2
SEMENDiRE 1829 ve 1830 ta- derecesini Os- sivillerinin sadece yedi kal- izin Bois le Comte'a göre 1834'te Semendire'nin fa- kir ve 800 müslüman sakini mev- cuttu. Bu Semendire'yi Belgrad'dan (6500) ve Öziçe'den (UZice, 4000) sonra üçüncü ya- Ami Boue 1844'te top- lanan belgelere göre 1838' de Semendi- re'nin 200 Türk hanesi ve 800-900 sakini 1844 tarihli resmi göre askerle korunan hisar içinde 743 han ed e 326S ve 1 SO han ed e 7SO Türk'ün 1834-1862 Semendireli müslümanlar mülklerini zaman içinde elden 1862'de ciddi son- terketti ve genel- likle Bosna'ya sonra 12 Nisan 1868'de Se- mendire dahil yedi Geride kalan Semendire camileri ve Türk evleri son da üze- rine Avusturya Konsolosu Lanoy bu esnada Semendire'de ve bir ca- minin kitabesini alarak Maribor'daki (gü- nümüzde Slovenya içinde) bugün hala ayakta olan evinin koydur- Kitabe metni Kamm dan kaleme olup 1812 veya 1814 tarihli, Semendire'nin Halid Bey yeniden bahseder. Ocak 187S ta- rihli bir nüfus sicil birçok kün ve yetimin, Belgrad, Semen- dire ve Fethülislam'dan (Kladovo) gelen müslüman mültecilerin Tuna nehrinin son olan Vidin ve devletin mülteci komisyonundan küçük bir günlük ücret alarak belirtilir (BA, ML.CRD, nr 1911) 1868'den sonra bir olarak tedricen taparlanmaya 1884'te Bel gr ad ile N ya- tren yolu Balkanlar'dan geçen anayoldan 1906'daki "Schweine- krieg" boyunca bu hat Selanik'e ve Semendire bütün önemini kaybetti. Bill! Bey'in türbesinin son da 1920'- de ortadan 1921-1940 ara- nüfusu 6296'dan 11.600'e yükseldi. Mühimmat yüklü bir trenin Ha- ziran 1941 'de sonucu SOOO ki- kaybetti, kalenin önemli da zarar gördü. ll. Dünya müttefiklerin 1944'teki üç bombar- daha çok zarar meydana 470 getirdi. Semendire Kuleleri ve 1479-1480 kalede da ve büyük mezar ka- bulunan eserlerden olu- Semendiresi'nin gü- nümüzde sadece müzesinde görüle- bilir. Yugoslavya döneminde burada birkaç aileden ibaret müslüman nüfusu bulun- ve Bosna-Hersek sonra ( 1995) bunlar da tamamen terketti. : Evliya Çelebi. Seyahatname V, 316- 317; M. F. Thielen. Die Europaische Türkey, Ein Handwörterbuch {ür Zeitungsleser, Wien 1828, s. 252; Id- Petrovic. Spomenica Petstogodisnjice Smederevskog grada, Beograd 1931, tür.yer.; A. Deroko, Srednjevekovni Gradovi u Srbiji, Crnoj Gori i Makedoniji, Beograd 1950, s. 92-98, 140- 149; a.mlf .. Mittelalterliche Burgen an der Do- nau, Beograd 1964, s. 23-25, 42-65; a.mlf.- SI. Nenadovic. "Chateau Fort de Smederevo, Fouil- les de 1956", Starinar, Vli-Vlll , Beograd 1958, s. 181-194; S. Cirkovic, "Smederevo-Prestonica Srpskih Despotovina", Oslobodjenje gradova u Srbiji ad Turaka 1862-1867, Beograd 1970, s. 61-69; O. Zirojevic, "Smederevo od pada pod turs- ku vlast do kraja XVI veka", a.e., s. 193-200; a.mlf., Ali Bey, Der Sandjakbey von Smederevo", TTK Bildiriler, VII (1973). ll , 566- 577; B. Perunicic, Naselje i grad Smederevo, Smederevo 1977, tür.yer.; E. MiUkovic-Bojanic. Smederevski Sanctzak 1476-1560, Zemlja-Na- selja-Stanovnistvo, Beograd 