199
T.C MARMARA ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ZÜBEYDA AKBAL İSTANBUL 2007

TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

T.C

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI

YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ZÜBEYDA AKBAL

İSTANBUL 2007

Page 2: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

T.C

MARMARA ÜNİVERSİTESİ

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ

TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI

YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ZÜBEYDA AKBAL

TEZ DANIŞMANI: PROF. DR. ZEKERİYA KURŞUN

İSTANBUL 2007

Page 3: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç
Page 4: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

I

TAHA BEY VE EMLÂK-İ DEVLET İSİMLİ ESERİNİN

TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRMESİ

ÖZET

Bu çalışma, 1910 -1914 yılları arasında Maliye Mektebi’nde hocalık yapmış

olan Taha Bey’in ders notlarından oluşan Emlâk-i Devlet isimli eserinin basit

transliterasyonunudur. Hacmi geniş olmamasına rağmen, eser, konusu ve

değerlendirmeleri itibariyle orijinaldir. Dolayısıyla literatürün zayıf olduğu bir konu

olan “emlâk-i devlet” hususunda Taha Bey’in verdiği bilgiler ve yaptığı

değerlendirmeler mevcut literatüre katkı yapacak ve günümüzde özgünlüğünü

muhafaza edecek mahiyette olduğu için bu eserin okuyucuya kazandırılmasının

uygun olacağı düşünüldü. Bu tezde, transliterasyonun dışında, Osmanlı’da mülkiyet

anlayışına kısaca değinilerek, yazarın hayat öyküsüne de yer verilmiş ve söz konusu

eser Osmanlı’da mülkiyet anlayışı çerçevesinde değerlendirilmiştir.

Emlâk-i Devlet rik‘a ile yazılmış ve pek yaygın olmayan taşbaskı tekniği ile

sınırlı sayıda çoğaltılmıştır. Eserde, devlet maliyesine doğrudan veya dolaylı olarak

gelir getiren kurumlar olarak; askerî müesseseler, tersane, matbaa, maden ocakları ve

bunun yanında; yol, köprü, müze, kütüphane gibi kamu yararına tahsis edilen

kurumlar, çeşitli fabrikalar ile Osmanlı Devleti’nin toprak rejimi etraflıca anlatılmış;

dönemin devlet emlâki ile bu emlâkin hukukî boyutları, taksimi ve gelir-gider

durumu değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Devlet Emlâki, Fabrika, Mülkiyet,

Maliye.

Page 5: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

II

TAHA BEY AND HIS BOOK “EMLAK-İ DEVLET” WHICH TRANSLATION AND EVAULATIONS

ABSTRACT

This study is intended to provide a broad overview of the Taha Bey’s Study

notes which is named Emlaki Devlet. Taha Bey was a teacher at Maliye Mektebi

between the years 1910 to 1914. His work hasn’t large assumptions but also has a

clear and objective view. Therefore Emlaki Devlet will make a positive impact on

this subject. Apart from in the translation we touched “Rights of Property” at the

Ottoman Empire.

The study of Emlaki Devlet was written in Rika and copied with rare

Taşbaskı. İn the study income ways of Ottomans explained as military

establishments, dockyards, printed offices, miner establishments. Also other incomes

gained from factories, land taxes introduced with the laws of the government.

Key words : Ottomans, Devlet Emlaki, Factory, Ownership, Tax office.

Page 6: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

III

ÖNSÖZ

Çalışma konumuzu, Taha Bey’in Emlâk-i Devlet isimli kitabı

oluşturmaktadır. Amacımız gün yüzüne çıkarılması gereken binlerce eserden biri

olan bu kitabı transliterasyon yoluyla ve küçük de olsa araştırmacıların kolayca

kullanabileceği bir hale getirmektir. Taha Bey’in Maliye Mektebi’ndeki ders

notlarından oluşan bu kitabın, geniş içeriği ve verdiği bilgilerle bu amaca ulaşacağı

kanısındayız.

Eser, Osmanlıcadan basit transkripsiyon yöntemi ile Latin harflerine

aktarılıştır. Transkripsiyon sırasında, eserin orijinaline sadık kalmakla birlikte,

günümüz Türkçesine yakın olması nedeniyle bazı değişiklikler yapılmıştır. Örneğin,

“guruş, numero, şimendüfer, içün, idiyoruz, itmiştir, idilir… vs. gibi kelimelerle,

şehir adları bugünkü söylenişe göre yazılmıştır. Çalışmamızın giriş kısmı Osmanlı

Devleti’ndeki mülkiyet anlayışını konu almaktadır. Müellifin hayat hikâyesi

verildikten sonra eserin içeriği değerlendirilmiştir. Tüm araştırmalarımıza rağmen

yazarın hayatı hakkında fazla bilgiye ulaşılamadı. Eser değerlendirilirken, Taha

Bey’in fikirlerini yansıtan ilgi çekici konulara da değinildi.

Bana Osmanlıcayı ilk öğreten, bu eserle tanışmamı sağlayan ve çalışmanın

her safhasında, bilgi, öneri ve ikazları ile yardımlarını esirgemeyen, ayrıca gündelik

hayatta da engin fikirleriyle yetişme ve gelişmeme katkıda bulunan kıymetli hocam

Prof. Dr. Zekeriya KURŞUN’a en içten saygı ile teşekkür etmeyi borç bilirim. Bu

çalışmanın ortaya çıkmasında katkısı en fazla olanlardan biri de değerli hocam Prof.

Dr. Vahdettin ENGİN’dir. Bu vesile ile ona en derin duygularla teşekkür ederim.

Ayrıca yetişmeme vesile olan diğer bütün hocalarıma ve tezin yazım aşamasında

bana yardımcı olan eniştem Ömer ÇARKCI’ya saygı ve şükranlarımı sunarım.

Page 7: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

IV

İÇİNDEKİLER

ÖZET ………………………………………………………………………………...I

ABSTRACT ………………………………………………………………………...II

ÖNSÖZ ………………………………………………………………………….....III

İÇİNDEKİLER ……………………………………………………………...……..IV

Kısaltmalar …………………………………………………………………………V

GİRİŞ

Osmanlı Devleti’nde Toprak Mülkiyeti Meselesi ve Emlâk-i Devlet ...……...………1

Emlâk-i Devlet’in Müellifi Taha Bey’in Hayatı …….……………..………...……...8

Taha Bey’in Emlâk-i Devlet Adlı Eseri ……...…………………………………….10

Taha Bey’in Eserine Yansıttığı Fikirleri ………………………….……………......12

Emlâk-i Devlet Transkripsiyon …………...……………………………………….23

Bibliyografya ……………………………………………………………………..189

ÖZGEÇMİŞ ………………………………………………………………………191

Page 8: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

V

Kısaltmalar

a.g.e. adı geçen eser

a.g.m. adı geçen makale

bkz. bakınız

BOA. Başbakanlık Osmanlı Arşivi

çev. çeviren

DH. Dahiliye Nezareti

DİA. Diyanet İslam Ansiklopedisi

DUİT. Dosya Usulü İrade Tasnifi

İ.ML İrade Maliye

İ.TAL İrade Taltifat

İ.Ü. İstanbul Üniversitesi

M.Ü. Marmara Üniversitesi

nr. numara

R Rebiülahir

RA Rebiülevvel

s. sayfa

vd. ve devamı

vs. ve sair

Yay. Haz. Yayına Hazırlayan

Page 9: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

1

GİRİŞ

Osmanlı Devleti’nde Toprak Mülkiyeti Meselesi ve “Emlak-i Devlet”

Mülk, genel anlamda üzerinde tasarruf hakkı bulunan şeydir.1 Mülkiyet; bir

şeyi serbestçe kullanmak veya belirli bir servete sahip olmaktır.2 Mecelle, mülkiyet

hakkını “insanın malik olduğu şeydir” şeklinde tarif etmektedir.3 Mülkiyet insanlarla

birlikte var olup, insanın eşyayla ilgisini gösterir. İnsan-eşya ilişkisini göstermesi

bakımından mülkiyet, aynı zamanda hukukî bir olaydır.4 Yani hukukî bir engeli

bulunmadığı sürece kişiye bir şey üzerinde tasarruf yetkisi veren ve başkalarının

tasarrufunu engelleyen hâkimiyet hakkıdır.5 Roma Hukuk formülüne göre; mülkiyet

hakkı, bir şeyi iyi veya kötü kullanma yetkisidir. Sahip olunan şey tüketilebileceği

gibi, saklanabilir, başkasına verilebilir, başka bir şeyle değiştirilebilir, hatta tahrip

edilebilir.6 İslâm hukukçularına göre, mülkiyetin konusu sadece fizikî varlıklara ait

değildir. “A‛yan” denilen “ayn”lar mülkiyet hakkının konusunu teşkil edebileceği

gibi, fizikî bir varlıktan istifade hakkı olan menfaatler de mülkiyetin konusunu

oluşturur.7

Her medeniyetin, değerler sisteminin şekillendirdiği bir mülkiyet müessesesi

vardır. Eşya üzerinde ferdin mi, ailenin mi, toplumun mu, devletin mi hâkimiyet

kuracağını belirleyen, o toplumun inanç, örf, gelenek ve ahlâkî kurallarıdır. Bir başka

deyişle mülkiyet müessesesini ortaya çıkaran ve biçimlendiren o toplumun

benimsediği hayat tarzıdır.

Osmanlı Devleti İslâm’ın öngördüğü hayat tarzını teoride benimsemiş

olmakla birlikte, uygulamada kendine has bir yöntem geliştirmiştir. Nitekim İslâm

Hukukçuları aynı meseleler hakkında tatbikatçılara farklı alternatifler sunmuş ve

alternatiflerden hangisinin tercih edileceği, toplumun yapısı ve içinde bulunulan

1 D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, Ankara 2001. 2 Felicien Challaye, Mülkiyetin Tarihi,(çev. Turgut Aytuğ), İstanbul 1969, s.5; 3 Halil Cin-Ahmet Akgündüz, Türk - İslam Hukuk Tarihi, İstanbul 1990; Osman Öztürk, Osmanlı Hukukunda Mecelle, İstanbul 1973. 4 Challaye, a.g.e., s.5. 5 Cin-Akgündüz, a.g.e. 6 Challaye, a.g.e., s.5; Hasan Tahsin Fendoğlu, Osmânlı Hukukunda Temel Hak ve Özgürlükler İçinde Mülkiyet Kavramı ve Olgusu, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1992, s.156-158. 7 Cin-Akgündüz, a.g.e.

Page 10: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

2

zaman-mekân şartlarına göre kanun koyucular tarafından belirlenmiştir.8 Şartların

değişmesi sonucu İslâm’ın ilk dönemindeki uygulamaların –özde farklı olmamakla

birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç duyulan bazı yeni sistemlerin tesis

edilmiş olması normaldir.9 Bu bakımdan Osmanlı mülkiyet müessesesi, İslâm

mülkiyet sisteminin bir pratiği idi. Yani Emevî, Abbasî, Endülüs, Selçuklu İslâm

Devletleri gibi Osmanlı Devleti de, mülkiyet hakkı hususunda, İslâm mülkiyet

sisteminin birer pratiğini kendi bünyesine göre uygulamıştır.

İslâm Hukukunda ve dolayısıyla Osmanlı Devleti’nde mülkiyete konu olan

mallar değişik açılardan tasnif edilmektedir. Çok geniş ve içeriği bakımından her biri

uzun açıklamalara mevzu olan bu konuyu uzmanlarına bırakarak, kısaca, üzerindeki

hakkın niteliği ve aidiyeti açısından gruplandırılan mallardan bahsedeceğiz.10

Mubah (serbest) mallar: İslam hukukunda niteliği gereği özel mülkiyete konu

olabileceği hâlde, üzerinde henüz mülkiyet hakkı kurulmamış olan eşyaya mubah

(serbest) mallar denmektedir.11 Av hayvanları, mevat arazi, kaynak suları, sahipsiz

yerlerde kendiliğinden biten otlar, dağlarda kendiliğinden yetişen yabanî ağaçlar ve

meyveler gibi üzerinde mülkiyet kurulmamış ve herkesin istifadesine açık mallardır.

Bu mallar insan emeği ile özel mülkiyete geçebilir. Özel mülkiyete geçene kadar

kamu mülkiyeti dâhilindedir. Bunlardan bireylerin istifade ve yararlanma yetkisi

kamu malı hükümlerine tabidir. Devletin mülkiyetinde değil, hüküm ve tasarrufu

altındadır. Devlet, üstün kamu yetkisine dayanarak ve kamu menfaatini gözeterek bu

mallara ilişkin birtakım tasarruflarda bulunma hakkına sahiptir.12

Özel mallar: Kişilerin tek başına veya müşterek mülkiyeti altında olup, çıplak

mülkiyetinde (rakabesinde) veya menfaatinde kamunun ortaklığı bulunmayan

mallara denir. İslam hukuku kişilerin özel mülkiyet edinme hak ve özgürlüğünü

tanımakta, saygı göstermekte ve onu her türlü gaspa karşı korumaktadır. Ancak, özel

mülkün dokunulmazlığı temel ilke sayılmakla birlikte, mülkiyete mutlak bir hak

8 Ömer Lütfi Barkan, Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi: Osmanlı Devlet Arşivleri Üzerinde Tetkikler- Makaleler II, İstanbul 2000, s. 1289. 9 Hüseyin Kayapınar, İslâm Hukukunda Ortaklık ve Kira Yoluyla Arazinin İşletilmesi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1993, s.16. 10 Bu konu hakkında daha geniş bilgi için bkz. Cin-Akgündüz, a.g.e.; Halil Cin, Miri Arazi ve Bu Arazinin Mülkiyete Dönüşümü, Konya 1987; Fahri Demir, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Ankara 1988; Halit Çalış, İslam Hukukunda Özel Mülkiyet ve Sınırlamaları, Konya 2004; H. Mehmet Günay, İslam Hukukunda ve Osmanlı Uygulamasında Kamu Malları, İstanbul 2001. 11 Günay, a.g.e.,s. 291-292 12 A.g.e.,s. 292; Çalış, a.g.e., s.54.

Page 11: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

3

olarak bakılmaz. İslam hukukçuları mülkiyeti, sosyal işlevi olan bir hak olarak kabul

etmişlerdir. Bu hakkın hem sahibine hem de başkasına zarar vermeyecek şekilde

kullanılması gerekir.

Vakıf malları: Hukukî kategori olarak özel mallar sınıfına girmektedir. Ancak

–bazı vakıf çeşitleri istisna- bütün vakıfların kamu yararına hâkim olduğu ve kamu

mallarının hemen bütün özelliklerini taşıdığı görülmektedir.

Devletin özel malları (hazine malları): İslâm hukukunda devlet hazinesine

“beytülmal” denmektedir. Devlete ait menkul gayrimenkul malların bütününü ve

bunların idaresiyle ilgili hukukî kurumu ifade eder. Para, kıymetli evrak, arsa, arazi,

sanayi tesisleri, ticarî işletmeler, hizmet malları gibi. Beytülmalin sahip olduğu

mallar kamuya aittir. Devlet yetkililerinin beytülmal üzerinde şahsi bir hakkı yoktur.

Kamu malları: Mahiyeti ve kendine özgü hukuku itibariyle başlı başına bir

mal kategorisine tekabül etmektedir. Kural olarak kamu malları devir ve ferağ

edilemez. Bunlardan yararlanmak karşılıksızdır. Kamu mallarından yararlanan

kişilerin bu mallar üzerinde aynî hakkı yoktur. Kamu mülkiyetinden bütün fertlerin,

başkalarına zarar vermemek şartıyla ve eşit seviyede yararlanma hakkı vardır.

Onların bu mallara ilişkin hakları umumi ortaklık niteliğindedir. Denizler ve büyük

göller, ormanlar, ana yollar, umumi meydanlar, pazar ve panayır yerleri vs. kısaca

sahipsiz mallar ve orta malları denilen iki ana grupta toplanmaktadır. Bu mallar

devletin mülkiyetinde değil, hüküm ve tasarrufu altındadır.13

Beş gruba ayırdığımız bu mallar hüküm ve tasarruf yetkisi bakımından yani

mülkiyet hakkı açısından iki maddeye indirilebilir: Özel mallar ve kamu malları

şeklinde daha genel bir tanıma tabi tutulabilir.

Sanayi öncesi toplumlarda iktisadi faaliyetin yegâne kaynağı topraktır.

Toprağı işleyip ekonomiye katkı sağlamanın dışında, endüstriyel imalat sektörünün

ham maddesi de çoğu zaman ziraat ile elde edilen ürünlerden sağlanıyordu.14

Osmanlı Devleti’nde de, en değerli malı toprak olan, zirai bir ekonomi hâkimdi.

Dolayısıyla arazi rejimi hayati bir mesele idi. Toprağın kontrolü, ondan sağlanan

zenginliğin büyük bölümüne ulaşma imkânını sağlıyordu. Toprağı ve onun gelirlerini

kimin kontrol ettiğini belirlemekle, aynı zamanda ekonomik ve nihayetinde siyasal

13 Günay, a.g.e.,s. 292 vd. 14 Donald Quataert, Sanayi Devrimi Çağında Osmanlı İmalat Sektörü, (çev. Tansel Güney), İstanbul 1999, s. 13 vd.

Page 12: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

4

iktidarın zeminini belirlemiş oluyordu.15 Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nde mülkiyet

hakkının en önemli konusunu toprak mülkiyeti oluşturmaktadır.

Osmanlı Devleti’nde tanzim edilen kanunnamelerin % 80’inin arazi

hukukuna ait olduğu düşünülürse meselenin önemi daha iyi anlaşılır. Klasik dönem

arazi hukukunun bel kemiğini, Kanunî Sultan Süleyman zamanında en olgun şeklini

alan, Kanunnâme-i Osmanî oluşturmuştur. Bu kanunnâme bazı tadiller dışında 1839

yılına kadar yürürlükte kalmış ve Osmanlı arazi rejiminin temelini teşkil eden tımar

sistemi ortadan kalkıncaya kadar esas alınmaya devam edilmiştir. Daha sonra şer‛î

hükümlere uygun olarak ve önceki kanunların hükümleri de göz önüne alınarak

1858(1274) tarihli Arazi Kanunnamesi hazırlanmıştır. En önemli özelliği tımar

sistemi yerine, mirî arazinin işletilmesi açısından yeni bir nizam oturtmasıdır.16

İslam hukukuna nispetle hazırlanan bu Kanunnâmeye göre Osmanlı Devleti

toprak üzerinde beş değişik mülkiyet öngörür: Özel arazi (araz-i memlûke), kamu

arazisi (arazi-i metrûke), vakıf arazi (arazi-i mevkûfe), kullanılmayan araziler (arazi-i

mevat) ve devlet arazisi (arazi-i miriye).17

Arazi-i memlûke: Özel mülkiyete, yani hem rakabesi (çıplak-kuru mülkiyeti)

hem de menfaati (intifa hakkı) özel kimselere ait olan bu topraklar, ülke topraklarına

nispetle azdı. Mülk arazi denilen özel araziler ödedikleri vergi açısından öşür araziler

ve harac araziler olarak tasnif edilmişti.18 Öşür arazi fetih esnasında gazilere temlik

olunan arazidir. Fethedilen ülke halkı Müslüman olursa, onların ellerinde bırakılan

arazi de öşür arazi olurdu.19 Sahipleri diğer özel mallarını nasıl tasarruf ediyorlarsa

topraklarını da öylece tasarruf edebilirlerdi. Maliklerin mükellefiyeti, hâsılat

üzerinden devlete öşür vermekti. Osmanlı ülkesinde sadece Hicaz ve Basra

topraklarının statüsü bu şekildeydi.

Harac araziler ise fetih sırasında önceki sahiplerinin (gayrı Müslimlerin)

elinde bırakılan ve kendilerine mülk olarak verilen arazilerdi. Toprağın verimine

göre ürünün yarısından onda birine kadar değişir oranlarda vergiye tâbi tutulurdu.

15 Colin Imber, Şeriattan Kanuna Ebussuud ve Osmanlı’da İslamî Hukuk, (çev. Murteza Bedir), İstanbul 2004, s.125. 16 Cin-Akgündüz, a.g.e. 17 Arazi Kanunnamesi, Haz. Orhan Çeker, İstanbul 1985, s. 13.; Atıf Bey, Arazi Kanunname-i Hümayunu Şerhi, İstanbul 1319, s. 12 vd. 18 A.g.e. s. 13.; Cin-Akgündüz, a.g.e.; Imber, a.g.e., s.125. 19 Cin-Akgündüz, a.g.e.

Page 13: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

5

Buna “harac-ı mukasem” deniliyordu ki, ayrıca harac arazi sahipleri “harac-ı

muvazzaf” adı altında yılda bir kez muayyen bir bedel daha öderlerdi. Malikler

topraklarını tasarrufta tam yetkiliydiler; alım-satıma, mirasa, hibeye, kiraya konu

edebilirlerdi. Sevâd (Irak) arazisinin statüsü de böyleydi.20

Bunlardan başka, ülkenin her yerinde köy ve şehirlerin içinde bulunan ve

meskeni tamamlayıcı mahiyette olan toprak parçaları ile yine aynı mahiyette şehir ve

kasabaların dışında bulunan ama azamî yarım dönümü geçmeyen topraklar da özel

mülkiyete tâbi idi. Bu toprak parçaları meskeni tamamlayıcı mahiyette olduklarından

meskenden ayrı olarak satılamazlardı.21

Arazi-i mevkûfe: İki kısma ayrılmaktadır. Birincisi; özel mülkiyete ait

arazilerin sahibi tarafından muayyen bir gayeye vakfedilmesiyle ortaya çıkan

arazidir. Buna “sahih vakıf arazi” denir. Vakıf heyeti ve hatta devlet dâhil hiç kimse

onun rekabesinde tasarrufa yetkili değildi. Vakıf arazilerini, vakfedenin şartlarına

uygun şekilde işletmek ve menfaatlerini tahsis edilen cihetlere sarf etmekle vakıf

heyeti mükellefti. İkincisi ise, “gayr-i sahih vakıf arazi”dir.22

Yani padişahın miri araziden bir kısmını hayır maksadıyla tahsis etmesidir.

Padişah dilerse sadece tasarruf hakkını (işletilip ürün elde edilmesini), dilerse sadece

menfaatini (vergi gelirlerini) veya her ikisini birlikte vakfedebilirdi. Yalnız bu tür

vakıflarda vakfedilen toprağın rekabesi yine devlete aitti.23

Arazi-i metrûke: Toplumun menfaatine tahsis edilen yollar, caddeler,

sokaklar, mesire, pazar ve panayır yerleri ile köy ve kasaba halkının istifadesine terk

edilen meralar, kışlaklar, yaylaklar ve harman yerleri gibi mahallerin mülkiyeti

kamuya aitti. Bu araziler asla özel mülkiyete konu olamaz, hiç kimse onun üzerinde

fiilî veya hukukî bir tasarrufta bulunamazdı. Devlet dahi metruk araziyi herhangi bir

şahsa veya bir cemaate tahsis edemez veya tahsis cihetini değiştiremez, örneğin

merayı harman yeri yapamazdı. Devletin metruk arazi üzerinde sadece nezaret hakkı

vardı.24

Arazi-i mevat: Kimsenin tasarrufunda olmayan, mera, kışlak, yaylak gibi

herhangi bir ihtiyaca binaen halka terk olunmamış, yerleşim merkezlerinin ses

20 A.g.e. 21 A.g.e. 22 A.g.e. 23 Günay, a.g.e., s. 91 vd. 24 A.g.e.; s. 100 vd.-167 vd.; Atıf Bey, a.g.e., s. 42.

Page 14: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

6

işitilmeyecek kadar uzağında bulunan ve üzerinde hiçbir imar izi taşımayan

arazilerdir. Mevat araziler mubah mallar statüsünde olduğu için kamu mülkiyetine

aitti. Bu arazilerin tasarruf edilebilmesi için devletin izni şartı vardı. Örneğin mevat

araziden bir kısmı ihya etmek, üretime elverişli hale getirmek için izin almak

gerekiyordu. Şayet padişah, ihya edilecek arazinin rakabesinin devlete ait olması

şartıyla izin verirse, ihya eden, oranın sadece menfaat mülkiyetine; hem rekabesinin

hem de menfaatinin ihya edene ait olması şartıyla izin verirse, ihya eden oranın tam

mülkiyetine sahip olurdu.25

Arazi-i miriye: Osmanlı toprakların ekseriyeti devlet mülkiyetindeydi.

Osmanlı Devleti’nde miri arazi kapsamına, fetih sırasında ele geçirilip reayaya

devredilen topraklar, mirasçı bırakmadan vefat eden kimselere ait olup devlet

hazinesine intikal eden araziler, fetih esnasında hangi statüye bağlandığı bilinmeyen,

sahibi belli olmayan topraklar ve tarıma elverişli değilken padişahın izniyle işlenerek

tarıma kazandırılan topraklar girer. Bu tür arazilerin çıplak mülkiyeti devlete aittir.

Reayaya belirli şartlarla kullanım hakkı devredilmiştir.26

Daha ilk fetihlerden itibaren fethedilen topraklar gazilere dağıtılmamış, devlet

mülkiyetine geçirilmesi uygun görülmüştür. Şeyhülislam Ebussuud Efendi,

fethedilen toprakların eski sahiplerine ve gazilere mülk olarak bırakılmayıp da niçin

devlet mülkiyetine geçirildiğini şu şekilde izah etmektedir:

Özel mülk olarak bırakılması durumunda, zamanla varisler arasında taksim

olunup her varise düşen payın gittikçe azalacağını ve onların her birine düşen “haraç

miktarını” tayin etmenin ve haraçları toplamanın gittikçe güçleşeceğini belirtir. Ona

göre devletin geliri azalmakla kalmayacak aynı zamanda toprağın ve üzerindeki

insanların kontrol altında tutulması zorlaşacaktı. Devlet arazisini işleyen gayri

Müslimlerin “haraç”, Müslümanların ise “öşür” vermelerine mukabil Ebussuud

Efendi’nin ikisine birden “haraç miktarı” demesinin sebebi o vergilerin mahiyetinden

dolayı değil, devlet arazilerinin aslının haraciye olmasından dolayı idi. “Mirî arazi”

veya “Arz-ı memleket” de denilen devlet arazileri, “çiftlik” adı verilen üniteler

halinde köylülere kiraya verilirdi. Çiftlik, bir çift öküzle işletilebilecek büyüklükteki

arazi idi ve büyüklük oranları toprağın verimliliğine göre belirleniyordu. Örneğin en

25 A.g.e., s. 43.; Günay, a.g.e., s.280 vd. 26 Cin-Akgündüz, a.g.e.; M. Macit Kenanoğlu, Mirî Arazi, DİA.

Page 15: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

7

verimli arazilerden 70–80 dönüm, orta verimli arazilerden 100 dönüm “bir-tam

çiftlik” sayılırken, verimsiz yerlerde 130–150 dönüm bir çiftlik sayılıyordu. Çiftlikler

isteyen herkese tapu karşılığı kiraya verilirdi.27 Tapunun belli bir bedeli vardı ve

çiftliğin verimliliğine göre bedel de artıyordu. Çiftçi, tapusunu aldığı çiftliğin

“menfaat mülkiyeti”ne sahip olurdu ve aksi belirtilmedikçe dilediği gibi tasarruf

ederdi. Ama çiftliği başkasına kiraya veremez, bizzat kendisi ekip biçerdi. Tapu

sözleşmesi ile sözleşmeye konu olan çiftliğin mülkiyeti de ikiye bölünür, çıplak

mülkiyeti devlete, menfaat mülkiyeti çiftçiye ait olurdu. Bu duruma İslâm

hukukunda "eksik mülkiyet" izafe olunurdu ve sözleşme şartlarına her iki taraf da

uyduğu müddetçe ne devlet ne de çiftçi, çiftlik üzerinde tam mülkiyet sahibi gibi

davranabilirdi. Örneğin çiftçi çiftliği satamaz, kiraya veremez, hibe edemez,

vasiyette bulunamazdı. Miras bırakabilirdi ama menfaat mal olmadığı için Şerî

hukuka göre değil, Şerî hukuka aykırı olmayan örfî hukuka göre mirasçılara geçerdi.

Aynı şekilde çiftlik üzerinde devletin mülkiyeti de eksik olduğundan devlet,

sözleşmeye uyduğu müddetçe çiftçinin toprağını elinden alamaz, bir başkasına kiraya

veremez veya temlik edemezdi. Ancak sözleşmeye uyulmadığı zaman, örneğin çiftçi

başkasına kiraya verdiği veya mazereti yokken üç yıl üst üste araziyi işlemediği

takdirde devlet tek taraflı olarak sözleşmeyi fesheder ve o araziyi dilediği gibi

tasarruf edebilirdi. Eğer çiftçi sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetmek isterse bakılır:

Eğer bundan dolayı devletin bir kaybı olmayacaksa tapu iptal edilir, ama bir zarar

söz konusu ise ortaya çıkan zararla mütenasip bir tazminat (çift bozan resmi)

alındıktan sonra sözleşme feshedilirdi. Çiftçinin ölümüyle çiftlik örfî hukukun

tanıdığı adî intikal hakkıyla oğullarına kalırdı ve bunun için yeniden tapu bedeli

istenmezdi. Ancak oğul kabul etmez veya ölenin oğlu bulunmaz ise kızına,

kardeşlerine, anne-babasına veya en yakın akrabalarına sırasıyla teklif edilir, kabul

edene yeniden tapuya verilir ve ama kabul etmezlerse o köyden talep eden herhangi

bir kimseye muayyen bir bedel karşılığı yeniden tapuya verilirdi.28

Miri arazi hem siyasi açıdan hem de hukukî açıdan önem taşıyan bir rejimdir.

Toplumdaki sosyal gruplar arasındaki ilişkiyi belirleyici bir fonksiyona sahip

olmuştur. Osmanlı Devleti’nde miri arazinin mülkiyet hakkı imparatorluğun sonuna

kadar devlete ait olmuştur. 27 A.g.m. 28 A.g.m.; Cin-Akgündüz, a.g.e.

Page 16: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

8

“Emlak-i Devlet”in Müellifi Taha Bey’in Hayatı

Mehmet Taha Bey, 1871 (1288) yılında Gaziantep’te doğdu.29 Mâliye

kâtiplerinden Antepli Mehmet Arif Efendi ile Emine Hanım’ın oğludur.30

Gaziantep’te umumî Rüştiye mektebinde okurken aynı zamanda medreseye de

devam etti. Medresede Arapça dilbilgisi, mantık, mana, fıkıh derslerini gördü. Daha

sonra, akrabası olan dönemin Maarif Nazırı Fehmi Paşa’nın teşviki ile yaşı ilerlemiş

olmasına rağmen, Mülkiye Mektebi’ne girdi.31 Bu mektebin idadî ve yüksek

bölümlerinde tahsilini tamamlayarak 14 Ekim 1898’de (28 CA 1316)32 mezun oldu.

Derslerindeki başarısından dolayı gümüş liyakat madalyası ile padişah tarafından

taltif edilerek 13 Aralık 1898 tarihinde, Hazine-i Hassa İdaresi Emlak-ı Hümâyûn

Komisyonu’nda 1000 kuruş maaşla zabit kâtipliğine tayin edildi.33

Bu şekilde devlet memurluğuna başlayan Taha Bey’in memurluk derecesi, 3

Ekim 1899’da dördüncü rütbeye, 30 Mart 1901’de de üçüncü rütbeye yükseldi. Yine

aynı senenin 14 Aralığında maaşı 1200 kuruşa çıkarıldı. 14 Nisan 1903’te maaşı rutin

artış kaidesi ile 1350 kuruşa çıkarılan Taha Bey’in, 1 Nisan 1904’de rütbesi ikinci

rütbenin ikinci sınıfına yükseldi.34

Taha Bey’e dairedeki zabit kâtipliğinin yanında, hal ve hareketlerindeki

uyum, iyi ahlakı, hizmetindeki devamlılık ve iş kabiliyetindeki başarısından dolayı,

Emlak-ı Hümâyûn Komisyonu’nda azalık görevi de verildi. Buna istinaden 14 Mart

1905’te maaşı 1500 kuruşa çıkarıldı. Yine iyi hizmetine nazaran 28 Nisan 1906’da

dördüncü rütbeden bir kıta Mecidî nişan ihsan buyruldu.35 Yine bu senenin 2

29 Taha Bey’in Hazine Hassa sicill şubesindeki hâl tercümesinde, doğum tarihinin 1871 (1288) olduğunu yazılmıştır. Ancak daha sonra nüfus kaydından almış olduğu nüfus tezkeresi ile doğum tarihinin 2 Şubat 1867 (27 Ramazan 1283) olduğu anlaşılmıştır. BOA, DH., Sicill-i Ahval Defteri, nr. 135, s. 377. 30 Ali Çankaya Mücellitoğlu, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler Mülkiye Şeref Kitabı, Ankara 1968–1969. 31 Çankaya, a.g.e. 32 Hicrî tarihler Miladî tarihe çevrilirken, Türk Tarih Kurumu’nun internet sitesindeki Tarih Çevirme Kılavuzu’ndan yararlanılmıştır. 33 Sicill-i Ahval Defterinin bir satırında Taha Bey’in öğrencilik başarısı ile devlet görevine başladığı belirtilmiştir. Diğer taraftan da birkaç satır aşağıda, Taha Bey’in “Izdırabzâde” şöhreti ile göreve başladığı yazmaktadır. Ancak Abdülhamit’in ne kadar titiz bir insan olduğunu ve hele de Emlak-ı Hümâyûn gibi bir daireye memur alımında daha da ihtiyatlı davranacağını göz önüne alırsak Taha Bey’in bu daireye, şöhret ile değil de okulunda gösterdiği başarı ve ahlakî yönünün etkisi ile alındığı anlaşılmaktadır. 34 Sicill-i Ahval Defteri. 35 Sicill-i Ahval Defteri; İ.TAL., 395/ 1324.RA-111, 30.Nisan.1906(6.Rebiülevvel.1324).

Page 17: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

9

Eylülünde maaşı 1700 kuruşa ve 14 Eylül 1907’de 2000 kuruşa yükseldi. İki sene

daha bu dairede görevini ifa eden Taha Bey’in maaşı, Maliyece uygulanan tenkisat

nedeniyle 1200 kuruşa indirildi.

27 Mayıs 1909’da Hazine-i Hassa’nın Maliye Hazinesi’ne devri üzerine36

Taha Bey, 14 Ağustos 1909’da 1750 kuruş ile Emlak Şubesi Birinci

Mümeyyizliğine; 20 Mart 1910’da da 2000 kuruş maaş ile terfien Maliye Nezareti

Varidat Müdüriyeti Gümrük Posta ve Telgraf Kalemi Birinci Mümeyyizliğine

getirildi.37 Ağustos 1912’de Muhassasat-ı Zatiye (Emlak İşleri) Dairesi Mülkî

Memurlar Şubesi Müdürlüğüne; Aralık 1912’de yeni kurulan Millî Emlak İdaresi

Müdürlüğüne;38 10 Mart 1914’de Defter-i Hakanî (Tapu) Nezareti Mahlulat Şubesi

Müdürlüğüne atandı.39

Defter-i Hakanî Mahlulat Müdürü bulunduğu sırada yakalandığı hastalıktan

kurtulamayarak 16/17 Mayıs 1914 gecesi İstanbul’da öldü. Taha Bey evli olup, iki

erkek bir kız çocuğu vardı. Arapça ve Farsçayı iyi derecede bilen Taha Bey

Fransızca ve Ermenice dillerine de aşina idi.40 Karakalem ve sulu boya resim

yapmak, maden ve tahta oyma işleri ile uğraşmak hobisiydi. Ayrıca çok güzel el

yazısı vardı.41

Taha Bey, memurluk görevinin yanı sıra II. Meşrutiyet’ten sonra açılan

Maliye Memurları Mektebi’nde42 Emval-i Devlet dersi hocalığını da yaptı. Üç dört

sene boyunca bu mektepte hocalık görevi yaptığı anlaşılan Taha Bey, ders

notlarından oluşan ve bizim tez konumuzu oluşturan “Emlak-i Devlet” adındaki

çalışmasını yayınladı. Erken yaşta hayatını kaybeden yazarın ilk ve tek eseri bu olup

herhangi başka eserine rastlanmadı.

36 Arzu T. Terzi, Hazine-i Hassa Nezareti, Ankara 2000, s.151. 37 Sicill-i Ahval Defteri; Çankaya, a.g.e. 38 A.g.e. 39 İ.ML., 94/1332.R-02, 10.Mart.1914 (12.Rebiülahır.1332). 40 Sicill-i Ahval Defteri. 41 Çankaya, a.g.e. 42 28 Mayıs 1910 (15 Mayıs 1326); Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977.

Page 18: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

10

Taha Bey’in “Emlak-i Devlet” Adlı Eseri

Rumi 1328 (1913) yılında yayınlanan “Emlak-i Devlet” isimli kitap, o

dönemde pek yaygın bir uygulama olduğu anlaşılan, Taha Bey’in Maliye

Mektebi’nde okuttuğu ders notlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Eser

bozuk bir rika ile yazılmış ve taşbaskı tekniği ile basılarak sınırlı sayıda

çoğaltılmıştır. 20x14 cm ebadındaki kitap 369 sayfadan oluşmaktadır. Bazı sayfaları

istisna tutarsak kitabın her sayfası 15 satırdan ve her satır ortalama 6–7 kelimeden

oluşmaktadır. İçinde elle hazırlanmış 10 adet grafik bulunmaktadır.43

Eserde devlete doğrudan veya dolaylı olarak gelir getiren her kurum ayrı ayrı

incelendiği için konu çeşitliliği vardır. Konular başlıklar halinde tasnif edilerek, bu

başlıklar doğrultusunda bilgi verilmiştir. Bazı başlıklar uzun uzun anlatılmış, bazıları

ise kısa ve öz bir şekilde aktarılmıştır. Taha Bey konu çeşitliliğine rağmen olaylara

vakıf görünmektedir: Aldığı medrese eğitimi ve mülkiye eğitiminin etkisi esere

yansımıştır. Ayrıca devlet memuru olmasının verdiği ayrıcalıkla belgelere ulaşması

kolay olmuştur. Yazdıklarının neredeyse tamamını, görevi icabı çalıştığı kurumlarda

üretilmiş olan belgelere dayandırdığı anlaşılmaktadır. Hatta anlattığı bazı devlet

kurumlarında bizzat görev almış, bu durumun verdiği bilgi ve tecrübeyi işlediği

konuya da yansıtmıştır. Oldukça metodik bir şekilde kaleme alınan eser bir taraftan

Taha Bey’in pratik bilgilerini, diğer taraftan araştırmacı yönünü gösterecek

niteliktedir. Dipnot tekniğinin kullanılması, basit de olsa noktalama işaretlerinin yer

alması bunun göstergesidir.

Kitabın dili dönemin diğer eserlerine göre ağır bir üsluptadır. Muhtemelen

bunun sebebi, esere hukuk dilinin yansımış olmasındandır. Ayrıca müellifin bilinen

bu tek eserinde kendi birikimini de gösterme arzusu duymuş olması, eserin dilini

belirlemede etkili olmuştur. Her biri açıklamaya muhtaç hukukî terimlerin fazlalığı,

bahsedilen müesseselerin ve fabrikaların kendi bünyesine has teknik terimlerinin

çokluğu, Fransızca tabirlerin kullanılması nedeniyle zor bir metindir. Bazen bir

paragrafı bulan noktasız, virgülsüz cümleleri anlamakta zorluk çektiğimizi itiraf

etmeliyiz. Buna rağmen, hem konuların çeşitliği hem de konuya rağmen akıcı bir

43 Taha Bey, Emlak-i Devlet, Taşbaskı, Dersaadet 1328, grafiklerin yer aldığı sayfalar: 81, 82, 95, 96, 97, 98, 99, 226, 227, 228, 229, 230.

Page 19: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

11

tarzda yazılması ve başka yerde rastlanılmayacak değerli bilgilerin verilmesi

sebebiyle ilgi uyandıracak nitelikte kıymetli bir eserdir.

Bu ders notları, hukuk kitaplarını aratmayacak nitelikte hukukî bilgi

içermektedir. Klasik hukuk kitaplarındaki gibi “şahıs hukuku”, “eşya hukuku” ve

“toprak hukuku” hakkında bilgiler vermiştir. Kanunî Esasi, Mecelle ve Arazi Kanunu

maddelerine dayanılarak açıklamalar yapılmıştır. Hatta çıkarılan nizamnamelere,

Meclis-i Vükela kararlarına, İradelere, Ceza Kanunnamesi’ne yeri geldikçe

değinilmiştir. Bununla da yetinmeyen Taha Bey, ağırlığı Tanzimat’tan sonraya

vermek üzere, hukukî gelişmeleri, kanunlarda yapılan değişiklikleri, kanun ve

nizamnamelerin eksik yanlarını ve bu eksiklerden kaynaklanan sorunları aktarmıştır.

“Emlak-i Devlet”, devlete gelir getiren bütün malî kaynakların anlatılması

nedeniyle ayrıca, bir ekonomi kitabıdır da. Miri araziden yapılan tasarruflar,

ormanlar, taş ocakları, çiftlikler, demir yolları vs. gibi doğrudan gelir getiren

kaynaklarla dolaylı yoldan gelir getiren; matbaalar, tersane, askerî fabrikalar vs. ayrı

ayrı ele alınmıştır. Yine devletin kamuya ait kurumlarından bahsederek gelir-gider

durumunu değerlendirilmiştir. Kütüphaneler, müzeler, umumî yollar, limanlar,

köprüler kamu yararı doğrultusunda incelenmiştir.

Ayrıca anlatılan müesseselerin kısaca tarihsel gelişimini vermesi dolayısıyla

tarih kitabıdır. Şu an itibariyle her biri özel bir araştırmaya konu olabilecek birçok

devlet müessesesinin tarihi hakkında derli toplu malumat verilmiştir. Örneğin,

Hereke Fabrikası, Fes Fabrikası, Aba Fabrikası, Bez Fabrikası, Tersane gibi birçok

işletmesinin kuruluşu, nerede bulunduğu, zaman içindeki faaliyetleri, hangi padişah

döneminde daha aktif olduğu vs. gibi başka hiçbir yerde rastlanmayacak tarihsel

bilgiler bir araya getirilmiştir. Bunun yanında bu müesseselerin geliştirilmesi

hususunda öneriler de dile getirilmiştir. Nitekim çoğu Avrupa’daki fabrikalarla

kıyaslanarak, daha verimli şekle nasıl getirilebilir sorusuna cevap aranmıştır.

Kısacası kitabın önemi; hukuk, ekonomi ve tarih kitabı olmasından

kaynaklanmaktadır. Ayrıca II. Abdülhamit ve II. Meşrutiyet dönemdeki sorunları

yansıtması sebebiyle, birinci derecede tarihî kaynak niteliğine sahiptir. Şunu da

belirtmek gerekir ki; kitabın içeriği dikkate alınırsa, Osmanlı yüksek okullarında

okutulan derslerin ve ders veren hocaların hiç de küçümsenmeyecek kalitede olduğu

ve iyi seçildiği hükmüne varılabilir.

Page 20: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

12

Taha Bey’in Eserine Yansıttığı Fikirleri

Taha Bey’in yaşadığı dönem göz önünde tutulursa o zamanlardaki fikrî

nazariyelerden etkilendiği ve her Osmanlı aydınında görüldüğü üzere, Batı hayranlığı

mevcuttur. Esasen Tanzimat ile birlikte görülen ikili eğitim sisteminin içinde

yetişmiştir. Bir taraftan medrese eğitimi almış diğer taraftan da Mülkiye Mektebinde

okumuştur. Ancak dönemin liberalist çizgisinden etkilendiği muhakkaktır. Nitekim

yüksek eğitim sistemi büyük ölçüde Batı’daki gelişmeleri izleyici ve nakledici

nitelikte olmuştur.44 Neticede Mülkiye Mektebinde okutulan kitapların çoğunluğu ya

Avrupa’da okutulanların çevirisi ya da liberal anlayıştaki Türk hocaların yazdığı

eserler olmuştur.45 Dolayısıyla yazarımız bu özgür eğitim ortamında yetişmiş ve

Osmanlı Devleti’ni etkisi altına alan Batılı fikirlerden etkilenmiştir.

Taha Bey, kitabına insanlar ve devletlerdeki mülkiyet fikrinin kaynağını tarif

ederek giriş yapmıştır. Tarife göre; yaşamsal noktadan hırs noktasına varabilen mülk

edinme isteği, insanların dünyaya gelmesi ve etrafını idrake başlaması ile birlikte,

fıtrat olarak var olur. Yaradılıştan ileri gelmesi nedeniyle en tabiî ve meşru olan bu

hak olmazsa, medeniyetlerin yükselmesi şöyle dursun, insanoğlu hayatını idameye ve

neslini çoğaltmaya bile imkân bulamazdı. Nitekim bu hakka vahşi kabilelerde dahi

rastlandığını, medeniyetin yükselmesi ile de arttığını belirtmektedir46. Yine bu

noktada insanlar ve hayvanlar arasındaki farka değinmiştir: İnsanın medenî yükselişi

ile orantılı olarak artan ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olduğunu, ancak

hayvanların hem mülkiyet fikrinden hem de o fikri geliştirecek nedenlerden mahrum

bulunmaları dolayısıyla, mülkiyet hakkının beşere mahsus olduğunu

vurgulamaktadır.47

Taha Bey insan hak ve özgürlüklerinde de bahsederek, her şahıs yaradılış

gereği maddi ve manevi bazı kuvvetlerle donatılmıştır. Yaratıcı tarafından bağışlanan

bu kuvvetlerin müstakil olarak her şahısta bulunması nedeniyle, mülk edinme

hakkının da o kuvvetlerden sayılmasını ve kabul görmesini zaruri kılmıştır. Bu

nedenledir ki insana özgü olan maddi ve manevi kuvvetler bütün milletlerde kanunlar

44 İlhan Tekeli- Selim İlkin, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara 1999, s. 125. 45 A.g.e., s.140 vd. 46 Taha Bey, a.g.e., s. 2. 47 A.g.e., s. 3.

Page 21: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

13

ile koruma altına alınmıştır. Hatta fikrî mülkiyetler dahi “telif kanunları” ile teminat

altına alınmıştır diyerek 1326 (1910) tarihli “hakk-ı telif kanunu”ndan ve bu kanunun

geçirdiği değişikliklerden bahsetmiştir.48

Bunun yanında mülk edinmenin sınırsız olmadığına, bazı şartlara bağlı

olduğuna dikkat çeken müellif, “hayat kavgasının bir neticesi olan mülk edinme, esas

itibariyle galip tarafın mağlup tarafı tahakküm ve istilası altına almasıdır, ancak

umumun yararına sunulan bazı eşya mülk olunamaz” demektedir. Yine bu noktada

insan hürriyetinin de istila edilemeyeceğini, bütün medeni devletlerde olduğu gibi

Osmanlı Devleti’nde de bu hakkın anayasa ile teminat altına alındığını

vurgulamaktadır.49

Fertlerin ve devletlerin mülk edinme konusundaki hak ve sınırlamalarına da

yer veren yazar, Osmanlı Devleti’ndeki uygulamaları tarihî açıdan incelemiş ve

yürürlükte olan mevcut kanunlar doğrultusunda şahıs ve devlette mülkiyet hukukunu

açıklamıştır. Bu açıklamalar neticesinde ilk olarak fertlerin kanunlarla belirlenmiş

hak ve sınırlarına değinmiştir. Taha Bey “ her insan menkul ve gayrimenkul hakkına

sahip olmakla birlikte, devletlerin kendi tebaası veya yabancı devletlerin tebaasını

bağlayan kanunlar neticesinde mülk sahibi olabilir” diyerek mevcut şahıs hukuku

çerçevesinde ve devletlerarası hukuk hakkında izahat vermiştir.50 Buna göre;

şahısların hangi yollarla mülk edinebileceğini veya eline hangi yolla mülk

geçebileceğini, mülkî ehliyetin hangi kurallarla işletilebileceğini açıklamıştır.51

Taha Bey ikinci olarak, şahıs hukukunun, devlet hukukuna kaynak

oluşturduğunu ve menfaatler birliğinin neticesi olduğunu belirterek, devletlerde

mülkiyet hakkı hususuna geçmiştir.52 Devletin uyması gereken hukukî sorumluluğu

açıklayan müellif, devletin bir taraftan hâkimiyet hakkına sahip olduğunu diğer

taraftan ise öğüt verici ve umumî düzeni koruyucu salahiyeti olduğunu, ancak umumî

hâkim rolünden doğan üstünlüğünü kötüye kullanamayacağını söylemektedir.

Mülkiyet dolayısıyla şahıslara koyduğu kanunlara bizzat kendisinin de boyun eğmesi

48 A.g.e., s. 5. 49 A.g.e., 6,7; Köleliğin kaldırılmasına dair kanun aşamalarını bir dipnot ile kaydeden Taha Bey, köleliğin Osmanlı Devleti’ndeki son durumunu gösteren 1325 (1911) tarihli Meclis-i Vükela Mazbatasını aynen kitabına kaydetmiştir. 50 A.g.e., s. 12. Bu konuda Osmanlı Devleti’nin 1284 (1867-68) tarihinde çeşitli devletlerle imzaladığı protokolden bahsetmiştir. 51 A.g.e., s. 8 vd. 52 A.g.e., s. 14.

Page 22: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

14

gerektiğini vurgulayarak, mülkiyetten doğan hak devlette de fertte de aynıdır: Eğer

bu fark devlet lehine kullanılırsa kuvvetin hakka üstünlüğüne izin verilmiş olur

demektedir.53

Bütün bu noktaları açıkladıktan sonra mülkiyet hukukunun tarifini yapmıştır.

Yazarın tarifine göre: “Mülk bir şeyi ele geçirmek ve tasarrufa almaktan ibarettir,

ancak bu yöndeki hareketler, hukuk ve salahiyetler her cemiyetin teamül ve

içtihadına göre değişebileceğinden mülkü ‘insanın meşru olarak yararlanabileceği

şey’ diye tarif etmek lazımdır” demektedir. Bu bağlamda Mecelle’nin 135.

maddesindeki “ mülk gerek â‛yan olsun ve gerek menafi‛den olsun insanın malik

olduğu şey” şeklindeki tarifinin zamana göre sağlam bir tarif olmadığını

belirtmektedir.54

Yazar mülkiyet tarifi sonrasında, insanlar ile devletlerin mülkiyet anlayışı ve

mülkiyeti elde etme yolları arasındaki farkı açıklamıştır: Fertler vasiyet, çalışarak

kazanma ve mübadele gibi basit yollarla mülkiyet sahibi olurken,55 devletler ise daha

kapsamlı ve karmaşık bir şekilde varlığa sahip olurlar. Ayrıca mülk edinmek

pahasına insanlar nezdinde kabul edilmeyen bazı fiiller, içtimaî hayatın korunması

açısından devletler nezdinde meşru sayılmaktadır. Bu noktada bir devleti diğer

devletler arasında daha kuvvetli mevkie çıkaran zenginliğini hangi usullerle

kazandığını maddeler halinde izah etmiştir. Buna göre devletler, “hakk-ı feth,

müsadere, istimlâk, hakk-ı keşf, emlak-i hadise (deniz ve göllerde kendiliğinden

ortaya çıkan toprak parçaları), hakk-ı işğal ve imar, mahlulat, lûkata (sahibi olmayan,

bulunan şey) ve yave ( sahipsiz hayvan), mübadele, teberruât (bağışlama)” gibi

yollarla mülk sahibi olurlar.56

Aslında sayılan bu maddelerin çeşitliliğine ve karmaşık yapısına rağmen

devletlerin esas varlığını, fetih ve müsadere yoluyla kazandığını belirtmektedir:

Devletler hep istila ve savaş ile meydana gelmiş, mülklerini mağlup olanlardan zapt

etmek suretiyle genişletmişlerdir. Nitekim o zamanki medeni devletlerin Amerika,

Avustralya ve Afrika’da müstemleke yoluyla mülklerini genişlettiğini

söylemektedir.57 Bu vesileyle Avrupa toprak rejimi ile Osmanlı Devleti toprak

53 A.g.e., s. 15,16,17. 54 A.g.e., s. 18. 55 A.g.e., s. 20. 56 A.g.e., 27 vd. 57 A.g.e., s. 75.

Page 23: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

15

sistemi ve müsadere şekli karşılaştırılmıştır. Özellikle müsadere konusundaki

farklılığımız ortaya konularak “Avrupa’da pek ziyade suiistimal edilmiş olan bu usul,

bizde hiçbir zaman insaf ve merhamet sınırlarını aşmamıştır” denilerek Doğu ile Batı

arasındaki anlayışa dikkatleri çekmiştir. Şu garipliği de belirtmek gerekir ki Taha

Bey, Avrupa feodalite rejimini Osmanlı’daki tımar ve zeamet usulüne benzetmiştir.

Ancak Osmanlı’daki uygulamanın daha teşkilatlı ve toplum açısından daha yararlı

bir uygulama olduğunu vurgulamıştır.58 Feodalite rejimin kaldırılması ile Avrupa

devletlerinin pek çok emlake bu yolla sahip olduğunu belirtmiştir.59 Yine Türk

milletinin de bütün varlığını fetihlerle kazandığını söylemektedir. Fakat padişahların

ve saray halkının zevk ve sefahate düşmeleri nedeniyle hükümet işlerinin layıkıyla

yapılamamasından, askerin manevi kuvvetinin zaafa uğramasıyla fayda yerine zarar

getirmeleri nedeniyle de fetihlerin kesintiye uğramasından kaynaklanan sorunlarla,

Osmanlı emlakinin artık fetih suretiyle genişlemediğini ima etmektedir.60

Her ne suretle elde edilirse edilsin bir devletin var olan emlakinin ya da her

türlü mal varlığının belli kurallarla tasnif edilmesi ve yönetilmesi gerekmektedir. Bu

durumla bağlantılı olarak “devlet emlaki” bahsine geçen Taha Bey, başlangıç olarak

“emlak-i devlet” kelimesinin tanımını yapmıştır: “Mirî arazi ile mirî emlak birbirine

karıştırılmamalıdır, arazi-i miriyede, hükümet yalnız arazinin çıplak mülkiyetini

elinde bulundurmakla yetinmiş ve tasarruf hakkını ahaliye vermiştir. Hatta mirî

arazinin mahlûlleri bile mirî emlak olmaz. Emlak-i miriye ise temellük ve tasarruf

olarak bütün hukukî faydası devlete hasr edilmiş emlak ve araziden ibarettir”61 gibi

özel bir ayırım yapmasına rağmen, “emlak-i devlet” tanımı çerçevesinde “emlak”

lafzının bilinen manasından daha geniş tutulduğunu ve “devletin malı” olan her şeyi

ihtiva ettiğini belirtmektedir. Dolayısıyla araziyi, menkul ve gayrimenkulleri, nakit

ve tahvilleri bu tanımın içerisine almıştır. Hatta emlak ile birbirine zıt mahiyette olan

vergiler bile tahsil edildiği anda devlet emlakine dönüşür demektedir. Bütün devlet

malını kapsayan emlakin taksimi konusunda ise – mahiyet ve münasebetlerine göre

envai çeşide ayrılabilecek olduğu halde – kendisinin, devletin mevcut kanun ve

nizamlarına ve teşkilat esasına göre taksimi yolunu seçtiğini belirtmektedir62. Buna

58 A.g.e., s. 78. 59 A.g.e., s. 78. 60 A.g.e., s. 80. 61 A.g.e., s. 36. 62 A.g.e., s. 83.

Page 24: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

16

göre “emlak-i devlet” iki ana kısma ayrılmıştır: “Emlak-i umumiye” ve “emlak-i

emiriye”.63

Umumî emlake, devlet tarafından belirli bir yöne tahsis olunan ve umumun

yararına sunulan emlak dedikten sonra, bu emlaki de iki kısma ayırmıştır. Herkesin

yararına terk edilen kısmını; umumî yollar, nehirler, meydanlar, pazar ve panayır

yerleri, büyük göller ve nehirler, kanallar, fenerler, limanlar, okullar, kütüphaneler ve

müzeler oluşturmaktadır. Hususî bir mahalle ahalisine terk edilen kısmını ise;

harman yerleri, baltalıklar, meralar, kaynak suları ve mesireler oluşturmaktadır.

Mirî emlaki de gelir (irad) getirenler ve gelir getirmeyenler olarak iki gruba

ayırmıştır. Gelir getirmeyenler grubundakileri şu şekilde sıralamıştır: Saraylar, devlet

daireleri, harp aletleri ve gemiler, mefruşat, kaleler ve istihkâmlar. Gelir getiren

kısım da ikiye ayırarak, bizzat gelir getirenler ve dolaylı yoldan gelir getirenler

olarak sınıflandırmıştır. Bizzat gelir getirmeyenler; askerî fabrikalar, tersane tophane,

barut ve darphane tekeli, matbaalar, sanayi mektepleri, ziraat numune tarlaları ve

bazı inhisarlar olarak sıralanmıştır. Bizzat gelir getirenler de yine iki kısma ayrılmış,

akar şeklinde kullanılanları; çiftlikler, seyr-i sefain idareleri, demiryolları, kaplıca ve

bazı tekeller olarak vermiştir. Diğer kısmı ise geliri vergi şeklinde alınanlar olarak

ayırmıştır: Ormanlar, madenler, taş ocakları, mirî arazi, akarsu ve göller. Taha Bey

bu şekilde sınıflandırdığı devlet mallarını sırasıyla ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak

açıklamaya tabi tutmuştur. Bunların statüsü, kullanım şekli, gelirleri, gelirlerinin

daha fazla olması için yapılabilecek ıslahatlar vs. gibi birçok konuda Mecelle’ye,

Arazi Kanunu’na ve Ceza Kanunu’na dayanarak malumat vermiştir. Örneğin

ormanlar ve müzeler hakkındaki açıklamaları ve getirdiği öneriler bugün dahi

kullanılacak mahiyette önemli bilgilerdir.

