Paul Cleave - Avcı

Embed Size (px)

Citation preview

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    1/364

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    2/364

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    3/364

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    4/364

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    5/364

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    6/364

    AVCI

    yüzden Christchurch'ün bazı iyi insanları benim de aynı onun

    gibi olup olmayacağımı merak ediyordu. Babam o kadar ustaca

    davranmıştı ki hiç kimse Christchurch'te bir seri katil olduğunu

    anlamamıştı. Babam bu gerçeği reklam etmemiş, büyük bir pislik

    çıkarmadan sadece işini yapmış, cesetler bazen bulunmuş, bazen

     bulu nam am ış , bulunmayanlar da hiç ra por ed il me mi şt i. Ba ba m

     bi zi seven, b i z i m iç in her şeyi yap an bir ail e ad am ıy dı . Anneme,

     bana ya da kı z ka rd eş im e bir kere bil e el ka ld ır ma mı ş; eve ekmek getirmek ve onun büyürken sahip olduğu hayattan daha iyi

    hayatlarımız olması için çok çalışmıştı. İçindeki canavar eve asla

    gelmemiş, öldürdüklerinin kanı ve etiyle birl ikt e karanlıkta kalmıştı

    ama babam bazen -en azından itiraf ettiği on bir seferde- dışarı

    çıkıp canavarla buluşmuştu. O anlarda babam değildi, başka bir

    şeydi. Ne olduğunu hiç sormadım. Başta soramadım. Başta onu

    görmeme iz in ver ilm edi , sonra ken di kararlarımı verebileceğim

    yaşa geldiğimde de ben istemedim.

    Dava başladığında ben on yaşındaydım. Bir sirk gib iy di etra

    fım. Annem hâlâ hayattaydı ama ablam ve ben büyük mücadele

    ver iyo rdu k. An ne m ayıkken bize hep bağırıyor, sarhoşken ağlı

    yo rd u ve o anda bu ik i du ru m un hangisi geçerliyse öteki hal ini

    diliyorduk. Kısa süre içinde haplar ve içki etkisini göstermeye

     ba şl ad ı ama on un istediği ka da r hızlı b ir şeki lde deği l. Bunl ar

    etki etmeyince jilet kullandı. Ne kadar süre kan kaybettiğini bil

    miyorum. Onu bulduğumuzda belki de hâlâ hayattaydı. Ablamın

    elin i tu tt um , artık bağrışlan ve ağlamaları bitmiş olan annemin

    solgun bede nini seyrettik.

    Annemin ailesi bizi istemiyordu ama babamın ailesi bizi

    aldı. Okuldaki çocuklar benimle dalga geçiyor, beni dövüyor,

    haftada en az bir kez çantamı çalıp tuvalete falan sokuyorlardı.

    Psikiyatrlar birkaç ayda bir testler ve sorularla birlikte geliyor

    lardı. Fotoğrafım ara sıra gazetede çıkıyordu. Gazetede görünme

    . 6 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    7/364

    PAUL CLEAVE

    sıklığım azalmaya başlasa da hâlâ aynı fotoğraf kullanılıyordu.

    Neredeyse ünlü olmuştum. Ayrıca bir seri katilin oğluydum - ve

    Christchurch'teki iyi insanlardan bazıları benim onun adımlarınıtakip edeceğimi düşünüyordu.

    Ablam Belinda babamın kurbanlarının yolundan gitti. On

    dört yaşında para için erkeklerle yatmaya başladı. On altı ya

    şında bağımlı olmuştu: ucuz olan sıvıları alıp damarlarına zerk

    edi yor du. On dokuzu na gelmeden öldü. Ailem den geriye bir tek

     be n ka ld ım - ba ba mı n ca na va rı hepsin i almışt ı.

    Tabii ki küçük Eddie büyüdü, artık benim de bir ailem var.

    Bir karım. Bir çocuğum. Tanıştıktan kısa bir süre sonra karıma

    kim olduğumu anlatmıştım. Başta bu onu korkutmuştu. Neyse ki ben i ta nı ma ya ba şl adı. Beni m iç imde canavar ol ma dı ğı nı gö rdü.

    Bazıları babamdaki şeyin gen olduğunu ve onu bana aktar

    dığına inanıyordu. "Bu insanlar benim de kan adamı olacağıma

    inanıyor," diyerek yolcu koltuğunda yana devrilmiş, kanı kol

    tuğa sızan kadına baktım. "Aynı kanın ikimizin damarlarında da

    dolaştığını düşünüyorlar. Yanılıyorlar," dedim ve arabayı saatte

    seksen mil hızla duvara sürdüm.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    8/364

    Y E D İ GÜ N ÖN C E

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    9/364

    Noe l tatili nden önceki cuma sabahı beni uyandıran alarm saatinin

    sesi, özel efektler bütçesinin prodüksiyon şirketinin masrafını

    yüz papel artırdığı eski bir bi li mk ur gu f il mi nd ek i lazer ateşinin

    sesine benz iyo rdu . Gözlerimi yarıya kadar açmayı başardım. Yıllardır içki içmememe rağmen akşamdan kalma gibiydim. Uzanıp

    alarmı kapattım, Jodie beni arkamdan dürttüğünde neredeyse

    tekrar uykuya dalıyordum. Noel Baba bu yıl bana hiç gürültü

    çıkarmayan bir saat getirse iy i olu rd u.

    "Kalkmak zorundasın," dedi Jodie.

    Sözlerine odaklanmam birkaç saniye sürdükten sonra bu söz

    lerin de benimle birlikte karanlık uyku deliğine süzülmelerine

    izin verdim. "İstemiyorum," dedim.

    "Zorundasın. Kalkıp beni yat aktan sürüklemek senin görevin."

    "Sıranın sende olduğunu sanıyordum." Ona doğru döndüm.

    Perdelerin arkasındaki güneş çok parlaktı, ışık huzmeleri tavana

    yansıyordu. Onları görmemek için gözlerimi kapadım. Gözlerimi

    sıkıca yumup yeniden geceymiş gibi yaptım. "Beş dakika daha.

    Söz veriyorum."

    "Alarmı ilk kapattığın beş dakika önce de aynı şeyi söyle

    miştin."

    "İlk sefer mi vardı?""Hadi. Bugün cuma. Önümüzde bir hafta sonu var."

    . 11 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    10/364

    AVCI

    "Noel geldi," dedim. "Önümüzde iki hafta var."

    "Henüz değil," diye hatırlatıp beni tekrar itti.

    Yatağın kenarına oturup on saniye esnedikten sonra ellerini

    tutup onu da kaldırmaya çalıştım. Bu yataktan kalkma kâbusunu

    tek başıma yaşamak istem iyo rdu m. Örtülerin altına gir ip kıkır

    dadı. Sam odaya girdi ve o da gülmeye başladı.

    "Annem hayalet olmuş," deyip annesinin üstüne atladı.

    Örtülerin altından bir "ıhh" sesi geldi, ardından biraz daha

    kıkırtı. Onları bırakıp duşa girdim. Sıcak su beni kendime ge

    tirdi. İşim neredeyse bitmiş ve tıraşın yarısına gelmişken Jodie

    yanıma girdi.

    "Sadece dört iş günü daha," dedi esneyerek.

    "Bil iyorum."

    "Neredeyse hafta sonu geldi. Sonra üç gün daha var. Hatta

    o kadar bile değil. Son gün en kısasıdır."

    "Toplamayı biliyor gibisin.""Bu mesleki bir ikramiye."

    Mesleki ikramiye Jodie'nin muhasebeci olmasından kaynak

    lanıyordu. Bir muhasebeciyle evli olmak dünyanın sonu değildi

    ama muhtemelen bunun nedeni benim de muhasebeci olmamdı.

    Tabii ki bu yüzden tanışmıştık. Muhasebeciler hakkında binlerce

    fıkra vardır ve biz im ilişkimiz de bu klişelere katkıda bulu nab ili r

    - bi lmiyorum.

     Jodie pe ng ue n şe kl inde ki ban yo radyosunu açtı . Bi r yüzg e

    cini oynayıp düzgün bir kanal buldu. Öteki yüzgeciyle de sesiayarladı. Paul Simon'ın sevgiliyi bırakmanın elli yolunu anlatan

    şarkısını onun la birli kt e söylemeye başladı. İçimdeki muhasebeci

    Paul Simon'ın bu rakama nereden ulaştığını, kaç tanesini denedi

    ğini merak ett i. Babamın, sevg ilile rini terk etmek için kendine ait

    . 12 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    11/364

    PAUL CLEAVE

    yollan vardı -eminim bunlar Paul Simon'ın hiç hesaba katmadığı

    yollardı-  bileğini kestim, Chris.  Jodie şarkının bütün sözlerini bil

    mi yo rd u ve boşlukları yüksek mırıltılarla do ld ur uy or du .

    Gi yi ni p salona gi tt im . Oyuncakla r ve kita plar yere saçılmıştı.

    Televizyonda gey görünümlü çizgi film karakterleri dans ediyordu.

    Sam televizyon seyrederken ödevini yapıyor, ev ödevinin yalnızca

    pastel boya ve keçeli kalemlerle -bir sürü renkli pislik yapan

     b ir sü rü renkli şeyle- ya pı ldığ ı bu hassas yaşt a aynı anda pe k

    çok iş yapma becerisini geliştiriyordu. Salon küçüktü, özellikle

    de Noel ağacı bütün bir köşeyi kaplarken. Bütün ev sıkış tepiş

    olmuştu. Bu yüzden yeni bir ev alıyorduk. Bugün Sam'in ocak

    sonuna kadar okuldaki son günüydü ve kafeini yeni keşfetmiş

     bir çocuk gibi da vr an ıy or du .

    Perdeleri açtım, oturma odasına ve mutfağa dolan gün ışığı

     bü tü n me ta l yü ze yl er de n ya ns ıy ıp gü ne şi n bi tişi ktek i kom şum

    kadar yakın görünmesine neden oldu. Sokakta sıralanan kavak

    ağaçları sıcağa yenilmiş, yanan yaprakları sarkmış, güneşin iyice

    hırpaladığı ön bahçeler kahverengiye dönmüştü. Klimalar aşırıçalışıyor, dış dünyayla içeriyi on dereceyle birbirinden ayırıyordu.

    Sam'in tatili yedi saat sonra başlıyordu. Onun heyecan seviyesi

    yüksekti, benim de stres seviyem; Jodie'ninkiyse her ikisi birden.

    Em in im ev in içinde bir peri yaşıyordu; geceleri gelip hiçbir yerde

    düz bir çizgi kalmaması için elinden geleni yapıyordu.

    Kahve kokusu alarak mutfağa girdim. Mutfağımız çoğu ellili

    yıllarda modayken şimdi yeniden moda olan, hepsi paslanmaz

    çelikten ve bol kıvrımlardan oluşan modern aletlerle doluydu.

    Sam'e bir kâse mısır gevreği doldurdum, yemeye başladı. Benikinci kızarmış ekmeğimi yerken Jodie salona girdi. Omuzlarına

    dökülen koy u renk saçları hâlâ neml iy di , teni ise vücut şampuanı

    kokuyordu. Eğilip beni yanağımdan öptü, kızarmış ekmeğimin

    geri kalanını çaldı.

    13

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    12/364

    AVCI

    "Öpücüğün karşılığı," diye fısıldayıp göz kırptı.

    "Krep yapmalıydım. Sana çok daha pahalıya patlardı."

    Ked imi z Mog o, Jodie'nin ayaklarının altında dolaşıp masaya

    atladı, bana baktı. Mogo fazla kişilikli ve sabırsız bir tekir kediydi.

    Bazen onun da yıllar önce babamın sahip olduğu düşünceleri

    paylaştığını düşünüyordum. Ben ona yemek verdiğimde asla

    yemez, onunla ilgile nmes i için hep Jodie'yi bekl erdi. Hiç ben im

    etrafımda dolaşmaz ya da onu okşamamı istemezdi -ama zatenhiçbir ked i bana yaklaş mazdı- bende kedi ler in hoşlanmadığı bir

    şey vardı. Köpeklerin de.

    Kahvaltıyı bitirip eşyalarımızı topladık. Jodie evrak çantasını,

    Sam sırt çantasını, ben omuz çantamı aldım. Gitme zamanı gel

    mişti. Saat 8:30'du. Paul Simon şarkısı kafamda çalmaya devam

    edi yor du . Dışarı çıkmak ısıdan bir duva ra yürümek gi biy di. Sam'i

    okula bırakma sırası Jodie'deydi. Öpüşmeler, kucaklaşmaların

    ardından herkes arabasına bindi, motorlar çalıştı, ayrı yönlere

    doğru yola koyulduk. Arabamın içi fırın gibiydi. Çocuklarınıokula gönderen komşular bize el salladı. Bazı komşular hava

    iyice ısınmadan yürüyüşe çıkmış, bazıları bahçede uğraşıyordu.

