164
T.C. ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI ARAP KABİLECİLİK ANLAYIŞININ HZ. OSMAN DÖNEMİ SİYASİ GELİŞMELERİNE ETKİSİ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) Hazırlayan Danışman Hasan BARLAK Yrd. Doç. Dr. İsrafil BALCI Samsun–2006

SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

  • Upload
    others

  • View
    22

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

T.C.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI

ARAP KABİLECİLİK ANLAYIŞININ HZ. OSMAN DÖNEMİ

SİYASİ GELİŞMELERİNE ETKİSİ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

Hazırlayan Danışman

Hasan BARLAK Yrd. Doç. Dr. İsrafil BALCI

Samsun–2006

Page 2: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

II

Page 3: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

III

Ondokuz Mayıs Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü'ne

Bu çalışma, jürimiz tarafından İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim

Dalı'nda YÜKSEK LİSANS tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan……………………………...

Üye…………………………………

Üye………………………………… Onay Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu

onaylarım.

…/…/……

Page 4: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

IV

ÖNSÖZ

Bir toplumda yaşanan değişim, o toplumun bütün yönleriyle sahip olduğu

kültürün yok olması şeklinde anlaşılmamalıdır. Yüzyılların getirmiş olduğu birikim,

sosyal bünyeyle bütünleşip o toplumun kimliğini oluşturur. Eski toplum ve uygarlıkların

devamı olan medeniyetler geniş bir yelpazede incelendiği zaman siyasî ve sosyal hayata

dair anlayışlarının eski yapı taşları üzerine oturduğu görülür. Tarihin çeşitli

dönemlerinde neredeyse bütün toplumlarda siyasî ya da dinî içerikli değişim

müdahaleleri olmuştur. Toplumsal değişimin gerçekleşmesi daha çok yeni değerler

bütününün özümsenmesi ve doğru bir şekilde algılanmasıyla ilgilidir. Birçok toplumda

kabul edilen sisteme rağmen bireyin, bazı grupların ya da cemiyetin tamamının, geçmişi

hatırlatacak davranışlar içine girdiğinin görülmesi dikkati çeken bir nokta olmuştur.

İslâm öncesi Arap toplumunun inanç, ahlâk, siyaset, hukuk ve ekonomi

alanlarında sahip olduğu belli değerleri vardı. Bunlar Arap sosyal hayatının

vazgeçilmezleri durumundaydı. Araplar için tanımlayıcı anlayışlardan biri de asabiyet

yani kabilecilikti. Her kabile kendi konumunu korumanın mücadelesi içindeydi.

Asabiyet fertler için çok güçlü bir psikolojik yönlendiriciydi. Öyle ki, kardeş diğer

kardeşini amcaoğluna karşı koruyor, başka bir sülâle söz konusu olduğu zaman aynı

amcaoğluyla o sülâleye karşı omuz omuza mücadele ediyordu. Kabileler aşağıya doğru

daralıyor, yukarıya doğru genişliyor; fakat kabilecilik anlayışı her boyuttaki ilişkide

varlığını koruyordu. Aynı kabile içinde bireylerin birbirlerine bağlılıkları göz önüne

alınırsa asabiyet aynı zamanda bir yaşam sigortası oluyordu. Her şeye rağmen Arap

yarımadasına dağılan bu kabilelerin çatışma üzerine kurulu düzeni, bölgede siyasî

birliği engelliyordu. Hayatlarının önemli bir bölümünü savaşlarla geçiren bu toplum

birimleri, sosyal yaşantıları gereği, yüksek bir medeniyet de geliştiremiyorlardı.

Yarımadanın Müslümanlaşmasından sonra temelde inanç olmak üzere Arap

toplumu bütün yönleriyle önemli bir değişim geçirdi. İslâm, eski inanç, anlayış ve

uygulamaların bir bölümünü tamamen kaldırmış, bir bölümünü kısmen değiştirmiş, bir

bölümüne de dokunmamıştı. Bununla beraber İslâm'ın öngördüğü toplum, öncekinden

çok farklı özelliklere sahip olacaktı. Hz. Peygamber'in daveti ve icraatları bu değişimi

gerçekleştirmişti. Buna rağmen sahabîlerden bazıları henüz Hz. Peygamber hayattayken

İslâm'dan önceki durumlarını hatırlatacak davranışlarda bulunabiliyor ve bizzat Hz.

Page 5: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

V

Peygamber tarafından uyarılıyorlardı. Onun vefatına yakın bir dönemde başlayan ve

vefatıyla büyük bir hız kazanan ridde olaylarıyla İslâm toplumunda ilk kırılma yaşanmış

ve bu olaylar Hz. Ebû Bekir'in kararlı tutumuyla bastırılmıştı. Hz. Ebû Bekir'den sonra

halife olan Hz. Ömer döneminde ise İslâm toplumu içinde ciddi bir sorun yaşanmadı.

Hz. Muhammed'in daveti en büyük etkilerinden birini kabilecilik anlayışı

üzerinde gösterdi. İslâm asabiyetten kaynaklanan her çeşit olumsuz tutum ve davranışa

karşı çıkıyor, bu da en büyük etkisini fertlerin ve kabilelerin birbirlerine karşı

durumlarında gösteriyordu. Yarımadanın tamamındaki kabile fertleri, devletin birer

vatandaşı konumuna gelmişti. İdaredeki tutarlı uygulamaların da etkisiyle Araplar

arasında siyasî birlik sağlanmış oluyordu.

Hz. Osman dönemine gelindiğinde İslâm'ın ilk dönemlerindeki olumsuz

tutumlarına bağlı olarak kendilerini yönetime uzak hisseden Ümeyyeoğulları için yeni

bir dönem başladı. İktidarının başından itibaren özellikle Ümeyyeoğulları açısından

olumlu icraatlar yapan halifenin uygulamaları farklı etkenlerle birlikte, zamanla Emevî

sülâlesine karşı diğer kabile mensuplarında reaksiyona sebeb oldu. Böylece toplumda

kabileye bağlı çekişmeler kendini gösterdi. Özellikle garnizon şehirlerine yerleştirilen

bedevi Araplar olayları kabile aklıyla yorumlarken, iktidarın temsilcileri ise kendi

adlarına olsun kabile duruşunu kıramıyorlardı. Gelişmeler Hz. Osman'ın öldürülmesini

beraberinde getirdi.

Biz bu çalışmamızda Arap kabilecilik anlayışının Hz. Osman dönemi siyasî

gelişmeleri üzerine etkilerini inceledik. Tarihî olayları tek nedene bağlayarak açıklamak

hem eksik hem yanlış anlaşılmaya neden olacağından konumuzun özüne bağlı kalarak

olayların dinî, siyasî, ekonomik, diğer yönlerine değinmeyi ihmal etmedik. Bununla

beraber ülkede yaşanan çalkantılara Arap sosyo-politik hayatının kabile zemini üzerine

kurulmasının imkân verdiğini gördük. Bu bağlamda döneme damgasını vuran Kureyş-

çevre kabileler ve Emevî-Haşimî çekişmesi tezimizin odağında yer aldı.

Araştırma konusunun seçimi ve yürütülmesi esnasında büyük emeği olan

danışman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya teşekkürü önemli bir borç bilirim. Ayrıca

çalışmam boyunca yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm hocalarımız Prof. Dr. Osman

Zümrüt'e, Prof. Dr. M. Zeki Terzi'ye, Yrd. Doç. Dr. Kenan Ayar'a ve eşim Yasemin

Barlak'a minnettarlığımı belirtmek isterim.

Page 6: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

VI

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ………………………………………………………………………………...IV

İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………….VI

ÖZET…………………………………………………………………………………. IX

ABSTRACT………………………………………………………………………….....X

KISALTMALAR………………………………………………………………….......XI

GİRİŞ…………………………………………………………………………………... 1

A. Araştırmanın Kaynakları ve Metodu…………………………………………...…….1

B. Arap Toplumunda Kabile Yapısı ve Kabilecilik Anlayışı……………………………5

a. Araplarda Kabile ve Arap Soyları……………………………………………..5

b. Arap Kültüründe Kabilecilik Anlayışı……………………………………….10

c. Kureyş Kabilesi………………………………………………………………13

C. İslâmî Dönemde Kabilecilik…………………………………………..……….……17

a. Hz. Muhammed Dönemi……………………………………………………..17

aa. İslâm'ın Kabilecilik Anlayışına Bakışı……………………………...17

ab. Hz. Muhammed Döneminde Kabilecilik…………………………...19

b. Hz. Ebû Bekir Dönemi…………………………………………………….…23

c. Hz. Ömer Dönemi……………………………………………………………26

BİRİNCİ BÖLÜM

HZ. OSMAN DÖNEMİNDE KABİLECİLİK………………………………29

A. Hz. Osman'ın Halife Seçilmesi………………………………………………….…..29

a. Şûra Olayı ve Kabile İlintisi………………………………………………….29

b. Ümeyyeoğullarını İktidara Taşıyan Sebepler………………………………..43

B. Hz. Osman'ın Halife Seçilmesinden Sonra Kabilecilik Açısından Yaşanan

Gelişmeler………………………………………………………………………………48

a. Fetihlerden Sonra Kabilelerin Yerleşimi…………………………………….48

b. Ümeyyeoğullarında Kabilecilik Kültürünün Yeniden Dirilmesi…….………52

c. Atamalarda Kabile Faktörü…………………………………………………..53

Page 7: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

VII

ca. Kûfe…………………………………………………………………55

cb. Mısır………………………………………………………………...58

cc. Basra………………………………………………………………...59

cd. Şam………………………………………………………………….60

ce. Medine………………………………………………………………62

d. Hz. Osman Dönemi Fetih Hareketlerinde Kabile……………………………63

e. Eyaletlerde Ortaya Çıkan Kabilecilik Reaksiyonları………………………...71

ea. Saîd b. el-Âs'ın Sevad Arazisine Bakışına Kabile Başkaldırısı….….71

eb. Muaviye b. Ebî Süfyan'ın Kureyş Bildirisi…………………………74

ec. Basra'ya ve Şam'a Gönderilen Farklı İki Sürgün………………..…..81

ed. Kur'an'ın Kureyş Lehçesine Göre Düzenlenerek Çoğaltılması……..83

İKİNCİ BÖLÜM

HZ. OSMAN'A KARŞI GELİŞEN MUHALEFETTE KABİLE

FAKTÖRÜ…………………………………………………………………………….85

A. Hz. Osman'ın Akrabalarıyla İlgili Tutumu………………………………………….85

B. Arap Kabilelerinin İktidara Bakışı…………………………………………………..89

a. Kureyş'e Muhalefet…………………………………………………………..89

b. Ümeyyeoğullarına Muhalefet………………………………………………..96

C. Hz. Osman'a Karşı İslâm Adına Yapılan Muhalefetin Kabilecilik Açısından

Değerlendirilmesi…………………………………………………………………..…100

a. Ebû Zer el-Gıfârî Olayı……………………………………………………..101

b. Ammâr b. Yâsir'in Muhalefeti……………………………………………...104

c. Ubade b. es-Sâmit'in Muhalefeti……………………………………………106

D. Abdullah b. Sebe ve Yemen Kabilelerinin Siyasal Gelişmelerle İlgisi……………107

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İKTİDAR MUHALEFET İLİŞKİLERİNDE KABİLE VE HZ. OSMAN'IN

ÖLDÜRÜLMESİ…………………………………………………………………….115

A. Emevî-Hâşimî Çekişmesi ve Hz. Osman'ın Uygulamaları………….………….….115

a. Eyaletlere Müfettiş Gönderilmesi…………………………………………..118

b. Olağanüstü Valiler Toplantısı………………………………………………119

Page 8: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

VIII

c. İsyan Hareketi ve Halifenin Kuşatılması…………………..……….………122

d. Mervan b. Hakem ve Kabileci Davranışları…………………..………..…..130

e. Medine Baskınını Önleme Girişimleri…………………………………..….134

B. Hz. Osman'ın Öldürülmesi…………………………………………………………135

SONUÇ……………………………………………………………………………….141

BİBLİYOGRAFYA………………………………………………………………….145

Page 9: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

IX

ÖZET

İslâm'dan önce Arap siyasî ve sosyal hayatının temelini kabile yaşantısı

oluşturuyordu. Kabile yaşantısı İslâm'dan sonraki dönemde de devam etmiştir. Özellikle

Hz. Osman döneminde ortaya çıkan siyasî kargaşada kabile reaksiyonlarının daha

yoğun bir şekilde yaşandığı dikkat çekmektedir. Bu çalışma sözü edilen siyasî

olaylardaki kabile rolünü irdelemektedir. Araştırmanın giriş bölümünde Arap kabile

yapısı ve kabilecilik anlayışını irdeledik.

Birinci bölümde Hz. Osman döneminde gelişen siyasî hadiselerde kabile

faktörünü ele aldık. Bu bağlamda Hz. Osman'ın halife seçilmesi, Emevîlerin hilafeti ele

geçirmeleri, önemli idari görevlere bu kabileden atamaların yapılması, Hz. Osman

dönemindeki fetih hareketlerinde kabile faktörü ve önemli merkezlerde meydana gelen

siyasî olaylarda kabile etkisi üzerinde durulmuştur.

İkinci bölümde Hz. Osman'a karşı gelişen muhalefet hareketleri kabile

düzleminde incelenmiştir. Ayrıca Arap kabilelerinin iktidara karşı tutumu ve bazı ileri

gelen kişilerin bireysel muhalefeti gibi konular ele alınmıştır.

Tezin üçüncü bölümünde Emevî-Hâşimî mücadelesi ve bu bağlamda her iki

kabilenin birbirine karşı rekabeti ele alınmıştır. Ayrıca eyaletlerde ortaya çıkan siyasî

olayların araştırılması için müfettişler görevlendirilmesi, isyan hareketi ve bu bağlamda

kabile tutumunun söz konusu olaylarla ilintisi gibi konular ele alınmıştır. Son olarak Hz.

Osman'ın öldürülmesi, kabile boyutuyla ele alınıp değerlendirilmiştir.

Page 10: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

X

ABSTRACT

Before Islam, political and social life of Arabs was based on tribal life. And the

same sytem went on even after Islam. It is also noteworthy that tribal reactions were

immense in the political unrest that appeared at the time of Caliph Othman. This study

aims to investigate the role of tribe on these events. In the introduction, the structure of

Arab tribes and the notion of tribalism are discussed.

In the first chapter the role of tribes in political events at the time of Caliph

Othman was dealt with. In this sense, we pointed out that Caliph Othman's election as

caliph, the Umayyads' capturing the caliphate, designation of people from this tribe for

important positions, tribe as a factor in the conquest movements at the time of Caliph

Othman, and the effect of the tribes on the political events which took place in

important centers.

In the second chapter, the emergence of opposition movements against Caliph

Othman were examined in terms of tribalism. In addition, in this section, the attitudes of

Arab tribes towards the government and the personal opposition of some political

establishment are handled.

In the third chapter, the struggle between Umayyads and Hashimis and the

rivalry between them are handled. We also examined nomination of inspectors to

investigate the political events which happened in the provinces, rebellion movements

and the connection between the events in the question and tribalism. Finally we made an

evaluation about Caliph Othman's assasination and its connection with the tribalism.

Page 11: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

XI

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser

a.g.m. : Adı geçen madde

a.g.mk. : Adı geçen makale

A.Ü.İ.F. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

b. : Bin

bt. : Bint

bkz. : Bakınız

b.y.y. : Basım yeri yok

çev. : Çeviren

DİA. : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi

H., h. : Hicrî

Haz. : Hazırlayan

Hz. : Hazreti

İA : İslâm Ansiklopedisi

İ.Ü.E.F. : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi

M., m. : Milâdî

M.Ü.İ.F. : Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

M.Ö. : Milattan önce

M.S. : Milattan sonra

M.E.B. : Millî Eğitim Bakanlığı

OMÜİFD : Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi

öl. : Ölüm tarihi

s. : Sayfa

thk. : Tahkik

t.y. : Tarih yok

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

T.C. : Türkiye Cumhuriyeti

tsh : Tashih

tlk : Ta'lik

T.T.K. : Türk Tarih Kurumu

Yay. : Yayınları

Page 12: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

1

GİRİŞ

A. Araştırmanın Kaynakları ve Metodu

İslâm tarihinde Müslümanlar arasında yaşanan ilk ciddi çalkantının, "fitne"

olarak isimlendirilen, Hz. Osman dönemindeki iç karışıklıklar olduğu söylenebilir. Ele

aldığımız bu dönemin belki en önemli özelliği İslâm öncesi Arap toplumunda egemen

olan kabile kültürünün yeniden dirilmeye başlamasıdır. Tarihçiler Hz. Osman dönemi

siyasî gelişmelerinde Arap kabile asabiyetinin önemli bir etkisi olduğunda neredeyse

hemfikirdirler. Bu nedenle tezimize Arap toplumunda kabile kültürüyle ilgili

açıklamalardan başlamayı uygun bulduk.

Klasik tarih kaynaklarında olaylar daha çok belli bir sıraya göre ve zaman zaman

ana hatlarıyla, bazen de detaylı olarak verilmiştir. Bu olaylar tarihçinin olaylara bakış

açısına ya da psikolojik şartlanmalarına göre kurgulanmıştır. Kitapların yazılmış olduğu

dönemlerdeki tarih anlayışı da, olayların bize belli bir anlayışla aktarılmasını

sağlamıştır. Araştırmamızda kullandığımız kaynaklardan kabilecilikle ilgili olguları

seçerek tesbit etmeye çalıştık. Olaylar aktarılırken kabile vurgusu yapılmamışsa da, adı

geçen kişi ya da grupların kabilelerinden hareketle kabile ilgisini görmeye çalıştık. Hz.

Osman döneminde gelişen siyasî olayları kabile faktörü açısından incelediğimizden,

Arap kabile asabiyeti ile doğrudan ilgisi olmayan hâdiselere ancak konumuzdaki

bütünlüğü bozmayacak ölçüde değindik. Kaldı ki, olayları bütün yönleriyle ele almak

çalışmamızın amacına uygun düşmeyecekti. Araştırmamızın özelliği gereği olayları

aktarırken kronolojik sıraya sürekli riayet edemesek de, akıcılığı korumak amacıyla

belli bir düzen içinde yazmaya gayret ettik.

Tetkiklerimizi yaparken bilimsel objektiflik ilkesine bağlılığı hedef edindik.

Konumuzla ilgili yazılmış ulaşabildiğimiz bütün kaynak ve araştırmalardan

yararlanmaya çalıştık. Rivayetleri sadece aktarmakla kalmayıp, ilgili konudaki

değerlendirmelerle çalışmamızı zenginleştirdik. Ayrıca olayları ele alırken kendi

yorumlarımızı katmayı da ihmal etmedik.

Araşmamızda İslâm öncesi dönemde Arap kabileleri ve kabilecilik anlayışı ile

ilgili olarak, İbn Hazm'ın (456/1064) Cemheretü Ensâbi'l Arab'ı,1 Nüveyrî'nin

1 İbn Hazm Ebû Muhammed Ali b. Ahmed, Cemheretu Ensâbi'l-Arab, thk. ve tlk. Abdüsselâm

Muhammed Harun, Dâru'l-Mearîf, Kahire, t.y.

Page 13: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

2

(733/1332) Nihayetü'l-Ereb'i,2 İbn Haldun'un (808/1405–1406) Mukaddime'si,3 Cevad

Ali'nin el-Mufassal'ı,4 Ahmed Emin'in Fecrü'l İslâm'ı,5 Şemseddin Günaltay'ın İslam

Öncesi Araplar ve Dinleri6 Neşet Çağatay'ın İslâm Öncesi Arap Tarihi ve Cahiliye

Çağı,7 yararlandığımız kaynaklardan başlıcalarıdır. Kavramlar için İbn Manzur'un

(771/1369) Lisânü'l Arab'ını8 ve Zebîdi'nin (1205/1790) Tâcu'l Arûs'unu,9 kullandık.

Bu eserlerden çalışmamızla ilgili olarak verilmiş bilgileri özenle seçmeye gayret ettik.

Hz. Peygamber döneminde yaşanan olayları en ayrıntılı olarak aktaran kitaplar

siyer ve meğazi eserleri olduğu için İbn İshak (151/768),10 Vakidî (207/823),11 İbn

Hişam (218/833),12 bu bölümde eserlerini kullandığımız müelliflerin başlıcalarıdır. Bu

kaynaklarda İslâm öncesi dönemle ilgili olarak çeşitli bilgiler bulunmaktadır. İslâm

öncesi dönemle ilgili yaptığımız açıklamalarda bu eserlerden yararlanmayı ihmal

etmedik. Konumuzla ilgili hadisleri ise Buharî (256/870)13 ve Müslim'den (261/874)14

aldık.

Tabakât sınıfına giren kaynaklardan İbn Sa'd'ın (276/889) Tabakâtü'l Kübrâ'sı,15

Belâzurî'nin (279/892) Ensâbu'l Eşrâf'ı,16 İbnü'l-Esîr'in (630/1232) Üsdü'l Ğâbe'si17 ve

İbn Hacer'in (852/1448) Tehzîb'inden18 yararlandık. Bu eserleri özellikle

araştırmamızda adları geçen şahıslar ve kabileleri hakkındaki bilgi vermek için 2 Nüveyrî Şihabüddin Ahmed b. Abdülvahhab, Nihayetü'l-Ereb fî Fünîni'l-Edeb, I-XXVII, Dâru'l-

Kütüb, Kahire, t.y., 3 İbn Haldun, Mukaddime, çev. Zakir Kadirî Ugan, I-III, M.E.B. Yay., İstanbul, 1989. 4 Cevad Ali, El-Mufassal fî Tarihi'l-Arab Kable'l-İslâm, I-X, Beyrut, 1970. 5 Ahmed Emin, Fecrü'l-İslâm, Dâru'l Kitabi'l-Arabî, Beyrut, 1969. 6 Şemseddin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, Sadeleştirenler: M. Mahfuz Söylemez, Mustafa

Hizmetli, Ankara Okulu Yay., Ankara, 1997. 7 Neşet Çağatay, İslâm Öncesi Arap Tarihi Ve Cahiliye Çağı, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1982. 8 İbn Manzur, Lisânü'l-Arabu'l-Muhit, I-III, Dâru Lisâni'l-Arab, Beyrut, 1970. 9 Seyyid Muhammed Murtaza Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, I-X, Dâru'l-Fikr, b.y.y., t.y. 10 İbn İshak, Muhammed b. Yesâr, Sîretü İbn İshak, thk. ve ta'lîk: Muhammed Hamidullah, hayra

hizmet vakfı, Konya, 1981. 11 Vâkıdî Muhammed b. Ömer, Kitabü'l-Meğâzî, thk. Marsden Jones, I-III, Âlimu'l-Kütüb, Beyrut, 1984. 12 İbn Hişâm Ebû Muhammed Abdülmelik b. Eyyûb el- Himyerî, es-Sîretu'n-Nebeviyye, thk. Mustafa

es-Saka ve diğerleri, I-IV, Kahire, 1936. 13 Buhârî Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail, Sahihu'l-Buharî, Düzenleyen, Mustafa Dîb el-Buğâ, Dâru İbn Kesîr, Beyrut, 1990.

14 Müslim, Ebû'l-Hüseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî en-Neysaburî, Sahihu Müslim, thk. Muhammed Fuad Abdülbaki, 33/İmâret, 1850, (III, 1478), Dâru Ehyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, b.y.y., 1955.

15 İbn Sa'd Muhammed, et-Tabakatü'l-Kübrâ, I-VIII, Dâru Sadr, Beyrut, t.y. 16 Belâzurî Ahmed b. Yahya b. Câbir, Ensâbü'l-Eşrâf, thk. Süheyl Zekkâr, Riyâd Ziriklî, I-XI, Dâru'l-

Fikr, Beyrut, 1996. 17 İbnü'l-Esîr İzzüddin Ebi'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Abdülkerim el-Cezerî, Üsdü'l-Ğâbe fî

Ma'rifeti's-Sahabe, I-VII, thk. ve tlk., Muhammed İbrahim el-Bina, Muhammed Ahmet Âşûr, Dâru'ş-Şa'b, Kahire, 1970.

18 İbn Hacer Şihâbüddin Ebi'l-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalanî, Tehzîbü't-Tehzîb, I-XII, Dâru Sadr, Beyrut, 1968.

Page 14: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

3

kullandık. Özellikle Ensâbu'l Eşrâf'ın bazı detaylı anlatımlarından alıntı yapma imkânı

bulduk.

Genel tarih kitaplarından Taberî'nin (310/922) Tarih'i,19 İbnü'l-Esîr'in

(630/1232) el-Kâmil'i20 başvurduğumuz temel kaynaklardandır. Her iki eser de

araştırdığımız dönem hakkında detaylı bilgi verdiği için bu eserlere sık sık başvurduk.

Halife'nin (240/854) Tarih'i21 çalışmamızda yararlandığımız diğer temel kaynaklardan

birisidir. Hz. Osman dönemi olayları hakkında önemli bilgiler veren bu eseri,

rivayetlerinin de tercih edildiğini düşünerek sıkça kullandık. Ümeyyeoğullarını iktidara

taşıyan sebeplerlerle birlikte Emevî-Haşimî çekişmesini işlerken özellikle Makrizî'den

(845/1444)22 yararlandık. Bunlardan başka İbn Şebbe (262/876),23 Ya'kubî (294/897),24

Mes'ûdî (845/1444),25 İbn Kuteybe (276/889),26 eserlerinden yararlandığımız diğer

müelliflerdendir. Fetih hareketleri ve sonrasındaki kabile iskânı konusunda Belâzurî'nin

(279/892) Futûhu'l-Buldân'ı27 ve İbn A'sem'in (314/926)28 el-Futûh'u müracat ettiğimiz

kaynaklardandır. Ayrıca coğrafya kaynaklarından Yâkut el-Hamevî'nin (626/1229)

Mu'cemu'l-Buldân isimli eserini29 kullandık.

İbrahim Sarıçam,30 ve Ethem Ruhi Fığlalı'nın31 yapmış olduğu araştırmalar

konumuzun ilgili başlıklarında bize önemli ölçüde rehberlik etti. Ayrıca Sabri

19 Ebû Ca'fer Muhammed b. Cerîr Taberî, Târîhu't-Taberî; Târîhu'l-Umem ve'l-Mulûk, I-V, Dâru'l-

Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1987. 20 İbnü'l-Esîr, İzzüddin Ebi'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Abdülkerim, el-Kâmil fî't-Tarih, XII, Dâru

Sadr, Dâru Beyrut, Beyrut, 1965. 21 Halife b. Hayyât, Tarihu Halife b. Hayyât Halife b. Hayyât Tarihi, çev. Abdulhalik Bakır, Ankara,

2001. 22 Takıyyuddin el-Makrizî, Resâilü'l-Makrizî, et-Tenazu' ve't-Tehasum Fîma Beyne Benî Ümeyye ve

Benî Haşim, thk., Ramazan el-Bedrî, Ahmed Mustafa Kasım, Dâru'l-Hadîs, Kahire, 1998. 23 İbn Şebbe, Ebû Zeyd Ömer el-Basrî, Tarihu'l-Medineti'l-Münevvere, thk. Fehim Muhammed Şeltut,

I-IV, Dâru'l-İsfehan, Cidde, t.y. 24 Ya'kûbî Ahmed b. Ebî Ya'kûb b. Ca'fer b. Vehb b. Vâzıh el-Kâtib el-Abbâsî, Tarihu'l-Ya'kûbî, I-II,

Dâru Sadr, Beyrut, t.y. 25 Mes'ûdî Ebû'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali, Murûcu'z-Zeheb, thk. Muhammed Muhyiddin

Abdülhamid, I-IV, Mısır, 1964. 26 İbn Kuteybe Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî, el-İmâme ve's-Siyâse, thk. Taha

Muhammed Zeynî, I-II, Kahire, 1967; el-Mearif, tsh., tlk. Muhammed İsmail Abdullah es-Sâvî, İhyau't-Türasi'l-Arabî, Beyrut, 1970.

27 Belâzurî Ahmed b. Yahya b. Cabir, Futûhu'l-Buldân, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1978. 28 İbn A'sem Ebû Muhammed Ahmed, el-Futûh, I-IV, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1986. 29 Yâkut el-Hamevî, Şihabüddin Ebî Abdullah Yakut b. Abdillah, Mu'cemu'l-Buldân, Dâru Sadr, Beyrut,

1957. 30 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara, 2004; İslâm Öncesinden Abbâsîlere Kadar Emevî-Hâşimî İlişkileri, TDV Yay., Ankara, 1997.

31 Ethem Ruhi Fığlalı, İbâdiye'nin Doğuşu ve Görüşleri, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1983; Çağımızda Îtikadî İslâm Mezhepleri, Selçuk Yay., Ankara, 1990.

Page 15: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

4

Hizmetli'nin32 çalışmaları da bize destek oldu. Burada bilgi ve yorumlarından

yararlandığımız müelliflerden Ahmed Cevdet'in33 adını da özellikle anmalıyız.

Araştırmamızda batılı bilim adamlarından Wellhausen,34 Watt,35 Bernard

Lewis,36 Ostrogorsky37 istifade ettiğimiz bilim adamları arasındadır.

Kabilecilikle ilgili olarak yaptığı değerlendirmelerle göz dolduran Durî'nin

çalışmaları38 konumuza genel bir bakış kazandırması bakımından oldukça faydalı oldu.

Aynı konuda İslâm öncesinden başlamak üzere Abbasiler döneminin ortalarına kadar,

siyasî olayları akide, kabile ve ganimet bağlamında ele alıp yorumlayan Câbirî'den39

yararlandık. Kabilecilik konusunda yapılmış Türkçe araştırmalardan Adem Apak'ın

Asabiyet'i40 de yararlandığımız çalışmalar arasındadır.

Tezimiz bir giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde öncelikle

Arap toplumunda kabile yapısı ve kabilecilik anlayışını Arap soylarıyla birlikte ele

aldık. Konumuzla ilgili olarak Kureyş kabilesine özel bir başlık açtık. Daha sonra İslâm

sonrası dönemdeki olayları ve uygulamaları kabilecilik bağlamında ele alıp

değerlendirdik.

Birinci bölümde Hz. Osman döneminde kabilecilik tezahürlerini işledik. Bu

bağlamda şûra olayının kabile boyutu, Ümeyyeoğullarının iktidara yürüyüşü öncelikle

ele aldığımız konulardan oldu. Daha sonraki olaylarla ilgisi nedeniyle fetihlerden

sonraki kabile yerleşimlerini bir başlık altında yazdık. Kabilecilikle doğrudan ilgisi

olması nedeniyle Hz. Osman'ın yönetimde yapmış olduğu atamalar, fetihlerde

kabilecilik olgusu ve eyaletlerde kabilecilik bağlamında ortaya çıkan gelişmeler bu

bölümde ele aldığımız konulardan oldu.

32 Sabri Hizmetli, İslâm Tarihi, A.Ü.İ.F. Yay. Ankara, 1991; "Tarihî Rivâyetlere Göre Hz. Osman'ın

Öldürülmesi", A.Ü.İ.F. Dergisi, Cilt: XXVII, Ankara, 1985. 33 Ahmet Cevdet, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hûlafa, haz. Mahir İz, I-VI, T.C. Kültür Bakanlığı Yay.,

Ankara, 2000. 34 Julius Wellhausen, İslâm'ın En Eski Tarihine Giriş, çev. Fikret Işıltan, İ.Ü.E.F. Yay., İstanbul, 1960;

Arap Devleti ve Sukutu, çev. Fikret Işıltan, Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Yay., Ankara, 1963.

35 W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed Mekke'de, çev. Rami Ayas, Azmi Yüksel, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1986; İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, çev. Ulvi Murat Kılavuz, Birey Yay., İstanbul, 2001; İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, Şa-to, İstanbul, 2001.

36 Bernard Lewis, Tarihte Araplar, çev. Hakkı Dursun Yıldız, Anka Yay., İstanbul, 2000. 37 Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çev. Fikret Işıltan, T.T.K., Ankara, 1995. 38 A. Aziz Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, çev. Hayrettin Yücesoy, Endülüs Yay., İstanbul, 1991; İslam İktisat Tarihine Giriş, çev. Sabri Orman, Endülüs Yay., İstanbul, 1991.

39 Muhammed Âbid Câbirî, İslâm'da Siyasal Akıl, çev. Vecdi Akyüz, Kitabevi Yay., İstanbul, 1997. 40 Adem Apak, Asabiyet ve Erken Dönem İslâm Siyasî Tarihindeki Etkileri, Düşünce Kitabevi Yay., İstanbul, 2004.

Page 16: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

5

Çalışmamızın ikinci bölümünde Hz. Osman'a karşı gelişen muhalefeti kabile

yönüyle inceleyip değerlendirdik. Bu bağlamda Ümeyyeoğulları, Kureyş kabilesi ve

çevre kabilelerin pozisyonlarını iktidar-muhalefet ilişkileri açısından değerlendirdik. Bu

bölümde ayrıca Hz. Osman'a karşı İslâm adına yapılan muhalefeti ve bu muhalefetin

aktörlerini kabile yönüyle ele aldık. Hz. Osman dönemi fitne olaylarında, özellikle

Taberî'de görüşleri ve faaliyetleri hakkında detaylı olarak bilgi verilen Abdullah b. Sebe

için ayrı bir başlık açtık. Bu başlığa Yemen kabilelerinin siyasal gelişmelere ilgisini

dâhil etmeyi de uygun bulduk.

Olayların geldiği son aşamada Hz. Osman'ın uygulamaları, Emevî-Haşimî

çekişmesi, Mervan b. Hakem'in tutumu ve Hz. Osman'ın öldürülmesiyle sonuçlanan

kuşatma girişimi üçüncü bölümde incelediğimiz konulardır. Çalışmamızı Hz. Osman

döneminde yaşanan gelişmelerin kabilecilikle ilgili boyutunun değerlendirildiği bir

sonuç bölümüyle bitirdik.

Araştırmamızda pratik olması bakımından dipnot ve bibliyografyada müellif

isimlerinin başındaki belirleyici tanım edatlarını kullanmadık. Hem konunun daha net

görülmesini sağlamak, hem anlatımın akışını bozmamak için gerekli yerlerde aktarmayı

uygun gördüğümüz bilgiyi dipnotta verdik.

B. Arap Toplumunda Kabile Yapısı ve Kabilecilik Anlayışı

a. Araplarda Kabile ve Arap Soyları

Arapça bir sözcük olan kabile kelimesi KBL kökünden gelmektedir. Kabile,

sözlükte kuyunun başındaki kaya ve iki yanından onu güçlendiren destek, aynı babanın

çocukları, bir ağacın dalları,41 karşılıklı bir şekilde duran, birbirine geçmiş kafatası

kemiklerinden her biri42 gibi anlamlara gelir. Istılah anlamı ise, üyelerini ortak bir soy

altında birleştiren topluluk43 demektir. Buradaki soy birliği mutlaka kan bağı ifade

etmeyip, bireyin o kabileden olduğuna inanmasıyla da gerçekleşir.44 Arap toplumunda

en büyük birlik kabiledir. Bu topluluktan bir ağacın dalları gibi küçük alt boylar

türemektedir.45 Toplumları bir araya getiren alt birimler insan vücudunun bazı

41 İbn-i Manzur, (a.g.e.), III, 12; Zebîdî, (a.g.e.), VIII, 72. 42 Zebîdî, (a.g.e.), VIII, 72. 43 Rağıb el-İsbehânî Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal, el-Müfredât Fî Garîbi'l-Kur'an, Kahraman

Yay., İstanbul, 1986, s. 592; Zebîdî, (a.g.e.), VIII, 72; İbn-i Manzur, (a.g.e.), III, 12. 44 Zebîdî, (a.g.e.), VIII, 72. 45 Cevad Ali, (a.g.e.), I, 511.

Page 17: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

6

organlarına benzetilmek suretiyle, aynı atadan gelen ve birbirine kan bağıyla bağlı olan

insan topluluklarına kabile adı verilmiştir.46 Kabile, akrabalık ve görev bilinciyle

birbirine bağlanan üyelerini, siyasal özerklik duygusu ve kabile ekseninde gerçekleşen

toplumsal uyuma sahip bireyler olarak yetiştiren sosyal bir yapı olarak da

tanımlanabilir.47

Arap kabilelerinin küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe doğru

derecelendirilmesi hakkında farklı isimler bulunmakla birlikte, kabile kavramının bütün

sınıflar için ortak olarak kullanıldığı söylenebilir. Bu sınıfların derecelendirilmesi için

genel olarak onlu bir sistem kabul edilir. Sıralama büyükten küçüğe doğru; cizm,

cumhur, şa'b, kabile, imâre, batn, fahz, aşîre, fâsıla, raht şeklindedir.48 İbnü'l-Kelbî, şa'b,

kabile, imâre, batn ve fahz şeklinde bir derecelendirme yaparak şa'bı en üst sınıfa

koymuştur.49

Araplarda en yakın nesep ilişkisi kardeşlik, babalık ve amcalık olarak kabul

edilmiştir. Böylece aşağıdan yukarıya doğru birinci basamakta aile yer alır. Ardından

fâsila, batn, imâre ve diğer sınıflar gelir.50

Arabistan yarımadasındaki Arapların çoğu göçebe kabile hayatı yaşamaktaydı.

Yerleşik hayat yaşayanlar da bir medeniyet geliştirme gayreti içinde olmadı. Yemen

bölgesi gibi medenileşmiş bölgeler bulunmakla beraber yarımadanın geneli göçebedir.

Araplar, toplumsal düzenlerini kendi aralarında sağlayan kabilelere bölünmüş

durumdaydılar. Kabileler arasında sıkı bir ilişki ağı olmakla beraber, sürekli çekişme

içindeydiler. İki veya daha çok kabilenin saldırmak, baskınları engellemek ya da diğer

nedenlerle birleşip anlaştıkları olurdu.51

Kabileleri idare ve siyaset açısından ele aldığımızda şunu görmekteyiz. Bu

alanlardaki yetkiler asabiyet ve buna bağlı olarak adayın etki gücüyle ilişkiliydi. Benzer

özelliklere sahip adaylar olduğunda yaşlı olan tercih ediliyordu. Araplarda yaşlı

anlamına gelen "şeyh" kelimesinin başkan anlamında da kullanılması bu duruma işaret

46 Casim Avcı, Recep Şentürk, "Kabile", DİA, İstanbul, 2001, XXIV, 30. 47 Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, çev. Osman Akınbay, Derya Kömürcü, Bilim ve Sanat Yay.,

Ankara, 1999, s. 372. 48 Nüveyrî, (a.g.e.), II, 277, 284–285. 49 Zebîdî, (a.g.e.), VIII, 72. Bu tasnifler hakkında çeşitli bilgiler için bkz. Cevad Ali, el-Mufassal, I, 509–

514. 50 Corci Zeydan, İslâm Medeniyeti Tarihi, çev. Zeki Megamiz, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1974, IV, 17,

18. 51 Emin, (a.g.e.), s. 4.

Page 18: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

7

etmektedir.52 Kabile reisi bir kral gibi görev dağıtma ya da ceza verme yetkilerine sahip

değildi. Onun daha çok hakemlik yetkisine sahip olduğu söylenebilir. Kabile içindeki

aile üyelerinden oluşan bir de meclis bulunmaktaydı ki, bunlar kamuoyunun sözcüleri

konumundaydılar. Hak ve ödevler kabile içindeki aileler arasında paylaşılır, dışarıdan

müdahale söz konusu olamazdı.53 Uçsuz bucaksız çöl ortamında kendilerine özel bir

hayat yaşayan kabileler kendilerini tek başına ve kendilerine egemen özgür bir varlık

kabul ederlerdi. Kabile kendisini en azından egemenlik açısından diğer kabilelerle eşit

görürdü.54

Araplar eski zamanlarda yarımada ve çevresinde bazı devletler kurmuşlardır.

Yemen'de Maîn (M.Ö. 1400–650), Sebe (M.Ö. 750–115) ve Himyerîler (M.Ö. 115-M.S.

525), Kuzey Arabistan'da Nabatî (M.Ö. IV. yüzyıl-M.S. 106), Tedmür (M.Ö. 3000-M.S.

273), Gassânî (M.Ö. III. yüzyıl-M.S. 634), Hîre (M.S. III. yüzyıl–634) ve Kinde (M.S.

V-IV. Yüzyıl) gibi devletler bunlardandır.55 Milâdî VI. Yüzyılda Arap yarımadası yeni

bir döneme girmişti. Yerleşik hayat yerine daha çok kabile hayatının geçerli olduğu

saha genişledi. Hatta kabile merkezli kavramlar yerleşik hayat yaşayan toplumlarda bile

belirgin bir erk haline gelmişti.56 Burada İslâm öncesi Arabistan'daki emirliklerden

bahsetmek de yerinde olacaktır. Bunların başında "melik" unvanlı kabile kralları

bulunmaktaydı. Otorite alanları temelde bölgesel ve kendi kabilelerinin topraklarıyla

sınırlı olan bu kralların bazı durumlarda birkaç kabilenin birleşmesiyle toprakları kabile

federasyonu şekline dönüşerek egemenlik sahaları genişleyebilirdi.57 Yemen'de, Basra

körfezi kıyılarında ve Suriye'nin güneyinde kurulan emirliklerde kralların soyundan

olmak veya idareyi elinde bulunduran kabileye mensup olmak asalet nedenlerindendi.

Hicaz bölgesinde ise teşkilatlanmış bir yönetim bulunmakla beraber buradaki siyasî

yapının bilinen anlamıyla bir devletin özelliklerini taşıdığını söylemek güçtür. Mekke'de

Kureyş, Medine'de Evs ve Hazrec, Taif'te Sakif bu şehirlerin önemli kabilelerindendi.

52 Zeydan, (a.g.e.), IV, 46. 53 Lewis, (a.g.e.), s. 43. 54 Câbirî, (a.g.e.), s. 331. 55 Hakkı Dursun Yıldız, "Arap", DİA, İstanbul, 1991, III, 273–275. Ayrıca bkz. Çağatay, (a.g.e.), s. 10–

80. 56 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 18. 57 Khalil Athamina, "İslam Öncesi Arabistan'da Kabile Kralları", çev. İsrafil Balcı, Celal Emanet,

OMÜİFD, Sayı: 18–19, Samsun, 2005, s. 193.

Page 19: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

8

Buna bağlı olarak Araplarda ait olduğu soyu bilmek toplumsal imaj açısından

kaçınılmazdı. Bu durum Nesep ilmini tetikleyen önemli belirleyicilerden olmuştur.58

Tarihçiler, kabilelerin soylarının belirlenmesine büyük önem vermişlerdir. Fakat

bu konuda verilen bilgilerin bir kısmı tartışmalıdır.59 Bütün Arapların soylarının Nûh'un

oğlu Sâm'a dayandığı rivayet edilmektedir.60

Nesep bilginleri, kuzey Araplarının Hz. İsmail'e, güney Araplarının ise Kahtan'ın

soyuna dayandığını söylerler. Bu kabul, Tevrat'ta geçen bir bilgiye dayanmaktadır.61

Klasik olarak güney Arapları için Yemenliler ya da Kahtanîler, kuzey Arapları için

Adnanîler denilmektedir. Olaylar ve birbirini takip eden savaşlar Adnanîlerle Kahtanîler

arasındaki düşmanlığı körükleyerek, birbirlerine karşı sürekli çekişme halinde

olmalarına sebep olmuştur. Zaman içinde Kahtanîler neseplerini çeşitli yollardan

Adnanîlere katmışlardır. Kahtanîler de dâhil edilerek bütün Arapların soylarını Hz.

İsmail'e bağlayanlar da vardır.62

Klasik kaynaklarda geçen genel bir katagoriye göre Araplar Aribe, Mütearribe,

Müsta'ribe olmak üzere üç kısma ayrılırlar. Bu tasnife göre Âd, Semûd, Tasm, Cedis

gibi soyu tükenen kavimler Arabü'l-Aribe olarak ifade edilir. Arabü'l-Aribe'nin dilini

kullanarak onların yaşadığı bölgeyi yurt edinen Kahtanoğullarına Arabü'l-Mütearribe

denir. Arabü'l-Müsta'ribe ise İsmailoğullarından olan Adnanîler için kullanılır.63

Değişik açıklamalar bulunmakla beraber, Arap soylarının geleneksel olarak iki

kategori altında değerlendirildiğini söyleyebiliriz. Bunlar, Arab-ı bâide ve Arab-ı bâkiye

olarak isimlendirilirler. Birinci gruba dahil olanlar, tarihin önceki dönemlerinde

yaşayarak çeşitli nedenlerle yok olmuş toplumlardır. Arab-ı bâide'nin önde gelen

kolları, Âd, Semûd, Medyen, Tasm, Amâlika, Câsim, Abdi Dahm, Ubeyl, Hadûra,

Cedîs ve Birinci Cürhüm kavimleridir.64

Soyları devam eden Araplara ise Arab-ı bâkiye denilmektedir. Arab-ı bâkiye de,

Arabistan Arapları olarak bilinen Arab-ı âribe ve Araplaşmış Araplar şeklinde

tanımlanan Arab-ı müsta'ribe olmak üzere iki başlık altında ele alınmaktadır. Arab-ı

58 Çağatay, (a.g.e.), s. 129. 59 Emin, (a.g.e.), s. 5. 60 İbn Hişâm, (a.g.e.), I, 8. 61 İbn Hazm, (a.g.e.), s. 8. 62 Emin, (a.g.e.), s. 5–6. 63 Nüveyri, (a.g.e.), II, 292; İbn Hazm, (a.g.e.), s. 486. 64 Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273; Ayrıca bkz. Emin (a.g.e), s. 6; Philip K. Hitti, Siyasî ve Kültürel İslâm

Tarihi, çev. Salih Tuğ, M.Ü.İ.F. Yay., İstanbul, 1995, I, 56.

Page 20: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

9

Âribe olarak bilinen bu birinci gruba Kahtanîler65 denilmektedir. Anavatanları Yemen

olan bu Araplar66 önce, Cürhüm ve Ya'rub olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Ayrıca,

Ya'rub'dan da Kehlân ve Himyer adındaki iki farklı koldan birçok kabile türemiştir.

Sözünü ettiğimiz bu kabileler, değişik zamanlarda çeşitli nedenlere bağlı olarak

anavatanlarından göç etmiş ve Arabistan Yarımadasında çeşitli bölgelere

yerleşmişlerdir. Kehlânîlerden olan Ezd kabilesi kuzeye göç etmiştir.67 Güçlü bir kabile

olan Ezd Umman'da hüküm sürdü. Şam'ın doğusunda devlet kuran Gassanîler ve

Kureyş'ten önce Mekke'ye gelen Huzaa kabilesi de bunlardandır.68 Bunlardan olan

Sa'lebe b. Amr, Hicaz tarafına yönelerek Medine'ye yerleşti. Evs ve Hazrec kabileleri

onun soyundan gelmiştir. Hârise b. Amr ise önce Merrüzzahrân'a yerleşti. Daha sonra

Mekke'ye geldi. Bu sırada Mekke'de Cürhümlüler oturmaktaydı. Onlarla girdiği

mücadeleden galip çıkarak burayı kendisine yurt edindi. İmrân b. Amr Uman'a, Cefne b.

Amr Suriye'ye, Lahm ve Cüzâm kabileleri Hîre'ye, Tay kabilesi Ecâ ve Selmâ

Dağlarına,69 Cüzam'a nispet edilen70 Kinde kabilesi önce Bahreyn, sonra Hadramut ve

son olarak da Necid'e yerleşti.71

Arab-ı Müsta'ribe olarak isimlendirilenler kökenleri itibariyle Arap olmayıp,

sonradan Araplaşanlardır. Bunlara Adnanîler, İsmâilîler, Meaddîler, Nizârîler

denilmektedir. Küçük yaşta Mekke'ye gelen Hz. İsmail, Kahtanî soyundan gelen

Cürhümlüler arasında büyüyüp yetişti. Hz. İsmail burada evlendi ve bu evliliklerinden

doğan çocuklar büyüyüp, zemzem kuyusu civarında yerleştiler. Daha sonra onlardan her

biri bir kabilenin reisi oldu. Hz.İsmail'in soyundan gelenler, Cürhümlüler'e karışarak

Araplaştığı için bunlara Arab-ı Müsta'ribe denildi. Soyları Adnan'a ulaşan başlıca

kabileler şunlardır: Adnân, Mead, Nizâr (İyâd, Enmar, Rebîa, Mudar), Rebîa (Esed,

Aneze, Abdülkays, Vâil), Mudar (Kays Aylan, İlyâs), Kays Aylan (Süleym, Hevâzin,

Gatafân), Gatafân (Abs, Zübyân), İlyâs (Temîm, Huzeyl, Esed, Kinâne), Kinâne

(Kureyş), Kureyş (Cemûh, Sehm, Adiy, Mahzûm, Teym, Zühre, Kusay), Kusay

(Abdüddâr, Esed b. Abdüluzzâ, Abdümenâf), Abdümenâf (Abdüşems, Nevfel, Muttalip,

65 Kahtanî kabileler için bkz. İbn Hazm, (a.g.e.), 484–485. 66 Hitti, (a.g.e.), I, 56; Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273. 67 Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273. 68 Emin, (a.g.e), s. 7. 69 Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273. 70 Emin, (a.g.e), s. 7. 71 Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273.

Page 21: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

10

Hâşim).72 Rebîa'nın en meşhur kabileleri Esed ve Vâil, Mudar'ın en meşhur kabileleri

ise Kays Aylan, Temîm, Huzeyl'dir.73

Adnanîlere mensup kabileler çoğaldıkça, Mekke'den ayrılarak Arabistan

Yarımadası'nda değişik bölgelere yayıldılar. Abdülkays kabilesi Bahreyn'e, Benû

Hanîfe Yemâme'ye, Bekir b. Vâil kabilesinin bir bölümü Yemâme ile Bahreyn arasına,

Tağlib el-Cezîre'ye, Temîm'in bir kısmı Bahreyn'e, diğerleri de Basra'ya, Süleym

Medine yakınlarına, Sakîf Tâif'e, Hevâzin Evtâs'a, Esed ile Teymâ Kûfe'ye, Zübyân da

Teymâ ile Havran arasında bir bölgeye, Kinâne kabilesi de Tihâme'ye yerleşti. Bu

kabileler içerisinde yerleşik hayat süren Kureyş kabilesi hariç, diğer Adnanî kabileler,

Tihâme, Necid ve Hicaz'da göçebe ya da yarı göçebe bir hayat yaşamaktaydılar.74

b. Arap Kültüründe Kabilecilik Anlayışı

Arapça bir kelime olan asabiyet ASB kökünden gelmektedir. Bu kökten türemiş

asabiyet kelimesiyle yapı ve anlam yakınlığına sahip sözcüklerde genel olarak şu

anlamlar vardır: "Eklem bağları, kendisiyle bağlanılan şey, onunla maskelenilen ve razı

olunan şey, kişinin çocukları ve baba tarafından akrabaları". Asabiyet kelimesine

gelince, "kişiyi akrabalarının yardımına çağırarak, zalim de olsalar, mazlum da olsalar

soyu aleyhine fırsat kollayanlara karşı kavmiyle birlikte olmaya davet etmesi", şeklinde

tanımlanmaktadır. Bir grup Arap, başka bir kabileye karşı birleşip toplandıklarında

asabiyet anlamında kabilecilik yaptıkları söylenir. Asabiyet duygusuyla hareket eden

kimse, kendi kavminden olanları savunur ve kabilesinin başına gelen kendi başına

gelmiş gibi davranır. Bir kabile üyesi de herhangi bir haksızlığa uğrarsa kabilesinin ona

bakışı aynı şekilde gerçekleşir.75

Asabiyet üstün olduklarına inanan bir topluluğun tek fert ve tek beden oldukları

anlayışıyla üyelerini birbirine bağlayan toplumsal bir bilinçtir. Kabile üyeleri asabiyet

ekseninde hak ve sorumluluklarının farkında olarak ortak menfaat, aidiyet duygusu,

grup ve değer özelliği taşıyan bir idrak ile güçlü bir dayanışma atmosferi oluştururlar.

Kabile bağlılığı sorumluluk isteyen zarurî bir bağlılıktır. Öyle ki, kardeşi zalim de olsa

72 İbn Hazm, (a.g.e.), s. 9–14; Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273. 73 Emin, (a.g.e), s. 7–8. 74 Yıldız, DİA, (a.g.m.), s. 273. 75 İbn-i Manzûr, (a.g.e.), II, 790–792. Benzer anlamlar için bkz. Zebîdî, (a.g.e.), I, 383–384.

Page 22: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

11

mazlum da olsa ona yardım etmesini gerektirir. Asabiyet, toplumlarına şu bakış açısını

kazandırır: "Bizim en kötümüz başkalarının en iyisinden daha iyidir."76

Asabiyet daha çok soy birliğine bağlı olarak gerçekleştirilen dayanışma olarak

anlaşılır. Ancak nesep cetvellerinin doğruluğu üzerindeki şüpheler ve uydurma nesep

iddiaları asabiyete soy birliğini aşan bir tanım yapma ihtiyacını doğurmaktadır.77

Asabiyetin oluşması için soyların gerçek anlamda bir kişide birleşmesi ya da nesep

cetvellerindeki kabile bağlantılarının kesinlik ifade etmesi gerekmez. Asıl olan kabile

mensuplarının bir asılda birleştiklerine inanmalarıdır. Böylece asabiyet kabile üyelerinin

her şartta birbirlerine destek olmalarını sağlayan manevi güç ve dayanışma duygusu

olarak kendini gösterir.78 Kabile mensuplarındaki aşırı bağlılık duygusu, herhangi bir

kabileyi kendilerinin normal avı ve yağma veya katledilmeye müstehak hedefi olarak

görmelerine neden olmaktaydı.79 Bu durumda kabile asabiyetinin iki temel esasa

dayandığı anlaşılmaktadır. Bunlardan ilki kabile üyelerinin aynı soydan geldiklerine

inanmaları, ikincisi ise kabilenin müşterek menfaatidir.80

İslâm önsesi dönemde insanlar hac mevsiminde el-Muharref denilen yere

geldiklerinde bir erkek bir dağın üzerine çıkarak şöyle derdi: "Ben filan oğlu filanım,

şöyle yaptım, babam şöyle yaptı, dedem şöyle yaptı." O bu şekilde kendisinin ve

atalarının yaptıklarını sayarak övünürdü.81

İbn Haldun üzerinde özellikle durduğu asabiyet kavramının toplum ve

devletlerin hayatındaki ehemmiyetini kendine ait derin bir bakışla ayrıntılı olarak

değerlendiren tarihçilerimizdendir. O, az bir kısmını dışarda tutarak hısımlık ve

akrabalık bağının, insanlarda fıtrattan gelen tabiî bir durum olduğunu ifade ediyor.

Akrabası bir haksızlığa uğradığında ya da bir felaketle karşılaştığında yakınlarının ona

destek olmak istediğini, aralarındaki akrabalık bağı ne derece yakınsa yardım etme

eğilimlerinin de o derece yüksek olacağını belirtiyor.82 Asabiyet sahibi olan toplumlarda

başkanlığın devamlı olarak belli bir nesepten gelen sülalelerde olduğunu söylüyor.

Böylece kabilenin diğer boyları başkanlıktan mahrum olmuş oluyorlar. Liderlik kuvvet

ve kudret gerektirir. Dolayısıyla özel olan bu nesepten gelen sülâlenin diğer boylara

76 Abdülaziz Kabbânî, el-Asabiyye Bünyetü'l-Müctemei'l-Arabiyye, Beyrut, 1997, s. 40. 77 Apak, Asabiyet, s. 21. 78 Hânî Yahya Nasrî, Asabiyye Lâ Taifiyye, Dâru'l-Kalem, Beyrut, 1982, s. 127. 79 Hitti, (a.g.e.), I, 51. 80 Cevad Ali, (a.g.e.), I, 467. 81 İbn İshak, (a.g.e.), 77. 82 İbn Haldun, Mukaddime, I, 323–324.

Page 23: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

12

göre daha üstün olması şart oluyor. İbn Haldun başkanlığın zayıf bir sülâlenin eline

geçmesini küçük bir ihtimal olarak görüyor. Bu gerçekleşmiş olsa dahi durumun

süreklilik arzetmeyeceğini, başkanlığın sürekli olarak el değiştireceğini ifade ediyor.83

Devlet ile asabiyet arasında ilişki kurarak güçlü asabiyet bağlarının devlet kurmadaki

rolünü belirtiyor. Ardından devlet başkanının güçlü bir iktidara sahip olabilmek için

asabiyetten azamî destek alması gerektiğini de ifade ediyor.84 İbn Haldun'un görüşlerini

siyaset bilimi açısından değerlendiren Kışlalı, onun asabiyeti grup dayanışmasının

ürünü olan bir güç şeklinde anladığını ifade ediyor. Göçebelerde daha üstün olan

asabiyet duygusunu, İbn Haldun'nun birleştirici, eyleme yöneltici, karşılıklı

yardımlaşmayı ve birbirini korumayı sağlayan özelliklere sahip bir erk olarak

gördüğünü belirtiyor. Ardından ona göre asabiyetin sonucunun ve amacının devlete

ulaşmak olduğunu ilave ediyor.85

Araplarda hakiki akrabalık dışında bir de hükmî veya sebebî olarak

niteleyebileceğimiz kabile üyeliği bulunmaktadır. Bu çeşitli nedenlere bağlı olarak hilf

(anlaşma), velâ (azadetme), istilhak (katılma) ve muahat (kardeşlik) gibi yollarla klana

katılmakla olurdu. Cezadan veya esaretten kurtulmak isteyen ya da, davasında kendine

destek arayan bir Arap için bu yollardan uygun olanı bulunmaz bir nimetti. Kabileye

herhangi bir şekilde katılan birey artık o kabilenin gerçek üyesi gibi kabul edilirdi.

Özellikle kan davalarında, kısas ve diyet durumlarında kabilenin bütün fertleri ortak

hareket etmek durumundaydı.86 Kabileler arası savaşlar dikkate alındığında kan

akrabalığı kadar hükmî akrabalığın da önemi ortaya çıkar.

Durî Arabistan'daki toplumsal atmosferi açıklarken şunları söylemektedir:

"Yarımadanın ortasındaki arazinin genişliği, tabiatın sertliği, ulaşımın zorluğu ve

bedeviliğin yaygınlığı birleşik bir devletin ortaya çıkmasını ve hakiki bir politik sistemi

engellemiştir. Toprağa bağlılığı göçebelik engeller; bilinç ortaklığı ve yardımlaşmayı da

yakın topluluklarda bile hayatın zorluğu ve yaşam mücadelesi akim bırakır. Toprağa

yayılma lehçelerin çoğalmasına yardım eder; sınırın ise -göçebe zihniyetinde- hiçbir

anlamı yoktur. Mümkün olacak nihaî bağlılık unsuru kabile asabiyetidir ki, bu da

83 İbn Haldun, Mukaddime, I, 331–332. 84 İbn Haldun, Mukaddime, I, 352–353. 85 Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi, İmge Kitabevi, Ankara, 2003, s. 55. 86 İbn Haldun, Mukaddime, s.329; Günaltay, (a.g.e.), s.107–109.

Page 24: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

13

parçalayıcı bir asabiyettir. Bunlardan dolayı bedevi kabilesi dışında hiçbir beşeri

otoriteye boyun eğmez ve dolayısıyla devlet düşüncesini idrak edemez."87

Asabiyetin temel dayanağının ensap cetvelleri olduğunu söyleyebiliriz. Sami

kavimler içinde neseplerine Araplar kadar düşkün olanı yoktur.88 Araplarda nesep

bilgisi diğer milletlerde görülmemiş şekilde bir ilim dalına dönüşmüştür. Bu konuda

yazılmış eserlerden olarak İbn Hazm'ın Cemheretü Ensâbi'l-Arab'ı, Belâzurî'nin

Ensâbu'l-Eşraf'ı, Sem'anî'nin Ensâb'ı zikredilebilir. Arapların neseple ilgileri, sadece

atalarını tanımak ve yadetmek amacını taşımazdı. Aynı zamanda siyasî, toplumsal ve

ilmî bakışlarına yön verirdi. Kabile ittifaklarında ve düşmanlıklarda nesep cetvellerinin

belirleyici bir rolü bulunmaktaydı. Ensap bilgilerinin ise doğru olup olmadığı üzerinde

pek durulmaz ve kabul edilmiş şekline inanılırdı.89

c. Kureyş Kabilesi

Hz. Osman döneminde yaşanan kabile çekişmeleri geriye doğru uzantılarını eski

Mekke toplumunda bulur. Bu dönemdeki siyasal gelişmelerin anlaşılması Arabistan

yarımadasındaki kabilelerin tanınmasından belki daha çok İslâm öncesinde Mekke'nin

ve Kureyş kabilesinin tanınmasını gerekli kılar. Ayrıca konumuz açısından büyük bir

önemi haiz olan Emevî-Haşimî çekişmesinin kökleri de bu dönemlere kadar uzanır.

Kabile açısından bir değerlendirme yaptığımızda şu sonuçla karşılaşmaktayız: Kureyş'in

Mekke'deki dar alanlı hâkimiyeti İslâm'la birlikte bütün Arabistan yarımadasına

ulaşmıştı. Arkasından gerçekleşen fetih hareketleriyle bu egemenlik Suriye, Irak, İran,

Kuzey Afrika gibi geniş toprakları içine alan bir coğrafyaya yayıldı. İşte sözünü

ettiğimiz bu durumlardan dolayı Mekke tarihi ve Kureyş kabilesi üzerinde durmanın

yerinde olacağı kanaatindeyiz.

Mekke'de yaşayan ilk Araplar, haklarında oldukça sınırlı bilgiler bulunan

Amâlika, Ad ve Semud kavimleridir.90 Onlardan sonra Cürhüm, Huzaa, Kinâne ve

Kureyş kabilelerinin Mekke'yi yurt edindiğini görüyoruz.91 Kureyş'ten önce Mekke'de

Kâbe ile ilgili görevler Cürhümlüler tarafından yürütülmekteydi. Bunlar zamanla

görevlerini kötüye kullanmaya başladılar. Bunun üzerine Benû Bekr b. Abdi Menat b.

87 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 69. 88 Nüveyrî, (a.g.e.), II, 276. 89 Adem Apak, Asabiyet, s. 34. 90 İbn Sa'd, I, 51; Çağatay, (a.g.e.), s. 82. 91 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 95–96.

Page 25: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

14

Kinane ve Huzaa'dan Gubşân düzenledikleri bir toplantıdan sonra aldıkları karar

neticesinde Cürhümlüler'le savaşarak onları Mekke'den sürdüler.92 Bunun ardından

Huzaa'dan Gubşan, Benû Bekr b. Abdi Menat b. Kinane olmaksızın Kâbe'nin idaresini

üstlendi.93 Aynı dönemde Kureyş mensupları burada dağınık gruplar halinde birtakım

aileler olarak yaşamaktaydılar.94

Mekke'nin Kureyş kabilesinin hâkimiyetine geçişi Hz. Peygamber'in atalarından

olan Kusay b. Kilâb tarafından gerçekleştirildi.95 Kâbe'nin işlerini ve Mekke idaresini

uzun yıllar elinde tutan Huzaalıların ileri gelen şeflerinden olan Huleyl b. Hubşiyye

kızını Kusay b. Kilâb ile evlendirdi.96 Bu evlilikten Kusay'ın Abdüddâr, Abdümenaf,

Abdüluzza ve Abdükusay adlı çocukları dünyaya geldi. Kusay'ın çocukları büyüdükten

sonra malı ve nüfuzu giderek arttı. Kayınpederi Huleyl vefat edince Huzaa ve Benû

Bekr'i Mekke'den çıkaran Kusay, Kâbe'nin yönetimini eline geçirdi.97 Böylece Kuzey

Arap kabilelerinden olan Kureyş, Kusay'ın girişimiyle Kâbe ve Mekke idaresini eline

geçirmiş oldu.98

Kusay b. Kilâb, Hz. İsmail'in soyundan gelen Kureyşlilerin diğer Arap

kabilelerinden üstün olduklarını düşünüyordu.99 O, Kureyşlileri Kâbe'nin yakın

çevresine yerleştirdi. Kinâne kabilesinin önde gelenleri bu nedenle Kusay'ı kınadılar.