Taha Bey, devletler aslî vazifelerini ifa ve amaçlarına ulaşmak için ellerinde

çeşitli emlak bulundurur ve idare külfetine katlanırlar demektedir.64 Devletlerin

emlak idare edip etmemesi konusuna değinerek, “Devletler emlak idare etmeli mi

etmemeli mi?”65 başlığı ile bu soruya cevap aramıştır. Ziraat, sanat, ticaret işlerinde

63 A.g.e., s. 84. Devlet emlakinin taksimi konusunda 81 ve 82. sayfaları kapsayan bir tablo verilmiş ve bu tablodaki taksime göre her bir madde ayrı ayrı işlenmiştir. 64 A.g.e., s. 129. 65 A.g.e., s. 162.

Page 25: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

17

devletlerin hiçbir zaman fertler kadar başarılı olamadığını söyleyerek genel kanaate

katıldığını belirtmektedir. Bu durumun nedenlerini birkaç madde ile açıklamıştır.

1- Devlet menfaatinin memurlarda olmayışından: Memur vasıtasıyla idare

olunan emlak işleri bir taraftan zayiata maruz kalır diğer taraftan da ilerlemeden

mahrum kalır. Memur yalnız kendisine verilen vazifeyi yerine getirerek fazla

mesuliyet almak istemez, devlet menfaatine daima ilgisiz kalır. Bunun yanında

kendisine verilen iş ilerlese de ilerlemese de maaşını alacağını bilen memur, asrın

getirdiği yenilikleri öğrenme külfetine katlanmaz.

2- Emlak işlerinde sürat önemlidir: Devlet ise işlerini birçok resmî kayda

göre yapmaktadır. Devletlerde resmî muamelelerin fazlalığı, her şeyi kayıt altına

alma ve kontrol etme gerekliliği bu sürati engelleyerek emlak işlerinin gereği gibi

işleyememesine ve zayiata neden olmaktadır.

3- Devlet emlak idaresinde fazla memur istihdam ederek, hem çalışan sayısını

çoğaltmış hem de asıl meşguliyetini zorlaştırmış olur.

4- Devletlerin çok fazla emlak idare etmesi istilacı devletlerin hırsını üzerine

çekerek istilayı davet eder.66

Devletlerin emlak idaresinde başarısız oldukları genel kabul görmesine

rağmen, bazı devletlerin yine emlak idaresinde ısrar ettiği, hatta bazılarının emlakini

artırma yoluna gittiğini belirtmektedir. Ahalisi müteşebbis ve ilerlemiş olan

devletlerde –İngiltere ve Amerika gibi, devlet emlaki oranın az olduğunu, ancak

Osmanlı ve Rusya gibi ahalisi himaye ve koruyucuya ihtiyaç duyan hükümetlerde

bunun vazgeçilmez olduğunu söylemektedir.

Devletlerde emlak idare etmek, eskiden gelen bir gelenek olduğundan ve elde

bulunan emlaki kolayca elden çıkaramamasından dolayı her devlet az çok emlak

idare eder. Ancak sosyalizm fikrini benimsemiş devletlerin - Prusya gibi- emlakini

artırma yoluna gittiğini kaydetmektedir. 67

Bu görüşlere sahip olan yazar, ancak, bazı müesseselerin devlet eli ile idare

edilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Örneğin ormanların devlet yönetimi atında

bulunması gerektiğini ve bunun memleket yararı için elzem olduğunu

savunmaktadır. Nitekim bu hususun bütün dünyada kabul gördüğünü belirtmiştir.68

66 A.g.e., s. 163 vd. 67 A.g.e., s. 166. 68 A.g.e., s. 167.

Page 26: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

18

Yine devletin dış güçlere karşı kendini muhafaza etmesi için harp malzemelerine

ihtiyaç duyacağını, bu malzemelerin tedarikini kendi eli ile yapması gerektiğini

söylemektedir. Dolayısıyla bu alet ve edevatın devlet fabrikalarında üretilmesi ve

idaresinin de devlet tarafından gerçekleştirilmesini lüzumlu görmektedir.69

Diğer taraftan “şimendiferler” bahsi ile demir yollarının idaresine de

değinmiştir. Demir yolları ticarî taşımacılıkta olsun savaş zamanlarında askerin

sevkıyatı konusunda olsun çok önemli bir mevkie sahiptir. Bu nedenle devletler bu

işletmeyi kendi elinde bulundurmak isterler ve öyle de olmalıdır şeklinde görüş

bildirmiştir.70 Bunun dışında az çok gelir getiren, ama geliri dolayısıyla değil de ilim

ve irfana katkısından dolayı idare edilmesi gerekliliği vurgulanan kütüphane ve

müzelerin de devlet eli ile idare edilmesi gerektiği ifade etmektedir. Bu

müesseselerin ancak devlet yönetiminde amacına hizmet edeceğini bildirmiştir.71

Ayrıca barut ve meskûkât inhisarı gibi suiistimale neden olabilecek maddelerin de

devlet elinde bulundurulmasının ve idare edilmesinin zorunluluğunu dile getirmiştir.

Bunun dışında, devlet bazan da ahaliye örnek teşkil etmek, ilerlemeye

rehberlik etmek ve memlekette sanayinin kesintiye uğramaması için emlak idare

eder. Numune tarlalarının, Hereke Fabrikası’nın ve Yıldız Çini Fabrikası’nın bu

amaçlarla işletildiğini söylemektedir. “Bu tür fabrika ve müesseselerden devlet az

çok gelir elde etse de tesis ve idarelerinin maksadı gelirleri değildir”72 demektedir.

Mirî araziyi de emlakten sayan Taha Bey, bunun gerekçelerini şu şekilde

açıklamıştır. Her ne kadar araziden alınan vergi miri hâsılat statüsünde olup öşür

mahiyetinde ise de, arazinin ilk satışında alınan “tapu muaccelesi” ve daha sonra

öşürden alınan “müeccele” (hâsılat hissesi), “icare-i zemin” de emlak sınıfına

girmektedir.73

Bu sayılanların dışında devlet emlaki olarak iki büyük emlakin daha

varlığından bahsetmiştir. Bunlar, Meşrutiyetin ilanı ile Maliyeye devr edilen askerî

çiftlikler ve Abdülhamit’in emlakidir.74 Askerî çiftlikler; askeriye tarafından süvari

69 A.g.e., s. 132. 70 A.g.e., s. 109. 71 A.g.e., s. 118 vd. 72 A.g.e., s. 133,134. 73 A.g.e., s. 214. 74 A.g.e., s. 231.

Page 27: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

19

askerine hayvan yetiştirmek için kurulmuştur. Ancak, bu havraların kuruluş

maksadına pek de hizmet edemediğini söylemektedir.75

“Emlak-i müdevvere” adıyla bilinen ve Abdülhamit’in şahsî emlaki olan bazı

çiftlik, iştetme ve fabrikalar da ikinci emlaki oluşturmaktadır. Hükümdarların haiz

oldukları yüksek hukuk nedeni ile herhangi bir şahıs gibi emlak tasarrufunda

bulunmalarının tabi olduğuna değinmiştir. Emlak-i hümayun, emlak-i hakanî ve

havass-ı hümayun adları verilen ve aslında nitelik bakımından birbirinden farklı olan

bu kavramların, Osmanlı Devleti’nde aynı mevkide tutulduğunu ve saray tarafından

idare edildiğini söyleyerek, hepsinin makama ait olduğunu belirtmiştir. Ancak bu

emlakin şahsî menfaat için kullanılmadığını, bu şaibe ile itham edilmemek için

dikkat edildiğini vurgulamıştır.76 Tanzimatın ilanı ile birlikte bir hatt-ı hümayun ile

hükümdarların idaresinde tutulan emlak Maliye hazinesine devr edilerek, sarayın

kullanımına verilen emlak kısıtlanmıştır.77

Yayınlanan bu hatt-ı hümayuna rağmen, Abdülhamit Maliyeye devr edilen

bütün emlaki geri almıştır. Hatta selefleri ile kıyas edilemeyecek kadar emlak-i

hümayunun genişlediğini ve memlekette pek önemli bir mevki işgal ettiğini söyleyen

Taha Bey, bu konuda Abdülhamit’i eleştirmiştir. Bütün müstebit hükümdarlarda

olduğu gibi, bu emlakin, saray muhafızlarına, padişaha tabi olan şahıslara ve

jurnalcilere verilmesi gereken ihsanlar için en sağlam kaynağı oluşturduğunu

söylemektedir. Ayrıca emlak-i hümayunun birçok vergiden muaf olması nedeniyle

Abdülhamit’in kendine has bir feodalite usulünü tesis etmesinden yakınmaktadır.

Padişah arazinin yalnız tasarrufuna sahip olurken bu padişahın sahib-i arz sıfatı ile

araziye de sahip olduğunu söylemektedir. Bununla birlikte emlak-i hümayunun

mühim bir kısmının da siyasî ve idarî nedenlerle hazine-i hassaya dâhil edildiğini

ifade etmektedir: Bir mülkün veya madenin ve yahut da önemli işletmelerin emlak-i

hümayuna dâhil edilmesinin yerli ve yabancı bazı ihtiras sahibi şahısların önünü

almak için en kestirme çare olduğunu vurgulamıştır. Irak, Halep ve Kudüs’teki

emlakin satın alınmasını, Dicle ve Fırat’taki Seyr-i Sefâin işletmesinin ve Musul

petrol imtiyazının hep bu nedenlerle Hazine-i Hassaya alındığını zikretmiştir. Yine

Yanya vilayetindeki çiftliklerin de bu maksatla hassa hazinesine alındığını

75 A.g.e., s. 242. 76 A.g.e., s. 244 vd. 77 A.g.e., s. 247.

Page 28: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

20

bildirmiştir.78 Taha Bey, böylece sayısız emlakin Maliye Hazinesinden alınarak

Hazine-i Hassa İdaresine nasıl ilhak edildiğini bir çok irade-i seniyyeyi kitabına

alarak açıklamaya çalışmıştır.79

Ancak II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte, bu emlakin büyük bir kısmı, devletin

alacağı 1 Milyon Liralık borca teminat gösterilmek üzere, 9 Eylül 1908’de Maliye

hazinesine devr edilmiştir. Geri kalan emlak-i hümayun da 9 Mayıs 1909’da yani

Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle hazineye devr olunmuştur.80 Bu nedenle

“emlak-i müdevvere” denilen bu emlakin, birçok akaratı vardır. Ormanlar, köprüler,

kayık ve vapurlar, kaplıcalar, rıhtımlar, çiftlikler, fabrikalar vs. Ancak bu

çiftliklerden bazıları özellikle elden çıkarılmasında mahsur görülmeyenler ihale ile

taliplerine satılarak elde tutulmamıştır. Yazar, araziyi bizzat hükümetin idare

etmesinde fertler kadar başarılı olamadığını, ortaya çıkacak ferağ ve intikal

harçlarından mahrum kalacağını, sahibi tartışmalı olan emlaklerde bu meselenin

halledilmesi ile alınacak vergilerin alınamamasını ve emlak vergisinden mahrum

olacağını dile getirerek satış gerekçelerini anlatmıştır.

Taha Bey resmi makamların emlak idaresinde başarısız olmasına karşın,

Hazine-i Hassa idaresinin mükemmel denilebilecek şekilde idare edildiğini

söylemiştir. Nitekim kendisinin de bu dairede çalıştığını göz önünde bulundurursak

verdiği bilgilerin doğru olduğu sonucuna varırız. Müellif, bu dairenin intizam ve

başarısı ile diğer devlet daireleri arasında ön plana çıktığını, özellikle Bedevilerin

iskânı, ziraatın özendirilmesi, arazinin imarı, dinî binaların onarımı gibi pek çok

hizmet ettiğini ifade etmiştir. Hatta yapılan masrafların gelirin ancak % 5’ine karşılık

geldiğini belirterek bu dairenin başarısını örneklendirmiştir. Bu dairenin başarılı

idaresini Abdülhamit’in nüfuz ve tesirine yoranlar olduğunu, bunda doğruluk payı

olmakla birlikte, çalışanlarının işinin ehli ve namuslu kişilerden oluşmasının payının

daha belirgin olduğunu vurgulamıştır. Bunun yanında, her şubeye mahallî örf ve

âdete göre nizamnameler gönderilmesinin, memurların en ufak kabahatinde hemen

azl olunmasının da Hazine-i Hassa’nın başarılı yönetimindeki payı büyüktür.81

78 A.g.e., s. 250 vd. 79 A.g.e., s. 255 vd. 80 A.g.e., s. 276. 81 A.g.e., s. 279 vd.

Page 29: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

21

Taha Bey, bu çiftlik ve arazilerin Maliye hazinesine aktarılması ile hükümetin

elinde birçok arazisi olduğunu bildirmekte ve “devlet arazi idare etmeli mi etmemeli

mi?” sorusunu sormaktadır. Yazar bu konunun devlet için düşünülecek en mühim

meselelerden biri olduğunu yazmıştır. Devletlerin elinde arazi bulundurmasının eski

bir gelenektir. İnsanlarda şahsî iradenin zayıflığı ve bir reisin idaresinde korunmaya

temayül göstermesi nedeni ile insanlar henüz mülke sahip olmanın güzelliklerini

yeterince kavrayamamışlardır. Fakat fikrî ilerleme ile şahısların özel mülkiyete

alışabileceğini zikretmiştir. İnsanlarda mülkiyet hakkı anlayışının gelişmesi ve şahsî

mülkiyetini gereği gibi kullanarak fayda sağlamayı idrak edene kadar devletlerin az

çok arazi idare edeceklerini yazmaktadır. Nitekim bu anlayışın gelişmemiş olduğunu

düşündüğü Suriye ve Irak bölgesinde arazinin ahaliye satılmayarak hükümet elinde

kalmasının daha doğru olduğunu söylemektedir. 82

Netice itibariyle Taha Bey’in bu eserdeki temel amacı mükellef olduğu

dersleri vermek ve öğrencilerini bilgilendirmektir. Verdiği dersin mahiyeti

bakımından devletin bütün malî müesseselerini irdelemiştir. Bunun yanında bilgi ve

tecrübelerini öğrencileriyle fazlasıyla paylaşmış olduğunu görüyoruz. Özellikle

Batıdaki gelişmeleri aktararak, zaman zaman da Osmanlı’daki yapı ile kıyaslayarak o

dönemde mevcut olan hâkim görüş çerçevesinde incelemiştir. Nitekim Osmanlı

Devleti artık yüzünü Batıya bir daha geri dönmemek üzere çevirmiştir. Dolayısıyla

eğitimden ekonomiye, toplumsal hayattan devletin siyasî yapısına, askerî yeniliklere

kadar hemen her konuda Avrupa örnek alınmış ve dönemin aydınları da bu noktada

Osmanlı müesseselerini yönlendirmeye çalışmışlardır. Yazarın da bu görüşler

doğrultusunda derslerini işlemiş olduğunu söyleyebiliriz.

Eserde tespit edebildiğimiz bir diğer nokta ise, Taha Bey’in liberal ekonomiyi

savunmuş olduğudur. Müellif Osmanlı Devleti’nde müteşebbis fikirlerin her ne kadar

gelişmemiş olduğunu söylese de, bu hususun çok önemli olduğunu, Batının bu

sayede ilerlemiş olduğunu düşünmektedir. Özel mülkiyet fikrini savunan yazar,

devletlerin her müesseseyi kendi eli ile yönetmesinden doğan hantallığın giderilmesi

gerektiğini, gerek verdiği örnekler ve gerekse de eserine aldığı başlıklarla açıklamaya

çalışmıştır. Bu fikirler istikametinde öğrencilerini aydınlatmaya çalıştığını

görüyoruz.

82 A.g.e.,s. 302,303.

Page 30: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

22

Eserde dikkat çeken bir başka husus ise müstebit dönem olarak nitelendirdiği

II. Abdülhamit döneminin bariz bir şekilde olmasa da inceden inceye eleştirilmiş

olmasıdır. Abdülhamit’in özel dairesi diyebileceğimiz Hazine-i Hassa gibi bir

kurumda çalışmış olmasına rağmen, bundan çekinmemiştir. Beklide her yeni rejim

eski rejimi kötüler mantığı ile bunu yapmıştır. Ya da gerçekten çalıştığı kurum

vasıtasıyla bu padişahtan memnun değildi ve koyu bir ittihatçıydı.

Page 31: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

23

EMLÂK-İ DEVLET

Mâliye Mektebinde Mu‛allim-i Muhterem Taha Bey Efendi Tarafından Takrîr Olunan

Derslerden Müteşekkildir

Nüshası Mahdûd Ve Her Türlü Hukûku Mahfûzdur

Dersaâdet

1328

Page 32: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

24

FİHRİST

Menşe’-i Temellük …………………………………………………………………1

Fikr-i Mülkiyyetin Sâhası …………………………………………………………2

Mülkiyyetin Ta‛alluk Etdiği Mevâdd …………………………………………….4

Hakk-ı Mülkiyyetin Ma‛neviyyâta Ta‛alluku ……………………………………6

Ehliyyet-i Temellükiyyenin Mebde’ ve Müntehâsı ………………………………8

Ehliyyet-i Temellükiyyede Derecât ve Sunûf ve Takyîd Eden Ahvâl …………11

Devletde Ehliyyet-i Temellükiyye ………………………………………………..14

Ta‛rîf-i – Hukûk-ı Mülkiyye – Hukûk-ı Tasarrufiyye …………………………17

Efrâdda Esbâb-ı Temellük ……………………………………………………….20

Verâset ……………………………………………………………………..21

İhrâz ………………………………………………………………………..23

Mübâdele …………………………………………………………………...24

Devletde Esbâb-ı Temellük ………………………………………………………26

Hakk-ı Feth ………………………………………………………………...27

Müsâderât …………………………………………………………………..44

İstimlâkât …………………………………………………………………...50

Hakk-ı Keşf ………………………………………………………………...55

Emlâk-i Hâdise ……………………………………………………………..56

Hakk-ı İşğâl ve İ‛mâr ………………………………………………………57

Mahlûlât ……………………………………………………………………58

Lûkata ve Yâve …………………………………………………………….68

Mübâdelât …………………………………………………………………..73

Teberru‛ât …………………………………………………………………..73

Emlâk-i Devletin Menşe’-i Aslîsi ………………………………………………...74

Emlâk-i Devletin Taksîmi ………………………………………………………..83

Emlâk-i Umûmiyye ……………………………………………………………….85

Yollar ………………………………………………………………………89

Umûmî Meydanlar ………………………………………………………..100

Şimendiferler …………………………………………………………………….103

Enhâr-ı Mubâha, Kanallar, Rıhtımlar, Limânlar …………………………….115

Page 33: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

25

Kütübhâneler, Müzeler …………………………………………………………118

Emlâk-i Emîriyye ………………………………………………………………..129

Ma‛lûmât ………………………………………………………………………...134

Levâzımât-ı Umûmiyye-i Askeriyye İdâresine Mülhak Fabrikalar ………….134

Fes ve Çûha Fabrika-i Hümâyûnu ……………………………………………..134

İzmit Abâ Fabrikası ……………………………………………………………..137

Debbâğ ve Kundura Fabrikaları ……………………………………………….138

Debbâğhâne ve Klorehâne ……………………………………………………...138

Bez Fabrikası …………………………………………………………………….142

Tahiniyye ve Fırınlar İdâresi …………………………………………………...144

Dikimhâne (Elbise Anbârı) ……………………………………………………..145

İ‛mâlât-ı Harbiyye Müdüriyeti …………………………………………………146

Top Fabrikası ……………………………………………………………..147

Mermi Fabrikası …………………………………………………………..148

Tüfenk Fabrikası ………………………………………………………….148

Marangoz Fabrikası ………………………………………………………148

Fişenk Fabrikası …………………………………………………………..149

Tapa Fabrikası …………………………………………………………….149

İ‛mâlât-ı Mütevvi‛a Fabrikası …………………………………………….149

Bârût Fabrikası ……………………………………………………………150

Siyah Bârût Fabrikası ……………………………………………………..150

Hereke Fabrika-i Hümâyûnu …………………………………………………..151

Tersâne …………………………………………………………………………...157

İrâdı İçin İdâre Edilen Emlâk-i Emîriyye ……………………………………..161

Devletler Emlâk İdâre Etmeli mi Etmemeli mi? ………………………………162

Ormanlar ………………………………………………………………………...167

Baltalık …………………………………………………………………………...184

Ma‛denler ………………………………………………………………………...200

Ergani Ma‛deni ……………………………………………………………208

Bulgar Dağı Ma‛deni ……………………………………………………...209

Gümüş Hacıköy Ma‛deni ………………………………………………….209

Eskişehir Lületaşı Ma‛deni ………………………………………………...209

Page 34: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

26

Ankara Kil Ma‛deni ……………………………………………………….210

Dağardı Krom Ma‛deni ……………………………………………………210

Irak Zift ve Neft ve Petrol Ma‛denleri ……………………………………..210

Ereğli Kömür Ma‛deni …………………………………………………….211

Taş Ocakları ……………………………………………………………………...212

Arâzî-i Emîriyye ………………………………………………………………….213

Miyâh-ı Mubâhadan Ma‛dûd Olmayan Nehir ve Göller ………………………221

Akâr Sûretinde İdâre Olunan Emlâk-i Emîriyye ………………………………222

Çiftlikât-ı Askeriye ……………………………………………………………….231

Emlâk-i Müdevvere ……………………………………………………………..243

Hâkan-ı Mahlû‛ Emlâkının Sûret-i Tedârük ve İdâresi ……………………...251

Elde Bulunan Arâzî Satılmalı mı, Satılmamalı mı, Nasıl İ‛mâr Edilebilirler? 301

Hükûmete Âid Müessesât ………………………………………………………320

Emlâk-i Devletin İştirâ Fürûht ve Ta‛mîri ……………………………………323

İnhisârlar ………………………………………………………………………..336

Menâfi‛-i Umûmiyyeye Müteallik İnhisârlar …………………………………338

Meskûkât İnhisârı ………………………………………………………………338

Posta ……………………………………………………………………………...343

Telgraf ……………………………………………………………………………351

Telefon ……………………………………………………………………………352

Bârût İnhisârı ……………………………………………………………………355

Mâlî İnhisârlar …………………………………………………………………..358

Tuz ………………………………………………………………………………..360

Tütün ……………………………………………………………………………..362

Tömbeki ………………………………………………………………………….367

Page 35: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

27

[1]

Menşe’-i Temellük

Cenâb-ı Fâtır-ı mutlak eczâ-i kâinâtı - hangi maksad-ı hikmete müstenid

olursa olsun – bir silsile-i intizâm dâhilinde yekdiğerine lâzım ve melzûm kılmak

sûretiyle beyinlerinde te’sîs-i muvâzene buyurmuş olduğu ve mevcûdât-ı

müteşahhısa içinde harekât-ı irâdiyye kudretine mazhar olmuş olanların,

mevcûdiyyetleri kendi irâde ve kudretlerini sarfa muallak kılındığı cihetle şahsiyyet-

i hayâtiyye sâha-i mudîk-i mevcûdiyyetinde yani hayyiz-i mahsûsunda lâ-kayd ve

âtıl duramayarak, bilâ-ârâm ta‛rîz ve taarruza ve ta‛bîr-i ma‛rûfuyla celb-i menfaat

ve def‛-i mazarrat mücâdelâtına ma‛rûz kalmış ve şu kanûn-i ezelî ekrem-i mahlûkât

olan ve ma‛mâfîh tenevvü‛ ve vefret-i ihtiyâcı ilcââtından olarak teâvün-i

mütekâbile ile yaşamak mecbûriyyetinde bulunan beşer için “hakk-ı temellük”

esâsını kanûn-i mevzû‛ olarak da kabûle ıztırâr hâsıl etmişdir.

Eşyâ-yı hâriciyyeye karşı kâmilen bî-gâne ve muhît ü muhâtdan tamamiyle

gâfil olarak dünyaya gelen insân yavruları, etrafıyla kesb-i muvâneset ettiği ve belki

idrâke başladığı andan i‛tibâren kendisine mukayyed zannında bulunduğu bütün

eşyâ-yı mahsûseyi yed-i zabt ve temellüküne [2] geçirmek husûsunda bir inhimâk

ibrâz eylemesi ve bu inhimâk akl ve idrâkinin tekâmülü nisbetinde tezâyüd ve

tevessü‛ eylemesi dahi son nefese kadar devam ederek ihtiyârlarda hırs-ı pîrî nâmıyla

yâd etdiğimiz derece-i katresine vâsıl olması bütün insânlarda bir hâl-i cibilllî ve

tabîî olduğunun alâmât-ı bâhiresindendir.

Esâsen fıtratdan münbais olmak hasebiyle en tabîî ve en meşrû‛ olan şu

hakkın insânlar için adem-i kabûlü farz ve takdîrinde medeniyyetle nâil-i terakki ve

teâli olmak şöyle dursun idâme-i hayât ve insâl-i beşere imkân bile bulamayacak idi.

Zâten bu hakkın asârına akvâm-ı ibtidâiyye ve vahşiyyede dahi tesâdüf ediyor ve

akvâmda derece derece mazhar olduğu te’mînâtın medeniyyetin terakkisiyle

mütenâsiben tezâyüd etmekde olduğunu görüyoruz.

Fikr-i Mülkiyyetin Sâhası

Fikr-i temellük insânlarda hılkî ve cibillî olmakla beraber tekemmülât ve

terakkiyât-ı medeniyye ile mütenâsiben tezâyüd şanından olan ihtiyâcât-ı beşer bu

Page 36: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

28

fikr-i tenmiye ve takviyeye sâ’ik [3] olduğu hâlde; hayvânât hem esâsen o fikirden

hem de ânı inkişâf etdirecek sevâikden mahrûm bulunmak hasebiyle “hakk-ı

temellük” beşere muhtass kalmış ve gerçi hayvânât da temellükün levâzımından olan

istihzâr ve iddihâra delâlet eder bazı gûnâ harekât-ı meşhûd olması anlarda da fikr-i

temellükün mevcûdiyyetine zann ve şübhe tevlîdine müsâid ise de terakkiyât-ı

ilmiyye bu zannın takvîyesine imkân bırakmamışdır. Fi’l-hakika çâr-pâ hayvanlar,

kuşlar meskenlerini intihâb veya ihzâr ederler, fakat ihtiyâclarının zevâliyle beraber

anlara olan irtibât ve münâsebetleri de zâ’il oluverir. Hayvânât-ı mütehaddireden

olmak dolayısıyla tabîaten kışın me’kûlât ihtiyâcâtından vâreste bulunan

karıncaların, zehâir cem‛inde gösterdikleri fart-ı gayret âtîyen def‛-i ihtiyâc

emniyyesine ma‛tûf ihtiyâta mahmûl olamayacağından ancak ihtirâsât-ı

nefsiyeleriyle tefsîr olunabilir.

[4]

Mülkiyyetin Ta‛alluk Etdiği Mevâdd

Min haysü’l-mâ-hiye mücâdelât ve mübârezât-ı hayâtiyyenin bir netice-i

muvaffakiyyeti olan temellük taraf-ı gâlibin taraf-ı mağlûba tahakküm ve istîlâsından

ibâret olduğundan temellükün tahakkuku evvel-be-evvel teshîr ve istîlânın

tahakkukuna vâ-beste olmak zarûrî ve binâen aleyh taht-ı istîlâya alınamayan yani

mümkinü’l-ihtirâz olmayan mevcûdâta temellük de olunamamak tabîî olur. Nasıl ki

hevâ-yı nesîmîye, ziyâ ve harâret-i şemse, ebhâr-ı muhîte temellük olunamaz intifâ‛î

umûma mubâh olur fakat bu ibâhe ânlarda mahlûl olmak kabiliyyetinin fıkdânından

değil taht-ı istîlâya almak için kudret-i beşerin adem-i kifâyetinden münbais olmakla

eşyâ-yı mubâhadan da istîlâ-yı beşer tahtına alınabilen kısmı mâl-ı muharrez ve

mahlûl olur.

Her şahsa hâss enâiyyet ve her enâiyyet için gayriyyet lâ-büdd ve tahaddüs-i

mücâdele enâiyyetle gayriyyete müterettib hâlet-i tabîiyye bulunmak hasebiyle

memlûkiyyetin insânlara da ta‛alluku tabîî görünmekde ve akvâm-ı sâlifede mer‛î

olan bu usûl el-yevm bile [5] akvâm-ı gayr-i mütemeddine arasında cârî bulunmakda

ise de hürriyyet-i şahsiyyeye pek hürmetkâr olan medeniyyet-i hâzıra efrâd-ı

beşeriyyenin emtia-i ticâriyye misillû emvâl-i âdiyye ile mübâdelesine mesâğ

vermemektedir. Bi’l-mübâreze mağlûbiyyet neticesi olarak hayâta mukabil gâib

Page 37: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

29

edilen hürriyyetler bile –esâret, beşer için hadd-i zâtında pek girân bir mahrûmiyyet

olmak sebebiyle - bütün erbâb-ı diyânet indinde vesile-i ecr ve mesûbât olmak üzere

eshâbına iâde edilegelmiş ve hürriyyet-i şahsiyye şerâyi‛-i ilahiyyede asıl ittihâz

olunmuşdur. Bizim Kanûn-i Esâsî’mizde olduğu gibi bütün milel-i mütemeddine

kavânîn-i esâsiyyesinde hürriyyet-i şahsiyye lâ-yezâl bir hakk-ı esâsî olmak üzere

kayd ve te’yîd edilmişdir.1

[6]

Hakk-ı Mülkiyyetin Ma‛neviyyâta Ta‛alluku

Her şahs-ı insânî min ciheti’l-hilka maddî ve ma‛nevî bazı kuvvâ ile

mücehhez olarak vücûd-yâb olagelib mevhibe-i kudret olan bu kuvvetler müstakilen

bir şahsiyyete merbût olmak hasebiyle şahsiyyet için kabûl edilen hakk-ı mülkiyyetin

evvelen ve bi’z-zât o kuvvetlere ta‛allukunun kabûlü de zarûrîdir.

Binâen aleyh insânın en ibtidâî ve ilişiksiz mâl ve mülk-i harîmî fıtraten hâ’iz

ve hâmil olduğu kuva-yı maddiyye ve ma‛neviyyesi olmak lâzım gelir. Esâsen bu

kuvvetlere hakk-ı mülkiyyetin ta‛alluku umûmen musaddak olmasından nâşîdir ki

bütün milletlerin kavânîn-i medeniyyesince [7] mazmûn add edilmişdir.

Her asl, kendi semerât ve menâfi‛ne ahakk ve elyak olacağına göre zikr

olunan kuvvâ-yı maddiyye ve ma‛neviyye-i beşeriyyenin semerât ve menâfî‛ yani

mahsûs-ı mesâî ve faâliyeti de doğrudan doğruya hâmili olan şahsiyyete âid ve râci‛

olur. Şu mahsûl ister ma‛mûlât ve masnuât-ı meşhûde ve mahsûseden olsun ve ister

sarf-ı ma‛kûlât ve ma‛neviyyât-ı mücerrede kabilinden bulunsun çünkü hadd-i

zâtında kuvvâ-yı ma‛neviyyenin tedbîr ve idâresi tahtında â‛zâ ve cevârihle eşyâ-yı

hâriciyye üzerinde husûle getirilen asâra ta‛alluku kabûl olunan hakk-ı mülkiyyetin

â‛zâ ve cevârih-i hariciyye tavassut etmeksizin ma‛kûlât-ı mücerrede sûretinde tecellî

1 Üserâ-yı zenciyenin men‛î bizde 4 Kanûn-i Evvel sene 305 târihli kanûn ile te’sîs etmiş ve 12 Şevval sene 327 ve 14 Teşrîn-i Evvel sene 325 târihinde irâde-i seniyyeye iktirân eden 15 Şevval sene 327 ve 17 Teşrîn-i Evvel sene 325 târihli Meclis-i Vükelâ mazbatasında “… Memâlik-i Osmâniyye’de esâret kanûnen memnû‛ ve memnû‛iyyet-i vâkıa Kanûn-i Esâsî ile de müeyyed ve mesâğ-ı istirkâ vücûdî ahvâl ve şerâit-i mahsûsaya tâbi‛ olduğu hâlde esâsen kayd-ı esâretden azâd olan Çerkeslerin vesile-i ticâret ittihâzı gayr-i câiz bulunduğuna binâen Çerkes ve sâir köle ve câriyelerin de üserâ-yı zenciye gibi men‛-i bey‛ ü şirâ’sı varaka-i inkıyâdları sâbık mevlâları tarafından iddiâ’ olunanlar oluyorsa haklarında ber nehc-i şer‛î hemen murâfaa icrâ ve hükümleri sür‛at-i mümkine ile i‛tâ olunarak şer‛ân ve kanûnen hür olan birtakım ebnâ-i vatanın kayd-ı esâret altında kalmalarına meydân verilmemesi…” denilmişdir.

Page 38: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

30

edecek kuvvâ-yı ma‛neviyye asârına ta‛alluku bi’l-evleviyye kabûl olunmak iktizâ

eder.

Şu îzâhâtdan da müstefâd olduğu üzere “hakk-ı mülkiyyet” yalnız maddiyyâta

münhasır kalmayarak ma‛neviyyâta da şâmil tutmak icâb eylemiş ve binâen aleyh

şöhret ve mahâret-i sanâ‛iyye ve ticâriyye ihtirâât-ı ulûm ve edebiyyât ve fünûn-ı

bedî‛iyye hakk-ı mülkiyyetin ta‛alluku kabûl olunmuşdur.1

[8]

Ehliyyet-i Temellükiyyenin Mebde’ ve Müntehâsı

Mahlûkât-ı sâire meyânında insân dahi ne ezeliyyet ve ne de ebediyyeti hâiz

olmayıb belki mevcûdiyyeti zaman-ı mukaddere maksûd olmasına ve münhasıran

enâiyyete âid olan [9] hukûku da ancak mevcûdiyyeti ile kâim olacağına binâen

“hakk-ı mülkiyyet” mevcûdiyyet-i şahsiyyeye tebe‛an zuhûr ve üfûl etmek zarûrîdir

mevcûdiyyet ise meşhûdiyyet ve mahsûsiyyete merbût olmayarak husûl-i tekevvünle

sâbit ve hulûl-i iklâl ile zâil olur ahvâlden bulunduğundan şahsiyyet-i ferdiyyenin

mevcûdiyyetine, rahm-ı mâderde an-ı tekevvün-i mebde’ [10] verecek cesedden

infikâkıyla başlayan ân inhilâl-i müntehâ add edilmek lâzım gelir.

Mütâlaât-ı mesrûdeden anlaşılacağı üzere cenîn henüz doğmadan ehliyyet-i

temellükiyyeyi hâiz ve sâhib-i zımmet bir şahs-ı insânîdir. Ber-hayât doğmak şartıyla

emvâle ve hatta ünvâna tevârüs eder. Kendisine vasiyyet ve hîbe-i tarafdâr olunabilir

mevtin hulûlî şahsiyyetini ve binâen aleyh âna merbût olan bütün ehliyyetleri izâ‛a 1 Hakk-ı te’lîf bizde ilk neşr olunmuş olan 30 Ağustos sene 288 târihli kitâb tab‛ı hakkındaki nizâm-nâme ile kabûl olunub anın feshiyle makamına kâim olan fî 8 Mayıs sene 326 târihli hakk-ı te’lîf kanûnu mahsûlât-ı fikriyye ve kalemiyye üzerine sâhiblerinin hakk-ı temellüklerini te’yîd eylemişdir. Bu kanûnun ikinci maddesinde mahsûlât-ı fikriyye ve kalemiyye (her nev‛i kütüb ve resim ve elvâh ve hutût ve meskûkât ve heykel ve plan ve harita ve mi‛mârî ve cografî ve topografî ve sâir fennî mu‛zamât ve mücessemât ve mûsiki ve beste ve nota gibi asâr) diye ta’dâd olunmuşdur. Kezalik matbûât kanûnunun beşinci maddesinde (neşr olunan her gazete veya risâle-i yevmiyye-i mevkûta sâhibinin mülküdür. Ahere temellükü câizdir. Sâhibinin vefâtında emlâk-i sırfa gibi ahkâm-ı ferâiz dâiresinde veresesine intikal eder) denilmişdir. Sanâ‛yi de hakk-ı temellük ise 1288 târihli nizâm-nâmeyi ta‛dîlen fî 28 Nisan sene 314 târihli nizâm-nâme ile kabûl olunmuş ve fî 18 Şubat sene 97 târihli kanûn ile de hakk-ı ihtirâ‛ te’mîn kılınmışdır. Temellük olunur şeyler meyânında bizde bir de gedik vardır. Bir san’atın icrâsına mahsûs alât ve edevâtın bir dükkâna vaz‛ sûretiyle ihdâs edilmiş gedik kendilerinden mürûr-ı zaman ile eser bile kalmadığı hatta dükkân başka bir san‛ata tahsîs edilmiş olduğu hâlde bile gedik nâmıyla tasarruf olunagelmiş ve asıl garibi içine gedik ihdâs edilmiş akarât gediğe tâbi‛ olarak tasarruf senedleri gedik üzerinde ceryân etmiş ve akarın mutasarrufu muayyen bedel-i îcârî almakla iktifâ mecbûriyetinde bırakılmışdır. Gedik mukaddemleri mühim iken sonraları vakfiyyeti de mer‛î tutulmuşdur. Sanâyî-i akar şekline ifrâğ ve birçok kuyûd ve şurût ile âdeta inkişâfına mâni‛ olanlar gedik usûlünün memeleket dâhilinde mazarrat-ı lâyıkıyla tezâhür etmekle 1277 târihli nizâm-nâme ile yeniden gedik ihdâsı men‛ olunmuş ise de eskiden kalma gedikler henüz irâ’e-i mevcûdiyyet etmekdedir.

Page 39: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

31

edeceğinden mevtâya mülkiyyet isnâdına da mahall kalmaz. Mâ ba‛de’l-mevte

muzâf olan vasiyyet gibi tasarrufât-ı beşeriyye ukûd-ı müeccele kabilinden sayılabilir

çünkü vasiyyet akîb-i mevte ta‛lîk edilen ahd-ı hâss diye ta‛rîf olunmuşdur vakf dahi

hâl-i hayâtda mülkiyyetden ihrâc edilmişdir. Vâkıfın arzûsuyla takarrür eden şerâit-i

vakfiyyetin ba‛de-l-vefât ve hatta müebbeden mer‛iyyeti ise vâkıfın hakk-ı

mülkiyyetinden müstemirren ve müebbeden te’mîn-i istifâdesi nokta-i nazarına

ma‛tûf olamayıb vakfın esâsen cihet-i hayr ve birre müte‛allik olması sebebiyledir ki

bunda mündemic menâfi‛-i umûmiyye endişesi şöyle bir ebediyyete mesâğ vermiş ve

hatta ebediyyeti şart-ı aslî ittihâz kılmışdır.

[11]

Ehliyyet-i Temellükiyyede Derecât ve Sunûf ve Takyîd Eden Ahvâl

Ehliyet-i temellükiyyenin sübûtu için ta‛ayyün eden iki müntehâ arasında şu

ehliyyeti bâis ve bâdî olan şahsiyyet-i insâniyye mahlûkât-ı sâireden ancak kuvvâ-yı

ma‛neviyyesiyle mümtâz ve kuvvâ-yı ma‛neviyye dahi kuvvâ-yı maddiyye misillû

edvâr-ı hayâtiyye ahkâm ve mukteziyâtına tâbi‛ ve nakliyât-ı kevniyyeden müteessir

olmak hasebiyle ehliyyet-i temellükiyye insânın kuvvâ-yı ma‛neviyyesiyle

mütevâziyen dûçâr-ı tahavvül olmak zarûreti hâsıl olduğundan bi’n-netice insânın

kuvvâ-yı ma‛neviyyesi tamam ve avârızdan masûn bulundukca ehliyyet-i

temellükiyyesi de kâmil ve aksi hâlde nâkıs ve kâsır add edilmişdir. Binâen aleyh

nef‛-i mahz ve zarar-ı mahz ve nef‛ ile zarar beyninde mütedâir ukûd ve muâmelâtda

ehliyyet-i temellükiyyenin dereceleri nazar-ı dikkate alınarak sabî-i gayr-i mümeyyiz

ve sabî-i mümeyyiz devrelerindeki ehliyyetler cünûn ve atehe mukarin ehliyyetler

gibi ale’d-derecât kâsır sayılmış ve [12] sefeh bile vesile-i hacr ve kasr ittihâz

olunmuşdur. Köle ve câriye de mahcûrîn zümresindendir. Hukûk-ı medeniyyeden

ıskât cezâsına dûçar olan mücrimler de bu ehliyetlerini kısmen zâyi‛ ederler. Hâl-i

firârda bulunan cinâyât erbâbının emlâkının haczi ve mahbûsîn emlâkı hakkındaki

takayyüdât başka maksada müsteniddir.

Emlâk-i gayr-i menkûle; havza-i memâlikî dâhilinde bulunduğu devletin

eczâ-yı memâlikinden sayıldığından bazı devletler emlâk-i gayr-i menkûle istimlâkı

hakkını kendi teb‛asına hasr etmiş ise de diğerleri bu hakkı icâbına i‛tâda beis

görmemişlerdir. Ez-cümle Hükûmet-i Seniyye 1284 târihli kanûn ile ol bâbdaki

Page 40: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

32

protokole vaz‛-ı imzâ eden devletler teb‛asının Memâlik-i Osmâniyye’de istimlâkına

müsâade vermişdir. Bu protokol mûcebince teb‛a-i ecnebiyye Memâlik-i

Osmâniyye’nin Hicâz arâzîsinden mâ‛adâ mahallelerinde istimlâk hakkını hâiz ise de

şu istimlâke müte‛allik bütün muâmelâtda teb‛a-i Osmâniyye menzilesinde tutulub

teb‛a-i ecnebiyyenin uhûd-ı atîka icâbınca hâiz olduğu imtiyâzâtdan müstefîd

olamaz.

[13] Mezkûr protokole ekser devletler vaz‛-ı imzâ ederek yalnız Brezilya,

Japonya, Romanya, Karadağ, Sırb ve Bulgar hükûmetleri henüz imzâ

etmediklerinden bu devletler teb‛ası Memalik-i Osmâniyye’de emvâl-i gayr-i

menkûleye temellük ve tasarruf edemez.1

1 İstimlâke me‛zûn olmayan teb‛a-i ecnebiyye uhdesine emlâk-i gayr-ı menkûle geçmiş olursa eshâb-ı intikalden olan veresesine intikal etmezse de Bulgar teb‛asına intikal etdirilib fakat yedlerine sened-i hâkanî verilmez. 6 Temmuz sene 326 târihli 549 numaralı Meclis-i Vükelâ kararını mübelliğ tezkere-i sâmiyyenin sûreti ber-vech-i âtîdir. Bulgar teb‛asına Memâlik-i Osmâniyye’de hakk-ı istimlâk bahş eder bir i’tilâf-nâme olmadığı cihetle teb‛a-i merkûmenin Memâlik-i Osmâniyye’de emvâl-i gayr-i menkûle iştirâsına hakları olmayıb ancak teb‛a-i mezkûreden Devlet-i Aliyye-Bulgar protokolünün târih-i tasdîki bulunan 6/9 Mayıs sene 909 târihinden evvel emlâk etmiş olanların tasarrufda devam etmeleri ma‛-hazâ emlâk-i mezkûreyi yalnız teb‛a-i Osmâniyye’ye yahud Memâlik-i Osmâniyye’de istimlâk hakkı ahden hâiz teb‛a-i ecnebiyyeye fürûht edebileceklerinden ve Bulgar teb‛asından bu sûretle emlâk mutasarrıf olanların vefâtı vukû‛unda emlâk-i mezkûre kavânîn-i Devlet-i Aliyye mûcebince muteveffânın veresesine intikal ve bunlar tasarrufunda devâm edib fakat nâmlarına senedât verilmemesi lâzım geleceğinden ana göre icrâ-yı icâbının Dâhiliyye ve Defter-i Hâkanî Nezâretlerine havâlesi ve Hâriciyye Nezâretine ma‛lûmât î‛tâsı bi’t-tezekkür iktizâsı îfâ olunmuşdur. Şurası da bilhassa hâtır-nişân olmak lâzımdır ki düvel-i ecnebiyye konsolosları sâir-i teb‛a-i ecnebiyye gibi kendi nâmlarına Memâlik-i Osmâniyye’de istimlâka hakları var ise de konsoloshâne ve yahut mensûb oldukları devlet nâmına istimlâka me’zûniyyetleri yokdur. Bu gibi ahvâlde ayrıca emr-i âlî istihsâli lâzım gelir. Hâl-i harb münâsebetiyle Balkan Devletleri teb‛asının hakk-ı istimlâkı hakkında ber-vech-i âtî karar ittihâz olunmuştur. 1- Karadağ teb‛ası kable’l-harb olduğu gibi ba‛de’l-harb dahi istimlâk hakkından mahrûmdur. 2- Bulgar teb‛ası kable’l-istiklâl uhdelerinde bulunmuş olan emlâkı tasarrufunda devâm ve anları

teb‛a-i Osmâniyye’ye ve yahud hakk-ı istimlâke mâlik teb‛a-i ecnebiyyeye ferâğ edecekler ve vefâtları vukû‛unda vereseleri hakk-ı intikale mâlik olabileceklerdir. Ba‛de’l-istiklâl Bulgaristan teb‛asının hakk-ı istimlâkları sâkıt olduğu için ba‛de’l-harb dahi bu hukûkdan mahrûmdurlar.

3- Sırb teb‛ası 9 Mart sene 1896 târihli konsolos mukavele-nâmesi mûcebince ve Yunan teb‛ası 7 Safer sene 1284 kanûnuna merbût protokolü hükûmet-i Yunaniyye 1873 senesinde imzâ etmiş olmak hasebiyle hakk-ı istimlâke mâlik ediyseler de hâl-i harb bi’l-cümle muâhedât mukavelât ve i’tilâfâtı fesh eylediğinden i‛lân-ı harb târihinden i‛tibâren ne Sırblar ne de Yunanlılar hakk-ı istimlâkden istifâde edebileceklerdir. Şu kadar ki harbden evvel mükteseb mülklerini tasarrufda devâm ve ânları teb‛a-i Osmâniyye’ye ve hakk-ı istimlâke mâlik teb‛a-i ecnebiyyeye bey‛ ve ferâğ edebileceklerdir. Kable’l-harb muâmelâtına ibtidâr edilmiş olan teferruğ bi’l-vefâların muâmele-i ferağiyyeleri îfâ edilemeyerek tevakkuf etmiş olanların muâmelâtı ta‛tîl edilecek ve muâmele-i teferruğiyyeleri îfâ edildiği hâlde muâmele-i tahrîriyyeleri icrâ edilemeyenlerin muâmelesine devam edilecekdir.

Page 41: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

33

[14]

Devletde Ehliyyet-i Temellükiyye

Hukûk-ı şahsiyye hukûk-ı ictimâiyyenin menbâsı olmasına nazarân efrâd-ı

beşeriyye için kabûl edilen “hakk-ı mülkiyyet” a‛zâsı iştirak-ı menâfi‛le mürtebit her

hangi bir hey’et-i müctemia-i beşeriyyede de tecellî etmek zarûrîdir. İştirâk-ı menâfi‛

esâsâtı eşkâl-i ictimâ‛in ekmeli olan devletde mâhiyeten mündemic olmak hasebiyle

hakk-ı temellük devletin hukûk-ı esâsiyesi meyânında lâ-yenfekk bir mevki‛ ihrâz

eder.

[15] Ancak devlet bir tarafdan hâkimiyyet-i umûmiyyeyi ve diğer tarafdan

vesâyet ve velâyet-i âmmeyi hâiz olub ehliyet-i temellükiyyesi yalnız ikinci vasfına

müteferri‛ husûsâtda bulunduğundan devlet umûr-ı temellükiyyede bir gûne asâr-ı

tecebbür ibrâz edemez. [16]Belki bu bâbda ale’l-âde efrâd menzilesine mütenezzil ve

hatta müft-i hâkimiyyetiyle vaz‛ etdiği kavânîn ahkâmına bi’z-zât kendisi de inkıyâd

ve mutâva‛at mecbûriyyetinde bulunur mülkiyyet dolayısıyla efrâd ile mu‛âraza ve

husûmetde mehâkem-i umûmiyye devlete bir mevki‛-i imtiyâz ve ruchân vermez.

Hulâsa mülkiyyetden mütevellid hakk, [17] devlete ta‛allukunda efrâda

ta‛allukundaki kuvvet ve kesâfeti ne ise yine aynıdır: Bir gûne fark ve tefâvüt eseri

irâ’e edemez, ederse kuvvetin hakka galebesine mesâğ verilmiş olur.

Menâfi‛-i umûmiyye için fevka’l-âde ve istisnâi olarak kabûl olunan

istimlâkde bile menâfi‛-i umûmiyyeye hukûk-ı asliyye-i eşhâsı zerreten-mâ fedâ

edilmez. Tecvîz edilen cihet nihâyet hukûk-ı mülkiyyet sâha-i vesî‛asının birâz kasr

ve tahdîdinden ibâret kalır ki bu kasr ve tahdîdin kavânîn-i umûmiyye ahkâmına

muhâlefeti de bir emr-i zâhirî olub hadd-i zâtında rûh-i kanûna tamamiyle

muvâfıkdır.

Ta‛rîf-i – Hukûk-ı Mülkiyye – Hukûk-ı Tasarrufiyye

Mülk hadd-i zâtında bir şeyi bi’l-istiklâl zabta kadir olacak vechle dest-i istîlâ

ve tasarrufa almakdan ibâret ise de hukûk ve salâhiyyetleri ef‛âli ve harekâtı cihet

cihet tahdîd ve takyîd etmek [18] şânından olan hâl-i cem‛iyyet bu bâbda da pek

ziyâde takyîdât îkâ‛ etdiğinden ve bu takyîdât dahi cem‛iyyet ve milliyyetlerin âdât

Page 42: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

34

ve teâmülât ve ictihâdâtına göre tebeddül edeceğinden mülke “insânın meşrû‛ân

intifâ‛ edebileceği şey” diye tâ‛rîf etmek iktizâ etmişdir1 hakk-ı mülkiyyet de işte şu

hakk-ı intifâ‛dan ibâretdir.

Şeyin medlûlünde a‛yân ve menâfi‛ dâhildir. Binâen aleyh mülk bazen ‛ayn

olur bu sûretde o ‛aynın menfa‛ati de ‛ayna tab‛ân mâlikine âiddir. Mülk bazân da

yalnız menâfi‛ olur bu sûretde ise menâfi‛e ta‛alluk eden hakk ‛ayna sirâyet

edemeyeceğinden menâfi‛e mâlik olanın hakk-ı intifâ‛ı o menâfi‛e maksûr kalır.2

[19] Şu hâlde ‛ayna mâlik olan onun menafi‛inden intifâ‛ edebildiği gibi

zâtiyyet ve ‛ayniyyetini haleldâr edecek sûretde ifnâ’ ve imhâ etmeğe de

salâhiyyetdâr sayılıyor. Menâfi‛a temellükde ise o şeyin ‛aynî ve zâtî hakk-ı istîlâ

hâricindedir. İfnâ’ ve ihlâk olunamaz.

Emvâl-i gayr-i menkûlenin bazı aksâmına ta‛alluk eder bizde bir nev‛i hakk

daha vardır ki âna “hakk-ı tasarruf” deniliyor. Tasarruf nev‛imâ temellüke müşâbih

ise de mâhiyeten temlîk-i menâfi‛den ibâret olduğundan ekser ahkâmı icâre

kavâidine tâbi‛dir. Ez-cümle bir şeye tasarruf olan ol şeyin ‛aynını ve zâtını ihlâk

edemez. ‛Ayn ü zât lafızlarının delâlet etdiği ma‛na “rakabe” ta‛bîr-i kanûnîsiyle

ifâde olunmakdadır. Nasıl ki arâzî kanûnunun birinci maddesinde rakabe zât ve

mülkiyyet kelimeleriyle tavzîh ve tefsîr olunmuşdur.

Hâl-i ictimâ‛, hukûk-ı mülkiyyeti tefsîr ve tahdîd etdiği için ta‛rîfe [20]

meşrû‛an kaydı ilâve olunmuşdu. Fi’l-hakika insân mülkünden keyfe mâ yeşâ’ intifâ‛

etmek lâzım gelirse de bu hakk-ı intifâ‛ bişarti’s-selâm olmak yani başkalarına

mazarrat îka‛ına vesile olmamak şart-ı esâsıyla da meşrûtdur. Çünkü a‛zâ-yı

cem‛iyyet arasında münteşir hukûk-ı mülkiyyetin mütekabilen te’mîn-i muvâzenesini

bu şartı lâ-büdd kılar. Mecellede kitâbu’ş-şirketin mesâ’il-i hîtân ve cîrâna müte‛allik

bâb-ı sâlisi ile kanûn-ı cezânın 163. maddesi şu takyîdi sarâhaten irâ’e etmekdedir.

Zâten kavânîn mâni‛asının bütün ahkâmı şu nokta-i nazara göre mürettebdir.

1 Mecellenin 135. maddesinde “mülk gerek â‛yân olsun ve gerek menâfi‛den olsun insânın mâlik olduğu şey” diye ta‛rîf olunmuş ise de devri hâvî olduğu cihetle sâlim bir ta‛rîf değildir. 2 Lisânımızda mülk â‛yân-ı gayr-i menkûle hakkında müsta‛mel olub menkûlâta sûret-i mutlakada mâl-i emlâk olunmakda ve menâfi‛e ta‛alluk eden mülk dahi icâre gibi nâm-ı mahsûs ile yâd olunmakdadır. Mâl esâsen mütekavvem ve gayr-i mütekavveme şâmil ve mülkden eamm bir ta‛rîfdir.

Page 43: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

35

Efrâdda Esbâb-ı Temellük

İnsânın yedine emvâl, ya kendinden evvel vefât edenlerden intikal veya

kuvvâ-yı zâtiyyesinin sarfıyla istihsâl ve yahud da başkalarınınkilerle mübâdele

sûretiyle geçebileceğinden esbâb-ı temellük [21] Mecellenin 1248. maddesinde

musarrah olduğu üzere verâset ihrâz, mübâdeleye inhisâr eder.

Verâset – Mukaddemâda görüldüğü üzere efrâd-ı insâniyyenin en ibtidâî ve

ilişiksiz mâl-ı harimî kendisine mevhibe-i fıtrat olan kuvvâ-yı maddiyye ve

ma‛neviyyesidir. Halbûki şu kuvvetler âdet-i ilahiyyenin ceryânı vechle doğrudan

doğruya yokdan var olmayıb âbâ ve ümmehâtdan mevrûs ve mevlûddur. Vücûdun

teşkilât-ı hâriciyesinde görülen alâim-i karâbet şöyle dursun baba ve ananın bünye ve

isti‛dâdı ve ahlâkı bile tevârüs etdiği meşhûdumuzdur. Müskirât veya sâir sû-i

isti‛mâlât ile vücûdunu tahrîb eden zavallı hem-cinslerimizin dûçâr oldukları avârız

kendilerinde kalmayarak evlâd ve ahfâdlarına da nakl olunurlar. Nesl-i atîleri bundan

müstemirren mutazarrır ve muzdarib olur. Babanın günâhından evlâd ve ahfâdın şu

sûretle görülen mes’ûliyyeti “ukubâtda niyâbet olmaz ve cürm ü cezâ tevârüs etmez”

kâide-i hukûkiyyesine [22] muhâlif bir zemîn-i tetebbu‛dur.

Âbâ ve ümmehâtın kuvvâ-yı maddiyye ve ma‛neviyyesi böylece tevârüs

etdikden sonra müktesebâtın tevârüsü evlâ bi’t-tarîk kabûl olunmak lâzım gelir.

İştirakiyyûnun tevârüse muârız bulunmaları şu kâide-i tabî‛iyye ve fıtriyyeye tevâfuk

edemeyeceği bedâhetine göre beşeriyyetde hiçbir zaman mevki‛-i tatbîk bulamaması

muhakkakâtdandır.

Tevârüs-i mevtâdan kalan emvâle bilâ-bedel vaz‛-ı yede salâhiyyet verir bir

hakk-ı meşrû‛dur.

Her devletde az çok farklı usûl-i verâset mevcûd olup bizde ise dört nev‛

verâset cârîdir. Şöyle ki: Emlâk-i sırfa ve me’mûrînin izniyle üzerine kürûm ve eşcâr

gars ve yahud ebniyye inşâsıyla mülke tâbi‛iyyet kesb eden arâzî-i emîriyye ahkâm-ı

ferâiz dâiresinde ale’d-derecât sekize bâliğ olan vereseye ve arâzî-i emîriyye kezalik

sekiz derece eshâba intikale ve icâreteynli mevkûfeler yalnız evlâda [23] ve

mukâtaalı veya tevsî‛-i intikalli olanları yedi derece ashâba intikalle intikal eder.

İhrâz - Mâlik olduğumuz eşyâ eğer tevârüsle elde etdiğimiz emvâle münhasır

kalmasa ve her an vukû‛ bulan istihlâkâtimizin tazmîn ve telâfisine sa‛y ü amelimiz

Page 44: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

36

meded-res olmasa devam-ı hayâtımıza imkân kalmayacakdı. Hayvânat gibi ne

melbûsâtdan istiğnâ ve ne de hüdâ-yî-nâbit me’kûlât ile iktifâ edebiliyoruz.

Terakkiyât-ı fikriyyede hatve-endâz oldukca ise ihtiyâcâtımız da mütevâliyen

tevâfür eder binâen aleyh devam ve bekamız için bize külle yevm imtinâ ve ihlâk

etdiğimiz ve âtiyen ihlâk edeceğimiz eşyâyı kuvvâ-yı akliyye ve bedeniyyemizin

sarfıyla istihsâl ve tedarük mecbûriyyetindeyiz. Amm-ı iktisâdda görüldüğü üzere

tabî‛at-ı sermâye ve sa‛y ü amelden ibâret olan müvelledât-ı servet arasında sa‛y ü

amelden en mühimini teşkîl eder. Tabî‛at bize bütün ihtiyâcâtımızı müstahzar olarak

vermez sermâye de kendiliğinden semere-bahş olmaz. [24] Sa‛y ü amelimiz her

ikisinde de pek esâslı bir te’sîr îkâ‛ eder. Zâten hayâtın alâmet-i fârikasını fa‛âliyet

teşkîl etdiğinden hayâtın takdîr-i kuvvet ve miknetinde en sâlim mikyâsı derece-i

fa‛âliyet olmak lâzım gelir. Eşhâs ve akvâmın mikyâsı ibrâz edeceği fa‛âliyete

merbût olub biz Şark ahâlîsinin Avrupalılar’dan geri kalmaklığımızda bazı avâmilin

neticesi olarak mübtelâsı olduğumuz atâletimizdir. İhrâz, kuvvâ-yı beşerin bir şekl-i

nâfi‛de tecellî ve istihâlesi ve yahut bir şey üzerine mülkiyyeti müstelzim kılar

vücûh-ı a‛mâlden bir amel-i izâfe ve ilâvesidir, diye ta‛rîf olunabilir.

