14
SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMED ez-ZERKA ve FETAVA'SI Doç. Dr. Ahmet YAMAN* Yirminci son 1999, zamanda bu önemli alimlerden üçünün de bakaya intikal bir oldu. islam Hint Ebu'I-Hasen en-Nedvi, 23 Ramazan 1420/31 I 999 Cuma günü, sünnet-hadis konusundaki derin vu- kQfiyeti ve rivayetindeki Arnavut el-Ei- biini 24 Muharrem 1420/6 1999 günü, ve nihayet özellikle mu- amelat olmak üzere hukukunun teori ve kadar gayretleri olan Mustafa Ahmed ez-Zerka Haziran ilk ahirete Bu bir süre önce Fetava isimli eseri ekseninde Mustafa Ahmed konu edinecektir. I. HAYATI VE FIKHI Mecd Ahmed Mekkl'nin bilgilere görel Mustafa ez-Zerka, 1?.?.11 904 H b kentinde Bf!bf!s!, f!!!§.!;:e f:!kih Ah- * Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Üyesi. bilgileri, büyük ölçüdeMecd A. Mekki'ye borçluyum. Mekki bizzat dinlediklerine ve Muhammed Meczfib'un Ulema ve Müfekkirun isimli kita- (2/343-370) dayanarak Fetava Mustafa (s. 21-36) bu bilgileri bize sun- 31

SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

  • Upload
    lekien

  • View
    232

  • Download
    4

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMED ez-ZERKA ve FETAVA'SI

Doç. Dr. Ahmet YAMAN*

GİRİŞ

Yirminci asrın son yılı 1999, aynı zamanda İslam dünyasının bu yüzyılda yetiş­

tirdiği önemli alimlerden üçünün de dar-ı bakaya intikal ettiği bir yıl oldu. islam

dünyasının doğusunda Hint Altkıtası'nı aydınlatan Şeyh Ebu'I-Hasen en-Nedvi,

23 Ramazan 1420/31 Aralık I 999 Cuma günü, sünnet-hadis konusundaki derin vu­

kQfiyeti ve rivayetindeki titizliğiyle tanınan Arnavut asıllı Şeyh Nasıruddln el-Ei­

biini 24 Muharrem 1420/6 Mayıs 1999 Perşembe günü, ve nihayet özellikle mu­

amelat alanı olmak üzere İslam hukukunun teori ve pratiğinden kanunlaştırmaya

kadar meşkur gayretleri olan Şeyh Mustafa Ahmed ez-Zerka Haziran ayının ilk

haftasında ahirete uğurlandılar.

Bu yazı, vefatından kısa bir süre önce neşredilen Fetava isimli eseri ekseninde

Mustafa Ahmed ez-Zerka'yı konu edinecektir.

I. HAYATI VE FIKHI DÜŞÜNCESi

Öğrencisi Mecd Ahmed Mekkl'nin verdiği bilgilere görel Mustafa ez-Zerka,

ı 1?.?.11 904 yılınrl;ı Sııriye'ııirı H ;ıle b kentinde doğ'Y!UŞt!.!r. Bf!bf!s!, f!!!§.!;:e f:!kih Ah-

* Selçuk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

ez-Zerka'nın hayatına ilişkin bilgileri, büyük ölçüdeMecd A. Mekki'ye borçluyum. Mekki bizzat

hacasından dinlediklerine ve Muhammed Meczfib'un Ulema ve Müfekkirun Araftülıum isimli kita­bına (2/343-370) dayanarak Fetava Mustafa ez-Zerka'nın girişinde (s. 21-36) bu bilgileri bize sun­maktadır.

31

Page 2: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DİYANET İLMİ DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

med ez-Zerka (v. 1357/1938)2, dedesi ise yine bir fakih olan Muhammed ez-Zer­

ka'dır.3 İlimle hemhal olmuş bu ailede dünyaya gelmenin kendisine sunduğu im­

kanları değerlendirmesini bilen ez-Zerka, bu meyanda babasından hanefi fıkhının

esas ve furuu ile Osmanlı Devleti'nin son yüzyılın ağırlıklı olarak medeni hukuk

kodunu oluşturan Mecelle-i Alıkflm-ı Ad!iyye'yi okumuştur. Aile ortamı ve ilk eği­

tim-öğretim faaliyeti itibariyle hanefi mezhebinin hakim olduğu bir ınuhitte yetiş­

miştir. Nitekim bir fetvasında kendisini ''ben, dededen babaya hanefiyim" diye4 ni­

telendirıniştir.

Bu ilk öğrenim devresinde babası yanında şu iki isim de onun hem şahsiyetini

belirlemede hem de ilmi donanımında etkili olmuştur: Hadis ve siyer hocası Mu­

hammed Rağıb et-Tabbah (v. 1370/1951 ); ak ai d, tefsir ve belağat h oc ası Muham­

med el-Huneyfi (v. 1342/192.4). ez-Zerka daha sonraları Ahmed Mektebl eş-Şafii

(v. 1342/1924), Ahmed el-Kürdi (v. 1373/1954), İbrahim Selklnl (v. 1367/1948),

İsa Beyantini (v. 1362/1943) ve Ahmed eş-Şemma (v. 1362/1943) isimli hocaların­

dan da değişik ilimleri tahsil etmiştir.

Ulum-ı 'dliyye denilen temel şer'! ilimler ile ulı?m-ı dliyye denilen klasik alet

ilimlerini böylece tahsil etmiş olan ez-Zerka, 1933 yılında, daha sonra Dımaşk Üni­

versitesi adını alacak olan Suriye Üniversitesi'nin hem Hukuk hem de Edebiyat Fa­

kültesi'ni bitirmiştir. Öğrenimini ilerietmek amacıyla Suriye dışına da çıkmış, 1947

yılında, daha sonra Kahire Üniversitesi adını alacak olan I. Fuad Üniversitesi Hu­

kuk Fakültesi'nin İslam Hukuku Bölümü'nden mezun olmuştur.

Bu arada bir taraftan ders-i am olarak Haleb Emev'i' Camii'nde ve Arap edebi­

yatı ile fıkıh hocası olarak Hüsreviyye Medresesi'nde öğretim faaliyetinde bulunur­

ken bir taraftan da avukatlık ile meşgul olan ez-Zerka, 1944 yılında Suriye/Şam

Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne medeni ukuk ve İslam hukuku öğretim üyesi ola­

rak tayin edilmiş ve 1966 yılındaki emekliliğine değin bu görevini sürdürmüştür.