2004, tür.yer.; V. Skaric, "Nadpis sa jedne dzamije u Smederevu", Starinar, VIII-IX 933-34). s. 38-39; D. Pantelic. "Vojno-geografski opisi Srbije pred KoCinu kraji- nu od 1783 i 1784 god", Spomenik, LXXXII, Beograd 1936, s. 1-153; B. Djurdjev, "Hriscani- Spahije u Severnoj Srbiji". Godisnjak Istorijskog Drustva BiH, IV, Sarajevo 1952, s. 164-170; V. Vinaver, stanovnistvo u Srbiji za vreme Prvog srpskog ustanka ", Isiariski Glasnik, ll, Beograd 1955, s. 41-80; Saban Hodzic, "Migra- cije Muslimanskog stanovistva iz Srbije u sjeve- roistocnu Bosnu u 1788-1862 godine", Cianci i Gradja za Kulturnu Jstoriju Jstocne Bosne, ll , Tuzla 1958, s. 120-143; M. Popovic. "La residen- ce de despot Djuradj Brankovic dans le chatellet de la forteresse de Smedereva", Balkanoslavica, VII, Beograd 1978, s. 101-112; C. Heywood, "The Evolution of the Ottoman Provincial Law-Code (Sancak Ka n ün-name): The Kanün-name-iLiva-i Semendire", TSAB, XV/2 s. 223-251; Di- mitvüe Trifunovic, "Smederevo", Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1968, VII, 409-411; Suraiya Faroqhi, "Semendire", E/ 2 Suppl. s. 714- 716. r:i1 IJliii!J ALEKSANDAR FOTIC - MACHIEL KiEL S EMER L (bk. MÜSAMERE). _j . SEMERKANDI, Abdürrezzak b. Ishak L (bk. ABDÜRREZzAK es-SEMERKANDI). _j L Alaeddin ( Ebu Bekr Alaüddin Muhammed b. Ahmed b. Ebi Ahmed es-Semerkandi (ö. 539/1144) Hanefi fakihi. _j dair fazla bilgi yoktur. kay- naklarda künyesinin EbO MansOr kaydedilmesi Bir eserinde, ilmi faaliyetlerini büyük ölçüde Semerkant'- ta sürdüren Hanefi usulcüsü Ebü'l-Usr Fah- rülislam el-Pezdev'i'den (ö. 48211089) "ho- cam" diye söz etmekte s. 40 ) . biyografi onun Hanefi 3limi Ebü'l-Yüsr el-Pezdev'i ile ( ö. 493/1 I 00) Miltüridi Ebü'l-Muln en-Nesefi'- nin (ö. 508/1 14) kayde- dilmekte, her iki alimin daha çok Buhara'- da ders bilinmektedir. W. Made- lung, bu bilgilerden hareketle 46S'ten (I 073) daha geç bir tarihte ola- ve bir süre Semerkant'ta kal- sonra Buhara'ya gidip tahsilini bu iki alimin sonucuna Madelung onun Anado- lu'da da bir süre ve Konya'ya gel- ihtimalinden söz etmekte- dir (Eir., 782) Semerkandl'nin birlikte ders ar- içinde Ebü'l-Yüsr el-Pezdevl'nin Ebü'l-Meall Ahmed b. Muhammed el-Pezdevl, Fahrülislam el-Pez- devl'nin Hasan b. Ali el-Pezdevl ve Necmeddin en-Nesefi zikredilmektedir. Resmi görev dair bir bulun- mamakta, daha çok telif ve tedrls faaliye- tiyle Ye- ile daha sonra olan EbO Bekir el-Ka- sani Tu]Jfe- tü'l-fu]faha' eserini ezberleyerek ba- ortak fetva vermeye ken- disinden uzun süre ders bütün eser- lerini okuyan Kasani de onun bu eserini esas alarak isimli ünlü kaleme Bundan çok mem- nun olan Semerkandl'nin, onunla ve mehir olarak bu ese- ri kabul bu evlilikten sonra fetvala- Semerkandl, ve Kasani ortak nakledilmektediL el-Hi- daye müellifi Burhaneddin el-Merginanl'- nin Ziyaeddin Muhammed b. Hü- seyin el-Bendenlcl, Semerkandl'nin bir di- talebesidir. Sem'anl de onun kendisine icazet ve 1 Cema- ziyelewel S39 (30 Ekim 1144) tarihinde Bu-

