88
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI İSLAM MEZHEPLER TARİHİ KADIYANİLERDE VAHİY ALGISI Fatih YENİLMEZ 1230207187 YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018

Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

  • Upload
    others

  • View
    24

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

İSLAM MEZHEPLER TARİHİ

KADIYANİLERDE VAHİY ALGISI

Fatih YENİLMEZ

1230207187

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA

ISPARTA 2018

Page 2: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,
Page 3: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,
Page 4: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

iii

(YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta

2018.)

ÖZET

Bu çalışma XIX. yüzyıl sonlarında Hindistan’da ortaya çıkan Kadıyaniler

hakkındadır. Çalışma, mezhebin kurucusu Mirza Gulam Ahmet’in vahiy görüşleri

esas alınarak hazırlanmıştır.

Çalışma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Girişte araştırmanın, amacı, metodu ve mezhep hakkında yazılan eserler ele

alınmıştır.

Birinci bölümde vahiy kavramı ele alınmış, Kur’an ve Hadislerde geçen vahiy

kavramı hakkında bilgiler verilmiştir. Ayrıca tarihte vahiy aldığını iddia eden bazı

isimlere örnekler verilmiştir.

İkinci bölümde mezhep hakkında yapılan tanımlara yer verilmiştir. Daha

sonra Gulam Ahmet’in çocukluk ve gençliği, müceddid, mehdi ve mesih olduğuna

dair iddiaları, bölümün başlıkları arasında yer almıştır. Bu bölümde son olarak,

Ahmedilerin biat esasları, cihad anlayışları ve nübüvvet kurumuna yaklaşımları ele

alınmıştır.

Üçüncü bölümde Gulam Ahmet’in görüşleri esas alınarak, Ahmediler ve

Gulam Ahmet tarafından vahyin nasıl anlaşıldığı üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda

Gulam Ahmet’in vahiyle ilgili önceki ve sonraki görüşleri karşılaştırılmıştır. Hz. İsa

ve havarilerle ilgili iddialar, ele alınan diğer konular olmuştur. Daha sonra Gulam

Ahmet’in kendisine inanmayan kimseler hakkındaki tutumu, hilafetle ilgili görüşleri,

ibadet anlayışları ve evliliğe olan bakışı incelenmiştir. Bölüm sonunda Ahmedilere

yönelik bazı eleştirilere yer verilmiştir. Neticede, Gulam Ahmet ve Kadıyaniler

tarafından vahiy ve nübüvvet kavramları tartışmaya açılmış, bu iki kavram ilerleyen

süreçte mezhep için vazgeçilmez bir inanca dönüşmüştür. Kendilerine yöneltilen

eleştiriler karşısında bu iki kavram tevil edilerek açıklanmaya çalışılmıştır.

Anahtar kelimeler

Vahiy, Nübüvvet, Cihat, Hilafet, Ahmediler, Mezhep.

Page 5: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

iv

(YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı, Master Thesis, Isparta, 2018.)

ABSTRACT

This research is about the Ahmadiyya movement which was founded by

Mirza Gulam Ahmed in India near the end of the 19th. century.

This research was arranged according to Mirza Gulam Ahmed's thoughts about

revelation.

The research consists of an introduction part and three other parts.

The introduction part touches upon the purpose of this research, the method and the

boks which were written about the sect.

In the first part the concept of revelation in Ahmadiyya movement is

explained. This part also deals briefly with the revelation concept in Islam which

based on Quran and Hadiths. Apart from that this part touches also upon the names

who claimed to receive revelation from God throughout the history.

The second part deals with the concepts about the sect. Then Gulam Ahmed's

childhood, adolescence and his claims of being The Renewer, The Mahdi and

Prophet.

In this part, it is also mentioned the rudiments of pledging allegiance to

someone, the concept of jihad, and their approach to the institution of prophecy.

The third part which based on Gulam Ahmed's opinions and how Gulam Ahmed

and his followers understand the concept of revelation. Related to that, Gulam

Ahmed's former understanding of revelation is being compared with his later

understanding. The allegations which were made by them about Jesus and his

disciples are other issues of this part. Later on, it is also investigated the attitude of

Gulam Ahmed towards the people who don't believe him. And his opinions about the

Caliphate concept , worship concept and their approach to the marriage.In the end of

the third part, is also mentioned the criticism which is made towards the Ahmadiyya

movement.

As a result of this, the concept of revelation and prophecy are being

discussed. And later on it is shown, how these two concepts became the inseparable

belief of Ahmadiyya movement. And how the criticism towards them paved their

way to interpretation of these two above mentioned concepts.

Key Words

Revelation, Prophecy, Jihad, Caliphate, Ahmadiyya, Sect

Page 6: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

v

İÇİNDEKİLER

YEMİN METNİ ..................................................................................................İİ

ÖZET ................................................................................................................ İİİ

ABSTRACT ...................................................................................................... İV

KISALTMALAR ............................................................................................ Vİİ

ÖNSÖZ . ................................................................................................... Vİİİ

GİRİŞ .................................................................................................................... 1

1. ARAŞTIRMANIN METODU VE AMAÇLARI ..................................... 3

2. KAYNAKLAR ....................................................................................... 4

2.1. Mezhebin Kendi Kaynakları ........................................................... 4

2.2. Mezhep Hakkında Yazılmış Diğer Eserler ...................................... 7

I.BÖLÜM

İSLAM DÜŞÜNCESİNDE VAHİY ALGISI

1.1. VAHY’İN TANIMI ........................................................................... 10

1.1.1. Vahy’in Sözlük Anlamı ...................................................................... 10

1.1.2 Vahy’in Terim Anlamı......................................................................... 10

1.2. TARİHSEL SÜREÇTE VAHİYLE İLGİLİ ALGILAR .................... 11

1.2.1. Kur’an’da Vahiy Kavramı .................................................................. 13

1.2.2. Hadislerde Vahiy Kavramı ................................................................ 17

1.3. TARİHTE KENDİSİNE VAHİY GELDİĞİNİ İDDİA EDEN BAZI

İSİMLER ...................................................................................................... 18

1.3.1. Müseylime el-Hanife .......................................................................... 18

1.3.2. Beyan b. Seman .................................................................................. 21

1.3.3. İskender Evrenesoğlu .......................................................................... 23

II. BÖLÜM

KADIYANİ/AHMEDİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

2.1. MEZHEP HAKKINDA YAPILAN TANIMLAR .............................. 27

2.2. GULAM AHMET’İN ÇOCUKLUK VE GENÇLİĞİ ........................ 28

TEZ SAVUNMA TUTANAĞI ............................................................................İ

Page 7: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

vi

2.3. GULAM AHMET’İN MÜCEDDİDLİK, MEHDİLİK VE MESİHLİK

İDDİALARI .................................................................................................. 30

2.4. GULAM AHMET’İN CEMAAT OLUŞTURMASI .......................... 34

2.4.1. Ahmedilerin Ahlaki Esasları/Biat Esasları ......................................... 35

2.5. GULAM AHMET’İN CİHAD ANLAYIŞI ........................................ 37

2.6. GULAM AHMET’İN NÜBÜVVET ANLAYIŞI ................................ 40

III. BÖLÜM

KADIYANİ/AHMEDİLİĞİN VAHİY ALGISI

3.1. KURAN’A GÖRE VAHYİN BAŞLANGICI VE SONA ERMESİ ..... 42

3.1.1. Vahiy Ve Gulam Ahmet .................................................................... 43

3.1.2. Gulam Ahmet’in Vahiyle İlgili İlk Görüşleri .................................... 45

3.1.3. İlk Vahiy ve Gulam Ahmet’in Vahiyle İlgili Sonraki Görüşleri ................ 46

3.1.4. İlk Vahiy ve Vahiy Örnekleri ............................................................ 48

3.2. HZ. İSA VE GULAM AHMET .......................................................... 50

3.3. GULAM AHMET’İN KEHANETLERİ VE BU BAĞLAMDA

KUR’AN’A YAKLAŞIMI ............................................................................. 52

3.4. GULAM AHMET VE VAHİY ALGISI BAĞLAMINDA HATMİ

NÜBÜVVET ................................................................................................. 56

3.5. HZ. İSA’NIN HAVARİLERİNE GELEN VAHİY ............................ 58

3.6. GULAM AHMET’E İNANMYANLARIN DURUMU ...................... 59

3.7. GULAM AHMET SONRASI MEZHEBİN DURUMU ..................... 62

3.7.1. Kadıyani/Ahmedilerin Hilafetle İlgili Görüşleri ................................. 64

3.7.2. Kadıyani/Ahmedilerin Diğer Müslümanlarla İlişkileri ....................... 65

3.7.3. Ahmedilerin Bazı Önemli Meselelere Yaklaşımı ............................... 66

3.8. KADIYANİ/AHMEDİLİĞE YÖNELİK BAZI ELEŞTİRİLER ....... 68

3.8.1. Muhammet İkbal, İhsan İlahi Zahir ve Mevdudi’nin Eleştirileri........ 68

3.8.2. Değerlendirme .................................................................................... 72

SONUÇ ................................................................................................................ 73

KAYNAKÇA ....................................................................................................... 75

ÖZ GEÇMİŞ ........................................................................................................ 78

Page 8: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

vii

KISALTMALAR

a.g.e : Adı geçen eser

a.g.m : Adı geçen makale

Bkz. : Bakınız

C. : Cilt

çev : Çeviren

D.E.Ü : Dokuz Eylül Üniversitesi

D.İ.A. : Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

D.İ.B : Diyanet İşleri Başkanlığı

Hz. : Hazretleri

mad : Madde

M.Ü. : Marmara Üniversitesi

s. : Sayfa

S. : Sayı

S.Ü.İ.F.D : Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

ss. : Sayfa Sayısı

T.D.V : Türkiye Diyanet Vakfı

ts. : Yayım Tarihi Yok

VHY : Vahiy

y.y : Yayım Yeri Yok

yy. : Yüzyıl

Page 9: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

viii

ÖNSÖZ

Hz. Peygamber henüz daha hayatta iken vahiy aldığını söyleyen kimseler

ortaya çıkmıştır. Hz. Peygamber ve sahabe bu duruma müsamaha göstermemiş,

vahiy aldığını iddia eden kimselerle mücadele etmişlerdir. Tarihsel süreçte de vahiy

aldığını söyleyen ve nübüvvet kurumunu tartışmaya açan isimler, hep olagelmiştir.

Yakın dönemde bu tür iddiaları dillendiren gruplardan biri de Hindistan’da ortaya

çıkan Kadıyanilerdir. Kadıyaniler, Gulam Ahmet’in öğretileriyle vahiy ve nübüvvet

kurumunu tartışmaya açmış, Kur’an’da Hz. Peygamber’in son peygamber olduğunu

açıklayan ayeti (Ahzab 40) tevil ederek, Gulam Ahmet’in nübüvvetinin cüzi

nübüvvet olduğunu iddia etmişlerdir. Zira onlara göre vahiy kapısı kapanmamıştır.

Kıyamete kadar bu ümmet içinden vahye muhatap olan salih kimseler çıkacaktır.

Esasen Gulam Ahmet, önceleri sadece müceddid olduğunu iddia etmiştir.

Zaman içinde müceddid olduğu iddiası mehdi ve mesih inancına dönüşmüş, iddialar

bir ileriki aşamaya taşınmıştır. Gulam Ahmet, daha sonra nübüvvet kurumunu

tartışmaya açmış bir takım vahiyler aldığını iddia etmiştir. Bir sonraki aşamada

Krişna-Avatar iddiasını dillendiren Gulam Ahmet, her inanç grubundan insanı

etrafında birleştirmeyi hedeflemiştir. Karizmatik şahsiyetlerin özelliklerini şahsında

mündemiç bir şekilde Allah tarafından gönderildiğini ve görevlendirildiğini söyleyen

Gulam Ahmet, bu görüşleriyle İslam bilginleri tarafından tenkit edilmiş ve

eleştirilmiştir. Daha sonra bu durum, Ahmedilerin İslam dışı ilan edilmelerine kadar

gitmiştir.

Bu çalışmada Gulam Ahmet ve Kadıyanilerin vahiy ve nübüvvet iddiaları

incelenmiştir. Araştırmanın konusu vahiy olduğu için, çalışma genel olarak vahiy

kavramı etrafında şekillenmiştir. Bu çerçevede Ahmedilerin ahlaki esasları,

ibadetleri, hilafet, cihat vb görüşleri de bu çalışmanın kapsamı içerisinde ele

alınmıştır.

Vahiy ve nübüvvet kavramları, İslam’ın sabitelerinden olması hasebiyle,

Gulam Ahmet ve Kadıyanilerin bu iddiaları, Kur’an ve sahih hadislerde belirtilen

hususlar dikkate alınarak ele alınmıştır. Söz konusu vahiy ve nübüvvet kavramları,

tüm Müslümanları yakından ilgilendirmektedir. Yakın tarihte Hindistan’da bu iki

kavramı tartışmaya açan Gulam Ahmet ve Kadıyaniler bu araştırmanın omurgasını

oluşturmuştur.

Giriş ve üç bölümden oluşan çalışmanın Giriş bölümünde araştırmanın,

amacı, metodu ve kaynakları ele alınmıştır. Birinci bölümde vahiy kavramı, Kur’an

ve hadisler ekseninde ele alınmış, tarihte vahiy aldığını iddia eden bazı isimlere

örnekler verilmiştir.

İkinci bölümde Kadıyanilik mezhebi hakkında yapılan tanımlara yer

verilmiştir. Daha sonra Gulam Ahmet’in hayatı ve görüşlerinin olgunlaşması,

müceddid, mehdi ve mesih olduğuna dair iddialarına yer verilmiştir. Ayrıca

Kadıyani/Ahmedilerin biat esasları, cihad anlayışları ve nübüvvet kurumuna

yaklaşımları ele alınmıştır.

Üçüncü bölümde Gulam Ahmet’in görüşleri esas alınarak, Ahmediler ve

Gulam Ahmet tarafından vahyin nasıl anlaşıldığı üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda

Gulam Ahmet’in vahiyle ilgili önceki ve sonraki görüşleri karşılaştırılmıştır. Hz. İsa

ve havarilerle ilgili iddialar, ele alınan diğer konular olmuştur. Daha sonra Gulam

Ahmet’in kendisine inanmayan kimseler hakkındaki tutumu, hilafetle ilgili görüşleri,

Page 10: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

ix

ibadet anlayışları ve evliliğe olan bakışı incelenmiştir. Bölüm sonunda Ahmedilere

yönelik bazı eleştirilere yer verilmiştir.

Çalışma vesilesiyle, konuyla ilgili yönlendirme ve teşvikleri sebebiyle,

düşünce ve yorumlarından istifade ettiğim, kaynak temin etmede yardımlarını

esirgemeyen çok kıymetli Prof. Dr. M. Saffet SARIKAYA hocama ve çalışmayı

gözden geçirme nezaketinde bulunup bazı tavsiyelerde bulunan Yrd. Doç. Dr.

Kamile ÜNLÜSOY hocama teşekkürü bir borç bilirim.

Fatih YENİLMEZ

Page 11: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

1

GİRİŞ

Hz. Peygamber’in vefatının ardından Müslümanlar arasında ortaya çıkan siyasi

fikir ayrılıkları, daha sonraki devam eden süreçte Müslümanları sürekli meşgul ede

gelmiştir. Sosyolojik bir gerçek olarak bir peygamberin vefatı sonrası, geride bıraktığı

ümmeti arasında zor bir sürecin yaşanması ve bu süreçte fikir ayrılılarının görülmesi de

bir bakıma olağan görülebilir.

Bu bağlamda Hz. Peygamber’in vefatı sonrası iki yıl gibi kısa bir süre hilafet

görevinde bulunan Hz. Ebubekir, bu aşamada Müslümanların bu süreçten çıkmasında

önemli rol oynamıştır. Hz. Ebubekir sonrası hilafete gelen Hz. Ömer döneminde de,

Müslümanlar arasında çok derin fikir ayrılıkları görülmemektedir. Devam eden Hz.

Osman’ın 12 yıllık hilafetinin son altı yılında takip etmiş olduğu siyaset sebebiyle bazı

rahatsızlıklar baş göstermiş, Hz. Osman’ın uyarılara kulak tıkaması neticesinde,

Medine’ye gelen bazı kişilerce katledilmesi, Müslümanlar arasında fikri ayrılıklarının

tohumunu atmıştır.

Hz. Osman’ın vefatı sonrası hilafet görevini üstlenen Hz. Ali, ilk yıllardan

itibaren başta Şam valisi Muaviye’yle uğraşmak zorunda kalmıştır. Müslümanlar

arasında vuku bulan Cemel ve Sıffin savaşları, Müslümanları her bakımdan yorgun

düşürmüş ve savaşların sonunda siyasi olarak da kesin bir sonuca varılamamıştır.

Savaşların şoku atlatılmadan Hz. Ali’nin katledilmesi sonrası Muaviye’nin iktidara

gelişi devlet yönetimin Emeviler’e geçişini sağlamıştır. Muaviye’nin vefat etmeden

önce oğlu Yezid’i yerine tayin etmesi başta Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin

olmak üzere bazı sahabeler tarafından da hoş karşılanmamıştır. Yezit’e biatı reddeden

Hz. Hüseyin, baskılar neticesinde önce Mekke’ye oradan da kendisini davet eden

Kufe’ye gitmek üzere yola çıkarak Kerbela denilen yere kadar gelmiştir. 1 Burada

gerçekleşen olayda Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin ve beraberindekiler şehit

edilmiştir. Bu olay, Müslümanların zihninde telafisi mümkün olmayan travmalara sebep

olmuş ve ciddi kırılmalara yol açmıştır. Bu bağlamda örnek verecek olursak, bugün

1 Taberi, Muhammed b. Cerir et-Taberi, Tarihu’r-rusül ve’l-mülük, Kahire, 1960, c.2, s.272.

Page 12: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

2

İslam dünyasının en büyük azınlık mezhebini oluşturan Şii mezhebinin hareket noktası

ve temel şahsiyeti Hz. Ali olmasına rağmen özellikle duygu ve gönül hayatını Hz.

Hüseyin sevgisi yönlendirmiş görünmektedir. Hz. Ali’nin şehid edilişinin arka planında

varlığını sürdürebilen güçlü bir siyasi kuruluş bulunmadığından, Hz. Ali’nin katledilme

hadisesiyle fazla oyalanmayıp, Hz. Hüseyin’in şehadetini ise Şiiliğe hayat veren bir

kaynak telakki ederek içtimai ve siyasi hayatın parolası haline getirmiştir.2 Hâlbuki

Şiiler Kerbela hadisesi ile ne kadar ilgililer ise Hz. Ali’nin şehit edilişi ile de o seviyede

ilgili olmaları gerekirdi. Bu da göstermektedir ki mezheplerin ortaya çıkışı dini

olmaktan öte siyasi gelişmelerdir.

Hicri birinci asırda meydana gelen bu fikri ve siyasi çatışmalar, ümmet

içerisinde bölünmeye sebep olmuş her bölünmüş grubun da kendisini tek doğru kabul

etmesine ve her fırkanın kendisini fırka-i naciye olarak görmesine yol açmıştır. Hal

böyle olunca yeni tartışma alanları ve kavramlar ortaya çıkmıştır. Tartışılan konu ve

kavramlar günümüze kadar güncelliğini koruyabilmiştir. Bu kavramların İslam düşünce

tarihinde nübüvvet, resul, mehdi, mesih kavramları olduğunu ve Müslümanları meşgul

ettiğini görmekteyiz. Tarihi süreç içerisinde bu konuları canlı tutup gündemlerinden

düşürmeyen şahsiyetlere ve gruplara rastlamaktayız. Bu isimler görüşlerini, Kur’an’dan

bazı ayetleri delil göstermek ve Hz. Peygamber’e isnat edilen zayıf veya uydurma

rivayetleri dillendirmek suretiyle savunurlar.3 Müslümanları sürekli meşgul ede gelen

bu kavramlar kendisine yeni varlık sahası bulmuş ve yeni versiyonlarla devam etmiştir.

Örneğin Kur’an’da Hz. Peygamber’in son nebi olduğu4 açıkça belirtilmesine rağmen

nebi-resul kavramlarına farklı anlamalar yüklenmek suretiyle bu konu sürekli canlı

tutulmuştur.

Günümüzde ise bahse konu edilen kavramlar kapsamında yaklaşık yüz yıl

öncesinde Hindistan’da ortaya çıkan Ahmedileri görmekteyiz. Bahse konu olan resul

nebi ve vahiy kavramları, İslam’ın temel inançlarından Peygamberlere iman konusunu

kapsadığı için önem arz etmektedir. Bu yüzden Kadıyanileri ve vahiy ile ilgili

görüşlerini mezhebin kurucusu olan Gulam Ahmet’in görüşleri ışığında çalışmayı

2 Fığlalı, Ethem Ruhi, ‘‘Hüseyin Mad’’, DİA, İstanbul, 1998, c.18, s. 521. 3 Mehmet Atalan , Şiiliğn Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es- Sadık’ın Yeri, Araştırma Yayınları,

Ankara, 2005, s. 149-151. Beyan b. Saman’ın iddiaları için bkz. 4 Ahzâb, 33/40 Bu ayette, Hz. Peygamber’in son peygamber oluşu, hatem cümlesiyle açıklanmıştır.

Page 13: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

3

uygun gördük. Bu bağlamda Gulam Ahmet’in ve cemaatin vahiy hakkındaki görüşlerini

esas alarak ‘‘Kadıyaniler’de Vahiy Algısı’’nı incelemek istedik. Aslında Ahmediye

Cemaati'nin ortaya çıkışındaki ve varlığını devam ettirebilmesindeki yegâne ortak nokta

vahiy algıları ve tüm cemaati şekillendiren konunun da bu algı olduğunu söylemek

mümkündür. Vahiy ve nübüvvet haricinde diğer itikadi ve ameli konularda bir

farklılıklarının olmadığını söyleyebiliriz. Cemaatin kurucusu konumunda bulunan

Gulam Ahmet’in vahiy hakkındaki görüşleri çerçevesinde cemaatin din anlayışını tespit

etmek de araştırmamızın kapsamı dâhilinde olacaktır. Cemaatin ahlaki esasları (cemaate

biat etme şartları), cihat, evlilikle ilgili görüşleri ve üzerinde durdukları kavramlar,

şahıslar, inanç yapısı, dini pratikleri ve propaganda araçlarını diğer kaynakları göz

önünde bulundurmak suretiyle değerlendirmeye çalışacağız.

1. ARAŞTIRMANIN METODU VE AMAÇLARI

Hiç şüphe yok ki bir mezhebin incelenmesinde öncelikle tasviri bir yöntemin

uygulanması gerekir. Zira mezhebin görüşlerini olduğu gibi kendi anladıkları ve

anlattıkları şekilde tespit etmek önemlidir. Bu çalışmada da fikir-hadise irtibatı

çerçevesinde ve şahıslar üzerinde derinleşme prensibinden hareketle Kadıyaniliğin

vahiy algısı tespit edilmeye çalışılacaktır. Bunu yaparken mezhebin kurucusu Mirza

Gulam Ahmed’in şahsı üzerinde durularak onun hayatında geçirdiği evreleri ve fikri

tekamülü eserleri dikkate alınarak takip edilecektir.

İslam mezhepleri açısından bir fırkayı kendi kaynaklarından hareketle inceleyip,

bazı tespitler yapmak esastır. Bir mezhebin ortaya çıktığı süreci, fikri ve kurumsal

değişmeleri, bu değişim sürecinde rol alan kişileri anlayabilmek ve sağlıklı biçimde

analiz edebilmek için, mezhebin kendi kaynaklarının değerlendirilmesi önem arz

etmektedir. Buna istinaden çalışmamızda Kadıyani/Ahmedi kaynaklar Mirza Gulam

Ahmed’e nispet edilenler ve daha sonra onun görüşlerini açıklamaya ve mezhebin

görüşlerini öğretmeyi hedefleyen eserler esas alınmıştır. Bu bağlamda kaynaklarından

hareketle kavram ve terimleri nasıl anladıkları ve kullandıklarını tespit etmeye çalıştık.

Bunun yanında zaman zaman mezhep hakkında kaleme alınan makale ve kitaplardan da

yararlanmaya çalıştık. Tezimizde benzer sosyolojik çalışmalarda olduğu gibi söylem

Page 14: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

4

analizi uygulamak suretiyle grubun inançlarını ve kendilerini ifade etme biçimlerini

tespit etmeye çalıştık.

Tezimizin amacına gelince hizmet ve faaliyet alanlarını gün geçtikçe artıran

Kadıyanilerin temel görüşlerini nübevvetin devamlılığı ve bunun tezahürü olarak vahiy

algıları oluşturduğu için, çalışmamızın omurgasını vahiy çerçevesinde belirledik.

Cemaatin özellikle son yıllarda Türkiye üzerine daha yoğun bir çalışma içerisine girdiği

bilinen bir gerçektir. Son yıllarda Türkiye de çok hızlı değişen gündem göz önünde

bulundurulursa cemaati araştırmak ve incelemek önem arz eder hale gelmiştir.

Ahmediler tarafından Almanya’da oluşturulan bir birim vasıtasıyla ‘‘Müslüman

Ahmediye Cemaati Almanya Türkçe Dergisi’’ (Maneviyat) ismiyle Türkçe bir bülten

çıkarılmaktadır. Bu bültenlerden Kasım 2011 sayısında 21-22 Ekim günleri, Türk

günleri olarak ilan edilmiştir.5 Ayrıca ‘‘www.ahmediye.org” sitesiyle Cuma hutbelerini,

dergilerini Türkçe yayınlamaktadırlar. MTA TV aracılığı ile uydu üzerinden birçok

dilde yayının yanı sıra Türkçe ve Almanca yayın yapmaktadırlar. Bu bağlamda Türkiye

ve Türkler üzerine yoğun çalışmalar yürüten Kadıyanilik ve benzeri grup ve cemaatlerin

görüşlerini ve faaliyetlerini incelemenin önemi bir kez daha artırmaktadır. Bu bağlamda

sadece Kadıyanilerin değil benzer şekilde nübüvvetin devamlılığını savunan İskender

Evrenesoğlu ve Mihr vakfı gibi bazı gruplarında birbirlerine benzeyen görüşlere sahip

oldukları gözlenmektedir.

2. KAYNAKLAR

2.1. Mezhebin Kendi Kaynakları

Çalışmamızın temel konusu olan vahiy sebebiyle, Gulam Ahmet’in, Hakikatu’l-

vahy6 isimli hacimli eseri, en çok yararlandığımız kaynaktır. Gulam Ahmet, eserinde

bazı ayetlerin ve surelerin tefsirini yapmıştır. Vahiy, ilham, nübüvvet, rüya ve keşif

hakkındaki görüşlerini de kitabında açıklayan Gulam Ahmet, vahiy kapısının kıyamete

kadar açık olduğunu ifade etmiştir. Kendisine muhalif olanları mübaheleye çağırdığını

ancak mübaheleye çağırdıklarının çağrısına cevap veremediklerini söylemektedir. Taun

hastalığına da değinen Gulam, ancak kendisine ve arkadaşlarına bu hastalığın zarar

5 Sönmez Kutlu, İslam Düşünce Ekolleri Tarihi, Ankuzem Yayınları, Ankara, 2009 s. 247-248. 6 Mirza Gulam Ahmet, Hakikatul-Vahy, Arapçaya çev. Abdul Macid Amir, 2010, İslamabad.

Page 15: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

5

vermeyeceğini iddia etmiştir. Vahiy olduğunu iddia ettiği metinlerden de örnekler

vermiştir.

Gulam Ahmet’in diğer bir eseri olan Barâhîn-i Ahmediyye7 isimli kitabından

yararlandık. Önceleri İslam’ı savunduğu fikirlerini kitabında derc eden Gulam Ahmet,

daha sonraları Hakikatu’l-vahy isimli eserinde olduğu gibi vahiy konusuna girmiş,

vahyin kesilmediğini, dolayısıyla kendisinin de vahiy aldığını söylemiştir.

Tuhfetü’n Nedve 8 , Gulam Ahmet’in nübüvvet konusunda gelen tepkileri

azaltmak amacıyla ele aldığı eserin adıdır. 1902 yılında Kadıyan’da Gulam Ahmet

tarafından nübüvvetin zılli, gölge olduğu iddialarının ele alındığı bu eserden de

yararlandık.

Nuh’un Gemisi9 isimli kitap, bir diğer istifade ettiğimiz kaynaktır. Bu eserde

taun aşısından, kendisine itaat etme şartlarından, cemaatinden ve cemaatinden olmayan

kimselerden ve vahiy kapısının elan açık olduğundan bahsedilmektedir.

Eserlerinden Seçmeler10 isimli kitapta muhaliflerinden bahseden Gulam Ahmet,

Fatiha suresinde gelecekle ilgili gizli bir haber olduğunu söylemekte; ayrıca biat, tövbe

ve evlilik gibi konulara da değinmektedir.

İslamiyet’in Öğrettiği Esaslar11 adını verdiği eseri, ilham ve vahiy konularını

ihtiva etmektedir. Kitapta ayrıca barışseverlikten, insanın hallerinden, Allah ile tam ve

mükemmel birleşme vasıtalarından bahsedilmektedir.

Mirza Gulam, Hz. İsa’nın öldüğüne dair deliller ileri sürdüğü İsa Mesih

Hindistan’da 12 isimli eserinde, İsa’nın öldüğünü Kur’an’dan İncil’den, Budizm

eserlerinden, tıp ve tarih kitaplarından ispat etme gayreti içindedir.

7 Gulam Ahmet, Berahin-i Ahmediyye, Kadiyan, 1905. 8 Mirza Ghulam Ahmed Kâdıyânî, Tuhfa-Tun-Nedva; Ruhani Hazain, Rabwah. Nazarat Ishaat, Zia-ul-

Islam Press, 2008. 9 Mirza Gulam, Nuh’un Gemisi, çev. Muhammet Celal Şems, İstanbul, 2008. 10 Vadedilen Mesihi’n Eserlerinden Seçmeler, çev. Raşit Paktürk, İstanbul, 2008. 11 Gulam Ahmet, İslamiyetin Öğrettiği Esaslar, İslamabad, 1992. 12 Mirza Gulam Ahmet, İsa Mesih Hindistan’da, çev. Abdulgaffar Han, Londra, 2008.

Page 16: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

6

Gulam Ahmet, Vasiyet 13 risalesinde öleceğini anlamış olmalı ki, ölümünün

yaklaştığını bunu da vahiy yoluyla öğrendiğini söylemektedir. Gömüleceği yerin

cennetlik olduğunu iddia etmiş cemaatini de vefat ettiklerinde bu mezarlığa

defnedilmeleri için teşvik etmiştir.

