16
RAzi: HAYATI VE Derya Örs* Özet: 7./13. büyük birisi olan Necmuddin- i Razi, kaçarak Anadolu topraklanna ve klasik Fars önemli eserlerinden birisi Mirsddu ta- savvufi Sivas'ta kaleme alarak Selçuklu Alaurldin Keykubad'a ithaf Bu makalede Necmuddin-i Razi'nin dö- nemin sosyal ve siyasal özellikleri üzerinde hayat hikayesi ve eserleri bir Anahtar Kelimeler: Necmuddin-i Razi, tasavvuf, Najm al-din Razi: His Life and Works Summary: Najm al-din Razi who is one of the greatest Sufi writers of 13th century of Iran, escaping from Mongol invasion came to Anatolia and wrote his famous mystic book "Mirsdd at Sivas and presented it to the Saljuqid king Ala al-din Kaykubad. In this article the author investigates the social and political events of the period that Najm al-din Razi lived and deals with his life and works in detail. Keywords: Najm al-din Razi, Iran, sufism. Mirsad al-Ibad. • Doç. Dr., A.Ü.D.T.C.F. Fars Dili ve Anabilim NÜSHA, YIL: II, SAYI: 6, YAZ 2002 19

RAzi: HAYATI VE ESERLERİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02424/2002_II_6/2002_II_6_ORSD.pdf · 7.113. yilzyrl Tiirk, h ve Islb tarihinde pek qok bakundan bir dontim noktasi olmugur

  • Upload
    others

  • View
    10

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

NECMUDDİN-İ RAzi: HAYATI VE ESERLERİ

Derya Örs*

Özet: 7./13. yüzyılın büyük mutasavvıfyazarlanndan birisi olan Necmuddin­i Razi, Moğol istilasından kaçarak Anadolu topraklanna sığınmış ve klasik Fars edebiyatının önemli eserlerinden birisi sayılan Mirsddu '1-İbdd adlı ta­savvufi kitabını Sivas'ta kaleme alarak Selçuklu sultanı Alaurldin Keykubad'a ithaf etmiştir. Bu makalede Necmuddin-i Razi'nin yaşadığı dö­nemin sosyal ve siyasal özellikleri üzerinde dunılmuş, yazarın hayat hikayesi ve eserleri aynntılı bir şekilde incelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Necmuddin-i Razi, İran, tasavvuf, Mirsadu'l-İbad.

Najm al-din Razi: His Life and Works

Summary: Najm al-din Razi who is one of the greatest Sufi writers of 13th century of Iran, escaping from Mongol invasion came to Anatolia and wrote his famous mystic book "Mirsdd al-İbdcl' at Sivas and presented it to the Saljuqid king Ala al-din Kaykubad. In this article the author investigates the social and political events of the period that Najm al-din Razi lived and deals with his life and works in detail.

Keywords: Najm al-din Razi, Iran, sufism. Mirsad al-Ibad.

• Doç. Dr., A.Ü.D.T.C.F. Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.

NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 19

7.113. yilzyrl Tiirk, h ve I s l b tarihinde pek qok bakundan bir dontim noktasi olmugur. Bugiin bir l s m Afganistan, Tlirkmenistan, ~zbekistan, Tacikistan, Azerbaycan ve k i n iqlerinde kalan ve bqta Tiirk, Fars ve Arap halklan olmak iizere birgok etnik grubun bir arada yqadigi TUrkistan, MaveraUnnehir ue Horasan havzasmda, bilim, kitltiir, sanat ve medeniyetin zirveye u l q t ~ g ~ bir smda ortaya qlkan Mogol istiIris1 yahzca o bijlgede de- Bl, biitiln diinya tarihinde biiyilk degghnlere yo1 agnigtr. Bu yii~;yll& bir yaadan bilim, sanat, kiiltilr, felsefe ve tasavvuf gibi sahalarda g6z alici gelig- meler ve ilerlemeler yqamrken, diger yandan din? hoggbrilnih hula ortadan kaybolmasi, taassuptan kaynaWanan rnezhep qah$malmm artmasi, felsefe, keldm ve tasawuf okullan arasindaki bitip tllkenmek bilmez diyalektik tar- tqmalar, i,ilkeler ve sultanlar arasmda, 6zellikle Haremgahl~lar iqinde ya5a- nan iktidar miicadeleleri ve gene1 olarak toplumsal yozlqmat islrim cograQa- s m bu 6nernli ve biiyiik btilgesinin, ayak sesleri hizla yaklqan Mogol isti- lkma kaqi haarilksu yakalanmasma neden olmuljturl.

7.11 3. yijrilm bqlanndan itibaren yogmlqan ve 6 161122 1 'de Iran top- raMarma ulqan Mogol alunlan, l s a zamanda biiyiik bir istild ve katliam ha- reketine donQmQ, bu saldrnlar o smda Hareztnvahlann egemenligi aaltmda bulunan Horasan ve Harem blilgesini2 etkisi alhna alarak Otrar, Cend, Fenaket, Hocend, Buhara, Belh, Semerkant, Nahgeb, Tirmiz, Mew ve Ni~abur gibi yUzlerce ylIIik geqmige sahip olan bilim ve medeniyet merkezle- rinin acmaslzca yakilip yhlmasma, yagmalanmasma ve hepsinden k6asii saylsu. bilimsel ve edebi eserin bir daha geri gelmemek iizere tarihin karan- llklanna gomiilmesine yo1 agrmgd. Bu genig comfi bolgede yqanan kar- g q a yiiz binlerce insam 6lihnihe, kitle halinde g6qlere, bu cilmleden olarak pek qok gair, yazar, 51in1, Nozof, mutasawlf ve benzeri kiiltilrel gahsiyetin Maveralinnehir tizerinden h ' m iglerine, Fars, Kirman, Hindistan, Bagdat, $am ve Anadolu'ya kagarak daha gUvenli b6lgelere g6g etmek zorunda kal- masma neden olmug, thegin El-Mu'cem jl Me'ayir Es'ki'l-Acem'in y a m $ems-i Kays-i R&i 6 1411 2 17'de Harezrn'den aynlmlg, Lubdbu 'l-EZbdb'm y a m Muhammed-i AvfT 61611219'da Iiidistan'a kaqmig, ileriki y~llarda Anadolu'daki tasawuf, kitltiir ve edebiyat hayatma darngasml vuracak olan Mevliinri Celriluddin'in babasi BahCi Veled (6.62811231) ve ailesi de Mogol istilrisidan hsa siire 6nce Belh'i terk etmiglerdir4. Kaqabilenler ya da Mogol- larla bir gekilde uzlagarak hayatta kalrnayi ba~arabilenler &gmda, Seyh Necmuddim-i Kiibra ve Fer?dudd^m-i At& gibi yurtlmda kalarak Mogollara karvi direnmeye qaligan pek qok llim 61811221 yilmda Harezrn'de katledil- migir.

7.113. yiizyil, o donemde yqanan toplumsal ve siyasal kargqaya rag- men, ayni zamanda Iran ve I s l b tasawufinda, eserleri ve dikjiinceleriyle isimleri tarihe geqen nice segkin gahsiyetin ortaya q i h g bir dGnemdir. Bun- lar araslnda Feriduddtm-i At& (6. 61 8/1221), BahSi Veled (6. 6281123 I), Sihribuddim Ebii Hafs b e r - i Suhreverdi (6. 632/1234), Evhaduddin-i Kirmtinf (6. 63411236), Raziyyuddiin Ali-yi Lala (6. 642/1244), $ems-i

20 N&~HA, YIL: 11, SAYI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

Tebriz! (ö. 645/1247), Sa'duddin-i Hamevi (ö. 650/1252), Seyfuddin-i Baherzi (ö. 659/1260), CemiHuddin Alımed-i Cılzcani (ö. 669/1270), Mevlana Celaluddin (ö. 67i/1273), ·sadruddin-i Konevi (ö. 673/1274), Necibuddin Ali-yi Şirnzi (ö. 678/1279), Evhaduddin Abdullıih · Beliyfuii-yi Şirılzi (ö. 686/1287), Fahruddin İbrahim-i Irı1ki (ö. 688/1289) gibi birçok ünlü sufi vardır. Adı geçen sufilerden kimileri zorunlu olatak Anadolu'yu vafun edinmişler, tasavvufla birlikte, o sırada Fars dilini, edebiyatını ve kültürürili himaye eden Anadolu Selçuklulannın egemenliğinde olan Anadolu'da Farsça'nın eskisinden daha çok gelişmesini ve yayılmasını da sağlamışlar, bu etki sadece dille sınırlı kalmamış, aynı zamanda Anadolu'da yeşeren siyaset ve düşünce hareketleri üzerinde yüzlerce yıl devam eden derin izler bırak­mıştır5.

İbn Arabi ve onun öğrencisi Sadmddin-i Konevi başta olmak üzere Ana­dolu'da toplanan Sa'duddin-i Fergani, Fahruddin-i Irılki, Mueyyiduddin-i Cendi, Evhaduddin-i Kirmılni, Necmuddin-i Razi gibi sufiler bu topraklarda geniş ve etkili bir tasavvuf hareketinin başlamasını sağlamış, bu halka hiç k-uşkusuz, Türk kültürünü yaşadığı çağdan yüzyılımıza kadar kesintisiz bir şekilde derinden etkileyen Mevlana Celaluddin ile birlikte tamamlanarak ke­male ermiştir.