Onlar bu davranışın Araplar nezdinde büyük bir iş olduğunu ifade ettiler. Kusay,

Kâbe'nin kutsallığından yararlanarak Araplara karşı Kureyş'in manevî bir saygınlık

kazanmasını istiyordu.100 Kureyş'i kendine itaat ettiren Kusay, Mekke'de tesis ettiği

otorite ile Kureyş'i Arapların hürmet ettiği lider bir kabile konumuna getirdi. Kâbe'nin

kutsallığı, Kureyş kabilesine üstünlük kazandırmaktaydı. Kureyş, bu durumu ticarî

hayatta değerlendirerek diğer Araplar karşısında imtiyazlı bir konuma ulaştı.101 Kusay

Mekke'ye yerleşip idareyi eline aldıktan sonra Kureyş diğer kabilelere nazaran ayrı bir

değer kazanmış oldu. Devam eden süreçte Kureyş adı Arap adından farklı bir anlamda

92 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 119. 93 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 122. 94 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 123. 95 Günaltay, (a.g.e.), s.52. 96 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 123 97 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 123–124. 98 Lewis, (a.g.e.), s, 49. 99 İbn-i Hişam, (a.g.e.), I, 123–124. 100 Ya'kûbî, (a.g.e.), I, 239. 101 Yaşar Çelikkol, İslâm Öncesi Mekke, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2003, s. 112.

Page 26: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

15

kullanılmaya başlandı.102 Kureyş soyundan gelenlerin bu özel konumlarını İslâm'dan

sonrada koruduklarını görmekteyiz. İslâm'ın ortaya çıktığı günlerde Mekke on kişilik bir

meclis tarafından yönetiliyordu. Kabile önderlerinden oluşan bu kurula Mele yani

senato deniliyordu.103

Hz. Peygamber'in risaleti başladığı dönemde Mekke'de oturan Kureyş'in kabile

soyları şu şekildeydi: Haris b. Fihroğulları (Kureyş), Muharib b. Fihroğulları, Âmir b.

Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Adiy b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Cumah b.

Amr b. Hesîs b. Adiy b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Sehm b. Amr b. Hesîs b.

Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Teym b. Mürre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b.

Fihroğulları, Mahzum b. Yakaza b. Murre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları,

Zühre b. Kilab b. Murre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Esed b. Abdiluzzâ b.

Kusay b. Kilab b. Murre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Abdüddâr b. Kusay b.

Kilab b. Murre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları, Abdümenaf b. Kusay b. Kilab b.

Murre b. Ka'b b. Luey b. Gâlib b. Fihroğulları. Abdümenaf'ın Muttalib, Nevfel,

Abdüşems ve Haşim adlarında dört oğlu vardı. Hâşim Hz. Muhammed'in dedesi

Abdülmuttalib'in babasıdır.104 Mekke'de Kureyş kabilesinin kollarından Kâbe'nin yakın

çevresine yerleşenlere Kureyş el-Bitah, dış mahallelerde oturanlara ise Kureyş ez-

Zevahir adı verilmiştir.105 Ayrıca Mekke'nin etrafında özellikle kuzey ve güney

bölgelerinde yaşayan kabileler bulunmaktaydı. "Ehâbiş" olarak isimlendirilen bu

kabileler Kureyş ile ittifak halindeydiler.106

Burada daha sonraki gelişmelere de ışık tutması açısından İslâm öncesi dönemde

Kureyş içinde yaşanan önemli bir siyasî kutuplaşma vakasını aktarmakta yarar

görüyoruz. Kusay Kâbe hizmetlerini oğulları arasında dağıtmıştı.107 Kendisinden sonra

çocuklarından Abdümenafoğuları ile Abdüddâroğulları arasında Kâbe hizmetleri

konusunda yaşanan çekişme iki kardeş kabileyi karşı karşıya getirdi. Bu durum Kureyş

kabilelerinin bölünmesine ve iki karşı blokun oluşmasına neden oldu. Esedoğulları,

Zühreoğulları, Teymoğulları, Hâris b. Fihroğulları Abdümenafoğulları'nın yanında yer

aldı. Bunlar kendilerini "Mutayyebûn" olarak isimlendirdi. Mahzumoğulları,

102 Câbirî, (a.g.e.), s. 152. 103 Hizmetli, İslâm Tarihi, s. 51. 104 Câbirî, (a.g.e.), s.153. 105 Günaltay, (a.g.e.), s.52; Watt, Hz. Muhammed Mekke'de, s. 12. 106 Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İrfan Yay., İstanbul, 1993, I, 279. 107 Ezrakî Ebu'l-Velid, Kâbe ve Mekke Tarihi, çev. Y. Vehbi Yavuz, Feyiz Yay., İstanbul, 1974, s. 97.

Page 27: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

16

Sehmoğulları, Cumahoğulları, Adiyyoğulları ise Abduddâroğulları ile ittifak antlaşması

yaptı. Onlar kendileri için "Ahlâf" adını uygun bulmuşlardı. Bununla beraber tarafsız

kalan kabileler de vardı. Âmir b. Luayy ve Muhârib b. Fihroğulları ise her iki gruba da

dâhil olmayarak dışarıda kalmıştı.108 Bu dönemde doğan bu gruplaşma ciddi anlamda

kötü bir netice vermedi.109

Abdümenafoğulları ile Abdüddâroğulları, Kâbe hizmetlerini paylaşmak suretiyle

anlaştılar. Hicabe, liva ve nedvenin Abdüddâroğullarının elinde kalması, rifade ve

sikayenin ise Abdümenafoğullarına verilmesi kararlaştırıldı.110 Rifade ve sikayeyi

Abdümenaf'ın oğullarından Haşim üstlendi. Hz. Peygamber dönemine gelindiğinde

kıyâde görevi Ümeyyoğullarının elindeydi.111 İslâm'dan sonra diğer liderlerin de ölmesi

üzerine Mekkelilerin Hz. Peygamber'e karşı giriştikleri mücadelede onlara Ebû Süfyan

öncülük etmeye başladı.112

Emevî-Hâşimî çekişmesinin kökleri Abdümenaf'ın oğullarından Hâşim ile

Abdüşems'in oğlu dolayısıyla Hâşim'in yeğeni Ümeyye arasında çıkan anlaşmazlığa

kadar uzatılır.113 Hâşim'in vefatından Hz. Muhammed'in peygamberliğine kadar devam

eden süreçte Hâşimoğullarının Ümeyyeoğullarına göre daha üstün olduğu

anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber döneminde Haşimoğullarının lideri konumunda olan

kişi Ebû Talip idi. Varlıklı bir adam olmayan Ebû Talip'in saygıdeğer kimliği ile

ekonomik gücü arasında doğrudan bir ilişki bulunmuyordu. Her şeye rağmen ölümü

Haşimoğullarının Mekke'deki nüfuzuna önemli bir darbe vurmuştu.114 Ümeyyeoğulları

ise hem servet olarak Haşimoğullarından varlıklı, hem de nüfus olarak daha

kalabalıktılar.115 Bu sülâleden olan Ebû Süfyan Mekke'nin önde gelen

zenginlerindendi.116 İslâm'ın ortaya çıkışıyla birlikte Ümeyyeoğullarının Hz.

Peygamber'e karşı yürüttükleri muhalefette bu gücün büyük etkisi olmalıdır.

108 İbn-i Hişam, (a.g.e.), I, 138. 109 İbn-i Hişam, (a.g.e.), I, 140. 110 İbn-i Hişam, (a.g.e.), I, 140. 111 İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 30. 112 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 85. 113 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, I, 68. 114 Adnan Demircan, Ali-Muaviye Kavgası, Beyan Yay., İstanbul 2002, s, 20. 115 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 81. 116 H. İbrahim Hasan, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, çev. İsmail Yiğit, Sadreddin Gümüş,

Kayıhan Yay., İstanbul, 1985, I, 85.

Page 28: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

17

C. İslâmî Dönemde Kabilecilik

Hz. Peygamber'in İslâm davetine başlamasıyla Arap tarihinde yeni bir sayfa

açıldı. İnsanların İslâm dini etrafında birliğe çağırılmaları Arap kabileciliğine vurulan

en önemli darbe oldu. Özellikle Mekke döneminde bu durumun etkilerini görmek

mümkündür. Hz. Osman'ın Müslüman olması amcası Hakem b. Ebi'l-As açısından

anlaşılır bir durum değildi. Nasıl olur da Ümeyyeoğullarından bir kişi atalarının dinini

terk edip yeni bir dine inanırdı.117 Medine döneminde Müslümanlar arasında da zaman

zaman asabiyet tezahürleri ortaya çıktı. Gerek Hz. Peygamber ve gerek kendisinden

sonraki iki halife asabiyete karşı önemli tedbirler aldılar. Ancak her şeye rağmen

değişim kolay olmadı. Arap kabileciliği hem sözünü ettiğimiz dönemlerde hem

sonrasında müslümanların başını ciddi anlamda ağrıttı.

a. Hz. Muhammed Dönemi

aa. İslâm'ın Kabilecilik Anlayışına Bakışı

Arap toplumunun karakteristik özelliklerinden biri olan asabiyet, Hz.

Peygamber'in davetiyle beraber etkisini hızla kaybetmeye başladı. Bu durum özellikle

İslâm'ın erken döneminde kendini gösterdi. Kur'an'daki toplumsal ayetler

incelendiğinde doğrudan Arap ırkının ya da herhangi bir Arap kabilesinin hedef

alınmadığı görülür. Kur'an'daki ayetlerde alemşümullük özelliği dikkat çeker. Bu

durumu hitap olarak "nas"118 kelimesi ve benzer anlamlarda insan topluluklarını ifade

eden kavramlarda görmek mümkündür. Hz. Peygamber'in komşu devletlere gönderdiği

İslâm'a davet mektupları da bu keyfiyetin delilleri olarak gösterilebilir.119

Arap kabile geleneklerinde başkanlık seçimi çok çeşitli ve değişik uygulamalarla

yapılmıştır. İslâm toplumu oluştuğunda, bu konudaki anlayış farklılaşmaya başladı. Bu

olağan bir gelişmeydi. Çünkü Hz. Peygamber kabile kültürü üzerinden değil, dinin

prensiplerine göre hareket ediyordu. İslâm'ın üzerinde en çok durduğu konulardan biri

kabile hiyerarşisini ortadan kaldırmaktı. Böyleyken Hz. Peygamber'in eski geleneklere

117 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 55. 118 Kur'an, Nas (114): 1–3, Yunus (10): 57, Sebe (34): 28, A'raf (7): 158. 119 Mehmed Said Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği İslam'da İlk Siyasi Kavmiyetçilik, Kitâbiyât,

Ankara, 2005, s. 15–17.

Page 29: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

18

uyması beklenemezdi.120 Beynelmilel anlayışa sahip bir din elbette kabileler üstü bir

mahiyeti haiz olmalıdır. Müslüman toplumlarda ideal, herhangi kabileye veya ırka

hizmet değil, iyi ve güzel olanı gerçekleştirmek, her türlü çirkinliği ortadan

kaldırmaktır.121 Hz. Peygamber insanlar arası eşitliğin izahını veda hutbesinde son

derece net olarak ortaya koymuştur.122 Kutsal bir kitap olarak Kur'an, her çeşit düşünce,

kültür, servet, bilinç ve sağlığa sahip bireye ve toplumlara hitap eden bir özelliğe

sahiptir.123

İslâm literatüründe Hz. Peygamber'in kabilesinin Kureyş olduğu ittifakla

belirtilmesine rağmen Kur'an-ı Kerim'de bu noktaya özel bir vurgu yapılmamış, "senin

kavmin" şeklinde genel bir isnadla yetinilmiştir. Kur'an-ı Kerim'de yer alan Kureyş

sûresinde ise Kureyş'in yaz ve kış mevsimlerinde yaptıkları ticarî seyahatlerle sahip

oldukları ekonomik imkânların onlara Allah'ın lütfu olduğu vurgulanarak, onlardan

kendilerini doyuran ve korkudan emin kılan Allah'a kulluk etmeleri istenmektedir. Öyle

ki, onlar Allah'ın beytinin etrafında oturmaktadırlar.124 Böylece Kur'an'da adı geçtiği

için bu kabilenin yüceltildiği gibi bir sonucun çıkarılmasının doğru olmayacağı

kanaatindeyiz. Üstelik Mekke'de İslâm'ın ilk senelerinde nazil olan bu sûre o günlerde

çoğunluğu İslâm'a düşman olan bu kabileyi uyarı niteliğindedir.125 Kur'an'da kabile ve

şa'b kelimelerinin de geçtiği ayette şu hususlara vurgu yapılır:

"Ey insanlar, doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle

tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en

değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden

haberdardır."126

Görüldüğü gibi kabile olgusuna işaret eden bu ayette ırk ve kabile farklılığı bir

hikmete dayandırılmaktadır. Bu hikmet millet ve kabilelerin "tearufu"dur.127 Burada

insanlar soy üstünlüğüyle öğünmekten menedilirken Allah'a karşı sorumluluklar

120 Ziyauddin Rayyıs, İslamda Siyasi Düşünce Tarihi, çev. İbrahim Sarmış, Nehir Yay., İstanbul, 1995,

s. 37. 121 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 19–20. 122 Vâkıdî, (a.g.e.), III, 1111–1113. 123 Osman Zümrüt, İslâm'da Kamu Oyu Oluşumu, Kazancı Yay., Ankara, 1977, s. 259. 124 Kur'an, Kureyş (106): 1–4. Ayet meâllerinde Türkiye Diyanet Vakfı'nın Hayrettin Karaman ve diğer

üyeler tarafından hazırlanan (Ankara, 1997) Kur'an-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâlinden yararlanılmıştır. 125 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 33. 126 Kur'an, Hucurât (49): 13. 127 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 21.

Page 30: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

19

bağlamında inanç ve davranışta olgunluğa davet edilmektedirler. Bu konu ile ilgili hadis

metinlerine baktığımızda şunu görmekteyiz:

"Asabiyet duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken ya da asabiyet

davası güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü cahiliye

ölümüdür".128

Hz. Peygamber kabilecilik dürtüsüyle yapılan hareketleri kınadı ve bu

davranışların faili olan kimselerin İslâm öncesi Arap toplumuna ait bir duruş içinde

olduklarını belirtti. Bununla beraber İslâm asabiyeti etkisiz hale getirmek için insanlarda

tabi olarak bulunan akraba eğilimine sıla-i rahim prensibiyle129 farklı ve müsbet bir

boyut kazandırmıştır. Müslümanlara akrabalarına karşı dini ve ahlakî sorumluluklar

yüklenerek akrabalık bağının korunması istenmiştir. Bu yeni anlayışta akrabalık bağının

korunmasına yapılan vurgu, soyun üstün tutulması düşüncesinden

kaynaklanmamaktadır. Aksine toplumsal düzenin sağlanması ve yardımlaşma

hedeflenmektedir.130 İslâmda akrabalık maddi veraset ve nikâh sahasında geçerli olup,

bunun dışındaki meselelerde bir imtiyaza sahip değildir.131

ab. Hz. Muhammed Döneminde Kabilecilik

Hz. Muhammed'in İslâm davetine başlamasının hemen ardından insanların

kabile anlayışlarına bağlı olarak bu yeni harekete karşı olumlu ya da olumsuz bir duruş

içine girdiklerini görmekteyiz. Biz bu konuda bazı noktalara değinip, bazı örnekleri

vermekle yetineceğiz. Mekkelilerin İslâm'a karşı çıkmalarının en önemli nedenlerinden

biri kabile asabiyetiydi. Hz. Peygamber Kureyş kabilesinin Haşimoğulları kolundan

idi.132 Nesebi asil olmakla beraber varlıklı ve nüfuzlu bir kişi olmaması nedeniyle

Araplar onun dinî ve siyasî otoriteyi elinde bulundurmasını kabüllenemediler.133 Onun

peygamberliğinin onay görmesi diğer kabilelerin bir bakıma Haşimoğullarının

üstünlüğünü kabul etmesi anlamına geliyordu. Bu durum ise Ümeyyeoğulları ve

Mahzûmoğulları başta olmak üzere Mekkelilerin kabul edeceği bir şey değildi.134

128 Müslim, 33/İmâret, 1850, (III, 1478). 129 Kur'an, Nahl (16): 90. 130 Apak, Asabiyet, s. 83. 131 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 22. 132 İbn Sa'd, (a.g.e.), I, 20; İbnü'l-Cevzî, Ebû'l-Ferec Abdurrahman, el-Vefa bi Ahvali'l-Mustafa, thk.

Mustafa Abdülvahid, Dâru'l-Kütübi'l-Hadîse, Mısır, 1966, I, 76. 133 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 80. 134 Câbirî, (a.g.e.), s. 171.

Page 31: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

20

Mekkelilerin İslâm'a karşı aldıkları tavrın kabile boyutunu göstermesi açısından

Mahzumoğullarından Ebû Cehil'in aşağıdaki sözleri ilginçtir:

"Biz ve Abdümenafoğulları şan ve şeref uğrunda birbirimizle sürekli yarıştık.

Onlar yedirdiler biz de yedirdik. Onlar görev yüklendiler, biz de yüklendik. Onlar verip

iyilik etti, biz de yaptık. Öyle ki develer üzerinde karşılıklı diz çöküp yarış atları gibi

yarıştık. Şimdi onlar, 'Gökten kendisine vahiy gelen bir peygamberimiz var.' dediler.

Biz buna nasıl ulaşabiliriz? Allah'a yemin olsun ki, ona asla inanmayız ve onu tasdik

etmeyiz."135

İslâm'a karşı kabilelerin durumunu göstermek için Watt'ın tasnifinden

yararlanmamız mümkündür. Tasnif İslâm öncesi Ahlâf-Mutayyebûn bloklaşmasından

başlayarak Hz. Muhammed'in davet çalışmalarının devam ettiği dönemi de içine alacak

şekilde gelişen kabile ilişkilerini gösterecek tarzdadır.

A Grubu B Grubu C Grubu_

Hâşim Abdüşems Mahzum

Muttalib _________ Sehm

Zühre Nevfel Cumah

Teym Esed Abdüddâr

Haris b. Fihr Âmir

Adiy

Bu tabloda A grubu Esed'in çıkıp Adiy'in eklendiği eski Hilfu'l-Fudûl

topluluğudur. Adiy'in eklenmesi Ömer b. Hattab'ın Müslüman olmasıyla açıklanabilir.

Bununla beraber daha önceden Adiy ile Abdüşems arasındaki düşmanlık göz önünde

bulundurulduğunda C grubu ile Abdüşems arasındaki uyuşmanın sonucu olabileceği

daha ihtimal dâhilindedir. B ve C grupları arasındaki bağlar ve özellikle Abdüşems'in C

grubuyla ticaretten kaynaklanan sıkı ilişkisi ayrıca dikkate alınması gereken bir

durumdur. C grubu Adiy'in kaybedildiği eski Ahlâf topluluğudur.136

Ümeyyeoğullarını da özel olarak ilave ettiğimizde C grubunun Hz. Muhammed'e

ve Müslümanlara karşı en büyük düşmanlık yapan kabilelerden oluştuğunu görürüz.

Davet aşamasındaki olayları dikkate aldığımızda B Grubunun tarafsız olduğunu

söyleyebiliriz. A grubu ise Hz. Peygamber'in yanında olarak ona ve Müslümanlara

135 İbn İshak, (a.g.e.), s. 170. 136 W. Montgomery Watt, Hz. Muhammed Mekke'de, çev. M. Rami Ayas, Azmi Yüksel, A.Ü.İ.F.Yay.,

Ankara, 1986, s. 13-14.

Page 32: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

21

destek veren kabilelerden oluşmaktadır. Bunlar kendileri İslâm dinine katılmasalar da

Müslümanları himaye etmişlerdir.137 Burada Müslümanlara karşı yaklaşık üç yıl devam

eden boykotun bütün Haşimoğulları ile Muttalipoğullarını kapsadığını hatırlamamız

yerinde olacaktır.138 Durî gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: "Müslüman olsun ya da

olmasın Benû Hâşim –Ebû Leheb- hariç kabile asabiyeti sebebiyle onu koruyordu.

Kureyş ise dahili bir fitneye sebeb olur endişesiyle ona karşı etkili tedbirler almakta

tereddüt ediyordu. Kureyş, çağrının sahibine karşı boykot uygulamayı denedi, bu da

Benû Haşim'e karşı toplumsal, sivil bir mücadele vermekti. Fakat boykot başarılı

olamadı. Başarısızlığında kabile asabiyetinin etkisi büyük olmuştu."139

İslâm'a çağrıda Hz. Muhammed'in ilk muhataplarının yakın akrabaları olduğunu

görmekteyiz.140 Yakın çevreye yöneliş asabiyet açısından değerlendirildiğinde

davetçinin bu davranışının toplumsal olarak müsbet bir sonuç vermesi beklenir. Ancak

akrabaları onun davetini kabul noktasında hemen harekete geçmediler. Bununla beraber

biz İslâm'ın bu erken dönemlerinde akide olarak değil fakat kabile olarak Hz.

Peygamber'in sülâlesini onun yanında görmekteyiz. Özellikle o dönemde

Haşimoğullarının lideri konumunda bulunan amcası Ebû Talip'in himayesinin Hz.

Peygamber'in hayatında özel bir yeri vardır.141

Hz. Muhammed'in diğer amcası Ebû Leheb'in durumu ise dikkat çekici bir

mahiyeti haizdir. Bilindiği gibi o, İslâm'a ve Hz. Muhammed'e karşı aşırı düşmanlık

gösterenlerden olmuştur. Ebû Leheb'in, yeğeni Hz. Muhammed'e muhalefeti iki nedenle

açıklanabilir. Birinci neden olarak, Ebû Leheb'in eşi Ümmü Cemil'in

Ümeyyeoğullarının önemli isimlerinden Ebû Süfyan b. Harb b. Abdişems'in kız kardeşi

olmasını söyleyebiliriz. İkinci neden olarak ise, Hz. Peygamber'in babası Abdullah ile

Ebû Talip'in ana-baba bir, Ebû Leheb ile Abbas'ın ise baba bir, anne ayrı kardeşler

olmasını gösterebiliriz. Aslında bu durum Ebû Talip'in Hz. Muhammed'e verdiği desteği

bir yönüyle açıklaması açısından da önemlidir.142

Hz. Muhammed'in Kureyş'e yaptığı çağrıda kabile asabiyetinden yaralanmaya

çalıştığını ifade edebiliriz. İbn İshak bu konuda Hz. Peygamber'in Kureyş'e şöyle hitap

137 Apak, Asabiyet, s. 61. 138 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 375–379. 139 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 80. 140 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 280–281. 141 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 282. 142 Câbirî, (a.g.e.), s. 160.

Page 33: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

22

ettiğini bildirmektedir: "Ey Kureyş topluluğu, bana itaat edin ki, kıyamete kadar bütün

insanlar sizin arkanızdan yürüsün." Bu arada onu dinleyenler arasında bulunan Ebû

Cehil şöyle dedi: "Vallahi, ey kardeşimin oğlu, biz sana bey'at edersek, ne Mudar ve ne

de Rabia sana bey'at eder." Hz. Peygamber, "Bilakis, Allah'a yemin olsun ki isteseler de

istemeseler de, onlar da, Acem de, Rum da bey'at edecek." buyurdu.143 Hz.

Peygamber'in akrabalarından ve Kureyş'ten sonra, dışa açılarak önce diğer Arap

kabilelerine,144 ardından davet mektuplarıyla farklı milletlere yöneldiğini görüyoruz.145

Müslümanlar Medine'ye hicret ettiklerinde kabile asabiyetinin Hz. Peygamber'e

iki açıdan desteği oldu. Birincisi, Medineliler baba tarafından Hz. Muhammed'in

dayıları oluyorlardı. Bu nedenle aralarında güçlü bir bağ vardı. İkinci olarak Evs,

Hazrec ve Yahudiler arasındaki asabiyet merkezli çekişmeler Medine'de birleşik bir

otoritenin oluşmasına engel oluyor, bu durum Müslümanlar'ın işine yarıyordu.146

İslâm'ın Medine dönemi Müslümanlar'a bir devlet kazandırdı. Ardından devam eden

çalışmalar doğrultusunda Müslümanların her geçen gün yarımadadaki varlıkları pekişti.

Hz. Peygamber Medine'de birliği sağlamak amacıyla Arap kabileleri ve Yahudilerle

ittifak antlaşmaları yaptı.147 Hz. Muhammed gerek iç siyasette gerekse dış siyasette

Müslümanların yeni sosyal yapılarındaki bütünlüğü korumaya çalışıyordu. Arap

kabileciliğini kırma girişimlerinin en önemlilerinden olarak Ensar ve Muhacirlerler

arasında gerçekleştirilen kardeşlik uygulamasını ifade edebiliriz.148 Bununla beraber

bazen Ensar ve Muhacirler arasında, bazen aralarında geçmişe dayanan bir rekabet

bulunan Medineli Evs ve Hazrec kabileleri arasında asabiyete bağlı sorunlar

yaşanabiliyordu. Bu çeşit problemlerden biri "ifk" hadisesinde kendini gösterdi.

Bilindiği gibi başta Abdullah b. Übey b. Selül olmak üzere diğer şahısların yaptığı

dedikodular olayın odağındaki Hz. Aişe'yi ve Hz. Peygamberi oldukça yıpratmıştı. Hz.

Peygamber bu hadiseye sebebiyet veren şahıslar hakkında sahabîlerine konuşmuş,

rahatsızlığını dile getirmişti. Hz. Muhammed'in sözlerinden sonra Üseyd b. Hudayr

şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resûlü, şayet Evs'den iseler biz onlara yeteriz. Şayet onlar

kardeşlerimiz Hazrec'den iseler bize emret. Vallahi, onlar boyunlarının vurulmasını

143 İbn İshak, (a.g.e.), 190. 144 Vâkıdî, (a.g.e.), III, 1030–1031. 145 Davet mektupları hakkında ayrıntılı bilgiler için bkz. Hamidullah, İslâm Peygamberi, I, ss. 300–450. 146 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 81. 147 İbn Hişam, (a.g.e.), II, 147–150. 148 İbn Hişam, (a.g.e.), II, 150–152; Martin Lings, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. Nazife Şişman, İnsan

Yay., İstanbul, 2004, s. 181.

Page 34: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

23

haketmiştirler. Bunun üzerine Hazrec'ten Sa'd b. Ubade ayağa kalkarak "Allah'ın

bekasına yemin olsun ki, yalan söyledin. Onların boyunlarını vurmayız. Vallahi sen bu

sözü onların Hazrec'ten olduğunu bildiğin için söyledin. Eğer onlar senin kavminden

olsalardı bunu söylemezdin." şeklinde çıkışta bulundu. Üseyd ona cevap olarak,

"Allah'ın bekasına andolsun ki yalan söyledin. Fakat sen münafıklardan yana mücadele

veren bir münafıksın." dedi. Hz. Aişe bunun ardından insanların birbirlerine vurmak

üzere kalktıklarını, hatta neredeyse Evs ve Hazrec arasında kötü bir çatışmanın

olacağını ifade etmektedir.149

Hz. Muhammed Medine'de gerçekleştirdiği organizasyonla insanları din bağıyla

birbirine bağladı. O, Müslümanlar içinde kabile ve kabilenin bazı geleneklerini şekli

olarak kabul etmekle beraber, onların bağımsız bir varlık olmalarına imkân tanımadı.150

Her şeye rağmen Hz. Peygamber döneminde kabileciliğe bağlı sorunlar yaşandı.

Hz. Peygamber idarede adalet, ahlâk, istişare, bey'at ve ehliyet esaslarından

hareket etti. O, sahabeden birini atamanın dışında Müslüman olan kabilelere yine kendi

içlerinden bir vali tayin edebiliyordu. Hz. Peygamber valiler dışında çeşitli bölgeler için

zekât tahsildarları görevlendiriyor, ayrıca Medine dışına çıkarken yerine vekil

bırakıyordu.151 Hz. Peygamber'in bu idarî uygulamalarında kabilecilik görüntülerinin

bulunmaması özellikle dikkati çeker.

b. Hz. Ebû Bekir Dönemi

Hz. Peygamber'in vefatının hemen ardından Ensar Benû Sâide Sakîfesinde

toplandı. Amaçları Hazrec kabilesinin lideri Sa'd b. Ubade'ye bey'at etmekti. Ancak

Ensar'ın Evs kolu, başkan olarak Hazreç'ten Sa'd b. Ubade'nin seçileceğini görünce

gelişmelerin kendi aleyhlerine döneceği kaygısına kapıldı. Konu hakkında

bilgilendirilen Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Ubeyde b. el-Cerrah toplantıya katıldı.

Burada bir araya gelen topluluk hilafet meselesini konuştular. Ensar ve Muhacirler

arasında zaman zaman temposu yükselen tartışmalar yaşandı. Hz. Ebû Bekir şöyle

diyordu: "Biz Muhacirler topluluğu İslâm'a ilk girenleriz. İnsanlar bu konuda bize tabi

olmuştur. Biz Allah Resûlü'nün aşiretiyiz. Bununla birlikte biz Arap neseplerinin

149 İbn Hişam, (a.g.e.), III, 313; Taberî, (a.g.e.), II, 113. 150 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 81. 151 Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, s. 294–297.

Page 35: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

24

kesişme noktasıyız. Hiçbir Arap kabilesi yoktur ki, Kureyş'in onda çocuğu olmasın.152

Hz. Ebû Bekir bu ve benzeri rivayet edilen konuşmalarıyla Arapların Kureyş dışında bir

kabileden emir kabul etmeyeceklerine vurgu yapmaktaydı.153 Hz. Ömer'in desteği, Evs-

Hazrec çekişmesi ve diğer nedenlerin etkisi neticesinde Hz. Ebû Bekir'e bey'at edildi.154

Hz. Ali'nin bey'at konusunda bir süre geciktiği rivayet edilmiştir.155

Câbirî ilk halife seçiminde hâkim anlayışın kabile mantığı olduğunu

belirtmektedir. Ona göre sahabe, kuvvetler dengesini göz önüne alarak, güç, yetkinlik

ve devletin çıkarını gözetmiştir.156 Rayyıs ise tam aksine en yaşlı üyenin

seçilmediğinden ve diğer faktörlerden hareketle bu seçimde Arap kabile geleneklerine

göre hareket edilmediğini belirtmektedir.157 Gerçekten Hz. Ebû Bekir Kureyş'in zayıf

bir kolu olan Teym'e mensuptur.158 Durî, Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesinde çeşitli

şekillerde kendisini gösteren İslâmî etkiye de vurgu yapmaktadır. Hz. Ebû Bekir, Hz.

Peygamber'in hastalığı sırasında müslümanlara namaz kıldırmakla görevlendirilmişti.

Bu da onun halifelik konusunda adaylığına işaret kabul edildi. Ayrıca Durî, Arap

geleneklerinde kabile egemenliğinin tanınmasına rağmen yönetimde mirasçılığın hiç bir

suretle kabul edilmediğini de eklemektedir. Bu nedenle Muhacirler Ensar'a karşı

çıkarken Peygamber'in aşireti olduklarını ileri sürdüler. Fakat Peygamber'in amca

oğlunu seçmediler.159 Bu seçimde taraflar İslâm'a olan hizmetlerini halifelik için ortaya

koydular. Buna rağmen bu ilk seçimde kendini gösteren kabileci yaklaşımları

yadsıyamayız.160 Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesinin nedenleri hakkında çok şey

söylenebilir. Hz. Peygamber'e on yıldan fazla başdanışmanlık yapmış bir kişi olarak

idarî konularda tecrübeliydi. Kızı Aişe ile evli olan Hz. Peygamber hastalığında

imamlık görevini ona tevdi etmişti.161

152 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 13. 153 Bu rivayetlerin en önemlilerinden biri, "İmamlar Kureyştendir." şeklinde ifade edilen hadistir. Hadis,

Buharî'de geçmektedir ve ravisi Muaviye'dir. Buharî, 65/Menakibu Kureyş, 2 (III, 1289–1290); Hatipoğlu İslâm bilim tarihinde âlimlerin büyük çoğunluğu tarafından hadis olarak kabul edilen bu ifadenin tarihi bir hâdisenin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını söylemektedir. Bkz. Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 53–87; Câbirî, (a.g.e.), 270–272.

154 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 123; Taberî, (a.g.e.), II, 241–244. 155 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 19. 156 Câbirî, (a.g.e.), s. 272–273. 157 Rayyıs, (a.g.e.), s. 41–42. 158 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 169; Rayyıs, (a.g.e.), s. 42. 159 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 91, 92. 160 Cem Zorlu, İslam'da İlk İktidar Mücadelesi, Yediveren Kitap, Konya, 2002, s. 250. 161 Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, s. 58.

Page 36: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

25

Hz. Ebû Bekir, halife seçildiğinde başta Ebû Süfyan olmak üzere

Ümeyyeoğulları rahatsız oldular. Müslümanlar, yeni halifeye bey'at etmek için

toplandıklarında, Ebû Süfyan akrabalarına şöyle seslenmişti: "Ey Abdimenafoğulları,

siz nasıl olur da kendinize ait olan işleri Ebû Bekir'e bırakırsınız?162 Yine o Hz. Ali'ye

gelerek şöyle dedi: "Siz, Ebû Kuhafeoğlunun sizi idare etmesine nasıl rıza gösterirsiniz?

Diğer rivayette, 'Kureyş'in en zayıf kabilesinden bir adama bey'at ettiniz.' denmektedir.

Allah'a yemin olsun ki isterseniz onun üzerine her taraftan süvariler getirebilirim".163

Ebû Süfyan'ın bu ifaderi kabile çekişmesini göstermesi açısından önemlidir.

Hz. Ebû Bekir'in halife seçilmesinin hemen ardından Arap kabilelerinin irtidat

hareketleri başladı. Bu Arapların Kureyş'ten bir emîri tanımayacakları anlamına

geliyordu. Mekke, Medine, Taif ve Benû Abdülkays yurdu dışındaki bütün bölgelerde

devlete karşı büyük bir muhalefet başladı. Bu başkaldırıdaki en önemli saik kabile

asabiyeti olmalıdır. Öyle ki, bu asabiyet bazı kabilelere mensup bireyleri peygamberlik

iddasında bulunmaya kadar itmişti. Hz. Ebû Bekir dinden dönen ya da zekât vermeyi

reddeden bu Araplar üzerine büyük bir kararlılıkla gitti. Halid b. Velid başta olmak

üzere görevlendirmiş olduğu komutanların üstün gayretleri ile devlet otoritesini yeniden

kanıtladı.164

Kureyş'e mensup emîrler, başkaldırı ve riddet savaşlarını bitirerek devrin iki

büyük devleti olan Sâsânî ve Bizans imparatorluklarına Irak ve Suriye topraklarında

büyük mağlubiyetler yaşattılar. Bu komutanların önemli bir bölümü

Abdümenafoğullarından ve özellikle de Ümeyyeoğullarındandı. İslâm tarihindeki

başarılı komutanlardan olan Hâlid b. Velid, Hz. Ebû Bekir zamanındaki savaşlarda

büyük ün kazandı. O Ümeyyeoğullarının müttefiklerinden olan Mahzumoğullarındandı.

Hz. Ebû Bekir'in yönetimi boyunca Ali b. Ebî Talip ve Haşimoğulları ise Medine'de

sessiz ve saygıdeğer bir hayat sürdürdüler. Onlar aynı dönemlerde devlet açısından

hatırı sayılır işler yapamadılar. Hz. Peygamber'in hayatının sonlarından itibaren Kureyş

kabileleri önemli sorumluluklar yüklenmişlerdi. Böylece onlar bir yandan devletin

yeniden kurulmasında başarılı adımlar atarken, öte yandan devletin Kureyşleşmesini

gerçekleştiriyorlardı.165

162 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 126. 163 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, II, 271; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 61. 164 H. İbrahim, (a.g.e.), II, 15–21. 165 Câbirî, (a.g.e.), s. 284.

Page 37: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

26

Hz. Ebû Bekir idari atamalarında kabileler arası dengeyi korumaya dikkat etti.

irtidat hareketlerini bastırmak için görevlendirdiği komutanlardan Halid b. Velid Kureyş

kabilesinin Mahzumoğulları kolundan,166 Halid b. Saîd b. el-Âs Kureyş'in

Ümeyyeoğulları kolundan,167 Ya'la b. Ümeyye Temîm kabilesinden,168 Alâ b. el-

Hadramî Yemenli Hadramevt kabilesinden169 idi. Onun aynı zamanda bu

komutanlardan bazılarını gönderdiği bölgelere vali olarak atadığını da görmekteyiz.170

c. Hz. Ömer Dönemi

Hz. Ebû Bekir rahatsızlanıp vefatının yaklaştığını hissedince, Abdurrahman b.

Avf, Osman b. Affan ve Talha b. Ubeydullah gibi büyük sahabîlerle Hz. Ömer'i tayin

etme konusunu görüştü. Onun Hz. Ali'ye danıştığı konusunda bir rivayet

bulunmamaktadır ki, bu dikkat çekicidir. Bu sahabîlerin Hz. Ömer konusundaki kaygısı

onun mizacının sertliğiydi. Bununla beraber Hz. Ömer'in adı ashabın seçkinleri

tarafından onaylandı.171 Ardından insanlarla genel bir toplantı yapan Hz. Ebû Bekir, Hz.

Ömer'i halife tayin etti.172 Böylece Ensar da yönetimden kopmuş oldu.173

Hz. Ebû Bekir'in halife seçiminde izlediği metod Arap kabile geleneklerine

aykırı değildi.174 Ancak belki de en önemli nokta Ömer b. Hattab'ın Kureyş kabilesinin

Adiy koluna mensup bir kişi175 olarak halife seçilmesidir. Şüphesiz Adiy kabilesi Benû

Ümeyye ya da Benû Mahzum gibi güçlü bir kabile (fahd) değildi. Hz. Ebû Bekir ve Hz.

Ömer'in halife seçilmeleri Hz. Peygamber'e yakın olmaları ve dindeki konumlarıyla

yakından ilgilidir. Dolayısıyla Hz. Ömer'in halife seçilmesinde İslâmi faktörler de

önemli ölçüde rol oynamıştır.176

166 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 252; İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, II, 109–110; İbn Hacer, (a.g.e.), III, s. 124. 167 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 94; İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, II, 97. 168 Ya'la b. Münye olarak bilinir. Münye annesinin adıdır. Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde de

valilik görevlerinde bulunmuştur. Kendisi Ümeyyeoğullarından olmamakla birlikte bu kabilenin eski müttefiklerinden Benû Nevfel'in halîfidir. İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, V, 523; İbn Hacer, (a.g.e.), XI, s. 399–400.

169 Harb b. Ümeyye'nin halifidir. İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, IV, 74. 170 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 103–115; Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 128–138. 171 Taberî, (a.g.e.), II, 352–353. 172 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 23–25; Taberî, (a.g.e.), II, 352–353. 173 Câbirî, (a.g.e.), s. 284. 174 Câbirî, (a.g.e.), s. 284. 175 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 265. 176 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 92.

Page 38: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

27

Hz. Ömer döneminde devletin yapısı iyice oturdu ve Kureyş yönetimde egemen

kabile konumuna geldi.177 Bununla beraber Hz. Ömer kişisel olarak Kureyş'e özel bir

imtiyaz tanımadı.178

Hz. Ömer iç siyasette kabileler arasında eşitlik ilkesini korumaya büyük önem

verdi.179 Vefat ettiğinde büyük eyaletlerdeki valileri Kûfe'de Sakîf (Kays) kabilesinden

Muğîre b. Şu'be,180 Basra'da Eşar (Yemen) kabilesinden Ebû Mûsa el-Eş'ârî,181 Mısır'da

Sehm (Kureyş) kabilesinden Amr b. el-Âs,182 Şam'da Benû Ümeyye (Kureyş)

kabilesinden Muaviye b. Ebî Süfyan idi.183

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer vali ya da komutan atamaları konusunda kabileler

arası denge politikası takip ettiler. Onlar herhangi bir kabilenin ya da şahsın ön plana

çıkmamasına özellikle dikkat ettiler.184 Valileri ve ordu komutanlarını kendi

kabilelerinden veya belli kabilelerden değil, nitelikli kişilerden seçtiler.185 Ayrıca her

ikisinin dikkat çeken bir uygulaması da Haşimoğullarının yönetimden uzak

tutulmasıdır. Bu politika gelişmelerin Haşimoğullarının rakibi Ümeyyeoğulları lehine

ortaya çıkmasını sağladı.186

Hz. Ömer'in uygulamış olduğu mali politikalar daha sonra ortaya çıkacak olan

kabileci itirazlara dolaylı olarak zemin hazırladı. Hz. Ebû Bekir ganimetleri eşit olarak

dağıtıyordu. Hz. Ömer divanü'l-atâ'yı kurdu ve Hz. Peygamber'e yakınlık, İslâm'ı kabul

etmede öncelik, yararlı hizmet ve faaliyetler, fakirlik ve zenginlik gibi ölçütlere göre bir

maaş düzenlemesi yaptı. Bu sistem Muhacirlerle Ensar'ı atâ konusunda öne geçirmişti.

Diğer Müslümanlara daha düşük seviyede atâ vermişti. Hz. Ömer'in bir diğer

uygulaması da fethedilen toprakların gazilere dağıtılmaması oldu. O, bu toprakları

Müslümanların ortak malı kabul ederek beytülmale aktardı. Savaşçılara ise sadece atâ

ve rızık tahsis etti. Kabilelerin bu uygulamalardan hoşlanmayacakları aşikârdı. Ne var

177 Câbirî, (a.g.e.), s. 284. 178 Hatiboğlu, Hilafetin Kureyşliliği, s. 50. 179 Ahmet Akbulut, Sahabe Dönemi İktidar Kavgası, Ankara, 2001, s. 123. 180 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 284. 181 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 105. 182 İbn Hacer, (a.g.e.), VIII, 56. 183 Taberî, (a.g.e.), II, 587; İbn Hacer, (a.g.e.), X, 207. 184 Ömer Rıza, İslâm Tarihi, Marifet Matbaası, İstanbul, 1928, VIII, 27. 185 İbrahim Sarıçam, Emevî Hâşimî İlişkileri İslâm Öncesinden Abbâsîlere Kadar, Türkiye Diyanet

Vakfı Yay. Ankara, 1997, s. 221. 186 Apak, Asabiyet, s. 133–134.

Page 39: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

28

ki, Hz. Ömer'in dirayetli yönetimi nedeniyle problem olmayan bu uygulamalar, yönetim

anlayışına dayalı birtakım huzursuzluklarla birlikte Hz. Osman'ın sonunu hazırladı.187

Hz. Ömer'in uygulamış olduğu iskân politikası özellikle Emsar adıyla anılan

ordugâh şehirlerde yeni bir kabile yapısının ortaya çıkmasını sağladı.188 Diğer taraftan

kabilenin ötesinde bu şehirlerin Arap kültürünün yerleşmesinde ve yayılmasında büyük

rol oynadığı görülmektedir.189

187 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 100–102. 188 Câbirî, (a.g.e.), s. 312–313. 189 Lewis, (a.g.e.), s, 79.

Page 40: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

29

BİRİNCİ BÖLÜM

HZ. OSMAN DÖNEMİNDE KABİLECİLİK

A. Hz. Osman'ın Halife Seçilmesi

a. Şûra Olayı ve Kabile İlintisi

Müslümanların ikinci halifesi Hz. Ömer, h. 27 Zilhicce 23 (m. 4 Kasım 644)'de

öldürüldü.190 Olay tarih kaynaklarında şöyle aktarılmaktadır: Hz. Ömer bir gün çarşı

pazarı dolaşmak üzere dışarı çıktığında, yolda Muğire b. Şu'be'nin Hıristiyan kölesi Ebû

Lu'lu' ile karşılaştı. Köle, Hz. Ömer'e, efendisinin kendisini günlük kazancına oranla

fazla ücret ödemeye zorladığını söyleyip bu konuda yardım etmesini istedi. Aralarında

geçen konuşmada Hz. Ömer ona ödediği ücretin fazla olmadığını söyledi. Ebû Lu'lu'

halife ile yaşadığı diyalogdan rahatsız olarak ayrıldı. Bu olaydan üç gün sonra, Ebû

Lu'lu', sabah namazı için mescidde toplanan Müslümanların arasına karıştı. Namaz

kıldırmakta olan Hz. Ömer'e hançerle saldırarak altı darbe vurdu. Halife uğradığı bu

suikast sonucunda ağır yaralandı.191

Hz. Ömer'in yönetimde kaldığı süre içinde, devletin sınırları genişlemiş ve iç

siyasette istikrarlı bir politika takip edilmişti. Halk genel olarak Hz. Ömer'in idaresinden

ve uygulamalarından memnundu. Onun yapacağı atamaya da güveniyorlardı. Nitekim

Hz. Ömer yaralandığında insanlar ona gelerek şöyle dediler: "Ey Mü'minlerin Emîri,

kendi yerine birini tayin etsen". Onun cevabı şöyle oldu: "Ebû Ubeyde b. el-Cerrah

hayatta olsaydı onu halife olarak atardım. Şayet Rabbim bana bu davranışımın nedenini

sorarsa senin peygamberinin onun için, "O, bu ümmetin eminidir." dediğini işittim

derdim. Ebû Huzeyfe'nin kölesi Salim hayatta olsaydı onu seçerdim. Rabbim bana bunu

da sorsa, senin peygamberinin, "Salim'in Allah'a olan sevgisi çok kuvvetlidir." dediğini

duydum derdim. Bu arada kendisine oğlu Abdullah'ı halife adayı göstermesi önerildi.

Bu sözden oldukça rahatsız olan halife sözün sahibine, "Allah sana acısın. Vallahi sen,

bu sözünle Allah'ın rızasını gözetmedin." şeklinde cevap verdi. Bundan sonra,

kendisinin halife seçilmesinden büyük bir mutluluk duymadığını, ailesinden bir kişiye

de bu işi asla tevdi etmeyeceğini, Allah'a ancak kendisi adına hesap verebileceğini ifade

190 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 190; Taberî, (a.g.e.), II, 561; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 52. 191 Taberî, (a.g.e.), II, 559–560; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 49–50.

Page 41: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

30

etti.192 Yine yaralıyken yanına giren bir grup Hz. Ömer'den Hz. Osman'ı, onların

ardından gelen diğer bir grup da Hz. Ali'yi halife tayin etmesini istediler. Ancak o her

iki tarafın teklifini de reddetti.193

Halifeye, yerine birisini atama konusunda ısrarlar devam edince bir ara, uygun

gördüğü birini atayacağını söylemiş, fakat daha sonra bu düşüncesinden vazgeçmiştir.

Hatta halifenin Hz. Ali'yi atama niyetinde olduğu söylenmiştir. Daha sonra o, halifelik

seçimini cennetle müjdelendiği rivayet edilen on kişiden hayatta kalan Ali b. Ebî Talip,

Osman b. Affan, Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebî Vakkas, Zübeyr b. Avvam ve Talha

b. Ubeydullah'tan oluşan altı kişilik bir şûraya bıraktığını açıkladı.194 Bu kararını şu

sözleri ekleyerek noktaladı: "Onlar içlerinden birini seçsinler. Onlar seçtiklerinde en

iyisini seçerler ve ona destek olurlar."195 Bu altı kişinin hepsi kabilelerinin reisleri

konumundaydılar ve destekçileri vardı. Ayrıca Hz. Ömer'in şûrası şeyhi seçen kabile

nüfuzluları meclisine benzetilebilir. Muhtemelen Mekke'deki "mele" uygulamasından

esinlenilmişti. Bununla beraber İslâmî bir nokta olarak Hz. Peygamber'in bu sahabîlerin

hepsinden memnun olarak vefat ettiği hatırlanmalıdır.196

Hz. Ömer'in kendisinden vekil tayin edilmesi istendikten sonra hilafet işini

şûraya havale etmesi dikkat çekicidir. Bu durumu onun sorumluluktan çekinmesi ya da

adaylardan biri üzerinde karar verememesine bağlayabiliriz. Bununla beraber Hz. Ömer

Ebû Ubeyde ve Salim hakkında göstermediği tereddüdü Ali b. Ebî Talip ve Osman b.

Affan hakkında göstermiştir. Herhalde Salim bu iki şahıstan üstün değildi. Ancak Hz.

Ali ve Hz. Osman'ın sülâleleri büyük ve nüfuzlu sülâlelerdi. Hz. Ömer hilafetin

Haşimoğulları ya da Ümeyyeoğulları elinde bir kabile yönetimine dönüşmemesi için bu

iki şahıstan birini doğrudan halife seçmemiş olmalıdır. Salim zaten nüfuzlu bir kabile

mensubu olmadığı gibi Ebû Huzeyfe'nin mevlâsı olduğu için böyle bir tehlike yoktu.197

Ebû Ubeyde ise Fihr b. Malik b. Nadr b. Kinâneoğullarından idi.198 Kendisi hatırı

sayılır bir sahabî olmakla beraber kabilesinden kaynaklanan bir nüfuza sahip değildi. 192 Taberî, (a.g.e.), II, 580; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 65; Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu,

s. 63. 193 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 261. 194 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 340; Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 160; Taberî, (a.g.e.), II, 580; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III,

66; Rayyıs, (a.g.e.), s. 171-172; Bahriye Üçok, İslâmTarihi; Emevîler Abbasîler, M.E.B. Yay., Ankara, 1979, s. 1.

195 Taberî, (a.g.e.), II, 580; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 66. 196 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 92–93. 197 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 85; Murat Akarsu, Hz. Osman ve Hilâfeti, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2001, s. 46. 198 İbn Sa'd, III, 409.

Page 42: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

31

Hz. Ömer, cennetle müjdelenen on kişiden biri olmasına rağmen amcasının oğlu

Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'i kurula sokmamıştı. Amcasının oğlu olması nedeniyle

onu halife seçmelerinden çekinmişti.199 O, kendi oğlunu da aşağıda ifade edeceğimiz

üzere sadece eşitlik durumunda oy kullanma ve kendisinin aday olmaması şartıyla

şûraya dâhil etmiştir.200

Câbirî, Hz. Ömer'in devlet başkanlığı seçimi için belirlediği bu kişilerin, o günün

kamuoyu temsilcileri olduğunu söylemektedir.201 Bu şahıslar İslâm'ın en erken

döneminde, Müslüman olmuşlar ve Hz. Muhammed döneminden itibaren oluşturulan

siyasal düzende etkin rollerde bulunmuşlardı. Müslümanlar halifeliğin vasiyetle

belirlenmesini Hz. Ebu Bekir ile yaşamış ve bunu yadırgamamışlardı. Haşimoğulları

halifeliğin kendi hakları olduğunu düşünüyorlardı ve Hz. Ömer'in halife olarak Ali b.

Ebî Talip'i seçmesini umuyorlardı.202 Doğal olarak Ümeyyeoğullarının beklentisi de Hz.

Osman'dan yana idi. Burada dikkati çeken komisyon üyelerinin hepsinin Kureyşli

olması ve üyelerin birbirleriyle uzak ya da yakın bir akrabalık bağının bulunmasıydı.

Yönetimde söz sahibi olabilmek İslâm'a hizmet ile doğrudan orantılıydı. Diğer bir nokta

da şûra üyelerinin önemli kabilelere mensup kişiler olmalarıdır. Büyük sahabeden

olmalarına rağmen güçlü kabilelere mensup olmayan herhangi bir aday şûrada yer

almamıştır. Ümeyyeoğullarından olan Osman b. Affan203 ile Haşimoğullarından olan

Ali b. Ebî Talip204 şûranın iki önemli ismidir. Onların gücü muhtemelen kabilelerinin

nüfuzundan ve İslâm'daki konumlarından kaynaklanıyordu. Bilindiği gibi onlar

Abdümenafoğullarındandı.205 Abdurrahman b. Avf ve Sa'd b. Ebî Vakkas amca

çocukları olup Kureyş'in Zühreoğullarına mensupturlar.206 Zübeyr b. Avam, Esed b.

Abdiluzzâoğullarından,207 Talha b. Ubeydullah ise Hz. Ebû Bekir'in de kabilesi olan

Teymoğullarındandı.208 Talha b. Ubeydullah kendi adına da güçlü bir aday değildi.

Çünkü kabilesi diğer kabilelerden zayıftı ve ilk halife bu kabileden seçilmişti. Esed b.

Abdiluzzâ b. Kusayoğullarından olan Zübeyr'in durumu da Talha'dan farklı değildi.

199 İbn Kesîr Ebû'l-Fida, el-Bidâye ve'n-Nihaye, Mektebetü'l-Mearif, Beyrut, 1974, VII, 145. 200 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 67; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 145. 201 Câbirî, (a.g.e.), s. 239. 202Akbulut, (a.g.e.), s. 130. 203 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 53; Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 195. 204 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 19. 205 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 19–53. 206 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 124–137. 207 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 100. 208 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 214.

Page 43: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

32

Bunlar, amcaoğulları Abdümenafoğullarına nispetle küçük bir kabileydi. Aynı zamanda

Zübeyr, Haşimoğulları kanadında yer alıyordu. Hz. Peygamber'in halasının oğlu olduğu

için, Hz. Peygamber'in amcasının oğlu olan Ali b. Ebî Talip'in önüne geçmesi zor

gözüküyordu. Abdurrahman b. Avf ile Sa'd b. Ebî Vakkas, önemli bir kabile olan

Zühreoğullarından olmakla beraber Abdümenafoğullarıyla ne İslâm öncesi, ne de İslâm

döneminde eşit konumda olmuşlardı. Böylece kurulda Abdümenafoğulları ön plana

çıkacak, seçim Ali b. Ebî Talip ile Osman b. Affan arasında geçecekti.209

Tâha Hüseyin Hz. Ömer'i şûraya katılan kişilerin sayısının azlığı nedeniyle

eleştirmektedir. Halife adayı olarak değil, fakat Abdullah b. Ömer gibi toplumun diğer

seçkin kişilerinin kendileriyle istişare edilmek üzere görüşmelere dâhil edilerek şûranın

daha geniş tutulabileceğini ifade etmektedir.210 Devletin hâkim olduğu geniş topraklar

göz önünde bulundurulduğunda, büyük şehirlerdeki ya da en azından Mekke, Medine ve

Taif'te oturan Müslüman kabile önderlerinin görüşleri alınamaz mıydı?211 Ancak burada

gözden kaçırılmaması gereken nokta, Arap toplumunda İslâm adına yaşanan değişimdir.

Şûra üyeleri bu değişimin öncüleri olmuşlardır. Ayrıca böyle bir uygulama İslâm öncesi

Arap siyaset geleneklerini hatırlatacak bir mahiyet de arzetmektedir ki, Hz. Ömer eski

Arap kültürünü hatırlatacak uygulamalardan ısrarla kaçınmaktaydı. Bununla beraber

sosyolojik anlamda bakıldığında, Ensar'dan şûrada üye bulunmaması dikkati

çekmektedir. Adayların hepsinin Kureyş mensubu olmasının ve bu kurulda

Medinelilerden herhangi bir kişinin bulunmamasının onlardan -diğer görevler dışında-

halife seçimi konusunda bir katkı beklenmediği şeklinde yorumlanabileceği gibi212 bu

durum Muhacirlerin ya da Kureyş'in kendisini Ensar'a göre hilafet konusunda daha

öncelikli hakka sahip olduğu şeklinde görmek istediğinin bir uzantısı olarak da

düşünülebilir. Acaba Ensar'ın konumu görmezlikten mi gelindi? Ya da Ensar'ın halifelik

konusunda herhangi bir talebi yok muydu? Hâlbuki Hz. Peygamber Müslümanların

tümünü ilgilendiren konularda Ensar'ın konumunu mutlaka gözetmiştir ve Ensar da Hz.

Peygamber'in vefat etmesi üzerine hilafet konusundaki iradesini açıkça ortaya

koymuştur. Örneğin Hz. Peygamber ekseriyetini Ezd kabilesinin oluşturduğu Uman

bölgesine h. 8 / (m. 629) yılında Hazrec kabilesinden Ebû Zeyd ile Sehm kabilesinden

209 Câbirî, (a.g.e.), s. 289–290. 210 Tâha Hüseyin, el-Fitnetü'l-Kübrâ Osman, Dâru'l-Mearif, Kahire, 1968, I, 61. 211 Akbulut, (a.g.e.), s. 130. 212 Laura Veccia Vaglieri, "Raşid Halifeler ve Emevî Halifeleri", çev. İlhan Kutluer, İslâm Tarihi

Kültür ve Medeniyeti, Kitabevi Yay., İstanbul, 1997, I, 81.

Page 44: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

33

Amr b. el-Âs'ı İslâm'a davet için göndermişti. Ebû Zeyd Ensar'dan, Amr ise

Muhacirlerden idi. Hz. Peygamber'in bu görevlendirmesi Ensar ve Muhacirler

arasındaki dengeyi gözetmesi bakımından dikkate değerdir.213 Bu uygulamaya Hz. Ebû

Bekir zamanında da dikkat edilmiştir. Nitekim irtidat olaylarında isyancılarla mücadele

sırasında Muhacirlerden Halid b. Velid başkomutan iken Ensar kuvvetlerinin başında

Sabit b. Kays b. Şemmâs el-Ensarî getirilmiştir.214 Hz. Ömer de gerekli gördüğü

durumlarda Ensar'ı şûraya davet etmiş ve onların görüşlerine başvurmuştur.215 Ancak

hilafet konusuna Ensar'ı dâhil etmemesi düşündürücüdür. Acaba ilk halife Hz. Ebû

Bekir'in seçimi sırasındaki Ensar'ın aceleci tutumunun Hz. Ömer'in bu kararında etkisi

olabilir mi? Öte yandan acaba şûra olayında Ensar'ın endirekt konumda tutulmasına

kendi içlerinden bir tepki yükselmemiş midir? Bu konuda kaynakların cömert

davranmaması bir bakıma sessiz tepki olarak yorumlanabilir. Ya da bu sessiz tepkinin

somut tezahürü olarak doğrudan ilgisi olmamakla beraber Hz. Osman'ın kuşatma

günlerinde Ensar'dan destek görmemesi düşünülebilir. Ayrıca ilk halife seçiminde

halifeliğin Kureyş lehine sonuçlanması Ensar'ın bu konudaki iddiasından vazgeçtiği

şeklinde de yorumlanabilir. Bununla beraber biz Ensar'ın hilafet meselesinden uzak

tutulmasının nedenlerinden birini Muhacirlerin başından beri İslâm hareketini

omuzlayan kişiler olmasıyla ilgili görüyoruz. Bu nedenle Muhacirler doğal olarak

hilafetin kendilerinin hakkı olduğunu düşünüyordu. Her şeyden önce Hz. Peygamber

kendi aralarından çıkmış bir insandı. Elbette, Ensar'ın İslâm'a katkıları büyüktü, ancak

Muhacirler dinleri uğruna yurtlarından çıkarılmış iken onlar kendi şehirlerinde kendi

evlerinde oturuyorlardı. Muhacirlerin yaşadıkları eziklik onları zayıf dönemlerinde daha

ihtiraslı, güçlü dönemlerinde ise daha aktif yapmıştır. Bunlara ilaveten Muhacirlerin ve

özellikle de Kureyş'in Arap aşiretleri nezdindeki etkili konumları da dikkate alındığında,

bu konudaki girişimcilikleri daha iyi anlaşılacaktır.

Şûra heyetine katılacak olanlar Hz. Ömer tarafından açıklandıktan sonra Abbas

b. Abdülmuttalip Hz. Ali'den şûraya katılmamasını istedi. Hz. Ali, "Muhalefet etmeyi

hoş bulmuyorum." deyince Abbas, "Öyleyse hoşlanmayacağın bir şeyle

karşılaşacaksın." şeklinde mukabelede bulundu.216

213 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 87. 214 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 105. 215 Bkz. İsrafil Balcı, "Diplomat ve Devlet Adamı Yönüyle Hz. Ömer", OMÜİFD, Sayı: 16, Samsun,

2003, s. 193. 216 Taberî, (a.g.e.), II, 580; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 66.

Page 45: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

34

Ömer b. Hattab ertesi gün şûra üyelerini yanına çağırarak onların ümmet

içindeki konumlarını vurgulayan bir konuşma yaptı. Daha sonra onlara istişareye

geçmelerini söyledi. Çok geçmeden sesler yükselince halife, görüşmeleri

durdurmalarını istedi. Toplantıya kendisinin ölümünden sonra başlanmasını, üç gün

içinde halifenin seçilmesini ve Abdullah b. Ömer'in de şûrada müşavir olarak

bulunmasını söyledi. Bu görüşmelerin yapıldığı sıralarda Talha b. Ubeydullah

Medine'de değildi. Bu durumda üç gün içinde Medine'ye varacak olursa şûraya

katılacaktı. Fakat gelmediği takdirde seçim onsuz yapılmış olacaktı. Bununla beraber

Hz. Ömer Talha'yı kimin ikna edeceğini sorunca, Sa'd b. Ebî Vakkas da bu işi

üstlenmişti. Bundan sonra Hz. Ömer adaylar hakkındaki kanaatlerini belirtmişti.217

Hz. Ömer seçimde çekişmenin iki aday arasında yaşanacağının bilincindeydi. O

İslâm toplumunun eski kabile çatışmalarını yaşamasından korkuyor olmalıydı ki, Hz.

Ali'ye şu tavsiyede bulunmuştu: "Bu topluluk senin hakkını, senin üstün değerini,

Allah'ın elçisine olan yakınlığını, Allah'ın sana vermiş olduğu ilmini, fakihliğini ve

dindarlığını bilmektedir. Seni seçebilirler. Ey Ali, eğer halife olursan Allah'tan kork ve

Haşimoğullarını insanların üzerine musallat etme". Sonra Hz. Osman'a yöneldi ve şöyle

dedi: "Bu topluluk senin Allah'ın elçisiyle olan akrabalık bağını, saygınlığını, geçmişini

bilmektedir ve seni seçebilirler. Eğer halife olursan Allah'tan kork ve Ümeyyeoğullarını

insanların üzerine musallat etme".218

Hz. Ömer Ebû Talha el-Ensarî'ye Ensar'dan elli kişi seçmesini ve halife

seçilinceye kadar şûra heyetinin kapısında beklemesini söyledi. Mikdad b. Esved'den

kendisi defnedildikten sonra kurulu toplamasını ve bir eve yerleştirmesini istedi. Onlar

da burada aralarından birini seçeceklerdi. Üç gün boyunca namazları kıldırması için de

Suheyb'i görevlendirdi. O, yerine Ebû Talha Zeyd b. Sehl el-Ensarî'yi vekil atayarak

ona şunları söyledi: "Heyeti bir eve yerleştirerek onların başında bekleyiniz. Üyelerden

beş kişi aynı görüşte olup, bir kişi muhalefet ederse onun başını vur. Dört kişi bir

görüşte birleşip ikisi karşı çıkarsa onların da başını vur. Şayet üç kişi bir tarafta, diğer

üç kişi diğer tarafta olursa Abdullah b. Ömer'i hakem tayin ediniz. Abdullah'ın

hakemliğini kabul etmezlerse Abdurrahman b. Avf'ın içinde bulunduğu gruba tabi

217 Taberî, (a.g.e.), II, 581; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 66–67. 218 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 340; İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 29; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI,

120.

