Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
İLETİŞİMDE MANTIK YÜRÜTME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME YÖNTEM VE YAKLAŞIMLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ: POLİTİK LİDER SUNUMLARININ
ANALİZİNE YÖNELİK KALİTATİF BİR ARAŞTIRMA
Yüksek Lisans Tezi
Ersan Yalçın Mavili
Ankara-2004
ii
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
İLETİŞİMDE MANTIK YÜRÜTME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME YÖNTEM VE YAKLAŞIMLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ: POLİTİK LİDER SUNUMLARININ
ANALİZİNE YÖNELİK KALİTATİF BİR ARAŞTIRMA
Yüksek Lisans Tezi
Ersan Yalçın Mavili
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Bayram KAYA
Ankara-2004
iii
T. C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM
ANABİLİM DALI
İLETİŞİMDE MANTIK YÜRÜTME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME YÖNTEM VE YAKLAŞIMLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ: POLİTİK LİDER SUNUMLARININ
ANALİZİNE YÖNELİK KALİTATİF BİR ARAŞTIRMA
Yüksek Lisans Tezi
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Bayram KAYA
Tez Jürisi Üyeleri Adı ve Soyadı İmzası .......................................................... ................................ .......................................................... ................................ .......................................................... ................................ .......................................................... ................................ .......................................................... ................................ .......................................................... ................................ Tez Sınavı Tarihi .................................
iv
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ .............................................................................................................1
Amaç .....................................................................................................10
Önem .....................................................................................................11
BÖLÜM I
1. İLGİLİ İNCELEMELER ............................................................................13
1. 1. Eleştirel Düşünme ......................................................................13
1. 2. Mantık Yürütme .........................................................................15
1.2.1. İkna Ve Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımı ......................22
1.2.2. Argüman Gücünün İkna Üzerindeki Etkilerini
İnceleyen Çalışmalar..........................................................29
1. 2. 3. Siyasal İletişim, Dil Ve İkna .............................................32
1. 3. Etki Kuramı Çerçevesinde Mesaj Yapılandırma ......................34
1.4. İkna Ve Hedef Kitle .....................................................................42
2. KURAMSAL ÇERÇEVE ...........................................................................47
2. 1 Eleştirel Düşünme Ve Mantık Yürütme
Yaklaşımları .................................................................................47
2. 2. Mantık Yürütme Ve Toulmın Modeli .........................................53
2. 2. 1. Argüman Gücü ................................................................64
2. 2. 2. Dil ve İkna .......................................................................65
2. 3. İkna Ve Hedef Kitle ...................................................................70
3- ARAŞTIRMA SORULARI .........................................................................73
v
BÖLÜM II
1. YÖNTEM .................................................................................................77
1.1. Araştırma Alanı ..............................................................................77
1.2. Araştırma Tasarımı ......................................................................77
1.3. Veri Toplama Süreçleri ................................................................78
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları ..............................................................79
1. 5. Analiz ..........................................................................................80
BÖLÜM III
1. BULGULAR VE DEĞERLENDİRME.......................................................106
1.1. Eleştirel Düşünme Yöntem Ve Yaklaşımları
İle İlgili Değerlendirme..................................................................106
1.2. Toulmın Mantık Yürütme Metoduna Göre Politik
Lider Sunumlarının Analizinin Değerlendirilmesi ..........................108
1.3. Dil Öğelerinin İkna Üzerindeki Etkileri İle İlgili
Değerlendirme..............................................................................112
1.4. Argüman Gücünün İkna Üzerindeki
Etkileri İle İlgili Değerlendirme ......................................................115
1.5. Hedef Kitlenin Özelliklerinin İkna Üzerindeki
Etkileri İle İlgili Değerlendirme ......................................................117
1.6. Politik Lider Sunumlarının İkna Edicilikleri
İle İlgili Değerlendirme..................................................................119
vi
SONUÇ
Öneriler .......................................................................................................123
ÖZET .........................................................................................................125
SUMMARY .................................................................................................126
KAYNAKÇA ................................................................................................127
EKLER ........................................................................................................133
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1 Sonuç-neden ilişkili mantık yürütme modeli ....................................18
Tablo 2 Matriks Yapısı ..................................................................................21
Tablo 3 Toulmin Modeli (Toulmin’s Model) ...................................................27
Tablo 4 Eleştirel Düşünme............................................................................51
Tablo 5 Tümdengelim ...................................................................................56
Tablo 6 Tümevarım.......................................................................................57
Tablo 7 Toulmın Modelinin Bütünleşik Yapısı ...............................................58
Tablo 8 Toulmin’s Model...............................................................................59
Tablo 9 Toulmin Modeli.................................................................................60
Tablo 10 Toulmin Modeli...............................................................................61
vii
ÖNSÖZ
Bir tezin hazırlanması emek, bilgi, zaman isteyen bir süreçtir. Bu
süreç uzun literatür okumalarını, yorum yapma yeteneğini ve yoğun bir
çalışma dönemini içinde barındırır. İnsan ne kadar yazarsa yazsın, ne kadar
düzeltirse düzeltsin sanki hep bir şeyler eksik kalmış gibi, daha söylenecek
bazı sözler, ispatlanması gereken varsayımlar varmış gibi geliyor. Sanırım
bilimsel araştırmanın özünde de bu duygu var. Bu tezin hazırlanmasında
gerçekten özverili çalışılmıştır. Bu özveriye gönülden katkıda bulunanlara
ben de gönülden teşekkür ederim çünkü asıl destek maddi bir yardım yada
yüzeysel bir katkı değildir, inanmak, güvenmek ve emeğe saygıdır.
Tez danışmanım Prof. Dr. Bayram Kaya, geçirdiği zor günlere
rağmen sabrından ve sakin yaklaşımlarından ödün vermemiştir. Kendisi bir
öğretmenin sahip olması gereken en güzel özelliğe sahiptir; yönlendirmek ve
cesaretlendirmek. Bu nedenlerle kendisine çok teşekkür ederim.
1
GİRİŞ
İLETİŞİMDE MANTIK YÜRÜTME VE ELEŞTİREL DÜŞÜNME YÖNTEM VE YAKLAŞIMLARININ ROLÜ VE ÖNEMİ: POLİTİK LİDER SUNUMLARININ ANALİZİNE YÖNELİK KALİTATİF BİR ARAŞTIRMA
Bir araştırmacının araştırma yapacağı bir alan yada konunun tespiti
için çevresini sorgulayan gözlerle incelemesi ve yaşamın içinden sorunları
tespit ederek bu konular üzerinde yoğunlaşması Erdoğan’ın ifadeleriyle “
bilimin soruşturulan hayat içinde konumlandırılması” (2003 ;13) gerekir. Bu
bağlamda yapılan gözlemlerle, gazetelerde demeçlerini okuduğumuz,
televizyonda sunumlarını izlediğimiz politik liderlerin, özel yada kamu
görevlilerinin, sendika başkanları, sivil toplum örgütleri başkanlarının kamuya
yada özel sektörde bildiri yayınlamak yada sunum yapmakla görevli kişilerin
sunumlarının mesaj alıcılarınca, mesaj gönderenin hedeflediği düzeyde etkili
olmadığı, olumlu olarak değerlendirilmediği tespit edilmiştir.
Kamuoyuna sunum yapanların “sunumları, mesajları” genellikle hedef
kitleleri tarafından yeterince beğenilmemekte, ikna edici bulunmamakta ve
sunum yapan kişi yada kişilerin hedef kitleleri üzerinde istendik düzeyde
tutum ve davranış değişikliklerine neden olamamakta ise bu konu üzerinde
bir çalışma ile durum tespiti yapılması, eksikliğin nedenleri hakkında
inceleme yapılması ve bir sonuca varılmasının (epistomolojik açıdan) yararlı
olacağı düşünülmüştür.
Batı literatürü incelendiğinde, kamuoyuna sunum yapanların,
mesajlarını yapılandırma yöntem ve yaklaşımları hakkında daha bilgili
oldukları, eğitimlerinin çeşitli kademelerinde farklı yöntem ve yaklaşımların
kullanımı hakkında teorik bilgilerden haberdar oldukları ve uygulamalar
hakkında da deneyim sahibi oldukları gözlenmiştir. Örneğin; Amerikan
Üniversite ve Kolejlerinde her bölümün ihtiyaçlarına yönelik olmakla beraber
akademik yazma programları, dersleri bulunmakta ve öğrencilerine teorik
bilgiler ve uygulamalarla daha ikna edici nasıl yazabilecekleri, fikirlerini
hedef kitlelerine daha iyi nasıl aktarabilecekleri öğretilmektedir. Internet
2
ortamında çok farklı teorik yaklaşım ve uygulamaları (İngilizce olarak)
öğreten “yazma” siteleri ve programları bulunmaktadır.
Türk Üniversitelerinin zorunlu Türk Dili dersinin1 içeriği öğrencilerin
akademik yazma programları öğrencilerin etkin yazma becerileri
kazanmalarını sağlayabilecek düzeyde değildir. Anadilin etkin kullanımını
artırabilecek, etkin yazma konusunda öğrencilerin birikimlerine katkıda
bulunacak düzeyde genellikle değillerdir. Mesaj yapılandırma, ikna edici bir
metin oluşturma sürecinde kullanılabilecek yöntem ve yaklaşımlarla ilgili
olarak Türk literatüründe yeterli düzeyde çalışma yapılmamıştır. Çeşitli dil
derneklerinin edebi yazın alanında kendilerini geliştirmek isteyen bireyler için
seminer programları bulunmaktadır. Aynı dil derneklerinin2 bireysel
gelişimlere yönelik yine bireyin ihtiyaçları (gramer bilgisi, edebi anlatım, ifade
bozukluklarını düzeltme gibi) doğrultusunda hazırlanan çalışmaları
bulunmaktadır. Bu çalışmalar, ikna edici mesaj yapılandırma süreçlerinde
kullanılabilecek mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarını içeren metodik
çalışmalar olma özelliğini taşımamaktadır.
Batı dünyasında ikna edici metin yapılandırma amacına yönelik
akademik çalışmalar ve pratik uygulamalar yapılmış ve yapılmaktadır. Bu
uygulamaları yapanlar mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarının ikna süreçlerinde önemli etkilerinin olduğunu bilmektedirler.
Mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarının ikna edici
metin yapılandırma süreçlerinde nasıl kullanılabileceği konusunda teorik
çalışmaların yanı sıra, bu çalışmaları kaynak alarak konunun özelliğine göre
hazırlanmış sistematik yöntem ve yaklaşımlar da geliştirilmiştir. Mantık
yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları ikna edici metin
yapılandırma süreçlerinde yoğun olarak kullanılmaktadır ve ikna etkileri
artırılmaktadır.
1 Ondokuz Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Yavuz Demir’in düzenlediği,
“Üniversitelerde okutulmakta olan zorunlu Türk Dili dersinin gerekliliği ve işlevselliği” başlıklı çalışma sonucunda dersin %86. 6 gibi bir oranla “işlevsiz ve gereksiz” olduğu ve yazmaya ve okumaya özendirmediği ortaya çıkmıştır. ( Hürriyet, 12. 08. 2004,Doğan Hızlan-Bakış )
2 Türk Dil Kurumu, Uğur Mumcu Derneği, Dil Derneği gibi
3
Batıda mesaj hazırlayanlarca yoğun olarak kullanılan mantık yürütme
ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları nelerdir? Bu yöntem ve
yaklaşımların ikna süreçleri içindeki etkisi nedir? Türk literatüründe bu
yöntem ve yaklaşımların uygulamaları var mıdır? Mantık yürütme ve eleştirel
düşünme yöntem ve yaklaşımlarının mesaj yapılandırma süreçlerinde etkileri
incelenmiş midir? Eğer incelenmemiş ve uygulamaya konulmamış yöntem
ve yaklaşımlar var ise bunlar Türkçe’ye adapte edilebilir ve Türk literatürüne
kazandırılabilirler mi?
Bu durumda, kamuoyuna mesaj verenlerin mantık yürütme ve eleştirel
düşünme yöntem ve yaklaşımlarını kullanarak hedef kitlelerinin istendik
yönde tutum ve davranış göstermeleri sağlanabilir mi? Bu sorun
çerçevesinde incelenecek üç ana sorun başlığı belirlenmiştir :
• Eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları,
• Mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları,
• İkna süreçleri.
Eleştirel düşünme (critical thinking) alanın duayenlerinden felsefeci,
psikolog, eğitimci John Dewey tarafından aşağıdaki gibi tanımlanmıştır :
“Bir inanç yada farazi bir bilginin etkin, dikkatli, kararlılıkla (persistent)
onu destekleyen kanıtların (grounds) ve olası sonuçların ışığında
düşünülmesi“ (Dewey, 1909 ;9 Akt. Bahrami, 2004;3)
Dewey’ in bu tanımı kendisinden sonra gelen düşünürlerce
geliştirilmiştir. Bu tanımlamadan yola çıkan Watson ve Glaser (1939) daha
detaylı bir tanımlama yapmışlardır kendilerinden sonra gelen birçok bilim
adamı da onlardan esinlenmişlerdir :
“ Sonuçları destekleyen kanıtları sistematik ve mantıksal olarak
inceleme; kanıtlar ve sonuçlar arasındaki mantıksal ilişkiyi ortaya koyabilme
ve somut kanıtlar ve mantık yürütme ile desteklenmiş çıkarımları üretebilme
tutum ve becerisi. ” (Akt. Conolly, 2000;2)
Bu tanımlar çerçevesinde Batı yazınında eleştirel düşünme, yaşamın
her alanında özellikle de iletişim alanında sunum yapmak; kamuya mesaj
4
iletmek durumunda olan göndericilerce eleştirel düşünme becerileri
öğrenilmiş ve sözlü yada yazılı metinlerde de geliştirilmiş ve uygulamaya
konulmuştur.
Türk literatüründe bu tanımlar ışığında geliştirilmiş mantık yürütme ve
eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları iyi bilinmemekte gerek mesaj
yapılandırma gerekse hedef kitlenin istendik davranışlar sağlanmasında
öncelikle de kamuoyuna mesaj verenler tarafından sorunlar yaşanmaktadır.
Mesaj yapılandırma ve ikna etkilerini istendik düzeyde sağlayamayan mesaj
göndericilerine, mantık yürütme ve eleştirel düşünme yaklaşımlarını bilmek
yardımcı olur mu? Bu yöntem ve yaklaşımlar Türkçe’de de ikna edici mesaj
yapılandırmak için kullanılabilir mi? Batı dünyasının mantık yürütme ve
eleştirel düşünme yaklaşımlarının farklı kültür ve dillere uygulanması
hakkındaki görüş ve düşünceleri nelerdir? Bu konuda akademisyenler
arasında farklı bakış açılarına sahip olanlar var mıdır? Farklı görüş
açılarından mantık yürütme yaklaşımlarını ve eleştirel düşünmeyi
değerlendiren bilim adamları var ise bu farklılıklara bir açıklık getirilebilir mi?
Dünya literatürü incelendiğinde yukarıda verilen tanımın dışında
Dewey ve Glaser gibilerin aksine eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarına farklı açılardan yaklaşan sosyal bilimcilerin de bulunduğu
görülmüştür. Bu bilim adamlarınca (Fox, 1994; Ramanathan, 1996 ;
Atkinson, 1997 ; Gieve 1998) eleştirel düşünme becerileri sadece Batı
kültürüne ait bir özellik olarak tanımlanmaktadır. Doğu kökenlilerin eleştirel
düşünme becerilerine sahip olmadıkları ve eleştirel düşünme ve analiz
yapabilmenin kültüre dayalı bir düşünme tarzı olduğu ve buna bağlı olarak da
eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarını kullanarak sadece Batı ve
Amerikan kültürlerinden gelen kişilerin “ iyi “ yazabilecekleri iddiasındadırlar.
Bu bakış açısıyla eleştirel düşünme becerilerini değerlendiren Gieve
ise katı ve sınırlayıcı bir tanım ortaya koyar : “anakım, beyaz erkek3,
Amerikan, eleştirel düşünme kültürü” (Akt. Connolly, 2000,3 ; Gieve,1998)
3 Bu tanım içinde Feminist ve eleştirel yaklaşımlarca tartışmaya açılabilecek görüşler de ifade
edilmiştir. Ancak bu tezin araştırma alanı dışında tutulmuşlardır.
5
Sadece bazı kültürlere,özellikle Amerikan kültürüne aitmiş gibi
sunulan bu eleştirel düşünme biçimi Türk kültüründe de vardır. Bu yokluk
ifadesi nerden kaynaklanmaktadır?
Bunun nedeni, eleştirel düşünme becerilerinin olmayışı değil de,
yöntem ve yaklaşımların Türk literatürüne sistematik, metodik bir şekilde
uygulanmayışı olabilir mi? Bu bir uygulama eksiği midir? Bu bir davranış
farklılığı mıdır? Yoksa mantık yürütme ve eleştirel düşünme sadece bazı
kültürlere ait bir düşünme sistemi ve beceri yada tutumu mudur?
Eleştirel düşünme ve mantık yürütme becerilerinin uygulamaları
yönünde kayda değer araştırmaları ve kitapları bulunan Thomson, mantık
yürütmeyi “gerçeklerden, kanıtlardan yola çıkarak sonuç çıkarmak ” şeklinde
tanımlar (Thomson , 2000;3)
Mantık yürütme yöntem yaklaşımları üzerine yoğun çalışmalar yapmış
ve insanların nasıl mantık yürüttükleri ve mantık yürütme becerilerinin ikna
üzerinde ne gibi etkilerinin olduğunu inceleyen önemli bilim adamlarından
biri, felsefeci Stephen Toulmin (1960) mantıksal ikna (logical persuasion)
süreçlerini içeren bir metot geliştirmiştir.
Toulmin Metodu bir mantık yürütme metodudur ve özellikle Amerikan
kaynaklarında mantık yürütme süreçlerinin etkin kullanımının gerektirdiği
düşünülen sözlü sunumlarda yada yazılı metinlerde 1960’lardan beri etkin
olarak kullanılmaktadır.
Böyle bir metot Türk literatüründe bulunmamaktadır. Bu metot Türk
literatürüne kazandırılamaz mı? Toulmin tarafından geliştirilen mantıksal
ikna metodu, kamuya sunum yapanlarca kullanılamaz mı? Eleştirel düşünme
yöntem ve yaklaşımlarının Amerikan ve Avrupa kültürlerinin dışında
kullanılmasının çok zor olduğunu iddia eden yaklaşımların bu metodun farklı
bir kültüre uygulanabilirliği hakkındaki görüşleri neler olabilir?
Eleştirel düşünme, mantık yürütme, eleştirel mantık yürütme
becerilerinin Batı kültürüne ait beceriler olduğunu iddia eden bakış açısına
paralel olarak Toulmin Mantık Yürütme Modelinin de farklı kültürlere
6
uygulanamayacağı yönünde görüş bildirenler de bulunmaktadır.
(www. goreason. com)
“İnsanların gerçek mantık yürütme yollarına uygulanabilecek daha iyi
bir sistem” (Hart,1997;98) önerdiğini düşünen Toulmin’nin aksine “Batı
retoriğinin dışında yazılmış metinlere uygulanamaz diyenlerin yaklaşımları mı
doğrudur? Toulmin Metodu Türkçe’ye adapte edilebilir mi? Eğer adapte
edilemez ise bunun nedenleri neler olabilir?
Mantıksal ikna süreçlerinin üç ana unsurundan – iddia, bilgi, kanıt -
birinin yada hepsinin metinlere doğru şekilde yansıtılamamasından
kaynaklanabilir mi? Toulmin Metodu içinde yukarıda belirtilen üç unsura ek
olarak karşıt görüş, destekleme ve dilsel öğelerin (öncelikle bağlaçlar,
edatlar, ünlemler) kullanımı da diğer üç unsurdur. Dilsel öğelerin hedef
kitlenin iknası üzerindeki önemini birçok Batılı araştırmacı incelemiştir.
(Hosman, 1989 ;Gibbons, 1991 ; Maronick & Andrews, 1999 ; Holtgraves &
Lasky , 1999 ; Thomson, 2000) Bağlaçların yazılı yada sözlü mesajların
ikna edicilikleri üzerinde etkisi var mıdır? İkna etkileri ve dilsel öğelerin
arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar Türk literatüründe var mıdır? Toulmin
Metodunun Türkçe’ye uyarlamasında dilsel öğeler de önemli midir? Dilsel
öğelerin öneminin yanı sıra mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarına dayalı
ikna edici mesaj yapılandırma süreçlerinde önemli etkisinin olduğu detaylı
olarak araştırılmış başka bir değişken var mıdır ?
John Reinhard’a göre (1988), “Mantık-içerik merkezli iknalarda
kanıtın belirginleştirilmesi çok önemlidir.” (Larson, 1995;223) Mantık yürütme
yaklaşımlarının ve Toulmin metodunun ikna sürecinde kullanımını ve hedef
kitlenin tutum ve davranışlarının olumlu yönde etkilenmesi için sunulan
iddiaların güçlü (ikna gücü yüksek, içeriği kuvvetli kanıtlarla) yada zayıf
argümanlarla (zayıf içerikli kanıtlarla) desteklenmeleri de diğer Batılı
araştırmacıların (Sparks & Charles & Areni & Cox, 1998 ; Holtgraves ve
Lasky ,1999 ; Hosman,Huebner, Siltanen, 2002) incelediği unsurlardır.
Güçlü argümanlar yada zayıf argümanlar nedir? Argüman gücünün
ikna üzerindeki etkileri, kamuya özellikle politik arenada geniş kitlelere ikna
7
amacıyla sunum yapanlar, liderler tarafından bilinmiyor mu? Argüman
gücünün ikna sürecinde mesaj yapılandırmada yeri nedir? Toulmin Mantık
Yürütme Modelinde yeri nedir? Argüman gücünün etkileri ile ilgili bir çalışma
Türk politik liderlerinin sunumları üzerine yapılmış mıdır? Hedef kitle üzerinde
ikna etkilerini argümanın güçlü olması artırır mı?
İkna her insanın günlük hayatının önemli bir bölümünü oluşturur.
İnsan eğitimi, yiyeceği, ulaşımı, sağlığı için diğer insanlara bağımlıdır. Bu
büyüyen bağımlılık ikna iletişiminin önemini özellikle hakla ilişkiler alanında
artırmaktadır. İnsanlar arası ilişkiler arttıkça ikna iletişiminin gerekliliği de
artmaktadır. İkna iletişiminin önemini anlamak için insanlar arasındaki
birbirlerini etkileme süreçlerini anlamak gereklidir. Araştırmacılar iki yada
daha fazla insanın olduğu her durumda birbirini etkileme iletişiminin olduğunu
ve bir kişinin yada kişilerin belirli bir davranışına diğerleri tarafından uygun
bir karşılık verildiğini bilirler. (Bettinghaus, 1968; 9-10)
İkna, bir kişiye bir şey yapmasını söylemekten çok daha fazla bir
şeydir. Formal olarak , bir kişinin, herhangi bir konuyla ilgili tutumlarını,
yönelimlerini değişikliğe uğratarak onun gelecekteki faaliyetlerini değiştirme
sürecidir. İkna, bireyleri etkileyerek bir şey için harekete geçmelerini teşvik
etmektir. İkna sürecinin temel hedefi dirençli tarafın davranışlarını istendik
yönde değiştirmektir. (Huseman, 1991; 8)
Bu bilinçli çaba içinde neler birey yada bireylerin davranışlarını
istendik yönde etkiler, değiştirir? Bu tezin sorunsalı içinde iletinin rasyonelliği
ve hedef kitlenin rasyonel algıları öncelikli araştırma konusudur. Ancak ikna
edici ileti hazırlamak için iletişim kitaplarında yerli ve yabancı
araştırmacılarca (Hovland, Janis, & Kelley, 1953 ; Bettinghaus, 1968 ;
Burgoon & Bettighaus, 1980, Roloff & Miller, 1980 ; O’Keefe, 1990 ;
Huseman, 1991 ; Bovee, 1992 ; Muallimoğlu ,1995 ; Larson, 1995 ; Hart,
1997 ; Sakallı, 2001 ; Kocabaş, 2002 ; Kaya, 2003) sıklıkla incelenen genel
mesaj yapılandırma yöntemlerinin de etkilerini ve bunların da mesaj
yapılandırma sürecinde düşünülerek mesajın oluşturulmasında göz önüne
alınmaları gerekli midir? Genel mesaj yapılandırma stratejilerinin hangileri
8
mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları kullanılarak hazırlanmış iletilerin ikna
ediciliklerini artırmakta yardımcıdırlar? Örneğin, mesajın tonu, uzun cümleler
yada kısa cümleler kullanmak, verilen mesaj ile ilgili istek, heves gibi.
(Bovee, 1992 ; 243-244)
İkna konusunda etki kuramı çerçevesinde temelde üç ana etken
vardır; gönderen, mesaj, alıcı. Bu tezin araştırma sorunsalı ikna etkilerini
artırabilmek için mesaj yapılandırma yöntem ve yaklaşımlarını incelemek ve
sorgulamanın yanı sıra ikna üzerinde hedef kitlenin, alıcıların özelliklerini
bilmenin de iletiyi hazırlama sürecinde etkili olup olamadığını da incelemeyi
içerir. Hedef kitlenin hangi özelliklerini bilmek mesaj yapılandırma sürecinde
mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarının etkisini yoğunlaştırabilir? Mantık
yürütme ve hedef kitlenin hangi özellikleri birbiri ile ilgili ve birbirini etkiler
özelliktedir? Hedef kitlenin hangi özelliklerinin mesaj yapılandırma
sürecinde bilinmesi ve mesaj içeriğine yansıtılması mesaj başarısını
artırmada etkilidir ?
O’Keefe (1990) ve Sakallı’nın (2001) değerlendirmelerine göre yeni
ve halen gelişmekte olan Richard Petty ve John Cacioppo ‘nun Detaylı
İnceleme (Ayrıntılandırma) Kuramı, (The Elaboration Likelihood Model –
ELM) (1986) bireylerin mesajı değerlendirme boyutunda kendi bilişsel
birikimlerinin ve becerilerinin, mesajın mantık analizine tutulması süreçlerini
belirlemede önem kazandığını belirtmektedirler. Mesajın sunduğu
argümanları değerlendirme boyutunda birey, kendi bilişsel beceri ve
birikimleri doğrultusunda mesajın analizini ayrıntılı ya da yüzeysel inceleme
yollarından birini seçerek yapar ve buna göre de tutumunu değiştirir ya da
değiştirmez.
Öyleyse, mesaj yapılandırma ile hedef kitle arasındaki ilişki nedir?
Hedef kitlenin hangi özellikleri mesaj yapılandıranlar tarafından bilinmelidir?
Hedef kitlenin hangi özelliklerini bilmek eleştirel düşünme ve mantık yürütme
süreçlerinin ikna üzerindeki etkilerini artırır? Gönderen, mesajını hedef
kitlenin bilişsel beceri ve birikimleri doğrultusunda mı yapılandırmalıdır?
9
Batı literatüründe hedef kitle ve mantık yürütme becerileri arasındaki
ilişkiyi inceleyen araştırmalar yapılmış mıdır? Bu araştırmalar hedef kitlenin
özelliklerini bilmenin ikna etkileri üzerinde olumlu etkilerini saptamışlar mıdır?
Türk literatüründe hedef kitlenin özellikleri ve mantık yürütme
becerileri arasındaki ilişkiyi incelemiş araştırmalar var mıdır? Hedef kitlenin
bilişsel özelliklerine göre yapılandırılan mesajların hedef kitle üzerinde daha
ikna edici oldukları yada olmadıkları bu çalışma ile ortaya konabilir mi? Bu
bağlamda da Toulmin analizi, mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarını
kullanarak hazırlanmış mesajların hedef kitle üzerinde daha ikna edici
olduklarını ortaya koyabilir mi? Toulmin Metoduna göre yapılan bir inceleme,
Türk politik liderlerinin hedef kitlelerini ne kadar analiz edebildiklerini ve hedef
kitlelerinin bilişsel özelliklerine göre mesaj hazırlayıp hazırlamadıkları analiz
edilebilir mi?
Argümanların güçlü yada zayıf içerikli olmaları hedef kitlelerinin
davranışlarını değiştirme sürecinde bir farklılığa neden olmakta mıdır? Güçlü
kanıtlar sunan politik liderlerin konuşmaları zayıf kanıtlar öne süren yada
kanıt öne sürmeyen liderlerden daha ikna edici midirler? Türk politik
liderlerinin de hazırladıkları konuşmalarında mantık yürütme yaklaşımları
çerçevesinde kanıt sunumuna önem verip vermedikleri Toulmin Metodu
kullanılarak analiz edilebilir mi ?
Kanıt kullanımına özen gösteren politik liderlerin iletileri kanıt
kullanmayan liderlerden daha mı ikna edicidir ? Mesajın Toulmin Metoduna
göre analiz edilmesi, bize hazırlanan metnin güçlü argümanlarla iddialarını
destekleyip desteklemediğini gösterebilir mi? Bu analiz, mesajın olumlu
yada olumsuz tutum değişikliklerine neden olup olmadığını gösterebilir mi?
Sunum yapanlar, argümanlar arasında nedensellik bağları kurup
kurmadıklarını netleştiren dil öğelerinin kullanımına özen göstermekte
midirler?
İkna etkilerini artırmanın yollarından biri güçlü dil kullanımıdır.
Tereddüt ünlemlerinin sık kullanımı , net tabirlerin olmayışı, yada çok kesin
yargı ifade eden kelimelerin seçimi gibi bazı dil özellikleri alıcının gönderen
10
ile ilgili düşüncelerini olumsuz yönde etkiler mi? Politik liderler, sunumlarında
bu olumsuz özellikleri kullanmamaya özen göstermesi gerektiğini biliyorlar
mı? Bu olumsuzluklar nasıl tespit edilebilir? Yazılı yada sözlü metin analiz
edilerek bu olumsuzluklar aşılabilir mi?
Amaç
20. yüzyılın ilk yarısından itibaren yapılan iletişim çalışmaları etki
kuramı çerçevesinde göndereninin mesajının alıcı üzerindeki etkilerini
incelemiştir. Halkla İlişkiler alanında da mesaj yapılandırma ve mesajların
hedef kitleye ulaştırılması, üzerinde çalışılan ana sorunlardandır. Bu tezin
amaçlarından biri de hedef kitlenin özelliklerine göre mesaj yapılandırmak
durumunda olan halkla ilişkiler birimlerinin, uzmanlarının, mantık yürütme
becerilerini geliştirerek yazılı yada sözlü sunumlarına daha iyi
yansıtabilecekleri mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarını temel alan bir yöntemi bu sorunun çözümünde kullanmak
üzere önermektir.
Bu araştırmanın ikinci amacı politik iletişim sürecini ortaya koyarak
ikna stratejilerini ve daha ikna edici mesaj yapılandırma da mantık yürütme
yaklaşımlarının nasıl kullanılabileceğini incelemektir. İletilerin ikna edicilik
düzeyini artırmakta eleştirel düşünme becerilerinin önemini ve bu becerilerin
konuşma metni yada yazılı metin oluşturma da politik liderler açısından
öneminin ortaya konması üçüncü bir amaçtır. Dünya literatüründe, bazı
sosyal bilimcilerce Batı toplumlarına ait gibi yorumlanan eleştirel mantık
yürütme becerilerinin Türk toplumunda da var olan bir beceri olduğunu ortaya
koymak; Türk literatüründe mantık yürütme becerilerinin kağıda yada söze
dökümünde kullanılabilecek sistematik bir yöntem kazandırmak dördüncü
amaçtır.
Mesaj içeriğinin hedef kitlenin bilişsel özelliklerine göre
hazırlanmasının önemini ortaya koymak diğer bir amaçtır. Mesaj
yapılandırma sürecinde mesaj göndericilerinin hedef kitlelerinin bilişsel
ihtiyaçları konusunda tespitlerde bulunmalarının ve hedef kitlenin geçmiş
11
birikimleri ve bilişsel özelliklerine göre iletilerini yapılandırmalarının ikna
etkilerini artırdığının, hedef kitlenin tutum ve davranışlarını gönderenin
amaçlarına uygun olarak olumlu yönde değiştirmesine neden olabileceğini
ortaya koymak beşinci amaçtır.
Önem
Türk literatüründe mesaj yapılandırmada ikna teorisinin, mantık
yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarının ve bazı dil
öğelerinin (bağlaç, zarf kullanımı, kelime seçimi) beraberce incelendiği
(sosyal psikolojinin ve dil alanının ortak çalışma alanına giren) önemli ve
özgün bir çalışmadır.
Bu araştırma, bireylerin de mantık yürütme becerilerini geliştirmelerini
sağlayabilecek ve onlara bu becerilerini kullanarak daha etkin ve ikna edici
metinler hazırlamayı, fikirlerini eleştirel mantık yürütme tekniklerini
kullanarak kağıda aktarmayı yada konuşma metinleri hazırlamayı öneren bir
çalışmadır. Sadece halkla ilişkiler birimleri ve siyasal iletişim alanında değil
etkili yazı yada konuşma metni hazırlamak ihtiyacında olan bireyler için yol
gösterici olabileceği düşünülmüştür. Bu teknikler, yabancı kaynaklı
metinlerde Avrupa ve Amerikan yayınlarında kullanılmaktadır ancak
kullanılan bu yöntem ve teknikler Türkçe metinlerde şimdiye kadar
uygulanmamış, akademik bir çalışma yapılarak bir model olarak
incelenmemiştir.
Batı literatüründe, herhangi bir konuda yazı yazmak yada herhangi bir
uluslar arası akademik amaçlı bir sınava yada herhangi bir endüstriyel
kuruma bir metin hazırlamak ve hedef kitlenizi kendi savınız doğrultusunda
ikna etmek istediğinizde başvurabileceğiniz “yazın” kitapları farklı tür ve
seviyelerde hazırlanmıştır. Ancak bu yaklaşım ve teknikler henüz Türkçe’ye
tam olarak uyarlanmamıştır. Bu yüzden firmalar, politikacılar, hedef kitleler
ile sorunları olanlar iletişim danışmanları yada danışmanlık firmaları
kullanarak dinleyicilerine ulaştıracakları mesajlarını etkili hale getirmeye
12
çalışmaktadırlar. Yabancı literatürde konu ile ilgili pek çok çalışma vardır
fakat Türk literatüründe bu tür çalışmalar yoktur. Bir adaptasyon çalışması
yapılarak bu alana katkı yapılabileceği düşünülmüştür.
Araştırma, ikna edici metin hazırlamak isteyen tüm meslek grupları
için önemli olduğu kadar politik liderler açısından da önemidir. “Lider, bireyin
davranış ve inançlarında en fazla sosyal etki yaratan kişi olarak
tanımlanmaktadır. Lider, bulunduğu grubun, hitap ettiği grubun üyelerini
harekete geçirebilen, emirler verebilen ve bu emirlere uyulmasını
sağlayabilen kişidir. O halde, liderlik ikna etme işlemini içerir.” (Sakallı,
2001;89) İkna etmek için liderin, siyasal iletişimcinin, hedef kitlenin
özelliklerine göre etkin iletiler gönderebilmesi gereklidir. Araştırmanın
sonuçlarını ve önerdiği yöntemleri kullanarak televizyon, radyo yada
gazetelerde verdikleri demeçlerin, yaptıkları konuşmaların, yada
hazırladıkları yazılı metinlerin, hedef kitlelerinin tutum ve davranışları
üzerinde daha ikna edici olmalarını sağlamak için kullanabilecekleri bir
yöntemler demetine sahip olmaları siyasal iletişimciler için de önemlidir.
Akademik açıdan, iletişim fakülteleri halkla ilişkiler bölümlerinde
eleştirel düşünme, eleştirel mantık yürütme üzerine yapılmış çalışmaların
azlığı ve özellikle mantık yürütme ile ilgili olarak politik lider sunumları
üzerine yapılmış bir incelemenin bulunmaması çalışmayı önemli kılan bir
özelliktir. Ayrıca Batı toplumlarının, Doğu toplumlarının eleştirel mantık
yürütme becerilerinden yoksun oldukları görüşlerinin değerlendirilmesi ve
siyasal iletişim alanında, ikna edicilik ile sistematik düşünme ve bunu ifade
yöntemleri kullanmanın arasındaki ilişkinin kurulması açısından özgün ve
önemli bir çalışmadır.
13
BÖLÜM I
1. İLGİLİ İNCELEMELER
1.1. Eleştirel Düşünme
Eleştirel düşünme yaklaşımları ile ilgili literatür tarandığında eleştirel
düşünme yaklaşımlarının Batı literatüründe iki farklı bakış açısından
değerlendirildiği görülmüştür.
Birincisi, eleştirel düşünme (critical thinking), alanında en önemli bilim
adamlarından Dewey (1909), Watson ve Glaser (1939) tarafından yapılan
ve sorun sunumunda da verilen tanımlamaların bakış açısıyla
değerlendirmelerini yapanlardır. Bu bilim adamları eleştirel düşünme
tanımları içinde herhangi bir kültürel ifade, yetiştirilme tarzlarının etkinliği
yada etkisizliği üzerine yorum yapma gereği duymamışlardır.
Aynı bakış açısıyla eleştirel düşünme tanımları yapan diğer
araştırmacılardan bazıları: Beyer (1985), D’Angelo (1971) ve Siegel’ dir
(1988). Dewey Watson ve Glaser’ın tanımlarını ve yaklaşımlarını yukarıda
sözü edilen bilim adamları geliştirmişlerdir.
Eleştirel düşünmenin evrensel geçerliği olan bir düşünme becerisi
olduğu görüşünü destekleyen Glaser’ e (1941) göre “Eleştirel düşünme,
herhangi bir inanç yada varsayımın onu destekleyen kanıtlar ve onun işaret
ettiği ileriki sonuçların ışığında kararlı bir inceleme çabasını gerektirir”.
(Glaser,1941;5 akt. Bahrami,2004;3)
D’Angelo’ya göre “Eleştirel düşünme, durum, argüman ve
deneyimlerin değerlendirme işlemidir. ” (Akt. Connolly, 2000,2 ; D’Angelo
,1971)
Beyer’e göre Eleştirel düşünme tanımı ise “Herhangi bir bilgi, iddia
yada inancın geçerliliği yada değerinin değerlendirilmesi için dikkatli, açık,
yansız bir analizdir” . (Beyer,1985;271akt. Connolly, 2000;2).
14
İkinci bir bakış açısı da aslında eleştirel düşünmenin “sosyal bir
deneyim/ kazanım (social practice), kültürel bir kavram“ (Atkinson, 1997;72)
olduğu yönünde yaklaşımları olanlardır. Bu yaklaşım tarzının önemli
savunucularından diğer bir isim olan Fox (1994) eleştirel düşünmenin yada
eleştirel analizin çok güçlü kültürel bileşkeleri olduğuna inanmaktadır. Ona
göre “Eleştirel düşünme, düşünme ve yazma tekniklerinden çok daha fazla
bir şeydir. Aile üyeleri, arkadaşlar, öğretmenler, medya hatta bir ülkenin tarihi
ile metinler arasındaki ilişki, bir sestir.” İşte bu nedenle de eleştirel analiz
akademisyenler için üzerinde konuşulması zor bir konudur ; içsel (intuitively)
olarak öğrenilir, tıpkı bir yüzü yada kişiliği tanımak gibi kolaydır ama kolayca
tanımlanamaz ve farklı yetiştirilmiş kişilere açıklaması hiç de kolay değildir.
“(Aktarn. Atkinson, 1997,73 ; Fox, 1994,25) Bu yaklaşımına paralel olarak
da yazma becerileri ve eleştirel düşünme ile ilgili olarak da ilginç bir yorum
yapar :
“ Akademik tartışma”, “ analitik yazma”, “eleştirel düşünme yada daha
basitçe “ iyi yazmak” Batı kültürü veya Amerikan kültürü kaynaklı düşünme
alışkanlıklarına dayalıdırlar ve bu tür düşünme ve iletişim yolları/ biçimleri en
entelektüel (sophisticated) ve en etkin yöntemler olarak dünya insanlarının
çok küçük bir bölümü tarafından düşünülmekte, paylaşılmaktadır. “(Aktarn.
Atkinson, 1997,73 ; Fox, 1994,21)
Özetlemek gerekirse, eleştirel düşünme bazı bilim adamlarınca
nesnel, evrensel bir düşünme, mantık yürütme becerisi olarak tanımlanırken
(Stapleton, 2002 ; Davidson, 1998 ; Connolly, 2000 ; Thomson, 2000 ;
D’Angelo ,1971) bazı bilim adamları eleştirel düşünmenin kültüre dayalı
Avrupa ve Amerikan düşünme sistemine ait bir özellik, bir yetiştirilme biçimi
olarak (Fox, 1994; Ramanathan, 1996 ; Atkinson, 1997 ; Gieve 1998)
tanımlamakta ve eleştirel düşünmenin, yetiştirilme koşul ve şartlarına bağlı
kültüre dayalı bir düşünme biçimi olduğunu savunmaktadırlar.
Türk literatüründe eleştirel düşünme tanımları ve bu becerinin
geliştirilmesi ile ilgili olarak eğitim alanında önemli çalışmalar bulunmakta ve
15
Türk Milli Eğitim Mevzuatında4 yer almaktadır. Son yıllarda hazırlanan
kitaplarda eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesi, öğrencilerin mantık
yürütme yaklaşım ve yöntemlerini daha fazla kullanmalarını sağlayabilecek
türde alıştırma ve soru kalıpları kullanılmaktadır. Ancak bu alanda yöntem
gösteren çalışmalar yine Batı kökenlidir.
Bazı bilim adamları eleştirel düşünmenin farklı kültürlerde yetişmiş
kişilere uygulanamayacağını iddia etmelerine karşın farklı alanlarda eleştirel
düşünme ile ilgili adaptasyon çalışmaları bulunmaktadır. 9 Eylül Üniversitesi
Dilbilimi Bölümünde, “Dil Becerilerinin Geliştirilmesinin Aktif Öğrenme
Sürecine Katkısı” başlıklı A. Cem Değer ve Özden Fidan tarafından bir ders
uygulaması bulunmaktadır. Bu çalışma, bilişsel becerilerin dil becerileri
geliştirilerek metne dökülmesini amaçlamaktadır. Bu programda şemalar
kullanılarak daha kolay yazma yöntemleri gösterilmektedir. Çalışmanın
temeli eleştirel düşünme becerilerine dayandırılmıştır ve bu ders
uygulamasında eleştirel düşünmenin tanımlaması yapılarak bu çerçeve
içinde eğitici ve öğrenci arasında öğrencinin hazırladığı metnin her aşamada
denetlenmesi ve geri bildirimlerle geliştirilmesi hedeflenmiştir. Öğrenciler,
“safsatalardan” uzak durmayı savlarını geçerli, güvenilir “dayanaklarla /
kanıtlarla” desteklemeyi öğrenirler.
Ankara Tıp Fakültesinde, Kanıta Dayalı Tıp ve Eleştirel Düşünme
(Evidence-Based Medicine and Critical Thinking) 2002-2003 yılında
başlatılan bir ders program vardır. Bu ders programı Tıp öğrencilerinin
kanıta dayalı düşünme becerileri ve eleştirel düşünme tutumları
geliştirmelerini ve bunu mesleklerinin gereği bir alışkanlık haline getirmelerini
hedeflemektedir.