Zabt ve istilâ tahtına almak sûretiyle eşyâ-yı mubâha ihrâz olunabildiği gibi

bütün sanâyi‛de kıymet-i asliyye-i eşyâ üzerine kıyem-i munzamme ilâve etdiğinden

dolayı ihrâzda dâhildir. Hakk-ı karar ve mürûr-ı zaman da buna mülhaktır.

Mübâdele - Her insân kendi ihtiyâcât-ı rûz-merresini yalnız sa‛y-ı

zâtiyyesiyle doğrudan doğruya tedârük edemez.

[25] Hâl-i vahşisinde meh-mâ-emken mesâî-i zâtiyye ile def‛-i ihtiyâc

mümkün olsa bile yine müşkilâtdan azâde olamaz. Medeniyyetin terakkisi ve

ihtiyâcâtın tevâfür ve tenevvü‛i ise şu müşkilâtı kat kat tezyîd etdiğinden medenî bir

insân me’kûlât ve melbûsât ve mesken i‛tibâriyle muhtâc olduğu şeyleri başlı başına

tedârük külfetini tahammül kudreti müsâid değildir. Fakat insânlar arasında sevkü’l-

ilcââtla vücûd bulmuş olan bir kâide-i iktisâdiyye te’sîr-i i‛câzkâr-ânesiyle müşkilât-ı

mezkûre yalnız ortadan kalkmakla kalmayarak terakkiyyât-ı beşeriyyeye ve o

meyânda tezyîd-i esbâb refâhiyyet ve saâdet-i umûmiyyeye sebeb olmuşdur.

Mevzû‛-i bahs etmek istediğimiz kâide-i iktisâdiyye bildiğimiz taksîm-i a‛mâl-ı zâtın

neticesi olan mübâdeledir. İnsânlar güyâ beyinlerinde bir mukavele akd etmişler gibi

Page 45: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

37

kimi zirâat kimi sanâ‛atla meşgûl olarak herkes semere-i mesâisini diğerlerininkilerle

mübâdele ve hepsi de ihtiyâclarını def‛ ederler.

[26]

Devletde Esbâb-ı Temellük

Devlet, hukûk-ı siyâsiyye ve hukûk-ı medeniyyeyi hâiz bir şahs-ı ma‛nevîdir

deniliyor çünkü: Evvelâ eşhâs-ı mâddiyyede kabûl olunan bi’l-cümle hukûkun o

eşhâsın hey’et-i umûmiyyesini temsîl eden şahs-ı ma‛nevîde zuhûru tabîîdir. Sâniyen

de efrâd için li-ma‛zeretin memnû‛ veya mütemenniyü’l-husûl olan hukûk kuvve-i

umûmiyyenin o ma‛zerete olan derece-i mukavemeti kadarınca rücû‛ eder. Andan

dolayıdır ki ferde nisbetinde makdûh ve nâ-meşrû‛ sayılan bazı ef‛âl ve harekât

hey’et-i ictimâ‛iyyeye nisbetinde memdûh ve meşrû‛ olur. Nitekim tecessüs ahlâken

bir fi‛il-i mezmûm iken devletler için vezâ’if-i hayâtiyye cümlesinden sayılarak

resmen ataşeler ma‛rifetiyle icrâ olunur. Efrâd arasında şekâvet add edilen tagallüben

ifnâ-yı hayât ve mâl devletler meyânında medâr-ı şân ve şerefdir.

[27] Hülâsa mübâreze-i hayat kanûn-ı ezelîsinde yegâne âmil olan kuvvet

efrâdın hâl-i ictimâ‛inde kendi aralarında dûçâr-ı takyîd ve tahdîd olduğu hâlde

hey’et-i ictimâ‛iyye muvâcehesinde mürâcaat ve isti‛mâli meşrû‛-i nâ-mahdûd bir

menba‛-i salâhiyyetdir.

İzâhât-ı mürûreden anlaşıldığı üzere devletin esbâb-ı temellükü efrâdınki gibi

üçe inhisâr etmeyerek taaddüd ve tenevvü‛ eder. Ve dâire-i şümûlü de bi-t-tabi‛ daha

vâsi‛ olur, şu esbâb ber-vech-i âtî ta‛dâd ve îzâh olunur.

Hakk-ı Feth: Muhârib devletlerden devlet-i gâlibe devlet-i mağlûbenin

emvâl-i menkûle ve gayr-i menkûlesinden gücü yetdiği kadarını zabt ve temellük

eder. El-yevm cârî olan “yekdiğeriyle düşman olan devletlerdir teb‛alar değildir”

kâidesi evâilde takdîr edilemediğinden hukûk-ı şahsiyye dahi eyâdî-i gâlibiyyetde

bâzîçe-i ihtirâs olurdu fî-zemânınâ dahi hâl-i harbde hukûk-ı şahsiyye fi‛len

tasarrufundan masûn değilse bile hiç olmazsa kavlen masûn sayılmakdadır. Çünkü

[28] eşhasın biri zâtına ve âilesine ve servetine ta‛alluk eden hukûk-ı husûsiyye, ve

diğeri memleketinin saâdet ve idbârında olan alâka i‛tibâriyle iki cihet-i farika

mevcûd olduğu ve muhârebeler ise eşhâs-ı ferdiyye arasında vukû‛ bulmayıb kuvve-i

siyâsiyyeler arasında ceryân etdiği ve eşhâsın harbe iştirâki salüfü’z-zikr alâkaya

Page 46: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

38

müsteniden bi-z-zarûre vuku‛ bulduğu için hukûk-ı şahsiyyetin maksâd-ı harb ile bir

münâsebeti olamamak lâzım gelir. Ândan dolayı da taarruzdan mazûniyyeti lâ-

büddür. Halbûki akvâm-ı mütemeddine arasında açılan harblerde dahi harbin gayr-i

kabil ictinâb-ı tahribâtından başka kuvve-i gâlibiyyetin mücerred taraf-ı mağlûbe

mensûbiyyetinden dolayı ahâlî-i ma‛sûme hukûku hakkında revâ gördüğü i‛tisâfât

maa-t-teessüf insânların barbarlık devrine âid zann olunan hayât-ı sefîleden henüz

yükselmek isti‛dâdını göstermediğini zamanımızın harbleriyle istişhâd mümkündür.

Devlet-i mağlûbeden zabt olunan emlâk emvâl ganâim nâm-ı [29]

umûmîsiyle yâd olunur. Emvâl-i ganâim sırf devletin emvâl ve emlâkine

münhasırdır. Hatta hükümdârın emlâk-i husûsiyyesi dahi emvâl ve emlâk-i

umûmîyyeden ma‛dûd olmadığından devlet-i gâlibe tarafından zabt olunamaz.

Zabt olunacak emvâl-i umûmiyye dahi devletin mekasıd-ı askeriyye ve

siyâsiyyesine vusûle doğrudan doğruya hâdim olan emlâk olmak lâzım gelir. Meselâ

eslaha çepehâne mebâni-i emîriyye ve sâire gibi. Maâbed hastahâneler mektebler

kütübhâneler müzeler emvâl-i umûmîyyeden ma‛dûd olmakla beraber cem‛iyyet-i

beşeriyyenin terakki ve himâyesi maksadına müsteniden müessis olmalarıyla

hizmetlerinden tecdîdleri lâzım gelmez.

Muhârebât-ı berriyyede el-yevm kâide bu merkezde olduğu hâlde muhârebât-

ı bahriyyede hukûk-ı şahsiyye te’mîn edilmemişdir. İ‛lân-ı harbi müteâkib düşmân

devletler teb‛asına âid sefâinin limânlarından hareket ve tebâüdü için yalnız bir

mühlet i‛tâsıyla [30] iktifâ olunarak o mühletin inkizâsından sonra elde edilen sefâin

ve hamûlesi müsâdere olunur. Bi’t-tarîk devletler sefâini hamûlesinden de ne gibi

eşyânın harb kaçağı adıyla zabt ve müsâdere olunacağının ta‛yîn ve i‛lânı lâbüddür.

Aksi hâlde ticâret-i umûmiyye kâmilen sekte-dâr olarak harbin mukarrerâtı ahvâl-i

iktisâdiye-i cihâna te’sîrât-ı aleyhe îka‛ eder. İtalya Devleti’yle geçen harb-i ahîr

münâsebetiyle ne gibi eşyânın harb kaçağı add olunacağı Bâb-ı Âlîce bir listeye derc

ve i‛lân olunmuş idi ki mezkûr listeye 1909 târihinde Londra’da da münakkid

mevâni‛-i bahriyyenin beyân-nâmesi esâsı ittihâz olunarak evvelen münhasıran

harbde kullanılan ve binâen aleyh sûret-i mutlakada harb kaçağı add olunan. Sâniyen

ihtiyâcât-ı harbiyyeye yaramakla berâber ahvâl-i sulhiyyede de isti‛mâl olunabilen ve

fakat bidâyeten harb kaçağı add olunan ve sâlisen asla harb kaçağı add edilemeyen

eşyâ idhâl edilmişdi. Muâhharen muâmele-i mütekabile esâsı kabûl olunarak İtalya

Page 47: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

39

Hükûmetince harb [31] kaçağı add olunan eşyâya hasr edilmiş ve binâen aleyh

yalnız: Toplar, tüfenkler, karabinalar, rovelverler, tabancalar, kılıçlarla sâir her nev‛

eslâh-ı nâriyye ve nâ-kabil-i nakl eslaha ve mühimmât-ı harbiyye techizât-ı

askeriyyeye müte‛allik her türlü eşyâ ve i‛mâl edilmeksizin hemen teslîmât-ı

bahriyye veya beriyyeye hâdim olabilecek her nev‛ eşyâ harb kaçağı add edilmiş idi.

Bizde feth olunan mahaller nişâncılar ma‛rifetiyle tahrîr ve hâsılât-ı öşriyye

ve nüfûs ve hâne ve baltalık ve mer‛alar sebt-i defter edilir ve mikdâr-ı hâsılâtına

göre hâss, zeâmet, tîmâr nâmıyla aksâm-ı mahsûsaya ayrılır idi. En mazbût tahrîr

Sultan Süleymân-ı Kanûnî devrinde Ebû’s-su‛ûd Efendi’nin zaman-ı meşîhâtında

başlayarak Sultân Murâd-ı Sâlis zamanında hitâma erdirilen tahrîrdir ki tezvîrden

sâlim olmak üzere kabûl olunan kuyûd-ı hâkanî bu kuyûddur. Tevkîî me’mûru o

kuyûdda ta‛dîlât icrâ edebilmek için fermân-ı hümâyûn sudûruyla bazı merâsim-i

mahsûs ve ihtiyâtiyyeye riâyet mecbûriyetindedir.

[32] Ma‛lûm olduğu üzere Hükûmet-i Osmâniyye teşekkülü evâilinde

nizâmât-ı mahsûsa mevcûd olmayarak her husûsda ahkâm-ı şer‛-i şerîf düstûru’l-

amel tutula geldiğinden memâlik-i meftûha hakkında da o yolda amel olunmuşdur.

Şer‛an memâlikin sulhen veya anveten fethi ayrı ayrı hükm-i tâbi‛yyeti îcâb

etdirir. Şöyle ki sulhen feth olunursa şerâit-i sulh ne ise öyle olur. Fakat hâsılât-ı

arzdan arzın tahammülüne göre yüzde ondan yirmi beşe kadar mütefâvit olmak üzere

harâc-ı arz nâmıyla devlet için bir vergi alınır. Eğer anveten teshîr edilirse humsu

beytü’l-mâl yani hazîne-i devlet için alıkonulur mütebâkisi gazât beyninde taksîm ve

temellük edilir ve vergi olarak da öşr vaz‛ olunur. Şu kadar ki böyle anveten feth

olunan yerler gazâta taksîm olunabildiği gibi ahâlî-i asliyye yedinde ibkâ ve yahud

rakabesi yani mülkiyyeti beytü’l-mâlda bırakılmak da câizdir.

[33] İşte şu cevâze istinâden Ebu’s-su‛ûd Efendi merhûmun verdiği bir fetva

mûcebince Suriye Hicâz Irak hâric olmak Rumeli ve Anadolu kıt‛alarındaki umûm

arâzî arâzî-i emîriyyeden yani rakabesi hükûmet uhdesinde ibkâ olunmuş arâzîden

sayılmış ve hâric tutulan arâzî hakkında da mukaddemâ cârî olan muâmele

hükûmetce ibka kabûl olunmuşdur.

Tanzîmât-ı Hayriyye’den mukaddem ahkâm-ı umûmiyyeden müstesnâ

tutulan vilâyetler Sayda, Haleb, Bağdad, Basra, Musul, Trablusgarb, Bingazi, Hicaz

Page 48: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

40

ve Yemen vilâyetlerinden ibâret olub bunlardan Hicaz ve Basra’nın arâzîsi arâzî-i

öşriyyeden ve mütebâkîsi arâzî-i harâciyyeden ma‛dûd idi.

Cezâir-i Bahr-i Sefîd’den İsporada [ Les Sporades: Sisam ile Rodos arasında

bulunan küçük adalara verilen isimdir] adaları arâzî-i harâciyyeden olmakla beraber

öteden beri maktû‛iyyet usûlüne merbûtdur. Şöyle ki Cezâir-i mezkûreden devletce

alınacak vergi ve mürettebât topdan tahsîs edilmiş olub Sakız cezîresine merbût

Karyot adasının [34] senevî yirmi yedi bin kuruş maktû‛ i‛tâsı şartıyla cânib-i mîrîye

ve Batnoz cezîresinin a‛şâr ve rüsûmât mukabili otuz bin akçe ber-maktû‛ i‛tâ etmek

üzere kezalik cânib-i mîrîye ve Kalimnoz cezîresinin otuz bin Leryoz cezîresinin

otuz iki bin akçe maktû‛ları zimmî Sultân Süleyman Hazretleri vakfına terk ve tahsîs

olunmuş olub 1251 târihli fermân-ı âlî mûcebince bu dört adanın mecmû‛î

müceddeden seksen bir bin kuruş maktû‛ vergiye tâbi‛ tutulmuşdur. Aynaroz şebe-i

cezîresi senevî yetmiş iki bin dört yüz ve Sisam adası da üç yüz bin kuruş maktû‛a

merbûtdurlar.

Zikr olunan maktû‛iyyet bedelleri o vakitlerde devletce tarh olunmuş olan

vergi ve mürettebâta mukabil olmakla bi’t-tabi‛ ândan sonra ihdâs edilmiş olan

rüsûma şâmil olamaz. Ve binâen aleyh bu gibi rüsûmun ayrıca istihsâli lâzım gelir.

Bu bâbda Meclis-i Vükelâca ittihâz olunub 20 Mayıs sene 1327 târihli tezkere-i

sâmiye ile teblîğ olunan [35] karar da bu merkezdedir.

Memâlik-i Osmâniyye arâzîsinin el-yevm tâbi‛ olduğu ahkâm i‛tibâriyle

taksîmâtına gelince: Bu cihet arâzî kanûnuyla ta‛yîn edilmişdir. Şöyle ki: Mezkûr

kanûn mûcebince arâzî esâsen beş kısımdır.

Birincisi arâzî-i memlûkedir ki kadîm kurâ ve kasabât derûnunda ki arsalar ve

arâzî-i emîriyyeden iken müsevveg-i şer‛î ile eşhâsa temlîk-i sahih-i şer‛î ile temlîk

olunan yerler ve arâzî-i öşriyye ve arâzî-i harâciyyeden ibâret dört nev‛î şâmildir.

Arâzî-i memlûke üzerine sâhiblerinin ta‛alluk eden hakkı hakk-ı mülkiyyet ve

rakabe olmakla hem menâfi‛ne ve hem de aynına ve zâtına mâlik olurlar, zirâat eder

ve toprağını kiremid ve tuğla yapar ve bir cihet-i hayra vakf edebilir. Hükûmetce bir

gûne mümânaata dûçâr olmaz. Ve bu kabil arâzînin intikal ve sâiresinde tamamıyla

ahkâm-ı şer‛iyye cârîdir.

İkincisi arâzı-i emîriyyedir. Bu kabil arâzînin rakabesi yani [36] mülkiyyeti

hükûmetde kalarak yalnız hukûk-ı tasarrufiyyesi mutasarrıflarına verilmiş yani nev‛î

Page 49: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

41

icâre-i tavîle ile icâr edilmişdir. Devlet bu nev‛ arâzînin mutasarrıflarına karşı âdetâ

mûcir vaz‛iyyetinde bulunmak hasebiyle gerek usûl-i verâset ve intikalini ve gerek

husûsât-ı sâiresini memleket için nâfi‛ gördüğü usûl ve şurûta tâbi‛ tutmağa

salâhiyyetdâr bulunduğundan bu bâbda lâzımü’l-ittibâ‛ gördüğü ahkâmı arâzî kanûn-

nâmesiyle ta‛yîn etmişdir.1 Fakat arâzî-i emîriyye şu hâliyle kalmayarak çünkü arâzî-

i emîriyyenin [37] a‛şâr ve rüsûmâtı gibi menâfi‛-i emîriyyesi ve yahud hukûk-ı

tasarrufiyyesi ve yahud da her ikisi gerek selâtin-i azâm-ı hazerâtı taraflarından ve

gerekse izn-i sultânî ile aherleri tarafından bir cihet-i hayr ve birre vakf edilmek câiz

olduğundan bu sebeble arâzî-i emîriyyeden bir kısmı vakf cümlesine dâhil olmuşdur.

Gerçi bunlardan birincisi yani yalnız menâfi‛-i emîriyyesi mevkûf olanı – arâzî-i

memlûkenin vakfı misillû evkâf-ı sahîhadan olmayarak - tahsîsât kabilinden

sayılmakda ve ferâg ve intikali arâzî kanûnu ahkâmına tâbi‛ tutulmakda ise de harc-ı

ferâg ve intikali ve bedel-i mahlûlâtı hazîne-i devlete girmeyib vakfı cihetine

gitmekdedir. Diğer iki kısımda ise ahkâm-ı kanûniyyenin ceryânı ihtimali olmamakla

beraber yalnız hukûk-ı tasarrufiyyesi mevkûf olan ikinci kısımda ferâg ve intikal ve

mahlûliyyete imkân olmak hasebiyle alınacak harc zâyi‛ olduğu gibi hukûk-ı

emîriyye ve tasarrufiyyesi müctemian mevkûf olan üçüncü kısımda da mîrî için

hiçbir cihet-i istifâde kalmamışdır.

[38] Şu tafsîlâtdan anlaşıldığı üzere arâzînin ikinci kısmını arâzî-i emîriyye

teşkîl etmekde ise de bu da arâzî-i emîriyye-i sırfa ve arâzî-i mevkûfa olmak üzere

iki kısma ayrılmış bulunduğundan birincisini arâzî-i emîriyye ve ikincisini arâzî-i

mevkûfa nâmıyla yâd ve üçüncü bir kısım arâzî olarak kabûle mecbûriyyet hâsıl

olmuşdur. Arâzînin dördüncü kısmı arâzî-i metrûkedir ki halkın iyâb ve zihâbı ve

tesvîye-i havâyic ve levâzımı için muktezi arâzîdir. Bu da bâ-umûm ahâlî-i

memlekete metrûkdur bunlar panayır ve pazar mahalleleri gibi ve yahud da muayyen

kasaba ve karyeler halkına mahsûsdur koru baltalık mer‛a ve harman mahalleri gibi.

Arâzînin beşinci kısmı arâzî-i mevâtdır. Bu da hîn-i fetihde kimsenin

tasarrufunda olmayan ve ahâlîye terk edilmeyen umrândan uzak olmakla beraber

zirâate de gayr-i sâlih yani hayât-ı nâmiyyeden mahrûm olan yerlerden ibâretdir.

1 Arâzî-i emîriyye ile emlâk-i emîriyyeyi yekdiğerine karışdırmamalıdır. Arâzî-i emîriyyede hükûmet yalnız rakabe-i arâzîyi uhdesinde ibkâ ile iktifâ etmiş ve hukûk-ı tasarrufiyyesini ahâlîye vermeğe amâde bulunmuşdur. Hatta arâzî-i emîriyyenin mahlûlleri bile emlâk-i emîriyye cümlesine idhâl olunmaz. Emlâk-i emîriyye ise temellüken olsun ve tasarrufen olsun bi’l-cümle hukûk-ı intifâ‛iyyesi hükûmete hasr olan emlâk ve arâzîden ibâretdir.

Page 50: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

42

Hıtta-i Irakiyye’de (arâzî-i ukriyye) nâmında bir nev‛ arâzî [39] daha var ise

de hadd-i zâtında arâzî-i memlûkenin harâciyye nev‛inde olmakla ayrıca bir kısım

add edilmez. Bağdad arâzîsi vaktiyle arâzî-i harâciyyeden iken mürûr-ı zaman ile

eshâbının bilâ-vâris vefâtından veya terk-i diyâr etmelerinden nâşî mahlûlen beytü’l-

mâla kalmış ve nâdiren eshâbı yedinde kalanlar dahi zâten müzâr‛ia sûretiyle zirâat

olunagelmekde bulunmuş olmalarıyla mahlûlen beytü’l-mâla kalan arâzî-i emîriyye

hükmünü iktisâb etmeleri sebebiyle tâpûya rabten zirâ‛a tefvîz olunanları misillû

muâmelede te’mîn-i ittirâd için müzâr‛ileri yedinde bulunanlar dahi hâsılâtdan yirmi

yirmi beşde bir gibi hisse-i muayyeneyi eshâb-ı arâzîye vermek üzere bâ-tâpû

zirâ‛ine tefvîz olunmuşdur. Eshâbına verilen bu hisseye (ukr) denildiğinden arâzîye

de arâzî-i ukriyye denilmişdir. Tâpû senediyle mutasarrıf olanlar arâzî-i emîriyye

mutasarrıflarının hâiz oldukları hukûka iktisâb etmişler ve eshâb-ı ukr da arâzînin

rakabe ve mülkiyyetine sâhib olmalarıyla yedlerine tuğralı [40] mülk senedleri i‛tâ

kılınmışdır.

İş bu muâmele-i ıslâhiyye ve tanzîmiyye Midhat Paşa merhûmun Bağdad

vâliliğinde bulundukları sırada vücûda getirdikleri ıslâhât cümlesindendir.

Rumeli kıt‛asında bâ-mülk-nâme tasarruf olunan çiftlikler arâzîsi de arâzî

kanûnunda sayılan beş kısım arâzînin hâricinde olmadığı hâlde bunlar hakkında

şimdiye kadar istisnâî muâmele ceryân edegelmişdir.

Sultân Mahmûd Hân-ı Sâni devrinde müsâdereten taht-ı tasarruf-ı devlete

geçen bu çiftlikler vaktiyle muaccele ve müeccele-i muâyyene ile ve icâbına

satamamak gibi daha bazı kuyûd ve şurût ile eşhâsa tefvîz olunmuş ve yedlerine

mülk-nâme-i hümâyûn verilmişdir. 1238 târihinden sonra bu usûl de dûçâr-ı ta‛dîl

olarak tevsî‛-i intikal kanûnun dördüncü maddesinde tasrîh olunduğu vechle arâzî-i

emîriyye ve mevkûfa gibi muâmeleye tâbi‛ tutulmuş ise de mülk-nâmeler [41] tâpû

idâresince verilmeyib Mâliye Nezâretince Bâb-ı Âlî’den istihsâl olunmakda ve harc-ı

ferâğ ve intikalleri de başka bir nisbetde istîfâ edilmekdedir. Şöyle ki: Bunları intikal

harcları mülk-nâmede muharrer bedelden ve tahrîr kıymeti fazla ise ândan binde

yirmi altı buçuk ve harc-ı ferâğ dahi binde yüz elli üç hesâbıyla alınmakda ve ferâğa

(kasriyye) ta‛bîri kullanılmakdadır. Bu emlâkin hîn-i tefvîzinde muaccele olarak

alınan mebâliğ hazîneye te’mîn etdiği vâridâtın sekiz ilâ on iki misli nisbetinde idi iş

bu müeccelâtın tahsîli dahi diğer mürettebât-ı devletin tahsîlinde ta‛kîb edilen

Page 51: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

43

usûlden başka olarak müeccelesini tesvîye etmeyen çiftliğin hükûmetce vâridâtına

vaz‛-ı yed edilerek bundan müecceleden matlûbât-ı devlet istîfâ olunur. Esâsen

Manastır, Yanya vilâyetlerinde bulunan bu çiftliklerin müeccelâtının on iki seneliği

def‛aten tesvîye olunduğu hâlde müeccelâtı külliyen ilgâ olunmak kâidesi de vardır.

[42] Mülk-nâmelerin münderecâtı bu bâbda bir fikr-i sâlim vereceği cihetle

bir dânesinin sûretini ber-vech-i âtî kayd ediyoruz.

“Emlâk-i hümâyûnumdan olub akdemce tâliblerine fürûht olunan çiftliklerden

Manastır sancâğında Cum‛a kazâsında kâin Franfoca Çiftliği’nin mutasarrıfı Zülfikar

Bey’in vukû‛-i vefâtıyla çiftlik-i mezbûr sülbü kebîr oğlu Hüseyin Bey ile sülbiyye

kerimeleri Kâmile ve Naime Hatunlara bi’l-intikal mezbûratân dahi sülüsât

hisselerini 48 bin kuruş bedel mukâbelesinde biraderleri iş bu râfi-i tevkî‛ râfi‛-i

nişân-ı hâkanî kıdvetü’l-emsâl ve’l-akrân mûmâ-ileyh Hüseyin Bey zîde kadrühûye

fâriğa olduklarından çiftlik-i mezkûrun muaccele-i kadîmesi olan 72 bin kuruşun

intikaliyyesiyle sülüsât hissesinin resm-i takrîr ve harc-ı aklâmı olan 79 senesinden

81 senesi nihâyetine değin müeccelesi bulunan cem‛an 17 bin 274 kuruş mahallinde

ve bu tarafda teslîm kılınmış ve atîk mülk-nâme-i hümâyûnu bi’l-ahz battâlda hıfz

edilmiş olmasıyla muâmelât-ı kuyûdiyyesi bi’l-icrâ ol bâbda sâdır olan fermân-ı âlî-

şânım mûcebince çiftlik-i mezbûru 82 senesinden i‛tibâren mûmâ-ileyhin zabt ve

tasarrufu için bu mülk-nâme-i hümâyûnum ihdâr ve i‛tâ olunmağın mûmâ-ileyh

Hüseyin Bey mârrü’l-beyân [43] Franfoca Çiftliği’nin tamamına öteden beri

verilegelen vergi ve a‛şâr-ı şer‛iyye kemâ-gân icrâ eylemek ve emlâk-i hümâyûnum

çiftlikleri hakkında ceryân eden usûl ve nizâma ve bu kere neşr ve i‛lân kılınan

kanûna tevfîken muâmele olunmak şartıyla sene-i merkûmeden i‛tibâren bi-

cümleti’t-tevâbi‛ ve’l-levâhik mutasarrıf ola “tahrîren fi’l-yevmi’l-hâmis ve’l-işrîn

min şehr-i cemaziyelevveli senetü’l-erba‛ ve semanîn ve mieteyn ve elf”

Bir de Rumeli’de nâdiren mevcûd ve “kesîmli arâzî” nâmıyla ma‛rûf bir nev‛

arâzî daha vardır ki bunlardan vergi ve a‛şâr gibi mürettebâtdan başkaca hasılâtından

muayyen mikdâr kesim denilen müeccele-i seneviyye alınmakda olub husûsât-ı

sâirede arâzî-i emîriyye hükmüne tâbi‛ tutulmakdadır. Bu da hîn-i fetihde sâhibleri

munkarız veya mutasarrıf ve mâliki mechûl bulunan arâzî beytü’l-mâl nâmına zabt

ve ba‛de-t-tahrîr başkalarına kesime verilmek yani tefvîz ve îcâr olunmak kâidesinin

asâr ve bekâyasındandır.

Page 52: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

44

Devletin ma‛âden, künûz ve defâin ve asâr-ı atîka ve miyâh-ı râkide ve

câriyyeye ta‛alluk eden hukûku fasl-ı mahsûsunda âtîyen [44] izâh edilmek üzere

şimdilik arâzî hakkında bu kadarla iktifâ ediyoruz.

Müsâderât: Esbâb-ı siyâsiyyeden dolayı bazı eşhâsın emvâl ve emlâkı

hükûmet tarafından müsâdere ve zabt olunmak her devletde öteden beri cârî ve bizde

dahi az çok mer‛î iken 1255 târihinde Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnuyla taht-ı

memnû‛iyyete alınmak ve 93 Kanûn-i Esâsîsi ile de bu cihet te’yîd edilmişdir.

Avrupa’da pek ziyâde sû-i isti‛mâl edilmiş olan bu müsâdere usûlü bizde hiçbir vakit

hudûd-ı merhâmet ve insâf hâricine çıkarılmamışdır. Ma‛mâfî 941 târihinde

Defterdâr İskender Çelebi’nin emvâl ve emlâkının müsâderesinden başlayan bu fi‛l-i

mezmûma hazînede müzâyakâ görüldükce ahâlînin zenginlerinden birer bahâne ile

emvâl ve emlâk zabt ve müsâdere olunmak sûretiyle ara sıra mürâcaat ve teşebbüs

olunmuşdur. Bunların başlıcaları: [45] Yanya, Selânik, Manastır vilâyetlerinde el-

yevm bakiyyesi mevcûd olan çiftlikler ve Bektâşî dergâhdan da zabt olunan emlâk ve

arâzîdir.

Avrupa’nın asr-ı medeniyyetinde bile müsâderenin pek şiddetlisine tesâdüf

olunur. Fransa inkılâb-ı kebîri akîbinde teşekkül eden “restorasyon” hükûmeti

evvelen ruhbâna âid bütün arâzî sâniyen emâkin-i hayriyyeye mevkûf arâzîyi sâlisen

inkılâb münâsebetiyle Fransa’dan memâlik-i sâireye firâr ve hicret eden ve yahud

Fransa’dan tard ve ihrâc edilen eşhâsın emlâk ve arâzîsini kâmilen zabt ve müsâdere

etmişidi.

Bizim inkılâb-ı ahîr-i mes‛ûdumuzda böyle bir hâl vaki‛ olmamışdır. Kavâid-i

adâlete riâyet ve lâzımâ-i nasfete tab‛iyyet emrinde şark ve garb ahâlîsi arasında

meşhûd olan şu tehâlüf şayân-ı tedkîk bir mâhiyet-i mahsûsa îbrâz ettiğine celb-i

nazar ederim.

Bizde de ceryânını söylediğimiz müsâdereler ibtidâları yalnız çâdır [46] ve

esliha gibi levâzım-ı harbiyye ve seferiyyeye maksûd idi. Her şeyde olduğu gibi

bunda da bazı bazı sû-i isti‛mâl ve müfritâne icrââta tesâdüf olunmamış değildir.

Ma‛mâfî bundan tahlîs-i nefs çâresini bulmuşlardı: Memâlik-i Osmâniyye’nin

ekser taraflarında gördüğümüz vüzerâ evkâfı ekseren müsâderedir. İhtirâzen yapılmış

gibi görünüyorlar. Çünkü câmi‛, mekteb, çeşme gibi bir hayrât yapdırarak mülkünü

Page 53: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

45

oraya vakf etmekle beraber vâridât-ı vakfın kısm-ı a‛zamını evlâd ve ahfâdına şart

kılmış oldukları vakf-nâmelerin tedkîkinden anlaşılıyor.

İşte şu sûretle emlâkını bir cihet-i birre vakf ederek hem hayrât-ı câriyye

te’sîs etmiş hem de müsâdereden emlâkını tahlîs ile evlâd ve ahfâdını andan istifâde

cihetini te’mîn eylemiş oluyordu.

Gayr-i meşrû‛ olan müsâderenin memnû‛iyyeti kanûnî müsâderelere şâmil

değildir. Kanûnî müsâdereler if‛âl-i memnû‛aya yani [47] irtikâb olunan cerâime

mücâzât-ı mâliye kabilinden tatbîk olunur. Meselâ gümrükden kaçırılan eşyâ

devletce inhisâr altında bulundurulan tuz, tütün, tömbeki ve bârût ve bunların nakl ve

i‛mâline vâsıta olan alât ve edevât ve matba‛larda tab‛ olunan evrâk-ı muzırra

(kanûn-ı cezâ 138) eksik veya isti‛mâli gayr-i câiz ekili ve uzak (262) tîmâr

mahallinde bulunan (242) veya paya takviye konulmuş olan bi’l-cümle eşyâ bilâ-

ruhsat ve muhâlefet-i nizâm avcılık edenlerin edevât-ı saydiyesiyle şikârî ve köpeği

terkîb-i kimyevî ile tutulan balıklar ve bu gazlarla Marmara Denizi’nde ve sevâhil-i

Osmâniyye kara sularında vapur ve yelkenli sandallarla sürütme sûretinde balık ve

makineli kayıklarla sünger sayd edenlerin sandal ve makine ve ağları (zâbıta-i

saydiyye nizâm-nâmesi) ve tenâvülü sıhhate muzırr olan şeyler ve bozuk dakîk ve

lâyıkıyla matbûh olamayan ekmekler ve isticbâr-ı san‛atın icrâsına dâir olan nizâm-

nâmeye mugâyir satılan eşyâ zabt olunur [48] denildiği gibi bu zabt ve müsâdere-i

mücâzât kabilinden olmakla memnû‛ olan müsâdere bunlara tatbîk olunan müsâdere

değildir.

Kezalik 11 Ağustos sene 317 târihli ebniyye kanûnu mûcibince sokakların

vüs‛atı inde’l-iktizâ tafdîl ve tebdîl edebilmek şartıyla -20, 15, 12, 10, 8- zirâ‛

mi‛mârî olmak üzere beş sınıfa taksîm edilmiş olduğundan bunların vüs‛at-ı

muayyeneye iblâğı zımnında lâzım gelen yerler yolun iki tarafından meccânen

alınması dahi müsâdere kabilinden sayılamaz.

Ebniyyenin hîn-i inşâsında ve yahud ta‛mirât-ı külliyyesinde yola muayyen

olan (arsanın rub‛undan fazlasının belediyece bedeli veriliyor) mahallin terekküne

sâhibi icbâr edebilmekde olub yolun şu sûretle tevessü‛ ve kesb-i intizâm etmesinden

diğer vatandâşları meyânında mülk sâhibi belki en ziyâde müstefîd ve müntefi‛

olacağından hükûmetin bu muâmelesi vilâyet-i âmmesine haml olacak mevaddan

Page 54: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

46

sayılabilir. Bir de zarar-ı âmmı def‛ için zarar-ı hâss ihtiyâr [49] olunur kâide-i

fıkhiyyesine göre bu muâmele esâsen meşrû‛ dahi olunur.

Yine kanûn-ı mezkûr mûcibince hâm arâzî ve bağ ve bostan sâhibleri ebniyye

inşâsıyla mahalle teşkîl etmek ve parça parça satmak istediklerinde belediye ve

devâir-i âidesince gösterilecek lüzûma göre yollar küşâd etmek ve karakol ve mekteb

mahalli terk etmek mecbûriyetindedir. Bu sûretle emlâkından bir kısmını sâhibi

meccânen icbâr olunmakda ise de gerek yolların ve gerek karakol ve mektebden

dolayı mahallin kıymeti tezâyüd ve rağbete tekessür edeceğinden hakikatde müntefi‛

olan yine mülk sâhibidir. Ale-l-husûs ki yolsuz ve karakol ve mektebsiz mahallenin

teşkiline bile imkân görülemez. Binâen aleyh devletin vilâyet-i âmmesi hasebiyle

eshâb-ı emlâka bilâ-bedel yer terk etdirmesi mâhiyyeten müsâdereden ma‛dûd

olamaz. On hâneden ziyâde muhterik olan mahallelerin tarla haline ifrâğıyla yolların

usûl-i fenniyye dâiresinde küşâdından dolayı [50] eshâb-ı emlâka îrâs edilen zâyiât

aynıyla diğerleri gibi müsâderât cümlesinden değildir.

İstimlâkât: Devletler kendi teb‛asından lede-l-iktizâ emlâk ve arâzî iştirâ

eder. Eğer bu iştirâ menâfi‛-i umûmiyyeden mütevellid bir lüzûma mübteni ise

sâhibinin rızâ ve muvâfakatine bakılmaksızın emsâline nazarân takdîr olunan kıymeti

ile istimlâk eder. Eğer işde menâfi‛-i umûmiyye olmayıb mücerred intifâ‛ için arâzî

ve emlâka hükûmet tâlib olursa bir gûne imtiyâzı hâiz olamadığından efrâd-ı ahâlî

beyninde cârî olan usûl tamâmen tatbîk edilerek ancak terâzi-i tarafeyn ile mübâyaa

olunur. İstimlâk esâsen emvâl-i menkûlede veya menâfi‛de de cârî olabiliyor. Bu

muâmele askerin seferberliğe vaz‛ı ve yahûd ihmâl ve iskal-i askeriyyenin ve emvâl

ve zahâir-i emîriyyenin nakli gibi husûsât-ı fevka’l-âde de ihtiyâr olunur. Emvâl-i

gayr- i menkûlenin istimlâki [51] ise ahvâl-i âdiyyede ceryân etdiği için bu bâbdaki

ahkâm-ı kanûniyyenin nikât-ı esâsiyyesi ber-vech-i zîr ihtâr olunur.

24 Teşrîn-i Sânî sene 95 târihli (Düstûr cild 4 sahîfe 593) istimlâk karar-

nâmesinin birinci maddesi “sokak ve meydân ve pazar yerleri ve iskele tevsî‛ ve

küşâdı ve memleket bağçeleri ve mesîreler ve su yolları tanzîmi ve nehir ve

cedvellerin seyr-i sefâine kabil ve tuğyana hâil sûrete getirilmesi ve limân ve revâk

ve demir şose yolları ve çeşme ve yangın havuzları ve hastahâne ve kışla ve taraf-ı

devletden ve cemâ‛ât cânibinden umûmi mektebler te‛sîsi ve hıfz-ı sıhhat ve def‛-i

mazarrat-ı belde için tanzîm ve tathîri iktizâ eden menâfî‛-i umûma şâmil bi’l-cümle

Page 55: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

47

ameliyyât ve inşâât icrâsı zımnında bi-t-takrîr bedel-i misli verilerek eshâbından

emlâk istimlâkine cevâz vermişdir. Fakat istimlâki îcâb eden esbâb bu sayılanlara

münhasır olmayıb bunlar ale’l-âde misâl kabilinden ta‛dâd edilmişdir. Çünkü

hükûmet konağı, karakolhâne [52] ve numûne tarlâsı yapılmak üzere de istimlâk

tecvîz olunmuşdur. 10 Nisan sene 322 târihli asâr-ı atîka nizâm-nâmesinin yedinci

maddesinde için de asâr-ı atîka-i gayr-i menkûle zuhûr eden arâzînin hükûmetce

lüzûm görülürse istimlâki icrâ olunur. Ve takdîr olunacak kıymete asâr-ı atîkanın

kıymeti idhâl edilemez denilmişdir.

İstimlâkde illet-i asliyye menafi‛-i umûmiyye olmak i‛tibâriyle evvel emirde

bu nokta der-piş edildikden sonra menâfi‛-i umûmiyyenin tahakkuku halinde

istimlâke mesâğ verilmek lâzım gelir. İstimlâk bi-t-tabi‛ devletce devâir-i resmiyye

ma‛ârifetiyle ve yahud devâir-i belediyelerce ve yahud da bu devâir nâmına inşâât ve

i‛mâlâtı derûhde edenlerce akd edilen mukavele-nâmenin şurûtu dâiresinde vukû‛a

gelebiliyor. Karar-nâmede efrâda böyle bir salâhiyyet verildiğine îmâ bile mevcûd

olmadığından ve zâten afrâda verilecek böyle bir salahiyyet pek ziyâde sû-i

istimâlâta ve sû-i te’vîlâta müsâid olduğundan hadd-i zâtında verilmemek de lâ-

büddür. [53] İstimlâk muâmelesi hakkında îfâsı îcâb eden merâsim-i resmiyye sırası

ile şunlardır.

Evvelâ: Karâr-nâmenin ikinci maddesinde tasrîh olunduğu vechle i‛mâlât ve

inşâatın menâfi‛-i umûmiyye için olduğuna Dersaâdet veya iki ve daha ziyâde vilâyât

beyninde müşterek husûsât için Şurâ-yı Devletce ve bir vilâyete mahsûs olanlar için

o vilâyet meclis idâresince karar verilib Şurâ-yı Devlet kararların irâde-i seniyye ve

meclis idâre kararının vâlinin tasdîkine iktirânı meşrûtdur.

Sâniyen: İstimlâk olunacak arâzî veya emlâkin resim ve haritaları tanzîm ve

nâhiye ve belediye meclislerinden intihâb olunmuş bî-garez ehl-i vukûf ve yeminli üç

muhammin belediye a‛zâsından dört ve taraf-ı şer‛-i şerîfden ve defter-i hâkanî veya

evkâf dâirelerinden birer zât dahi birlikde olduğu hâlde mahalline azîmet ve takdîr-i

kıymet ederler. Bu tahmînde gerek mâl sâhibinin [54] ve gerekse başka alâkadârâtın

bu yüzden dûçâr olacakları zarar ve ziyânda nazar-ı dikkate alınır.

Sâlisen: Sûret-i hâl sekiz gün i‛lân edilir.

Rabiân: İş bu müddet zarfında mülk sâhibi veya alâkadârları tarafından vukû‛

bulan i‛tirâzâtın tedkîkâtı bi’l-ikmâl Dersaâdet’de Dâhiliye Nezâretinden ve

Page 56: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

48

taşralarda vâliden istimlâk me‛zûniyyeti alındıkdan sonra mülk sâhibine ve

alâkadârâne ihbâr ve tekrâr on beş gün müddetle i‛lân olunur.

Hâmisen: Bu müddet zarfında terâzi-i tarafeyn vukû‛u halinde bedel bi-t-

tesviye istimlâk icrâ olunur. Şâyed i‛tirâz ve imtinâ‛ vâki‛ olursa mahkemeye tevdî‛-i

keyfiyyet olunur. Sûret-i iddiâ; istimlâkin kanûna ve usûle mugâyeretine dâir ise

mahkeme bu ciheti mâzî ve hasm eder ve eğer bedelin mikdârına i‛tirâz olunmuş ise

mülkün bulunduğu dâire-i belediye dâhilinde o sene belediye intihâbında a‛zâlığa

intihâb olunanlardan sonra ekseriyyet kazananlardan [55] olmak üzere yediden on bir

kişiye kadar zevâtdan mürekkeb hükm encümeni teşekkül eder. Ve bu encümenin

tedkîkât ve tahkîkâtı neticesinden vereceği kararı mütezammin mazbatayı mahkeme

esâsı hükm-i ihtihâz ederek i‛lâmı verir. İş bu i‛lâma karşı ancak on beş gün için

hakk-ı tahyîr vardır.

Sâdisen: Bu i‛lâm üzerine de sâhibi bedeli teslîmden imtinâ‛ ederse bedel

bankaya teslîm edilerek mülke vaz‛-ı yed edilir ve mevâdd-ı müsta‛câlede karâr-

nâmenin ikinci faslında mütederric muâmelât-ı evveliyye icrâ olundukdan sonra

sâhib-i mülk ta‛yîn olunan kıymete râzı olmazsa kıymet-i mühemmine ihtiyâten

yüzde yirmi fazlasıyla banka veya başka emin bir mahalle teslîm olunan makbûz

senedi hükûmet-i icrâiyyeye i‛tâ olunduğu hâlde hükûmetce mülk istimlâk edecek

tarafa teslîm olunur.(1 Kanûn-i Evvel sene 298 târihli fıkra-i müzeyyele)

Hakk-ı Keşf: Arâzî-i gayr-i mekşûfeden bir mahallin bir devlet tarafından

[56] keşfi oraya hakk-ı temellük bahş eder. El-yevm havâlî-i kutbiyyeden başka arz

üzerinde gayr-i mekşûf mahaller hemen hiç yok menzilesinde bulunmasına mebnî

devletlerin bu vâsıta ile tevsî-i memlekete imkânları kalmamış gibidir.

Emlâk-i Hâdise: Enhâr ve denizde ve göllerde kendiliğinden husûle gelen

adalar, deltâlar deniz sahilinden dolmakla vücûda gelen karalar ve nehrin

kendiliğinden tebdîl-i mecrâsında meydana çıkan ve yahud göl ve bataklığın

kurumasıyla zuhûr eden arâzî emlâk-i hâdise nâmını alarak devlete âid olur.

Ma‛lûm olduğu ve arâzî kanûn-nâmesinde musarrah oluduğu üzere bizim

arâzîye tasarrufumuzda senedde muharrer mikdâr mesâhaya i‛tibâr olunmayıb

hudûda i‛tibâr olunur. Arâzî şâyed bir tarafdan nehirle mahdûd ise nehrin

çekilmesiyle arâzînin kesb-i ittisâ‛ etmesi mümkündür. Halbûki nehrin tebdîl-i mecrâ

Page 57: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

49

[57] etmesi veya çekilmesiyle husûle gelen arâzî devlete âid olduğundan mücâviri

arâzî sâhibi hudûdu nehir teşkîl ediyor iddiâsıyla o arâzî-i hâdiseye sâhib olamaz.

Hakk-ı İşgâl ve İ‛mâr: Gayr-i meskûn ve yahud akvâm-ı gayr-i

mütemeddine ile meşgûl arâzîyi düvel-i mütemeddineden birinin taht-ı işgâle

almasından ibâretdir.

Avrupalılar’ın Afrika müstemlekeleri hep bu sûretle hemân bilâ-harb elde

edilmişdir. Devletler akvâm-ı gayr-i mütemeddineyi temdît ve terakkilerini te‛mîn

vazîfe-i insâniyyeleri olduğundan bi’l-bahs bu yoldaki işgâle bir renk-i hakkaniyyet

ve meşrû‛iyyet vermek isterler halbûki ahâlî arasında müskirât ve silâh isti‛mâlinin

neşr ve ta‛mîmi ile işe başlamak da olmaları bundaki maksadlarının öyle bir fikr-i

insâniyyete mübtenî olmayıb ihtirâslarına mağlûbiyyetlerini ayânen irâ’e etdiği için

akvalleriyle ef‛âllerinin [58] te‛lîfi kabil değildir. Bu mes‛elede şurası şâyân-ı

ihtârdır ki sâhile mâlik olan devletin o sâhilin dâhiline de mâlik olacağı hakkında

Hinterland (Hintarland) kâidesini ihdâs ve kabûl etmişlerdir.

Mahlûlât: Biz de arâzînin rakabe ve mülkiyyeti eşhâsda bulunmak ve yahud

hükûmet de kalmak üzere başlıca iki kısma münkasim olduğunu ve iş bu ikinci

kısımdan bazı arâzînin de hukûk-ı tasarrufiyyesi efrâd-ı ahâlîde bulunan arâzî-i

emîriyye-i sırfa ve yalnız hukûk-ı tasarrufiyye veya yalnız menâfi‛-i emîriyye ve

yahud da her ikisi vakf olan arâzî-i mevkûfa nâmıyla iki nev’î şâmil bulunduğunu

mukaddemâ verilen îzâhâtden anlamış idik vukû‛ bulacak mahlûlât, emlâk üzerine

eshâbının ta‛alluk eden hukûkuna göre tahallüf edeceğine mebnî bunların sırasıyla

beyân ve îzâhı lâzım gelmişdir.

Evvelâ; Emlâk-i sırfa ve Arâzî-i memlûke - Arâzî-i memlûkenin [59] sûret-i

tevârüsü gerek menkûl ve gerek gayr-i menkûl olsun tamamiyle emlâk-i sırfanın

usûl-i tevârüsüne tâbi‛dir. Üzerinde eşcâr ve kürûm magrûsu olan ve yahûd

me’mûrînin izniyle binâ ile işgâl olunan arâzî-i emîriyye dahi kezalik arâzî-i

memlûke gibi tevârüs eder şöyleki: Eşcâr ve kürûm ve ebniyye-i müteveffânın

veresesine emlâk-i sırfa gibi mevrûs oldukdan sonra bunların isgâl etdiği yerler için

takdîr olunan bedelden yalnız resm-i intikal misillû harc alınarak eşcâr ve kürûm ve

ebniyyeden hisse-i ırsıyyelerine göre ol yerler vereseye meccânen tefvîz olunur.

İlm-i ferâizde tafsîl olunduğu vechle meyyitin emvâl-i metrûkesinden evvelâ

techîz ve tekfîni icrâ, sâniyen düyûnu kaza, sâlisen tenfîz-i vesâyâ bi’s-sülüs îfâ

Page 58: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

50

olundukdan sonra emvâl-i mütebâkiye beyne’l-verese taksîm olunur bu sûretle

emvâl-i meyyite tevârüs edecekler dokuz derecedir. [60]

1- Eshâb –ı ferâiz “Kitâbullahda sihâm-ı mukaddereleri mezkûr olanlar”

2- Meyyitin asabe-i nesebiyyesi.

3- Asabe-i sebebiyyesi “kölesini azâd edenin asabeliği gibi, usûbeti li-zâtihi

olmayıb i‛tâk sebebiyledir”

4- Redd alâ zevi’l-furûzi’n-nesebiyye “zevc ve zevceden başka eshâb-ı

ferâiz sihâm-ı mukadderelerini aldıkdan sonra fazla kalan mikdârı da

alırlar. Bu fazla bazı ulemâya göre mahlûl olur.

5- Zevi’l-arhâm (İmâm Mâlik ve Şâfî bunları vâris saymaz emlâkı mahlûl

add eder.)

6- Mevl’el-muvâlât “mechûlü’n-neseb bir adam ma‛lûmü’n-neseb bir adama

şayet yedimden bir cinâyet zuhûr ederse diyeti senin âkıle-leh üzerine

olmak şartıyla ve vefâtımdan sonra cem‛î mâlım senin olsun diyerek

beyinlerinde akd-i muvâlât etmeleridir. Ma‛lûmü’n-neseb olana

muvallayü’l-muvâlât denilir. Âkıle diye verese-i zükûre denir.

7- Mukarrün-leh bi’n-neseb ale’l-gayr.

8- Mûsiyü’n-leh bi-cemîü’l-mâl.

9- Beytü’l-mâl.

[61] Vefât eden bir adamın rıkk, katl, ihtilâf-ı dâr, ihtilâf-ı din gibi mevâni‛-i

ırs bulunmamak şartıyla sayılan dokuz dereceden ilk sekiz derecede vârisi olmadığı

ve zevc ve zevcesi de bulunmadığı ve vasiyet de etmemiş olduğu hâlde bütün emlâkı

mahlûlen beytü’l-mâla intikal eder.

Zevc veya zevce bulunmadığı hâlde direk; çünkü bilâ-varis vefât eden zevcin

terekesinden rub΄u zevcesine kalır ve ancak üç rub‛u mahlûl olur. Kezalik bilâ-vâris

vefât eden zevcenin metrûkâtından nısfını zevc tevârüs ederek yalnız nısf-ı diğeri

mahlûl olur. Mülkünü tamamiyle bir tarafa vesiyyet eden müteveffânın “mûsa-leh bi-

mâ zâd ale’s- sülüs olan şahsı” beytü’l-mâla takaddüm edeceğinden terekesi mahlûl

olamaz.

Bâb-ı Vâlâ-yı Meşihate merbût beytü’l-mâl idâresi bu gibi mahlûlât ile [62]

iştigâl eder. Taşrada zuhûr eden mahlûlâtın taksîm ve fürûhtu gibi muâmelâtında

Page 59: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

51

taraf-ı şer‛-i şerîfden ta‛yîn olunacak me’mûra sâhib-i mâl vekîli sıfatıyla behe-mehâl

bir de mâl me’mûrunun terfîki lâzım gelir.

Ale-l-umûm emvâl-i menkûle ve gayr-i menkûlâtdan da arâzî-i memlûkenin

birinci kısmını teşkîl eden kurâ ve kasabât derûnundaki arsalar mahlûl olduklarında

emlâk-i emîriyye cümlesine dâhil olurlar. Arâzî-i memlûkenin mütebâkî dört kısmı

ise mahlûliyyetlerinde arâzî-i emîriyye şeklini iktisâb ederler.

Sâniyen; Arâzî-i emîriyye – Bunun mahlûliyyeti:

1-Mutasarrıfının bilâ-özr-i meşrû‛ üç sene zirâati terk etmesinden neş’et eder.

Bu sûretde sâhibi tâlib olursa tâpûsu misliyle kendisine tefvîz olunur. Tâlib olmazsa

arâzî mahlûl-i sırf olacağından bi’l-müzâyede tâlibine ihâle olunur. Bâ-tâpû tasarruf

olunan kışlak ve yaylâk ve çayırlarda da hükm [63] böyledir. (Ârâzî kanûnu madde

84, 85) Şu mes’ele mahlûliyyetin yalnız vefât ile vukû‛ bulmayıb hâl-i hayâtda

bulunan kimsenin mâlına ta‛alluk etdiğini de gösterir. Bu da hükûmetin hakk-ı

rakabesine müteferri‛ husûsâtdandır.

2-Arâzî sâhibinin hakk-ı intikal ashâbından kimsesi olmaksızın vefâtıyla

vukû‛ bulur. Arâzî kanûnunda tafsîl olunduğu üzere eshâb-ı intikal sekiz derecedir.

Birinci müteteveffânın erkek ve kız evlâdı, ikinci ahfâdı; üçüncü baba ve anası;

dördüncü li-ebeveyn ve li-eb erkek kardaşı; beşinci li-ebeveyn ve li-eb kız karındaşı;

altıncı li-ümm erkek kardaşı; yedinci li-ümm kız kardaşı; sekizinci zevc ve zevcedir.

Zevc ve zevce üçüncü dereceden i‛tibâren rub‛an iştirâk ederler. Bu sûretle eshâb-ı

intikalden kimsesi olmaksızın vefât eden şahıs uhdesindeki arâzî-i emîriyye hakk-ı

tâpû eshâbına bedel-i misliyle verilir.

[64] Eshâb-ı tâpû üç derecede olub birincisi üzerinde mülk-i ebniyye ve eşçârı

bulunan kimse, ikincisi halît ve şerîk, üçüncüsü o karye ahâlîsinden yere zarûreti

olan kimsedir.

İş bu hakk-ı tâpû eshâbı bulunmaz ve yahud bedel-i misl ile tefevvüzden

imtinâ‛ edilir ve yahud da taleb ve da‛va için kanûnen muayyen olan zamanlar mürûr

ederse arâzî mahlûl-i sırf olarak bi’l-müzâyede tâlibine verilir. Zikr olunan zaman

birinci derece için on ikinci için üç üçüncü için bir senedir.

Sâlisen; Arâzî-i mevkûfa: Arâzî esâsen arâzî-i memlûkeden iken ve yahud

arâzî-i emîriyyeden olub da müsevveg-i şer‛î ile temlîk olundukdan sonra vakf-ı

sahîh ile vücûh yer ve hayırdan bir cihete vakf edilmiş ise muvâfık-ı şer‛-i şerîf olan

Page 60: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

52

şart vâkıfa riâyet olunur. Mahlûliyyeti mutasavver olmadığından cihet-i mâliyeye bir

cihet-i ta‛alluku olamaz. Müsevveg-i şer‛î hazînenin hâl-i sa‛asında bedelinin iki

misli ve hâl-i zarûretinde bir misli alınmak sûretiyle temlîk olunmaktadır. [65]

Meselâ Taşoz cezîresi Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî tarafından Mehmed Ali Pâşâ’ya

iki misli bedel mukabilinde temlîk ve ânın tarafından da vakf edilmiş olub Sultan

müşârün-ileyhe beher bedeli afv buyurulmuşdur. Şu zikr etdiğimiz vakıflar icâre-i

vahideli vakıflardır. Bunlardan icâreteyne tahvîl olunanları da vardır ki ânlar da ale’l-

âde evlâd zükûr ve inâsa seviyyen intikal edib evlâdı yok ise mahlûl olur. Fakat iş bu

icâreteynli vakıflar mukâtaaya rabt olunmuş ve yahud tevsî‛-i intikali yapılmış ise

eshâb-ı intikale intikal edib eshâb-ı intikal bulunmadığı sûretde mahlûl olur.

Mukâtaaya merbût ve yahud tevsî‛-i intikali yapılmış vakıfların eshâb-ı

intikali yedi dereceden ibâret olub şunlardır.

1- Evlâd

2 - Ahfâd

3 - Vâlideyn

4 - Li-ebeveyn kardaşlar

5 - Li-eb kardaşlar

6 - Li-ümm kardaşlar

7 - Zevc ve zevce.

Zevc ve zevce üçüncü dereceden i‛tibâren [66] rub‛an iştirâk ederler.

Şu zikr etdiğimiz vakıflar rakabesi vakf edilmiş olanlardır. Rakabe

hükûmetde kalmak üzere vakf edilen arâzîye gelince bunlarda evvelce söylendiği

üzere arâzînin ya yalnız mürettebât-ı emîriyyesi ve yahud yalnız hukûk-ı

tasarrufiyyesi ve yahud da her ikisi vakf edilmiş olmak üzere üç şıkdan hâlî olmaz.

