36
“KENDİNİZİN USTASI OLUN” Gerçekte kim olduğunuzu ancak güçlü ve zayıf yanlarınızı tam anlamıyla keşfettiğinizde bilebilirsiniz. Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. SAYI 6 NİSAN-MAYIS-HAZİRAN 2017

SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

“KENDİNİZİN USTASI OLUN”Gerçekte kim olduğunuzu ancak güçlü ve zayıf yanlarınızı tam anlamıyla keşfettiğinizde bilebilirsiniz.

Globel ink Ünimar Loj ist ik A.Ş. adına hazır lanmıştır .SAYI 6

N İ S A N - M A Y I S - H A Z İ R A N 2 0 1 7

Page 2: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2

Page 3: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

3

Değerli Argemonia okuyucuları,

Çalışma arkadaşlarımızın güzel enerjisinden ve siz değerli okuyucularımızın yorumlarından aldığımız ilhamla hazırladığımız yeni sayımızla bir kez daha karşınızda olmaktan mutluluk duyuyoruz.

Argemonia’nın bu sayısında karşılaşacağınız ilk yenilik, editör değişikliğimiz olacak. Kıymetli arkadaşımız Ebru Fedakar’dan devraldığımız bayrağı hiç durmadan ileriye taşıyacak, Argemonia sayfaları aracılığıyla ilginizi çekecek, özgün ve yaratıcı konularla, her sayımızda sizlerle yeniden buluşmanın heyecanını yaşayacağız.

Argemonia’nın 6. sayısı yine dopdolu. Globelink Ünimar olarak üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve günümüzde şirketlerin öz sermayesi sayılan “kurumsal sosyal sorumluluk” konumuz ile merhaba diyoruz sizlere. Bu değerli haberin hemen ardından, amaçları tamamıyla yaşadığımız toprağa, kültüre ve topluma değer katmak olan ve gönüllülük esasıyla çalışan Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı ÇEKÜL ile gerçekleştirdiğimiz röportajımızı okuyabileceksiniz. Genel kültür köşemizde artık Ramazan ayı ile özdeşleşmiş sayılan ve en eski kültürel miraslarımızdan biri olan “Gölge Oyunu” ve onun en meşhur iki kahramanı “Karagöz ve Hacivat”ı sürç-ü lisan etmeden tanıtmaya çalışacağız sizlere.

Yaz mevsiminin göz kırpmaya başlaması birlikte içinizde beliren tatile çıkma isteğini de göz ardı etmedik ve seyahat köşelerimizde hem yurt içinde hem de yurt dışında yeni keşifler yapabileceğiniz çok güzel rotalar çizdik. Yeryüzünün en gizemli köşelerinden biri olan ve eğer bir ülke olsaydı yüzölçümü ile dünyanın dokuzuncu büyük ülkesi sayılabilecek Amazon Ormanları ve dört mevsiminde de bambaşka güzellikler sunmayı başarabilen yurdumuzun cennet köşesi Cunda Adası konularımızın, içinizdeki seyyahın aklını çeleceğine inanıyoruz.

Altıncı sayımızda, spor tutkunlarının merakla takip ettiği köşemizde ise bisiklet sporuna ve güzel havalarda size “hadi gidelim” diyebilecek şahane bisiklet rotalarına yer verdik. Okumadan geçmemenizi öneririz.

Dünya ticaretinin geleceğine yön verebilecek donanımı ile DP World Limanı, aslında hepimizin az çok ne olduğunu bildiği ama belki de anlatmak istediğimizde tarif etmekte zorlanacağımız tipografi ve kaligrafi sanatları, “kendinizin ustası olun” diyen kapak konumuz, Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar, baharın müjdecisi Hıdırellez, Globelink Ünimar’dan haberleri okuyacağınız etkinlik sayfaları, yeni açılan tiyatrolar, festivaller ve kültür-sanat haberleri ile yine dopdolu yine eğlenceli bir sayı hazırladık sizlere. Keyifle okuyacağınızı umuyor, bir sonraki sayımızda yeniden görüşünceye kadar hepinize hoşça kalın diyoruz.

Saygılarımla

Alper ErkılınçoğluArgemonia Yayın Yönetmeni

EDİTÖRDEN

Argemonia 3 aylık Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. yayınıdır.

Yıl 2 / Sayı 6 / Nisan-Mayıs-Haziran 2017

İmtiyaz Sahibi Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına Cihan Yusufi

Sorumlu Müdür ve Yayın YönetmeniAlper Erkılınçoğlu

Yayın KuruluCihan Yusufi, Uğurhan KiçkiEbru Fedakar, Alper ErkılınçoğluFatih Baş, Selçuk Uray, Nemra Yıldırım

TasarımMuhteviyat Ajans0533 457 75 00

BasımOrkide Matbaacılıkwww.orkidematbaasi.com

AdresSaray Mah. Dr. Adnan Büyükdeniz Cad.Akkom Ofis Park 2, 2 Blok 34768(Cessas Plaza) No: 4 K: 18 Ümraniye - İstanbul / TürkiyeTel : +90 (216) 651 93 93 (pbx)Fax : +90 (216) 651 47 70E-posta : [email protected] : www.globelink-unimar.com

Globelink Ünimar, Argemonia’yı, müşterilerine hizmet vermek ve müşterileri ile iletişim kurmak amacıyla, ücretsiz olarak, senede 4 defa yayınlamaktadır. Tüm hakları saklıdır. Globelink Ünimar’ın kurumsal kimliğini taşıyan yazı ve fotoğraflar, yayıncının izni olmadan kullanılamaz.

“KENDİNİZİN USTASI OLUN”Gerçekte kim olduğunuzu ancak güçlü ve zayıf yanlarınızı tam anlamıyla keşfettiğinizde bilebilirsiniz.

Globel ink Ünimar Loj ist ik A.Ş. adına hazır lanmıştır .SAYI 6

N İ S A N - M A Y I S - H A Z İ R A N 2 0 1 7

Page 4: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A4

İÇİNDEKİLER06

2408

2612

30

2018 34

1417 32

22

1028

ŞİRKET PROFİLİ Kurumsal Sosyal Sorumluluk

DP WORLD YARIMCA Dünya Ticaretinin Geleceğine Yön Veren Bir Dünya Devi

GENEL KÜLTÜR Gölge Oyunu

İZ BIRAKANLAR Aziz Sancar

AMAZON ORMANLARI Yürüyen Ağaçların Diyarı

İŞ’TE YAŞAM Başarılı İnsanların Hafta Sonu Alışkanlıkları

SPOR Bisiklet Sporu ve Muhteşem Rotalar

KAPAK KONUSU Kendinizin Ustası Olun

CUNDA Bir Yaz Gecesi Rüyası

RÖPORTAJ Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı ÇEKÜL

TİPOGRAFİ VE KALİGRAFİ Harflerin Ahenkli Dansı

ETKİNLİKLERİMİZ

İK HABER 2017 Eğitim Yılımız Olacak

HIDIRELLEZ Bu Bahar Doğada Yine Şenlik Var

TİYATRO-FESTİVAL-SERGİ

12

10

Page 5: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

5

26 28

2230

2420

Page 6: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A6

Günümüzde kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ve uygulamaları işletmeler ve paydaşları için kuşkusuz büyük önem teşkil etmektedir. Artık, üreticinin piyasaya sadece ürün ve hizmet sunduğu, tüketicinin de bunu sorgusuz sualsiz satın alıp, tükettiği dönem geride kalmıştır. Tüketiciler, kazançlarının bir bölümünü sosyal sorumluluk projeleri vasıtasıyla, yaşadıkları toplumla paylaşan, kendileriyle duygusal bir ilişki kuran, insani, ahlaki, kültürel ve sosyal değerleri ön planda tutan işletmeleri tercih etmekte; bu alanlarda yeterli hassasiyeti göstermeyen, salt kar amacı güden işletmeleri ise oyunun dışında tutarken bir dakika bile tereddüt etmemektedirler.

Dolayısıyla, küreselleşen, ihtiyaçları ve algısı değişen dünyada işletmelerin kurumsal sosyal sorumluluk kavramını benimseyip geliştirmeleri, adeta bir gereklilik haline gelmiştir. İşletmeler, toplumdan aldıklarını, topluma geri verirken hem marka değerlerini ve imajlarını geliştirmekte, hem de sosyal dayanışmaya öncülük etmektedirler.

20-30 yıl önce, işletmelerin ürünleriyle veya sundukları hizmetlerle övünmeleri ve tek yönlü bir iletişimle tüketicilerini ikna etme süreçleri, artık yerini etkileşime bırakmış durumdadır. Kimse, zaten işlevi leke çıkartmak olan bir deterjanı sadece leke çıkarabildiği için ya da işlevi insanların birbiriyle iletişimini sağlamak olan bir telefonu sadece bu görevini yerine getirmek için tercih etmiyor. Artık tüketiciler, işlevlerinin üzerine katma değer koyabilen, kendileriyle duygusal bağ kurabilen, toplum yaralarını gözetebilen işletmeleri ve onların ürün ya da hizmetlerini tercih ediyorlar. Globelink Ünimar Lojistik olarak

kurulduğumuz 1994 yılından beri, sektördeki 23 yıllık varlığımızı içselleştirdiğimiz sosyal sorumluluk algısına ve toplum yararını gözettiğimiz, insana, hayvana, tabiata, sosyal ve kültürel değerlere, kısacası bizi biz yapan şeylere verdiğimiz öneme borçluyuz. Biliyoruz ki varlık amacımız, bir ürünü ya da hammaddeyi güvenli bir şekilde, zamanında ve doğru rayiç bedeliyle değerli bir elden bir diğer değerli ele ulaştırmak. Ve yine biliyoruz ki işimizi iyi yapmamız bizi tercih edilebilir kılacak. Ancak daha iyi biliyoruz ki, her zaman tercih edilebilir olmamız, içinde bulunduğumuz toplumla geliştireceğimiz ilişki, sağladığımız katma değer ve karşılıklı paylaşımlar sayesinde mümkün olabilecek. İşte tam da bu nedenlerle kurum olarak, sadece hizmet sektöründe çalışmakla yetinmeyip, topluma fayda sağlayacak ve gelecek nesillere güzel bir hayat bırakacak sorumluluklarımızın bilinciyle de hareket ediyor ve bu anlayışımızdan asla ödün vermiyoruz.

Doğal kaynaklarımızın daha verimli kullanabilmesi için çevremizi bilinçlendiriyoruz. Bu alanda yürüttüğümüz projelerimizle, hem vatandaşlık görevimizi yerine getiriyor, hem de dünyaya, çevreye, insanlığa ve gelecek kuşaklara daha güzel bir gelecek bırakabilmeyi amaçlıyoruz.

Her birini içselleştirdiğimiz ve sadece birer söylemden ibaret kalmamaları için, tüm icraatlarımızla daima desteklediğimiz şirket değerlerimizin her birine ayrı ayrı sahip çıkıyoruz.

Şeffaflığa önem veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki; her şeyden önce kendi vicdanımıza karşı sorumluyuz. Ve ayrıca görüyoruz ki gelişen

ŞİRKET PROFİLİ

ŞİRKETLERİN ÖZ SERMAYESİ

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

Page 7: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

7

KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde iyi ya da kötü her ne yaparsanız yapın, kısa sürede bilinir hale gelecek.

Bilgiye önem veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki; bilgi güçtür. Ve günümüzde işletmelerin tüm paydaşları, bilhassa tüketiciler, hiçbir dönemde olmadıkları kadar bilgili ve bilinçliler.

Sürdürülebilirliğe önem veriyoruz. Çünkü biliyoruz ki; sanayinin gelişimine bağlı olarak doğanın ve çevrenin daha fazla kirlenmesi ve ekonomik kaynakların sınırsızca tüketilmesi ciddi global sorunlar ortaya çıkartıyor. Yeryüzü kaynakları nüfus artışı ve sanayileşme karşısında varlıklarını sürdürmek konusunda ciddi bir mücadele veriyor. Ekonomik faaliyetten kaynaklanan olumsuz etkilere dair artan kaygı ise kurumsal sosyal sorumluluğun önemini bir kat daha artırıyor.

Sosyal sorumluluk algısını oluşturan tüm bu değerlerin ışığında iki önemli noktanın da altını çizmek gerektiğine inanıyoruz. Bunlardan birincisi globalizm. Günümüzde, kurumsal sosyal sorumluluğun önem kazanmasında globalleşme çok önemli bir faktör haline geldi. Ne mutlu ki, global kurumların, sosyal sorumluluk standartları ve sürdürülebilirlik stratejileri medya kuruluşları, hükümetler, çalışanlar, çevreciler, insan hakları grupları ve hükümet dışı organizasyonlar tarafından gittikçe artan düzeyde inceleme altına alınıyor. Bu doğal denetim de

işletmeler ve toplum arasında güçlü bağların kurulmasına neden oluyor.

Sosyal sorumluluk algısı üzerindeki bir diğer önemli faktör de zayıf devlet yönetimleri. Kötü rejimler ve yönetimlerle idare edilen gelişmekte olan ülkelerin varlığı, devlet müdahalelerinin olumsuz sonuçları, "devlet başarısızlığı" (governmental failure) adı verilen bir olguyu ortaya çıkarmıştır. Devletlerin başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara daha fazla güven duyulmasına neden olmuştur. Devletlerin toplumsal yarara yönelik faaliyetlerde başarısız olmaları sosyal sorumluluk konusunda özel şirketlere ve gönüllü organizasyonlara daha fazla görev yüklemiştir.

Kısacası sosyal sorumluluk projelerinde katılımcı olmak, şirketlere ve yaşadığımız topluma ciddi bir katma değer sağlamakta, şirket personeli üzerinde olumlu etki yaratarak çalışan bağlılığını artırmakta ve aynı zamanda nitelikli işgücünün işletmeye çekilmesinde önemli rol oynamaktadır. Kurumsal sosyal sorumluluk her ne kadar gönüllülük esasına dayalı bir uygulama olsa da, konunun her geçen gün toplumsal ve örgütsel boyutlarda önem ve anlam kazanması, bu yönde bazı tedbirlerin alınmasını, bazı düzenlemelerin yapılmasını da gerekli kılmaktadır.