1.2. Mantık Yürütme
Bu bölümde iknanın mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları ile
ilişkisini kuran önemli araştırmacı yada düşünürlerin mantık yürütmeyi nasıl
tanımladıklarına ve ikna içinde nasıl değerlendirdikleri incelenecektir. Bir alt
4 Bkz. Milli Eğitim Mevzuatı
16
başlıkla da mantık yürütme becerilerinin ikna üzerindeki etkisini inceleyen ve
bir metot geliştiren Toulmin yaklaşımı detaylı olarak anlatılacaktır.
İkna ve mantık yürütme arasındaki ilk araştırmalar Aristo tarafından
yapılmıştır. 5 Aristo’nun yaklaşımına göre mantığa dayalı ikna, bir sonuca
varabilmek için mantıksal yollarla dinleyicinin bilgiyi (istatistik veriler,
örnekler, ifadeler gibi) işleyebilme becerisine dayanmaktadır. İkna eden kişi ,
dinleyicilerin bilgi işleme ve sonuç çıkarabilme becerilerini değerlendirmek
durumundadır. (Larson,1995 ; 59-60)
Mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları ile ilgili incelemeler taraması,
mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarının sorun sunumunda da belirtilen
(Thomson’dan - gerçeklerden, kanıtlardan yola çıkarak sonuç çıkarmak
2000;3) farklı bir tanımlama getirmediklerini göstermiştir. Bir başkasına etkin
bir mantık yürütme sunabilmek için sonuç çıkarma ve kanıt sunabilme
becerileri bir araya gelmeli ve diğer ileti sahiplerince yapılacak ataklara
karşılık verilebilmelidir. Örneğin, daha önce düşünülmemiş bir kanıt
sunulursa bunun savı nasıl etkileyeceğini değerlendirilebilmelidir. (Thomson,
2000;3)
Glaser’ın (1941) eleştirel düşünme becerisinin kazanılmasına temel
teşkil eden düşünme becerilerinin neler olması gerektiği ile ilgili olarak
maddeler halinde sunduğu beceriler Thomson’nın belirttiği becerileri
içermektedir :
- Sorunları fark edebilme.
- Belirtilmemiş varsayımları ve kabullenmeleri fark edebilme.
- Bilgiyi (data) yorumlayabilme.
- Kanıtları ve durumu iyi değerlendirebilme.
- Önermeler arasındaki mantıksal ilişkiyi kurabilme.
- Garantili, kanıtlara dayalı (warranted) sonuçlar çıkarabilme.
- Genellemelere ulaşabilme. (akt. Bahrami, 2003,4 ; Glaser,1941, 6)
5 Ayrıntılı bilgi için bakınız Larson , 1995; s. 57-62)
17
Glaser’ın ve Thomson’nın sıraladıkları bu özellikler farklı mantık
yürütme türlerinin6 bir araya getirilmesi olarak da değerlendirilebilir.
Mantık yürütme becerilerinin bir ileri becerisi olan eleştirel mantık
yürütme ise “kişinin inanç ve hareketlerinin nedenlerini ortaya koymak,
kendinin yada diğer insanların mantık yürütme sürecini değerlendirmek;
analiz etmek ve daha iyi mantık yürütebilmekle” ilgilenir. (Thomson, 2000;3)
İnsanlar açık ve net bir şekilde eleştirel yolla mantık yürütüp
yürütmediklerine çoğu zaman dikkat etmemektedirler. Eğer eleştirel yolla
mantık yürütüp yürütmediğimize dikkat edersek, gerçeklerden ve kanıtlardan
çıkarılan sonuçların doğru olup olmadığını ve kendimiz sonuç çıkarırken ve
diğerlerinin sonuçlarını değerlendirirken doğruyu yapıp yapmadığımızı
anlamamıza yardımcı olacaktır. Ancak “eleştirel “ kelimesi diğer insanların
mantık yürütmesini değerlendirmeyi önermemektedir, kendimizi bu mantık
yürütmede neyin yanlış olduğunu göstermekle sınırlayacağız. Eleştirel
değerlendirme, bir kişinin mantık yürütme yollarındaki kötü ve iyi olanı
değerlendirmeyi içerecektir. (Thomson, 2000;2)
Sorun sunumunda da belirtildiği gibi iyi yazmak, ikna edici yazmak,
fikirlerini daha iyi yazmak ve bu konuda kendilerini geliştirmek isteyen
bireylere yönelik başka bir çalışma da “Reasonable” programında
sunulmaktadır. Bu sitenin (www. goreason. com) önerileri içinde yine bir
savın nasıl daha etkin daha ikna edici olarak yapılandırılabileceği; ağırlıklı
olarak sonuç-neden ilişkili mantık yürütme yöntemini önermektedir. Burada
amaç ortaya atılan bir savın mutlaka bir neden yada nedenlere bağlı
olduğunun alıcılara anlatılması gereklidir.
6 Mantık yürütme türleri : neden-sonuç ilişkili, sonuç neden ilişkili mantık yürütme, karşılaştırmalı
mantık yürütme, tümdengelim, tümevarım, kanıtları kullanarak mantık yürütme. Ayrıntılı bilgi için bakınız : Larson , 1995; s. 205-8)
18
TABLO 1 :Sonuç-neden ilişkili mantık yürütme modeli
(www. goreason. Com)
Mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları farklı alanlarda
uygulanmaktadır. Farklı modeller de geliştirilmekle birlikte temel çıkış noktası
mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarıdır. ZOPP yaklaşımı (Zielorientierte
Projektplanung, or GOPP- Goal Oriented Project Planning - Amaç Merkezli
Proje Planlama) Almanlarca (Deutsche Gesellschaft für Technische
Zusammenarbeit (GTZ) - German Technical Cooperation) geliştirilmiştir.
Yaklaşım, tanımlama, planlama ve projenin yönetiminde sistematik bir
yapının ilgili gruplarca uygulamaya yönelik olarak yapılandırılmasını sağlar.
Zopp, bir planlama matriksi ve mantık çerçeve planıdır. (the logical project
framework) Bu matriks, projenin ana elemanlarını yapılandırır ve özetler.
ZOOP, amaçlanan çıktılar, planlanan uygulamalar ve beklenen sonuçlar
Ana Sonuç Dünya savaşlarla son bulacak
Neden
I. ve II. Dünya Savaşlarında
çok insan öldü.
Karşıt görüş İnsanlar savaşları
durduracaklar.
Neden Bütün ülkeler
savunma sistemlerine
çok para harcıyor.
Neden Her gün yeni
öldürme sistemleri
pazara sürülüyor.
Neden İnsanlar insan
haklarını öğreniyorlar
Neden İnsanlar
mücadeleyi öğreniyorlar
19
arasında mantıksal ilişkilerin önemi üzerinde durur. Gerçekçi ve
tanımlanabilir amaçları ve sonuç göstergelerini mantıksal bir kurgu içinde
değerlendirmek, bu göstergelerin yönetimi ve değerlendirilmesi ve görev
alanların sorumluluklarının açıkça belirlenmesi için geliştirilmiştir.
(http://lgausa. com/logframe_approach. htm)
LFA yaklaşımı (Logical Framework Approach) 1960 yılında Amerikan
Uluslararası İlerleme Programı (USAID) için geliştirilmiştir ve dayanak noktası
ZOPP Yaklaşımıdır. Ancak USAID bu modeli karmaşıklığı ve esnek
olmaması nedeniyle uygulamadan kaldırmıştır. Bununla birlikte LFA ,
İngiltere, Kanada, Danimarka, Türkiye7 gibi birçok ülkede özellikle
geliştirilmeye açık alanlarda proje geliştirmek için ana başvuru
kaynaklarından biridir. Avustralyalılarca da bu yaklaşım kullanılmaktadır.
Ausguide (Australian Government’s Overseas Aid Programme-Updated
2004) olarak da bilinen bu uygulama modeli ZOPP ve LFA (Logical
Framework Matrix), mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarına dayanan bir
proje yönetimi ve geliştirme çerçeve programıdır. Bu matriks, yatay ve
dikey olmak üzere iki mantık yürütme yöntemi kullanır. Dikey mantık
yürütme, uygulanacak projenin nedenleri arasındaki ilişkiyi ve kontrol dışı
gelişebilecek belirsizlikleri ve önemli varsayımları spesifik hale getirir. Yatay
mantık yürütme, uygulamanın proje tanımında belirlenen proje amaçlarına
ve ölçme yöntemlerini anlatır/ tanımlar. Bu matriksde hücreler arası
mantıksal bağlantılar önemlidir. Modeli de güçlü kılan özelliklerden biridir.
Tablo 2, matriksin yapısını gösterir, parçaları birbiriyle ilişkilendiren genel
sıralamayı gösterir. Önce projeyi tanımlar, sonra varsayımlar, göstergeler ve
en son doğrulama/ sağlama yöntemleri tamamlanır. Matriksin her bir
basamağı tamamlandıkça önceki basamaklar gözden geçirilir ve mantığın
hala sabit tutulup tutulamadığı test edilir. (Ausguide,2004). Proje oluşturma
sürecinde izlenecek adımları gösteren bu matrikse göre; eldeki bilgilerin
değerlendirilmesi yoluyla çeşitli risklerin, projenin amaçlarını yada ilerlemesini
engelleyebilecek gösterge yada varsayımların tespiti ve her türlü olasılığa
karşı sağlamanın yapılması önemlidir. Bu basamaklar iskeletsel bir yapıya 7 Bkz. http://ekutup. dpt. gov. tr/planlama/42nciyıl/yilmaz. pdf
20
indirgenirse karşımıza bilgi-göstergeler- varsayımlar-doğrulama ana noktaları
çıkar.
Özetle, mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarının en temel başlangıç
basamağı olan bilgiyi işleme ve ona bağlı amaçlar belirleme, proje geliştirme,
(iddia ortaya atma) ve olasılık dahilindeki risklerin tahminini (karşıt görüşler)
yapma ve sonunda da destekleme unsurunu kullanarak kendi iddiasının
yada projesinin uygulanabilirliğini kanıtlamak. Bu tarz bir proje tespit,
uygulama ve geliştirme programının en güçlü yanı başlangıç ve son arasında
mantıksal bağlantı kurması ve risklerin tespitini yani olası karşıtlıkların,
risklerin, olumsuzlukların tespitini önceden sağlamasıdır. Risk tespiti, tahmini
mantık yürütme becerilerinden neden-sonuç ilişkilerinin iyi kurulması
becerisinin farklı bir alana aynı yöntem ve mantıksal kurgu ile uygulamasıdır.
ZOPP yaklaşımının ve ona bağlı olarak geliştirilen LFA yaklaşımının
bu tez için önemi, parçalar arasındaki ilişkilerin mantıksal kurgusunun bütüne
yansıtılmasıdır. Bir konuşma, tartışma metni sürecinde ana amaç ile detaylar
arasındaki ilgi, ilerleyen aşamalarda kopabilmektedir. Mantık yürütme yöntem
ve yaklaşımlarına dayandırılarak yapılandırılmış proje yada mesaj içeriği
temel olarak neden-sonuç ilişkilerinin sağlam kurulduğu ve bilgi ve
göstergelerin mantık yürütme becerileri dahilinde değerlendirilerek en doğru
çıkarımların yapıldığı çalışmalar olma özelliklerini gösterirler. Ancak yukarıda
da belirtildiği gibi ZOPP ve LFA modelleri, mantık yürütme yöntem ve
yaklaşımlarını kullanmakla birlikte mantık kurgusundaki katılık, esneklik
payının az oluşu ve büyük kurgulamalar için daha uygun olmaları
nedenleriyle çok geniş kapsamlı uygulama alanlarında tercih edilirler.
21
Tablo 2 Matriks yapısı
Proje tanımı
Göstergeler Sağlama
Yöntemleri (MOVs)
Varsayımlar
1. Ana amaç 10. Göstergeler 11. MOVs
2. Hedef 12. Göstergeler 13. MOVs 9. Varsayımlar
3. Tamamlayıcı
hedefler 14. Göstergeler 15. MOVs 8. Varsayımlar
4. Çıktılar 16. Göstergeler 17. MOVs 7. Varsayımlar
5. Uygulamalar 6. Varsayımlar
Mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarının ikna süreçlerindeki etkisini
Türk literatüründe ilk inceleyen eserlerden biri Muallimoğlu’nun” Bütün
Yönleriyle Hitabet” (1957) adlı kitabıdır. Muallimoğluna göre “ikna yolunda
kullanılabilecek en güvenilir yollardan biri mantıki tartışmadır. ” Tümevarım,
tümdengelim, sebep-sonuç ilişkisi yöntemlerinin nasıl kullanımını geleneksel
yaklaşımlar çerçevesinde kısaca açıklamıştır. (1991;396) İkna edici mesaj
yapılandırma alt başlığında bu konuya yeniden değinilecektir.
İletişimde mantık yürütme ve ikna ilişkisini ortaya koyan çalışmalar
mantık yönü güçlü iletilerin daha ikna edici olduklarını ifade ederler.
Tolungüç’e göre (2000) mesaj alıcısının eleştirel, rasyonel düşünme
becerilerine hitap eden mesajlar mantıksal mesajlardır. Bu tür iletiler,
mantığa ve kanıtlara dayalı, neden sonuç ilişkisi içeren ikna edici mesajlardır.
Mantığa ve neden sonuç ilişkisine dayalı ikna süreci genel olarak son derece
ikna edicidir. (s.200) İnceoğlu’na (2000) göre insanların tutumlarının
değişmesi kolay olmamakla birlikte birçok nedene bağlı olabilir. Bu
nedenlerden biri de mantık yürütme süreçlerinin iyi kullanılması olabilir.
22
İnsanlara belli bir konudaki mantıksal ilişkiler anlatıldığında, tutumlarının
mantıksal yönde değişim gösterebilecekleri pek çok deneyle saptanmıştır”.
(s.35)
Ortadoğu Teknik Üniversitesinde (Prof. Dr. Hasan Gürkan Tekman,
Instıtude of Informatics), tutumlar ve mantık yürütme becerileri arasındaki
ilişkiyi inceleyen bir yüksek lisans tez çalışması daha çok psikoloji alanına
yönelik olarak kişilerin mantık yürütme süreçlerini karar verme aşamasında
yada tutumlarını veya davranışlarını değiştirme durumunda ne kadar yada
nasıl kullandıkları üzerine eğilmeyi amaçlamaktadır. Ancak mantıksal
çıkarımlarla öncüller arasındaki ilişkinin incelendiği bu çalışma mantık
yürütme becerilerinin sunum hazırlama ve ikna etkilerini artırma üzerindeki
etkisi ile ilgili değildir.
Türk literatüründe kanıtların kullanımı, neden-sonuç ilişkisi,
tümevarım, tümdengelim gibi mantık yürütme yöntemleri incelenmiş ve bu
yöntemler günlük hayatta doğal süreçler içinde kullanıldıkları gibi akademik
yazıda ve problem çözümünde kullanılan önemli yöntemlerdir.
Batı yazınında da bu yöntemler kullanılmaktadır hatta bu metotlar
birleştirilerek daha etkili modeller de geliştirilmiştir. Bunlardan biri de
Toulmin Mantık Yürütme Modelidir. Eleştirel düşünme becerilerinin Batı
kültürüne ait beceriler olduğunu iddia eden bilim adamlarının eleştirel
düşünme ve mantık yürütme becerilerine dayandırılmış; Toulmin Mantık
Yürütme Modelinin de aynı yaklaşımla farklı kültürlere uygulanamayacağı
tezlerini öne sürmektedirler. Bu tez konusu içinde önemli bir yere sahip olan
Toulmin Mantık Yürütme Modeli ilgili incelemeler bölümünde ayrıntılı olarak
incelenecektir.
1.2.1. İkna Ve Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımı
Mantık yürütme becerilerinin ikna üzerindeki etkisini inceleyen en
önemli araştırmacılardan biri, aynı zamanda da Felsefeci olan Stephen
Toulmin’dır. Türk literatüründe bu metodun ayrıntılarıyla incelendiği ve
Türkçe’ye uyarlamasının yapıldığı bir çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle
23
de Toulmin Mantığı ve Modeli ile ilgili bilgiler ve bu metodun özellikle siyasal
iletişim alanında metinler üzerine yapılan uygulamalardan bahsedilecektir.
1960’lı yıllarda Toulmin, Aristo tarafından ilk olarak ortaya atılan ve
daha sonra özellikle de felsefe alanında kullanılan “önermelerin” insanların
asıl düşünme şeklini yansıtmadığını ve insanların bu tür argümanlardan da
etkilenmediklerini belirlemiştir. Toulmin, hem argümanları oluşturmak hem
de onları analiz etmekte kullanılabilecek bir sistem geliştirmiştir. Toulmin’a
göre mantıksal ikna (logical persuasion) süreçlerini içeren bir tartışma
konusu üç ana bölümden oluşmaktadır : Bilgi, iddia,kanıt. Toulmın Metodu,
bu üç ana unsur arasındaki bağlantının mantık süzgecinden geçirilerek
kurulduğu, eleştirel düşünme becerilerinin dördüncü unsuru olan karşıt
görüşün örtülü yada açık olarak verilebildiği diyalektik forma sahip bir
düşünce iletim sistemidir.
Toulmin’nın yaklaşımı felsefi çevrelerde popüler olan formal mantık
modellerine bir tepki olarak doğmuştur. Bu modellerin dinamik insan
düşüncelerini anlatamayacak kadar statik olduklarını düşünerek gerçek
insanların gerçek mantık yürütme yollarına uygulanabilecek daha iyi bir
sistem önermiştir. Toulmin, insanların nasıl mantık yürütmesi gerektiğini
anlatmamış; insanların bu konuda nasıl davrandıklarını anlatmaya
çalışmıştır. (Hart,1997;98)
Toulmin’a göre bir argümanın geçerliliğine karar vermek için birinin
onun için ‘makul’ (plausible) demesi : Savın kabul edilmeye değer olması ve
sonucunun da inanmaya değer olması gerçeğine güvenilemez. “ Mantık ,
sübjektif ilişkilerle ilgilenmez (A’nın güvenilir, B’nin makul olması gibi
ilişkilerle ilgilenmez) ancak farklı yaklaşımlarla ilgilenir. Bir eylemin kabul
edilmeye “değer” veya seçilmeye “değer” olduğunu düşünmemiz için
nedenlerimiz olmalıdır. Estetik, ahlâk ve mantık sübjektif ilişkiler ile
ilgilenmez. Bir resme güzel diyebilmek için ‘ beni etkiledi’ demek yeterli
değildir; beğenmeye “değer” olması demek gereklidir. Bu nedenle de bazı
argümanların,diyalektik forma uygun oldukları halde neden bazılarının
24
“mantık yürütme” adını kazanmayı hak edip bazılarının neden bu adı hak
etmediklerini keşfetmek durumundayız. ” (Toulmin, 1964; 67)
Toulmin’ a göre bir takım sonuçları desteklemek amacıyla önerilmiş
‘nedenler’ üzerine konuşulan durumlar o kadar fazla ve çeşitlidir ki
aralarındaki ortak noktayı bulmak çok zordur. Günlük hayattan yada
aritmetik, fen, ahlâk ve benzeri alanlardan alınan çeşitli diyaloglar
incelenerek aralarında bir ortak nokta bulmak istemiştir.
Toulmin’a göre,“ ahlâk, matematik, fen alanlarından, ya da günlük
hayattan alınan metinler , diyaloglar ve benzeri örnekler arasındaki ortak
özellik ‘diyalektik formunda’ olmalarıdır. İncelenen her bir örnekte
konuşmacılardan biri, A, bir şey (a0) söyleyerek konuşmayı başlatır. Diğer
konuşmacının, B, şüpheleri vardır ve kesin olarak fikre karşı çıkar (bo). A
farklı bir söz söyleyerek devam eder (a1) B, halâ ikna olmamıştır ve
söyleneni kabul etmez (b1). Konuşma devam eder, A bir takım yeni fikirler
ortaya koyar (a2, a3,a4. . . . ) ve B ikna olmamıştır ve hala karşı çıkmaktadır
(b2, b3, b4. . . . ); sonunda B, A’ nın son fikrini değil de (an) ilk fikrini kabul
eder (bn) ve bir çok durumda da tüm ara fikirleri da kabul etmiş olur (a1, a2, a3
, a4. . . . . . . ). Eğer bütün mantık yürütme durumlarında ortak olan bu ise ‘
mantık yürütmeyi belki şu şekilde tanımlayabiliriz : Bu diyalektik forma ve
üzerine mantık yürütülen bir argümanda a1 ‘den an ’e kadar sözü edilen
‘sebeplere-nedenlere’ sahip olan konuşma metnidir. (Toulmin, 1964;68-69)
Bu durumda kendimize sormamız gereken soru : a0 sonucuna ulaşmak için
a1’den an ’e kadar ne tür ifadeler kabul edilmeye değerdir, ne tür ifadeler
değildir?” (Toulmin, 1964;70-71-72) Bu soruya cevap veren metin “ neden”
değerli olduğunu da açıklar ve“ kabul edilebilir”, “seçilmeye değer” olduğunu
kanıtlarla gösterir. Toulmin’ ın cevabı için geliştirdiği metodun incelenmesi bir
metnin daha ikna edici, daha etkili olabilmesi ve seçilmeye değer olabilmesi
için nelere dikkat edilmesi , metnin nasıl kurgulanması gerektiğini kendi
sistematiği içinde açıklar.
Toulmin Modeli mantıksal/ rasyonel argüman oluşturma kuralları ile
ilgilidir. Modelin gücü kelimelerin ve fikirlerin sistematik ve açık (precise)
25
kullanımında yatmaktadır. Model argümanın altı basamaklı bir sistematiğini
kurar :
1. Bir İDDİA (CLAIM) ortaya atılır.
2. BİLGİ (DATA) ; destekleyici gerçekler toplanır.
3. İddiayı destekleyecek, temele oturtacak TEMİNAT/ KANIT
(WARRANT) ifade edilir.
4. Kanıtı destekleyecek teorik yada deneye dayalı bulgular sunulur.
(BACKING)
5. ZARFLAR (QUALIFIERS)
6. Olası delillerle çürütmeler ele alınır,olası KARŞIT GÖRÜŞLER,
çürütmeler (REBUTTAL) düşünülür. (www. goreason. com)
Her bir basamağın metin, sunum içinde ne anlama geldiği nasıl
yorumlanabileceği ayrıntılı olarak aşağıdaki gibi açıklanır Bilgi, : Bu model
içinde alıcıya iddianın tavsiyelerini takip etmesi için nedenler sunar. Ancak
eğer konuşmacının iddiası ile kanıt arasındaki ilişki açık değil ise ikna eden
kişi bu ilişkiyi açıklayıcı bir anlatım önerir ki bu da garanti- teminat olarak
adlandırılır. Bu üç temel nokta dışında yardımcı öğeler de vardır. Bir iddia “
bağlaçlar, zarflar, uygun dil öğeleri ” ile desteklenmelidir; “ birçok durumda,
belki de, bunun böyle olması mümkün müdür?,” gibi. “Birçok durumda” bazı
istisnaların da olduğunu ikna edilecek kişiye ima edilir. “belki de, mümkündür
ki, olasıdır ki,” iddianın oldukça kabul edilebilir ve doğru olduğunu fakat
başka bir faktörün de sonucu etkileyebileceğini ve ortaya çıkabileceğini işaret
eder. Diğer bir terim de karşıt görüş (reservation –rebuttal). Bu terim
teminatların geçerli olduğu koşullar- durumlar olduğunda teminatlarla ilgili
veya onlara bağlıdır. “- madıkça” yada “ buna inanmak için sadece tek bir
neden vardır... ” şeklinde kelimelerle ifade edilirler. Teminatın geçerli olduğu
koşulları belirten teminatla ilgili yada ona bağlı bir cümledir. “Olmadıkça”,
“ona inanmak için eğer bir neden var ise” gibi kelimelerle belirtilir. Karşıt
görüş, argümanın felsefi temellerinin işlerliğini sağlayan durumları belirtir.
Karşıt görüşü sunmanın görevi, sıklıkla ikna ediciler ve aynı şekilde ikna
26
edilecekler tarafından küçümsenir. Onlar her ikisinin de aynı noktadan
başladığını ve aynı referans çerçevesinden başladığını düşünürler. Aynı
noktadan başladığımız zaman veya bu farkların olmasına izin verdiğimiz
zaman ikna edici geçişlerde gerçekten başarılı olabiliriz. Uygun dil öğeleri ile
beraber , karşıt görüşlere değinmek, ikna işleminde büyük bir esneklik getirir
çünkü her ikisi de diyaloğa elverişlidirler, her ikisi de ikna edilecek kişiye
karşı çıkmak veya iknanın tümünü değil de bir bölümünü onaylama fırsatını
verirler. İkna ediciler esneklik getiren bu unsurları kullanmanın farkındadırlar.
(Writing @ CSU : Writing Guide)
Bu modelin bütüncül özelliğini daha açık ortaya koyduğu için şematik
olarak verilmesinin yerinde olacağı düşünülmüştür :
27
TABLO 3 :
(www. concenric. net)
Tablo 3: Toulmin Mantık Yürütme Modeli
Toulmin’in çalışması, önermelerin insanların asıl düşünme şekillerini
yansıtmadığını ve bu tür argümanlardan da etkilenmediklerini ortaya
koymuştur. Toulmin, hem argümanları oluşturmak hem de onları analiz
etmekte kullanılabilecek bir sistem önermiştir. Bu sistem (Ehninger ve
Brockriede, 1963; Bettinghaus,1972) iletişim metinlerinde sıklıkla
kullanılmıştır.
Toulmin Metodu, siyasal iletişim alanında da ve politik lider sunumlarının incelenmesinde özellikle liderlerin mantık yürütme becerilerinin incelenmesinde kullanılmıştır.
(Qualifier-therefore, Probably) Zarflar, Bağlaçlar Belkide, böylece
Toulmin Modeli (Toulmin’s Model)
(Data) Bilgi
(Claim) İddia
(Warrant -Since) Teminat - den dolayı
(Rebuttal / Reservation – unless) Karşıt Görüş -madıkca
(Backing-Because) Destekleme-Çünkü
28
Hart (1997), 54 metine Toulmin’in yaklaşımını uygulamıştır.
Bunlardan birkaçı ABD eski devlet başkanlarında Nixon ve Reagon’ın
konuşmaları üzerine yapılmıştır. (s. 117) 8
Toulmin metodu, özellikle Amerikan üniversitelerinin, kolejlerinin
“yazma programı” içeren bölümlerinde, iyi yazı yazma yöntem ve teknikleri
arasında özellikle fikir yazılarının, makalelerin, nasıl planlanacağı, nasıl
detaylandırılacağı konusunda kullanılmaktadır.
“Toulmin metodunun tartışma konularına uygulanabilir bir formül gibi
çalıştığı söylenebilir ancak onun da sınırlılıkları vardır. Lineer bir yol
izlenmemiş ve Batı retoriğine9 göre yazılmamış metinlere uygulanamaz”.
(www. goreason. com).
Yabancı literatürde, siyasal iletişim alanında politik liderlerin
konuşmalarının, demeçlerinin analizinde kullanılan ve eğitim alanında,
yazma becerilerini ilerletmek isteyen bireylere de önerilen bu yöntemin Türk
Dilinde uygulandığı bir alan bulunmamaktadır. Yukarıda verilen alıntı da bu
yöntemi Batılı yaklaşımların, düşünme istemlerinin, hitabet sanatlarının
dışında bırakmaktadır.
8 Bu incelemelerin sonucunda da Ronald Reagon’ın daha sonra teşhis edilen Alzheimer hastalığının
ilk belirtileri konuşmalarını inceleyenlerce fark edilmiştir. Konuşmalarının mantıksal bağlantılarının eksikliği Reagon’ın rahatsızlığını özellikle dış politika ile ilgili olarak yaptığı bir tartışmada ortaya çıkmıştır. (Hart,1997;117)
9 Ortaçağ’dan sonra aydınlanma çağını yaşayarak çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi yerleştirmeye çalışan Batı felsefesinin temel özelliklerinden olan bilimsel düşünce ve hukukun üstünlüğü ilkesi siyasi alanda liderlerin konuşma ve iletişim tarzına da yansımıştır. Bu felsefede öncelikli olarak; 1- Gerçeği tanımlamak, 2- Gerçeği (olguyu) analiz etmek, 3- Alternatif seçenekleri belirlemek. 4- En uygun alternatif seçmek ve gerekçelerini ortaya koymak 5- Karar vermek. Bu sürecini somut olarak görmek mümkündür. Böyle bir sistemde tek adam yöneticiliği ya da babadan oğla geçen yöneticilik yerini seçimle iktidara gelen kuvvetler ayrılığı ilkesi ile ekiplerin yönetim tarzını görmek mümkündür. Örgütlü ve eğitim düzeyi yüksek yönetilenler de sistematik ve pragrmatik olarak söylediklerini yapabileceğine inandığı yönetim kadrolarını iktidara getirmektedir. Doğu felsefesinde ise, aydınlanma çağını yaşanmadığı için bilimsel düşünce, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin sistemin bütün halkalarına yerleştiğini söylemek mümkün değildir. Bu felsefenin iktidar sahipleri gücünü, hukuktan ziyade ilahi güçten alır. İktidar babadan oğla geçer ve toplumda o soylu ailenin nesebinin karizmasını ve gücünü itaat ederek onaylar. Mistik güçlerin “kutsiyet” atfedilerek yaygın olarak benimsendiği bu sistemde iktidardaki kişinin söylediğinde bir hikmet aranır. Bu tarz bir iletişimde bilimsel düşüncenin egemen olduğu batı felsefesindeki bir olguyu analiz etmek, alternatifleri tartışmak ve senteze ulaşmak gibi bir süreç yoktur. Gücü elinde bulunduranlar “söyledimse söyledim bu böyledir” diyerek tartışmayı ve analizi önler. İnanmak ve öyle kabul etmek doğrudur. Böylesi bir inanışın yaygın olduğu toplumda halkın eğitim düzeyinin de düşük olduğu yönetime katılmadan ziyade yönetime itaat etmenin (kul olmanın) egemen olduğu görülebilir. (Doç. Dr. Aliye Mavili AKTAŞ Hacettepe Sosyal Bilimler Akademisi, Sosyoloji Ders Notları).
29
1.2.2. Argüman Gücünün İkna Üzerindeki Etkilerini İnceleyen Çalışmalar
Bu bölümde mantık yürütme yaklaşımlarının alıcı üzerindeki etkilerini
incelemek amacına yönelik olarak farklı yaklaşım ve modellere dayanarak
yapılan araştırmalar incelenmiştir. Petty & Cacioppo’nun Detaylı İnceleme
Modeli ve mantık yürütme yaklaşımlarına göre kanıt sunumu ve savunulan
argümanların kalitesi üzerine yapılan incelemeler derlenmiştir.
Argüman kalitesi (argüman gücü), kanıtların içerik olarak etkinliğini,
alıcının tutum ve davranışlarını olumlu yönde değiştirme nedeni olabilecek
derecede iddia ile ilgi düzeyi yüksek kanıtları ifade etmektedir.
Reinhard (1988), Rodney Reynolds ve Michael Burgoon (1983)
araştırmalarında kanıt kullanımının etkileri, daha sonraki araştırmacılar
(Holtgraves ve Lasky ,1999 ; Sparks & Charles & Areni & Cox, 1998 ;
Hosman,Huebner, Siltanen ,2002) kanıt içerikleri üzerine yoğunlaşmış ve
bunu zayıf yada güçlü argüman olarak değerlendirerek incelemişlerdir .
John Reinhard’a (1988) göre mantık-içerik merkezli iknalarda kanıtın
belirginleştirilmesi çok önemlidir. Son elli yıl üzerine yaptığı araştırma
sonuçlarına göre, ikna üzerinde kanıtların etkisi olduğu sonucuna ulaşmıştır.
Özellikle “gerçek dünyadan” alınan ikna edici örnekler kullanıldığında çok
daha anlamlı, mantıklı bulunmaktadırlar. Zekice planlanmış kanıtlar
kullanarak, etkili ikna edici iddialar ortaya koyar, onları destekleyecek bilgiyi
de verirler. Kanıtlar, mesaj alıcıları tarafından bulunurlar. Eğer bunu ifade
etmezlerse bile düşünür ve “ikna oyununun” içinde yer alırlar. (Larson,
1995;223).
John Reinhart (1988) tarafından Richard Petty, John Cacioppo’nun Detaylı İnceleme Kuramına (ELM) dayanarak kanıt ve ikna etkileri üzerine
yaptığı araştırmasından elde edilen sonuçlardan bazıları aşağıdaki gibi
maddeler halinde verilmiştir :
1. Birçok kişinin istatistik bilgileri çok önemli bulmalarına karşın bu tür
kanıtlar diğer kanıtlar kadar ikna edici değillerdir. Reinard bunun nedeni
olarak da bu tür kanıtların canlı ve dramatik olmamalarını öne sürer.
30
2. Dinleyicilere bu tür kanıtları sunmak, onları (göndereni) karşıt ataklara
karşı korumalı kılacaktır.
3. Güçlü kanıtlar zayıf kanıtlara göre daha ikna edicidir.
4. Yeni kanıtlar eskilere, dinleyicilerin zaten bildiği kanıtlara göre daha ikna
edicidir.
5. Kanıtlar, konuşmacının güvenirliğini artırır.
6. Kanıtlar, entelektüel seviyesi yüksek kişiler üzerinde daha etkilidir.
(Larson, 1995;223,224).
Larson’a göre geleneksel önerme yapıları bir argümanın veya içeriğin
genel iskelet yapısını oluşturur. Bu yapı içinde, argüman veya önermeler,
bilgi ile desteklenmiş iddialar olarak sunulur. İddia ve bilgi, kanıtlar
(warrants) yoluyla dinleyicilerle ilişkilendirilir. Başarılı ikna ediciler,
dinleyicinin deneyimlerine göre içerik önermelerini, (Mantıklı ve analitik
düşünebilme becerilerini içeren önermeler içerik önermeleri olarak
tanımlanır) bağlaçlar kullanarak, iddialarını, bilgi ve kanıtlarını
şekillendirmeye çalışırlar. (Larson, 1995;225) Kanıt sunumunun hedef kitle
üzerindeki etkisinin, gönderen tarafından bilinerek mesajın yapılandırması,
ikna etkilerini artıran bir özellik taşımaktadır.
Mantık yürütme ve kanıt sunmanın ikna üzerindeki etkileri üzerine bir
araştırma Reynolds ve Burgoon tarafından yapılmıştır ve araştırma
sonucunda aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlardır. 1983 yılında Rodney
Reynolds ve Michael Burgoon tarafından inanç süreçleri, mantık yürütme ve
kanıt arasındaki ilişkileri değerlendirmek amacıyla yaptıkları çalışmada,
konuşmacının güvenirliği var kabul edilerek kanıt- ikna ilişkisini destekleyen
sonuçlara ulaşmışlardır. Bunlar aşağıdaki gibidir :
1. Kanıt kullanmak kanıt kullanmamaktan daha fazla tutum değişikliği
oluşturur.
2. Kanıt kullanmak basit iddialardan daha fazla tutum değişikliği oluşturur.
3. Kalitesiz, zayıf, güvenirliği az kaynaktan kanıt sunmak, karşı tarafın
güvenirliği ne olursa olsun karşı tarafın lehine tutum değişikliği yaratır.
31
4. Kanıt kullanımı eğer alıcıların o kanıtla ilgili önceden edinilmiş bilgileri yok
ise daha fazla tutum değişikliğine neden olur.
5. Kanıt kullanımı, karşı tarafın güvenirliği ne olursa olsun zaman içinde
tutum değişikliğini artırır.
6. İleri düzeyde dogmatik kişiler, kanıt sunmayan mesajlar yerine ileri
düzeyde kanıt sunan mesajları ikna edici mesajlar olarak seçerler.
(Larson, 1995;222)
Bu araştırmalara ek olarak, Gibbons, Bradac, Busch tarafından
(1991) Richard Petty, John Cacioppo’nun Detaylı İnceleme Kuramına (ELM)
dayanarak yapılan bir araştırma mesaj içeriğinin hedef kitlenin ikna edilmesi
üzerindeki etkisini incelemiş ve “argüman gücü ikna üzerinde
araştırmacıların beklentileri doğrultusunda etki göstermiştir: güçlü
argümanlar güçsüz argümanlardan daha ikna edicidirler“ (Hosman, Huebner,
Siltanen, 2002;362).
Holtgraves ve Lasky (1999) tarafından yapılan başka bir araştırma
daha da önemli bir sonuca ulaşmıştır : “Tutumlar üzerinde konuşmacının
güçlü konuşma tarzı etkisi yaratması, konuşmacının algılanması ve argüman
gücü tarafından yönlendirilirler. ” (s. 204)
Hosman, Huebner ve Siltanen (2002), konuyla ilgili tutumlar üzerinde
argüman kalitesinin direkt ve pozitif etkisini bulmuşlardır. Yine onlar da güçlü
konuşma tarzının tutumlar üzerinde argüman gücünden daha az etkisi
olduğunu bulmuşlardır. (s. 375)
Zayıf argümanlarla yapılandırılan sözlü yada yazılı bir metin, alıcılar
üzerinde güvensizlik etkisi yaratırlar ve güvensizlik de iknayı olumsuz yönde
etkiler. “Zayıf argümanlarla sunum yapan bir konuşmacı güçlü argümanlarla
sunum yapan bir konuşmacıdan daha az güvenilir olarak algılanır. ” (Sparks
& Charles & Areni & Cox, 1998;121) Güvenirlik, alıcıların mesaj gönderende
aradıkları en önemli özelliklerdendir. Güvenirlik, iletişim kaynağının,fiziksel
32
çekicilik, inanırlık, uzmanlık gibi tutum değişimlerinde önemli olan
unsurlarından biridir. 10
1.2.3. Siyasal İletişim, Dil ve İkna
“İnsan vücudunda kan ne ise siyasal sistem için de siyasal iletişim
aynı şeydir denilebilir. Bir kararı etkilemenin tek yolu onu alanların algılama
biçimleri üzerinde etkide bulunmaktır. (Örneğin lobicilik tümüyle bir iletişim
prosesidir. ) Bu nedenle iletişim bir algılayışı değiştirmenin yada etkilemenin
tek yolu olarak önümüzde durmaktadır. (Aktaran Dalkılıç, 1995, 48:
Schwartzenberg, 1973, 112)
İkna iletişiminde kullanılan bir çok teknik, yöntem, stratejilerin
etkinliğini sağlayan etkin dil becerilerine sahip olmaktır. Politik iletişimde
dilin önemini Dalkılıç şu şekilde açıklar :
“Bu konuda J. Ellul, ‘şiddet her zaman sözcüklerin olanaklarına
inançsızlıktır’ ”. Konuşulan dil daima insanların uzlaşmalarını sağlar.
Dolayısıyla toplum ilişkilerini barışık kılıcı bir erdeme sahiptir. Söz aynı
zamanda anlaşmazlığı stratejiye, dalavereye, üstünlük sağlamaya da hizmet
eder. Politik savaşımda işaretler de silahtır, kaynaktır. Bu durum sadece
rakibe doğrudan saldırırken sağladıkları olanaktan değil, etnologların
dilbilimsel görecelik varsayımının açıkça ortaya koyduğu gibi, dünya ve
toplumsal ve fizik gerçeği algılatıcı öğeler taşıyor olmalarındandır. Dil bilimsel
bir şifre (code) bir sözcükler yığını ve kabul edilebilir biçimde bir araya
getirilmeye çalışılan bir kurallar dizisi olmanın ötesinde, bir anlatım sistemi,
insanın kendisini, başkalarını ve çevreyi kavrama ızgarasıdır. Öyleyse
Siyaset, kuşkusuz bir güçler evreni olmayıp aynı zamanda, bilgilenme yada
ifade etmenin ötesinde, toplumsal etkiye sahip imgeler (işaretler) evrenidir”.
demek yanlış olmaz” (Aktaran Dalkılıç,1995, 47; Ge’rste, 1992, 16).
Politik iletişim alanında hedef kitle üzerinde mesaj gönderenin
yaratmak istediği etkiyi artırabilmek için sözcük seçiminin yanı sıra bağlaç ve
ünlemler gibi dil öğelerinin kullanımı da önemli bir beceri gerektirir. Toulmin
kendi oluşturduğu mantık yürütme sistematiği içinde birçok unsurun yanı sıra 10 Bkz. Kaya, 2004 ; 327
33
özellikle “bağlaç ve zarf” kullanımına önem verir. Dil öğeleri diğer altı öğeden
biridir ve diğer öğelerle eşit öneme sahiptir.
“Toulmin, (1969) zarflar (qualifiers) (tipik olarak, genellikle, çoğunlukla,
birçok, birkaç, bazen gibi…) kullanımının önemini tartışmıştır. Zarflar,
teminatlar ışığında bilgilerle tartıştığımız iddiamızın gücünün derecesi
hakkında bizleri bilgilendirir. (s. 101) Benzer bazı araştırmalar da (Maronick
& Andrews, 1999) zarfların (qualifiers), dinleyicilerini mesaj ile daha derinden
ilgilenmelerini sağlamaya teşvik ettiklerini öne sürmektedir. ” (Akt. Hosman &
Huebner & Siltan, 2002;362)
Thomson da (2000), bir argümanın, bir konuşma metninin
oluşturulmasında dil öğelerinin nasıl kullanılacağı ve bu metni bir argüman
yapan öğeleri spesifik örneklerle açıklar.
Bir tartışma metnin de Thomson’ a göre sonuçların belirgin şekilde dil
öğeleri kullanılarak verilmesi gereklidir. Dil öğeleriyle metnin algılanması ve
kurgusunun daha net oluşturulabilmesi için dikkat edilmesi gereken bazı
unsurlar aşağıdaki gibidir :
1. Sonuç belirtecinin olması gerekir: “böylece”, bu nedenle”, “-malı” “-meli” “-
olamaz”, olmamalı” gibi.
2. Eğer sonuç belirteci yok ise , bu cümleye şu sorulmalıdır: “Buna neden
inanmam gerektiğini anlatan herhangi ek bir bilgi var mı?”. Eğer cevap
”hayır” ise bu bir sonuç cümlesi değildir. Eğer cevap evet ise bu bir
sonuç cümlesidir.
3. Metindeki hiçbir cümle bir sonuç cümlesi değil ise, bu tartışma metni
değildir: Sonuç da, sav da yoktur. Eğer metindeki cümlelerden biri
pasajın geri kalanındaki bir neden yada nedenlerce destekleniyorsa, bu
metin bir tartışma metnidir. Ancak “bir pasajda eğer bir sonuç var ise
metnin sonucu “böylece, sonuç olarak gibi” bağlaçlar kullanılarak
bitirilmesi uygundur. ” (Thomson, 2000;12)
Özet olarak, bir metinde nedenlerin varlığını gösteren karakteristik
kelimeler bulunur ; “çünkü”, “bu nedenle” , “ –den dolayı” gibi. Örneğin:
34
“Diyet yapan insanlar kilo verirler. Pavarotti kilo vermediğinden dolayı (since) diyet yapmış olamaz (can not)”. “Pavarotti’nin diyet yapmış
olamayacağı” sonucuna bir neden olarak” Pavarotti’nin kilo vermemesi”
önerilmektedir. Bazı nedenler “birincisi, ikincisi… “ gibi sıralama bildiren
kelimelerle verilirler.
