su Kuruluşu (IWA) tarafından geliştirilen standart su dengesi verilmektedir.

Sistem Giriş

Hacmi

Yasal Tüketim

Faturalandırılmış Yasal Tüketim

Faturalandırılmış Ölçülmüş Kullanım Gelir Getiren Su Faturalandırılmış Ölçülmemiş

Kullanım

Faturalandırılmamış Yasal Tüketim

Faturalandırılmamış Ölçülmüş Kullanım

Gelir Getirmeyen Su

Faturalandırılmamış Ölçülmemiş Kullanım

Su Kayıpları

Görünen Kayıplar İzinsiz Kullanım Sayaçlardaki Ölçüm Hataları

Gerçek Kayıplar

İletim ve/veya Dağıtım Hattındaki Kaçaklar Depolarda Meydana Gelen Kaçak ve Taşmalar Servis Bağlantılarından Müşteri Sayacına Kadar Olan Kaçaklar

Tablo 4.3 IWA standart su dengesi (IWA Su Kayıpları Çalışma Grubu)

Alt Bölgelere Ayırma (DMA), su dağıtım şebekesini daha kolay kontrol edilebilir bağımsız, izole, küçük su dağıtım şebekelerine bölme işlemidir ve oldukça iyi bir kontrol yaklaşımıdır. Alt bölgeler oluşturulurken, alt bölgelerin girişine debimetre ve basınç metreler eklenmekte, kapalı vanalar ile şebekenin diğer kısmından ayrılan küçük bağımsız alt şebekeler elde edilmektedir. Alt bölgeye verilen toplam su miktarı, her alt bölge girişinde bulunan debimetreler ile yasal tüketim ise tahakkuk eden su faturaları ve faturalandırılmamış yasal tüketim verileri ile hesaplanır. Böylece her alt bölge için toplam su kaybı hesaplanabilir. Özellikle büyük dağıtım şebekelerinde alt bölgeler için su kayıpları değişimler gösterir. Bu sebeple, yüksek miktarda su kayıplarının bulunduğu alt bölgelere özel bir itina gösterilir. Bunun yanında, alt bölgelerdeki su basıncı, Basınç Kırma Vanaları ile kolaylıkla kontrol edilebilir. Belirtilen yöntemlerle su kayıplarının düşük maliyetle ve ekonomik bir şekilde azaltılması etkili olmaktadır (Muhammetoğlu ve diğ., 2010a).

Alt bölgelerdeki debilerin belirli zaman aralıklarında sürekli olarak ölçülmesi saatlik debi değişimlerinin tespit edilebilmesi için oldukça faydalıdır. İskan bölgelerinde minimum debiler genellikle saat 02:00–05:00 aralığında gerçekleşir ve bu veriler Minimum Gece Debisi olarak adlandırılır. Minimum Gece Debisinin büyük bir kısmını su dağıtım şebekesindeki çatlaklardan meydana gelen sızıntılar oluşturur. Minimum gece debisi ve gerçek su kayıpları arasında önemli bir ilişki vardır. Minimum gece debisi çalışmaları, gerçek kayıpların tespit edilmesi ve su kayıplarını azaltmak için gerçekleştirilecek senaryoların etkilerini değerlendirebilmek için oldukça önemlidir.

Veri Tabanlı İzleme ve Kontrol Sistemi (SCADA), son yıllarda su dağıtım şebekeleri için yaygın bir kullanıma sahiptir. SCADA sistemi ile online sürekli izleme yapılarakbirçok şebeke elemanının kontrolü gerçekleştirilebilir. SCADA sistemi genellikle pompaların işletimi, depolardaki su seviyeleri, kritik noktalardaki su basıncı ve hızı ile su kalite parametrelerini kontrol ve izleme için kullanılır. Su dağıtım şebekesi üzerinde yer alan vanaların tamamen veya kısmen kapatılması ve açılması, bir pompanın devreye alınması ya da durdurulması SCADA sistemi sayesinde kontrol merkezinden gerçekleştirilebilir. Su dağıtım şebekesinde meydana gelen su basıncının artması veya düşmesi, debinin artması veya düşmesi gibi anormal değişimlerde kontrol merkezine uyarılar gönderilir. Sonuç olarak, depolarda meydana gelen

Page 48: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

taşmalar ve borularda meydana gelen çatlaklar SCADA sistemi sayesinde tespit edilebilir ve gerekli vanaların kapatılması ile meydana gelecek su kayıplarının önüne geçilir. Bunun yanında SCADA sisteminde debi ve basınç gibi parametrelerin kayıtları uzun zaman saklanabilir ve günler, aylar ve hatta yıllar arasında karşılaştırmalar yapılabilir.

Gerçek kayıpların yönetimi için dört temel usul belirtilmektedir (Lambert ve McKenzie, 2002);

1) Basınç Yönetimi, 2) Aktif Kaçak Kontrolü, 3) Tamir hızı ve kalitesi, 4) Boru malzemesi seçimi, bakımı, montajı, yenilenmesi ve yer değiştirilmesi.

SCADA sistemi, aktif kaçak kontrolü ile tamir hızı ve kalitesinin artırılması yanında basınç yönetimi için de oldukça faydalıdır.

Basınç yönetimi, su dağıtım sistemlerinde hem kullanıcıların en uygun düzeyde hizmet alması, hem de şebekeden su kaybının en az olabileceği su basıncı seviyesinin sağlanmasını kapsar. Basınç yönetimi ile kayıplara sebep olan fazla ve gereksiz basınç kontrol edilerek, suyun kullanıcılara verimli ve yeterli basınç seviyelerinde ulaşması ve şebekeden olan kayıp ve kaçakların kontrolü mümkün olmaktadır (Thornton ve Lambert, 2006). Ayrıca, su basıncının düşürülmesi ile boru patlaklarının oluşma sıklığında azalmalar gerçekleşir.

Su dağıtım sistemleri önemli enerji tüketicileridir. Enerji, suyun kaynaktan alınıp arıtma tesisine pompalanması, arıtım süreci ve dağıtım sistemine verilmesi için gereklidir (Feldman, 2009). Su ve enerji birbiriyle oldukça yakın bir ilişkiye sahiptir. Büyük ölçekli enerji dönüşüm tesislerinde su tüketilmekte, sürdürülebilir kentsel su yönetimi için de büyük miktarlarda enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı zamanda, iklim değişiklileri gerçekleşmekte olup, yeni bir senaryoya göre su ve enerji kullanımlarının optimize edilmesi gerektiği vurgulanmaktadır (Cabrera ve diğ., 2009).

Enerji birçok sebepten dolayı kaybedilebilmekte olup; pompa istasyonlarının verimsiz tasarımı, yüksek yük kaybına sahip eski borular, bakım ve onarım, dağıtım sistemindeki sorunlar, gereğinden fazla su basıncı ve su temininde verimsiz işletim stratejileri olarak sıralanabilmektedir. Enerji kayıplarında etkili olan bir diğer faktör ise, su kayıpları ve/veya verimsiz su kullanımı sebebiyle şebekeye verilen su miktarındaki artıştır. Su kayıpları dünya geneli için ortalama %30 olarak tahmin edildiğinde, aynı miktarda enerjinin de kaybolduğu görülmektedir (Feldman, 2009). “Su tasarrufu, enerji tasarrufudur” yaklaşımından da anlaşılacağı üzere, bu kaynaklar birbiriyle oldukça yakın ilişkiye sahiptir (Cabrera ve diğ., 2009).

Bugün ülkemizde belediyeleryılsonunda yaptıkları raporlamalarda su kayıp ve kaçak oranlarında açık olmayan veya eksik tarif edilmiş oranlar görülmektedir. Bu meseleyi aşmak için yapılması gereken oldukça basit bir işlem içme suyu altyapı sistemine bütün kaynaklardangiren toplam suyu not etmek ve bunu bedeli alınmış bütün faturaların hacimsel toplamları ile karşılaştırmaktır. Belediyeler su havzalarından çektikleri yüzeysel ve yeraltı suyu miktarına hacim bazında kayda değer bir bedel ödemedikleri sürece su kayıp ve kaçakları önüne geçilemeyen bir sorun olarak kalmaya devam edecektir.

4.4. Yağmur Sularının Toplanması ve Değerlendirilmesi

Yağmur suyunun doğrudan toplanıp kullanılması yağmur hasadı olarak tanımlanmaktadır. Yağmursuyu çatılardan veya yüzeyden olmak üzere iki farklı teknikle toplanmakta ve içme suyu, sulama ve temizlik vb. maksatlar için kullanılabilmektedir. Toplanan sular zemin çökmesini önlemek, yeraltı su kaynaklarını beslemek gibi maksatlar için yeraltına da sızdırılmaktadır. Günümüzde tatlısu kaynaklarının

Page 49: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

hızlı biçimde tüketilmesi ve kirlenmesi gibi sebeplerden ötürü yağmur suyunun toplanması ve kullanılması alternatif su kaynaklarından biri haline gelmiştir. Özellikle hava limanlarında, askeri bölgelerde, stadyumlarda, turistik tesislerde ve çatı alanı yeterince büyük olan binalarda yağmur sularının toplanarak, basit arıtma işlemlerinden geçirilip kullanıma sunulması binalarda su korunumu için alınabilecek önemli bir tedbirdir (Alpaslan ve diğ., 2008).

