336
ÖZET I ABSTRACT II İÇİNDEKİLER III GİRİŞ 5 I.BÖLÜM SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLER 1. Halkla İlişkilerin Uygulama Alanları 33 2. Halkla İlişkilerin Faaliyetlerinin Amaçları 48 3 . Halkla İlişkiler Teknikleri (Modelleri) 53 3.1. Tanıtım 54 3.2. Duyurma 55 3.3. Asimetrik Model 57 3.4. Simetrik Model 61 4. Hedef Kitleyi Oluşturan Gruplar 67 4.1. Dış Hedef Kitle 67 4.2. İç Hedef Kitle 69 4.2.1. Çalışanlar 69 4.2.2.Ortaklar 73 5. İşletmelerde Uyum 74 6. İşletmenin Amaçları 77 6.1. Kâr 77 6.2. Topluma Hizmet 78 6.3. Büyüme 81

SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ÖZET I

ABSTRACT II

İÇİNDEKİLER III

GİRİŞ 5

I.BÖLÜM

SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLER

1. Halkla İlişkilerin Uygulama Alanları 33

2. Halkla İlişkilerin Faaliyetlerinin Amaçları 48

3 . Halkla İlişkiler Teknikleri (Modelleri) 53

3.1. Tanıtım 54

3.2. Duyurma 55

3.3. Asimetrik Model 57

3.4. Simetrik Model 61

4. Hedef Kitleyi Oluşturan Gruplar 67

4.1. Dış Hedef Kitle 67

4.2. İç Hedef Kitle 69

4.2.1. Çalışanlar 69

4.2.2.Ortaklar 73

5. İşletmelerde Uyum 74

6. İşletmenin Amaçları 77

6.1. Kâr 77

6.2. Topluma Hizmet 78

6.3. Büyüme 81

Page 2: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

2

6.4. Tüketicilere Hizmet Sunma 82

7. Sosyal Değişim ve Halkla İlişkiler 83

8. Sistem Yaklaşımı ve Halkla İlişkiler 98

8.1. Analitik Düşünce ve Sistem Yaklaşımı 108

8.2. Bir Üst Sistem Olarak Kainat 109

II. BÖLÜM

SORUMLULUK 1. Sorumluluğun Temellendirilmesi 113

2. Sorumluluğun Özellikleri 128

3. Sorumluluğun Kaynakları 136

3.1. İnsan Doğası 138

3.1.1. Akıl 141

3.1.2. Duygu 152

3.2. Toplum 163

3.2.1. Toplumsal Hareket Alanları, Sosyal Kontrol ve Sosyal

Değişim 176

3.2.1.1. Toplumsal Hareket Alanları 176

3.2.1.2. Sosyal Kontrol 177

3.2.1.3. Sosyal Değişim 179

3.2.1.3. İç Dinamikler 179

3.2.1.3.2. Dış Dinamikler 184

3.2.2. Beşeri Bir Sistem Olarak Toplum 192

3.3. Toplum ve Ahlak İlişkisi 196

Page 3: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

3

3.4. Millet ve Devlet 205

3.5. Din 209

III. BÖLÜM

SOSYAL SORUMLULUK VE HALKLA İLİŞKİLER 1. Sosyal Sorumluluk Kavramı 215

2. Sorumluluk ve Yükümlülük 228

3. İşletmelerin Sosyal Sorumluluğu 231

4. İşletmelerde Sosyal Sorumluluk Alanları 241

4.1. Yasal Sorumluluklar 246

4.2. Ekonomik Sorumluluklar 250

5. Sosyal Sorumluluğun Kapsamı 253

5.1. İşletme İçi Sosyal Sorumluluklar 254

5.1.1. Çalışanlara Karşı Sosyal Sorumluluklar 254

5.1.2. Sahiplere Karşı Sosyal Sorumlulukla 258

5.2. İşletme Dışı Sosyal Sorumluluklar 261

5.2.1. Tüketicilere Karşı Sosyal Sorumluluklar 261

5.2.2. Doğal Çevreye Karşı Sosyal Sorumluluklar 262

5.2.3. Toplumla İlgili Sosyal Sorumluluklar 267

6. Sosyal Sorumluluk ve Mutluluk 279

7. Sosyal Denge ve Sosyal Sorumluluk 282

8. Sosyal Ölümsüzlük ve Sosyal Sorumluluk 289

Sonuç 295

Kaynakça 309

Page 4: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal
Page 5: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ÖZET

Tezimizde Halkla İlişkilerin geniş kapsamlı bir

iletişim faaliyeti olduğu, iletişimin içerdiği mesajın

muhataplarda bir değişime yol açtığı, halkla ilişkilere

sorumlu yaklaşımın bu değişimi olumlu/iyi; aksinin ise

olumsuz/kötü sonuçlar doğuracağına;

Sorumluluğun temelde insani ve bireysel olduğuna,

sorumluluğu temellendirirken aşağıdaki beş hususu

dikkate almanın zorunluluğuna;

1-İnsan bilgisinin artmasıyla sorumluluğun da

artacağı, azalmasıyla azalacağına;

2-Duygu yoğunluğu-empati- ile sorumluluğun doğru

orantılı olduğuna;

3-Toplumsal normlara bağlılığın ve o normları

içselleştirmenin sorumluluk duygusu ile doğru orantılı

olduğuna;

4-Milli değerlere bağlılığın ya da millet olma

bilincinin sorumlulukla doğrudan ilişkisinin bulunduğuna;

5-Dinin bireye verdiği dünyevi ve uhrevi sorumluluk

duygusunun, sosyal sorumluğunun tamamlayıcı bir unsuru

olarak güçlü bir fonksiyona sahip olduğuna dikkat çektik

ve bu beş hususu sorumluluğun kaynağı olarak ele aldık.

Page 6: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sorumluluğun sosyal boyutu olarak ele alınan sosyal

sorumluluk, bireyin sorumluluğundan ayrılamaz. Sorumlu

bireyler sorumlu yapılar; sorumsuz bireyler sorumsuz

yapılar inşa ederler. Sosyal sorumluluk sosyalleşen bireyin

tek başına ya da başkalarıyla üslendiği ortak

sorumluluktur. Bu sorumluluk gönüllülük temelinde

yükselir ve ucu açık olarak bilgi/bilinç, empati, norm

oydaşlığı, ortak değerler ve din duygusu ile harmanlanarak

bir bütün oluşturarak ucu açık bir hüviyete bürünür. Bu

bütünlüğe “sosyal şuur” adını verirsek, bu şuura sahip

olma oranı birey, kurum, şirket, sivil toplum kuruluşları ve

devletlerin sosyal sorumluluklarının düzeyini belirler

diyebiliriz. Bu şuur sadece topluma değil, varlık ve yaşam

alanlarının tümüne dönük eylemlerimizi kapsar ve her şeye

karşı sorumluluk duygusu ile hareket etmemizi “emreder”.

Page 7: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

i

ABSTRACT

In our thesis, we attracted attention to the followings

and considered those five subjects as the source of

responsibility:

Public relations is a large scope communication

activity, the message included in communication causes a

change in receivers, the positive approach towards public

relations makes such a change positive/good; otherwise

negative/bad;

Responsibility is essentially humane and individual;

it is a necessity to pay attention to the following five

subjects while constructing responsibility:

1- Responsibility will also increase as the human

knowledge increases, it will decrease otherwise;

2- Concentration of emotion – empathy - and

responsibility are linearly proportional;

3- Connection to public norms and making these

norms internal are linearly proportional to feeling of

responsibility;

4- There is a direct relation between connection to

national values or awareness of becoming a nation

and responsibility;

Page 8: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ii

5- Worldly and hereafter feelings of responsibility

which religion gives has a strong function as a

supplementary element to social responsibility.

Social responsibility which is considered as a social

dimension of responsibility can not be separated from the

responsibility of individual. Responsible individuals

construct responsible structures whereas irresponsible ones

construct irresponsible structures. Social responsibility is a

common responsibility which is undertaken by a socialized

individual alone or along with others. This responsibility is

raised on the basis of volunteerism and plays the role of

open-ended identity, constituting an whole by being mixed

with knowledge/awareness, empathy, norm like-minded,

common values and religion feeling open-endly. If we name

this integrity after “social awareness”, then we can say that

the rate of having such an awareness determines the level of

social responsibilities of individuals, institutions,

companies, civil public organizations and states. This

awareness covers our actions not only towards society but

also towards all of the existence and living areas, and

“orders” us to act with feeling of responsibility towards

everything.

Page 9: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

GİRİŞ

Halkla ilişkiler bir iletişim faaliyetidir. İletişim;

bireysel, kurumsal ve sosyal ihtiyaçların temini amacıyla

gerçekleştirilir. İhtiyaçlar, kabaca fizyolojik ve ruhi

ihtiyaçlar olarak sınıflanabilir. Fizyolojik ihtiyaçlar, yeme-

içme, giyinme ve barınma gibi hayatı idame ettirmeye

dönük ve maddi bir kökene sahipken; ruhi ihtiyaçlar,

tanınma, kendini gerçekleştirme, sosyal statü elde etme,

temsil, hayatın anlamını arama, bilme ve hakikate duyulan

arzunun tatmini gibi ontolojik kökenlidirler.

İnsan belli bir yaşa gelene kadar sadece fizyolojik

ihtiyaçlarını karşılar, bu ihtiyaçlarını tatmin ettiğinde,

kendini diğer canlılardan ayıran ve varlık sebebini

sorgulayan bir duyguyu “iç ses” olarak duymaya başlar.

Aynı zamanda bu duygu onun her şeyde bir anlam

aramasının ifadesi olarak belirir. “Anlam arayışı insana

mahsus bir özelliktir. Anlam istemi, insanın insanlığının

gerçek bir dışavurumu olmasının yanısıra, Theodor A.

Kotchen’in de bulgularla ortaya koyduğu gibi, ruh

sağlığının da güvenilir bir ölçütüdür.” (Frankl : 1998 : 29)

İnsanın diğer tüm canlılardan üstün olmasının en büyük

farkı burada yatar. Eğer insan, diğer canlılar gibi sadece

“yaşamak” için temel ihtiyaçları karşılanan biri olarak

5

Page 10: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kalmak istese idi onlardan görünüş haricinde bir farkı

kalmazdı.

İnsanlar ihtiyaçlarını çalışarak ve inşa ettikleri

kurumlar eliyle sağlarlar. Maddi ihtiyaçlarını kişisel

çabaları ve kurdukları- üretim, pazarlama, ticaret, sağlık,

inşaat, giyim vs. şirketler vasıtasıyla karşılarlarken ruhi

ihtiyaçlarını kültürel, sanatsal, felsefi, dini ve sosyal

kurumlar eliyle temin ederler. Tüm bu kurumları idare

eden, bu kurumlara amaç veren ve o kurumun amacına

uygun işlemesini sağlayan yine insandır. Kurumlar; insanın

ihtiyaçlarını, insanın yapısına uygun, onun bütünlüğünü

bozmadan ve ona saygı göstererek yerine getirirlerse

insanın kendine, işe ve doğaya yabancılaşması söz konusu

olmaz, aksi halde gerek insanın ruh-beden dengesi gerekse

doğanın dengesi bozulmaya yüz tutar.

Halkla ilişkilerde sosyal sorumluluk adlı tezimiz,

ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak

toplumsal ve doğal dengenin hassasiyeti gözetilerek ele

alınmaya çalışılmıştır. İhtiyaçlar sınırsız, doğal kaynaklar

sınırlı. Birey özgür olmak istiyor ama tarih, toplum, doğa

ve benlik onu sınırlıyor. İnsanı sınırlayan bu “dört

zindan”ın özgürlük bahçesine dönüşmesi; bireyle bireyin,

bireyle toplumun, bireyle kurumların ve bireyle doğanın

ahenkli uyumuna bağlı. Akıl, kendine ve başkalarına olmak

üzere iki yönde de çalışma potansiyeline sahip. Bu çift

6

Page 11: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kutupluluğu bir sorun alanı olmaktan çıkarmak sorumlu

bireyin denge ve uyum politikaları izlemesiyle mümkün.

Öz çıkar ve fedakarlık bireyin sorumluluğuyla yakın ilişki

içerisindedir. Bireysel sorumluluğun toplum ve doğaya

yansıması, sosyal sorumluluk kavramıyla ifade edilecek

olursa sosyal sorumluluk, kişisel çıkar ile toplumsal çıkarın

dengede tutulması, adaletin sağlanmasına katkı yaparak

çok boyutlu düşünebilme; birey ile toplum, bireysel fayda

ile toplumsal fayda, madde ile mana, özgürlük ve

determinizm gibi birbirini tamamlayan –ayrı ayrı ele

alındığında zıt gibi görünen - varlık alanlarını

uyumlaştırmayı başarabilmedir. “Katı determinizm tam

doğru olsa idi sorumluluktan bahsedemezdik, caniyi ve

caniyi linç eden insanları kınayamazdık”....(Aydın : 2002 :

164) Tam özgürlük mümkün olsa idi sebepler zincirini

görmezlikten gelir, olaylarda ve varlıkta anlamı

kaybederdik. Katı bireysellik bencilliği, egoizmi, neticede

gelir adaletsizliğini ve toplumsal sınıflaşmayı; katı

toplumculuk, bireysel yeteneği öldürerek gelişmeyi ve

ilerlemeyi durdururdu. Bunun için sorumlu, dengeli ve

yaşanabilir bir hayat iki alanın uyum içerisinde yürütülmesi

ile sağlanabilir.

Her kurum kendi hedef kitlesine yönelik olarak çalışır

ve faaliyet alanı ile ilgili işleri görmekle mükelleftir.

Aileden başlayarak, en büyük organizasyon olan devlete

7

Page 12: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kadar her organizasyonun belli görevleri vardır. Bu

görevler o kuruma belli sorumlulukları da yükler. Ailede,

aile bireylerinin rol ve statüleri onların görev ve

sorumlulukları da belirler. Devlet yönetiminde de

yöneticilerin belli görevleri; bu görevlerle orantılı

sorumlulukları da vardır. Her alanın görev ve

sorumlulukları o toplumun, toplumsal değerleri, kültür

yapısı, yasaları, gelenekleri ve hayat anlayışından tarih

boyunca süzülüp gelen değerler ışığında anlamlı hale gelir.

Örgütler kendi kamuları ile iletişimde (bilgi, mal ve

hizmet alış-verişinde) bulunurken ve o kamunun

ihtiyaçlarını temin ederken sorumluluklarını da göz

önünde bulundurmalıdır. Örgütün kamu yelpazesi iletişim

faaliyetlerinden farklı dozlarda etkilenmektedir. Çok yakın

çevresi ile ileride ulaşabileceği potansiyel çevresi (kamusu)

örgütün faaliyetlerinden aynı derecede etkilenmezler. Onun

için örgüt sorumluluklarını öncelik sırasına koyarak hareket

etmelidir.

Görev kamusu; örgütün iş ve eylemlerinden doğrudan

etkilenen ve o iş ve eylemleri denetleyen, halkla ilişkiler

açısından birinci derecede ilgi konusu tutulan grup ve

toplumsal kesimleri içermektedir. Yetki kamusu, örgüt

içerisindeki ve örgütün kontrol edebileceği çevredir.

Potansiyel kamu ise; gelecekte örgütün ulaşmasını umduğu

toplumsal katmanları içerisine alır. Örgüt; tüm bu kamuları,

8

Page 13: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kısa ve uzun vadeli planlarında dikkate almak

durumundadır. Bu kamularla ilişkilerde sorumluluk

duygusu ihmal edilmemelidir. Örgütün tüm bu kamulara

karşı sorumlulukları ilgili bölümlerde açıklanacaktır.

Özellikle çok geniş bir kitleyi içeren potansiyel kamuda;

şirketin büyüme hedefleri, şirkete duyulan güven açısından

ve çevreye vereceği etki bakımından sosyal sorumluluk

kesinlikle göz ardı edilemez. Bu kamuya karşı şirket,

sosyal sorumluluk kampanyalarına katkı sağlayarak ya da

bizzat sosyal projeleri yürüterek katkıda bulunur. Bu proje

ve kampanyalar şirketin geleceğinin potansiyel hedef kitle

açısından alacağı pozisyonu belirleyici faaliyetlerdir. Eğer

örgütler etkili bir kurumsal kimlik ve geniş kesimlerce

güven duyulan bir marka olmak istiyorlar ise sosyal

sorumluluk kampanyalarına önem vermek ve bu kavramın

içini doldurarak muhataplarına güven vermek

durumundadırlar.

Görev ve yetki kamusuna karşı görevleri ve

sorumlulukları, ürettiği mal ve hizmetin kaliteli ve verimli

olmasıyla, çalışanların haklarına riayetle sağlanır. Bunlar

yerine getirilmezse örgütün yaşaması ve varlığını

sürdürmesi imkansızlaşır.

Bu üç “kamusal alan” sadece bilgi düzeyinde ayırıma

tabi tutulabilir. Sosyal bir bütünlük olan toplum ve bireyin

yaşamı dikkate alındığında bu alanlar parçalanamazlar.

9

Page 14: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İnsani bir faaliyet hayatın diğer alanlarını da ilgilendiren

ilişkisel ve toplumsal bir faaliyettir. Her insani faaliyetin

seyyaliyeti ve etkileşime dönük bir yüzü de vardır. “Üzüm

üzüme baka baka kararır” ata sözümüz bu etkileşimi en

veciz şekilde açıklar. “Bilim, din, felsefe, sanat ve ahlak

insanın fiziki ve beşeri muhitinde akıp giden hayatına

anlam verme faaliyetinin birer şubesi olarak kabul

edilebilir. Bu şubeleri bilgi düzeyinde birbirinden ayırırız

ki, onları daha yakından görelim ve aralarındaki ilişkileri

daha iyi tanıyalım. Bu ayrım asla mutlak değildir. Onların

dile getirdikleri, nazari olarak tasvir ettikleri tecrübeler, bir

ve aynı varlığın, yani insanın hayatında birlikte

yaşanmaktadır.” (Aydın : 2002 : 269)

Bir sosyal sorumluluk kampanyasında amaç

potansiyel kamuya yönelik olsa da, örgütün iç yapısı,

çalışanları, örgütün iş ve eylemlerinden etkilenen kesimler

kampanyadan farklı boyutlarda etkileneceklerdir. Eğer o

kampanyayı benimsememişler ise bir şekilde tepkilerini

göstereceklerdir. Çalışanlar : Bize emeğimizin tam hakkını

vermezken buraya para saçıyor. Tüketiciler : Ürettiği mal

veya hizmet ucuz ve kaliteli değilken bu kampanyayı

yapması doğru değil diyebilir ve bu durumu tutumlarına

yansıtabilirler. İşte halkla ilişkilerde sosyal sorumluluk tüm

bu hassas dengeleri iyi ayarlama duyarlılığıdır. Tezimizin

amacı iç halkla ilişkiler ile dış halkla ilişkileri birlikte

10

Page 15: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

düşünüp sosyal sorumluluğun önemine vurgu yaparak;

insan, toplum, doğa uyumuna dikkat çekmek, hayatı bir

bütün olarak görüp, parçalara takılıp kalmanın

sorumlulukla bağdaşmadığını ortaya koymaktır. Ya da daha

net ifade ile parçanın bütün içerisindeki konumunu yerli

yerine oturtmaktır. Parçaya değer vermek ama değerini

mutlaklaştırmamak, sistem içerisindeki yerini iyi tespit

edip, yok saymamaktır.

Toplum çok çeşitli örgüt tiplerinden meydana gelmiş

bir yapıdır. Halkla ilişkiler de her tip örgüt adına faaliyette

bulunabilir. Çıkar peşinde koşan örgütün de, kamu yararına

çalışan örgütün de, yer altı örgütlerinin de halkla ilişkileri

vardır. Tüm örgütler bir toplumsal yapı içerisinde hizmet

ederler, bu yapı toplumsal ilişkilerin düzeyine de belirler.

Toplumsal ilişkiler yakın kişisel ilişkiler gibi “hakkaniyet”

içermez, kişisellikten uzaktır. “Toplumsal ilişkilerde,

insanların karşılıklı olarak birbirlerinden yararlanmaları

değil, birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamaları beklenir.

Hatta, birbirlerine karşılıklı faydalarının dokunması hemen

hemen kesin surette beklenmez. Toplumsal ilişkilerde yer

alan ve yapılan iyiliklerin karşılığını ödemeye çalışan

katılımcılar büyük olasılıkla, bundan dolayı, ilişkiye zarar

vereceklerdir.” (LaFollette : 1999 : 187)

Hugh LaFollette Kişisel İlişkiler adlı kitabında,

ilişkinin derin ve kuşatıcı çözümlemesini yaparak, insana

11

Page 16: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

vurgu yapar. Nitelikli bir ilişki için insanın kendini

tanıması, kendinden yola çıkarak başkaları ile ilişkiye

girmesi ve oralardan öğrendiklerinin tekrar kendine

dönmesi ve bu dönüşümün sürekliliğinin her yeni ilişkiyi

daha anlamlı kılacağından bahseder. Her yeni ilişki bir

öğrenmedir. Birey karşılıklı(yakın) ilişkilerle diğer

bireyleri tanır, tanıdıkça samimi ilişkilere yönelir, samimi

ilişkiler de toplumsal (kurumsal) ilişkilere dönüşür. Bir

amaç etrafında birleşen samimi kişiler bir örgüt oluşturarak

ilişkileri kurumsallaştırırlar.

Toplumsal ilişkiler aynen samimi ilişkiler gibi

karşılık beklemeden “genel menfaat” için gerçekleştirilir.

Bu tür ilişkilerde samimi ilişkilerde olduğu gibi taraflar

birbirlerini yeterince tanımazlar. O yüzden bu tür ilişkilerin

düzeyi toplumsaldır (sosyaldir/kişisellikten uzaktır),

toplumun düzen ve huzurunu sağlamaya/bozmamaya

dönük ve yapılan işin nitelikleriyle alakalıdır. Düzen ve

huzurun bulunmadığı toplumlarda iş hayatı, sosyal hayat

hatta bireyin hayatı güvencede değildir. Tüm

organizasyonlar huzur ve güven ortamında verimli

çalışabilirler. Devlet, bu huzur ve güveni sağlamakla

yükümlü ise de örgütlerin de kendi üzerine düşen

sorumlulukları vardır. Örneğin toplumda açlık ve işsizlik

bir tehlike ise ve bu tehlikenin ortadan kalkması devletin

12

Page 17: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sosyal devlet olma özelliği yanında birey ve kurumların

yardımlaşma ve dayanışmasıyla da yakından ilişkilidir.

Toplumsal birer organizasyon olan işletmelerin halkla

ilişkiler birimleri, toplum hassasiyetlerini gözeterek

yönetime danışma görevi yapmak ve çalışanlarına sosyal

sorumluluk bilinci aşılamakla kendilerini yükümlü

saymalıdırlar. Organizasyonların dışa açılan penceresi olan

halkla ilişkiler birimlerinin toplumsal düzen ve toplumsal

taleplerle ilgili sosyal sorumluluk projeleri

gerçekleştirmeleri toplumla bütünleşmeleri bakımından

hayati öneme haizdir. Çalışanlarından yöneticilerine kadar

işletmede herkese bu bilinci kazandıracak birim, halkla

ilişkiler birimidir, bunu da iç halkla ilişkiler çalışmalarıyla

yapacaktır. Örgütlere, kendilerini ifade etme ve toplumsal

taleplere cevap verme imkanı veren halkla ilişkilerin,

toplumsal bütünlüğün korunması, içerisinde faaliyette

bulunduğu toplumun daha ileri gitmesi için sorumlu

davranması hem örgüt hem toplum için yararlı ve

gereklidir.

Halkla ilişkiler, hayatın her alanında uygulama alanı

bulabilen bir bilimdir. Özel ve kamu kesimi halkla ilişkileri

birlikte düşünüldüğünde ticaretten sanata, siyasetten sivil

toplum kuruluşlarına kadar hayatın her alanında halkla

ilişkiler faaliyeti yapılmaktadır. Kapsamı bu kadar geniş bir

bilimin, kendini sadece adına çalıştığı örgütün bakış

13

Page 18: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

açısıyla sınırlaması uygun düşmez, hayata holistik

(bütüncül) bir bakışla bakması da gerekir. Tüm örgütlerin

ortak menfaatlerini de içeren ve toplumun tümünü

ilgilendiren ortak politikaları, adına çalıştığı örgütün

politikalarıyla buluşturma (uzlaştırma) , halkla ilişkiler

birimin görevleri arasında olmalıdır. Bu da, o birimin

sosyal sorumluluk bilinci (anlayışı) taşımasıyla

mümkündür. Sosyal sorumluluk, bireysel sorumluluğun

sosyal boyutudur, topluma, genele yönelik hizmetlerin

ifasında bireyin payına düşen kısmı ya da bireyin gönüllü

olarak kendini sorumlu hissetmesi ve sosyal hizmetlerin

karşılanmasında aktif rol almasıdır.

‘Sosyal hizmetlerin nihaî hedefi, sağlıklı, sosyal

açıdan uyumlu, ümitli ve her şeye rağmen pozitif enerji ile

donanmış insanların varlığını korumak ve sayılarını

artırmak sûretiyle hem sosyal barışı ve dayanışmayı (millî

birliği) tesis etmek, hem de kendisi ve sosyal çevresiyle

barışık, bilinçli, kültürlü, kısacası kaliteli insan yetiştirmek

sûretiyle “sosyal sermaye” (Seyyar : 2002 : 535)

oluşturmaktır. Sosyal sermaye ile sosyal sorumluluk

arasındaki ilişki, sosyal sermayenin oluşum ve kullanım

(dağıtım) aşamasında etik değerlerin dikkate alınmasıyla

anlam kazanır. Hiçbir fert dışarıda kalmamak üzere tüm

toplumsal kesim ve kişilerin insanî bir yaşam sürdüğü,

sosyal adalet ilkesine azami ölçüde uyduğu bir toplumda

14

Page 19: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hem sosyal sermaye adil kullanılmış hem de kişi ve

kurumlar sosyal sorumluluklarını gereğince yerine getirmiş

olurlar.

Halkla ilişkiler açısından sosyal sorumluluk, örgütün,

içinde yaşadığı topluma ve doğaya karşı sorumluluğunu

ifade eder. Örgüt, bireylerin idare ettiği bir kurum olduğu

için, kurumu idare eden yöneticilerin (bireylerin) toplum

adına üstlenmeleri gereken sorumluluk türü, sosyal

(toplumsal) sorumluluğun karşılığıdır.

Sorumluluk duygusu ile hareket eden bir örgüt,

insanlara da topluma da zarar vermeyecek, verdiği zararları

telafi edecek önlemlerini de alacaktır. Örgüt faaliyetlerinin

toplumsal açıdan hangilerinin zararlı, hangilerinin faydalı

olacağını tespit etme görevi halkla ilişkiler birimine aittir.

Bu birim uzmanları, toplumsal talepleri ve beklentileri,

çalıştıkları kurumları adına yönetim birimlerine sunarken,

örgütün sosyal politikalarına yön veren bir görev de ifa

etmiş olurlar. Bunun için halkla ilişkiler uzmanlarının

içinde bulundukları toplumu iyi tanımaları, dünya sistemini

iyi analiz etmeleri daha önemlisi insan psikolojini iyi

bilmeleri ve empati yeteneklerinin güçlü olması

gerekmektedir.

Toplumsal sorumluluk duygusuyla gerçekleştirilen

halkla ilişkiler uygulamaları günümüzde hala meşruiyeti

tartışılmakta olan halkla ilişkiler bilimine toplumsal bir

15

Page 20: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

meşruiyet alanı da yaratacaktır. Bugün her kurumun kendi

amaçlarına uygun yürüttüğü halkla ilişkiler politikaları ve

uygulamaları, halkla ilişkileri bilimsel arka plandan uzak,

sadece bir teknikler manzumesine dönüştürmüştür.

Uygulanan tekniklerin meşruiyetini sorgulayacak ve onları

‘uygulanabilirlik’ düzeyine çekme görevi de sorumluluk

duygusu ile mücehhez halkla ilişkiler bilimine aittir. Bu,

uygulayıcıların, uzmanların ve örgüt yöneticilerinin sosyal

sorumluluk duygusunu (bilincini) taşımasıyla mümkündür,

aynı zamanda hem eğitim, hem de bilinç işidir. Bu bilinç

de aile, okul, toplum ve yaşam deneyimlerinden edinilen

bir sürecin sonucunda sağlanabilir.

Her birey ve kurum diğer birey ve kurumlarla

toplumsallaşmanın gereği olarak ilişki içerisinde

bulunduğundan, bu ilişkiyi “rasyonel, adil ve ahlaki” bir

temele oturtmak ve ilişkiyi planlamak, yani neyi, nerede,

ne zaman ve kime söyleyip/yapacağına karar vermek

görevi kurumun halkla ilişkiler birimine ait olmalıdır. Bu

ilişkinin sözü edilen özellikte olması, o birimin sosyal

sorumluluğu ile doğrudan ilgilidir. Halkla ilişkiler birimi

organizasyonun her aşamasında kime ne görev düşüyor,

yapılan işin kurumsal ve sosyal boyutu nedir, iş ihmal edilir

ve eksik yapılırsa ne gibi kötü sonuçlar ortaya çıkar

bilincini bireye/çalışana kazandırır. Kişiyi hem

organizasyonun hem de toplumun bir üyesi olarak görür,

16

Page 21: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ona uygun bir işlev yükler. Bireye kurumsal bir kimlik inşa

eder, bireysel kimliği ile kurumsal kimliğini bütünleştirir.

Dış halkla ilişkiler faaliyetinde bireyin (çalışanın) kurumsal

kimliği ile iş görmesini sağlayarak kurumun halk nezdinde

“sağlam, güvenli ve güçlü”; sosyal sorumluluk

kampanyalarıyla da topluma “duyarlı” olduğunu

göstererek, potansiyel kamusundan aldığı olumlu feed-

backlerle bunu ispatlamış olur. Örgütün sağlam, güvenli ve

duyarlı olarak algılanması iç ve dış halkla ilişkilerin uyum

ve bütünlük göstermesine bağlıdır. İçerideki bir hata

dışarıda er geç yankı bulur ve örgütün itibarını zedeler.

Halkla ilişkilerde iç ve dış uyumun sağlanması sosyal

sorumluluğa verilen önemle doğru orantılıdır. Tezimizde bu

konunun da önemi vurgulanmaktadır.

Her bilimde olduğu gibi halkla ilişkilerde de

uygulayıcılar kilit konumdadırlar. Bir tıp etiğinden

bahsettiğimizde, tıp alanında uygulanması gerekli ilkeleri

kast ederiz, uygulamada bu ilkeleri hayata geçirecek

olanlar sağlık personelidir. Eğer bu personel söz konusu

ilkeleri uygulamaz keyfi davranırlarsa –böyle davranan her

meslekte vardır- sorumlu o kişidir ve o kişi hakkında

mesleki ve idari kovuşturma yanında hukuk devreye girer.

Halkla ilişkilerde de uygulamadan kaynaklanan

manipülatif, taraflı, yönlendirici ve tek taraflı çıkar

sağlayıcı, halkla ilişkiler etiğine uymayan ‘halkla ilişkiler

17

Page 22: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

uygulamalarından’ ilgili kişiler sorumlu tutulmalı ve

mesleki, idari, hukuki ve sosyal yaptırımlar uygulanmalıdır.

Sorumluluk kişiseldir, bir kuruma devredilemez. Halkla

ilişkilerde sosyal sorumluluk derken bilimin

sorumluluğunu değil, uygulayıcıların ve karar vericilerin

(uzmanların) sorumluğunu anlamalıyız. İkinci bölümde

sorumluluğun özellikleri başlığı altında bu konu

açıklanacaktır. Çoğu yazarın halkla ilişkilere ‘maksatlı’

yaklaşması, onu propagandanın rafine boyutu olarak tarif

etmesi, bu kötü uygulamaları bilim emrediyormuş zannına

kapılmalarından olsa gerek. Bilim kişilerin elinde iyiye de

kötüye de kullanılmaktadır. Bilim kullanılarak ilaç da

yapılır zehir de, yapılan silahla masum da öldürülür cani

de. Bilim insanlara konfor da sağlar sefalet de. Bilimin

faydası ve zararı onu kullanan ellerin ve beyinlerin

ahlaklılığı ve sorumluluğu ile doğrudan ilgilidir.

Geçmişte konjoktürel olarak belli siyasal ve

ekonomik çevreler halkla ilişkileri içte ve dışta kullanarak,

kendilerine çıkar sağlamışlardır. Hâlâ bu amaçla

kullananlar da olabilir. Bu durum sadece halkla ilişkilere

özgü değildir. Diğer bilimler de belli çevrelerce kötüye

kullanılmaya açıktır. Psikolojiyi beyin yıkama aracı olarak

kullanan, sosyolojiyi kendi sınıfını yüceltmek için

kullanan, siyaseti zengin olmak için kullanan, tarihi kendi

18

Page 23: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

milletinin üstün meziyetlerini sergilemek için kullananlar

her zaman olagelmiştir

Biz bu tezimizde, bu tür kötüye kullanımların o

bilime mal edilemeyeceğini, bunun yanında

uygulayıcıların/halkla ilişkiler uzmanlarının en az adına

çalıştıkları örgüt kadar topluma karşı da sorumlu

olduklarını, sorumsuzca davranışların insan ve toplum

hayatındaki olumsuz etkilerini hatırlatmak ve

sorumluluklarının vicdani, toplumsal ve ahlaki boyutlarını

gözler önüne sermeyi hedefledik. Bunu yaparken insanı

merkeze aldık, onun doğasını, toplumsal yanını ve aşkın

boyutunu ayrı ayrı ele alarak sorumluluğunu

temellendirmeye çalıştık.

Sorumluluk statik bir yapı göstermez, kişinin

olgunluğu ve “tam kişi” olmasına bağlı olarak farklılık arz

eder. Bundan dolayı sorumluluğun büyüklüğünden ya da

düzeyinden bahsedebilmekteyiz. Niceliksel ve niteliksel

sorumluluk olarak sorumluluğu sınıflandırırsak; niceliksel

olanı, maddi boyutta; niteliksel olanı manevi boyutta

değerlendirebiliriz. Çevreye zarar veren bir fabrika

bacasının zararının giderilmesi beden sağlığı bakımından

niceliksel; aynı fabrikanın eğer toplum domuz etini

“haram” olarak benimsiyor ise domuz eti katkılı mamulleri

üretmemesi niteliksel sorumluluğuna örnek olarak

verilebilir.

19

Page 24: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bir işin yapılması ya da yapılmamasına karar veren

kişi ya da kişiler olduğundan, sorumluluk da o kişi/kişilere

yüklenmelidir. Bir karar verilirken iki temel özelliğin

bulunması zorunludur: Akıllı olmak ve özgür olmak. İrade,

tercih ve bilinç bu iki özelliğin türevleridirler. Sorumluluk

alternatifler arasında bilinçli, bile-isteye tercih yapma ve

onun sonuçlarını yüklenmedir. “Düşünüp taşınıp karar

verme aslında bir seçmedir. Öyle ise insan asıl hürriyetini

seçme hürriyetinde görmelidir. Eylemde farkına vardığımız

hürriyet, bir seçme hürriyetine bağlıdır. Seçme seçenekler

arasında birini tercih etmektir....Eğer insanın seçenekler

hakkında bilgisi yoksa seçme olayı da yoktur.... Seçenekler

hakkında yalnız bilgi sahibi olmak hürriyetin anlam

kazanması için yeterli değildir. O bilginin o şahıs için

fonksiyonel olması, onun için bir işe yaraması, onun

benimsenmesi de lazımdır.”(Öner : 1995 : 70) İyi ve adil

bir tercih iyi ve adil bir yaşam; aksi tercih kötü ve adaletsiz

bir yaşam demektir. Bu yönüyle sorumluluk ahlaki

tercihlerimizle çok yakından ilişkilidir. Tezimizde

sorumluluk ve ahlak ilişkisini sürekli göz önünde tuttuk,

sorumluluğu bireysel, toplumsal ve evrensel bazlara

oturtmaya çalıştık. Kişinin kendi, toplumu, milleti, devleti,

insanlık ve doğaya karşı sorumluluklarının birbirini

tamamlayan bir bütün olduğunu göstererek, bilinç düzeyi,

20

Page 25: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

özgürlük ve sistemin uyumu ile bağlantısını ortaya

koymaya çalışıldı.

Halkla ilişkilerin sosyal boyutunu etik ve felsefi

açıdan inceleyen çalışmalar sınırlı ve dağınık olduğundan

ve mevcut çalışmaların yaklaşım tarzı bizim tarzımıza

uymadığından kaynak ve metot sıkıntısı çektik. Bunu

kısmen felsefenin, sosyolojinin ve etik’in amaçları ile

halkla ilişkilerin amaçlarını birlikte düşünerek aşmaya

çalıştık. İyi ve en iyi hedefine ulaşmak, herkesi ve her şeyi

kapsayacak adil bir ilişki ile mümkün olacağından,

mümkün olduğunca ucu açık düşünmenin imkanlarını

zorladık. Kişinin kişi , toplum, eşya, doğa ve Tanrı ile

olan ilişkilerini yaşamı kaplayan bir bütün olarak

değerlendirmeye aldık ve sorumluluğu buralarda aradık.

Sorumlu bir halkla ilişkiler faaliyeti tüm bu alanlara duyarlı

olmalı ki, anlamlı, bütüncül ve doğru bir işlev görebilsin.

Şimdiye kadar gerçekleştirilen kampanyaların

yukarıda sayılan özellikte ve kapsamda ele alınmadığını

varsayarak, sosyal sorumluluk kampanyalarına bütüncül bir

yaklaşım kazandırmaya çalışıldı. Kimi kampanyalar

kurumsal fayda, kimileri yönetici ya da sahiplerin

psikolojik tatmini, kimi sosyal fayda, rekabet ve prestije

dönük yapılırken; bunların hiç birinin yanlış olduğunu

söylemeden daha mükemmel sosyal sorumluluk

kampanyaları nasıl olabilir sorusuna cevap arandı.

21

Page 26: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Araştırmamızda mantıksal çıkarım, tarihsel deneyim

ve olgusal gözlem ve sentezleme yöntemini kullandık.

“Bilim, esas itibariyle olgu ve olaylarla uğraşır, değer

dünyasını dışarıda tutmaya çalışır. Bu çabasında ne ölçüde

başarılı – yahut bazılarına göre, başarısız – olduğu, bugün

hâlâ tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Özellikle

sosyal bilimlerde “değerden bağımsız” bir faaliyetin

imkansız olmasa da çok güç olduğu bilinen bir husustur.”

(Aydın : 2002 : 271) Hele eylemlerimiz ya da

davranışlarımız söz konusu olduğunda ki halkla ilişkiler

uygulamalı bir faaliyettir - değerden bağımsız olması

düşünülemez. Değerden bağımsız bir halkla ilişkiler

faaliyetinde de sorumluluktan bahsedilemez. O bakımdan

bilimsel verilerle insanın özelliklerini ortaya koyduktan

sonra, bu özellikteki insanın muhtemel davranışlarını ve o

davranışın toplumsal sonuçlarının ne olacağını kestirerek

onlara ahlaki bir temel bulmaya çalıştık. Mevcut sosyo-

ekonomik durumun yarattığı olumlu/olumsuz neticeleri

insan davranışı ve anlayışının etkilerine bağladık.

Sorumsuz ve bencilce davranmanın kötü sonuçları

kaçınılmaz kıldığı tarihsel deneyim ve yaşanan olguların

gösterdiği bir gerçektir. Hayatın bir bütün olarak ele

alınması gerektiğine karar vererek, liberal ve sosyal(ist)

anlayışların mevcut ve geçmişteki uygulamalarından yola

çıkarak tek başına yaşamı kavrayamayacak ve

22

Page 27: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

anlamlandıramayacaklarına karar verdik. Sistem yaklaşımı

bize “bir şeyin var olması için, her şeyin var olması”

gerektiğini öğretti. Buna göre insanın var olması,

toplumun, çevrenin ve kainatın var olmasına bağlıdır. “Ben

yoksam, hiçbir şey yok; hiçbir şey yoksa ben de yokum ya

da benim varlığım her şeyin var olmasına bağlı” anlayışı

halkla ilişkilere egemen olursa sorumluluk anlamını bulur.

Suya ihtiyacım var, su olmaz ise yaşayamam, güneş (ısı,

ışık, ateş), bitki, hayvan, toprak, yağmur, hava vs. akla ne

gelirse hepsine muhtacım- çünkü hepsi birbirini

tamamlıyor- bunların biri ya da hepsi olmaz ise yaşamım

son bulur. Suyun oluşumu için toprağa, güneşe, rüzgara,

gökyüzüne, bitkiye (fotosentez – buharlaşma vs. için)

havaya bunlarla ilişkili hemen hemen her şeye ihtiyaç var.

Onun için bunların hepsini korumalıyım bilinç ve

sorumluluğu, halkla ilişkilerde sosyal sorumluluk

anlayışına bütüncül yaklaşımla bakmamızı zorunlu

kılmaktadır. Halkla ilişkiler sadece kişiler arası ilişkiler

olarak ele alınırsa, kişilerin yaşadıkları ortam ıskalanmış

olur. Bu anlayış da insanların boşlukta (havada )

yaşadıklarını varsayar.

Tüm ihtiyaçlarımı kendim karşılayamam, başka

insanlara (ana-baba ve kardeşten başlayarak toplumsal

yaşam içerisinde herkese, herkes de bana muhtaç)

hayvanlara, havaya, suya, toprağa, taşa, bitkiye, ota,

23

Page 28: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

madene, vatana vs. muhtacım ve onlara karşı

sorumluluklarım vardır. Bu mantıksal, deontolojik ve

sistematik ilişkiler düzeni ve bütüncül yaklaşım tezimizin

yöntemini oluşturmaktadır.

İlk bölümde halkla ilişkilerin ne olduğu, amaçları,

kapsamı, teknikleri, sistem yaklaşımı perspektifinden

örgütlerin ve halkla ilişkiler biriminin sistem içerisindeki

yerine; ikinci bölümde sorumluluk kavramının tanımı,

felsefi temeli, özellikleri ve kaynaklarına; üçüncü ve son

bölümde toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel açıdan

insanlığın içerisinde bulunan krizlerin, şirketlere yüklediği

sorumluluklara problem çözücü bir yaklaşımla halkla

ilişkiler açısından bakmaya çalıştık. Eğer dünyada bir

bunalım, sıkıntı, adaletsizlik, açlık, yağma, kimlik krizi,

zulüm, sömürü, cehalet ve vurdumduymazlık varsa bu, tüm

alanlarda faaliyet gösteren kişi,

örgüt/kurum/şirket/devletlerin güçleri oranında

sorumluluklarını yerine getirmemelerinden

kaynaklanmaktadır. Kimse uzaydan gelip bizi sıkıntıya

sokmadı ve bizim meselelerimizi halledemez. Bu insan

eliyle ve insan elinin değdiği kurumlar eliyle ortaya çıktı,

yine onların eliyle çözülecektir. Sorumluluklarımızın

bilincinde olup, gereğini yerine getirerek.....

24

Page 29: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

I. BÖLÜM

A-SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLER

Halkla ilişkiler; bir kişi veya örgüte karşı

kamuoyunun (hedef kitlenin) tavrını değerleyip,

organizasyonun kamu oyu nezdinde saygınlık ve itibar

kazanabileceği strateji ve politikaların izlenmesidir. (Oluç :

1990 : 5) Halkla ilişkiler, yönetimin eylem ve işlemlerini

halka onaylatma çabası değil, eylem ve işlemleri,

yönetilenlerle etkileşerek gerçekleştirme ve böylece

kendiliğinden oluşan bir onay elde etmektir. (Kazancı :

1992 :37) : Kazancı bu tanımın yeterince kapsayıcı

olmadığını düşünse gerek 1999 da yeni baskısı yapılan

kitabında, halkla ilişkilerin çok geniş bir uygulama olanı

olması, diğer disiplinlerle olan sıkı ilişkisinden dolayı

tanımlama güçlüğünün bulunduğuna işaret etmiş, bu

güçlüğün yanında temel karakter ve iskeletinin netleştiğini

belirtmiş, yapılan tanımların belli bakış açılarından

yapıldığını, özel kesimin tek yönlü ve çevreyi etkilemeye

matuf tanımlamalarla halkla ilişkilere yaklaştığını, kamu

kesiminde bir netlik gözlenmediğini söyleyerek konunun

daha iyi anlaşılması için yeni bir tanımlamaya gitmenin

25

Page 30: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yararlı olacağını vurgulamıştır. “Kanımızca halkla

ilişkilerin pratik amacının üstünde yer alan ve onun siyaset

bilimi ve sosyolojisi ile bağlantısını görmezlikten gelen,

ideoloji aşılama özelliğini bir yana iten bu ele alış(lar)

kuşkusuz eksiktir. Özellikle çokuluslu kuruluşlar için

önemli amaç olan hem kendi ülkesine hem de öteki

ülkelere bir nevi ideoloji şırınga etme işlevi gözden

kaçırılmaktadır.” (Kazancı : 1999 : 57-58) “Gerçekten biz

de halkla ilişkileri yalnızca bilgi vermek için yürütülen bir

çalışma olarak almıyor, yönetim-halk ilişkilerini

iyileştirmeye yönelik, temelinde iletişimin yattığı bir

etkileşim çalışması olarak niteliyoruz.” (Kazancı : 1999 :

59) Kazancı’nın eksik gördüğü alan, siyaset kurumunun

halkla ilişkilere atfettiği rolün uygulayıcılar tarafından

yeterince dikkate alınmamasıdır. Takdir edilir ki her alanda

gerçekleştirilen halkla ilişkiler faaliyetinin kademeli olarak

sosyal bir yanı da vardır. Ekonomik, siyasal, kültürel ya da

eğitim vs. alanların tümü hayata ve insana dair yapıp-

etmelerin birer uzantısıdır. Dolayısıyla her bir alan kendi

içerisinde yürüttüğü halkla ilişkiler faaliyetlerini

değerlendirirken, genel ve toplumsal hayatın dengesini ve

güvenliğini göz ardı etmemelidir.

Halkla ilişkiler, kamuoyunu etkileme ve ondan

etkilenme sürecidir. (Tortop : 1993 : 4) Halkla ilişkiler, bir

örgütün sunduğu hizmetin geliştirilmesi amacıyla yürütülen

26

Page 31: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ve kamuoyunu etkilemeye yönelik tüm ilişki biçimlerini

içeren planlı çabalara denir. (Ertekin : 1995 : 9) Halkla

ilişkiler, özel ya da tüzel kişilerin belirtilmiş kitlelerle

dürüst ve sağlam bağlar kurup geliştirerek onları olumlu

inanç ve eylemlere yöneltmesi, tepkileri değerlendirerek

tutumuna yön vermesi, böylece karşılıklı yarar sağlayan

ilişkiler sürdürme yolundaki planlı çabaları kapsayan bir

yöneticilik sanatıdır. (Asna : 1993 : 13) Olumlu inanç ve

eylemlerin altını çizersek, bu inanç ve eylemlerin neye

karşılık geldiği tartışılabilir ve temellendirmeye muhtaçtır.

Kime ve neye göre olumlu ? Bu, çeşitli bakış açılarına göre

farklılık gösterir. Hayata çıkar açısından bakan çıkarına

uygun olanı olumlu, olmayanı olumsuz görür; genel

menfaat açısından bakan “kamu yararına” olan eylemleri

olumlu diğerlerini olumsuz görür. Haz aldığı, sevinç

duyduğu eylemleri olumlu, acı ve üzüntü duyduğu

eylemleri olumsuz görür. Halkla ilişkilerde sosyal

sorumluluk anlayışının egemen olması bu karşıtlıkların

çözümüne ve uyumlu birlikteliğine katkı yapar.

Halkla ilişkiler, kuruluşun duyarlı olduğu çevreyi

tanıması ve kendini bu çevreye tanıtması amacıyla iletişim

tekniklerinin planlı/programlı bir şekilde iki yönlü olarak

yönetim felsefesine dayandırılarak uygulanmasıdır.

(Kadıbeşegil : 1986 : 3)

27

Page 32: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

“Halkla ilişkiler, belli tarz, yoğunluk ve yönde

ilişkileri yaratma, tutma, değiştirme veya geliştirme amaçlı

profesyonel yönetim faaliyetidir. Halkla ilişkiler endüstrisi

hem kendi reklamını kendi müşterileri olan ve olacak

firmalar ve kurumlara yaparlar, hem de şirketlerin ve

kurumların imaj ve faaliyet satışını yaparlar. Özlüce halkla

ilişkiler profesyonel ve örgütlü bilinç yönetim

tekniğidir”(Erdoğan : 2002a : 341) Erdoğan bu tanımla

halkla ilişkileri bilinçli bir şekilde örgütlerin çıkarlarına

hizmet eden bir kurum olarak tarif etmektedir. Egemen

ideolojiyi ve durumu sürdürmek, kendilerini daha

fonksiyonel yapmak için, hakim güçler ona göre halkla

ilişkileri profesyonel bir şekilde kullanmaktadırlar. Yani

halkla ilişkiler, “örgüt için, örgütlü bilinç yönetimi” olarak

görülmektedir ve örgütün varlığını devam ettirmesi,

büyümesi için, örgütün ilgi alanına giren kitleleri, örgüt

lehine davranmaya iten, onların zihinlerini yönlendiren

uygulamaları kendisine konu edinen, bunu yaparken

örgütlü olarak bütün teknik ve yöntemlerden faydalanan bir

iletişim faaliyeti olarak gösterilmektedir.

Bu yaklaşım halkla ilişkileri propagandaya çok ama

çok yaklaştırmıştır. Halbuki her ikisi ayrı kategorileri işgal

etmektedir. Eğer günümüzde yaygın halkla ilişkiler

uygulamaları propagandaya yakın işliyor ise bu, halkla

ilişkiler mesleğinin suçu değil, uygulamacıların yanlışıdır.

28

Page 33: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Doğru olan halkla ilişkiler faaliyeti, karşılıklı rıza ve güven

oluşturarak, örgüt çıkarları ile toplum çıkarlarını

dengeleyebilen bir tutum geliştirme esasına dayanmalıdır.

Erdoğan, bunun mümkün olabilmesi için, örgütlü bir gücün

karşısında yine örgütlü bir güce ihtiyaç olduğunu ima

ediyor. Tarafların eşit olmadığını ve dengenin ta

başlangıçta bozuk olarak kurulduğunu söylüyor. Trilyonluk

halkla ilişkiler endüstrisi, burjuvazinin siyasi, kültürel,

ekonomik alanlarda pazarının ve pazarlamanın (bilinç

yönetiminin) bütünleşik bir parçası olarak işlev görüyor.”

(Erdoğan : 2002a : 353) diyerek savına gerekçe

sunmaktadır.

Bu durum halkla ilişkilerde sorumluluk ve güç

ilişkisini gözler önüne sermektedir. Sorumsuz insanlar gücü

bencilce ve uzun vadede tahrip ve yıkım amaçlı

kullanırlarken; sorumlular adalet sağlamaya yönelik olarak

kullanmaktadır. Günümüzde Amerika’nın dünya politikası,

Irak örneğinde ve dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi

olumsuz güç kullanımına, geçmişte Osmanlı’nın

uyguladığı dünya siyaseti olumlu güç kullanımına örnek

olarak verilebilir. Erdoğan’ın bu yaklaşımı örgüt esas

alındığında ve sorumluluk devre dışı tutulduğunda doğru

kabul edilse de, örgütün sosyal bir çevre, coğrafi olarak

tanımlanan bir alan (vatan) içerisinde faaliyet gösterdiği

dikkate alınırsa doğru olmadığı görülür. Sadece örgüt çıkarı

29

Page 34: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

için halkla ilişkiler faaliyetinde bulunmak çıkar

çatışmalarını beraberinde getirecektir. Her örgüt sırf kendi

çıkarı için çalışırsa diğer faktörlerden (insan, hammadde,

hava, su, toprak vs.) en azami ölçüde faydalanmanın

yollarını arar ve dengeyi bozar. İnsanın akıl ve duygu

boyutu olduğunu dikkate almadan onu köle gibi çalıştırır,

baskı altında tutar. Çevreyi yenilenemeyecek bir hale

sokarak tahrip eder. Neticede hayatı çekilmez ve yaşanmaz

hale koyarak yok eder. Bu yaklaşım sorumluluk

anlayışından uzak bir yaklaşımdır, sonu huzur değil

çatışmadır.

Halkla İlişkilerin meslekleşme tarihi boyunca çeşitli

tanımları yapılmış, yapılmaya da devam edilmektedir. Bu

kadar çok tanımın olmasının nedeni mesleğin çok boyutlu

olması yanında, yeni denilebilecek bir tarihi geçmişe sahip

olmasıdır. Mesleğin yaklaşık 70 yıllık geçmişi gazetecilikle

kardeştir. Prof. Dr. Nihat Karakoç çok sayıda tanımın

nedenlerini dört ana başlıkta toplamıştır.

1-)Halkla ilişkilerin geçmişi tarihin ilk yıllarına

uzanmakla birlikte, çağdaş anlamdaki halkla ilişkilerin

oldukça kısa sayılabilecek bir geçmişinin olması, yeni bir

bilim dalı olması ve iyi anlaşılamaması

2-)Halkla ilişkiler, iletişim,reklamcılık, işletme

yönetimi, ekonomi, siyasal bilimler, kamu yönetimi,

personel yönetimi,istatistik, organizasyon,sosyal hizmetler,

30

Page 35: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

editörlük, metin yazarlığı, sunuculuk gibi çok sayıdaki

bilim ve uzmanlık alanlarıyla ilişkisi....

3-)Halkla ilişkilerin gelişme sürecinde, halkla ilişkiler

alanındaki yazarların yaşadıkları dönemin koşullarına,

eğitim ve deneyim birikimlerine göre halkla ilişkiler tanımı

yapmaları

4-)Tanımlar, yapısı gereği genellikle bir cümleden

oluşan kısa ve öz tanımlardır. Halkla ilişkileri bir cümle ile

anlatma zorluğu karşısında yazarların, halkla ilişkilerin

önemli gördükleri bir ya da birkaç amacını, niteliğini,

ilkesini veya işlevini vurgulayacak nitelikte tanımlar

yapmaları.(Karakoç : 2002: 5)

Günümüzde hala tartışmaları süren halkla ilişkiler,

reklam ve propaganda kavramlarının çok ince sınırlarla

birbirinden ayrılması; hassas olmayan uygulayıcıların bu

üç alanı birbirine karıştırmasından dolayı halkla ilişkilerin

toplumsal vicdanda net bir konuma oturtulmasında meslek

açısından bazı güçlükleri doğurmuştur.

Halkla ilişkilerin tanımları yapılırken belli

kategorilere göre ayrımları yapılmaktadır.

Nitelikleri ve ilkelerine göre;

Amaçlarına göre;

İşlevleri ve faaliyetlerine göre;

Nitelikleri ve ilkelerine göre yapılan tanımlara birkaç

örnek vermek gerekirse ; halkla ilişkiler, karşılıklı olarak,

31

Page 36: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

iki yönlü iletişime dayalı, toplumsal sorumluluğu içeren bir

işleyişle kanaat ve eylemleri etkilemek üzere

gerçekleştirilen planlı çabalardır. (Cutlip: 1988 : 203) Paul

N. Garrett’e göre halkla ilişkiler, insanların istedikleri

şeyleri, yine onların dilediği şekilde yapma

felsefesidir.(Aşkun : 1973 : 6)

Amaçlara göre yapılan tanımlara birkaç örnek; halkla

ilişkiler, halkın ilgisini çekmek, onu harekete geçirmek ve

istenilen yola yöneltmektir... kişinin ya da kurumun halkla

ilgisini geliştirme ve anlama yolundaki çabalardır.(Tortop :

1990 : 4) Uluslar arası Halkla İlişkiler Enstitüsüne göre,

halkla ilişkiler, bir örgüt ile duyarlı grupları arasında iyi

niyet ve karşılıklı anlayışın sağlanması ve sürdürülmesine

yönelik ölçülü, planlı ve sürekli çabalardır. (Cutlip, M.

Scott- Center, Allen H. : 1978 : 7)

İşlev ve faaliyetlerine göre ise ; halkla ilişkiler,

“toplumsal gereksinmeyi en iyi biçimde karşılamak,

çevreden gelecek uyarılarla dilekleri göz önüne alarak

örgütsel davranışlarda bulunmak için yapılan çalışma”

(Kazancı : 1999 : 59)olarak tanımlanmaktadır. Halkla

ilişkiler, müşteri, ortak, işgören, çevre ve genel kamuoyu

gibi hedef kitlelere kuruluş felsefesini anlatacak mesajları

hazırlamak, iletmek, gelecek tepkileri toplayıp

değerlendirerek yöneticinin kuruluş politikasını

yönlendirmesine yardımcı olmaktır. (Asna : 1995 : 56,

32

Page 37: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Karakoç : 2002 : 7) Görülüyor ki tanımlarda perspektif

farklılıkları vardır. Kimi tanımlar ihtiyaç temelli, kimileri

örgüt temelli, kimileri toplumsal temele oturtulmaya

çalışılmıştır ama hepsinde ortak olan iletişimdir. İletişimin

amacı tanımlardaki amaçla uygunluk arz ediyor. Sosyal

sorumluluk duygusunu ihmal etmeyen bir iletişim faaliyeti,

hem ilkeleri hem niteliği ve amacı hem de işlev ve

faaliyetleri kapsamak durumundadır.

1. HALKLA İLİŞKİLERİN UYGULAMA ALANLARI

Halkla ilişkiler toplumsal boyutu ağır basan ve

hayatın tüm alanlarında uygulanabilecek bir yönetim

faaliyetidir. Bireyin ve organizasyonun amaçlarına uygun

olarak çeşitli teknik ve yöntemleri kullanır. Bu teknik ve

yöntemler toplumların kültürel ve siyasal yapılarına uygun

olmalıdır. Toplumsal dokuya ters düşen halkla ilişkiler

faaliyetleri istenen sonucu vermeyebilir. İçinde bulunulan

toplumun değer yargılarına ve anlayışına ters düşen

politikalar toplum tarafından benimsenmez.

Profesyonel halkla ilişkiler yaşamın her alanında

uygulanır. (Sjöberg : 1981 : 14)

1- Devlet yönetiminde (ulusal, bölgesel, yöresel ve

uluslar arası)

2- Ticaret ve sanayide (küçük, orta ve uluslar arası)

3- Topluluklarla ilişkiler ve sosyal ilişkilerde

33

Page 38: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

4- Eğitim kurumları, üniversiteler, kolejler ve

benzeri yerlerde

5- Hastaneler ve sağlık hizmetlerinde

6- Hayır kurumlarında ve yardım işlerinde

7- Uluslar arası ilişkilerde.

Bu kadar geniş bir alanda faaliyet gösteren, diğer

disiplinlerle ortak çalışan, sürekli yüzü topluma ve insana

dönük olan halkla ilişkiler biriminin sorumluluğunda

bulunan iletişim ve etkileşim faaliyetinin; sorumluluk

duygusundan yoksun hareket etmesi çeşitli toplumsal

çatışma ve huzursuzluklara yol açar.

Görülüyor ki halkla ilişkilerin uygulama alanı

bulunmadığı hemen hemen hiçbir alan yok gibidir. Hedef

kitlesini en küçük gruptan ulusal çapta en büyük

organizasyon olan devlete kadar, hatta uluslar arası

organizasyonlarda kamuoyunu etkilemek amacıyla halkla

ilişkiler tekniklerinden ve politikalarından yararlanılır. Bu

amaçla ekonomik, kültürel, siyasal ve sosyal alanlarda :

uygun ortam yaratmak, satışı artırmak, insanların

temayüllerini bilmek ve gelecekteki temayüllerini

belirlemek, karşılıklı iletişimi artırmak, sorun alanlarında

karşılıklı diyalog yoluyla yakınlaşma sağlamak, gerekirse

bu yakınlaşmayı lehe çevirmek, sosyal sorumluluk

duygusunu pekiştirmek, kültürel değerleri korumak ve

gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde ulaştırmak, ürün ve

34

Page 39: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hizmetleri tutundurmak ve o ürün ve hizmet hakkında

olumlu imaj oluşturmak, toplumsal yanı ağır basan

kararlara toplumun katılımını sağlamak, dolayısıyla

demokrasiye katkı yapmak maksadıyla halkla ilişkilere

gerek duyulur.

Tüm bu amaçların gerçekleşmesi için ekonomik,

kültürel, siyasi ve toplumsal alanlarda çaba göstererek

toplumu etkilemek, bireysel ve toplumsal değişimi

arzulanan yöne kanalize etmek, toplumsal hassasiyetleri,

toplumsal normları ve toplumsal yapıyı iyi analiz etmek

gerekir. Eğer normları güçlü bir toplumda etki yaratmak

istiyorsak, elimizdeki kozlar (gerekçe, değer, alternatif,

fikir, bilgi ve ideal vb.) sağlam olmalı, hedef kitlede iyi

yankı bulabilmelidir. Kendisinden güç aldığımız değerler, o

toplumdaki değerlerden zayıfsa, toplumsal bellekte yankı

bulmuyorsa etkisi hissedilmez. Oluşturmak istediğimiz

toplumsal ortam mevcut değerlerle (norm) çatışıyorsa

sonuç alamız da zor olur.

Global ölçekte uygulanan halkla ilişkiler

kampanyalarının amacı belki de tüm ideoloji ve dinleri

ehlileştirerek tüketimi teşvik edip, toplumu "salt müşteri"

düzeyinde tutmaktır. Şirketlerin amaçları göz önüne

alındığında üretilen malı satacak toplumsal ortamların

yaratılması öncelikli hedefler arasındadır. Bu gün dünyaya

yön veren çok uluslu şirketler açısından yönetim biçimi ve

35

Page 40: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

toplumsal yapı (sınıf ve katmanlar) "tükettiği ve üretimi

engellemediği" sürece sorun alanı oluşturmamaktadır. Çok

uluslu şirketlerin devletleri de bu siyaseti benimsemiş

gözüküyorlar.

Bunun için halkla ilişkilerin toplumu tanıma

fonksiyonunu devreye sokarak amaçlarının önünde engel

olan değerleri ya sulandırarak ya da o değerlere yeni

anlamlar yükleyerek değişime uğratmaktadırlar. Özgürlük

gibi insan onuru yüklü bir değer – uğruna can verilen – bir

içecek firması tarafından “...iç özgürlüğünü yaşa” gibi

maddi bir değere indirgenmekte, ya da başka bir firma “...

parfümü kullan kendini mutlu hisset” gibi özgürlük ve

mutluluk gibi değerleri dönüştürerek ticarileştirmekte, o

değerlerdeki kutsiyeti profanlaştırmaktadır. Bu halkla

ilişkilerin sorumsuz bir şekilde kullanılması ve hayata

tüketim merkezli bir bakışın yansımasıdır.

Halkla ilişkiler netice itibariyle bir tanıma ve tanıtma

işidir. Tanımada ulaşılabilecek hedeflerin tutturulması için

o yapının bilinmesi hayati önem arz eder ki o yapıya uygun

halkla ilişkiler politikaları ve kampanyaları uygulanabilsin.

Tanıma; hedef kitlenin/kamunun isteklerini, beklentilerini,

şikayetlerini öğrenmedir. Tanıtma ise örgütün ne iş yaptığı,

ne tür hizmetleri ne kalitede verdiği, ne gibi kolaylıklar

sağladığı, ürünün fiyatının ne olduğu, diğer ürünlerden

farkı, kullanım kolaylığı vb. unsurların hedef kitlede yankı

36

Page 41: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bulması ve yönetileni/tüketiciyi aydınlatma, yönetimin

eylem ve işlemlerini halka anlatma ve açıklama olarak

nitelenebilir.

Toplumda bir değişim yaratmak için o toplumun

yapısını iyi bilmek, toplumsal statülere değer vermek ve

mevcut normlardan daha güçlü normlarla (değerlerle)

topluma seslenmek gerekmektedir. İnsan haklarına, ahlak

kurallarına, dini değerlere, toplumun örf ve adetlerine ters

ya da bu değerleri dikkate almayan yani tanıma

fonksiyonunu devre dışı bırakan bir halkla ilişkiler

kampanyasının toplumda başarı şansı olamaz.

Sosyolojik açıdan toplum dejenerasyona uğramış,

yapı zayıflamış; kültür, din, dil, örf ve gelenekler maya

görevi göremez olmuş ise o topluma yapılan her müdahale

yankı bulacak ve etkisini kolayca gösterecektir. Böyle

toplumlarda istenilen her türlü olumsuz etki kolaylıkla

sağlanabilecektir. Burada genel anlamda halkla ilişkilerin,

topluma hangi yönde etki yapacağı önemlidir. Toplumsal

yapıyı yeniden düzeltecek bir halkla ilişkiler uygulaması,

kısmen geçmişteki değerlerin yeniden canlandırılması

kısmen de yeni ve evrensel değerlerin oluşturulması için

uygun politikalar içerebilir. Verilecek karar, uygulayıcıların

o toplum için yapmak istediklerine ve sosyal sorumluluk

bilincine bağlı olarak değişebilir.

37

Page 42: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Topluma yapılan müdahaleler iki yönlüdür. Yukarıdan

aşağıya yapılan bir müdahale, toplum değerlerini dikkate

almaz tepeden inmeci ve zora/güce dayalı olarak yürütülür.

Bunun başarı şansı azdır, istenilen değişimi sağlamaz,

çoğunlukla çatışmaya yola çar. Aşağıdan yukarıya yapılan

müdahale ise mevcut yapı ve hiyerarşi/statüyü dikkate

almakla birlikte birey esaslı ve tedrici olmalıdır. Kültürel

değişim sadece üst yönetimin sorumluluğu olmamalı ve

yeni bir kültür oluşturulurken alınan her kararda

çalışanların katılımı sağlanmalıdır. Toplumsal katılımın

olmadığı durumlarda, kültürel değişim toplumları kaosa

sürükleyebilir. Kültürel değişimin başarılı olması istenirse

bu değişimi kademeli bir şekilde uygulamak gerekir.

Eğer halkla ilişkiler mesleğini uygulayanlar örgütlü

bir yapıya kavuşur, adına faaliyette bulunduğu

organizasyonlarla amaç birliği ederlerse değişimin yönünü

belirleme güçleri de artar. Bu yönü belirleyecek

sorumluluğun niteliğidir. Kurumsal ve bireysel

perspektiften bakıp toplumsal adalet ve denge kaygısı

taşımadan sadece kendinin ve kurumunun çıkarlarını

düşünen kişiler kısa vadede kazançlı çıksalar bile uzun

vadede toplumsal çatışma, çevrenin tahribi vb. durumların

ortaya çıkması ile kayıpları artmaya başlayacaktır.