Dalkılıç, sözcük seçiminin önemini belirtmiştir. Buna bağlı olarak “ileti
hazırlanırken özellikle kelimelerin yan anlamları olanların seçilmemesine
dikkat edilmelidir”. (Bettinghaus, 1968;122). Yan anlamları olan kelimelerin
seçilmemesine özellikle Türkçe’de dikkat edilmelidir. Yan anlam içeren
ifadelerin kullanımı alıcıların, gönderenin amacı dışında algılamalarına ve
hedeflenen etki düzeyinin sağlanamamasına neden olabilir. Aksi takdirde
“silah” geri tepebilir. İleti hazırlanırken iletinin kendinden kaynaklanan
sorunları en aza indirgemek mesaj yapılandırmada önemli bir stratejidir. .
Dilin tutum değişikliği üzerindeki etkisini inceleyen bir araştırma da
Holtgraves & Lasky (1999) tarafından yapılmıştır. Holtgraves & Lasky,
güçsüz, etkin olmayan dil becerileri ile “ (tereddüt) ünlemlerinin (…eee,
ımmm… gibi), zarflar (hedges) (sanırım…gibi), tasdik edatlarının (…değil mi?
gibi) sıklıkla kullanımını tanımlarlar. (s.196) Bulgularına göre konuşmacı ve
mesajı, mesaj güçsüz bir tarzda okunduğu zaman güçlü bir tarzda
okunduğundan daha fazla negatif algılanmaktadır. Bu negatif algılamalar da
tutum değişikliği olasılığını azaltmaktadırlar. ” (s. 202-3)
1.3. Etki Kuramı Çerçevesinde Mesaj Yapılandırma
“İletişim amaçlı bir faaliyettir ve amaç kendini, pozitivist-ampirik
bilimde, etki olarak gösterir. Bu anlamda etki, mesajın amaçladığı niyete
ulaşma ölçüsüdür, derecesidir. Bu derecenin niyete olan yakınlığına veya
niyetle çakışma oranına göre, etki hiç etkiden (etkisizlikten) çok etkiye kadar
değişen iki uç arasında çeşitlilik gösterir. ” (Erdoğan,1997,260)
Hiç etkiden çok etkiye giden iki uç arasında bu etki derecelerini
etkileyen üç temel faktör bulunmaktadır : uyaran, uyarıcı,uyarılan : gönderen,
mesaj, alıcı. Bu faktörlerden uyarıcı; mesaj, metin yada konuşmanın
“amaçladığı etkinin” oluşmasında üç temel etkenden biridir.
35
Uyaran-tepki modelinin siyasal iletişim alanında mesaj gönderenlerin
hedef kitleler üzerinde ikna etkilerini artırmak üzere nasıl kullanıldığını
Erdoğan (2001) şu şekilde özetler : “Uyaran-tepki modeli özellikle reklam ve
propaganda alanında oldukça önemlidir, çünkü uyaranın amacı hedefte
istenen düşünce ve davranış kalıplarını oluşturmaktır. Günümüzde reklam,
halkla ilişkiler, politika ile uğraşanların (özlüce bilinç yönetimiyle
uğraşanların) da yapmak istediği budur”. (74-75)
“Uyaran-tepki (sihirli mermi, hipodermik iğne) yaklaşımı siyasal
iletişim, propaganda ve psikolojik savaş anlayışına oldukça uyar ; siyasal
kampanyada ileti nüfus içine yayılır : Birçok kişide görülebilir bir etki
yapmadan geçer; fakat siyasal yönelim arayan belli azınlığın
gereksinimleriyle iletinin içeriği uyuştuğu zaman etki ortaya çıkar.”
(Chaffe,1985 Akt,Erdoğan,2001;74;)
Pozitivist - deneyci yaklaşımın önemli kuramlarından Claude E.
Shannon ve Waren Weaver’in Matematiksel İletişim Kuramı da (1949) mesaj
hazırlama srunu üzerine eğilir. İletişimin Matematiksel Kuramı olarak 1949’da
yayınlanan Shannon ve Weaver modeli tek yönde akan çizgisel iletişim süreci
karakterine sahiptir. “Onlara göre iletişim bir düşünce ve mekanizmanın
başkasını etkileyebilmesidir.(Erdoğan,2001,77)
Claude E. Shannon ve Waren Weaver’in Matematiksel İletişim Kuramı
(1949), özünde “hangi kanal maksimum sinyal üretir ve iletilen bu sinyallerin
ne kadarı gürültü tarafından zarar görür” sorularını kapsamaktadır. Modele
göre enformasyon kaynağı iletileri üretir. Sonraki aşamada ileti, taşıyıcı
tarafından sinyallere dönüştürülür. Sinyaller alıcıya uzanacak olan kanala
uygun olarak yüklenir. Alıcı ise taşıyıcı ortamın işlevinin tam tersini yaparak
sinyalleri normal ileti haline getirir. Daha sonra alınmış ileti hedeflenen
noktaya ulaştırılır. Sinyal sisteminin dışında oluşan nedenlerden dolayı
Shannon ve Weaver tarafından gürültü adı verilen parazit tarafından zarar
görebilir.
36
Shannon ve Weaver iletişimde üç boyutta sorunlar saptamıştır :
Düzey A : Teknik sorunlar
Düzey B : Anlamsal Sorunlar : Gönderilen mesajlar istenen anlamı ne
kadar doğru taşıdı?
Düzey C : Etkililik Sorunu : Alınan anlam davranışı ne kadar etkiledi ?
Konu hedefte (izleyicide / okuyucuda ) istenen etkinin ne denli elde edildiğidir.
Shannon ve Weaver’ın enformasyon teorisini insan iletişimine
uyguladığımızda, Düzey A’daki sorunu çözdüğümüzde , yani tekniksel
gürültüyü ortadan kaldırdığımızda diğer seviyedeki sorunların da ortadan
kalkacağı düşünülür. Bu nedenle , etki araştırmalarının önemli bir kısmı “
mesaj hazırlama üzerinde durmuş , okullarda etkili mesaj hazırlama dersleri
verilmiş ve mesajın iyi hazırlanırsa alıcı tarafından doğru algılanacağı,
dolayısıyla istenen etkiyi veya sonucu çıkartacağı düşünülmüştür
(Erdoğan.2002, 78-83)
Bu model ile ilgili olarak mesaj ile ilgili bir başka tanımlama da Larson
tarafından yapılmıştır : “Mesaj, kodlamalar yoluyla kaynağın verdiği anlamın
iletilmesi, ifade edilmesi anlamındadır. (1995,11)
“İnsanlar arasındaki günlük ilişkilere baktığımızda, bu kuramın
doğrusal modeli geçerliliğini yitiriyor görünür. Fakat işe örgütlü yer ve zamanı
kattığımızda kuramın oldukça uyduğunu görürüz. Bu bağlamda, Shannnon ve
Weaver modeli (feedback ekiyle) uyaran-tepki kuramıyla örtüşmektedir. Bu
ve buna bağlı geliştirilmiş modellerde iletişim göndericinin başlattığı amaçlı bir
girişim olarak değerlendirilir. Dolayısıyla göndericinin egemenliğindeki bu
modeli gerçek hayatla karşılaştırırsak göndericinin farkına varmadan
(duruşuyla, konuşma biçimiyle, özlüce sözsüz iletişim) mesajlar gönderdiğini
görürüz” (Erdoğan,2001,83-84).
Shannon ve Weaver Modelinde “hedef” (iletiyi alan kişi) iletişim
sürecinde “ etkilenmesi istenen” öğedir. Modele göre, hedefe istenen etkinin
yapılabilmesi öteki öğelere (kaynak, kanal, ileti, verici ve alıcı araçlarla) ilgili
Shannon ve Weaver’in üzerinde durdukları sorunları çözmeye bağlıdır..
37
Özellikle, Shannon ve Weaver Modelinde gerekli “sorunları “ çözdükten sonra
en fazla etkinin elde edilmemesine hiçbir neden yoktur.
Shannon ve Weaver, etki konusunu temel sorun olarak görür. Etki
izleyicide iletişim sürecindeki öğeler tarafından oluşturulan, gözlenebilir ve
ölçülebilir değişim olarak tanımlanır. Bu öğelerden birinde yapılacak değişiklik
etkide de değişiklik yapar.(Erdoğan,2001,87)
Claude Shannon and Warren Weaver modelinde mesaj, kodlamalar
yoluyla kaynağın verdiği anlamın iletilmesi, ifade edilmesi anlamındadır.
Kaynaktan gönderilen bu mesajların iletilmesinde iletişim değişkenlerinden
herhangi biri ya da bir kaçı üzerinde yapılacak değişiklikler maksimum etkiyi
sağlanması yönünde etkili olurlar. Bu araştırmada da mesajın etki boyutu ile
ilgili yapılacak değerlendirmelerde bu unsurların dikkate alınmasının önemli
kazançlar sağlayacağına inanılmaktadır.
Günümüzde, Siyasal İletişimin temel işlevlerinden biri: “Politik
bilişimin, siyasal sistemin bir bölümü ile diğer bir bölümü olan siyasal-sosyal
sistem arasında aktığı bir iletme prosesi olmasıdır. Bu bireyler ile her
düzeydeki grup arasında sürekli bir bilgi alıp verme prosesidir.” (Dalkılıç,
1995;47)
J. M. Cotteret ‘in belirttiği gibi “Siyasal İletişim sürekli bir bilgi
alışverişi yoluyla, yönetenler arasında tam uyumu sağlar. Yönetenler-
yönetilenlerin dileklerinin, talep ve isteklerinin yansıdığı merci olmak
durumundadırlar; yönetilenler ise, yönetenlerin aldığı zorlayıcı kararları
kabullenmek durumundadırlar. Taraflar arasındaki bu yaklaşım, karşılıklı
mesaj alışverişiyle gerçekleşir. (akt. Dalkılıç,1995;48; Schwartzenberg,
1973,112) Bu nedenlerle iletişim, siyasal iletişimin temel bir gereksinimini
karşılar ve en temel ihtiyacı durumundadır.
Siyasal iletişim alanında ikna becerilerini kullanabilen politik liderler
incelendiğinde, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Hitler, Mussolini, Roosevelt,
Churchill etkili ikna becerileri ile halklarını manipüle etmeyi başarmışlardır.
(Larson, 1995;68) İkna yöntemlerinin siyasal iletişim alanında etkin
kullanımına en uygun örnekler olmuşlardır.
38
Nazi Almanyasında, insanların eylemlerinin etkilenebilmesi için, bir
ikna girişimi olan propagandayı kendisi yapan unsur, sunumu yada
“teknikleri” idi. Kitlelerin, yöneticilerin özel çıkarlarını değil de ulusun
çıkarlarını koruduklarına dair ikna edilmeleri için düzenlenen etkinliklerden
biri olarak politik konuşma, yönetim mekanizmalarına taşınmış, iletişimcilerin
uzmanlık bilgisi dahilinde gerçekleştirilmiş olduğu gibi onların direktifleri
doğrultusunda” hazırlanmıştır. (Köker, 1998;102)
Hitler’in 16 Temmuz 1934 yılında o zamanki Alman Parlamentosunda
yaptığı “Alman Halkının Yüce Hakimi Benim” (Muallimoğlu, 1995 ; 511)
başlıklı konuşması incelendiğinde dikkat çekici özelliklerinden birinin Hitler’in
her yaptığını kendi yaklaşımlarını doğru çıkartacak nedenler ileri sürerek
iddialarını kanıtlarla destekleyerek açık ve net bir şekilde ortaya koymuş
olmasıdır. (Bkz. Konuşma Metni 22 Sayfa 147)
Hitler’in halkının üzerinde etkili olmasının nedenleri kitle iletişim
araçlarının propaganda alanında kullanımı (radyonun kullanımı) ve sosyo-
ekonomik şartların elverişliliği,sembolik anlamlar içeren mesaj ve beden dili
kullanımı, alıcıların bu tür ikna yöntemleri ile ilk defa karşılaşmaları gibi bir
çok nedenin yanı sıra belirtilmesi gereken önemli bir nokta da konuşmacının
kendi iddialarını kanıtlarla desteklemesidir. Kendi iddialarını kanıtlarken
karşıt görüşlere de yer vermesi ancak onları kendi tezleri, kendi bakış açısı
ile de çürütmesidir ve bu yolla görüşlerini destekleyici tekrarlar yapmasıdır.
Uyaran – Tepki kuramı çerçevesinde, ileti ile ilgili “ ilk araştırmalar
içeriğin sınıflandırılması ve belirttiği anlamlar üzerinde durmuştur. Diğer
araştırmalar, özellikle laboratuar araştırmaları, iletinin istenilen etkiyi ortaya
çıkartmadaki yapısal nitelikleriyle uğraşmıştır. Örneğin, korku içeriğinin
derecesinin, karşıt görüşün sunulup sunulmamasının; sunulursa önce mi
yoksa sonra mı sunulmasını; sonucu belirtme yada dinleyiciye bırakmanın
izleyiciye yaptığı etkilerin özellikleri gibi ” (Erdoğan, 2002;86).
Mesajın yapısal nitelikleriyle ilgili araştırmaların sonucuna göre “Karşıt
fikirlerin sunumu durumunda da karşıt görüş ve destekleyici görüşlerin
birbiriyle örüntülü olarak verilmesi yada destekleyici görüş - karşıt görüş
39
sıralaması şeklinde verilmesinin daha ikna edici olduğu tavsiye
edilmektedir”. (akt. O’Keefe,1990;161;Jackson & Allen,1987) İkna eden kişi
mesajını iki yönlü olarak karşıt fikirleri de içeren bir metin hazırlarsa bu tek
yönlü bir metne göre daha ikna edici olacaktır.
Mesaj içeriği ile ilgili olarak yapılan çalışmalardan bir bölümü de;
a) Mesaj ana düşüncesini / sonucu yada tavsiyeyi açık olarak mı üstü
kapalı olarak mı vermelidir?
b) Mesaj alıcıların sonucu kendilerinin mi çıkarmalı yoksa mesajın
kendi içeriğinde açık (explicitly/implicitly) olarak mı verilmelidir? sorunlarını
araştırmışlardır.
Yapılan araştırmalarla (Biddle,1996 ; Cope& Richardson,1972
;Fine,1957 ;Thistlethwaite, de Haan, & Kamenetzky, 1955) aşağıdaki
sonuçlara ulaşılmıştır :
“İkna ediciler, sonucu açık olarak ortaya koymakla çok fazla bir
kazanç elde edememekle birlikte mesajın sonucunu net olarak ortaya
koymadıklarında kaybedecekleri şeyler çok olmaktadır. İstenen hareketi
yada sonucu açık olarak ortaya koyan metinler diğer metinlerden daha ikna
edicidir. ” (O’Keefe,1990;161)
İkna edici metin yapılandırma stratejileri iletişim kitaplarının önemli
bölümlerinden biri olarak Dünya ve Türk literatüründe de sıklıkla yer
almaktadır.
Bovee’ ye (1992) göre ikna sürecinde verilmeye çalışılan yada verilen
mesajın inandırıcılığını artıran unsurlar genel olarak şunlardır :
♦ İstek , heves (Verilen mesaj ile ilgili isteklilik)
♦ Objektiflik (Konunun bütün boyutları ile ele alınması)
♦ Samimiyet (İçtenlik, gerçeklik)
♦ Uzmanlık (Konu ile ilgili bilgi düzeyinin yeterliği)
♦ İyi niyet (İkna edilecek tarafın çıkarlarının farkında olunması)
40
♦ Güvenirlik
♦ Benzerlik (inanç, tutum ve düşüncelerde) (Bovee, 1992;243)
Bu genel özelliklerle ilgili olarak Huseman (1991) ve Bovee’nin (1992)
detaylı incelemelerinin sonuçlarından, mantık yürütme yöntem ve
yaklaşımları ve Toulmin Mantık Yürütme Modeli ve Siyasal İletişim alanı ile
ilgili olan, analiz bölümünde kullanması tasarlanan özelliklerden bir
derleme yapılmıştır. Buna göre ikna edici yazılı yada sözlü metin hazırlarken
dikkat edilmesi gereken unsurlar11 :
♦ Dinleyicilere yada okuyuculara konuyla ilgili çarpıcı istatistik bilgiler verilmesi uygundur.
♦ Ortaya konan durumla ilgili problemin doğasıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermek dinleyenlerde, okuyucularda güven yaratır.
♦ Okuyucuyu yada dinleyiciyi başlangıçta ikna edeceğiniz bir durum tespiti de yerinde bir taktiktir.
♦ Durumla ilgili bir çözüm önermek de oldukça yararlıdır.
♦ Sonuç durumu ya da paragrafta ne yapılması gerektiği, bu durumu
çözümlemek için neleri-nasıl devreye sokmak gerektiği vurgulanır.
♦ Bazı durumlarda hatalar ve eksiklere dikkat çekmek, mesajı alanı
açıklığa kavuşturmak soruna çözüm sağlamak üzere harekete
geçmeye teşvik edebilir. Bu durumda mesajın tonu biraz daha
olumlu ve etkileyici olabilir.
♦ Düşmanca yada kendini beğenmiş bir ton kullanmak, okuyucu
yada dinleyiciyi karşı tarafın yanında yer almaya götürebilir. Bu
nedenle sağduyulu bir ton ve tutum ile istek bildirilmelidir. Eleştiri
ve herhangi bir uygulamaya yönelik karşıt tutumları belirten
ifadeler okuyucuyu ve dinleyiciyi yorar, içine kapatır. İsteğin
hoşsohbet bir tarzda sunulması tarafların olumlu tepki vermesini
sağlar. Konuşmaya yada yazıya basit ve hoş bir kompliman ile
11 Bkz . Kaya (2003) Yönetsel ve İş İletişimi , Siyasal Kitabevi ; Ankara
41
başlamak, üzerinde anlaşma sağlanabilecek bir durum tespiti
yapmak, yalın, özlü bir biçimde sorunu nasıl gördüğümüzü
belirtmek iyi bir başlangıçtır.
Mesajın genel yapısı ve tonu ile ilgili hedef kitle üzerinde olumlu etkiler
sağlayabilecek bu tavsiyelere, metinde fikirlerin nasıl sıralanması gerektiği ile
ilgili genellemeler de eklenmelidir. Toulmin Metodunun ilgili incelemelerde
(Bkz. Sayfa 22) ayrıntılı anlatımında da fikirlerin (iddia- karşıt fikir-
destekleme)hangi sırayla ifade edileceği belirtilmiştir.
Metin kurgusunda sorunun ele alınışı, amacın belirtilmesi ve fikirlerin
sıralanışı ve tutum ve davranış değişiklikleri ile ilgili beklentilerin sıralanışı ile
ilgili olarak ikna edici yazılı yada sözlü metin yapılandırırken dikkat edilmesi
gerekenler unsurlar :
♦ Ele alınan konunun işleyen ve mantıklı sunumunu yapmak, tarafın
konuya olan ilgisini çekebilir, isteğini artırır.
♦ İlerleyen bölümlerde amacınızı ortaya koymak gereklidir.
♦ Yazılı metin yada konuşmanın ilerleyen bölümünde gerekli olan
gerçekler ve ayrıntıların, mesajı alan tarafın bilmesi gerektiği
kadarıyla ortaya konması, mesajı alan tarafın gönderenin
beklentileri yönünde istek duymasını sağlayabilir.
♦ Bu doğrultuda konuyla ilgili taraf olarak gönderenin hukuki ve
profesyonel sorumluluklar ve örnek çalışmalardan örnekler
verilebilir.
♦ İfade ettiğiniz gerçekler ışığında tarafların beklenen tutum ve
davranışlarını da aktarmak gerekir.
♦ Harekete geçmekle ilgili son zaman ve tarihlerin sıralanması
uygundur.
♦ Başlangıçtaki istek doğrultusunda mesajı alanın kazançlarının
tekrar vurgulanması uygundur.
42
Yukarıda sıralanan özelliklere ek olarak Türk literatüründe ilginç bir
çalışma olduğu düşünülen Muallimoğlu’nun (1995) ” inandırıcı konuşma
çeşitleri, inandırmanın özel metotları,genel metotları, inandırıcı
konuşmalarda dikkat edilecek hususlar” alt başlıkları ile verdiği stratejilere de
değinilmesinde fayda görülmüştür.
Muallimoğlu, inandırıcı konuşmalarda dikkat edilecek hususlar başlığı
altında topladığı özelliklerin bazıları aşağıdaki gibidir :
♦ “Ben ve dinleyicilerim nerede "duruyoruz"; bu duruma göre ne tür
bir inandırıcı konuşma söyleyebilirim”?
♦ Dinleyicilerimin bu konuşmayı dinlemeleri neden gerekli? . Bu
meselenin bilhassa hangi kısımları onları ilgilendirir?
♦ Bu konuda konuşmamın sırası geldiğinin işaretleri nelerdir? .
Dinleyicilerin yanıldıkları taraflar nelerdir?
♦ Onlardaki peşin hükümlere ve hatta düşmanlık hislerine nasıl galip
gelebilirim?
♦ Nasıl başlamalıyım?
♦ En önemli noktalar hangileridir?
♦ Bu plan ne zamandan beri yürürlükte?
♦ Hareket ne zaman ve nasıl başladı?
♦ Niye benimsenmedi?
♦ Ne gibi bir hareket tarzı tavsiye etmeliyim?
♦ Nasıl bitirmeliyim?” (Muallimoğlu, 1991;340)
1.4. İkna Ve Hedef Kitle
Hedef kitlenin özelliklerinin ikna edici mesaj yapılandırma üzerindeki
etkilerini inceleyen araştırmalar incelenmiştir. İkna ve hedef kitle bağlamında
ikna tanımlamaları da yapılmıştır.
43
1960 ortalarında Wallace Fothering, iknayı “ikna edicinin iletisinin,
alıcıda yarattığı etkiler bütünü” olarak tanımlamaktadır.
Winston Brembeck ve William Howell, 1970’lerde “İletişim, tercihleri
etkilemektir.“ tanımlamasını ikna için kullanmışlardır. (Larson,1995,7). Bu
teorisyenlerin vurgusu, iknanın olup olmadığına karar veren alıcının
üzerindedir. Hedef kitlenin incelenmesi politik liderin hazırlayacağı
konuşmaların, metinlerin yada vereceği demeçlerin hazırlanmasında önemli
bir noktaya işaret eder. Mesaj gönderen yada gönderenler hedef kitlenin tüm
özelliklerini tanımak, değerlendirmek durumundadırlar.
“1940 ve 1950’lerde Yale Üniversitesinden Psikolog Carl Hovland
başkanlığında yürütülen İletişim ve Tutum Değiştirme Programı (Yale
University Communication and Attitude Change Program – Hovland, Janis, &
Kelley, (1953), “iknanın, ikna edenin argümanına bağlı olan- uyumlu olan-
bir mantıksal süreçte gerçekleştiğini farz ederler. Yale geleneğinde en önemli
seviye kabullenme seviyesidir. Hangi özelliklerin iletinin kabul yada reddini
sağlayan özellikler olduğu üzerine yoğunlaşan çalışmalar yapmışlardır”.
(Larson, 1995;69-70)
Mesaj gönderenler, örneğin politikacılar, bu mantıksal süreci alıcıların
iletiyi kabul etmelerini sağlamak için yaygın olarak kullanmaktadırlar.
Alıcılara, iletmek istedikleri, Erdoğan’ın ifadeleriyle “paketlenmiş” mesajlarını
ikna metotlarını kullanarak ulaştırırlar ve “istenmeyen davranışa neden olan
tutumları” değiştirirler.
Mesaj gönderenin alıcıların tutumlarını değiştirmek adına dikkat
etmesi gereken, kendine sorması gereken ve iletinin reddi yada kabulünü
sağlayan üç önemli nokta şunlardır :
1. Ne konuda yazılacak yada konuşulacak ?
2. Kime yazılacak yada konuşulacak ?
3. Bunun sonucunda ne olması hedeflenmektedir ?
Bu üç önemli unsur aslında iletinin hazırlanması sürecinde en temel
sorunları teşkil eder ve bunlara verilen doğru cevaplar iletinin hedef kitlesinin
44
belirlenmesini ve hedef kitle üzerinde yapılacak ikna işleminin nasıl olacağını
ve ardından da istendik davranışı belirlemeyi sağlar. “Ne yazılacak?” sorusu
mesaj içerikleri ve mesaj hazırlama konusuyla (bu konuya ilgili incelemeler,
mesaj yapılandırma bölümünde değinilmiştir) ilgili iken “Kime yazılacak?”
sorusu alıcıların özellikleri, hedef kitlenin özelliklerinin bilinmesi ve mesaj
içeriğinin ona göre düzenlenmesi ile ilgilidir.
Bir grubu, belirli bir eylemi yada faaliyeti yapabilmek üzere harekete
geçirmek, onun düşünce ve duygularını etkileyerek değişimini sağlamak için
oldukça yoğun bir içe bakış yöntemine ihtiyaç vardır. Bu süreç insanlarla
ilgilidir. İnsanlar ihtiyaçları doğrultusunda motive edilebilirler. Maslow’un
ihtiyaçlar hiyerarşisi ikna sürecini kullanacaklar için önemli bir referans
kaynağıdır. (Houseman, 1991;185)
Maslow insanların gereksinimlerinin bir önem ve öncelik sırası
olduğunu ileri sürmüştür ve ona göre bu gereksinimlerin ( 5 düzeyli ) bir
hiyerarşisi vardır . (İnceoğlu, 1985;82). Bütün insanlar en temel fiziksel
ihtiyaçlarını karşılamadan en özel ve daha tepede yer alan ihtiyaçlarına
yönelmezler. Bu durum dünyanın her yerinde evrensel bir gerçeklik olarak
vardır. Bu doğrultuda insanları ikna sürecinde mesaj alıcılarının
hassasiyetlerine oldukça özen göstermek gereklidir.
Politik lider de iletiyi, hedef kitlesinin ihtiyaçlarını bildiği ve bu sorunları
paylaştığı mesajını verecek şekilde yapılandırır. İletişim kaynağı, ikna
edecekleri ile aralarında ortak noktalar olduğu izlenimi yaratır. “Metnin
gerçekçi olabilmesi için, içinde yer alan göstergelerin hedef kitle tarafından
istenilen şekilde algılanabilmesini sağlayacak şekilde verilmesi
gerekmektedir. Hedef kitleye ait kültürel, sosyolojik motifler taşıması gereken
özelliklerdir. ” (Kocabaş,Elden; 2001,91)
Gönderen, mesajın içeriği ile empatik bir yaklaşım sergiler. Bu
durumda, Sosyal Karar Verme Teorisine (Social Judgement Theory) göre
“alıcı, mesajı kendi duruşuna yakın algılar, değerlendirir ise mesajın
asimilasyon etkisi artar bu da alıcı ve vericinin duruşu arasındaki farkın en
aza indirgenmesi demektir. ” (O’Keefe, 1990;35)
45
Alıcı ile mesaj gönderenin arasındaki farkın minimalize edilmesi ikna
etkilerini olumlu yönde artırır ancak bu noktada karşımıza çıkan sorun
“belirsizlik” tehlikesidir. Belirsizlik ikna etkilerini azaltır. Genellikle siyasi parti
adayları kampanyalarında, oy verenlerin kendi fikirlerine inanmalarını değil,
kendi bakış açılarının aynı olduğuna inanmalarını sağlamayı ümit ederler.
Bu durumda mesaj hakkında belirsiz, ortada bir duruş sergilerler. Savunulan
tarafın ne olduğu hakkında açıklık yok ise, adayın o konu hakkındaki duruşu
yönünde asimilasyon etkisi azalır ve asimilasyon etkisi için gerekli şartlar
oluşmaz. (O’Keefe, 1990;39)
Tutumların nasıl değiştirileceği, insanların nasıl etkileneceği ile ilgili
gelişmekte olan bir kuram da,Richard Petty ve John Cacioppo tarafından
geliştirilen Detaylı İnceleme (Ayrıntılandırma) Kuramıdır. (The Elaboration
Likelihood Model –ELM) (1986) Bu kuramın bu tezdeki yeri mesaj içeriğinin
alıcının bilişsel becerilerinin dolayısıyla da mantık analizi yapabilme
becerilerini değerlendirerek etkili mesaj hazırlama yöntemleri önermesidir.
Detaylı İnceleme Olasılığı (ELM) “Bireyin verilen mesajı iyice
düşünüp analiz etme veya mesajın verilişi sırasındaki dışsal ipuçlarına
(ortamın durumu, mesajı verenin özellikleri) önem verme olasılığı anlamına
gelir. ” (Sakallı, 2001;150) Olabilirlik/ Olasılık derecesindeki değişimlerle
beraber farklı faktörler ikna çıktılarını etkilerler (ve ikna çıktılarının
karakterlerinde farklılıklar olur). ELM Modeli şu fikre dayanmaktadır : Farklı
şartlar altında, alıcılar (ikna edilecek meseleye ilişkin bilgilerin) ikna
konusuyla bağlantılı bilgilerin olabilirliği ile ilgili oldukları oranda (tutumlarını)
değiştirirler. (O’Keefe, 1990, 96)
Detaylı İnceleme (ELM), ikna konusuyla ilgili düşünme olarak anlatılır.
Bazen alıcılar konuyla detaylı olarak ilgilidirler. Sunulan mesaja çok
yakındırlar ve argümanın içerdiklerini dikkatlice incelerler; konuyla ilgili diğer
fikirleri yansıtırlar. (Örneğin, hafızalarındaki argümanları hatırlarlar) Fakat
bazen alıcıların konuyla ilgili düşünceleri hiç olmayabilir, her ikna edici mesaj
yada konu ile ilgili olmak durumunda da değillerdir ve buna bağlı olarak
alıcılar nispeten daha az ikna / olabilirlik sergileyeceklerdir. (O’Keefe,
46
1990;96) “Buna göre, kişi mesajı değerlendirmek için iki yoldan birini seçer:
Ayrıntılı işlem veya yüzeysel işlem. Ayrıntılı işlem, kişi sunulan mesajı
detaylı ve dikkatli olarak düşünürse ve incelerse oluşur. Bu mesajın mantıklı
olup olmadığı üzerinde kafa yorar. Mesajın kalitesini analiz eder ve onun
uygulanabilirliğine bakar. Ayrıntılı işlemi seçmek bilişsel bir çalışma
gerektirir. Kişinin mesajı analiz edebilmesi, eleştirebilmesi, özümseyebilmesi
lâzımdır”. (Sakallı, 2001;151) Yüzeysel işlemde ise, alıcılar, konuşmacıyı
beğenip beğenmemeleri yada inandırıcı bulup bulmamalarıyla
yönlendirilebilirler. Bu da alıcıların, yoğun konu bazlı düşünmeye
yönelmektense tutum, inanç (konuşmacının inanırlığı) gibi yönlendiricilere
güvenirler. (O’Keefe, 1990;96-97)
Petty ve Cacioppo, ikna sürecindeki farklılıkları ortaya koymak için
merkezden dışa doğru giden bir çizelge çıkarılmasını önerirler. İkna eğer
merkezde bir yerde ise, genellikle yoğun konu bazlı düşünme yoluyla
gerçekleşir; mesajın içerdiği bilginin detaylı incelenmesi, mesaj
argümanlarının detaylı incelenmesi, diğer konuyla ilgili materyallerin
düşünülmesi. (örneğin, hafızalardaki argümanların hatırlanması) Kısacası,
çizginin merkezine doğru gerçekleşen ikna, alıcının konuyla ilgili noktaları
dikkatle incelemesi ve düşünülmesiyle gerçekleşir. Detaylı İnceleme
Olasılığının nispeten düşük olduğu durumlarda ilgili ikna işlevini yan yol
(peripherial route) gösterir. İkna, çizginin dışında gerçekleştiğinde, bunun
nedeni genellikle alıcının basit bir karar verme kuralını (some heuristic
principle-kestirme, kısa yol) savunulan durumu değerlendirmek için
kullanmalarıdır. (O’Keefe, 1990;98)
47
2. KURAMSAL ÇERÇEVE
2.1. Eleştirel Düşünme ve Mantık Yürütme Yaklaşımları
Bu bölümde öncelikli olarak Batı Dünyasında eleştirel düşünme
yöntem ve yaklaşımlarının farklı kültürlere uygulanamayacağını savunanlara
karşılık eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarının farklı kültürlere, örneğin
Türk kültürüne uygulanabilirliğinin, eleştirel düşünmenin evrensel özellikler
taşıdığının tartışması yapılacaktır.
Eleştirel düşünme, 1980’lerden beri özellikle Batı Üniversitelerinde
popüler bir araştırma konusu olduğundan bu yana eleştirel düşünme becerisi
Batılıların tekeline geçmiştir. Eleştirel düşünme, bazı kültürlere özellikle
Amerikan ve Batı uygarlıklarına ait bir düşünme yetisi olarak (Fox, 1994;
Ramanathan, 1996 ; Atkinson, 1997 ; Gieve 1998) sunulmaktadır.
Ancak Dewey, 1909 , Watson & Glaser, 1939 ; Glaser, 1941 ;
Davidson, 1998 ; Connolly, 2000 ; Facione, 1998 ve D’Angelo, 1971
“eleştirel düşünmenin sosyal bir kazanım olmaktansa daha çok evrensel
geçerliği” olan bir beceri olduğu görüşündedirler. Bu becerinin özellikle
eğitim alanında geliştirilmesi, sistematik olarak uygulanması Batı kaynaklıdır.
Ancak bu eleştirel düşünmenin Batılıların tekelinde bir beceri olduğunu yada
olması gerektiği gibi bir sonucun çıkarılmasına yol açamaz. Kültürlerin,
toplum yapılarının, toplumların değer verdiği tutum ve davranışların farklılığı
ve bunları yansıtma biçimleri, “düşünme becerilerinin”, “mantık yürütme
becerilerinin olmadığını, analitik düşünemediklerini” göstermez. Bu
özelliklerin diğer toplumlara kıyasla daha az gözlemlenebilir olması birçok
toplumların özellikle “bazı konularda – din ve politik konular – eleştiriyi
özendirmediği gerçeğinden kaynaklanır. “Eğer bazı kültürlerde eleştirel
düşünme uygulamalarında bu beceride bir farklılık var ise bunun nedeni
yaşamın bu bölgesinde eleştirel düşünmenin belli oranlarda tolere edildiğini
gösterir.” (Davidson, 1998;121) Örneğin, Japon kültüründe kolektivizm ve
uyum içinde olma, saygınlık getiren, toplumca özendirilen özelliklerdir.
Ancak bireysel görüşlerin ifade edilmesi hoş görülen ve özendirilen bir özellik
değildir. Bu toplumun öncelikli olarak değer verdiği özelliklerin
48
kazandırılması, bireylere düşünme becerilerinin kazandırılmadığını
göstermez.
Ülkemizde de eğitimin ağırlıklı olarak ezbere dayalı olduğu iddiaları bu
becerinin öğrencilere kazandırılmadığı şeklinde yorumlanamaz. Burada
yapılan bir yanlış da bu özelliğin, Batılılara ait bir “bilişsel beceri” olduğu
noktasına dikkat çekilerek de anlaşılabilir çünkü “beceri” uygulanan yöntem
ve tekniklerle geliştirilebilen bir özelliktir. 12 Bu özelliğin sadece belli ulus
yada uluslara ait olması zaten “eleştirel düşünme” tanımlarının kendilerince
de reddedilir.
Connolly (2000), Asya üniversitesinde Asyalı, ikinci yabancı dil
(İngilizce dersi) dersi alan öğrencilerle, eleştirel düşünme becerilerinin metne
aktarılıp aktarılamaması amacıyla ilgili bir yönlendirme yapmaksızın bir
uygulamasını anlatarak bu öğrencilerin eleştirel yazma becerileri ile ilgili
sonuçlarını açıklamaktadır. Connolly, alt seviye İngilizce sınıflarında,
öğrencilerine kitap eleştirisi, film eleştirisi , makale yorumları yazdırmış ve
haftalık bir dergi yayınlatmıştır. Öğrencilere, eleştirel düşünme becerilerini
kullanma amacına yönelik herhangi bir açıklama yapmaksızın ödevleri
verilmiştir. Bu çalışmalarında öğrencilerin analiz, sentez, yorum, kendini
ifadede yaratıcılık gibi becerilerini kullanabildikleri çalışmaların sonunda
görülmüştür. Öğrencilerden farklı konulara değinmeleri istenmiş ve yazma
becerilerinde çok yetkin oldukları, fikir öne sürebildikleri ve düşüncelerinde iyi
derecede eleştirel olabildikleri görülmüştür. (s. 9)
Konuyla ilgili olarak Davidson, (1998) eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarını kullanarak Atkinson’un yaklaşımını değerlendirmiştir :
Atkinson, eleştirel düşünmenin farklı kültürlerde uygulanabilirliğini
reddederken, asıl merak edilen (ikinci yabancı dil sınıflarında ) kendi
uyguladığı yöntemleri neden reddettiğidir? (s. 120) Atkinson, farklı kültürlere
12 Beceri, kişinin, yatkınlık ve öğrenimine bağlı olarak, bir işi başarma, bir işlemi ereğine uygun
olarak, gerektiği gibi sonuçlandırma yeteneği olarak tanımlanmıştır. (Püsküllüoğlu, Ankara 2000; 144). Bu tez içinde bilişsel özellik mesaj gönderen tarafından alıcıların mesajı nasıl algıladıkları bilgisinin oluşması olarak tanımlanmıştır. Bu süreç genellikle dinleyici analizleri ile önceden kestirilir. Deneyimli liderler gözlem yoluyla dinleyicinin analizini yapar ve konuşma metninin mantığını ona göre kurgular.
49
uygulanamadığını iddia ettiği ve farklı yetiştirilmiş kişilere bunu öğretmenin
zor olduğunu savunurken içinde yetiştirildiği kültüre özgü beceriler olduğunu
iddia ettiği becerileri yeterince iyi kullanabilmiş midir? Bu duruma bağlı
olarak, Siegel (1989) eleştirel düşünmeyi destekleyen bir sav ortaya atar ;
“kendi kendini haklı çıkarabilen bir yöntem”. Bununla eleştirel düşünmenin
karşıtlarının bile ona karşı önerdikleri savın geçerliliğini önceden kestirmek
durumunda olduklarını ifade eder. (Davidson, 1998 ; 120)
Davidson, Atkinson’un farklı kültürlerde özellikle Asya kültürlerinde
eleştirel düşünme becerilerinin, eleştirel mantık yürütme becerilerinin
adaptasyonunun olamayacağı, yetiştirilmeye bağlı ve Amerikan tarzı bir
düşünme biçimi olması görüşüne yanıtı, eleştirel düşünme ve eleştirel mantık
yürütme becerilerini kullanarak ve “tanımın “ bizatihi kendisi ile Atkinson’un
özellikle sonuç çıkarımı konusunda yetersizliğini de ortaya koyarak
vermektedir. Atkinson, eleştirel düşünme ve mantık yürütme yaklaşımlarının
olmazsa olmazlarından bilgi- kanıt-sonuçlar arası ilişkiyi doğru kurmadığı için
haksız bulmaktadır. Davidson’un bu yaklaşımı haksız bulmasına yol açan bir
başka neden de “ eleştirel” kelimesinin ne içerdiğidir.
“Eleştirel değerlendirme, bir kişinin mantık yürütme yollarındaki kötü
ve iyi olanı değerlendirmeyi içerir.” (Thomson, 2000;2) Bu tezin de kuramsal
sınırları içinde ana tanımlardan biri de budur.
Thomson,(2000) mantık yürütmeyi tanımlarken kendisinden önceki
bilim adamlarının vurguladığı kanıtları ve bilgiyi iyi değerlendirebilme
kriterlerine ek olarak diğerlerinin unuttuğu bir noktayı vurgular. “Eleştirel”
kelimesinin bireyler üzerinde bıraktığı yanlış algılamaya değinir. “Eleştirel”
demek her an her şeye karşı negatif olmak anlamına gelmez. “Eleştirel
düşünme becerilerine sahip kişiler “neden”, “nasıl”, “eğer şöyle olursa ne
olur” sorularını sorabilen kişilerdir. Eleştirel düşünme, sorunlara, sorulara ve
durumlara nasıl yaklaştığımızdır.” (Facione, 1998 ;7)
Glaser (1941), Thomson (2000), Facione’ nin (1998), Siegel (1989),
Davidson (1998), Toulmin (1969), Connolly (2000) ve D’Angelo (1971)
eleştirel düşünme ve eleştirel mantık yürütme yaklaşımları içinde toplumların
50
özelliklerine vurgu yapmamışlardır. Glaser’ın 20. yüzyılın ilk yarısında,
Thomson’un ise 21. yüzyılın başında yaptıkları tanımlar ırk, din, dil, ulus
farkı gözetmeksizin düşüncelerin daha kolay, pratik, uygulamaya yönelik,
mantık yönü ağır basan, ikna etkileri yüksek metinler, mesajlar olarak kağıda
dökebilmenin, konuşma metinleri hazırlayabilmenin yollarına işaret ederler.
Bu tezin yaklaşımına göre de “eleştirel düşünmenin kökleri
medeniyetlerin köklerinde yatar. Vahşi ilkellikten global duyarlılığa geçişte
insanoğlunun köşe başı taşlarındandır. ” (Facione, 1998;8)
Amerikalı bilim adamı Facione, eleştirel düşünme göz önüne alınarak
eleştirel düşünebilen ideal kişiyi Amerikan Felsefe Birliğinin (American
Philosophical Association) bir araştırma projesine katılan 46 uzmanca
oluşturulan bir komisyonun Critical Thinking: A Statement of Expert
Consensus for Purposes of Educational Assessment and Instruction (1990)
başlıklı çalışmadaki tanımlamasını şu şekilde aktarır :
“…. Eleştirel düşünme, yaygın ve kendi kendini düzelten, yenileyen
bir insan fenomenidir. İdeal eleştirel düşünür, alışkanlıkları gereği
sorgulayıcıdır, bilgilidir, mantığına güvenir, açık fikirlidir,
değerlendirmelerinde adildir, kişisel önyargılarına karşı dürüsttür,
yargılarında sağduyuludur, tekrar düşünmeyi yeğler, sorunlara açıktır,
karmaşık durumlarda bile net ve açıktır, uygun bilgiyi bulmak konusunda
özenlidir, kriter seçiminde akılcıdır, sorgulamaya odaklıdır, konu ve şartların
sorgulamaya izin verdiği ölçülerde açık ve net sonuçları bulmaya kararlıdır.
(Facione, 1998;14)
Amerikan Felsefe Birliğinin bu açıklamaları içinde ırk, kültür yada
yetiştirilme farklılıklarına eleştirel düşünme, mantık yürütme, eleştirel mantık
yürütme becerilerinin tanımlarında yer verilmemiştir. Aksine kendi kendini de
eleştirme ve düzeltme özellikleri de vurgulanarak bir “insan” fenomeni olarak
ifade edilmiştir.
Öyleyse,bu tezin yaklaşımına göre yukarıda verilen tanımların
hepsinde ortak olan özellikler bir araya getirildiğinde eleştirel düşünme
becerilerinde iyi olan bir kişi :
51
1. Mantıksal sorgulama ve mantık yürütme metotları bilgisine sahiptir.
2. Bu metotları uygulama becerisi yada becerilerine sahiptir.
3. Açık fikirlidir.
4. Yargılarında sağduyulu ve adildir.
5. Karmaşık durumlarda bile açık ve nettir.
Bu evrensel özellikler Facione tarafından da makalesinde “Eleştirel
Düşünme Düzeni” (The Disposition Toward Critical Thinking) başlığı adı
altında verilir. Eleştirel düşünebilen bir kişinin sahip olması gereken özellikler,
dairesel bir Tablo (4) içinde gösterilmiştir .