Genelde yağmur suyunun yarısı buharlaşırken, diğer yarısı ya yeraltı sularına ya da ırmaklara karışır. Tahminler dünyamıza yağışla gelen yaklaşık 100 milyar cm/yıl su olduğunu göstermektedir (Url-1). Yaşanan sel ve taşkınlar su kirliliği risklerini artırmaktadır. Bu konuda yapılan araştırmalara göre, yerleşimlerde yağmur suyunu evsel kullanımlarla değerlendirmek, yağmur suyu hacminin ve dolayısıyla taşıyacağı riskin ve dezavantajın yaklaşık %30 dolaylarında azaltılmasını mümkün kılmaktadır. Bu sular yeşil alanların sulanmasında, tuvaletlerde,araba yıkanması vb. birçok maksat içinkullanılabilir (Url-2). Yağmur suyu dağıtım hatlarının ayrıca etiketlenmeleri önemlidir (Url-3). Yağmur sularının toplanması için sarnıçlar, yeraltına sızdırma ve gelişmiş toplama sistemleri kullanılabilmektedir. Bu sularının geri kullanımı diğer metotlara oranla daha kolay bir sistemle gerçekleşebilmektedir. Sistemin inşaatı kolaydır ve diğer çevre projelerine göre çevresel etkileri daha azdır. Yağmursuyu hasadı, mevcut su kaynaklarının üzerindeki baskıyı hafifletir ve şehirlerde sel riskini azaltarak alıcı ortamlara taşınması muhtemel kirletici yükünü azaltarak, yüzeysel su kalitesinin iyileşmesine yardımcı olur. Tablo 4.4’te çatılardan yağmur suyu hasadı yapılmasının avantaj ve dezavantajları gösterilmektedir.

Avantajları Dezavantajları

İnşası ve işletilmesi kolaydır; kişiler kolaylıkla teknoloji konusunda eğitilebilir, malzemeler ticari olarak temin edilebilir.

Sınırlı bir kaynaktır, potansiyeli yağış miktarı ve toplama alanının boyutuna da bağlıdır. Yağmur suyu, kuru dönemlerde veya uzun süreli kuraklık zamanında güvenilir bir su kaynağı değildir.

Tüketiciler kendi sistemlerinin tam denetimine sahiptir ve kullanım noktasında su sağlanır.

Yağışın belirsizliği problem olabilir, sonuçta tahminden düşük depolama olması durumunda birim maliyet artabilir ve sistem ekonomik olmaktan çıkabilir.

Ekonomiktir ve yenilenebilir bir kaynak olması sebebiyle çevreye minimum olumsuz etkisi vardır.

Su kalitesinin bozulması potansiyel tehlike yaratabilir. Mesela, hayvan veya kuş dışkısı ve organik madde bulaşması da özellikle kurak dönemlerde, bir sorun olabilir. Ayrıca, yağmur suyunun kalitesi sanayi hava kirliliğinden etkilenmiş olabilir.

Tablo 4.4 Çatıdan yağmur suyu hasadının avantaj ve dezavantajları (UN Habitat, 2005)

Avrupa ülkelerinde binalarda suyun verimli kullanılması amacı ile çeşitli tedbirler alınmakta ve teknolojiler geliştirilmektedir. “Yeşil Bina Sertifikasyon Sistemleri” bu konudaki gelişmelere ve verilen öneme örnek teşkil etmektedir. Su tüketiminin azaltılması konusunda gelişen teknolojiler ile birlikte her ülke, yönetmelik, standart ya da bilimsel nitelikteki kılavuzlar ile bu teknolojilerin kullanım şeklini belirlemiş ve kullanımının yaygınlaşmasını sağlamıştır. Şahin ve Manioğlu (2011)’de belirtildiği gibi, Almanya (DIN 1989) ve İngiltere’de (BS 8519) yağmursuyu toplama ve kullanma yönetmelikleri mevcuttur. Japonya’da ise 30.000 m2’den büyük yapılarda yağmur suyu toplanması mecburidir. Hindistan ve Avustralya’da ise belirli şartlarda yağmur suyu toplanması yine zorunlu hale getirilmiş ve bu konuda ivme kazanmak üzere çeşitli teşvikler uygulanmaktadır. ABD’de ise, İllinois gibi bazı eyaletlerde yağmur suyu toplanması ve kullanılması 2010 yılından itibaren zorunlu olmuştur. Texas, Austin ve Virginia’da ise ciddi teşvikler sunulmaktadır.

Page 50: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Ülkemizde ise henüz mevcut bir “Yeşil Bina Değerlendirme Sistemi” ve/veya yönetmelik bulunmamakta ve dolayısıyla su korunumuna ilişkin teknolojilerden yararlanarak binalarda yağmur suyunun kullanılması henüz yaygın şekilde kullanılmamaktadır. Sadece münferit ve küçük çaplı uygulamalar bulunmaktadır.

4.5. Temiz Üretim Teknikleri

Ülkemizde sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi için sosyo-ekonomik gelişmeyle birlikte su

kirliliğinin önlenmesi yönündeki çalışmalar sonucunda kayda değer mesafeler alınmıştır. Bu çerçevede; sanayiden kaynaklanan kirliği kaynağında önleyecek olan temiz üretimin ülke şartları dikkate alınarak hayata geçirilmesi önemlidir.

Temiz üretim, sanayiden kaynaklanan faaliyetlerin çevresel etkilerinin oluşmadan kaynağında önlenmesini ifade etmektedir. Kirliliğin kontrolü yaklaşımı ise, kirliliği üretim süreçlerinin kaçınılmaz bir sonucu olarak görmekte, kirlilik ortaya çıktıktan sonra bu soruna çözüm getirmeye çalışmakta ve böylece kuruluşlara önemli miktarlarda ek maliyet getirmektedir. Oysa temiz ve sürdürülebilir üretim, kaynak ve enerji verimliliği ile kirliliği oluşmadan kaynağında önleyerek ya da asgariye indirerek çevre dostu ürünlerin elde edilmesi ile sanayi sektörünün çevre performansında bir artışın yanı sıra üretim maliyetlerinde de düşüş sağlamaktadır.

Ülkemizin AB Üyeliği sürecinde önemli bir yeri olan Çevre Başlığı altındaki önemli direktiflerden biri de sanayi kaynaklı kirliliğin önlenmesi ve kontrolünü hedefleyen “Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Direktifi”dir. Direktif, sanayi kirliliğinin önlenmesine farklı bir yaklaşım getirerek, deşarj standartları yanında, alıcı ortam özellikleri ve tabii yenilenme sürecinin de temel alındığı kirleticilerin kaynağında önlenmesi ilkesinin somutlaştırılmasını hedeflemektedir.

Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Uygulanmasının ilk somut adımlarından biri olarak Tekstil Sektöründe Entegre Kirlilik Önleme ve Kontrol Tebliği (14 Aralık 2011 tarih ve 28142 sayılı Resmi Gazete) yayımlanmıştır. Bu tebliğ ile tekstil sektörünün çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin en aza indirilmesi, çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanması için üretim sırasında suya/havaya/toprağa verilecek her türlü emisyon, deşarj ve atıkların kontrolü ile hammadde ve enerjinin etkin kullanımı ve mevcut en iyi tekniklerin kullanımı hedeflenmektedir.

o Tavsiyeler • Suyun sektörler arasında hakça paylaştırılması ve verimli kullanımı sağlanmalıdır • Tarımda ürün bazlı destekleme sistemi yerine iklim, toprak ve su yapısı, biyoçeşitlilik gibi kriterleri

göz önüne alan bölgesel destekleme sistemi oluşturulmalıdır.

• Ülke genelinde, havzaların su ve sulama potansiyelleri de dikkate alınarak, ürün planlaması yapılmalıdır. Desteklemeler de bu ürün planlaması esas alınmalıdır.

• Mevcut sulama sistemleri bir plan dâhilinde iyileştirilerek, suyun tasarruflu kullanımına imkan

veren kapalı (basınçlı) sisteme geçilmelidir. • Tuzlanmayı en aza indirecek modern sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir.

• Tarımda su kullanıcı kuruluşlarına finansal desteklerin yanında mutlaka sulama mühendisi desteği

sağlanmalı, bu konuda yetişmiş uzman sayısı artırılmalıdır. Su kullanıcı kuruluşları (Sulama birlikleri ve kooperatifleri) “suyun akılcı kullanımı” prensibi

Page 51: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

etrafında yeniden tek bir çatı altında organize olmalıdır. Su kullanım ücretleri belirlenirken sulama yapılan alan büyüklüğü yerine, tüketilen sulama suyu miktarı üzerinden hesaplama yapılmalıdır.” Arazi Toplulaştırma ve sulama yatırımları birlikte gerçekleştirilmelidir.

Tarımsal desteklemelerde, basınçlı sulama usullerinin kullanımını ve Arazi Toplulaştırmasını özendirecek önceliklere yer verilmelidir

• Özellikle yüzey sulama usullerinin uygulandığı sahalarda drenaj ve arazi tesviyesi gibi toprak ve su kaynaklarını koruyucu tedbirler alınmalı, sulama geri dönüş suyunun tekrar kullanımına yönelik sistemler kurulmalıdır.

• Basınçlı Sulama Yöntemlerinin kullanımı ve İyi Tarım Uygulamaları konusunda Su Kullanıcı

Kuruluşları ve çiftçiler eğitilmeli ve teşvik edilmelidir.

• Sulama için harcanan enerjiye indirim uygulanmalı ve tahsilât için hasat tarihleri dikkate alınmalıdır. Alternatif enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmelidir.

• Sulama yatırımlarının önceliklendirilmesinde ekonomik fizibilite ve sürdürülebilirlik esas

alınmalıdır.

• Sulama projelerinde katılımcı yatırımlar ve kamu-özel sektör işbirliği özendirilmelidir.

• Sulama verileri Ulusal Su Bilgi Sistemi’ne entegre edilmelidir.

• Yeraltı sularının kayıt dışı, aşırı ve bilinçsiz kullanımı önlenmeli, akiferin yıllık besleme miktarından daha fazla su çekilmemelidir.

• Arıtılmış atıksuların hidrolojik çevrimin bir alt bileşeni olarak dikkate alınması, kontrollü ve

denetimli kullanımı teşvik edilmelidir.