Bu tarihten sonra artık Suriye dışında eğitim-öğretim ve telif çalışınalarını sür­

düren hoca, 1966 yılından itibaren beş yıl süreyle Kuveyt Diyanet İşleri ve Vakıf-

2 Hayatı için bkz. Abdülfettah Ebu Gudde, Teracim Sittemin Kibdri Fukalıdi'l-Alenıi'l-İslamf ji'l­Kanzi 'r-Rabi 'a Aşera ve Asaruhumu 'l-Fıkhiyye, Beyrut 1997, s. 83-11 O.

3 Hayatı için bkz. Muhammed Rağıb et-Tabbah, A 'lamu'n-Nübela bi Tarihi Halebi ş -Şelıbd, Haleb,

ts, 7/629-638; Ebu Gudde, age., s. 83-84. 4 Fetilvd Mustafa ez-Zerk/i, s. 199.

Page 3: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMEr ez-ZERKA VE FETAVA'SI

lar Bakanlığı 'nın yürüttüğü el-Mevsıl 'atii 'l-Fıkhiyyel F1kıh Ansiklopedisi projesin­

de uzman olarak çalışmıştır. Ürdün Üniversitesi Şeri'at Fakültesi'nin daveti üzeri­

ne hukuk başlangıcı, medeni hukuk ve İslam hukuku dersleri vermek üzere 1971

yılında Ürdün'e gitmiş ve I 989 yılına kadar bu görevini sürdürınüştür.

Arap Ülkeleri Birliği Genel Sekreterliği 'nin bünyesinde, İslam hukukuna ınüra­

caatla hazırlanıp bütün Arap ülkelerinde uygulanınası planlanan Arap Medeni Ka­

nunu projesinde de 1981-1984 yılları arasında görev alan ez-Zerka, aynı zamanda

iki ayrı fıkıh akademisinin de üyesi idi. Bu cümleden olarak Dünya İslam Birli­

ği/Rabıtatü'I-Alemi'l-İslaml'nin 1978 yılında Mekke'de kurduğu Mecma'u '1-Flk­

hi '1-İslamf'ye bu tarihten itibaren; İslam Konferansı Teşkilatı/ Munazzametüi­

Mü'temeri'l-İslaml'ye bağlı olarak 1984 yılında ilk toplantısını yapan Cidde

merkezli M ec ma 'u' l-F1klıi '1-İsliimi 'ye de yine bu tarihten itibaren uzman olarak

katılmıştır.

Bütün bu ilmi mesaisi yanında yaşadığı toplumunun siyasi, iktisadi ve ictiınal

meseleleri ile de yakından ilgilenen merhum hukukçu, 1954 ve 196 I yıllarında iki

dönem Suriye Parlamentosu'na da seçilmiştir.

Fetiivô Mustafa ez-Zerkô'ya geleneksel İsimlendirme üslubuna uyarak el-Fetô­

vô 'z-Zerkiiviyye başlığını yak ı ştıran ve bir takdim yazısı yazan5 Prof. Dr. Yusuf el­

Karada vi' nin de belirttiği gibi o, üç tür fıkhın yani derin anlayış ve ince kavrayışın

da kendisinde buluştuğu bir ilim adamıdır. Bir başka ifadeyle o, ana kaynaklara ve

temel metinlere hakim olma anlamıııdafakflıjl'n-nusıls, İslamın temel hedefleri ve

kanun koyucunun nihai maksatlarını kavrama anlamında fakih fi fehmi'l-makasıd

ve nihayet yaşadığı çağın, ortamın ve toplumun gerçeklerini bilmek anlamındaja­

kfhjlfehmi'l-vôkt' idi.6

İşte bu üç ayrı fıkıh türlindeki becerisi ile meseleleri ele alıp değerlendirirken

-kendisini hanefi olarak takdim etmekle beraber- islamı tek bir mezhebin temsil

edemeyeceği gerçeğinden hareket etmiştir. Eserinin birçok yerinde karşımıza çıkan

kuk sistemidir. Sadece hir mezhebe sıkı sıkıya bağlanıp diğer nıezheplerin çöziim­

lemelerine kapıyı kapama anlamındaki mezhep taassubu, bireyi bu mübarek di-

5 Fel!il'rl Mllstof{, e:-Zer/.:rl. s. 5-J.'i.

6 Karaclfıvi, Fetôı·r/ !ıtusra{(t e:-Zcrkrl'ya y:ızclığı takdim. s. X.

:n

Page 4: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

nin/hukukun meziyetlerinden mahrum eder. Kaldı ki, böyle bir anlayış cehalet ve

sapkııılıktan başka bir şey değildir.7 Öğretim ve telif hayatına başladığı ilk yıllar­

dan itibaren onun böyle bir açılıma sahip olduğunu 1367/1948 yılında yazdığı şu

yazısında da görebiliyoruz: "Hukuki Alandaki Mezhep Taassubu, Şeri'atın Uçsuz­

Bucaksız Bahçesinde Karanlık ve Daracık Bir Kodese Girmek Denıektir". 8

Onun fikh1 bakışında öne çıkan bir başka nokta, İslam hukukunun kendi kaide­Jerinin ve sabitelerinin dışına taşmamak kaydıyla, kolayiaştırma ve hafifleştirme il­

kesinin benimsenmesidir. Fetvaları arasında sarfettiği şu sözleri, bu bakış açısını

göstermektedir: "Bazı mezheplerde konuyla ilgili bir genişlik varken en katı görüş­le fetva vermeyi doğru bulnıuyorum. "9 "Yabancı ülkelerde yaşayan müsliimanları,

kazanımlarını heder edecek ve kendilerini sıkzntıya sokacak bir yaklaşımla zor du­rumda bırakmak istemiyorum." 10 "Allah 'ın seni zorlamadığı şeye sen kendini niye

zorluyorsun. Hz. Peygamber'in (sas) buyurduğu gibi kim bu dinle yarış yapmaya

kalkışırsa mutlaka mağlub olur.ll Öyleyse dinin ruhsatlarını, itidalini ve müsama­lıasım kabul et!" 12 "Evladım! Allah bu mübarek dini bize kofaylaştmmşl3 ve bizi

bu alanda aşzrzlık ve bağnazlıktan nıenetmiştir. İslam alimlerinin nezdinde yerleşik bir kuraldır ki, Allah azfmetlerinin kullamlması gibi ruhsat/arından yarar/amlma­

smdan da hoşlanzrl4. Bu ruhsatlardan birisi de usulüne uygun, geçerli ictihatlar

arasmda mubah kılaniizin verenfıkhi görüşlerin mevcudiyetidir."l5

Sigorta sözleşmeleri gibi kadim fıkıh eserierinde hükmü bulunmayan yeni ma­

li muamelelerle ilgili kanaatini serdederken sarfettiği şu cümlelerinde de mezkur