SEMENDiRE - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · SEMENDiRE 1829 ve 1830 fermanları Sırbistan'a ta nınan özerkliğin derecesini belirlemiş, Os manlı sivillerinin sadece yedi şehirde

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

SEMENDiRE

1829 ve 1830 fermanları Sırbistan'a ta­nınan özerkliğin derecesini belirlemiş, Os­manlı sivillerinin sadece yedi şehirde kal­malarına izin verilmişti. Bois le Comte'a göre 1834'te Semendire'nin çoğunluğu fa­kir ve düşkün 800 müslüman sakini mev­cuttu. Bu sayı Semendire'yi Belgrad'dan (6500) ve Öziçe'den (UZice, 4000) sonra müslümanların yaşadığı üçüncü şehir ya­pıyordu. Ami Boue tarafından 1844'te top­lanan belgelere göre 1838' de Semendi­re'nin 200 Türk hanesi ve 800-900 sakini vardı. 1844 tarihli resmi Sırp kayıtlarına göre askerle korunan hisar içinde 743 han ed e 326S Sırp'ın ve 1 SO han ed e 7SO Türk'ün yaşadığı belirlenmişti. 1834-1862 yılları arasında Semendireli müslümanlar mülklerini zaman içinde elden çıkardılar.

1862'de Sırbistan'daki ciddi karışıklık son­rasında birçoğu şehri terketti ve genel­likle Bosna'ya yerleşti. Çeşitli uluslararası baskılardan sonra 12 Nisan 1868'de Se­mendire dahil yedi şehir Sırplar'a bırakıldı. Geride kalan Semendire camileri ve Türk evleri son Osmanlılar'ın da ayrılması üze­rine yıkıldı. Avusturya Konsolosu Lanoy bu esnada Semendire'de bulunmuş ve bir ca­minin kitabesini alarak Maribor'daki (gü­nümüzde Slovenya sınırları içinde) bugün hala ayakta olan evinin duvarına koydur­muştur. Kitabe metni şair Kamm tarafın­dan kaleme alınmış olup 1812 veya 1814 tarihli, Semendire'nin mirlivası Halid Bey tarafından başlatılan yeniden yapılanma çalışmalarından bahseder. Ocak 187S ta­rihli bir nüfus sicil kaydında birçok düş­kün insanın ve yetimin, Belgrad, Semen­dire ve Fethülislam'dan (Kladovo) gelen müslüman mültecilerin Tuna nehrinin aşa­ğısındaki son Osmanlı toprağı olan Vidin şehrinde bulunduğu ve devletin mülteci komisyonundan küçük bir günlük ücret alarak yaşadığı belirtilir (BA, ML.CRD, nr 1911)

1868'den sonra Sırbistan'ın bir parçası olarak şehir tedricen taparlanmaya baş­ladı. 1884'te Bel gr ad ile N iş arasında ya­pılan tren yolu şehri Balkanlar'dan geçen anayoldan ayırdı. 1906'daki "Schweine­krieg" boyunca bu hat Selanik'e uzatıldı ve Semendire bütün önemini kaybetti. Bill! Bey'in türbesinin son kalıntıları da 1920'­de ortadan kaldırıldı. 1921-1940 yılları ara­sında şehrin nüfusu 6296'dan 11.600'e yükseldi. Mühimmat yüklü bir trenin Ha­ziran 1941 'de patlaması sonucu SOOO ki­şi hayatını kaybetti, kalenin önemli kısırn­ları da zarar gördü. ll. Dünya Savaşı sıra­sında müttefiklerin 1944'teki üç bombar­dımanı şehirde daha çok zarar meydana

470

getirdi. Semendire savaşın ardından hızla gelişti. Kuleleri ve 1479-1480 yapımı dış duvarının yanı sıra kalede yapılan kazılar­

da ve birtakım büyük mezar taşlarının ka­zılması sırasında bulunan eserlerden olu­şan Osmanlı Semendiresi'nin hatıraları gü­nümüzde sadece şehir müzesinde görüle­bilir. Yugoslavya döneminde burada birkaç aileden ibaret müslüman nüfusu bulun­maktaydı. Yugoslavya'nın dağılmasıyla ve Bosna-Hersek savaşından sonra ( 1995) bunlar da şehri tamamen terketti.

