47
Sinzap Sinema&Dizi

Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

  • Upload
    sin-zap

  • View
    231

  • Download
    10

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Sinzap'ın bu sayısında; White Collar, Flash, Nashville, Aşk-ı Memnu ve Tuba Büyüküstün var.

Citation preview

Page 1: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

SinzapSinema&Dizi

Page 2: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Biliyorum, biliyorum...

En son sayımız çıkalı tam 1 sene oldu olacak… Ama kolay bir yıl olmadı desem yalan söylemiş olmam sanırım. Ekipçe zor zamanlardan geçtik, gerçek kahkahalarımızı sakladığımız yerlerden çıkarmak için uzunca bir süre beklememiz gerekti mesela. Bazen kendimizden şüphe ettik. Bazen hayallerimizden ve Sinzap’tan vazgeçer gibi olduk. Ama toparlandık... Aslında hiçbir zaman vazgeçmedik. Sadece nefes almak için duraklamamız gerekti.

Bizim için gerçekten de ‘Tam bir yıl’ oldu 2014.

Öncelikle ekipçe 1 yıllık bir boşluk için affınıza sığınıyoruz efendim!

Ve sağlıklı, mutlu, huzurlu, önce aileniz ile sonra yanında içten gülebildiğiniz insanlar ile geçireceğiniz bir yıl diliyoruz. Yaşanılası ve yaşandığına asla pişman olmayacağınız bir yıl yaratın kendinize…

Eh tabii bizi de bu güzel yolculuğa dahil ederseniz, pek mutlu olacağız.

Dergimizin bundan sonra 2 ayda bir yayında olacağını da sizlere mutluluk ile bildiriyorum. Söz veriyorum ki bundan sonra ortadan yok olan bir dergi olmayacağız. Tabii hayat bu, bizi nerelere sürükler bilinmez ama eğer ki dergiyi yayınlamayı bırakacak olursak da bunu sessiz ve sedasız yapmayacağımızı bilmenizi isterim. Güzel bir veda ile gideriz. Ama sanırım artık hepimiz ‘ağır’ bir yılı geride bıraktığımız için, hayallerimize daha da sıkı tutunuyoruz. Sinzap’da bizim en büyük hayalimiz. Bunu gerçekleştirmekten de uzunca bir süre vazgeçeceğimizi sanmıyorum. Hayatlarımızın bizi süreklediği günlere rağmen elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Umarım 1 yıl sonra gelen beşinci sayımız ile bunu size kanıtlayabiliriz..

Çabuk oldu ama içimize sindi bu sayı… Daha iyilerini yapmak için epeyce bir cesaretli ve istekliyiz.

Bu sayıda 2014 ve 2015 yılının en çok konuşulan yapımlarından birisi olan Flash’ı kapak konumuz yapmak istedik. Severek izlediğimiz yapımları yazmayı seviyoruz ne de olsa… Sevdiğimiz yapımlardan bahsetmişken, 6 sezon boyunca gözümüzü kırpmadan izlediğimiz White Collar hakkında bilmek istediklerinizi de bu sayıda bulacaksınız. White Collar finalini yaptı ama izlemeyenlere diziyi anlatmak ve bu kadar sevdiğimiz bu yapıma güzel bir veda etmek istedik. Bildiğiniz ve hissettiğiniz üzere ‘Müzik ruhun gıdasıdır’. Dinlemenin dışında, müziği izlemek de güzeldir okumak da, bu yüzden Nashville’in ruhunuza gıda olmasını dileyerek, bu sayımıza ekledik.

Bir de yeniliğimiz var bu sayıda… Bildiğiniz üzere sinema ve yabancı dizi dünyasını yazıyoruz. Ama dedik ki kendimizden de birşeyler katalım ve 1 yıl aradan sonra değişimle dönelim. Artık dergimizde Türk yapımlarına, Türk sinemasına ait yazılarımızı da bulabilirsiniz. Özellikle son zamanlarda ekranlarda Amerikan ve Avrupa yapımlarından bir çok uyarlama yapım izlerken, onları da incelemek ve yazma isteğimizi geri planda bırakmak istemedik. Bu sayıda biraz ‘geçmişe’ gittik ve Aşk-ı Memnu’yu kaleme aldık.

Umarım geri dönüş sayımızı keyifle okursunuz… Paylaşırsınız. Ama en çokta okurken gülümsersiniz.

Bizlere pozitif ya da negatif tüm eleştirilerinizi sosyal medya ve mail aracılığı ile iletebileceğinizi belirtmek isterim.

Sağlıklı ve yaşanmaya değer bir 2015 olsun!

İyi okumalar…

Sinem YılmazCeyhun AkgünKsenia KrokhalevaOsman SarıabdullahoğluYiğit Can Erginöz

[email protected]

Yayın Yönetmeni;Tasarım Yönetmeni;

Tasarım, Editör;Editörler;

Sinzap Dergisi

ÖNSÖZ

EDİTÖRDEN

Page 3: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

BU

SA

YID

A

sinzap.tumblr.com

İÇİNDEKİLER

Tuba Büyüküstün

Page 4: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

2014’e veda ederken sevdiğimiz birkaç dizinin de veda törenini yapmaya başladık. Ki ben vedalardan hiç hoşlanmam.

Özellikle de konu ‘White Collar’ olursa…

Page 5: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

White Collar’ı izlemeye başlayalı sanırım 3 ile 4 yıl arası bir süre geçti. İlk 3 sezonu su gibi izleyip, yeni sezonu nasıl heyecanla

beklediğimi biliyorum. Her sezon finalinde de aynı durumla karşı karşıya kalmışlığım doğrudur. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi biricik Neal Caffrey’mizin hikayesinin de sonuna geldik.

Diziyi izlemeyenler için çok fazla spoiler vermeden hikâyeyi anlatmaya çalışacağım. Ama sürçi lisan edersem şimdiden affola!

İzleyenleriniz biliyorlardır ki White Collar izlenmeye değer bir dizi. İstediğiniz herşeyi bulabileceğiniz ve bulduklarınızın da sizi sıkmayacağına emin olduğum yapımlardan. Herşey öyle güzel bir denge ile ilerliyor ki, bölüm bittiğinde önümüzde ki haftayı nasıl getireceğinizi düşünüp duruyorsunuz. Üstelik o düşünceler 1 saat sonra geçmiyorlar. Çünkü sürekli kafada sorular bırakan ve her bölüm yenilikler ile arka planda daima akan bir oyun var. Ve siz o oyunun sonunu görebilmek için sürekli teoriler üretip duruyorsunuz. Dizinin finalinde bile devam etse nasıl olurdu diye kendinizi düşünmekten alı koyamayacaksınız. Beklediğimizin dışında bir sonla bitti desem değil; bitmedi desem gene değil. Tabii ki işin içinde Neal varsa her zaman bir dolandırıcılık söz konusudur ve finalde de öyle oldu ama beklediğimizden duygusal bir bölümle karşı karşıya kaldık. Ve White Collar, yayınladığı 6 sezonuyla aklımızda derin bir yer elde etti. Defalarca izlemek isteyebileceğimiz ve izleyebileceğimiz bir dizi haline geldi.

Ancak ilginçtir ki, ülkemizde izlenme oranlarının düşük olduğu bir gerçek ya da bana öyle geliyor bilmiyorum. Ama internette araştırırken yıllardır hep aynı hayıflanma ile karşılaşıyorum. ‘Kimse bu diziyi izlemiyor mu yahu?’ diyenlerimiz çok. İşte bende sırf bu yüzden bu yazıyı yazıyorum. Çünkü izlenildiğinde kimsenin pişman olmayacağına neredeyse % 98 eminim. Eh bir de diziye olan hayranlığım çok fazla olduğu için dergide yer vermeden edemezdim. Ki zaten arkadaşlarımın

Page 6: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

başının etini yediğim de doğrudur.Yapımcılığını ve yaratıcılığını Jeff Eastin’in üstlendiği White Collar, bir USA yapımı. Bildiğiniz üzere USA az ve öz ama kalıcı diziler çıkaran kanallardan birisi. Buda White Collar’ı izlemek için sayabileceğim nedenlerin başında geliyor.

Neal Caffrey’e çoğumuzun Chuck’taki Bryce Larkin karakteri ile hatırlayacağı ama oradan da çıkaramayanlar için Magic Mike’daki Ken rolü ile hatırlayacağı Matt Bomer hayat veriyor. Diziye ilk başladığımda Bomer’ın yerinde başka kim olsa bu role otururdu diye düşünürüm. Ama hiçbir seçenek bulamıyorum. Neal’ın her bir duygusunu bizlere çok iyi anlatan bir oyunculuk sergiliyor.

Cânım Peter Burke’e ise Revenge, Chuck gibi yapımlardaki rolleri ile hatırlayabileceğimiz ve son günlerde Agent of S.H.I.E.L.D.’a Senatör Christian

Ward rolü ile konuk olan Tim Dekay hayat veriyor. Burke’lerin diğer üyesi olan Elizabeth Burke’e ise 90210’un 1994’te çekilen ilk versiyonundaki Valerie Malone karekteri ile hatırlayacağımız Tiffani Thiessen hayat veriyor.

Bence yapımın kilit karakteri olan Mozzie’ye, çoğumuzun Sex and the City’de ki Stanford Blatch rolü ile hatırlayacağı, Willie Garson hayat veriyor. Açıkçası dizideki karakterler arasında, oyuncu olarak kim ‘cuk’ oturmuş diye sorsanız; yüzde yüz emin olarak vereceğim tek cevap, Garson olur.

Peter’ı ve Neal’ı asla yalnız bırakmayan ajanlarımız; Clinton Jones karakterine Sharif Atkins hayat verirken, Diana Barrigan karakterine ise Marsha Thomason hayat veriyor. İzlerken çok fazla karşımıza çıkmasa da herkesin yardımına koşan ‘koruyucu meleğimiz’ June’a ise

Page 7: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

White Collar

1974 yapımı Claudine filmi ile Oscar’a aday olan ve 50’li yıllardan beri ekranlarda izlediğimiz Diahann Carroll hayat veriyor.Neal’ın hayatındaki laneti ve en büyük aşkı Kate’e ise True Detective’de ki Lisa Tragnetti karakteri ile hatırlayacağınız Alexandra Daddario hayat veriyor. Kate’in belki de ortalarda olmadığı her an Neal’ın yanında biten bir gelişli bir gidişli, uzatmalı aşkı Alex’i ise Gloria Votsis canlandırıyor.

One Tree Hill’in Payton Sawyer’ı Hilarie Burton ise yapımda Sarah Ellis karakterini canlandırıyor. Açıkçası dizide varlığını sevdiğim ve seveceğinize

inandığım karakterlerden birisi Sarah.Her güzel yüzün arkasında bir sır vardır derler ya hani; Rebecca da o karakterlerden işte. Dizide karşımıza uzun bir süre sonra çıkacak olan Rebecca’ya ise Beauty and Beast’ten hatırlayacağımız Bridget Regan hayat veriyor.

Dizinin ileriki sezonlarında, 24’te ki Brian Gedge rolü ile hatırlayacağınız Warren Kole kısa da olsa dizinin kadrosuna katılıyor.