7 Bkz. age., s. 76, ısı, 199,209,373-374,465.

8 "el-Asabiyyetü'l-Mezhebiyyefi'I-Flklı Sicnün Dayytkıuı Muzlimfi Cenneti'ş-Şerf'ati'l-Feylıd ",Me­

celletü'ş-Şihab, yıl: I, sy: 2, !367/!948. En son kaleme aldığı el-Fıklıu'l-İslami ve Medarisülı ile

el-Akl ve'l-Ftklıfi Felımi'I-Hadfsi'n-Nebevf isimli kitaplarında da aynı düşünceyi işleyen ez-Zerka,

Fetc/vd'sının değişik yerlerinde de konuya temas etmiştir. Bkz., age., s. 363,371.

9 Fetôv!i Mustafa ez-Zerkii, s. 566.

1 O age., s. 623.

ll Buhar!, el-Cami'u's-Salıflı, İstanbull98I, "İman", 29; Müsliııı, e/-Ciimi'u's-Sahflı, İstanbul 1981,

"Bir", 52. ,,..., '"'""" -,. 0

ıL. ae,c., ~. L.1 t-Lıö.

!3 B;:;.k::ıtZi 2/185~ i"v1:ı;Uc J/V, Ni~a 4/2ö. Bu konuda okz. Nevevi, et-JCrht~\' bı'l-K1yôJn li Zevi'l-Fadl

ve'l-Meziyye min Elıli'l-İslam, Dımaşk !982; Mansur Muhammed M. Hafnavi, et-Teysfr ji't-Teş­

rf'i'I-İslamf, Kalıire 1991.

14 Bu ifade aslındaAlımed b. Hanbel (v. 241/855) ve Beyhaki (v. 458/1065) tarafından hadis olarak ri­

vayet edilmiştir. Bkz., Müsned, İstanbul 1981, 2/108; es-Sünenü'I-Kübra, Beyrut 1994, 3/200. Ay­

rıca bkz. Münavi., Feydu'l-Kadfr, Beynıt 1391,2/292.

!5 age., s. 217.

Page 5: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YüzylLlN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMEr ez-ZERKA VE FErA V kSI

yaklaşımı görmek mümkündür: "Hızla yayılmış ve günümüz ticarz hayatının vazge­

çilmez zarureti haline gelmiş bu gibi konular karşısında bizler, klasik kaynakları­mızdaki ruhsat ve izin açılımlarını araştmnalıyız. Bu tür mali muameleterin ceva­zı için bir çıkış noktası bulduğumuz an onu devreye sokmalıyız. Bu imkanı kullan­mak varken, naslarda iki türlü bir anlama imkanı yani delalet olduğunda zorlaştı­

rıcı ve darlaştırıcı olan delaleti tercih etmemeliyiz. Çağlll problemlerine çözüm bulma konusundaki fikhf yaklaşım tarzımrzın, zarar değil açzk bir fayda sağlamasi şartzyla böyle olması gerektiğine inanıyorum."16

ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi, bu düşünce tarzı­

nın bazılarınca tesahül/gerekli itinayı göstermeme biçiminde algılandığından yakı­

nır ve aksine büyük beceri ve itina isteyen hukuki değerlendirmelerin bu tür değer­

lendirmeler olduğunu belirtir. I? Gerçekten de tabiinin önde gelen müctehitlerinden

Süfyan b. Said es-Sevri (v.l611777) ile Süfyan b. Uyeyne (v. 198/813) tam da bu

noktayla ilgili olarak şu tesbiti yapmışlardır: "Bize sorarsan ilim, güvenilir kişiden

ruhsatları öğrenmektir; zorlaştırmaya gelince onu herkes becerir." ı 8 Hanefilerin

muhakkık alimlerinden Kema!üddin Muhammed İbnü'l-Hümam (v. 86!/1456) da

et-Tahrfr isimli fıkıh usulü eserinde, fıkh! görüşler arasından ruhsat hükümleri ara­

yıp bulmanın yadırganacak bir tutum olmadığını, aksine insan doğasının bunu ge­rektirdiğini belirtmiştir. ı 9

Nasiarın aniaşılmasında aklın rolü üzerinde duran merhum müellif, bumeyanda

hümüklerin gerekçelendirilmesi demek olan ta'lflü'l-ahkam'a da vurgu yapmıştır:

"İslam dininin ilk özelliği onun akıl temeli üzerinde yükselmesidil: İslamın amelf hü­

kümleri maslahata ve en uygun olana riayet ilkesiyle gerekçelendirilnıiştir. Nakli bil­

ginin yani nasların her şeyden önce dikkate alınacağı gerçeği, aklı bu bilinen mer­

tebesinden düşünnez. Çünkü nassın anlaşılması aklf bir çabayı gerekli krlar".20

İşte bu fıkhl arka plan bizi, nasların anlaşılmasında ve hükmün varlık-yokluk

bakımından naslarla irtibatında illeti n mutlak işlevine götürmektedir. 21 İbadet ko-

16 age., s. 404; ayrıca bkz. s. 76. 95. 562. 566. 623.

17 Kardavi, age .• takdim, s. 9.

ı ::s Muhammed:;;. er-Kal1munı, er-t<ulıasu't-f'ılc!ızyye, tunus ts., s. 1; Anınet Yaman, "Kur an ve ::,ım-

netre Hukuki Ruhsatlar", SÜİF. Dergisi, sy: 6 (1996), s. 414.

19 İbnü'l-Hümiinı, et-Tahrfr, Kalıire 1351 (Emir Padişah'ııı Teysfru't-Talırfr'i ile birlikte), 4/254.