Cemaatin diğer yayınlarına gelince; Hilafet 14 isimli kitapta, hilafet hakkında

Mirza Gulam ve halifelerinin görüşleri anlatılmaktadır.

Müjde15 isimli risalede ise, Hz. İsa’nın öldüğü ispat edilmeye çalışılmakta Hz.

Peygamber’in nebilerin en üstünü olduğu kabul edilmekte, mertebelerin en üstünde

onun olduğu söylenmekte, bununla beraber nübüvvet kapısının kapanmadığı, Hz.

Muhammet’in ümmetinden olan birinin peygamber olabileceği iddia edilmektedir.

Cemaat mensuplarından Macit Benice’nin kaleme almış olduğu Kutup Yıldızı

Şimdi Mekke Yolunu gösteriyor16 isimli risalede ise Gulam’ın hayatından, kişiliğinden

ve muhaliflerine yaptığı beddualardan bahsedilmektedir.

Gulam’ın ölümünden sonra cemaatin ikinci halifesi olan Mirza Beşirüddin

Mahmut Ahmet tarafından kaleme alınan İnkilab-ı Hakiki17 isimli kitapta, cemaatlerinin

hak bir cemaat olduğu ayetlerle açıklanmaya çalışılmış, Gulam’ın haberinin Kur’an’da

kıyamet kelimesiyle geçtiği, Kur’an’da Hz. Peygamber’in nübüvvetinden bahseden

ayetin aynı zamanda Gulam Ahmet’e de işaret ettiği ifade edilmiştir.

Gulam Ahmet’in üçüncü halifesi Mirza Nasır Ahmet’in kaleme almış olduğu Bir

Barış Tebliği ve Bir Uyarı18 isimli risalede; Gulam Ahmet’in hayatı, eğitimi, gelişi

hakkında önceden gaybi bilgilerin var olduğu, ay ve güneş tutulması gibi konulardan

bahsedilmektedir.

13 Mirza Gulam Ahmet, Vasiyet, çev. Muhammet Celal Şems, İstanbul, 2008. 14 Muhammet Celal Şems, Hilafet, İstanbul, 2009. 15 Muhammet Şems, Müjde, İstanbul, 2009. 16 Macit Benice, Kutup Yıldızı Şimdi Mekke Yolunu Gösteriyor, İstanbul, 2009. 17 Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed, İnkılâb-ı Hakiki, çev. Syed Ateeg Ahmad, İstanbul, 2009. 18 Mirza Nasır Ahmet, Bir Barış Tebliği ve Bir Uyarı, çev. Şinasi Siper, İstanbul, 2009.

Page 17: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

7

Mezhebi dördüncü halifesi Mirza Tahir Ahmet’in, İspanya Seville

Üniversitesinde sunmuş olduğu İslam’a Giriş Bilgileri 19 başlıklı bildiride, cemaatin

genel anlamda din algısından bahsedilmektedir.

Mezhebin şu anda başında bulunan Mirza Masroor Ahmet’e ait Biat Şartları ve

Bir Ahmedinin Sorumlulukları20 isimli kaynakta biat konusu ve cemaate biat etmek için

on şartın bulunduğu işlenmektedir.

Son olarak istifade ettiğimiz kaynaklara örnek olarak, Türkçe çıkardıkları

Maneviyat dergisi ve Türkçe kurdukları Müslüman Ahmediyye Cemaati isimli internet

sitesinden yararlanılmıştır.

2.2. Mezhep Hakkında Yazılmış Diğer Eserler

İkinci olarak istifade ettiğimiz kaynaklar şunlar olmuştur:

Ethem Ruhi Fığlalı’nın mezhebi her yönüyle inceleyen Kadıyanilik21 isimli eseri

Türkiye’de konuyla ilgili yapılan en önemli akademik çalışmadır. İslam mezhepleri

tarihi metodolojisiyle ve objektif olarak hazırlanan bu eserden çalışmamız esnasında

önemli ölçüde istifade ettik.

Bir diğer istifade ettiğimiz kaynak Abdülgaffar Aslan’ın İslam’da Peygamberlik

ve Yalancı Peygamberlik Olgusu 22 isimli eseri, Mirza Gulam’ın müceddidliği,

mehdiliği, mesihliği, peygamberliği ve Krişna Avatar oluşu hakkında kısa bilgiler

sunmuştur. Ayrıca yazarın konumuzla ilgili olması hasebiyle Kur’an’da Vahiy23 isimli

eserinden de faydalandık.

Bunların yanı sıra İslam Mezhepleri Tarihi’yle ilgili yayınlanmış eserlerin,

makale ve tezlerin varsa Kadıyanilik bölümlerine ve vahiyle ilgili bölümlerine

çalışmamızla ilgisi bağlamında atıfta bulunduk. Çalışmamızda yararlandığımız makale

ve tezler dikkate alındığında, daha önce Kadıyanilerle ilgili olan araştırmaların vahiy

19 Mirza Tahir Ahmet, İslam’a Giriş Bilgileri, çev. Emine Çakmak Sahi, İstanbul, 2009. 20 Mirza Masroor, Biat Şartları ve Bir Ahmedinin Sorumlulukları, çev. Abdulgaffar Han, İstanbul, 2008. 21 Ethem Ruhi Fığlalı, Kadıyanilik, D.E.Ü Yayınları, İzmir, 1986. 22 Abdulgaffar Aslan, İslam’da Peygamberlik ve Yalancı Peygamberlik Olgusu, Ankara Okulu

Yayınları, Ankara, 2009. 23 Aslan, Kur’an’da Vahiy, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000.

Page 18: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

8

özelinde çalışılmadığı görülmektedir. Durum böyle olunca Kadıyani/Ahmedilerin vahiy

bağlamında incelenmesi önem arz etmektedir. Bu bağlamda onları diğer

Müslümanlardan ayıran en önemli fikirleri ve düşünceleri, vahiy ve nübüvvet ile ilgili

iddialarında kendini göstermektedir.

Son zamanlarda Ahmedilerle ilgili yapılan araştırmalar;

Halide Rumeysa Korkusuz Küçüköner’in, “Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed

ve Ahmediyye Cemaati’ndeki Yeri’’ isimli tezi,

Abdulhamit Piştofoğlu’nun ‘‘Ahmediye Cemaati ve Türkiye’deki Faaliyetleri’’

adıyla hazırladığı tez,

Muhammad Usman Ali tarafından ‘‘Kadıyani Geleneğinin İki Temel Akımı

Olarak Rebva Cemaati ve Lahori Cemaati: Karşılaştırmalı Bir Analiz’’ ismiyle yapılan

çalışma,

Hadiye Ünsal’ın, kaleme aldığı ‘‘Muhammed Ali’nin “The Holly Qur’an” Adli

Meal Tefsiri Üzerinde Bir İnceleme’’ isimli tezi,

Hüseyin Yaşar’ın ‘‘Kâdıyanîlerin Almanca Kur'an Tercümeleri Üzerine Bazı

Düşünceler’’ ve Ahmet Yönem’in, ‘‘Kadıyanilik Bağlamında Mehdilik’’ isimli

makaleleri sıralanabilir.

Son olarak Kadıyani karşıtı olarak kaleme alınan eserlere örnek olması

bağlamında, Pakistanlı âlim Mevdudi’nin Ahsen Batur tarafından çevrilen Kadıyanilik

Nedir24, isimli kitabından ve İhsan İlahi Zahir’in kaleme aldığı Arif Aytekin tarafından

çevrilen İslam Dünyasında İngiliz Emperyalizmi Kadıyanilik 25 isimli eserinden de

istifade ettik.

24 Mevdudi, Kadıyanilik Nedir, çev. Ahsen Batur, İhfa Yayınları, İstanbul, 1975. 25 İhsan İlahi Zahir, İslam Dünyasında İngiliz Emperyalizmi, Ebru Yayınları, çev. Arif Aytekin, İstanbul,

1985.

Page 19: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

9

Page 20: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

10

I.BÖLÜM

İSLAM DÜŞÜNCESİNDE VAHİY ALGISI

1.1. VAHY’İN TANIMI

1.1.1. Vahy’in Sözlük Anlamı

Arapça asıllı olan bu kelime VHY kökünden türetilmiş masdar olup, Allah

Teâla’nın beşer ile dilediği bir maksat ve dilediği bir biçimde iletişim kurma ve

konuşma çeşitlerinden her birine; özellikle de peygamberler ile konuşma çeşidine

verilen bir isimdir. Bir diğer ifade ile vahy, Allah’ın istek ve düşüncelerini, kullarına,

özel bir yolla, gizli ve süratli bir şekilde bildirmesi demektir.26

Arap dilinde vahy; ‘‘risalet, işaret, kitabet, ilham, gizli söz söylemek/kelam,

fısıldamak ve başkalarına ilka edilen şey’’ manasına geldiği gibi, ‘‘emr’etmek, korkmak

ve vesvese vermek’’ gibi anlamları da ihtiva eder.27

1.1.2 Vahy’in Terim Anlamı

Vahy’in, ‘‘Allah’ın nebi ve resullerine dilediği bilgileri kelam, söz ve mana

olarak bildirmesi’’28 şeklindeki tanımı vahyin Allah ile peygamberleri arasında cereyan

eden bir iletişim olduğunu vurgulamaktadır.

Yukarıdaki tanımın yanında, vahyin umumi boyutunu vurgulayan başka bir

tanım şöyledir; ‘‘Yüce yaratıcının, genel olarak varlıklara hareket tarzlarını bildirmesi,

özel olarak da insanlara ulaştırmak istediği ilahi emir, yasak ve hareketlerini insanlar

arasından seçtiği peygamberlerine vasıtalı veya vasıtasız bir tarzda, gizili ve süratli bir

yolla iletmesidir.’’29

26 Rağıp, Ebu’l-Kasım Muhammed el-İsfehani, el-Müfredat, İstanbul, 1986, s. 455.İbn Manzur, Ebu’l-

Fadl Cemaluddin Muhammed, Lisanu’l- Arab, Beyrut, 2009, c.17, s. 381-382. 27 Rağıp, Müfredat, s. 455; İbn Manzur, Lisanu’l- Arab, c.17, s. 381. 28 Şerafettin Gölcük, Süleyman Toprak, Kelam, Tekin Yayınevi, Konya, 1988, s. 288. 29 Abdulgaffar Aslan, İslam’da Peygamberlik ve Yalancı Peygamberlik Olgusu, Ankara Okulu

Yayınları, Ankara, 2009, s. 60; Vahyin ayrıntılı tanımları için ayrıca bkz. Aslan, Kur’an’da Vahiy,

Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000, s. 41-48.

Page 21: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

11

1.2. TARİHSEL SÜREÇTE VAHİYLE İLGİLİ ALGILAR

Bilindiği gibi insanlık tarihi kadar eski olan vahiy kurumu, peygamberlere ait

özel bir iletişim aracı olarak üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Kur’an,

insanların başlangıçta tek bir ümmet olduklarından, ancak zamanla aralarında meydana

gelen ihtilaflar sebebiyle Allah’ın onlara peygamberler gönderdiğinden söz

etmektedir.30 İnsanlık tarihine bakıldığı zaman ise ilk insandan günümüze kadar uzanan

hayat çizgisinde çok büyük sosyal değişimler olmuştur. Bu hakikat Kur’an’da ‘‘Ey

insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi

kabilelere/soylara ayırdık’’31 ayetiyle vurgulanmaktadır.

Daha sonraki süreçte toplumlar, ilk halden bugüne kadar olan zaman içerisinde

bir takım sebeplere, şartlara ve ortamlara bağlı olarak devam ede gelen bir gelişim

göstermiştir. Toplumlardaki bu değişimin mukabilinde vahiy kurumu da bir tekâmül

süreci yaşamıştır.32 Tekâmül sürecinden anlaşılması gereken son vahiy nasıl mükemmel

ve kaynağı Allah ise ilk vahiy de aynı şekilde mükemmel ve Allah kaynaklıdır. Zira her

vahiy, içeriği itibariyle gönderildiği toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek niteliktedir.

Vahyi gönderen yaratıcı da toplumun ihtiyaçlarını ziyadesiyle bilen bir varlıktır.

Tekâmül sürecine Hz. Âdem’le başlayan vahiy kurumu, takip eden zaman içinde

Allah’ın peygamberlerine kitaplar indirmesiyle devam etmiştir. Nitekim Kur’an’da yer

alan şu ayetler bu hakikati dile getirmektedir; ‘‘Doğrusu biz yol gösterici ve nur olarak

Tevrat’ı indirdik. Kendisini Allah’a teslim etmiş peygamberler, onunla Yahudilere

hükmederdi.’’ 33 ‘‘Onların izi üzerine arklarından Meryem oğlu İsa’yı, ondan önce

gelmiş bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gönderdik. Ona yol gösterici, aydınlatıcı

olan ve önünde bulunan Tevrat’ı doğrulayan incili sakınanlara öğüt ve yol gösterici

olarak verdik.’’34 Kur’an, kendisinden önce indirilen bu iki kitaptan sonra kendisini şu

şekilde tanımlamak suretiyle tekâmül sürecine işaret etmektedir; ‘‘O, sana Kitabı hak ve

30 Bakara, 2/213; Yunus, 10/19. 31 Hucürat, 49/13. 32 Muhsin Demirci, Vahiy Gerçeği, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul, 1996, s. 84. 33 Maide, 5/44. 34 Maide, 5/46.

Page 22: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

12

önceki kitapları tasdik edici olarak tedricen indirmiş; daha önce de insanlara doğru yolu

göstermek üzere Tevrat ile İncil’i ve Furkan’ı indirmiştir.’’35

Evren ilk yaratıldığı andan itibaren yüce yaratıcı, dünyaya göndermiş olduğu

insanla vahiy aracılığı ile irtibat kurmuş, her bir kavme kendi dilinde bir peygamber

göndermiştir. Bu gerçek Kur’an’da şu şekilde ifade edilir; ‘‘Biz, her elçiyi/resul,

kavminin dili ile gönderdik ki kendilerine indirilenleri onlara açıklasın.’’36 Vahyin ilk

muhatapları anlamadıkları bir dille direktif almış olsalardı itiraz edecekler ve şöyle

diyeceklerdi; ‘‘Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur’an kılsaydık, diyeceklerdi ki:

Ayetleri tafsilatlı bir şekilde açıklanmalı değil miydi? Arap’a yabancı dilden kitap olur

mu’’?37 şeklinde itirazın olacağı ifade edilir. Allah’ın adalet sıfatının bir gereği olarak

her bir toplum Allah tarafından peygamberler aracılığı ile uyarılmış, ‘‘Biz peygamber

göndermedikçe azap edici değiliz’’38 ayeti ile bu gerçek dile getirilmiştir.

Kur’an’a bakıldığında vahyin kadim tarihinin Hz. Âdem’le başladığı 39 ,

kendisinin yeryüzünde halife olarak yaratıldığı40 ve eşyanın bütün isimlerinin Allah

tarafından kendisine öğretildiği 41 anlatılmaktadır. Peygamberlerin gönderildikleri

toplum tarafından kabul görmeleri,42 yine Kur’an’ın vurguladığı hususlar arasındadır.

Ne var ki peygamberler gönderildikleri toplumlarda çok ciddi muhalif duruşlara maruz

kalmış; Hz. İbrahim’le tartışan kişi, Hz. İbrahim’in ‘‘Benim rabbim diriltir, öldürür’’

sözüne karşı ‘‘ben de diriltir, öldürürüm’’ iddiasında bulunmuş, Hz. İbrahim’in

‘‘Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir’’43 cevabı karşısında

diyecek bir şey bulamamıştır. Bu durum, Hz. İbrahim’in yerleştirmeye çalıştığı tevhit

akidesinin karşısında tanrılık iddiasında bulunan kişinin cesaretini ve cehaletini ortaya

koymaktadır.

Bu bağlamda Kur’an’da bahsedilen diğer bir peygamber, Hz. Musa’dır. Hz.

Musa’nın göstermiş olduğu mucize karşısında Firavun, Musa’yı yalanlamış, isyan etmiş

35 Âl-i İmran, 3/3-4. 36 İbrahim, 14/4. 37 Fussilet, 41/44. 38 İsra, 15/15. 39 Bakara, 2/37. 40 Bakara, 2/30. 41 Bakara, 2/31. 42 Nisa, 4/64. 43 Bakara, 2/258.

Page 23: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

13

ve adamlarını toplayıp “Ben, sizin en yüce Rabbinizim” 44 demek suretiyle Allah

tarafından dünya ve ahiret cezasıyla cezalandırılmıştır. İbret olması bakımından Hz.

Nuh ve Lut’un nikâhı altında bulunan iki kadının kocalarına ihanette bulunarak iman

etmedikleri45 bahsi geçen konular arasındadır. Denilebilir ki, ilk peygamber Hz. Âdem

ile başlayan vahiy süreci, belirli aşamalardan geçip, Allah’ın yarattığı en mükemmel

varlık olan insanın manevi dünyasını düzenleyip, son peygamber Hz. Muhammed’e

gelen vahiyle noktalanarak, ilahi vahiy zincirinin son halkasını oluşturan ve içerdiği

hükümleri kıyamete kadar yürürlükte kalacak olan Kur’an vahyidir. Vahiy kapısı son

peygamber ve son ilahi kitapla açılmamak üzere kapanmıştır. Zira Kur’an gibi mucize

bir kitabın yanında yeni bir kitaba, Hz. Peygamber gibi bir şahsiyetten sonra da bir

peygambere ihtiyaç söz konusu değildir.

1.2.1. Kur’an’da Vahiy Kavramı

Kur’an’da Allah’ın insanla iletişim kurmasının üç yolla mümkün olacağı

açıklanmaktadır; ‘‘Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından

konuşur yahut bir elçi gönderir de izniyle dilediğine vahyeder’’.46 Ayette geçen vahiy

kelimesi ‘‘doğrudan doğruya, çok süratli ve gizli bir tarzda bilgi aktarma ve kalbe

ilka’’ 47 anlamalarına gelir. Ayette geçen ikinci vahiy çeşidi sözlü iletişimdir. Bu

iletişimde peygamber, Allah’ı göremez. Yakın bir yerden ses duyar. 48 Üçüncü nevi

olarak açıklanan vahiy çeşidi de Allah’tan melek vasıtasıyla indirilmiş olan vahiydir.49

Bilindiği gibi vahiy, esasen iki varlık arasında vuku bulan özel bir olaydır.

Kur’an’da vahyin özel boyutunun yanında bir de genel boyutunun olduğunu

görmekteyiz. Özel anlamda sadece peygamberlere has olan vahiyden bahsedilirken,

genel anlamda ise bütün varlıklar vahye muhatap kılınmaktadır. 50 Peygamberlere

yapılan vahiy dışında diğer varlıklara yapılan vahiy çeşitleri, arza, semaya, bal arısına,

meleklere, Hz. Musa’nın annesine ve Hz. İsa’nın havarilerine olan vahiydir. Kur’an da

kurumsal vahiy olması sebebiyle peygamberlere ait olan vahiyden söz edilirken, genel

44 Nâzi’ât, 79/20-25. 45 Tahrim, 66/10. 46 Şura, 42/51. 47 Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul, t.s, c.8, s. 4255. 48 Elmalılı, a.g.e., c.8, s. 4255. 49 Tekvir, 81/23; Necm, 53/5-12. 50 Demirci, a.g.e., s. 26.

Page 24: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

14

anlamda diğer varlıklara olan umumi vahiyden daha az bahsedildiği dikkat çekmektedir.

Burada her iki vahiy çeşidine Kur’an’dan örnekler verilecektir.

Kur’an’da, insanın yükünü hafifletmek için Kur’an vahyinin şifa, hidayet ve

rahmet olarak indirildiği vurgulanmıştır. 51 Dolayısıyla peygamberlerin yükünü

hafifleten, peygamberlere has olan vahye şu ayetler, örnek olarak verilebilir. Bu

bağlamda vahyin evrenselliği Kur’an’da şu şekilde vurgulanmaktadır; ‘‘Bu Kur’an

bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu.’’ 52 Vayhin

bağlayıcılığı, Kur’an’da belirtilen hususlardandır ve bu durum şu şekilde açıklanmıştır;

‘‘Rabbinden sana vahyolunana uy. O’ndan başka ilah yoktur. Müşriklerden yüz

çevir.’’53 Kur’an’da dile getirilen bir diğer husus, Kur’an vahyinin amacının insanlığın

iyiliği için indirildiğine yapılan vurgudur; ‘‘Elif. Lam. Râ. (bu Kur’an) Rablerinin

izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.’’54

Kur’an’da, Hz. Peygamber’den önceki peygamberlere de vahyedildiği şu

ayetlerle izah edilmektedir; ‘‘Biz Nuh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz

gibi sana da vahyettik. Ve İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, esbata (torunlara),

İsa’ya, Eyyup’a Yunus’a Harun’a ve Süleyman’a vahyettik. Davud’a da Zebur’u

verdik.’’55 Ayrıca vahye muhatap kılınan herkesin peygamber olarak nitelendirildiği

dikkat çeken hususlardandır; ‘‘Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden

başkasını peygamber olarak göndermedik.’’56

Bu ve buna benzer ayetler, peygamberlerin ‘‘Allah’ın mesajını melek aracılığı

ile seçkin kullarına bildirdiğini, ilahi mesaja muhatap olan bu seçkin kulların, hassas ve

yıkılmaz şahsiyetiyle sarsılmadan ve korkusuzca ilahi tebliği ilan ederek insanları

uyuşukluk ve düşük ahlaki gerilim durumundan çıkarıp, Allah’ı Allah olarak, Şeytanı

51 Yunus, 10/57. 52 En’âm, 6/19. 53 Enâm, 6/106. 54 İbrahim, 14/1. 55 Nisa, 4/163. 56 Nahl, 16/43 Benzer ayetler için Bkz. Enbiya 21/7, Zümer 39/65.

Page 25: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

15

Şeytan olarak açıkça gösterebilecekleri bir teyakkuz durumuna geçirmek için uyandıran

olağanüstü bir insan’’57 olduklarını açıklamaktadır.

Kur’an, özel ve kurumsal vahyin yanı sıra bir de genel, umumi vahiyden söz

etmektedir. Aşağıda gelecek olan ayetler, konumuz açısından örnek olarak

zikredilebilir; ‘‘Böylece onları iki günde yedi gök yaptı ve her göğe emrini vahyetti (her

göğe kendi işini bildirdi’’).58 “Her göğe işlevini ilham etti” cümlesi, kozmik sistemlerin

Allah’ın iradesiyle kurulup işlediğine işaret eder.59 Allah’ın göğe vahyetmesinin yanı

sıra yeryüzüne de vahyettiği şu ayetle açıklanmaktadır; ‘‘Çünkü rabbin ona (yere, arza)

vahyetmiştir.’’60 Allah yere bir çeşit konuşma ve anlatma yeteneği verir, o da üzerinde

olup bitenleri ve kimin ne yaptığını açık açık anlatır. Bunların yanında bir hadiste de

kıyamet gününde arzın dile gelerek konuşacağı bildirilmiştir.61

Umumi vahye örnek olması bağlamında Allah’ın Kur’an’da bal arısına da

vahyetmesi, dikkat çekmektedir. Ayette anlatılmak istenen arının bal yapması içgüdüsel

bir tepkidir. Arıya bu içgüdüyü yerleştiren de Allah’tır. İdeolojik yorumlarla, arıya

vahiy söz konusu ise, insanoğluna neden vahiy gelmesin tezine karşılık, bu ayetin doğru

bir şekilde anlaşılması önem kazanmaktadır. ‘‘Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti

(ilham etti); dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan (kovanlardan)

evler edin.’’ 62 Burada “canlının kendisine yararlı olanları alması, zararlılardan

sakınması ve kendi geçimini sağlaması hususunda muhtaç olduğu becerileri Allah

Teâlâ’nın onda yaratması” anlamındaki ilham karşılığında kullanılmıştır. Arıya yapması

ilham edilen “yuvalar”dan maksat, arıların ağaç kovukları gibi uygun doğal mekânlarda

veya insanların özel olarak hazırladığı kovanlarda kendi ürünleriyle oluşturdukları

petekler ve her petekte bulunan altıgen gözcüklerdir. Bal arısı, Allah’ın verdiği ilham

veya içgüdü sayesinde, bizzat kendisinin ürettiği bal mumuyla kendi yuvasını

yapmakta, dalak içine milimetrik ölçülerle altıgen prizma şeklinde gözcükler

57 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, Ankara Okulu Yayınları, çev. Alparslan Açıkgenç, Ankara,

2000, s. 167. 58 Fussilet, 41/12. 59 Hayreddin Karaman vd., Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,

Ankara, 2007, c.4, s. 694. 60 Zilzâl, 99/5. 61 İbn Mâce, Zühd, 31. 62 Nahl, 16/68.

Page 26: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

16

yerleştirmektedir.63 Arıya vahiyden anlaşılması gereken, arının bal yapmaya elverişli bir

programla Allah tarafından yaratıldığı vurgusudur.

Kur’an’da iki yerde Hz. Musa’nın annesine vahyedildiğinden bahsedilir;

‘‘Musa’nın annesine; Onu emzir, başına bir iş gelmesinden korkuyorsan onu yemme

(sandığa) bırak, korkma, üzülme, biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu elçilerden

yapacağız diye vahyettik,’’64 şeklinde bir ifade vardır. Hz. Musa’nın annesine yapılan

vahiy peygamberlere yapılan vahiy değil, seçkin kulların kalbine doğan ilham

anlamındadır. Sıkı bir şekilde firavunun adamları tarafından uygulanan bu katliamdan

Musa’yı kurtarması için Allah tarafından annesine, onu bir süre emzirmesi, çocuğun

hayatının tehlikeye düştüğünü hissettiği anda onu bir sandukaya koyup Nil nehrine

bırakması ilham edilmiş, bunun üzerine annesi hiç tereddüt etmeksizin Musa’yı nehre

bırakmıştır. 65 Hz. Musa’nın annesi bunaldığı zaman onun kalbine ilham olundu.

‘‘Musa’nın annesine: Onu emzir. Başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu

suya bırak. Korkma üzülme, şüphesiz onu biz sana döndürecek ve peygamber yapacağız

diye vahyettik. (ilham ettik)66

Kur’an’da dört yerde Hz. İsa’nın yardımcıları konumunda olan havarilerden

bahsedilir. Bu ayetlerden birinde, Allah’ın havarilere vahyettiğinden bahsedilir.67Ayette

geçen ‘‘vahyettim’’ fiilini İslam bilginleri, vahyin diğer anlamalarına hamlederek,

kalplerine süratli bir şekilde atmak, ilham ve kalbe ilka anlamalarına geldiğini ifade

ederler.68

Son olarak ‘‘vahyettim’’ fiilini İslam Bilginleri Hz. İsa’nın vahye aracı konumda

olduğu şekliyle açıklamışlardır. Ayette Havarilere gelen vahiyden kastedilen, Hz.

İsa’nın vahyi havarilere ulaştırma noktasında bir aracı konumunda olduğunun

63 Karaman vd., a.g.e., c.3, s. 417. 64 Kasas, 28/7, Diğer örnek ayet için bkz. Taha 20/38-39. 65 Karaman vd., a.g.e., c.4, s.216. 66 İbn Kesir, Hadislerle Kur’an Tefsiri, çev. Bekir Karlığa, Bedrettin Çetiner, Çağrı Yayınları, İstanbul,

1984, c.11, s. 6194. 67 Maide, 5/111. 68 Taberi, Camiu’l-Beyan fi tefsîril’-Kur’an, Kahire, 1955, c.7, s. 83; Seyyid Kutub, Fîzılâl-il Kur’an,

çev. Bekir Karlığa, M. Emin Saraç, İ. Hakkı Şengüler, Hikmet Yayınları, İstanbul, 1986, c.4, s. 492;

İbn Kesir, a.g.e., c.2, s. 115; Elmalılı, a.g.e., c.3, s. 363.

Page 27: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

17

vurgulanmasıdır; ‘‘Hani senin vasıtanla Havarilere vahyetmiştim de; sen onları

(havarileri) Allah’a ve Resulüne imana davet etmiştin.’’69

1.2.2. Hadislerde Vahiy Kavramı

Hz. Peygamber yaşadığı vahiy tecrübesini ilk olarak yakınlarıyla paylaşmıştır.

Bu ilahi tecrübeyi eşlerine ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. Nitekim Hz. Aişe’den gelen

şu rivayett bunu göstermektedir: ‘‘Allah’ın elçisine ilk defa vahiy, sadık rüya yoluyla

gelmeye başlamıştır. Zira onun her gördüğü rüya sabah aydınlığı gibi çıkardı.’’70

Hz. Peygamber’e gelen vahiy çeşitlerinden bir diğeri, vahiy meleğinin kendisine

insan şeklinde gelmesiyle gerçekleşen vahiydir. 71 Bu konu rivayetlerde şöyle dile

getirilmektedir; ‘‘Bazen de melek bana insan kılığına girerek gelir, benimle konuşur.

Ben de onun söylediğini iyice bellerim.’’72 Vahiy meleği, Hz. Peygamber’in yanına

geldiğinde, bazen Hz. Peygamber’in elini tutmuş 73 , hanımlarının yanında (onlara

görünmeden) Hz. Peygamberle konuşmuş74, bazen de Dıhye el-Kelbi suretinde gelerek

Hz. Peygamber’e sorular sormuştur.75

Hz. Aişe’den gelen başka bir rivayette vahyin farklı geliş yollarından birini Hz.

Peygamber şöyle açıklar; ‘‘Vahiy bazen bana zil çalar (yahut çıngırak sesi) gibi bir sesle

gelir. Bu benim için vahyin en ağır olanıdır. O hal beni terk edince onun (Cebrail’in) ne

dediğini bellemiş olurum.’’76

Hz. Peygamber’den gelen şu rivayet ise ilham yoluyla kalbe yapılan vahye örnek

olarak gösterilebilir; ‘‘Şüphesiz ki Ruhu’l-kuds (Cebrail) kalbime üfledi.’’77

Şu halde hadis kaynaklarında Hz. Peygamber’in, farklı şekillerde vahiy aldığını

rivayetler söz konusudur.

69 İbn Kesir, a.g.e., c.6, s. 2521. 70 Buhari, Bed’u’l-vahy 1; Müslim, İman, 73. 71 Zeki Duman, Vahiy Gerçeği, Fecr Yayınevi, Ankara, 1997, s. 26. 72 Buhari, Bed’u’l-vahy, 2; Müslim, Fedail, 23. 73 Ebu Davud, es-Sünen, 9. 74 Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.4, s. 150. 75 Buhari, Fedailu’l-Kur’an, 1. 76 Buhari, Bed’u’l-vahy, 2; Müslim, Fedail, 23; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.4, s. 158. 77 İbn Mace, Ticaret, 2.