Düşman safhına geçtiğimizde ise; Vincent Adler rolünü Andrew McCarthy üstlenirken; Matthew Keller rolünü

2 km’lik bir alanda neler yapabilirsiniz? işte neal’ın zekası bunun kanıtı gibi…öncelikle sizi uyarmayalım; bu bildiğiniz polis gücü – suçlu anlaşması

hikâyesinden çok farklı bir yapım. bu yüzden önyargılardan uzaklaşarak ama yine de çok büyük beklentiler içine girerek

başlamayınız. bırakın white collar sizin de hayatınızda yer etsin ve sizi şaşırtsın. çünkü biliyoruz ki beklentiler ne kadar yüksek tutulursa;

yapım ne kadar sağlam olursa olsun sizi tatmin etmeyecektir.

Page 8: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Ross McCall üstleniyor. Neal’a oldukça zor zamanlar yaşatan diğer bir karakter olan Curtis Hagen rolüne ise Mark Sheppard hayat veriyor. Uzunca bir süre kendisine sinir olacağınıza emin olduğum ama bir yandan da haline acıyacağınızı düşündüğüm Garret Fowler rolüne Noah Emmerich hayat veriyor. Neal’ın ve Peter’ın belkide en büyük sıkıntılarına sebep olan Senatör Terrence Pratt rolünü ise Titus Welliver üstleniyor.

Bir de tabii sağ gösterip sol vuran düşmanlarımız var. Onlardan biri James Bennet (ki gözünüz üstünde olsun) bir diğeri de Ajan Kramer. Bennet rolünü Treat Williams üstlenirken, Ajan Kramer rolünü Beau Bridges üstleniyor.

Genç yaşta başladığı dolandırıcılık hayatına, karşı

koyamadığı duygusal dramaları sebebiyle bir son vermek zorunda kalan ‘dünyanın en iyi dolandırıcısı’ Neal Caffrey’in FBI ile yaptığı bir anlaşma sonucu hapishaneden kurtuluşuna şahit olacağımız bir yapım ile karşı karşıyayız. Ancak tüm hikaye bundan ibaret olmayacak tabii ki..

Neal sanata, şaraba, kadınlara her zaman hayranlık duyan ve elde

Page 9: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

White Collar

etmek için elinden geleni yapan biri. Takım elbiseleri ve asla yanından ayırmadığı fötr şapkaları ile tarzını belli eden ve bununla övünmekten de kaçınmayan bir karakter. Kısacası güzel olan herşeye hayranlık duyan ve hakkını veren biri. Her ne kadar hayatı, ayağındaki bileklik ile kısıtlanmış olsa da zevklerinden asla vazgeçemeyeceğini de diziyi izlerken göreceksiniz.

Neal, FBI ile yaptığı anlaşmanın ardından kendini standartlarının çok altında bir yerde bulur. Zevkli ve kaliteli bir hayat yaşamayı tercih eden biri için, motellerde kalmak pek de iç açıcı olmuyor. Bu nedenle zekâsının bir ürünü olarak, ikinci el kıyafetler satan bir dükkanda tesadüfen tanıştığı June ile yakaladığı enerji sayesinde, zevkinden ve kalitesinden vazgeçmek zorunda kalmadığı bir çıkış yolu buluyor ve June’un yanına kiracısı olarak yerleşiyor.

Dolandırıcıysanız ve FBI sizi sınırladığını sanar iken siz onlardan daha zeki olabiliyorsanız asla sıkıcı bir hayat yaşamayacaksınız. Neal ile hayat asla sıkıcı olamıyor ki zaten. Neal’ın parlak zekası, 2 km’lik bir alanda ne kadar şey başarılabileceğinin bir kanıtı olarak karşımıza çıkıyor. Tabii her başarılı erkeğin arkasında birileri vardır. Ama burada bir her başarılı ‘zekânın’ arkasında daha da ‘büyük bir zekâ’ vardır; desem daha doğru olacak. Buda yapımın belki de en başarılı karakteri olan Mozzie oluyor. Mozzie tuhaf, mistik, komik ve zekâsını asla göstermeyen bir tip. Kafayı devlete takmış ve bunu dile getirmekten asla vazgeçmeyen, her duruma karşı mutlaka söyleyecek bilgece bir sözü olan ve

Page 10: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Page 11: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Konu

Page 12: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

dolandırıcılık dünyasında ün salan ama asla kim olduğunu belli etmeyen bir karakter. İtiraf etmeliyim ki Neal cazibesi, karizması, zekâsı ve yakışıklılığı ile izleyenlerin bir numaralı adamı olsa da, içten içe herkesin Mozzie’ye karşı daha büyük bir hayranlık duyduğu doğrudur. O yüzden izlemeyen okurlara söylemeliyim ki Mozzie’yi izlemekten asla sıkılmayacaksınız.

Neal’ın özgürlüğünü hem elinden alan hem de ona özgürlüğünü geri veren ajanımız Peter Burke, dışarıdan bakıldığında nasıl bu kadar başarılı olabiliyor diyebileceğiniz tiplerden. Ama inanın oda zekânın bir başka ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Belki çoğu zaman Neal ondan bir adım önde oluyor. Ama Neal işte hep Neal olduğundan, hayatındaki aşk üçgenlerinin farkına varan Peter’ın zekâsından kaçamıyor ve sonunda yakalanıyor. Kaç kere yakalandığının skorunu ise biz izleyenler esprili bir dille karakterlerimizle birlikte saymaya başlıyoruz. Peter FBI ajanı olduğunu unuttuğu anlarda, aslında sıradan bir hayat yaşamak isteyen, beyzbola ve bazılarımızın hobi olarak göremediği tuhaf şeylere ilgi duyan ve tüm bunları enteresan bir sevimlilik ile yapan bir karakter.

Peter Burke ve Neal Caffrey’nin bir araya gelmesi ile White Collar departmanına yeni bir hayat geliyor ve bundan sonra başaracakları, hem onları büyük kazançlara sürüklüyor hem de hayatlarına büyük heyecanlar katıyor. Peter’ın

hayatına girmesi ile Neal’da onun hayatına dâhil oluyor. Peter’ın biricik eşi Elizabeth ile tanışması ile aralarında yeri geldiğinde esprili yeri geldiğinde oldukça ciddi noktalara gelen bir dostluk başlıyor.

Gelelim Elizabeth ve Peter’a... Aslında dışarıdan bakıldığında hikâyenin belki de en dışında kalan konulardan birisi gibi gözükse de, ekranda izlediğimiz çiftler arasında favorilerinize ekleyeceğiniz türden bir ilişki izliyorsunuz. Bu yüzden bahsetmeden geçemedim. Tanışmaları da hayatları da ayrı bir komedi olan bu çift ile insan hem gülüyor hem de ağlıyor. Bana göre de diziye aile sıcaklığını katan bir noktada duruyorlar. 6 sezon boyunca onları bu kadar çok

Page 13: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

WHITE COLLAR

tanımasaydık, diziye bu kadar bağlı kalır mıydık bilemiyorum. Sanırım kalamazdık. Elizabeth organizatörlük yapan ama içinde her zaman sanat aşkı bulunan bir kadın. Daima hayat dolu ve karşısındakine hangi zamanda nasıl davranacağını çok iyi bilen biri. Dizide ki ‘kadın zekâsı’ diye adlandırdığım tek karakter.

White Collar departmanının içine girdiğimizde ise 6 sezon boyunca bizim ile olan bazen etrafta görünmeyen ama hep geri dönen Dania ve Jones var. Dizinin ilk sezonlarında sönük kalsalarda onların da Neal ile ilişkileri bir noktada kesişiyor ve her birine ayrı bir ilgi duyuyorsunuz.Tabii ki başarılıysanız ama biraz da toysanız mutlaka düşmanlar kazanıyorsunuz. Neal’ında toyluktan olgunluğa kadar süre gelen hayatında farkında olmadan edindiği bir çok düşmanı var. Tabii düşmanları olduğu kadar dostları ve aşkları da var. İlk bölümden belki de son

bölüme kadar Neal’ın kalbinde, bizimde aklımızda kalan Kate Morue, Neal’a hem en büyük başarılarını hemde en büyük başarısızlıklarını kazandıran perdeler arkasındaki kadın olarak karşımıza çıkıyor. Kate dizide hep var oluyor ama Neal’ın bermuda aşklar milyongeni olarak adlandırdığım aşk hayatında her gün yeni bir kadınla tanışmamak mümkün değil. Bir varmış bir yokmuş misali Neal’ın karşısına çıkan Alex, Neal’a duyduğu nefret ile sevgisi arasında sıkışıp kalmış desem yeridir. Tabii bu dolandırıcılarında aşklarında hep bir kaçış planı var. Sevseler bile kalamıyorlar. Buda dizinin ilgi çeken tozlu raflardaki sırlarından birisi işte.

Gelelim Sarah’a… Sarah ve Neal’ın ilişkisi tam bir ying – yang durumu efendim. Sarah Neal’ın iyi tarafını ortaya çıkarırken, Neal da Sarah’nın kötü tarafını ortaya çıkarıyor. Ama birbirlerini hep bir dengede tutmayı

Page 14: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

başarıyorlar. Bu ilişki adeta zıt kutupların birbirini çektiği gerçeğinin bir kanıtı.Neal’ın aşkları dedik… Gelelim düşmanlarına!

Uzunca bir süre isimsizler listesinde kalacak olan Vincent Adler, dizideki kötü adam listesinin ikinci sırasında yer alıyor. Adler’den çok fazla bahsederek izlemeyenler için heyecanı kaçırmak istemiyorum. Ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim ki, Vincent Adler ‘Neal’ı bugün Neal yapan adam’…

Düşmanlar listesinin bir numaralı ismi ise Matthew Keller. Keller dolandırıcılık dünyasının acımasız isimlerden biri. Ukala, acımasız, zeki ve kurallara uygun oynamayan bir karakter. Neal ile aralarındaki çekişmeye kafa yorduğu kadar belki de hayatına yorsa idi, sonu daha farklı olabilirdi tabii. Ama karşımıza fazlaca çıkacak bir isim kendisi.

Neal’ın yıllar süren FBI macerasında karşımıza bir çok isim çıkacak. Kimileri iyi görünümlerinin altında ondan yararlanmaya çalışacak, kimileri ise Neal’ın iyiliğini suistimal ederek onu çok daha büyük karmaşalara sürükleyecek. İnanın hepsinden tek tek bahsetmek için can atıyorum. Ama White Collar’ın izlenmesini de bir o kadar istiyorum. O yüzden diziyi izleyerek keşfetmek isteyenleri, spoiler vererek uzaklaştırmak istemiyorum. Her sezon karşımıza tabii ki de kötü adamlar çıkacak ve siz onları izleyerek görünüz efendim.

Bırakın White Collar hayatınıza yer etsin ve sizi şaşırtsın… White Collar sizi hayatınızda

barındırdığınız her duyguya sürüklüyor. Evet bazen klasik suçluları yakalama hikayesine dönüşse de, tozlu raflara saklanmış sırlar bir bir etrafa saçılıyor ve biz ne zaman nereden geleceklerini bilmeden şaşkınlık ve hayranlık içinde diziye bağlanıyoruz.

Birinci sezonundan final sezonuna kadar, ‘Bize bir insana nasıl güvenilir?’ sorusunun cevabını gösteren, klasikleşen erkeğin zayıf noktası hep ‘kadınlardır’ fikrini kanıtlayan ama bunu da ‘ah keşke beni de böyle sevseler’ tadında ekrana yansıtan ve ne kadar birileri ‘suçlu’ diye adlandırılsa da herkesin içinde iyi ve kötü savaşı verebileceğini gösteren bir hikâye White Collar.