20 age., s. 579-580.

21 Konuyla ilgili olarak bkz. Seralıs!, Usül, Beyrut 1993, 2/144-149; isnevl. ei-Telllhidfi](ılırici'l-Fu­

ru'a/e'/-Usıll, Beyrut 1987, s. 463 vd.; Muhammed Mustafa Şelebl, Ta'lflii'l-Aiıkam, Beyrut 1981. s. 14-35; 94 vd.

j.)

Page 6: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DIYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

nularında/taabbudl hükümlerde bile bu akli ta'lllin söz konusu olacağını belirten

ez-Zerka22, bununla birlikte şu uyarıda da bulunur: "Yalnız müslüman-mümin bir

bireyin, hikmetini/gerekçesini kavrayamadığı zamandinin bir hükmünü terk etme­

si caiz değildir. Çünkü böyle bir uygulama, İslamın hükümlerini kabul veya reddet­

mede, herkesin kendi eksik aklını ve yetersiz bilgisini ölçü alması neticesini doğu­

rur. Oysa böyle bir bireye düşen görev, helal ve haram sayma konusunda önüne çı­

kan bir nas olursa -hikmetini kavrasın ya da kavramasın- onun gereğini yerine ge­

tirmektir. "23

İbadet alanında bile ta'lllin ve dolayısıyla kıyasın yapılabileceği konusunda

olumlu bir kanaata sahip olmakla birlikte ez-Zerka, bu önemli düşüncenin açılımı

üzerinde yeterince durmamıştır. Eskiden yeniye İslam hukukçularının genellikle ka­

bul etmedikleri24 ibadetlerde kzyas sorunu üzerinde şu noktalar dikkate alınabilir:

Oruçlu iken hanımını öpen Hz. Ömer (ra), bu davranışın orucu bozmuş olabile­

ceğini düşünerek Hz. Peygamber'e (sas) danışınca onun şu kıyaslaması ile karşılaş­

mıştı: "Şayet ağzına su alip çalkalasan sonra da çıkarsaydın ne olurdu? Orucun

bozulmazdı değil mi? İşte bu da öyledir. "25 Allah Rasulü (sas), kedinin artığının

necis olmadığını belirtirken bunun sebebini de söylemiştir: "Çünkü o, sürekli sizin

aranızda bulunur."26 Yine o (sas), bayanların istihada/hastalık kanının temizlik ve

ibadete etkisini anlatırken "Bu, patlamış damardan gelen bir kandzr, mıım için sen

her bir namaz için abdest al! "27 buyurarak yine bir kıyaslama yapmıştır. Tabiln

müctehitlerinden İbn Şihab ez-Zühri'nin "Seferde öğle ile ikindi namazları cem edilir mi?" sorusuna, sahabi Salim b. Abdiilah (ra) kı yas yaparak şu cevabı vermiş­

ti: ''Evet cem edilir, bunda bir sakınca yoktur. Hem sen insanların Arafat'daki na­

maz kılzş şekillerini bilmiyor musun? "28

Taabbudi hükümlerde metodotojik bir ilke olarak kıyası reddeden fakihler, fu­

rfı'a yani tikel hüküm koyma alanına geldiklerinde daha farklı davranmışlardır. Me-

22 Fetiivô Mustafa ez-Zerkii, s. 159 (ru'yet-i hilal meselesi dolayısıyla).

Ll age., s. 222. ligıli pratik örnekler için bkz. s. 315,317-318,386-390.

L'+ Bu ııoK.ıayia iigıii guzeı bır ozet olarak bkz. Zencani, Jalırfcii'I-Furü'a/le'I-Usül, Beyrut 1987, s.

127-131: 309-312; Şevkanl, İrşiidii'I-Fulııl/, Beyrut 1993, s. 375-377.

25 Ebu Davud, Siinen, İstanbul 1981, "Sav m". 33; Müsııed, 1/2!.

26 Ebu Davud, "1ulıara'', 38; Tirmizi, Sünen, İstanbul 1981, "T(i/zdra, 69: Miisned, 51296. 27 Buhar!, "Hayz", 26; Miislim, "Hayz", 64: Ebu Davud. ''Tahara". 109: Miisned 6/141.

28 Malik, Muvatta (Suyilti, Tenviru'l-Havô/ık ile birlikte. Kalıire ts.), "el-Cem be\'lle's-Sa/ôtevn", 11162.

36

Page 7: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YÜ2YIUN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMEr ez-ZERKA VE FEf A YA'Sl

sela İmam Şiifil, had ve kefffıretlerde, takdirat ya da mukadderat denen sayısal ko­

nularda ve ruhsatların tesbitinde kıyasın geçerli olacağını kabul etmiştir.29 Bu ka­

bul, şafii mezhebi içinde mesela şu hükümterin yerleşmesini sağlamıştır: Hz. Pey­

gamber'in, tedavi amacıyla Uran! kabilesi mensupianna deve bevli içmeleri tavsi­

yesine kıyasen, yüzdeyüzü hamr (el-hamru's-sırf) olmamak kaydıyla başka necis

maddeler de ilaç olarak kullanılabilir, Allah Rasulü'nün, hastalık endişesinden do­

layı hacca gitmemeyi tasarlayan Duba'a bint Zübeyr'e hitaben "Hacca niyet et ve

'Al/ahım, beni nerede aciz bırakırsan ihranıdan çıkış yerim oras1 olsun' diye şart

koş! "30 şeklindeki buyruğuna kıyasla, hastalık dışında paranın tükenmesi, binitin

kaybolması vb. özürler sebebiyle de aynı uygulama yapılabilir. 3!

Hanefiler de ibadet hükümlerinin tesbitinde sık sık kıyaslamalarda

bulunmuşlardır. Mesela ramazan ayında bilerek bir şeyler yemenin keffareti gerek­

tireceği hususunu, Hz. Peygamber (sas) tarafından belirlenen cinsel ilişki örneğine

(mak!sün aleyh veya asi), çıktığı yerin dışına taşan kanın abdesti bozacağı hük­

münü, abctesti boşaltun organlarından çıkan atıkların bozacağını bildiren hadise

kıyaslamaları böyledir.

Şu halde ez-Zerka'nın taabbudi hükümlerde kıyasın geçerli olacağına dair

görüşü, klasik temelleri ve örnekleri itibariyle tutarlı görünmektedir.