Fuat Köprülü, bu dönemde yaşanan ve Türk dili ve edebiyatının gelişi­mini de yakından ilgilendiren tarihi süreci, bu sufilerin Anadolu'ya yerleş­melerinin nedenlerini ve sonuçlarını veciz bir şekilde özetler: "Anadolu Sel­çukluları daha ilk zamanlardan başlayarak sufilere karşı samimi bir hürmet ve iltifat göstermekteydi/er. Bir taraftan Selçuklu saraylarmda gördükleri bu büyük iyi kabul, diğer taraftan Moğol istilası, XIII asır içinde de Anadolu ya birçok tamnmış sufilerin gelmesine sebep olmuş ve bilhassa büyük şehirlerde tasavvuf cereyanları pek kuvvetlenmişti. Hükümdar/ara ve emir/ere uyarak birçok insanlar onlara intisab ediyorlardı... Harizm sahasından gelen feseviye mensupları ve Necmiiddin Kübra müridleri, keza Horasan'dan gö­çen Kutbüddin Haydar derviş/eri, Anadolu 'nun her tarafina yayılarak tasav­vuf propagand.aszna başladılar. İşte bu suretle XII/. yüzyılda Anadolu şehir­lerinde İslam tasavvufonun pek tanınmış simalarma tesadüf ediyoruz: Konya 'da ... Muhyiddin Arabi, onun şarihi sayabi/eceğimiz Sadrüddin Konevi, Farsça şiirleriyle tamnan Evhadüddin Kirmani, Tokat'ta ... Fahruddin Iraki, Kayseri ve Sivasta Şeyh Necmüddin Daye, Sadr Konevi müridierinden Müeyyidüddin Cendi, ... Sadüddin-i Fergani ve daha bu gibi sufryane eserleri ve şiirleriyle bütün İslam aleminde tanınmış birçok sufiler artık Anadolu'da yaşryorlardı ... Hakikaten de X/ll yüzyılda, bütün Ana­dolu 'da onun (Şeyh-i Ekber) felsefesi hakim olmuş ve yeni gelişmekte olan Türk şiiri bile derhal onun tesiri altmda kalmıştıi."

Bu makalede kendisini ve eserlerini tanıtmayı amaçladığımiZ dönemin ünlü sufi, yazar ve şairlerinden birisi olan Necmuddin-i Rılzi de 7./13. yüz­yılda Moğol saldınlarının önüne katıp yerinden yurdundan ettiği ve Ana­dolu'ya sığınmak zorunda bıraktığı büyük alimlerden birisidir7

NÜSHA, YIL: Il, SA YI: 6, YAZ 2002 21

NECMUDDİN-1 RAzi: HAY A Tl VE ESERLERİ

Hayatı

MüelJit: Mirstidu '1-İbtid'm Hatimesi'nde8 tam adını "Ebfi. Bekr Abdullah b. Muharimıed b. Şahaver el~Esedl er-R.azi"şeklinde zikreder. Buna göre · künyesi Ebu Bekr, küçük adı Abdullah ve nisbesi Rılzi'dir. "Daye': ve · "Necmuddln" lakaplarıyla şöhret bulmuştur; kısaca "Necm-L Rılzf' ve ''Necm:..i Daye" adıyla bilinmektedir. Muhammed Eı:nln-i Riyahi, müellifin

· Mirstidu '1-İbôd' dari başka Mermilztit-i Es edi ve Mentirtitu 's-S d 'irin gibi kendi eserlerine, 1bn Bibi'nin El-Evtimiru '/-Ala 'öYe 'si, · Hamdullah-i Mustevfi'niıi Ttirih-i Guzide'si ve Safedi'nin El-Vtifi bi'l-Vefeytit'ı gibi bi­rinci . elden kaynaklarda verilen bilgilere 98-:Yanarak tam adıriı ve nesebini "Necmuddin Ebu Bekr Abdullah b. Muhammed b. Şahaver b. Eniişirvan b. Ebi'n-Necib el-Esedl er-Razi" şeklinde tespit etmiştir10•

Müellif: kendi eserlerinde doğum tarihini bildirmemiş, tezkire yazarları da bu konudan söz etmemişlerdir. Yalnızca Fasih-i fHifi Mucmel-i Fa­sihi'sinde ve Safedi El-Vtifi bi'l-Vefeytit'mda onun 573/1177 yılmda dünyaya geldiğini belirtmişlerdir11 • Çocukluğu Rey'de12 geçen ve eserlerinden anlaşıl­dığı kadarıyla, başta Arapça ve belagat bilimleri olmak fizere yaşadığı çağda geçerli olan bütün akli ve nakli bilimler konusunda iyi bir eğitim aldığı anla­şılan Necmuddln-i Razi, on altı on yedi yaşından, yani 590/1 I 93 yılından iti­baren, bir yandan ilim irfan elde etme, kişisel eğitimini, tasavvuftaki seyr il süliikünO tamamlama arzusu, bir yandan da o sıralarda Rey'de yaşanan mez­hep çatışmaları ve şehrin Selçuklularla Harezmşahitlar arasında bir iktidar mücadelesine sahne olması nedeniyle13 doğup büyüdüğü topraklardan ayrıla­rak uzun yıllar silrecek olan seferlerine başlamış, hayatının son demlerine dek Hicaz, Mısır, Şam, Irak, Anadolu, Azerbaycan, Erran, Horasan ve Harezm bölgelerini dolaşmıştır. Mirstidu'I-İbtid'daki "Bu zayıf: yaklaşık otuz yıldan bu yana dünyanın doğusundaki ve batısındaki şehirleri dolaşmaktadır1"'' şeklindeki ifadesi de bu durumu teyit etmektedir. 600/1203 yılında Şam'da ve Mısır'da15 ve aynı yıl hac farizasını eda etmek üzere Hicaz'da bulunduğu16

anlaşılmaktadır.

Müellit: bu tarihten sonra zamanın ünlü şeyhlerine intisap etmek ve onla­rın irşat halkasına katılmak amacıyla Harezm ve Horasan bölgelerine gitmiş, Harezm'de VI-VIIIXII-XIll yüzyılın en etkili ve en önemli mutasavvıfların­dan, Kfibreviye tarikatının kurucusu Şeyh Necmuddin-i Kübra'nın17 hizme­tine girmiş, Necmuddln-i Küqr§. da onu, irşat etmek ve yetiştirmek üzere, kendisinin önde gelen halifelerinden Mecduddm-i BağdMI'ye havale etmiş­tir18. Böylece bir süre Harezm'de kalmış19, daha sonra tasavvufyolunun ilşa­malarını hızla kat ederek Horasan'da Mecduddm-i BağdMI'nin hankahmda dervişleri ve salikieri irşat etmekle meşgul olmuş~0• Ne var ki Harezmşah sultanı Muhammed'in Kübreviye tarikatı mensuplarına sıcak bakmaması, dö­nemin önde gelen kelamcı ve filozoflanndan İmam Falır-i Razi ile Mecduddin-i Bağdildi ve Baba-i Veled arasındaki açık çekişme ve düşmanlık Harezm'de huzursuz bir ortam yaratmış, nitekim Mecduddin-i Bağdildi sultan tarafından öldürtülmüş (607/1210), Baba-i Veled ise ailesiyle birlikte Harezm'i terk etmek zorunda bırakılmıştır21 •

22 NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

Eş'ad anlayışa sahip mutaassıp bir sünni olan ve özellikle Mutezile mezhebinin felsefe ağırlıklı görüşlerinin Harezm'de yayılmasından ve Harezmşah tarafından desteklenmesinden rahatsızlık duyan Necmuddin-i Razi, şeyhinin öldürüldüğü ve Harezmşah sultanının Abbasi halifesinin hila­fetini hiçe saydığı bir ortamda daha fazla tutunamayacağını anlamış, oradan uzaklaşarak Rey'e geri dönmüştlir.

Bu sırada 614/1217 yılında Harezmşah sultanı Alauddin Muhammed'in Moğol ordularının batıya doğru yöneldiğini bildiği halde ülkesinin güvenli­ğini düşünmeksizin Abbasi halifesi En-Nasır Li-dinillah'a saldırmak üzere harekete geçmeye hazırlanması üzerine, Cengiz Han 615/1218'de Otrar'a saldırmış, 616/1219'dan itibaren Harezm'in ve Horasan'ın bütün büyük ve önemli şehirleri birer birer Moğollara teslim olmuştur.