    Mahalled eki evlerin önünde belediyenin koyduğu geri dönüşüm

    çöp kutuları vardı. Sokaklarda sıralanan sarı kapaklı yeşil çöp

    kutuları haftalık boşaltıma hazırdı. Kasabaya giderken yolun

    kenarında minibüsler gördüm - insanlar şezlonglara oturmuş

    dergi okuyup Noel ağacı ve zambağı satıyordu.

    Şehir merkezi banliyölerden devasa bir ku tu oluşturan dört uz un

     bulvarla ayrı lıyordu. Bu k u tu n u n iç inde uza na n pa ra le l c addelersatranç tahtası tarzında yapılmış, aralarında yükselen binal ar ik i

    tip te n biri ne gi ri yo rd u; yüzyıl önce inşa edile n çirkin binalar ve o

    zamandan beri inşa edilen daha az çirkin binalar. Manzara alınıp

    Sherlock Holmes kitaplarına konabili r, bu nu Holm es'ün kendi si

    . 14.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    13/364

    PAUL CLEAVE

    hariç kimse fark etmezdi. O da Baker Street'in neden birdenbire

    yankesicilerin ve eroin bağımlılarının oyalanma yerinden çete

    üyelerinin ve tinerci yerine dönüştüğünü merak ederdi.

    Noel yaklaştıkça şehirde araba kullanma rutini normalin

    dışına çıkıyordu. Trafik dünden daha yoğundu ama yarından

    daha rahattı. Kasabanın köşelerinde sabahın erken saatinde işe

     başlamış -ya da gece aşır ı derecede geç saatlere kadar ça lı şa n-

     bi rk aç fahişe va rdı; ön leri nden ge çe rk en yü zl er in de sahte gü

    lümsemeler, uzun gecenin ardından bozulmuş makyajları, egzoz

    kokan kısa giysileri ve cansız gözleriyle beni izliyorlardı. Saba

    hın bu saatinde kimsenin durup bu fahişelerden birini aldığını

    görmemiştim - bu  Zombi  filminden fırlamış birini becermek gibi

     bir şey olurdu. Fahişelerin tatil ya pıp ya pmadığın ı, Noel ' in on

    lar için mutlu zamanlar olup olmadığını, eve gidip Noel Baba

    şapkası takıp Noel şarkıları dinleyip dinlemediklerini, süsleme

    yapıp yapmadıklarını merak et tim .

    Radyoyu açıp dört kanal geçtim, DJTerin son yirmi yıldır

    anlattığı eskimiş seks fıkralarına gülmeyen bir çift DJ bulana kadarkanalları dolaştım. Bulduğum kanal sıcaklığın şimdiden yirmi

    yedi derece olduğunu ve daha da ısınacağını söylüyordu. Kanal,

    su kesintilerinin yaklaştığını, küresel ısınmanın yakın olduğunu,

    Noel'e sadece yedi gün kaldığını da söyledi.

    Yolda neredeyse bütün kırmızı ışıklara rastladım. Sıcaklık

    yükselirken insanlar arabalarında oturup pişiyordu. Bütün o

    Christch urch Noe l'ine has traf ik öfkesinden kurtulmayı başarıp

    yirmi beş dakika sonra katlı otoparka ulaştım. Katlar arasında

    kıvrılarak yükselen, bazı şoförlerin benden daha yavaş çıktığı, ba zı larını n yarış p ist i g ibi gö rd üğü ram palardan sek iz in ci ka ta

    çıküm. Merdiven lerden aşağı inip ter içinde kaldım. Merdiv enle rin

    dibinde Henry adındaki evsiz adama rastladım. Ona birkaç papel

    verince benim bir aziz olduğumu söyledi. Henry'nin elinde bir

    . 15.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    14/364

    AVCI

    İncil vardı. Belki de böyle şeyleri gerçekten görebiliyordu veya

     bu n un ne de ni öteki el indeki ucu z votk ay dı . Ora dan iş ye ri me

    yalnızca iki dakika vardı. Yollar önlerindeki güne teslim olmuş

    nemrut suratlı insanlarla doluydu. Kimileri ofis binalarında, ki

    mileri dükkânlarda, kimileri de parklardaki bankların altlarında

    uy uy or du . Bazıları Noe l'i bekl iyo rdu , bazıları heyecanlıydı, ba

    zıları muhtemelen Noel'in yaklaştığının farkında bile değildi.

    Güneş tırmanmaya devam ediyordu. Gökyüzü masmaviydi. Buyıl bulut görmeyeceğimiz hissi boğucuydu.

    Muhasebe firmasında neredeyse elli kişi çalışıyordu ve şehir

    deki daha büyük ve kesinlikle daha pahalı firmalardan biriydi.

    Kulağa önemli gelen ortak isimleriyle -Good vvin, Devre ux&Bar clay-

    ve şehre yukarıdan bakan kolayca görünür mevkisiyle prestiji

    daha belirgin hale geliyordu. Burası daha modern görünümlü

    Christchurch binalarından biriydi. Binada ayrıca avukatlar ve

    sigorta firmaları yer alıyordu. Şirketimiz on beş katın son üçünü

    kaplıyordu, binad aki en büyük şirket biz im ki yd i. K limala r girişe

    soğuk hava üflüyordu, insanlar asansörün önünde kuyruk ol

    muştu. Havanın ağırlaştığı merdivenlerden çıkmayı tercih edip

     bir az da ha ter ledim.

    Ben on üçüncü katta çalışıyordum. Buranın manzarası üst

    kattaki patronlarınki kadar iyi değildi ama aşağıdaki avukat-

    larınkinden daha iyiydi. Katıma ulaştıktan sonra birkaç kişiyle

    merhabalaştım. Yılın bu zamanında bu iş daha uzun sürüyordu

    çünkü insanlar başkalarının Noel'de ne yaptığını çok merak edi

    yordu. En çok soranlar da en büyük planları olanlardı.

    Çoğumuz kendi odamız olduğu için şanslıydık, çok az kişi

     böl med e çalışı yo rdu. Ben şa nslı lardan b i r i y d i m , üstelik odam

    koridorun sonunda olduğu için fazla trafik olmuyordu. Burada

    vergilerle uğraşıyordum, insanlarla değil. Çantamı masama koyup

    sandalyeme oturdum, nemlenen gömleğimi çekiştirdim. Odam

    . 16.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    15/364

    PAUL CLEAVE

    yalnızca bir masa ve iki tarafına birer kişi alacak büyüklükteydi.

    Bütün kattaki boş duvarların çoğu anne babaların getirdiği ço

    cuklarının çizimleriyle doluydu -mor Noel ağaçları, yedi bacaklı

    köpekler bize buradan başka bir yerde olmayı tercih ettiğimizi

    hatırlatıyordu- benim odam da aynı durumdaydı. Üzerinde ça

    lıştığım dosyaya dalmadan önce biraz rahatlamak için Sam'in

    yaptığı birkaç resme baktım. Bir şişe suyu firması olan McClintosh

    Spring Water bizim firmayı tutmuştu, onlar için vergi indirim

    lerini araştırıyorduk. Bu şirket geçen yıl reklam kampanyasında

    İsa'nın resmini kullanıp bir sürü para kazanmıştı.

    12:30'da öğle yemeği için The Strip adındaki kafenin önünde

     Jodie'yle bu lu şt um . Bu kaf e/bar gecel eri gece ku lübü ol ar ak çalı

    şıyor, masaları yola taşıyordu. Bana şimdi "efendim" diyorlardı

    çünkü otuz yaşındaydım ama buraya gece gelsem çok yaşlıyım

    diye içeri almazlardı. Kafelerin yüzde doksanı do lu yd u. Bazı in

    sanlar güneşte kızarıyor, bazıları devasa şemsiyelerin gölgelerinde

    otur uyor , yemek ve parfüm kokusu havayı ağırlaştınyordu. Garson

    kızlar dar siyah tişörtler giymişlerdi. Çoğu saçlarını atkuyruğuylageride toplamıştı, yürüdükçe atkuyrukları hopluyordu. Yolun

    diğer tarafındaki Avon Nehri neredeyse hareketsizdi, durgun

    nehir yosunlarının ve karın üstü yüzen ölü yılan balıklarının

    kok usu sine kleri çekiyordu.

    Yemek yerken konuşuyorduk ama tek konumuz satın al

    maya çalıştığımız evd i. Jodie ta vu kl u salatasını did ik li yo rd u fakat

    muhtemelen tavuk sadece salatanın adında vardı, içinde hiç et

    görünmüyordu. Ben bir tabak  nacho  yedim. Harika olmasa da

    fena değildi ama fiyatı sanki şehrin en iyisiymiş gibiydi. Belki

    dar tişörtlü garsonları seyrettiğimiz için prim ödüyorduk.

    Yeni evde benim bilardo masası koyabileceğim büyüklükte

     bo ş bir oda va rdı. Jodie de ae robi k ek ip ma nı is t iyordu. Muhte

    melen ikisini de kullanamayacaktık ama şu anda en eğlenceli

    17

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    16/364

    AVCI

    kısmı hayal etmekti. Yeni ev Sam için de heyecan vericiydi. Ama

    ondan önce Noel heyecanını atlatmamız gerekiyordu. Sam Noel

    için harika bir yaştaydı - Noel Baba'ya hâlâ inanıyordu.

    Garson ikimizin de ağzı doluyken gelip yemeklerin nasıl

    olduğunu sordu, ik im iz de cevap veremedik. Bu nu iyi ye alamet

    olarak görüp sonraki masaya geçti. Saat bir civarında sıcaklık ne

    redeyse otuz beş dereceyi bulmuştu. Garson kız sıcaktan erimek,

    şemsiyeler de alev almak üzereymiş gibi görünüyordu. Hesabı

    ödedik, garson bize lanetli gibi gülümsedi.

    Bankaya yalnızca beş dakika mesafedeydik. Yolun bir tarafı

    gölge ve serin, diğer tarafı neredeyse akkor sıcaktı. Yollar erimiş

    çikletlerle ve kaykay yapan çocuklarla kaplıydı. Çocukların üze

    rindeki bol giysiler ve kapüşonlar bugünlerde çocukların bayıldığı

    ve giysi tasarımcılarının milyonlar kazandığı tecavüzcü imajını

    mükemm el hale getir iyo rdu . Kapüşonlarını çıkarmaları için hava

    nın daha ne kadar ısınması gerektiğini merak ediyordum. Birkaç

    yüz metrede bir balinaları kurtar mak , çevreyi koru mak , dünya

    daki açlık sorununu çözmek için bizi imza vermeye ikna etmeyeçalışan insanlar tarafından du rd ur ul uy or du k. Sokak lambalarına

    ve binalara teller asılmış, Noel ağaçları süslenmiş, vitrinlerin ze

    minlerine yapay kar atılmış ve her yere plastik Noel BabaTar

    ile ren geyikleri konmuştu. İnsanlar öğle yemeği molalarında

     bir dü kk ân a gire bilm ek için ko şt ur up duruyor , bazıları he di ye

    paketlerini taşıyor, bazıları yüzlerinde kaybolmuş ifadelerle do

    laşıp dur uyo rdu .

    Banka binası şehrin ortasında birdenbire bitmişti. Giriş ka

    tında halka açık bankanın olduğu yüksek binanın üst katlarında

    ne olduğunu kimse bilmiyordu. İçeride klima, elli kadar saksı

     bi tkisi ve durmadan saatine ba kan bir gü ve nl ik görevl isi vardı.

    Erken gelmiştik. Zaman geçirmek için bir grup rahat sandalyeye

    yönlendirildik. Kimse bize içecek bir şey teklif etmedi. Yanımız-

    . 18.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    17/364

    PAUL CLEAVE

    daki duvarda banka broşürleriyle dolu bir raf ve faiz oranlarını

    gösteren reklam posterleri vardı. Yeni evleri, yeni çocukları, ko

    caman gülümsemeleri olan genç aileler seçilen imajdı. Bunun

     benim için bir sa kı nc as ı y ok tu . A m a bir po st er i gö rdük ten sonr a

     ba kı la ca k fazla bir şey yok tu: da ha fazla fa iz oranı pak etl eri ve

    mor^ge'larının kölesi olduğu için sevinen insanların gülümse

    meleri görünüyordu sadece. Her yerde yüzdelik sembolleri vardı.

    Derken,  saat  b i r i  on üç  geçe  -mortgage  danışmanıyla olan

    randevumuza iki dakika kala- tüfekli altı adam sakin bir şekilde

     ban kad an içeri g i r d i .