Page 46: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

35

olunuz. Geri kalanlar ümmetin ittifak ettiği görüşe karşı çıkarsa onları da öldürünüz."219

Bu olaydan sonra Ali b. Ebî Talip Haşimoğullarından yanında bulunan bir gruba

şöyle demişti: "Kavminize sizinle ilgili bir konuda itaat ederseniz bilin ki emirliğe asla

getirilmezsiniz.220

Haşimîlerin ileri gelenlerinden olan amcası Abbas221 ile yeğeni Ali b. Ebi Talip

arasında geçen aşağıdaki diyalog kabile asabiyeti ve her ikisinin hilafet stratejisi

açısından dikkat çekicidir. Abbas b. Abdülmuttalip Hz. Ali'ye yanlış yaptığını,

dolayısıyla hilafetin Ümeyyeoğullarına geçmiş olduğunu söyler. Ali b. Ebî Talip şöyle

der: "Siz çoğunluğun yanında olunuz. Şûra üyelerinden iki kişi birini seçerse siz

Abdurrahman b. Avf'ın içinde bulunduğu tarafa yöneliniz. Sa'd b. Ebî Vakkas amcasının

oğluna muhalefet etmez. Abdurrahman da Osman'ın yakın akrabasıdır. O da onlara

muhalefet etmez. Onlardan birisi bu işi mutlaka diğerine verecektir. Böyleyken diğerleri

beni destekleseler de benim açımdan bunun bir değeri olmaz". Abbas b. Abdülmuttalip

Hz. Ali'ye hilafet konusunda girişken olmadığını ifade eden şu sözleri söyledi: "Sana

hangi konuda bir teklif getirsem mutlaka sevmediğim ve beklentimden farklı bir şekilde

geri döndüm. Allah'ın Rasûlü vefat etmeden önce senden bu işi kimin yükleneceği

konusunda ona sormanı istedim, fakat yapmadın. Onun vefatından sonra bu işte acele

etmeni söyledim, yine yapmadın. Ömer seni şûra üyelerinden seçtiği zaman onlardan

uzak durmanı, aralarına katılmamanı söyledim, yine kabul etmedin. Bu nedenle bu

konuda şu sözlerime kulak ver: Bu iş kesinlikle sana tevdi edilinceye kadar, şûra üyeleri

sana neyi teklif ederlerse bizden başkasını seçmelerine hiçbir zaman müsaade etme ki,

başkalarının eline geçmesin. Allah'a yemin olsun ki, Osman seçilecek olursa onu

mutlaka bir kötülükle yüklenecek ve onunla beraber olacak hayırdan da fayda

gelmeyecektir". Buna karşılık Hz. Ali "Osman seçilecek olursa onun ölümünden sonra

bu işi kendi aralarında nasıl dağıtacaklarını ona hatırlatacağım. Şayet onlar bu şekilde

davranacak olurlarsa, benden hoşlanmayacakları bir karşılık bulacaklar." şeklinde

219 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 160; Taberî, (a.g.e.), II, 581; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 67. 220 Taberî, (a.g.e.), II, 581; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 67. 221 Abbas b. Abdülmuttalip'in hilafet konusundaki arzusu dikkat çekicidir. Onu Hz. Peygamber'in

vefatının hemen ardından bu işe soyunmuş görüyoruz. O kendisini aday gösteremediği için her fırsatta yeğeni Ali'yi teşvik etmektedir. Bu durumu onun eski kabile kültürünün etkisi altında daha fazla kalmasıyla açıklayabiliriz. Aslında bu haraketleriyle Abbas Emevîlerin Ebû Süfyan'ı ile karşılaştırılabilir. Onun arzusu bir şekilde bu olaylardan ancak bir asır kadar sonra Abbasi devletinin kurulmasıyla gerçekleşecektir.

Page 47: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

36

karşılık verdi. 222

Hz. Peygamber zamanında gücü önemli ölçüde törpülenen kabile asabiyeti onun

vefatından sonra ortaya çıkan olaylarda bazen doğrudan bazen dolaylı bir etkiyle her

geçen gün varlığını biraz daha hissettirmeye başlamıştı. Nitekim şûra olayında

Haşimoğulları Hz. Ali'yi, Ümeyyeoğulları Hz. Osman'ı destekleyecek, öte yandan

Kureyş'in diğer kolları idarenin Haşimoğullarına geçmemesi için gayret gösterecektir.223

Hz. Ömer vefat edip defnedilince şûra üyeleri Misver b. Mahreme'nin evinde

toplandılar.224 Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, şûra heyetinin görüşmeleri

hakkında birbirinden farklı rivayetler bulunmaktadır.225 Bu durum daha sonraki

kuşakların meseleyi kendi bireysel tutumları, ideolojik ve psikolojik şartlanmalarıyla ele

almış olmalarıyla izah edilebilir.226 Toplantı başladığında Talha b. Ubeydullah

Medine'ye ulaşmamıştı. Dolayısıyla şûra görüşmelere bir kişi eksik başlamıştı. Toplantı

devam ederken sesler yükselip tartışma alevlenince Ebû Talha onları uyararak acele

etmelerini, üç günde bitirmedikleri takdirde süreyi uzatmayacağını söyledi.227 Bunun

üzerine Abdurrahman b. Avf adaylıktan kimin çekilmek istediğini sordu. Hiç kimse

cevap vermeyince toplantının hakemliğini yapmak üzere adaylıktan çekildiğini açıkladı.

Ali b. Ebî Talip dışındaki üyeler razı oldular. Hz. Ali'nin sessiz kalması üzerine

Abdurrahman b. Avf onun görüşünü sordu. Ali b. Ebî Talip, onun hakkı ihlâl

etmeyeceğine, arzusuna tabi olmayacağına, akrabasını korumayacağına ve ümmetin

menfaatini gözetmek konusunda samimi davranacağına dair güvence vermesine karşılık

kabul edeceğini söyledi. Bunun üzerine Abdurrahman b. Avf, seçilecek kimseden razı

olarak ona itaat etmeleri noktasında onlardan söz istedikten sonra şunu ekledi:

"Akrabamı akrabam olduğu için kayırmayacağıma ve Müslümanlara bu konuda zarar

vermeyeceğime dair Allah'a söz veriyorum." O da aynı şekilde onlardan söz aldı.228

Yukarıda geçen diyalog Hz. Ali'nin akrabalık bağı nedeniyle Abdurrahman b.

Avf'ın Hz Osman'ı tercih etme konusundaki çekincesini göstermektedir. Ahmet Cevdet

222 Taberî, (a.g.e.), II, 581; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 67–68 223 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 267. 224 Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 68; Şûra üyelerinin toplandığı yer konusunda farklı

rivayetler vardır. Beytülmalde, ya da Hz. Aişe'nin evinde toplandıkları da ifade edilmektedir. 225 Lewis, (a.g.e.), s, 83. 226 Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, s. 64. 227 Ebû Talha'nın şûra üyelerini bir an önce karar vermeleri için "Acele edin, acele edin, vakit yaklaştı,

müddet bitti." diyerek uyardığını rivayet etmektedir. Bkz. Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 160; ayrıca bkz. Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 68.

228 Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 68, 69; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 268.

Page 48: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

37

Abdurrahman'ın verdiği teminatın Hz. Ali'nin düşüncesini değiştirdiğine işaret

etmektedir. O bu sahabîlerin seçkin insanlar olduğunu, verdikleri sözü çiğneyerek bir

kişiyi diğeri aleyhine böyle bir nedenle kayırmayacaklarını ifade etmektedir.229

Abdurrahman b. Avf, Ali b. Ebî Talip'e yönelerek "Hz. Peygamber'e olan

yakınlığın ve İslâm'a bağlılıktaki samimiyetin nedeniyle halifelik için en hak sahibi ve

liyakatli kişi kendini görüyorsun. Bununla beraber halifelik için kendin dışında bir

kişiyi önerme durumunda olsan şûra üyelerinden kimi layık görürdün?" diye sordu. Hz.

Ali "Osman" dedi. Bundan sonra Abdurrahman b. Avf, Hz Osman'a benzer bir soru

sormak üzere onunla bir araya geldi. O'na şöyle dedi: "Ben, Abdümenaf'ın önde

gelenlerinden, Allah Rasûlü'nün akrabalarından amcasının oğlu, İslâm'a ilk girenlerden

ve faziletli bir kişiyim; bu iş bana bırakılmalıdır." diyorsun. Ancak şayet sen aday

olmasaydın bu topluluktan hangisini halifeliğe daha hak sahibi görürdün? Hz. Osman,

"Ali" cevabını verdi230.

Ali b. Ebî Talip, Sa'd b. Ebî Vakkas'la bir araya geldiğinde ona şu ayeti okudu:

"Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına

riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir."231 Sonra ona

şöyle diyerek devam etti: "Sana Allah Rasûlüne olan yakınlığımı, amcam Hamza'ya

olan akrabalığımı hatırlatmak isterim. Bu nedenle senin Abdurrahman'la birlikte

Osman'a destek olmamanı isterim"232

Abdurrahman b. Avf, Hz. Ömer'in onlara tayin etmiş olduğu sürenin son

gecesinde Hz. Peygamber'in sahabesiyle görüş alış verişlerinde bulundu. Ayrıca

Medine'de karşılaştığı kişilerle, ordu komutanlarıyla ve toplumun önde gelen

Müslümanlarıyla istişare etti. Bu gecenin sabahında o, Zübeyr b. Avvam'ı ve Sa'd b. Ebî

Vakkas'ı karşısına aldı ve Zübeyr'e şöyle söyledi: "Abdümenaf'ı ve bu işi birbirinden

uzak tut. Buna karşılık Zübeyr b. Avvam, Ali b. Ebî Talip'i desteklediğini ifade etti.

Sonra Sa'd b. Ebî Vakkas'a dönerek "Sen de oyunu bana ver." dedi. Sa'd b. Ebî Vakkas

ona, "Şayet kendini seçeceksen oyumu sana veririm, fakat Osman'ı seçeceksen oyumu

Ali'ye kullanmak beni daha çok sevindirir." diyerek karşılık verdi. Ardından "Be hey

adam sen gel, bu bey'ati kendine yap ve kendini halife tayin et de, bizi sevindir." diye

229 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 269. 230 Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 69, 70; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 269. 231 Kur'an, Nisâ (4): 1. 232 Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l-Esîr'de ifade "destek olmanı isterim." şeklindedir. Bkz. İbnü'l-Esîr, el-

Kâmil, III, 69.

Page 49: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

38

ekledi. Abdurrahman b. Avf buna karşılık, "Ben başka bir kimseyi seçmek için

adaylıktan çekildim, bunu yapacak olsaydım bu şekilde davranmazdım." dedi.233 İkisi

arasında geçen bu konuşmaya rağmen olayın gidişatından Sa'd b. Ebî Vakkas'ın

Abdurrahman b. Avf lehine çekildiği anlaşılmaktadır.

Taberî'de geçen diğer rivayete göre Abdurrahman b. Avf kendileri olmadığı

takdirde halifeliğe kimi layık gördükleri konusunda Zübeyr ve Sa'd b. Ebî Vakkas'ın

görüşlerini sordu. İkisi de Osman'ı tercih ettiklerini söylediler.234

Diğer bir rivayette Abdurrahman b. Avf, üç kişinin üç kişi lehine çekilmesini

önerdi. Bunun üzerine Zübeyr b. Avvam, Ali b. Ebî Talip lehine, Talha b. Ubeydullah,

Osman b. Affan lehine, Sa'd b. Ebî Vakkas da Abdurrahman b. Avf lehine

çekildiklerini açıkladılar. Bu rivayete göre Talha b. Ubeydullah şûra toplantısına

katılmıştır. Ayrıca Sa'd b. Ebî Vakkas'la ilgili bölüm yukarıdaki bilgiyle

örtüşmektedir.235

Üçüncü günün ardından sabah namazı kılındı. Namazdan sonra şûra üyeleri bir

araya geldi. Arkasından Muhacirlerden, İslâm'ın önde gelenlerinden ve Ensar'ın değerli

isimlerinden pek çok kişi çağırıldı. Gelenlerin hepsi mescidde toplandı. Abdurrahman b.

Avf cemaate, "Ey insanlar, herkes memleketlerine dönmek istiyor, ama emirlerinin kim

olduğunu bilerek." şeklinde bir açıklama yaptı. Saîd b. Zeyd, "Biz seni buna layık

görüyoruz." dedi.236 Ammar b. Yasîr "Müslümanların ihtilafa düşmesini istemiyorsan

Ali'ye bey'at et." dedi. Miktad b. Esved ona destek olacak nitelikte "Ammar doğru

söylüyor, Ali'ye bey'at edersen biz de onaylıyor ve bey'at ediyoruz." dedi. Abdullah b.

Ebî Serh muhalif bir çıkışla "Kureyş'in ihtilafa düşmesini istemiyorsan Osman'a bey'at

et," dedi. Abdullah b. Ebî Rebîa onu onaylayarak "Doğru söyledin, Osman'a bey'at

edersen biz de işittik ve itaat ettik." dedi. Ammar b. Yasîr Abdullah'a "Sen ne zaman

Müslümanlara nasihat etmeye başladın." diyerek çıkıştı.237

Hz. Ali ile Hz. Osman çekişmesi bu noktadan sonra Emevî-Haşimî rekabetine

dönüşmeye başladı.238 Rivayetler Haşimoğullarıyla Ümeyyeoğulları arasındaki

mücadelenin gerçekten sert geçtiğini göstermektedir. Bu, İslâm'ın üzerini örttüğü fakat

233 Taberî, (a.g.e.), II, 582; İbnü'l- Esîr, el-Kâmil, III, 69–70. 234 Taberî, (a.g.e.), II, 585. 235 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 30. 236 Taberî, (a.g.e.), II, 583. 237 Taberî, (a.g.e.), II, 583; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 70 238 H. İbrahim Hasan, (a.g.e.), I, 328.

Page 50: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

39

güçlü bir şekilde doğmak üzere olan eski bir kabile çekişmesidir.239 Ammar b. Yasîr'in

çıkışından sonra Haşimoğullarıyla Ümeyyeoğulları karşılıklı olarak atışmaya başladılar.

Tartışma üzerine Ammar b. Yasîr şöyle bir konuşma yaptı: "Ey insanlar! Yüce Allah

sizi peygamberiyle onurlandırdı, diniyle yüceltti, bu görevi nasıl olur da

peygamberimizin ehl-i beytinden uzak tutarsınız?" Mahzumoğullarından birisi: "Ey

Sümeyye'nin oğlu, ileri gittin, sen kim oluyorsun da Kureyş'in seçeceği emiri tayin etme

cüretini gösteriyorsun?" diyerek Ammar'a bağırdı. Bilindiği gibi Ammar bir köle

çocuğuydu.240 Müslümanlar adına söz söylemek istemesi ve Ali'den yana olması

Emevîleri rahatsız etmişti. Bunun üzerine Sa'd b. Ebî Vakkas Abdurrahman b. Avf'a

yönelerek şöyle dedi: "Ey Abdurrahman, insanlar arasında fitne çıkıp, aramızda

yayılmadan bu işi bitir." Abdurrahman b. Avf sözü alarak şöyle konuştu: "Ben

Müslümanlarla ve toplumun önde gelenleriyle konuşup bu işi sonuca bağladığımı

düşünüyordum. Ey şûra ehli bu konuda kendinize bir tuzak hazırlamayınız." Bundan

sonra Ali b. Ebî Talip'i çağırarak ona şöyle dedi: "Bu işi yüklendikten sonra Allah'ın

kitabı, peygamberinin sünneti ve ondan sonraki halifelerin yolundan gideceğine söz

verir misin? Hz. Ali "İnşaallah ilmim ve gücüm oranında bunu yapacağım." şeklinde

cevap verdi. Ardından Hz. Osman'ı çağırdı ve aynı soruyu ona da sordu: Osman b.

Affan "Evet, onların yolundan gideceğim." cevabını verdi. Bunun üzerine Abdurrahman

b. Avf başını yukarı doğru kaldırdı, Hz. Osman'ın elini tutup havaya kaldırarak "Şahit ol

Allah'ım, Şahit ol Allah'ım, ben boynumda olan emaneti Osman'ın boynuna böylece

yükledim." diyerek ona bey'at etti.241 Bunun üzerine insanlar Hz. Osman'ı çevirdiler ve

ona bey'at etmeye başladılar.242

Hz. Ali sonuçtan oldukça rahatsız olmuştu. O, memnuniyetsizliğini şu sözleriyle

dile getirdi: "Bize karşı birleşip dayanışmanız yalnız bugüne özel değildir. Hz. Ali şu

ayeti okuyarak devam etti: 'Artık (bana düşen) hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız

karşısında (bana) yardım edecek olan ancak Allah'tır.'243 Vallahi, kendisinden sonra

halife olarak seni tayin etmesi için bu işte Osman'ı seçtin. O her gün bir iş içindedir."

Hz. Ali'nin bu sözleri üzerine Abdurrahman b. Avf ona kendisi açısından risk taşıyacak

239 Câbirî, (a.g.e.), s. 291. 240 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 379. 241 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 162; Taberî, (a.g.e.), II, 586; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 71; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII,

146–147. 242 İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 147. 243 Kur'an, Yûsuf (12): 18.

Page 51: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

40

şekilde konuştuğunu ifade eden şu sözleri söyledi: "Ey Ali kendi aleyhinde bir

davranışa sebep olma." Hz. Ali, ona "zaten iş oluruna varacak" şeklinde cevap verdi.

Mikdad Abdurrahman'a dönerek "Ey Abdurrahman, vallahi hak ve adaletle hüküm

verecek bir kişiyi terk ettin." dedi. Abdurrahman ise cevap olarak şunları söyledi: "Ey

Mikdad, vallahi ben Müslümanlar adına içtihadda bulundum." Mikdad şöyle cevap

verdi: "Şayet sen Allah'ın rızasını istemişsen, Allah sana bunun sevabını mutlaka

verecektir. Peygamberlerinden sonra bu ehl-i beytin başına gelenlerin hiç kimsenin

başına geldiğini görmedim. Kendisinden daha adil yargıda bulunacak ve ondan daha

âlim birisini görmediğim bir adamı terk etmelerinden dolayı Kureyş'e gerçekten hayret

ediyorum. Şayet onun için bana yardım edecek birilerini bulursam." Abdurrahman

Mikdad'ın sözlerini tamamlamasına izin vermeden araya girdi: "Ey Mikdad, Allah'tan

kork, senin fitne çıkarmandan korkuyorum."244 Başka bir rivayette yukarıdaki cümle

şöyle tamamlanmaktadır: "Allah'a yemin olsun ki Kureyş'e karşı yardımcılar bulabilsem

Hz. Peygamber'le beraber Bedir günü savaştığım gibi onlarla savaşırdım."245 Orada

bulunanlardan bir adam söze karışarak Mikdad'a şöyle dedi: "Allah sana merhamet

etsin, bu ehl-i beyt dediğin kimseler kimlerdir ve bu sözünü ettiğin adam kimdir?"

Mikdad şöyle cevap verdi: "Ehl-i beyt Abdülmuttalipoğullarıdır ve o adam da Ali b. Ebî

Talip'tir." Bu arada Hz. Ali şöyle dedi: "İnsanlar Kureyş'e bakar, Kureyş de birbirine

bakar." Şöyle devam etti: "Haşimoğulları başınıza getirilecek olursa, bu iş onlardan asla

çıkmaz, onların dışında kalırsa siz bunu kendi aranızda dolaştırır durursunuz."246

Kureyş'in Haşimoğullarına karşı bu yaklaşımı ilginçtir. Onlar, Hz. Peygamber bir varis

bırakmamasına rağmen, daha sonraki dönemde Haşimoğullarının -eğer sahip olurlarsa-

uzun yıllar devam edeceğini düşündükleri iktidarından endişelenmektedirler.

Bu diyalogların devamı niteliğinde olabilecek farklı bir bilgi şunları

içermektedir: Abdurrahman b. Avf, Ali b.Ebî Talip'e dönerek Osman b.Affan'a bey'at

etmesini istedi. Hz. Ali, bey'at etmeye niyetli görünmüyor olmalı ki Abdurrahman ona

"Bey'at et, yoksa boynunu vururum." dedi. O gün ondan başkasında kılıç

bulunmuyordu. Hz. Ali öfkeli bir şekilde çıkarken şûra üyeleri ona katılarak, "Seninle

vuruşmamızı istemiyorsan bey'at et." dediler. Bunun üzerine Ali b. Ebî Talip dönerek

244 Taberî, (a.g.e.), II, 583; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 71. 245 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 352. 246 Taberî, (a.g.e.), II, 583; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 72; Burada Ali b.Ebî Talip'in kastettiği daha çok

Emevî sülâlesi olmalıdır.

Page 52: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

41

Osman b. Affan'a bey'at etti.247 İbn Kesîr, İbn Cerîr248 gibi birçok tarihçinin

tanımadıkları kişilerden nakillerde bulunarak seçimden sonra Hz. Ali'nin

Abdurrahman'a "Sen bana hile yaptın. Osman akraban olduğu için onu halife seçtin ki,

yönetim işlerinde her gün seninle istişare yapsın." dediğini belirtirler. Ayrıca onlar Hz.

Ali'nin Hz. Osman'a bey'at etmekte tereddüt ettiğini, bunun üzerine Abdurrahman b.

Avf'ın ona "Kim ahdini bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah ile

olan ahdine vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir."249 ayetini

okuduktan sonra bey'at ettiğini bildirmektedirler. İbn Kesîr bu tür rivayetleri kesinlikle

reddederek, bunların sahih kitaplarda yer alan nakillere ters düştüğünü ifade ediyor.250

Böylece h. 3 Muharrem 24 (m. 644–645)'te Hz. Osman'a halife olarak bey'at

edilmiş oldu.251 Onun nesebi Osman b. Affan b. Ebi'l-As b. Ümeyye b. Abdişems b.

Abdimenaf b. Kusay'dır.252 Bey'at günü Şûra üyeleri de mescidde bulunmak üzere

Müslümanlar gruplar halinde gelerek Osman'a bey'at ettiler. Daha önce görülmemiş bir

uygulama olarak farklı eyaletlerden gelenler de ona bey'at etmişti.253 Bu ve benzeri

rivayetlerden Hz. Osman'ın halifeliğinin halk tarafından onandığı anlaşılmaktadır.

Halkın bu teveccühü Hz. Osman'dan kişiliği nedeniyle beklenen esneklikle yakından

ilgili olmalıdır.

Bütün bu diyaloglarda dikkati çeken husus konuşmaların özellikle Kureyş

merkezli olmasıdır. Hz. Peygamber'in Kureyş'ten olması, Kureyş'in Araplar arasındaki

mevkisi254 ve ilk iki halife Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in, ayrıca önde gelen sahabîlerin

çoğunluğunun Kureyş'e mensup olmaları, Kureyş'in ön plana çıkmasında etkili olan

nedenler olarak düşünülebilir. Nitekim bu konuşmalar gerçekleşirken Kureyş'e karşı bir

muhalefet görülmemektedir. Aksine yukarıda açıklandığı gibi Kureyş'in kendi içinde bir

çekişme söz konusudur.

Daha önce Talha b. Ubeydullah'ın şehir dışında olması nedeniyle şûra

toplantısına katılma durumunun görüşme günlerinde Medine'ye ulaşmasına bağlı

247 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 128. 248 Taberî, (a.g.e.), II, 586. 249 Kur'an, el-Fetih (48): 10. 250 İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 147. 251 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 79. Bey'at tarihi hakkında farklı bilgiler de bulunmaktadır. 252 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 53; Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 195. 253 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 79. 254 Hz. Ebû Bekir de birinci halife seçiminde bu noktanın altını çizerek, "Emr işini Araplar ancak kendi

aralarında en ünlü ve şerefli kabile olarak telâkki ettikleri Kureyş için kabul edeceklerdir." demiştir. Bkz: Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 1108.

Page 53: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

42

olduğunu ifade etmiştik. Bu doğrudan Hz. Ömer'in talimatıydı. Talha b. Ubeydullah,

Hz. Osman'a bey'at edildiği gün Medine'ye geldi. Ona Hz. Osman'a bey'at edildiği

söylenince: "Bütün Kureyş bu işten razı oldu mu?" diye sordu. Talha'ya "evet" cevabı

verildi. Talha Hz. Osman'a gelince, Hz. Osman ona şöyle dedi: "Sen kendi oyunu

dilediğin gibi kullanabilirsin. Şayet bana bey'at etmek istemezsen ben bu işten

vazgeçerim." Talha "bu işten vazgeçer misin diye sorunca, Hz. Osman "evet" cevabını

verdi. Talha bu defa "Bütün Müslümanlar sana bey'at ettiler mi? diye sordu. Hz. Osman

"evet" cevabını yineleyince, Talha, "Ben de razı oldum. Müslümanların üzerinde icma

ettikleri bir konuda ben nasıl yüz çeviririm." diyerek ona bey'at etti.255

Kabile açısından bakılacak olursa, şûra seçimindeki çekişmenin Haşimoğullarını

temsil eden Ali b. Ebî Talip ile Ümeyyeoğullarını temsil eden Osman b. Affan arasında

geçtiği görülmektedir. Hadise azınlık çoğunluk ölçütüne göre incelendiğinde

Ümeyyeoğullarının, genel olarak da Abdüşemsoğullarının, amcaoğulları

Haşimoğullarından daha kalabalık olduğu görülür. Dikkat edilmesi gereken önemli bir

nokta da Ümeyyeoğullarının, Mahzumoğullarının müttefiki olmasıdır. Bu,

Haşimoğulları için aleyhte bir durumdu. Bunun anlamı şudur; seçim sayı açısından da

demokratik olarak Osman lehine gerçekleşmiştir. Öte yandan şûra üyelerinin insanların

önderleri konumunda olduklarını da dikkate almak gerekir.256

Şûrada uygulanan seçim yöntemi eski kabile geleneklerini hatırlatmakla

beraber257 kabile etkisinin yanında İslâmî faktörleri de ihtiva etmektedir. Abdurrahman

b. Avf'ın Allah'ın kitabı ve peygamberin sünnetine tâbi olma yanında ilk iki halifenin

yolundan gitmeyi de şart koştuğu sorusuna Hz. Osman'ın tereddütsüz verdiği cevap

onun seçilmesinde önemli bir paya sahip olmalıdır. Yine Abdurrahman b. Avf'ın

toplumun önde gelen insanlarına danışması ve halkın görüşlerini alması, buna bağlı

olarak Hz. Osman'a karşı duyulan eğilim Ümeyyeoğullarının adayları için iyi bir

propaganda çalışması yaptığına işaret etmektedir. Hz. Ali'nin yukarıda geçen

Abdurrahman b. Avf'a karşı yaptığı itham, Haşimoğulları ve Kureyş'in diğer kolları ile

ilgili olarak yaptığı değerlendirme, seçimin kabile yönünü göstermesi açısından

önemlidir.258

255 Taberî, (a.g.e.), II, 583; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 72. 256 Câbirî, (a.g.e.), s. 295–296. 257 Hitti, (a.g.e.), I, 274; Câbirî, (a.g.e.), s. 295. 258 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 94.

Page 54: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

43

Hz. Osman'ın üyelerin en yaşlısı olması, onun halife seçilmesinin önemli

nedenlerinden biri olarak görülebilir.259 Bilindiği gibi Araplarda İslâm'dan önce kabile

reisleri genellikle yaşlılardan tercih edilmekteydi.260 Bu örfî anlayışın şûra üyeleri ve

kendilerine danışılan kişiler üzerinde en azından psikolojik ve tomlumsal bir baskı

oluşturduğu düşünülebilir. Aynı zamanda yönetimde daha ziyade tecrübeli insanlara

güven, bütün siyasî sistemler için bir realitedir. Wellhausen diğer üyelerin Hz. Ali'nin

üstünlüğünü tanımak istemedikleri için Emevî sülâlesinden oldukça yaşlı olan Hz.

Osman'ı seçtiklerini söylemektedir. Ona göre Hz. Osman adaylar arasında en gevşek ve

niteliksiz olanı idi. Onlar bu nedenle onu tercih ediyorlar, başlarına yeni bir Ömer

istemiyorlardı. Ancak yanılmaktaydılar, çünkü Hz.Osman'ın zayıf özellikleri aşireti

tarafından değerlendirilecek ve Hz. Osman'ın iktidarı boyunca yönetimde söz sahibi

olacaklardır.261 Watt ise Hz. Osman'ın o gün için kuruldaki en nitelikli devlet adamı

olması ihtimalini yüksek görmektedir. Mekke'li iş adamlarının önemli bir bölümü

Ümeyyeoğullarındandı ve onlar idarecilik vasıflarına da haiz bulunmaktaydılar. Böyle

olunca Hz. Osman'ın da benzer özellikleri tevarüs etmesi düşünülebilecektir.262

b. Ümeyyeoğullarını İktidara Taşıyan Sebepler

İslâm'ın erken dönemleri siyasî açıdan incelendiğinde halifelik seçimlerinde eski

kabile geleneklerin belli bir paya sahip olduğu görülebilir.263 Kabile etkenini yadsımak

şöyle dursun, sosyolojik açıdan baktığımızda asabiyet Arap toplum yapısının bir gerçeği

olarak karşımıza çıkar. Bu bölüme koyduğumuz başlıktan kastettiğimiz devlet

yönetiminde kabileler arası kıyasıya devam eden bir çekişmenin, nihayet Hz. Osman'ın

iktidara gelmesiyle Ümeyyeoğulları lehine döndüğü değil, fakat İslâm öncesi

dönemlerden beri devam eden Benî Haşim ve Benî Ümeyye çekişmesinin Hz. Osman

döneminde bir bakıma yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu durum Hz. Osman'ın halife olarak

seçilmesi kadar halifeliği döneminde gerçekleşenlerle de ilgilidir. Kabilecilik açısından

gelinen noktada kendi uygulamalarının etkisi olmakla beraber, daha önemlisi onun

halifeliğinin Emevîler tarafından değerlendirilmesi ve iktidarı döneminde

259 Hitti, (a.g.e.), I, 274; Durî, (a.g.e.), s. 94. 260 Zeydan, (a.g.e.), IV, 46. 261 Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 19. 262 Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, s. 64. 263 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 26.

Page 55: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

44

Ümeyyeoğullarının kendilerini adeta devletin sahipleri olarak görmeleridir.264

Mekke'nin fethine kadar Hz. Peygamber'e karşı sürekli muhalefette bulunan

Ümeyyeoğulları, bundan sonra belki de hiç beklemedikleri bir şekilde, değer gördüler

ve önemli görevler almaya başladılar. Ümeyyeoğulları içinde eskiden beri idare

konusunda yetenekli kişiler bulunmaktaydı. Buna bağlı olarak onlar yönetim işlerinde

tecrübe sahibiydiler. İslâm'dan önce Mekke'de "kıyade" görevini Ümeyyeoğullarından

Abdüşems almış, ondan sonra da bu görev bu sülâlenin elinde kalmıştı. Bedir

savaşından sonra Mekke'de idare, Ümeyyeoğullarından Ebû Süfyan'ın uhdesine

geçmişti. Başta Muaviye olmak üzere bazı Ümeyyeli gençler de Ebû Süfyan'ın yanında

yetişmişlerdi. Hz. Muhammed onların bu konudaki tecrübelerini göz önünde

bulundurarak, Ümeyyeoğullarından bazı kişileri önemli memuriyetlerde

görevlendirmiştir.265 Hz. Peygamber'in onlara vermiş olduğu bu görevlerde onları,

siyasî anlamda kazanma düşüncesi de etkili olmalıdır. Biz bu bölümde Hz. Osman

dönemine kadar özellikle Ümeyyeğullarının, buna bağlı olarak da bir bakıma siyasî

rakipleri kabul edebileceğimiz Haşimoğullarının devlet yönetimindeki rolleri üzerinde

duracağız.

Ümeyyeoğullarının iktidara gelmesine karşı en ciddi reaksiyon gösteren

tarihçilerden birinin Makrizî olduğunu görmekteyiz. Makrizî Ümeyyeoğullarının

Haşimoğullarına rağmen nesep olarak Hz. Peygamber'e uzaklıklarını dile getirdikten

sonra nasıl olupta hilafete el uzattıklarına şaşırdığını belirterek onların bütün olumsuz

yönlerini bir bir ortaya koyuyor. O, bu konuyu ele aldığı "et-Tenazu' ve't-Tehasum Fîma

Beyne Benî Ümeyye ve Benî Haşim" isimli risalesinde İslam öncesinden başlayarak

Abbâsiler dönemi dâhil Emevî-Haşimî çekişmesini kendi bakışıyla değerlendiriyor.

Makrizî şunları söylemektedir: "Yemin ederim ki Ümeyyeoğullarıyla hilafet arasındaki

mesafeden daha uzak bir mesafe yoktur. Zira Ümeyyeoğullarının hilafete gelmeleri için

de ortada hiçbir sebep yoktur. Onların 'Biz Kureyşliyiz.' diyerek kendilerini Kureyş'le

özdeşleştirmelerinden başka bu işle hiçbir alakaları yoktur."266

Hz. Peygamber'in Ümeyyeoğullarından yaptığı ilk atama, Ebû Abdurrahman

Attâb b. Esîd b. Ebi'l-As b. Ümeyye b. Abdişems el-Kureşî el-Emevî'dir. Attâb,

264 Lewis, (a.g.e.), s. 84. 265 Adem Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, İnsanYay., İstanbul, 2003, s. 60. 266 Makrizî, (a.g.e.), s. 13–14; Takıyyuddin Makrizî, "en-Nizâ ve't-Tehâsum fî mâ Beyne Benî Ümeyye ve

Benî Hâşîm", çev. Abdulhalik Bakır, Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler, Ankara, 2004, s. 117–118.

Page 56: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

45

Mekke'nin fethi esnasında Müslüman olmuştu. H. 8 / (8m. 630) yılında Mekke'nin

fethinden sonra başlamış olduğu valilik görevine, Hz. Ebû Bekir ile aynı günde vefatına

kadar devam etmişti. 267 Aynı zamanda Osman b. Affan'ın amcasının oğlu olan Attab'ın,

pek çok yönden nitelikli bir kişi olduğu anlaşılmaktadır.

Allah Resulü'nün, San'a'ya atadığı kişi yine Ümeyyeoğullarından Halid b. Saîd

idi.268 Hz. Peygamber onu hicretin onuncu yılında Yemen'in zekâtlarını toplamak

amacıyla göndermişti. Allah Resulü vefat ettiğinde o, Yemen'deki görevine devam

ediyordu.269

Hz. Peygamber, Bahreyn'e Ebân b. Saîd b. el-Âs b. Ümeyye'yi vali olarak atadı.

Ebân b. Saîd, Ümeyyeoğullarının müttefiki olan el-Alâ b. el-Hadremî'nin görevden

alınmasından sonra Bahreyn'in kara ve denizinden sorumlu amili idi. Amr b. Saîd b. el-

Âs b. Ümeyye de Hz. Peygamber vefat ettiği zaman Teyma, Hayber, Tebük ve Fedek

beldelerinde yöneticiydi. Hz. Peygamber vefat ettiğinde Necrân amili Ebû Süfyan b.

Harb b. Ümeyye idi.270

Makrizî, Hz. Peygamber döneminde Ümeyyeoğullarından ya da onların

müttefiklerinden devlet işlerinde görevlendirdiği kişiler hakkında ayrıntılı bilgiler

vermektedir. O, onların Allah Resul'ü tarafından önce fetih hareketlerinde

görevlendirilmeleri, sonra da Müslümanlar tarafından fethedilen beldelere Emevilerden

yapılan atamaların onların iktidar açısından önlerini açtığını ve Haşimoğullarının aksine

onları ümitvar kıldığını ifade etmektedir.271

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer döneminde uygulanan kabileler arası denge

politikasına rağmen, yapılan atamalarda kabile olarak Ümeyyeoğulları ve diğer

kabilelerden de bazı isimler ön plana çıkarken, özellikle Haşimoğullarının yönetimden

uzak tutulduklarını görmekteyiz. Duruma Benî Ümeyye açısından baktığımızda bizi

şöyle bir manzara karşılamaktadır. Hz. Ebû Bekir Hz. Peygamber'in

Ümeyyeoğullarından Mekke valisi olarak atadığı Attab b. Esîd'i görevinde bıraktı.272

Ümeyye ailesinden olan Osman b. Affan'ı ise kâtiplik görevine getirdi.273 Hz.

267 Vâkıdî, (a.g.e.), III, 889–959; İbn Hişâm, (a.g.e), IV, 83; Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 123; Makrizî,

(a.g.e.), s. 45–46. 268 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 123; Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 111; Makrizî, (a.g.e.), s.46. 269 Makrizî, (a.g.e.), s.46. 270 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 123; Makrizî (a.g.e.), s. 46–47. 271 Makrizî (a.g.e.), s. 48–49. 272 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 123; Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 138; Taberî, (a.g.e.), II, 352. 273 Taberî, (a.g.e.), II, 351.

Page 57: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

46

Peygamber'in Yemen bölgesine idareci olarak atadığı Halid b. Saîd b. el-Âs, Amr b.

Saîd b. el-Âs, Ebân b. Saîd b. el-Âs kardeşler Hz. Peygamber vefat edince

görevlerinden çekildiler. Onlar Hz. Ebû Bekir'e Ebû Uhayhaoğulları olarak Allah

Resulünden sonra hiç kimse adına çalışmayacaklarını söylediler. Onlar Rumlarla

savaşmak için Şam tarafına gittiler ve o bölgede katıldıkları savaşlarda öldüler.274

Onların bu davranışı üyesi oldukları Ümeyyeoğulları kabilesinin Hz. Ebû Bekir'in

halifeliğine muhalefetiyle ilişkili olarak değerlendirilebilir.275 Hz. Ebû Bekir h.13 / m.

634 yılında Şam fetihlerine çıkacak olan orduya Halid b. Saîd b. el-Âs'ı komutan olarak

görevlendirmişti. Ancak Halid daha önce Hz. Ebû Bekir'in halifeliğe getirilişi ile ilgili

olarak Hz. Ali ve Hz. Osman'a çıkışmıştı. Hz. Ömer bu durumu gündeme getirerek onun

bu görevden geri çekilmesini istedi. Aşırı ısrarları üzerine Hz. Ebû Bekir onu bu önemli

görevden alarak Teyma'da bulunan Müslümanlara gönderdiği yardımcı kuvvetin başına

getirdi.276 Hz. Ömer Halid b. Saîd b. el-Âs'a verilen sancağın Yezid b. Ebî Süfyan'a

verilmesini teklif etti. Hz. Ebû Bekir bu öneriyi olumlu karşılayarak Yezid'i Şam'a

çıkan ilk ordunun başına komutan olarak atadı.277 Hz. Ebû Bekir'in

Ümeyyeoğullarından278 komutanlık verdiği kişilerden biri de Velid b. Ukbe'dir.279

Hz. Ebû Bekir döneminde başlayan Şam fetih hareketleri Hz. Ömer döneminde

de hızlanarak devam etti. H.14 / (m. 635) yılında gerçekleşen Dımeşk kuşatmasında

Yezid b. Muaviye başkomutanlık görevini yürütürken, kardeşi Muaviye öncü

kuvvetlerin başındaydı.280 Fetihten sonra bu bölgedeki savaşlarda başkomutan olan Ebû

Ubeyde şehrin idaresini Yezid b. Muaviye'ye bırakarak Hıms seferine çıktı.281 Yezid

daha sonra Dımeşk'in sahil şehirlerinde fetihlere devam etti. Bu arada kardeşi Muaviye

de yanında bulunmaktaydı. Bu bölgede yapılan savaşlarda Müslümanlar büyük başarılar

kazanıyorlardı.282

Hz. Ömer h.17 / (m. 638) yılında Muaviye b. Ebî Süfyan'ı Ürdün yöresine vali

olarak atadı. Bu yılda ortaya çıkan Amevas taunu binlerce Müslümanla birlikte

başkomutanlardan önce Ebû Ubeyde, ardından onun yerine tayin edilen Hazrec 274 Makrizî (a.g.e.), s. 47. 275 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 70. 276 Taberî, (a.g.e.), II, 331–332. 277 Taberî, (a.g.e.), II, 331; İbn A'sem, (a.g.e.), I/II, 83. 278 İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, V, 451. 279 Taberî, (a.g.e.), II, 332. 280 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 133. 281 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 137. 282 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 133.

Page 58: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

47

kabilesinin Benî Seleme kolundan Muaz b. Cebel'in ölümüne sebep oldu. Bu

gelişmeden sonra Hz. Ömer Suriye bölgesinin tamamını Yezid b. Ebî Süfyan'nın

kontrolüne verdi. Yezid'in ölümü üzerine halife onun sorumlu olduğu bölgeye Muaviye

b. Ebî Süfyan'ı atadı.283 Bu durumdan son derece memnun olan Ebû Süfyan'ın Hz.

Ömer'e teşekkür ettikten sonra şöyle dediği rivayet edilir: "Ey Mü'minlerin emiri

akrabalık seni bağladı."284 Muaviye'nin Şam valiliğine atanması Benî Ümeyye için

memnuniyet verici bir gelişme idi. Benî Haşim ise eski rakipleri olan bir aileden böyle

bir atamanın gerçekleşmesine olumsuz bakıyorlardı. Hiç şüphesiz bu,

Ümeyyeoğullarının Hz. Ömer'den kazandıkları önemli bir zaferdi. Katılmış olduğu

fetihlerde elde ettiği başarılar Muaviye'nin politik etkinliğini artırmaktaydı. Öyle ki,

Şam bölgesinde müstakil davranabilecek bir konuma gelme yolunda adım adım

ilerliyordu. Nitekim o Ümeyyeoğullarının Şam bölgesi fetihlerindeki başarılarının bir

meyvesi olarak Hz. Osman dönemine kudretli bir idareci olarak girdi.285 Hz. Ömer'in

Ümeyyeoğullarından savaşlarda komutanlık verdiği ve ayrıca yönetici olarak tayin ettiği

kişilerden biri de Velid b. Ukbe'dir.286

Bu konu üzerinde özellikle çalışarak Benî Ümeyye'nin aşama aşama devlet

yönetimini ele geçirmesini şiddetle kınayan Makrizî'nin söylediklerinden çıkarılacak

sonuç şudur; Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer döneminde Haşimoğullarının

yönetimden uzak tutulması, doğrudan Ümeyyeoğullarının işine yaramıştır. Mekke'nin

fethiyle beraber Araplar nezdinde kaybettikleri itibarlarını böylece daha sonraki

yöneticilik ve fetih hareketlerinde gösterdikleri başarılarıyla kurtarmış oldular. Nihayet

şûra olayına gelindiğinde her ne kadar ilk Müslümanlardan olsa da kabile açısından

kendi adayları olan Osman b. Affan'ın seçilmesiyle arzu ettikleri noktaya gelmiş

oldular. Böylece Ali b. Ebî Talip'e karşı zafer kazandılar. Câbirî, bu olayın nedenini

ifade ederken o güne kadar yaşananlara atfen Ümeyyeoğullarının zaten başından beri

devletin sahipleri olduklarını ifade etmektedir.287

Görüldüğü üzere Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde gelişmeler

Ümeyyeoğullarının lehine, Haşimoğullarının aleyhine gelişti. Ümeyyeoğulları kısa

sürede gelişmelere ayak uydurarak fetih hareketlerinde büyük başarılara imza attılar.

283 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 194; Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 145–146. 284 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 146. 285 Ömer Ferruh, Tarihu Sadri'l-İslâm ve'd-Devleti'l-Emeviyye, Beyrut, 1976, s. 105. 286 Taberî, (a.g.e.), II, 485. 287 Câbirî, (a.g.e.), s. 299.

Page 59: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

48

Hz. Ebû Bekir halife seçildiğinde Hz. Ali ve Hz. Abbas Haşimilerin liderleri

konumundaydılar. Bu dönemde Haşimoğullarından yönetici seçilmediği gibi yönetici

seçimi konusunda da onlara danışılmamıştı. Böylece onlar olayların dışında kaldılar.

Her geçen gün Ümeyyeoğullarının yönetim ve insanlar nezdindeki değeri arttı.288

Durum, Haşimoğulları ve Ümeyyeoğulları ilişkileri açısından

değerlendirildiğinde iki kabile arasında Mekke'nin fethinden önce başlayan ve fetihle

beraber kemale eren yumuşama ve dostluk, Hz. Peygamber ve ilk iki halife döneminde

de sürdü. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde dostluğun devam etmesi, önemli

ölçüde bu iki halifenin Kureyş'in Teym ve Adiy kollarından olmalarıyla açıklanabilir.

Böylece Ümeyyeoğullarıyla Haşimoğulları arasında hilafet nedeniyle bir çekişme

yaşanmamıştır.289 Bununla beraber Hz. Ali'nin ve onun şahsında Haşimoğullarının

siyasî alanda devre dışı bırakılması Emevî-Haşimî çekişmesinde birinci grubun avantajlı

konuma geçmesini sağladı.290 İki kabile arasındaki çekişmenin kendisini açık bir şekilde

tekrar şûra olayında gösterdiği söylenebilir.

Bütün bunların yanı sıra şunu belirtmek gerekir ki Hz. Osman ilk

Müslümanlardan idi ve sahabe içinde seçkin bir yeri vardı. Onun, Hz. Peygamber

döneminde olsun, kendisinden önceki iki halife döneminde olsun, gerek idarî konularda

gerek toplumsal konularda Müslümanlar için çok hizmeti olmuştu.291 Şûradaki adaylarla

karşılaştırıldığında liyakat olarak da kendisinin halifeliği hak ettiği söylenebilir.

Nitekim Hz. Ömer şûrayı açıkladıktan sonra adayların zafiyetlerini belirtmişti. Bunlara

o günkü konjoktürel değerlendirmeler ilave edildiğinde sonucun yine Hz. Osman lehine

döneceği görülecektir.

B. Hz. Osman'ın Halife Seçilmesinden Sonra Kabilecilik Açısından Yaşanan

Gelişmeler

a. Fetihlerden Sonra Kabilelerin Yerleşimi

Hz. Ömer fetihlerden elde edilen cizye, haraç ve diğer vergilerden doğan

gelirleri sistemli bir biçimde Müslümanlara dağıtmak amacıyla divan müessesesini

kurdu. Divan teşkilinde asıl dayanak kabile oldu. Fey'den hisse alacaklar aileleriyle

288 Adnan Demircan, Ali Muaviye Kavgası, Beyan Yay., İstanbul, 2002, s. 31. 289 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 221. 290 Apak, Asabiyet, s. 134. 291 Akarsu, (a.g.e.), s. 25–44.

Page 60: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

49

birlikte kabile esasına göre divan defterlerine kaydedildi.292 Bu divanlarda nesepten

hareket edilmesi asabiyet duygusunu harekete geçirdi. Hz. Ömer muhtemelen bunun

farkındaydı. Ancak o, nesep çizelgelerini kabilelerin siyasî olarak kamplara bölünmeleri

için değil, iktisadî sistemin gereği olarak kullanmıştı. Araplar'da düzenli ordu birlikleri

bulunmadığı için savaşlara kabile birlikleri halinde gitmeleri kaçınılmazdı. Buna bağlı

olarak kurulacak olan ordugâh şehirlerinin kabile sistemi esasına göre düzenlenmesi

gerekiyordu.293

Hz. Ömer döneminde fetihlerin geniş bir coğrafyada devam etmesi, Arap

göçlerini beraberinde getirdi. Gerçekleştirilen fetihlerden başarılı sonuçlar alınınca

Basra, Kûfe, Fustat gibi yeni şehirler kuruldu. Ordugâh olarak kurulan bu şehirlerde

yerleşim planları kabile merkezli olarak yapılıyordu.294 Özellikle Hz. Ömer ve Hz.

Osman dönemlerinde yeni kurulan bu şehirlere Arap yarımadasının farklı bölgelerinden

Arap kabileleri yerleştirildi.295 Yeni kurulan şehirlerde kabileler yeni güç dengeleri

oluşturdular. Bu durumda dar kapsamlı kabile asabiyeti yerini soy asabiyetine bıraktı.

Hemdân, Mezhic, Kinâne, Cüzam asabiyeti yerine Nizar, Mudar, Rebia, Adnan ve

Kahtan asabiyeti söz konusu oldu.296 Aslında Hz. Ömer bunu engelleyecek tedbirler

almıştı. Irak'a yönelmeyi tercih eden kabileleri Suriye'ye, Suriye'yi tercih edenleri tam

aksine gönderiyordu. "Böylelikle Ömer zamanında "fetih" kabileleri bağımsız ama

doğrudan iletişim ve kaynaşma içinde birimler olarak askerî karargâhlarda (emsâr)

toplamakla belirginleşen yeni bir kabile durumu yaratmıştır. Öyle ki bu durum bir

yandan genel asabiyetleri arıtıyor, bir yandan da birbirine karşı uyarıyordu."297

Arap göçleri fetihlerle irtibatlıydı. Dolayısıyla yerleşim her zaman planlı bir

şekilde gerçekleşmedi. Farklı bölgelere akan kabile grupları şehirlerde karışık kabile

oluşumlarını da beraberinde getirdi.298 Ülke genelindeki yeni kabile yerleşimi siyasî

gelişmeleri doğrudan etkiledi. Bu yeni durum zaman zaman çeşitli şekillerde kabileler

arası sürtüşmelere sebep oluyordu. Özellikle Hz. Osman döneminin ikinci yarısında

fetihlerin durması, kabile üyelerinin iktidara karşı sıkıntılarını su yüzüne çıkardı. Bu

292 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 153. Taberî, (a.g.e.), II, 452–454; Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 138–139. 293 Apak, Asabiyet, s. 171. 294 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 138–139. 295 Apak, Asabiyet, s. 172. 296 Apak, Asabiyet, s. 173. 297 Câbirî, (a.g.e.), s. 314–315. 298 İhsan Nass, el-Asabiyyetü'l-Kabeliyye ve Eseruhâ fi'ş-Şi'ri'l-Emevî, Dâru'l-Yekzeti'l-Arabiyye,

Beyrut, 1964, s. 213.

Page 61: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

50

dönemde ortaya çıkan siyasî karışıklıkları daha net görebilmek için, ülkenin genelindeki

kabile iskânı üzerinde durmamız gerekmektedir.

İyâd, Bekr, Benî Tağlib, Kudaa ve Kelb kabileleri İslâm öncesi dönemden beri

Irak ve civarında yaşıyorlardı. Hz. Ebû Bekir zamanında Halid b. Velid bu kabilelerle

savaşmış ve onları itaat altına almıştı.299 Bu arada Müslüman olan bu kabilelerin Hz.

Ebû Bekir ve Hz. Ömer tarafından bölgeye gönderilen diğer kabilelerle birleşerek bu

coğrafyada Müslüman Arapları temsil ettikleri anlaşılmaktadır. Irak'a genellikle Mudar

ve Rebia'ya mensup kabileler göç etmişti. Bununla beraber içlerinde Yemen asıllılar da

vardı.300

H. 17 / (m. 638) yılında halifenin emriyle Kûfe şehrini kuran Sa'd b. Ebî

Vakkas301 Yemenli kabileleri şehrin doğusuna yerleştirirken, Nizarlılarları batı kısmına

yerleştirdi.302 Kûfe'de başlangıçta Yemen asıllı kabileler Nizar kabilelerine göre

çoğunluktaydı.303 Bu bölgeye kabilelerin tam manasıyla yerleşimi Cemel savaşından

kısa bir süre önce tamamlandı. Kûfe'ye yerleşen kabileler şöyledir:

Hemdan ve Himyer, Mezhic, Eş'ar ve Tay, Kureyş, Kinâne, Esed, Temîm,

Dâbbe, Ribab, Kays, Abdülkays, Kinde, Hadramut, Kudaa, Mehre, Ezd Becîle, Has'am,

Huzaa, Ensâr.304 Kûfe'ye farklı ırklardan insanların yanı sıra birçok nesepten Arap

kabileleri yerleşti.305 Şehrin nüfusu Hz. Ali'nin başkenti buraya taşıması sonucunda

hızla artış göstermiş olmalıdır. Ancak Sıffîn savaşında Hz. Ali'nin tahkimi kabul etmesi

yüzünden başta Temîm kabilesinden Araplar olmak üzere binlece Kûfeli ondan ayrıldı.

Ziyad'ın Irak valiliği döneminde ise Kûfeli savaşçı sayısının 60 bin dolayında olduğu

belirtilmektedir.306

Basra, h. 14 veya 16 (m. 635–636 veya 637) yılında Utbe b. Ğazvân tarafından

kuruldu.307 Daha önce bu civarda yaşayan Temîm ve Bekr kabileleri bu şehre

299 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s.118–119. 300 Câbirî, (a.g.e.), s. 315. 301 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 274. 302 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 275–276. 303 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 276. 304 Minkarî Nasr b. Müzahim, Vak'atü Sıffîn, thk. ve şerh, Abdüsselâm Muhammed Harun, el-

Müessesetü'l-Arabiyyetü'l-Hadîse, Kahire, 1962, s. 117. 305 Kûfe'nin demoğrafik yapısı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. M. Mahfuz Söylemez, Bedevîlikten

Hadârîliğe Kûfe, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2001, ss. 95-171. 306 Casim Avcı, "Kûfe", DİA, Ankara, 2002, XXVI, 339–340. 307 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 341–342; Taberî, (a.g.e.), II, 438–439.

Page 62: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

51

yerleştirildi.308 Bunlara Ezd ve Abdüşems kabileleri de eklendi.309 Şehirde yaşayan

kabileleri şöylece sıralayabiliriz:

Temîm, Dâbbe, Ribab, Abdülkays, Bekr b. Vâil, Ezd ve Ehlü'l-Aliye310 yani

Kureyş, Kinâne, Becîle, Has'am, Müzeyne ve Esed kabileleri. Basra'da yaşayan

kabileler arasında bu bölgeye hâkim olanlar Temîm ve Bekr b. Vâil'in çeşitli kollarıydı.

Hicaz'dan gelen Kureyş, Kinâne ve Kays Aylan bunlara göre daha azdı. Doğu Arabistan

ve Uman'dan gelip buraya yerleşen Abdülkays ve Ezd kabileleri daha sonraki yıllarda

bölge siyasetinde aktif rol oynamışlardır.311

Hz. Ömer Basra ve Kûfe karargâh şehirlerini kurduğunda, Medine'de sorun

çıkaran Haşimoğullarını Kûfe'ye, düşmanlarını da Basra'ya göndermişti. Bu uygulama

Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinde iki şehrin birbirine düşman olmasında önemli rol

oynadı.312

Şam bölgesine İslâm öncesi dönemlerden itibaren Ğassân, Tenûh, Lahm,

Cüzam, Kudaa ve Kelb kabileleri başta olmak üzere Yemen asıllı kabileler

yerleşmişlerdi. Hâkimiyet Kelb kabilesi başta olmak üzere Yemenlilerdeydi. Buradaki

çekişme Yemenli Kelb kabilesi ile Mudarlı Kays kabilesi arasındaydı. Bu kabilelerin

yanı sıra Suriye'de Kays kabilesinin kollarından Hevazin, Gatafan ve Süleym gibi

kabileler de vardı.313 Suriye kabile düzeni açısından Irak'tan farklı bir yapı arzediyordu.

Buradaki Arapların tamamı buraya göç yoluyla gelmemişlerdi. Bunların önemli bir

bölümü İslâm'dan önce ve sonra da Gassânîler olarak bilinen Araplardı.314 Fetihlerden

sonra Ebû Ubeyde Şam bölgesindeki çeşitli yerlere savaşçı grupları yerleştirmişti.

Müslümanların bölgeye gelmesiyle İslâm'ı kabul eden Araplar da bu iskân planına dâhil

edildi. Ayrıca fetih amacıyla gönderilmeyip çöllerden gelen Kays kabilesinden bazı

zümreleri de buraya yerleştirdi.315

Muaviye, Şam ve Cezîre bölgesinde Hz. Osman'ın valisi olunca halife ona

Arapları şehir ve köylerden uzak ve hiç kimsenin üzerinde hakkı bulunmayan topraklara

yerleştirmesini emretti. Bu emir üzerine Muaviye Temîm kabilesini er-Râbiye'ye, Kays,

308 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 336. 309 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 366–367. 310 Minkarî, (a.g.e.), s. 117. 311 Abdülhâlik Bâkır, "Basra", DİA, İstanbul, 1992, V, 110. 312 Ferruh, (a.g.e.), 104. 313 Câbirî, (a.g.e.), s. 314–315. 314 Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 26. 315 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 155.

Page 63: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

52

Esed ve başka kabilelerden çeşitli grupları da el-Mâzihîn ve el-Müdeybir'e yerleştirdi.

Diyârmudar'ın bütün bölgelerinde aynı uygulamayı yaptı. Rebia kabilesi mensuplarını

da kendi yurtlarına yerleştirdi.316

Müslümanlar Mısır fethine devam ederken burada kurulan Fustat şehrini

ordugâh olarak kullandılar.317 Mısır fetih hareketleriyle birlikte buraya gelen ve yerleşen

Yemen kabileleri için diğer bir merkez olmuştu.318 Mısır'da kabile çekişmelerinin Kûfe

ve Basra'ya göra daha zayıf olduğu görülmektedir.319 Bununla beraber Hz. Osman'a

karşı girişilen harekette Mısır'a yerleşen kabilelerin girişimleri inkâr edilemez bir öneme

sahiptir.

Horasan fetihleri Hz. Ömer'le başlayarak Hz. Osman zamanında devam etti.

Bölge fetihlerinde asıl olarak Abdullah b. Âmir'in emrindeki Basralılar görev aldı.320

Bunun yanında buradaki savaşlara Kûfelilerden katılanlar da olmalıdır. Daha sonra bu

Basra ve Kûfelilerin bölgeye yerleştiklerini düşündüğümüzde Horosan'da Kûfe ve

Basra'dakine benzer bir kabile yapısının bulunduğunu söyleyebiliriz. Bölgedeki planlı

Arap iskânı ise Muaviye döneminde gerçekleşti.321

Şüphesiz bu sözünü ettiğimiz bölgelerde adlarını andıklarımızdan başka

kabileler de yaşamaktaydı. Zaten kuşakların değişmesi kabile zenginliğini beraberinde

getirirken, Arap göçleri de ülke genelindeki kabile çeşitliliğini sürekli artırmaktaydı.

b. Ümeyyeoğullarında Kabilecilik Kültürünün Yeniden Dirilmesi

Hz. Osman'ın halife seçilmesi Ümeyyeoğulları için bir anlamda yeni bir

başlangıç oldu. Mekke'nin fethinden sonra kendilerine verilen görevlere rağmen devlet

mekanizmasında ikinci planda kalan Benû Ümeyye bu yeni dönemde eski konumlarını

yeniden kazanma şansını yakaladı.322 Bu durumu çok net olarak ifade eden kişi Ebû

Süfyan olmuştur. Ammar b. Yasîr'in bildirdiğine göre Osman b. Affan halife seçildiği

zaman Ümeyyeoğulları onun evinde toplandılar. O dönemde gözleri görmeyen Ebû

Süfyan aralarında Emevîlerden başka kimse olup olmadığını sorduktan sonra şöyle

konuştu: "Ey Ümeyyeoğulları, hilafeti çabuk kazanın. Allah'a yemin olsun ki, onun

316 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 182. 317 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 214. 318 Câbirî, (a.g.e.), s. 315. 319 Apak, Asabiyet, s. 179. 320 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 204. 321 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 400. 322 Apak, Asabiyet, s. 141.

Page 64: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

53

sizin olmasını arzu ediyordum. Hilafet artık sizin çocuklarınıza miras kalacaktır." Bu

sözleri duyan Hz. Osman onu azarladı.323 Onun akrabalarına yaptığı bu konuşma

Ümeyyeoğullarının hilafete bakışını göstermesi açısından ilgi çekicidir.

Bu konuyla ilgili diğer bir rivayette şunlar kaydedilir: Hz. Osman halife

seçildiğinde Ebû Süfyan, Hz. Hamza'nın mezarı başına gelerek şöyle demişti: "Allah,

sana rahmet etsin ey Ebâ Umâre, bugün bizim elimize geçen bir şey için bizimle

savaştın". Ayrıca Ebû Süfyan'ın, Hz. Hamza'nın mezarının başına gelerek ayağıyla

tekmeleyip: "Ey Hamza! Dün bizimle uğruna savaştığın şeye bugün biz sahip olduk.

Oysa biz hilafete Teym ve Adiy'den daha layık idik." dediği de rivayet edilir.324

İslâm, Araplar arasında öteden beri gelen geleneksel kabilecilik anlayışını her ne

kadar kaldırmış ise de Hz. Peygamber döneminden itibaren gün geçtikçe kavmiyetçilik

uç vermeye başlamıştı.325 Hz. Osman'ın halife seçilmesi, yeni dinin getirilerini süratle

fark eden Mekke'nin eski oligarşik sınıfının başarısına dönüştüğü görülür. Özellikle

Ümeyyeoğulları Medine'de o zamana kadar hâkim olan diğer kabilelerden ciddi şekilde

rahatsız idi. Onların yönetime dönük ihtirasları Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in verdiği

görevlerle her ne kadar söndürülmeye çalışıldıysa da başarı sağlanamadı. Onlar ancak

idarenin kendilerine geçmesiyle amaçlarına ulaşacaklardı. Hz. Osman Emevîlerden Hz.

Peygamber'in önde gelen sahabileri içinde tek kişiydi ve halife olabilecek itibara sahipti.

Hz. Osman'ın halife seçilmesi Ümeyyeoğullarının zaferi oldu. Yeni halifenin

akrabalarının da etkisi altında kalarak devletin önemli mevkilerine bu sülâleden

kimseleri yerleştirmesiyle bu zafer pekişmiş oluyordu.326

c. Atamalarda Kabile Faktörü

İktidara geldiği ilk yıldan itibaren Hz. Osman'ın yaptığı atamalar, onun idarî

politikasının değerlendirilmesi açısından büyük önem taşır. O, görevlendirmelerinde

tercihlerini özellikle kendi akrabalarından yana kullanmıştı.327 Bu akrabalarından devlet

kâtibi Mervan b. Hakem ve bazı valilerin tutum ve davranışları, ayrıca bu paralelde

yaşanan gelişmeler ülkede büyük sorunlar yaratacak, başlayan isyan hareketi Hz.

323 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 352–353. 324 Makrizî, (a.g.e.), s. 57. 325 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 267. 326 Lewis, (a.g.e.), s. 84. 327 Taberî, (a.g.e.), II, 693; Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 13.

Page 65: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

54

Osman'ın öldürülmesi sonucunu doğuracak, bununla beraber sular halifenin

öldürülmesiyle de durulmayacaktır.

Hz. Osman'ın akrabalarına karşı duyduğu yakınlık iki şekilde açıklanabilir. O

karakter olarak ailesine düşkün bir kişiydi. Bununla beraber onun bu niteliği, akrabaları

tarafından kanaatimizce istismar edildi. Ümeyyeoğulları Hz. Peygamber'in ailesi gibi

Abdümenaf soyuna mensuptu. Onlar aynı soya mensup olan Haşim ve

Muttaliboğullarına göre daha kuvvetli ve zengin olmalarına rağmen, Hz. Peygamber

döneminde büyük nüfuz kaybına uğramışlardı. İşte Hz. Osman'ın sözünü ettiğimiz iyi

vasfı Benû Ümeyye sülâlesinin eski itibarlarını kazanma hırslarını kamçılamış ve Hz.

Osman'ın bu yönü onlar tarafından sömürülmüştür.328

İkinci nokta şöyle açıklanabilir: Eyalet valileri çok geniş yetkilerle

donatılmışlardı. Hz. Osman merkezden uzak yerlerde kontrolü sağlamak amacıyla

muhtemelen kendisine bağlı kalacaklarını düşündüğü yakınlarını bu görevlere getirmeyi

tercih etmişti. Oysa kendisinden önceki iki halife de vali ya da komutan atamalarında

akrabalık bağını dikkate almadıkları gibi daha çok liyakat ve kabile dengelerini

gözetmişlerdi. Ancak Hz. Osman akrabalarının hırslarına mağlup olmuştu.329

Bununla beraber Hz. Osman'ın yönetici olarak atadığı akrabalarının zafiyetleri

bir kenara bırakılırsa kabiliyetli idareciler oldukları söylenebilir. Onlar gerek iç

siyasette, gerek dış siyasette genel olarak başarılıydılar. Ancak Arap siyasal yapısı

onların bazı söz ve davranışlarını kaldırmamıştır. Burada hemen ifade edelim ki ülkede

yaşanan olumsuzluklar sadece Hz. Osman'ın ve valilerinin icraatlarıyla da açıklanamaz.