Bunlardan birincisi tahsîsât kabilinden arâzî-i mevkûfa nâmını alır ki bunun

mahlûliyyetinde aynıyla arâzî-i emîriyye hükmü cârî olur. Fakat gerek bunun gerekse

icâreteynli vakıfların mahlûllerine cihet-i mâliyece müdâhale olmayıb vakfı nâmına

evkâf idâresince vaz‛-ı yed edilir.

Diğer iki şıkda ise mahlûliyyete esâsen imkân yokdur.

Bu bâbda yalnız şu istisnâya tesâdüf ediyoruz ki o da biri arâzî-i emîriyyeden

ve üzerine mebnâ binâ bir tarafa mevkûf olub da eser-i binâ kalmayacak sûretde binâ

harâb ve kem-yâb olmuş ise icâre-i zemîni veya mukâtaasını cânib-i mîrîye edâ’

Page 61: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

53

etmeyen mütevelli yedinden o arâzî [67] alınıb bi’l-müzâyede tâlibine ihâle olunur ki

bu muâmele de nev‛î mahlûliyyet ahkâmıdır.

Mahlûlât ihbâriyyesi - Devlet şu sayılan sûretlerle zuhûr eden mahlûlâta

derhâl vaz‛-ı yed etmek ve âherin yed-i ketminde bırakmamak mecbûriyetindedir.

Ancak me’mûrîn-i âidesi vezâif-i keseresi arasında bu gibi mahlûlâtı tecessüs ve

taharrî edemeyeceği ve etse bile yine nazar-ı tefahhusdan kaçırılmış birçok mahlûlât

bulunabileceği nazar-ı dikkate alınarak bu bâbda ihbârâtda bulunacakları teşvîken

mahlûl haber verenlere bir nisbet dâhilinde ihbâriyye i‛tâsı usûlü kabûl olunmuş ve

bundan devletce bi-hakkın istifâde edilmişdir.

İhbâriyyenin mikdârına gelince: Tâpû nizâm-nâmesinin muaddil yirminci

maddesinde “mahlûliyyeti doğrudan doğruya hükûmet tarafından duyulamayıb

mektûm kalan arâzî-i emîriyye ve mevkûfa ve müsakkafât-ı mevkûfa ve emlâk-i

sırfayı arâzî ve evkâf me’ mûrlarından mâ‛adâ her kim haber verir ise bi’l-müzâyede

tâlibine tefvîz ve bey‛ [68] olunduktan sonra bedel-i muaccelinden ol kimseye yüzde

on ihbâriyye verileceği” muharer olub ma‛mâfî bi’l-umûm emlâk ve arâzî

mahlûlâtını ihbâr eden muhbirlere verilecek ihbâriyyenin mahlûlât-ı vakfiyye

ihbâriyyeleri gibi bin kuruşa kadar yüzde on ve binden on bin kuruşa kadar yüzde

beş ve on bin kuruşdan yukarısı için de yüzde iki kuruş ibariyye i‛tâ edilmisi

hakkında ittihâz olunub bâ-buyuruldu-i sâmî teblîğ olunan 25 Kanûn-i Sânî sene 352

târihli karâr iktizâsından olmakla el-yevm bu karara tevfîken muâmele ceryân

etmekdedir.

Lûkata ve Yâve: Mecellenin 769 ve 770. maddelerinde ahkâmı beyân olunan

lûkata, sâhibi gayr-i ma‛lûm bulunmuş mâl demekdir. Lisânımızda bu kabil-i

hayvânât hakkında (yâve) ta‛bîri müsta‛mildir.

Lûkatayı bulan adam sâhibi zuhûrunda vermek niyetiyle almış ise [69]

yedinde emânet olur ise de hükûmet böyle bir lûkataya muttali‛ olursa vilâyet

âmmesi hasebiyle hıfz etmek üzere bulanın yedinden alır ve müddet-i örfiyyesi

zarfında sâhibi zuhûr etmezse mahkeme-i şer‛iyye ma‛rifetiyle bi’l-müzâyede

satdırarak esmânından meûneti yani mesârif-i muhâfaza ve iâşesini ba‛de’t-tenzîl üst

tarafını müstahikki zuhûrunda vermek üzere hıfz eder.

Yâve hayvânât için ale’s-seviye on beş gün müddet ta‛yîni ve bu müddet

zarfında sâhibi zuhûr etmezse bâ-izn-i hâkimü’ş-şer‛ satılıb semeninin me’mûru

Page 62: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

54

ma‛rifetiyle hıfz etdirilmesi hakkında Dâhiliye Nezâretinin 3 Haziran sene 299 târihli

tahrirât-ı umûmiyyesiyle bir teblîgât vardır.

Bu bâbda Mâliye Nezâretinden en son icrâ kılınan 11 Temmuz sene 328

târihli ve 796 numaralı tahrîrât- ı umûmiyyede “lûkata ve yâve sûretiyle bulunan ve

eşkiya yedinden igtinâm olunan hayvânatın müddet-i örfiyyesi zarfında sâhibi zuhûr

etmediği takdîrde bunların mecâlis-i idâreden bir a‛zânın nezâreti altında beytü’l-mâl

ve şer‛ [70] me’mûrlarının huzûrıyla kabil-i şer‛iden satılarak esmânının ya defter-i

emâneten cânib-i beytü’l-mâla teslîmi 1 Şubat sene 325 târihli ve 103 numaralı

tahrîrât-ı umûmiyye iktizâsından ise de ekser mahallelerce hâsılât-ı mebhûse mâl

sandıklarına teslîm olarak bazı yerlerde emânet ve bazı mahallelerde hâsılât-ı

müteferrika meyânında îrâd kayd edilmekde olduğu anlaşıldığından ve bunların

muhtelif sûretde kayda geçirilmeleri câiz olamayacağı gibi sâhibi zuhûruna değin

emânet meyânında bırakılması da seneden seneye devr edilmesini mûceb

olacağından bahisle ba‛demâ tevhîd-i muâmele için der-dest edilecek hayvânâtın

fürûhtuna değin iâşe ve muhâfaza masraflarına te’diyesi muktezi mebâliğ cihet-i

şer‛iyyeden bi’t-ta‛yîn tesvîyesi teblîğ edildikce mâl sadıklarınca te’diyât-ı

muvakkate sûretinde verilmesi ve fürûhtunda iâşe ve muhâfaza mesârifi olarak

evvelce verilen mebâliğ bi’t-tefrîk esmân-ı mütebâkiyyenin emânet hesâbına kaydı

ve sene nihâyetine kadar sâhibinin zuhûruyla i‛lâm-ı şer‛î mûcibince i‛tâsı taleb

ediliyorsa reddî ve sâhibi zuhûr etmediği hâlde ileride zuhûrunda [71] reddiyyât

tertîbinden verilmek üzere hasılât-ı müteferrikaya îrâd kaydı lâzım geleceği”

bildirilmişdir.1

El-yevm ma‛mûlün-bih olan 22 Şubat sene 98 târihli beytü’l-mâl ta‛lîmât-

nâmesinde ise evkâf hudûdu dâhilinde olmayan ve bi’l-fi‛l ordu-yı hümâyûnlar ile

fırkalarda bulunan ve muhallifâtı ve deboylara âid olan asker-i berriyye ve bahriyye

emr ve zâbitân ve efrâdâtdan mâ‛adâ müddet-i sefer ba‛îd diyâr-ı aherde vâris gâibi

olarak vefât edenlerle zâhirde vâris-i ma‛rûf ve ma‛rûfesi ve bi-mâ-zâde ale’s-sülüs

tarîkiyle vasiyyeti olmayıb da terekesi beytü’l-mâla âid olarak Dersaâdet [72] ve

bilâd-ı selase ve yahud taşra ahâlîsinden mahallât ve hân ve dükkân ve belediye ve

1 Terekât esmânından vâris-i gâibe âid hisseye gerçi beytü’l-mâl idâresi vaz‛-ı yed ederse de bunda lûkata esmânı hakkındaki kâidenin tatbîkine bi’t-tabi‛ mahal yokdur. Bu hisseden beytü’l-mâl ta‛lîmâtı mûcebince südüsü mahkeme-i şer‛iye ve beş südüsü hazîne-i mâliye için olmak üzere binde altmış nisbetinde bir hisse alınıyor ise de bu hisse resm ve harc kabilindendir bu hisseye Hıtta-i Hicaziyye de resm-i emniyye nâmı verilmektedir.

Page 63: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

55

mülkiye hastahânelerinde ve darü’ş-şifa ve habishâne ve mahal-i sâirede vefât

edenlerin metrûkâtına beytü’l-mâl idâresince vaz‛-ı yed edilerek satılanları

esmânının vârisi zuhûru ihtimâline mebnî beş sene müddetle emâneten hıfz edilerek

ândan sonra hazînece vâridât kayd olunacağı ve kazalik zâbit nezdinde tecemmu‛

eden emvâl-i mesrûka hakkında da bu yolda muâmele olunacağı musarrihdir.1

[73] Mübâdelât: Bir devlet kendi mâl ve arâzîsinden bir kısmını diğer

devletin bir kısım mâl ve arâzîsiyle bi’l-merzâ mübadele edebildiği gibi bir ta‛vîz

mukabilinde de terk edebiliyor. Devletin gerek kendi teb‛ası ve gerekse teb‛a-i

ecnebiyye ile bu yolda vukû‛a gelecek mübâdelesi yani alım ve satım muâmelâtı ise

ekseren müzâyede ve münâkasa usûlüyle ceryân eder. İş bu münâkasa ve müzâyede

münâkaşa ve tedkîke şâyân epeyce mühim husûsâtı şâmil olduğundan esbâb-ı izâ‛a-i

mülk bahsinde ayrıca îzâhı musammemdir.

Teberru‛ât: Devlete bir tarafdan vukû‛ bulacak teberru‛ât ile de emlâk

geçebilir. Akvâm-ı kadîmeden Yunanistan’da hükûmetin başlıca vâridâtından birini

iş bu teberru‛ât teşkîl etmekde idi. Hamiyyet-mendân ahâlînin donanma-yı

hümâyûnun tekemmülâtı ve sâire maksadıyla ihtiyâr etdikleri fedâkârlık her gün

birer sûretle meşhûd a‛yan-ı şükrânımız olmaktadır. Cebr ve tazyîk asârından bi’l-

külliyye hâlî olmak şart-ı esâsisiyle bu yoldaki i‛ânâtdan dâima istifâde olunmak [74]

hikmet-i idâreye muvâfık bir tedbîrdir.

Emlâk-i Devletin Menşe’-i Aslîsi

Esbâb-ı temellük devlet sırasında saydığımız ahvâlin ekserî devletin teşekkül

ve te’sîsinden sonra kavânin ve nizâmât-ı mer‛΄iyyenin icâbâtına göre vukû‛a gelir

husûsâtdan olub emlâk-i devletin asl-ı menba‛ ve menşe’i ise fütûhât ve müsâderât

olduğu pek aşikâr sûretde görünmekdedir. Fi’l-hakika akvâm-ı kadîmenin devre-i

evveliyyetinde âile ve kabîleler ayrı ayrı yaşar ve müstakil cem‛iyyetler teşkîl

ederlerdi. Devlet ve hükûmet gerek korkulan bir düşmanı mağlûb etmek ve gerek

komşu bir memleketi zabt ve istîlâ etmek için ruesâ ile kabâilin birleşdiği ve yahud

1 Bi’l-cümle terekâtdan ve eşyâ-yı mesrûke esmânından kuruşda bir para harc-ı defter ve muktezâ-i i‛lâmlarından binde on ve vâris-i gâib hissesinden resm-i âdî binde altmış harc-ı vesika alınıb terekât-ı esmân mebî‛asıyla zabtiyyeden satılan eşyâ için binde otuz kuruş ücret-i dellâliyye ve derter-i kassâm için binde altmış para ve isbât-ı verâset i‛lâm ve hüccetlerinden kuruşda yarım ve naib-i vekîl ve isbât-ı vekâlet hüccetlerinden maktû‛an fark-ı kuruş alınır.

Page 64: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

56

muhârib bir reisi muktediren kendini ihâta eden diğer ruesâyı bayrağı altına toplamak

sûretiyle ânlar üzerindeki tefevvukunu te’mîn eylediği zaman teressüme başlar. [75]

Binâen aleyh devletler hep tegallüb ve istîlâ ile vücûda gelmiş ve mülklerini

mağlûblardan feth ve zabt-ı arâzî sûretiyle te’sîs ve tevsî’ etmişlerdir. Ruesâ-yı

akvâm yedinde ötedenberi külliyyetli emlâk-i terâkimi bu feth ve zabtın bir netice-i

tabî‛iyyesinden başka bir şey değildir.

Medeniyyetde epeyce terakki göstermiş olan kadîm Yunan ve Roma

hükûmetlerinde arâzî-i meftûha bazı şerâitle hem-şehrilere tevzî‛ olunmak usûlü cârî

idi. Bu günün medenî devletleri de sekte-i asliyyenin nez‛-i mülkiyyetleriyle

Amerika, Avusturalya ve Afrika’da tevsî‛-i mülk ve müsta‛merât eylemekdedirler.

Eski milletlerde, emlâk-i umûmiyye nâmı verilen emlâk-i devlet yeni bir

mülkün ilâve ve ilhâkından husûle gelir ve taraf-ı mağlûbdan zabt olunan o mülk

beyne’l-gâlibeyn müşterek olurdu. Şurası şâyân-ı kayıddır ki bu gibi emlâk-i

müştereke her yerde ve her devirde az çok uzun bir zaman mürûrundan sonra ancak

eyâdî-i eşhâsa geçebildiği görülmekdedir.

[76] Roma İmparatorluğunun sukûtu üzerine imparatorların mâlik olduğu

arâzî halefleri olan krallara intikal etdi. İşte emlâk-i kraliyye Domaiuses olu roi ve

yahud emlâk-i hâkanî Domaiuses ole couromuenin menşe’i budur. Bu emlâk

menâbi‛-i muhtelife ve müteaddideden süratle tezâyüd ve tevsî‛ etmişdir.

Ancak çok zamanlar emlâk-i kralî ile emlâk-i umûmiyye ve emlâk-i emîriyye

yekdiğerine karışdırılmış ve makâmın bahş etdiği salâhiyyet-i vâsi‛, hükümdârları bu

emlâk üzerinde serbest bırakmış olduğundan pek ziyâde sû-i isti‛mâlâta dûçâr

olmuşdur. Krallar emlâkın ya büsbütün mülkiyyetini veya tekâlif ve hasılâtını

müessesât-ı mezhebiyyeye ve sâireye ve hatta eşhâsa bahş ve ihsân etmekde ve

mukarribinin gayr-i kabil teskîn-i hırslarına bunlar hedef tutulmakda idi.

Emlâkın gereği gibi tenâkusuna sebebiyyet veren kralların şu semâhatlerine

bir hadd-ı vaz‛ etmek lüzûmu nihâyet derk olunarak Fransa’da bu husûs hakkında on

dördüncü ve on beşinci asırlardan i‛tibâren muhtelif [77] ve muteaddid emir-nâmeler

ihdâr olunmuşdur. Bâ-husûs birinci Fransuva’nın zaman-ı hükûmetinde emlâk-i

hâkanînin gayr-i kabil ferâğ olması prensibi kabûl olunarak 3 Haziran sene 1539

târihli emir-nâmede (makam-ı hükûmdârımıza âid emlâk ve bi’l-cümle eşyâ-yı

mevrûsa mukaddes ve efrâdın eyâdî-i tedâvülünde bulunmakdan bâid olduğuna

Page 65: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

57

binâen… ) cümlesi derc olunmuş ve 1566 senesinin Şubatında sâdır olan meşhûr

ordunansede [ordonnance: ferman] bu cihet-i kat‛iyyet kesb etmişdi. Nihâyet 1789

inkılâbından sonra bütün emlâk-i hâkanî emlâk-i milliyye “Domaines matimause”

hâline münkalib ve menâfî‛-i krala metrûk olanlarla ormanlardan mâ‛adâsının

fürûhtuna başlanılmışdır.

Bize de hânedân-ı saltanata âid emlâk-i hâkanî hakkında vaz‛ edilen sene 325

tarihli nizâm-nâmede “emlâk-i kadîme-i hâkanîden olan mebânî ve arâzî ve sâireden

hiç biri devlet ve memleketce bir lüzûm ve ihtiyâc görülmedikce ve yahud ala-hâlihi

durmasından Hazîne-i Hâssa-i Şâhânece hakkıyla istifade olunmadığı tahakkuk

etmedikce ferâğ sûretiyle yahud suver-i sâire ile elden çıkarılamaz” denilmişdir.

[78] Diğer tarafdan kurûn-ı vustâ nihâyetlerine kadar Avrupa’da ceryân eden

ve bizim tîmâr ve zeâmet usûlüne esâs i‛tibariyle müşabe olan feadolite usûl-i

idârenin ilgâsı üzerine de devlet uhdesine birçok emlâk intikal etmişdir ki emlâk-i

emîriyyenin menba‛-i aslîsi de budur. Feodalite denilen usûl hükümdârın memâlik-i

meftûhayı bi’z-zât kendisi mukarribîni ve şeceât ve kumandanları beyninde taksîm

ederek bazı mükellefiyyetlere mukabil o yerlerin îrâdını ânlara terk etmesinden

ibâretdir. Avrupa’da iş bu hukûk-ı zeâmiyyeye Droits féodause [Droits féodaux:

feodal haklar] mâlik olanlar prens, kont, dük ve şovalye gibi gâvanları ihrâz ile zâde-

gân sınıfı teşkîl etmekde ve hükûmetin kuvve-i askeriyyesini vücûda getirmekde

idiler. İngiltere’de feodalite usûl-i mâliyesi 1640 senesi ihtilâline kadar devam

etmişdir. Bizde de gerci buna müşâbe zeâmet usûlü cârî edse de erbâb-ı zeâmete

verilen salâhiyyet ve imtiyâz derece-i ifrâta vardırılmasından dolayı Avrupa’da

olduğu gibi mahdûdî bâis olmamış ve bi’l-a‛kis i‛mâr-ı memlekete ve tezyîd-i şekva-

i devlete hizmet bile etmiş ve hatta vakâr ve haysiyyet-i mâliyenin nâzimî ıtlâkına

lâyık ve efrâd-ı memleketi maâliyât-ı ahlâka sâik teşkilâtdan bulunmuş idi.

Avrupa-yı garbîde hüddâmî evlâda meşrût olduğu hâlde bizde munassabla

kâim olduğu gibi mâ-dûnlarına tevcîhâta da me’zûn olmayıb zeâmet ve tîmâr [79]

pâdişâhân tarafından bâ-berat tevcîh olunuyordu ve hükm-i nasbından ve sikke-i

hazîneden de memnû‛ edilir. Binâen aleyh me’mûrîn-i mensûbeden hemen de

farkları yok gibi idi.

Avrupa erbâb-ı zeâmeti ise şu sayılan husûsâtda salâhiyyet-i kâmileyi hâiz

idiyseler de ânlarda diğer bazı iz‛âcâta ma‛rûz idiler şöyle ki zâde-gândan on beş

Page 66: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

58

yaşına vâsıl olan gence şovalye rütbesinin tevcîhi esnâsında ve hîn-i teehhülünde

hükümdâra muayyen vergiler vermek ve krala muktezi zehâiri ânın takdîr edeceği

fiyâtla i‛tâ eylemek ve uhdesindeki arâzî başkasına satıldığı ve yahud vukû‛-i vefât

ile intikal lâzım geldiği zaman ilk sene hâsılâtı kâmilen krala âid olmak ve şâyed kral

esir düşerse îcâb eden fidye-i necâtî tedârük eylemek ve kralın arâzîsi meccânen zirâ‛

olunmak bu cümledendir.

Bizde pâdişâhâne mahsûs havâss olduğu gibi sadârete ve sâir vezârete âid

havâss var idi hâsılât-ı mukayyidesi yüz bin akçeden fazla olanlara hâss denilib her

beş bin akçe için bir cebelû getirmek mecbûri idi. Hâsılât yirmi binden yüz bin

akçeye kadar olursa zeâmet denilib her beş bini için kezalik bir cebelü getirmekle

mükellef tutulmuş idi.

[80] Üç binden yirmi bin akçeye kadar olanlarına tîmâr denilib her üç bin

akçe için bir cebelû getirmeğe ve tîmârı dâhilinde ikamete mecbûr tutuluyordu.

Sâhib-i arz iş bu tîmâr eshâbı sayıldığından arâzînin ferâğ ve intikal

muâmelâtı bunların huzûrunda ceryân ederdi. Pâdişâhların ve sarây halkının zevk ve

safâhate ibtilâ peydâ ederek hükûmet işleriyle lâyıkıyla iştigâl etmemelerinden ve

daha doğrusu devr-i fütûhâtın inkızâsıyla kuvve-i ma‛neviyye-i askeriyyeye vehn ve

za‛f ârız olmasından dolayı asker-i hâssayı teşkîl eden yeniçerilerin rabt ve zabtları

muhtell olarak fâide yerine mazarrat îka‛ına başlamaları ve merkezde satvet-i

hükûmetin bunlarla muhâfazası kabil olmamakla beraber taşralarda sû-i misâl teşkîl

eylemeleri hasebiyle Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî zamanında yeniçeri ocağının

lağvına mecbûriyyet hâsıl olmuş ve onlar yerine Avrupa’da daha evvelce te’sîs eden

asker-i muntazama ikame edilmişdir. Usûl-i cedîdenin memleket dâhilinde ta‛mîm ve

teşmîli zeâmet usûlünün de lağvını istilzâm eylemekle bir müddet sonra 1263

târihinde zeâmet usûlü de lağv olunmuşdır.

Page 67: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

59

EMLÂK-İ DEVLET

EMLÂK-İ EMÎRİYYE EMLÂK-İ UMÛMİYYE VEYA METRÛKE

Îrâd Getirmeyenler• Sarây-ı Hümâyûnlar• Devâir-i Emîriyye • Süfün ve Âlât-ı Harbiyye • Mefrûşât • Kal‛alar • İstihkâmlar

Îrâd Getirenler

Îrâdı Maksûd-ı Bi’z-zât Olmayanlar

• Askerî Fırın ve Fabrikaları • Tersâne • Tophâne • Bârût ve Darbhâne İnhisârları • Matba‛alar • Sanâyi‛ Mektebleri • Zirâat Numûne Tarlaları • Bazı İnhisârlar

Îrâdı Maksûd-ı Bi’z-zât Olanlar

Husûsa Metrûk • Harman Yerleri • Baltalıklar • Mer‛alar • Menâbi‛ • Mesîreler

İntifâ‛î Umûma Metrûk

• Turuk-ı Âmme • Enhâr-ı Mubâha • Meydanlar • Pazar ve Panayır Yerleri • Büyük Göller ve Enhâr-ı Mubâha • Kanallar • Limanlar • Fenârlar • Mektebler • Kütübhâneler • Müzeler • Köprüler

Akar Sûretinde Kullanılan

• Bazı Akarat • Çiftlikler • Seyr-i Sefâin İdâreleri • Şimendiferler • Kaplıca ve Sâire • Bazı İnhisârlar

Îrâdı Rüsûm Şeklinde Alınan

• Ormanlar • Ma‛dener • Taş Ocakları • Arâzî-i Emîriyye • Bazı Miyâh-ı Câriye • Ve Râkide

Page 68: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

60

[83]

Emlâk-i Devletin Taksîmi

Devlete izâfe etdiğimiz emlâk lafzını ma‛rûf ve müsta‛mil olan medlûlünden

daha vâsi‛ olarak devletin mâlı olan her şeye şamil bir ma‛nâda kullanıyoruz ki

bunda arâzî ve müsakkafât ve menkûlat ve nukûd ve tahvîlât cümleten dâhildir. Hatta

mâhiyyeten emlâk ile mütezâdd olan tekâlif bile tahsîli anında emlâk-i devlete

tehavvül eder.

Devletin bütün emvâlini ihtivâ eden emlâke ta‛alluk-ı mesâilin mütâlaa ve

tatb‛î evvel emirde mâhiyyet ve münâsebetlerine göre envâ‛-i mahsûsaya tefrîka vâ-

beste olub gerçi bu bâbda muhtelif suver-i taksime var ise de keyfiyyet-i taksîmin

ta‛kîb edilen maksada mülâyemeti lüzûmu der-pîş edilerek devletin kavânîn ve

nizâmât-ı mevcûdasıyla teşkilât-ı hâzırası esâsına tevfîken ber-vech-i âtî tarz-ı taksîm

intihâb olunmuşdur. Şöyleki: Emlâk-i devlet, emlâk-i umûmiyye veya metrûke ve

emlâk-i emîriyye nâmıyla [84] emlâk-i umûmiyye, ya esâsen kendi tabî‛yyeti ve

yahud hükûmet tarafından bir cihete tahsîs olunması cihetiyle ferdin vaz‛-ı yedine

gayr-i ma‛rûz emlâkden ibaretdir ki bu da ya ale’l-ıtlâk umûmun isti‛mâline metrûk

olur taraf-ı umûmiyye, şehirlerin cadde ve meydanları, büyük göller, enhâr-ı mubâha

sevâhil ve limânlar köprüler, rıhtımlar müzehâneler kütübhâneler bu kabildendir.

Ve yahud da bir kısım halkın yani ahâlî-i mahalliyye ve mücâverenin isti‛mâl

ve intifâ‛ine mahsûs olur. Baltalıklar mer‛âlar harman yerleri, mesîreler gibi. Emlâk-i

emîriyye dahi ya îrâd getirmez; mebânî-i emîriyye, kal‛alar, istihkâmlar, süfün-i

harbiyye ve sâire gibi. Ve yahud da îrâd getirir. İş bu îrâd getiren emlâk-i emîriyye

dahi ya îrâdı rüsûm şeklinde istifâ olunur orman ma‛âden arâzî-i emîriyye gibi ve

yahud emlâk esâsen akâr sûretinde isti‛mâl olunur. Müsakkafât ve çiftlikât gibi

emlâk-i umûmiyye hakkında muhtasaran bazı muâmelât i‛tâsından sonra emlâk-i

emîriyyeye geçeceğiz.

[85]

Emlâk-i Umûmiyye

Devleti doğduğu ve arâzî esâsına müstenid bir cem‛iyyet karşısında

bulunulduğu zaman dâima iki şekl-i temellüke tesâdüf olunur.

Page 69: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

61

1 - Cem‛iyyet-i ibtidâiyyenin temellükü ki ânın inhilâli ağır bir sûretle vücûda

gelir ve yavaş yavaş âile sonra şahıs emlâkine tahavvül eder.

2 - Kabîle, şehir, hükûmet gibi daha vâsi‛ daha müterakki cem‛iyyetin

temellükü, bu ikinci temellükde yalnız göl, bataklık, çayır, orman gibi tabî‛atları

i‛tibâriyle eşhâs tarafından temellükü kabil olmayan emlâk değil, esâsen taksîm

edilmiş ve umûma mahsûs olarak kalmış olan kabil-i zirâat arâzî de dâhildir.

Milel-i kadîme de emlâk-i umûmiyye arasında emlâk-i dinî de bulunur ve

huddâm-ı dîn ve ruhbâna âid emlâk da buna müte‛allik olarak hükûmet tarafından

idâre ediliyordu.

[86] Kadîm Yunanîler’de emlâk-i umûmiyyeden olan arâzînin vüs‛ati

evvelleri pek ziyâde iken bilâ-hare tasarrufât-ı şahsiyyeye ihtiyâc hüsn edildikce yani

çobanlıkdan çiftciliğe geçerek hayvânâtı te’nîse, tarla açmağa ve irvâ ve iska

sûretiyle zirâate müte‛allik ihtirâ‛lar tevessü‛ eyledikce azaldı. Ma‛mâfî tasarrufât-ı

şahsiyyenin tevessü‛ ve terakkisine rağmen arâzî-i emîriyyenin vüs‛atı müsâderât,

hibe ve vasiyyet ve mübâyaât ile muhâfaza ediliyordu.

Emlâk-i umûmiyye ile emlâk-i emîriyye yek diğerine karışdırıldığı için

emlâk-i devlet arasında emvâl-i menkûleden başka mebânî-i umûmiyye tiyatrolar,

caddeler, meydanlar, limânlar, istihkâmlar, mecârî-i miyâh göller, bataklıklar,

menba‛lar bilâ-fark dâhil idi. Ormanlar ile çayırlar zâten tabî‛at ve mâhiyyetleri

i‛tibâriyle müşterek kalırlar.

Bunlar üzerine hükûmetin hakk-ı tasarrufu tasdîk olunmakdan dolâyıdır ki

Gymes şehri dâyinlerine revâklarını terhîn etdi. Dâyinler va‛desi hulûlünde aldılar.

Arkésiné şehri üç Talend [87] istikrâza mecbûriyyet hüsn etmesiyle bir tasarrufa

bütün emlâk-i umûmiyyesini terhîn etdi. Asya şehirleri Lylla’nın kendilerine tahmîl

etdiği tazmînât-ı harbiyyeyi istîkrâz tarîkiyle tedârüke mecbûr oldukları zaman

tiyatrolarını jimnazlarını, limânlarını, divârlarını yani milel-i hâzıraca terhîne müsâid

olmayan emvâl-i gayr-i menkûlelerini terhîn etdiler.

Gyme d’éoleole şehri de revâkları için aynı tarîke mürâcaat etdi ve vakt-i

muayyende te’diye-i deyn edememesinden dolayı revâklar dâyinler tarafından zabt

edilerek müterehhin yağmura karşı mâlik oldukları siperden mahrûm kaldılar.

El-yevm gerek Avrupalılarca ve gerek biz de emlâk-i umûmiyyeden sayılan

şeyler umûmun isti‛mâline mekrûk olub eşhâsa temlîk ve tefvîz câiz ve hakkında

Page 70: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

62

mürûr-ı zaman da cârî olmayan şeylerdir. Şehr-i dâhil ve hâricindeki tarîk-i âmmeler,

meydanlar miyâh-ı mubâha gibi.

Bir kısım emlâk dahi mâhiyyeten emlâk-i umûmiyyeden iken hukûk-ı

medeniyyemizce [88] mürûr-ı zamana tâbi‛ olmak iktizâ edeceğine göre emlâk-i

umûmiyye mülhakâtı sayılmak îcâb eylemişdir. Sahiller, limânlar, fenârlar, rıhtımlar,

müzeler, kütübhâneler gibi.

Emlâk-i umûmiyyenin mâhiyyeti, kendisinin tabî‛iyyet-i zâtiyyesiyle ve

tahsîs olunduğu cihet ile alâkadâr olub menşe’lerine veya devam-ı intizâmları için

lâzım gelen mesârifin menba‛na tecâvüz edemeyeceğinden ve hatta bir ücrete veya

resme tâbi‛ olub olmaması da tağyîr-i mâhiyyetine sebeb olamayacağından bunlar

hükûmetce yapılsın ve yahud hidemât-ı umûmiyyenin bir kısmını deruhde eden

belediyelerce te’sîs ve i‛mâr edilsin yine emlâk-i umûmiyye adâdında sayılırlar.

Şurası bilinmelidir ki bunların cihet-i tahsîslerinin tebdîliyle evsâf-ı mahsusâlarının

zevâli de mümkündür. Nitekim bir tarîk-i âmmın tebdîl-i istikâmetinde eski yol

mahalli artık tarîk değildir.

Emlâk-i umûmiyyenin diğer kısmına gelince bunlar hakkında da aynı ahkâm

ve muâmele cârî olub diğerlerinden farkı isti‛mâl ve intifâ‛idir. [89] Yalnız bir karye

veya kasaba ahâlîsinin me’zûn olmasından ibâretdir. Kurâ baltalıkları mer‛âlar,

mesîreler bu kabildendir.

Yollar – Bizde yollar tarîk-i âmm ve tarîk-i hâss diye ikiye ayrılır. Umûmun

hakk-ı mürûru olan yollara tarîk-i âmm denilib eşhâs-ı ma‛dûdenin hakk-ı mürûru

olanlara da tarîk-i hâss deniliyor. Tarîk-i âmmdan herkes mürûr edebilir ve araba ve

hayvânâtını çekebilir fakat bi-şarti’s-selâma olmakla mukayyed olduğundan yol

üzerinde hayvân ve arabasını durduramaz tarîk-i âmme herkes kapu açar fakat iki

tarafı kendisinin olsa bile karşıdan karşıya köprü kuramaz. Ve mârreye zarar verecek

sûretde şeh-nişîn ve cûmbâ da yapamaz. Belediye kanûnu bunlar için hadd ta‛yîn

etmişdir. Yola binâ yapılamadığı gibi ağaç da gars edilemez. Yaya kaldırımları

kenarına belediyece ağaç gars olunacağı zaman mârreye ve etrafındaki hâne

sükkânına zarar verib vermeyeceği ve memleketin iklim ve hevâsına [90] göre

muvâfık olub olmayacağı önce düşünülmelidir.

Yolların en mühim kısmı bi’t-tabi‛ kasabaları yekdiğerine ve sevâhile rabt

eden caddelerdir. Yollar, insânları birbiriyle te’nîse ve te’sis-i münâsebetlerine ve

Page 71: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

63

görgülerinin tezâyüdüne, san‛at ve ticâretlerinin revâcına ve mahsûlâtın tezâyüdüne

ve Hudâ-negerde kaht ve galâ ve inbât-ı semâviyyeden mütevellid mahrûmiyyetlerin

telâfisine, efkârın teâlisine ve asâyişin muhâfazasına hulâsa refâhiyyet-i umûmiyyeye

hizmet eden en mühim bir vâsıtadır bir memleketde o maârifîn terakkisi bile evvel

emirde yola arz-ı ihtiyâc etdirir. Çünkü maârif insânlarda ihtiyacât-ı zarûriyyetin

suhûletle def‛î çaresi hazırlandıkdan sonra ancak neşv ü nemâya sâlih bir zemîn

bulmuş olur.

Sevk-ül-ceyş ve posta nakliyâtından dolayı ise devlet ve millete edeceği

hizmet pek büyükdür.

Bizim bu bâdda intibâhımız turuk ve maâbir hakkında ilk neşr olunan [91] 18

Cemâziyel-evvel sene 286 târihli nizâm-nâme ile başlar bu nizâm-nâme mûcebince:

Evvelâ: Vilâyât merkezinden Dersaâdet’e ve iskelelere ve demir yollarına

müntehî büyük caddeler.

Sâniyen: Vilâyât ve evliye merkezleri beynindeki vilâyât caddeleri.

Sâlisen: Kazâdan kazâya ve kazâdan büyük caddelere ve demir yollara ve

iskelelere giden sancâk yolları.

Râbiân: Nevâhi yolları nâmıyla ve her birerlerinde arzları sırasıyla 9 – 7 – 5,5

- 3 metre olmak üzere dörde taksîm edilmişdir.

Yolun inşâsı için fennî ve idârî me’mûrlar muâşeretiyle alât ve edevâtın

tedârükü devletce deruhde olunarak yalnız emr-i inşâât amele-i mükellefe usûlüyle

ceryân edecek idi. İmâmlar ve mezâhib-i muhtelife papasları ve hâhâm ve mekteb ve

ders hocaları ve alîle’l-vücûd olanlar ve hizmet-i askeriyye ve zabtiyyede bulunanlar

müstesnâ olmak üzere on altıdan yukarı ve altmışdan [92] aşağısındaki bi’l-umûm

nüfûs-ı zükûr ve yük ve araba hayvânları beş senede yirmi gün çalışdırılmakla

mükellef idiler. Bedenen çalışdığı gibi bedel-i şahsî vermek ve yahud hayvân

çalışdırmak ve yahud da hizmet-i muayyeneyi maktû‛ân îfâ eylemek sûretiyle

mükellefiyyet edâ olunabiliyordu. Yine bu nizâm-nâmede beş seneden ibâret olan

devre-i mükellefiyyetde ahâlîye tevzî‛ edilen hizmet beyinlerinde kendi arzûlarına

göre taksîm olunmak ve eksik veya fazla hizmetleri devre-i âtiyedeki mükellef

oldukları ameliyâtdan mahsûb edilmek ve mevki‛-i ameliyâtın kasaba ve kurâdan

baîdi hâlinde beher sâat için yüz günde beş gün nisbetinde ta‛dîlât yapılmak gibi

levâzım-ı muadalete riâyet olunmakla bereber i‛mâlâtın müddet ve mevsim-i

Page 72: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

64

icrâsının her sene meclis-i idâre-i livâca ta‛yîn olunması sûretiyle halkı senenin en

işsiz ve müsâid zamanlarında çalışdırmak ciheti taht-ı te’mîne alınarak muktezâ-yı

maslahat gözedilmişdir. 27 Haziran sene 299 târihinde [93] bu bâbda bir ta‛lîmât neşr

edilmiş ve 300 târihinden î‛tibâren a‛şâra zamîmeten alınmağa başlanılan süb‛ ve

rub‛dan sülüsâtı mahalli menâfi‛ne tahsîs olunmuşdur.

Muahharen mezkûr nizâm-nâmenin ta‛dîline lüzûm görülerek ol bâbda

Meclis-i Vükelâca ittihâz olunan karar vechle sâdır olub 10 Şubat sene 305 târihli

buyuruldu-i sâmî ile teblîğ edilen irâde-i seniyye mûcebince mebde’-i sinn-i

mükellefiyyet on altıdan yirmiye iblâğ ve bedel-i nakdî verecekler için vilâyât ve

müstakil sancâklar için iki kısma ayrılarak birisine üç ve diğerine dörder kuruş

yevmiyye takdîr olunmuşdur. 325 senesi Muvâzene-i Umûmiyye Kanûnunda her

vilâyetin tarîk-i bedelâtı o vilâyetin turuk ve maâbirine sarf olunacağı tasrîh kılınmış

ve inşasına bedâ’ edilib de ikmâl edilemeyen ve ikmâline mahallenin bedel-i nakdîsi

kifâyet etmeyen yolların ikmâli için ayrıca yirmi bin lira tahsîsât kabûl olunmuşdur.

Yine mezkûr kanûn ile Pây-i taht ahâlîsi dahi tarîk-i mukellefiyyeti meyânına bi’l-

idhâl [94] yevmiyyesi beşer kuruşdan takdîr ve bazı vilâyât yevmiyyelerine zamâim

icrâ ve Bağdâd vilâyeti için müceddeden üç kuruş yevmiyye vaz‛ edilmişdir.

Nihâyet 326 senesi Muvâzene-i Umûmiyye Kanûnu turuk ve maâbir

mükellefiyyet-i bedeniyyesini terk ederek o seneden i‛tibâren nakden istîfâ usûlünü

kabûl ve bazı vilâyetler yevmiyyeleri mikdârını da tezyîd eylemiş ve o zamana kadar

müstesnâ tutulan Basra, Trablusgarb, Bingâzi ve İşkodra vilâyetlerine muceddeden

üç kuruş yevmiyye vaz‛ edilmişdir. Bundan başka tarîk-i bedel takdîsiyle amele-i

mukellefe ücûrâtının 323 senesi nihâyetine kadar bakayâsı ve 324 ve 325 seneleri

bakayâsının da iki kat olan cezâsı afv olunmuşdur. 30 Haziran sene 326 târihli

madde-i kanûniyye ile turuk-ı umûmiyyenin inşâ ve ikmâli için senevî “94.606.200”

kuruşun 326 ve 327 senelerinde sarfına me’zûniyyet verilmişdir.

327 senesi büdce kanûnuyla da turuk-ı umûmiyye inşâat ve ta‛mîrâtına [95]

sarf edilmek ve bedeli tekasît-ı seneviyye ile ödenmek üzere “2.500.000” liralık

istikrâz akdi için Mâliye Nezâreti me’zûn kılınmışdır.

Page 73: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

65

327 Büdcesinde

6.855.000 Turuk-ı vilâyât me’mûrîn-i fenniyye ve müstahdemin maâşâtı

260.000 Turuk-ı vîlâyât levâzım-ı hendesiyye ve kırtâsiyye

3.287.000 Mesârif-i mütenevvia

64.907.129 İnkişâfât-ı ta‛mirât mütemâdiyye inşâât-ı cedîde ve ta‛mirât-ı

esâsiyye Trablusgarb ve Yemen ve Hardan ve Zâl-ı Kebîr

köprüsü mesârifi

8.310.749 Maâşât-ı harc-ı râh ve müteferrika

83.619.878

El-yevm 500+2568 kilometre Avrupa-yı Osmânî’de ve 330+3656 Asya-yı

Osmânî’de olmak üzere cem‛ân 10.226.830 kilometre şosemiz vardır ki aksâmı ber-

vech-i âtîdir.

Page 74: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

66

[96,97]

Yol Numarası

AVRUPA-YI OSMÂNÎ Yolların Esâmisi

Tûl-i Umûmî Kilometre

1 Mustafapaşa Edirne Babaeski Lüleburgaz Çorlu Ereğli 230 + 110 2 Edirne Hasköy Kırkkilise Vize Saray 000 + 137 3 Silivri Çorlu 000 + 50 4 Dersaâdet Büyükçekmece 500 + 37 5 Tekfurdağı Muradlı 230 + 22 6 Gelibolu Keşan Uzunköprü 250 + 78 7 Edirne Ortaköy Koşukavak Mestanlı Kırcaali 000 + 144 8 Mestanlı Gümülcine 200 + 62 9 Kavala Drama 230 + 36

10 Siroz Demirhisar Menlik Salihağa Köprüsü Cum‛a-i bâlâ 150 + 137 11 Salihağa Köprüsü Osmaniye Koçana İştip 000 + 121 12 Demirhisar Toyran İstirumçe Radovişte 250 + 112 13 Üsküb Kumanova Palanka Köstendil 130 + 136 14 Firzovik Prizrin Yakova İpek Mitroviçe 360 + 243 15 Priştine Premapos 16 + 41 16 İşkodra Şenkın 100 + 42 17 Selanik Yenice Vodina Kınalı Manastır Rense Ohri Ustruga İlbasan Draç 80 + 351 18 Preveze Yanya Serandoz Görice Rense 330 + 204 19 Avlonya Berat Serandapor 000 + 217 20 Kınalı Soroviç Kozana Serfiçe Alasonya Domanik Kütem? Köprüsü 240 + 147 21 Manastır Pirlepe Köprülü Tikveş Hodve? 740 + 165

Page 75: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

67

Yol Numarası

ASYA-YI OSMANÎ Yolları Esâmisi

Tûl-i Umûmî Kilometre

1 İstanbul İzmit Nallıhan Ankara Yozgat Sivas Karahisar Erzincan Erzurum 750 + 1319 2 Sason Havza Merzifon Amasya Tokat Sivas Kayseri Niğde Tarsus Mersin 000 + 783 3 İskenderun Kilis Ayntab Birecik Urfa Siverek Diyarbekir Ergani Mezraa Dersim Erzincan 000 + 863 4 Kilis Haleb Zor Bağdad 000 + 816 5 Üsküdar Şile 000 + 75 6 Adapazarı Düzce Bolu 710 + 132 7 Düzce Akşehir 260 + 38 8 Ankara Kalecik Kangırı Kastamonu İnebolu 210 + 344 9 Sinob Boyabad Havza 460 + 203

10 Giresun Karahisar 000 + 76 11 Trabzon Gümüşhane Bayburd Erzurum 900 + 324 12 Rize Erzurum Hudûdu 000 + 83 13 Sivas Malatya Mezra 530 + 323 14 Bitlis Nidvan Muş Hıns Erzurum 000 + 316 15 Erzurum Kiğı Mamuratü’l-azîz 000 + 182 16 Adilcevaz Malazgird Hıns 000 + 150 17 Mudanya Bursa Yenişehir Bilecik 000 + 142 18 Susgarlı Mihaliç Bursa 000 + 134 19 Bandırma Susgarlı Balıkesir 000 + 100 20 İzmir Tire Aydın Çine Muğla Gökabad Mersin 000 + 276 21 Antalya Burdur Isparta Eğirdir 800 + 167 22 İskenderun Payas Ezinhamidiye Adana Tarsus 830 + 298 23 Adana Sis 000 + 50 24 Beyrut Şam 000 + 128 25 Beyrut Sur Akka Hayfa 600 + 139 26 Yafa Benisa‛b Nablus Kudüs Yafa 980 + 191

[98,99]

Page 76: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

68

[100] Turuk ve maâbir hakkındaki nizâmât ve kavânîn sırasıyla nazar-ı

mutâlaaya alındıkda memleketde nukûdun nedreti der-pîş edilerek işe evvel-be-evvel

mükellefiyyet-i bedeniyye ile başlanmış olduğu hâlde yavaş yavaş mükellefiyyet-i

bedeniyye kaldırılarak nihâyet mükellefiyyet-i nakdiyye de karar kılındığı

anlaşılıyor. Halbûki ahvâl-i ictimâ‛iyye ve iktisâdiyyesi gâyetle mütefâvit aksâm ve

enhâyı hâvî olan memleketimizin her tarafında aynı usûlün tatbîkindeki müşkilât ve

mahâzîrin nazar-ı dikkatden devr tutulmaması lâzım gelir.

Nakdin fıkdân derecesinde ender olduğu mahallerde mükellefiyyet-i

nakdiyyenin tâkat-fersâ bir teklîf olacağı meydandadır. Bir tarafdan külli mikdâr

bakayâ bırakarak ve diğer tarafdan dörder kuruşdan toplanan yevmiyyeye mukabil

on kuruşa amele çalışdırarak ne dereceye kadar yol yapdırılabileceği ednâ mülâhaza

ile takdîr olunabilir. Yakın vakitde yine amele-i mükellefe usûlünün kabûlüyle yol

inşââtına germî verilmesini an-samîm temenni edelim.

Umûmî Meydanlar – Bir şehirde umûma âid mesâilin müzâkere ve

münâkaşası [101] için bir mahall-i ictimâ‛a lüzûm-ı derkârdır. Ahâlîsi hukûk-ı

hürriyyetden nasîbe-dâr olmuş memleketlerde öteden beri umûmî meydanlara

lâyıkıyla ehemmiyet verilmişdir.

Ahvâl-i umûmiyye- i memleket hakkında serd-i mutâlaât ve vatandaşların

tenvîr-i fikr ve intibâhı zımnında îrâd-ı nutk ve hitâbet edilecek böyle mahallerden

yangın, zelzele gibi afât-ı semâviyye vukû‛unda ayrıca da istifâde olunur. Ciyâdet-i

hevâye hizmeti ise ehemmiyyet ve lüzûmca diğer fevâidinden aşağı kalmaz. Biz de

bu husûs lâyıkıyla nokta-i dikkate alınmamış ve el-yevm dahi celb-i nazar etdiğine

delâlet eder bir şeye tesâdüf olunamamakda bulmuşdur.

Yalnız pazar ve panayır için bazı şühûr ve kasabâtda mahall-i mahsûsa

mevcûddur ki bunlar lede’l-iktizâ umûmî meydanlar hizmetini îfâ edebilir zâten

pazar ve panayır mahalleri de emlâk-i umûmiyye-i devlet cümlesindendir.

Meydanlar pazar ve panayır mahalleri hakkındaki ahkam arâzî kanûnunun

[102] doksan dört ve ânı ta‛kîb eden maddelerinde mündericdir. Dâhil-i şehirde

bulunan pazar mahallerinin rüsûmu öteden beri belediyelere âid idi. 326 senesi

Muvâzene-i Umûmiyye Kanûnu mûcibince panayırlar rüsûmu dahi mensûb olduğu

kaza belediyesine terk olunmuş ve belediyesi olmayan mahalleler panayır rüsûmu

Page 77: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

69

Hazîne-i Mâliye de kalmışdır. Belediyesi müteşekkil olmayan mahalleler belediye

rüsûmu ise öteden beri cihet-i mâliyece istîfâ olunmakdadır.

Şûrâ-yı Devletce ittihâz olunub buyuruldu-i sâmî ile teblîğ olunan kararda

devâir-i belediyenin dâire-i nüfûzları bilâd ve kasabât derûnlarından ibâret ise de

bazen bilâd ve kasabâtın derûnları pazar ve panayır kurulmasına müsâid olmadığı

gibi bazen mahâzîri de dâ‛î olabileceğine binâen ekseriyet üzere pazar ve panayır bir

şehire izâfetle o şehrin hâricinde kurulmakda olub şu hâle nazaran rüsûmunun izâfet

edildiği şehir belediyesine âidiyyeti der-kâr ve kendiye izâfet edildiği şehirde

belediye teşkîlâtı mevcûd olmadığı sûretde o gibi [103] pazar ve panayır rüsûmunun

madde-i kanûniyye mûcibince hazîneye âidiyyeti bedîdâr bulunduğundan bu suretle

muâmele olunması bildirilmiş olduğundan keyfiyyet 19 Kanûn-i Evvel sene 326

târihlî umûm-nâme ile me’mûrîn-i mâliyeye teblîğ kılınmışdır.

Şimendiferler

Vesâit-i ihtilât ve münâkalâtın kesret ve suhûleti beşeriyyetin terakkisine ne

derecelerde hizmet etdiğini umûmî yollar bahsinde görmüş idik. Şimendiferler âdeta

bunların bir şekl-i mükemmel ve müterakkisi olmak i‛tibâriyle te’mîn edeceği

fevâidin bâlâ-ter olacağı derkârdır.

İnsânlar hâl-i ibtidâide bütün münâkalâtı arkalarında icrâ ederken hayvânâtı

bi’l-te’nîs bu vazîfeyi ânlara tahmîl etmek sûretiyle atdıkları birinci hatve-i terakki

ile kalmayarak tekerlekli arabalar îcâd ve vâsıta-i cerr ile icrâ-yı münâkalât usûlünü

keşfe muvaffak oldukdan sonra tarîk-i feyz ve terakkiye sülûk etmiş bulundular.

Eşyâ-yı nâkîle ile mahmûl araba tekerleklerinin [104] arz ile şiddet-i delk ve

temâsının tehvînine ve mukâvemet-i cebriyyenin tahfîfine çare aranıldığı sıralarda

buhâr kuvvetinin amâl-i beşeriyyeye mutâvaati esbâbı da keşf olunmuş

bulunduğundan raylar ferşiyle üzerinde bi-zâtihi müteharrik arabalar işledilmiş ve bu

sûretle şimendifer dediğimiz a‛zam ihtirâât-ı beşeriyyeden bir harika sâha vücûda

gelmişdir. Avrupa’da 1830 senesinde öğrenilen şimendifer emr-i münâkalâtda

gösterdiği sür‛at ve kudret hasebiyle az zamanda lâyık olduğu rağbeti celb ederek el-

yevm küre-i arzda mikdârı 934.000 kilometreye bâliğ olmuşdur ki arz ile kamer

arasındaki mesâfe-i vasıtanın iki buçuk misli raddesidir.

Page 78: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

70

1910 senesine kadar bazı hükûmetlerin memleketleri dâhilinde vücûda

getirdikleri şimendiferle mesâha-i arâzîye nisbetleri ber-vech-i âtîdir.

[105, 106]

Kilometre Sâha-i Sathiyyeye Nisbeti

Amerika Cemâhîr-i Müttefikâsı 367.130 0,035

Rusya 71.571 0,003

Almanya 58.432 0,10

Fransa 48.064 0,09

Avusturya ve Macaristan 44.684 0,06

Kanada 37.444 0,003

İngiltere 37.188 0,011

Meksika 28.822 0,011

Arjantin 21.668 0,007

Brezilya 17.340 0,002

İtalya 16.726 0,05

İspanya 14.807 0,029

İsveç 13.233 0,029

Japonya 8.156 0,010

Memâlik-i Osmâniyye 6.232 0,019

Mısır 5.638 0,005

Çin 5.528 0,0005

İsviçre 4.693 0,11

Belçika 4.633 0,15

Danimarka 3.353 0,08

Romanya 3.204 0,024

Hollanda 3.144 0,19

Portekiz 2.698 0,029

Norveç 2.583 0,008

Peru 2.153 0,0018

Şimendiferlerin zaman-ı îcâdından beri mikdârı pek ziyâde artdığı ve bir

tarafdan mütevâliyen artmakda bulunduğu gibi sür‛at ve intizâm ve vagonların

mükkemmliyyeti de günden güne terakki etmektedir. İbtidâ-yı îcâdında sür‛at seyri

Page 79: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

71

altı kilometreden ibâret iken el-yevm yüz otuz [107] ve daha ziyâde kilometre kat‛

etdirilmekdedir.

Vagonların ıslâh ve nevâkısının ikmâli ve ale’l-husûs yataklı vagonların îcâdı

ve kuvve-i cirriyyede elektrik kuvvetinin isti‛mâli terakkiyyât-ı fevka’l-âde vücûda

getirmişdir.

Şimendiferlerin inşasında ya hükûmetin yapması ve yahud da ahâlînin

teşebbüsât-ı şahsiyyelerine bırakılması gibi vehle-i evlâda iki sûret vârid-i hâtır

olmak tabîîdir.

Angalosakson kavminden başka akvâmda teşebbüs-i şahsi derece-i

tekemmüle vâsıl olmadığından yalnız ânlarda yani İngiltere ve Cemâhîr-i Müttefike-i

Amarika’da şimendiferler efrâd tarafından, diğer memleketlerde hükûmetlerce

yapılmakda ve bu sûretle emlâk-i devlet adâdında bulunmakdadır.

Hükûmetler, emr-i inşââtı ya bi’z-zat kendileri emâneten icrâ etmek ve yahud

bir şirkete ihâle eylemek şıklarından birini ihtiyâr mecbûriyyetindedir. Emâneten

inşâât hükûmet için pek masraflı ve külfetli olacağına göre şıkk-ı sânînin ihtiyârı

müreccah ise de hükûmetlerin li-maksad şıkk-ı evvelî de [108] ihtiyâr eyledikleri

vâki‛dir. Meselâ bizim Hicaz Şimendiferimiz ve Rusya’ nın Aksâ-yı Şark

Şimendiferi bu sûretle emâneten yapılmışdır. Bu gibi müstesniyâtdan sarf-ı nazar

olunduğu hâlde hükûmetler umûmiyyetle şimendiferlerini şirketlere ihâle sûretiyle

inşâ etdirirler.

Ancak inşâât mesârif-i azîmesinin hükûmetce def‛aten tesviyesi kabil

olamayacağı cihetle istikrâzen tedârük olunacağına ve böyle bir istikrâz için yapılan

hatt vâridâtı en sağlam karşılık teşkîl edeceğine göre işletme hâsılâtı inşâât-ı masraf

ve fâizine karşılık gösterilerek ve lede’l-iktizâ bu vâridâtın diğer bazı vâridât ile ve

meselâ bizde olduğu gibi hattın geçeceği mahalleler a‛şâr vâridâtıyla te’mîn edilerek

mes’ele bir istikrâz şekline ifrâg ve şart-nâme ve mukavele-nâme bu esâsa tevfîken

tanzîm olunur. Şimendiferlerin inşâat ve işletme mukavele-nâmelerinin yekdiğeriyle

karışdırılması bu mecbûriyyet sebebiyledir. Yoksa hükûmet inşâât mesârifini başka

sûretle tesvîyeye imkân bulsa henüz hatt vücûda gelemeden [109] işletme ciheti için

ber-vech-i peşîn bazı taahhüdât altına girmeye muhtâc olmaz. Ve ba‛de’l-inşââtda

işlemeğe hazır ve müheyyâ bulunan hattı daha muvâfık şerâitle işledecek kumpanya

bulmakda müşkilât çekmezdi.

Page 80: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

72

Ma‛mâfî şimendiferlerin nakliyât-ı ticâriyyede ve ale’l-husûs sevkiyât- ı

askeriyye de hâiz olduğu ehemmiyyet-i fevka’l-âdeden dolayı hükûmetlerce şirket

yedinde bulundurmakdan ziyâde kendi yed-i idârelerine almak ciheti sittin-i ahîrede

iltizâm olunmakda ve Almanya ve İtalya’da bu sûrete pek ziyâde ehemmiyyet

verilmekdedir.

Memleketin ahvâl-i iktisâdiyye ve askeriyyesiyle şiddetle alâkadâr olan

şimendiferlerin kudret-i mâliye müsâid olduğu hâlde hükûmet yedinde bulunması

müreccah görünüyor. Gerçi bazı erbâb-ı ulûm bunların şirketler yedinde bulunmasını

tasarruf nokta-i nazarından tercîh etmek istemekde iseler de şimendiferlerin

memlekete umûm-ı lüzûm ve şümûl-ı hizmeti ve emr-i idâresinin kavâid-i muttaride

[110] tahtında ceryân edebilmesi i‛tibâriyle hükûmet idâresinde bulunmasında

mahzûr olmamak lâzım gelir.

Şimendiferler, gerçi geçdikleri havâliyi ihyâ edercesine i‛mârına hâdim

oluyor ise de i‛mârât lâyıkıyla vücûda gelinceye kadar işletme hâsılâtı, tesîs ve idâre-

i mesârifine tekâbül edememek ihtimâline binâen kumpanyalar bu bâbda

hükûmetden te’mînât almadıkca nukûd-ı azîmelerini böyle bir yola yatıramazlar.

Ândan dolayı kesâfet-i nüfûsiyyesi az, arâzîsi gayr-ı ma‛mûr mahallelerde yapılacak

şimendifer için hâsılât bir mikdâr-ı muayyene dâhil oluncaya kadar hükûmet hâsılât

noksanını eklemek mecbûriyyetinde bulunur. İşte te’mînâtlı şimendifer denilen bu

kabil olanlardır.

Bi’l-akis arâzî-i ma‛mûre ve muâmelât-ı ticâriyyesi vâsi‛ mahallelerden geçen

hatlar fazla hâsılât vereceği cihetle te‛mînâta lüzûm ve ihtiyâc kalmaz. Bu kabil

olanlara da te’mînâtsız şimendifer denilir.

[111] Te’mînât dahi iki sûretle olur. Biri te’mîn-i fâiz diğeri te’mîn-i temettu‛

usûlüdür.

Te’mîn-i fâiz; mukaveleye girecek kumpanya inşâ ve işletme için ne kadar

mesârif ederse yüzde dört beş gibi ta‛yîn olunan fâizi işletme hâsılâtıyla ödenemediği

hâlde noksanının hükûmet tarafından eklenmesi taahhüd olmaktadır. Bu sûretde

kumpanyanın temettu‛î sağlam aynı zamanda muayyen ve mahdûd olur.