Page 28: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

18

1.3. TARİHTE KENDİSİNE VAHİY GELDİĞİNİ İDDİA EDEN BAZI İSİMLER

İslam düşünce tarihine bakıldığında vahiy iddiasıyla ortaya çıkan birçok isme

şahit oluruz. İlk olarak Hz. Peygamber henüz hayatta iken ortaya çıkmaya başlayan bu

isimler, günümüzde de ortaya çıkmaktadır. Süreç içinde vahiy iddiasıyla ortaya çıkan bu

şahıslarda birtakım ortak özellikler mevcuttur. Bu kimseler hitap ettikleri insanları

Allah’ı inkâra ve şirke çağırmamışlardır. Hz. Peygamber’in nebi ve resul olduğunu

inkâr etmemişler bilakis kendilerinin de O’nun gibi resul olduğunu söylemişlerdir.

İmanla ilgili herhangi bir akideyi inkâr etmemişler, yeni bir akide ortaya

koymamışlardır. Kur’an’ın bizzat nübüvvet kurumunun Hz. Peygamber’le son

bulduğunu açıklamasına rağmen 78 onlar, nebi ve resul kavramlarına farklı anlamlar

yüklemek ve farklı bakış açıları getirmek suretiyle kendilerinin nebi değil resul

olduğunu ileri sürmüşlerdir.79 Biz çalışmamızın bu bölümünde konumuzla ilgisi olması

bakımından bu isimlerden birkaçına örnek vermekle yetinmek istiyoruz. Çalışmamızın

ana başlığı ‘‘vahiy’’ olduğuna göre İslam tarihinde ve günümüzde vahiy iddiasıyla

zuhur eden şahsiyetlere değinmenin konumuz açısından faydalı olacağı

düşüncesindeyiz. Biz bu bölümde üç şahsiyetten söz edeceğiz. Bunların ilki Hz.

Peygamber henüz vefat etmeden önce peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan Müseylime

el-Hanife’dir. Bir diğer isim, nübüvvet ve vahiy iddiasında bulunan, hicri ikinci

yüzyılda ortaya çıkan Beyan b.Sem’an’dır. Son olarak Türkiye’de doksanlı yıllarda,

İskender Evrenesoğlu ismiyle ortaya çıkıp, vahiy aldığını iddia eden daha sonra

A.B.D’ye yerleşen isimden söz edeceğiz.

1.3.1. Müseylime el-Hanife

Hz. Peygamber henüz hayatta iken birtakım kişiler vahiy aldığını iddia etmeye

başlamış, vahiy mahsulü olduğunu iddia ettikleri birtakım sözler, ayetler söylemek

suretiyle kendilerine taraftar bulma gayreti içine girmişlerdir. Bunların en meşhurları

daha sonraları ‘‘Müseylime-i Kezzab’’ ismiyle anılan, asıl ismi İbn Habib el-Hanefi

olan kişidir. Yemame’de ortaya çıkan Müseylime, kendi halkı arasında ‘‘Yemame’nin

78 Ahzab, 33/40. 79 Nebi ve resul kavramlarına ayrıntılı bkz. Aslan, a.g.e., s. 36-48.

Page 29: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

19

Rahmanı’’ olarak tanınan bir kimseydi.80Müseylime ilk önceleri Medine’ye gelerek Hz.

Peygamberle görüşmüş, kendisinin peygamberliğini kabul ederek ülkesine dönmüştü.

Yalnız ülkesine döndükten sonra kendisinin de vahiy aldığını iddia etmiş81, bu iddiasını

yememe halkının etnik kökenini öne çıkarmak suretiyle onları tahrik edip kendisine

inandırmaya gayret etmiştir. O, halkına ‘‘Ey Hanifeoğulları! Allah, Kureyş’i

peygamberliğe sizden daha layık kılmamıştır. Topraklarınız onlarınkinden daha geniş,

sayınız onların sayısından fazla. Cebrail, sizin arkadaşınıza, tıpkı onlarınkine indiği

gibi iniyor’’82 demek suretiyle Yemame halkını etrafında toplamaya çalışmıştır.

Müseylime, aslında Hz. Peygamber’in nübüvvetini inkâr etmemiş, kendisinin de

Hz. Peygamber gibi bir peygamber olduğunu, vahiy aldığını yazdığı mektuplarda

bildirmiştir. O, mektubunda Kureyşlilerin adaletli insanlar olduğunu söylemiş,

kendisinin de peygamberliğinin kabul edilmesini ve İslam topraklarının yarısının

kendisine verilmesini talep etmiştir. Hz. Peygamber’in bu mektuba cevabı ise,

‘‘Allah’ın Elçisi Muhammed’den yalancıların en yalancısı Müseylime’ye: Allah’ın

selamı dosdoğru yol üzerinde bulunanlara olsun! Hemen ilave edeyim ki, yeryüzü

Allah’a aittir. Onu kulları arasından dilediğine verir; bütün işlerin sonunda kurtuluş,

Allah’tan hakkıyla korkup çekinenlerindir,’’ şeklinde olmuştur.83

Allah tarafından kendisine de vahiy geldiğini söyleyen bu kişiler, vahiy

iddialarını ispatlayabilmek için birtakım garip sözler sarf ederek doğru sözlü olduklarını

ileri sürmüşlerdir. Kur’an’ın bir benzerini veya bir suresini getirmek arzusunda olanlara

Kur’an’ın bizzat meydan okuyuşu, (tehaddi)84 tarih boyunca muhatap bulamamış, böyle

bir şeye cesaret edenlerin görüşleri, iddiaları, çok fazla inandırıcı olamamıştır.

Kur’an’ın eşsiz belagat ve fesahatı karşısında son derece cılız ve etkisiz kalan bu

iddialar zaman içerisinde etkisini kaybederek toplumdan yeterli ilgi, alaka ve destek

görememişlerdir. Müseylime’nin vahiy dediği ayetlere değinecek olursak şu örneklere

yer vermek yerinde olacaktır; ‘‘Fil. Öyle ya, sen filin ne olduğunu nereden bileceksin?

O’nun uzun bir hortumu var!’’ ‘‘Siz ey iki kurbağanın kızı kurbağalar! Suyunuz

80 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, çev. Mehmet Yazgan, İstanbul, 2008, Beyan yayınları, s.

340. 81 Hayati Ülkü, Başlangıçtan Günümüze İslam Tarihi, Çile yayınları, İstanbul, 1982, s. 252. 82 Taberi, Tarih, c.2, s. 281-282. 83 Hamidullah, a.g.e., s. 341. 84 Kasas, 28/49; İsrâ, 17/88; Hûd, 11/13; Yûnus, 10/38; Bakara, 2/23.

Page 30: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

20

temizlendi. Suyu kirletemezsin, içeni engelleyemezsin. Başın suda, kuyruğun

çamurdadır. Toprağın yarısı bizim, yarısı Kureyş’in. Ama Kureyş saldırgan bir

toplum.’’ ‘‘Ekini ekenlere, ürünü biçenlere, daneyi savuranlara, un öğütenlere, ekmek

pişirenlere, tirit yapanlara, donmuşunu da erimişini de silip süpürenlere yemin olsun.

Yüncü bedevîlere ve sizden önceki medenîlere üstün kılındınız. Arkadaşınızı koruyun.

Yardım dileyeni barındırın. İsteyenin işini görün.’’85

İbn Kesir, aynı eserinde başka bir ayrıntıya daha yer vermiştir. Burada

anlatıldığına göre Temim kabilesinden Secah isimli bir kadın da kendisine vahiy

geldiğini öne sürmüş, bunu duyan Müseylime kendisiyle görüşmek istediğini Secah’a

bildirmiştir. Müseylime, Secah’ı kendi çadırında ağırlamış ve aralarında şu görüşme

gerçekleşmiştir. Müseylime’nin kadına ‘‘Sana ne vahyediliyor’’? sorusuna kadın,

‘‘Kadınlar önce başlar mı? Sen söyle bakalım sana ne vahyolunduğunu’’ diye cevap

vermiş bunun üzerine Müseylime kadına ‘‘Baksana Rabbine, hamile kadına ne yaptı?

Vahşice vuruşların peşinden yılan gibi akan canlı bir varlık çıkardı. Allah kadınları öbek

öbek yarattı. Erkekleri onlara eş yaptı. Bizim için yavru imal ederler.’’ demiştir. Bunları

işiten Secah, ‘‘Senin peygamber olduğuna şehadet ederim’’86 diyerek Müseylime’nin

peygamberliğini kabul etmiştir. Bu sayede Müseylime Secah’a üstün gelmek suretiyle

siyasi alanda ve peygamberlik sahasındaki bir rakibinden kurtulmuştur.

Hz. Peygamber vefat etmeden önce bütün bu olanlardan haberdar olmuş ve

konuyla yakından ilgilenmelerini o bölgedeki memurlara bildirmiştir. Hz. Peygamber’in

vefat etmesiyle bu işle Hz. Ebubekir ilgilenmiş, Halid b.Velid komutasındaki ordu,

Yemame savaşında Müseylime’nin varlığını ortadan kaldırmıştır.87

Müseylime’nin peygamberlik iddiasının sebeplerinden biri de Araplar arasında

canlılığını hiçbir zaman yitirmeyen asabiyet (kabilecilik) olgusudur. Çünkü Müseylime

kavmine, Kureyş’le Hanife oğullarını kıyas ederek onların kabilecilik duygularını canlı

tutmaya çalışmıştır. Halid b.Velid’in Yemame savaşı sonunda esirlere Müseylime’nin

peygamberliği ile ilgili sorduğu sorulara esirlerin; ‘‘Sizden (Kureyş) bir peygamber,

85 İbn Kesîr, El Bıdaye ve'n-Nihaye, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yayınları, 2000, c.6, s. 462-469. 86 İbn Kesir, a.g.e., c.6, s. 457-460. 87 Hamidullah, a.g.e., s. 341.

Page 31: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

21

bizden de bir peygamber olsun’’ 88 cevabı Araplar arasında kabile rekabetini ortaya

koyması açısından önem arz etmektedir.

1.3.2. Beyan b. Seman

Hicri ikici yüzyılda ortaya çıkan Beyan b.Sem’an, nübüvvetin sürekliliği

düşüncesinden hareketle vahyin de devamlı olacağını öne sürmüştür. Kaynaklarda

geçtiğine göre Beyan’ın bu fikri bizzat Kur’an’dan öğrendiği şeklindedir. Çünkü Hz.

Peygamber ve Kur’an, daha önceki milletlere gönderilmiş peygamberlerden

bahsediyordu.89 O, önceleri peygamberlik iddiasında bulunmamış, Muhammed b. el-

Hanefiyye’nin oğlu olan Ebu Haşim’in, kendisini imamete halef olarak atamış olduğunu

söylemiştir. 90 Ebu Haşim’in vefatından sonra nübüvvet iddialarına başlayan Beyan,

Ca’fer es-Sadık’ı kendisinin Peygamberliğini kabul etmeye çağırmış ona mektuplar

göndermiştir. Mektubunda Hz. Peygamberin getirmiş olduğu şeriatın bir kısmının

kaldırıldığını söylemiş, ‘‘İslâm’a teslim ol ki selâmete eresin, zira sen Allah’ın,

risaletini kime vereceğini bilemezsin. Resule düşen ancak tebliğdir. Uyaran kimse

vebalden kurtulmuştur” diyerek nebi olduğunu öne sürmüştür.91 Beyan, en büyük ismi

(İsmu’l-Azam) bildiğini, bu isimle ölüleri diriltebileceğini, bu isimle Venüs yıldızını

çağırdığını ve bu yıldızın geldiğini yine bu isim sayesinde orduları bozguna

uğratabileceğini öne sürmüştür.92

Beyan’ın dikkat çeken görüşlerinden biri de Cebrail’in aracılığı olmaksızın

vahyi doğrudan Allah’ın kendisinden aldığı görüşüdür. Bu durum nübüvvetin ilahlıkla

karışmasına yol açmış, ortaya hulul inancı çıkmıştır. Vahyi aracısız Allah’tan alan

Beyan, peygamber olmanın da ötesinde Allah’tan bir parça haline dönüşmüş, Allah ona

hulul etmiş, bu sebeple de geleceği bilir hale gelmiştir.93 İlginç olan ise, vahiy aldığını

söyleyen Beyan, Kur’an’dan bazı ayetleri yorumlama ihtiyacı hissetmiş ve fikirlerini bu

şekilde yaymaya çalışmıştır. Beyan Kur’an’da ‘‘Bu, insanlar için bir beyan, sakınanlar

88 Aslan, a.g.e., Ankara, 2009, s. 110. 89 William F. Tucker, Beyan b. Sem’an ve Beyaniyye: Emevi Irak’ının Şiî Aşırıları, çev. Yusuf Benli,

Din Bilimleri, Akademik Araştırma Dergisi III (2003), Sayı: 1, s. 223-224. 90 William F. Tucker, a.g.m, s. 223. 91 Şehristani, Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim, el-Milel ve’n-Nihal, Beyrut, 1975, s. 153. 92 Abduülkahir el-Bağdadi, el-Fark beyne’l-Fırak, Kahire, 1948, s. 54. 93 Muhammed Abid Câbirî, İslam’da Siyasal Akıl, (el-Aklu’s-Siyâsiyyu’l-Arabî) çev. Vecdi Akyüz,

İstanbul, 1997, s. 561.

Page 32: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

22

için de yol gösterici ve nasihattir’’94 ayetini ‘‘Beyan benim, yol gösterici ve nasihatte

benim’’ diyerek yorumlamıştır.95 Yine Beyan, Kur’an’da ‘‘Onlar, bulut gölgeleri içinde

Allah’ın ve meleklerinin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar?’’96

ayetini, gölgenin Ali olduğunu, gök gürültüsünün O’nun sesi olduğunu, yıldırımın da

onun gülümsemesi97 olduğunu söylemek suretiyle tevil etmiştir.

Klasik kaynakların Beyaniyye’yi Şia’nın gulat fırkaları içinde kabul etmeleri

Beyan’ın tenasüh ve hulul hakkındaki görüşleri olsa gerektir.98 İrfan Abdulhamîd’in

belirttiğine göre Beyan, ‘‘Allah’ın ruhu peygamberlerin ve imamların bedenlerine hulul

ettiği sonra bu ruhun Ebu Haşim Abdullah b. Muhammed b. el-Hanefiyye’ye geçtiğini

ondan de kendisine yani (Beyan’a) intikal ettiğini99’’ iddia etmiştir.

Beyan, 737 yılında Muğire b. Said ile birlikte hareket ederek Emevilerin Irak

valisi Halid b. Abdullah el-Kasri’ye karşı isyan hareketine karıştı. İsyan, Emeviler

tarafından kısa sürede bastırılmış, Beyan, Muğire ve taraftarları idam edilmişlerdir.100

Vahiy aldığını kendisinin de peygamber olduğunu söyleyen Beyan ve Beyan b.

Sem’an’la aynı düşüncede olan kimseler, nübüvvetin sürekli olması düşüncesindedirler.

Bu durum ilerleyen zaman içerisinde kendilerinden sonra nübüvvet iddiasıyla ortaya

çıkacak olan kimseler için de zemin hazırlamıştır. İrfan Abdulahamid’e göre Şia’nın

Gulat çevrelerinde sürekli nübüvvet fikri şöyle özetlenebilir; ‘‘Peygamberlik daimi bir

kaynaktır. Kesintisiz devreden bir zincirdir. Peygamberlerin ardı kesilmeyecektir. Bu

zincirdeki her bir halka kendisinden öncekine nispetle daha değerli, ondan daha üstün

derecede ve daha kâmildir.’’101 Şia’nın bu düşüncelerinin Gulam Ahmet’in iddialarıyla

paralellik arz ettiği görülmektedir.

94 Âl-i İmran, 3/138. 95 Bağdadi, a.g.e., s. 37. 96 Bakara, 2/210. 97 Şehristani, a.g.e., s. 177. Şehristani eserin aynı sayfasında Beyan’ın Muhammed Bakır’a da mektup

göndererek nübüvvetini kabul etmeye davet ettiğinden bahseder. 98 Şehristani, a.g.e., s. 205. 99 İrfan Abdullhamid, İslam’da İtikadi Mezhepler ve Akaid Esasları, çev. Saim Yeprem, Marifet

Yayınları, İstanbul, 1983, s. 57. 100 William F. Tucker, a.g.m., s. 219; Atalan, a.g.e., s. 149-152. 101 İrfan Abdulhamid, a.g.e., s. 67.

Page 33: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

23

1.3.3. İskender Evrenesoğlu

Esasen ayrı bir araştırmanın konusu olacak kadar kapsamlı bir şekilde

açıklamaya ihtiyaç duyulan Evrenesoğlu ve takipçileri ile ilgili, konumuzla ilgili olması

sebebiyle bir parantez açmayı faydalı gördük. Doksanlı yılların başında gündeme gelen

İskender Evrenesoğlu, ‘‘Risalet Nurları’’ isimli kitabını kendisine tanrının yazdırdığını

iddia etmek suretiyle dikkatleri ve tepkileri üzerine çekmiştir. İlerleyen süreçte adı

peygamber olarak anılan Evrenesoğlu hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı devreye

girmiş Evrenesoğlu’nun ciddiye alınmaması gerektiği ve yayınlanan kitabının hiçbir

şekilde bilimsel bir yanı olmadığı konulu bir açıklama yapmıştır. Din işleri yüksek

kurulu başkanı İsmail Öner, yaptığı açıklamada ‘‘Risalet Nurları’’ isimli kitaptaki

iddiaların Kur’an’a ters düştüğünü, bu iddiaların İslam’ın temel esaslarına aykırı

olduğunu söylemiştir.102 Esas uzmanlık alanı ekonomi, banka ve muhasebe olan, bu

alanlarla ilgili üniversitede eğitim gören İskender Evrenesoğlu, din eğitimi alanında

herhangi bir okulu bitirmiş değildir.

1996 yılında İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk’le çıktığı programda zor anlar

yaşamış, sorulan sorulara tatmin edici cevaplar verememiştir. Kamuoyunda dikkatleri

ve tepkileri üzerine iyiden iyiye üzerine çeken İskender Evrenesoğlu, A.B.D’ ye gitmek

zorunda kalmış ve oraya yerleşmiştir. Takipçilerine göre ise O, Mekke’den Medine’ye

göç etmek zorunda kalmış Hz. Peygamber gibi Allah’ın emriyle A.B.D.’ ye gitmiştir.103

Günümüzde Evrenesoğlu’nun müritleri ve takipçileri, merkezi Ankara’da olan

Osmanlı Kültürünü Yaşatma Derneği adı altında faaliyetlerini sürdürmektedirler.

Kiraladıkları okulların spor salonlarında ve düğün salonlarında video konferans

sistemiyle Evrenesoğlu’nun sohbetlerini konferansa katılan diğer illerdeki izleyicilere

de izlettirmektedirler. Ayrıca Nur TV ve MPL TV kanalları bunun yanında radyo

Ankara isimli frekansta propagandalarını yapmaktadırlar. Bunun yanında

imamiskenderalimihr.com ve Osmanlı Kültürünü Yaşatma Derneği ismindeki sitelerle

de görüşlerini ve iddialarını savunmaktadırlar. Biz burada Evrenesoğlu’nun ayetleri

nasıl ele alıp yorumlamadığına birkaç örnek vermekle yetineceğiz.

102 https://www.imamiskenderalimihr.com/kitapları/tevhid Erişim tarihi: (26.10.2017). 103 İskender Ali Mihr, Beklenen Mehdi O mu? y.y, t.s. s. 34-35.

Page 34: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

24

İskender Evrenesoğlu ve takipçilerinin iddialarına delil göstermek için en çok

Ali İmran 81. ayetini konu edindiklerini görmekteyiz. Bu bağlamda Evrenesoğlu’nun

yorumu şu şekildedir; ‘‘Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde, kitap

ve hikmet verdiği peygamberlerini (nebîlerini) huzurunda toplayıp, onlarda olanı tasdik

edecek bir resul göndereceğini ifade etmektedir. Allahû Tealâ bu resule yardım etmeleri

konusunda da bütün Nebîlerden (peygamberlerinden) misak almıştır. Bu Ayet-i

kerimede sözü edilen resul, Peygamber Efendimiz(S.A.V) değildir. Âli İmrân Suresinin

81. Ayet-i kerimesindeki resul, kıyamete yakın bir devrede yeryüzüne gelecek ve

unutulan hanif dinini, yeniden aslî unsurlarına kavuşturacak olan mehdi resul’dür.’’104

Evrenesoğlu, iddialarına Ahzab suresi 40. Ayeti delil göstermek suretiyle

devam eder; ‘‘İslâm dininin bugünkü öğreticileri diyorlar ki, Hz. Muhammed Mustafa (

S.A.V ) Efendimiz son nebî idi ama aynı zamanda da son resul'dü. Artık Peygamber

Efendimiz (S.A.V)’den sonra ne Nebî ne de Resul gelmeyecektir. O, son nebî ve son

resul'dür. Yani ondan sonra gelecek olan bir resul, bir mehdi (a.s) hiçbir zaman

olmayacaktır diyorlar. Bu ayet bunun varlığının kesin delilidir. Bu iddianın sahipleri

yani Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘den sonra resul de, nebî de gelmeyecektir, diyenler

bir sözlerinde ‘nebî gelmeyecektir’ sözlerinde tamamen haklıdırlar, gerçekten Kur'ân-ı

Kerim Resullerin sonuncusudur, demiyor, nebîlerin sonuncusudur, diyor. Ayetteki

yorumumdan şunu çıkarmak mümkündür; Hz. Peygamber son nebidir. Ayet son resul

olduğunu söylemediğine göre ben nebi değilim, ancak resulüm, nebilerin sonuncusu Hz.

Peygamberdir.’’ 105 Bu görüşe Muhammed Hamidullah şu şekilde karşılık verir;

‘‘Kur’an’da peygamberlerden bahsedilirken muhtelif yerlerde, aynı manada olmak

üzere değişik terimler kullanılır: Nebi, Resul, Mürsel, Beşir, Mübeşşir, Nezir, Münzir,

Hâdi. Hangisi olursa olsun bunlardan biri, Hz. Âdem’den son nebi Hz. Muhammed’e

kadar herhangi bir peygamber veya her bir peygamber için ayrı ayrı kullanılabilir.

Gerek Kur’an ve gerekse Hadis, Hz. Peygamber’in son nebi olduğunu ifade ve tasdik

etmektedir.’’106

104 İskender Ali Mihr, a.g.e., s. 38. 105 İskender Ali Mihr, a.g.e., s. 4-5. 106 Muhammed Hamidullah, Resulullah Muhammed, çev. Salih Tuğ, İrfan Yayınları, İstanbul, 1973, s.

78.

Page 35: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

25

Evrenesoğlu’nun kendisini resul olduğuna delil gösterdiği bir diğer ayette;

‘‘Sonra Biz, resullerimizi art arda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete Resulü

geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk

ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mümin olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden)

uzak olsun. Peygamberler arasında fetret devirleri vardır. Ama resuller ardı arkası

kesilmeksizin gönderilmişlerdir’’107 denilmektedir. Bu ayete göre kendisi fetret dönemi

olmaksızın resul olarak Allah tarafından gönderilmiştir. Ayette geçen ‘‘Erselne’’ fiili

mazi kalıbıyla gelmiş, olmuş bitmiş olaylardan bahsetmektedir. İddia edildiği gibi,

resullerin devamından bahsedilecek olsaydı ayet müzari kalıbıyla gelirdi. Zaten ayet

siyak-sibak çerçevesinde değerlendirildiğinde bir sonraki gelen ayet, Hz. Musa ve

kardeşi Harun’dan söz etmektedir. Önceki ayetler ise geçmiş kavimlerde yalanlanan

peygamberlerden söz etmektedir. İddia edildiği gibi sonsuza kadar gönderilecek resul

silsilesinden bahsedilmemektedir.

Evrenesoğlu’nun bir başka iddiası daha ilginç görünmektedir. O hakikatler

başlığı altında dinlerin birleştirilmesinden şu şekilde söz eder; Buna göre, ‘‘Allah Hz.

Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeriatı, İbrahim’e, Musa’ya İsa’ya ve Hz.

Muhammed’e şeriat kılmıştır. Ve Hanif dininin yegâne giriş kapısı, olmazsa olmazı

Allah’a ulaşmayı dilemektir. İnsanlar hangi dinin mensubu olursa olsunlar, hangi

şartların içinde yaşarlarsa yaşasınlar, kurtuluşları sadece Allah’ı dilemelerine

bağlıdır.’’ 108 Biz aynı görüşleri ve iddiaları, Gulam Ahmet’in eserlerinde de

görmekteyiz. O, da dinlerin birleştirilmesi ve kardeşliğinden söz etmektedir.

Yaşar Nuri ile beraber programa çıkmasını fitne olarak değerlendiren

Evrenesoğlu, kendisine hile yapıldığını ve Allah resulünün sözünün sürekli kesilerek

kendisinin konuşturulmadığını iddia etmiştir. Bu fitne neticesinde imanı zayıf olanların

kendisinden yüz çevirdiğini, gerçek müminlerin ise imanlarının kuvvetlendiğini iddia

etmiştir. 109 Bu bağlamda bu görüşlere Fazlur Rahman’ın şu açıklamaları cevap

niteliğindedir; ‘‘Elçiler veya peygamberler önce kendi kavimlerine gönderilmekteler;

fakat ilettikleri tebliğ yalnız o yöreye ait değil, evrensel bir özelliğe sahiptir. Onun için

107 İskender Ali Mihr, a.g.e., s. 12-13. 108 İskender Ali Mihr, a.g.e., s. 10-11. 109 İskender Ali Mihr, a.g.e., s. 30-32.

Page 36: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

26

bütün insanlar, ona inanmak ve söylediklerini takip etmek zorundadır. Peygamberlerin

kendi kavminin desteğini kazanması şarttır. Aksi takdirde tebliğin diğer insanlara

ulaşması için çok az ihtimal kalır.’’110 Bu açıklamadan hareketle vahiy aldığını iddia

eden bir kimse, o toplumun genelini kendisine inandırmak ve desteğini almak

mecburiyetindedir. Hz. Peygamberin vefatından sonra nübüvvet ve vahiy iddiasında

bulunan isimlerin bu şartı sağlayamadığı göz önünde bulundurulacak olursa, bu

isimlerin toplumun az bir kısmındaki etkileri zaman içinde ya tamamen yok olmuştur ya

da kısmen devam etmiştir.

Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz. Hz. Peygamber henüz vefat etmeden önce

vahiy aldığını söyleyen Müseylime, çok ciddi tepkiyle karşılaşmış, iddiaları hoş

karşılanmayıp, Halid b. Velid’in komutan olduğu Yemame savaşında ortadan

kaldırılmıştır. Hâlbuki Hz. Peygamber’den sonra vahiy devam edecek olsaydı bunu

onun en yakın arkadaşları ve ehl-i beyt sürdürürlerdi. Dolayısıyla vahiy kapısı Hz.

Peygamber’in vefatıyla kapandığı için vahiy iddiasıyla ortaya çıkanlara ortak tepki

gösterilmiştir. Hz. Peygamber’in soyundan gelen Cafer Sadık ise daha sonraki süreçte

kendisini iman etmeye çağıran Beyan b. Seman’a itibar etmemiş, iddialarını dikkate

almamıştır. Günümüzde ise Türkiye’de İskender Evrenesoğlu ismiyle meşhur olan

şahsın iddiaları, Müslümanların çoğu tarafından reddedilmiş, Hz. Peygamber’in son

peygamber olduğu inancı, günümüz Müslümanlarını aynı fikir etrafında birleştiren bir

olgu olmuştur. Dolayısıyla bu tür iddiaların sahibi olanlar bu görüşlerinden dolayı kabul

görmemişler ve eleştirilmişlerdir. Günümüzde dünya Müslümanlarının çoğunluğuna

göre Fazlur Rahman’ın da dediği gibi; ‘‘İnsanlığa gönderilen önemli bildirilerle yüklü

insanlar peygamberlerdir. Hz. Muhammed’e gönderilen Kur’an, Emr’i vahyeden

kitaptır. Hz. Muhammed son peygamber; Kur’an ise günümüzdeki şekliyle vahyedilen

son kitaptır.’’111

110 Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000, s. 133. 111 Fazlur Rahman, İslâm, çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2000, s.

83.

Page 37: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

27

II. BÖLÜM

KADIYANİ/AHMEDİLİĞİN TARİHSEL GELİŞİM SÜRECİ

Bir mezhebi veya dini bir hareketi sağlıklı değerlendirebilmek için o hareketin

veya grubun lideri konumunda olan ismin hayatı önem arz etmektedir. Bu bağlamda bu

bölümde Mirza Gulam Ahmet’in hayatına kısaca değinilecektir. Ancak bunun öncesinde

mezhep hakkında yapılan tanımlara yer verilecektir. Daha sonra ise Mirza Gulam’ın

müceddid, mehdi ve mesih iddiaları, ele alınacaktır. Gulam Ahmet’in cemaat oluşturma

ve cemaate bağlanma esasları, incelenecek diğer başlıklar olacaktır. Ayrıca Gulam

Ahmet’in cihad ve nübüvvet anlayışı bu bölümün başlıkları arasında olacaktır.

2.1. MEZHEP HAKKINDA YAPILAN TANIMLAR

Ortaya çıktığı yere nispetle Kadıyaniyye diye anılan hareket, kurucusunun

isminin Ahmet olması sebebiyle Ahmediyye ismini alarak, 4 Kasım 1900 tarihinde

Gulam Ahmet’in yayımladığı bildiriyle ilan edilerek ortaya çıkmıştır.112

Kadıyanilik XIX. Yüzyılın sonlarına doğru Mirza Gulam Ahmet Kadıyani

tarafından kurulan mezhebe verilen addır. Fırka, önceleri kurucusunun adından dolayı

Mirzaiyye, mensup olduğu yerle ilgili olarak da Kadiyaniyye adıyla anılmıştır. Daha

sonra Gulam Ahmet tarafından yayımlanan bildiriyle, Ahmediyye adını almıştır.

Gulam, Ahmediyye isminin gerekçesini ise şöyle açıklar: ‘‘Biz bu harekete en uygun

olan Ahmediyye Mezhebi Müslümanları adını uygun gördük. Bu isim, Hz.