• Su tüketiminin azaltılmasının yanı sıra alternatif su kaynaklarına yönelmek de gerekebilir. Atıksuların arıtılarak yeniden kullanımı, , yağmur suyu hasadı ve gri suyun kullanımı gibi seçenekler ülkemiz şartları için değerlendirilmelidir.

• Belediyelere su tahsisinde kaynaktan çekilen suyun hacmi esas alınarak belirlenecek bedel üzerinden ücretlendirme yapılmalıdır.

• İçme suyu şebekelerindeki su kayıp ve kaçakları (gelir getirmeyen su) oranının Sürdürülebilir Ekonomik Sızıntı Düzeylerine çekilmesi hedeflenmelidir.

• İçme suyu temini sistemlerindeki kayıp ve kaçakların en aza indirilmesi ile enerji verimliliği konularında “kayıp su”, “enerji yıldızı” benzeri sloganlarla acilen bir kampanya başlatılarak ülke çapında farkındalık sağlanmalıdır.

• İçme suyu temin eden kurumlar gelir getirmeyen suyun bileşenlerini ölçüme dayalı olarak tespit etmeli ve her yıl raporlamalıdırlar.

Page 52: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Su, atıksu ve atık yönetimi tarifelerinin birlikte ve tam maliyet esaslı olarak uygulanması sağlanmalıdır. Halkın ödeme gücünün değerlendirilmesinde, harcanabilir hane gelirine göre, bu üç tarife birlikte ele alınmalıdır.

• Su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini sağlayan bir sistem olan SCADA’nın kullanılması tavsiye edilmektedir. Basınç yönetimi fiziki kayıpların ve boru patlaklarının oluşma sıklığının azaltılmasında kullanılabilen etkin bir yöntemdir. Bu konuda, şebekedeki hidrolik su modellemesi, basınç yönetimi için önemli bir araçtır.

• Görünen su kayıplarının azaltılmasında ekonomik bir diğer yöntem de, eski ve hassas olmayan müşteri su sayaçlarının, yeni ve daha hassas ölçüm yapabilen sayaçlarla değiştirilmesi tavsiye edilmektedir.

• Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini

sağlayabilmektedir. Ancak sistem içerisindeki veri tabanının düzenli olarak güncellenmesi gereklidir.

• Su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve su tasarrufunun sağlanması açısından binalarda yağmur suyunun kullanılması teknolojisinin yaygınlaştırılması önemlidir. Ancak,binalarda su korunumu için öncelikle yeni binalarda yağmur suyu kullanımının zorunlu hale getirilmesi ile ilgili mevzuat hazırlanması gerekmektedir.

• Binalarda yağmur suyunun kullanılması ve yaygınlaştırılmasının vergi indirimleri ve çeşitli finansal araçlarla devlet tarafından teşvik edilmesi önemlidir. Ayrıca yeni binalarda gri suyun ayrılıp yeniden kullanılmasına imkan veren mevzuat geliştirilmeli ve uygulamaları teşvik edilmelidir.

• Öncelikle yapı sektöründe çalışanlardan başlamak üzere yağmur suyunun alternatif bir su kaynağı olduğu konusunda bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarına da eş zamanlı ağırlık verilmelidir.

5. ULUSAL SU BİLGİ SİSTEMİ

5.1.Ülkemizde Mevcut Bilgi Sistemlerinin Değerlendirilmesi

Page 53: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Ülkemizde su verisini üreten ve kullanan birçok kurum bulunmaktadır. Ancak her kurum kendi görevlerine ve ihtiyaçlarına göre veri üretmektedir. Ulusal düzeyde, su kaynakları ile ilgili verilere ait konumsal analiz yetenekleri ile söz konusu verilerin etkin yönetimi ve veri paylaşımına uygun veri tabanı, henüz mevcut değildir. Kurumlar arası veri paylaşma konusunda da mevzuat ve teknik eksiklikler söz konusudur. Kurumların birbirinden farklı yapıda teşkilatlanması, su verisinin havza bazlı üretilememesi, veri üretim ve paylaşım sorunları; su verisi ile ilgili ihtiyaçlara cevap verebilecek ve kurumlar arası birlikte çalışabilir Ulusal Su Bilgi Sistemi’nin kurulması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı (OSİB) bünyesinde, DSİ Genel Müdürlüğü, Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ürettikleri veri tabanları ve veri formatı konusunda işbirliği çalışmalarını başlatmıştır. Ancak su ile ilgili istatistikî çalışma yapan ve veri üreten kurumların teşkilatlanma yapıları birbirinden farklıdır. Şekil 5.1’de görüldüğü gibi bölge müdürlükleri sınırları ile nehir havza sınırları örtüşmemektedir.

Şekil 5.1 OSİB Genel

Müdürlük Sorumluluk Sınırları

Türkiye’de ulusal düzeydeki CBS faaliyetleri, e-dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında 2004 yılından beri başlatılan eylemler ile başlatılmıştır. Ancak bütün kurumlardaki CBS çalışmalarının birlikte çalışabilirliğini sağlayacak somut adımlar atılamamıştır. Diğer birçok kurum e-dönüşüm için kendi bünyesinde bilgi sistemi kurma çalışmaları yürütmektedir. 2011 itibariyle yapılan analize göre; Türkiye’de CBS paydaşı olarak Başbakanlık dâhil 15 bakanlık bünyesindeki Genel Müdürlük düzeyinde 80 kurumun % 30’unda CBS’nin kurulduğu, % 31’inde CBS kurma faaliyetlerinin devam ettiği, geri kalanında ise planlandığı veya CBS faaliyeti olmadığı görülmüştür.

Kurumlar kendi ihtiyaçlarına ve kendi belirledikleri standart yapıya göre harita ve CBS uygulamaları geliştirmektedir. Veri içerik uyumsuzluğu, veri doğruluğunun yetersiz olması, güncellenememesi ve uyuşumsuz yazılımlarda tutulmasıgibi sorunlarla karşılaşılmıştır. Aynı veri farklı kurumlar tarafından tekrarlı üretilmekte, hangi verinin, hangi ölçek ve standartta üreteceği belirsizdir. Böylelikle Türkiye’de su ile ilgili ihtiyaç duyulan ve diğer kurumlardaki CBS projelerinde, coğrafi verinin uygulama ihtiyaçlarını

Page 54: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

karşılayacak düzeyde etkin yönetimi ve paylaşımını sağlayacak idari, teknik ve standart bileşenler henüz belirlenememiştir.

5.2 CBS’de Birlite Çalışabilirlik ve Hidrografya Veri Teması

Ulusal düzeyde farklı kaynaklardan sağlanan coğrafi verilerin elektronik ortamda güncel ve nitelikli hizmetler sunulabilmesi için teknik, sosyal ve ekonomik alanlarda konumsal nitelikli veri değerini artıran ve birlikte çalışabilirliğini sağlayan Türkiye Ulusal CBS (TUCBS)’nin kurulması gereklidir. Temel felsefe; veri temalarındaki veri setlerinin, üretildiği ve güncellendiği yerde yönetilmesidir. Su vb. sektör kullanıcıları, iletişim ağları üzerindeki metaveri ve CBS portallarını kullanarak ihtiyacı olan veri/servislere erişebilmeli ve uygulamalarında kullanabilmelidir. Coğrafi verilerin ve sistemlerin yerelden ulusal düzeye servis bazlı olarak birlikte çalışabilirliğine yönelik yaklaşımlar geliştirilmektedir. Bu kapsamda ÇŞB CBS Genel Müdürlüğü sorumluluğunda ve OSB Bilgi İşlem Daire Başkanlığı tarafından çalışmalar yürütülmüştür.

TUCBS veri modeli; farklı sektörlerin paylaşım ihtiyacı duyduğu müşterek veri modeli olmalıdır. Kavramsal Model Bileşenleri ile ISO/TC211 Coğrafi Bilgi Teknik Komitesi, Açık Coğrafi Bilgi Konsorsiyumu (OGC- Open Geospatial Consortium) ve diğer uluslararası düzeyde kabul gören INSPIRE gibi girişimlerin kabul edilen esasları temel alınarak ulusaldan yerel düzeye birlikte çalışabilir veri standartlarının oluşturulması için kurallar belirlenmektedir. TUCBS’de İdari Birim, Ulaşım, Bina ve Hidrografya gibi temel veri temalarına ait uygulama esasları geliştirilmektedir. Böylelikle farklı CBS uygulamalarında birlikte çalışabilirliği sağlayacak şekilde UML uygulama şemaları, detay katalogları ve GML tabanlı açık veri değişim formatları üretilmektedir (CBS-1, 2012; Aydınoğlu ve Yomralıoğlu, 2010). TUCBS:HI Hidrografya veri teması; göl, akarsu, havza ve ilgili coğrafi nesneleri ihtiva etmektedir. TUCBS.HI teması, diğer kurumsal paydaşların ve kullanıcıların uygulama ihtiyacı duyduğu ve veri paylaşımını gerektiren hidrografya detay sınıflarından oluşmaktadır. Ulusal Su Bilgi Sistemi (USBS) kapsamında da olması öngörülen dere, göl, baraj, yeraltı suyu vb. detay sınıfları, farklı sektör ihtiyaçları için müşterek kullanılabilecek nitelikte olduğundan TUCBS.HI veri temalarında tanımlanmıştı. USBS, bu temelde su ile ilgili tüm sektördeki kurumların uygulama ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmelidir.

. TUCBS.HI, hidrografik verilerin birlikte çalışabilirliğini kolaylaştırma olup USBS kapsamında üretilmesi gereken verileri tanımlamaktadır. Hidrografya veri teması; temel, yüzeysel sular ve ağ paketi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır (CBS-2, 2012);

• Hidrografya- Temel paketi ana bileşen olarak tanımlanmıştır. Bütün hidrografik nesneleri ulusal tanımlayıcı HidroKimlik kodu ile ifade etmekte ve adlandırmaktadır.