Her bir halkla ilişkiler uygulaması faaliyette

bulunduğu alanda, o alanın özellik ve yapısına uygun

38

Page 43: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

politikalarla sonuç alma yoluna gider. Bir eğitim

sektöründeki halkla ilişkiler uygulaması ile sağlık

sektöründeki halkla ilişkiler uygulaması norm ortak

tabanında aynı görünse de işin türü, toplumsal rol ve

statülerden kaynaklanan bazı yaklaşım farklılıkları

olacaktır. Bu da o alandaki insan hassasiyeti ve meslek

etiğine bağlı olarak değişir.

Halkla ilişkilerin faaliyet sahası toplumdur ve bu

zeminde 'halkla' ilişkilerini tayin ederken kendi tarafını da

tayin etmiş olmaktadır. İlişkide iki tarafın olduğu

düşünülürse birey ya da örgüt adına iş yapan halkla ilişkiler

uzmanlarının birey ya da örgütün çıkarlarıyla “halkın”

çıkarlarını bir noktada buluşturabilecek donanıma sahip

olmaları gerekmektedir. Eğer halktan yana, onun

değerlerine saygılı ve halkı otoriteye karşı koruyan bir

anlayışla bu faaliyet yürütülecekse toplumun tüm

katmanlarının "modus vivendi"sini (uzlaşma) arkasına alıp

demokrasiye gerçek anlamda önemli bir katkı

yapabilecektir. Bu ancak ortak çıkarların ve tercihlerin

yanında durmak, ayrılıkları körüklememek, toplumun

herkesçe kabul görmüş değerlerini korumakla mümkündür.

Bu yukarıdan aşağıya doğru gerçekleşen bir

demokratikleşmedir (grassroots democracy). Aşağıdan

yukarıya demokratikleşme (bottom up democracy) insan

haklarını bireysel anlamda ele alan, bireyin özgürlüğüne ve

39

Page 44: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

katılımına önem veren, kimlik ve direnişini toplumsal

hareketlerin temeline oturtan ve bireyin topluma karşı

sorumluluğu olduğu bilincinden hareket eder, "sorumlu

özne" nin toplumsal değişimi/dönüşümü başarabileceğini

varsayar. Her iki yöndeki demokratikleşme birbirinden ayrı

düşünülemez, belki toplumların yapısına göre hangisinin

tercih edilebileceği tartışılabilir, bu kararı verecekler

değişimin yönünü de belirleyeceklerdir.

Halkla ilişkilerin devlet eliyle ve 'sivil' örgütlerce

kullanılması onu, amaçladıkları politikaların hakim

kılınması için bir araca dönüştürebilir. Bu gün hemen

hemen tüm halkla ilişkiler uygulamaları modern kültürün

taşıyıcısı niteliğinde olup, modernizme 'acenta' görevi

yapmaktadırlar. Ekonomik, siyasi, kültürel ve sosyal

alanlardaki tüm kampanyalarda kullanılan ''modern giyimli

insanlar birer kültür taşıyıcıları görevi yapmakta, görsel

imajlar, kokteyller, dil vs. unsurlar modern formatla

sunulmaktadır. Dolayısıyla bu tür uygulamalarla bu gün

halkla ilişkiler gerçek temeline dayanıp dayanmadığını

bilmediğimiz enformasyonla ve imaj yaratmayla veya

imajları desteklemeyle "yaratılmış, inşa edilmiş,

kurgulanmış" gerçekler sunmaktadır. Medyada nasıl

görünüleceği, etkili konuşmanın nasıl yapılacağı, iletişimde

etkinlik ve medyayı kullanma eğitimleri dünyayı anlama

hakkında değil, imajlarla hedeflenen amaçları

40

Page 45: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gerçekleştirmeye dönüktür. Ürünlerin tasarlanması,

paketlerin ve renklerin belirlenmesi, firma binalarının ve

yönetici odalarının tasarım biçimleri hep imaja dönüktür;

derinlikli bir sorgulamaya tabi tutulduğunda içerik ve

samimiyetten yoksun oldukları görünen uygulamalardır.

Michael Levine “Halkla İlişkiler : bir gerilla savaşı” adlı

eserinde geleneksel halkla ilişkiler anlayışının devamı

olduğunu söylediği, benimsediği ve Tiffany Kuramı adını

verdiği yaklaşımında şık ambalajlara sarılan armağanların

sade ya da kutusuzlara göre çok daha değerli olduğunu

söyler... Aslında benim de her gün yaptığım şey,

armağanları şık ambalajlara yerleştirmektir. Bir mesaj

alırım ve Tiffany’s’in en şık kağıdına sararım. Mesaj nasıl

olursa olsun onu çok daha çekici, çok daha ilginç ve çok

daha yararlı göstermeye çalışırım. (Levine : 2004 : 31)

Amaç; modernizme uygun toplumsal bir dönüşümü

sağlayıp, tüketim kalıplarını değiştirmektir. Tüketim

kalıplarının değişimi uzun vadede tutum, davranış ve

kültürde de değişimi beraberinde getirecektir. Öze değil

forma, kalbe değil kalıba önem veren yaklaşım halkın

mevcut halini beğenmeyen, onu “köylü, kıro, cahil” vs.

sıfatlarla hor gören bir anlayışı benimser, kendine

benzemesini ama kendini geçmemesini arzular.

Yöneticilerin halka bakış açıları ve halkın tercihlerini

dikkate alıp/almamaları demokratik yaşamla, "makul

41

Page 46: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

çoğunluğun" mutluluğuyla doğru orantılıdır. Demokrasinin

biçimsel düzeyde kaldığı bir ülkede egemenlerin halka

bakış açısı da demokratik olmayıp otokratiktir. Yönetici

kesim kendilerini halktan daha bilgili ve ehil görerek, halka

tepeden bakan; halkla ilişkilerini de halkın değerlerinden

kopuk bir şekilde, biçimsel argümanlarla manipüle eden bir

zihniyeti yansıtır. Bu anlayış, halkın kendi kendisini

yönetemeyeceği, ‘bilen, okumuş-yazmış insanların’ onlar

adına yönetim işini üslenmesini söyleyerek, halkı ‘cahil ve

beceriksiz’ bir konumda tutan, böylece iktidarlarını ilelebet

sürdürmek isteyen bir anlayıştır. "Aklı çok eren, kendini

halk adına düşünme, siyaset üretme, karar verme ve iktidarı

kullanma mevkiinde gören, halka rağmenci, yukarıdan

buyrukçu seçkin takımı; tanzim, tanzimat, ıslahat,

yenileştirme, reform, devrim, vb. teşebbüslere külliyen

aykırı düşer. Bu takıma sorarsanız halkın akıllı vasilere

ihtiyacı vardır. Halkın siyasi ve toplumsal geleceğine,

gündelik ve tarihsel kaderine ipotek koyanlara göre bu

vasiler de kendilerinden başkası değildir." (Bulaç : 1995 :

86) Bu çeşit iktidarlar alınan kararlara harfiyyen

uyulmasını, hiçbir biçimde itirazda bulunulmamasını ister,

toplumsal olaylara da tahammülleri yoktur. Böyleleri için

"pasif bir toplum en iyi toplumdur, çünkü yönetilmesi en

kolay olan toplumdur" (Chomsky : 1997 : 90) Böyle bir

yönetim anlayışında siyasal halkla ilişkilerin varlığından

42

Page 47: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bahsetmek abestir.

Oysa gerçek bir demokratik toplum "yönetilenlerin

rızası" ilkesi üzerine kurulmalıdır. Fakat bir konuda tüm

insanların aynı rızayı ortaya koymaları mümkün değildir.

Kimi kabul ederken kimi reddedecek ve taraflar

oluşacaktır. "Oydaşlık olanaksızdır; azınlık yönetimi

sürekli bir düzenleme olarak hiç kabul edilemez; bu

nedenle, çoğunluk ilkesini reddedince geri kalan şu ya da

bu biçimde anarşi ya da buyurganlık (despotluk)

olmaktadır." (Lipson : 1984 : 474) Bir konu üzerindeki

konsensüs çatışmaları ortadan kaldırır. Konsensüs de büyük

ölçüde halkla ilişkiler mesleğinin sorumlu kullanımı

sonucunda sağlanacak ve taraflar arasında bir dostluk

köprüsü kurulmasına imkan verecektir. Bu köprü tarafların

birbirlerini gerçek anlamda anlamaları, mesleki terimle

ifade edecek olursak tanıma ve tanıtma fonksiyonunun

yeterince uygulanması sonucunda oluşacaktır.

Toplumda konsensüs sağlanamayan alanlarda ise

halkla ilişkiler 'rıza üretimi' sürecini devreye sokarak

çoğunluk sağlamak için çaba gösterir, demokrasilerde

gerekli olan meşruiyet alanını yaratır. Ya da halkı eğlence,

oyun, konser, magazin vb. şeylerle "izleyici" konumunda

bırakarak yönetim işini halk adına başkalarının yapmasına

zemin hazırlar. Bu günün demokrasilerinde yönetilenlerin

rıza gösterme hakkı saklı olmakla birlikte, halk ancak

43

Page 48: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

"izleyici" statüsündedir. Yönetim, düzen ve güvenliğin

sağlanması amacıyla "halkın isteklerini bilen, kendileri gibi

sorumlu yurttaşlar" tarafından gerçekleştirilmeli; onların

rızasını almak ise, kamu zihnini denetleme görevi yapan

organlar eliyle sağlanmalıdır. Bu durum siyasal halkla

ilişkilerin önemini ortaya koyar ve işlevsel hale getirir.

Toplumda düzen ve barışın sağlanabilmesi elbette devletin

varlığını zorunlu kılmaktadır. Fakat otoritenin toplumsal

katmanlarca paylaşılması, dengeli ve adil bir şekilde

dağıtılması toplumun yönetilebilmesinin önemli bir şartıdır.

Kuzey Amerika liberalizminin önemli

savunucularından John Dewey, "Toplum siyaset dediğimiz

şeyin gölgesi altında yaşıyor.... Büyük iş odaklarının

üretim, değişim, tanıtım, ulaşım ve iletişim araçlarının

denetimi yoluyla, bu arada basın, basın araçları, reklam ve

propaganda araçları üzerindeki yetkileriyle ülkenin

yaşamını yönettiğinde demokrasinin pek bir anlamı

kalmadığını ifade ediyordu." (Chomsky : 2000 : 62)

Örgütlü birimler, tek tek insanlarınkinden daha fazla ve

daha meşru haklara sahiptirler ve bu birimler, büyük ölçüde

egemen oldukları devletten maddi destek alırlar; James

Madison'un deyişi ile "hem devletin araçları hem de onun

tiranlarıdır... Halka dayalı bir hükümet, halka dayalı bilgi

kaynaklarını kullanmadığında, olsa olsa bir farsa ya da bir

trajediye-ya da her ikisine birden- dönüşür." (Chomsky :

44

Page 49: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

2000 : 63) Siyaset toplumun örgütlenmiş en üst kurumudur,

onun için siyasal alanda örgütsel amaçlardan çok kamu

yararının gözetilmesi adil bir yönetimin olmazsa olmazları

arasında olmalıdır. Siyasetin fonlanması kamu

kaynaklarından olmalı ve siyaset kurumunun amacı

adaletin sağlanmasından başka bir hedefe yönelmemelidir.

Halkla ilişkiler biliminin önde gelen isimlerinden

Edward Bernays şunları söylemektedir. "Kitlelerin

düzenlenmiş alışkanlıklarının ve fikirlerinin bilinçli ve

incelikli biçimde yönlendirilmesi demokratik toplumların

önemli bir parçasıdır, bu önemli görevin altından

kalkabilmek için 'bilinçli ve incelikli düşünen azınlıklar

düzenli ve sistematik olarak propagandadan

yararlanmalıdırlar." Çünkü "kamu zihnini denetleme

iplerini ellerinde bulundurmak da onlara düşer.

Propaganda, liderlere kitlelerin zihnine şekil verme

mekanizması sağlar; böylelikle "kitle eline geçirdiği yeni

gücü istenilen yöne kanalize edecektir." (Chomsky : 2000 :

64)

"Bu yüzyılın başlarına denk gelen doğuşundan bu

yana, devasa halkla ilişkiler sanayii, iş dünyası liderlerinin

deyişi ile "kamu zihnini denetleme" görevini üstlenmiş

durumda. Bu sanayi kendinden beklenenleri

gerçekleştirerek modern çağ tarihinde merkezi önem

taşıyan bir tema oluşturmuş oldu. Halkla ilişkiler sanayinin

45

Page 50: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

köklerini ve başlıca merkezlerini "en özgür" ülkede (ABD)

bulmuş olması hiç de şaşırtıcı değil." (Chomsky : 2000 :

54) Halkın etkili propaganda teknikleri ile değil de

karşılıklı rıza ile yönetilmesi, satın aldığı maldan ve

hizmetten aldanmaması için sorumluluk sahibi halkla

ilişkilercilere ihtiyaç vardır.

Modernleşmesini dış etkiler yoluyla tamamlamaya

çalışan Türkiye'de toplumla ilişkiler tepeden inmeci bir

yaklaşımla yürütülürken, dışarıdan ithal edilen 'halkla

ilişkiler' bilimi de topluma şekil vermek ve

modernleşmesine katkı yapmak için kullanılmaktadır. Sivil

toplumun gelişmemesi, hali hazırdaki 'sivil toplum'

örgütlerinin yarı resmi birer hüviyet arz etmeleri sebebiyle

halkla ilişkiler, bu örgütler eliyle toplumun modernleşmesi

ve kapitalistleşmesine (tüketim toplumu haline

dönüşmesine) imkan sağlayan bir fonksiyon icra

etmektedir. Küçük çaplı organizasyonlarda halkla ilişkiler

kendi mecrasında yapılmakta ise de, ulusal çapta bir halkla

ilişkiler kampanyası için düzensiz ve yönetilmeye razı bir

kitlenin varlığı 'ajanların' işlerini kolaylaştırmaktadır. Sivil

toplumu gelişmemiş bir ulusun halkı, sadece kelimeden

ibaret, içeriği doldurulamayan bir yığındır ve sosyal açıdan

kontrolü kolay olmaktadır. Yığınla ilişkilerde muhatap

'hayali'dir, iletişimin ana unsurlarından biri yoktur. Mesajın

gerçek muhatabı bulunmadığından, herkes gerçek

46

Page 51: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

muhatabın 'başkası' olduğunu düşünerek, iletişime bigane

(duyarsız) kalmakta, tüm olup bitenler karşısında

umursamaz davranmakta, belli bir zaman sonra dolaylı

yollardan etkilenmektedir. Bu dolaylı etkiden ajanlar (elit)

hukuk karşısında sorumlu değillerdir ve bedel de

ödememektedirler.

Halkla ilişkiler, 'yerel' ölçekte samimiyetle,

dürüstlükle ve toplumsal değerler dikkate alınarak yapılırsa

önemli kazanımlar sağlarken, ulusal ölçekte sivil toplumu

gelişmemiş bir ülkede yönetici ve elit kesimin istediği

doğrultuda sonuçların alınmasına imkan vermektedir.

Küçük çaplı yerli bir şirketin tanıtımı, ürünlerini

tutundurması bakımından PR gereklidir fakat çok uluslu

yabancı bir şirketin o toplumda pazar bulması kültürle de

alakalıdır ve beraberinde zihniyet değişimi getirir. İşte

burada halkla ilişkiler ajanları (uzmanları) bu değişimi

kolaylaştıracak yöntemleri arayıp/bulan, halkı 'rakip'

görmeyerek, "beraber" iş yapma taktiği ile manipülasyona

yol açmaktadırlar. Bu görevini ya 'toplumsal aktörlerle'

işbirliği yaparak ya da kamuoyundan gelen itirazlara

karşın iş dünyası gündeminin dayatılmasını mümkün kılan

şeyin 'halkın rızası ve tercihi' olduğunu söyleyerek, "rızasız

rıza" üretiminin yolunu açarak yaparlar. Bu tercihlerin her

ikisi de sosyal sorumlulukla doğrudan ilişkilidir.

47

Page 52: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Devlet ve şirketlerin yönetiminde ve toplumsal

yapıya yön vermede "iş dünyasının çıkarları ve devletlerin

ulusal güvenlik kaygılarının" etkisi inkar edilemez bir

gerçek olarak önümüzde duruyor. Bu kaygılar önümüzde

iken, toplum değerleri ile barışık, ideal halkla ilişkiler

kampanyaları yürütmek pek mümkün görünmemektedir.

Yapılanlar, genellikle toplumsal hassasiyetleri dikkate

almayan, halka 'yabancı' ve "yukarıdan alınan kararlara"

ayarlı uygulamalardır.

2.HALKLA İLİŞKİLER FAALİYETLERİNİN AMAÇLARI

Halkla ilişkiler faaliyetlerin ne amaçla yapıldığı

konusunda genel bir mutabakat olmakla birlikte, duruş

yerinden (konum) kaynaklanan farklılıklara da

rastlanmaktadır. Halkla ilişkiler mesleğinin teorik yanı

üzerine kafa yoran uzmanlar, kimi zaman reklam ve

propaganda karşısında halkla ilişkilerin durumunu

tartışmışlardır. “Yıllar boyu, yaptıkları işin düşünsel yanını

tartışma gereği duyan bir çok halkla ilişkiler profesyoneli

halkla ilişkilerin kavramsal olarak nasıl ele alınması

gerektiği sorusu üzerinde kafa yormuşlardır. Halkla

ilişkilerin yaptığı nedir? sorusuna yanıt aramışlardır. İkna

etmek mi, inandırmak mı, iletişimde bulunmak mı,

tutumları değiştirmek mi, davranış değiştirmek mi, sorun

çözmek mi, satışları artırmak mı, müşterilerde güven

48

Page 53: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

duygusunu artırmak mı, uyum sağlamak mı? (Hallahan :

1998 : 169)

Kuramsal bakış ile uygulamacıların bakış açıları

arasında mahiyet farkı olmamakla birlikte yaklaşım farkı

kendini açıkça ortaya koymaktadır. Kuramcılar, halkla

ilişkilerin bir bütün olarak örgütleri, kamuları ve toplumu

nasıl etkilediği sorunsalı üzerinde durmuşlar,

uygulamacılar ise daha dar ve mikro düzeyden, yani kendi

kurumlarının perspektifinden bakarak, örgütüm açısından

halkla ilişkileri nasıl kullanabilirim amacını gütmüşlerdir.

Bu açıdan bakıldığında yukarıda sayılan farklı farklı

amaçların gerçekleşmeye dönük uygulama biçimleriyle

karşılaşmamız olağandır.

Halkla ilişkiler :

1- İnsan davranışlarını anlamayı temel alan

danışmanlıktır.

2- Gelecekteki eğilimleri çözümlemek ve sonuçlarını

tahmin etmektir.

3- Kamuoyu, tutum ve beklentiler konularında

araştırma yapmak ve gerekli eylemlerle yönelik

önerilerde bulunmak.

4- Tam ve doğru bilgilere dayanarak iki yönlü

iletişim akışını sağlamak ve bu iletişimi

sürdürmek.

49

Page 54: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

5- Anlaşmazlıkları ve yanlış anlamaları

engellemektir.

6- Karşılıklı saygıyı ve toplumsal sorumluluğu

pekiştirmek.

7- Özel yararlarla kamu yararları arasında uyum

sağlamak.

8- Çalışanlar, tedarik kaynakları ve müşteriler

arasında iyi niyeti pekiştirmek.

9- Endüstri ilişkilerini (işçi-işveren ilişkilerini)

geliştirmek.

10- İyi personeli çekmek ve uygulamacıların devir

hızını azaltmaktır.

11- Ürünleri ve hizmetleri tutundurmaktır.

12- Maksimum karlılığı sağlamaktır.

13- Kurum kimliği oluşturup yansıtmaktır.

14- Uluslar arası ilişkilere ilgi duyulmasını teşvik

etmektir.

15- Demokrasi anlayışını pekiştirmektir. (Sjöberg :

1981 : 15)

Halkla ilişkiler mesleği ile uğraşanların evrensel

ölçüde kabul görmeyi hak edecek geniş bilgi, yetenek ve

deneyim sahibi olmaları gerekmektedir. İletişimin

yaygınlaştığı, toplumun globalleştiği, kurumların birbirleri

ile entegre olduğu bir dünyada, “halkla ilişkiler ya

kuruluşların vazgeçilmez bir parçası olarak işlev görecek

50

Page 55: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ya da sadece bir dizi yararlı tekniğin uygulanmasına

indirgenecektir.”(Sjöberg : 1981 : 18) Tüm bunları yapmak

için iyi donanım, bilinç ve adalet yanında sorumluluğu

sosyalleştirmek hatta evrenselleştirmek “sorumlu özne”

konumundan vazgeçmemek şarttır.

Armanda Barry’e göre ise halkla ilişkilerin işe

yarayacağı beş durum vardır.

1- Şirket ve çalışanları arasında iletişim sağlar

2- Kamuoyu oluşturan güclerle güven ilişkisi

kurulmasını sağlar

3- Tartışmayı teşvik eder, tavır ve yaklaşımlarda

değişikliğe ön ayak olur.

4- Seferber eder, kayıtsızlıkla savaşır.

5- İlgi uyandırır. (Barry: 2003 : 26)

Türkiye’de halkla ilişkiler mesleğinin duayeni kabul

edilen Nuri Tortop’a göre halkla ilişkiler mesleğinin

amaçları :

• Halkla ilişkiler halkı aydınlatmak ve onlara

çalışmaları benimsetmek.

• Halkta yönetime karşı olumlu davranışlar

yaratmak

• Halkın yönetimle olan ilişkilerinde işlerini

kolaylaştırmak (danışmayı kolaylaştırma, bilgi

verme gibi)51

Page 56: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• Kararların isabet derecesini artırmak için halktan

bilgi almak

• Kanun ve kurallara uyulmasını sağlamak için

bunlar hakkında halkı aydınlatıcı bilgi vermek.

(trafik kuralları, yasaklar gibi)

• Halkla işbirliği sağlayarak hizmetlerin daha çabuk

ve kolay görülmesini sağlamak. (okul, hastane,

yol yapımı, okul-aile birliği toplantıları gibi)

• Halkın istek, dilek, tavsiye,telkin ve

şikayetlerinden yapılan çalışmalarda, hazırlanan

yasa ve diğer tasarılardan yararlanmak,

aksaklıkların giderilmesi için yapılan çalışmalarda

bunları değerlendirmek.

• Halkla ilişkilerin amacı, özel ve kamu yararlarına

cevap vermeye çalışmak ve herkesin kişiliğine

hürmet ederek sosyal sorumluluk duygusu

yaratmak, denilebilir.(Tortop : 1993 : 10)

Tortop’un yaklaşımı daha çok

devlet/yönetim/örgüt merkezli bir yaklaşımdır.

Yönetimin yaptığı iş ve eylemleri benimsetmeye

yöneliktir, başlangıçtaki katılımı dikkate

almamıştır.

İnsan ve topluma yönelik tüm alanlarla bir şekilde

halkla ilişkiler uzmanını ilgilenmesi kaçınılmazdır. İnsanı

hangi saiklerin motive edeceği, algı, tutum, his ve 52

Page 57: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

beklentilerinin neler olacağı ve hangi şartlar altında nasıl

davranacağı halkla ilişkiler uzmanının duyarsız kalamayacağı

koruların başında gelmektedir. Çünkü onun işi insanladır.

İnsan yalnız başına tüm ihtiyaçlarını karşılayan bir

varlık değildir. İnsanlar işbölümü ve sözleşme fikri

etrafında bir toplum oluşturmuş, aralarında işbirliği

yaparak görev bölüşümü yapmışlardır. İnsanlar bu

görevlerini yaparken sorumluluklar getireceği bilinci ile

hareket etmez ise toplumsal yaptırımlar devreye girer.

Dolayısıyla toplumsal normlar, toplumun ahlaki değerleri,

dini ve kültürel yapısı halkla ilişkilercinin ilgi alanına giren

konulardır. Toplumsal yaşamın alacağı seyir, bölüşüm ve

iktidarın paylaşımı, moral değerler gibi konular da halkla

ilişkiler politikalarını önemli ölçüde etkilemektedir.

3.HALKLA İLİŞKİLER TEKNİKLERİ (MODELLERİ)

Amerika Birleşik Devletleri’nden birer halkla ilişkiler

araştırmacısı olan Grunig ve Hunt, bu ülkedeki halkla

ilişkiler uygulamalarını incelemişler ve dört aynı model

saptamışlardır.(Saran : 103) Bu modeller hem tarihsel bir

perspektif sunar, hem de halkla ilişkilerin hangi yöntemleri

kullanmakta olduğuna dair bilgiler verir. Bu modellerin

tümü bir tek halkla ilişkiler uygulamalarında

kullanılabileceği gibi, her uygulamaya özgü ayrı bir model

53

Page 58: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

de bulunabilir. Buna karar verecek olan kampanyayı

yürütecek uzmanlardır.

3.1.TANITIM

Örgütün ürettiği mal ve hizmetlerin mümkün olan her

türlü araçla ve yöntemle tanıtılmasıdır. Satışları artırma

amacına dönük işler. Burada tek yönlü bir iletişim söz

konusudur. İletiler örgütten kamuya doğrudur. Olumsuz

tanıtımdan uzak durulur, halkla ilişkiler biriminin görevleri

ürün ve hizmetin müşterilere tanıtılması ile sınırlıdır. Bu

birimin başarısı ürün ve hizmetlerdeki artışla

ölçülmektedir.

Tanıtımda örgüt ve örgütsel amaçlar merkezde

tutulmaktadır. Örgütün ne yaptığı, mal ve hizmetlerinin

müşteriye ne gibi avantajlar sağlayacağı tek yönlü

enformasyon akışı ile aktarılmaktadır. Bir anlamda reklama

benzemekle birlikte, reklama ödenen para, tanıtma işinde

ödenmemektedir.Başlangıçta işletme faaliyetleri, ürün ve

hizmetlerin duyurulması maksadıyla kullanılan tanıtmanın

amaçları kamuoyunda toplumun sorunlarına ve

beklentilerine duyarlı, güvenilir, tanınmış, güçlü ve saygın

bir işletme görüntüsü yaratmak ve destek sağlamak

şeklinde genişlemiştir. Toplum dinamik bir süreç içerisinde

hızlı bir değişim geçirmekte, örgütler de bu değişime

54

Page 59: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

uygun olarak fonksiyonlarındaki bazı işlevlerde değişime

gitmektedir. Halkla ilişkiler de bu sürecin dışında değildir,

onun kullandığı kavramlarda değişime ayak uydurmakta,

anlam genişlemesine uğramaktadır.

3.2. DUYURMA(Publicity)

Halkla ilişkiler tekniklerini ilk aşamasıdır. Halkla

ilişkilerin ABD inde ekonominin durgunluk döneminde

gazeteciler eliyle ortaya çıkmış olmasından dolayı

şirketlerin faaliyetleri hakkında kamuoyunu bilgilendirme,

basın yoluyla tüketiciyi haberdar etme girişimi olarak

başlamıştır. 1903 yılında Ivy Lee New York’ta ilk büroyu

açtığında amacı çeşitli şirketler adına basın danışmanlığı

yapmaktı. Mesleki deneyimlerini adına çalıştığı şirketin

lehine kullanmaktı. O gazetecilik deneyimi sırasında

açıklık, doğruluk, dürüstlük gibi meziyetlerin tüketici kitle

tarafından bilinmesi sonucunda o kitle nezdinde “olumlu

tanıtım” sağlanır ve kamuoyunun işletme hakkındaki

olumsuz duygu ve düşünceleri bertaraf edildiğinde

başarının yakalanması kaçınılmazdır. Ünlü işadamı Jhon D.

Rockeffeller’in danışmanlığını yapan Lee, o dönemde

“tamahkar, cimri ve acımasız ihtiyar” imajını medya

gücünü kullanarak kamuoyunda “yardımsever, iyi kalpli

yaşlı adam” imajına dönüştürerek büyük başarı

sağlamıştır.(Karakoç : 2002: 72) Halkla ilişkiler

55

Page 60: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

uzmanlarının en önemli görevi şirket haberlerini sistemli ve

planlı bir şekilde medya organlarına göndererek lehte haber

yapılmasını sağlamaktır. Uzman tarafından gönderilen

kurum, hizmet ve ürün bilgisinin medya organı tarafından

kullanılması bu tür haberlerin haber değeri niteliğini

taşımasına bağlıdır. Halkla ilişkiler uzmanı kurum ile ilgili

bilgilerin haber özelliği kazanması için çeşitli etkinlikler

düzenleyerek gazetecileri kuruma ilgili kılmaya özen

gösterir. Etkinliklerin iki temel özelliğinin bulunmasına

özen gösterilmelidir. a) Hedef kitleye gönderilen iletilerin

içeriğine uygun bir ortam oluşturulmalı b) hedef kitlenin

ilgisini çeken ve bu nedenle doğrudan ya da basın aracılığı

ile izlemek isteyeceği nitelikte olmalıdır. (Karakoç : 2002 :

184)Kurum ile ilgili bilgilerin medyada hiçbir ücret

ödenmeden yayınlanması için verilen bilgilerin haber

özelliği taşıması gerekir. Bunun için basın bildirileri

hazırlamak, basın bültenleri çıkarmak, basına makaleler

yazmak, ürünle ilgili raporlar hazırlamak, konferanslar

düzenlemek, röpörtajlar yapmak, fotoğraflar ve görsel

sergiler açmak, basına gezi düzenlemek, basın mensupları

için kahvaltılar düzenlemek, günümüzde internet sayfaları

yoluyla yayın yapmak, sergi ve fuarlara katılmak ve

düzenlemek, sempozyumlar tertip etmek gibi etkinlikler

düzenlemek kurum ile ilgili bilgilerin yayınlanması için

etkin olarak takip edilen yolların başında gelmektedir.

56

Page 61: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Duyurma (publicity) tekniği ağırlıklı olarak basınla

ilişkilerle sınırlı bir faaliyettir.

3.3.ASİMETRİK MODEL

İletişimin taraflar arasında eşit tutulmadığı, elinde

imkan ve güç olanın daha fazla ve etkili iletişim

olanaklarından yararlandığı bir modelin adıdır. Hedef kitle

örgütlü ve donanımlı olmadığından iletişim tek taraflı

olarak yürütülür. ”Bu iletişim şeklinde kuruluş/kaynak,

hedef kitleyi yönlendirmeye ve ikna etmeye çalışır.

İletişimi geliştirmek için araştırmadan yararlanır. Ama

iletişim çabalarının yöneltildiği kişilerden/alıcılardan çok

az katkı alınır. Kuruluş ile hedef kitle arasında çok fazla bir

anlaşmazlık yoksa, bu modeli uygulamada bir sorun

yaşanmaz.” (Görpe : 2001 : 6) Eğer anlaşmazlık alanları

çok fazla ise bu model yetersiz kalmaktadır. Günümüz

kuruluşlarının dünyaya açılması ve çok çeşitli toplumsal

yapılarla karşılaşması, farklı kültürlerle tanışması ve

acımasız rekabet ortamında sorunların olmaması

düşünülemez. Asimetrik model yedi varsayımla desteklenir.

(Grunig, 1992 : 43) İçe yönelme (örgütü dışardan

gözlemleme kabiliyetinin olmayışı), kapalı bir sistem

(bilginin içeride değil dışarıya akışı), verimlilik oranı

(maliyet kontrolünün yeniliklerden daha önemli olması), 57

Page 62: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

elitizm (örgüt liderinin en iyi olanı bilmesi), tutuculuk(

değişime karşı direniş), gelenek (örgütü bir bütün haline

getiren kültürün yaratılması) ve merkezi otorite (çalışanlar

için özerklik hakkı vermeyen otokratik örgütler)

Bu özelliklerin genelini değerlendirdiğimizde

değişime ve yeniliğe kapalı, mevcut yapıyı korumayı

amaçlayan bir örgüt hassasiyetinin varlığı ile karşılaşırız.

Dışarıda olup bitenlere duyarsız, dışarıdan girdi almayan

bir örgütün uzun süre yaşaması mümkün değildir. Örgütler

tüm girdilerini kendileri sağlayamazlar, bu eşyanın

tabiatına terstir. Nasıl ki tek bir insanın tüm ihtiyaçlarını

kendisinin sağlaması mümkün değilse örgütler de diğer

örgütlerle girdi ve çıktı alış-verişinde bulunarak

yaşamlarını sürdürürler. Bu alış-veriş esnasında dışarıdan

bilgi alır, etkilenirler ve etkilerler. Kapalı sistem

yaklaşımında kendi kendine yeterlilik mümkün

gözükmemektedir. Hele hele globalleşen dünyada,

iletişimin bu kadar yaygınlaştığı, mal ve hizmet alış-

verişinin sınır tanımaz bir biçimde yaygınlaştığı açık ve

liberal ekonomik sistemde şirketlerin kapalı yapıları ile

dünya ile rekabet etmeleri, ayakta kalmaları mümkün

değildir. Açık sistem yaklaşımının özelliklerini şu şekilde

özetlemek mümkündür :

• Enerji ithaline gidilmesi. Hiçbir sosyal yapı kendi

kendine yeterli ya da kapalı bir sistem değildir.

58

Page 63: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• Dönüşüm (troughput)

• Çıktı. Açık sistemler bazı ürünleri çevreye ihraç

ederler.

• Sistemler olayların çemberi olarak görülmeli.

Sisteme enerji girişi, girişin dönüşümü ve çıktı

elde edilmesi, bir kısmının sisteme girmesi ile

yeniden eylemde bulunması eylemleri

çemberseldir.

• Negatif entropi. Açık sistemler ihtiyaçlarından

fazla enerji ithal ederek enerji depolar, negatif

entropi sağlarlar.

• İnformasyon girdisi, negatif geri besleme ve

sürecin kodlanması. Sosyal sistemlerde girdiler

sadece yapılan işle dönüştürülen enerji maddeleri-

girdileri olamaz. Çevreye, örgütün işlevlerinin

çevresine ilişkisine ilişkin bilgi sağlayan

enformasyon da bir girdir.

• Sürekli Denge (Steady State) ve Dinamik

Homostasis. Entropi sağlama amcı ile enerji

ithali, enerji değişiminde süreklilik sağlamak

içindir. Bu duruma sürekli denge durumu denir.

Sürekli denge durumu, hareketsizlik ya da tam bir

denge durumu değildir. Sistemde sürekli bir enerji

ithali ve ihracı vardır, ancak sistemin özelliği aynı

kalır.59

Page 64: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• Equifinality : Bir sistemin son durumuna bir çok

farklı koşullar ya da yollardan ulaşılabilmesidir.

(Balcı : 2002 : 46-47)

İnsanlar ölümlüdür ve yerine yenileri gelecektir. Bu

gerçeğin farkında olan örgütlerin kapalı yapılarını

sürdüremeyeceklerinin farkına varan liderler, yerlerine yeni

beyinlerin gelebilmesi için örgüt içinde alt kademe

çalışanlarını liderlik pozisyonuna hazırlamak amacı ile

yetki devri ve yetki paylaşımı ilkelerini devreye sokarlar.

Bu amaçla personelle ilişkilere büyük önem verirler. Hem

personelde gerekli motivasyonun sağlanması hem de

verimliliğin artırılması için çalışanların örgüt ile

bütünleşmesine önem verilmelidir.

Örgütlerin de topluma ve dünyaya duyarsız kalması

yaşam ömürlerini azaltacağı gibi girdi maliyetlerini de

yükseltecektir. Girdi maliyetlerinin yükselmesi çıktı

fiyatlarına yansıyacaktır. Rakip firmaların piyasada çok

daha fazla pazar bulmalarına yarayacaktır. Bu da kapalı

yapıda ısrar eden örgütün piyasadan silinmesi anlamına

gelecektir. Ne kadar ürün ve hizmetin tanıtımı için halkla

ilişkiler faaliyetinde bulunursa bulunsun nihai ürün

piyasada hedef kitlenin hizmetine sunulduğunda fiyat farkı

ve kaliteden dolayı tercih edilmeyecektir. Kalite ve fiyat

rekabetin bu sonucu olarak gelişir. Teknoloji ve yetişmiş

60

Page 65: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

insan gücü açık piyasa işlemleri sonucu sağlanabilecektir.

Hep aynı teknoloji ve insan kaynakları ile çalışmak ürünün

ve hizmetin yeterli kalite ve hızda tüketiciye sunulmasının

önünde en büyük engeldir.

3.4. SİMETRİK MODEL

Bir kurum ve hedef kitlesi arasındaki ikili iletişimde

her tarafın eşit derecede katkılarının olması. Simetrik

halkla ilişkiler kuruluş ile hedef kitlesi arasında iki yönlü

iletişimdir.(Görpe : 2001 : 95) Duyurma ve asimetrik

modellerin eksik ve olumsuz yanlarını gören halkla

ilişkilercilerin bir sistem modeli yaklaşımı ile

geliştirdikleri, toplumun-hedef kitlenin- tüm özelliklerini

iletişim ortamına katarak karşılıklı etkileşim esasına dayalı

geliştirdikleri bir modeldir. Simetrik model bütüncüllük ve

çevre ile karşılıklı dayanışma, bilginin serbest dolaşımı,

denge, uyum esası üzerine bina edilmektedir. Buradaki

iletişim öncelikle anlamayı sağlayan bir iletişimdir. Taraflar

eşittir ve birbirleri üzerinde herhangi bir baskı

oluşturmazlar. İletişimdeki amaç bir şeyi empoze etmek

değil, karşılıklılık esasına uygun olarak uzlaşma ve

konsensusa varmaktır. Bu modelin diğer varsayımları

adalet (örgüt üyeleri için eşit olanaklar ve saygı), özerklik

(bireylerin görevleri ile ilgili karar verme kabiliyeti ve iş

tatmini), yenilik (gelenek ve verimlilik oranından daha

61

Page 66: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ayrıcalıklı olan yeni düşünceler), merkeziyetçi olmayan

yönetim (merkeziyetçi olmayan ve müşterek; yüksek

düzeyde özerklik, çalışanlar için tatmin edici ve yenilikçi),

sorumluluk (sosyal sorumluluk), çatışma çözme (müzakere,

iletişim ve uzlaşma yolu ile) ve çıkar guruplarının

liberalizmi olarak sıralanabilir. (Pieczka : 2002 : 253)

Simetrik yaklaşım açık toplum modellerinde işleyen

toplum değerlerini ve toplumsal beklentileri dikkate alan

bir tutum izler. Toplumu anlamaya çalışır. Genel trendlerin

ıskalanmasına göz yummaz. Teknolojinin, toplumsal

dinamiklerin, tüketim alışkanlıklarının, algı tutum ve değer

yargılarının iletişim sürecine etki ettiklerini düşünerek

örgüt ve kitle arasında uyum ve dengenin sağlanmasına

katkı yapar. Hareket halinde olan denge yaklaşımı simetrik

modelin hedefleri arasındadır. Durgunluk çürüme ve yok

olma anlamına geldiğinden sürekli çalışma, üretme,

üretirken ve çalışırken etkileşimde bulunma ve genel

ahengi bozmama kaygısı simetrik yaklaşımda egemendir.

Eğer her hangi bir taraf dengeyi bozar ise orta ve uzun

vadede bu durum bizi de etkileyecektir. Adaletsiz bölüşüm,

toplumsal çalkantılara; iş görenlerin ihmali, verimin

düşmesine; çevreyi kirletmek, sağlığın bozulması ve

alternatif maliyetlerin oluşmasına, tek yanlı bilgilendirme

uzun vadede müşteri kaybına vs. yol açacağından tercih

edilmez.

62

Page 67: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sorumluluk varsayımı yaşamın her alanında gerek

bireysel gerek kurumsal sorumluluğu kapsamaktadır.

Sorumluluğun kökeninde bireysel bilinç ve ahlaki

temellendirmeler vardır. Tezin ana konusunu oluşturan

sorumluluk kavramı ve onun felsefi, dini ve toplumsal

temellendirilmesi ayrıntılı olarak incelenecektir. Burada

simetrik yaklaşımın önemli bir ögesi olarak işlenen

sorumluluğun örgüt içi ve örgüt dışı yanlarıyla ilgili genel

bilgiler verilecektir.

Örgüt türüne göre farklılık gösterse de her örgütün

hedef kitlesi nihai olarak toplumun genelini

ilgilendirmektedir. Örgüt büyüklüğü hedef kitlenin

büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Büyümeyi hedefleyen

örgütler potansiyel kitlelerine karşı da duyarlı olmalıdır.

Ayrıca kendi hedef kitlesi olmasa dahi, olumsuz bir iletişim

açık toplumda sarmal etkisi yapacak, örgütü de olumsuz

etkileyecektir.

Halkla İlişkilerin pozitif performans sağlamak,

faaliyetlerinde başarıyı yakalamak, en iyilerin kendi

bünyesinde çalışmasını sağlamak ve elinde tutmak, ismini

duyurup olumlu bir imaj yakalamak için belli değerleri göz

ardı etmemesi gerekmektedir. Bunlar :

• Açıklık

• Dürüstlük

• İstikrar63

Page 68: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• İnandırıcılık

• Güvenilirlik

• Detaylara önem verme

• Anlayış

• Esneklik

• Politik davranabilmek

• Sabır

• Hassaslık

• Azim

• Tolerans

• Espri anlayışı (Barry : 2003 : 38)

Bu ilkelerin bir halkla ilişkiler politikasında yer

bulabilmesi için insan faktörünün çok iyi eğitilmiş olması,

toplumun iyi tanınması ve etik değerlerin halkla ilişkiler

politikasında belirleyici rol alması ile mümkündür.

Simetrik yaklaşım aynı zamanda mükemmellik (excellence)

yaklaşımının habercisidir. Kusursuzluk yaklaşımı da denen

bu modelin güçlü bir kültürel yapı, simetrik iletişim

sistemi, güçlü liderlik, stratejik planlama, sorumluluğunun

dağıtılması ve sosyal sorumluluk olarak kendini göstermesi

kaçınılmazdır.

Bu modeller örgüt yapısına uygun olarak

kullanılabilir. Basınla ilişkiler mesleki örgütlerde olur,

mekanik örgütler kamuyu bilgilendirme modeliyle birleşir,

64

Page 69: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

organik örgütler iki yönlü simetrik halkla ilişkileri

uygulama eğilimi gösterir, karışık örgütler ise her iki yönlü

modeli uygular (Pieczka : 2002 : 248) Basını

bilgilendirme/tanıtım ve kamuyu bilgilendirme modelleri

kapalı sistem yönelimini gösterirken iki yönlü asimetrik ve

simetrik modeller örgütlerin açık sistem yaklaşımına bağlı

olarak işlev yürütürler.

Örgüte kaynak ve bilgi sağlayan, çıktısını ödedikleri

parayla satın alan birey, küme ve örgütler onun çevresini

oluştururlar. Örgütün iç ve dış çevresi ile iletişimi iki yönlü

karşılıklı anlayış ve rızaya dayalı olarak yürütülürse, halkla

ilişkiler amaçlanan verimi alabilir; bundan hem örgüt

kazançlı çıkar hem toplum. “Açık sistem modeli örgütü biri

iç gelişme, öbürü varlığını koruma olmak üzere iki alanda

çaba harcayan, çevresine bağımlı bir sistem olarak

kavramsallaştırmaktadır.”(Scott, 1977 : 73-74 ; Tosun :

1981 : 68)

Bir örgütün girdi sağlamak için salt örgüt çıkarlarını

düşünerek, kazanç hırsıyla her yola baş vurması, toplumsal

hassasiyetleri dikkate almaması kısa vadede kâr gibi

gözükse de uzun vadede her zaman örgütün yararına

olmayabilir. Çevresindeki kaynaklar tükenince ve

toplumsal talep azalınca, örgüt yeni kaynak sağlamakta ve

çıktılarını satmakta zorluklarla karşılaşacaktır. Bu

gerçekler, örgütü ne kadar güçlü olursa olsun varlığını

65

Page 70: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sürdürme ve istikrarlı bir büyüme için çevresiyle uyumlu

çalışmaya zorlayacaktır.

Örgütün piyasadaki durumu, onun ürettiği mal ve

hizmetlerin müşteriler tarafından beğenilip-

beğenilmemesine bağlıdır. Örgütün pazardaki konumunun

elverişliliği, genellikle, onun çevreyle ilişkilerini geçmişte

başarıyla yürütüp yürütmemesine bağlı olarak değişkenlik

gösterir. Pazar ya da piyasadaki elverişli bir konum, örgüte

gelecekte de yeni imkanlar sağlama bakımından yararlı

olacaktır. Örgütün piyasa ya da pazarda elverişli bir konum

elde etmesi de uygulanan halkla ilişkilerin gücüyle doğru

orantılıdır.

Halkla ilişkiler faaliyeti örgütün hem girdi hem de

çıktısını içerisine alan bir süreçtir. Girdi; dış çevreden gelen

mal, hizmet ve bilgilerin (tanıma boyutu) iyi analiz edilerek

üretim sürecine katılması yani hedef kitle beklentilerinin

değerlendirilerek ürün ve hizmet kalitesinin artırılması

(çıktı), müşteri beklentilerinin karşılanmasıdır. Bu bilgilerle

donanmış ürün ve hizmet kalite ile birleşerek müşteriye

sunulur. Hedef kitlenin arzu ve beklentilerini karşılamış

ürün ve hizmet müşteri memnuniyeti olarak, pazardaki

payda artış olarak, kuruma duyulan güven olarak örgüte

döner ve örgütün girdi maliyetlerinde önemli bir azalışı

beraberinde getirir. Bu durum, örgüte kâr olarak geri döner.

Ürüne ve hizmete duyulan güven beraberinde kuruma

66

Page 71: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

güveni de getirecektir. Toplumda güven sağlamış bir

işletmenin ürün ve hizmet kalitesini bozmadan hatta daha

da geliştirerek toplumdan, halkla ilişkiler yoluyla aldığı

olumlu geri bildirimler örgütün kimliğini ve varlığını uzun

yıllar boyu sürdürmesi anlamına gelecektir.4. HEDEF KİTLEYİ OLUŞTURAN GURUPLAR

Her örgütte hedef kitle farklılık göstermektedir, her

örgüt için standart olarak belirlenebilecek bir kitle yoktur.

Faaliyet alanına göre her örgütün kendine özgü kamuları

vardır. İşletme biçiminde örgütlenen örgütlerin sermaye

yapısı, büyüklüğü, çalışma alanı gibi faktörlerin etkisi ile

hedef kitlesinde yer alabilecek başlıca kamular şu şekilde

sıralanabilir. 4.1. DIŞ HEDEF KİTLE :

Pazardaki Gruplar :

• Müşteriler

• Aracılar

• Teknik Servisler

• Rakipler

• Komşu İşletmeler

Girdilerle İlgili Gruplar :

• İşgörenler

• Ortaklar

• Satıcılar

• Eğitim ve Araştırma Kurumları67

Page 72: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sosyal Sorumlulukla ilgili Gruplar

• Basın-Yayın Kuruluşları

• Kamu Kuruluşları

• Yöre Halkı

• Meslek Örgütleri

• Diğer Gruplar (Karakoç : 2002 : 119)

Bizim kanaatimizce bu grupların içine doğayı da

katmak gerekmektedir. Doğa olmadan insanın ve grupların

yaşaması mümkün değildir. Doğa bireyin, toplumun ve

örgütün üzerinde yaşadığı ortak paydadır. Halkla ilişkiler

faaliyeti gerçekleştirilirken doğanın gözden çıkarılması çok

büyük bir eksikliktir. Bu alan sosyal sorumluluk

kapsamında değerlendirilmelidir.

Zeyyat Sabuncuoğlu ve Tuncer Tokol’ göre örgütün

dış halkla ilişkilerdeki hedef ketlesi :

• Kamu Kuruluşları

• Eğitim kuruluşları

• Finansal kuruluşlar

• Diğer işletmeler

• Mesleki kuruluşlar

• Spor kuruluşları

• Sosyal kuruluşlar

• Basın vs.dir. (Sabuncuoğlu ve Tokol : 2001 : 347)

68

Page 73: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Biz bu grupların yanına çevre faktörünü de ekleyerek

işletmelerin sosyal sorumluluğuna doğal duyarlılığı da

ilave ediyoruz. Gerek bireyin gerekse örgütün yaşam

alanlarının başında doğal çevre gelmektedir. Çevrenin

tahrip olması yaşam alanının yok olması demek olup, diğer

tüm faaliyetlerin yapılamaması anlamına gelmektedir.

Çevre bize emanettir ve gelecek nesillerin de daha

yaşanılabilir bir dünyada hayat sürmeleri için bireylerin ve

örgütlerin duyarlı davranması hem bir görev hem de

sorumluluktur.

Her bir grubun beklentilerinin karşılanması

işletmenin başarısını dolaylı veya direkt olarak

etkileyecektir. Her bir gruba gereken önem verilmelidir.

Bazıları önemsenip bazıları ihmal edilir ise; ihmal edilen

gruplar işletmeye destek vermezler, etkinlik ve verimlilik

düşer, işletme zararla yüz yüze kalır. Açık sistem

yaklaşımında bu gruplar birbirleriyle iletişim halinde

bulunduklarından, ilişkimizin bozuk olduğu grup bizim

aleyhimizde çalışarak diğer grupları da etkileyecek ve daha

büyük zararlarla karşılaşma olasılığımız artacaktır.

İşletmenin sosyal sorumluğu bu grupların her birine

karşı yerine getirmek zorunda olduğu görevlerin varlığına

işaret eder.4.2. İÇ HEDEF KİTLE

4.2.1.Çalışanlar

69

Page 74: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İç hedef kitle; çalışanlardan, işçi ve işveren

sendikalarından ve hisse senedi sahipleri ve ortaklardan

oluşmaktadır. Bir örgütün dışarıda iyi tanınması örgüt

çalışanlarının motive edilip, örgütle bütünlük sağlamaları,

ortak bir örgüt iklimi geliştirmelerine bağlıdır. Halkla

ilişkilerin örgüt içine dönük faaliyetleri çalışanların

amaçları ile örgütün amaçlarını uyum içinde bir arada

götürebilmeleridir. Mutlu ve huzurlu bir iş ortamında

çalışan iş görenler çalıştıkları kurumun olumlu imajının

oluşumunda önemli katkı yaparlar. Örgüt içi halkla ilişkiler

çalışması çalışanların örgüte bağlılığını sağlamayı

hedefler. Bu da ekonomik bakımdan tatmin edici bir ücret

politikası, meslek ilkelerine saygı, kurum içi iletişmin

sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, terfi ve ödüllendirme

sisteminin adaletli olması, dayanışmayı sağlayıcı toplantı,

gezi, kutlama vs. etkinlikler yoluyla olur. Yönetime katılma

yetkisi, uzmanlık alanıyla ilgili konularda söz söyleme,

fikirlerine başvurma kanallarının açık tutulmasıdır.

“İşletmeyi amacına ulaştırmak için yönetici, insanları

gelişigüzel bir biçimde değil, verimli bir biçimde

çalıştırmak durumundadır. Bu ise, yöneticiye iki türlü

sorumluluk yükler :

a) Görevlilerin her birinden ayrı ayrı en fazla verim

sağlamak

70

Page 75: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

b) Sözü geçen kişilerden grup (takım) olarak en

fazla verim elde etmek...(Tosun : 1992 : 249)

Psikoloji, sosyal psikoloji, sosyal antropoloji,

davranış bilimleri gibi sosyal disiplin alanlarının

araştırmaları, birey davranışlarını etkileyen etkenleri şu

şekilde sıralamaktadır.

Gereksinimler ve çevre koşulları.... Gereksinimler,

bireylerin psiko-sosyal ve kültürel nitelikleriyle birlikte

düşünmek gerekmektedir. Bireyin işletme içindeki

davranışı, gereksinimlerine, bireysel nitelik ve kişiliğine

bağlı olarak oraya çıkacaktır. Bu da bireyi iyi tanıma ile

mümkün olacaktır. Çalışanın bedensel , zihinsel ve ruhsal

açıdan yetenek ve beklentilerinin çok yakından tanınması

ile doğru orantılıdır. İnsanı tanımak ve anlamak için insan

bilimlerinin verilerinden faydalanmak ve geniş bir bilgi

birikimine sahip olmak zorunludur. Felsefe, din, sosyal

bilimler, psikoloji, sosyoloji, sosyal antropoloji, iletişim

bilgisi vs disiplinler bize yol gösterici olacaktır. Halkla

ilişkilerin inter-disipliner bir yaklaşım tarzı ile gerek iç

gerekse dış kamuyla iletişim kurması onun

zorluklarındandır. İçeride ve dışarıda uyum, ahenk ve

mutluluğun yakalanması evrensel ve kolektif bir bilinçle ve

sorumluluk duygusunun evrenselleşmesi ile mümkün olur.

İyi donanım, fedakarlık duygusu ve kamu yararı adına

çalışma gibi ahlaki değerlerle mücehhez bireylerin yönetim

71

Page 76: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sorumluluğu almaları meselelerin çözümüne önemli katkı

yapacaktır.

Bedensel sağlamlık, zihinsel aktivitenin ve ruhsal

uyumun önemli bir göstergesidir. İnsan bu üç boyutu ile

bölünemez bir bütündür. İş yerinde çalışma şartlarının

iyileştirilmesi, işle çalışanın uyumlu olarak tatmin

duygusuna erişmesi, morallerinin güçlendirilmesi halkla

ilişkiler biriminin duyarsız kalamayacağı iç halkla ilişkiler

uygulamalarıdır. Bu amaçla iş yerinde iş yeri hekimi,

psikolog, sosyal psikolog ve davranış bilimleri

uzmanlarının istihdam edilmeleri iş verimini artıracak,

yönetimin de işini kolaylaştıracaktır. Yönetimin her konuyu

bilmesi mümkün olmadığından bu uzmanlar yöneticinin

danışmanları olarak vazife göreceklerdir. Halkla ilişkiler

birimi uzmanları da tüm bu ihtiyaçların tesbitinde ve

karşılanmasında yönetimin en yakınındaki danışman rolünü

üslenmelidir ki örgütün amaçlarına verimli ve etkili bir

biçimde ulaşılabilsin.

Çalışanlara yönelik halkla ilişkiler uygulamalarının

başarısız olması durumunda iş veriminin düşük olması,

işten sağlanan tatmin duygusunun azlığı, iş kazalarının ve

iş kayıplarının artması, dedikoduların artması, disiplin

suçlarında artış, mal ve hizmet kalitesinde düşüş,

çalışanların işletmeye uyum maliyetlerinde artışlar söz

konusu olabilecektir.(Karakoç : 2002 : 122)

72

Page 77: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İşletmenin birimlerinin birbirleri ile uyumlu

çalışması, işlerin zamanında görülmesi, yetki ve

sorumlulukların paylaşımında şeffaflık, o işletmenin iyi

çalışmasının da önemli bir göstergesidir. Bu uyumun

sağlanmasında aksaklıkların tesbit edilmesi halkla ilişkiler

biriminin hedef kitleden aldığı feedback (geri bildirim)

lerin değerlendirilmesi ile ortaya çıkacağından, halkla

ilişkiler biriminin her bir olayı objektif olarak

değerlendirmeye tabi tutmalıdır. Burada iç ve dış halkla

ilişkiler birbirini tamamlayan bir fonksiyon icra eder.

Halkla ilişkilerin program evrelerinden dördüncüsü olan

değerlendirme evresi –araştırma, planlama, uygulama-

değerlendirme- alınan verilerin tekrar sürece katılımıyla

işletmenin eksikliklerini gidermeye önemli katkı

yapacaktır.

4.2.2.Ortaklar

İşletmeye sermaye koyan kişilere ortak adı

verilmektedir. Sermaye işletmenin temel üretim

elamanlarından bir tanesidir. Ortaklar diğer yatırım

araçlarına göre kârdan en yüksek payı almak isteyen grubu

teşkil ederler. Ortaklara göre en iyi işletme, en yüksek kârı

sağlayan işletmedir.

İşletmelerin sermaye yapıları ve ortakların sayısına

göre farklılık gösteren ortak grubu işletmenin varlık

nedenlerinden biridir. Çok ortaklı ve halka açık işletmelerin

73

Page 78: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ortakları, işletmenin yönetim, işleyiş ve sorunlarından

uzaktırlar. İşletmenin mali durumunu ancak genel kurul

toplantı sırasında öğrenebilirler. Bu tip işletmeler

profesyonel yönetici çalıştırarak yetkilerini profesyonel

yöneticilere devrederler. Ancak genel kurullarda ortaklar

birbirleri ile, yöneticilerle yüz yüze iletişim kurabilirler.

Bu ortamlar ortakların güven ve desteğini kazanma

platformları olarak değerlendirilmelidir.

Ortaklar işletmenin kârlılık oranı, rakiplere göre

avantaj ve dezavantajlı yönlerini, kapasite kullanım oranı,

istihdamın maliyetlerdeki payı, teknolojik durumu vb.

bilgileri öğrenmek isterler. Bu bilgilerin belli periyotlarla

ortaklara gönderilmesi, ortakların işletmeye olan mali

desteklerin devam etmesini sağlar, eğer ayrılacaksa neden

ayrılacağı, işletme için tavsiye ve önerilerin alınması halkla

ilişkilerin görevleri arasında sayılabilir. Ortak olduğu

işletme hakkında sağlam bilgilere sahip olan ortaklar, kendi

işletmelerini başkalarına da tanıtabilecektir. İşletmenin

durumundan memnun her ortak, işletmenin gönüllü ve

inandırıcılığı yüksek bir tanıtım ajanı olarak da görev

yapacaktır. Bu da halkla ilişkilerin işini kolaylaştırıcı bir

fonksiyondur.

5. İŞLETMELERDE UYUM

74

Page 79: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Her organizasyon sadece kendi iç uyumuna (internal

adaptation) değil, etkilediği ve etkilendiği çevresi ile olan

uyumuna da özen göstermelidir. Yakın çevre uyumunda

başlayarak giderek genişleyen, örgütün büyüklük ve etki

alanına göre şekil alan dış çevre ile uyumu (external

adaptation), örgütün o çevre içerisinde tutunması ve

hayatiyetini devam ettirmesinde ihmal edilmemesi gereken

bir konudur. Kurumlarda uyum mekanizmasının nasıl

işlediğini açıklayabilmek için, önce ortamın ne olduğunu

ve ortam koşullarının kurumu nasıl etkilediğinin bilinmesi

gerekir.

“Ortam; organizmayı etkileyen koşulların toplamıdır.

Bu koşulları doğal, toplumsal, kültürel, siyasal, hukuksal,

teknolojik ve ekonomik diye gruplara ayırmak

mümkündür.” (Tosun : 1992 : 110)

İç uyum, birimler arası ilişkilerde ve örgüt ile

çalışanlar arasında iradi birlikteliklerin sağlanması, ortak

amaçlarda bütünleşmedir. Dış uyum ise dış kamu ile

örgütün ilişkilerinde karşılıklı çıkarların ortak bir noktada

buluşabilmesidir. Deprem, sel vb. doğal afetler, harp,

kaynakların tükenmesi ve yeni kaynaklara uyum sağlama,

teknoloji değiştirme gibi yapılması gereken köklü

değişikliklerin örgüt bünyesince kabul edilmesi iç ve dış

uyumun sekronize edilmesi ile mümkündür. Bu gibi

durumlara gerek iç gerekse dış çevre kolaylıkla uyum

75

Page 80: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sağlayamayabilir. Beklenmedik gelişmeler karşısında

halkla ilişkiler biriminin ortak kamularını değişime ve

uyuma hazırlıklı tutması, önemli görevleri arasındadır. Bu

görev o birime bir sorumluk olarak yüklenmelidir.

Değişim çağımızın en önemli trendlerinin başında

gelmekte, bir kasırga gibi bireyleri, toplumları ve

işletmeleri önüne katmış sürüklemektedir. Çevreyle uyum

yeteneğine sahip örgütler bu değişimi en az zararla

atlatırken; bu uyumdan yoksun örgütlerin ayakta kalması

şansı güçleşmektedir.

İşletme, varlığını tehdit eden sayısız tehlikelerle dolu

bir çevrede yaşamını sürdürmektedir. Varlığını tehdit eden

faktörleri bertaraf etmek için değişime ayak uydurmalı,

uzun süre aynı örgüt yapısını sürdürmemelidir. Toplumsal

koşullardaki değişimler örgütün de değişime zorlayacaktır.

Örgüt toplumdaki değişimden kendini soyutlayacak olursa,

toplumsal tabanını kaybedecek, zaman sonra tarih

sahnesindeki yerini alacaktır. Toplumdaki yönetim anlayışı,

teknoloji, pazar ve tüketim alışkanlıkları değişmiş ise;

işletmenin bu değişimi dikkate almaması kendi kuyusunu

kendinin kazması anlamına gelecektir. Sosyal sorumluluk

bahsini işlerken değişimin yönü ve genel refaha olumlu-

olumsuz katkısının ne olduğunu ele alacağız. Değişimin iyi

mi , kötü mü olduğunu evrensel değerler, toplumsal yarar

ve ahlak ilkeleri açısından değerlendirmeye çalışacağız.

76

Page 81: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

6. İŞLETMENİN AMAÇLARI

6.1.Kâr

İşletme dış halkla ilişkilerini geliştirirken amaçlarını

sürekli göz önünde bulundurmak durumundadır. Amaçların

kısa vadede revize edilmesi mümkün değildir. Eğer

değişim trendi çok hızlı ise, şirketin arzuladığı amaçlara

ulaşmak için kullandığı araçları gözden geçirmesi

gerekebilecektir. Klasik işletmenin amaçları arasında kâr

elde etmek önceliklidir. Kar amacı yanında bağımsız

çalışma, kendi işini kurma, toplumda yeni istihdam alanları

yaratma, dolayısı ile topluma hizmet etme fikri ile

işletmeler de kurulmaktadır. Kârın işletme açısından

faydaları şu şekilde ifade edilebilir:

• Kâr, işletmenin varlığını sürdürme aracıdır.

• Kâr, işletmenin büyüme, büyüme, yatırım ve

gelişim aracıdır.

• Kâr, işletme sahiplerinin yaşam kalitesini artırma

aracıdır.

• Kâr, işletme başarısını ölçüm ve denetleme

aracıdır.

• Kâr, ücret artışı ve prim yoluyla çalışanları işe

özendirme aracıdır. (Sabuncuoğlu : 2002 : 22)

77

Page 82: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

6.2. Topluma hizmet

Kâr, elbette bir işletmenin olmazsa olmazları

arasındadır. Kârdan başka hiçbir şey düşünmeyen

işletmelerin toplumsal konulara duyarsız kaldıkları, bu

şekildeki işletmelerin çoğalmasıyla toplumsal

adaletsizliklerin arttığı, çevrenin kirlendiği, kaynakların

israf edildiği, iş kazalarının önlenemediği, zengin-fakir

arasındaki uçurumun arttığı, bir taraftan lüks bir hayat

yaşanırken diğer taraftan açlıktan ölen insanların sayısının

gün geçtikçe çoğaldığı günümüz dünyasında gözlemlenen

olgular arasında yer almaktadır.

İnsanlığın bu hali karşısında, ortak yaşam alanımız

olan dünya, bize ilelebet bu yaşam tarzını devam

ettirmemize izin vermeyecektir. Ozon tabakasının

delinmesi, yağmur ve sel felaketleri, toprak kaymaları,

kuraklık vb. doğal afetler yanlış sanayileşme ve kârdan

başka bir şey düşünmemek doğayı tahrip etmemize ve

toplumsal eşitsizliklere yol açmıştır. Dünya bütün

insanlığın ortak malıdır. Kimseye doğuştan bağışlanmış bir

mülk değildir. Biz yaşayıp gidecek, bizden sonra gelecek

nesillere miras bırakacağız. Ayrıca doğal hayatı tahrip

78

Page 83: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

etmemiz sadece kendi hayatımız üzerinde değil tüm canlı

varlıkların hayatları üzerinde bir tehdittir.

İnsanların açlık ve sefalet içerisinde yaşam sürmesi

karşısında vicdan sahibi bireylerin sorumluluk duygusu ile

hareket etmeyip bencilce davranmaları insanlık onuru ile

bağdaşmayan bir durumdur. Aç insanların varlığı gün

gelecek bizim hayatımıza da önemli bir tehdit

oluşturacaktır.

İşletmelerin sahibi olan bireylerin varlıkların bir

kısmını, sorumluluk duygu ile kazandıkları topluma geri

vermeleri, toplumsal sorumluluklarının bir gereğidir.

Çağdaş dünyada işletmelerin amaçları arasında topluma

hizmet ve sosyal sorumluluk duygusu yer almalıdır. Hiçbir

işletme kendi başına bir varlık elde edememektedir. Ne

kazanılırsa toplumun oluşturduğu bireylerin ortak çabası ile

kazanılmaktadır. Toplumun huzuru ve güveni, sağlanan

ekonomik ortam ve ortak mekanımız olan dünya –

coğrafya- kişinin kendi bireysel çabaları ile oluşmuş

değildir. İşletmenin kurulabilmesi ve hayatiyetini devam

ettirebilmesi için emek, sermaye, toprak ve girişimci gibi

faktörler sayılır ama bu faktörlerin üçünün de kişisel çaba

ile elde edilemeyecek hususlardan olduğu dikkate alınmaz.

En azında bu üç faktörün kârdaki payının bir anlamda

kendilerine iadesi demek olan topluma, doğaya ve ihtiyaç

olan alanlara verilmesi gerektiği düşünülmez.

79

Page 84: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Her işletme yarattığı katma değer ölçüsünde topluma

dolaylı olarak hizmet etmektedir. Mal ve hizmet üreten her

işletme –ki bu örgütün iş performansına karşılık gelir-,

ürettiği mal ve hizmetle topluma ücret karşılığı hizmet

sunmanın yanında, rekabet ortamına dahil olarak mal ve

hizmetlerin yararlı ve kaliteli sunumuna katkı yaparlar.

Ürettikleri mal ve hizmetin tanıtma ve pazarlanması-

iletişim performansı-da bir üretim faaliyetidir, katma değer

yaratarak toplumsal fayda sağlar. Ürettikleri mal ve

hizmetin hem üretim aşamasında hem de pazar aşamasında,

satış sonrası hizmetlerde arkasında durabilmesi,

sorumluluk alabilmesi, sosyal sorumluluk bilinci içinde

kamu yararına yönelmesi (doğrudan kuruluşa bir çıkar

sağlamadan)-etik performans- topluma hizmetin bir

gereğidir. (Küçükkurt : 1987 : 162-164) Ayrıca işletmeler

istihdam alanları oluşturarak çalışanlarına ekonomik

kazanç kapısı açarlar, vergilerini vererek kamu

hizmetlerinin görülmesinde kazançları oranında katkı

sunarlar.