TABLO 4: Eleştirel Düşünme
Tablo 4: Eleştirel düşünebilen bir kişinin sahip olması gereken
özellikler. (Facione, 1998;14)
Bu özelliklerin dairesel bir tablo tercihi ile verilmesi bize göre her
birinin bir diğerinden önem sırasına göre ayrımının yapılamaması ve birinin
yokluğunun eleştirel düşünme becerilerinin tam ve etkin kullanımını
aksatabileceğinin sembolik bir ifadesidir.
Sistematik
Sorgulayan
Analitik
Akıl Yürütme Becerilerinde Güvenli
Gerçeği Arayan
Açık Fikirli
Mantık Yürütebilen ve Muhakeme Yapabilen
52
Türk Eğitim Sistemi, ilkeleri gereği ilkokul çağlarından beri öğrencilerin
düşünme becerilerinin geliştirilmesi üzerinde ağırlıkla durmaktadır ve
hazırlanan çoğunluk kitabın içeriği analiz, yorum, sonuç çıkarımı, anlatım,
değerlendirme becerilerini kazandırmayı hedeflemektedir. Türk Milli Eğitimi,
bilgili, adil, sağduyulu, sorgulayan, analitik düşünebilen bireyler yetiştirmeyi
hedefler. Bu gençlerin Üniversite Eğitimi de özellikle ilk yıllarda Türkçe
dersleri13 ile öğrencilerin akademik yazma becerilerini geliştirmeyi
hedeflemektedir. Ancak Türk öğrencileri, yetişkinleri, özellikle kamuya
sunum yapanlar (politik liderler, kamu yada özel sektörde çalışan üst düzey
yöneticileri, bakanlık sözcüleri gibi) ikna edici herhangi bir metin hazırlama,
sunum yapma durumunda, yukarıda açıklanan mantık yürütme ve eleştirel
düşünme becerilerini sözlü yada yazılı metinlerine istendik düzeyde
aktaramamaktadırlar.
Yukarıda verilen Tablo 4‘deki ve bu tezin eleştirel düşünme
tanımındaki özelliklerin İlköğretim, Lise veya Dengi okulların ve
Üniversitelerin mevzuatlarında sayfalarca anlatımına rağmen bireylerin
kendilerini ifade becerilerinin sınırlı olmasının “Ben onu demek istemedim ki,
beni yanlış anladınız, galiba anlatamadım, aramızda bir iletişim sorunu var
galiba” vb. ifadelerle sıklıkla karşılaşmamızın nedenleri neler olabilir? Bu
tezin amaçlarına paralel olarak ve karşılaşılan sorunların ana nedenlerinden
olduğu düşünülen, Tablo 4’de verilen özelliklerden “sistematik” üzerinde
durmak yerinde olacaktır.
Teorik yaklaşımların çokluğuna rağmen metodik önerilerin sınırlı
sayıda oluşlarına sorun sunumunda da değinilmiştir. Kompozisyon, yazın
kitaplarında dikkat edilmesi gereken unsurlar konuya özgü örneklerle
anlatılmaktadır. Geleneksel (giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinin
özelliklerinin sıralanması) yazma kurallarını açıklar. Batı literatürü
incelendiğinde eleştirel düşünme becerilerinin neler olduğunun ayrıntılarla
açıklanmasının yanı sıra bu becerilerin nasıl geliştirileceği üzerinde de çok
araştırmalar yapılmış ve yapılmaktadır. Bu tezin ve bir çok araştırmacının
13 Örnek olarak bkz. Çotuksözen, Y. (2003) Uygulamalı Türk Dili (2 Cilt), İstanbul: Papatya
Yayıncılık
53
üzerinde hemfikir olduğu, eleştirel düşünmenin temelini teşkil eden ve mantık
yürütme, eleştirel düşünme becerilerinin bireylerce çok iyi kazanılması ve bu
becerilerin sunumlarda yazılı yada sözlü olarak ifadesini sağlayan metotların
da bilinmesi gereklidir. Sorun sunumunda da belirtildiği gibi Halkla İlişkiler
alanında mesaj yapılandırma konumunda olan kişilerin, sunum yapmak ve
hedef kitleleri ikna etmek durumunda olan gönderen durumundaki kişilerin
sahip olmaları gereken becerilerdir. Öyleyse kamuya mesaj verenler yada
hakla ilişkiler uzmanları, mantık yürütme, eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarını kullanarak hedef kitlelerinin istendik yönde tutum ve davranış
göstermelerini sağlayabilirler mi?
Eleştirel mantık yürütme ve düşünme becerilerinin yazılı yada
konuşma metni olarak aktarımını sağlayan farklı modeller bulunmaktadır.
Toulmin Mantık Yürütme Modeli yaygın olarak Batı, özellikle Amerikan
yazınında kullanılmaktadır. İlgili İncelemeler mantık yürütme bölümünde
ayrıntılı olarak açıklanan bu metot, mantık yürütme, eleştirel düşünme ve
eleştirel mantık yürütme kısacası hedef kitleyi rasyonel yönü ağır basan bir
sunum ile etkilemek isteyen, hedef kitlenin tutum ve davranışlarını istendik
yönde değiştirmek, değiştirmeye ikna etmek isteyen kişilerce yaygın olarak
bilinmekte ve kullanılmaktadır. Bu model Türkçe’ye de uygulanabilir mi?
Toulmin Modeli’ne göre hazırlanmış sözlü yada yazılı metin, hedef kitle
üzerinde daha ikna edici olabilir mi? Bu modele göre yapılandırılmış mesajlar
hedef kitlenin tutum ve davranışlarını istendik düzeyde değiştirmede etkili
olur mu? Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımı kullanılarak hazırlanan
mesajlar Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımı kullanılmadan hazırlanan
mesajlardan daha ikna edici olabilir mi?
Bundan sonraki bölümde mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları ile
ilgili sorunun değerlendirmesi ve bu soruna bağlı olarak da Toulmin
Modeli’nin Türkçe’ye uyarlaması ile ilgili sorun tartışılacaktır.
2. 2. Mantık Yürütme ve Toulmın Modeli
Glaser’in (1941) eleştirel düşünme becerilerinde başarılı olmak için
gerekli temel beceriler olarak sıraladıkları ve Thomson’un (2003) mantık
54
yürütme tanımının ve Toulmin Mantık Yürütme Modelinin içinde yer alan
birbirini tamamlayan ve destekleyen unsurları değerlendirilerek bu tez kendi
mantık yürütme tanımını oluşturur: Bilgiyi derleyebilme, kullanabilme ve yorumlayabilme; kanıtları değerlendirebilme, bilgi-kanıt-iddia arasında mantıksal ilişkiler kurabilme ve kanıtlara dayalı sonuçlar çıkarabilme.
Sıralanan bu beceriler, bir ilkokul öğrencisinin basit bir matematik
problemini, bir dedektifin bir cinayeti, bir psikologun bir davranış sorununu,
bir yöneticinin yönetsel problemleri çözmede kullandığı bilişsel becerilerdir.
Bu beceriler sosyal yada akademik hayatın her anında kullanılması gereken
ve kullanılmakta olan becerilerdir. Sorun sunumunda ve ilgili incelemeler
bölümünde de belirtildiği gibi siyasal iletişim alanında ikna süreçlerinde
mantık yürütme becerileri, konuşma metinlerine politik liderlerce istendik
ikna düzeyini sağlayacak; hedef kitlelerinin onay ve kabulünü sağlayacak
düzeyde yansıtılamamaktadır.
Mantık yürütme becerilerinin metinlere yansıtılması, bilişsel
becerilerin bir yöntem dahilinde, bir kılavuz önderliğinde kağıda dökümünü
kolaylaştıran bir metot Toulmin tarafından geliştirilmiştir. (Bkz. İlgili
incelemeler sayfa 23) Batılı, özellikle Amerikan siyasal iletişimcilerince ikna
edici yazılı yada sözlü bir metin hazırlamak gerektiğinde bu metodu, kılavuzu
kullanarak mesaj yapılandırmaktadırlar ve bu tür iletilerin analizlerinde14 de
kullanmaktadırlar.
Ancak eleştirel düşünme, mantık yürütme, eleştirel mantık yürütme becerilerinin Batı kültürüne ait beceriler olduklarını iddia eden bilim adamlarının bakış açılarıyla Toulmin Mantık Yürütme Modelini değerlendirenler, ilgili incelemelerde de belirtildiği gibi (Bkz. sayfa 29) Batı retoriğine göre yazılmamış metinlere uygulanamayacağı tezlerini öne sürmektedirler.
Bu iddiaya rağmen, bu tezin savunusu eleştirel düşünme ve mantık yürütme becerilerinin evrensel bilişsel beceriler olduğudur. Bu sava bağlı
14 Bkz Hart,1997;117 – Reagon, Nixon konuşma analizleri .
55
olarak Toulmin Mantık Yürütme Modeli de aynı becerilerin kullanıldığı, kendi içinde sistematiği olan bir uygulama aracıdır. Tartışması yapılan mantık yürütme becerilerinin bir sistem dahilinde bir araya getirildiği bir şematik açıklamadır. Etkin mantık yürütebilmek için bilgi, kanıt, iddia, karşıt görüşün ifade edilebilmesi, bütün bunlar arasında nedensellik bağları kurabilmek ve sonuç çıkarımında bulunabilme, belirtilmemiş varsayımları fark edebilme, sonuçların kesinlik derecesini kestirebilme ve bu becerileri ifade edebilecek dil becerilerine sahip olabilmek gerekir ve Toulmin Modeli de bu özellikleri kendi içindeki diyalektiğini bozmadan uygulamaya dökmeye yarar.
Toulmin Modeli, tümevarım ve tümdengelim mantık yürütme yöntemlerinin bir arada kullanıldığı birleşik bir yöntem önerir. Modelin
bu bütüncül yapısını Crusius ve Channell ”The Aims of Argument” adlı
kitaplarında şu şekilde açıklarlar :
“Gerçekte bu model tüm disiplinlere uygulanabilir niteliktedir. Toulmin
Modeli, karmaşık olmayan mantık yürütmesi hem tümevarım hem de
tümdengelim mantık yürütme yollarının birleşimi olması nedeniyle bütüncül
bir bakış açısı sağlar. ” (www. goreason. com)
İlgili incelemelerde de açıklandığı gibi Toulmin Mantık Yürütme
Modeli, eleştirel mantık yürütme yaklaşımlarının sistematik bir uygulama
biçimidir. Bilimsel iki mantık yürütme metodunun- “tümdengelim ve
tümevarım- birleştirildiği bütüncül” bir yöntemdir. Dikkat etmek gerekir ki iki
bilimsel yöntemin birleşimi olan bu model, bilimsel araştırmanın iki ispat
yöntemini bir araya getirmektedir. Bu ispat yöntemleri kültüre, ırka dayalı bir
tanım içermezler. Evrensel ispat yöntemleridirler.
Toulmin Modeli’nin şematik gösterimi (bkz. Tablo 3 Sayfa 27) üzerinde
yapılacak bir inceleme Toulmin Metodunun bir tümdengelim (Bkz. Tablo 5
Sayfa 56) mantık yürütme yaklaşımı kullandığını net olarak belirler. Genel
bilgi, bir iddiaya, sava dönüştürülerek daha spesifik bir biçim verilir. Sav,
nedenler ile daha netleştirilir ve karşıt fikirler verilerek dinleyiciye açık kapı
bırakmayacak şekilde izah edilir. İlgili incelemelerde de belirtildiği gibi
destekleme bölümünün önemi ancak iyi ikna ediciler tarafından anlaşılabilir
56
BBİİLLGGİİ
İDDİA
Karşıt Görüş
ve uygulanır. Çünkü bu bölüm tümevarım (Bkz. Tablo 6 Sayfa 57) mantık
yürütme yaklaşımının devreye girdiği ve metodu bütüncülleştirdiği
basamaktır.
Detaylandırılarak kanıtlanan iddia alıcıların kanıtlar, karşıt görüşler
arasında karmaşıklaşan düşünceleri netleştirir. Destekleme basamağı
konuyu özetler ve başladığı noktayı, ana iddiayı, rasyonel bir neden daha
sunarak sonlandırır. Tümdengelim ve tümevarım mantık yürütme
yöntemlerinin bütünleşmiş olarak bu modelde kullanıldığını aşağıdaki tablo
(Bkz.Tablo 7 Sayfa 58) açık olarak ifade etmektedir.
TABLO 5: Tümdengelim :
57
TABLO 6: Tümevarım
İDDİA
TE Mİ NA TL
DESTEKLEME
AR
58
TABLO 7: Toulmın Modelinin Bütünleşik Yapısı: TÜMDENGELİM –
TÜMEVARIM
Toulmin Modeli’nin Türkçe’ye uyarlanması ile ilgili iki örnek aşağıda
verilmiştir. Tablo 8’de verilen örnek İngilizce bir metindir. Tablo 9’da verilen
örnek ise İngilizce metnin Türkçe’ye çevirisidir. Bilgi, iddia,teminat, karşıt
görüş, destekleme arasındaki geçişler, kesik çizgilerle ifade edilerek bu
unsurlar arasındaki geçişlerin esnekliği ve değişkenliği anlatılmak istenmiştir.
Toulmin Modelini güçlü kılan ve diğer modellerden (özellikle ZOPP ve LFA
modellerinden farklı olarak) ayıran özelliklerden biri de bu esnekliği mesaj
yapılandıranlara sağlamasıdır. Modelin unsurları arasında kullanılacak
cümle bağlayıcıları da anlam birliğini sağlamak ve geçişler arasında anlam
bozukluklarını önlemek, dinleyicilerin unsurlar arasındaki anlam bütünlüğünü
kavramaları ve gönderenin amacı doğrultusunda yönlendirilmeleri
BBİİLLGGİİ İİDDDDİİAA
KKAARRŞŞIITT GÖRÜŞ TTEEMMİİNNAATT
DDEESSTTEEKKLLEEMMEE
59
sebepleriyle çok önemlidirler. (Toulmin modelinde “qualifier” olarak
isimlendirilen bu bölüm “dil ve ikna” alt başlıklı bölümde tartışılacaktır. )
Tablo- 9’da verilen örnekte, modelde hiçbir değişiklik yapılmaksızın
direk çeviri olarak yapılan adaptasyon çalışmasında, Toulmin Modeli’nin
Türkçe’ye adaptasyonunda bir soruna rastlanmamıştır. Başka bir örnek
(Tablo-10) teşkil etmesi amacıyla Toulmin Modelinin Türkçe’ye adaptasyonu
ile ilgili iddia da Toulmin Metodu kullanılarak ispatlanmaya çalışılmıştır.
Metnin çevirisinde orijinal metne en uygun şekilde çevrilmeye çalışılmıştır
çünkü amaç dilin uyarlaması değil modelin uyarlamasıdır.
TABLO- 8:
therefore Probably Qualifier
Data Russia has violated 50
of 52 international agreements
since Warrant
Past violations are symptomatic
of probable future violations
unless Rebuttal
The ban on nuclear weapons testing is
significantly different from the
violated agreements
Toulmin’s Model
Claim Russia would
violate the proposed ban
on nuclear weapons testing
because Backing
Other nations that had such a record of violations
continued such action; Expert X states that nations that have been chronic violators nearly
always continue such acts; etc.
60
TABLO- 9:
İDDİA : Rusya, nükleer
silah denemeleri ile
ilgili yasaları da çiğneyecektir.
Bağlaçlar Zarflar
Muhtemeldir ki, Nedeniyle
BİLGİ : Rusya, 52
uluslararası anlaşmanın
50’sini çiğnemiştir.
TEMİNAT : Geçmiş uygulamalar gelecektekilerin olası göstergeleri olmaları
nedeniyle
KARŞIT GÖRÜŞ : Muhtemeldir ki,
Nükleer silah testleri ile ilgili yasalar,
çiğnenmiş anlaşmalardan
önemli ölçüde farklı olarak
hazırlanmadıkça
DESTEKLEME : Uzmanlar da , bu tür yasak delme konusunda kayıtları
olan ülkelerin bu tür uygulamaları tekrarladıklarını
ve kronik olarak yasa çiğneyen ülkelerin neredeyse her zaman
aynı uygulamalara devam ettiklerini bildirmişlerdir.
Toulmin Modeli
61
BAĞLAÇLAR
ZARFLAR Çünkü, Ancak,
Ayrıca, Olmasına Rağmen, Şu
Unutulmamalıdır ki
TABLO- 10 :
Toulmin Modeli
BİLGİ : Toulmin Modeli,
Batı yazınında ikna etkilerini artıran bir
mantık yürütme modeli olarak
kullanılmaktadır.
İDDİA : Toulmin Mantık Yürütme Modeli
Türk Literatüründe
de kullanılabilir
TEMİNAT : 1 ) Çünkü, Toulmin Modeli, tümevarım ve tümdengelim yöntemlerinin birlikte uygulandığı bütüncül bir modeldir. 2) Tümdengelim ve tümevarım mantık yürütme yöntemleri Türk literatüründe bilimsel yada günlük hayatta kullanılan yöntemlerdir. 3 ) Ayrıca Toulmin Metodunda kullanılan kanıt sunumu İspat gerektiren durumlarda Türk literatüründe de kullanılmaktadır. 4 ) Toulmin Metodunda kullanılan kanıta dayalı neden-sonuç çıkarımları Türk literatüründe de kullanılmaktadır.
KARŞIT GÖRÜŞ : Ancak Toulmin mantık yürütme
modeli, Batı retoriğinin dışında uygulanamaz iddiasında olanların
aksine / olanlar olmakla birlikte / olmasına rağmen
DESTEKLEME : Şu unutulmamalıdır ki, Toulmin
Mantık Yürütme Modelinin kullandığı bütün yöntem ve
yaklaşımlar evrensel düşünme ve mantık yürütme yaklaşımlarıdır.
62
Tablo- 10 incelendiğinde, İngilizce metinde kullanılan bilgi, iddia,
teminatlar, karşıt görüş, destekleme arasındaki mantıksal bağ Türkçe
metinde de aynen korunmuştur. Eleştirel mantık yürütme, daha önce de
belirtildiği gibi , bir kişinin mantık yürütme yollarındaki kötü ve iyi olanı
değerlendirmeyi, bir kişinin mantık yürütme metotlarını bilme ve bunları
uygulama becerisini içerir.
Burada önemli olan sunulan konuşma yada hazırlanan yazılı metnin
güçlü argümanlar kullanılarak sav-teminat-sonuç arasındaki ilişkinin
mantıksal boyutunun dil öğeleri yardımıyla net olarak verilebilmesidir.
Alıcının, göndereni karşıt görüş sunumuyla da bilgili ve olayları farklı
açılardan ele alabilen güvenilir kaynak olarak algılaması çok önemlidir.
Güvenilir kaynaktan mesaj almak alıcının tutumları üzerinde etkiye neden
olur. Bu etki kuramı çerçevesinde yapılan araştırmaların önemli
sonuçlarındandır. Destek boyutu ise gönderenin istediği yönde olumlu tutum
oluşturma, davranış değiştirme aşamasının gerçekleşmesinde kilit görev
yapar. Gönderenin, alıcıya gönderdiği son ve toparlayıcı güçlü bir
argümandır. Cümle bağlayıcıları daha önce de belirtildiği gibi modelin önemli
unsurlarındandır ve dil ile ilgili bölümde önemi ve gereği tartışılacaktır.
Özetle, Toulmin Mantık Yürütme Modeli, gönderenin kendi görüşlerini
hedef kitlesine etkin bir şekilde aktarabilmek, ikna edici mesaj hazırlamak
için mükemmel bir modeldir. Farklı bir açıdan bakarak kendi
düşüncelerimizi daha kurallı, anlaşılır, sistematik olarak anlatabilme ve hedef
kitlemize kendi iddiamız, kanıtlarımız ve destekleme boyutumuzla daha etkin
ulaşabilme olanağı sağlar.
Ayrıca, Toulmin Metodu, hedef kitlenin mantıksal yönüne hitap
ederek ikna etkilerini kuvvetlendirmeyi amaçlayan metinler oluşturmak için
kullanılabileceği gibi bir metnin aynı nedenlerle analiz edilebilmesine de
olanak tanır. Eleştirmen “bir metni iskeletsel yapıya indirgeyerek, metin
içindeki destekleyici yada şaşırtıcı noktaların büyük bir bölümünden
kurtulmuş olur. En basit anlatımıyla, Toulmin sistemini kullanarak eleştirmen
bir iletiyi- mesajı Toulmin terminolojisine çevirir. Eleştirmen en önemli
63
mantıksal noktalara yoğunlaşabilir; mesajı Toulmin planına göre inceleyerek
bir başlangıç noktası yakalar ve daha ileri bir analize yönelebilir; standart bir
sistem kullanarak diğer makale yada söylemler; de buna göre açıklayabilir.”
(Hart, 1997;100).
Mesaj gönderenlerin hedef kitleleri üzerinde ikna etkilerini artırmak için
iletilerinin yeter derecede ikna edici olma yada olamama nedenlerini
algılamamıza yardım edecek bir yöntem sunar Toulmin yaklaşımı. Politik
liderlerin sunumlarında eksik kalan unsurların tespiti, olumlu özelliklerin
belirlenmesi ve gelecek sunumların Toulmin analizi kullanılarak daha etkin,
ikna edici, daha rasyonel olmalarını sağlamak, alıcıların argümanları anlama,
takip edebilme ve yorumlayabilmelerinde kolaylık sağlamak için kullanılabilir.
Bu nedenlerle Türk politik liderlerinin yaptıkları sunumların sözü edilen
iskeletsel yapıya dönüştürülerek analizlerinin yapılması tasarlanmıştır. Türk
siyasi liderlerinin sunumları Toulmin Modeli kullanılarak analiz edilebilir mi?
Bu analiz bize bu metinlerin neden daha fazla ikna edici olamadıklarını
gösterebilir mi? Yada bize bu metinlerin diğerlerine göre daha fazla ikna edici
olduklarını gösterebilir mi?
Bu sistemin, Toulmin Modeli’nin, bize mesajın ikna ediciliği hakkında
da bilgi vermesi beklenmektedir, bunun nedeni de mantık yönü kuvvetli,
rasyonel mesajların (hedef kitlenin de özellikleri dikkate alınarak
hazırlanması şartıyla) alıcılar üzerinde daha ikna edici oldukları
düşünülmektedir. “Bu sistem ile bir mesajın neden ikna etmekte başarısız
olduğunu bulabiliriz. Diğer eleştirel araçlar gibi Toulmin yaklaşımı da
kolayca anlatılamayacak retorik eğilimleri teknik bir dille anlatmayı sağlar.
Böylece, örneğin,bir mesaj başarısız olmuştur denilebilir çünkü ana iddialar
birbirine bağlı değildir, çünkü iddialar bilgiden yoksundur. Çünkü ana bilgi
asıl iddia ile ilgili değildir, ana bilgi verilmiş fakat ana iddia ile ilintili değildir,
çünkü bilgi için seçilen kanıtlar kültürle ilgili değildir, konuşmacı kanıtları
üstünkörü vermektedir gibi. ” (Hart, 1997;104)
Hart’ın Toulmin Metodu ile ilgili yorumu, Toulmin Metodunun iletinin
ikna ediciliği ile ilişkisini kurmaktadır. Bir mesajın içerdiği iddia, kanıt ve
64
bilginin içerik ile ilgisi kadar, birbirleri ile de ilişkileri, ne derece birbirlerini
desteklediklerini de analiz edilebilmektedir. Hart, çok net bir şekilde
kanıtların yeterli yada yetersiz sunumlarının kültürel yaklaşımlar, kültürel yapı
ile ilgisinin olmadığını ama gönderenin kanıt sunumuna yeterli önemi
vermemesinden kaynaklandığını açıklar. Kanıt sunumunun, güçlü argüman
sunumunun önemi, mesajın rasyonelitesi ve alıcı üzerinde bıraktığı etkiyi
bilmeyen, yeterli ileti hazırlama bilgisine sahip olmayan gönderen bu konuda
bilgilendirilmelidir.
2.2.1. Argüman Gücü
Bu araştırma, ikna etkilerini artıran değişkenlerden biri olarak argüman
gücünü belirlemiştir. Bunun nedeni, bir tartışma, ikna ortamında,
konuşmacının diğer konuşmacıya kıyasla daha fazla inanılır, güvenilir, daha
ikna edici bulunmasının nedenlerinden biri, savunduğu konu ile ilgili güçlü
argümanlar ortaya koyabilmesidir. İlgili incelemelerde (Bkz. Sayfa 29)
açıklandığı gibi bu argümanların yine güçlü kanıtlarla desteklenmesi,
alıcıların tutumları üzerinde olumlu etkilere neden olabilir.
Bu , John Reinhart (1988), Gibbons, Bradac, Busch (1991), (Sparks
& Charles & Areni & Cox, 1998;121), Holtgraves, Lasky (1999), Hosman,
Huebner ve Siltanen (2002) tarafından ELM Modeline dayalı olarak yapılan
araştırma sonuçlarının bizim için önemi argüman gücünün gönderenin
özelliklerinden kaynaklanan etkenlerin önüne geçmesi ve argüman gücünün
ikna etkilerini artıran önemli bir değişken olduğunu ortaya koymasıdır.
Bu araştırma yukarıda verilen ve bu konu üzerine çok ayrıntılı
çalışmalar yapmış olan bilim adamlarından da etkilenerek : argüman gücü
yüksek mesajı ; mesajın içerdiği kanıtların / teminatların rasyonel olması ve
alıcının istek ve beklentilerine uygun (alıcılara bilişsel birikimlerini irdeleme
gereği hissettiren) olarak tanımlamıştır. Argüman gücü düşük mesajı ;
mesajın içerdiği kanıtların rasyonel olmaması ve alıcının istek ve
beklentilerine uygun olmaması (alıcılara bilişsel birikimlerini irdeleme gereği
duyurmayan) olarak tanımlamıştır.
65
Güçlü argümanların, ikna üzerinde etkilerini savunan modellerden biri
de Toulmin Modelidir. Model, argüman oluşturma sürecinde mantık yürütme,
neden- sonuç ilişkisi, kanıt kullanımı ve diğer unsurların önemini vurgularken
güçlü argümanlar oluşturmanın önemi üzerinde ısrarla durur. Politik
sunumların hedef kitle üzerinde etkisi üzerine yapılan diğer araştırmalar da
kanıt sunumunun hedef kitlenin tutum ve davranışları üzerinde farklı
düzeylerde olmakla birlikte kesin etkisini ortaya koymuştur.
Toulmin Modeli ve ELM Modeli, argüman gücünün etkileri konusunda
birbirlerini destekler sonuçlar ortaya koymaktadır. Her iki modelin birbirini
destekleyen başka bir ortak özelliği de Toulmin Modelinde destekleme olarak
isimlendirilen ve son bir kez daha iddianın güçlü bir argümanla
pekiştirilmesini hedefleyen basamağın Hosman & Huebner & Siltanen’nin
(2002) bulgularıyla uygun düşmesidir :“Argüman kalitesi destek
materyallerinin kullanımı ile ilgilidir. Güçlü bir argümanın destekleyici
materyal kullanımı gibi bazı yönleriyle, mesajın diğer özelliklerinden, örneğin
mesajın ulaştırılması gibi, daha fazla ikna etkisi oluşturabilir”. (s. 376)
2. 2. 2. Dil ve İkna
İletişim alanında ikna etkilerini artırabilmek için diğer öğelerin yanında
etkin dil kullanımı da önemlidir. Siyasal iletişim alanında da etkin dil
becerilerinin kullanımı ikna üzerinde etkilidir. Dalkılıç (1995), güçlü dil
becerilerine sahip olmayı daha fazla ikna etkisi elde etmek için politik
liderlerin amaçlarına ulaşmaktaki en kısa yol olarak göstermektedir :
“Politik etkinlik, geniş ölçüde dilin etkin bir biçimde kullanılışı
politikacıların ulaşmak istedikleri amaçlara varmada yolu oldukça
kısaltmaktadır. İstenilen inandırmak, ikna etmek, tartışmak yada sindirmek
olsun, dile başvurmak fiziksel yüce bir alternatif olarak ortaya çıkar. ”(Dalkılıç,
1995;46).
Dilin kullanımının iletişimin her alanında ikna üzerinde önemli etkileri
olduğunu bu araştırma da kabul eder. Bu nedenle de dil öğelerinin, hedef
kitlenin ikna edilmesi sürecinde, mesaj yapılandırma yöntemleri üzerindeki
66
etkileri tartışılacaktır. Bu tartışma Toulmin Modeli de dikkate alınarak
yapılacaktır.
Araştırma, etkin /güçlü dil kullanımını; uygun bağlaçların uygun
yerlerde kullanımı ve tereddüt ünlemlerinin bulunmaması olarak
tanımlamaktadır. Bağlaçlar, iddia, teminatlar, karşıt görüşler ve destekleme
unsurları arasında anlam ilişkileri kurulmasını sağlamaları yada
sağlamamaları bakımından inceleneceklerdir. Zayıf dil kullanımı ise
bağlaçların iddia-teminat-karşıt görüş-destek arasındaki mantık ilişkilerini iyi
ifade edemeyen ve tereddüt belirten kelimelerin sıklıkla kullanımı olarak
tanımlanmıştır.
İlgili incelemeler (Bkz. Sayfa 30) belirtildiği gibi Toulmin’a ve Maronick
& Andrews’un araştırmalarına (1999) göre “ birçok durumda, belki de, bunun
böyle olması mümkün müdür?, birçok durumda,belki de, mümkündür ki,
olasıdır ki,” gibi kullanımlarla bazı istisnaların da olduğu, iddianın oldukça
kabul edilebilir ve doğru olduğu fakat başka bir faktörün de sonucu
etkileyebileceğini ve ortaya çıkabileceğini işaret eden ifadeler kullanılarak
hedef kitleye bu yönde de mesaj verilebilir. Bu ifadeler alıcının ilgisini de
çekebilir. Bu zarfların kullanımı elbetteki gönderenin bazı durumlarda
genellemelerden kaçınarak farklı olasılıklara da kapı aralaması önemlidir.
Karşıt görüşlere önlem almak, beklenmedik yada iyi hesaplanmamış yeni
gelişme ve fikirlere karşı bir tür önlemdir bu ifadeler. Bu kullanıma iyi bir
örnek olabileceği düşünülerek aşağıdaki alıntı incelenebilir :
Örneğin : AKP Lideri Tayyip Erdoğan ve kurmayları Irak’a asker gönderimi
ile ilgili tezkere onayı TBMM’den çıkmadan I. tezkere oylaması
öncesi “Irak’a asker göndereceğiz. ” (Akşam Gazetesi, 23. 02.
2003 tarihi) şeklinde bir demeç vermiştir. Ancak oylama
sonrasında meclisten tezkere çıkmamıştır. Başbakan Tayyip
Erdoğan ve kurmayları “karşıt görüşe” yer vermeksizin tek yanlı
bir açıklama yapmışlardır. Demeçlerinde farklı olasılıklara hiçbir
açık kapı bırakmamışlardır. Toulmin metodunun önemli bir
parçası olan karşıt görüşlere hiç yer vermedikleri için kamuoyu
67
önünde ciddi bir yara almışlardır. Burada önemi ayrıca
belirtilmesi gereken uygun bağlaç ve zarf kullanımı, uygun dil
öğelerinin kullanımı ( …mümkün olursa.... takdirde … vb) ile
karşıt görüşün belirtilmemiş olmasıdır. Oysa Tayyip Erdoğan
yada kurmayları şu açıklamalardan herhangi birini yada
benzerlerini tercih edebilirlerdi :
“ Yüce Meclisten onay alındığı takdirde, ülke menfaatleri
nedeniyle Irak’a asker göndereceğiz. ”
“ Eğer Yüce Meclisten onay almak mümkün olursa, ülke
menfaatleri nedeniyle Irak’a asker göndereceğiz. ”
“Ülke menfaatleri gereği, Yüce Meclisten onay alınırsa, Irak’a
asker göndermek mümkündür. ” (vb. )
Son yapılan araştırmalara göre, Holtgraves, Lasky (1999), Hosman,
Huebner, Siltanen (2002) gibi araştırmacılar ilgili incelemelerde de (Bkz.
Sayfa 35) belirtildiği gibi dilin gücü ve ikna arasındaki ilişkiyi incelemişler ve
güçlü dil kullanımının ikna etkilerini artırdığını,tereddüt ima (sanırım,
mümkündür, belki… gibi) eden kelimelerin sıklıkla kullanımının alıcıların
üzerinde gönderen ve mesaj ile ilgili güvensizliğe neden olduğunu
bulmuşlardır. Konuşmacının zayıf dil kullanımı, “Konuşmacı ile ilgili olarak
kendi kontrolü ve başkaları üzerinde kontrolü olmayan şeklinde atıflara neden
olabilir.” ve bu durumda da bir iletinin yaratması sakıncalı olan “belirsizlik”
ortamı oluşturulur. (Hosman,Huebner, Siltanen ,2002 ; 363)
Belirsizlik ise ikna etkilerini azaltır. Dalkılıç’ın ifadeleriyle “yüce bir
alternatif” birkaç yanlış kelime kullanımı ile tam tersi etki yapabilir ve negatif
etkiye neden olabilir. Eğer konuşmacı “Sosyal, otoriter olarak algılanmak
istiyorsa, tereddüt belirten imalardan kaçınmalıdır.” (Hosman, 1989 ;399).
İşte tam bu noktada da kamuya sunum yapanların sunumlarında hedef kitle
üzerinde belirsizlik etkisi bırakmaları, tutumların negatif yönde
değiştirilmesine, gönderenin hedef kitle tarafından kontrolsüz bir kişi olarak
algılanmasına neden olabilir. Konuşmacının argümanlarında kendisini zor
durumda bırakacak çok kesin yargılardan kaçınması gerektiği gibi
68
güvensizlik etkisi yaratabilecek muğlak ifadelerden de kaçınması gereklidir. Bir takım kelime oyunları ile alıcıların yönlendirilmeye çalışılması hedef
kitlenin özelliklerinin iyi analiz edilememesinden kaynaklanır.
Unutulmamalıdır ki, alıcılar da bu tür küçük hilelerden haberdar olabilirler,
yada mantık yürütme becerilerini kullanarak gönderenin bu tür ifadeleri konu
hakkında yeterli bilgisi olmadığı için farklı görüşlere yer vermediği şeklinde
de yorumlayabilirler.
Toulmin Modeli dikkatle incelendiğinde bağlaç kullanımının da
modelde önemli bir yere sahip olduğu görülür. Toulmin Modelinde, beş
öğenin – Bilgi, Teminatlar, İddia, Karşıt görüş ve Destekleme- her biri için
kullanılması gereken bağlaçlar örnekleriyle beraber verilmiştir. İkna edici bir
metin hazırlarken doğru bağlacın doğru yerde kullanımı alıcıların metni
algılamasında çok etkilidir. Bağlaçların15 doğru ve etkin kullanımı alıcıların
konuyu daha iyi takip edebilmelerini, konular arasındaki geçişleri bağlaçlar
yardımıyla rahatça takip edebilmelerini sağlar. Kullanılan bağlaçlar neden -
sonuç ilişkilerini kurmak konusunda gönderenin hedeflerine alıcıların
yönlendirilmelerini sağlar. Alıcı üzerinde güven yaratırlar ve gönderenin
konusuna hakimiyeti noktasında ikna olurlar. Konuşmacı, dinleyicileri
kullandığı bağlaçlarla kendi doğruları yolunda yönlendirir. Alıcıları kendi
mantık çerçevesi içine alır. Onların kullanılan bağlaçlar ile “iyi birer düşünür,
mantıklı düşünürler” oldukları yolunda fikirlerin yanı sıra dil becerileriyle de
ikna edilirler.
Thomson (2000) bir tartışma metni oluşturmak için gerekli cümle
yapıları ve türleri, bağlaçlar ile ilgili ayrıntıları maddeler halinde sunmuştur.
(İlgili İncelemeler Sayfa 33) Thomson, metindeki en önemli dile bağlı
unsurlardan birinin bağlaçların kullanımı olduğunu belirtir. Özellikle, sonuç
belirten bağlaç kullanılarak sonuç cümlelerinin belirginleştirilmesinin önemini
vurgular. Bu noktada Toulmin Modelindeki destek faktörünün önemi akla
gelir çünkü destek faktörü konunun son bir genellemesi ve aynı zamanda
son bir kanıt, güçlü bir argüman sunum noktasıdır. Dinleyici, okuyucu, hedef
15 Bkz. Korkmaz, 2003; 251
69
kitle, bu bölümle konunun bir özetini ve toparlamasını gönderenin lehine
algılar ve değerlendirir. Alıcının tutumlarını değerlendirmesi, gözden
geçirmesi için gönderenin bağlaçlar yardımıyla ikna edici güçlü
argümanlarından biri daha devreye girmiş olur. Bağlaçların önemi cümle
başında, alıcıların gelecek argümana bilişsel ve motivasyonel olarak hazır
olmalarını sağlar. Böylece alıcı, karşılaşacağı argümana iki yönden
hazırlanır. Hem argümanlar ile etkilenir hem de bu etkili sunum karşısında
konuşmacının özelliklerinden etkilenir. Mesaj gönderenin istediği etkileri
sağlama olasılığı diğer değişkenlerin de kontrolü sağlandıkça olumlu yönde
artabilir.
Toulmin Modelinin esnekliği Türkçe uygulamalarda da sağlanmıştır.
Türkçe’ye uyarlamasında karşıt görüş ve iddianın yeri değiştirilebilir.
Konuların özelliklerine ve kullanılan cümle yapılarına göre bu tarz
değişiklikler yapılabilir. Model ana hatları ile aynı kalmaktadır : bilgi- iddia-
kanıt-karşıt görüş-destekleme-dil öğeleri. Bu tür değişikliklerin yapılması
modelin esnekliğinden kaynaklandığı gibi dilin esnekliğinden de kaynaklanır
ki bu özellik mesaj yapılandırma sürecinde konuşmacı yada metin yazarının
dil becerilerini yansıtmasında kolaylık sağlar. Mesaj göndericisinin lehine bir
özelliktir. Türk dilinin sözcük birimlerinin yer değiştirilmesinde getirdiği
kendine has özellikleri kullanmasına olanak tanır. Cümlelerin yer
değiştirmeleri dillerin kendilerine özgü ifade16 biçimlerinden
kaynaklanmaktadır. Özgün İngilizce metin ile Türkçe’ye çevrilen metin
arasında mantık yürütme süreçlerinin uygulaması bağlamında bir fark
gözlenmemiştir. Eleştirel mantık yürütme becerilerine sahip bir kişinin en
temel özelliği mantık yürütme becerisinde güçlü yada zayıf yönlerin
eleştirisini yapabilmektir. Burada da modelin önerdiği bütün öğeler
kullanılabilmektedir ve ikna etkilerini artırmaları beklenmektedir.
Türkçe’de neden-sonuç ilişkisi mantık yürütme yöntemi daha çok
tercih edilmektedir ve karşıt görüşün öncelikli olarak ifade eden mesaj
göndericileri de vardır. Ancak farklı bağlaçlar kullanılarak karşıt görüşün
16 Bkz. Soykan,1991;4-12
70
teminatlardan sonra da aktarılması yöntemi orijinal modeldeki gibi
kullanılabilir. Bu noktada bu tezin yaklaşımına göre Larson’un da (1995)
belirttiği mantık yürütme türleri arasında bir tercih yapılmaktadır. Dilsel
özelliklerden dolayı evrensel yöntemlerden biri tercih edilmektedir. Aslında
Türkçe karakteristik özellikleri nedeniyle sonuç-neden mantık yürütme
yöntemini de kullanmaya elverişlidir (Örneğin: Cam kırıldı çünkü Ali cama top
attı). Mesaj yapılandıran kişi yada kişiler, mesajın konusu ve hedef kitlenin
özelliklerine göre en uygun olanı seçebilirler.
Yukarıda açıklanan kuramsal gerçekler, model ve yaklaşımlar
çerçevesinde Toulmin Modeli’nin Türkçe’ye uyarlaması dil öğelerinin
kullanımının ikna üzerindeki etkilerini de çözümleme de yardımcı bir metot
olarak kullanılabilir mi? Güçlü/ etkin dil becerilerinin kullanıldığı mesajlar,
etkin dil becerilerinin kullanılmadığı mesajlardan daha ikna edici midir?
2.3. İkna ve Hedef Kitle
Tutum değişikliği oluşturma yolunda hedef kitlesine ulaşmak
iletişimcilerin, siyasal iletişimcilerin en önemli sorunlarından biridir. Hedef
kitlelerinin analizi ikna sürecinde belirleyici bir kriterdir. İlgili İncelemelerde
de (Bkz. Sayfa 16) belirtildiği gibi Aristo, ikna eden kişinin dinleyicilerin bilgi
işleme, ve sonuç çıkarabilme becerilerinin değerlendirilmesi gerektiğini,
özlüce hedef kitlenin bilişsel becerilerinin eleştirel gözle analiz edilmesi
gereğinin önemini belirtmiştir. Politik lider, alıcının beklentileri, kültürel ve
bilişsel birikimleri konusunda bilgili olduğu kadar bu bilgileri analiz edebilmeli
ve belirlediği özelliklere göre de sunum yapabilmelidir. ELM kuramına göre
alıcılar bir mesajı ayrıntılı yada yüzeysel işleme tabi tutmakta ve bu işlem
sonucunda mesaj içeriklerini değerlendirmektedirler. Mesaj gönderen,
alıcıların mesajı ayrıntılı işleme tabi tutacaklarını yani bilişsel birikimleri
yüksek, mesajın mantıklı olup olmamasına göre değerlendirecek bir gruba
seslendiği kanısında ise iletisini neden-sonuç ilişkileri içeren, güçlü
argümanlar ve destekleyicilerle yapılandırılmış olarak hazırlamalıdır. Alıcılar
mesajı değerlendirme boyutunda kendi bilişsel birikimlerine ve becerilerine
dayalı mantık analizine tuttukları mesaj içeriğini bu kriterlere göre inandırıcı,
71
ikna edici bulacak (veya bulmayacak) ve buna göre de tutum değişikliği
yönüne gideceklerdir. Politik lider, hedef kitlesinin yüzeysel işleme göre
konuşmasını değerlendireceği görüşünde ise buna göre mesaj hazırlar
çünkü alıcılar mesaj içeriği üzerinde yoğun olarak düşünerek değil, “ basit
ipuçlarına bağlı olarak ortamdan ve mesaj verenin özelliklerinden “ (Sakallı,
2001; 151) etkilenerek değerlendirirler.
ELM Modeline göre bireyler bir ikna konusu hakkındaki geçmiş
birikimleri, deneyimleri, konunun kendi çıkarlarıyla örtüşmesi ile ilgili olarak
edindikleri olumlu tutumlar tarafından yönlendirilirler. Alıcıların ikna
konusuyla ilgili bilişsel birikimlerinin olmaması, iknanın merkezi bir noktada
gerçekleşmeyeceğini göstermekle birlikte alıcıların aynı ikna konusuyla ilgili
birikimleri arttıkça “olasılık dizinin (elaboration continuum) herhangi bir
anında iknanın gerçekleşebileceğini” öne sürerler. (O’Keefe, 1990; 97)
Petty ve Caioppio iknanın, tutum değişikliğinin değerlendirilmesi için
bir değerlendirme dizini önerileri bireyleri belli kategorilerle katı
sınıflandırmalara sokmaktansa bireylerin temelde bilişsel birikimlerini ve
mesajları mantık yürütme süreçlerine göre değerlendirme becerilerini temel
prensip alarak mesajın alıcılara hitap eden rasyonellikleri derecesinde
tutumlarında değişiklik yapma yada yapmamalarının değerlendirilmesini öne
sürmektedirler. Birey onlara göre tutum değişikliği yapar yada yapmaz
şeklinde de değerlendirilmemelidir. Bireyler mesajın içeriğine ve kendi
değerlendirmeleri oranında tutumlarında değişme gösterirler ve her biri ikna
dizininde farklı anlarda farklı yerlerde olabilirler. Bu değerlendirmenin bu tez
için önemi ; alıcının, mesaj içeriği ile ilk defa karşılaşmış olması ve
tutumlarında herhangi bir değişiklik yapmaması bunun olmayacağı anlamına
gelmez çünkü tekrarlarla, güçlü argümanların sunumu ile hafızada bilişsel
birikimler oluşturulur ve olabilirlik derecesi artırılır ve ikna dizininde daha
merkezde bir noktaya kayabilirler.