• Hidrografya- Yüzeysel Sular paketi ise hidrografik nesnelerin haritalanması ve modellenmesini için su yapıları, havza ve su geçidi gibi detayları tanımlamaktadır.

• Hidrografya- Ağ, hidrografik nesnelerin ilişkili ağ yapısında yönetilmesini sağlar.

5.3 Ulusal Su Bilgi Sisteminin (USBS) Kurulması

645 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 20. maddesinin “ğ” bendi ile Ulusal Su Bilgi Sistemini kurmak görevi Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’ne verilmiştir. Bu kapsamda, su ile ilgili faaliyet gösteren bütün kurum ve kuruluşların da paydaş olacağı bir bilgi sistemi kurulması hedeflenmektedir. USBS’nin 2015 yılına kadar kurulması planlanmaktadır. Su ile ilgili mevcut bilgilerin entegrasyonu sağlanarak, bir portal aracılığı ile çevrimiçi olarak ilgili kurum/kuruluşlardan hem veri toplanması, hem de sunulması hedeflenmektedir. USBS kurulması ile veri

Page 55: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

üretimi tekrarı yaşanmayacak, kaynak israfı yapılmayacak, ihtiyaç duyulan verilerin tamamı bir düzen halinde, yetkili kurumlarca üretilip sisteme aktarılabilecektir. Bu sistem sayesinde; bütün kurumlar, karar vericiler, üniversiteler, vatandaş tek elden yönetilen doğru bilgiye kısa zamanda ulaşmış olacaktır. 5.3.1 USBS Veri Modeli Tasarımı USBS, yeraltı ve yüzeysel sulara ilişkin bilgilerini coğrafi veri tabanı ortamında CBS teknikleri ile en iyi temsil eden bir yapıya sahip olmalıdır. Su verisinin doğası itibariyle veriler birbiriyle ilişkili ve bütünleşik yönetilebilir yapıda modellenmelidir. Bu anlamda USBS veri modeli tasarımı için su ile ilgili çalışan kurumsal paydaşlara uygulamalarına yönelik veri ihtiyacı ve mevcut veri analizi yapılmalıdır. Yeraltı ve yüzeysel sular ile ilgili veriler USBS’de tanımlanırken, diğer veri ihtiyacının ilgili sektörler tarafından üretilmesi gerektiği öngörülmelidir. USBS’nin temel özellikleri; • TUCBS Kavramsal Model Bileşenleri’ne benzer yaklaşımla ISO/TC211ve OGCstandartlarına uygun

tasarlanmalıdır. • Su ile ilgili çalışan kurumsal paydaşların bütün uygulama ihtiyaçları analiz edilerek geliştirilmelidir. • Ulusal düzeyde diğer kurumlarla paylaşımı gerektirenTUCBS.HI Hidrografya veri temasının içeriğini

kapsayacak nitelikte olmalıdır. • Veri setleri arasında kurulan topolojik ilişkinin yanı sıra hidrografik detaylar ortak/hiyerarşik kod ile

tanımlanmalıdır. • USBS kapsamında yüzey suları; nehir gibi su yapılarını gösteren su çizgisi, bu veriyle topolojik ilişkili

su noktası, göl ve baraj gibi su alanı, havza ve su değişiminin analizinde kullanılan izleme noktası verilerinden oluşur (Şekil 5.2).

• USBS kapsamındaki yeraltı suları; akiferler, kuyular, su kalitesi gibi değişkenleri tutan zaman serileri, yer altı suyu ile ilgili jeolojik veriler, 3 boyut sondaj verisi, kesit yüzeylerini hacim elemanlarıyla ifade eden hidro-jeolojik birimler, su akışı ve depolanmasını gösteren simülasyon modellerinden oluşur (Şekil 5.2).

• USBS.gml veri değişim formatı geliştirilerek, açık veri değişimi ve çok maksatlı veri kullanımına uygun hale gelmelidir.

• USBS uygulamalarında kullanılması gereken altyapı, jeoloji ve topografya veri temaları kapsamındaki veri setleri ile birlikte çalışabilir yapıda olmalıdır.

• Belirlenen USBS veri içerik standartlarına ait üretim usulleri ve muhtemel üreticisi kurum/kuruluş belirlenmelidir.

Böylelikle USBS kapsamındaki verinin bütünleşik ve dinamik yapıda yönetimi ile havzadaki yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarının kalitesi belirlenebilir. İzleme istasyonlarından ve kuyulardan gelen veriler zaman serileriyle dinamik olarak analiz edilerek birçok tematik uygulamada kullanılabilir.

Page 56: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Şekil 5.2 USBS Genel Veri Yapısı

5.3.2. USBS Veri Temini Havza bazlı veriler USBS paydaşı kurumlar tarafından konum bilgileriyle birlikte yerinde, doğru ve hızlı toplanmalıdır. USBS ile ilgili kurumların bilinçlendirilmesi, personel, donanım ve yazılım ihtiyaçlarının sağlanması gereklidir. USBS’de veri üretme yetkisi olan kurumsal paydaşların (Şekil 5.3), USBS veri tabanı tasarımına göre uygun içerik ve formattaki veriyi üretmesi ve temin etmesi gerekmektedir. USBS’ye entegrasyon aşamasında; USBS paydaşı kurumların veri yapıları ve türleri, veri güncelleme sıklıkları ve uygun veri hiyerarşisinde koordinasyonu sağlanmalıdır. USBS paydaşları, güncelliği ve kalitesi ile metaverisini tanımlayarak USBS veri setlerini kurulacak web portalından servis bazlı paylaşıma sunmalıdır.

Şekil 5.3 USBS’de Servis bazlı on-line veri paylaşımı

5.3.3 USBS Servis-bazlı Veri Paylaşımı

Merkezi düzeyde konulara

odaklanma

Bölgesel düzeyde konulara

DSİ Genel Müdürlüğü

Meteoroloji Genel Müdürlüğü

Enerji Bakanlığı

Sağlık Bakanlığı Gıda Tarım ve Hayvancılık

Bakanlığı

Belediyeler

e-devlet

İçişleri Bakanlığı (Valilikler İl Özel

İdareleri) Sektörel Su Tahsisi

Page 57: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

USBS’nin e-devlet projesine entegrasyonu sağlanmalıdır. USBS kullanıcısı, ihtiyaç duyduğu coğrafi veri setleri ve servislerini erişim iznine bağlı olarak indirme, dönüşüm, vb. servislerle alabilmeli ve kullanabilmelidir.

Web üzerinden her türlü katalog, harita çıktı ve sorgulamalar yapılabilecek, diğer kurumlarla web servisi ile bilgi akışı sağlanacak şekilde planlanmalıdır. Mesela, USBS’de tanımlanan su taşkın bilgilerine, ihtiyaç duyulan çıktı türü ve muhtemel sorgu periyoduna göre web üzerinden servis bazlı erişilebilmelidir.

Bu anlamda USBS veri setlerinin paylaşımı için Başbakanlık Birlikte Çalışabilirlik Esasları Genelgesi ile kabul edilen OGC web servis tipleri kullanılabilir;

• Coğrafi verilerin ve haritaların temel altlık olarak kullanıldığı ve sorgulandığı vaziyetlerde, vektör veriler Web Harita Servisi ile görüntü verisi olarak servis edilir.

• Verilerin işlenmesi, sorgulanması ve güncellenmesi gerektiği vaziyetlerde Web Vektör Veri Servisi ile servis edilir.

• Görüntü verileri ve çok bantlı uydu görüntülerinin sunulmasında Web Raster Veri Servisi ile servis edilir.

• Vektör veriler, OGC REST Taslak Servis Yönergesine göre, servis edilebilir. • Özellikle mobil islemciler için, OGC GeoPaket Taslak Yönergesine göre, servisler oluşturulabilir. Ayrıca OGC kapsamında kabul edilen sensör web teknolojileri, USBS işletilmesi sürecinde debi istasyonu ve meteoroloji istasyonu gibi zaman serisi ile sensör algılayıcılardan gelen, zamana/konuma bağlı akış gösteren verinin diğer verilerle bütünleşik CBS ortamında yönetimi mümkün olmaktadır. GeoRSS ile konuma dayalı sürekli bilgi akışı sağlanabilir. Mobil ortamlardan konum bilgisi ile birlikte ilgili uyarı/bilgi mesajı iletilebilmektedir.

Tavsiyeler • Kurumların birbirinden farklı yapıda teşkilatlanması, su verisinin havza bazlı üretilememesi, veri

üretim ve paylaşım sorunları; su verisi ile ilgili ihtiyaçlara cevap verebilecek ve kurumlar arası birlikte çalışabilir bir bilgi sisteminin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda Ulusal Su Bilgi Sistemi (USBS) kurulmalıdır.

• Türkiye’deki Belediyelerin Kentsel Planlama ve Altyapı Sitemlerinin (su/atıksu şebekeleri ve arıtma tesisleri, atık yönetim tesisleri, elektrik, Telekom ve doğalgaz şebekeleri) en geç 2023 yılına kadar ilgili kurum (ÇŞB Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü) koordinasyonunda CBS tabanlı bir veri tabanı oluşturulması sağlanmalıdır. Kentsel altyapı varlıklarının yönetimi uygulamalarının denetim ve koordinasyonu bu veri tabanı üzerinden yapılarak kamu kaynaklarının optimum yönetimi gerçekleştirilmelidir.

• ABuyum sürecinde SÇD’ne uygun hale gelinebilmesi ve su verilerinde yeknesaklığın sağlanabilmesi için su ile ilgili alanlarda çalışan kurumların envanter çalışmalarını havza bazında yürütmeleri sağlanmalıdır.