Peygamber’den dolayı verilmiştir. Onun iki isminden biri Ahmet’tir. Bu isim onun

cemalini yansıtır. Bu da Hz. Peygamber’in dünyaya sulh ve sükûn yayacağını

gösterir.’’113

1880 yılında bir İslam davetçisi olarak ortaya çıkan Gulam Ahmet, daha sonraki

yıllarda kademeli olarak fikirlerini değiştirmiş, 1900 yılına gelindiğinde ise nübüvvet

konusunu tartışmaya açmış ve cüzi veya eksik nübüvvet kavramlarını tevil etmek

112 Fığlalı, Ethem Ruhi, ‘‘Kadıyanilik Mad’’. DİA, İstanbul, 2001, c.24, s. 137. 113 Ethem Ruhi Fığlalı, Kadıyanilik, D.E.Ü Yayınları, İzmir, 1986, s. 41.

Page 38: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

28

suretiyle tartışmaya açmıştır. 114 Önceki görüşlerinde Gulam’ın nübüvvet konusunda

peygamberliğin Hz. Muhammed’le son bulduğunu kabul ettiğini söyleyen Mevdudi,

Gulam’ın sonraki görüşlerinde bu görüşlerinden döndüğünü söyler.115

Kadyanilik, Gulam Ahmet tarafından Hindistan Pancap-Kadiyan’da kurulan dini

bir harekettir. Adına nispetle Mirzaiyye, O’nun doğduğu şehre nispetle de Kadıyaniyye

olarak anılmaktadır. Bununla birlikte, Gulam Ahmet’in Hz. Peygamber tarafından

ismine işaret edildiği iddiasından hareketle hem kurucu ve bağlıları hem de resmi

belgeleri esas alan araştırmacılar Ahmediyye adını kullanmaktadırlar. 116 Ahmediler,

Kâdıyânîlik ve Mirzaiye isimlerini kendileri için küçük düşürücü nitelemeler olarak

görüp, kendilerini doğru ümmet olarak tanımlamakta ve kendilerine karşı düşünceleri

olan bazı bilginleri radikal veya çıkar amaçlı mollalar117 diye adlandırmaktadırlar.

Tanımlara dikkat edilecek olursa, mezhebin ortaya çıktığı zaman ve coğrafya ve

ilk defa hangi isimin etrafında iddialarının şekillendiği vurgulanmıştır.

2.2. GULAM AHMET’İN ÇOCUKLUK VE GENÇLİĞİ

Gulam Ahmet, kendi ifadesiyle Pakistan sınırları içinde bulunan Pencap

eyaletinin Gurdaspur bölgesindeki Kadıyan’da 1839 veya 1840 yılında doğmuştur.118

Henüz küçük yaşlarda ciddi bir eğitim gören Gulam Ahmet, 6 yaşında Kur’an ve

Farsça, 10 yaşına geldiğinde ise sarf ve nahiv okumaya başladı. 17-18 yaşlarında ise

mantık ve felsefe okuyan Gulam Ahmet, ayrıca babasından da hekimlik mesleğine dair

bilgiler edindi. Öğrenimini kısa sürede tamamlamasına rağmen öğrendikleriyle ilgili bir

uğraş içine girmeyen Gulam Ahmet, devamlı inzivaya olan düşkünlüğü ile dikkat

çekmiştir. Babası onun bu durumuna yardım etmek için kendisini Sialkot şehrine

memur olarak göndermiştir. Burada kaldığı 4 sene içinde değişik inanç gruplarını

tanıma fırsatı bulur. Misyonerlerden ve Hindulardan dinleri hakkında birçok bilgi

114 Mevdudi, Kadıyanilik Nedir, çev. Ahsen Batur, İhfa Yayınları, İstanbul, 1975, s. 23-24. 115 Mevdudi, a.g.e., s. 25-42. 116 İhsan İlahi Zahir, İslam Dünyasında İngiliz Emperyalizmi, Ebru Yayınları, çev. Arif Aytekin, İstanbul,

1985, s. 47-50. 117 Muhammad Usman Ali, ‘‘Kadıyani Geleneğinin İki Temel Akımı Olarak Rebva Cemaati ve Lahori

Cemaati: Karşılaştırmalı Bir Analiz’’, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü,(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul, 2016, s. 8. 118 Fığlalı, a.g.e., s. 42.

Page 39: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

29

edinmiş ve onlarla zaman zaman tartışmaya girmiştir. Dört sene sonunda babasının

yanına dönen Gulam Ahmet, babasından yeterli ilgi ve alaka görmeyince kendisini

tekrar inzivaya çekilmeye mecbur hissetmiş ve babasının ölümüne kadar Kur’an, tefsir,

hadis çalışmaları ve diğer dinler hakkında bilgiler toplamakla uğraşmıştır. Babasının

vefat yılı olan 1876 onun için bir dönüm noktası olmuştur. Babasının hastalanıp yatağa

düştüğünde Ve’s-Semâi ve’t-Târık sesini duyar ve bu ayetten babasının güneşin

batışından sonra öleceğini anlar. Babasının ölümüyle ailenin geçim ve idaresini nasıl

olacağı endişesine kapılır ve ikinci bir ses duyar. ‘‘Allah kuluna yetmez mi?’’ sesini

duyan Gulam bu vahiyle rahatlar ve onun hayatında artık yeni bir devre o gün başlamış

olur.119 Bu ilk vahiyden sonra çok sık aralıklarla vahiy almaya başlayan Gulam Ahmet,

inziva hayatına devam etmekle birlikte Farsça, Urduca ve Arapça denemelerde bulunur.

İlk denemeleri Hindu ve Hristiyanlara karşı olur.120 Devam eden süreçte Gulam Ahmet,

Hindu ve Hristiyanlara 50 ciltlik bir reddiye yazacağını, ama bunun için paraya ihtiyaç

duyduğunu söyler. Abone olmak suretiyle bu eksik giderilir ve Berahin-i Ahmediyye

adını verdiği kitabın ilk iki cildi basılmış olur. İlk iki ciltte vahiy ve nübüvvet

konularına değinmeyen Gulam, üç ve dördüncü ciltlerde ise vahiy ve nübüvvet

konularına temas ederek bu kavramları tartışmaya açmıştır. Başlangıçta 50 cilt olacağını

söylediği eserin beşinci cildi, 1905’de yayımlanmış, ‘‘50 ile 5 arasında sadece sıfır farkı

var, bu yüzden 5 ciltle 50 cilt yazılmış gibidir’’ demiştir.121 Çalışmamızın ilerleyen

safhasında değineceğimiz gibi sırasıyla müceddid, mehdi, mesih, nübüvvet ve krişna-

avatarlık iddialarında bulunan Gulam, tedrici bir süreçten geçmek suretiyle, iddialarını

zamana yaymıştır. Babasının vefat ettiği yıl, ilk vahye muhatap olduğunu söylemiş ve

ömrünün sonuna kadar her konuda vahyin kesilmeden kendisine geldiğini iddia etmiştir.

Vahiy olduğunu iddia ettiği metinler Kur’an’daki ayetlerin ya bizzat aynısı ya da

benzeri metinler olmuştur.

Görüşlerini ve iddialarını sürekli vahiyle temellendiren Gulam Ahmet, aynı

durumu ölümünün yaklaştığı yıllarda da sürdürür. Bozulan sağlığından öleceği

tahmininde bulunmuş ve Vasiyet isimli kitabıyla vasiyetini yayımlamıştır. Bu eserde

yakında vefat edeceğini, ölümünün yaklaştığını söylemiştir. Yine bu eserinde gelecekte

119 Fığlalı, a.g.e., s. 46-49. 120 Zahir, a.g.e., s. 16. 121 Fığlalı, a.g.e., s. 49-51.

Page 40: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

30

vuku bulacak bir takım tabi olaylardan söz ederek, vahiy olduğunu iddia ettiği

mübalağalı metinlerle kendisini övdüğü vahiylere örnekler verirmiştir. Her zaman her

türlü işin hallinde vahiyle yönlendirilen Gulam Ahmet, vefat edeceğini, nereye

defnedileceğini, müntesiplerine yönelik talimatlarını ayrıntılı bir şekilde bu eserinde

açıklamıştır. Vasiyetinden biri olan mezarlık konusu, özellikle çok ilginç

görünmektedir. Defnedileceği yeri ve oraya defnedilenleri, Behişti makbere

(Cennetliklerin mezarlığı)122 olarak açıklamış ve bu tutumu bir bakıma Medine’de Hz.

Peygamber’in önde gelen arkadaşlarının defnedildiği Cennetü’l-Baki mezarlığını

anımsatır bir hal almıştır. Gerçi Hz. Peygamber’in hayatında kendisini ve hiç kimseyi

herhangi bir yere defnedilmesinden mütevellit, cennetle müjdelediği söz konusu

değildir. Fakat burada isim benzerliği söz konusu yapılmak suretiyle Medine’deki

mezarlığa bir örnek verilmiştir. Neticede kötü giden sağlık durumundan öleceğini

anlayan ve vasiyetini tamamlayan Gulam Ahmet, bir konferansa katılmak için Lahor

şehrine gider. Konferans için hazırladığı tebliği sunamadan aniden rahatsızlanır ve 26

Mayıs 1908 tarihinde vefat eder. Cenazesi ertesi gün Kadiyan’a getirilir ve daha

önceden vasiyet ettiği mezarlığa defnedilir.123

2.3. GULAM AHMET’İN MÜCEDDİDLİK, MEHDİLİK VE MESİHLİK

İDDİALARI

Gulam Ahmet’in Hindistan’da ortaya çıkması etrafında toplanan taraftar sayısına

olumlu olarak yansımıştır. Zira Hindistan’da 19.yy da sömürü, iç karışıklık ve misyoner

faaliyetleri bir hayli hız kazanmıştır. 124 İngilizlerin sömürgecilik anlayışlarını, yerli

halkın çıkarı ancak kendi çıkarlarından sonra ve onların çıkarlarına zarar vermemek

şartıyla düşünülebilecek bir biçimde uygulamaları, kendi dillerini yayarak kültürlerini

mutlak hâkim kılma çabaları ve özellikle Hristiyanlaştırma faaliyetlerine göz

yummaları, halkta sömürgeciye karşı toplu bir aleyhtarlığın uyanmasına sebep

olmuştur.125 Batı dünyasının bölgeye 16.yy da başlayan ilgi ve alakası, bölge insanını

sosyo-ekonomik anlamda geri bırakan sebepler arasında sayılabilir. Hal böyle olunca

122 Mirza Gulam Ahmet, Vasiyet, çev. Muhammet Celal Şems, İstanbul, 2008, s. 24. 123 Fığlalı, a.g.e., s. 60. 124 Ahmet Yönem, ‘‘Kadıyanilik Bağlamında Mehdilik’’, Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

(SÜİFD), 2011, c. XIII, S.24, s. 180. 125 Fığlalı, a.g.e., s. 27.

Page 41: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

31

yaklaşık dört asır süren bir karmaşıklık söz konusu olmuştur. 19.yy da, batının refah-

kalkınma seviyesi ile Hindistan’ın refah-kalkınma düzeyi karşılaştırılamayacak kadar

açıktır. Sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda sömürüye uğradığını düşünen bölge

insanında, doğal olarak bu durumdan kurtulma eğilimleri ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda

karizmatik şahsiyet ve dikkat çekici fikirleriyle ortaya çıkan isimler taraftar bulmakta

zorlanmamışlardır. Bu karmaşıklığın yaşandığı sıkıntılı coğrafyada ortaya çıkan

isimlerden biri de Gulam Ahmet’tir. Gulam Ahmet, ilk önce müceddid olduğu fikrini

öne sürmüştür. O, 14.yy müceddidi olduğunu,126 Allah’ın kendisini, dini yenilemek için

her yüzyılda bir gönderdiği müceddidlerden biri olarak seçtiğini söyler. Üstelik ondan

başka hiç kimse bu yüzyılda müceddid olduğunu iddia ve ilan etmemiştir. 127 Hz.

Muhammed, nasıl nübüvvetin hâtem mertebesinde ise Gulam Ahmet’de velayetin

hâtem mertebesindedir. Ondan sonra onun ahdinin dışında hiçbir veli olmayacaktır.128

On üçüncü asır sonu ve on dördüncü asır başında bizzat Allah, kendisine o asrın

müceddidi olduğunu bildirmiştir.129

İddialarına müceddid olduğu fikrini öne sürerek başlayan Gulam Ahmet, devam

eden süreçte mehdi-mesih ile ilgili görüşlerini açıklama ihtiyacı hissetmiştir. Böylece

O’nun konumu da doğal olarak değişmiştir. Gulam Ahmet, Hindistan’da yaygın olan

mehdi inancını reddetmiş, kanlı bir mehdi inancının anlamsız ve saçmalık olduğunu

söylemiştir. Hindistan’daki âlimlerin bu inançta olduğunu ama kendisinin böyle bir

mehdiye inanmadığını, bu sebeple de kâfir ilan edildiğini söylemiştir. Yaygın olan

mehdi inancını reddeden Gulam, gerçek mehdinin kendisi olduğunu şu şekilde ilan

etmiştir; ‘‘Yalana düşman olan ve yalancıyı mahvedip yok eden Allah’a yemin ederim

ki, ben onun tarafındanım ve onun göndermesiyle tam zamanında geldim ve onun

emriyle vazife verildim. O, attığım her adımda benimle beraberdir ve asla beni

mahvetmeyecektir. Benim cemaatimi de asla hüsrana uğratmayacaktır. Ben gökten tam

zamanında düşen su damlasıyım. Ben karanlık günleri aydınlatan Allah’ın

nuruyum.’’ 130 Ona göre kendisine uyanlar kurtuluşa erecektir. Kendisini kabul

etmeyenler ise perişan duruma düşecektir. Kısaca vaat edilen mehdi kendisidir.

126 Yönem, a.g.m., s. 181. 127 Fığlalı, a.g.e., s. 51. 128 Muhammet Celal Şems, Hilafet, İstanbul, 2009, s. 48-49. 129 Muhammet Şems, Müjde, İstanbul, 2009, s. 8. 130 Şems, a.g.e., İstanbul, 2009, s. 8.

Page 42: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

32

Mehdi’nin zuhuru Allah tarafından onun şahsında gerçekleşmiştir. Mehdinin dönemi

aynı zamanda ölülerin diriltileceği kıyamet gününe de delil olacaktır.131

Gulam Ahmet, Mehdi olduğuna delil olarak Hz. Peygamber tarafından daha

önceden gaybi haberlerin verildiğini, iddia etmiştir. Mehdi iddiasıyla birtakım

sahtekârların ortaya çıkacağı, ancak gerçek mehdinin gelişinde semavi alametlerin

zuhur edeceği yani ay ve güneş tutulmasının Mehdinin geleceğine dair alametler olduğu

ona göre hadislerde açıkça belirtilmiştir.132 Ayrıca onlar, 14. Hicri yüzyıl sona ermeden

mehdi’nin gelmesi gerektiğini, Gulam Ahmet’in de bu zaman dilimi içinde geldiğini

iddia etmişlerdir.133 Diğer yandan Hz. Peygamber’in hayatında, bu durumun tersine bir

olay söz konusudur. Oğlu İbrahim vefat ettiğinde, ayın tutulmasını İbrahim’in vefatına

yoran kişilere müdahale etmiş, yapılması gerekeni izah etmiştir.134 Aynı zamanda bu

iddialar, Kur’an’la zıt görünmektedir. Kur’an’da ‘‘ay ve güneşin bir yörüngede akıp

gittiği,’’135 ‘‘günlük hareketlerine devam ettikleri, kıyametin kopacağı güne kadar da

aynı durumlarını devam ettirecekleri’’136 vurgulanmıştır.

Gulam Ahmet’e göre Hz. İsa, Hristiyanların iddia ettiği gibi çarmıha gerilerek

öldürülmemiştir. Yunus peygamber balığın karnında sağ kalabildiyse, Hz. İsa da

kabirde üç gün sağ olarak kalmıştır. Hz. İsa Kabirden çıktıktan sonra Galile’ye gitmiş,

orada havarileriyle görüşmüştür.137 Daha sonra Hz. İsa, Hindistan’a gelmiş ve burada

120 yaşında vefat etmiştir. Hz. İsa vefat ettiğine göre artık yeryüzüne bir daha cisim

olarak gelmesi imkânsız hale gelmiştir. İsa Mesih, ancak manevi olarak yeryüzüne

inecektir. Vaat edilen mesih, Allah’ın kendisine verdiği destekle İsa mesih’in huyuna ve

suyuna bürünüp öyle gelecektir. Mirza Gulam, insanlığa hizmet için İsa’nın yerine

manevi olarak vaat edilen mesih ismiyle Allah tarafından gönderilmiş kişidir.138 Hz.

İsa’nın vefat ettiğini Kur’an ve hadislerden yaptığı alıntılarla ispat etmeye çalışan

131 Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed, İnkılâb-ı Hakiki, çev. Syed Ateeg Ahmad, İstanbul, 2009, s. 47. 132 Mirza Nasır Ahmet, Bir Barış Tebliği ve Bir Uyarı, çev. Şinasi Siper, İstanbul, 2009, s. 9-10. 133 Macit Benice, Kutup Yıldızı Şimdi Mekke Yolunu Gösteriyor, İstanbul, 2009, s. 21. 134 Müslim, 2: 630. 135 Yasin, 36/38-40. 136 Tekvir, 81/1. 137 Mirza Gulam Ahmet, İsa Mesih Hindistan’da, çev. Abdulgaffar Han, Londra, 2008, s. 24-25. 138 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 40-41.

Page 43: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

33

Gulam Ahmet, aynı tutumu İncillerden delil göstererek sürdürmüştür.139 Burada dikkat

çeken husus, Gulam Ahmet’in görüş ve iddialarına referans teşkil eden kaynaklar,

İslam’ın ve Hristiyanlığın birinci derecede önem arz eden kaynaklar olduğudur. Delil

gösterilen kaynaklar için bir seçim ve eleme söz konusu olmamıştır. Bir bakıma

Hristiyan dünyasına, sizin kıyamete yakın bir zaman diliminde beklediğiniz İsa benim

mesajı verilmek istenmiştir. Delil ve görüşlerin haklılığı için gelişigüzel kaynakların

gösterilmesi, eklektik bir din algısı oluşturma çabası olarak da görülebilir.

Mesih’in geleceği zaman gerçekleşecek olayları Gulam Ahmet şöyle

yorumlamıştır; ‘‘Mesih’in görevleri arasında haçı kırmak, domuzu öldürmek, cizyeyi

kaldırmak vardır. Haçı kırmaktan kastedilen şey, Hristiyanlıktır. Domuz ise yanlışlık ve

kötü alışkanlıkları ifade eder. Bu yüzden bu ifadeler mecazidir. Cizyenin kaldırılması

ise, mesih gelince savaşlar sona erecek, sulh ve barış dönemi gerçekleşeceği için, cizye

de kendiliğinden kalkmış olacaktır’’. O, mesih’in Şam’da beyaz minareye ineceğini de

şu şekilde açıklamıştır; ‘‘Kadıyan Şam’ın doğusundadır. Hadiste minarenin Şam

bölgesine ait olduğuna dair bir kayıt yoktur. Üstelik minare, Mescidu’l-Aksa’nın

minaresidir. Mescidu’l-Aksa’dan kastedilen, Kudüs’teki Mescidu’l-Aksa değildir,

benim burada yaptırdığım Mescid-i Aksa’dır’’.140

Hadisleri bu şekilde yorumlayan Gulam Ahmet, Kur’an’ı da aynı şekilde

yorumlamaktan kendisini alamamıştır. O, Fatiha suresinin son ayetini şöyle

değerlendirmiştir; ‘‘Allah, Kur’an’da kendilerine nimet verilen kimselerden bahsettikten

sonra, kendilerine gazap edilenlerden de bahseder. Burada kendisine gazap edilen

kimseler, Hz. İsa’ya inanmayan, onu asmak isteyen, ona kâfir, deccal, mülhit diyen

Yahudi din bilgileridir. Kısaca bu ayet aslında şunu anlatmaktadır; Vaat edilen Mesih

bu ümmet içinden çıkacaktır. Onun döneminde Yahudilerin rengiyle renklenmiş

kimseler ortaya çıkacak ve onlar kendilerini din bilgini zannedeceklerdir. Eğer bu din

bilginleri olmasaydı, ülkenin bütün Müslüman halkı şimdiye kadar beni kabul etmiş

olurdu. Bu nedenle bütün inkârcıların günahlarını onlar üstleneceklerdir.’’141 Gulam

Ahmet, bu sözleriyle kendisini kabul etmeyen kimseleri Yahudilere benzetip, gazap

139 Gulam Ahmet’in İncil ve Kur’an’dan öne sürdüğü delillerin ayrıntısı için İsa Mesih Hindistan’da

eserine bkz. 140 Fığlalı, a.g.e., s. 139. 141 Vadedilen Mesihi’n Eserlerinden Seçmeler, çev. Raşit Paktürk, İstanbul, 2008, s. 113-114.

Page 44: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

34

edilenlerden görmekte, Hz. İsa’nın nübüvvetini inkâr edenlerle kendisini inkâr edenleri

aynı kategoride değerlendirmektedir.

2.4. GULAM AHMET’İN CEMAAT OLUŞTURMASI

Gulam Ahmet’in görüş ve iddiaları dikkate alındığında O’nun, ilahi vahiy

otoritesinden oldukça fazla yararlandığı görülmektedir. O’nun Müceddidlik iddiası ile

başlayan fikir mücadelesi, nübüvvet ile noktalanmıştır. Nebi makamına yükseldiği için

vahiy alması da kaçınılmaz olmuştur. Gulam Ahmet, kendisine gelen vahye nasıl

inandığını diğer vahiylerle mukayese etmek suretiyle; ‘‘Yüce Allah’a yemin ederim ki,

ben Kur’an’a ve semadan indirilen diğer kitaplara inandığım gibi, bana gelen vahye de

iman ederim. Ben Kur’an’ın Allah tarafından indirildiğine inandığım gibi aynen bana

nazil olan sözün Allah tarafından indirildiğine iman ediyorum’’ diyerek açıklamıştır.142

Vahye muhatap olan Gulam Ahmet, kendisine inananlardan sonsuz sadakat istemek

suretiyle, kurtuluşa ereceklerin kendisine iman edenlerin olacağını söylemiştir. Bunun

aksine kendisine iman etmeyen kimselerin küfür içinde olacağını ise şu sözleriyle

açıklamıştır; ‘‘Küfür iki çeşittir: Birinci çeşit küfür, İslam’a hiç inanmayan ve Hz.

Muhammed’i Allah’ın elçisi olarak kabul etmeyen kimsenin küfrüdür. İkinci nevi küfür

ise, mesela Mesih-i Mev’ûd’a inanmayan kimsenin küfrüdür.’’143 Gulam Ahmet’in oğlu

ise birinci halife Hakim Nureddin’den şu sözleri nakletmiştir; ‘‘Kadıyani olamayan

Müslümanlar, Kadir ve Yüce Tanrının şu sözüne muhatap olmuşlardır: ‘Onlar kâfirlerin

ta kendileridirler’. İsa’ya ve Musa’ya inanmayanın kâfir ve melun bir dinsiz olduğu

nasıl mümkün oluyorsa; Gulam Ahmet’e inanmayan biri nasıl kâfir olmasın?’’144 O’nun

bu iddia ve ithamlarından sonra fırka mensupları, Hz. Peygamber’in Kur’an’da Ahmed

olarak geçtiği ayeti, Gulam Ahmet için yorumlamışlardır; ‘‘Doğrusu ben, benden önce

gelmiş olan Tevrat’ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmed olacak bir

peygamberi müjdeleyen, Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim, demişti 145

ayetinde geçen ‘Ahmed’ adından kastedilen, Hz. Muhammed’den çok, Gulam

Ahmed’dir; çünkü bu ayetteki haber, yalnızca Ahmed’e aittir; oysa Hz. Peygamber, hem

142 Mirza Gulam Ahmet, Hakikatul-Vahy, Arapçaya çev. Abdul Macid Amir, 2010, İslamabad, s. 21. 143 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 179. 144 İhsan İlahi Zahir, a.g.e., s. 49. 145 Saff, 61/6.

Page 45: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

35

Ahmed hem de Muhammed’dir.’’146 Bu son örnek, ‘ilahi vahiy otoritesinin’ toplum

üzerinde etkili olabileceği gerçeğini gözler önüne sermektedir. Bunun bilincinde olan

Gulam Ahmet, bu anlayışı iddialarının temel dayanak noktası yapmıştır. Dolayısıyla

O’nun bu yöntemi cemaat oluşturma noktasında başarılı olmuştur.

2.4.1. Ahmedilerin Ahlaki Esasları/Biat Esasları

Ahmedilerin ahlaki esasları, Gulam Ahmet’in 1889 yılında on madde halinde

yayınlamış olduğu ‘‘biat şartları’’ olarak isimlendirdiği esaslardır.

1) Biat eden herkes bundan böyle, mezara girinceye kadar Allah’a ortak

koşmaktan uzak duracağına dair içtenlikle söz verecektir. Allah, Kur’an’da

şirki affetmeyeceğini bildirmiştir. Bu yüzden şirke asla yaklaşılmamalıdır.

Şirk yasaklanmış bir ağaç olarak kabul edilmelidir.147

2) Yalan, zina, harama bakmak, her çeşit sapıklık, günah, zulüm, hıyanet, fesat

ve isyan yollarından korunup ihtirasları ne kadar kuvvetli olursa olsun

bunlara yenilmeyecektir. Cemaate göre en büyük günah yalandır. Hadiste

geçtiği gibi, yalan söyleyen kimseyi münafık olarak kabul ederler.

3) Biat eden kimse, beş vakit namazı hiç aksatmadan eda edecek, elinden

geldiğince teheccüd namazını kılmaya, Hz. Peygamber’e salavat getirmeye,

her gün günahlarının bağışlanması için af dilemeye devamlılık

gösterecektir.148

4) Genelde Allah’ın her yarattığına, özellikle de Müslümanlara, kendi ihtirasları

uğruna ne diliyle, ne eliyle, ne de herhangi başka bir yolla caiz olmayan bir

şekilde zarar verecektir.

5) Biat eden kimse keder ve mutlulukta, nimette ve belada Allah’a vefakâr

kalacaktır. Şartlar ne olursa olsun kaza ve kadere rıza gösterecektir. Gulam

Ahmet, ‘‘kaza ve kadere rıza’’ sözleriyle, mensuplarını ileride başlarına

gelebilecek olumsuz durumlara karşı psikolojik olarak hazırlamak istemiş,

bunu da şu şekilde ifade etmiştir; ‘‘Sizden önce geçmiş müminlerin çeşitli

üzüntü ve sıkıntılarla sınav edildiği gibi, sizler de böyle sınavlara mutlaka

146 Fığlalı, a.g.e., s. 156. 147 Mirza Masroor, Biat Şartları ve Bir Ahmedinin Sorumlulukları, çev. Abdulgaffar Han, İstanbul, 2008,

s. 18. 148 Mirza Masroor, a.g.e., s. 44.

Page 46: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

36

uğratılacaksınız. Sakın tökezlemeyin! Gök ile ilişkiniz sağlamsa, yer size

hiçbir şey yapamaz. Beni izlemek istemeyen kimse benden ayrılsın. Kim

bilir daha geçip aşmak zorunda kalacağım nice korkunç ve dehşetli ormanlar

ve dikenli çöller karşıma çıkacaktır. Ayakları nazik ve narin olanlar neden

benimle bunca zahmete kapılsın? Benim olanlar benden asla kopamazlar.’’

O’nun bu sözleri tabanına sahip çıkma isteği olarak görülebilir.

6) İslami olmayan gelenek ile şehvet ve heveslere uymaktan vazgeçilecek ve

kişi kendisini tamamen Kur’an’ın hâkimiyetine teslim edecektir.

7) Biat eden kimse, gururu ve kibri bırakacaktır. Hayatını alçakgönüllülük,

tevazu, güler yüzlülük, yumuşak huyluluk ve uysallıkla geçirecektir.

Ahmedilere göre şirkten sonra en büyük günah kibirdir. Ayrıca böbürlenen

kimse cennete giremeyecektir.149

8) Din ile dinin şerefini ve İslam sempatisini kendi canından, malından,

şerefinden, evladından ve diğer sevdiklerinde üstün tutacaktır. Gulam

Ahmet’e göre İslam’ın tekrar dirilmesini bizzat Allah murat etmiş, bu

sebeple olağanüstü seferberliğin, yola koyulup yürütülmesi için fevkalade bir

cemaatin kurulmasını arzu etmiş, bunun için de kendisini göndermiştir.150

9) Biat eden, yalnız Allah rızası için O’nun bütün yaratıklarına dert ortağı

olmakla meşgul olacak ve elinden geldiğince Allah tarafından kendisine

bağışlanan kuvvet ve nimetleri yine insanlığın yararı için kullanacaktır.151

10) Buraya kadar sayılan dokuz maddede Kur’an’dan ve Hz. Peygamber’in

hayatından örnekler vererek, biat şartlarını bildiren Gulam Ahmet, şartların

belki de en önemlisini sona bırakarak mensuplarından kayıtsız şartsız

bağlılık istemektedir. O, son biat şartını şu şekilde açıklamıştır; ‘‘Biat eden,

Allah’ın bu aciz kuluyla kardeşlik ilişkisine girecek ve Allah rızası için iyi

olan her şeyde bana itaat edeceğine söz verecek ve ölünceye dek bu sözüne

sadık kalacaktır. Benimle kardeşlik bağında öyle yüce bir seviyeye varacak

ki, benzeri ne dünyada bulunan herhangi bir ilişkide ve bağda, ne de başka

hizmetkârca durumların hiçbirinde bulunmayacaktır’’. 152 Ayrıca Gulam

149 Mirza Masroor, a.g.e., s. 91-95. 150 Mirza Masroor, a.g.e., s. 104. 151 Mirza Masroor, a.g.e., s. 110. 152 Mirza Masroor, a.g.e., s. 124.

Page 47: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

37

Ahmet, biat şartlarından bu son maddeye şu şekilde açıklık getirmiştir;

‘‘Benimle olan ilişki tamamen kul köle ve hizmetkârca bir ilişki olmalıdır.

Bu itaat ve boyun eğmek tam teslimiyetle olmalıdır. Yani siz hiç gık

demeyeceksiniz. Şikâyet sözü ağzınıza gelmeyecek. Hiçbir zaman, bu iş

bugün olmaz veya bugün yapamam efendim demeyeceksiniz. Biat edip

cemaate girdikten sonra, cemaatin düzenine bağlandıktan sonra artık siz her

şeyinizi, varınızı, yoğunuzu vaat edilen Mesih’e teslim etmişsiniz demektir’’.

