Upload
oezguen-basibueyuek
View
471
Download
18
Embed Size (px)
Citation preview
2
Sualtı Arkeolojisi Kazı Teknikleri
Öğrettiklerinden ötürü, Sayın Hocam Yrd. Doç. Dr. A. Harun
ÖZDAŞ’a sonsuz teşekkürler…
3
4
Özgün BAŞIBÜYÜK
Sualtı Arkeolojisi Kazı Teknikleri
Bu yazı, UNDET çalışmalarının sonucudur.
İzmir 2012
5
SUALTI ARKEOLOJİSİ KAZI TEKNİKLERİ
Özgün BAŞIBÜYÜK
Editör:
Levent KORLU
Düzenleme:
Barış ARAN
İzmir 2012
6
ÖNSÖZ
Dünyada ilk yaşam kırıntıları sudan doğmuştur ve bu
yüzden insanında en önemli ihtiyacı olmuştur. İnsanoğlu
oluşumunun ilk evresi ile birlikte su ile tanışmış ve anlam
veremediği uçsuz bucaksız denizlerden korkmuştur. Zamanla
kendi yaşamını idam ettireceği gereksinimlerini denizden
edinebileceğini fark etmiş ve meraklı yapısı ile incelemeye
başlamıştır. Deniz ürünlerinden yiyecekler edinmiş, süsler ve
takılar yapmışlardır. Bir süre sonra deniz ve nehirleri hayatlarını
kolaylaştırmak için kullanmış ve sandal, gemi ile ona
hükmetmeye başlamışlardır. Ancak denizle olan bu ilişkide zaman
zaman kazanan taraf deniz olmuş, bu korkularından dolayı da ona
tapmaya başlamışlardır. Onlar için bu maceracı ve tehlikeli olan
denizden kaçmamışlar, tam tersine üzerine giderek insanlık
tarihinin bugünlere gelmesini sağlamışlardır.
Kültür tarihinin bu gelişimi sırasında dünyadaki en önemli
merkez de ülkemiz suları olmuştur. Doğu ile batı arasında bir hat
oluşturan sularımızda bulunan ve bulunmayı bekleyen birçok
batık yer almaktadır. Bu yüzden Türkiye’ de gelişmesi gereken
önemli bir arkeoloji dalıdır.
7
Bu yazıyı yazmamdaki amaç ise Lisans eğitimi alan
Arkeoloji öğrencilerine bu alanı sevdirmek ve onları
yönlendirmektir, ayrıca öğrenmiş olduğum tüm bu bilgileri
naçizane ölümsüzleştirmek ve paylaşmak istedim.
Bu yazı, Lisans ve Yüksek Lisans eğitimim sırasında
katılmış olduğum araştırma ve kazılarda deneyimle, hocalarımdan
izlenimlerimle, hocalarımın öğrettikleriyle ve kendi yaptığım
araştırmalarla tamamladım. Bu yüzden yazıyı, Sualtı arkeoloji
alanında bildiğim en önemli verileri öğreten, Türkiye’ de Sualtı
Arkeoloji alanında en önemli bilim adamlarından birisi olan
hocam Yrd. Doç. Dr. Harun ÖZDAŞ sayesinde yazdığımı
söylemek isterim. Ayrıca bana arkeolojiyi sevdiren değerli hocam
Prof. Dr. Serap YAYLALI’ ya, Beni sualtı alanında yönlendiren
hocam Yrd. Doç. Dr. Aynur CİVELEK’ e, sürekli dertlerimizle
uğraşan ve bizden yardımlarını esirgemeyen Arş. Gör. Aydın
ERÖN, Arş. Gör. Murat ÇEKİLMEZ, Arş. Gör. Emre ERDAN’
a, Arş. Görv. Sedat Akkurnaz’a ve tüm diğer değerli hocalarıma
sonsuz teşekkürler.
Özgün BAŞIBÜYÜK
8
İÇİNDEKİLER
Önsöz 5
Giriş 9
BÖLÜM I
1.1. Sualtının keşfi ve tarihi 15
1.2.Sualtı Arkeolojisinin Türkiye’ deki gelişimi 17
BÖLÜM II
2.1.Sualtı Arkeoloji çalışmaları yapılan alanlar 20
2.2. Sualtı Arkeoloji alanlarını araştırma yöntemleri 29
2.2.1. Tahmini batık noktaları 30
2.2.2. Toplanan bölgesel veriler 31
2.2.3. Yüzeyden tarama 32
2.2.4. Dalış ile arama 33
BÖLÜM III
3.1. Kazılacak alanın hazırlanması 36
3.2. Sualtı arkeoloji çalışmalarında gerekli ekipman ve
araçlar
42
3.3. Sualtı Arkeoloji çalışmalarında ekip ve görevleri 47
3.4. Sualtı kazı teknikleri 52
3.4.1. Hand Fan 54
3.4.2. Air lift 55
9
3.4.3. Hydro lift 59
3.4.4. Prop wash 63
3.4.5. Hydro wash 66
3.4.6. Water jet 67
3.4.7. Hitting 70
3.5. Sualtı belgeleme teknikleri 71
3.5.1. Ölçüm 71
3.5.2. Çizim 72
3.5.3. Fotoğraf çekimleri 73
BÖLÜM IV
4.1. Buluntuların çıkarılması 74
4.2. Güvenlik 78
10
GİRİŞ
Bugün için bilinen en eski tekne, 1954’te Mısır’da yapılan
bir arkeolojik kazı sırasında ortaya çıkarıldı. Keops Piramidi’nde
gömülü bulunan bu teknenin parçaları bir araya getirildiğinde,
43,40 m. uzunluğunda bir gemiyle karşılaşıldı. Gemi 4500 yıl
önce parçalanarak gömülmüştür. Tekne keresteleri ip ve bitki
lifleriyle birbirine
bağlanmaktadır. Ve
omurgasızdır.1 Bu
tekne kullanılmamış
olabilir ancak benzer
örnekleri dolayısıyla
nil nehri üzerinde
kullanılmaktaydı.
Omurgası olmayan
bu geminin ardından Mısır Yeni Krallık döneminde ilk omurgalı
gemilere rastlanmaktadır.2Mezopotamya’ da M.Ö. 5000 - 3000
arasına tarihlenen tekne modeli ele geçmiştir bu da teknelerin 1 Köküöz1995, 20. 2 Köküöz1995, 21.
11
plastik sanatta işlenecek kadar öneme sahip olduklarını
göstermektedir.3 Erken Bronz Çağ’da (M.Ö. 3000) bu ilk gemiler
üretim fazlalarını deniz aşırı uzak diyarlara götürüp ihtiyaçları
olduğu ürünlerle ülkelerine dönmüşler ve ilk deniz ticaretini
başlatmışlardır.4
M.Ö. 2. Bin yıl civarında
Asur ticaret kolonileri çağı
içerisinde, Kaniş Karum’
unda pişmiş toprak tekne
modeli ve tekneyi kullanan
kişi ele geçmiştir. Bu eser
bölgede nehir ticaretinde
teknelerin rolü olduğunun
kanıtıdır ve deniz taşıtının işleyişin göstermesi bakımından
önemlidir. Mısırlıların ilkel deniz taşımacılığının yerini sonraki
bin yıllarda Fenike denizcileri almıştır. M.Ö.1200 yılından
itibaren Ege göçleriyle gelen akınlar sonucu kıyı bölgesine sıkışan
Kenanlılar Yunanlıların kendilerine verdikleri isimle Fenikelileri
oluşturmuşlardır.5 Fenikeliler gemilerini, Sedir ormanları
ağaçlarından yapmışlardır. Ağaçların gövdesinden kesilen uzunca
bir kiriş, gerilen ipe göre tesviye edildikten sonra kirişe, 3 Tütüncüler2011, ders. 4 Hamza2006, 4. 5 Girgin2006, 4.
12
belkemiğine kaburga geçirir gibi tahtalar yerleştirilirdi. En üste de
kaburgaları bağlamak için bir güverte döşenirdi. Geminin arka
kısmı balık kuyruğu, burun kısmı da kuşbaşı seklinde
yapılmaktaydı.6 Sedir Ağaçlarının varlığı nedeniyle Byblos kenti
Batı Akdeniz’in en önemli kereste ticareti yapan limanlarında biri
haline gelmiştir. Akdeniz Ticareti üzerine araştırma yapan bazı
bilim adamları Tunç Çağ Doğu Akdeniz deniz ticaretinin
güzergâhıyla ilgili bazı önerilerde bulunmuş ve çoğu bu ticaretin
saatin ters yönünde olduğu noktasında birleşmişlerdir. Buna göre,
Mısır’dan yola çıkan bir gemi kuzeye doğru ilerlemekte ve Levant
kıyısındaki limanları geçerek batıya yönelmektedir. Mısır ve
Levant arasındaki deniz yolunun kullanıldığına dair yazılı
kaynaklar bilgi vermektedir. Amarna Mektuplarında, Mısır’daki
Levant Gemilerinden bahsedilmektedir. Bu da bize söz konusu
dönemde Levant Gemilerinin Mısır’a ulaştığını göstermesi
açısından önemlidir.7 1. Bin yılın son yarısına girilirken, deniz
ticareti doruk noktasına ulaşır ve yaşamın merkezindeki yerlerden
birini alır.
6 Tok2001, 90. 7 Lülleci2007, 8.
13
Din de bile gemiler yer
almaya başlar arkaik
dönemin başında M.Ö. 550
civarında siyah figür
tekniğinde eserler yapan
Eksekias ressamının
boyadığı bir Kylix
tondosunda Dianysos’ un
kültünü yaymak için bir
gemi üzerinde yola çıkması
anlatılmaktadır.
Ekonominin önemli bir kolunu oluşturur ki bunun en büyük kanıtı
gemi betimlemelerinin sikkeler üzerinde Klasik dönemden
itibaren betimlenmesidir. Buna örnek olarak, Perseus döneminde
Amphipolis’ te basılan tetroboller üzerinde gemi tasvirleri yer
almaktaydı.8 Bu dönem gemiler askeri gücün de önemli bir
simgesiydiler, M.Ö. 431 yılında Atina’nın donanmasının savaşçı
kısmının üç yüz, ihtiyat kısmının ise yüz gemiden oluştuğu tahmin
8 Köyağasıoğlu2006, 37.
14
edilmektedir.9 Kentlerin donanmalara verdikleri önem büyüktür.
Sadece donanma için yapılan ikinci bir liman uygulaması
mevcuttur. Strabon’ a göre, Yeni Knidos çifte limanlı bir kenttir.
Bunlardan biri açık liman, diğeri ise yirmi gemilik bir donanma
merkezi olan limanıdır.10 M.Ö. 3. Yüzyıla gelindiğinde gemi
üretimi de bir ticaret haline gelmiştir. Önemli Limaların
yakınlarındaki kentlerde tersaneler yaygınlaşmıştır. Kartaca
şehrinin tersanesinde iki yüz kadırganın bir arada tutulabildiği
söylemektedir. Paralelinde de gemi inşasında gelişmeler
yaşanmıştır. Kartaca gemileri dörtlü ve beşli denilen tipte, üçer
sıra kürekli savaş kadırgalarıydı ve bu dönem Kartaca savaş
gemilerinin Donanma mürettebatları tamamen profesyonel
gemicilerden kurulmuştur. Kürekçilerinin disiplini ve
mahmuzlama taktiğindeki uzmanlığı Kartaca donanmasını tüm
batı Akdeniz’ in hâkimi yapmıştır.11
Zaman ilerledikçe gemi tasvirleri de plastik sanatta,
seramikler üzerinde ve sikkelerde betimlenmeye devam etmiştir.
M.Ö. 199 da darp edilen Samos sikkelerinde Gemi pruvası
tasfirleri gemilerin ekonomideki geri dönüşü olmayan liderliğinin
devamını kanıtlamaktadır.12 İlerleyen dönemler içerisinde
9 Mutlu2008, 28. 10 Strabon 14.2.15. 11
Bilgi2006, 17. 12
Köyağasıoğlu2006, 38.
15
gemiler sadece ticaret için değil korsanlık faaliyetlerinde de
kullanılmaya başlanmıştır. Elvan Eti “ Pompeius M.Ö. 67 yılı
yazında 60 gemilik bir donanma ile Kilikia’ ya yelken açtı. Kısa
bir sürede korsanları dize getiren Pompeius’ a korsanlar bütün
gemilerini teslim ettiler “13 şeklinde korsanlık faaliyetlerinden
bahsetmiştir. Bizans döneminde ise denizcilik hızla devam
etmiştir. M.S. 11. Yüzyılda Constantinepolis’ de üretilen gemiler
Antalya, Rhodos, Lemnos, Samos, Kea, Tenedos, Khios, Gelibolu
başta olmak üzere geniş alanlara ihraç edilmiştir. Devamını
izleyen yüzyıllarda Akdeniz, Marmara denize ve Karadeniz’ de
önemli denizcilik ağı hâkim olmuştur.