Haberi hazırlayan: Nemra Yıldırım

Page 8: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A8

KÜLTÜREL DEĞERLERİMİZ, TARİHİ VE DOĞAL MİRASIMIZ ÇEKÜL’E EMANET

Sizi yakından tanıyabilir miyiz? Yeşim Dizdaroğlu kimdir?1998, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü mezunuyum. Uzun yıllar, resim çalışmaları, serbest tasarımcılık, web ve grafik çalışmaları yaptıktan sonra, 2004 yılında Brandenburg Teknik Üniversitesi UNESCO Kürsüsü tarafından yürütülen Dünya Mirası Çalışmaları Yüksek Lisans Programı’nda “Kültür Mirası Politikası ve Alan Yönetim Planlaması” konusunda eğitim aldım ve alan çalışmamı Ürdün’de gerçekleştirdim.

2006 yılında ÇEKÜL Vakfı’nda eğitim koordinatörlüğü görevini üstlendim. 2011 yılına kadar da, ÇEKÜL’ün kültürel miras konusunda bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında, yerel bölgelerde yürütülen eğitim, tanıtım ve bilinçlendirme çalışmalarının koordinasyonunu sağladım. 2011 yılında, ÇEKÜL Akademi’nin eğitim içeriklerinin geliştirilmesi alanında faaliyet gösteren ekibe dahil oldum ve özellikle yaratıcılık ve kültür mirası algısı konularında eğitim içerikleri hazırladım.

2014 yılından beri ÇEKÜL Vakfı’nın

genel müdürlüğünü yapıyorum ve aynı zamanda UNESCO Türkiye Millî Komisyonu XXVI. dönem yönetim kurulu üyesi olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.

ÇEKÜL Vakıf nedir? Ne zaman ve hangi amaçla kurulduğu ile ilgili bize biraz bilgi verebilir misiniz?Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı ÇEKÜL, ülkemizin doğal, tarihsel ve kültürel varlıklarının korunması bilincinin oluşması amacıyla 1990 yılında kuruldu. Türkiye’de 1970’li yıllarda Safranbolu’da başlatılan koruma hareketinin içinde yer alan Prof. Dr. Metin Sözen ve arkadaşları, ÇEKÜL Vakfı’nı uzun yıllar devam ettirdikleri akademik ve bireysel çabalarını kalıcı bir değere dönüştürmek istedikleri için kurdular. Uygarlıklar ülkesi Türkiye’de somut olarak tanımlanabilecek büyük bir mirasın varlığından söz etmemiz mümkün. Aynı zamanda farklı yaşam kültürlerinin varlığını da göz önünde bulundurduğumuzda, soyut bir miras da söz konusu. Bizi biz yapan değerler de işte tüm bu derin kültürden besleniyor. Tarihi kentlerimizdeki çoğu sivil mimarlık eseri, ne yazık ki yerel yönetimlerde

koruma bilinci olmadığı için günümüze ulaşamadı. Ya da benzer şekilde, anıt eserler, arkeolojik kalıntılar, bazı diller ve türküler gibi kültürel değerlerimiz de yok olup gitti. Tüm bu sebeplerle ÇEKÜL Vakfı’nın kurulma kararı ülkemiz ve kültürel değerlerimiz için oldukça önemli bir adım oldu.

Vakıf olarak, kültürel mirası korumak ve daha bilinçli bir bakış açısı geliştirmek için ne gibi faaliyetler yürütmektesiniz? ÇEKÜL, kurulduğu günden beri, kamuyu, yerel yönetimleri, sivil organizasyonları, özel kurum ve kuruluşları aynı platformda bir araya getirerek koruma politikaları üretiyor, yeni kavramlar ve uygulama modelleri geliştiriyor.

Bunun yanı sıra, 2000 yılında, yerel yönetimlerin koruma bilinci kazanması için Tarihi Kentler Birliği’nin kurulmasını sağladı. Bu sayede artık belediyeler yıkmak yerine restore etmeye, sokak sağlıklaştırma çalışmaları yapmaya başladılar. Mahalle ve çarşılar yeniden hareketlenmeye, kentliler hak ettikleri değeri görmeye başladı. ÇEKÜL olarak, 16 yıldır TKB’nin

RÖPORTAJ

Yüzlerce yıldır, farklı medeniyetlere ev sahipliği yaparak çok sayıda doğal, tarihi ve kültürel miras biriktiren ülkemiz; yeterli bilince, eğitime ve önceliğe sahip olunmadığı için ne yazık ki bu değerlerin kaybedilmesi tehlikesi ile karşı karşıya. ÇEKÜL Vakfı’nın desteği ile ortak bir platformda bir araya gelen kamu, yerel yönetimler, sivil organizasyonlar, özel kurum ve kuruluşlar, daha fazla değerimizin yitirilmemesi için özveriyle çalışıyorlar. Globelink Ünimar olarak biz de Argemonia aracılığı ile çorbada tuzumuzun bulunmasını istedik ve ÇEKÜL Vakfı’nın Genel Müdürü S. Yeşim Dizdaroğlu ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi ile siz değerli okurlarımızı vakfın faaliyetleri hakkında bilgilendirmek, destek verebileceğiniz alanlarla ilgili küçük bir ışık yakmak istedik. Söyleşimizi keyifle okuyacağınızı ümit ediyoruz.

Page 9: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

9

danışmanlığını yürütüyoruz ve farklı kesimlerin bir araya geldiği seminer ve buluşmalarımızda, endüstriyel yapılar, geleneksel yaşam kültürü, doğal miras, ekolojik kentler, işlevlendirme, kırsal miras gibi konuların ve koruma alanlarının belediyelerin gündemine girmesini sağlıyoruz.

Ayrıca Çarşamba Kent Toplantıları başlığı altında, büyük-küçük pek çok kentin temsilcisini, projeleriyle birlikte ÇEKÜL Evi’nde misafir ediyoruz. Gönüllü uzmanlarımız kentleri bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirip, yürütülecek koruma çalışmalarının aşamalarına destek oluyorlar. Gerektiğinde teknik geziler yaparak, korunacak alanın çevresiyle birlikte incelenmesine ve yerel yönetimlerin yol haritası hazırlamalarına öncülük ediyoruz.

Genç kuşaklara ise ÇEKÜL Bilgi Ağacı eğitimleriyle ulaşıyoruz. Çocuklar ve gençler, çağdaş eğitim yöntemlerini kullanarak hazırladığımız kültürel miras ve doğa eğitimleri sayesinde, kentlere, yaşamlarına ve çevrelerine ne şekilde yaklaşacakları ile ilgili ipuçları alıyorlar. Bu eğitimlerde onların kendi kendilerine keşfederek öğrenmelerine destek oluyoruz. 2016 yılında 3 il ve 9 ilçeden 145 öğretmene ve 3 bin 500’ü aşkın öğrenciye ulaştık. Bugün halen Payas ve Birgi’de “Kentimin Öyküsü” eğitimlerimiz devam ediyor.

Doğaseverlerin desteğiyle 4 milyon fidana yaklaştığımız 7 Ağaç Ormanları Programı ve kent arşivinin olduğu Bilgi-Belge Merkezi de yine tarihi ÇEKÜL Evi çatısı altında çalışmalarını sürdürüyor.

Vakıf bünyesinde kurulan bir akademiniz olduğunu biliyoruz. Bu konuda bize bilgi aktarabilir misiniz? Doğru, ÇEKÜL’ün sahip olduğu bilgiyi ve alanlarda edindiği tecrübeyi yerel yönetimlerde çalışan uzmanlara daha

sistematik şekilde aktarabilmesi için 2009 yılında kurduğumuz ÇEKÜL Akademi, faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. ÇEKÜL Akademi’de, bahar ve güz dönemi olmak üzere yılda 30 farklı konuda kentsel koruma eğitimleri veriyoruz. Alanda Eğitimler ve Alan Yönetimi Eğitimleri de yine Akademi bünyesinde gerçekleştiriliyor.

Faaliyetlerde bulunduğunuz bölgelerde yaşayan yerel halkın projelerinize katılımını ve destek verme konusundaki isteklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? ÇEKÜL’ün tarihi kentlerde temsilcileri var. Örgütlenme şemamız temsilcilerin etrafında şekilleniyor. Diğer yandan kentlerde yürüttüğümüz mahalle canlandırma çalışmalarını da, katılım çalıştaylarıyla sürdürüyoruz. Muhtar, öğrenci, memur, işçi, esnaf her kesimden ve yaştan insanın katıldığı çalıştaylarda mahallenin, kentin sorunlarını konuşuyoruz. Nasıl bir çevre hayal ediyorlar, ihtiyaçları, beklentileri neler ve bunları hep birlikte nasıl hayata geçirebiliriz? Konuşuyoruz, tartışıyoruz. Özellikle mahalle canlandırma projeleri böyle şekilleniyor…

Yerel yönetimlere hangi noktalarda ihtiyaç duyuyorsunuz, bu konuda gerekli desteği alabiliyor musunuz?Koruma, ancak farkındalıkla geliştirilebileceğimiz bir “tavır”dır. Yerel yönetimler artık kültürel miraslarını korumak için bir yarış içindeler. O nedenle bu konuda birlikte yol almaya hazırlar. Ancak uzman kadrolarındaki yetersizlik, kaynak eksikliği, siyasi değişkenler, mevzuatlardaki sıkıntılar gibi sebeplerle, ne yazık ki hızlı yol alınamıyor. ÇEKÜL ve gönüllü uzmanları, bu noktada devreye girerek daha fazla miras kaybı yaşamadan, elimizde kalan son değerlerin nasıl ayakta tutulabileceği konusunda yerel yönetimlere destek oluyorlar. Kamu-yerel-sivil-özel kesimler bir araya getiriliyor. Doğru projeler hazırlanması için çaba gösteriliyor ve bu noktada KUDEB ekipleriyle birlikte çalışılıyor.

Türkiye’de kültürel mirasımızın korumasına yönelik yönetmelikler, kanunlar sizce yeterli mi? Eksik kalınan, desteklenmesi gereken

noktalar olduğunu düşünüyor musunuz? Değişen Belediyeler Yasası ile nüfusu iki binin altındaki tarihi belediyeler kapatıldı. Örneğin Birgi, Side, Mustafapaşa… Bazı belediyeler ise büyükşehir oldu ve sorumlulukları fazlalaştı. Mardin, Muğla gibi… Doğal, kentsel ve kırsal mirasın korunmasında bu değişikliklerden dolayı bazı sorunlar yaşandı ve halen de yaşanmaya devam ediyor. Ne yazık ki, koruma kurullarının karar süreçlerinde de bazı sıkıntılar var.

Vakfınızda gönüllü olarak çalışmak isteyenler neler yapmalılar?ÇEKÜL Evi Beyoğlu’nda. Gelip bizimle tanışabilirler. Telefon ya da mail yoluyla niyetlerini, destek vermek istedikleri alanları özetleyebilirler. İstanbul dışındaki kentlerde ise web sitemizden temsilcilerimize ulaşabilirler.

ÇEKÜL’e bağış desteği vermek isteyen okuyucularımız için önerilerinizi alabilir miyiz?Geçen yıl açtığımız cekuldukkan.org sayfasından hem 7 Ağaç Ormanları’na destek olabilir, hem de farklı koleksiyonlardan ürün satın alabilirsiniz. 9290’a SMS attığınızda da 10 TL karşılında ağaçlandırma çalışmalarımıza destek verebiliyorsunuz.

ÇEKÜL Bilgi Ağacı eğitimleri de hem bireysel bağışlar hem de kurumsal işbirlikleriyle sürdürülüyor. 20 TL karşılığında 1 çocuğunun doğal ve kültürel miras eğitimi almasını desteklemiş oluyorsunuz. İsteyenler cekulvakfi.ogr.tr adresinden bağış hesaplarımıza erişebilirler.

S. Yeşim DizdaroğluÇEKÜL VakfıGenel Müdürü

Page 10: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A1 0

Gölgeler, insanlık için her zaman büyüleyici ve gizemli olmuştur. Çocukluğumuzda gölgemizi fark ettiğimiz ilk an nasıl da şaşırmışızdır kim bilir. Üstelik uzayan, kısalan, her hareketimizi takip eden bu gölgeler sadece çocukların değil, ilk insanların da ilgisini çekmiş; insanlık tarihinin başladığı günden bu yana, bilimden felsefeye, sanattan coğrafyaya kadar pek çok alanda insanoğluna ilham kaynağı olmuştur.Gölgenin gösteri sanatında vücut bulmuş hali ise bizim coğrafyamızda bambaşka bir yere ve öneme sahiptir. Geleneksel kültürümüzün ortaoyunu ve meddahlık ile birlikte en önemli köşe taşlarından biri olan “Gölge Oyunu” ve “Karagöz ile Hacivat” tasvirleri, günümüzden yüz yıllarca önce ortaya çıkmış, insanları eğlendirirken düşündürmüş, toplumsal bilinç oluşmasında öncü bir rol oynamıştır. Gölge oyunlarının ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte Asya ( Java, Endonezya, Çin) kökenli olduğu tahmin edilmektedir. Gölge oyununun Türk kültürüne ne zaman girdiği, Karagöz ve Hacivat olarak ne zaman vücut bulduğu ise hala gizemini korumaktadır. Her ne kadar bu konuyla ilgili birtakım tezler

ortaya atılmış ise de bunların hiçbiri gerçekçi değildir. Zaten bu tezlerin bir bölümü söylenti olmaktan öteye gidememiştir.

Anlatılan en yaygın hikaye, Bursa Ulu Cami inşaatında duvar ustası olarak çalışan Halil Hacı İvaz Efendi, yani Hacivat ile demir ustası olarak çalışan Kambur Bali Çelebi, yani Karagöz ile ilgilidir. Nükteli sohbetleri ile işçileri güldürüp, eğlendiren ve bu sebeple işlerin aksamasına sebep olan iki kafadar, caminin inşası bitmek bilmeyince, devrin sultanı Orhan Gazi tarafından idama mahkum edilirler. Emri yerine getirildikten sonra çok üzülen padişahı teselli etmek isteyen Şeyh Küşteri ise başından beyaz sarığını çıkarıp gererek ve arkasında bir şema (ışık) yakarak, çarıkları ile Karagöz ve Hacivat’ın tasvirlerini canlandırır ve onların nükteli konuşmalarını tekrar eder.