    19.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    18/364

    Suç artıyordu. Aile içi taciz, masum yayalara çarpan genç yarışçılar,

    çalıp öldüren insanlar - bu Christchurch için normaldi, sıradan

    şehirlerde olan sıradan olaylar. Her istatistik gib i, enflasy on gib i,

    yaşam giderleri gib i suç da petrol fiyatlarıyla, gayri men kul piy a-sasıyla birlikte yükselip azalıyordu. Aynı şey cinayet oranı için

    de geçerliydi - bir grafik üzerinde çizilip gösterilebilirdi ama o

    da diğer suçlarla aynı çizgide ilerliyordu.

    Ama bu. . .

    Bunun ne olduğundan bile emin değildi o.

    Müfettiş Schroder arabayı durdurdu. Sokağın girişini kapatan

    iki işaretsiz polis arabası vardı ama cesedi yine de görebiliyordu.

    Dedektif Landry arabalardan birine yaslanmış, adli tabip mümkün

    olduğunca el hareketleri ve sözcüklerle ayrıntıları anlatırken not

    lar alıyor, ara sıra durup eline öksürüyordu. Schroder arabadan

    inip oraya doğru yürüdü.

    "Felaket bir gösteri, Cari," dedi Landry.

    "Ve benim de gelip bakmak isteyeceğimi düşündün."

    "Tabii ki . Temiz hava iy i gelir de di m. "

    "Ne temiz hava ama. Kırk derece falan olmalı."

    "Bunlar kuzeybatı rüzgârları, ne olduğunu bil mi yo ru m ama

    de liy i daha da del irt iyo r," diy e iç çekti adli tabip Sheldon. Gözlü-

    . 2 1 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    19/364

    AVCI

    günü çıkarıp gömleğin ucuna sildi. "Sözlerimi küçümsemeyin,"

    diye ekledi. "Bu işi çok uzun zamandır yapıyorum."

    "Elimizde ne var?" diye sordu Schroder sokağa girerek. Ceset,

    direksiyondayken gördüğünden daha iyi görünmüyordu. Landry

    ve adli tabip onu takip etti.

    Ölen adamın etrafında bir kan birikintisi oluşmuştu. Kanın

    çevre uzunluğu bir metreyi bulduğu için Schroder'ın olay yerini

     bo zm ad an geçmesi müm kün değildi; ka nı n üstündeki diğer ayakizleri Sheldon'a aitti. Kurbanın uzuvları çarpılmıştı, özellikle de

     ba ca kl ar ı - sol bac ağ ı öne doğr u bü kül müş, diz ekle min de bir

    yerler kırılmış, böylece ayak bileği kasıklara doğru kıvrılmıştı.

    Ad am a üç tane vantu z takılmıştı; birer tane ellerine, üçüncü sü

    sağ dizine. Dördüncüsü cesedin yarım metre uzağındaydı, onun

    kayışı adam düşerken kopmuştu.

    Sokak caddeden daha serin ve gölgeliydi ama on katlı bina

    nın en üstteki dokuz katı direkt güneş ışığı alıyordu. Sokak bu

    sıcakta bile küf kokuyordu. Duvarlardan birine geri dönüşüm

    kutuları sıralanmıştı, diğerinde kırık tahta paletler ve mukavva

    kutular yığılıydı. Christchurch sokakları her zaman bir şeylerle

    dolu olurdu - ama normalde cesetlerle değil. Schroder yukarı ba

    karken parlak yansımaya karşı gözlerini kıstı, sonra ölen adamın

    yüzüne baktı. Vegas tarzı Elvis favorileri olan adamın ezilmiş

    yüz hatlarından ve başındaki yaralardan asfalta kan sızıyordu.

    "Sana bir gösteri olduğunu söylemiştim," dedi Landry.

    "Batman'i bir örtüye sarıp morga götürmekten başka yapılacak

     bir şey y ok . "

    "Daha çok Örümcek Adam olmaya çalışmış gibi."

    "İki şekilde de üzerinde bir trençkot dışında bir şey olmaması

     bi ze onun tam bir pis l ik ol du ğu nu sö yl üy or ."

    "Olabilir."

    . 2 2 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    20/364

    PAUL CLEAVE

    "Bu da ne demek? Bana kalırsa birisine tecavüz etmeye gidi

    yo rd u, " de di Landry. "B öyle giyinmiş - herhalde bedava kabl olu

    televizyon seyretmeye çalışmıyordu. Bence hak ettiğini bulmuş."

    Schroder başını salladı. Yine de birisinin evini gizlice gözet

    lemeye çalışıyorsa bile bunun daha kolay yolları vardı.

    Medya minibüsleri aynı anda olay yerine gelince hepsi dönüp

     ba kt ı. Ka mera man ve muhabirler aş ağıya at ladı , yak la şm ak iç in

     bar iyer lerin et ra fı nd an dolaşt ıla r. Polis me mu rl ar ı onlar ı ge ri yeit ti . Kameralar omuzlara kaldırılırken merceklerind en güneş ışığı

    yansıyordu.

    "Ve gösteriye seyirciler de geliyor," dedi Landry.

    "Üzerini örtmeliyiz," dedi Schroder etraflarındaki diğer yüksek

     bi na lara baka rak. Landry h aklıy dı , bu tam bir gösteriydi. İnsanlar

    pencerelerde dikilmiş, heyecanlı ifadelerle aşağıya bakıp adamı

    işaret ediyordu. Gazeteciler ölen adamın mahremiyetini daha iyi

    ihlal edebilecekleri avantajlı noktalar bulmak için etraftaki binaları

    inceliyorlardı. Bir polis memuru gelip cesedin üzerini örtmeye ba şl ad ı. Beyaz ka nv as kum aş ma nz ar ay ı gözl er den sa kl ıyor du .

    Ama kanın hepsi kurumadığı için bir kısmını kumaş emiyordu.

    "Ceplerinde bir şey var mı?" diye sordu Schroder.

    "Hiçbir şey yok."

    "Benim işim bitti," dedi Sheldon. "Olanlar çok açık ama onu

    morga götürdükten sonra daha fazla şey öğreneceğim. Böyle pa

    ralandığına göre çok yukarıdan düşmüş olmalı."

    "Ben o kadar emin değilim," dedi Schroder. "Bütün bunlar...

    mantıksız bir şeyler var."

    Landry ve Sheldon cesede, binaya, sonra yeniden cesede,

    sonra Schroder'a baktı. "Biraz ayrıntı vermek ister misin Cari?

    Biz neyi atlıyoruz? Ellerine emme vantuzları bağlı olan, neredeyse

    .23

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    21/364

    AVCI

    tamamen çıplak bir adam yüzlerce penceresi olan bir binanın

    dibinde bulunuyor, bunun nesi mantıksız?"

    "Anlamıyorum," dedi Schroder. "Yani sırf pencerelerden

    içeri bakmak için çok büyük bir zahmete girmiş. Sorun şu ki

    ne kadar çaba gösterirse göstersin bir işe yaramazdı. Bu emme

    vantuzları sadece bir mit. Binaya böyle tırmanamazsm. Bunu

    yapmak mümkün değil."

    Schroder ışığı azaltmak için geri çekildi, binanın yan tarafına

     ba kt ı. Hiçbir ka tt a balkon yok tu .

    "Bütün bunlar da daha yukarıdan tırmanmaya başladığını

    gösteriyor. Belki burada bir dairesi vardır," dedi Landr y. "Altıncı

    ya da yedinci kattan tırmanmaya başladı ve altıncı ya da yedinci

    kattan düştü. Hadi Cari, seni buraya bizi salak gibi gösteresin

    diye çağırmadık, burada bir suç yok."

    "Eğer bir suç yoksa beni neden çağırdın?"

    Landry omuzlarını geriye itti, konuşurken alnında bir damar

    çıktı ve zonklamay a başladı. "İlk kez ku rba n hak eden bi ri olmuş.İlk kez kurban yanlış bir adama gülümsediği için doğranan bir

    kız değil. Hadi Cari, bunu kaç kez gördük, ha? Ve bu kez, iyi

    adamlar puan aldı."

    "Neden onu daha önce başka biri bulmamış?" diye sordu

    Schroder.

    "Sokağın başına bir araba park etmiş, manzarayı kapamış.

    Araba kiracılardan birine ait. Normalde geceleri oraya park edi

    yormuş. Yarım saat önce arabayı almaya gelmiş."

    "Ölüm saati on iki civarı," dedi Sheldon.

    "Söyle bana, dün gece tırmanmak için dışarıya çıktığında,

    sence penceresini kapamış mıdır?"

    "Ne?" diye sordu Landry.

    . 24.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    22/364

    PAUL CLEAVE

    "Camların hiçbiri açık değil."

    Hepsi binanın yan tarafını inceledi. "Kurbanın camdan çık

    tıktan sonra camı arkasından kapamaya çalışması mümkün değil.

    Emme vantuzları işe yaramamaya başladığında bir metreden fazla

    gitmiş olamaz."

    "Kah rets in," dedi Land ry. Cebinden bir paket sigara çıkarıp

    parmaklarının arasında çevirdi.

    "Belki yerden yukarıya kadar tırmanmayı başarmıştır," dedi

    Sheldon.

    "Bu olamaz," dedi Schroder. "Bir bak. Dene. İstediğini yap

    ama bu işe yaramaz."

    "Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyorsun?"

    "Discovery Channel'da gördüm."

    "Be lki çatıya asansörle çıkıp oradan aşağıya in d i, " dedi Land ry.

    "Bir daha bak," dedi Schroder. Çatıyla en üstteki daire ara

    sında iki metrelik beton vardı. "Bu iş göründüğü gibi değil. Buadam bir şeyin kurbanı."

    "Hâlâ anlamadım," dedi Landry sigarasını geri koyarken.

    "Söylediklerin mantıklı, bunu anlıyorum ama başka alternatifler

    de var."

    "N e gibi?" diye sor du Schroder çalan cep telefonuna uzanarak.

    "Emme vantuzlarının işe yaraması gibi."

    "Ya da birisi onu bu şekilde giydirdi," dedi Schroder. "Ve

    çatıdan attı." Telefonu açtı. Hattın diğer tarafındaki kadın hızlı

    konuşuyordu. Schroder, otuz saniye sonra arabasına atlayıp hızla ba nk ay a do ğr u il erl er ken aynı yö ne giden gazetecilerle ya rı ş

    maktaydı.

    •  25.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    23/364

    3

    Bu bir film sahnesi gibiydi. O kadar inanılmaz ve düşündükle

    rimden o kadar uzaktı ki anlayamıyordum bile. Hatta bir saniye

    için bakışlarımı dahi kaçırdım, anormal şeylerin olmadığı bu sıra

    dan bankadaki sıradan hayat diliminde aile yönelimli posterlere,

    havada yüzen faiz oranlarına bakıp karşımda oturan Jodie'ye

    döndüm - ve sonra bir şekilde her şey gerçek haline geldi.

    Benim ve karım için olduğu gibi bu adamlar için de ayrım

    yapmak sızm açılan sürgülü kapılar ya n yana gelince aşırı büyükt ü.

    Altı adam ikili üç grup halinde geldi. İlk grup sola, ikincisi sağa,üçüncüsü düz gitti. Her şey Jodie'nin arkasında oluyordu ve onun

     bi r şe yden ha ber i y o k tu . Jodie ko nu şu p d u r u y o r d u . Ço ğu in sa n

    hâlâ konuşuyordu. Bazıları bir an için adamlara bakıp yaptıkları

    işe döndü, sonra gördükleri şey kafalarına dank etti. Yüzlerin-

    dek i inanmama ifadesi başka şartlarda ko mi k ola bil ird i. Diğerleri

    hemen anladı. Belki de televizyonda bu tür şeyleri çok fazla sey

    ret tik ler i için sırada ne olduğun u biliyorlardı. Masaların arkasına

    saklandılar. Bütün bunlar olurken adamlar hiç ses çıkarmıyordu.

     Jodie b enim yüz ümü seyr edi yor du. He rk esin aynı anda ha y

    retle yutkunmasını da duymuştu. Başını çevirip bakınca neler

    olduğunu gördü. Bir kadın çığlık attı.

    Altı adamın başında kar maskesi vardı. Hepsi siyah kazak

    ve siyah kot giymişti. Heavy metal konserinden çıkıp gelmiş ola-

    27

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    24/364

    AVCI

     b i l i r l er di . Sa ki n ama gü çl ü bir şeki lde yü rü yo rl ar dı . Alt ı tüfeğin

    verdiği bir kendine güven havasıyla kuşatılmışlardı. Bankanın

    sahibiymiş gibi görünüyorlardı. Hayatlarında hiçbir zaman kendi

    lerine hayır denmemiş gibi bir görüntüleri vardı. Polis merkezi beş

    dakikalık yürüme mesafesindeydi. Bu da zamanın kısıtlı olduğu

    anlamına geliyordu. Jodie uzandı, elini tuttum.