Necmuddin-i Razi, 617/1220'den itibaren Moğol saldırıları şiddetini artı­rınca bir süre bekledikten sonra ailesini ve yakınlarını Rey'de bırakarak ora­dan ayrılmak zorunda kalmış ve Hemedan'a gelmiştir. Mirsadu'l-İbdd'da bu konuya geniş bir şekilde değinen Necmuddin-i Razi, Irak ve Horasan'da bu­lunduğu sırada bazen seferde, bazen hazarda olduğundan çeşitli sıkıntılar, belalar ve fitneler yüzünden eserini tamilmlama fırsatı bulamadığından, çünkü her gün gönlünü ve hatırını dağıtan bir belanın ve fitnenin baş göster­diğinden, 61711220 yılında Tatar katirierinin kendi diyariarına kadar ulaştık­larından, bundan önce kimsenin görmediği katliamlar yaptıklarından söz ede­rek İslam ülkelerinin meliklerini ve sultanlarını bu belayı def etmek üzere ha­rekete geçmeye çağırır ve eğer böyle giderse yeryüzünde İslam'dan ve Müs­lümanlıktan eser kalmayacağını söyler. Kendisinin bir yıl boyıınca Irak diya­rında sabrettiğini, bu fitnenin yanşmasını umarak beklediğini, bu uğurda nice sıkıntılara katlandığını, ancak ne bütün yakınlarını buradan götürmek imkanı bulunduğunu ne de yüreğinin hepsini birden felaketin eline teslim etmeye da­yanmadığını, ama sonunda bıçağın kemiğe dayandığını bütün yakınlarını terk etmek ve sevdiklerini belaya teslim etmek zorunda kaldığını, 618/1221 yılı başlarında bir gece bazı yakınları ve dervişleriyle birlikte her tUrlU tehlikeyi göze alarak Hemedan'dan Erbil'e22 doğru hareket ettiklerini, bir süre sonra Moğolların Hemedan'a gelerek katliam yaptıklarını ve şehri yakıp yıktıkla­rını haber aldığını trajik bir üslupla anlatır.

Bu güç şartlar altında Hemedan'dan ayrılarak inançlarını yaşayabileceği ve yayabileceği huzurlu bir ortam arayışına giren Necmuddin-i Razi, kendi vatanından umudunu kesince "ehl-i sünnet ve cemaatın" yaşadığı, bidat ve taassuptan uzak, emniyetin ve adaletin bulunduğu, geçimini temin edebile­ceği, din ve fazilet ehlinin kadrini bilen dindar bir padişah tarafından yöneti­len bir ülke bulmak amacında olduğunu, araştırmalan sonucunda bu zamanda

. sıfatiara sahip tek ülkenin Anadolu diyarı olduğunu, hem halkının ehl-i sün­net mezhebinden hem de padişahının adaletli olduğunu işittiğini söyleyerek Selçuklu sultanlarından övgüyle söz ede~4 ve henüz daha güvenli durumda bulunan Anadolu'ya doğru göç etmeye karar verir.

NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 23

B W bir gans eseri, Malatya'da bulundugu slrada, Abbasi haIifesi en- N b r Li-dinillBh t.arafindan Selguklu sultan^ Alriuddtn Keykubrid (slt. 616- 634112 19- 1236)'m tahta geqigini kutlarnakla giirevlendiirilen25 ve gijrevini ta- mamladrktan soma 618I1221'de B@datYa d8nm yolunda bulunan Seyh $ihribuddin h e r - i suhreverde6 ile g6rQrne k a t r elde eder ve Mirsgdu '1- lbrism hen& tamamlanmmg bir musvettesini Suhreverdi'ye sunarak oku- mami sglar. Eseri begenen Suhreverdi, onu Anadolu'da kalrnaya ve bura- daki halla b a t etmeye te~vik ederek SuItanYa hitaben onun haklanda bir tav- siye mektubu yazarak kendisine v e g 7 . Hemedan'dan ayd~gmdan yaMqlk alti ay sonra 6 18 Ramazan'mda ( E k h 122 1) Diyarbalur ve Malatya iizerin- den Kayseri'ye ulqan Necmuddin-i Razi, bir siire buiada uzlete qekilerek Mirsddu'l-ibddtn kendi dervi~lerinin istea iizerine kaleme aldiij ilk yaa- mm tarnamla.

lki yrl soma Sultan'm huzuruna q~karak onun adma yeniden dilzededia ve 1 Receb 620 (4 Subat 1223) Pazartesi glinii28 yammu tamarnlad~gl Mirsddu'l-ibdd adh eserini Sivas'ta kendisine takdim eder. Mevl2nii'm ba- bas1 Bahbi Veied'i de himaye ederek Anadolu'ya yerle~mesini saglayan Alhddin Keykubiid saltanah boyunca illkesini Mogol gailesinden uzak tut- may1 bqarmg, Anadolu'ya &$andan gaqiip gelen Slimlere ve edebi sahsi- W e r e daima koT kanat germi*. %n Bibi'nin ifadelerinden Sultan'm Nemuddfm-i Rm'ye de sic& davrandlgi, onu maddi ve manevi olarak taltif ettigi anlqi!maktadd9.

Bununla birlikte, Necmuddin-i RM, mutasavd geyhlerin Selquklu top- raklannda hen& sonraki donemlerde oldugu kadar ilgi garmemesi yiiztinden kitabm sultana takdim ettikten kisa bir stire sonra, qegitli nedenlerle daha fazla orada duramam~g, 62 111 224'te Erzincan'a gitmi&. Bu durumu Mennkdt-r fiedf'de 6zetle q6yle anlatu: "Dindar dostlat!lmdan oluqan bir grupla birlikte 618/1221 yrlrnda Djarbakrr yolzyla Anadolu 'ya geldim. UG yzl bojqinca o topraklarda dolqtrm durdunz. Her .~ehirde bir siire kaldml ... Bziralarda din metamdan bqka her metarn rqyiq oldu@mu gordiim. Ehl-i yakin drqmda her hilekdr ve miizewiri bu metalarrn alrczsi buldum. Seriat ve tarikat erbabrnrn pazarz kesat mr kesartr ... Ama fitneciler, grybet edenler ve giiniinii giin edenler lilymete biniyordu. Herkes degersiz, topraktan yaprlmiy bonntklarl alryor, sedefincilere bakan olmuyordu ... Bu diyardan @ice so@- durn ... Yine diiqe kalka dostlarrmla yola koyuldum ... Kader bizi Erzincan'a attr. Ama oraya varmca, Erzirlcan halkrni da obiirleri gibi buldum ... Cehale- tin karanlrg iqindeydiler. .. Ancak &ice bakwca, benzerini hic;bir yerde gor- medigim ve i~itmedigim bir padi~ah g&diim30."

Bu sozlerder, de anlqllaca@ iizere Kayseri ve Sivas'ta aradlggni bulama- yan Necmuddin-i RW, Erzincan halkmdan da bekledigi ilgiyi ve i1tifat.l go- rememig, son umudunu, bilginlere gosterdigi yakmllkla tanlnan Erzincan ha- kimi Alduddin D2vi3d$h b. Fahruddim Behrh$Ghih'a (slt. 616-625) baglamls, Mirsddu'l-ibdd'm bir ozetini gikararak Mermikdt-i Esedi der Mezmiirdt-i Ddvivirdi ad~yla yeniden diienleyerek kendisine takdim etrnistir.

24 m S H A , YIL: 11, SAYI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

Necmuddin-i Razi'nin 618/122l'de Anadoluya gelişinden, üç yıl sonra Erzincan'a gidişine dek geçen tarih dışında Anadolu'da ne kadar kaldığı ke­sin olarak belli değildir. Ancak Razi'nin, Daviidşıilı'm Alauddin Keykubad'a

. baş kaldırması yüzünden meydana gelen olaylaryüzUnden Erzincan'da tutu­namadığı ve Anadolu'dan tamamen ayrılarak yaklaşık 621/1224 yılında Bağ-dat'a gittiği anlaşılmaktadır. ·

Nesevi'nin Siret-i Ce/a/uddin adlı eserinde bildirildiğine göre31,

Necmuddin-i Razi, Bağdat'ta bulunduğu sırada, 622/1225 yılında Abbasi ha­lifesi Ez-Ziihir Bi-emrillıilı'm (slt. 622-62311225-1226) saltanata geçişi sıra­sında Ruknuddin-i Attaf adında bir elçiyle .birlikte Tebriz'e Sultan Celaluddin-i Harezmşah'ın yanına gider. Ruknuddin elçi sıfatıyla Tebriz'de kalırken, Necmuddin-i Razi Harezmşah'ın elçisi Kadı Muciruddin ile birlikte Bağdat'a dönmüş, ancak Bağdat'a ulaştıkları sırada halife çoktan ölmüştür. Riyıilıi'nin de belirttiği gibi sadece Nesevi'nin eserinde bulunan bu haberi doğrulayacak başka bir kaynak yoktur. ·

Cami, Nefahdtu'l-Uns'de Necmuddin-i Razi'nin Mevlana Celalurldin ve Sadrurldin-i Konevi ile görüştüğünden bahsederek kısa bir hikaye anlatıfl2• Ancak aralarında yaş farkı bulunan bu üç büyük sufi arasında böyle bir gö­rüşmenin -özellikle Anadolu topraklarında gerçekleşip gerçekleşmediği ko­nusunda- Cami'nin sözlerini teyit eden başka bir kaynak bulunmamaktadır.