13
Eti2006, 6.
16
Bölüm 1
1.1. Sualtının keşfi ve tarihi
Tüp ile dalışın serüveni ise ilk başlarda taş yardımı ile
sünger, mercan, sedef çıkarmak için yapılan dalışlarla nefes
yardımı ile yapılmaktadır. Yazılı belgeler ilk olarak sünger arama
amaçlı dalış yapan Giritli dalgıçları (MÖ 3000) göstermektedir.
Ardından M.Ö. 2200 yıllarında inci arayan Çinli dalgıçlar
hakkında bilgiler vardır. M.Ö. 13. Yüzyılda ise İlyada’ da
dalgıçlardan bahsedilmektedir.
M. Ö. 4. Yüzyılda
Aristoteles’e ait
olduğu sanılan
Problemata Physica (
Fizik Problemleri)
adlı yapıtta daha uzun
süreli dalış amacıyla
icat edilen dalgıç
çanından bahsedilir.
17
M. S. 1500-1700 yıllarında içlerinde hava hapseden dalış çantaları
geliştirilmiştir. 1715 yılında John Lethb Ridge adlı İngiliz
araştırmacı her tarafı
kapalı, deriden bir dalgıç
elbisesi keşfetmiştir. 11825
yılında W.H. James İngiliz
mucit, üzerinde sıkıştırılmış hava taşıyan elbiseyi kullanır.1930’lu
yıllarda palet, yüz maskesi ve şnorkel kullanılmaya başlanır ve
1958 yılında Dünya Sualtı Aktiviteleri Konfederasyonu (CMAS)
kurulur.14
Bugün ise tüplü dalış hem bir spor hem de mesleki olarak
kullanılmaktadır. Tüplü dalış suyun altında solunum işlevlerinin
yerine getirilmesini sağlayan özel malzeme kullanılarak yapılan
dalış türüdür ve Scuba Diving olarak tanımlanmaktadır. Bu
tanımdaki SCUBA (Self Contained Underwater Breathing
Apparatus) kendi kendine yeten su altı nefes alma aleti anlamına
gelmektedir. Bu aletin kullanılması içinse özel bir eğitim alınması
gerekmektedir.
14
Başıbüyük2011, 5.
18
1. 2. Sualtı Arkeolojisinin Türkiye’ deki
gelişimi
Arkeolojinin en önemli
kollarından biri olan sualtı araştırmaları
ve kazıları, üç tarafı denizlerle çevrili
olan ülkemizde önemli bir rol
oynamaktadır ve paralelinde çok eski
dönemden beri Akdeniz ve Ege deniz
ticaretinin merkezi olma özelliğini
taşımaktadır. Sualtı arkeolojisini
ilgilendiren bölümleri ise bu bağlamda devreye girmektedir, o
dönem ticareti oluşturan en önemli etmenlerden İlki olan gemiler
ve bu gemilerin batıkları, ikinci olarak ise gemilerin uğradığı
merkezler ve limanları. Sualtı kazı çalışmaları eski limanlarda ve
batıklarda yapılmaktadır.
Sualtı arkeoloji çalışmaları
ülkemizde 1960 yılında, Myken
Devri uzmanı George F. Bass’ in
Pennslylvania Üniverisitesi adına
yaptığı Gelidonya Burnu Batığı
19
kazısı ile başlamıştır. 2010 yılında bu alanda tekrar kazı
çalışmaları yapılmıştır. 1967 yılında Bodrum-Turgutresis
açıklarında yer alan Yassıada Batığı Kazısı ile serüven devam
etmiştir.1975 yılında
Şeytanderesi Batığı, 1979
yılında Serçe Limanı batığı
kazıları ile devam
eder.1983 yılında herkesçe
bilinen Uluburun batığında
çalışmalara başlanır. İlk olarak Bass ardından Cemal Pulak
başkanlığında 11 sene kazı yapılır. 1995 Bozburun,1996 Tektaş
kazı çalışmalarının devam ettiği batıklar olmuştur.15
Türkiye’ de Sualtı
arkeolojisinin devamlılığını ve
tanıtımını sağlayan en önemli
birim ise Bodrum Sualtı
Arkeoloji müzesidir. Müzenin
ilk tohumları 1958 yılında
Amerikalı gazeteci-dalgıç
Peter Trockmorton tarafından atılmıştır ve onun uğraşları sonucu
George F. Bass bilimsel Sualtı Arkeolojisiyle ilgilenmeye
15
www.inadiscover.com(16.06.2011)
20
başlamıştır. Tockmorton’ un kale ile ilgili fikirlerini ise bir müze
fikrine dönüştüren İzmir Arkeoloji Müzesi Müdürü Hakkı
Gültekin olmuştur. Türk hükümeti 195 yılında, terk edilmiş bir
hapishane olarak işlev gören Bodrum Kalesinin geliştirilmesi için
destek sağlamıştır. Süngerciler tarafından tesadüfen bulunan ve
depolarda saklanan amforalar ile Kaptan Kemal Aras, Peter
Trockmorton, Mustafa Kapkın ve Honor Frost gibi kıyılardaki
batıkları ilk kez keşfeden öncülerin denizaltından çıkardıkları
buluntuların sergilenmesi için ilk çalışmalar başlatılmıştır.
1961 yılında Türk
hükümetinin resmi emriyle,
Bodrum müzesi Kültür
Bakanlığının kontrolünde
ve İlk müze müdürü Haluk
Elbe’ nin yönetmenliğe
getirilmiştir. Bodrum
Müzesi St. Jean Şövalyeleri’nin inşa ettiği St.Peter kalesi içinde
geniş bir alanda yer almaktadır.16
16
www.bodrum-museum.com(16.06.11)
21
Bölüm 2
2.1.Sualtı Arkeoloji çalışmaları yapılan alanlar
Su, insanoğlunun keşfettiği doğasına en aykırı ama
doğasının en büyük keşfi olmuştur. Dünyanın her yerinde deniz,
okyanus, göl, nehir gibi suyun kullanılabileceği alanlarda sualtı
arkeoloji çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışma alanlarını,
insanların oluşmasında birinci dereceden etkin olduğu ya da
olmadan doğanın başrolünü oynadığı etmenler oluşturur. İnsanlar
su ile tanışıklıklarının ardından onu kendi amaçları için
kullanmaya başlamışlardır. İlk olarak balık tutmak, yakın
bölgelerde seyahat etmek için faydalanmışlardır. Gelişen her
olguyla birlikte gemicilikte gelişim göstermiştir. İnsanlar suya
yakın göllerde, akarsularda ve deniz kıyılarında bu araçlarını
kullanmışlardır. Bir süre sonra gemicilik sektör haline gelip
taşımacılık ve ticaret ağını oluşturmaya başlamıştır. Özellikler
akarsular gemiciliğin ilk gelişim gösterdiği alanlar olmuştur.
İnsanlar kara yoluyla hayvanlar aracılığı ile kat edecekleri yolun,
suyun debisi, yönü ve rüzgâr etmenleri kendi yanlarında olduğu
22
zamanlarda 10/1 oranda daha çok hızlı kat etmektedirler. Sualtı
arkeoloji çalışmaları da iki alanda odaklanmaktadır;
Batık Gemiler
İnsanoğlunun ihtiyacı
olan su her zaman onunla
birlikte çalışmamış bazen
de onun sonu olmuştur.
İnsanoğlunun kullandığı
ve yukarıda bahsettim
deniz araçları ilk başlarda
sal şeklindedirler. Muhtemelen sal şeklindedirler. Bulunmuş sal
örnekleri olmamasına karşın yukarıda bahsettiğim tasvirli sanat
eserlerinden
varlıklarını biliyoruz.
Bu ilk sallar
muhtemelen
nehirlerde ve göllerde
kullanım görüp bu
alanlarda batmış
olmalıdırlar.
Denizciliğin gelişimi
23
ile birlikte insanoğlu merakının kölesi olup ufkunu genişletme
çalışmalarına başlamıştır.
Omurgalı, daha dayanıklı gemiler yapmış ve uzun yollara çıkmaya
başlamıştır. Henüz pusulanın keşfedilmemesinden dolayı
denizciler gece yıldızları, gündüz güneşi takip ederek yönlerini
bulmuşlardır. Fırsat oluştukça kıyıya paralel giderek yönlerini
tahin ederek yollarına devam etmişlerdir. Gökyüzü tahin edilerek
yapılan yolculuklarda en önemli batma nedeni alaboralardır.
24
Akdeniz de rüzgâr genelde kuzeyden esmektedir ve aniden çıkan
rüzgârlar gemilerin alabora olmasına neden olmaktadır.17
Böyle batıklarda insan
çalışması daha zordur çünkü
100 metre üzeri derinliğe batan
gemilerdir. Bu tür gemilerde
çalışmalar sonar sistemleri veya
kameralı robotlarla
yapılmaktadır. Gemilerin batma
sebeplerinden bir diğeri ise ticari gemilerin yükleme yaparken yük
kayması sonucu batmalarıdır. Özellikle mermer gibi kütlesel
yükler, yanlış yükleme sonucu batmaktadır. Böyle batıklar
genellikle limanlarda ya da yer altı kaynaklarının yakınlarındaki
kıyılarda bunmaktadır. Mermerden ismini alan Marmara
denizinde yer alan Marmara adası mermer ticaretinde önemli bir
noktadır. Denize olan konumundan dolayı değerli olan adanın
etrafında yük kayması sonucu batan birçok gemi bulunmaktadır.
Denize paralel yol alan gemilerde ise en büyük sorun
aniden karaya basan rüzgârlardır. Karaya sürüklenen gemiler
17 Alper2007, 1.
25
durabilmek için çapalarını atarlar, şanslılarsa çapa tutup
kurtulurlar ancak genelde sürüklenip kayaya çarpan gemiler, hasar
görürler ardından açığa doğru sürüklenip 40 metre konturlarına
batarlar. Yapmış olduğumuz çalışmaların çoğunda bu batıklara
rastlamaktayız. Böyle batıklarda geminin çapası batığın uzağında
bulunmaktadır. Karaya paralel batma nedenlerinden bir diğeri
aniden bastıran sis sonucu görülemeyen kara veya suların
alçalması sonucu görülemeyen topuklardır. Topuğa çarpan
gemilerin batıkları genel olarak topuğu izleyen koylarda ya da
topuğun etrafında bulunmaktadır.
Gemileri batıran diğer bir neden gece koylara demirleme
sırasında çapa kayması ya da çapa kopması sonucu gemilerin
karaya çarpması veya konaklamak için koya yaklaşan gemilerin
derinliği tahmin edemeyip karaya oturmalarıdır. Bu iki türdeki
batıklar genelde 3 – 10 metre konturunda karşımıza çıkar ve genel
olarak derinlikleri az olması sebebi ile insanlar tarafından tahrip
edilmiş şekildedir.
Batık alanları
dışında gemilerin
bıraktığı etmenler de
sualtı arkeolojisinin
çemberi içerisinde
26
yer alır. Özellikle batmakta olan gemilerin ve ya konaklamadan
sonra sıkışıp kesilmek zorunda kalan çapalar batık olmadan
karşımıza çıkmaktadır. Eğer gemi batmakta ise çapalar tahmini
rüzgâr yolları üzerindeki kara yakınlarında 30 – 50 metre
arasında, eğer gemi konaklamak için girdiği koyda çapansı
çekemeyip bıraktıysa, çapalar korunaklı koylarda 10 – 20 metre
konturunda bulunmaktadır. Ayrıca koylarda derinliği belirlemek
için dibe gönderilen ağırlıklar da bulunmaktadır. Gemilerin
güzergâhları üzerinde bulunmuş tek tük kırık amphoralar ve diğer
seramik parçaları karşımıza çıkar. Bunlar gemide işlevi sona erip
denize atılan eserlerdir.
27
Mimari kalıntılar
Mimari kalıntıların sualtında kalmasının birkaç nedeni
vardır bunlar; suların yükselmesi, sel baskınları, volkanik
hareketler, depremlerdir. Sualtında kalan mimari eserleri iki
grupta inceliğe biliriz, deniz amaçlı deniz yakınına yapılan yapılar
ve doğal felaketlerden dolayı denizin altında kalan yapılar. Deniz
28
ticaretinin gelişmesi ile birlikte denizciliğe yardımcı kollarda
paralelinde gelişmiştir.
Doğal limanın olmadığı, zayıf olduğu ya da dalgaların şiddetinden
ötürü yapılan mendirekler önemlidir. Sualtında kalan önemli
mimari elamanlardan biri olup liman yakınlarında yer alır ve
bölge deniz ticaretinin şiddeti hakkında bilgiler de sağlaya bilir.