İçinizdeki çoğu duyguyu sorgulamanızı sağlayan ve adalet için biraz dolandırıcılığın kimseye zararı olmaz diye de düşündürmüyor değil. Kafanızı kurcayalan, yeri geldiğinde bulunduğumuz hayat sistemini ve hayatın kendisini sorgulamamızı sağlayan, güldüren, ağlatan ve gördüğümüz, hissettiğimiz aşklara gözlerimizi yaya yaya baktıran…

Kısaca her bir duyguyla bizi tanıştıran bir yapım White Collar.

Biliyorum White Collar sona ermiş bir dizi… Ama izlemeyenleri izlemeye teşvik etmek de benim en büyük isteğim… Daha önce de belirttiğim gibi;

‘Bırakın White Collar hayatınıza yer etsin ve sizi şaşırtsın…’

Diziye başlamaya ve yeniden izlemeye karar verenlerinize… şimdiden iyi seyirler!

Page 15: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Konu

Page 16: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Barry ve STAR L.A.B. ekibi aniden değişen hayatlarına ayak uydurmaya çabalarken, bizler de onlar ile beraber bu değişimin neler kazandıracağını ve kaybettireceğini öğreneceğiz. Kısacası Barry ile birlikte biz de büyüyeceğiz!

Page 17: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Bu sezonun heyecan ile beklenen yapımları ne diye sorarsanız; ‘The Flash’ kesinlikle listenin başlarında yerini alacaktır.

Tanıtımı oldukça iyi yapılan Barry Allen’ı tüm dünya merakla ve heyecanla bekledi. Eh tabii ki biz de. Dizi ilk başladığında aksiyonu kısıtlanmış ve hikâyede bir acele varmış gibi hissetmedim değil. Ancak izledikçe artan aksiyon ve yavaşlayan hikâye beni kendine bağlamayı başardı. Sezon arası finalinde beklediğimden fazlasını bulduğumu da itiraf etmeliyim.

Arrow ve Flash’ın yapımcıları/yaratıcıları, şirketleri ve ikisinin de CW’de yayınlanıyor olması insanda bir Arrow aksiyonu beklentisi yaratmıyor değil. Ama izledikçe farkına varıyorsunuz ki, aralarındaki fark da işte tam bu nokta da başlıyor. Oliver’ın nasıl Arrow olduğunu flash-back’ler ile izlerken, günümüze döndüğümüzde kendimizi bir aksiyonun içinde buluyoruz. Ama Flash’ı izlerken Barry’nin hayatından ufak parçaları aklınızın kenarına yazıyor ve yavaşça yükselen aksiyon ile kendinizi daha keyifli bir izleyici haline getiriyorsunuz. Oliver Starling City’ye döndüğünde yapmakta

olduğu ve yapacağı şeylerin farkındaydı. Ama Barry hayatındaki ve kişiliğindeki değişimlerin yeni yeni farkına varıyor. Açıkçası bu da beni mutlu ediyor. Barry ve ekibi sıfırdan başlamak ne demek onu öğreniyor. Her ne kadar sevgili Dr.Wells işlerin nasıl yürüdüğünü bilse de…

İzleyicilerde bir ikiye bölünme sezinlemedim değil (ki bu bölünmelerin ortasında bende kaldım diyebilirim); belirli bir düzeyde aksiyon bekleyenler ve Barry’nin nasıl büyüdüğünü ve nasıl bir kahramana dönüştüğünü akıcı bir süreç ile izlemek isteyenler arasında bir denge söz konusu. Ben de belirli bir düzeyde aksiyon bekleyenlerdendim başlarda ama sonra farkına vardım ki biraz ciddiyetle biraz komikliğin harmanlanması beni keyifli bir izleyici haline dönüştürüyor. Ve bizler de Flash ile kapılarımızı daha komik ve eğlenceli bir süper kahramana açıyoruz.

Barry Allen, 9 ay boyunca kaldığı komadan çıktığında ve eskisi gibi biri olmadığını farkettiğinde tüm hayatı değişti. Biz de onunla beraber bu değişimin kendisine neler kazandıracağını ve kaybettireceğini öğreneceğiz. Kısacası

Page 18: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

11 yaşında annesinin ölümüne ve babasının suçsuz yere suçlandığına şahit olan Barry, o gece annesini öldürenin sarı - kırmızı ışık hüzmesi içindeki adam olduğuna inanır. Hem annesini hem de babasını kaybeden Barry, en yakın arkadaşı Iris ve babası Joe West ile birlikte yaşamaya başlar. Babasının masum olduğunu kanıtlamak için tüm hayatını ona göre planlar. Annesinin katilini bulabilmek için ise adli tıp yardımcısı olur ve polis teşkilatında çalışmaya başlar. Kimse annesinin öldürüldüğü gece Barry’nin gördüklerine inanmadığı için, annesinin cinayetine benzeyen tüm davaları gizlice araştırmaya ve imkansızı aramaya başlar. Taa ki ‘imkansızın kendisi olduğu’ o geceye kadar…

Star L.A.B.’in ürettiği parçaçık hızlandırıcısının çalıştırılacağı gece olaylar ters gider. Hızlandırıcı beklenildiği gibi çalışmaz ve patlar. Bu patlama ile birlikte Barry’de bir şimşek çarpmasına maruz kalır ve komaya girer. 9 ay boyunca komada kalan Barry, uyandığında ise

bir daha asla eskisi gibi olamayacaktır. Bir şeyi ne kadar çok isterseniz, başarıyorsunuz. Baksanıza Barry imkansızı başardı! Ve sonunda da kendisinin de söylediği gibi ‘İmkansızın kendisi’ oldu. Hayatının bu yeni döneminde ise Barry kendisini hem annesinin katilini bulmaya hem de şehrini insanî ya da insan üstü tehlikelere karşı korumaya adar. Her ne kadar etrafındakiler onun zarar göreceğine kendilerini inandırsa da; Barry’nin kendisini koruyabileceğini zamanla anlayacaklardır.

Barry komadan uyandığında kendini STAR L.A.B.’de bulur ve başında onun ne hale geldiğini incelemek için yanıp tutuşan 3 kişi ile karşılaşır; Cisco Ramon, Caitlin Snow ve Dr. Harrison Wells.

9 ay sonra dünyaya tekrar gözlerini açan Barry artık farklı bir insandır. Bunun farkına varması da pek kısa sürmeyecektir. Komadan çıkması ile içinde bulunduğu karmaşayı çözmeyi erteleyen Barry, kendini en yakın arkadaşı ve sevdiği kadın Iris’in yanında bulur.

Pekİ ama bu Flash Kİmdİr?

Page 19: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Konu

Flash’ın dünyamızda ki ilk görülüşü 1940 yılında olmuş. DC Comics tarafından yayınlanan çizgi roman, günümüze kadar isimler değiştirerek

gelmiş. Bizim Barry Allen aslında 4 farklı isimle (Jay Garrick, Barry Allen, Wally West, Bart Allen) çizgi roman dünyasında yer alıyor.

Flash’ı hayata getiren isimler ise Gardner Fox (yazar) ve Harry Lampert (çizer). Flash TV’ye ise ilk kez 1990 yılında uyarlanmıştır. Ve ilginç bir

cross-over söz konusu ki 90’ların Barry Allen’ını, 2014’ün Flash’ındaki Henry Allen’ı canlandıran John Wesley Shipp canlandırmış.

Page 20: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Arrow’un da yaratıcılığını yapan Greg Berlanti ve Andrew Kreisberg yine yazar koltuğundalar. Arrow’dan da bildiğimiz üzere şaşırtmayı ve ters köşe yapmayı seven yazarlarımız Flash’ta da bizi yanıltmayacak gibi gözüküyorlar. Karakterler üzerinde oynadıkları oyunlar ile kafamızı pek bir karıştırdılar. Kreisberg’ın röportajlarında yaptığı açıklamalara bakılırsa, Arrow’da izledikleri şaşırtmaca yöntemlerini Flash’ta da göreceğiz. Ki bu diziye karşı olan beklentilerimi daha da yükseltiyor.

Kreisberg ve Berlanti çizgi romanda süre gelen hikâyeyi değiştirerek, çizgi roman takipçilerinin heyecanını ve beklentisini arttırmayı başarıyorlar. Bir yandan da 1940’tan günümüze kadar gelen 4 ayrı Flash’ın hikâyesini (Jay Garrick, Barry Allen, Wally West, Bart Allen) yaratıcılıkları ile birleşerek dizide tadından yenmeyecek göndermeler yapıyorlar. Böylece okuyucunun dizide görmek istediklerini karşılamış ve eskiye olan saygılarını göstermiş oluyorlar. Çizgi romanları takip etmeyen izleyiciler için de heyecanlı ve aksiyonlu bir dünyanın kapılarını açmış oluyorlar. Yarattıkları her iki yapımda da izleyiciyi sürekli bir beklenti içinde tutmayı başararak, ne kadar doğru bir yolda olduklarını da kanıtlamış oluyorlar.

Dizinin kadrosuna gelecek olursak; Barry Allen’ı yani The Flash’ı Grant Gustin canlandırıyor. Gustin 90210

Dizinin yaratıcıları Berlanti ve Kreisberg, yaptıkları ters köşeler ve tüm Flash ailesine gösterdikleri saygı ile hem çizgi roman izleyicisinin hem de (sadece) dizi izleyicisinin heyecanını ayakta tutmayı başarıyorlar.

Flash’ı izlerken hep bir ironi dünyasında yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Yazarlarımız hem bekleneni hem de zıtlıklar dünyasını gözlerimizin

önüne seriyorlar. Eski karakterlerin günümüzde yeniden hayat bulması ve çizgi romanlardaki 4 ayrı Flash’a yapılan göndermeler ile mükemmel

bir dünya inşa ediyorlar. Ben öyle çizgi roman okuyan ya da takip eden bir izleyici olamadım. Ama izlediklerimle araştırmalar yapmaya çalıştım.

Okudukça da süper kahramanlarımızın ilginç dünyalarına adım attım. Çizgi roman okuyucuları senaryodaki şaşırtmacalara biraz daha fazla yorum

getirebilirler belki ama okumayan ve hikâyenin gidişatını bilmeyenler için söylüyorum ki; bizleri heyecan dolu bir hikâye bekliyor.

Page 21: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Flash’ı izlerken hep bir ironi dünyasında yaşıyormuşum gibi hissediyorum. Yazarlarımız hem bekleneni hem de zıtlıklar dünyasını gözlerimizin

önüne seriyorlar. Eski karakterlerin günümüzde yeniden hayat bulması ve çizgi romanlardaki 4 ayrı Flash’a yapılan göndermeler ile mükemmel

bir dünya inşa ediyorlar. Ben öyle çizgi roman okuyan ya da takip eden bir izleyici olamadım. Ama izlediklerimle araştırmalar yapmaya çalıştım.

Okudukça da süper kahramanlarımızın ilginç dünyalarına adım attım. Çizgi roman okuyucuları senaryodaki şaşırtmacalara biraz daha fazla yorum

getirebilirler belki ama okumayan ve hikâyenin gidişatını bilmeyenler için söylüyorum ki; bizleri heyecan dolu bir hikâye bekliyor.

FLASH

ile adını duyurmaya başladı ve ardından Glee’nin kadrosuna dahil oldu. Ancak çizgi roman izleyicilerinin dikkatini Arrow’da ki ilk görünüşüyle çektiğini söylesem yanlış olmaz.