Hayatının geri kalan kısmını (622-654/1225-1256 yılları arasını) Bağ­dat'ta geçiren Necmuddin-i Razi, Menardtu 's-Sd 'irin ve Bahru 'l-Hakd 'ik gibi sonraki eserlerini yaşadığı muhite uygun olarak Arapça yai:mıştır. 654/1256 yılında Bağdat'ta vefat eden müellif3

, Bağdat şehrinin dışında bulunan Şfuıiziyye Mezarlığında Seriyy-i Sakati ve Şeyh Cuneyd-i Bağdadi gibi ünlü mutasavvıfların kabirierine yakın bir yere defiıedilmiştfl4•

Eserleri:

1. Risll/e-yi lşk u Akl:

Mi'ydru's-Sıdkfi Mısdaku'l-Jşk!5, Kemal-i Jşk u Kemal-i Akl, Risdle-yi Akl u Jşk ve Risdle-yi Işk u Akl gibi farklı isimlerle bilinen bu risale yazarın yakın dostlarından birisinin "Aklın ve aşkın kemalinin şerhi nedir; bu ikisi arasında bir çelişki ve aykırılık var mıdır?" şeklinde sorduğu bir soru Uzerine nazım nesir karışık bir üslupla kaleme alınmış ve yazar eserinde çoğu kendi­sine ait pek çok şiir kullanmıştır. Bu risale Taki-yi Tafazzuli tarafından Uç yazma nüshası karşılaştırtlmak suretiyle Risale-yi Jşk u Akl {Tahran 1345/1966) adıyla Muctebil. Minovi'nin kıymetli açıklamalarını içeren bir Mukaddime ile birlikte neşredilmiştir.

2. Risll/etu 't-Tuyfir:

Risdletu't-Tayr adıyla da bilinen bu risale, Necmuddin-i Razi'nin yakla­şık 590/1 193 yılında telif ettiği ve gençlik döneminde kaleme aldığı ilk eser­lerdendir. Bilinen yegane nüshası İstanbul Köprülü Kütüphanesi nr. 1589/11 'de kayıtlı bir mecmua içinde 232a-235b varakları arasında bulun-

NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 25

NECMUDDİN-i RAzi: HAYATI VE ESERLERI

maktadır. 8114. yüzyılda istinsah edilmiş~. Muhammed Emiıi-i-Riyahi >· tarafu:Jdim (T~ 1361/1982) neşredilen Risôletu't-TU)lfl?1

, Fars nesrinin-':· güzel örneklerinden sayılan, sanath. üslQpla yazılmış küçük bir sembolik' ri- ·. saledir. Bu risale, İbn Sin!'nm Risti/etu't-Tayr'ı, Abmed-f Gazzali'.nin ;, Risôletu't-Tuyiır'u ve Attar'm Mantıku't-Tayr'ı gibi temsili (alı;,gQnlc)l;bir' dille yazılniış olmakla birlikte, söz kontı.su üç eser irfani ve·felsefi'birikonuya· · sahip olduğu halde, Razi'nin Risôletu't-Tuyiir'u 6.112. yüzyılınrsonlatında yazann doğum yeri olan Rey şehrinde yaşanan zulmü dile getirmek-üzere:ya-. · zılmiştır.

3. Mlrslldu'l-İblid mine'I-Mebde ile'I-:Me'lld

Müellif, ilk taslaklanm daha Anadolu'ya göç etmeden önce hazırladığı anlaşılan kitabınm, dervişlerinin isteği üzerine yazdığı birinci· yazımını telif etmeye Ramazan 618 (Ekim 122l)'cle Kayseri'de başlamış, ikinci yazımını 1 Receb 620 (31 Haziran 1223) Pazartesi günü Sivas'ta bitirmiş38 .ve Se1çliklu sultanı AUiuddin Keykubad'a takdim etmiştir. Eserinin konusu, giriş :kıs­mında kendisinin de belirtti@ gibi "Din yolunun, kesin bilgi (yakin) alemine ·· ulaşmanm, insan nefSinin terbiyesinin ve Rabbôni sıfatiarın bilinmesinin be­yanıdı?9." Mirsôdu '1-İbôd, kırk "Fasıl"dan oluşa., beş ana "Bab" (bölüm) fizerine bina edilmiştir. Birinci bölilm "Dibaçe", ikinci bölilm "Varlıkların kökeni", üçüncü bölilm "halkın (dünyevi) hayatı", dördüncü bölilm "sa'id ve şaki netisierin me'adı", beşinci bölilm "çeşitli taifelerin süliikü" üzerinedir. Müellifin, her faslın başında: yer verdiği ayet ve hadisleri e tasavvufi kon-uları bütünüyle Kuran'a ve sünnete dayandırmaya çalışması eserine benzerleri ara­

. s mda ayncalık.Iı bir yer kazandırmıştır. Eserin dünyanın çeşitli kütüphanele­rinde çok sayıda yazma nüshasmın bulunması40 çok okunan ve çok aranan bir kitap olduğunun göstergesidir: J

Mirsôdu '1-İbtid ilk defa Necibuddevle lakabıyla taı}man Abdulga:trar ta­rafindan (Tahran h. 1312/1894) Nasiruddin-i Tiisi'nin Risôle-yi Agtiz ve En­cam'ı ile birlikte taşbaskısı olarak, ikinci defa Seyyid Huseyn-i Tahrani {Hilseynu'I-Huseyni en-Ni'metullahi) tarafindan (Tahran 1312/1933; 2. bs. 1337/1958) başiyesiz ve açıklamasiZ olarak kurşun harflerle~\ üçüncü defa Muhammed Emin-i Riyahi tarafından (Tahran 1352/1973, 3. bs. 1366/1987) sekiz yazma ntlshası esas alınarak yeniden tashih edilmek suretiyle; bir kez de (Tahran h. 1301/1884) yine taşbaskısı olarak Telhisu Mirstidi'/-İbdd fi Keş[ Szrri'l-İctid adıyla bUlasa edilerek basılmış, aricak naşir, kitabın Necmuddin-i Kübnl'ya ait olduğunu zannederek onun hayatı hakkında eserin başına bir de mlikaddime yazmıştır42•

Riyahi'nin bildirdiğine göre Muhammed Ca'fer-i Kebiideralıengi ·(ö. 1238/1859) adında bir şahıs, Mirstidu'/-İbdd'm birinci ve ikinci bölümlerine çeşitli fasıiiar ekleyerek Merahi/u 's-Stilikin adıyla kendine mal etmiş, bu ki­tap Ziyauddin-i Necefi tarafindan intihal meselesine değinilmeksizin . 1320/1941 'de Tahran'da basılmıştır43 •

Kasım b. MahmUd-i Karahisari tarafından Sultan Murat II. (sit. 824~ 848/1421-1444) adına İrşddü'I-Mürid ile'/-Murdd fi Tercemeti Mirstidi'f..:

26 NüSHA, YIL: Il, SA YI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

İbdd adıyla 825/1422'de Türkçeye çevrilmiş44, Şeyhoğlu Mustafa (XIV. yy.) da Kenzü '1--Kübera ve Mehekkü '1-U/ema adlı eserini 803/1401 'de Mirsd.du 'l­İbdd'ın son bölümünü esas alarak dönemin devlet adamlanndan Paşa Ağa b. Hoca Paşa adına yazmıştır45•

Türkiye'de Mirsadu'l-İbdd'ın, Anadolu Selçukluları tarihi hakkında kullanılabilecek önemli bir kaynak olduğuna 1943'te kaleme aldığı geniş bir makalesinde ilk kez dikkati çeken M. Fuad Köprülll olmuştur. Köprülü, "La­kin, iıiL asrın ilk yarısında Anadolu 'nun ruhi ve ictimai vaziyeline ait en kıymetli bir kaynak olarak Necmeddin Razi'nin 620 'de Sivas 'ta tamamlayıp Aliıeddin Keykobad L 'e takdim ettiği Mirsad al-İbad adlı eserini gösterebili­riz. ilim alemince eskiden beri malum olan, hatta XIV. ve XV. asırlarda Ana­dolu 'da Türkçeye de tercüme edilen bu meşhur eserden, bugüne kadar hiçbir tarihçinin istifade etmemiş olması hayretle karşılanacak bir şeydir46." diye­rek Mirsadu'l-İbdd ve benzeri eserlerden yalnızca bir edebi metin olarak de­ğil, aynı zamanda önemli birer tarih kitabı olarak istifade edilmesinin zorun­luluğu üzerinde durmuştur. Bu makalenin yayunından iki yıl sonra Ahmet Ateş, 12./14. yüzyıllarda Anadolu'da yazılmış Farsça eserleri tanıtmak üzere kaleme aldığı makalesinde Mirsddu 'l-İbdd'ın Türkiye l<ütüphanelerinde bu­lunan nüshalannın yerlerini bildirmiştir47• Anadolu Selçukluları dönemi hak­kında önemli tarihi, dini, edebi ve toplumsal bilgiler içeren bu değerli eserin Türkçeye kazandınlmasında büyük yarar vardır.

4. Mermuzô.t-i Esedi der Mezmurô.t-i Dô.vudi:

Mirsddu 'l-İbdd'ın özeti mahiyetinde olan bu küçük eser, Anadolu Sel­çuklularma tabi olan Mengücükoğullanndan Erzincan hakimi AHiurldin Davı1dşah b. Fahruddin Beiıramşah adına yazılmış, müellif eserine verdiği isimde, aynı zamanda adı geçen padişaha da gönderme yapmıştır. Bilindiği üzere Mengücükoğulları Anadolu'da Fars dili ve edebiyatını himaye etmişler, nitekim Nizarni-yi Geneevi de, Mahzenu '!-Esrar adlı mesnevisini Behramşah'a (slt. 1168-1225) ithaf etmiştir48 •

"Der Beyan-i Makamat-i Ma'rifet, Der Beyan-i Şerh-i Sulı1k, Der Sulük­i Mulı1k, Der Ayin-i Cihandari, Der Nasihat ve Meva'iz-i Mulı1k, Der Teviirih-i Muh1k ez Alıd-i Adem, Der Va'id-i Zalim, Der Hikmet-i Hukemii, Der Emiiriit-i Kıyamet'' başlıklı "Mermfiz'' adı verilmiş bölümlerden oluşan eser 62111224 yılında, yani Mirsddu'l-İbdd'ın telitinden bir yıl sonra yazıl­mıştır. 735 yılında istinsah edilmiş olan ve yegane nüshası Süleymaniye Kü­tüphanesi Esad Efendi Kitaphğı nr. 1704'te kayıtlı bulunan Mermiızdt-i Esedf9 Muhammed Şefi'i-yi Kedkeni tarafından (Tahran 134511966) neşredilmiştir.