Te’mîn-i temettu‛ ise kilometre başına hâsıl olacak işletmeye vâridâtının bir

mikdâr-ı muayyene iblâğı hükûmet tarafından taahhüd olunmakdır. Şöyle ki: Hattın

umûm hâsılât-ı gayr-ı sâfîsinden beher kilometreye isâbet eden mikdâr evvelce

Page 81: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

73

hükûmetce deruhde edilmiş olan mikdârdan dûn zuhûr ederse eksiği hükûmet

tarafından itmâm olunur bu sûretde kumpanyanın kâr ve temettu‛î muayyen olmayıb

tasarrufâtı nisbetinde te’mîn-i menfaat etmiş olur.

[112] Şu iki usûlden başka tekmîl-i hatt için senevî mikdâr-ı muayyen tahsîsât

vermek ve yahud Amerika’da olduğu gibi yolun tarafından arâzî i‛tâ eylemek ve

yahud Jerester tarafından ahîren hükûmetimize teklîf olunduğu vechle hattın

civârındaki ma‛âdenin imtiyâzı verilmek gibi bazı sûretler de var ise de en ma‛rûf ve

mer‛î olanı zikr olunan iki usûldür. Emîn-i fâiz ve temettu‛ usûllerinin muhassenât ve

mahazîrine gelince; te’mîn-i fâiz usûlünde kumpanya ne kadar mesârif ederse etsin

fâizi müemmen ve fâiz fahişce ise istifâdesi de o nisbetde fazla olacağından

kumpanyayı isrâfâtdan ve zâid-i mesârifden men‛ etmek mümkün olamaz. Gerçi

ibtidâ-yı emirde bu mesârif için bir hadd ta‛yîni çaresi var ise de şirket harekât-ı

âtiyyesini tehdîd edecek sıkı kuyûd altına girmekden ibtidâ-yı emirde tehâşî ve

ictinâb eder.

Te’mîn-i temettu‛ usûlünde kumpanyanın kârı mesârifinin azlığı nisbetinde

tezâyüd etmiş olacağından eser-i terakki ve faâliyet göstermek cihetini asla iltizâm

etmez. Hele ücûrâtın tenzîli, katarların [113] tezyîdi gibi halka suhûlet-bahş olacak

ıshâlâta mümkün olduğu kadar teşebbüs ve muvâfakat etmemek menâfî‛ iktizâsından

olur. Bu cihetle şimendiferden beklenilen fâide de kumpanyanın menâfî‛ yolunda

kısmen fedâ edilmiş olur. Her hükûmet memleketinin ahvâline yani şoselerinin

mükemmeliyyetine nüfûsunun mikdârına zirâat ve sanâ‛atının terakkisine, mahsûlât

ve sermâyenin mebzûliyyetine ve nihâyet kendi iktidâr-ı mâliyesine göre şimendifer

inşâsında muvâfık göreceği usûlü intihâb ve tercîh eder.

Memâlik-i Osmâniyye’de mevcûd şimendiferler kısmen hükûmet tarafından

yapıldığı hâlde kumpanyalara ihâle edilmiş ve kısm-ı a‛zamî kumpanyalar tarafından

inşâ ve işledilmekde bulunmuş olub yalnız Hicaz şimendifer hattı hükûmet

idâresinde işledilmekdedir.

Page 82: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

74

[114] El-yevm şimendiferlerimiz şunlardan ibaretdir.

Rumeli’de Tûlâ

Kilometre Metre

Şark demiryolları 954 169

Dedeağaç - Selanik hattı 510 470

Selanik - Manastır hattı 218 316

Anadolu

Haydarpaşa – İzmit - Ankara hattı 578 138

İrfaniye - Adapazarı hattı 10 106

Eskişehir - Konya hattı 445 443

Konya - Ulukışla hattı 237 652

Alaşehir - Afyonkarahisar hattı 250 968

Aydın demiryolları 513 500

İzmir - Kasaba hattı 266 000

Mersin - Adana hattı 67 000

Mudanya - Bursa hatt 41 113

Suriye ve Arabistan

Hicaz demiryolları 1465 000

Beyrut – Şam - Müzeyrib hattı 257 700

Reyak - Haleb hattı 331 506

Trablus-ı Şam - Hums hattı 102 295

Yafa - Küdüs hattı 86 659

6336 435

[115] Hudût-ı mezkûreden Aydın - İzmir, Mersin - Adana, Mudanya - Bursa,

Beyrut - Şam-Müzeyrib, Yafa - Küdüs hatları te’minatsız olub diğerleri te‛minâtlıdır.

Yalnız Şark şimendiferleri hükûmet mâlı iken mukavele-i mahsûsa ile bir

kumpanyaya ihâle edilmiş ve Hicaz hattı da her türlü kuyûddan azâde olarak

hükûmet idâresinde inşâ ve işledilmekde bulunmuştur.

Page 83: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

75

Enhâr-ı Mubâha, Kanallar, Rıhtımlar, Limânlar

Memâlik-i Osmâniyye’de seyr-i sefâine sâlih birçok enhâr-ı azîme bulunduğu

hâlde bunlardan lâyıkıyla istifâde olunamamakdadır. Kanal küşâdı ise hiç vâki‛ bile

değildir. Kızılırmak Seyhan Ceyhan nehirleri gibi mütevassat enhâr şöyle dursun

dünyanın en münbit kıt‛â-i arâzîsinden geçen koca Dicle ve Fırat Nehirleri bile

rağbet-i intifâ‛mızı celb edememişlerdir.

Ecânib nüfûzunun memlekete duhûlüne mâni‛ olmak üzere Dicle ve Fırat

[116] Nehirlerinde sefâin-i imtiyâzı vaktiyle Hazîne-i Hassaca isti‛mâl edilmiş ve

orada bir de seyr-i sefâin idâresi teşkîl kılınmış ise de daha evvelce icrâ-yı

münâkalâta başlayan İngiliz Lynch Kumpanyasının rekâbetinden nâşi lâyıkıyla

terakki edememişdir. Bu idâre hakkında emlâk-i emîriyye bahsinde izâhât-ı lâzıma

verilecekdir.

Sevâhil-i Osmâniyye gâyetle vüs‛ati olmakla beraber irili ufaklı câ-be-câ ve

lâ-yuadd ve lâ-yuhsâ birçok körfez ve limânları muhtevî ise de bunlar tabîî hılkî olub

sun‛-i beşer ânlara ta‛alluk etmemiş olduğundan istifâdeleri ma‛dûm veya mahdûd

kalmışdır. İstanbul, Haydarpaşa Selanik İzmir Beyrut Sakız limân ve rıhtımları ise

henüz şirketler yedinde bulunmukda muvâredât fâhiş denilecek kadar ağır rüsûma

tâbi‛ tutulmakda olmalarıyla ticâreti az çok iz‛âcdan hâli değildirler. Anadolu’nun

ortasına doğru bir girinti ile cesim limân şeklini irâ’e eden İskenderun Körfezi ise

Asya-yı Osmânî muvâredatının en mühim mahreci olmak iktiza eder ki birçok

esbâbdan [117] dolayı sittîn-i ahirede ehemmiyyetini bile gâib etmekde bulmuşdur.

Hıtta-i Irakiyye’nin muhayyirü’l-ukûl olan kuvve-i inbâtiyyesinden te‛mîn-i

istifâde zımnında vasatından mülâim-i i‛vicâclarla ceryân eden Dicle ve Fırat

Nehirlerinden kanallar küşâdı ehem ve akdem-i umûr olduğu hâlde şimdiye kadar bu

bâbda ciddi bir himmet-i sarf-ı himmet edilememiş ve vaktiyle cihânın zahîre anbarı

nâmını alan beyn-en-nehrîn arâzî aşâyir-i bedeviyyenin cevelân-gâhı olub kalmışdır.

Kanal küşâdıyla iskâ-yı arâzî şöyle dursun milyonlar sarfıyla mukaddema devletce

yapdırılan sedlerin muhâfazasında lâ-kaydâne bir meslek ta‛kîb olunmasının netice-i

meş’ûmesi olarak Hindiye süddesinin inhidâmı ve koca Horasan kazâsının mahv ve

ifnâsı gibi facialarda vukû‛a gelmişdir.

Page 84: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

76

İ‛lân-ı Meşrûtiyyetden sonra gerçi bir İngiliz mühendisi ma‛rifetiyle El-cezire

iskâ ve teybîs ve ameliyâtının keşfiyyesine başlanmış ve 327 büdcesinde bunun için

yirmi beş milyon kuruş vaz‛ ve tahsîs kılınmış ise de [118] işin neticeye îsâli daha

pek çok fedâkârlık ihtiyârına ve bir zamanlar intizâra mütevakkıf görünür.

Kütübhâneler, Müzeler

İlm ve irfân-ı beşerî ahlâka tevrîse tavassut eden kitâb ve ânların mecmâ‛ ve

muhaffızı olan kütübhânelerin ehemmiyyet ve ulviyyeti hakkında beyân-ı mutâlaa

zâiddir. Uzmân-ı sâlifede zuhûr eden birçok havâdis ve vukûâta ancak eshâb-ı

himmet tarafından cem‛ ve tedvîn edilmiş kitâblar vâsıtasıyla muttali‛ oluyoruz.

Hükemâ ve ulemâ-yı eslâfın efkâr ve mutâlaâtını ve birçok büyük dimağlardan zuhûr

etmiş hakayıkı bize îsâl eden kitâblardır. Ulûm ve fünûn ve sanâyi‛de beşere tecellî

eden keşfiyât, ihtirâât kitâblara kayd olunmak sûretiyle hem ebediyyet hem de

umûmiyyet şeklini iktisâb ederek insâl-i lâ-hakka yeni başdan tedkîkât külfetinden

vâreste kalmış ve binâen aleyh [119] beşerin terakkiyât-ı mütevâliye ve

mütetâbiasına sebeb-i aslî kitâblar olmuşdur. Kitâbların a‛dâd ve envâ‛î iş bu

terakkiyât ile mütenâsiben tezâyüd edeceğine ve bunlara ıtlâ‛-i kesb etmek

isteyenlerin kudret-i mâliyesi cümlesini nezdinde toplamağa kifâyet edemeyeceğine

mebnî bu bâbdaki müşkilâta karşı ilk düşünülecek çare umûmi kütübhâneler te’sîsi

idi. Fi’l-hakika akvâm-ı müterakkiye için me’kûlât ve melbûsât kadar ehemmiyyeti

hâiz olan ihtiyâcât-ı ma‛neviyye kabil-i ihmâl değildir. Ândan dolayı ni‛met-i

medeniyyetden az çok nasibdâr olan memleketlerde öteden beri kütübhâneler te’sîs

kılınmış ve zamanımızda gerek kütübhânelerin adedi ve gerek ihtivâ etdiği kitâbların

mikdârı şâyan-ı hayret derecelere gelmişdir. Paris kütübhâne-i millîsindeki

mücelledât üç milyona karîbdir.

Dîn-i İslâm, ilm ve irfâna pek büyük pâyeler vermiş ve dîn ile ma‛rifet dâimâ

tev’em gitmiş olduğundan erbâb-ı hayr ve diyânet tarafından yapdırılan cevâmi-i

şerîfeye birer mekteb ve kütübhâne ilâve [120] oluna gelmişdir. Selâtîn-i azâm-ı

Osmânînin bu bâbdaki himmeti el-hakk her türlü sitâyişin fevkindedir.91

91 Kütübhâneler hakkında medeniyyet-i İslâmiyye târihinden ber-vech-i âtî ma‛lûmâtı iktibâs ediyoruz. Akvâm-ı sâlife içinde ilk defa kütüphâne te’sîs eden Babilliler olduğu mervîdir. Anlardan sonra Mısırlılar ve Yunanlılar gelir. Umûmun istifâdesine hizmet maksadıyla umûmî kütüphâneyi ilk

Page 85: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

77

[121] Ayasofya Fatih Lâleli Yenicami câmi‛-i şerîfleri derûnlarında

kütübhânelerden başka, İstanbul’da birçok vüzerâ ve sülehâ kütübhâneleri de [122]

vardır. Bunlar gerçi vakıf olmak i‛tibâriyle umûmun istifâdesine meftûh ise de

devletce te’sîs edilmiş olmadıklarından emlâk-i devletden değildirler. Bizde emlâk-i

devletden ma‛dûd yalnız Bâyezîd Kütübhâne-i Umûmîsi vardır.

Müzeler dahi ehemmiyyetce kütübhânelerden geri kalmaz. Hatta islâmın

âyîne-i i‛mâl ve efkârı olmaları i‛tibariyle ânlardaki ifâde daha sâlim ve beliğdir.

Akvâm-ı sâlifeden kalma her eser bizim için birer [123] ders-i ibret ve intibâh teşkîl

eder. İrfân-ı umûmînin teâlîsine hâdim-i vesâitin pek mühimlerindendir. Fakat bizde

lâyık olduğu kadar teveccüh-i umûmîyi celb edememiş ve zâten sûret-i resmiyyede

müze te’sîsi de ancak asâr-ı atîkeye dâir 20 Safer sene 291 târihinde neşr edilen

nizâm-nâme üzerine vâki‛ olmuşdur. Muahharen 9 Şubat sene 299 târihinde ta‛dîlen

yeni bir nizâm-nâme neşr ve tatbîk edildiği gibi 13 Ramazan sene 306 târihinde bir

de nizâm-nâme-i dâhilî tertîb olunmuş ve nihâyet 10 Nisan sene 322 târihli nizâm-

nâmenin neşri ile evvelki nizâm-nâmelerin hükmü fesh edilmişdir. İş bu nizâm-

nâmede Memâlik-i Osmâniyye arâzîsinde mevcûdiyyeti bilinen ve yahud âtiyen keşf

edilecek olan her nev‛ ebdân ve asâr-ı atîke-i menkûle ve gayr-i menkûlenin cümlesi

def‛a Yunanîler te’sîs etmişlerdi. Kable’l-mîlâd altıncı asırın evvâsıtında Yunanistan’da (Peisistratos) umûmi bir kütübhâne te’sîs etmiş idi. Vaktiyle Bergamada iki yüz bin cildi hâvî bir kütübhâne bulunduğunu mahkîdir. Batalsa (Ptolemaeus) dahi meşhûr İskenderiyye kütübhânesini te’sîs etmişdi. Romalılar’ın ilk te’sîs etdikleri kütüphâne kable’l-mîlâd 167 senesinde Makedonya’dan Roma’ya nakl etdikleri kitâblardan teşkîl olunmuşidi. Abbasiler Bağdad’da (Beytü’l-Hikme) nâmıyla bir kütüphâne te’sîs etmişlerdir. Âl-i Büveyh mülûkünden (Bahâüddevle) nin veziri (Şabur ibn Erdeşîr) 381 târihinde Bağdad’da Kerh Mahallesinde bir kütübhâne te’sîs etmişdir ki on binden ziyâde mücelledâtı ihtivâ etmekde idi. Endülüs’de Kurtuba Sarâyında vücûda getirilen kütübhânenin dörtyüz bin cildi hâvî olduğu mervîdir. Rivâyete göre Grnata’da yetmiş kadar umûmî kütübhâne mevcûd idi. Fatimiyyûndan Azîz Billah’ın Mısır’da te’sîs etdiği kütübhânenin Selâhaddin Eyyûbî zamanında mevcûdu bir milyonu mütecâviz olmak üzere gösterilmektedir. Mısır’a İslâmlar tarafından te’sîs edilmiş olan kütübhânelerden biri de “Dârü’l-Hikme”dir. Fâtimîler zamanında Trblus-ı Şâm’da bulunan bir kütübhânenin üç milyon cild ihtivâ etdiği mazbût tevârîhdir. Bu kütübhâne Salibiyyûn tarafından yağma edilmişdir. Buhârâ’da İbn-i Sinâya dârü’l-tatbi‛ olmuş pek meşhûr kütübhâne mevcûd idi.

Avrupa Pây-i Tahtlarının En Meşhûr Kütübhâneleri Aded-i Mücelledât

Paris Kütübhâne-i Millîsi 2.700.000 Londra’da Biritanya Medresesi Kütübhânesi 1.648.000 Petersburg’da Kütübhâne-i Çârî 1.360.000 Berlin’de Kütübhâne-i Millî 1.230.000

Viyana’da Kütübhâne-i Millî 924.000 Roma’da Kütübhâne-i Millî 677.000 Cemâhîr-i Müttefeke-i Amerika’da kitabların mecmû‛î 33.051.872 cilde bâliğ olan 2036 bâb kütübhâne mevcûddur.

Page 86: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

78

Hükûmet-i Osmâniyye’nin mâlıdır denilmiş ve Memâlik-i Osmâniyye arâzîsinde

vaktiyle sâkin olan ale’l-umûm akvâm-ı kadîmenin sanâyi‛-i nefîse ve ulûm ve fünûn

ve edebiyât ve hirfete müte‛allik bilâ-istisnâ kaffe-i müzâherât ve her türlü ma‛mûlâtı

asâr-ı atîkadan ma‛dûd olduğu tasrîh kılınarak cevâmi‛-i şerîfe [124] ve hayrât ve

mebânî-i mukaddese metrûk büt-perest ma‛bedleri el-yevm derûnunda icrâ-yı âyîn

edilmeyen sinagonlar (Musevîlere mahsûs ibâdethâneler) bazilikalar (bir nev‛ kilisa)

kilisalar, manastırlar, künbedler, hânlar kal‛a ve burclar, kasaba sûrları, hâneler,

tiyatrolar, köprüler, at meydânları, sirkoslar (Romalılar zamanında araba yarışıyla

oyunlara mahsûs mahall) istâdlar ve hipodromlar (at meydanları) amfiteatrlar (oyun

ve güreşlere mahsûs mahall) hamâmlar, rıhtımlar divârlı ve divârsız kapular,

sahrnıclar, şoseler, dikili taşlar, su yolları, höyükler (mezâr ve karye tepeleri)

mahkûkâtı sathen mer’î ve gayr-i mer’i mezâr odaları, her gûnâ mevâddan masnû‛-i

musavver ve gayr-i musavver lahidler direkler sandûkalar, boyalı ve yahud yâldızlı

tasvîr ve nikablar kabartmalar isteller (mezâr taşları elvâh-ı nezriyye ve sâir direk

üzerindeki âbideler) heykeller heykelcikler, figürinler (toprakdan heykelcikler) yazılı

ve kabartmalı kayalar deri bez pâpîrusu (bir nev‛ nebât yaprağı [125] üzerindeki

muharrerât) parşömen (tirşe üzerindeki muharrerât) ve kâğıd üzerindeki el yazıları,

işlenmiş çakmak taşları ve her nev‛ mevâddan masnû‛ eslaha alât ve edevât ve

vazolar ma‛mûlât-ı turâbiyye ve züccâciyye, müzeyyenât yüzükler mücevherât

ıskarapelar (bir nev‛ böcek şeklinde toprakdan ma‛mûl vezinler) sikkeler madalyalar

kalıblar mahkûk taşlar ağaçdan ma‛mûl eşyâ oyma ve kakma eşyâları fildişi ve

kemikden masnû‛ ma‛mûlât misâl olarak ta‛dâd edilmişdir.

Kezalik kadîm divâr ve âbidât bakayâsı ve ale’l-umûm herhangi cinsden

olursa olsun âbidât ve eşyâ-yı kadîme küsârâtı ve kaya parçaları, dağlık tuğlalık taş

ve cam ve ağaç kırıkları çinilerle ma‛mûlât-ı turâbiyye parçaları asâr-ı atîkadan add

edilmişdir.

Yine bu nizâm-nâme ile Memâlik-i Osmâniyye’den hârice asâr-ı atîka nakli

nen‛ edilmiş ve hâricden gelecekler serbest bırakılmışdır.

[126] (Leyse’l-haberû ke’l-ıyân) mantûkunca müşâhede-i asâr ile bi’l-fi‛l

tedkikât ve tatbi‛âtdan mütehasıl ilm-i yakınî, kütüb-i mastûreden müstenbat

ma‛lûmâtdan bi’t-tabi‛ akvâ olacağına göre müzelerden edilecek istifâde-i azîme

Avrupalılarca lâyıkıyla nazar-ı ehemmiyyete alınarak yalnız bulunabilen asâr-ı eslâf

Page 87: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

79

için değil belki akvâm-ı sâlife ve hazıranın ahlâk ve âdâtını irâ’e eder ve hatta ulûm

ve fünûnun terakkiyâtını gösterir mükemmel ve müteaddid müzeler vücûda getirerek

halkı istifâde etdirmekdedirler. Bu kabilden bize yalnız Yeniçeri Kabakhânesi vardır.

Memâlik-i Osmâniyye akvâm-ı kadîme-i mütemeddinenin arâm-gâhı olmak

hesabiyle asâr-ı atîke mahzeni ta‛bîrine ma-sâdak iken asâr-ı atîkanın kadir ve

kıymetinin takdîrinde pek geç kalmakdan nâşî ekserisi memâlik-i ecnebiyyeye

aşırılmış ve ancak ezmân-ı ahîrede keşf edilen asâr ile Topkapı Sarâyı civârındaki

müze vücûda getirilmişdir. [127] Ma‛mâfî hâvî olduğu asâr kıymetdâr i‛tibâriyle

müzemiz yine en mühim müzelerden ma‛dûddur.

Müzehâneler esâsen halkın tedkîk ve istîknâhına meccânen küşâdı derece-i

vücûbde olan müessesât-ı âliyyeden iken bizdeki müzehâne beş kuruş duhûliyyeye

tâbi‛ tutulmakda ve hatta taşradaki bazı cesîm hârebeleri ziyâret edenlerden de ücret-i

duhûliyye alınmakdadır. Bu cümleden olarak Baalbek harâbesinden nısfı mesârif-i

mahalliyye ve nısf-ı diğeri müzehâneye âid olmak üzere alınan yirmi kuruş

duhûliyye istihsâl edilen 16 Ağustos sene 327 târihli irâde-i seniyye ile on kuruşa

indirilmişdir.

327 senesinden i‛tibâren cihet-i askeriyyeye âid eşyâ-yı atîkanın teşhîrine

mahsûs bir müze daha açılmış ve muahharen Yeniçeri Kabakhânesi dahi oraya nakl

edilmiş ve üç kuruş ücretle ziyâret etdirilmekde bulunmuşdur.

Kıymet-i târihiyyesinden ve kıymet-i maddiyye-i fevka’l-âdesinden [128]

başka mefâhir-i milliyyemizden olmak i‛tibâriyle umûm Osmânlılar için pek

mu‛azzez asâr-ı âliyye ve nefsiyyeyi hâvî bizde bir de Hazîne-i Hümâyûn vardır.

Pâdişâhân-ı azâmın eslaha ve melbûsâtı ve isti‛mâl buyurdukları evânî ve

sarây-ı hümâyûna âid pek çok asâr-ı muhteşeme orada mahfûzdur.

Eşyâ-yı muhteviyyesinden birisi Çaldıran muzafferiyyeti üzerine Sultan

Selim’in igtinâm etdiği taht-ı şâhîdir ki som altun üzerine mînâ ile işlenmiş ve ser-â-

pâ yek-nesak incû ve zümrüd ve yâkût ile bezenmiş bir taht nazar-ı karîb olub erbâb-ı

ihtisâsı yalnız mücevherâtına iki milyon lira takdîr etmişlerdir.

Page 88: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

80

[129]

Emlâk-i Emîriyye

Devletler gerek vazîfe-i asliyyelerinin îfâsı ve gerek maksad ve merâmlarına

vusûl için uhdelerinde muhtelifü’l-envâ‛ emlâk bulundururlar ve ânları idâre-i

külfetini tahammül ederler.

Bu emlâkdan bir kısmının esâsen îrâdı olmaz. Bir kısmının da îrâdı olsa bile

bu îrâd maksûd-ı bi’z-zât olmadığından devletce pek o kadar ehemmiyyet verilmez.

Fakat devletlerin bir kısım emlâkı daha vardır ki ânların îrâdı maksûd-ı bi’z-

zât olur. Yani mücerred îrâd almak maksadıyla taht-ı idâre de bulundurulur. Bu îrâd

devletin vâridât-ı büdcesinde rüsûm ve tekâlîfden başkaca bir mevki‛-i mühim işgâl

eder. Hatta tekâlîf ahzı müteâmil olmayan kurûn-ı ûlâ ve vasıtâda devletlerin yegâne

vâridâtı emlâk hâsılâtı idi. Meselâ İngiltere’de Norman hükûmetlerinin ve Fransa’da

[130] Kapesiyen [Capetiene] hânedânının mâlik oldukları arâzî îrâdından başka

hazîne-i devletin vâridâtı yok idi. El-yevm bile Monako Prensliği’nin îrâdı Prensliğin

mâlik olduğu kumarhâneler bedelât-ı îcâriyyesinden ibâretdir.

Fakat düvel-i hâzıranın ma‛rûz bulundukları mesârif-i azîme emlâk îrâdıyla

kapanır bir derecede bulunmadığından emlâkdan daha ziyâde vâridât te’mîn eden

tekâlîfe mürâcaat olunmakdadır îrâdı olmayan emlâkın hükûmetlerce îdâre edilmeleri

esbâbına gelince: Ma‛lûm olduğu üzere devletlerin ibtidâen te’sîsleri misillû ba‛de’l-

te’sîs devâm-ı mevcûdiyyetleri hârice karşı irâ’e-i kuvvet ve satvete ve dâhilen dahi

tanzîm-i idâreye mütevakkıfdır. Şu iki vazîfe-i esâsiyye ise bazı emlâk idâresine bi’z-

zarûre ihtiyâc hüsn etdirir. Evvelâ devletlerin siyâsî idârî mâlî askerî adlî

teşkîlâtlarına göre me’mûrîn-i muvazzafanın içinde îfâ-yı vazîfe edecek devâire

ihtiyâc derkârdır. [131] Bu ilcâât sebebiyle devâir-i devlet ittihâz etmek üzere

birtâkım mebânî te’sîs ve tefriş ve muhâfaza olunur. Sâniyen memleketi hâricin

tecâvüzünden masûn bulundurmak için hudûdlarda ve sâir îcâb eden mahallelerde

kal‛alar, istihkâmlar ve istihkâmlar arasına tahtü’l-arz yollar vücûda getirildiği gibi

sefer-i harbiyye ve teyyâreler ve harb ve vegâda isti‛mâl edilmek üzere toplar

tüfenkler ve sâir alât-ı harbiyye ve ceb-hâne ihzâr olunur. Bu gibi mebânî ve

levâzımın bi’t-tabi‛ îrâdı olmaz. Sâlisen: Devlet kendi zarûriyyât-i hayâtiyyesinden

olan levâzım-ı harbiyyesini bi’z-zât tedârük mecbûriyyetindedir. Bu levâzımdan bir

Page 89: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

81

kısmı gerçi efrâddan tedârük olunabilirse de ihtiyâta riâyeten kendisi de her şeyi

hazır bulundurur. Bundan nâşî askerin def‛-i ihtiyâcı için değirmenler fırınlar çûha

bez fabrikaları dikimhâne veya feshâne ve sâire te’sîs ve idâre eder.

Bu misillû fabrikalar ma‛mûlât ve müstahsilâtından ihtiyâcât-ı hükûmetden

fazla kalanı pazar-ı fürûhta vaz‛ ve esmânından az çok [132] istifâde te’mîn ederse

de bunlardan maksad-ı aslî îrâd almak olmadığı cihetle kâr veya zararına o kadar

bakılmaz. Hatta zarar olsa bile bu zarar tehlike-i muhtemele-i memleket için mahsûs-

ı sigorta ücreti kabilinden sayılır.

Kezalik hüsn-i temşiyyet umûr-ı memleket için cerâid ve resâil-i mevkûte

neşr etmek üzere matbaalarda te’sîs ve idâre ederler ki bunlardan doğrudan doğruya

beklenilen menâfi‛ neşr-i kavânîn ve tenvîr-i efkâr-ı ahâlî olub menfaat-i maddiyye

değildir.

Levâzım-ı mezkûrenin bir kısmı da esâsen efrâdın iktidârî kuvvetinde olduğu

ve yahud efrâdın o gibi işlere teşrîki hikmet-i hükûmet nokta-i nazarından dâ‛î-i

mahzûr olacağı cihetle münhasıran hükûmetce yapılır tophâne bârûthâne fişenkhâne

tersâne bu kabildendir. Ma‛mâfî sanâyi‛ce pek müterakki olan Avrupa

memleketlerinde hükûmetlere o gibi levâzım-ı harbiyye i‛mâl ve inşâ eder

mükemmel fabrikalar vardır.

[133] İnşallah inhisârlar bahsinde görüleceği üzere hükûmet inhisârlarının bir

kısmı zikr olunan mahzûra müsteniden hükûmet idâresinde tutulur. Râbian hükûmet

devâir ve müessese ve fabrikalarında mefrûşât ve levâzım-ı ibtidâiyye ve makine ve

alât ve edevât gibi birçok demirbâş eşyâsı da bulunur. Muhâfazaları en ziyâde dûçâr-ı

ihmâl olan bu kabil emlâk devletindir.

Hâmisen: Hükûmet memleket dâhilinde bazı sanâyi‛n inkırâzından

muhâfazası ve yahud ahâlîye numûne irâ’esi maksadıyla bazı fabrikalar ve

müesseseler idâre eder. Fransa’nın Sever ve Goblen fabrikaları ve bizde de Hereke

Fabrikası ve Yıldız’daki Çini Fabrikası sanayi‛-i nesciyyenin ve çiniciliğin

memleketde devam ve bekası maksadıyla idâre edilmekdedirler. Kezâlik ekser

vilâyâtda te’sîs kılınan zirâat numûne tarlaları da ahâlîye örnek olmak ve

terakkiyâtda rehberlik etmek üzere te’sîs edilmişlerdir. Bu kabil fabrika ve

müesseselerden [134] hükûmetce az çok istifâde de olunur ise de maksad-ı te‛sîs ve

idâreleri îrâdları değildir.

Page 90: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

82

Ma‛lûmât

Levâzımât-ı Umûmiyye-i Askeriyye İdâresine Mülhak Fabrikalar

Fes ve Çûha Fabrika-i Hümâyûnu

Fabrika-i hümâyûn 1244 târihinde münhasıran fes i‛mâl etmek üzere cennet-

mekân Sultan Mahmûd Hân-ı adlî hazretleri tarafından ihdâs edilmişdir. 1256 ve

1285 târihlerinde muhterik olmasına binâen tecdîden ve 1302 târihinde de tevsî‛en

inşâ olunmuşdur. Maksad-ı te’sîsi yalnız fes i‛mâl etmekden ibâret olan bu fabrikada

1283 târihinden sonra muhtelif cinsde çûha şayâk i‛mâline başlanıla[rak] 310’da hâl-

i hâzırına ircâ‛ edilmişdir.

[135] 312 târihinden sonra fânila çorab halı gaytan i‛mâline de başlanılmış ise

de 326 senesi ibtidâlarında çarşuluk eşyâ ve 327 senesinde askere mahsûs feslerin

kalpağa tahvîlinden dolayı da fes i‛mâlâtı ta‛tîl edilmiş ve hâl-i hâzırda fabrika-yı

hümâyûn yalnız askere mahsûs çûha kilim çorab battaniyye gibi eşyânın i‛mâliyle

iştigâl etmekde bulunmuşdur.

Buharla müteharrik bulunan iş bu fabrikada muhtelif cins ve nev‛den

müteaddid tathîr hallac elek tarak vargel dokuma mişon perdâht ve çorab dest-gâhları

ve son sistem altı aded boya kazgânı mevcûddur.

Fes dest-gâhları el-yevm muattal bir hâldedir. Fabrika elektrikle tenvîr

edilmiş olduğu gibi dâhilinde eşyâ ve mevâdd-ı sâire nakliyatını teshîl etmek üzere

de (1240) metre tûlunda bir de kaviyyü’l-hatt inşâ edilmişdir.

Senede neferâta mahsûs elbiselik ve kaputluk olmak üzere [136] altı yüz bin

metre abâ yüz altmış bin kilim dokuz yüz bin çift çorab on beş bin battaniyye i‛mâl

edilmekdedir ki bunların esmân-ı hâsılası (12.300.000) kuruşa bâliğ olur. Fabrikanın

müstahdemîn-i sâirede dâhil olmak üzere dâhilde çalışır 926 nefer zükûr ve

çorabların topuk ve burunlarını yapmak üzere hâricde çalışır 360 nefer-i inâs amelesi

vardır. Bunlara senevî ücret ve yevmiyye olarak üç milyon altı yüz bin kuruş

verilmekdedir.

Fabrikanın sermâyesini teşkîl eden mebâliğ mevâdd-ı ibtidâiyye ile eşyâ-yı

ma‛mûle ve levâzım-ı sâire üzerinde (180.000) ve demirbâş eşyâ üzerinde (60.000)

ki min haysü’l-mecmu‛ takrîben iki yüz kırk bin lira raddesindedir. Amelenin te’mîn-

Page 91: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

83

i istikbâli için 314 senesinde küşâd edilmiş olan tekâüd ve teshîlât sandığı i‛lân-ı

Meşrûtiyyeti müteâkib 324 senesinde lağv edilmiş ise de tahakkuk eden ihtiyâc

üzerine daha vâsi‛ mikyâsede [137] muâvenet ibrâz edebilecek bir sandık te’sîsi ve

bugün der-dest muâmele bulunmuşdur.

İzmit Abâ Fabrikası

Bu fabrika Ordu-yı Osmânî’nin eşyâ ve levâzımâtının dâhilde tedârükü

hikmet-i iktisâdiyyesine müsteniden devr-i Abdülmecîd-i Hânî’de İzmit şehrinden on

kilometre dâhilinde olmak üzere vücûda getirilmiş bir müessese-i askeriyyedir. Elli

senelik hayât-ı mesâisinde ancak bir kere ta‛mîr gören mezkûr fabrika 322 senesinde

ta‛tîl edilmiş ise de 324 senesi Temmuzundan sonra yeniden işletdirilmeğe

başlamışdır. Su ile müteharrik bulunan iş bu fabrikanın târih-i mezkûreden sonra

yani şu üç dört sene zarfında bütün makineleri ve kâffe-i techîzâtı hemen kâmilen

denilebilecek bir sûretde değişdirilmiş olduğu gibi birçok makineler de yeniden

Avrupa’dan [138] getirdilerek fabrikanın terakkisine ve i‛mâlâtın tevsî‛ne

çalışılmışdır. 326 senesinden beri fabrika binâsı ta‛dîlen ve tevsî‛en inşâ ve ta‛mîr

etdirilmekde bulunmuş “böyle büyük bir darü’l-sanâ‛inin muntazaman

işletdirilmesinin mütevakkıf bulunduğu kâffe-i te’sîsâtın yani elektrik tenvîrâtı,

isâlnorlar? elektrikle nakliyât, telefon te’sîsâtı gibi mevâdd mesâhanın inşâsı

mansûrdur” ve gerek makinelerin tecdîdlerle ve gerekse fabrikanın tevsî‛en ta‛mîr ve

ta‛dîlatı evvelce dakikada a‛zamî (30) bin mekik atan dokuma dert-gâhlarına mukabil

bu kere dakikada (95-96) bin mekik atan kırk dokuma makinesiyle yevmiyye (1500-

1600) metre eski dokunan gayr-i muntazam abâya mukabil mükemmel şayak ve -

650- mükemmel kilim i‛mâl ve nesc edilmesi mukarrer bulunmuşdur.

Debbâğ ve Kundura Fabrikaları

Debbâğhâne ve Klorehâne

[139] Fabrikanın târih ve sûret-i te’sîsi hakkında kayden bir ma‛lûmât yok ise

de bunun bulunduğu mahallin debbâğ esnâfından Hamza Bey nâmında bir zâtın

uhdesinde iken cennet-mekân Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî Hazretleri tarafından

Page 92: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

84

mübâyaa edilib cihet-i askeriyyeye verildiği kudemâ-yı müstahdeminin rivâyât-ı ve

menkûlât-ı müstenid ma‛lûmâtından anlaşılmakdadır. Makine dâiresinin üzerine

mevzû‛-i târih taşının irâ’e etdiği târihce (1258) göre Sultân Abdülmecîd Hân’ın

devr-i saltanatlarında makine ve dolab dâireleriyle palamut ve çam kabuğu üğütmeye

mahsûs değirmen konulmak ve altmış beygir kuvvetinde bir makine vaz‛ edilmek

sûretiyle vücûda getirilmişdir.

Abdülazîz Hân’ın zaman-ı saltanatında ise debbâğata mahsûs nerdiman ve

kireçlik kuyuları hafri ve su teknesi ve bazı emâkin inşâsıyla fabrikanın muâmelâtı

tevsî‛ edilmişdir.

323 ve 324 seneler arasında makine dâiresi yeniden bir kere inşâ edilmiş ise

de 324 senesinde mezkûr fabrikanın [140] Avrupa’daki emsâlinin dâhil olduğu

derece-i terakki ve Ordu-yı Osmânî’nin bu kabil fabrikaların ma‛mûlâtına olan

derece-i ihtiyâcı pîş-i nazara alınarak terakkisi esbâbına tevessül edilmiş ve bu

maksadla fabrika tevsî‛en ve ta‛mîren inşâ edildiği gibi Avrupa’da birçok makineler

ve alât ve edevât sipariş olunmuşdur. İş bu inşâât hitâm buldukdan ve Avrupa’dan

pey-der-pey vürûd etmekde olan makinelerin mahallerine vaz‛ı ameliyâtının arkası

alındıkdan sonra istihsâlâtın birkaç mislini tezâyüd edeceği tabîîdir.

I

Debbâğhâne-i âmirede 324 senesinden 327 senesi nihâyetine kadar dört sene zarfında

vukû‛ bulan i‛mâlâtın mikdârı.

Muhtelif cinsden kâr-ı sâlime ve deri

Kıyye

324 215.730

325 248.352

326 246.950

327 74.470

Page 93: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

85

[141]

II

Klorehâne-i âmirede 324 senesinden 327 senesi nihâtetine kadar vukû‛ bulan

i‛mâlâtın mikdârı.

Çift pabuc çizme kundura çarık ve sâire

324 154.015

325 199.043

326 186.704

327 273.953

Bir numaralı cedvelde görüldüğü üzere 327 senesinde debbâğhâne-i âmire

istihsâlâtının tenâkusu sene-i mezkûre zarfında külliyyetli mikdârda mübâyaa edilen

yaş derilerin tathîr ve kuyulara vaz‛ı ameliyâtıyla iştigâl edilmesinden ve birde yaz

mevsiminde kolerâtın şiddetle icrâ-yı hükm ettiği esnâda amele ve askerin

muntazamân işleyememesinden ileri gelmişdir.

Klorahâne-i âmirenin istihsâlâtı ise sene-bî-sene bir misli denilecek bir

sûretde artmışdır.

[142]

Bez Fabrikası

Cennet-mekân Abdülazîz Hân’ın zaman-ı saltanatında Bârûtcubaşı Ohannis

Bey’den alınan ufak birkaç dest-gâhı hâvî iş bu bez fabrikasında mûmâ-ileyhin

nezâreti altında çadır ve amerikan bezi i‛mâl olunmakda iken 1266 târihinde nâmı

Basmahane-i Âmireye tebdîl ve Avrupa’dan celb etdirilen ustalar ve alât vâsıtasıyla

da basma i‛mâline başlanılarak tevsî‛ edilmişdir.

1270 târihinde gâyet yüksek bir fiyâta mâl olan basma i‛malâtından sarf-ı

nazar edilerek bez i‛mâlatının tezyîdine çalışılmış ve yeniden birçok dest-gâhlar celb

ve fabrika tevsî‛ olunarak ecnebi ustalar nezâreti altında yevmiyye yüzü mütecâviz

top bez i‛mâl edilmesine muvaffakiyyet oluvermişdir.

1294 târihinde nizâmiyyeden Ferik Nâzım ve Hüseyin Rüşdi Paşalar [143] ile

Hazîne-i Hâssa’dan terfîk edilen yedi sekiz kişiden müteşekkil bir hey’et ma‛rifetiyle

fabrikanın makineleri alât ve edevâtı ve hatta bağçesindeki ağaçlara varıncaya kadar

ta‛dâd edilerek Nizâmiyye idâresine devr ve teslîm olunmuş ve pey-der-pey ecânibe

Page 94: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

86

yol verilerek müdürler zâbitândan ta‛yîn ve i‛mâlât yerli san‛atkârlarımıza tevdî‛

edilmiş ve makinelerin idâresi için bahriyyeden çarhcı zâbitânı alınmışdır. Fabrika

müdüriyyetini birçok seneler îfâ eden merhûm Kolağası Hurşid Ağa’nın hüsh-i

hidemâtı tez-kâr olunmakda bulunmuşdur. Bir zamanlar havlu ve hamâm takımları

ve ipekli bezler de i‛mâl edilmiş ise de bilâhare bu kabil eşyâ nescinden sarf-ı nazar

edilmiş ve hâl-i hâzırda çadır bezi, çadır astarı, amerikan bezi elbiselik bez ve çadır

kolanı olmak üzere anifü’z-zikr beş nev‛ bez i‛mâl edilmekde bulunmuşdur.

[144]

Tahiniyye ve Fırınlar İdâresi

Kudemâ-yı mustahdemin rivâyâtına nazaran iş bu fabrika (Unkapanı Dakik

Fabrikası) Serasker-i esbak Hüseyin Avni Paşa zamanında Levâzım Reisi Divriğli

Hafız Paşa tarafından takrîben 1290 târihinde buhar ile müteharrik ve büyük tarafda

on altı ve küçük tarafda dört taş olmak üzere inşâ olunmuş ve ol zaman aşağı cins

dakikler tefrîk edilmeksizin yirmi dört sâatde mahlût olarak bin çuval kadar dakik

tahin edilmekde bulunmuş idi.

1299 târihinde küçük taraf muhterik olmakla iki sene kadar ta‛tîl kalmış ise

de 301 târihinde yeniden ta‛mîr ve inşâ edilmişdir. 312 senesinde küçük tarafın 313

senesinde büyük tarafın taşları kaldırılarak yerlerine Avrupa’dan celb olunan Valley

dest-gâhları ile müceddeden buhar makineleri vaz‛ olunmuşdur.

[145]

Dikimhâne (Elbise Anbârı)

Anbârın sûret ve târih-i te’sîsi mechûldür. Tahkîkata nazaran evvelâ Sultan

Ahmed Câmi‛-i şerîfinin şark-ı cenûbisinde Kabasakal civârında kemerin altı

caddesinde yeniçeri terzihânesi nâmıyla bir mahall küşâd edilmiş ve oradan

Bayezid’de Sabuncu Hânı’na nakl ve mahall-i mezkûrdende 1246 târih-i hicrîsinde

Sultan Ahmed Meydanında At Meydanı kışlasına nakl edilerek ismi Elbisehâne-i

Âmire Müdüriyyetine tahvîl olunmuş ve yeniden muhtelif terzihâneler, çadır

i‛mâlâthânesi, asker-i mizâmiyye gömlekhânesi 1277 sacâk i‛mâlâthânesi 1286

küşâd ve te’sîs kılınmış olduğu anlaşılmışdır.

Page 95: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

87

1258 târihinde Hazîne-i Celîle ile olan râbıtası kat‛ edilerek cihet-i

nizamiyyeye devr edilmişdir.

Geçen seneden beri edilen ihtimâmât ve yeniden vaz‛ olunan buharla [146]

müteharrik makineler ve tatbîk edilmeğe başlanılan usûl-i cedîdei fenniyye neticesi

olarak dikimhane-i mezkûrun i‛malâtının iki misli artdığı tutulan kuyûd ile

müsbetdir.

İ‛mâlât-ı Harbiyye Müdüriyeti

Memleketimizde Sultân Selim-i Sâlis zamanına kadar alât ve edevât-ı

harbiyye dağrudan doğruya hükûmete âid i‛mâlâthânelerde yapdırılmayıb hükûmetin

nezâreti tahtında olmak üzere esnâf-ı mahsûsuna i‛mâl etdirilir idi. Asr-ı Selim Hân-ı

Sâlisde icrâ edilen teşkîlât-ı askeriyye üzerine sâdır olan fermân-ı âlî mûcibince

Tophânede top ve tüfenk i‛mâlâtına mübâşeret olunmuşdur. Muahharen Tophâneye

bazı fabrikalar ilâve edilmiş ve 1299 târihli fermân-ı âlî ile bârût i‛mâl ve fürûhtu

imtiyâzı da Tophâneye verilmişdir.

[147] Devr-i Meşrûtiyyete kadar Tophâne Nezâreti nâmıyla mevcûd olub bir

müşirin taht-ı idâre ve nezâretinde bulunan bu fabrikalar bugün İ‛mâlât-ı Harbiyye

Müdüriyyeti nâmı verilen bir müdüriyyete tâbi‛dir.

İ‛mâlât-ı Harbiyye Müdüriyyeti’nin taht-ı idâresinde el-yevm top tüfenk

mermi marangoz fişenk tapa i‛mâlât-ı mütenevvi‛a bârûtu ve siyâh bârût i‛mâlâtına

mahsûs olmak üzere müteaddid fabrikalar bulunmakdadır. Bunlara ne gibi alât ve

edevât-ı harbiyye i‛mâl etdikleri isimleri alâtıyla dahi anlaşılmakda ise de tezyîd-i

fevâid maksadıyla i‛mâlât vak‛aları hakkında ber- vech-i zîr bazı ma‛lûmât i‛tâsı

münâsib görülmüşdür.

1- Top Fabrikası: (Tophâne’dedir) Müceddeden top ve topa müte‛allik

kâffe-i alât ve edevât ile büyük kıt‛adaki toplar için îcâb eden makine ve

edevât-ı cedîdeyi bir sûret-i mükemmelede inşâ ve ta‛mîr ile topculukda

kal‛a ve sâir nâmıyla iki inkısâm eden topların her iki nev‛inde ihzâr ve

ta‛mîri için bu fabrikalardan hükûmet oldukca mühim istifâde te’mîn

etmekdedir. [148]

Page 96: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

88

2- Mermi Fabrikası: (Zeytinburnu’ndadır) Kal‛a ve sâir toplar için iktizâ

eden her nev‛ mermiyâtı i‛mâl eder ve i‛mâlâtı kesîr ve şâyân-ı istifâdedir.

3- Tüfenk Fabrikası: (Tophâne’dedir) Başlıca mavzer tüfengi i‛mâl ve

martini tüfenklerini mavzer sistemine tahvîl etmekle beraber eslahaya âid

her türlü alât ve edevât ve ta‛mîrâtı da matlûba muvâfık bir tarzda yapar

bu fabrikanın el-yevm mevk‛-i isti‛mâlden sâkıt olan martini

tüfenklerinden günde iki yüz elli adedini mavzer haline ifrâğ etdiği

söyleniyor. Şu hâlde bu fabrika hükûmete yevmiyye anifü’z-zikr

mikdârda tüfenk yetişdirmekle bir fâide te’mîn etdiği gibi bunlara yeniden

mübâyaası halinde verilecek bedel ile tahvîl için sarf edilen maârif-i

cezâiyye arasındaki farkı kazandırır.

4- Marangoz Fabrikası: (Tophâne’dedir) Cebehâne sandıkları fişenk

sandıkları teskere vel-hâsıl edevât-ı harbiyyenin marangozluğa [149]

müte‛allik kâffe-i aksâmını Avrupa i‛mâlâtına tamamen müşâbe olmak

üzere i‛mâl eyler.

5- Fişenk Fabrikası: (Zeytinburnu’ndadır) Bu fabrika bilhâssa mavzer

fişenklerini i‛mâl ve ihzâr içindir. Ve ma‛mûlâtı Almanya’da yapılanların

aynıdır. İ‛mâlâtı devletin ihtiyâcâtını te’mîne kifâyet edecek kadar

vasi‛dir. Bu fabrikada fişenkler ba‛de’l-i‛mâl suhûletle nakl

olunabilmeleri için sûret-i husûsiyyede yapılmış olan sandıklara vaz‛ ve

imlâ olunur.

6- Tapa Fabrikası: (Karaağaç’dadır) Top mermileri için tapa (bir nev‛

kovan) i‛mâl eder bunun da mikdâr-ı i‛mâlâtı şâyan-ı istifâdedir. Bu

fabrikada şehr-âyîne mahsûs fişenkler de yapılır.

7- İ‛mâlât-ı Mütenevvi‛a Fabrikası: (Zeytinburnu’ndadır) Çeliğe ve

demire müte‛allik eşyâyı i‛mâl ve ihzâr eyler ve topların kundaklarına

müte‛allik aksâmı yapmak için de birçok dest-gâhları hâvîdir. [150]

8- Bârût Fabrikası: Bu fabrika dumansız bârût i‛mâl ve ihzâr eyler ve

bütün istihzârâtı top ve tüfenk bârûtundan ibâretdir.

9- Siyâh Bârût Fabrikası: Bu fabrikada hem cihet-i askeriyye hem de

erbâb-ı sanâyi‛ ve ticâret için külliyyetli mikdârda siyâh bârût i‛mâl

olunur.

Page 97: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

89

Devlet-i Aliyye mukaddemâ bârût i‛mâli uhdesine “bârûtcubaşı” ünvânı

tevcîh ve i‛tâsıyla bir mütehassısa tevdî‛ ve serbesti-i i‛mâl bu sûretle taksîr

olunmakda iken muahharen neşr edilen Rebiü’l-evvel sene 299 târihli bârût nizâm-

nâmesinin “siyâh bârût ve dinâmit ve lağım fitilleri ve bârût yerine isti‛mâl olunmak

üzere şimdiye kadar iktirâ‛ olunmuş veya olunacak olan her türlü eczâ-yı nâriyyenin

Memâlik-i Mahrûse-i Şâhâne’de ma‛rifetiyle i‛mâl veya memâlik-i ecnebiyyeden her

ne nâm ile olursa olsun Memâlik-i Şâhâne’ye idhâli memnû‛dur. Demir yol ve rıhtım

ve limân ve maâ‛den [151] ameliyâtıyla kuyucu ve kireçci ve taşcı ve avcı ve sâir

için lâzım olan av ve taş bârûtu ve lağım fitili ve eczâcı ve sâire eshâb-ı ihtiyâca

muktezi güherçile münhasıran bârûthâne-i âmire ma‛lûmâtından olmak üzere mîrî

cânibinden fürûht olunur” diye muharrer bulunub ber-vech-i bâlâ iktibâs olunan

fıkralarının mutâlaasındanda anlaşılacağı üzere târih-i mezkûreden i‛tibâren

Memâlik-i Osmâniyye dâhilinde bârûtun serbestî-i i‛mâl ve fürûhtu büsbütün men‛

edilmiş ve hükûmetin taht-ı inhisârına alınmışdır ki inhisârlar bahsinde ayrıca tahsîli

mukarrerdir.

Hereke Fabrika-i Hümâyûnu

Hereke fabrika-i hümâyûnu gerçi devlet müesseselerinden ma‛dûd değil ise

de memleketimizde vücûduyla iftihâr ve emsâlinin teksîri arzû olunur fabrikalardan

bulunmak hasebiyle ahvâli hakkında [152] ma‛lûmât i‛tâsı zâid görülmez zann

ederim bu fabrika vaktiyle Fransa’nın Goblen fabrikası gibi sarây-ı pâdişâhîye

mefrûşât ihzârı maksadıyla te’sîs kılınmış iken muahharen ma‛mûlâtı tevfîr edilerek

âlem-i ticâretde bir mevki‛-i mühim işgâl etmişdir. Şimdiye kadar hep emlâk-i

hâkanî tarafından sarây-ı hümâyûna merbût olarak idâre oluna gelmişdir.

Fabrika-i hümâyûnun ipekli kumaş kısmı 1262 senesinde ve halı kısmı 1307

senesinde ve çuha kısmı 1321 senesinde ve fes kısmı 1322 senesinde küşâd

edilmişdir. Su ile müteharrik son sistem üç aded “Türpin çarhı” ve üç aded gaz

motoru ve bir aded istim buhar makinesi ve dört aded istim kazganıyla mücehhez

olub mecmû‛î 180 beygir kuvvetindedir. Çuha ve fes şu‛belerinin dest-gâh ve alât ve

edevâtı kâmilen diğer şu‛belerin kısmen hadîddir senevî 63.833 metre akşime-i

mütenevvi‛a ve 7.529 çift çorab ve sâire ve 136.351 aded fes ve baş örtüsü [153]

Page 98: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

90

mikdârında i‛mâlât vücûda getirib ale’l-umûm esmân-ı hâsılası mecidiyye-i yirmiden

(40.533.553) kuruşdan ibâretdir. 24 usta 20 kalfa zikûr ve inâsdan mürekkeb 1094

amele ve çırak 89 me’mûr ve ketebe müstahdem olub bunlara (1.921.958) kuruş

raddesinde ücret ve maâş veriliyor. Müstahdemîn kâmilen Osmânlı olub ecnebi

yokdur. Fabrikanın sermâyesini teşkîl eden mebâliğ mevâdd-ı ibtidâiyye ve eşyâ-yı

ma‛mûle ile levâzım-ı sâire üzerinde (57.000) lira ve demirbaş üzerinde (47.000) lira

ki min haysü’l-mecmû‛ (104.000) lira raddesindedir. İhtiyât akçesi nakden mevcûd

olmayıb küll-i yevm satış bedelâtından ibaretdir. İpekli ve fanteziyeli olarak envâ‛î

döşemelikler, perdelikler, çiçekli ve düz kesme çekme kadifeler, karış elbiselikleriyle

çarşaflıklar, şal hamâm ve döşek takımları, maşlak ve baş örtüleri araba

döşemelikleri, şeridler nişân kordeleleri mendil, boyun atkıları ile kravatlar, düz ve

çiçekli [154] atlas ve canfesler, erkek ve kadınlara mahsûs fânila don çoraplar, çuha

ve envâ‛ kostümlükler ile kastor, kazmir triko, fasone şayâk abâ battaniyye fesler ve

yün ve ipekli olarak kabartmalı ve düz acem gerdûsi efrencikâri ve bi’l-umûm şark

ve garb halıları ile seccâdeleri ve kesme çekme yol halıları vel-hâsıl erkeğe ve kadına

ve tefrîşât-ı beytiyyeye müte‛allik olarak ayak kabından mâ‛dâ her nev‛ akşime i‛mal

edebilir. Ve numûne olarak getirilen her nev‛ Avrupa kumaşlarının aynını i‛mâl

etmekden ezhâr-ı acz etmez. Mevâdd-ı ibtidâiyyesinden başlayarak bu kadar çeşitli

kumaş çıkaran fabrika ne Memâlik-i Osmâniyye’de ve ne de Avrupa’da emsâli

yokdur. Çünkü Avrupa’da bulunan fabrikalar ipeğini başka fabrikadan alır diğer bir

fabrika da boyatdırır. Yalnız canfes ve yahud elbiselik gibi bir nev‛ kumaş i‛mâl

edebilirler.

Fabrika-i hümâyûn senevî doktor ve eczâcı ve hademe maâşıyla [155] eczâ ve

sâire esmânı olarak otuz beş bin kuruş masrafı ihtiyâr ederek müstahdemîn ile civâr

karyelerde hastaları kendi müessesât-ı hayriyyesinden olan hastahânede tedâvi etmek

sûretiyle himmet-i umûmiyyeye ve muallimîn maâşıyla kitâb ve sâire esmânı olarak

otuz altı bin kuruş sarfıyla yine müessesâtından mekteb-i ibtidâî ve rüşdîsinde

müstahdemînin ve civâr karyeleri çocuklarını niam-ı maâriften mütena‛im etmek

cihetiyle de ilm ve maârife hizmet etmekdedir. Bir de (310) senesinde te’sîs edilen

amele teshîlât sandığı vardır ki amelelerin şehrî ücret-i muhakkakalarından yüzde

dört kuruş tevkîfât icrâ edilir. Bundan ve bunun nemâsından hâsıl olarak el-yevm

sandığın sermâyesi (4500) lirâya bâliğ olmuştur.

Page 99: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

91

Müstahdeminden sinnleri şeyhûhete vâsıl olanlarla alîl bulunanlar hâssaten

irâde-i seniyyeye iktırân etmiş ta‛lîmât-nâme ahkâmınca tekaüdlükle çirâğ edilirler.

İhtiyâc ve zarûreti olanlar yüzde altı fâiz ile istikrâz ederler. İnâs-ı amelenin

nişânlandıkları [156] tahakkuk etdiği gibi tevkîfâtları cihâz parası olarak yedlerine

tamamen verilir. Fabrika san‛at öğrenmek arzû eden erbâb-ı meraka her dâim küşâde

olub icâbında muâvenet-i lâzımada dahi bulunulur. Satış mağazasıyla şu‛belerinin

küll-i yevm satış yoluyla fabrikaya âid levâzımât alınmak ücret ve maâş verilmek

sûretiyle idâre-i maslahat edilir.

Fabrika-i hümâyûnun 1306 senesinden evvelki hâli yalnız bir kemhâ dâiresi

olub burada dahi kâr-ı kadîm ve gayr-ı muntazam birtakım ahşâb dest-gâhlarda

sarây-ı hümâyûna münhasıran bir nev‛ döşemelikden mâ‛adâ hiçbir şey i‛mâl

edilmez. Ve mevki‛-i fürûhta da vaz‛ olunmazdı. Beş on kişiden ibâret bulunan

amele ve me’mûrînin de ücretlerine mukabil un verilirdi. Vel-hâsıl fabrika denecek

bir hâli yok iken 1306 senesinden sonra hâl-i hazırda ki dest-gâh ve sâireler tedrîcen

terakkiyyât-ı zamaneye göre ta‛dîl ve tanzîm ve her biri müstakilen birer fabrika

ünvâna lâyık olan halı, fânîla, çûha, fes [157] şu‛beleri küşad edilmekle tekemmül

etdirilmiş ve bir tarafdan da inşâât ve tevsîât-ı lâzıma ircâ edilmekde bulunmuştur.

Fabrikanın her türlü muâmelâtı müdür-i hâzırın taht-ı riyâsetinde olarak

fabrika hey’et-i fenniyyesinden teşekkül eden komisyon ma‛rifetiyle icrâ kılınır.