Bu mendirekler su üzerinden de görülebilmekte olup genelde üst
kısmının zamanla dalgaların gücüne dayanamayıp yıkılması
sonucu sualtında kalmaktadır. Bu yapılar genel olarak taştan
yapılmaktadır ancak seramik parçalarının yığılması sonucu
oluşturulan mendirekler de mevcuttur.
Sualtında kalan
mimari yapılardan biri de
limanlardır. Bilinen en
eski Limalar Hindistan’
da İndu nehri yakınlarında
Lothal kazılarında
bulunmuştur. M.Ö. 3000
civarına tarihlenen bu yapının gemilerin kambay körfezine girişini
29
sağlamak amacıyla çok büyük bir dikdörtgen şeklinde kazılarak
yapılmıştır. Bu yapı fırınlanmış kerpiç tuğlalardan yapılmıştır.18
Limanlar su hareketlerine bağlı olarak suların yükselmesi sonucu
sular altında kalabilir ya da dalga hareketlerine bağlı yıkılabilirler.
Bu yapılar önemli ticaret yollarının üzerinde bulunan kentlerde
karşımızı çıkar ve kent ticareti hakkında önemli bilgiler
sunmaktadır.
Sualtında kalan diğer mimari elamanlar ise nehirler
üzerinde kalan köprüler ve su kemerleri, göl ve deniz kıyısında
kalan yerleşimler, gemi rayları ya da deniz kenarında yer alan
tersaneler, deniz fenerleridir.
2.2. Sualtı Arkeoloji alanlarını araştırma yöntemleri
Sualtı Arkeoloji çalışmalarının en
önemli kollarından birisi de
araştırmalardır. Ülkemizde yapılan sualtı
arkeoloji araştırmalar, ülkemiz sularında
yer almakta olan batıklar hakkında bilgiler
18 Akalın1993, 46.
30
oluşturmak için yapılmaktadır. Bu alanda çalışma yapan Yrd.
Doç. Dr. Harun ÖZDAŞ Türkiye Batık Envanteri projesi adı
altında ülkemiz sularında yer alan batıkları aşağıda bahsedeceğim
yöntemle bulup etütlüğünü yaparak Türkiye sularının zenginliğini
ortaya koymaktadır. Sualtı arkeoloji araştırmalarına başlamadan
önce ilk çalışma kütüphanede başlamaktadır. Antik yazarlar ve
önceki çalışmalardan faydalanarak tahmini bölgelere araştırma
dalışları yapılmalıdır. Ülkemizde yapılan sualtı arkeoloji
çalışmaları hakkında bilgi almak için en büyük alt yapı ve
kütüphane bilgileri Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsünden
alınabilir. Ön hazırlığın ardından saha çalışmaları birkaç kolda
incelenmektedir;
2.2.1. Tahmini batık noktaları
İlk olarak bölgenin o dönem tahmini deniz ticareti rotaları
belirlenmeli ve bu belirlenen noktalarda çalışmalar
yoğunlaştırılmalıdır. Çalışılmak istenen bölgenin mevsimsel
rüzgâr yönleri hesaplanmalı ve ticaretin yoğun olduğu mevsimlere
göre belirlenerek tahmini batık noktaları saptanmalıdır. Ayrıca
batıkları bulmadaki en önemli yöntemlerden birisi burun – koy
31
sistemidir. Ülkemiz kıyıları, özellikle ege denizi kıyıları oldukça
çok burun ve koydan oluşmaktadır. Bu alanlarda yapılan
çalışmalarda gemiler, rüzgâr ve benzeri problemleri ile ilk olarak
buruna çarparlar, ardından akıntı ve dalgalarla burnu izleyen koya
sürüklenip bu alanda batarlar. Yapılan çalışmalar burundan
başlayıp koyun sonunu tamamen tarayacak ve koyun sonunda son
bulacak şekilde olmalıdır.
Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında ise doğal limanlar,
koylar ve burunlar oldukça azdır. Rüzgâra maruz kalan gemiler
genelde yüksek kıyılara çarparlar, bu bölgelerde gemiler
çarpmanın ardında açığa tekrar sürüklenirler ve 40-50 metre
konturlarına batarlar. Böyle kıyılarda batıklar biraz daha derinde
aranmalıdır. Bunun gibi yöntemlerle tahmini batık alanları
belirlenip çalışmalar yapılmalıdır.
2.2.2. Toplanan bölgesel veriler
Ülkemizde uzun yıllar süngercilikle uğraşan kıyı halkları
olmuştur. Süngercilikle uğraşan bu kişiler işleri gereği 40 metreye
kadar inebilmekte ve bu sırada batıklarla karşılaşabilmekteydiler.
Kimi zaman Uluburun batığında olduğu gibi yetkililere haber
vermişler kimi zamanda tahrip etme yönüne gitmişlerdir. Bu gün
32
ülkemizde süngercilik yasaklanmıştır ancak 40 yıl önce
süngercilikle uğraşan kişiler bugün aynı bölgelerde yaşamlarını
sürdürmektedirler. Bir bölgede araştırma yapılacaksa eski
süngerciler aranıp bulunmalı onların anıları dinlenerek not
alınmalıdır. Günümüzde ise tüple dalarak yasa dışı balık avlayan
avcılar da dinlenmeli, değerlendirilmelidir. Eğer çalışılan bölge
turistlik bölge ise bölgede bulunan dalış okulları mutlaka bilgi
sahibidirler. Kimi zaman bu batıkları dalış noktası olarak ta
kullanmaktadırlar, bu kişilere dostça yaklaşarak bilgileri
alınmalıdır. Günümüzde trolcü olarak adlandırdığımız balıkçılar
da dipten süpürerek eserleri su üstüne çıkarmaktadırlar. Bu
kişilerden alınan bilgiler geniş bir alanı kapsasa da yukarda
bahsetmiş olduğum hesaplamalarla küçük bir alana indirilerek
çalışma yapılabilir. Yine bölgede çalışan diğer balıkçılar ve
gemicilerden bilgiler alınarak etütlük oluşturulmalıdır.
2.2.3. Yüzeyden tarama
Teknolojinin gelişmesi ile birlikte sualtı arkeoloji
çalışmalarında da büyük ilerlemeler olmuştur. Metalik olmayan
batıkların yerlerinin tespit edilmesinde, özellikle oldukça düz
deniz tabanında batık bir tümsek yapıyorsa, "side scanning sonar"
33
mevcut en etkili ve verimli araştırma aleti olarak gözükür. Side
scan sonar okyanus tabanının sesle resmini çizer. Alıcı baslık,
arka arkaya monte edilmiş transducer (eko alıcı-verici) ile
donatılmış, tekne tarafından çekilen bir sonardan ibarettir. Bu
sayede, teknenin çekme yönünde, yanlara doğru aksi
istikametlerde düşey olarak tarar. Dikey fan, dış yanlara doğru
yüksek frekanslı ses sinyalleri yayar. Bunu izleyen dinleme
periyodunda deniz tabanının taranan kısımlarından yansıyan
akustik enerji, kayıt cihazı üzerinde değişik yoğunluklarda kayıt
edilir. Böylece cihaz, transducerdan olan mesafenin işleviyle
deniz tabanının durumunu akustik olarak geriye yansıtarak
değişimleri ölçer ve bu bilgileri, karanlık hatlar seklinde kayıt
eder, görüntüyü geometrik olarak çizerler. Yansıma oranları
(deniz dibine çarpan sesle, yansıyan ses arasındaki oran) yüksek
olan alanlar koyu ve gölgeli kayıt edilir veya taranmayan alanlar
beyaz olarak gözükür. Arka dağılımdaki akustik enerjinin
yoğunluğu objelerden yansımanın geliş açısına ve deniz
tabanından yansıma oranına bağlı olarak görülür. Sub Bottom
görüntüleyiciler, manyetometre, sualtı televizyonu, batiskaf ve
denizaltılar da diğer yüzeyden tarama yöntemleridir.19
19
Alper2007, 27.
34
2.2.4. Dalış ile arama
Teknolojinin büyük yol kat etmesine karşın insanın yerini
alması olanaksızdır. Sualtı araştırmalarının olmazsa olmazı
dalışlardır. Ekip üyeleri içerisinde uzman dalgıçlar yer almalıdır.
Araştırma dalışları, genellikle daha önce kimsenin dalmadığı
bölgelerdir. Suyun yüzeyinden dipteki şartları kestirmek zordur.
Farklı yönde dip akıntıları, farklı topografyadaki taban, yabani ve
tehlikeli su canlıları dipte dalgıçların karşılaşabileceği
beklenmedik durumlardan bir kaçıdır. Bu yüzden ekip içerisinde
yer alan dalgıçlar özel eğitimli olmalıdır. Dalgıçların başına
gelebilecek her hangi bir soruna karşı arama ekibi kadar dalgıç
gemide hazır bulunmalı ve ekip içerisinde dalış doktoru yer
almalıdır. Dalgıçlar dipte iken şamandıra ile yukarıdan bot ile
takip edilmelidir. Araştırma dalışlarında dalgıçların en büyük
yardımcısı scoterlardır. Elektrik ile çalışan pervaneler sayesinde
çalışan bu araç ile dalgıçlar 30 dk. / 300 m. yol alabilirler. Eğer
akıntı dalışın ilerlediği yönde ve bataryalar tam dolu vaziyette ise
dalgıçlar sualtında 30dk /1000 m. hıza kadar çıkabilmektedirler.
Scoter kullanan dalgıçlar hızlı hareket ettikleri için daha dikkatli
taramalıdırlar, çünkü kaçan herhangi bir bulgudan dolayı o alana
bir daha uzun yıllar bakılamayabilir. Scoter kullanan dalış
çiftlerinin kiloları hemen hemen yakın olmalıdır çünkü scoterların
35
hızında ağırlık önemli bir etkendir. Ayrıca dalış sırasında bodyler
çok dikkatli takip edilmeli görüntü mesafesi korunmalıdır, çünkü
scoterın hızına paralel gözden kaybolmanın hızı da fazladır.
Scoterların bakımları su yüzeyinde doğru yapılmalı, her batarya
değişiminde temizlenmeli, silikonlanmalı ve öyle kapatılmalıdır.
Sualtındaki dalgıçlar herhangi bir buluntuya
rastladıklarında örnek birkaç fotoğraf çekmeli, buluntu alanına
şamandırayı bırakmalı, dekoyu yaparak yüzeye çıkmalıdır.
Ardından inceleme ekibi alana dalarak gereken belgelemeyi
yapmalıdır, bunun nedeni her işi uzmanın yapmasını sağlamak
ayrıca keşif ekibinin dalış süresini aşmamasını sağlamaktır.
36
Bölüm 3
2. 1. Kazılacak alanın hazırlanması
Yüzey araştırmalarının ve kazılacak alanın belirlenmesi ve
gerekli izinlerin alınmasının ardın Sualtı arkeoloji kazısının
hazırlıklarına başlanmaktadır. Öncelikle kazı yapılacak alanın çok
iyi etütlük edilmesi şarttır. Bölgedeki yüzey akıntıları ve dip
akıntıları, akıntıların yönü, bölgede hâkim rüzgarlar
hesaplanmalıdır. Bölgenin gemi rotalarına mesafesi kontrol
edilmelidir. Suyun altında, sualtı canlılarının yaşam alanları
kontrol edilmeli vahşi su canlılarının yavrulama alanlarına dikkat
edilmelidir. Zira köpek balıkları kıyılarımızı belirli dönemlerde
yavrulamak için ziyaret etmektedirler.
Kazı alanına en yakın yerleşimle ilgili bilgiler alınmalıdır,
bu yerleşim kazı alanına 20 dakika mesafeden daha uzak
olmamalıdır çünkü kazı sırasında birçok ihtiyaç doğmaktadır
ayrıca acil durumlarda ortaya çıkabilmektedir. Bu en yakın
yerleşimin şehir merkezine olan mesafesi de dikkat edilmesi
gereken diğer bir konudur. Bu yerleşimde tatlı su ihtiyacını
37
karşılayabilecek yeterli alt yapı yoksa en yakın şehir merkezi de
çok uzakta olmamalıdır. Kazı alanına en yakın dalış tedavisi
hizmeti veren hastanelerin bir listesi çıkarılmalıdır. Kazı ekibine
ait bir araç ta bu en yakın yerleşimde hazır bulunmalıdır.
Ardından kazı alanına yerleşim başlamaktadır. Kazı
ekibinin konaklaması için üç seçenek mevcuttur. Kazılacak alan
ile en yakın yerleşim arasında çok az mesafe varsa bu yakın
yerleşimde ekip üyeleri otel ya da kiralanan evlerde
konaklayabilir. Ekip için en sağlıklı ve en verimli konaklama şekli
bu olsa da genelde batık alanları yerleşimlere uzak mesafededir.