Hikaye her ne kadar bu şekilde anlatıp, efsaneleşse de her şeyden önce bilinmesi gerekir ki Ulu Cami Sultan Orhan döneminde değil Yıldırım Bayezid zamanında yaptırılmıştır. Buradan yola çıkacak olursak da bu tarihi karakterlerin aynı dönemde yaşamış olma ihtimalleri

oldukça zayıftır. Karagöz, Orhan Gazi’nin ilk zamanlarına yetişebilmiş olsa dahi, Hacivat’ın neredeyse bir asır sonra veya en azından 1388’den bir süre önce ölmüş olduğu düşünülmektedir. Bu durum da, Karagöz ve Hacivat’ın birbirlerini hayal perdesi dışında görüp tanımış olma ihtimallerini imkansız kılmaktadır.

Esnek yapısı itibariyle doğaçlamaya ve güncel olayların işlenmesine son derece açık olan Karagöz perdesi, zamanının en önemli toplumsal yergi vasıtasıydı. Hatta öyle ki, Osmanlı’nın son dönemlerinde Karagöz sanatçıları, devlet ileri gelenlerinden bazılarının hırsızlığını, rüşvetçiliğini vs. perdede canlandırdıkları için bu gösteriler çok keskin bulunmuş, oyunlar yasaklanmış, devlet ileri gelenlerinin perdeye yansıtılmaları ağır cezalara bağlanmış, bu yasaklamalardan sonra Karagöz sıradan, kaba saba bir güldürü durumuna düşmüştür. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde bir süre daha yaşayan Karagöz, zaman içinde tiyatronun, sinemanın daha sonra da televizyonun hayata girmesiyle tamamen etkisini kaybetmiştir.

GENEL KÜLTÜR

YIKTIN PERDEYİ EYLEDİN VİRAN

GÖLGENİN GELENEĞİ

Page 11: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

1 1

Karagöz ve Hacivat, gölge oyunu olarak adlandırılsa da, aslında perdede gördüğümüz tasvirlerin gölgeleri değil kendileridir. İzleyici genellikle, perdeye yansıyan tasvirlere o kadar odaklanır ki, kendisine bu tasvirleri ulaştıran, gölgelere hayat veren “hayali”yi gözden kaçırıverir. Oysaki, büyük emekler sonrasında, ancak ustasından icazet alarak perde arkasına geçebilen “hayali” bütün oyunun kurgucusudur. Aynı zamanda doğaçlama yeteneği olan, esprili ve renkli bir karakterdir de...

Gölge oyununun baş kahramanı Karagöz’dür. Karagöz’ün en belirgin özelliği halkın içinden gelmesidir. Okumamış biridir. Hacivat ise yabancı kelimeler kullanır, bunların çoğu Farsça’dır. Karagöz’ün bunları anlamadığı yetmiyormuş gibi bir de nükteli tavırlarıyla gülünecek durumlar yaratır. Bu kelimelerden değişik anlamlar çıkarır, hatta her işe karışır. Bu durumu, evlerin pencerelerinden başını sokup orda yaşayanlara müdahale etmeye kadar vardırır. Dışa dönüktür ama patavatsızlığı yüzünden başı sürekli derde girer. İnsanlardan faydalanmak istemesi de onu sevilmeyen biri yapar. Karısıyla sürekli

kavga eder. Hacivat ise Karagöz’den çok da farklı kişilik özelliklerine sahiptir. Görgülü ve eğitimlidir. Politik davranır ve içten pazarlıklıdır. Nabza göre şerbet vermek tam olarak Hacivat’a göredir. Karagöz’ü çalıştırır; amacı Karagöz sayesinde fazladan para kazanmaktır. Perdeye yansıyan herkesi tanıması en belirgin özelliklerindendir. Karagöz’e akıl verdiği de olur kavga ettikleri de...

Karagöz ve Hacivat’ın diğer önemli ve vazgeçilmez karakterleri ise Beberuhi, Çelebi, Tiryaki, Kayserili, Laz, Kastamonulu, Kürt, Acem, Arap ve Ermeni’dir.

Beberuhi, Altıkulaç olarak da tanınır. Yaşça büyüktür fakat akıl yaşı gerçek yaşına erişemez. Sık sık ağlar, yılışıklık yapar, Karagöz’ü kızdırıp durur. Çelebi, toplumsal değişimleri kıyafetleri sayesinde anlamamıza imkan tanıyan bir karakterdir. Sarıklı Çelebi zamanla yerini setreli Çelebi’ye bırakır. Çelebi aslında bir isim değil bir tabirdir. Beyefendi anlamına gelmektedir. Kibarlığı, güzel konuşmayı sevmesi, iyi giyinmesi hep beyefendiliğindendir. Tiryaki adından da anlayabileceğimiz gibi uyuşturucu

bağımlısıdır. Yaşlı haliyle sürekli kahvede pineklemesi onu alay konusu yapar. Oyundaki diğer karakterlerden Kayserili’yi kolundaki yumurta sepetinden, Laz’ı da kemençesinden tanımak mümkündür. Kürt, oyunlardaki bekçi, Acem ise, halı tüccarlığı yapan eli açık bir tüccardır. Hacı fış fış, Hacı fitil ya da Hacı kandil yani Ak Arap veya Kara Arap; oyunun uşağı, halayığıdır. Onu dilenci olarak görmek de mümkündür. Ermeni karakteri ise zanaatkârdır. Genelde kuyumculuk yapar.

Dört bölümden oluşan oyunlarda, birinci bölüm mukaddime; yani oyunun giriş bölümüdür. İkinci bölüm ise muhaveredir. Söyleşi ve atışma bu bölümde yer alır. Üçüncü bölümde öykü anlatılır. Dördüncü bölüm ise bitiştir. Bu bölüm de sona erdiğinde Hacivat ve Karagöz perdeye gelirler. Oyunun bitişi klasiktir. Çeşitli tiplemeler perdeye çıkarlar. Bunlar şarkıcı veya dansöz olabilirler. Bu tiplemelerden sonra Hacivat Karagöz’e “Aman Karagöz’üm nedir bu işler?” diye sorar. Hacivat “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman.” diye ekler ve ardından perdeyi terk eder. Karagöz ise “Sürç-i lisan ettikse affola” diyerek perdeyi terk eder.

GÖLGENİN GELENEĞİ

Page 12: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A1 2

YÜRÜYEN AĞAÇLAR DİYARI

AMAZON ORMANLARIAmazon halkı ‘’Yağmur yağmazsa yaşayamayız” diyor. Peki, biz yağmur ormanları olmadan yaşayabilir miyiz? Yağmur ormanları da denilen Amazon Ormanları’nı henüz ziyaret etmediyseniz görmek için hala şansınız var. Fakat dünyanın bu cennet köşesi, böylesine bir hızla yok edilirse bundan 50 sene sonra doğacak çocuklar dünyanın ciğerleri olarak nitelendirilen ormanlardan mahrum kalacaklar. İnsanla doğanın ayrılmaz bir bütün olduğuna inanan Amazon’un yerli halkları için orman, yaşamın kaynağı. Gelin dünyanın yaşam kaynağını yakından tanıyalım.

ROTA DÜNYA

Page 13: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

1 3

Güney Amerika’da yedi milyon kilometrekarelik bir alandan oluşan Amazon Havzası’nın beş buçuk milyon kilometrekaresini kaplayan Amazon Ormanları; Brezilya, Peru, Kolombiya, Venezuela, Ekvador, Bolivya, Guyana, Surinam ve Fransız Guyanası olmak üzere toplam dokuz ülkeye yayılmış durumdadır. Yağmur ormanlarının %60’ı Brezilya’da, %13’ü Peru’da, %10’u ise Kolombiya’da yer alıyor. Gezegenimizin en büyük ormanı olan Amazon Ormanları dünyadaki yağmur ormanlarının yarısından fazlasını oluşturuyor. 16.000 ağaç türünün yer aldığı ormanlar, içinde barındırdığı 390 milyar ağaçla birlikte, biyolojik çeşitlilik açısından sizi hayrete düşürebilir.

Peki dünyanın ihtiyaç duyduğu oksijenin %20’den fazlasını sağlayan Amazon Ormanları eğer bir ülke olsaydı dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesi olurdu desek? Ya da tek bir ağacın üzerinde iki yüz farklı tür karıncanın yaşadığını veya herhangi bir göletinde yaşayan balık türlerinin Avrupa kıtasındaki nehirlerde yaşayan balık türlerinin toplamından fazla olduğunu söylesek? Yaklaşık 2,5 milyon böcek türüne, 2.000 kuş türüne ev sahipliği yapan bölgede bilimsel olarak sınıflandırılmış 40.000 bitki, 3.000 balık ve 380 sürüngen türü buluyor. Aynı zamanda içinde 3.000 meyve çeşidinin yer aldığı Amazon Ormanları, dünyada kullanılan eczacılık ürünlerinin %25’inin kaynağı olan bitkilere de ev sahipliği yapıyor.

Elektrikli yılan balığı, et yiyen piranalar, zehirli ok kurbağaları, jaguarlar ve zehirli yılanlar başta olmak üzere büyüleyici ama bir o kadar da ölümcül hayvanların yaşadığı tropikal yağmur ormanları, ormanı tanımayanlar için göründüğü kadar masum bir yer olamayabiliyor. Ağaçların üst dalları ve yapraklarının kalınlığı sebebiyle oldukça karanlık olan bölgede yağmur yağdığı zaman, bir yağmur damlasının toprağa ulaşması on dakikayı bulabiliyor. Ve yine boyları 20-30 metreyi bulan ağaçların sık dalları yüzünden gökyüzünü bütünüyle görebilmek de mümkün olamıyor.

Birbirine kenetlenmiş ağaç dalları ulaşıma imkân vermediği için ormanda yolculuk, Amazon Nehri ve kolları üzerinde sallarla yapılıyor. Kiralanabilen küçük teknelerle, çoğunluğu Amazon Nehri kıyısında inşa edilmiş yerel köylerde yaşamın nasıl olduğuna kısa bir an için bile olsa

tanıklık edebilmek mümkün. Yağmur ormanlarının kuzeyi boyunca ilerleyen 6.400 km uzunluğundaki Amazon Nehri’nin dünyanın en büyük ikinci nehri olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim. Hatta sizinle ilginç bir istatistiki bilgi de paylaşalım. Eğer Amazon Nehri’ni boydan boya yüzecek kadar cesursanız günde 10 saatlik bir yüzme maratonu ile nehri 66 günde tamamlayabilirsiniz! Bu maratonu tamamlayan ilk kişi de Slovenyalı balık adam Martin Strel. 2007 yılında piranalar ve kan emici kürdan balıklarıyla mücadele ederek Amazon Nehri’ni yüzerek geçen Strel, balıkların onu kendilerinden saydığı için saldırmadığını belirtiyor. Başarısının sırrı nedir tam olarak bilemesek de, Martin Strel’in çok şanslı olduğuna şüphe yok.

Sayılarının 400-500 civarı olduğu tahmin edilen yerli kabilelerin evi olan ormanlar, burada barınan kabileler için kutsal bir nitelik taşıyor. Yaklaşık 50 kabilenin dış dünyayla hiçbir bağlantısı yok. Ulaşılması zor ormanları ve bataklık alanlarıyla Amazon, kültürlerini korumak ve tehlikeden kaçmak isteyen kabileler için adeta bir sığınak olmuş durumda. Medeniyetten uzak yerli halk, en yoğun şekilde Brezilya’da yaşıyor; Venezuela, Kolombiya, Peru, Ekvador ve Bolivya’da da birkaç ilkel kabile bulunuyor. Amazon’un giderek küçülmesinin bir diğer olumsuz etkisi de, ne yazık ki, balta girmemiş ormanlarda yaşayan ve modern dünyayla iletişimi olmayan yerli halkları da tehlike altında bırakacak olması. Peru ve Brezilya, yerlileri bulaşıcı hastalıklardan koruyabilmek için ormanlardan ve parklardan oluşan bir çeşit ağ kurmuş durumda. Çünkü modern dünyanın getirdiği hastalıklara karşı bağışıklıkları olmadığı için kızamık, grip gibi basit hastalıklar bile yerli gruplar için ölümcül olabiliyor. Ne yalan söyleyelim, yalıtılmış bir hayatı tercih eden yerliler dünyamızın çılgınlığından uzak durmakta haklılar belki de.

Dünyanın oksijen deposu olan yağmur ormanları özellikle 1950’lerden beri tehlike altında. Son 10 yıldır özellikle Brezilya ağaç kesimlerini azaltma konusunda kararlı adımlar atsa da Bolivya ve Peru’da ağaç kesimleri her geçen yıl artış gösteriyor. Ne yazık ki Amazon Ormanları’nda her gün 4 bin 500 futbol sahası büyüklüğünde alan yok oluyor. Bilim insanlarının öngörüsüne göre yağmur ormanlarının tahribatı kontrol altına alınamazsa ağaç türlerinin %57’si yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Sağladığı oksijen

ile küresel iklimin korunmasında hayati önem taşıyan Amazonlar’ın yok olması, ev sahipliği yaptığı binlerce türün de ortadan kalkmasına sebep olacak. Henüz sınıflandırılmayan binlerce sıra dışı canlının yaşadığı Amazonlar’ın tahribi, ekolojik dengeyi tamamen bozuyor ve bu durum gelecek dönemlerde, dünyanın bir dolu doğal felaketle mücadele etmesi anlamına geliyor. Ne yazık ki geleceği çok uzak bir zaman dilimi olarak algılayan ve bencilliği ile kendisininki dışında hiçbir canlının yaşam hakkına saygı duymayan insanoğlunun, bu cezayı çekmesi belki de evrensel bir gereklilik. Yine de, şimdiye kadar alınan önlemler yetersiz görünse de Amazon Ormanları’nın dünyanın tüketim çılgınlığına kurban gitmeyeceği konusunda umutlu olmak için de birçok neden var. Çevre aktivistleri ve bağlı oldukları sivil toplum örgütleri yağmur ormanlarının korunması konusunda farkındalık yaratmak için yoğun çaba sarf ediyor, çok sayıda çevreci kurum, ormansızlaştırmaya karşı önlem alınması için kampanyalar düzenliyorlar.