BİBLİYOGRAFYA :

Evliya Çelebi. Seyahatname (Dağlı). V, 316-317; M. F. Thielen. Die Europaische Türkey, Ein Handwörterbuch {ür Zeitungsleser, Wien 1828, s. 252; Id- Petrovic. Spomenica Petstogodisnjice Smederevskog grada, Beograd 1931, tür.yer.; A. Deroko, Srednjevekovni Gradovi u Srbiji, Crnoj Gori i Makedoniji, Beograd 1950, s . 92-98, 140-149; a.mlf .. Mittelalterliche Burgen an der Do­nau, Beograd 1964, s . 23-25 , 42-65; a.mlf.- SI. Nenadovic. "Chateau Fort de Smederevo, Fouil­les de 1956", Starinar, Vli-Vlll , Beograd 1958, s . 181-194; S. Cirkovic, "Smederevo-Prestonica Srpskih Despotovina" , Oslobodjenje gradova u Srbiji ad Turaka 1862-1867, Beograd 1970, s. 61-69; O. Zirojevic, "Smederevo od pada pod turs­ku vlast do kraja XVI veka", a.e., s. 193-200; a.mlf., "Mihaloğlu Ali Bey, Der Sandjakbey von Smederevo", TTK Bildiriler, VII (1973). ll , 566-577; B. Perunicic, Naselje i grad Smederevo, Smederevo 1977, tür.yer.; E. MiUkovic-Bojanic. Smederevski Sanctzak 1476-1560, Zemlja-Na­selja-Stanovnistvo, Beograd 2004, tür.yer.; V. Skaric, "Nadpis sa jedne dzamije u Smederevu", Starinar, VIII-IX ( ı 933-34). s . 38-39; D. Pantelic. "Vojno-geografski opisi Srbije pred KoCinu kraji­nu od 1783 i 1784 god", Spomenik, LXXXII, Beograd 1936, s. 1-153; B. Djurdjev, "Hriscani­Spahije u Severnoj Srbiji". Godisnjak Istorijskog Drustva BiH, IV, Sarajevo 1952, s. 164-170; V. Vinaver, "1\ırsko stanovnistvo u Srbiji za vreme Prvog srpskog ustanka", Isiariski Glasnik, ll, Beograd 1955, s. 41-80; Saban Hodzic, "Migra­cije Muslimanskog stanovistva iz Srbije u sjeve­roistocnu Bosnu u 1788-1862 godine", Cianci i Gradja za Kulturnu Jstoriju Jstocne Bosne, ll , Tuzla 1958, s. 120-143; M. Popovic. "La residen­ce de despot Djuradj Brankovic dans le chatellet de la forteresse de Sm edereva", Balkanoslavica, VII, Beograd 1978, s . 101-112; C. Heywood, "The Evolution of the Ottoman Provincial Law-Code (Sancak Kan ün-name) : The Kanün-name-iLiva-i Semendire", TSAB, XV/2 (ı 99ı). s. 223-251; Di­mitvüe Trifunovic, "Smederevo", Enciklopedija Jugoslavije, Zagreb 1968, VII, 409-411; Suraiya Faroqhi, "Semendire", E/2 Suppl. (İng). s. 714-716. r:i1

IJliii!J ALEKSANDAR FOTIC - MACHIEL KiEL

S EMER

L (bk. MÜSAMERE).