    "Bir daha kıpırdayanm kafası gider," diye bağırdı bir tanesi.

    İnsanların çoğu olduğu yerde kalırken birkaç tanesi koşmaya başladı, bazıları bedenlerini pek örtmeyen şeylerin arkasına saklandı.

    Güvenlik görevlisinin yüzü gömleği gibi bembeyazdı. Adam ta

    mamen hareketsizdi. Silah olarak kullanabileceği sadece telsizi ve

    aklında orada olmak için sadece asgari ücret aldığı bilgisi vardı.

    Bu iki şeyin silahlı altı adama karşı ne işe yarayacağını anlamaya

    çalışıyordu. Ama bu çabasında fazla ileri gidemedi. Ellerini ha

    vaya kaldırdı fakat başını eğmekten başka bir şey yapamadı.

    Onun tarafına doğru gelen iki adamdan biri tüfeğini ters çevirip

    sertçe çenesine indirdi. Güvenlik görevlisinin başı hastalıklı bir

    çatırtıyla geriye büküldü. Adam yere düşerken uzuvları çarpıldı,

     b ir yı ğı n hal in de ka ld ı. Bü tü n bunla r olurken ya ln ız ca on beş

    saniye geçmişti. Sessiz bir alarma basılmış olabilirdi veya belki

    de banka posterlerin anlatıp durduğu rekabetçi faiz oranlarını

    teklif edebilmek için bu masrafı da kesmiş olabilirdi. Banka per

    sonelinin ağızları ve gözleri kocaman açıktı, bu konuda aldıkları

     büt ün eğ it imler uç up gi tm işti . Sa nk i ha ya tı n du r du r dü ğm es in e

     ba sı lm ış gibi bir gö rü nt ü va rdı.

    "Her şey iyi olacak," dedim Jodie'nin sağ elini sıkarak. Bana

     bir şeyin i y i olacağına inan ma dı ğı nı göster ir şeki lde ba kt ı. Reng i

    soluk tu ve kor ku yo rdu . Ben de aynı durumdaydım. Öğle yemeği

    için hazırlaması daha uzun olan bir şey ısmarlamış olmayı di

    liyordum.

    •  28.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    25/364

    PAUL CLEAVE

    Bağıran adam banka memurlarına yaklaştı. "Bankonun bu

    tarafindakiler, şuraya geçin/' diyerek bankoların uzak tarafını

    işaret etti. Kimse kıpırdamadı. "Hemen! Ve yere eğilin!"

    Hepimiz aynı anda harekete geçtik. Ayaklar yerde sürü

    nüyordu, sırtlar kamburdu. Herkes Karındeşen Jack'ten kaçan

    huzurevindeki yaşlılar gibi tuhaf bir şekilde hareket ediyordu.

     Jod ie 'ni n el ini bı ra kmad ım . Yere oturduk. Y i rmi beş kişi ka da r

    vardık ve hepimiz aynı şeyi düşünüyorduk - geçen yıl Noel'intadını daha fazla çıkarmış olmayı.

    İkili gruplar halindeki altı adam yanlara yayıldı. Bir tanesi

    dönüp silahını kapıya doğrulttu. İçeriye girecek olan yeni müşte

    rilere hazırdı. Oysa bankanın cephesi tamamen camdan yapılmıştı

    ve dışarıdaki herkes bize bakıyordu.

    Emi rle ri veren adam bankoya yaklaştı.

    "Sen!" diye bağırdı tüfeğini bankonun arkasındaki kadına

    doğrultarak. Dünyanın hiçbir makyajı kadının yüzündeki ger

    ginliği gizleyemezdi. "Bunları kasaya götürüp doldur." Kadına bi rkaç çanta fı rlattı . Ça ntal ar ba nko ya dü şt ü ama ka dı n kı pı rda

    mıyordu. "Hemen!"

    "Ne?"

    "Ya bunları doldurursun ya da ölürsün. Seçim senin."

    Kadın kalkıp çantaları aldı.

    "Ona yardım et," dedi adam, başka bir memura işaret ederek.

    "Sen de," dedi üçüncü memura öfkeyle bakarak. "Ve sen de," diye

    ekledi tüfeği dördüncü memura doğru sallayarak. "Dördünüz

    iki dakika içinde buraya geri gelmezseniz herkesin üstüne ateş

    açacağız. Ona göre!"

    Dört memur gözden kaybolurken bir ofisin kapısı açıldı.

    Hepimiz ona doğru döndük. Pembe kravatlı, gömleğinin kolları

    . 2 9 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    26/364

    AVCI

    kıvrılmış bir adam elle rini havaya kaldırmış, başını yana eğip tüfek

    atışından kurtulmaya çalışırmış gibi hafif kamburunu çıkarmıştı.

    "Lü...lü...lütfen, ben müdürüm, lütfen kimseye zarar ver

    meyin. . . "

    Daha fazla şey söyleyemedi. Tüfek çatırdadı, insanlar çığlık

    attı. Müdür filmlerdeki gibi geriye savrulmadı. Vurulduğu yerde

    kaldı. Başı öne düştü, böylece göğsündeki yarayı, gömleğinde

    açan kan çiçeğini gördü. Yerçekimi yüz hatlarını aşağıya doğru

    çekerken üzgün görünmesine neden oldu. Sonra belinden bükül-

    meye başladı, kalçası geriye gitti, ayakları olduğu yerde kaldı,

    yere çarptığında ikiye katlanmış gibiydi; bacakları düz, yüzü

     ba ca kl ar ın a doğr u, ko lları i k i yan da. Diki ld iğ i yerin arka sı ndak i

    duvarda kan çizgileri oluşmuştu. Kapının yanındaki cam parça

    lanmış, küçük saçma taneleri duvara gömülmüştü. Müdür yoga

    için ısınma hareketleri yapıyor gib iy di .

    "Tanrım," diye fısıldadım. Öteki insanların da aynı şeyi

    yaptığını görebiliyordum ama kulaklarım hâlâ çınladığı için bir

    şey duyamıyordum. İnsanlar ellerini yüzlerine kaldırdı. Bazı

    ları ağlıyordu. Altmış ya da yetmiş yaşlarındaki bir adam altına

    yapmıştı. Bir kadın bayılmıştı. Yere bakan yüzü herkesten daha

    rahat görünüyordu.

     Jodie neredeyse pa rm ak la rı mı kı rıyo rdu.

    "Sakin ol," dedim. "Sadece sakin ol."

    "Herkes çenesini kapasın!" diye bağırdı adamlardan biri. Bu

    kez tavana doğru olmak üzere bir el daha ateş etti. Dökülen sıva

    kepek gibi omuzlarına kondu.

    Dört kişi kasadan geri geldi. Çantalar parayla dolu ve ağır

    görünüyordu. Çantaları bankonun üzerine koymayı başardılar.

    30

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    27/364

    PAUL CLEAVE

    "Çok yavaşsınız," dedi adam, ilk seçtiği memura doğru

    konuşarak. Tüfeği pompalayıp kadının göğsüne kaldırdı. "Sen

     bi zi ml e geliyorsun."

    "Hayır, hayır."

    "Durun!"

    Herkes sese doğru döndü. Herkesin bana doğru döndüğünü

    anlamam bir saniye, bun un neden ini fark etmem biraz daha uz un

    sürdü - konuşan bendim. Tüfekli adam bana doğru döndü.

    "Ne?" dedi.

    "Eddie," dedi Jodie. "Ne yapıyorsun?"

    Hiçbir fi kr im yo kt u. İnsanlar bana anormalmişim gib i bakı

    yordu. Sanki daha önce bankada konuşan yirmi dokuz yaşında

     bir ad am gö rm em iş le rd i. Ön ce d iz l er imin , sonra ay ak la rı mı n

    üstüne kalktım. Hafifçe iki yana sallanırken ne yaptığım ya da

    neden bağırdığım konusunda hiçbir fikrim yoktu. "Durun dedim,"

    dedim kararlı bir sesle.

    "Ne dediğini hepimiz duyduk," dedi. "Sanırım şu anda he

    pimiz ne yapmayı planladığını merak ediyoruz."

    "İstediğinizi aldınız," dedim. Adamın tüfeği doğrulttuğu kız

     bu dikkat da ğı nı kl ığ ında n fa yd alanıp bankonun altına sa kl andı .

    Oradaki herkes aynısını yaptı.

    Adam kızın olduğu yere baktı. "Hey, buraya gel."

    Kız cevap vermedi.

    "Lütfen. Kimseye zarar vermek zorunda değilsiniz," dedim.

    "Burada emirleri senin verdiğini fark etmemişim," dedi

    adam. Bankonun üstünden kızı görmeye çalıştı. Uygun bir açı

    yakalayamadı.

    "Eddie," dedi Jodie.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    28/364

    AVCI

    "Sorun yok Jodie."

    "Gitmemiz lazım," dedi adamlardan biri. Parmağını kulağına

     ba st ır mı ş bir şey d i n l i y o r d u . "P ol is le r i k i dakik a sonra bura da

    olur."

    "Kahretsin," dedi ilk adam bana bakarak. "Pekâlâ dostum,

    sen gönüllü oldun."

    "Kimseye zarar vermediğiniz sürece istediğinizi yaparım,"dedim.

    Adam kısa, soğuk bir kahkaha attı. "Hayır, yanlış anladın.

    Sen kendin için gönüllü olmadın. Yanındaki o küçük, güzel şey

    için gönüllü oldun."

    "Hayır," dedim. Üzerime gelen adama doğru gidip onu dur

    durmak için elimi uzattım. Yavaşlamadı bile. Kolumun etrafından

    geçip tüfeğiyle yüzümün yan tarafına beni bayıltmaya yetecek

     bi r dar be i ndi r di .

    "Eddie..." Jodie çekilerek ayağa kaldırıldı.

    Görüntü odağını kaybetmişti. Yana doğru düştüm. Ellerimi

    yere koyup kendimi kaldırmaya çalıştım. İki Jodie vardı. On iki

    tüfekli adam. Para çantalarını alıp kapıya gittiler. Başka kimse

    kıpırdamıyordu. Kimse yardım etmiyordu. On iki adam altı adama

    dönüştü, kapıdaydılar ve Jodie'yi de götürüyorlardı. Polis yalnızca

    iki dakika uzaktaysa arabayla geliyorlar demekti ve cuma öğle

    trafiği yüzünden çok yavaşlamış olmalıydılar.

    "Eddie!" diye çığlık attı Jodie. Onu kapıdan çıkarmak içiniki adamın sürüklemesi gerekti. Ayağa kalktım, sağa sola yalpa

    ladım. Ayaklarım birbirine dolaştı, yere düştüm. Para çantalarını

     bir mi ni bü sü n ar ka sı na atıp iç ine bindile r. Al tınc ı ad am ka rı mı

    tutuyordu.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    29/364

    PAUL CLEAVE

    Dışarı çıktım. Kimse beni ta kip et med i. Sokakta insanlar vardı

    «ima hepsi arabaların arkalarına ya da dükkânların girişlerine

    saklanmıştı. Noel sahnelerinin boyandığı dükkân vitrinlerine

    yüzler yapışmıştı. Kapüşonlu çocuklar motosikletlerinin arka

    sına saklanmış, cep telefonlarını bize doğrultmuştu. Siren sesi

    du ym uyo r, polis görmüyordum. İki yöndeki arabalar y ir m i metre

    uzakta durmuşlardı.  Adam Jodie'yi  bana  doğru  i t t i .  Jodie  bağırıp

    sendeledi. Dengesini bulmaya çalıştı, yere düşeceğini, kaldırıma

    çarpacağını biliyordum.

    Tüfeği kaldırdı. Jodie'ye doğrulttu. Tereddüt bile etmeden

    tetiği çekti.  Onu sırtından vur, Jack.

    "Hayır!" diye bağırdım ama sesim patlama sesinin arasında

    kayboldu. Karım yola çarptı. Onu vuran adam minibüse atlayıp

    kapıyı kapattı. Sürücü hızlandı, motor gürültüyle bağırdı, lastik

    lerden dumanlar çıktı. Minibüs kırmızı ışıklarda köşeyi dönerken

    karıma uzandım.

    . 33

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    30/364

    4

    Onu kurtar, Clive.

    Neden Jodie'nin bu sabah söylediği şarkıyı, duştan çıkan bu

    harı, klasik müzik çalan penguen radyoyu düşünüp durduğumu

     b i l mi yor dum . Be lki bu onun söyleyeceği son şarkıydı . Sözler ka -

    famdaydı ama bana ait gibi geliniyorlardı, sanki birisi, belki bir

    İngilizce öğretmeni ya da kötü bir komedyen uzanıp bir şekilde

    o sözleri oraya koymuştu.