Hz. Osman halife seçildiğinde büyük eyaletlerdeki valiler Kûfe'de Sakîf (Kays)

kabilesinden Muğîre b. Şu'be,330 Basra'da Eşar (Yemen) kabilesinden Ebû Musa el-

Eş'ârî,331 Mısır'da Sehm (Kureyş) kabilesinden Amr b. el-Âs,332 Şam'da Benû Ümeyye

(Kureyş) kabilesinden Muaviye b. Ebî Süfyan333 idi.334

328 Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 19; Fığlalı, Çağımızda Îtikadî İslâm Mezhepleri, s. 38. 329 Fığlalı, (a.g.e.), s. 38. 330 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 284. 331 İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 105. 332 İbn Hacer, (a.g.e.), VIII, 56. 333 Taberî, (a.g.e.), II, 587; İbn Hacer, (a.g.e.), X, 207. 334 Taberî, (a.g.e.), II, 587.

Page 66: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

55

ca. Kûfe

Hz. Osman devlet başkanlığı görevine başlayınca Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine

ilk siyasî icraatını gerçekleştirerek h. 24 (m. 644–645) yılında Sakîf kabilesinden Kûfe

valisi olan Muğîre b. Şu'be'yi azledip, yerine Zühreoğulları'ndan Sa'd b. Ebî Vakkas'ı

atadı.335 O bu konuda şöyle söylemiştir: "Ben Muğîre'yi herhangi bir kötülük veya

hıyanetinden dolayı değil, benden önceki halifenin vasiyetinin gereği olarak görevinden

aldım ve yerine Sa'd'ı tayin ettim." Başka bir rivayete göre Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine

Hz. Osman onun valilerini bir yıl müddetle görevde tutmuştur. Bu rivayete göre o,

hilafetinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra h. 25 (m. 645–646) yılında Muğîre'yi

azlederek yerine Sa'd'ı atamıştır.336 Kûfe Hz. Ömer zamanında doğudaki fetihler için

karargâh olarak kurulan bir şehirdi. Daha sonraları fetihlere katılan Güneyli Araplar için

yerleşim birimi yapılan Kûfe, Hz. Ömer ve Hz. Osman döneminde problemlerin yoğun

olarak yaşandığı bir merkeze dönüştü.337

H. 26 (m. 646–647) yılında gelişen bir olay Sa'd b. Ebî Vakkas'ın azliyle

sonuçlandı. Sa'd Kûfe beytülmalinden sorumlu olan Abdullah b. Mes'ûd'dan bir miktar

borç almıştı. Ödeme vakti gelince Abdullah b. Mes'ûd borcu istedi, Sa'd ödeyemeyince

aralarında tartışma oldu. İkisi arasında yaşanan bu sorun büyüyerek Kûfe'ye maloldu.

Taberî bu olayın Kûfe halkı arasında meydana gelen ilk anlaşmazlık olduğunu ifade

etmektedir. Bu ihtilaf üzerine Hz. Osman Sa'd b. Ebî Vakkas'ı Kûfe valiliğinden alarak

yerine kendisinin ana bir kardeşi olan Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt'ı atadı.338 Onun Kûfe

valiliği yaklaşık bir buçuk yıl sürmüştü.339 Velîd b. Ukbe bundan önce Hz. Ömer

döneminde atandığı el-Cezîre valiliği görevini yürütmekteydi. O, Kûfe'ye gelip göreve

başladığında Sa'd b. Ebî Vakkas ona şöyle dedi: "Bizden ayrıldıktan sonra senin zekân

mı arttı, yoksa biz mi ahmaklaştık?" Velîd b. Ukbe bu söze şöyle cevap verdi: "Ey Ebû

İshak, ne biz zekileştik, ne de sen ahmaklaştın, fakat kavim bize yöneldi,340 hakkımızda

böyle düşünme, her şey böyledir ve herkes böyle davranır, bu mülk bir gün birisi

tarafından, ertesi gün bir başkası tarafından yenir." Velîd b. Ukbe'nin bu sözleri

Emevilerin kabile-devlet anlayışını göstermesi bakımından manidardır. Sa'd b. Ebî

335 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 138; Taberî, (a.g.e.), II, 590. 336 Taberî, (a.g.e.), II, 590; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 79. 337 Söylemez, (a.g.e.), s. 22. 338 Taberî, (a.g.e.), II, 595–596; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 82. 339 Taberî, (a.g.e.), II, 596. 340 İbn Kuteybe, el-Mearif, s. 106; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 138.

Page 67: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

56

Vakkas ise, "Bu görevleri artık bir saltanat haline getirdiğinizi görüyorum." diyerek

muhtemelen idarî yapıda ortaya konan kabile kadrolaşmasına göndermede bulunmuştur.

Bu konuşma gerçekleşirken yanlarında olduğu anlaşılan Abdullah b. Mes'ûd rahatsız

olmuş olmalı ki diyaloğu şu sözleriyle bitirmiştir: "Bizden sonra insanlar kurtuluşa mı

erdiler, yoksa bozuldular mı? Bilmiyorum."341

Kûfe'de beş yıl valilik yapan Velid b. Ukbe orada bir hayli sevilmişti. Ahmet

Cevdet ashabın memuriyetleri ibadet kabul ettiklerini, oysa Emevîlerin idarî görevleri

yemeklik edindiklerini söylüyor. Ona göre Kufelilerin Velid'i sevmelerinin nedeni

ahlaklarının kötü oluşudur. Böylece her iki tarafın yaşam tarzları örtüşmüş oluyordu.342

İslâm tarihinin en sorunlu vilayetlerinden olan bu şehirde işlenen bir cinayet

Velid için sıkıntılı günlerin başlangıcı oldu. Bir gün Kûfe'lilerden bir grup genç İbn

Heyseman el-Huzâî adındaki bir adama saldırdılar. O da kılıcını çekip onlara karşı

koydu. Olayı gören Ebû Şüreyh el-Huzâî343 onları ayırmaya çalıştı, fakat başaramadı.

Gençler İbn Heyseman'ı öldürdüler. Züheyr b. Cündeb el-Ezdî, Mürevvi' b. Ebî

Mürevvi' el-Esedî, Şübeyl b. el-Ubey el-Ezdî İbn Heyseman cinayetinde adı geçen

kişiler arasındaydı. Katiller olayın hemen ardından yakalandılar. Ebû Şüreyh ve oğlu,

olayda adı geçen kişilerin katil olduklarına şahitlik ettiler. Kûfe valisi Velid b. Ukbe,

durumu Hz. Osman'a bildirdiğinde halife, onların öldürülmesini emretti. Bunun üzerine

idam edildiler. Bununla beraber doğabilecek bir kan davasını engellemek için, valinin

isteği üzerine bir barış antlaşması yapılması istendi.344

Velid b. Ukbe, Hz. Ömer döneminde Benû Tağlib kabilesinin zekâtlarını

toplamakla görevlendirilmişti. Velid bu kabileden Hıristiyan bir şair olan Ebû Zübeyd

ile o zaman tanışmıştı. Ebû Zübeyd'in dayıları onun alacağına zorla el koymuşlardı.

Velid de onun hakkının iadesini sağlamıştı. O, bu durum nedeniyle Velid'den çok

memnun kalmış ve Müslüman olmuştu.345 Daha sonra Kûfe'ye yerleşen Ebû Zübeyd

burada Velid ile dostluğunu sürdürmüş, hatta bir gün sarhoş olduğu halde vali ile

mescide girmişti.346 Daha önce Ebû Heyseman'ın katillerinin vali tarafından

öldürtülmesi nedeniyle bunların akrabaları Velid b. Ukbe'nin vereceği bir açığın ardına

341 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 82, 83. 342 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 276. 343 Ebû Şüreyh el-Huzâî Medine'den Kûfe'ye gelip yerleşmişti. Bak. İbnü'l-Esîr, III, 105. 344 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 105. 345 Bu rivayetin aksine Ebû Mihnef Ebû Zübeyd'in Müslüman olmadığını Hristiyan olarak kaldığını

bildirmektedir. Bkz. Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 140, 141; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 105. 346 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 140, 141.

Page 68: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

57

düşmüşlerdi. Bir ara Velid b. Ukbe'nin kendisini takip eden birisi tarafından içki içtiği

söylendi. Bu söz Kûfe'de birtakım spekülâsyonlara neden oldu. Cündeb, bir grup insanla

birlikte Abdullah b. Mes'ûd'a gelerek Velid'in gece gündüz içki içtiğini söyledi. İbn

Mes'ûd onlara "Kim birimizin ayıbını örterse biz de onun gizli yönlerini araştırıp

durmayız." diyerek karşılık verdi. Velid bu tarafsız cevabı duyunca rahatsız oldu ve

Abdullah b. Mes'ûd'a gelerek bu nedenle tartıştı.347

Kûfe'ye Zürâre adında bir sihirbaz gelmişti. Bu sihirbazın yaptığı gösterilerle

insanları yanlış anlayışlara sürüklediği düşünülmüş olacak ki Velid, Abdullah b.

Mes'ûd'dan onun hakkında görüş istedi. O da sihirbazın öldürülmesini emretti. Velid

onu öldüreceği sırada, Cündeb'in de aralarında bulunduğu bir topluluk oraya ulaştı ve

sihirbazı Cündeb öldürdü. Bunun üzerine Velid Cündeb'i hapsederek, durumu Hz.

Osman'a bildirdi.348 Hz. Osman, tazirle cezalandırılarak serbest bırakılmasını emretti.

Ancak Cündeb'in hapsedilmesine kızan Ezd kabilesi mensupları Hz. Osman'a giderek

Velid b. Ukbe'nin azledilmesini istediler. Bu istekleri halife tarafından geri çevrildi.

Onlar Kûfe'ye döndüklerinde etraflarına epey adam topladılar. Öte yandan Ebû Zeynep

ve Ebû Müverri' isimli kişiler kendisiyle sohbet ederken Velid'in uyuya kalması üzerine

onun elindeki mührü alarak Medine'ye geldiler ve onun içki içtiğine dair Hz. Osman'a

şikâyette bulundular. Bunun üzerine halife Velid'i Medine'ye çağırarak onun yanında

şikâyette bulunan iki kişiye, Velid'in içki içtiğini gördüklerine dair şahitlik edip

edemeyeceklerini sordu. Onlar "Hayır." cevabını verince bu defa Hz. Osman Velid'in

içki içtiğini nasıl iddia ettiklerini sorduğunda onlar, Velid'in sakalından şarap

damladığını gördüklerini söylediler. Hz. Osman Saîd b. el-Âs'a, Velid'e had

uygulamasını emretti. Bu uygulamanın her iki tarafın aileleri arasında bir düşmanlığa

neden olduğu söylenmektedir. Daha doğru kabul edilen diğer bir rivayette Abdullah b.

Ca'fer b. Ebî Talip'in had uyguladığı kaydedilmiştir.349

Velid'in azledilmesiyle ilgili olarak kaynaklarda geçen diğer bir rivayete göre,

Velid b. Ukbe bir gün içkili olduğu için Kûfe halkına sabah namazını dört rekât olarak

kıldırdı. Sonra cemaate dönüp "Daha da artırayım mı?" diye sordu. Bu olaydan oldukça

rahatsız olan Abdullah b. Mes'ûd, Hz. Osman'a gelerek durumu açıkladı. Velid b.

347 Taberî, (a.g.e.), II, 610; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 106. 348 Mes'ûdî, (a,.g.e.), II, 348. 349 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 105, 106; İbn Haldun Abdurrahman b. Muhammed, Tarîhu İbni Haldun

Kitabu'l-İber ve Divanü'l-Mübtedei ve'l-Haber, Müessesetü'l-Alemî li'l-Matbûat, Beyrut, 1971, II, 134.

Page 69: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

58

Ukbe'nin içki içtiğini öğrenen Hz. Osman, h. 30 / m. 650 yılında onu Kûfe valiliğinden

azlederek yerine yine Emevîlerden Saîd b. el-Âs'ı tayin etti. Hz. Osman, Hz. Ali'ye had

uygulaması için emir verdi. Hz. Ali de bu görevi Abdullah b. Ca'fer'e havale etti.350

Saîd b. el-Âs'ın Kûfe valiliğinden alınması Hz. Osman'ın arzusu dışında,

benzerlerine uymayan bir gelişme olduğundan onu farklı bir başlık altında ele aldık. Bu

değişiklikle Kûfe valiliğine Ebû Musa el-Eş'ârî atanacak,351 fakat ülkede sular çoktan

bulanmış olacaktır.

cb. Mısır

Mısır Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Amr b. el-Âs'ın girişimi sonucunda

fethedildi. Amr Mısır topraklarının müslümanların güç kazanması açısından önemini

belirterek Mısır'a sefer için halifeden izin istemişti.352 Hz. Ömer onayladıktan sonra h.

18 (m. 639) / h. 22 (m. 642–643) yılları arasında yapılan savaşlarla Mısır'ın tamamı

fethedilmiş oldu.353

Mısır Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Amr b. el-Âs tarafından yönetildi.354 Hz.

Osman halife seçildiğinde farklı bir uygulamaya gitti. O Mısır'ın tamamında iki kişiyi

birden görevlendirdi. Yeni duruma göre Amr Mısır genel valiliği görevini yürütürken,

Abdullah harac amilliği görevini yerine getirecekti. Amr bu görevlendirmeden rahatsız

oldu. Abdullah b. Sa'd Hz. Osman'a bir mektup göndererek Amr b. el-Âs'ın vergi ile

ilgili konulara müdahale ettiğini bildirdi. Aynı şekilde Amr b. el-Âs halifeye gönderdiği

mektupta Abdullah b. Sa'd'ın savaş işlerine karıştığını yazdı. Amr Hz.Osman'dan haraç

amilliği görevinin de kendisine verilmesini istiyordu.355 Ancak Amr Mısır'dan haraç ve

cizye olarak iki milyon dinar toplamışken, Abdullah b. Sa'd aynı vergileri dört milyon

dinar olarak topladı. Bunun üzerine Hz. Osman, "Senden sonra ineğin sütü çoğaldı."

demek suretiyle Abdullah'ın ekonomide başarılı olduğunu ve ondan sonra Mısır

gelirlerinin iyice arttığını belirtti. Bundan rahatsız olan Amr, "Bu nedenle siz onun

çocuklarını arıklattınız.356 Emir ineği sağarken ben boynuzlarını tutan olmak

350 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 107. 351 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 223. 352 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 147–148. 353 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 176–178; Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 214–232; Ya'kûbî, (a.g.e.), II,

147–148. 354 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 194. 355 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 224; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 88; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 278–279. 356 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 217.

Page 70: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

59

istemiyorum."357 demek suretiyle tepkisini dile getirdi. Bunun üzerine Hz. Osman Amr

b. el-Âs'ı Mısır valiliğinden alıp yerine tam yetkiyle Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'i

atadı.358 Böylece bu iki kişi arasındaki anlaşmazlık h. 27 (m. 647–648) yılında Amr b.

el-Âs'ın azli ve halifenin sütkardeşi ya da anabir kardeşi359 olan Abdullah b. Sa'd'ın vali

olarak atanmasıyla sonuçlandı.360

cc. Basra

Hz. Osman h. 29 (m. 649–650) yılında Ebû Mûsa el-Eş'ârî'yi Basra, Osman b.

Ebi'l-As'ı da Fâris valiliğinden alarak bu iki bölgeye Abdullah b. Âmir b. Küreyz'i vali

olarak atadı.361 Abdullah b. Âmir Hz. Osman'ın dayısının oğluydu. Bu değişiklik Hz.

Osman'ın hilafetinin üçüncü yılında ortaya çıkan bir isyan nedeniyle yaşandı. Ebû Mûsa

el-Eş'ârî ayaklanmayı bastırmak için insanları savaşa teşvik etmek amacıyla bir

konuşma yaptı. O konuşmasında savaşa yaya olarak katılmanın daha faziletli olduğunu

söylemişti. Bunun üzerine Müslümanlardan bir bölümü sefere yaya olarak çıkmaya

karar verdiler. Diğer bir grup ise "Acele etmeyelim, valinin nasıl davranacağını

bekleyelim, şayet o söylediği şekilde hareket ederse biz de ona uyarız." dediler. Ebû

Mûsa sefer için köşkünden çıkarken eşyasını kırk katıra yüklemişti. Bunu gören

Müslümanlar onu davranışı nedeniyle eleştirerek, engel olmaya kalktılar. Ebû Mûsa

onları azarladı. Bu gelişmeden sonra bazı kişiler Hz. Osman'a gelerek valilerini şikâyet

ettiler ve onun azledilmesini talep ettiler. Ayrıca onlar her istedikleri konuda kendilerine

soru sorulmamasını rica ettiler. Hz. Osman onlara vali olarak kimi istediklerini sordu.

Ğaylân b. Hareşe adındaki bir Basralı: "Topraklarımızı yiyen bu adamdan başka kim

olursa olsun kabul ederiz. Aranızda oldukça düşkün olup da onu bu düşkünlüğünden

kurtarmak istediğiniz bir kimse yok mu? Ey Kureyş kabilesi, bu Eş'âr kabilesine

mensup ihtiyar adam daha ne zamana kadar bu toprakların kanını emecek?" diye

haykırdı. Hz. Osman durumun ciddiyeti üzerine Ebû Mûsa el-Eş'ârî'yi Basra

valiliğinden azledip, yerine Abdullah b. Âmir b. Küreyz'i atadı.362 Bu tayin nedeniyle

Hz. Ali, Talha ve Zübeyr Hz. Osman'a "Ömer sana Ümeyyeoğullarını insanların

357 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 225. 358 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 164; Taberî, (a.g.e.), II, 656; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 151; Ostrogorsky, (a.g.e.), s.

107. 359 İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 151. 360 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 88. 361 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 200. 362 Taberî, (a.g.e.), II, 604–605; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 99–100.

Page 71: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

60

boyunlarına yük etmemeni vasiyet etmemiş miydi?" diyerek kınadılar. Halife onlara

herhangi bir cevap vermedi.363 Ebû Mûsa el-Eş'ârî bu değişikliği öğrendiği zaman "Size

mal biriktiren ve haraç toplayan genç bir çocuk geliyor. O nineleri, teyzeleri, halaları

cömert olan birisidir. İki ordu onun emrine verilmiştir." demek suretiyle eleştirmişti.

Valilik görevine atanmasından sonra Ebû Mûsa ve Osman b. Ebi'l-As es-Sakafî'nin

Umman ve Bahreyn'deki orduları birleştirilerek bu sırada yirmi beş yaşında olan

Abdullah b. Âmir'in emrine verildi.364

Basra'da Kureyş kabilesi ile aynı soydan gelen Mudarlılar çoğunlukta iken

Yemen kökenli kabileler azınlıkdaydı. Hz. Ömer muhtemelen kabile asabiyetini

engellemek maksadıyla halkının ekseriyeti Yemenli olan Kûfe, Şam ve Mısır'a Mudarlı

valiler atamıştı. Yine aynı amaçla halkının çoğu Mudarlı olan Basra'ya Yemen kökenli

Ebû Mûsa el-Eş'ârî'yi vali tayin etmişti.365 Hz. Osman döneminde büyük eyaletlere

halifenin akrabalarının tayin edilmesi kabile asabiyetine doğrudan destek sağladı. Bu

durum Basra'da çoğunluğu oluşturan Mudarlıların Yemen kökenli valilerinin yerine

kendilerine etnik olarak daha yakın Kureyşli birinin atanmasını istemelerine neden

olarak gösterilebilir.366

Abdullah b. Âmir'in valilik görevinin hakkını büyük ölçüde verdiği söylenebilir.

Fetihlerde gösterdiği başarıların yanı sıra şehrin imar edilmesinde önemli çalışmaları

oldu.367 Onun döneminde Basra küçük bir ordugâh şehri olmaktan çıkıp, körfezin

doğusundaki bölgelerin idaresinden sorumlu bir merkez haline geldi. Bahreyn de

Basra'ya bağlanarak bu bölgenin divanları buraya nakledildi. Böylece Abdullah'ın

yönettiği şehir büyük bir iktisadî büyüme gerçekleştirdi.368

cd. Şam

Arapların Dimaşk olarak adlandırdıkları Şam genel anlamda Suriye topraklarını

ifade etmektedir. Şam bu bölgenin ticari ve kültürel olarak en büyük merkezi

durumundaydı. Bu önemi coğrafi konumuyla da ilgili olup oldukça eski dönemlere

363 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 139. 364 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 200; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 100. 365 Tâha Hüseyin, (a.g.e.), I, 114. 366 Kenan Ayar, "Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin İdari Ve Siyasi Faaliyetleri", Din Bilimleri Akademik Araştırma

Dergisi, www.dinbilimleri.com/dergi, Yıl: 1, Sayı: 3, 2001. 367 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 200–206. 368 Mustafa Fayda, "Abdullah b. Âmir", DİA, İstanbul, 1988, I, 84.

Page 72: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

61

kadar uzanır.369 Hz. Ömer döneminde Ümeyyeoğulları kabilesinden Muaviye b. Ebî

Süfyan'ın vali tayin edildiği Şam eyaletinde Hz. Osman herhangi bir değişikliğe

gitmedi. Ayrıca Ümeyr b. Sa'd idaresindeki Humus ve Kinnesrin şehirlerini ve Abdullah

b. Alkame tarafından yönetilen Filistin topraklarını da onun idaresine dâhil etti.370 Ebû

Süfyan İslâm'ın erken dönemlerinden Mekke'nin fethine kadar Hz. Peygamber'e karşı

Mekke önde gelenleriyle birlikte mücadele etti. Muaviye bu yıllarda babası vasıtasıyla

Kureyşlilerin anladığı manada idare usullerini kavrama fırsatı buldu.371 Müslüman

olduğu tarih hakkında kaynaklarımızda farklı bilgiler bulunmakla birlikte anne ve

babasıyla birlikte Mekke'nin fethinde Müslüman olduğu görüşü ağır basmaktadır.372 Hz.

Peygamber'in Huneyn savaşında sonra Muaviye ve kardeşi Yezid'i Müellefe-i kulûb'ten

kabul edip onlara ganimetlerden yüzer deve vermesi bu durmu kanıtlar mahiyettedir.373

Hz. Peygamber'e vahiy kâtipliği yaptığı da rivayet edilen Muaviye, Suriye

fetihlerinde ağabeyi Yezid'in yanında komutan olarak büyük başarılara imza attı.374 Hz.

Ömer Yezid'i Ürdün valiliğine atadı. Muaviye Yezid'in hastalanması üzerine ordu

komutanlığına getirildi ve bu arada Kayseriya Muaviye tarafından fethedildi. Yezid'in

vefatı üzerine Hz. Ömer onu ağabeyisinin sahip olduğu bütün yetkilerle Şam ve

çevresine vali tayin etti.375

Muaviye'nin siyasî grafiği Hz. Ömer döneminde yükselmeye başladı. Hz. Osman

dönemi ise onun nüfuz kazanması için büyük avantajlar getirdi. Fetihlerde elde ettiği

başarılar kadar Şam'da uyguladığı idarî politika da onun siyasal kariyerinde etkili oldu.

Muaviye Şam'daki askerî gücünü asıl olarak Yemen kökenli olup Suriye'ye yerleşen

Kelb kabilesine dayandırdı. O bu kabileden Meysun isimli bir kadınla evlenerek bu

kabile ile akrabalık ilişkisi kurdu. Ayrıca Hz. Osman'ı da aynı kabileden Naile bt. el-

Ferafise ile evlendirmek suretiyle politik gücüne merkezden de destek sağlamış oldu.376

Muaviye hâkimiyeti altındaki insanları kendisine iyice bağlayarak idaresi döneminde

369 R. Hartmann, "Şam", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997, XI, 298. 370 Taberî, (a.g.e.), II, 618–619; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 117. 371 H. Lammens, "Muâviye", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997, VIII, 438. İrfan Aycan, Saltanata Giden

Yolda Muaviye bin Ebî Süfyan, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2001, s.26-32 372 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 459. 373 Vâkidî, (a.g.e.), III, 944–945. 374 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 123–124. 375 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 146–147; H. Lammens, "Muâviye", İA, VIII, 438; Hitti, (a.g.e.), I, 233. 376 İbn Hibban Muhammed b. Hibban b. Ahmed Ebî Hatim, Kitâbü's-Sikât, Dairetü'l-Mearifi'l-

Osmaniye, Haydarabad, 1975, II. 248.

Page 73: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

62

Suriye'yi devletin en iyi yetiştirilmiş ve en iyi teşkilatlandırılmış askerî birliklerine sahip

eyaleti haline getirdi.377

ce. Medine

Hz. Osman'ın atamaları içinde en önemlilerinden biri de devletin merkezi olan

Medine'de amcasının oğlu Mervan b. Hakem'i devlet kâtipliğine getirmesi oldu.378 O

aynı zamanda halifenin danışmanlığını yapıyordu. Halifenin ona hangi ölçüde danıştığı

konusunda bir şey söylemek güç olsa da, Mervan'ın halifeyi yönlendirme gayretiyle

ilgili olarak elimizde hayli bilgi bulunmaktadır. Hatta onun bununla da yetinmeyerek

halife adına icraatta bulunmaya da kalkıştığı ifade edilmektedir.379

Mervan, İslâm daveti döneminde Müslümanlara en fazla eziyet eden Mekke

önde gelenlerinden Hakem b. Ebi'l-As'ın oğludur. Hakem tulekadan380 olup Mekke'nin

fethinde Müslüman oldu. Medine'ye gelen Hakem burada da Hz. Peygamber'e karşı

saygısız tutumlarını sürdürüp, devlet sırlarını ifşa edince Taif'e sürgün edildi. Mervan da

babasıyla birlikte gitmek mecburiyetinde kaldı. Bu sürgün nedeniyle ona "Tarid

b.Tarid" yani kovulmuş oğlu kovulmuş adı verildi.381 Onlar ne Hz. Peygamber ne de

Hz. Osman'dan önceki iki halife döneminde Medine'ye dönebildiler. Hz. Osman bu

konuda Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'den ricada bulunmuşsa da bu girişimler sonuçsuz

kaldı. Hz. Osman halife seçilince amcası Hakem'in ve oğlu Mervan'ın Medine'ye

dönmesine izin verdi. Müslümanlar halifenin bu davranışından rahatsız oldular.382 Hz.

Osman Hz. Peygamber'in bu konuda kendisine söz verdiğini, fakat yapmak için vakit

bulunamadığını ifade etti.383

Böylece iktidarın bütün kilit görevleri Benû Ümeyye'ye teslim edilmiş oluyordu.

Bir açıdan yetkilerin bu şekilde tek kabilenin elinde toplanması, resmen değil fakat

pratik olarak saltanat yönetimini anımsatmaktadır.384 Bir karşılaştırma yaptığımızda Hz.

Osman'ın tayin politikasının gerek Hz. Peygamberin gerekse kendisinden önceki iki

377 H. Lammens, "Muâviye", İ.A., VIII, 438,439. 378 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 223; Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 130. 379 H. Lammens, "Mervan", İA, M.E.B Yay., Eskişehir, 1997, VII, 777. 380 "Tuleka": "Serbest bırakılanlar ve salıverilenler" anlamına gelen bu tabir, İslâm tarih geleneğinde

müslümanlığı Mekke'nin fethinden sonra kabul edenler için aşağılayıcı bir sıfat olarak kullanılagelmiştir.

381 H. Lammens, "Mervan", İA, VII, 777. 382 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 164. 383 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 282. 384 Ebu'l-A'la el-Mevdûdi, Hilâfet ve Saltanat, çev. Ali Genceli, Hilâl Yay., İstanbul, 1980, s. 130.

Page 74: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

63

halifenin yaklaşımından farklı olduğu görülecektir. Hz. Peygamber Ali b. Ebî Talip

dışında Benû Haşim'den önemli bir görevlendirme yapmamıştır. Hz Ebû Bekir ve Hz.

Ömer ise kendi akrabalarını devlet yönetiminden özellikle uzak tutmuşlardır. Onlar Hz.

Muhammed döneminde etkisi önemli ölçüde kırılan kabile asabiyetinin tekrar

dirilmesine imkân vermek istemiyorlardı.385 Ancak Hz. Osman'ın atamalarına ters bir

açıdan bakacak olursak ilginç bir durumla karşılaşırız. Önceki üç dönemde

Ümeyyeoğulları'nın çeşitli görevlerle ön plana çıkmalarını açıklamıştık. Dolayısıyla bir

bakıma Hz. Peygamber, Hz Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in bir derecede gerçekleştirdikleri

bu uygulamayı Hz. Osman bütün önemli valilikleri akrabalarına vermek suretiyle

tamamlamıştır. Böylece o, atamalar konusunda gerçekleştirdiği icraatlarla şûrada

verdiği söze uygun hareket etmiyordu. O, Abdurrahman b. Avf'a kendisinden önceki iki

halifenin yolundan gideceğine dair söz vermişti. Yine Hz. Ömer ondan şayet halife

olursa Benû Ebî Muayt'ı insanların başına musallat etmemesini istemişti.386 Hz.

Osman'ın akrabalarına karşı lütufkâr tutumu devam ettikçe kabilelerin sorgulamalarının

şiddeti de arttı.

d. Hz. Osman Dönemi Fetih Hareketlerinde Kabile

Arap geleneklerinde müstesna bir mevki olan komutanlık görevine İslâm

öncesinde kıyade deniliyordu.387 Kıyade onu üstlenen kişi ve kabile için büyük bir itibar

vesilesiydi. Bu dönemde Ümeyyeoğullarının itibarı da mal ve evlat çokluğunun yanısıra

Kureyş kabilesindeki ordu komutanlığına bağlı bulunuyordu.388

Hz. Peygamber ve Hulefa-i Raşidin döneminde komutanlık devlet başkanının

görevlerinden biriydi. Sağlığında bütün orduların genel komutanı Hz. Peygamber,

sonraki dönemlerde halifeydi. Zamanla genişleyen topraklar ve değişen şartlar

halifelerin bütün savaşlara bizzat katılmasını engelledi.389 Genel olarak Hulefa-i Raşidin

döneminde gerçekleşen fetihlerde komutanlık görevini valilerin ya da halife ve valiler

tarafından tayin edilen kişilerin üstlendiğini görmekteyiz. Hz. Osman zamanında da bu

uygulama devam etti. Tabiatıyla büyük eyalet valilerinin hepsi Emevî ailesinden olunca

385 Apak, Asabiyet, s. 143. 386 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 29. 387 Çağatay, (a.g.e.), s. 129; Yaşar Çelikkol, (a.g.e.), s. 239. 388 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s. 81. 389 M. Zeki Terzi, Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn Döneminde Askerî Teşkilât, Sönmez Yay.

Samsun, 1990, s. 41.

Page 75: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

64

savaşlarda da genel olarak komutanlık görevini üstlenmiş oluyorlardı. Şunu hemen ifade

etmek gerekir ki bu dönemde fetihlerden başarılı sonuçlar elde edildi. Ancak bu

başarıların daha sonra yaşanan iç karışıklıklara müsbet bir etkisinden pek

bahsedemiyoruz. Buna ilave olarak bazı savaşlarda kabilecilik anlayışından

kaynaklanan ciddi problemler de yaşandı.

Fetih orduları kabile savaşçılarından oluşuyordu. Askerler ise geçimlerini maaş

ve ganimetten sağlıyorlardı. Bunula beraber tamamı fetihlere katıldığı halde kabilelerin

tamamına kıyasla ancak küçük bir azınlık bundan kazançlı çıkmıştı.390 Başından beri

savaşlara katılan askerler asıl olarak Arap kabilelerinden meydana geliyor ve bunlar da

kabile esasına göre divan defterlerine kaydediliyordu.391 Etkisini ciddi anlamda

Emevîler döneminde gösterse de mevalinin "askerlik divanına" kayıtla olmaksızın

savaşlara katılması da farklı bir şikâyet konusuydu.392

Hz. Osman döneminde atamalara bağlı olarak yaşanan önemli gelişmelerden

biri, vali değişikliklerinin gerçekleştirildiği yakın dönemlerde, fethedilmiş bölgelerde

halkın yapılan antlaşmaları bozarak devlete isyan etmesidir. Bu beldelerde düzenin

sağlanması yeni seferleri gerektirdi. Hiç şüphesiz bu durum ülke açısından önemli bir

yük olmaktaydı. Örneğin böyle bir gelişme Hz. Osman'ın Velid b. Ukbe'yi Kûfe'ye tayin

etmesinden sonra Velid'in Azerbaycan valisi olan Ukbe b. Ferkad'ı azletmesi üzerine

yaşandı. Azerbaycan halkı daha önce yapmış oldukları antlaşmayı bozarak devlete

başkaldırdılar. Velid b. Ukbe bu bölgede devletin egemenliğini yeniden kurmak

amacıyla h. 25 (m. 645–646) yılında Azerbaycan üzerine bir sefer düzenledi ve yaptığı

savaşı kazanarak antlaşmayı yineledi. Antlaşmaya göre onlardan sekiz yüz bin dirhem

alınacaktı. Bu çevrede yapılan savaşlarda çok sayıda esir ve yüklü miktarlarda da

ganimet kazanıldı.393 Ayrıca Velid b. Ukbe, Kuteybe b. Ma'n b. Malikoğullarından

Selman b. Rebîa el-Bahilî'yi Berzea'ya gönderdi. Buranın halkı Ermeni idi. O bu

bölgeden başarılı sonuçlar elde etti.394 Bu çatışmaların hemen ardından Hz. Osman

Velid'e yazdığı bir mektupta ondan Şam valisi Muaviye'ye yardım etmesini istiyordu.

Velid hemen bir ordu hazırlayıp Bizans askerlerine karşı destek olmaları için Şam'a

390 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 32. 391 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 153; Taberî, II, 452. 392 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 60. 393 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 83. 394 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 196; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 83-84; Hakkı Dursun Yıldız (İlmî Müşavir

ve Redaktör), Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, Kombassan A.Ş., Konya, 1994, II, 198.

Page 76: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

65

önderdi. Bizans topraklarına yapılan akınlardan fevkelade kazançlı sonuçlar elde

edildi.395 Ermeniye, Tiflis ve bu civarda yapılan savaşlarda aldığı olumlu neticelerle

adından söz ettiren komutanlardan biri de Habib b. Mesleme'dir.396

Saîd b. el-Âs Kûfe valiliği görevine atanmasının hemen ardından (h. 30 / m.

650–651) içinde Hasan b. Ali, Hüseyin b. Ali, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr,

Abdullah b. Zübeyr Abdullah b. Ömer ve Huzeyfe b. Yeman'ın da bulunduğu büyük bir

orduyla Taberistan'a hareket ederek burayı fethetti.397 Şamlıların da iştirak etmiş olduğu

Ermeni cephesi savaşlarında Kûfe, Basra ve Şam askerleri arasında Kur'an okuma

konusunda neredeyse çatışmaya dönüşecek ihtilaflar çıktı ve anlaşmazlık ancak

Medine'ye taşınmak suretiyle çözüme bağlandı.398

Saîd b. el-Âs Kadisiye ve Eyyam halkına haber göndererek onları methetmiş ve

içlerinden ihtiyaç sahibi kimseleri kendisine bildirmelerini istemişti. Durumu öğrenen

Kûfeliler vali aleyhinde konuşmaya başladılar. Hz. Osman yaşanan gelişmeler üzerine

Kûfelilere yazdığı mektupta hakka sarılmalarını, aralarında fitnenin bir hayli

yaygınlaştığını söyledikten sonra kendilerinin haklarının mutlaka onlara verileceğini,

Irak halkının hakkı olan payın mutlaka onlarla birlikte şehirlerde yaşayan insanlara

ulaştırılacağını ifade etti. Fakat bir sorun vardı. Onların payları şehirlerinden

çıkarılanlarla nasıl ödenecekti. Halife şöyle bir çözüm bulmuştu. Onlar ellerinde

bulunan payı diledikleri şekilde tasarruf edebilecekler, Hicaz ya da Yemen'e götürüp

satabileceklerdi. Bu duruma sevindiler. Ardından bu insanlar fetihlerden kazandıkları

ganimetleri çeşitli kabilelerden kimselere hoşnut olacakları fiyatlarla satmaya

başladılar.399 Ancak satın alanlar zaten zengindiler ve satış bedelini onlar belirliyordu.

Sonuç paylarını satanların aleyhine gelişti. Onlar bu şekilde iktisaden zayıflamış

oldular.400

H. 32 / (m. 652–653) senesinde komutanlığını Abdurrahman b. Rebîa el-

Bahilî'nin yaptığı bir orduyla Hazar Hakanlığına karşı bir sefere çıkıldı, ancak bu sefer

başarısız olduğu gibi komutan Abdurrahman b. Rebîa'da öldürüldü. Onun vefatı üzerine

395 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 83. 396 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 83. 397 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 205; Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s.330; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 109–

110. 398 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 111–112; Bu olayla ilgili detayları "Kur'an'ın Kureyş Lehçesine Göre

Düzenlenerek Çoğaltılması" bölümünde ele aldığımızdan burada tekrarlamayı uygun bulmadık. 399 Taberî, (a.g.e.), II, 613; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 109. 400 Câbirî, (a.g.e.), s. 365.

Page 77: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

66

Saîd b. el-Âs, Selman b. Rebîa'yı bu bölgeye vali olarak atadı. Aynı zamanda o

Kûfeliler üzerine de Huzeyfe b. el-Yeman'ı görevlendirmişti. Hz. Osman Habib b.

Mesleme komutasında bir grup askeri onlara yardım etmesi için gönderdi. Yeni gelen

bu askerlerin başına Selman geçince Habib bu durumu kabul etmek istemedi.

Komutanlık rekabeti askerler üzerinde de etkisini gösterdi. Şamlılar gerekirse Selman'ı

dövebileceklerini söylediler. Bunun üzerine Kûfeliler de benzer şekilde Habib'i dövüp,

hapsedebileceklerini, karşı çıkmaları halinde ise aralarında kan dökmeye kadar varacak

bir çatışmanın yaşanacağını ifade ettiler. Bu olay İbnü'l-Esîr'de Kûfelilerle Şamlılar

arasında ilk ihtilaf olarak kaydedilir.401 Komutanlık nedeniyle yaşanan bu çekişme

Araplarda bu makamın değerini göstermesi bakımından olduğu kadar, kabileler arası

rekabetin boyutlarını sergilemesi bakımından da dikkat çekicidir.

Abdullah b. Âmir Basra valisi iken Fars halkı ayaklanarak vali Ubeydullah b.

Ma'mer'i öldürdü. Bunun üzerine Abdullah b. Âmir bölgeye hareket etti. İsyanlar

bastırıldı, Gur, İstahr402 ve Darabcird şehirleri fethedildi. Abdullah b. Âmir h. 31 / m.

(651–652) yılında önce ayaklanan Horasan, ardından Kuhistan ve Nisabur üzerine

yürüdü. Ahnef b. Kays da emrindeki orduyla Toharistan ve Mervu'r-Ruz'a hareket etti.

Bu bölgelerde yaşanan savaşlarda Müslümanlar galip gelerek pek çok yeri fethettiler.

Ayrıca Kirman, Sicistan ve Kabil Abdullah b. Âmir döneminde fethedildi. Bu arada

Harizm'de de savaşlar yapıldı, ancak başarı sağlanamadı.403 Bu savaşlar esnasında

Ahnef'in bir grup süvariyle düşman üzerine gönderdiği Akra b. Hâbis et-Temîmî'ye

söyledikleri kabileye yaptığı vurgu açısından önemlidir: "Ey Temîmoğulları, birbirinizi

seviniz ve birbirinize muhabbet besleyiniz…" O, sözlerine İslâm'a bağlılık ifadeleri ve

savaş hukukunun gerektirdiği değerlerin açıklamasıyla devam etti.404

Muaviye b. Ebî Süfyan'ın valisi olduğu Şam bölgesinde sağlam bir idare vardı.

Muaviye'nin başarılı stratejileriyle yönetim ve halk arasında tam bir uyum hâkimdi. Bu

uyum fetih hareketlerine de yansımaktaydı. Muaviye'ye bağlı ordular Bizans

kuvvetleriyle birçok savaş yaparak Antakya ve Tarsus'a kadar ulaştılar. Muaviye Şam

ve Cezîre askerlerini aldığı kalelere yerleştirerek geri döndü.405 Ayrıca Muaviye h. 33 /

401 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 131–133; Yıldız, İslâm Tarihi, II, 198. 402 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 201. İbn A'sem, (a.g.e.), I/II, 337–338. 403 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 203; İbn A'sem, (a.g.e.), I/II, 338–341; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 119–

129. 404 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 126. 405 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 86.

Page 78: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

67

(m. 653–654) senesinde bizzat kendisinin de katıldığı Rum seferinde Malatya önlerine

kadar ilerledi.406

Kuvvetli bir donanma olmaksızın Bizans'a karşı mücadelenin

yürütülemeyeceğini anlayan ilk devlet adamı Muaviye olmalıdır.407 O en önemli

başarılarından birini de denizcilik sahasında gerçekleştirdi. Bilindiği gibi o daha önce

deniz seferi için Hz. Ömer'den izin istemiş, fakat bu isteği kabul görmemişti. Hz.

Osman halife olunca Muaviye bu defa aynı konuda yeni halifeye müracaatta bulundu.

Aşırı ısrarları üzerine Hz. Osman Muaviye'nin teklifini kabul etti. Böylece Müslümanlar

deniz seferi için hazırlanan donanmayla h. 28 / (m. 648–649)'de Kıbrıs'a haraket ederek

adayı fethettiler.408 Kıbrısın fethinin üzerinden çok geçmeden ada halkı Rumlarla ittifak

yaparak Müslümanlarla yaptıkları antlaşmayı bozdular. Bunun üzerine h. 33 / m. (653–

654) yılında Kıbrıs'a düzenlenen ikinci bir seferle adadaki Müslüman hâkimiyeti iyice

perçinlenmiş oldu.409 Ostrogorsky, Arapların deniz savaşlarında gösterdikleri başarıların

Bizans'ın denizdeki hegemonyasını sarstığını söyledikten sonra hilafet merkezli iç

karışıklıkların fetihlerden doğrudan sonuç alınmasını engellediğini belirtiyor.410

Bizanslılardan gelen bir teklif üzerine İskenderiye halkı Müslümanlarla yapmış

oldukları antlaşmayı bozdular. H. 25 / (m. 645–646) senesinde İskenderiye önlerine

gelen Bizans donanması şehir halkının da yardımıyla İskenderiye'yi ele geçirdi. Bu

gelişme üzerine Amr b. el-Âs güçlü bir orduyla Rumların üzerine gitti. Yaşanan şiddetli

çarpışmalardan sonra İskenderiye Rumlardan geri alındı.411 Ostrogorsky, Amr b. el-

Âs'ın Mısır valiliğinden alınmasının Bizanslılara Mısır'a taarruz için cesaret verdiğini ve

Bizans kumandanı Manuel'in kuvvetli bir donanmanın başında olduğu halde Mısır'a

yöneldiğini söylemektedir.412 Bu durumda Amr b. el-Âs'ın Mısır valiliğinden alınmış

yerine Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'in atanmış olması ve Bizanslılara karşı eski validen

destek istenmiş olması durumu söz konusudur. Belâzurî'de böyle bir rivayet vardır.

Buna göre vali değişikliğinin hemen ardından Rumlar İskenderiye'ye inince Mısırlılar

halifeden Rumlarla yapılacak savaş bitinceye kadar Amr'ı yerinde bırakmasını istediler.

406 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 208; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 137. 407 Ostrogorsky, (a.g.e.), s. 108. 408 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 200; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 95–97. 409 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 157–158; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 137; Ostrogorsky, (a.g.e.), s. 108. 410 Ostrogorsky, (a.g.e.), s. 109. 411 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 197; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 81. 412 Ostrogorsky, (a.g.e.), s. 107.

Page 79: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

68

Çünkü Amr savaşmayı iyi biliyor ve düşmana korku veriyordu. Hz. Osman bu teklifi

kabul etti ve savaş sonuna kadar onu görevinde bıraktı.413

Abdullah b. Sa'd h. 25 / m. (645–646) Amr b. el Âs'ın Mısır valiliği döneminde

Hz. Osman'ın emriyle Afrika'da bazı seferler tertip etti. Hz.Osman ona "Şayet Afrika'da

bazı fetihleri gerçekleştirecek olursan ele geçen ganimetlerin beşte birinin beşte birini

sana veririm."414 demişti. Ayrıca Hz. Osman, Abdullah b. Nafi' b. Abdi'l-Kays ve

Abdullah b. Abdi Nafi' b. Hars'ı donatmış olduğu bazı askerî birliklerin başına geçirerek

Abdullah b. Sa'd'ın komutasında Afrika askerleriyle bir araya gelip Endülüs üzerine

gitmelerini emretmişti. Bu askerî hareketlerden başarılı sonuçlar alındı.415

Abdullah b. Sa'd, Mısır'a vali olduktan sonra Kuzey Afrika'nın geri kalan

topraklarında fetih yapmak için Hz. Osman'dan müsaade istedi. Halife, bu konuyu

sahabilerle istişare etti. Neticede sefere çıkılmasına izin verdi. Bu orduda sahabeden

önemli isimler vardı. İslâm tarihinde İfrikiyye seferi olarak bilinen bu savaşa h. 27 / m.

(647–648) yılında çıkıldı.416 Müslümanlar ilk olarak Trablusgarp'daki (Tripoli) Rumları

yenilgiye uğratarak şehri ele geçirdi. Müslümanların hızla üzerlerine geldiklerini

öğrenen komutan Georgias başkent Subeytula'ya çekilmişti. Daha sonra karşı karşıya

gelen iki ordu şiddetli bir savaşa tutuştular. Bu arada Hz. Osman, Medine'den Abdullah

b. Zübeyr'in yönetiminde takviye bir kuvvet gönderdi. Abdullah b. Zübeyr, üstün

gayretleri ve uyguladığı savaş taktikleriyle savaşın Müslümanlar tarafından

kazanılmasını sağladı. Komutan Georgias Abdullah b. Zübeyr tarafından öldürüldü.

Rum askerleri dağıldılar. Böylece İfrikıyye'nin en önemli şehri olan Subeytula

Müslümanların eline geçti. İbnü'l-Esîr bu savaşta müslümanların o güne kadar ele

geçmeyen miktarda ganimet kazandıklarını belirtmektedir.417 Abdullah b. Sa'd

Subeytula'nın fethinden sonra askerlerini çevre şehirlere gönderdi. Her gidilen yerden

ya büyük ganimetler elde ediliyor ya da bölge halkıyla vergi karşılığında antlaşma

yapılıyordu.418 Nitekim İfrikiyye'nin ileri gelenleri kendilerini bırakması karşılığında

413 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 225. 414 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 88; Nadir Özkuyumcu, Fethinden Emevîlerin Sonuna Kadar Mısır ve

Kuzey Afrika, (Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, 1993, s. 139.

415 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 88–89. 416 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s.227–228; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 89. 417 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 89–91. 418 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 199.

Page 80: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

69

Abdullah b. Sa'd'la üçyüz kantar altın karşılığında anlaşma yaptılar.419 Afrika

fetihlerinde elde edilen ganimetlerin beşte biri Medine'ye gönderildi. Mervan b. Hakem

Hz. Osman'ın onay verdiği bir satışla Afrika'dan gelen ganimetleri beş yüz bin dinar

karşılığında satın aldı. Farklı bir rivayette Hz. Osman'ın Afrika ganimetlerinin beşte

birini Abdullah b. Sa'd'a verdiği ya da onları Mervan b. Hakem'e verdiği

kaydedilmektedir.420 Her halükârda ganimetle ilgili olarak Ümeyyeoğulları'ndan bu iki

kişinin adı geçmektedir ki, bu durum kamuoyunda yankı bularak, daha sonraki

gelişmelerde muhalefet için başkaldırıya gerekçe gösterilecek şaibeli konulardan biri

olacaktır.

H. 34 / m. (654–655)'te Müslümanlarla Bizans arasında Zâtü's-Savâri adı verilen

deniz savaşı gerçekleşti.421 Mısır valisi Abdullah b. Sa'd, Rumlarla girdiği bu büyük

mücadelede Suriye orduları komutanı Muaviye'nin de desteğini almıştı. Müslümanlar

bu savaştan büyük bir zafer kazanarak çıktılar. Bu savaş'ta Ümeyyeoğulları'na

muhalefeti göstermesi açısından belirtilmesi gereken önemli gelişmeler oldu. İki büyük

sahabînin çocukları olan Muhammed b. Ebî Huzeyfe ve Muhammed b. Ebî Bekir bu

savaş sırasında Hz. Osman'a karşı açıkça muhalefet etmeye başladılar. Onlar Hz.

Osman'ın kendinden önceki iki halife Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in yolundan

gitmediğini, değişik uygulamalarda bulunduğunu söylüyorlardı. Abdullah b. Sa'd'ın Hz.

Peygamber'e ihanet ettiği gerekçesiyle vali atanmasını kınıyorlar, aynı şekilde Abdullah

b. Âmir ve Saîd b. el-Âs gibi kişilerin vali yapılmalarını da eleştiriyorlardı. Hz.

Peygamber'in Medine'den sürgün ettiği kimseleri ashabın muhalefetine rağmen

Medine'ye getirmesi de, Hz. Osman'ın tenkit edildiği konular arasındaydı. Bu

konuşmalar Abdullah b. Sa'd'ın kulağına gitmişti. Ancak valinin bu ikisine karşı pek

etkili olamadığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber Muhammed b. Ebî Huzeyfe ve

Muhammed b. Ebî Bekir'in sözleri diğer insanlar arasında rağbet gördü ve onlara

muhalefet hareketinde siyasal destek sağlamış oldu.422

Ezd,423 Benû Bekr, Abdülkays, Kinde, Temim ve Huzaa gibi civar kabileleri

fetih hareketlerine katılarak büyük başarılar kazanmışlardı. Çoğu göçebe olan bu

419 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s.228. 420 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 91. 421 Taberî, (a.g.e.), II, 641. 422 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 117–118. 423 Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1982, s. 65.

Page 81: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

70

Araplar, yapılan savaşların kendileri sayesinde kazanıldığına ınanıyorlardı.424 Bu bakış

onları merkezî idareye ve Kureyş'e karşı cüretkâr davranışlara sevketti.

Büyük fetihler sonucunda haraç arazileri çoğaldı. Ancak bu gelirler doğrudan

merkeze ulaşmıyordu. Fethedilen bölgelerin gelirleri o bölgeden sorumlu valinin

beytülmaline gidiyordu. Eyalet hazinelerinde toplanın para çeşitli şekillerde

harcanırken, savaşçılar bundan mahrum edildi ve sadece cüz'î bir miktar maaşla

yetinmeleri istendi.425 Şam valisi Muaviye bazen savaşlardan elde edilen ganimet ya da

sonradan toplanan vergi gelirlerinden Medine'ye hiç pay göndermiyordu. Diğer valiler

ise kendi eyeletlerindeki harcamalardan arta kalanı gönderiyorlardı.426 Böyle

uygulamaların insanların şikâyetlerini artırması olağandı. Bu durumda Ebû Zer ve

Ubâde b. es-Samit gibi sahabîlerin eleştirilerini anlamak kolaylaşmaktadır.

Hz. Osman döneminde yapılan fetihlerin önemli bir bölümünün daha önce

Müslümanlar tarafından fethedilen topraklarda gerçekleştiği görülmektedir. Sözü edilen

bu bölgelerde yaşanan isyan hareketleri çeşitli nedenlere bağlanabilir. Her halükârda

gerek bu sınıftaki topraklarda gerek yapılan diğer savaşlarda büyük başarılar sağlanmış

ve ciddi anlamda ganimet kazanılmıştı. Ayrıca ülke sınırlarına anlaşmayla dâhil edilen

şehir halklarıyla önemli miktarlarda vergi karşılığında mutabakat sağlanmıştı. Fetihlerle

ilgili olarak en önemli sorun ganimet ya da vergilerin değerlendirilmesi noktasında

yaşandı. Halife başta olmak üzere bütün Emevî valileri kabilelerle ortak kazanılan bu

servetin tasarrufu konusunda yine bu kabileler tarafından yargılanmaya başlandı. Hiç

şüphesiz Ümeyyeoğullarında her geçen gün yükselen aristokrat eğilim, sözü edilen

yaklaşıma destek niteliğindeydi.

Hz. Osman'ın hilafetinin ilerleyen yıllarında fetih hareketleri iyice yavaşladı.

Halifenin uygulamaları ve idarî zaafları sınırlardaki askerler arasında birtakım

huzursuzlukları gündeme getirdi. Hz. Ömer döneminde büyük fetihler yapılmış ve Arap

kabilelerinin fethedilen eyaletlere yerleştirilmesi hemen hemen tamamlanmıştı. Böylece

nüfus fazlalığının verdiği kuvvet ortadan kalkmış oluyordu. Coğrafî olarak ulaşılan

sınırlar yeni fetihleri zorlaştırıyordu. Doğuda İran'ın düşman halkı ve yüksek yaylası,

kuzeyde Anadolu ve batıda Akdeniz savaşçılar için büyük müşkiller doğuruyordu.

424 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 321. 425 H. İbrahim, (a.g.e.), II, 31. 426 Akarsu, (a.g.e.), 129.

Page 82: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

71

Fetihlerin durması kabilelere o güne kadar ilgilenemedikleri devlet meseleleri hakkında

düşünme ve faaliyet imkânı verdi.427

e. Eyaletlerde Ortaya Çıkan Kabilecilik Reaksiyonları

Hz. Ömer zamanında kurulan Kûfe şehri428 İslâm'ın erken dönemlerinden

itibaren siyasî kargaşanın yaşandığı önemli merkezlerden birisi olarak dikkat çeker.

Burada problemler Hz. Ömer döneminde başladı. Belli aralıklarla Hz. Osman ve Hz. Ali

dönemlerinde de çeşitli şekillerde devam etti. Kabile üzerine kurulu sosyal düzende

yaşanan her olay bir şekilde kabile ilgisini gerektiriyordu.429

Atamalarla ilgili bölümde açıkladığımız Velid b. Ukbe'nin azli olayında

rivayetlerin önemli bir bölümüne göre kabileciliğin dolaylı bir etkisi bulunmaktadır.

Velid'in görevden alınması Ezd kabilesi tarafından uğradığı takip sonucunda

gerçekleşmiş gibi görülmektedir.430 Bununla beraber hedef Ümeyyeoğulları değil,

intikam alınmak istenen validir. Yani olayın kişisel yönü ağır basmaktadır. Ancak

valinin bu vak'ada adının geçmesi dahi, bunun daha sonraki olaylarda muhalifler

tarafından Benû Ümeyye aleyhine malzeme olarak kullanılmasını beraberinde

getirecektir. Herhalde vali farklı bir kabilenin üyesi de olsaydı netice değişmeyecekti.

Bunu değerlendirmek geçmişe dönük bir komplo teorisinden öteye geçmeyecek

niteliktedir.

ea. Saîd b. el-Âs'ın Sevad Arazisine Bakışına Kabile Başkaldırısı

İslâm tarihinde uzun bir süre siyasal düşünce olarak Kureyş'in diğer Araplardan

daha ayrıcalıklı olduğu ve emirlik konusunda doğal bir liyakat taşıdıkları anlayışının

egemen olduğu görülmektedir. Buna ilk tepki Yemenli Ezd ve Temim kabilesinden

geldi. Hareket noktaları, hilafet dâhil tüm değerlerin, İslâm adına savaşan bütün

Müslümanlar için eşit hak ve statüde olması kanaatiydi.431

Saîd b. el-Âs, Kûfe'ye vali olarak atanmasından sonra orada her şeye yeniden

başlamak istemişti. Halka müsbet yaklaşıyor, dengeleri korumaya çalışıyordu. Bununla

beraber Kûfe halkını belli oranda tanıdıktan sonra Hz. Osman'a göndermiş olduğu

427 Lewis, (a.g.e.), s. 84–85. 428 Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s. 274. 429 K. V. Zettersteen, "Kûfe", İA, VI, 964–965. 430 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 105–107. 431 Rayyıs, (a.g.e.), s. 54.

Page 83: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

72

mektupta Kûfe'deki sosyal düzenin anormalliğinden şikâyet ediyordu. Sorun bu

bölgenin ilk fatihleri ile buraya sonradan yerleşen kabileler arasında yaşanıyordu. Vali

değerli kimselerin saygı görmediğini, ayak takımı ve bedevîlerin ise eşrafı oynadığını

söylüyordu. Halife ise gönderdiği cevabi yazıda valisine insanlara hakka yakınlıkları

ölçüsünde muamele etmesini ve herkesin mevkiini korumaya özen göstermesini

emretti.432

Hz Osman döneminde kabile asabiyeti açısından yaşanan en önemli gelişme

zannediyoruz bu bölümde ele alacağımız rivayetlerin konusudur. Öyle ki Kûfe'de

tutuşan bir ateş diğer vilayetlere de sıçrayacak ve Kureyş'e karşı büyük bir muhalefete

dönüşecektir.

Fetihlerle birlikte ülke toprakları genişlerken kabilelerin asabiyet ruhu da

artıyordu. Artık Ensar ve Muhacirlerin siyasî ve iktisadî konumu kabileleri rahatsız

etmeye başlamış ve eyaletlerde onların yerini Arap kabile reisleri almıştı.433 Saîd b. el-

Âs ile birlikte Kûfe'ye gelen Ümeyyeoğullarından bazı kişiler onun kimi

uygulamalarına engel olmak istediler. Ancak Saîd onları dinlemedi. O, Kadisiye gazileri

ve diğer Müslümanlarla bir araya gelip Kûfe'de huzurlu bir ortam oluşturmaya çalıştı.434

Saîd b. el-Âs, zaman zaman Kûfe seçkinleriyle konağında görüşür, sohbet

ederdi. Diğer insanlar ise ancak onlardan sonra Saîd'in yanına çıkarlardı. Bir gün Kûfe

eşrafı vali Saîd b. el-Âs ile sohbet ederlerken Esed kabilesinden Hubeyş adlı birisi şöyle

dedi: "Talha b. Ubeydullah ne kadar cömert bir adamdır." Bunun üzerine Saîd: "Evet,

en-Neşestec köyünün sahibi olan bir adam elbette cömert olur. Allah'a yemin olsun ki

benim de böyle bir köyüm ve arazim olsaydı hepinizi rahat ettirirdim." şeklinde karşılık

verdi. Abdurrahman b. Hubeyş de "Vallahi bu vadinin senin olmasını isterdim." diyerek

onun gönlünü okşadı.435 Bu arada valinin yanında bulunan ileri gelenlerden bazıları bu

konuşmalardan oldukça rahatsız oldu. Bilindiği gibi sözü edilen topraklar ve benzerleri

fetihlerle elde edilmişti ve gaziler bu araziler üzerinde doğrudan hak sahibi olduklarını

düşünüyorlardı. Hubeyş yanlış anlaşıldıklarını belirttiyse de ikna olmadılar, mecliste

yaşanan tartışma büyüdü ve orada bulunanlardan el-Eşter,436 Cündeb, İbn Zi'l-Heneke,

432 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 108. 433 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 322. 434 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 137–138. 435 Bahsi geçen yer Kûfe'ye yakın bir bölgede, Fırat kenarında daha önceden Kisra'ya ait bir araziydi. Bkz. İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III,138.

436 Neha' kabilesinden olan Malik, el-Eşter sanıyla tanınmıştır. İbn Hacer, (a.g.e.), X, 11.

Page 84: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

73

Sa'sa'a, İbn Kevve', Kumeyl ve Umeyr b. Dâbi'î, Abdurrahman b. Hubeyş'e saldırarak

onu ve babasını dövdüler. Saîd b. el-Âs, onlara mani olmak istedi, fakat başarılı

olamadı. Bu olayı öğrenen Esed kabilesi mensupları, valilik köşkünün etrafında

toplandılar. Farklı kabile üyeleri de olay yerine geldiler. Bunun üzerine Saîd b. el-Âs,

toplananlara hitaben bir konuşma yaparak olayın büyütülmemesini istedi. Onlar da

dağıldılar. Dövülen iki kişi kendilerine geldiklerinde valiye, adamlarının onları

dövdüklerini söyledi. Saîd, durumun böyle olmadığını ifade ederek bu olayı daha ileri

götürmemelerini istedi.437

Bu konudaki ikinci rivayet durumu daha iyi açıklamaktadır. Saîd b. el-Âs'ın

evinde yapılan ve aralarında Malik b. Ka'b el-Erhabî, ile Neha' kabilesinden Esved b.

Yezid, Alkame b. Kays, Malik el-Eşter438 ve diğer bazı kişilerin bulunduğu bir

oturumda vali Saîd bir ara "Bu sevad arazisi Kureyş'in bahçesidir." şeklinde bir söz

sarfetti. Bunun üzerine Malik el-Eşter ona şöyle mukabelede bulundu: "Yüce Allah'ın

bize kılıçlarımızla armağan ettiği bu sevad arazilerinin senin ve kabilenin mülkü

olduğunu mu söylüyorsun"?439 Orada bulunanlardan bazıları da ona katıldı. Bu defa vali

Saîd b. el-Âs'ın koruma görevlisi Abdurrahman el-Esedî söze karışarak onlara emirin

sözüne itiraz etmemeleri için ihtarda bulundu. O bununla da yetinmeyerek bu adamlara

karşı ağır sözler söyledi. Bundan sonra oldukça öfkelendiği anlaşılan Malik el-Eşter:

"Bunlar da kim? Allah'a yemin olsun ki bu adam sizi fitneye sokmak istiyor." deyince

Abdurrahman'a saldırdılar ve onu bayıltıncaya kadar dövdüler. O kendine geldiğinde

Saîd'e, seçkin adamlarının kendisini neredeyse öldüreceğini söyledi.440

Valinin köşkünde gerçekleşen bu olayın sadece bir cümleden kaynaklandığı

kanaatinde değiliz. Kureyş dışındaki kabile mensubu savaşçıların fetihlerden elde edilen

ganimetin dağıtılmasıyla ilgili sıkıntıları vardı.441 Hadiselerin gelişme biçimi de bunu

göstermektedir. Gelişmeler Ümeyyeoğullarının valilerini ciddi olarak zan altında

bırakıyordu. Muhalefetin yükselen sesi, "Osman kendi akrabasından memleketi iyi idare

437 Taberî, (a.g.e.), II, 634; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III,138. 438 Kûfe'de cereyan eden siyasî hadiselerde adı çok geçen kabilelerin başında gelen Neha' kabilesi Hz.

Osman döneminden itibaren sıkı bir Emevî muhalifi olarak dikkat çekmektedir. Öncelikle Kûfe'de, ardından bütün ülkede ortaya çıkan olaylarda bu kabilenin reisi Malik el-Eşter önemli faaliyetlerde bulunmuştu. Bkz. Söylemez, (a.g.e.), 118.

439 Taberî, (a.g.e.), II, 637; Mes'ûdî, (a,.g.e.), II, 346; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 138–139. 440 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 138–139. 441 Hamilton A. R. Gibb, İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, çev. Kadir Durak ve diğerleri,

Endülüs Yay., İstanbul, 1991, s. 19.