Bu kaymanın gerçekleşmesi için mesaj içeriği doğru
yapılandırılmalıdır, “Verilen mesajın kalitesi bu noktada çok önemlidir. Eğer
sunulan mesaj mantıklı ve güçlü ise kişinin bu mesajdan etkilenmesi
72
beklenebilir. Fakat sunulan mesaj zayıf ve mantıksız ise kişi bu mesajdan
pek etkilenmeyebilir. Verilen mesaj hakkında daha önceden olumlu bir
tutuma sahip olan kişi kolaylıkla tutumunu bu mesaj yönünde değiştirir. Buna
karşın verilen mesaj hakkında olumsuz tutuma sahip olan kişiler tutumlarını
negatif yönde, yani mesajın zıttı yönde değiştirirler.” (Sakallı, 2001;153)
Verilen mesaj hakkında herhangi bir tutuma sahip olmayanlar ise o andaki
diğer değişkenlere göre yada mesajın tekrar edilip edilmemesine basit karar
verme kuralına göre tutumlarını belirlerler.
Bu tez de yukarıda açıklanan kuramsal gerçeklere dayanarak hedef
kitlenin bilişsel özelliklerinin mesajı hazırlayan tarafından bilinmesinin mesaj
yapılandırma sürecinde etkilerini inceleyecektir. Kamuya mesaj verenlerin
eleştirel düşünme ve mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarını kullanarak
ikna edici mesaj hazırlamaları hedef kitlelerinin bilişsel birikimlerini bilmeleri
ve analiz edebilmelerine bağlı mıdır? Ayrıca hedef kitle de bilişsel
ihtiyaçlarına hitap eden ve kendi birikimlerine eşdeğer bilgi birikimine sahip,
kendi duruşuna yakın, kendine ait sosyolojik, kültürel ve bilişsel motifleri
taşıyan vericiler olarak mesaj gönderenleri algılayabilmelidirler. Mesajın bu
etkileri yaratabilmesi için mesaj içeriğinin bu özelliklere göre yapılandırılması
gereklidir. Mesaj içeriğinin hedef kitle tarafından yeterince rasyonel, mantıklı
bulunmaması sorunu, mesajın bu özelliklere sahip niteliklerde hazırlanması
ile aşılabilir. İletişim kitaplarının genel mesaj yapılandırma stratejileri (Bkz.
Sayfa 34) bu konuda yol göstericidir. Ancak yeterli değillerdir. Mantık
yürütme yaklaşımlarının ve eleştirel düşünme becerilerinin de mesaja
yansıtılması gereklidir. Mantık yürütme becerilerinin en önemli basamağı
olan kanıtlar, kanıtların güçlü olması ikna etkilerini artırı. Mantık yönü ağır
basan güçlü , hedef kitlenin birikimlerini yansıtabilen, sorgulayan, hedef
kitlenin kendini irdelemesini sağlayan yada “Bu doğru söylüyor.” dedirtecek,
ayrıntılı işlem yapmaya zorlayan, mantık gücü yüksek, kalitesi yüksek
argümanlar sunarak kitleleri ikna edebilirler.
Bu kuramsal gerçekten yola çıkarak bazı sorular sorulabilir : Liderler,
hedef kitlelerinin bilişsel birikimlerinin mesajı değerlendirmeleri üzerinde
yaptığı etki hakkında bilgi sahibi midirler? Hedef kitlelerinin özelliklerine göre
73
mi mesajlarını yapılandırmaktadırlar? Liderler, mesajlarını ayrıntılı yada
yüzeysel işlem yapabilen kitlelere göre mi yapılandırmaktadırlar ? Ayrıntılı
işlem yapan hedef kitleler için argüman gücünün tutumları olumlu yönde
değiştiren bir kriter olduğunu bilmekte midirler? Politik lider, mesajında
kendisi ve alıcının duruşu arasındaki farkı en aza indirgeyen, alıcının kültürel
ve sosyolojik özelliklerini ve bilişsel birikimlerini dikkate alan bir mesaj
yapılandırabilmekte midir? Hedef kitlenin bilişsel özelliklerini dikkate alarak
hazırlanan iletiler, hedef kitlenin bilişsel özelliklerine göre hazırlanmamış
iletilerden daha ikna edici midir?
işlem yapan hedef kitleler için argüman gücünün tutumları olumlu
yönde değiştiren bir kriter olduğunu bilmekte midirler? Politik lider, mesajında
kendisi ve alıcının duruşu arasındaki farkı en aza indirgeyen, alıcının kültürel
ve sosyolojik özelliklerini ve bilişsel birikimlerini dikkate alan bir mesaj
yapılandırabilmekte midir? Hedef kitlenin bilişsel özelliklerini dikkate alarak
hazırlanan iletiler hedef kitlenin bilişsel özelliklerine göre hazırlanmamış
iletilerden daha ikna edici midir?
3 - ARAŞTIRMA SORULARI
İletişimin her anında ikna edici mesaj yapılandırmak önemlidir. Halkla
İlişkiler, siyasal iletişim alanlarında da ikna edici mesaj yapılandırabilmek
farklı yer ve zamanlarda değişken özelliklere sahip olmakla birlikte özellikle
kitlelere seslenildiği durumlarda çok önemlidir. Hedef kitlenin tutum ve
davranışlarını istendik yönde değiştirmek diğer bir ifade ile Toulmin Mantık
Yürütme Metodunun bilgi-sav-karşıt görüş-teminatlar-destekleme süreci
mesaj içeriklerine yansıtılarak ikna edici bir strateji ortaya çıkarılabilir mi? Bu
sorun, ilgili incelemeler ve tezin kuramsalı çerçevesinde yapılan açıklamalara
dayanarak aşağıdaki varsayım öne sürülmüştür
Varsayım 1: Kamuya mesaj verenlerin mantık yürütme ve eleştirel
düşünme yöntem ve yaklaşımlarını kullanarak hedef kitlelerinin istendik
yönde tutum ve davranış göstermelerini sağlamada diğer faktörlerin yanında
Toulmin Modeli önemli bir araç olarak kullanılabilir.
74
Araştırma temel olarak mesaj yapılandırma sürecini inceler. Bu
süreçte Toulmin Metodunun bilgi-sav-karşıt görüş-teminatlar-destekleme
süreci ikna etmede etkili bir yaklaşımlardan biridir.Ancak bu inceleme, mesaj
yapılandıran kişi yada kişilerin yani gönderenin mesajlarını daha etkin, daha
ikna edici olarak hazırlamasını sağlayacak kriterleri olabildiğince bütüncül bir
bakış açısıyla araştırmıştır. Öncelikle mantık yürütme ve eleştirel düşünme
ile ilgili olarak ortaya atılan varsayımlara bir cevap aranmıştır çünkü mantık
yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları bu tezin
dayanaklarından biridir. Batı literatüründe, eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımlarının farklı kültürlere, Asya kökenli kültürlere uygulanmasının
kültürel nedenlerle mümkün olamayacağını ileri süren yaklaşımlar
bulunmaktadır. Bu iddialara, ilgili incelemeler ve kuramsal çerçevede yapılan
açıklamalara dayanarak aşağıdaki varsayım öne sürülmüştür :
Varsayım 2 : Eleştirel düşünme sadece Batı kültürlerine ait bir
düşünme sistemi değildir?
Eleştirel düşünme becerisinin en temel şartı mantık yürütme ve
eleştirel mantık yürütme becerisinin geliştirilmesi olarak literatürde
açıklanmaktadır. İncelenen mantık yürütme yaklaşımlarından Toulmin
Mantık Yürütme Modelinin de Batı retoriği dışında kullanılamayacağını ileri
süren araştırmacılar bulunmaktadır. Bu iddianın zıttına yukarıda açıklanan
ilgili incelemeler ve kuramsal gerçeklere dayanarak ileri sürülen varsayım :
Varsayım 3: Toulmin Mantık Yürütme Modeli Türkçe’ye uygulanabilir
bir yaklaşımdır.
Toulmin Mantık Yürütme Modelinin incelenmesi ve ilgili incelemelerde
açıklanan etki kuramı, genel mesaj yapılandırma stratejileri, mantık yürütme
ve eleştirel düşünme prensipleri ve ikna teorileri çerçevesinde bu tez
aşağıdaki varsayımı ileri sürer :
Varsayım 4: Toulmin Mantık Yürütme yaklaşımına göre bilgi-sav-
karşıt görüş-teminatlar-destekleme süreci kullanılarak hazırlanan mesajlar
Toulmin Mantık yürütme yaklaşımı kullanılmadan hazırlanan mesajlardan
75
daha ikna edicidirler, daha fazla tutum ve davranış değişikliklerine neden
olabilirler.
Mesajın daha ikna edici olması için birçok unsurun dikkate alınması
gereklidir. Ancak bu çalışma mantık yürütme ve eleştirel düşünme
becerilerinin ikna üzerindeki etkileri üzerine odaklandığı için bu yönde ikna
etkilerini artıran unsurlarla ilgili detaylara değinmeyecektir. Açıklanan
kuramsal gerçeklere dayanarak bu tez argüman gücü ve ikna arasındaki
ilişkiye yönelik olarak şu alt hipotezi ileri sürer :
Varsayım 5 : Argüman gücü daha güçlü olan mesajlar argümanı
daha güçsüz olanlara kıyasla daha fazla ikna edicidirler.
İkna etkileri, etken birçok faktöre göre değişkenlik
gösterebilmektedir..Toulmin Mantık Yürütme sürecinde etkin dil becerilerinin
dikkate alınarak mesaj yapılandırılması ikna etkilerini artıran bir faktördür.
Bu nedenle de, ELM İkna Modeli, genel mesaj yapılandırma stratejileri,
Toulmin Modeli ile ilgili çalışmalar ve kuramsal yaklaşımlar doğrultusunda
alt varsayımımız :
Varsayım 6 :Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımına göre sav, karşıt
görüş, destekleme, teminatlar sürecinde her bir faktör arasındaki ilişkiyi
netleştiren ve alıcılara dinleme, takip, anlama kolaylığı sağlayan bağlaç
kullanımının bu özellikleri taşımayan mesajlardan daha ikna edicidirler.
Etki kuramı, tutum ve davranış değiştirme sürecinde üç unsuru temel
alır; gönderen, mesaj, alıcı. Hedef kitlenin farklı özellikleri göz önüne alınarak
Toulmin Mantığına göre mesaj yapılandırıldığında daha ikna edici mesaj
yapılandırılabilir. Farklı özelliklerdeki kitlelere mesaj verenlerin bu özellikleri
düşünerek mesaj yapılandırdıklarında daha etkin olabilirler.Mesaj verenin
kitle hakkındaki gözlem, deney ve analizlerini mesaja yansıtmada Toulmin
Metodu mesaj kurgulamak için kullanılabilir. Mesaj gönderen tarafından
alıcıların mesajı nasıl algıladıkları bilgisinin oluşması alıcıların bilişsel
özellikleri olarak tanımlanmıştır. Bu süreç de genellikle dinleyici analizleri ile
önceden kestirilir. Deneyimli liderler gözlem yoluyla dinleyici analizini yapar
ve mesajını alıcıların bilişsel özelliklerini dikkate alarak yapılandırır. Toulmin
76
Metodu Mesaj gönderen, yukarıda açıklanan ilgili incelemeler ve kuramsal
gerçeklere dayanarak aşağıdaki varsayım önerilir :
Varsayım 7: Mesaj yapılandıran açısından hedef kitlenin özelliklerine
göre mesaj hazırlamak için Toulmin Mantık Yürütme Yaklaşımı kullanılabilir.
Hedef kitlenin bilişsel özelliklerini dikkate alarak hazırlanan iletiler hedef
kitlenin bilişsel özelliklerine göre hazırlanmamış iletilerden daha ikna
edicidirler.
77
BÖLÜM II
1. YÖNTEM
1.1. Araştırma Alanı
Araştırma alanı olarak Türkiye’deki siyasi parti liderlerinin yaptıkları
konuşmalar belirlenmiştir.
1995 yılından günümüze kadar olan zaman dilimi içinden rastlantısal
olarak seçilen metinler üzerine çalışmak hedeflenmiştir.
Türk Siyasi hayatında çeşitli nedenlerle diğerlerine kıyasla daha etkin
ve yazılı yada görsel medyada adları sıklıkla anılan, oy oranları genel olarak
yüksek parti liderlerine ait metinler kullanılmıştır.
Metinlerin, Türk siyasi hayatında çok tartışmalara yol açmış liderlerin
konuşmaktan sıkıntı duydukları konular üzerine yoğunlaşmaya çalışılmıştır.
Liderlerin, daha fazla sorun teşkil eden konulara yaklaşımlarının, mantık
yürütebilme becerilerinin etkinliğini ortaya çıkarabileceği düşünülen konular
tercih edilmiştir. Halkı ikna etmek amacıyla yaptıkları özellikle televizyon
mülâkatları tercih edilmiştir. Aynı program ve aynı sunucunun hazırladığı
televizyon programının tercih nedeni etkin diğer faktörleri en aza
indirgemektir: sunucunun yaklaşımı, tarafsızlığı, soru tarzları ve lider
konuşmalarının genellikle aynı konu ve sorunlarla ilgili olmaları gibi.
1.2. Araştırma Tasarımı
Araştırma, bir niteliksel araştırma olarak tasarlanmıştır. Tümdengelim
ve tümevarım metotlarının her ikisinin de kullanıldığı, kendi araştırma
konusuyla paralellik gösteren bir çalışma olması plânlanmıştır.
Araştırmanın veri toplama bölümü, kuramsal çerçevenin oluşturulması
tümdengelim, araştırmanın metin analizi bölümü ise tümevarım araştırma
tasarımı özelliklerini taşımaktadır.
Araştırma, aynı zamanda bir adaptasyon çalışmasıdır. Batı
78
literatüründe kullanılan bir mantık yürütme yöntemi Türkçe'ye uyarlanmıştır.
Analiz, yazılı dokümanların incelenmesi ve bu incelemeden niteliksel
sonuçlar çıkartmaya dayandırılmıştır.
1.3. Veri Toplama Süreçleri
Siyasi parti liderlerinin televizyon mülâkatları, halka yaptıkları seçim
konuşmaları ve demeçleri araştırmanın inceleme alanına dahil edilmiştir.
Siyasi partilerin Halka ilişkiler birimlerinden, basın danışmanlarından
bu konuşma metinleri elde edilmiştir. Siyasi Partilerin basın danışmanları ve
halkla ilişkiler uzmanları ile görüşülmüştür. Televizyon kanallarının ve
partilerin internet siteleri üzerinden program metinleri indirilmiştir. Siyasi Parti
liderlerinin basın danışmanları aracılığı ile konuşmaların dökümlerine
ulaşılmıştır. Toplam 21 adet konuşma metninin analizi tezde kullanılmıştır.
Politik liderlere ait sayısız derecede yazılı yada sözlü metin okunarak,
dinlenerek, izlenerek incelenmiştir.
İncelenen metinlerin canlı yayınlarda yapılan konuşmalar olmasına
özen gösterilmiştir. Konuşmacıların önceden hazırlıkları olmaksızın yaptıkları
konuşmaların incelenmesi konuşmacının mantık yürütme becerilerinin ve
ikna becerilerinin, daha net olarak canlı yayın konuşmalarında, sorulara
verdikleri doğaçlama cevaplarda ortaya çıkabileceği düşünülmüştür.
Önceden hazırlanan metinlerin iletişim profesyonellerince hazırlanmış
olmaları ihtimaline karşı bu önlem alınmıştır.
Kullanılacak konuşma metinlerinin farklı özelliklere sahip farklı
nedenlerle farklı ortamlarda ve farklı kişilerle yapılmış olmaları dolayısıyla
değişkenleri en aza indirgeyebilmek için siyasi parti liderlerinin hepsinin
katıldığı bir program uygun görülmüştür. Öte yandan böyle bir çalışmada
yansızlık önemli bir unsurdur. Bunu sağlayabilmek için de aynı koşullarda
aynı değişkenlerin etkisi altında olan denek grubunun büyük bir kesiminden
alıntılar yapılmıştır. Bunun nedenleri aşağıdaki gibidir :
1) 3 Kasım 2002 öncesi yapılan programın genel içeriği lider
konuşmalarının benzerlik taşıması.
79
2) Liderlerin konuşmalarının tarihlerinin aynı zaman dilimi içinde yer
alması.
3) Program yöneticisinin, soruları soran kişinin aynı kişi olması.
4) Soruları yönlendiren kişinin tarzının aynı olması.
5) Seçim öncesi olması nedeniyle liderlerin daha ikna edici
konuşabilmek için doğal bir çaba içinde olacaklarının düşünülmesi.
6) Konuşma dökümlerine kolay ulaşılabilirlik.
Türk siyasi hayatının önemli isimlerinden Dokuzuncu Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel ise Ağustos 2002 tarihlerinde Cumhurbaşkanı olduğu için
siyasi parti liderlerinin katıldığı programda yer almamıştır. Bu nedenle de
yine canlı yayınlarda, katıldığı programlardan alıntılanmış metinler üzerine
çalışma yapılmıştır.
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırma, uyaran-tepki kuramının temel değişkenlerinden mesaj
üzerine yapılacaktır. Diğer değişkenlerin ikna üzerinde farklı etkileri olduğu
bilinmektedir. Bu araştırma, “mesaj” ve “mesajı daha ikna edici
hazırlayabilmek için diğer değişkenlerin mesajın ikna etkilerini nasıl
artırabilecekleri üzerine de çalışacaktır. Hedef kitlenin özellikleri de bu
bağlamda incelenecektir. “Hedef kitlenin hangi özellikleri bilinirse mantıksal
kurgusu güçlü bir mesaj hazırlanabilir?” sorusuna cevap aranacaktır. Tez,
mesaj yapılandırmada etkili olan dil öğeleri, argüman gücü gibi diğer
unsurları da inceler çünkü tez, mantık yönü ağır basan mesaj hazırlamak için
geniş bir perspektiften ikna sürecini incelemeyi hedefler. Gönderenin
özelliklerine değinmez, hedef kitlenin de mantık yürütme ile ilgili olan
özelliklerine değinir çünkü her birinin ayrı birer tez konusu olabilecek
özelliklere sahip oldukları araştırmacı tarafından düşünülmektedir.
Analiz yazılı dokümanların incelenmesine ve bu incelemeden niteliksel
sonuçlar çıkartmaya dayandığı için geçerliliği ve güvenirliliği dokümanların
karakterine ve araştırmacının anlama, nedensellik bağları kurma, sonuçlar
80
çıkartma ve değerlendirme yeteneğine ve elbette akademik etiğine bağlıdır.
Benzer sorun elbette tezin okuyucu ve değerlendiricileri için de geçerlidir.
1.5. Analiz
Bu bölümde mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımları ve Toulmin Metodu’na uygun olarak farklı siyasi partilerin
liderlerinin konuşmalarından seçilen alıntıların analizi yapılacaktır. Sunum
yapanların hedef kitlenin bilişsel özelliklerini ne kadar dikkate alarak mesaj
hazırladıkları ve genel mesaj yapılandırma yöntemlerini kullanıp
kullanmadıkları da mantık yürütme ve eleştirel düşünme prensipleri
çerçevesinde incelenecektir. Dil becerilerinin ve güçlü argüman kullanımının
ikna üzerindeki etkileri de aynı metinlerde tezin kuramsal çerçevesi içinde
incelenecektir.
Kullanılan metinler numaralandırılarak ekte verilmiştir. Analizler de
aynı sayılarla numaralandırılmıştır.
Analiz- 1 :
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in NTV Televizyonunda 31 Ocak
2000 tarihinde yayınlanan mülakatının 12 ve 13. sayfalarından yapılan bir
alıntının (Bkz. Ekler, Konuşma Metni 1 Sayfa 133) analizi :
BİLGİ : Zaten hadise şudur; Susurluk olayı : Arabanın içinde üç kişi vardır.
KARŞIT GÖRÜŞ : Tamam bunun arkası var.
İDDİA : Epeyce zamandan beri anlatmaya çalışıyorum ki, cinayetleri
işleyen devlet değildir, işleten de devlet değildir. Sorumlu Devlet değildir.
TEMİNATLAR :
1) Ayrıca, Kanunsuz işler yapanlar sorumludur.
2) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kanunsuzluklara iştiraki mümkün
değildir.
3) TC’de hür basın, hür parlamento vardır.
DESTEKLEME : Onun içindir ki, bu konuda da devletin şu yada bu şekilde,
ima yoluyla bile olsa töhmet altında bırakılması yanlıştır, fevkalade iftiradır.
81
BAĞLAÇLAR : Epeyce bir zamandır anlatmaya çalışıyorum ki, Ayrıca, Onun
içindir ki denebilir ki . .
Kendi iddiasını kanıtlamak isteyen konuşmacı kendi görüşleri
doğrultusunda farklı kanıtlarını sıralamış ve uygun bağlaçlar kullanmıştır.
Bağlaçların uygunluğu incelendiğinde , neden sonuç ilişkisi içinde götürülen
konuşmaya paralel olarak-“ bunun içindir ki,” bağlaç iki kere tekrarlanmış ve
bu ilişki pekiştirilmiştir. Kullanılan kanıtlar içerik olarak konular, iddia ile
örtüşmektedir; ilgisiz değildir.
Karşıt görüş de konuşma sırasında verilmiştir. Bu üç kişinin arkasının
olması ne demektir? Arkasında kaç kişi vardır? 3, 300, 3000 kişi midir?
Devlet ile ilişkileri nedir? Konuşmacı örtülü olarak Susurluk Skandalı ile ilgili
ayrıntılardan ve arkasındaki kişi yada kurumları üstü kapalı olarak
bahsederek konuşma konusu içine almış ancak detaylarına girmeksizin bu
görüşün iddia ve kanıtlarını çürütme yada detaylandırmasına değinmeksizin
kendi fikrinin kanıtlarıyla ilişkilendirerek konuyu kendi lehine çevirmiştir.
Destekleme bölümünde ise yine karşıt görüşe yer vererek –değinmekle
birlikte kendi doğrularına yönlendirerek-o şahıslar devleti temsil etmezler-
devletin bu skandaldan sorumlu olmadığı iddiasına bağlamıştır. Neden –
sonuç ilişkisi içinde kanıtların ve bağlaçların kullanıldığı çok net ,sade ve açık
bir Türkçe ile kendi iddiasını destekleme boyutunda da kendi iddiasını
güçlendiren bir argümanla iddia sahibi konuşmasını bitirmiştir.
Burada yapılan başkalarının mantık yürütme becerilerinin incelenmesi,
ne kadar iyi mantık yürütme metotları bildiklerinin analizi ise bu konuşmacının
uzun bir metni iskeletsel yapıya dönüştürülerek, bir iddianın, savın hedef
kitleye ulaştırmak yolunda bütün unsurların ne derece kullanıldığı
görülmüştür.
Konuşmacının kullandığı cümle bağlayıcıları da metnin parçaları
arasında mantıksal ilişkiyi netleştirir. Dinleyicinin / alıcının aktif dinleyici
yapılarak metnin argümanlarını takibi sağlanmıştır.
82
Analiz- 2 :
18 Mayıs 1997 , Kana D Televizyonunda Süleyman Demirel ile Güneri
Civaoğlu’nun yaptığı mülakatın 13 ve 14. sayfalarından bir alıntının (Bkz.
Ekler Konuşma Metni 2 Sayfa 134) analizi :
İDDİA : Ben burada şunu söylüyorum : benim bulunduğum mevkiinin icabı, ben rejimi savunurum.
KARŞIT GÖRÜŞ : Ben siyasi iktidarı savunmam. Siyasi iktidar kendisini
savunur.
TEMİNATLAR :
1) Ben diyorum ki, T.C. bir anayasa devletidir.
2) 20. madde değiştirildi.
3) Anayasanın öngördüğü şekilde Cumhurbaşkanı oldum.
4) Görevlerimi yapıyorum.
5) Kurumlar iyi işliyor.
6) Meclis çalışıyor.
7) Binaenaleyh, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın tayin ettiği bir kurum.
DESTEKLEME: Şimdi bakınız,… yöntem hatası yapılmaktadır
BAĞLAÇLAR : Ben burada şunu söylüyorum, Ama, Ben diyorum ki,
Binaenaleyh, Ve ben diyorum ki, Şimdi bakınız
Yukarıda belirtilen kanıtların ayrıntılı açıklamaları olmaksızın
konuşmacının kendi fikrini çok iyi savunduğu altı ayrı güçlü kanıtın sunumu
ile açıktır. Karşıt görüşe ayrıntıları olmaksızın dahi değinmek konuşmacıyı
dinleyenler karşısında güçlü kılmaktadır. Dinleyici, konuşmacının konuya
hakimiyeti, farklı bakış açılarıyla konuyu değerlendirebildiği, farklı sorun yada
çözümlerin de bilincinde olduğu yönünde izlenim edinmektedir. Toulmin
yöntemi insanların nasıl düşündüğünün analizini yaparken “karşıt görüşün”
de belirtilmesinin gereği üzerinde durmaktadır. Ancak destekleme boyutunda
83
konuşmacının yine kendi fikri doğrultusunda kendi tezini savunan yeni bir
argümanı kendine destek olarak ileri sürmektedir.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in konuşmaları ve
yukarıda verilen örnekler incelendiğinde mutlaka genel bir bilginin ardından
iddiasının sunulduğu ve iddianın neden-sonuç ilişkileri içeren güçlü
argümanlarla desteklendiği ve tartışmanın sonucunun ise yine teziyle ilintili,
iddiasını hem farklı bir boyuta taşıyabilecek, yeni bir iddiaya dinleyicileri
taşıyabilecek aynı zamanda da kendi tezini destekleyen bir destek cümlesi ile
tartışma sonlandırılır. Bağlaçlar, kanıtlar ve iddia ve karşıt görüşün
birbirinden ayrılması noktalarında da son derece belirleyici ve cümlelerin
birbirine fikirsel bağlantılarının kolaylıkla takibini sağlar niteliktedir. Bu özellik,
argüman sunumlarında dil becerilerinin fikirlerin kolaylıkla takibini sağlamak
boyutunda önemini gösterir. Konuşma çok açık , anlaşılması kolay olduğu
kadar da güçlü argümanlar sunmaktadır (TC. bir anayasa devletidir - yeni bir
iddia ve tartışma konusu olmaya değer güçte bir kanıttır.)
Karşıt görüşün sunumu ise mesaj gönderenin (Süleyman Demirel’in)
ustalıkla kullandığı bir özelliktir. Dinleyici üzerinde konu hakimiyetini
göstererek güven telkin eder. İkna ediciler karşıt görüş sunumunun esneklik
getiren özelliğini bilirler. Hedef kitlenin, ayrıntılı yada yüzeysel işleme göre
analiz yapması da sorun teşkil etmemektedir çünkü hedef kitle içindeki
bilişsel becerileri yüksek kişileri de düşündürtecek kadar güçlü argümanlar vardır : TC‘de hür basın, hür parlamento vardır / Meclis çalışıyor / 20. madde
değiştirildi vb. Konu ile birikimleri olmayan alıcıların değerlendirmesi “ben
çalışıyorum, Meclis çalışıyor, Kanunsuz işler yapanlar sorumludur,” gibi
argümanlar ile tutumlarını olumlu yönde değiştirmeyi düşünebilirler. Bilişsel
becerileri yüksek olanlar ise “Bunun arkası var, 20. madde değiştirildi” güçlü
argümanlarını irdeleyerek, Demirel’in “arkası var” ile ne demek istediğini
düşünecek ve konu ile ilgili bilgilerini hatırlayacak ve yeniden
değerlendireceklerdir. “20. madde” ise direkt olarak konu bazlı detaylı
düşünenlere atıftır. Güçlü argümanlarla dinleyiciler üzerinde güven etkisi de
yaratılmıştır ki bu ikna etkilerini olumlu olarak etkileyen faktörlerin başında
gelir.
84
Demirel hedef kitlenin özelliklerine göre metin yapılandırmaktadır ;
yüzeysel yada ayrıntılı işleme göre metin okuyan alıcıların her ikisine de hitap
eden argümanlar içeren iletiler sunmaktadır. Ayrıca mesaj göndericisinin
konuşma metni Toulmin mantık yürütme modeline göre
çözümlenebilmektedir. Bazı araştırmacıların iddia ettiği gibi Doğu
kökenlilerin düşünme sistematiğinin eleştirel düşünme becerilerinden yoksun
değildir. Dolayısıyla da Toulmin Mantık Yürütme Metodu bu metinlere
uygulanabilmiştir. Konuşmacının mantık yürütme becerilerinin de yüksek
olduğu da analiz edilmiştir.
Analiz- 3 :
7 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın ANAP (eski) Genel Başkanı Mesut
Yılmaz ile yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri
bölümünden yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 3 Sayfa 135)
analizi :
İDDİA (1): AKP’nin geçilebileceğini söylüyorum
TEMİNATLAR :
1)Kararsız oyların yönelmesi nedeniyle.
2)Bunu geçmeye en yakın parti de geleceğe dönük vatandaşı en
ikna edici parti olacaktır.
KARŞIT GÖRÜŞ : AKP’nin oylarında ciddi bir düşüş olacağını
düşünmüyorum.
NİTELEYİCİLER : Ama, umarım
İDDİA (2) : Hangi parti ikna ederse o parti geçer.
TEMİNATLAR : ……………………………………………………………………..
KARŞIT GÖRÜŞ:……………………………………………………………………
DESTEKLEME:………………………………………………………………………
BAĞLAÇLAR: ……………………………………………………………………….
85
Ali Kırca ve Mesut Yılmaz arasında geçen bu konuşma Toulmin
Metoduna göre incelendiğinde kanıtlardan yoksun iddialarla dolu duygusal
ifadelerin kullanıldığı desteksiz bir konuşma olduğu kolayca ortaya çıkar.
Konuşmacı, AKP’nin neden geçilebileceği konusunda iki farklı neden
ortaya atmıştır. İleride de bu nedenleri açması daha fazla desteklemesi,
daha ikna edici kanıtlarla desteklemesi gerekirken iddiasını kanıtsız ve
desteksiz bırakmıştır.
Konuşmacıların karşıt görüşü belirttikleri durumlarda kendilerinin
konuya ne kadar hakim olduklarını dinleyicilere hissettirmeleri
beklenmektedir. Ancak burada konuşmacının karşıt görüşü “net” olmadığı
için ve ayrıca kendisiyle çeliştiği ve desteklerle güçlendirilmediği için kendi
aleyhine dönmüştür. ”AKP’nin oylarında ciddi bir düşüş olacağını düşünmüyorum.” diyerek negatif bir cümle yapısıyla AKP’nin geçilebileceği fikri dinleyici de çağrıştırılmıştır. Karşıt görüş manipule
edilememiş aksine dinleyici nezdinde karşıt görüşün güçlü yanları
pekiştirilmiştir. Konuşmacı kendi görüşlerini çürütmüştür. İkna etmekten
bahsederken ikna ile ilgili yorumları, kendisi ile çelişmektedir.
İddia- (2) Hangi partinin daha ikna edici olacağı konusunda herhangi
bir kanıt ileri sürülmemiştir. ANAP partisinin neden daha ikna edici
olabileceği konusunda da herhangi bir iddia yada kanıt ileri sürülmeksizin.
Duygusal bir ifade kullanarak, duygusal bir dilekte bulunularak mülakatı
yapan kişinin karşıt görüşleri dile getirmesine olanak tanınmıştır : “ Ama
başkası da olabilir diyorsunuz”. Konuşmacı kendi görüşünün arkasında yer
almamıştır. Kanıtlar ileri sürerek başka partilerin neden olamayacağı yada
kendi partilerinin neden daha fazla şansı olduğu yada diğer partilerin kendi
partilerinin özelliklerine kıyasla neden daha fazla şanslarının olmadığı
yönünde hiçbir yeni iddia , yada kanıt ortaya atılmamıştır.
Duygusal, mantık yürütme becerilerini ifade etmeyen zayıf argüman
ile konuşmacı kendi fikrinin çürütülmesine izin vermiştir. Mülakatı yapan kişi
de farklı bir konuya geçmiştir.
86
Konuşmacı hedef kitleye ait herhangi bir çözümleme yapmamıştır.
Seçimler dolayısıyla hedef kitlesi durumunda olan kararsız seçmenlerin
tutumlarında yapabileceği değişimlere yönelik rasyonel bir çaba tespit
edilememiştir.
Analiz- 4:
7 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın ANAP (eski) Genel Başkanı Mesut
Yılmaz ile yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri
bölümünden yapılan alıntının (Bkz. Ekler, Konuşma Metni 4, Sayfa 135)
analizi :
İDDİA : Bu seçimin birinci partisi AKP olmayacaktır.
TEMİNATLAR :
1) Sezgilerime dayanarak
2) AKP oyları tepkinin doruk noktasında oluşan kemikleşmiş oylardır.
3) Kararsızların buraya geçmeleri için bir neden yoktur.
KARŞIT GÖRÜŞ : …………………………………………………………………..
DESTEKLEME : ……………………………………………………………………
BAĞLAÇLAR: Yine benim tahminime göre,Tamamen, Çünkü
Bu konuşmada, konuşmacı iddiasını üç kanıtla savunmaktadır.
Konuşmacının incelenen metinlerinde yerinde kanıtlar ortaya koyan
konuşmalarının da olduğu gözlenmiştir fakat 3 Kasım öncesi seçim ile ilgili
olarak sorulan kritik sorularda iddialarını yeterli kanıtlarla desteklemediği de
açıktır. Sunulan kanıtların bir çoğunun da neden sonuç ilişkisi içermediği,
duygusal, anlık ve dayanaksız olduğu belirlenmiştir. Konuşmacı zayıf
argümanlar ileri sürmektedir. Sunulan kanıtların bireylerin mantık yürütme ,
eleştirel mantık yürütme süzgeçlerinden geçirilerek değerlendirileceğinin
hatırda tutulması gerekmektedir. Neden-sonuç ilişkisi kurabilme, sonuçların
kesinlik derecesinin kestirebilme belirtilmemiş; varsayımları fark edebilme
gibi bilişsel becerileri yüksek alıcıları etkilemekten uzak sunumlar yapılmıştır.
87
Yukarıda incelenen metinlerde (Konuşma Metni 3-4) mantık yürütme
becerilerini ifade edebilecek dil becerilerine de vakıf olunmadığı
belirlenmiştir. Konuşmacı, neden-sonuç ilişkisi belirten bağlaçları tercih
etmemiştir. Kendi fikrinin daha önemli olduğu noktasına dikkat çeken
niteleyicileri seçerek daha bireysel bir yaklaşımı tercih etmiştir.
Analiz- 5 :
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası Program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 5, Sayfa 136) analizi :
BİLGİ : Parti demokratik bir parti. Yeni arkadaşlarımız göreve geldiler. Kendi
kararlarıyla olağanüstü kurul kararı aldılar.
İDDİA : Partinin seçim kaybı karşısında sorumluluğu üstlenip gereğini
yapması gereken insan Genel Başkandır.
TEMİNATLAR :
1)Örgüt, toplum, arkadaşlar benim mücadelemin haklılığını anladılar.
2) Beni sorumluluk almaya çağırdılar.
3) Ben genel başkanlıktan ayrılmıştım.
4) Siyaseti bırakmamı gerektiren bir tablo yoktu.
5) Partinin üyesiydim.
6) Her türlü görevi üstlenmeye hazırdım.
KARŞIT GÖRÜŞ :Siyasetten elini eteğini çek, siyaset senin için yasak oldu.
DESTEKLEYİCİ : Ben sorumlu, partinin üyesi bir insanım.
BAĞLAÇLAR : Yani, yani
Yukarıda Toulmin Modeline göre çıkarılan tabloda konuşmacının
Toulmin tarafından oluşturulan mantık yürütme yöntemlerine kendi iddiasını
kanıtlamak ve desteklemek noktalarında uymaktadır. Avrupa yada Amerikan
Siyasetçilerinin bir seçim yenilgisi aldıklarında tekrar siyasi hayata dönmeleri
88
mümkün olmamaktadır. Ancak konuşmacı kendi mantık yürütme becerileri ve
neden-sonuç çıkarımlarını iyi kullanarak kendince haklılığını başka nedenlere
bağlayarak kanıtlamaktadır. Onun durumunda siyaseti bırakmasını gerektiren
bir tablo olamadığı iddiasını kanıtlayan toplum, örgüt, ve arkadaşları vardır.
Bireysel olarak verdiği bir karar değildir, anti-demokratik bir hareket değildir,
ama sorumlu bir parti üyesinin davranışıdır. İddiası, sorumluluğunu üstlenen
bir Genel Başkan olduğu yönündedir. Kanıtlar ve destekleyicilerle bu iddiayı
kanıtlamaktadır. Karşıt görüş olarak sunulması gereken “Genel Başkan tekrar
olmaması gerektiğidir. Ancak konuşmacı kendi tezi doğrultusunda karşıt
görüş olarak “siyasetten el çektirmek” gibi genel bir karşıt ifade kullanarak
kendi iddiasını desteklemeyenleri de yanlış bir iddia içinde oldukları şeklinde
yönlendirmektedir. Dinleyiciler, karşıt görüşe sahip olanların yanılgı içinde
olduğunu düşünmeye, iddiayı destekleyen güçlü kanıtlarla sevk
edilmektedirler.
“Her türlü görevi üstlenmeye hazırdım.” kanıtının sonuç çıkarımları,
dinleyiciyi şu yöne yönlendirmeyi hedeflemektedir : Konuşmacı başka bir
görev verilseydi de yapardı. “Örgüt, toplum, arkadaşlar” onu bu kararı almak
durumunda bırakmışlardır.
Konuşmacı, bir seçim yenilgisi almış bir genel başkanın tekrar genel
başkan seçilmesi konusunda gelecek eleştirileri önceden tahmin ederek
kendisine gelebilecek eleştirilere karşı kanıtlar ile hazırlıklı gelmiştir. Bu da
konuşmacının eleştirel mantık yürütme becerilerinde özellikle belirtilmemiş varsayımları önceden kestirebilme becerilerine oldukça hakim olduğunu göstermektedir.
Analiz- 6:
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 6, Sayfa 136) analizi :
İDDİA : Partiler bir araya gelirse güçlü bir olay çıkmaz
89
TEMİNATLAR:
1) İttifakla büyümek kolay değil.
2) Denedik olmadı.
KARŞIT GÖRÜŞ :Partiler bir araya gelirse güçlü bir olay çıkar.
DESTEKLEME: Büyümeyi sağlayan bir temel dinamik vardır
TEMİNATLAR:
1) Bu dinamiği AKP yakaladı.
2) Biz de Derviş ile yakaladık.
BAĞLAÇLAR :Şimdi tekrar diyorsanız ki, yani,.
Yukarıda Toulmin Modeline göre çıkarılan tabloda konuşmacının
Toulmin tarafından oluşturulan mantık yürütme yöntemlerine kendi iddiasını
kanıtlamak ve desteklemek noktalarında uymaktadır. Karşıt görüşe de yer
vererek dinleyicilerin eleştirilerini deşarj etmektedir. Dinleyicileri, o yönde de
düşündürmekte ancak kendi tezi yönünde kanıtlar ve destekleyicilerle
iddiasına onları yönlendirmektedir. Konuşmacı, karşıt görüşün egemen bir
noktaya varmaması için yeni bir iddiayı kendi tezini destekleyici olarak ortaya
atarak (Derviş ile yakaladıkları dinamik ve artan büyüme hızı) tartışma
konusunu kendi istediği şekilde yönlendirmektedir. 3 Kasım seçimlerinde oy
oranını artıran diğer bir parti ile kendilerini özdeşleştirmektedir: AKP ve CHP
yeni bir dinamik yakalamış; başkaları ile birleşmeye ihtiyacı olmadan
büyüyen partilerdir.
Bu konuşmacıyı dinleyenlerin, eleştirel mantık yürütme becerilerini
kullanarak konuşmacının karşıt görüş üzerinde önceden kestiremediği yada
kendi tezi lehine çeviremeyeceği kanıtları, sağlam neden- sonuç ilişkisi kuran
karşıt görüş yada kanıtları ortaya koyabilmelidirler.
Bu arada konuşmacı kendisine hatırlatılan DSP’nin görüşlerini
değerlendirmeyeceğini de net bir tavırla ortaya koyarak (onun söylemesi ne
doğru yapar ne de yanlış) konuyu yine kendi istediği yöne çekmeyi
90
başarmıştır. Mülakatı yapan kişi bu konuda yeni bir argüman açamamış ve
konuşmacının anlatmak istediği konuyla devam etmiştir .
Konuşmacının görüşlerini kanıtlarla savunuyor olması pozitif bir
özelliktir. Ancak konuşmacı önemli bir noktayı da göz ardı etmektedir :
Bireysel yaklaşım. Konuşmacının, argümanın destek noktalarında farklı
görüşlere önem vermeyen tarzı dikkat çekicidir.
Örneğin : (Konuşma Metni 6) ”Bu doğrudur”. (Konuşma Metni 5 ) ”Ben
sorumlu bir insanım.” gibi. .
Analiz- 7 ve 8 :
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntıların (Bkz. Ekler Konuşma Metni 7 ve 8, Sayfa 137-138 ) analizi:
(Konuşma Metni 7 ve 8 eleştirel mantık yürütme becerilerinin
kurallarından olan belirtilmemiş varsayımları fark edebilme ve sonuçları
önceden kestirebilme becerilerinin kullanıldığı iki örneği içermektedir).
Konuşmacı, sorular tam sorulmadan keserek soruya müdahale ederek
sorunun ne getireceğini tahmin edip kendi lehine çevirmektedir. Eleştirel
mantık yürütme becerilerinde iyi olabilmenin kurallarından önemli bir özellik
olan “sonuçların kesinlik derecesini kestirebilme” konuşmacının kullandığı
kurallardandır. Sorunun neler getirebileceğini kestirip soruyu kendi istediği
şekilde yönlendirebilme, özellikle belirtmek istediği konuyu da dinleyiciye
aktarabilme, cevabı istediği yönde verebilme şansını yaratmaktadır.
7. ve 8. metinler incelendiğinde konuşmacının bireyselliği, konuşma
tonunun hoş sohbet bir tarzdan uzak olması alıcıların tutumların karşı tarafın
yanında yer almaya götürmektedir. konuşmacı önemli bir noktayı da göz
ardı etmektedir : Bireysel yaklaşım. Örneğin: “Buralarda bunları konuşmanın
anlamı yok. Burada ben CHP'nin iktidar hazırlığı konusunda konuşmak
istiyorum, ben siyasetin içindeyim”.