    O öldü Fred - merak etme, benden yakında haber alacaksın.

    Yardım için bağırdım ama gizlendikleri delikten çıkacak ka

    dar cesur olan insanların yaptığı tek şey cep telefonlarını bana

    doğrultmaktı. Diğerleri de bir yerleri arıyordu. Kanı Jodie'niniçinde tutmaya çalışıyordum ama akmaya devam ediyordu.

    "Jodie, ah Tanrım, Jodie, her şey iyi olacak," dedim. Sırtına

     ba st ır ma yı sü rd ür ürk en yü zü nü gö re bi lm ek için onu çe vi rd im .

    Çok kan vardı. Çok fazla kan. Parmaklarımın arasından sızıyordu.

    Su gibi. Daha fazla ele ihtiyacım vardı. Daha fazla yardıma.

    Bir mucizeye ihtiyacım vardı.

     Jo di e'n in gö zler i aç ıktı . Bana dö nd ü ama benim ar kamda ,

     b i n m i l ötedek i bir şe ye od ak la nd ı.

    "İyi olacak," dedim. "Söz veriyorum."

    . 3 5 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    31/364

    AVCI

    "Ayaklarım acıyor," diyerek gülümsedi. Bakmaya devam etti.

    Ama bir an sonra artık bir şey görmediğini fark ettim.

    "Jodie..."

    Üzerinde çok fazla delik vardı, hepsini kapatamıyordum.

    Düştüğünde kırılıp düzleşen burnu hariç yüzü solgundu. Kan

    her yerine bulaşmıştı, dişinin kestiği üst dudağında derin bir

    yarık vardı.

    "Lütfen, lütfen, Jodie, yapma, bunu yapma," dedim. "Beni

    yalnız bırakma."

    Ama Jodie bunu yapıyordu.

    "Jodie, lütfen," dedim ama artık sesim sadece fısıltı şeklinde

    çıkıyordu.

    İnsanlar daha iyi görmek, daha iyi fotoğraf çekmek için

    yaklaşıyordu. Kimse yardım teklif etmiyordu. Belki bunun bir

    anlamı olmadığını görüyorlardı. Bankadan kimse çıkmadı - belki

    şoktaydılar, belki de güvenlik görevlisini ve müdürü k urta rmay a

    çalışıyorlardı. Uzaklardaki siren sesleri yaklaştı ve az sonra geldiler.

    Ambulanslar ve polis arabaları, hepsi çok geç kalmıştı. Onların

    getirdiği güvenlik daha fazla seyircinin öne çıkıp bu dramayla

    kendinden geçmesine neden oldu. İki sağlık görevlisi hayat kur

    tarma çantasıyla birlikte Jodie'ye koştu.

    "Yoldan çekilin," dedi birisi.

    "O . . . "

    "Çekil," diye tekrarladı.

    Kenara çekildim. İki adam Jodie'nin yanma çömeldi. Bir tanesimakasla gömleğini kesip yarayı ortaya çıkardı. İfadesi değişmedi.

    Daha önce böyle şeyler görmüştü.

    "Nabzı yok," dedi öteki. "Şey görünmüyor..."

    " B i l i y o r u m , b i l i y o r u m , " d e d i i l k i .

    . 3 6 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    32/364

    PAUL CLEAVE

    Çantasından bir tampon çıkarıp deliği kapamaya çalışıyor

    muş gibi yaraya bastırdı. Jodie'yi sırt üstü çevirip bir tanesi suni

    solunuma başladı, diğeri defibrilatörü çalıştırdı. Sonra defibri-

    latörü bırakıp suni solunuma devam etti ama şu anda hiç işe

    yaramıyordu.

    " Ş o k v e r , " d e d i i l k i .

    İki adam bir an için birbirine baktı, ağızlarından söz çıkmadı

    ama ne dediklerini anlıyordum. İkisi de bir anlamı olmadığını

     b i l iyordu. İkisi de çok g eç ol du ğu nu düşü nü yordu. Bi r tanesi ben

    seyrettiğim için en azından numa ra yapabileceklerini düşünüyordu.

     Jo di e'ni n göğsüne mini k yasakları k oydula r ama yavaş, meto -

    dik bir şekilde çalışırlarken beden dilleri yenilgiyi itiraf ediyordu.

    Elektrik akımı içinden geçerken Jodie'nin bedeni yukarı doğru

    kalktı. Sırtındaki delikler küçük menfe zler gib i açılıp kapanırken

    altındaki kan gölü gittikçe büyüyordu.

    "Bir daha."

    Tekrar denediler. Sonra üçüncü kere. Ardından eşyalarını

    toplamaya başladılar.

    "Üzgünüm," dedi bir tanesi.

    "Başka bir şey yapın," dedim.

    "Başka bir şey yok."

    "Olmalı."

    "Yarası çok büyük. Daha erken gelmiş olsak bile yapabile

    ceğimiz bir şey olmazdı Tüfek yarası, üzgünüm dostum," dedi

    yavaşça başını iki yana sallayarak.

    "Böyle ölemez."

    "Zaten ölmüş. Vurulduğu andan itibaren ölü sayılır."

    "Hayır, hayır, yanılıyorsunuz. Elli yıl sonra ölmesi gereki

    yordu. Birlikte yaşlanacaktık."

    37

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    33/364

    AVCI

    "Üzgünüm dostum, keşke yapabileceğimiz bir şey olsaydı."

    Ona doğru bir adım attım. Geri çekildi. "Bir şey yapabilir

    siniz," dedim. "Onu kurtarabilirsiniz."

    Arkadaşı yanıma geldi. Daha önce de böyle durumlarla kar

    şılaşmışlardı.

    "Ona yardım edin dedim."

    "Üzgünüm dostum. Yapabileceğimiz her şeyi yaptık."Silahlı polis memurları caddeyi dolduruyordu. Bir tanesi

     bi ze doğr u geldi.

    "Lütfen," dedim. "Bir şey olmalı."

    "Keşke olsaydı, gerçekten," dedi. Sonra iki sağlık görevlisinin

    çıktığı bankaya doğru yürüdü. Sedyede hâlâ hayatta olan güvenlik

    görevlisi vardı. Silahlı polis memuru bana doğru gelirken durdu,

    olay yerini kordon alüna almaya çalışan başka bir arkadaşına

    yardım etmeye karar verdi. Böylece cadde daha renkli, olay yeri

    kasabanın Noe l atmosferiyle daha uy um lu hale geldi - sim li teller,

    sahte Noel Baha'lar, baston şekerler, sahte kan ve gerçek kan.

    Yere oturup karıma sarıldım. Onu kucağımda sallayıp saçla

    rını okşadım. Gözlerini kapadım ama tekrar tekrar yarıya kadar

    açıldı. Yerdeki kan pıhülaşmıştı, bacağında kanlı bir eldiven vardı.

    Takım elbiseli bir adam yanıma gelip çömeldi. "Kaybınız için

    üzgünüm," dedi. Kayıp ya da üzgün olmak sözünün anlamını

     bi ldiğ inden emin deği ld im. Ki mse anlaya ma zdı. "M in ib üs , pl ak a

    numarasını gördünüz mü? Herhangi bir şey gördünüz mü?"

    "Onu öldürdüler."

    "Lütfen efendim, bu çok önemli. Eğer siz..."

    "Gönüllü istiyorlardı. O bankada yirmi beş kişi vardı. Her

    hangi bi ri ni a labil irler di ama Jodie'yi aldılar. Yüzde dörtlük bir

    . 3 8 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    34/364

    PAUL CLEAVE

    şans. Zaten ölmüş olan kişiyi de hesaba katarsanız ne eder? Ne?"

    Ona baktım. "Ne eder? Söyle bana!" diye bağırdım. "Söyle!"

    "Minibüs. Onu gördünüz mü?"

    "Bütün görebildiğim Jodie'ydi. Keşke daha fazla şey görseydim.

    Keşke bugün buraya hiç gelmeseydik. Keşke..." Ne diyeceğimi

     b i lmiyordum.

    "Tamam, tam am, ef endim. Şimdi onda n biraz uzaklaşmanız

    gerekiyor. Bırakın işimizi yapalım.""Benden uzak dur ," d edi m. Sözler ağzımda tekdüze ve güçlü

     bir sesle çı km ış tı . İt iraz etmedi. Ge ri çeki ldi. Ne reye gi tt iğine

     ba kmad ım . Bi r sü re kim se ya nı ma ya kla şm ad ı. Öl en ka rı mı gö

    rüyorlardı ve onu benim öldürmediğimi biliyorlardı, bu yüzden

     beni raha t bırakt ılar. Şe hr in bir yerl erinde mi ni bü sü takip edi

    yorlardı. Belki çoktan yakalamışlardı. Bir çatışma olmuş ve altı

    soyguncu öldürülmüştü. Belki de hepsi tam şu anda korkunç

    tüfek yaralarıyla korkunç şekilde ölüyordu.

    O insanların ölmesini ist iyo rdu m. Ölmeleri gerekiyord u. Haberminibüsü hızla sokağa gi ri p kur ul an bariye rler in arkasında sertçe

    durdu. Gazeteciler minibüsten yanıyormuş gibi atladı. Düzine

    lerce mercek ve yüzlerce göz bana bakıyordu. Eminim bazıları

     ba ğl antı kuruyor , beyin hü cr el er i ça lışıyor, dü şü nü yo rl ar dı . Bu

    adamı tanıyoruz, bu adamı tanıyoruz. Haber için duydukları

    açlık, heyecanla etrafa bakarken kafataslarmdan fırlayacakmış

    gibi duran gözlerinden belliydi, etrafı saran polisleri geçme ça

     ba larından b el l iydi. O nl ar a doğru gid ip k arımın ka nı m yü zler ine,

    ellerine sürmeyi, onları da bu haberin bir parçası yapmayı, ne

    hissettiklerini, böyle bir acıyla nasıl gelişebildiklerini sormayıistiyordum.

    Buna gücüm yoktu ama olsaydı bile bu yalnızca onların deliliğine

    katkıda bulunur, daha fazla para kazanmalarını sağlardı. Bütün

    . 3 9 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    35/364

    AVCI

    yapabildiğim karımı kucağımda sallamak, öfke ve umutsuzluk

    etkisini gösterip gözlerimden süzülen yaşlar Jodie'nin yüzüne

    damlarken karımın gittikçe bulanık hale gelmesini seyretmekti.

    Polis  bariyerleri  biraz daha geriye  i t t i .  Sokağı açmaya çalıştı

    ama gösteri, insanların kaçıramayacağı kadar iyiydi. Tartışma

    lar bağrışmalara dönüştü. Gazetecilerden bazıları bana bağırarak

    sorular soruyordu. Sonunda polisin sayısı yetersiz kaldı. Polisin

    sayısı her zaman yetersizdir. Çevredeki binaların pencerelerinde

    gazeteciler belirdi, bizi üst katlardan çekmeye başladılar.

    Bir kadın yanıma gelip omzuma d ok un du , Jodie'yi bırakma

    zamanının geldiğini söyledi. Jodie'yi bırakmak istemiyordum ama

     bun a me cb ur ol du ğum u b i l i y or d u m .

    "Bana bir şey verin," dedim. "Üzerine örtmek için."

    "Efendim..."

    "Lütfen."

    Kalın, beyaz bir çarşafla geri geldi. Bir kenarını kalınlaştırıp

     Jod ie 'n in ba şını n altına ya st ık ya pt ım, ka la n kısm ını üs tü ne ör t

    tüm. Geri çekildim ama örtünün altında yatan bedenden uzak-

    laşamıyordum. Öğle yemeğinin tadı hâlâ ağzımdaydı, bankaya

    yürürken elimde olan elini hâlâ hissedi yordu m.

    "Biz onunla ilgileneceğiz," dedi kadın ellerini koluma ko

    yarken. "Lütfen, içeri gelin," dedi. Beni içeri götürmesine izin

    verirken karım bir kanıt parçası olarak dışarıda kalmıştı. Bankaya

    girmeden önce birden çömelip kusmaya başladım.

    . 4 0 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    36/364

    Sirenler acil durumu bildirdiği için bir boşluk bulan arabalar

    kenara çekiliyordu. Sorun şu ki her zaman bir boşluk olm uy or du

    ve arabalar kavşaklarda sıkışıp kalıyor, cuma öğleden sonraları

    kendine ait bir hayatı olan trafikte kapana kısılıyordu. Kenara

    çekilmeye çalışan arabalar yolu kapatıyor, paniğe kapılan insanlar

    neredeyse kazalara yol açıyordu. Schroder banka soyguncuları

    nın çoktan kaçtığını ve kurbanların olduğunu duymuştu. Olay

    yerinde bir sürü silahlı polis memuru vardı ama artık çok geçti.