II. ESERLERİ VE FETAVA'SI

1. el-Medhalü 'l-Fıkhiyyü 'l-Anı: el-Fıklıu 'l-İslanıf jf Sevbihi '1-Cedfd: Onun ilk

eserlerinden birisi olan ve asıl şöhretini kazandıran üç ciltlik bu kitap, Suriye Üni­

versitesi Hukuk Fakültesi'nde okutulmak üzere hazırlanmış olan bir ders kitabıdır.

İslam hukuk başlangıcı ve tarihi, İslam medeni hukukuna giriş, borçlar, eşya ve şa­

hıs hukukuna ilişkin genel nazariyeter ile kavaid-i fıkhiyye ve örf konularını içeren

bu eser, ilk defa 1945 yılmda Dımaşk'ta neşredilmiş; 1949 yılında Suriye Medeni

Kanunu'nun Fransa modeli esas alınarak yapılan değişikliğine değin medeni hukuk

derslerinde okutulmuştur. ez-Zerka, eserinin üçüncü baskısına yazdığı önsözde,

müslümanların kendi muazzam fıkıh mirasları dururken asker! ihtilalin fırsat biJi-

29 Zencani, Tahrfcü'/-Furu'a/e'l-Usı1l, s. 132-135; İsnevi, et-Temlıid, s. 463; Abdulkerim b. Ali en­

Nemle, er-Rulıasu'ş-Şer'iyye ve İsbdtühd bi'[-K,yds, Riyad 1410, s. 187.

30 MUslim, "Hac", 104-107; Ebu Davud, "Mendsik", 22; Tirmizi, "Hac", 97.

31 Başka örneklerle birlikte bkz. İsnevi, age., s. 463-467. Bu konuda ayrıca bkz. Ahmet er-Raysihıl, Medhal ila Makds1di'ş-Şeria, ed-Diiru'l-Beyda I 996, s. 26-42.

37

Page 8: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAY!: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

nip Batı kanunlarının benimsenmesini şiddetle eleştirmiştir.32 Bu değerli eser Çağ­

daş Yaklaşımla İslam Hukuku (İstanbul 1 993) adıyla Servet Armağan tarafından

Türkçeye de tercüme edilmiştir.

2. el-Ukudü'l-Miisemmat fi'l-Fıkhi'l-İslamf: Akdii'l-Bey: 1948 yılında Dı­

maşk'ta basılan eser, İslam borçlar hukukunun model akdi olan bey' lsatım sözleş­

mesini konu edinmektedir.

3. el-lstzslah ve' !-M asali/u 'l-Miirsele fi '1-Fıkhi'l-İslanıf: İslam hukuk usulünün

deliller kısmında ıncelenen ve ez-Zerka'nın özel önem verdiği masiahat ilkesi ve

buna dayanarak hüküm verme konusunu inceleyen eser 1988 'de Dımaşk 'ta basri­

mıştır.

4. el-Fi'lii'd-Dar ve'd-Daman fih: Borçlar hukunda önemli bir borç kaynağı

olarak incelenen haksız fiiller ile ilgili hükümleri ihtiva etmekte olup l988'de Dı­

maşk/Beyrut'ta neşredilmiştir.

5. Niztunu 'ı- Te 'min ve 'r-Ra 'yü' ş-Şer 'f filı : Değişik açılardan sigorta akdi ve iş­

lemlerini konu edinen eser, 1984 yılında Beyrut'ta neşredilmiştir. Ana gövdesini 1-

6 Nisan ı 961 yılında Şam' da düzenlenen İslam Hukuku Haftası 'nda sunulan tebli­

ğin oluşturduğu eserin tebliğ formu, Hayreddin Karaman tarafından Türkçeye ter­

cüme edilmiştir: İsiama Göre Faizsiz Banka, Kalkınma ve Sigorta, İstanbul 1976,

s. 139-193.

6. Szyağa Şer 'iyye li Nazariyyetü 't- Te' assiif fi İsti 'mali' !-Hak: Hakkın kötüye

kullanılması teorisi ile ilgili olan kitap 1 987'de Arnman'da basılmıştır.

7. el-Akl ve'l-Fzkhjf Fehmi'l-Hadfsi'n-Nebevf: Kadınların diyeti, modern ast­

ronomi tekniği ile hilalin tesbiti, fıtır adakasının ödeme şekli ve benzeri konuları

ele alan kitap 1996 yılında Dımaşk/Beyrut'ta basılmıştır.

8. el-Ftkhu'l-İslamf ve Medarisülı: UNESCO'nun talebi üzerine kaleme alınan

bu kitapçık ana hatlarıyla İslam hukukunu ve ekallerini tanıtmakta olup 1995 yılın­

da Dımaşk/Beyrut'ta neşredilmiştir.

9. Viicılbu Tatbfki'ş-Şerf'a: İslam hukukunun uygulanmasının gerekliliğini ko­

nu edinen eser, ez-Zerka'nın muhtemelen Medine İslam Üniversitesi'nde verdiği

konferansları ihtiva etmektedir ve 1979 yılında Medine'de basılmıştır.

32 Zerka, el-Medhalü'l-Flkhiyyü'l-Anı, Dımaşk !967, l/3-10.

38

Page 9: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YüzyıuN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUK ÇULARINDAN MUSTAFAAHMET ez-ZERKA VE FEfA V kSI

10. el-Kenzü'l-Mersıldfi Kavaidi't-Talmtıd: 1987 yılında Dımaşk'ta neşredilen

eser, Nasrullah Yusuf'un tercümesi üzerine ez-Zerka'nın tahkikini ihtiva etmektedir.

11. Meşru'u Kanuni'l-Ahvali'ş-Şalıszyyeti'l-Muvahlıad li'l-İklfmeyni'l-Mısrf

ve's-Surf fi Ahdi'l-Vahde Beynehwıu'i : 568 sayfadan oluşan eser, Mısır ve Suri­

ye'nin 1958-1961 yılları arasında birleşmesiyle kurulan Birleşik Arap Cumhuriye­

ti'nin medeni hukuk kodu taslaklarından biri olup en son 1996 yılında Dımaşk'ta

basılmıştır.