İkinci konaklama şekli ise batığın bulunduğu alanın yanındaki
karaya kamp kurulmasıdır. Normal şartlarda bu sistem tercih
edilmektedir. Yerleşim olmasa bile ekip üyelerinin karada
konaklamaları ruh halleri için yadsınamaz derecede önemli bir
noktadır. Ancak bu yönteme gidilebilmesi için topografyanın izin
vermesi şarttır. Arazi çok sarp olmamalı ve arazide ekibe zarar
verecek koşullar olmamalıdır. Üçüncü ve alternatif konaklama
şekli ise dalış alanı yakınına demirleyen gemide konaklamadır. Bu
yöntemde ise ekip daha çok yıpranmaktadır. İnsan doğası gereği
karada yaşamaya uygundur ve uzun süre denizde sallantıda
yaşayan ekip üyelerinde sinir, sitres ve bunalım
gözlemlenmektedir. Eğer bu tip konaklama yapılacaksa haftada
38
bir gün tatil yapılmalı ve en yakın karaya gidilerek ruh hali
dağıtılmalıdır.
Konaklamanın yapılması ve gereken hesaplamaların
sonlandırılmasından sonra kazı alanının üzerine dalış
platformunun yerleştirilmesi gerekmektedir. Dalış platformu, dalış
için gerekli araç, gereç ve donanımın yer aldığı bir düzlemdir.
Dalgıçlar gün içerisindeki işlerini buradan yaparlar ve dalışlar
buradan batık alanına yapılır. Dalış platformunun düzgün
yerleştirilmesi önemlidir, herhangi bir dalga ve akıntıda platform
yer değiştirirse hem dalgıçlar sualtında zarar görebilir hem de kazı
alanında tahribata yol açılabilir. Bu yüzden platform yakınındaki
karaya bağlanmalı ve sualtından tonozlarla sabitlenmelidir.
Sualtındaki alanın hazırlanması devam eden işlemdir.
Öncelikle Platformdan kazı alanına uzanan shotline
bağlanmaktadır. Shotline platform ile kazı alanı arasındaki bağı
sağlayan iptir. Dalgıçlar bu ip sayesinde dipten dekoya ve ordan
39
platforma çaba sarf etmeden palet çırpmadan çıkabilmektedirler.
Shotline sabit ve sağlam bir noktaya bağlanmalıdır yakındaki bir
kayalığa ya da telefon kulübesinin ağırlıklarına sabitlenebilir.
Kazı alanına telefon kulübesi yerleştirilir. Telefon kulübesi
dalgıçların içine girerek, tüple bağlantıları olmaksızın hava
alabildikler ve birlikte içine girdikleri kişi ile konuşabildikleri bir
sualtı ekipmanıdır. Yarım daire şeklinde ve içine hava
hapsedebilmektedir. M. Ö. 4. Yüzyılda Aristotales’ ten çan ismi
ile benzer sistemin keşfedildiğini öğrenmekteyiz. Telefon
kulubesinin amacı hem dalgıçların konuşmasını sağlamak hem de
daralan ve bunalan dalgıçların
tüple bağlantısı olmadan doğal
ortama yakın ortamda hava alarak
rahatlamasını sağlamaktır.
Havanın kaldırma kuvvetinden
dolayı 900 kiloluk çelik
ağırlıklarla dibe sabitlenmelidir.
Bu ağırlıklar platformda yer alan
vinç ile dibe indirilmelidir,
aşağıya serbest inişte bırakılırsa
batığa zarar verme ihtimali
yüksektir. Bu çelik ağırlıklar
aşağıya indirildikten sonra batığın
40
yakınına ancak üstüne gelmeyecek şekilde yerleştirilmeli ve
telefon kulübesi de üzerine monte edilmelidir.
Batık alanında dalgıçların herhangi bir sorun yaşamalarına
karşı yedek tüpler batık alanına indirilmelidir. Ardından kazı
çalışmalarına başlamadan önce kazı alanının çizimini yapan ekip
göreve başlamaktadır. Kazı alanının kabataslak çiziminin
oluşturulma sebebi kazıda görev yapacak dalgıçların görev
yerlerinin çizim üzerinde belirlenerek bunun batık alanında
uygulanmasını sağlamaktır. Devamında izleyen çalışma çizim
üzerinde yapılan bu Girit sisteminin sualtında uygulanmasıdır.
İpler gerilerek ya da çelik borularla yapılan bir karolaj sistemidir.
İp kullanımı daha iyidir, taşıması, yerleştirmesi, yer değiştirmesi
ve şekil vermesi bakımından daha kolaydır ama tek dezavantajı
kolay bozulabilmesidir.
Kazıya başlamadan önce büyük bir özeni gerektiren kazı
öncesi çalışmalardan biri Airlift kurulumu ve sualtına
indirilmesidir. Airlift bölümünde anlatacağım sistemin boruları ve
hava kaynak borular sualtına indirilip kurulur. Ardından airliftin
üst kısmının havada kalmasını sağlayan hava hazneleri
yerleştirildikten sonra airliftin kurulumu tamamlanır. Daha önce
kurduğumuz shotline ipine de, seviyesi kazı alanının derinliğine
ve dipte kalma süresine göre ayarlanan trapez eklenir. Genelde 6
41
metre konturunda kullanılan trapezin kullanılış amacı platformdan
buraya uzanan oksijen sayesinde dalgıçların burada oksijen
dekolarını yapıp yüzeye vurgun yemeden çıkmasını sağlamaktır.
Tüm bu hazırlıkların ardından kazı çalışmaları başlamaktadır.
3. 2. Sualtı arkeoloji çalışmalarında gerekli ekipman
ve araçlar
Deniz suyu ile yapılan bu çalışmalarda araç ve gereçler su
ile temas halindedir ve suyun bu ekipmanlar üzerinde yarattığı
büyük tahripten dolayı özenle temizlenmeleri ve korunmaları
gerekmektedir.
Sualtı kazılarının en önemli aracı dalış platformudur.
Dalgıçların günlük işlerini üzerinde tamamladıkları ve aşağıda
çalışan ekip ele yüzey arasında bir köprü görevi görmektedir.
Türkiye’ de yapılan sualtı arkeoloji çalışmalarında İna ‘ ya ait özel
yapım bir katamaran olan Millewanda kullanılmaktadır. Araç çift
motorlu 3 metre yüksekliğindedir ve bünyesinde 4 airlift
komprasörü 1 tüp komprasörü ve 1 vinç barındırabilir. Sualtı
kazılarında bulunması zorunlu olmayan ancak bulunması büyük
fayda sağlayan bu vinç sualtı çalışmalarının araç ve gereçlerinden
42
bir tanesidir. 50 metre uzunluğundadır ve 300 kg. ağırlığı
kaldırabilmektedir. Platform üzerinde yer alan ve kazı için büyük
önem taşıyan araçlar ise airlift kompresörleridir. Sistemi gereği
basınçlı havaya ihtiyaç duyan ve bu sayede kuma itim gücü
sağlayan airliftlerin hava kaynağı platformda yer alan bu
kompresörlerdir. Diğer kompresör ise tüplere hava basmak için
kullanır. Bu kompresörün bakımı önemlidir gereken aralıklarla
filtreleri değiştirilmelidir, aksi takdirde tüplere filtrelenmeyen pis
hava ya da silika basılabilir. İnanın kullandığı hava kompresörü
ise Joy kompresördür. Bu kompresörler aslında uçaklara ilk yanım
gücünü sağlamak için kullanılır. Üzerinde yapılan değişiklikler ile
tüp dolum işlemi kazandırılan bu kompresör daha hızlı hava
basarak dalış
sayılarını
arttırmaktadır ve
uzun süreden bu
yana İna’ ya hizmet
vermektedir. Tüp
dolum kompresörü
platform yada
gemiye
yerleştirilirken konumu gereği baca ve zehirli gaz olan alanlara
konulmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü dikkat edilmezse
43
tüplere zehirli gaz da basılabilir. Platform üzerinde yer alan diğer
ekipman ise oksijen tüpleridir. Bu tüpler dekoya gelen dalgıçlara
oksijen sağlamak için kullanılmaktadır ancak tüpler
yerleştirilirken dikkat edilmesi gereken noktalar vardır, oksijen
yağ ile teması halinde ateş alabilen bir gazdır bu yüzden platform
ya da gemini yağsız bölümüne yerleştirilmelidir, ayrıca ateşle
teması olmayacak bir bölüme konulmalıdır, güneşle teması
kesilmeli gerekirse üzerine örtü örtülmelidir. Bu tüpler sürekli
kontrol edilmelidir. Su yüzeyinde gerek diğer bir araç sesli sonar
sistemidir. Bu sistem ile yukarıda görev yapan time kiper
sualtında görev yapan
dalgıçlar ile sesli olarak
irtibat kurabilmekte,
sualtından çıkmak için
hazırlanmaları gereken
sinyali ve çıkış sinyalini
verebilmektedir. Gün
sonundaki çalışmaların
bitiminin ardından sonarın
suya sarkıtılan kısmı
yüzeye çıkarılmalı, böylece hem sudan zarar görmesi hem de
akıntı ve dalgalarla zarar görmesi engellenmelidir.
44
Sualtında gerekli araçların başında bahsetmiş olduğum
Airlift gelmektedir. Ardından safetank olarak adlandırılan yedek
tüpler gelmektir. Sualtında olması gereken en önemli araçlardan
biridir. Safetankler aşağıda görev yapan dalgıcın fark etmeden
havası bitmesi durumunda ya da scuba da oluşan bir problem
nedeni ile hava kesintisi olması durumunda yardımına koşan
ekipmalardır. Her dalgıcın bildiği yerlere kazı öncesi hazırlıklarda
yerleştirilmektedir. Kazı öncesi hazırlıklarda bahsetmiş olduğum
Telefon kulubesi de kazı da bulunması gereken diğer bir araçtır.
Bireysel araç gereç ve ekipmanların başında ise scuba
ekipmanı gelir. 7 mm. Dalış kıyafeti kullanılmalıdır, bunun nedeni
sualtında bulunan dalgıçların spor amaçlı değil iş amaçlı
bulundukları için zarar görmelerini büyük ölçüde engellemekten
gelir. Ardından çok teferruatı olmayan BC ve regülatörleri
olmalıdır. BC ve regülatörler her dalıştan sonra tatlı su ile
temizlenmelidir çünkü tuz bu ekipmanlara büyük zararlar
vermektedir ve bu ekipmanlar sağlık değeri taşıyan ekipmanlardır.
Dalgıçların maskeleri kaliteli olmalı buğu yapmamalı, buğu
yapmasını önlemek için buğu önleyiciler kullanılmalıdır.
Maskelerin camlarını yakma yöntemi tercih edilmemelidir. Uzun
zamandır kullanılan bu yöntem camların dirençlerini kırmakta ve
basınç karşısında çatlamalara sebep olmaktadır. Tüpler ise 15 – 18
45
litrelik olmalıdır. 30 – 50 metre konturunda olan bu çalışmalarda
hava kapasitesi yüksek olmalıdır. Dalgıların yanlarında konsol
bilgisayarlarına sahip olmaları tercihen iyidir ancak olması
zorunlu değildir, dalış esnasında akıntı ile ilgili yer kaybı gibi
problemler yaşarlarsa eğer dalış bilgisayarları ile su yüzeyine
güvenli olarak çıkabilmektedirler. Dalgıçların paletleri kolay
çıkabilir olmalıdır, paletli patik tercihen daha iyidir çünkü airlifti
kullanan dalgıçlar sualtında paletlerini çıkararak hareket
etmektedirler patik sayesinde hem ayaklar zarar görmez hem de
paletler daha kolay çıkıp takılabilir olur. Dalgıçlar BC leri
üzerinde ya da vücutlarına takılı bir bıçak yanlarına alabilirler,
aşağıda ipe dolanma ya da yabani hayvanlara karşı önlem olarak
yanlarında bulundurabilirler. Fotoğraf makineleri, çizim slâytları,
eser poşetleri, eser kasaları, çekiç ve keserler, kaldırma balonları,
su yüzeyindeki acil müdahale araçları, sağlık setleri, kişi kasaları,
tatlı su havuzları, telsizler, botlar, şamandıralar, kameralar, ağırlık
ve ağırlık kemerleri sualtı arkeoloji çalışmalarında gerekli diğer
araç gereç ve ekipmanlardır.