_j

ı ~ . ı SEMERKANDI, Abdürrezzak b. Ishak

L (bk. ABDÜRREZzAK es-SEMERKANDI). _j

L

SEMERKANDİ, Alaeddin ( ı.Ş...U_rı-Jf 1)-!~f "~)

Ebu Bekr Alaüddin Muhammed b. Ahmed b. Ebi Ahmed es-Semerkandi

(ö. 539/1144)

Hanefi fakihi. _j

Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Bazı kay­naklarda künyesinin EbO MansOr şeklinde kaydedilmesi yanlış olmalıdır. Bir eserinde, ilmi faaliyetlerini büyük ölçüde Semerkant'­ta sürdüren Hanefi usulcüsü Ebü'l-Usr Fah­rülislam el-Pezdev'i'den (ö . 48211089) "ho­cam" diye söz etmekte (Mlzanü'l-uşül, s. 40 ı ) . biyografi kaynaklarında onun Hanefi 3limi Ebü'l-Yüsr el-Pezdev'i ile ( ö. 493/1 I 00)

Miltüridi keiamcısı Ebü'l-Muln en-Nesefi'­nin (ö. 508/1 ı 14) öğrencisi olduğu kayde­dilmekte, her iki alimin daha çok Buhara'­da ders verdiği bilinmektedir. W. Made­lung, bu bilgilerden hareketle doğumunun 46S'ten (I 073) daha geç bir tarihte ola­mayacağı ve bir süre Semerkant'ta kal­dıktan sonra Buhara'ya gidip tahsilini bu iki alimin yanında tamamladığı sonucuna varmıştır. Madelung ayrıca onun Anado­lu'da da bir süre kalmış ve Konya'ya gel­miş olabileceği ihtimalinden söz etmekte­dir (Eir., ı. 782)

Semerkandl'nin birlikte ders aldığı ar­kadaşları içinde hocalarından Ebü'l-Yüsr el-Pezdevl'nin oğlu Ebü'l-Meall Ahmed b. Muhammed el-Pezdevl, Fahrülislam el-Pez­devl'nin oğlu Hasan b. Ali el-Pezdevl ve Necmeddin en-Nesefi zikredilmektedir. Resmi görev aldığına dair bir kayıt bulun­mamakta, daha çok telif ve tedrls faaliye­tiyle meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Ye­tiştirdiği öğrenciler arasında kızı Fatıma ile daha sonra damadı olan EbO Bekir el-Ka­sani sayılabilir. Fatıma, babasının Tu]Jfe­tü'l-fu]faha' adlı eserini ezberleyerek ba­basıyla ortak fetva vermeye başlamış, ken­disinden uzun süre ders alıp bütün eser­lerini okuyan Kasani de onun bu eserini esas alarak Bedd'i'u'ş-şana'i' isimli ünlü kitabını kaleme almıştır. Bundan çok mem­nun olan Semerkandl'nin, kızı Fatıma'yı onunla evlendirdiği ve mehir olarak bu ese­ri kabul ettiği, bu evlilikten sonra fetvala­rın Semerkandl, Fatıma ve Kasani ortak imzasıyla çıktığı nakledilmektediL el-Hi­daye müellifi Burhaneddin el-Merginanl'­nin hacası Ziyaeddin Muhammed b. Hü­seyin el-Bendenlcl, Semerkandl'nin bir di­ğer talebesidir. Çağdaşı Sem'anl de onun kendisine icazet gönderdiğini ve 1 Cema­ziyelewel S39 (30 Ekim 1144) tarihinde Bu-

Alaeddin es-Semerkandi'nin Şerf:ıu Te'vllati'l-f:(ur' iln adli eserinin ilk iki sayfas ı (Süleymaniye Ktp. , Esad Efendi, nr. 48)

hara'da vefat ettiğini kaydetmektedir. Ve­fat yeriyle ilgili bir görüş ayrılığı yoksa da geç dönem kaynaklarında ölümüne dair 538 (Brockelmann, GAL, ı , 374) ve 540 (Serkls, ll , !046; Brockelmann , GAL Suppl. , ı, 640; Hediyyetü 'l-'ari{fn, ll , 90) gi­bi tarihlere de rastlanmaktad.ır. Keşfü''?-­'?-Unun'da verilen 552 (ll , !636) ve 553 (ll ,

19 ı 6- ı 9 ı 7) yıllarının ise Alaeddin Mu­hammed b. Abdülhamid ei-Üsmendi es­Semerkandi'nin vefat tarihi olduğu anla­şılmaktadır.