12. Alıkamu'l-Evkaf: 1997 yılında Arnman'da neşredilen 226 sayfalık eser, İs­

lam Şahıs Hukukunun en önemli tüzel kişilerinden biri olan vakıflar ile ilgili tartış­

malı konuları ihtiva etmektedir.

13. Şerlıu'l-Kanuni'l-Medenf es-Surf: Suriye Medeni Kanunu'nu İslam huku­

ku ile mukayeseler yapılarak şerheden bir eserdir.

14. Fetava Mustafa ez-Zerka: Onun yakın öğrencilerinden Mecd Ahmed Mek­

kl'nin, değişik dergilerde, bunlar içinde özellikle Prof. Dr. Mustafa es-Siba'I'nin

Dımaşk'ta yayımladığı Hadaratü'l-İslam Dergisi'nin 1380-1384 yılları arasındaki

sayılarında ve Şeyh Said Ramazan'ın editörü olduğu önce Kahire sonra Dımaşk

merkezli el-Müslinıtın Dergisi'nde yer alan veya ez-Zerka'nın bizzat kendisinin

Mecd A. Mekkl'ye elden verdiği yazılı fetvalardan oluşmaktadır. Mustafa ez-Zer­

ka tarafından tekrar gözden geçirilen ve 1999 yılında Dımaşk'ta nerşedilen eser şu

başlıklarla on kısımda tertip edilmiştir: Akaid, İbadetler, Yiyecek-içecekler, Tıbbi

Konular, Aile ve Miras Hukuku, Farklı Konular, Pozitif Hukuk-Fıkıh ilişkisi ve İc­

tihat Problemi, Ceza Hukuku, Mali Muameleler, Bankacılık İşlemleri.

Fetvaların sunuınımda önce müsteftinin kendi ifadeleriyle sorusu verilmiş. aile

hukuku gibi mahrem bilgiler içeren bölümler dışında müsteftinin açık kimliği ila­

ve edilmiş ardından da ez-Zerka'nın cevabı eklenmiştir. Ona mesele arzedip fetva

isteyenler arasında Prof. Dr. Muhammed Zeki Abdülber (s. 51 5), Ürdün Diyanet İş­

leri ve Vakıfiar E akanı ~rof. Dr. lshak ei-feriüm (s. 353-36ı ), ıvıısır Y uKseK Man­

keme Reisi Ali Ali Mansur (s. 391), Prof. Dr. Abdurrahman es-Sabun! (s. 614) ve

Prof. Dr. Subhi es-Salih (s. 407) gibi tanınan isimler de vardır.

Bir başka özellik olarak fetvaların tarihleri ve neşredildikleri yerler de kayde­

dilmiştir. Buna göre fetvaların en eskisi 26 Rab i' u 'I-Evvel 1375/1955 tarihini taşır­

ken en sonuncusu 14 Rabl'u'l-Evvel 1419/1998 tarihinde verilmiştir.

39

Page 10: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

Aynı zamanda bir takdim yazısı da yazan Prof. Dr. Yusuf el-Karadavl'nin yer

yer düşdüğü notlar33, esere ayrı bir zenginlik kazandırmıştır. Genellikle uzun olma­

yan cevaplar vermeye çalışan ez-Zerka, kimi meselelerde taı1ışmaya girmiş ve ko­

nuyu etraflı bir biçimde ele almıştır. Diğerlerine nisbetle daha geniş olarak değin­

diği konular arasında şunlar öne çıkmaktadır:

Fıtır sadakasının malın mutlaka aynından değil kıymetinden de verilebileceği

(s. 147-153), kamer! ayların hilalinin astronomik hesapla tesbiti (s. 157-169), uçak­

la hacca gidecek olanların mikat yerleri (s. 177 -190), hacda şeytan taşlama, kurban

kesme ve traş olup i h ramdan çıkmanın tertibi (s. 197-21 0), kadınların had ve kı s as

davalarındaki şahitlikleri ve kadınların diyetinin miktarı (s. 385-390), toprak rantı

(s. 467-475), malikin hisse satımından cayması halinde aracı kurumun bir bedel

alıp alamayacağı (s. 522-532), yabancı bankalardaki mevduatın faizi (s. 595-613).

Kısa bir süre önce kaybettiğimiz büyük hukukçu Mustafa ez-Zerka'yı tanıtma­

yı amaçlayan bu küçük araştırmaya, onun fetvalarından seçilmiş bir demetle nokta

koyacağım:

1- Müslümanların namazlanndaki kıraat niçin sadece Arapça ile olur?

Bazıları, müslümanın kendi konuştuğu dil ile namaz kılmasını makul bulabilir­

ler. Ancak şu sayacağımız gerekçeler, bu düşüncenin doğru olmadığını göstermek­

tedir:

a. İlk olarak i'tikadi/metafizik bir gerçek olarak Kur'an'ın nitelemesine göre

Hz. Peygamberin zevceleri, müslümanların anneleri makamındadır (el-Ahzab

6/33). Biz biliyoruz ki, onların hepsi Arapça konuşuyorlardı; öyleyse bu dil, bütün

müslümanların ana dili konumundadır.

b. İslam inancına göre Kur'an, Yüce Allah'ın kelamıdır. Yerine geirilmesi iste­

nen ibadetlerde bu kelamın bizzat kendi nasları geçerli olacaktır. Çünkü müslüman

Allah 'ın mukaddes kelamını okumak suretiyle O'na doğru bir sefere çıkar.

Rasulullah'a vahyedilen orijinal nas, Arapçadır. Onun bir başka dile çevirisi, ne ka-

du::~ Gzc:ıı!i G~üi~sa v!süı1 ai!ıayct iıısa.:ı-ıi t~ı çabanın ürünüdür, dolayısıyla namazcia

Ali ah· a yönelik olan seferin ruhi boyutuna hal el getırir.

c. Namaz diğer herhangi bir dua ile bir tutulamayacağından, onun kendine ait

şartları bulunduğundan ve bir de namaz, bütün müslümanların cemaatle birlikte kı-

33 Kardavl'nin başiyeleri için bkz, s. 351,353,394,511,514.

Page 11: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YÜZYIUN ÖNDE GELEN İSLAM HUKUKÇULARlNDAN MUSTAFAAHMEr ez-ZERKA VE FETAVA'sı

lacakları bir özelliğe sahip olduğundan dolayı ortak bir dil zeminin varlığı zaruri­

dir.

d. İslam belli bir böyge ya da milletin dini olsaydı, namazda o belli bölgenin di­

li geçerli olabilirdi. Oysa bu din, evrenseldir.

e. Bütün bunlara ilaveten, Kur'an -her ne kadar birnesir de olsa- nazmın bütün

özelliklerine, söz diziminin ahengine, olağanüstü ifade gücüne ve belağatma öyle

sahiptir ki, bir harfini değiştirip kelimelerini oynatsanız hemen kendisini hissettirir.