Page 85: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

74

etmeğe gücü yetmeyen kimseleri vali tayin ediyor." şeklinde sözleri dillendirmeye

başladı.442

Yaşanan bu rahatsız edici olaydan sonra Saîd b. el-Âs, kendi yanında artık

sohbet yapılmayacağını belirtti. Ancak onun bu kararı daha olumsuz gelişmelere sebep

oldu. Bu defa Kûfeliler kendi evlerinde toplanarak Hz. Osman ve Saîd b. el-Âs

hakkında hakarete varacak derecede konuşmaya başladılar. Anlaşılan o ki, halk bir

şekilde Ümeyyeoğulları iktidarından rahatsızdı. Nitekim sözünü ettiğimiz bu

muhaliflerin sayısı her geçen gün artmaktaydı. Saîd b. el-Âs, Kûfe'de olup bitenleri

halifeye bildiren bir mektup yazdı.443 O mektubunda şu ifadelere yer veriyordu: "Eşter

ve Kurrâ olarak isimlendirilen arkadaşları nedeniyle Kûfe'ye hâkim olamıyorum. Onlar

cahil kimselerdir."444 Hz. Osman, onların Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyan'a

gönderilmelerini emretti. Halife, Muaviye'ye gönderdiği mektupta, bu kişilerin adeta

fitne için yaratıldığını ve onları engellemesini istedi. Şayet ıslah olurlarsa Kûfe'ye, aksi

takdirde kendisine göndermesini istedi.445

eb. Muaviye b. Ebî Süfyan'ın Kureyş Bildirisi

Halifenin emri gereği muhalifler Şam'a gönderildi.446 Kaynakların verdiği

bilgilere göre Muaviye b. Ebî Süfyan'ın onlarla yakından ilgilendiği anlaşılmaktadır.447

Ayrıca Irak'ta kendilerine ödenen maaş, burada da ödeniyordu.448 İki taraf da sancılıydı.

Aslında onların kendisine gönderildikleri kişi, Ümeyyeoğullarının Arap kabile

kültürünü yoğun bir şekilde taşıyan valilerinden biriydi.

Muaviye bir gün bu kimselere şöyle hitap etti: "Siz Arapların bir kavmisiniz.

İslâm ile onur kazandınız ve birçok topluma karşı galip gelerek üstün oldunuz. Böylece

varlığınızı korudunuz. Sizlerin Kureyş'i kınadığını işittim. Şayet Kureyş olmasaydı zelil

olurdunuz. İmamlarınız sizin için koruyucu kalkandırlar. Onlardan ayrılmayınız.

Emirleriniz sizden kaynaklanan her çeşit zorluğa sabrediyor. Geçim ve rızkınızı da

temin ediyorlar. Eğer bu yaklaşımınızdan vazgeçmezseniz yüce Allah size kötü

muamele edecek kimseleri musallat eder ve onlar da size karşı asla sabırlı

442 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 327. 443 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139. 444 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1141; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 152. 445 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139. 446 Taberî, (a.g.e.), II, 635; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 165. 447 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1141; Taberî, (a.g.e.), II, 635. 448 Taberî, (a.g.e.), II, 635; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139.

Page 86: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

75

davranmazlar. Siz yaşarken ve öldükten sonra Müslümanlar ve reaya üzerine yaptığınız

kötülüklerde onlara ortak olursunuz."449

Kureyş kabilesi için yapılan övgü dolu bu açıklamalara Abd kabilesinden Sa'sa'a

b. Sûhan450 şöyle cevap verdi: "Kureyş'ten söz ettin. Cahiliye devrinde Kureyş

kabilesinin nüfuzu diğer kabilelerden üstün olmadığı gibi, öteki kabilelerden daha güçlü

de değildi ki onunla bizi korkutasın. Kalkandan bahsettin, kalkan yandığı takdirde o ateş

bize gelir."451

Muaviye'nin karşılığı ise şöyle oldu: "Sizi şimdi tanıdım. Ne olduğunuzu

anladığım gibi sizi aldatan tek şeyin akıllarınızın yetersizliği olduğunu fark ettim.

Sözcüleri olduğun halde senin de akılsız olduğunu görüyorum. Ben sana İslâm'ın

büyüklüğünü, iyiliğini ve nimetini anlatıyorum; sen bana cahiliye geleneğinden

bahsediyorsun. Sizin bu durumunuzu ve işinizi büyüten kavmi Allah rezil etsin.

Anlayacağınızı zannetmesem de benden şunları öğrenmenizi öneririm: Kureyş, ne

cahiliye döneminde ne de İslâm döneminde kendi kendine yüce oldu. Bu yücelik, ancak

Allah'ın elinde gerçekleşmiştir. Kureyş, Araplar içinde en kalabalık ve en güçlü olan

kabile değildi. Fakat Kureyşliler, Arapların en cömertleri, soy olarak en üstün olanları

ve içlerinde en merhametlileri idiler. Cahiliye döneminde ve insanlar birbirlerini yiyip

dururken bu özelliklerini korumuşlardır. Bütün bunlar Allah'ın takdiriyle

gerçekleşmiştir. Yüce Allah, onları diğer insanlara karşı koruyacak bir Harem-i Şerif

inşa ettirmiştir. Siz, Araplardan, Acemlerden, siyahından, kırmızısından, Kureyş

haricinde kendi memleketinde belaya uğrayıp da bundan kurtulan kimse gördünüz mü?

Kureyş'e karşı düşmanlık besleyenleri Yüce Allah'ın zelil ettiğini bilmiyor musunuz?

Bu durum Yüce Allah'ın kendi dinine tabi olup, bu dini yüceltmeye gayret eden

insanları kurtarmak ve yüceltmek istediği vakte kadar devam etmiştir. Yüce Allah

insanları dünya heva ve hevesinden ahiretin azabından sakındırmaya çalışanları da aynı

şekilde kurtarmıştır. İşte Yüce Allah iman edenleri bu şekilde ayırmış, bu din için

onların en hayırlıları olarak da Kureyş'i seçip çıkarmıştır. Bu dine sarılmaları nedeniyle

de idareyi onlara vermiş ve halifeliği de onların üstlenmelerini istemiştir. Kaldı ki başka

kimseye de pek yakışmaz. Yüce Allah onları İslâm'dan önce küfür üzere oldukları halde

449 Taberî, (a.g.e.), II, 635; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139. 450 İbn Hacer, (a.g.e.), IV, 422. 451 Taberî, (a.g.e.), II, 635; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139–140.

Page 87: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

76

dahi korumuşken kendi dini üzerinde oldukları sırada nasıl korumaz. Bunu nasıl

söyleyebilirsin! Sana ve arkadaşlarına yazıklar olsun!"452

Muaviye b. Ebî Süfyan bundan sonra Sa'sa'a'ya onun memleketini, kabilesini ve

kendisini kötüleyecek çeşitli sözler sarf etti. Kabilesinin yaşadığı bölgenin

değersizliğini, ait olduğu yerde şan ve şeref sahibi insanların bulunmadığını, vaktiyle

Araplar içinde en parçalanmış kabile olduklarını ve Sâsânî egemenliğinde yaşadıklarını

söyleyerek onu tahkir etti.453 İslâm davetine rağmen kendisinin geç bir dönemde

Müslüman olup, ayrıca Allah'ın dinine zarar vermeye çalıştığını ifade etti. Bununla

beraber onun davranışının Kureyş'e bir zarar veremeyeceğini ve Kureyş'in de bu tarz

davranışları ciddiye almayacağını söyledi. Ayrıca o, onların kendilerine düşeni

yapacaklarını da belirtti. Muaviye son olarak onların davranışlarının şeytanın

yönlendirmesi sonucu gerçekleştiğini ve yaklaşımlarının Allah'ın üzerlerine indirdiği bir

şer olduğunu ilave etti.454

Bu diyaloglardan sonra yanlarından ayrılan Şam valisi tekrar geldiğinde

diledikleri yere gidebileceklerini söyleyerek bazı açıklamalarda bulundu. Onlara

kimseye fayda ya da zararları dokunamayacağını, eğer olumlu olacaksa kendi gruplarına

katılmalarını, ancak Allah'ın kendilerine verdiği nimetlerin onları azdırıp kargaşaya

sebep olacak girişimlere sürüklememesini söyledi. Muaviye onlara kendisini ilk olarak

Allah Resûlü'nün görevlendirdiğini, ardından Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman

tarafından görevlendirildiğini belirtti. Hz. Peygamberin uhdesine iş verdiği kimselerde

liyakat aradığını özellikle ifade etti. Dolayısıyla o idare açısından nitelikli bir insan

olduğunu söylüyordu. Muaviye sözlerini Allah'ın her şeyden haberdar olduğunu ve

onların bunu bilerek hareket etmeleri gerektiğini belirtecek ifadelerle bitirdi.455

Muaviye b. Ebî Süfyan sözü edilen insanlarla konuştuktan sonra halifeye onlar

hakkında oldukça sert ve ağır ithamlarla dolu bir mektup gönderdi. Muhalifleri fitne

çıkarmakla itham ettiği yazısında, onların akıldan ve dinden yoksun olduklarını ve

adaletin onlara sıkıntı verdiğini söylüyordu. Yine onların Allah'tan bir şey

452 Taberî, (a.g.e.), II, 635; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 140. 453 Sözü edilen bölge Arabistan yarımadasının kuzeyinde yer alıyordu. Burada Lahm kabilesine mensup

Araplar yaşamaktaydı. Sâsânî egemenliğinde Hîreliler adıyla anılan yarı bağımsız bir devlete sahiptiler. İbn Habîb Ebû Ca'fer Muhammed, Kitabu'l-Muhabber, tsh. Eliza Lichten-Städter, Dâru'l-Afaki'l-Cedide, Beyrut, t.y., s. 358–361; Çağatay, (a.g.e.), s. 65-76; ayrıca bkz. Athamina, (a.g.mk.), s. 206-207.

454 Taberî, (a.g.e.), II, 635–336; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 140–141. 455 Taberî, (a.g.e.), II, 636; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 141.

Page 88: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

77

dilemediklerini ve delille konuşmadıkları gibi, zimmet ehlinin mallarına da göz

diktiklerini belirtmekteydi.456 Muaviye'nin bu argümanıyla bu kişilerin yaklaşımını

saptırdığı görülmektedir. Sürgün edilen bu kişiler kurrâdan idi.457 Abdullah b.

Mes'ûd'un çevresinde bulunmuşlar, ondan ders almışlardı.458 Böyleyken onların dinden

yoksun olduklarını düşünmek pek makul değildir. Bununla beraber Muaviye onların

İslâm'ı eksik öğrendikleri ya da yanlış yorumladıklarını ifade etseydi herhalde bu

konuya daha doğru yaklaşmış olurdu. Ayrıca giriştikleri faaliyetler onların akılları

konusunda da bir problemleri olmadığını göstermektedir. Aslında Muaviye'nin siyasî bir

muhalafeti, dinî bir zemine taşımak suretiyle muhaliflerini yıpratmaya çalıştığı

anlaşılmaktadır. Yaklaşımı kişiseldir. İktisâdi bir sorun görmezlikten gelinmektadir.

Nitekim onların zimmet ehlinin mallarına göz diktiklerini söylemektedir ki, aksine bu

adamların meselesi savaşçı olarak haklarının başkaları yani Ümeyyeoğulları tarafından

gasp edilmesiydi.459 Sonra Muaviye mektubunda Hz. Osman'a onların Saîd b. el-Âs ve

çevresinden de uzak tutulmaları gerektiğini söylüyordu.460

Bu konuşmalardan sonra onların Cezîre'ye gönderildiklerinden söz edilmektedir.

Zira o sırada Humus valisi olan Halid b. Velid'in oğlu Abdurrahman onların yanına

gelmelerini istemişti. Abdurrahman bu ekibi pek hoş karşılamadı. Yaptıkları

davranışları Şeytan'la ilişkilendirdikten sonra, onları şiddetle azarlayıp tehdit etti. Bu

adamları yanında bir ay psikolojik bir baskı altında tuttuktan sonra, tevbe ettiklerini

açıklamaları üzerine onları serbest bıraktı ve el-Eşter'i Medine'ye Hz. Osman'ın yanına

gönderdi.461 Burada Abdurrahman b. Halid'in Mahzumoğullarından462 olduğunu ve

Mahzumoğullarının da Ümeyyeoğullarının müttefiki olduğunu hatırlamanın yerinde

olacağı kanaatindeyiz.463

Bu muhaliflerin Muaviye'yle aralarında geçen diyalogla ilgili diğer bir rivayette

Muaviye'nin onlara babası Ebû Süfyan'ın nitelikli bir adam olduğundan övgüyle

bahsettiği ifade edilmektedir. Sa'sa'a bunun üzerine onu yalancılıkla itham ederek

insanlar arasında Ebû Süfyan'dan daha hayırlı kimselerin bulunduğunu söyledi. Farklı

456 Taberî, (a.g.e.), II, 636; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 141. 457 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 152. 458 Selîm Nu'aymî, "Hâricîlerin Doğuşu", çev. Harun Yıldız, OMÜİFD, Sayı: 10, Samsun, 1998, s. 518. 459 Câbirî, (a.g.e.), 377. 460 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 142. 461 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 142; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 166. 462 İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, III, 440. 463 Câbirî, (a.g.e.), 304.

Page 89: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

78

bir oturumda Muaviye onlara güzel sözler söyleyip, hayırlı işler yapmalarını önerdi.

Sa'sa'a ise ona "Sen buna değecek ve Allah'a isyan konusunda kendisine itaat edilecek

bir adam değilsin." diyerek cevap verdi. Muaviye şöyle dedi: "Ben sizinle ilk defa

karşılaşıp konuşmaya başladığımda Allah'a itaat etmenizi ve onun peygamberinin

yolundan gitmenizi, Allah'ın ipine sımsıkı sarılıp ayrılmamanızı söylememiş miydim?"

Onlar şöyle dediler: "Hayır, sen ayrılıkla ve Allah Resulünün getirdiklerine muhalefet

etmekle başladın." O da: "Evet, size bu şekilde demiş olsam da şimdi size iyi olanı

emrediyorum. Allah'a tevbe edip, sizi Allah'a ve onun Peygamberine itaate ve cemaate

bağlı olmaya, önderlerinizi yüceltmeye ve onları hayır yoluna yöneltmeye davet

ediyorum." Sa'sa'a şöyle karşılık verdi: "Biz de şu anda ifa ettiğin görevden ayrılmanı

ve senden daha hayırlı, babası senin babandan daha iyi ve daha önce İslâm'a girmiş,

imanı ve ameli de babandan daha iyi ve üstün olan kişilere bu görevi devretmeni

istiyoruz." Muaviye şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki benim İslâm'da bir önceliğim

vardır, ancak benden önce Müslüman olanların da bir önceliği ve üstünlüğü vardır.

Bununla beraber durumu şu anda bulunduğum halden daha iyi ve takva sahibi kimse

yoktur." Muaviye, Hz. Ömer'in de hiç kimseye ayrıcalık tanımayan birisi olarak bunu

gördüğünü ve görevinden ayrılmasına neden olacak hiçbir şey yapmadığını, bununla

beraber Mü'minlerin emirinin bunu uygun gördüğü takdirde görevinden derhal

ayrılabileceğini ifade etti. Muaviye, bundan sonra onlara yine davranışlarının yanlış

olduğunu, yaklaşımlarının kendilerini sıkıntıya sokacağını, ayrıca isyanda direndikleri

takdirde Allah'ın dünya ve ahirette onları zorluklara ve meşakkatlere sürükleyeceğini

söyledi. Bu tehditler üzerine onlar Muaviye'nin üzerine atıldı. Bu saldırı karşısında

Muaviye onları şu sözlerle uyardı: "Burası Kûfe değildir. Allah'a yemin olsun ki

Şamlılar bana karşı yaptıklarınızı görürlerse sizi onların elinden kurtaramam. Hepinizi

öldürürler. Sizin yaptıklarınız mütemadiyen birbirlerine benzer şeylerdir."464 Bu arada

Eşter ve Amr'ın cüretkâr çıkışları sonucu Muaviye bu ikisini hapsettirdi. Zeyd b. Sûhan,

"Şayet biz zalim isek tövbe ediyoruz, yok şayet mazlum isek Allah'tan afiyet dileriz."

deyince, Muaviye onun iyi bir kişi olduğunu düşündü ve dilerse memleketine

dönebileceğini söyledi.465

Bu diyaloglarda Muaviye b. Ebî Süfyan'ın sürekli olarak bir şekilde kabileye

vurgu yaptığı görülmektedir. Oysa bu insanlar kabileci duruşa baş kaldırmışlardı. 464 Taberî, (a.g.e.), II, 637–638; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 142–144. 465 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1141.

Page 90: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

79

Bilindiği gibi halife Hz. Osman da Muaviye de Ümeyyeoğullarındandır. Başkaldırı ise

genelde Kureyş'e, özelde ise Ümeyyeoğullarınadır. Muaviye'nin her şeye rağmen

dayatmacı bir mantıkla onlara aba altından sopa göstermesi de doğrusu anlaşılır gibi

değildir. Aslında o söz konusu grubu akılsızlıkla itham ederken kendi yaklaşımlarını

korumaya çalışmaktadır. Objektif bir değerlendirmeyle bakılırsa şayet samimi iseler bu

insanların itirazlarının çok da anlamsız durmadığı söylenebilir. Kaynakların aktarış

biçimini dikkate aldığımızda, Muaviye'nin onlara karşı metotta müsbet, fakat

uygulamada menfi bir tutum içinde olduğu görülmektedir.

Rivayetin bundan sonraki bölümü daha önce belirttiğimiz şekilde Muaviye'nin

Hz. Osman'a gönderdiği mektupla devam etmektedir. Halife ona gönderdiği mektupta

onları Kûfe'ye, Saîd b. el-Âs'ın yanına göndermesini emretti.466 Bu bilgi önceki

anlatılanlardaki Muaviye'nin talebine aykırı görülmektedir. Hatırlanacağı gibi o,

halifeden bu adamların Kûfe'ye yaklaştırılmamalarını talep etmişti.

Rivayetin devamına göre Muaviye onları Kûfe'ye gönderdi. Ancak sonuç

değişmedi. Onlar orada eski tutum ve davranışlarına devam ederek Saîd b. el-Âs'ı iyice

çıkmaza soktular. Saîd, Hz. Osman'a durumu bildirdi. Halife bu kişilerin Humus'a

Abdurrahman b. Halid'in yanına gönderilmelerini emredince oraya gönderildiler.

Abdurrahman onları ağırlayarak ihtiyaçlarını karşıladı.467

Sözü edilen bu kişilerin kimler olduğu hakkında kaynaklarda küçük farklar

vardır. Bununla beraber isimlerin çoğu ortaktır. İbn Kesîr sayılarının dokuz ya da on

olduğunu bildirmektedir.468 Kaynaklarda geçen isimler şunlardır: Mâlik b. Hâris el-

Eşter en-Nehâî, Sabit b. Kays el-Hemdânî, Kümeyl b. Ziyâd en-Nehâî, Zeyd b. Sûhan

el-Abdî ve kardeşi Sa'sa'a, Cündeb b. Züheyr el-Gâmidî, Cündeb b. Ka'b el-Ezdî, Urve

b. Ca'd ve Amr b. el-Hamik el-Huzaî ve İbn Kevva' Amr b. Zürâre, Hâris b. Abdullah

el-A'verî, Yezid en-Nehaî, Eş'ar b. Kays.469

Ayrıca Muaviye ile İbn el-Kevva' arasında geçtiği ifade edilen ilginç bir diyalog

daha vardır. Bir defasında Muaviye İbn el-Kevva'a kendisi hakkındaki düşüncesini

sordu. O da Muaviye hakkında son derece güzel sözler söyledi. Durumdan memnun

kalan Muaviye onun arkadaşları arasında en akıllı kişi olduğunu belirtti. Muaviye

466 Taberî, (a.g.e.), II, 638; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 144; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 166. 467 Taberî, (a.g.e.), II, 639; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 144; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 166. 468 İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 165. 469 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1141; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 155–159; İbn Hazm, (a.g.e.), s. 414–415;

Taberî, (a.g.e.), II, 639; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 144; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 165–166.

Page 91: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

80

ardından İbn el-Kevva'a eyaletlerde yaşanan gelişmeler ve olayların failleri hakkında ne

düşündüğünü sordu. İbn el-Kevva' şöyle cevap verdi: "Medineliler ümmet içinde

kötülükten uzak durmak konusunda en hırslı, fakat onun üstesinden bir türlü gelemeyen

kimselerdir. Kûfe halkı ise topluca gelir, fakat paramparça dönerler. Mısırlılar insanlar

arasında kötülüğe en çok eğilimi olup en çabuk pişman olanlardır. Şam halkına gelince,

onlar insanlar arasında kendilerine öğüt verenlere en çok itaat eden ve kendilerini

saptıranlara en çok karşı çıkan kimselerdir."470

Sürgün olaylarını yaşayan kişiler bazı kaynaklarda Kurra adıyla anılmaktadır.471

Kurra hakkında kesin ve ayrıntılı bilgiler bulunmamaktadır. Rivayetlerde, onların

badiyeden Basra ve Kûfe gibi şehirlere göç ettikleri ve dini öğrenmek amacıyla bu

şehirlerdeki sahabilerle bir araya geldikleri ifade edilmektedir. Kurra'dan olanlar

Kur'an'ı ezberlemeye ve okumaya büyük önem veriyorlar ve çokça ibadet ediyorlardı.

İslâm'a olan yönelişleri kabile bağlarını zayıflatmıştı. Gönüllerindeki kabile asabiyeti

ortadan kalkıp, onun yerini Allah'a ve dine bağlılık almıştı. Bu nedenle nesep bağını çok

az dikkate alan bu kişiler, farklı kabile üyelerinden meydana geliyorlardı. Onların çoğu

Bekr ve Temîm kabilelerindendi. Kur'an naslarının tatbikine büyük önem veren bu

kimseler Kur'an'ı basit bedevî mantığıyla algılama eğilimindeydiler. İslâm'ın ruhunun

birleştirdiği bu kimseler Müslümanlar arasında eşitlik istiyorlardı.472 Sözü edilen bu

insanların eşitliğe yaptıkları vurgu siyasal açıdan dikkat çekicidir. Nitekim tarihte bütün

toplumlarda eşitlik ilkesi çeşitli şekillerde gündeme getirilmiştir.473

Her ne olursa olsun Hz. Osman'ın emriyle sürgüne gönderilen bu kişilerin

durumu ülke genelinde yönetim için büyük bir soruna dönüşmüştür. Halifenin onlara

karşı daha radikal bir çareye başvurmamasının altında sosyo politik şartların yanı sıra

dindar kişiliklerine duyduğu saygının etkisi olmalıdır. Onların yönetim aleyhtarı olarak

geldikleri eyaletlerde valiler tarafından ağırlanmaları yönetime karşı muhalefetin sesinin

yükseldiği böyle bir dönemde insanlar nezdinde itibar kazanmalarına vesile olmuş

olmalıdır. Bu durumun onların halka, dolayısıyla kabilelere dönük olarak yaptıkları

propagandanın etkisini artırdığını söyleyebiliriz. Bunun dışında Muaviye ile

konuşmalarını hatırlarsak farklı bir boyutla da karşılaşırız. Şöyle ki aslında

470 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 144. 471 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1141; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 152; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 165. 472 Nu'aymî, (a.g.mk.), s. 519. 473 Norman P. Barry, Modern Siyaset Teorisi, çev. Mustafa Erdoğan-Yusuf Şahin, Liberte Yay., Ankara,

2000, s. 191.

Page 92: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

81

propagandacılar nadiren tartışırlar. Tezleri lehine delil getirme konusundaysa Muaviye

ile diyaloglarında görüldüğü üzere cesurdurlar ve propagandanın özü madalyonun

yalnızca bir yüzünü göstermektir.474 Oysa halkın ve devletin yaşama düzenini koruması

gerekir. Bu noktada bireylere düşen yaptıkları özel etkinliklerle sosyal yapının düzenli

bir biçimde devamına katkı sağlamaktır.475

Ayrıca bu bölümde ele aldığımız sorun sadece on-onbeş adamın yönetimi

protesto etmesinden ibaret değildir. H. 33–34 (m. 353–654 / 654–655) senelerine

gelindiğinde Hz. Osman'ın valilerine karşı gösterilen tepkinin bütün eyaletlere yayıldığı

anlaşılmaktadır. Muaviye'nin ihsan ve siyasetle yönettiği Suriye hariç bütün vilayetler

Kureyş'e ve hayatının son yıllarında akrabaları olan Emevilerin nüfuzuna boyun eğen

Hz. Osman'ın siyasetine karşı öfke duyanlarla kaynıyordu. Şüphesiz Hz. Osman'a karşı

başkaldırının temelinde dini öğeler ve iktisadî uygulamaların büyük etkisi vardı. Ancak

başkaldırıyı barındıran ve destekleyen kabile çerçevesi olmasaydı bu etkenler yalnız

başına iktidara büyük bir darbe vuramayacaktı. Sonuçta Hz. Osman'a karşı kabile

düzleminde ortaya çıkan başkaldırının Kureyş'e karşı Arapların başkaldırısına

dönüştüğünü söyleyebiliriz.476

ec. Basra'ya ve Şam'a Gönderilen Farklı İki Sürgün

Hümran b. Eban adındaki bir kişinin adet halinde bir kadınla zifafa girmesi

üzerine Hz. Osman'nın onu eşinden ayırarak Basra'ya sürgün ettiği söylenir. Hümran,

Basra'ya geldiğinde vali Abdullah b. Âmir'le görüştü ve iyi bir diyalog kurdu. Onlar bir

gün birlikte Basra'da saygıdeğer bir adam olduğu anlaşılan Âmir b. Abdi'l-Kays'ı ziyaret

ettiler. Yanına ulaştıklarında o Kur'an okumaktaydı. Vali Abdullah b. Amir ona

kendisini niçin ziyaret etmediğini sordu. Ardından dilerse kendisine görev

verebileceğini hatta evlendirebileceğini söyledi. Ancak o söylenenleri üzerine almadı,

başkaları üzerinden cevaplar verdi. Bunun üzerine ona Hümran'ın onun için kendisini

İbrahim'in evlatlarından dahi üstün tuttuğunu söylediğini ifade etti. Bunun doğru olup

olmadığını sordu. Abdullah b. Âmir Kur'an-ı Kerim'i açarak "Allah Âdem'i, Nuh'u

474 J. A. C. Brown, Siyasal Propaganda, çev. Yusuf Yazar, Ağaç Yay., İstanbul, 1992, s. 35. 475 G. W. F. Hegel, Tarihte Akıl, çev. Önay Sözer, Kabalcı Yay., İstanbul, 2003, s. 100. 476 Câbirî, (a.g.e.), s. 319.

Page 93: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

82

İbrahim ailesi ile İmran ailesini seçip âlemlere üstün kıldı."477 ayet-i kerimesini

okudu.478

Acaba Temîm kabilesinden olan bu adama sorulan soru, onun Kureyş'e karşı bir

duruş sergilediğini mi ima ediyordu? Bilindiği gibi Kureyş kabilesi soyunu Adnan'a

oradan da Hz. İsmail ve Hz. İbrahim'e dayandırıyordu. Gerçi Temîm kabilesi de aynı

soydan gelmekteydi, fakat bu durum daha çok Kureyş'e ait bir itibar olarak

görülmekteydi. Nitekim Kureyş, kendileri dışındaki kabilelere Araplar demek suretiyle

konumlarına diğerlerine göre bir ayrıcalık kazandırmaktaydılar.479 Ayrıca eğer daha

önce kastedildiğini belirttiğimiz yaklaşım doğruysa, diğer kabilelerde Kureyş'e karşı

gelişen eşitlik anlayışı da Âmir'in tavrıyla ilgili olarak düşünülebilir.

Bu olaydan sonra Âmir b. Abdi'l-Kays'ın karşısına geçen Hümran bir müddet

daha Basra'da kaldıktan sonra halifenin kendisine izin vermesiyle birlikte yanında bazı

kimselerle beraber Medine'ye geldi. O, Medine'de Âmir b. Abdi'l-Kays'ın

evlenmediğini, et yemediğini ve Cuma namazına gitmediğini söyleyerek ona iftira attı.

Bu ithamlar neticesini verdi ve Âmir b. Abdi'l-Kays Şam'a sürgüne gönderildi. Ancak

Şam'a geldiğinde onun tirit yediğini gören Muaviye kendisine iftira edildiğini anladı.

Onunla ilgili diğer meseleleri sordu. Âmir bunların içyüzünü ve suçlamalarla ilgili

gerekçelerini açıkladı. Muaviye onun Basra'ya dönmesine izin verdi. Buna rağmen o

kendisine karşı türlü komploların düzenlendiği bir şehre gitmek istemediğini söyleyerek

Şam'da kaldı. O burada yalnız ve mütedeyyin bir hayat yaşadı.480

Yaşanan her sürgün hadisesi mevcut yönetime karşı muhalif bakışı desteklemiş

olmalıdır. Hümran mevla idi. Bununla beraber Emeviler döneminde mevalinin devletin

Arapçı politikasından rahatsızlığı düşünülecek olursa, bu tür sürgünlerin bu konuda bir

başlangıç olduğu düşünülebilir. Zahid ve kendi halinde birisi olan Âmir b. Abdi'l-

Kays'ın sürgünü ise tam bir talihsizliktir. Bu olay onun kabiledaşlarını ve Kureyş

dışındaki diğer kabile mensuplarını rahatsız etmiş olabilir. Kaldı ki bu adamlar

toplumun önde gelen kişilerinden olmasalar da, bir yönetimin adının sürgün olaylarıyla

çokça anılması, iktidara karşı gelişen muhalefeti destekleyecektir. Toplum bu

sürgünlerin gerekçeleriyle de pek fazla ilgilenmeyecektir.

477 Kur'an, Âl-i İmrân (3): 33. 478 Taberî, (a.g.e.), II, 639; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 145. 479 Câbirî, (a.g.e.), s. 152; Lewis, (a.g.e.), s. 22. 480 Taberî, (a.g.e.), II, 640; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 145–146.

Page 94: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

83

ed. Kur'an'ın Kureyş Lehçesine Göre Düzenlenerek Çoğaltılması

Hz. Osman'ın önemli icraatlarından birisi Kur'an'ın yeniden toplanarak

çoğaltılmasıdır. Aslında dinî sahada yapılmış bir iş olarak görülmekle beraber bu

girişimin siyasî etkisi büyük olmuştu. Abdullah b. Mes'ûd'un manevi otoritesinden

destek alan Kûfeliler, bu vesileyle halifeye karşı bir başkaldırı gerekçesi daha bulmuş

oldular.481

H. 30 (m. 650–651) yılında Saîd b. el-Âs Huzeyfe'yle beraber savaştığı Rey

bölgesinden geri döndüklerinde Huzeyfe, Saîd b. el-Âs'a seferde askerler arasında

Kur'an okuma konusunda yaşanan problemlerden kaygıyla bahsetti. Üzerine gidilmediği

takdirde bu durumun büyük bir ihtilafa dönüşebileceğini belirten Huzeyfe, Hıms

halkından bazı kimselerin kendi okuyuşlarını diğer Müslümanlardan daha doğru

bulduğunu, Kûfelilerin kendi kıraatlarını savunduğunu, Basra'lıların da kendi

okuyuşlarını beğenip, Mushaflarına "kalplerin nüvesi" adını verdiklerini söyledi.

Hımslılar Kur'an eğitimini Mikdad'dan, Kûfeliler Abdullah b. Mes'ûd'dan, Basralılar

Ebû Musa el-Eş'ârî'den almışlardı.482

Kûfe'ye vardıklarında Huzeyfe bir toplantı düzenleyerek sorunu sahabilerle

paylaştı. Onlar durumun ciddiyeti konusunda ona hak verdiler. İbn Mes'ûd'un

arkadaşları ise Huzeyfe'ye "Ne demek istiyorsun? Biz İbn Mes'ûd'un kıraatı üzerine

okumayalım mı? diyerek itiraz ettiler. Bunun üzerine Huzeyfe onlara "Sizler bedevî

adamlarsınız, susunuz, hata üzerindesiniz." demek suretiyle karşılık verdi. Huzeyfe,

Abdullah b. Mes'ûd, Saîd b. el-Âs ve diğerleri ateşli bir tartışmadan sonra dağıldı.

Abdullah b. Mes'ûd483 kendi ekolüyle ilgili olacakları fark etmiş olmalı ki gelişmelerden

oldukça rahatsız olmuştu. Huzeyfe vakit kaybetmeden meseleyi görüşmek üzere

Medine'ye çıkageldi. Konuyu Hz. Osman'a açtı, halife sahabileri toplayarak istişarede

bulundu. Bu toplantıda tek bir Kur'an nüshası üzerinden Kur'an'ın çoğaltılması fikrinde

ittifak edildiği anlaşılmaktadır. Hz. Ebû Bekir döneminde Zeyd b. Sabit başkanlığındaki

komisyon tarafından bir kitap haline getirilen Kur'an, Hz. Ebû Bekir'in yanında

481 C. Brockelmann, İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi, çev. Neş'et Çağatay, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara,

1964, I, 59; Ferruh, (a.g.e.), s. 117. 482 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 111. 483 Nesebi Ebû Abdurrahman Abdullah b. Mes'ûd b. Gafil b. Habîb el-Hüzelî'dir. Babasından dolayı Benû

Zührenin halifi olarak tanınmıştır. İslâm'dan önce fakir bir ailenin çocuğu olduğu için pek tanınmayan İbn Mes'ûd, Müslüman olduktan sonra yaptığı çalışmalarla büyük bir ün kazanmıştır. İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 150–158; İsmail Cerrahoğlu, "Abdullah b. Mes'ûd", DİA, İstanbul, 1988, I, 114–117.

Page 95: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

84

bulunuyordu. Onun vefatından sonra Hz. Ömer'e teslim edilen mushaf Hz. Ömer'in

öldürülmesi üzerine kızı Hafsa tarafından alınıp muhafaza edilmişti.484

Hz. Osman Hz. Hafsa'nın yanında bulunan bu nüshayı aldıktan sonra Zeyd b.

Sabit, Abdullah b. Zübeyr, Saîd b. el-Âs ve Abdurrahman b. el-Hars b. Hişam'ın içinde

bulunduğu komiteye vererek çoğaltmalarını emretti. Halife onlara ihtilafa düştükleri bir

noktada Kureyş şivesi üzerine yazmalarını söyledi. O bunun nedeni olarak Kur'an'ın

Kureyş şivesi üzerine inmesini göstermişti. Komisyon çoğaltma işini tamamladıktan

sonra Hz. Hafsa'nın Kur'an'ı Kerîm'i kendisine iade edildi. Hz. Osman örnek nüshadan

çoğaltılan mushaflardan her birini bir eyalete gönderdi ve insanların ellerindeki diğer

Kur'an notlarını yakmalarını emretti.485 Kûfe'de Abdullah b. Mes'ûd ve ona tabi olanlar

durumdan oldukça rahatsız oldular. Diğer eyaletler ise Kur'an'lar kendilerine ulaştığında

büyük bir memnuniyet duydular.486 Böylece herkes tarafından kabul edilen Kur'an

metni Hz. Osman'ın girişimiyle oluşturulmuş oldu.487 Bununla beraber Abdullah b.

Mes'ûd vefatına kadar Kûfe'de iki yıl kendi kıratını okutmaya devam etti.488

Bu mushaflarda nokta ve hareke yoktu. Lehçe farklarını da göz önünde

bulundurduğumuzda Kurra'nın kıraatte değişiklik yapma alanını kavramış oluruz. Bu

durum bazı ihtilaflara yol açtı ve Kurra'ya etkin bir mahalli nüfuz kazandırdı. Her

eyaletin kendi Kurrasını desteklemesiyle de bölge asabiyeti kendini gösterdi. Böylece

Hz. Ömer'in başlatıp Hz. Osman'ın sürdürdüğü merkeziyetçi yönetim zayıflatılarak

devletin gücüne sınırlandırma getirilirmeye çalışılırken yerel varlığın güçlenmesi

sağlanıyordu. Kur'an'ın Hz. Osman tarafından toplanması ise ülkede birliği sağlamak

için gerekli dinî-siyasî bir hareketti. Bu şekilde Kurra'nın nüfuzuna ve merkeziyetçiliğe

karşı yönelişlerine sınır konulmuş oluyordu. Dikkat edilirse Hz. Osman Kur'an'ı tahrifle

suçlanmamıştır. Bu da bize bu olayda çıkarılan gürültünün siyasî amaçlı olduğunu

göstermektedir.489

484 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 112. 485 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 992; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 112. 486 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 112; H.A.R. Gibb, Mohammedanism, Oxford Unıversıty Press, United

Stades of America, 1970, s. 33–34. 487 Fazlur Rahman, İslâm, çev. Mehmed Dağ-Mehmet Aydın, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2000, s. 89. 488 Algül, (a.g.e.), II, 389. 489 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 99–100.

Page 96: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

85

İKİNCİ BÖLÜM

HZ. OSMAN'A KARŞI GELİŞEN MUHALEFETTE KABİLE FAKTÖRÜ

A. Hz. Osman'ın Akrabalarıyla İlgili Tutumu

Hz. Osman akrabalarına karşı yakın duruşu ve yakınlarını önemli idarî görevlere

getirmesiyle tanınr. Bunun yanında o sürekli Ümeyyeoğullarıyla istişare ederken Hz.

Ömer'in görüşlerine çokça başvurduğu Ali b. Ebî Talib, Sa'd b. Ebî Vakkas, Talha b.

Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam gibi büyük sahabîlerin görüşlerine başvurmadığı gibi,

onların rahatsızlıklarını da dikkate almamıştır. Üstelik Hz. Osman'ın istişarede

bulunduğu kişiler arasında güvenilmeyen isimler de bulunmaktaydı.490

Ümeyyeoğullarını önemli idarî görevlere ataması491 Hz. Osman'ın eleştirildiği

başlıca konulardan birisiydi. Hilafetinin ilk yıllarında Kûfe, Basra ve Mısır gibi büyük

eyaletlerin valilerini azlederek yerlerine Ümeyyeoğullarından kimseleri ataması dikkat

çeker. Hz. Ömer'in vasiyeti üzerine h. 24 / (m. 644–645) yılında Sakîf kabilesinden

Kûfe valisi olan Muğîre b. Şu'be azledilip, yerine Zühreoğulları'ndan Sa'd b. Ebî Vakkas

getirilmiştir.492 H. 26 / (m. 646–647)'de Sa'd b. Ebî Vakkas azledip yerine halifenin ana

bir kardeşi Velîd b. Ukbe b. Ebî Muayt atandı. Ardından h. 30 / (m. 650–651) yılında

Velid Kûfe valiliğinden alınarak yerine yine Ümeyyeoğullarından Saîd b. el-Âs tayin

edildi. H. 27 / (m. 647–648)'de Sehmoğullarından Amr b. el-Âs Mısır valiliğinden alınıp

yerine Hz. Osman'ın sütkardeşi Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh atandı. H. 29 / (m. 649–

650) yılında Eş'âr kabilesinden Basra valisi olan Ebû Mûsa el-Eş'ârî görevinden alınarak

yerine halifenin dayısının oğlu olan Abdullah b. Âmir atandı. Benû Ümeyye'den olan

Şam valisi Muaviye'ye dokunulmadığı gibi yetki alanı daha da genişletildi. Hz. Osman

Medine'de ise amcasının oğlu olan Mervan b. Hakem'i devlet kâtipliğine getirdi.493

Böylece devletin bütün büyük makamları Emevîler tarafından doldurulmuş oldu. Bu

şekliyle ülkedeki yönetim bir saltanat manzarası arzetmeye başladı.494

Daha önce ifade ettiğimiz gibi Hz. Osman'ın tayin politikası ne Hz.

Peygamber'in, ne de kendisinden önce devlet başkanlığı yapmış Hz. Ebû Bekir ve Hz.

490 Muhammed Ebû Zehra, İslâm'da Siyasî İtikadî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, Çev. Hasan Karakaya,

Kerim Aytekin, Hisar Yay., İstanbul, t.y., s. 33-34; Câbirî, (a.g.e.), s. 371. 491 Ferruh, (a.g.e.), s. 113. 492 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 138; Taberî, (a.g.e.), II, 590. 493 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 343–344; Ferruh, (a.g.e.), 113–114; Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti,

s. 130. 494 Mevdûdi, (a.g.e.), 130.

Page 97: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

86

Ömer'in uygulamalarına uyuyordu. Hz. Peygamber, Ali b. Ebî Talip hariç

Haşimoğullarına devlet kademelerinde önemli görevler vermemişti. Hz. Ebû Bekir ve

Hz. Ömer özellikle kendi akrabalarını devlet görevlerinden uzak tutmuşlardı.

Kendisinden sonraki durumdan endişelenen Hz. Ömer yaralandığında Hz. Osman'a "Ey

Osman, eğer halife olursan Allah'tan kork ve Ümeyyeoğullarını insanların üzerine

musallat etme" demişti.495 Yine Abdurrahman b. Avf Hz. Osman'a "Allah'ın kitabı,

Peygamber'in sünneti ve ondan sonraki halifelerin yolundan gitmesi" şartına bağlı

olarak bey'at etmiş ve onu bu şarta "evet" dediği için halife seçmişti.496

Hz. Osman'ın merkez ile vilayetler arasında birlik sağlamak ve kabiliyetli

gördüğü akrabalarından yararlanmak amacıyla onları işbaşına getirdiği düşünülebilir.

Bu takdirde Hz. Ömer'in Arap toplumundan güçlü bir devlet çıkarma amacına, o bu

şekilde ulaşmak istemiştir diyebiliriz. Ancak Hz. Ömer Arapların psikolojisini tanıyan,

dirayetli bir yöneticiydi. Valilerini değişik kabilelerden seçmesine rağmen, sıkı bir

denetimle istediğini başarabilmişti.497 Hz. Osman aynı şeyi akrabalarıyla başaramadı ve

onların ihtirasına mağlup oldu. Onun yaklaşımını istismar eden Ümeyyeoğulları, Hz.

Peygamber döneminde kaybettikleri nüfuzlarını kazanmak istemişlerdi.498

Emevîlere mensup kişilerin iş başına getirilmesi, toplumda rahatsızlık yarattı.

Muaviye b. Ebî Süfyan, Velid b. Ukbe, Mervan b. Hakem İslâm'a Mekke'nin

fethedilmesinden sonra girmişlerdi. Bundan önce hepsi İslâm davetine karşı savaşanlar

tarafında yer almaktaydılar. Müslüman olduktan sonra irtidat eden Abdullah b. Sa'd ise

Hz. Osman aracılığıyla öldürülmekten kurtulabilmişti.499 Bu insanlar İslâm'a sadakatle

bağlı olan sahabenin önde gelenlerinden olmadıkları gibi ahlaken de mümtaz niteliklere

sahip bulunmuyorlardı. Velid b. Ukbe h. 9 / (m. 630–631) senesinde Hz. Peygamber

tarafından Mustalikoğullarının zekâtını toplamak üzere gönderilmişti. Onlarla

görüşmeden geri dönen Velid Hz. Peygamber'e onların zekât vermek istemediklerini

söyleyince hakkında kınayıcı mahiyette bir ayet inmişti.500 Mervan b. Hakem babası ile

birlikte sürgüne gönderilmiş ve "Tarid b. Tarid" yani "Kovulmuş oğlu Kovulmuş"

495 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 29. 496 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 162; Celâlüddin Abdurrahman b. Ebî Bekr Suyûtî, Tarîhu'l-Hulefâ, thk.

Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, Metbeetü's-Seade, Mısır, 1952, s. 154. 497 Nu'aymî, (a.g.mk), s. 514–515. 498 Wellhausen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 19; Fığlalı, İbâdiye'nin Doğuşu ve Görüşleri, s.36. 499 İbn Hişam, (a.g.e.), IV, 51–52. 500 İbn Hişam, (a.g.e.), III, 308–309.

Page 98: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

87

olarak isimlendirilmişti.501

Burada adı geçen Ümeyyeoğullarından hepsinin gerçekleştirdikleri işler dikkate

alındığında idarî anlamda görevlerinin hakkını verdikleri söylenebilir. Özellikle

fetihlerde gösterdikleri başarılar etkileyicidir. Bununla beraber bu durumdan her şeye

rağmen bu kişilerden başka yetenekli insanlar yoktu sonucu çıkarılamaz. Herhalde çok

geniş bir coğrafyada hüküm süren büyük bir ülkede idarî işler konusunda liyakat sahibi

başkaları da olmalıdır.502 Böyleyken kabile çizgisinde ortaya çıkan her tür gelişmenin

insanların dikkatlerini çektiği bir toplumda bütün mühim idarî görevlerin bir sülâleye

verilmesi kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık meydana getirdi.

Hz. Osman'ın çok eleştirildiği konulardan biri de akrabalarına ekonomik olarak

sağladığı parasal ya da maddî destekdir. Bu konuda kaynaklarımızda muhtelif rivayetler

vardır. Her halükârda bu mesele Hz. Osman'ın başını ciddi anlamda ağrıtmıştır. Hz.

Osman öncelikle Hz. Peygamber'in Taif'e sürgün etmiş olduğu amcası Hakem b. Ebi'l-

As'ı Medine'ye getirtti. Ayrıca Fedek arazisini devlete ait mallardan kabul edip mukataa

olarak Hakem'in oğlu Mervan'a hasretti.503 Medine çarşısının gelirini Mervan'ın kardeşi

Hâris'e tahsis eden halife, damadı Abdullah b. Halid'e de altı yüz bin dirhem vermişti.504

Abdullah b. Sa'd'ın Afrika'da düzenlediği fetihlerle ilgili olarak Hz.Osman ona

"Şayet Afrika'da bazı fetihleri gerçekleştirecek olursan ele geçen ganimetlerin beşte

birinin beşte birini sana veririm." demişti.505 Oldukça başarılı geçen bu fetihlerden

yüklü miktarda ganimet elde edildi.506 Abdullah b. Sa'd'ın kendine düşen payı aldıktan

sonra, ganimetlerin beşte birini Medine'ye gönderdiği ve yapılan bir açık artırma

sonunda Mervan'ın bunları beş yüz bin dinar karşılığında satın aldığı

kaydedilmektedir.507 Ayrıca Hz. Osman'ın Afrika ganimetlerinin beşte birini Abdullah

b. Sa'd ya da Mervan b. Hakem'e verdiği kaydedilmektedir. İbnü'l-Esîr'in verdiği bilgiye

göre; Hz. Osman ilk gazvelerden elde edilenlerden sözü edilen payı Abdullah b. Sa'd'a,

ikinci gazvede elde edilen ganimetlerden ise aynı payı Mervan b. Hakem'e vermiştir.508

İnsanları rahatsız eden ve halk arasında çeşitli dedikodulara sebebiyet veren diğer bir

501 H. Lammens, "Mervan", İA, VII, 777. 502 Mevdûdi, (a.g.e.), 131. 503 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 282. 504 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 168. 505 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 88; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 151–152. 506 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 199; Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 165; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 91. 507 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 91. İbnü'l-Esîr en en doğru haber olarak bunu kabul etmektedir. 508 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 91.

Page 99: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

88

nokta da şu olmuştu: Değeri çok fazla tutan bu mallar toptan satışa çıkarıldığında

Mervan b. Hakem onları satın aldı, ancak sadece belli bir miktarının karşılığını

ödeyebildi. Kalan borcu halife tarafından silindi. Bu da malların değerinin düşmesi

anlamına geliyordu.509

Mısır valisi Abdullah'ın ganimetlerden özel bir pay alması askerler arasında

itirazlara neden olmuştur. Öyleki bu konudaki rahatsızlıklar Hz. Osman'a bizzat iletildi.

Halife savaşçıların temsilcileriyle görüşerek razı değillerse valiye verilen malları geri

alabileceğini söyledi. Razı olmadıklarını beyan ettiler. Bunun üzerine Hz. Osman

Abdullah'a bir mektup göndererek elindeki malları askere dağıtmasını emretti.510

Hz. Osman bir defasında beytülmal memuruna Hakem b. Ebi'l-As'a hazineden

bir miktar para vermesini emretti. Beytülmal görevlisi halifeye, "Ben sizin veya

sülâlenizin değil bütün müslümanların hazine memuruyum." diyerek dairenin

anahtarlarını Hz. Osman'ın önüne attı. Hz. Osman ona, "Sen bizim hazine

memurumuzsun, verdiğimizi alırsın, sustuğumuzda da susarsın." şeklinde mukabelede

bulundu. Bunun üzerine hazine memuru görevini bıraktı. Ardından yerine Zeyd b. Sabit

tayin edildi.511

Hz. Osman akrabalarına yaptığı yardımlar konusundaki eleştirilere "Sıla-i

rahim" yaptığını söyleyerek şöyle cevap veriyordu; (Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'i

kasdederek) "Onlar beytülmal hususunda kendilerini ve akrabalarını sıkıntıya

sokmaktan hoşlanıyorlardı. Fakat ben sıla-i rahimi tercih ediyorum."512 Hz. Osman, Hz.

Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in ellerinde olan hakkı terkettiklerini ve akrabalarına mal

vermediklerini, kendisinin ise malı akrabaları arasında taksim ettiğini söylerken şu

değerlendirmeyi yapmaktaydı:513 "İki kişi nefislerine birtakım konularda

zulmetmişlerdi. Ancak onların sergiledikleri tutum da elbette takdire şayandı. Allah'ın

elçisi akrabalarına veriyordu. Ben de aynı şekilde sıkıntı içinde yaşamakta olan ve

geçim darlığı çeken kimselere ihsanda bulundum. Bu ihtiyaç sahiplerine elimi sonuna

kadar açtım. Bu konuda hatalı davrandığımı düşünüyorsanız bunu bana söyleyin. Ben

de sizin vereceğiniz karara tabi olayım." Yanındakiler Hz. Osman'a şöyle dediler:

509 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 282. 510 Zehebî Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman, Tarîhu'l-İslâm ve Vefeyâtü'l-Meşahîr ve'l-

A'lâm, thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî, Dâru'l-Kütübi'l-Arabiyye, Beyrut, 1987, II, 319–320. 511 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 168–169. 512 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 64. 513 Zehebî, (a.g.e.), II, 432.

Page 100: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

89

"İsabet ettin ve iyilik yaptın fakat Abdullah b. Esîd'e 50000, Mervan'a 15000 dirhem

verdin." Hz. Ali, Talha ve Zübeyr bu davranışını doğru bulmadıklarını açıkladılar.

Bunun üzerine Hz. Osman Abdullah'a ve Mervan'a verilen paraları geri aldı.514

Hz. Osman'ın akrabalarına bakışını göstermesi bakımından henüz Hz.

Peygamber döneminde yaşanan bir hadiseyi aktarmak istiyoruz: Mekke'de

Müslümanlara karşı işkencelerin arttığı sıralarda ashab Allah Resûlüne "Artık biz

çoğaldık. Bizden her on kişiye emir verseniz de gece Kureyş önderlerinden birini

yakalayıp öldürseler. Böylece şehir bizim olsa." dediler. Hz. Peygamber bu tekliften

memnun olmuştu. Hatta sevinci yüzünden okunuyordu. O sırada Osman b. Affan ayağa

kalkarak "Ey Allah'ın Resûlü, oğullarımız, babalarımız, kardeşlerimiz var. Onlara zarar

gelir." demek suretiyle kaygısını dile getirdi. Hz. Osman bunu birkaç kere tekrarlayınca

Hz. Peygamber ilk söylenen sözleri beğenmedi. Bu yüzünden de anlaşıldı ve yapılan

teklifi reddetti.515 Bu örnek Hz. Osman'ın akrabalarına olan düşkünlüğünün derecesini

göstermesi açısından önemlidir. Diğer Müslümanlar işkence görüyorlar ve çıkar bir yol

arıyorlardı. Hz. Osman ise Müslüman olmasına rağmen pek çok Müslümanın

karşılaştığı sıkıntılarla karşılaşmamıştı. Bununla beraber sözü edilen teklifin ne derece

stratejik olduğu ayrı bir tartışma konusudur.

B. Arap Kabilelerinin İktidara Bakışı

a. Kureyş'e Muhalefet

Hz. Osman'ın halife olması Arap toplumunda İslâm öncesi dönemin egemen

anlayışlarından kabile asabiyetine bağlı çekişmeleri yeniden gündeme getirdi.516 Bu

dönemde devlete karşı girişilen başkaldırı hareketi kabile açısından incelendiğinde iki

daire oluşturduğu görülür. Bunlardan birincisi ve aynı zamanda merkezde yer alanı

Ümeyyeoğullarına muhalefet dairesi, ikincisi ise bütün ülke genelinde kendini gösteren

Kureyş'e muhalefet dairesidir. Kureyş dairesi içinde Hz. Osman'a karşı merkezde oluşan

muhalefetin şûra olayı517 ile başladığı söylenebilir. Zira Hz. Ömer kendisinden sonraki

halifenin seçimi için belirlediği yöntemle Hz. Osman için sürekli muhalifler yaratmış

oldu. Sözü edilen muhalifler şûra heyetinin diğer üyelerinden olan Ali b. Ebî Talip,

514 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 157. 515 İbn İshak, (a.g.e.), s. 173. 516 Akarsu, (a.g. tez), s. 184. 517 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 119–131; Taberî, (a.g.e.), II, 580–587.

Page 101: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

90

Talha b. Ubeydullah, Zübeyr b. Avvam ve Abdurrahman b. Avf'dı. Bu şahsiyetler Hz.

Osman'ın hilafeti boyunca merkezde ona ve Ümeyyeoğullarına karşı muhalafeti temsil

eden semboller olarak kendini gösterdi. Ayrıca Hz. Osman bu siyasi rakiplerini etkisiz

kılmayı başarabilecek güçlü bir kişiliğe de sahip olamadı.518

Kûfe, Basra ve Mısır'da yani çevrede oluşan muhalefet519 Hz. Osman'ın

öldürülmesi sonucunu doğurdu. Bu arada yaşanan gelişmeler Arap toplumuna yeni bir

kabile bakışı getirdi. Artık Kureyş karşıtlığı siyasal hayatın bir parçası olmuştu.

Ekonomik gelişmeler bu bakışı tetikleyen unsurlardandı. Hz. Osman döneminde

zenginler ve yoksullar arasındaki sosyal ve ekonomik farklar genişleyip belirginleşerek

iki tabakanın arasının açılmasına sebep olmuştu. Fetihler sonucunda ganimet ve haraca

bağlı olarak elde edilen servet, merkezde belli bir azınlığın elinde toplandı. Eyaletlerde

oturan emekli askerler ve muhtelif kabile mensubu bedeviler çeşitli nedenlerle büyük

şehirlere göç ediyorlardı. Bu da şehirlerin yerleşmiş toplum yapısına ek olarak düzensiz

bir hacim genişlemesini beraberinde getiriyordu.520 Mes'ûdî'nin Hz. Osman zamanında

mal sahibi olanlar hakkında açtığı bölüm ve bazı sahabîlerin servetleri hakkında verdiği

ayrıntılı bilgiler bize çevredeki kabilelerin ekonomik açıdan Kureyş'ten rahatsızlığı

hakkında bir fikir verir mahiyettedir.521

Bu dönemde Kureyş'e karşı gelişmekte olan muhalefete işaret etmesi açısından

Saîd b. el-Âs'ın Kûfe'ye atandıktan bir müddet sonra halifeye yazdıkları dikkat

çekicidir. O, daha önce belirttiğimiz üzere Kûfe halkı içinde yaşanan önemli bir

çelişkiyi dile getirmiş, Müslümanlar arasında değer görmesi gereken büyük

şahsiyetlerin rencide edilirken, ayak takımı ve bedevî Arapların şehirde egemen sınıf

konumunda olduklarını ifade etmişti.522

Hz. Osman'ın halifeliğinin son yıllarına yaklaşıldığında ise Kûfe başta olmak

üzere ülkenin hemen tamamında Hz. Osman iktidarına karşı ciddi rahatsızlık

hareketlerinin başladığı ve ülke dâhilinde Arap kabile asabiyeti tezahürlerinin iyiden

iyiye hissedilir hale geldiği görülmektedir. Ancak asabiyet İslâm öncesi dönemden

farklı bir mahiyet arz ediyordu. Bu defa yöneliş devlet otoritesine karşıydı ve mevcut

518 Câbirî, (a.g.e.), s. 370–371. 519 Bu yerlerin ordugâh eyaletleri olduğu hatırlanmalıdır. Bu vilayetlerde askerlerin yanı sıra çeşitli

meslek gruplarından insanlar da yerleşmişti. Lewis, (a.g.e.), s. 79. 520 Câbirî, (a.g.e.), s. 372. 521 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 342. 522 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 108.

Page 102: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

91

yönetimde değişiklikler yapma gayesini güdüyordu. Eyaletlerde Kureyş-Kureyş

dışındaki kabileler, merkezde ise Emevî-Haşimî mücadelesi bariz bir şekilde varlığını

hissettirmekteydi.523 Benû Bekr, Abdülkays, Rebia, Ezd, Kinde, Temim, Kudaa gibi

kabileler İslâm'ın geç dönemlerinde Müslüman olmuşlardı. Bununla beraber bu

kabileler İslâm fetihlerine büyük katkı sağladılar. Bu nedenle onlar kendilerinde idareye

müdahale hakkı görüyorlar ve iktidara karşı muhalif hareket ediyorlardı.524 Sebepler

temelde siyasî ve ekonomik bir içeriğe sahipti. Doğal olarak iktidarda Kureyş olduğu

için muhalif söylemlerde Kureyş'e karşıt yaklaşımlar dikkati çekmekteydi. Kaldı ki o

günün Arap toplumunda siyaset kabileden bağımsız düşünülemezdi.

H. 34 (m. 645–655)'de İslâm tarihinde "Yevmu'l-Cer'a Olayları" olarak anılan

hareketle Kûfeliler Hz. Osman'a büyük bir idarî yaptırım uygulattılar.525 Olaylar şöyle

başladı: Müslümanlardan bir grup toplanarak Hz. Osman'ın uygulamaları hakkında

çeşitli değerlendirmelerde bulundu. Onlar yönetimden şikâyetçi oldukları hususları

bildirmek üzere Âmir b. Abdi'l-Kays'ı Hz. Osman'a temsilci olarak göndermeyi

kararlaştırdılar. Bu adla tanınmakla beraber onun asıl adı Âmir b. Abdullah et-Temîmî

el-Anberî'dir. Âmir Hz. Osman'a gelerek Müslümanların onun icraatlarını gözden

geçirip tartıştığını ve halife olarak kendisinde birçok yanlış gördüklerini söyledi.

Bundan dolayı Allah'tan korkmasını ve tevbe etmesini istedi. Hz. Osman ona, "Şu

adama bakın, konuşmasını duyan okuma yazma bildiğini sanır, buraya gelmiş bana

hakaret edercesine bir şeyler söylüyor. Vallahi o, Allah'ın nerede olduğunu dahi

bilmez." şeklinde mukabelede bulundu. Âmir halifeye şöyle cevap verdi: "Hayır, ben

Allah'ın nerede olduğunu gerçekten biliyorum. Yüce Allah elbette gözetleme yerindedir.

O her zaman kullarının eylemlerini takip eder."526 Bu rivayet Âmir b. Abdi'l-Kays ile

ilgili olarak ele aldığımız sürgün rivayetiyle bir parça çelişmektedir. Acaba Hz. Osman

bu davranışından sonra mı Âmir'i Şam'a sürgün etmişti. Bu durumda Şam'da

gerçekleşen olaylarla ilgili bir tutarsızlık olmaktadır. İbnü'l-Esîr birinci hadiseyi h. 33,

ikinci hadiseyi h. 34 senesi olayları arasında aktarmaktadır. İki olayın birer yıl arayla

ortaya çıktığını düşündüğümüzde de karşımıza şu çıkmaktadır: Şam'da yaşamakta olan

Âmir sözü edilen toplantıda nasıl bulunmuştur? Gerçi toplantının yeri hakkında bilgi

523 Hüseyin Algül, İslâm Tarihi, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1986, II, 413. 524 İbn Haldun, Tarih, II, 138. 525 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 208. 526 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 149.

Page 103: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

92

verilmemektedir, ancak Şam olması ihtimali neredeyse imkânsızdır. Âmir'in bu arada

Kûfe'ye gelmiş olması mümkündür. Ancak birinci rivayetteki ifadelerden anlaşılan

Âmir'in siyasetten uzak, kendi halinde bir zahid olduğudur.527 Böylesi önemli bir

girişimde görevlendirilmesi ilginç düşmektedir. Her şeye rağmen Kurradan olduğu

anlaşılan bu şahıs saygıdeğer konumundan yararlanmak isteyen muhalifler tarafından

seçilerek, kendisinin de davranışlarını İslâm'a aykırı bulduğu halifeyle mesele hakkında

görüşmeye gelmiş olabilir.

Yukarıdakine benzer bir rivayet Belâzurî'de geçmektedir. Buna göre Kurra'dan

olan kişiler Kûfe valisi hakkındaki şikâyetlerini bildiren bir mektupla Ebû Rebîa'yı Hz.

Osman'a gönderdiler. Ebû Rebîa halifeyle yaşadığı diyalogtan sonra dövüldü ve

hapsedildi. Halife ayrıca Saîd b. el-Âs'a Kûfe'de mektubu yazanlardan biri olan Ka'b b.

Abde'yi cezalandırmasını ve atâsını keserek şehirden uzaklaştırmasını emretti. Ancak

Hz. Osman daha sonra bu uygulamasından vazgeçti.528 Bu kayıt ile İbnü'l-Esîr'de geçen

Âmir b. Abdi'l-Kays'ın sürgün hadisesi muhtemelen aynı olaydır. Birinci rivayette

sürgüne gönderilen kişi olarak ifade edilen Âmir gerçekte Ka'b b. Abde olmalıdır.

Rivayetlerde geçen ifadelerin benzerliğinden böyle bir sonuç çıkarmak mümkündür.

H. 34 (m. 654–655) yılında dâhili karışıklıklar nedeniyle Hz. Osman valilerini

Medine'ye çağırarak onlarla genel durum hakkında bir istişare toplantısı yaptı. Bu

toplantıya Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyan, Mısır valisi Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh,

Kûfe valisi Saîd b. el-Âs, Basra valisi Abdullah b. Âmir ve eski Mısır valisi Amr b. el-

Âs katıldı. Halifenin toplantıda şöyle konuştuğu rivayet edilmektedir: "Her kişinin

vezirleri ve ona nasihat eden adamları vardır. Sizler de benim vezirlerim ve bana

tavsiyede bulunan kimselersiniz. Aynı zamanda güvenilir adamlarımsınız." Hz.

Osman'ın bu son ifadesi onun görev konusunda liyakat kadar güvene de önem verdiğini

göstermektedir. Hz. Osman bundan sonra eyaletlerden gelen şikâyetlerden bahsederek

onlardan durumu düzeltmek için önerilerinin ne olduğunu sordu. Abdullah b. Âmir

insanları cihada göndermesini, böylece onların kendi başlarının çaresine düşerek isyanı

akıllarına dahi getiremeyeceklerini ifade etti. Saîd b. el-Âs isyan hareketlerinin

öncülerinin öldürülmesini, böylece taraftarlarının dağılıp, sorunun temelli olarak

halledileceğini söyledi. Hz. Osman bunun en isabetli görüş olmakla beraber, tehlikeli ve

kargaşayı artıracak bir niteliğe sahip olduğunu belirtti. Muaviye b. Ebî Süfyan valilerin 527 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 140–141. 528 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 153–154.

Page 104: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

93

muhalif kişilere karşı yerel otorite kullanmak konusunda yetkilerinin artırılmasını

istedi.529 Bu durumda her vali kendi bölgesindeki olaylarla doğrudan ilgilenecekti.

Abdullah b. Sa'd insanların mal ve para verilerek susturulabileceğini ifade etti. Amr b.

el-Âs ise halifeye ülkeyi Ümeyyeoğulları sülâlesiyle yönettiğini ve valilerinin de

kendisi gibi davranışlar sergilediklerini söyledi. Böyleyken kendisinin ya görevden

ayrılmasını ya da olayların üzerine büyük bir kararlılıkla gitmesi gerektiğini belirtti. Hz.