• Fizibilite çalışması yapılarak su ile ilgili çalışan kurumsal paydaşların CBS kurma potansiyeli dikkatlice analiz edilmelidir. Mevcut veri, donanım ve yazılım kapasitesinin dışında; mevzuat altyapısı, idari yapı ve personel kapasitesi ortaya konmalıdır. Beklentileri karşılayacak şekilde oluşturulması gereken USBS ilgili kurumlarca desteklenmelidir.

• Su verisi ile ilgili çalışan kurumsal paydaşların uygulama ihtiyaçlarına yönelik veri ihtiyaç ve

Page 58: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

mevcut veri analizi yapılmalı, USBS kapsamında kullanılması öngörülen veri içeriği belirlenmelidir.

• USBS veritabanı tasarımında, TUCBS Kavramsal Model Bileşenleri kapsamında belirlenen ISO/TC211 standartları profilleri ve OGC standartlarındaki yaklaşımlar temel alınmalı, ulusal ve uluslararası düzeydeki diğer veri setleri ile birlikte çalışabilir olmalıdır.

• USBS, veri ihtiyaç analizi ve örnek Su Bilgi Sistemi projeleri dikkate alınarak geliştirilmelidir. Yüzeysel sularve yeraltı sularına ait veriler bütünleşik ve topolojik ilişkili yönetilebilecek yapıda modellenmelidir. Ulusal düzeyde hidrografya verisinin paylaşımı için kabul edilen TUCBS.HI Hidrografta veri teması içeriğini de kapsamalıdır.

• Atıksu toplama, arıtma ve sulama gibi çizgisel mühendislik yapılarının yönetilmesi için geliştirilen Kentsel Planlama ve Altyapı Bilgi Sistemleri ile birlikte çalışabilir yapıda olmalıdır. Bu maksatla, USBS tasarımı kapsamında bu sistemlerin içermesi öngörülen veri içeriği ve özellikler belirlenmelidir.

• Kamu kaynaklarının israfına sebep olan su verilerinin mükerrer üretilmesi engellenmelidir. Su verilerine tek bir yerden ve USBS üzerinden ulaşılabilmelidir. İlgili kullanıcı portalda tanımlanan metaveri bilgilerini kullanarak ihtiyacı olan USBS veri seti ve servisine ulaşabilmelidir.

• USBS veri sağlayıcıları, kurumsal paydaşın görev ve yetkileri dikkate alınarak belirlenmelidir. USBS kurulduktan sonra, kurumların sorumlu oldukları verilerin güncellenmesi ve sistemin yaşatılması için idari ve yasal mevzuat altyapısı sağlanmalıdır.

• Su kaynaklarına ait ölçümler ilgili kurumlar tarafından online yapılmalı ve USBS üzerinden on-line olarak ulaşılabilmelidir. USBS paydaşının belirlenen kalitede veri üretmesi ve USBS kapsamında servis-bazlı paylaşması için gerekli usuller tanımlanmalıdır.

• USBS kapsamında yer almayan ancak havza yönetiminde gerekli veri setleri USBS’ye, USBS’deki veri setleri ise Web Harita Servisi ile diğer kurumların sistemine entegre edilebilir yapıda olmalıdır.

• USBS’nin sürdürebilirliği için USBS paydaşı kurumlar ve ilgili taşra teşkilatlarının personel, donanım ve yazılım kapasiteleri geliştirilmelidir..

6.DARBOĞAZLAR VE ÖNERİLER 6.1 DARBOĞAZLAR

Önceki bölümlerde belirtildiği üzere su yönetimi konusunda ülkemiz bir dönüm noktasındadır. Geçmişten bugüne elde edilen olumlu ve olumsuz deneyimler, AB’ye tam üyelik süreci ve su konusunda küresel düzeyde ortaya çıkan yeni yaklaşımlar, araçlar ve riskler su alanında bir yeniden yapılanma ihtiyacını gündeme getirmiş ve ilgili kurumlarımız bu çerçevede çeşitli adımlar atmışlardır. Su gibi son derece hayati ve ikame edilemez bir kaynağın yönetimine ilişkin meseleler kısa sürede çözülemeyecek kadar karmaşık, çok boyutlu ve çok taraflıdır. Bu meselelerin çözümündeki hareket noktasının çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olması gerekmektedir. Bu anlamda yeni bir su yönetimi yaklaşımının hayata geçirilebilmesi için öncelikle mevcut durumun çok iyi analiz edilerek, aksayan hususların ve ihtiyaçlarıntespit edilmesi gerekmektedir.

Ülkemizde su yönetimi konusundaki temel darboğazlar şunlardır:

• Bütüncül bir Su Kanunu’nun olmayışı, mevzuatın parçalı ve güncelliğini yitirmiş olması, • Havza bazında bütünleşik bir yönetim anlayışı ve yapılanmasının olmaması,

Page 59: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Su yönetiminde arz-talep yönetimi şeklinde kurumlar arasındaki yetkilerde örtüşme/çakışma ve parçalı yapı dolayısıyla koordinasyonun güç olması,

• Suyun kalite ve miktarının farklı kurumlarca ele alınıyor olması, • Su kirliliğine sebep olan belediye, sanayi ve tarım sektörüne yönelik belirlenen politika ve

stratejilerin uygulanmasında yetersizlik, • Çeşitli sektörlerdeki sürdürülebilir olmayan uygulamaların (madencilik, enerji üretimi, tarımsal

üretim, sanayi, turizm gibi) tatlısu kaynaklarının nicelik ve niteliğini olumsuz yönde etkilemesi, • Kullanan – kirleten öder prensibinin sağlıklı işlememesi, finansmanda yetersizlik ve merkezi kamu

kaynaklarındaki dağınıklık (İller Bankası A.Ş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, DSİ, Kültür ve Turizm Bakanlığı),

• Su yönetiminde paydaşların katılımını destekleyecek mekanizmaların yeterli olmayışı, • Atıksu arıtma tesislerinde işletme sorunları, bu alandaki kamu-özel sektör işbirliği yetersizliği, • Sınıraşan sular ve ilgili sözleşmeler konusunda izlenecek politikaların güncellenme ihtiyacı, • Taşra teşkilatlarının uzman personel bakımından yetersiz oluşu, • İzleme ve denetim konusunda sorumlu kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon eksikliği. • Genel bir ulusal politika eksikliği

6.2 ÖNERİLER

(1) Mevcut Durum

• Etkin bir yönetim için merkezde ve havzalarda görev ve yetkileri net olarak tanımlanmış bir kurumsal yapının oluşturulması tavsiye edilmektedir. Böylelikle, parçalı yapı engellenecek, eşgüdüm ve koordinasyon güçlendirilecek, mesuliyetler netleşecek, kayda ve ölçüme dayalı güvenilir, etkin, sürekli veri temini ve paylaşımı daha sağlıklı bir şekilde gerçekleşecek, mükerrer veri üretiminin ve dolayısıyla kaynak israfının önüne geçilmiş olacaktır.

• Farklı kurumlarca hazırlanan farklı ölçek ve tipteki planların birbirine entegre edilmesi için havza yönetim planları hazırlanırken ilgili tarafların birlikte çalışmasını sağlayacak mekanizmaların kurulması önemlidir. Bir diğer ifadeyle, kurumların birlikte eşgüdüm ve işbirliği içinde çalışma kültürünün geliştirilmesi gerekmektedir.

• Su Kanunu hazırlıkları ivedilikle tamamlanmalı ve kanun bir an önce yayımlanmalıdır. AB mevzuatına uyum çerçevesinde ilgili diğer yönetmelikler de tamamlanmalıdır. Böylece bütüncül ve yenilikçi bir su mevzuatı oluşturulmuş olacaktır.

• Müzakerelerde pazarlıkların daha etkin yapılarak, vaziyetin ülkemiz menfaatine çevrilmesi için ülkemizin kurumsal değil bütüncül yaklaşımla temsil edilmesi önemlidir.

• SÇD yaklaşımının ülkemizde yürütülen planlı çalışmalara önemli bir katkısı vardır ve bu uygulamaların ülkemizde havza esasında güçlendirilmesi gerekmektedir.

(2) Havza Bazlı Yönetime Geçiş

• Havza temelli yönetim ve su planlama çalışmalarını yönlendirecek ilkelerin ve araçların ulusal su politikası ve stratejileri kapsamında belirlenmesi gerekir. Ulusal su planları, kalkınma planları, bölgesel ve kentsel gelişme dinamiklerini yönlendiren planlar ile bütünsel bir yapı içinde ve havza düzeyinde ele alınmalıdır. Su yönetimi izin, izleme, denetim adımlarını içeren bütüncül bir yaklaşım gerektirir. Bu sebeple, su yönetimine dair bütün uygulama ve politikalar tek bir kurum tarafından koordine edilmelidir.

Page 60: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Su tahsisleri, çevresel, sosyal, ekonomik analizleri ve toplumsal girdileri içeren bilimsel usullere dayanmalıdır. Su tahsisi risk yönetiminin yanı sıra, verilerin ve bilgilerin güncellenmesine uyum sağlayabilen mekanizmaları da içermelidir.

• Su tahsisi önceliklendirilmeli ve kullanıcıların suya erişimleri ile ekosistem güvenliği garanti altına alınmalıdır.

• Yüzeysel ve yeraltı sularındaki su kalitesi birden fazla kurum ve kuruluş tarafından izlenmektedir. Farklı kurum ve kuruluşlarca işletilen hidrometrik ve su kalitesi gözlem istasyonlarında ölçülen parametreler, ölçüm sıklığı, örnekleme ve analiz metotları arasında farklılıklar gözlenebilmektedir. Su kalitesi gözlem ağlarının su kaynaklarının daha iyi planlanmasına ve kontrolüne imkan verecek, farklı kurumların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden düzenlemesine ihtiyaç vardır. Bu hem kamu kaynaklarının daha etkin kullanımını, hem de veri kalitesinin iyileştirilmesini sağlayacaktır. Verilerin merkezi bir bilgi sistemi üzerinden ilgili kurum ve kuruluşların ve araştırmacıların erişimine açılarak veriden bilgi üretilmesinin teşvik edilmesi, su kaynaklarının planlanması ve korunması için kolektif ve/veya alternatif çözümlerin üretilmesini sağlayacaktır.