Bu özelliği bir başka dilde bulmak mümkün değildir.

Ebu Hanife, Arapça dışında başka dillerde namaz kılınabileceğine dair görüşün­

den, bir çok hanefi fıkıh kaynağının verdiği bilgiye göre daha sonraları dönmüş­tür.34

2. Hayatta olanların yaptığı arnelierin hangileri ölülere ulaşır?

Allah'a yakınlaştıncı olan ve ibadetitaat cinsinden sayılan arnelierin sevabı ölü­

lere bağışlanabilir. Mesela fakiriere verilen sadakalar bu cümledendir.35

3. İçinde hayvan kam da bulunan ilaçlarm tedavide kuHamlmasmm hük­

mü nedir?

Bu tip bir ilaç olan Hormodausse Sırop'un prospektüsünde şu bilgiler verilmek­

tedir: Sağlıklı hayvan kanı büyük bir hormon deposudur ve bundan elde edilen ilaç­

Iara hormodausse denir. Böyle mustahzarlar, sağlıklı ve genç bir hayvanda deveran

eden bütün hormonların yanında aynı zamanda alyuvarların etkinliğini artırmak

üzere karaciğer özütü de ihtiva etmektedir. Büyük ve küçükbaş hayvanların kanla­

rından elde edilen ilaç, hayatın düzenli akışı için bedene gerekli olan bütün salgıta­

rın temininde yardımcı olur.

Bu soruya cevap vermekte, ortalıkta olan kuvvetli şüplelerden dolayı bir hayli

tereddüt ettim. Neden sonra İslam Hukuku Haftası'nı fırsat bildim ve toplantılara

katılan İslam hukukçularıyla konuyu müzakere ettim. Mısırlı hocalarımız Muham­

med Ebu Zelıra ve Ali el-Hafif ile Suriyeli alimlerimiz Ma'rGf ed-Devalibl, Mun­

tasır el-Kettanl ve el-Mübarek ile ortak bir celsede buluşup konuyu ayrıntılarıyla

inceledikten sonra hepimizde şu kanaat oluştu: Bu ve benzeri ilaçların tedavi ama­

cıyla kullanımında herhangi bir şer'! sakınca yoktur. Çünkü Kur'an'ın açıkça ha-

34 Fetava Mustafa az-Zerka, s. 106-109. 35 age., s. 119.

4i

Page 12: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DİYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

ram kıldığı kan, akmış olan kandır; soruda konu edilen kan ise böyle değildir. O,

birtakım kimyasal yollarla kandan alınmış hücreler konumundadır ki, bu ameliye

sırasında geçirdiği istihiileler/dönüşümler sebebiyle kan özelliğini yitirmiştir. Tıpkı

şarabın sirkeye, necis bir maddenin tuza dönüşmesi gibi.

Şu halde bu ilaç, kan olma özelliğini taşımadığından dolayı kullanılabilir ve içi­

lebilir bir nitelik taşımaktadır.36

4. Umumü'l-belva/kaçımlması güç hale gelmiş genel bir adet olması gerek­çesine binaen bayanların başlarını açmaları caiz midir?

Bayan saçı, uzman kuaförlerin elinde onların en alımlı ve en gösterişli süslen­

me aracı haline gelmiş durumdadır. Kur'an'ın tevil götürmez apaçık nasları ile

Sünnetin sabit verilerine aykırı olduğu için kadınların saçlarını açmaları haramdır.

Bu konu, kendine has çerçevesi ve hükümleri bulunan umum'l-belvd kapsamına

girmez. Zira umumü'l-belva, bir şeyin ihtiyaç haline gelmiş olması veya kaçınılma­

sının bir hayli güçleşmiş olması haliyle ilgilidir. İçki içmek, kadın-erkek karışık

dans etmek, mini etek giyrnek gibi kesin haramlar, zaruret hali hariç, hiçbir durum­

da genelin müptelası olduğu bir ihtiyaç sayılamayacağından mubah da görülemez.

Çünkü müslüman birey, herhangi bir darlığa düşmeden bunlardan kaçınabilir. Dar

görüşlü kimi insanların bu tür haramlardan kaçınmayı, kendilerine gerici, mutaas­

sıp ve donuk yaftası takılacağı endişesiyle zor görmeleri onların müslüman kimlik­

lerindeki şahsiyet zaafından kaynaklanmaktadır. Tıpkı kendisine, ortamın gereğini

düşünemiyor, ne tutucu adam demelerinden korkup toplantıyı izleme uğruna nama­

zını geçiren kişinin durumu gibi.

Müslümana düşen görev, ffısıklar ne derse desin, dininin gereklerini yerine ge­

tirerek şerefleneceğini bilmektir. Aksi halde bozgunculara kapılıp dini değerleri

parça parça heba edersek sonunda din diye elde bir şey kalmaz. "De ki, gerçek Rab­

binizdendir. Dileyen inans m, dileyen inkar etsin" (Kehf 18/29). 37

5. Miladi yıl başını kutlamak, bunun için kart bastırmak veya satmak caiz midir?

~.1U~!üm~r! bi: kişi, hdstiyurı bir ta:tud.tgirün yilbctŞH1i kutlayalıillr~ bu, onlara

gösterilen bir mücfımele yani karşılıklı nezaket demektir. İslam bu tür kibar davra-

36 age., s. 233-234. Bu konuda yukarıda geçen ve İsııevl'den iktibas ettiğimiz Şafii ictilıadına tekrar

bakınız.

37 age .. s. 262-265.