153

Vefatından sonra da cemaatte hilafet düzeninin devam edeceğini, halife her

kimse bağlılığın ve itaatin ona devamlı olacağını söyleyen Gulam, görüldüğü gibi

taraflarından, kendisine sorgusuz sualsiz bağlanılmasını, şartlar ne olursa olsun itaatin

ve bağlılığın sürdürülmesini istemiştir. Çünkü bu çağın sağlam kalesi kendisidir.

Kendisini terk eden aslında onu göndereni terk etmiştir. O’nun elinde bir ışık vardır ve

kendisine gelen herkes o ışıktan yararlanacaktır. O’na sığınan kimse, hırsızlar, eşkıyalar

ve vahşi hayvanlardan canını korumuş olacaktır.154 Bu kadar müjdenin karşılığı olarak

Gulam, cemaatinden kendisine kardeşlik ilişkisi adı altında sonsuz bağlılık istemiştir.

Bahse konu olan ahlaki ilkelerde, tek hakikatin olduğu, o hakikatin de kendi doğruları

olduğu açıkça görülmektedir. Doğru yola erişecekler, sadece Gulam Ahmet’e

uyanlardır. Mutlak otorite, Gulam Ahmet’in ahlaki ilkeleri ve tezleridir.

2.5. GULAM AHMET’İN CİHAD ANLAYIŞI

Ahmedilerin cihatla ilgili görüşlerine geçmeden önce Gulam Ahmet’in ve

babasının İngilizlerle ilgili görüşlerinde değinmek yerinde olacaktır. Zira onların cihat

hakkındaki görüşlerinin temelinde İngilizler hakkındaki tutum ve davranışlarının rolü

bulunmaktadır. Gulam Ahmet, babasının İngilizler hakkındaki görüşlerinden şu şekilde

bahsetmektedir; ‘‘Babam Gulam Murtaza, Sikh idaresinden çok çektiği için, susamış bir

adamın hararetiyle İngilizlerin ülkeyi fethetmelerini bekledi. Bu iş gerçekleşince, sanki

hazine bulmuş gibi sevindi. Kendisini İngiliz’e iyi niyetle adamıştı. 1857 Sipahi

ayaklanmasında, İngiliz hükümetine tamamen sadık kaldığı gibi ayaklanmanın

153 Mirza Masroor, a.g.e., s. 124. 154 Mirza Masroor, a.g.e., s. 142-143.

Page 48: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

38

bastırılması için 50 atlı süvari ile hükümete yardım etti. Kardeşim Gulam Kadir de

orduda hizmet etmiştir.’’ 155 Gulam Murtaza’nın İngilizler lehine olan bu tutumu

İngilizler tarafından karşılıksız bırakılmamış, kendisine İngilizler tarafından 700 rupi

maaş bağlanmış ve yedi köyün hakkı ona verilmiştir.156

Gulam’ın cihat hakkındaki görüşlerine bakıldığında babası gibi İngilizlerin

lehine düşüncelerinin olduğunu görmekteyiz. O’nun İngilizlerden bahsederken sözlerine

‘‘Yüce İngiliz Hükümeti’’ 157 diye başlaması, babası gibi İngilizlere sempati

duyduğunun bir göstergesidir. O, Hindistan’daki veba salgınında İngilizlerin uyguladığı

aşı uygulamasında hükümeti desteklemiş, vatandaşların hükümete teşekkür etmesi

gerektiğini, hükümetin insanların hayrı için yüzbinlerce rupi masraf ettiğini, halkın

bütün bunlar karşısında hükümetin aşı uygulamasına uymasını söylemiştir. Halka aşı

olmaları konusunda tavsiyelerde bulunan Gulam, nedense kendisi aşı olmamış, her

konuda olduğu gibi bu konuda da kendisine vahiy geldiğini iddia ederek, kendisini ve

ona tabi olanları aşı olmadan Allah’ın koruyacağını söylemiştir. Aşı olmuş diğer

insanlara göre Ahmedi Müslümanların daha sağlıklı olacağını ve buna herkesin

inanacağını söylemiştir. 158 Ancak Gulam’a inananlardan bir kısmı veba salgınında

kendisini ölümden kurtaramamıştır. 159 Vahye aldığını söyleyen bir kimse, topluma

tavsiye etmiş olduğu herhangi bir şeyi, toplumda örnek bir insan olduğu için öncelikle

kendisi yapması gerekir. Veba salgını aşısında ise aksine bir durum söz konusudur.

Topluma tavsiye edilen veba salgını aşısı, Gulam Ahmet tarafından uygulanmamıştır.

Bununla birlikte O, İngilizlere Hint Müslümanlardan bir grubun listesini vermiş,

‘‘İngiliz Hindistan’ını Dâru’l-Harb telakki eden aptal Müslümanlardan bir kısmının

isimlerini, bu listeye eklemek gerektir; umarım ki akıllı hükümetimiz bu listeleri bir

devlet sırrı olarak koruyacaktır’’ 160 diyerek İngilizlere olan bağlılığını bir kez daha

göstermiştir. Burada açık bir casusluğun yapıldığı çok açıktır. İngilizlere verilen

Müslümanların listesi, Gulam Ahmet’e ne gibi çıkarlar sağladığı, diğer Müslümanların

155 Fığlalı, a.g.e., s. 45. 156 Fığlalı, a.g.e., s. 45. 157 Mirza Gulam, Nuh’un Gemisi, çev. Muhammet Celal Şems, İstanbul, 2008, s. 7. 158 Mirza Gulam, a.g.e., s. 8-11. 159 Fığlalı, a.g.e., s. 68. 160 Fığlalı, a.g.e., s. 72.

Page 49: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

39

bilmesi gereken bir durumdur. Hâlbuki Hz. Peygamberin hadisinde, Müslümanın

Müslüman kardeşini düşmana teslim etmeyeceği açıkça belirtilmiştir.161

Gulam, İngilizlerin lehine faaliyet yürüttüğünü şu sözleriyle açıklamaktadır;

‘‘Hayatımın büyük bir kısmını, İngiliz hükümetini desteklemek ve ona yardım etmekle

geçirdim. Cihadı yasak etme, İngiliz otoritesine boyun eğme konusunda yazdığım

kitaplar, beyannameler, broşürler toplansa elli kütüphaneyi doldurur, taşırır. Arap

ülkelerinde, Mısır’da, Şam’da ve Türkiye’de neşrettiğim bütün bu kitaplarımdaki

hedefim Müslümanların İngiltere hükümetine itaat etmelerini mümkün kılmaktı.

Doğduğumdan bugüne kadar ki şimdi altmış yaşındayım- dilimle, kalemimle,

Müslümanların gönüllerini İngiliz hükümetine samimiyetle ısındırmaya ve bu hükümet

lehine nasihat etmeğe, onları hükümete şefkatle bağlamaya çalışıyorum. Bazı cahil

Müslümanların itaat ettiği, Müslümanların hükümete temiz kalple bağlanmalarına engel

olan cihadı ortadan kaldırmaya gayret ediyorum.’’162

Gulam’ın bu görüşleri, İngilizlerin Hindistan’da hâkimiyetlerini pekiştirme,

sömürü düzenlerini devam ettirebilmeleri noktasında, onların işine çok yaramıştır.

Gulam Ahmet’in cihad hakkındaki bu görüşleri, onun için de daha rahat hareket

edebilme alanı oluşturmuş, öğretisini geniş kitlelere yayabilme adına merkezi otoritenin

baskısını hissetmeksizin faaliyetlerini sürdürmüştür.

Gulam’a göre cihad, kalem silahıyla yapılan cihattır. Kendisini Sultan’ül-Kalem,

kalemini de Zülfikar olarak takdim eden Gulam, ‘‘Bu çağ savaş çağı değildir aksine bu

çağ kalem çağıdır’’ der. O’na göre vaat edilen Mesih geldiği zaman kılıçla cihad ve dini

savaşlar sona erecektir. Mesih, kılıç dâhil hiçbir silahı eline almayacak, aksine O’nun

silahı dua olacaktır. Mesih’in devri yumuşaklık ve barış zamanı olacaktır. Bu yüzden

cihad düşüncesi terk edilmelidir. Din için savaşmak haram, savaş ve cihad fetvası boş

yeredir. Zira dinin imamı Mesih gelmiş ve Allah’ın nuru gökten inmiştir.163 Görüldüğü

üzere Mirza Gulam, Hindistan’da İngilizlere karşı gösterilen direnişi kırmak için yoğun

çaba göstermiştir.

161 Buhari, Mezalim, 3; Müslim, Birr, 59. 162 Muhsin Abdulhamit, İslam’a Yönelen Yıkıcı Hareketler, çev. M. Saim Yeprem, Hasan Güleç, D.İ.B

Yayınları, Ankara, 1984, s. 257. 163 Gulam Ahmet, Vadeedilen Mesih’in Eserlerinden Seçmeler, s. 146-149.

Page 50: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

40

Son olarak Gulam cihad hakkında; ‘‘İnanıyorum ki, taraftarlarımın çoğalması,

cihada inananların sayısını azaltacaktır; çünkü bana inanmak demek, cihad inanışını

reddetmek demektir’’164 demek suretiyle, Kur’an’da defalarca geçen cihad kavramını,

ne denli basite aldığını göstermiştir.

2.6. GULAM AHMET’İN NÜBÜVVET ANLAYIŞI

Ahmediler, peygamberlik müessesesinin zamansız ve evrensel olduğunu,

savunmaktadırlar. Bu görüşlerini, Kur’an’da geçen nebi ve resul kavramlarına farklı

anlamlar yükleyerek dile getirirler. Onlara göre nebi, Allah’ın kendisini temsil etmek

üzere seçtiği ve geleceğin önemli olaylarıyla ilgili bilgilerle donattığı kişilerdir.

Önceden verilen haberler, onların doğruluğunu ortaya koyar. İnsanlar bu sayede onlara

inanır ve bağlanır. Resul kavramı ise elçi manasına gelir. Bu da Allah adına insanlığa

iletilecek peygamberlerin vahiylerini kapsar. Bu vahiyler ya yeni bir şeriattan bahseder

ya da önceden indirilen şeriatlardan bahseder. 165 Onlara göre Allah, geçmişte insan

nesline açık seçik bir şekilde nasıl konuşmuşsa, bugün de aynı şekilde konuşur ve bütün

kalpleriyle kendisini arayan kullarını mübarek kelamı ile takdis eder. Allah’ın seçkin

kulları vahiy pınarından kana kana içer. Allah’ın dudaklarını kimse mühürleyemez. Her

ne kadar Hz. Peygamber’in şahsında risalet ve nübüvvet kemale ermiş ise de kutsal

vahiy pınarına yaklaşıp içmek yasaklanmış değildir. 166 Gulam Ahmet, vahiyle olan

ilişkisini şu şekilde açıklar; ‘‘Bu aciz yaklaşık on bir seneden beri mükâlemeyi ilahiye

şerefiyle şereflendirilmiş bulunmaktadır ve vahyin gerçekten gökten indiği gerçeğini de

iyi bilmektedir. Üzerime inen vahiy anında, dışarıdan çok kuvvetli bir etkinin üzerimde

olduğu hissedilir. Bazen bu etki o derece kuvvetli olur ki, beni kendi nurlarıyla bastırır.

Öyle ki ben ona doğru çekildiğimi ve hiçbir kuvvetimin buna karşı koyamadığını

görürüm. Bu etki esnasında apaçık ve aydın bir kelam duyarım. Bazen melekleri görür

ve doğrulukta bulunan etki ve heybeti müşahede ederim. O kelam bazen gayb

haberlerini kapsamaktadır.’’167 Yaşadığı ruh halini bu sözlerle ortaya koyan Gulam

Ahmet, vahye karşı koyacak gücünün olmadığını, bir bakıma vahiy almaya mecbur

bırakıldığını ima etmektedir. Melekleri gördüğünü ve gayb haberlerinin kendisine

164 Fığlalı, a.g.e., s. 183. 165 Mirza Tahir Ahmet, İslam’a Giriş Bilgileri, çev. Emine Çakmak Sahi, İstanbul, 2009, s. 34-35. 166 Gulam Ahmet, İslamiyetin Öğrettiği Esaslar, İslamabad ,1992, s. 66-67. 167 Gulam Ahmet, Duanın Bereketleri, çev. Muhammet Celal Şems, İstanbul, 2012, s. 50.

Page 51: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

41

verildiğini iddia eden Gulam Ahmet, yukarıda geçen sözleriyle risalet ve nübüvvetin

kemale erdiğini kabul etse bile, kendisiyle vahiy ve nübüvvet kurumunun devam ettiğini

söylemektedir.

Page 52: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

42

III. BÖLÜM

KADIYANİ/AHMEDİLİĞİN VAHİY ALGISI

Çalışmamızın üçüncü bölümünde vahiy kavramı, Kadıyani/Ahmediler özelinde

ele alınacaktır. Öncelikle Gulam Ahmet’in vahiy hakkındaki görüşlerine ve kendisine

gelen vahiy örneklerine yer verilecektir. Daha sonra Gulam Ahmet’in Hz. İsa ve

havarilerle ilgili düşünceleri, Kur’an’a yaklaşımı ve hatmi nübüvvet anlayışı, kendisine

inanmayanların durumu, Gulam Ahmet sonrası mezhebin durumu, diğer Müslümanlarla

ilişkileri, ibadet anlayışları ve evliliğe bakışları incelenecektir. Son olarak Ahmedilere

eleştiri bağlamında, İkbal, Mevdudi ve İhsan İlahi’nin görüşleri, aynı başlık altında yer

alacaktır.

3.1. KURAN’A GÖRE VAHYİN BAŞLANGICI VE SONA ERMESİ

Kur’an’a göre yaratılış süreci içinde ilk yaratılan insan olan Hz. Âdem’e Allah,

bütün isimleri öğretmiş ve kendisini halife olarak isimlendirmiştir. Bu duruma itiraz

eden meleklere Allah, ‘‘Sizin bilmediğinizi ben birlim’’ cevabıyla mukabelede

bulunmuştur. 168 Yaratılış serüveninde ilk vücuda getirilen Âdem’e, eşyanın bütün

isimleri Allah tarafından öğretilmiş ve kendisinden sonra gelen insanlık, medeniyet

yolunu ve izini, Hz. Âdem’i takip ederek öğrenmiştir.

Esasen Allah’ın insanoğlunu yaratmasındaki ve elçilerini tebliğ için

göndermesindeki gaye ve maksat, kendisinin bilinip tanınması ve ibadet edilmesi,169

yeryüzünde bozgunculuk çıkaranları zemmetmesi, 170 şirk ve putçuluğu reddetmek

suretiyle tevhit inancını önemle vurgulaması,171 bir hikmete matuftur. İnsanlık tarihinin

başından bu yana bir tekâmül süreci içinde, her dönem ve zamanda vahiyle yeryüzüne

müdahale edilmiş, istikametini bozan insanlığın Allah’ın elçileri ve gönderdiği kitaplar,

mesajlar vasıtasıyla tekrar doğru yola gelmesi istenmiştir. Tevhit inancından sapan ve

168 Bakara, 2/30-31. 169 Zariyat, 51/56. 170 Ra’d, 13/25. 171 Nisa, 4/116.

Page 53: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

43

şirke savrulan insanlık elçiler vasıtasıyla tekrar tevhide davet edilmişlerdir. 172 Her

devirde peygamberlere iman eden kimseler olduğu gibi peygamberleri çeşitli

nedenlerden dolayı inkâr edenler de olmuştur. Tevhit mücadelesi uğrunda her türlü

zorluğa ve olumsuzluğa göğüs geren peygamberler, kendilerine verilen kutlu görevi

eksiksiz bir şekilde yerine getirmişlerdir. Her beşer gibi kendilerine takdir edilen ömür

sona erdiğinde onlar da vefat etmişler173 ve geriye insanlığa miras olarak bıraktıkları

örnek hayatları, mesajları ve kitapları kalmıştır. Allah’ın elçilerinin kendisinden sonra

gelecek olan insanlığa ve medeniyete bir emaneti olan mesaj ve kitapları, bir zaman

sonra insan elinin değdiği hurafe ve efsanelerle tahrif edilen bir hale dönüşmüştür.

Kur’an’da adı geçen üç büyük kitap olan Tevrat, Zebur ve İncil de zaman içerisinde

aynı akıbete uğradılar ve mensupları tarafından tahrif edildiler.174 Her tahrif edilen kitap

sonrasında ilahi mesaj, yeniden insanlığın yolunu aydınlatmak için bir elçiyle

gönderildi. İlahi kitapların tahrif ve tebdilinden ötürü yeni bir vahiyle bu durum

düzeltildi ve süreç Kur’an’ı kerimin vahyine kadar devam etti. Böylelikle, Kur’an’ın

vahyi ile tekâmül süreci tamamlanmıştır.

3.1.1. Vahiy ve Gulam Ahmet

Çalışmanın ilk bölümünde de değinildiği üzere, Hz. Peygamber henüz hayatta

iken vahiy aldığını söyleyen kimseler olmuştur. Devam eden süreçte de vahiy aldığını

söyleyen isimler ortaya çıkmıştır. Bu isimlerin hiçbiri diğer Müslümanlar tarafından

gerekli ilgi ve alaka görmemişlerdir. Günümüzde ise vahyi tekrar gündeme getiren ve

tartışmaya açan kişinin Gulam Ahmet olduğunu görmekteyiz.

Gulam Ahmet’in de çıkış yeri olan, Hint coğrafyasının XIX. Yüzyılda İngilizler

tarafından kontrol edilmesi, Müslümanların sipahi ayaklanmasının başarısız

sonuçlanması ülkede büyük bir hayal kırıklığına sebep olmuştur. 175 Ayaklanmanın

bastırılması sonrası batının siyasi ve kültür emperyalizmi karşısında Müslümanlar

iyiden iyiye baskı altında kalmışlardır. Baskı ve bunalma neticesinde çaresizlik

içerisinde olan Müslümanlar kendilerini bu durumdan kurtaracak karizmatik şahsiyet

172 Âl-i İmran, 3/64. 173 Enbiya, 21/34. 174 Bakara, 2/78; Âl-i İmran, 3/71; Âl-i İmran, 3/78. 175 Fığlalı, a.g.e., s. 37.

Page 54: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

44

beklentisi içine girmişlerdir. Müslümanların yüzyıla yakın bir zaman dini inanç ve

bağlılığın zayıfladığı, dini eğitimin kaybolduğu, halkın çaresizlik içine düştüğü pencap

bölgesinde, XIX. yüzyıl sonlarına doğru Batı’nın işgaline maruz kalmış, ciddi ekonomik

ve sosyal sorunları bulunan bir bölgede vahyi önceleyen görüşleriyle ortaya çıkan

Gulam Ahmet, dikkatleri fazlasıyla üzerine çekmiştir. Onun hayatında tedrici bir

yükselme söz konusudur. Sırasıyla müceddid, mehdi-mesih, peygamber ve Krişna

oluşu, misyonunu zamana yayarak bir plan içinde tamamlama gayreti içinde olduğunu

göstermektedir.

Esasında vahiy meselesi, Gulam Ahmet ve Kadıyanileri diğer Müslümanlardan

ayıran en bariz hususların başında gelmektedir. Vahiy ve nübüvvet konuları, onları en

çok meşgul eden konulardır. Onları eleştirilerin hedefi yapan, vahiy kavramını ve

nübüvvet kurumunu tartışmaya açmalarıdır. Bahse mevzu olan husus, Kur’an’ı, vahyi

ve nübüvveti yakından ilgilendirdiği için Müslümanların geneli tarafından bu görüşler

eleştirilmiştir. Gulam Ahmet’in sonraki aşamada iddiaları ise işi daha da ileri noktaya

taşımıştır. Önce müceddid olduğunu söylemesi Müslümanlar tarafından yadırganmayan

bir durum olmuştur. Şartların olgunlaşma durumuna göre mehdi-mesih olması, bu

konudaki hadislerin kendisine işaret ettiğini söylemesi, daha sonra nebi ve krişna

olduğu iddiaları kendisine yönlen eleştiri oklarını daha da artırmıştır. Fığlalı’nın da

işaret ettiği gibi, ‘‘Gulam Ahmet, bu adımıyla dinler arası bir uzlaştırma faaliyetinin son

perdesini ortaya koyma gayreti içine düşmüştür. Mademki bütün dinler ahir zamanda

kendileri için bir kurtarıcı beklemektedir. O halde bütün dinlerin bekledikleri kurtarıcı

bir tek kişi olursa, dinler arasındaki uzlaşmazlık kaldırılmış ve dinler dolayısıyla

insanlık, ahenkli bir bütün haline gelecektir.’’ 176 Gulam Ahmet bunun farkında olmalı

ki, her inanç grubuna yakın görünmek istemektedir. O, bu iddialarıyla, ilk önce

Müslümanların beklediği Allah’ın her yüzyılda bir müceddid göndereceği177 hadisinin

karşılığı müceddid olmuştur. Müslümanların ahir zamanda beklediği mehdi,

Hristiyanların beklediği İsa olduğunu söyleyen Gulam, son merhalede bütün insanlık

için peygamber ve Hinduların beklediği Krişna-Avatar olma özelliğine kavuşmuştur.

Son cümleden mülhem, Asya dinlerinde de “kurtarıcı” beklentisi belirgin olarak

176 Fığlalı, a.g.e., s. 59. 177 Gulam Ahmet, a.g.e., s.179, Ebu Davud, Melahim 1; Gulam Ahmet bu hadisi eserlerinde çokça

kullanır. Örnek için bkz. s. 179.

Page 55: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

45

görülmektedir. Brahma (Yaratıcı), Vişnu (Krişna-koruyucu), Şiva (Yok edici-

yenileyici)’den ibaret üç şahsiyetli ancak tek olan Brahman inancına dayalı Hindu

dininde kurtarıcı fikri önemlidir.178 Bu da göstermektedir ki, onun gayretleri, eklektik

bir din oluşturma çabası olduğu izlenimi vermektedir.

3.1.2. Gulam Ahmet’in Vahiyle İlgili İlk Görüşleri

Aslında Gulam Ahmet’in vahiy ve nübüvvetle ilgili görüşleri önceleri

Müslümanların genelinin ittifakla kabul ettiği şekildedir. O, şartların olgunlaşmasının

bekleyerek iddia ve görüşlerini zamana yaymış, kendisine yöneltilecek olan eleştirilerin

ve tepkilerin bir bakıma gecikmesini sağlamıştır. Burada onun vahiyle ilgili önceki

görüşlerine yer verilecektir.

Gulam Ahmet, önceleri peygamberlikle ilgili görüşlerinin şu şekilde olduğunu

söyler; ‘‘Bu aciz hayatında asla peygamberlik veya hakiki risâlet iddia etmemiştir.

Kişinin kelimeyi hakiki manasının dışında kullanması onun kâfir olmasını gerektirmez.

Ama o, onu insanlarla birlikte konuşurken lügat yönünden yaygın manası ile

kullanabilir. Fakat ben ne bunu ne de ötekini seviyorum. Çünkü o da Müslümanların

avam tabakasının kalbinde şüphe yaratabilir.’’179 Bu cümlelerden anlaşılmaktadır ki O,

vayhi lügat manasında kullanmayı bile hoş karşılamamıştır. Çünkü ona göre böyle bir

durum, avamın kalbinde soru işaretlerinin oluşmasına yol açabilir.

Gulam Ahmet, nübüvvet kurumunu tartışmaya açanlara eleştirisinin şiddetini

artırarak onlara karşı çıktığını savunur ve bunu şu sözleriyle ilan eder; ‘‘Biz de

peygamberlik iddia edenlere lanet ediyoruz. Allah’tan başka tanrı olmadığını,

Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğunu kabul ediyor ve nübüvvetin Hz. Muhammet’le

son bulduğuna inanıyoruz. Kendimize nübüvvet vahyinin geldiğini söylemiyoruz.

Velhasıl biz nübüvvet değil, ancak velilik ve müceddidlik iddia ediyoruz.’’180

Hz. Peygamber’i son peygamber olarak kabul ettiğini savunan Gulam, bunu şu

şekilde dile getirir; ‘‘Hz. Peygamber’den sonra hiçbir kimsenin, Allah katından

178 Fığlalı, a.g.e., s. 30. 179 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 68. 180 Mevdudi, a.g.e., s. 28.

Page 56: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

46

gönderilmiş bir peygamber olarak gelmesi caiz değildir.’’181 Gulam Ahmet’in bu iki

görüşü, diğer Müslüman grupların görüşleriyle paralellik arz etmektedir.

Gulam görüşlerine şöyle devam eder; ‘‘Ben bütün Müslümanlardan şunu

anlamalarını istiyorum ki, kitaplarımda varit olan sözcü, bazı manalarıyla peygamber

demektir veya sözcülük cüz’i bir peygamberliktir yahut sözcülük eksik bir

peygamberliktir gibi bütün kelimeler asli manasını taşımamaktadır. Aksine onlar lügat

manalarının dışında kullanılmıştır. Ben ebediyen bir peygamberlik iddia etmeyeceğim.

Ben asla Müslümanlar arasında ayrılık ve nifak yaratmaya razı değilim.’’182

Gulam Ahmet, başlangıçta vahyi, ilham anlamında anladığını ise şu şekilde

açıklar: ‘‘Eğer Allah, şu âcize geçen yirmi yıl boyu ardı ardına ilham etmişse, bu

ilhamlarda peygamber veya nebi kelimesi varit olmuştur. Fakat bu nübüvvet ve risaletle

kastedilen şeyin hakiki nübüvvet ve risalet olduğunu zannedenler yanılmaktadırlar.

Ancak istiari olarak kullanılan bu kelimeler İslam’da fitneyi gerektirir. Ve insanların

başına kötü neticeler doğurur.’’ 183 Vahyi tartışmaya açmanın, gündeme taşımanın

insanlar nezdinde bir fayda getirmeyeceğini bu sözleriyle kabul eden Gulam Ahmet, bu

durumda tevile gitme ihtiyacı hissetmiştir.

3.1.3. İlk Vahiy ve Gulam Ahmet’in Vahiyle İlgili Sonraki Görüşleri

Bu evrede, yukarıda örneklerini, kendi ifadelerinden mülhem olarak

alıntıladığımız görüşlerinin aksine bir durum söz konusudur. Daha önceki görüşlerini

terk eden Gulam Ahmet’in görüşleri tamamen değişmiş görünmektedir. O, zorlama

tevillerle nübüvvetin devam ettiğini, sadece bir peygamber geleceğini o peygamberin de

kendisi olduğunu şöyle açıklar; ‘‘Muhammet ümmeti içinde bir peygamberden fazla

peygamber çıkması mümkün değildir. Hz. Muhammet, benden sonra peygamber yoktur

sözüyle diğerlerini nefyettiğini bana haber verdi ve kendisinden sonra sadece beklenilen

İsa’nın geleceğini söyledi.’’ 184 Dolayısıyla İsa, kendisi olduğu için bu ifadeler onu

bağlamamaktadır. Hz. Peygamber’in son peygamber olduğunu kabul eden Gulam

181 Mevdudi, a.g.e., s.27. 182 Mevdudi, a.g.e., s.31. 183 Mevdudi, a.g.e., s.29. 184 Mevdudi, a.g.e., s. 35.

Page 57: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

47

Ahmet, ‘‘peygamberin ruhi iltifatı, peygamberler yaratabilir’’ 185 sözüyle, kendi

peygamberliği için meşru zemin aramaya girmiştir. ‘‘Ben cüzi bir sıfatla Muhammedim.

Bu sebeple de peygamberlik kapısı kapanmamıştır. Muhammet şu ana kadar tek

peygamberdir. Ben tecessüdî bir sıfatla Muhammed olduğum zaman, aynadaki aksimde,

tecessüdi bir sıfat olarak Muhammet nübüvvetiyle birlikte O’nun kemalatı belirdi.

Benden başka hangi adam çıkar da müstakil bir sıfatla peygamberlik iddia edebilir

ki?’’186 Bu cümleler, onun ruh halini ortaya koyması açısından önem arz etmektedir. O,

Hz. Peygamber’in suretini kendi yüzünde gördüğünü söylemek suretiyle bir bakıma

onunla aynı bedende bütünleşmiştir. Peygamberlik ise ümmet içinde sadece onun

hakkıdır. Kim bu iddia da bulunursa, ona göre yalan söylemiştir. O, görüşlerini şu

şekilde sürdürmeye devam eder; ‘‘Herhangi bir kimsenin, Hz. Muhammet’ten sonra

vahiy kapısının ebediyen kapandığını ve kıyamet gününe kadar da açılmayacağını

zannetmesi batıl bir inançtır.’’ 187 İşin gerçeği aslında bu sözlerle O, bir bakıma

kendisini yalanlamıştır. Çünkü başlangıçtaki vahiyle ilgili cümleleri bu sözlerin aksi

yönündedir. ‘‘Ben Allah’ın vahyini işitiyorum. Hatadan münezzeh olan sadece

Allah’tır. Gerçekte ben onun Kur’an gibi hatadan münezzeh olduğunu biliyorum.

Allah’a yemin ederim ki benim inancım budur. Yine yemin ederim ki bu vahiy, Allah

kelamının ta kendisidir. Ve o, tek olan Allah’ın lisanından gelmektedir.’’188

Kur’an’ın ilk nazil olduğu şekliyle günümüze kadar ulaştığı noktasında icma

vardır. Yeni bir vahye ihtiyaç duyulması için en son gelen kitabın tahrif edilmiş olması

gerekmektedir. Kur’an’da bu tür iddia sahiplerine cevap verilmektedir; ‘‘Allah’a karşı

yalan uyduran veya kendisine bir şey vahyedilmemişken, bana vahyolundu diyen, ya da

Allah’ın indirdiğinin benzerini ben de indireceğim diye laf eden kimseden daha zalim

kimdir?’’189 Bu bağlamda, Hz. Peygamber henüz hayatta iken yaşanan bir hadiseye yer

vermek, konunun anlaşılması açısından önem arz etmektedir. Buna göre Amr b. As,

özel temsilci olarak Müseylime’ye gönderildiğinde, Müseylime Amr’a: ‘‘Şu an

Mekke’de arkadaşınıza ne indirildi?’’ diye sordu. Amr, ‘‘Öz ve yüksek ifade gücüne

sahip bir sure indirildi’’ dedi. Müseylime, O’nun ne olduğunu sorunca, Amr, Asr

185 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 96. 186 Mevdudi, a.g.e., s. 39. 187 Gulam Ahmet, Berahin-i Ahmediyye, Kadiyan, 1905, c.5, s. 183. 188 Gulam Ahmet, Nuzul’ül Mesih, London, 1984, s. 99. 189 En’am, 6/93.