Özel sektör işletmelerinin tüm bu hizmetler yanında,

gönüllü olarak kârlarının bir kısmından fedakarlık yaparak

toplumsal projeleri desteklemeleri beklenmekle birlikte, bu

kanuni bir zorunluluk olarak görülmez. Faaliyet gösterdiği

sektörde rekabet ortamı acımasız değilse, kârlarını yeni

yarımlara yöneltmeyecekler, iş alanlarına yatırım

80

Page 85: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yapmayacaklarsa, yani büyüme amaçları yoksa, toplumda

imajlarının kalıcı hale gelmesi için sosyal projeleri

desteklemeleri kendi lehlerinedir.

6.3.Büyüme

Rekabet ortamı serbest piyasanın acımasız şartlarına

uygun olarak seyrediyorsa, sosyal projelere kaynak

aktarmak, işletmeyi rekabet dışında bırakabilir. O zaman

amaç büyüme ve gelişmeye yöneliktir. Büyüme işletmeyi

merkeze alan, işletmenin geleceğini düşünen bir yaklaşımın

sonucudur. Günümüz rekabet ortamında bir işletme

büyümüyorsa yani yerinde sayıyorsa, o işletme geriliyor

anlayışı yaygın bir kanaat halini almış demektir.

Büyümenin kâr etme ile çok sıkı ilişkisi vardır. Kâr eden

işletme, kârını dağıtmadan yatırımlara yönlendiriyorsa

büyüyor demektir. Büyüyen bir işletmenin iç ve dış hedef

kitlesi de büyümektedir. Hedef kitlenin büyümesi yeni

sorumlulukların beraberinde gelmesi demektir. Ürettiği mal

ve hizmet miktarı artmaktadır; bu yeni müşteriler, daha

fazla kaynak tüketimi, daha çok enerji kullanımı, daha çok

çalışan demektir.

İşletme sektörün hakimi durumunda büyümeye

devam ediyorsa tekel oluşturma durumuna gelecektir. O

zaman fiyatları tek başına belirleyecek, ürün kalitesini

81

Page 86: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

düşürecek, hatta iktidarı belirleyebilecek konuma

ulaşacaktır. Büyümenin de dengeli ve optimal bir düzeyde

tutulması zorunludur. Tekel durumundaki bir işletmenin

optimal düzeye çekilmesi bir zorunluluktur. Böyle bir

işletmenin kaynaklarının bir kısmını sosyal alanlarda

kullanmak ve serbest piyasanın rekabet ortamına çekmek

sosyal sorumluluğunun bir gereği olarak düşünülebilir.

6.4.Tüketicilere hizmet sunma

İşletme ürettiği mal ve hizmetleri ihtiyaç sahibi

tüketicilere sunar. Tüketici o mal ve hizmetleri bir bedel

karşılığı satın alır. Toplumsal iş bölümünün gereği olarak

bu ürün ve hizmetlere farklı kişiler tarafından üretilir. Kişi

tüm ihtiyaçlarını kendi karşılayamayacağına göre, belli mal

ve hizmetlerin belli kişi ve işletmelerce üretilmesi toplum

olmanın bir sonucudur. Toplumların varlıklarını devam

ettirebilmesi için bu tür iş bölümünün yapılması

zorunludur. İşte işletmeler bir yanlarıyla da toplumsal

özellik arz eden işleri üstlenirler, iş bölümünün gereği

olarak toplumda herkes herkesin müşterisidir. Türk

toplumunda yerleşmiş bulunan “müşteri velinimetimizdir”

yaklaşımı tüketiciye verilen önemi göstermektedir. Bu

topluma, dolayısıyla müşteriye saygının da bir gereğidir.

İşletmenin tüketiciyi memnun etmek için, onun

gereksinimlerine uygun mal ve hizmeti üretmesi,

82

Page 87: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

işletmenin toplumsal görevi olduğu kadar, varlığını devam

ettirmesinin de zorunlu koşuludur. İşletmenin kalıcı ve

güvenilir olması isteniyorsa kaliteli, ucuz mal ve hizmet

üretmenin yanında satış sonrası hizmetleri de sağlanması

tüketiciye ve topluma hizmet olarak görülmelidir.

7. SOSYAL DEĞİŞİM VE HALKLA İLİŞKİLER

Kamuoyunun bir konu hakkındaki tutumu, değişime

bakışı, yenilik arzusunda olup-olmaması, gelecekten

beklentisi hem siyasal halkla ilişkileri hem de ticari halkla

ilişkileri yakından ilgilendirmektedir. Siyasal iktidarın

otoritesinin devamı ya da mevcut durumla nereye kadar

gidebileceği; şirketler açısından gerek tutundurma gerek

yeni ürünlerin ve hizmetlerin piyasaya girmesi

kamuoyunun-toplumun- beklentileriyle doğru orantılıdır.

Yeniliğe kapalı bir toplumda yeni malların piyasada satış

şansı azdır, yeni siyasal fikirlerin tutunup partileşme

sürecine girmesi pek umulmaz.

Değişmeler çoğu kez, etkiledikleri toplumlar

tarafından belli bir gecikme ile anlaşılabilmektedir. Alvin

Toffler ve gelecek konusunu ele alan diğer

düşünürler/yazarlar bu gün geçmişte olduğundan çok farklı

ve hızlı bir değişim yaşandığını söylemektedirler. Bunun da

yeni bir bilgi ve düşünce yapısı yaratmakta olduğunu,

toplumun sürekli yenilik ve sürprizlerle karşılaşacağını,

83

Page 88: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kişilerin sorununun değişiklik ve yeniliğin temposu ile baş

edebilmek olacağını, geçicilik, yenilik ve hızlı değişimin

beraberinde “ gelecek şoku”nu getireceğini savunmaktadır.

Buna engel olmanın ise ancak bu yapıya uygun bir eğitim

sistemi ve bireyin toplumsal ve politik katılımını

arttırmakla mümkün olacağı söylemektedirler. Katılımın

artması feedback mekanizmalarını güçlendirecek ve hızlı

değişimi denetlemeye yardımcı olacaktır. Hızlı değişim,

bazı kişi ve grupları marjinalleştirip mutsuz azınlıklar

durumuna itebilir. Katılımın yaygınlaştırılması buna engel

olmanın en kısa yoludur (Kozlu : 1995 : 1) Feedback

mekanizması halkla ilişkilerin tanıtma fonksiyonunun bir

sonucudur ve toplumsal değişmenin yönünü ve hızını

belirlemede çok önemli bir işlev görebilir. Eğer bireyin

yalnızlaşmasını istemiyor topluma aktif katılımını,

yönetimde sorumluluk almasını isteniyorsa tam ve doğru

bilgilendirme yapmalı, iletişim kanallarını açık

tutulmalıdır. Dürüst olup anlaşmazlık konularını ortaya

koymalı, karşılıklı anlayışla müzakere metodunu

benimseyip aldanmaması sağlanmalıdır.

Alvin Toffler Gelecek Şoku adlı esirinde olumsuz

gidişi önlemek için bir "süper-sanayi" yani sanayi ötesi

eğitim sistemi ve katılımcı bir politik sistem yaratılması

gerektiğini söyleyerek şoku atlatabileceğimizi belirtir.

Toplumların geçmişte olduğundan çok daha hızlı

84

Page 89: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

değiştiğini, bunun yepyeni bir bilgi ve düşünce yarattığını

ve "süprizlere" açık hale geldiğini söylemektedir. Eğer

eğitim ve katılımcı demokrasiye önem verirsek bilgi ve

geri bildirimle (feedback) bu hızlı değişim

denetlenebilecektir. Hızlı değişim bazı kişiler ve grupları

marjinalleştirir ve mutsuz kılarken bazılarını da güçlü,

rekabetçi ve bencil hale getiriyor. Bu durum denetim ve

yönetimi zorlaştırıyor. Sanayi toplumu, zengin-fakir

farklılaştırmasını yarattığı gibi onun sonucu olan toplumsal

sınıflaşma da küskünler ordusuna yol açıyor. Çevre

kirlenmesi, kaynakların verimsiz ve hor kullanılması ve

toplumların yönetilemezliği, sanayi toplumunun

oluşturduğu olumsuz koşulların ürünüdür.

Toffler tarım devrimine birinci dalga, sanayi

devrimine ikinci dalga, 1950'lerde başlayan teknoloji ve

onun getirdiği toplumsal ve sosyolojik değişimlere ise

üçüncü dalga adını veriyor. Üçüncü dalga ile gelişmekte

olan bilgisayar, elektronik, bilgi, biyo-teknoloji gibi

sanayileri kastederek, bu sanayilerde esnek üretim, yarı

zamanlı mesai, işin eve dönüşü gibi değişimlere işaret

ediyor. Bu toplumda bilgi en önemli güçtür. Bilgi sayesinde

iş hayatı, ulusal ve uluslararası politikalar da değişecektir.

Toplumlarda gücü, kaba kuvvet değil bilginin

belirleyeceğini ve en demokratik kaynağın bilgi olduğu

görüşünü ısrarla ortaya atıyor. "Geleceğin imparatorlukları

85

Page 90: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

aklın imparatorlukları olacaktır" sözünü güçlendirici

açıklamalar ve öngörülerde bulunur.

Gelecekte her kurum, iktidar kavgalarının merkezinde

bilgiyi bulacaktır, iktidarı bilgi denetleyecektir. Büyük

ölçekli kurumlar gerilerken, küçük işletmeler gelişecek ve

sayıları artacaktır. İş gücünün önemli bir kısmı bu küçük

işletmelerde istihdam olanağına kavuşacak ve üretimin

büyük kısmını bunlar gerçekleştirecektir. Ekonomide

sanayinin ağırlığı sürekli azalırken, ticaret ve hizmet

sektörü canlanacak, ekonomideki payı artacaktır. Bu

işletmelerde çalışanlar kendilerini ilgilendiren kararlara

katılıyor ve bu katılım etkili ve başarılı yöneticileri de

içinden çıkarıyor. Buradaki gelişmeler politik hayatta da

kendini hissettiriyor. Özelleştirme ve devletin küçültülmesi,

çoğu işin taşeron kurumlara verilmesi, hiyerarşinin

azaltılması özel ve kamu sektöründe tartışılır hatta

uygulanır hale gelmiştir. Küçülme ve özelleştirme gelirin

parçalanıp paylaşılmasına imkan tanıdığından gelir

dağılımı en önemli konu olmaktan çıkıp katılım ve medya

gücünün paylaşımı ilk sıraya yerleşmektedir.

John Naisbitt de benzer ifadelerle geleceğin

toplumlarını tasarlamış, dünya ekonomide evrensellik

ulusal ekonomiden küresel ekonomiye geçiş, siyasette

merkeziyetçilikten yerinden yönetime, temsili

demokrasiden katılımcı demokrasiye hiyerarşiden ağ

86

Page 91: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

örgütlenmesine, milli kültürden evrensel kültüre evirilecek

saptamasında bulunmuştur. Küresel Paradoks adlı kitabında

teknolojinin önemine, bilginin gücüne, ekonomilerin

küreselleşmesine işaret eder. Ekonomiler küreselleşirken

onu oluşturan parçaların önem kazandığını büyük bir

paradoks olarak ifade eder. Sovyetler Birliği’nin

parçalanmasıyla bölgesel ittifakların doğduğunu, büyük

şirketlerin belli alanlarla kendilerini sınırladıklarını ya da

parçalanarak her bir işi bir şirketin yapar hale geldiğini

küçük şirketlerin ise şirket evlilikleriyle güçlendiklerini

ifade eder. Küresel iş dünyasında stratejik ittifaklar artmış,

büyümeden güç kazanmak daha önemli hale gelmiştir.

“Yerel düşün küresel davran. Kabileci düşün evrensel

davran.” ilkesi uyarınca hareket etmek daha akıllıca bir

davranış olarak gözükmektedir. Demokrasi arttıkça

dünyadaki ülke sayıları da artıyor ; milli devletlerin önemi

arttıkça yenileri kuruluyor. İnsanlar kimliklerine daha sıkı

bağlandıkça dünyanın her yerinde azınlık dilleri yeni bir

statü kazanıyor. Globalleştikçe paramıza ve kimliğimize

daha fazla önem vermeğe başlıyoruz. Tüm bunlar birer

paradokstur. Görülüyor ki dünyada gerek siyaset gerek

ekonomi gerekse toplumsal alanlarda belli bir odak

kalmamış herkes bir arayışın peşine düşmüştür. Naisbitt’e

göre bu büyük paradokslar Maastricht anlaşmasını da

geçersiz kılacaktır. Naisbitt’in işaret ettiği toplumsal ve

87

Page 92: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ekonomik yapı, halkla ilişkilerin genelde yerel ölçekte

planlanıp uygulanmasını gerekli kılar ama evrensel

gerçekleri de göz ardı etmeyen bir tutuma işaret olarak

algılanabilir.

Daniel Bell sanayi sonrası toplumun temel

özelliklerini sıralarken bilgi ve onu kullanımı üzerinde

ısrarla durarak, bilgili insanın bir toplumun en önemli

kaynağı olduğunu söylemektedir. Toplumsal sınıfları

mülkiyet değil, eğitim farkları belirleyecek ve yeni bir sınıf

oluşacaktır. Eğitimliler ve diğerleri... Toplumu bekleyen en

önemli tehlike de bu eğitimli sınıfın önderliğinde oluşacak

bürokratik yapının kemikleşmesi, uyum ve dayanışmaya

kendini kapamasıdır.

Ekonomik alanda üretim yerini hizmetler sektörüne

bırakarak insan faktörünün ön plana çıkarmıştır. Sanayi

döneminde makine başat rolü oynar iken, bu toplumsal

dönemde yerini tekrar insana bırakarak o döneme göre

daha insani bir mecraya girilmiştir. İnsana hizmet bilgi ile

olacağından kalite de bilgi ile yakalanacağından araştırma

enstitüleri ve üniversiteler bu toplumun temel kurumları

haline gelecektir. Bu yaklaşım halkla ilişkilere olan ihtiyacı

daha da artıracak, hizmetler sektörü içindeki yerini

güçlendirecektir. Hizmetler sektöründeki gelişim kadınların

ekonomideki payını artıracak, özellikle gelişmekte olan

ülkelerde ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarını da

88

Page 93: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sağlayacaktır. Bu durum sanayileşmeye yeni başlayan

ülkeleri de zamanla etkileyecektir. Hizmet sektöründe

yapılan işi makine ile ikame etmek sanayi kadar mümkün

olmadığından ücretlerin artan payı enflasyon olarak halka

geri dönmektedir.

Serbest Pazar ekonomisinde ürünlerin dağıtımı etkin

bir şekilde yapılırken, servis sektörü ürettiği hizmetleri

etkin bir şekilde halka sunmakta zorlanmaktadır. Sağlık,

eğitim, güvenlik ve çevre hizmetleri sosyal değeri çok

yüksek hizmetlerdir, toplumsal yarar ön plandadır ve baskı

grupları eliyle politika üzerinde etkisi çok çabuk görülür.

Bell, bilimin yenilik ile birleşip sistematik ve

organize bir şekilde teknolojik büyümeyi beraberinde

getirdiği, teknolojinin toplumu dönüştürerek sanayi sonra

toplumu oluşturduğunu söyler; bu gelişim giderek raslantı

ve kişisel çabalardan, sezgi ve dehadan değil, sistematik

araştırma ve geliştirme çalışmalarından kaynaklanır hale

gelmektedir der. Milli gelir ve istihdamdaki pay ile

ölçüldüğünde toplumun ağırlığının giderek bilgi sektörüne

kaydığı görülür. Hizmetler sektöründeki en büyük grubun

öğretmenler olması, onları mühendis ve teknisyenlerin

izlemesi çok önemli bir göstergedir.

Bu Amerikan toplumunun en temel kuruluşları olan

özel şirketlerin yarın yerlerini üçüncü sektöre bırakacakları,

bu sektörün ise okul, hastane, araştırma enstitüsü gibi

89

Page 94: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kurumlarla, gönüllülerin kurdukları çeşitli dernek, vakıf

gibi baskı kurumları olacağını söylemektedir. Müteşebbis

ile serbest piyasayı buluşturan ticari şirketlerin toplumdaki

ağırlığı azalacak, dağıtım ve pazarlama ön plana çıkacaktır.

Sistem sosyal tercihlere ve sosyal planlamaya daha fazla

önem vermek zorunda kalacak, bu da halkın tercihlerinin

bilinmesini gerekli kılacağından halkla ilişkilere önemli bir

görev düşecektir. Böyle bir toplumda gündemi politik ve

teknokratik odaklar belirleyeceğinden ekonomi ikinci plana

düşecektir. Güçlenmekte olan bilim sektörü ülke

yönetiminde ağırlığını hissettireceğinden vasıflıların söz

hakkı artacak, fırsat eşitliğini sağlamak zorlaşacaktır. Bu

gibi güçlükleri ortadan kaldırmak için halkla iyi ilişkiler

geliştirmek, halkı ülke yönetimine katılmaya zorlamak,

aksaklıkları giderici karşılıklı tedbirler almak görevi,

herhalde en başta halkla ilişkilere düşecektir.

Samuel Huntington ise gelecekte esas çatışmanın iki

medeniyet arasında olacağını, bunların İslam ve

Hıristiyanlık kaynaklı batı ve doğu medeniyetleri olduğunu

belirtir.1 Dünyadaki medenileşme ve modernleşme

deneyimlerinden nasibini alamayan müslümanların

küreselleşme karşındaki tepkileri daha çok şiddet içerdiği

ve uzlaşmaz bir tavır takındıkları için bu çatışma

kaçınılmazdır diyerek meşhur medeniyetler çatışması

1 (Medeniyetler Çatışması, derleyen Murat Yılmaz, Ankara : Vadi, 1995.)90

Page 95: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

fikrini ortaya atar. Bu tez bu gün çok tartışılır olmakla

birlikte müslüman dünyayı bu şartlar altında bırakan, o

ülkeleri gerek siyasi gerek ekonomik dayatmalarla karşı

karşıya bırakanın kim olduğu üzerinde durulmamıştır.

Kendi ülke halklarına uyguladığı demokrasi ve insan

haklarını söz konusu ülkelerde uygulanmak ancak batı

çıkarlarına ters düşmediği ölçüde mümkündür. Stratejik

planlarını bozacak halk tercihlerinin yönetime yansıması

söz konusu olunca gerek içten, gerekse dıştan ekonomik

ambargo vs. yollarla müdahaleye cevaz verilmektedir.

Tarih bunun örnekleri ile doludur. Ayrıca İslam alemi diye

mono-blok bir yapı yoktur. Tüm İslam dünyasını aynı

kefeye koyan bu anlayış Türkiye ile Afganistan'ı, Irak’la

Suudi Arabistan'ı aynı gözle görmektedir. Buralarda din

belirleyici tek sebep değil, o ülkelerin tarih ve kültür

yapıları daha etkilidir. Üstelik bu ülkelerin bir kısmı kendi

aralarında kavgalıdır, batı medeniyetine karşı ortak bir güç

oluşturmaları mümkün gözükmemektedir. Geçmişte

oluşturmuş oldukları ekonomik bloklar dağılmış, siyasi

yapıları çok farklı, ekonomik açıdan çoğu batılı

sanayileşmiş ülkelere bağımlı, sanayileşmelerini

tamamlayamamış ülkelerdir.

Okumuş yazmış aydınlarının bağnazlıktan uzak,

tartışmaya açık ve uzlaşmacı olmaları çok önemli bir

avantajdır. Bu aydınların çoğu batıda eğitim görmüş, hem

91

Page 96: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

batıyı hem doğuyu bilen, batılı üniversite ve enstitülerde

öğretim görevi yapan entelektüel insanlardır. Bu insanların

varlığı, medeniyetler çatışmasına değil aksine iki

medeniyet arasındaki diyaloga kapı açacak ve

Huntington'un fikirlerini çürütecek en güçlü kozdur.

Batıdan bakınca doğu tek blok gibi görülebilir ama doğu

öyle zengin bir kültür hazinesine sahip ki, bu hazinenin-

fundemantalistler hariç tutulursa- her türlü düşünceyi kabul

edebilecek bir hoşgörüyü de barındırdığı görülecektir.

Fundamentalistlerin bu ülkelerde etkili olabilmeleri tarihi

deneyimler ve hoşgörü kültürü ışığında mümkün

gözükmemektedir. Bu ülkelere milliyetçilik akımını yayan

batı, mozayiği parçalayıp toplumsal yapıyı bozunca üstüne

de ekonomik zorlukları ekleyince ortaya çıkan şiddet yüzlü

tepkilerden korkar hale gelmiş, medya gücü ile bunları

genelleyerek tüm islam dünyasını şiddetle özdeşleştirmiştir.

Bu tavır ahlaki bir tavır değildir ve altındaki sebepler

sorgulanmadan yargılama yoluna gidilmiştir. Burada, islam

dünyasında uygulanan ve uygulanacak dış halkla ilişkiler

faaliyetinin (dış tanıtım) bu olumsuz durumu ve imajı

giderecek şekilde tasarlanıp-planlanması kaçınılmazdır.

Yirminci yüzyılın en önemli tartışma konusu olan

küreselleşme ve onun oluşturacağı yeni dünya düzeni,

ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel yapıları aşama aşama

etkiliyor, dönüştürüyor. Sanayi toplumunun üretim ve

92

Page 97: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

büyüme eksenli modeli pazarın da büyümesi ile yani tüm

dünyanın ortak pazara dönüşmesi ile genişlemiş, üretilen

malların tüketimi, başka bir deyişle üretilen mal ve

hizmetlerin satışa sunulması daha öncelikli sorun haline

gelmiştir. (Gürlesel : 2000 : 15) Bu da mal ve hizmetlerin

tanıtımında halkla ilişkilere önemli görevler yükler.

Gelişmiş ve sanayileşmiş ülkeler yeni pazarlarda daha

rahat satış imkanlarına kavuşmak için hukuki ve siyasal

yapıları yeni dünya düzeninin normlarına uygun hale

getirmek için kendi aralarında oluşturdukları, çoğu zaman

kendilerine hizmet eden uluslar arası kurumları

kullanmaktadırlar. Gümrük duvarlarının kaldırılması,

serbest dolaşım, ekonomik bütünleşme, piyasa hareketleri

ve yabancı sermayenin ülke ekonomisine katkısı gibi ilk

bakışta hoş gelen atraksiyonları dolaşıma sunarak, bunları

oluşturacakları "yeni dünya düzeni"ne basamak

yapmaktadırlar. Gelişmiş ülkelerdeki tasarruf fazlası,

gelişmekte olan ülkelerdeki tasarruf açığını kapatacak,

yatırım ve üretime dönüşerek her iki taraf da karlı çıkacak

mantığı ile çalışmadan para kazanacaklar ve aynı zamanda

bu "yardım"larla istedikleri düzeni dünyaya vermiş

olacaklardır. Neticede yeni dünya düzeni güçlülerin

oluşturacakları ve onların kazançlarını azami ölçüde

sürdürecekleri bir düzen olacaktır. Bunlar, paranın önüne

geçecek, mal hareketlerini engelleyecek her türlü teşebbüsü

93

Page 98: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

"terörizm" damgası ile damgalamaktan da

kaçınmayacaklardır.

Yeni dünya düzeninin temel üç sac ayağı

bulunmaktadır. Demokrasi, piyasa ekonomisi ve birey hak

ve özgürlükleri. Bu değerler dünyadaki tek pazarın oyun

kurallarına dönüşmüş bulunmaktadır. Diğer ülkeler bu

değerleri benimseyip-kabullendikçe ve uygulamaya

koydukça bu sürece katılacaklar, uzaklaştıkça bu sürecin

dışında kalarak "terörizm"e yaklaşacaklardır. Her ülke için

bu kurallar demetinin istenip istenmediği de tartışmalıdır.

Zengin enerji kaynaklarının bulunduğu ülkelerin yönetim

biçimlerinin demokrasi olmaması ve bu yönetimlerin halka

rağmen iş başında kalmaları bir sorun teşkil etmemektedir.

Yeni dünya düzeninin kültürel, siyasal ve toplumsal

alanlarda da önemli sorunları ortaya çıkmaktadır. İnsanlar

her türlü iktisadi değişme karşısında kendilerini tehdit

altında hissediyorlar, ülkeleri dışından gelen değişmenin

tamamen yabancı ve tehdit edici görülmesi mantıksız da

değil. İktisadi ilişkiler toplumların sosyal ve kültürel

yapılarını değiştirmekte, dostluk, akrabalık ve yardımlaşma

duygularını köreltmekte, her değeri paranın kontrolüne

bırakmaktadır. Dünya Ticaret Örgütü'nün Seattle'daki

toplantısında ortaya çıkan sokak gösterilerinin (protestolar)

ortak gündemi kuzey-güney farklılaşmasının ortadan

kaldırılması, daha adil bir ekonomik düzenin oluşturulması

94

Page 99: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

idi. Küresel ekonomi bazıları için yararlı, geri kalan

çoğunluk için zararlı bir şekilde işlemektedir. Avrupa

halklarının çoğunluğu bu süreçten olumsuz etkilenmekte,

yedikleri genetik gıdalar sağlıklarını bozmakta, yatırımlar

daha verimli bölgelere kaymakta, işsizlik artmakta ve

gelirleri göreli olarak sürekli düşmektedir. Avrupa dışı

ülkelerde kabaran milliyetçi akımlar bu sürecin önünde en

büyük engeli oluşturmaktadır. Netice olarak denebilir ki

oluşturulmakta olan yeni dünya düzeni bünyesinde

tehlikeleri barındıran, dikenli bir yolda yürümeye devam

etmekte, yol boyunca alınacak iyileştirici radikal

tedbirlerle belki hedefine varabilecek yoksa çok büyük

toplumsal ve ulusal patlamalara da sebep olabilecektir.

Tam bu aşamada halkla ilişkilerin bu sürecin karşılıklı

uzlaşma zemininde arabulucu bir misyonu olabilir.

Dünyanın daha yaşanılır ve daha temiz bir hal alması,

gelecek nesillerin sorunsuz yaşaması için halkların ve

ülkelerin asgari bir uzlaşma zemininde buluşması

kaçınılmazdır. Tarafların karşılıklı istek/talepleri alınarak-

ki bu halkla ilişkilerin görevidir.- uzlaşım noktalarının ve

ortak yararların tesbit edilmesi bu sürecin daha sağlıklı

işlemesini sağlar. Her bir taraf kendi başına, çevresinden

habersiz, diğerlerinin sıkıntılarını ve amaçlarını bilmeden

karar verirse, ortalık toz duman bir hal alacak ve şiddetin

ateşi sürekli yükselecektir. İstenmeyen bu durum çok daha

95

Page 100: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

acı sonuçları da beraberinde getirecektir. İyi bir halkla

ilişkiler uygulaması ile kötü sonuçların oluşması

önlenebilecek, belki ortak bir anlaşma zemini

bulunabilecektir. Taraflar arasında karşılıklı anlayış, saygı

ve algı birliğinin oluşması halkla ilişkilerin modern ve

küresel durumu iyi analiz etmesi ve objektif

uygulamalarıyla daha kolay çözülür hale gelebilir.

Salim Kadıbeşegil Halkla ilişkilerin yeni evrensel

boyutu : Repuception adlı makalesinde dünya halkla

ilişkiler literatürüne 1990’lı yıllarda “Reputation

Management” veya “Perception Management” gibi yeni

kavramların girdiğini, halkla ilişkilerin değişen dünyada

yeni yaklaşımlarla anılmaya başladığı söyler. “Ülkelerin

coğrafi sınırlarının önemini yitirdiği günümüz dünyasında

şirketlerin kendi faaliyet alanları gösteren haritalar yönetim

masalarının arkasında stratejik anlamlar içerdiğinden,

global stratejilerin yerel izdüşümlerini algılamaya halkla

ilişkilerin klasik tanımı yetmiyordu “Reputation”ı, nam, ad,

ün, itibar, saygınlık gibi sözcüklerle açarsak “Perception”

algılama, idrak, sanı gibi kavramlarla dilimize

çevrilebiliyor... Bu iki kavramın birlikte anılmasının

kaçınılmaz hale geldiğini” ifade ediyor.... Günümüzde çok

yoğun yaşanan şirket evliliklerinde belirleyici unsur olan

“kurum imajının değeri”, borsada işlem gören şirketlerin

hisse değerlerinin azalıp, artması, nitelikli insan

96

Page 101: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kaynaklarının bir takım şirketleri “kariyer” olarak

görmeleri “Repuception” kavramının ta kendisidir.

(Kadıbeşegi1 : 2000 : 122-123)

İçinde bulundukları toplumsal çevrenin bir ürünü olan

örgütler, çevrenin sürekli değişmesi ile kendilerini

çevreden gelen bu değişmeye uydurmak zorunluluğu ile

karşı karşıyadırlar. Örgütler, toplumsal bir fonksiyonu

yerine getirdikleri ölçüde hayatiyetlerini devam

ettireceklerine göre ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal

olan kuruluş amaçlarını çevrenin isteklerine göre yeniden

düzenlemek ya da değiştirmek durumundadırlar.

Ayrıca örgütler; çevreye bir kurum olarak kendi

saygınlıklarını kabul ettirdiklerinde, bir yenilik kaynağı ve

değişme aracı olarak kendi çevrelerini etkileme ve kontrol

etme olanağına kavuşmaları, çevredeki değişme ile kendi

değişimlerini amaçlarına uygun bir dengede tutabilmelerine

bağlıdır.(Sağlam : 1979 : 61)

Teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişen örgütsel

değişim iç ve dış çevreye uyum olarak iki farklı bir

kategoride de incelebilir. Bu bağlamda örgütün iç çevresi

dendiği zaman onun bütün formel ve informel ilişkilerini

ifade eder. Dış çevre ise “örgütün içinde oluşturduğu daha

üst düzeyde bir sistemin ya da toplumun unsurlarını ve

biçimsel doğal etkileşim kalıplarını” ifade etmektedir.(

Sağlam : 1979 : 78)

97

Page 102: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Amaçlarını gerçekleştirmek için örgütün iç ve dış

çevreye uyumu olarak ele alınan örgütsel değişimin

gerçekleştirmek istediği ve adına “örgütsel amaçlar”

dediğimiz kavram ise örgütün hem toplumsal ihtiyaçlarının

hem de kişisel ihtiyaçların bir uzantısı olarak görülüp

örgütün bir sistem olarak varlığını sürdürebilmesi ve

koruyabilmesi için öngördüklerinin toplamıdır.

Örgütün hem örgütsel amaçlarını gerçekleştirmesi

hem de toplumla uyumlu ilişkiler geliştirmesi halkla

ilişkiler politikalarının tutarlılığıyla doğru orantılıdır.

Politikaların tutarlı olması da tutarlı ilkelerin

uygulanmasına bağlıdır. Siyasette, ticarette, sosyal

ilişkilerde, hayatın tüm alanlarında insan haklarına riayet

eden, hak ve hukuk gözeten, karşılıklı anlayışı esas alan

yaklaşım tarzları daima toplumsal huzuru sağlayıcı

sonuçların alınmasına katkı yapar.Toplumsal sorumluluğun

temel ayakların biri insan vicdanı, diğeri ise toplumsal

ahlaktır. Bu iki kavramın felsefi temellenrilmesine ikinci

bölümde değineceğiz.

8. SİSTEM YAKLAŞIMI VE HALKLA İLİŞKİLER

Sistem birbirlerine bağımlı olan iki veya daha fazla

parça veya alt sistemlerden oluşan bir bütün olarak tarif

edilmektedir. İşletmeyi bir sistem olarak ele alırsak,

pazarlama, üretim, personel, finansman gibi birimler

98

Page 103: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

işletmenin alt sistemleridir. Pazarlama bölümünün alt

sistemi ise satış, stoklama ve plasiyerler, satış noktaları vs.

olarak ele alınabilir.

Adına çalıştığımız işletme, hangi sektörde faaliyet

gösteriyor ise - örneğin imalat sektöründe ise- o sektörünün

alt sistemidir. Tüm sektörler genel ekonominin alt sistemi;

ekonomi, siyaset, ticaret, kültür gibi kurumlar da

kendilerinin üstünde işleyen adına devlet organizasyonu

denebilecek – siyaset bilimi anlamındaki devlet değil- daha

büyük bir sistemin alt sistemleridir. Böyle bir sistemde,

ulusu oluşturan bireylerin her türlü faaliyetleri sistemde

yer bulur. Devlet, ülke-birey-millet bütünlüğünün

oluşturduğu ve hiçbir unsuru dışarıda bırakmayan büyük

organizasyonun adıdır. Bunun üstünde iki veya ikiden fazla

ulus-devletin birleşip-bütünleşerek kurdukları bölgesel

organizasyonlar yer alır. Ekonomik ve siyasi birlikler olan

AB gibi. OECD, NAFTA vb. Bunların da üzerinde insanlar

tarafından kurulmamış olmasına rağmen, yani bir

organizasyon niteliği taşımasa bile işleyen-yaşayan bir

dünya sistemi vardır. Dünyanın da kendi kendine

yetmemesi, yağmuru, havayı, ışığı daha üst sistemlerden

alması da dünya sisteminin üzerinde sistem(ler) olduğunun

işaretlerini gösterir. Evren...Uzay...Galaksiler vs...gibi çok

daha üst sistemler.

99

Page 104: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Her şey ve herkes birbirine bir şekilde bağlı ya da

muhtaç.

Sistemleri basitten karmaşığa doğru belli bir hiyerarşi

içinde Kenneth Boulding sınıflandırmıştır.

Satik Yapı Düzeyi : Çatı olarak da kabul edilen bu

düzeye örnek olarak evrenin anatomisi ve coğrafyası,

güneş sistemi verilebilir.

Basit Dinamik Sistem : Önceden belirlenmiş bazı

hareketleri yapan basit dinamik sistemlerdir. Bu düzey,

mekanizmalar olarak adlandırılabilir ve örnek olarak saatin

işleyişi gibidir.

Kontrol Mekanizmalı veya Sibernetik Sistem :

Termostat düzeyi sistemin belirli bir dengeyi korumasını

sağlar.

Açık Sistem : Hücreler, organizasyonlar gibi

varlıklarını sürdürebilen açık sistemlerdir. Büyüme

yeteneği gösteren, kendi kendini koruyan veya sürdüren

sistemler düzeyi. Bu düzey canlı organizmaları kapsayacak

biçimde gelişmektedir.

Kalıtım-Toplumsal Düzeyler : Bu sistem

çerçevesiyle etkileşim halinde olup botanik uzmanlarının

gözlemsel dünyasını oluşturan ve bitki ile belirtilen

katılım-toplumsal düzeydir.

100

Page 105: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Hayvan Sistemler : Hareketlilik düzeyi olup amaca

dönük davranışları ifade eder. Kendinin farkındadır, diğer

bir ifade ile yaşamak için yiyecek arar, tehlikeden kaçar.

İnsancıl Sistemler : Sembol yorumu ve fikir iletişimi

düzeyidir.

Sosyal Sistemler : İnsanların oluşturduğu

sistemlerdir. Bunlar aile, ordu, devlet, okul, özel işletme

vb.

Doğa Üstü Sistemler : Bunlar aslında bilinmeyen ve

doğa üstü kabul edilen güçler düzeyidir. (Özalp : 2000 : 45)

Örgütler de birbirlerinden ve çevreden girdi adı

altında materyal, insan kaynağı, finans ve bilgi alırlar. Bu

dört elamanın birleşmesi çevreye ürün ve hizmet olarak

geri döner. Çıktı olarak isimlendirilen ürün ve hizmet başka

örgütlerin girdisidir. Bu ürün ve hizmetler gerek birey

gerekse işletmelerin ihtiyaçların karşılar. Bu birey ve

işletmeler o işletmenin alt sistemi olabildiği gibi eşit düzey

bir sisteme ait de olabilirler.

Sistem kuramını bir otomotiv fabrikası üzerinde

uygularsak; girdiler : fabrikanın kurulu olduğu toprak ki

bu doğa üstü bir sistem tarafından dünya sistemine çıktı

olarak verilmiş-üretilmiştir. Dünya sistemin yaşaması için

hazır bulunan doğadaki hava, ışık, su, madenler, ateş vs.

unsurlar yine doğa üstü bir sistemin doğaya armağanıdır.

Bu yaşamsal unsurlar olmaksızın fabrikanın kurulması

101

Page 106: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

mümkün değildir. İnsan kaynağı üretimi ilk neden

itibariyle, biyolojik ve ruhsal yapısı ile üst bir sistemin çok

daha alt bir sisteme hediye ettiği önemli bir faktördür.

Bina, oluşumunda toprak, demir, çimento, kereste gibi

elemanların bilgi ile yoğrularak oluşturulan, insanlar

tarafından kurulan bir yapıdır. Makineler, demirin bilgi ile

bütünleşmesidir. Makinelerin rasgele konulmadığı ve bir

amaç için ve o amaca uygun olanların seçildiği, birbirlerine

entegre olduğu, benzin, elektrik vb. enerjilerini yine başka

bir sistemden sağladıkları unutulmamalıdır. Yönetim

birimi, insanlardan oluşan sosyal ve bilişsel bir

organizasyondur. Üretim birimi, makinelerin ve insanların

bir arada bir amaç uğruna birlikte çalıştıkları alt sistem.

Tasarım...Pazarlama...Finans... tüm bunlar fabrika

organizasyonunun iç çevresini ve halkla ilişkilerin iç hedef

kitlesini oluştururlar. Müşteriler...Bayiiler...Sürücüler...

Otomobiller.. Taksiciler... Kamyoncular... Nakliyeciler...

Tamirciler..vs. de o işletmenin dış hedef kitlesini

oluşturmaktadırlar.

İç ve dış hedef kitlenin yanında başta saydığımız üst

sistemler tarafından bize verilen unsurlar halkla ilişkilerin

ilgi alanı dışında tutulabilir mi? Eğer cevabımız evet ise,

bu unsurlar fabrikamız için önemli değildir anlamına

gelecektir. Böyle bir yaklaşım sorumluluk duygusundan

uzaktır. Kadirşinaslık değildir. Bu unsurların elimizden

102

Page 107: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

alınması durumunda, böyle bir organizasyonun varlık

nedenleri ortadan kalkacaktır.

Sistem yaklaşımın özünde olayları tek bir nedene

bağlamama, her unsuru birbiriyle ilişkilendirme yatar.

Halkla ilişkiler de bir ilişki süreci olduğuna göre, gerek

insanlar arası-iç ve dış kamu/hedef kitle- ilişkilerde, gerek

insan-doğa, insan-örgüt, insan-üst sistem ilişkileri bu

bilimin duyarsız kalamayacağı alanlar olarak karşımıza

çıkar. Sorumluluğun kaynağı da böyle bütüncül ve sistemli

bir yaklaşımdan doğacaktır.

Organizasyonlar belirli ihtiyaçları karşılamak

maksadıyla kurulmuş insan ürünü kurumlardır. İnsan

ihtiyaçları sınırsızdır. Sınırsız ihtiyaçların karşılanması özel

ve kamusal işletmeler eliyle sağlanmaya çalışılmaktadır.

İşletmenin imkanları ölçüsünde bu ihtiyaçların

karşılanması insan doğasının yapısına uygun olmalıdır.

Biyolojik yanıyla insan yeme, içme, giyinme ve barınmaya

ihtiyaç duyarken; ruh yapısı itibariyle de insan, anlamlı,

tutarlı bir hayat bütünlüğünün sağlanmasına ihtiyaç

duymaktadır. Eylemlerinde tutarlı olmak, kandırılmamak,

kişiliğine saygılı olmak, düşünce ve fikirlerine değer

verilmesi, kimliğinin tanınması, uygun temsil, inancına

uygun yaşama hürriyeti, varlığına bir anlam verme,

mükafatlandırılma ve yaptıklarından sorumlu tutulma gibi

felsefi ve insana özgü arayışları birer ihtiyaç olarak

103

Page 108: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

karşımızda durmaktadır. Bu ihtiyaçları karşılayacak

kurumlar da yine insanlar tarafından kurulurlar. Bu

organizasyonlar da insana, doğaya ve daha üst sistemlere

karşı sorumludurlar.

Örgütleri yapı ve işlevsellik özelliklerine göre

inceleyen Parsons örgütü toplumsal sistemin bir parçası

olarak görür. “Bütünleşmiş bir sistemin kısımları

birbirinden bağımsız hareket edemezler, kısımların

davranışı, bir bütün olarak sistemin davranışını belirleyen

ilkelere uygun olmak zorundadır.” (Tosun : 1981 : 50) Ona

göre örgüt toplumsal bir sistemin işlevsel olarak

farklılaşmış bir alt sistemidir.Örgütün amaçları, onun

toplumsal sistem için yerine getirdiği işlevlerden ibarettir.

Amaca erişme, örgütle onun içinde eylemde bulunduğu dış

çevrenin ilgili kısımları arasındaki bir ilişkiyi anlatır. Bu

ilişki, örgütün dış çevresindeki sistemlere olan çıktısını en

yüksek düzeye çıkarması olarak düşünülebilir. (Tosun :

1981 : 50)

Örgütün betimlenebilir bir yapısı vardır. Parsons, bu

yapıyı kültürel-kuramsal görüş açısından incelemek için

değer kavramına başvurur. Örgütün değer sistemi, onun üst

sistem yani toplum içerisindeki yerini ya da rolünü belirler,

amacını meşrulaştırır. Bu değer sisteminin temel

noktalarda, toplumsal değerlerle tutarlı olması

istenmektedir. Bu yönüyle örgüt amacının meşruluğu,

104

Page 109: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

toplumun işlevsel gereksinimlerine yapabileceği katkıdan

ileri gelmektedir. Böylece örgüt, kendi amacını, alt

sistemlerin sahip oldukları öteki değerlerin üstüne

yerleştirmekte ve toplumsal sistemin amaçlarıyla

bütünleştirmektedir.(Tosun : 1981 : 50)

Parsons örgütün etkili olmasını örgütün kendi

amaçları açısından değil, daha üst bir sistem olan toplum

açısından değerlendirmektedir. Örgütün varlık nedeni

toplumun bir işlevine katkıda bulunmaktır. Toplumsal bir

ihtiyacı karşılamak, toplumun yaşamasına katkı yapmaktır.

Sistem yaklaşımına göre örgütün çıktıları- ürettiği mal ve

hizmet- topluma girdi olarak hizmet sunmaktadır. Çıktısı

başka bir sistem için girdiye dönüşmeyen hiçbir sistemin

yaşama şansı yoktur. Bu sistemler arası yardımlaşma ve

dayanışmayı da zorunlu kılan bir durumdur. Yani her

sistem birbirlerine karşı sorumludurlar. Kimse tek başına

hayatiyetini devam ettiremez. Bu eşyanın tabiatına

aykırıdır.

Örgütler gibi insan da bir sistemdir. Gerek insanın

kurduğu (ürettiği) organizasyonlar, gerek doğada hazır

bulunan tüm yapılar insana çıktı sağlamaktadır. Her şey

insanın yaşaması ve rahat etmesine yöneliktir. Hayata

anlam katan, varlıkları değerlendirmeye tabi tutan

insanoğludur. Onları akıl gücü ve yeteneği doğrultusunda

sistemin yaşaması için kullanma şerefi ona aittir. İşleyen

105

Page 110: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bir sistemin yaşamaması demek insanla birlikte tüm canlı-

cansız varlıkların da yok olması demektir. Bu anlamda

yaşatma ve yok etme sorumluluğu insana aittir. Bu tercih

insanın irade özgürlüğünün bir sonucu olarak tecelli

edecektir. Sorumluluk bahsini işlerken sorumluluk ve irade

arasındaki ilişkiye değinilecektir. Organizasyonları kuran

ve yöneten insan olduğuna göre, onlara sorumluluk bilinci

katacak da insandır. İnsan devreden çıkınca

organizasyonların herhangi bir kişiliğinden bahsetmek

mümkün değildir. Kişiliksiz bir yapının sorumluluğunda da

bahsedilemeyecektir.

Halkla ilişkiler bir örgüt faaliyeti olarak düşünülürse,

örgütün amaçları ile toplumsal amaçlar arasında zaman

zaman çatışmaların olması kaçınılmazdır. Örgüt, serbest

piyasa şartları ve açık sistem yaklaşımını benimsemişse,

işlemesi için gerekli girdilerin sağlayabilmesi için,

toplumun ya da alt sistemlerinin gereksinme duyduğu mal

ve hizmetleri üretmesi gerekir. Bu karşılıklı ilişki bir

taraftan örgütün çıkarlarını sağlamaya yardımcı olurken,

örgütü ayakta tutarken; diğer taraftan örgütü toplumun

kabul edebileceği bir düzeyde tutar. Yani örgüt üretim

faaliyetlerinde bulunurken toplumsal fayda, toplumsal

kabul ve beklentileri göz önünde bulundurmalıdır.

Günümüzde giderek karmaşıklaşan örgütlerin birden

çok çıktısı olduğu düşünüldüğünde, toplumsal amaçlarla,

106

Page 111: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

örgütsel çıktılar arasında ilişki kurulması daha da

zorlaşmaktadır. “Öte yandan toplumsal bir amacın

bulunması, örgütün salt bu amaca göre değerlendirilmesini

gerektirmez. Çünkü örgüt açısından, topluma yapılan katkı

katlanılması gerekli zorunlu bir giderdir.” (Yuchtman ve

Seashore : 1971 : 151; Tosun : 1981 : 53) “Örgüt için iyi

olanın toplum için her zaman iyi olmayacağı kabul

edilmekle birlikte, toplumsal çıkarların gözetilmesi,

olağanüstü durumlar dışında, genellikle, örgütle bir ilişkisi

bulunmayan rollere yüklenmektedir.” (Katz ve Kahn : 1996

: 167; Tosun : 1981 : 53)

Örgütün yaşaması ve faaliyetlerini etkili bir şekilde

yürütebilmesi, iç ve dış süreçler dediğimiz süreçleri

optimal bir şekilde kullanmasına bağlıdır. “İç süreçler,

örgütün enerji girdilerini mal ve hizmet üretmek için

kullanabilecek bir birim haline getirilmesi ile, başka bir

deyişle verimliliği ile ilgilidir. Yetke yapısının kurulması,

ileti (mesaj) akımının sağlanması ve dinamik denge

(hemeostasis), örgütsel gelişmenin iç yönüne ilişkin

sorunlardır. Dış süreçler ise örgütle çevresi arasındaki

ilişkilere ya da etkililiği ile ilgilidir.” (Tosun : 1981 : 56)

Verimlilik örgütün iç yapısı ile ilgili olduğundan bize

örgüt-çevre ilişkileri bakımından bir gösterge olarak

görülmez. Fakat örgüt bir girdi-dönüşüm-çıktı sistemidir.

Enerji girdisi sağlamak için çıktısını satmak zorundadır ve

107

Page 112: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bu yönüyle dışa bağımlıdır. Dışa bağımlı olduğu çevreyi

kendi lehine çevirmek için de bir dizi halkla ilişkiler

faaliyetlerinde bulunur. Girdi maliyetlerini rekabet halinde

olduğu benzeri örgütlere göre daha kaliteli ve ucuz elde

etmek, içeride oluşabilecek grevleri önlemek, iş barışını

sağlamak, vb. nedenlerle içeriye dönük; çıktıların ise

toplumsal sağlığa, toplumsal taleplere ve beklentilere

uygun olması, çevreyi bozup kirletmemesi için ve dönüşüm

sürecinde kullanılan insan, bilgi, para, malzeme ve

donatımın elde edilmesi için de dışarıya dönük halkla

ilişkiler faaliyetleri yapmaktadır.

8.1. ANALİTİK DÜŞÜNCE VE SİSTEM YAKLAŞIMI

"Analiz" kelimesinin kökü "parçalarına ayırmak"

anlamına gelmektedir. Analitik düşünce metodu Batı'da ilk

defa René Descartes tarafından geliştirildi. Bu metot,

bütünün (sistem) işleyişini, onu oluşturan parçalardan yola

çıkarak anlamaya dayanır. Tüm canlı varlıkların da içinde

bulunduğu evren, Descartes'e göre analiz edilerek

anlaşılabilecek bir makinedir. Bu düşünceyi toplum

bilimciler topluma da uygulamışlardır.

Sistem düşüncesi ise parçaları kendi aralarındaki

ilişkiler yoluyla anlamaya dayanır.Varlıklar aleminin her

nesnesi sistemin bir parçası olduğundan, sistem düşüncesi

incelenen nesnenin sistemin diğer parçalarıyla etkileşimde

108

Page 113: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

odaklanır; bu etkileşimden sistemin davranışı ortaya çıkar.

İnsanların birbirleriyle ilişkilerinden ve inşa ettikleri

kurumların faaliyetlerinden de toplumun özellikleri

anlaşılabilir. İnsan da kendi başına karmaşık bir sistemdir.

Onun alt-sistemlerinden olan beynin nasıl işlediği, onu

insandan ayırıp analiz ederek anlayamayız. Ayırdığımızda

ölüm gerçekleşeceğinden, canlı bir beynin özellikleri

görülmez.

Bir sistemi sadece anlamaya çalışmak için parça

parça inceleme yolu olan analiz metodunu kullanmak

elverişli olabilir ama o sistemi yalnız bu metot yardımıyla

tanımlamaya kalkışmak bizi yanlış sonuçlara götürebilir.

Analiz metodunu sentez metoduyla ve bir sistem bütünlüğü

içerisinde düşünüp meseleye yaklaşır isek daha sağlıklı

sonuçlara ulaşmamız mümkün hale gelebilir.

8.2. BİR ÜST SİSTEM OLARAK KÂİNAT

Kâinat da büyük bir üst sistemdir. Onun içinde,

galaksiler, samanyolu gibi alt sistemler vardır. Samanyolu

sisteminin bir parçası olarak güneş ve etrafındaki

gezegenlerin oluşturduğu Güneş sistemi de öyle. Güneş

sistemi içerisinde dünya da bir sistem. Onun içinde

bulunan atmosfer, okyanuslar, tabiat, hayvanlar, otlar ve

tüm canlı cansız varlıklar gibi insanlar da ayrı ayrı birer

alt-sistem. İnsan fizyolojisi ve psikolojisi ile başlı başına

109

Page 114: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bir sistem, kainat üst siteminin bir modeli. "İnsan küçük

bir kâinat, kâinat büyük bir insan" sözü insanla kainat

arasındaki benzerliğin çarpıcı bir ifadesidir.

Tüm bu saydığımız sistemler birer açık sistem. Çünkü

birbirleriyle enerji alış-verişi yapmaktalar. İnsan ve tüm

canlılar dünyadan yiyecek-içecek temin eder, dünya Güneş

sisteminden ışık, su, hava vs alır ki fonksiyonlarını ve

varlıklarını devam ettirsinler. Güneş sistemi de benzer

birçok yıldız sistemiyle birlikte ve onlarla etkileşimde

bulunarak Samanyolu galaksi sistemi içinde varlığını

devam ettiriyor. Yerküre de Güneş sisteminin bir parçası

olarak, bu sistemdeki diğer gezegenlerle ilişkisini devam

ettirerek içerisindeki sistemlerin yaşamalarına uygun bir

çekim gücüyle (yer çekimi) belli bir yörüngede yer alıyor

ve yeryüzündeki hayat Güneş'ten gelen ışık ve ısıya bağlı

olarak devam ediyor. Netice itibariyle dünyanın varlığı

diğer üst sistemlerin varlığına bağlı olduğundan bir açık

sistem özelliği göstermektedir. Kapalı hâle geldiğinde

hayatiyetini belli bir süre sonra yitirir.

Sistem olarak vasıflandırılabilecek bir bütün, ancak

anlamlı bir iç ve dış uyumla ve karşılıklı dayanışmayla

varlığını devam ettirir. İnsan da bir sistem (yapı)

kurduğunda iç ve dış uyumunu mantıklı bir ilişkiler

sistemine oturtursa tüm girdi ve çıktılarını en optimal

şekilde kullanabilir. Bir fabrika, şirket veya herhangi bir

110

Page 115: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hizmet kurumu da birer sistem olarak düşünülüp kurulmalı,

idaresi bu anlayışa göre sürdürülmelidir.

Sistemi oluşturan parçaların (alt-sistemlerin) sistem

(bütün) içindeki yerlerinin bilincinde olunması ve sistemin

bütünlüğünden kopuk olmamaları; her parçanın sistem

içindeki görev ve fonksiyonlarının iyi bilinmesi, sosyal

sorumluluk bilinci ile doğru orantılıdır. Sistem olarak

vasıflandırılmayı hak etmiş sağlıklı işleyen bir bütünün

içindeki parçalar, yapı ve fonksiyonlarıyla artık o sistemin

ayrılmaz birer parçası olarak görülmelidir. Bir büyük

şirketin muhasebe bölümünü çıkarıp atamayız. Şirket

muhasebesiz yürümez. O bölüm o haliyle dışarıda bağımsız

bir muhasebe bürosu gibi de çalışamaz. Bir fabrikanın

herhangi bir bölümünü de fabrikadan ayıramayız. Bunu

yaparsak, ne o bölüm tek başına bir işe yarar, ne de fabrika

sağlıklı üretim yapar. Parçalar bu yüzden çok önemlidir.

Fakat parçalar bir arada çalışıyor iken anlamlıdırlar ve

sistemin amacına hizmet ederler. Bu parçaları bir arada

birbiriyle uyumlu tutmak iç halkla ilişkilerin temel görevi

olmalıdır. Dış halkla ilişkiler de kendinin de içinde

bulunduğu sistemin diğer sistemlerle ilişkilerini

düzenlemeli, diğer sistemlerle uyum ve ahengi kendine

görev edinmelidir.

111

Page 116: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

112

Page 117: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

II.BÖLÜM

B- S O R U M L U L U K1.SORUMLULUĞUN TEMELLENDİRİLMESİ

Sorumluluk kavramını üç beş cümle ile tüm boyutları

ile tarif etmenin güçlüğünü itiraf etmek lazım. İnsanın

hayatı boyunca edindiği bilgi, deneyim ve bilinç süreçleri

ona farklı boyutlarda sorumluluk duygusu kazandırır.

Sorumluluğun çok önemli şartlarından biri eğitim ise de,

eğitimli insanların tümünün sorumluluk taşıyacağını

söyleyemeyiz. Öyle ise sorumluluk salt bilgi ile

oluşabilecek bir özellik değil. O, bilginin ve yaşam

deneyimlerinin bütüncül (kollektif) bir bilinç süreci ile,

insan türünü, kültürü, doğal çevreyi ve hayata dair ne varsa

hepsini içine alacak şekilde ‘değerlendirmeye’ tabi

tutularak elde edilebilecek ve sadece insana özgü bir

duygudur. Sorumluluk zorlama ile de elde edilemez. Ceza

ve ödül beklentisi sorumluluk duygusunun insan bilincinde

yer bulması için yeterli değildir. Yasa, yönetmelik, tüzük,

asker, polis gibi caydırıcı güçler ve korku insana

sorumluluk duygusunu kazandıramaz. O, insanın içinde

olan ve gönüllü olarak kabul edilen ‘manevi bir güçtür.’ Bu

yüzden onu tarif etmeye kelimeler yetmiyor. Bir aşk

duygusu gibidir, hissedilir, duyulur, yaşanır ama tarif

113

Page 118: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

edilemez. Biz burada, sorumluluğu tarif değil hangi

temeller üzerine oturduğunu anlamaya çalışacağız.

Sorumluluk duygusu eylemlerimizden ve hayattan kopuk

tarif edilemez, hayat da anlatılamayacak kadar zengin bir

çeşitliliği barındırır.

Her insan aynı düzeyde sorumluluk taşımaz. Aldığı

bilgi, eğitim ve “hayatın bağlı olduğu kaynaklar zincirinin”

insana verdiği bilinç düzeyi, sorumluluğunun da düzeyini

belirler. Bir örnekle açıklamak konunun daha iyi

anlaşılmasına yardımcı olabilir. Memleketimiz tarihi ve

kültürel bakımdan çok zengin ve güzel bir ülke. Bu bilgi,

ilkokuldan başlayarak üniversite sonuna kadar herkese

öğretilir ama her insan tarihi ve kültürel mirasımızı -

burada miras kavramı sorumluluk duygusu ile

uyuşmayabilir, emanet kelimesinin daha uygun olacağını

düşünüyorum, çünkü miras bölüşülüp tüketilebilecek bir

tüketim nesnesidir.— koruma ve gelecek nesillere aktarma

sorumluluğuna sahip değildir. Bu da gösteriyor ki bilmek

tek başına sorumlu olmaya yetmiyor. Bilginin sorumluluğa

dönüşmesi için başka şeyler de lazım. Onların ne olduğunu

bu bölümde irdelemeye çalışacağız.

Sorumluluk, kişinin kendi söz ve eylemlerinin veya

kendi yetki alanına giren davranışlarının sonuçlarını

üstlenmesidir. Sorumluluk duygusu bireysel bir duygu

olmakla birlikte, toplumsal bir yapı içerisinde anlamlı hale

114

Page 119: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gelir. Bu duygu bir kültür sonucu oluşur, kültür ise

toplumların yaşayış biçimi ve hayatı anlamlandırmalarını

sağlayan önemli bir unsurdur. Toplumsal ilişkiler sonucu

oluşan kültür, o toplumda yaşayan insanların birbirlerine

karşı vazifelerini, ilişki biçimlerini belirler ve ona uygun

davranma sorumluluğunu kazandırır. İnsanların sorumluluk

duygusu, kültürlü olmaları ile doğru orantılıdır. Yani

sorumluluk, eğitimle ve kültürle kazanılır. Sorumluluk,

eğitimin ve kültürün artması ile olumlu yönde gelişir.

Aldığımız kültür, bizim kendimizle, ailemizle,

arkadaşlarımızla, grubumuzla, toplumumuzun her bireyi

ile, diğer canlılarla ve doğa ile nasıl ilişkiler kuracağımızı

belirlediğinden, onlara karşı sorumlu olma duygusunu da

kazandırır.

Sorumluluk ve yükümlülük kavramları çok sık

birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Sorumluluk,

yükümlülüğün (görev) bir sonucudur. “sorumluluk; kişinin

kendi davranışlarını veya yetki alanına giren her hangi bir

olayın sonuçlarını üstlenmesidir” (TDK : 1328)

“Yükümlülük, yapılması zorunlu olan iş veya bir işi yapma

zorunluluğu, mecburiyet, mükellefiyet. Yükümlü olma

durumu.” (TDK. : 1652) “Yükümlülük düşüncesi

dediğimiz ve görev hakkında sahip olduğumuz genel his,

bizde kendiliğinden ortaya çıkan bir şuur halidir...

Yükümlülük düşüncesi her halükarda bizim içimizde

115

Page 120: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

vardır, ama bazen silinir, yok olur... Fert, topluma girerken

bir takım haklar kazanmakla birlikte, bazı görevleri de

üstlenmektedir...Görev, yapılması gereken ve kendini,

şuura zorunlu bir eylem olarak kabul ettiren bir husustur.

Burada bir yükümlülük kendini hissettirmektedir.”

(Altıntaş : 1999 : 72-74) “Yükümlülük kavramından, biri

sırasında diğerini gerektiren, destekleyen ve tesis eden iki

zorunlu sonuç çıkmaktadır. Bunlar sorumluluk düşüncesi

ve müeyyide düşüncesidir.” (Draz : 1993 : 69)

Yükümlülük, sorumluluk ve müeyyide kavramları

birbirlerinden ayrılamayan bir bütün oluştururlar. Eğer

birini devreden çıkarır isek öbürlerinin insan için bir

anlamı kalmaz. “Birincisi varsa, öteki ikisi zorunlu olarak

hasıl olur. (Birincisi) lağvedilince, onlar da derhal ortadan

kaybolur. Sorumluluk olmaksızın yükümlülük, sorumlu

olunan konu olmaksızın yükümlülükle aynı şeyi ifade eder.

Bu sıfatlar anlatımlarını ve gerçekliklerini uygun bir

müeyyide bulmadıkça, mecbur ve sorumlu bir varlık

tasavvur etmek saçmadır. Açıkçası bu, kelimeleri

anlamlarından yoksun bırakmak olacaktır.” (Draz : 1993 :

69)

Sorumluluk, bilinçli olma halidir. Hayatın neresinde

duruyorum? Ne yapabilirim? Nasıl davranır isem daha iyi

yapmış olurum kaygısı duyan bireylerin duyumsadıkları

içsel histir. Bu his, bireyin kendine, ailesine, ait olduğu

116

Page 121: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gruba, toplumuna, milletine ve bütün insanlığa karşı

yapabileceği bir şeylerin olduğu hissidir. Kişinin bilinç

düzeyi ve donanımı ile doğru orantılı olarak etki alanını

genişletir. Gücünün yettiği, yetkisinin ulaştığı alanlarda

sorumluluğunun gereğini yerine getirirken, yetmediği

alanlarda ise eğer potansiyel olarak kendini sorumlu

hissediyorsa güç ve yetki elde etmek için mücadele eder,

bu mümkün değilse o sorumluluğa ortak olmaz, gerekli

tepkiyi gösterir.

Sorumluluk kavramı genelde pozitif anlamıyla

kullanılmaktadır. Davranma, eyleme sorumluluğu vardır da

yapmama, davranmama sorumluluğundan bahsedilmez.

Daima iyi sonuçlar veren işlerin yapılması insana

sorumluluk olarak verilmiştir ya da insan o yönde kendini

sorumlu hisseder. Haksız yere adam öldürmek, zina

yapmak ve çevreyi kirletmek büyük bir suçtur/günahtır.

Bunların işlenmemesi insani, yasal ve ahlaki bir

sorumluluk olarak insanın sırtındadır. Bu tür eylemlerde

bulunmak ise sorumsuz davranmaktır. İyi işlerin tarafında

olmak, iyilikler yapmak; kötülük yapmamak, kötünün

tarafı olmamak sorumlu olmakken; tarafsız kalmak ve

kötüden yana olmak sorumluluk duygusu ile bağdaşmaz.

Sorumluluk kavramında nötr değer yoktur. Ne iyilik

yaparım ne kötülük yaparım anlayışı sorumlu bir anlayış

değildir. İyilik ve kötülük yapmayan insan yaşamayan

117

Page 122: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

insandır. İnsan yaşamı boyunca iyiliklerle de kötülüklerle

de karşılaşır; iyilik de yapabilir, kötülük de, önemli olan

sorumlu davranarak kendimiz, ailemiz, toplumumuz,

milletimiz ve tüm insanlık için iyinin ve iyiliğin yanında

olabilmektir. Sorumlu insan olmanın gereği de budur.

Yönetim bilimi açısından “sorumluluk, astın bir

başkası için bir görevi ya da belirli bir hizmeti yerine

getirme mecburiyetidir”. (Koparal : 2000 : 186)

Sorumluluk, yetkiden bağımsız olarak yürütülemez. Eğer

bir kimseye ya da bir kuruma sorumluluk veriliyorsa yetki

de verilmiş olmalıdır. Aksi takdirde o durum kölelikten

başka bir şeyi çağrıştırmaz. Sorumluluğu alan kişinin o

sorumluluğu alıp-almama özgürlüğünün de bulunması ön

koşuldur. İstemediği bir sorumluluğun altına giremeyecek

kişinin zorla o sorumluluğu yüklenmesi o kişiye zulümdür.

Sorumlulukla yetki dengesi eşit olmalıdır. Yetki çok,

sorumluluk az ise keyfi uygulamalar olur, denge bozulur.

Tersi durumda da –yetki az sorumluluk ağır ise- kişinin

takati zorlanır, o kişi o sorumluluğun altında ezilir, kişiliği

ve kimyası bozulur. Halkla ilişkiler açısından örgütlerin

yerine getirmek zorunda olduğu görev, örgütün kuruluş

amaçları doğrultusunda üretmek zorunda olduğu mal ve

hizmetler ve onların toplum ve doğadaki yansımalarıdır. Bu

mal ve hizmetlerin hangi şartlarda ve hangi kalitede

üretileceği şirket yönetiminin, şirket sahibi ve müşterilerine

118

Page 123: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

karşı sorumluluğudur. Yönetici, yönetim sorumluluğunu

aldığı anda, mal ve hizmetin üretim ve sunum aşamasında

oluşabilecek olumlu-olumsuz sonuçlarının da

sorumluluğunu almış olmaktadır. Üretilirken oluşabilecek

kazalar, ürünün yasal ve insan sağlığı için faydalı olup-

olmaması; satış ve kullanım aşamasında müşteri açısından

defosu; yine gerek üretim gerekse tüketim aşamalarında

insan sağlığı ve çevre sağlığına olumlu-olumsuz etkileri

yöneticinin sorumluluğundadır.

“Sorumluluk: En genel anlamda belirli bir görevin

istenen nitelik ve nicelikte yerine getirilmesidir.” (Pehlivan

: 1998 : 61) “Genellikle iki tür sorumluluk vardır.

Bunlardan birincisi, üstlere hesap vermeyi içeren “sorumlu

olma”dır. İkincisi ise bir işi yapmayı üstlenmek anlamına

gelen “sorumluluk alma”dır.” (Başaran : 1991 : 105)

“Sorumluluk, kişiye dışarıdan yüklenmiş olan bir görev

olarak algılanmaktadır. Sorumluluk, başkalarının

gereksinmelerine yanıt vermeye hazır olmak anlamına

gelmektedir.”(Fromm : 1981 : 35) “Sorumluluğun temeli,

yetkiyi kullanma zorunluluğudur. Sorumluluk, mesleki ve

etik ölçülere uymayı gerektirdiği kadar, bu ölçülerin

yaratılmasını da gerektiren bir kavramdır.” (Bursalıoğlu :

1987 : 272)

Sorumluluk insana has bir olgudur. Çünkü irade

özgürlüğü, iş yapma kabiliyeti, düşünüp tartabilme-

119

Page 124: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

değerlendirme- ve ilkeli olma durumu insana özgüdür.

Diğer canlıların böyle bir özelliği yoktur. Onlar kendi

yaratılış özelliklerinden gelen işleri yerine getirirler, onun

dışında bir iş yapabilme iradeleri yoktur. Onlar iyi-kötü,

doğru-yanlış, güzel çirkin mukayesesi yapmadan

içgüdüleri-yaradılış programları- doğrultusunda hareket

ederler. “Yükümlülüğün (sorumluluğun)-parantez bana ait-

muhatabı sadece insandır. Bununla beraber ifayı ve ademi

ifayı gerçekleştirecek olan, muhatabın kendi kararıdır.