Tersâne

Harbiyye Nezâreti’ne tâbi‛ alât ve edevât-ı harbiyyenin, eşyâ ve levâzım-ı

askeriyyenin i‛mâl ve istihzârına mahsûs fabrikalar gibi süfün-i harbiyye-i

Osmâniyye’nin ve inşa ta‛mîrine ve merâkib-i ticâriyye-i Osmâniyye ve

ecnebiyyenin bir ücret mukabilinde icrâ-yı telvîn ve ta‛mîrine mahsûs bulunan ve

tersâne nâmı verilen ve hükûmet idâresi altında birtakım fabrikalar vardır ki bunlar

hasbe‛l-alâka Bahriyye Nezâreti’nin irâdesi altındadır.

Tüccârın merâkib-i bahriyyeye vâsıta-i muharrike olmak üzere tatbîkiyle

bunların [158] ahşâb yerine demir ve çelikden i‛mâl olunmağa başladıkları zamana

gelinceye kadar süfün-i harbiyye-i şâhâne için iktizâ eden malzemenin bir kısmı bazı

Page 100: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

92

sevâhil-i Osmâniyye ahâlîsinden “kerâste behâ” “kürek behâ” ve sâir nâmlarla vergi

yerine aynen alınır ve tersâneye îsâl olunarak inşââtda isti‛mâl olunurdu.

Sultân Mahmûd Hân-ı Sânî ve Sultân Abdülazîz Hân zamanlarında kuvve-i

bahriyye-i Osmâniyye’ye verilen ehemmiyyet ile mütenâsib tersânede bazı

terakkiyyât meşhûd olmuş ise de edvâr-ı müteâkibede bu fikir ve maksadın ta‛kîb

edilmemesi yüzünden derece-i matlûbeye îsâl edilememiş ve hâl-i hâzırda tersânemiz

ancak süfün-i harbiyye ve ticâriyyenin ta‛mîrâtıyla telvînine yarayacak dört havuzu

ihtivâ etmekte bulmuşdur.

Süfün-i ticâriyyenin bu havuzlara idhâl olunmalarına bir ücret mukabilinde

müsâade olunur. Eyyâm-ı ahîrede devâir-i bahriyye rü’esâsından mürekkeb bir

komisyon-ı mahsûs tafafından tanzîm edilen bir mazbatada ücûrât-ı mezkûre

te‛arrüfesinin tebdîline lüzûm gösterilmiş ve hükûmetce nazar-ı dikkate [159] alınan

bu lüzûm üzerine sûreti ber-vech-i âtî derc edilen te‛arrüfe dâiresinde ücret ahzına

irâde-i seniyye şeref-sâdır olmuşdur.

Duhûliyye

Sac havuz 25 Lira-yı Osmânî

Orta havuz 50 Lira-yı Osmânî

Azab Koyu’ndaki bir numaralı havuz 75 Lira-yı Osmânî

Sanduk Kapu ile beraber büyük havuz 100 Lira-yı Osmânî

Yevmiyye

Sac havuz

İki numaralı havuz

Bir numaralı havuz

Üç numaralı havuz

Dört numaralı havuz

5 Lira-yı Osmânî

10 Lira-yı Osmânî

15 Lira-yı Osmânî

20 Lira-yı Osmânî

20 Lira-yı Osmânî

Müddet-i işgâl on günü tecâvüz eylediği hâlde eyyâm-ı mütebâkiyyesinin beherine tezâyüden birer lira zamm olunur.

Sac havuzundan gayri havuzda iki sefînenin birlikde idhâli halinde [160]

muayyen olan duhûliyye yirmi beş ve yevmiyyeye de beş lira ilâve ve istîfâ olunacak

mebâliğin tonları i‛tibâriyle garâmeten taksîm olunur.

Page 101: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

93

Tersâne-i Amiredeki havuzlara idhâl edilen sefâin-i ticâriyye-i dâhiliyyeden

şimdiye kadar duhûliyye ve müddet-i işgâliyye nâmlarıyla alınan ücûrâtın ber-vech-i

bâlâ mekâdîr-i muayyenesi dâiresinde tenzîline ve Osmânlı Seyr-i Sefâin İdâresi

vapurlarından sefâin-i sâire hakkında vaz‛ edilecek olan ücûrâtdan nısfı istihsâl

olunur.

Havuzlar hakkında ma‛lûmât-ı târihiyye: Bir numaralı havuz 1286 târihinde

inşâ edilmiş ve 1326 târihinde kâide-yi sathı “ beton arma” ile ta‛mîr edildiği gibi bir

de sâbih saç kapak i‛mâl olunmuşdur.

İki numaralı havuz (1241) üç numaralı havuz (1204) dört numaralı havuz da

(1292) târihlerinde inşâ edilmişdir. Bunlardan üç ve dört numaralı [161] havuzlara

326 târihinde sâbih saç kapaklar i‛mâl edilmişdir.

İrâdı İçin İdâre Edilen Emlâk-i Emîriyye

Îrâdı maksûd ve bi’z-zât olan yani mücerred îrâdetden istifâde etmek üzere

idâre edilen emlâk-i emîriyye şekl-i idâreleri nokta-i nazarından başlıca iki nev‛ irâ’e

etmekdedirler. Birincisi îrâdı rüsûm şeklinde istîfâ olunandır ki ormanlar, ma‛denler,

taş ocakları bizdeki arâzî-i emîriyye bu cümledendir.

İkincisi ise eshâb-ı emlâkdan olan efrâd-ı ahâlînın ta‛kîb etdiği usûl

dâiresinde âdetâ müessese ve akâr şeklinde istifâde edilenlerdir. Esbâb ve vesâil-i

muhtelife ile devlet uhdesine geçen veya bilhassa vücûda getirilen bazı müsakkafât,

çiftlikler, fabrikalar, seyr-i sefâin idâreleri, bazı inhisârlar bu kabildendir. [162]

Şimendiferleri de bu nev‛e idhâl mümkündür.

Bunlar sırasıyla tatbî‛ ve tedkîk olunacaksa da hükûmetin emlâk idâre etmesi

muvâfık ve muvaffakıyyet-bahş olub olmadığı erbâb-ı ulûm arasında öteden beri

mûceb-i münâkaşa olageldiği cihetle bu meseleden mücemelen bahs etmek lâzım

gelmişdir.

Devletler Emlâk İdâre Etmeli mi Etmemeli mi?

Kâide-i umûmiyye olarak denilebilir ki zirâat, sanâ‛at, ticâret işlerinde

devletler hiçbir vakkit efrâd kadar muvaffak olamaz. Bu hâl gâyet-i tabîî ve bedîhî

Page 102: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

94

olan esbâb-ı âtîyeden neş’et etmekdedir. Evvelâ: Menfaat-i şahsiyyenin me’mûrlarda

fıkdânıdır. Binâen aleyh me’mûr vâsıtâsıyla idâre olunan emlâk işleri bir tarafdan

telefât ve zâyiâta ma‛rûz ve bir tarafdan da terakkiden mahrûm kalır. Şöyleki me’mûr

yalnız kendisine mes’ûliyyet teveccüh edecek cihetlerden [163] ictinâb ile iktifâ

ederek, hukûk ve menâfi‛-i hükûmetin muhâfazasına hasr-ı dikkat etmez. Meselâ

mesârifi tenkîs ve müstahsalâtı siyânet emrinde dâimâ lâ-kâyd bulunur.

Kezalik terakkiyât-ı asriyyeyi ta‛kîb külfetini de ihtiyâr etmez çünkü yedine

tevdî‛ olunan iş terakki etse de etmese de maâş ve muhassesâtını alacağını bilen ve

tefeyyüz ve tekâüdü kavânîn ve nizâmât ile muayyen olan me’mûr için gâyet

mezâhim-âver olan terakkiyât ve keşfiyyât mütevâliye-i beşeriyyeyi ta‛kîb ve

tefahhusa sâik olacak bir mecbûriyyet yokdur. Bâ-husûs büdce ile mukayyed olan

me’mûr mesârif-i külliyyeyi müstelzim olan şu ta‛kîbâta muktedir de değildir. Efrâd

ise mesârif-i istihsâliyyeyi hadd-i asgarîne tenzîl-i müstahsalâtı telef ve serefden

muhâfaza ve sürümünü te’mîn edecek vesâiti taharri ve ilm ve fennin terakkiyâtından

ve erbâb-ı fikr ve hünerin keşfiyyât ve ihtirââtından istifâde esbâbına tevessülde hem

serbest hem de doğrudan alâkadârdır.

[164] Sâniyen: İdârât-ı umûmiyyenin mu‛tâdı olan batâetden emlâk işlerinin

daha ziyâde müteessir olmasıdır. Muâmelât-ı resmiyyenin tâbi‛ olduğu kuyûd ve

tekellüfât birçok vakit ve nakdin ziyâ‛ına sebebiyyet verir ki emlâk işleri ne teehhüre

ne de zâyiâta kat‛iyyen mütehammil değildir. Me’mûriyyet mahall-i töhmet olmakla

me’mûr bütün muâmelâtını ve sâik-i mu‛temedeye rabt ve bu sûretle tebrie-i zimmet

mecbûriyyetinde olduğu gibi hükûmet de me’mûrlarının muâmelâtını kontrol

vazifesiyle mükellefdir. Bu yolda vukû‛a gelen tekellüfâtdan ise mutazarrır olacak

hükûmet olur.

Sâlisen: Emlâk idâresinde devlet fazla me’mûr istihdâm etmek sûretiyle hem

müstehkîn mikdârını tezyîd etmiş hem de kendi meşgûliyyet-i asliyyesini emlâk-i

müstakileleriyle de teksîr ve tas‛îb eylemiş olur.

Râbiân: Devletler vergi ve rüsûmdan ma‛zûniyyet ve bazı suhûletlere

mazhâriyyetle hâiz-i imtiyâz olduklarından o nev‛ işle [165] meşgûl olan efrâd-ı

ahâlînin ızrârına ve kalben de inkisârına bâdî olur.

Hâmisen: Hükûmet uhdesinde külli mikdâr emlâk bulunması hükûmât-ı

sâirenin inzâr-ı hırs ve istîlâsını da‛vet eder.

Page 103: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

95

Zikr olunan mahâzîr kısmen vâki‛ olmak üzere me’mûru îrâddan hissedâr

etmek ve harekâtında serbest bırakmak vârid-i hâtır olmaz değildir me’mûra hisse-i

istifâde verilmek ânı nâ-meşrû‛ tarîk ile tezyîd-i istifâdeye meyl etdireceği ve mâl

sâhibi misillû me’mûru icrââtında serbest bırakmak da büdce usûluyle kabil-i tedkîk

olmamakla beraber bir tarafdan me’mûra emniyyet-nâme gösterilmesi ve diğer

tarafdan da icrââtının mazarrâtıyla doğrudan doğruya alâkadâr olmayan me’mûru

neticesi meşkûk teşebbüsâtdan men‛ edememek endişesi i‛tibâriyle mahzûrdan sâlim

bir tedbîr olamaz.

Vel-hâsıl emlâk işlerindeki muvaffakiyetsizliklerinden dolayı devletler acemî

çiftçi, tâcir ve san‛ata bi-hakkın lâyık görülmüşdür. [166] Devletlerin emlâk idâre

etmeleri muvâfık olamayacağı umûmiyyetle teslîm olunmakla beraber bazı devletler

yine emlâk idaresinde devâm etmekde ve hatta bazıları tezyîdine bile gayret

etmekdedir. Teb‛ası lâyıkıyla temerrün ve terakki etmiş ve kuvve-i teşebbüsiyyeleri

de kâfî derece neşv ve nemâya mazhâr olmuş devletler emlâk idâresinden

müstağnidir. Buna en celî misâl İngiltere’dir bil-akis hükûmetin himâye ve

müzâhiretinden imtinâ hâsıl edememiş ahâlîye sâhib hükûmetler için emlâk idâresi

bir emr-i mübrem şeklini alır Rusya ve bizde olduğu gibi.

Hükûmetler yedinde zâten öteden beri bulunagelen emlâkın kolayca elden

çıkarılamaması sebebiyle hükûmetler az çok emlâk idâre eder. Ma‛mafî bazı

mekâsıd-ı siyâsiyye ve ictimâ‛iyyeye ibtinâen emlâkın tezyîd mikdârına çalışan

hükûmetler de vardır. Sosyalizm fikrinin intişârı emlâk-i müşterekenin tezyîd

mikdârını îcâb etdirir. Prusya hükûmeti yalnız mevki‛-i siyâsî ve ictimâîsi ve

ana‛nât-ı tarihiyye ve teâmülât-ı kadîmesi i‛tibâriyle değil, belki memleketi içinde

[167] Sosyalistlerin gitdikce tezâyüd eylemeleri neticesi olarak dahi emlâkını tezyîd

eder.

Ormânlar

Devletler, emlâk idâresinde efrâd kadar muvaffakiyyet ibrâz edemez denilmiş

idi. Bu kâide-i külliyyeye ormanlar bir istisnâ teşkîl etmekdedir. Fi’l-hakîka

ormanların hükûmet yedinde bulunması memleket menâfi‛-i hakîkası nokta-i

nazarından müreccah görülmüş ve bu hakîkat her tarafca teslîm edilmişdir.

Page 104: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

96

Ormanlara şu mevki‛-i müstesnaî bahş eden hâl memlekete te’min etdikleri menâfi‛-i

azîmedir ki başlıca iki nev‛e ayrılırlar. Birisi doğrudan doğruya diğeri dolayısıyladır

ormanların doğrudan doğruya menâfi‛î meyânında evvelâ fındık, ceviz, fıstık,

badem, erik, elma, kızılcık, kestane, ağlıç, palamud, harrub gibi meyveleri sâniyen,

titre [168] sahleb mahmuze, kitre, çiriş, katran, zift, neft, reçine, sakız, boyalar, bazı

hamızlar gibi mahsûlâtı sâlisen: kabuk, mantar, elyaf, sepet, küfe ve fıçı çubukları

gibi mevâddı; râbiân kerâstesi hâmisen; mahrûkâtda müsta‛mel odun ve kömürü,

hâmisen av hayvânât-ı ta‛dâd olunabilir.

Dolayısıyla menâfi‛î ise ehemmiyyetce diğerlerinden geri kalmaz. Ormanlar

memleketi sel ve tuğyan-ı miyâh tahribâtından muhâfaza, mürtefi‛ mahaller taş ve

topraklarının ovalara inmesine hâil, rüzgâr ve furtunaların şiddetini ta‛dil ve ale’l-

husûs kum furtunalarının mazarratını tahdîd, muhîtini kuraklıkdan vikaye, bataklıklar

teşkîline mâni‛, ıslâh-ı hevâya hizmet, ve su menbâ‛larının zuhûruna sebeb olmak

gibi birçok fevâid ve muhassenâtı câmi‛dir. Zikr olunan menâfi‛î i‛tibâriyle her

memleket için vücûdu elzem ve muhâfazaları bir emr-i ehemdir.

[169] Memleketimizde ormanın kıymet ve ehemmiyyeti lâyıkıyla takdîr

edilememesinden düçâr-ı tahrîb ola ola mahv ve tebâh olmuş ve birçok mahaller çırıl

çıplak kalmışdır. Vilâyetlerimizin bir kısmında mahrûkât olarak hayvan gübresi

kullanıldığını ve hamâmların gübre ile ısıdıldığını söylemek ne açıklı

mahrûmiyyetler içinde bulunduğumuzu anlatmak için kâfîdir.

Ormanlardan lâyıkıyla istifâde-i te’mîni bazı tedâbir ve icrââta lüzûm

gösterdiğinden ber-vech-i âti îzâh olunur.

1 - Ormanların bekçiler ma‛rifetiyle muhâfazalarıdır. Bekçiler orman

dâhilinde ruhsatsız ağaç kesdirmemek ve nizâm hâricinde bir hâl ve hareket-i

vukû‛ata meydan vermemek ruhsatsız veya mevsimi hâricinde avlanmamak, ateş

yakdırmamak yeni yetişen orman derûnuna hayvân sokmamak ve sâire ile mukayyed

olur.

Bizde orman bekçileri zâbıta-i adliyyeden ma‛dûd olduklarından orman

cerâimi hakkında tutacakları zabt-nâmeler vesâik-i resmiyyeden ma‛dûd [170] ve

hilâfı sâbit oluncaya kadar mu‛teber tutulur.

2 - Mer‛a te’sîsi gazonnement yani orman derûnunda sun‛î çayır ve çim

yetişdirmekdir. Bu sûretle toprak yumuşar ve yağmur sularını suhûletle mass ederek

Page 105: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

97

yeniden ağaç yetişmesine ve muvcûdların muhâfaza-i tarâvetine ve tesrî‛-i neşv ü

nemâlarına hizmet eder.

3 - Orman içinde yol açmakdır. Yolsuz bir ormandan hiçbir sûretle istifâde

olunamaz. İçerilerde kesilen ağaçlardan yapılan kerâsteler nakl olunmasa bi’t-tabi‛

orman akîm demekdir.

4 - Aménagement münâvebe ta‛bîr-i diğerle tecdîd-i insâl usûlünün tatbîkidir

bunun esâsı ağaçların sinn-i nümâsına göre orman birtâkım menâtık ve kıt‛âta

ayrılarak en müsinn kıt‛adan kat‛iyyâta başlamak ve her sene sırasıyla bir kıt‛a kat‛

ederek hitâmında en önce kesilen ve o zamana kadar sinn-i kat‛a resîde olmuş

ağaçları muhtevî bulunacak olan mıntıkaya tekrâr [171] başlamak usûlüdür. Meselâ

pirnâl ve meşe gibi kömürlük ve odunluk eşçâr mevki‛in kuvve-i inbâtiyyesine göre on

beş sene de kat‛a elverişli bir cesâmete gelecek ise bütün orman on beş makta‛a

ayrılarak her sene bir makta‛ kesilir ve hitâmında evvelki makta‛a tekrâr başlanır ve

böylece devam olunarak mütemâdiyen intifâ‛ edilmiş olur. Çam eşçârı ancak iki yüz

iki yüz elli sene de ancak kerâstelik hâle gelebileceğine ve bir de kökden filiz

süremeyib tohumdan yetişeceğine mebnî o kabil orman makta‛larının âna göre tertîbi

lazım gelir.

Bir de kesilen mahallerin ağaçları kâmilen kesilib arâzî çıplak bırakmayarak

içlerinden genc ve neşv ü nemâya müsteidd olanlardan aralık aralık ağaç bırakmak da

lâbüddür. Bu sûretle hem tohumun tekrâr intişârına hem de arâzî kısmen

gölgelendirilerek muhâfaza-i rutûbetine ve yeni çıkacak filizlerin harâret-i şemsden

kavrulmamasına hizmet edilmiş olur.

[172] Bir de şâhdan sürecek ormanlarda en düzgün ve sağlam olmak üzere

beher dönümde sekiz on ağaç tohumluk bırakılması meşrûtdur.

5 - Îcâb eden mahallerde tebzîr-i sana‛î sûretiyle yeniden orman yetişdirmekdir.

Memleketimizde yetişdirilmesi en kolay ve tâbi‛ olan kavak ağacı olduğu tahakkuk

etmişdir. Yeniden orman yetişdirilmesi keyfiyyeti ormancılık fennine ta‛alluk eden

husûsât-ı mühimmeden ise de memleketimizde garsı ve teksîri pek elzem görünen

okaliptüs eşcârından bir nebze bahs etmek fâideden gayr-i hâlîdir.

On sekizinci asr-ı mîlâdî nihâyetlerine doğru seyyahlar tarafından Avusturalya

kıt‛asında görülerek tanınmış olan Eucalyptus ağacı neşv ü nemâsı gâyetle serî‛ (bir

ayda bir metre uzayanı vardır) kerâstesi fevka’l-âde münbit olmak, suda ve rutûbetde

Page 106: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

98

çürümemek deniz ve kara böceklerinin tahrîbâtından masûn bulunmak, pek zîyade

elastikiyyeti hâiz olmak yapraklarındaki guddelerinden intişâr eden [173] keskin ve

latif kokusu teneffüsü teshîl ve merzagî taaffünden mütehassıl kokuları kâmilen def‛

ve izâle eylemek gibi pek çok muhassenâtı câmi‛dir.

Kerâste ve reçinesi sanâyi‛de ve züyûtu ve üzümü tabâbetde müsta‛mil ve

kömürü ziyâde vâhid-i nâriyye mâlik pek katı olmakla mahrukât makamında

isti‛mâle dahi gâyetle sâlih ve çiçekleri arılarca sevildiğinden bal mahsûlünün de

tezâyüdünü dâî olduğundan mevcûd ve mâ‛rûf ağaçların en nâfi‛î demektir. Hele

bataklıkların kurudulması için pek elverişli sayılır.

Ağaçların tûlu yirmiden kırk metreye kadar olub yüz metre tûlunda ve yirmi

sekiz metre muhîtinde ağaçlara da tesâdüf edilmişdir.

Okaliptüsün yüz elliden ziyâde envâ‛î vardır. Dağlık ovalık, kumluk, kuraklık

ve rutûbetli mahallerde yetişenleri ayrı ayrı olduğu gibi her nev‛in kendisine mahsûs

havâsı ve muhassenâtı olduğundan mahallin iktizâsına göre münâsib nev‛inden

tohum intihâb edilmelidir. Envâ‛-i mezkûreden en meşhûru ve Avrupa’da izinle

yetişdirileni globlus [globulus] denilen nev‛idir.

[174] Tohum şubat ve nihâyet mart aylarında saksılara i‛tinâ-yı mahsûs ile

ekilib sıcak ve soğukdan ve kurakdan muhâfaza olunmak sûretiyle üç senede fidan

cesâmetine geldikten sonra saksıdan fidanlar ayrı ayrı yere gars olunur.

Fransa, İtalya, İspanya Portekiz’de bundan epeyce vasi‛ orman

yetişdirilmişdir. Memleketimizde Aydın’da Tepeköy çiftliğinde Hazîne-i Hâssa

tarafından yirmi sene mukaddem yetişdirilen ufak bir orman var ise de muhtevî

olduğu ağaç rostiya ve oksidantalis denilen iki âdî cinse münhasırdır.

Orman müdür-i umûmîsi bey efendi hazretlerinin emr ve işaretleriyle orman

teftîş-i umûmîsi Nuri Bey Efendi taraflarından ihdâ’ buyurulan mükaleme-i

mahsusâdır ki muhtevî olduğu hakaik-i âliyye ve eser-i zînet-yâb olmak üzere

teberrüken ve aynen kayd olunur.

“Ezeliyyet-i mâziyyeden ebediyyet-i âtiyyeye doğru hendese-i irfânın tersîm

etdiği harita-i havâyicde hutût-ı asliyyeyi teşkil eden ormanların mebde’-i zuhûrları

hakkında teşekkül-i arz devri gibi esâtîr-i evveliyye-i fenniyyenin tesâvîr-i ciddiyyesi

tetebbu‛ olunursa görülür ki küre-i arz mâyi‛ halinde iken harâretini fezâ-yı nâ-

mütenâhîye neşr ile tasallüb etdiği zaman sathî yalçın kayalardan terekküb etmiş ve

Page 107: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

99

küre-i nesîmî içinde kesretle bulunan buhar-ı mâ’ bi’l-tekâsüf o kayaların arasında

tecemmu‛ ile ufak [175] birer havja hâsıl edib buhar rüzgârların te’sîrâtıyla tenevvüc

eden o suların harekât-ı mütemeyyileleri kayaları çarpa çarpa parçalayarak ince

müteharrik bir toprak tabakasıyla örtmeğe sebeb olmuşdur.

Bu sath-ı rakîk tûrabının husûlü zamanında meşîme-i mâder tabîatdan zerrât-ı

zî-hayât intişâr ederek (hayvânât-ı nakîiyye) (nebâtât-ı ibtidâiyye) doğmuşdur.

Atâba-yı kudretden olan mahlûkatın tecelliyât-ı istikmâliyyesi o nokta-i

mâziyyeden başlayarak tedrîcen medâric-i ulyâya irtika etdiği zamanlarda kırk

milyon metre muhîtindeki cesm-i arzda zirâate salih bir avuc içi kadar yer yok iken

küre-i nesîmîyi derece-i işbâ‛a getirecek mertebe çok olan ve cürsümât hurde-bînî

şeklinde hevâda uçan zerrât-ı nebâtiyye aguş-ı arzı mehd neşv ü nemâ ittihâz etmiş

ve eczâ-i ma‛deniyyeden gayrî bir şeye mâlîk olmayan toprağı bu nebât kuvve-i

nâbite ankâzı yardımıyla sulara hasr-ı ta‛ayyün eden (eşbiliyye) gibi ecnâs-ı

nebâtiyye topraklarda bir dârü’l-ta‛ayyün bularak tenevvü‛ ve tenâsül için bir devr-i

tekessür [176] ve inkişâf husûle gelmişdir.

Toprakda münhasıran mevâdd-ı ma‛deniyye kuvve-i inbâtiyye hâsıl

edemeyeceği cihetle nebâtât-ı ibtidâiyyenin eczâ-yı münkasimesi bi’t-tedrîc

çoğalarak (türâb-ı nebâtî) terkîb-i fenniyyesi ile yâd olunan zirâate sâlih toprağı ilk

defa nebâtâtın vücûda getirmiş olması hakaik-i müselleme-i fenniyyedendir. Umûr-ı

zirâate ve ihtiyâcât-ı medeniyyete suver gûnâ-gûn ile te’sîrât-ı hesene bahş eyleyen

ve meydan-ı zuhûr ve intişârları bâlâda mücemmilen beyân olunan ormanların

hizmet-i ibtidâiyyesi hilkat-i beşerde her ağacın bir insâna me’vâ ve hey’et-i

mecmûasının bir şehr-i azamet-nümâ almasıyla kalmayıb hâl-i hâzırda ki iştigâl ve

istitâlelerine göre birer müessese-i iktisâdiyyedir.

Müessesât-ı mezbûreye eşkâl-i esâsiyye ve mütemmimelerine nazaran tohum

filiziyle tekevvün edenlere koru ve kökden ve kütükden sürme filizlerinden tekevvün

edenlere (baltalık) nâmı veriliyor.

Ormanlarda yetişen ağaçların iktisâd nokta-i nazarından [177] kesilmesi

demek bir müessesenin sathı üzerinde husûle gelib iktisâb-ı rağbâtle mâliyyeti

tahakkuk eden ağaçların bir tanesini bile telef etmeksizin bi’l- mübâdele nakde tahvîl

etmek olduğundan müdâhale-i lâhikaya ihtiyâc göstermeksizin kendi başına olarak

büyüyerek, yetişerek maksad-ı iktisâdisine vâsıl olan koru ormalarından istifâde için

Page 108: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

100

ağaçların mutlaka sinn-i mahsûslarına vusûlleriyle kâbil olabileceği ve bunun için de

kesim zamanını sinn-i eşcârın hadd-i kemâl derecesinde yani cesâmet-i seneviyyesi

cesâmet-i mutavassıtasına müsâvî olduğu zamanda kesilmesinin daha ziyâda te’mîn-i

menfaat eyleyeceği nazariyyesi öteden beri kabûl olunduğundan bu usûl ve kâideye o

müddet-i hayât ve sinn-i tebzîrlerine göre meselâ meşe, kayın, kestane ağaçlarının

150 köknar mehzel 130 çam ıhlamur gürgen eşcârının 110 seneden evvel kıt‛aları

muvâfık-ı menfaat görülmüyordu.

İşte koru ormanlarında bu tarzda kat‛iyyât-ı icrâ olunabilmek [178] için şâmîl

oldukları eşcârın cinsi ve cesâmetlerine göre kıt‛aları tefrîk ve her kıt’aya bir müddet

ta‛yîn olundukdan sonra her sene müsâvî hâsılât alınmak şartıyla ağaç kesdirilir ve

idâreleri bu sûretle te’sîs ediliyordu.

Usûl-i idârece korular muntazam ve gayr-i muntazam nâmlarıyla yâd olunur.

Muntazam korulara müsâvî sinnde eşcârı hâvî olmak üzere taksîmâtı icra edilmiş

ormanlardır. Gayr-i muntazam ta‛bîriyle yâd olunan ormanlar ve ta‛bîr-i diğerle

bağçivân (jardiniyator [jadiniature]) korusu böyle müsâvî birer sinnde birer

mıntıkaya tefrîk etmek demek olmayıb esnân-ı muhtelifede eşcâr-ı hâvîdirler.

El-yevm Alsas’da, Şarkî Prusya’da Bavyera’da kâin büyük ormanların

ekserisinde kâide olmasına çalışılan ve mukaddema pek müsta‛mer olan (bağçıvân

usûlü) yeniden intişâra başladığından bu usûlün Memâlik-i Osmâniyye ormanlarında

dahi tatbîk ve icrâsı tercîh olunmuşdur.

[179] Bağçivân korusu şeklindeki bir müessesede bir senelik filiz ve fidândan

işledilecek sinnine kadar vâsıl olmuş ağaçlara kadar sinn ve sâlin her derecesinde

eşçâr bulunur ve bu eşcârda hâl-ı infîrâd veya hey’et-i ictimâ‛iyye olursa şu şekil ve

muntazıra (bağçivan korusu) şekli için bir fikir verir ve bir numûne ibrâz eder. Bu

tarzda koru eşkâl-i mevcûdenin en ziyâde tefâvüt-i sinn ve sâlî havî eşçârı ihtivâ eden

şeklidir. Ancak böyle bir müessese şekli hakikatde mevcûd olamaz. Zîrâ fevka’l-âde

bir tesâdüf eseri olmalıdır ki her sinndeki eşcâr mütemâdiyen aksâm-ı muhtelifesiyle

beraber hep o sinnde de o hey’etde bekâ bulabilsin. En müdekkik idâre bile böyle bir

hâli mevki‛-i fi‛le çıkaramaz. Yalnız bu şekil-i nazarîye oldukça takarrüb etmek kâbil

olur.

Page 109: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

101

Bu müessese yani bağçivan korusu şekli mevki‛-i isti‛mâl ve istihlâke ale’d-

devâm büyük çapda ve mümkün olduğu kadar fazla mücemmede yani [180] ziyâde

metre-i müka‛abında i‛tâ etmesi lâzım gelir.

Bu hâlin imkân bulmasıçün bu müesseseden mütevâliyen ve müteâkiben

i‛mâlâta elverişli eşcârı ihtivâ eylemesi iktizâ eder.

Bağçivân korusunun başlıca menşe’î tabîî sûretle yani tenâsül-i tabîî ile ihdâs

olunan korudur, ve idâme edenler de o korudur. Bağçivân korusunun sûret-i

tesmiyyesinde hâlâ zamanımızda pek çok galatât ve teşvîşât vardır. (Bağçelik ve

kıt‛alı koru) (Baltalık üzerinde koru) (Bağçivân korusu) nev‛ileri birbirine

karışdırılıyor ve her nev‛ muâmele-i hırâsetden mahrûm bulunan bazı memleket

ormanlarına bağçıvân korusu nâmı verilirse de doğru değildir. Zîrâ bu isim daha

tevsî‛ edilerek tertîbli koru yani sıra vâri mukataalı koruyu da ihâta etmekdedir

bağçivân korusunun Almanya’da tûl müddet i‛tibârsız kalması muhatarât-ı

hâriciyyeye zîyâdece ma‛rûz kalmasıyla ithâm edilmesinden ve diğer müessese

eşkâlinden fazla furtınaya haşarâta harîke [181] dûçâr olduğu iddiâ olunmasından

neş’et etmişdir. Fakat muntazam koru müessesâtından daha az furtınaya ma‛rûz

olduğu tahakkuk eylemiş ve mevâki‛ ve mürtefi‛anın teşcîri için bağçivân korusu

şekline mürâcaat olunması ve son senelerdeki furtına esnasındaki tecrübe ve

mukayese müddeâyı tasdîk etmişdir.

Muntazam koru aynı senedeki eşcârı aynı sâha üzerinde cem‛ eder. Makta‛lar

vâsıtasıyla diğer muhtelif yaşdaki eşcârdan ayrılırlar.

Bağçivân korusunda aynı senede olan sınıflar muhît olarak toplu veya kümeli

hâlinde görünürler muntazam koruda her senenin sınıfı tecerrüd edib mücâviri sınıfla

münâsebeti yokdur. Bağçivân korusunda bütün sınıflar birbirinin taht-ı

himâyesindedir. Kemâle gelmiş kümeli şekiller yahud i‛mâlâta elverişli eşcâr

civârındaki sırıklık ve çubukluklar vâsıtasıyla idâme olunan serinlikten istifâde

ederler.

[182] Ve bu sonrakiler dahi evvelkilerin siper ve sâyesinden istifa‛ eylerler.

Orman eşkâlinin hiç birisinde tazmîn ve telâfi muâmelesi bundan daha mükemmel

sûretde icrâ olunamaz.

Bağçivân korusu sûret-i mahsûsada eşcâr-ı müntahibenin inbisâtına gâyet

müsâiddir. Binâen aleyh sanâyi‛e müte‛allik cesîm eb‛âdda ağaç yetişdirmeğe

Page 110: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

102

müstâidd olan eşkâlin en kabiliyyetlisi bağçivân korusu şeklidir. İş bu şekli tefrîk ve

temyîz eden esbâbdan birisi de hâsılât-ı haşebiyyesinin tenv‛îdir. Zîrâ en ufak

mahrûkât odunundan en iri sanâyi‛ ahşâbına varıncaya kadar cümlesini ihtiyâtda

bulunduran bu korudur. Hâsılât-ı mecmû‛anın kıymeti yalnız hacmi mütevakkıf

değildir. Haşebin evsâfına tâbi‛dir. Haşebin evsâfı ekser hâlde sanâyi‛de isti‛mâlini

ta‛yîn eder ve bazar-ı istihlâkda ehemmiyyetini artdırır. İnsânlar ormanların yalnız

muaddil bir vergi (hâsılât) almakla iktifâ etdikleri müddetce orman basit bağçelik

[183] şeklinde insânlara kifâyet ediyordu. Fakat şimdi her tarafca baş gösteren ifrât

derecedeki ihtiyâcât-ı sânâ‛iyye orman usûl ve kavâidinin mer‛î tutulmasını ve diğer

orman eşkâlinden daha kanûnî ihtimâmâtda bulunulmasını îcâb etdirmekdedir.

O eski usûl ve kavâid en az zamanda imkân dâiresinde en çok hâsılât istihsâl

etmeği talebden ibâret olan bu günkü muâmelât ile kâbil-i imtizâc değildir.

Muntazam koruların ihtiyâcât ve istihlâkât-ı beşeriyyeye kifâyet

edemeyeceğine kanâat hâsıl olduğundan müesseselerin eşkâl-i tabî‛iyyesine avdet

etmesi mecbûriyyeti hüsn olunur. Ve birçok idâreler bu tarîke sülûk eylediler. Lakin

bu tarîkde vâdî-i dalâlet ve gaflete sapmamak için tabî‛atın îcâbâtını ve asâr-ı

feyyâzâtesini nazar-ı i‛tibâra almak ve bağçivân korusu şeklinde tabî‛atın sarâhaten

verdiği ders ve îzâha tâbi‛ olmak iktizâ eder.

[184]

Baltalık

Baltalık sûretiyle idâre olunan bizim memâlik-i mu‛tedilede yapraklı ağaçlar

kışkın ve sürgün vermek hâssasına mâlikdirler. Eşcârın havâda kalan kısmı kat‛

edilib kaldırıldıktan sonra zemînde kalan kütük ve toprak içindeki kök ezrâr

nâmiyesini‛ îkâz eder. Kışkın ve sürgün denilen filizleri hâsıl eder. Ve bu filizler

sırıklık ve bazan direklik devrine kadar durur inbisât eyler ve bu sûretle yeni bir

müessese vücûda gelmiş olur.

Filizler vâsıtasıyla teşkîl edilen bu nev‛ müessesât tohumdan hâsıl olan

filizden teşekkül eden aynı senedeki müesseseden daha serî‛ ve daha kuvvetli neşv ü

nemâya mâlikdir.

Page 111: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

103

Baltalıkların sırıklık sinninden daha ileriye götürüldüğü [185] nâdirdir.

Baltalığın devr-i müddeti kısa ve şekl-i mütekâsifi seyrek olursa çırpılık ve çubukluk

olur.

Muntazam baltalık şekl-i mahrûkat-ı haşebi hâsıl eder. Ve baltalık ormanları

mevki‛ine göre beş seneden yirmi seneye kadar kesilmeye kâbiliyyet kesb ederler.

Baltalığın devri ne kadar uzun olursa olsun yetişen eşcârı muntazam koru sırıklarının

tabi‛yyetini alır ve ne kadar kısa olursa çırpılık ve çubukluk halinde bulunur. Lakin

baltalıklar kısa sırıklık yaşını nâdiren tecâvüz eder binâen aleyh bunlar da muntazam

korularda olduğu gibi zemînin vahâmetli sûretde koruması derdi vâki‛ olmaz. Bu

cihetle evsâf-ı zemînin muhafazası husûsunda baltalık korudan daha ziyâde şâyân-ı

i‛timâddır. (Mahalline göre kâbil-i mübâdele olduğu zamanda ağaç kesilir)”

Kavâid ve menâfi‛î ve lüzûm ve ehemmiyyeti muahharen beyân olunan

ormanlar emlâk-i sâire hakkında serd olunan nazariyyât ve mutâlaât hilâfında olarak

münhasıran hükûmet yedinde bulunmak lâzımdır. Bu lüzûm bazı esbâb-ı asliyyeden

neş’et eder.

Evvelâ ormanlar sun‛-i beşer ta‛alluk etmeksizin vücûda gelmiş ve fıtratın

umûma bahş etdiği in‛âm cümlesinden bulunmuş olduğundan bunun efrâda hasr ve

tahsîsi câiz olamayıb umûmun değil mutlak ve dâimisi olan ve hayât-ı ebediyyeyi

hâiz farz olunan devlet yedinde bulunması iktizâ eder.

[186] Sâniyen orman idâresi kavâid-i umûmiyye ve muttaride tahtında ceryân

edebilmiş umûrdan bulunmasıyla devletin emlâk-i sâire idâresinde dûçâr olduğu

müşkilât bunda varid değildir.

Sâlisen: Hükûmet memleketin menâfi‛-i umûmiyye-i hâliye ve âtiyesiyle

mukayyed bulunduğundan ormanların muhafazasını ve devam-ı insâlini te’mîn eder

tedâbîri ittihâzda ihtimâm gösterdiği hâlde hâyât-ı mahdûre sâhîbi olan efrâd ne tûl

müddet sabr ve intizâra ve ne de kendi menfaatini menâfi‛-i umûmîyyeye fedâya

mütehammil olmadığından yedindeki ormanı evvel-be-evvel eşcârından ve sonra da

gâyet mahsûldâr olacak olan arâzîsinden istifâde etmek üzere kat‛ ve tahrîbde isti‛câl

eder.

Râbiân ormanlar ihrak tecâvüzâtına ma‛rûz ve muhâfazası müşkil ve birçok

nakîdât ve fedâkârlık ihtiyârını dâ‛î olub devlet bu bâbda efrâddan ziyâde sâhib-i

kudret iduğundan devlet yedinde bulunması emr-i muhâfıza ve vikâye de

Page 112: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

104

muvaffakıyyet-bahş olur hatta devlet bile bu ilcâât sebebiyle ormandan aldığı

vâridâtın [187] yüzde ellisinden ziyâdesini mesârifine fedâ etmekdedir ki eğer

ormanların memlekete cidden menâfi‛-i mühimmesi olmasa mâlî nokta-i nazarından

devlet için en fenâ bir menba‛-i vâridât satılmak lâzım gelirdi.

Hamisen: Orman vâridâtı seneden seneye mütevâliyen tezâyüd etdiğinden bu

tezâyüdden umûm ahâlî hisse-dâr-ı intifâ‛ olmak üzere ormanların hükûmet yedinde

bulunması çâre-i eslemdir.

Orman vâridâtı fi’l-hakika tezâyüd etmekdedir. Halet-i ibtidâiyyede ormanlar

derûnunda ikâmet eden akvâm-ı vahşiyye hayât-ı râiyâne ve muahharen de hayât-ı

zirâiyyeye terakki ve intikal etdikleri zaman ziyâ-yı şems ve hevâ-yı nesîmî gibi

emvâl-i mübâhadan add etmekde kendileri için bir mahzûr olmayan ormanları ateş

vâsıtasıyla açmağa başlamışlar ve sath-ı arzı ihâta eden cesîm ormanlar o zamandan

i‛tibâren refte refte azalmağa yüz tutmuşdur. Arâzîye temellükün bir şekl-i ibtidâisi

de budur. Ormanlara temellük ise askerî erlerin ve derebeylerin avlanmak üzere

kendileri için [188] bir kıt‛a ormanı muhâfaza etmelerinden başlar. Velev pek gec

olsun hükûmetler ormanların memleket için lüzûm ve ehemmiyyetini bi’t-takdîr taht-

ı muhâfazaya alınmasına şitâb etmeseydiler el-yevm memâlik-i mütemeddinedeki

ormanlar mahv olmuş bulunacakdı.

Ormanların tahrîbine yalnız tarla açmak keyfıyyeti bâdî olmayıb bir tarafdan

da medeniyyetin terakkisi ve nüfûsun tezâyüdü gibi esbâb dahi inzimâm eylemişdir.

Medeniyyet zâten her türlü sarfiyyât ve istihlâkâtı tezyîd etmek şânındandır.

Ormanlar ise medeniyyetin zînet ve ihtişâmı ve safâhat ve isrâfâtı uğrunda en ziyâde

ihlâka ma‛rûz kalmışdır denilebilir.

Ormanların şu sûretle tenâkusu arz ve taleb kâidesinin îcâbı olarak kıymetce

tereffu‛nu istilzâm eylemişdir. Dersaâdet’de son yirmi beş sene zarfında kerâste

fiyâtı iki ve odun üç mislî râddesinde tereffu‛ etmişdir.

İnşâat bahriyye ve beriyyede ve demir yol traverslerinde ahşâb [189]

kullanılmaması hakkında son zamanlarda görülen temâyül ve ceryân dahi yine

kerâste fiyâtının tezâyüdünden neş‛et etmekdedir.

Page 113: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

105

Avrupa devletleri memâlikinden bazılarında mevcûd ormanlar mikdârı ber-

vech-i âtî kayd olunur.

Hektâr

Rusya ve Finlandiya 215.000.000

İsveç 18.200.000

Avusturya Macaristan 18.342.000

Almanya 14.175.000

İsviçre 782.000

Belçika 522.000

İtalya 4.093.000

İspanya 6.500.000

İngiltere 1.299.000

Fransa 9.520.000

Page 114: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

106

[190]

Memâlik-i Osmâniyye ormanları da tahminen ber-vech-i âtî vüs‛atdadır.

Cerîb

Aydın 1.672.000

Kastamonu 1.505.000

Selanik 1.422.000

Hüdâvendigâr 1.379.454

Konya 754.645

İzmit 397.600

Biga ma‛ Karesi 367.150

Adana 337.500

Trabzon 282.111

Kosova 245.000

Edirne 200.824

Sivas 165.800

Cezâir-i Bahr-i Sefîd 95.000

İşkodra 82.000

[191]

Erzurum 75.000

Haleb 64.600

Ankara 62.600

Yanya 58.000

Mamûretü’l-azîz 25.000

Çatalca 23.000

Beyrut 22.000

Zor 15.000

Suriye 14.000

Kudüs 8.000

Yekûn 9500943

Bu cedvelde dâhil olmayan Musul vilâyetinde bir kıt‛a orman daha var ise de

âna ormandan ziyâde çalılık denilse daha yakışır. O havâlide ormanın fıkdânı o gibi

Page 115: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

107

çalılıklara bir kıymet-i mahsûsa verdirir. Hıtta-i Irâkiyyede [192] mezrûâtî hâsılâtından

hisse-i emîriyye alınmak üzere eşhâsa bâ-tâpû tefvîz olunan [arâzî] eshâbı tarafından

orman yetişdirilir ise mahsûlât-ı zirâiyye gibi ândan da hisse-i muayyene alınmak

müteâmildir. (Hazîneden Bağdâd Defterdârlığına yazılan 23 Haziran sene 325 târihli

tahrîrât)

Bizdeki ormanlar evvelleri cibâl-i mubâha ormanları, kurâ baltalıkları, evkâf

ormanları, husûsî ormanlar tersâne ve tophâne ormanı nâmlarıyla beş kısma münkasim

bulunmakda ve cibâl-i mübâha ormanlardan halk meccânen ve keyfe mâ yeşa’ istifâ‛

eylemekde iken cennet-mekân Sultan Abdülazîz merhûmun Fransa’ya seyâhatlerinde

ormanlarda gördüğü asâr-ı ma‛mûriyyet ve intizâm nazar-ı takdîrlerini celb eylemekle

bizim ormanların ıslâhı esbâbına teşebbüs buyurulmuş ve Fransa’dan bir mütehassıs

celb ile bir de orman mektebi küşâd edilmekle beraber 26 Muharrem sene 286 târihli

nizâm-nâme neşr olunmuşdur. Mezkûr mizâm-nâme evvelâ mîrî ormanları sâniyen

evkâf ormanları sâlisen kura ve kasabâta mahsûs baltalıklar, râbiân eşhâsa âid yani

husûsî ormanlar olmak üzere ormanları dört kısm i‛tibâr etmişdir. Evkâf-ı sahîhadan

olan ormanlara hükûmetin müdâhalesi yokdur. Gerek [193] tahsîsât kabîlinden olan

arâzî-i mevkûfa ve gerek tevliyet ciheti fesh ile Evkâf-ı Hümâyûn Hazînesinden evkâf

muhâsebecileri ma‛rifetiyle idâre edilen evkâf-ı mazbûta ormanları ve tevliyet ciheti

birinin uhdesinde olub muhâsebât ve muâmelâtına evkâf muhâsebecileri tarafından

nezâret olunan evkâf-ı mülhakaya merbût bi’l-cümle ormanlar Orman Nezâretince

taht-ı idâreye alınmak (dördüncü cild düstûr sahîfe 418) karar-nâme-i mahsûs

iktizâsından olmakla bi’l-icâreteyn tasarruf olunan ormanlarda eşhâs uhdesindeki

ormanlar muâmelesi tatbîk ve evkâf-ı mazbûta ve mülhaka ormanlarında ise mîrî

orman muâmelesi icrâ ediliyor. Şu kadar ki evkâf-ı mazbûta ve mülhaka

ormanlarından alınan orman hakkından öşrü hazîne için çıkarıldıktan sonra

mütebâkisinden mesârif-i tahsîliyye olarak onda bir hisse dahi alıkonulub küsûru cihet-

i evkâfa veriliyor.

Dört kısım ormandan yalnız biri emlâk-i devletden olduğu için ondan bahs

edeceğiz.

Mîrî Ormanları – Memâlik-i Osmâniyye ormanlarından yalnız bir kısmına

hükûmetce [194] vaz‛-ı yed edilerek tophâne ve tersâne ormanları nâmıyla ve mezkûr

idârelere muktezî kerâstenin tedârükü maksadıyla muhâfaza edilmekde idi. Arâzî

Page 116: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

108

kanûnunun neşrinden sonra dahi arâzî-i emîriyye üzerindeki eşcâr-ı müsmire

mutasarrıf-ı arza âid olarak yalnız eşcâr-ı gayr-i müsmire hükûmete âid farz olunur. Ve

hatta bu gibi hüdâyî-nâbit eşcârı kat‛ edenlere kıymeti tazmîn ediliyor idi. Zikr olunan

86 târihli nizâm-nâme ile eşcâr-ı gayr-i münsireye dahi arza tatbîken mutasarrıfları

sâhib tanımış ve ma‛mâfî bâ-tâpû tasarruf olunan yerlerde yeniden koru ve orman

yetişdirilmesi husûsunun arâzînin nev‛ine göre öşre muâdil icâre-i zemîn i‛tâsına tâbi‛

tutulması hakkındaki arâzî kanûnu ahkâmı bâkî kalmışdır.

Yine mezkûr nizâm-nâme mûcebince cibâl-i mubâha ormanları ilk def‛a olarak

taht-ı idâre-i devlete alınmış ve kurâ baltalıkları tahdîd ve vakf ormanlardan bir kısmı

bedele rabt olunmuşdur.

1287 târihinde neşr edilen orman ta‛lîmâtıyla mîrî ormanlarının sûret-i idâresi

Mâliye Nezâretine tevdî‛ ve eşcârın mevsiminde orman [195] me’mûru tarafından

damgalanarak korucuların nezâreti tahtında kesilmek ve kat‛ edilecek kerâste ve

mahrûkâtın bi’l-müzâyede satılıb esmânı alınmak ve yahud hükûmet-i mahalliyyece

râyice göre takdîr olunacak kıymet üzerinden bedeli istifâ edilmek ve orman

derûnunda hayvânını gezdirenlerden otlakiyye alınmak sûretleri te’sîs kılınmışdır.

20 Nisan sene 1290 târihli ta‛lîmât-nâme ile de gerek mîrî ormanlarından ve

gerek kurâ baltalıklarından kat‛ ve ihrâk ile iskelelere nakl etdirilen odunun ikiyüz

kıyyesine bir ve kömürün iki yüz kıyyesine iki kuruş yol resmi vaz‛ olunarak bu

resmin istîfâsı için ondalık me’mûrları istihdâmına başlanmışdır.

22 Muharrem sene 92 ve 7 Şubat sene 91 târihinde ormanlara iddiâ-yı tasarruf

edenlerin tedkîk-i senedâtına dâir gâyet mühim bir ta‛limât-nâme neşr olunmuş ve bu

seneye gelinceye kadar tatbîk dahi olunmuş ise de irâde-i seniyyeye iktirân etmemiş

olan mezkûr ta‛lîmat-nâmenin el-yevm tatbîkine imkân görülememekle mevki‛-i

tatbîkden kaldırılmışdır. 7 Nisan sene 93 târihinde neşr olunan diğer bir ta‛lîmât-nâme

mîrî ve evkâf ormanlarından berây-i ticâret çıkarılan kerâste ve hatab ve kömürden

alınacak orman hakkı ile diğer ormanlardan ihrâc edilecek kerâste ve hatab ve

kömürden alınacak öşrü ve pul [196] resmini ta‛yîn etmişdir. Ve nîhâyet Hicaz

Şimendiferi i‛ânesi olmak üzere nısf-ı orman hakkı nâmıyla kasabâta getirilen

mahrûkâtdan beş on yirmi para mikdârında resm ahzına başlanılmışdır ki 326’dan beri

bu resm-i i‛âne mâhiyetini gâib ederek muvâzene-i devlete dâhil resm cümlesindendir.

Orman derûnunda karye ihdâsı 23 Kanûn-i Sâni sene 319 târihli emir-nâme-i sâmî ile

Page 117: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

109

men‛ olunmuşdur. El-yevm orman mahsûlâtından öşr, pul parası ve nısf-ı orman hakkı

ve orman hakkı nâmıyla alınan muhtelif rüsûmdan orman hakkından mâ‛adâsı rüsûm

kabilinden olmakla hudûd-ı tedkîkâtımızdan hâric olub yalnız bedel-i eşcâr olarak

alınan salifü’z-zikr orman hakkının sûret-i istîfâsı ber-vech-i âtî beyân olunur.

Orman hakkı hükûmet temellükünden münbais îrâd kabilinden olmakla yalnız

mîrî ormanlarıyla tahsîsât kabilinden olan evkâf-ı mazbûta ve mülhaka ormanlarında

cârî olub kurâ baltalıklarıyla eşhâs orman ve korularından orman hakkı alınmaz.

[197] Orman hakkı mukaddemleri ya kaimen darb-ı damga edilen eşcârın veya

bir kıt‛a ormanın müzâyedesiyle ve yahud da liec-il-îcâre’ kat‛ına ruhsat verilen

eşcârdan i‛mâl edilen kerâste ve hatab ve kömürün mürûrlarından kıymet-i râyicelerine

göre tasarruf-ı mahsusasına tevfîken alınır idi. Orman ve mera‛ kanûnunun neşr ve

i‛lânına kadar teşkîlatı icrâ olunan vilâyet ve elviye-i müstakile ormanlarında tatbîk

edilmek üzere Zirâat ve Ticâret Nezâretince tertîb edilen ta‛lîmât-nâme hükmü iş bu

328 senesinden i‛tibâren mevki‛-i tatbîke vaz‛ olunmuş olduğundan mukaddemki

usûller bi’t-tabi‛ ortadan kalkmışdır.

Mezkûr tâ‛lîmât-nâmede: Ormanların dâimî kerâste nakliyâtına kabiliyyeti olan

nehr iskeleleriyle simendüfer istasyonlarına ve kerâste ahz ve i‛tâsı bulunan şehir ve

kasabâta olan mesâfelerine ve mesâfe-i mezkûre dâhilinde bulunan ormanlardan

şimdiye kadar bi’l-müzâyede ihâle olunan bedelâtın hadd-i vasîtasına göre bi’l-hesâb

takdîr edilen eşcâr ve sâire bedelâtı taarrüfe-i mahsûsasında muharrer bulunacağı ve

satılacak eşyâ bedelât-ı mezkûre [198] ile ve matbû‛ varakalarla i‛lân edileceği ve

zamm ile tâlib zuhûrunda zammıyla; zuhûr etmediği takdîrde taarrüfede muharrer

fiyâtla tâlibine satılacağı ve mezkûr mesâfenin kiracı sâatiyle ve yahud üç buçuk

kilometresi bir sâat i‛tibâriyle üç sâate kadar uzak olan ormanlar birinci ve altı sâate

kadar olanlar ikinci ve dokuz sâat mesâfede bulunanlar üçüncü ve on iki sâat uzak

olanlar dördüncü on beş sâatlik ormanlar beşinci ve ondan uzak mesâfedeki ormanlar

mesâfe-i bâide ormanları i‛tibâr olunacağı ve her sene kesdirilmek üzere satılacak

ağaçlar ve sâir eşyâ fenn me’mûrları tarafından müteselsilen yağlı boyalı rakamlarla

işaretlenib her ağacın zemînden bir metre yukarıdaki devresi ve kırkdan altmış

santimetreye kadar kabil-i i‛mâl olan devre-i ulyasına kadar irtifâ‛î ölçülüb kayd

olunacağı ve bad‛de’l-i‛lân ihâle ve fürûht olunduktan sonra mîrî damgası vurulacağı

ve satılacak ağaçlar için yüz ağaca kadar on ve beş yüz ağaca kadar on beş ve bin

Page 118: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

110

ağaca kadar yirmi [199] ve bin beş yüzden iki bin ağaca kadar yirmi beş ve ândan

ziyâde mikdâr için otuz gün olmak üzere müddet-i i‛lân ta‛yîn olunacağı ve

müzâyedenin kapalı zarf usûlüyle ceryân edeceği ve hîn-i ihâlede satın aldığı eşcârın

bir senelik bedelinin sülüsünü kefâlet makamında müşterinin depozito edeceği ve bir

senede ormandan çıkaracağı kerâste ve eşyâ bedelini de ber-vech-i peşîn tesviye

edeceği tasrîh kılmakdadır.

Mîrî ormanları geçen 325 senesinde ber-vech-i âtî hâsılât vermişdir.

Kuruş

Kerâsteden 18.229.694

Mahrûkâtdan 5.887.328

Evrâk ifrâzât ve sâire 955.519

Otlakiyye ve sâir müteferrik hâsılât 4.448.170

Cem‛an yekûn 29.320.711

[200]

Ma‛denler

Ma‛lûmât-ı Târihiyye – Eski Yunan hükûmeti mühim ve kesîr ma‛âdene sâhib

idi. Lakin ânları bi’z-zât işletmeyib işletmek hakkını ırs, bîh ve yahud diğer kanûnî

bi’l-cümle usûl-ı ferâğ ile kabil-i intikal olan ebedî bir îcâr mukavele-nâmesiyle ihâle

ediyordu. Bu ihâle bir bedel-i muayyen mukabilinde icrâ edilirdi. Bundan başka yirmi

dörtde biri derecesinde tahsîsât-ı dâime de alınıyordu.

Hem-şehrilerin Milegus ve memlekete kabûl olunmuş ecnebilerin mu‛takların

iştirâki hakkı olan (loryum) gümüş ma‛deninin işledilmesinden Atina hükûmetine

mühim bir yekûn-ı hâsılât vukû‛ buluyordu. Bu işletme bütün sanâyi‛-i atîkada olduğu

gibi esâret esâsına istinâd ediyordu. (Perikles) devrinde ma‛denlerde yirmi bin esîr

çalışıyor ve hâsılâtı senevî tahmînen otuz üç talana bâliğ oluyordu. Esirler [201]

tarafından îfâ edilen iş gerçi az masraflı idi lakin işletme hakkında hiç bir terakki kabil

değildi.

Roma’da cumhûriyyet zamanında hükûmet ma‛âdane münhasıran temellük

iddiâ etmişdir. Ma‛mâfî müteaddid ma‛den damarına sâhib bulunuyordu. Bu ma‛âden

(me’mûrlar Ceuseurs) tarafından (muaşşirlere gublican) iltizâm olunurdu. Bazan bir

Page 119: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

111

tahsîsât mukabilinde ma‛âden efrâda fürûht olunur ve alınan bedel iltizâmdan fazla

meblağ te’mîn ediyordu.

İmparatorluğun te’sîsi emlâk-i umûmiyyede tebeddül-i tam hâsıl etdi. Ma‛âden

ve memâleh ve taş ocaklarının kısm-ı a‛zamî hazîne-i imparatorînin ve yahud prensin

emlâk-i husûsiyyesi cümlesinden oldular. Bütün ma‛âden imparator hesâbına

işlediliyordu.

Her ma‛den yahud ma‛âdenin hey‛et-i mecmû‛ası başda procural bulunan

idâre-i mahsûsa tarafından idâre olunuyordu. Amele ekser def‛a üserâdan idi. Bazı

def‛a da tutulmuş hürr amele veya asker veya [202] mahkûmînden idi.

Kurûn-ı vustâda ma‛denlerin mülkiyyeti feodalite beylerine intikal etdi.

Fransa’da pek geç yani 1413’de Altıncı Şarl zamanında bu husûsdaki hukûk-ı

hükümdârî i‛lân ve bi’l-cümle ma‛âden hâsılâtının onda biri hazîneye tahsîs olundu.