Karahanlılar devri Maveraünnehir Ha­nefi alimlerinin önde gelenlerinden olan Alaeddin es-Semerkandi'yi Sem'ani mü­nazara, usul ve ketarn sahalarında üstün bir alim, Kasani zahid ve Ehl-i sünnet'in reisi diye tanıtır. Semerkandi, zamanında Hanefi mezhebinin, özellikle de mezhep içinde klasik Hanefi usul ve füru gelene­ğinden farklı görüş ve yaklaşırnlara sahip olduğu bilinen Maveraünnehir Semerkant okulunun en büyük otoritelerinden biri ka­bul edilmektedir. Hanefi mezhebi içinde Ebü'I-Yüsr el-Pezdevi, Ebü'I-Muin en-Ne­sefi, Alaeddin es-Semerkandi gibi Semer­kantlı fıkıh ve ketarn alimlerinin girişimiyle ortaya çıkan ve Ebu Mansur ei-Matüridi'­nin fıkhl ve kelami görüşlerine öncü bir rol veren Semerkant uleması, hakim Ha­nefi usul geleneğinin yanında Matündi usul geleneği adı verilebilecek yeni bir usul an­layışının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ge-

rek usul gerekse füruda bu geleneği en iyi temsil eden ve günümüze kadar ulaştıran metinler Alaeddin es-Semerkandi'ye ait­tir.

Eserleri. 1. Tuf:ıfetü'l-ful)_ahfı'. Hanefi li­teratüründe metodu, sistematiği ve kolay anlaşılır olması ile tanınan önemli bir fü­ru-ı fıkıh kitabıdır. Kuduri'nin el-Mu]]ta­şar'ına dayanan eser anılan metnin işle­mediği konuları işlemek, delillerini göster­mek ve bunları sistemli biçimde açıklamak amacıyla kaleme alınmıştır. Kasani bu ese­ri muhteva ve tertip bakımından esas ala­rak Bedfı'i'u'ş-şanfı'i' ti tertibi'ş-şerfı'i' adlı kitabını yazmıştır (bk. BEDAİU's-SA­

NAi') . TuJ:ıfe'nin iki ayrı tenkitli neşri yapıl­mıştır (nşr M. Zeki Abdü lber, Hll , Dımaşk

I 377/ 1958; Beyrut 1405/ 1984; Katar 1408/

ı 987; nşr. M. e l-Müntasır el-Kettanl- Veh­be ez-Zühayll, I-IV, Dımaşk I 384/ 1 964) Z. Mizfınü'l-uşul fi netfı 'ici'l- 'uJiul. Fuka­ha mesleği de denilen klasik Hanefi usul geleneğinden farklı ve daha çok mütekil­limin usul eserlerinin telif yöntemine uyan bir içerik ve metotla yazılan orüinal bir fı­kıh usulü kitabı ve başta Ebu Mansur ei­Matündi'nin görüşleri olmak üzere Semer­kant Hanefi-Matüridi kolunun fıkhi-kela­mi yaklaşımlarını yansıtan en önemli me­tindir. Müellifin mukaddimede belirttiği ve metin içinde atıflar yaptığı üzere eserin mufassal ve muhtasar olmak üzere iki ay­rı versiyonu olup günümüze ulaşan metin

SEMERKAN Df. Alaeddin

muhtasar olanıdır (nşr. M. Zek! Abdülber, Devha I 404/1 984; nşr. Abdü lmelik Abdur­rahman es-Sa'dl, Bağdat 1407/1987) 3.

Şer]]_u Te'vilfı ti 'l-Kur'ô.n . Matüridi'nin tef­sirinin şerhidir. Esas itibariyle Ebü'I-Muin en-Nesefi'nin Te'vilfıt derslerinin takrirle­rinden oluşmakta birlikte eserin tertibi ve ifadesi bu derslere katılan Semerkandi'ye aittir. Matüridiliğin önemli kaynaklarından olan eserin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları mevcuttur (mesela bk. Sü leyma­niye Ktp., Hamidiye, nr. 176, Esad Efendi, nr 48, Carullah Efendi, nr. 5 ı; TSMK, Me­dine, nr. 179; Taşkent Ebu Reyhan BlrOn! Şarkiyat Enstitüsü, nr. 3 I 55 , 3249). Bun­lardan başka Semerkandi Tu]]_fetü'l-tu­l)_ahfı'da (I, 34, 283, 288, 298) el-Mebsut, Şer]]_u't-Ta]J-fıvi gibi eserlerinden söz et­mektedir. Kaynaklarda ona Be;r;Iü'n-na­?ar, el-Lübfıb fi uşuli'l-fılfh, Mu]]telifü'r­rivfıye, Şer]]_u 'l-Cfımi'i'l-kebir, Şer]J-u