Yükümlülüğün içeriği olan buyruk belirli bir durumdan

kaynaklanarak muayyen bir duruma yönelik olabileceği

gibi, gayri muayyen kişi ve gruplara da yönelik olabilir ki;

bu türden yükümlülük (Sollen) normları sadece hukukun

içeriği değil, örf ve ahlak alanlarının da düzen ögeleri

olabilir. (İzveren : 1994 : 71)

Sorumluluk kavramında, bir yetki veren, aynı

zamanda sorumluluk verip sorumlu tutan -kişi, kurum,

toplum, devlet, Tanrı- vardır. Bir de bu yetkiyi alan ama

karşılığında sorumlu tutulan -kişi, kurum, toplum, devlet-

vardır. Bu alıp verme işi karşılıklı rızaya dayanmalıdır ki,

determinizm oluşmasın. “Yükümlülüğün (Sorumluluğun)

gerçekliği; bunun nereden kaynaklandığının bilinmesine

bağlıdır. Yükümlülük anlamındaki Sollen (vecibe kavramı),

süjenin bir şey yapmak veya yapmamak gibi bir davranış

ve fiiline yönelik gereklilik olarak, bu yükümlülüğü

120

Page 125: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

zorunlu kılan bir esasa dayandığı takdirde, ancak bu halde

gerçek (yani bağlayıcı ve vecibe yükleyici) anlamda bir

yükümlülüktür. (İzveren : 1994 : 70) “Etiğin temelini

özgürlük ve sorumluluk kavramları

oluşturur.”(Hacıkadiroğlu : 1997 : 273)

Bu yükümlülüğü zorunlu kılan esaslar insanın

kendisi; toplum, toplumsal sözleşmeden doğan devlet ve

Tanrı olarak üç şekilde ifade edilebilir. Diğer bir deyişle

akıl, sezgi, vicdan olarak insani boyut; ortak karar olarak

sözleşme (konsensüs), örf, adet ve toplum iradesi olarak

hukuk ve Tanrısal bir kaynak olarak vahiy. Bunların üçünü

tek bir başlık altında toplar isek ortak bir kavram olarak

ahlak terimini kullanabiliriz. Çünkü ahlakın bireysel,

toplumsal ve Tanrısal üç boyutu vardır. Ahlak

temellendirilirken bu üç boyut göz önünde tutulmaktadır.

Bir insanın ya da kurumun ahlaklı olması aynı zamanda

sorumlu olması da demektir. Çünkü sorumluluk mesleki ve

etik ölçülere uymayı gerektirir. Kuraldan, yasadan,

ahlaktan yoksun bir eylem, sorumluluk duygusundan da

uzaktır. “Ahlakta yalnız kendimiz için değil herkes için

kurallar düşünürüz. Herkes için düşündüğümüz kurallar

ahlakın alanını oluştururlar.” (Afşar : 2002 : 47)

Sorumluluk bir duygudur, bu duygu insana özgüdür

ve bu duygunun kaynağı; akıl, sezgi, vicdan, toplumsal

fayda, yaratılış temelinde çeşitli ahlak filozoflarınca

121

Page 126: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

tartışılmış ve tartışılmaktadır. Sorumluluk, ağır bir

yükümlülüktür, sorgulamayı ve aktif katılmayı gerektirir.

Sorumluluğun ifa edilmesi için donanım, güç ve yetki

gereklidir. Kendisini toplumsal meselelerde sorumlu

hisseden insan, bilen insandır. Bilgi de ağır bir

sorumluluktur. Adaletsizlikler, zulümler, haksızlıklar,

yıkımlar karşısında sorumluluk duygusu ile hareket eden

insanlar ve kurumlar mevcut düzenden beslenenler

tarafından düşman olarak görülür. Bozuk ve adaletsiz bir

yapıda elinde güç ve yetki bulunanların sorumluluk

duygusu ile hareket etmemeleri en büyük sorumsuzluk

örneğidir. Öyle ise sorumluluk duygusu, insan olmakla eş

değer bir duygudur ve devredilemez. Devredildiği anda bir

kaçış söz konusudur. Hayatın her alanında yanlış giden her

durumun sorumlusu insandır. İnsan hem kendi

eylemlerinden sorumludur hem de ait olduğu toplumun

eylemlerinden. İnsan ve toplum ayrılmaz bir bütündür.

İnsan ancak toplum içerisinde varlık kazabilmektedir.

İnsan, kendi kendine yetemeyeceğini anladığı anda

başkaları ile ilişkiye girer ve onlarla birlikte kendisinin ve

onların ihtiyaçlarını, sıkıntılarını halletmenin yollarını arar.

Bu bir dayanışma ve yardımlaşma olduğu kadar, ortak

yaşamı tasarlamadır da. Ortak yaşamdaki olumsuzlukları

gidermek için ne/neler yapılabilir, mutlu bir hayat nasıl

sürülebilir, bunun için her bireyin üzerine ne gibi

122

Page 127: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sorumluluklar düşmektedir sorularının cevabı ortak bilinçle

(kollektif bilinç) ortaya konur. Bunun için gerekli kurumsal

yapılar da oluşturulur. Hukuk, ahlak, siyaset ve ticaret gibi.

Her bir kurum ortak sorumluluğun (sosyal sorumluluk)

bilincinde hareket ederek üzerine düşen görevi yapar. Her

kurumun kendi görev alanıyla ilgili sorumluluğu, genel

sorumluluğun bir parçasını oluşturur. Kurumun biri her

hangi bir şekilde üzerine düşen sorumluluğu yerine

getirmez ise tüm toplum ondan zarar görür. Sistem

yaklaşımında gördüğümüz etkileşim burada da kendini

gösterir. Sistemin bir parçasındaki (alt sistem) bozukluk

tüm sistemi etkileyecek, o sistemin içerisinde olan tüm

‘yapı’lar, -ilişkiler, bağlantılar vb. başta insan olmak üzere-

zarar görecektir.

İnsan hayatı boyunca söylediği sözden, eylediği

davranıştan ve ürettiği her üründen sorumludur. İyi söz,

davranış ve ürünlerinden müeyyide olarak mükafaat,

kötülerinden ceza alınır. Müeyyideler, vicdani, toplumsal,

ilahi ve yasal olarak uygulanmaktadır. Kimi davranışların

müeyyide dışı kalması, muhataplarında adaletsizlik

duygusunun yaşanmasına yol açar. Halkla ilişkiler

açısından toplumsal sorumluluk; adına iş yapılan kişi ve

kurumun eylemlerinin muhatapları nezdindeki

yansımalarından doğmaktadır. Eğer yapılan iş, verilen

hizmet iyi ise müeyyidesi güven olarak, pazar payını

123

Page 128: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

artırma olarak, oy olarak, kabul olarak; kötü ise

güvensizlik, ret, nefret ve satışta düşme olarak geri

dönecektir. Bu, sorumluluğun faydacı boyutunu oluşturur.

Bir de hiçbir maddi menfeat beklemeden yerine getirilmesi

gereken sorumluluk çeşidi vardır ki, bu boyut tamamen

kişinin ahlaki duygularından kaynaklanır ve “kendi için

varlık: etre-pour-soi” olma amacı taşıyan, varoluşçuların

çok sık kullandıkları insana özgü bir durumdur. Sartre’a

göre kendi için varlık olmak : “sürekli gelişmek, ortaya

çıktıklarında kendini yeni durumlara ve direniş biçimlerine

alıştırmak, zorunlu olduğu yerlerde yön değiştirmek ve her

zaman tehlikeye atılmaya hazır olmaktır.” (Billington

:1997: 236) Hukuki sorumlulukların yerine getirilmemesi

yasaların uygulanması ile sonuçlanacaktır. Ahlaki

sorumlulukların yerine getirilmesi hem bireysel huzuru,

hem de toplumsal huzuru sağlayacak, getirilmemesi

vicdani ızdırap ve toplumsal huzursuzluklara yol açacaktır.

“Eylemleri ahlaki açıdan sınıflandıran, onları ve

bütün hayatı anlamlı hale getiren değerler sistemidir.

Değerler, eylemlerimizi iyi-kötü, suçlu-suçsuz, güzel-

çirkin, haklı-haksız, adaletli-adaletsiz vb. biçimlerde

sınıflandırmamızı sağlarlar. Eğer bir değerler sistemi

olmasaydı, bütün eylemler ahlaki açıdan eşit olurdu.

Eylemlerin ahlaki açıdan eşit olması demek, onların ne iyi

124

Page 129: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ne de kötü olması demektir. Bu, ahlakın yokluğu anlamına

gelir.” (Gündoğan : 2002 : 257-258)

Prof. Erol Güngör sorumluluk kavramını şu iki

kavramla açıklama yoluna gidiyor. Bunlardan birincisi

“beklenen davranış”, öbürü ise bir şeyi yapmak veya

yapmamak yolundaki “tercih”tir.” Beklenen davranışı: a)

Şahsın özellikleri b) Şahsın içinde bulunduğu durum olarak

ikiye ayırır. (Güngör : 1997 : 126) Her insanın her

durumda aynı tavrı göstermesi beklenmemeli ve aynı

derecede sorumlu tutulmamalıdır. Şahsın karakter

özellikleri ve içerisinde bulunduğu durum davranışlarına

etki etmektedir.

İnsan bir yandan bireysel varlığını korurken diğer

yandan toplumsal karakterleriyle grupları ve toplumu

oluşturmaktadır. İnsan, toplum içerisinde karakter ve kişilik

kazanmaktadır. “İnsan, yaşamak için, başkalarıyla

dayanışmayı, hareket etmek gayesi ile kabul eder. Kendi

hareketini yaratmak suretiyle hürriyetini kazanır.(Topçu :

1995 : 72) Bireysel nitelikleriyle kendine özgü,

başkalarında bulunmayan bir yapıya sahipken;

ihtiyaçlarının temini amacıyla geliştirdiği işbölümünün

sonucu olarak bireysel yanından bazı sınırlamaları gönüllü

olarak kabul eder ve toplumsallaşır. Bu toplumsallaşma,

kurduğu ilişkilerin, paylaştığı grup düşüncelerinin,

benimsediği toplumsal değerlerin o kişinin şahsında

125

Page 130: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

oluşturduğu toplumsal (sosyal) kişilik yapısını oluşturur.

Kişinin bireysel kişiliği yanında toplum içerisindeki

ilişkiler sonucu edindiği bir de toplumsal kişiliği vardır.

Toplumsal kişiliğin güçlenmesi, sosyal dayanışmayı ve

toplumun bütünlüğünü güçlendirmektedir. Toplum

içerisinde her insanın belli bir konumu bulunmaktadır.

Toplumsallaşmanın bir sonucu olarak insan belirli

toplumsal rolleri edinir. Yönetici, yönetilen, memur, işçi,

çocuk, genç, yetişkin, politikacı, öğretmen, öğrenci, ana-

baba gibi mevkileri işgal eder. Mevkiler değişken olmakla

birlikte, temsil ettiği rollere uygun davranmak toplumsal

bir mecburiyettir. Bu mevkilerin rollerine uygun

davranmak kişiye toplumsal bir sorumluluk yükler.

Yönetici olmayı da ana-baba olmayı da birey kendi iradesi

ile seçmiştir ve o rolün verilmesi, tanımlanması- yetki ve

sorumluluğu- toplum içerisinde anlamlı olmaktadır.

Sorumluluğunun gereğini yerine getirmeyen kişi toplum

tarafından dışlanır ve o görevin bir daha yaptırılmaması

sağlanır. Eğer bu görev ona toplum adına devlet tarafından

verilmişse- yetki belgesi ile, diploma ile, atama ile, seçimle

vs.- o görevi yasal sınırlar içerisinde yerine getirmekle

sorumludur. Sorumluluğunu yerine getirmez ise müeyyide

olarak cezaya muhatap olacaktır. Toplum, belli rollerde

bulunan kimselerden belli davranışları ister. Bu, beklenen

davranışın “şahsın özellikleri” ne ait kısmıdır.

126

Page 131: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Toplumdaki rolüne uygun davranması gerekirken,

bireysel kişiliği, birkaç ayrı rolü aynı anda temsil etmesi

dolayısı ile o role kısmen uyan, kısmen uymayan bir

davranış sergiliyorsa, bu davranışının cezasını

-müeyyidesini- almalıdır. Aykırılığın durumuna göre

davranışından sorumlu tutulmalıdır. “Karmaşık bir

cemiyette insanın bir anda işgal ettiği birkaç mevki, ondan

zıt roller isteyebilir ve bu gibi hallerde şahıs, bir mevkiin

istediğini yerine getirince mutlaka öbür mevkie ait rolü

bakımından kusur işlemiş olur. Bu tür rol çatışmaları hukuk

ve ahlak bakımından problem teşkil eder... Vazifesi

yüzünden ailesini ihmal edenler, düşman tarafından birini

sevdiği için savaş sırasında ne yapacağını bilemeyenler,

annesi ile karısı (veya kocası) arasında şaşırıp kalan evli

kimseler...” (Güngör : 1997 : 128) Bu tip rol çatışmaları da

şahsın içerisinde bulunduğu duruma özgü davranışlardır.

Burada sorumluluğun yerine getirilmesi, kimi zaman

bireysel tercihler kimi zaman diğer sosyal yaptırımlarla

-yasa, ahlak, toplumsal baskı, örf vs.- belirlenir.

Bu gibi rol çatışmalarında hangi rolün gereği olan

davranışın sergileneceği ve onun yaptırımını göze almak

bireyin “tercih”ine kalmıştır. Davranıştan beklediği

bireysel ve toplumsal fayda ya da iç tatmin, bu

davranışında etkili olacaktır. Bu tercih, bireyin kişilik

yapısı ile ilgili olduğu kadar, hayata bakışı, kendini ve

127

Page 132: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

toplumu algılayışı kısaca dünya görüşü ile de ilgilidir.

Çocuklar, akıl hastaları, kendini kaybetmiş kadar sarhoşlar,

uyuşturucu alanlar gösterdikleri davranıştan sorumlu

değillerdir. Devlet, akıl hastalarını, uyuşturucu alanları ve

sarhoşları kimseye zarar vermeyecek hale getirmekle

yükümlüdür. Toplum o sorumluluğu devlete vermiştir.

“İnsanın tercih yapması için sadece birden fazla

alternatifin bulunması ve bu alternatiflerin normal bir kafa

ile görülmüş olması yetmez. İnsan bu alternatiflerden

hangisini isterse yapabilecek durumda olmalıdır ki,

bekleneni yapacak yerde beklenmeyeni yaptı diye sorumlu

tutulabilsin.”(Güngör : 1997 : 129)

2. SORUMLULUĞUN ÖZELLİKLERİ

Sorumluluk kavramının etik kavramından ayrı

düşünmek imkansız gibidir. Etik, davranışlarımızdaki

doğru-yanlışların teorisi ile ilgilenirken, sorumluluk görev

duygusu ile ve gönüllü bir şekilde yapılan davranışın

motivasyonundaki duyguyu ifade eder. Verilen/alınan

sorumluğunu yerine getirmek doğru bir davranışken, tersi

kötüdür. Etiğin pratik şeklinin, etik ilkelerin ahlaki

davranışlara yansıyan kısmının ahlak olduğunu söylemek

yanlış olmasa gerek. Yani etiğin değerlerle uğraştığı,

ahlakın bu değerlerin hayatta uygulanmasıyla ilgili olduğu

söylenebilir. Etik ile ahlak arasındaki ilişki, teori ile pratik

128

Page 133: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

arasındaki ilişki gibidir. Etik insan davranışlarının

ilkeleriyle, ahlak da bu ilkelerin herhangi bir olayda ve işte

ilgili kişi ya da kişiler tarafından uygulanması ve sonuçta

ortaya çıkardığı durumla ilgilenir.

Hal böyle olunca halkla ilişkiler etiğinden bilimsel ve

teorik bazda, uygulamada ise ahlaklı bir halkla ilişkiler

faaliyeti/kampanyasından söz edebiliriz. Sorumluluk da

teorik bazda bir duygu; ilkelere uygun davranıp-

davranmama bilinci ise de esas etkisini uygulamada

gösteren bir insanlık durumudur. Pratikte bir insanın

sorumluluk duyması çok önemli değildir, sorumlu

davranması önemlidir. Sorumluluk bilinci davranışına

yansımaz ise, o davranıştan ortaya çıkan sonuç üçüncü

şahıslar açısından bir zarara sebebiyet verebilir ya da

mevcut doğa durumun bozulmasına yol açar. Kişi, sorumlu

olduğunu bilerek, sorumluluğunun gereğini yerine getirirse

ahlaklı; getirmez ise ahlaksız olarak nitelenir. Ahlak, etik,

sorumluluk, bilgi, bilinç gibi kavramlar birbirleri ile çok

yakın ilişki içerisindedir.

Sorumluluk, hayatın her aşamasında ve her türlü

davranışlarımızda taşıyacağımız bir duygudur. Herkes

kendi çapında belli şeylerden sorumludur, sorumluluk

ferdidir. Kimse bu duygudan kaçamaz, az veya çok

sorumlu olduğu bir durum vardır. Herkesin hayatta bir işi,

mesleği, ailesi, arkadaş grubu, doğal çevresi, toplumsal

129

Page 134: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

çevresi, tabi olduğu bir devleti olur. Tüm bu kurumlara

karşı belli derecelerde sorumludur, sorumluğunu yerine

getirmez ise bu çevrelerden dışlanır, ceza görür, yaşaması

imkansız hale gelir. Yolda yürürken sigaramızın izmaritini

yola atmamamız gerektiğine dair sorumluluk bilinci, bizim

o izmariti alıp çöp kutusuna bırakmamıza yol açar. Daha

ileri bir bilinç işleterek şöyle düşünebiliriz : Sigara

izmaritini çevreye verdiği zarar, nikotinin bana verdiği

zarardan daha mı azdır? Benim vücudum, hayatım

çevreden daha mı az kıymetlidir? sorularını sorarak

sigarayı da bırakabilir, hatta sigara ile savaşanlar derneğine

üye olabilirim.

Sorumluluğun -sadece bize özgü bir bilinç değil-

herkesi ilgilendiren bir yanı vardır. Sigara içme örneğine

devam edelim. Evde; iki aylık çocuğumun yanında sigara

içmeye devam edersem, onun taze ciğerine nasıl zarar

verdiğimi, onun sağlığını nasıl riske attığımı düşünmemiş

olurum. Sadece çocuk mu diğer aile bireyleri, evdeki kötü

koku, perdelerin sararması, çamaşır yıkama işi, dolayısıyla

aileme verdiğim külfet, daha fazla deterjan, su, elektrik

kullanımı gibi maddi kayıp vs. Kendimin akciğer kanserine

yakalanma riski olmasına rağmen içmeye devam eder,

hastalanırsam, doktor, ilaç, yatak, hasta ziyaretleri, çiçek,

hastanede yatak işgali; daha acil hastaların yatak bulamama

durumu ve ölümlerine dolaylı sebep olmam; ölürsem

130

Page 135: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

benimle ilişkide olan yakın uzak herkesi varlığımdan

yoksun bırakma durumum vs. gibi sonuçlar sorumlulukla

bağlantılı olarak düşünülmesi gereken hususlardır.

Sorumluluk önemlidir. Bu karar başkalarının

hayatlarını, geleceğini, mutlu ya da mutsuzluğunu

yakından ilgilendirir. Okula yeni başladığımızda kendimizi

öğretmenimizin ellerine teslim ederiz. O bizim

geleceğimizi adeta şekillendirir. Sorumluluk bilinci ile

hareket etmez bizi yanlış bilgilerle doldurursa, ailemize,

toplumumuza, milletimize, devletimize ve kendi öz

varlığımıza nasıl davranacağımızı düşünmek istemiyorum.

Bunu her kişi ve her meslek için yaygınlaştırdığımızda

dünyanın alacağı hali bir düşünelim. Yaptığımız her şeyin

başka insanların hayatını etkilediğini düşündüğümüzde

sorumluluğun önemi inkar edilemez bir gerçek olarak

ortaya çıkar. Çocuk yetiştirmeden tutun mesleğimizin

uygulanmasına, söz söylemekten vergi vermeye hayatın her

alanında davranışlarımız başkalarının hayatını bir şekilde

etkilediği ve sarmal etkisi ile yayıldığı, sonuçta tüm

toplumu ve insanlığı sardığı bir gerçektir. Onun için her

davranışımız önemlidir ve sorumlu davranmak gerekir.

Sorumluluk bir irade işidir. Öyle ya da böyle

davranmamız bizim tercihimizdedir. Doğru söylemek ya da

yalan konuşmak bizim kendi kararımızdır. Kimse bizi

yalan söylemeye zorlayamaz. Zorlamanın olduğu yerde

131

Page 136: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

insanlar sorumlu tutulamaz. İnanmak belli değerleri kabul

etmektir, insanları işkence ile, ölüm tehdidi ile zorla

inandırmak, onları o inanç esasları ile sorumlu tutmak

anlamına gelmez. Özgür kaldığında o esasları hayatına

uygulamayabilir. Kendi özgür iradesi ile bir şeyi kabul

etmiş ise ondan sorumlu tutulur. Açlıktan ölmek üzere olan

bir insanın bir fırının vitrininden bir ekmek çalması da

zorlayıcı sebep olarak düşünülmeli, o insan ondan sorumlu

tutulmamalı, eğer bir sorumlu bulunacaksa bu başka yerde

aranmalıdır.

Sorumluluk, hür olmayı varsayar. Kişiler ve kurumlar

kendi eylemlerini kendileri seçiyorlarsa sorumlu

tutulabilirler. İyi yönde, insan tabiatına, toplum

menfaatlerine, insanlık ideallerine uygun tercih yaparlarsa

müeyyidesi huzur, güven ve barış olarak gelir, aksi

durumda ise müeyyidesi kargaşa, huzursuzluk,

adaletsizliktir. İnsan bu hürriyeti her iki biçimde kullanma

özgürlüğüne de sahiptir. Doğru ve uygun olan bu tercihi iyi

yönde kullanmaktır. İyi yönde kullanmak için de iyi

bilmek, eylemlerin sebep ve sonuçlarını çok iyi mukayese

edebilme becerisini göstermek gerekmektedir. Bu da aklı

doğru kullanmayla mümkündür.

Sorumluluk paylaşılmalıdır. İnsanlar bir toplum

içerisinde yaşarlar. Toplumsal yaşam iş bölümüne dayanır.

İş bölümü belli işlerin belli insanlar eliyle ve toplumsal

132

Page 137: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

amaçlar gözetilerek yapılmasıdır. Yapılan işte belli hatalar

varsa ve bu, diğer insanların hayatlarını olumsuz yönde

etkiliyorsa o işi yapan insanların o olumsuz durumdan

sorumlu tutulmaları gerekir. Sağlık hizmetleri işiyle

uğraşan bir hastane düşünelim. Tedavi amacı ile gelmiş

yatan hastaların, hastanenin hijyen koşullarının uygun

olmaması sebebi ile yeni bir hastalığa yakalanması

durumunda hastane yönetimden başlayarak, doktorlar dahil

tüm çalışanların tedbir almamasından dolayı sorumlu

tutulmaları gerekir. Vatanına, milletine ve toplumuna karşı

hainlik içerisinde olan bir kişinin yetişmesindeki

sorumluluk; ailenin, eğitim sisteminin, toplumun ve

devletindir. Güzelliklerine kıyamayacağımız bir sit

alanından otoyol geçirilmesinin sorumluluğunu devlet,

toplum ve o otoyolu yapan insanlar taşımalıdır.

Televizyondaki şiddetin ve onun çocuklar üzerindeki

etkisinin sorumluluğunu sadece televizyon sahiplerinin

duyması yetmez; toplum ve devlet olarak bu sorumluluğu

duyup gerekli önlemleri almamız lazımdır, aksi halde

olumsuz sonuçlarını tüm toplum ve insanlık olarak, cinayet

ve terör gibi belalarla görebiliriz.

Sorumluluk ertelenemez. İnsan üzerine düşen

sorumluluğu gerektiği anda ve gerektiği oranda yerine

getirmek durumundadır. Zamanında yerine getirmediği

eylemin- sözü de içeren eylem, sorumluluk eylemde

133

Page 138: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

görünür haldedir- doğuracağı sonuçlardan geri dönüş

mümkün olmayacağından sorumluluğu erteleme söz

konusu olamaz. Hükümetler beş yıllığına toplumu idare

etmek için seçilirler. Hiçbir hükümet ben altı yıl sonra

aldığım sorumluluğu yerine getireceğim diyemez. İnsan

belli bir ömür içinde yaşamını sürdürür ve bu yaşam süresi

içerisinde sorumluluklar yüklenir. Kimse ben ihtiyarlayınca

ya da öldükten sonra bu işleri yapacağım diyemez. Öyle bir

yetki ve ömür (zaman tanınması) onlara verilmemiştir.

“İlelebet yaşayacağımız ve ölüm diye bir şeyin olmadığı

gibi kesin bir bilgiye sahip olsa idik, kendimizi herhangi

bir şey yaratmak için zorlar mıydık?”(Billington : 1997 :

232) Böyle bir yaşam mümkün olaydı sorumluluklarımızı

da sürekli ertelerdik. Kimse iş yapmak istemez, yarına

hatta sonsuza ertelerdi. Ebediyet, sonsuzluk gibi bir hazine

elimizde olduğu sürece hiçbir şeyin anlamı ve kıymeti de

kalmazdı. “Her türden eylemimize, fikrimize ve

ilişkilerimize aciliyet duygusu ve anlam veren şey, yalnızca

mutlak ölüm gerçeği ve hayatın görece

kısalığıdır.”(Billington : 1997 : 232) Öyle ise bize verilen

ömür süresince ve güç/yetki oranında zamanında üzerimize

düşen görevleri yerine getirmeliyiz. Aksi halde kaybeden,

biz ve içerisinde yaşadığımız toplum-sistem, doğa, çevre-

olacaktır. İşsizlikten ruhsal bunalımlara, çevre kirliliğinden

gelir dağılımının adaletsiz olmasına kadar her ortaya çıkan

134

Page 139: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olumsuz sonuç zamanında ve gereğince yerine

getirilmeyen sorumlulukların meyvesidir.

Sorumluluk tutarlı olmayı gerektirir. Kişi her

eyleminde bir amaç gözetir. Eylemler de bir bütün olarak

insan kişiliğini ele verir. ‘Ayinesi iştir kişinin lafa

bakılmaz’ özdeyişi/ata sözü kişinin eylemlerinden bakarak

tanınabileceğini açık bir şekilde ortaya koyar. Kişinin şimdi

yaptığı eylem/davranışla bir saat sonra yaptığı iş arasında

mantıksal bir çelişki varsa o kişi hakkında olumlu duygular

beslenmez, dalavereci, yalancı, tutarsız, sahtekar gibi

ifadeler rahatlıkla kullanılabilir. Konumuza da oturacak bir

örnek vermek gerekirse : A, B, C, D; X den belli bir süre

sonra ödemek amacıyla kendisinden borç para almışlar,

ödeme süresi dolmasına rağmen bugüne kadar A, B, C bu

parayı geri ödememişlerdir. D zamanında ödemesini

yapmış. Aradan yıllar geçmiş X, çok zor duruma düşmüş,

geçimini sağlayamayacak kadar yoksullaşmış, bakacak

kimsesi de yokmuş. A önderliğinde B ve C, X için bir

yardım kampanyası düzenlemişler. A, B ve C’nin bu

konuda kendilerini sorumlu hissetmeleri tutarlı bir davranış

olarak görülemez (Bu durumu şirket ve ülkeler için de

yaygınlaştırmak mümkün.)

135

Page 140: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

3. SORUMLULUĞUN KAYNAKLARI

Bireysel ve toplumsal kişiliğimizin bizi değişik

davranışlara yöneltmesi sonucunda oluşabilecek durum/lar

karşısında vicdani, toplumsal ve ilahi ceza ve ödül

(müeyyide) ile karşılaşırız. Bu müeyyideyi koyan güç,

makam veya otorite bizim sorumlu olduğumuz otoritedir.

Sorumluluğun tanımını verirken, sorumluluk, astın bir

başkası için bir görevi ya da belirli bir hizmeti yerine

getirme mecburiyetidir demiştik. Bu makamın insan

kaynaklı olanları, insanın kendisi (vicdanı), toplum, devlet

vs.; ilahi kaynaklı olanı ise Tanrı’dır. İlahi sistemde

Tanrı’ya karşı sorumlu iken, insan kaynaklı sistemlerde

kendimize, topluma, devlete, meslek odalarına, yöneticilere

–üstlere-, vs. sorumluyuz. Sorumluluğumuzun ölçüsünü ve

müeyyidenin ne olduğunu yukarıda saymış olduğumuz

otoriteler belli kural ve kaideler ortaya koyarak belirlerler.

Bu kaide ve kuralların sistemli hale gelmesi örf, töre,

hukuk ve ahlak kurumlarını oluşturur. “Kaidenin kaynağı

hangi makam ve otorite ise, biz birinci derecede o otoriteye

karşı sorumluyuz. İlahi hukukla ilgili konularda temel

sorumluluk Tanrı’ya karşıdır, laik hukuk sistemlerinde ise

cemiyete karşı sorumlu bulunuruz.” (Güngör : 1997 : 129)

Davranışlarımızın sonucunda oluşabilecek

müeyyideyi bize tatbik edecek güçler; vicdanımız, toplum

136

Page 141: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ve Tanrı oluğuna göre, sorumluluğun kaynakları da

onlardır. Vicdani sorumluluk, hiç kimsenin bizi mecbur

edemeyeceğimiz bir davranıştan kendimizi sorumlu

hissetmemizdir. Bu sorumluluk insanın kendisinden

kaynaklanır. Toplumsal sorumluluk, davranışlarımızın

sonucunda toplumdan veya devletten bir müeyyide

göreceğimiz durumdur. Bu da toplumun yaptırım gücü olan

toplumsal normlar ve hukuk yoluyla sağlanır. Tanrıya karşı

sorumluluk, dini temele dayanır; âhirette ceza ve mükâfaât

olarak, cennete veya cehenneme girerek

müeyyidelendirileceğimiz bir sorumluluk çeşididir. Bunun

kaynağı ise dindir. Öyleyse sorumluluğun kaynaklarını üç

şekilde ortaya koyabiliriz.

1-Salt ahlaki sorumluluk

2-Sosyal sorumluluk

3-Dini sorumluluk (Altıntaş : 1999 : 118)

Ahlak, bireysel ahlak, sosyal ahlak ve dini ahlak

şeklinde gruplara ayrılmaktadır.2 Dolayısı ile her

sorumluluk kabul edildiği andan itibaren ahlaki bir

sorumluluktur. “Başkası tarafından bize yüklenen

sorumluluk, bizim kabulümüzle birlikte bizim şahsımızın

gereği olur.” (Çağırıcı : 1985 : 139-142) Öyle ise

sorumluluğun kaynakları aynı zamanda ahlakın da

2 Bkz.Altıntaş, Hayrani; İslam Ahlakı; Bertrand, Alexis. Ahlak Felsefesi; Draz, M.A. Kur’an Ahlakı. Pazarlı, Osman; İslam’da Ahlak kitaplarının içindekiler kısmı.

137

Page 142: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kaynaklarını oluşturmaktadır. Şimdi ahlakın

(sorumluluğun) kaynaklarına değinelim.

3.1. İNSAN DOĞASI

İnsanı anlamak, tüm bilimlerin ortak çabasıdır. Tarih

boyunca bilimler insanı anlama çabası olarak kendilerine

insanı konu edinmişlerdir. Tüm ilimlerin üstünde kendine

yer edinmeye çalışan felsefenin de en temel konularından

biri insandır. “İnsanın doğası yerine insanın tarihini temel

aldığımızda, önümüze iki önemli sorun çıkar : İlkin insan

eğer Hegel ve Marx’ın öne sürdüğü gibi “sosyal çevrenin

ve tarihin ürünü” ise, bu malzemeden ahlaki bir özne

çıkmaz. Ahlaki olmayan özne bir tür hayvan gibidir-zaten

Yunan’dan beri insanın bir tür hayvan olduğu fikrine itiraz

edilmemiştir- ve bu özneye sorumluluk yüklemenin

mantıksal bir tarafı yoktur... İkincisi, eğer “insanın ebedi ve

evrensel bir özü” yoksa ebedi bir ruhu da yoktur.

Yaratılmamıştır ve varoluşçuların iddia ettiği gibi,

mahiyetini bilemediğimiz bir güç tarafından buraya, “bu

dünyaya fırlatılmış”tır. Eğer öyle ise, insan mümkün

değildir. Peki, o zaman insanın hep peşinde olduğu iyi ve

kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkinin anlamı nedir?...

Aslında “olumlu” ve “olumsuz” iki kategoride topladığımız

bütün değerlere karşı bizim olumlu ve olumsuz

tutumlarımızın kökeni bizim sahip olduğumuz ebedi

138

Page 143: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

özümüzdür. İslam literatüründe buna “fıtrat” denir. Fıtrat,

insanın üzerinde yaratıldığı durum, mahiyetler ve

düzenekler bütünüdür. Buna insan doğası da diyebiliriz.”

(Bulaç :2001 : 5-6)Ahlaki monistlere göre insan doğası,

insanın nasıl davranacağını tam olarak belirler, bunların

başında Aristotales ve Platon vardır. Vico, Montesquieu ve

Herder de insan doğası, belirli biçimde davranmaya

eğilimini belirleyen bir yapıyı içinde barındırır, çevreden,

toplumdan ve kültürden bağımsız bir insan doğasının

olamayacağını söylerler. İnsanın insan türüne özgü,

toplumsal yanına ait, kültürel yanına ait ve evren içindeki

konumuna ait ayrı ayrı doğaları vardır. Yalnızca biyolojik

yapısından kaynaklanan doğası esas alınarak bütüncül bir

çıkarımda bulunmak eksik bir yaklaşımdır.(geniş bilgi için

bkz. Parekh : 2002 : 158)

İnsan biyolojik varlığı ile büyür, gelişir; ruhi varlığı

ile anlar, bilir, değerlendirir. Bu iki yapı birbirinden

ayrılamaz. Anlaması, bilmesi ve değerlendirmesi için bir

bedene de ihtiyaç duyar. Biyolojik yapısı ile hayvanlara

benzer olsa da bu iki yapının ayrılamaz özelliğinden dolayı

hayvanlardan farklıdır.

Her insanın kendine has özellikleri yanında, birbirleri

ile ortak yanları da vardır. Ortak fiziksel ve zihinsel

yapıları sayesinde yaşayabilmek için belirli gereksinimleri

ve ortak koşulları paylaşırlar. Herkes belirli bir

139

Page 144: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bebeklik/çocukluk devresi geçirir, bu dönemde bakıma

muhtaçtır. İleriki dönemlerinde insan, kişiliğini geliştirmek,

özel ve toplumsal taleplerini karşılayabilmek için beceri,

yetenek ve bilgi sahibi olmak ister. Dünyayı anlamak için

tutarlı bir dünya görüşü edinir. Tüm bunları edinmek için

istikrarlı bir doğal ve toplumsal çevreye, yakın özel

ilişkilere, biraz duygusal güvenliğe, ahlaki normlara ve

düzene ihtiyaç duyar. (Parekh : 2002 : 150)

İnsan doğası, insanoğlunu bir tür olarak niteleyen her

şeyi kapsamaz. İnsan varoluşun tüm yönleri insanın kendi

özelliğinden kaynaklanmaz aksine dış kaynaklı veya kişiler

arasıdırlar ve insan doğasının değil, insanın şartlarının ya

da durumunun birer parçasıdırlar. Onun kişiliği toplumsal,

kültürel ve tarihsel süreçler sonucunda oluşur. Sosyal ve

kültürel etkiler onu doğrudan veya dolaylı olarak derinden

etkilemiştir. ‘İlkel’ denebilecek insanla günümüz insanını

karşılaştırdığımızda bu fark açık bir şekilde ortaya çıkar.

Farklı kültürel ortam, tarihsel koşullar, coğrafi ortam ve

yetiştirilme tarzı insanın kişilik özelliklerinde etkilidir.

Tüm bunlara rağmen her insanda ‘potansiyel ortak

özelliklerin’ varlığı da inkar edilmemektedir. Yaşayan tüm

insanların ‘insan’ olarak nitelenmesi, ortak yanların

varlığına işarettir. Akıl, duygu, vicdan gibi görünmeyen

özelliklerin yanında, görülen biyolojik varlığımızdaki

benzerliklerdir. Dik yürüme, kafa ve diğer organların

140

Page 145: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

benzerliği gibi. Bizi ilgilendiren biyolojik benzerlikler

değil, ‘insanı insan yapan’ o görülmeyen yanlardır; çünkü

onu birey olarak diğer canlılardan ayıran bu özelliklerdir ve

bu özellikler sayesinde sorumluluk duygusunu

taşımaktadır.

3.1.1. AKIL

Kant, ahlaka dolayısı ile sorumluluğa, iyi ve kötünün

belirlenimine ilkeler açısından bakan, eylemin ortaya

koyduğu sonuçların iyi ya da kötü olmasını niyete

bağlayan filozofların başında gelmektedir. Bizi harekete

geçiren güdülerimizde iyi niyet ve görev bilinci yoksa

davranışlarımızın sonucu ne olursa olsun ahlakilik özelliği

taşımaz. İyi niyet ve görev bilincinin kaynağı olarak da

pratik aklı gösterir. “O (Kant) teleolog–erekselci- değil,

deontolog-kuralcı- idi. Kant’a göre, ahlaki bir davranışın

iyi olup olmadığı, sonuçlara bakılarak değerlendirilemezdi.

Başka bir ifadeyle amaç aracı haklı çıkaramazdı.”

(Billington : 1997 : 170)

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi adlı eserini

aklımızda a priori olarak bulunan pratik prensiplerin

kaynağını araştırma ve bu yolla ahlak metafiziğini

temellendirmek amacıyla kaleme almıştır. Bilgilerimizi,

nesneleri duyu organları yoluyla alıp, akılla yorumlayıp,

duyu organlarının etkisi olmaksızın mantıksal çıkarım

141

Page 146: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yoluyla elde ederiz. Nesneler dünyası “olan” dünyadır.

Duyu organları ile algıladığımız bilgi olanın bilgisidir.

Olması gerekenin bilgisi ise ahlakın konu edindiği bilgidir.

Bu bilgi alanında insanların ne yapmaları ve nasıl

davranmaları gerektiği belirlenir. Bu iki alanın bilgisi de

akıl ile sağlanmakla birlikte Kant, aklı ikiye ayırır. Teorik

akıl, pratik akıl. “Tek ve aynı olan bir akıl vardır, fakat

tatbikatta (teorik ve pratik olmak üzere) ikiye ayrılır.

(Heimsoeth : 1986 : 68) Teorik akıl, duyularla verilen

bilgilerimizi işler, düzenler, sentezler, analiz eder ve hüküm

verir. Burada bilginin konusu, aklın dışındaki nesnelerdir.

Verilerini o nesnelerden alır. Pratik akıl da ise; bilginin

konusu aklın kendisidir, kendinden çıkan ilkelerle hüküm

verir.

“Aklın teorik kullanışı sırf bilme yetisinin

nesneleriyle uğraşıyordu ve aklın, bu kullanışı bakımından

bir eleştirisi, aslında yalnız saf bilme yetisiyle

ilgiliydi...Aklın pratik kullanışında durum farklıdır. Bu

kullanışta akıl, tasarımların karşılığı olan nesneleri

meydana getiren ya da kendini (doğal yeti buna yeterli olsa

da olmasa da) bu nesneleri meydana getirmek üzere

belirleyen- yani kendi nedenselliğini belirleyen- bir yeti

olan istemenin belirlenme nedenleriyle uğraşır. Çünkü hiç

olmazsa burada, akıl istemeyi belirlemeye yeterli olabilir

142

Page 147: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ve yalnız istemek söz konusu olunca, aklın hem nesnel

gerçekliği vardır. (Kant : 1999 : 16)

Teorik akıl, mevcudun, olanın bilgisine yönelirken;

pratik akıl, olması gerekenin, yasanın, ahlakın bilgisine

yönelir. İstemeyi harekete geçiren ve istemenin sonucunda

oluşan akıl, pratik akıldır. “Dünyada, dünyanın dışında bile,

iyi bir istemeden başka kayıtsız şartsız iyi sayılabilecek

hiçbir şey düşünülemez.” (Kant : 1999 : 8) “İyi isteme,

etkilerinden ve başardıklarından değil, konan herhangi bir

amaca ulaşmağa uygunluğundan da değil, yalnızca isteme

olarak, yani kendi başına iyidir.” (Kant : 1999 : 9) İyi

isteme kavramı, Kant’ın ahlak teorisinin anahtar

kavramlarından birisidir. “Kant’a göre ahlakın hareket

noktası iyi niyet (la bonne volontê)’dir. Dünyada var

olabilen şeyler arasında iyi niyet kadar iyi bir şey yoktur

diyor. O, tamamıyla kendiliğindendir; ve her türlü ahlak

hareketlerinin prensibidir. İyi niyette başarı gaye değildir,

insan başarmış veya başarmamış, yalnız iyi niyet sahibi

olması ahlaklılık için yeter : saadet, para, sağlık, itidal,

cesaret, vs.’den hiç biri iyi niyetsiz ahlakın temeli olamaz.

Bütün bunlar ahlâkî oldukları kadar gayri ahlâkî de

olabilirler. En iyi adamda olduğu kadar en kötü adamda da

bulunabilir. Bir cani soğukkanlı, cesur, sağlam, itidal

sahibi, hatta kendine göre mes’ut olabilir. Şu halde bu

143

Page 148: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

vasıflardan hiç birisiyle ahlâkı kurmaya imkan yoktur.”

(Ülken : 2001 : 68)

“Bütün ahlak kavramlarının yeri ve kaynağı tamamen

a priori olarak akılda bulunur; hem de en yüksek derecede

kurgusal olan akılda olduğu kadar sıradan insan aklında da;

bu kavramlar deneysel, bundan dolayı da sırf raslantısal

olan bilgilerden çıkarılamaz; bizim için en yüksek ilkeler

olmalarını sağlayan değerlilikleri, kaynaklarının tam bu

saflığında bulunur.” (Kant : 2002 : 27)

Zenginliğin, mesleki bilginin, zekanın, tüm insani

duyguların her zaman kötüye kullanılması mümkündür.

Tüm bu yetenek ve kazanımların kötü bir hedefe ulaşmak

amacıyla kullanılması, onların kayıtsız şartsız iyi

olmalarını gerektirmez. Fakat “iyi isteme” hiçbir şekilde

kötü olmayıp, kötülük amacıyla da kullanılamaz, her

zaman kayıtsız şartsız iyidir. Acı ve ıstırap kötü olarak

bilinir. Oysa acı ve ıstırap veren bir ameliyatın kötü

olduğunu kimse kabul etmez aksine iyi olduğunu söyler.

Buradaki ‘iyilik’, ameliyatın bizatihi kendisi ile değil,

onunla hedeflenen fayda ile ölçülür. Kötü olarak bilinen bir

şeyi iyi yapan, daha genel söylersek duygu, düşünce, söz

ve eylemlerimizi iyi yapan şey nedir sorusunun cevabını

Kant, “ödev” kavramında arar. “Kendi başına saygı

görmeye layık ve başka hiçbir amaç olmaksızın iyi olan bir

isteme kavramını geliştirebilmek için, iyi isteme kavramını

144

Page 149: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

içeren ödev kavramına bakalım.” (Kant : 2002 : 12)

“...Ödev, yasaya saygıdan dolayı yapılan eylemin

zorunluluğudur.” (Kant : 2002 : 15) Ödevden dolayı

harekete geçen isteme iyi istemedir ve ödev de yasaya

saygıdan kaynaklanır. Ahlaki olan davranışlar, ancak

ödevden kaynaklanan davranışlardır. Bir fiilin ahlâkî değer

taşıyabilmesi için ödev/vazifeden doğmuş olması gerekir.

Ödev/vazife yasaya saygıdan dolayı davranışta bulunma

zorunluluğu olduğuna göre, bu yasa ahlak yasası olmalıdır.

“İyi niyetle yapılan hareketler ya a-) ödeve uygun olarak

yapılır ki, burada temayüllerle ödev uyuşmuştur; yahut b-)

ödevle yapılır. Ahlaklılık yalnız bu ikincisindedir. Hayatı

korumak bir ödevdir; fakat aynı zamanda bir eğilimdir.

İnsan hayatı sevdiği, faydalı bulduğu veya hayat onu

mes’ut ettiği için yaşar. Şu halde yaşamak ödeve uygun

hareket etmektir. Fakat bedbaht olduğu, cesareti kırıldığı,

ölümü isteyecek hale geldiği halde insanın hayatını

koruması ödevle yani “öyle gerektiği için” yapılmıştır. İşte

yalnız korku ile, temayülle veya severek yapılmayıp,sırf

ödevle yapılan bu harekette Kant’a göre, ahlaki değer

vardır. (Ülken : 2001 : 68) Kant, saf akıl yoluyla iyinin ne

olduğunu bilmenin mümkün olabileceğini söylemektedir.

İyinin ne olduğunu belirleyen ahlaki temel ilke

‘evrenselleştirilmiş yasa’dır. Bu yasa, “olmasını

isteyebileceğin öznel ilkeye göre eylemde bulun”

145

Page 150: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

biçiminde formüle edilebilir. (Tepe : 1998 : 9-24.)

“Maksimimin aynı zamanda genel bir yasa olmasını

isteyebileceğim şekilden başka türlü hiç

davranmamalıyım.” (Kant : 2002 : 17) İnsan başkalarından

kendine nasıl davranmasını bekliyorsa, kendi de öyle

davranmalıdır, bu eylemin ahlakiliği için yeterli kriterdir.

“Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma”

özdeyişi de bu kriterle örtüşmektedir. İnsan fakir düşmeden

fakirlere yardım etmeli, hastalanmadan sağlığın kıymetini

bilmeli ve bu amaçla hasta ziyaretlerinde bulunmalı,

Yaşlanmadan gençliğini iyi değerlendirmeli ve gençken

ihtiyarladığında kendine nasıl davranılmasını istiyorsa

ihtiyarlara öyle davranmalı vb.

Kant’a göre isteklerimizin ahlaken iyi olabilmesi için,

onların evrensel bir kanun olmasını isteyip-

istemeyeceğimizi kendimize sormalı, olanların

istikametinde davranmalı, olmayanları ise reddetmeliyiz.

İsteklerimizin objektif olanları yanında, subjektif olanları

da vardır. Objektif olan isteklerimizi saf pratik akıl

emreder. Kant’a göre üç çeşit buyruk vardır: Şartlı buyruk

(hypothetical imperative), maharet buyruğu (imperative of

skill) ve kesin buyruk (categorical imperative) “Bütün

buyruklar koşullu olarak ya da kesin olarak buyururlar. İlk

buyruklar, insanın ulaşmak istediği (veya isteyebileceği)

başka bir şeye araç olarak olanaklı bir eylemin

146

Page 151: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

zorunluluğunu ortaya koyarlar. Kesin buyruk ise, bir

eylemi kendisi için, başka herhangi bir amaçla ilgi

kurmadan, nesnel zorunlu olarak sunan buyruk olur.” (Kant

: 2002 : 30) “Son olarak bir buyruk vardır ki, belirli bir

davranışla ulaşılacak herhangi bir amacı koşul olarak

temele koymadan, bu davranışı doğrudan doğruya buyurur.

Bu buyruk kesin dir.” (Kant : 2002 : 33) Ona göre ahlaki

buyruk, kayıtsız şartsız emreder, yani başka bir

gaye/amacın vasıtası olarak değil, kendi başına iyi olan

davranışları emreder. Bu tür davranışları emreden buyruk

kesin buyruktur.

Peki kesin buyruk bütün akıl sahibi insanlara

sorumluluk/yükümlülük yükler mi? Akıl sahibi varlığın

istemesi ile kesin buyruk arasında bir bağ var mıdır?

Kant’a göre isteme yetisi zaten belli bir kanun fikrine

uygun bir şekilde davranışta bulunmak üzere belirleme

yetisidir. “İsteme, belirli bir yasa tasarımına uygun bir

şekilde kendini eyleme belirleme yetisi olarak

düşünülmektedir. Böyle bir yetiye ancak akıl sahibi

varlıklarda rastlanır. Şimdi, isteme için kendi kendini

belirlemede nesnel neden işini gören şey, amaçtır : bu da

saf akıl tarafından veriliyorsa, bütün akıl sahibi varlıklar

için aynı şekilde geçerli olmalıdır."(Kant : 2002 : 44)

“Kendi var oluşu mutlak bir değere sahip olan, kendisi

amaç olarak bazı yasaların nedeni olabilecek bir şey

147

Page 152: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

varsayılırsa, olanaklı bir kesin buyruğun, yani pratik

yasanın nedeni onda ve ancak onda bulunur. (Kant : 2002 :

45)

Kant, insanın akıl sahibi olması sebebiyle kendi

başına bir gaye olduğunu düşünmekte ve bu sebeple

kuralların ve kanunların(pratik ilkenin) temelinin akıl

sahibi doğa (insan) olduğunu söylemektedir. “akıl sahibi

doğa, kendisi amaç olarak vardır. İnsan kendi öz var

oluşunu zorunlu olarak böyle tasarımlar...Öyleyse pratik

buyruk şu olacak : (İnsan) her defasında insanlığa, kendi

kişisinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, sırf

araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak davranacak

biçimde eylemde bulun(malıdır.)” (Kant : 2002 : 46) Kendi

başına bir amaç olarak her akıl sahibi varlığın istemesi

diğerlerini bir araç olarak görmeyerek “genel yasa koyucu

isteme” (Kant : 2002 : 49) şekline dönüşüyor.

“Kendini ve eylemlerini yargılayabilmek için her akıl

sahibi varlığın bütün maksimleri aracılığıyla kendini genel

yasa koyucu olarak görmesini gerektiren bir akıl sahibi

varlık kavramı, ona bağlı olan çok verimli bir kavrama, bir

amaçlar krallığı kavramına götürür.”(Kant : 2002 : 50)

“Şimdi, akıl sahibi bir varlığın kendisinin amaç

olabilmesini sağlayan tek koşul ahlaklılıktır; çünkü ancak

onunla bu varlık amaçlar krallığında yasa koyucu bir üye

olabilir. Böylece ahlaklılık ve insanlık, aynı şeyi

148

Page 153: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sağlayabildiklerine göre, değerli olan tek şeydirler. Beceri

ve çalışkanlığın bir piyasa fiatı vardır; şakacı, nüktedan

olmanı, canlı bir hayal gücüne sahip olmanın duygu fiatı

vardır; buna karşılık sözünde durma, (içgüdüden dolayı

değil) ilkelerden dolayı iyilikli olmanı iç değeri vardır.

(Kant : 2002 : 52-53)

Kesin buyruk tüm akıl sahibi varlıkları belli bir tarzda

davranmaya zorlar, bu da genel/evrensel kanun olmasını

isteyebileceği maksimlere göre hareket etmekten geçer.

Kesin buyruk, akıl sahibi varlıklara bazı ahlaki

yükümlülükler de yükler. Ahlaki yükümlülükler için özgür

olmayı bir şart olarak ortaya atar. Çünkü biz ancak özgür

olarak, sırf vazifeden dolayı ahlaki bir davranışta

bulunabiliriz. “Çünkü ahlaklılık, akıl sahibi varlıklar

olarak bizler için yasa görevini gördüğünden, bütün akıl

sahibi varlıklar için de geçenli olmalıdır; ve ahlaklılığı

sadece özgürlüğün özelliğinden türetmek gerektiğinden,

özgürlüğü de bütün akıl sahibi varlıkların istemesinin

özelliği olarak kanıtlamak gerekmektedir.” (Kant : 2002 :

66) Kant’a göre eylemlerimizde özgür olmak

ahlaklılığımızın temel şartlarındandır. “İnsan, bilimsel

çalışmanın bir nesnesi olarak biyolojiye ve psikolojiye

tabidir. Fakat, ahlaksal değerlendirmenin nesnesi olarak,

pratik aklın önermelerine uyup uymamakta serbesttir.

149

Page 154: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Ahlak, insanın özgürlüğüne ve mükemmelliğe ulaşmasının

aracını oluşturmaktadır.” (Alkan : 1993 : 71)

Kant, ahlakı pratik akıla dayandırmış, insanın ahlak

yasalarına uyup uymama özgürlüğü olduğunu söylemiştir.

Pratik akıl, hem bilen hem de harekete geçiren, hem nasıl

hareket etmemizi belirleyen kuralları koyan ve bizi bu

yönde hareket etmeye sevk eden en güçlü yetimizdir. Bu

tür bir yetiye sahip insanın kendini ve içerisinde yaşadığı

toplumu idare etmesi için kurallar koyması pratik akılını

kullanmasına bağlıdır. Pratik aklın bir emri olan

kanun/yasa/ilke insan üstü bir otoriteye ihtiyaç duymaz. O

kendi kendine yeter. “Kantçı etik herkesin kendi ahlak

otoritesi olmasına izin verir, rasyonel özerkliğe yaptığı

vurgu ahlakilik açısından herhangi bir dışsal otoriteyi, özel

olarak, ilahi otoriteyi reddetmesini getirmiştir. İnsan özgür

olarak nasıl davranacağına karar verir; insan (kutsallık

mertebesinde olsa bile) kutsal hükümlere tabi değildir,

çünkü bu onun kendi dışındaki yasalara tabi olması ve

böylece olgun bir ahlaki fail haline gelememesi anlamına

gelir.” (Billington : 1997 : 180)

“Ahlaki davranış kendi buyruğunu kendi içerisinde

taşır; kendiliğinden doğru ya da yanlıştır ve ahlaki

davranışı, sonuçları ya da yol açabileceği muhtemel

sonuçları temelinde eleştirmek ya da savunmak nafiledir.

İyi davranış kendi kendini haklı çıkarır, kötü davranış da

150

Page 155: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kendi kendini mahkum eder; destekleyici başka bir kanıta

gerek yoktur.”(Billington : 1997 : 198)

Akıl, iyi niyet ve görev duygusu olmadan da

işleyebilir. Bu durumda

her davranışın ahlaki bir sonuç vermesi mümkün değildir.

Aklını pratik akıl ilkelerine uygun işletemeyen insanlar

olacaktır. İlkeler, toplumsal iyinin (genel çıkar) tespit

edilmesi için olmazsa olmaz kurallar demek ise, bazı

bireyler bu ilkeleri çiğnemekle ‘genel iyiden’ pek fazla bir

şeyin kaybolmayacağını düşünerek kaytarma yoluna

başvurabilecektir. Kişi kendi çıkarını gördüğü durumlarda

ilkeleri çiğnemesinin toplumun genelini dikkate

aldığımızda önemli bir fark yaratmayacağını düşünür ve

çıkarı doğrultusunda hareket edebilir.

Kant bu tür durumlarda genel/evrensel kanun

olmasını isteyebileceği maksimlere göre hareket etmekle

bu sorunun üstesinden gelinebileceğini söyler. Yani benim

gibi herkes bu şekilde (kötü) hareket ederse toplumsal

huzur kalmaz ve hiçbir kurum görevini yerine getiremez

mantığını devreye sokar. Buna rağmen yine de herkesin

evrensel maksimlere göre hareket edeceğine dair hiçbir

güvencemiz yoktur. İlkelerin çiğnenmesi bir taraftan yasal

yaptırımlarla korunurken diğer taraftan pratik aklın işleyiş

biçiminden (görev duygusundan) daha güçlü bir

yaptırımlarla da desteklenmesi gerekir. Sadece akıl ve

151

Page 156: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yasalar bizi iyi işler yapmaya yeteri kadar motive

etmeyebilir.

3.1.2. DUYGU

Eylem ve davranışları kendi içerisinde değil o

davranışın sonuçlarına (amaç-gaye) göre değerlendiren

felsefi yaklaşımlar da vardır. Bunlardan biri de Faydacılık

ya da Hazcılıktır. İnsanın hayatında en anlamlı davranış

mutluluk getiren davranıştır diyen bu akım aynı zamanda

Mutlulukçu (Eudaimonist) ahlak öğretisi olarak da bilinir.

Mutlulukçu ahlak felsefe tarihi boyunca farklı şekilde

yorumlamıştır. (Akarsu : 1982 : 21) Her insan mutlu

olmayı başlıca amaç sayar. Bunun için de hazzı elde etmek

ve acıdan kaçmak ister. Bu nedenle bir toplumun ahlak ve

hukuk düzeni, ideal bir düzen olarak “mümkün olduğu

kadar çok sayıda insanın mümkün olduğu kadar çok mutlu

olması” amacının gerçekleştirebilecek bir düzen olmalıdır.”

‘İzveren : 1994 : 53) “Kendimiz ya da başkaları için zevk

verdiklerini ve yararlı olduklarını hissettiğimiz şeyleri

onaylarız. Temel ahlaki duyumlarımız Hume’ın iyilik ve

adalet ‘sosyal erdemleri’ adını verdiği, insan ırkının genel

refahına ya da ‘kamu yararına’ yol açan erdemler

tarafından yönlendirilir. Kamu yararı ya da başkalarının

mutluluğu, bireysel ahlaki fail için arzu ve kabul edilir bir

şeydir ve haz, eylemin nihai amacıdır. Onun sözünü ettiği

152

Page 157: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

haz, halk güruhunun aldığı haz değil, işi gücü olan,

eğitimli, uygar insanın hazzıdır.” (Billington : 1997 : 199)

Mill, “insanların doğaları ortak olduğundan eşit olduklarını

ve eşit derecede saygı görmeye layık olduklarını, aynı

nedenle yaşam biçimlerin de istenen modele uyması

gerektiğini, eğer uymuyorsa diğerlerinin meşru bir şekilde

onları denetleyip yönetebileceğini söyler.”( Parekh : 2002 :

61) Bu anlayış, Mill’in sömürgeciliği haklı çıkaran bir

tutum almasına yol açmıştır. “Kara Afrika ve Doğu’nun

tamamını kapsayan toplumların istediği yaşam biçimlerini

sürme ve toprak bütünlüğünü koruma hakkı, yalnızca kendi

adlarına düşünüp karar verebilecek kadar “olgun”

toplumlara aitti. Geri kalmış toplumlar sözde bu yetenekten

yoksun oldukları için, böyle bir hak “onlar için ya kesin bir

kötülük ya da en iyi ihtimalle şüpheli bir iyilik” demek

olacaktı. Tarihlerini başlatmak ve onlara yardım görmeden

gelişmelerine devam edebilecekleri bir kalkış noktasına

getirebilmek için, yabancıların “babacan bir despotizm”

göstermesi gerekiyordu.(Aktaran Parekh : 2002 : 58)

Bentham da faydacılığı şöyle tarif eder. “Faydacılık,

ister birey ister topluluk için olsun, üretme, yarar sağlama

ya da hazzı, iyiliği ya da mutluluğu artırma eğilimindedir.

En çok kişi için iyilik, doğru ya da yanlışın ölçüsüdür.”

(Billington : 2002 : 198) Mill ise : “Ahlakın temeli olarak

faydacılığı ya da ‘en büyük mutluluk’ ilkesini kabul eden

153

Page 158: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bir öğreti, eylemlerin mutluluk getirmeleri oranında doğru

olduklarını savunur; eylemler mutluluğun tersi sonuçlar

üretiyorlarsa yanlıştır. Mutlulukla kastedilen, hazzın varlığı

ve acının olmamasıdır; mutsuzluk ise acının varlığı ve

hazdan yoksun olmaktır.” (Billington : 2002 : 199)

Ahlakın kaynağı olarak görülen insani özelliklerden

biri de duygudur. Duyguyu ahlakın kaynağı olarak gören

filozoflar, mantıksal çıkarımların değil, kişilerin

duygularının ahlaki davranışlarımızda belirleyici olduğunu

savunurlar. Çünkü eylemlerimizin sonucu oluşacak

duygularımız (haz ve fayda), o eylemin değerini

belirleyecektir. Kuralların, normların, ilkelerin ahlakta

kişilik özellikleri kadar etkili olmadığını, duygusal ortak

noktaların ve duygusal benzeşimlerin eylemlerimizin iyi ya

da kötü olmasını belirledikleri söyleyen filozoflar,

duygunun ahlaka esas teşkil ettiğini iddia ederler.

Duygu filozoflarına göre ahlaklılıktan amaç insanın

mutluluğudur. “Epikoros da mutluluğu sağlamayı amaç

edinen ahlak öğretisinin temelini doğada bulur. Daha

açıkçası bunu haz (hedone) ile acı (pathe) olan iki duygu

üzerine temellendirir. Bütün canlılar, doğal eğilimleri

gereği, acıdan kaçıp hazza yönelirler, onu elde etmeye

çalışırlar.”(Ağaoğulları : 1994 : 308) Onun için bizi mutlu

kılacak şeylerin peşinden koşmalıyız. Mutlu olmak için her

154

Page 159: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

istediğimiz şeye sahip olmamız gerekir. Eğer istediğimiz

şeylere sahip değilsek mutlu olmamız mümkün olmaz.

Mill, ahlakı hazla izah etmeyi deneyen bir İngiliz

filozofudur. Felsefi akımının adı faydacılıktır.

Faaliyetlerimizin biricik gayesi ihtiyaçlarımız olan

nesnelerin elde edilmesidir. Bizleri harekete geçiren

sebeplerin başında haz alma duygumuz vardır. Bütün

düşünsel, sanatsal ve ahlaksal çabalarımız sonucunda da bir

çeşit haz alırız. Mill ahlaka gaye açısından yaklaşır ve

davranışlarımızın yegane gayesinin mutluluk olduğunu

söyler. Onun mutluluktan anladığı, haz tatmak ve acının

yokluğudur.

Mill ahlakını temellendirirken tek tek nesnelerden

alınacak hazlardan ziyade toplam haz/doyuma ulaşmayı

esas almıştır. “Sosyal bir varlık olan ve kültür içerisinde

yaşayan insan yüksek doyumlar sağlayan yüksek hazları

arayacaktır.”(Ülken : 2001 : 84) Tüm insanlar yüksek

doyuma ulaşamaz, bazıları adi/alçak doyum seviyesinde

kalırlar. Her insanın bu yüksek doyum seviyesine

ulaşamamasını nedenleri olarak üç sebep görür. :

a-) Adi doyumun daha kolay olması

b-) Doyum aramayan süjelerin, maddi-manevi

güçsüzlüğü

c-) İhtiyatların ve önceden görüşün eksikliği.

155

Page 160: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Kültürsüz, tembel ve zayıf olan insanlar ileriyi

görmek gücünden mahrum oldukları ve adi/alçak doyum

düzeyinde kaldıkları için hakiki insanlara yaraşır olan haz

derecesine yükselemezler. Yüksek hazları : manevi ve fikri

hazlar; alçak/adi hazları ise : maddi hazlar diye ayıran Mill,

yüksek hazlara ulaşmak için bazı ahlaki özelliklerin kişide

bulunmasının önemine işaret eder. “Hazları, maddiden

maneviye, ferdiden genele, zihni ve sosyale doğru

yükseltir. Hazların deneyler ve ölçü yardımıyla

düzenlenmiş olan şekline fayda denir. Fayda ekonomik

karla karıştırılmamalıdır. Fayda, bize maddi ve manevi

huzur veren değil, aynı zamanda bütün çevremize de bu

huzuru yayan bir şeyi ifade eder.” (Ülken age s. 85)Adi

doyumlar insanı yalnız aşağılara götürürken, yüksek

doyumlar da insanı zihni ve sosyal hedeflere götürür.

“Davranışı ile ahlaki bir değeri gerçekleştiren kimse,

bununla aynı zamanda mutlu olmakta, bir mutluluk

değerini kazanmaktadır.” (Aral : 1988 : 101)

Hazların tür olarak birbirinden çok farklı olduklarını

ve bunların sadece niceliksel ifadelerle ölçülemeyeceğini,

aynı zamanda bir nitelik meselesi olduğunu söylemiştir.

“İki lezzet varsayınız. Bunların her ikisini tecrübe eden

kimselerin hepsi veya bir çoğu -hiçbir ahlaki zorunluluk

durumundan kaynaklanmamış bir açıklamaya bağlı

olmaksızın- bu iki lezzetten birini diğerine tercih edecek

156

Page 161: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olurlarsa, bu lezzetin diğerinden daha çok tercih edilecek

nitelikte olmasındandır.”(Bertrand : 2001 : 94) “Mill,

zenginlik peşinde olanla, felsefi sorulara cevap arayışı

içinde olan iki kişi arasında yaptığı karşılaştırma ile tezini

güçlendirmeye çalışır. Mill için felsefi sorulara cevap

bularak zihinsel açlığını tatmin etmek bir insan için

bedensel açlığı tatmin etmekten çok daha önemlidir. Bu

bakımdan bir filozofun bir iş adamından her zaman çok

daha mutlu olabileceğini ileri sürer. “Karnı doymuş bir

domuz olmaktansa aç bir insan olmak; doyurulmuş bir

aptal olmaktansa, doyumsuz bir Sokrat olmak iyidir.”sözü

de ona aittir. Çünkü domuz ve budala sadece kendilerini

düşünürler; oysa diğerleri hem kendilerini hem de

başkalarını düşünürler. Mill, bu ifade ile Bentham’ın,

sadece kendi hedonist zevklerinin tatmini peşinde koşan

insan tanımlı faydacılık anlayışından epey uzaklaşmakta ve

insanı ahlaken sorumlu bir varlık olarak kabul etmektedir.”

(Mill : 2003 : 13) Mill, iki tür hazzın mukayesesini akıllı ve

ahlaklı bir insanın yapabileceğini, yalnızca aşağı hazları

yaşamış bir aptalın bunu yapamayacağını söyler.

Mill, hazları doyurucu hale getiren başlıca iki faktör

görüyor : 1-) Sükûnet. 2-) Hareket. Bunların biriyle bile

bazen saadet elde etmek mümkündür. İstirahat ve inziva

içinde saadet sağlandığı gibi, sürekli çalışmada da bu

157

Page 162: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

mümkündür. Fakat bunların aşırılığı her vakit saadeti

bozabilir; ve ikisi birbirini kontrol eder.

Hayatı doyumsuz hale getiren faktörler :

1-) Egoizm ve hırstır ki, bunun şiddetli bir şekli

ambition yani doymazlık hırsıdır.

2-) Fikir kültür eksikliği veya büsbütün yokluğudur.

Mill’e göre bilim, sanat ve felsefe kültürü insanı,

manen yükseltir ve ahlakileştirir. “İnsanlar arasında zevk

duyma ve üzülme nedenleri farklı olduğu gibi, değişik

maddi ve manevi etkenlerin onlara etki edişinde de büyük

farklar vardır. Yaşam şekillerinde bunları karşılayan bir

çeşitlilik olmadığı müddetçe ne tam anlamıyla mutlu

olabilirler, ne de karakterlerinin elverdiği çapta düşünsel,

ahlaki ve estetik olgunluğa erişebilirler.”(Mill : 2003 : 130-

131)Bu kültürden yoksun olmakta alçaltır.Yüksek hazları

tercih eden insanlar içlerindeki haysiyet duygusuyla, alçak

hazları tercih edenler, karakter zayıflığından böyle

davranırlar. Mill, ahlakı iki temel prensip üzerine inşa eder.