Barry’nin babasını ise 90’larda yayınlanan Flash dizisine bir saygı niteliği taşıyan oyuncu John Wesley Shipp canlandırıyor. Shipp’i Flash daki oyunculuğu ile hatırlamayanlarımız elbette olucaktır. Kendisini Dawson’s Creek’deki Mitch Leery karakteri ile hatırlayacaksınızdır. Barry’nin en yakın arkadaşı ve sevdiği kadın Iris West’i The Game’deki Tori ile hatırlayacağınız Candice Patton canlandırıyor. Iris’in babası ve Barry’nin manevi babası Joe West’e ise Ally McBeal, Law & Order gibi başarılı yapımlarda yer almış olan Jesse L. Martin hayat veriyor.

STAR L.A.B.’in kurucusu, zeki profesör Dr.Wells karakterini ise Scrubs, The Following gibi yapımlardan hatırlayacağınız Tom Cavanagh canlandırıyor. STAR L.A.B.’in ve Team Flash’ın diğer üyeleri olan Cisco Ramon yani çizgi roman dünyasının bir diğer süper kahramını Vibe’a; Carlos Valdes hayat veriyor. Caitlin Snow yani dizinin ilerideki kötü kadınlarından birine Killer Frost’a ise; Danielle Panabaker hayat veriyor.

Dizinin en karmaşık ve çözülemeyen karakteri Iris’in sevgilisi Detektif Eddie Thawne’a ise The Vampire Diaries’deki Dr. Wes Maxfield rolü ile hatırlayacağınız Rick Cosnett hayat veriyor. Çizgi roman okuyucularının da bildiği üzere Eobard Thawne (Profesör Zoom) ile bir isim benzerliği taşıyor. Ancak karakterin akıbeti ne olacak ve 2 Reverse-Flash’dan biri Eddie mi çıkacak? Bilmiyoruz.

Page 22: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Reverse-Flash’ın kim olduğu yönünde yaptığımız ya da yarattığımız tüm tahminlerin sezon ortası finalinde karman çorman olduğu bir gerçek. Çizgi romandaki Profösör Zoom yani Eobard Thawne karakterinin, Flash dizisinde Detektif Eddie Thawne ile yaşadığı isim benzerliği, Eddie’nin Reverse-Flash’ın ta kendisi olduğuna inanmamızı sağlarken, sezon ortası finalinde Reverse ortaya çıktığında Eddie’nin onu yakalamak için karşısına dikilmiş olması bizleri şoke etti. İşin alengirli tarafı ise hem Dr.Wells’in hem de Eddie’nin Reverse-Flash ile aynı odada bulunması. Eh işte biz de o zaman ‘Kim bu adam kardeşim?’ diye düşünmekten kendimizi alamadık. Tabii bu duruma çeşitli cevaplar veren bir bölüm ile karşı karşıyaydık. Reverse’ün Eddie’yi öldürmemesi ve Dr.Wells’in dizinin sonunda Reverse’ün kostümü ve sesiyle karşımıza çıkması durumu

var. Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi, Cisco Reverse ve Flash’ın kavgası sırasında negatif ve pozitif speed force’un çarpışarak sarı ve kırmızı ışık hüzmelerini ortaya çıkarttığını fark ediyor. Bu da bizim zeki dostumuz Cisco’nun aklına Barry’nin annesinin ölümünde verdiği ifadeyi getiriyor. Barry’nin annesi öldüğünde o ışık hüzmesinin içinde 2 farklı adam vardı (tatataaa bir şok daha yaşadık). Bunun üzerine kendimi Barry’nin annesinin öldüğü sahneyi tekrar izlerken buldum ve bir şey farkettim. Barry evlerinin salonundan sokağa sürüklendiği sırada, arkasında kaybolan sarı ışık hüzmesi! O odada iki Reverse-Flash’ın olduğunu biliyoruz ve Barry’i öldürmeden kaçıp giden ve onu evden dışarı sürükleyen bizim ‘sarı kostümler içindeki Reverse’ün olma ihtimali ise sanırım çok yüksek. Bu da akıllara sezon arası finalinde Reverse’ün Barry’e söylediği sözleri aklıma getiriyor:

‘Kİm bu Reverse-Flash(‘s) ?’Hepimizin aklında ki tek soru var:

kardeşim!

Diziyi

izlemeyenlerden ya

da diziyi izleyenlerden

ve spoiler fobisi

olanlardansanız... Buradan

sonrasını okumamanızı ve

direk sayfanın son başlığına

inmenizi önemle rica

ediyorum

Page 23: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

Bu noktada akıllara tonlarca teori gelmiyor değil. Ben de işi çözmek için günlerdir kafayı yemiyor değilim. Ama inanın çok da emin olduğum cevaplar bulamadım. Reverse-Flash’lardan birinin Eddie Thawne olduğu ya da ileride olabileceği ihtimali en doğru cevaplardan biri. Dizide Eddie için oluşturulan hayat ve kişilik profili ileride onun Reverse takımına katılacağını destekler nitelikte. Ve son bölümde ölmemesinin sebebi de; şuan da ortalarda gezinen sarı kostümlü abimizin onunla bir ilişkisi olabileceği. Sonuç olarak hepsi ‘Thawne’ soyundan geliyor, değil mi?

Tabii burada karşımıza bir Harrison Wells gizemi çıkıyor. Biliyorsunuz ki Dr.Wells karakteri dizi için yaratıldı. Çizgi roman dünyasında onun ile ilgili bildiğimiz hiçbir

bilgi yok. Bu yüzden adını değiştirerek DC dünyasında Reverse’lerden biri olan Hunter Zolomon yani Zoom karakterini canlandırıyor olduğuna inanan çizgi roman okurları çok fazla.

Bu soru ve cevap-genlerinin içinde yüzerken, yaratıcılarımızın şaşırtmayı sevdiği aklıma geliyor. Tüm bunların ışığında, çizgi romanda da var olan 2 Reverse-Flash’ın yani Profesör Zoom namı diğer Eobard Thawne ve Zoom (ki profesör olmayan Reverse kendisi) yani Hunter Zolomon’un dizideki akıbetine yöneliyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi bir çok okur Dr.Wells’in Hunter Zolomon, Eddie Thawne’un da Profesör Zoom olduğuna inanıyor. Şimdi diyeceksiniz ki profesör olana Zoom diyorsun, olmayana Profesör Zoom diyorsun, bu nasıl iş?

‘Kİm olduğumu bİlİyorsun Barry…Aslında sen ve ben uzun

zamandır bu İşİn İçİndeyİz.’

Page 24: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Şöyle açıklayabilirim. Yaratıcılarımızın ters köşe yapmayı sevdiğini hepimiz biliyoruz. Bu durumda karakterlerin hayatlarını ve kişiliklerini değiştirerek onları farketmemizi zorlaştırıyor olmaları muhtemel bir gerekçe diye düşünüyorum.

Bu teoriyi desteklemek gerekirse, Hunter Zolomon DC dünyasında üçüncü Flash’ımız Wally West’in düşmanı. Ancak Zoom’un amacı, hayatında hiçbir trajedi ya da zorluk yaşamamış olan Wally’i ailesine zarar vererek daha iyi bir kahramana dönüştürmek. Bu da Dr.Wells’in Barry’i korumak ve onun kapasitesini farketmesini sağlamak için yaptığı onca şeyin sebebini açıklar nitelikte. Ayrıca Hunter Zolomon hızlı koşma gücüne sahip değil ancak zamanı yavaşlatabiliyor ve zamanda yolculuk yapabiliyor. Bildiğimiz gibi Dr.Wells gelecekten haberler alabiliyor. Ve 2024 yılına varmayı dört gözle bekliyor. Henüz zamanı yavaşlatması ile ilgili bir ipucu göremedik ama hızlı koşamadığı da aşikâr.

Eobard Thawne ise gelecekten gelen Barry Allen’ın düşmanı. Barry’e duyduğu hayranlık ile negatif speed force’u kullanarak onun gibi olmayı başarıyor. Bunun ardından da bir ipte iki cambaz oynamaz düşüncesine kapılıyor ve Barry’i öldürmek için elinden geleni yapıyor. Bu da akıllara şuanda Eddie için oluşturulan profili getiriyor. Iris ile yaşadığı aşk onun Flash’dan nefret etmesine sebep oldu. Şimdide Barry Iris’e olan duygularını açıkladı. Hepimiz biliyoruz ki Iris elinde sonunda Barry’i seçecek ve buda Eddie’nin Reverse olmak için elinde bulunan nedenlerine birini daha ekleyecek.

Tüm bunlar mantıklı birer ihtimal tabii ki… Dr.Wells sandığımız gibi Hunter Zolomon çıkmayada bilir. Bilemiyorum. Ama speedforce ile bir bağlantısı olduğu kesin. Neden mi derseniz eğer, bunu ‘Yaralar nereye gitti ?’ adını verdiğim resimle açıklamak istiyorum. Buyrunuz efendim:

?

Page 25: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

Wells gizli odasına çekilmeden önce yaraları hala yüzündeydi ve hızlı iyileşme işini nasıl durdurdu bir fikrim yok ama o yaralar saniyeler içinde iyileşti. Wells’in ya metabolizmasını yavaşlatmak gibi bir yeteneği var ya da elbiseden bir güç alıyor. Bu sorunun cevabı hangisi çıkacak bilemiyorum ama bir süre daha bu sorunun cevabını beklemek zorundayız.

Tüm bu teorilerin ötesinde, nedense içimden bir ses Wells’in çok daha farklı planları olduğunu söylüyor. Barry’nin annesi ile bir ilişkisi olduğunu düşünmeden edemiyorum. İşin sonunda da Henry Allen ile bir noktada çarpışacaklarını düşünüyorum. Tabii bu düşüncem sadece içimdeki histen kaynaklı değil. Bildiğiniz üzere dizinin arkasında flashbackler ile de bir hikâye süregeliyor ve gelmeye devam edecek. Bende bu yazıyı yazarken birşeyin

farkına vardım. Dizinin ilk bölümünde flashbackler, Barry’nin çocukken dayak yediği bir sahneyle başlıyor. O sahne de Barry evde annesi Nora ile konuşurken aralarında şöyle bir diyalog geçiyor:Barry annesine ‘Sanırım yeterince hızlı değildim’ diyor. Annesi de bunun üzerine ‘İyi olmak; hızlı bacaklara sahip olmaktan daha iyidir’ diye cevap veriyor.

İşte bu diyalog belki de ileride çok farklı bir hikâyeye dahil olacağımızı gösteren ufak bir ipucudur, kim bilir?Tüm bunlar, düşünüp durup bulduğum ya da çok araştırıp Flash’ın içinde kaybolmaya başlayan beynimin bana yönelttiği teoriler. Bakalım hangileri gerçekleşecek, hangileri gerçekleşmeyecek… Ama bir süre daha bu sorular ve anlamaya çabaladığımız cevaplar ile beklemek zorundayız.

Page 26: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Ve dizinin süre gelen hikâyesinde neler olacak ya da olabilir? Bir de onları irdeleyelim…

The Flash’ın en çok merak edilen konularından biri; Iris’in Barry’nin sırrını ne zaman öğreneceği; ki bu aslında bizi oldukça enteresan düşüncelere sürüklüyor. Çünkü Iris, Barry’nin komadan çıktığı andan itibaren değiştiğini hemen farkediyor ve bunu sorgulamayı da ihmal etmiyor. Barry’nin enteresan tavırları ve sürekli ortadan kaybolmasının nedenlerini bir türlü çözemiyor ve bunu sorguladığında aldığı saçma cevaplar Iris’in kafasını kurcalıyor. Tüm bunların üzerine bir de Flash’ın hikâyesinin peşine düşmeye karar veriyor. Ancak bu iki bağlantıyı bir araya henüz getirmeyi başaramadı. Yakın bir zamanda bunu çözecek mi bilmiyoruz ama dizinin sezon arası finalinde Barry’nin Iris’e aşkını ilan etmesi ile ortaya attığı bomba Iris’i bir süre daha oyalayacak gibi görünüyor. Benim fikrimce Iris’in Flash’ın kimliğini çözmesi sanırım Barry ile olan sorunlarını çözdüğü an ile paralel ilerleyecek.