• Su kaynaklarının planlanması ve korunması için referans ve yetkilendirilmiş laboratuarların akredite olması ve bu laboratuarların ülke çapında yaygınlaştırılarak ilgili mevzuatta yer alan bütün parametreleri ölçebilecek yetkinliğe ulaştırılması gerekmektedir. Sektörel referans laboratuarları arasında işbirliği ve koordinasyon güçlendirilmeli, laboratuarlar arasında bilgi ağı kurulmalıdır.

• Su kaynakları için yayılı kirlilik büyük tehdit oluşturmaktadır. Farklı mevzuat kapsamında yayılı kaynakların kontrolüne yönelik iyileştirmeler mevcut olsa da, bu tür kaynakların kontrolünün su havzalarının planlanması ve korunması önceliği ile de değerlendirilmesi gerekmektedir. Kirletici kaynaklardan gelen yüklerin azaltılması, denetlenmesi ve bu kaynakların su kalitesi üzerinde oluşturabilecekleri baskıların tanımlanabilmesi ve azaltılması için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir.

• Su kaynaklarının korunması için Havza Koruma Eylem Planları’nda öngörülen çerçeveye uygun olarak gerekli arıtma yatırımlarının yapılması, noktasal deşarjların etkin ve sürekli izlenmesi, arıtma sistemlerinde enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, mevcut atıksu arıtma tesislerinin sürekli ve sağlıklı işletilmesinin sağlanması için gerekli tedbirler alınmalıdır.

• Su kaynaklarının korunması için erozyonun etkilerinin azaltılması ve erozyonla mücadele edilmesi stratejik bir öneme sahiptir. Bu konuda da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile diğer ilgili kurum ve kuruluşların birlikte politika üretmesi, işbirliği içerisinde eşgüdümlü çalışması gerekmektedir. • Erozyon kontrolü çalışmalarında, aşırı duyarlı, erozyon riski yüksek, fayda masraf analizi iyi hesap

edilmiş, can ve mal kaybına sebep olabilecek sel havzalarında çalışılmalı, erozyonun önlenmesi, araştırmalara, ekonomik analizlere dayalı olarak havza bazında, katılımcı, çok disiplinli ve entegre havza planlaması ve uygulaması şeklinde yapılmalıdır.

Ülkemizde büyük emek ve paralar harcanarak tesis edilen barajlarımızda erozyonu önleyerek baraj göllerine gelen sedimentleri azaltmak, barajların ömrünü artırmak, barajların ve su havzalarının korunmasını sağlamak için ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılmalıdır.

• Sınıraşan sularımız diğer havzalarda oluşacak yönetim şekillerine benzer ancak, komşularımızın da muhtemel ihtiyaçları da gözetilerek daha dikkatli bir planlamaya tabi tutulmalıdır.

• Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri Yunanistan ve Bulgaristan ile birlikte kıyıdaşı olduğumuz Meriç nehri sınıraşan su havzasında, Bulgaristan ve Yunanistan’ın AB Su Çerçeve Direktifi (SÇD) yükümlülükleri bağlamında, AB nezdinde gündem yapıcı, proaktif politikalar izlenmelidir.

• Türkiye, sınıraşan su diplomasisi ve hukukunda deneyimlerine dayanarak bölgesel su hukukunun oluşumunda daha aktif rol oynamalıdır.

Page 61: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

(3) Havza Yönetim Planları

• Suyun sektörler arasında hakça paylaştırılması ve verimli kullanımı sağlanmalıdır. • Su tüketiminin azaltılmasının yanı sıra alternatif su kaynaklarına yönelmek de gerekebilir.

Atıksuların arıtılarak yeniden kullanımı, , yağmur suyu hasadı ve gri suyun kullanımı gibi seçenekler ülkemiz şartları için değerlendirilmelidir.

• İzleme ve araştırma yaparak iklim değişikliğine uyum konusunda deneyim elde edilmesi ve paylaşılması önemlidir.

• Özellikle iklim değişikliğinden kaynaklanabilecek su kıtlığı ve/veya fazlalığına bağlı risklerin yönetilmesi ve etkilerin en az düzeye çekilmesi için havza bazında tahmin ve erken uyarı sistemlerinin kurulması gereklidir.

• Çalışma yapılan bölgede iklim değişikliğinin etkilerini tahmin edebilmek için bölgesel ölçekte ayrıntılı iklim değişikliği modellerinin geliştirilmesi ve çeşitli senaryolar oluşturulması gerekecektir. Bu durumda küresel iklim modelinin bölgesel bir modele göre ölçeklendirilmesi gerekmektedir.

• Su kaynaklarının tabii rejimlerinin iklim değişikliğiyle nasıl etkileneceğini hesaplayabilen hidrolojik döngü simülasyonu modelleri geliştirilmelidir.

• Gerek ulusal düzeyde hazırlanacak su planı kapsamında, gerekse havza yönetim planlarında ekosistemlerin korunması, ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği bir arka plan konusu olarak değil öncelik olarak ele alınmalı ve bütün plan aşamalarında bu yaklaşımı destekleyecek kararlar üretilmelidir. Özellikle son yıllarda bazı akarsu havzalarında hidroelektrik santrallerinin yol açtığı çeşitli olumsuz ekolojik ve sosyal etkilerin çözülmesi ve tekrarlanmaması için havza yönetim planları hazırlanırken her türlü yatırımın tatlısu ekosistemi üzerindeki eklenik tesirleri değerlendirilmeli, konu ile ilgili standartlar ve kurumsal kapasiteler geliştirilmelidir.

• Su gibi son derece hayati, kısıtlı ve ikame edilemeyen bir tabii kaynağın korunması, akılcı kullanımı ve bütüncül yönetiminde paydaşların bilgi edinme, kararlara katılma ve uygulamayı güçlendirme yönündeki talepleri; kanun yapıcılar ve planlama yetkisine sahip kurumlarımızca hâlihazırda devam eden yeniden yapılanma sürecinde öncelikle dikkate alınmalıdır.

• AB SÇD yaklaşımında olduğu gibi tatlı su ekosistemlerinin korunması ve iyi duruma ulaştırılması temel prensibi etrafında toplumun sağlıklı ve yeterli miktarda suya erişimi ile ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir kalkınma hedefinin ancak katılımcı bir yaklaşım ve toplumsal destek ile başarılabileceği gerçeği göz önünde tutularak 25 akarsu havzasında nehir havzası yönetim planları hazırlanmalı ve hayata geçirilmelidir.

• Üniversitelerle işbirliğinin güçlendirilmesi maksadıyla nehir havza yönetimi konusunda lisans ve yüksek lisans programlarında tez konularına ağırlık verilmelidir.

(4) Su Verimliliği

• Tarımda ürün bazlı destekleme sistemi yerine iklim, toprak ve su yapısı, biyoçeşitlilik gibi

kriterleri göz önüne alan bölgesel destekleme sistemi oluşturulmalıdır. • Ülke genelinde, havzaların su ve sulama potansiyelleri de dikkate alınarak, ürün planlaması

yapılmalıdır. Desteklemeler de bu ürün planlaması esas alınmalıdır. • Mevcut sulama sistemleri bir plan dâhilinde iyileştirilerek, suyun tasarruflu kullanımına imkan

veren kapalı (basınçlı) sisteme geçilmelidir. • Tuzlanmayı en aza indirecek modern sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir. • Tarımda su kullanıcı kuruluşlarına finansal desteklerin yanında mutlaka sulama mühendisi

desteği sağlanmalı, bu konuda yetişmiş uzman sayısı artırılmalıdır.

Page 62: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

• Su kullanıcı kuruluşları (Sulama birlikleri ve kooperatifleri) “suyun akılcı kullanımı” prensibi etrafında yeniden tek bir çatı altında organize olmalıdır. Su kullanım ücretleri belirlenirken sulama yapılan alan büyüklüğü yerine, tüketilen sulama suyu miktarı üzerinden hesaplama yapılmalıdır.”

• Arazi Toplulaştırma ve sulama yatırımları birlikte gerçekleştirilmelidir. • Tarımsal desteklemelerde, basınçlı sulama yöntemlerinin kullanımını ve Arazi

Toplulaştırmasını özendirecek önceliklere yer verilmelidir • Özellikle yüzey sulama yöntemlerinin uygulandığı sahalarda drenaj ve arazi tesviyesi gibi

toprak ve su kaynaklarını koruyucu tedbirler alınmalı, sulama geri dönüş suyunun tekrar kullanımına yönelik sistemler kurulmalıdır.

• Basınçlı Sulama Yöntemlerinin kullanımı ve İyi Tarım Uygulamaları konusunda Su Kullanıcı Kuruluşları ve çiftçiler eğitilmeli ve teşvik edilmelidir.

• Sulama yatırımlarının önceliklendirilmesinde ekonomik fizibilite ve sürdürülebilirlik esas alınmalıdır.

• Sulama projelerinde katılımcı yatırımlar ve kamu-özel sektör işbirliği özendirilmelidir. • Sulama verileri de Ulusal Su Bilgi Sistemi’ne entegre edilmelidir. • Yeraltı sularının kayıt dışı, aşırı ve bilinçsiz kullanımı önlenmeli, akiferin yıllık besleme

miktarından daha fazla su çekilmemelidir. • Arıtılmış atıksuların hidrolojik çevrimin bir alt bileşeni olarak dikkate alınması, kontrollü ve

denetimli kullanımı teşvik edilmelidir. • Belediyelere su tahsisinde kaynaktan çekilen suyun hacmi esas alınarak belirlenecek bedel

üzerinden ücretlendirme yapılmalıdır. • Belediyeler, mevcut su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlayacak su duyarlı şehir

planlaması ve yerleşme için yıllık su bütçesinin belirlenmesi gibi talebi yöneten ve yönlendiren araçları kullanmaya teşvik edilmelidir.