46
3.3. Sualtı Arkeoloji çalışmalarında ekip ve görevleri
Sualtı arkeoloji çalışmalarında görev ayrımı ve ekip
üyelerinin kendi dallarındaki görevleri yapmalarına özen
gösterilmelidir. Türkiye’ de yapılan arkeolojik kazılarda
yetiştirilen kişilerden her konuda uzman olması beklenmektedir
ancak bir dala odaklanıp o dalda kişinin kendi geliştirmesi yalpan
çalışmalardaki verimi yadsınamaz ölçüde arttırmaktadır. Sualtı
kazılarında da ekip oluştururken, kendi dalında uzman kişilerden
yararlanılmalıdır. Su altı kazılarındaki ekipleri iki ana bölüme
ayıra biliriz, sualtı ve su üstü ekibi. Su altında görev yapan ekip
sualtında yaptığı uygulamaları su üstünde de tamamlayabilir.
Su üstünde görev yapan ekip genel olarak kaptan,
mürettebat ve teknik ekipten oluşmaktadır. Gemilerin denize
açılabilmeleri için kurallar dahilinde belirlenen, Kaptan, çarkçı,
gemici sayıları vardır, bu sayılar geminin boyutu ve sınıfına göre
değişiklik göstermektedir, bu mürettebatın konaklama, yiyecek ve
maaşından kazı bütçesi sorumludur.
Su üzerinde sualtı kazısına bağlı olarak görev yapan bir
bölüm ekip daha vardır. Bu kişiler su üzerinde, sualtındaki ekibin
görevini düzgün yapmasını sağlamak, güvenliklerini korumak ve
47
onların işlerini kolaylamaktan sorumludurlar. Bu ekibe dahil olan
üyeler Sualtında görev yapan kişilerden nöbetleşe
oluşturulabilirler. Bu ekipteki önemli görev timekeepera aittir.
Time keeper zaman tutucu kişidir. Platform üzerinde görev alır.
Bazen sabit kişi, dalmayan kişi ya da kişi azlığında sualtında
görev yapan ekipten nöbetleşe sçilerek yapılır. Time keeperın
amacı dalışların sorunsuz geçmesini sağlamak ve dalgıçların
vurgun yemesini engellemektir. Bahsetmiş olduğum sonar sistemi
time keeperın kontrolündedir ve aşağı ile bağlantıyı o sağlar. Bu
sonar sayesinde Dalgıçlara “ hazırlanın “ ve “ çıkın “ komutlarını
sinyalizasyonla verir ya da acil bir durum olduğunda sonarın
mikrofonu ile dalgıçlara sesle seslenebilir. Time keeper sualtına
giren kişilerin dalış ve çıkış saatlerini, deko sürelerini ona verilen
çizelge üzerine yazan kişidir, bu sayede dalgıçların vurgun yemesi
engellenmektedir çünkü sabah dalan kişinin ikinci dalışını
yapabilmesi için belirli bir süre geçmesi gerekmektedir. Bu yazı
tablosu sayesinde vurgun yediğinden şüphelenen kişi çizelge
üzerinde kontrol edilip gereken önlemler alınmaktadır. Time
keeper aynı zamanda dalgıçlar sualtında iken platform veya
gemiden sorumlu kişidir, onun izni olmadan suya hiç kimse
giremez. Su üstünde görevi olan kişilerden biride dalgıçlar dekoda
iken oksijen tüplerinden sorumlu kişidir. Deko esnasında tüpün
bitmesi durumunda yedek tüpü devreye sokar ve tüplerin
48
değişimlerinden sorumludur. Tüp kontrolörü yine nöbetleşe
seçilmektedir. Su üstünde scuba ekipmanlarının temizliğinden ve
kontrolünden ekipmanı kullanan kişiler sorumludur. Sudan
çıktıkları zaman ekipmanlarını ayırıp temizleyerek asmalıdırlar,
ekipmanlar diğer dalacak guruplara çapariz oluşturmamalıdır.
Tüplerin doldurulmasından ve airliftlere kaynak hava sağlayan
kompresörlerin çalışmasından da üstte görev yapan bir kişi
sorumludur. Tüp doldurulması hassas bir konudur, araç gereçler
bölümünde bahsettiğim gibi flitlerinin değişiminden ve
kompresörlerin bakımından da bu kişi sorumludur, bu araçlar
kızının demir başları, olmazsa olmazları olduğu için bakımları
atlanmamalı zamanında yapılmalıdır.
Sualtında görev yapan ekip ise kendi içerisinde ikiye
ayrılmaktadır, kazı çalışması yapanlar ve belgeleme yapanlar.
Belgeleme yapan ekibin görevleri suyun üzerinde de devam
etmektedir, gerekli envanterlemeyi, fotoğrafların ve videoların
düzenlenmesini de su üzerinde yapmaktadırlar, sualtında
yaptıkları çizimleri, su üzerinde kağıt ve bilgisayar ortamına
yansıtmaktadırlar. Bu ekip çalışmalarını kazı ekibiyle paralel
götürmektedir. İnsitu fotoğrafları ile eserler tek tek çekilmelidir.
Bu sayede hem eserler belgelenmekte hem de kazının ilerlemesi
gözlenip kanıtlanmaktadır. Kazı ekibinin çalışma şeklini
49
görüntüleyen de yine fotoğraf ve video dalgıçlarıdır. Çizim için
ise yine ayrı, kendi dalında başarılı dalgıçlar kullanılmalıdır çünkü
yetenek gerektiren bir marifet olan çizim, sualtında daha da
zordur. Değişen derinlikler ve paralelinde perspektifi iyi takip
etmeli ve kontrollü çizmelidir. Çizim yapan kişi aynı zamanda
eserlerin su üzerine çıktıktan sonra yayın için çizilen ölçekli
çizimlerini yapan kişi de olabilir, bu ekipte yer alan kişi ve bilen
kişi sayısına bağlıdır. Çizimci aşağıda alınan ölçülerden ve
eserlerin çıktığı konumlardan da sorumludur. Ancak bir bazı
kazılarda süre a da kişi yetersizliğinden ötürü çizimleri kabataslak
kazdığı alandan sorumlu kişiler de yapmaktadır, bu yönteme
gidilecekse bile yine daha yeteneği olan kişiler tercih edilmeli ve
yanlış bilgilendirmeden kaçınılmalıdır. Sualtında görev yapan
diğer ekip ise kazı ekibidir. Bu ekip karolaj sistemi ile bölünen ve
kendine ayrılan bölümde çalışan kazıcı ekiptir. Kazıcı Airlift,
hand fan, dedöktör gibi yöntemlerle kendi bölgesinde arama
yaparak, Küçük eserleri kasa ve poşet yardımı ile büyük eserleri
de keser ve çekiçle yerinden ayırarak, kaldırma balonu ya da vinç
yardımı ile su üzerine çıkarmaktadır. Çekiç ve keser dikkatli
kullanılmalı, esere zarar vermemelidir, kullanılma nedeni ise
sualtında kalan eserlerin zamanla birbirlerine ya da etrafındaki
taşlara yapışmasıdır.
50
Ekip kadrosu içerisine ekibin sağlığından sorumlu olarak
katılma zorunluluğu olan dalış doktorları ve bakanlık temsilcileri
vardır. Bu kişilerin harcirahlarından Kültür ve Turizm bakanlığı
sorumludur, ancak konaklama ve yiyecek ihtiyacı kazı
bünyesinden sağlanmaktadır.
Ekipte çalıştırılmak üzere yer alan her kişi iyi eğitimli ve
deneyimli olmalıdır. Sualtı kazıları genelde yüksek derinliklerde
yapılmalıdır ve performans gerektiren çalışmalardır. Bu yüzden
dalgıçlar sakin kişilerden seçilmelidir. Ayrıca kazılar uzun süre
birlikte bulunmayı gerektiren çalışmalardır bu yüzden ekipte yer
alacak kişiler uyumlu kişiler ve ruh ve vücut sağlığı bakımından
dayanıklı kişiler olmalıdır. Sualtı kazılarına lisans öğrencileri
tercih edilmemelidir çünkü sualtı kazılarında deneyim başta gelen
bir husustur. Sualtı kazılarının başkanları ise yine deneyimli ve
büyük bir ekibi idare edebilecek kapasitede karaktere sahip kişiler
olmalıdırlar.
51
3.4. Sualtı kazı teknikleri
Kazı, alanı fazlalık materyallerden temizleme, arkeolojik
materyalleri inceleme ve teşhis etme, daha sonra kayıtlama ve
koruma işidir. Kazının en zor safhası arkeolojik materyalin
kimliğini tespit edip onun anlamını ve önemi açıklama kısmıdır.
Bunu sağlıklı bir biçimde yapabilmek için iyi bir kazı stratejisi
uygulanmalı ve uygun teknikler kullanılmalıdır. Tespit edilen
alanda kullanılacak kazı stratejisinin belirlenmesi en zor
aşamalardan biridir. Çünkü sualtı kazılarında çok kesin ve
belirlenmiş kurallar yoktur. Her araştırmacının kendine göre ve
araştırma yaptığı alanın özelliğine göre farklı uygulamaları
olabilir. Bundan dolayı, geniş metot taslakları ve kazı teknikleri
vermek imkânsızdır. Belli başlı genel ilkelerin dışında,
kullanılacak teknikler ve uygulanacak stratejiler, kazı alanının
durumuna ve türüne göre farklılıklar gösterir. Özellikle kazılacak
alanın içerdiği malzeme göz önünde bulundurulmalıdır. Batık alan
bir gemi kalıntısından ibaret ise farklı bir yöntem, batık bir yapı
kalıntısı ise çok daha farklı bir yöntem uygulanacaktır. Genel
olarak kazılarda alanın tespitinin ardından alanın bölümlere
52
ayrılması ve öncelikli alanlar içinde sondaj çalışmaları yapılarak
çalışmanın ne yönde ilerleyeceği hakkında karar verilmelidir.20
Araştırmaların ardından kazılacak alanın tespiti, gerekli
izinlerin alınmansın ardından, kazılacak alandaki kazı öncesi
çalışmaların son bulması ile birlikte sualtı kazıları başlamaktadır.
Sualtı kazılarında, ekip konusunda bahsettiğim üzere bu ekipler
görevlerine başlarlar. Sualtı arkeoloji çalışmalarında disiplin çok
önemlidir, belirli kurallar ve belirli bir sistem olmalıdır. Kazı
çalışmaları sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki bölümden
oluşmaktadır. Dalışlar ortalama 30 dakikadan oluşmaktadır ancak
bu süre batığın bulunduğu derinliğe ve dip şartlarına göre
değişkendir. 30 – 40 metre konturundaki batıklarda yapılan
dalışlar ortalama 30 dakikayı geçmemelidir. 25 dakika dip
süresinde çalışan dalgıçlar time keeper ın “ hazırlan “ çağrısının
ardından paletlerini giyip, kazdıkları alanı sisteme oturturlar, 5
dakika sonra “ çıkın “ çağrısı ile dekoya yükselirler, sabah
dalışlarında 10, öğleden sonra yapılan dalışlarda 15 dakika oksijen
dekosu yapmanın ardından platforma çıkabilirler. Deko süreleri de
batığın bulunduğu derinliğe göre değişmektedir. 30 – 40 metre
arasında yapılan 30 dakika süren dalışlarda vurgun tehlikesi
minimumdur ve oksijen dekosuna ihtiyaç yoktur ancak İna (
Amerikan su altı arkeoloji enstitüsü ) kurallarınca 0 risk de 20
Alper2007, 37.
53
çalışma yapabilmek için bu sistem uygulanmaktadır. Dalışlar tam
randımanlı yapıldığı zaman bir dalış da dört kişi dalabilmektedir
ve sabah dört gurup, öğleden sonra dört gurup olmak üzere toplam
sekiz dalışta otuziki dalgıç dalabilmektedir. İna’ nın kurallarına
göre sabah dalan dalgıç ancak beş saat sonra dalabilmektedir
ancak bu sürede derinliğe ve dalış süresine göre değişmektedir.