Bunların birincisi, eylem/davranışlarımızı hasıl ettikleri

sonuçlara göre değerlendirme prensibi; davranışın iyiliği

veya kötülüğü, sonucunun iyi veya kötü olmasına bağlıdır.

İkincisi ise haz prensibi; sonucunda haz/lezzet

duyduğumuz şeyler iyi, acı duyduğumuz şeyler ise kötüdür.

“İnsanın tabiatı, mutluluğun bir parçası veya mutluluğa

araç olmayan hiçbir şeyi istemeyecek şekilde yaratıldı ise-

158

Page 163: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ki öyledir- mutluluk, insan fiillerin tek amacı ve ona

ulaşmak da insan eylemlerinde kullanılması zorunlu ölçü

olur. Buradan da onun ahlaki eylemin kriteri olması

gerektiği ortaya çıkar. Öyle ise mutluluk insan eylemlerinin

nihai amacıdır ve bu nedenle ahlak normudur.” (Mill : 1965

: 19-20) Wittgenstein’cı anlamda acının ve hazzın

öğrenilebilmesi için bu hazları denemek yanında sözcükleri

de işitmek, bir dil örgüsü içinde duyularla dilin bir

bütünlük sağlaması gerekir. Bu anlamda acının ve hazzın

davranışlarımızda belirleyici olması, bir kültür içerisinde

mümkün hale gelmektedir, kültürün en önemli taşıyıcısı da

dildir.

“Eğer her bireyin kendi mutluluğu onun için iyi olan

tek şeyse, buradan tek toplumsal iyinin – yani tüm bireyler

için iyi olanın – tüm bireylerin mutluluğu olduğu iddiasına

geçmek düş kırıklığı yaratacak kadar kolay bir hamledir...

Öz çıkara (bireysel mutluluk) dayalı davranış ile toplam

toplumsal iyilik arasındaki nedensel bağ, öz çıkar ancak

mülkiyet ve sözleşme tarafından konulan sınırlar içerisinde

işlediği sürece anlamlıdır.” (Poole : 1993 : 25) “Bireyin

iyiliği ile toplumun iyiliği arasındaki bağlantı genelde

devam edebilirse de, bunlar arasında bir özdeşlik

olduğunun savunulmasına elvermeyecek şekilde

birbirlerinden ayrıldıkları o kadar çok durum var ki.

Yalnızca en çarpıcı örneği vermek gerekirse : Huzurlu bir

159

Page 164: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

toplumda bile, toplumun dış ya da iç düşmanlarından

korunmasının bazı bireylerin mülkiyetlerini (çıkarlarını) ve

hatta toplum adına hayatlarını feda etmeye hazır olmalarını

gerektirecek durumlar olacaktır. Ve işte bunun için, bu

denli rasyonel ve uzun vadeli olsa da bireysel öz çıkar

temelinde haklılaştırılabilmesinin hiçbir yolu yoktur.”

(Poole : 1993 : 27)

Genel çıkar, insanın tanımadığı kimseleri de

düşünmesi, yani kendi, yakınlarını diğer kimseler gibi

görmesi demektir. İnsan, kendi fayda ve mutluluğuna olan

işleri yapmak üzere motive olur, ya da tanıdığı kimseleri

gözeterek onlara olan yakınlığını göstermek ister. Hiç

tanımadığı ve belki de hayatında hiç karşılaşmayacağı

insanları yakınları gibi görmesinin kendi açısından tutarlı

bir nedeninin bulamayabilir. Ayrıca herkesin, herkes adına

hareket etmesi, yani kendi ve yakınlarını düşünmeden

genel iyi için davranmasının garantisi yoktur. “Genel iyiye

yapılan katkı, yitirilen bireysel iyi ile karşılaştırıldığında

çok küçük” (Poole : 1993 : 30) olacağını düşünerek, birey

öz çıkarı doğrultusunda hareket eder. Çıkar maddi bir

nesneye ulaşma olabileceği gibi toplum nazarında üstün

konumda olmak ya da öyle hissedilmek duygusu da

olabilir. İnsanlar, basit bir nedenden ötürü aralarında çıkan

tartışmada birbirlerin düelloya davet ederek, toplum

nazarında statülerini yitirmemek için hayatlarını bile feda

160

Page 165: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

etmektedirler. Çıkara ve bireysel mutluluğu dayalı

toplumsal sorumluluk ve ahlak anlayışını temellendirmek

son derece zordur. Çıkarın, bireysel mutluluğun, pratik

aklın birlikte hareket etmeleri halinde bile, o büyük, geniş

ve açık toplumun genel iyisini keşfetme bilgisine

ulaşamayacağız. Toplum, bilinemeyecek kadar çok ilişkiler

ağıyla örülmüştür. Her bir ilişkinin hangi motivasyonla

oluştuğu ve bu ilişkilerin amaçlarını ortak toplumsal

amaçlar için buluşturmanın zorluğu bizi, ahlakın ve

sorumluluğun bireysel bazda ele alınması gerektiği

noktasına götürür. Herkes davranışlarını iyiye göre

ayarlarsa – ki Aristo geleneğinde iyinin mülkiyeti yoktur –

“Benim kendi iyim peşinde koşmamın sizin kendi iyiniz

peşinde koşmanızla çatışması hiçbir şekilde söz konusu

olmaz; çünkü bu iyi, ne özel olarak benim, ne de özel

olarak sizindir. İyi, özel mülkiyet konusu olamaz.”

(McIntyre : 2001 : 337)

Liberal felsefede ise toplumsal düzen, piyasa ilişkileri

sistemi ile yani “görünmez el” tarafından düzenlenir,

toplumsal işbirliği ve iş bölümüne çok fazla önem verilir.

Birey, kendi çıkarının farkında olduğunda ve onu

gerçekleştirmeye çalıştığında, piyasa yoluyla toplumsal

fayda da sağlanmış olacaktır. “Bireyler sahip oldukları ama

istemedikleri malları, sahip olmadıkları ama istedikleri

mallar” (Poole : 1993 : 17) karşılığında piyasa vasıtasıyla

161

Page 166: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

mübadele ederler. Daha çok yarar elde etmek için kendi

mallarını rakiplerine göre daha kaliteli ve daha verimli

üretmek zorunda kalacaktır. Kalite, verimlilik ve rekabet,

toplumda ‘ortak iyinin’, genel çıkarın oluşmasına imkan

yaratacaktır. Karşılıklı bu işbirliği herkesin kendi amacını

gerçekleştirirken başkalarının amaçlarını da

gerçekleştirmeye yarayan bir süreçtir. Bu iş birliği

sürecinde her bir birey aynı zaman da hem araç hem de

amaç olarak işlev görür. Kendi amacını gerçekleştirirken,

başkalarının amacının gerçekleşmesinde araç olarak işlev

görür. “Eğer her bir bireyin iyi durumda olması aynı anda

diğerlerinin iyi durumda olması için gerekli şart ise ben ve

siz, araç ve amaç arasındaki zıtlığın otomatikman ortadan

kalktığı ortadadır.”(Hazlitt : 2004 : 129)

Bireysel çıkar (yarar) ile genel çıkar (kamu yararı),

bencillikle başkalarını düşünme arasında bir zıtlaşma

olmayacağı, bireyin hayatının ancak bir toplumda ve

toplum yoluyla daha iyi olması mümkün olacağından

bireysel çıkar ile toplumsal çıkar birbirlerini bütünlerler.

İyilik ve adalet dünyada daha iyi yaşamanın

vazgeçilmezleridir, kendi başlarına bir amaç olarak

düşünülemez. Bu ilkeler bireysel çıkara dolayısıyla

topluma hizmet ettikleri sürece anlamlıdırlar. “Faydacı bir

iktisatçı şunu söylemez : Fiat justitia pereat mundus.

(Dünya yıkılsa da adaleti tesis edelim) O şunu söyler : Fiat

162

Page 167: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

justitia ne pereat mundus. (Adaleti tesis edelim ki dünya

yıkılmasın)” (Hazlitt : 2004 : 128) Bireylerin toplumu

oluştururken, topluma verdikleri şey – her neyse – kendi

güvenlikleri ve hayatlarını mutlu kılmaları içindir. Bu

anlamda kurumlar ve devlet bireylerin mutluluğunu

sağlayan ve bireyler tarafından oluşturulmuş yapılardır.

3.2. TOPLUM

Toplum, bir arada yaşayan insanların aralarında

kurdukları ilişkilerin ortak zeminidir ve sosyal bir

bütündür. Salt bireysel yaşam mümkün olmadığından ve

insan, her türlü ihtiyacını kendi başına

karşılayamadığından, yardımlaşma ve dayanışmaya

gereksinim duymaktadır. Yardımlaşma ve dayanışmanın

oluştuğu sosyal zemin, toplum denen kendine has olguyu

yaratmıştır. Toplum gelişi güzel bir topluluk değildir.

İnsanları birbirlerine bağlayan duygu ve anlayış, topluma

ruh ve güç katar. Toplumun oluşması için çok sayıda

insanın bir araya gelmesinin yanı sıra kollektif duygu,

düşünce ve hareket tarzlarının da oluşması gereklidir.

Gerek bireysel zevk ve tercihlerin gerekse tarihten gelen

birikimlerin ortak noktada birleştiği/kesiştiği yer toplumun

kollektif hafızasıdır. Bu hafıza toplumun oluşmasında en

hayati noktayı oluşturur. Milli takımın bir yabancı takım

karşısındaki maçı esnasında heyecan duymamız, onları

163

Page 168: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

desteklememiz, duygularımız ve gönlümüzün onlarla

olması bir toplum oluşturduğumuzun ya da birbirimize

benzediğimizin işaretidir. Diğer bir deyişle duygu, düşünce,

inanç ve değer bakımından birbirine benzeyen insanların

oluşturduğu organik birlik toplumu oluşturur. Aynı

coğrafyayı paylaşan, aynı idealler için mücadele eden,

yardımlaşan, kaderleri aynı olan insanlar aynı toplumun

üyeleridir. Bu manada Türk toplumu, İngiliz toplumu,

Amerikan toplumu gibi toplumlardan söz edilebilir. Amaç

ve ideallerin çapı toplumları büyütüp/küçültebilir. Bir

kavim belli şartlarda bir toplum oluştururken, bir ulus da,

ütopik görünse de insanlık ailesi de bir toplum oluşturabilir.

Önemli olan aralarındaki çatışmanın ortadan kalkması, aynı

ideallerin paylaşılmasıdır. Pratikte pek mümkün görünmese

de sahip olduğu değerleri evrenselleştirebilmiş toplumlar

başka toplumları etkileyerek, belli ölçülerde onlardan

etkilenerek vizyonlarını genişletebilmişlerdir. Biyolojik,

fiziki ve coğrafyaya özgü farklılıkları doğal sayıp "insanlık

ve evrensel ahlak" ilkeleri etrafında bir arada "sağlıklı bir

ilişki" kurabilirler. İnsanın tabiatı daralmaya da

genişlemeye de müsaittir. Gönül/vicdanın saf ve temiz

tutulması, çıkar hesabının gözetilmemesi şartıyla böyle bir

oluşum çok ütopik olmasa gerek. Fakat ekonomik,

toplumsal ve uluslararası ilişkiler ve oluşmuş yapı böyle bir

ideali engelleyici fonksiyon üstleniyor. İdeolojiler, hep

164

Page 169: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

üstün olmayı, hayatta kalmak için başkalarını (öteki)

ezmeyi/yok etmeyi dayattığından geniş çaplı bir toplum

oluşturmak şöyle dursun, dar anlamdaki toplumun bile

yaşamasına izin vermiyor, bireyciliği, çıkarı tüm ilişkilerin

temeline yerleştirerek "toplumsalın sonu" nu hazırlıyorlar.

“Cemiyet (toplum), aralarında kurumlar halinde

organlaşmış bağıntılarla karşılıklı yardımlaşma

münasebetleri bulunan fertlerin bütünüdür. Cemiyet,

teşkilatlanmış bir insan topluluğudur. Ekonomi, hukuk,

ahlak, sanat ve din çalışmalarını idare eden bu teşkilata

sosyal kurumlar denilmektedir.”(Topçu : 2001 : 19)

Toplumun kuruluş sebebi yardımlaşma, dayanışma, iş

birliği, bireysel kimliğin kabulü ve güven tesis etmektir.

Tek başına bir insan hayatı düşünülemez. Hobbes ve J.J.

Rousseau toplumun sözleşme ile kurulduğunu

belirtmişlerdir. Hobbes’e göre insanlar paylaşamamaktan

dolayı sürekli kargaşa ortamı yaşadılar ve düzeni sağlamak

için sözleşme yapmaya karar verdiler. Sözleşme olmadan

insanlar kalabalık halinde bir doğa durumu yaşamaktaydı.

“Doğa durumunda ne çalışma, ne kültür, ne ulaşım, ne

bilgi, ne sanat, ne yazı ne de toplum vardır.” (Ağaoğulları :

2000 : 185)Tüm bu kurumlar toplumun oluşmasıyla varlık

kazanmışlardır. Rousseau ise sözleşme fikrini insan aklının

bir gelişimi olarak görür. “Üyelerinden her birinin canını,

malını bütün ortak güçle savunup koruyan öyle bir toplum

165

Page 170: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

biçimi bulmalı ki, orada her insan hem herkesle birleştiği

halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar

özgür olsun. İşte, toplum sözleşmesinin çözüm yolunu

bulduğu ana sorun budur.” (Rousseau : 1984 : 25)

Rousseau toplum sözleşmesini şöyle özetler : “Her birimiz

bütün varlığımızı ve bütün gücümüzü bir arada genel

sistemin buyruğuna verir ve her üyeyi bütünün bölünmez

bir parçası kabul ederiz.” (Rousseau : 1984 : 26)

İnsanın içerisinde yaşamak zorunda olduğu toplum,

insanın kişilik yapısının oluşumu ve davranışlarının

anlamlı hale gelmesinde önemli bir rol oynarken, aldığı

kararlar üzerinde de kendine özel bir baskı yoluyla etkide

bulunur. İnsanın bilgisi ve kültürü yaşadığı dönemle sınırlı

değildir. Geçmişten aldığı deneyimleri ve şimdiki

yaratımlarıyla hayatını kolaylaştırır. Bu deneyimler maddi

alet kullanımından, kültür yapılarına, oluşturduğu

kurumlardan yaşam felsefesine kadar çeşitlilik gösterir.

Bugün bizim yaşadığımız deneyimler de gelecek kuşaklara

toplum vasıtasıyla aktarılır. Toplumların hayatı insan

hayatına göre daha uzundur. Geçmişteki ve bugün yaşanan

tecrübeler toplumsal hafızada uzun süre yaşayarak gelecek

nesillerin de hayatını kolaylaştırıcı bir fonksiyon ifa eder. İş

yapmayı kolaylaştırıcı aletlerin hepsi günümüz toplumunun

ürünü değildir ve biz bu aletleri ölümümüzle birlikte

götürmeyeceğiz. Düşün ve sanat ürünleri de kültürün

166

Page 171: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gelişmesini sağlayan ve bu kültürü geleceğe taşıyan toplum

yoluyla(toplumsal hafıza) aktarılır. Toplumların kültürleri,

insan yaşamı üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Hakim

kültürden ayrı düşünmek ve o kültürel kalıplardan farklı

davranmak, toplumsal baskıyı göze almak demektir.

Duygusal gelişim, bedensel zevkler, yaşama bakış ve

zihinsel gelişim, içerisinde yaşanılan toplumun

değerlerinden bağımsız değildir. İçerisinde yaşanılan sosyal

çevre, özellikle çocukların davranışlarında önemli bir yere

sahiptir. Yetişkinler de, içinde bulundukları çevrenin örf-

adet ve özelliklerine göre kendi davranışlarını ayarlarlar.

Giyim kuşamdan tutun da, kullanılan dilin özelliklerine

(şive) kadar toplumsal çevrenin biçimlendirmediği insani

bir alan bulmak zor gibidir.

Toplum içerisinde yaşayan bir insanın mutlak manada

özgür olmasından bahsetmek mümkün değildir.Toplumu

oluşturan bireyler bazı özgürlüklerini (hak ve yetkilerini)

topluma devretmişlerdir. Hem birey kalıp hem de bir

toplum oluşturmak mümkün değildir. Bireyler; yalnız

kalmanın verdiği acı, tüm ihtiyaçların tek başına temin

edilememesi, karmaşa-otorite yoksunluğu-, güvenliğin

sağlanamaması gibi sebeplerden dolayı toplumsallaşma

ihtiyacı hissetmişlerdir. Toplum içerisindeki ferdin

özgürlüğü, sosyal yaşamın güven ve istikrarına bağlı hale

gelmiştir. Güvenin ve huzurun olmadığı cemiyetlerde

167

Page 172: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

maddi ve manevi üretimden, fikri gelişmeden, kültürel

ilerlemeden ve ahlaki olgunluktan söz etmek abesle iştigal

etmektir. Toplumda oluşan ortak değerlerin insanın ahlaki

davranışı üzerindeki etkisi inkar edilemez. Dolayısı ile

toplum ahlaki yaşantımızı da etkilemektedir.

Toplumdaki kültürel kodların yapısına göre ahlaki

anlayış değişse de her toplumun bir ahlak kodu olmalıdır ki

bu sayede düzen sağlanabilsin. Toplumsal ahlak kodları

toplumlara göre değiştiği için ahlak görelilik arz eder. Bazı

toplumlarda çocuk yetiştirme ana-babanın sıkı gözetimi

altında, geleneklere uygun olarak yürütülürken; başka bir

toplumda onların hiçbir sınırlamaya tabi tutulmadan

kişiliklerini geliştirmelerine izin verilir. Birinci tür

toplumda çocukların ana-babalarının yanında sigara içmesi,

bacak bacak üstüne atması hoş (iyi) karşılanmazken, ikinci

tür toplumda böyle bir davranış normaldir. Yaşayan her şey

değişim geçirdiği gibi toplumlar da sürekli değişime

uğramaktadır. Değişen toplumların ahlaki kodları da

değişmekte, geçmişte normal görülmeyen davranışlar bir

süre sonra normal karşılanmaktadır.

Toplumların varlıklarını uzun süre koruyabilmeleri

için oluşturdukları toplumsal kurumlar belli kurallara

(yasa) göre işler. Bu kuralları birey tek başına koyamaz,

toplumsal bir uzlaşı (konsensüs) yoluyla ve sözleşme fikri

temel alınarak oluşturulur. “Her yurttaş tek başına bir hiçse,

168

Page 173: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ancak öbür yurttaşlarla birlikte bir şey yapabiliyorsa ve

bütünün elde ettiği güç bütün bireylerin doğal gücüne eşit

ya da ondan üstünse, işte o zaman yasa koyma işi

ulaşabileceği en yüksek olgunluğa varmış demektir.”

(Rousseau : 1984 : 52) Toplumsal uzlaşının çapı,

kurumların gücü ile doğru orantılıdır. Kurumun çatısını

belirleyecek toplumsal gruplardır. Grup ne kadar büyürse

kurulacak organizasyon da o kadar büyür. Bir dernek ile bir

devlet aynı çapta değildir. Derneği de devleti de kuran

sözleşme fikridir. Devlet, cemiyetin idari alanda

teşkilatlanmış en üst kurumudur. “Toplumsal kurumlar,

gelenekleri ve pratikleri aşılayıp muhafaza ederek, hem o

andaki hem de gelecekteki kuşakları toplumsallaştırmaya

yararlar.” (Swingewood : 1998 : 134) Toplumsal kurumlar

bir yandan insanları toplumsallaştırırken diğer yandan

mevcut toplumun işlerinin daha düzenli, etkili ve çabuk

görülmesini sağlarlar.

En geniş anlamıyla toplum : "sosyal gereksinimlerini

karşılamak için etkileşen ve ortak bir kültürü paylaşan çok

sayıdaki insanın oluşturduğu birliktelik."tir.(Fichter : 1996 :

73) Sosyal gereksinim ve ortak bir kültür, anahtar

terimlerimizi oluşturmaktadır. Bu iki kavramın içine insana

ilişkin her şeyi ama her şeyi koyabiliriz. Böyle bakarsak

"ilkel" insanlar da bir toplum oluşturur, modern insanlar da.

Aynı ırktan olanlar da farklı ırktan olanlar da... Sözün bu

169

Page 174: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

noktasında toplum çeşitlerine değinmekte fayda var.

Bilimsel açıdan toplumlar : Sosyal, siyasi, ekonomik ve

kültürel açıdan dört kategoride sınıflandırılabilir. Sosyal

bakımdan geleneksel, çağdaş ve otoriter; siyasi bakımdan

bağımsız, federal, demokratik, totaliter, açık-kapalı;

ekonomik bakımdan gelişmiş, gelişmekte; kültürel

bakımdan ilerici, gerici, dışa açık, kapalı, ilkel vs. şekilde

sınıflanmaktadır.(Özkalp : 1986 : 19)

Her ne şekilde sınıflanırsa sınıflansın toplumda okur-

yazarlık yani bilinç düzeyi toplumun sağlıklı olması için

önemli bir yer işgal eder ve o topluma şekil verir. Sözlü

toplumlarda kültür; sesle, hareketle ve gözle taşınırken;

okur-yazar toplumlarda bunların yanında kayıt(yazı) ile

gelecek kuşaklara taşınır. Yazının bireyselleştirici etkisini

gözden uzak tutmamakla birlikte, bilinç düzeyini ve eleştiri

gücünü yükseltmesi bakımından topluma "değer" katıcı bir

fonksiyonu da unutulmamalıdır.

İnsanın içinde bulunduğu "sosyal çevre" fiziki yapı ve

kültür, onun davranış ve düşünüş biçiminde etkilidir.

Doğuştan gelen potansiyel yeteneklerini

geliştirip/geliştirmemesinde sosyal çevrenin etkisi

büyüktür. İnsan doğarken belli bir kültür örüntüsünde ve

belli bir çevrede doğar-büyür. Belli yaşlara kadar içinde

bulunduğu kültürden etkilenir. Aile, okul, toplum vs...

Kişiliğinin geliştiği dönemden itibaren bilinçli bir varlık

170

Page 175: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olarak içerisinde bulunduğu kültürü ya benimser ya da

değiştirici/dönüştürücü faaliyetlerde bulunur. Bu devrede

akıl ile toplumsal ihtiyaçlar birlikte hareket ederler. Bu

ilişki ve etkileşim insanı "sosyal kişilik" sahibi yapar. Bu

manada sosyal kişi, diğer insanlarla birlikte olan, belli

özellikleri/değerleri paylaşan, aynı zamanda beğenmediği

hususlarda kendine yardımcı arayan kollektif insandır.

Sosyal kişi, kendi aklının ve vicdanının doğrultusunda

kararlar alırken yalnız olmadığını bilerek davranışlarının

ötekileri nasıl etkileyeceğini ve toplum tarafından nasıl

karşılanacağının da hesabını yapar, daha önceki

deneyimleri ile "iç kontrol" mekanizmasını devreye sokar.

Bu deneyimler hep toplumsal zeminde oluşmakta ve

kişiliğin gelişmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Ceza

ve ödülün karakter/kişilik gelişimindeki fonksiyonu çeşitli

psikologlar tarafından vurgulanmaktadır. Sosyal kişi de

toplumda nasıl davranacağını bilen ve ona göre hareket

eden kişidir. Davranış, psikoloji ile sosyolojiyi buluşturan

ortak bir alandır. Davranışın insan merkezli olması, insan

ruh değerlerinden renk alması bakımından psikolojik;

sonuçlarının diğer insanları (ötekileri) etkilemesi

bakımından sosyolojik bir özelliği vardır. Davranış

toplumun değer yargıları, hukuk normları ve ahlak

yargılarına ters ise toplumsal ve hukuki yaptırıma uğrar.

"Davranış, etkiye karşı tepki ve gözlemlenebilen

171

Page 176: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hareketlerdir."(İşçi : 1996 : 1)

Davranışlar kişiliğin göstergeleridir. Aileden, okuldan

ve içerisinde yer aldığı toplumundan öğrendikleriyle

sosyalleşen birey, davranışları ile "sosyal kişilik" kazanıp-

kazanmadığını ortaya koyar. Fertte sosyalleşme yoluyla

meydana gelen davranışların, toplum hayatında bir yer

bulmak için önemli olduğu söylenebilir. Davranışların

toplumda bireyleri birleştirici/toplumsallaştırıcı bir görevi

vardır. Davranış, toplumsal zeminde bir yer bulamıyorsa

ayırıcı bir işlev görür, o davranış kişiyi toplum dışına iter.

"Davranışlar bir yönü ile birleştirici, diğer yönü ile ise

ayırıcı özellik taşır."(Dönmezer : 1972 : 68) Kin, ayırıcı;

sempati ve sevgi birleştiricidir. Davranışların özündeki

amaç; hangi duygunun eseri olduğunu çoğu zaman ortaya

koyar. Davranışların değerini de o duygu/niyet belirler. İyi

niyet, hoş görü, sevgi ve empati duygusu iyi davranışlara;

peşin hüküm, saplantı, çekememezlik, kıskançlık, kin vs.

kötü davranışlara zemin hazırlarlar. Bu duygular insan

yapısında her zaman harmanlanmaktadır. Hayat anlayışı,

dünya görüşü, inanç sistemi, insanın tecrübesi ve içerisinde

bulunduğu ortam/kültür hangilerinin ön plana çıkması

gerektiğini ortaya koyar. Davranışların bir tek belirleyici

sebebi yoktur. İnsanın yapısı, toplum, tarih ve bilgi (bilinç)

düzeyi davranışa etki etmektedir.

172

Page 177: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sosyal kişilik sosyalizasyon süreci ile sürekli gelişir.

Davranışlar bu kişiliğin hangi yönde gelişeceğini belirler.

Sosyal kişilik hiçbir zaman içinde doğup/büyüdüğü

toplumun mükemmel bir yansıması değildir. Her kişinin

hem "kendi" yani özel, hem de "sosyal" yanının olduğunu

söylemek yanlış olmasa gerek. Aynı yumurta ikizleri bile

aynı zamanda aynı davranış ve tepkiyi göstermezler. Hiçbir

birey diğerinin, hiçbir grup diğer bir grubun aynı değildir.

Hiç kimse boşluk içinde yaşayamayacağına göre

sosyalleşme de kaçınılmazdır. İşte bu sosyal yön ile bireyin

kendine özgü "özel" yönünün ortak ifadesine sosyal kişilik

denilmektedir. Sosyalleşme bireyselleşmenin karşıtı değil,

bireyin topluma katkısı ve ondan etkileşimidir. Aynı şekilde

bireyselleşme de sosyalleşme olmadan gerçekleştirilemez.

Kişi toplum içerisinde bazı deneyimler geçirerek

bireyselleşme tercihini ortaya koyar, ya da inzivaya

çekilerek toplum dışına itilir. Bireyselleşme, bireyin

deneyimini kişiselleştiren bir süreçtir. Bu, bireyin kendine

has bir kişiliğinin olduğu ve giderek sosyal deneyimler ve

sosyal ilişkiler yoluyla insanlar arası farklılıkların oluştuğu

bir alanı yaratır.

Sosyal kişilik toplumdaki statü ve rollerin bir karması

olmasından dolayı da anlamlıdır. Her birey toplumda belli

bir konumdadır ve konumunun gerektirdiği davranış ve

rolleri yerine getirir. Kendinden beklenen davranış/rolün

173

Page 178: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

dışında hareket ederse toplumsal kontrol mekanizması

devreye girer.

Sağlıklı bir toplumda hiyerarşik bir yapı vardır. Bu

yapıda her bireyin belirli bir konumu bulunmaktadır. En

küçük toplumsal yapı olan ailede, aile bireylerinin

kendilerinden beklenen rollerini yerine getirmeleri o

yapının devamı için gereklidir. Baba, anne ve çocukların

davranışları aile düzeninin devamını sağlayan rollerle

gerçekleşir. Geleneksel toplumlarda baba, ailenin geçimini

sağlayan, aileyi dışarıya karşı koruyan bir rolün sahibi

iken; anne çocukların bakımını, eğitimini ve ev işlerini

yapan bir rol üstlenir; çocuklar ise ana-babalarına karşı

saygılı, onların dediklerini yapan, gösterdiği hedefler

doğrultusunda kendilerini yetiştiren bir rol üstlenirler.

Bir mahallede herkesin ayrı rolü vardır. Muhtar,

mahallenin işlerini evirip-çevirir ve devletin mahalledeki

temsilcisidir. Esnaf, mahallelinin ihtiyaçlarını satar,

mahalle sakinlerinin de kendilerine özgü rolleri vardır.

Geniş anlamda toplumun en üst organizasyonu olan

devlette de statü ve roller belli şekillerde dağıtılmıştır.

Toplum karmaşıklaştıkça statü ve roller de

karmaşıklaşmakta, bir birey farklı statü ve rollerde

bulunabilmektedir. Sosyalleşme arttıkça her kişi sayısız

gruplara katılır ve her grupta kendine özgü rolünü oynar.

Bir erkek bir ailede baba, işyerinde patron ya da memur,

174

Page 179: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

takımda kaptan ya da oyuncu, okulda öğretmen ya da okul-

aile birliğinde üye, bir siyasal partide aday/yönetici, bir

ülke yönetiminde bakan/milletvekili, başbakan vs.

olabilmektedir. Bu her yerde aynı kişidir fakat toplumun

değişik katmanlarında kurumlaşmanın getirdiği rolleri

oynayarak sosyal kişilik sahibi olmaktadır. Rol oynama

terimi kişilik özelliklerini yok edici değil, toplumun

zorlayıcı gücü ile bireysel tercihini uzlaştırma arayışını

ifade eder.

Tamamen determinist bir anlayışla toplumsal baskıya

teslimiyet bireyselliği öldürür. "Sosyal kişilik" bireysellik

ile toplumsallık arasındaki etkileşimi ifade eden bir

terimdir. Kişiliği toplumsal yapıdan güçlü bireyler, toplumu

etkileyerek o topluma yeni bir yön ve renk verirlerken;

kişiliği toplumsal yapıdan zayıf bireyler topluma teslim

olur, tamamen o yapı tarafından şekillenirler. Yani karşılıklı

bir etkileşim söz konusudur. Bu etkileşim her zaman böyle

olmayabilir. Aynı anda etkileme ve etkilenme olabilir.

Toplumsal rollerin oynanmasında ehliyet ve liyakat bu

süreçte çok önemli bir yere sahiptir.

Halkla ilişkiler de bir etkileme ve etkilenme olayı

olduğundan bu işi yapan kişilerin ehliyet/liyakat ve bakış

açıları toplumun şekillenmesi bakımından önemli bir işlev

görmektedir. Amaçlarımız ve yapmak istediklerimizin

175

Page 180: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

meşruiyeti ve gücü yanında sosyalleşme becerisi etkimize

ve etkilenmemize yön verecektir.

3.2.1. TOPLUMSAL HAREKET ALANLARI, SOSYAL

KONTROL VE SOSYAL DEĞİŞİM

3.2.1.1. Toplumsal Hareket Alanları

Her fert kendinden beklenen rolü yerine getirmelidir.

Diğer bir deyişle bir sosyal görevin yerine gelmesi, kişinin

kendine düşen davranışı yerine getirmesine bağlıdır. Sosyal

rolün oynanmamasından dolayı birtakım sosyal yaptırımlar

devreye girer. Bu yaptırımların gücü her davranış için

farklıdır. Toplum her sosyal rolü çeşitli davranış

düzlemlerinde yargılar, yargılama sonucuna göre de role

baskı ve yaptırımlar uygular. Her sosyal rol için :

a) Beklenen davranış alanı

b) İzin verilen davranış alanı

c) Yasaklanan davranış alanı vardır.(Fichter : 1996 :

99-100)

Beklenen davranış toplumun devamı için gereklidir.

Bu davranış olmasa toplum çözülür ve çöküntüye uğrar.

İzin verilen davranış, bireye özgür bir alan bırakır. Aynı

zamanda toplumsal değişimin olumlu ya da olumsuz

anlamda başlamasına zemin hazırlayan bir fonksiyon icra

eder. Bu alan çok katı kuralların uygulanmadığı, insana

farklı rol ve becerilerin sunulduğu, insanı geliştiren aynı

176

Page 181: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

zamanda gerileten imkanların da bulunduğu bir alandır. Bu

alanda insan toplum tarafından biçimlendiği gibi toplum da

insan tarafından biçimlenebilir. Bu alan yetenek, beceri ve

ideallerin hayata, topluma yansıtılabileceği bir alandır. Bu

alan aynı zamanda halkla ilişkilerin kendine zemin bulduğu

en önemli alandır. Ürün ve hizmete ilişkin kalması ve

değiştirmek istediği tutumları bu alanda gerçekleştirir.

Yasaklanan davranış ise toplum düzenini bozan, insanların

haklarına tecavüz eden, diğer insanların zararına olan

davranışların ceza ya da olumsuz yaptırımlarla kontrolünün

sağlandığı alandır.

Toplum mühendisleri, halkla ilişkiler uzmanları v.s.

izin verilen davranış alanından topluma girerek güçleri ve

amaçları doğrultusunda toplumu şekillendirmek

istemektedirler. Ticari bir şirketin ürünlerini tutundurmak

için tüketim alışkanlıklarını değiştirmesi bu alanda olur.

Siyasi bir yapının (parti) anlayışları değiştirmesi için

kültürel ve sosyal çalışmalar yapması bu alanda

gerçekleşir.

3.2.1.2.Sosyal Kontrol

“Sosyal grubun ve kurumun amacına ulaşması,

bütünlüğün bozulmaması ve toplumun devamının

sağlanması için, insanlar üzerinde etkili denetim görevi

yapan mekanizmaya sosyal kontrol denir. Sosyal kontrolün

177

Page 182: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

amacı toplumun işlemesi ve varlığını devam ettirmesidir.”

(Nirun : 1990 : 41)

Sosyal kontrol, kişileri değer ve normlara uymaya

zorlayarak onları yönlendirir. Buna göre töreler, gelenekler,

adetler, din, ahlak, hukuk, demokrasi ve insan hakları gibi

kavramlar birer sosyal kontrol mekanizmalarıdır. Bu

değerler kuşaktan kuşağa geçerek toplumun devamını

sağlarlar ve sosyal kontrole bağlı olarak varlıklarını devam

ettirirler. Bu normlar fertlerin tavır ve davranışlarına etki

ederek onlar üzerinde denetim görevi yapar, toplumda

otoritenin ve düzenin sağlanmasında önemli işlevler

görürler. Otoritesiz hiçbir düzen sağlanamayacağına göre

sosyal kontrol mekanizmaları bu düzenin oluşmasında ve

toplumsal birliğin sağlanmasında çok önemli bir yere

sahiptirler. Bu normlar toplum bireylerinin uzlaşması

sonucu oluştuğundan bireylere totaliter bir yapıda

görünmezler. Sosyal kontrol mekanizmalarına uygun

yaşam totaliter ya da bir mutlakıyet yönetimi altında

yaşamaktan daha insani bulunur ve bu mekanizmalara

gönüllü bir şekilde uyulur. Nüfusun artması, ekonomik ve

sosyal büyümenin sağlanması, uluslar arası etkileşimin ve

globalleşmenin sonucunda toplumsal kontrol

mekanizmaları da değişikliğe uğrar. Eğer bu mekanizma

güçlü bir skalaya sahipse değişim zor ve sancılı olur,

elastiki bir yapıda ise değişim kolay olur, toplumsal yapı

178

Page 183: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

çok ciddi bir örselenmeye uğramaz. Hiçbir toplumsal

normun olmaması, toplumsal yapının yıkılması ve o

toplumun başka bir toplumun etkisi/kontrolü altına girmesi

demektir.

3.2.1.3. Sosyal Değişim

3.2.1.3.1. İç Dinamikler :

Modern toplumlarda kişilerin toplum değerlerine

uymasını sağlamak, uyulup-uyulmadığını kontrol etmek

için kitle haberleşmesi ve halk eğitiminin önemli olduğu

bilinmektedir. Kitle haberleşmesi - kitap, dergi, gazete ve

TV programları ile- toplum üzerinde zararlı etkiler

yapmasına karşılık bütünleştirici ve milli değerleri, milli

kültürü oluşturup-pekiştirici etkisinin olduğu da inkar

edilemez. Ayrıca kitle iletişim araçlarının sosyal normlara

uymayanları teşhir etmek gibi önemli bir işlevi de vardır.

Toplumdaki tüm insanlar birbirine bağımlı ve

birbirleriyle ilişkilidirler. Karşılıklı temas, etkileşim ve

iletişim hem grup hem birey için son derece önemlidir.

İletişimsiz ve etkileşimsiz kişiler ve gruplar varlıklarını

sürdüremezler. Toplum bu ilişki ve etkileşmenin geniş ve

karmaşık bir ağıdır. Sosyal ilişkiler bu ağ içerisinde

gerçekleşir.

Genelde sosyal ilişkiler kişisel ilişkiler gibi görünse

de bu ilişkide kişi, ait olduğu grubun üyesi olmanın verdiği

179

Page 184: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kimlikle ötekiyle ilişkiye geçer. O grubun içerisinde

edinmiş olduğu statü ve onun gereği oynamak zorunda

olduğu rol, bu ilişkiye rengini verir. Birinin sosyal

statüsünün diğerinin statüsüne göre aşağıda, eşit veya

yüksek olması ilişkinin ve etkileşimin seyrini belirler.

Öğrenci hoca ilişkisinde iletişim ve etkileşim onların sosyal

konumlarıyla doğru orantılı olarak okulda belli bir seviye

içerisinde gerçekleşir. Eğer aynı kişiler sokakta

birbirlerinin konumlarını bilmeden iletişime girmiş

olsalardı durum normal iki insan arasında eşit statüde

geçebilirdi. Bu demektir ki iletişim ve etkileşimde statü ve

konum, toplumsal tabakalaşmanın oluştuğu ve kurumlaştığı

mekanlarda role uygun, sokakta ise eşit statüde

gerçekleşmektedir. Her iletişim bir etkileşim sürecini de

beraberinde getirdiğinden statüsü daha üst seviyede olan

kişinin daha alt seviyede olanı daha kolay etkileyeceği

varsayılır. Eşit statüdeki bir ilişkide daha rahat bir iletişim

gerçekleşirken ve karşılıklı kozlar daha rahat ileri

sürülürken, statü farkını içeren bir ilişkide bu rahatlık pek

görülmez. Tüm sosyal ilişkiler, ilişkiye sevk eden güce

bağlı olarak etki doğurur. Kimi ilişkiler bilgi ihtiyacını

karşılamaya dönük iken kimi çıkar amaçlı, kimi de eğlence

ve hoşça vakit geçirmek içindir. İlişkinin türü etkileşimin

düzeyini belirler. Halkla ilişkilerde de etkileşim ilişkinin

niteliğine göre farklılık gösterir. Başta konulan nihai amaç

180

Page 185: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ilişkilerdeki seyri belirleyerek hedef kitledeki etkiyi artırır

ya da eksiltir. İstenilen tutumların gerçekleşmesi için ona

uygun araçlar kullanılır. İletişim burada araç konumunda

olup, amaç; görev üslendiği organizasyonun varmak

istediği sonuçtur. İletişim, satış artırmak, iyi bir imaj

yakalamak, toplumda tanınmayı sağlamak, iki tarafın

gerçekten birbirini tanıması, ortak sorumluluk üstlenmesi

ya da bir fikrin karşı tarafa aktarılmasına vs. dönük olabilir.

Sosyal ilişkilerde ilişkinin sonucu işbirliği, uyarlama,

özümseme, karşıtlık ve rekabetle sonuçlanabilir.(Fukayama

: 2000) İşbirliğinde kişi ve gruplar ortak bir amaç etrafında

birlikte hareket ederler. Bir hedefe yöneltilen bilinçli istek

kişinin öz çıkarına, grup ideallerine, bir başka grubun

müdahalesinden korunmaya vs. nedenlere bağlı olarak

gerçekleşir. Bu bir sosyal dayanışmadır. Çıkarın elde

edilmesi, statünün yükseltilmesi gibi nedenler de burada

devreye girebilirse de bu, açık bir hedef değildir. Bu tür bir

ilişkide bu gibi yan amaçların ortaya çıkması toplumsal

geçişlerin önünü açar, statü ve konum değişikliklerine

imkan verir. Halkla ilişkiler normalde işbirliği esasına

dönük faaliyette bulunmakla birlikte, bu görüntü altında el

altından yan amaçlarını faaliyette bulunduğu organizasyon

yararına tahvil ederek hizmetini "paraya"

dönüştürebilirken, sosyal sorumluluğunun gereği olarak

topluma hizmet amacı da güdebilir.

181

Page 186: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Uyarlama ise içerisinde iki veya daha çok kişinin,

grubun çatışmasını engellemek, azaltmak veya ortadan

kaldırmak için etkileşimde bulundukları bir sosyal süreçtir.

Kişi ve gruplar birbirlerine üstünlük sağlayamazlar ise bir

uzlaşmaya karar verirler. Bu bir pazarlık ilişkisinden çok

hoşgörü ve uzlaşma kültürünün hakim olduğu sosyal sürece

karşılık gelir. İki ayrı grup veya kişi varlıklarını ayrı ayrı

kişilik ve statüde sürdürürler ve birbirlerine hoşgörü ve iyi

niyet besleyerek bir çatışma ortamından kaçınırlar.

Özümseme iki veya daha çok kişi ve grubun bir

diğerinin davranış ve sözlerini kabul edip uy/gula/ması ile

gerçekleşen sosyal süreçtir. Kimlikleri ve kişilikleri farklı

kişi/grup(ların ) başka bir grup ya da topluma katılması

sonucunda, katıldığı toplumun değer yargısı ve anlayışı

tarafından kabul görmesi, aidiyetinin tescillenmesidir.

Farklı etnik ve geçmişe sahip gruplarda bu durum sık

görülmektedir. Burada da bir etkileşim vardır ama türü

farklıdır. Kabullenme, içine girdiği toplumun değer yargı

ve kültürünü "tamamen" içselleştirme şeklinde olmayabilir.

Geçmişten getirdiği bazı özellikleri de zaman zaman o

toplumda görünür kılarak etkilemede bulunabilir. Bu

özellikler ait olduğu toplumda zamanla bir değişim ya da

dönüşüme sebep olabilir. Ayrıca bu ilişkinin masum

olmadığı da varsayılırsa o toplum böyle bir riski almakla da

etkiye açık olduğunu kabullenmiş demektir. Yüksek

182

Page 187: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

değerlere sahip toplumlarda özümseme çok sık görülen bir

olayken, kapalı ve kendine güveni gelişmemiş toplumlarda

kabullenme nadir görülür.

Çatışma kişi veya grupların bir diğerini ortadan

kaldırmaya ve etkisizleştirmeye çabaladığı etkileşim

ortamıdır. En ileri biçimi silahlı mücadeledir. Kuşaklar

arası çatışma kültür farklılığından kaynaklanır. Gruplar ve

sınıflar arası çatışma, çıkar ilişkisinden doğar. Psikolojik

sebeplerden dolayı çatışmaya da toplumda sık

rastlanılmaktadır. Modern toplumlarda ise rekabetten

kaynaklanan çatışma daha yaygındır.

Karşıtlık ilişkisi ise kişi veya grupların belli bir

amacın (hedefin) elde edilmesinde engellemelerle

karşılaşmalarıdır. Tarafların amaca kendilerinin ulaşıp-

ulaşmaması önemli değildir. Önemli olan karşı tarafın da

ulaşmamasıdır. Karşıtlık, çatışmanın kibar ve nazik bir

formu olarak düşünülebilir. Dolaylı yollardan çatışma

sürecini karşıtlık olarak değerlendirebiliriz. Taraflar

doğrudan karşı karşıya gelmezler dolaylı yollardan

düşmancıl ve antagonistik tepki gösterirler. Çeşitli

şekillerde karşıtlık ilişkisi kendini gösterir. Geciktirici

taktikler, engellemeler, işine çomak sokmalar, ithamlar,

mesnetsiz söylentiler (dedikodu), şaibeli kampanyalar,

olumsuz niteliklerin sürekli ön plana çıkarılması, yalan ve

karalama vb.

183

Page 188: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Rekabet ise aynı amacı elde etmeye dönük bir

mücadeledir. Burada amaç birbirleriyle değil amaç ve

hedef üzerine yoğunlaşılmış bir mücadeledir. Amaç ve

hedef ne kadar önemli ve yüksek bir değere sahipse, temini

ne kadar güçse rekabette o ölçüde serttir. Rekabet şartları

normalde barış şartlarıdır. Rekabet eden taraflar açıktan

açığa izledikleri yol, yöntem ve kuralları bilirler. O kurallar

dışına taşmazlar, taşarlarsa kurallar çiğnenmiş olur ve

rekabet şartları bozulur bu durumda hukuki yaptırımlar

devreye girer. Artık o rekabet olmaktan çıkmış bir

çatışmaya dönüşmüştür. Rekabette başarı alkışlanır,

başarısızlık ise herhangi bir yergi ile karşılanmaz. Modern

ve gelişmiş toplumlarda rekabete değer verilerek toplum,

açık bir yapıya kavuşturulur. Kişiler ise çoğunlukla

toplumda sosyal statü sağlayan nitelikler için rekabete

girerler. Bu niteliklerin sayısı ve elde edilebilirliği

toplumlara göre değişiklik gösterir. Şimdiye kadar

saydıklarımız toplumun kendi içerisindeki etkileşimlerdi.

Toplumların dışarıdan etkileşimi de söz konusudur.

3.2.1.3.2. Dış Dinamikler :

Tarihçiler, sosyologlar, antropologlar, eğitimciler

toplumsal değişim ve etkileşim için çeşitli modeller ileri

sürmüşlerdir. Kabaca sıralarsak; evrimci ve devrimci

değişim modelleri diye iki başlık altında toplayabiliriz.

Evrimci değişimin öncüsü Spencer, devrimci değişimin

184

Page 189: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

öncüsü ise Marx'dır. Değişimde iç ve dış etkenler önemli

rol oynar. Toplum yapısındaki hiyerarşi, doğum oranı,

mobilite, zihniyet, eğitim, ekonomik yapı, savaş, kıtlık,

zenginlik, sınıfsal yapı, kültürleme (kültür alış-verişi)

yayılmacılık gibi faktörler toplumsal değişime ve

etkileşime sebep olan unsurlardır.

"Spencer'e göre toplumsal değişim tedrici ve

yığılmalı, esas itibariyle içeriden bir süreci izler. Bu

içeriden büyüme süreci "yapısal farklılaşma" terimiyle

anlatılır. Dış dünyanın etkisi ancak bir "uyarlama" etkisi

olarak görülebilir. Geleneksel toplumlarda hiyerarşi

doğuma dayanır, toplumsal hareketlilik düşüktür." (Burke :

2000 : 129)

Marx da Spencer gibi toplumsal değişmeyi üretim

tarzının iç dinamiğini vurgulayarak temelinde içsel

terimlerle açıklamaktadır." (Burke : 2000 : 138) Ekonomik

yapıda üretim tarzına dayanan bunalım ve çelişkileri içeren

bir çatışma (devrim) değişimin en önemli faktörüdür.

Alexis de Tocqueville ise evrimci ve devrimci

modeller arasında yer alır. Fransız devrimi sırasında siyasal

klüplerin, özellikle Jakoben Klübünün oynadığı role,

gönüllü kuruluşların rolüne değinir. (Burke : 2000 : 141)

Max Weber ile Michel Foucoult genelde baskıcı

bürokratik yapının toplumsal değişime önemli etkisinin

olduğu noktasında buluşurlar. Foucoult özgürlük yerine

185

Page 190: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

disiplin kuramını ön plana çıkarır ve disiplinle bürokrasi

arasında bağ kurar. Toplumun her aşamasında kışlada,

fabrikada, okulda, hapishanede vs. daha çok görülen

disiplindir. 17. Y.y. sonlarından itibaren toplumlar daha bir

"disiplinli toplum" haline gelmişlerdir. Toplumu Jeremy

Bentham'ın ünlü "panoptikon" projesine yani tek bir

gardiyanın kendisi görünmezken her şeyi görebildiği

(kontrol edebildiği) ideal hapishaneye benzetir. (Burke :

2000 : 147)

Toplumsal değişmeyi doğuran faktörleri şu şekilde

sıralayabiliriz :

1-Fertlerin istek ve kararı

2-Üretim ilişkisi ve araçların farklılığı

3-Kültürel ilişki ve işgal gibi dış etkiler

4-Karizmatik ve olağanüstü kişiliği olan fert ve

grupların yönetimi üstlenmesi

5-Herkesi ilgilendiren ideal bir hedefin ortaya

çıkması

6-Bunalım ve ihtilaller. (Erdem : 1978 : 163)

Ancak bunların hiç biri kendi başına sosyal

değişmeyi meydana getirmeye yeterli olmayabilir.

Gerçek ve düzenli bir değişimin olabilmesi için uygun bir

ortamın yanında bu faktörlerin bir kaçının bir araya

gelmesi gerekebilir. Bazı faktörler sosyal değişimi

yavaşlattığı gibi bazıları da hızlandırır. "İcatlar, sosyal

186

Page 191: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

çelişkiler, adaletin uygulanma tarzı, bilginin pratik hayata

uygulanma kolaylığı vs.” (Erdem : 1978 : 164)

Sosyal değişmeyi zorlaştıran faktörler ise :

1-Şehir merkezine uzaklık

2-Ekonominin tarıma dayalı olması

3-Aileye ve dine bağlılık

4-Alışkanlıklarıyla örf ve adetlerine aşırı bağlılık

(Turhan : 1972 : 143)

Sosyal değişmenin sebepleri :

1-) Sosyal sistemin içinden kaynaklanan değişim

sebepleri:

a) Düşünce akımları

b) Menfaat farklılıkları

c) İhtilaflar

d) Otoritenin kötüye/iyiye kullanılması

a e)Sınıflaşma

f)Aşırı rekabet

b g)Fırsat eşitliğinin uygulanmaması

2-) Sosyal sistemin ilgili olduğu sosyal ortam. Böyle

bir ortamı kültür değişmeleri sağlamaktadır.

3-) Çevrenin etkileri :

a) Toprak erozyonu

b) Deprem

c) İşgal ve göçler

a d) Siyasi anlaşmalar

187

Page 192: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sosyal Değişmeyi etkileyen faktörler :

a) Fiziki çevre faktörü

b b) Teknoloji faktörü

c c) Kültür faktörü

d d) Nüfus ve biyoloji faktörü (Nirun : 1990 : 143)

Sosyal Etki :

Sosyal etki psikologlara göre üç tür ortamda oluşur.

1-Kişiler arası (birebir) iletişimin olduğu

ortamlardaki sosyal etkiler.

2-Birey-grup ilişkisinin olduğu ortamlardaki sosyal

etkiler.

3-Basın-yayın aracılığıyla oluşan sosyal etkiler.

(Sakallı : 2001 : 15)

Birebir etkileşim esnasında oluşan sosyal etkinin

hedefte değişim sağlama olasılığı yüksektir. İkinci iletişim

türünün avantajı aynı anda bir çok kişiyi etkileme şansının

bulunmasıdır. Konuşmacının becerisi, bilgi donanımı ve

dinleyici/seyircilerin özellikleri etkileşimin düzeyini

belirler.

Basın yayın aracılığıyla oluşan sosyal etki insanların

duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını etkilemek için

televizyon, radyo, gazete gibi araçlar kullanılarak

gerçekleştirilir. Bu araçlar kendi düşünce ve fikirlerini

topluma empoze etmek istemektedirler. Örneğin "x" isimli

bir televizyon ya da gazete ismini duyduğumuzda bu aracın

188

Page 193: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kime ait olduğunu, hangi dünya görüşüne yakın ve ne

amaçla yayın yaptığını anlamak mümkündür. Yayın

politikalarının oluşturduğu imajla kişi bu araçları kendine

yakın ya da uzak bulabilir. Dolayısıyla bu araçla arasındaki

mesafeyi ayarlar, etkilenimini ona göre belirler. Bu araçlar

doğası itibariyle uzaktan etkileşime imkan veren, yüz yüze

etkileşimin avantajlarını barındırmayan bir yapıdadırlar.

Televizyon ve radyo yayın tekrarı mümkün olmadığından

anlık etki sağlar; gazete, dergi ve kitap yineden

başvurulabilme özelliğinden dolayı farklı etkiler sağlarlar.

Bilgilerin veriliş biçimi de birbirinden farklıdır, her biri

farklı teknikler uygular. Televizyondaki program türleri ve

gazete yazılarının farklı olması da etkilemek istediği

kitlenin özelliklerine bağlı olarak farklılık gösterir. Bir

magazin programı ile bir belgeselin; bir köşe yazısı ile bir

spor yazısının sosyal etkisi birbirinden farklıdır. Toplum

mono-blok bir yapı göstermediğinden her grubun ilgi alanı

farklı olacaktır. Toplumun geleceği ile ilgili politika

belirleyen insanların sistemli, planlı, toplumsal katmanların

organik ilişkisini göz önünde bulunduran bir yaklaşımla,

normları ve toplumsal yapıyı dikkate almaları istedikleri

sonuca ulaşmaları için önemli yaralar sağlayacaktır.

Toplumsal değişim toplumsal hareketlerin varlığı ile

doğru orantılıdır. Toplumdaki sorun alanlarının varlığı ve

bu sorunlara çözüm önerileri hem halkla ilişkileri hem de

189

Page 194: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

toplumsal hareketleri ilgilendirir. Toplumun kültürünü,

siyasal ve toplumsal yapısını iyi bilen her hareket o

toplumla bağ kurmayı başarabilir. "Toplumsal hareketin

oluşmadığı yerde, birbirine bağlı tüm ögeler birbirinden

ayrılır, ayrılırken de dönüşür ve değer kaybeder. Bir yanda,

ekinsel yönelimler, toplumsal ve siyasal çatışmalardan

ayrılırken "ahlaklılaşır", aitlik ya da dışlama ilkesine,

ekinsel denetim düzeneklerine ya da toplumsal uygunluk

normlarına dönüşür. Öte yandan, toplum hareketlerinden

kopan siyasal çatışmalar, iktidara gelmek için verilen

savaşıma indirgenir, devlet ile toplum arasında meydana

gelen ve üretimin, tüketimin ve kitle iletişiminin etkisiyle

de giderek anormalleşen bir ayrımı destekler. Son olarak

kendi başlarına bırakılan isteklerse, eşitsizlikleri

desteklemeye başlarlar." (Touraine : 2000 : 169)

Halkla ilişkilerin yaptığı da bir yönüyle hedef kitleye

bir tür müdahaledir ve o kitlede bir değişimi arzular.

Değişimin niteliğine karar verecek olanlar ise halkla

ilişkiler politikalarını ortaya koyan uzmanlar, kampanyaları

yürüten profesyoneller ile adına kampanya yürütülen

organizasyonun yöneticileridir. Bu değişim o organizasyon

için bir getiri öngörürken, toplumsal yapıda önceden

kestirilemeyen bir değişime de yol açabilir. Bu değişimin

toplumsal yapıdaki etkisinin ne olduğu, uzun ve kısa

190

Page 195: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

vadede ne gibi bir dönüşüme yol açacağı kampanyayı

yürütenlerce bilinemeyebilir.

Toplum genelinde tek bir halkla ilişkiler

uygulamasından bahsedilemeyeceğine göre her kurum,

kuruluş ve özel şahıs "kendine göre" halkla ilişkiler

kampanyaları gerçekleştirecek demektir; kimi durumunu

korumak, kimi daha iyi bir konuma gelmek için. İyi

durumdakiler statüsünü muhafaza etmek, daha alt durumda

olanlar daha üst statüye yükselmek için. Bu mücadelede

çıkar çatışması da devreye girecek, mücadelenin

kazanılması için profesyonel kadrolardan yaralanılacaktır.

Halkla ilişkiler uzmanları da bu profesyonellerin başında

gelmektedir ve toplumun 'iyi' ya da 'kötü' manada değişim

geçirmesinde etkilidirler. İlkeli, sorumlu ve toplumsal

normları dikkate alan, 'evrensel değerlerle' uyumlu

politikalar izlemek suretiyle değişime olumlu katkı

yaparlarken, aksi durumda ise olumsuz değişime yol

açarlar.

3.2.2.BEŞERÎ BİR SİSTEM OLARAK TOPLUM

Toplum insanların oluşturduğu bir sistemdir ve onun

sağlıklı işleyişi sonsuz denecek sayıda faktörün kendi

aralarındaki karmaşık etkileşimlere bağlıdır. Toplum çok 191

Page 196: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sayıda, farklı büyüklüklerde grup ve kurumlardan oluşan

karmaşık ve insan yapımı bir sistem olduğundan çok iyi

işlemesi mümkün olmayabilir. İnsan, yapısı itibariyle

beğenmeme duygusu ve seçim gücünü devreye koyarak

sisteme muhalefet de edebilir. İşleyen sistemin çıktıları

adaletli bir bölüşüme tabi tutulmadığı için de tepki

gösterebilir. Her insana göre farklı sebeplerle toplumsal

yapıya müdahale çeşitlilik gösterebilir. Diğer sistemler

dakik işleyen, iradesi olmayan ve var oluş amacına uygun

olarak görevini aksatmadan yerine getiren fizikî

sistemlerdir. İnsan ve insanın oluşturduğu bir sistem olan

toplumlar ise farklı düşünüp farklı davranışlar

sergileyebildiklerinden, tercihte bulunma hatta isyan etme

hürriyetine sahip olduklarından arızasız çalışmaları

düşünülemez. Bu sistemlerin mutlak denge noktasına

ulaşması ve tümüyle sağlıklı olmaları mümkün değildir.

Denge noktasından sağa sola uzaklaşmalar olur ve bu gel

gitler belli sınırı geçmedikçe, sistemin genel işleyişini

sarsmaz, toplum ayakta kalır.

Ne zaman ki toplumsal sıkıntılar artar ve toplum artık

o yükü taşıyamazsa, sistemde belli hastalıklar baş gösterir,

organlar (alt sistemler/kurumlar) dağılmaya başlar, isyanlar,

boykotlar, intiharlar vs. artar, eğer bu hastalıklı durum

tedavi edilmez ise bütün sistem tehlikeye girer,

hayatiyetini yitirir. Klasik analiz metotlarının toplumu

192

Page 197: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

anlamada ve tedavide yetersiz kalacağını da belirtmeliyiz.

Tek tek fertleri inceleyerek toplumu anlamaya çalışmak

hem kolay hem de sağlıklı değildir. Çünkü fertler gerçek

anlamda ancak toplumdaki diğer fertlerle ilişki içinde iken

tanınabilir, kişilik ve kimlik bulabilirler. Sorumlu ve ahlaklı

davranıp-davranmadıklarını diğer insanlarla ilişki

halindeyken anlayabiliriz. Yalnız başına bir insanın

başkaları lehine ve aleyhine davranışta bulunması imkan

dışıdır.

Bugün insanlık olarak, karşımızdaki en önemli

meselelerden biri, beşerî bir sitem olan toplumların

genellikle sağlıklı işlemediği gerçeğidir. Çünkü toplum

sistemini meydana getiren tek tek fertlerin çok büyük bir

kısmı, büyük ilişkiler ağını yeterince

kavrayamadıklarından, birbirlerine karşı davranışları sistem

bilincinden yoksun ve tahripkardır. Bu günün insanı aldığı

kararlardan, yaptığı işlerden sadece kendisi etkilenecekmiş

gibi hareket ediyor; diğer insanların, toplumun ve doğal

çevrenin etkileneceğini düşünemiyor. Evrende bir düzenin

egemen olduğunu ve bu düzeni yalnızca insanın bozma

gücüne sahip bulunduğunun farkında değil; tercih onun; ya

düzeni normal akışında devam ettirecek ya da bozacak ve

bu bozulmadan insan dahil tüm varlıklar olumsuz

etkilenecek. Bu bakımdan bu tercihte insanın ve onun

oluşturduğu kurumların sorumluluğu çok büyük ve ağırdır.

193

Page 198: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Toplum, insanî bir sistemdir, o da genel sistem teorisi

içerisinde kendine uygun bir yer bulmak zorundadır. Genel

sistemle bütünleşmeyen her toplumsal yapı eninde sonunda

bazı krizlere sebebiyet verecektir. Toplum, içerisinde

bulunduğu bireyi- eyleyen ve yapan bir özne olarak- yok

sayamadığı gibi toplumsal kurumların katkılarına da göz

yumamaz. Topluma meşruiyet alanı sağlayan, bireylerin

kişisel ve kurumsal bazda aldıkları özgür kararlarıdır.

Toplumsal sistemler, toplumsallaşmış kurumları ve

konuşan/eyleyen/karar veren özneleri kapsayan iletişim

ağına ortam oluştururlar. Kişiler arası, kurumlar arası,

kurum-kişi ve kişi-kurum arasında gerçekleşecek

iletişimsel eylemler toplum temelinde/zemininde yürütülür.

Bu iletişim/etkileşim sonucu oluşacak ortak kararlar o

toplumun dinamizmine güç katar ya da bozulmasına zemin

hazırlar. Alınan kararların insanın, toplumun ve genel

sistemin ‘sağlığı’ için önemi, insan sorumluluğunun ve

toplumsal bilincin düzeyi ile çok yakından ilgilidir.

Modern toplum böyle bir bilinçlilik ve sorumluluk

düzeyinden ileride göreceğimiz kriz alanları hesaba

katıldığında uzak görülüyor. Bilim ve teknoloji üretim ve

idarenin denetimine girmiş, toplumsal bilinç ‘rahat

yaşamaya’ endekslenmiş, akıl amaçtan yoksunlaşmış,

araçlar amaç haline gelmiş, hayatın anlamı ve genel sistem

içerisindeki yeri unutulmuş, insan ilişkileri çıkar sağlamaya

194

Page 199: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

dönük bir hal almış, bilgi parçalara bölünmüş ve her

parçanın uzmanları birer otorite haline gelmiş, birlik ve

ahenk bozulmuştur. Böyle bir dünyada insanın kime ve

neye karşı sorumlu olacağının pek bir anlamı

kalmayacaktır. İnsan için anlamsız bir dünyada yaşamak,

çekilmez/katlanılamaz bir acının (mutluluğun olmayışı)

girdabına düşmek kadar zordur ve böyle bir hayatta

kimsenin sorumlu davranması beklenemez. Böyle bir

ortamda hiçbir ilkeye dayanmayan davranışların,

kampanyaların, halkla ilişkiler uygulamaların bireysel ve

kurumsal bazda sergilenmesi de mümkündür. “Habermas’a

göre kapitalist toplum, ileri derecede merkezileşmiş ve

düzenlenmiş bir yapısı olan devlet kapitalizmi sistemine

dönüşmüştür. On dokuzuncu yüzyıl kapitalizminde toplum

ile devlet arasında aracılık yapan kamusal alan,

teknolojinin ve bürokrasinin yükselişe geçmesiyle birlikte

çökmüştür. Olağan koşullarda kamuoyunun düşüncelerini

dile getirmeyi ve iletmeyi sağlayan kurumlar ticarileşerek

depolitize olmuştur. Tüm bunların sonucu, atomlaşmış bir

kitle toplumudur.”(Swingewood : 340) Atomlaşmış bir kitle

toplumundan sorumlu bir davranış beklenemez.

“Toplum bilimsel açıdan doğru olan bir kriz kavramı,

sistemin bütünleşmesi ile toplumsal bütünleşme arasındaki

bağı kavramak zorundadır. “Toplumsal bütünleşme” ve

“sistem bütünleşmesi” ifadeleri farklı teorik geleneklerden

195

Page 200: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gelmektedir. Biz toplumsal bütünleşmeden, konuşan ve

eyleyen öznenin toplumsal düzeyde ilişkili olduğu

kurumların oluşturduğu sistemlerle bağ kurarak söz

ediyoruz. Toplumsal sistemler, burada, sembolik bir yapı

olan yaşam dünyaları olarak görülmektedir. Sistem

bütünleşmesinden söz ederken ise, kendi kendini

düzenlemiş bir sistemin kendine özgü faaliyetini dikkate

alıyoruz.... İki paradigma da, yani yaşam dünyası da sistem

de önemlidir. Buradaki sorun, onların birbirine bağlı

olduğunu ortaya koymakta yatar.”(Swingewood : 1998 :

341)

3.3. TOPLUM VE AHLAK İLİŞKİSİ

İnsanın bedensel ve zihinsel gelişimi yanında

varlığına anlam katabilecek, onu evren içerisinde bir

‘konuma’ oturmasına yardımcı olabilecek bir aşama olan

ahlaki gelişim aşaması John Dewey, Jean Piaget ve

Kohlberg tarafından değişik kuramlar yoluyla açıklanmaya

çalışılmıştır.

Dewey bireyin ahlaki gelişimini eğitimle

irtibatlandırmıştır. Eğitim, bireyin psikolojik, zihinsel,

duygusal ve psiko-sosyal fonksiyonlarını belirleyen en

önemli araçtır. İnsanın tam ve özgür bir şekilde gelişip

olgunlaşmasına imkan verir ve bireylerde değerler

196

Page 201: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sisteminin oluşmasına yardımcı olur. Dewey üç ahlaki

gelişim evresi ileri sürmüştür. (Arı : 128)

1-) Gelenek öncesi düzey : Biyolojik ve sosyal

dürtülerle güdülenen ahlaki davranışları içeren evre.

2-) Geleneksel düzey : Bireyin içerisinde bulunduğu

grubun değerlerini benimsediği evre.

3-) Özerk evre : Bireyin davranışlarını kendi akıl

yürütme ve karar vermesi ile oluştuğu, bireyin içinde

bulunduğu grubun standartlarını irdeleyerek benimsediği

evre.

Piaget’ye göre ahlaki gelişim zihinsel gelişimden

ayrılamaz. “Zihinsel gelişim belli aşamaları izleyerek

oluşursa, ahlaki gelişimde benzer aşamalar geçirir ve

birbirlerini tamamlayarak belli bir olgunluğa ulaşırlar.

Gelişmenin her merhalesi bir öncekinin devamı olmakla

beraber onun yerine geçmez, yani her merhale eskisi ile

yenisinin bir terkibidir... Her merhalenin bir taraftan

biyolojik olgunlaşmaya bir taraftan hayat tecrübesine

dayanmasına rağmen, gelişme merhalelerinin her şahıs ve

kültür için aynı olmasıdır.”(Güngör : 1993 : 31) Bazı

bireylerde zihinsel gelişim tamamlanamaz, bu durum

ahlaki gelişimi de etkiler. Piaget ahlaki gelişimin evrelerini

çocuklar üzerinde yaptığı gözlemlere dayandırmaktadır.