Osman söylenenlerden rahatsız olunca Amr bir manevra yaparak sözlerini değiştirdi ve

durumu kurtarma yoluna gitti. Toplantı sonunda Hz. Osman valilerine eyaletlerine

dönmelerini söyledi. Karar olarak muhaliflere dağıtılmak üzere belli malların

hazırlanmasını emretti.530

Yukarıda anlatıldığı şekilde Kûfe valisi Saîd b. el-Âs da yanında bulunan bir

heyetle birlikte Medine'ye Hz. Osman'la görüşmeye gelmişti. Ne var ki Saîd, bu

toplantıdan bir yıl kadar önce Kûfe kurmaylarının neredeyse tamamını görevlendirerek

çeşitli bölgelere göndermişti. Böylece Kûfe'de iktidarı temsil eden önemli isimlerden

hemen hiç kimse kalmamıştı. Bu arada İbnü's-Sevdâ531 Kûfe'deki muhalif grup

üyeleriyle mektuplaşmaktaydı. İşte bu sıralarda bu adamlardan biri olan Yezid b.

Kays532 halife Hz. Osman'ın azledilmesini istedi. Ka'ka' b. Amr bu çıkışı üzerine onu

yakalayınca kendisinin aslında halifenin değil Saîd'in azledilmesini istediğini söyledi.

Ka'ka' ona dokunmadı.533 Ka'ka'nın bu davranışı ilginçtir. O yaklaşımıyla sanki Saîd b.

el-Âs'ın görevden alınmasına sıcak bakmaktadır. Zaten gelişmelerden Kûfe valisine

karşı küçük bir başkaldırı olarak başlayan muhalefetin gittikçe büyüyerek şehrin

neredeyse tamamına egemen olduğu anlaşılmaktadır.

Yezid b. Kays daha önce de Kûfe'den sürgün edilenlere mektup yazarak onları

Kûfe'ye çağırmıştı. Onlar da bu davet üzerine Kûfe'ye gelmişlerdi. Bu olayları takip

eden bir Cuma günü el-Eşter insanların mescidde toplandığı sırada mescidin kapısına

gelip dayanarak şöyle bağırdı: "Ben size mü'minlerin emiri Hz. Osman'ın katından 529 Muaviye kendi bölgesinden emin olduğu için böyle konuşuyor olmalıdır. Onun daha sonraki

gelişmelerde de duruma göre vaziyet aldığı dikkatlerden kaçmamaktadır. 530 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 149–150. 531 Burada İbnü's-Sevdâ olarak ifade edilen şahıs Abdullah b. Sebe'dir. Hz. Osman ve Hz. Ali dönemi

hadiseleri içinde adı özellikle Taberî'de çokca anılır. Ancak bu şahsın gerçekten yaşadığının dahi şüpheli olduğu belirtilmektedir. Hakkında daha sonra bilgi vereceğimizden adı geçen bahislerde rivayetin akışını bozmayarak olayı anlatıldığı şekilde aktarmayı tercih ettik.

532 Bundan sonraki olaylarda Hz. Osman'a karşı Kûfe'de radikal girişimlerde bulunacak olan Yezid, Cebele ehlinden olup, Ebû Halid eş-Şamî adıyla anılır. Nesebi, Yezid b. Kays b. Süleyman es-Sîlihînî Ebû Sehl'dir. İbn Hacer, (a.g.e.), XI, 354.

533 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 147.

Page 105: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

94

geliyorum. Saîd halifeyle kadınlarınıza verilen maaşların yüz dirhem azaltılması,

zorluklarla karşılaşmış olanlarınızın maaşlarının iki bin dirheme indirilmesi ve

ganimetlerinizin Kureyşlilere peşkeş çekilmesi konusunda görüşmek isterken bırakıp

geldim. Orada bulunanların onu ciddiye almadıkları söylenmektedir. Ayrıca işin nereye

varabileceğini fark edenlerin ise insanları uyarmaya çalıştığı, fakat onlara da kulak asan

olmadığı belirtilmektedir. Diğer taraftan Yezid b. Kays bir tellala Saîd'in yaptığına

engel olmak isteyenleri kendisine katılmaya davet eden bir çağrı yaptırıyordu. İbnü'l-

Esîr Müslümanların bir kısmının Yezid'e katıldığını, bazı ileri gelenlerin ise mescidde

kaldıklarını bildirmektedir. Aynı gün Kûfe'de vali vekili olan Amr b. Hureys mescidin

minberine çıkarak Müslümanları itaate ve birliğe davet etti. Ka'ka' b. Amr ona bu selin

önüne geçilemeyeceğini ve bu kargaşanın ancak kılıçla son bulacağını söyledi.

Ardından Kûfelilerin bu günleri çok arayacağını, fakat Allah'ın onlara bunu nasip

etmeyeceğini söyleyerek, böyleyken yapılması gereken tek şeyin sabretmek olduğunu

ifade etti. Onun sözlerine Amr b. Hureys karşılık vererek sabredeceğini söyledi ve

mescidden ayrıldı evine gitti.534

Yezid b. Kays ve el-Eşter yanlarındaki toplulukla beraber Kûfe'den çıkarak

Kadisiye yakınlarında bir yer olan el-Cer'a'da konakladılar. Medine'den dönen Saîd b.

el-Âs onlarla orada karşılaştı. Onlar vali Saîd'e şöyle dediler: "Sana hiçbir şekilde

ihtiyacımız yoktur." Saîd b. el-Âs ise, "Sizin mü'minlerin emirine bir kişi, bana da bir

kişi göndermeniz yeterlidir. Aklı başında olan bin kişinin bir adamın üzerine gitmesi

normal midir?" şeklinde cevap vererek yanlarından ayrıldı. Sonra onlar Saîd'in devesi

üzerinde gitmekte olan kölesini fark ettiler. Durumu soruşturduklarında o, "Vallahi

Saîd'e geri dönmek yakışmazdı." dedi. Bu söz üzerine Eşter bu köleyi öldürdü. Saîd b.

el-Âs Medine'ye geri döndü. Olanları Hz. Osman'a anlatarak Kûfelilerin Ebû Mûsa el-

Eş'ârî'yi vali olarak istediklerini ifade etti.535

Halife Hz. Osman Kûfelilerin istekleri doğrultusunda Kûfe valisi Saîd b. el-Âs'ı

azlederek yerine Ebû Mûsa el-Eş'ârî'yi atadı.536 Bu değişikliğin ardından Hz. Osman

Kûfelilere hitaben şunları yazdı: "…Ben sizin istediğiniz kişiyi başınıza getirerek Saîd'i

bu görevden aldım. Vallahi, şunu biliniz ki size içimdekilerin hepsini söyleyerek, bu

konuda yaptıklarınıza karşı bütün sabrımı kullanacağım." Hz. Osman onları barışa

534 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 148. 535 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 208; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 148. 536 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 208.

Page 106: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

95

yöneltmek için her şeyi yapacağını, Allah'a isyan niteliği taşımayacak bütün tekliflerine

açık olduğunu, aynı şekilde kendisinde gördükleri yanlış uygulamalara karşı itiraz

edebileceklerini belirtti. Ayrıca Allah indinde bir delilleri kalmaması için arzu ettikleri

her şeyi yapabileceğini ilave etti.537 Gerçekte halifenin bu sözleri gerek Kûfe'li

muhaliflere, gerek bu muhalefetten cesaret alacaklara verilmiş büyük bir taviz mahiyeti

taşıyacaktı. Her ne kadar Hz. Osman'ın ifadeleri onun Allah'a saygısını göstermesi

açısından değer taşısa da siyasal konjöktür açısından uygun düşmemiş gibi

görülmektedir.

Bu arada Kûfe'den daha önce ayrılmış olan emirlerden bazıları geri gelmişti.

Karkisiye'den dönen Cerîr, Hulvan'dan dönen Uteybe b. en-Nehhas bunlardandı. Ebû

Mûsa el-Eş'ârî onlarla konuşarak cemaatten ayrılmamalarını ve halifeye itaat etmelerini

istedi. Kabul ettiler ve yeni vali tarafından görev yerlerine iade edildiler.538

Şüphesiz mesele sadece Kureyş'e muhalefetten ibaret değildi. Yaşananlar

ülkenin içinde bulunduğu iktisadî, ictimaî ve siyasî yapı ile doğrudan ilişkiliydi. Zaten

Araplar devlet düzenine henüz alışmamışlardı. Hz. Osman'ın tavizkâr idaresi ise onların

agresif tutumları için fırsat niteliği taşıyordu.539

Aslında kabilelerin Kureyş'e karşı muhalefeti henüz Hz. Ebû Bekir döneminde

ridde olaylarıyla başlamıştı. Hz. Ebû Bekir'in tavizsiz tutumuyla bu ilk hareket etkisiz

hale getirilmişti. Kabile üyelerinin daha sonraki dönemde devlete bağlılıkları İslâm'ı

biraz daha benimsemeleriyle açıklanabileceği gibi, devletin zenginleşmesinin ve bu

zenginlikten kabilelerin faydalanmasının etkisi de inkâr edilmemelidir. Nitekim Hz.

Ömer fethedilen toprakları gelirleri devlete kalmak üzere önceki sahiplerine

bıraktığında kabileler bu yeni durumdan ziyadesiyle rahatsız olmuşlardı. Hz. Ömer'in

dirayetli yönetimi onların büyük bir reaksiyona girişmelerini engelledi. Bununla beraber

Hz. Ömer'in Kûfe konusunda yaşadığı sorunlar dikkate alındığında problemlerin sahip

olduğu mazi daha net görülür. Hz. Osman döneminde kabilelerin muhalefeti halifenin

esnek tutumlarıyla doğrudan ilişkili oldu. Kökleri eskilere uzanan bu muhalefetin hızlı

çıkışı için Hz. Osman bulunmaz bir fırsattı.

537 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 148–149. 538 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 149. 539 Watt, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 14.

Page 107: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

96

b. Ümeyyeoğullarına Muhalefet

Ümeyyeoğullarına karşı gelişen muhalefetin önderleri daha önce ifade ettiğimiz

gibi Hz. Ali, Talha ve Zübeyr idi.540 Hz. Aişe de halifeyi eleştiren isimler arasındaydı.

Wellhausen Sa'd b. Ebî Vakkas'ın makam hırsı olmadığını ve Abdurrahman b. Avf'ın da

Hz. Osman'dan önce vefat ettiğini belirttikten sonra, muhalefet açısından şûranın bu iki

üyesinin yerini Hz. Aişe'nin doldurduğunu söylemektedir. O şöyle devam ediyor;

Ashabın önde gelenleri İslâm'la kazandıkları konumlarının Ümeyyeoğulları tarafından

tehdit edildiğini düşünüyorlardı. Bu nedenle toplumun seçkinleri olan bu sahabîler

halifeyi kliğinden ayırmaya çalıştılar. Başaramayınca Hz. Osman'ın aleyhine döndüler.

Onun Medine'deki nüfuzunun temellerini oydular ve eyaletlerdeki kabilelerinin ona

karşı hoşnutsuzluğunu beslediler.541 Böylece Kureyş kendi içinde bölünmüş oldu.542

Doğal olarak başkent Medine muhalefet hareketlerinden en fazla etkilenen

merkezdi. Öncelikle eyaletlerde yaşanan karışıklıkların faturası Medine'deki yönetime

kesiliyordu.543 Zaten hilafeti boyunca karşılaşılan bütün olumsuzlukların müsebbibi

olarak Hz. Osman görüldü. Onun önemli görevlere akrabalarını getirerek devlet

imkânlarının Ümeyyeoğullarna tahsis edilmesi özellikle Haşimoğullarının, sahabenin ve

halkın iktidara bakışını olumsuz olarak etkilemişti. Eyaletlerdeki valilerinin yanlış

uygulamaları ise halifeye karşı gelişen muhalefeti adeta körüklüyordu.544

Hz. Osman'ın devlet polikası Emeviler için özel imkânlar doğurmuştu. Ne var ki

etrafındaki Emevîler halifeyi yanlış yönlendiriyorlardı.545 Üstelik onların Hz. Osman'ı

değil kendilerini düşündükleri anlaşılmaktadır. Halifenin yaşının ilerlemesi devlet

işlerinin kâtibi Mervan b. Hakem'in eline geçmesini sağlamıştı. Hatta Emevîler iyice

azıtıp sokaklarda tavır ve davranışlarıyla rahatsızlık vermeye başlamışlardı.

Muhataplarına "Biz Kureyşliyiz." diyerek egemenliklerini kabile ile kabul ettirmeye

çalışıyorlardı. Onlara karşı çıkanlar ise, "Kureyş içinde Emevîlerden daha şerefli

Haşimoğulları vardır." diyerek itiraz ediyorlardı. İşte böylece İslâm öncesi kabile

asabiyeti yeniden boy vermiş oluyordu.546

540 Câbirî, (a.g.e.), s. 371. 541 Wellhusen, Arap Devleti ve Sukutu, s. 20. 542 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 98. 543 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 147. 544 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 323. 545 G. Levi Della Vida, "Osman", İA, M.E.B Yay., Eskişehir, 1997, IX, 430. 546 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 324.

Page 108: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

97

Medine'deki muhalefetin boyutunu göstermesi açısından Ebû Zer'in sürgünde

olduğu Rebeze'de ölmesi üzerine Hz. Osman'ın uygulamasını değerlendiren

Abdurrahman b. Avf ile Hz. Ali arasında geçen diyalog ilgi çekicidir. Hz. Ali, onun

şûradaki hakemliğine gönderme yaparak "Bu senin işindir." deyince Abdurrahman,

"Dilersen sen kılıcını al, ben de alayım. Şüphesiz o bana verdiği söze muhalefet etti."547

demek suretiyle tepkisini ortaya koydu.

Kûfe valisi Saîd b. el-Âs'ın şehrin önde gelenleriyle yaptığı bir sohbette

kullandığı "Bu Sevad arazisi Kureyş'in bahçesidir." ifadesi onun için valilik görevinde

sonun başlangıcı oldu. Bu sözün ardından doğan tartışmada muhafızı Abdurrahman el-

Esedî feci şekilde dövülmüştü. Abdurrahman Esed kabilesindendi. Bu olay bu kabile

mensuplarının halifeye tavır almaları için yeterli sebep oldu.548 Bu olaydan sonra Saîd

b. el-Âs Kûfe eşrafıyla bu tür oturumlar yapmamaya karar verdi. Malik el-Eşter ve

arkadaşları da valiye karşı açıkca muhalefete başladı. Hepsi Kûfe'ye yerleşen kabilelerin

önde gelen kişilerinden gelen bu muhalefet kenti önemli siyasal gelişmelere gebe

bıraktı.549

Mısır'da sorunların h. 27 senesinde (m. 647–648) Amr b. el As'ın valilikten

alınıp yerine Abdullah b. Sa'd'ın atanmasıyla başladığı söylenebilir. Eski valinin bizzat

kendisi ve idaresi döneminde edindiği taraftar kitlesi Hz. Osman'a karşı büyük bir

protesto faaliyetine girişti. Abdullah b. Sa'd'ın taraftarları da yönetimi müdafa

ediyordu.550 Muhalefet için en büyük koz Amr b. el-Âs gibi fatih bir devlet adamının

yerine Abdullah b. Sa'd gibi vaktiyle dinden dönen bir kişinin tayin edilmesiydi.551

Abdullah b. Sa'd başarılı bir devlet adamıydı. Valiliği döneminde Mısır

gelirlerini artırmış, Müslümanlarla Sudanlılar arasındaki ilişkileri düzenlemiş ve

Muaviye'nin Kıbrıs seferine yardımcı olmuştu. Bundan başka Afrika kıtasında Roma

imparatorluğunun elinde bulunan pek çok kenti ele geçirdiği gibi, Roma donanmasına

karşı (h. 34 / m. 654–655) Zâtü's-Savâri deniz savaşında büyük başarı sağlamıştı.552

Ancak bu başarılar iktidara yöneltilen eleştirilere engel olamıyordu. Ayrıca Zâtü's-

Savâri savaşında Ümeyyeoğullarına muhalefetin sesi Muhammed b. Ebî Huzeyfe ve

547 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 171. 548 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 138–139. 549 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 139. 550 İhsan Süreyya Sırma, İslami Tebliğin Örnek Halifeler Dönemi, Beyan Yay., İstanbul, 1990, s. 120. 551 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 144. 552 C. H. Becker, "Abdullah b. Sa'd", İA, M.E.B Yay., Eskişehir, 1997, I, 41.

Page 109: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

98

Muhammed b. Ebî Bekir'in şahsında iyice yükseldi. Onlar Hz. Osman'ın uygulamalarını

Hz. Peygamber'in ve önceki halifelerin uygulamalarına aykırı bulduklarını ilan ettiler.

Abdullah b. Sa'd'ın Hz. Peygamber'e karşı tavrı ve irtidat etmesi, onlar için ciddi bir

malzemeydi. Vali atamaları ve Hz. Peygamber'in Medine'den sürgün ettiği kimselerin

Medine'ye getirilmesi Hz. Osman'a karşı kullanılan mühim delillerdi. Muhammed b.

Ebî Huzeyfe ve Muhammed b. Ebî Bekir'in iki büyük sahabînin çocuğu olmaları onları

destekledi ve çeşitli kabilelere mensub birçok kimse onlara katıldı.553 Muhammed b.

Ebî Bekir Hz. Osman'dan büyük bir memuriyet istemişti. Halife kendisine istediği

görevi vermeyince çok üzülmüş ve ona düşman kesilmişti.554 Bu ikisi faaliyetlerini

devam ettirdikleri Mısır'da en büyük yardımı Ammar b. Yasir'den gördüler.

Câbirî, Mısır muhalefetini şu sözlerle ifade etmektedir: "Ammar, Muhammed b.

Ebî Bekir ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe, Osman'a karşı tepki hareketlerinin

eşgüdümünü sağlayan 'yüksek kurul' gibiydi. 'Çevre'deki isyancılar ve 'merkez'deki Ali,

Talha ve Zübeyr gibi sembollerle ilişki içindeydiler."555 Gerçekten bu isimler Hz.

Osman'ın yönetimini çeşitli şekillerde sürekli yıpratmaya devam ettiler.556

Basra valisi Ebû Mûsa el-Eş'ârî'yi görevinden alan (h. 29 / m. 649–650) Hz.

Osman, yerine genç ve deneyimsiz olan dayısının oğlu Abdullah b. Âmir'i atamıştı. Bu

atama nedeniyle Basralılar rahatsızlık duymadılar. Çünkü bu, onların arzu ettiği bir

değişiklikti. İyi bir yönetim sergileyen Abdullah başarılı fetihler yaptı. Bununla beraber

sorumluluğu altındaki bölgelerde birtakım sorunlar mevcuttu. Ülke genelinde yaşanan

siyasî, iktisadî ve kültürel sorunlar, Basra için de söz konusuydu. İktidardan indirmek

üzere Hz. Osman'a karşı yürüyen gruplardan birinin Basra'dan gelmesi bunun açık

kanıtıdır.557

Ammar b. Yasir'in Hz. Osman'a götürdüğü bir şikayet mektubunun ardından ağır

bir şekilde dövülmesi,558 Ümeyyeoğulların'a çeşitli şekillerde parasal destek

sağlanırken, sahabenin önemli isimlerinden Abdullah b. Mes'ûd'un Kur'an'ın

553 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 117–118. 554 Ömer Rıza, (a.g.e.), VIII, 52. 555 Câbirî, (a.g.e.), s. 444. 556 H. İbrahim, (a.g.e.), II, 34–35. 557 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 146. 558 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 35–36.

Page 110: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

99

çoğaltılması konusunda halifeyle yaşamış olduğu polemik nedeniyle maaşının

kesilmesi559 ve benzer uygulamalar insanların son derece tepkisini çekmişti.

Hz. Osman'a ve dolayısıyla Ümeyyeoğullarına karşı yürütülen muhalefet

hareketlerine Amr b. el-Âs da dâhil edilmelidir. Hz. Osman'la yaşadığı tartışmanın

ardından Medine'den ayrılan Amr daha sonra şöyle diyecektir. "Dağ başlarında

gördüğüm çobanlara varıncaya kadar herkesi Osman'ın aleyhinde sürekli kışkırttım."560

Ülke genelinde maaş uygulamasına bağlı olarak yaşanan sorunlar sancılı bir

diğer noktaydı. Fakirler-zenginler, idareciler-başkaldıranlar olarak herkes ganimet,

cizye ve haraç'tan oluşan kaynaklardan yararlanıyorlardı. Yoksullar yoksulluklarının

nedenini yanlı dağıtım yapılmasında görüyorlardı. Dağıtımı yapan halife olduğuna göre

asıl sorumlu kişi de halifenin kendisi olacaktı. Kaynaklarımızda fitnenin sorumluları

olarak gösterilen kargaşacılar ve bedeviler fakirlikleri nedeniyle zenginlerin mallarına

göz dikiyor değillerdi. Onlar zenginlerin eliyle atâ sahibi olmak istiyorlardı. Onlara göre

ülkede zulüm vardı. Hz. Osman ve Ümeyyeoğulları da iktidarın zenginleri olduklarına

göre zulmün uygulayıcıları onlar oluyorlardı. Diğer zenginler iktidarı üstlendiklerinde

bu sözü edilen yoksulları refaha kavuşturacaklardı. Bu bakış nedeniyle ciddi mal

varlığına sahip olan Talha ve Zübeyr muhalefetin iktidar adaylarıydı. Burada

muhalefetin sahabe içinde zengin bir adam olmayan Hz. Ali'ye bakışını farklı

değerlendirmek gerekir. Bununla beraber her halükarda halk ve sözü edilen seçkin

kişiler için Emeviler'e muhalefet ortak bir buluşma noktası idi.561

Burada kabileleri harekete geçiren nedenlerden biri olan "ikta" üzerinde de

durmamız gerekmektedir. Bazı toprakların Araplara ikta olarak verilmesi Hz. Ömer'in

uygulamalarındandı. Hz. Osman bu uygulamayı genişleterek başta "sevad" arazisi

olmak üzere çok sayıda ikta verdi. Ayrıca o Muaviye'ye Suriye sahillerine bazı grupları

yerleştirilerek onlara ikta verilmesini emretti. Muaviye bu emri oldukça genişleterek

uyguladı. Suriye'deki bazı arazıleri kendisine ayırarak bir bölümünü de yandaşlarına

bağışladı.562 Gerek Hz. Osman'ın gerekse Muaviye'nin bu uygulamaları kabile iskân

politikası açısından değerlendirilebilir. Stratejik önemi olan bölgelerin müstahkem

merkezler haline dönüştürülmesi bir devlet politikasıdır. Devlet bir yandan üzerinde

559 Ya'kûbi, II, 170. 560 Taberî, (a.g.e.), II, 656. 561 Câbirî, (a.g.e.), s. 376–377. 562 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 39.

Page 111: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

100

kurulduğu topraklara iyice egemen konuma gelirken öte yandan bu merkezler

vasıtasıyla dışa açılma imkânına sahip olacaktı. Ancak verilen iktaların sahiplerine

kazandırdığı güç ve gelir gözönüne alındığında kabilelerin önemli ağırlığını

Ümeyyeoğullarının oluşturduğu ikta uygulamasına neden itiraz ettiği daha net anlaşılır.

Emevî-Haşimî çekişmesi de muhalefeti destekledi. İlk halife Hz. Ebû Bekir

Teym,563 Hz. Ömer ise Adiy kabilesindendi.564 Bu durum mücadeleleri İslâm öncesine

dayanan Emevî-Haşimî ilişkilerini olumlu yönde etkiledi. Ancak Hz. Osman'ın halife

seçilmesi ve akrabalarına olan temayülü, öncelikle Haşimoğulları'nı rahatsız etti. Buna

bir de yapılan yanlış işlerin eklenmesi Haşimoğullarını yönetim aleyhinde bulunmaya

sevketti. İdareden memnun olmayan diğer kabile mensuplarının Ümeyyeoğullarına karşı

Haşimoğullarının yanında yer alması iki karşıt siyasî grubun oluşmasına neden oldu.565

Hz. Ali'nin adeta bir simge olduğu bu muhalefet Ümeyyeoğulları için son derece etkili

oldu ve Hz. Osman'ın öldürülmesine kadar bütün olaylarda etkisini gösterdi.

Bu dönemde devlete karşı hareketler arasında adı zikredilmesi gerekenlerden bir

diğeri de toprakları fethedilen İran, Suriye, Mısır gibi bölgelerin müslüman olmayan

halklarının muhalefetidir. Gerçi onlar iktidarda Emevîler olmasa da devlete herhalde

hoş bakmayacaklardı. Bununla beraber Hz. Osman'ın dirayetli bir yönetime sahip

olmaması ve müslümanların kendi içlerinde yaşadıkları fiili çekişmenin onları

cesaretlendirdiğini söyleyebiliriz. Abdullah b. Sebe'nin faaliyetleri bu cümleden olarak

değerlendirilebilir.566

C. Hz. Osman'a Karşı İslâm Adına Yapılan Muhalefetin Kabilecilik

Açısından Değerlendirilmesi

İslâm siyasî düşüncesinde muhalefet denilince inançla yakın ilişkisi olan ve dinî

değişkenin hâkimiyeti dolayısıyla değişmez bir nitelik taşıyan bir yapıyla karşılaşırız.

Muhalefet, dine aykırı olduğu görülen ya da düşünülen her şeye karşı çıkıştır. İslâm

tarihindeki bütün muhalefet hareketlerinin başlangıç noktası, Kur'an ve Hz.

Peygamber'in sünnetinde yer alan değerleri ifade eden ideal İslâm modelinden sapışa

563 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 169. 564 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 265. 565 Ferruh, (a.g.e.), s. 112. 566 Bkz. Abdullah b. Sebe ve Yemen Kabilelerinin Siyasal Gelişmelerle İlgisi.

Page 112: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

101

karşı çıkışta kendini gösterir.567 Hz. Osman'a karşı gelişen muhalefetin bir ayağını Hz.

Peygamber'in davetinin erken dönemlerinde Müslüman olan, ancak özellikle kabile

açısından kendilerini koruyacak kimseler bulunmayan, zayıf sahabîlerin saflarında

belirginleşen ve aynı zamanda dinî anlayıştan kaynaklanan bir duruşun vücuda

getirdiğini görmekteyiz. Bu zayıf kişiler Kureyş tarafından pek çok işkenceye maruz

kalmışlar, ancak zaaf göstermeden Allah Resûlüne bağlılıklarını sürdürmüşlerdi. Hz.

Peygamber Medine'ye hicret ettikten sonra çoğu suffe ashabı olan bu kimseler Mekke

fethedilip, Hz. Peygamber Kureyş'i affedinceye kadar İslâm adına Kureyş'le savaştılar.

Fetihten sonra Müslüman olan Kureyşliler ise "serbest bırakılanlar" anlamına gelmekle

beraber kendileri için aşağılayıcı bir tabir olarak kullanılan "tuleka" sıfatıyla

anılacaklardı.568

Hz. Osman dönemine gelindiğinde önemli bir bölümünü Ümeyyeoğullarının

teşkil ettiği Kureyş'in tuleka denilen sınıfı ve onların yakınları elinde ciddi bir servet

birikimi olmuş ve pek çoğu önemli mevkiler edinmişti. Hz. Osman'nın çevresini

Emevîlerin oluşturması, büyük vilayetlerdeki idarî görevlerden sahabîleri çekip

yerlerine Ümeyyeoğullarından gençleri ataması başta olmak üzere halifenin diğer

icraatları İslâm'ı bizzat Hz. Peygamber'le yaşayan bu sahabîleri protestoya sevketti.

Devletin imkânlarını ellerinde bulunduran Emevîlerin neredeyse tamamına yakını

İslâm'ı sonradan öğrenmişti ve daha önemlisi onun felsefesine ve teknik bilgisine hakîm

değillerdi. Ayrıca onlar sahabe vicdanını rahatsız edecek politik icraatlarına ilaveten

dünyevî bir hırs ve lüks eğilimine sahip idiler. İşte kendilerinden bahsedeceğimiz bu

sahabîler bu gidişe karşı seslerini korkusuzca yükselttiler. Onlar güçlü kabilelere

mensup olmadıkları gibi iktisaden de zayıf kimselerdi. Kaynaklara göre protestoların

Hz. Osman'ın Şam valisi Muaviye döneminde başladığı anlaşılmaktadır.569

a. Ebû Zer el-Gıfarî Olayı

Taberî ve İbnü'l-Esîr, Ebû Zer el-Gıfarî'nin570 h. 30 (m. 650–651) yılında

Şam'dan Medine'ye gönderilip, oradan da Rebeze'ye sürgün edilmesine yer vererek

567 Nevin Abdülhâlık Mustafa, İslâm Düşüncesinde Muhalefet, çev. Vecdi Akyüz, Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2001, s. 68.

568 Câbirî, (a.g.e.), s. 438. 569 Câbirî, (a.g.e.), s. 438–439. 570 Adı Cündeb b. Cünâde, nesebi İbn Cünâde b Ku'ayb b. Su'ayr b. Vak'a b. Haram b. Süfyan b. Abîd b.

Haram b. Gifar b. Müleyl b. Damra b. Bekr b. Abdi Menat b. Kinâne b. Hüzeyme b. Müdrike b. İlyas b. Mudar'dır. İbn Sa'd, (a.g.e.), IV, 219.

Page 113: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

102

Muaviye b. Ebî Süfyan'ın Şam'da ona karşı ölümle tehdit etmeye varan çok ciddi

psikolojik baskılar uyguladığını belirtirler. Ayrıca onun Medine'den sürgün edilmesine

dair birtakım haberler olduğunu naklederler. Bir kısım kaynaklar bu konuda Hz.

Osman'ı haklı bulmaktadır. Nitekim onlar bu rivayetleri anlatmaktan hoşlanmadıklarını

da eklemektedirler.571 Ebû Zer hakkındaki rivayetleri incelediğimizde karşımıza şunlar

çıkar:

İbnu's-Sevda Şam'a geldiği zaman Ebû Zer el-Gıfarî ile karşılaşmış ve ona

şunları söylemişti: "Ey Ebû Zer, Muaviye 'Mal Allah'ın malıdır, her şey Allah'ındır.'

diyor. Sanki o bu sözüyle Müslümanlara rağmen Müslümanların adını silmek istiyor.

Sen buna şaşırmıyor musun?" Bu sözlerden sonra Muaviye'nin yanına giden Ebû Zer

ona Müslümanların malı için neden Allah'ın malı ifadesini kullandığını sordu. Muaviye

ona "Allah'ın rahmeti üzerine olsun ey Ebû Zer, biz Allah'ın kulları, mal da onun,

yaratıklar onun yaratığı, iş de onun işi değil midir?" dedi. Ebû Zer böyle olmakla

beraber onun bu şekilde söylememesini istedi. Bunun üzerine Muaviye onun uyarısına

uyarak Müslümanların malı olarak niteleyeceğini ifade etti. İbnu's-Sevda sahabeden

Ebu'd-Derda'ya da benzer sözler söylemişti. Fakat ondan yüz bulamamıştı. Ebu'd-

Derda'nın ona, "Sen kimsin? Zannederim, Vallahi Yahudisin." dediği rivayet

edilmektedir. Ebu'd-Derda Ubâde b. es-Sâmit'e geldi, onu aldı, Muaviye'ye götürdü. Bu

adam Ebû Zer'i sana karşı kışkırtıyor." dedi.572

Ebû Zer el-Gıfarî kaynaklarda zühd ve takva üzerine hayat yaşayan bir sahabi

olarak takdim edilmektedir. O hem Müslümanların bir gecelik yiyeceğinden başka mala

sahip olamayacağını iddia ediyor hem de bir Müslüman'ın mal biriktiremeyeceğini ve

fazla malını Allah yolunda hak sahibi kimselere dağıtması gerektiği savunuyordu. Bu

konudaki görüşlerine "Altın ve gümüşü yığıp da onları Allah yolunda harcamayanlar

yok mu, işte onlara elem verici bir azabı müjdele."573 ayetini delil getiriyordu. O

merkezine bu ayeti koyduğu propagandasını ısrarla sürdürürken zenginleri cehennem

ateşiyle tehdit ediyor, fakirlere ise bu aristokratik gelişmelere karşı mesajlar

gönderiyordu. Onun tepkisi öncelikle Muaviye ve Ümeyyeoğullarına karşıydı.574

571 Taberî, (a.g.e.), II, 615; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 113. 572 Taberî, (a.g.e.), II, 615; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 114. 573 Kur'an, Tevbe (9): 34. 574 Taberî, (a.g.e.), II, 615; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 114.

Page 114: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

103

Muaviye'nin Şam'da yaşadığı lüks hayat Ebû Zer'i rahatsız ediyordu. O

yapılanların müsriflik olduğunu ve Hz. Peygamber'in uygulamalarına aykırı olduğunu

düşünüyordu.575 Muaviye Şam'da "beyaz" sarayını yaptırdığında Ebû Zer Muaviye'ye

gidip şöyle dedi: "Ey Muaviye, bu saray Allah'ın malındansa bu hainliktir. Kendi

malındansa savurganlıktır." Muaviye ona her hangi bir cevap vermedi.576

Ebû Zer şöyle diyordu: Allah'a yemin olsun, daha önce görmediğimiz işler

ortaya çıktı. Bunlar ne Allah'ın kitabında, ne de peygamberinin sünnetinde var. Vallahi,

söndürülen bir gerçek, yaşatılan bir yanlış, yalanlanan bir doğru sözlü görüyorum."

Habib b. Mesleme, Muaviye'ye şöyle dedi: "Ebû Zer Şam'ı senin aleyhine kışkırtıyor.

Onlara ihtiyacınız varsa Şamlılara yardım et." Nihayet Ebû Zer'in yaklaşımları topluma

maloldu. Muaviye durumu Hz. Osman'a bildirdiğinde halife Ebû Zer'i en kötü binitle

kendisine göndermesini istedi. Muaviye onu gece gündüz sürekli yolculuk yapan bir

grupla Medine'ye gönderdi.577 Ebû Zer Medine'ye ulaştığında Hz. Osman ona

Şamlıların kendisinden şikâyetlerinden bahsederek neler olduğunu sordu. Ebû Zer

gelişmeleri kendi bakış açısına göre değerlendirdi. Hz. Osman ona kendisinin

Müslümanlara ancak Allah'ın belirttiği kadarını emredebileceğini, bunun ötesinde

ekonomik meseleler dâhil ancak tavsiyede bulunabileceğini ifade etti. Ebû Zer

zenginlerin mallarını komşuya, akrabalarına ve kardeşlerine hayır olarak infak

etmedikçe onlardan razı olmayacaklarını söyledi. Bu arada orada bulunan Ka'bu'l-Ahbar

söze karışarak farzları yerine getiren kişinin görevini yapmış olacağını belirtince bu

müdahaleden oldukça rahatsız olan Ebû Zer asasıyla onu yaralayacak biçimde bir darbe

indirdi. Ardından Ka'bu'l-Ahbar'a bir Yahudi'nin oğlu olduğunu hatırlatarak bu

meseleye karışmamasını söyledi. Bu olayın diyetini Hz. Osman'ın ödediği

bildirilmektedir. Yaşananlardan sonra Ebû Zer Medine'den ayrılmak için halifeden izin

istedi. Hz. Osman'da ihtiyaçlarını karşılayarak onu Rebeze köyüne gönderdi.578

Belâzurî'nin rivayetinde gerek Ebû Zer'in gerekse Hz. Osman'ın tavrı daha

radikaldir. Ebû Zer'in Medine'ye geldiğinde Hz. Osman'a şöyle dediğini rivayet

etmektedir: "Çocukları tayin ediyorsun, adam kayırıyorsun, tulekaya yakınlık

575 İsrafil Balcı, "Bir Yalnız Sahabi Ebû Zer el-Gıfarî", OMÜİFD, Sayı: 10, Samsun, 1998, s. 375. 576 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 167. 577 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 167. 578 Taberî, (a.g.e.), II, 615–616; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 115. Burada bir mesele nedeniyle Medine

dışına yerleşen bir kişi olarak Rafi' b. Hudeyc'in adı da zikredilmektedir.

Page 115: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

104

gösteriyorsun." Bu eleştirilerin devam etmesi üzerine Hz. Osman onu Medine dışındaki

Rebeze'ye579 sürgün etti.580

Ebû Zer Rebeze'de bir rivayete göre, h. 31 (651–652), diğer rivayete göre h. 32

(652–653) yılında vefat etti. Cenazesini Abdullah b. Mes'ûd, Temim kabilesinden Ebû

Müfrez, Bekr b. Abdullah, Neha' kabilesinden Alkame b. Kays ve Malik el-Eşter,

Halhal ed-Dabiyyi, Amr b. Ukbe es-Sülemî ve adlarını zikretmediğimiz bir grup insan

kaldırdı. Ebû Zer'in defin işine katılan isimler Hz. Osman'a karşı oluşan muhalefet

cephesi hakkında da bir fikir verir niteliktedir.581

Ahmet Cevdet Ebû Zer olayında Hz. Osman'ı haklı görmektedir. Bütün insanlara

zühd hayatını dayatmanın doğru olmadığını, zenginleşen bir toplumun bunun

getirilerinden yararlanabileceğini ifade etmektedir.582 Hz. Osman da servete karşı

şiddetli bir muhalefet başlatan Ebû Zer'i sürgün etmenin en uygun yol olacağını

düşünmüş olmalıdır.583 Ancak onun muhalefeti kabilevî kaygılardan daha çok kendi

hayat tarzıyla alakalı bireysel bir reaksiyondur.

b. Ammâr b. Yâsir'in Muhalefeti

Halifeye karşı olan rahatsızlıkla ilgili olarak tartışmaların en ciddi biçimde

yaşandığı yer başkent Medine idi. Hz. Osman'ın hatalı görülen icraatları Hz. Ali, Hz.

Aişe, Talha ve Zübeyr başta olmak üzere, sahabenin önde gelenleri tarafından eleştiriye

muhatap oluyordu. Benzer şekilde zayıf sahabîlerin İslâm adına yaptıkları protestolarda

sadece Şam'a özgü değildi. İdarenin merkezi Medine başta olmak üzere bütün eyaletlere

yayılmıştı. Ali b. Ebî Talip etrafında kümelenen bu muhalefet hareketinin birinci

devresi Benû Sâide Sakifesinde oluşmuştu. "Şûra" toplantısında kendini gösteren ikinci

basamak ise, muhalefetin netleşmesini ve genişlemesini beraberinde getirmişti. Hz.

Osman'a karşı gerek Medine ve gerekse Mısır'da belirginleşen protesto hareketinde

büyük rolü olan eski zayıflardan biri olarak Ammar b. Yasir'i görmekteyiz.584

Ammâr b. Yâsir başından beri Hz. Osman'a karşı Hz. Ali'yi desteklemekteydi.

Mikdad b. Esved de onun gibi düşünüyordu. Şûra toplantısının yapıldığı günlerde

579 Medine'nin Irak yönünde üç günlük mesafefede bir köydür. Yâkut el-Hamevî, Şihabüddin Ebî

Abdullah Yakut b. Abdillah, Mu'cemu'l-Buldan, Dâru Sadr, Beyrut, 1957, III, 24. 580 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 167. 581 Taberî, (a.g.e.), II, 629–630; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 134. 582 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 309. 583 Laura Veccia Vaglieri, "Raşid Halifeler ve Emevî Halifeleri", (a.g.e.), I, 82. 584 Câbirî, (a.g.e.), s. 441.

Page 116: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

105

Ammar'ın Hz. Osman'ın halife seçilmesine gösterdiği büyük tepkiyi daha önce ifade

etmiştik. Ammar ve bu grupta adı geçen öteki sahabîler aynı zamanda İslâm'a olan

bağlılıklarındaki hassasiyetleriyle parlayan isimlerdi.585

Ammâr b. Yâsir'in babası Kahtanîdir. Mezhic kabilesinin Ans koluna mensuptur.

Vaktiyle Mekke'ye gelerek Mahzumoğullarından birisinin cariyesiyle evlenen Yâsir'in

oğlu Ammâr da Benî Mahzum'un azadlısıdır.586 Dolayısıyla Ammar Mahzumoğullarının

müttefiki konumundaydı. O, Hz. Osman'a iktidarının özellikle sorunlu olan ikinci

döneminde bilinçli, kararlı ve cesur çıkışlarda bulundu. Halifenin karşısına çıkmaktan,

onunla çatışmaktan korkmadı. Ammâr'ın bu davranışının arkasında

Mahzumoğulları'ndan gördüğü desteğin yattığı düşünülebilir. Mikdad b. Esved gibi

diğer arkadaşları kendilerini savunacak kabileleri olmadığı için böyle bir korumadan

mahrum idiler.587 Aşağıda aktaracağımız rivayetin Ammar'ın sözünü ettiğimiz konumu

hakkında dikkat çekici bir örnek olacağı kanaatindeyiz:

Sahabeden bir grup toplanarak Hz. Osman'ın Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve

Hz. Ömer'in uygulamalarına aykırı davrandığı hususları dile getiren bir mektup

yazdılar. Ardından mektubu Hz. Osman'ın bizzat kendisine verme konusunda

sözleştiler. Ammâr b. Yâsir ve Mikdad b. Esved mektubu götüren on kişinin içindeydi.

Mektup Ammar'ın elindeyken halifeye yaklaştıkları sırada gruptakiler Ammâr'ın

yanından yavaş yavaş ayrıldılar. Ammâr yoluna devam edip Hz. Osman'ın yanına geldi

ve ondan izin istedi. Ammâr halifenin huzuruna çıktığında Mervan b. Hakem ve

Ümeyyeoğullarından bazıları da oradaydı. Mektubu halifeye verdi. Hz. Osman mektubu

okudu ve "Bunu sen mi yazdın?" diye sordu. Ammâr "Evet." dedi. Hz. Osman "Yanında

kimler vardı?" diye sordu. Ammâr şu cevabı verdi: "Yanımda senin korkundan dağılan

bir bölük insan vardı." Hz. Osman "Onlar kimdi?" diye sorunca, "Onları sana

söyleyemem." dedi. Hz. Osman: "Onlar arasında buna neden sen cesaret ettin?" deyince

Mervan söze karışarak şöyle dedi: "Ey mü'minlerin emiri, bu siyah adam (Ammar)

insanları sana karşı kışkırttı. Eğer sen onu öldürürsen, ardından sevdiğin birini

kaybedersin." Hz. Osman, "Onu dövün." dedi. Ona vurdular. Hz. Osman da onlarla

beraber vurdu. Karnını yaraladılar ve kendinden geçti. Çekip evin kapısı önüne

585 Câbirî, (a.g.e.), s. 442. 586 İbn Hişam, (a.g.e.), I, 379. 587 Câbirî, (a.g.e.), s. 444.

Page 117: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

106

bıraktılar. Ardından alması için Ümmü Seleme'ye haber gönderildi.588 Ammâr

Mahzumoğullarının müttefiği konumunda olduğu için bu kabile mensupları ona

yapılanlara son derece öfkeliydi. Hatta Hz. Osman öğle namazına çıkınca, Hişam b.

Velid b. Muğîre yoluna çıktı ve şöyle dedi: "Şayet Ammar bu dayak nedeniyle ölürse

karşılık olarak Ümeyyeoğullarından büyük bir adamı öldüreceğim."589

Ammâr b. Yâsir Hz. Osman aleyhine hem başkent Medine'de hem Mısır'da

çalışmalarda bulundu. Halifeye karşı muhalefeti o derecedeydi ki, Hz. Osman kuşatma

altına alındığı günlerde, isyancıları isteklerini yerine getireceği vaadiyle eyaletlerine

dönmeye ikna için sahabeden nüfuzlarını kullanmalarını istemişti. Başlarında Hz. Ali

olduğu halde bu amaçla çıktılar. Ammâr onlara katılmadı. Hz. Osman onu ikna etmesi

için Sa'd b. Ebî Vakkas'ı gönderdi. Ammâr bu teklife karşılık olarak şu cevabı verdi:

"Yemin olsun, onları geri çevirmeyeceğim."590

Câbirî Ebû Zer ile Ammâr'ı karşılaştırarak Ebû Zer'in muhalefetinin siyasî bir

hedefi bulunmadığını, buna karşın Ammar'ın muhalefetinin derin politik amaçlar

taşıdığını, ayrıca rivayetlerin ona Hz. Osman'a karşı başkaldırıyı kışkırtmada temel rolü

verdiğini belirtmektedir.591 Ebû Zer davranışlarında belki de ileriye dönük siyasî bir

gaye gütmüyordu, ancak ifade etmeliyiz ki sosyolojik olarak bıraktığı etki açısından,

Ebû Zer'in muhalefetinin Hz. Osman'a siyasal anlamda vurduğu darbe Ammar'ınkinden

az görülmemektedir.

c. Ubade b. es-Sâmit'in Muhalefeti

Ensar'dan olan Ubade b. es-Samit Hazrec kabilesindendir. Akabe bey'atlarına

katılan on iki nakipden biriydi. Hz. Ömer döneminde Filistin'de yargıçlık yapan592

Ubade Suriye'ye yerleşmişti.593 O Şam'da İslâm'a aykırı gördüğü ticarî faaliyetlere

doğrudan müdahale ediyor, insanların yanlış yaptıklarını düşündüğü konularda onları

uyarıyordu. Yine böyle bir davranışı nedeniyle Muaviye onu çağırtarak ondan böyle

davranmamasını istedi. Ubade Maviye istemese bile doğru bildiğini söyleyeceğini

588 Hz. Peygamber'in eşi olan Ümmü Seleme Mahzumoğulları kabilesindendi. Daha önce ifade ettiğimiz

üzere Ammar bu kabilenin müttefikiydi. Câbirî, (a.g.e.), s. 444. 589 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 35–36. 590 Taberî, (a.g.e.), II, 657–658. 591 Câbirî, (a.g.e.), s. 442–443. 592 Zehebî, (a.g.e.), II, 422. 593 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 546; Zehebî, (a.g.e.), II, 422.

Page 118: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

107

belirtti. Muaviye zeki bir adamdı. Şöyle cevap verdi: "Benimle Hz. Muhammed'in

ashabı arasında, onlardan göreceğimiz aftan daha güzel bir şey bulamayız."594

Rivayetlere göre Ubade b. es-Samit girişimlerinde Müslüman gayr-ı Müslim

ayırımı yapmamaktaydı. O çarşı pazarda sergilediği eylemlerden başka Muaviye'yi

eleştiriyor, onun kusurlarını ortaya döküyordu. Bu durumdan oldukça rahatsız olan

Muaviye Hz. Osman'ı durumdan haberdar etti. Şöyle diyordu: "Ubade Şam'ı ve halkını

huzursuz etti. Ya onu vazgeçir, ya da onunla Şam'ı birbirinden ayıracağım." Halife

Ubade'yi kendisine göndermesini istedi. O, Medine'ye gelince Hz. Osman ona: "Ey

Ubade, bizden ne istiyorsun?" diye sordu. Ubade Hz. Osman'ın ve insanların huzurunda

davranışlarını Hz. Peygamber'in bir hadisini delil getirerek savundu.595

Bu örneklerden hareketle Hz. Osman'a karşı sahabe ekseninde İslâm adına

yapılan muhalefetin Şam'da etkili olduğunu söyleyebiliriz. Eleştirinin birinci yönü

Muaviye'nin uygulamalarından kaynaklanırken, ikinci noktayı Muaviye'nin Şam'daki

sosyal hayata müdahalesizliğinin oluşturduğu anlaşılmaktadır. Muhtemelen Hazrec

kabilesinden olan Ubade'nin muhalefeti Medine'de de etkisini gösterdi. Hz. Osman'ın

kuşatma günlerinde Ensar'dan önemli bir destek görmemesi bu durumla ilgili olarak

düşünülebilir.

Sadece Ubade değil halifeyle sorun yaşayan Ebû Zer el-Gıfarî, Ammar b. Yasir

ve Abdullah b. Mes'ûd gibi seçkin sahabîlerden herhangi birinin kendi kabilesi ya da

onu koruyan kabilenin Hz. Osman'a karşı olumlu bakması artık söz konusu olmazdı.

D. Abdullah b. Sebe ve Yemen Kabilelerinin Siyasal Gelişmelerle İlgisi

Abdullah b. Sebe hakkındaki bilgilerimizin tek kaynağı, rivayetleri bize Taberî

tarafından nakledilen Seyf b. Ömer'dir. Abdullah b. Sebe, İslâm tarihi kaynaklarının bir

bölümünde, Hz. Osman hilafetinin ikinci yarısında ortaya çıkan memnuniyetsizliğin

Hicaz, Irak ve Mısır'da yayılmasında ve İslâm dünyasında ilk fitnenin ortaya

çıkmasında yegâne amil olduğu ifade edilen ve yakın zamanlara kadar da Şiiliğin

kurucusu olarak kabul edilen ünlü bir isimdir.596 Eğer Hz. Ali'nin öldürülmesinden

sonra da yaşamış ise, ric'at görüşünü gulat-ı şianın inanç esaslarına uygun bir şekilde

594 İbn Asakir Ebu'l-Kasım Ali b. el-Hasan, Tehzîbu Tarihi Dımaşk el-Kebir, Düzenleyen, Abdülkadir

Bedran, Dâru İhyai't-Türasi'l-Arabî, Beyrut, 1987, VII, 215. 595 İbn Asakir, (a.g.e.), VII, 214–215; Zehebî, (a.g.e.), II, 423–424. 596 Fığlalı, İslâm Mezhepleri, s. 289.

Page 119: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

108

değiştirmiş olması mümkün gözükmektedir.597 Onun adı kaynaklarda İbnü's-Sevdâ, İbn

Sebâ, İbn Vehb b. Sebâ, İbnü's-Sevdâ es-Sebeî, İbn Sebe el-Himyerî, İbn Sebe Vehb er-

Râsibî el-Hemedânî olarak da geçmektedir.598

Abdullah b. Sebe hakkında Taberî'de nakledilen rivayet kendisi ve görüşleriyle

ilgili olarak bize şu bilgileri vermektedir:599 Hz. Osman döneminde Müslüman olan

Abdullah b. Sebe annesi siyah ırktan olan Sana'lı bir Yahudi idi. İslâm dininin temel

anlayışlarına aykırı olan görüşlerini Hicaz, Basra, Kûfe ve Şam eyaletlerinde yaymaya

çalıştı. Son olarak geldiği Şam'da tutunamayıp Şamlılar tarafından buradan çıkarınca

Mısır'a gitti. Orada şunları söyledi: "İnsanların İsa'nın döneceğini iddia ederken,

Muhammed dönecektir diyenleri yalanlamalarına hayret ediyorum. Hâlbuki Yüce ve

Aziz Allah: 'Kur'an'ı sana farz kılan Allah elbette seni döneceğin yere döndürecektir.'600

buyurmaktadır. Bu nedenle Muhammed dönüş konusunda İsa'dan daha hak sahibidir."

Onun ric'at akidesini ortaya koyduğu bu görüşü kabul gördü ve insanlar bu meseleyi

konuşmaya başladılar. O daha sonra "vasi" düşüncesini açıkladı. Şöyle diyordu: "Bin

peygamber gelmiştir ve her peygamberin de bir vasisi vardır. Ali'de Muhammed'in

vasisidir. Muhammed nebilerin sonuncusu, Ali de vasilerin sonuncusudur." İbn Sebe bu

sözlerinden sonra Hz. Peygamber'in vasiyetine uyulmadığını, bunu yapanların büyük bir

zulüm işlediklerini, Hz. Osman'ın halifeliği haksız olarak aldığını söyleyerek insanları

bu konuda yöneticilerine başkaldırıya davet etmeye başladı. Aynı zamanda o bu

propagandasını İslâm'ın iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak (emru bi'l-ma'ruf

ve nehyu ani'l-münker) anlayışıyla temellendirerek kendisinin yaptığını insanların

yapmalarını talep ediyordu. Sonra o eyaletlere mektuplar göndererek muhalefet

hareketine katılanlarla haberleşti ve onları kendi yoluna çağırdı. 601

Nihayet İbn Sebe ve onun gibi düşünenler eleştirilerini açıktan yapmaya

başladılar. Her şehir halkı diğerleriyle kendi valileri ve yönetimin kusurları hakkında

yazışmaya başladı. Her vilayet diğerleri hakkında, "Bizim durumumuz iyi, onlarınki

kötüymüş." şeklinde konuşmaya başladı. Her şehir halkı kendi afiyetleri nedeniyle

Allah'a şükrediyorlardı. Bu mektuplar Medine'ye kadar ulaşmıştı. Bu gelişmeler üzerine

597 M. Th. Houtsma, "Abdullah b. Saba", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997, I, 40. 598 Ethem Ruhi Fığlalı, "Abdullah b.Sebe", DİA, İstanbul, 1988, I, 133. 599 Sözü edilen rivayetler Taberî'ye çok benzer bir şekilde İbnü'l-Esîr'de de aktarıldığı için dipnotlarımıza

onu ilave etmeyi de uygun bulduk. 600 Kur'an, Kasas (28): 85. 601 Taberî, (a.g.e.), II, 647; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 154.

Page 120: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

109

bazı kimseler Hz. Osman'a gelerek kendilerine gelen haberlerin ona ulaşıp ulaşmadığını

sordular. Halife, "Hayır vallahi bana esenlik haberlerinden başka bir şey gelmedi." dedi.

Bunun üzerine onlar, kendilerine ulaşan haberleri anlattılar. Hz. Osman, onlara, "Sizler

benim yardımcılarım ve ve mü'minlerin şahitlerisiniz. Bana yol gösteriniz." dedi. Onlar,

"Sana şunu öneririz dediler: "Kendilerine güvendiğin kimseleri sana haber getirmeleri

için bu şehirlere gönder." Daha sonra anlatacağımız üzere Hz. Osman bunu yaptı.602

Mısır'a giden Ammâr b. Yâsir geri dönmekte gecikmişti. Bu sırada Abdullah b.

Sa'd b. Ebî Serh'in mektubu geldi. O, Mısır'da bir grup insanın Ammâr'a meylettiğini

belirttikten sonra, onun etrafından ayrılmayan bu kişilerin Abdullah b. es-Sevdâ, Halid

b. Mülcem, Sevdan b. Hımran ve Kinâne b. Bişr olduğunu ifade ediyordu.603 Bu

anlatılanlara göre Abdullah b. Sebe ülkede yaşanan kargaşanın baş aktörü olmaktadır.

Abdullah b. Sebe hakkında diğer bir rivayet şöyledir. Abdullah b. Âmir'in Basra

valiliğinin üçüncü yılında Kaysoğullarından bir adam Basra'da Hukeym b. Cebele el-

Abdî'ye misafir oldu. Abdullah b. Âmir'e bu kişinin Abdullah b. Sebe olduğu haberi

geldi. Burada bir müddet kaldığı anlaşılan Abdullah b. Sebe'nin etrafında bir grup insan

oluştu. O, bu kimselere kafaları karıştıracak alışılmadık sözler söylemekteydi. Konu

hakkında bilgilendirildiği anlaşılan Abdullah b. Âmir ona kim olduğunu ve ne yapmaya

çalıştığını sordu. Abdullah b. Sebe kendisinin aslen ehl-i kitap olduğunu, ancak

Müslüman olup Basra'da yaşamak istediğini söyledi. Abdullah b. Âmir onun güven vaat

etmediğini ifade ederek Basra'dan ayrılmasını söyledi. Abdullah b. Sebe önce Kûfe'ye

gitti, ancak oradan da çıkarılınca Mısır'a giderek oraya yerleşti. Onun bundan sonra

Basra ve Kûfe'deki taraftarlarıyla mektuplaşarak irtibat kurduğu bildirilmektedir.604

Abdullah b. Sebe Taberî'de Hz. Ali döneminde gerçekleşen Cemel vak'asında da

önemli bir isim olarak anılır.605 Bundan sonra ondan hiç bahsedilmez. Hz. Osman

dönemindeki fitnede böylesi rol almış bir şahsiyetin bundan sonraki olaylarda adının

anılmaması Seyf b. Ömer'in bu rivayeti hakkında ciddi şüphelere neden olmaktadır.

Taha Hüseyin onun Hz. Osman dönemindeki faaliyetlerine değindikten sonra şunu

söylemektedir: "Gariptir ki bu tarihçiler Sıffin savaşını rivayet ederken Sebeiyye'yi tam

anlamıyla unutmuşlar veya tamamen ihmal etmişlerdir."606 Bununla beraber Abdullah b.

602 Taberî, (a.g.e.), II, 647–648; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 154–155. 603 Taberî, (a.g.e.), II, 648; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 155. 604 Taberî, (a.g.e.), II, 639; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 144–145. 605 Taberî, (a.g.e.), III, 32; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 235–236. 606 Tâha Hüseyin, (a.g.e.), II, 90.

Page 121: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

110

Sebe'nin daha sonraki olaylarda adının geçmemesi çeşitli şekillerde açıklanabilir.

Örneğin faaliyetleri fark edilerek faili mechul bir şekilde öldürülmüş olabilir.

Fığlalı, Bağdâdî'nin Abdullah b. Sebe ile Abdullah b. Sevdâ isimlerinden iki ayrı

şahısmış gibi bahsettiğini, şii müelliflerden el-Kummî'nin ise Abdullah b. Sebe'yi

Abdullah b. Vehb er-Râsibî el-Hemedânî olarak tanıttığını ifade etmektedir. Bu

durumda Abdullah b. Sebe adı onun lakabı olmaktadır.607 Ancak biz Abdullah b. Vehb

er-Râsibî'yi Haricîlerin emîri olarak tanımaktayız.608 O Sıffın savaşından sonra Hz.

Ali'nin saflarından ayrılarak Medâin'e gitmek düşüncesiyle arkadaşlarıyla anlaşan ve bu

iş için Nehreven'a geçmeyi kararlaştıran kişilerden biridir.609 Kendilerine nispet edilen

özellikler nedeniyle aralarındaki yakın benzerliğe bağlı olarak Abdullah b. Sebe'nin

Ammar b. Yasir ile aynı kişi olduğunu ifade eden bir diğer teori de pek çok açıdan ciddi

açmazlara sahiptir.610

Konuya bu bilgiler ışığında baktığımızda Abdullah b. Sebe adının bir simge mi

olduğu yoksa tarihî bir kişiye mi işaret ettiğinin tam bir netlik kazanmadığı ortadadır.

Abdullah b. Sebe'nin fitne için kullanılan takma bir ad olduğu düşünülebilir.

Bunula beraber tamamen uydurma bir şahıs olup, hiç yaşamamış olsa dahi siyasî İslâm

tarihi ve mezhepler tarihi içinde işgal ettiği yer düşünülecek olursa, kendisinden, en

azından daha sonraki dönemlerde, bilgisel anlamdaki etkisinden dolayı bahsetmenin

gerekliliği ortaya çıkar. Böylece biz ilgili dönemlerde İslâm toplumlarının düşünce

yapısını ve yönelişlerini görmek açısından oldukça önemli verilere ulaşabiliriz.

Seyf b. Ömer'in hemen bütün rical âlimlerine göre rivayetleri güvenilmez kabul

edilmiştir.611 Seyf'in rivayetini kritik ederken kendisinden şüphelenilen en önemli

noktalardan biri de bu derece önemli bir rivayetin o dönemin olaylarını ciddi bir şekilde

ele alan İbn Sad (230/845), Belâzurî (279/892), Nasr b. Müzahim el-Minkarî (212/827)

ve Yakubî (292/904) gibi ilk ikisi Sünnî, diğer ikisi Şii olarak bilinen tarihçiler

tarafından zikredilmemiş olmasıdır. Bununla beraber Seyf b. Ömer'in Abdullah b. Sebe

hakkındaki rivayeti hem İslâm dünyasında hem de oryantalistler tarafından genel bir

kabul görmüş ve birkaçı dışında çok önemli bir tenkide uğramamıştır.612

607 Fığlalı, İslâm Mezhepleri, s. 293. 608 M. Th. Houtsma, "Abdullah b. Vahb al-Râsibî", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997, I, 44. 609 Taberî, (a.g.e.), III, 115; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 334–336. 610 Bkz. Fığlalı, İslâm Mezhepleri, s. 297–298. 611 İbn Hacer, (a.g.e.), IV, 295–296. 612 Fığlalı, İslâm Mezhepleri, s. 294.

Page 122: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

111

Seyf'in rivayetinde itiraz gören diğer bir nokta ise Abdullah b. Sebe hakkında

anlatılanlar yok sayıldığı zaman gelişmelerin önemli bir değişikliğe uğramamasıdır.613

Wellhausen diğer ravilerin rivayetleriyle çelişmesi ve haberlerindeki bazı tutarsızlıklar

nedeniyle Seyf b. Ömer'i şiddetle tenkit etmektedir.614 Durî ise fitne döneminde

Abdullah b. Sebe gibi bir kısım mevalinin gizli ve şüpheli rollerine ilişkin bazı

işaretlerin bulunmasına rağmen, doğru olsa dahi bunların tarihi olarak anılmaya değer

olmadıklarını söylemektedir.615

Hizmetli, I. Asır sonlarına doğru yaşayan Seyf b. Ömer'in616 kabilesi Benû

Temîm'in fitne olaylarına katılmaması sebebiyle rivayetlerine güvenebileceğimizi

belirtmektedir.617

Hz. Osman döneminde idareye karşı gelişen muhalefetin önemli bir ayağını da

Yemen kökenli kabilelerin oluşturduğu görülmektedir. Genel muhalefetten farklı bir

şekilde, ince bir açıdan bakıldığında bu durum ile Abdullah b. Sebe'nin müdahil olduğu

rivayet edilen olaylar arasında dolaylı bir ilişkinin bulunduğu dikkati çeker.

H. 9 ( m. 630–631) elçiler yılında Eş'âs b. Kays başkanlığında bir Kinde kurulu

Yemen'den Hz. Peygamber'e gelmişti. Eş'âs b. Kays sözünü ettiğimiz görüşmede Hz.

Muhammed'le yakınlık kurmak amacıyla "Biz Âkilü'l-Müraroğullarıyız, sen de Âkilü'l-

Müraroğlusun." dedi. Hz. Peygamber bunu şöyle açıkladı. "Abbas b. Abdulmuttalib ile

Rebia b. Haris tüccar idiler. Bu ikisi Araplar arasında konuşurken, "Biz Âkilü'l-

Müraroğullarıyız." diyerek bununla şereflenirlerdi. Çünkü Âkilü'l-Mürar'ın sülâlesi olan

Kinde kabilesi melikler idiler." Hz. Muhammed sözüne şöyle devam etti: "Hayır, bilakis

biz Benû Nadr b. Kinâne'yiz. Anamızın nesebine tabi olmayız. Babamızdan nesebimizi

nefyetmeyiz."618 Bilindiği gibi Hz. Peygamber'in ninesi Yemenliydi.619 Gerçi Hz.

Peygamber ona Kureyş'in anne soyunu değil baba soyunu takip ettiğini söylemişti fakat

ortada akrabalık alâkasının da devreye sokulduğu dostça bir girişim bulunmaktaydı.

Buna ilaveten Eş'âs b. Kays söz konusu görüşmede akrabalık bağını kuvvetlendirmek

için kızkardeşini Hz. Peygamber'le evlendirmek istemiş ve Peygamber de bunu kabul

613 Fığlalı, İslâm Mezhepleri, s. 300. 614 Welhausen, İslâm'ın En Eski Tarihine Giriş, ss. 1–4 ve 102–121. 615 Durî, İslam İktisat Tarihine Giriş, s. 32. 616 İbn Hacer, (a.g.e.), IV, 295–296. 617 Hizmetli, "Tarihî Rivâyetlere Göre Hz. Osman'ın Öldürülmesi", s.169–170. 618 İbn Hişam, (a.g.e.), IV, 232. 619 Cabiri, (a.g.e.), 422.