Prusya gibi şahsiyyet (individualizme)’in asırlardan beri cârî olagelen âdât ile

muhât bulunduğu memleketlerde hükümdâra ve beylere âid olan hukûk çok zamanlar

bâkî kaldı. Bazı husûsâtda hâlâ bâkîdir. Orada devlet yalnız bi’z-zât işletdiği

ma‛denlere mâlikiyyetiyle kalmaz eşhâsa âid ma‛denler hâsılâtının satış fiyâtından

yüzde iki resm alınır.

Revolosyon 28 Temmuz sene 1891 târihli kanûn ile ma‛denleri milletin yed-i

idâresine tevdî‛ etdi. Şu sûretle ki ma‛âden sath-ı arzâ mâlik olanların tazmînâtını

te’diye etmek şartıyla hükûmetin rızâ ve müsâadesiyle işledilebiliyordu, bunda ihâle

muvakkit idi. Lakin kanûn [203]

mutasarrıfa yüz kadem umka kadar ameliyât-ı ihrâciyyenin icrâsı hakkında salâhiyyet-i

kat‛iyye bahş etmekde idi.

İhâle müddetinin mahdûd olması ma‛denlerin işledilmesi husûsunda menâfi‛-i

umûmiyyenin îcâb etdiği teşvîki îfâ etmediğinden nâşî müteahhidlere mülkiyyeti de

ilzâm etmek lüzûmunu anlatdığından 1810 kanûnuyla bu cihet de yapıldı. O kanûnun

mevâdd-ı muhteviyyesi bazı ta‛dîlât ile Avrupa devletleri kavânînine derc edilmişdir.

Bu kanûn-ı ma‛denî sath-ı arzın mülkiyetinden ayrı olarak dâimî ve kabil-i ferâğ bir

mülk haline ifrâğ etmişdir.

Esâs i‛tibâriyle mezkûr kanun sâhib-i arzın hakkını teslîm etmekle beraber

hâsılâtdan sâhib-i arza âid olan hisse müstesnâ olmak üzere bir bedel-i muayyen

mukabilinde ma‛deni ihâle etmek husûsunda hükûmet müstakilü’r-re’y idi.

Page 120: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

112

İngiltere ve Amerika-yı şimâlîdeki İngiltere müstemlekâtında hâiz-i rüchân

olan esâs Roma hukûkunda mevcûd olan ve Fransa ve bizim [204] kanûn-ı

medeniyyemizde de muharrer olan (üstüne mâlikiyyet altına da mâlikiyyetî

müstelzemdir) kâidesidir.

Prusya, Avusturya, İspanya gibi bazı memleketlerde mülkiyyet-i hakikaya ve

kezalik Roma hukûkunun kâide-i kat‛iyyesi bir tarafa bırakılarak ma‛denin mülkiyyeti

bazı şerâitle keşf edene âid olması kabûl olunmuşdur.

Prusya’da taharriyât-ı arza mâlik olanın müsâadesiyle yapılabiliyor adem-i

kabûl halinde hükûmet müdâhale eder.

Biz de ma‛âden hakkındaki ahkâma gelince: Tanzîmât-ı Hayriyye’ye kadar

selâtîn ve hânedâna âid olarak Darbhâne-i Âmire’ye merbûten idâre olunmak da iken

1256 târihinde tevhîd-i hazâin olduğu sırada kâmilen Hazîne-i Mâliye’ye devr

edilmişdir.

Bizde ma‛âden hakkında öteden beri şer‛-i şerîf ahkâmı dâiresinde muâmele

ceryân edib arâzî kanûnu dahi ahkâm-ı şer‛iyyden müstenbit olmak hasebiyle

ma‛âdene dâir olan 106. [205] maddesinde, arâzî-i emîriyye ve tahsîsât kabilinden olan

arâzî-i mevkûfa da zuhûr eden bi’l-umûm ma‛âdenin cânib-i beytü’l-mâla âid olub

gerek arâzî mutasarrıfının ve gerekse vakfın duhl ve taarruz edemeyeceği ve fakat

ma‛den ihrâcı sebebiyle zirâatdan muattal kalacak mikdâr arzın diğer bahâsı

mutasarrıfına verilmek lâzım geleceği ve arâzî-i metrûke ile arâzî-i mevâtda bulunan

ma‛âdenin humsu beytü’l-mâla ve bâkiyyesi bulan kimseye âid olacağı ve evkâf-ı

sahîhadan olan arâzîde zuhûr eden ma‛denlerin cânib-i vakfa ve kurâ ve kasabât

derûnundaki mülk arsalarda zuhûr eden ma‛denlerin de sahib-i mülke âid olacağı ve

arâzî-i öşriyye ve harâciyye de zuhûr eden ma‛denlere gelince bunlardan izâbeye

kabiliyyeti olan ma‛denlerin humsu beytü’l-mâla ve bâkiyyesi arâzî sâhibine ve

izâbeye kabiliyyeti olmayanların da cümleten sâhibine âid olacağı zikr edilmişdir.

Bundan sonra ma‛âden hakkında olan 2 Şaban sene 295 ve sâniyen 18 Zilhicce

sene 304 târihinde iki nizâm-nâme neşr olunmuş ise de en son neşr olunan [206] 26

Mart sene 322 târihli nizâm-nâme ile andan evvelki nizâm-nâmeler ahkâmı fesh

olunmuşdur.

Mezkûr nizâm-nâmenin sekizinci maddesinde “arâzî-i memlûke ile arâzî-i

mevkûfa-i sahîhada zuhûr eden ma‛denlerin sûret-i ihâle ve ilzâmını iş bu nizâm-nâme

Page 121: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

113

ahkâmına tevfîk olunmak üzere anlardan istîfâ olunacak resm-i nisbîden92 humsu

idâreye ve mâ‛adâsı arâzî sâhibine ve yahud vakfı [207] sâhibine i‛tâ kılınır” ve kırk

dokuzuncu maddesinde de “bâ-fermân-ı âlî i‛mâl ve ihrâc olunan ma‛denin beher

cerîbi için senevî alınması lâzım gelen on kuruş resm-i mukarrer mülk olan mahaller

ile evkâf-ı sahîhadan olan arâzîye müte‛allik ise eshâbına ve yahud vakfı cânibine ve

arâzî-i emîriyye ile tahsîsât kabilinden olan arâzî-i mevkûfaya müte‛allik ise devlete

âid olacağı” muharrer olmasına nazaran devlet evvelâ bir yere mâlik olan ânın mâ-

tahtına ve mâ-fevkine de mâlik olacağı hakkında ki Mecellenin 1194. maddesinde

muharrer ahkâma ma‛âden keyfiyyetinde de sâdık kaldığı ve sâlisen ma‛âdenden

almakda olduğu iki nev‛ rüsûmdan resm-i mukarrerin tamamını ve resm-i nisbîden de

dört hums mikdârını ma‛den cevherinin bedeli telakkî etdiği anlaşılmakdadır. Fi’l-

hakika arâzî-i memlûke ve arâzî-i mevkûfa-i sahîhada zuhûr eden ma‛denlerin resm-i

mukarrerini kâmilen ve resm-i nisbînin de dört humsunu mülk sâhibine veya vakfî

cânibine verileceğini tasrîh eylemesi ma‛denî arza tâbi‛ servet kabilinden sayıldığını

isbât etmekdedir. O hâlde ma‛âdenden [208] devlet bir de resm-i mîrî alıyor ki oda

resm-i nisbînin humsundan ibâretdir. Devlet-i Memâlik-i Osmâniyye ma‛denlerini

kâşiflerine ve anların makamına kâim olacaklara 99 sene müddetle ihâle sûretiyle idâre

eder. Bazı ma‛denleri de öteden beri kendisi idâre etmekdedir. Devletce idâre

olunagelen ma‛denler ber-vech-i âtî zikr olunanlardır.

Ergani Ma‛deni: Yirmi asırdan beri mekşûf olarak işledilmekde olan bu

ma‛den bakır ve demirden mürekkeb ve pek zengindir. Yüzde seksen beş hâlis bakır

verir. İhrâcâtın son seneler mikdâr-ı rabtisi 6172 tonilâto raddelerindedir. Ahâlî

ma‛denleri hafr ve falaka denilen ibtidâî fırınlarda ba‛de’l- ihrâk mîrî izâbe fırınlarına

nakl ederler. Ve orada tasfiye olunur. Ve hükûmet beher kilosu için maktû‛an yetmiş

iki para verir. Ândan sonra ma‛dencilere beher kıyye hâlis bakır için her sene tekrar

eden mikdâr nakliye ücreti hükûmet tarafından verilmek üzere ma‛denlere tavka ?ve

kalhânesine nakl ve kal olunur.

92 Resm-i nîsbî nizâm-nâmenin altıncı maddesinde “bakır ve simli kurşun ve kömür gibi kuyu ve mağara hafriyle i‛mâl olunan ma‛denlerin hâsılât-ı gayr-i sâfîsinden yüzde birden beşe kadar zımpara ve krom ve bor asitli mevâdd ile lületaşı ve sıcak ve soğuk miyâh-ı ma‛deniyye ve petrol ve zift ve neft gibi tomar olmayıb yığın halinde bulunan mevâddın hâsılât-ı gayr-i sâfîsinden yüzde ondan yirmiye kadar istîfâ olunacağı” gösterilmiş ve iş bu rüsûm-ı cevherin mevâdd-ı sâfîsinin eskiden Avrupa’ya olan nakliyesiyle kal ve izâbe mesârifinin tenzîlinden sonra bâkî kalan kıymet üzerinden ta‛yîn ve istîfâ olunacağı da tasrîh kılınmışdır.

Page 122: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

114

[209] Bulgar Dağı Ma‛deni: Konya vilâyetiyle Adana vilâyeti arasında Toros

Cibâlinin mürtefi‛ kısmında kâindir. 1241 senesinde küşâd edilmişdir. Hükûmetce son

ittihâz olunan usûl mûcibince mesârif hafriyye ve nakliyye ve izâbe ve sâire kâmilen

ma‛dencilere âid olmak üzere çıkacak mürde-sengin beher kıyyesi için on altı buçuk

para ve hâlis gümüşün dirhemi için 38,32 para ve altunun dirhemi için 12,7 para

verilerek hükûmetce alınır gümüş ve altun mikdârı Darbhâne’de ifrâd ve ta‛yîn edilir.

Son seneler zarfında senevî mikdâr-ı vasatî ihrâcât 6,5 kıyye altun ve 922 kıyye

gümüşden ibâretdir.

Gümüş Hacıköy Ma‛deni: Sivas vilâyetinde Amasya civârında kâin ve yüz

elli seneden beri mekşûf simli kurşun ma‛denidir. Gümüş fiyâtının tednîsi üzerine

idâre edemeyerek 316 senesinden beri ta‛tîl olunmuşdur.

Eskişehir Lületaşı Ma‛deni: Bu ma‛den pek eski zamandan beri

işledilmekdedir. Yegâne mahreci Avusturya memleketidir. Ma‛dencilerin [210] tertîb

etdiği beher sandıktan maktû‛an yetmiş beş kuruş resm alınır.

Ankara Kil Ma‛deni: Pek külliyetli cevheri muhtevidir. Kâmilen dâhilde sarf

olunur. El-yevm çıkarılan kilin beher kilosundan on para resm alınmak sûretiyle

emâneten idâre olunmakdadır.

Dağardı Krom Ma‛deni: Mukaddemâ Bahriyye Nezâretince işledilmekde

iken tersânece çelik i‛mâlâtının terk olunması üzerine senevî bin lira bedel ile

mültezime ihâle olunmuşdur.

Irak Zift ve Neft ve Petrol Ma‛denleri: En mühimi Musul’da ve bir kısmı da

Bağdad’da bulunan bu ma‛denler dünyanın en güzel ve en zengin ma‛denlerindendir.

İmtiyâzı vaktiyle Hakân-ı mahlû‛ tarafından Hazîne-i Hâssa’ya i‛tâ olunmuş ve fakat

işledilmesine imkân bulunamamış idi. Tebeddül-i saltanat üzerine hükûmete devr

olunmuşlar ise de işledilmeleri için henüz teşebbüs olunamamışdır. Petrol ve neft ve

zift bazı mahallerde göl teşkîl etmekde ve bazı yerlerde ırmaklara akmakdadır.

Mahallince pek ibtidâî sûretde olarak [211] petrol tasfiyye olunmakda ise de müstekreh

bir koku neşr etmesinden nâşî revâc bulamamakdadır. Senevî bin lira mukabilinde

mültezime ihâle olunur.

Ereğli Kömür Ma‛deni: Sultân Mahmûd-ı Sânî evâhir-i saltanatında keşf

olunmuş ve Sultân Mecîd evvâil-i saltanatında emlâk-i hümâyûna kalb ve 1281

târihinde tersâneye tevdî‛ olunmuşdur. El-yevm havzası sâhilden dâhile doğru beş sâat

Page 123: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

115

arzında ve Ereğli’den Kuruca ve Şile’ye kadar altmış mil tûlundadır. Mukaddemleri

emâneten idâre olunmakda iken muahharen beher tonu kömürden beş kuruş resm

alınmak üzere ma‛dencilere ihâle olunmuşdur. Bu ma‛dencilerin en mühimi Şirket-i

Osmâniyye’dir. Bu şirket birçok ıslâhât ve terakkiyâta muvaffak olmuş ve kömürün

ti’t-tathîr şist aksâmından tecrîdi için Zonguldak ve Kozlu’da üç tane lavvar te’sîs

edilmişdir.

Senevî sekiz yüz bin tonilato râddesinde ihrâcâtı olub hâsılâtı ise altmış bin

lirayı tecâvüz etmekdedir.

Devlet imtiyâzla verdiği ma‛denlerden 327 senesinde [212] 5.521.478 kuruş

rüsûm tahsîl eylemiş ve işletdiği ma‛denlerden 14.558.300 kuruş hâsılât almışdır.

Taş Ocakları

Taş ocakları için devlet müstakil bir nizâm-nâme neşr etmişdir. 5 Teşrin-i Sâni

sene 320 târihli mezkûr nizâm-nâme arâzî mutasarrıflarının kendi ihtiyâcları için

mutasarrıf oldukları arâzîden taş ihrâcına müsâade etmiş ve fakat ticâret için ruhsatla

çıkarılacak taşlara resm-i nisbî ve resm-i mukarrer vaz‛ eylemişdir. Bunun resm-i

mukarreri beher dönüm için on para ve resm-i nisbîsi de yüzde beşdir. Yalnız amyânt

[ateşe dayanıklı ve kolay bükülen ipek görünüşünde mineral, kayalifi] ve somaki

[renkli damarlı ve sert bir cins mermer] taşlarının resm-i nisbîsi yüzde yirmiye kadar

muhâlif olur. Arâzî kanûn-nâmesi arâzî mutasarrıfının kendi ihtiyacı için olsa bile

arâzînin toprağını alıb kullanmağa müsâade etmediği hâlde taşları çıkarıb isti‛mâl

eylemesine taş ocakları nizâm-nâmesinin mesâğ vermesi istisnâi bir müsâade

kabilinden sayılmalıdır.

[213]

Arâzî-i Emîriyye

Memâlik-i Osmâniyye arâzîsinin taksîmi bahsinda görüldüğü üzere arâzî-i

emîriyye mutasarrıfları yalnız menafi‛-i arza sâhip olub rakabe hükûmet uhdesinde

bulunmakla mutasarrıfeyn-i arâzî müste’cer menzilesinde kalmakda ve mûceru

sınıfında bulunan hükûmetin vaz‛ etdiği kuyûd ve şurûta riâyete mecbûr

bulunmakdadır hükûmetin hakk-ı hâkimiyyet-i medhal-dâr olmaksızın mücerred hakk-

Page 124: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

116

ı mülkiyyetinden mütevellid olan bu bâbdaki salâhiyyeti gerek hukûk-ı tasarrufiyyenin

tevsî‛ ve kasrına ve gerekse aldığı kira ve ücretin tezyîd ve tenzîline şâmildir. Binâen

aleyh hükûmet-i mukaddemleri arâzî-i emîriyye mahsûlatının yüzde onundan yirmi

beşine kadar mütefâvit ücret almakda iken Tanzîmât-ı Hayriyye’den sonra umûm

arâzî-i emîriyye mahsûlâtının seviyyen yüzde onunu almak sûretini kabûl eylemişdir.

A‛şâr nâmıyla yâd adilen ve hakikatde ücret arzından ibâret [214] olan bu

vâridât hükûmetin emlâk vâridâtından başka bir şey değildir. Çünkü öşr, şer‛en arâzî-i

öşriyyeden alınır. Arâzî-i emîriyye üzerine mevzû‛ tekâlîfden arâzî vergisi bir teklîf-i

emîrî ise de hâsılâtından alınan öşr-i rüsûm ve tekâlîf-i emîriyyeden olmayıb hâsılat-ı

emîriyye cümlesindendir. Ve arâzînin ibtidâ-yı tefvîzinde alınan tâpû-i muaccel ve

hâsılâtdan alınan öşr dahi müeccel olmak üzere her ikisi hükûmetin emlâkî îrâdıdır.

Ândan dolayıdır ki zirâat olunmak üzere tefvîz olunan arâzînin zirâatdan bilâ-

özr üç sene ta‛tîli halinde müstehak tâpû olur ve ahz ve isti‛mâl edilen toprağının

bedeli alınır. Kezalik zirâate mâni‛a ihdâsı halinde bedel-i öşr tahsîs olunur. Zirâate

mâni‛a ihdâsı arâzînin ebniyye ile işgâli veya koru ve mer‛a ve tuz harmanı ittihâzı gibi

ahvâlde vâki‛ olduğundan arâzînin hâsılât-ı öşriyyesine halel-i îrâs edecek olan ahvâl-ı

mezkûreden her hangi birinin icrâsı evvel-be-evvel o arâzînin bedel-i öşre [215]

rabtına mütevakkıfdır. Ebniyye inşâsında ise bedel-i öşre rabtıyla beraber irâde-i

seniyye şeref-sudûriyyete de mütevakkıfdır. Hâsılât-ı öşriyyeye mukabil tarh edilen

vâridâtına bedel-i öşr denildiği gibi ücret-i arz da denilir. Bazan da mukataa nâmı

verilir. Mukataa harc-ı ferâğ ve intikal olunamayacak olan mebâni-i vakfıyyeye tarh

edilen tahsîsâtda müsta‛mildir.

Arâzînin bedel-i öşre rabtı hakkındaki ahkâm ber-vech-i âti telhîs olunur: Arâzî

kanûnunun yirmi dokuzuncu maddesinde me’mûru izniyle eşçâr-ı gayr-i müsmire

garsıyla koruluk ittihâz olunan arâzîye hasbe’l-mevki‛-i mergûbiyyet mütefâviteye

riâyet olunarak öşre muâdil icâre-i zemin takdîr olunacağı ve otuz yedinci maddesinde

eşçârı hüdâyî-nâbit olub öteden beri tasarruf olunan koruluklar için dahi kezalik icâre-i

zemîn alınacağı ve otuz ikinci maddesinde çiftlik ebniyyesi, değirmen, ağıl, tâm, anbâr,

âhûr, samânlık, mandra gibi ebniyye me’mûru izniyle inşâ olunabilib ancak

mahallerine kezalik icâre-i zemîn [216] takdîr olunacağı ve fakat hâm arâzî üzerine

süknâ ittihâz olunmak üzere enbiyye inşâ beher hâl irâde-i seniyyeye mütevakkıf olub

bu bâbda me’mûru izni kâfi olmayacağı ve otuz dördüncü maddesinde arâzî-i

Page 125: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

117

emîriyyeden müfrez harman ve tuz harman yerleri için öşr-i muâdil mukataa-i zemîn

alınacağı ve bunlar arâzî-i mevkûfede vukû‛a geldiği takdirde bedel-i öşr ve icâre ve

mukataa-i zemîn cânib-i vakfa âid olacağı musarrahdır.

Mahalle şekline konulmak için irâde-i seniyye istihsâl edilmiş olan arâzî için

dahi 7 Rebiü’l-evvel sene 275 târihli Meclis-i Vâlâ kararı mûcebince kıymetleri

üzerinden ruhsatiyye nâmıyla yüzde on resim alınmakda iken bunun lağvıyla

mukabilinde bedel-i öşr ve mukataa alınması hakkında Şurâ-yı Devletce ittihâz olunan

karar 24 Şaban sene 306 târihinde irâde-i seniyyeye iktirân eylemiş ve el-yevm iş bu

karar ma‛mûlün bih tutulmakda bulunmuş olduğundan bu bâbdaki tezkere-i sâmiye

aynen kayd olunur: Dersaâdet ve civârı ile taşralarda gerek mahalle ve karye teşkîli

[217] sûretinde olsun ve gerek bağ ve bağçe dâhil ve kenârında ve müteferrik

mahallelerde bulunsun ale’l-umûm hâm arâzî üzerine ebniyye inşâsına ruhsat i‛tâsında

alınmakda olan yüzde on ruhsatiyyenin ahzından sarf-ı nazarla icâreteynlü arâzî-i

mevkûfe için binde on ve öşürlü arâzî-i emîriyye ve mevkûfe ile mukataalı müstakilât-ı

mevkûfe için dahi binde otuz para icâre ve mukataa-i zemîn tahsîs ve bunun arâzî-i

memlûkeden mâ‛adâ şimdiye kadar böyle üzerinde ebniyye inşa edilmiş hâm arâzîye

dahi şâmil tutulması münâsib ve tezyîd-i ma‛mûriyyeti mûceb olacağından ol vechle

mukteziyâtının îfâsı husûsuna Şûrâ-yı Devlet ve Meclis-i Mahsûs-ı Vükelâ kararıyla

bi’l-istizân irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhi müte‛allik ve şeref-sudûr

buyurulduğu…”

Müstakilât ve müsakkafât-ı vakfiyye üzerine mekteb ve hastahâne ve sâire gibi

müessesât inşâ olunduğu sûretde icâre-i kadîmesine beş misli daha zamm olunarak

mahallei teftîş ma‛rifetiyle i‛lâma rabtı müteâmil olduğu hâlde vakıflarının ferâğ ve

intikal rüsûmuyla mahlûl muaccelâtından [218] mahrûmiyyeti hasebiyle tevsî‛-i intikal

nizâmı vechle kıymetlerinin beher bin kuruşda bir kuruş olarak tahsîs edilen icârenin

on misline iblâğıyla binde on kuruş mukataa tahsîsi 19 Ramazan sene 299 târihinde

karar-ı imtina alınmışdır.

Öşürlü arâzî-i emîriyye ve mevkûfe üzerine mekteb ve hastahâne ve sâîr gibi

müessesâtdan bir şey yapıldığı sûretde dahi kıymetleri itibâriyle emâkin-i âdiyye için

takdîr olunacak bedel-i öşrün beş misline iblâğıyla mukataa tahsîsi müteâmil iken

muahharen müsakkafât ve müstakilât-ı vakfiyyeye kıyâsen bunlara da binde on

nisbetinde mukâtaa tahsîsi kabûl olunmuşdur.

Page 126: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

118

Ruhsat-ı resmiyye istihsâl edilmeksizin ebniyye yapılmış olur ise bu bâbda 6

Ağustos sene 313 târihli umûm ile icrâ kılınan teblîgât da “arâzî-i emîriyye üzerine

bilâ-ruhsat inşâ olunan ebniyyenin hedminden sarf-ı nazarla iki kat bedel-i öşre rabtı

irâde-i seniyye iktizâsından olub ibkâsından mahzûr görülemeyen bu gibi bilâ-ruhsat

yapılmış ebniyye hakkında irâde-i seniyye hükmünün 312 senesi nihâyetine kadar

[219] temdîdi husûsuna kezalik irâde-i seniyye müte‛allik olduğu bildirilmiş idi.

Ahîren bu usûl 324 senesi Teşrin-i Sânisinin 17. gününe kadar temdîdi hakkında idâre-

i seniyye istihsâl olunmuş ise de usûl-i mezkûrenin zaman ile takyîdine mahall

görülememekle ta‛mîm olunmuşdur. Bu bâbdaki tezkere-i ma’rûze sûreti ber-vech-i zîr

kayd olunur:

“Şimdiye kadar bilâ-ruhsaten inşâ kılınan fabrika ve emsâli müessesâtın ve

bundan sonra ruhsatsız bu gibi inşâât vukû bulursa ânların makabir-i müslimîn mahallî

ile müessesât-ı diniyye-i İslâmiyyeden hiç birine münâsebeti ve ibkâsında hâlen ve

âtiyen mahzûru olmadığı tebeyyün eylediği hâlde cezâen iki kat bedel-i öşr tahsîs

edilmek üzere senede rabtı ve mahzûru tebeyyün edenlerin def‛-i mahâziri zımnında

muhâkeme mürâcaatla istihsâl olunacak hükme göre îfâ-yı müktezâsı husûsunun usûl

ittihâzı hakkında Şûrâ-yı Devlet Mâliye ve Nâfıa ve Maârif dâiresinin mazbatası

üzerine Meclis-i Vükelâca ceryân eden müzâkerâta tevfîken kaleme alınan mazbata

melfûfuyla arz [220] ve takdîm olunmakla…”

23 Şevval sene 329 ve 9 Teşrin-i Evvel sene 327

İrâde-i seniyye târihi 1 Zilka‛de sene 329 ve 20 Teşrin-i Evvel sene 327

Bilâ-ruhsat denizden imlâ olunan mahallerin bedel-i misli alınmak (üzerine

yapılan binâ kıymeti hâric tutulur) ve bu bedeli i‛tâdan imtinâ‛ olunduğu hâlde satılıb

bedel-i misli alındıktan sonra üst tarafı sâhibine verilmek 29 Ağustos sene 1309 târihli

tahrîrât-ı umûmiyye iktizâsındandır. Mukaddemâ bedele rabt olunan çiftlik

mer‛alarının beş senelik bedel-i îcârının bedel-i sahîh i‛tibâriyle öşrü ne mikdâra bâliğ

olursa ânın bedel-i öşr add olunarak ba‛demâ ol sûretle takdîr ve istîfâsı 16 Kanûn-i

Evvel sene 308 târihli buyuruldu-i sâmî ile mübelliğ irâde-i seniyye iktizâsından ise de

şimdiye kadar mahall-i tatbîk bulamamışdır.

Bedel-i öşr takdîri hakkındaki ahkâm ve evâmir gâyet karışık ve muhtâc-ı ta‛dîl

bulunmakla ıslâh ve tensîki lâzımadan idi. Bu lüzûm hükûmetce der-pîş edilerek

erbâb-ı vukûf ve ehliyyetden müteşekkil bir komisyon-ı mahsûs ma‛rifetiyle sene-i

Page 127: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

119

hazıra ibtidâlarında [221] bu bâbda bir lâyiha-i kanûniyye tertîb edilmiş ise de henüz

kanûniyyet kesb edememişdir.

Bedel-i öşr ve icâre-i zemîn tamamen ve makataa kısmen hâsılât-ı öşriyyeye

mukabil tahsîs edilmiş olmalarına ve kıyem-i mahsûlatın mütevâliyen terakkisi ânların

da tertîb mikdârlarını istilzâm edeceğine mebnî mahsûlât-ı öşriyye fiyâtının terakkisine

göre tahsîsât-ı mezkûrenin de tezyîdini te’mîn eder bir usûl-i sâlim vaz‛ı hem kâide-i

adâlete hem de menâfi‛-i hükûmete muvâfık olacağı tabîîdir.

Miyâh-ı Mubâhadan Ma‛dûd Olmayan Nehir ve Göller

Denizlerde ve saydı mubâh olan bazı büyük göllerle enhâr-ı mubâhada sayd

olunan esmâk ve mukaşşerâtdan hükûmet resm-i mahsûs istîfâ etdiği gibi hukûk-ı

tasarrufiyyesi hükûmet uhdesinde bulunan miyâh ve göllerde vukû‛ bulan ıstıyâddan

resm-i mezkûrdan başka bir de hakk-ı sayd alır ki bu hakk-ı sayd rüsûm-ı emîriyye

kabilinden olmayıb emlâk-i emîriyye [222] hâsılatındandır. Ve fakat hakk-ı semekden

ayrı olarak cibâyet edilmeyib ikisi birlikde ya emâneten veya ihâleten istîfa olunur bu

gibi saydlardan alınan rüsûmun yüzde yirmisi resm-i mîrî olan hakk-ı semek ve üst

tarafı hâsılât-ı emîriyye olan hakk-ı sayd i‛tibâr olunur.

Akâr Sûretinde İdâre Olunan Emlâk-i Emîriyye

Akar sûretinde idâre olunarak vâridâtından istifâde edilmek üzere hükûmet

yedinde bulunan emlâkın esbâb-ı tasarrufunu taharrî için Tanzîmât-ı Hayriyye’den

evvelki zamana kadar ircâ‛-i nazar etmek iktizâ eder. Fi’l-hakika Tanzîmât’dan sonra

tîmâr ve zeâmet usûlünün külliyen ilgâsı üzerine havâss ve emlâk-i hümâyûnun ve

erbâb-ı tîmâr ve zeâmete âid kâffe-i arâzî ve emlâkın Hazîne-i Devlet’e ircâ‛î lâzım

gelmişdir. Havâss ve zeâmet [223] ve tîmâr erbâbı yedlerine mevdû‛ arâzînin yalnız

hukûk-ı emîriyyede cibâyetle mükellef olub hukûk-ı tasarrufiyye ve temellükiyye ile

de alâkadâr idiler. Binâen aleyh bu ircâ‛ esnâsında birçok emlâk dahi Hazîne-i

Devlet’e devr olunmuş bulundu. İş bu emlâk; arâzî, göl, bataklık, orman, enhâr-ı

husûsiyye ve su menâbi‛î ve sâireyi şâmildir. Meselâ 326 senesi muvâzene kanûnu

sarfiyye rüsûmunu lağv etdiği hâlde erbâb-ı tîmâr ve zeâmetden hükûmete intikal eden

Page 128: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

120

Diyarbekir mızrabları suyunun öteden beri alıngelen resmi rüsûm-ı emîriyye

kabilinden olmamakla hükûmetce ibkâ olunmuşdur.

Hükûmetce der-pîş edilen bazı mütâlaât-ı idâriyye ve siyâsiyye üzerine bir

kısım arâzî öteden beri hükûmet uhdesinde tutulmuşdur. Hıtta-i Irakiyyede bazı

mukataât ve mukaddemâ gördüğümüz mülknâme-i hümâyûn ile tefvîz olunan arâzî

gibi Yunanistan hudûdundaki arâzî de bi’l-iltizâm hükûmet uhdesinde tutulmuşdur.

Arâzîsi öşriyye ve harâciyye olan Vilâyât-ı Osmâniyye’de vukû‛a gelen [224]

mahlûlâtdan hükûmete geçen arâzînin iskân ve bey‛ine imkân bulunamamakdan nâşî

hükûmet uhdesinde birçok arâzî kalmışdır. Suriye ve Haleb vilâyetlerinin çöle mülâhık

mahalleri ve Hıtta-i Irakiyye’nin bazı arâzîsi bu kabildendir. Umûr-ı nâfia için ve bâ-

husûs şimendiferler güzer-gâhında istimlâk olunan mahallelerden yola tefrîk olunan

kısımdan mütebâkî parçalar hükûmet uhdesinde kalır.

Hükûmet matlûbatının istîfâsı zımnında medyûnîn veya küfelâsı emlâkını

mahkeme ma‛rifetiyle hacz ve mevki‛-i müzâyedeye vaz‛ edib de tâlibi zuhûr

etmemesinden dolayı nihâyet matlûbatı derecesini tecâvüz etmemek üzere oracığı pay

ile teferrug etmesinden dolayı uhdesine emlâk geçer bu gibi emlâke değer-i kıymetiyle

tâlib zuhûr edinceye kadar idâre olunur.

Matlûbâta mukabil bu yolda emlâk gerek doğrudan doğruya ve gerekse

cibâyeti Düyûn-ı Umûmiyye idaresine mevdû‛ vâridâtından dolayı mezkûr idârece

teferrug olunur ve Düyûn-ı Umûmiyyece hükûmet-i seniyye nâmına teferrug [225]

olunan emlâk ol bâbdaki mukarrerât vechle bir evvelki sene bekayâsı devr olunduğu

sırada birlikte hükûmete devr olunur.

Hükûmetce görülecek siyâsî veya askerî ve idârî lüzûm üzerine de eshâbı

tarafından satılan bazı çiftlikât ve arâzî veya musakkafât mübâyaa olunur.

Vel-hasıl gerek şu sayılan esbâb dolayısıyla ve gerek sevâhil-i bahrda

kendiliğinden arâzî hâsıl olması ve ahâlînin muhâcerâtı ve daha sâire gibi sebeblerle

hükûmet yedine geçen emlâkdan satılmasında mahzûr olmayanlar refte refte satılır ise

de satılamayanlar taht-ı idârece tutulurlar.

Page 129: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

121

Mine’l Kadîm Hazîne Uhdesinde Bulunan ve Devâir-i Sâireden Devr Olunan ve Düyûn-ı Emîriyyeye Mukabil Hazîne Uhdesindeki Mebânî ve Müsakkafât ve Arâzî-i Emîriyyenin Defteridir.

MÜSAKKAFÂT ARÂZÎ

Mesâha-i Sathiyyesi Mesâha-i Sathiyyesi Vilâyât ve Elviyye-i

Müstakile Kıymeti Dönüm Zira‛ Kıt‛ası Kıymeti Dönüm Evlek Zira‛ Kıt‛ası

İstanbul Vilâyeti 8329850 6 76451 448 493559 1259 155 191

Erzurum Vilâyeti 48550 10833 70 1703905 918 2 204 116

Edirne Vilâyeti 1042528 34806 65 966382 107103 1 165 561

İşkodra Vilâyeti 104258 33600 29 279750 3952 1 165 561

Adana Vilâyeti 71350 2480 15 12608417 1144983 2 116 62

Ankara Vilâyeti 500336 82497 178 401228 12043 236 499

Bitlis Vilâyeti 44479 423331 27 168261 3667 2 140 256 Cezâir-i Bahr-i Sefid Vilâyeti 369350 1329 43 1350602 6717 3 269 237

Cezair Vilâyeti 35000 1122 29 1

[226]

Page 130: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

122

Mine’l Kadîm Hazîne Uhdesinde Bulunan ve Devâir-i Sâireden Devr Olunan Düyûn-ı Emîriyyeye Mukabil Hazîne Uhdesindeki Mebni ve Müsakkafât ve Arâzî-i Emîriyyenin Defteridir.

MÜSAKKAFÂT ARÂZÎ

Mesâha-i Sathiyyesi Mesâha-i Sathiyyesi Vilâyât ve Elviyye-i

Müstakile Kıymeti Dönüm Zira‛ Kıt‛ası Kıymeti Dönüm Evlek Zira‛ Kıt‛ası

Haleb Vilâyeti 341875 108 699350 20500 3 352 330

Hüdavendigâr Vilâyeti 2648672 258412 315 2167139 10271 3 68 1337

Sivas Vilâyeti 170794 6552 64 826728 12909 3 91 683

Trablusgarb Vilâyeti 883650 17613 124 3714767 907152 141 402

Trabzon Vilâyeti 1117919 10158 103 475863 1622 1 262 332

Kastamonu Vilâyeti 121406 10923 172 143675 19040 3 206 1249

Kuveyt Vilâyeti 27638 1056125 11 67144 9943 2 148 154

Mamûratü’l-azîz Vilâyeti 284455 65073 129 439050 60255 3 87 5807

Manastır Vilâyeti 529514 29195 85 264523 21401 2 211 764

[227]

Page 131: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

123

Mine’l Kadîm Hazîne Uhdesinde Bulunan ve Devâir-i Sâireden Devr Olunan Düyûn-ı Emîriyyeye Mukabil Hazîne Uhdesindeki Mebni ve Müsakkafât ve Arâzî-i Emîriyyenin Defteridir.

MÜSAKKAFÂT ARÂZÎ

Mesâha-i Sathiyyesi Mesâha-i Sathiyyesi Vilâyât ve Elviyye-i

Müstakile Kıymeti Dönüm Zira‛ Kıt‛ası Kıymeti Dönüm Evlek Zira‛ Kıt‛ası

Van Vilâyeti 251899 122485 75 249903 31611 91 318

Aydın Vilâyeti 31001968 6 20116 147 2543580 39157 387 712

Suriye Vilâyeti 1211750 37 12397 107 1461668 351377 925 138

Diyarbekir Vilâyeti 143750 35 11350 50 18698 85 2 188 20

Basra Vilâyeti 292290 14 49 344700 17493 1 337 62

Bağdad Vilâyeti

Beyrut Vilâyeti

Selanik Vilâyeti

Kosova Vilâyeti

[228]

Page 132: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

124

Mine’l Kadîm Hazîne Uhdesinde Bulunan ve Devâir-i Sâireden Devr Olunan Düyûn-ı Emîriyyeye Mukabil Hazîne Uhdesindeki Mebni ve Müsakkafât ve Arâzî-i Emîriyyenin Defteridir.

MÜSAKKAFÂT ARÂZÎ

Mesâha-i Sathiyyesi Mesâha-i Sathiyyesi Vilâyât ve Elviyye-i

Müstakile Kıymeti Dönüm Zirâ‛ Kıt‛ası Kıymeti Dönüm Evlek Zirâ‛ Kıt‛ası

Musul Vilâyeti

Yanya Vilâyeti

Niş Vilâyeti

Urfa Sancâğı 79724 161051 24 162947 210595 221 262

İzmit Sancâğı 318375 29108 105 717325 41478 2 264 1400

Bingazi Sancâğı 37000 6125 7 34000 29 1 210 4

Canik Sancâğı 145033 6125 28 75745 3034 3 57 410

Çatalca Sancâğı 7500 25 2 130300 2693 3 264 20

Zor Sancâğı 5100 113 2

[229]

Page 133: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

125

Mine’ Kadîm Hazîne Uhdesinde Bulunan ve Devâir-i Sâireden Devr Olunan Düyûn-ı Emîriyyeye Mukabil Hazîne Uhdesindeki Mebni ve Müsakkafât ve Arâzî-i Emîriyyenin Defteridir.

MÜSAKKAFÂT ARÂZÎ

Mesâha-i Sathiyyesi Mesâha-i Sathiyyesi Vilâyât ve Elviyye-i

Müstakile Kıymeti Dönüm Zirâ‛ Kıt‛ası Kıymeti Dönüm Evlek Zirâ‛ Kıt‛ası

Karesi Sancâğı 215669 17794 35 1109410 10491 3 138 316

Kal‛a-i Sutaniyye Sancâğı 48050 45205 16 1317224 4921 2 175 250 Medine-i Münevvere Sancâğı 233825 429 15 75700 111 1 228 10

Bolu Sancâğı 576010 14 119829 102 788909 1252 1146 238

Asir Sancâğı

Kudüs Sancâğı

Cebel-i Lübnan Sancâğı

[230]

Page 134: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

126

[231] Devâir-i hükûmetce idâre olunagelirken i‛lân-ı Meşrûtiyyet’i müteâkib

Hazîne-i Mâliye’ye devr olunan müteferrik emlâkdan başka iki cesîm emlâk dahi devr

olunmuşdur ki bunlardan birisi cihet-i askeriyyeden devr olunan çiftlikler ve diğeri

hâkan-ı mahlû‛un emlâkıdır. Şu iki emlâkın ehemmiyyeti hasebiyle ayrı ayrı îzâhı

lâzım gelir.

Çiftlikât-ı Askeriye

1- Hüdâvendigâr vilâyeti dâhilinde kâin Çifteler nâmıyla mâ‛rûf çiftlikdir ki

yedi kıt‛ada (1.564.122) atîk vas‛atında arâzî-i cesîme ve nebteyi hâvî ve iki kıt‛a

ormanı ve yirmi bin dönüm vas‛atında bir de çayırı muhtevîdir. Otuz üç kıt‛a maa‛

müştemelât mebânî-i muhtelifesi ve îrâd getirir fabrika hân hamâm gibi akâratı hâl-i

hazırda iki buçuk milyon kuruş kıymetindedir. Bunlar meyânında ma‛mûr bağçeler ve

hân ve dekâkîn ve hânelerle Sakarya [232] Nehri menba‛ındaki dakîk fabrikaları ve

değirmen ve Adapazarı’ndaki hamâm bil-hâssa şâyân-ı zikirdir.

2 - Adana vilâyeti dâhilinde Çukurova çiftliğidir. İş bu çiftliğin Mercimek ve

Adalı nâmıyla iki şu‛beden ve müteaddid çiftliklerden mürekkeb olarak cem‛ân

(3.952.947) atîk dönüm vas‛atından ve altmış kıt‛a da bir buçuk milyon kuruş

kıymeti hâiz emlâkı ve iki yüz bin kuruş kıymetinde demir-bâş eşyayı muhtevîdir.

Mebânîsi meyânında müteaddid ve mükemmel dâirelerle altışar ve üçer odalı iskân-ı

muntazama ve südhâne ve çiftci dâireleri ve anbârlar ve ahûrlar ve Ceyhan Nehri

üzerinde işler kayıklar ve müteaddid ve muntazam fırın, hamâm, fabrika, değirmen

dink ve kahvehâne ve dekâkîn-i sâire ile demir-bâş eşyâ meyânında lokomobil ve

sâire şâyân-ı zikirdir.

Bu çiftliğin bâ-mukavele-nâme-i mahsûs Mösyö De Lesepes ile Mösyö De

Vandor nâmında iki Fransız’a îcâr edilmişdir ki bu bâbdaki [233] mukavele-nâmenin

nikat-ı esâsiyyesi ber-vech-i zîr hulâseten kayd olunur. Adana vilâyetinde vâki‛

Mercimek, Anavarza, Adalı nâm çiftlikleri hâvî olub Hazîne-i Celîlenin taht-ı

tasarruf ve temellükünde bulunan Çukurova arâzîsinin kıymet ve vâridâtını tezyîd

için Mösyö De Lesepes ile Mösyö De Vandor emr-i i‛mâr ve ıslâhı hükûmet ile bi’l-

iştirâk deruhde etmeği teklîf ve hükûmet-i seniyye dahi teklîf-i vâki‛î muâkidîn

beyninde te’sîs eden müşâreket-i mevâdd ve şerâit-i âtiyye dâiresinde kabûl etmişdir.

Page 135: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

127

Müşâreketin müddet-i devamı şirketin teşkîlinden i‛tibâren beş senedir. İş bu

mukavele-nâmenin imzâsından bi’l-i‛tibâr bir ay zarfında te’mînât olmak üzere

müteahhidîn tarafından üç bin Osmânlı lirası mikdârında kefalet akçesi tevdî‛

olunacakdır. Şirketin teşekkülünde kefalet akçesi yirmi bin lira-yı Osmânîye iblâğ

olunacak ve arâzînin işledilmesinden mütevellid olmayıb ancak işe mübâşeret için

muktezî bulunan ameliyât ta‛mîrât gibi mesârif-i ibtidâiyye cümlesinden olan sarfiyât

[234] kırk bin liraya bâliğ oldukda derhâl şirkete iâde kılınacakdır. İş bu arâzî

Mercimek, Anavarza, Adalı çiftliklerini muhtevîdir ma‛mâfî Adalı çiftliği Harbiyye

Nezâretince te’sîsi mutasavvır hârâ hakkında bir karar ittihâzına değin ahkâm-ı

kat’iyye-i mukavele meyânına dâhil olmayacakdır. Harbiyye Nezâretince verilecek

karar ma‛lûm oldukda şirkete ihbâr edilmekle beraber hârânın te’sîsinden sonra

mezkûr çiftlikde serbest kalan arâzînin mesâhası da bildirileceğinden târih-i

teblîğinden i‛tibâren üç ay zarfında şirket bu kısım arâzînin dahi i‛mârını deruhde

edib etmeyeceğini hükûmete bildirmeğe mecbûrdur. Mercimek ve Anavarza

çiftlikleriyle muzâfâtı senedât-ı hâkanîye müstenid her türlü hukûk-ı tasarrufiyye-i

ecnebiyyeden âzâde olmak üzere intifâ‛î hükûmetce te’mîn olunan lâ-akall kırk beş

bin hektar mesâha-i sathiyyesinde arâzîyi muhtevîdir. Çiftlikler derûnunda kâin

köyler zirâ‛nın bâ-tâpû taht-ı tasarrufunda bulunan ve yahud ânlar tarafından zirâ‛

edilmekde olan arâzî iş bu mukavele-nâme ahkâmından hâricdir. Mukavele-nâme-i

hâzırın imzâsından i‛tibâren altı ay zarfında tarafeyn [235] beyninde bi’l-i’tilâf

tanzîm olunacak bir kıt‛a plan mûcebince evvelâ ahâlî-i mahalliyye tarafından zirâat

edilmekde olan ve sâniyen iş bu mukavele mevzû‛unu teşkîl eden arâzî

yekdiğerinden bi’t-tefrîk ta‛yîn olunacakdır plan tertîbi ve hudûd tahdîdi amaliyyeleri

mesârifi iki bin Osmânlı lirasını tecâvüz etmemek şartıyla taraf-ı sânî muâkkidleri

tarafından deruhde edilecekdir. Ameliyyât-ı mezkûre neticesinde hukûk-ı

tasarrufiyye-i gayriyyeden âzâde bulunduğu tebeyyün eden arâzî mesâha-i sathiyyesi

kırk beş bin hektârdan dûn bulunduğu takdîrde taraf-ı sânî muâkkidleri “müteahidîn”

planın kendilerine teblîğinden bi’l-i‛tibâr iki ay zarfında hükûmete hiçbir tazmînât

vermeğe mahall kalmaksızın mukaveleyi feshe salâhiyetdâr olub bu hâlde

ferâgatlerini ta‛kîb eden on beş gün zarfında planların tertîb ve hudûdun tahdîdi için

ihtiyâr olunub taraflarından tesviye idilen mebâliğ-i kefâlet akçesiyle beraber

kendilerine iâde olunmak şartdır. Hukûk-ı tasarrufiyye-i gayriyyeden âzâde kadığı

Page 136: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

128

tebeyyün eden arâzî mesâhati kırk beş bin hektâra muâdil veya [236] mütecâviz

olursa müteahhidîn planın kendilerine tebliğinden i‛tibâren on ay zarfında ahkâm-ı

kanûniyye dâiresinde bir Osmânlı anonim şirketi te’sîsine mecbûr olacaklardır.

Şerâkit Memâlik-i Şahâne’de el-yevm mer‛î bulunan veya bilâhare vaz‛ edilecek

olan kâffe-i kavânîn ve nizâmâta iş bu mukavele ile iktisâb edilen hukûkun

halelinden vikâyesi şartıyla itbâ‛ edilecekdir. Şirketin sermâye-i i‛tibârî-i ibtidâîsi

yedi buçuk milyon frankdan dûn ve on iki buçuk milyon frankdan efzûn olamayıb

mezkûr sermâye-i ibtidaînin lâ-akall bir rub‛u şirketin hîn-i teşkîlinde te’diye ve i‛tâ

edilmiş olmak meşrûtdur. Sermâyenin mikdârı sermâye-i ibtidâiyyenin iki mislini

tecâvüz etmemek şartıyla işledilen arâzînin tevsî‛-i mesâhası inşâât-ı cedîde icrâsı

arâzî ve makine iştirâsı hulâsa ale’l-umûm mevâdd ve inşâât-ı sâbitenin ıslâh ve

ikmâli için bir veya birkaç def‛ada tezyîd edilebilir.

Şirket Meclis-i umûmîsi tarafından bu husûsda müttehaz karar esbâb-ı

mûcibesiyle beraber Hazîne-i Celîle’ye bildirilecekdir. Şirket bundan gayri [237]

fâizini, şekli ve sûret-i te’dîyesi muayyen eshâm-ı mümtâze ve obligasyonlar neşrine

salâhiyyetdârdır. Şirket arâzîyi münâsib görecekleri usûl ve vesâit ile işledeceklerdir.

Hükûmetce kendilerine bu husûsda en vasi‛ bir serbestî i‛tâsı müstehakdır. Ma‛mâfî

şirket hükûmetin ihtiyâcat-ı sevkü’l-ceyşe ve eşhas-ı sâliseye karşı vâki‛ olan

taahhüdât-ı mütekaddimesine ve efrâdın hukûk-ı müktesebelerine muhâlif inşâat ve

ammeliyât icrâsına salâhiyyetdâr değildir. Şirket lüzûm göreceği kâffe-i ammeliyât

ve inşââtı icrâ ve ez-cümle çiftlik civârında cârî miyâh ve enhârdan su isâlesi için

cedâvil küşâd ve kuyular hafr ve çiftlik dâhilinde hutût-ı cedîde-i muvâsala inşâ-i

ebniyye ihdâs ve bataklıkları teybîs etmeğe salâhiyyetdârdır. Bundan mâ‛adâ şirket

mukaddemâ çiftlik aksâmından olub iş bu mukavele târihinden evvel zirâ‛-i

mahalliyyeye terk edilmiş olan bi’l-cümle arâzîleri Mâliye Nezâreti namına iştirâ

hakkını hâizdir. Çukurova çiftliği havâlisinde şirketce icrâ kılınacak olan ameliyât-ı

iskayı taraf-ı hükûmetce havâli-i mezkûrede gerek doğrudan doğruya [238] yapılacak

ve gerek bi’l-vâsıta icrâ etdirilecek olan iskaât umûriyyete îrâs-ı sekte ve halel

edemeyeceği gibi bi’l-mukabele hükûmet tarafından re’sen veya bi’l-vâsıta bu yolda

icrâ kılınacak kâffe ammeliyât dahi şirketin iş bu mukavele ile havâli-i mezkûre

üzerinde müessis hukûkuna sekte-bahş olamayacakdır. Şirket ücretli Osmânlı

amelesi istihdâmına mecbûrdur. Hey’et-i idâre me’mûrunu Osmânlı teb‛asından

Page 137: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

129

terekküb edib ancak hey’et-i müdîre ve fenniyye teb‛a-i ecrebiyye meyânından

intihâb olunabilir. Şirket kendisine teb‛a-i mahalliyye arasından fennî me’mûrlar

yetişdirmek için çiftlikde altmış talebe istîâb edecek bir amelî zirâat mektebi küşâd

edecekdir. Hükûmet çiftliğin hâsılât ve hayvânâtından kavânîn-i mevcûde ve

müstakbeleye tevfîken öşr ve ağnâm resmi veya ânların yerine ikame edilecek diğer

tekâlîf alınacakdır. Temettuât-ı sâfiye üzerinden hükûmet-i seniyye nâmına şirketin

üçüncü sene-i muâmelesinin inkızâsından sonra ber-vech-i âtî bir hisse-i temettu‛

tefrîk edilmek mukarrerdir.

[239]

Şirketin 4. 5. 7. derece-i hesâbiyyeleri zarfında 3000 Lira-yı

Osmânî

” 7. 8. 9. 10. sene-i muâmeleleri zarfında 4000 ” ”

” 11. 12. 13. 14. ” ” ” 5000 ” ”

” 15.ve ândan sonraki ” ” ” 6000 ” ”

İş bu hissenin ifrâzından sonra bâkî kalan kısımdan yüzde onu meclis idâresi

için ve yüzde beşi bir ihtiyât akçesi teşkîl için tefrîk edilecekdir. İhtiyât akçesi

sermâye-i şirketin bir rub‛una bâliğ oldukda iş bu tahsîsât kât‛i ve muahharen bu

mikdârdan aşağıya tenzîl etdiği takdîrde tekrar tefrîk olunacakdır. Mezkûr ihtiyâd

akçesi mukavele-i hâzıra müddetinin inkızâsında Hükûmet-i Seniyye ile şirket

beyninde mütesâviyen taksîm olunmak meşrûtdur. Bâkî temettuât mikdârının yüzde

kırkı Hükûmet-i Seniyye ve yüzde altmışı şirkete âid olacak ve elli sene mürûrunda

hükûmet hissesi yüzde kırk beşe iblâğ ve şirketinki yüzde elli beşe tenzîl

olunacakdır. Hükûmet-i Seniyye nâmına meclis-i idâre de meclis-i mezkûrun sülüsü

nisbetinde [240] a‛zâ bulacak ve iş bu a‛zâ Mâliye Nezâreti tarafından ta‛yîn

edilecekdir. Hükûmet-i Seniyye işletmenin hüsn-i sûretle ceryânını tem’înen bir

komisyon ta‛yîn edecek ve şirket her sene teftiş masrafı nâmıyla Mâliye Nezâreti’ne

beş yüz Osmânlı lirası te’diye edecekdir. Müşâreketin devamı ve müddetince icrâ

olunan kâffe ameliyât ve inşâât idhâl olunan alet ve makineler çiftliklerde bulunan

hayvânât ve şirket tarafından bi’l-iştirâ mukavele-i hâzıranın mevzû‛unu teşkîl eden

arâzîye ilâveten satın alınmış olan bi’l-cümle arâzî müddet-i mukavelenin hitâmında

Page 138: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

130

bilâ-bedel ve iyi bir hâlde olarak hükûmete teslîm kılınacakdır. Şirketin çiftliklerdeki

miyâh-ı câriyyeden bi’l-istifâde ameliyyâta muktezi her türlü kuvvetin istihsâli

zımnında fabrikalar inşâsında salâhiyyetdârdır. Şirket mahsûlâtının ta‛dîl şekliyle

fürûhtuna muktezî her türlü fabrika ihdâsı hakkına mâlikdir. Ticâret temettuâtı

üzerinden hükûmet tarh etmekde olduğu veya edeceği kâffe-i tekâlîfî şirket bu

fabrikaların işledilmesi mülâsebesiyle te’diye edecekdir. Şirketin ellinci sene-i

teşekkülünden i‛tibâren Hükûmet-i Seniyye mukavele-i hâzıra müddeti münkazî

[241] oluncaya kadar her ne vakit arzû ederse son beş senenin temettuât-ı sâfiye-i

vasatiyyesinden şirkete âid olmak lâzım gelen hisseyi ve henüz tesviye olunmayan

aksiyon ve obligasyonları imhâsına muktezî tekasît-i seneviyyeyi i‛tâ şartıyla

mukaveleyi feshe salâhiyyetdâdır. Şirket ale’l-usûl tahakkuk etdirilecek olan bir

adem-i imkân müstesnâ olmak üzere herhangi bir sebeble şirketin teşkîli târihinden

i‛tibâren bir sene zarfında ameliyyâta başlamaz ve yahud başladıktan sonra bilâ-

sebeb terk ederse kendisine vâki‛ olacak üç ihtârdan i‛tibâren on gün mürûrunda

taahhüdât-ı mebhûsa îfâ olunmaz ise hükûmet iş bu mukavele-nâmeyi fesh

edecekdir. Şirketin Mâliye Nezâreti’ne te’mîn edeceği mebâliğin te’diyesi bir seneyi

mütecâviz bir müddet-i teehhür ederse Mâliye Nezâreti bilâ-ihtâr mukaveleyi fesh

etmek hakkını hâizdir. Mukavele fesh edildiği takdîrde arâzîye merbût olan her nev‛

ameliyât ve inşâât-ı şirkete bir güne tazmînât vermeği mecbûr olmaksızın hükûmete

kalacakdır.

[242]

3 - Sultansuyu Çiftliği: Ma‛mûratü’l-azîz vilâyeti dâhilinde bulunan bu çiftlik

(1.125.000) dönüm vas‛atında olub içinde üç cesîm kışladan başka mevâki‛-i

muhtelifesinde fırın, hamâm, hân ve ahûr gibi müteaddid mebânîsi ve bin lira

kıymetinde harman makinesî ve birçok demir bâş eşyâsı vardır.

4 - Veziriyye ve Hazîniyye Çiftlikleridir: Bağdad vilâyeti dâhilinde bulunan

bu çiftlikler (9.390) dönüm vas‛atında olub yirmi altı bâb mebânî-i muhtelife ve

birçok alât ve edevât-ı zirâiyye vardır.

5 - Hamra Çiftliğidir: Haleb vilâyeti dâhilinde bulunan bu çiftlikde fevkânî ve

tahtânî otuz bâb oda ve ahûr ve anbâr ve iki kıt‛a bağçe ve su kuyusu gibi bazı

müessesât vardır.

Page 139: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

131

Cihet-i askeriyyece bu çiftliklerin maksad-ı te’sîsi ve idâreleri süvâri asker-i

Osmâniyye için bâr-gîr yetişdirilmek üzere hârâ teşkîline mübtenî ise de şimdiye

kadar bu ümniyye lâyıkıyla husûle gelememiş ve en ma‛mûru olan Çifteler çiftliği

324 senesinde [243] ancak yüz otuz beş reis hayvân verebilmişdir. Çiftliklerin

vâridâtı çiftlik dâhilindeki arâzînin a‛şar ve ücûrât-ı arziyyesi ve ta‛dâd-ı ağnâm

rüsûmu ve akâratın bedelât-ı îcâriyyesi, çayır kisbâhile kamış ve sâir kır otu hâsılâtı

ve hayvânât-ı bakkariyye ve faresiyye ve ganemiyye hâsılâtından ibâret ve

hayvânâtın idâreleri rah-ı muvakkat alâylarına muhavvel olub ancak ihtiyâr olunan

külfet ve mesârife karşı tama‛ edilecek vâridât elde edilememişdir. Çöl civarında

te’sîs edilen askerî çiftliklerinden iskân-ı aşâire muvaffakiyyet hâsıl olmuşdur ki

bunun kıymet ve ehemmiyyeti muhtâc-ı îzâh değildir. Meselâ Haleb’de ki Hamra

çiftliğinde bulundurulan bir bölük asker sayesinde iki yüz elli dört hâne te’sîs ve

iskân olunmuş idi.