• İçme suyu şebekelerindeki su kayıp ve kaçakları (gelir getirmeyen su) oranının Sürdürülebilir Ekonomik Sızıntı Düzeylerine çekilmesi hedeflenmelidir.

• İçme suyu temini sistemlerindeki kayıp ve kaçakların en aza indirilmesi ile enerji verimliliği konularında “kayıp su”, “enerji yıldızı” benzeri sloganlarla acilen bir kampanya başlatılarak ülke çapında farkındalık sağlanmalıdır.

• İçme suyu temin eden kurumlar gelir getirmeyen suyun bileşenlerini ölçüme dayalı olarak tespit etmeli ve her yıl raporlamalıdırlar.

• Su, atıksu ve atık yönetimi tarifelerinin birlikte ve tam maliyet esaslı olarak uygulanması sağlanmalıdır. Halkın ödeme gücünün değerlendirilmesinde, harcanabilir hane gelirine göre, bu üç tarife birlikte ele alınmalıdır.

• Su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini sağlayan bir sistem olan SCADA’nın kullanılması tavsiye edilmektedir. Basınç yönetimi fiziki kayıpların ve boru patlaklarının oluşma sıklığının azaltılmasında kullanılabilen etkin bir yöntemdir. Bu konuda, şebekedeki hidrolik su modellemesi, basınç yönetimi için önemli bir araçtır.

• Görünen su kayıplarının azaltılmasında ekonomik bir diğer yöntem de, eski ve hassas olmayan müşteri su sayaçlarının, yeni ve daha hassas ölçüm yapabilen sayaçlarla değiştirilmesi tavsiye edilmektedir.

• Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), su kayıplarının azaltılması için gerekli veri setlerinin teminini sağlayabilmektedir. Ancak sistem içerisindeki veri tabanının düzenli olarak güncellenmesi gereklidir.

• Su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde kullanılması ve su tasarrufunun sağlanması açısından binalarda yağmur suyunun kullanılması teknolojisinin yaygınlaştırılması önemlidir. Ancak,

Page 63: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

binalarda su korunumu için öncelikle yeni binalarda yağmur suyu kullanımının zorunlu hale getirilmesi ile ilgili mevzuat hazırlanması gerekmektedir.

• Binalarda yağmur suyunun kullanılması ve yaygınlaştırılmasının vergi indirimleri ve çeşitli finansal araçlarla devlet tarafından teşvik edilmesi önemlidir. Ayrıca yeni binalarda gri suyun ayrılıp yeniden kullanılmasına imkan veren mevzuat geliştirilmeli ve uygulamaları teşvik edilmelidir.

• Öncelikle yapı sektöründe çalışanlardan başlamak üzere yağmur suyunun alternatif bir su kaynağı olduğu konusunda bilinçlendirme ve eğitim çalışmalarına da eş zamanlı ağırlık verilmelidir.

(5) Su Bilgi Sistemi

• Türkiye’deki Belediyelerin Kentsel Planlama ve Altyapı Sitemlerinin (su/atıksu şebekeleri ve arıtma tesisleri, atık yönetim tesisleri, elektrik, Telekom ve doğalgaz şebekeleri) en geç 2023 yılına kadar ilgili kurum (ÇŞB Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü) koordinasyonunda CBS tabanlı bir veri tabanı oluşturulması sağlanmalıdır. Kentsel altyapı varlıklarının yönetimi uygulamalarının denetim ve koordinasyonu bu veri tabanı üzerinden yapılarak kamu kaynaklarının optimum yönetimi gerçekleştirilmelidir.

• Kurumların birbirinden farklı yapıda teşkilatlanması, su verisinin havza bazlı üretilememesi, veri üretim ve paylaşım sorunları; su verisi ile ilgili ihtiyaçlara cevap verebilecek ve kurumlar arası birlikte çalışabilir bir bilgi sisteminin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda Ulusal Su Bilgi Sistemi (USBS) kurulmalıdır.

• AB uyum sürecinde SÇD’ne uygun hale gelinebilmesi ve su verilerinde yeknesaklığın sağlanabilmesi için su ile ilgili alanlarda çalışan kurumların envanter çalışmalarını havza bazında yürütmeleri sağlanmalıdır.

• Fizibilite çalışması yapılarak su ile ilgili çalışan kurumsal paydaşların CBS kurma potansiyeli dikkatlice analiz edilmelidir. Mevcut veri, donanım ve yazılım kapasitesinin dışında; mevzuat altyapısı, idari yapı ve personel kapasitesi ortaya konmalıdır. Beklentileri karşılayacak şekilde oluşturulması gereken USBS ilgili kurumlarca desteklenmelidir.

• Su verisi ile ilgili çalışan kurumsal paydaşların uygulama ihtiyaçlarına yönelik veri ihtiyaç ve mevcut veri analizi yapılmalı, USBS kapsamında kullanılması öngörülen veri içeriği belirlenmelidir.

• USBS veritabanı tasarımında, TUCBS Kavramsal Model Bileşenleri kapsamında belirlenen ISO/TC211 standartları profilleri ve OGC standartlarındaki yaklaşımlar temel alınmalı, ulusal ve uluslararası düzeydeki diğer veri setleri ile birlikte çalışabilir olmalıdır.

• USBS, veri ihtiyaç analizi ve örnek Su Bilgi Sistemi projeleri dikkate alınarak geliştirilmelidir. Yüzeysel sular ve yeraltı sularına ait veriler bütünleşik ve topolojik ilişkili yönetilebilecek yapıda modellenmelidir. Ulusal düzeyde hidrografya verisinin paylaşımı için kabul edilen TUCBS.HI Hidrografta veri teması içeriğini de kapsamalıdır.

• Atıksu toplama, arıtma ve sulama gibi çizgisel mühendislik yapılarının yönetilmesi için geliştirilen Kentsel Planlama ve Altyapı Bilgi Sistemleri ile birlikte çalışabilir yapıda olmalıdır. Bu maksatla, USBS tasarımı kapsamında bu sistemlerin içermesi öngörülen veri içeriği ve özellikler belirlenmelidir.

• USBS veri sağlayıcıları, kurumsal paydaşın görev ve yetkileri dikkate alınarak belirlenmelidir. USBS kurulduktan sonra, kurumların sorumlu oldukları verilerin güncellenmesi ve sistemin yaşatılması için idari ve yasal mevzuat altyapısı sağlanmalıdır.

• USBS’nin sürdürebilirliği için USBS paydaşı kurumlar ve ilgili taşra teşkilatlarının personel, donanım ve yazılım kapasiteleri yeniden gözden geçirilmelidir.

Page 64: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

KAYNAKLAR

Alpaslan, N., Tanık, A., Dölgen, D. (2008). Türkiye’de Su yönetimi- Sorunlar ve Öneriler, TÜSİAD Yayın no: T/2008–09/469. Arslan-Alaton, I., Tanik, A., Ovez, S., Iskender, G., Gurel, M., Orhon, D. (2007). Reuse Potential of Urban Wastewater Treatment Plant Effluents in Turkey: A Case Study on Selected Plants, Desalination, Vol. 215, pp. 159–165. Asano, T., Burton, F.L., Leverenz, H.L., Tsuchihasti, R., Tchobanoglous, G. (2007). Water Reuse: Issues, Technologies, and Application, Metcalf &Eddy/AECOM, McGraw Hill, USA. 1503 pages. Aydınoğlu, A.Ç., Yomralıoğlu, A.Ç., (2010). Harmonized Geo-Information Model for Urban Governance, ICE-Municipal Engineer, Vol. 163, No. 2, 06/2010, s. 65-76. Avcı İ. ve B. Yanık (1997) “Sınıraşan ve sınır oluşturan su kaynaklarımız: potansiyel, su talepleri ve sorunları,” İstanbul, Makina Mühendisleri Odası ve 15 Diğer Meslek Odası, İstanbul Şubeleri, "Su Kongresi ve Sergisi '97, İstanbul. Cabrera, E., Pardo, M.A., Cobacho, R., Arregui, F.J. and Cabrera, E. Jr. (2009) “Evaluation of Carbon Credits Saved by Water Losses Reduction in Water Networks” Water Loss 2009 April 2009, South Africa. CBS Gen.Müd.-1, (2012). TUCBS Kavramsal Model Bileşenleri, Çevre ve Şehircilik Bak. CBS Genel Müd., TUCBS KM-001, V1.1, TUCBS Uygulama Esasları, Editör: A.Ç.Aydınoğlu, A.Kara, T.Yomralıoğlu, Aralık, 2012. CBS Gen.Müd.-2, (2012). TUCBS.HI Hidrografya Veri Teması, Çevre ve Şehircilik Bak. CBS Genel Müd., TUCBS HI-001, V1.1, TUCBS Uygulama Esasları, Editör: A.Ç.Aydınoğlu, M.S.Bilgin, Aralık, 2012.

ÇİÇEK, N. Su Çerçeve Direktifi ve Nehir Havzası Yönetim Planı, Selçuk Üniversitesi,2008

ÇİÇEK N.,STERK H. (2012), Hollanda Dergisi “ Türkiye’de Su ve Nehir Havzası Yönetimi”, Su Yönetişimi– 03/2012, sayfa 37-40.