Page 58: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

48

suresini okudu. Müseylime belli bir müddet sonra başını kaldırdı ve ‘‘bana da o surenin

bir benzeri indirildi’’ dedi. Amr, ne olduğunu sorunca, ‘‘Ya veber ya veber. İnnema

ente üzunani ve sader /Ey deve! Ey deve! Şüphesiz ki sen iki kulak ve bir göğüsten

ibaretsin’’ şeklinde bir şeyler söyledi. Ardın da Amr’a sözlerini nasıl bulduğunu sordu.

Amr, ‘‘Allah’a yemin olsun ki benim bildiğimi sen de biliyorsun; muhakkak ki sen

yalan konuşuyorsun’’ dedi.190

3.1.4. İlk Vahiy ve Vahiy Örnekleri

Babasının vefat ettiği yıl ilk defa vahye muhatap olan Gulam Ahmet’in

hayatında yeni bir devre başlar. O, babasının vefatı sonrası ‘‘Ve’s-Semai ve’t-Tarık’’

(göğe ve gece ortaya çıkana and olsun) ve ‘‘Eleysallahü bi—kafin abdehü’’ ( Allah

kuluna yetmez mi?)191 seslerini işitir. Bundan böyle vahiy ona yağmur taneleri gibi

indirilmeye başlanmıştır. 192 Dikkat edilecek olursa bu iki ayet, Tarık ve Zümer

surelerinden alıntıdır. Zümer suresindeki ayetin siyak ve sibakında dikkat çekilen husus,

Hz. Peygamber’in şahsı ve Kur’an’ın doğruluğudur. Allah, vahiyle onu resul kılmıştır

ve bütün peygamberlerin nesebini isim olarak ona vermiştir. O, bunun neticesinde

Âdem, Şit, Nuh, İbrahim, İshak, İsmail, Yakup, Yusuf, Musa, Davut ve İsa olduğunu

söyler. Tahmin edileceği gibi bu iddiaların bir adım sonrası Hz. Peygamber’in ismiyle

neticelenmiş, Hz. Peygamber’in suretinde kendisi Muhammet ve Ahmet olduğunu

söylemiştir. 193 Yukarıda ismi geçen peygamberlerle ilgili Kur’an’daki ayetleri,

kendisine nispet etmiş, Hakikatul-Vahy isimli eserinde bazı ayetleri birden fazla yerde

tekrar etmiştir. İnsanlar bunu anlamasa da Allah onu insanların önderi kılmış, ‘‘Ey

Ahmet’im sen benim muradımsın, ben seninle beraberim, senin sırrın benim sırrımdır’’,

demek suretiyle kendisine yardım edeceğini ve onu koruyacağını söylemiştir.194 Vahiy

olduğu iddia edilen şu cümleler de dikkat çekicidir; ‘‘Sen gazap ettiğinde ben de gazaba

gelirim, sen sevdiğin de ben de severim. Allah seni her şeyden üstün kıldı. Allah sana

gökyüzünden sırlar indirdi. Senin tahtını bütün tahtların üstünde yarattı. Allah senin

190 İbn kesir, a.g.e., c.1, s. 62. 191 Gulam Ahmet, Hakikatul-Vahy, s. 85. 192 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 133. 193 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 77. 194 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 79.

Page 59: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

49

düşmanlarını darmadağın ve paramparça kılsın.’’195 Görüldüğü gibi bu metinler, Gulam

Ahmet’in kendisini öven ve onu her şeyin üstünde gören metinlerdir. Hâlbuki Hz.

Peygamber’in ve diğer peygamberlerin hayatında böyle bir durum söz konusu değildir.

Onlar bu durumun aksine kendilerini, gönderildikleri kavimlerinin üstünde

görmemişlerdir. Tevazu yaşamlarının bir parçası olmuştur. Kur’an’da dile getirilen;

‘‘Her bilenin üstünde bir bilen vardır’’ tevazu örneği açısından güzel bir örnektir. Onlar,

sade bir hayat yaşamışlar, örnek model olmuşlardır. Kur’an’da açıkça vurgulanan husus,

‘‘resullerin görevi sadece tebliğdir.’’196 Onların Allah tarafından övüldükleri durum,

‘‘kavimleri için örnek insan olmaları, salih ve sıddıklardan olmalarıdır.’’ 197 Hz.

Peygamber ise, kendinden önce gönderilen peygamberler için, kardeşim veya atam

ifadelerini kullanır.198 ‘‘De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana,

Sizin ilahınız ancak bir tek ilahtır diye vahyolunuyor.’’199 Ayette dikkat çekilen husus,

Hz. Peygamber’in diğer insanlardan farkı, vahye muhatap olmasıdır. Hz. Peygamber’in

hadislerinde şahsının yüceltici ifadelere rastlanılmaz. Aynı durum, diğer peygamberlerin

hayatında da, söz konusudur. Onlar kendilerini övmemiş ve yüceltmemişlerdir. Hata

yapabilme olasılığını her zaman dile getirmişlerdir. Bu durumun Kur’an’da birçok

örneğini görülür.200 Esasen, İslam’da peygamberlerin kendileri de kurtarıcı değildir.

Onlar, Allah’tan aldıkları mesajları, eksiksiz bir şekilde aktarmışlar, insanları kurtuluşa

çağırmışlardır. Bunun sonucu olmalı ki, İslam’da Hristiyanlıkta olduğu gibi ruhban

sınıfı oluşmamıştır. Hz. Peygamber’den önce gönderilmiş peygamberler döneminde,

Allah göndermiş olduğu mesajların, insanlar tarafından tahrifi sonucu yeryüzüne

müdahale edip, ifsat edilen akideyi düzeltmek istemiştir.

Gulam Ahmet şahsını yüceltici durumu bu kadarıyla sınırlandırmamış, daha da

ileriye götürmüştür. Allah, Gulam Ahmet’ için ‘‘Sen bendensin, o kadar ki oğlum

yerindesin demiştir.’’201 O, bu ifadeyi kullandıktan sonra, sayfanın altına şerh düşmüş,

bunun bir istiare olduğunu söylemiştir. O, Kur’an’da Allah’ın kendi zatı için istiare

sanatını kullandığını söyleyerek bu duruma fetih suresinde geçen ‘‘yedullah’’ cümlesini

195 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 84. 196 Maide, 5/99. 197 Meryem, 19/56; Enbiya, 21/86. 198 Müsned, 4/127-128. 199 Kehf, 18/109. 200 Bakara, 2/37; A’raf, 7/23; Enbiya, 21/87; Kasas, 28/16. 201 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 84.

Page 60: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

50

örnek verir. Bu açıklama doğrudur. Muhdis olan Allah’ın, kendi zatı hakkında istiare

sanatını kullanmasında bir sıkıntı yoktur. Problem, muhdes olan birinin, Allah’a oğul

isnat etme, Kur’an tarafından açık bir şekilde ‘‘reddedilen bir akide’’ 202 olmasına

rağmen bu durumun istiare kılıfına sığınmak suretiyle kullanılmasıdır. Hâlbuki

Kur’an’da ne Hz Peygamber, ne de diğer peygamberler için böyle bir ifade söz

konusudur. Gulam Ahmet’in bu iddiası, tevhit akidesini zedeleyici bir görüş olarak

görülebilir.

3.2. HZ. İSA VE GULAM AHMET

Gulam Ahmet, eserlerinin birçok yerinde Hz. İsa’nın vefat ettiğini ateşli bir

şekilde savunur. O’nun önünde engel teşkil eden İsa, ölmüş olmalıdır ki, kendi şahsında

İsa var olabilsin. O, Hz. İsa’nın vefat ettiğini, Allah’ın Kur’an’da haber verdiğini söyler

ama bununla ilgili bir ayet zikretmez. Miraç gecesinde Hz. Peygamber, İsa’yı ikinci kat

semada şehitlerle beraber görmüş ama ahir zamanda gelecek olan İsa’nın kendi

ümmetinden olacağını söylemiştir.203

Gulam Ahmet’in vahiy meselesinde olduğu gibi Hz. İsa bahsinde de önceki

görüşleri, zıt yöndedir. Bu bağlamda kendisine yöneltilen itirazlar söz konusu olunca o

an için tevil yaptığını söyler. Sözlerinde çelişki olduğunu kabul eden Gulam Ahmet,

çelişki içeren sözlerinin Berahinü Ahmediyye kitabında da olduğunu kabul eder ve bu

durumu şu şekilde açıklar; ‘‘Beni iyi dinleyin ve anlayın. Buna benzer yazdığım zahiri

çelişkili, ‘İsa gökyüzünden aşağı inecektir’ sözlerim o kitabımda da var. Ama

gelecekteki asıl Mesih benim. Sonra, Berahinü Ahmediyye isimli kitabımda da

yazmıştım ki, beni İsa diye Allah isimlendirdi. Ortaya çıkacak olan gelecekteki Mesih

benim. Allah ve peygamberi, benim geleceğimle ilgili bilgiler veriyor. Müslümanlar

arasında bir grup, İsa’nın gerçekten gökyüzünden ineceğine inanıyorlardı. Önceleri ben

de o inançtaydım. Ben, Allah’ın gönderdiği vahyi açık bir şekilde ilk önce açıklamadım.

O an için tevil yapmakla yetindim.’’204 Bu sözlerden de açıkça görülmektedir ki O,

iddialarını zamana yaymış, şartlar olgunlaştıkça iddialarını bir adım öteye taşımıştır.

202 Maide, 5/72. 203 Gulam Ahmet, Hakikatul-Vahy, s. 148. 204 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 133.

Page 61: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

51

Hz. İsa’nın öldüğünü, dolayısıyla ahir zamanda gelemeyeceğini kendine göre

ispat ettikten sonra, vaat edilen İsa-Mesih artık kendisidir. Bundan sonra sırada O ve

Hz. İsa’nın karşılaştırılması vardır. O, bu karşılaştırmayı yaparken Allah’ı şahit gösterir

ve şöyle der; ‘‘Hiç kimse benim kendimi Hz. İsa’dan üstün gördüğümü iddia edemez.

Bu fikir bana ait bir fikir değildir. Allah bu ümmete kendisine vaat edilen Mesih

göndermiştir. Nefsimi elinde tutana Allah’a yemin olsun ki, İsa günümüzde yaşasaydı

benim getirdiğim mucizeleri getiremezdi. Bu gönderilen mesih, geçmiş olan gerçek

mesih’den de üstündür. Benden çıkmış olan mucizeleri, İsa gösteremezdi.’’ 205 Bu

cümlelerle O, Hz. İsa’yı kendisinden küçük düşürmeye çalışmıştır. Gulam Ahmet’in

delillerinde çok kere referans gösterdiği Kur’an, Hz. İsa’yı çeşitli surelerde övmüş, ona

verilen mucizelerden de doğrudan bahsetmiştir.206

Ayrıca O, yukarıdaki iddialarına şunları da ekler. Ona göre bu durum tamamen

Allah’ın tasarrufundadır. O, böyle bir şeyi arzu etmemiştir ama Allah böyle murat

etmiştir; ‘‘Allah’ın bilgisi dâhilindedir ki, şu çok iyi bilinsin; Ben kendime mesih

denilmesinden hoşlanmam. Gönderilmiş olan Meryem oğlu İsa’dan üstün görmeyi de

istemem. De ki onlara; Ben şahsım için bir lakap ve isimlendirme istemem ve bundan

hoşnut olmam. Bana verilen isimlerin benim nezdimde bir kıymeti yoktur. Allah istediği

lakabı ve ismi siler ve istediğini ismi yazar. Bana verilen isimler Allah’ın bileceği

tasarrufunda olan işlerdir.’’207 Anlaşılacağı üzere, onu Hz. İsa’dan üstün kılan Allah’tır.

Yani O’nun elinde bir şey yoktur. Kendisi de bu iradeye mecburen rıza göstermiştir. Bu

sözleriyle O, Hristiyanların ahir zamanda geleceğine inandığı İsa’dan üstündür.

Meryem’in oğlu İsa, vefat ettiğine ve gelmeyeceğine göre Hristiyanların kurtuluşu,

Gulam Ahmet’e inanmakla mümkün olacaktır. Hristiyanlar, tarihte gönderilen ve daha

sonra vefat eden daha üstün bir İsa’ya inanmak istiyorlarsa, Gulam Ahmet’e inanmak

mecburiyetindedir.

Gulam Ahmet, düşüncelerinin ve inancının sürekli değiştiğini kabul eder ama

bunu yaparken vahyi işaret eder. Aslında onu, değiştiren ve dönüştüren vahiydir.

Kendisinde gerçekleşen düşünce değişikliğini şöyle izah eder; ‘‘Önceleri inancımı,

205 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 132. 206 Âl-i İmran, 3/49; Maide, 5/110; Meryem, 19/29-30. 207 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 132-133.

Page 62: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

52

itikadımı bütün Müslümanların itikadına bağlı tuttum. Ama sonra bana yağmur gibi

vahiy indirildi. Bana Allah şöyle dedi. ‘Aslında inecek olan Mesih sensin.’ Yüzlerce ve

binlerce ayet inmiştir. Yer ve gök yerinden oynamıştır. Benim doğruluğuma yer ve gök

şahittir. Bu gönderilmiş olan ayet ve gerçekleşen olaylar, bende ahir zamanda gelecek

olan Mesih’in benim olduğu kanaatini uyandırdı. Bununla yetinmedim. Bana gelen

vahyi, Kur’an’a arz ettim. Delaleti kati olan ayetlerle sabittir ki İsa vefat etmiştir. Sonra

bu ümmet içinden gönderilecek olan mesih benim. Bu yüzlerce ayet, sahih hadisler ve

semanın şahitlik yaptığı delaleti kati olan ayetler göstermektedir ki, vaat edilen mesih,

bu ümmet içinden çıkacaktır.’’208 Buna göre O, önceden yanılgı ve yanlış içindeydi.

Vahiy, onu bu yanlışın içinden kurtarmış ve bu sayede O, doğru yola erişmiştir.

Bir yönüyle Hz. İsa’dan üstün olabilecek kadar yükselen Gulam Ahmet, diğer

yandan alçakgönüllü olduğunu açıklama ihtiyacı hissetmiş, bu bağlamda şunları

söylemiştir; ‘‘İsterdim ki, sakin ve basit bir hayat yaşayayım. Yalnız ve gizli bir şekilde

vefat edeyim. Beni kimsenin tanımasını da istemezdim. Kendimi büyütmek gibi bir

derdim de yok. Allah’ın benden razı olması bana yeterdi. Ama bu konuda Allah, şöyle

buyurdu; ‘senin izzet ve şerefini bütün dünyaya yayacağım’. Dolayısıyla bununla ilgili

bir itirazı olan varsa neden böyle yaptın diye Allah’a sorsun. Benim bunda bir günahım

söz konusu değildir.’’ 209 İddia ve görüşlerinden sorumlu tutulamayacağını bildiren

Gulam, itirazın kendisine değil Allah’a yapılması gerektiğini bu cümlelerle ifade

etmiştir. Dolayısıyla sorumluluk O’nun değil, O’na vahyeden Allah’a aittir.

3.3. GULAM AHMET’İN KEHANETLERİ VE BU BAĞLAMDA KUR’AN’A

YAKLAŞIMI

Gulam Ahmet’in dünyasında kehanetler bir hayli fazladır. Gayba ait haberleri,

kehanetleri, keramet ve mucizeleri, Kur’an’daki bazı ayetleri şahsına işaret için

yorumlaması, O’nun şahsiyetinden izler taşımaktadır. Vahiy, çalışmamızın konusu

olduğuna göre, O’nun Kur’an’daki bazı ayetleri nasıl yorumladığı, bu kısımda

değerlendirilecektir. Ona ait şu ifadeler konumuz açısından önem arz etmektedir;

‘‘Burada açık bir şekilde benim uygun gördüğüm şey benim bildirgem benden değildir.

208 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 133. 209 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 133-134.

Page 63: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

53

Aksine benim bildirgem veya ilan ettiğim şey Allah’tandır. Zamanın imanının

doğruluğunu açığa çıkararak Allah, bana kefil olmuştur. Mübarek bir zamanda da

ayetlerde belirtildiği üzere vaat edilen Mesih’e kefil oldu. Buruc suresinde geçen yevm

işte bu asırdır. Meşhud kelimesinde kastedilen ise zamanın imamı vaat edilen Mesih’tir.

Onun doğruluğuna yakında şahitlik edilecektir. İşte o kişi şeksiz ve şüphesiz bu asır için

imam olarak Allah tarafından şereflendirilmiştir. Ona itaat eden Allah’ın rızasını

kazanır. Ona karşı çıkmak ise Allah’ın kahrına ve gazabına sebeptir.’’210 Bu durum

Kur’an’a parçacı yaklaşıma bir örnektir. Kur’an ayetleri değerlendirilirken bütüncül

okumadan yoksun, siyak ve sibak dikkate alınmaksızın yapılan yorumlar, ideolojik

yorumlara kapı aralamaktadır. Surenin dört ve beşinci ayetlerinde, ‘‘hendek kazıp alevli

ateş yakanlar lanetlenmiştir’’ 211 buyrulmaktadır. Bu iki ayetin işaret ettiği husus,

rivayete göre ‘‘Necran halkı Hristiyanlığı kabul edince, Himyer Kralı Yahudi Zu Nuvas

onlara savaş açmış, dinlerinden dönmeyenleri açtığı hendeklerde yaktığı ateşlere

atmıştı.’’ Bir diğer yorum da şu şekildedir; ‘‘Bu ayetler Mekke müşriklerinin

işkencesine maruz kalan Müslümanlara, geçmişte de inananların nasıl baskı altında

kaldığını, ancak Allah’ın yardımının onlarla beraber olduğunu hatırlatmaktadır.’’212 Zira

Kur’an’ın Müslümanların sözlerini birleştiren, gayretlerini dirilten kurtuluşlarını temin

eden bir yönü vardır. İddia edildiği gibi ayetlerin Gulam Ahmet’le bir bağlantısı

görünmemektedir.

Kendisine yöneltilen itirazlara cevap sadedinde, Allah’ın gökyüzünden üç

yüzden fazla kendisine ayet indirdiğini öne süren, Ramazan ayı içinde ay ve güneş

tutulmasının gerçekleştiğini söyleyen, alametlere şahit olup, bu üç yüz işareti gördükten

sonra kendisine müfteri diyenler O’na göre nasıl mümin olabilir? Eğer kendisine iftira

atanlar müminse kendisi kâfir olmuştur. Çünkü ‘‘onların gözünde ben iftiracıyım’’213

diyen Gulam Ahmet, ‘‘bedevileri İslam’a teslim olmaya çağıran ayeti,’’214 kendisine

yorar ve itiraz edenleri kendisine teslim olmaya çağırır. Ayette mevzu bahis edilen

bedeviler, henüz imanın kalplerine girmediği kimselerdir. Buna göre, Gulam Ahmet’e

inanmayan herhangi bir Müslüman bu ayetin muhatabıdır. İmanın kalbine girmediği

210 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 381. 211 Bürûc, 85/4-5. 212 Kur’an Meali, D.İ.B Yayınları, Ankara, 2006, s. 589. 213 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 148. 214 Hucürat, 49/14.

Page 64: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

54

kimsedir. Sonuçta kendisine inanmayanın iman cihetiyle bir problemi vardır. Kendisine

verilen üç yüzden fazla ayete veya alamete, yer vermek mümkün görünmediği için, bu

üç yüz işaretten önemli olanlara burada yer verilecektir.

Kehanetlerin Gulam Ahmet’in hayatında önemli bir yeri olduğunu daha önce

söylemiştik. Bu kehanetlerden biri, Ramazan ayı içinde ay ve güneş tutulmasının

gerçekleşmesidir. Bundan önce gerçekleşen ay ve güneş tutulması, aynı ay içinde değil

farklı zamanlarda gerçekleşmiştir. Bu iddialarını, Muhammet Bakır’dan rivayet edilen

hadis üzerine temellendirir. 215 Hadis olduğunu söylediği metinde, ay ve güneş

tutulmasının, mesih’in alameti değil mehdinin alameti olduğu zikredilir. Gulam, mesih

olduğunu ispat için, mehdi ifadesi geçen bir metni delil olarak sunar. Kendisine işaret

ettiğini söylediği bu hadis, sahih olsa bile bu durumda, O’nun mesihliğine değil

mehdiliğine işaret eder. O, Hadis olduğunu söylediği metni, kehaneti için yeterli

görmemiş olacak ki, Kur’an’dan bazı ayetleri de, delil olarak göstermektedir; ‘‘Ay

karanlığa gömüldüğü, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman’’216 anlamındaki ayetler,

O’na işaret için delildir.217 Surenin adın da anlaşılacağı gibi, surede vurgulanan husus,

kıyamet ve o günde gerçekleşecek hadiselerdir. Bir diğer husus ise, Gulam Ahmet’in bu

görüşlerine Hz. Peygamber’in hayatındaki şu örnek, cevap niteliğindedir; Hz.

Peygamber’in on sekiz aylık oğlu vefat ettiği gün güneş tutulmuştu. Cahiliye zihniyeti

ile düşünmekten henüz kurtulamamış bazı kişiler, güneş ve ay tutulmasını İbrahim’in

ölümüne gökyüzünün yas tutması şeklinde açıklamak istediler. Hz. Peygamber’in

oğlunun vefatı ile güneş tutulmasının art arda gelmesi onlarda güneşin İbrahim’in

ölümünden dolayı tutulduğu kanaatini uyandırmıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber,

onları uyardı ve şöyle dedi; ‘‘Güneş ve ay, Allah’ın ayetlerinden iki ayettir. Hiç

kimsenin ölümünden ya da doğumundan dolayı tutulmazlar. Bunları gördüğünüz zaman

Allah’ı zikredin, tekbir getirin, namaz kılın ve sadaka verin.’’218

Kur’an’dan kendisi için sürekli delil arayan Gulam Ahmet, ilginç tevilleri için

farklı surelerdeki ayetleri referans alır. Bunu yaparken kıyamet gününden söz eden

ayetleri seçmek için özen gösterir. Kendisinin doğruluğu için zikrettiği ayetlerin

215 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 180. 216 Kıyamet, 75/4-5. 217 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 182. 218 Buhari, Küsûf, 2; Müslim, Küsûf, 1.

Page 65: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

55

kıyametten bahsediyor olması dikkat çekicidir. O’na ait görüşler şu şekildedir; ‘‘Yeni

ulaşım araçlarının keşfedilmesi, vaat edilen Mesih’in geleceği zaman için alamettir.

Bunun delili ise gebe develer salıverildiği zaman’’219 anlamındaki ayettir. ‘‘Teknoloji

araçlarının değişimi, trenlerin keşfedilmesi bana alamettir. Binekler değiştirilecektir

hadisine göre bütün bunlar benim geleceğim zaman için bir işarettir.’’220 Bu ayette

dikkat çekilen durum, ‘‘Kur’an’ın ilk hitap ettiği toplumda en kıymetli malların gebe

develerin olduğudur. Kıyamet günü insanlar, en kıymetli varlıkları olan develerinden

vazgeçeceklerdir.’’221 Ayetin işaret ettiği husus, kıyamet gününde yaşanacak olaylara

bir örnektir. Gulam’ın yorumları ise subjektif bir yaklaşımdır.

Hac ibadetinin 1899-1900 yılları arasında yasaklanmasını kendisinin geleceğine

dair bir delil olduğunu iddia eden Gulam Ahmet, bu konunun sahih hadiste geçtiğini

söylemiş fakat hadisin kaynağını belirtmemiştir.222 Bu çerçevede, haccın bir dönem

yasaklanmasının kendisiyle bağlantısını doğrudan veya dolaylı olarak kurabilecek bir

ayet bulunmadığı için O, bu konu için Kur’an’dan bir ayet gösteremez. Sadece sahih

hadiste böyle geçiyor, demekle yetinir.

Onun herhangi bir sure içinden Kur’an’ın bir ayetini bu ayet benim için işarettir,

dediği bir diğer husus kitaplarıyla ilgilidir. ‘‘Amel defterleri açıldığı zaman’’ 223

anlamındaki ayet, O’nun kitaplarının çoğaltılıp yayılmasına bir işarettir.224 Esasında

delil için gösterilen bu ayet, diğer ayetler gibi kıyametten bahseden ayetlerdir. Bu görüş

doğru kabul edilecek olursa, kitapları çok sayıda basılıp yayılan her bir kimse için bu

ayetin, bir işaret ve delil kabul edilmesi gerekmektedir.

Nehirlerin, denizlerin taşması ve tusunamilerin meydana gelmesi, Gulam Ahmet

için bir işarettir. ‘‘Denizler kaynatıldığı zaman’’ 225 anlamındaki ayet buna işaret

etmektedir. Yine tren gibi ulaşım araçlarının çoğalması ve bunun neticesinde insanların

birbirleriyle olan münasebet ve iletişiminin kolaylaşması O’nun için bir işarettir.

219 Tekvir, 81/4. 220 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 184. 221 D.İ.B, a.g.m., s. 585. 222 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 184. 223 Tekvir, 81/10. 224 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 184. 225 Tekvir, 81/6.

Page 66: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

56

‘‘Ruhlar eşleştirildiği zaman’’ 226 anlamındaki ayet bunun delilidir. Deprem ve

zelzelelerin çoğalması da Gulam Ahmet’e işaret eden doğa olaylarından biridir. ‘‘Büyük

bir sarsıntının olacağı o günde o sarsıntıyı, peşinden gelen başka bir sarsıntı

izleyecektir’’227 ayeti buna delildir. İnsanların farklı afetlerle helak olması, volkanların

patlaması, taun hastalığının görülmesi, savaşlar sebebiyle birçok insanın ölmesi ve ölüm

sebeplerinin çoğalması Gulam Ahmet’in geleceğine birer işarettir. 228 Bunlara işaret

eden, ‘‘Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz, ya

da şiddetli bir azapla cezalandıracağız’’229 ayetidir. Görüldüğü gibi dünyada olup biten

her şey, Gulam Ahmet için bir haberci ve işaret konumundadır. Deyim yerinde ise

dünya O’nun etrafında dönmektedir. Farklı surelerden delil olduğu öne sürülen ayetlerin

hepsi kıyamet gününden söz eden ayetlerdir. Kerametlerinin bin ciltlik kitapta

sığmayacağını söyleyen Gulam Ahmet, bazı peygamberlerin mucizelerinin ve veli

kulların kerametlerinin kendi eliyle gerçekleştirildiğini öne sürmektedir.230 Dolayısıyla

ona ait olan bu alametler, kendisine vahiy yoluyla bildirilmiştir.

3.4. GULAM AHMET VE VAHİY ALGISI BAĞLAMINDA HATMİ

NÜBÜVVET

Kadıyanilerin yorumlama ihtiyacı hissettiği bir diğer ayet Kur’an’da Hz.

Peygamber’in son peygamber olduğunu açıklayan ayettir.231 Kâdiyâniler ayette geçen

‘‘hâtem’’ kelimesine yoğunlaşırlar. Onlara göre bu cümle, Hz. Muhammed'in yetişkin

bir oğlunun bulunmadığını ifade eder. Öyleyse onun manevi oğulları bulunmalıdır.

Bunlar da onun şeriatını takip eden ve yeni bir şeriat getirmeyen peygamberler (nebi)

dir. Yine onlar ‘‘hâtem’’ sözcüğünü son değil, en üstün anlamında yorumlarlar.232 Bu

ayeti Arap dili gramerini ve inceliklerini dikkate almaksızın, ideolojilerini ön planda

tutmak suretiyle yorumlamaları dikkatlerden kaçmamaktadır. Kadıyaniler, ayette geçen

‘‘Hatem’en- Nebiyyin’’ cümlesine farklı anlamlar yüklemek suretiyle görüşlerini şu

şekilde savunurlar. Onlara göre ‘‘Hatem’’ kelimesi Arapça ‘‘Mühür’’ anlamına gelir.

226 Tekvir, 81/7. 227 Nazi’at, 79/6-7. 228 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 185. 229 İsra, 17/58. 230 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 178. 231 Ahzâb, 33/40. 232 İhsan İlahi Zâhir, a.g.e., s. 264.

Page 67: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

57

Mühür ise ancak tasdik etmek için kullanılır. Yani, Hz. Peygamber’in tasdiki olmadan

hiç kimse peygamberlik mertebesine ulaşamaz. Peygamberlerin mührü, Hz.

Peygamber’in mührü olmadan yani tasdiki olmadan, hiçbir peygamberin peygamber

olarak kabul edilmeyeceği anlamına gelir.233 Kadıyanilerin bu iddialarının doğru kabul

edilebilmesi için, Hz. Peygamber’in Gulam Ahmet için önceden haber verip kendisini

müjdelemesi gerekmektedir. Hâlbuki sahih hadislerde Kadıyanilerin iddialarının aksine

ifadeler mevcuttur. Konuyla ilgili bir hadis şöyledir; ‘‘Benimle, benden önce

peygamberlerin durumu aynen şuna benzer: Adamın biri ev yaptırmış, süsleyip

donatmış, ancak bir köşe taşı yerini eksik bırakmıştır. O şahane evi görmeye gelenler,

binanın içinde gezip dolaşırken, gözleri bu eksik kalan yere ilişince: Bina çok güzel

olmuş; ama ah bir de, şu köşe taşının yeri boş bırakılmış olmasaydı! demekten

kendilerini alamazlar. İşte ben, yeri boş bırakılan o köşe taşı gibiyim.’’234 Hadisten

açıkça anlaşılmaktadır ki, Hz. Peygamberden sonra bir peygamber gelmeyecektir.

Kendisini bir binanın eksik kalan köşe taşına benzeten Hz. Peygamber, kendisinden

sonra peygamber gelmeyeceğini bir başka hadiste daha açık ifadeyle dile getirmiştir;

‘‘Risalet ve nübüvvet kesilmiştir. Benden sonra arık resul ve nebi yoktur.’’ 235 Hz.

Peygamber’in sağlığında bizzat kendisinden bu sözleri duyan sahabe, onun vefatından

sonra bu iddialarla ortaya çıkan kişilerle mücadele etmiş, nübüvvet kurumuna halel

getirecek olaylara karşı önlemlerini almışlardır. Kadıyanilerin iddia etmiş olduğu gibi

Hz. Peygamber, kendisinden sonra da peygamber geleceğini söylemiş olsaydı sahabe,

peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan kimselerle mücadele etmez, onları normal karşılar

ve nübüvvet iddiasıyla ortaya çıkmış kişilere uyma yoluna da gidebilirdi. Kadıyanilerin

görüşleri doğru kabul edilecek olursa, Hz. Peygamber’in soyundan gelen kimselerin

arasından bu tür iddialarla ortaya çıkan şahsiyetlere şahit olunması gerekirdi. Aksine

Hz. Peygamber’in soyundan gelen şahsiyetlerde, bu tür iddialar görülmemektedir. Onlar

kendilerine masum imam denilmesini dahi uygun görmemişlerdir. Bu ayet çerçevesinde

İslam bilginlerinin dikkat çektiği husus, Hz. Peygamber’in kendinden önceki

peygamberleri tasdik ve belgeleyen bir konumda olduğudur. Ayette geçen ‘‘hâtem’’

kelimesi şu anlamlara dikkat işaret eder; ‘‘Hz. Muhammed, peygamberleri sona erdiren

son peygamberdir, peygamberlerin sonuncusudur, bütün peygamberleri tasdik ve

233 Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Meali, Muhammed Celal Şems, Londra, 2011, s. 763. 234 Buhari, Menakıp, 18. 235 Müslim, Mesecid, 64.