91
Konuşmacı, 7 ve 8. alıntılarda “düşmanca bir ton sergilemektedir”. Bu
düşünce mesaj yapılandırma stratejileri içinde yapılmaması tavsiye edilen
önemli bir unsurdur çünkü bu, okuyucu yada dinleyiciyi içine kapatır; karşıt
tarafın yanında yer almaya yönlendirebilir. Olumlu ton, olumlu tepkiler
verilmesini sağlar. Oysa Baykal, Soruları soran kişinin de sıklıkla sözünü
keserek konuşmacının hedeflemediği sorulara sert geçişler (“yok öyle bir
şey”) yapmaktadır .
Analiz- 10 :
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın DYP (eski) Genel Başkanı Tansu Çiller ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 10, Sayfa 138) analizi :
BİLGİ :ANAP ile aslında bizim tabanlarımız bir, ama tavanda çok farklı
politikalara doğru gittik. Sayın Yılmaz'ın Avrupa Birliği konusunda bize
yaklaşmış olması yani gümrük birliği konusu döneminde hep karşımızdaydı.
Hatta gümrük birliğinden çıkılacağını söylüyordu; Refah Partisi de öyle
söylüyordu ve Yılmaz da söylüyordu. Yani şimdi Sayın Yılmaz'ın Avrupa
Birliği konusunda geldiği nokta bizi birleştirdi. Ama onun dışında ne çiftçi
politikaları, ne esnaf politikası, ne ihracat dışı açılma, ne üretim, ne diğer
bütün bir vizyon, liberalizm dediğimiz meselelerin öğeleri, ne kültürel
milliyetçilik diye benim üzerinde durduğum milliyetçiliğe verdiğimiz
ehemmiyet, ne üniter devlet yapısı konusundaki hassasiyetimiz bütün bu
kavramlar artık tam örtüşmüyor. Ama bunların örtüştüğü partiler var.
İDDİA: DYP baraja çok yakın kritik noktada duruyor. (Şimdi onu
anlatacağım.)
TEMİNATLAR :.................................................................................................
KARŞIT GÖRÜŞ:…………………………………………………………………….
DESTEKLEME :…………………………………………………………………….
BAĞLAÇLAR : ………………………………………………………………………
92
Konuşmacı iddiaya yanıt vermiyor. Karşıt görüş yada herhangi bir
kanıt üzerinde konuşmuyor. Kendi anlatmak istediği konu ne ise o konu
hakkında hiçbir nedensel ilişki kurmaksızın bilgi veriyor.
Analiz- 11:
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın DYP (eski) Genel Başkanı Tansu Çiller ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 11, Sayfa 139) analizi :
İDDİA : DYP’nin baraja takılacağı yönünde endişelerimiz yoktur.
BİLGİ: ………………………………………………………………………………...
TEMİNATLAR :
1) Biz biliyoruz.
KARŞIT GÖRÜŞ : Ben merkez sağa talibim.
DESTEKLEME : Seçim yasalarını değiştirelim.
BAĞLAÇLAR: Ama, çünkü, yani,
Konuşmacı ortaya atılan iddiayı destekleyici bilgi yada kanıtlardan
yoksun bir tartışma ortaya koymakta ve ana iddia ile ilgili olarak neden sonuç
ilişkisi içeren hiçbir rasyonel kanıt ileri sürmemektedir. Baraja
takılmayacaklarını neye dayanarak bilmektedir? Baraj konusu ile ilgili olarak
seçim yasalarının değiştirilmesi bu konuşmanın yapıldığı ortamda geçmişte
kalmış bir konudur. Konuşmacı aslında yaptıkları yada yapmak istediklerini
anlatmakta mülakatı yapan kişinin sorularına direkt olarak cevap vermek ve
yerine kendi istediği yönde bilgi aktarmaktadır. Sorulan sorular ve
konuşmacının verdiği cevaplar arasında mantık ilişkisi bulunmamaktadır.
Toulmin Metoduna göre yapılan bu analiz, konuşmacının sorulan soru ve
cevap arasında herhangi bir nedensellik bağı kurmamaktadır. Kanıt, hiçbir
istatistik veri içermemektedir, konuşmacının kanıtı duygusaldır.
93
Bilişsel becerileri yüksek alıcılara hitap edebilecek bir argüman ileri
sürülmemiştir. Alıcılar üzerinde tutum değiştirme yönünde olumlu etki
yapabilecek herhangi bir strateji, yöntem veya tekniğe başvurulmamıştır.
Analiz- 12:
28 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 12, Sayfa 140) analizi :
BİLGİ : Sivil toplum kuruluşlarının bazılarından, bir takım konuşmalardan, o
günlerin basını takip edildiği vakit, bunu çok sayıda insanın dillendirdiği
dikkatimizi çekti.
İDDİA : Güvensizlikten ne amaçlanıyor onu anlamak mümkün değil
TEMİNATLAR :
1)Bir kriz aşma sürecinde gayet güçlü temellerle kurulmuş olan bir
hükümet ortada.
2)Parlamento gece gündüz çalışıyor.
3) Güçlü ekonomik programın gerektirdiği bütün yasalar çıkartılıyor.
4) Köklü yapısal reformlara gidiliyor.
KARŞIT GÖRÜŞ : Bazı sivil toplum kuruşlarımız, bazı iş adamlarımız, bazı
basınımızın köşe yazarları bir güvensizlikten bahsediyorlar.
DESTEKLEME : Şimdi güvensizliği nasıl aşacağımız dediğimiz zaman onu
doğru dürüst veren yok.
BAĞLAÇLAR : Ama deniliyor ki, .
Analiz- 13 :
28 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 13, Sayfa 140) analizi :
94
İDDİA : Siyasi belirsizlik kavramı güvensizlik kavramının yerine geldi.
TEMİNATLAR :
1)Hükümet güçlü bir ekonomik program uyguluyor.
2) Krizi aşmak için uyguluyor.
3) Samimiyeti var.
4)Meclisi bu samimiyet ve iyi niyetle çalıştırıp ekonomik programı
başarılı kılabilecek yasaları çıkartıyor.
KARŞIT GÖRÜŞ : Nedir bu siyasi belirsizlik güvensizlik kavramı sürekli
tartışılıyor bunu anlamak mümkün değil
DESTEKLEME : Siyasi belirsizliğin kapsamını belirten yok, içini dolduran
yok, siyasi belirsizliğin ortadan kalkması için neler yapılması gerektiğini ifade
eden de yok.
BAĞLAÇLAR : Ama, Bunu anlamak mümkün değil,
Konuşmacının, Toulmin Metodu uygulandığında argümanını kanıtlar
ve destekleyiciler kullanarak savunmuş olduğu görülmektedir. Alıntı 12 ve
13’nin analizleri yapıldığında konuşmacının niteleyiciler kullanmakla ilgili
sıkıntı yaşadığı belirgindir. (Ama, ama deniliyor ki) Eleştirel mantık yürütme
becerilerinin önemli özelliklerinden biri de mantık yürütme becerilerini uygun
dil becerileri ile ifade edebilmektir. Konuşmacı, argümanın parçaları arasında
nedensel ilişki kurmakta ancak bunu basit bağlaçlar, niteleyiciler kullanarak
net bir forma dökememektedir. Kullandığı duygusal niteleyici (Bunu anlamak
mümkün değil) açıkça neden- sonuç ilişkisi gerektiren anlaşılması pek de
kolay olamayan siyasi belirsizlik ve güvensizlik ortamı arasındaki ilişki yada
ilişkisizliği net, açık, bir tarzda anlatmakta yetersiz kalmıştır. Üç defa
anlaşılamayan bir şeyler olduğu iddiası tekrarlanmıştır. Konuşmacı karşıt
görüşlerin yetersiz ve anlaşılmaz olduğunu kanıtlamak, dinleyiciye bu mesajı
vermek istemiştir. Mesajlar hazırlanırken yan anlamlar içeren, net olmayan
ifadelerin kullanılmaması gerekmektedir. Belirsiz niteleyiciler, ikna olacakları
bir fikir yada harekete katılımlarından alı koyarlar. İkna edici iddialarda,
detaylardan yada belirginlikten yoksunluk ile karşılaştıklarında ikna
95
edilecekler iki kere düşünmek durumunda bırakılırlar. Belirsiz ve net
olmayan desteklemeler daha tehlikelidir. Dinleyicilerin, ikna edileceklerin,
açık, net, kararlı , ne yaptığını bilen izlenimi yaratan konuşmacıları tercih
etmelerine neden olur. Hedef kitle ayrıntılı yada yüzeysel analiz yapan bir
kitle de olsa güvensizlik, belirsizlik etkileri olumsuz tutum değişikliklerine
neden olur.
Analiz- 14 :
14 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın SP Genel Başkanı Devlet Recai Kutan ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 14, Sayfa 141) analizi :
İDDİA : Erbakan’ın tavsiyelerini aldığımın saklanacak bir tarafı yok.
TEMİNATLAR :
1) her halde insan olarak istişareye en çok önem verenlerden
birisiydim.
2) .........................................................................................................
DESTEKLEME: Ben her vesileyle anlatıyorum; bizim Malatya'da meşhur
mahalledir Sancaktar Mahallesi. Rahmetli Turgut Özal'ın, Korkut Özal'ın da
mahallesi ve zaten evlerimiz karşı karşıyadır. Bir yakın payımız (ortak
noktamız) vardı, at arabacısıydı. O dönemin insanları, Ömer Seyfettin'in bir
hikayesi vardır "âlim değil ama arif" diye. Arif insanlardan biri, okuması pek
yoktu ve bana derdi ki "yeğen Türkiye'de en kolay, en rahat temin edeceğiniz
şey akıl danışma, kime gitsen hiç üşenmez sana bir saat akıl verir ne
biliyorsa" bu itibarla ben o tavsiyeden beri belki bana çok etki yapmamış da
olabilir mutlaka danışırım. Kim? Erbakan da tabi danıştığım kimselerden
biridir. O rahmetli komşumuzun da tavsiye ettiği gibi Sayın Erbakan'da
cömertçe bütün fikirlerini söyler.
KARŞIT GÖRÜŞ :…………………………………………………………………...
96
Konuşmacı, iddia ile ilgili kanıtlar ortaya koymaktadır. Ancak hikâye
tarzı bir açıklama yapılmıştır. Konuşmacının destekleyici olarak seçtiği
anısının asıl mesajı her tavsiyenin dinlenmemesi gerektiğidir. Bu açıklama
konuşmacının amacıyla da örtüşmemektedir. Sunduğu kanıt ve
destekleyiciler neden-sonuç ilişkisi içermeyen iddiayı güçlendirmekten uzak
cevaplardır. Konuşmacı iddiasını destekleme ve kanıtlama boyutunda ikna
edici neden sonuç ilişkileri kurmakta yetersiz kalmakta, destekleyicilere yer
vermemektedir. Konuşmacı, incelenen metinlerde karşıt görüşlere
değinmemektedir. Dinleyicide, konulara hakim olan , çok yönlü düşünebilen,
mantık yürütme becerilerinde yetkin bir kişi izlenimi yaratamamaktadır.
Gönderenin mesajının kendi amaçları ile örtüşmemesi, konuşmacının
mantık yürütme becerilerinde temelde bir sorun olduğunu ortaya
koymaktadır. Mesaj alıcıları basit karar verme süreçlerini kullanan, bilişsel
ihtiyaçları yüksek olamayan hedef kitlelerin de, mantık yürütme sorununu fark
etmemeleri mümkün değildir. Konuşmacı argümanını temel mantık yürütme
yöntemleri üzerine oturtmamıştır.
Analiz- 15:
6 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın YTP Genel Başkanı İsmail Cem ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 15, Sayfa 141) analizi :
İDDİA : Türkiye'nin başında üç tane belâ var birincisi üretimsizlik, ikincisi
işsizlik, üçüncüsü eşitsizlik.
TEMİNATLAR :
1) Üretimsizlik, yani bizim ekonomimiz yeterince üretmiyor, yatırım
yapılmıyor, fabrikalar kapandı; iş yerleri kapandı.
2) Bu üçlüyü çözmenin ilk ve en önemli adımı üretimi artırmak
Türkiye'de bu çok önemli, üretimi artıracağız.
97
3) Üretimi artıracağız ama biz insanımızı, tüccarı, esnafı, küçük
esnafı biz üretim faktörlerini sanayiciyi, ihracatçıyı bir vergi
matrahı gibi görmekteyiz.
KARŞIT GÖRÜŞ: Üretimi artıracağız da eğer biz Türkiye'de üretimi yatırımı
zorlaştırmaktaysak, cezalandırmaktaysak o zaman üretimin artmasını
beklemek hayalden öteye gidemez.
TEMİNATLAR (Karşıt görüş):
1) Zihinlerimizde bir üretim, istihdam buna karşı bizi tutan adeta
sınırlar söz konusu.
DESTEKLEME : Yani insana üretim faktörü, üretime katkı getiren bir birim
gibi değil ben ne yapayım; bunun öncelikli işleri bana vergi sağlamaktır;
yaklaşımıyla bakmaktayız. Biz bu üretim konusunda bütün dünyanın
uyguladığı üretimi ve yatırımı artırıcı önlemleri uygulamamaktayız.
BAĞLAÇLAR : Peki, yani,ama, bir defa önce,eğer
Konuşmacı, Toulmin Metodunun hemen tüm gereklerini yerine getiren
bir argüman oluşturma tarzına sahiptir. İddiasını kanıtlarıyla beraber
desteklemekte,karşıt görüş ve destekleme boyutunda da neden-sonuç
ilişkileri kurabilmektedir. Karşıt görüşe de değinme konusunda önemli bir
noktaya daha temas etmektedir. Karşıt görüşün eksiklerini ve karşıt görüşün
zayıf taraflarını da yine kendi argümanı ile ters düşmeden gösterdiği kanıt
yada destekleyicilerle kendi iddiasının yanında etkisiz bir iddia konumuna
indirgemektedir. Argümanları kendi iddiasını desteklemek yönünde güçlü ve
ayrıntılı analiz yapabilen alıcı kitlesine yöneliktir. Uygun bağlaçlar uygun
yerlerde kullanılmaktadır.
Analiz- 16 :
6 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın YTP Genel Başkanı İsmail Cem ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 16, Sayfa 142) analizi :
İDDİA 1 : Her hangi bir partiyle ittifak yapmak gibi bir düşüncemiz yok
98
TEMİNATLAR : Biz kendi işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz.
KARŞIT GÖRÜŞ : Bir görelim bu düşüncede olanlar da ne diyor, ne
düşünüyor.
İDDİA 2 : Ben Türk insanına, Türkiye'nin birikimine inanıyorum Türkiye'de
müthiş bir girişimcilik var.
TEMİNATLAR :
1) Türkiye'de sanatçı var.
2)Türkiye'de yazar, gazeteci var.
3)Türkiye'de her şey var ve Türkiye'de güzellikler var.
KARŞIT GÖRÜŞ : Bütün bunlar işimize hapsedilmiş ve bunları ortaya
koymamıza, özgürce bunları böyle bir dünyaya ve kendi insanımıza
ulaştırmamıza bir takım gizli eller mani olmuş ben bunu görüyorum.
TEMİNATLAR (Karşıt Görüş) : Çok örnek verdim ekonomide kalkıp yatırımı
istihdamı cezalandırmaya devam edersek o zaman yatırım olmaz, işsizlik
ortadan hiç bir zaman kalkmayacak da işsizlik makul düzeylere bugünün çok
altına inmez, eşitsizlik, işsizlik bu ölçüdeyse eşitsizlik aynen bu büyüklükte
devam eder.
DESTEKLEME: Aynı şey insanımıza sahip çıkmakta doğru, aynı şey
özgürlüklerimizde geçerli. Dolayısıyla ben Türk insanında var olan
dinamizmi, Türk insanında var olan güzellikleri özgürlükleştirmek ve ortaya
çıkarmak onu serbest bırakmak, hadi kardeşim demek, hadi Türkiye demek.
Ve bunun olabileceğine inanıyorum.
BAĞLAÇLAR: Fakat, yani, ama, çünkü, dolayısıyla, ve aynı şey
Konuşma metni, 16 incelendiğinde ve Toulmin Metoduna göre analizi
yapıldığında birinci iddianın kanıt ve karşıt görüş belirtilerek açıklandığı
görülmektedir. Konuşmacı, birinci iddia ile ilgili net bir tavır koyarak akabinde
konuyu kendi istediği tarafa yönlendirmiştir. İkinci iddianın birinci iddia ile
ilgisini açıklamamaktadır.
99
İkinci iddia ise konuşmacı tarafından benzer, fakat birbirini ve iddiayı
güçlendiren kanıtlarla genişletilmiştir. Karşıt görüş yine iddiasının geçerliğini
daha da netleştirecek şekilde bir kanıtla pekiştirilmiştir. Destekleme, açık bir
niteleyici kullanılarak iddiaya bağlanmıştır. Konuşmacı sonuçları kestirebilme,
nedenler ve sonuçlar arasında ilgi kurabilme, doğru niteleyicileri seçebilme
becerilerini kullanarak etkin mantık yürütebilme yetisine sahip olduğunu
göstermektedir. Konuşmacının gazeteci özelliği yazma sanatındaki becerileri
ve bu konuda aldığı eğitim de göz önüne alınmalıdır.
Mesaj göndericisinin, mantık yürütme becerilerinin ve güçlü
argümanlar önerebilme becerisi ile özellikle bilişsel ihtiyaçları yüksek hedef
kitlesinin tutumları üzerinde olumlu değişiklikler yapması beklenir. Ancak bu
konuşmacının dikkate almadığı nokta hitap ettiği hedef kitlenin önemli bir
kısmının bilişsel ihtiyaçlarının üzerinde argümanlar sunduğudur. Ayrıca
konuşmacı, zeka düzeyi çok yüksek, entelektüel bireylerin anlayabileceği
derecede uzun, kesintisiz cümleler kurmaktadır. Hedef kitlesinin önemli bir
bölümünü aktif dinleyiciler yapma becerisini gösterememektedir. Konuşmacı,
hedef kitlesinin analizini iyi yapamamıştır. Yüzeysel işlem yapan alıcıların
algılarına yönelik ifadeler; örneğin kısa cümleler kullanılmamıştır.
Analiz- 17:
15 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 17, Sayfa 142) analizi :
İDDİA- 1 : Bir bölücü akıma destek vermek ikincisi din suistimaline destek
vermekle Türkiye'yi tehlikeye yöneltmiş olur.
TEMİNATLAR :
1) Çünkü Türkiye'nin içinde bulunduğu veya karşı karşıya bulunduğu
aslında iki tehlike var
100
2) Birisi biz öyle bir jeopolitik konumdayız ki Türkiye'yi bölmek
isteyenler her zaman vardır ve olacaktır. Onun için bölücülüğe
karşı çok duyarlı olmamız gerekir
3) İkincisi lâiklik Türkiye için yaşamsal önem taşımaktadır. Lâikliği
tehdit edebilecek veya tehdit edebileceklere de çok duyarlı olmak
gerekir.
DESTEKLEME : Bu duyarlılığı paylaşan pek çok kimse var. Fakat onlar bir
süre kaygılarını kendi kendilerinden saklama sürecine geldiler
DESTEKLEME: Ben onlara bu tehlikeyi hatırlatma ihtiyacını duyuyorum.
İDDİA 2: Başbakan Bülent Ecevit sadece hatırlatmakla mı yetinir?
KARŞIT GÖRÜŞ : Daha ne yapılabilir ?
TEMİNATLAR :
1)Demokrasi rejimi bunlara karşı.
2) Bu tür tehlikelerin kaynağı olabileceğini düşündüğüm çevreleri
bunları kapatalım demiyorum, cezalandıralım demiyorum.
3) Ama benim de hakkımdır rejimle ilgili, devletle ilgili kuşkularımı
kamuoyuna yansıtmak.
DESTEKLEME : Kamuoyu bana yeteri kadar destek olduğu zaman da tehlike
rahatlıkla önlenmiş olur.
BAĞLAÇLAR : Çünkü, Onun için, İkincisi, Ama
Konuşmacının Toulimin Mantık Yürütme Modeli çerçevesinde mantık
yürütme modelinin gereklerini yerine getirdiği görülmektedir. İddia,
teminatlar, destekleme unsurlarının kullanıldığını metin analizi ortaya
koymaktadır. Ancak etkin mesaj yapılandırmak için gerekli olan güçlü
argümanlar öne sürme noktasında konuşmacı yeterli midir? İkna edici metin
yapılandırma sürecinde en önemli unsurlardan olan destekleme boyutunda
konuşmacı iddiası olan rejimin tehlikeye girmesi ile ilgili olarak ki bu çok ciddi
bir iddiadır hedef kitleye hatırlatmada bulunmaktadır. Hedef kitleyi kendi
iddiasının ciddiyeti, tehlikenin büyüklüğü konusunda güçlü argümanlar ve
101
örnekler sunmak ve yapılması gerekenleri, alınması gereken önlemler, kendi
partilerinin aldığı yada alacağı önlemleri sıralamak ve hedef kitlesini bu
yönde düşünmeye teşvik etmek yerine hatırlatmada bulunmaktadır. İkna
edici metin yapılandırma stratejilerinin en önemlilerinden bazıları ; hedef
kitleye neleri ne zaman yapacakları ile ilgili mesajların da verilmesini
içerirler. Konuşmacı, bu yönlendirici mesaj vermeyi tercih etmemektedir.
Analiz- 18 :
15 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 18, Sayfa 143) analizi :
İDDİA : DSP’nin barajı aşması zor görünüyor.
KARŞIT GÖRÜŞ : Fakat o zorluğu aşabileceğimize inanıyorum ve o inançta
hareket ediyorum, arkadaşlarım da öyle davranıyorlar.
TEMİNATLAR :
1) Önümüzde iki buçuk ay var ve bu iki buçuk ayı iyi
değerlendirebilirsek bazı mesajları daha etkili bir şeklide
kamuoyumuza iletebileceğimize inanıyorum.
2) Daha doğrusu bunun için gereken bütün çabayı gösteriyoruz.
3) Apo'nun yakalanması konusu; ben sadece o nedenle oylarımızda
artış olduğuna inanmıyorum.
4) Ben o zaman hatırlarsınız hep "Devletin başarısıdır." dedim.
5) Ama ilginçtir ben devletin başarısıdır ve bunun için bize pay
çıkarmayın dedikçe halkın güveni daha da çok arttı.
Konuşmacı, iddiayı kabullenmekte, iddiayı kendi fikirleri doğrultusunda
kullanmak, kendi fikirleri doğrultusunda yönlendirmek yerine karşıt fikir
oluşturarak kanıtlarla desteklemektedir. Konuşmacı farkında olmaksızın
karşıt fikirleri savunmak durumunda kalmaktadır.
102
Analiz- 19:
15 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
yapılan alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 19, Sayfa 144) analizi :
Yukarıda geçen diyalog incelendiğinde Konuşmacının herhangi bir
iddia ortaya koymadığı yada iddialara kendi tezini ortaya koyarak cevap
vermediği dikkat çekicidir. Verdiği cevapların da net, açık cevaplar ileri
sürülmemektedir. Duygusal ifadeler kullanılmaktadır. ( Yani orada bir teşhis
hatam olmadığını zannediyorum, Şimdi o konulara yeniden girmenin son
derece yanlış olacağına inanıyorum.) Bu duygusal ifadeler ayrıca kanıtlarla
desteklenmemektedir. Neden onun bir teşhis hatası yoktur? Neden bu
konulara girmek yanlıştır? Konuşmacı bu düşüncelerinin nedenlerini ve
ortaya çıkabileceğini düşündüğü sonuçları belirtse dinleyici ya da izleyici
grubu üzerine daha ikna edici olabilecektir. Eleştirel mantık yürütme
becerilerini kullanabildiğini bazı demeçlerinde net olan (Bülent Ecevit)
konuşmacı bazı iddialarında ise kendi tezini duygusal boyuta taşıyan ve
iddiaları çürütemeyen bir konumda yer almaktadır.
Ayrıca, hedef kitlenin mantık yönü ağır basan mesajları daha ikna
edici bulduğu savını öne süren bu teze göre konuşmacı duygusal yönü ağır
basan bir konuşma tarzı içindedir.
Analiz- 20:
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
alının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 20, Sayfa 145) analizi :
BİLGİ: Her şeyi çok iyi barışçı bir süreç içerisinde İstanbul'a yaşatmışsınız ve
yönetiminizin örneğini bu anlamda, siyasi anlamda vermişsiniz
İDDİA: Ben geliştim.
103
TEMİNATLAR :
1) Çünkü gelişmeyen ve bu gelişime uygun olarak bir değişim
sürecinin yaşanmaması mümkün mü?
2) Dünyadaki, bilimdeki, her şeydeki değişim.
3)Ali Kırca ile ilgili bir örnek.
4) Ben Avrupa Birliği olayına 15-20 sene önce farklı bakıyordum
ama bugün farklı bakıyorum. IMF'ye 15- 20 sene önce farklı
bakıyordum, bugün farklı bakıyorum gibi.
DESTEKLEME ............................................................................................. …
KARŞIT GÖRÜŞ : Ben hiçbir zaman değişmedim.
İDDİA 2 :Ya yeniden değişir eskiye dönerse.
TEMİNATLAR :
1)Bir defa artık, geçmiş geçmişte kalmış.
2) Biz artık geleceğe yürüyoruz.
3)Geçmişte kalanlar, tembellerin işidir. Hedefi olmayanların, amacı olmayanların işidir. Bizim amacımız vardır.
4)Milletimizi şu bulunduğu noktadan muasır medeniyetler seviyesinin
üstüne çıkarmak diyoruz ya buraya çıkma hedefine götürmektir.
Bunu özgürlükler noktasından haklar noktasından alınız, ekonomik noktadaki tüm sıçramalara varıncaya kadar bunu
yakalamak durumundayız.
DESTEKLEME: Bunu biz kalkar da, eğer bireyin kendi hürriyetleri açısından,
kendi kişisel yaşam biçimine müdahale olarak alırsak, burada tabii yanılırız.
Ne Ali Beyin birey olarak yaşam hakkına müdahale ederim. Ne de Ali Beyin
benim kendi birey olarak inanç, düşünce vs gibi durumuma müdahale
edilmesini isterim.
BAĞLAÇLAR: Ama .
104
Konuşmacı, ortaya atılan iddialarla bağlantılı kanıtlar, açıklamalar ileri
sürmektedir. İddialar, neden sonuç ilişkisi içerisinde kanıtlarla
desteklenmiştir.
Destekleme boyutunda ise konuşmacı zaman zaman yetersiz
kalmaktadır. Thomson’un da belirttiği gibi bir sonuç cümlesi yada Toulmin ‘in
metoduna göre ikna edilen bir kişinin kanıtların doğruluğu yada bir
bölümünün doğruluğu hakkında şüphesi olduğu durumda ikna edici kişi
teminatta anlatılan mantık yürütmeyi destekleyen kanıtlar sunmalıdır. İkna
edenler, teminatın destekler sayesinde kabul edildiğini iddia ederler.
Kamuoyunda AKP’nin yüksek oy oranına rağmen bir inandırıcılık sorunu
olduğu bilinmektedir. Bu parti liderinin konuşma metinleri incelendiğinde
kanıtların sunumunun yapıldığı ancak destekleme noktasında kanıtların ana
iddiaya bağlantısının yapılmadığı görülmektedir. Bağlaçlar ve niteleyiciler
kullanımında da yeterli özen gösterilmemektedir.
Konuşmacının eklediği son iki kanıtın iddia- 1 ve iddia- 2 ile direkt bir
ilgisi yoktur. Diğer kanıtlarla da açık bir ilgisi yoktur. Ancak konuşmacı hedef
kitlesi için hassasiyeti olan konuları (kişisel yaşam biçimine müdahale) yine
çok hassas bir soru olan “değişim yada gelişim” başlığı altında mesajına
örtülü olarak yerleştirmeyi başarmaktadır. “Muasır medeniyetler ve
özgürlükler “ arasında bir ilişki kurularak gönderen, alıcılara yine örtülü iki
mesaj daha göndermiştir. (Ne Ali Beyin birey olarak yaşam hakkına
müdahale ederim. Ne de Ali Beyin benim kendi birey olarak inanç, düşünce
vs gibi durumuma müdahale edilmesini isterim.)
Analiz- 21:
16 Ağustos 2002 tarihinde NTV Televizyonunda canlı yayında Siyaset
Meydanı programında Ali Kırca’nın AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile
yaptığı programdan NTV internet sayfası program metinleri bölümünden
alıntının (Bkz. Ekler Konuşma Metni 21, Sayfa 146) analizidir :
BİLGİ : Borcu borçla öderken, akıllı bir borçlanma politikasıyla yaparsanız,
oradan netice alırsınız.
İDDİA : Ve burada tüccarca davranmak durumundasınız.
105
KARŞIT GÖRÜŞ : Bir memur gibi değil. Ama maalesef bizde borçlanmayı
yapanlar memur gibi yaptılar.
TEMİNAT :
1) Ama maalesef, karşı tarafın getirdiğini aynen kabul ederek,
kendileri acaba ben bu borçlanmayı yaparken, bununla neyi
kazanacağım veya neyi kazandıracağım, bunun hesabını
yapmadılar.
2) Yapmadıkları için de o borçlanma bizi artıya değil, sürekli olarak
eksiye götürdü.
DESTEKLEME : Borç yiğidin kamçısıdır doğru ama yiğidin kamçısıdır.
BAĞLAÇLAR : Ve burada, ama maalesef, için
Recep Tayip Erdoğan’nın bu konuşması Toulmin Metoduna göre
analiz edildiğinde iddia, kanıtlar, karşıt görüş ve destekleme unsurları
arasında bağlaçlar mantısal kurgunun sade ve net oluşu dikkat çekmektedir.
Bağlaç kullanımında özellikle bu sunumda Erdoğan başarılıdır. Erdoğan’ın
sunumlarında özellikle dikkat ettiği özellik “halkın dili “ ile konuşmaktır.
Örneğin; Borç yiğidin kamçısıdır doğru ama yiğidin kamçısıdır. Diğer metinler
de incelendiğinde bu tür deyim ve atasözlerine sıklıkla yer vermekte olduğu
tespit edilebilir. Ayrıca kendisi de açıklamalarında “Ben Anadolu tabiri
kullanıyorum.” diyerek bunu ifade eder.
Erdoğan bilişsel beklentileri yüksek olmayan sıradan vatandaşa hitap
etmekte başarılıdır. Ancak mesajlarında ayrıntılı işlem yapan hedef kitleye
yönelik bu kitlenin beklentilerini karşılayacak düzeyde güçlü argümanlar
sunmalı ve bu alıcıların, birikimlerini, mantık yürütme becerilerini de
kullanmalarını, mesaj içine güçlü argümanlar da eklenerek sağlanabilir.
106
BÖLÜM III
1. BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
1.1. Eleştirel Düşünme Yöntem ve Yaklaşımları ile İlgili Değerlendirme
Eleştirel düşünme, Batı toplumlarına ait bir düşünme biçimidir ön
yargılı savlarını ortaya atan araştırmacılardan Atkinson ve Fox’un, eleştirel
düşünme becerilerinin Doğu toplumlarına ait olmadıkları yargısına
varmalarının nedenleri beraber çalıştıkları öğrencilerin ikinci yabancı dil
öğrencileri olmaları ve İngilizce’yi iyi derecede kullanamamalarıdır. Buradaki
aksaklık bu çıkarımları yapan kişilerin bir iddia ortaya atmak için “bilgiyi”
değerlendirme ön koşulu olan mantık yürütme becerilerinin birinci
basamağında dahi iyi olmadıklarını göstermektedir. Bilgiye dayalı sonuç
çıkarımında yetersizlikte ve eldeki kanıtların iyi değerlendirilememesi,
doğruluğu tartışılır sonuçlara neden olmaktadır. Kısaca, mantık yürütme
becerilerinin iddia sahiplerince tam olarak kullanılamadığı sonucuna karşıt
görüşe ait bilgi, iddia ve teminatları iyi değerlendirerek yani Toulmin Mantık
Yürütme Modelini analiz yöntemi olarak kullanarak ulaşabiliriz. Tam bu
noktada Siegel’in (1989) değerlendirmesi de bu bilim adamlarına verilen
yanıtı, destekler niteliktedir ; “eleştirel düşünme kendi kendini haklı çıkaran
bir yöntemdir.” Gerçekten de iddia sahibinin mantık yürütme yollarını
irdeleyerek mantık yürütme sürecinde yaptığı hatalarla kendi iddiasını
kanıtlamasına izin verilmemektedir.
Eleştirel düşünme,bir insan fenomenidir. İnsanın hayatta kalabilme
becerisinin bilişsel boyutudur. İnsanın hayatta kalabilmek için sahip olması
gereken bir bilişsel beceridir. Elindeki verileri değerlendiremeyen, bu verilere
bağlı nedensellik bağları kuramayan ve gelecek ile ilgili bu verilere bağlı
herhangi bir çıkarsamada yada çıkarsamalarda bulunamayan kişi yada
toplumlar varlıklarını sürdüremezler (yada köle olarak yaşatılırlar). Bir insanın
yaşam mücadelesindeki başarı, mantık yürütme ve eleştirel düşünme
becerisindeki başarı ile paraleldir.
107
Eleştirel düşünme, bazı kültürlerde diğerlerine kıyasla toplumca daha
fazla özendirilen bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Batı
toplumlarında bireyin düşüncelerini topluluk önünde rahatça söyleyebilmesi,
ifade edebilmesi özendirilirken, Japon kültüründe toplumun menfaatleri önde
tutulduğu için bireyin farklı tutumlarını ve düşüncelerini topluluk önünde
söylemesi özendirilmez. Türk toplumunda da benzer yapı hakimdir. Bu
hakimiyet hiçbir durumda bu bireylerin mantık yürütme becerilerinin olmadığı
ve geliştirilemeyeceği anlamına gelmez. Bireyler eleştirel düşünmekte,
mantık yürütmekte, eleştirel mantık yürütmektedir. Ancak bunu ifade etme
şekilleri farklıdır.
Bu nedenlerle, bu tez, eleştirel düşünme becerisinin sadece Batı
kültürüne ait bir beceri olduğu iddiasını reddederek, evrensel kültürün bir
parçası olduğunu, insana ait bir beceri olduğunu kabul eder. Bununla birlikte,
bu becerinin nasıl geliştirilip, ne şekilde sözlü yada yazılı ifadesinin
yapılacağı noktasında Türk literatüründe metot eksikliği olduğu üzerine
yoğunlaşır.
Eleştirel düşünmenin en temel koşulu iyi mantık yürütebilmektir. Bu
nedenle de eleştirel düşünebilen bir kişi mantıksal sorgulama ve mantık
yürütme metotları bilgisine ve bu metotları uygulama becerisi yada
becerilerine sahiptir. Bilgiyi derleyebilme, kullanabilme ve yorumlayabilme,
kanıtları değerlendirebilme, bilgi- kanıt-iddia arasında mantıksal ilişkiler
kurabilme ve kanıtlara dayalı sonuçlar çıkarsayabilme şeklinde tanımlanan
mantık yürütme becerilerinin kullanımın geliştirilmesi için somut ve sistematik
uygulamalara gerek vardır. Bu sistematik uygulamalar bir tartışma ortamında
yada dinleyici olunan bir konumda gönderenin mesajlarının sunum
yollarındaki iyi ve kötü olanı irdelemekle de ilgilenir. Bu noktada sistematik
uygulamaların eksikliği göz önüne alınarak Halkla İlişkiler alanında ikna edici
sunum yapmanın önemi ve gereği düşünülerek mantık yürütme ve eleştirel
düşünme becerilerinin sözlü yada yazılı metinlere aktarımında
kullanılabilecek bir metot önermeyi ve bu metodun hazırlanan sözlü yada
yazılı metinlerin etkili olabilmesi, hedef kitlenin tutum yada davranışlarını
108
değiştirmesi, gönderenin daha fazla ikna etkisi sağlaması için de
kullanılabilmesi hedeflenmiştir.
Bu hedefe ulaşmak içinde, Batı literatüründe, iletişim alanında ikna
edici metin yapılandırma sürecinde ve bu metinlerin analizinde de kullanılan
Toulmin Mantık Yürütme Modeli’nin Türkçe’de de kullanılarak aynı şekilde
ikna düzeyi yüksek metin hazırlamak yada analiz edebilmek için
kullanılmasını bu çalışma sonuçları önermektedir.
1.2. Toulmın Mantık Yürütme Metoduna Göre Politik Lider Sunumlarının Analizinin Değerlendirilmesi
İnsanın düşünme sistemini daha iyi anlattığı Toulmin tarafından iddia
edilen bu model, tümevarım ve tümdengelim mantık yürütme yöntemlerinin
bir bileşkesi olup sözlü yada yazılı metin yapılandırmada kullanılabildiği gibi
metinlerin analizinde de Batı literatüründe kullanılmaktadır. Toulmin
modelinin de Batı retoriği dışında uygulanamayacağı iddia edilmiştir.
“Domenach’ın Politika ve Propaganda” kitabının Türkçe çevirisinin
önsözünde retorik, kişinin savunduğu görüşü yalın, açık, kuşku
yaratmayacak bir kesinlikle açıklamasını: böylelikle güçlü tutarlı ve mantıklı
bir serimleme ile sunduğu görüşüne, diğerlerinin görüşleri karşısında
inandırıcılık kazandırması olarak tanımlanmaktadır. (Akt. Yıldız,2002; 38)
Tanım içinde kültürel farklılık, uluslara özgü bir ayrım bulunmamaktadır. Bir
görüşün güçlü ve mantıklı sunumu yoluyla inandırıcılık, ikna sağlama
amaçlanır ve bu çalışmanın iddiası ile aynı yöndedir. Toulmin Mantık
Yürütme Modeli de bir iddiayı güçlü argümanlarla kanıtlayarak, karşıt
görüşlere de yer verilerek, destekleme unsurunun kesinlikle kullanılarak ve
bütün bu unsurların doğru dil kullanımı ile ikna etkilerini istendik yönde
artırmayı sağlayan bir modeldir. Model, metinlerin bir tür iskelet yapıya
dökülmesini sağlamış ve metinlerin daha ikna edici olma yolunda güçlü ve
zayıf yönlerini kendi yaklaşımı çerçevesinde ortaya koymuştur.
Toulmin’nın bu sistemin insanın düşünme yollarını daha iyi açıkladığı
fikri bu modelin Türkçe’ye de uyarlaması ile bir kez daha ortaya konur; çünkü
modelin uyarlamasında özde bir değişiklik yapılmamıştır. Her iki dilin
109
kendilerine özgü farklılıkları modelin mantık yürütme sisteminde bir uygulama
sıkıntısına sebep olmamaktadır. Modelin şematik düzeni modelin gerektirdiği
tüm unsurların kullanımının ikna edici ve tutarlı etkili bir yazılı yada sözlü
metin yapılandırmak için gerekliliğini vurgular. Ancak bu unsurların birbirini
takibinde gönderen, önce iddia sonra karşıt görüş yada önce karşıt görüş
sonra iddia yada iddiayı takiben teminatların sunumu sonra da karşıt görüş
sunmak gibi seçeneklere sahiptir. Metodun ikna etkilerini istendik yönde
sağlaması için her bir unsurun kullanılarak metnin yapılandırılması önemlidir.
Burada daha da önemli olan bilginin değerlendirilerek iddiaya ulaşılması ve
iddianın destekleme unsuruyla metnin sonunda iddia yönünde toparlanması
gereğidir.
Mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları
çerçevesinde Toulmin Mantık Yürütme Modeli’nin Türk Politik liderlerinin
konuşmalarının analizlerinin sonuç değerlendirmeleri aşağıdaki gibidir. Dil
kullanımı ve hedef kitle açısından değerlendirmeler ise ayrı birer bölümde
sunulacaktır. Genel mesaj yapılandırma stratejileri açısından önemli görülen
unsurlar da ek değerlendirmelerle ifade edilmiştir.
Süleyman Demirel’in konuşmaları Toulmin Modeli’nin bütün
unsurlarının kullanılarak yapılandırıldığı ikna edici metinlerdir. Demirel, diğer
liderlerden farklı olarak bilgiden iddiaya geçiş noktasında çok başarılıdır.
Her sunumda hedef kitle için bir durum özeti yapar ve olayı hedef kitlenin
bilişsel özelliklerine göre yeniden yapılandırarak anlatır. Alıcılara hakkında
konuşacağı konu hakkında kendi birikimlerini hatırlama fırsatı verir, onların
ilgisini çeker, konuyla ilgili bilgisi olmayan yada unutmuş olanlara da bir fırsat
verir. Böylece hedef kitleden konu ile ilgisi olmayanları da sunumunu
dinlemek üzere motive eder. Demirel elindeki bütün teminatları ikna için
kullanır. Teminatların kullanımında konu hakkında kendi bilgi ve deneyim
derinliğini yansıtacak istatistik veri ve sonuçları kullanır. Sunduğu kanıtlar
güçlü argümanlar içerir. Karşıt görüşlere yer vermeyi hiç ihmal etmez. Yine
konuşmacı olarak alıcı kitlesinin kendi hakkında güvenirliğini artıracak yönde
değerlendirmelerle karşıt fikirleri belirtir. Destekleme bölümünde ise iddiasını,
yeni ve güçlü bir argüman ile destekleyerek, kimi zaman da teminatların son
110
bir değerlendirmesini dinleyicisi için toparlayıcı nitelikte yapar ve iddiasını
tekrar kendi istediği yönde doğrular. Toulmin Modeli’nin kendi içindeki
döngüsünü ustalıkla kullanır.
İsmail Cem’in de metinlerini sanki bu modeli esas olarak yazmış
izlenimi yaratır. Güçlü argümanlarla iddiasını destekler. Karşıt görüşleri
sadece belirtmez, karşı tarafın sonuç çıkarımları üzerinde de düşünmüştür ve
onların kullanacakları kanıtlara, teminatlara da değinir. Birbiri ardına gelen
güçlü argümanlar sıralanır, kimi zaman karşıt kanıtlar sıralanarak kendi
iddiası yönünde destek için kullanılırlar. Karşıt görüşler ve konuşmacının savı
birbiri ile örüntülü olarak verilirler ancak konuşmacının iddiası yönünde
kullanılırlar. Destekleme unsuru İsmail Cem tarafından da çok önemsenir.
Konuşmacı sonuçları kestirebilme, nedenler ve sonuçlar arasında ilgi
kurabilme doğru bağlaçları seçebilme becerilerini kullanarak etkin mantık
yürütebilme yetisine sahip olduğunu göstermektedir. İsmail Cem’in gazeteci
özelliği, yazma sanatındaki becerileri ve bu konuda aldığı eğitim de göz
önüne alınmalıdır.
Deniz Baykal, Toulmin mantık yürütme modelinin gereklerini yerine
getirerek metin yapılandırmaktadır. Konuşmacı, alıcılara bilgi aktarma birinci
basamağını genellikle kullanmaz. Direkt olarak iddia yada karşıt iddia ile
başlar. Mantık yürütme becerileri yüksek, beklenmedik çıkarımları önceden
fark edebilme ve karşıt fikir yada iddiayı çürütebilecek kanıtlara karşı tedbirli
bir konuşmacıdır. Neden yeniden genel başkan olduğu yolundaki soruya
öyle güçlü argümanlarla yanıt verir ki hedef kitlenin başka bir parti üyesinin
genel başkan olamayacağını düşünmekten başka şansı neredeyse kalmaz.