5. Risô.letu '!-Aşık ile'I-Ma 'şuk:

Şeyh Ebu'I-Hasan-i Harakani (ö. 425/1033)'nin "Sufi malıluk değildir" şeklindeki şathiyesinin açıklaması üzerine yazılmış Arapça kısa bir risaledir. Minovi, bu risalenin, ikisi Türkiye'de (Carullah Efendi nr. 2114, Murad-ı Buhar! nr. 318) biri İran'da (Tahran Üniversitesi) olmak üzere üç yazma nüs-

NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 27

NECMUDDİN-İ RAzi: HAYATI VE ESERLERİ

hasının bulunduğunu bildinnektecliı'0• Minavi'nin 2114 nurnarada kayıtlı ola­rak gösterdiği nUsJıa, "Şerhu Kavli'ş-Şeyh Ebi'I-Hasan el-Harakaıii" adıyla Süleymaniye Kütüphanesi Cfuııllah Efendi nr. 206l'de (vr; 151~154a) bu­lunmak'taınrs1.

6. Bahm'l-Hakli'ik ve'l-Me'linfji Tefsiri's-8eh'i'l.:.Mesl1n1~

Necmuddin~i Razi'nin Bağdat'ta yaşadığı sırada kaleme aldtğı:•Arapça eserlerden olan ve Bahru'/-Hakti'ik adıyla meşhur olan bu Kuran tefsiri, Keşfu'z-Zuniin' da Bahru '1-Haka 'ik ve '/-Me' ani fi Tefsiri's-&b 'i'J.:.Mesani adıyla kayıtlıd~2• Ahmed-i Eflaki, Menakıbu 'l-Arifin'de, Arif Çelebi (ö. 719) ile Tebriz'de bulundukları sırada yaşadıklan bir olayı naklederkenadını vermeksizin bu tefsirden söz etmiştir: "[Mevlana Sihiibeddin] Kur'an hak­kında incelemeler yapanların sermayesi olan şeyh Necmeddin-i Dliye 'nin tel­sirinin bir nüshasmı [Arif] Çelebi'ye hediye etti, hadden aşırı hizmetlerde bulundu. Çelebi de bu tefsiri vaizlerin sultam Kastamonulu Aldeddin 'e verdi. O zamana kadar o tefsirin nüshası Rum ülkesinde yoktu. O sultanm bereke­ttyle bu memleketlerde yayıldr3." Edward G. Browne bu eserin 620/1223'de Sivas'ta yazılmış olduğunu kaydetmişse54 de Mirsadu '1-İbiid ile bu kitabın te­lif tarihlerini birbirine karıştırdığı açıkça ortadadır. ÇUnkü Bahru'l-Hakii'ik Razi'nin muahhar eserlerinden olup Anadolu'da değil Bağdat'ta yazılmıştır. Riyalıi ve Minovi, kaynaklarda Bahru'l-Hakii'ik, Aynu'l-Haydt ve et­Te 'vilatu 'n-Necmiyye55 adlarıyla geçen bu tefsirin Necmuddin-i Razi'ye aidi­yeti konusunda kuşkuya düşmüş, bunların aynı eserler mi yoksa ayrı eserler mi olduklarını tespit edememişler&6• Ancak yeni araştırmalar üç farklı adla zikredilen bu eserin tek bir kitap olduğunu ve Necmuddin-i Rilzi'ye ait oldu­ğunu kesin olarak ortaya koymuşınrs7• Müellif büyük bir Kuran tefsiri yaz­mayı, planlamış, ancak te fs irini 5 1. sure olan Zariyat sutesinin on sekizinci ayetine kadar tanıamlayabilıniş; Alauddevle-yi Simnani, Rilzi'nin tefsirine onun bıraktığı yerden devam ederek tek ciltlik bir zeyil yazmış ve eserine N e cm u' /-Kıran fi Te 'vilati '/-Kur' an adını vermiştir.

7. Menarlitu's-8/i'in"n ülilllih ve Maklimlitu't-Tii'irin hill/i/ı:

Ariflerin makamları ve kerametleri hakkında yazılan bu Arapça eser, Mirsddu '1-İbdd' da dile getirilen konuların küçük de~şikliklerle yeniden dü­zenlenmiş şeklinden ibarettir. Necmuddin-i Rilzi, kitabının mukaddimesinde bu eseri Mirsadu'l-İbdd'dan yaklaşık otuz küsür yıl sonra telif ettiğini bildir­diğine göre 65411256'da yani· ölümüne yakın bir sırada telif edilmiş olmalı­dır. Bir Fatiha, on Bab ve bir Hatime'den oluşmaktadır. Türkiye kütüphanele­rinde dört nüshası bulunrnaktaınrs8 •

Necmuddin-i Razi'nin yukarıda adları zikredilenlerden başka, otuz üç fikhi sorudan ve onların cevaplarından oluşan Farsça Sirdcu'l-Kulüb ve Hasretu '1-Mulük ve Tuhfetu 'l-Habib59 adlı iki risaiesi daha vardır. Afeşkedi0, Reyhdnetu'l-Edeb61 ve Kdmüsu'l-:A 'ldm'da62 müellifin Bahru'l-Hakd'ik'tan başka Keşfu'l-Hakd'ik ve .')erhi'd-Dakii'ik adlı bir eserinin daha olduğu bildirilınekteyse de Necmuddin-i Razi'nin bu isimde bir eseri yoktur. Bu yanlışlık muhtemelen, Nefahdtu '1-Uns'te, Cami'nin müellif hakkında söyle-

28 NüSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

diği "Hakikatleri keşfetmede (keşf-i hakıiyık) ve incelikleri açıklamada (şerh­i dakıiyık) son derece güç ve kudret sahibiydi." şeklindeki cümlesinde63 ge­çen ve burada asılları parantez içinde gösterilen ibareterin kitap adı zanne­dilnıesinden kaynaklanmaktadır. Adı geçen bu eserler dışında, Munzevi'nin Fihristi'nde Kahire'de bulunduğu bildirilen ancak Türkçe eserler arasmda gösterilen Etvdr-i Seb'a64 adindaki üç varaklık nsalenin Necmuddin-i Rıizi'ye aidiyeti meçhuldür . .

Necmuddin-i Rı1zi, bütün eserlerini nesirle yazmış, ancak dönemin tea­müllerine uyarak zaman zaman şiirden de yararlanmış, şiirlerinde ''Necm" veya ''Necm-i Razi'' malılasını kullanmıştır. Ondan önce yazarlar genellikle eserlerine başka şairlerin şiirlerini aldıkları halde, Necmuddin-i Rı1zi kendi şiirlerini de kullanarak bu alanda kendisinden sonra gelen yazariara öncülük etmiştir. Riyahi'nin tespitine göre rubai, kaside, mesnevi, kıt'a ve gazel kalı-bında toplam 250 beyit şiiri vardır. ·

Muhanuned Taki-yi Bahar, onun şiirinin Seniiyi tarzmda olduğunu, se­leflerininki kadar sağlam olmamakla birlikte Fars şiirinin incelikleri konu­sunda usta olduğunu belirtmiş65, ancak Riyıihl yerinde bir tespitle bu şiirlerin mensur eserlerinin payesine erişmeyeceğini, ancak bir münasebet üzerine söylenmiş sıradan nazun parçalan sayılabileceğini belirtmiştir66•

Gençlik dönemi eserlerinden olan Risdletu 't-Tuyiir'u sanatlı bir nesirle (nesr-i fenni), Risdle-yi Işk u Ak/'ı sade bir nesirle (nesr-i mürsel) kaleme alan müellif, Farsça tasavvufi metinlerin en önemlilerinden birisi olan Mirsddu'l-İbdd'ı, geniş bir okuyucu kitlesini de dikkate alarak sade nesirle sanatlı nesir arasmda ortalama bir nesirle (n~sr-i beynabeyn) yazmış; kendine özgü kavramları ve terimleri olan tasavvufi konuları anlatırken sembolik ifa­delerden kaçmarak anlaşılır olmayı ön planda tutmuş, ancak dönemin üslilp ve yazun anlayışiarına uyarak eserini çeşitli edebi sanatlarla süslemekten ve artistik nesirden de uzak kalamamıştır. Bununla birlikte kullanılan dil ve içe­rik bakımından da benzeri eserlerden zengin olan Mirsddu 'l-İbdd, nesir dili­nin sağlamlığı ve akıcı üslilbuyla Fars dilinin klasikleri arasmda önemli bir yere sahiptir. Sala, Necmuddin-i Razl'nin, tasavvufi konularda sahip olduğu yüksek makama ek olarak özellikle Mirsadu'l-İbdd ve Risdletu't-Tayr'da, edihane üslubuyla edebi sanatların hakkıyla üstesinden gelen gerçek bir yazar ve münşi olduğunu vurgulamış67, Riyıihi de Mirsddu'l-lbdd'ı Fars dili ve ede­biyatının şaheserlerinden birisi olarak nitelemiştir68•

Sonuç olarak denilebilir ki tasavvuf tarihinin ve edebiyatının önemli temsilcilerinden birisi olan Necmuddin-i Razl'nin, henüz yazma halinde bu­lunan ve Türkiye kütüphanelerinde de mevcut olan risalelerinin ve kitapları­nın yayımlanması ya da çevrilerek dilimize kazandınlnıası bilim dünyasına bUyük bir hizmet olacaktır.