Değirmenci, M., Kaçaroğlu, F., (1993). Karstik Yapıların Çöp Alanı ve Fosseptik Olarak Kullanılmasının Yarattığı Su Kirliliği Sorunları: Katı Atık ve Çevre Dergisi, Katı Atık Türk Milli Komitesi yayını, Sayı 12, 2-14, Boğaziçi Üniv. İstanbul. Değirmenci, M., (1999). Yeraltısuyu Kirliliği ve Türkiye'deki Genel Durum, Kent Yönetimi, İnsan ve Çevre Sorunları Sempozyumu'99, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSTAÇ Gn. Müdürlüğü, Bildiriler Kitabı, Cilt 3, Çevre Yönetimi ve Kontrolu, Sayfa 147-156. Değirmenci, M., (2000). Kentsel Su Temininde Yeraltısuyu Kaynaklarının Önemi Kirlenme Riskleri ve Türkiye’deki Genel Durum, Çevre Müh. Odası Çevre Bilim ve Teknoloji Dergisi, Cilt1, Sayı 1, ss. 33-49. Değirmenci, M., Altın, A. (2001). Mersin Erdemli Arası Sahil Bölgesinde Yeraltısularında Tuzlanma Sorunlarının İncelenmesi; I.Çevre ve jeoloji Sempozyumu, CEVJEO'2001, Yeraltısuları ve Çevre Sempozyumu Bildiriler Kitabı, s.173-185, İzmir. Değirmenci. M., (2004) Türkiye’de İçme Suyu Temini ve Altyapı Tesislerindeki Mevcut Durumun Değerlendirilmesi, Çevre2004, I.Ulusal Çevre Kongresi Bildiriler Kitabı, 153-163

Page 65: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Dıvrak, B.B; Kalem S., Avcıoğlu B. (2007) A New Approach in Ecosystem Management: Integrated River Basin Management), National Symposium: The Role of Forests in Addressing the Global Climate Change and Water Issues, 13-14 December, Istanbul University, Faculty of Forestry, the Foresters Association, Istanbul, Turkey. Domene, E., Sauri, D. (2006). “Urbanisation and Water Consumption: Influencing Factors In TheMetropolitan Region of Barcelona”, Urban Studies, c.43/9, ss.1605-1623. Falkenmar, M. (1999). “A Land Use Decision is also a Water Decision”, Falkenmak. M ve diğ. (edit) Water A Reflection of Land Use, Unesco-IHP, ss.58-78. Feldman, M. (2009).Aspects of Energy Efficiency in Water Supply systems, Water Loss 2009, April 2009, South Africa. Gleick, P.H. (2000). The Changing Water Paradigm a Look at Twenty-First Century Water Resources Development, Water International, c.25/1, ss.127-138. Hamstead, M., Baldwin, C., O’Keefe, V. (2008). Water Allocation Planning in Australia- Current Practices and Lessons Learned, Waterlines Occasional Paper No 6, April. IPCC, 2007. Climate Change (2007). The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change [Solomon, S., D. Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M.Tignor and H.L. Miller (eds). Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York, NY, USA. Karadirek I.E., Kara, S., Yilmaz, G., Muhammetoglu, A., Muhammetoglu, H. (2012). Implementation of Hydraulic Modelling for Water-Loss Reduction Through Pressure Management, Water Resources Management, Volume: 26, Issue: 9, Pages: 2555-2568. Kibaroğlu A., W. Scheumann ve Annika Kramer (der.) (2011) Turkey’s Water Policy: National Framework and International Cooperation, Springer Verlag. Kibaroğlu, A. (2002) Building A regime for the Waters of the Euphrates-Tigris River Basin, Kluwer Law International. Kundzewicz, Z.W., Mata, L.J., Arnell, N.W., Döll, P., Jimenez, B., Miller, K., Oki, T., Şen, Z. and Shiklomanov, I. (2008). The implications of projected climate change for freshwater resources and their management, Hydrological Sciences Journal, 53, 1, 3-10. Kuku Y., Ünal Çalışkan, A. D., Anaç, S. (2007). Arıtılmış Atıksuların Tarımda Kullanılması ve İnsan Sağlığı Yönünden Riskler, Ege Üniv. Ziraat Fak. Derg., 44(3), 101-106. Lambert A. and McKenzie R (2002). Practical Experience in using the Infrastructure Leakage Index. Proceedings of IWA Conference ‘Leakage Management: A Practical Approach’ in Lemesos, Cyprus. ISBN 9963-8759-0-4. Mostert E., E. van Beek, N.W.M. Bouman, E. Hey, H.H.G. Savenije, W.A.H. Thissen (1999), “River Basin Management and Planning”, Keynote paper for International workshop on River Basin Management. Muhammetoğlu, H., Palanci, İ., Ozden, T., Demirel, İ., Demirbaş, E., Karadirek, I.E., Muhammetoglu A., Soyupak,S., Kitis, M. (2010a) “Management of Water Losses in Water Distribution Networks: Antalya Case Study” International Water and Wastewater Management Symposium, Konya, Turkey, 26-29 October 2010.

Page 66: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Muhammetoğlu, H., Karadirek, I.E., Ozden, T., Demirel, İ., Palanci, İ. (2010b) “Integration of Hydraulic and Water Quality Modeling with Water Losses Management: Case Study of Antalya City-Turkey” Water Loss 2010, Sao Paulo, Brazil, 6-9 June 2010. ORSAM, (2012). Sınıraşan ve Sınır Oluşturan Sulara İlişkin Uluslararası Hukukun Durumu, ORSAM Su Araştırmaları Programı, http://www.orsam.org.tr/tr/SuKaynaklari/HukikiBakis.aspx, 22/12/2012. Öziş, Ü., T. Baran, Ş. Durnabaş; Ş. Şeker, Ö. Özdemir (1997). Türkiye akarsularının su ve su kuvveti potansiyeli, Türkiye Mühendislik Haberleri, Y.42, N.391, Ankara. Sauri, D. (2003). Lights and Shadows of Urban Water Demand Management: The Case of the Metropolitan Region of Barcelona, European Planning Studies, c.11/3, ss.229-243. Shandas, V. (2010). Integrating Urban Form and Demographics In Water Demand Management: An Emprical Case Study of Portland, Oregon, Environment and Planning B, c.37, ss.112-128. Şehir Plancıları Odası Su Komisyonu, (2007). Küresel Su Politikalarının Şehir ve Bölge Planlama Disiplini Açısından Değerlendirilmesi, Kent Planlama ve Su özel sayısı, Planlama, c.41, ss.23-33. Tchobanoglous, G., Burton, F.L., Stensel, D.H. (2003). Wastewater Engineering, Treatment and Reuse, 4th Edition, Metcalf & Eddy, Inc. McGraw Hill New York. 1819 pages. T.C. Dışişleri Bakanlığı (2003) “Yaklaşan su sıkıntısı ve sınıraşan bağlamda Türkiye’nin su yönetimi,” NATO Parlamenterler Meclisi, 48. Oturum.İstanbul, 15-19 Kasım 2002. Thornton J. and Lambert A. (2006) Managing pressures to reduce new breaks, Water 21 IWAP, December 2006. Toklu V. (1999) Su Sorunu, Uluslararası Hukuk ve Türkiye, Turhan Kitabevi, Ankara. Toteng, E.N. (2002). Understanding The Disjunction Between Urban Planning and Water Planning and Management In Botswana. IDPR, c.24/3, ss.271-298. Troy, P., Holloway, D. (2004). The Use of Residential Water Consumption as an Urban Planning Tool: A Pilot Study in Adelaide, Journal of Environmental Planning and Management, c.47/1, ss.97-114. UN-HABITAT (2005). Rainwater Harvesting and Utilization, Blue Drop Series, Book 3: Beneficiaries & Capacity, Nairobi: UN-Habitat. UN, (1997). Guidelines and Manual Land-Use Planning and Practices in Watershed Management and Disaster Reduction, Economic and Social Commission for Asia and the Pacific, United Nations. UN, (2009). World Water Development Report–3, United Nations, UNESCO ISBN: 978–9–23104–095–5. UN, (2000). Priciples and Practices of Water Allocation Among Water-use Sector Economic and Social Commission for Asia and the Pacific, United Nations, Water Resource Series No:80, New York. Zhang, H.H., Brown, D.F. (2005). Understanding Urban Residential Water Use In Beijing and Tianjin, China. Habitat International, c.29, ss. 469-491.

SARIKAYA H.Z, ÇİÇEK N.Su Kaynaklarının Yönetimi, AB Süreci ve Çevre ve Orman Bakanlığı Uygulamaları, Günce Dergisi, 2010

Page 67: ORMANCILIK VE SU ŞÛRASI 21-23 Mart 2013sura.ormansu.gov.tr/sura/files/raporlar/gruplar/Cg4HavzaSuBilgisist20Subat.pdf · raporda, ülkemizde AB’ye geçiş sürecinde konu ile

Url-1: www.marmara.gov.tr/document/dergi/cevre_yonetim.../sayi_9.pdf Url-2: www.muhendislikegitimi.com/elektrik-elektronik-muhendisligi/item/535-akilli-binalar-ve-yenilenebilir-enerji.html Url-3: www.zer0-m.org/.../index.php?... Url-4: http://www.yesiliz.com/index.asp?page=turkiyede-yesil-bina-uygulamalari Url-5: www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/d69c440befe8881_ek.pdf?... http://treaties.un.org/Pages/ViewDetails.aspx?src=UNTSONLINE&tabid=2&mtdsg_no=XXVII-12&chapter=27&lang=en#Participants DSİ, 2012, http://www.dsi.gov.tr/hizmet-alanlari/tarim DSİ, 2011, http://www.dsi.gov.tr Victoria State Government, 2011, http://www.water.vic.gov.au/allocation/water_allocation_framework/the_water_act WWF-Türkiye, 2010. Türkiye’nin yarınları Projesi Broşürü, WWF-Türkiye Yayını, İstanbul.