Eğer bir gün yolunuz çok uzaklardaki Amazon Ormanları’na düşerse yürüyen ağaçları selamlamadan dönmeyin. Zira, ismini yerlilerin koyduğu ve suyun yükselip alçaldığı dönemlerde sudan uzaklaşmak için kökleri her yıl on-on beş santimetre yer değiştiren “yürüyen ağaçlar”, hayatınızda gördüğünüz en ilginç şey olabilir. Yine dev örümcek tarantulayı, kuyruksuz kamçı akrebini, salyangoz yiyici yılanı, sincap maymununu, içinden süt akan ağaçları da burada ilk defa görebilirsiniz.

Yağmur ormanlarının güzelliğini, görkemini ve zamansızlığını sözcüklerle tanımlamak ya da bir fotoğraf karesinde yakalamaya çalışmak mümkün değil. O yüzden dev ağaçların huşu uyandıran azametine teslim olup kısa bir süreliğine de olsa zamandan koparsanız bilin ki ormanın kalbinde yalnız değilsiniz.

Page 14: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A1 4

Centrolene Network toplantısı bu yıl 15-17 Şubat 2017 tarihleri arasında Bangkok Thailand’da gerçekleştirildi.

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

CENTROLENE NETWORK YILLIK TOPLANTISI

Hava kargo ve havacılık uzmanlarının önde gelen global ağı Neutral Air Partner, bu ay Globelink Ünimar Lojistik Hava Kargo Müdürümüz Didem Bendegül ile keyifli bir röportaj düzenledi.

Röportajın tamamını http://neutralairpartner.com/globelink-unimar-turkey-the-airfreight-revolution/ adresinden okuyabilirsiniz.

NEUTRAL AIR PARTNER İLE RÖPORTAJ

Globelink Ünimar Lojistik olarak Lowbed-Silo Tank Taşıma Projeleri’nde de müşterilerimizin ihtiyaçlarını ve beklentilerini kusursuz şekilde karşılamaya devam ediyoruz. Hizmetlerimiz hakkında detaylı bilgi almak için bizi arayabilirsiniz.

LOWBED - SİLO TANK TAŞIMA HİZMETİ

Page 15: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

1 5

Finans departmanımızın öncülüğünde, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı’nda yeni doğan ve çocuk ürolojisi ameliyatlarında kullanılacak cerrahi ekipmanların yenilenmesi amacıyla başlatılan yardım kampanyasına tüm Globelink Ünimar ailesinden destek geldi.

BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR

Ailemizin ocak-şubat-mart ayında doğan değerli üyelerinin doğum günlerini, hep birlikte, neşeyle ve eğlenceyle kutladık. Argemonia aracılığı ile her birine yeniden ve ayrı ayrı mutlu yıllar dileklerimizi iletiyoruz. İyi ki doğmuşsunuz, iyi ki ailemizin bir üyesi olmuşsunuz.

YENİ YAŞLARINI HEP BİRLİKTE KUTLADIK

Page 16: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A1 6

Globelink Ünimar Lojistik, yaşamlarımıza her gün renk ve güzellik katan, değerli kadınlarımızın gününü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin anlamlı hediyeleri ile kutladı. Bu küçük desteğimizle, geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak, aydın ve üretken nice genç kadının eğitimine küçük de olsa bir katkıda bulunduğumuz için mutluyuz ve gururluyuz.

GLOBELINK ÜNİMAR ETKİNLİKLERİ

KADINLAR GÜNÜNDE, KADINLARIMIZA ANLAMLI HEDİYE

Globelink Ünimar ailesi olarak 14 Şubat Sevgililer Günü vesilesi ile Türkiye genelindeki tüm şubelerimizde, sevmeyi ve sevilmeyi kutladık.

GLOBELINK ÜNİMAR AİLESİ SEVMEYİ VE SEVİLMEYİ KUTLADI

Page 17: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

1 7

2017 EĞİTİM YILIMIZ OLACAKGlobelink Ünimar İnsan Kaynakları Departmanı, 2017’i “Eğitim Yılı” olarak belirledi. Çalışanlarına yıl boyunca farklı bakış açıları ve deneyimler kazandırmak isteyen Globelink Ünimar, kurum içinde, kendi branşlarında uzmanlaşan arkadaşlarımız tarafından düzenlenen iç eğitimlerin yanı sıra, kendi sektörlerinde başarılarını kanıtlanmış çözüm ortakları ile de iş birliği içerisinde olarak muhteşem bir eğitim-öğretim yılı programı belirledi.

2017 yılının ilk eğitim programını Baltaş Grubu’nun desteği ile gerçekleştiren Globelink Ünimar, içeriği tamamıyla şirkete özel oluşturulan “Biz Bir Adım Öndeyiz” adlı eğitim programı ile her kademeden çalışanına olumlu düşünerek yapıcı olmak, kurumsal değerlerimiz doğrultusunda çevreyle uyumlu bir bütün oluşturmak, verimli bir iş ortamı yaratmak, hayatın her alanında kişisel etkinliği artırmak gibi profesyonel hayatlarında faydalı olacak beceriler kazandırmayı hedefliyor. Mercure Otel’de gerçekleştirilen eğitim sonrasında çalışanlarımızda gözlemlediğimiz pozitif etki ve olumlu davranış değişiklikleri, gelişim odaklı hedefimize ulaşmak konusundaki motivasyonumuzu her geçen gün artırmaya devam ediyor.

Yine, İnsan Kaynakları Departmanımızın ara yönetim ve yönetim kadrolarına yönelik hazırlanan Baltaş Liderlik Eğitimleri de hız kesmeden devam ediyor.

2017 Ocak ayı itibariyle kurum içinde düzenli olarak paylaşılmaya başlanan “Kariyer.net 10. Kat Eğitimleri” takvimi ile çalışanlarımızın kendilerini geliştirebilecekleri fırsatları yaratmaya devam ediyor ve eğitim odaklı olmak yönündeki anlayışımızın sürekliliğine önem veriyoruz. Kişilerin kendi tercihlerine göre organize edebildikleri bu eğitimler sayesinde çalışanlarımızın, farklı kurumlardan, farklı pozisyonlardaki kişiler ile aynı ortamda etkileşime girmeleri ve kurum içi uygulamalarımıza katkı sağlayabilecek yeni fikirler sunabilmeleri de mümkün olabiliyor.

Globelink Ünimar Lojistik olarak, İnsan Kaynakları Departmanımızın da desteğiyle yeni eğitim içerikleri geliştirerek hız kesmeden yolumuza devam etmeyi hedefliyoruz.

Page 18: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A1 8

KIŞI ARDIMIZDA BIRAKIP, BAHARA PEDAL ÇEVİRİYORUZ

TÜRKİYE’NİN EN İYİ BİSİKLET ROTALARIÜmraniye - Polonezköy - Riva - Kavacık (66 km.): Başlangıç noktası Ümraniye olan bu parkur; Çekmeköy, Polonezköy, Paşamandıra Göleti, Riva, Mahmut Şevket Paşa, Zerzavatçı, Görele, Kavacık etaplarından oluşuyor. Parkurun büyük kısmı asfalt, fakat toprak yol da mevcut. Geniş ormanlık alana sahip olması nedeniyle, yeşile özlem duyanlar için en keyifli parkurlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.

Belgrad Ormanı (20 km.): Bahçeköy merkezden başlayabileceğiniz bu parkurda ormana giriş yaptıktan sonra sağa dönerek Valide Sultan Göleti’nin çevresinde turlayabilir, II. Mahmut Bendi’ni geçerek Gümüşdere yolundan güney yönünde devam edebilirsiniz. Parkuru uzatmak için Büyük Baraj yürüyüş alanını kullanabileceğinizi de hatırlatalım.

Büyükada (12 km.): Ulaşımının kolay olması nedeniyle bisiklet tutkunlarının uğrak noktası olan Büyükada; motorlu araç trafiğine kapalı 12 km’lik parkuruyla

en cezbedici rotalardan biri. Bisikletinizi götürmek istemiyorsanız adadaki bisikletçilerden kiralayabilirsiniz. Fayton yolunu bisikletle takip etmek elbette vazgeçilmez bir turist alışkanlığı ama biz yine de fayton yolunun bittiği Aya Yorgi tarafından aşağı inen tali orman yollarını es geçmeyin deriz.

Kadıköy - Pendik (27 km.): Türkiye’nin ilk bisiklet yolu olma özelliğini taşıyan 27 km uzunluğundaki parkur, deniz kenarı boyunca devam ediyor. Yolun düz olması nedeniyle kolay bir parkur olduğunu söyleyebiliriz. Kadıköy iskeleden başlayan rotayı Moda, Yoğurtçu Parkı, Kalamış, Fenerbahçe, Caddebostan, Erenköy, Suadiye, Bostancı, Küçükyalı, İdealtepe, Maltepe, Dragos, Kartal hattında ilerleyerek Pendik’te bitirebilirsiniz. Bu hattın tek dezavantajı; bisiklet yolunda yürüyen yayalar. Kornaya sık sık basmaya hazır olmanız için sizi uyaralım.

Tarihi Yarımada Turu (27 km.): Hasköy’deki Koç Müzesi’nden başlayabileceğiniz parkurda Haliç kıyısı boyunca devam ederek tarihi yapıların replikalarının bulunduğu Miniatürk’e varabilirsiniz. Alibeyköy, Eyüp, Eminönü,

Cankurtaran, Sultanahmet Meydanı, Ayasofya, Gülhane Parkı, Sarayburnu, Galata Köprüsü, Karaköy, Tophane, Fındıklı, Dolmabahçe Sarayı, Gümüşsuyu, Taksim hattı boyunca ilerleyerek güzergahı Galata Kulesi’nde sona erdirebileceğiniz bu parkuru trafiğin az olduğu pazar günü erken saatlerde tercih etmenizi öneriyoruz. Yorgunluk çayınızı Pierre Loti Tepesi’nde içip Galata Kulesi’ne çıkıp bisikletinizle ne kadar çok yol kat ettiğinize bakabilirsiniz.

Düzce - Yedigöller - Bolu (76 km.): Bolu il merkezi ya da Yığılca’dan başlayabileceğiniz bu parkur Yedigöller Milli Parkı’nda sona eriyor. Eşsiz güzelliğe sahip bal ormanlarını, Saklıkent ve Yoğunpelit Şelalelerini görmek istiyorsanız gezinize Yığılca’dan başlamanız yerinde olur. Zengin florasından gözlerinizi alamayacağınız 76 km’lik bu parkur Türkiye’nin en güzel bisiklet rotalarından biri olarak kabul ediliyor.

İznik Gölü (90 km.): Bursa ilinde bulunan ve bir tatlı su gölü olan İznik Gölü; çam ormanları, zengin kuş türleri, piknik ve kamp alanlarıyla ziyaretçilerine unutulması zor bir sürüş

SPO

R

Belki bütün bir kışı bilgisayar başında, televizyon karşısında, cam önünde kitap ya da gazete okuyarak, işten eve, evden işe hızlı adımlarla ilerleyerek, kafelerde oturup sert esen rüzgardan gizlenerek geçirdiniz. Soğuk hava, iştahınızı artırdı, biraz hareketsiz kaldınız, üstüne de birkaç kilo aldınız. Şimdi bahar gelmişken kapalı spor salonlarına da sıkışıp kalmak istemiyorsunuz tabii. O zaman hiç durmayın, dışarı çıkın. Güneş yüzünüze vursun, limitiniz kendi gücünüz olsun. Atlayın bisiklete, ister deniz kenarında, ister parkta, bahçede asılın pedallara, şans verin bisikletinize...

Türkiye’de, günlük hayatta bisiklet kullanımı halen yeterince yaygın olmasa da, artan trafik sorunu, aktif spor yapma ihtiyacı ve yerel yönetimlerin bisiklet kullanımını artırmak amacıyla başlattıkları çevresel düzenlemeler gibi faktörler bir araya gelince, bisiklet kullanımı da eskiye oranla artış gösterdi. Oysa ki bisiklet, doğa ve insan sağlığı açısından en yararlı ulaşım aracı olarak kabul edilmektedir. Uzmanlar, İstanbul’da bisikletin ulaşım aracı olarak kullanımını %25 oranına çıkardığımızda bile, yılda yaklaşık 18 milyar dolar tasarruf elde edebileceğimizi ön görmektedirler. Bu kadar değerli ve eğlenceli bir spora vakit ayırmanın hem bedenimizi hem de ruhumuzu çok daha sağlıklı hale getireceğine inanıyoruz. Üstelik bunun için illa bisiklet satın almanız da gerekmiyor, yaygınlaşan kullanım sebebiyle oldukça uygun fiyatlarla kiralamanız da mümkün.

Page 19: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

1 9

keyfi yaşatıyor. Gölün güney kıyısında ilerlerken görebileceğiniz Osmanlı dönemine özgü cumbalı ahşap evlerin sizi başka bir dünyaya götüreceğini garanti ediyoruz. Şehirde rastlamanızın mümkün olmayacağı kuş türlerini gözlemlemek için dürbününüzü yanınıza almayı unutmayın.

Çamlıhemşin - Ayder - Palovit (91 km): Zorlu coğrafyasıyla sınırlarınızı test edecek bu Karadeniz parkuruna başlamadan önce sıkı bir hazırlık sürecinden geçmenizi tavsiye ediyoruz. Rota; Çamlıhemşin, Elevit, Tirovit, Palovit ve Amlakit yaylalarından geçiyor. Dünyanın en önemli ekolojik bölgelerinden biri olan Kaçkar Dağları Milli Parkı’nın büyük bölümü Çamlıhemşin’de yer alıyor. Gözleriniz açık gördüğünüz bir rüya olan bu rotada uyanmanız biraz zor. Bizden söylemesi!

Kaş - Çukurbağ Yarımadası - Bayındır - Akçagerme Plajı (29 km.): Turkuaz rengi bir deniz, yemyeşil koylar ve begonvillerin size eşlik ettiği bu rotada doğanın renklerinin her tonunu görebilirsiniz. Bahar döneminde bile sıcaklığın elverişli olduğu Kaş’ta yapacağınız bisiklet turu sonrasında denize girerek yorgunluğunuzu üzerinizden atabilirsiniz.

Page 20: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2 0

“Bir insanın ulaşabileceği en yüksek düzey, kendi inanç ve düşüncelerinin farkına varmak, kendini tanımaktır.” Alman edebiyatçı ve politikacı Goethe’nin yaklaşık iki yüz yıl önce söylediği bu cümle, günümüzde de geçerliliğini ve önemini koruyor. İnsanın kendini tanıma konusundaki isteği ve uğraşı hala devam ediyor.