Ona göre dışa bağlı ve özerk dönem olmak üzere iki

aşamada ahlaki gelişim tamamlanır.(Arı : 130)

197

Page 202: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Dışa bağlı dönem : Çocuklar 10 yaşına kadar

verdikleri kararların doğru-yanlış, iyi-kötü olma durumunu

otoriteye göre belirlerler. Bu dönemde yapılan davranışlar,

sonucunda görülecek ceza ya da ödüle göre iyi yada kötü

olarak nitelenir. Çocuk yaptığı davranışın sonucunda bir

ceza alıyorsa o davranış kötü, ödül alıyorsa iyi olarak

nitelenir. Verilen ceza ve ödül ne kadar büyükse davranışın

niteliği de ona göre belirlenir.

Özerk dönem : Dışa bağlı dönem atlatıldıktan sonra-

bu 11-12 yaş civarında başlar- çocuklarda değerlendirmeler

görelilik kazanmaya başlar. Yani yapılan eylemin değeri, o

eylemi yapanın içerisinde bulunduğu şartlara göre

belirlenir. Eylemi yapanın niyeti, zorlayıcı bir gücün olup-

olmaması, eylemin etkileri, o eyleme değer katar. Birey bu

dönemde içerisinde bulunduğu psikolojik, ekonomik ve

sosyal durumunu hesaba katarak eylemde bulunur.

Kuralları kendine göre yeniden değerlendirir ve kuralların

da değişebileceğine kanaat getirir. Kimi zaman kendi

değerleri ve yargıları, diğerlerinin yargılarının önüne geçer.

“Otorite yerine karşılıklılık (mütekabiliyet-reciprocite),

emir ve kumanda yerine işbirliği esasına dayalı yeni bir

münasebet sistemi gelişir. Artık kurallar Tanrının veya

büyüklerin ezelde ortaya koymuş oldukları değişmez bir

düzeni değil, fakat insanlar arasında belli hedefe erişmek

198

Page 203: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

üzere yapılan karşılıklı anlaşmaları ifade etmektedir.”

(Güngör : 1993 : 33)

Kohlberg, ahlaki gelişim sürecinde bireyi çok fazla

unsurun etkilediğini, bunlardan hangisini tercih etmekte

zorlandığını ve sürekli ikilemlerle karşılaştığını

söylemektedir. Önemli olan bu ikilemlerin nasıl çözüldüğü

değil, çözümü gerçekleştirirken yürüttüğü akıl yürütme

süreci ve niçin öyle davranılmasına ilişkin mantıksal

dayanakların bulunmasıdır.Bu durumu Kohlberg, ünlü

“Heinz İkilemi” ile örneklendirir.(Arı : 131)

Heinz’in hanımı ölümcül bir kanser hastalığına

yakalanmıştır ve doktorlar bir ilacın onun hastalığına

yararlı olabileceğini söylemektedirler. İlaç çok pahalıdır,

bir dozu yaklaşık 200 dolardır ve bulunmamaktadır. Eczacı

bir doz için 2000 dolar para istemektedir.Heinz bütün

gayretlerine rağmen 1000 doları zor bulabilmiştir. Eczacıya

gider durumu anlatır, paranın kalan yarısını daha sonra

vereceğini söyler ama eczacı kabul etmez, paranın

tamamını peşin ister. Şimdi Heinz ilacı çalmalı mıdır?

Niçin? Bu niçin sorusuna verilecek yanıt, bireyin ahlaki

durumunu da ortaya koymaktadır. Kohlberg, bu gelişim

evrelerini üç düzey ve altı aşamada ortaya koyar.(Arı : 132-

136)

1-)Gelenek öncesi düzey :

199

Page 204: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bu düzeyen temel özelliği otoriteye körü körüne itaat

ve bireysel çıkardır. “Kuvvetli olan kazanır” düşüncesinin

arkasındaki temel felsefedir. Alt aşamaları ;

1.1.)Bağımlılık aşaması (Otoriteye itaat ve ceza) :

Doğruyu otorite belirler, o nasıl istiyorsa ona uyulmalıdır.

Uyulmadığı zaman yanlış davranılmış olur ve ceza görülür.

Davranışların fiziksel sonuçları davranışa etki eder. İnsana

ve eşyaya zarar verilmiş ise ceza kaçınılmazdır. Eğer

otorite, yapılan davranıştan habersiz ise bir cezayı

gerektirmez. Yakalanmadıkça kopya çekilebilir, vergi

ödenmeyebilir. Bu evrede insanlar kendi açılarından

olayları değerlendirirler. Diğer insanların tercihlerini ve

düşüncelerini hesaba katmazlar.

1.2.)Bireycilik; Karşılıklı Çıkara Dayalı Alışveriş :

Bu dönemde “doğru” olan şey, diğer insanların ihtiyaçlarını

da dikkate alan, somut ve adil karşılıklı alı veriştir. Bu

evredeki kişi “ne verirsem o kadar almalıyım” şeklinde bir

yargıya sahiptir. Kurallara, kurallar kişinin ihtiyaçlarını

karşıladığı oranda uyulur. Kişi, kendi çıkarı ve ihtiyaçları

neyi gerekli kılıyor ise o şekilde davranır. Diğer insanlarla

olan ilişkilerimizde de adil olduğu sürece karşılıklı çıkarı

gözetmeliyiz diye düşünür. Birey kendi kişiliğinin yanında

diğerlerinin de kişiliğinin farkına varmıştır ve onların da

çıkarları olabileceğini ama kendi çıkarımızın korunmasının

daha doğru olacağına karar vermiştir. “Polis beni koruduğu

200

Page 205: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sürece, belediye suyumu sağladığı sürece vergi vermem

doğrudur, bana faydaları yoksa vergi vermem” felsefesi bu

dönemde egemendir.

2-) Geleneksel Düzey :

Bu dönemin en belirgin özelliği kişiler arası ilişkilerin

önem kazandığı ve bireyin grup kararlarına uyması

gerektiğine dair bilincin egemen olduğudur. Toplumsal

beklentilerin davranışlar üzerindeki etkisinin görüldüğü bir

aşamadır.

2.1.)Karşılıklı kişiler arası beklentiler, Bağlılık ve

kişiler arası uyum :

“Doğru” iyi insan olmak, diğer insanların

duygularıyla ilgilenmek, onların beklentilerine cevap

vermek ve kurallar doğrultusunda davranmaktır. Doğru

davranış toplumsal rollere uygun davranmaktır. İyi çocuk

olma, iyi öğrenci olma, iyi eş olma, iyi anne/baba olma ve

iyi vatandaş olmadır. İyi olmak, çevresindeki insanların

onayını alma ve onların katında beğenilmektir. Başkalarıyla

olan ilişkilerde, kendini onların yerine koyarak, onların

beklentilerine uygun davranmak altın kuraldır. Heinz iyi bir

koca olarak ne pahasına olursa olsun ilacı almalıdır. İyi

vatandaş vergisini ödemelidir. İyi çocuk kopya çekmez,

kurallara uyar.

2.2.)Sosyal Sistemi Sürdürme ve Vicdan Evresi

201

Page 206: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Birey bu aşamada toplumsal düzeni korur, toplumun

ve grubun refahı doğrultusunda davranırsa doğru yapmış

olur. Doğru, toplumsal sözleşme sonucu alınan kararlar ve

kabul edilmiş görevler doğrultusunda davranmaktır.

Kanunlar, sosyal düzenin sürekliliğini sağladığı, bireylerin

sosyal çıkarıyla çelişmediği sürece korunur ve uyulur.

Doğru davranış, topluma, kurumlara ve diğer insanlara

katkı yapmaktır. Kurallara uymanın nedeni, toplumsal

sistemin-düzenini- korunmasıdır. Bazı kurallar vicdani

değerlerle çatışmış olsa bile toplumsal düzenin

bozulmaması için o kurallara uymak gerekir.

Heinz’in karısının hayatı değerlidir, çalarak ve zorla

ilacı almalıdır gibi bir tutum vicdani açıdan bir değer ifade

eder ancak herkes çalarsa diye düşündüğümüzde toplumsal

sistemin çökmesi tehlikesi baş göstereceğinden, Heinz ne

pahasına olursa olsun ilacı çalmamalıdır yargısı bu

dönemde baskın çıkar. Herkes askere gitmezse, herkes

vergisini vermezse toplum ve devlet diye bir şey

kalmayacağından, toplumsal düzenin devamı için herkes

üzerine düşen görevi yerine getirmek zorundadır.

3-)Gelenek Ötesi, Prensiplere Dayalı Düzey :

Bu evre, hoşgörünün, kollektif bilincin, aklın ve

ilkelerin insan davranışlarına hakim olduğu evredir. İnsan

artık mükemmelliğe doğru yol almaktadır.

202

Page 207: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

3.1.)Sosyal Anlaşma, Yararlılık ve Bireysel Haklar

Evresi

Bireysel farklılıklar gözetilir, insan bir değer olarak

kabul edilir. Her birey kendi tercihlerini yapma hakkına

sahiptir. Doğru, toplumun temel hak ve değerlerini, temel

hukuk kurallarını, grubun kanunları ile çelişse bile

korumaktır. Doğru, insanların farklı düşünce ve değerleri

taşıyabileceğini bilerek, bu göreceli değerleri korumaktır.

Yaşama, özgürlük gibi temel insan haklarını, çoğunluğun

görüşüne ters düşse bile korumak gerekmektedir. Yasalara,

üzerinde çoğunluğun anlaştığı toplumsal bir anlaşma

olduğu için uymak gerekir. Bu düzeydeki ahlak gelişimine

göre çoğunluk anlaşarak, azınlıkta kalanların temel

haklarına zarar verecek kanunlar yapamazlar. Bunun için

yasalar, kılı kırk yararak hazırlanmalıdır. (Arı : 134)

Toplumsal uzlaşmaya akılcı bir yaklaşımla saygı

duyulurken, herkesin kabul ettiği evrensel değerlerle

çelişen anlaşmalar kabul edilmez. Hiçbir yasa insan

ölümüne neden olabilecek bir uygulamayı meşru

gösteremez, yaşamak temel insan hakkıdır. Kimse bir

başkasının malını çalma hakkına sahip değildir, kişi malı

üzerinde istediği tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Ama

o mal bir başkasının ölümüne neden olamaz. Heinz ilacı

çalarsa suç işler, eczacı da o ilacı mülkiyetinde tutarak bir

başkasının ölümüne neden olursa suçludur. Heinz, ilacı

203

Page 208: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

çalarsa suçlu, karısı ölürse eczacının ve kendisinin ölümde

payı olacağını düşündüğünden vicdanen suçlu. Böyle bir

ikilemde tercih, insan yaşamının devam etmesi yönünde

kullanılmalıdır.

3.2.) Son evre (Altıncı evre) :

Kohlberg bu evrede, Hz Muhammed ve Gandi

örneklerine baş vurur. Bu evreye ulaşmış kişi, evrensel

ahlak prensiplerini kendine rehber edinmiştir. Yazılmış

kural ve yasalardan kendini bağımsız görür. Bu, tüm

kanunlara karşı olmak anlamına gelmez, aksine kanunlar

evrensel prensiplere uyduğu için desteklenir. Evrensel

ilkelere uymayan kanunlar, bu ilkeler ışığında

düzeltilmelidir. Evrensel prensipler bir grubun ortaya

koyduğu ilkeler değil, tüm insanlığın ortak değerleridir.

Bunlar olmazsa olmazlardır. Yaşama hakkı, Eğitim görme

hakkı, Seyahat hakkı, Fikir ve İfade Hakkı, Özgür Seçim

hakkı gibi hakları hiçbir kanun kısıtlayamaz. Hali hazırdaki

kanunlar bu ilkelerle çeliştiğinde birey, vicdanına uygun

davranmalıdır.

Güngör, bu aşamayı Evrensel Ahlak Safhası diye

nitelemiş ve şunları söylemiştir. “Kişi bu aşamaya varınca

artık doğru hareket ve davranışlar mantıkî tutarlılık,

evrensellik ve tecanüs ifade eden prensiplerdir : Adalet,

insan haklarının karşılıklı ve eşitlik ilkesine dayanır oluşu,

insanlara saygı gibi unsurlar bu prensiplerin temelini teşkil

204

Page 209: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

eder. Ahlaki ihtilaflar (çatışmalar) kanun ve nizama değil,

onlardan daha geniş ahlaki prensiplere göre

çözülür.”(Güngör : 1993 : 38)

Bu evrenin temel perspektifine göre Hienz ilacı

çalmamalıdır. Fedakâr davranarak aynı durumda başka

hastaların olabileceğini düşünür ve o hastaların o ilacı

alabilecek maddi gücü vardır, alır ve kurtulur. Böylece

başka insanların yaşam hakkına da saygı göstermiş olurum,

tercihimi başkalarından yana koyarak diğerkam (fedakar)

davranmış olurum diye düşünür. Böyle bir davranış, bireyin

duygularını bir yana bırakarak akılcı ve sorumlu olmasının

en güzel bir örneğini oluşturur.

3.4. MİLLET ve DEVLET

Tarihsel süreç içerisinde tüm toplumlar üç aşamadan

geçerler. “Kavim” aşamasında toplumsal bütünlüğü

oluşturan etkenler, dil ve ırk birliği ile ortak gelenek,

görenek ve kurumlardır. “Ümmet” aşamasında ise bir takım

evrensel dinlerin egemenliği sonucu kavimler özgül

özelliklerini ve kişiliklerini büyük ölçüde yitirirler. Nihayet

“ulus” aşamasında, bir toplumun, özgül değerlerini yüksek

bir uygarlık düzeyinde yeniden örgütlemesiyle, yeni bir

ulusal kişilik oluşur. (Tolan : 1983 : 108)

Ziya Gökalp’e göre bir toplumun ikili kültürel yapısı

vardır. Ona göre “hars”, yani ulusal kültür, bireylerde

205

Page 210: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ulusal bilinci geliştiren, toplum için ulusal hedefler

gösteren bir özgül değerler bütünüdür. Uygarlık ise

akılcılığı ve bilimsel yaklaşımı içeren ve bütün toplumların

birlikte oluşturdukları bir kültürel bütündür. Din, ahlak,

hukuk, entelektüel yaşam, estetik, iktisat, dil ve fen

alanlarında, bir ulusa özgü nitelikler o ulusun harsı

içerisinde bütünleşir. Uygarlık ise, çeşitli ulusların bu

alandaki ortak niteliklerini belirler. Bu iki öğenin dengeli

bir bileşim oluşturması gerekir. Bir toplumun harsı, çeşitli

uygarlıkların gerekli ve yararlı öğelerini özümseyerek

benimsediği ölçüde, kendini zenginleştirme olanağı bulur.

Yapay bir nitelik taşıyan uygarlığın gereğinden fazla

gelişmesi, doğal bir biçimde oluşan ulusal kültürlerin

yozlaşmasına yol açabilir. Gökalp, harsı uygarlığından

üstün ulusların, gerektiğinde uygarlığı harsından üstün

uluslar karşısında daima güçlü olduğunu tarihin kanıtlamış

bulunduğunu belirtmektedir.(Tolan : 1983 : 108)

Bir toplumun millet oluşturabilmesi bazı maddi ve

manevi unsurların bir arada bulunmasına bağlıdır.

Maddi unsurlar :

• Soy (ırk) birliği

• Toprak (vatan ve coğrafya) birliği

• Emek (ekonomi) birliği

Manevi unsurlar :

• Dil birliği206

Page 211: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• Din birliği

• Dilek birliği dir. (Topçu : 2001 : 68)

Soy, insana ait fiziksel özelliklerin tamamını içeren

ve nesilden nesile değişmeyen özellikler gösteren tabi bir

yapıdır. Bu özelliklere göre insanlar, siyah, beyaz, sarı gibi

deri renklerine göre; Arîler, Samîler, Alp soyu veya dağlılar

diye arz üzerinde doğmuş oldukları yerlere göre; Türk, Çin,

Arap, Rus, Cermen gibi soya ve yeryüzündeki yerleşim

yerine göre ayrılmaktadır.

Vatan birliği, toplumların üzerinde yaşadıkları

coğrafyanın sadece onlara ait olmasını ve milletin üzerinde

yaşadığı ülkenin bütünlüğünü ifade eder. Hiçbir şekilde

bölünme ve başka milletlerle paylaşma kabul edilmez.

Üzerinde yaşanılan topraklar, bir milletin geçmişi, bu günü

ve geleceğidir. Vatanın kıymeti, vatanları elinden alınmış

insanların çektikleri acılar ve sürgünler hatırlandıkça daha

iyi anlaşılır.

Emek birliği, yapılan her işin millet için ve milli

hedeflere ulaşmak amacı gözetilerek yapılmasını ve

emeğin yaşamak için kutsallığını ifade eder. Yaşamak için

vatan gerekiyorsa, emekler vatanda icra ediliyorsa, çabalar

ülke için olmalı, vergiler verilmeli ve yaşam kalitesi millet

olarak artırılmalıdır.

Dil birliği, millet fertlerinin birbirleriyle

anlaşmasının, neşeyi ve tasayı paylaşmasının en önemli 207

Page 212: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

şartıdır. Ekonomik, kültürel, sosyal tüm değerler dil

vasıtasıyla insanlar arasında aktarılır ve benimsenir.

İletişimin olmadığı bir toplumda değer aktarımından

bahsedilemez. İnsanları birbirine bağlayan, millet olmasını

sağlayan değerlerdir.

Din birliği, hiçbir milletin iki dini olmamıştır. Hangi

din kabul edilirse edilsin, dinin milletleri kuşatıcı,

kapsayıcı bir özelliğinin olduğu inkar edilemez. İnsanlar

aynı dine bağlı olduklarında sevgileri, nefretleri aynı olur.

Birbirlerini severler ve bir arada yaşamak isterler. İki ayrı

dinin insanı (toplumları) bir millet oluşturmamıştır ve

oluşturamayacaktır. Din, insanlara ortak hedefler belirler,

birlik, bütünlüğü ve kardeşliği emreder. O, insanların

hayatı daha farklı anlamlandırmak için kabul ettikleri bir

yaşam felsefesidir. İnsanların içindeki boşluğu manevi

olarak dolduracak en önemli güçtür.

Dilek birliği : Bir millet fertlerinin aynı iradeye sahip

olmaları istenir. Siyasi, ahlaki ve kültürel mefkûrelerin aynı

olması millette gayedir. Bütün maddi ve ruhî birliklerin

gayesi, fertleri irade birliğine ulaştırmaktır. Onlar milli

iradeyi meydana getirmek için sadece birer vasıtadır.

Ancak o vasıtalar değiştirilemez; biri diğerinin yerine

konulamaz. Milli iradeye ulaştırıcı maddi ve ruhi

birliklerden hepsinin bulunmasa da birkaçının bulunması

şarttır. Onların hiç birisi bulunmayacak olursa milli irade

208

Page 213: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

meydana gelmez.(Topçu : 2001 : 73) Hukuk düzeni,

yönetim şekli, eğitim gibi kurumlar ortak dilek birliğinin

sonucunda şekillenirler. Millet fertleri arasında ortak uyum

bulunmazsa düzen ve otorite sağlanamaz.

3.5. DİN

Sorumluluk duygusunun önemli bir kaynağı da

dindir. Biz burada özellikle toplumsal bir fenomen olarak

İslam’dan yola çıkarak, din ve sorumluluk arasındaki yakın

ilişkiyi açıklamaya çalışacağız. Dinî bakış açısından

insanın nihai olarak sorumlu olduğu tek varlık Tanrı’dır.

Tanrı, dünyada mutluluğun kazanılması için insanın

sorumlu olduğu alanları da belirlemiştir. Ana-babaya,

öğretmene, idareciye, komşuya, fakire, mala, bedene,

çevreye, diğer canlılara ve vatana vs. karşı sorumluluklar

O’nun emirleri gereğidir. Bütün bu sahalarda O’nun

emrettiği gibi davranmak O’na karşı sorumluluğun yerine

getirilmesidir.

İslama göre din, tevhid esası üzerine oturmuştur.

Evren bir sistemdir ve yaratıcısı Allah’tır. Evrende

bütünlük ve ahenk vardır. Boşuna hiçbir şey

yaratılmamıştır, hepsinin bir yaratılış amacı vardır. Bütün

yaratıklar içerisinde en üstün ve şerefli varlık insandır.

İnsan doğası (fıtratı) gereği iyilik yapmaya da kötülük

yapmaya da müsaittir. İnsanda iyilik ve kötülük potansiyel

209

Page 214: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olarak mevcuttur. Eğer dünyada tümüyle iyilik hakim olsa

idi biz ne iyiliğin önemini, iyi bir şey olduğunu

bilebilecektik, ne de onu tanıyabilecektik. İyiliği tanımamız

için kötülük de yaratılmıştır. Fakat iyilik ve kötülük yapma

tercihi insana verilmiş bir haktır. “Hanginizin daha iyi amel

işleyeceğini ortaya koymak için ölümü ve hayatı yaratan

O’dur. O Azizdir, çok bağışlayandır.”(Kur’an-ı Kerim.

Mülk Sûresi : 2) Buna rağmen Allah hiç kimsenin kötülük

yapması istemez ve onu emretmez. Tüm insanların iyilik

yapmasını emreder ki, bu dünya yaşamında mutluluk

yakalanabilsin. İnsan, O’nun emirlerine uyup-uymamakta

da bu dünyada özgür bırakılmıştır. Dünya, insanoğlu için

bir imtihan alanı olduğu için seçim insana bırakılmıştır.

İnsan, dünyaya mutluluk getirme ya da dünyayı zindan

etme tercihi bakımından özgürdür.

Mutluluğun ilkelerini de Allah Peygamber/ler/i

aracılığıyla göndermiş olduğu kitap(lar)da belirlemiştir.

Allah’ın gönderdiği tüm Peygamberler haktır, biz

müslümanlar hiç bir Peygamber arasında ayırım yapmayız.

(Bakara : 256) Son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.) ve

son kitap Kur’an’dır. “Bu, kendisinde şüphe olmayan,

müttekîlere yol gösteren bir Kitap’tır” (Bakara : 2) Bu

kitapların tümü, insanların dünyada ne şekilde mutlu

olabileceklerini anlatmaktadır. Öyle ise dinî ahlak,

Yaratan’ın emirlerini hayatın tüm alanlarında uygulamakla

210

Page 215: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kazanılan ve giderek olgunlaşan bir süreci ifade eder.

İnsan, ahlaken olgunlaştıkça Yaratan’a yaklaşır. Ne kadar

çok ve içten ahlaki tutum sergilerse o kadar çok olgunlaşır.

Tüm yaptıkları O’nun rızasını kazanma amaçlı olur ve

yaptıklarından ötürü kimseye bir borç yüklemez. İnsana her

şeyi veren O’dur; insan da bu verilenleri O’nun rızası için

muhtaç olanlara verir. "Ve derler ki, biz size sırf Allah

rızası için ikram ediyoruz, yoksa sizden bir karşılık

istemediğimiz gibi, bir teşekkür bile beklemiyoruz." (İnsan

Sûresi, 76/9) "Ey iman edenler! Sadaka verdiğiniz

kimselere minnet etmek, incitmek suretiyle o sadakalarınızı

boşa çıkarmayın. Allah'a da Âhiret'e de inanmadığı hâlde

sırf insanlara gösteriş yapmak için malını harcayan kişinin

durumuna düşmeyin. Onun durumu, üzerinde toprak

bulunan kaypak bir kayaya benzer ki, şiddetli bir yağmur

olur olmaz toprağı kayıverir, cascavlak kalır." (Bakara

Sûresi : 264) Tevhid inancını iyi anlamayıp, kalplerine

yerleştirememiş olanlar ise : “Ve onlar, mallarını insanlara

gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe

de inanmazlar. Şeytan, kime arkadaş olursa, artık ne kötü

bir arkadaştır o.” (Nisa : 38)

İslâm dinini diğer düşüncelerden ayıran en önemli

farklardan biri de öldükten sonrayı hatırlatan ve orada

yaptıklarını her zerresinden hesaba çekileceğini vurgulayan

uhrevî sorumluluk boyutudur. İnsan, bu dünyada işlediği

211

Page 216: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

suçların bir kısmından ceza görmeyebilir ya da suçundan

kimsenin haberi olmayabilir fakat o suç bir başkasının

hakkının gaspı olduğundan onun hakkının teslim edilmesi

ahlaki bir zorunluluktur. O teslim burada olmamışsa orada

mutlaka olacaktır. Bu sorumluluk anlayışı insanın insanla,

toplumla ve eşya ile kurduğu ilişkiler ağına bir de Allah ile

ilişkileri ekler. İslâm’da kötü davranışlara karşılık biri

dünyevî, diğeri uhrevî olmak üzere iki ceza belirlenmiştir.

Bunun içindir ki İslâm kendi mensuplarının akıllarına

ölümden sonra dirilmeyi, ahirette hesap ve kitabı, amellere

göre mükafat veya cezayı yerleştirmiştir.

İslam’ın emirlerinden biri de infaktır. İnfak, vermedir.

Karşılıksız ve gönülden. Sadece O’nun için. “İşte sizler

böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz;

buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor. Kim cimrilik

ederse, artık o, ancak kendi nefsine cimrilik eder. Allah ise,

Ğaniy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan)dır; fakir olan

sizlersiniz. Eğer siz yüz çevirecek olursanız, sizden başka

bir kavmi getirip-değiştirir. Sonra onlar, sizin benzeriniz de

olmazlar.” (Muhammed / 38) “Mallarını Allah yolunda

infak edenler, sonra infak ettikleri şeyin peşinden başa

kakmayan ve eziyet vermeyenlerin ecirleri Rableri

katındadır, onlara korku yoktur ve onlar mahzun

olmayacaklardır.” (Bakara : 262) “Yalnızca Allah'ın rızasını

istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip- güçlendirmek

212

Page 217: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede

bulunan, sağanak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren

bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet

etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı

görendir.” (Bakara / 265)

İslam’da özel mülkiyet esas olmakla birlikte, sınırsız

kullanım hakkı verilmemiştir. İslâm, zenginliğe değil, onun

kötü ve kötüye kullanılmasına ve zenginliklerine

güvenerek Hak’dan yüz çevirenlere karşı çıkmıştır. Çünkü

Kur’ân’da servet, imtihan vesilesi deneme (Teğabün : 15)

ve Allah’ın rızasına ulaşmaya aracıdır. “Allah’ın sana

verdikleriyle ahiret yurdu için çalış. Dünyadaki payını da

unutma. Allah sana nasıl ihsan ettiyse, sen de öyle ihsanda

bulun. Yer yüzünde fesat çıkarmaya çalışma. Çünkü Allah

fesat çıkaranları sevmez.” (Kasas : 77) Yani İslâm’da fert,

servetini diğer insanları sömürerek elde edemeyeceği gibi

bu serveti toplum üzerinde sulta kurmak için de

kullanamaz. Bu sebepledir ki, Kur’ân’da, siyasi zorbalığın,

iktisadî zulmün ve bilginin kötüye kullanımı üzerine üç

dünyevileşme ve insan tipi örneği verilmektedir. Firavn,

Karun ve Bel’am. (bkz. Güler : 2001 : 43-45)

Toplumun tüm katmanlarında gerek bireyler gerekse

yönetici konumunda olan herkes üzerine düşen

sorumlulukları, her şeye hakkını vererek aşırılığa kaçmadan

yerine getirmelidir. Siyasi güç de ekonomik güç de bilgi

213

Page 218: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gücü de insanlığın hizmetinde kullanılmalıdır. Bireysel

çıkar sağlayarak servet edinme ve gücü elinde toplayarak

diğer insanlar üzerinde haksızlık yapan her insan eylemi,

Kur’an tarafından sapıklık olarak nitelenmiştir.

3. BÖLÜM

SOSYAL SORUMLULUK VE HALKLA İLİŞKİLER1. SOSYAL SORUMLULUK KAVRAMI

214

Page 219: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sosyal sorumluluk kavramını birey ve kurumlar –

işletme, organizasyon ve şirketler- için kullanmaktayız. Bu

kurumlara sivil toplum örgütlerini ve devletleri de

katmamızda bir mahzur olmasa gerek. Özel ya da kamuda

faaliyet gösteren her kurum/kuruluşun, içerisinde yaşadığı

topluma ve doğaya karşı sorumlulukları bulunmaktadır.

Bundan böyle şirket, işletme gibi kavramları

kullandığımızda yukarıda sayılan tüm yapıları

kastedeceğiz. Sorumluluğu kurumsal baza taşıdığımızda

Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramıyla karşılaşırız.

“Kurumların, çeşitli eylemlerinin sosyal paydaşlarına karşı

ne tür çevresel, ekonomik ve sosyal etkiler yarattığını

ölçmeleri, yaratılan olumsuz etkileri azaltacak ve daha da

önemlisi, toplumun ve şirketin aynı anda gelişmesine katkı

sağlayabilecek işlemleri hayata geçirmeleri olarak

tanımlanabilir.” (Chandler : 2004 : 11) Toplumların ve

işletmelerin aynı anda gelişmeleri demek ortak sorumluluk

ve birlikte yaşamın vazgeçilmezliği demektir. Sosyal

hayatta aksayan yanların hep beraber düzeltilmesi için

ortak sorumluluk üslenmektir. Toplumsal işbölümü gereği

belirli işleri belirli kurumlar yaparlar fakat imkan ve

fırsatlardaki farklılıklardan, ya da ihmal, ileriyi iyi

görememe gibi sebeplerden dolayı bazı işler aksar. İşte bu

aksayan işlerin yasal bir görev olmamasına karşın gönüllü

215

Page 220: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olarak yerine getirilmesi sosyal sorumluluğun özünü

oluşturur.

“Türkiye’de Kurumsal Sosyal Sorumlulukla ilgili bir

yasa bulunmamakta ancak tüketici hakları, iş kanunu, çevre

kanunu içerisinde kurumsal sosyal sorumluluğu barındıran

bazı hükümler yer almaktadır. Örneğin. Türkiye

Cumhuriyeti Anayasası madde 177’de tüketicileri koruyucu

ve aydınlatıcı tedbirlerin alınacağı ve bu yoldaki

gelişmelerin teşvik edileceği belirtilmiştir. Diğer bir örnek

iş kanunu çerçevesinde ortaya konabilir : 4857 sayılı yeni iş

kanunu belirli ölçekteki şirketlere 1475 sayılı eski iş

kanunundaki istihdam zorunlulukları dışında yeni

yükümlülükler getirmektedir. (Odaman : 2004 : )

Dolayısıyla hukuksal bir zorunluluk olmasa da Kurumsal

sosyal sorumluluk Türk iş dünyasına tamamıyla uzak

değildir. Öte yandan kültürel ve dinsel nedenlerden dolayı

hayırseverlik Türkiye’de önemli miktarlara ulaşmıştır; hatta

AB ortalaması üzerinde olduğu iddia edilmektedir.”

(Michael ve Erika : 2005 : 110-111)

Özel ya da kamu tüm işletmeler halkla ilişkiler

birimine ihtiyaç duyar ve bu birim eliyle kendi kamularıyla

ilişkilerini sürdürürler. Dolayısıyla sosyal sorumluluk

dediğimizde yukarıda sayılan her bir kategorinin halka

(ötekine, kamuyu, topluma, paydaşlara, çalışanlara,

tedarikçilere, rakiplere vs.) karşı sorumluluğunu

216

Page 221: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

anlayacağız. Bu sorumluluk da olumlu ya da olumsuz

sonuçları itibariyle bir ilişkiler düzeneğinde ortaya

çıkmaktadır.

Sosyal sorumluluk, sosyal adalet ilkesinin ve sosyal

devletin bir gereği olarak ulusal bazda da düşünülebilir.

Sosyal devlet vatandaşının temel insan haklarını sağlayan

devlettir. Anayasamızın 1. maddesi Türkiye Devletini bir

Cumhuriyet olarak niteler ve 2. madde bu devletin

niteliklerini sayarken “... sosyal bir hukuk devletidir.” der.

(T.C. Anayasası Madde 1-2) 5. maddede devletin temel

amaç ve görevleri sayılırken “... kişilerin ve toplumun

refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak

ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle

bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve

sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi

varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya

çalışmaktır.” der. (T.C. Anayasası madde : 5) Sosyal adalet,

ulusu (milleti) oluşturan her bireyin milli gelirden adil pay

alması ve kendisine haksızlık yapılmadığı kanısına sahip

olmasıdır. Bir adaletsizlik görüldüğünde kişi ve kurumların

harekete geçerek kendilerini bu konuda sorumlu

hissetmeleridir. “Sosyal devlet veya sosyal hukuk devleti

kavramı, bir toplumun bütününü kapsayan sermaye

(maddesel varlık) ile insan emeği arasında adaletli bir

denge sağlayan (ekonomik-sosyal ve hukuksal nitelikte) bir

217

Page 222: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

devlet düzeni” (İzveren : 1994 : 158) olarak tanımlanırsa,

toplumda üretilen maddi, manevi tüm değerlerin insan ve

onun mutluluğu için olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal devlet

ilkesi gereğince devletin toplumda yoksulluğu ortadan

kaldırmak için asgari bir yaşam standardı tutturması ve

herkesi sosyal güvenceye kavuşturması gerekmektedir.

Sosyal adalet ilkesi gereğince zengin (güçlü) ve fakir

(güçsüz) insanlar arasında insanî bir buluşma noktasının

sağlanması gerekir. Zengin ve fakir arasında “eşitlik”

kelimesini bilerek kullanmadım, çünkü her insanın zeka,

yetenek ve becerileri eşit olmadığından kazanımları da aynı

olamaz, ama her insan insanca yaşama hakkına sahiptir, bu

da biz insanların sorumluluğundadır. Sorumlu insanlar bu

beceri farklarından doğan dengesizlikleri fedakarlık

duygusu ile telafi ederler, bunu yaparlarken de kendileri

haz alır ve insanlıklarını geliştirirler. Empati yaparak bir

gün benim gücüm ve imkanım elimden gidebilir ve bu

duruma düşebilirim diyerek kendilerini sorumlu

hissederler. Bunun için biz (sorumlu)insanlar “fakirlik,

hastalık, özür gibi sebepler yüzünden hiç kimsenin

insaniyetini yitirmesine” müsaade edemeyiz.

Bireyler gibi bireylerin inşa ettiği şirketlerin de yerine

getirmesi gereken dört temel sorumluluk alanı vardır.

(1)“Ekonomik sorumluluk : verimli ve karlı olmak; (2)

Hukuki sorumluluk : kanunlara uymak; (3)- Etik

218

Page 223: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sorumluluk : kanunların ötesinde toplumsal norm ve

beklentilere uyumlu davranmak, vicdanlı olmak; (4) Sosyal

sorumluluk : toplumsal sorunların çözümü için gönüllü

katkıda bulunmak. Kurumsal sosyal sorumluluk, doğrudan

bu sorumlulukların son ikisini, ancak dolaylı olarak hepsini

içeriyor çünkü, toplumun beklentilerine uyumlu olan, onun

sorunlarına ilgi gösteren kurumların toplumda yarattığı

mutluluk, onların daha mutlu çalışanlara, daha mutlu

müşterilere ve dolayısıyla daha mutlu hissedarlara sahip

olmaları sonucunu getiriyor. Kurumsal sosyal sorumluluk,

şirketlerin daha iyi bir toplum ve daha iyi bir çevre için

gönüllü olarak katkıda bulunmasıdır.” (Argüden : 2002 : 9)

Sosyal sorumluluk kavramı şu şekilde tanımlanabilir :

Sosyal sorumluluk; “işletmenin ekonomik

faaliyetlerinin, onunla ilgili tarafların (hissedarlar,

çalışanlar, tüketiciler ve nihayet tüm toplum) hiçbirinin

çıkarlarına zarar verilmeden yönetilmesidir.” (Dinçer :

1998 : 5)

Bir başka tanıma göre sosyal sorumluluk; “ iş

adamlarının, toplumun değer ve amaçları açısından arzu

edilen yolları takip ederek, bu yönde kararlar vermesi ve

işletmenin yönetilmesi konusunda bağlı olduğu

mecburiyetler ” şeklinde ifade edilmektedir (Bayrak : 2001

: 83)

Toplumsal Kâr

219

Page 224: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Sosyal Sorumluluk

Sosyal Yarar

Ekonomik Yarar Kurumsal Kâr

ŞEKİL : 1 İşletmelerin Sosyal Sorumluluk Grafiği

Sosyal sorumluluk, insanın birey olmaktan çıkıp

“sosyal kişilik” sahibi olması ile sorumluluğun

sosyalleşmesine tekabül eder. Kişinin kendine karşı

sorumluluğu (bireysel sorumluluk) sadece kendi bireysel

hayatını etkilerken, sosyal sorumluluk, bireyin de içinde

bulunduğu tüm toplumu etkiler. Sosyal sorumluluk, köken

itibariyle bireysel sorumluluğun kaynağından çıkar.

İnsanın, toplumsallaşması ile yükümlülük altına girdiği

220

Page 225: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sosyal kontratın gereğini yerine getirme ve bir arada

yaşamanın gereklerine saygı ile sorumluluğu da sosyalleşir.

Toplumsal işbirliği gereği belli işlerin belli

kurum/örgütler eliyle yürütülmesi sosyal bir gerçekliktir.

Kurumlar yapıları itibariyle zaten sosyaldirler, yani bir

toplum içerisinde belli görevleri yapmak üzere

kurulmuşlardır. Her işletme, kuruluş amacına uygun olarak

belli ilkeler etrafında, belli sayıda insan tarafından kurulur.

Sosyal kurumların sorumluluğu da sosyal bir nitelik arz

eder. “Sosyal sorumluluk kavramı, dış çevreye yönelik olup

örgütün kararlarında diğer kişi, grup, örgüt ve tüm

toplumun göz önünde bulundurulması ile ilgilidir.”( Dinçer

: 1998 : 155) Kurum, amaçlarını gerçekleştirirken sosyal

bir çevrede yaşamını sürdürdüğünü unutmamalıdır.

İçerisinde yaşadığı sosyal çevrenin aksayan yanlarına

duyarsız kaldığında kendi yaşam alanının da belli bir süre

sonra tehlikeye gireceğini hesaplamak durumundadır.

Sistem yaklaşımın ana felsefesini anlatırken sistemin her

hangi bir yerinde ortaya çıkacak bir hastalığın belli bir süre

sonra tüm sistemi etkilediğini söylemiştim. Bu açıdan

sosyal sorumluluk; örgütün ekonomik, siyasal ve kültürel

amaçlarının, onunla ilgili kitlelerin çıkarlarına zarar

vermeden gerçekleştirilmesi ve sistem bütünlüğünün

bozulmamasına dikkat eder. Başka bir ifadeyle sosyal

sorumluluk, örgütlerin ekonomik ve hukuki şartlara, iş

221

Page 226: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ahlakına, toplumun beklentilerine ve sistemin uyumuna

uygun bir çalışma politikası benimsenmesini gerekli kılar.

Bu açıdan bakılınca örgütler de toplumsal sistemin

içerisinde, sistemin devamı için sorumlu yapılar olarak

görev ifa ederler.

Toplum denen sistem içerisinde özellikle ekonominin

vahşi kapitalizm mantığı ile işlediği ve globalleşmenin

yerel değerleri darmadağın ettiği bir dönemde, üretimden

alınan gelirin adil paylaşılamaması ve ekonomik

büyümenin sosyal kesimlere eşit dağıtılmaması sonucunda

işletmeler, sosyal sorumluluğun önemini kavramaya

başlamışlardır. Diğer yandan toplumsal taleplerdeki artış ve

toplumsal kriz alanları işletmeleri, toplumsal sorunlara

duyarsız bırakamayacak bir duruma itmiştir. Gelir

dağılımındaki adaletsizlik, işsizler ordusunun artması, açlık

sorunları, uyuşturucu salgını, boşanmış ailelerin çocukları,

eğitim yetersizliği, suyun ve havanın kirlenmesi, kimyasal

atıklar ve sebep olduğu hastalıklar; erozyon, deprem, sel

gibi doğal afetler sonucu evsiz, yurtsuz kalmış insanlar,

sakat ve zihinsel engelliler, sokak çocukları, şiddetin

yaygınlaşması, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeler

üzerindeki emperyalist emelleri ve kültürel istilaları,

savaşlar; sistemi önemli ölçüde bozucu etki yaptığından

işletmeleri sorumluluk almaya sevk etmiştir. Bu durum

aynı zamanda mevcut iş ilişkilerini yeniden sorgulama ve

222

Page 227: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hayatı yeni bir bakış açısı ile değerlendirme çabasını da

beraberinde getirmektedir. Başka bir ifade ile sorumluluk

perspektifinden işe bakış, kapitalizmi sorgulamak ya da

mevcut uygulamayı revize eden tedbirlere başvurmaktır.

Kapitalizmin iş saatlerini insanî boyuta çekmesi, sigorta

hakkı, izin ve sağlık konularındaki çalışandan yana

uygulamaları emek tarihine kısa bir göz attığımızda olumlu

uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür

uygulamalar kurumların kurum içi hedef kitle olan

çalışanlarına karşı sosyal sorumluluklarının bilinci ile

yaptıkları işler arasında sayılabilir, fakat yeterli olup

olmadığı tartışmalıdır. Ayrıca bu haklar çalışan kesimin

örgütlenmesi sonucunda verilen-daha doğru bir ifade ile

alınan- haklar olup, gönüllü olarak verilmemiştir. Halbuki

sosyal sorumluluğun temelinde gönüllülük yatmaktadır. Bir

işletme içeride rahat ve huzurlu bir ortam yaratmış olabilir

ama dışarısı emin değilse, bu emniyetsizlikten er ya da geç

etkilenmemesinin imkanı yoktur. Hayat tüm boyutları ile ve

bir düzen (sistem) içerisinde yaşanmaktadır. Bu sistemi ve

düzeni bozan tüm uygulamalar sorumlu insanın ve

kurumların gözünden kaçmamalı, ihmale meydan

vermeden gereği yerine getirilmelidirler aksi halde

bozulma, çürüme, toplumsal çatışma ve yıkım kaçınılmaz

hale gelecektir.

223

Page 228: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Çevrenin tahribatı ve tüm insanların ortak yaşam

alanlarının tehdit altında olması, toplumsal ve global

çatışma, yoksulluk ve açlık gibi sorunlar işletmelerin sosyal

sorumluluk bilincinin artmasına yol açmıştır.

Her kurumun kendi ilgi alanına giren ve ilgi alanına

yakın konularda üzerine düşen sorumluluğu yerine

getirmesi toplumsal bir gerekliliktir. “Bugün toplum,

giderek artan bir oranda işletmelerin sosyal sorumluluk

üstlenmeleri konusunda baskı yapmaya başlamış, sosyal

sorumluluğa önem veren işletmeleri kucaklarken; topluma

hizmet amacı gözetilmeksizin, sadece kar amacına yönelen

firmaların başarı şansını azaltmıştır. Artık yöneticiler, erk

ve yetkilerini kullanırken toplumsal eğilimlerden büyük

ölçüde etkilenerek kararlarını insani, sosyal, politik, yasal

ve ahlaki boyutlarını düşünmeden alamaz hale gelmiş,

işletmelere bir takım olanaklar sağlayan ve bir takım

kısıtlamaları da beraberinde getiren çevresel faktörleri de

dikkate almak zorunda bırakmıştır. Bu nedenle, yaşamak ve

varlık sürdürmek isteyen işletmelerin, toplumun istek ve

ihtiyaçlarına duyarlı olması, çevreyi koruması ve ahlaki

davranabilmesi vazgeçilmez bir zorunluluk olarak

karşımıza çıkmaktadır.” (Ölçer : 2001 : 22-23)

“Sosyal sorumluluk kavramı, geleneksel yönetim

anlayışında hemen hemen hiç yer almaz. Buna karşılık

modern yönetim anlayışında, örgütler sosyal sorumluluğu, 224

Page 229: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gündemlerine aldılar ve örgüt açısından önemini

kavramaya çalışmaktadırlar. Günümüzde örgüt ve çevre bir

bütün olarak düşünülmeye başlanmış, doğal kaynakların

daha rasyonel ve duyarlı kullanılması gerektiği

anlaşılmıştır. Bugün örgütlerin varlığını etkili bir şekilde

sürdürebilmesi sadece kazancını maksimize etmekle

mümkün görülmemekte, kazançlarının bir bölümünü

toplumsal hedeflere yöneltip, toplumun değer yargılarına

uygun politikaları uygulamaya koymak zorunda

kalmaktadırlar.

“Kurumsal sosyal sorumluluk davranışının

işletmelerin itibarını artırdığı, marka değerlerini yükselttiği,

yatırımcılara yönelik cazibeyi ortaya çıkardığı, müşteri

memnuniyetini çoğalttığı ve çalışaların motivasyonunu

artırdığını ifade eden araştırmalar bulunmaktadır. (Knox ve

Maklan : 2004 :508-516)

Günümüz dünyasında işletmeler, kurumsal sosyal

sorumluluğa klasik, modern, sosyo-ekonomik ve

yardımsever yaklaşım olarak dört farklı şekilde

bakmaktadırlar.

225SOSYAL SORUMLULĞUN FAYDALARI

Page 230: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Modern Yaklaşım Sosyo-Ekonomik Yaklaşım

Yardımsever Yaklaşım Klasik Yaklaşım

ŞEKİL 2 : Kurumsal Sosyal Sorumluluğa Farklı Yaklaşımlar (Deniz ve Suarez, 2005 : 28)

“Dar bir vizyona sahip ve sosyal sorumluluk

çabalarına işletmeye getirdiği maliyet yönlü bakış açısının

hakim olduğu işletmelerde klasik bir yaklaşım söz konusu

iken, aynı vizyonla sosyal sorumluluğun faydalarına

odaklanan işletmelerde ise sosyo-ekonomik bir

yaklaşımdan söz edilebilir. Örneğin, çalışanlara ve

müşterilere yönelik hizmet iyileştirmelerinde bazı

işletmeler bu davranışın maliyetine odaklanırken, bazıları

ise ortaya çıkacak faydayı dikkate alabilir. Buna karşılık

geniş vizyona sahip işletmelerde maliyet bakış açısı

yardımsever bir yaklaşıma, fayda bakış açısı ise modern bir

yaklaşıma işaret etmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk

226

GENİŞ VİZYON

DAR VİZYON

SOSYAL SORUMLULUĞUN MALİYETİ

Page 231: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

faaliyetlerine uzun dönemli ve geniş perspektifle bakabilen

işletmeler, katlandıkları maliyetleri yardımseverlik olarak

değerlendirme eğilimi taşırlarken, uzun dönemde

işletmenin itibarının ve elde edilecek getirilerin artacağı

düşüncesiyle modern bir bakış açısı kazanırlar. (Torlak ve

Erdemir : 2005 : 421)

İşletmelerin verimliliği, örgütsel etkililik için ne denli

önemli ise, işletmeyi topluma yararlı kılmak da işletmenin

yaşamı için o denli önemlidir. Bu nedenle, işletmelerin

toplumsal konulara/sorunlara duyarsız kalmaları

gelecekteki yaşamlarını ve hedef kitle nezdindeki prestijini

azaltıcı bir fonksiyon olarak görülmelidir. Yaşadığımız

sorunlar, kişilerin ve kurumların geçmişteki ve şimdi

göstermiş olduğu sorumsuz davranışların sonucudur. Adil

ve yaşanılabilir bir dünyada mutlu bir şekilde yaşamak;

yeni sorunlar yaratmak, mevcut sorunları katmerleştirmek

istemiyorsak her işletmenin ilgi alanına giren konularda

güçleri oranında sosyal sorumluluk üstlenmeleri ve bu

sorumluluklarını yerine getirmek için günümüz koşullarına

uygun stratejileri geliştirmeleri gerekmektedir.

2. SORUMLULUK VE YÜKÜMLÜLÜK

227

Page 232: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İnsan mükemmel bir kainat içerisinde yaşamaktadır.

Kainat içerisindeki hiçbir varlık boş ve gereksiz değildir.

Her biri birbirleriyle mükemmel bir uyum içindedir ve bu

uyum hayatın devamını sağlama noktasında hayatî bir

fonksiyona sahiptir. Uyumun bozulması demek hayatın

sorunlar yumağı haline gelmesi demektir.

Kainatın bir parçası olan insan, bu uyumu

anlayabilecek ve eylemleriyle onu bozabilecek bir

donanıma da sahiptir. Aklı sayesinde bilgi üretme ve o

bilgiyi teknolojiye dönüştürme kapasitesi vardır.

Eylemleriyle mevcut uyum, denge ve düzeni koruyabilme

ve değiştirme sorumluluğu da insandan başka hiçbir varlığa

nasip olamamıştır. Bu şerefe insan layıktır ve kainat

içerinde tek sorumlu varlık odur. İnsan aklı ile düşünür ki

güneşin, ayın, toprağın, taşın, suyun, yağmurun, karın,

bitkinin, hayvanın, havanın, ateşin vs. olmadığı bir

ortamda insanın olması söz konusu değildir. İnsan

eylemlerinin bu unsurlara zarar vermemesi/kirletmemesi ve

tümünün var kalması kainattaki düzenin bozulmaması

demektir.

Sürdürülebilir bir yaşam ekolojik dengenin korunması

yanında, insanlar tarafından oluşturulan siyasal ve

toplumsal bir düzenin varlığı ile de doğru orantılıdır.

Siyaseten yönetilemez bir toplumda ne ekonomik ne de

sosyal hayat huzurlu bir şekilde yaşanabilir. İnsanların

228

Page 233: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

asgari bir huzur ve mutluluk içerisinde yaşayabilmeleri

yine kendileri tarafından kurulan bir otoritenin (devlet)

varlığını kaçınılmaz kılar. Bu otorite huzur ve mutluluğu

içeriden gelen tehditleri karşı yasalar ve kolluk güçleri,

dışarıdan gelen tehditleri ise silahlı kuvvetleri eliyle sağlar.

Devletin koyduğu yasalara uymak insanların

yükümlülüğündedir. Bu yükümlülüklere uymak yaşamı

sürdürmenin zorunlu şartıdır. Yükümlülüklere uyulmadığı

zaman hayat yaşanamaz hale gelir, kimsenin can ve mal

güvenliğinden söz edilemez. Devlet canı, malı, nesli,

çevreyi (toprak, su, hava vs.) korumak için yasalar çıkarır,

uymayanlara yaptırım uygular. Sorumluluk bilincine sahip

olanlar bu yasalara gönüllü uyarken, olmayanlar ise zor,

baskı ve güç kullanılarak uymak mecburiyetinde bırakılır.

Yükümlülük mükellefiyet demektir. (TDK : 1652),

uyulması zorunlu halleri ifade eder. Bir devletin tebaası

olan ve belli bir gelir elde eden her vatandaş vergi

ödemekle yükümlüdür yani vergi mükellefidir. Devlet elde

ettiği bu vergi gelirleri ile düzen ve asayişi sağlar ve sosyal

devlet olmanın gereği sosyal projeleri uygulamaya koyar.

Liberal teori şirketlerin vergi dışında her hangi bir sosyal

sorumluluklarının olmadığını iddia etse de (Barry : 2003 :

111-117) insanlardaki yardımlaşma, acıma ve fedakarlık

duygularını inkar etmek mümkün değildir. Devlet, huzur ve

güven ortamını sağlayarak vatandaşlarının rahat iş

229

Page 234: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

görmelerine zemin hazırlar. Toplumsal değişim ve talepler

yasaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirirken, insani

olgunlaşma, ahlaki gelişme de bireyleri devletin

ulaşamadığı veya gücünün yetmediği yerlerdeki görevlere

ve yasaların üstündeki işleri gönüllü olarak yapmaya sevk

eder.

Yasalar insanların ahlaki gelişmesine engel olmazlar

fakat ahlaki gelişimlerini tamamlayamamış kişilerin

insanlara zarar vermesine engel olurlar. Yasalar insanlar

arasında ortalama bir standardı tutturarak hiç kimsenin

canına, malına zarar gelmemesi amacına matuf olarak

çıkarılır. Daha fazla iyilik yapmak isteyen için yasal bir

engelin olması mümkün değildir. Bir toplumda herkes aynı

fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişim düzeyinde değildir. Her

insan bir olmaz ama devlet her insanı korumakla

mükelleftir. Olgunlaşma/yeterlilik düzeyi bakımından

ileride yer alan insanlar, kendiliklerinden, gönüllü olarak

daha geride yer alanların daha mutlu bir yaşam sürmeleri

için kendilerini sorumlu hisseder, hiçbir yasal yaptırım

olmaksızın maddi ve manevi fedakarlıklarda bulunurlar.

İşte bu aşama yükümlülükten sorumluluğa geçiştir.

Yükümlülük ile sorumluluk arasındaki farkı; zor kullanma

ile gönüllülük, mecburiyet ile özgürlük belirler.

İnsani ve toplumsal asgari yaşam seviyesinin üzerinde

daha ileri ufuklara insanlığı ulaştırmak, onlara daha büyük

230

Page 235: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

mutluluklar yaşatmak sorumluluk sahibi insanların eliyle

gerçekleşir. Bu insanlar sevgi ve hizmet aşkıyla kendi

aralarında organize olarak, organizasyonlar kurarak bu

sorumluluğu sosyalleştirirler. Sevgi ve hizmet aşkı ile

yapılan işler mütekabiliyete göre değil daha fazlasıyla

karşılık bulur. Sen bana kazandırdın ve ben

kazandıklarımın bir kısmını sana geri iade ediyorum diye

değil, gerekirse hepsine bu yolda kullanabilirim mantığına

göre işler.

3.İŞLETMELERİN SOSYAL SORUMLULUĞU

Günümüz işletmeleri profesyonel yöneticiler

tarafından yönetilmektedir. İşletme sahipleri, işletmelerini

belli amaçları yerine getirmek için kurar, o amaçlara

ulaştıracak uzman yöneticileri işletmenin idaresi için

görevlendirirler. İşletmenin sorumluluğu ile kişilerin

sorumluluğunu ayırt etmenin kolay ve kestirme yolunu

bulmak zor ise de Solomon Güven Yaratmak adlı eserinde

Peter French’e atıf yaparak çözmeye çalıştığı zorluğu biz

de aynı mantıkla çözmeye çalışacağız. “Her ne kadar

kurumlar bireyler ile aynı şey demek değilse de (örneğin

“yüz yüze”kavramını kurumlara uygulamak zordur),

kurumlar insana özgü varlıklardır. Bunlar sadece köprüler,

gökdelenler ve teoriler gibi insan tarafından yaratılmış

şeyler olmakla kalmazlar, aynı zamanda tümüyle bireysel

231

Page 236: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ve kolektif insan eylemleri ve kararları tarafından kurulup

yönetilen ve hareket ettirilen şeyler olma anlamında, baştan

sona insana özgüdürler.... Peter French’in bir örgüte ait İç

Karar Yapısı modelini kullanacak olursak, bir şirkete

mensup (şirketin konumu ne olursa olsun) herhangi bir

kişinin düşünceleri ile şirket adına karar alma ve

taahhütlere girme yetkisine sahip bir kişinin düşüncelerini

bir birinden ayırt etme olanağına kavuşuruz.” (Solomon :

2001 : 93-95)

Özellikle 18. yüzyıldan itibaren insanlık bilim ve

teknolojinin gelişmesi ile doğaya egemen olmayı, işlerini

daha kolaylaştırarak yaşam kalitesini artırmayı umuyordu.

İnsanlık, makinelerin ekonomiye girmesi ile giderek ivme

kazanan bir ilerleme ile karşı karşıya idi. Bu gün de bu

ilerleme ‘miti’ güncelliğini yitirmiş değil. Belli konularda

gerçekten ilerliyoruz ama bu, sadece maddi boyutta ve hali

vakti yerinde olan insana konfor sağlamak ve savaş

teknolojisi imal etmeye dönük. İki yüzyılda görüldü ki,

sorumsuz üretim sınırlı olan doğal kaynakların tükenmeye

yüz tutması ile karşı karşıya. Sorumluluk sahibi insanlar

anladılar ki, doğaya egemen olmak ya da doğayı fethetmek

maksadı ile sınırsız ilerleme fikri doğanın ve insanın

sonunu da beraberinde getirecek. Sınırsız üretimin sınırsız

sahip olma dürtüsüne yol açması, insanı bencilliğe ve

açgözlülüğe sevk etti. İnsan, bedeni zevklerinin esiri haline

232

Page 237: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gelmiş, ruhunu (maneviyatını) ihmal etmiştir. Elinde

imkanı olanlar sürekli yeni şeyler istiyor, kendilerine yapay

ihtiyaçlar yaratıyorlar yine de tatmin olmuyorlar; anlamsız

bir boşluk içerisindeler. Diğer taraftan temel ihtiyaçlarını

bile karşılayamayan milyonlar açlık ve sefalet içerisinde bir

‘yaşam’ sürüyorlar. Bu yaman çelişki insanın ve onun

oluşturduğu kurumların sorumluluk sahibi olması ile

ortadan kaldırabilir. Hayatın hem daha yaşanabilir halde

kalması hem de insanlar arasındaki adaletsizliklerin ortadan

kaldırılması bakımından sorumluluk duygusu, – onun

hayata geçirilmesi – bugün hayati bir öneme sahip olarak

gözükmektedir.

Şirketler sosyal sorumluluğu bu bağlamda

değerlendirilmeliler. Sürekli kazanma peşinde koşan

şirketler, nereye kadar kazanacak, kazançları kime

yarayacak ve kime kalacak ve sürekli kazanç sınırlı doğal

imkanlara ve toplumsal çatışmalara rağmen mümkün

olabilir mi? Bu, şirket sahiplerine ‘tatmin’ sağlayabilir,

ölüm gerçeği karşısında içlerindeki ruhi boşluğu

doldurabilir mi? İnsan, diğer canlılar gibi yeme, içme,

eğlenme ve çoğalmak için mi yaşamaktadır, yoksa diğer

canlılardan farklı özellikleri var mıdır, varsa bunlar

arasında yardımlaşma, dayanışma ve tüm hayatlara karşı

sorumlu davranma duygusunun yeri nedir?

233

Page 238: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Şirketler, kendi varlıklarını sürdürmek için insan

emeğine, doğal çevreye ve toplumsal bir desteğe (mal ve

hizmet satmak için) vb. ihtiyaç duyarlar, bu ihtiyaçların

düzenli temini şirketlerin onları ‘sorumlu ve verimli’

kullanmaları ile mümkündür. Sorumlu kullanılmaz ise

şirketler bir taraftan kendi yaşam alanlarını diğer taraftan

tüm canlıların yaşam alanlarını tüketerek yok etmiş olurlar.

Onun için ikinci bölümde ifade etmeye çalıştığımız

sorumluluğun özellikleri burada anlamını buldu.

Sorumluluk ertelenemez ve önemlidir. Toplumlar, doğal

çevre, çalışanlar ve diğer ilgili kesimler şirketlerden

sorumlu davranmalarını bekler. Dünyada hiç bir kaynak

sonsuz değildir, bu kaynakların insafsız ve müsrifçe

kullanılması belli bir süre sonra ulaşılamaması (yok olması)

anlamına gelir. Ekolojik ve biyolojik sitemin dengede

kalması, sürekli kendini yenilemesi, kaynakların sorumlu

kullanılmasına bağlıdır, bu da insan denen sistemin kendi

dengesini – ruh ve beden bütünlüğünü – kurarak, kendisi

dışındaki varlıklara sorumlu yaklaşmasıyla mümkün

görünmektedir.

“Bir şirketin sorumlulukları- o şirket birkaç yüz bin iş

görene ve çok sayıda yöneticiye sahip bir şirket olsa bile-

sonuçta tek tek insanların sorumluluklarından türetilir....

Bir şirkete güvenmek doğaya veya bir mekanizmaya itimat

etmekten çok – sorumlu aktörleri belirlemekle karşılaşılan

234

Page 239: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

zorluklar ne olursa olsun – bir kişiye güvenmeye benzer.

Bir şirkete güvenmek demek, insan ilişkileri demektir –

sadece öngörme ve kontrol değil.” ( Solomon : 2001 : 96)

Her ne kadar şirketler kurumsal (tüzel) varlıklar ise de

sorumluluk ferdidir. Şirketler insanlar tarafından kurulurlar

ve eylemlerinden insanlar sorumlu tutulurlar. Şirketler

sorumlu bireyler tarafından kurulduğu ve tüzel kişilik

kazandığı için şirketlerin sorumluluğu, sorumluluğun

paylaşılabilir özelliğine bir örnek teşkil eder. Şirket

kurucuları tek tek üzerlerine almadıkları bir sorumluluğu

birlikte (şirket yoluyla) üstlenmiş olurlar.

“Şirketlerin çoğu kendilerini sadece dar bir kâr-zarar

hesabının içine hapsetmezler; hepsi de (şu ya da bu oranda)

–sadece bir kısmı, doğrudan finansal olan- çok sayıda

çıkara sahiptir; sayısı epey çok olan yarardaşlarının

ihtiyaçlarını da dikkate alırlar; müşterilerinin ve iş

görenlerinin olduğu gibi, çevrelerindeki toplulukların ve bu

toplulukları da içeren toplumun ihtiyaçlarını da hesaba

katarlar. Bir şirketi belirleyen şey kâr oranları değil, sahip

olduğu taahhüt ve sorumluluk duygusudur.” (Solomon :

2001 : 95)

İşletmenin amaçları sahipleri tarafından belirlendiği

için, yöneticinin bu amaçlara uygun olmayan bir işlemi

yerine getirmesi, bir bakıma sahiplere karşı sorumsuz

davranması anlamına gelmektedir. Hal böyle olunca kâr

235

Page 240: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

amacı güden bir işletmenin sahiplerinin izni olmaksızın

sosyal sorumluluğunun gereği olan işlere katılması doğru

mudur?

Bu soru iki şekilde cevaplandırılabilir :

1-) İşletmeler, yalnızca işletmeye sermaye desteği

veren kişilerin yardımıyla varlık kazanmaz. Devlet,

işletmeye hukuki bir statü verir, bu statü iş yapma ve

tanınma yetkisini de içerir. Her işletme vatan toprakları

üzerinde kurulur, o topraklar üzerinde faaliyet gösterir.

Millet, o işletmenin yaşaması için alış-veriş yapar; işçi,

üretmesi için çalışır. O ülkenin yolundan, limanından,

denizinden, karasından faydalanır. Öyle ise bir işletmenin

yaşaması tek bir sermayeye (sahipliğe) indirgenemez.

İşletmeler üzerinde sermayedarların (sahiplerin) mülkiyet

hakları varsa da bu, sınırsız kullanıma açık değildir.

Gerektiğinde toplumsal amaçlar için kaynaklarını toplum

yararına tahsis etmelidirler.

2-) İktisat bilimi açısından bir işletmenin verimli

olması ve serbest piyasa koşullarında rekabet edebilmesi

için gelir-gider dengesini gözeterek kâr maksimizasyonunu

hedeflemesi şarttır. Sosyal kampanyalar iktisadın değil

siyasetin alanına girer. Ticari bir şirket serbest piyasa

koşullarında adil bir vergi sisteminde her işletme gibi

vergisini vererek dolaylı yoldan sosyal görevler ifa

236

Page 241: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

etmelidir. Yoksa rekabet etmesi mümkün değildir, belli bir

süre sonra faaliyetlerini durdurmak zorunda kalabilir.

Dünyada kapitalizmin egemen olması, şirketleri daha

çok kazanmaya mecbur etmektedir. Kapitalizmin

globalleşmesi ile rekabet ortamı iyice kızışmıştır. Acımasız

rekabet ortamında şirketlerin sosyal projeleri düşünmesi,

oraya kaynak aktarması, dünyanın diğer şirketleri

tarafından yok edilmelerine yol açar.

İki görüşün keskin tavırlarına karşı bir orta yolun

bulunması hem şirket hem de toplum açısından bir çok

faydalar getirmektedir. Her şeyden önce, şirketin alacağı

kararlar üzerinde toplumun, devletin bir etkisi yoktur.

Yönetim, mevcut şartlar altında seçenekler arasından

istediği kararı alma özgürlüğüne sahiptir. Şirketin ilgili

olduğu her kesim, onun alacağı kararlar üzerinde etkili olsa

idi, karar almak mümkün olamaz hale gelirdi. Şirket

yönetimi karar alırken alacağı kararın kimleri nasıl

etkileyeceğini hesap etmek ve uygulamalarının

sorumluluğuna katlanmak durumundadır. Bu da demektir

ki, yönetim karar alırken keyfi davranamaz, aldığı kararlar

toplum ve devlet tarafından denetime tabii tutulur. İyi

olanları takdir edilir, kötü olanları da yaptırıma uğrar.

Bireyler nasıl sorumluluk duygusuna sahipse,

şirketlerin de aynı şekilde sorumluluk duygusuna sahip

olması mantıksal olarak tutarlıdır. Şirketlerin aldığı

237

Page 242: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kararlar, insani eylemlerdir. İnsan da bütün eylemlerinden

sorumludur. İnsanı sorumlu kılan tüm özelliklerin şirketleri

de sorumlu kılması gerektiği, sorumluluk bakımından insan

ve şirketlerin aynı karakteristik özellikler ortaya

koyduğunu Tom Donaldson’ın Şirketler ve Sorumluluk adlı

eserinden McCann aktarmaktadır.3 “Eğer şirketler sosyal

sorumluluklara sahipse, bunlar, kaçınılmaz olarak,

bireylerin moral sorumluluklarını ahlaki yapan sebepler

yüzünden moraldir ve eğer bir bireyin sosyal

sorumlulukları olduğu söylenebilirse, bir şirketin de sosyal

sorumlulukları olduğu söylenebilir”

Eğer şirketlere toplumsal sorumluluk verilirse-

gönüllü değil de yasa ve toplumsal yaptırımlarla,

müeyyideli- insanlar, hükümetlerin ve yerel yönetimlerin

görevi olduğu halde yapmadığı işleri şirketlerden isteyecek

ve şirketler asıl işlerini yapamaz duruma düşecek, adeta her

şeyi şirketlerin üstüne yıkmaya kalkacaklardır. Bu,

siyasetin bazı fonksiyonlarını gasbetme anlamına da

gelebilir. Onun için sorumluluk bir gönüllülük işidir,

zorlama kabul etmez. Demokratik bir toplumda görevler

belli kurumlar arasında tanımlanmıştır. Her kurum

toplumun verdiği görevi yasal sınırlar içerisinde yerine

3 McCann, Dennis P. ‘Tartışma : Şirketlerin Kâr yapma ötesinde bir sosyal sorumluluğu var mıdır? Norman P. Barry’ye Cevap’ Piyasa, Kış 2003, sayı : 5 sayfa : 122) Corporations and Responsibility’(Englewood Cliffs, N.J., Prentice-Hall, 1982, s.18-33)

238

Page 243: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

getirme mecburiyetindedir. Verilen görev yerine getirilmez

ise yaptırımı da yasalarla belirlenmiştir, gereği yapılır.