3.4.1. Hand Fan
Hand fan, kazı içinde kullanılan bir teknik olarak kabul
edilebilir. Kazı esnasında, görülmek istenen materyalin üzerinde
hafif birikintiler varsa, bunları uzaklaştırmak ve eseri görmek için
bu teknik en kullanışlı olan tekniktir. En basit ve en kullanışlı alet
insanın kendi elidir. Avuç içi, kürek gibi kullanılarak suyun
hareket etmesi, dolayısıyla eserin üzerindeki hafif kum
tabakasının da hareket etmesi sağlanır. Ağır ve karmaşık olmayan
malzemenin kolaylıkla hareket ettirilip yerinden oynatılmasının
sağlar. Çok dikkatli olunmalıdır. Bazen sadece parmaklar
kullanılmalıdır. Çok ince ve kırılgan parçaların tabandan
çıkarılmasında çokça kullanılır ve sabır isteyen bir işlemdir. Sert
çamur veya balçığı Hand fan yöntemini kullanarak taşımak
zordur. Bununla beraber, taban malzemesini elle taşımak pratik
54
değildir. En güçlü yelpazeleme bile tortuyu 1 m. geriye atabilir ve
kısa bir süre sonra kazılan alan tekrar dolar. Bu nedenle, kazı
adacığı düzenli olarak eşelenmelidir. Bu yüzden bu teknik
kullanılarak yapılan işlem geçici bir temizleme işlemidir. Elle
yellemenin yetersiz olduğu yerlerde daha hızlı ve pratik olan
emici ve üfleyici kazı aletleri kullanılır.21
3.4.2. Air lift
Airlift, sualtında kazılacak olan alanda, eser üzerinde
bulunan mil tabakasının, havanın itme gücü ile bir boru yardımı
21
Alper2007, 39
55
sayesinde vakum gücü oluşturarak, kazılacak alanı süpürme ve
başka bir bölge ye taşıma sistemidir. Bir düşük basınç kompresörü
ve ona güç veren motor yüzey ünitesine ait donanımlardır.
Kompresör sualtındaki üniteye bir hava hortumu (genellikle bir
parmak kalınlığında) vasıtasıyla düşük basınçlı hava yollar.
Genellikle 10 barlık bir basınçla yollanan hava dip yapısındaki
kumu ve onunla birlikte küçük tasları da bir yerden bir yere
aktarabilir.22 Kullanılacak olan kompresörün boyutları, çalışma
alanının derinliğine, emici borunun çapına, kaç tane hava asansörü
kullanılacağına ve yüzeydeki destek gemisinin boyutlarına bağlı
olarak değişir.23 Vakum için kullanılan boru genellikle 6 metre
boyunda 10 cm. çapında bir temiz su borusundan imal edilir.
Çalışma alanına göre bu boy 3 metreden 12 metreye kadar
uzatılabilir. Eğer 6 metrelik bir boru kullanılıyorsa çalışma
sırasında birbirine monte edilebilen 3 metrelik 2 boru önerilir.
Böylelikle boruların taşınma ve sualtına indirilme aşamalarında
kolaylık yaşanır.24 Airlift sualtı kazılarının olmazsa olmazıdır.
Tam randıman sağlandığı zaman dört airlift aynı anda çalışabilir.25
Airlifti daha kolay kullanabilmek için, bir tutamak, bir ağırlık ve
bir kaldırma balonu ekleyebiliriz. Tutamak, borunun ağız kısmına
22
Öniz2008, 164. 23
Alper2007, 40. 24
Öniz2008, 165. 25
Başıbüyük2011, 3.
56
yakın bir yerdedir ve çalışan kişinin boruyu Daha kolay
kavramasını ve boru üzerindeki hâkimiyetini kolaylaştırır. Ağırlık
ve kaldırma Balonu boru üzerinde dengeyi sağlar. Borunun uç
kısmına yakın bir yere ağırlık (bu bir kum torbası da olabilir)
yüksekte durması gereken yere ise bir kaldırma balonu konur. Bu
şekilde, hava asansörünün hem dibe batması hem de yüzerek
yükselmesi denge sağlanarak önlenmiş olur. Bunların haricinde,
hava asansörüne eklenen donanımlar arasında elekler ve sepetler
vardır. Emici borunun içinden geçen artıklar arasında çoğu zaman
batık alanına ait küçük buluntular da olabilir. Elek sayesinde
ayrılan küçük buluntular sepete aktarılır. Bu sayede bir eleme
işlemi yapılmış olur. Elek-sepet sistemi her zaman yüzeydeki
platformda olmayabilir. Ayrıca aracın ucu yüzeyde küçük
havuzlar, bidonlar vb. içine sabitlenerek boşaltımı buraya yapması
da sağlanabilir.26 Borunun arka ucu tekneye bağlanacaksa ayrıca
ağırlık kullanmaya gerek yoktur. Kucuk alanlarda yapılacak geçici
çalışmalarda portatif Airlift’ler de kullanılabilir (Resim 122).
Portatif airliftlerde genellikle 3 mt. Uzunluğunda ve 5 cm. çapında
temiz su borusu kullanılır. Hava girişi ise boruya monte edilmiş
bir dalış tüpüne bağlıdır. Dalış tüpünün içindeki basınçlı hava
kompresör işlevi görür. Havanın ayarını tüpün vanasından
yapmak mümkündür. Bir başka Airlift tipi ise kıyının yakınında 26
Alper2007, 41.
57
yapılan çalışmalarda kullanılır. Özel dizayn edilen bu Airliftte
vakum borusunun arka kısmı kıyıya oturtulur. Böylece depozit
malzemenin suyu bulandırması ve kazı alanının bir başka yerine
dökülmesi engellenmiş olur. Bu sistem bataklık benzeri yerlerde
yapılacak arkeolojik çalışmalarda da kullanılabilir. Dalısın
olanaklı olmadığı bu tip yerlerde vakum borusunun esnek bolumu
daha uzun olur ve bir kumanda çubuğuna monte edilir. Kumanda
çubuğu su üstünden yönlendirilir. Depozit malzeme bir yerden su
içinde diğer bir yere transfer edilirken çalışma alanının
bulanmaması için borunun istikameti akıntının gittiği yöne doğru
olmalıdır. Depozit malzemenin kazı alanı dışında bir yere
bırakıldığından emin olmak gerekir. Aksi durumda hem zeminin
mevcut durumu bozulur hem de işlem suresi uzar. Airliftlerin
vakum işlemi bir arkeolog tarafından yönetilmelidir. Depozit
malzemenin içinde fark edilmesi çok güç eserler veya eser
parçaları olabilir. Vakumlanan depozit malzeme borunun arka
tarafından çıkar ve bir eleğe dökülür. Eleğin basında da bir
uzmanın durması gerekir. Airlifti yöneten kişinin dikkatinden
kaçabilecek malzemeler eleğin basındaki kişi tarafından
bulunacaktır. Bu nedenle bu arkeolojik malzemenin koyulacağı
bir sepete gereksinim vardır. Eleğe takılan çakıl ve taslar bir sure
sonra eleği ağırlaştırabilir. Bu nedenle her vakum ve sepetteki iki
58
kişi ve su yüzeyindeki kompresörün basında bekleyen üçüncü kişi
arasında sürekli bir koordinasyon sistemi kurulmalıdır.27
3.4.3. Hydro lift
Sualtı kazılarında, batık alanın üzerindeki tortu tabakasını
kaldırmaya yarayan aracın ismidir. Çalışma sistemi olarak airlift
ile büyük benzerlikler taşır. Her iki aracın arasındaki en önemli
fark; airliftin havayla, su delici ise su ile çalışmasıdır. Yüzeydeki
platformda bulunan su pompası aracılığıyla yüksek basınçlı su
boruya aktarılır. Hızla akan su, deniz tabanında karsılaştığı farklı
basınçlı ortam nedeniyle bir emiş gücü oluşturur. Aynı airliftte
olduğu gibi, sahip olduğu tahliye borusu yardımıyla alan
üzerinden taşınması istenen kalıntıları çekerek başka bir yere
aktarır. Çalışma sisteminden dolayı aracı "su tırmığı" olarak
adlandırmak doğru olacaktır. Hydro-lift ortalama 3 metre
uzunluğunda, 8-15 cm. çapında, metal veya PVC bir tüpten
ibarettir. Emme ucunda, tüpün ayağına yakın bir kısımda,
90derecelik bir açıyla dirsek yapan bir kıvrım vardır. Tekneye
bağlı yüksek basınçlı su pompasından gelen su, kavisin dış tarafta
açı yapan tepesindeki deliğe gelir. Yüksek basınçlı su tüp boyunca 27
Öniz2008, 164.
59
akarak ventun etkisi denilen bir durum meydana getirir, böylece
küçük objelerin ve tortunun tüp tarafından emilerek karsı uçta
deşarj edilmesini sağlar. Aracın güç kaynağı olarak, yüzeydeki
platformda bulunan su pompası kullanılır. Bu pompa sayesinde
pompalanan su ile araç çalıştırılır. Su tırmığı ile deniz tabanına
pompalanan suyun miktarı, aracın verimliliği ile ilişkili olan en
önemli faktördür. Kural olarak küçük taşınabilir bir pompa,
yaklaşık 100-110 mm çapında olan iki su tırmığını çalıştırmak için
yeterlidir. Dakikada 900-1000 litre civarında su basabilen bu
pompalar güçlü çalışan bir araç için yeterlidir. Bu özelliklere
sahip bir araç, 7-8 m2 lik bir alanı yaklaşık 1 saatte kazabilir.
Genelde, daha küçük kapasitedeki pompalar maliyetlerinin ucuz
olması nedeniyle tercih edilir. Fakat beklenen performansı almak
oldukça güçleşir. Genel olarak, su pompası, hava
Kompresöründen daha hafiftir. Bu sayede, kazı alanına hareket
kabiliyeti daha yüksek olan Küçük botlar, küçük tekneler gibi
platformlarla gidilebilir. Genellikle, plastik veya metal bir
borudan oluşan su tırmığı, ebat olarak çeşitli boyutlarda
üretilebilir. Bu, daha çok kullanım alanına bağlıdır. Detaylı
çalışılması gereken alanlarda daha küçük boyutlarda yapılabilir ve
gücü en aza indirilebilir. Bunun yanında geniş alanlarda, aracın
gücü ve borunun ebadı arttırılabilir. Su tırmığının en önemli
avantajı, derin sularda olduğu kadar sığ sularda da oldukça verimli
60
çalışmasıdır. Fakat aracın çalışması sırasında bir problemle
karşılaşılır. Tahliye borusundan suyu boşaltırken borudan hızla
çıkan suyun gücü, öne doğru bir itmeye neden olur. Bu etki,
tahliye borusunun uzatılmasıyla azaltılabilir. Ancak, bu durumda
aracın hareket kabiliyetinde oluşacak azalma göz önüne
alınmalıdır. Araç, su yüzeyinde durabilme özelliğine sahip
değildir. Böyle bir özelliği araca kazandırmak için iki adet 5
litrelik içi hava dolu plastik kabın eklenmesi yeterli olacaktır.
Araç dikkatli kullanılmadığı takdirde bazı hasarlara neden olabilir.
Suyun hızla boşaltılması sırasında deniz tabanında karışık bir
ortam oluşur. Özellikle, pompa dalgıç hazır değilken açılırsa,
eserlere zarar vermesi mümkündür. Bu yüzden, aracın nötr
yüzerlilikte olması gerekir. Bunu sağlayacak yöntemlerden birisi,
tahliye borusunu uzatmaktır. Böylece, deniz tabanında aracın
ağırlığı artacaktır. Fakat bu, aracı daha hareketsiz kılacaktır. Diğer
bir yöntem, tahliye borusunun sabitlenmesidir ki bu çıpalarla
tutturularak ya da şamandıralayarak olabilir. Ancak, aynı olumsuz
sonuç burada da doğar. Yani aracın manevra kabiliyeti azalır. Su
tırmığı, çalışma esnasında yukarı doğru tutulduğunda iyi çalışmaz.
Eğer, çukur bir alan içinde kazı yapmak gerekiyorsa, bu çalışma
problem yaratacaktır. Ancak, bu sorunu çözmek için aracın sabit
olan asıl borusunun ucuna esnek, bükülebilir bir boru eklenir. Bu
sayede, manevra kabiliyeti artan araçla çalışmak da kolay
61
olacaktır. Çukur veya hendek gibi alanlarda çalışırken, asıl gövde
düz zeminde tutulur, esnek olan uç kısım dar yerlere, çukurlara,
hendeklere rahatça sokularak çalışır. Tahliye borusunun uzunluğu
arttıkça aracın verimliliğinde bir düşme olacaktır. Bu yüzden,
artıkların alandan uzaklaştırılma mesafesinde bir sınırlama söz
konusudur. Orta boyutlu bir pompa ile artıkların 5-10 m. den daha
uzağa atılması imkânsızdır. Bu da özellikle, geniş alanlarda, kazı
yaparken problem yaratır. Ancak, dikkatli bir planlama ile alanın
bir kısmında tüm artıklar biriktirilebilir. Bu noktada, hava
asansörü daha avantajlı bir konuma geçer. Çünkü artıkları çok
daha uzaklara gönderebilir. Hava asansörü ile su tırmığı arasında
bir karsılaştırma yapıldığında, hava asansörünün daha etkili ve
daha çok tercih edilen bir araç olduğu görülür. Çalışması için, su
tırmığının sahip olduğundan daha büyük bir güç kaynağına ihtiyaç
vardır. Çalışma esnasında hava asansörünün tutulması ve kontrol
edilmesi daha kolaydır. Fakat suyun derinliğinin az olduğu
yerlerde su tırmığı tek seçenektir. Özellikle çukurların ve
hendeklerin olmadığı düz alanlarda çok daha iyi sonuçlar verir.