1 Hiç kuşkusuz, o· yüzyılda, bu bölgede İslam inancına sahip değişik mezheplerin mensuplarından başka, Zerdüştiler, Maniheistler, Şamanistler, Budistler, Hıristiyanlar, Yahudiler ve bunların içinden doğmuş birçok fırkalar bir arada yaşıyorlardı. Bunca

NÜSHA, YIL: Il, SAYI: 6, YAZ2002 29

NECMUDDİN~t RAzi: HAY A Tl VE ESERLERİ

değişik dine ve meşı:ebe mensup insanın birlikte yaşamak durumunda olduğu bu böl- 1

gede Eş' ari ve Mutezili kelamcıları arasında yaşanan şiddetli tartışmalara, geniş kitle..: leri kısa zamanda etkisi altına alan ve hızla yayılan tasavvuf akımları ile felsefe yan-' daşları arasındaki çatışmalar da eklenince ortaya bir anda büyük bir kaos ve inanç kavgası çıkmış; toplumsal ve siyasi birliği muhafaza edemeyen yöneticiler ve halk,· MoğoHar gibi haZJrlıklı ve donanımlı bir gücün karşısında dııramamış ve ne yaZJkki yüzlerce yıllık bilgi ve kültür birikimi bir anda yok edilmiştir. 2 12113. yüzyıllarda Horasan'daki toplumsal, kültürel ve siyasi durum hakkında ayrıntılı bilgi için bk M!lrsel Öztürk, Anadolu Erenlerinin Kaynağı Horasan (Moğol İstilasına Kadar), Ankara 2001. 3 Ata Melik-i Cuveynl'nin TiMh-i Cilıtin-gii§a adlı eserinde Moğol saldınlarının yarattığı yıkımın sonuçları konusunda anlattıkları gerçekten sarsıcı· ve çarpıcıdır: "Cengiz Han şehri (Buhara) gönnek için kaleden içeri girdi. Atını büyük caminin önüne doğru sürerek milırabın önünde durdu. Oğlu. Tu/i de aftan inip minbere çıktı. Oradan halka salırada ot bulunmadığını, bu yüzden aç kalan atların duyuru/masını emretti. Şehirde bulıman ambarlan açıp tahılı dışarı çektiler. Kitap sandıklarını ca­minin ortasına getirerek içindekileri yere döktüler. Boşalan sandıkları atlara yem tek­nesi yaptılar.· Raks edip oynamaları için şehirde bulunan çalgıcı/an ve şarkıcıları orada hazır ettiler. Şarap kadehleri dolup boşalmaya başladı. Moğollar da kendi ge­leneklerine uyarak, şarkı söyleyip bağınp çağırdılar. İmam/an, şeyh/eri, tilimieri ve din büyüklerini ahırlarda atların ve katırların bakımı için görevlendirdiler." (bkz. Ta­rih-i Cilıan-gii§a, çev. M!lrsel Öztürk, Ankara 1988, I, 156:) "Velhasıl Moğollar Harezm 'de yağmadan, kan dökmeden ve ırza tecavüzden nsandıktan sonra ganimet­Ieri paylaşıp esir aldıklan insanlan Doğu bölgesine götürdüler." (Aynı eser, s. 175) "Savaş yapmadan şehri (Be/h) teslim alan Cengiz Han, büyük küçük, kadın erkek bü­tün Beliılileri şehrin dışındaki boş alana çıkarmalarını emretti. Adetleri olduğu gibi esirleri onar ve yüzer kişilik gruplara ayırarak kılıçtan geçirdiler ... İşierini bitirdikten sonra kalenin duvarlarını yerle bir edip evleri ve sarayları ateşe,vertDkr." (Aynı eser, s. 178-179.) . 4 Balıa-i Veled ve ailesi 609/1212 veya 610/1213'te Moğol istil~ından kısa bir zaman önce Belli'ten ayrılıruşlardır. Bk. Bedluzzaman-i Furfizfuıfer, Mevlana Celaleddin, . çev. Feridun Naflz Uzluk, İstanbul 1986, s. 20. 5 Fars dili ve edebiyatının Anadolu Selçukluları dönemindeki tarihi gelişimi ve etkileri hakkında bk. Muhammed Emin-i Riyahi, Osmanlı Topraklarmda Fars Dili ve Edebi­yatı, çev. Mehmet Kanar, İstanbul 1995, s. 25-83; ilhame-yi Miftah-Vehhab-i Vel1,. · Nigtihf be-Revend-i Nu.foz ve Gosteriş-i Zebtin ve Edeb-i Ftirsi der Turkrye, Tahrnn. 1374/1995, s. 19-Il7. 6 M. Fuad Köprü! O, Türk Edebiyatı Tarihi, 4. bs., İstanbul 1986, s. 245-246. 7 Necmuddin-i Razi'nin hayatı ve eserleri hakkında şimdiye dek, başta müellifin kendi· eserleri olmak üzere, birinci elden kaynaklara dayanarak yapılmış en geniş ve derli toplu inceleme Muhammed Emin-i Riyahl tarafından gerçekleştirilmiştir. Riyah1, Mirstidu'l-İbtid'ın tenkitli neşrine yazdığı uzun ve illimane Mukaddime'de, konuyla · doğrudan veya dolaylı olarak ilgili birçok kaynağı kullanarak müellifin hayatı, eser­leri, dili ve üslübu hakkında sağlam ve tutarlı bilgilere ulaşmış, klasik kaynakların ço- · ğunda tekrar edilen bazı yanlış bilgileri isabetli görüşlerle tashih etmiştir. Biz burada Riyahl'nin verdiği bilgileri, müellifin hayatından ve eserlerinden söz eden ancak Riyiihl tarafından kullanılmamış olan daha yeni Farsça, Türkçe edebiyat tarihleri ve tasavvufa dair araştırmalarla destekleyerek kaynakları genişletmeye ve incelerneyi Türkiye'de yapılmış kimi araştırma ve çevirilerle ikmal etmeye çalıştık. Nitekim·ma­kalemizin bütünü okunduğunda, özellikle müellifin eserleri konusunda Riyahi'nin