Page 123: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

112

etmişti. Ancak evlilik gerçekleşmeden önce Hz. Peygamber vefat etmişti. Bütün bunlar

bu yakınlığı pekiştirici mahiyetteydi.620

Burada ifade edilmesi gereken noktalardan birisi de, bu Yemenli kabilelerin

Kureyş'le olan tarihi rekabetidir.621 Hz. Muhammed ve Kindeliler arasında yaşananlar

bu rekabetin özellikle Haşimoğulları bağlamında aşılmasında öncülük etti. Ayrıca

Haşimoğullarından bazı kimselerin Yemen kabilelerinden kadınlarla evlenmiş olması,

İslâm öncesi dönemde gerçekleştirilen ittifaklar622 ve Yemenli Huzaa kabilesinin,

Bekroğullarına ve Hudeybiye antlaşması gereğince Kureyş'e karşı Hz. Peygamber'in

yanında yer alması onların Haşimoğullarına yakınlıklarının gelişmesini sağlayan

etkenlerden oldu.623

Diğer önemli bir olay da şudur: Hz. Peygamber h.10 (m. 631–632) yılında Halid

b. Velid'i İslâm daveti için Yemen'e göndermişti. Aradan altı ay geçmesine rağmen

Halid'den herhangi bir haber alınamamıştı. Bunun üzerine Hz. Peygamber Ali b. Ebî

Talip'i Yemen'e göndererek onu ve yanındakileri geri çağırmasını istedi. Hz. Ali onlara

Hz. Peygamber'in mektubunu okuyunca Hemedan kabilesi hemen bir gün içinde

Müslüman oldu. Devam eden süreçte Yemen halkları hızla İslâm'a girdiler. Halid b.

Velid Yemenlilerden altı ayda bir sonuç alamamışken onların Haşimoğullarından Ali b.

Ebî Talib'in davetine derhal cevap vermeleri İslâm öncesi kabile ilişkileri dikkate

alındığında şöyle açıklanabilir: Halid b. Velid İslâm öncesinde Kureyş kabilesinin güçlü

kollarından olan Mahzumoğullarındandı. Aynı dönemde Ümeyyeoğulları ve

Mahzumoğulları Kureyş'e önderlik eder konumdaydı. İşte Yemenliler İslâm'a davet

girişiminde daha önce ifade ettiğimiz ticaret, siyasî ittifak ve dayılık ilişkisi

doğrultusunda Kureyş'e bağlanmayı reddederken Haşimoğullarının yanında yer almayı

kabul ediyorlardı.624

620 İbn Habib, (a.g.e.), s. 94–95. 621 Cabiri, (a.g.e.), 423. 622 Abdülmuttalib b. Haşim'in babasından kalan bir arsaya amcası Nevfel el koymuş, akrabaları da güçlü

kabilelerden oluşan Ahlâf ittifakı karşısında onu yalnız bırakmıştı. Abdülmuttalib Yesrib'deki dayıları Neccaroğullarından yardım istedi. Onlar bu davete icabet ettiler ve arsayı amcasından geri alarak ona teslim ettiler. Bilindiği gibi Neccaroğullarının ataları Yesrib'e Yemen'den gelmişlerdi. Taberî, (a.g.e.), II, 77–79; F. Buhl, "Abdülmuttalib", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997, I, 100.

623 Cabiri, (a.g.e.), s. 424. 624 Bkz. Cabiri, (a.g.e.), 424–425.

Page 124: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

113

Bunlardan başka İbn Sebe'nin ileri sürdüğü vasi düşüncesini Yemen'deki

mehdilik kültürüyle ilişkilendirmek suretiyle konuya bir başka açıdan dikkat çekmenin

yararlı olacağı kanaatindeyiz.625

Seyf b. Ömer'in rivayeti kabul edildiğinde gerek teknik açıdan gerekse rivayetin

içeriği açısından bir dizi sorunla karşılaşmaktayız. Birinci noktanın değerlendirmesini

yukarıda yapmıştık. Şimdi ikinci hususa geldiğimizde Abdullah b. Sebe'nin Ebû Zer el-

Gıfarî, Ammâr b. Yâsir ve Ebu'd-Derdâ gibi sahabîlerle görüştüğü, düşüncelerini onlarla

paylaştığı belirtilmektedir. Hz. Peygamber'in eğitiminde yetişmiş sözü edilen bu

sahabîlerin Hz. Osman'ın ve Ümeyyeoğullarına mensup valilerin birtakım icraatlarını

eleştirmekle beraber İbn Sebe gibi bir kişi tarafından ayartıldıklarını düşünmek pek

makul görülmemektedir. Ayrıca amaç Hz. Osman'ın katli hadisesine adı karışmış bazı

sahabe ve diğer müslümanları temize çıkarmaksa yine yanlıştır. Çünkü bu durumda -

eğer doğruysa- tarihî gerçekleri örtbas etmiş oluruz ki insanları yanlış bilgilendirmek

suretiyle tarih bilimi üzerinden yanlış yorum yapılmasına sebep oluruz.626 Câbirî ise İbn

Sebe hakkındaki rivayetlerin İslâmi vicdanı sorumluluktan kurtarmak niyeti

çerçevesinde oluşturulmuş olabileceğini ifade etmektedir.627

Muhammed Hamidullah, Hz. Osman'ın katli hadisesinde temel rolü Abdullah b.

Sebe ve taraftarlarına vermektedirler. Ona göre olaylar son derece ustaca hazırlanmış bir

planın ürünüdür ve bu planda rol alan failler gerçekten Müslüman değillerdir.628

Seyf'in rivayetini taşıdığı senaryo unsurlarından arındırdığımızda doğru kabul

etmemizi gerektirecek tarihî ve sosyolojik gerekçelerin bulunduğu da söylenebilir.

Ayrıca Taberî dışındaki ilk dönem İslâm tarihi kaynaklarında bizzat Abdullah b. Sebe

adı anılmamakla beraber Hz. Osman dönemindeki isyan hareketinde en azından

muhalefeti kızıştıran bazı kimselerden bahsedilmektedir.629 Bu veriler bize bazı ipuçları

sunar mahiyettedir. Müslümanların Abdullah b. Sebe ya da onun gibi insanların

düşüncelerinden etkilenmeleri muhtemelen ilk değildir ve İslâm tarihi incelendiğinde

son olmadığı anlaşılmaktadır. Burada yukarıda sözü edilen sahabîlerin İbn Sebe

tarafından kandırıldıklarını kasdetmiyoruz. İlgili dönemde iktidar kaynaklı

625 Cabiri, (a.g.e.), s. 432. 626 Fığlalı, (a.g.e.), s. 299. 627 Cabiri, (a.g.e.), s. 431. 628 Muhammed Hamidullah, İslâm Müesseselerine Giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma, Beyan Yay., İstanbul, 1992, ss. 142–148.

629 Hizmetli, (a.g.mk.), s. 169.

Page 125: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

114

gelişmelerden bir şekilde rahatsız olan önemli bir kitlenin bu tür yönlendirmelere açık

olabileceklerini ifade ediyoruz. Müslüman halkın rahatsızlığının İbn Sebe gibi insanlar

tarafından değerlendirilmesi olası durmaktadır. Kaldı ki Müslümanların fethettikleri

topraklar üzerinde yaşayan Yahudi ve Hıristiyan nüfus içerisinde Müslümanların

iktidarından rahatsız olup aleyhte propaganda yapan birilerinin ortaya çıkması olağan

bir durumdur.630 Bunlardan bir bölümü ekonomik ve toplumsal nedenlerle İslâm'a

girdiğini açıklamış olabilir. İşte bu insanlar özellikle Müslüman Arapların

zafiyetlerinden istifade etmek yoluna gitmiş olamazlar mı? Bu durumda malzeme olarak

kullanılmaya en müsait öğe herhalde Arap toplumundaki eski kabile asabiyetidir.

Böylece hedefin yakın ucunda Emevileri temsil eden Hz. Osman bulunurken, uzak

ucunda Kureyş olacaktır.

630 Laura Veccia Vaglieri, "Raşid Halifeler ve Emevî Halifeleri", (a.g.e.), I, 82.

Page 126: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

115

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İKTİDAR MUHALEFET İLİŞKİLERİNDE KABİLE VE HZ. OSMAN'IN

ÖLDÜRÜLMESİ

A. Emevî-Haşimî Çekişmesi ve Hz. Osman'ın Uygulamaları

Haşimoğulları, hilafetinin ilk altı yıllık döneminde başta Hz. Ali olmak üzere

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'e karşı sergiledikleri olumlu tavrı Hz. Osman'a da

gösterdiler. Ona itaat etmenin ötesinde icraatlarında, destek oldular ve görüş alış

verişinde bulundular. Bu dönemde gerçekleştirilen fetih hareketlerine bizzat

katıldılar.631 H. 30 (m. 650–651) yılında Ümeyyeoğullarından Saîd b. el-Âs'ın

komutanlığında yapılan Taberistan seferine Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Abdullah b.

Abbas da katıldılar.632 Yine Hz. Ali hazırlanan tek Kur'an nüshasının çoğaltılması ve

diğerlerinin imha edilmesi meselesinde Hz. Osma'ı desteklemişti.633 Hz. Osman'ın

ilerleyen yıllarda takip ettiği siyaset Haşimoğullarıyla ilişkilerinin olumsuz bir seyre

girmesine neden oldu. Anneannesi Haşimoğullarından olan Hz. Osman Hz.

Peygamber'in iki kızıyla evlenmişti ve aynı zamanda Hz. Ali'nin bacanağıydı. Hz.

Osman'ın ilk Müslümanlardan olmasına bağlı olarak kendisinin Haşimoğullarına iyi

davrandığını söyleyebiliriz. Ancak diğer Emevîler için aynı şeyi söylemek zordur. Velid

b. Ukbe ve Saîd b. el-Âs'ın babalarının Bedir savaşında Hz. Ali tarafından öldürülmesi,

Hz. Ali'nin Mervan'ın babası Hakem'in Medine'ye getirilmesine karşı çıkması, Hz.

Osman'ın valilerinin hatalarını sürekli olarak Hz. Osman'a iletmesi gibi nedenler

Ümeyyeoğullarının tutumlarında etkiliydi.634 Özellikle Hz. Osman'a karşı isyanın

başlamasıyla Hz. Ali ile arasındaki ilişkilerin zaman zaman ciddi anlamda gerginleştiği

görülecektir.

Hz. Osman'a karşı ortaya çıkan başkaldırı hareketi her ne kadar eyaletlerden

neş'et etmişse de, başkent Medine'nin de muhalefette önemli bir paya sahip olduğu

anlaşılmaktadır.635 Zaten kuşatma günlerinde isyancıların fevkelade rahat hareket

etmeleri de bu durumu kanıtlar mahiyettedir. H. 34 (654–655) yılı içinde sahabîlerden

631 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s.236. 632 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 205; Belâzurî, Futûhu'l-Buldân, s.330; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 109–

110. 633 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 112. 634 Sarıçam, Emevî-Hâşimî İlişkileri, s.236–237. 635 Lewis, (a.g.e.), s. 85.

Page 127: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

116

bazıları ülkede yaşanan kargaşayla ilgili olarak diğerlerine onların dikkatlarini

Medine'ye yöneltecek ifadeler taşıyan mektuplar yazmışlardı. Bu olay aynı zamanda

bazı kimselerin Hz. Osman'dan çeşitli menfaatler sağladığı bir döneme rastlıyordu.

Eyaletler arasında devam eden bu faaliyetleri fark eden Zeyd b. Sabit, Ebû Useyd es-

Saidî, Ka'b b. Malik ve Hassan b. Sabit gibi şahsiyetler bu konuda insanları

uyarmaktaydılar.636 Bununla beraber Hz. Osman her geçen gün biraz daha yalnızlığa

itildi. Hz. Ali ise bir kaç yıldır adeta muhalefetin sözcülüğünü yapıyordu. Bunun önemli

bir nedeni de yönetimin icraatları konusunda şikâyette bulunanların

cezalandırılmasıydı.637

Bu günlerde Ali b. Ebî Talib'in yanına gelen bazı kimseler onunla meselelerin

kritiğini yaparak, kendisinin temsilci kimliğiyle halifeye gitmesi konusunda anlaştılar.

Hz. Ali, Hz. Osman'a geldiğinde, aslında söylemek istediği her şeyi onun da bildiğini

belirttikten sonra onun Müslümanlar nezdindeki değerini ifade edecek açıklamalarda

bulundu. Sözleri sitem yüklüydü. Allah'tan korkup nefsini Allah'tan sakındırmasını

istiyordu. Hz. Ali şöyle devam etti: "Ey Osman, şunu çok iyi bil ki, Allah'ın kulları

içinde en üstün ve faziletli olanı adil bir halifedir. Öyle bir halife ki kendisi hidayet

üzerindedir ve başkalarını da doğru yola iletir. Bilinen sünnetleri uygular ve terkedilmiş

sünnetleri ortadan kaldırır. Allah'a yemin olsun ki bütün bunlar apaçıktır. Sünnet

ayaktadır ve kıstasları bellidir. Bid'atler de bellidir ve onların da ölçüsü vardır. Allah

katında insanların en şerli ve kötüsü delâlette olan ve insanları da delâlete sokan zalim

idarecilerdir. Onlar malum sünnetleri öldürerek terkedilmiş bid'atları uygulamaya

koyarlar. Ey Osman, ben seni Allah'ın darbeleri ve intikamı konusunda uyarırım, senin

bunlardan uzak olmanı dilerim. Allah'ın azabı şiddetli ve elimdir. Ey Osman, senin bu

ümmet içinde öldürülerek, ölüm kapısını açıp kıyamet gününe kadar bu kapının açık

kalmasına sebep olacak bir devlet başkanı olmandan sakınmanı dilerim." Hz. Ali, böyle

bir devlet başkanın insanları fitneye sürükleyerek onları paramparça bir halde

terkedeceğini ve onların artık gerçekleri göremeyeceğini ifade eden sözleriyle

konuşmasını bitirdi.638

Hz. Osman, Ali b. Ebî Talip'in sözlerinden oldukça rahatsız olmuştu. O, Muğîre

b. Şu'be'yi Hz. Ömer'in göreve getirdiğini, kendisinin ise akrabası olan Abdullah b.

636 Taberî, (a.g.e.), II, 644; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 150–151. 637 Aycan, (a.g.e.), s. 81. 638 Taberî, (a.g.e.), II, 644–645; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 151.

Page 128: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

117

Âmir'i vali olarak atadığını söyledi. Böyleyken onu neden kınadığını sordu? Hz. Ali

Ömer b. Hattab'ın valilerini hata işlemeleri durumunda cezalandırdığını ve onları sürekli

gözetim altında tuttuğunu, oysa kendisinin bu kontrolü yapmadığı gibi akrabalarına

karşı yumuşak davrandığını ifade etti. Hz. Osman onların Hz. Ali'nin de akrabaları

olduğunu hatırlattığında, Hz. Ali, bunun böyle olduğunu fakat nitelik ve üstünlüğün

başkalarında olduğunu belirtti. Hz. Osman, Muaviye'yi Hz. Ömer'in atadığını,

kendisinin ise onu görevinde bıraktığını ifade edince, Hz. Ali şöyle sordu: "Muaviye'nin

Hz. Ömer'den Hz. Ömer'in kölesi Yerfe'den daha çok korktuğunu bilmiyor musun?" Hz.

Osman bunu onaylayınca Hz. Ali şöyle devam etti: "Bugün Muaviye sana danışmadan

bir yığın iş çevirip, 'Halife böyle emretti.' diyor. Sen ise bunu bilmene rağmen onu

engellemiyorsun."639

Hz. Osman bu görüşmeden sonra mescidde halka hitaben bir konuşma yaptı.

Halife yönetime karşı artan eleştiri ve şikâyetin ümmetin uğradığı bir felaket olduğunu

belirtiyor, bu çizgide yaşanan gelişmelere sosyolojik tahlillerle kınama yüklü çeşitli

açıklamalar getiriyordu. Nihayet o sözlerine şöyle devam etti: "Vallahi İbn Hattab'ı

kınamadığınız konularda beni ayıplayıp eleştiriyorsunuz. O, size ayağıyla tekme vurur,

eliyle tokat atar veya size gerekeni söylerdi. Siz beğenseniz de beğenmeseniz de onu

onaylar sesinizi çıkarmazdınız. Ben size karşı yumuşak davrandım. Size omuzlarımı

destek yaptım. Elimi ve dilimi sizden uzak tuttum, bana karşı cesaretli olmanıza imkân

sağladım. Fakat Allah'a yemin ederim ki, taraftarlarımın sayısı çoktur, yardımcılarım da

yakındır. Onları çağırırsam bana hemen gelirler." Hz. Osman tehdit dolu sözlerine

devam ediyor, onlardan kendisini eleştirmemelerini ve valilerini kınamamalarını

istiyordu.640

Hz. Ömer'den toplumsal anlamda bütünlük arzeden güçlü bir ülke devralan Hz.

Osman, burada kendisine bağlı bir topluluktan ve yardımcılardan bahsetmekle, ülkedeki

sosyal yapının çözüldüğünü ve fiilî olarak bölünmüşlüğü kabul ediyordu. Aslında o bu

şekildeki davranışlarıyla gelecekteki Emevî saltanatına zemin oluşturmaktaydı. Çünkü

bu dönem Kureyş'e dayalı idarî ve siyasî bir yapıdan, daha özele inerek hanedan

karakterli siyasî bir yapının hazırlanmasını sağlamıştır.641

Hz. Osman'ın konuşmasının ardından Mervan b. Hakem ayağa kalkıp şöyle dedi:

639 Taberî, (a.g.e.), II, 645; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 151–152. 640 Taberî, (a.g.e.), II, 645; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 152–153. 641 Aycan, (a.g.e.), s. 82.

Page 129: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

118

"Dilerseniz sizinle bizim aramızda kılıç hüküm versin…" Mervan'ın bu sözleri üzerine

Hz. Osman, ona şöyle bağırdı: "Sus, konuşma! Arkadaşlarımı ve beni bırak, aramıza

girme. Sen bu meselede söz söyleyecek durumda değilsin. Ben sana daha önce bu

konularda asla konuşmamanı söylememiş miydim?" Mervan sustu. Hz. Osman

minberden inerek mescitten ayrıldı. Tehdit dolu bu sözler Hz. Osman'a karşı öfkeyi

iyice artırdı.642

a. Eyaletlere Müfettiş Gönderilmesi

Abdullah b. Sebe, Hz. Osman'ın hilafeti haksızlıkla aldığını söyleyerek,

halifeliğin Hz. Ali'nin hakkı olduğu yolundaki görüşlerini yaymaya çalışıyor ve ülkenin

muhtelif bölgelerinde kargaşa çıkarmak isteyenlerle sürekli mektuplaşıyordu. Bir

eyaletten diğerine o eyaletin büyük sorunlar yaşadığını ifade edecek mektuplar

geliyordu. Bu mektuplar Medine'ye kadar ulaşıyor, her şehir halkı kendi huzurları

nedeniyle Allah'a şükrediyordu. Bu gelişmeler üzerine bir grup Müslüman Hz. Osman'a

gelerek onlara diğer şehirlerden gelen haberlerin kendisine ulaşıp ulaşmadığını sordular.

Halife kendisine sadece iyilik ve esenlik bilgisi ulaştığını söyledi. Ardından sahabîlere,

onların yönetimde ortakları olduğunu ve kendisine ne önerdiklerini sordu. Onlar, diğer

eyaletlere durumu öğrenmek üzere müfettişler gönderilmesini tavsiye ettiler.643

Hz. Osman bu teklifi hemen uygulamaya koydu. Muhammed b. Mesleme'yi

Kûfe'ye, Usâme b. Zeyd'i Basra'ya, Abdullah b. Ömer'i Suriye'ye, Ammâr b. Yâsir'i

Mısır'a ve bunlar gibi bazı kimseleri de diğer bölgelere gönderdi. Ammâr hariç diğerleri

gittikleri yerlerde gerekli araştırmaları tamamlayarak döndüler. Hepsi aynı şeyi

söylüyordu. Eyaletler sakin ve sorunsuzdu. Onlar ne önde gelen Müslümanlardan ne

halktan herhangi bir memnuniyetsizlik görmediklerini belirttiler. Ammâr b. Yâsir'in geri

dönmemesi Müslümanları endişelendirmişti. Onun başına kötü bir şey geldiğinden

korktular. Bu arada Mısır valisi Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'ten Ammâr'ın Mısır'da

aralarında Abdullah b. Sevdâ, Halid b. Mülcem, Sevdan b. Hımran ve Kinâne b. Bişr'in

bulundağu muhalif gruba meylettiğini bildiren mektup geldi.644

Hz. Osman müfettişlerin raporlarını değerlendirdikten sonra eyaletlere halka

hitaben yazılmış mektuplar gönderdi. O mektuplarında ülke sorunlarını görüşmek üzere

642 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 36; Taberî, (a.g.e.), II, 646; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 153. 643 Taberî, (a.g.e.), II, 647; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 154–155. 644 Taberî, (a.g.e.), II, 648; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 155.

Page 130: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

119

valileriyle her yıl toplantı düzenleyeceğini bildiriyor, bu toplantılarda halkın uğradığı

haksızlıkların üstüne gidileceği mesajını veriyordu. Ayrıca halife herhangi bir şekilde

zarara uğrayan kişiye kendisine ve valilerine müracaat etmek suretiyle haklarının iade

edileceğini söylüyordu. Hz. Osman'ın bu davranışı vilayetlerde yaşanan gerginliği bir an

olsun dağıtmış ve Müslümanları memnun etmişti.645

b. Olağanüstü Valiler Toplantısı

Ülkede yaşanan huzursuzlukların artması üzerine Hz. Osman her yıl vali ve ordu

komutanlarıyla toplantı düzenlemeye başlamıştı.646 Nitekim o, h. 35 (m. 655–656)

yılında gerekçeleri itibariyle olağanüstü denebilecek bir toplantı için valilerini

Medine'ye çağırdı. Toplantı Basra valisi Abdullah b. Âmir, Şam valisi Muaviye b. Ebî

Süfyan, Mısır valisi Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh, eski Kûfe valisi Saîd b. el-Âs ve eski

Mısır valisi Amr b. el-Âs'ın katılımlarıyla gerçekleşti. Muhalefetin sesi iyice yükselmiş,

sorunlar artmış ve gerginlik had safhaya ulaşmış olmalıydı ki halife valileriyle

konuşmasında oldukça öfkeli bir duruş sergilemişti. Hz. Osman onlara şehirlerden gelen

şikâyetler ve yayılan şayiaların sebebini soruyor, ayrıca neden bu fitnenin halifenin

etrafında dönüp dolaştığını merak ediyordu. Bu durum onu endişelendirmekteydi.

Valiler Hz. Osman'a bölgelerinde her şeyin yolunda olduğunu söylediler. Nitekim

eyaletlere araştırma için giden müfettişlerin verdiği bilgiler de bu doğrultudaydı. Onlar

haberlerin doğru olmadığını, şikâyet sahiplerinin de sözlerine itibar edilmez kimseler

olduklarını belirttiler. Bunun üzerine Hz. Osman valilerine mevcut durumu düzeltmek

için ne önerdiklerini sordu. Saîd b. el-Âs söylenenleri asılsız bulduğunu ve yaşanan

olayların son derece gizli olarak hazırlanmış bir planın işletilmesi olarak gördüğünü

ifade etti. Onun açıklamalarında Müslümanların kasıtlı bir şekilde bir komploya kurban

edilmek istenmelerinin işareti vardı. Saîd değerlendirmesinin ardından fitneyi

çıkaranların öldürülmelerini teklif etti. Abdullah b. Sa'd insanlara yerine getirmeleri

gereken görevleri ifa etmelerini emretmesini, Muaviye ise her valinin kendi bölgesiyle

ilgilenmesini önerdi. Amr b. el-Âs öncelikle Hz. Osman'ın insanlara yumuşak

davrandığını, böylece onları yönetime karşı cüretkâr davranmaya ittiğini ifade etti.

Onlara Hz. Ömer'in verdiğinden fazlasını vermişti. Amr'a göre Hz. Osman kendisinden

önceki iki halifenin yolundan giderek gerektiğinde şiddet kullanmalı, gereken yerde 645 Taberî, (a.g.e.), II, 648; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 155. 646 İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1095.

Page 131: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

120

esnek davranmalıydı.647

Hz. Osman görüşleri dinledikten sonra ümmetin başına gelecek bir felaketten

korktuğunu ifade etti. Fitneden endişe ettiğini söyleyen halife, gelişmeleri Allah'ın

sınırlarını koruyarak ve insanlara ihsanlarda bulunarak yatıştıracağını belirtti. O hiç

kimsenin kendisine karşı ileri sürecek bir delili olmasın istiyordu. Hz. Osman

valilerinden halkı sükûnete davet etmelerini ve hakları olanı onlara ödemelerini

istedi.648 Vali toplantılarında dikkati çeken husus, yanlışlıkların nasıl düzeltilmesi

gerektiğinin değil de muhaliflerin nasıl sindirilebileceğinin görüşülmesidir. Dolayısıyla

halifenin şiddete maruz kalmasının ya da öldürülmesinin, halifenin güvenliği açısından

ele alınmadığı görülmektedir. Aksine halifenin konumu Ümeyyeoğullarının işgal ettiği

mevkiler açısından önemli olmaktadır.649

Hz. Osman, Medine'de Muaviye'nin de hazır bulunduğu bir oturumda Hz. Ali,

Talha ve Zübeyr ile konuşmuştu. Muaviye bu görüşmede bu sahabîlere kendilerinin

Müslümanların önde gelen şahsiyetlerinden olduklarını hatırlatarak, Hz. Osman'ı halife

seçtiklerini söyledi. Haklarında halife'yi eleştirdiklerine dair bazı sözlerin dolandığını

ifade ederek, onları herhangi birini göreve getirmeleri konusunda insanları

yönlendirmemeleri için uyardı. Hz. Ali'nin Muaviye'ye karşı gösterdiği çıkış bir Emevî-

Haşimî gerginliği yaratacak türdendi. O, şöyle dedi: "Allah canını alasıca, annen seni

kaybedesice. Sen bu işlere neden karışıyorsun?" Muaviye ondan annesini bu meselelere

karıştırmadan söylediklerine cevap vermesini istedi. Hz. Osman söze karışarak "Evet,

kardeşimin oğlu doğru konuştu. Ben size kendim ve uygulamalarım hakkında bazı

açıklamalar yapmak istiyorum. İki kişi kendi nefislerine bazı konularda zulmetmişlerdi.

Ancak onların sergiledikleri tutum da elbette takdir edilmelidir. Allah'ın elçisi

akrabalarına veriyordu. Ben de aynı şekilde sıkıntı içinde yaşayan ve geçim darlığı

çeken kimselere sürekli verdim. Bu ihtiyaç sahipleri için elimi sonuna kadar açtım. Bu

konuda yanlış yaptığımı düşünüyorsanız söyleyin. Ben de sizin vereceğiniz kararlara

tabi olayım." şeklinde açıklamada bulundu. Onlar Hz. Osman'a şöyle dediler: "İsabet

ettin ve iyilik yaptın fakat Abdullah b. Esîd'e 50000, Mervan'a 15000 dirhem verdin."

Bunun üzerine Hz. Osman sözü edilen kişilere verilen paraları geri aldı. Onlar da

647 Taberî, (a.g.e.), II, 648; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 155–156. 648 Taberî, (a.g.e.), II, 648–649; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 156. 649 Aycan, (a.g.e.), s. 83.

Page 132: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

121

halifenin bu davranışından memnun kalmış olarak ayrıldılar.650

Hz. Osman'a karşı Medine'deki muhalefet Muhacir ve Ensar cephesinde ciddi bir

boyuta ulaşmıştı.651 Muaviye Medine'de bulunduğu günler içinde bu durumun iyiden

iyiye farkına vardı. Hz. Osman'a şu teklifte bulundu: "Sana karşı isyan ettiklerinde

kendilerine mukavemet edemeyeceğin kimseler sana saldırmadan önce bize gel,

insanları bize son derece itaatkâr olan Suriye'ye gidelim." Hz. Osman kendisini ölüme

götürse de Allah Resûlü'nün komşuluğunu hiçbir şeye değişmeyeceğini söyledi.

Muaviye bu defa kendisi hakkında ileri geri konuşanları bastırmak amacıyla652 bir ordu

göndermeyi önerdi. Ancak Hz. Osman bu teklifi de Hz. Peygamber'in komşularını

sıkıntıya sokmak istemediğini belirterek geri çevirdi. Muviye, "Allah'a yemin olsun ki

tuzağa düşürülecek ve suikaste uğrayacaksın." deyince Hz. Osman: "Allah bana yeter. O

ne güzel vekildir." şeklinde cevap verdi.653

Muaviye b. Ebî Süfyan Medine'den ayrılırken içlerinde Hz. Ali Talha ve

Zübeyr'in de bulunduğu Muhacirlerden müteşekkil bir topluluğa uğradı ve onlara şöyle

hitap etti: "Biliyorsunuz ki Hz. Muhammed insanlara peygamber olarak gönderilinceye

kadar onlar liderlik için yarışır ve onu elde etmek için çalışırlardı. Onlar bu göreve sahip

olmak için öncelik esasına, güç ve kuvvet unsurlarına dayanır, azim ve gayretlerini

ortaya koyarak bu konuda üstünlük iddia ederlerdi. Başkanlığı ele geçiren kişiler ise

hâkimiyetlerini sağlayarak diğer insanları kendilerine tabi kılmış olurlardı. Bugün de

insanlar bunu arzulayıp dünya meselelerinde yarışa girişseler bu iş onlardan alınır ve

Yüce Allah onu başkalarına verir. Yüce Allah işleri değiştirmeye kadirdir ve güçlüdür.

Biliniz ki ihtiyar bir adamı aranızda bırakıp ayrılıyorum. Siz onunla ilgili olarak

birbirinize güzel öğütte bulununuz, ona destek olunuz ki mutlu olasınız." Muaviye bu

sözlerinden sonra Şam'a hareket etti. O gittikten sonra Hz. Ali, Muaviye'nin

söylediklerinde bir hayır görmediğini belirtirken, Zübeyr de onun sözlerinin kendileri

için çok rahatsızlık verici olduğunu ifade etti.654

650 Taberî, (a.g.e.), II, 649–650; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 157. 651 Ferruh, (a.g.e.), s. 118. 652 Bu konuda İbn Şebbe'de geçen rivayetlerde Muaviye'nin davranışlarıyla özellikle Muhacirleri hedef

aldığı anlaşılmaktadır. Zaten daha önce belirttiğimiz gibi, Medine'deki muhalefetin merkezinde Muhacirlerden bir grup bulunmaktaydı. Anlaşıldığı kadarıyla Ensar'dan iktidarın uygulamalarına karşı olanlar bunu daha çok olaylara ilgisiz kalmak suretiyle göstermekteydiler. İbn Şebbe, (a.g.e.), III, 1094–1097.

653 Taberî, (a.g.e.), II, 650; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 157. 654 Taberî, (a.g.e.), II, 649; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 157–158.

Page 133: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

122

c. İsyan Hareketi ve Halifenin Kuşatılması

Müfettişlerin eyaletlerden getirdikleri resmî raporlar ile ülkenin genel

panoraması arasında ciddi bir çelişki bulunduğu görülmektedir. Zira yönetime karşı

gelişen başkaldırı trendi her geçen gün yükselmekteydi. Olaylar neredeyse bütün

eyaletlere sıçramıştı. Özellikle Kûfe ve h. 27 (647–648) senesinde Amr b. el-Âs'ın

valilik görevinden alınmasından sonra Mısır muhalif hareketlerin en yoğun yaşandığı

merkezlerden birisi olmuştu.655

Muhammed b. Ebî Bekir ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe Mısır'da Hz. Osman

aleyhtarı isimler arasında önde gelenlerdendi.656 Bu ikisinin muhalefetinde yönetim

karşıtları için büyük bir avantaj vardı. Onlar Kureyştendi ve Muhammed b. Ebî Bekir ile

Muhammed b. Ebî Huzeyfe'nin şahsında Kureyş kendine karşı duruyordu. Doğal olarak

Mısır'daki eleştirilerin ilk muhatabı vali Abdullah b. Sa'd idi. Mısır'lı bir heyet valilerini

şikâyet etmek üzere Medine'ye gelmişti. Hz. Osman kendisine gelen bu kişileri

dinledikten sonra onlara Abdullah b. Sa'd'a bir uyarı mektubu göndereceğini söyledi.

Halifenin mektubu Mısır valisine ulaştı ancak vali Hz. Osman'ın uyarılarını pek dikkate

almadı. Hatta kendisi hakkında şikâyette bulunanları döverken birini de öldürdü.657 Bu

gelişme Mısır'daki muhalefetin radikal bir çıkış göstermesi için önemli bir gerekçe oldu.

Ayrıca başkaldırı hareketinin sıcak bir boyuta ulaşmasında özellikle Medine'de bulunan

sahabîler başta olmak üzere, bazı kişilerin ülkenin çeşitli yerlerine gönderdikleri

söylenen haberlerin etkili olduğu ifade edilmektedir. Bu haberlerde Hz. Muhammed'in

dininin bizzat halife tarafından fesada uğratıldığı ve bu nedenle dini yeni baştan ikame

etmek için insanları Medine'ye davet ettikleri bildirilmekteydi.658

Valilerin eyaletlerden ayrılmasından sonra muhalif gruplar Hz. Osman'a karşı

hep birlikte ayaklanmak için anlaşmışlar, ancak bunu başaramamışlardı. Bu defa valiler

illere döndükten sonra farklı vilayetlerdeki muhalif kabile reisleri isyancılarla

haberleşerek halifeyi sorgulamak üzere gruplar halinde Medine'ye gitmeyi

karalaştırdılar. Bu üç eyaletten ayrılanların hepsi hacca gitmek üzere yola çıktıklarını

açıklayarak h. 35 (m. 655–656) Şevval ayında hareket ettiler. Mısırlılar bir rivayete göre

toplam sayıları beş yüz, diğerine göre bin kişilik dört bölük halinde Medine'ye doğru

655 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 167. 656 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 161. 657 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 39; Suyûtî, (a.g.e.), s. 157; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 346; Ebû

Zehra, (a.g.e.), s. 35. 658 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 168.

Page 134: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

123

yola çıktılar. Bu bölüklerin başında Huzaa ve Kinde gibi Yemenli kabilelere mensup

emirler vardı. Reisleri Yemenli el-Gâfikî b. Harb el-Akkî idi. Abdurrahman b. Udeys el-

Belevî, Kinâne b. Bişr el-Leysî, Sevdan b. Hımran es-Sekûnî ve Kuteyre b. Fülan es-

Sekûnî ise Mısırlılar içinde adları özellikle anılanlardır. Kûfeliler de dört bölük idiler ve

sayılaları Mısırlılar kadardı. Onlar da başlarında Zeyd b. Suhan el-Abdî, Eşter en-Nehaî,

Ziyad b. Nadr el-Harisî ve Abdullah b. el-Asam el-Âmirî olduğu halde yola çıktılar.

Bunlar Yemen ve yarımadanın doğu kabilelerinden idiler. Hepsinin başında ise Âmir b.

Sa'sa'aoğullarından Amr b. Es'âm vardı. Basra'dan gelenler de dört gruptu ve sayıları

Mısırlılar kadardı. Komutanları Abdülkays ve Hanifeoğullarından idi. Hepsinin başında

Temîm kabilesinden Hurkûs b. Zübeyr es-Sa'dî vardı. Hukeym b. Cebele el-Abdî,

Züreyh b. Abbad, Bişr b. Şureyh el-Kaysî ve İbn el-Muhteriş ise bölükteki diğer önemli

kişilerdi. Böylece isyancıların saflarında Yemenlilerin başat olduğu anlaşılmaktadır.659

Onların beraberinde Kureyş'ten Muhammed b. Ebî Bekir vardı.660

Nihai hedefleri Hz. Osman'ı halifelikten indirmek olan bu gruplar, ondan sonra

kimi halife seçecekleri hakkında herhangi bir görüş birliğine sahip değildiler. Basralılar

Talha b. Ubeydullah'ın, Kûfeliler Zübeyr b. Avvam'ın, Mısırlılar Ali b. Ebî Talip'in

halife olmasını istemekteydiler.661 Gruplar Medine'ye üç günlük bir mesafe kaldığında

durdular. Basralılar Zû-Huşub, Kûfeliler el-Avas, Mısırlılar Zi'l-Merve'de konakladılar.

Onlar Medine'de kendileri için bir ordu hazırlandığı haberini almışlardı. Bu bilginin

doğruluğunun araştırılması gerekiyordu. Aksi takdirde planları suya düşeceği gibi

hayatları da tehlikeye girebilirdi. Kûfe ileri gelenlerinden Ziyâd b. Nadr ile Abdullah b.

el-Asam Mısır ve Basralılarla ortak bir görüşme yaparak Medine'ye topluca girmeden

önce kendilerinin gidip bir ön görüşme yapmalarının uygun olacağını ifade ettiler.

Böylece onlar hem sözü edilen ordu hakkında gerçeği öğrenecek hem de Medine'de bir

nabız yoklaması yapacaklardı. Bu iki şahıs Medine'ye vardı. Hz. Peygamber'in

hanımlarından bazılarıyla, Hz. Ali, Talha ve Zübeyr'le konuştular. Onlar isteklerinin

valilerden bazılarının görevden alınması olduğunu belirtiyorlardı. Bu amaçla sözü

edilen sahabîlerden Hz. Osman'dan randevu almalarını talep ettiler. Übey b. Ka'b

onlarla görüşerek taleplerinden vazgeçmelerini istedi. Onlar da arkadaşlarının yanına

döndüler. Muhalifler bu defa Mısırlılardan bir grubun Hz. Ali ile, Basralılardan bir

659 Taberî, (a.g.e.), 652; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 158–159; Câbirî, (a.g.e.), 320. 660 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 352. 661 Taberî, (a.g.e.), II, 652; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 159.

Page 135: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

124

grubun Hz. Talha ile, Kûfelilerden bir grubun da Hz. Zübeyr ile ayrı ayrı görüşmesini

kararlaştırdılar.662

Mısırlılar Hz. Ali'yi Medine'de zeytinyağı sıkılan bir yerde buldular. Hz. Ali

onların bu şekilde ciddi bir eylem planı üzerinde olduklarını görünce durumdan

haberdar etmek için oğlu Hasan'ı Hz. Osman'a gönderdi.663 Konuşmalarına öfkelenen

Hz. Ali onlara bağırarak yanından kovdu. Onları kovarken Hz. Ali'nin şöyle dediği

rivayet edilmektedir: "Bu ümmetin salih kişileri bilmektedir ki, Zi'l-Merve, Zi Huşub ve

el-Avas'da toplanan askerler Resûlullah'ın diliyle lanetlenmiştir." Mısırlılar Hz. Ali'nin

bu yaklaşımından sonra hemen ayrıldılar. Öte yandan Basralılar Talha'nın, Kûfeliler

Zübeyr'in yanına geldiler. Görüşmenin içeriği Mısırlıların Hz. Ali ile yaptığı

konuşmadan farklı değildi ve bu iki sahabinin gelenlere karşı davranışı da Hz. Ali'nin

yaptığından farklı olmamıştı.664

Mısırlıların Hz. Ali'ye, Kûfelilerin Hz. Zübeyr'e, Basralıların da Hz. Talha'ya

gönderdikleri heyetlerin görüştükleri kişiyi halife görmek istediklerini belirttikleri ve

ortak söylemlerinin, "Şayet biz sana bey'at edip diğerlerini yalanlarlarsak onların

cemaatlerini dağıtarak onları geldikleri yere göndeririz." olduğu rivayet edilmektedir.665

Hz. Ali, Talha ve Zübeyr'e yapılan bu tekliflerin Kureyş'in insanlar nezdindeki

ağırlığını hissedilir biçimde koruduğunu gösterdiği iddia edilebilir. Bununla beraber

şüphesiz bu şahsiyetlerin Hz. Peygamber'in önde gelen sahabîlerinden olmaları ve Hz.

Ömer'in şûrasında bulunmaları öncelikli olarak onlarla görüşülmesinin asıl nedenidir.

Kureyş'e karşı duyulan rahatsızlık daha çok toplumsal olaylara kabile bakışıyla yaklaşan

yöneticilerle ilgiliydi. Dolayısıyla hedef o gün için Kureyş'i politik anlamda temsil eden

Ümeyyeoğullarıydı. Dönemin sosyo-politik şartları altında bakıldığında Hicaz dışındaki

kabilelere mensup bu adamların kendi içlerinden bir aday çıkarmaları asla akıl alır bir iş

olmazdı ve onların da böyle bir şeye hiçbir zaman niyetlenmedikleri anlaşılmaktadır.

Kaldı ki insanlar kabile ölçüsüne bağlı olmaksızın sahabilerin önemli bir bölümüne

haksızlık yapıldığını düşünüyor, iktidarı bu nedenle eleştiriyorlardı.

Asilerin niyetinin ciddi olduğunu farkeden Hz. Osman kendisi üzerinde

akrabalık hakkı bulunduğunu belirterek Müslümanlar nezdindeki değerinin adeta

662 Taberî, (a.g.e.), II, 652–653; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 159. 663 Taberî, (a.g.e.), II, 653; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 159. 664 Taberî, (a.g.e.), II, 653; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 159. 665 Taberî; (a.g.e.), II, 652–653; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 159.

Page 136: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

125

tartışılmaz olduğunu ifade ettiği Hz. Ali'den onlarla konuşmasını istedi.666 Hz. Ali

isyancıları neye karşılık geri çevireceğini sorduğunda Hz. Osman, "Senin işaret

edeceğin ve tavsiyede bulunacağın her konuda sana uymak karşılığında" cevabını verdi.

Hz. Ali ona kendisiyle daha önce defalarca konuştuğunu, ama onun yine bildiğini

yaptığını söyledikten sonra şöyle devam etti: "Bugün meydana gelen bu olaylar

Mervan'ın, İbn Âmir'in, Muaviye ve Abdullah b. Sa'd'ın yaptıklarının sonucudur. Sen bu

adamlara uydun, bana uymadın." Hz. Osman bu defa ona tabi olacağına kesinlikle söz

verdi.667

Hz. Ali yanında Muhacirler ve Ensar'dan otuz kişilik bir topluluk olduğu halde

asilerle konuşmaya gitti. Saîd b. Zeyd, Ebû Cehm el-Adevî, Cübeyr b. Mut'îm, Hakim

b. Hizan, Ümeyyeoğullarından Mervan b. Hakem, Saîd b. el-Âs, Abdurrahman b. Attab,

Ensar'dan Ebû Useyd es-Saidî, Ebû Humeyd, Ka'b b. Malik, Zeyd b. Sâbit ve Hassan b.

Sâbit ile Medinedeki Araplardan Niyar b. Nikrez bu cemaat içinde yer alan

isimlerdendi.668 Mısırlılar Abdullah b. Sa'd'ın görevden azlini, yerine Muhammed b. Ebî

Bekir'in vali olarak atanmasını istiyorlardı. Bu talepleri kabul edildi.669 Arzulanan

neticenin gerçekleşmesinden sonra Mısırlılar valileriyle geri dönerken Kûfe ve

Basralılar da eyaletlerine doğru yola çıktılar.670

Diğer bir rivayette ise isyancıların Hz. Osman'ın uygulamaları hakkında

Kur'an'dan ayetler okuyarak halifeyi muhakeme etmeye kalkıştıkları ifade edilmektedir.

İsyancılar Hz. Osman'dan Yunus suresini okumasını istediler. Halife okumaya başladı

ve …"De ki: Size Allah mı izin verdi? Yoksa Allah'a karşı yalan mı

uyduruyorsunuz?"671 ayetine gelince onlar Hz. Osman'a şu soruyu sordular: "Dur! El

koyduğun topraklar konusunda sana acaba Allah mı izin verdi, yoksa Allah'a karşı yalan

mı uyduruyorsun?" Hz. Osman okuduğu ayetlerin iniş sebeplerini söyledikten sonra,

sözü edilen toprakların Hz. Ömer zamanında zekât develeri için ayırıldığını, kendisinin

ise zekât develerinin artması nedeniyle toprakları genişlettiğini söyledi. Ayetleri okuyup

666 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 176; Taberî, (a.g.e.), II, 657; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 162. 667 Taberî, (a.g.e.), II, 657; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 162. 668 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 176; Taberî, (a.g.e.), II, 658; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 162–163. 669 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 183. 670 İbn Şebbe, (a.g.e.), IV, 1152; İbn Kuteybe, el-Mearif, 84; Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 353. 671 Kur'an, Yunus (10): 59.

Page 137: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

126

değerlendirmeye devam ettiler. Halife onların her itirazına çok net açıklamalar yaparak

ikna olmalarını sağladı. Neticede isyancılar yurtlarına döndüler.672

Rivayet edildiğine göre Mısırlılar Medine'den üç konaklık bir mesafe kadar

uzaklaştıklarında yakınlarından siyahî bir kölenin geçtiğini gördüler. Onun

hareketlerinden şüphelenen Mısırlılar köleyi yakalayıp sorgulamaya başladılar. Köleye

nereye gittiğini sorduklarında önce Hz. Osman'ın, sonra da Mervan'ın kölesi olduğunu

ve halife tarafından Mısır valiliğine gönderildiğini söyledi. Üzerini aradıklarında

Abdullah b. Sa'd'a yazılmış bir mektup buldular. Mektupta Mısır valisine görevine

devam etmesi, ayrıca Muhammed b. Ebî Bekir başta olmak üzere Medine'den gelen

isyancıların bazılarının öldürülmeleri, bazılarının da çeşitli şekillerde cezalandırılmaları

ve hapsedilmeleri isteniyordu.673 Söz konusu mektubu götüren kişinin Ebû A'ver es-

Sülemî olduğu kaydedilmektedir.674

Mısırlılar infial halinde geri döndüler. Medine'ye girdiklerinde Hz. Ali'yi

buldular ve ona şöyle dediler: "Allah'ın düşmanının hakkımızda şunu şunu yazdığını

görmüyor musun? Allah, onun kanını helal kılmıştır; kalk, bizimle gel, ona gidelim."

Hz. Ali şöyle dedi: "Vallahi ben sizinle gelmem." Bu söz üzerine, onlar şunu söylediler:

"O zaman, bize neden mektup yazdın?" O da: "Vallahi ben size asla mektup

yazmadım." dedi. Mısırlılar bu defa birbirlerine bakmaya başladılar.675

Muhammed b. Ebî Bekir Temimoğullarını ve diğer kabilelerden taraftarlarını

topladı.676 Bu arada Medine'den ayrılan Kûfe ve Basralılar da Mısırlılarla birlikte tekrar

geri geldiler.677 Bir araya gelen asiler halifenin evini kuşattılar. Halife şimdi şiddetli bir

kuşatmayla karşı karşıyaydı. Hz. Ali, Kûfe ve Basralılara, "O kadar uzaklaştıktan sonra

siz niçin geldiniz?" diye sordu. Onlar gerçek niyetlerinin halifeyi azletmek olduğunu

ifade ettiler.678 Konu Hz. Osman'a taşındığında o, mektubun kendisiyle ilgisi olmadığını

söyledi.679 Asiler şöyle dediler: "Nasıl olur da birisi kalkar ve senin köleni, senin zekât

mallarından bir deve üzerine bindirip, ona bir mektup verir ve mektubu sana ait mühürle

mühürleyip valiye gönderir ve senin bundan haberin olmaz? Sen ya gerçekten doğru 672 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 209–210. 673 Taberî, (a.g.e.), II, 662; İbn Hibban, (a.g.e.), II, 258; Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 353; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil,

III, 168. 674 Taberî, (a.g.e.), II, 662; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 168. 675 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 210; İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 40; Taberî, (a.g.e.), II, 656. 676 Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 356. 677 İbn Sa'd, (a.g.e.), III, 65; Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 353; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 160. 678 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 160. 679 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 210; Taberî, (a.g.e.), II, 667.

Page 138: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

127

söylüyorsun ya da yalan. Eğer yalan söylüyorsan haksız yere öldürülmemizi emrettiğin

için görevi bırakman gerekir. Eğer doğru söylüyorsan zafiyet göstermenden ve bu

şekilde işler çevirenlere karşı gaflet içinde olduğundan dolayı istifa etmelisin."680

İsyancılar açık bir şekilde Hz. Osman'ın hilafetten ayrılmasını istemekteydiler. Hz.

Osman ise Allah'ın kendisine giydirdiği bu elbiseyi asla çıkarmayacağını, ancak tevbe

edebileceğini ifade edince, asiler Hz. Osman halifelik görevinden çekilmedikçe ya da

onu öldürmedikçe Medine'den ayrılmayacaklarını belirttiler. Hatta arkadaşlarının ve

akrabalarının kendilerini engellemeye kalkışmaları halinde onlarla da çarpışacaklarını

eklediler. Hz. Osman ise halifeliği terk etmektense ölümü tercih edeceğini, ayrıca

onlarla çarpışma konusunda hiç kimseye asla emir vermeyeceğini söyledi.681

Bu konuşmalardan sonra gerginlik hat safhaya ulaşmıştı. Asilerin giriştikleri bu

hareketten dönme niyetleri yoktu. Olayın üzerine gitmeye devam ettiler. Mektubu Hz.

Osman'ın yazmadığı kesinlik kazanınca, şüpheler Mervan b. Hakem üzerinde

yoğunlaştı.682 Bunun üzerine isyancılar Hz. Osman'dan Mervan'ı kendilerine teslim

etmesini istediler. Ancak halife onu öldüreceklerinden endişe ettiği için Mervan'ı onlara

teslim etmeye yanaşmadı.683 Mektup olayı gerek teknik açıdan gerek hadiseyi mantık

çerçevesinde açıklayabilmek açısından ciddi anlamda sorunlu bir görünüm

arzetmektedir. Mektubu ne Hz. Osman'ın ne de Mervan b. Hakem'in yazdığını kabul

etmek makul görülmektedir. Bununla beraber Hizmetli bu olayı Hz. Osman'a ve onun

şahsında devlete karşı düzenlenmiş ince bir komplo olarak açıklamaktadır.684

Medine baskınıyla ilgili olarak ayrıca şunlar kaydedilir: İsyancılar Medine'ye

topluca girme kararı aldıktan sonra tekbirler getirerek şehre girdiler. Halifenin evini

kuşatan isyancılar kendilerine müdahale etmeyenlere zarar vermeyeceklerini

söylüyorlardı.685

İsyancıların şehre girmesinin ardından halifenin namazdan sonra okuduğu hutbe

olayları iyice kızıştırdı. Hz. Osman hutbesinde isyan eden bu kalabalığa hitaben şöyle

dedi: "Ey asiler! Allah'a sığının, bütün Medine halkı sizin Resûlullah'ın diliyle

lanetlendiğinizi biliyor. Hatalarınızı iyilik yaparak düzeltmeye çalışınız." Halifenin bu

680 Taberî, (a.g.e.), II, 667; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 169. 681 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 169–170. 682 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 170. 683 Suyûtî, (a.g.e.), 159. 684 Hizmetli, (a.g.mk.), s. 155. 685 Taberî, (a.g.e.), II, 653; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 160.

Page 139: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

128

sözleri üzerine Muhammed b. Mesleme ayağa kalkarak Hz. Peygamber'in laneti

konusunda şehadet ettiğini açıkladı. Ancak Hukeym b. Cebele onu zorla oturttu.

Ardından Zeyd b. Sabit ayağa kalkınca Muhammed b. Ebî Kuteyr zor kullanmak

suretiyle onu oturttu. Bu kişisel çekişmelerden sonra isyancılar ayaklandılar. Mescid

karıştı ve yaşanan arbede içinde hırpalanan Hz. Osman bayıldı. Nihayet halife evine

götürüldü. Gelişmeler üzerine aralarında Sa'd b. Ebî Vakkas, Hüseyin b. Ali, Zeyd b.

Sabit ve Ebû Hureyre'nin bulunduğu bir kısım Medineli Müslüman Hz. Osman'ın evi

önünde nöbet tutmak istediler. Ancak Hz. Osman onların bu girişimini reddetti. Bu

arada Hz. Ali, Talha ve Zübeyr geçmiş olsun dileklerini sunmak ve gelişmeler hakkında

değerlendirme yapmak için Hz. Osman'ı ziyaret ettiler. Görüşme anında Mervan b.

Hakem başta olmak üzere Ümeyyeoğullarından bir grup da halifenin yanında

bulunuyordu. Yaşananlardan Hz. Ali'yi sorumlu tutan Emevîler ona şöyle tehditte

bulundular: "Bizi helâk ettin, Mü'minlerin emirine bunları sen yaptın. Allah'a yemin

olsun ki, amacına ulaştığında dünyayı senin başına yıkacağız." Bu sözlere öfkelenen Hz.

Ali yanındakilerle birlikte orayı terk etti.686

Farklı bir rivayette şu bilgiler aktarılmaktadır: İsyan günlerinde Muhammed b.

Ebî Bekir687 isyancılarla birlikte geldiği Medine'de Hz. Osman'a karşı isyanın önde

gelenlerinden birisiydi. Muhammed b. Ebî Huzeyfe ise Mısır'da halife aleyhtarı

faaliyetlerine devam etmekteydi. Muhalif grubun Mısır'dan hareketinden sonra Mısır

valisi Abdullah b. Sa'd gelenlerin niyetlerini umre yapmak olarak açıklamalarına

rağmen, bunun doğru olmadığını, asıl gayelerinin halifeyi görevinden indirmek ya da

öldürmek olduğunu Hz. Osman'a bildirmişti.688 Bunun üzerine Hz. Osman Medine'de

bir hutbe okuyarak gelenlerin amacının fitne çıkarmak olduğunu söyleyerek hareketi

kınayan genel bir açıklama yapmıştı.689

686 Taberî, (a.g.e.), II, 661; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 160–161. 687 Muhammed b. Ebî Bekir'in bu işe katılması onunla Ali b. Ebî Talip ve Hüseyin b. Ali arasındaki nesep

bağıyla ilişkili olarak düşünülebilir. Hz. Ali, Hz. Ebû Bekir'in vefatından sonra Muhammed'in annesi Esma bt. Umeys ile evlenmişti. Dolayısıyla Muhammed Hz. Ali'nin üvey oğluydu. Ayrıca Muhammed ile Hüseyin b. Ali bacanak idiler. Bu ikisi Sâsânî hanedanından III. Yezdicerd'in kızlarıyla evliydiler. H. İbrahim Hasan, (a.g.e.), II, 34. İşte Hz. Ali'nin isyan hareketinde yumuşak karnı diyebileceğimiz bir yer de Muhammed b. Ebî Bekir'in bu olay içinde yer almasıdır. Hz. Ali, gelişmelerde her ne kadar halifeyi müdafa pozisyonunda olsa da, bu akrabalık bağı nedeniyle isyancılarla bir şekilde alâkalı görünüyordu. Anlaşılan kendisi onlardan uzak dursa dahi, asiler Muhammed nedeniyle onu kendilerine yakın görmekteydiler.

688 Taberî, (a.g.e.), II, 657; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 161–162. 689 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 162.

Page 140: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

129

Abdullah b. Sa'd b. Ebî Serh'in Mısırlılar'a karşı Hz. Osman'ı korumak amacıyla

Medine'ye gelmek üzere yola çıktığı rivayet edilmektedir. Eyle'ye ulaştığında halifenin

kuşatma altında olduğunu ve Muhammed b. Ebî Huzeyfe'nin Mısırda kontrolu ele

geçirdiğini haber aldı. Geri dönen Abdullah b. Sa'd Mısır'a sokulmayınca Filistin'e

giderek Hz. Osman'ın öldürülmesine kadar orada kaldı.690

Bu konudaki diğer bir rivayette geçen bazı ifadeler kabilecilik açısından dikkat

çekicidir. Bu rivayete göre Hz. Osman'ın muhasara altına alındığı günlerde Hz. Ali

Hayber'de bulunuyordu. Medine'ye geldiğinde bir grup Müslümanın Talha'nın yanında

toplandığını gördü. Orada bulunanlar Hz. Ali'nin üzerlerinde etkisi olabileceği kişilerdi.

İşte bu sıralarda Hz. Ali'nin Medine'ye geldiğini öğrenen Hz. Osman, ona giderek

şunları söyledi: "Benim senin üzerinde İslâm'ın hakkı olduğu kadar kardeşliğin,

akrabalığın ve sihriyyetin de hakları vardır. Eğer bütün bunlar olmasaydı ve biz de

cahiliye devrinde olsaydık Teymoğullarından bir kimsenin, Abdümenaf'tan emirleri

olan birini çekiştirmesi ayıp olurdu."691 Daha önce ifade ettiğimiz gibi Talha b.

Ubeydullah Kureyş'in zayıf bir kolu olan Teymoğulları kabilesindendi. Bilindiği gibi

Osman b. Affan ile Ali b. Ebî Talip'in soyları ataları Abdümenaf'ta birleşmektedir. Bu

iki sahabînin akrabalıklarının dışında şüphesiz Haşimoğullarının ve Ümeyyeoğullarının

İslâm öncesi dönemde de varolan büyük prestijleri dikkate alındığında, kabile

gelenekleri açısından Hz. Osman bu davranışı nedeniyle Talha'ya sitem etmekte ve

akrabası olan Hz. Ali'den yardım istemektedir. Hz. Osman'a göre İslâm'ın bu konularda

getirdiği yeni anlayış muhalifleri tarafından adeta bir koz olarak kullanılmış olmaktadır.

Hz. Ali, Hz. Osman'ın yukarıdaki sözlerinden sonra Talha'nın evine giderek ona "Ey

Talha senin de içinde olduğun bu iş nedir?" diye sordu. Talha yaptığı davranışın bıçak

kemiğe dayandıktan sonra yapılacak türden davranışlardan olduğunu ifade edince Hz.

Ali beytülmale geldi ve kapıyı kırarak Müslümanlara mal dağıtmaya başladı. Hz. Ali'nin

bu davranışı üzerine Talha'nın etrafında toplanan insanlar dağıldılar. Halife de bu

durumdan son derece memnun oldu. Bu olaydan sonra Hz. Osman'ın yanına gelen Talha

ile aralarında şöyle bir konuşma geçer: Talha, "Ey mü'minlerin emiri, ben bir iş yapmak

istedim, ancak Yüce Allah engelledi." Hz. Osman ona şu sözlerle karşılık verdi: "Sen

tevbe etmiş olarak geldin, fakat buraya mağlup ulaştın. Allah sana yeter ey Talha! 692

690 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 162. 691 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 167. 692 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 167.

Page 141: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

130

Emevî-Hâşimî çekişmesi açısından bakıldığında bu rivayetlere göre Hz. Ali'nin

Hz. Osman'a karşı üzerine düşen görevleri yaptığı anlaşılmaktadır. Bununla beraber bu

iki sahabî arasındaki gerginliğe işaret eden farklı rivayetlerde bulunmaktadır.693 Ayrıca

bu iki şahsiyetin diyalog ve davranışları üzerinden gelişen atmosfer durumdan vazife

çıkarmak isteyen kabile üyeleri tarafından bir çekişmeye dönüştürülmekteydi.

d. Mervan b. Hakem ve Kabileci Davranışları

Hz. Osman'ın iktidarının sonlarına doğru ortaya çıkan başkaldırı hareketinde

özellikle kabilelerin eğilimleri büyük rol oynadı.694 Böyleyken, kuşatmanın devam ettiği

günlerde Mervan b. Hakem kabilecilik açısından ciddi anlamda problemli davranışlar

sergilemeye devam etti. Onun çıkışlarıyla kabilelerin iktidardan rahatsızlığı ve Emevî-

Haşimî çekişmesi adeta şahlandı.

Hz. Ali ve Muhammed b. Mesleme Mısırlılarla görüşüp onları geri dönmeye

ikna ettikten sonra Mervan, Hz. Osman'a gelerek onun Müslümanlara yaşanan

gerginliğin sorunsuz bir şekilde kapatıldığını açıklayan bir konuşma yapmasının uygun

olacağını söyledi. Aksi takdirde bu girişimden cesaret alan bazı kimselerin benzer

şekilde ve daha güçlü hareketlere girişebileceğini ifade etti. Hz. Osman o gün mescidde

Müslümanları toplayıp Mervan'ın önerdiği şekilde bir konuşma yaptı. Ancak konuşma

beklenen neticeyi vermedi. O sırada mescidde bulunan Amr b. el-Âs ona: "Allah'tan

kork ey Osman, sen bir çok günah yüklendin, biz de seninle beraber aynı günahlara

ortak olduk. Allah'a tevbe et ve Allah'a dön." şeklinde bir hitapta bulundu. Hz. Osman

Amr'a onu hırpalayacak şekilde bir karşılık verdi. Fakat farklı bir ses de Amr'ı

destekleyince, Hz. Osman ellerini kaldırıp "Allah'ım ben sana ilk tevbe edenlerden

biriyim" dedi.695

Amr b. el-Âs bu olaydan sonra Medine'den ayrılıp Filistin'e gitti. O yola

çıkarken Hz. Ali, Talha ve Zübeyr'e uğrayarak onlara, Hz. Osman aleyhinde konuştu.

Ancak Amr bununla yetinmedi ve karşılaştığı herkesi halifeye karşı kışkırtmaya çalıştı.

Amr b. el-Âs bu durumunu şöyle ifade etmektedir: "Dağ başlarında gördüğüm

çobanlara varıncaya kadar herkesi Osman'ın aleyhinde sürekli kışkırttım."696

693 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 36. 694 Rayyıs, (a.g.e.), s. 172. 695 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 36; Taberî, (a.g.e.), II, 661; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 163. 696 Taberî, (a.g.e.), II, 656; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 163.

Page 142: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

131

Farklı bir rivayette Hz. Osman'a Mısırlıların ayrılmasından sonra halka konuşma

yapmasını öneren kişi Hz. Ali olarak gösterilmektedir. Hz. Ali ona şöyle demiştir:

"Halka bir konuşma yap. İnsanlar ve Yüce Allah senin kalbinde ayrılık düşüncesi

olmadığını bilsinler ve emaneti sana teslim etsinler. Bütün eyaletler senin aleyhinde

çalkalanıyor. Bunu yap ki sonra Basra'dan ve Kûfe'den başka birileri çıkıp gelirse 'Ey

Ali git ve onları ikna et.' demene gerek kalmasın. Eğer böyle yapmazsan işte o zaman

göreceğin gibi ben de seninle akrabalık bağlarımı koparmış ve senin bana olan hakkını

da hafife almış olurum." Hz. Ali'nin bu sözlerinden sonra Hz. Osman kalkıp bir hutbe

okudu. Ancak birinci rivayette olduğu gibi onun bu hutbesinin Müslümanlar arasında

bazı ihtilaflara yol açtığı ifade edilmektedir. O hutbesinin sonunda tevbe etti. Sonra

toplumun ileri gelenlerinin kendisine gelerek görüşlerini bildirmelerini istedi. Halife

herkesle her türlü diyaloğa açık olduğunu, bir köle dâhi kendisini hakka iletecek olsa

ona uyacağını ve Allah'a giden yoldan başka hiçbir yolun olmadığını söylemişti.697

Onun bu söylediklerine ilave olarak "Mervan'ı ve yakınlarını sizden ve kendimden

uzaklaştıracağım, onları sizinle aramızda perde edinmeyeceğim." sözleri Müslümanların

Mervan'a karşı rahatsızlıklarını göstermesi bakımından önemlidir.698

Hz. Osman mescidden döndüğünde Mervan, Saîd ve Ümeyyeoğullarından bir

grubun evde beklediğini gördü. Onlar Hz. Osman'ın mesciddeki hutbesini

dinlememişlerdi. Halife oturduğunda Mervan konuşmak için izin istedi. Hz. Osman'ın

karısı Naile bt. el-Ferafise ondan kesinlikle konuşmamasını istedi. Naile, Mervan ve

diğer Emevî önde gelenlerinin Hz. Osman'a karşı gelişen başkaldırıyı alevlendirdiklerini

düşünüyor, onların herhangi bir şekilde halifeyi yönlendirmelerine engel olmak

istiyordu. Naile'nin müdahalesi Mervan'ı rahatsız edince atıştılar. Ardından Mervan

tekrar Hz. Osman'dan izin alarak isyan hareketi ve Hz. Osman'ın tevbesi üzerine bir

değerlendirme yaptı. O halifenin davranışına saygı duyduğunu ancak dışarıda heyecanlı

bir kalabalığın beklediğini söyledi.699 Bunun üzerine Hz. Osman Mervan'dan onlarla

konuşmasını istedi. Mervan bunu yaptı, ancak onun konuşması isyancıları yatıştırmak

697 Taberî, (a.g.e.), II, 659; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 164. 698 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 164. 699 Bu rivayet isyanın sadece eyaletlerden gelenlerle sınırlı kalmadığını, aksine Medinelilerden de önemli

bir grubun Hz. Osman'a başkaldırdığını göstermektedir. Böyle değilse anlatılanlarda çelişki vardır. Mısırlılar geri dönmüşse Hz. Osman neden Mervan'dan kapıda toplandığı ifade edilen kalabalıkla konuşmasını istesin? Anlaşılan Emevîler dışında herkes Hz. Osman'ın görevden el çekmesini istiyordu. Ancak halifenin beklenmedik direnişi hesapları bozdu. Müslümanlar arzulamasalar da olaylar Hz. Osman'ın ölümünü beraberinde getirdi. Akbulut(a.g.e.), s. 166.