Baykal’ın konuşmaları Toulmin Modeli’nin bütün unsurlarının kullanılarak
yapılandırıldığı ikna edici metinlerdir.
Genel mesaj yapılandırma stratejilerine göre mesajın tonu önemli bir
ikna unsurudur. Baykal bu konuda güçlü mantık yürütme ve sonuç çıkarım
becerilerinin yanı sıra mesajlarında çok belirgin olan hırçın ve saldırgan
tonunu yumuşatmalıdır. Diğer konuşmacının konuşmasını sert bir tarzda
keserek, onun konuşmasına saldırgan, hırçın ifadelerle müdahale ederek,
111
sakin, tedbirli lider imajı sunamamaktadır. (Bkz. Ekler 9a–9b Sayfa 135)
Mesaj sunumunda hoşsohbet bir tarz kullanmaya özen gösterilmek önemli bir
stratejidir. Düşmanca bir tavırla sunulan mesaj, ne kadar güçlü mantık
yürütme becerilerine sahip bir konuşmacı tarafından sunulsa da alıcıları yorar
ve negatif tutum geliştirmelerine neden olabilir.
Recep Tayyip Erdoğan, Toulmin Modeli’nin gereklerini yerine getiren
metinler yapılandırmaktadır. Recep Tayip Erdoğan’ın konuşmaları Toulmin
Metoduna göre analiz edildiğinde iddia, kanıtlar, karşıt görüş ve destekleme
unsurları arasında mantıksal kurgunun sade ve net oluşu dikkat çekmektedir.
Bilgilendirme ve alıcılara konu ile ilgili kısa, özet bilgiler vererek konuya
ilgilerini çekmektedir. Bilgiye dayalı olarak sunduğu iddiasını teminatlarla
kuvvetlendirir. Güçlü teminatlar sunar. Neden-sonuç ilişkilerini net olarak
ortaya koyabilen bir konuşmacıdır. Destekleme boyutunu genellikle özenle
kullanan bir konuşmacıdır. Çözüm önerileri ve daha önce başarılı sonuçlar
alınmış uygulamalardan söz etmek de mesajı güçlü kılan mesaj yapılandırma
özelliklerindendir. Erdoğan, bu örneklendirmeleri sıklıkla yapar.
Mesut Yılmaz, Toulmin mantık yürütme modeline göre metin
yapılandırmakta yetersiz kalmaktadır. Sunumlarında karşıt görüş ve
destekleme unsurlarını genellikle kullanmamıştır. Bazı sunumlarda ise
teminat dahi göstermeksizin sadece iddiaları belirtmekle yetinmiştir.
Konuşmacının sunduğu teminatlar ise zayıf argümanlardır. Güçlü argümanlar
sunulmamıştır.
Recai Kutan, Toulmin Mantık Yürütme Modeli’ne göre metin
yapılandırmakta yetersiz kalmaktadır. Mantık yürütme becerilerinin mesaja
aktarıldığı gerçekci mesajlar iletmek yerine hikâye tarzında örnek vererek
teminatlar içeren konuşma yapmıştır. Mesajlarında karşıt görüşlere yer
vermemiştir. Güçlü argümanlar sunmak, iddiaları çürütmek, yada kanıtlamak
yerine yoruma açık hikayelendirme tarzında sunum yapmıştır.
Tansu Çiller, Toulmin Mantık Yürütme Modeli’ne göre metin
yapılandırmakta yetersiz kalmaktadır. Tansu Çiller’in iddialara dahi
çoğunlukla yanıt vermediği, “Bakınız şimdi ben de onu açıklayacağım.” gibi
112
ifadelerle yeniden kendisinin anlatmayı planladığı konuya döndüğü tespit
edilmiştir. Bu konuşmaları da bilgi düzeyinde kalmıştır. Mantık yürütme
becerilerinin temel şartı olan bilgileri derleyip iddiaya ulaşma birinci
basamağını dahi kullanmayı tercih etmemiştir ve ortaya atılan iddia ile bazen
çok da ilgisi olmayan yanıtlar vermiştir.
Bülent Ecevit, Toulmin Modeli’nin genel prensiplerine uygun metinler
yapılandırır. Bilgilendirme bölümünü genellikle kullanmamaktadır. İddialarını
kanıtlarla destekler, karşıt görüşleri belirtir. Teminatların sunumunda kişisel
görüşlerini ağırlıklı olarak ortaya koyarak nedenler ileri sürer. Genellikle
bireysel yaklaşımlarını yineleyerek destekleme bölümünde konuyu iddiası
yönünde toparlar.
İkna edenler, ikna olacakları harekete geçirmek için “siz odaklı”
vurgulara da dikkat ederler. Bülent Ecevit, ise bu özelliğin hedef kitlenin
iknası üzerindeki etkisini göz ardı ederek “ben odaklı” bir yaklaşım
sergilemiştir.
Devlet Bahçeli de Toulmin Modeli’nin genel prensiplerine uygun
metinler yapılandırır. Toulmin Modeli’ne göre yapılan analizlerde mantık
yürütme yöntem ve yaklaşımlarını kullanarak mesaj yapılandırma becerisine
sahip olduğu gözlenmektedir. İddiası ile ilgili bilgilendirme, güçlü argümanlar
sunma ve karşıt görüşe değinme ile ilgili bölümlerin gereklerini yerine getirir.
Destekleme boyutunun da öneminin farkındadır ve bu unsuru da metinlerini
yapılandırma sürecinde kullanır.
1.3. Dil Öğelerinin İkna Üzerindeki Etkileri ile İlgili Değerlendirme
Dil öğelerinin, kullanımı konusunda Toulmin, zarf (beklide, büyük bir
bölümü gibi) kullanımının iddia sahibine ikna işleminde büyük bir esneklik
getirdiği, iknanın tümünü değil de bir bölümünü onaylama fırsatını verdiğini
düşünmüştür. Toulmin bu tavsiyesinde haklıdır. Karşıt iddialara ve onların
da doğrularını gerektiğinde onaylamak ve bu olasılıklardan habersiz, bilgisiz
bir konuşmacı durumuna düşmemek için esneklik getiren unsurların
kullanımı doğaldır. Ancak özellikle siyasi lider sunumlarında geniş kitlelere
seslenirken lider, güvenilir olduğunu da kitlelere inandırmalıdır. İkna ediciler
113
esneklik getiren unsurları kullanmanın farkında oldukları kadar hedef kitlenin
güvenini kazanabilmek için de net, kararlı, her konuda ne yaptığını ne
yapacağını bilen lider imajı oluşturmak için belirsizlik etkisinden
kaçınmalıdırlar. Toulmin Modeli, olasılık bildiren zarfların kullanımının
iddialara,argümanlara esneklik getireceğini savunur. Ancak bu tür kullanımlar
ELM Modeline göre yapılan araştırmaların bulgularına göre sıklıkla
kullanılırlarsa gönderenin güvenirlik özelliğini azaltmaktadırlar.
Konuşmacının argümanlarında kendisini zor durumda bırakacak çok kesin
yargılardan kaçınması gerektiği gibi güvensizlik etkisi yaratabilecek muğlak
ifadelerden de kaçınması gereklidir.
Devlet Bahçeli de iddiasını kanıtlamak için farklı nedenler ileri sürer.
Karşıt görüşlere ve destekleme unsurlarına yer verir. Yalın, sade bir dil
kullanır. Ancak mesaj yapılandıran kişi yan anlamlar içeren, net olmayan
ifadeler kullanmamaya özen göstermelidir. Belirsizlik ifadeleri (örneğin ; bunu
anlamak mümkün değil…) ikna olacakları bir fikir, yada harekete
katılımlarından alıkoyarlar. İkna edici iddialarda, detaylardan yada
belirginlikten yoksunluk ile karşılaştıklarında ikna edilecekler iki kere
düşünmek durumunda bırakılırlar. Dinleyiciler açık, net, kararlı , ne yaptığını
bilen izlenimi yaratan konuşmacıları inandırıcı, güvenilir bulurlar. Ayrıntılı
yada yüzeysel analiz yapan bir kitle de olsa güvensizlik, belirsizlik etkileri
olumsuz yönde tutum değişimlerine neden olur.
Bülent Ecevit de, Toulmin Metodu’nun genel prensiplerine uygun
mesaj yapılandıran bir liderdir. Bununla birlikte Bülent Ecevit’in zaman
zaman herhangi bir iddia ortaya koymadığı yada iddialara kendi tezini ortaya
koyarak cevap vermediği dikkat çekicidir. Verdiği yanıtlar da net, açık
cevaplar ileri sürememektedir. Duygusal ifadeler kullanmaktadır. Neden
onun bir teşhis hatası yoktur? Neden bu konulara girmek yanlıştır?
Konuşmacı bu düşüncelerinin nedenlerini ve ortaya çıkabileceğini düşündüğü
sonuçları belirtse dinleyici yada izleyici grubu üzerinde daha ikna edici
olabilecektir. Eleştirel mantık yürütme becerilerini kullanabildiğini bazı
demeçlerinde net olan konuşmacı, bazı iddialarında ise kendi tezini duygusal
boyuta taşıyan ve iddiaları çürütemeyen bir konumda yer almaktadır. Ayrıca,
114
hedef kitlenin mantık yönü ağır basan mesajları daha ikna edici bulduğu
savını öne süren bu teze göre konuşmacı duygusal yönü ağır basan bir
konuşma tarzı içindedir. Oysa mantık yönü ağır basan, güçlü argümanlarla
desteklenmiş, dil öğelerinin sözlü yada yazılı metindeki iddia teminat, karşıt
görüş arasındaki mantık ilişkisini kurabildiği mesajlar daha ikna edicidirler.
Konuşmacının bazı iddialarında mantık yürütme becerilerini etkin
kullanabildiği metinler yapılandırabilirken, bazılarında oldukça duygusal
olması ve kendi savının karşıtı olan görüşleri de savunur görünmesi, mantık
yürütme süreçlerinde neden-sonuç çıkarımlarında sıkıntı yaşanması eski
ABD Başkanı Reagon’nın analiz sonuçları ile benzerlik taşımaktadır.
Reagon’nın konuşma metinlerini mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarına
göre inceleyen uzmanlar fiziksel bir rahatsızlığı bu analizlerden
çıkarabilmişlerdir. Konuşmacının yaşı ve rahatsızlıkları nedeniyle mantık
yürütme becerileri zayıflamış mıdır?
MHP lideri Devlet Bahçeli ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ,
Toulmin Mantık Yürütme Modeli’ne göre yapılan analizde bu modelin
gereklerini mantık yürütme boyutunda gerçekleştirmişlerdir. Ancak MHP
lideri Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, kullandıkları
duygusal ve belirsiz ifadelerle açıkça neden-sonuç ilişkisi gerektiren, alıcıların
genel seçimler öncesinde net olarak ifade edilmesine ihtiyaç duydukları
konular ile ilgili yaklaşımlarını net, açık, bir tarzda anlatmakta yetersiz
kalmışlardır. Devlet Bahçeli’ nin “kendisinin de anlamadığı bir şeyler” olduğu
Bülent Ecevit’in ise “kendi kontrolünün dışında, umulmadık” yönde gelişmeler
olduğu mesajları kamuoyuna liderlerce verilmektedir. Dolayısıyla da
inandırıcılıkları beklenmedik düzeyde azalmıştır. Bu da dil becerilerinin,
mantık yürütme becerilerimizi kağıda yada söze aktarmak gerektiğinde ne
kadar önemli olduklarının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Deniz Baykal da bağlaçlar kullanarak fikirler arası bağlantıyı kurmakta
başarılıdır ancak bağlaç kullanımında genellikle aynı kelimeleri kullanır
(örneğin… yani) yada bir önceki fikrin tekrarı ile ara geçişleri sağlar.
115
İsmail Cem, iddia ve kanıtlar arası bağlantıyı net olarak açıklar,
zengin dilbilgisi ve kelime dağarcığı ile metin yapılandırma konusunda
başarısını ortaya koyar. Recep Tayip Erdoğan da bağlaç kullanımı ile fikirleri
arasındaki bağlantıları, geçişleri alıcılara aktarmak konusunda başarılıdır.
Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Recai Kutan dil öğelerinin kullanımına
yeterli özeni göstermemektedirler. Metnin içeriğinde başarısız oldukları gibi
dil öğelerini kullanımında da başarılı değiller.
Süleyman Demirel’in bağlaç kullanımına verdiği önem diğer liderlerin
hepsinden daha fazladır. Kullandığı bağlaçlar, edatlar, ünlemler güçlü dil
öğeleridir. Konuşmalarında belirsizlik ifadelerine rastlanmaz. Dil öğelerinin
mesaj yapılandırmadaki önemini Süleyman Demirel’in geniş bağlaç kullanımı
ve bu bağlaçların hangi konu hakkında konuşacağını sadeleştirerek hedef
kitleye ulaştırması bakımından da en başarılı liderdir. Bağlaçlar konu
geçişlerini sağlayan, metnin anlaşılmasını en kolay şekle indirgeyen ancak
buna rağmen farklı hedef kitlelere hitap edebilecek derecede içeriklidir, güçlü
argümanlar taşır. Demirel, kamuoyunda kendisi ile özdeşleşmiş
“binaenaleyh” bağlacı ile de anılmış ve anılmaktadır. Bu özellik aslında
kamuoyunun konuşmacıların özelliklerini ne kadar doğru çözümlediklerinin
bir göstergesidir. Süleyman Demirel’in kimi yıllar siyasetin en önemli ismi
olarak uzun yıllar politik arenada yer alabilmesinin nedenlerinden biri de dil
becerilerinin iyi olması ve bu beceriyi, sözlü yada yazılı mesajlarına çok iyi
yansıtabilmesidir.
1.4. Argüman Gücünün İkna Üzerindeki Etkileri İle İlgili Değerlendirme
Mantık-içerik merkezli iknalarda kanıtın belirginleştirilmesi çok
önemlidir. Kanıt kullanımının ikna üzerindeki etkisini araştıran bilim adamları
kanıt kullanımının ikna gücünü artırdığı yönünde sonuçlara ulaşmışlardır.
İstatistik veriler de ikna edicidir ancak özellikle “gerçek dünyadan” alınan
ikna edici örnekler kullanıldığında hedef kitle tarafından çok daha anlamlı,
mantıklı bulunmaktadır. Özellikle geçmiş deneyim ve olumlu sonuç veren
uygulamalardan bahsetmek de yararlıdır. Bilişsel ihtiyaçları yüksek olmayan
116
ve yan yolu kullanan hedef kitleler, eğer argüman gücü yüksek teminatlar
kullanılıyor ise bundan etkilenmektedirler.
Politik liderlerin sunumları incelendiğinde Süleyman Demirel’in
iddiasını güçlü argümanlarla desteklediği ve her bir kanıtın birer paragraf
uzunluğunda olduğu dikkat çekicidir. Kullandığı kanıtların içerikleri de
birbirinden farklıdır. Geçmişteki olumlu uygulamalar, istatistikler, deneyimler,
öneri ve açıklamalardır. Sunulan teminatların bir bölümü ayrıntılı işlem
kullanan, bir bölümü ise yüzeysel işlem yapan hedef kitleye uygun
argümanlar içerir.
Recep Tayyip Erdoğan da teminat kullanımında başarılıdır. Geçmişteki
olumlu uygulamaları sıklıkla vurgulayarak, olumsuz uygulamalarla
karşılaştırarak iddiasını destekleyen güçlü argümanlar kullanır. Erdoğan’ın
güçlü argümanları ayrıntılı işlem yapan hedef kitleye her zaman hitap
etmemektedir. Bilişsel ihtiyaçları yüksek, eğitimli hedef kitlelere hitap etme
konusunda Erdoğan daha titiz olmalıdır. Bu noktada İsmail Cem ‘in bilişsel
ihtiyaçları yüksek, eğitimli hedef kitlelere hitap eden mesaj içerikleri
düşünülmelidir. Birbiri ile bağlantılı ama farklı açılardan konuları ele alan
düşündürücü, güçlü argümanlarla yapılandırılmış mesajlar İsmail Cem
tarafından sunulmuştur. Ancak bu güçlü argümanlar yüzeysel işlemi kullanan
kitlelerce anlaşılır bulunmamıştır.
Recai Kutan, Mesut Yılmaz, mesajlarında güçlü argümanlar
kullanmayı tercih etmemektedirler. Recai Kutan, olayları analiz edebilen,
konunun önemine uygun argümanlar ileri sürememektedir. Mesut Yılmaz da
aynı şekilde zayıf içerikli, hedef kitlenin olayları düşünmesini,
değerlendirmesini teşvik eden argümanlar ileri sürmemiştir. Zayıf
argümanlarla mesajlarını desteklemiştir. Tansu Çiller ise daha önce de
belirtildiği gibi iddiaya cevap vermemekte, konu ile ilgili kanıt ileri
sürmemektedir. Kendi konuşmak istediği konu hakkında önceden
yapılandırılmış metinleri okumaktadır.
Özet olarak güçlü argümanlar içermeyen, yüzeysel kanıtlarla
desteklenmeye çalışılmış iletiler hedef kitle tarafından ikna edici
117
bulunmamaktadır. Güçlü argümanlar, mesaj gönderenin diğer özelliklerinin
önüne geçer ve basit karar verme kuralını kullanan hedef kitle bile güçlü
argümanları daha ikna edici bulur.
1.5. Hedef Kitlenin Özelliklerinin İkna Üzerindeki Etkileri ile İlgili Değerlendirme
Hedef kitlenin özelliklerine göre yapılandırılan mesajlar daha ikna
edicidirler. Mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarına
göre yapılandırılan mesajlar hedef kitlenin bilişsel becerilerine hitap eder. Bu
nedenle de rasyonel yönü ağır basan mesaj yapılandıran gönderen, hedef
kitlesinin eğitim düzeyi hakkında bilgili olmalı, hazırlayacağı mesajın
içeriklerini, dil özelliklerini ona göre belirlemelidir.
İkna sürecinde mesaj yapılandırma sadece mesajın nasıl hazırlanması
gerektiği üzerinde çalışılarak ikna etkileri istendik düzeyde sağlanamayabilir.
Etki kuramı ve Detaylı İnceleme Modeline göre , hedef kitlenin de
özelliklerinin gönderen tarafından bilinmesi ve dikkatle analizinin yapılarak
hedef kitlenin özelliklerine göre iletinin yapılandırılması gerekmektedir.
Detaylı İnceleme Modeli, hedef kitlenin bilişsel özelliklerinin konuşmacı
tarafından dikkate alınarak mesajın hazırlanmasını önerir. Eğer bilişsel
ihtiyaçları, mantık yürütme ve eleştirel düşünme becerileri yüksek bir hedef
kitleye hitap ediliyor ise konuşmacı tarafından güçlü argümanlarla savunulan,
karşıt görüşlerin de detaylı olarak bilindiğini fark ettiren, destek boyutunda ise
yeni ve güçlü bir argüman ile iddia yönünde son ama net bir açıklama ile
sonlandırılan bir mesaj sunumu yapılmalıdır. Hedef kitlenin analizini çok iyi
yapan ve onun özelliklerine göre mesaj yapılandıran politik liderlere en güzel
örnek Süleyman Demirel ve Tayyip Erdoğan’dır. Tayyip Erdoğan’ın
sunumlarında özellikle dikkat ettiği özellik “halkın dili“ ile konuşmaktır.
Örneğin; (04. 02. 2004, TRT1 Zafer Kiraz İle “Bayram Sohbeti” canlı
yayınında) Kıbrıs da yapılacak referandum ile ilgili farklı yorum yapanları
“Bekara karı boşamak kolay.” borç ve faiz ödemeleri ile ilgili sorunun
çözümüne de “Dere yatağında akar kabilinden yatağını bulacak ve bizi
rahatlatacaktır.” bir ifade ile geniş halk kitlelerinin, bilgi birikimleri yüksek
118
olmayan, eğitim düzeyleri yüksek, genellikle basit karar verme kuralını
kullanan mesajı yüzeysel işleme tabii tutan hedef kitlelere kolaylıkla
ulaşmayı başarmıştır. Diğer metinler de incelendiğinde bu tür deyim ve
atasözlerine sıklıkla yer vermekte olduğu tespit edilebilir. Ayrıca kendisi de
açıklamalarında “Ben Anadolu tabiri kullanıyorum.” diyerek hedef kitlesine
uygun dil özelliklerini kullanarak bilgi birikimleri ve eğitim düzeylerine uygun
bir anlatım tarzını yakalamayı başarmıştır.
Süleyman Demirel’in mesaj içerikleri hem ayrıntılı hem de yüzeysel
işlemi kullanarak mesaj analizi yapan kitlelere hitap eder. Susurluk Skandalı
açıklamalarında konunun devlet ile ilgisi olmadığı iddiasını savunurken karşıt
görüşlerin varlığını da “tamam” diyerek kabul eder ve gelebilecek yeni karşıt
iddiaların önünü kapatır, ardından “Bunun arakası var.” diyerek hem yüzeysel
hem de ayrıntılı düşünme becerilerine sahip kitlelere seslenebilme başarısını
gösterir. Süleyman Demirel öyle bir kapı aralar ki ayrıntılı düşünen alıcılar
konuşmacının ne demek istediğini, neler bildiğini düşünüp, çok şey bildiği
çıkarsamasını yaparlar ve sonuç olarak konuşmacı hakkında olumlu tutum
geliştirirler. Yüzeysel düşünen kitle için ise zaten her şeyi bilen, açıklayan,
onlara olan biteni anlatan, devletin bütün imkânlarını seferber eden güvenilir
bir liderleri vardır.
İsmail Cem, Toulmin Mantık Yürütme Modeli’ne göre çok iyi mantık
yürütme becerilerine sahip olduğu gibi doğru dil kullanımında da başarılıdır.
Bu durumda en ikna edici liderin İsmail Cem olması da beklenir. İsmail
Cem’in seçim sonuçlarında hedef kitlesi üzerinde istendik düzeyde ikna
etkileri sağlayamamasının birçok nedeni vardır. Ancak bu tezin inceleme
alanına göre konuşmacı, hedef kitlesinin özelliklerine göre mesaj
yapılandırmamaktadır. Çünkü mesajları uzundur, karşıt görüşler ve iddia
birbiri ile örüntülü olarak verilmektedir. Argümanları güçlüdür. Bu özellikler,
ELM modeline göre yüzeysel okuma yapan kitlelere hitap etmemektedir.
Sadece bilişsel beklentileri yüksek, mantık yürütme becerileri yüksek ve
bunları mesajlarda bulamaktan hoşlanan hedef kitlelerine hitap etmektedir.
İsmail Cem, eğitim düzeyi, bilgi düzeyi düşük, bilişsel ihtiyaçları yüksek
olmayan kitlelere ulaşamamıştır. Bu nedenle, mesajlarını, ülkemiz genel
119
eğitim düzeyini hatırda tutarak, bilişsel ihtiyaçları, eğitim düzeyleri düşük alıcı
gruplarına göre de yapılandırmalıdır.
1.6. Politik Lider Sunumlarının İkna Edicilikleri İle İlgili Değerlendirme:
Mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarına,
Toulmin Metodu, Detaylı İnceleme Metodu ve genel mesaj yapılandırma
stratejileri çerçevesinde yapılan analizlere dayanarak genel olarak ikna etme
sürecinde liderlerin hedef kitlelerinin tutum ve davranışları üzerinde istendik yönde ikna edici olup olamamalarının genel değerlendirmesi :
Süleyman Demirel mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarını, hedef
kitlenin bilişsel özelliklerine hitap edebilmeyi , güçlü ve çeşitli argümanlar
sunmayı başarmış ve tüm bu özellikleri güçlü dil kullanımı ile yazılı yada
sözlü sunumlarına yansıtabilmiştir. Yıllarca politik arenada oluşunun, hedef
kitlesinin tutum ve davranışlarını (birçok seçimde) istendik yönde
değiştirebilmesinin önemli sebeplerinden biri geniş halk kitlelerine
seslenebilecek özellikte mantık yürütme becerilerine sahip olması ve
kullandığı dil ile de bu becerilerini yazılı yada sözlü metinlerine
yansıtmasından kaynaklanmaktadır.
Recep Tayyip Erdoğan, mantık yürütme becerilerinin yanı sıra, hedef
kitlenin bilişsel özelliklerine hitap edebilen kelime seçimi ile ikna başarısını
artırmıştır. Tayyip Erdoğan, son seçimlerde başarılı olmasının nedenlerinden
bize göre en önemlisi, “alıcıların dilinden” kendi ifadeleriyle “halkın dili” ile
konuşarak, mesaj içeriklerini kolay, anlaşılır, net, kaygıya yer vermeyen bir
üslup ile konuşmalarına aktarabilmesidir. Mantık yürütme yöntem ve
yaklaşımlarını uygun dil öğeleri kullanarak, güçlü argümanlarla
destekleyerek, hedef kitle analizi sonuçlarını da göz önüne alarak
yapılandırmış mesajları ikna etkisini artırmıştır. Recep Tayyip Erdoğan,
mesajları ile bilişsel ihtiyaçları yüksek olmayan hedef kitlelerine çok rahat
ulaşabilirken mesajları ayrıntılı işleme tabii tutan kitlelere ulaşamamaktadır.
Bu kitlelere ulaşmak için, Erdoğan, özellikle destekleme boyutunda güçlü ve
120
yeni argümanlar sunabilir yada karşıt görüşe değindiği zaman kendi bilgi
birikimlerinin derinliğini yansıtabilecek noktalara temas edebilir.
Deniz Baykal’ın, Toulmin Metodunun gereklerini yerine getiren
mesajları daha ikna edicidir. Mantık yürütme yöntem yaklaşımlarını
mesajlarına iyi yansıtabilen ve özellikle bilgi değerlendirme ve kanıtları
kullanarak sonuç çıkarımları yapabilme konusunda başarılıdır. Özellikle
olasılık dahilindeki karşıt görüşlere hazır olarak mesaj sunumu yapmak;
Baykal’ın gelişmiş mantık yürütme becerilerinin göstergesidir. Ancak daha
önce de belirtildiği gibi, düşmanca bir tavır ile konuşmaması, saldırgan
tutumunu aşması önerilmektedir. Bu tutumu hedef kitleyi yormakta ve
beklenenden daha az, olumlu tutum değişimleri oluşturmasını
engellemektedir.
İsmail Cem, mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarını çok iyi
kullanabilmekte ve bir iddiayı destekleyen güçlü teminatlar güçlü destekler
öne sürüp karşıt iddiaları da kanıtlar sunarak kendi fikri yönünde
değerlendirebilmektedir. Ancak bunları yaparken Cem, hedef kitlesinin
bilişsel seviyesinin çok üstünde bir anlatım tarzı sergilemektedir. Güçlü
argümanların takibi ve düşünülmesi için hedef kitlenin de bu argümanları
tartıp, irdeleyebilecek birikimlere sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle de
İsmail Cem, azınlıkta olan ve seviyesi çok yüksek bir alıcı grubuna
seslenebilmiştir. Bu durumda mesaj gönderen, mesajların belli gruplara hitap
eden şekilde değil ama mesajları hem ayrıntılı hem de yüzeysel işleme tabii
tutan hedef kitlelere göre yapılandırmalıdır.
Bülent Ecevit, duygusal tarafını mesajlarına belirgin olarak
yansıtmıştır. Belirsizlik ifadelerinin tekrarlanarak kullanımı liderin güvenilir
olmadığı yönünde negatif tutum geliştirmiştir. Aynı şekilde Devlet Bahçeli de
net olmayan, belirsizlik etkisi yapan ifadeleri defalarca kullanmıştır. Her iki
lider de farklı birçok nedenin yanı sıra dil becerilerinin kullanımında yetersiz
kalmaları nedeniyle hedef kitle tarafından ikna edici bulunmamışlardır. Bu
durumda güçlü dil becerileri kullanılarak yapılandırılan mesajlar daha ikna
edicidirler. Güçlü dil becerilerine göre yapılandırılmış sunumlarda bağlaçlar
121
kullanımı bilgi, iddia, teminatlar, karşıt görüş, destekleme unsurları arasındaki
anlam bağını netleştirir. Alıcıların sözlü yada yazılı metni takiplerini
kolaylaştırır, istendik yönde olumlu tutum geliştirmelerine yardımcı olur.
Recai Kutan, Mesut Yılmaz; Tansu Çiller’in konuşmaları Toulmin
Metoduna göre analiz edildiklerinde bu konuşmacıların mantık yürütme
becerilerini mesajlarına yansıtamadıkları tespit edilmiştir. Bu liderlerin
mesajları incelendiğinde mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarında hakim
olmadıkları sonucuna varılmıştır. Üç liderin de seçim sonuçları bu analiz
sonuçlarını da destekler yöndedir.
122
SONUÇ
1. Yapılan analizler, Toulmin Modeli’nin Türk literatüründe de
kullanılabilirliğini ortaya koyarlar. Toulmin, bu yöntemin “insanın” nasıl
mantık yürüttüğünün analizi olduğunu iddia etmiştir. Bu metodun Türkçe’ye
de adapte edilebilmesi Toulmin’nin iddiasının güçlü bir teminatıdır. Toulmin
Metodu bir fikrin nasıl savunulacağını, nasıl kanıtlanabileceğini, farklı
yönlerden de incelenerek her türlü karşıt görüşe karşı nasıl hazırlıklı
olunacağını, bu özelliklerin dil becerileri ile nasıl güçlendirileceğini ve
dolayısıyla alıcıları, dinleyici, okuyucu, yada izleyicileri daha fazla nasıl ikna
edeceğini gösterir. Böylece, daha ikna edici mesajların kamuya mesaj
gönderenlerce nasıl yapılandırılacağının uygulaması kolay ve etkili bir yolunu
gösterir.
2. Bu analizler bize mesajların nasıl, neye göre yapılandırıldığını ve
özellikle mantık yönünü değerlendirmemize yardımcı olurlar. Mantık yürütme
ve eleştirel düşünme becerilerini içeren, güçlü argümanlarla desteklenmiş, dil
öğelerinin etkin kullanımı ve hedef kitlenin bilişsel özelliklerinin de dikkate
alınarak hazırlandığı sözlü yada yazılı iletiler daha ikna edicidirler.
3. Mesaj yapılandırma iletişimin her anında gereklidir. Siyasal
iletişimde kamuya hitap eden her bir bireyin yazılı yada sözlü metinlerinin
ikna edici olması beklenmektedir. Bu kişiler, siyasi parti liderleri, bakanlık
sözcüleri, sendika başkanları, milletvekilleri gibi kamuyu yönlendiren
sunumlar yapmak, demeç vermek yada yazılı bir metin yayınlamak
durumunda olanlardır. Gönderen, mesaj yapılandırma konumunda olan
kişiler, mesaj yapılandırma konusunda bilgili olmalıdırlar. Mesaj yapılandırma
konusunda etkin yöntemlerden olan Toulmin Modeli, mantık yürütme ve
eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarına dayanarak hazırlanmış bir model
olarak özellikle kamuya sunum yapan kişilerce kullanılabilir çünkü mantık
yönü güçlü mesajların ikna gücü yüksektir.
4. Mesaj yapılandırma, sadece bir modele yada yaklaşıma göre
yapılmamalıdır. İkna, karmaşık ve birçok nedenin etkili olduğu bir süreçtir.
Bu süreçte, mesaj yapılandıran, hedef kitlenin özelliklerini bilerek
123
argümanlarını, destek faktörünü sunmalıdır. Ayrıca bütün unsurların birbiri ile
bağlantısını sağlayan dil öğelerinin de metne yansıtılması gereklidir.
5. Siyasal İletişim alanında çalışanların bu yöntem ve yaklaşımları
bilmeleri kadar Halkla İlişkiler alanında çalışanların da bilmeleri gereklidir.
Çalışılan konu, yer ve zamana göre Halkla İlişkiler uzmanı, herhangi bir metin
hazırladığında bu metnin alıcısı yada alıcıları üzerinde istediği etkiyi sağlayıp
sağlamayacağından mümkün olduğunca emin olabilmesi için metni mantık
yürütme yöntem ve yaklaşımlarına göre yapılandırmalı yada analizini yaparak
eksik yönlerini yada olumlu yönlerini belirlemelidir. Ulaştıkları sonuçlara göre
de mesaj yapılandırma konusunda yönlendirici olmaları beklenmektedir.
Öneriler
1. Toulmin Metodu kullanılarak, siyasal iletişim alanında liderlerin
sunumlarını daha ikna edici yapılandırmaları konusunda kullanılabildiği gibi,
öğretmen sunumlarında, yönetici sunumlarında, ikna edici sunum yapmak
durumunda olan bireylerce kullanılabilir. Daha ikna edici metin yapılandırma
becerilerini geliştirmek, mantık yürütme ve eleştirel düşünme becerilerinin
geliştirilmesi amacıyla durum, yer, zaman ve hedef kitleye göre uyarlamalar
yapılarak kullanılabilir. Kullanım alanı daha da geliştirilebilir.
2. Mantık yürütme ve eleştirel düşünme becerilerinin bireylere
öğretimi konusunda tartışmalar yapılmaktadır. Bu beceriler bireylere
kazandırılabilir, yöntem ve yaklaşımların uygulamaları ile öğretilebilir,
geliştirilebilir. Mantık yürütme yöntem ve yaklaşımları , eleştirel düşünme
yöntem ve yaklaşımları aslında her bireyin yaşam içinde farklı düzeylerde ve
ihtiyaç hissettiği oranda kullandığı bilişsel becerilerdir. Bu becerilerin metne
dökümünde yada sunum yaparken konuşmaya dökülmesi aşamasında
bireyler sıkıntı yaşar. Bu sorun, mantık yürütme yöntem ve yaklaşımlarının
uygulamaya konması ile ilgili öneriler yapan modellerin uygulamaları ile
pratiğe dökülebilir ve bireylerin çok da farkında olmadan kullandıkları
beceriler haline gelebilirler. Toulmin Modeli de mantık yürütme ve eleştirel
düşünme becerilerinin öğretilmesi ve geliştirilmesinde kullanılabilen
124
yöntemlerden biridir. Türk literatüründe de bireylerin hazırladıkları yazılı yada
sözlü metinlerin daha ikna edici olmalarını sağlamaları için kullanılabilir.
Böylece mantık yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımları kişinin
olaylara yaklaşım tarzı haline gelebilir. Bunun en güzel örneklerini Süleyman
Demirel vermektedir. Her sunumu önceden hazırlanmış gibi belirgin bir
mantık silsilesini takip eder ve dolayısıyla da sunumları ikna edicidir.
3. Halkla İlişkiler uzmanı, mesaj yapılandırma konusunda ihtiyaç
duyan birim yada bireylere yol gösterici olabilmelidir. İkna edici mesaj
yapılandırma yöntem, yaklaşım ve stratejilerini bilip uygulayabilmelidir.
Burada sunulan yöntem ve yaklaşım kullanılabileceği gibi bu yöntem ve
yaklaşım geliştirilerek de kullanılabilir. Halkla İlişkiler uzmanları, mantık
yürütme ve eleştirel düşünme yöntem ve yaklaşımlarının kullanımı ile ilgili
olarak eğitilebilirler, üniversitelerde konu ile ilgili dersler, programlar
geliştirilebilir. Bu dersler ikna edici metin yapılandırma konusu ile ilgili olan
diğer öğeleri de içine alarak geliştirilebilir.
4. Bu analitik çalışma sonsuz derinlikteki bilimsel çalışmalara küçük bir
katkı sağlamayı amaçlamıştır. Bu katkı, dil öğeleri ile argüman gücü
arasındaki ilişki üzerine yapılacak ampirik çalışmalara yeni açılımlar
sağlayabilir. Aynı şekilde bu araştırmanın sonuçları yada varsayımları bu
çalışmalarla yeniden değerlendirilebilir.
125
ÖZET
Bu araştırma, hedef kitlenin tutum ve davranışlarında istendik yönde
olumlu tutum ve davranış değişiklikleri yapmak için daha ikna edici yazılı
yada sözlü metin yapılandırma yöntem ve yaklaşımlarını incelemiştir. Bu
yöntem ve yaklaşımlardan mantık yürütme, eleştirel düşünme yöntem ve
yaklaşımları tercih edilmiş ve mesajlar, bu yöntem ve yaklaşımlara göre
değerlendirilmiştir. Eleştirel düşünme becerilerinin, sadece Batı kültürüne ait
düşünme becerileri olduğu ve yine benzer şekilde Toulmin Modelinin de Batı
retoriği dışında uygulanamayacağı iddialarına da cevap aranmıştır. Toulmin
Mantık Yürütme Modeli, bütüncül olduğu kadar esnek bir mesaj
yapılandırma ve analiz modeli olduğu Türkçe’ye de uyarlaması yapılmamış
olduğu için seçilmiş, bu model temel alınarak politik lider sunumları analiz
edilmiştir. İkna edici mesaj yapılandırma sürecinde dil öğelerinin önemi
Toulmin Modeli, argüman gücünün önemi Detaylı İnceleme Kuramı baz
alınarak incelenmiştir. Bu çalışma, ikna edici mesaj yapılandırma sürecinde
etki kuramına dayalı çalışma sonuçlarından bazılarını mantık yürütme
yöntem ve yaklaşımları çerçevesi içinde kullanmıştır. Detaylı İnceleme
Kuramına dayalı olarak hedef kitlenin bilişsel özelliklerinin bilinmesinin mesaj
yapılandırmadaki önemine de değinilmiştir.
126
SUMMARY
This study investigated the models and methods of preparing an oral
or written persuasive message to make positive changes on the attitude and
behaviour of the message receivers as highly expected by the sender of the
message. Based on the critical thinking and critical reasoning methods and
models, the messages have been analized. It is claimed that critical thinking
has been a thinking skill which only belongs to Western culture. Paralel to
this approach, it is also claimed that Toulmin Model can only be used in
messages prepared according to the principles of Western rhetoric.
However, this study has adapted Toulmin Model into Turkish. In addition,
Toulmin Model is used in the analysis of Turkish political leaders’ written or
spoken messages. Based on the Elaboration Likelihood Model (ELM) of
persuasion, the effect of argument quality and linguistic power on persuasion
have been examined. It is also discussed how far persuasive messages
should be prepared considering the cognitive needs and the involvement of
the receivers with the persuasive topic.
127
KAYNAKÇA
KİTAPLAR
Akarsu,Bedia (1998) Wilhelm von Humboldt’da Dil-Kültür Bağlantısı, İstanbul, İnkılap Kit.
Altıparmak, Artun (1988) Ticari Yazışma El Kitabı-Türkçe-İngilizce,
İstanbul: ABC Kitabevi
Bettinghaus E. P. (1968) Persuasive Communication, New York:
Holt,Rinehart and Winston, Inc.
Bülbül, A. R. (2000) Uluslararası İletişim, Konya: Damla Ofset
Chaffe J. (2000) Thinking Critically,Boston: Houghton Mifflin Comp.
Çotuksözen, Y. (2003) Uygulamalı Türk Dili (2 Cilt), İstanbul: Papatya
Yayıncılık
Dalkılıç, Nesrin, ( 1995 ) Kanaatlerin Etkilenmesi Sürecinde Siyasal Reklamcılık : Türkiye Gazeteciler Cemiyeti
Dewey, J. (1991) How We Think, New York: Prometheus Books
Erdoğan, İ. (1997) İletişim, Egemenlik ve Mücadeleye Giriş, Ankara:İmge
Kitabevi Yayınları
Erdoğan, İ. Ve Alemdar, K. (2002) Öteki Kuram, Ankara: Pozitif Mat.
Erdoğan, İ (2003) Araştırma Teknikleri....
Eyuboğlu, D. Ve İncir, G. (2000) Bankacılık Sektöründe Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, Ankara: Cem Web Ofset
Fiske J. (1996) İletişim Çalışmalarına Giriş Çev. Süleyman
İrvan,Ankara:ARK
Freedman J.L.,Sears D.O.and Carlsmith J.M. (1993) Çev.Dönmez A.,Sosyal Psikoloji,Ankara:İmge Kitabevi
Garnham, A. and Oakhill, J. (1995) Thinking and Reasoning,Oxford:
Blackwell Pub.
128
Ge’rstle, Jacques ( 1992 ) La Communication Politique, Paris : Presses
Universitares de France
Glaser,E. & Watson, G. ( 1939 ) Manual of Directions for Discrimination of Arguments Test, New York; World Book Co.
Grunberg, Teo. (2000) Sembolik Mantık El Kitabı, Ankara; Metu Press
Hall, s.,(1994) “İdeolojinin yeniden keşfi: Medya çalışmalarında baskı altında tutulanın geri dönüşü”, çev. ve Der. M. Küçük, Medya,
İktidar,İdeoloji,Ark Yayınevi,Ankara:169-209.
Hart,P.R.(1997) Modern Rhetorical Criticism, Massachusettes:
Allyn&Bacon
Huseman,R. and Lahiff, J. and Penrose,J.M.Jr. (1991) Business Communication, New York: The Dryden Press
İnceoğlu, M. (2000) Tutum- Algı İletişim, Ankara: İmaj Yayınevi
Kaya, B. İş ve Yönetsel İletişim, Siyasal Kitabevi Ankara: 2004 Kocabaş F. ve Elden M. Ve Yurdakul N. (2002) Reklam ve Halkla İlişkilerde
Hedef Kitle, İstanbul: İletişim Yayınları
Köker, Eser. (1998) Politikanın İletişimi İletişimin Politikası, Ankara: Vadi
Yayınları
Larson,Charles (1995) Persuasion, Reception, and Responsibility,
California: Wadswoth Inc.
Muallimoğlu, Nejat. (1991) Bütün Yönleri ile Hitabet, İstanbul:Avcıol
Matbaası
O’Keefe D.J. (1990) Persuasion Theory and Research, Newbury Park:
Sage Pub.
Oskamp,Stuart. (1997) Attitudes and Opinions, New Jersey: Prentice Hall
Powell, G.N.,(1993) Women and Men in Management, Newbury Park: Sage
Publications
Püskülloğlu, A.(2000) Türkçe Büyük Sözlük,Ankara; Arkadaş Yayınevi
129
Robertson, I. S. (1999) Types of Thinking, London : Routledge
Sakallı,N. (2001)Sosyal Etkiler;Kim Kimi Nasıl Etkiler,Ankara:İmge
Kitabevi
Siegel, H. (1988). Educating reason: Rationality, critical thinking, and education. New York: Routledge.
Schwartzenberg, Roger – Ge’rard (1977) Sociologie Politique, Paris : Rue
Saint-Jacques
Tolungüç, A. (2000) Pazarlama Reklam İletişim, Ankara: A. Ü. İ.F. Reklam
Atölyesi
Toulmin, S. (1965) The Discovery of Time, New York, Harper & Row .
Toulmin, S. (1964). An Examination Of The Place Of Reason In Ethics. Cambridge University Pres.
Toulmin, S. (1967). Human Understanding, Princeton, N.J., Princeton
University Press.
Toulmin, S. (1958). The Uses of Argument, Cambridge University Press.
Watson,J. B. (1958) Behaviorism,Chicago : University of Chicago Press.
Williams,J. And Best, D. (1990) Measuring Sex Stereotypes, New York
:Sage Pub.
Zimmerman, H. D. (2001) Yazınsal İletişim,Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları
MAKALELER
Atkinson, D. ( 1997) “A Critical Approach to Critical Thinking in TESOL”,
TESOL Quarterly, Vol.31, No.1
Bahrami, A. (2004) “Engaging Young Learners in Critical Thinking”, 9th International BUSEL Conference Programme, Ankara.
Baron,Jonathan (1993) “Why Teach Thinking- An Essay;” Applied Psychology: an International Review,42(3) 191-237
130
Beyer, B. (1985) “Critical Thinking : What is It?” Social Education, 49,270-
276.