Hepimiz dünyayı anlamlandırma ihtiyacı duyarız. Varlığımıza anlam katmak, kendimizi keşfetmek bizim için önemlidir. Güçlü yanlarımızı geliştirmek, güçsüz yanlarımızı törpülemek isteriz. Uzun yıllar önce Sokrates bize “Kendini bil.” demişti. Çünkü kendini bilen insan hem bedenini tanır hem de duygu ve düşüncelerini bilir, başarıya giden basamakları teker teker tırmanır. Kendini tanıyan kişi hayatının anlamını da keşfedebilir.

KENDİNİZİN USTASI OLUN

Page 21: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

2 1

İnsanın değişimi, dünyaya geldiği andan itibaren başlar. Başlangıçta bu değişim irademiz dışında gerçekleşir. Zaman ilerledikçe, değişimin yönünü kendimiz belirlemeye başlarız. Kendimizi tanıdıkça gelişir ve geliştikçe daha da iyi tanırız. Doğuştan getirdiğimiz genetik özellikler, kişilik yapımız, 3-6 yaş arasında başta ailemizin sonrasında yakın çevremizin bize öğrettikleri, ilerleyen yıllarda sosyal çevremiz, arkadaşlarımız, iş hayatımız, farklı ilgi alanlarının karakterimize kattığı artılar ya da eksiler... Günün sonunda hepsi bir araya gelerek, bizi biz yapan değerler ve yetiler bütününü oluşturur. Bunların içinde güçlü kısımlar olabileceği gibi, zayıf kısımlar da mutlaka olacaktır. Bu, insan olmanın doğasında vardır. Kendinin ustası olmak, asla her açıdan dört dörtlük ve mükemmel olmak değildir. Böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi zaten söz konusu da değildir. Tam tersi, burada bahsi geçen “ustalık” kavramının içinde, güçlü ya da zayıf ayırt etmeksizin kendimizle ilgili tüm bilgilere vakıf olmak yatmaktadır.

Peki, kendi kendimizin ustası olabilmek için nasıl bir yol izlememiz gerekir? Eğer bunu başarmak istiyorsak yapmamız gereken ilk şey, kendimize sorular sormak ve bu soruları samimiyetle yanıtlamak olacaktır. Hayatımızın anlamının ve amacının ne olduğu, var oluş sebebimiz, ne için yaşadığımız, yanlış ya da doğru kararlarımız, kontrolün elimizde olup olmadığı, davranışlarımızın temelinde duygularımızın mı yoksa düşüncelerimizin mi yattığı, güçlü ve zayıf yönlerimizin neler olduğu... gibi soruların cevapları, kendimizi tanımak üzere çıktığımız yolculukta bize mutlaka güçlü ipuçları verecektir. Sonrasında bu sorulara verdiğimiz yanıtları ve bununla birlikte davranışlarımızı yorumlamalı, gözlemlemeli tüm bunların sonunda çıkardığımız sonuçları da sınamalıyız. Kendimizi ve başkalarını yargılamayı

bırakmak, başkaları üzerindeki etkilerimizin farkında olmak ve geri bildirimlere açık olmak da kendimizin ustası olmak yolunda atmamız gereken diğer önemli adımlar arasında gelmektedir. Unutmamamız gereken, kendi kendinin ustası olabilmenin, zorlu bir süreç olduğudur.

Güçlü ve zayıf yönlerimizi keşfetmemiz ve bunları iş hayatında avantaja çevirmeyi öğrenmemiz en yüksek potansiyelimize ulaşmamızı sağlar. Bu konuyu özetleyen çok güzel bir hikaye paylaşmak istiyoruz sizinle. “Bir ormanda ağaç kesen iki oduncu varmış. Birinci oduncu sabahın çok erken saatlerinde kalkıp, ağaç kesmeye başlıyormuş ve bir ağacı devirir devirmez de hemen öbür ağaca koşuyormuş. Ne dinleniyormuş ne de yemek yiyormuş. Akşamları da işini, ikinci oduncudan saatler sonra bırakıyormuş. İki oduncu bu şekilde tam bir hafta çalışmışlar. Birinci haftanın sonunda iki oduncu da kestikleri ağaçları saymışlar. Sonuç birinci oduncuyu çok kızdırmış, çünkü ikinci oduncu daha az çalışmasına rağmen daha fazla ağaç kesmiş. “Bu nasıl olur?” diye söylenmiş. İkinci oduncu bu öfkeli soruyu şöyle cevaplamış: Sen aralıksız çalışırken ben dinlenip baltamı biliyordum.” Bu hikayedeki anlatımdan yola çıkacak olursak, kendimizi tanımak tam olarak baltamızı bilemek demektir. Zayıf noktaları baltayı bilediğimiz gibi bilemeli, zamanı kontrol edebilmeli, güçlü yönlerimizi işimize kanalize edebilmeliyiz.

Güçlü yanları ortaya çıkarmanın en önemli yollarından biri geri bildirim analizidir. Bu yöntem, kilit kararlarda oldukça etkilidir. Üstelik yapmamız gereken tek şey, bir işe başladığımızda beklentiyi not almak ve işin niteliğine göre 8 ay ya da 1 yıl içinde ortaya çıkan sonucu ve beklentiyi karşılaştırmak olmalıdır. Üstelik geri bildirim analizi yöntemi, güçlü özelliklerinizin kaynağını

da ortaya çıkarabilir, orijini bilmek de onları geliştirebilmek konusunda size büyük bir fayda sağlayabilir. Güçlü yönlerimiz hazinelerimizdir. Savunmasız zamanlarımızda zorlukların altından kalkabilmemizi sağlarlar. Fakat yine de onlara gereğinden fazla odaklanmamamız gerekir. Çünkü güçlü yönlerimize gereğinden fazla güvenmemiz, zaaflarımızı göz ardı etmemize sebep olabilir. Her güçlü yanın bir güçsüz yanı örtbas ettiği unutulmamalıdır. Bu yüzden zaafların çözümüne odaklanmak ihmal edilmemelidir.

Çünkü en sık yapılan hatalardan biri, zayıf yönlerimizi geliştirip avantaja çevirmek yerine rakiplerimizin güçlü yönlerine gerektiğinden fazla odaklanmamızdır. Gelin bunu da küçük bir hikayeyle anlatalım. “Küçük bir kasabanın ana caddesinde iki tatlıcı varmış. Bir gün, içlerinden biri, bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Tatlıcı arkadaşına dükkanını kapatacağını söylemiş. Arkadaşı merakla sebebini sormuş. Tatlıcı rakibinin çok iyi iş yaptığını, kasabalıların hep ondan tatlı aldığını söylemiş. Bunun üzerine arkadaşı, tatlıcıya bunu nasıl bildiğini merak ettiğini söylemiş. Tatlıcı da gün boyu o dükkana giren herkesin ellerinde paketlerle dükkandan çıktığını söylemiş. Bunun üzerine arkadaşı “Senin sorunun bütün gün rakibinin dükkanını gözetlemek. Bunu yapmak yerine zamanını kendi iş yerini geliştirmek için harcamış olsaydın sen de başarılı olurdun.” demiş.

Kıssadan hisse, kendi potansiyelimizi gerçekleştirmek ve hedeflerimize ulaşmak istiyorsak, kendimizi aramak ve bulmak konusundaki çabalarımızı planlı bir şekilde sürdürmeliyiz. “Başkalarını tanımak akıllılık ise, kendi kendimizi tanımak daha büyük akılılıktır.” İnsanın hayattaki en büyük bir başarısı kendisinin ustası olmasıdır.

KAPAK KONUSU

Page 22: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2 2

Argemonia’nın altıncı sayısında, sizleri Ege’nin masal adası Cunda’ya davet ediyoruz. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, eski Rum evleri ve zeytin ağaçlarıyla Alibey Adası ya da nam-ı diğer Cunda, her köşesinde, keşfedilmeye hazır renkli hikayeleriyle, yılın dört mevsimi konuklarını ağırlamayı bekliyor. Masmavi denizi, muhteşem doğası ve tarihi taş evleriyle Cunda, hem deniz, hem de hem kültür gezisi yapmak isteyenler için biçilmiş bir kaftan.

Rumlar’ın mis kokulu adalar anlamına gelen “Moshonisi” olarak adlandırdığı Cunda, Balıkesir’in Ayvalık ilçesine bağlı 22 ada içerisinde yerleşimin olduğu tek adadır. Aynı zamanda Gökçeada, Bozcaada ve Uzunada’dan sonra Ege’nin dördüncü büyük adası olan Cunda, Türkiye’nin ilk boğaz köprüsüne de sahiptir. Adanın karayla irtibatı iki farklı köprü ile sağlanır. Cunda ve Lale adalarını birleştiren bu köprü, 54 metre uzunluğundadır ve İstanbul’daki Boğaz Köprüsü’nün açılmasından tam 9 yıl önce hizmet vermeye başlamıştır. Sakin bir tatil isteyenlerin uğrak adresi olan Cunda’ya yaz aylarında Ayvalık’tan saat başı kalkan motorlarla kolayca ulaşmanız da mümkündür.

Cunda’da, irili ufaklı balık restoranlarının, 1927 yılından beri hizmet veren tarihi Taş Kahve’nin ya da dondurmacıların olduğu sahil şeridinden yürümek çok keyiflidir belki ama esas keyif, nereye gittiğini bilmeden ve sadece keşfedeceklerinin büyüsüne kapılarak dar ara sokaklarına dalmaktır. O sokaklarda, tarihi bir konaktan otele çevrilmiş, gizli bahçeli yapıları; sakızlı kurabiyeler yapıp sokakları mis gibi kokutan fırınları, tasarım harikası aksesuarlar satan küçük renkli dükkanları, Ada’nın iç kısımlarına gizlenmiş salaş ama çok lezzetli mezeler yapan küçük restoranları, kendi likörlerini yapan ana-oğulun samimi dükkanını keşfetmenin büyüsü ise bambaşkadır.

Hani gezi yazılarında sıklıkla karşımıza çıkan sorular vardır. O sorulara verdiğimiz yanıtlara göre bize ölmeden önce mutlaka görmemiz gereken yerleri tavsiye ederler. Kültür ya da gurme seyahatlerinden mi yoksa deniz tatilinden mi hoşlanırsınız diye sorarlar. İşte Cunda, cevabımız her ne olursa olsun önerilebilecek nadide bir mücevher gibidir.

Gurme seyahatlerini mi seviyorum dediniz?O zaman Cunda tam size göre. Her türlü deniz ve balık ürünü açısından oldukça zengin olan Cunda’da masanızı şenlendirecek esas lezzetler, illa ki tadına doyulmaz Ege otları olacak. Arapsaçı, akkız, radika, cibes, şevket-i bostan, deniz börülcesi, turpotu, hardal otu, stifno, kaya koruğu ve daha neler neler... Kalamar, sübye, papalina, fener balığı ve muhteşem deniz ürünleri geri durur mu hiç, tabii ki onlar da Ege otlarının hemen arkasından gelecek. Sakızlı kurabiye, sakızlı dondurma, sakızlı Türk kahvesi gibi ağzınızı tatlandıracak yancı lezzetler de yaşayacağınız şölene eşlik edecek. Ayrıca Cunda’ya gelmişken adaya özgü zeytinlerin ve saf zeytinyağının tadına bakmadan geçmeyin deriz.

Deniz seyahati olmazsa olmazım mı dediniz?Cunda, aracınızla ya da teknelerle geçebileceğiniz hemen yanı başındaki Ayvalık plajlarını da kuytularında sakladığı gizli

ROTA TÜRKİYE

BİR YAZ GECESİ RÜYASI

CUNDA

Page 23: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

2 3

cennet plajlarını da deniz severlerin beğenisine sunar. Ayvalık’ta denize girmeyi tercih ederseniz Sarımsaklı ve Badavut; Cunda’da denize girmek isterseniz de Çataltepe, Peteriça ve Ortunç Otel’in bulunduğu gizli kalmış cennet koyları tercih edebilirsiniz. Ege’nin serin sularının sizi kendinize getireceğinden, hatta sizi kendisine bağımlı hale getireceğinden hiç şüphemiz yok.

İlla kültür, illa tarih diyenlerden misiniz?O zaman size yine Cunda deriz. Çünkü taş evleriyle, değirmenleriyle, kiliseleri ve dar sokaklarıyla Cunda tarihin ve kültürün ta kendisi. Giderseniz, mutlaka ziyaret etmelisiniz diyebileceğimiz bazı özel noktalarını sizinle paylaşmak isteriz.

Aşıklar Tepesi: Adalar manzarasının tadını çıkarmak için gidilmesi gereken yerlerin başında gelen tepenin ön tarafında Ayvalık Körfezi, Cunda ve Adalar manzarası, arka tarafında ise Edremit Körfezi ve Kaz Dağları manzarası karşılayacak sizleri. Adada bulunan ilk yel değirmenine ev sahipliği yapan Aşıklar Tepesi’nde, Panaya Kilisesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.

Taksiyarhis Kilisesi: Adanın en önemli anıt yapılarından biri olan kilisenin 1873 yılında inşa edildiği tahmin ediliyor. Adanın Rum Ortodoks cemaati tarafından Anakent (Metropol) Kilisesi olarak yaptırılan kilise; Taksiyarhis’e, yani koruyucu melekler Cebrail ve Mikail’e atfedilmiştir. 1944 depreminde ağır hasar gören kilise yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış; 2011’de Rahmi Koç’un öncülük etmesiyle başlayan restorasyon süreci 2014 yılında tamamlanmış ve kilise Ayvalık Rahmi M. Koç Müzesi olarak hizmete açılmış. Geçmişten günümüze oyuncaklar, buharlı modeller, bebek arabaları gibi objelerin sergilendiği müzede yapacağınız uzun bir gezintiden sonra kafede oturup, manzaranın keyfini çıkartarak dinlenebilirsiniz.

Agios Yannis Kilisesi: Aşıklar Tepesi’nde yer alan kilisenin yan tarafındaki yel değirmeniyle birlikte Edremitli iki keşiş tarafından Aziz Yahya’ya (St. John ve St. Yuhanna olarak da bilinir) atfen inşa edildiği söylenmektedir. Uzun yıllar harap durumda kalan kilise ve değirmen yine Rahmi Koç’un girişimleriyle restore edilerek Sevim ve Necdet Kent Kitaplığı olarak hizmete açılmıştır.