Page 143: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

132

yerine adeta çileden çıkardı. Mervan b. Hakem kapıya çıktı ve asilere şöyle seslendi:

"Size ne oluyor, sanki yağma yapmak üzere toplanmış gelmişsiniz. Sizi yüzleri çirkin

insanlar, ne istiyorsunuz? Bizim iktidarımızı elimizden almak için mi geldiniz. Buradan

çıkıp gidin. Allah'a yemin olsun, bize saldırıp kasteddiğiniz takdirde, bizden

hoşlanmayacağınız şeyler göreceksiniz. Başınıza gelecek olanlardan da memnun

olmayacaksınız. Evlerinize dönün. Vallahi biz şu anda elimizde bulundurduğumuz

yönetim işinde asla mağlup olmayız.700

Mervan'ın bu konuşması halifenin evi önünde toplanan insanları Hz. Ali'ye

başvurmaya sevketti. Hz. Ali o gün için yaşananları kendisi açısından şu sözleriyle ifade

etti: "Ey Allah'ın kulları, ey Müslümanlar, ben evimde oturduğumda 'Beni,

akrabalığımızı, hukukumuzu terk ettin.' der. Konuştuğumda Mervan gelir kendisiyle

oynar, yaşının ilerlemesini kullanarak onu istediği şekilde yönlendirmeye yeltenir. Oysa

o Allah Resûlünün en yakın sahabîlerinden biridir."701

Hz. Ali bu açıklamalarından sonra öfkeli bir şekilde Hz. Osman'ın yanına gitti ve

ona şöyle serzenişte bulundu: "Mervan'dan razı olan sen değil misin? O da seni

dininden ve aklından saptırıncaya kadar senden razı değil mi? Sahibinin çekip getirdiği

yere yönelen deve gibi onun elinde mi kaldın? Allah'a yemin olsun ki, Mervan ne din

hakkında, ne kendisi hakkında herhangi bir görüşe sahiptir. Vallahi ben Mervan'ın seni

bir bu tarafa, bir o tarafa çekip durduğunu görüyorum. Ben bu sözlerimden sonra bir

daha sana gelip serzenişte bulunmayacağım. Sen itibarını kaybettin ve kendi görüşünü

koruyamadın."702

Hz. Ali ayrıldıktan sonra Hz. Osman'ın hanımı Naile de Mervan hakkında Hz.

Ali'nin söylediklerini teyit edecek mahiyette ikisi arasında geçen diyaloğu işittiğini,

halifenin Hz. Ali'ye uymak yerine Mervan'nın arzularına göre hareket ettiğini

yadsıyarak ifade etti. Hz. Osman ne önerdiğini sorunca, Naile şöyle karşılık verdi:

"Allah'ta korkman ve senden önceki iki arkadaşının sünnetine tabi olman gerekir. Sen

Mervan'a itaat ettiğin zaman seni ölüme götürür. Mervan'ın insanların nazarında hiçbir

itibarı, heybeti ve sevgisi yoktur. Bu nedenle de insanlar seni terkederler. Ali'ye haber

gönder, gönlünü al. O senin akrabandır, ona tabi ol." Naile'nin bu sözlerinden sonra Hz.

700 Taberî, (a.g.e.), II, 659; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 164–165; Muhammed Rıza, Zi'n-Nureyn Osman b.

Affan el-Halifetü's-Salis, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1982, s. 166–167. 701 Taberî, (a.g.e.), II, 660; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 165. 702 Taberî, (a.g.e.), II, 659; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 165–166.

Page 144: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

133

Osman'nın Hz. Ali'yi çağırttığı rivayet edilir. Ancak Hz. Ali bu çağrıya "Ben ona

dönmemem gerektiğini artık anlamış bulunuyorum." diyerek icabet etmemiştir.703

Mervan'ın bu günlerde işi iyice çığırından çıkardığı anlaşılmaktadır. Nitekim

Naile'nin kendisi hakkındaki sözleri kulağına gidince o, Hz. Osman'n yanında Naile'ye

hesap sormaya kalkmıştı. Hz. Osman ise ona "Sakın ona bir tek söz söyleme, seni yüzü

kara adam. Vallahi o bana senden daha iyi nasihat eder." diyerek azarlamıştır.704

Hz. Osman gece Hz. Ali'nin evine gitti. Hz. Ali'ye o güne kadar kendisine

söylenenlere uymadığını, ancak artık uyacağını söyledi. Hz. Ali ona güvenmiyordu.

Halifeye insanlara minberden söz verdiğini, sonra Mervan'ın kalkıp kendi evinin önünde

insanlara hakaretler yağdırdığını ifade etti. Bunun üzerine Hz. Osman, Hz. Ali'nin

yanından çıkarken "Beni yalnız, yardımsız bıraktın. İnsanların bana karşı cesaretli

olmalarına sebep oldun." dedi. Hz. Ali bu sitemi kabul etmedi. Hz. Osman'a insanları

zararları dokunmasın diyerek sürekli ondan uzaklaştırmaya çalıştığını, onun da

görüşmelerinde kendisini onayladığını ifade etti. Ancak bundan sonra halifenin yine

Mervan'ın söylediği şekilde hareket ederek Hz. Ali'nin sözlerini kulak ardı ettiğini

belirtti.705

Mervan, Hz. Osman yönetiminde başından itibaren sürekli etkin oldu. Onun

halifeye sadece kâtiplik yapmadığı, zaman zaman daha öte davranışlar içinde bulunduğu

görülmektedir. Şu soru sorulabilir: Halife hemen herkesin muhalefetine rağmen neden

hâlâ Mervan b. Hakem'i görevinde tutuyor ve onu en azından dinlemeye değer

buluyordu? Hz. Osman'ın daha önce belirttiğimiz diğer nedenlerin yanında, her şeye

rağmen Mervan'ın görüşlerini dikkate alması Mervan'ın kanaatlerinin iktidar açısından

kabul edilebilir yanlarının bulunması ve ikna edici bir kişiliğe sahip olmasıyla

açıklanabilir. Belki de Hz. Osman, Mervan b. Hakem ve Saîd b. el-Âs706 gibi

Emevîlerin görüşlerinin isyanın ayak seslerinin duyulmasından itibaren uygulandığı

takdirde sonuç getirebileceğini düşünüyor, fakat onların önerdiği yoldaki girişimleri

kendi idarî ilkelerine aykırı buluyordu. Davranışlarından Mervan'ın siyaset konusunda

iddialı olduğu anlaşılmaktadır. Onun olaylara müdahalesinin basit, alelade çıkışlar

703 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 166. 704 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 166; Muhammed Rıza, (a.g.e.), s. 168. 705 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 166. 706 Saîd b. el-Âs valiler toplantısında ülkedeki hareketin bilinçli bir şekilde planlandığını ve bu işin

öncülerinin tesbit edilerek öldürülmeleri gerektiğini savunmuştu. Ancak Hz. Osman bu şiddetli muhalefete karşı sadece eyaletlere mektuplar göndermek ve etkili hutbeler okumakla yetiniyordu. Ahmet Turan, İslâm Mezhepleri Tarihi, Eser Matbaası, Samsun, 1993, s. 19.

Page 145: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

134

olarak düşünülmemesi gerektiği kanaatindeyiz. Aksine o, günü kendisi açısından en iyi

şekilde değerlendirmeye çalışıyor, öte yandan geleceğine yatırım yapıyordu. Onun daha

sonraki siyasî yaşantısı dikkate alındığında bu durum daha net görülür.

e. Medine Baskınını Önleme Girişimleri

Hz. Osman çok geniş topraklara hükmeden bir devlet başkanı olmasına rağmen,

Medine'de hazır bir merkez ordusu ya da muhafız olarak herhangi bir birliği yoktu.707

Kuşatmanın ciddi boyutlara ulaşması Hz. Osman'ı başka çareler aramaya yönlendirdi.

Medine'de halifeyi savunma arzusu içinde olan birkaç kişi vardı, ancak halife onlarla,

isyancıları karşı karşıya getirmek istemiyordu.708 Bu durumda halifenin yardım almak

için tek alternatifi kalıyordu. Büyük eyaletlerin -aynı zamanda her biri kendi akrabaları

olan- Emevî valilerinden destek almak. Hz. Osman'ın bu isteğinin nasıl bir netice

verdiği hakkında kaynaklarda farklı rivayetler bulunmaktadır.

Hz. Osman, Şam, Kûfe ve Basra valilerine mektuplar göndererek yardım

talebinde bulundu. Halifenin bu isteğine ilk cevap gecikmeli de olsa Muaviye'den

geldi.709 Herşeye rağmen Şam valisi Muaviye b. Ebî Süfyan, Habib b. Mesleme el-

Fihrî'yi; Basra valisi Abdullah b. Âmir, Mücaşî b. Mes'ûd es-Sülemî'yi; Mısır valisi

Abdullah b. Sa'd, Muaviye b. Hudeyc'i Medine'ye gönderdi. Kûfe'den de Ka'ka' b.

Amr'ın hazırladığı bir birlik yola çıktı.710 Şam dışındaki vilayetlerden gönderildikleri

bildirilen birliklerin ne yaptıkları ya da ne oldukları hakkında kaynaklarda tatmin edici

bilgilere rastlayamadık. Şam'dan gelen Habib b. Mesleme el-Fihrî ve Basra'dan gelen

Mücaşî b. Mes'ûd es-Sülemî emrindeki askerler henüz Medine'ye ulaşmadan Hz.

Osman'ın öldürüldüğünü öğrenince geri döndüler.711

Ya'kûbî Muaviye'nin Hz. Osman'ın çağrısına cevap vermek üzere onikibin

kişilik bir orduyla bizzat hareket ettiğini söylemektedir. Ancak Muaviye ordusunu Şam

sınırında bekleterek kendisi halifeyle görüşmeye gelmiştir. Hz. Osman bu davranışından

dolayı Mıuviye'ye sitem ederek onu öldürülmesi halinde kendisinin kanı üzerinden hak

talebinde bulunmakla itham etti ve ordusuyla birlikte destek vermesini istedi. Muaviye

bu emri yerine getirmek üzere gitti fakat onlar Medine'ye ulaşmadan önce Hz. Osman

707 Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, s. 64. 708 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 161. 709 İbn Şebbe, (a.g.e.), IV, 1289; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 170. 710 Taberî; (a.g.e.), II, 672; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 160, 170. 711 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 170.

Page 146: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

135

öldürülmüştü.712 Ancak Ya'kûbî'nin bu rivayeti tartışmalıdır. Nitekim isyan hareketinin

ayyuka ulaştığı bir zamanda Medine'ye gelen Muaviye'nin asileri aşarak halife ile rahat

bir görüşme yapması pek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca bu rivayetin diğer

kaynaklarca desteklenmemesi de bu konudaki şüpheleri artırmaktadır.713

Bütün bu riayetlerden, Hz. Osman'ın güçlü yıllarında iktidarından her şekilde

yararlanma yoluna giden Ümeyyeoğullarının, öldürülmesine yakın bir zamanda yine

onun üzerinden çıkar hesabı yaptıkları anlaşılmaktadır. Nitekim onların Hz. Osman

yaklaşık kırk gün714 muhasara altında tutulmasına rağmen bu süre içerisinde hiçbir

olumlu tavır sergilemedikleri görülmektedir. Aksine onlar adeta halife ile isyancıları

karşı karşıya getirmeye çalıştılar. Acaba Ümeyyeoğulları Hz. Osman'ın öldürüleceğine

kanaat getirip, gerçekten onun kanı üzerinden iktidarlarını koruma hesabı mı

yapıyorlardı?715

B. Hz. Osman'ın Öldürülmesi

Hz. Osman'ın yakın adamları, onunla istişare ederek Hz. Ali'den yardım

istemesini ve imdat kuvvetleri gelinceye kadar asilere atiyyeler vererek onları

oyalamasını önerdiler. Ancak halife isyancıların artık bu şekilde ikna

edilemeyeceklerinin farkındaydı. Mervan, hiçbir güvence ve ahitleri olmayan bu

adamların açık bir isyana giriştiklerini söyleyerek oyalanmalarının uygun olacağını

belirtti. Hz. Osman, Hz. Ali'yi çağırtarak hayatından endişe ettiğini söyledi ve

istediklerini vererek isyancıları geri çevirmesini istedi. Hz. Ali ona "İnsanlar senin

öldürülmenden daha çok adaletine muhtaçtırlar." diye mukabelede bulundu.716 Hz. Ali,

ayrıca insanların ondan güven beklediğini, verdiği sözleri tutması gerektiğini ve

dolayısıyla kendisini de aldatmamasını söyledi. Bununla beraber Hz. Ali ondan gereken

teminatı aldıktan sonra isyancılarla görüştü. İsyancı topluluk Hz. Ali'ye güveniyordu.

Onun öncülüğüyle bazı kamu yetkililerinin görevlerinden azledilmesi ve haksızlıkların

düzeltilmesine dair bir ahitname yazıldı. Fakat Hz. Osman'ın çarpışma için hazırlık

yapmaya başlamasıyla bu girişim de netice vermedi. Hz. Osman "Sizin istediğiniz

kişileri göreve getirip, istemediklerinizi görevden çekersem benim burada bulunmamın 712 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 175. 713 Apak, Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, s. 175. 714 Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 176; Taberî, (a.g.e.), II, 672; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 190. 715 Aycan, (a.g.e.), s. 87. 716 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 171; Muhammed Rıza, (a.g.e.), s. 171.

Page 147: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

136

hiçbir anlamı kalmaz." diyordu. Asiler, "Allah'a yemin olsun ki ya bu isteklerimizi

yerine getirirsin ya da azledilir veya öldürülürsün." şeklinde karşılık veriyorlardı. Hz.

Osman ise Yüce Allah'ın kendisine giydirdiği hilafet gömleğini asla sırtından

çıkarmayacağını söylüyor ve isyancıların isteklerini kesinlikle reddediyordu.717

Hz. Osman etrafındaki çemberin iyice daraldığı günlerde evinin balkonundan

insanlara seslendi. O, kendisinin Hz. Ömer'in öldürülmesinden sonra Allah'ın iradesinde

şûranın kararı ve Müslümanların onayıyla halife seçildiğini söyledi. Kendisinin iyi bir

geçmişe sahip olduğunu, öldürülmesini gerektirecek herhangi bir suç da işlemediğini

belirtti. İsyancılar ise onun önceleri nitelikli bir Müslüman iken daha sonra değiştiğini

ve ölümü gerektirecek suçlar da işlediğini söyleyerek haksızlık yapan insanları

kendinden uzak tutmadığını ve halifelik makamını kendilerine karşı bir koz olarak

kullandığını dile getirdiler.718

Kuşatmanın ilerleyen günlerinde Hz. Osman'ın suyu isyancılar tarafından

kesilmişti.719 Bu yeni gelişmeye kadar halifeyle ilişkisini kesen Hz. Ali bu olayda

Talha'dan ona su götürmesini istedi.720 Ancak Hz. Ali'nin gönderdiği suyu almak

isteyen Ümeyyeoğulları ile Benû Zühre, Benû Mahzum ve Gıfarîlerden olan kimseler

arasında tartışma çıktı. Çünkü Benû Zühre, Abdullah b. Mes'ûd; Benû Mahzum, Ammâr

b. Yâsir ve Gıfarîler de Ebû Zer nedeniyle Hz. Osman'a kızgın idiler.721

Kuşatma devam ederken Hz. Osman isyancılara seslenerek Ru'me kuyusunu

satın alıp hibe ettiğini ve Peygamber mescidinin genişletilmesi için bir araziyi satın

aldığını hatırlatarak onların bu iyiliklerini bilip bilmediklerini sordu. İsyancılar onu

doğrulayınca bir ara muhasara kısmen hafifletildi. Ancak Malik el-Eşter isyancılara

şöyle seslendi: "Öyle anlıyorum ki, o sizi kandırmaya çalışıyor."722

717 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 211–212; Taberî, (a.g.e.), II, 664; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 171. Hz.

Osman ile asiler şu konuda anlaşamadılar: Asiler beğenmedikleri halifeyi iktidardan düşürmeyi İslâm'ın gereği olarak kabul ederlerken Hz. Osman halifenin kendisini azletmesinin caiz olmadığına inanıyordu. Mehmed Hatiboğlu, Hazreti Peygamberin Vefatından Emevilerin Sonuna Kadar Siyasi İctimai Hadiselerle Hadis Münasebetleri, (Basılmamış Doçentlik Tezi), Ankara, 1967, s. 30.

718 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 171–172. 719 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 40–41; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 166. 720 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 166. 721 Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 134; Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 353. 722 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 172–173.

Page 148: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

137

Bu arada hacca gitmek üzere hazırlanmış olan Hz. Aişe,723 kardeşi Muhammed

b. Ebî Bekir'in de kendisiyle birlikte gelmesini istedi. Muhammed b. Ebî Bekir bu

davete icabet etmedi. Hz. Aişe ise elinden gelse asileri engellemek istediğini

söylüyordu. Bu olayla ilgili olarak Kâtip Hanzala'nın Muhammed b. Ebî Bekir'e

söylediği şu sözler dikkat çekicidir: "Mü'minlerin annesi kendisiyle birlikte hacca

gitmeni istiyor. Sen ise ona katılmıyorsun ve Allah'ın helal kılmadığı bir konuda bu

Arapların kurtlarına uyuyorsun değil mi? Vallahi bu iş eğer müsabakaya bırakılacak

olursa Benû Abdimenaf seni mutlaka yener."724

Asiler hac mevsimi münasebetiyle Hicaz'a gelecek olan Müslümanların

kendilerini engelleyeceğinden ve öldürülebileceklerinden endişe etmeye başladılar. Bu

nedenle ellerini çabuk tutup Hz. Osman'ı bir an önce öldürme kararı aldılar. Bu amaçla

Hz. Osman'ın evine saldırdılar. Hasan b. Ali, Abdullah b. Zübeyr, Muhammed b. Talha,

Mervan b. Hakem, Saîd b. el-Âs ve diğer bir grup kimse onlara engel olmaya kalkışınca

aralarında çarpışmalar oldu.725 Hz. Osman bu sahabe çocuklarından döğüşmemelerini

istiyordu. Ancak onlar asilerle çarpışmaya devam ediyorlardı. Hz. Osman için en

hararetli biçimde savaşan kişinin Ebû Hureyre olduğu rivayet edilmektedir.726 Bu kritik

anlarda dahi Mervan tahrik unsuru davranışlardan geri durmuyordu. Evin önünde

toplananlara karşı şiir türünde hakarat içeren sözler sarfediyordu. Onun bu sözleri

üzerine Benû Leys kabilesinden el-Beya' adında birisi Mervan'ın üzerine atılarak ona bir

darbe indirdi. Mervan da ona vurdu. Ancak boynundan aldığı darbe Mervan'ı ağır

yaralamıştı. Yere düşen Mervan'ı öldürmek üzere Ubeyd b. Rifa'a ez- Zürekî ileri atıldı.

Bu arada İbrahim b. Adiy'in annesi ve aynı zamanda Mervan'ın sütannesi olan bir kadın

araya girerek onu öldürülmekten kurtardı. Nitekim Mervan'ın çocukları Emeviler

döneminde bu kadının oğlu İbrahim'e annesinin bu davranışı nedeniyle önemli görevler

vereceklerdir.727

723 Hz. Aişe'nin iktidara karşı muhalefetine rağmen Hz. Ali gibi Hz. Osman'ın katline asla karışmadığı

ifade edilmektedir. Hz. Aişe, Hz. Osman'ın öldürülmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiğinde, onun yazdığı mektuplarla isyancılara talimat verdiği söylenmiş, fakat o bunu kesinlikle reddetmiştir. A'meş, ravilerin görüşlerinin onun dilinden mektup yazıldığı şeklinde olduğunu belirtmektedir. Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 220. Lewis'de Hz. Aişe, Hz. Ali ve Amr b. el-Âs'ın Hz. Osman'ın öldürülmesi olayına müdahil olmadıkları kanaatindedir. Lewis, (a.g.e.), s. 85.

724 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 173. 725 Taberî, (a.g.e.), II, 674; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 174. 726 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 41; Taberî, (a.g.e.), II, 675; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 175–176. 727 Taberî, (a.g.e.), II, 670; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 176–177.

Page 149: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

138

Kapıda yaşanan çarpışmalar esnasında Hasan b. Ali ve Muhammed b. Talha'ya

ok isabet etti ve yaralandılar. Hz. Ali'nin azadlısı Kanber'in de başı yarıldı. İsyancılar

Hasan b. Ali ve Mervan b. Hakem'in yaralanmasının Haşimoğulları ve

Ümeyyeoğullarını öfkelendirebileceğini düşünerek kaygıya kapıldılar.728 Bunun üzerine

Hz. Osman'ın evine girmek için farklı bir yol aradılar. Halifenin evine bitişik olan Amr

b. Hazm'ın evinden içeri daldılar.729 Hz. Osman'ı öldürmek için bir katil adayı

seçmişlerdi. Bu adam halifenin yanına girdi. Hz. Osman bu şahsa yaşanan olayları İslâm

adına ve kendi açısından değerlendirdi. Bundan etkilenen adam girişiminden vazgeçti.

İkinci katil adayı Leysoğullarından birisiydi. Onun girişimi de sonuçsuz kaldı. Bu defa

Kureyş'ten bir katil adayı seçildi. Netice yine değişmedi. Hz. Osman'ın yanına giren ve

onu öldürmeyenlerin sonuncusu Muhammed b. Ebî Bekir oldu. Muhammed b. Ebî

Bekir'i karşısında gören Hz. Osman ona, "Sana yazıklar olsun, sen Allah'a mı karşı

geliyorsun, ona mı kızıyorsun? Benim sana karşı işlediğim bir suç ya da yaptığım bir

haksızlık mı var?" diye serzenişte bulundu. Muhammed b. Ebî Bekir Hz. Osman'ı

sakalından tutarak "Allah seni rezil etsin ey Na'sel." deyince Hz. Osman "Ben Na'sel

değilim, ben Osman'ım ve mü'minlerin emiriyim." şeklinde karşılık verdi. Muhammed

b. Ebî Bekir şöyle devam etti: "Muaviye sana yaramadı, İbn Âmir sana yaramadı,

mektupların bile sana bir fayda vermedi." Hz. Osman şöyle cevap verdi: "Bana karşı

öyle bir tutum sergiledin ki baban olsaydı bunu asla yapmazdı.730 Bunun üzerine

Muhammed b. Ebî Bekir, "Şayet babam senin yaptığın bu işleri görseydi hilafetini

reddederdi. Şu anda sana sakalını tutmaktan daha fazlasını yapmak istiyorum." deyince,

Hz. Osman ona, "Senin bu yaptıklarına karşı Allah'a sığınıp ondan yardım dilerim."

demek suretiyle karşılık verdi. Bu sözlerden sonra Muhammed b. Ebî Bekir onu

bırakarak dışarı çıktı.731

Muhammed b. Ebî Bekir'in Hz. Osman'ı öldürmeyip yanından çıktığını gören

isyancılardan Kuteyre, Sevdan b. Hımran ve el-Gâfikî isimli kişiler içeri girdiler. Elinde

bulunan bir demirle Hz. Osman'a bir darbe indiren el-Gâfikî ayağıyla da Kur'an-ı

Kerim'i tekmeledi. Öte yandan Hz. Osman'ı öldürmek üzere kılıcını indiren Sevdan b.

Hımran'a engel olmak üzere halifenin karısı Naile elini kaldırınca inen kılıç darbesi

728 Mes'ûdî, (a.g.e.), II, 354; Ahmet Cevdet, (a.g.e.), II, 360. 729 Taberî, (a.g.e.), II, 677; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 177; Wellhausen, İslâm'ın En Eski Tarihine Giriş,

s. 117. 730 Halife b. Hayyât, (a.g.e.), s. 217; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 177–178. 731 Taberî, (a.g.e.), II, 677; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 177–178.

Page 150: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

139

onun parmaklarını kesti. Böylece Sevdan Hz. Osman'ı öldürdü. Başka bir rivayette Hz.

Osman'ı Kinane b. Bişr et-Tüceybî'in öldürdüğü rivayet edilir.732

Yine isyancılardan Amr b. Hamik adında bir kişinin Hz. Osman'ın vefatından

önce göğsüne oturmak suretiyle ona dokuz darbe indirdiği ve bu arada şöyle dediği

rivayet edilir: "Bunlardan üçünü Allah için, geri kalan altı tanesini ona karşı beslediğim

kinden dolayı vurdum."733

Neticede oniki yıl halifelik yapan Hz. Osman h. 18 Zilhicce 35 / m. 17 Haziran

656 tarihinde seksen altı yaşındayken öldürüldü. 734

Hz. Osman'ı öldüren isyancılardan bazılarının Hz. Osman'ın hizmetçileri

tarafından orada öldürüldüğü ve diğer isyancıların evi ve beytülmali yağmalayarak

etrafı talan ettikleri bildirilmektedir.735

İbnü'l-Esîr'de yer alan Vakidî kaynaklı bir bilgiye göre, Hz. Osman'ın cenazesi

namaz için musallaya konduğunda Umeyr b. Dabi adında bir adam onun üzerine atladı

ve kaburga kemiklerinden birkaçını kırdı. Onun bu davranışı gerçekleştirirken söylediği

sözler Hz. Osman'ın öldürülmesinde kabilenin etkisini farklı bir açıdan bir kez daha

ortaya koymaktadır. O şöyle diyordu: "Babamı (Dabi kabilesinden) hapse attın ve

ölünceye kadar onu hapiste tuttun."736

Bu günlerde Filistin'de bulunan Amr b. el-Âs Medine'den gelen, bir adama

oradaki gelişmeleri sordu. Bu şahıs Hz. Osman'ın öldürüldüğünü söyleyince Amr şöyle

dedi: "Bana Abdullah'ın babası derler. Ben bir yarayı kaşıdığımda onu mutlaka

azdırırım." Bu arada Amr'ın yanında bulunan Selâme b. Ravh el-Cüzâmî de ona şöyle

mukabelede bulundu: "Ey Kureyşliler, sizinle Araplar arasında bir kapı vardı, onu da

kırdınız."737

Hz. Osman'ın defninin isyancıların taşkınlıkları sebebiyle bir hayli zor

gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Hatta Ensar'dan bir grup müslümanın, cenaze

namazını kılmak isteyenlere engel olmak istedikleri, ancak fitne korkusuyla

vazgeçtikleri rivayet edilmektedir. Hz. Ali bu olaylarda da insanları sağduyulu

732 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 178. 733 Taberî, (a.g.e.), II, 677; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 179. 734 Kaynaklarda öldürüldüğü tarih ve yaşı hakkında bazı küçük farklar bulunmaktadır. Halife b. Hayyât,

(a.g.e.), s. 220; Ya'kûbî, (a.g.e.), II, 176; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 179; Lewis, (a.g.e.), s. 86. 735 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 179. 736 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 179; İbn Kesîr, (a.g.e.), VII, 191. 737 Taberî, (a.g.e.), II, 656–657; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 163.

Page 151: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

140

davranmaya davet ediyordu. Hz. Osman'ın bu şartlar altında kaldırılan cenazesine çok

az insan katılmıştı.738

Kaynaklarda Hz. Osman'ın öldürülmesine sebep olan uygulamalar ya da olaylar

hakkında bir dizi bilgi aktarılır. Devlet adamlarının atamaları, mushafların yakılarak tek

örnek nüsha bırakılması, dinî sahada yapılan bazı yenilik ve farklı uygulamalar, bir

kısım arazilerin devletleştirilmesi, bazı sahabîlere karşı gerçekleştirilen yaptırımlar, Hz.

Osman'ın Ümeyyeoğullarına karşı cömert davranışları, Hz. Peygamber'in yüzüğünün

Eris kuyusuna düşürülmesi bunların başlıcalarıdır.739 Bunula beraber sorun sadece bu

birkaç mesele ile ilgili görülmemelidir.740 Toplumsal sarsıntılar patlama anlarında

doğmazlar, aksine onlar bir birikimin ürünüdür. Fitne olarak isimlendirilen kaos Hz.

Osman'ın kendisinin oluşturmayıp miras olarak devraldığı, ancak değiştiremediği

şartlarla da doğrudan ilişkiliydi.741 Hz. Ömer devrinde genişleme heyecanıyla

hissedilmeyen gerginlikler Hz. Osman döneminde giderek gün yüzüne çıktı.

Memnuniyetsizliği destekleyen faktörlerin çoğalmasıyla olaylar birdenbire patlak

verdi.742 İşte Hz. Osman böyle bir durumda kendisini kabilelerin muhalefetiyle karşı

karşıya buldu. Bu dönemde karşılaşılan problemler Arap toplumunda devlet anlayışının

henüz tam olarak oluşmamış olması bakımından da değerlendirilmelidir. Bedeviler çöl

hayatının özgür ortamından kopup, ayrıntılı ve güçlü bir bürakrasinin kontrolü altına

girmek durumunda kaldılar. Bu onları bir yönden memnun etmiş olsa da, eski kabile

kültürlerine oldukça ters düşüyordu.743 Ancak yeni Arap devleti, Medine hükümetinin

ihtiyaç duymadığı düzenlemelere yeni yapısı gereği ihtiyaç duymaktaydı.744

Hz. Osman'ın kabilelerce düzenlenen bir suikaste uğraması745 İslâm tarihinde bir

dönüm noktası oldu. Halifenin isyancılar tarafından öldürülmesi Müslümanlarda büyük

üzüntü yarattı. Daha önemlisi Arap kabilelerinde İslâm inancıyla beraber ortaya çıkan

birlikteliğin ve buna bağlı olarak halifelik makamının itibarını zayıflattı. Bundan sonra

hükümet ile kabileler arasındaki bağlar yalnız siyasî ve iktisadî düzeyde kaldı.746

738 İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 180. 739 İbn Kuteybe, el-İmâme ve's-Siyâse, I, 35–37; Belâzurî, Ensâbü'l-Eşrâf, VI, 133–138; Mes'ûdî,

(a.g.e.), II, 347–352; Algül, (a.g.e.), II, 443–444; ayrıca bkz. Hizmetli, (a.g.mk.), s. 169. 740 Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 13. 741 Durî, İlk Dönem İslam Tarihi, s. 96. 742 Watt, İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, s. 64. 743 Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri, s. 13–14. 744 Nu'aymî, (a.g.mk.), s. 514. 745 Gibb, (a.g.e.), s. 19–20. 746 Lewis, (a.g.e.), 86.

Page 152: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

141

SONUÇ

İslâm öncesi dönemde Araplarda sosyal hayat kabile üzerine kurulmuştu. Kabile

üyelerini bir arada tutup, onlara dışarıya karşı mücadele ruhu veren yegâne güdü ise

kabile asabiyeti idi. Bu yapı ve anlayış Hz. Peygamber'le başlayan süreçte gücünü

büyük ölçüde kaybetmişti. Ancak Hz. Osman'ın öldürülmesiyle sonuçlanan iç

karışıklıklarda kabile asabiyeti kendisini yeniden gösterdi.

Arap soyları arasında Kureyş kabilesinin özellikle Kusay'dan sonra ayrıcalıklı

bir konum kazandığını görüyoruz. Öyle ki, zamanla Kureyş ayrı, Arap ayrı anlamlar

ifade eder olmuştu. İslâm'dan önce kabileler Arabistan yarımadasına dağılmışken,

Mekke'de Kureyş egemendi. İslâm'dan sonra Hz. Peygamber, Hz. Ebû Bekir ve Hz.

Ömer döneminde siyasal iktidarı yine Kureyş temsil ediyordu. Ancak Hz. Peygamber'in

uygulamalarında asabiyet vurgusuna rastlanmamaktadır. İslâm'la birlikte bir yandan

asabiyetten kaynaklanan olumsuz davranış ve uygulamaların önüne geçme mücadelesi

verilirken, öte yandan Arap kabileleri arasında birliği sağlanmanın gayreti gösterildi.

Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer her ne kadar Kureyş'in iki ayrı kolundan idareciler olsalar

da büyük oranda kabileler arası dengeyi korumaya çalıştılar. Her şeye rağmen Hz. Ebû

Bekir dönemi ridde savaşlarında, Hz. Ömer dönemi fetih hareketlerinde Kureyş kabilesi

ön planda oldu. Onların başarısı bununla sınırlı kalmayıp, siyasî, iktisadî ve dinî pek

çok alanda kendisini gösterdi. Hz. Ömer döneminin sonlarına gelindiğinde siyasal

anlamda devlet adeta Kureyş'in olmuştu.

Hz. Ömer'in, vefatından önce halifeyi seçmek üzere oluşturduğu şûra üyelerinin

hepsi Kureyş kabilesindendi. Şûrada çekişme, Ümeyyeoğullarından Osman b. Affan ile

Haşimoğullarından Ali b. Ebî Talip arasında yaşandı. Bu iki kabile aynı zamanda

Kureyş'in iki güçlü koluydu. Şûradan halife olarak Hz. Osman çıktı. Bu sadece Hz.

Osman'ın değil, aynı zamanda Ümeyyeoğullarının galibiyetiydi. Böylece

Ümeyyeoğulları Mekke'nin fethiyle beraber kaybettikleri nüfuz ve iktidarlarını elde

etmek için yeni bir fırsat kazandılar. Aslında Hz. Ömer'in belirlemiş olduğu seçim

yöntemi şûradaki çekişme bir yana, daha sonrası için de Hz. Osman'a karşı merkezde

sürekli bir muhalefet oluşturdu.

Ümeyyeoğulları her ne kadar geç Müslüman olsalar da Hz. Osman'dan önceki

dönemlerde önemli idari görevler almışlar ve büyük başarılara imza atmışlardı. Böylece

onlar gelecek dönemler için önlerini açmış bulundular. Hz. Osman, halife seçilmesinin

Page 153: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

142

ardından kısa bir zaman sonra eyalet valilerini çeşitli nedenlerle değiştirmeye başladı.

Halife yeni valilerini akrabaları olan Ümeyyeoğullarından atıyordu. Önceleri net bir

tepki almadığı anlaşılan bu atamalar valilerin uygulamalarıyla ülkede büyük bir idarî

soruna dönüştü.

Hz. Osman'ın devlet başkanlığının ilk altı yılında ciddi bir sorun yaşanmadı.

Ancak daha sonra çeşitli nedenlere bağlı olarak ülkede bir dizi problem ortaya çıktı.

Büyük bir bölümü, Hz. Ömer döneminde askerî şehirlere yerleştirilen Araplar, aldıkları

maaşı yetersiz görmekteydiler. Fetihlerin durma noktasına gelmesi de ganimet

gelirlerini bitirmişti. Çoğu bedevî olan fatih Araplar daha önce kazandıklarını çoktan

harcamışlardı. Ezd, Benû Bekr, Abdülkays, Kinde, Temim, Huzaa ve fetihlere katılan

diğer kabileler başarıları nedeniyle daha fazla itibar ve ekonomik kâr istiyorlardı.

Bu arada ticareti iyi bilen Kureyş mensupları, sahip oldukları imkânları iyi

değerlendirdiler ve her geçen gün biraz daha zenginleştiler. Onların ulaşmış olduğu

ekonomik nokta çölden gelen bedevîlerin sadece gözlerini kamaştırmakla kalmadı, aynı

zamanda Kureyş'e karşı muhalefeti tetikleyen en önemli gerekçelerden biri oldu.

Hz. Osman'ın akrabalarına beytülmalden yaptığı söylenen yardımlar ve

akrabalarına yakın durması eleştirilmesine neden oldu. Kur'an'ın Kureyş lehçesine göre

düzenlenerek çoğaltılması kabile düzleminde ortaya çıktı. Abdullah b. Mes'ûd'un

odağında olduğu Kur'an tartışmaları Kûfe'de oluşan muhalefetten başka Medine'deki

muhalefeti de etkiledi. Ebû Zer el-Gıfârî özelde Muaviye'nin Şam'daki politikalarına,

genelde ise ülkedeki ekonomik yaşantı anlayışına karşı çıkmaktaydı. Onun bu nedenle

Rebeze köyüne sürgüne gönderilmesi Ümeyyeoğulları aleyhine önemli bir gelişme

oldu. Bunlardan başka Ammâr b. Yâsir'in muhalif tutumu nedeniyle dövülmesi, eyalet

valilerinin siyasî, iktisadî ve ahlakî sahalarda gösterdikleri bazı hoyratça tutumlar,

merkezde Ümeyyeoğullarına karşı, çevrede ise Kureyş'e karşı büyük bir muhalefet

doğurdu. Medine'de muhalefetin temsilciliğini Hz. Ali, Talha ve Zübeyr yaparken, diğer

kabilelerin önde gelenleri de çevre eyaletlerde Hz. Osman'ı ve valilerini şiddetle

eleştirmeye koyuldular. Abdullah b. Sebe'nin gelişmelerdeki etkisi tartışılmakla birlikte,

o müdahil edilmese de olayların akışında önemli bir değişiklik olmamaktadır.

Bu dönemde yaşanan karışıklıklar daha çok Hz. Osman'ın uygulamalarıyla

açıklanmaktadır. Ancak problem halifenin Hz. Ömer'den miras aldığı şartlarla da

doğrudan ilgilidir. Atâ'nın eşit dağıtılmaması ve savaşçıların fethedilen topraklardan

Page 154: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

143

doğrudan kazanç sağlayamamaları Hz. Ömer'den beri şikayet edilen bir durumdu. Hz.

Ömer'in kurmuş olduğu mali sistem, şimdi Hz. Osman'ı zora sokmuştu. Hz. Ömer'den

sonra Hz. Osman'ın esnek idaresi kabilelere rahatsızlıklarını açıkça ifade etme imkânı

verdi. Ayrıca Araplar kabileden devlete henüz yakın bir zamanda geçmişlerdi. Buna

bağlı olarak iktidar-muhalefet ilişkilerinde olayların kabile mantığıyla yorumlanması

ihtimal dahilindedir. Gerçek etkisini daha sonraki dönemlerde göstermiş olsa da, kabile

dürtülerine eyaletlerde gelişmeye başlayan bölge asabiyetini ilave etmenin yerinde

olacağı kanaatindeyiz.

Kûfe valisi Saîd b. el-Âs'ın konağında yaptığı bir oturumda sarfettiği, "Sevad

arazisi Kureyş'in bahçesidir." sözü Hz. Osman'a karşı başkaldırının anahtarı niteliğinde

bir ifade oldu. Neha' kabilesinden Malik el-Eşter ona şiddetle karşı çıktı. Kabile ileri

gelenleri valiyle tartıştılar. Bu olay Kûfe'de hükümetle kabilelerin arasını ayırdı.

Kûfe'de uç veren hareketin önü alınamayınca muhalifler Şam'a sürüldüler. Orada diğer

Emevî valisi Muaviye'den tatlı-sert bir Kureyş bildirisi dinlediler. Muaviye ısrarla

Kureyş kabilesinin üstünlüğünü kanıtlamaya çalıştığı konuşmasında onların bugünkü

konumlarını da Kureyş'e borçlu olduklarını söylüyordu. Muhalefetin ise Kureyş'in

üstünlüğünü kabul etmeye asla yanaşmadığı bu ortamda bütün gelişmeler adeta kabileye

odaklanmıştı.

Sürgünler çözüm getirmedi. Kabilelerin baskısı karşısında Hz. Osman valileriyle

toplantılar düzenliyor, fakat alınan kararlar soruna çözüm getirecek türden olmuyordu.

Nihayet muhalefetin kabile temsilcileri, rahatsız olanlarla birlikte h. 35 (m. 655–656)

yılında Kûfe, Basra ve Mısır'dan üç grup halinde Medineye geldiler. İsyancıların

emirleri Huzaa, Kinde, Temim, Âmir b. Sa'sa'aoğulları, Abdülkays ve Hanifeoğulları

kabilelerinden idi. Topluluk içerisinde Yemen kökenli kabile mensupları ağırlıktaydı.

Yarımadanın doğu kabilelerinden olanlardan başka Kureyş'ten Muhammed b. Ebî

Bekir'de isyancılar arasındaydı. Yönetim onlarla önce anlaşma yoluna gitti. Bu

sağlanamayınca halifenin evi kuşatma altına alındı. İsyancılar, Hz. Osman'dan hilafetten

çekilmesini istediler. O buna asla yanaşmadı. Bu sıralarda Hz. Osman ile isyancılar

arasındaki diyalog daha çok Hz. Ali aracılığıyla gerçekleşiyordu. Ancak Hz. Ali ne

iktidara yaranabiliyor, ne de isyancıları memnun edebiliyordu. Bu süreçte yaşananlar

Emevî-Haşimî çekişmesini adeta zirveye taşıdı. Mervan b. Hakem'in kabileci söz ve

davranışları, isyancıları iyice çileden çıkardı. Hz. Osman'ı öldürme kararı alarak evine

Page 155: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

144

girdiler. Halifenin yakasına yapışan ilk kişi Hz. Ebû Bekir'in oğlu Muhammed olmuştu.

Hz. Osman kabilelerce uğradığı bu saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Böylece döneme

damgasını vuran bu kavgadan kabile galip çıkmış oldu.

Page 156: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

145

BİBLİYOGRAFYA

AHMET CEVDET, Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hûlafa, haz. Mahir İz, I-VI, T. C.

Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2000.

AKARSU, Murat, Hz. Osman ve Hilâfeti, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2001.

AKBULUT, Ahmet, Sahabe Dönemi İktidar Kavgası, Ankara, 2001.

ALGÜL, Hüseyin, İslâm Tarihi, I-IV, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1986.

APAK, Adem, Asabiyet ve Erken Dönem İslâm Siyasî Tarihindeki Etkileri,

Düşünce Kitabevi Yay., İstanbul, 2004.

----------,Hz. Osman Dönemi Devlet Siyaseti, İnsanYay., İstanbul, 2003.

ATHAMİNA, Khalil, "İslam Öncesi Arabistan'da Kabile Kralları", çev. İsrafil Balcı,

Celal Emanet, OMÜİFD, Sayı: 18–19, Samsun, 2005, ss. 193–212.

AVCI, Casim, ŞENTÜRK, Recep, "Kabile", DİA, İstanbul, 2001.

-----------,"Kûfe", DİA, Ankara, 2002.

AYAR, Kenan, "Ebû Mûsâ el-Eş'arî'nin İdari Ve Siyasi Faaliyetleri", Din Bilimleri

Akademik Araştırma Dergisi, www.dinbilimleri.com/dergi, Yıl: 1, Sayı: 3,

2001.

AYCAN, İrfan, Saltanata Giden Yolda Muaviye bin Ebî Süfyan, Ankara Okulu

Yay., Ankara, 2001.

BAKIR, Abdülhâlik, "Basra", DİA, İstanbul, 1992.

BALCI, İsrafil, "Bir Yalnız Sahabi Ebû Zer el-Gıfarî", OMÜİFD, Sayı: 10, Samsun,

1998, ss. 351–386.

-----------,"Diplomat ve Devlet Adamı Yönüyle Hz. Ömer", OMÜİFD, Sayı: 16,

Samsun, 2003, ss. 185–203.

BARRY, Norman P., Modern Siyaset Teorisi, çev. Mustafa Erdoğan-Yusuf Şahin,

Liberte Yay., Ankara, 2000.

BELÂZURÎ, Ahmed b. Yahya b. Câbir (öl. 279/892), Ensâbü'l-Eşrâf, thk. Süheyl

Zekkâr, Riyâd Ziriklî, I-XXI, Dâru'l-Fikr, Beyrut, 1996.

-----------, Futûhu'l-Buldân, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1978.

BECKER, C.H., "Abdullah b. Sa'd", İA, M.E.B Yay., Eskişehir, 1997.

Page 157: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

146

BROCKELMANN, C., İslâm Milletleri ve Devletleri Tarihi, çev. Neşet Çağatay,

A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1964.

BROWN, J. A. C., Siyasal Propaganda, çev. Yusuf Yazar, Ağaç Yay., İstanbul, 1992.

BUHÂRÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail (öl. 256/870), Sahîhu'l-Buharî,

Düzenleyen, Mustafa Dîb el-Buğâ, I-VI, Dâru İbn Kesîr, Beyrut, 1990.

BUHL, F., "Abdülmuttalib", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997.

CÂBİRÎ, Muhammed Âbid, İslâm'da Siyasal Akıl, çev. Vecdi Akyüz, Kitabevi Yay.,

İstanbul, 1997.

CERRAHOĞLU, İsmail, "Abdullah b. Mes'ûd", DİA, İstanbul, 1988.

CEVAD, ALİ, el-Mufassal fî Tarihi'l-Arab Kable'l-İslâm, I-X, Beyrut, 1970.

ÇAĞATAY, Neşet, İslâm Öncesi Arap Tarihi Ve Cahiliye Çağı, A.Ü.İ.F. Yay.,

Ankara, 1982.

ÇELİKKOL, Yaşar, İslâm Öncesi Mekke, Ankara Okulu Yay., Ankara, 2003.

DEMİRCAN, Adnan, Ali-Muaviye Kavgası, Beyan Yay., İstanbul, 2002.

DURÎ, A. Aziz, İlk Dönem İslâm Tarihi, çev. Hayrettin Yücesoy, Endülüs Yay.,

İstanbul, 1991.

-----------,İslam İktisat Tarihine Giriş, çev. Sabri Orman, Endülüs Yay., İstanbul,

1991.

EBÛ ZEHRA, Muhammed, İslâm'da Siyasî İtikadî ve Fıkhî Mezhepler Tarihi, çev.

Hasan Karakaya, Kerim Aytekin, Hisar Yay., İstanbul, t.y.

EMİN, Ahmed, Fecrü'l-İslâm, Dâru'l Kitabi'l-Arabî, Beyrut, 1969.

EZRAKÎ, Ebu'l-Velid (öl. 223/837), Kâbe ve Mekke Tarihi, çev. Y. Vehbi Yavuz,

Feyiz Yay., İstanbul, 1974.

FAYDA, Mustafa, "Abdullah b. Âmir", DİA, İstanbul, 1988.

-----------,İslâmiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1982.

FAZLUR RAHMAN, İslâm, çev. Mehmed Dağ, Mehmet Aydın, Ankara Okulu Yay.,

Ankara, 2000.

FERRUH, Ömer, Tarihu Sadri'l-İslâm ve'd-Devleti'l-Emeviyye, Beyrut, 1976.

FIĞLALI, Ethem Ruhi, "Abdullah b.Sebe" ,DİA, İstanbul, 1988.

-----------,Çağımızda Îtikadî İslâm Mezhepleri, Selçuk Yay., Ankara, 1990.

-----------,İbâdiye'nin Doğuşu ve Görüşleri, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1983.

Page 158: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

147

GIBB, H.A.R., Mohammedanism, Oxford Unıversıty Press, United Stades of America,

1970.

-----------,İslam Medeniyeti Üzerine Araştırmalar, çev. Kadir Durak ve diğerleri,

Endülüs Yay., İstanbul, 1991.

GÜNALTAY, Şemseddin, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, Sadeleştirenler: M.

Mahfuz Söylemez, Mustafa Hizmetli, Ankara Okulu Yay., Ankara, 1997.

HALİFE, b. Hayyât (öl. 240/854), Tarihu Halife b. Hayyât Halife b. Hayyât Tarihi,

çev. Abdulhalik Bakır, Ankara, 2001.

HASAN, H. İbrahim, Siyasî-Dinî-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, çev. İsmail Yiğit,

Sadreddin Gümüş, I-VI, Kayıhan Yay., İstanbul, 1985.

HATİBOĞLU, Mehmed Said, Hilafetin Kureyşliliği İslam'da İlk Siyasi

Kavmiyetçilik, Kitâbiyât, Ankara, 2005.

-----------,Hazreti Peygamberin Vefatından Emevilerin Sonuna Kadar Siyasi

İctimai Hadiselerle Hadis Münasebetleri, (Basılmamış Doçentlik Tezi),

Ankara, 1967.

HAMİDULLAH, Muhammed, İslâm Müesseselerine Giriş, çev. İhsan Süreyya Sırma,

Beyan Yay., İstanbul, 1992.

-----------,İslâm Peygamberi, çev., Salih Tuğ, I-II, İrfan Yay., İstanbul, 1993.

HEGEL, G. W. F., Tarihte Akıl, çev. Önay Sözer, Kabalcı Yay., İstanbul, 2003.

HİTTİ, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi, çev. Salih Tuğ, I-II, M.Ü.İ.F. Yay.,

İstanbul, 1995.

HARTMANN, R., "Şam", İA, M.E.B., Eskişehir, 1997.

HİZMETLİ, Sabri, İslâm Tarihi, A.Ü.İ.F. Yay. Ankara, 1991.

-----------,"Tarihî Rivâyetlere Göre Hz. Osman'ın Öldürülmesi", A.Ü.İ.F. Dergisi, Cilt:

XXVII, Ankara, 1985, ss. 149–176.

HOUTSMA, M. Th., "Abdullah b. Saba", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997.

-----------,"Abdullah b. Vahb al-Râsibî", İA, M.E.B. Yay., Eskişehir, 1997.

İBN ASAKİR, Ebu'l-Kasım Ali b. el-Hasan (öl. 571/1175), Tehzîbu Tarihi Dımaşk

el-Kebir, Düzenleyen, Abdülkadir Bedran, I-VII, Dâru İhyai't-Türasi'l-Arabî,

Beyrut, 1987.

İBN A'SEM, Ebû Muhammed Ahmed (öl. 314/926), el-Futûh, I-IV, Dâru'l-Kütübi'l-

İlmiyye, Beyrut, 1986.

Page 159: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

148

İBN HABîB, Ebû Ca'fer Muhammed (öl. 245/859), Kitabu'l-Muhabber, tsh. Eliza

Lichten-Städter, Dâru'l-Afaki'l-Cedide, Beyrut, t.y.

İBN HACER, Şihâbüddin Ebi'l-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalanî (öl. 852/1448),

Tehzîbü't-Tehzîb, I-XII, Dâru Sadr, Beyrut, 1968.

İBN HALDUN, (öl. 808/1405), Mukaddime, çev. Zakir Kadirî Ugan, I-III, M.E.B.

Yay., İstanbul, 1989.

-----------,Tarîhu İbni Haldun Kitabu'l-İber ve Divanü'l-Mübtedei ve'l-Haber,

I-VII, Müessesetü'l-Alemî li'l-Matbûat, Beyrut, 1971.

İBN HAZM, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed (öl. 456/1063), Cemheretu Ensâbi'l-

Arab, thk. ve tlk. Abdüsselâm Muhammed Harun, Dâru'l-Mearîf, Kahire, t.y.

İBN HİBBAN, Muhammed b. Hibban b. Ahmed Ebî Hatim (öl. 354/965), Kitâbü's-

Sikât, I-II, Dairetü'l-Mearifi'l-Osmaniye, Haydarabad, 1975.

İBN HİŞÂM, Ebû Muhammed Abdülmelik b. Hişâm b. Eyyûb el-Himyerî

(öl. 218/833), es-Sîretu'n-Nebeviyye, thk. Mustafa es-Saka ve Diğerleri, I-IV,

Kahire, 1936.

İBN İSHAK, Muhammed b. Yesâr (öl. 151/768), Sîretü İbn İshak, thk. ve ta'lîk:

Muhammed Hamidullah, hayra hizmet vakfı, Konya, 1981.

İBN KESÎR, Ebû'l-Fida (öl. 774/1372), el-Bidâye ve'n-Nihaye, I-XIV, Mektebetü'l-

Mearif, Beyrut, 1974.

İBN KUTEYBE, Ebû Muhammed Abdullah b. Müslim ed-Dîneverî (öl. 276/828),

el-İmâme ve's-Siyâse, thk. Taha Muhammed Zeynî, I-II, Kahire, 1967.

-----------,el-Mearif, tsh., tlk. Muhammed İsmail Abdullah es-Sâvî, İhyau't-Türasi'l-

Arabî, Beyrut, 1970.

İBN MANZUR, Ebu'l-Fadl Muhammed b. Mükerrem (öl. 711/1311), Lisânü'l-Arabi'l-

Muhit, I-III, Dâru Lisâni'l-Arab, Beyrut, 1970.

İBN SA'D, Muhammed (öl. 230/844), et-Tabakatü'l-Kübrâ, I-VIII, Dâru Sadr, Beyrut,

t.y.

İBN ŞEBBE, Ebû Zeyd Ömer el-Basrî (öl. 262/876), Tarihu'l-Medineti'l-Münevvere,

thk. Fehim Muhammed Şeltut, I-IV, Dâru'l-İsfehan, Cidde, t.y.

İBNÜ'L-CEVZÎ, Ebû'l-Ferec Abdurrahman (öl. 597/1201), el-Vefa bi Ahvali'l-

Mustafa, thk. Mustafa Abdülvahid, I-II, Dâru'l-Kütübi'l-Hadîse, Mısır, 1966.

Page 160: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

149

İBNÜ'L-ESÎR, İzzüddin Ebi'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Abdülkerim (öl. 630/1232),

el-Kâmil fî't-Tarih, I-XII, Dâru Sadr, Beyrut, 1965.

-----------,Üsdü'l-Ğâbe fî Ma'rifeti's-Sahabe, I-VII, thk. ve tlk., Muhammed İbrahim

el-Bina, Muhammed Ahmet Âşûr, Dâru'ş-Şa'b, Kahire, 1970.

KABBÂNÎ, Abdülaziz, el-Asabiyye Bünyetü'l-Müctemei'l-Arabiyye, Beyrut, 1997.

KIŞLALI, Ahmet Taner, Siyaset Bilimi, İmge Kitabevi, Ankara, 2003.

LAMMENS, H., "Mervan", İA, M.E.B., Eskişehir, 1997.

-----------,"Muâviye", İA, M.E.B., Eskişehir, 1997.

LEWİS, Bernard, Tarihte Araplar, çev. Hakkı Dursun Yıldız, Anka Yay., İstanbul,

2000.

LİNGS, Martin, Hz. Muhammed'in Hayatı, çev. Nazife Şişman, İnsan Yay., İstanbul,

2004.

MAKRİZÎ, Takıyyuddin (öl. 845/1442), Resâilü'l-Makrizî, "et-Tenazu' ve't-Tehasum

Fîma Beyne Benî Ümeyye ve Benî Haşim", thk., Ramazan el-Bedrî, Ahmed

Mustafa Kasım, Dâru'l-Hadîs, Kahire, 1998.

-----------,"en-Nizâ ve't-Tehâsum fî mâ Beyne Benî Ümeyye ve Benî Hâşîm", çev.

Abdülhâlik Bakır, Ortaçağ Tarih ve Medeniyetine Dair Çeviriler, Ankara,

2004.

MARSHALL, Gordon, Sosyoloji Sözlüğü, çev. Osman Akınbay, Derya Kömürcü,

Bilim ve Sanat Yay. Ankara, 1999.

MES'ÛDÎ, Ebû'l-Hasan Ali b. Hüseyin b. Ali (öl. 346/957), Murûcu'z-Zeheb, thk.

Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, I-IV, Mısır, 1964.

MEVDÛDİ, Ebu'l-A'la, Hilâfet ve Saltanat, çev. Ali Genceli, Hilâl Yay., İstanbul,

1980.

MİNKARÎ, Nasr b. Müzahim (öl. 212/827), Vak'atü Sıffîn, thk. ve şerh, Abdüsselâm

Muhammed Harun, el-Müessesetü'l-Arabiyyetü'l-Hadîse, Kahire, 1962.

MUSTAFA, Nevin Abdülhâlık, İslâm Düşüncesinde Muhalefet, çev. Vecdi Akyüz,

Ayışığı Kitapları, İstanbul, 2001.

MÜSLİM, İmam Ebî'l-Hüseyn Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî en-Neysaburî

(öl. 261/875), Sahihu Müslim, thk. Muhammed Fuad Abdülbaki, I-V, Dâru

İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye, b.y.y., 1955.

NASRÎ, Hânî Yahya, Asabiyye Lâ Taifiyye, Dâru'l-Kalem, Beyrut, 1982.

Page 161: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

150

NASS, İhsan, el-Asabiyyetü'l-Kabeliyye ve Eseruhâ fi'ş-Şi'ri'l-Emeviyye, Dâru'l-

Yekzeti'l-Arabiyye, Beyrut, 1964.

NU'AYMÎ, Selîm, "Hâricîlerin Doğuşu", çev. Harun Yıldız, OMÜİFD, Sayı: 10,

Samsun, 1998, ss. 513–536.

NÜVEYRÎ, Şihabüddin Ahmed b. Abdülvahhab (öl. 732/1332), Nihayetü'l-Ereb fî

Fünîni'l-Edeb, XXVII, Kahire, t.y.

OSTROGORSKY, Georg, Bizans Devleti Tarihi, çev. Fikret Işıltan, T.T.K., Ankara,

1995.

ÖZKUYUMCU, Nadir, Fethinden Emevîlerin Sonuna Kadar Mısır ve Kuzey

Afrika, (Basılmamış Doktora Tezi), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İstanbul, 1993.

RÂĞIB EL-İSBEHÂNÎ, Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal (öl. 502/1108),

el-Müfredât Fî Garîbi'l-Kur'an, Kahraman Yay., İstanbul, 1986.

RAYYIS, Ziyauddin, İslamda Siyasi Düşünce Tarihi, çev. İbrahim Sarmış, Nehir

Yay., İstanbul, 1995.

RIZA, Muhammed, Zi'n-Nureyn Osman b. Affan el-Halifetü's-Salis, Dâru'l-Kütübi'l-

İlmiyye, Beyrut, 1982.

RIZA, Ömer, İslâm Tarihi, I-IX, Marifet Matbaası, İstanbul, 1928.

SARIÇAM, İbrahim, Emevî Hâşimî İlişkileri (İslâm Öncesinden Abbâsîlere Kadar),

Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara, 1997.

-----------,Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay.,

Ankara, 2004.

SIRMA, İhsan Süreyya, İslami Tebliğin Örnek Halifeler Dönemi, Beyan Yay.,

İstanbul, 1990.

SÖYLEMEZ, M. Mahfuz, Bedevîlikten Hadârîliğe Kûfe, Ankara Okulu Yay., Ankara,

2001.

SUYÛTÎ, Celâlüddin Abdurrahman b. Ebî Bekr (öl. 911/1505), Tarîhu'l-Hulefâ, thk.

Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, Metbeetü's-Seade, Mısır, 1952.

TABERÎ, Ebû Ca'fer Muhammed b. Cerîr (öl. 310/922), Târîhu'l-Ümem ve'l-Mülûk,

I-V, Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1987.

TÂHÂ, Hüseyin, el-Fitnetü'l-Kübrâ Osman, II, Dâru'l-Mearif, Kahire, 1968.

Page 162: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

151

TERZİ, M. Zeki, Hz. Peygamber ve Hulefâ-i Râşidîn Döneminde Askerî Teşkilât,

Sönmez Yay. Samsun, 1990.

TURAN, Ahmet, İslâm Mezhepleri Tarihi, Eser Matbaası, Samsun, 1993.

ÜÇOK, Bahriye, İslâmTarihi Emevîler Abbasîler, M.E.B. Yay., Ankara, 1979.

VAGLİERİ, Laura Veccia, "Raşid Halifeler ve Emevî Halifeleri", çev. İlhan Kutluer,

İslâm Tarihi Kültür ve Medeniyeti, I-IV, Kitabevi Yay., İstanbul, 1997.

VÂKIDÎ, Muhammed b. Ömer (öl. 207/822), Kitabü'l-Meğâzî, thk. Marsden Jones,

I-III, Âlimu'l-Kütüb, Beyrut, 1984.

VİDA, G. Levi Della, "Osman", İA, M.E.B., Eskişehir, 1997.

YA'KÛBÎ, Ahmed b. Ebî Ya'kûb b. Ca'fer b. Vehb b. Vâzıh el-Kâtib el-Abbâsî

(öl. 292/905), Tarihu'l-Ya'kûbî, I-II, Dâru Sadr, Beyrut, t.y.

YÂKUT EL-HAMEVÎ, Şihabüddin Ebî Abdullah Yakut b. Abdillah (öl. 626/1228),

Mu'cemu'l-Buldan, I-V, Dâru Sadr, Beyrut, 1957.

YILDIZ, Hakkı Dursun, "Arap", DİA, İstanbul, 1991.

-----------,(İlmî Müşavir ve Redaktör), Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi,

I-XV, Kombassan A. Ş., Konya, 1994.

WATT, W. Montgomery, Hz. Muhammed Mekke'de, çev. M. Rami Ayas, Azmi

Yüksel, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1986.

-----------,İslâm Düşüncesinin Teşekkül Devri, çev. Ethem Ruhi Fığlalı, Şa-to,

İstanbul, 2001.

-----------,İslam'da Siyasal Düşüncenin Oluşumu, çev. Ulvi Murat Kılavuz, Birey

Yay., İstanbul, 2001.

WELLHAUSEN, Julius, Arap Devleti ve Sukutu, çev. Fikret Işıltan, Ankara

Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Yay., Ankara, 1963.

-----------,İslâm'ın En Eski Tarihine Giriş, çev. Fikret Işıltan, İ.Ü.E.F. Yay., İstanbul,

1960.

ZEBÎDÎ, Seyyid Muhammed Murtaza (öl. 1205/1790), Tâcu'l-Arûs, I-X, Dâru'l-Fikr,

b.y.y., t.y.

ZEHEBÎ, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman (öl. 747/1346), Tarîhu'l-İslâm

ve Vefeyâtü'l-Meşahîr ve'l-A'lâm, thk. Ömer Abdüsselâm Tedmurî, I-XX,

Dâru'l-Kütübi'l-Arabiyye, Beyrut, 1987.

ZETTERSTEEN, K. V., "Kûfe", İA, M.E.B., Eskişehir, 1997.

Page 163: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

152

ZEYDAN, Corci, İslâm Medeniyeti Tarihi, çev. Zeki Megamiz, I-V, Üçdal Neşriyat,

İstanbul, 1974.

ZORLU, Cem, İslam'da İlk İktidar Mücadelesi, Yediveren Kitap, Konya, 2002.

ZÜMRÜT, Osman, İslâm'da Kamu Oyu Oluşumu, Kazancı Yay., Ankara, 1977.

Page 164: SİYAS İ GEL İŞ MELER İNE ETK İSİdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · danı şman hocam Yrd. Doç. Dr. İsrafil Balcı'ya te şekkürü önemli bir borç

153