Ne dedim efendim, Barry Iris’e olan aşkını ilan etti. Ki ben bir izleyici olarak bunu hiç beklemiyordum. En azından bu kadar çabuk. Dizinin içinde aşk dramalarını pek abartmayı sevmeyen ama karıştırmayı seven bir hikâye ekibi olduğunu varsayarsak, ikisi arasındaki ilişki ne zaman başlar ya da Iris Barry’e olan ilgisini nasıl ve ne zaman fark eder göreceğiz. Ama TV’den bahsediyoruz, olayları uçlarda tutmayı severler. Sezon finaline kadar ilerleyen bir aşk göreceğimiz kesin ya da ters köşeye gelip pat diye bir aşkın içine düşeceğiz. Bakalım neler olacak?

Caitlin için ileride düşünülen karakter olan Killer Frost’un ne kadar duygusuz ve acımasız bir kötü kadın olacağını biliyoruz. Ancak karşımızda duran Caitlin’e baktığımızda; akıllarda bir şaşkınlık oluşuyor. “ ‘Caitlin ve Killer Frost’ aha! Nasıl yani?” demekten kendimi alıkoyamıyordum. Taa ki dizinin sezon arası finalinde, Ronnie’yi bulup onun ne hale geldiğini gören Caitlin’in, Cisco’ya içini açtığı sahneye kadar. Finalde izlediğimiz en iyi sahnelerden biriydi. Hem Cisco ve Caitlin’in hayatlarına birer adım daha attık hem de Caitlin’in Ronnie’nin dönüştüğü insana olan nefretini, iğrenmesini gördük. Cisco Caitlin’i avutmaya çalışırken; onun ‘Keşke ölü kalsaydı…’ diye bir yorumda bulunması, ileride psikolojik olarak

Page 27: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

Caitlin’in ne noktalara gelebileceğini gösteren ilk adımdı. Böylece artık Killer Frost’un dünyasına yavaş yavaş giriş yaptığımıza inanıyorum.

Killer Frost’un Central City’de ne zaman görülceğini bir kenara bırakalım da, Barry ve Caitlin’in dikkatimden kaçmayan yakınlaşmasını konuşalım. Doğruyu söylemek gerekirse dizide en dikkat kesildiğim noktalardan biri Caitlin ve Barry’nin arasındaki ilişki. Çünkü aralarında gergin başlayan ve yavaş yavaş açılan bir arkadaşlık kuruldu. Ama sonra birden paylaştıkları anlar hızlı bir ilerlemeye girdi gibime geliyor. Caitlin ve The Flash ilişkisi, Caitlin ve Barry arkadaşlığına ilerledi. Bunun sebebinin ikisinin de kaybettiği birileri olması ve birbirlerini hiç kimsenin anlayamadığı bir noktada anladıkları için olduğunu düşünüyorum. Ancak aralarında hızla kurulan bu bağ, bir elektriklenmeye döner mi diye merak etmekten de kendimi alıkoyamıyorum.

Kabul edelim, izleyiciler olarak Barry’i favori karakterimiz ilân etsek de, herkesin içinde bir Cisco sevgisi var. Cisco Ramon dizideki en özgür karakter. Kişiliğini kısıtlamayan, gençliğinin verdiği rahatlık ve özgürlükle hareket eden biri. Bu da diziye beklediğimden çok daha güzel sahneler katıyor. Cisco’nun

DC dünyasında bir süper kahraman olan Vibe olduğunu biliyoruz. Dizinin ilerleyen bölümlerinde ya da sezonlarında bunun karşımıza çıkacağı da bir gerçek. Bana kalırsa ilk sezon için bu erken bir gelişim olur. Çünkü Cisco’yu olduğu gibi görmekten yeterince memnunum. Tabii onu üretmekten hoşlandığı ‘oyuncakları’ ile birlikte görmek çok daha heyecan verici olabilir ama nedense şimdilik karşılaştığı olaylara verdiği heyecanlı tepkileri ve işine olan tutkusu benim için yeterli kalıyor. Tabii sizler ne düşünürsünüz bilemiyorum…

Bilmeyenlere söylemeliyim ki (ben de yeni öğrendim) Cisco çizgi romanlarda bir break dansçıymış. Valdes verdiği bir röportajda da dans konusunda iddalı olduğunu söylerken, Kreisberg ile yaptığı bir konuşmada ilerleyen bölümlerde Cisco’nun hareketlerini izleyebileceğimizin sinyallerini de vermiş. Bakalım Cisco’yu dans pistlerinde görebilecek miyiz?

Bilindiği gibi STAR L.A.B. parçaçık hızlandırıcı artık bir Meta-Human hapishanesine dönüştürüldü. Oraya gelecek daha bir çok kötü meta-human var. İşte bu da bir başka soruyu daha akıllara getiriyor ki; oda ‘Sakin giden işler ne kadar süre daha böyle gidebilir?’. Bu sorunun cevabı da Grant Gustin’in verdiği bir demeçte gizli:

‘Bİrçok karakter meta-human hapİshanesİnde ortaya

çıkacak ancak İşlerİn kötüye gİdebİleceğİ İhtİmali hep var.’’

Page 28: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Gorilla Grodd, Flash’da ortaya çıkması merakla beklenen kötü karakterler biri. Grodd dahî seviyesindeki zekâsı, kas gücü, telepatik ve telekinetik güçleri sayesinde DC dünyasında bilinen en zorlu ve tüyler ürpertici kötü karakterlerden birisi. Yaratıcıların yaptıkları açıklamalara göre kendisini dizinin ilk sezonunda görme imkânı bulacağız. Ancak ne zaman ortaya çıkacağı hakkında henüz bir bilgi yok. Kreisberg verdiği bir röportajda Grodd’un dizideki ilerleyişini Arrow’da Slade Wilson’un hikâyesindeki ilerleme ile örnek vermiş. Arrow’un pilot bölümünde Deathstroke’un maskesinin görülmesi gibi, Flash’ın ilk bölümünde kırık bir kafes’in üstündeki isim tabelasında ‘Grodd’ yazması da dikkatlerden kaçmıyor. Tabii ki dizinin 5.bölümünde Grodd’un yüzünü göstermesi ile

sahneye çıkacağını anlıyoruz. Grodd’un bir proje olduğunu ve beklendiği üzere bu projenin arkasından da Dr.Wells’in çıkması bizleri nerelere sürükler bilinmez ama bu ikilinin manipülasyon ve zekâ noktasında birleşmesi, Flash’a zor anlar yaşatacak gibi görünüyor.

DC’nin bir diğer süper kahraman çizgi romanı olan Firestorm’un Flash dizisi içindeki kadrosu daha da genişliyor. Firestorm (Robbie Amell) karakterinin diziye dahil olduğunu ve neler yapabileceğini dizinin sezon arası finalinde hepimiz gördük. Çizgi roman okuyucularının tahmin ettiği üzere; Ronnie’in meta-humana dönüşmesi ile Dr.Martin Stein’in ve yönettiği proje F.I.R.E.S.T.O.R.M.’un da ortaya çıkacağı aşikârdı. Stein zeki ve kibirli

Yani bizleri bekleyen süperkahraman ve kötü adamlara!

Gelelim fasülyenin faydalarına…

Page 29: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

bir nükleer fizikçidir. Transmutasyona olan takıntısı yüzünden herşeyini hatta evliliğini bile feda etmiştir. Star L.A.B.’in parçalayıcısının patlaması ile kendisini Ronnie Raymond ile bir bedende bulur. Bunun üzerine iki bedeni çok geç olmadan ayırmanın bir yolunu bulmaya çalışır. Dr.Martin Stein’i ise bu sezon Flash’ın konuk oyuncu listesine eklediği en önemli isim olan Victor Garber canlandıracak. Usta oyuncunun kadroya katılması bütün oyuncular tarafından büyük bir heyecanla karşılanmış gibi görünüyor.

Firestorm’un kadrosunun daha da genişleyeceğini söylemiştim. Garber’dan sonra Flash’ın kadrosuna Jason Rusch’ı canlandırması için Luc Roderique da eklenmiş bulunuyor. Rusch üniversiteden yeni mezun olmuş ve Stein’in F.I.R.E.S.T.O.R.M. projesinde yer alan araştırmacılardan biridir. DC çizgi romanlarında, Jason Ronnie’in ölmesi ile Firestorm matrix’ini ele geçiyor. Ama tabii ki ters köşeyi seven yazarlarımız Jason’ı dizide ne noktaya koyacaklar bekleyip göreceğiz.

Prison Break’in akıllarda kalan oyuncusu Wentworth Miller’ın Leonard Snart yani Kaptan Cold olarak kadrodaki yerini aldığını biliyoruz. Cold’un tek başına kalması ile bir dosta ihtiyaç duyduğunu ve 4.bölümün sonunda sadece sesini duyduğumuz bir adam ile işbirliğine girdiğini gördük. İşte bu dostu ise Prison Break’deki rol arkadaşı Dominic Purcell üstlenecek. Tekrar bir araya gelecek olan ikili, Flash’a zor anlar yaşatacak gibi görünüyor. Dominic Purcell, Mick Rory yani Heat Wave karakterini canlandıracak. Rory takıntılı bir kundakçıdır ve Snart bu takıntısı için çıkış yolu olacak bir teklifle ona geldiğinde; tabii ki de onu geri çevirmez. Mick Rory dizinin yayınlanacak olan yeni bölümünde karşımıza çıkacak.

The Vampire Diaries ve Star-Crossed’un yıldızlarından Malese Jow, Linda Park rolü ile Flash’ın kadrosuna dahil olan diğer bir isim. Linda, Central City Picture News’da çalışan zeki ve gözü açık bir gazetecidir. Iris’le çalışmaya başlayan ve ona hızlı gazeteciliğin incelikleri konusunda yardımcı olan Linda, yavaş

Firestorm’un kadrosunun bu kadar genişlemesi

ve dizide bu kadar tanıtılması akıllara,

‘yeni bir dizi mi geliyor?’ sorusunu getirmiyor değil. Sonuç olarak

Flash’ın tanıtımı da Arrow ile birlikte yapılmıştı. CW

ve WB’tan beklenecek bir haraket olabilir…

Page 30: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

yavaş Iris’in en yakın arkadaşı olacak. Yerel bir barda Barry ile tanışması sonucunda aralarında bir yakınlaşma başlayacak. Eh bu durum Barry’nin Iris’e aşkını ilan etmesinin sonrasında meydana gelecek ve nelere gebe olacak inanın merakla bekliyorum. Linda Park ile Flash’ın 12.bölümünde tanışacağız.