Ayışığı Manastırı (Agios Dimitros Ta Salina): Cunda adasının kuzeyindeki Pateriça Yarımadası’nın ucunda yer alan Ayışığı Manastırı’nın, 17. yy’da Athos’dan adaya gelen Aynoroz keşişleri tarafından inşa edildiği tahmin edilmektedir. Bekar kızlar manastırı olarak da bilinen manastır evlenmek isteyenler için de dilek kapısıdır.

Despotun Evi: Soylular sınıfından bir despotun yaptırdığı ev 1862 yılında inşa edilmiş olup yapımında bölgede yaygın olarak bulunan ve yerel bir taş türü olan sarımsak taşı kullanılmıştır. Osmanlı Devleti döneminde hükümet binası olarak kullanılan yapı, mübadele dönemi sonrası hem ilkokul hem de yetimler yurdu olarak hizmet vermiştir. Henüz restore edilmeyen despotun evi harap haliyle bile sizi kendine hayran bırakabilir.

Tımarhane Adası: Cunda Adası’nda gezilecek ilginç yerlerden biri olan Tımarhane Adası sert esen rüzgarıyla ünlüdür. Çamlık Koyu’nun sonunda, yarımadanın ucunda yer alan Tımarhane Adası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde psikoterapi merkezi olarak kullanılmıştır. Ruhsal hastalıkları olanlar ya da içkiyi fazla kaçıranlar

adaya bırakılır, kayalıklardan esen sert rüzgara maruz kalanların akıllanacağına inanılırmış. Rüzgarın ıslık çaldığı adaya yolunuz düşerse adada bulunan küçük taş manastırı ziyaret edebilirsiniz.

Ve tabii ki tarihi Cunda evleri, adanın sembolü haline gelen Taş Kahve de sizleri sessizce kabul edecek, ruhunuza sızıp, Cunda’ya yeniden gelmeniz için sizi büyüleyecek.

Page 24: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2 4

DÜNYA TİCARETİNİN GELECEĞİNE YÖN VEREN

BİR DÜNYA DEVİ

6 kıtada 40 ülkede 77 terminal yöneten Dubai merkezli DP World, Dubai Ports Authority ve Dubai Ports International şirketlerinin birleşmesiyle 2005’te kuruldu. Daha sonra sırasıyla Amerikalı demiryolu şirketi CSX’in limanları olan CSX World Terminals’i ve İngiltere’nin denizcilik ve taşımacılık şirketi P&O’yu satın alaran, aynı zamanda yeni yatırımlar da yapan DP World, hızlı büyümesini sürdürdü. Bu büyük satın alımlar ile grubun toplam kapasitesini ikiye katlayarak, portföyüne dünya çapında terminalleri de eklemiş oldu. Bu dönemde Güney Kore, Çin ve Türkiye’de de limanlar inşa etmeye başlayan grup, günümüzde Avustralya, Kanada, Hong Kong, Romanya, Almanya, Dominik Cumhuriyeti, Venezuela, Hindistan, Cibuti, İspanya, Hollanda ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra, dünyanın en büyük yapay limanı olan Dubai Jebel Ali Limanı’nı da işletiyor.

LİMANA BAKIŞ

DP World

Page 25: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

2 5

Dünya çapında 110 ülkeden 36 bini aşkın profesyonel çalışanı olan DP World, Türk sanayisinin kalbi olan Doğu Marmara Bölgesi’ndeki Yarımca’yı, stratejik konumu ve ticaret potansiyeli doğrultusunda yatırım bölgesi olarak seçti. Terminal, dünyadaki en büyük konteyner gemilerine hizmet verme kapasitesi olan Super-Post Panamax konteyner vinçleri ile donatıldı.

Türkiye’ye Milyon Dolarlık Yatırım DP World’ün, multi milyon dolarlık ve tamamı doğrudan yabancı sermayeli bu yatırımıyla, diğer uluslararası şirketlerin de Türkiye’ye yatırım yapmasına katkı sağlandığı belirtiliyor. Ayrıca çevre dostu elektrikli rıhtım vinçleri, limanı çevreleyen gürültü azaltıcı akustik ses duvarları, karbon emisyonlarını azaltmak üzere LED aydınlatma lambaları ve araç rezervasyon sistemi gibi çevreci yatırımlarıyla dünyanın önde gelen sayılı konteyner terminallerinden biri konumundaki DP World Yarımca’da toplam 315 kişiye doğrudan istihdam olanağı sağlanıyor. Öte yandan denizcilik sektöründe kadın çalışanların oranı %3’ken, DP World Yarımca’da çalışanların yüzde 17’sini kadınlar oluşturuyor.

Türkiye’de Bir İlkSon teknolojiye ve sıfır karbon salınıma sahip sessiz rıhtım ve kara vinçlerinin kullanıldığı limanın girişinde, TIR kuyruklarının önüne geçilmesini sağlayan araç rezervasyon sistemi ile entegre olarak liman içerisinde büyük

bir TIR park alanı bulunuyor. Uzaktan kumandalı sistem ile en son teknolojilerin kullanıldığı rıhtım vinçleri, 18.000 TEU ve üzeri kapasitedekiler dahil tüm gemileri elleçleyebiliyor.

Bu super post panamax rıhtım vinçlerinin, 1,5 km. mesafedeki kontrol odasından monitör ve joystickler yardımıyla kontrol edilebilmesi; DP World Yarımca’nın hızlı, verimli ve güvenli bir operasyon için getirdiği yenilikçi yaklaşımın bir parçasıdır. Dünyada da az sayıda terminalde bulunmakta olan bu sistem, Türkiye’de bir ilk olma özelliği de taşımaktadır.

Türk ve Dünya Devlerinin Tercih Ettiği Liman 2017’ye Hızlı Başladı2 Aralık 2015 tarihinden itibaren ticari faaliyetlerine başlayan ve 13 Mayıs 2016’da görkemli bir tören ile resmi açılışı gerçekleşen DP World Yarımca Liman İşletmeleri A.Ş. faaliyetlerine aralıksız olarak devam ediyor. Türkiye’nin ve dünyanın en büyük konteyner hattı işetmeleri, güvenli, hızlı ve etkin hizmet almak üzere DP World Yarımca terminalini tercih ediyorlar. 1.3 TEU kapasiteli limanımız, yıllık 1 milyon 300 bin konteyner elleçleme kapasitesi ile tüm ihtiyaçlara hızlı şekilde cevap verebiliyor.

Sürdürülebilirlikte Dünyanın Sayılı TerminallerindenDP World Yarımca sürdürülebilir bir gelecek için çevreyi korumaya, tüm çalışanları için güvenli ve emniyetli bir

çalışma ortamı sağlamaya ve faaliyet gösterdiği toplumların güçlenmesine ve gelişimine olumlu katkılar sunmaya kendisini adamış bir limandır. “Bizim Dünyamız Bizim Geleceğimiz” adını verdiği yeni sürdürülebilirlik stratejisi de bunun önemli bir göstergesi.

DP World’de sürdürülebilirlik, çalıştığı bölgede elde ettiği kazancın toplum ile paylaşılmasında önemli bir rol üstleniyor ve bu da toplumun güçlendirilmesi konusunda, kurum olarak üzerine düşen görevleri hatırlatıyor. DP World Yarımca, çalışanlarını sürdürülebilirlik çalışmalarına ve gönüllü etkinliklere katılmaları konusunda teşvik ediyor. Ayrıca daha güçlü bir toplumun inşasına katkı sağlamak amacıyla birçok dernek ve kurumla da birlikte hareket ediyor.

CEO’su Belçika’danTerminalin yeni CEO’su Kris Adams, 2016’nın Eylül ayında DP World Antwerp’teki Genel Müdürlük görevinden DP World Yarımca’daki CEO’luk görevine atandı. Türkiye’ye ve Türk kültürüne oldukça hızlı adapte olan Kris, limanın tüm sürdürülebilirlik ve gönüllülük faaliyetlerine de ön sırada yer alıyor ve katılım sağlamaya çalışıyor. Göreve geldikten kısa bir süre sonra 50 DP World gönüllüsü ile birlikte 38. Vodafone İstanbul Maratonu’nda Adım Adım’la Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği yararına koşan Kris, Türkçe öğrenmeye başladı bile.

Page 26: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2 6

HARFLERİN AHENKLİ DANSI

Yukarıdaki yazı, Steve Jobs’un, Stanford Üniversitesi’nde 12 Haziran 2005 tarihli konuşmasından alıntıdır. Steve Jobs, eğitimini yarım bırakıp, kişisel merakıyla bir şeyler öğrenmeye çalışırken, muhtemelen bu bilgilerin gelecekteki hayatını böylesine değiştirebileceğini hiç aklından geçirmemişti. Üniversiteden ayrıldıktan sonra ilk Macintosh bilgisayarını tasarlayan Jobs onu, sadece Times New Roman ve Helvetica gibi bilinen yazı karakterleriyle değil, kimsenin aklına gelmeyecek yeni yazı karakterleriyle de donattı. İşte bu hareket, harflerle ve yazı karakterleriyle olan ilişkimizde yeni bir çığır açtı. Bu buluşu takip eden ilk on yıl içerisinde, o güne kadar sadece tasarım ve matbaacılık sektörlerinin teknik bir kelimesi olan “font” sözcüğü, bütün bilgisayar kullanıcılarının jargonuna girdi.

Bugün bir tasarımcı sanatsal yönü ağır basan bir grafik çalışma yapmak istediğinde ve bunun için bilgisayarının font menüsünü açtığında tarih, bir anda gözlerinin önüne serilir. Helvetica, Times New Roman, Palatino, Gill Sans gibi tanıdık isimler de belirir ekranda; Bembo, Baskerville, Caslon gibi varaklardan ve parça parça olmuş el yazmalarından gelen isimler de... Bugün yeryüzünde var olan 100.000’den fazla font çeşidi, daktilo çağında asla hayal edilemeyecek büyülü bir dünyanın kapılarını aralar sanatçılara.

Bazı araştırmacılar tarafından sanat dalı, bazı araştırmacılar tarafındansa bilim dalı olarak değerlendirilen tipografi, aslında her iki disiplini de bünyesinde

barındırır. Dilimizden çıkan seslerin karşılığı olan harflere anlam yüklemek tipografinin işidir. Herhangi bir düz yazıdaki duyguyu iletmek de yine tipografi sayesinde mümkün olabilmektedir. Harf kalınlıkları, renkleri, yuvarlak, düz, tırnaklı ya da tırnaksız oluşları, kısacası bu unsurlardan her biri, farklı bir duygu uyandırır içimizde. İşte tipografinin yol açtığı bu duygu durumu, onu bir sanat dalı haline getirirken, kalın harf ya da ince harf kullanımındaki ufacık bir farklılığın bile zihnimizde yarattığı etki ise ancak tipografinin bilim yönüyle açıklanabilir.

Font tasarımı, harf kesimi ve üretimi konusunda uzmanlaşan ilk tasarımcılardan biri olan Claude Garamond, font çalışmalarına 1500’lü yıllarda ağırlık vermiş, kendi ismi ile anılan Garamond fontunu tasarlamış ve 16. yy’da font endüstrisinin gelişiminde büyük rol oynamıştır. 1800’lü yıllara yaklaşılırken, 1798’de Giambattista Bodoni tarafından tasarlanan ve yine tasarımcısının adıyla anılan serifli Bodoni fontu da Goodfellas gangster filminin posterinde kullanılarak görsel hafızalarımızdaki yerini iyice pekiştirmiştir. Bodini, hem sofistike hem de çok anlaşılır bir etki sunarak açıklığı simgelemektedir.

Büyük ihtimalle en çok tanınan klasik font olan Helvetica ise 1957’ yılında İsviçreli Max Miedinger ve Eduard Hoffman tarafından tasarlanmıştır. Helvetica’nın ise zihnimizde yalın, güçlü ve anlaşılır bir imajı bulunmaktadır. Hem Frutiger’in hem Avenir’in tasarımcısı olan Adrian Frutiger,

1920’lerde Paul Renner tarafından tasarlan Futura, diğerlerine göre oldukça yakın bir geçmişe sahip olan ancak yeni nesil tasarımcılar tarafından sıklıkla tercih edilen Albert-Jan Pool’ün 1995’te tasarladığı FF DIN... Şu an bu font isimlerini okuduğunuzda, birçoğunun zihninizin derinliklerinde kendilerine has imajlarıyla belirmeye başladıklarına eminiz.

Malzemesi “yazı” olan bir diğer sanat dalı ise tipografinin atası sayılabilecek “kaligrafi” sanatıdır. Farklı sosyo-kültürel yapılarda, farklı coğrafyalarda değişik şekillerde karşımıza çıkan kaligrafi sanatı, matbaanın icadından önceki dönemlerde hayati bir önem teşkil etmiştir. Türk ve Arap kültürünün vazgeçilmez sanat dallarından biri olan hat sanatını da içine alan kaligrafinin tarihi, muhasebe hesaplarını tutabilmek için bir takım şekiller ve işaretler kullanan Sümerler’e kadar uzanmaktadır. Sümerler’den başlayarak günümüze kadar gelen her toplum, kendi kültürel değerlerine bağlı olarak bir güzel yazma sanatı geliştirmiş ve bu alanda çok kıymetli eserler vermiştir. İslam hat sanatı (İslami kaligrafi), Arap hat sanatı (Arap kaligrafisi), Pers hat sanatı (Pers kaligrafisi), Japon hat sanatı (Japon kaligrafisi), Çin hat sanatı (Çin kaligrafisi), Batı hat sanatı (Batı kaligrafisi), kaligrafi sanatına yön veren önemli kültürler arasında gösterilebilir.

Biz böyle ağdalı kelimelerle yazı üzerine geliştirilen bu kıymetli sanat dallarını anlatırken siz de elbette içinizde, kendinizi bu alanlarda geliştirmek için

SANAT

TİPOGRAFİ VE KALİGRAFİ“Kampüsün her yerinde, bütün posterler, bütün dolap etiketleri güzel el yazılarıyla yazılmıştı. Okulu bırakmıştım, o yüzden derslere girmem gerekmiyordu, ben de güzel yazmayı öğrenmek için kaligrafi dersine girmeye karar verdim. Serif ve sans-serif, yani tırnaklı ve tırnaksız yazı karakterlerini öğrendim, farklı harf bileşimleri arasında farklı espaslar olduğunu, iyi tipografiyi neyin iyi yaptığını öğrendim. Bütün bunlarda güzellik vardı, tarih vardı, bilimin anlayamayacağı kadar sanatsal bir incelik vardı. Bundan çok etkilendim.”