    Bütün blok kordon altına alınmıştı. Schroder bariyerlerin

    önüne park edip kordonların altından geçip katliam yerine doğru

    yürürken Emme V antuz lu Ad am aklından çıkmıştı. Yolun ortasında

    üzeri örtülmüş olan bir ceset vardı. Bir kadın. Yüzlerce seyirci

    ve düzinelerce medya çalışanı ortalıktaydı. Bunun, bankadaki

    insanlar ve sokakta ölü yatan kadın için ne kadar kötü, medya

    ve seyirciler için ise ne kadar harika bir gün olduğunu düşündü.

    Polisler için kötü olan bir şey altı haberleri için altın değerindeydi.

    Birkaç sokak sanatçısı kalabalığın gerisinde durmuş, parlak renkli

    nesnelerle hokkabazlık yapıyor, toplanan kalabalıktan para ka

    zanmaya çalışıyordu.

    Bankadaki insanların rengi solmuş, gözyaşları yüzünden ka

    dınların makyajları akmış, gözleri şişmişti. Şaşkın ve kaybolmuş

    gibiydiler. Schroder olay yerindeki dördüncü dedektifti. Diğer

    .4 1 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    37/364

    AVCI

    ikisi ona hemen bilgi verdi. Ofisin dışında yatan cesedin üstü

    örtülü değildi. Örtülmesi için emir verdi. Bunun tanıkları biraz

    sakinleştireceğini umuyordu.

    Öldürülen kadının kocası başka bir ofiste otu ru yo rd u.

    "Edward Hunter," dedi dedektiflerden bir tanesi onu işaret

    ederek.

    "Hunter."

    "Evet. Neden? Tanıyor musun?"

    "Galiba ama çıkaramadım. Onun la konuşan ol du mu ?" diy e

    sordu Schroder.

    "İçeri yeni girdi. Karısının yanından zor aldık."

    Ofiste yeni mob ilyalar, b ir köşede yaprakları tozlanmış kauçuk

     bir b i tk i va rdı. Schroder içeri gir ip kapıyı kap adı, Edward H unter

    masadan başını kaldırıp kan çanağı olmuş gözlerle ona baktı.

    "Burası öncekine göre daha serin," dedi gömleğini bedenin

    den çekiştirerek. Gömleği kanla kaplıydı ve üzerine yapışıyordu.

    Ofisin dışına daha fazla insan toplanıyor, ifade almak için

     ba şk a dedektifle r gel iyordu. Beyaz naylon takımlı ad am la r ol ay

    yerinde kanıt arıyordu - sorun şu ki olay yerinde çok fazla insan

    dolaşmıştı.

    "Adım Cari Schroder," ded i Edw ard 'in karşısına otururk en.

    Tokalaşmak için elini uzatmadı. "Bunun zor olduğunu biliyorum.

    Şu anda sorulara cevap vermenin yapmak istediğin son şey ol

    duğunu biliyorum. Ama..."

    "Zor değil," dedi Edward. "İmkânsız."

    "Haklısın. İmkânsız." Schroder du rd u, du ru mu n imkânsızlığını

    içine çekti. Bugün karısını kaybeden kendisi değildi.

    "E vl i misiniz?" diye sordu Edwa rd.

    . 4 2 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    38/364

    PAUL CLEAVE

    "Lütfen, odaklanmamız gerekiyor..."

    "Ora da yatan sizin karınız olsaydı nasıl olu rd u hayal etmeye

    çalışın."

    "Bunu yapan adamların yakalanmasını isterdim"

    "Yani onları henüz bulamadınız mı?"

    "Üzerinde çalışıyoruz Edward. Edward'dı, değil mi? Jack

    değil?"

    "Ben size adımı söylemedim."

    "Bil iyorum."

    "Jack babamın adı, benim değil, artık değil. Bu da beni ta

    nıdığınız anlamına geliyor. Herkes beni tanıyor."

    "Eh, bunu bilemem."

    "Ama doğru. Beni tanıdınız. Bana Jack mi, Edward mı di

    yeceğinizi bilemediniz, demek ki bil iyo rdu nuz . Herkes bil iy or."

    "Seni tanıdım çünkü babanın tutuklandığı gün oradaydım."

    "Öyle mi?"

    "Öyle ," d iye cevap verdi . Meslekteki il k yılıydı. Jack Hun ter 'la

    konuşmamış, hatta yanına bile yaklaşmamıştı. Arabada yanında

    gelen  memurlardan  b i r i y d i .  Küçük  Jack  Hunter'a,  gözyaşları  ve

    acı içindeki küçük çocuğa iyice bakmıştı.

    "Sizi hatırlıyorum," ded i artık Jack olmayan Hunt er. "A ma

    o zamandan değil. Sonrasından. Annem öldüğünde gelmiştiniz."

    "Evet," dedi Schroder. O zaman da meslekte ikinci yılıydı.

    O ve ortağı eve girip kadını küvette bulmuştu. Kadının nasıl

    göründüğünü, banyonun ona neler hissettirdiğini, kadının göz

    lerindeki boş bakışı hâlâ hatırlıyordu. Edward ve kız kardeşi

     ba ny oda ot ur muş , kı z ka rdeşi ko llar ını Edward'a do la mı ş, ik is i

    de duvara yaslanmıştı. Edward gözlerini yerden alamıyordu.

    43.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    39/364

    AVCI

    Schroder ve ortağı içeri girip cesedi incelemeden önce çocukları

    dışarı çıkarmıştı. Kız kardeş onlara olanları anlatmıştı. Edward

    hiçbir şey söylememişti.

    "Ailem acı çekerken siz hep oradaydınız," dedi Edward.

    Schroder, karşısındaki adamın içinde yıllar öncesindeki o küçük

    çocuğu görebiliyordu. "Ve du ru m u hiçbirinde daha iy i hale getir

    med iniz. Artık k im olduğumu bildiğinize göre şüpheli miy im ?"

    Sesi yükseliyordu. Ve daha öfkeli çıkıyordu.

    "Elbette hayır. Neden böyle düşündün?"

    "İnsanlar hep böyle tuhaf şeyler düşünüyor. Ben böyle bü

    yüdüm."

    "Senden odaklanmanı istiyorum Edward. Zor olduğunu

     b i l i y o r um , " dedi. " A m a bana en çok şimdi yardım ed eb ilirsin. "

    "Bankaya öylece giriv erdi ler, " dedi Ed war d, başını ik i yana

    sallayıp elle rini havaya kaldırarak. "Bil irs iniz . Bankanın sahibiymiş

    gibi girdiler. Müdürü nasıl vurduklarına bakılırsa umurlarında bi le deği ld i. As lı nd a kimseyi öl dü rm ek zo runda de ği llerdi . Pa

    raları falan aldılar ve... Yani bunu neden yaptılar? Neden bunun

    için zaman harcadılar? Her şey bittikten sonra Jodie'yi aldılar.

    Bunu neden yaptılar?"

    "Diğer tanıklardan adamın bir gönüllü istediğini duyduk."

    "Beni almalarını istedim."

    "Bunu biliyorum. Banka memurlarından birini alınmaktan

    kurtardığını, bu sayede belki de onun hayatını kurtardığını da

    söylediler."

    "Ne?"

    "Senin adamlara seslendiğini söylediler. Adamlar memuru

    alacakmış ama sen onları durdurmuşsun. Bu çok cesurca bir ha-

    . 4 4 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    40/364

    PAUL CLEAVE

    ı

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    41/364

    AVCI

    "Bu senin hatan değil."

    "O zaman neden bana öyleymiş gibi geliyor?"

    "Bunu yapan adamlara odaklanmamız gerekiyor Edward."

    "Bil iyorum, bi l iyorum."

    "O zaman bana olanları anlatma zamanı geldi. En başından

     ba şl a, " de di .

    "Tamam," dedi Edward yaşlar yanaklarından süzülürken.

    Schroder not defterini çıkarıp her şeyi not aldı.

    46

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    42/364

    Beni eve bıraktılar. Güneş alçalmaya başlamıştı ve şehir artık

    daha karanlık görünüyordu. Yorgun binaların gölgeleri küçük

    ama uğursuzdu. Sokaktaki insanlar yenilmiş görünüyordu. Yarıgölgede kalanlar şaşkındı, bahçe şehrini yaratan ağaçlar, çiçekler

    ve bitkiler canlılıklarını yitirmişlerdi - dünyanın canı çekiliyordu.

    Giysilerimdeki kan kuruyor, parlak kırmızı rengi koyu vişne-

    çürüğüne dönüşüyor, lekelerin katılaştığı yerlerim kaşınıyordu.

    Her saniye benimle Jodie arasındaki mesafe artıyordu. Onu geri

    alma umudum, vurulduğunu gördüğüm anda hissettiğim kedere

    geri dönüyordu. Burası benim şehrim, evim, eskiden sevdiğim

    ama artık sevmediğim yerdi. Şimdi ne olduğunu bilmiyordum.

    Kesinlikle benim evim değildi. Artık değildi. Burası artık karımı

    öldüren, kızımın annesini elimd en alan yer di . Burası artık cehen

    nemdi ve burada bir gelecek göremiyordum.

    Arabayı kullanan memur hiçbir şey söylemedi. Böyle bir

    d u ru m için hazırladığı bir konuşması yok tu . Yoğun trafik te yarım

    saatlik bir yolculuktu. Dünya yanımdan akıp giderken ben onu

    nasıl değiştirebileceğimi merak ediyordum. Polis memuru beni

    garaj yoluna bırakırken rahatlamıştı. Bir gerçeklikten diğerine

    yolculuk yapmıştım. Yolda yürüyen ya da bahçesinde çalışan

    hiç komşu görünmüyordu. Evlerin hepsi kirli, bitkiler ve ağaç

    lar fazlasıyla kuru, arabalar eski, patikalar çatlak, her yerdeki

    renkler solgun görünüyordu. Dikkatimin dağıldığı ve Jodie'nin

    47.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    43/364

    AVCI

    hâlâ hayatta olduğu kısa anlar -bir saniyeden daha kısa- vardı,

    o zaman dünya iyi görünüyordu. Sonra o saniye geçiyor ve ger

    çeklik üzerime hücum edip beni eziy ordu .

    Saat neredeyse dört olmuştu. Sam'i Jodie'nin anne babası

    okuldan almıştı. Bunu dedektiflerden biri ayarlamıştı. Bir ta

    nesi benim yerime onları aramıştı. Haberi önce kimin verdiğini

     b i l m i y o r d u m , de dekti fle r mi yoks a medya mı ? Bi r ya ba nc ıd an

    kızlarının bu öğleden sonra vurulacak kadar, ağzını kapatamayan bir ad am la evli olacak ka da r şa ns sı z ol du ğun u ve torunl ar ını

    okuldan almaları gerektiğini öğrenmişlerdi.

    Evim bir müze haline gelmişti. İçerideki her şey geçmişimin

     b i r ha tı ra sı yd ı. M u t l u anlar toza dö nü şüy or du . Kl im ayı bu sa

     bah ka pa tt ığ ım ız iç in evin ha va sı bo ğucu ydu . Jodie öle li üç saat

    olmuştu ve ben artık farklı bir yere giriyordum. Ne yapacağımı

     bi lmeden evin iç inde do la şt ım. Jo di e' ni n eş ya ları her yerdeydi.

    Kendimi bunları toplarken hayal edemiyordum. Kahve fincanı

    hâlâ tezgâhtaydı. Yerde ekmek kırıntıları vardı. Tuvalet masa

    sındaki makyaj malzemeleri, askıdaki hâlâ nemli olan havlusu...

     Jodie ka yı pt ı ama yine de hâ lâ bu ra da yd ı. Evi onun ge lm es in i

     bekliyordu, kocası aynı şeyi bekliyordu. Yatakta gi ys il er i du ru

    yordu; bir şeyi giymek üzereyken karar değiştirmiş olmalıydı.

     Jodie he p öyleydi, son dakik a ka ra r de ği şt ir ir di .. .

    Öyleydi. Artık geçmiş zamanda kalmıştı.

    "Tanrım," diye fısıldadım yatağın kenarına otururken. Blu

    zunu alıp yüzüme bastırdım, ağladım. Elbiselerini ne yapacaktım?

    Saklayacak mıydım? Birilerine mi verecektim?