Linda’nın dizideki bilinen akıbeti bu olsada, çizgi romanlarda Linda Park diğer bir speed runner olan Wally West’in kız arkadaşı ve ilerideki eşi. Bu bilginin dışında, ortalıkta dolanan bir spekülasyonda Wally West’in dizide ortaya çıkabileceği! İşte bu ters köşe bilgiler kafamı nasıl da karıştırmakta anlatsam inanamazsınız. Linda’nın senaryoya dahil olması ile Wally’i de ortalıkta dolanırken görebilir miyiz? Neden olmasın…

Bana göre TV dünyası için 2014’te açıklanmış en önemli ve şaşırtıcı karakter olan, Pied Piper yani Hartley Rathaway’e Andy Mientus’un hayat

vereceği, Ekim ayında açıklanmıştı. Pied Piper karakterini tanımayanlara söylemeliyim ki, kendisi çizgi roman tarihin gay kötü adamı. Pied Piper’ın The Flash’ın senaryosuna katılması ile yazarlarımız bir ilki daha gerçekleştirerek, TV tarihinde gay bir süper kötü adamı ilk kez ekranlara taşıyor. Bakalım Pied Piper karakteri ekranlarda nasıl görülecek. Açıkçası izlemeyi heyecan ile beklediğim karakterlerden birisi. Pied Piper’ı dizinin 11. bölümünde izleyeceğiz.

The Tomorrow People’ın bir başka oyuncusu daha The Flash’ın kadrosuna dahil oldu. Peyton List, Leonard Snart’ın kız kardeşi Lisa Snart’a hayat verecek. Leonard’ın katı ve planlı biri olduğunu biliyoruz ancak Lisa onun aksine bir o kadar asi ve abisine onun ekibine katılabilmek için herşeyi yapabileceğini kanıtlamaya takıntılı bir karakter. Lisa sinsi, çekici ve birazcık sadist bir

Page 31: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

genç kız. Seksiliğini ve cazibesini ise kullanmaktan hiç çekinmiyor. Bunu Cisco’nun üzerinde kullanmaktan da çekinmeyecek. Lisa Snart’ın DC dünyasında ki adı ise Golden Glider. Lisa ile Flash’ın 16.bölümünde tanışma zevkine erişeceğiz.

Sleep Hallow’un Detektif Luke Morales’ini canlandıran Nicholas Gonzalez, Cisco’nun abisi Dante’yi canlandırmak üzere Flash’ın kadrosuna katılan diğer isimlerden. Dante doğuştan yetenekli bir piyanisttir ancak bu konuda bir yerlere gelmeyi başaramamıştır. Bu başarısızlığı sebebi ile de Cisco’ya karşı kıskançlık ile imrenme arasında gidip gelen hislere sahiptir. Ancak Cisco ve Dante kendilerini hayatta kalmak zorunda oldukları bir durumun içinde bulunca, Dante Cisco’ya güvenmek zorunda kalır. Dante’yi dizinin 16.bölümünde izleyeceğiz.Lisa’nın ve Dante’nin aynı bölümde ortaya

çıkması bir tesadüf mü yoksa başka olaylara mı sebep olacak onu bilmiyorum ama 16.bölüm de Cisco’nun dünyasına derin bir giriş yapacağımız kesin.

The Flash 90’ların Flash’ına olan saygısını tekrarlıyor ve Mark Hamill’i James Jesse yani Trickster rolünü tekrar canlandırması için geri getiriyor. Hamill The Flash’ın 17.bölümünde karşımıza çıkacak. Yayınlanacak olan bölümde, James Jesse Iron Hights’da cezasını çekerken, onun işlediği suçları birebir kopyalayan suçluyu yakalamak için Detektif West’e ve Barry’e yardım edecek. Ama bu yardımın sonunda Trickster tekrar ortaya çıkacak mı, işte onu biz de bilmiyoruz. Mark Hamill’in kadroya katılması ile 90’ların Flash’ında birlikte rol aldığı John Wesley Shipp ile de tekrar bir araya gelmiş olacaklar. İki karakterin de Iron Hights’da yatıyor olması ise ikiliyi tekrar aynı sahnede görebileceğimizi hissettiriyor.

Dizinin kadrosuna eklenen bir diğer isim ise Roger Howarth. Howart Central City Picture News’un ödüllü habercisi Mason Bridge karakterine hayat verecek. Bridge’e işe yeni başlayan Iris’e yol göstermesi rica edilir ancak ikilinin arasındaki ilişki Bridge’in Dr.Wells’i araştırmaya başlaması ile karışık bir hal alacaktır.Vampire Diaries’in oyuncularından Micah Parker’da, Flash’ın konuk oyuncu listesine katılmış durumda. Parker, Iron Heights’dan kaçan Clay Parker karakterine hayat verecek. Son soygununu yapmak üzere meta-human olan kız arkadaşına ulaşan Clay, onun yeteneklerini kullanarak son bir vurgun yapmayı planlar.Dizinin ilk bölümünde ölen Clyde

Page 32: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Mardon’un abisi Mark Mardon (nam-ı değer Weather Wizard) kardeşinin intikamını almak için Central City’e geri dönecek. Mark kardeşine benzer güçler kullanarak Clyde’ı öldüren Joe West’in peşine düşecek. Spartacus’un yıldızı Liam McIntyre Mark Mardon karakterine hayat verecek. İleride Clyde Mardon’u canlandıran Chad Rock’ın Flash’ın setinde göreceğimize dair haberler söz konusu.

İçine keşfedilmiş ya da keşfedilmeyi bekleyen ipuçları eklenmiş flashbackler ile karakterlerimizin hayatlarına dahil oluyor ve onları daha iyi anlamaya başlıyoruz.

Dizinin yaratıcıları Berlanti ve Kreisberg’in flashbackleri kullanmayı sevdiğini Arrow’da ki ilerlemeleri dolayısıyla gayet iyi biliyoruz. Ve Flash ile de bu durumu devam ettiriyorlar. Dizideki flashbackler günümüzdeki hikâyeyi tamamlamayı ve anlamlandırmayı başarıyorlar. Ve bunlar gerçekleştiğinde biz izleyiciler karakterlerin hayatlarına daha da dahil oluyoruz ve her bir karakteri daha da yakından tanımaya başlıyoruz.

Şu anda dizide süre gelen flashbackler izleyici için sadece karakter analizi yapmaya yetiyor gibi görünse de; aslında her biri kendi içinde ufak ipuçları bırakıyor. Biz bunların çoğunu şimdi çözemiyoruz belki ama dizinin ilerleyen bölümlerinde bunları anlamaya ve şaşırmaya başlayacağımıza eminim.

İlerleyen bölümlerde flashbacklerin diziye katacağı heyecanı ve beklentiyi de merakla bekliyorum.

Flash ilk sezonu için yaptığı girişten sonra kendini nasıl ve ne kadar geliştirebilir diye düşünmeden edemiyordum. Ama gelen her yeni bölümle hikâyeyi biraz daha güçlendirdiler ve karşımıza daha iyi bir bölümle geldiler. Özellikle Arrow vs Flash ve Brave & Bold bölümleri ile başlayan yüksek heyecan, yeterli dozdaki duygusallık ve aksiyon ile bundan sonra gelecek bölümlerdeki beklentilerimizi daha da arttırdı. Sezon ortası finalinde ise karşımıza bir sezon finali edasıyla çıktılar. Ve ben şimdiden sezon finalinde nasıl bir şok ile karşılacağımızı merak edip duruyorum.

Hızla güçlenen ‘Flash’ ı yarı yolda bırakmayın. İzlemeye devam edin, izlemiyorsanız başlayın!

Page 33: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

FLASH

İlk başta birkaç nokta da hızlı, birkaç nokta da yavaş ilerleyen bir hikâye sunulduğunu düşünüyordum. Ancak beklentimi ve heyecanımı arttıran ard arda gelen bölümler ile diziye olan bağlılığımı korumayı başardılar. Gerçi merakımdan ve flash hayranlığımdan diziyi izlemeye devam ederdim ancak bu tarz yapımlara aşikâr olmayan izleyiciler için engel yaratabilecek bir durumdu. Ama bunu çok güzel toparlayarak ve kendi kendime ‘önyargılı’ yaklaştın dememe sebep olarak, bizlere ne kadar iyi olduklarını kanıtladılar.

Flash’ı heyecan ve beklenti ile izleyen izleyiciler zaten dizinin sonunu getireceklerdir diye düşünüyorum. Ama ilk bölümlerde diziyi bırakan bir okuyucu iseniz bence kaldığınız yerden devam etmeye başlayın. Pişman olacağınızı sanmıyorum. Ve diziyi hiç izlememiş bir okuyucu iseniz bence yazının bitmesiyle ilk bölümü izlemeye başlayın.

Flash’ı izleyenlere, yeniden başlamak isteyenlere ve sıfırdan başlamaya karar verenlere şimdiden ‘İyi Seyirler..’

Page 34: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

SinzapSinzap

Merhaba müzik severler! ABC bizi Country müziğin merkezi Nashville’de uzun, bazen hüzünlü ama genellikle mutlu anlar ile dolu bir tura

çıkarıyor. Sizi bilmem ama ben bu güzel ve duygu dolu turun en ön koltuğunda yaklaşık 7 milyon izleyicisi ile oturmaya razıyım!

Eğer Country müzik hayranıysanız, büyük bir ihtimalle Nashville’ı biliyorsunuzdur ve zevkle de izliyorsunuzdur. Bilmiyorsanız da

buyurun turumuza bir giriş yapalım.

1. Durak; Ana Konu Country müziğin kraliçesi olarak anılan Rayna James artık eskisi kadar popüler değildir ve turu beklediği yoğunluğu görmemektedir. Bu durumdan rahatsız olan müzik şirketi (Rayna’nın kurulmasına yardım ettiği şirket) Rayna’ya, genç yaşta büyük bir başarı elde eden Juliette Barnes ile aynı turneye çıkmasını önerir. Juliette erken yaşta bulduğu şöhretin vermiş olduğu aşırı öz güvenden ve gençliğinden kaynaklanan şımarık tavırları, ayrıca bu durum hiç hoşuna gitmese de, kariyerinin onunla ortak çalışmasına bağlı olması Rayna’ı fazlasıyla çileden çıkarmaktadır. Yaşanan gelişmelerin farkında olan Juliette ise Rayna’nın aksine bu durumdan oldukça haz duymaktadır. Rayna ileride ne yapması

gerektiğine karar vermek zorundadır. Kariyeri için kritik bir dönemden geçmesi yetmezmiş gibi, eşi Teddy’nin seçimlere aday olduğu sırada daha önceden yaptığı yolsuzluğun ortaya çıkması ve Nashville’ın en güçlü kişilerinden olan babası Lamar ile aralarının bozuk olması Rayna’ya hiç

Page 35: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

KonuNASHVILLE

yardımcı olmamaktadır. Juliette ise çok popüler olmasına rağmen, artık sadece gençlere hitap etmek istemediğine ve country müzik dünyasına kendini kabul ettirmek istediğine karar verir. Ancak bunu başarmanın sandığı kadar kolay olmadığını zamanla tecrübe edecektir. Ayrıca uyuşturucu bağımlısı annesi ile ilgilenmesi ve bu esnada medyadaki imajına da dikkat etmesi gerekmektedir.

2. Durak; Genel Bakış NOT: Belirtmekte fayda var Nashville bir müzikal değildir. İçerisinde müzik ögesini çok güzel işleyen bir dramadır. Belki de bu yüzdendir ki hayatlarına imrendiğimiz müzisyenlerin aslında neler yaşadıklarını ve hep saklamaya çalıştıkları sırlarını işleyerek müzikal yönüne olan beklentimizi, çaktırmadan drama kaydırarak kendini kabul ettirip, izlettirmeyi başarıyor (yani en azından beni öyle kandırdı,

tamam kabul ediyorum biraz saf olabilirim). Nashville her ne kadar ana konusu itibari ile Rayne ve Juliette üzerinden ilerlese de aslında konu ve karakter bakımından oldukça zengin. Bu karakter ve konu zenginliği , yan karakterler ile ilgili detaylar konusunda biraz ketum davranıyor. Bu ketumluk da bize merak olarak geri dönüyor; haliyle izlemeden edemiyoruz.