Tüm bunlara rağmen her kurumun görevini

mükemmel bir şekilde yaptığı söylenemez ve toplumda her

insan mükemmel bir yaşam sürmez. Nasıl insanlar yaratılış

bakımından farklı yetenek ve imkanlarla dünyaya gözlerini

açarsa, sosyal hayatta da eşit bir yaşam düzeyi

tutturulamaz.

Kimi hasta, kimi sakat, kimi yoksul, kimi zengin

olarak hayatının belli dönemlerini geçirir. Bu dönemlerin

kalıcı olmaması için sosyal hayatın bir gereği olarak

insanlar yardımlaşmaya ve dayanışmaya başvururlar.

Şirketler de bu yardımlaşma ve dayanışmaya insanlar gibi

katılırlar.

Robert Solomon şirketlerin negatif ve pozitif olmak

üzere iki tür sosyal sorumluluğunun olduğunu

söylemektedir. (Solomon : 1994 : 279-283) Negatif sosyal

sorumluluklar bütün moral varlıklar için geçerli olan bir

başlığın altına düşer : Zarar verme! Aynen diğer ahlaki

varlıklar gibi, şirketler de iş faaliyetlerinin fiili

sonuçlarından sorumludurlar. “Şirketler faaliyetlerinde

makul tedbirler almamaları sonucunda ortaya çıkan

olumsuz tesirleri, sonuçları ve hataları düzeltmek için

gerekli tedbirleri almakla sorumludur. Şüphesiz, ‘makul’,

muhtevaya ve maliyetlere dayanır.” (Solomon : 1994 : 281)

239

Page 244: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Mesela şirket yarattığı çevre kirliliğini temizlemenin

maliyetini ödemelidir ve şirketin maliyetleri “dışsallıklar”

olarak başkalarının omzuna yıkılmasına müsaade

edilmemelidir. Bu, her mâkul insan için yeterince aşikâr

olmalıdır.

Pozitif sorumluluklar, toplumun şirketleri üstlenmeye

teşvik ettiği sorumluluklardır, zati olarak firmanın

işleyişiyle ilgili/bağlantılı değildir. “Bu tür sorumluluklar

hepimizin omuzlarındadır ve bizim aramızda, ‘toplumun

bir üyesi olmaktan mütevellit’, eşit olarak

paylaşılmaktadır.” (Solomon : 1994 : 282) Tüm şirketler bu

tür sorumluluklarını yerine getirmede eşit kapasitelere

sahip olmadıklarından, Solomon, bir şirketin kendini

üstlenmeye mecbur hissetmesi gereken sosyal

sorumlulukların neler olduğunu açıklığa kavuşturmak için

yardımcı olacak iki ölçüt teklif etmektedir. Salâhiyet

(Competence) ve Maliyet.

Eğer herhangi bir pozitif sosyal sorumluluk kolayca

üstlenilebilirse ve iş faaliyetinin amaçlarıyla ve bu amacı

gerçekleştirmek için şirketin sahip olduğu yetkilerle

(competences) tutarlıysa, şirket bu sorumluluğu kabul

etmelidir. Eğer her hangi bir sosyal sorumluluk şirketin

amacının ve sahip olduğu yetkilerin ötesindeyse, şirket bu

sorumluluğu kabul etme mecburiyetinde değildir. Eğer

şirket sosyal sorumluluğuyla ilgili ihtilafın tarafları bu iki

240

Page 245: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sınırlayıcı kriteri kabul ederse, bir şirketin sosyal

aktivizmine karşı çıkmayı veya taraftar olmayı

mecburileştiren türden ideolojik duruşun ötesine gitmek

mümkün olabilir. Bu kriterler benimsenirse, şirket sosyal

sorumluluklarını kabul etmenin getireceği maliyetler, iş

yapmanın normal maliyetlerinin parçası olarak kabul

edilebilir ve haklılaştırılabilir.

4. İŞLETMELERDE SOSYAL SORUMLULUK ALANLARI

Toplumların değişen sosyo-ekonomik yapısı, örgütleri

her geçen gün daha fazla konuda sorumluluk taşımaya

zorunlu kılmaktadır; bu durum karmaşıklaşan toplum

yapısında örgütlerin hangi noktalarda ve hangi kesimlerle

sorumluluğu paylaşabileceklerini tartışma konusu

yapmıştır. Sosyal sorumluluğa ilişkin aşağıdaki

özelliklerden yararlanarak bir referans noktası

oluşturabilmek mümkündür.

1-) “Yasal düzenlemelerin ötesinde kalan alanlarla

ilgili olarak ne yapacağına veya ne yapmayacağına her

örgüt kendisi karar vermeli ve bu kararların aynı zamanda

sosyal sorumlulukla ilgili tutum ve davranışları da

belirleyeceği unutulmamalıdır.

241

Page 246: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

2-) Örgütler uzun vadeli politikalar belirlemeli, kısa

vadede kazancını düşüren harcamaların uzun vadede

getirisi olacağını hesaplamalıdırlar.

3-) Bir örgüt sosyal gücü oranında sosyal sorumluluk

yüklenmelidir. Çünkü güçle paralellik göstermeyen bir

sorumluluğun üstesinden gelmek mümkün değildir.

Sosyal sorumluluk, örgütlerin büyüklüklerine,

koşullarına, yapılarına ve amaçlarına göre farklılık

göstermektedir. Örgütün ilgi alanı, faaliyet gösterdiği alanla

ilgili sosyal sorumluluk kampanyaları düzenlemesi veya

açılan kampanyalara katkı yapmasının diğer alanlara göre

avantajları vardır.

4-) Bir örgütün sosyal sorumluluk kapsamının, sosyal

taleplerle yakından ilgili olduğu unutulmamalıdır. Sosyal

talepler izlendiğinde, örgütlerden toplumun ne tür

beklentileri olduğu anlaşılabilir. Ancak sosyal talepler

durağan olmadığından bu talepleri belirlemeye yönelik

çalışmalar aralıksız bir şekilde sürdürülmelidir.” (Bayrak :

2001 : 92).

Halkla ilişkiler birimi, hangi alanda sosyal

sorumluluk kampanyası düzenlenebileceğini yöneticilere

tavsiye eden, geri bildirimler (feed-back) ve tanıma

fonksiyonu sonucunda sosyal talepleri belirleyen, bu

242

Page 247: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

taleplerden hangisinin işletmenin yararına daha uygun

olacağına karar veren, kampanya boyunca medya kullanımı

ve planlanmasından, bu kampanyada rol alacak kişilerin

belirlenmesine kadar nelerin yapılacağını bizzat yürüten

örgütün dışa açık birimi olarak işlev görür.

Sosyal sorumluluk kampanyaları, işletmenin iletişim

faaliyetleri arasında en geniş kapsamlı olanıdır.

Kampanyanın istenilen sonucu verebilmesi için seçilen

hedef kitlenin kampanyanın amaçlarına uygun olması

gerekmektedir. Kampanyayı yürütecek taktik, strateji ve

politikaları belirlemek işletmenin halkla ilişkiler birimine

düşmektedir. Ne, nerede, ne zaman, kiminle, nasıl

yapılacak, aksayan yanlar olursa nasıl telafi edilecek?

Kampanya sonucunda ne elde edilecek, örgütün faydası ne

olacak? gibi soruların cevabını yönetime halkla ilişkiler

birimi verecektir. Onun için bu tür kampanyaların çok iyi

düşünülerek hazırlanması, fayda-maliyet analizinin iyi

yapılması, halkla ilişkilerin yönetime, yönetimin sahiplere

karşı sorumluluğudur. Bizatihi böyle bir kampanyanın

yapılıyor olması topluma karşı sorumluluğun gereği olarak

düşünülse de, kampanyanın örgüte maliyeti ve elde

edilecek faydanın sağlanıp sağlanmaması da yönetimin

şirket sahiplerine karşı sorumluluğudur. Günümüzde bir

çok sermayedar parasını karşılık getirmeyecek işlere

243

Page 248: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yatırmaz, kampanya başarısız olursa yöneticilerinden

hesabını sorar.

İşletmelerin faaliyet sahaları ve maddi güçlerine göre

üslenebilecekleri bir çok sosyal sorumluluk alanları vardır.

Organizasyonların sorumluluk alanlarını Carroll yedi

maddede toplamıştır.

1-) Sahiplere karşı sorumluluklar

2-) Müşterilere karşı sorumluluklar

3-) Çalışanlara karşı sorumluluklar

4-) Topluma karşı sorumluluklar

5-) Rakiplere karşı sorumluluklar

6-) Destekleyicilere karşı sorumluluklar

7-) Sosyal gruplara karşı sorumluluklar (Caroll : 1991

: 26) Günümüzde bu maddelere doğaya (çevre) karşı

sorumlulukları da eklemek gerekmektedir. Çünkü

işletmelerin bu sorunlara duyarsız kalması yüzünden

günden güne çevre sorunları artmaktadır

İşletmenin ilgili olduğu bu sekiz gruba karşı

sorumluluklarını adaletli bir şekilde yerine getirmesi çoğu

zaman mümkün olmayabilir. Grupların çıkarları

birbirleriyle çatışabilir. Bu durumda işletme, hangisini ön

planda tutacak, iki yada üç grubun aynı aciliyyet durumu

ortaya çıkarsa hangisine öncelik vereceğini de halkla

ilişkiler birimiyle birlikte yönetimin saptayacağı strateji

belirleyecektir. İşletme sahipleri açısından bakarsak, 244

Page 249: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

işletme sermayesi onların, mülkiyet-tasarruf yetkisi onlarda

olduğu için normal şartlarda onların dediğinin olması

lazım. Müşteriler açısından bakarsak; onlar olmadan

işletmenin mal ve hizmet satması mümkün değil,

dolayısıyla işletmenin yaşaması müşterinin üretilen mal ve

hizmeti talebine bağlı ama müşteriyi oluşturan gruplar

homojen değil, bu, “sen olmazsan başkası olur” mantığını

yürütme hakkını işletmeye (karar alıcılara) verebilir.

Müşterilerin etkili bir güç olabilmesi için demokratik bir

biçimde teşkilatlanması ve “tek ve güçlü bir ses” olarak

haklarını aramaları gerekmektedir. Çalışanlar açısından

bakarsak; onlar olmadan üretim olmaz ama o çalışan olmaz

ise bu çalışan olur diye düşünülebilir. Bu sıkıntıyı aşmak

için çalışanların sendikalaşmaya gitmeleri hayati bir önem

arz eder. Toplum açısından bakınca da; toplum yekpare bir

yapı değil, gruplardan ve farklı temayüllerden müteşekkil

ve her kesim kampanyanın sonuçlarından aynı şekilde

etkilenmiyor. Sesini tek tek duyurması zor, sivil toplum

örgütleri yoluyla sesini daha güçlü çıkarabilir. Müşteriler de

toplum içerisindeki insanlardan oluşan bir grup olduğundan

iki kesim arasında yakın bir ilişki var. Rakipler,

destekleyiciler ve diğer sosyal gruplar açısından

bakıldığında da durum farklı değildir. Her bir grubun

hakkını araması için demokratik bir ortamın varlığı

kaçınılmazdır ve ikinci bölümde saydığımız ilkelerin ve

245

Page 250: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

gönüllülüğün hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Tüm bu kesimler dışında asıl sosyal sorumluluk

kampanyalarının ilgi odağı toplum dışına itilmiş kesimler

olmalıdır. Eğitim dışı kalmışlar, özürlüler, sokak çocukları,

hastalar, yaşlılar, şiddetin her türlüsüne maruz kalmış

insanlar (kadınlar, çocuklar, yaşlılar), öksüzler, yetimler,

çaresizler vs. Bu insanlara karşı işletmeler direkt

yardımlarda bulunamazlar ise de, kuruluş amaçları bu

insanlara hizmet olan vakıf ve dermeklere yardımda

bulunarak toplumsal görevlerini yerine getirmiş olurlar.

Devlet, sosyal niteliği gereği bu insanların yardımına

koşmak durumundadır fakat her zaman bu görevini gereği

gibi yerine getiremeyebilir. Devlet vatandaşından topladığı

vergilerin bir kısmını bu tür sosyal alanlara ayırması

devletin üzerine bir görevdir; bu görevini yapmıyorsa

vatandaşına hesap verebilme sorumluluğunu taşımalıdır.

Sivil denetim, medya ve seçimler yoluyla bu hesap devleti

yönetenlerden sorulur. İşletmeler de sosyal sorunlara

duyarsız kalırlarsa kamu vicdanında itibarlarını zedelemiş

olurlar.

4.1. Yasal Sorumluluklar :

1-) Hükümetin ve hukukun beklentilerin uygun olarak

gerçekleştirilmesi

2-) Yerel düzenlemelere uygun olması

3-) Hukuka uygun organizasyon üyesi olmak

246

Page 251: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

4-) Başarılı bir firmanın hukuki yükümlülüklerini

yerine getirmesi

5-) Firmanın mal ve hizmet üretiminin hukuki

ihtiyaçlarını asgari derecede karşılayacak olması.

Yasal sorumluluklar uymak hayatın tüm alanlarını

yaşanabilir kılmak için hukuki bir alt yapıyı zorunlu kılar.

Hukuk hak ve adalet temelinde tüm insanların insanca

yaşam sürmesi, kimsenin kimseye zarar vermemesi esasına

bina edilerek oluşturulmalıdır. İnsanın ontolojik açıdan

doğaya müdahalesi mümkün değildir ve doğa bu anlamda

“olan” bir durumdur yani mevcut olan ne varsa – iyi, kötü;

zengin, fakir; az, çok – onun olduğu bir durumu ifade eder.

Ama toplumsal açıdan insan doğa durumuna müdahale

etmek ister, Hobbes’in sözünü ettiği anlamda herkesin

başına buyruk olduğu bir tür bir doğa durumundan

memnun değildir, böyle bir durum kargaşa, zulüm ve

adaletsizlik doğurur. Bu durumdan kurtulmak için bir

sözleşme kaçınılmazdır, “olan” durumdan “olması

gereken” duruma geçmek için hukuk gerekli olmaktadır.

Hukukun en büyük ve ilk amacı toplum düzenini korumak

ve olması gereken en adil, eşit ve düzenli sistemi

oluşturmaktır. Bu amaç da insanlarda belirli bir hak ve

sorumluluk çerçevesinin oluşturulması ile mümkündür.

Belirli insanlara görev ve yetki verirken, o görev ve

yetkinin gereğini yerine getirmek için de sorumluluk

247

Page 252: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yükler. Sorumluluğunu yerine getirmeyeni

müeyyidelendirir. Bunun için hukuk norm niteliğindedir ve

gücü gerekli kılar, o güç ceza gibi yaptırımlarla o normu

uygular. “Normlar varlık ve geçerliklerini daha üstün yeni

bir normdan (“olması gereken’den) alırlar. Nitekim bir

hukuk düzeninde yönetmelikler tüzüklerden, tüzükler

yasalardan, yasalar ise anayasadan çıkarlar; geçerliklerini,

alttan yukarıya doğru bir dizi izleyerek, daha üsteki bir

norma borçludurlar. Ancak bir hukuk düzeninin (pozitif

hukukun) geçerlik ve yürürlüğüne ilişkin soruyu

cevaplandırmak konusundaki girişimi anayasaya kadar

çıkarıp orada kesmek, rasyonel düşünceye aykırıdır. Çünkü

anayasa da pozitif bir hukuktur ve bu yüzden o da geçerlik

ve yürürlük nedeni bakımından araştırılmaya tabidir. Bu

araştırmanın ise bizi, toplum içindeki insan davranışlarının

değerlendirilmesinden ibaret olan hukukun son (nihai)

temeli, tüm hukukun çıktığı kaynak olarak, adalet’in

kabülüne götürmesi zorunludur.” (Aral ; 1992 : 45) Adalet;

hayatın tüm alanlarında (gizli ve açık olarak, fert ve

toplum, fert ve çevre, fert ve otorite vb.) bir denge ve

uyumun ahenkli bir bütün olarak kişinin kollektif

vicdanında yansıma bulabilmesi ve durumdan memnun ve

mutlu olabilmesidir.

Yasal sorumluluklar yasaların ulaşabileceği alanlarla

sınırlıdır. Polis ve jandarma gibi otorite güçlerinin

248

Page 253: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ulaşamayacağı, fark etmesinin mümkün olmadığı yerlerde

kişi, kendi ya da işletmesinin çıkarına hareket ederek kamu

menfaatini çiğneyebilir. Bu bakımdan yasal sorumluluklar

gücün varlığı ve onun bizim üzerimizdeki etkisi ile

sınırlıdır. O gücü bir şekilde manipule etmek, onunla

işbirliği yaparak onu “kendisi için nötr hale getirmek”

mümkün ve otorite “uyuduğunda” işlerini yoluna koymak

olasıdır.

Güçlü, güçlü olduğu kadar da adaletli, eli kolu her

yere ve her şeye ulaşan bir otorite (?) kurmak mümkün

olursa, kişi ve kurumların yasa karşısındaki

sorumluluklarından kaçması mümkün ol(a)maz. Ama böyle

adil yasa yapan ve yaptığı yasaları adil uygulayan bir

otorite bu gün için ütopya olarak görünmektedir.

Mevcut şartlarda insanlığın ulaşabildiği yönetim şekli

olan demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı prensibi gereği

yasama meclis tarafından; yürütme meclisin içerisinden

çıkan hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından; yargı ise

bağımsız mahkemeler tarafından uygulanmaktadır.

Yönetim ile yönetilenler arasında adaletin sağlanması hem

yöneten insanların hem de yönetilenlerin empati yeteneğini

kullanarak, sorumluluk bilincini harekete geçirerek,

toplumsal yaşamın gereği olan sosyal sözleşmenin icabına

uygun davranmaları ile mümkün olabilecektir. Tek başına

yasal sorumluluklar mutlu bir ortak yaşam için gereklidir

249

Page 254: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ama yeterli olamaz. Yasal sorumluluk; bireysel (vicdani),

toplumsal ve ahlaki sorumlulukla beraber bir bütün

oluşturmalı ve yaşamdaki yerini almalı ki, çok boyutlu

denetim yapılabilsin.

4.2. Ekonomik Sorumluluklar :

1-) Hisse başına kazançların getirilerini maksimize

etmek

2-) Mümkün olabildiğince kârlılık

3-) Uzun süreli rekabet kabiliyetinin devamlılığı

4-) İşletme etkinliğinin en üst seviyede sürekliliğinin

sağlanması

5-) Başarılı bir firmanın tanımının, onun karlılığına

bağlı olarak yapılması.

Ekonomik sorumluluklar, aynı zamanda şirket

sahiplerine karşı sorumlulukları içirmektedir. Her şirket

sahibi yukarıda sayılan beş maddenin en mükemmel

şekilde yerine getirilmesini yöneticilerinden ister, bekler.

Bu maddeler şirketin yaşamını sürdürmesinin de gerekli

şartlarını oluşturur. Verimlilik ve toplam kalitenin şirket

yönetiminde ilke olarak benimsenmesi ve uygulamaya

konulması ile bu hedeflerin gerçekleştirilmesi sağlanır.

Kişi ya da kurumlar hayata sırf kazanç

perspektifinden bakarak, yaşam amaçlarını kazanmaya

endekslerlerse, ekonomik sorumluluk adı altında her şeyi

250

Page 255: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kendi nam ve hesaplarına alacak yazıp, başkalarının

haklarını yok sayabilirler. Hele birde piyasa avantajı

kendilerinin elinde ise diğerlerine hiç yaşam hakkı

tanımazlar. Gücü elinde tutan, elindeki gücü kullanarak

sorumluluk duygusundan uzak hareket ederek başka

yaşamları kendi yaşamı için av olarak kullanabilmeyi

rekabetin gereği olarak düşünebilir.

Sosyal yaşamın gereği olarak kişiler ve kurumlar

sadece kendi çıkarlarını düşünerek hareket edemezler.

Sahipler, işletmeye sermaye koyarak ve işleri organize

ederek ekonomik faaliyette bulunmasını sağlamalarına

rağmen; işletme sadece sermaye ve organizasyonla

çalışamazlar. İşletmenin yaşaması için mekan (toprak,

vatan), emek, hammadde gibi diğer üretim faktörlerine de

ihtiyaç vardır. İşletme tüm bu faktörlere gereken payı

verebilmek için ekonomik olmak durumundadır. Eğer

verimlilikle ekonomik olma beraber düşünülmez ise

işletme hem zarar eder hem de çalışanlar ve ülke zarar

görür. Ülkelerin kalkınması, o ülke vatandaşlarının iş ve aş

sahibi olmaları işletme yönetimlerinin sorumluluk duygusu

ile hareket etmeleriyle de doğru orantılıdır.

Globalleşmenin ve ekonomik rekabetin hızlı olduğu

günümüz dünyasında işletmeler genelde iş gücü

maliyetlerinin fazla olduğu ülkeleri terk ederek,

maliyetlerin daha az olduğu ülkelere yatırım yapmaktadır.

251

Page 256: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Çok uluslu şirketler yatırım yapacağı ülkenin ekonomik

hayatı ile yakından ilgilenmekte, kendine uygun bir ortam

yaratılması için ülke yönetimlerini direkt ve dolaylı

yollardan etkilemektedir. Yaratılan ‘uygun ortam’ zamanla

hayatın diğer sahalarına sirayet ederek toplumsal değişime

de yol açmaktadır.

Onun için ekonomik sorumluluklar diğer sorumluluk

alanlarından bağımsız olarak düşünülmemelidir. Ekonomi

siyasetle, ticaretle, reklamla, sendikal faaliyetlerle, tüketim

ve tüketim alışkanlıkları ile çok yakından ilişkilidir.

Kapitalizmin egemen olduğu bir dünyada ekonomi adı

altında hayatın her alanlarına müdahale etmek kaçınılmaz

olmaktadır. Ekonomik sorumlulukların sınırları (ölçü ve

dengesi) iyi belirlenerek diğer alanlarla ilişkileri göz

önünde bulundurulmalı, sosyal tahribatın önüne

geçilmelidir.

5.SOSYAL SORUMLULUĞUN KAPSAMI :

Sosyal sorumlulukların kapsamını önem sırasına göre

şu şekillerde sıralayabiliriz :

252

Page 257: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

• Sosyal sorumluluk kapsamına giren ilk konu,

işletmenin ve onun yöneticilerinin, hissedarlara

veya sermaye sahiplerine karşı olan

yükümlülükleridir,

• Sosyal sorumluluk kapsamına giren ikinci konu,

yakın çevreye istihdam olanaklarının teminidir,

işe almada, cinsiyete, ırka ve sosyal sınıflara eşit

davranılmalıdır,

• Tüketicinin korunmasıdır,

• İş ahlakına sahip olunmasıdır. Haksız ve aşırı

kârlar elde etme, rakip firma mallarını kötüleyici

ve küçük düşürücü reklamlar yapma gibi iş

ahlâkına ters davranışlar sergilenmemelidir,

• Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin

yaşanabilecek bir ortam olarak korunmasıdır.

• İnsanlığa karşı duyulması gereken ihtiyari

sorumluluklardır. (EREN : 2000 : 103-107.)

Bunları, işletme içi sosyal sorumluluk ve işletme dışı

sosyal sorumluluk şeklinde iki ana başlık altında da

gösterebiliriz. İşletme içi sosyal sorumluluk, işletmenin

çalışanına karşı yerine getirmek zorunda olduğu

yükümlülüklerdir.İşletme dışı sosyal sorumluluk da o

işletme ile ilgilenen yakın ve uzak çevre ve işletmenin

üzerinde yaşadığı doğal çevreye karşı sorumluluklarını

ifade eder.253

Page 258: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İşletme İçi Sosyal Sorumluluklar :

1- İşletmelerin personeline önem vermesi,

2- Personelin işe adaptasyonunu sağlama,

3- Çalışma ortamının veya koşullarının, çalışana göre

ayarlanması, iyileştirilmesi,

4- Bireyin kişisel eğitimine ve kariyerine odaklanma,

6- İşletmelerde iletişimi arttırma ve yönetime katılma

olanağının sağlanması.

İşletme Dışı Sosyal Sorumluluklar :

1- İşletmelerin iş ahlakına uymaları,

2- Ürünün güvenliği bakımından, ürünü tüketiciye

tanıtma,

3- Tüketicileri bilgilendirme sorumlulukları,

4- Fiyat belirleme bakımından sorumlulukları,

7- Çevre kirliliğinin önlenmesi açısından

sorumlulukları.(Şener : 1996 : 16-45.)

5.1. İŞLETME İÇİ SORUMLULUKLAR

5.1.1.Çalışanlara karşı sosyal sorumluluklar :

İş yerlerinde iş güvenliğini sağlamak, çalışanların

kişiliklerine saygı duymak, terfilerinde adaletli davranmak,

çalışma şartlarını insani düzeyde tutmak, fazla mesaiyi

isteğe bağlı kılmak ve mesai ücretini karşılıklı rızaya göre

belirlemek, sendikalaşmaya izin vermek ve ücretlerde

geçim standartlarını dikkate almak, motivasyon sağlayıcı

254

Page 259: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

uygulamalara açık olmak, özellikle bayanlarda özel

durumları dikkate almak, işi aksatmadığı sürece siyasi

fikirlere saygılı olmak, kişisel özelliklerine göre iş dağılımı

yapmak yani kişisel yetenekleri iş veriminin artması için

kullanmak, bu sayede kişinin işten zevk almasını sağlamak,

çalışanların çocukları için kreş gibi sosyal kurumlar açmak,

işe gidiş-gelişlerde servis sağlamak, bayramlarda ve özel

günlerde mümkünse ekstra yardımda bulunmak, yatay ve

dikey iletişimi kolaylaştırmak, çalışanların sosyal

güvenlikleri açısından sigortalarını ihmal etmemek,

yakınlarının ve kendilerinin ölümü halinde kurumsal destek

vermek gibi sosyal sorumlulukları vardır. Bunların bir

kısmı yasal olarak yerine getirmesi gereken

sorumluluklardır, yasal yaptırımlar ikinci bölümde

açıkladığımız vicdani, toplumsal ve ahlaki sorumluluk

bilinçleri ile desteklenmez ise aksamalara yo açabilir. Bu

görevler, Kant’ın dediği “görev bilinci” ile, Mill’in sözünü

ettiği yüksek hazlar sınıfına giren “kişisel haz” la ve

toplumsal bir zorunluluk ve gönüllülük (vicdanî

sorumluluk) olarak yerine getirilirse kaçış söz konusu

olmaz, işletmenin iç barışı ve çalışanların işletmeye güveni

sağlanmış olur.

Çalışanlarla ilişkileri sadece günün şartlarına uygun

ücret verip onların başka hiçbir derdiyle ilgilenmemek

motivasyon ve iş verimliliği açısından yeterli görülemez.

255

Page 260: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Çalışanlar her şeyden önce insandır ve insan gibi muamele

görmek isterler, onların kişiliğine gerekli saygının

gösterilmesi gerekmektedir. İş yerlerinde “bireyleri teşvik

için, onlara birey gibi davranıp ilgi göstermek” (Şimşek :

1999 : 107) gerekmektedir.

Çalışanların dil, din, ırk, siyasi görüş, mezhep ve

cinsiyet ayrımına tabi tutulmaması da işletmelerin

çalışanlara karşı sorumluluklarındandır. Kadın erkek

arasındaki cinsel ayırımın işin vasfına göre yapılması

dışında yasaklanması, özellikle kadınların cinsel tacize

maruz bırakılacak ortamların yaratılmaması yöneticilerin

sorumluluğundadır. Cinsel tacizi, Dünya Özgür İşçi

Sendikaları Konfederasyonu (ICFTU) şu şekilde yapmıştır

: “İş yerindekiler tarafından, tekrar edilen, istenmeyen,

sözle, vücut hareketleri ile veya jestler ile gerçekleştirilen

her yaklaşım, cinsel bakımdan küçümseyici her beyan,

cinsel ayırım güden her söz cinsel tacizdir. (Şimşek : 1999:

122)

İş yerlerinde çalışanların duygusal yönden de

gelişmelerine imkan ve ortam sağlamak, onların çeşitli

duygu incinmelerine maruz kalmamaları için rahat bir

iletişim ortamı hazırlamak da işletmenin

sorumluluğundadır. Mobbing ya da psikolojik terör diye

ifade edilen duydu kırılma(yaralanma)larına karşı uyanık

olmak, çalışanın verimliliği açısından önemlidir. Mob

256

Page 261: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ingilizce’de etrafını sarmak, saldırmak, hücum etmek,

doluşmak, üşüşmek anlamlarında fiil olarak; ayaktakımı,

avam, gangaster çetesi gibi anlamlarda isim olarak

kullanılmaktadır. (Akdikmen : 1996 : 339) İş yerlerinde

belirli bir kişiyi hedef alan ve uzun süre devam eden

olumsuz davranışlar olarak tanımlanmaktadır. İş

yerlerindeki ruhsal taciz, psikolojik terör ve yıldırma

teşebbüsleri bu kavramın içeriğine dahil edilmektedir.

“1984 yılında İsveçli psikolog Heinz Leymann tarafından

kullanılmaya başlayan bu terim, iş yerlerindeki kişi ya da

kişiler üzerinde sistematik olarak baskı yaratmak,

bunaltarak işten ayrılma noktasına getirmek” (Alkın : 2003

: 28) Bu tür baskılar genelde yöneticilerden gelmekle

birlikte çalışanların kendi aralarındaki çekememezlik vb.

olumsuz duygularının sonucu olarak da görülmektedir. Bu

duyguların sebebi cinsiyet, yaş, iş tecrübesi, ırk, yönetime

yakınlık vs. olabilmektedir. İşletmenin iletişim kanallarını

açık tutmaması, kötü yönetim, şeffaflığa açık olmama,

otoritenin çalışanlar üzerinde kendini hissettirememesi gibi

nedenler mobbing için ortam yaratabilir. İşletme üst

yönetiminin bu tür olumsuzlukların yaşanmasına fırsat

vermemesi için uyanık olması, çalışanlarının maddi ve

manevi olarak kişilikli ve onurlu bir üye olarak işletme ile

bütünleşmelerini sağlamak gibi bir sorumluluklarının

olduğu da unutulmamalıdır.

257

Page 262: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

5.1.2. Sahipleri karşı Sosyal Sorumluluklar :

İşletmeler belirli bir işletme sermayesi ile kurulurlar,

bu sermayeyi işletmeyi kuran adına işletme sahipleri

dediğimiz kişiler sağlarlar. Bu sermaye haklarından dolayı

onların işletme üzerinde tasarruf yetkileri vardır. İşletmenin

ne tür faaliyet yapacağı, işletmeyi kimin yöneteceği,

kapasitesinin ne olacağı ve çalışanların durumu ile ilgili

kararların alınmasında yetki sahibidirler.

Eğer işletme bizzat sahipler tarafından yönetilmiyor,

profesyonel yöneticiler eliyle yönetiliyor ise; bu

yöneticilerin ve iş yerinde çalışan tüm personelin belli

oranlarda sahiplere karşı sorumlulukları vardır.

İşletme sahiplerinin başlangıçta ortaya koymuş

oldukları amaçların gerçekleşmesi yönetimin

sorumluluğundadır. İşletme kar elde etmek amacıyla

ekonomik faaliyet yapıyor ise yönetim; asgari maliyetle

azami karı elde etmekle sorumludur. Bu kar elde edilmiyor

ise gerekçeleri ile nedeni anlatılmalı ve işletme sahipleri

ikna edilmelidir. Yönetim, dünya ve ülkedeki ekonomik

ortamı (ekonomik trend), işçi ile olan ilişkileri ve ücret

konusunu, hammadde fiyatlarını ve diğer üretim maliyetleri

gibi hususlarda işletme sahiplerini ikna edip hedefler

konusunda bilgilendirmelidirler.

Sahipler işletmenin varlık amacını ortaya koyan

kişilerdir. İşletme onların izni olmadan o amaçtan

258

Page 263: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sapmamalıdır. Sektördeki gelişmelere paralel olarak

zorunlu bir faaliyet değişimine gidilecekse, bundan işletme

sahiplerinin haberdar edilmesi yönetimin

sorumluluğundadır.

Sermayesi halka açık işletmelerin sahipleri, elinde

bulundurdukları hisse senedi oranında o işletmede söz

sahibidirler. Bunların yasal hakları ilgili kanunlar ve

sermaye piyasası kurulu tarafından güvence altına

alınmıştır. Yönetim, her bir hissedarın haklarını korumakla

hukuk karşısında sorumludur. Çok ortaklı ve sermayesi

halka açık işletmelerin sahiplerinin haklarını korumak

hususunda devlet (hukuk kurumu) taraftır, yönetimlere

mükellefiyetler yüklemiştir.

Ekonomik faaliyetler piyasa koşullarında yürür. Tam

rekabet piyasasında malın ve hizmetin değerini piyasa

belirler. Böyle bir piyasa ortamında-(ki mümkün olursa?)-

piyasa sizin işinize, verimli çalışıp çalışmadığınıza not verir

ve sizin elinizdeki hisse senetlerinin değeri belirlenir. Tam

rekabet piyasasının olmadığı ortamlar ise spekülasyonlara

açıktır. Hisse senetleri belli tüyolarla hareket eder, belli

ellerde toplanır, alınır ve satılır. Borsa simsarları bu kağıtlarla

ticaret yapar, kağıt üzerinden para kazanırlar. Hiçbir küçük

çaplı borsa yatırımcısı kağıdını aldığı işletmenin verimlilik

oranlarına bakmaz. Piyasada oluşan imajına bakarak o kağıdı

alır-satar.

259

Page 264: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

İşletme hakkında imaj oluşturma işi halkla ilişkiler

departmanının işidir. İmaj gerçeğe uygun olabileceği gibi,

sahte de olabilir. İmaj yaratma halkla ilişkiler biriminde

çalışan halkla ilişkiler uzmanlarının sorumluluklarıyla

yakından ilişkilidir. Gerçeğe uymayan bilgilerle de gerçek

bilgilerle de hisse değerlerini istenildiği yönde kontrol etmek

de mümkün. Böyle bir durumda sorum(suz)luluğunuzu

devreye sokmak durumunda kalıyorsunuz. Ya doğruyu

söyleyip adaletin yanında yer alacak; ya da yalan söyleyip

hisse senetlerinin değerleri ile oynayıp birilerini zengin

edecek, birilerinin batmasına göz yumacaksınız. Bunun

kararını vermek sorumluluk sahibi kişilerin elindedir. Eğer

verilen bu karar ortaya çıkmaz ise, yani toplum tarafından

fark edilmez, yasal kovuşturmaya uğramaz, yapan yaptığı ile

kalırsa; mağdur insanların faturaları kimin tarafından

ödenecektir? Batma; her şeyin ekonomi ile ölçüldüğü bu

çağda insanın psikolojisi, geçimi, sosyal statüsü üzerinde

onarılmaz tahribatlar demektir. Bir şekilde yasal sorumluluk

devreden çıkarsa sosyal sorumluluk devreye girer, eğer o da

yoksa adalet anlayışı da anlamsızlaşır, bu durmda diğer bir

sorumluluk şekli olan dini sorumluluğun uhrevi boyutu adalet

duygusunun anlamsızlaşmasını önleyici bir fonksiyon icra

edebilir.

5.2. İŞLETME DIŞI SORUMLULUKLAR

260

Page 265: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

5.2.1.Tüketicilere karşı sosyal sorumluluklar :

Ürün ve hizmetin kaliteli olması, satış sonrası

hizmetlerin sağlanması, fiyatların piyasa koşullarına göre

belirlenmesi, bozuk-defolu malların hiçbir gerekçe

sunulmadan geri alınması, paketlemede ve reklamlarda

yanıltıcı bilgi verilmemesi, raf ömrü ve son kullanma

tarihinin gerçekçi tespit edilmesi, hijyen şartlarına uygun

üretim yapılması, kimyasal katkıların standartlara uygun

yapılması, ara tüketiciler (perakendeciler) için pazarlama-

dağıtımın zamanında yapılması, piyasada rakip firmaların

zor duruma düşmesinden yararlanarak fiyatları artırma

yoluna gidilmemesi.

Ürün ve hizmetlerin müşterilere kaliteli ve güvenilir

bir şekilde sunulması için o mal ve hizmet için resmi

kurumlardan alınacak Kalite Belgesi’nin alınması günümüz

şartlarında artık kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir.

Ülkemizde bu hizmeti Türk Standartları Enstitüsü (TSE)

vermektedir. Ayrıca ithalatçı firmalar için, ithal edilen

malın geçerli kalite belgesinin olup olmadığının

araştırılması, kalite belgesi olmayan malın müşteriye

sunulmaması, müşteriye karşı sorumluluğun bir gereğdir.

Standart, ürün ve hizmetlerin güvenilir bir şekilde

tüketilmesine, diğer ürün ve hizmetlerle karşılaştırılmasına,

dolayısıyla rekabet ortamının yaratılıp ürün ve hizmetlerin

sürekli kalite artırmasına imkan verir. Müşteriler açısından

261

Page 266: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

satış sonrası hizmetler için bir güvence niteliği taşır.

Üreticiler açısından üretim ve pazarlama maliyetlerini

önemli ölçüde düşürür, verimliliği artırır.

5.2.2. Doğal çevreye karşı sosyal sorumluluklar :

“Doğal kaynakların hızla tükenmesi ve çevrenin

kirlenmesi sonucunda ortaya çıkan ekolojik sorunlar,

günümüzde teknik ve sosyal bilimlerin ilgi alanına girmiş

ve bilimler arası bir konu haline gelmiştir. Kıt kaynaklar,

sorumsuz ve sınırsız bir şekilde tüketilirse, bir gün kaynak

sıkıntısı kapımıza dayanacak, üretim duracak; doğal denge

bozulacaktır. Bu durumun önüne geçebilmek ancak

kaynaklara sistemin genel dengesini gözeterek sorumlu

yaklaşmakla mümkündür. Dünya bize geçmiş insanlardan

miras kaldı ve biz de gelecek nesillere miras bırakacağız.

Bu mirası hor kullanırsak çocuklarımızın geleceğini

karartırız. İleride alternatif kaynaklar bulunabilir ümidi bizi

yanıltmamalı, bugün kullandığımız kaynaklardan

faydalanmak onların da hakkı olduğunu düşünmeliyiz.

Özellikle doğal su kaynakları, doğanın yanlış kullanımı

sunucu gittikçe azalmaktadır, su gibi hayati bir kaynağı

kirletmek, sınırsız tüketmek, ileride susuz kalmak demektir.

Suyun kıt olduğu ya da olmadığı bir yaşam düşünmek

mümkün değildir. Kaynakların sorumlu kullanımı bir

vicdan işidir, etik bir ruhu gerekli kılar, bu da sorumlu bir

eğitim anlayışı ile sağlanır. Kanunlar ile vicdan üzerinde

262

Page 267: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hakimiyet ancak sınırlı boyutlarda kurulabilir. Örneğin;

eğitim ahlakına önem verilmeyen bir toplumda, diğer

alanlarda ahlaki davranış ve eylemlerin

kurumsallaştırılmasını sağlamak zordur. Meslek ahlakı

yalnızca çalışanlara, müşterilere ve rakiplere karşı

sorumlulukla sınırlanmamalı, bir sistem içerisinde bireysel

etiği, çevre etiğini, meslek etiğini, sosyal etiği birlikte

düşünmek gerekir.

İşletmelerin, kaynakların etkin kullanıp çevreye zarar

vermeyecek ya da zararı minimize edecek teknolojileri

seçip kullanması önemlidir. Ekonomik verimlilik için özel

maliyetler ve özel faydalar dikkate alınırken aynı zamanda,

dışsal maliyet ve dışsal faydalar da ihmal edilmemelidir.

İşletmenin çevreyi kirletmesinin topluma ve doğaya verdiği

zararı dışsal bir maliyet olarak değerlendirilmesi, bu zararı

karşılamayı işletmeye yük olarak görmesi toplumsal

sorumluluktan kaçış olarak görülmeli, yasal ve toplumsal

müeyyideye tabi tutulmalıdır. “Üretim faaliyeti sonucu

meydana gelen atıkların doğrudan çevreye bırakılması, özel

üretim maliyetlerinde bir değişim yaratmamakla beraber,

topluma bir maliyeti yani dışsal maliyeti olacaktır.

Kirliliğin ortadan kaldırılabileceğine ilişkin çalışmalardan

ziyade, kirletmeden üretim nasıl yapılabilir? diğer bir

deyişle, uygulanacak yatırım projelerinin fizibilite

263

Page 268: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

aşamasında toplumsal maliyeti dikkate alınacak

yaklaşımlar gerekmektedir.” (İşseveroğlu : 2001 : 63-64)

Üretim esnasında çevreye, canlılara zarar vermemek,

çevre kirliliğine yol açmamak, doğal kaynakları optimal

kullanmak, doğada hammaddenin kıt olduğunu

unutmayarak üretim yapmak, üretim sonucu oluşabilecek

her türlü kazaların insan ve çevre sağlığına zarar

vermemesi için gerekli önlemleri almak, zehirli atıkları

doğaya bırakmamak gibi görevler işletmenin çevreye karşı

sorumluluklarını oluşturur. Doğa, hepimizin ortak

kullanımına tahsis edilmiştir. Kimse kendi çıkarlarını

düşünerek başkasının yaşam alanına zarar verme hakkına

sahip olmamalıdır. Bunun için her türlü yasal düzenlemenin

yapılması yanında, bireylerin ve işletmelerin bu konuda

kendini vicdani ve ahlakı bakımdan da sorumlu

hissetmeleri gerekmektedir.

En yakın yaşam alanımız olan mahalle ve iş

yerlerimizde imar, kanalizasyon, gürültü, çöp, kaldırım, su,

yol, yeşil alan, egzoz gazları, trafik gibi hayatımızı

etkileyen her konuda, sağlığımızı ve toplum sağlığını tehdit

eden meselelere karşı işletmelerin umursamaz davranması

sosyal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmaz. Ortak yaşam

alanlarına duyarsız kalan işletmelerin mal ve hizmetlerini,

o işletmenin müşterileri gönül rahatlığı ile

264

Page 269: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

tüketmemelidirler, aksi halde bireysel dolayısıyla toplumsal

sorumluluklarını yerine getirmemiş olurlar.

Yine işletmelerin tarım ve orman arazileri üzerine

kurulması, su kaynaklarını kirletmesi, çevreye zehirli

gazlar ve atıklar bırakması, bitki örtüsüne zarar vermesi

gibi ekolojik dengeyi bozan uygulamalar sosyal sorumluluk

anlayışı ile bağdaşmaz.

Dünyada her yıl 100 hayvan ve bitki türünün nesli

tükenmektedir. Her yıl sağlık koşullarının yetersizliği ve

açlık nedeniyle 13,5 milyon çocuk ölmektedir. Dünya

nüfusunun yarıdan fazlası, sağlıklı içme suyunun

bulunmadığı 35 ülkede yaşamaktadır. Tropikal ormanlar

yok olmakta ve çölleşme hızla artmaktadır. Atmosferdeki

ozon tabakası incelmekte ve bu incelme gelecek kuşakları

tehdit etmektedir. Dünyanın biyolojik çeşitliliği tehlike

altına girmekte, ekolojik dengede onarılamaz zararlar

ortaya çıkmaktadır. Küresel ısınma sonucu başlayan

buzullardaki erimeler, birçok kara parçasını sular altında

bırakacak düzeye ulaşmıştır. Ortaya çıkan tüm bu olumsuz

gelişmeler, artan nüfusun besin olanaklarını tehdit etmekte

ve açlık çeken insanların ve ülkelerin sayısı hızla

artmaktadır (Özey : 2001 : 31) Bu olumsuz durumlar,

kendiliğinden ortaya çıkmadı. İşletmelerin yanlış

politikalarının sonucu olarak bu durumları yaşıyoruz. Artık

bu gibi olumsuzlukların yaşanmaması ve mevcutların

265

Page 270: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

asgariye indirilmesi için işletmelere büyük sorumluluklar

düşmektedir. Üretim teknolojilerini ve yönetim felsefelerini

insani ve doğal boyuta çekmeleri gerekmektedir. Doğa ile

rekabet etmek, doğayı alt etmeye kalkmak pozitivist ve

sorumsuz bir bilim anlayışının ürünü olarak geçmişte kaldı.

Feyarabend, bir bulaşıcı hastalık gibi yayılan bu bilim

anlayışına şu eleştirileri yapmaktadır. “İnsanların

hayatlarına anlam veren manevi değerleri paramparça ettiği

gibi, bu değerlere göre oluşturulmuş bir maddi çevreyle

başa çıkma maharetini de-yeterince onlara denk etkinlikte

yöntemler koymaksızın-tahrip etmiştir. “İlkel” kabileler

salgın hastalık, sel, kıtlık gibi doğal afetlerle nasıl başa

çıkılacağını biliyorlardı. Onlar, toplumsal bünyelerine

yönelmiş pek çok tehdidin üstesinden gelme imkanı

kazandıran bir ‘bağışıklık sistemleri’ vardı. Normal

dönemlerde, bizim ancak yeni yeni keşfettiğimiz ekolojik

etkileşim biçimleri, iklim değişiklikleri, hayvanlar ve

bitkiler hakkındaki bilgilerini kullanarak herhangi bir zarar

vermeden çevreden yararlanabiliyorlardı.”(Feyarabend :

1995 : 359-360) Pozitivist bilim anlayışı insana burada

cenneti vaat etmiş, sınırsız üretim ve sınırsız tüketimi

körüklemiştir, bu anlayış bunca felaket- ne yazık ki-

yaşandıktan sonra sürdürülmemeli. Artık daha insani

teknolojiler üretimin tüm aşamalarında kullanılmaya

başlandı. Bu teknolojileri kullanmak her işletmenin sosyal

266

Page 271: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sorumluluğunun bir gereği olmalıdır.

5.2.3. Toplumla ilgili sosyal sorumluluklar :

İşletmelerin topluma yönelik sosyal sorumlulukları,

toplumda yaşanan açlık, kıtlık, fakirlik, hastalık, sakatlık,

işsizlik, eğitimsizlik, nüfus artışı, şiddet, terör, uyuşturucu,

yaşlıların bakımı gibi alanlara yatırımlar yapmaları, bu

sorunları çözmek maksadıyla kurulmuş sivil toplum

örgütlerine destek vermeleri, bizzat sosyal sorumluluk

kampanyaları düzenlemeleri ya da açılan kampanyalara

destek vermeleridir. Elbette bu sorunların çözümü ilk elde

devlete ait bir görevdir. Denilebilir ki, işletmeler vergilerini

vermekle devlete bu alanlarda zaten destek vermektedirler.

Alınan vergilere rağmen bu sorunlar çözülmüyorsa, ya

vergiler az geliyor ya da alınan vergiler sorumlu

kullanılmıyor demektir. Bu durum da yönetenlerin ve

siyaset kurumunun sosyal sorumluluğuna havale edilmeli.

Onların da halka (hedef kitle) karşı (sosyal)sorumlulukları

vardır, gereğini yerine getirmeyen demokratik bir toplumda

o görevde kalmamalı, seçmen tarafından gerekli ders

verilmeli ve yasal takibata uğratılmalıdır. Eğer vicdanları

varsa iyi idare edememenin vicdani sorumluluğunu sürekli

çekilen bir acı olarak taşırlar. O sorumluluk duygusu

(vicdan) yoksa yönetilenlerin sürekli tekrarlanan bir

lânetini yanlarında taşıyacaklar demektir. İki türlü de acı.....

267

Page 272: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Olumsuzluklar öyle ya da böyle ortaya çıkmış,

hayatımızın bir gerçeği olarak bizleri etkilemekte.

Şirketlerin bu olumsuzluklar karşısında duyarsız kalmaları

vicdanî, ahlakî ve toplumsal sorumlulukla bağdaşmaz.

Sosyal sorumluluk kampanyaları yaparak ve yapılan

kampanyalara destek vererek, topluma olan

sorumluluklarının yerine getirmelidirler.

Sosyal sorumluluk kampanyası yapan işletmeler :

• Toplumların güvenini kazanır. Toplumsal

meselelere duyarlı olduklarını kanıtlamış

olurlar.

• Mal ve hizmetlerini daha kolay satarlar.

• İmajlarını güçlendirirler. Saygınlıkları artar.

• Potansiyel müşteri kitleleri rahat oluşur.

• Geniş kitlelere tanıtımlarını yapmış olurlar.

• Uzun vadede toplumsal konumlarını

güçlendirirler.

• İşletmenin zora düştüğü durumlarda toplumsal

desteği kolaylıkla sağlarlar.

• Ürün ve hizmetlerine prestij katarlar.

• Kalifiye elemanları daha rahat istihdam

edebilirler ve çalışanlarının moral

motivasyonlarına katkıda bulunurlar.

268

Page 273: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bazı kampanyalar çıkar gözeterek yapılırken, bazıları

da gerçek anlamda sosyal sorumluluğun bir sonucudur,

çıkar gözetmez, bir vefa borcu olarak yerine getirilir. Bu

şekilde düşünen şirketler, toplum olmadan

yaşayamayacaklarını düşündüklerinden bu işi gönüllü

yaparlar.

Çıkar amaçlı sosyal sorumluluk kampanyası :

• Toplumda daha iyi tanınmak.

• Mal ve hizmetleri daha çok satmak. (müşteri

potansiyelini artırmak)

• Prestij edinmek.

• Geleceklerini güvenceye almak.

• Güven duyulmasını sağlamak.

• Topluma duyarlı olduğunu ispatlamak.

• İmajına değer katmak.

• Tüketicilere ek maliyet yükler. Mal veya

ürünün fiyatlarına belli miktarda ilave ile

tüketicilerden katkı beklenir.

• Kurumsal bir kimlik edinmek gibi amaçları

elde etmek için yapılır.

Çıkar amaçlı sosyal sorumluluk

kampanyasının tarafları medyada yer aldığı için

yardım görenler ‘mahzun, mahcûp’ olabilir,

incinebilir.

269

Page 274: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Gönüllü (içten, samimi ve hizmet amaçlı)

sosyal sorumluluk kampanyaları ise :

• Ahlaki ve insani duygularla yapılır.

• Hiçbir karşılık (çıkar) gözetmez.

• Pratik aklın (Kant) gereğidir, görev bilinci ile

yapılır.

• Yüksek manevi fayda (haz) duyulur

• Toplumsal bir görevdir, insana ve topluma

saygının bir gereğidir.

• Dinin emridir, sevap olduğu düşünülür.

• Kimse bilmediği için insanların ‘onuru’

zedelenmez.

• Tüketicilere ek maliyet yüklemez.

Sosyal sorumluluk, bir anlamda yardımlaşma ve

yardım etmek demektir. Şirketler, sahiplerine, sermaye

koydukları için kâr ederek kazanç sağlarlar; çalışanlarına,

emeklerine karşılık maaş verirler; dağıtıcı-

pazarlamacılarına, ürünlerini pazarladıkları ve satış

noktalarına ulaştırdıkları için ücret öderler; tüketicilerine,

para verdikleri için mal ve hizmet sağlarlar; bunların tümü

karşılıklılık özelliği gösterir ve yardımlaşma kapsamında

değerlendirilebilir. Siz, işinizi ne kadar iyi yaparsanız, öteki

de size karşı işini o kadar iyi yapar. Şirketler de,

çalışanlarına, sahiplerine, pazarlamacılarına ve

270

Page 275: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

tüketicilerine karşı sorumluluklarını ne kadar iyi yerine

getirirse, onlar da şirketlerine karşı sorumluluklarını o

kadar iyi yerine getirir. Çalışanını düşünmeyen bir şirketin

çalışanından verim alabilmesi mümkün değildir. Tüketici

memnuniyetini devre dışı bırakan bir şirket mal ve hizmet

satamaz duruma düşer. Bundan dolayı şirketler iç ve dış

kamusal çevreye karşı yasal sorumluluklarının ötesinde

onları memnun etmek için daha neler yapabilirim kaygısı

ile yasal olmayan sosyal sorumluluk alanları ihdas ederler.

Bu tutum yardımlaşmadan öte yardım etmeye daha yakındır

fakat tam yardım etme değildir. Çünkü yardım etme,

karşılığında bir şey beklememeyi beraberinde getirir.

Şirketin iç ve dış kamusu ile hiç ilgisi olmayan toplumsal

kesimlere yönelik yaptığı hizmetler eğer ifşa etme gibi bir

amaç güdülmüyorsa tam anlamıyla bir yardım etmedir. Bu

hizmetler medya aracılığıyla – kitle iletişim araçları yoluyla

– bir kampanyaya dönüştürülürse, şirket buradan toplumsal

bir destek, güven, prestij, tanıtım vs. kazançlar elde

edecektir, dolayısıyla karşılık alacaktır. Şirketler sosyal

sorumluluk kampanyalarında genelde bu yöntemi

kullanılmaktadır. Bu uygulamalar için iyi veya kötü diye

bir şey söylemek istemiyorum, sadece durum tespiti

yapıyorum. Elbette belli bir dünya görüşü içerisinde

anlamlıdır ve önemli faydaları vardır. Bu tür bir kampanya

o dünya görüşünün, mağdur ve güçsüzler için benimsediği

271

Page 276: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

bir yöntemdir. Her şeyde ve herkeste karşılıklı çıkar

politikalar uygulayan bir dünya görüşünün, mağdurlar

yoluyla da çıkar sağlamaması düşünülemez. Mağdurlar

onlara (kişiler, kurumlar vs.) bir çıkar sağlamasa da,

mağdurları kullanarak toplumdan daha farklı bir çıkar

sağlanmaktadırlar. Başka dünya görüşleri bu tip sorunları

başka şekilde çözebilir.

Yardım etme, ikinci bölümde temellendirmeye

çalıştığımız ahlaki, vicdani, dini ve insani duygularla, iç

huzuru ve görev bilinci ile hiçbir maddi karşılık

beklemeden yapılan bir sosyal sorumluluktur. Güçsüz ve

yoksul kimseleri belli bir hayat standardına kavuşturmak

için yapılanlar (sosyal sorumluluk kampanyaları), onların

medyada yer alması ile gurur ve haysiyetlerine zarar verirse

ahlaki temellerini de yitirirler. Şirketler bundan toplumsal

kazanç sağlarken, mağdurların sadece maddi ihtiyaçları

karşılanmış olur ama manen (ruhsal bakımdan) yıkıma

uğrayabilirler. Böyle bir durumda o insanların insani

dengeleri (ruh- beden dengesi) bozulabilir. Ama bu

yardımlar, kimden ve nasıl geldiği bilinmeden ihtiyaç

sahiplerine ulaştırılırsa ahlaki özellik kazanır ve yardımı

yapan kişi, kurum, şirket vs. gerçek bir ahlakî sorumluluk

örneği göstermiş olur. Karşı taraf da herhangi bir yıkıma

uğramaz.

272

Page 277: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bizim “vakıf medeniyetimiz” bu tür sosyal

sorumluluğun en güzel örneğini oluşturmakta idi. Vakıflar

kurumsallaşmış yardım kuruluşlarımızdır. Kimin kime

yardım ettiği bilinmez, ihtiyacı olan kimse ihtiyacı kadarını

kurumdan alır idi. “Sunak taşları” uygulamasını da bizim

atalarımız hayatı geçirmişlerdir. Gönüllü yardımsever

parayı oraya bırakır, ihtiyaç sahibi oradan ihtiyacı kadarını

alır, gerisine dokunmazdı, o paranın bir koruyucusu da

yoktu. Toplum öyle bir bilinç ve şuura ulaşmıştı ki o para

kutsaldır, dokunulmaz anlayışı hakimdi. Oraya para ilave

etmek bir ibadet olarak kabul edilirdi. Bu uygulama

yukarıda sözünü ettiğimiz muhtacı incitmeme zerafetinin

bir sonucudur. Günümüz toplumlarındaki ekonomik anlayış

ve hayat felsefesi bırakın böyle bir inceliği, yoksulun

sırtından kazanç sağlama mantığı ile işlemektedir. Yapılan

yardımlar ya da sosyal sorumluluk kampanyaları bir “şova”

dönüştürülmez ise yeterli tanıtımın yapılmamış olacağı

düşünülmekte, her türlü medya haberdar edilmekte, tüm

saygın etkili ve yetkili kişiler davet edilmektedir. Bu, o

kampanyayı yapan kurum ya da kurumların tanıtımının bir

gereğidir; bu iş karşılığında tanıtım satın alınmıştır. Yani bir

ticaret söz konusudur. Sosyal sorumluluğun böyle bir yanı

var elbette;- ben buna sosyal sorumluluğun sosyal boyutu

diyeceğim- diğer taraftan karşılık gözetmeden, Kant’ın

dediği, vicdanın tereddütsüz kabul ettiği görev duygusu ile

273

Page 278: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ve incitmeden yapılanlar da sosyal sorumluluğun ahlaki

boyutuna örnek verilebilir.

Bizim kültürümüzün sadaka anlayışı buna çok

uygundur. Sadaka dini bir referansla fakire verildiğinden,

fakirin vereni bilmesi o kadar önemli değildir. Sadakayı

veren bilir ki rızası için verdiği Yaratan onu görüyor ve

verdiği malın iyi mi kötü mü, değerli mi değersiz mi, az mı

çok mu olduğunu biliyor. O da karşılığını ona göre O’ndan

bekliyor. Bu sayede veren hem toplumsal dengenin

kurulması ya da korunmasına katkı yapmış hem de O’nun

rızasını kazanmış oluyor. Gösteriş yaparak verirse “rızanın

kazanılması” tehlikeye girer endişesi ile sessiz sedasız,

fakirin geçeceği ya da ulaşabileceği bir yere bırakarak,

fakir uyurken ya da başkası aracılığıyla ona görünmeden,

kendini tanıtmadan ve tanıttırmadan, minnet duygusu

uyandırmadan verir idi; belki hâlâ böyle insanlar vardır.

Halkla ilişkilerin teorik ve uygulamaya dönük iki

yüzünün olduğu daha önce belirtilmişti. Bu iki yön birbirini

tamamlar ve destekler. Halkla ilişkilerde ahlaki boyut,

dolayısıyla sorumluluk teorinin ve uygulamanın bir bütün

olarak sorgulanması; belirlenen hedeflerin şirket ve

toplumun “ortak iyi” ya da “optimum fayda” açısından

yorumlanması ile değer kazanır. Şirketin amaçları ile

uygulamalarının uyuşması şirketin tutarlılığını gösterirken;

sosyal alanlarda şirket amaçları ile tam bütünleşmese de

274

Page 279: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

eksik ve aksaklıkların tamamlanmasına yapılan katkılar

şirketin toplumla bütünleşmesinin en önemli işareti olarak

görülür. Sosyal duyarlılık, sosyal sorumluluğun başlangıç

noktasını oluşturur. İnsanlar gibi toplumlar da ihtiyaçla yüz

yüzedir. Nasıl çeşitli nedenlerden dolayı ihtiyacı

karşılan(a)mayan birey bir çok sorunla yüz yüze gelirse;

toplumsal sorunları çözül(e)memiş toplumlar da kriz

ortamlarına düşerler. Şirketlerin toplumla diyalogunu

sağlayan halkla ilişkiler birimi, toplumsal sorunların

çözümü için yönetime teklif(ler) sunar. Anlar ki bu sorunlar

çözülmez ise uzun vadede iş yapma imkanı kalmayacaktır.

Kaos ve çatışma ortamında (terör) kişisel çıkarlar bile

korunamaz; hiç kimsenin mal ve can güvenliği sağlanamaz.

Adil bir yönetimin olmadığı toplumlardaki iç çatışmalar ve

Irak örneği gözümüzün önünde durmaktadır. Bunun için

herkes ve herkesim çatışma ve kaos ortamını ortadan

kaldıracak, toplumsal adaletsizlikleri yok edecek bir

sorumluluk stratejisi geliştirmek durumundadır.

Hayat bir bütünlük içerisinde yaşanır, parçalanma

kabul etmez. Modern örgütlenme –kurumlar, bürokrasi-

gücünü sorumluluğun parçalanmışlığı üzerine bina eder.

Hayatın belli bir alanında faaliyet gösterir ve genelde

sorumluluğu birbirlerine atarlar. Çok yakında yaşadığımız

Adana’daki geminin batırılması gibi bir çevre kirlenmesi

olayında Çevre Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Dış Ticaret

275

Page 280: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bakanlığı (Devlet Bakanlığı) arasındaki polemik bunun en

bariz örneğidir. Bürokrasi bir anlamda hiç kimsenin

sorumlu olmadığı bir idareyi ima eder. Sorumluluk bir kar

topu gibi oradan oraya yuvarlanır. Sorumluluğu

sahiplenmeyen kurumlar tam kurum olamazlar. Nasıl ki

“yalnızca tam kişiler, sadece eşsiz kişiler (kişiler olmadığı

zaman onların yaptığı eylemlerin yapılamaz oluşu

anlamındaki “eşsizlik”) ahlaki özne ve ahlaki sorumluluk

taşıyıcısı” (Bauman : 2001 : 257) olurlarsa; tam kurumlar

da aynı şekilde tam sorumluluk sahibi olabilirler. Tam

kurum olmak; eylemlerin tüm sonuçlarına katlanmak

demektir. Halkla ilişkiler açısından şirket eylemlerine

baktığımızda, o eylemin tüm sonuçlarının toplumda

yarattığı durumu sahiplenip şirket hesabına aktarabilmektir.

Yani ürün ve hizmet kişi ve toplum sağlığı açısından

olumsuz bir durum ortaya çıkarmış ise yasaya, rekabete,

maliyete vs. fatura çıkarmadan o sorunu çözmek ilgili

şirketin sorumluluğunda olmak zorundadır. Bu anlamda

sorumluluk paylaşılamaz. Sorumluluğun paylaşılması

durumu bir kişi veya şirketin gücünün yetmediği sorunların

çözümü için ortak hareket etme durumudur.

Toplumsal sorumluluk; toplumdaki her bireyin kendi

gibi eşsiz bir kişilik olduğu ön kabulü ile anlamlı hale gelir.

İnsanlık ortak noktası, duygu örtüşmesi, empati yeteneğinin

devreye girmesi-aynı durum benim başıma gelse ne

276

Page 281: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yaparım sorgulaması- ötekini bir nesne gibi görmeme hali.

Martin Buber’in tanımlamasıyla “ötekini

nesneleştirmeme”. Modern paradigma duyguyu “bilimsel”

olmadığı varsayımı ile özel alana hapsettiğinden yaşanan

sıkıntılara duyarsız kalmaktadır. Duygu ve duygulanım

insan olmanın bir özelliğidir ve insan parçalanamaz,

parçalandığı anda tanımlanamaz. Dolayısıyla ona

sorumluluk da yüklenemez; sorumluluk da al(a)maz çünkü

tam insan değildir. “Ötekine duygular yoluyla bağlanmanın

anlamı şudur : Ben ona karşı, ve, edimimin ya da

edimsizliğimin onun için doğuracağı sonuçlardan

sorumluyum... Yaptığım şey önemlidir ve bunu yapmaktan

vazgeçmem de önemlidir. Artık öteki benim rehinem

olurken ben de sorumluluğumun rehinesi olurum. Nitekim

ötekini kendi duygularımın ağına almamla birlikte karşılıklı

bir sorumluluk bağı doğuyor.” (Bauman : 2001: 89-90)

Her meslekte olduğu gibi halkla ilişkiler mesleğinde

de kişi mesleğini icra ederken bir aileye, topluma ve millete

mensup olduğunu düşünerek hareket etmeli; öteki ailelere,

içerisinde yaşadığı toplum ve millete karşı sorumlu

olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Aile değerlerine,

toplum değerlerine ve milli değerlere saygılı davranmalıdır.

Kendisi gibi diğer insanların da yemeye-içmeye ihtiyaçları

olduğu, aynı havayı soludukları, aynı toprakları

paylaştıkları, kendisi gibi sevinçli ve hüzünlü anlarının

277

Page 282: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olabileceği, huzurlu bir ortam özlemi çektikleri bilinci ile

sorumluluk taşıyan eylemlerde bulunması insani

duygudaşlığın bir gereğidir.

Meslekler nötr ve değişime açık alanlardır. Sosyal,

siyasal ve ekonomik hayattaki olumlu/olumsuz değişmeler

mesleklerin uygulanmasını etkiler. Teknoloji, iş ve iş

ilişkilerini nasıl değişime uğratmış ise sosyal değişim de

sosyal bir bilim olan halkla ilişkileri değişime uğratmıştır.

Dün uygulanan halkla ilişkilerle, bu gün uygulanması

gereken halkla ilişkiler aynı olmak zorunda değildir.

Sorumluluk sahibi bir halkla ilişkiler uzmanı toplumun

sosyal haritasını çıkararak ve o haritaya bakarak mesleğini

icra edecektir. Yani toplumsal kesimlerdeki zaafları,

eksiklikleri, aksayan yönleri bu harita yardımıyla okuyup

değerlendirecek, ona göre tavır alacaktır. Her kampanya bu

hassasiyetler gözetilerek yapılmayabilir. Bazı kampanyalar

kişi odaklı, bazıları ise şirket odaklıdır. Bu tek başına bir

perspektif meselesi değil aynı zamanda ölçek, yapı ve

imkan meselesidir. Adına faaliyette bulunduğumuz kişi,

şirket, kurum ve kuruluşun görev alanı, amacı, toplumsal

konumu, etki gücü, hedef kitlesi ve maddi imkanı

kampanyanın büyüklüğünü ve amacını belirleyecektir.

Kampanyalar bir ihtiyacı karşılamaya yönelik olarak

yapılırlar. İhtiyaçlar ise çok çeşitlidir. İhtiyaçların

karşılanması insanı mutlu eder. Mutluluk ile meslek

278

Page 283: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

arasındaki ilişki, ahlaki bir ilişkidir. Bunun yolu, beni mutlu

eden şeylerin başkalarını (ötekini) da mutlu edebileceği

düşüncesinden geçer. Mutluluk kişiden kişiye değişse de

onun bir hiyerarşisinden söz etmek mümkündür.

Kişisel mutluluk

a) Haz

b) Fayda

Sosyal mutluluk

a) Kamu yararı

b) Sosyal fayda

Aşkın mutluluk

a) Sonsuzluk bilinci

b) Sosyal ölümsüzlük

c) Şehitlik başlıkları altında kabaca sınıflanabilir.