    Bu tür şeyleri ne zaman düşünmeye başlamam gerektiğini

     b i lm i y or du m . Bunları şimdi dü şü nm em b en i nasıl b ir ins an y ap ı

    yordu? Çamaşır yıkayıp elbiselerini asacak mıydım? Önümüzdeki

    hafta işe gidecek miy dim ? Jodie'nin giy sil erin i cenaze töreninden

    . 4 8 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    44/364

    PAUL CLEAVE

    sonraya kadar dağınık bırakıp daha sonra mı toplayacaktım? Pat

    ron um neler olduğunu bile bi lm iy or du . Öğle yemeğine çıktığımı

    ve sonra bir daha dönmediğimi biliyorlardı.

    Koridorda ileri geri gidip geldim - bana ne yapacağımı söy

    leyecek birisine ihtiyacım vardı.

    Giysilerimi çıkarıp Jodie'ninkilerin yanına koydum. Daha

    yaratıcı bir adam kan lekelerini inceleyip desenleri, hayvan şe

    killerini bulabilirdi ama benim bütün gördüğüm yerde kanlariçinde yatan karımdı. Giysilerim mahvolmuştu. Hepsini bir top

    haline getirdim, sonra tamamen hareketsiz kaldım. Bir süre onlara

     ba kt ım . Kan en fazla ma nş et le rde va rdı, sonra koll ar da, sonra

    da ön tarafta. Düğmelerden biri kayıptı. Arkada hiç kan yoktu.

    Gömleğimi düzeltip astım.

    Uzun bir duş aldım. Kanlar üzerimden akıp gitti. Penguen

    radyo sessizce beni seyrediyordu. Aynaya, yüzümdeki büyük

    morluğa baktım. Derim hafifçe sıyrılmıştı, gözlerimden biri tam

    olarak açılmıyordu. Bunu şu ana kadar fark etmemiştim bile. Buadamı artık tanımak istemiyordum çünkü bu adam karısının ölü

    müne neden olmuştu. Olanları tekrar tekrar hayal ettim. Banka

    me mu ru nu , soyg uncun un silahını üzerine doğrultmasını düşün

    düm. Daha önce Jodie'nin gönüllü olma olasılığını hesaplarken

     bu ld uğu m yüz de dö rt lü k istatist iği düşü ndü m ve bu n un ya nl ış

     bir is ta ti sti k ol du ğu nu far k et t im çü nk ü bir olasıl ık y ok t u . Ben

     ba ğır ma say dı m olabi l i rd i . Ben sessiz ka ls ay dı m Jod ie 'ni n öl me

    ya da yaşama konusunda herkes kadar şansı olabilirdi - ama

     be n o olasıl ığı al ıp kes in hale ge ti rmiş ti m. Pe ki, neden? Neden

     ba ğı rm ıştı m? Schroder b i r i n i kurtarmak için bağı rdığımı söyl edi.Belki öyleydi. Belki bi r fark yaratabileceğimi sanmıştım. Bildiğim

    tek şey benim de herkes kadar şaşırmış olduğumdu - sesim bana

    ait değil gibiydi ve bu yapabileceğimi düşünebileceğim bir şey

    de değildi. Kimse böyle bir şey yapacağımı düşünmezdi - seri

    . 4 9 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    45/364

    AVCI

    katilin oğlu bir hayat kurtarmaya çalışıyor. Eh, görev tamamlandı.

    O kadın kurtuldu, Jodie öldü - bir hayatı ötekiyle değiş tokuş

    yaptım. Bu Tanrı'yı oynamak gibi bir şeydi herhalde - ama iyi

     bir şey yapma becerisi olmay an bir Tanrı.

    İlk arayan bir gazeteci çıktı. İkincisi de öyle. Ve üçüncüsü de.

    Telefonu fişten çekmeden önce Nathaniel ve Diana'yı -Jodie'nin

    anne babasını- aradım. Nat cevap verdi. Ben fazla bir şey söyle-

    yemeden ağlamaya başladı.

    "Ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum Eddie," dedi çatlak

     bir sesle. O nu n ağladı ğını daha ön ce hiç gör me miş ti m. Sa ğl am ,

     bir adam ı ikiye ayır abilecek gü çte, em ek li li ğe yakın bir yaşta

    olan Nat telefonda ağlarken sesi bir çocuk gibi çıkıyordu. "Biz

    konuşuyorduk da ve düşündük ki, biz düşündük de, ikinizin,

    yani Sam ve senin, ee, bu gece bizde kalsanız daha iyi olur, dedik.

    Sam yarın da bizde kalır, böylece sen... işleri organize edecek

    fırsatı bulabi lir sin. "

    "Bilmiyorum. Sanırım ona burada ihtiyacım var. Sadece onasarılıp her şeyin iyi olacağını söylemek istiyorum."

    "Hiçbir şey iyi olmayacak."

    "Ona ne dememi istersin?" diye sordum. Duygularım yük

    seliyor, Nat'e öfkeleniyordum ama o da ne diyeceğini ya da ne

    yapacağını bilmiyordu, yine de elinden geleni yapıyordu. "Ha

    yatlarımızın mahvolacağını mı?"

    Cevap vermedi.

    Beş saniye geçti. "Kahretsin, üzgünüm Nat," dedim derin

     bir nefes al arak . "Ben şey de mek istemedim. . . yani , ka hr et si n, b i l miyorum."

    "Hiçbirimiz bil miyor uz."

    "Gelip onu alacağım."

    . 5 0 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    46/364

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    47/364

    AVCI

    hâlâ otoparkın dışında duruyordu. Bir elinde votka şişesi yerine

    sandviç, diğerinde İncil vardı.

    "Bozukluğun var mı?" diye sordu. Yirmi yıl önce yapılmış

    giysiler giymiş, dönüştürülmüş muka vvad an yapılmış bir beyzbol

    şapkası takmıştı. Birdenbire daha önce hiç duymadığım bir tiksinti

    uyandırdı bende. Onu tekmelemek istedim. Başımı çevirip bu

    isteğime teslim olma dan önce oradan hemen ayrıldım. Arabamın

     bu lu nd uğ u üst kata ka da r ko şt um.

    Arabayı biraz fazla hızlı sürdüğüm için binadan neredeyse

     birkaç ara baya ça rparak , neredeyse bi rk aç du va ra sürterek , hatta

     birkaç kişiye çarpmaktan kıl payı ku rtul ar ak çıkt ım. Caddeye ç ıktım.

    Bankadan iki blok uzaktaydım. Zıt yönde gitmeye başladım. Trafik

    yoğundu. Hiçbir yerde tek bir polis arabası bile yok tu . Kenarda ki

    çimenlik alanları kâğıt çöpler ve içecek kutularıyla dolu olan

    Av on boyunca il erl edi m. Birkaç evsiz, güneşe oturmuş yapıştırıcı

    madde çekiyordu. O taraftan gelen esinti karanlık sudan biraz

    serinlik alıyordu. Büyük kavşaklardaki trafik ışıklarından bazıları bozuktu. T uru ncu ışıklar yan ıp sönüyor, sü rü cüler y ol v erm ele ri

    mi yoksa geçmeleri mi gerektiğine karar vermeye çalışıyordu.

    Kayınpederimin evine varmak kırk dakikamı aldı. Berbat

    görünüyorlardı. Sanki bir yaratık gelip içlerine uzanmış, sahip

    oldukları bütün güzel anıları söküp almıştı. Bana sıkıca sarılıp

     b un u at lata cağı mı zı söylediler . Ben de on la ra sa rı ld ım ama bir

    şey söylemedim.

     Jodi e'nin anne babas ı be ni hiçbir zaman onaylamamışt ı. Yanlış

     bir şey yap tı ğı mda n ya da Jodie'ye kötü da vr an dı ğı md an deği l.Babamın geçmişi yüzünden. Beni her zaman dolu bir silah olarak

    görüyorlardı. Kızları için korkuyorlardı. Bana karşı iyi davranmaya

    çalışıyorlardı ama büyürken başka insanların yüzünde gördüğüm

    ko rk uy u hiç gizleyemiyorlardı - şüphe kork usu nu . Babam cina-

    . 5 2 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    48/364

    PAUL CLEAVE

    yetten tutuklanalı yirmi yıl oldu - etrafımdaki insanların Eddie

    ne zaman babasının oğlu olacak diye merak ettikleri yirmi yıl.

    Eddie neler yapabilirdi? Jodie'nin anne babası, benim Jodie'yi ve

    torunlarını yüzlerce parçaya ayırabileceğimi düşünüyordu. Özet

    olarak, kızlarının ben im elimd e öleceği kor ku la n gerçek olmuştu.

    Sam salondaki kanepede uyuyordu. Jodie'nin küçükken çe

    kilmiş yüzlerce fotoğrafını görmüştüm. Şu anda Sam de aynı ona

     benziyordu. En sevdiği oy unc ak ayısını çene si ni n altına sıkışt ırmış, koluyla sarılmış, onu sıkıca tutuyordu. Kapıda durup ona

     ba kt ım , ka yı nv al idem ve ka yı np ed er im ya nı mda d i k i l i p Sam'e

     ba kt ı. Nat 't e b i z im evin anahtarı vardı - oy unc ak ayıyı ve ba şka

    şeyleri almak için önce eve uğramış olmalıydılar. Baştan beri

    planımız zaten Sam'in o gece orada kalması yönündeydi çünkü

    akşam Jodie'yle birlikte işyerimdeki Noel partisine gidecektik.

    "Yemek hazırlayayım ," ded i' Diana . Bu sözler du ru ma hiç

    uygun değildi ve o da bunu biliyordu. Yemek yemek gibi bir

    niyetim yoktu. Muhtemelen hiçbirimizin yoktu. Bir şey yapmakzorundaydı, dehşetin onu kuşatmasına izin vermemek için her

    hangi bir şey.

    Sam uyandı. Başta yavaş yavaş kendine geldi ama sonra beni

    gördü ve yüzü aydınlandı. "Baba!" dedi. Yerinden fırlayıp bana

    doğru koştu. Aramızdaki mesafenin yarısını aldı. Altı yaşındaydı

    ve korkunç bir şey olduğunu anlaması için bu yaş yeterliydi. Bunu

    yüzlerimizden okuyabiliyordu. "Annem nerede?" diye sordu.

    Artık dikk atle ge liyo rdu bana doğru.

    Gözyaşlarına boğulup durumu ona elimizden geldiğinceaçıkladık.

    53

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    49/364

    7

    Cadde biraz boşalmış, seyirciler heyecan eksikliğinden dolayı

    azalmaya başlamıştı. Medya hâlâ oradaydı, gazeteciler kamera-

    larıyla biraz daha altın bulmaya çalışıyordu. Cesetler sedyelerekonmuştu . Bankanın zemi ninde k an, cam kırıkları ve sıva parçalan

    vardı. Müfettiş Schroder bunların etrafından dolaşıp bankonun

    diğer tarafına geçti; South Pacific Banks'in South Island müdürü

    Dean Wel ling ton arkasından geldi .

    "Bu olanlara hâlâ inanamıyorum," dedi Wellington. Yüzü bu

    duyguyla kızarmıştı. "Yani, Tanrım, ne pislik. Onca para, binaya

    verilen zarar, istifa etmeye hazır personel ve her şey tam bir

    kâbus. İnsanlar bir süre için bu kapılardan girmek istemeyecek

    tir. James iyi bir müdürdü, iyi bir adamdı, Noel'den önce onun

    yerine koyacak birini bulamayız. Bu zamanlama..."

    "İnsanlar öldü," dedi Schroder.

    Wellington kravatını düzeltti, düğümü aşağıya doğru çekip

    sıktı. "Bunu biliyorum, Tanrım, bilmediğimi mi sanıyorsunuz?

    Ama bu banka binlerce ama binlerce insana hizmet veriyor. On

    lara karşı sorumluluğumuz var. Sizin sorumluluğunuz da bunları

    yapan adamları bul mak . Banka parasını istiyor."

    Schroder ona birkaç saniye bakü. "Bana kasayı gösterin sadece."

    Kasa alt kattaki bodrumda, bankanın arka tarafmdaydı. Ara

    daki i k i kapının açılması için kart kul lan mak gere kiyord u. Met al

    55

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    50/364

    AVCI

    kapı normal bir kapıdan yarım metre daha uzun, yarım metre

    daha geniş olup çelikten yapılmıştı. Kasa tek kişilik bir yatak

    odası büyüklüğündeydi. Raflara bloklar halinde nakit paralar

    konmuştu.

    "Bu kasada ne kadar para bulunuyor?"

    "Normalde bir milyon dolar döner sermaye bulunur," dedi

    Wellington. "Ama yılın bu zamanında daha fazla nakit bulun

    duruyoruz. ATM makinelerini dört ya da beş katı daha fazla

    dol du rma k zorunda kalıyoruz. İnsanlar durm ada n para çekmek

    için geliyor. Noe l hâlâ bir nakit dönemi," de di. "H erk esin kr edi

    kartı yok."

    "Peki, ne kadar?"