Nashville’in karakter betimlemesini çok başarılı bulduğumu belirtmeden geçemeyeceğim. Tabi bunda oyuncuların katkısı yadsınamaz. Friday Night Lights ve American Horror Story ile büyük bir başarı yakalayan Connie Britton henüz Emmy kazanamasa da Nashville’deki performansı ile bir kere daha kendini kanıtladı. Hayden Panettiere, Heroes ile adını duyurmuş olsa da Nashville’de ki performansı ile herkesi Juliette’ten nefret ettirecek raddeye getirebiliyor;

Page 36: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

ki bu aslında oyunculuğunun ne kadar yerinde olduğunun bir göstergesi. Charles Esten’in canlandırdığı Deacon Claybourne karakterinin Rayna ile olan geçmişi düşünüldüğünde, ilk sezonda biraz arka planda kalsa da ikinci sezonda gereken önem gösterilmiş. Ayrıca yan karakterler de Nashville’de ki performansları ile yıldızı parlayan genç isimler arasında Sam Palladio; Gunnar Scott olarak, Claire Bowen; Scarlett O’connor olarak, Jonathan Jackson; Avery Barkley olarak, Stella Kardeşler; Rayna’nın kızları Maddie ve Daphne olarak bizi karşılıyorlar. Bu genç oyuncular aynı zamanda müzik performansları ile de oldukça iddialılar.

3. Durak; Artılar ve Eksiler Müzik sektörünün içinde olmayan bizler için kolay, eğlenceli ve güzel görünen yüzünün aslında sanıldığı gibi olmadığını gözler önüne seren Nashville, ilk sezonda yakaladığı başarıyı her ne kadar devam ettirse de, artılarının yanında bazı eksi

yanları da barındırıyor, maalesef. Artılar; daha önce de bahsettiğim gibi karakter betimlemeleri oldukça başarılı. Karakterlerin geçmişlerine ve geçmiş ilişkilerine de değinerek onları anlamamıza yardımcı oluyorlar. Ayrıca gay karakterlere de yer verilmesi, dizinin drama düzeyini bir seviye daha yukarı taşıyor. 4. durakta bahsedeceğim gibi müzikler ve soundtrackler diziye ayrı bir enerji katarak sıkılmadan izlememize yardımcı oluyor.

Eksiler; ilk sezonda ne yapmak istediğinden kendisinin bile haberi olmayan Avery Barkley sıkıcı ve izlemesi vakit kaybı bir karakter haline gelmişti. Kesinlikle serseri mayın deyimini hak ediyordu (ikinci sezon daha kendinden emin ve bilinçli davranan Avery’i görmek gayet güzel oldu). İkinci sezonda ise serseri mayın deyimini tam anlamıyla Scarlett üstleniyor, müzik sektörüne girmenin sandığı gibi olmadığını fark ederek oldukça afallıyor. Teddy ile Lamar arasındaki politika

Page 37: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

NASHVILLE

ve güç yarışı dizinin genel hatlarına uymuyor ve birçoğumuzun pek de ilgisini çekmiyor. Gunnar ve Scarlett arasındaki ilişki bende hayal kırıklığı yarattı, sebebi ise sevgili olarak çok iyi olabileceklerini düşündüğümden değil de müzikal olarak çok yaratıcı bir birliktelikleri olabileceğini umuyordum ama ilişkilerinin bitmesi ile artık beraber yap(a)mıyorlar. Ayrıca Birinci sezon finalinin de oldukça klişe olduğunu belirtmek istiyorum.

4. Durak; Müzik Tamam, Nashville için “müzikal değil” demiş olabilirim ama bu müziğin arka planda kaldığı anlamına gelmiyor. Her bölüm için ayrı soundtrack oluşturulmuş ve her bölüm Hank Williams’ın şarkılarıyla adlandırılmış. Neden diyecek olursanız; 29 yıllık hayatı ile Hank Williams, 11 tanesi birinci sırada olmakla beraber, Billboard Contry Music Top 10 listesine giren 35 şarkı bestelemiştir. Öte yandan da özel hayatı o kadar ihtişamlı olmamış. Uyuşturucu kullanımı, evlilik hayatındaki olumsuzluklar ve Grand Ole Opry’e kabul edilmeyişi gibi birçok zorlukla karşılaşmış. Siz de Dejavu’yu hissettiniz değil mi? Bu bahsettiklerimin hepsi Nashville’de yaşandı (Hank Williams bir nevi Nashville’in ilham kaynağı sayılır).

Nashville’in Müzik yönetmenliğini kim yapıyor dersiniz? ... Dayanamayacağım söylüyorum; T Bone Burnett! (Şimdi burada bana kendisini tanıttırmayın, hakkında sayfalarca yazı çıkar.) Eh söz konusu, aldığı ödüllerin haddi hesabı olmayan T Bone Burnett olunca şarkıların bu kadar kaliteli olmasına şaşıramazsınız, adamı parçalarlar! Söz yazarlığını ise The Civil Wars’ın solisti John Paul White, Hillary Lindsey ve Elvis Costello üstleniyor. Tabi bu da yetmiyor; Nashville, adını duyurmaya çalışan genç bestecilerin de yardımlarını alarak onlara destek oluyor.

Daha Nashville başlamadan dizide geçen bütün cover ve orjinal şarkıların, Big

Page 38: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Page 39: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

NASHVILLE

Machine Records tarafından yayınlanacağı açıklanmıştı. Şimdiye kadar The Music of Nashville: Season 1, The Music of Nashville: Season 1, Volume 2, The Music of Nashville: Season 2, Volume 1, The Music of Nashville: Season 3, Volume 1 olarak dört albüm yayınlandı. Beğendiğiniz şarkıları artık sadece dizide değil; her zaman dinleyebilirsiniz.

1982’de ilk kurulduğunda yemek üzerine olan ve akustik müziği müşteri çekmek amacıyla kullanan Bluebird Cafe’nin stratejisi tam tersine dönmüş durumda. İsmini duyurmak isteyen söz yazarlarının ve bestecilerin ortak noktası haline gelen Bluebird Cafe, Taylor Swift’in de dâhil olduğu birçok ismin duyulmasına yardımcı oldu. Nashville’de de Scarlett ve Gunnar’a sahne veren Bluebird, gençlik yıllarında Rayna ve Deacon’nın da isimlerinin duyulmasında da oldukça faydalı olmuştu.

5. Durak; Güncel Durum 3. sezonu ile devam eden Nashville’de aslında yukarıda fazla bilgi vermeden bahsettiklerimden çok şey geçti.

Karakterler oldukça değişti (gelişti). Aynı zamanda karakterlerin birbirleri ile olan durumları da değişti, aslına bakarsanız yapımcılar karakterlere getirdikleri bu değişikliklerle sanki izleyicilere sahip oldukları genel ön yargılarını kırmaya çalışıyorlar gibi geldi. Sizler de izleyerek bu konuda ki görüşlerinizi facebook, twitter ve tumblr üzerin den paylaşarak bizlere iletebilirsiniz. 3. sezonda karakterlerin başından geçen olayların artışı drama seviyesinin yükselmesine, müziğin ise biraz da olsa arka planda kalmasına neden olmuş. Ancak bu müzik kalitesinde her hangi bir değişime sebep olmamış, aksine artan dram miktarı müziklere daha da derinlik katmış.

6. Durak; Tur Sonu Şimdiye kadar bir kaç eksileri olsa da, drama algısına farklı bir yorum katan Nashville, 3. sezonu ile devam etmekte. Geçen haftalarda 10. bölümü ile ara veren Nashville, 7 Ocak’ta ekranlara bol drama ile devam etmeye başladı bile. Hepinize İyi seyirler.

Page 40: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Kim bilebilirdi ki 1900 yılında kitap olarak basılan Aşk-ı Memnu (Yasak Aşk)’nun neredeyse 110 yıl sonra bile bu kadar popüler olabileceğini... Halid Ziya UŞAKLIGİL’in realist-naturalist romanının dizi uyarlaması,

hâlâ nasıl oluyor da tekrarlarında bile reyting rekoru kırabiliyor? Ki bu rekor gündüz kuşağı, öğle kuşağı veya akşam kuşağı fark etmiyor.

Türkiye’nin Yasak Aşkı; Aşk-ı Memnu

Yasak Aşk’ın konusu kısaca şöyle:Firdevs Hanım varlıklı bir ailenin gelini, zengin, ihtiraslı bir

kadındır. Yaptığı evlilikten Peyker ve Bihter adlı iki kızı olmuştur. Firdevs Hanım ve kızları güzel görünmeye çok önem verirler, çok zarif giyinirler. Firdevs Hanım dönemin zenginlerinden 50 yaşlarında Adnan Bey ile evlenmek istemektedir ancak Adnan Bey, Bihter’i ister. Firdevs Hanım bu evliliğe başta karşı çıkar fakat daha sonra kabul etmek zorunda kalır. Adnan Bey’in Nihal ve Bülent adında iki çocuğu vardır. Annesiyle sürekli mücadele içerisindeki Bihter Adnan Bey ile evlenir. Fakat bu evlilikten sıkılır ve evin genç yakışıklısı (ki kendi yaşına uygun olan da budur) Behlül ile aşk yaşamaya başlar. Firdevs hanımın da eve taşınması ile

ev hizmetlileri işlerini kaybetmeye başlar. Bu değişimlere tanık olan Nihal zamanla Bihter’den soğur. Bihter ve Behlül arasındaki ilişkinin yanı sıra ev hizmetlilerinden Madam; Adnan Bey’e, Beşir ise evin kızı Nihal’e aşk ile bağlanmıştır. Bu aşk üçgenleri bazı gerçekleri örtmeye ve Bihter ile Behlül yasak aşkının devamlılığını sağlamaktadır. Firdevs Hanım ise bu ilişkiyi fark eder ve Nihal ile Behlül’ü birbirine yakınlaştırır. Beşir tanık olduğu yasak aşkı Adnan Bey ve Nihal’e açıklar. Bihter intihar ederek hayatına son verir. Beşir ise uzun süre mücadele verdiği hastalığına yenik düşerek ölür. Yaşananların ardından geçen zaman ile Bihter’siz, Firdevs Hanım’sız, Beşir’siz ve Behlül’süz ev eski mutlu günlerini yaşamaya yeniden başlar.

Page 41: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Konu

Aşk-ı Memnu konu örgüsü açısından her devirde dikkat çekmiş olacak ki 1975’te TRT’de 6 bölüm ile televizyona uyarlandı. 3 perdelik bir tiyatro oyunu ile sahnelerde yer buldu. 2003 yılında opera olarak bestelenip sahnelendi. Ve son olarak kafalarımıza kazınan bu yapım; konusunda olmayan karakterler dâhil edilip, çıkarılan; günümüz yaşam koşulları ile güncelleştirilen 2008 yapımı dizi uyarlaması ile Türk Televizyon Tarihi arasında kendisine yeni bir yer edindi.