6. SOSYAL SORUMLULUK VE MUTLULUK

Mutluluk kavramı kolay tanımlanabilecek bir kavram

değildir. Mutluluk herkese göre değişir. Kimi maddi bir

ihtiyacın karşılanmasından kimi iyi ve sevinçli bir

haberden, kimi bir insana yaptığı iyilikten, kimi de huzurlu

ve sakin bir yaşamdan mutluluk duyar. Kimine göre de

bütün bunların hepsi mutluluk için gereklidir, hatta daha

fazlası gereklidir. Mutluluğun ihtiyaçla bağlantısı olmakla

birlikte ihtiyacı aşan bir yanı da vardır. Maslow’un

279

Page 284: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ihtiyaçlar hiyerarşisinde tanımladığı en temel ihtiyaçtan

başlayarak, saygınlık ve kendini gerçekleştirme gibi üst

düzey ihtiyaçlar, bireyin bir topluluk içerisinde ve ötekiler

yoluyla karşılayabildiği ihtiyaç türleridir.

Her insan her işi tek başına yapamadığından sosyal

işbölümü kaçınılmaz olmuştur. İş bölümü sosyal bir

tabanda anlamlıdır. Temel bir ihtiyaç olan ekmek bize bir

çok faktörün yardımıyla ulaşır. Toprak, su, hava, mazot –

eskiden öküz- gibi doğal varlıklar ve çiftçi, değirmenci,

fırıncı, bakkal gibi insanlar olmadan ekmeğin bize ulaşması

mümkün olmadığı gibi tüm ihtiyaçların sosyal ve tabii

(çevresel) faktörler olmadan üretilemeyeceği akıldan

çıkarılmamalıdır. Her bir aşamadaki insanlar kendilerine

kazanç sağlarken, diğer insanlara da ekmek vererek fayda

ve mutluluk sağlarlar. Kişisel mutluluk/fayda liberal teori

açısından bakıldığında diğer insanların (toplum)

mutluluğuna da katkı yapar. Fakat kişisel mutluluk kişinin

hırs, tamah ve bencillik duygularını kamçılar, insan “hep

bana” mantığı ile iş görmeye başlar ise “adalet” ilkesi yara

alır ve toplumsal eşitsizlikler ortaya çıkar. Liberal teorinin

en büyük handikabı buradadır. Liberalizm bireyselliğin

sınırlarını alabildiğine genişletir ve kişiye işlerinin çoğunda

canının istediği gibi tasarruf etme özgürlüğü sunar. Bu hem

kendinin hem başkalarının rahatsız olmasına kadar varır.

Elindeki maddi gücü, serveti ve iktidarı başka insanların

280

Page 285: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sömürülmesi amacı ile de kullanmaya kalkabilir, bunları

yaparken özgürlük zırhının arkasına sığınarak kendini

dokunulmaz ilan eder.

Liberal teoriye alternatif olarak geliştirilen sosyalist

teori ise bireyi devre dışı bırakarak toplumu merkeze alan

bir anlayış geliştirmiştir. Bu anlayışta tam aksine

cemiyet/toplum dairesini geniş tutarak ferdin/kişinin

karşılanması gereken temel ihtiyaçlarına bile sınırlamalar

getirmiştir. Kişilerin duygularını, düşüncelerini onlar adına

karar veren devlet/toplum belirler hale gelmiş; bu verimi

düşürmüş, gelişmeyi engellemiş, zenginliği fakirliğe

dönüştürmüştür. Bu anlayıştaki kişi bir işin yapılmasını hep

başkasından bekler, böylece işler yapıl(a)maz hale gelir.

Kişi bir işi yapsa bile yaptığı o işten ona hakkaniyetli bir

değer verilmediğinden bir daha o işi yapmaya dört elle

sarılmaz. Hal böyle olunca iş verimi düşer, kimse yaptığı

işin sorumluluğunu üstlenmez.

Sorumluluk kişiseldir, kişiler sorumluluğu birilerine

atarak çözemezler, sorumluluğu topluma yükleyemezler.

Toplum inşa bir kavramdır, her hangi bir kişiliği yoktur,

insanlardan- tek tek kişilik sahibi kişilerden- oluşur. Onlar

arasındaki ilişkiler toplum denen kendi nev’i şahsına

münhasır yapıyı kurar. Tek tek bireylerin sorumluluğu

toplumsal sorumluluğu meydana getirir. Şirketlerde de

durum aynıdır. Bireylerin özgür iradeleri ile kurulan

281

Page 286: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

şirketlerin sorumluluğu, yine o bireylerin özgür iradeleri ile

yüklendikleri eylemler ve seçimlerden ortaya çıkar.

7. SOSYAL DENGE VE SOSYAL SORUMLULUK

Hayat çok karmaşık ve çok boyutlu bir yapı arz

ediyor. Hayatın bir ucundan tutup diğer boyutlarını ihmal

etmek tam bir yaşam olmuyor. Bireysel açıdan kişi her

hangi bir olay karşısında sadece aklını kullanarak ve kendi

bakış açısıyla doğru karar vereceğini düşünürse çoğu

zaman yanılır. Şöyle ki, o olayın duygusal boyutu

(psikolojik boyut), sosyal boyutu, siyasi boyutu, ekonomik

boyutu ve kültürel boyutunu görmez; başka bir ifade ile bir

toplum ve bir düzen içerisinde yaşadığını unutarak kararlar

alır ise, bencil düşünmüş olur ve diğer insanlara çoğu

zaman zarar verir. Toplumsallık ilişki ile varlık kazanır;

ilişki de kişinin kendi eksik taraflarını tanımasına olanak

verir. Kişi, tek başına yanılabilir ama kişiler ortak karar

verirler ise yanılma payını en aza indirirler. Her biri olayın

farklı boyutlarını görür ve meseleye o açıdan bakar. Bu

sayede bakış açıları genişler olay bir bütünlük halinde

kavranır, ona göre karar verilir.

Hayata ferdiyetçi açıdan bakan liberalizm insan

özgürlüğünü felsefesinin temeline oturtmuş, özgürlüğü

kısıtlayan her türlü girişimi “kötü” olarak kabul etmiştir.

Sınırsız özgürlük “verili” bir hayatta nasıl mümkün

282

Page 287: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

olabilir? Bizlerin hayatına etki eden binlerce belki

milyonlarca sebep varken biz bunların sadece sınırlı

olanlarını kontrol edebiliyorken. Günümüzde bireysel

özgürlüğün görünür hale geldiği ekonominin kalbini işgal

eden tüketim özgürlüğü, sınırsız hale getirilince gerek

toplumsal problemler gerekse çevresel problemler tüm

hayatı tehdit eder hale gelmiştir.

Diğer taraftan toplumu esas alan yaklaşımlar da

bireysel yetenekleri öldürücü bir etki yaparak gelişme,

ilerleme ve olgunlaşmayı durdurmaktadır. İnsani olan tüm

değerleri tahrip eden, insan haysiyet ve şerefini “hayali-

soyut” bir yapı olan toplum adına ortadan kaldıran bir

sonuca yol açmaktadır.Bireyi ve mülkiyeti boğan mutlak

toplumsallık, bütün duyguları ve insani fonksiyonları felce

uğratır. Böyle bir bireyin toplum inşa etmesi mümkün

değildir ya da bu tür bireylerden oluşan toplumlar adı

toplum olsa da içi çürümüş, hayatiyetini kaybetmiş,

yıkılmaya yüz tutmuştur. Toplumu ve toplumsal mülkiyeti

boğan mutlak ferdiyetçilik de, insanlar arasındaki gelir

adaletsizliği, sosyal katmanlaşma, ve eşitsizlik yoluyla

kargaşa, anarşi ve çatışma üretmektedir.

İnsanın hayatı lezzet ile acının, kendi ile başkasının

(fert-toplum) korku ile ümidin bileşiminden meydana

gelmektedir. İnsan ruhu lezzetten hoşlanır, acıdan nefret

eder. Lezzete sebep olan şeyler karşısında ümitlenir, acıya

283

Page 288: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sebep olan şeyler karşısında da öfkelenir ve korkar. Ümit

ortadan kalktığı zaman ümitsizlik çöker ve insan eylemleri

durağanlaşır; korku ortadan kalktığı zaman azgınlık başlar,

eylemlerin ölçüsü kaybolur, sorumsuz davranışlarla

“öteki”lere zarar verilmeye başlanır. Ümidin içinde bir

korku, korkunun içinde bir ümit yoksa kişinin sorumlu

davranması hayaldir. Toplumun içinde fert, ferdin ruhunda

toplum yoksa hayat çekilmez hale gelmiş demektir. Hayat;

tüm zıt gibi görünen bu unsurların ahenkli bir uyumundan

başka nedir ki? Yoksulları çalışmaya sevk eden zenginlik

ümidi; zenginleri çalışmaya sevk eden fakirlik korkusu

değil midir?.

İnsan aciz cahil olarak doğar. Zamanla çevresinden

(dışarı-toplum) aldığı yardım ve uyarılarla bedenindeki,

ruhundaki ve aklındaki potansiyel güçleri harekete

geçirerek büyür, öğrenir, olgunlaşır. İnsan yaşamı iç ve

dışın ahenkli bir iletişimi ya da etkileşimidir. Fert olmadan

toplum olmadığı gibi, toplum olmadan da fert olmaz. Bu

ikisi bir bütünlük arz eder. Liberallerin ve sosyalistlerin

yanılgıları hayata bütünlük perspektifinden

bakamamalarıdır.Toplum kuru bir kalabalık değil; duygu,

değer, ülkü ve amaç birliği etrafında bir araya gelmiş

insanların oluşturduğu bir yapıdır. Toplumun oluşumu bir

ruh ve sosyal sözleşmeye dayanır. Sosyal ruh evvela kişide

oluşur. Kişi tek başına yaşayamayacağını anlar, işbirliğinin,

284

Page 289: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kardeşliğin, yardımlaşmanın önemini kavrarsa topluma

zihnen adım atmış olur. Bu kavrayıştaki insanların bir araya

gelmesi ile de toplum oluşur.

Bir vicdan, bir başkasını kendisi gibi duyguları olan,

(acı çeken, sevinen, aç kalan, korkan, sevinen, üzülen,

ağlayan, gülen, vs.) ya da kendisine denk bir değerde

görmeye başlarsa yani onun menfeatinden kendi menfeati

gibi memnuniyet; zararından kendi zararı gibi üzüntü

duymaya başlarsa sosyal ruh oluşmuş demektir. Tok

sofrasında karnını doyururken yediği yemeklerin

üretiminde başkalarının hakkı bulunduğunu kavrayamazsa

sosyal ruh oluşmaz. Üretim bir değişim ve iş bölümüdür.

Değişim ve işbölümü esnasında adaletin her zaman

sağlanacağı garanti edilemez. Onun için yediğimiz

yemekleri, kullandığımız araçları üretenleri düşünerek

sağlam bir vicdan muhasebesiyle onların hakkını vermek,

yediklerimizi ve kullandıklarımızı hak etmektir. Yediğimiz

bir lokma yemek bu vatan toprağında üretilmekte;

yağmurla hayat bulmakta, güneşle canlanmakta, o lokmayı

bir gün belki bulamayabiliriz, şimdi onu bulamayan bir

fakir, bu vatan için canını vermiş bir şehidin oğlu ya da kızı

olabilir. Soframızdan artan ve çöpe atılan ekmek ve

yemekler çalışma gücü ve kuvveti kalmamış kimsesiz bir

ihtiyarın, öksüz ve yetim kalmış bir çocuğun hayatını

kurtarabilir. Yarın bizler de ihtiyarlayacağız ve belki de

285

Page 290: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

genç yaşta ölüp çocuklarımız bir ekmeğe muhtaç kalacak.

Varlıklı insanlar böyle bir sosyal sorumluluk taşımazlar,

zevk ve safahatla ömürlerini tüketirlerse bir gün kendi

başlarına da aynı durum gelebilir. Hayata tutunamayan,

kendinden ve hayattan ümidini kesmiş insanların isyanla,

terörle zenginlerin hayatını da karartmamasının garantisi

var mı? Zenginlerle yoksullar arasındaki kavgalar ve

düşmanlıklar toplumsal huzurun bozulmasına, insanlar

arasında sevgi ve kardeşliğin yok olmasına fırsat verir.

İnsandaki kazanma hırsı toplumsal dengelerin ve doğal

dengenin bozulması yol açarsa, hayat gerek zengin gerek

fakirler için yaşanamaz hale gelebilir. Dengenin, düzenin

ve huzurun devamı, bozulmuşsa yeniden sağlanması,

bireylerin ve kurumların sosyal sorumluluk ruhuyla hareket

etmelerine bağlıdır.

İlim, sırf bilgi olarak kaldığı sürece; eylem de sağlam

bir bilgiye dayanmadığı sürece bireysel ve toplumsal bir

faydaya dönüşemez. İnsanlara faydası olmayan bir ilim

kişiye yük olur. Sağlam bir bilgiye dayanmayan amel de

insanlara kötü örnek olur. İlmine uygun yaşamayan alim,

yaşantısına uymayan ilim insanı iki yüzlü yapar, kişiliği

bozar. Bu, doğruyu söyleyip yanlış yapma ya da doğru

yapıp yanlış söyleme gibi de algılanabilir.

Bu durumu halkla ilişkiler açısından yorumlarsak;

teoride (bilgi düzeyinde) tanıma, tanıtma ve iyi ilişkiler

286

Page 291: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

geliştirme demek olana halkla ilişkiler, bu düzeyde kaldığı

sürece yani eyleme (uygulamaya) dönüşmez ise herhangi

bir toplumsal fayda elde edilemez. Sadece raporlarda ve

kağıt üzerinde kalır. Onun için halkla ilişkiler uygulamalı

bir bilim olmak zorundadır ve uygulamayı sağlam bilgi

temeline oturtmalıdır. Toplumsal gerçeklikle kurumun

hedeflerini iyi bir şekilde koordine ederek sorumluluk

duygusu ile hareket etmelidir. Sadece kurum menfeatlerini

düşünürse toplumu ihmal etmiş; sadece toplumu düşünürse

kurumu yok olmaya mahkum etmiş olur. İkisini birden

düşünerek hem kendi varlığını garanti altına almış, hem de

kendisine varlık kazandıran topluma hizmet sorumluluğunu

(görevini) yerine getirmiş olur. Bu çok hassa bir dengedir,

bu denge ise sağlam bilgi ve yüksek bilinçle mümkündür.

Her şey bir denge üzerinde cereyan etmektedir. İki yönden

aşırı uç, eski deyimle ifrat ve tefrit insanların, toplumların

ve doğal hayatın dengesini bozar.

Vicdanında böyle bir ruh oluşan birey ve kurum

dengeli bir sosyal topluluğun (toplumun) oluşumuna çok

önemli katkı yapar. Bu ruh güçlendikçe toplum büyür, tüm

insanlığı sarar. Aileden, kabileye; kabileden millete;

milletten insanlığa kadar genişleme potansiyeline sahip

hale gelir. Bu ruhu ayakta tutan ise değerlerdir.

Değerlerin oluşumu uzun sosyal süreçlerden geçerek

gerçekleşir. İnsan deneyimlerinin sonuçlarını “sosyal

287

Page 292: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hafızada” saklar. Rupert Sheldrake’in “Morfik Rezonans”

veya “Morfik Alan” kavramı sosyal hafızayı çok güzel bir

şekilde anlatır. “Evrendeki düşünce formları ve hareketleri

de dahil olmak üzere olan biten her şeyi kaydeden bir ‘doğa

bilincinin’ varlığı olarak da anlaşılabilir. Beyin ve sinir

sistemi, bu morfik alana kayıt yapan ‘alıcılar’ hükmündedir.

(Örneğin radyo tek başına müzik çalmaz, sadece olan radyo

dalgalarının alıcısı görevini görür.) Bilginin aktarımı ve

taşınması da morfik rezonans alanı vasıtasıyla

gerçekleşmektedir. Morfik alanlar, içlerinde taşıdıkları

bireyleri kuşatırlar; tıpkı manyetik alanların demir tozlarını

özelliklerine göre düzenlemesi, kuşatması ve içlerinde

barındırması gibi. Bireyler de bunun gibi sosyal morfik

alan içerisindedirler. Benzer şekilde sosyal morfik alanlar

aynı zamanda sosyal organizasyonları da düzenlerler.

Örneğin bir kabilenin üyeleri, kabilenin hem sosyal, hem

de kültürel özellikleri tarafından kuşatılmıştır. Bu alanlar,

kendilerine mahsus hayatlarını sürdürür ve geçmişte

kabilenin kendi etkileşimi vasıtasıyla sağlanmış, alışıldık

bir düzen sağlarlar. Yani kabilenin alanı, sadece yaşayan

üyelerin değil, geçmiş üyeleri de içerir.Bütün dünyada

ataların görünmez varlıkları, geleneksel sosyal gruplarda

son derece baskındır.” (Sheldrake : 1990 : 95) Bu sosyal

hafıza nesillerden nesillere aktarılır. Değerin oluşumu için

bir insan ömrü kafi değildir. Tarih bu günkü insanların

288

Page 293: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

deneyimlerini gelecek nesillere; geçmiş insanların

deneyimlerini bize aktarır. Geçmiştekilerin eylemlerin

sonuçlarını onların iyi ya da kötü olduğunu bu yolla

öğreniriz. Hayat boyunca edindiğimiz tecrübeleri ve

yaşadığımız sosyal olayların sonuçlarını sosyal hafızada

tutarak değerlendirmeye alırız. Her bireyin ortak deneyimi

ve tarihte alınan deneyimler birleşerek ortak değerleri

oluşturur. Bu bilgiler bize, insanlığın bazı ortak

değerlerinin olduğu söylerler. Bireyi, içerisinde bulunduğu

toplumu ve çevreyi korumak için büyük bir konsensüs

(uzlaşma) ile oluşturulan değerler, insanlığın uzun ve acı

deneyimlerin sonucudur.

8. SOSYAL ÖLÜMSÜZLÜK VE SOSYAL SORUMLULUK

İnsan haz ya da zevk aldığı şeylerden mutluluk; acı

aldığı şeylerden hoşnutsuzluk duyar diyen Mill ve Bentham

gibi faydacı düşünürleri akıl, belli bir yere kadar haklı

görse de, bir insan gerçeği olan ölümün karşısında bu

teorinin zaaflarının fark edilmesi zor olmasa gerek. Ölümün

ölen insan için zevk mi acı mı olduğu bilinmemekle

birlikte, ölen insanın, yakınları ve geride bıraktığı insanlara

acı veren bir hadise olduğu aşikardır. Kutsal metinler ve

geleneklerden öğrendiğimize göre, kötü/günahkar insanlar

için ölüm çok çetin ve acı bir hadise; iyi insanlar için ise bir

vuslattır. Bu bilgi hayatın manevi zevk ve mükaşefe

289

Page 294: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

yoluyla bizzat tecrübe edilerek algılanması yoluyla elde

edilebilen bir bilgidir. Mevlana ölümünü Sevgili’ye bir

kavuşma olarak görmektedir. “Ölüm günümde tabutum

yürüyüp gitmeye başladı mı, bende bu cihanın gamı var,

dünyadan ayrıldığıma tasalanıyorum sanma; bu çeşit

şüpheye düşme, bana ağlama, yazık yazık deme. Şeytanın

tuzağına düşersem işte hayıflanmanın sırası o zamandır.

Cenazemi görünce ayrılık ayrılık deme. O vakit benim

buluşma ve görüşme zamanımdır.”(Mevlânâ : 1959 : 169)

Hiçbir insan sonunun iyi ya da kötü olacağından

yüzde yüz emin olamayacağına göre korku ve ümit

arasında yaşamını sürdürmeye devam etmelidir. Kimi insan

ölümle her şeyin son bulacağını söylerken, kimi için ölüm

yeni bir başlangıçtır. Ölümün son olduğuna inanan insanlar

açısından yaşam, burası ile sınırlıdır, ne yapılacaksa burada

yapılmalıdır. İnsanlar arası eşitsizlikler/adaletsizlikler,

toplumsal farklılıklar, zulüm, savaş, baskı, hastalıklar, gelir

dağılımdaki adaletsizlikler vs. bireysel, toplumsal ve

küresel haksızlıkların burada önlenmesi gerekmektedir.

Paylaşmak, vermek, yardım etmek burada daha iyi bir

yaşam sürmek adına yapılması gereken işlerdendir. Ölümle

hayatı son bulacak insanlar açısından vermenin,

paylaşmanın ve yardım etmenin motive edici gücü sadece

insan olma duygusudur. Yaptığı fedakarlığın, çektiği

ıstırabın karşısında insanlar arası eşitliği ve toplumsal

290

Page 295: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

mutluluğu elde edemiyorsa geriye sadece bu mücadelede

insanlar arasında anıtlaşan ismi kalır. Bu isim onu

ölümsüzleştirerek geride kalanlara güç verir, adalet idealini

katkı sağlar.

Aksi taktirde ölmek ve ölüm bir son ise yaşamaya

niye tercih edilsin? İnsanlar ölümle sahip oldukları maddi

ve manevi tüm değerlerini yitirecekler, zevk ve hazları son

bulacaktır. Ölümün son olacağına inanan insanın

psikolojisine göre, geride kalan insanlar arasında bir

kahraman olarak yaşamak, onlar arasında ölümsüzleşmek

bir arzu ve teselli olarak görülebilir. Bunun yolu

fedakarlığı, mücadeleyi, vermeyi ve ölümü sosyal

bakımdan ölümsüzleştirerek toplumsal sorumluluğa

kanalize etmektir. Her şeye rağmen haksızlıklar

önlenemiyorsa ve yapılan haksızlıklar yapanın yanına kâr

kalıyorsa yaşamın anlamını kavramak ölümün son

olduğuna inanan açısından güçlüklerle doludur ve bu

güçlükler sosyal ölümsüzlükten başka bir şeyle

gerekçelendirilemez.

Ölümün bir son değil de yeni bir başlangıç olduğuna

inananlar açısından, burada iyilik ve adalet adına yapılan

her türlü mücadele hem buradaki yaşamın kalitesi açısından

gerekli hem de burada sonuç alınamaz ise orada, yeni bir

başlangıç için önemlidir. Dünya bir imtihan alanıdır, bu

imtihan da iyilik yapmak, paylaşmak, vermek, yardım

291

Page 296: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

etmek, o kişi açısından dünyada adaletin sağlanması için

gerekli olduğu kadar imtihandan yüzünün akı ile çıkmak

bakımından da önemli bir işlev görmektedir. İyiler ve

kötülerin, zalim ve mazlumların belli olması bakımından

bu dünya aynı zamanda bir sınama yeridir. Her şeye

rağmen haksızlıklar önlenemiyorsa ve yapılan haksızlıklar

yapanın yanına kâr kalıyorsa yaşamın anlamı ve adaletin

sağlanması için ölüm sonrası hayat kaçınılmaz olmaktadır.

Bu inançtaki insan açısından yapılan mücadele ve

fedakarlıklar diğer insanlara maddi ve manevi fayda sağlar,

onların durumlarını düzeltir, örnek olur, kendileri de

dünyada iyi bir intiba – ün, nam, şan, ululanmak ve

kahraman olmak gibi, ki bu âhireti tercih edenler için

önem verilmeyen bir husustur – ve öbür dünya için umutlu

olmasına yol açar.

Biyolojik olarak ölüm kaçınılmazdır ama insanın

zihin, ruh ve gönül dünyası ona yapıp-etmelerinin değer

yüklü olduğunu, boş şeyler olmadıklarını bir iç ses olarak

fısıldamaktadır. “Ölümsüzlük verilen bir şey değil, nazari

ve ameli uzun çabalar neticesinde kazanılan bir şeydir.”

(Aydın : 2002 : 254) Sosyal ölümsüzlük yapıp-

etmelerimizin (eserlerimiz) sonucunda insanlığa, topluma

kazandırdıklarımızın o eserler yaşadığı müddetçe sürmesi,

adımızın anılmasıdır. Bu duygu ölümün son olduğuna

inanan ve inanmayan kimseler bakımından sosyal

292

Page 297: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sorumluluk kampanyalarının yapılması için şirket

sahiplerini harekete geçirici manevi bir motivasyon işlevi

görebilir. Maddi motivasyonlar her iki tür insan için ün,

nam, itibar, şirketin tanınması, çok satış, güvenken, manevi

motivasyon adını ilelebet yaşaması olarak da ifade

edebileceğimiz sosyal ölümsüzlük duygusudur. Ölümün

son olduğuna inanmayan insanlar açısından bu

saydıklarımız, ‘çok da önemli olmayan’ motivasyonlardan

sadece bir kaçıdır, diğerleri ise Cennet diye tabir edilen

sonsuz mutluluk ve O’nun rızasına kavuşmaktır. Ölüm

sonrası hayat onun için sonsuz bir hayat olacağından orada

rahat etmek burada iyi işler yapmakla – bu arada sosyal

sorumluluk kampanyaları ile ya da yapılanlara katkı ile -

sağlanacaktır.

“Sosyal ölümsüzlük, biz öldükten sonra yaşamaya

devam edecek olanların hayat tecrübelerini etkilemek ve bu

tecrübelere değer katmaktır.”(Aydın : 2002 : 266) Sosyal

sorumluluk kampanyaları ile yapılan okul, kültür merkezi,

hastane, cami vb. sosyal kurumlar inşa etmek, onları

kullananların hayatlarını kolaylaştırmak, hayata daha güçlü

tutunabilmek amacı ile yapıldığından, o kurumları

yapanlar, kullanıcıların sosyal hafızasında sürekli

yaşamalarına yol açar, bir anlamda onları toplum nezdinde

ölümsüzleştirir.

293

Page 298: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

294

Page 299: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

SONUÇ

Halkla ilişkilerin doğasında sosyallik vardır ve ilişki

kavramı bizatihi bir başkasını çağrıştırır. Başkası (öteki) ile

ilişkiye girebilmek için var olmak ve o varlığın öteki

tarafından bilinmesi gereklidir. Şunu rahatlıkla

söyleyebiliriz ki iletişim kurabilmek için var olmak; var

olmak için ötekine kendini anlatmak ya da ötekinin sana

kendini anlatması esastır.

İletişim; bir varlığın kendini anlatması, ötekinin de

onu anlamasıdır, karşılıklıdır ve bir değer aktarımıdır. Bu,

söz ile de olur öz ile de. Sözdeki iletişim kurgusal ve

semboliktir; özdeki iletişim doğal ve sahicidir. Bir ağaç

bize kendini özü ile anlatır. Eğer o ağaç elma ağacı ise

onun özü elma üretmek, elma üretecek özelliklere

bürünmektir. Yaprakları ile, dalları ile, boyu ve şekli ile

elma ağacı hüviyetini özünde koruyabilmektir. Elma

içerisinde barındırdığı öz ile bize seslenir ve biz o sesi

mevcut bilgimizle algılar, bir tür ilişki kurarız,

duyularımızla tadar, görür, dokunur ve yeriz. Lisan (dil),

ses, renk, koku, ışık, işaret (sign) yoluyla iletişim

kurulabildiği gibi; yaparak ve ederek de iletişim kurulabilir.

Sanat eserleri, yaşanmış ve yaşanmakta olan hayatlar ve

295

Page 300: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

kültür bir iletişim biçimi ve “değer” aktarımıdır, bir bilgi

türü değil bilginin ifade araçlarıdır. Bilgi bilenden ayrı

düşünülemeyen bir olgudur. Tüm bu araçlar bilen birileri

olmadan anlaşılamaz. Bir sanat şahaseri tablo; ondan

anlayan olmadan değeri anlaşılamaz. Bilen olmaz ise bilgi

yaşam alanına çıkmaz; kitaplarda, sanat eserlerinde ve

doğada gizli bir hazine olarak kalır. “İlim sıfatında zat akla

gelmez, Alim isminde ise sıfat perdesi gerisinde Zat’ı

bildirmektedir. Çünkü alim, ilim sahibi zattır.” (Erdem :

1990 : 84)

İnsan kendi kararlarını kendi veren bir varlık olmak

ister. Kararlarında tutarlı, doğru ve anlamlı olabilmek için

bilgi sahibi olmaya mecburdur. Bilgi elde etmek için de

başkalarıyla ve diğer varlık alanlarıyla ilişkiye girmelidir.

“İnsanların bilgilerinin çok büyük bir bölümünü

başkalarından aktarılan bilgiler teşkil eder. Bu tür bilgi

edinme iletimle olur. İnsan duygu ve düşüncelerini çeşitli

yollarla ifade eder. Bu ifade bilgi sunmadır. Bu bilgiler

başka birisine erişince onu etkiler ve böylece iletim olur.....

Eğer iletim karşılıklı olursa buna iletişim denir. (Öner :

1995 : 47)

Halkla ilişkiler faaliyetlerinde de hedeflenen amaç bir

bilgi aktarımıdır. Buradaki bilgi kavramı veriden

başlayarak information, bilgi, bilgelik, knowledge ve

marifete kadar geniş bir aralıkta kullanıyorum. Bilgi

296

Page 301: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

aktarımı bir dönüşümü hedefler, aktarılan bilgi kişide bir

etki yapar, bu da zamanla bir değişim ve dönüşümü

beraberinde getirir. Değişimin yönü; değişen ve değiştiren

kişinin özgür iradesinden bağımsız değildir.

İnsan özgür bir seçim yapabilmek için bilgiye

muhtaçtır. “İnsanın bir yaşantı hali olan hürriyet ile, sahip

olduğu bilgi arasında sıkı bir ilişki vardır. Hürriyetle bilgi

arasındaki ilişkiyi iki açıdan ele alabiliriz : 1-Hürriyetin

temeli, onu mümkün kılan şartlar bakımından 2- İkincisi

hürriyet halinin devamını sağlayan şartlar bakımından.

Birincisinde fert bahis konusudur. İkincisinde toplum.

(Öner : 1995 : 69) Bilgi bana seçenekler arasında hangisini

tercih etmem gerektiğini öğretir. Eğer seçenekler ile ilgili

bilgim yoksa seçmem olanaksızlaşır. Bilgimin olmadığı

alanlarda özgürlüğümün de pek bir anlamı yoktur. Belki bir

seçim yaparım, ama yaptığım o seçim bilinçsiz bir

seçimdir, hayatımı öngörmediğim şekilde etkiler. Kendi

seçimimin olmadığı sonuçlar beni “özne” değil “nesne”

yapar. Bu, bir etkileşim değil etkilenmedir. Halka ilişkilerin

reklam ve propagandaya bakan yüzü buralarda yatar.

Bilgim yok ya da bilgi donanımı bakımından

muhatabımdan güçsüz isem ve de özgür irademle değil

iletişimdeki pozisyonum itibari ile söyleneni kabul etmek

zorunda kalıyor isem ibrenin propagandaya kayması

kaçınılmazdır. Halkla ilişkiler doğası gereği mütekabiliyet

297

Page 302: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

(karşılıklılık), çift yönlülük esası üzerine bina edilir ve ikna

esastır. Bu yönüyle de sorumluluk bilincine sahiptir.

İletişimin bir türü olan halkla ilişkiler karşılıklı

etkileşim için bir araçtır, iki yönlü bir bilgi alış-verişi

yoluyla amacına ulaşır. İletişime giren taraflar iletişim

sürecinde sahip oldukları bilgileri – mal ve hizmetin

özelliklerini, hayat görüşlerini, yaşama bakış açılarını,

tecrübelerini ve değerlerini – birbirlerine arz ederler. Bilgi

derinliğine sahip olan, kendine güvenen bu “karşılaşmada”

avantajlı durumdadır ama muhatabında bir baskı uygulama

yoluna gitmez, aksine iknayı esas alır; yüzeysel bilgi sahibi

muhatabına göre daha çok etkiye maruzdur fakat baskı

görüyorsa iletişimi/ilişkiyi kesme hakkına da sahiptir.

Etkinin olumlu ya da olumsuz (iyi-kötü) sonuçlar

vermesi tarafların – özellikle etkileyenin – niyeti ile doğru

orantılıdır. Niyet kişinin aldığı bilgilerin, hayata bakış

açısının, niyetin yöneldiği kişi ve olaydan beklentisinin ve

bilhassa değer yargılarının sentezlenmesi sonucunda oluşan

bir “iç ses”tir. Niyette anlam yüklüdür. Anlamın pozitif ve

negatif olması kişinin sorumluluk bilinci ile doğru

orantılıdır. Sorumluluk da değerden bağımsız olamaz.

“Sorumluluk bir görev yapmaya ve bir işi yerine getirmeye

çağrıldığın zaman başlar, bu çağrıya uyarak görevini yerine

getirip hesabını teslim ettiğin yerde de biter. (Draz : 2004 :

74) Başlangıç ve bitiş noktası arasındaki uzaklık, o göreve

298

Page 303: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

(işe) yüklenilen anlamla doğru orantılıdır. Sorumluluk

evrendeki tüm canlılar arasında sadece insana hastır, bu

özelliğinden dolayı çok yüksek bir duygudur. “İnsan onu

öğrenmeden önce de kendinde hisseder, varlığının bir vasfı

sayar.”(Draz : 2004 : 77)

Sorumluluk insanın akıl, irade ve yapabilme

kabiliyetleri sonucunda oluşan, toplumsal yaşamın sağlıklı

işlemesi için olmazsa olmaz bir özellik arz eden ve onu

sosyalleştiren insani bir duygudur. “İnsanın sorumlu

tutulabilmesi için her şeyden önce, hür, akıllı ve iyiyi

kötüyü ayır edebilecek zihni bir olgunluk ve güce sahip

olması gerekir.”(Erdem : 2002 : 81) Bu özelliklere sahip

olmayan, cahil, deli, çocuk, sorumluluk konusu olan işin

mahiyetine göre sakatlığı olan ve ihtiyarların

sorumlulukları düşer. Sorumlu tutulma özellikleri taşıyan

insan sorumlu davranıp davranmamakta özgürdür.

Sorumluluk duygusu onda bir iç ses olarak belirmesine

rağmen bunu harekete geçirip-geçirmemekte hürdür. Daha

doğru bir ifade ile bu duyguyu insan istediği gibi kullanır.

Yıkıcı ve yapıcı, faydalı ve zararlı, alçalma amaçlı ve

yükselme amaçlı, sorumlu ve sorumsuz bir tavır takınarak

kullanabilir. Seçim, tercih tamamen insanın kendisinindir

ama bu seçimleri sonucunda vicdani, toplumsal, hukuki ve

dini müeyyideleri kabul etmiş olur.

299

Page 304: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Halkla ilişkilerde sorumluluğu ele alırken, halkla

ilişkiler adına yapılan iletişim faaliyetleri ve

kampanyalarında hedef kitleye verilmek istenen mesajın

amaç ve sonucuna bakmamız gerekmektedir . İletişime

giren birey ya da kurumlar taraflarda bir etki meydana

getirerek, onların tutum ve davranışlarını değiştirmeyi

amaçlarlar. Tutum ve davranış değişikliği ile elde edilmek

istenen amaç, mal ve hizmet tüketimine dönük olabileceği

gibi, bir ideolojinin, fikrin ve dünya görüşünün

benimsenmesi de dönük olabilir. Ticari işletmeler mal ve

hizmet tüketimine; siyasi partiler bir ideolojinin

benimsenmesine dönük iletişim politikaları yürütürler, ona

göre medya planlaması ve kampanya yaparlar. Varılmak

istenen amaç, etraflıca düşünülmüş, sistem içerisindeki yeri

iyi saptanmış, zarar ve fayda analizleri iyi yapılmış,

toplumun değer süzgecinden geçirilerek projelendirilmiş

ise sorumlu bir tutumdan söz edebiliriz. Sorumluluğun

statik değil, dinamik bir yapı arz ettiğini; kişinin donanım

ve derinliğine bağlı olarak değişim gösterdiğini ve

seçenekler arasından bir seçim olduğunu söylemiştik. O

seçimi birey yapar ve seçimini yaparken de kendi kişiliğine

ayna tutar. Aynadaki görüntü aynı zamanda

sorumluluğunun da görüntüsüdür.

Mal ve hizmet üreten firmalar açısından sorumluluğa

baktığımızda, üretilen mal ve hizmetin kalite, servis ve

300

Page 305: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

sunum hızı gibi unsurlar yanında; o mal ve hizmeti üreten

firmanın hizmeti alanlar nezdindeki algısı (imajı) da

önemlidir. Eğer o firma toplumun sahip olduğu değerleri,

milli ve ahlaki hassasiyetleri önemsemeyen söz ve

davranışlar sergiliyorsa/sergilerse toplum tarafından

(toplum değerlerinin bilincinde ise) çeşitli boykotlara

maruz kalabilir. Sosyal sorumluluk duygusu ile hareket

eden bir firma bu tür hareketlerden uzak durarak hayat

damarlarını kesmek istemez. Nitekim zaman zaman milli

ve dini hassasiyetlerimiz aleyhinde çeşitli tavırlar

sergileyen ülkeler ve firmalar bu gibi boykotlarla karşı

karşıya kalmaktadır. Bu firmaların kendi doğal faaliyet

alanları yanında, toplumun ihtiyaç duyduğu alanlarda

sosyal projelere ya doğrudan ya da dolaylı destekler

vererek katkı yapmaları, toplumun o firmaya olan

bağlılığını ve güveninin artırıcı bir etki yapmaktadır.

Bir firmanın mal ve hizmet üretebilmek için sermaye

yanında, toprak (ülke), işçi, teknoloji (bilgi) ve girişimci

gibi temel üretim faktörlerinin tamamı; ürettiği mal ve

hizmeti satabilmesi için gerekli müşteri kitlesini (toplum),

toplumsal huzuru, güven ve asayiş ortamının sağla(n)mış

olması şarttır. Firmaların tüm bu faktörlere karşı

sorumluluklarının bilincinde olarak hareket edip-etmemesi,

işletmelerin varlık nedenlerini iyi anlamasıyla da doğru

orantılıdır.

301

Page 306: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Bilgi ve o bilginin bilince dönüşmesi sonucunda birey

ve bireylerin oluşturduğu kurumlar sorumluluk duygusu ile

donanır; varlık nedenlerini ve var kalabilmelerini sağlayan

“sosyal çevreyi” devreden çıkaramazlar. Bu bilince sahip

olmak için birey, kendinin (akıl-duygu), toplumun, milletin,

devletin ve inanıyorsa Yaratıcı’sının yaşamı üzerindeki

etkisini düşünerek “kollektif bir bilince” ulaşır. Bu bilinç

onun nasıl ve ne şekilde davranacağının/yaşayacağının

pusulası olur.

Bir fikrin ya da düşüncenin toplumda yerleşmesi için

faaliyette bulunan birey ve kurumların hakla ilişkileri

sosyal sorumluluğa daha dikkatli yaklaşmak

durumundadırlar. Kişinin sahip olduğu fikir, yaşamıyla

doğru orantılıdır. Egoizm bir fikir olarak benimsenirse

sosyal sorumluluktan bahsetmek imkansız hale gelir.

Kollektivizm benimsenirse sorumluluk taşıyacak birey

ihmal edilerek, sorumluluk sahipsiz bırakılır. Onun için

sosyal sorumluluğun yaşayabilmesi için bireyde, bireyin

sosyal bir varlık olduğu, tek başına yaşamasının mümkün

olmadığı bilinci oluşturulmalı, bu bilinç toplumda kök

salmalı, “toplumsal bir şuura” dönüşmeli; hukuk (yasalar)

kamu yararı ile bireyin haklarını dengelemeli ve ortaya

hem bireyi hem de toplumu ihmal etmeyen bir “yapı”

çıkmalıdır.

302

Page 307: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Princeton Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

öğretim üyesi Prof. Richard Falk “BM geleceğini

tartışıyor!” adlı makalesinde uluslararası bir örgüt olan

Birleşmiş Milletlerin kuruluş felsefesinden yola çıkarak

günümüzde içinde bulunduğu krizi irdelerken Sivil toplum

örgütleri ile olan ilişkilerine değinir, uluslar arası krizlerin

çözümünde devletlerin ulusal politikalarının çatışmasından

dolayı “uzlaşamaz” bir görüntü ortaya koyduklarını; 70 ve

80’li yıllar boyunca NGO’ların etkinliğinin BM nezdinde

güç kazanmaya başladığını, 1971 deki “İnsan ve Çevre”

konulu Stockholm Konferansından başlayarak, Rio

konferansları vb. gibi global ağırlıklı etkinliklerle sivil

toplum örgütlerinin “global sivil toplum” hüviyetine

büründüğünü ve önemli bir baskı grubu oluşturduklarını ve

Birleşmiş Milletlerin dünya sorunları karşısında çaresiz

kaldığını, önemli bir kavşakta karar vermek için adım

atması gerektiğini belirtir ve sorunların globalleştiğinden

söz eder. (Falk : 2005 : 18) Globalleşen sorunlar

sorumluluğun da ağırlaşmasını/globalleşmesini beraberinde

getirmiştir. Yerel, ulusal ve uluslararası resmi ve sivil

örgütler; yerel, ulusal ve global sorunlar karşısında ciddi bir

arayış içerisindeler. “2004 de BM Genel Sekreteri

tarafından oluşturulan iki heyet; ‘Biz halklar : Sivil toplum,

Birleşmiş Milletler ve Global Yönetim’ ve ‘Daha Güvenli

bir Dünya : Ortak Sorumluluğumuz’ adlı iki ayrı rapor

303

Page 308: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

hazırlarlar. Bu raporların ortak noktası dünyanın her geçen

gün güvenlikten yoksun hale geldiği; özellikle güvenliğin

ulusal ve kollektif güvenlik olarak değil, “insanın

güvenliği” olarak anlaşılması gerektiğine atıf yapar.” (Falk

: 2005 : 18)

Ulusal ve global çapta sorunların ağırlaşması ve bu

sorunlar karşısında örgütlerin (resmi-sivil) alıştıkları tarzda

hareket etmeleri, kendi iş ve eylemlerinin, sorunlardaki

paylarından habersiz bir tavır izlemeleri, dünyada

eşitsizliklerin, çevre felaketlerinin yaşanmasına yol

açmıştır. Bireylerden başlayarak örgütlere (küçük-büyük,

resmi-özel) varıncaya kadar herkesin ve her kesimin

sorumluluk bilinci ile hareket edip, gereğini yerine

getirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Artık “silah imal

etmenin, bir bakıma savaş imal etmek; silah ihraç etmenin

ise savaş ihraç etmek” demek olduğunun bilinci ve

sorumluluğu ile hareket edilmeli; dünyanın bir yanındaki

aşırı tüketimin öbür yanında açlık demek olduğu

kabullenilmeli; “komşu açken tok yatmanın” komşuluk

hukukuna aykırı olduğu anlaşılmalıdır. Bu anlayış bireyden

başlayacak ve yine bireyde bitecektir. Bireydir toplumu

oluşturan; işletme, devlet ve uluslararası örgütleri kuran ve

yıkan.

Birey sorumluluk şuuru ile donanıp sürekli kendini

yükselttikçe, bu şuur topluma, çevreye ve tüm varlık

304

Page 309: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

alanlarına hizmet olarak dönecek; toplum ve insanlık

yükselecektir. Birey sınırlanırsa ya da sorumlulukla

donanmadan alabildiğince sınırsız bırakılırsa toplum ve

insanlık zarar görecektir. Zayıf ve donanımsız bireyler,

zayıf ve donanımsız toplum oluştururken; hep bana diyen,

sürekli kendini düşünen bireyler, toplumdaki zayıfları,

hasta ve çaresizleri yok sayacaklardır. Toplumun

yükselmesi, bireylerin yaşam seviyesinin artması, “sorumlu

birey”in yükselmesine bağlıdır. Sorumlu bireyler eliyle

kurulmuş işletme ve kurumlar sorumlu yapılar haline gelir,

o yapıların halkla ilişkilerinde seviye yüksek tutulur,

sosyal projeler önem kazanır ve toplumsal uyum sağlanmış

olur. Bu durum çarpan etkisi ile yayılarak global çapta

sorunların çözüme kavuşmasına imkan sağlar.

Halkla ilişki; hedef kitle ile (mal ve hizmetin muhatap

olduğu insan kitlesi) ilişki ile sınırlanmaz da farkına

vardığımız ve bilincimiz arttıkça yenilerinin farkına

varacağımız tüm “varlık alanları” ile ilişkiye

dönüştürülürse sorumluluk da o nisbette zenginleşecektir.

İlişki kurduğumuz varlıkların hayatımızdaki fonksiyonunun

bilincinde olmak o varlıklara olan yaklaşımımızı belirler.

Eğer o varlık olmadan yaşama şansımız yoksa, ya da

yaşamımızın düzeni bozuluyorsa, o varlığa karşı

tutumumuz farklı olacaktır. Bir an için bir çiçeğin

hayatımızdaki yerini düşünelim. Herkesin bilinç düzeyine

305

Page 310: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

göre çiçeğe yaklaşımı farklı olacaktır. Bir çiçeğin “var

olması için” toprağa, güneşe (ısı-ışık), suya (yağmura)

ihtiyacı var, aynı şeylere bir insan olarak benim de

ihtiyacım var. Çiçeğin bu üç unsurla ilişkisi, benim onlarla

ilişkime benzer mi? İhtiyaç bağlamında benzer ama bilinç

boyutu ile (farkındalık açısından) hayır. Çiçek bu üç unsura

karşı nötrdür, ama insan pozitif ve negatif tavır takınabilir.

Sorumsuz (bilinçsiz) insan bunlara zarar verir, doğal

dengeyi bozarken; sorumlu (bilinçli) insan onların var

kalması için mücadele verir, doğal denge/düzeni bozmaz;

anlar ki onları yok etmek kendi neslini yok etmektir çünkü

onlara herkes ve her şey muhtaçtır.

İlişkili düşünmeye devam edersek; yağmurun

oluşması için rüzgara, ısıya (güneşe), buharlaşmaya,

bulutlara (atmosfere), çiçeğe (bitkilere, fotosenteze), dünya

gibi bir oluşuma, dünyanın var olması için güneş sistemine

ve uzaya; güneşin ısı ve ışık vermesi için yakıta (helyum

atomunu)vb. ihtiyacı var. Her şey birbirine bağlı ve

birbiriyle ilişkili. Çiçeğin açması için topraktaki uygun

ortama (mineral vb.), bahçıvana; bahçıvanın yaşaması için

yemeye –içmeye, dünyaya; dünyanın yaşaması için uzaya;-

kapalı sistemlerin dışarıdan enerji almadan entropi yasası

gereğince yaşaması mümkün değildir,- açık sisteme, yani

kendi dışından ısı, ışık, su gibi enerjilere muhtaçtır. Öz

olarak söylemek gerekirse “bir şeyin varolabilmesi için her

306

Page 311: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

şeyin var olması şarttır”. Her şey var; ama onların var

kalması için varlık aleminde sadece kendisine sorumluluk

yüklenen ve bu sorumluluğu da gönüllü kabul eden insanın

ilişkide bulunduğu varlıklara hakkını vermemesi büyük

eksiklik. Bireyin ve bireyler tarafından kurulun

organizasyonlardaki halkla ilişkilerin bu bilinç ve

sorumluluğu taşıması – ki organizasyonların “kollektif

hafızası ve sosyal beyni” halkla ilişkiler birimdir - bireyin,

toplumun ve doğanın uyum içerisinde yaşamasının ve

insanlığın mutlu ol(kal)masının yegane yolu olarak

gözüküyor...

307

Page 312: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

308

Page 313: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

KAYNAKÇA :

AFŞAR, Timuçin

1 “Ahlak Değerlerinin Bilgi Temeli.” Bilgi ve

Değer Sempozyumu, Ankara : Vadi Yayınları

AĞAOĞULLARI, Mehmet Ali, Köker, Levent

2000 Kral-Devlet ya da Ölümlü Tanrı , Ankara:

İmge,

1 Kent Devletinden İmparatorluğa, Ankara :

İmge yayınları

AKARSU, Bedia

1982 Ahlak Öğretileri, İstanbul : Remzi,

AKDİKMEN, Resuhi

1995 Langenscheidt Standart Sözlüğü. İngilizce-

Türkçe ve Türkçe-İngilizce, İstanbul : İnkılap

Kitabevi

ALKAN, Türker

1 Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık , Ankara :

Bilgi Yayınevi

309

Page 314: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ALKIN, Emine

2003 “Mobbing ya da Psikolojik terör nedir?” İkitelli

İletişim, yıl:1; sayı :4, İstanbul,

ALTINTAŞ, Hayrani

1999 İslam Ahlakı, Ankara : Akçağ,

ARAL, Vecdi

1 Hukuk Felsefesinin Temel Sorunları. İstanbul :

Filiz Kitabevi

ARAL, Vecdi

1 Toplum ve Adaletli Yaşam : Sorumluluk ve

Kişiliğin Kazanılması. İstanbul : Filiz Kitabevi,

ARGÜDEN, Yılmaz

2002 Kurumsal Sosyal Sorumluluk. İstanbul : ARGE

Danışmanlık A.Ş.

ARI, Ramazan. Ömer Üre ve Hasan Yılmaz.

(T.Y.) Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Konya :

Mikro,

310

Page 315: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ASNA, Alaeddin

2 “Halkla İlişkiler Derneği bu kış uykusundan

uyanmalı” Marketing Türkiye, yıl : 5, sayı :

109

1993 PR Temel Bilgiler, İstanbul : Der yayınları

AŞKUN, İnal Cem.

1 “İşletmelerde Halkla İlişkiler”, Eskişehir :

ESADER, cilt : 10,sayı : 2,

AYDIN, Mehmet S.

1 Din Felsefesi , İzmir : İlahiyat Fakültesi

Yayınları

BARRY, Amanda

2 Halkla İlişkilerin Gücü (çev. Aysın Önen

Steidle), Ankara : Elips

BARRY, Norman P.

3 “Tartışma : Şirketlerin Kâr Yapmanın Ötesinde

Bir Sosyal Sorumluluğu Var mıdır?.” (çev.

Atilla Yayla) Piyasa Dergisi, Kış-2003, sayı : 5

311

Page 316: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

BAŞARAN, İ. Ethem.

1 Örgütsel Davranış : İnsanın Üretim Gücü ,

Ankara : Gül Yayınları

BAUMAN, Zygmunt

1 Parçalanmış Hayat : Postmodern Ahlak

Denemeleri, (çev. İsmail Türkmen), İstanbul :

AyrıntıYayınları

BAYRAK, Sabahat

1 İş Ahlakı ve Sosyal Sorumluluk , İstanbul : Beta

Basım Yayım Dağıtım.

BERTRAND, Alexıs.

1 Ahlak Felsefesi (çev. Salih Zeki.) Ankara :

Akçağ,

BİLLİNGTON, Ray

1 Felsefeyi yaşamak : Ahlak düşüncesine giriş ,

(çev. Abdullah Yılmaz), İstanbul : Ayrıntı

Yayınları

312

Page 317: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

BULAÇ, Ali.

1 “İnsanın Özü, Doğası ve Ahlak” Fecre Doğru,

yıl : 7 sayı : 74

1995 İrtica ve Sivilleşme, İstanbul : İz yayıncılık,

BURKE : Peter.

1 Tarih ve Toplumsal Kuram .(çev. Mete Tuncay)

İstanbul : Tarih Vakfı Yurt Yayınları,

BURSALIOĞLU, Ziya

1 Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış .

Ankara : A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi

CAROLL B. Archie

1 “The Piramid of Corporate Social

Responsibility” Business Horizon, July-August

cilt : 34, sayı : 4. ; Seyran, Cabir Deniz, a.g.m. ;

s.26

313

Page 318: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

CHANDLER, Geofferey

4 “UK The evolution of business and human

rights debate in Sullivan Rory Bussiness and

Human Rights”, London : Greenleaf

Publishing.

CHOMSKY, Noam

2000 Halkın Sırtından Kazanç. (çev. Deniz

Hakyemez, Barış Zeren), İstanbul : Om

yayınevi,

1 Demokratik İdeallerin Çöküşü. (çev. Cevdet

Cerit), İstanbul : Pınar yayınları

CUTLİP, M. Scott- Center, Allen H.

1 Effective Public Relations , Prentice-Hall, Inc.

4.ed., Englewood Cliffs

ÇAĞIRICI, M.

1985 Ana Hatlarıyla İslam Ahlakı, İstanbul :

314

Page 319: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

DİNÇER, Ömer

2 Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası , İstanbul

: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.

DÖNMEZER, Sulhi.

1972 Sosyoloji. İstanbul : Sulhi Garan Matbaası.

DRAZ. M.Abdullah

1 Sorumluluk . İstanbul : Kayıhan Yayınları

1 Kur’an Ahlakı . İstanbul : İz Yayıncılık

ERDEM, Hüsamettin.

1 Ahlak Felsefesi , Konya : HÜ-ER Yayınları.

2 Panteizm ve Vahdet-i Vücud Mukayesesi ,

Ankara : Kültür Bakanlığı,

ERDEM, Selman.

1978 Sosyoloji. İstanbul : Ofset Matbaası.

315

Page 320: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ERDOĞAN, İrfan

2002a İletişimi Anlamak, Ankara : Erk Yayınevi

2002b “Halkla İlişkiler” Kurtuluş Cephesi sayı : 68.

EREN, Erol

3 İşletmelerde Stratejik Yönetim ve İşletme

Politikası, İstanbul : Beta Basım Yayım Dağıtım

A.Ş., Gnşlm. 5. Baskı.

ERTEKİN, Yücel

1995 Halkla İlişkiler, Ankara : TODAİE Yayınları

FALK, Richard

2005 “BM geleceğini tartışıyor!”. ZAMAN Gazetesi,

2 Haziran 2005.

FEYARABEND, Paul

2 Akla Veda . (çev. Ertuğrul Başer) İstanbul :

Ayrıntı Yayınları

316

Page 321: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

FİCHTER, Josepht.

1996 Sosyoloji nedir ? (çev. Nilgün Çelebi), Ankara :

Üniversite Kitabevi

FRANKL, Viktor E.

2 Duyulamayan Anlam Çığlığı, Psikoterapi ve

Hümanizm (çev. Selçuk Budak), Ankara : Öteki

Yayınevi.

FRENCH, Peter A.

3 “Responsibility And The Moral Role Of

Corporate Entities.” Business As A Humanity,

Ed. R. Edward Freeman Ve Thomas

Donaldson, 88-97. New York : Oxford

University Press; Solomon, Age., s. 93-95)

FROMM, Eric.

1 Sevme Sanatı . (Çev. Işıtan Gündüz) İstanbul :

Say,

317

Page 322: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

FUKAYAMA, Françis.

2000 Büyük Çözülme. İnsanın Doğası ve Toplumsal

Düzenin Yeniden Oluşması. (çev. Zeynep Avcı,

Aslı Telli Aydemir), İstanbul : Sabah

yayıncılık.

GÖRPE, Serra

4 Halkla İlişkiler Kavramları, İstanbul : İ.Ü.

İletişim Fakültesi

GÜLER, İlhami.

5 “Dünyanın Başına Gelen ‘Derin Sapıklık’

Dünyevileşme” İslâmiyât IV (2001) sayı 3.

GÜNDOĞAN, Ali Osman.

6 “Ahlaki Hayatımızın Kaynağında Toplumculuk

Bireycilik Tartışması” Bilgi ve Değer, Ankara :

Vadi Yayınları

GÜNGÖR, Erol

318

Page 323: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

1 Ahlak Psikolojisi ve Sosyal Ahlak , İstanbul :

Ötüken Yayınları

2 Değerler Psikolojisi, Profesörlük Tezi.

Amsterdam : Hollonda Türk Akademisyenler

Birliği vakfı,

GÜRLESEL, Can Fuat

2000 “Küreselleşmenin yeni aşaması ve Türkiye'nin

konumu” New Perspectives Quarterly

(NPQ,Türkiye), cilt : 2, sayı : 4.

HABERMAS, Jürgen

1976 Legitimation Crisis : Londra : Heinemann,

HACIKADİROĞLU, Vehbi.

1997 İnsan Felsefesi, İstanbul : Cem,

HALLAHAN, Kirk.

2 “Paradigma Savaşımı ve Halkla İlişkiler

Uygulaması.” (Çev. Erol Mutlu) A.Ü. İletişim

Fakültesi Yıllığı

HAZLİTT, Henry.

319

Page 324: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

7 ‘Kapitalizm Etiği’ Piyasa Medeniyeti.

(Derleyen Atilla Yayla) Ankara : Liberte,

HEİMSOETH, Heinz.

1 İmmanuel Kant’ın Felsefesi. (Çev. T.

Mengüşoğlu) İstanbul :

HUNTİNGTON, Samuel

3 Medeniyetler Çatışması, (Derleyen Murat

Yılmaz) Ankara : Vadi,

İŞÇİ; Metin.

1996 Davranış Bilimleri. İstanbul : Der Yayınları.

İŞSEVEROĞLU, Gülsün.

2 “İşletmelerde Sosyal Sorumluluk ve Etik”.

Yönetim ve Ekonomi , cilt: 8 sayı : 2

İZVEREN. Adil

1994 Hukuk Felsefesi, Ankara : 9 Eylül Üniversitesi

KADIBEŞEGİL, Salim.

320

Page 325: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

1 Reklam Halkla İlişkiler ve Ötesi , Ankara :

MediaCat Yayınları

1 Halkla İlişkilerde Temel İlkeler , İzmir :

Tükelmat,

KANT, İmmanuel

1 Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi (çev.

İoanna Kuçuradi) Ankara : Türkiye Felsefe

Kurumu,

3 Pratik Aklın Eleştirisi (çev. İonna Kuçuradi,

Ülker Gökberk, Fusun Akatlı) 3.bs., Ankara :

Türkiye Felsefe Kurumu,

KARAKOÇ, Nihat.

2 İşletmelerde Halkla İlişkiler , İzmir : Mey

Ofset

KAZANCI, Metin.

1992 Halkla İlişkiler, Ankara : Savaş Yayınları

KEMAL Tosun

321

Page 326: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

1992 İşletme Yönetimi, İstanbul : Savaş Yayınları

KNOX, S. ve Maklan, S.

2 “Corporate Social Responsibility : Moving

Beyond Investment Towards Measuring

Outcomes”, European Management Jornal,

Vol. (22), Nu. (5), 508-516.

KOPARAL, Celil.

2000 Yönetim ve Organizasyon, Eskişehir : Anadolu

Üniversitesi Açıköğretim Fak Yay.

KOZLU, Cem

1994 Türkiye mucizesi için vizyon arayışları ve

Asya modelleri. Ankara : İş Bankası yayınları,

KUR’AN-I KERİM ve Türkçe Meali

4 Hazırlayan Yaşar Nuri Öztürk. İstanbul : Yeni

Boyut,

322

Page 327: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

KÜÇÜKKURT, Mehmet

2 “Halkla İlişkilerde Araştırma yöntemleri ve

Değerlendirme” Halkla İlişkiler Sempozyumu-

87, 20-21 Nisan 1987.(düzenleyen) A.Ü.

BYYO ve TODAİE, Ankara : A.Ü. BYYO

Yayınları.

LaFOLLETTE, Hugh.

4 Kişisel ilişkiler. Sevgi, Kimlik ve Ahlak (çev.

Ferma Lekesizalın) İstansul : 2.bsk., Ayrıntı

Yayınları

LEVINE, Michael.

2004 Halkla İlişkiler : Bir Gerilla Savaşı (kablolu

dünyada) (çev. Günhan Günay) İstanbul : Rota

Yayın Yapım

LIPSON, Leslie.

1 Demokratik Uygarlık . Ankara : Türkiye İş

Bankası Yayınları,

McCANN, Dennis P.

323

Page 328: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

3 ‘Tartışma : Şirketlerin Kâr yapma ötesinde

bir sosyal sorumluluğu var mıdır? Norman P.

Barry’ye Cevap’ Piyasa, sayı : 5.

McINTYRE, Alasdair.

2001 Erdem Peşinde : Ahlak Teorisi Üzerine Bir

Çalışma (çev. Muttalip Özcan) İstanbul :

Ayrıntı,

MEVLÂNÂ, Celaleddin Rumi

1 Divan-ı Kebir (çev.Abdülbaki Gölpınarlı)

İstanbul : Remzi Kitabevi

MILL, John Stuart

3 Hürriyet Üstüne (çev. Mehmet Osman Dostel)

Ankara : Liberel Düşünce Topluluğu,

1 Faydacılık (çev. Nazmi Coşkunlar) İstanbul :

MEB,

MICHAEL, Bryane ve ERIKA, Öhlund

324

Page 329: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

4 “The Role of Social Responsibility in

Turkey’s EU Accession” Oxford : Working

Paper.

NAISBITT, John

1995 Global Paradoks : büyüyen dünya

ekonomisinin küçük oyuncuları, (çev. Sinem

Gül) İstanbul : Sabah,

NİRUN, Nihat ve diğerleri.

1990 Sosyoloji, İstanbul : M.E.B.

ODAMAN, Serkan

4 “Kurumsal Sosyal Sorumluluk çerçevesinde

4857 sayılı yeni iş kanunundaki zorunlu

istihdam yükümlülüklerinin etkileri ve

doğurabileceği sorunlar”, 14. Ulusal Kalite

Kongresi Bildirisi

OLUÇ, M.

3 “Halkla İlişkiler ve Duyurum (Public R &

Publicity)” Pazarlama Dünyası Yıl : 4, Sayı :19,

sayı : 5.

325

Page 330: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ÖLÇER, Ferit

5 “Günümüzde Sosyal Sorumluluğun Değişen

Boyutları ve İşletmeler Üzerine Etkileri”,

Standard Dergisi ,Ankara : TSE Yayınları, Yıl:

40. Sayı: 473.

ÖNER, Necati

5 Felsefe Yolunda Düşünceler, İstanbul : Milli

Eğitim Bakanlığı Yayınları

ÖZALP, İnan.

1 Yönetim ve Organizasyon . Eskişehir : Anadolu

Ü. Açıköğretim Fak. Yayınları.

ÖZEY, Ramazan

2001 Çevre Sorunları, İstanbul: Aktif Yayınevi,

ÖZKALP, Enver

1986 Sosyoloji. Eskişehir : AÖF Yayınları.

PAREKH, Bhikhu

2 Çok kültürlülüğü yeniden düşünmek (çev.Bilge

Tanrıseven) Ankara : Phoenix Yayınevi

326

Page 331: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

PEHLİVAN, İnayet

3 Yönetsel Mesleki ve Örgütsel Etik , Ankara :

Pagem,

PİECZKA, Magda

3 Halkla İlişkilerde Eleştirel Yaklaşımlar ,

Ankara : Vadi Yayınları

POOLE, Ross.

2 Ahlak ve Modernlik (çev. Mehmet Küçük)

İstanbul : Ayrıntı,

ROUSSEAU, J.J.

1 Toplum Sözleşmesi, (çev. Vedat Günyol)

İstanbul : Adam,

SABUNCUOĞLU, Zeyyat. Tokol, Tuncer

2001 İşletme, Bursa : Ezgi,

SAĞLAM, Mehmet

1979 Örgütsel Değişme , Ankara : TODAİE

327

Page 332: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

SAKALLI, Nuray

6 Sosyal Etkiler. Kim Kimi Nasıl Etkiler ?,

Ankara : İmge yayınevi.

SARAN, Mine.

6 “Grunig ve Hunt’a göre Halkla İlişkiler

davranışının dört modeli” Düşünceler. E.Ü, İ.F.

Dergisi Yıl : 11 Sayı : 10.

SEYYAR, Ali

2003 Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik

Sözlük) İstanbul : Beta yayınları,

SEZER, Birkan U.

3 “Bir Halkla İlişkiler kavramı olabilir mi?”

Halkla İlişkiler Sempozyumu-87 Ankara :

A.Ü.BYYO,

SJÖBERG, Göran.

1 "Mesleki uygulama için bir Halkla ilişkiler

eğitimi modeli" HDD Altın Kitap, Rota

Yayınları, sayı : 4.

328

Page 333: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

SOLOMON, Robert C.; Flores, Fernando

5 İş dünyasında, politikada, ilişkilerde ve

yaşamda Güven Yaratmak (çev. Ahmet

Kardam) İstanbul : MESS,

3 Above the Bottom Line : An İntroduction to

Business Ethics 2. bs., Fort Worth, Tex,

Harcourt Brace Collage Publishers ; McCann,

a.g.m. , s. 123.

SWİNGEWOOD, Alan

7 Sosyolojik Düşüncenin kısa tarihi . (çev. Osman

Akınhay) Ankara : Bilim ve Sanat,

ŞENER, Mustafa

4 İşletmelerde Sosyal Sorumluluk , İstanbul

Teknik Üniversitesi, F.B.E., Yüksek Lisans

Tezi,

SHELDRAKE, Rupert

1990 The Rebirth of Nature, London

329

Page 334: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ŞİMŞEK; Birgül

1999 Yöneticilerin Çalışanlara karşı İş Etiğine

yönelik değerlerin tesbit ve analizine ilişkin bir

çalışma. Eskişehir : Yayınlanmamış Doktora

Tezi,

TEPE, Harun

1998 “Bir Felsefe Dalı Olarak Etik”, Doğu-Batı, 1(4)

TOFFLER, Alvin

5 Şok : Gelecek Korkusu , (çev. Selami Turgut)

İstanbul : Altın Kitaplar

TOLAN, Barlas

2 Toplum Bilimlerine Giriş , Ankara : Savaş

Yayınları,

TOPÇU, Nurettin

4 İsyan Ahlakı (çev. Mustafa Kök, Musa Dogan)

İstanbul : Dergah,

1990 Sosyoloji, İstanbul : Dergah,

TORLAK, Ömer; ERDEMİR, Erkan

6 “Yönetim Kurulu Üyelerinin Kurumsal

330

Page 335: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

Yönetim ve Sosyal Sorumluluk ilişkisine yönelik

algılamaları”, Kurumsal Yönetim Bildiri Kitabı, 4.

Orta Anadolu İşletmecilik Kongresi, Ankara :

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, 13-14

Mayıs 2005.

TORTOP, Nuri

1 Halkla İlişkiler , Ankara : Yargı yayınları,

4 Halkla İlişkiler , Ankara : Gazi Üniversitesi.

BYYO,

TOSUN, Mustafa

1981 Örgütsel Etkililik. Ankara : TODAİE,

TOURAİNE, Alain

8 Birlikte yaşayabilecek miyiz ? (çev. Olcay

Kunal) İstanbul : Yapı Kredi Yayınları

TURHAN, Mümtaz

2 Kültür Değişmeleri . İstanbul : Başbakanlık

yayınevi

TÜRKÇE Sözlük. Türk Dil Kurumu

TÜRKİYE Cumhuriyeti Anayasası

331

Page 336: SOSYAL BİR FAALİYET OLARAK HALKLA İLİŞKİLERdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ihtiyaç, özgürlük, akıl ve ilişki kavramları temel alınarak toplumsal

ÜLKEN, Hilmi Ziya

2001 Ahlâk., İstanbul : Ülken Yayınları,

YILMAZ, Murat (derleyen)

1995 Medeniyetler Çatışması, Ankara : Vadi.

332