Hava asansörünün sığ sularda verimli çalışmasının tek yolu, her
zamankinden çok daha güçlü bir hava kullanılarak
çalıştırılmasıdır. Her iki araçta da bulunan valf sayesinde kontrol
edilmeleri kolaylaşır. Fakat kontrolsüz kullanıldıkları durumlarda
ciddi neden tahribatlara olabilirler. Aynı airliftlerde olduğu gibi,
62
bu araçta da bir elek-sepet sistemi oluşturulması uygundur.
Özellikle, küçük buluntuların var olduğu bir alanda bu sistem
kazıya önemli katkılar sağlayacaktır. Elek-sepet sisteminin su
tırmığına eklenmesi airlift ile aynıdır.28
3.4.4. Prop wash
Üfleyici (blower), posta kutusu (mailbox) ve rüzgârcı
(blaster) gibi çeşitli tanımlamaları olan araç, sualtı kazılarında
kullanılır. Üfleyici, ham maddesi çelik veya alimünyum olan bir
borudur. 90 derecelik bir dirsek seklindedir. Boru, teknenin kıç
kısmına monte edilir. Borunun dirsek yapan kısmı, aşağı indirilip
pervaneye konumlandırılır ve bu şekilde sabitlenmiş olur. Kazı
alanına getirilen tekne, kazılacak kısmın üzerine birkaç noktadan
demirlenir. Motor çalıştırılır. Motorun çalışma hızı, suyun
derinliğine ve alandan uzaklaştırılacak materyalin miktarına bağlı
olarak değişir. Normal olarak, teknenin öne doğru verdiği güçle,
suda bir itme kuvveti olur ve su borudan aşağı doğru boşalır. Bu
şekilde Üfleyici, suyun altında çok büyük dalgaların oluşturduğu
etki gibi kum, çamur v.b artıkları uzağa doğru üfler. Bu yöntemde
en önemli nokta, motor hızının kontrol edilebilmesidir. Bu sayede, 28
Alper2007, 45.
63
sistem daha verimli olarak kullanılabilir. Temiz suyu yüzeyden
dibe iterek, kirli ve karanlık suların aydınlatılmasında kazıya
önemli bir katkı sağlar. Üfleyicinin çalışmasında, sistem olarak
tekne bulunduğu yerde sağlam bir şekilde demirlemelidir. Dar
yada kayalık alanlarda sistem oldukça verimsiz ve kullanışsızdır.
Sert, fırtınalı denizlerde kullanımı güçtür. Aracın kullanımı
esnasında dikkat edilmesi gereken noktalardan biri, kullanıcı olan
dalgıcın sistemi profesyonelce kullanması, eserin zarar görmesini
engellemesidir. Bunu yapabilmek, dipte doğru kararlar
verebilmeyi, dolayısıyla tecrübeyi gerektirir. Aracı etkili ve
verimli kullanmanın yolu, hızını iyi ayarlayabilmektir. Ulaşılacak
arkeolojik materyalin bulunduğu tabakaya yaklaşıldığında hızı
oldukça düşürülmeli ve nazikçe kullanılmalıdır. Sikke,
mücevherat vb. küçük eserlerin bulunduğu alanlarda ya çok
profesyonel bir kişi tarafından kullanılmalı ya da onun yerine elle
yelpazeleme veya küçük hava asansörü gibi teknikler
kullanılmalıdır. Üfleyicinin kullanılmasında önemli
problemlerden biri de, sistemin oldukça gürültülü çalışmasıdır. Bu
yüzden, dipte iletişim oldukça güç olabilir. Teknede motoru
kontrol eden kişiyle devir sayısının arttırılması ve azaltılması için
iletişim kurmada problemler yaşanabilir. Bu aracın kullanımı daha
çok sığ sularda etkilidir. 7.5 m. ye kadar derinlik açabilir. Küçük
buluntu yoğunluğu çok olan, nazik ince çalışılması gereken
64
kazılar için uygun değildir. Çünkü Üfleyicinin kullanıldığı
kazılarda eserlerin stratigrafik kayıtlarının tutulması çok zordur.
Bu da bir nevi eserin kimliğini yitirmesi demektir. Küçük hacimli
eserleri, genellikle suyun ağır hacmiyle yer değiştirerek uzağa
atılır. Bu şekilde eserin zarar görmesi kaçınılmazdır. Üfleyicinin
kullanılabileceği ideal alanlar arasında, batık gemiler vardır. Bu
alanların üzerinde bulunan geniş kum tabakaları üfleyiciyle
rahatlıkla çekilebilir. Büyük ve ağır tortu tabakaları çekilebilir.
Mercan kayalılarının bol olduğu kazı alanlarında da, araç
sayesinde mercanlar alandan rahatlıkla uzaklaştırılır. Çalışması
esnasında suyun oluşturdu itme kuvveti, dipte büyük çukurların
açılmasına neden olabilir. Bu yüzden, en kullanışlı olduğu alanlar,
tortu tabakasının çok olduğu, geniş kazı alanlarıdır. Bu gibi
alanlarda, dikkatli ve profesyonelce kullanıldığı takdirde oldukça
faydalı bir araçtır. Fakat dikkatsiz kullanımı sayısız hasarlara yol
açabilir.29
29
Alper2007, 45.
65
3.4.5. Hydro wash
Sualtı kazılarında kullanılan bu araç, çok sık başvurulan bir araç
değildir. Basit olarak,
yüzeydeki teknede bulunan kompresöre bağlanan bir hortumdan
ibarettir. Hortuma yüksek
basınçlı hava verilerek çalıştırılır. Araştırmacı, hortumu tortu
tabakasının ürerine tutarak onların itilmesini sağlar. Hava basıncı
güçlü bir etki yarattığı için tabanda bulunan tortu tabakası, birkaç
metre uzağa itilebilir. Genel kullanım alanı, sığ sulardır. Hava
asansörüne benzetilebilir. Çünkü her ikisi de bir hava desteği ile
çalışır. Fakat hava asansörü hava püskürtücüye göre çok daha
güçlü bir araçtır ve kullanım alanı olarak daha yaygındır. Hydro
wash sistemi yüksek bir manevra kabiliyetine sahiptir. Dıştan
takmalı motoru olan bir sandal ve hava çantaları ile pozisyonu
değiştirilebilir. Hydro-wash diğer kazı aletlerinden bazı ayırt edici
avantajlara sahiptir. Bunlardan en önemlisi kontroldür. Sistemin
kurulduğu yerde dalıcı/operatör, üçayağın üzerinde, koruma
siperinin arkasında, durum pozisyonunu alır. Hidro-tüpün arkasına
dalıcının uzantılarını veya dağınık durumdaki ekipmanlarını
korumak için ızgara seklinde bir muhafaza yerleştirilir. Koruyucu
siperin üzerine monte edilen hidrolik, bir kontrol manivelası
kullanıcının RPM'i (deviri) azaltıp, artırabilmesine imkan verir.
66
Dalıcı/operatör tüpü yukarı-aşağı, sağa ve sola ayarlayabilir.
Yüksek RPM madunda çalışırken, temizlenen bölgelerde ortaya
çıkan kolay kırılabilecek objelerin zarar görmesinden kaçınmak
için, kullanıcı/dalıcı, kısma valfını kullanarak, gücü hemen
azaltmalıdır. Sistemin diğer bir avantajı temiz su akışını
sağlamasıdır. Eğer çalışılan alan bulanıksa kullanıcı/dalıcı, tüpü
kaldırarak alanın üstüne temiz su tazyik eder. Hydro-wash 4-24
metreler arasında kullanılabilir.30
3.4.6. Water jet
Bu alet, yüksek basınç su pompası, deniz tabanındaki
çalışılan bölgeye ulaşacak bir yangın hortumu ve ince, pirinç bir
hortum basından ibarettir. Püskürtmeli hortum bası, dalıcının itme
kuvvetini elle tespit edebileceği küçük bir geri-itme deliğine
sahiptir. Water-jet, gerekli olan yüksek tazyikli bir su akımı
yaratarak, batık alanı üzerindeki sertleşmiş kum ve çamur
tabakalarını kaldırmak ve temizlemek için faydalıdır. Ancak
kapsamlı kullanımı sınırlıdır.
Yüzeydeki kompresörden sağlanan destek ile suyun altına
indirilen hortuma su üfleyerek tortu tabakasını alandan 30
Alper2007, 47.
67
uzaklaştırmak için kullanılan kazı aracıdır. Çalışma sistemi olarak,
hava püskürtücüye benzer. Ancak, hava püskürtücü hava ile
çalışırken, su püskürtücü yüksek basınçlı su ile çalışır. Kapasite
olarak, hava püskürtücüye göre daha güçlüdür. Bu araç, yüksek
basınç su pompası, suyun altında kazı alnına ulaşacak bir hortum
ve ince bir hortum basından ibarettir. Hortum basının ham
maddesi, genelde pirinçtendir. Ağızlıkta, su basıncını kontrol
etmek için kullanılan bir valf vardır. Bu şekilde, araştırmacı itme
kuvvetini eli ile yönetebilir, dolayısıyla aracın kullanımı
kolaylaşır. Su püskürtücünün kullanımı esnasında dikkatli
olunmalıdır. Aksi taktirde birtakım sorunlar çıkabilir. Kullanım
alanı oldukça sınırlıdır. Tortu tabakalarını hava asansöründen
daha hızlı taşır. Bu yüzden, değerli arkeolojik eserlerin
kaybolmasına yada orijinal yerlerinin değişmesine neden olabilir.
Bu nedenle araç, büyük bir dikkatle kullanılmalıdır. Oldukça sığ
sularda, üfleyici ve hava asansörünün kullanılamadığı durumlarda
su püskürtücü kullanılabilir. Ancak, bu durumda da aracın
kullanımı yine büyük bir dikkat ve titizlik gerektirir. Aracın neden
olabileceği sorunlardan bir tanesi de, püskürtmeli bir sistem
olduğundan sualtında görüsü azaltmasıdır. Bu yüzden, sualtında
bulunan bulanık su tabakasının akıntılar tarafından temizlendiği
alanlarda daha verimli olarak kullanılabilir. Özellikle, çamurlu ve
tortu tabakasının kolay hareket edebilen hafif materyallerden
68
oluştuğu alanlarda kullanımı oldukça verimsizdir. Çünkü
püskürtülen suyun etkisiyle havalanan tortu tabakası, görüsü
tamamen yok edecektir. Su püskürtücü ile çalışma esnasında
problem yaratan bir başka konu da, kum veya çamurdan oluşan
tortu tabakasının taşındığı alandır. Bu araç, temizlenmek istenen
tortu tabakasını püskürtme sistemi yardımıyla, çalışılan alandan
uzaklaştırır. Fakat kazı alanından ayrı bir yere taşıyabilecek
kapasitede değildir. Sadece görülmek istenen kısmın üzerini açar,
tortuları ise alanın etrafında biriktirir. Yani sadece çalışma
esnasında, o an için çalışılan yerin görülebilmesi açısından bir
kolaylık sağlar.31
31
Alper2007, 48.
69
3.4.7. Hitting
Sualtı arkeoloji çalışmalarında araçların yanında insan
gücünün de önemi yadsınamayacak kadar önemlidir. Hit
sistemleri, dalgıçların keser ve çekiç yarımı ile eserler üzerinde
çalışmalarını esas almaktadır. Eserler sualtında uzun süre
kalmaları nedeni ele yanlarındaki eserlere yada yakınlarında
bulunan kayalara yapışmaktadır, dalgıçlar da gerektiği yerlerde
insan gücünü kullanarak eserleri serbest kılıp yüzeye
çıkarabilirler.
70
3.5. Sualtı belgeleme teknikleri
Sualtı arkeoloji araştırmalarının ve sualtı arkeoloji
kazıların olmazsa olmazıdır belgeleme. Gerek yayınlar, gerekse
tespit ve inceleme için kullanılmaktadır. Eser belirlendikten sonra
yapılması gereken belgeleme metotları ise kodlama, işaretleme,
koordinat alma, fotoğraflama, film, çizme, sualtı ve sustu planları
üzerine islemedir. Bütün bunları yaparken ilk dikkat edilmesi
gereken, mevcut konumlarını hiç bir şekilde bozmamaktır. Eserin
konumundaki en küçük bir değişiklik ulaşılabilecek bilgileri
sonsuza kadar yok etmek anlamına gelebilir.32
3.5.1. Ölçüm
Gemilerin batış nedeni savaştan dolayı harap olma, alabora
ya da kıyıya çarpmadır. Bu yüzden sualtında karşılaşan gemi ve
yükü genellikle toplu halde bulunmaz ve parçalanmaya bağlı
olarak dağınık halde olur, doğru ölçümde bu noktada önem
kazanır. Araştırma dalışlarında ölçüm yapmak için önceden
belirlenen bir sabit nokta seçilmelidir. Bu nokta su ve akıntı ile
yer değiştirmeyecek şekilde olmalıdır. Varsa büyük kayalar sabit
32
Öniz2008, S168.