Page 68: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

58

belgeleyen ilahi bir mühürdür. Eğer o gelmeseydi, diğer peygamberler unutulup

gidecek, tarihte onların varlıklarını ve peygamberliklerinin gerçekliğini ilmen ispat

etmek mümkün olmayacaktı. Çünkü diğer peygamberlerin hayat ve varlıkları tarihin

bağrında Hz. Peygamber’in hayatı gibi açık ve sağlam olarak bilinmemektedir.’’236 Bu

açıklamalara göre ayette geçen hâtem kelimesi, Hz. Peygamber’den önce gönderilen

diğer peygamberleri doğrulamak ve tasdik etmek içindir. Hz. Peygamber’den sonra

nübüvvet iddia eden herhangi bir kimsenin doğruluğunu tasdik ve doğrulamak için

değildir.

3.5. HZ. İSA’NIN HAVARİLERİNE GELEN VAHİY

Kadıyaniler, Kur’an’da vahiy kelimesi geçen ayetleri yorumlamışlar iddialarını

bu ayetlerle temellendirmeye çalışmışlardır. Örneğin ‘‘Hani bir de, ‘Bana ve

Peygamberime iman edin’ diye havarilere vahy etmiştim. Onlar da, iman ettik. Bizim

Müslüman olduğumuza sen şahit ol demişlerdi’’237 ayetine şu şekilde yorum getirirler;

‘‘Bazı kimseler vahiy sadece peygamberlere gelir derlerse de, buradan da anlaşılacağı

üzere bu yanlıştır. Yüce Allah, Musa’nın annesine de, İsa’nın annesine de vahy etmiştir.

Meryem suresini okuduğumuz zaman Yüce Allah’ın Hz. Meryem ile konuştuğu da

anlaşılmaktadır. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi Allah, İsa’nın havarilerine de vahy

etmiştir. Onların hiçbiri peygamber değildi. Hz. Peygamber’den sonra şeriat ahkâmını

taşıyan vahiy elbette son bulmuştur. Bunun dışında her türlü vahiy ise, kıyamete kadar

devam edecektir. Allah’ın hükümlerini içten ve tam manasıyla yerine getiren kimselere,

bu nimet kıyamete kadar verilecektir. Vahiy son bulmuştur diyenlerin, Allah’ın

İsrailoğulları’nın kadınlarına dahi vahy etmiştir, ancak en yüce peygamberinin ricaline

(ileri gelenlerine) bile vahy etmeyecektir demeleri üzüntü vericidir.’’238

Aslında Kur’an’da iki çeşit vahiy üzerinde durulmaktadır. İlki umumi olarak

bütün varlıklara, ikincisi ise özel olarak sadece peygamberlere gelen vahiydir. Vahyin

sözlük anlamı da göz önüne alınırsa, havarilere gelen vahiy, Müellifin de dediği gibi,

havariler peygamber olmadığı için bahsi geçen vahiy genel anlamda olan vahiydir.

Vahyin ayrıca sözlük anlamları arasında fısıldamak, emretmek, ilham etmek, ima ve

236 Elmalılı, a.g.e., c.6, s. 355. 237 Maide, 5/111. 238 Muhammed Celal Şems, a.g.m., s. 205.

Page 69: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

59

işaret etmek, telkin etmek ve içgüdü anlamları vardır. Ayette geçen vahiy kelimesine

verilecek en yakın anlam emretmek, ilham etmek, telkin etmek olsa gerektir. Müellifin

ayetin siyak ve sibağına bakmaksızın vermiş olduğu anlam, ayetleri bağlamından

koparmak suretiyle Gulam Ahmet’in de vahiy alabileceğine delil gösterme çabası olarak

görülebilir. Müellif, bir sonraki ayette ‘‘Havarilerin Hz. İsa’dan Allah’ın gökyüzünden

bir sofra indirebilme gücü var mıdır?’’239 anlamındaki ayete yorum yapma ihtiyacı

duymamıştır. Hâlbuki ayet incelendiğinde kolaylıkla görülecektir ki, havarilerin vahyi

birebir Allah ile muhatap olma şeklinde değildir. Şayet havarilerin vahyi, Kadıyanilerin

anlamış olduğu gibi bir vahiy olmuş olsaydı, havarilerin dileklerini ve arzularını Hz.

İsa’yı araya katmadan birebir Allah’tan kendilerinin istemeleri gerekirdi. Ama onlar

isteklerinin yerine gelmesi için Hz. İsa’dan ricada bulunmuşlar, Allah ile kendileri adına

konuşmasını istemişlerdir. Dolayısıyla ayette geçen ‘‘vahyettim’’ kelimesini

peygamberlere gelen vahiy gibi anlamak söz konusu değildir. Burada verilecek en güzel

anlam, kalplerine süratli bir şekilde atmak, kalbe ilka ve ilhamdır. Müfessirlere göre de

ayette geçen ‘‘vahiy’’ ‘‘ilham’’ anlamındadır. Elmalılı bu ayet hakkında şu yorumu

getirir; ‘‘Sana ve diğer peygamberlere vahyettiğim kitaplar ile emretmiştim, yahut

kalplerine böyle ilham etmiştim.’’240

3.6. GULAM AHMET’E İNANMYANLARIN DURUMU

Vahiy aldığını, İsa-Mesih olduğunu, Allah’la konuştuğunu eserlerinde sık sık

dile getiren Gulam Ahmet, kendisine itiraz edip inanmayanların durumunu da

açıklamıştır. Bunu yaparken yine Kur’an’dan bazı ayetleri delil olarak sunar.

Görüşleriyle az bir bağlantı kurabileceği bir ayet söz konusu ise o ayet, kendisine itiraz

edenlere karşı Gulam Ahmet için, bir kurtarıcı haline dönüşür. Bu ayetler genellikle

Allah’a, peygamberlerine ve ahiret gününe inanmayanları tehdit eden ayetlerdir. O, bu

tür anlamları ihtiva eden ayetleri, haklılığını ispat etmek için sıkça dillendirir. Bununla

birlikte geleceğe dair kehanetlerde bulunur. Kendisine inanmayanları nasıl bir sonun

beklediğini haber verir. Bu çerçevede Gulam Ahmet’in şu görüşleri dikkate değerdir;

‘‘Allah’ın bir sünnetidir ki, daima eski zamanlardan bu yana ruhani değişimi

gerçekleştirmek için imamlar gönderilir. Gönderilen imamlar, yalanlamada aşırılığa

239 Maide, 5/112. 240 Elmalılı, a.g.e., c.3, s. 40; Karaman vd, a.g.e., c.2, s. 359.

Page 70: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

60

gidildiği zaman Allah’ın azabı onlara gelir. Bunun örnekleri Kur’an’da ve kutsal

kitaplarda çoktur. Aynı şekilde şu an içinde bulunduğumuz zamanda vaat edilen mesih

tebliğle ortaya çıktı. Allah’ın delilini dünyaya gösterdi. Davetinin Allah’tan olduğunu

her bakımdan ispat etti. Fakat insanlar onu yalanladı. Geçmişte peygamberlerini

yalanlayanlara yaptığını bu asır insanlarına da gökyüzünden taun belasını indirerek

yaptı. O taun, ateşin odunu yediği gibi insanları yer bitirir.’’241 Bu cümlelerle kendisine

inanmayanları başlarına gelebilecek musibetlerle uyaran Gulam Ahmet, baş gösteren

taun hastalığını buna örnek gösterir.

Yine o, peygamberlerin hayatından örnekler vermek suretiyle iddialarını

temellendirir; ‘‘Allah tarafından ne zaman bir kişi gönderilmiş olsun tabi o kişi

yalanlanmıştır ki, bu normal bir durum ve Allah’ın bir sünnetidir. İşin aslı ise kendisine

iftira atılanların yalanlarla bir alakası yoktur. Allah tarafından gönderilen elçiler,

yalanlandığı zaman Allah’ın belası ve gazabı mahlûkatın üzerine iner. Bana yalancı

diyen bazı hocalar, taun hastalığı sebebiyle öldüler. Aynı şekilde yüzlerce insan da beni

inkâr etmelerinden dolayı öldüler. Musa zamanında da durum böyle oldu. Allah

Musa’ya ayetler, vahiyler ve mucizeler indirmişti. Firavun bunun karşısında aciz kaldı.

Allah firavunu askerleriyle beraber boğdu.’’242 Dolayısıyla kendisine inanmayanların

sonu, firavun ve benzerlerinin durumu gibi olacaktır.

Gulam Ahmed, bu konuda hadis rivayetleri de getirerek, Kur’an’dan sonra bazı

hadis olduğunu iddia ettiği metinlerle görüşlerini güçlendirme ihtiyacı hissetmektedir;

‘‘Hadiste belirtildiğine göre taun vaat edilen Mesih zamanında ortaya çıkacak. Onun

şiddetiyle dünyayı ölümler saracak. Aynı şekilde kutsal kitap İncil’de şöyle geçer:

İnsanlar, vaat edilen Mesih zamanında kötü bir şeyle ölecekler. İşte o kötü şey

taundur.’’243 Bir diğer ihtiyaç duyulan delil bu son örnekte olduğu gibi İncil’dir.

Gulam Ahmet’in dikkat çeken bir diğer görüşü şu şekildedir; ‘‘Seni Meryem

oğlu Mesih kılan Allah’a hamd olsun. Yaptıkları konusunda ondan sorulmaz. Öyleyse

onlardan sorulacaktır. Bu mutlaka yerine getirilecek olan bir vaattir. Allah seni

düşmanlarından koruyacaktır ve her kim sana saldırırsa ona saldıracaktır. Onlar Allah’ın

241 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 385. 242 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 146. 243 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 386.

Page 71: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

61

emirlerini inkâr ettiler ve aşırılığa kapıldılar.’’244 Dikkat edilecek olursa bu metinlerde

de tehdit söz konusudur. O, daima Allah’ın koruması altındadır. Doğal olarak her zaman

kaybedecek onun muhalifleridir.

Allah tarafından yalnız bırakılmadığını, her zaman desteklendiğini ifade eden

görüşleri ise şöyledir; ‘‘Biz sana birçok alamet göstereceğiz. Biz onların yaptıkları

binaları yıkacağız. Sen bunun içinde fesat çıkaracak olan birisini mi yaratacaksın

dediler. O, da ben sizin bilmediklerinizi bilirim buyurdu. Her kim seni küçük düşürmek

isterse onu ben küçük düşüreceğim. Korkma benim katımda elçiler korkmazlar.’’245

Allah’ın en seçkin kullarından biri durumunda olan Gulam Ahmet, bir bakıma

gaybî haberler içeren mesajlar da verir. O, kendisine muhalif olan kimseleri Allah’ın

yardımıyla mağlup edeceğini şu ifadelerle dile getirir; ‘‘Ben daima resulümün yanında

duracağım. Her kim ona saygısızlık yaparsa ve onu küçük düşürürse öyle birisini ben

küçük düşürüp haysiyetsiz kılacağım. Ben sana devam edecek olan nimetler vereceğim.

Gökte ve gözleri görmekte olan kimselerin gözünde senin çok yüce bir derecen

vardır.’’246

Bütün bu görüş ve iddialardan sonra dile getirilen başka bir husus, insanların

mümin veya kâfir olarak nitelendirilmesi meselesidir. İnsanların önünde iki seçenek

vardır. Mümin veya kâfir olmaları, Gulam Ahmet’e inanıp inanmalarına bağlıdır. Çok

açık ifade edildiği şekliyle, Gulam Ahmet’e inanmadığını söyleyen kimse mümin

değildir. Kendisini haber verenin Allah ve peygamberi olmasından dolayı, O’nu inkâr

edip O’na inanmamak, Allah ve peygamberine inanmama anlamına geleceği için, o kişi

kâfir olur.247 Gulam Ahmet’e inanmayanların durumu ve sonunun ne olacağı, Onun

ifadelerinde açık bir şekilde görülmektedir; ‘‘Benim dediğim herhangi bir kelime

şüphesiz Allah’ın Kur’an’da ve Kitab-ı Mukaddes’te söylediği sözler gibidir. Ben

Allah’ın peygamberinin gölgesiyim ve her Müslüman’ın bana “mesih”in ikinci gelişi

olarak inanması ve takip etmesi vâciptir. Herhangi bir Müslüman mesajımı alır ve beni

244 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 85. 245 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 84. 246 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 84. 247 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 147.

Page 72: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

62

inkâr ederse kıyamet günü Allah’ın önünde bundan sorumlu tutulup yargılanacaktır.248

Tekfir mekanizmasının O’nun düşüncelerinde ne denli önemi haiz olduğu bu iddialarda

açıkça görülmektedir.

İslam düşünce tarihi içerisinde örneklerine çokça rastlanılan bu durum, Gulam

Ahmet’in görüşlerinde de mevcuttur. Tekfir mekanizmasının günümüz İslam

dünyasında hala işlevsel olduğunun açık bir tezahürü olarak, Gulam Ahmet’in ve

Kadıyanilerin iddia ve görüşleri büyük öneme sahiptir. Çok tabi olarak kâfir olarak

nitelendirilen insanların cezası, inkârları sebebiyle en ağır şekilde olmalıdır. Bu mesele

de göz ardı edilmemiş, Kur’an’a başvurulmak suretiyle bu konuya da çözüm

bulunmuştur. Mirza Gulam, Kur’an’dan iki ayeti249 delil göstererek insanların kendi

zamanlarında gelmiş olan nebilerine inanmadıkları takdirde cehennemde gideceklerini

iddia eder. 250 O’nun iddialarına mesnet olarak gösterdiği ayetlerden ilki, Hz. İsa

hakkındaki yanlış düşüncelerinden kurtulmaları için Kur’an’ın ehli kitaba bir çağrısıdır.

Diğer ayet ise, Hz. Peygamber ve ondan önce geçen peygamberlerden bahsetmektedir.

3.7. GULAM AHMET SONRASI MEZHEBİN DURUMU

Gulam Ahmet’in 26 Mayıs 1908 tarihinde vefatı ile birlikte O’nun vasiyetine

uygun bir şekilde Mevlana Hakim Nureddin halifeliğe seçilmiş ve kendisine biat

edilmiştir. 251 Bu bağlamda O, vefatından önce vasiyetini şöyle açıklamıştır;

“Cemaatimizin pak (temiz) nefislere sahip olan seçkin kimseleri, benim adıma benden

sonra insanlardan biat almalıdırlar. Bu gibi kimselerin seçimi müminlerin oy birliğiyle

olacaktır. 40 müminin üzerinde birleştiği ve benim adıma insanlardan biat almaya değer

gördükleri bir kimse biat almaya izinli olacaktır. Yüce Allah bana haber vermiştir ve

senin cemaatin için senin kendi neslinden bir şahsı ortaya çıkaracağım ve onu kendi

248 Mirza Ghulam Ahmed Kâdıyânî, Tuhfa-Tun-Nedva; Ruhani Hazain, 4. bsk., Rabwah, Nazarat Ishaat,

Zia-ul-Islam Press, 2008, c. 19, s. 4 249 Nisa, 4/171; Mülk 67/9-10. 250 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 114-115. 251 Halide Rumeysa Korkusuz Küçüköner, “Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed ve Ahmediyye

Cemaati’ndeki Yeri’’, Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans

Tezi), Diyarbakır, 2011, s. 17-18.

Page 73: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

63

yakınlığım ve vahyim için ayırıp özel durumda tutacağım; onun vasıtasıyla Hak

ilerleyecektir ve birçok kimse doğruluğu kabul edecektir.’’252

Böylece Gulam’ın vasiyetinin gerçekleşmesi ile Ahmediyye Hilafeti kurulmuş,

Hakim Nureddin göreve getirilmiştir. Fığlalı’nın ifadesi ile Hakim Nureddin döneminde

‘‘Denge Unsuru’’ 253 gözetilmiş, birinci halife Hakim Nureddin, cemaati bir arada

tutabilmek için denge politikasını benimsemiştir. Onun bu tavrı cemaati bölünmekten

korumuştur. Bununla birlikte cemaat içinden Muhammed Ali’nin liderliğinde bir grup,

Gulam Ahmet’in ölümünden sonra yeni bir halifeye gerek olmadığını, cemaati Gulam

Ahmet’in vasiyet ettiği gibi Sadr-ı Encümen-i Ahmediyye’nin yönetmesi gerektiğini

savunmuşlardır. 254 Bu itirazlara Hakim Nureddin, kendisini halife kılanın Allah

olduğunu, Allah’ın halife tayin ettiğine hiç kimsenin güç yetiremeyeceğini söyleyerek

karşı çıkmıştır.255

Hilafet konusundaki ihtilafın yanı sıra, Hakim Nureddin’den sonra halife seçilen

Mirza Beşiruddin Mahmud’un küfür ve hilafet hakkındaki görüşleri, cemaat içindeki

ayrılığı daha fazla derinleştirmiştir. Mirza Beşiruddin’e göre, Gulam Ahmet nebi olduğu

için, ona inanmayan ve biatına girmeyen diğer Müslümanlar kâfirdir.256

Cemaat içindeki gruplaşmayı ve bölünmeyi tetikleyen diğer bir olay ‘‘Cami

Ayaklanması’’ denilen hadisedir. Hükümetin yol genişletmesi çalışması neticesinde bir

caminin yıkılması gerekmektedir. Bu olaya tepki gösteren diğer Müslümanlarla birlikte

hareket eden Muhammed Ali ve arkadaşları, hükümete karşı tavır almıştır. Bu durum,

cemaatin bölünmesine sebep olan son hadise olarak bilinmektedir.257

Bu tür sıkıntı ve çalkantılarla, 1914 yılına gelindiğinde, I. Halife Hakim

Nureddin, yerine Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed’i yerine halifeliğe aday göstermiş

ve kısa bir zaman sonra vefat etmiştir. Bu duruma Muhammed Ali ve arkadaşları itiraz

etmiştir. Onların itirazına rağmen Beşiruddin Mahmud Ahmed, hilafete seçilmiş,

cemaatin yeni lideri olmuştur. Bunun üzerine Muhammed Ali ve ona inanan grup

252 Gulam Ahmet, Vasiyet, s. 11-12. 253 Fığlalı, a.g.e., s. 79. 254 Fığlalı, a.g.e., s. 80; Korkusuz, a.g.t., s. 20. 255 Raşit Paktürk, ‘‘Hilafet Makamı Bereketi ve Önemi’’, Maneviyat, Nisan-Mayıs-Haziran, 2011, s. 7. 256 Fığlalı, a.g.e., s. 80-81. 257 Korkusuz, a.g.t., s. 20-21.

Page 74: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

64

Kadıyan’dan ayrılıp, Lahor’a yerleşmiştir.258 Kadıyan’da kalan grup, Muhammed Ali ve

arkadaşlarının kendilerini terk etmesini, Gulam Ahmed’in daha önceden haber verdiği

şekilde, ‘‘Yezidiler oradan çıkarıldı; gerçekten ben, seninle ve ailenle beraberim’’259

vahyinin gerçekleşmesine yormuşlardır. Yaşanan bu hadiselerden sonra cemaat,

Kadıyan Ahmedileri ve Lahor Ahmedileri olarak ikiye ayrılmıştır. Günümüzde ise

faaliyetlerini, iki ayrı grup halinde sürdürmektedirler. Cemaat bu bölünmeden sonra

herhangi bir bölünme yaşamamıştır.

3.7.1. Kadıyani/Ahmedilerin Hilafetle İlgili Görüşleri

Ahmediler, bazı tartışmalı veya açıklamaya ihtiyaç duyulan hadisleri 260

kullanmak suretiyle, Hilafet meselesini gündemlerinden düşürmemişlerdir. Ayetlerde

geçen halife kelimelerini sık sık kullanarak görüşlerinin meşru olduğunu savunmaya

çalışmışlardır. Onlara göre, Hz. Peygamber vefat ettikten sonra yerine Hz. Ebubekir

halife olarak geçtiyse, Gulam Ahmet’in vefatından sonra da yerine bir halife geçmesi

gerekir. Gulam, kendisinin Allah’ın mücessem bir kudreti olduğunu, ölümünden sonra

da ikinci kudretin belireceğini böylece cemaatin korkularının emniyete dönüşeceğini

söylemiştir. 261 Hilafetin otuz sene olduğunu bildiren hadisleri, aksi manada olan

hadislerle açıklamaya çalışan Gulam, hilafetin otuz sene olan bölümünden sonra

‘‘nübüvvet yolunda hilafetin kurulacağını,’’262 bildiren hadisleri dile getirmek suretiyle

kendisinin peygamber olduğunu, vefatından sonra da halifelerinin olacağını bildirmiştir.

Ahmedilere göre hilafet dini vecibelerden olup, İslam şeriatının gerekli olan

ihtiyaçlarındandır. Hilafetin kuruluşunu farzı kifaye olarak gören Ahmediler, dünyanın

herhangi bir yerinde hilafet varsa diğer Müslümanlar bu farzı eda etmiş sayılır, 263

görüşündedirler.

Gulam Ahmet’ten sonra cemaatin başına halife olarak geçen Hakim Nureddin’in

görüşleri de bir hayli ilginç görünmektedir. O, Allah adına yemin ederek kendisini

258 Fığlalı, a.g.e., s. 81-82. 259 Gulam Ahmet, Barâhîn-i Ahmediyye, c.5, s. 89. 260 Buhari, Kitabu’l-Ahkam, Bab-ül İstihlaf;; Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.5, s. 404; İmam Suyûti,

Hasais’ul-Kübra, c.2, s. 115; Kenzu’-Ummal, c.6, s. 119. 261 Muhammed Celal Şems, a.g.e., İstanbul, 2009, s. 13-27. 262 Ahmed B. Hanbel, Müsned, c.5, s. 404. 263 Şems, a.g.e., s. 36.

Page 75: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

65

halife yapanın Allah olduğunu söylemek suretiyle, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer nasıl

halife olduysa kendisinin de halife olduğunu iddia etmiştir. Kendisinden sonra da

halifeler geleceğini söyleyen Hakim Nureddin, yalnız o hayatta iken başka birinin halife

olamayacağını ancak vefatından sonra Allah’ın başka halife tayin edeceğini söylemiştir.

Halifeyi bizzat Allah görevlendirdiğine göre azletmek de Allah’ın görevidir. İnsanların

halifeyi azletme yetkisi yoktur. Allah, halifeyi azletmek isterse O’na ölüm verecektir.

Zaten halifeyi azletmeye de kimsenin gücü yetmeyecektir. O, giymiş olduğu hilafet

gömleğini asla çıkarmayacağını da ilan etmiştir.264

Gulam Ahmet’in 5. halifesi ve cemaatin de şu anda başında bulunan Mirza

Masrur Ahmed, kendisinin halife olarak seçilmesini ilahi kader olarak görmektedir. Ona

göre kim olursa olsun, halifeden daha bilgili olsa bile değeri halifeden daha aşağıdadır.

Çünkü Allah, cemaatin hayrı için halifenin ağzından bazı cümleleri kullandırır. Onun

için hiçbir Ahmedi, halifenin sözlerini itiraz sadedinde tartışmaya girmemelidir. Allah,

hilafet sebebiyle dine şan ve yücelik vereceğine dair söz vermiştir. Ahmedi

Müslümanlar da bu yüzden çok şanslıdırlar. Onlar Hz. Peygamber’e itaat ederek mehdi

ve mesih’i kabul etmişlerdir. Zira Hz. Peygamber, kendisiyle birlikte devamlı ve kalıcı

bir hilafetin müjdesini vermiştir. Mehdi ve mesih’i ve O’nun hilafet sistemini kabul

etmek aynı zamanda Hz. Peygamber’e itaat anlamı da taşımaktadır. Hilafet aslında

nübüvvet zincirinin bir halkasıdır ve zamanımızda nübüvvet yolunda hilafetin olacağı

daha önceden haber verilmiştir. Cemaat ilerlemek ve dünyaya üstünlük sağlamak

istiyorsa halifeye bağlı kalmalıdır.265

3.7.2. Kadıyani/Ahmedilerin Diğer Müslümanlarla İlişkileri

Ahmedilerin günümüzde diğer Müslümanlarla ilişkileri bağlamında Gulam

Ahmet ve daha sonra gelen halifelerin görüşlerinin etkili olduğu görülmektedir. Bu

sözden hareketle Gulam Ahmet’in şu görüşleri dikkat çekmektedir; ‘‘Ahmediye

Cemaati tek imamın emri altında İslamiyet’e hizmet etmektedir. Ben bütün dünya

Müslümanlarına seslenerek herkesi bu cemaate katılmaya davet ediyorum.’’ 266

Günümüzde ise Müslümanların İslam’ın ilk devrinde olduğu gibi bir el üzerinde

264 Şems, a.g.e., s. 50-51. 265 Şems, a.g.e., s. 107-112. 266 Mirza Gulam, ‘‘Hz. Mehdi’nin İslam’a Hizmetleri’’, Maneviyat, Ocak-Şubat-Mart, 2011, s.18.

Page 76: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

66

toplanması ve bütün gücüyle bir halifeye yani cemaatin şu an başında bulunana Mirza

Masrur Ahmed’e bağlanmaları gerekmektedir.267 Ahmedilerin bu misyonları sebebiyle

faaliyetlerini her geçen gün artırarak yürüttüklerini görmekteyiz. Bu çerçevede,

iddialarına göre günümüzde çalışma ve hizmet alanlarını uluslararası alanda Kuzey

Amerika, Güney Amerika, Afrika, Asya, Avustralya ve Avrupa’nın 198 ülkesinde şube

açmak suretiyle genişletmişlerdir.268 Son zamanlarda kaynaklarından bazılarını Türkçe

yayınlamak suretiyle Türkiye’de faaliyetlerini artırdıkları gözlenmektedir. Risale,

broşür formunda kısa metinler halinde muhataplarına ulaşmaya çalışmaktadırlar. Ayrıca

kapsamlı sayılabilecek Türkçe web sitesiyle de Türk toplumuna internet üzerinden

ulaşmaktadırlar. Bu bağlamda 2007 yılından beri www.ahmediye.org sitesinden kendi

mesajlarını Türkçe olarak anlatmaya başlamışlardır. 14 Mart 2008’den beri İstanbul-

Üsküdar’da “Ahmedi Öğretisini Geliştirme, Kültür, Eğitim ve Yardımlaşma Derneği”

isimli bir dernek şeklinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. 2011 yılında Almanya’daki

Türk masası tarafından üç ayda bir Türkçe olarak “Maneviyat Dergisi” basımı

başlatılmıştır.269

3.7.3. Ahmedilerin Bazı Önemli Meselelere Yaklaşımı

Cemaatin din anlayışını ve dini pratiklerini sağlıklı şekilde değerlendirebilmek

için, ibadet anlayışlarına ve toplumsal yapılarını analiz noktasında evlilik hakkındaki

görüşlerine, bu kısımda kısaca değinilecektir.

Esasen Ahmedilerin bazı detaylar dışında, ibadetlerinde diğer Müslümanlardan

bir farklarının olmadığını görmekteyiz. Onlar fıkıhta Hanefi mezhebine yakındırlar.270

Beş vakit namaz onlar için çok önemlidir. Bunun yanında teheccüd namazına da çok

büyük önem atfederler. Onlara göre ibadetler kişinin ruhunun gelişmesinde önemli

etkenlerden biridir. İbadetler, insanı eğitip, karakterini arındırır. Kişi o hale gelir ki,

267 Şaziye Paktürk, ‘‘Müslüman Ahmediyye Cemaatini Tanıyalım’’, Maneviyat, Ocak-Şubat-Mart, 2011,

s. 15. 268 https://www.Ahmediye.org Erişim Tarihi: (13.10.2017). 269 Abdulhamit Piştofoğlu, ‘‘Ahmediye Cemaati ve Türkiye’deki Faaliyetleri’’ İstanbul Üniversitesi,

(Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 2014, s.76 270 Yönem, a.g.m., s. 181.

Page 77: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

67

Allah ile haberleşme durumuna yükselir. Onlara göre kişi, namazda kendi lisanıyla

ibadet edebilir ve istediği gibi dua edebilir.271

Hac onlara göre, Müslümanları bir araya toplayan evrensel bir ibadettir. Hac

evrenselliğinin bu boyutu başka hiçbir dinde yoktur. Hz. İbrahim burada Allah’ın

emriyle oğlu İsmail’in de yardımıyla Allah’ın evini inşa etmiştir.272

Oruç, Ahmedilere göre farz ve nafile olmak üzere ikiye ayrılır. Farz olan oruç da

iki kısımdır. Birincisi Ramazan ayı içinde bir ay tutulan oruçtur. Bir diğer farz olan

oruç, Allah tarafından günahların affedilmesi için tutulan oruçtur. Orucun çoğu dinde

olduğunu söyleyen Ahmediler, Buda’nın da oruç tuttuğunu daha sonra sağlığı sebebiyle

oruçtan vazgeçtiğini iddia ederler.273

Zekât ibadeti ise, Ahmediler için büyük önem arz eden bir ibadettir. Zira

faaliyetlerinin finansmanını çoğu mezhep ve grupta olduğu gibi mensuplarından

topladıkları paralarla temin etmektedirler. 274 Mensuplarından zekâtları, Beytu’l-Mal

olarak Kadiyan’a göndermelerini isterler. Kişi sadece sadaka-i fıtrı istediği yere

verebilir. Ayrıca cemaat mensubu olan herkes aylık gelirinin on altıda birini kurulmuş

olan fonlara düzenli bir şekilde öder. Aylık ödemenin dışında kişi, fedakârlık ve

cömertlik derecesine göre gelirinin onda birinden üçte birine kadar olan bölümü

cemaate verir. Dini günler ve bayramlarda özel hediyeler ve ek yardımlar yapılır. Ayrıca

bir Ahmedi vefat ettiğinde malının onda birini vasiyet etmesi gerekmektedir. 275

Görüldüğü üzere Zekât, Ahmediler için büyük önem atfettikleri ibadetlerden biridir.