Page 13: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

SON YÜ2Y!UN Öl\'DE GELEN İSLAM HUKUKÇULARINDAN MUSTAFAAHMEr ez-ZERKA VE FETAVA 'Sl

nışları yasaklamamıştır. Kaldı ki, Hz. İsa, İslam inancına göre Allah'ın ülü'l-azm

elçilerinden bir tanesi dir. Y ılbaşiarındaki bu tür tebrikleşmelerin onların dinlerine

benzemek anlamına geleceğinden haram olduğunu söyleyenler yanılıyorlar. Çünkü

bu tebrikleşmelerin ve yıl başını belirlemenin dinle, hristiyanların sapkınlıklarıyla

bir ilgisi yoktur. Nitekim Hz. Ömer (ra), takvim için sene başını belirlemede alına­

cak kıstası tesbit için ashabı topladığında onların içinden Bizansın yıl başlangıcını

veya yahudilerin takvim anlayışını almayı teklif edenler olmuştu. Eğer bu hara!T'

olsaydı, onu teklif eden bir sahabi çıkmazdı.

Yılbaşlarındaki kutlamalarda yapılan yanlış, haram ve münker davranışlar ayrı­

ca ele alınmalıdır.38

6. İslam hukuku açısından sigortanın hükmü nedir? Bu, bir ıvazh hibe ak­

di olarak değerlendirilebilir mi?

Subhi es-Salih'in 1972 yılında sorduğu bu soruya özetle şu cevabı yazmıştım:

Sigorta sistemi bana göre, şer'an geçerli bir yardımlaşma gayesine matuf karşılıklı

akdedilen bir sözleşmedir. Sigorta sözleşmeleri, konusu ve türü itibariyle yeni bir

akit çeşididir ve geçerliliği konusunda herhangi bir şer'i engel de yoktur. Caiz sa­

yabilmek için onu illa da İslam hukukunda bilinen bir akde, bu cümleden olarak da

ıvazlı hibe akdine benzetmek mecburiyeünde değiliz. Zira;

a. İslam hukuku, kendi akit teorisinin ilkelerine ve şer'i/hukuki maksatlarına

ters düşmediği sürece yeni konular içeren yeni akit türlerini ihdas etmeyi engelle­

memektedir.

b. Sigorta akdini bilinen klasik akitlerden birine oturtmak ve bütün yönleriyle

onunla aynı hükümlere tabi kılmak hem sigorta akdini yapan tarafların maksatları­

nı karşılamaz hem de gerçekte sigorta akdine varlık kazandırmaz. Sözgelimi onun

için model olmak üzere hibe akdini ele alsak, hibenin kendine has hükümleri bu­

lunduğundan ve mesela hibe konusu olan şey kabzedilmediği sürece hibe akdi de

tamam olamayacağından sigorta akdi onunla çelişme içinde olacaktır.

Bizce bu sigorta akdi başlıbaşına bağımsız yeni bir akit türüdür ve şer'i genel

es:csbr?. ~')'?.'' y?.rcl!ıııl;ışııı::ı ;ım::ırı t::ı~ırlığınrl::ın onıı men edecek bir norm da yoktur.

Fakat tek tek sigorta akİtierinde bahis mevzuu olabilecek özel şartlara gelince bun­

lara toptan caizdir demek mümkün değildir; şartlar, geçerlilik açısından ayrıca ele

alınmalıdır. Nasıl ki, satım/bey' akdinin Kur'an'ın ifadesine göre caiz olması (Ba-

38 age., s. 355-357.

4.5

Page 14: SON YÜZYlLlN ÖNDE GELEN HUKUKÇULARlNDAN …ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/2000_c36/2000_c36_3/2000_c36_3_Y... · ez-Zerka'nın bu tür yaklaşımlarını öven, Yusuf el-Karadavi,

DiYANET iLMi DERGi • CİLT: 36 • SAYI: 3 • TEMMUZ-AGUSTOS-EYLÜL 2000

kara 2/275), her türüyle satım akdinin caiz olacağı sonucunu doğurmuyorsa, sigor­

ta akitlerindeki şartlar:n da caiz olanı vardır, olmayanı vardır. En doğrusunu Allah

bilir.39

7. Ticarethaneterin çekiliş yaparak müşterilerine verdikleri hediyeterin

hükmü nedir'?

Tacirlerin, kendi mağazalarından belli miktarda alışveriş yapan müşterilerine

çekiliş kuponu verip sonra kur'a ile hediye dağıtmaları ile ilgili sorunun cevabında

şu noktayı ayırmalıyız. Müşterilerinin rağbetini artırmak için büyük miktarda alış­

veriş yapanlara oyuncak veya kalem gibi küçük hediyeler vermekle, çekiliş yapıp

araba, ev, beyaz eşya ve benzeri hediyeleri vermek aynı şey değildir. Birincisi nor­

mal bir uygulama olup caiz iken ikincisi böyle değildir. Zira bu ikincisi hem bir

taraftan piyangoya (yanasib) benzetmekte hem de küçük esnafın aleyhinde haksız

bir rekabet ortamı doğurduğundan ekonomik olarak da bir çok sıkıntıya zemin ha­

zırlamaktadır. Bütün bu sebepler dolayısıyla böyle uygulamaları caiz görmüyo­

rum.40

8. Mesken ihtiyacı içinde olan bir kişi bankadan faizli konut kredisi alabi­

lir mi?

Haksız yere adam öldürmek gibi, zamret halinin bile asla mubah kılmadığı bazı ha­

ramlar yanında, mesela faiz ve bir başkasının malını izinsiz almak gibi kimi zaruret hal­

lerinde mubah hale gelen davranışlar da vardır. Bu ikincilerde sadece açlık tehlikesi de­

ğil, mesela ikrah hali, kendisi veya çoluk-çocuğu ile ilgili bir tehlikeyi gidermek de dik­

kate alınabilir. Fakat açıktır ki, zaruret kapsamına illa da bir evin mülkiyetine sahip ol­

mak girmez. Kira ile oturmak da zarur! mesken ihtiyacını giderir. Nitekim pek çok insan

kiralama yoluyla evlerde oturuyorlar. Aynı şekilde mevcut ticaretini geliştirmek de zam­

ret kapsamına girmez. Kişi elindeki sermayesi ile işini çevirmeli, büyüyeceğim diye fa­

izli kredi almamalıdır. Bilgim ölçüsünde benim düşüncelerim böyledir, tabiatıyla en doğ-

Garik-i rahmet olması niyazıyla ...

39 age., s. 407-4 l 1.

40 age., s. 513-514.

41 age., s. 588.

44