Page 27: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

2 7

TİPOGRAFİ VE KALİGRAFİistek duyabilirsiniz. Aslında bugün, çağımızın bir gereği olarak, profesyonel bir grafik tasarımcı olmasanız bile, tipografi ile ucundan kıyısından ilgilenmekte olduğunuzu size hatırlatmak isteriz. Şirket sunumlarınızda atacağınız başlığın boyutunu, rengini uzun uzun düşünürken, sosyal medya postlarınızda çektiğiniz fotoğrafın üzerine hangi fontun daha çok yakıştığına karar vermeye çalışırken ya da evlerinizin duvarlarını süsleyen bazı posterleri neden daha çok sevdiğinizin adını tam olarak koyamazken aslında hep tipografiye meylediyorsunuz demektir. Bu ilgiyi bir adım daha öteye taşımak isterseniz de elinize kalemi-kağıdı almanız, sabrınızı en üst seviyeye çıkarmanız, çalışmanız ve çok çalışmanız gerekecek. Çünkü kaligrafi sanatı ya da bizim coğrafyamızdaki adıyla hat sanatı için bilgisayardan ve estetik bakış açısından daha fazla şeye ihtiyacınız olacak.

Her sanat dalında olduğu gibi kaligrafide de yeni başlayanların dikkat etmesi gereken birkaç temel konu var. Bunlardan ilki ve oldukça kolay görünmesine rağmen belki de en zahmetlisi kalem kullanımı. Yazarken kalemin zemine 45 derecelik bir açı yaptığından emin olmalısınız. Doğru açı, harflerin incelik ve kalınlık dengesini ayarlamanıza ve eserinize ahenk katmanıza imkan sağlayacaktır. Bir başka unsur ise doğru şekilde nefes almanız. Bu işe gönül verdiğinizde, hangi harfi yazarken, nefesinizi ne şekilde kontrol etmeniz gerektiğine dair sırları, ustaları zaten sizinle paylaşacaklardır.

Söz uçar, yazı kalır... Tarihe yazı yoluyla bırakacağınız izin şekline, rengine, desenine karar vermek artık sizin elinizde...

Page 28: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A2 8

“Çoğu insan zekâya inanır; ben inanmıyorum. Bizi birbirimizden ayıran emektir; ben çalışmaya inanıyorum.” demiş, ne de güzel söylemiş Aziz Sancar. Onun hayat hikayesini okuduğunuzda, aklınıza ve zihninize kazınan tek bir şey oluyor zaten. Kendisinin de ısrarla dile getirdiği gibi: Emek.

2015 yılında almış olduğu Nobel Kimya ödülüyle hepimizi gururlandıran Aziz Sancar, 1946 yılında, çiftçi bir ailenin yedinci çocuğu olarak Mardin’in Savur ilçesinde dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini Savur’da, lise öğrenimini ise Mardin’de tamamlayan Sancar, başarılı bir öğrenci olarak okul yıllarında dikkatleri hep üzerinde toplar. Orta gelirli, sekiz çocuklu ailesi eğitimini her zaman destekler. Sancar bugün, söyleşilerinin büyük bir kısmını, ona öğrenme aşkını aşılayan ailesine duyduğu şükranı dile getirmeye ayırır. Sancar’ın büyük bir şans olarak değerlendirdiği ailesinin teşviki, öğretmenleri tarafından da perçinlenir. “Bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimdir; bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve buradaki başarımın kaynağı oldu.” diyen Sancar, Nobel Ödülü konuşmasında da “Memleketim adına sevindim; Mardin adına sevindim. Memleketim için hayırlı uğurlu olsun.

İnşallah bundan sonra daha büyük övgüler kazanırlar. Türkiye’de bilime çok büyük katkıda bulunurlar.” diyerek memleketine olan sevgisini, hepimizin gururunu artıran ifadeler kullanarak, bir kez daha vurgular.

1963’te kazandığı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden birincilikle mezun olur. İki yıl, memleketi Savur’daki bir sağlık ocağında hekimlik yaptıktan sonra Nato-Tübitak bursuna başvurarak önce Johns Hopkins Üniversitesi’nde, ardından Dallas Teksas Üniversitesi’nde moleküler biyoloji üzerine eğitim alır. Dallas’ta üniversitenin moleküler biyoloji programına ve Caude Rupert’ın laboratuvarına katılan Sancar, danışmanı Rupert ile fotoliyaz olarak adlandırılan bir geni kolonlayarak, bakterilerde çok yüksek oranda çoğaltır. Bu genin kodladığı enzim, ultraviyole ışıkları ile hasar gören DNA’nın onarımını yapar. Bu buluş Dr. Sancar’ın 1977 yılında yüksek lisans derecesi, ardından da doktora derecesi almasını sağlar.

1977-1982 yılları arasında Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de görev yapan Sancar, bu dönemde fotoliyaz enzimi çalışmalarına ara verip nükleotid kesim onarımı araştırmalarına başlar ve doçentlik tezini de yine DNA onarımı dalında tamamlar.

1997 senesinden bu yana, ABD North Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü’nde profesör olarak görev yapan ve DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdüren Aziz Sancar, 415 bilimsel makale, 33 kitap yayınlamıştır. Genetik mühendisliğinde sıklıkla başvurulan ve Türkçe’ye “Büyük Hücre” olarak da çevrilebilecek Maxicell Yöntemini geliştiren Sancar, fotoliyaz enzimiyle ilgili de çok önemli buluşlara imza atmıştır.

Tüm bu başarılarının yanı sıra, 2014 senesinde kanser tedavisi buluşu olan Sirkadisyen Saat’i tıp dünyasına hediye eden Sancar’a göre tıp dünyasındaki gelişmeler önümüzdeki on yıl içerisinde kanserin tedavisinin mümkün olabileceğini göstermektedir. Zira Sancar’ın, birçok bilim adamı tarafından oldukça heyecan verici bulunan bu keşfi, belki de kanseri yenmek için atılan adımların içinde en önemlilerinden biridir. Sancar’ın buluşuyla birlikte gelecek yıllarda kanserin oluşumunun engellenmesinin, kemoterapi uygulamasının gereksiz hale gelmesinin, ilaçların yerine başka tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinin mümkün olabileceği düşünülmektedir.

İZ BIRAKANLAR

BİLİMİN YÖNÜNÜ DEĞİŞTİREN BİR KAHRAMAN

AZİZ SANCAR

Page 29: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

2 9

Bilimin güzergâhını değiştiren tüm bu başarılarına rağmen çoğumuzun Aziz Sancar’ı daha yakından tanımasını sağlayan olay elbette 2015 yılında layık görüldüğü Nobel Kimya Ödülü’dür. Aziz Sancar’ın nükleotid kesim onarımı alanındaki buluşları onu sadece dünyanın en prestijli ödülüne götürmekle kalmamış; insana ve insan doğasına dair bildiklerimizin de seyrinin değişmesine sebep olmuştur. Şüphesiz ki, insan genetiği ve insana dair bildiklerimizin içinde Sancar’ın keşiflerinin görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir payı vardır.Aziz Sancar’ın çalışkanlığının ve

üretkenliğinin izleri sadece bilim alanındaki buluşlarında değil geleceğe bıraktığı mirasta da kendini göstermektedir. Biyokimya profesörü olan eşi Gwen Boles Sancar ile birlikte Türk öğrencilere destek vermek amacıyla kurdukları Aziz & Gwen Sancar Vakfı ve bir öğrenci misafirhanesi olan “Carolina Türk Evi” ile Aziz Sancar’ın Amerika’daki öğrencilik yıllarında yaşadığı zorlukları diğer gençlerin yaşamaması için mücadele veren çift, sahip oldukları heyecanı ve çalışma aşkını geleceğin genç bilim insanları ile de paylaşmaktan mutluluk duyuyor. Sadece hayallerine giden yolu değil, Nobel’e giden yolu da değerli eşiyle birlikte yürüdüğünü söyleyen

Aziz Sancar ise eşinin başarılarına olan katkısının altını her fırsatta çizmeye devam ediyor.

Bu günlere sadece ve sadece çalışarak gelen Aziz Sancar’ın bize çok önemli bir tavsiyesi var. Sancar her fırsatta “Gözünüzü seveyim çok çalışın.” diyor. Çünkü Sancar örnek teşkil eden hayatı ile dünyanın, bilimin, sanatın, bildiklerimizin, bilmediklerimizin hikayesini sadece çalışmaya duyulan inancın değiştirebildiğini hepimize gösteriyor.

Bir çeşit nükleik asit olan ve Deoksirübo Nükleik Asit kelimelerinin baş harflerinden oluşan DNA, 1953 yılında keşfedildi. Bilim adamları keşfedildiği ilk yıllarda DNA’nın yapısının hiç bozulmadığını düşünmektelerdi. Fakat bu görüşleri, yıllar içinde değişti. Görevi, bilgiyi olabildiğince uzun süre korumak olan ve hücrelerin ihtiyaç duydukları maddeleri üretmesi için gerekli bilgiyi “gen” adı verilen özel bölümlerde depolayan DNA hakkında bilinenlerin değişmesi de başka bir soruyu gündeme getirdi: DNA’yı bozan şeyler nelerdi?

İyonize radyasyondan, hareketsiz yaşam şekline; obeziteden, sigara bağımlılığına ya da ultraviyole ışınlarına kadar farkında olduğumuz veya olmadığımız birçok faktörün DNA diziliminin bozulmasına etkisi olsa da yine de DNA yapısının korunabilmesi mümkündür. Yani, DNA onarılabilir ve genetik bilgiler bozulmadan başka hücrelere aktarılabilir. İşte Aziz Sancar, yaşamın başlıca gereksinimi olan bu mekanizmaları moleküler düzlemde çözmeyi başarmış bir bilim adamıdır.

Page 30: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A3 0

BAŞARILI İNSANLARIN HAFTA SONU ALIŞKANLIKLARIHepimizin eşit olarak sahip olduğu tek kaynak zaman. Elbette ki akrebe ve yelkovana müdahale etme gücümüz yok ama sahip olduğumuz bu kaynağı verimli bir şekilde kullanabilme şansımız var. Başarılı insanlar zamanı etkin olarak kullanabilen kişilerdir. İş hayatındaki başarılı insanların önemli özelliklerinden biri de sadece iş günlerini değil hafta sonlarını da aktif bir şekilde değerlendirebilmeleridir. Yapılan araştırmalar, başarılı insanların hafta sonlarını kendilerine, ailelerine, hobilerine ayırdıklarını ve bu aktiviteleri de tıpkı hafta içlerinde olduğu gibi plan ve program dahilinde yaptıklarını göstermektedir.

Örneğin, Disney CEO’su Robert Iger’ın hafta sonu, sabah saat 04.30’da başlıyor. Günü küçük şekerlemelerle geçiriyor ve bu sayede daha kolay karar verebildiğini düşünüyor. ABD’li yatırımcı ve iş adamı Warren Buffett da hafta sonu kendisine zaman ayıran başarılı insanlardan biri ve en büyük hobisi “ukulele” çalmak. Buffett için bu hobileri onun, hafta içinin temposuna hazırlanma yöntemi. Vogue dergisi editörü Anna Wintour da hafta sonu planlarına hobilerini dahil edenlerden. Onun tercihi ise tenisten yana. Bill Gates’in hafta sonu rutini ise biraz farklı. Gates, hafta sonlarını başarısızlık üzerine düşünmeye ayırıyor! Bir önceki haftanın değerlendirmesini hafta sonu yapıyor ve çıkardığı dersleri iş hayatında uygulamaya koyuyor. Novartis Global Lideri Güldem Berkman da hafta sonunu planlayarak hareket edenlerden. Planlı hareket etmesine ailesi de alışmış. Herhangi bir planı olmadığında eksiklik hissettiklerini söylemeye başlamışlar.

IS’TE YASAM

Page 31: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

3 1

Bu kişisel rutinlerin çeşitliliğine rağmen iş yaşamında başarılı olmuş kişilerin hafta sonlarında bazı ortak noktalar da var. Gelin bunlara birlikte göz atalım.

Güne erken merhabaİş hayatındaki başarılı insanlar hafta içi ya da hafta sonu ayırt etmeksizin, mutlaka güne erken başlıyorlar. Böylece acele etmeden günü yaşayabilmek için yeterli zamana sahip oluyorlar.

Güzel bir kahvaltı Güne sevdikleriyle yaptıkları güzel bir kahvaltıyla başlamaları da bir başka ortak noktaları. Cemal Süreya “Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” demiş. Başarılı insanlar da şairin dediği gibi mutluluğu kahvaltıda buluyorlar ve hafta sonları planlarına mutlaka güzel bir kahvaltıyı da ekliyorlar.

Stresi arkada bırakmak için egzersiz yapmakGünün ilerleyen saatleri egzersiz ya da yoga yapmak, bisiklete binmek veya yüzmek için ideal saatler. İş hayatının stresi ve yoruculuğu bu şekilde geride bırakılabiliyor. Aktif bir zihin için aktif bir bedenin şart olduğunu bilenler hafta sonu sporunu bir yük olarak değil, kendilerine yaptıkları iyilik ve bir rahatlama yolu olarak değerlendiriyorlar.

İnzivanın önemiStresin geride kalması için yapılabilecek bir şey daha var: İnziva. İş hayatındaki başarılı kişiler hafta sonlarında bir süreliğine de olsa inzivaya çekiliyorlar. Sosyal medyadan, internetten ve telefondan uzak durup iç huzuru, dinginliği yakalıyorlar. Hafta sonu inzivaya çekilmek, haftanın geri kalanı için enerji toplamaya yardımcı oluyor.

Odaklanma Yakın zamana kadar aynı anda çok iş yapabilen insanların daha başarılı olduğuna inanılıyordu fakat bu bir yanılsama. Dikkatli baktığımızda görüyoruz ki başarılı insanlar aynı anda bir-iki işten fazlasıyla ilgilenmiyor; egzersizi egzersiz saatinde, alışverişi alışveriş saatinde yapıyorlar. Böylece aynı anda birçok işi tamamlamaya çalışmanın yaratacağı stresten de uzak durmuş oluyorlar.