30 NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

dikkatini çekmeyen ya da onun çalışmasında yer almayan kimi hususların ele alındığı, birbirlerinin yanlışlarını tekrar eden klasik ve modem kaynaklarda verilen bazı verile­rin tashih edildiği göıillecek:tir. Necmuddin-i Razi'nin hayatı ve eserleri hakkında bilgi veren başlıca klasik ve modem kaynaklar şunlardır: Necmuddin-i RAzi, Risiile-i. lşk u Akl, nşr. Taki-yi Tafazzul1, Tahran 1345/l966, (Muctebii Minavi'nin Mukaddi­mesi, s. 21-34); Necmuddin-i Razi, Mirsadu '1-ibad, nşr. Muhammed Emin-i Riyahi, 3. bs.,. Tahran 1366/l987, (Mukaddime, s. 9-132); Necmuddin-i Razi, Mermiizat-i Esedt, nşr. Muhammed Şefi'i-yi Kedkeni, Tahran 135211973; Necmuddin-i Razi, Ri§_aletu't-TııyUr, nşr. Muhammed Emin-i Riyahi, Tahran 136111982; İbn Bibi, El­Evamiru '1-A/li'ıyye fi '1-Umurı 'Hf~çev:-MnrSel~ara.1996, I, 253; Ahmed Eflak:i, Ariflerin Menkıbeleri, çev. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1973, II, 298; Hamdullah-i Mustevfi, Tiirfh-i Guzide, nşr. Abdulhuseyn-i Nevru, Tahran 1339/1950, s. 671; Abdurrahman-i Ciinıi, Nefahôtu '1-Uns min Hazarati '1-Kuds, nşr. Mehdi-yi Tevhidlpflr, Tahran 1337/1958, s. 435; Kiitip Çelebi, Keşfu 'z-Zunün, 2. bs., İstanbul 1971, Il, 1655-1656; A:Nr Bigdili, Ateşleede-yi Azer, nşr. Seyyid Ca'fer-i Şehidi, Tah­ran 1337/1958, s. 222; Muhammed Ali-yi Tebrizi, Reyhiinetu'l-Edeb, Tahran 133111952, IV, 169-170; Fahruddin Ali-yi Safi, Leta'ifu't-Tava'if, nşr. Ahmed-i Gulçin-i Me'iini, Tahran 133611957, s. 170; Rıziikuli Han Hidiiyet, Riyiizu'l-Arifin, Tahran 1316/1937, s. 248; Şemseddin Sami, Kamüsu'l-A'lôm, İstanbul1316 h., VI, 4567; Akii Bozorg-i Tahriini, Ez-Zeri'a ila Tesanifi'ş-Şi'a, Tahran 1390 h./1970, XX, 308-309, 315; Muhammed Taki-yi Bahar, Sebk-şindsi, 6. bs., Tahran 1370/1991, lll, 20-27; Sa'id-i Nefisi, Tarih-i Nazm u Nesr der İran, 2. bs., Tahran 1363/1984, I, 140-141; Zebihullah-i sara, Tarih-i Edebiyyô.t der İran, 10. bs., Tahran 1373/1994, III/2, ı 189-1 196; Rızıi.ziide-yi Şafak, Tô.rih-i Edebiyyô.t-i İran, Tahran 1320/1941; s. 358-359; Abbas İkbiil-i Aştiyiini, Tô.rih-i Moğul, 5. bs., Tahran 1364/1985, s. 499-500; Edward G. Browne, A Literary History of Persia (From Firdawsi to Sa 'di), Cambridge 1928, II, 495-496; (Farsça çevirisi Tô.rih-i Edebiyyô.t-i İran (Ez Seniiyi tii Sa'di, Nime-yi Dovvom), çev. Guliimhuseyn-i Sadri-yi Efşiir, 4. bs., Tahran 1368/1989, s. 183); iıhiinıe-yi Miftiih-Vehhiib-i Veli, ag.e~. s. 65-69; Evliyalar An­siklopedisi, (Kemal Yavuz başkanlığında bir heyet tarafından), İstanbul 1992, IX, 308-309; Abdulhuseyn-i Zerıinkflb, Donbô.le-yi Custucü der Tasavvuf-i İran, 5. bs., Tahran 1380/2001, s. 105-108. 8 Mirsô.du '1-İbô.d, s. 545. 9 Müellifin dedesinin adı olan yanlış olarak Keşfiı 'z-Zunün (II, ı 655) ve Reyhô.netu '1-Edeb (IV, I49)'de "Şahiider", Tô.rih-i Nazm u Nesr (1, 140)'de "Şahver'' şeklinde kay­dedilmiştir. 10 Mirsô.du '1-İbô.d, Mukaddime, s. 10. 11 Fasih-i Hiifi, Mucme/-i Fasilıi, nşr. Mahmud Perruh-i Meşhedi; Meşhed 134111962, 1, 262; Mirsô.du '1-İbô.d, Mukaddime, s. 14. ıı Mirsadu '1-İbad'da da (s. I 7) Moğolların yaptığı katliamlardan bahsederken "Sa­dece Rey 'de ve onun bir şehrinde -ki bu zayıfin doğum yeri ve menşeidir- aşağı yukarı

500.000 insan öldürüldüğünü ve esir edildiğini kıyas etmişlerdir." diyerek doğum ye­rini bildirir. 13 Bu mücadelenin ayrıntılan için b k. Mirsô.du '1-İbad, Mukaddime, s. 14. ı 4 Aynı eser, s. 498. ıs Aynı eser, s. 460. 16 Aynı eser, s. 28 I. ı? Şeyh Necmuddin-i Kübrii 6./12. yüzyılda Harezm sahasında ortaya çıkmış olan en önemli tasavvuf önderlerinden birisidir. Pek çok müridi olduğu gibi 7./13. yüzyılın ta­savvufi hareketlerinde büyük paya sahip olan Mecduddin-i Bağdiidi, Sa'duddin-i

NÜSHA, YIL: Il, SA YI: 6, YAZ 2002 31

NECMUDDiN-1 RAzf: HAYATI VE ESERLERİ .

Hamevi, Seyfuddtn-i. B3herzi, Raziyyuddin Ali Lala, Necınuddin-i Riizi gil,li talebeler ve halifeler yetiştinniş, Kabreviye tarikatının oldukça geniş bir alana, :yayılmasını sağlamıştır. Bu yllzden kendisine "Şeyh-i Veİi~teriiş" da denilir. Necmuddin.;i,Kübriı, Moğollar tarafindan Harezm'in işgali sırasında yaşadığı şehriıterk etmeye davet-edil­miş, ancak o, müritleriyle birlikte Moğollara .karşı savaşmayı ıercih etmiş ve 618/1221'de şehit edilmiştir. Bu olay hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Hıimdullah-i Mustevfi, Tarih-i Guzide, s. 669; Muhammed b. Handşah-i Be !hi, Ri:ıvzatu 's-Safa, nşr. Abbas-i Zecydb, 2. bs., Tahran 1375/1996, IV-VI, 851. Mevland'nın babası Baba-i Veled'in de bağlıları arasında bulunduğu rivayet edilen Kübrevilik Anadolu'daki ta­savvufhareketleri üzerinde son derece etkili olmuştur. İbrahim Kafesoğlu bu konuda şunları dile getirir: "Diğer tarafian İslam ·dünyasının bilyük tarikatleri olan, Abdülkadir Geylani {ö. 1166) tarafindan kurulup Anadolu, Hindistan ve İspanya ya dekyayılan Kadirilik, Harezmli şeyh Necmuddtn Kübra (ö. 1221) tarafinda kurulan Kübrevilik, Xlll. asırda kurulan Ekberilik arasında bilhassa Kübrevilik, eski Türk "alp/ik" vasif/arını muhtevi Melamilikfikirleri ile telakki, merasim ve ayin balamla­nndan Türk ruhiyatma-uygun sadelik, ahlaki ve bedii esaslar ihtiva ediyor ve Türk dini kamlıktan mülhem olan "sema "ı vaz ve şartlannı tayin etmekle Anadolu 'daki Mevlevi/iğe temel vermiş oluyordu." (bk. İA, "Selçuklular", X, 404.) 18 Müellif Mirsiidu'I-İbiid'da (s. 223) Harezm'de bulunduğu sırada yaşadığı bir olayı anlatırken Mecdudd!n-i Bağdadi'den açıkça kendi şeyhi olarak söz etmiştir. Molld Cfunl de "Bu zat da Necmuddin-i Kübrii'nın talebe/erinden olup terbiyesi Şeyh Mecduddin 'e hava/e edilmiştir." sözleriyle Necınuddin-i Riizi'nin tasavvufi terbiyesi­nin Şeyh Mecduddtn'e havale edildiğini teyit eder. Bk. Nefahiitu '1-Uns, s. 435; Mecduddin-i BağdMI'nin hayatı ve düşünceleri hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Muhammed Emin-i Riyahi, "Işk-i Mecduddin-i Bağdadi ve Metn-i Do Name-yi Men­kül ez Hatt-i Dest-i Ü", Yağma, XII!ı29 (Tahran ı338!1959), 27-3 I. 19 Mirsôdu '1-İbôd, s. 233. 20 Aynı eser, 538. 21 Bedimzaman-i Furfızfuıfer, ag.e., s. ı 1-24. 22 Safıi, ag.e., s. ıl 9 ı; A.ştiyant, ag.e., s. 500; Ali Ekber-i Dihhodd, Lugat-nôme, Tah­ran 1373/ı994, XIV, 19726; Nefisi, ag.e., 141; Rızazade-yi Şafak. ag.e.,.s. 358'de Mirsiidu '1-lbiid'ın kimi yazınalarında görülen "Erdebil" ibaresine aldanarak Necmuddin'in Riizi'nin Erdebil yolu üzerinden Anadolu'ya ulaştığını tekrar etmiş­lerse de Riyahi, Mirsiidu '1-İbiid'ın daha sağlam nüshaJarına dayanarak bu yerin Erdebil değil Erbil olduğunu ispatlamıştır. 23 Mirsiidu '1-İbiid, s. 16-20. 24 Aynı eser, s. 20-21. 25 Suiıreverdi'nin elçi olarak Anadolu'ya gelişi ve Malatya'da Necınuddin-i Razi ile karşılaşması İbn Bibi tarafindan ayrıntılı olarak anlatılmıştır: "O günlerde.Rabbani şeyh, bilgi okyanusımun dalgıcı, gerçekler hazinesi, incelikler ışığının kaynağı;• D/iye adıyla bilinen Necmeddin Razi, Bağdat 'tan gelip halktan ve me/ik/erden meydana gelen süluk ehlinin bütün tarikatlerini içeren, her sınıfı mükemmel bir şekilde ele alan . biiyük padişah [A/aaddin Keykubad] adına yazdığı Mirsadü/1-İbad :adlı kitabıyla Malatya malırusesinde Şeyh 'in [Suhreverdi 'nin] huzuruna çıktı· ve kitabını. Şeyh 'in· okumasım sağlayarak değerini artırdı ve ondan takdir ve övgüler aldı.· Ayrıca Şeyh o kitabı ve yazarını [padişaha] tanıtan, içeriğini ve üslubunu büyük bir övgayle anlatan bir yazı yazdı. Dliye, Sultan 'ın yanına varınca Sultan ona aşırı derecede ilgi .ye ilti­fatta bulundu. Kitabının her harfi karşılığında ödeme de bulunar.ak onu biiyük h ir ser-. vete kavuşturdu." bkz. İbn Bibi, ag.e., I, 248-253. .