Öncelikle yapımın başarısı tartışılamaz. Mekân seçimleri, kostüm ekibinin başarısı, makyaj ve saç trendleri ile 2008 dizi sektörü için çıta oluşturmuş bir yapımdan bahsediyoruz. İhraç ettiğimiz en önemli dizilerimizden biri olan Aşk-ı Memnu ile yurt dışına açılarak, Eurovision başarısı benzeri bir başarıyı da elde etmiş olduk. Bu durumda yapımcı Kerem ÇATAY ve AY Yapım’ı tebrik etmemek olmazdı. Doğru yatırım, doğru karar her zaman takdir edilmeli.Tekrar bölümleri izlemeyenler için hala TV2’de sabah ve ikindi kuşaklarında dönüyor. Öğle kuşağında ise kendi yayınlandığı kanalda, Kanal D’de.

Diziyi bir tek cümle ile ifade edecek olursak; “Kocasını aldatan kadın, ihtiraslı bir aşk, rekabet ve masumiyet.” Neden mi?Firdevs Hanım aslında bütün hikâyeyi yöneten kişi. Nebahat ÇEHRE’nin bizlere verdiği tam bir oyunculuk dersi. Eşinden boşanmış ve beklediği mirası alamamış ihtiraslı ve tehlikeli bir kadın. Kızları ile bitmek bilmeyen bir yarış içerisinde. İster güzellik, ister para olsun her konuda mücadele söz konusu. Peyker’i yüklü miktarda para karşılığıyla evlendirmesi ve Bihter’in evliliğinde de Adnan Bey’in zenginliğinden faydalanabilmek için evliliği onaylaması ihtirasın büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Kızını koruma içgüdüsünden ziyade yalının içinde kendi yerini sağlamlaştırmak için Behlül ile Nihal’i birbirine yakınlaştıracak kadar büyük bir tehlike söz konusu ki, kendi

Page 42: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Page 43: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

yeri sallanmaya başladığı anda Adnan Bey’den daha zengin bir iş adamı ile flört etmekte bir sakınca görmedi. Dizinin son bölümlerinde Bihter’in aşk itirafı ile hatasını düzeltemeyen Firdevs Hanım, Bihter’in intiharına neredeyse kendisi sebep oldu. Çünkü Nihal ile Behlül’ü kendisi bir araya getirdi. Bu ağır yükü kaldıramayan Firdevs Hanım’ı felç geçirmiş olarak Bihter’in cenazesinde görmek tüm izleyenleri şok etti. Giyim, para, güzellik ve ihtiras dolu bir kadının anne olduğunu 2 sezon boyunca unutmuştuk çünkü. Bu sahnede flört ettiği iş adamının da Firdevs’in bu acınası halinden uzaklaştığını görerek final anlarının gerçekliğini içimizde hissettik. Firdevs Hanım kendi ihtirasları için hem Adnan Bey’in ailesini hem de kendi hayatını mahvetti. Aferin ona.Bihter, zavallı Bihter. Genç, güzel ama inatçı. Annesi ile arasında öyle bir rekabet vardı ki, Adnan Bey’in ilgisini evliliğe çevirdi. Hâlbuki annesi evlenecekti. Bihter’in masum ifadesi, güzelliği ve gençliği ile her kim olsa başı dönerdi ki aynen öyle oldu. Behlül bile bile ateşe yürüdü. Bihter tam baba aşığı bir kızdı. Babasının Firdevs Hanım’ın kendisini aldattığını görüp ölmesinden sonra, annesinden nefret etti. Bütün dizi boyunca da nefret katlanarak arttı; ta ki Bihter’in annesine Behlül ile olan ilişkisini itiraf edip yardım dilenmesine kadar. O anda da bizde ipler koptu ama Firdevs Hanım dönüşü olmayan bir yola girdi ve Bihter’in intihar edişine neden oldu. 2 kez bebeğini aldıran, kocası Adnan Bey’in neredeyse tecavüzüne uğrayan, Firdevs Hanım’ın entrikalarına defalarca kurban giden Bihter, dizi boyunca bence çok acı çekti. Eşini aldatan bir kadındı evet ama

Adnan Bey ile olan evliliği baştan aşağı hataydı. Normal bir hayat için Behlül ile evlenmesi gerekirdi. Çok çektin be Bihter.Adnan Bey; çok sevdiği eşini kaybeden Adnan Bey de Firdev Hanım’ın entrikalarına kurban gidenlerden. Hoş Bihter ile evlenmese Firdevs Hanım havada kapacaktı ama Bihter oldu bu kişi. Adnan Bey adaletli kararları, yüksek kültürü ile her zaman örnek oldu. Ta ki kızı yaşında olan Bihter ile evlenip, ona yatakta saldırdığı bölümlerde gözümüzden düşene kadar. Sonuçta en gerçek karakterlerden biriydi Adnan Bey. Bence asıl hatası Bihter ile Behlül aşkını fark edememesi, bununla defalarca karşılaştığı halde reddetmesiydi. Hadi tamam bunları bir kenara koyalım e be adam gittin neden kızınla, oğlum dediğin Behlül’ü evlendirmeye razı oldun. Zavallı erkekler, kandırılmaya çok müsait.Behlül’e merhaba deyin. “Behlül kaçar!” dedi dedi ve kaçtı gitti. Amcasına ihanet etti, 2 sezonda 5 kız eskitti, evde önce Bihter ile sonra Nihal ile beraber oldu. Firdevs Hanım’dan kaçamadı. Adnan Bey gibi o da Firdevs Hanım’a kurban gitti. Dedik ya zavallı erkekler, kolay aldanıyorlar. Oyuncak oldu çocuk onun bunun elinde. Bihter’e inat, Nihal’e olan aşkı için saçını bile kestirdi. Biraz daha cesaretli olsaydı; Bihter ile Adnan boşanacaktı, Behlül ile Bihter evlenecekti ama nerede Türk erkeğinde o cesaret. Anca gez dolaş yan gel yat, iş ciddiye binince adeta lamba kırmış kedi bakışı. Beceremedi bu ağır yükü. Bihter hamile bile kaldı Behlül’den ama gitti aldırdı n’apsın. Amca-yeğen ilişkisine de sağdık olamadı. Behlül için biçilmiş oyuncu Kıvanç TATLITUĞ oldu tabiî ki. Her kadını titretecek, diziyi yurtdışına çıkarabilecek bir model ancak Kıvanç

AŞK-I MEMNU

Page 44: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

olabilirdi. Final bölümündeki oyunculuğu ile yetersiz bir performans sergilediğine dair bir çok eleştiriye maruz kaldı Behlül ama vitrin güzel biz ne yapalım.

1:Aşk-ı Memnu; her evde yaşanan veya yaşanabilecek gerçek bir hikâyeyi anlatan cesur bir yapım olduğu için sevildi. Aynı yaş grubundaki yenge-yeğen, kayınvalide-damat, hizmetli-ev sahibi aşk mümkünlüğünü gözler önüne serdi.

2:Aşk-ı Memnu’da bazı izleyenler Bihter’i suçladı; bazıları Behlül’ü; bazıları da Firdevs Hanım’ı. Fakat burada asıl suçlu Adnan Bey idi. Neden mi? Kızı yaşında biri ile evlenmek suç değil mi? O kızı aynı yaştaki yeğeni ile eline belgeler verildiği halde yakıştıramamak aptallık değil mi? Eşin istemediği halde bazı şeylere zorlamak? Peki

oğlum dediğin yeğenin ile kızını evlendirme kararın? Demek ki herkes masum değilmiş Adnan Bey.

3:Aşk-ı Memnu’daki yaşam tarzı eleştirildi. Eve gelen kıyafet markaları, arabalar, hizmetliler vb. Bunlar gerçek hayatta yok ama dizide var dediler. Basbaya bu ev var(Sarıyer sahilde), o koru gerçekten o eve ait ve bu lüks yaşamın daha ilerisi bile var ve yaşanıyor.

4:Araplar özellikle Aşk-ı Memnu’yu çok sevdi. Yalı ya da çekim kalitesinden olduğunu sananlar çok aldanıyor. Öncelikle Behlül yani Kıvanç TATLITUĞ için, sonra Firdevs yani Nebahat ÇEHRE için sevdiler. Hatta Kıvanç TATLITUĞ’u beğendiğini söyleyen evli arap bayanların başlarına gelenler hala internette dolanıyor.

5:İstanbul-Sarıyer’e sahil yolundan giderseniz çekimlerin yapıldığı o yalıyı göreceksiniz. Nereden tanıyacağım bir sürü sarı yalı var diyorsunuz değil mi? İpucu; önünde VIP bir minibüs ya da araç olan ve bir sürü turistin fotoğraf çektirdiği bina Aşk-ı Memnu yalısıdır.

İşte tam bir Türk dizisi, tam bir Türk projesi. Yabancı çoğu diziden farkı ne diye sorarsanız söyleyelim; Türkiye’de yıllardır aileler aynı evde yaşarlar. Anneler, babalar, çocuklar, yeğenler, teyzeler, büyükler, küçükler... Beraber yaşamasak bile bir araya sık sık geliriz, getirirler. İşte fark bu. Roman yazılırken Halid Ziya UŞAKLIGİL’de bu kültürden geliyordu, biz de hâlâ bu kültürü yaşıyoruz. Bu yüzden yaklaşık 11. tekrarını hala izlemiyorum desek de basbayağı izliyoruz.

Aşk-ı Memnu için söylenecek bazı şeyler söylenmedi belki ama şimdi söylenecek...

Page 45: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Konu

Page 46: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Sinzap

Peki Tuba Büyüküstün kimdir?1982 yılı, İstanbul doğumlu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar, Sahne tasarımı ve kostüm mezunu. Kimin keşfi dersiniz? Tomris Giritoğlu’nun.Hayatımıza 2003 yılında “Sultan Makamı” adlı dizinin son 3 bölümüyle girdi. Aslında öncesinde bir çok markanın reklam filmlerinde oynamıştı. Sonrasında “Çemberimde Gül Oya”, “Ihlamurlar

Altında”, “Asi” dizilerinde karşımıza çıktı. “Sınav” sinema filminde Jean-Claude Van Dame ile birlikte oynadı. “Yüreğine Sor”, “Gönülçelen” projelerinden de kendisini hatırlayabilirsiniz. Son işlerinden “20 Dakika” dizisindeki rolü ile 42. Emmy’ye aday gösterilmişti. Hatta Emmy’ye aday gösterilen tek Türk oyuncu oldu. 2014 Mart itibari ile “Kara Para Aşk” dizisinde hala arz-ı endam etmekte kendisi.

Büyülü güzellik;Tuba Büyüküstün

Onun farklı bir havası var. Ne iddialı, ne sönük. Tam anlamıyla gizemli ve büyülü bir güzelliği var. Başarılarını saymak istersek eğer uzunca bir liste

olabilir. Bekleneni hep aşmış bir kız. Magazinden bu kadar uzak kalarak bu kadar başarılı olmak Türkiye’de zor halbuki. 2014 Emmy Ödüleri’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülüne aday olarak finale kaldı. Her ne kadar eli boş dönmüş olsa da Türkiye’yi temsil etmek başarısına nail oldu bu güzellik.

Page 47: Sinzap Ocak 2015 Sayı 5

Türkiye’nin televizyondaki prestijini yurtdışına taşıması elbette bir başarı. Tıpkı Amerikan dizilerinin Türkiye’de gördüğü ilgi gibi özellikle Tuba’nın yer aldığı projeler, 67 ülkede reyting başarılarına imza atmış bulunmakta.

Tuba Büyüküstün’ün 42. Emmy’de giydiği kıyafeti ise haftalarca her yerde konuşuldu. Güzellik ve zerafet ortada. Bizlere bu güzelliği ve başarıyı kıskananlar çatlasın demekten başka bir şey kalmıyor. Büyüler zaten hep gizemli kalıp, kıskanılmamış mıdır yıllarca?