Hobilere vakit ayırmakBaşarılı insanlar, amatör ya da profesyonel hobileri ile hafta sonlarında da aktifler. Başlamanın, öğrenmenin ve başarmanın keyfini yaşamak için sizi mutlu edecek bir hobiden daha güzel bne olabilir?

Aile gelenekleri Her ailenin gelenekleri başkadır. Bu gelenek bazen hep beraber sinemaya gitmek, bazen de mutfağa girip hep birlikte güzel bir kek pişirmek olabilir. Sevdiklerimizle beraber geçirdiğimiz zaman, başarının altın anahtarlarından. Üstelik sevildiğini hisseden ve desteklenen kişilerin daha başarılı olduğu da bir gerçek.

Doğada zaman geçirmekKim denizi ya da ormanı gördüğünde rahatlamaz? İş hayatındaki başarılı insanlar da böyle düşünüyorlar. Çoğunluğu hafta sonu planlarına doğa yürüyüşlerini ve outdoor aktiviteleri ekliyorlar. Hatta bahçeleriyle, balkondaki çiçekleriyle uğraşıyor, mutlaka toprağa dokunup, üzerlerindeki stresi ve elektriği atıyorlar.

Yardım kuruluşlarına destek olmak Başarılı insanlar, hafta içi ya da sonu ayrıt etmeksizin yardım faaliyetlerine katılıyor, ihtiyaç sahibi insanlara ulaşıyorlar. Milyarder iş adamı Richard Branson da bu mutluluğun öneminin farkında olan kişilerden. Branson iklim değişikliği, yoksulluk ve açlık gibi konuların üzerinde duruyor ve bu sayede iç huzurunu yakalayabildiğini söylüyor.

Hatalardan ders almak Başarısızlıklarımızın sebebini bulduğumuzda, başarının kapısını yeniden açarız. Hafta sonları uzun uzun düşünmek ve başarısızlıklardan ders çıkarmak için uygun bir zaman dilimidir. Böylece hızla akıp giden yoğun tempolu hafta içi mesai günlerini daha objektif değerlendirebilmemiz mümkün olabilir.

Unutulan küçük şeyler Hafta sonları, unutulan küçük şeyleri hatırlamak için de idealdir. Bir arkadaşın kaçırılan doğum gününü telafi etmek, ertelenen kısa ziyaretleri gerçekleştirmek, yarım bırakılan kitapları bitirmek bir şirketin kârını artırmayabilir ama motivasyonunuza büyük bir katkısı olacağı kesin. Steve Jobs’un da dediği gibi: “Bir şeyin önemli olması için dünyayı değiştirmesi şart değildir.”

Hafta içine hazırlanmakİş hayatındaki başarılı kişiler güzel, planlı ve verimli bir hafta sonunun akşamına yaklaşırken hafta içini planlamaya başlarlar. Gerekli notları alırlar; bu sayede pazartesi günleri, mesaileri daha verimli başlar. Görüşmelerin, toplantıların ve başka önemli başlıkların listesi işleri oldukça kolaylaştırır.

Page 32: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A3 2

BU BAHAR DOĞADA YİNE ŞENLİK VAR

HIDIRELLEZ

Page 33: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

3 3

Soğuk ve gri kış günlerinin sona ermesiyle açmaya başlayan çiçekleri, yeşeren ağaçları, bahar güneşinde sere serpe uzanan miskin kedileri görüp, ılık bahar yağmurlarının getirdiği toprak kokusunu ciğerlerinize çektiniz mi? Peki ya yüzünüzde sebepsiz bir gülümseme ve içinizde güzel şeyler olacağına dair bir umut belirdi mi? O zaman fark etmeden de olsa, yaz günlerinin gelişini müjdeleyen Hıdırellez’i kutlamaya başladınız demektir.

“Az bilirim uz bilirim, Hıdırellez’den sonra yaz bilirim.” demişler. Gelin bu sese kulak verelim ve bu sene Hıdırellez ateşinin üzerinden atlamadan önce sizi, umudun, bereketin ve yenilenmenin simgesi olan bu çok eski bayramın tarihçesine ve ritüellerine doğru bir yolculuğa çıkaralım.

Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak da bilinen Hıdırellez; kışın bitmesini ve yaz mevsiminin başlamasını simgeler. Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinin en eski bahar bayramlarından biridir ve 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece, dünyanın pek çok bölgesinde, farklı ritüeller ve törenlerle kutlanır. Hıdırellez, doğaya aittir. Ruhu tabiat ana kadar renkli, canlı, hareketli ve bereketlidir. İşte tam da bu nedenlerle tek bir coğrafyaya atfedilmesi, herhangi bir kalıba sıkıştırılması da pek mümkün değildir.

Hızır Günü, Anadolu’da Hıdırellez, Trakya'da “Kakava”, Kırım Türkleri arasında “Tepreş”, Makedonya’da “Ederlez” olarak bilinir. Ortodokslar tarafından Aya Yorgi, Katolikler tarafından ise St. Georges günü olarak kutlanır. Hızır’ı darda kalanlara yardım eden, saygı gösterilen ulu kişi olarak gören Altay Türkleri “Kidir”, Kırgız ve Kazak Türkleri de yine “Kidir” ya da “Kizir” adlarını kullanırlar. Halk arasında Hıdır-İlyas, Idırles, İlk Yaz, Izır İlyas, Haftamal gibi isimlere rastlamak da mümkündür. Ancak hangi isimle anılırsa anılsın, her kültürde, Hıdırellez gecesinde tüm dileklerin gerçekleşeceğine, bolluk bereketin

artacağına, hastaların şifa bulacağına ve şansın açılacağına inanılır.

Bir yılın iki mevsimden oluştuğuna inanılan eski halk takvimine göre 8 Kasım ile 5 Mayıs arasındaki dönemde kış, 6 Mayıs ile 7 Kasım arasındaki dönemde ise yaz mevsimi yaşanırdı. İki mevsimin birbirinin içinden geçtiği 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece ise karalar ereni Hızır ile denizler ereni İlyas bir araya gelir, bu kavuşmaya şahitlik eden doğa ölür ve sonra yeniden canlanırdı. Bu buluşmayı görenlerin de tüm dileklerinin kabul olduğuna inanılırdı.

Türkler'in köklü bir geleneği olan bahar bayramı kutlamaları Anadolu’daki inanç çeşitliliğinin katkısıyla oldukça zenginleşmiştir. Günümüzde Hıdırellez kutlamalarında kullanılan gül, yeşil bitkiler, ağaçlar ve su motifleri Orta Asya’dan günümüze kadar gelmiş, İslamiyet öncesi Türk toplulukları arasında baharda yapılan kutlamalarda önemli bir yeri olan “su” ve “ağaç” kültü, varlığını Hıdırellez’le devam ettirmiştir. Kısacası, farklı inançlara ve kültürlere ev sahipliği yapan Anadolu’da varlık göstermiş her medeniyet, Hıdırellez ağacının dallarına kendi rengini, yakılan her ateşe kendi harını, söylenen her ezgiye, kendi tınılarını eklemeyi bilmiştir.Birçok kültürün kendine has ritüelleri ve inançlarıyla beslenen; bahar, tabiat, bolluk, bereket gibi ortak değerleri simgeleyerek, inançlardan bağımsız, evrensel bir nitelik taşıyan Hıdırellez’in UNESCO tarafından "İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi"ne alınmasına yönelik çalışmalar, 2010 yılından itibaren devam etmektedir.

Doğa, söğüt dalları, bir ateş ve bir de çınar ağacı: Hıdırellez gelenekleri... Kutlamaları yeşil, ağaçlıklı alanlarda, mesire yerlerinde ve su kenarlarında yapılan Hıdırellez’in en bilinen şenlik geleneği ateş üzerinden atlamaktır. Yanan ateşin kötülükleri bertaraf ettiğine ve

hastalıkları kovduğuna inanılır. Ancak unutmayın, alevleri yükselmiş bir ateşin üzerinden atlamak göründüğü kadar kolay değil.

Hıdırellez günü güneş doğmadan kalkılması oldukça önemlidir. Erken kalkarak doğan güneşi ve uyanan doğayı selamlamanın bütün sene boyunca bereket getireceğine inanılır. Kirli evlere Hızır’ın uğramayacağına dair inanç nedeniyle evlerin bir gün öncesinden temizlenmesi geleneği bugün Anadolu'da hala çok yaygındır. O gece, Hızır’ın ev ev dolaşarak bereket dağıtacağına inanılması nedeniyle cüzdanların, yiyecek konulan kavanozların, dolapların, bolluk ve bereketten nasiplenmek için açık bırakılması gerektiği söylenir. Ev, araba veya sahip olmak istediğiniz her ne varsa resmini çizip gül ağacının altına bırakırken, dileğinizin gerçekleşeceğine yürekten inanmanız en önemli şarttır. Hastalıklara şifa bulmayı diliyorsanız, yeşillikler üzerinde zaman geçirmeniz ve doğaya temas etmeniz tavsiye edilir. Yine evin kapısına asılan söğüt dalının ya da yeşil bir ağaç dalının sağlık getireceğine inanılır. Hıdırellez günü evdeki makaslar iple bağlanır ve o gün kimse makas kullanmaz. "Hastalıklar, şerler, uğursuzluklar dağlara taşlara olsun." denilerek Hıdırellez ateşine taş atılır. Hıdırellez gecesi kapının yanına taş konulur. Eğer taşın altında karınca bol olursa, o senenin bolluk, bereket içinde geçeceğine inanılır. Hanedeki her kişi için yedi nohut veya yedi fasulye ekilir, olası kötülüklerin bunlara isabet etmesi dilenir. Hıdırellez gecesi çınar ağacına sarılınca, o çınarın kuvvetinin, sabrının ve bilgeliğinin sarılan kişiye geçtiğine inanılır.

İster batıl inanç ister şenlik ister bahar bayramı, nasıl adlandırırsanız adlandırın bu Hıdırellez’de kalpleriniz bahara, iyiliğe, sevgiye, hayatın ritmine teslim olsun. Kaygılarınız, korkularınız kapının dışında kalsın. Sağlık, neşe, huzur, bolluk ve bereket daim olsun.

AKTÜEL

Page 34: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

A R G E M O N I A3 4

BABA SAHNE AÇILDI

İSTANBUL CAZ FESTİVALİ03 - 12 Mayıs 2017

12. ULUSLARARASI İSTANBUL LALE FESTİVALİ01 - 30 Nisan 2017

HİSART SERGİSİ - AKASYA KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ 31 Mayıs 2017 tarihine kadar ziyaret edilebilir.

İstanbul, yeni ve çok “baba” bir tiyatro daha kazandı. Usta oyuncu Şevket Çoruh, 21 yıllık sanattan kazandığı tüm birikimini yine sanata yatırarak, Kadıköy’deki tiyatrosu ‘Baba Sahne’yi açtı. Müjdat Gezen, İsmail Dümbüllü’nün kendisinde bulunan fesini, Baba Sahne’nin açılış töreni sırasında eski öğrencisi Şevket Çoruh’a devretti. Baba Sahne, Nisan ayından itibaren birbirinden güzel oyunlarını tiyatro severlerin beğenisine sunacak. Nisan ayında Genco Erkal ve Tülay Günal’ın canlandırdığı Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair adlı gösterisini ve yeni gösterime girecek olan Aşk Ölsün isimli iki perdelik oyunu seyredebilirler.

İstanbul, yeni bir festivale kavuşuyor! Zorlu PSM Caz Festivali; 3-12 Mayıs tarihleri arasında ilk kez müzikseverlerle buluşacak. Müzik severler Caz Festivali kapsamında, Gaye Su Akyol, Michel Camilo & Tomatito, Esmerine, Esra Kayıkçı, Brazzaville, Jan Garbarek Group Feat. Trilok Gurtu, Pantha du Prince, Anadolu’nun Kayıp Şarkıları “Canlı”, Okay Temiz Oriental Wind, Gülün / Allulli / De Raymondi, Beth Hart, Stephan Micus, Önder Focan & Şallıel Bros. “Funkbook”, Redd, Chick Corea Trio with Brian Blade & Eddie Gomez gibi birbirinden değerli sanatçıların canlı performanslarını dinleyebilecekler.

İstanbul, Nisan ayından itibaren bir devre adını veren, Doğu’ya ait kültür ve mitolojilerde özgün bir yere sahip olan lale ile buluşuyor. “Uluslararası İstanbul Lale Festivali” süresince, korularda, parklarda, meydanlarda, bahçelerde ve pencere önlerindeki saksılarda 120 farklı türde toplam milyonlarca lale açacak. 2006 yılından beri düzenlenen festivalin gözde mekanları Emirgan Korusu, Gülhane Parkı, Yıldız Korusu, Soğanlı Bitkiler Parkı, Beykoz Korusu, Göztepe Gül Bahçesi, Büyük Çamlıca, Küçük Çamlıca, Fethipaşa Korusu ve Hıdiv Çubuklu Korusu olacak.

Dünyadaki ilk ve tek canlı tarih ve diorama sergisi Hisart, dünya tarihi içinde yaşanan ve 21. yüzyılın toplumsal düzenini belirleyen en önemli olayları canlandırıyor. Tarih efsaneleri ve kahramanlarıyla bu sergide yaşıyor. Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Kurtuluş Savaşı’ndan 1. ve 2. dünya savaşlarına kadar tarihin en büyük savaşları, fetihleri ve kaderleri değiştiren anlar... Askeri ekipmanlar, orijinal ve orijinaline sadık kalınarak hazırlanan kıyafetler, bayraklar, alem ve sancaklar, kılıçlar, silahlar, madalya ve nişanlar, tablolar, orijinal fotoğraflar, gravürler, gazete kupürleri ve daha binlerce eser… Kaçırmayın! (Ziyaret saatleri: Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma ve Cumartesi 10.00 – 18.00, Pazar) 12.00 -19.00)

TİYATRO

SERGİ

FESTİVAL

Page 35: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara

3 5

Page 36: SAYI 6 Globelink Ünimar Lojistik A.Ş. adına hazırlanmıştır. · 2018-07-07 · başarısızlığı, piyasa kurumlarına ve kâr amacı gütmeyen gönüllü organizasyonlara