71
nokta seçilebilir. Buna örnek olarak Gelidonnya batık alanındaki
Schoolbus rock örnek verilebilir. Etrafta bu tarz bir kaya yoksa
sabit eserler de nirengi noktası seçilebilir, eğer batık kıyıya
yakınsa kıyıdan da merkez noktası alınabilir. Eğer ölçüsü alınacak
alan arkeolojik kazı alanı ise, daha önce anlatmış olduğum kazı
öncesi yapılan planlamalarda sabit noktalar belirlenmekte ve
kazıda çıkan her eser bu noktalardan ölçülerek plandaki yeri
almaktadır.
3.5.2. Çizim
Sualtında çizim yapmak en zor çalışmalardan bir tanesidir.
Sualtında çizim yapacak dalgıç profesyonel olmalı, dengesini iyi
ayarlamalıdır çünkü çizim suda 60 derecelik bir duruşta sabit
yapılmalıdır. Sualtında çizimler slayt adı verilen panolara kurşun
kalemle yapılmaktadır. Bu çizim su yüzeyine çıkıldıktan sonra
kâğıt üzerine ve bilgisayar ortamına geçirilmektedir. Profesyonel
kazılarda çizimle ilgilenen, işinde uzman bir kişi olmalıdır. Bu
çizimlerdeki yanılma payını en az seviyeye indirerek hep standart
hem de doğru çizimi oluşturmaktadır.
72
3.5.3. Fotoğraf çekimleri
Fotoğraf aşaması çalışma başkanının doğrultusunda
yapılmaktadır ve tüm hakları kazı başkanına aittir. Bu yüzden
çalışmada bulunan dalgıçlar kendi inisiyatifleri ile fotoğraf çekip
kullanamazlar. Sualtı çalışmalarında fotoğraf çekmenin birkaç
nedeni vardır. İlki fotomozoğinin çıkarılmasıdır. Çalışma alanının
sıralı şekilde fotoğraflarının çekilerek bilgisayar ortamında
birleştirilmesi sonucu, alanın kuş uçumu görüntüsünün elde
edilmesi sağlanır. Diğer fotoğraf çekilme nedeni ise eserlerin
yayınları ile ilgilidir, hem eserler belgelenmiş olur hem de dergi,
gazete, makale, kitap gibi alanlarda çalışma alanının tanıtılmasını
sağlamaktır. Düzenli kazılarda bu görevi ayrı bir kişi üstlenmeli
sadece fotoğraf çekimleri ve suüstü çalışmaları ile ilgilenmelidir.
73
Bölüm 4
4.1. Buluntuların çıkarılması
Çalışma alanındaki eserler uzun bir zamandır, hareketsiz
sualtında bekledikleri için kalın bir sediman tabakası ile
etraflarındaki kaya ya da diğer eserlere yapışırlar. Çıkarılmak
istenen eserler, kitapta bahsetmiş olduğum kazı yöntemleri ile
yapışık olduğu yerden kurtulduktan sonra su yüzeyine çıkarılmaya
hazır duruma gelirler.
Eserleri su yüzeyine çıkartmak için kullanılan birçok
yöntem vardır. Bu yöntemler eserlerin boyutlarına, şekillerine,
ağırlıklarına göre değişmektedirler. Kazı esnasında birçok küçük
buluntu elde edilmektedir. Her dalgıcın kendi filesi, torbası ya da
kasası olmalıdır. Küçük buluntular bu sayede yüzeye
çıkarılmaktadır.
74
Ağırlı bir dalgıcın
kendini yoracak şekilde
taşıyabileceği seviyede
olan eserlerden havanın
taşıma kapasitesini
aşacak kadar ağır olan
eserlere kadar olan eserler
kaldırma balonları ile su
yüzeyine çıkarılmaktadır.
Kaldırma balonları çanta
şeklindedir, kullanacak
dalgıç yanına alır ve
aşağıda açtıktan sonra
içine hava doldurup bir
kaldırma ivmesi kazandırır. Ancak balonun boyutu ve içine
doldurulacak hava dikkatli seçilmeli, eserin ağırlığı ile doğru
orantıda olmalıdır. Aksi takdirde eser hızlı çıkıp fırlaya bilir ya da
ağır gelip batıp hasar görebilir. Balonla kaldırılacak eserler
dengeli bağlanmalıdır çünkü hava şeklen değişkendir ve dengesi
kolay bozulabilir bu tarz bir durumda etrafındaki dalgıçlara zarar
vermesi kaçınılmazdır. Yukarıda bahsetmiş olduğum dalgıcın tek
başına taşımada zorlanması hususu ise önemlidir. Dalgıç zor olsa
da taşıya bileceği ağırlıkta eserleri taşımamalıdır. Çünkü deko
75
esnasında ya da yüzeye çıkarken büyük tehlikeler
yaratabilmektedir.
Balonla taşınamayacak kadar ağır olan eserler ise vinç
yardımı ile yüzeye çıkabilir. Bu vinç dalış platformunda yer
alabilir ya da vinci olan gemiler tercih edilebilir. Amerikan su altı
arkeoloji enstitüsünün kullandığı Millewanda isimli katamaran
tipi dalış platformu 900 kg ağırlığı çekebilecek bir vince sahiptir
ancak onunda kaldıramadığı ağırlıklarda vinç gemiler tercih
edilebilir ki 2011 yılında İNA( Amerikan sualtı arkeoloji
76
enstitüsü) Kızılburun batığındaki sütun tamburlarını, bu şekilde su
yüzeyine çıkarmıştır.
Su yüzeyine çıkarılan eserler ise uygun şekilde taşınmalı
ve uzun süre tuzlu suda bekledikleri için işlemden geçtikten sonra
sergiye konulmalıdır. Genel olarak tercih edilen sistem, arındırma
havuzlarında bekletip tuzunu salmasını sağlanmasıdır.
77
4.2. Güvenlik
Sualtı arkeolojisi kazı çalışmalarında dikkat edilmesi
gereken en önemli etmen güvenliktir. Buna bağlı olarak ekip
üyeleri, kazı çalışmalarından önce eğitilir ve güvenlik dalında bir
birim de oluşturulur. Sualtı insanın fizyolojisine uygun bir yaşam
alanı olmadığı nedeni ile vücut yapısını bu yeni alanda uyumlu
çalıştırmak zordur. Sualtına yapılan dalışların en büyük tehlikesi
vurgundur. Vurgunu engellemek için yukarıda bahsetmiş olduğum
timekeeper ‘ ın takibinin yanında dalgıcın konsolunda yer alan
dalış bilgisayarlarından, dalgıcın edinmiş olduğu dalış
çizelgesinden, dalgıç da takip etmelidir. Herhangi bir vurgun
şüphesi olduğunda gemide veya kazı alanında yer alan basınç
odasında kişiye ilk müdahale yapılır. Kazı alanında yoksa en kısa
yoldan basınç odası olan birime ulaştırılır. Ekip içerisinde bir
basınç odası operatörü ve bir dalış doktoru yer almaktadır.
Dalgıçların kulakları sürekli takip edilmeli ve herhangi bir
problem halinde dalgıç dalıştan kesilmelidir. Kulaklar basıncın en
çok hissedildiği organlardır ve hızlı dalma ya da eşitleme
yapmadan veya yapamadan dalma sırasında zarar görebilirler.
Gemide yapılan müdahalenin ardından bir hastaneye kontrole
gidilmelidir. Dalış tüpleri bir sualtı arkeoloji kazısının kalbini
oluşturmaktadır. Tüplere 200 br hava doldurulmalıdır ve
78
dalgıçlara kendisine yeteceğini düşündükleri hava ile kesinlikle
dalmamalıdır. Tüplerin basıldığı kompresör sürekli bakım
görmeli, filtreleri zamanında değiştirilmelidir. Tüpler kontrol
edilmeli herhangi bir paslanma halinde dalıştan ayrılıp bakıma
alınmalıdır. Diğer tüm dalış ekipmanları da belili aralıklarla bakım
görmeli ve her dalıştan sonra duru su ile temizlenmelidir.
Sualtında karşılaşılabilecek problemlere karşı dalgıçlar sakin
olmalı ve çözüm yolları üretmelidir. Karşılaşılabilecek
problemlerden bir tanesi yorulmadır. Yorulan kişi derin nefes
almaya başlar ve sonucunda hava bitimi ya da oksijen
zehirlenmesi ile karşılaşabilir, sakin olunmalı ve dinlenilmelidir.
Sualtı arkeoloji kazılarında karşılaşılması muhtemel sorunlardan
bir diğeri de palet kaybıdır. Paletler kazıya başlamadan önce
ağırlığın altına bırakılır ancak akıntı alıp götürebilir. Bu tür bir
sorunla karşılaşıldığında dalgıcın birkaç çözüm yolu vardır.
Yukarda ayrıntılı olarak bahsettiğim shotline, kazı alanından deko
alanına, oradan da dalış platformuna uzanır. Problemi yaşayan kişi
bu ip ile dekoya, oradan da platforma çıkabilir Ancak eğer bu ip
olmasaydı ya da ipte sorun yaşansaydı dalgıç sakinliğini korumalı
ve tırmanarak kıyı doğru ilerleyerek uygun bir alanda güvenlik
dekosu yapmasının ardından yüzeye çıkıp platformdakilerden
kendisinin alınmasını sağlayabilir. Dalgıçların sualtında havaları
bitmelerine karşı belirli yerlerdeki yedek tüplerden hava yardımı
79
alabilirler(safe tank).Yedek tüplere ulaşamayacak durumda ise
dalış eşinden yardım alınabilir. Herhangi bir problem çıkabilmesi
anekdotu göz önünde bulundurularak kazı yapan ekip, sürekli
diğer dalgıçları kontrol etmelidir. Kazı ekibinin dikkat etmesi
gereken diğer bir güvenlik önlemi ise yaralanmalar ve hasarlardır.
Bu gibi sorunları engellemek için vücudu kaplayan dalış elbiseleri
tercih edilmeli ve eldiven kullanılmalıdır. Derinlik arttıkça
soğumanın arttığı aşikârdır, bu yüzden kalın dalış elbiseleri tercih
edilmelidir.
80
81
KAYNAKÇA
Akalın 1993 Emel Akalın., Antik çağda Batı Anadolu
Limanları, İstanbul, 1993.
Alper 2007 Koray Alper,. Sualtı arkeolojisi araştırma
yöntemleri ve kazı teknikleri, Konya, 2007.
Başıbüyük 2011 Özgün Başıbüyük., Roma Dönemi
Amphoraları, Aydın, 2011.
Başıbüyük 2011 Özgün Başıbüyük., Pamukkale üniversitesi 2.
Arkeoloji sempozyumu, Sualtı Kazı Teknikleri,
Denizli, 2011.
Bilgi 2006 Coşkun Bilgi., Antik Kartaca limanı, Konya,
2006.
Eti 2006 Elvan Eti., Aigai Sikkeleri, İstanbul, 2006.
82
Girgin 2006 Güneş Girgin., Fenikelilerde deniz ticareti,
Konya, 2006.
Hamza 2006 Laike Hamza., Antik çağda Doğu Akdeniz’ de
deniz ticareti, Konya, 2006
Köküöz 1995 Ayşe Nur Köküöz., “Bilim ve Teknik Dergisi
Tübitak” Sayı: 333 İstanbul,1995.
Köyağasıoğlu
2006
Orkan Köyağasıoğlu., Antik sikkeler
üzerindeki gemi tasvirleri, Eskişehir, 2006.
Lülleci 2007 Uğur Lülleci., Troia antik limanı’ nın tunç
çağı deniz ticaretindeki önemi, Konya, 2007.
Mutlu 2008 Güliz Mutlu., Euripides’ in oyunlarında
Peloponnesos savaşının yankılanışı,
Ankara,2008.
Öniz 2008 Hakan Öniz., Arkeolojik sualtı
araştırmacılığına giriş için eğitim
metodolojisi, Konya, 2008.
83
Strabon 1924 Strabon. The Geography of Strabon, ed. H.L.
Jones, Cambridge, Mass.: Harvard University
Press; London: William Heinemann, Ltd,
1924.
Tok 2001 Gökhan Tok., “Bilim ve Teknik Dergisi
Tübitak” , İstanbul, 2001.
84