    "Beş mil yo n kadar."

    "Ne kadarı alınmış?"

    "Hâlâ buradakileri toplamamız gerekiyor - ama acele bir

    tahmin isterseniz üç milyondan söz edebiliriz."

    "Banka soygununda prosedür nedir?"

    "Çok basit. Soyguncuların size söylediğini yapars ınız. Sessiz

    alarm düğmesine basarsınız, kasaya gelmek zorunda kalırsanız

     boya lı pak eti de koymaya dikkat ed ers in iz ."

    "Koymuşlar mı?"

    "Evet. Şimdiye kadar patlamıştır."

    "Nasıl çalışıyor?"

    "Manyetikler. Onları kontrol eden manyetik levhanın yanma

    koyuyoruz. Oradan alındıklarında zamanlayıcı çalışmaya başlıyor.Yerlerinden oynatıldıktan beş dakika sonra patlıyorlar. Bütün

    parayı mahvedip kırmızıya boyuyor. Soyguncular da mürekkebe

     bo yan ıy or ."

    "Miktarı ne zaman tespit edebilirsiniz?"

    . 5 6 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    51/364

    PAUL CLEAVE

    "Bir saat içinde. En fazla iki."

    Geriye kalan nakit paralar turuncu, mavi, yeşil ve mor renk-

    teydi - beşlik, onluk, yirmilik ve ellilik. Schroder üç milyon nakit

    paranın fiziksel olarak neye benzediğini merak etti. Torbalar ne

    kadar ağır olurdu acaba?

    "Banka memurları torbaları do ld u rd u, " diye sesli düşündü.

    "Evet. Buraya başka kimse gelmedi."

    "Soyguncular torbaları kontrol etmedi, değil mi? Tanıklara ve

    kamera kayıtlarına göre torbaları ve bir kurbanı alıp gidiyorlar."

    "Yani?"

    "Torbaları neden yüzlükle dolduruyorsunuz?"

    "Ne?"

    "Burada hiç kırmızı para göremiyorum - yani yüzlük. Banka

    memurları torbaları her türlü parayla doldurabilirlerdi. Torba

    lar aynı miktarda para alıyor zaten. Neden beşlik ya da onlukdoldurmamışlar?"

    "Belki soyguncuların kontrol edeceğini düşünmüşlerdir?"

    "Yine de küçük miktarı dibe koyabilirlerdi. Soyguncular bütün

    paraları dökmedikleri takdirde bunu bilemezlerdi."

    "Belki korktular ve böyle olması gerektiğini düşündüler?"

    "Belki," dedi Schroder.

    "Ama bu iyi bir fikir," dedi Wellington. "Tanrı saklasın, bir

    daha böyle bir şey olursa diye kull ana bil iri z."

    "Kullanın," dedi Schroder. "Ve bana miktarı bildirin." Sonra

    sırtını dönüp üst kata çıktı.

    57

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    52/364

    İlk hayvan öldürme isteğini duyduğumda sekiz yaşındaydım.

    Sonunda öldürdüğümde ise dokuz. Babamın götürülmesinden

     bi r ay ka da r ön ce yd i. Bu isteği neyin yaratt ığını b i l m i y o r d u m .

    Sanırım bu istek başından beri oradaydı, içimin derinliklerinde

    uyuyordu - derken bir gün uyandı.

    Polis soğuk bir temmuz günü eve geldi. Güneş vardı ama

    kışa karşı verdiği savaşı kaybetmişti; hava buz gi bi yd i, nef esinizi

    verdiğinizde yüzünüzün önünde oluşan buharı tutup ikiye ayı

    rabilirdiniz. Yataktan çıkmak istemeyeceğiniz türde bir gündü.

    Ağaçlar çıplaktı, yerdeki yapraklar çamura dönüşmüştü. Ayak

    kabılarınıza yapışıp sizinle birlikte eve giriyordu. Çarşamba sa

     ba hı yd ı. Ge ne ll ik le ça rş am ba gü nl er in in en heyecan veric i yanı

    pazartesi olmamalarıdır. Tabii ki bu çarşamba günü tamamen

    farklı başlamıştı. O ku l form amla pencerede dikilmiş, polis araba

    larının gelişini seyre diyord um. Ben im için geldiklerine e min di m.

    Bir şekilde birisi komşunun köpeğini öldürenin ben olduğumu

    anlamıştı. Arabaların durup adamların dışarı dökülmesini seyre

    derken kaçmayı düşündüm. Arka kapıdan çıkıp çitlerden atlamayı

    istiyor ama nereye gideceğimi bilmiyordum. Hayır, kaçmaktansa

    yalan söylerdim.

    Polis evi kuşattı. Ön kapıya geldiler. Annem kapıyı açtığında

    ağlıyordum. Yatak odama gidip kapının arkasına dikilmiş, titre-

    . 59.

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    53/364

    AVCİ

    yerek konuşmaları dinliyordum. Adamlar içeri gelip babamla

    konuştular. Neler olduğunu anlamıyordum, beni m yaptığım bir şey

    yüzünden babamı neden götürdüklerini anlamıyordum. Gerçeği

    söylemeyi ne kadar denesem de sözcükler ağzımdan çıkmıyordu.

    Odamdan çıktığımda babamı kelepçelediklerini gördüm.

    Daha fazla ağlamaya başladım. İtiraf etmek istiyordum ama et

    medim. O sırada bunu bilmiyordum fakat polis tamamen farklı

     bir nedenl e ge lmişti - ba ba mı n ken di si iç in oy duğ u, fahişe lerinlistesini ve özel hobisini içeren nişle ilgiliydi.

    O gün okula gitmedim. Annem neler olduğunu anlamak için

    karakola giderken Belinda ve bana bakmak için teyzem geldi.

    Annem bütün gün yoktu. Bir yıl sonra annem öldüğünde teyzem

     be ni ml e ya da Be li nd a' yl a bir i lgis inin olmasını is te me di .

    O ay, babam götürülmeden önce ne tür bir köpek öldür

    düğümü bilmiyordum. Kesinlikle yeterince büyük, yeterince

    karanlık ve çoğunlukla yeterince öfkeliydi. Yaptığı tek şey gü

    rültü çıkarmaktı. Ay ışığında uluy or, gün eşte havlıyor, rüzgârda

    hırlıyordu. Tiz sesli havlamaları arka arkaya geliyor, tırnak sesi

    gibi kafamın içini çiziyordu. Hırlamaları alçak, tehditkâr ve ür

    kütücüydü, ulumaları uzun ve acı dolu. Komşumuz onu sus

    turmak için bir şey yapmıyordu. Çoğu zaman evde olmuyordu

    zaten. Köpeğini bahçedeki paslı bir kazığa zincirliyordu. Köpek

    şanslıysa bazen yemek buluyor, eğer ekstra şanslıysa yanında

    su da oluyordu. Komşular camlarını ve kapılarını açıp köpeğe

    çenesini kapaması için bağırıyorlardı ama yıllar içinde onlar da

    vazgeçtikçe bağırmaların sıklığı azaldı. Yazları arka bahçe pişmiş

    toprakla sertleşir, üzerinde yapbozu andıran çatlaklar oluşurdu.Kışın çamurla kararır, donla soğurdu. Köpek yazın pişer, kışın

    donar, aradaki aylarda da ikisinden birini yaşardı. En çok kimden

    nefret etmem gerektiğini bil mi yo rd um , köpekten mi sahibinden

    mi? Sonunda ikisinden de eşit derecede nefret eder olmuştum.

    . 6 0 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    54/364

    PAUL CLEAVE

    Köpek her şeye havlamak üzere tasarlanmıştı, komşumuz da

    köpeğine kötü davranmak üzere.

    İçimdeki istek yavaş yavaş büyüyordu. Bir gün okulda bir

    matematik problemine bakıyordum. Birden köpeği düşünmeye

     başladım. İkiye ayrı lsa ne kadar güzel olacağım düşünüyordum. Bu

    düşünce okuld a birkaç kez aklıma geld i, evde daha sık geliy ordu

    ve bu düşünce hiç midemi bulandırmıyordu. Geceleri titriyor,

    köpek havladıkça ellerim kaşınıyor, neden babamın gidip birşey yapmadığını merak ediyordum. Tabii ki bunu bilmiyordum

    ama babam bu konuda bir şey yapamazdı. Dikkatleri üzerine

    çekmemesi gerekiyordu.

    İstek gittikçe büyüyordu. Sonunda aklımdan hiç çıkmadığı

     bir nok ta ya ul aştı . Ders lerim i e tk i l iy or du. No tl ar ım dü şü yo r,

    ödevlerim yetersiz oluyordu - durum değişmezse on beşimde

    okuldan ayrılıp hayatımı işsiz ve vasıfsız olma durumu arasında

    gidip gelerek geçirecektim. İstediğim hayatı yaşayan benle işsizlik

    maaşı alan ben arasında duran şey o köpekmiş gibi geliyordu.Probleme hangi yönden bakarsam bakayım o köpek havladığı

    sürece gerçek bir geleceğim olamayacaktı. Bunu düşünmeyi bı

    rakmalıydım.

    Köpeği ölü görme isteği gece gündüz içimde büyüyor, ha

    yatımı yöneten, derinlere yerleşmiş bir ihtiyaç haline geliyordu.

    Bu isteğe bi r köpeğin nasıl öldürüleceğini bilmediğimi söyledim.

    İstek bir gece bana fısıldadı. Çok kolay olduğunu söyledi.

    Her şeyin yolunda gideceğini söyledi. Sonra bana nasıl yapaca

    ğımı anlattı.Annem market alışverişi yaparken hazırladığı listeden sapan,

    evde bir sürü olsa da özel ürünleri de ekleyen bir kadındı. Dolaplar

    dolusu tuvalet kâğıdımız, kilere sığmayan miktarda unumuz ve

    kutularca konservemiz vardı. Buzluk ağzına kadar et doluydu.

    . 61 •

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave - Avcı

    55/364

    AVCI

    Buzluğun derinliğindeki tam et miktarım bilmek mümkün değildi.

    Fark edilmeyeceğinden emin olarak buzluktan et aldım. Okula

    gitmeden önce eski bir beze sarıp garajda, vidalı kapağı olan boş

     b ir boy a k utusuna sa kl ad ım . Ben okuldayken, kö pek ha vl amay a

    deva m ederken et eridi . Eve döndüğümde bifte k yumuşak ve taze

    gi biy di. Babam işteydi, annem teyzemle telefonda konuşuyordu. Kız

    kardeşim televizyon un önünden ayrılmayı reddedi yord u. Köpek

    iki kapı ötede havlayıp duruyordu. Sesi yüksek ve kesintisizdiama aynı zamanda acı doluydu. Neden acı çektiğini anlamayan

    fakat başka da bir şey bilmeyen bir köpeğin havlaması.

    Eti hazırlamak birkaç dakikamı aldı. Komşunun evine gitmek

    yirmi saniyemi. Garaj yoluna gidip kapıya vurdum. Eti naylona

    sarıp çantama koymuştum. Kim seni n evde olmadığını bi li yo rd um

    ama birisinin evde olma olasılığına karşı dünyanın her yerinde

    her gün du yul an, "To pu m bahçenize kaçtı," hikâyesini hazırlamış

    tım. Kapıyı açan olmadı. Köpek deli gibi havlıyordu. Yan kapıya

    gittim, köpek ileri fırladı, zinciri onu durdurdu. Köpek tekrar

    tekrar ileri atılırken boynundaki sıkı zincir iyice gerilip onu geri

    çekiyordu. Bazen dengesi boz ulu p de vril iyo r ama vazgeçmeden

    ayağa kalkıp ileri atılmaya devam edi yor du .

    Eti çantadan çıkarıp köpeğe attım, havada kaptı. Hemen

    parçaladı. Birkaç saniye sonra durdu, bir adım geri çekildi, eti

    kokladı. Şüphesi, neyin yanlış olduğunu anlamak istercesine çe

    nesini oynatmasından anlaşılıyordu. Bu kadar aç olmak köpeğin

    şanssızlığıydı. Sonraki yemeğin ne zaman geleceğini bilmediği

    için bu eti hemen yemesi gerektiğini söyleyen içgüdüleri de diğer

    şanssızlığı. Tekrar ete saldırdı, ağzının kenarındaki kısa tüylerde

    kan tomurcukları bel irir ken bile yemeye devam ett i. Biftek birkaç

    ısırıkta kayboldu. Sonra köpek daireler çizmeye başladı. Havla

    maya devam etti ama kısa süre sonra bu havlamalar azalmaya

     başl adı, cıyaklamaya dö nü ştü. Yine de koşm aya de va m ediyordu.

    . 6 2 .

    KRMZ 

  • 8/16/2019 Paul Cleave