Gulam Ahmet’in maddi olarak bunaldığı zamanlarda yakınlarına mektup yazarak

onlardan para istediği de olmuştur. Kaleme aldığı eserlerin satılmadığını dolayısıyla

mali desteğe ihtiyacı olduğunu, kendisine yapılacak yardımın dine yapılmış sayılacağını

söylemiştir.276

Üzerinde yükseldikleri sosyolojik gerçeklik noktasında, Gulam Ahmed ve

Ahmedilerin cemaat tabanını bir arada tutma ve cemaatin sayısını artırma düşüncesiyle,

271 Mirza Tahir, a.g.e., s. 38-44. 272 Mirza Tahir, a.g.e., s. 46-47. 273 Mirza Tahir, a.g.e., s. 48. 274 Saffet Sarıkaya, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Rağbet Yayınları, Isparta, 2009, s. 238. 275 Fığlalı, a.g.e., s. 114-115. 276 Gulam Ahmet, a.g.e., İstanbul, 2012, s. 65-67.

Page 78: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

68

evlilik hakkındaki görüşleri dikkat çekmektedir. Bu bağlamda Ahmediler, birden fazla

evliliği teşvik etmiş ve bu durumu normal kabul etmişlerdir. Kadının özel durumları,

erkeğin ihtiyacını karşılaması için bir engeldir. Kadın yaşından veya herhangi bir

hastalığından dolayı güzelliğini kaybedecek olsa erkek, ikinci kez evlenmeye hak talep

edebilir. Onlara göre peygamberlerin çoğu defalarca evlilik yapmışlardır. Mesela Davut

(a.s) yüze kadar evlilik yapmıştır. Birden fazla evlilik olduğu takdirde çocuk sayısı da

artacaktır. Çocukların çok olması da berekettir. Bir kadının yüz kocası olsa bile O, yüz

erkek çocuk meydana getiremez. Ama yüz kadının bir kocası olduğu takdirde, yüz erkek

çocuğun olması mümkündür. Birden fazla evlilik, insan neslini çoğaltan ve Allah’ın

kullarını sayıca artıran bir yoldur.277

Gulam Ahmet’e göre kadınlarda bulunan kötü huylardan biri, bir erkek herhangi

bir sebepten dolayı evlenmek istediğinde kadının öfkelenip bu durumu kabul

etmemesidir. Tek ve ortaksız olmak Allah’a aittir. Kadınlar da hiçbir şekilde ortak kabul

etmezler. İşte bu durum Gulam Ahmet’e göre bir bakıma şirk hükmündedir.278

Gulam Ahmet, evlilik hakkında cemaatine tavsiyelerde bulunurken birden fazla

evliliğin nedenini ilginç bir sebebe bağlar. Cemaat fertlerine birden fazla evliliği tavsiye

eden Gulam, bu sayede onlardan cemaatin sayısını artırmalarını istemektedir. Yine O,

kötü gözle bakmak ve günahtan korunmak için cemaatine birden fazla evlenmelerini

tavsiye etmiştir.279

3.8. KADIYANİ/AHMEDİLİĞE YÖNELİK BAZI ELEŞTİRİLER

Çalışmanın son kısmında Kadıyanilere yöneltilen eleştirilerden bazılarına burada

yer verilecektir. Bu bağlamda üç ismin Kadıyanilere yönelttiği eleştiriler, çalışmanın

kapsamı içinde değerlendirilmiştir.

3.8.1. Muhammet İkbal, İhsan İlahi Zahir ve Mevdudi’nin Eleştirileri

İkbal, öncelikle Kadıyanileri Bahailerle karşılaştırarak değerlendirmeye başlar.

O, Kadıyanilere çağrıda bulunarak kendilerinin de Bahailer gibi nihai bir karara

277 Gulam Ahmet, a.g.e., İstanbul, 2008, s.146-149. 278 Gulam Ahmet, a.g.e., s. 161-162. 279 Mirza Gulam Ahmet, a.g.e., s.162-163.

Page 79: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

69

varmalarını istemiştir. İkbal, Statesman gazetesine göndermiş olduğu mektupta

Kadıyanilerle ilgili şunları söyler; ‘‘Kadıyanilik, Peygamber s.a.v’in nübüvvetine

karşılık, yeni bir taifenin kurulmasını hedef edinen kuvvetli bir örgüttür. Bundan dolayı

da Kadıyaniler, dini ve sosyal hususlarda Müslümanlardan tam olarak ayrılmayı tercih

etmektedirler.’’280

İkbal, sözlerine nübüvvet ile ilgili görüşlerini de söyleyerek devam eder;

‘‘Muhammed s.a.v’in, peygamberlerin sonuncusu olduğu hakkındaki inancımız, İslam

dini ile tevhit akidesi ve Hz. Peygamber’in nübüvveti hakkında Müslümanlara iştirak

eden diğer dinler arasındaki ayrılık sınırını bütün inceliğiyle çizer. Fakat Hindistan’da

Kebir Hemüssemac, vahyin devam ettiğini ve nübüvvetin kesilmediğini söylemektedir.

İşte bu sınırla insan diğer dinler veya grupların İslam’la bir mi veya ayrı olduğuna

hüküm verebilir. Tarihte hiçbir İslam taifesinin bu sınırı aştığını bilmiyorum. İran’daki

Bahailiğin peygamberliğin son bulduğunu inkâr ettiği doğrudur. Ama o, kendisinin

müstakil bir taife olduğunu bütün açıklıkla ilan etmiştir. Ve İslam ıstılahına göre de

Müslüman değildir. Biz İslam’ın Allah tarafından vahyedilmiş bir din olduğuna

inanıyoruz. Fakat İslam’ın bir ümmet veya topluluk olarak kalması Muhammed s.a.v’in

şahsiyeti üzerine kaimdir. O halde, Kadıyanilik için şu ikisinden birisini seçmekten

başka çıkar yol yoktur: ya Bahailer gibi Müslümanlardan ayrılsın, ya da İslam’daki

nübüvvetin son bulma akidesi aleyhinde uydurma yorumlar yapmaktan vazgeçsin.’’281

İkbal, Kadıyaniler hakkında bu görüşlerini dile getirdikten sonra onların diğer

özelliklerinden de bahseder; ‘‘Kadıyanilerin İslam’ın siyasi esaslarından nefret etmeleri,

(cihadı kastediyor olabilir) kendilerine yeni bir lakap (Ahmediler) edinmeleri,

Müslüman imamların arkasında namaza katılmamaları ve her türlü hallerinde

Müslümanlarla sosyal münasebetlerini kesmeleri, sair İslam âleminin kâfir olduklarını

ilan etmeleri onların Müslümanlardan tamamen ayrılmış bir topluluk olduğunu

280 Mevdudi, a.g.e., s. 61; Ayrıca vahiy ve nübüvvet hakkında geniş bilgi için bkz. İkbal, Muhammed,

Rumuz-u Bihodi, çev. Ali Nihat Tarlan, 1958, İstanbul, s. 20; The Reconstruction Of Religios Thought

In Islam, çev. Ahmet Asrar, (İslam’da DiniDüşüncenin Yeniden Doğuşu). İstanbul, ‘‘ts.’’ s. 99. 281 Mevdudi, a.g.e., s. 62; Aslan, İslam’da Peygamberlik ve Yalancı Peygamberlik Olgusu, s. 162.

Page 80: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

70

gösterir’’. Neticede İkbal’e göre Kadıyanilik, Muhammed s.a.v.’in ümmetinden Hintli

peygambere inanan yeni bir ümmet meydana getirmek isteyen bir topluluktur.282

Kadıyanileri daha sert bir dille eleştiren bir diğer isim, İhsan İlahi Zahir’dir.

Başlangıçta Kadıyaniliğin Müslüman mezhebi şeklinde olduğunu söyleyen Zahir, daha

sonra zehirli fikirlerini yaymaya başladıklarını ve emellerini sahnelemeye başladıklarını

ifade etmektedir. 283 O, da öncelikle İkbal gibi vahiy ve nübüvvet konularında

Ahmedileri, eleştirmektedir; ‘‘Hz. Muhammed Allah’ın son peygamberidir ve

kendisiyle vahiy kesilmiştir. O’ndan sonra peygamberlik iddia eden Allah’a karşı gelen

bir yalancı olabilir ancak’’ sözlerinin yanı sıra, Kur’an’dan bu konuları ihtiva eden

ayetleri ve Hz. Peygamber’in hadisleri delil göstererek Kadıyanilerin görüşlerine karşı

çıkmaktadır.284

Zahir’in eleştirdiği bir başka husus, Gulam Ahmet’in Allah’ın zatı hakkında

söylemiş olduğu sözlerdir. Bu bağlamda Gulam’ın Allah’ın da diğer insanlar gibi bir

hayat sürdüğünü ve aile hayatının olduğunu söylemesi, Allah’la alay ettiğini

göstermektedir. Zahir, Gulam Ahmet’in eserlerine atıf da bulunarak, Allah’ın aile

hayatının sonucunda Gulam’ın ortaya çıktığını söylediğini belirtmektedir.285

Gulam Ahmed’in; ‘‘Çok sayıda vahiy bana İngilizce geldi. İstediğimi

yapabileceğim bana vahyolundu. Şive ve telaffuzdan, sanki kafamda bir İngilizin durup

konuştuğu kanaatine vardım’’ sözlerini, İhsan İlahi, Onun aslında bir İngiliz olduğuna

yormaktadır.286 İngilizce vahiy meselesi, Gulam Ahmet’in hayatında, vahiy meleğini bir

İngiliz gencin suretinde gördüğünü iddia etmesine kadar varmıştır. 287 Zahir’e göre;

Gulam Ahmet’in İngilizlerle çok yakın işbirliği içinde olması, İngiliz hükümetini ve

faaliyetlerini övmesi, Kadıyanilerin İngilizler tarafından ekilen bir tohum ve dikilen bir

fidan olduğunun kanıtıdır.288

282 Mevdudi, a.g.e., s. 62. 283 Zahir, İngiliz Emperyalizmi, s. 107. 284 Zahir, a.g.e., s. 106. 285 Zahir, a.g.e., s. 111. 286 Zahir, a.g.e., s. 114. 287 Zahir, a.g.e., s. 38. 288 Zahir, a.g.e., s. 41-43.

Page 81: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

71

Son olarak, Zahir’e göre Gulam’ın Hz. İsa hakkındaki sözleri, kabul edilebilir

şeyler değildir. Çünkü Gulam, Hz. İsa hakkında ağza alınmayacak galiz ifadeler

kullanmaktadır. 289 O, Hz. Peygamber’e isnat ederek hadis olduğunu söylediği bazı

sözler ve ayet olduğunu iddia ettiği vahiyler sebebiyle, Gulam Ahmet’i yalancı ve

sahtekâr olmakla itham etmektedir. Ayrıca O’nun keramet, vahiy ve mucizeleri

hakkında zaman zaman farklı rakamlar telaffuz etmesi onun yalancı olduğuna birer

delildir.290

Kadıyanilere eleştiri oklarını yönelten diğer isim Mevdudi’dir. O’na göre Gulam

Ahmed fikri mücadelesinin ilk yıllarında nebi olduğunu söylememiş vahiy aldığını iddia

etmemiştir. Daha sonra ilk görüşlerinin aksine nübüvvet iddiasında bulunmuştur.291

Mevdudi’ye göre; Gulam Ahmed nübüvvetini iddia ettiği zaman onu kabul edenlerle

etmeyenler arasında ihtilaf ve çekişme zuhur etmiştir. Bunun sonucunda Gulam Ahmed,

Ahmedi olmayanlarla Hz. Peygamber’in Hristiyanlarla münasebeti kadar münasebeti

mübah görmüştür. Gulam, Ahmedilerin diğer Müslümanların arkasında namaz

kılmasını ve kızlarını diğer Müslümanlarla evlendirmelerini yasaklamıştır. Diğer

Müslümanların cenaze namazlarını kılmaktan da men etmiştir. Bu durum Kadıyanilerin

diğer Müslümanları küfürle itham etmelerine sebep olmuştur. 292 İslam tarihinde,

‘‘Müslümanların kendilerinden herhangi bir fırkanın İslam’dan çıkmış olduğuna ittifak

ettiklerini gösteren olaylara parmakla sayılacak kadar az rastlandığını’’ ifade eden

Mevdudi, Kadıyanilerin İslam âlimlerinin ittifakıyla kâfir ilan edilmesini, Kadıyanilerle

Kadıyani olmayanların aynı anda mümin olmalarına imkân ve ihtimal verilmediğine

bağlamaktadır. Bununla birlikte O, küfürle ilgili olan bir hadisten maksadın; ‘‘Bir kimse

birini kâfirlikle itham etmeden evvel onu korkutmaya çalışsın. Olur ki, hakkında küfür

hükmü verilen şahıs masumdur. Bu durumda da herhangi bir Müslüman haksız yere

kâfir yapılmış olur’’ şeklinde olduğunu savunmaktadır.293

Son olarak, Kadıyanilerin İslam ümmeti içinde kalmalarını Mirza’nın

peygamberliğine inanmaktan vazgeçmeleriyle mümkün olacağını söyleyen Mevdudi,

289 Zahir, a.g.e., s. 151-157. 290 Zahir, a.g.e., s. 155-160. 291 Mevdudi, a.g.e., 33-46. 292 Mevdudi, a.g.e., 124-134. 293 Mevdudi, a.g.e., s. 142-143.

Page 82: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

72

bunu kabul etmedikleri takdirde, kendileri için ayrı bir ümmet olarak yaşamaktan başka

çarelerinin kalmayacağını ifade etmektedir.294

3.8.2. Değerlendirme

Gulam Ahmed’in iddia ve görüşleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, son

derece zorlama yorumlara girdiği açıkça görülmektedir. Söz gelimi, Mesih geldiği

zaman savaşlar sona erecek ve sulh dönemi gerçekleşeceği için cizye kendiliğinden

kalkmış olacak görüşü, günümüzde yaşanan hadiselere bakıldığında durumun bu şeklide

olmadığı ortaya çıkmaktadır. Aksine son yüzyılda, meydana gelen savaşlar neticesinde

birçok insan hayatını kaybetmiş, sağ kalanlar ülkelerinden ayrılmak zorunda kalmış ve

mülteci konumuna düşmüştür. Dolayısıyla iddia edildiği gibi sulh ve barış dönemi

gerçekleşmemiştir. Gulam Ahmet’in kendi yaptırdığı mescidi, Mesih’in ineceği mescit

olarak açıklaması, İslam’da kutsal kabul edilen üç mescitten biri olan Mescid-i Aksa’ya

bir alternatif mescit bulma çabası olarak görülebilir. Hâlbuki İslam’da üç mescit

dışında, hiçbir mescidin üstün olmadığı görüşü hâkimdir. Üç mescit dışında kalan diğer

mescitler, birer şube konumundadır. Ayet ve hadislere ideolojik bakış açısı ile

yaklaşıldığında bağlamından kopartılmış inanç sistemi karşımıza çıkmaktadır. Bu

durum, Kur’an’ın ve hadislerin söylemediğini İslam’ın temel iki kaynağına söyletme

çabası olarak değerlendirilebilir.

294 Mevdudi, a.g.e., s. 140.

Page 83: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

73

SONUÇ

İnsanlık tarihi ile başlangıcı bir olan vahiy kurumu, Kur’an’a göre Hz. Âdem’le

başlamıştır. Allah, Hz. Âdem’e eşyanın bütün isimlerini öğretmiş insan neslini vahiyle

yönlendirmiştir. Kur’an’da belirtildiğine göre Hz. Âdem’den sonra vahiy kurumu

devam etmiş, bazı peygamberlere kitap, bazılarına sahifeler verilmiştir. Bu durum vahiy

kurumunun tekâmül süreci içinde işlediğini göstermektedir. Tekâmül süreci içinde,

kendilerine gönderilen ilahi öğretileri tahrif veya tağyir eden kavimlere yeni bir vahiyle

müdahale edilmiş, vahiy muhataplarına vahyin bağlayıcılığı açıklanmıştır.

İslam inancına göre bu süreç, Hz. Peygamber’e gelene kadar devam etmiştir. Bu

bağlamda Hz. Peygamber’in nübüvvetiyle vahiy kapısının kapandığı, bundan böyle yeni

bir peygamber ve kitap gelmeyeceği, Kur’an’da ve sahih hadislerde vurgulanan

hususların başında gelmektedir. Hal böyle olunca bu akide, Müslümanların ittifakla

kabul ettikleri iman esaslarından biri olmuştur. Bununla birlikte henüz Hz. Peygamber

hayatta iken vahiy aldığını söyleyen bazı kimseler de çıkmıştır ki, bunların en meşhuru

Müseylime-i el-Kezzabtır. Devam eden süreçte, vahiy aldığını ve peygamber olduğunu

iddia eden bir diğer isim ise Beyan b. Seman olmuştur. İslam düşünce tarihinde

örneklerine sıkça rastlanılan bu durum, günümüzde de devam etmektedir. Yakın tarihte

ise, bu tür iddiaları gündeme getiren İskender Evrenesoğlu olmuştur. Bu isimler, ilahi

vahiy otoritesinden yararlanmak istemişler, bu durumu kendileri için fırsata çevirip,

toplum içinde saygın bir konumda bulunmak istemişlerdir.

Günümüze gelindiğinde Hindistan’da XIX. Yüzyılın sonunda ortaya çıkan

Kadıyanilik bu duruma bir örnektir. Mirza Gulam Ahmet tarafından kurulan

Kadıyanilik, İslam’ın nübüvvet konusundaki genel-geçer akidesiyle uyuşmayan dini bir

akımdır. Gulam Ahmet, önceleri sadece Müceddid olduğunu söylemiş, bu iddiayı mehdi

ve mesih görüşü takip etmiş, daha sonra peygamber olmakla yetinmemiş, son olarak

Hinduların beklediği Krişna-Avatar olduğunu iddia etmiştir. Bu görüşlerini kabul

etmeyen kimseleri mübahaleye çağıran Gulam Ahmet, doğruluğunu Allah adına yemin

ederek ispat gayreti içine girmiştir. Ona göre Hz. İsa vefat etmiştir ve cisim olarak bir

daha dünyaya gelmesi imkânsızdır. Allah, Hz. İsa’nın ve mehdi’nin sıfatlarını

kendisinde yaratmıştır. Kur’an’ın nübüvvet kurumunun Hz. Peygamber’le sona erdiğini

Page 84: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

74

açıkça bildirmesine rağmen O, Allah tarafından gönderilmiş bir resul olduğunu, vahiy

aldığını ve vahiy kapısının hiçbir zaman kapanmayacağını söylemektedir. Bunlarla

yetinmeyerek Krişna-Avatar olduğunu iddia ederek zorlama yorumlarına yenisini

eklemiştir. O, Kur’an’da geçen cihat kavramına yeni bir yorum getirmiş, cihadın savaş

anlamı taşımadığını, gerçek cihadın kalemle yapılan cihat olduğunu söylemiştir.

Kalemle olan cihadı da kendisi gerçekleştirmiştir. Bu görüşleriyle O, İngilizlerin

sömürü faaliyetlerine katkı sağlamış, İngilizleri övmüş ve İngilizlerden iltifat

görmüştür.

Esasen Gulam Ahmet, önceleri vahiy ve nübüvvet konularına girmemiş,

eserlerinde İslam’ın diğer dinlere üstünlüğünü savunmuştur. Gulam Ahmet, bu tutum

sayesinde diğer Müslüman grupların takdirini ve desteğini kazanmış, neticede kendisine

olan ilgi ve alaka artmıştır. Daha sonra vahiy ve nübüvvet meselelerinin Gulam

Ahmet’in ilgi alanına girmesiyle Müslümanlardan gördüğü takdir ve destek eleştirilere

dönüşmüştür. Bu sözden mülhem, Kadıyaniler bir bütün olarak değerlendirildiğinde

onları diğer Müslümanlardan farklı kılan ve ayıran tek özelliklerinin vahiy ve nübüvvet

konularındaki yaklaşımlarının olduğu görülmektedir. Vahiy ve nübüvvet haricinde

kalan diğer inanç esasları ve ibadetlerinde genel olarak bir problem görünmemektedir.

Günümüzde ortaya çıkmış bu tür yeni fırka ve hareketleri ele almanın faydalı

olacağı düşüncesinden hareketle, araştırmanın seyri içinde, bu çalışmada öncelikle

Gulam Ahmet ve Kadıyaniler’in vahiy ve nübüvvetle ilgili görüşlerini inceledik. Daha

sonra fırka mensuplarının din algısı, kavramlara yükledikleri değer yargıları ele almaya

çalıştık. Vahiy ve nübüvvet inancı tüm Müslümanların ortak inancı olduğuna göre, bu

tür akım ve oluşumların zihniyet biçimlerinin ve ideolojilerinin daha iyi anlaşılabilmesi

için incelenip ele alınması gerekmektedir. Son on yıl içinde Türkiye’de ifade özgürlüğü

kapsamında görüşlerini yayma imkânı bulan Kadıyaniler, dikkatleri kendilerine

çekmiştir.

Page 85: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

75

KAYNAKÇA

(2006). Kur’an’ı Kerim Meali. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.

(2007). Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir. Haz. Hayreddin Karaman, Mustafa Çağrıcı,

İ.Kafi Dönmez, Sadreddin Gümüş, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.

(2011). Kur’an’ı Kerim ve Türkçe Meali. Londra: çev. Muhammed Celal Şems

Abdulhamid, İrfan. (1983). İslam’da İtikadi Mezhepler ve Akaid Esasları. İstanbul:

Marifet Yayınları. çev. Saim Yeprem

Abdulhamit, Muhsin. (1984). İslam’a Yönelen Yıkıcı Hareketler. Ankara: D.İ.B

Yayınları. çev. M. Saim Yeprem, Hasan Güleç

Aslan, Abdülgaffar. (2000). Kuran’da Vahiy. Ankara: Ankara Okulu Yayınları.

______ (2009). İslam’da Peygamberlik ve Yalancı Peygamberlik Olgusu. Ankara:

Araştırma Yayınları.

Atalan, Mehmet. (2005). Şiiliğn Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es- Sadık’ın Yeri.

Ankara: Araştırma Yayınları.

Bağdadi, Abdülkahir. (1948). el-Fark beyne’l-Fırak. Kahire

Benice, Macit. (2009). Kutup Yıldızı Şimdi Mekke Yolunu Gösteriyor. İstanbul

Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail. (2001). es-Sahih. Beyrut. Daru’l-Kütübi’l-

İlmyye

Câbirî, Muhammed Abid. (1997). İslam’da Siyasal Akıl. (el-Aklu’s-Siyâsiyyu’l-Arabî)

İstanbul: Kitabevi Yayınları. çev. Vecdi Akyüz

Demirci, Muhsin. (1996). Vahiy Gerçeği. İstanbul: M.Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları.

Duman, Zeki. (1997). Vahiy Gerçeği. Ankara: Fecr Yayınevi.

Ebû Davud. Süleyman b. El-Eş’as el- es-Sicistani. es-Sünen. Beyrut. Daru’l-Fikr, ‘‘ts’’.

Ebul A’lâ el-Mevdudi.(1975). Kadıyanilik Nedir. çev. İhsan Batur, İstanbul: İhya

Yayınları.

Elmalılı, M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili. İstanbul: Azim Yayınevi, ‘‘ts.’’

Fazlur Rahman. (2000a). Ana Konularıyla Kur’an. Ankara: Ankara Okulu Yayınları.

çev. Alparslan Açıkgenç

______ (2000b). İslâm. Ankara: Ankara Okulu Yayınları

Fığlalı, Ethem Ruhi. (1986). Kadıyanilik. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları.

Gölcük, Şerafettin. Toprak, Süleyman. (1988). Kelam. Konya: Tekin Yayınevi.

Hamidullah, Muhammed. (1973). Resulullah Muhammed. İstanbul: İrfan Yayınları. çev.

Salih Tuğ

______ (2008). İslam Peygamberi. İstanbul: Beyan Yayınları. çev. Mehmet Yazgan

İbn Hanbel, Ahmed. (1998). el-Müsned. Beyrut. Dar-u Alemi’l-Kütüb.

İbn Kesir. (1984). Hadislerle Kur’an Tefsiri. İstanbul: Çağrı Yayınları. çev. Bekir

Karlığa, Bedrettin Çetiner

Page 86: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

76

İbn Kesîr. (1995). El Bıdaye Ve'n-Nıhaye. İstanbul: Çağrı Yayınları. çev. Mehmet

Keskin

İbn Mace. (1994). es-Sünen. Kahire. Daru’l-Hadis

İbn Manzur, Ebu’l-Fadl Cemaluddin Muhammed. (2009). Lisanu’l- Arab, Beyrut:

Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye

İkbal, Muhammed.(1958). Rumuz-u Bihodi. İstanbul. çev. Ali Nihat Tarlan.

______ The Reconstruction Of Religios Thought In Islam, çev. Ahmet Asrar, (İslam’da

Dini Düşüncenin Yeniden Doğuşu). İstanbul. ‘‘ts.’’

İskender Ali Mihr. Beklenen Mehdi O mu? ‘‘y.y.’’, ‘‘ts. ’’

Kutub, Seyyid. (1986). Fîzilâl-il-Kur’an. çev. Bekir Karlığa, M. Emin Saraç, İ. Hakkı

Şengüler, İstanbul: Hikmet Yayınları.

Kutlu, Sönmez. (2009). İslam Düşünce Ekolleri Tarihi. Ankara: Ankuzem Yayınları.

Mirza Beşirüddin, Mahmut Ahmet. (2009). İnkılab-ı Hakiki. İstanbul. çev. Syed Ateeg

Ahmed

Mirza Gulam, Ahmet. (1905). Berahin-i Ahmediyye. Kadiyan

______ (1984). Nuzul’ül Mesih. London

______ (1992). İslamiyetin Öğrettiği Esaslar. İslamabad. çev. Şinasi Siber

______ (2008a). İsa Mesih Hindistan’da. Londra. çev. Abdulgaffar Han

______ (2008b.) Tuhfa-Tun-Nedva; Ruhani Hazain. Rabwah, Nazarat Ishaat, Zia-ul-

Islam Press.

______ (2008c). Vasiyet. İstanbul. çev. Muhammet Celal Şems

______ (2008d). Nuh’un Gemisi. İstanbul. çev. Muhammet Celal Şems

______ (2010). Hakikatul-Vahy. İslamabad. Arapçaya çev. Abdul Macid Amir

______ Duanın Bereketleri. çev. Muhammet Celal Şems. ‘‘y.y.’’, ‘‘ts..’’

Mirza Masroor. (2008). Biat Şartları ve Bir Ahmedinin Sorumlulukları. İstanbul. çev.

Abdulgaffar Han

Mirza Nasır, Ahmet. (2009). Bir Barış Tebliği ve Bir Uyarı. İstanbul. çev. Şinasi Siper

Mirza Tahir, Ahmet. (2009). İslam’a Giriş Bilgileri. İstanbul. çev. Emine Çakmak Sahi

Müslim b. Haccac, Ebu’l-Hüseyn el-Kuşeyri. (1997). es-Sahih. Kahire. Daru’l-Hadis.

Paktürk, Raşit. (2008). Vaat Edilen Mesihi’n Eserlerinden Seçmeler. İstanbul. çev. Raşit

Paktürk

Rağıp, Ebu’l-Kasım Muhammed el-İsfehani. (1986). el-Müfredat. İstanbul.

Sarıkaya, Saffet. (2009). İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler. 3. Baskı İstanbul,

Rağbet Yayınları.

Şehristani, Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdilkerim. (1975). el-Milel ve’n-Nihal. Beyrut

Şems, Muhammed Celal. (2009a). Hilafet. İstanbul.

Page 87: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

77

______ (2009b). Müjde. İstanbul.

Taberi, Muhammed b. Cerir et-Taberi. (1955). Camiu’l-Beyan fi tefsîril’-Kur’an.

Kahire.

______ (1960). Tarihu’r-rusül ve’l-mülük. Kahire.

Ülkü, Hayati. (1982). Başlangıçtan Günümüze İslam Tarihi. İstanbul: Çile Yayınları.

Zahir, İhsan İlahi. (1985). İslam Dünyasında İngiliz Emperyalizmi. İstanbul: Ebru

Yayınları. çev. Arif Aytekin

Tez ve Makaleler

Korkusuz Küçüköner Halide Rumeysa, “Mirza Beşiruddin Mahmud Ahmed ve

Ahmediyye Cemaati’ndeki Yeri’’, Dicle Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Diyarbakır, 2011.

Mirza Gulam. ‘‘Hz. Mehdi’nin İslam’a Hizmetleri’’, Maneviyat Dergisi (Müslüman

Ahmediyye Cemaati Türkçe Dergisi), 2011, Ocak-Şubat-Mart, c. 1, S.1, (ss.16-

18).

Muhammad Usman Ali, ‘‘Kadıyani Geleneğinin İki Temel Akımı Olarak Rebva

Cemaati ve Lahori Cemaati: Karşılaştırmalı Bir Analiz’’, İstanbul Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul,

2016.

Paktürk Şaziye, ‘‘Müslüman Ahmediyye Cemaatini Tanıyalım’’, Maneviyat, (Müslüman

Ahmediyye Cemaati Türkçe Dergisi), 2011, Ocak-Şubat-Mart, c. 1, S.1, (ss.13-

15).

Piştofoğlu Abdulhamit, ‘‘Ahmediye Cemaati ve Türkiye’deki Faaliyetleri’’, İstanbul

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),

İstanbul, 2014.

William F. TUCKER, ‘‘Beyan b. Sem’an ve Beyaniyye: Emevi Irak’ının Şiî Aşırıları’’,

çev. Yusuf Benli, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, III 2003, S:1,

(ss.2173-232).

Yönem, Ahmet, ‘‘Kadıyanilik Bağlamında Mehdilik’’, Sakarya Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, 2011, c. XIII, S.24, (ss.175-191).

İnternet Kaynakları

www. Ahmediye.org Erişim Tarihi: (13.10.2017)

www.imamiskenderalimihr.com/ kitapları/ tevhid Erişim Tarihi: (26.10.2017)

Page 88: Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA '$1,ù0$1tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02567.pdf · Prof. Dr. Mehmet Saffet SARIKAYA ISPARTA 2018. iii (YENİLMEZ, Fatih , Kadıyanilerde Vahiy Algısı,

78

ÖZ GEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler :

Adı ve Soyadı : Fatih YENİLMEZ

Doğum Yeri Ve Yılı : KÜTAHYA/1984

Medeni Hali : Evli

Eğitim Durumu :

Lisans Öğrenimi : S.D.Ü. İLAHİYAT FAKÜLTESİ

İş Deneyimi :

1. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda İmam-Hatip ve Kur’an Kursu Öğreticisi

2. Danimarka Din Hizmetleri Müşavirliğinde Din Görevlisi