Manzumeti'n-Nesefi, izfı]J-u'l-l)_avfı'id fi 'ilmi 'l-mu'ammfı gibi eserler atfedilmek­teyse de bunların Ebü'I-Leys es-Semer­kandi, Şeyhülislam Bahaeddin (Aiaeddin) Ali b. Muhammed es-Semerkandi el-isbica­bi. Alaeddin Muhammed b. Abdülhamid ei-Üsmendi gibi müellitlerin eserleriyle ka­rıştırıldığı anlaşılmaktadır (Kureşl, Il, 23,

449; Keşfü'?-?Unün, I, 209, 569-570; ll , 1542,

1627, 163 1, 1636, 1867- 1868; Brockelmann, GAL, I, 462; Suppl., 1, 640; Hediyyetü 'l-'ari­{fn, ll , 90, 92; M. Ebu Bekir b. Ali vdğr., V, 83)

BİBLİYOGRAFYA :

Alaeddin es-Semerkancfı. Tu/:t[etü 'l-fuf!:ahti' (nşr. M. Zeki Abdülber). Dımaşk 1377/1958, neşrede­

nin girişi , 1, 12-22, 34, 283, 288, 298; a.mlf .. Mf­zanü'l-uşul (nşr. M. Zeki Abdü lber). Devha 1404/ 1984, s. 401 , ayrıca bk. neşredenin girişi, s. z-f; Ka­sani, Beda'i', ı, 2; ll, 88; V, 279; Kureşi, el-Cevahi­rü '1-muçlıyye, Haydaraba d 1332, ll , 6-7, 23, 28, 30, 51, 243-2.44, 270, 278, 449; ibn Kutlu boğa , Tacü't-teracim fi tabaf!:ati 'l-f:/ane{iyye, Bağdad 1962, s. 60; Taşköprizade, Tabaf!:atü'l-fuf!:aha' , Musul, ts . (el -Mektebetü 'l-merkeziyyetü'l-amme), s. 94, 95; Keş{ü'?-?Unun, 1, 209, 336, 371 , 376 , 569-570; ll , 1542,1627,1631,1636,1867-1868, 1916-1917; Leknev\, el-Feva'idü'l-behiyye, s. 39-40, 158, 166; Ragıb et-Tabbah.l'lamü'n-nübela' bi-tarfl]i fja lebi'ş-şehba', Halep 1343/1925, IV, 265; Serkis, Mu'cem, ll, 1046-1047; Brockelmann, GAL, 1, 374, 462; Suppl., 1, 640; Hediyyetü'l-'ari­[in, ll , 90, 92; Yusuf Ziya Kavakcı, Xl ve Xl!. Asır­larda Karahanlı/ar Devrinde Mavara' al-1'/ahr İs­lfim Hukukçuları, Ankara 1976, s. 94-98; Abdül­vehhab ibrahim Ebu Süleyman, Kitabü'l-baf:ışi 'l­'ilmf, Cidde 1403/ 1983, s. 336-337; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Alim/eri, Ankara 1990, s. 49; Sali­hiyye, el-Mu'cemü'ş-şamil, lll , 202-203; M. Ebu Bekir b. Ali v.ctğr., İstidrakat 'alfi Tanl] i ' t-türaşi'l­'Arabf, Cidde 1422, V, 83; Murteza Bedir. Fıkıh,

Mezhep ve Sünnet, istanbul 2004, s. 26-30, 195-200; W. Madelung. •«AJa' al-Din Samarqandi", Elr., 1, 782-783. rAl

IM HACI MEHMET GüN AY

471