32 NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002

DERYAÖRS

:uı Avôrifu 'l-Ma 'ôrif adlı Arapça eseriyle ün kazanan ve dönemin etkili şeylerinden olan Suhreverdi hakkında bk Cetruuddin-i Humiiyi, Tôrih-i Edebiyy/it-i İran. Tahran 1375/1996, s. 215; Seyyid Ziyiiuddin-i Seccfuii, Mukaddimei ber Alebiini-yi İrfdn ve Tasavvuf, Tahran 1372/1993, s. 132-134. · · 27 Bu tavsiye mektubundan İbn Bibi'den başka Necmuddin-i 'Razi kendisi de söz eder. (Mirsadu '1-İbad, s. 23-24). · 28 Aynı eser, s. 545. 29 İbn Bibi, a.g.e., s. 253. 30 Mermüztit-i Esedi, s. 5-8. Aynca bkz. Muhammed Emin-i Riyiibi, Osmanlı Topraldarında Fars Dili ve Edebiyatı, s. 47. 31 Bkz. Nesevi, Siret-i Celtiluddtn-i Minlaıberni, nşr. Muctebii Minovi, 2. bs., Tahran 1365/1987, s. 189, 309. Minovi, eserin Arapça aslında bulunan Necmuddin-i Riizi'nin elçilik göreviyle ilgili pasajın, tercümanı bilinmeyen Farsça çeviride yer almadığını s. 189'daki dipnotta bildimıektedir. 32 Cami, Nefahtitu '1-Uns, s. 435. Furiiziinfer, (a.g.e, s. 168) bu baberin sadece Nefohtitu '1-Uns'te bulunduğıından söz ederek eserinde nakletmiş, ancak taribi gerçek­liği üzerinde dunnamış; Minovi, böyle bir şeyin mümkün olabileceğini ancak bu bil­ginin daha muteber bir kaynakta doğrulanması gerektiğini söylemiştir. Bk. Risiile-i Işk u Ald, Mukaddime, s. 32. 33 Aştiyiini, Ttirih-i Moğul'da (s. 500) müellifin Bağdat'ta öldüğüne değinmeden 654/1256'da öldüğünü söyler ancak "Ömrü boyunca Anadolu 'da yaşadı" ibaresi yan­lıştır. Rıziiziide-yi Şafak da (a.g.e., s. 359) ölüm taribini yanlış olarak 665 olarak gös­tenniştir. 34 Cfuıll, Nefahtitu '1-Uns, s. 435. Hamdullah-i Mustevfi, Ttirth-i Guzide (s. 671) yanlış olarak Konya'da gömülü olduğunu söyler. 35 Kiltip Çelebi, a.g.e, II, 1744. 36 Ahmed-i Munzevi, Fihrist-i Nushaha-yi Hatti-yi Farsi, Tahran 1349, Illi, l 157. Metinde Necmuddin-i Riizi adına kayıtlı olan bu risale, kitabın sonundaki dizinde (II/2, 1834) yanlışlıkla Necmuddin-i Kübrii'nın eserleri arasında gösterilmiştir. 37 Bu risale, Muhammed Emin-i Riyiibi'nin önsözüyle birlikte tarafundan (İslam Felsefesinde Sembolik Hikayeler: İbn Sina - Sübreverdi - A Gazali, N. Razi, (Der­leme) İstanbul 1997, s. 203-225.) çevrilmiştir. Bu eserde çeşitli yerlerde Riyiibi adı sehven Reyyiibi şeklinde çıkmıştır, doğrusu Riyiibi olacaktır. 38 Evliyalar Ansiklopedisi (İstanbul 1992, s. 308)'nde eserin tamamlandığı tarih yanlış olarak 628/1230 olarak gösterilmiştir. 39 Mirstidu '1-İbiid, s. 3. 40 Munzevi, Fihristi'nde (Illi, 1379-1382) elli altı nüsba tanıtmıştır. 41 Eserin basmalan hakkında bkz. Muhammed Ali-yi Taberi, Zubdetu '1-Asôr, Tahran . 1372/1993, s. 369; Hanbaba Muşiir, Fihrist-i Kittibhti-yi Çtipi-yi Fôrsi, Tahran 1337/1958, I, 1429-1430; Nimet Yıldırım, Fars Edebiyatında Kaynaklar, Erzurum 2001, s. 423-424. 42 Mirstidu '1-İbtid, Mukaddime, s. 125. 43 Aynı yer, s. 126. 44 Kiltip Çelebi, a.g.e, II, 1656. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müe/lifleri, İstanbul 1333, I, 144; Ahmet Ateş, "Hicri VI.-VIII (XII.-XIV.) Asırlarda Anadolu'da Farsça Eseri er", Türkiyat Mecmuası, C. VII-VIII, cüz II, (İstanbul l 945), s. ll 1. İrştidu '1-Murid'in l 129 h.'de istinsah edilmiş tam bir nüshası DTCF Kütüphanesi Muzaffer Ozak Koleksiyonu lll60'da bulunmaktadır. 45 Sursalı Mehmed Tahir (a.g.e., II, 121-122) ve Ömer Faruk Akün ("Şeyhoğlu", İA, XI, 482, 484) eserin adından söz etmiş ancak Mirstidu '1-İbô.d ile bu eser arasındaki

NÜSHA, YIL: II, SA YI: 6, YAZ 2002 33

baglant~ tbzinde durmam~lardn: M. Fuad K8prUlO, bilirien tek yazma nflshasl phsi kitaphgtnda bulunan KeKentii'l-Kilberci')? bnce $eyhoglu MustafB'rurr telif eserleri ara- slnda gasterrni~ (TMr Edebiyat~ Tarihi, s. 350), ancak~"Anado1u Selpklu T f i m i n Yerli Kaynaklan" (Belleten, Say: 27 (Ankara 1943), s. 448;nob?l) ad11 fevkalade de- gerli makalesinde bunun telif bir eser ohaylp Mirsridu.'I-ibdsm-azet olarak gevirisi oldugunu bildinnigir. Ne var ki Seyhoglu'nun e s e ~ i n Mirsridu 'I-Ibdd'm birebiu w- virisi oldugunu sBylemek mamktin degildu. C b k i i Seyhogiy Mirscidu 'l-ibrisln sa- dece sultanlam ve devlet a d a m i m slillikIl ve halleri-ile ilgili olan ve bir tiir siyasetname ya da nasihatname sayllan V. Bab'mm. ilk dart Fasli'ndan (Mirsddu'l- jbrjd, s. 41 1-494) "F'adigahlar Gidiginde, Melikler ve Ulu Begler Dirliginde, Vezirler ve Nayipler Gidiginde, h d e r ve Kadllar ve Vaizler Halinde" adm verdigi dart ba- liim altmda yararlanm~~, ancak konuyu daha da geni~leterek eserine telif havast ver- d$u. Bk Kenni'l-Kiiberri ve Mehekkrl'l-Ulemd (inceleme, Metin, Indeks), nv. Ke- mal Y a w Ankara 1991, s. 1-6. 4 6 ~ . Fuad Kapriilii, ag.m., s. 447-448. 47 Ahmed Ate$, ag.m., s. 1 10-1 1 1.

ibn Bibi, ag.e., s. 92. 49 Munzevi, ag.e, IUI, 1383.

Risdle-yi I?k u Akl, Mukaddime, s. 29. Siileyman Ulud* ' ' H M 1 " , Dh, XVI, 94.

52 K$ti p Celebii age., 1,224.

" Ahmed-i Eflaki, Menakrbu'l-An$, qr. Tahsin Yazlcl, 2. bs., Ankara 1980, II, 933. Aynca bkz. Ariflerin Menkrbeleri, qev. Tahsin Yazlcl, Istanbul I973,11,298. 54 Edward G. Browne, ag.e., s. 496. Bu eseM Farsp evirisinde (s. 183) Ingilizce metindeki Bahru '1-Hakriyrk ibaresi yanllglikla Bahru '1-Ha% geklinde g6steriJrni$ir. 55 Bk Utip Celebi, ag.e., II, 1181, Brockelmann, GAL Suppl., I, 787, 804. 56 Risrile-yi Igk u AM, Mukaddime, s. 30-33. " Hamid Algar, ccBahru'l-Wik ve'l-Me'W, Dh, IV, 515-516. Bu maddenin bibliyografyaslnda Necmuddim-i Rzizi'nin Risde-yi Igk u AM ad!i eseri yan11glrMa NecmuddSn-i KuWya ait olarak g6sterilmi$ir.

Riscfle-yi Iqk u AM, Mukaddme, s. 28. " Mirsddu 'I-firid, Mukaddime, s.50; Ahmed Atq, ag.m., s. 1 1 1. 60 her - i Bigdili, A t̂e9kede, s. 222. 61 Muhammed Ali-yi Tebnii, Reyha'netu 'I-Edeb, IV, 170 62 Semseddin Sami, Krimtisii'l-A 'Irirn, VI, 4567. 63 C W , ag.e., s. 435. 64 Munzevi, age., IIU2, 1044.

Muhammed W - y i Bahar, Sebk-qinki, III, 22. fi Mirsridu 'I-Ibdd, Mukaddime, s-. 5 1. 67 Sat23 ag.e., s. 1196.

Mirsddu 'I-ibdd, Mukaddime, s. 53.

34 N@~-IA, YIL: 11, SAX: 6, YAZ 2002