Bettinghaus E. P. And Burgoon M. (1980) “Persuasive Message
Strategies” in Miller G. R. And Rolof M. E. (ed), Persuasion : New
Directions in Theory and Research, California: Sage Pub. (Sage Annual Reviews of Communication Research Volume 8)
Collinson, L. And Hearn, J. (2000) “Critical Studies on Men, Masculinities
and Managements” in Davidson, M. And Burke (ed.), Woman in Management Current Research Issues, London: Sage
Publications
Connolly, M. (2000) “What We Think We Know About Critical
Thinking”,Critical Thinking : A Statement of Expert Consensus for
Purposes of Educational Assessment and Instruction. The California Academic Pres, Millbrae, CA, 1990
Çakır, A. (1991) “Dil İnsanların Dünyaya Baktığı Gözlük mü?;” Milli Kültür,s.85; 13-14
D’Angelo, E. (1971) “The Teaching of Critical Thinking,” Amsterdam :
B:R:Gruner
Davidson, B. (1998 ) “Comments on Dwight Atkinson’s, A Critical Approach
to Critical Thinking in TESOL”, The Forum, Vol.32 No.1
Facione, A. (1998) “Critical Thinking: What It is and Why It Counts” ;
California Academic Press.
Fox, H. ( 1994 ) “Listening to the World: Cultural issues in academic writing.”
Urbana,II, National Council of Teachers of English.
Gieve, S. (1998 ) “A Reader Reacts”, TESOL Quarterly, Vol.32,No.1
Holtgraves, T & Lasky, B. ( 1999 ) “Linguistic Power and Persuasion” ;
Journal of Language and Social Psychology, Vol.18 No. 2,
196-205
131
Hosman, L.A. (1989) “The Evaluative Consequences of Hedges, Hesitations,
and Intensifiers” ; Human Communication Research, Vol.15
No. 3, 383-406
Hosman, L. A. & Huebner, T. M. & Siltanen, S. A. ( 2002 ) “The Impact of Power-of- Speech Style, Argument Stregth, and Need for Cognition on Impression Formation, Cognitive Responses, and Persuasion”, Journal of Language and Social Psyschology, Vol.21 No.4, 361-379
Klaczynski Paul A., James Fauth, David H. Gordon, (1997) “Goal-orıented crıtıcal reasonıng and ındıvıdual dıfferences ın crıtıcal reasonıng bıases”, Journal of Educational Psychology, Vol. 89, No. 3, 470-485
Kocaman, Ahmet. ( 2003) “Söylem Üzerine”, Ankara; Metu Press
Özdemir E. (1995) “Kitle İletişim Araçları ve Türkçe”, Dil Derneği: Kitle İletişim Araçlarında Dil Kullanımı (57-63), Ankara:Dil Derneği
Ramathan, V. & Kaplan, R. ( 1996 ) “Audience and voice in current L1 composition texts: Some Implications for ESl Student Writers.” Journal of Second Language Writing, 5, 21-34.
Schwartzenberg, Roger – Ge’rard (1973); A.g.e., s.167. İçinde; J. M. Cotteret “Ggouvernants et gouvernes”, La Communication Politique, Paris
Soykan Ö. Naci. (1991) “Türkçe’nin Felsefe Yolları”, Milli Kültür,s.85; 1-14
Sparks, J. & Areni, C & Cox, C. ( 1998 ) “An Investigation of The Effects of Language Style and Communication Modality on Persuasion” ; Communication Monographs, Vol.65,108-125
Swan, W. and Langlois, J. (1998) “Sexism and Stereotypes in Modern Society,” Washington D.C. : American Psychocological Asso.
132
INTERNET ADRESLERİ
http://www.performance-appraisal.com/home.htm
http://www.weitzenegger.de/en/zopp.html
http://lgausa. com/logframe_approach. htm
http://ekutup. dpt. gov. tr/planlama/42nciyıl/yilmaz. pdf
writing @ CSU : Writing Guide
www. concenric. net
www.goreason.com
133
EKLER
KONUŞMA METNİ 1:
CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL: Olabilir. Zaten hâdise
şudur: Türkiye’de “Susurluk olayı” dediğimiz olay; efendim, Susurluk’ta bir
arabanın içinde üç kişi var. Bunun arkası var. Tamam, arkası varsa bunu
çıkarın. Kim çıkaracak? Devlet çıkaracak. Öyle de yine, eğer devletin
birtakım görevlileri birtakım cinayetlere karışmışsa, o cinayetleri işleyen
devlet değildir, işleten de devlet değildir; bu cinayetlere karışanlardır.
Epeyce zamandan beri anlatmaya çalışıyorum ki, “Devletin
görevlisiyim.” diye ortaya çıkıp da, kendiliğinden kanunsuz, sorumsuz işler
yapanlar sorumludur.
Ayrıca, “Efendim, biz bunu yaptık ama, bize birisi yap dedi de onun
için yaptık…” O birisi kimse, o da sorumludur. Cinayeti kim işlediyse, işleten
de onunla şeriktir. Devletin ne kusuru var? Devlet bir bütün, devlet bir hükmi
şahsiyet. Devlet, sadece o 3 tane, 5 tane adamdan ibaret değil; devlet bir
küldür. Ama, yine ifade ediyoruz ki; bu hâdisede, kanunsuz olan herhangi bir
hâdisede, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kanunsuzluklara devlet olarak
iştiraki mümkün değildir.
Benim başında bulunduğum devlet veya başka birisinin başında
bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir açık rejim ve her şeyin söylendiği
bir ülke; mahkemelerinin açık olduğu, Parlamentosunun açık olduğu,
Parlamentosunun hür ve serbest olduğu ve meydanların açık olduğu, hür ve
serbest olduğu bir ülkede kim cinayet işleyebilir ve bunu gizleyebilir veya kim
cinayet işletip de bunu gizleyebilir? Bu, mümkün değildir.
Onun içindir ki hâdise; evet, burada bir cinayet örgütü vardır, devlet bu
cinayet örgütünü çözmeye çalışırken, devletin bir takım suçlamalara maruz
kalması, bence vahim bir olaydır. İkisini beraber düşüneceğiz. Yani, bir
taraftan; bu cinayetleri kim işlediyse onun yakasına yapışmalıyız; diğer
tarafta ise, devlete yönelecek herhangi bir töhmeti külliyen reddetmeliyiz.
134
Denebilir ki, “Efendim, birtakım kimseler, şu şahıs, bu şahıs bunların
içine girmiş olabilir.” Ama, o devlet değildir.
KONUŞMA METNİ 2:
GÜNERİ CİVAOĞLU: Ben siyasi bunalımdan zaten bahsetmiştim.
CUMHURBAŞKANI SÜLEYMAN DEMİREL: Şimdi bakınız, ben,
burada şunu söylüyorum: Benim bulunduğum mevkiinin icabı, ben Anayasa
ve rejim savunucusuyum. Hiç kimse zannetmesin ki, ben Anayasa ve rejimi
savunurken, siyasi iktidarı savunuyorum. Ben siyasi iktidarı savunamam.
Siyasi iktidar kendisini savunur.
Ama, devleti ve rejimi ben savunurum; o benim görevimdir. Başka bir
şey daha söyleyeyim; ben, devleti ve rejimi savunursam, sanki siyasi iktidarı
savunmuş gibi olurum endişesiyle devleti ve rejimi savunmaktan
vazgeçemem.
Ben diyorum ki, Türkiye bir anayasa devletidir. İşte Anayasası. Bu
Anayasa’yı beğenmeyebilirsiniz, 20 maddesini değiştirdik zaten, 20’sini daha
değiştirelim; yolları ve usulleri vardır, hiçbir şey tıkalı değil.
Ama, ben de bu Anayasa’nın öngördüğü şekilde Cumhurbaşkanlığı
yapıyorum. Bu Anayasa’nın tarif ettiği şekilde seçilmiş, buraya gelmişim ve 4
sene evvel 16 Mayıs günü yapılan seçimde hiçbir tartışma olmamış, ondan
sonra da bu seçimle ilgili hiçbir tartışma olmamış.
Binaenaleyh, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın
tayin ettiği bir kurum. Ben bu büyük kurumun başıyım, hem devletin başıyım,
hem milletin birliğini temsil ediyorum, devletin birliğini temsil ediyorum, aynı
zamanda şu Anayasa’nın bana verdiği görevleri yapıyorum. Ve ben diyorum
ki, Türkiye kuralsız bir ülke değil, kuralları var; kurumsuz bir ülke de değil,
kurumları var.
Kurumlarının daha iyi işlemesini istiyoruz, ayrı mesele.
Kurumlarının bir tanesi Meclis’tir, bir tanesi de Hükümet’tir. Şimdi
bakınız, bu çoğulcu sistemde, eğer kurumlardan birinden şikayet varsa, sanki
hepsinden şikayet var, sanki devlet felç olmuş ve sanki bir münferit meseleyi
135
alıp, - Yöntem hatasıdır bu.- bunu büyütüp, bunun tümünü devletin
işlemezliğine mal etmek suretiyle, rejiminin işlemezliğine mal etmek suretiyle
rejime alternatifler aramaya kalkarsak işin içinden çıkamayız.
KONUŞMA METNİ 3:
Ali Kırca: 3 Kasım'a az bir zaman vardı. 3 Kasıma kadar bu tepkinin
erimeye uğraması mümkün mü? Yada neyi değiştirecek AKP' ye yönelen,
eğer gerçekten anketler doğruysa, bu ilgiyi?
Mesut Yılmaz: AKP' nin oylarında ciddi bir düşme olabileceğini
söylemiyorum. Ama kararsız oyların yönelmesi nedeniyle AKP'nin
geçilebileceğini söylüyorum. Bunu geçmeye en yakın parti de diğer partiler
içerisinde geleceğe dönük vatandaşı en ikna edici parti olacaktır.
Ali Kırca: Onun adı belli değil ama kim ikna ederse onun partisi.
Mesut Yılmaz: Umarım ANAP olur.
Ali Kırca: Ama başkası da olabilir diyorsunuz, ikna eden kim olursa o
olur...Peki, bugün Sayın Derviş'le görüşmenizde, onun ittifak arayışlarından
bir sonuç çıkmış mı? Yada Kemal Derviş ile sadece solda değil bütün
merkez-sağ ve solla birlikte mi ittifak arıyor? Onun ki de geniş cepheli bir
ittifak arayışı mıdır?
KONUŞMA METNİ 4:
Ali Kırca: (Kararsız seçmenlerin yüzdesi )İki-üç ay önce bu yüzde
60'lardaydı.
Mesut Yılmaz: Ama şu anda bile hiçbirinde yüzde 25'in altında değil.
Biz olumsuz koşullarda seçime gittiğimize göre, bizim seçmenlerimiz doğal
olarak başka partilere oy vereceğini, muhalefet partilerine oy vereceğini
açıkça ifade eden seçmenler kadar tepkili değiller. Onlar henüz daha kararsız
seçmendir. Onlar, bize tepki duymakla birlikte henüz daha diğer partilere
yönelmemiş olan seçmenlerdir. Ben inanıyorum ki, şimdiye kadar ve şu anda
yapılan bütün anketlerin aksine bundan sonra seçimin neticesini belirleyecek
o kitledir. O kararsız kitle, hangi partiye yönelirse, mevcut partiler içerisinde
hangisine ağırlık verirse, destek verirse, seçimden o birinci parti çıkacaktır.
136
Yine benim tahminime göre, şu anki anketlerin hepsinin tersine, bu seçimin
birinci partisi AKP olmayacaktır.
Ali Kırca: Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz?
Mesut Yılmaz: Bunu tamamen sezgime dayanarak ve bir tahmin
olarak söylüyorum. Çünkü AKP'nin oyları tepkinin doruk noktasında oluşan
ve şu anda belki belli ölçüde kemikleşmiş olan oylardır. Kararsızlardan
buraya geçmek için önemli bir neden yoktur.
KONUŞMA METNİ- 5:
Baykal: Partinin seçim kaybı karşısında sorumluluğu üstlenip gereğini
yapması gereken insan Genel Başkandır. Ben bu duygular içinde görevden
ayrıldım, çok doğal bir olay. Parti demokratik bir parti, yeni bir yönetim oluştu,
yeni arkadaşlarımız göreve geldiler, bir buçuk yıl görev başında kaldılar ve
kendi kararlarıyla olağanüstü kurultay kararı aldılar ve o geçen bir buçuk yıl
içinde partim, örgüt, toplum, vatandaşlar, benim seçim öncesinde söylediğim
sözlerin, verdiğim mücadelenin bugün daha doğru değerlendirildiğini,
öneminin daha iyi anlaşıldığını, bir anlamda haklılığımın ortaya çıktığını
söyleyerek beni siyasette sorumluluk üstlenmeye çağırdılar. Yani benim
siyasetten ayrılmam gibi bir şey söz konusu değildi. Ben genel başkanlıktan
ayrıldım, sorumlu bir insandım, partinin üyesiydim, her türlü görevi yapmaya
hazır bir noktadaydım ve siyaseti bırakmamı gerektiren bir tablo da yoktu.
Yani Siyasetten elini eteğini çek, siyaset senin için yasak alan oldu, olması
gerekir gibi kimsenin böyle bir şey söylemesi doğru da değildir, makul da
değildir.
KONUŞMA METNİ- 6 :
Deniz Baykal: Tamam da ben de onu göstermeye çalışıyorum. Yani,
herkesin kafasında şu varsayım var. Efendim partiler bir araya gelirse, güçlü
bir olay çıkar. Halâ böyle bir şey olmuyor. İki kere iki dört etmiyor siyasette...
Ali Kırca: Bunu DSP de söylüyor zaten.
Deniz Baykal: Onun söylüyor olması bunu yanlış da yapmaz,
doğru da yapmaz. Bu doğru. Eğer öyleyse, o zaman ne yapacağız. Yani,
137
ittifakla, büyümek çok kolayca mümkün değil. Böyle bir olmadı. Daha önce
denedik. Şimdi tekrar diyorsanız ki, falan filan birleşsin. Kadroları değiştirin,
bilmem yeni bir kimlik altında bir araya gelin. Yada anlaşın, uzlaşın. Yok
böyle bir şey. Büyümeyi sağlayan bir temel dinamik var. Bu dinamiği AKP
yakaladı. Şimdi biz de yakaladık. Onu söylüyorum. İşte onu pekiştireceksiniz,
onu geliştireceksiniz. Onu açacaksınız. Onu açmak demek falan örgütle
oturup müzakere et, bilmem bu değil. Başka değil. Şimdi Kemal Derviş ile biz
onu yakaladık. Biz zaten büyüyorduk. Şimdi Kemal Derviş, geldi. O büyüme
çok daha hızlanıyor. Bugünden itibaren CHP, o bahsettiğimiz tümünün artık
anlamı kalmamıştır.
KONUŞMA METNİ- 7 :
Ali Kırca: Sayın Baykal, Sayın Derviş'in bir arayış sürecinden sonra
CHP'yi tercih etmesinin temelde nedenleri nedir? Daha önce görüşmeleriniz
oldu, size de geldi, ikili temaslarınız oldu. O temaslar sırasında Sayın
Derviş'in böyle bir karar vereceğini sezmiş miydiniz, neden CHP'yi tercih etti
yada o tercihin altında yatan sadece kamuoyu yoklamalarında barajı
geçebilecek gibi görünen sol kanattaki partinin CHP olmasından, dolayısıyla
garanti bir parti olmasından mı kaynaklanıyor?
Deniz Baykal: Geçebilecek gibi görünen ifadeyi çiziyorum.
Ali Kırca: Biz her şeyi ihtiyatlı söylüyoruz çünkü onunla rakam verilir.
Deniz Baykal: O rakamlar tabi son zamanlarda çok rakam üretiliyor...
Ali Kırca: Yani kamuoyu...
Deniz Baykal: Buralarda bunları konuşmanın anlamı yok. Burada ben CHP'nin iktidar hazırlığı konusunda konuşmak istiyorum. İşi bir
partiler, kişiler arası .....
138
KONUŞMA METNİ- 8 :
Ali Kırca: Siyasetten değil de genel başkanlıktan ayrıldınız.
Deniz Baykal: Genel başkanlıktan ayrıldım ve ayrıldıktan sonra ben
siyasetin içindeyim, bir parçasıyım.
Ali Kırca: Siyasetin içinde olun, yine katkıda...
Deniz Baykal: Girmesi yasak diyorsun?
Ali Kırca: Hayır, ben yasak demedim. Neden tekrar...
Deniz Baykal: Bir defa yasak olmadığını içimize sindirelim onu
anlatmak istiyorum, bu bir usuldür. Yani belli bir usulle seçilirsin oradan kendi
taktirinle veya belli bir usulle uzaklaşırsın.
KONUŞMA METNİ- (9a):
Deniz Baykal: Girmesi yasak diyorsun?
Ali Kırca: Hayır, ben yasak demedim. Neden tekrar...
Deniz Baykal: Bir defa yasak olmadığını içimize sindirelim onu
anlatmak istiyorum, bu bir usuldür.
KONUŞMA METNİ- (9b):
Deniz Baykal: O rakamlar tabi son zamanlarda çok rakam üretiliyor...
Ali Kırca: Yani kamuoyu...
Deniz Baykal: Buralarda bunları konuşmanın anlamı yok. Burada ben
CHP'nin iktidar hazırlığı konusunda konuşmak istiyorum.
KONUŞMA METNİ: 10 :
Ali Kırca: Bunu şunun için söylüyorum barajın altında göstermiyor hiç
bir kamuoyu yoklaması ama baraja da çok yakın kritik noktalarda duruyor...
Tansu Çiller: Şimdi onu anlatacağım. ANAP ile aslında bizim
tabanlarımız bir ama tavanda çok farklı politikalara doğru gittik. Sayın
Yılmaz'ın Avrupa Birliği konusunda bize yaklaşmış olması yani Gümrük Birliği
konusu döneminde hep karşımızdaydı hatta Gümrük Birliğinden çıkılacağını
139
söylüyordu ve Refah Partisi de öyle söylüyordu ve Yılmaz da söylüyordu.
Yani şimdi Sayın Yılmaz'ın Avrupa Birliği konusunda geldiği nokta bizi
birleştirdi. Ama onun dışında ne çiftçi politikaları, ne esnaf politikası, ne
ihracat dışı açılma, ne üretim, ne diğer bütün bir vizyon, liberalizm dediğimiz
meselelerin öğeleri, ne kültürel milliyetçilik diye benim üzerinde durduğum
milliyetçiliğe verdiğimiz ehemmiyet, ne üniter devlet yapısı konusundaki
hassasiyetimiz bütün bunların hepsi artık kavramda tam örtüşmüyor. Ama
bunların örtüştüğü partiler var.
KONUŞMA METNİ 11 :
Ali Kırca : ... DYP'nin baraja takılma endişesi var mı, anketlerin
sizlere gösterdiği fotoğraf nedir?
Tansu Çiller: Hiç böyle bir endişemiz yok. Ama mühim olan baraja
takılmamak değil. Biz baraja takılmayacağımızı çok iyi biliyoruz ama ben
büyük merkez sağa talibim. Çok uzun süre şunu mecliste savundum: Hemen
seçimin arkasında seçim yasalarını değiştirelim hatta "Gelin seçim yasalarını
değiştirelim, gündeme getirelim" dedim ve dediler ki "Daha seçimden yeni
çıktık, niye bunu getiriyorsun?" Beşinci kez bütün liderler turunda aynı şekilde
gittiğim zaman beşinci kez aynı dosyayı önlerine koyduğum zaman doğrusu
biraz da utandım. Çünkü içinde seçim yasaları olarak şunlar vardı: yüzde on
baraj indirilmemeli ve mutlaka iki turlu seçim yapılmalı, tercih sistemi olursa
çok iyi olur, millet kendi adayını tespit eder ve etkin olur, katılımcı olur ve bu
katılımcı demokrasi için güzel bir açılımı olur bir de seçim harcamaları
Avrupa Birliği normlarında denetlenmeli. Çünkü görüyoruz ki olağan dışı
harcamalar olabiliyor, bazı partiler bir anda şehir merkezlerine gökdelenler
dikebildiler bu çok çekiyor, kamuoyunun dikkatini çekiyor ve çok ciddi
harcamalar yapabiliyorlar. Yani biz de kendi partimizin harcamalarını
bildiğimiz için bunun ötesinde ne kadar yapılabildiğimizi göz önünde
bulundurduğumuz zaman kamuoyunun da bunu sorguladığını biliyoruz
dolayısıyla bu da denetlensin dedik.
140
KONUŞMA METNİ- 12 :
Devlet Bahçeli: Sivil toplum kuruluşlarının bazılarından, bir takım
konuşmalardan, o günlerin basını takip edildiği vakit bunu çok sayıda insanın
dillendirdiği dikkatimizi çekti.
Ali Kırca: Güvensizlik ortamı var...
Devlet Bahçeli: Bunu anlamak mümkün değil. Güvensizlikten ne
amaçlanıyor onu da anlamak mümkün değil fakat kamuoyunda bu tartışma
başlatıldı. Bir kriz aşma sürecinde gayet güçlü temellerle kurulmuş olan bir
hükümet ortada, parlamento gece gündüz çalışıyor, güçlü ekonomik
programın gerektirdiği bütün yasalar çıkartılıyor, köklü yapısal reformlara
gidiliyor, bazı sivil toplum kuruşlarımız, bazı iş adamlarımız, bazı basınımızın
köşe yazarları bir güvensizlikten bahsediyorlar. Şimdi güvensizliği nasıl
aşacağımız dediğimiz zaman onu doğru dürüst veren yok. Ama deniliyor ki
"çok kalabalık bir kabine, bu kabinenin azaltılması lâzım, acaba bir iki bakan
ayrılabilir mi, bir iki bakan ayrıldığı takdirde bir güven bunalımı kalkabilir mi"
gibi. Şimdi bu aşıldı, daha doğrusu güvensizlik kavramının modası kalktı,
geçti ve yerine bir siyasi belirsizlik kavramı ortaya atıldı...
KONUŞMA METNİ- 13 :
Ali Kırca: Dışardan gelen böyle bir ortam diye düşünüyorsunuz peki
Sayın Derviş bunu Bakanlar Kurulu'nda getirdi mi? Yani kabinede revizyon
yapalım veya siyasi belirsizlik...
Devlet Bahçeli: Basına verilen demeçler liderler toplantısında, Sayın
Kemal Derviş'in davet edildiği toplantılarda çok açık olmamakla beraber
üzerinde durulan konular oldu. Ama şimdi 57. Hükümeti de iyi tahlil etmek
lâzım. Bir defa güçlü bir ekonomik program uyguluyor, neden uyguluyor?
Krizi aşmak için uyguluyor. Peki bunda samimi? Samimiyeti var, iyi niyeti var
mı? Var. Meclisi bu samimiyet ve iyi niyetle çalıştırıp ekonomik programı
başarılı kılabilecek yasaları çıkartıyor mu? Çıkartıyor. O zaman neden
güvensizlik kavramı sürekli tartışılıyor bunu anlamak mümkün değil. Siyasi
belirsizlik kavramı güvensizlik kavramının yerine geldi. Nedir bu siyasi
belirsizlik? Bunun kapsamını belirten yok, içini dolduran yok, siyasi
141
belirsizliğin ortadan kalkması için neler yapılması gerektiğini ifade eden de
yok. Ama gayet çalışmalar yapılıyor ama siyasi belirsizlik var tartışması bu
defa kamu oyunda. İşte bütün bunları göz önüne aldığınız vakit bazı
gelişmeleri ve gelişen olayları birbirileriyle ilişkilendirdiğimizde bir şeyleri
sezinlememek mümkün değil.
KONUŞMA METNİ- 14 :
Recai Kutan: Hayır. Yalnız benim bir özelliğim var her halde insan
olarak istişareye en çok önem verenlerden birisiydim. Ben her vesileyle
anlatıyorum bizim Malatya'da meşhur mahalledir Sancaktar Mahallesi.
Rahmetli Turgut Özal'ın, Korkut Özal'ın da mahallesi ve zaten evlerimiz karşı
karşıyadır. Bir yakın payımız vardı, at arabacısıydı. O dönemin insanları
Ömer Seyfettin'in bir hikayesi vardır "alim değil ama arif" diye. Arif
insanlardan biri okuması pek yoktu ve bana derdi ki "Yeğen Türkiye'de en
kolay, en rahat temin edeceğiniz şey akıl danışma, kime gitsen hiç üşenmez
sana bir saat akıl verir ne biliyorsa" bu itibarla ben o tavsiyeden beri belki
bana çok etki yapmamış da olabilir mutlaka danışırım. Kim? Erbakan da tabii
danıştığım kimselerden biridir. O rahmetli komşumuzun da tavsiye ettiği gibi
Sayın Erbakan'a cömertçe bütün fikirlerini söyler.
KONUŞMA METNİ- 15 :
İsmail Cem: Bir defa önce meseleyi tanımlamak istiyorum. Türkiye'nin
başında üç tane belâ var birincisi üretimsizlik, ikincisi işsizlik, üçüncüsü
eşitsizlik. Üretimsizlik yani bizim ekonomimiz yeterince üretmiyor, yatırım
yapılmıyor, fabrikalar kapandı, iş yerleri kapandı. Büyük bir işsizlik var ve
nihayet eşitsizlik. Bu üçlüyü çözmenin ilk ve en önemli adımı üretimi artırmak
Türkiye'de bu çok önemli üretimi artıracağız. Peki üretimi artıracağız da eğer
biz Türkiye'de üretimi yatırımı zorlaştırmaktaysak, cezalandırmaktaysak o
zaman üretimin artmasını beklemek hayalden öteye gidemez. Peki hakikaten
üretimi zorlaştırıyor muyuz? İnanılmaz ölçüde. Bir defa zihinlerimizde bir
üretim, istihdam buna karşı bizi tutan adeta sınırlar söz konusu. Üretimi
artıracağız ama biz insanımızı, tüccarı, esnafı, küçük esnafı biz üretim
faktörlerini sanayiciyi, ihracatçıyı bir vergi matrahı gibi görmekteyiz. Yani
142
insana üretim faktörü, üretime katkı getiren bir birim gibi değil ben ne
yapayım bunun öncelikli işleri bana vergi sağlamaktır yaklaşımıyla
bakmaktayız. Biz bu üretim konusunda bütün dünyanın uyguladığı üretimi
artırıcı, yatırımı artırıcı önlemleri uygulamamaktayız. Kırtasiyecilikten
bahsetmeyeceğim yani çeşitli şekillerde zorlaştırıyoruz ama...
KONUŞMA METNİ- 16 :
Ali Kırca :Şu anda ittifak yapmak gibi bir düşünceniz yok her hangi bir
partiyle.
İsmail Cem: Şu anda böyle bir ihtiyaç hissetmiyoruz fakat bir görelim
bu düşüncede olanlar da ne diyor, ne düşünüyor. Yoksa bizim öyle bir
şeyimiz yok. Biz kendi işimizi iyi yapmaya çalışıyoruz. Benim tek meselem o
az önce konuştuğumuz gibi Türkiye'de, yani benim meselem şu: ben
Türkiye'de insanın Türkiye'nin birikimine inanıyorum, Türkiye'de müthiş bir
girişimcilik var, Türkiye'de sanatçı var, Türkiye'de yazar, gazeteci yani
Türkiye'de her şey var ve Türkiye'de güzellikler var. Ama bütün bunlar işimize
hapsedilmiş ve bunları ortaya koymamıza, özgürce bunları böyle bir dünyaya
ve kendi insanımıza ulaştırmamıza bir takım gizli eller mani olmuş ben bunu
görüyorum. Çünkü çok örnek verdim ekonomide kalkıp da yatırımı istihdamı
cezalandırmaya devam edersek o zaman yatırım olmaz, işsizlik ortadan hiç
bir zaman kalkmayacak da işsizlik makul düzeylere bugünün çok altına
inmez, eşitsizlik işsizlik bu ölçüdeyse eşitsizlik aynen bu büyüklükte devam
eder. Ama biz onu kullanmıyoruz bir türlü. Aynı şey insanımıza sahip
çıkmakta doğru, aynı şey özgürlüklerimizde geçerli. Dolayısıyla ben Türk
insanında var olan dinamizmi, Türk insanında var olan güzellikleri
özgürlükleştirmek ve ortaya çıkarmak onu serbest bırakmak, hadi kardeşim
demek, hadi Türkiye demek. Ve bunun olabileceğine inanıyorum. Unutmadan
size bir teşekkürüm var onu...
KONUŞMA METNİ- 17 :
Bülent Ecevit: Tabi bir bölücü akıma destek vermekle ikincisi din
suiistimaline destek vermekle Türkiye'yi tehlikeye yöneltmiş olur. Çünkü
Türkiye'nin içinde bulunduğu veya karşı karşıya bulunduğu aslında iki tehlike
143
var. Birisi biz öyle bir jeopolitik konumdayız ki Türkiye'yi bölmek isteyenler
her zaman vardır ve olacaktır. Onun için bölücülüğe karşı çok duyarlı
olmamız gerekir. İkincisi lâiklik Türkiye için yaşamsal önem taşımaktadır.
Lâikliği tehdit edebilecek veya tehdit edebileceklere de çok duyarlı olmak
gerekir. Aslında bu duyarlılığı paylaşan pek çok kimse var. Fakat onlar bir
süre kaygılarını kendi kendilerinden saklama sürecine geldiler. Ben onlara bu
tehlikeyi hatırlatma ihtiyacını duyuyorum.
Ali Kırca: Peki Başbakan Bülent Ecevit sadece hatırlatmakla mı
yetinir? Şundan soruyorum çünkü buraya gelen e-mailler size soru olarak
bunun yöneltilmesini isteyenler diyorlar ki eğer Sayın Ecevit böyle bir tehlike
görüyorsa ve sizin de belirttiğiniz gibi seçimlere artık 2004 Nisan'ında değil
de 3 Kasım'da yani seksen gün yapılacak ise bu tehlikeyi önlemek için Sayın
Ecevit ne yapacak? Sadece işaret mi edecek?
Bülent Ecevit: Daha ne yapılabilir? Demokrasi rejimi bunlara karşı, bu
tür tehlikelerin kaynağı olabileceğini düşündüğüm çevreleri bunları kapatalım
demiyorum, cezalandıralım demiyorum. Ama benim de hakkımdır rejimle
ilgili, devletle ilgili kuşkularımı kamuoyuna yansıtmak benim de hakkımdır.
Kamuoyu bana yeteri kadar destek olduğu zaman da tehlike rahatlıkla
önlenmiş olur.
KONUŞMA METNİ- 18:
Ali Kırca : Şunu söylemek istiyorum yani şu an ki kamuoyu
yoklamalarında DSP'nin bugün itibariyle Türkiye'de seksen günlük siyasette
sürprizlere gebedir. Yani bugün yaşadığımız şaşırtıcı gelişmeler gibi. Ama şu
aşamada barajı aşması zor görünüyor.
Bülent Ecevit: Evet zor görünüyor fakat o zorluğu aşabileceğimize
inanıyorum ve o inançta hareket ediyorum, arkadaşlarım da öyle
davranıyorlar. Önümüzde iki buçuk ay var ve bu iki buçuk ayı iyi
değerlendirebilirsek bazı mesajları daha etkili bir şeklide kamuoyumuza
iletebileceğimize inanıyorum daha doğrusu bunun için gereken bütün çabayı
gösteriyoruz. Apo'nun yakalanması konusu ben sadece o nedenle
oylarımızda artış olduğuna inanmıyorum. Ben o zaman hatırlarsınız hep
144
"Devletin başarısıdır." dedim. Ama ilginçtir ben devletin başarısıdır ve bunun
için bize pay çıkarmayın dedikçe halkın güveni daha da çok arttı.
KONUŞMA METNİ- 19 :
Bülent Ecevit: Olmuş olabilir tabi benim de hatalarım olabilir. Ama
ben yanlış davranışta bulunduğum izlenimde değilim. Örneğin en çok yalnız
bırakıldığım dönemlerden biri veya dönem 12 Eylül askeri müdahale döneminde arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu tarafından yalnız
bırakılmış olması. Yalnız da şu anlamda ben demokrasiye çok bağlı bir
insan olarak daha önce de demokrasiye müdahaleler olduğunda karşı çıkmış
bir politikacı olarak 12 Eylül askeri yönetim döneminde arkadaşlarım özellikle
etkili dönem mevkilerdeki arkadaşlarımın benimle birlikte hareket etmemeyi uygun bulmamaları beni üzmüştü. Ama siyasette böyle şeyler
de oluyor. Türkiye zor bir dönemden geçiyor, herkesten aynı özveriyi, aynı
cesareti beklemek doğru olmayabilir dedim ve içime attım onları da. Sizin
de belirttiğiniz gibi yeniden başladım siyasete bir anlamda yani demokratik sol çizgiyi değiştirmeksizin yeniden başlattım. Hatta yasaklıyken parti
örgütlenmesini ben yapamıyordum Rahşan Ecevit göstermişti o görevi. Tabi
beni üzen 12 Mart askeri müdahale dönemi ondan daha öncekinde yani
bizden daha solcu kesimler ile askeri yönetim karşısında çok suskun
davrandılar o da beni yadırgamıştı. Ama en ilginç olanı bu son olay, yani
durup dururken DSP'nin grubunun yarı üyeleri, örgütteki üyeler değil fakat
grubun yarı üyeleri birden bire DSP'yi terk ediyorlar ve "Biz solcu değiliz."
diyorlar. Bunlar çok garip olaylar, izahı çok güç olaylar. Türkiye'de zaten
son yıllarda veya son bir yılda siyaset sarsıntı geçirir duruma girdi izahı güç
şeyler oluyor. Hiç ummadığınız kimseler kendi partilerini terk ediyorlar
başka partiye geçiyorlar. Ama münferit olaylar olarak. Ancak DSP grubu içinde o büyüklükte kopuşun doğrusu beklemiyordum. Belli ki bir takım
kışkırtmalar etkili olmuş belli bir aşamada.
Ali Kırca: Peki böyle geleceğe dair bir endişe yada merak
Ali Kırca : Bu iki insanı Türk siyasetine kazandırdınız ama siz
kaybettiniz. Buna nasıl bakıyorsunuz?
145
Bülent Ecevit: Şimdi Cumhurbaşkanı bakımından olumsuz, acı bir
olay oldu fakat ondan sonra birbirimizi daha iyi anlar hale geldik ve bugün
Sayın Cumhurbaşkanı ile ilişkilerimiz her bakımdan son derece de iyi. Yani
orada bir teşhis hatam olmadığını zannediyorum.
Ali Kırca: Sayın Derviş'e geçmeden Sayın Sezer de biraz daha
kalmak istiyorum. O çok önemli, onunla ilgili başka bir soru daha var ki şu
anda sizin işaret ettiğiniz krizle ilgili olarak diyor ki "MGK'da yapmış olduğu
tartışmayı bu bir 'devlet krizidir' diye açıklamasından pişman mı, böyle bir
açıklamayı şimdi yapar mıydı, krizin tetikleyicisi olmuş mudur" diye soruyor.
Bugünlere dönerek bunun bir hata olduğu düşünülür.
Bülent Ecevit: Bu konularla ilgili olarak gündemi etkilemek bence çok
yanlış olur. Öyle bir olay olmuştur burada kimin daha çok kusuru vardır,
kabahati vardır ileride tarihçiler bunu belirleyecektir. Şimdi o konulara yeniden girmenin son derece yanlış olacağına inanıyorum.
KONUŞMA METNİ- 20:
Ali Kırca: Bu kadar her şeyi çok iyi barışçı bir süreç İstanbul'a
yaşatmışsanız ve yönetiminizin örneğini bu anlamda, siyasi anlamda
vermişseniz, neden değiştiniz ki? Ne değişti yada?
Recep Tayyip Erdoğan: Ben zaten hiçbir zaman değiştim demedim
ki. Ben her zaman geliştim diyorum. Ama birileri de bu geliştim ifadesine
değiştiğimi yakıştırıyorlar, ben de hayırlı olsun diyorum. Başka bir şey yok.
Dünyada bu gelişmeyi... Çünkü gelişmeyen ve bu gelişime uygun olarak bir
değişim sürecinin yaşanmaması mümkün mü? Ama bu gelişimle alâkalı bir
değişimdir. Neredeki? Dünyadaki, bilimdeki, her şeydeki değişim.. Siz de
değişiyorsunuz Ali Bey... Yani, 20 yıl önceki Ali Kırca böyle, 20 yıl sonraki Ali
Kırca...
Ali Kırca: Geliştim dediniz. Şimdi tekrar zımnen bu şekilde siz de
değiştiğinizi söylemiş oluyorsunuz.
Recep Tayyip Erdoğan: Ediyorum işte gelişime uygun olarak.
146
Ali Kırca: Ama değiştim diyorsunuz ama... Nerede değiştiniz o
zaman? İstanbul Belediyesinde siyasi anlamda, yani topluma bakış
açısından, insanların yaşam özgürlüklerine, haklarına saygı açısından her
şeyi sağlamışsanız ne değişti? Niye değiştim diyorsunuz?
Recep Tayyip Erdoğan: Örneğin.. Ben Avrupa Birliği olayına 15-20
sene önce farklı bakıyordum ama bugün farklı bakıyorum. IMF'ye 15-20 sene
önce farklı bakıyordum, bugün farklı bakıyorum gibi. Yani bunlar.
Ali Kırca: Bu değişimle ilgili Dr. Cem Çetin, bir mail çekmiş. Diyor ki,
'Tayyip Erdoğan hep değiştim, diyor ama niçin şu zekice soru kendisine
saygın basınımız tarafından sorulmuyor... Ya yeniden değişirse? Tekrar
değişme ihtimali yok mu? Ya eskiye dönerse?"
Recep Tayyip Erdoğan: Bir defa artık, geçmiş geçmişte kalmış. Biz
artık geleceğe yürüyoruz. Cem Bey bunu kendine de sormalı. Kendine
sormalı. Biz devamlı geleceğe yürüyoruz. Artık geçmişte kalanlar, tembellerin
işidir. Hedefi olmayanların, amacı olmayanların işidir. Bizim amacımız vardır.
Bu ülkeye hizmettir. Milletimize hizmettir. Ve milletimizi şu bulunduğu
noktadan muhasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak diyoruz ya,
buraya çıkma hedefine götürmektir. Bunu özgürlükler noktasından haklar
noktasından alınız, ekonomik noktadaki tüm sıçramalara varıncaya kadar
bunu yakalamak durumundayız. Ama bunu biz kalkar da, eğer bireyin kendi
hürriyetleri açısından, kendi kişisel yaşam biçimine müdahale olarak alırsak,
burada tabi yanılırız. Ne Ali Bey’in birey olarak yaşam hakkına müdahale
ederim. Ne de Ali Bey’in benim kendi birey olarak inanç, düşünce vs gibi
durumuma müdahale edilmesini isterim.
KONUŞMA METNİ- 21 :
Ali Kırca: Bugün Meclis'te ifade edilen rakam. Gerçekten de bunu
elbette de doğrudur. Ekonomik kriz ve sonrasında uygulanan politikalarla
artmıştır ama neticede bu geriye giden 15-20 yıllık hükümetler dönemine
giden ve içinde Refah-Yol hükümetinin de bulunduğu hükümetlerin
borçlanma politikaları sonunda Türkiye bu noktaya geldi. Zaten olan oldu.
147
Sorun bundan sonra nasıl çözüleceğine ilişkin. Onun için bunları soruyorum.
Dünya Bankası ile ilişkiler yarın oturulduğunda bütün bunları başkaları da
belki anlatıyorlar ama...
Recep Tayyip Erdoğan: Borcu borçla öderken, akıllı bir borçlanma
politikasıyla yaparsanız, oradan netice alırsınız. Ve burada tüccarca
davranmak durumundasınız. Bir memur gibi değil. Ama maalesef bizde
borçlanmayı yapanlar memur gibi yaptılar. Yani, karşı tarafın getirdiğini
aynen kabul ederek, kendileri acaba ben bu borçlanmayı yaparken, bununla
neyi kazanacağım veya neyi kazandıracağım, bunun hesabını yapmadılar.
Yapmadıkları için de o borçlanma bizi artıya değil, sürekli olarak eksiye
götürdü. Borç yiğidin kamçısıdır doğru ama yiğidin kamçısıdır.
KONUŞMA METNİ- 22 :
“Alman Halkının Yüce Hakimi Benim!”
Hitler : … Alarmla ilgili son bilgileri veren haberleri gece yarısı saat
birde öğrendim ve bir saat sonra da Münih’e vardım. Cumhurbaşkanlığı
vazifesini ifa eden Göring de, ben temizleme hareketi ile meşgul olduğum
zaman, Berlin ve Prusya’da da aynı şekilde tedbirler alınmasında benden
tam yetki altı. O, Nasyonal Devlet’e karşı girişilen bir hücumun ilerlemesine
meydan vermeden demir yumrukları ile ezdi. Yıldırım sürati ile hareket
etmenin sebebi şu idi: Mukadderatımızın tayin edebileceği o saatte çok az
kimse benimle beraber idi. Vekil Göbels ve Yeni Genel Kurmay Başkanı ile
hazırlanan plan gereğince, şimdi sizleri haberdar ettiğim harekata geçildi.
Harekat Münih’te sona erdi. Daha birkaç gün önce merhamet ve şefkatle
verilecek kararlara hazırlanırken, bahsettiğim tarzda hareket etmemizin
sebebi hakkında mütalaalar yürütmeye imkân yoktur. Ayaklanma ve isyanlar,
her zaman demir pençenin kanunları ile bastırageldi. Şayet bir kimse bana
sitem eder ve niye adalet ve mahkeme yolu ile cezalandırma yoluna
gitmediğimi sorarsa sadece şunu söyleyeceğim: Şu anda Alman halkının
mukadderatından ben mesulüm. Bunun neticesi olarak da, Alman halkının
yüce hakimi benim!
148
İsyan tümenleri, tarihin bütün çağlarında her zaman, imha edilmek
sureti ile hizaya getirildi, bastırıldı. Sadece bir tek devlet bu yegane çareyi
kullanamadı ve o devlet de kusurunu çökmekle ödedi. O devlet de Almanya
idi! Ben, genç Reich’ın ihtiyar Reich’in akıbetine uğramasını istemedim.
Bunun için de, bu hıyanet elebaşlarının öldürülmeleri için emir verdim ve
diğer emirlerle de, içimizdekileri ve ülke dışındakileri aleyhimize zehirleyen bu
ülser kuyularının hak ile yeksan edilinceye kadar yakılmalarını emrettim.
Sonra, bu isyancılardan herhangi biri, kendilerini tevkil etmek için gelenlere
karşı koymaya kalkıştığı takdirde, derhal silahla mukabele edilmesi için emir
verdim. Bu millet bilmelidir ki, ülkenin güvenliği, şahsi dokunulmazlıklarının
gölgesine sığınmakla tehdit edilemez. Ve herkes bilhassa şunu gayet iyi
bilmelidir ki, istikbalde, devleti vurmak için elini kaldıranlara tek bir
mukabelemiz olacaktır: Ölüm! Onları, hiçbir rütbenin hiçbir mevkiinin
kurtaramayacağını her Nasyonal Sosyalist bilmelidir. Bütün bunları göz
önünde tutarak, soysuzlukları ve yaptıkları suiistimalleri herkesçe bilinen
binlerce eski muhalifimiz aleyhine takibata giriştim (Muallimoğlu, 1991; 512).