Emlâk-i Müdevvere

Hükümdârların hâiz oldukları hukûk-ı âliyyelerinden başka bir de hukûk-ı

zâtiyyeleri [244] bulunmak tabîîdir. Şu hukûk-ı zâtiyyelerinden dolayı ale’l-âde efrâd

gibi emlâk-i husûsiyye teferru‛ ve tasarruf edebilmeleri iktizâ eder. Emlâk-i hümâyûn

yahud emlâk-i kralî Domais as du roi nâmı alan bu emlâk emlâk-i hükümdârî yahud

emlâk-i hâkanî D.de la couronne’den başkadır çünkü emlâk-i hümâyûn zât-ı

hükümdârîye ve emlâk-i hâkanî makam-ı hükümdârîye âiddir. Emlâk-i hümâyûn ile

emlâk-i hâkanî mâhiyeten başka başka şeyler olduğu gibi havâss-ı hümâyûn dahi

bunlardan başkadır. Şöyle ki: Havâss-ı hümâyûn memâlik-i meftûhadan sâir guzât

meyânında bi’z-zât hükümdâr için vâridât-ı emîriyyesini almak üzere ayrılan aksâm-ı

arâzîdir. Diğer hükûmetlerde olduğu gibi bizde de emlâk-i hümâyûn, emlâk-i hâkanî,

havâss-ı hümâyûn öteden beri yekdiğerine karışdırılmış ve hepsi birlikde Sarây-ı

hümâyûnca bir idâreye tâbi‛ tutulagelmişdir. Hükümdârâne mensûb emlâkdan

mürettebât-ı emîriyye tarh ve istîfâsı kimsenin hâtır ve hayâlinden geçmediği için

havâss-ı hümâyûna kıyâsan ne emlâk-i hâkanîden ve ne de emlâk-i [245]

hükümdârîden rüsûm ve tekâlîf-i emîriyye alınmamışdır.

Page 140: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

132

Bizde fazla olarak pâdişâhân-ı azâm taraflarından hatta bedel mukabilinde

mübâyaa olunan emlâk için bile nâm-ı hümâyûna sened dahi alınmak âdet

edilmemişdir. Pâye-i muallâ-yı hilâfete mazhar olan zevâtın emlâk-i şahsiyye ve

menâfi‛-i husûsiyye şâibesinden tenzîhine dikkat olunmakda idi. Şâyed lede’l-iktizâ

emlâk iştirâ buyurulur ise makama âid olarak kalır ve bi’t-tabi‛ emlâk-i hâkanî

mâhiyyetini iktisâb ederdi. Meselâ cennet-mekân Abdülmecid Hân tarafından Reşid

Paşa’dan iştirâ buyurulan Beyrut’daki Re’sü’l-ayn çiftlik-i hümâyûnu o sûretle

emlâk-i hâkanî adâdına dâhil olmuşdur.

Memleketde usûl-i idârenin meydan-ı ıslâhâtı olan Tanzîmât-ı Hayriyye’nin

i‛lânından sonra havâss-ı hümâyûnun umûmu ve emlâk-i hümâyûnun kısm-ı a‛zamî

Hazîne-i Devlet’e devr olunmuşdur. Bu bâbda sâdır olan fermân-ı hümâyûnun

ehemmiyyetine mebnî sicillât-ı devletde mukayyed ilm ü haberlerinden birinin

sûretini ber-vech-i zîr aynen nakl ediyoruz.

[246] “Tanzîmât-ı Hayriyye iktizâsınca kaffe-i hazâin-i şâhânenin vâridât-ı

kadîmesinin Mâliye Hazînesi’ne nakli karargîr olarak bu cihetle mukaddema

Darbhâne-i Âmire’de mazbût bil-pes? vâridât-ı celîle-i mülûkâne ile sâir bazı havâss-

ı aliyyenin ve karşılık-ı mesârifâtın mikdâr ve keyfiyyeti tebeyyün ederek vârîdât-ı

celîlenin derece-i kâfiyyede olmadığı anlaşılmış ve bu misillû vâridât-ı mahsûsa-i

aliyyenin hüsn-i tanzîm ve tesviyesi elzem bulunmuş ve ol bâbda vâki‛ olan

müzâkerâta tatbîken kaleme alınıb takdîm kılınan mazbata meâlinden müstefâd

olacağı vechle gerçi bundan böyle nişânlar i‛mâli ve bazı düvel-i mütehâbbe

me’mûrlarına verilecek ve câ-be-câ bi’l-îcâb hükümdârâne irsâl buyurulacak hedâya-

yı resmiyye mesârifâtı Mâliye Hazînesi’nden rü’yet olunacağına nazaran fi’l-cümle

mesârifât-ı vâkıa-i mezkûre tenezzül ederse de yine vâridât ile baş başa

gelemeyeceğinden ve muhâsin-i asriyye-i hazret-i pâdişâhîden olmak üzere bu kere

meskûkât-ı seniyyenin tashîhi ve tebdiline karar verilmesi cihetiyle fâiz-i hümâyûn

denilen menâfi‛ dahi bi’t-tabi‛ bitecek demek olub bu cihetle her nasıl olsa

mesârifâtdan ziyâde vâridât olmadıkca [247] şan ve şevket-nişân-ı şâhâneye lâyık

olacak vechle hüsn-i idâre sûreti hâsıl olmayacağından havâss-ı celîle ve mukâtaât ve

emlâk-i hümâyûndan Abazağa ve Kandilli ve Yapağıcı ve Bahşayış ve İzzeddin

Çiftlikleri müstesnâ olmak ve ânlardan dahi sâir kesânın çiftlikâtı misillü iktizâ eden

vergileri alınmak üzere bunlardan mâ‛adâ kâffe emlâk ve çiftlikât ve sâir bazı

Page 141: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

133

vâridâtın sûret-i idârelerine Mâliye Hazînesi tarafından bakılmak ve tekasît-i

mısriyye dahi oraya râci‛ olmak ve bi’l-cümle ma‛âden-i hümâyûn hâsılâtı dahi

hazîne-i mezkûreye âid olub oradan Darbhâne-i Âmire’ye kıymet-i mukarreresiyle

verilmek üzere Matbah-ı Âmire mesârifi ve Enderûn-i Hümâyûn-ı Şâhâne ve

Darbhâne-i Âmire’nin maâş-ı mâhiyeleri ve bi’l-cümle sarây-ı hümâyûnların

mefrûşât ve ta‛mîrâtı ve bazı sarây-ı hümâyûn-ı şâhâneye mahsûs olarak idâre

buyurulacak ebniyyenin mesârif-i inşâiyyesi sûr-ı hümâyûn ve vilâdet-i hümâyûn

mesârifâtı ve bendegândan iktizâ edenlere mutlaka irâde-i seniyye-i cenâb-ı şâhâne

ile ihsân buyurulacak atâyâ-yı münâsebe ve sâir [248] bazı zuhûrât-ı muhtemele

tesviye ve rü’yet ve i‛tâ olunmak için iş bu 56 senesi şehr-i Muharremü’l-harâmı

gurrasından bi’l-i‛tibâr müceddedan vâridât-ı şâhâne olarak Mâliye Hazînesi’nden

Darbhâne-i Âmire’ye mâh-be-mâh on ikişer bin beş yüz kese akçe i‛tâ olunması ve

kezalik mehd-i ulyâ-yı saltanat hazretleriyle şehirde sarây-ı mahsûs bulunan selâtîn-i

ismet-âyîn hazretlerinin Mâliye Hazînesi’nden zabt olacak havâss-ı celîle ve vâridât-ı

kadîmelerine mukabil müşârün-ileyhâ vâlde sultân hazretlerine gurre-i merkûmeden

i‛tibâren mâhiye yedi yüz elli beşer ve selâtîn-i müşârün-ileyhâya dahi iki yüz elli

beşer kese akçe verilmesi ve Matbah-ı Âmirenin aynen mürettebâtı usûl-i cedîde

iktizâsınca ba‛d-ezîn alınmamak iktizâ edeceğinden oradan bazı tekâyâ ve zevâyâya

müretteb olan şeylerin dahi münâsebeti vechle evkâf-ı hümâyûn tarafına kaldırılması

ba‛d-ezîn asâr-ı hayriyye ve müberrât-ı celîleden ma‛dûd olan mevâddın inşâ ve

tesviyesi husûsâtı dahi ancak evkâf-ı hümâyûn hazînesine mahsûs bulunması

müzâkere ve tensîb olunarak hak-pây-ı hümâyûn hazret-i şâhaneden lede’l-istîzân ol

vechle icrâsıyla târih-i mezkûrden i‛tibâren [249] mâh-be-mâh mebâliğ-i mezkûrenin

Darbhâne-i Âmire’ye i‛tâsı husûsuna irâde-i isâbet-âde-i cenâb-ı mülûkâne

ta‛allukuyla ol-bâbda hatt-ı şerif-i şevket redîf hazret-i hilâfet-penâhî sahîfe-pîrâ-yı

sünûh ve sudûr buyurulmuş olmakla mûcibince iktizâsının icrâsıyla lazım gelen

mahallelere verilecek ilm ü haberlerinin tahrîr ve terkîmine ve mebâliğ-i mezbûrenin

dahi gurra-i merkûmeden i‛tibâren mâh-be-mâh Darbhâne-i Âmire cânibine i‛tâsına

himmet etmek bâbında beyaz üzerine musahhih sâdır olan fermân-ı âlî mûcibince

mesârifât muhâsebesine kayd ile Darbhane-i Âmire ve vâridât ve sergi

muhâsebelerine ve sâir iktizâ eden mahallelere ilm ü haberleri tahrîr olunmak fermân

Page 142: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

134

buyurulmağın mûcibince kayd olunub diğer ilm ü haberleri verilmekle mesârifât-ı

muhâsebesinden vârid olan ilm ü haber kayd olundu”

Fî 11 Safer sene 1256

İleride bazı munâkaşatımıza zemîn teşkîl edeceği cihetle iş bu fermân-ı

hümâyûnun iki noktasına şimdiden celb-i nazar-ı dikkat ederim. Bunlardan birisi

havâss-ı hümâyûnun kâmilen ve emlâk-i hümâyûnun da birkaç müstesnâ [250]

tutulanlardan mâ‛adâsının Hazîne-i Mâliye’ye terki ve diğeri de müstesnâ tutulan

çiftliklerin sâir kesânın çiftlikleri gibi vergiye tâbi‛ tutulması cihetleridir.

Gerek sarây-ı hümâyûnun teâmülât-ı kadîmesine ve gerek iş bu fermân-ı

hümâyûnun sarâhatine rağmen hâkan-ı mahlû‛ emlâk-i hümâyûnu hemen kâmilen ve

havâss-ı hümâyûnu da kısmen Hazîne-i Mâliye’den istirdâd eylemiş ve nâmına

senedât-ı hâkanîye rabt etdirilmişdir. Halbûki hod-be-hod ne teâmülât-ı kadîmenin

tagayyürüne ve ne de böyle esâslı bir fermânın ibtâl hükmüne salâhiyyet ve mesâğ

yok idi. Binâen aleyh muâmelât-ı vâkı‛a kâmilen ke-en-lem-yekün add edilmek

lâzım gelmiş idi. Diğer tarafdan tebeddül-i saltanat vukû‛unda Hazîne-i Hâssa

düyûnunun Hazîne-i Mâliye’ye devr ve tahmîline mukabil emlâk-i hümâyûnun

Hazîne-i Mâliye’ye devri mesbûk olduğundan inkılâb-ı ahîr üzerine de hâkan-ı

mahlû‛ zamanında elde edilen emlâk-i hümâyûn kâmilen Hazîne-i Mâliye’ye devr

edilmişdir. Emlâk-i hâkanî ise kemâ-kân Hazîne-i Hâssa’da bırakılmışdır. Hâkan-ı

mahlu‛ zamanındaki emlâk hümâyûn selâtîn-i [251] sâlife zamanındaki emlâk-i

hümâyûna kıyas olunamayacak derecede tevsi‛ ve tezâyüd eylemiş ve idâre-i

memleketde pek mühim bir mevki‛ işgâl eylemiş olmak hasebiyle sûret-i tedârük ve

idâresi hakkında ufak bir târihce tanzîmi fâidesiz olmaz.

Hâkan-ı Mahlû‛ Emlâkının Sûret-i Tedârük ve İdâresi

Tanzîmât-ı Hayriyye’de hezâin-i devletin tevhîd olunması üzerine havâss ve

emlâk-i hümâyûn evvelce zikri geçen fermân-ı âlî mûcibince Hazîne-i Mâliye’ye

devr olunduğu hâlde ufak tefek bazı emlâk-i hümâyûn şunun bunun yed-i ketminde

kalarak hazîne-i müşârün- ileyhâya devr olunamamış idi. Hâkan-ı mahlû‛ evvel-be-

evvel muttali‛ olduğu bu gibi emlâk-i mektûmeyi istirdâd ve tahlîs ile işe başlamış ve

muahharen de Hazîne-i Mâliye’ye müdevver emlâk-i hümâyûnu birer ikişer hazîne-i

Page 143: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

135

hâssasına [252] ircâ‛ eylemişdir. Zâten bütün müstebidd hükümdârlarda olduğu gibi

sarây muhâfızlarına bendegâne jurnallerle te’yîd-i sadâkat eden havâss-ı ubûdiyyet-

gârâne bol bol i‛tâsı îcâb eden ihsânât için tahsîsât-ı seniyyeden başka ihtiyâc

görünen mebâliğe karşılık olarak emlâk-i hümâyûn en sağlam bir menba‛-i îrâd idi.

Ma‛mâfîh umûm emlâk-i hümâyûn mücerred îrâdın tezyîdi maksadıyla alınmayıb bir

kısm-ı mühimmî de siyasî ve idârî bazı mekasıda binâen emlâk-i hümâyûna kalb

olunmuşdur. Bir mülkün ve yahud bir ma‛denin veya umûr-ı nâfia imtiyâzının

emlâk-i hümâyûna ilhâkı yerli ve ecnebi bazı ihtirâsâtın önünü almak için en

kesdirme bir çare gibi telakki olunur. Ve lede’l-îcâb hükûmetce de arasıra bu çareye

tevessül ediliyordu ândan dolayı emlâk-i hümâyûn mikdârı günden güne tezâyüd

etmekde ve mülkün her tarafına teş‛îb ve istilâ eylemekde idi.

Müteveffa Agub Paşa’nın 1295 târihinde Hazîne-i Hâssa müdüriyyetine -ki

muahharen nezâret olmuşdur- gelişi ile başlayan emlâk-i hümâyûn [253] tevsîâtı

keyfiyyeti ân-ı hal‛e kadar mütevâliyen devâm etmişdir.

Tevsî‛-i emlâk için ta‛kîb edilen usûl bi’l-hâssa câlib-i nazar-ı dikkatdir.

Mahlûliyyeti istihbâr kılınan arâzi ve emlâk Hazîne-i Hâssa’dan lede’l-arz istihsâl

edilen irâde-i seniyye ile emlâk-i hümâyûna ilhâk olunuyordu. Bazen birkaç vilâyet

dâhilindeki arâzî-i mahlûle-i cesîmenin tertîb edilen bir defteri üzerine cümlesinin

birden ilhâkı vâki‛ olurdu.

Sarâyın tevcîhatına ve bi’n-netice nişân ve rütbe gibi taltîfâta nâil olmak

isteyen taşra ekâbir me’mûrîni o yolda mahlûl-i taharrî ve ihbâr ile arz-ı ubûdiyyet

etmekde idiler. Hazîne-i Hâssa dahi taşraya mahlûl veya kabil-i i‛mâr ve istifâde-i

arâzî taharrîsi için me’mûrîn-i mahsûsa igrâm etmekde idi. Bu gayret-i müfritâne

neticesi olarak birçok mahlûlât emlâk-i hümâyûna kalb ve ilhâk olunmuş ve Hazîne-i

Mâliye’nin kabil-i i‛mâr birçok arâzîsi li-ecl-il-i‛mâr kaydıyla ve yahud hiçbir sebeb

dermiyân etmeksizin emlâk-i hümâyûna ircâ‛ edilmişdir. [254] Sâhibsiz arâzînin

i‛mârı maksadıyla ve mahlûlâtın da muaccelâtı tesviye edilmek sûretiyle emlâk-i

hümâyûna vukû‛ bulan bu kâbil ilhâklara iğmâz olunsa bile vaktiyle mukabilinde

Hazîne-i Mâliye’den tahsîsât-ı şehriyye alınarak terk ve devr edilmiş olan emlâk-i

hümâyûnun terk ve devrinden kırk sene mürûrundan sonra “emlâk-i hümâyûndan

iken sehven” ve yahud “her nasılsa Hazîne-i Mâliye’ye geçmiş...” olmaları iddiâsıyla

yarım asır kadar emlâk-i emîriyye şeklinde kalmış olan bir kısım emlâkin Hazîne-i

Page 144: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

136

Hâssa’ya ircâ‛î hiçbir sûretle te’vîl olunamaz tecâvüzâtdan ve o zamanki evliyâ-yı

umûrun bu bâbdaki tasâ ve sükûtu bir vechle afv olunamaz teseyyübâtdan sayılması

sezâdır.

Asıl garibi kadîm emlâk-i hümâyûndan olduğu iddiâsıyla Hazîne-i

Maliye’den istirdâd olunan yerlerin kısmen Havâss-ı Hümâyûn’dan bulunmasıdır.

Hazîne-i Mâliye uhdesinde bulunan arâzî ve mukataât-ı ma‛mûreden Hazîne-i

Hâssa’ya ircâ‛î arzû olunan mahalleler ya bilâ-bedel [255] ve yahud Hazîne-i

Hâssa’nın gelişi güzel takdîr etdiği kıymet üzerinden bedeli bi’t-tesviye emlâk-i

hümâyûna ilâve olunmakda bir beis görülmemekde ve bu hâl hiçbir tarafdan dûçâr-ı

i‛tirâz olmamakda idi.

Emlâk-i hümâyûna ilhâk hakkında sâdır olan irâde-i seniyyelerin mübtenî

olduğu Hazîne-i Hâssa tezâkür-i ma‛rûfesinden birkaç tanesini numûne olarak ber-

vech-i âtî aynen kayd ediyoruz.

“Ayamama ve Kılınçlı ve Silivri’de vâki‛ Bosna ve Keluri çiftlikleriyle sâire

mine’l-kadîm Hazîne-i Hâssa idâresinde bulunduğu hâlde devr-i sâbık evâilinde

mücerred sevhden münbais olarak Mâliye Hazînesi idâresine gecmiş olduğundan

Hazîne-i Hâssa’dan fekk irtibâtıyla mâliye idaresinde bulunduğu zaman içinde

husûle gelen vâridâtdan mesârif-i vâkı‛a tefrîk ve ifrâz olunarak mâ-bâkîsinin redd ve

iâdesi ve mevcûd demirbâş hayvânât ve sâirenin devr ve teslîmi ...”

Fî 12 Şubat sene 96

[256] “Kasr-ı hümâyûn nâm-ı diğerle Râmî çiftliği fi’l-asl emlâk-i seniyyeden

bulunduğu hâlde her nasılsa Hazîne-i Mâliye idâresine geçerek şimdi orada muhâcir

iskân edilmek istenildiği bi’t-tahkîk anlaşıldığından kemâ-fi’s-sâbık Hazîne-i

Hâssaya ircâ‛ı...”

Fî 14 Safer sene 98

“Bağdad vilâyeti mülhakâtından Kâzımiye kazâsı dâhilinde Ebû Gureyb

arâzîsinin ve Hille sancâğı dâhilinde olub on kıt‛adan ibâret bulunan Tell ve Tebe

Hille sancâğı dâhilinde otuz kıt‛aya münkasim Cerbuiyye ve on üç kıt‛aya

münkasem Alac mukataâsının ve Semave kazası dâhilinde vâki‛ Hattan arâzîsiyle

Basra sancağında Ebû’l-Hazîb nâhiyyesindeki Âmiyye mukâtaasının ve Nav

nâhiyyesinde kâin Devasır mukâtaasının min haysü’l-mecmû‛ on bin sekiz yüz lira

Page 145: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

137

muaccelât ile nâm-ı mülükâneye tashîh-i kuyûdu ve muaccelât-ı merkûmenin

tahsîsât-ı seniyyeye mahsûben Hazîne-i Mâliye’den tesviye ve i‛tâsı...”

Fî 7 Şevval sene 98 ve

Fî 30 Ağustos sene 97

Kudüs-i Şerîfe üç sâat mesâfesi olub ve Eriha nâmıyla ma‛rûf [257] olan

arâzînin ahâlî hissesinden mâ‛adâ yalnız mîrîye âid bulunan kısmının emsâli misillû

i‛mârı vesâili istihsâl olunmak üzere bilâ-bedel nâm-ı maâlî ittisâm cenâb-ı zıll-

ullahiye tashîh kuyûdu.

Fî 9 Muharrem sene 99 ve

Fî 19 Teşrîn-i Sânî sene 97

“Bingazi vilâyeti dâhilinde olan Zeytinlik ile cesîm ormandan bi-hakkın

istifâde olunamamakda olmasına mebnî bunların tahkîk ve ta‛yîn-i hudûduyla li-ecl-

il-i‛mâr bilâ-bedel emlâk-i seniyyeye ilâvesi zımnında şimdiden nâm-ı şehr-i yâriye

kaydlarının tashîhi ve senedâtının tanzîmi”

Fî 17 Receb sene 99 ve

Fî 23 Mayıs sene 98

“Emlâk-i seniyyeden Edirne vilâyeti dâhilinde olub esâmisi melfûf pusulada

muharrer kışlak ve mer‛âlardan bazılarının ötekine berikine îcâr ve bazılarının dahi

vesâit-i sâire ile isti‛mâl olunmakda olduğu istihbâr kılınmış ve bu ise vechen mine’l-

vücûh rehîn-i cevâz olamayacağı derkâr olduğu gibi bunlar ber-vech-i ma’rûz emlâk-

i seniyye adâdından madûd oldukları hâlde [258] her nasılsa senedât-ı tanzîm

olunmamış olduğundan nâm-ı maâlî ittisâm hazret-i hilâfet-penâhîye olarak

senedâtının bi’t-tanzîm Hazîne-i Hâssa’ya gönderilmesi ve bunlara buraca ve

vilâyetce îka‛-i müdâhele edilmemesi”

Fî 22 Muharrem sene 99 ve

Fî 2 Kanûn-i Sânî sene 97

“Mihaliç çiftlik-i hümâyûnu merbûtatından Keşişdağı’nda olub isimleri

melfûf pusulada muharrer otuz sekiz kıt‛a kışlağın emlâk-i seniyyeden ma‛dûdiyyeti

câlib-i zann ve iştibâh olmadığı hâlde her nasılsa bu ana kadar senedâtı tanzîm

kılınmamış olduğundan iş bu kışlakların nâm-ı pâdişâhîye senedâtının tanzîmi ...”

17 Şubat sene 99

Page 146: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

138

“Feriköyü’nde Şişli civârında vâki‛ ve İzzetpaşa çiftliği nâmıyla ma‛rûf

mahallin emlâk-i seniyyeden madûdiyyeti câlib-i zann ve iştibâh olmadığı hâlde her

nasılsa senedi tanzîm olunmamış olduğundan nâm-ı padişâhîye senedâtının

tanzîmi...”

24 Şubat sene 99

[259] “Cebel-i Asîs çiftlik-i hümâyûnu dâhilinde Çenç? kasabasının arâzîsi

mezkûr çiftliğin arâzîsinden olduğu hâlde oraya birçok sene evvel iskân olunan

muhâcirine muvakkit ilm ü haberler verildiği orada bulunan me’mûrîn-i mahsûsa

tarafından îş‛âr ve emsâli vechle bu muhâcirlerin arâzî-i mutecâvire de iskânlarıyla

senedâtın nâm nâmî-i cenâb-ı zıll-ullahiye olarak istihsâli...”

Fî 3 Cemaziyel-ahire sene 99 ve

Fî 10 Nisan sene 98

“Necid sancağında emlâk-i seniyye-i emîriyyeden Ahsa nâm mahâlde

bulunan 480 kıt‛a bağ ve bağçe ile 350 hâne ve Kuteyf’de vâki‛ 200 bağ ve bağçe ile

otuz beş hâne ve iş bu arâzî-i ma‛mûre ve gayr-i ma‛mûrenin Hazîne-i Hâssa’nın

Hazîne-i Celîle-i Mâliye’de olan matlûbâtından mahsûbu icrâ olunmak üzere iki yüz

elli bin kuruş bedel ile bi’l-iştirâ emlâk-i mahsûsa-i cenâb-ı cihân-bânîye ilâvesi...”

2 Eylül sene 298

“Bağdad vilâyeti dâhilinde tefevvüz buyurulan Alac mutâtaası [260]

enhârından ve arâzî-i emîriyye-i hâliyeden Hevr Kebir nâmıyla ma‛rûf olan ve

hudûd-ı kadîmesiyle yüz otuz iki feddândan ibâret bulunan arâzînin dahi üç yüz aded

Osmânlı lirası bedel ile bi’l-iştirâ emlâk-i hümâyûna ilâvesi münâsib ve hâlen ve

âtiyen mukâtaanın tezâyüd-i ma‛mûriyyetini câlib olamayacağı Bağdad’da teşekkül

arâzî-i seniyye komisyonuyla ceryân eden muhâbere neticesinden anlaşılmış

olmasına nazaran emr ü fermân ...”

21 Cemaziyel-evvel sene 99

Hama Sancağına tâbi‛ Alât-ı Cedîd nâhiyyesinde vâki‛ Sabûre? Ve Cedûaa?

nâmlarıyla ma‛rûf olan tahminen yüz bin dönüme karîb arâzînin mahlûl olması

cihetiyle müzâyede olunmakda ve şimdilik beher dönümü yetmiş para ile tâpû

uhdesinde bulunmakda olduğu ve arâzî-i mezkûrenin Hama’nın cihet-i şarkisinde ve

Hama’ya beş altı sâat mesâfede ve hars ve zirâ‛ ve umrâna kâbiliyyet-i fevka’l-âdeyi

hâiz oldukdan başka Trablus’dan Hums’a kadar inşâsı ikmâl [261] edilmiş olan şose

Page 147: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

139

tarîkinin yakında Hums’dan Hama’ya kadar îsâliyle der-dest-i teşkîl olan şirket

arabaları işlemeğe başladığı hâlde oraların dahi sâye-i ma‛mûriyyet-vâye-i cenâb-ı

cihân-bânide sâir kıt’aât-ı ma‛mûre sırasına dâhil olacağı iş‛ârât-ı mahalliye ve

tahkîkât-ı mevsûka-i mahalliyyeden anlaşılmış ve Suriye vilâyetinde iştirâ ve arâzîye

rağbet-i seniyye şâyân buyurulmuş olması ahâlî-i sâdıkâ-i mahalliyyece bâ‛is-i

şükrân ve iftihâr olmuş olmasına ve arâzî-i mezkûrenin dahi bu kabilden olmakla

beraber mevki‛en ve siyâseten hâiz-i ehemmiyyet bulunmasına mebnî âtiyen eyâdî-i

icâbına geçmesi ihmâlâtı vâki‛ olmak ve sâye-i terakkiyât-vâye-i cenâb-ı cihân-

dârîde husûl-i servet ve mâ‛mûriyyeti esbâb ve vesâil ve sûret-i idâresi hükûmet

mahalliyye ile bi’l-muhâbere kararlaşdırılmak ve Hazîne-i Hâssa-i Şâhâne’nin 98

senesi tahsîsâtından Hazîne-i Celîle-i Mâliye’ye muâmele-i mahsûbiyyesi icrâ

olunmak üzere arâzî-i mebhûsenin yüz elli bin kuruş bedel ile bi’l-mübâyaa emlâk-i

seniyyeye ilâvesi...”

Fî 8 Safer sene 300

[262] Bağdad vilâyeti dâhilinde Hanikin’de olub hükümet-i mahalliyyece

müzâyedeye katılmış olan İlbave? mukâtaası hakkında tâlibleri ile hükûmet-i

mahalliyye beyninde bazı ihtilâfât zuhûr eylediğini ve burasının emsâli misillû

emlâk-i seniyye-i mülûkâneye tashîh ve ilâvesine rağbet-i seniyye-i şâyân buyurulub

buyurulmayacağı istifsârını hâvî nâfia komisyonu riyâset-i celîlesinden tastîr kılınmış

olan tezkere melfûfuyla li-ecl-il-mütâlâa taraf-ı kem-terâneme i‛tâ buyurulmakdan

nâşî Bağdad arâzî-i seniyye komisyonuyla bi’l-muhâbere mukâtaa-i mezkûre her ne

kadar Bağdad’daki emlâk-i seniyye ile hem-hudûd değilse de yüz elli bin kuruşdan

iki yüz elli bin kuruşa kadar bedel ile emlâk-i pâdişâhîye ilâvesi menâfi‛ ve

muhassenâtı mûceb olacağı bildirilmiş olduğundan Hazîne-i Hâssa’nın 98 senesi

tahsîsâtından Hazîne-i Mâliyece muâmele-i mensûbiyyesi icrâ olunmak üzere

mukâtaa-i mezkûrenin yüz elli bin kuruş bedel ile bi’l-mübâyaa emlâk-i seniyyeye

ilâvesi.

Fî 6 Safer sene 300

[263] “Basra sancâğına mülhak Nahlistan’dan ve Da'ici Kûtü’l- Bûr

mukâtaalarının ahâlî emlâkından başka cânib-i mîrîye âid ma‛lûmü’l-hudûd

hurmalıkların vâridât-ı seneviyyesi üç yük kuruş râddesinde ise de i‛mâra kâbiliyyeti

cihetiyle ileride hâsılâtının tezâyüdü me’mûl olduğundan tahminen ve teberrüken

Page 148: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

140

taraf-ı padişahîden tefevvüz buyurulması Bağdad vilâyetinin iş‛ârı üzerine irâde-i

seniyyeye iktırân etmişdir.

Fî 28 Safer sene 300

“Suriye vilâyeti dâhilinde emlâk-i seniyyeden Havle gölünün Safed kazâsı

cihetinde arâzî-i mahlûle-i emîriyyeden olub tahminen üç bin dönümden ibâret

bulunan ve Mevcure nâmıyla ma‛rûf olan mezra‛nın mezari‛-i şâhâneye muttasıl

olması cihetiyle i‛mârı vesâil istihsâl olunmak üzere beş bin kuruş bedel ile bi’l-iştirâ

emlâk-i hümâyûna ilâvesi...”

7 Cemaziyel-ahir sene 300

“Suriye vilâyeti dâhilinde arâzî-i emîriyyeden olub tâliblerine satılmak üzere

der-dest-i müzâyede idüğü vergi [264] emânetiyle bi’l-muhâbere anlaşılmış ve

esâmisi melfûf pusulada muharrer bulunan Şam-ı Şerîf sancâğında on beş bin ve

Havran sancağında kırk dört bin dokuz yüz otuz ve Hama sancâğında dahi doksan iki

bin iki yüz yirmi dört ki cem‛ân yüz elli iki bin yüz elli dönüm arâzînin 3472 lira

muaccele ile bi’l-iştirâ emlâk-i hümâyûna ilâvesi ve iş bu muaccelenin ispermeçet

fabrika-i hümâyûnun eşya-yı müdevveresi esmânından dolayı Hazîne-i Hâssa’nın

Hazîne-i Mâliye’de olan üç bin dört yüz yetmiş iki Osmânlı lirasıyla îrâd-ı masraf

vechle tesviyesi ...”

Fî 13 Cemaziyel-ahire sene 300

Baltacı-zâde saâdetlü Aristidi Bey Efendi hazretlerinin Aydın vilâyeti

dâhilinde olub Hazîne-i Mâliye nâmına iştirâ olunan melfûf pusulada muharrer on

buçuk kıt‛a çiftliğin muaccelâtı olan otuz iki bin beş yüz liranın Hazîne-i Hâssa’nın

95 senesi nihâyetine kadar muayyenât bedelinden Hazîne-i Mâliye’de matlûb olan

yüz on iki bin küsûr liradan mahsûbuyla senedâtının nam-ı hümâyûna tashîhi.

Fî 12 Şaban sene 300

[265] Suriye vilâyeti dâhilinde Hama sancâğına tâbi‛ Şumriyye ve Balâsı

nâmıyla meşhûr olan arâzî-i emîriyyenin münbit ve mahsûl-dâr olmasıyla terakki ve

umrâna kabiliyyet-i fevka’l-âdesi olduğundan başka emlâk-i seniyyeye ilâvesi zirâat

ve hirâset bâdiye teşebbüs-i urbânın şitâbân olacağı anlaşıldığından Hazîne-i

Hâssa’nın ta‛yînât-ı ihsânından Hazîne-i Mâliye’deki başka matlûb olan seksen iki

bin küsûr liradan mahsûb olunmak üzere elli bin kuruş muaccele ile emlâk-i

hümâyûna ilâvesi.

Page 149: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

141

Fî 24 Ramazan sene 300

Selanik vilâyeti dâhilinde ve Vodine kazâsında emlâk-i emîriyyeden

Golemerika ve Tavaric nâmlarıyla ma‛rûf olan yaylaklar ile derûnunda bulunan

ormanların ve Zalkuron kışlağının tâlibine fürûht olunmak üzere der-dest-i müzâyede

edilmek istihbâr kılındığından bunların Katracına çiftliğine mevki‛en karîb

bulunduğundan muayyenât bedelinden mahsûb olunmak üzere [266] yüz bin kuruş

muaccele ile emlâk-i hümâyûna ilhâkı.

Fî 2 Zilka‛de sene 300

Suriye vilâyeti dâhilinde Akka sancâğında Tantura nâmıyla ma‛rûf arâzînin

uyûn-ı câriyyeyi hâvî olmasından dolayı her nev‛ i‛mâra müsâid idüğünden bilâ-

bedel emlâk-i hümâyûna ilhâkı.

Fî 15 Eylül sene 299

“Bağdad vilâyeti dâhilinde Amare sancağında olub arâzî-i saniyyeye civâr ve

karîb olan Saçle? mukâtaasından muayyenât bedeli bakiyye-i matlûbundan mahsûb

olunmak üzere beş bin lira muaccele ile emlâk-i hümâyuna ilhâkı…”

Fî 12 Teşrîn-i Evvel sene 1299

“Esâsen emlâk-i seniyyeden olub Edirne vilâyeti dâhilinde İpsala ve Ferecik

ve İnöz cihetlerinde bulunan melfûf pusulada muharrer on yedi kıt‛a kışlak ve

koruların bir [267] aralık hayvân ra‛y olunmak üzere Tophâne-i Âmire idâresinde

bırakılmış ise de orada matlûb vechle hayvân yetişdirilmek mümkün olamadığı ve el-

yevm derûnlarında bir tek hayvân bile bulunmadığı ve bundan dolayı Tophâne-i

Âmirece lüzûm kalmadığı cihetle merci‛-i kadîmi olan Hazîne-i Hâssa’ya ircâ‛

irâdeleriyle emsâli müsillû senedinin nâm-ı hümâyûna tanzîmi…”

Fî 4 Teşrîn-i Sânî sene 1299

Musul vilâyeti dâhilinde Şerefat ve Zemâr ormanı ve Hercifat çiftçiliğinin

bilâ-bedel emlâk-i hümâyûna ilâvesi.

Fî 22 Kanûn-i Evvel sene 1299

Musul hükûmet konağıyla memleketin ara yerinde ve Dicle Nehri sahilinde

vâki‛ on altı bin iki yüz elli metre arsa hâlinde bir kıt‛a arâzî-i emîriyyenin

mevki‛inin pek elverişli olmasından dolayı üzerine tarz-ı cedîd ile inşâsı hâlinde

[268] memlekete bir numûne-i terakkiyât olacağı cihetle Hazîne-i Hâssa ile Hazîne-i

Page 150: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

142

Mâliye beyninde muâmele-i mahsûbiyyesi icrâ olunmak üzere on altı bin iki yüz elli

kuruş muaccele ile emlâk-i hümâyûna ilhâkı.

Fî 24 Zilka‛de sene 305

Yanya vilâyeti dâhilinde emlâk-i emîriyyeden melfûf pusulada muharrer

Azîm Taşköprü Hortabas Evranos Leylek Çayırı nâmlarıyla ma‛rûf altı kıt‛a çiftlik

ile yine o civârda mîrîye âid beş bâb değirmenin iki yüz elli sekiz bin beş yüz kuruş

muaccele mukâbilinde emlâk-i hümâyûna ilâvesi ve meblâğ-ı mezbûrun Haleb

vilâyeti dâhilinde Cebel-i ayn çiftlikât-ı hümâyûnunun Hazîne-i Mâliye idâresinde

kaldığı zamana mesârif-i vâridâtından Hazîne-i Hâssa’nın Hazîne-i Mâliye’deki

matlûbâtı bakiyyesinden mahsûbu.

Fî 3 Temmuz sene 304

Yanya vilâyeti dâhilinde Seniçe’de petrol zuhûr etdiğinden merkez vilâyeti

dâhilinde çıkmış ve çıkacak petrol ma‛deni imtiyâzının [269] Hazîne-i Hâssa’ya

i‛tâsı...”

Fî 24 Temmuz sene 304

“Şam-şerîfe sekiz dokuz sâat mesâfede ve Nebek kazâsı dâhilinde elli bin

dönümü hâvî bir kıt‛a arâzîde petrol ve kömür ve sahr ma‛denleri taharrisi için bazı

kesân tarafından ruhsat istenildiği istihbâr kılındığı ve taharriyât esnâsında sahr

ma‛deni zuhûru agleb ihtimâli olub bu hâl Hasbiya’daki sahr ma‛den-i

hümâyûnundan edilen istifâdeyi haleldâr edeceği cihetle iş bu arâzîden yirmi bin

dönüm mikdârı arâzînin beş bin kuruşla emlâk-i hümâyûna ilâvesi.

Fî 24 Eylül sene 304

Suriye vilâyeti dâhilinde yüz elli altı bin dönümü hâvî Anurü’l-erba‛în

nâmıyla ma‛rûf arâzî-i mahlûlenin gâyet münbit ve mahsûldâr olduğu hâlde şimdiye

kadar bir tarafdan i‛mârına teşebbüs olunmadığından beher dönümünün değeri olan

otuz para mukâbilinde ve Hazîne-i Mâliye ile Hazîne-i Hâssa beyninde mahsûb

olunmak üzere emlâk-i hümâyûna ilhâkı.

Fî 22 Kanûn-i Sânî sene 304

[270] Musul vilâyeti dâhilinde emlâk-i hümâyûn derûnunda kesretle petrol

ma‛deni zuhûr etdiği ve husûsiyle Tuzzormano nâm mahâlde yirmi kadar gaz

kuyuları mevcûd olub bunlardan istifâde edildiği cihetle vilâyet-i mezkûre dâhilinde

çıkmış ve çıkacak petrol imtiyâzının Hazîne-i Hâssa’ya i‛tâsı.

Page 151: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

143

31 Kanûn-i Sânî sene 304

Hafız Behram ve Şerafeddin Ağalardan mahlûl kalan umûm emlâk ve

akâratın nâm-ı hümâyûna senede rabtı 18 Kanûn-i Sâni sene 304 (Hafız Behram

Ağa’nın Medine’de birçok arâzîsi var idi).

Hasbiya kazâsında emlâk-i hümâyûnda sahr ma‛deninin Avrupaca bazı

sânayi‛de kullanılmakda olmasıyla hâiz-i kıymet olduğundan ve Suriye vilâyetinin

aksâm-ı sâiresiyle Beyrut vilâyetinin ve Kudüs sancağının bazı mahallerinde de asârı

meşhûd bulunduğundan Suriye ve Beyrut vilâyetleriyle Kudüs sancağı dâhilinde sahr

ma‛deni taharrisiyle işletdirilmesi imtiyâzının Hazîne-i Hâssa’ya i‛tâsı...”

19 Haziran sene 305

[271] “Konya vilâyetine mülhak Burdur kazâsında olub Rıza Paşa ile ahâlî

beyninde zuhûr eden münâzaâta bâdî olan Çeltikçi ve Koz ve Nekr? ve Dağarcık ve

Kemhalı? Çiftliklerinin on bin liraya iştirâsıyla emlâk-i hümâyûna ilhâkı …”

Fî Kanûn-i Sâni sene 305

“Beyh aşiretinin taht-ı tasarruflarında bulunan arâzînin emlâk-i seniyyeye

ilâvesinden ise kendileri zirâat ve hirâsetle meşgûl olarak mahsûl-i mesâilerinde

istifâde eylemeleri her ne kadar ifâde olunmuş ise de arâzîlerini emlâk-i hümâyûna

satmak istemelerinden maksadları

Beyrut’da mükîm kendilerini medyûn edib ellerinde bulunan arâzîyi refte

refte alarak bilâhere kâffe arâzînin bâ‛is olmamak mutâlaasına müstenid olduğunu

dermiyân etmeleriyle otuz bin kuruş zimmet-i emîriyyelerine mukâbil emlâk-i

hümâyûna ilhâkı”

Fî 12 Teşrîn-i Evvel sene 315

[272] Vaktiyle Şehr-i Emânet-i celîlesince mübâyaa edilmiş olan Burunsuz

mandra çiftliğinin emlâk-i hümâyûn adâdına ilâvesi Şehr-i Emâneti’nden vâki‛ olan

arz ve istîzân üzerine şifâhen telakki olunan irâde-i seniyye iktizâsından olduğu.

Fî 12 Teşrîn-i Evvel sene 315

“Trablusgarb vilâyetinde vücûda getirilmesi mukarrer olan limânın inşâsı

imtiyâzının Selanik limânı gibi Hazîne-i Hâssa’ya i‛tâsı ...”

Fî 20 Eylül sene 314

Konya vilâyetinin Bilecik ve Hayret karyeleri dâhilinde civa ve Aydın

vilâyetinin Karaburun kasâbasına muzâf Kıranca ve Karaağaç mevki‛lerinde dahi

Page 152: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

144

civa ve kalay, boya ma‛denleri mevcûd olduğu istihbâr kılındığından ve mezkûr

ma‛denlerin işledilmesi menâfi‛-i külliyye te’mîn edeceğinden buralarının emlâk-i

hümâyûna ilâvesi …

Fî 14 Teşrîn-i Evvel sene 319

“Geçende irtihâl-i dâr-i bekâ eden Kemâleddin Efendi Hazretlerinin

uhdesindeki Balmumcu çiftlik-i hümâyûnunun nâm-ı mülûkâneye tashîh kaydıyla

hemen taht-ı idâreye alınması …”

Fî 14 Nisan sene 321

[273] Emlâk-i hümâyûn vâridâtının tevfîrî pek mültezem olmakla birçok

umûr-ı nâfiâ ve ma‛âden imtiyâzâtı dahi Hazîne-i Hâssa’ya verilmişdir. Hele son

zamanlarda mülkün hangi terafında kıymetli bir ma‛denin mevcûdiyyetine kesb-i

ıtlâ‛ edilirse hemen imtiyâzının Hazîne-i Hâssa’ya ihsân buyurulduğuna dâir bir

idâre-i seniyye tebliğ olunurdu. Bu imtiyâzlardan bir kısmının o kadar kıymetleri yok

ise de bir kısmı gâyetle ehemmiyyetlidir. Meselâ Dicle ve Fırat Nehirlerinde sefâin

işledilmesi Musul havâlisindeki petrol ve neft ve zift ma‛denleri Selanik ve

Dedeağaç limân imtiyâzı ve Taşoz Cezîresi’nde bulunan ma‛âden imtiyâzı ve merkez

vilâyet olan birçok şehirlerde petrol depoları ve Selanik, İzmir, Bağdat ve Basra’da

18 Nisan sene 305’de mefâzen-i jenero? te’sîs ve sâire bu kabildendir.

Velhasıl daha bunlara mümâsil istihsâl edilen yüzlerce irâde-i seniyye ile

suver-i meşrû‛a ve gayr-i meşrû‛ada birçok arâzî ve emlâk ve imtiyâzât Hazîne-i

Hâssa’ya alınmış idi.

[274] Gerçi son zamanlarda emlâk-i hümâyûnun vüs‛at ve tenevvü‛ü

hasebiyle emr-i idâresi müşkilâta ma‛rûz kaldığı görülmesiyle ba‛demâ emlâk-i

mevcûdenin i‛mâretine hasr-ı himmetle tezyîdine ve tevsî‛ine teşebbüs olunmaması

idâre-i merkeziyyece kararlaşdırılarak idâre-i seniyyede istihsâl ve şuabâta tebligât-ı

mükerrere icrâ edilmiş olduğu hâlde sarâya ibrâz-ı sadâkat ve ubûdiyyet etmek

isteyen merkez ve taşra me’mûrlarının arz ve inhâsıyla yine bazı arâzî ve emlâk

iştirâsına ve yahud bazı mahlûlatın emlâk-i hümâyûna kalbine irâdât-ı seniyye sâdır

olmakda idi. Emlâk-i mevcûdenin i‛mârıyla iştigâle cidden lüzûm görüldüğü öyle bir

sırada Musul vilâyeti dâhilinde kâin olub ahâlîsinin terki sebebiyle mahlûl ve

sükkândan hâlî kalan birkaç yüz parça köy arâzîsinin birden emlâk-i hümâyûna ilhâkı

için vilâyetin inhâsı üzerine sâdır olan irâde-i seniyye bilhassa şayân-ı zikirdir. Bu

Page 153: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

145

arâzînin vüs‛at ve cesâmeti ve i‛mârının mütevakkıf olduğu [275] mesârif-i azîmeye

hazînenin adem-i tahammülü hasebiyle emlâk-i idâre-i merkeziyyesince cevab

i‛tâsına teşebbüs olduğu hâlde o irâdenin sudûruna delâlet eden mâbeyn erkânının

iğbirârından bi’t-tehâşî vazgeçilmişdir.

Emlâk-i hümâyûnun tevsî‛âtında tezyîd-i vâridât maksad-ı esâsîsi

gözedilmekle beraber evvelcede söylendiği üzere bir tarafdanda mekâsıd-ı siyâsiyye

ta‛kîb ediliyordu. Bazı arâzî veya imtiyâzât-ı mühimmenin ecânib veya mütegallibe

yedine geçmemesi gibi mutâlaât üzerine emlâk iştirâ olunduğu çok kere vâki‛ olmuş

ve bu sûretle bazı ihtirâsâtın önü alınabilmişdir. Hıtta-i Irakiyye’de Haleb’de ale’l-

husûs Kudüs’deki emlâkın iştirâsında ve Dicle ve Fırat Nehirlerinde seyr-i sefâin

anbârının ve Musul petrolleri imtiyâzâtının Hazîne-i Hâssa’ya alınmasında hep zikr

olunan maksad mündemicdir. Hazîne-i Mâliye uhdesinde iken bir kısmı on bin ve bir

kısmı da onbeş bin lira mukabilinde 322 senesinde emlâk-i [276] hümâyûna ilhâk

edilen Yanya vilâyeti dâhilindeki 220 kıt‛a çiftlikten mürekkeb arâzî-i cesîme de

hükûmetce görülen lüzûma istinâden ilhâk edilmiştir.

İ‛lân-ı Meşrûtiyyet’den sonra devletce istikrâz olunacak bir milyon lira için

te’mînât gösterilmek üzere senevî dört beş bin kuruşluk îrâd getirir bir kısmı 27

Ağustos sene 324 târihli irâde-i seniyye ile Hazîne-i Mâliye’ye devr ve terk olunduğu

gibi mütebâki emlâk-i hümâyûn dahi imtiyâzât ve sâire ile birlikde cülûs-ı

hümâyûndan sonra 26 Nisan sene 325 târihli îrâde-i seniyye ile kâmilen hazîneye

devr olunmuşdur. Birinci def‛a terk edilen yerlerin îrâdı bütün emlâk-i hümâyûnun

mürettebât-ı emîriyyesiyle bazı münâzaalı mahallelerden ve bazı ehemmiyyetsiz

imtiyâzlardan ibaret idi.

Vaka‛-i hal‛den evvel ve sonra iki def‛a da Hazîne-i Hâssa’dan Hazîne-i

Celîle-i Mâliye’ye devr edilen emlâk 93 senesinden sonra emlâk-i hümâyûna ihlâk

edilen emlâka münhasır olmakla [277] o târihden mukaddem Hazîne-i Hâssaca idâre

edilen mahaller istisnâ edilerek kemâ-kân Hazîne-i Hâssa’da bırakılmışdır ki el-yevm

emlâk-i hâkanî nâmını alan emlâk devirden müstesnâ tutulanlardır. Meselâ Sayda

civârında Re’sü’l-ayn çiftliği, Mihaliç çiftliği gibi ikinci def‛a da devr olunan

emlâkin Hazîne-i Mâliye’ye devrini müteâkib emlâk-i müdevverenin orman ve

ma‛denleri nezâret-i âidesine ve umûr-ı nâfiaya müte‛allik imtiyâzâtı Nâfia

Nezâretine devr edilmiş ve bunlardan yalnız Basra’daki İdâre-i Nehriyye vapur

Page 154: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

146

idâresi ve Yalova Kaplıcaları ve Tepeköy pamuk ve Bursa koza fabrikaları hazînede

bırakılmışdır. Zikr olunan mahallerden Yalova Kaplıcası hamamları müştemilâtından

olan Baltacı çiftliği sahilinden 300 dönüm kadar mahall ile beraber 326 senesinden

i‛tibâren ilk sene için 2000 ve ikinci sene için 3000 ve üçüncü sene için 4000 ve

dördüncü seneden yeni 329 senesinden i‛tibaren senevî 5000 lira verilmek şartıyla

elli sene müddetle [278] Tunuslu Mahmûd Paşa-zâde Reşid Âmin Bey ile Mi‛mâr

Kostantin Papa Efendi’ye îcâr ve ihâle olunmuşdur.

Tepeköy pamuk fabrikasıyla Bursa koza fabrikası dahi îcâr ile intifa‛

edilmekdedir.

Hazîne-i Mâliye’ye geçen emlâk-i müdevverenin arâzî kısmı ber-vech-i âtî

vüs‛âtdir.

Dönüm

Bağdad Vilâyeti 6.235.160

Basra Vilâyeti 2.849.070

Musul Vilâyeti 17.770.368

Haleb Vilâyeti 5.586.060

Beyrut Vilâyeti 11.417.330

Suriye Vilâyeti 11.835.307

Kudüs Müncâatı 211.621

Selanik Vilâyeti 197.149

56.102.065

Yanya Vilâyeti

İşkodra Vilâyeti

Manastır Vilâyeti

[279] Emlâk-i müdevvere arâzî-i vâs‛a ve ma‛mûr çiftlikleri birçok akarâtı ve

müsakkafâtı muhtevîdir. Ormanları, köprüleri, dalyanları, kayık ve vapurları ve

kaplıcaları ve rıhtımları va sâiresi vardır.

Emlâk-i müdevvere Hazîne-i Hâssaca idâresi zamanında alınan aksâm-ı

vâridâtıyla emaneten idâresine gelince; Hazîre-i Hâssa’ya merbût emlâk-i hümâyûn

Senedâtı alınmadığından mikdâr-ı mesâhası ma‛lûm değidir.

Page 155: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

147

idâresini şekl-i resmîyi hâiz olduğu ve evvelce görüldüğü üzere şekl-i resmîde emlâk

idâresi muvaffakat-bahş olmak lâzım geldiği hâlde Hazîne-i Hâssa’nın mülgâ emlâk-

i hümâyûn idâresi şâyân-ı dikkat bir eser-i intizâm ve muvaffakiyyet ibrâz etmiş ve

şu‛âbât-ı idâre-i hükûmet arasında bu muvaffakiyyetle âdetâ temeyyüz ve teferrüd

etmiş idi. İdâre-i mezkûrenin bu temeyyüzü vehle-i umûra yalnız hâkan-ı mahlû‛un

te’sîr-î nüfûz ve himâyesine haml olunabilirse de hakîkat hâlde merkez idârede

teşekkül ve erbâb-ı nâmûs ve ehliyyetden mürekkeb komisyonca ta‛kîb edilen

meslek ciddi ve istikâmetinde te’sîr-i küllisi meydandadır. İşte inkârı kabil olmayan

hakâikdendir ki emlâk idâresi masârifî varidâtının ancak yüzde on beşine bâliğ olmak

gibi bir hârika-i idâre göstermişdir. Her şu‛be-i idâre için mizâc ve âdat-ı mahalliyye

göre ayrı ayrı ta‛limât-nâmeler tertîb [280] edilmiş ve emr-i tertîbi gibi hüsn-i

tatbîkde de pek ziyâde iltizâm-ı basîret olunmuşdur. Me’mûrîn-i idârenin en ufak bir

kabâhati üzerine tecziyesinde isti‛mal gösterilmekde ve ahvâli müştebih olanlar

hizmet-i seniyyede istihdâma gayr-i lâyık oldukları beyânıyla hemen azl olunmakda

ve me’mûrun taltîf ve terfî‛lerinde kıdem ve ehliyyet ve hüsn-i hizmet nazar-ı i‛tibâra

alınmakla beraber bir me’mûr rızâsı istihsâl edilmeksizin velev terfî‛en olsun tahvîl

etdirilmekde idi.

Arâzî-i hâliyenin i‛mârı zımnında etrafdan zira‛ celb ve iskânı husûsunda da

ibrâz-ı gayret olunmuş ve bundan aşâir-i bedeviyyenin te’sîsi gibi bazı fevâid

mülkiyye elde edilmişdir. Şurası bil-hâssa şayân-ı kayıddır ki iskân-ı aşâir husûsunda

gösterilen gayretler ne derecelerde olursa olsun bu bâbdaki muvaffakiyyeti te’mîn

eden cihet ibrâz olunan gayretden ziyâde aşâirin arâzî-i seniyyede iskânı

menfaatlerine muvâfık görmeleridir. Fi’l-hakika arâzî-i seniyyede iskân edilen aşâir

tahrîr sûretiyle mükelefiyyet-i askeriyyeye tâbi‛yyeti icbâr olunmadıkları gibi a‛şârın

hisse-i menâfi‛ ve maârifinden gayr-i mes’ûl bulunmak hasebiyle tekâlîf

rüsûmiyyece mazhar müsâade olmakda [281] ve tohumluk tedârükü ve sâir için

muhtâc oldukları mebâliğ tekavvi ve saire nâmlarıyla ta‛vîzen ve bilâ-fâiz vakit ve

zamanıyla ikrâz edilmek gibi türlü türlü teshîlât görmekde idiler.

Şu sûhûlet ve istifâde sebebiyle emlâk-i hümâyûna mücâvir arâzî-i zirâ‛î

arâzîlerinin emlâk-i hümâyûna kalbi için mürâcaâtdan hâlî kalmazlar idi. Emlâk-i

hümâyûnun vâridâtı akarâtın bedelât-ı îcâriyyesi ma‛âdenin bedelât-ı iltizâmiyyesi ve

arâzî mahsûlâtından ücûrât-ı arziyye ve a‛şâr birlikde olarak icâbat-ı mahalliyyeye

Page 156: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

148

göre öşürden humsa kadar alındığı îrâddan ve iğtinâm-ı ta‛dâd ve rüsûmuyla farâğ ve

intikal harcları ve sâir bazı rüsûmdan ve seyr-i sefâin ve sâir müteferrik bazı

vâridâtdan teşekküldür.

Emlâk idâresi a‛şâra zamîmeten hisse-i maârif ve menâfi‛ almayıb yüzde altı

techîzât-ı askeriye zamâimi almışdır. Son zamanlarda vâridat-ı umûmiyye yedi yüz

bin liraya irtifâ etmiş idi.

Merc‛-i hakikisi hazîne-i devlet olan hukûk-ı emîriyyenin ba‛demâ hiçbir

tarafa terk ve ihmâline meydân verilmeyeceği derkâr ise de mukaddemâ söylendiği

[282] üzere Tanzîmât-ı Hayriyye’ye kadar bizde hükümdârlara âid emlâk vergi ve

rüsûma tâbi‛ tutulmadığından o gibi emlâkın hem hukûk-ı tasarufiyyesini hem de

hukûk-ı emîriyyesini kendi hesâblarına cibâyet etdirmekde idiler. Ancak

Tanzîmât’dan sonra mukaddemâ aynen kayd olunan fermân-ı hümâyûnda sarâhaten

mezkûr olduğu üzere emlâk-i hümâyûn vergi ve rüsûma tâbi‛ tutulmak lâzım geldiği

hâlde her nasılsa mezkûr fermân hükmü unudularak ve yahud bi’l-iltizâm ve tecâhül

edilerek emlâk-i hümâyûnun mine’l-kadîm vergi ve rüsûmdan ma‛füvv bulunduğuna

dâir dîvân-ı muhâsebâtdan sâdır olan bir karara ibtinâen Hazîne-i Mâliye vâridât

muhâsebesinde gösterilen 83 târihli bir muktezâ üzerine kemâ-fi’s-sâbık emlâk-i

hümâyûndan vergi alınmağa başlanmışdır. Bu bâbdaki ilm ü haberlerden bir tanesi

ber-vech-i zîr atiyen kayd olunur.

“Hazîne-i Hâssa idâresinde bulunan çiftlikât-ı hümâyûn ile bazı tekâyâ ve

zevâyâ ve manastırlar ve sâirenin hazînece ve mahalli hükûmetce muâkit ve

imtiyâzları musaddak olan ağnâmî ihâleden bi’t-tabi‛ müstesna ise de bunların hîn-i

ihâlede [283] sarâhaten istisnâ olunmamış olması ser-rişte birtakım da‛va ve nizâ‛a

mahall kalmamak için bu şartın ba‛d-ezîn dahi mer‛îü’l-icrâ olacağının bi’l-cümle

ağnâm resmi mezâd pusulalarına derc ve tahrîr olunması bu bâbda verilen müzekkere

üzerine dîvân-ı muhâsebâtdan karar verilerek zeyl olunmuş ve ol vechle icrâsı

husûsuna fermân-ı nezâret-penâhi müte‛allik buyurulmuş olduğundan 83 senesine

mahsûben mevki‛-i müzâyedeye konulan mezâd pusulalarına şerh verilerek şart-ı

mezkûr ile ihâle olunmuş ve olunmakda bulunmuş olmasıyla bunun verilecek zabt-ı

evâmir-i şerîfesine dahi derc ve tastîr olunması umûr-ı tabî‛iyyeden bulunduğundan

şart-ı mezkûrun ba‛demâ ısdâr olunacak ağnâm resmi zabt-ı evâmir-i şerifesine derc

Page 157: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

149

ve ilâvesinin lâzım geleceği ma‛lûm olmak için evâmir-i mâliye kalemine iş bu ilm ü

haber verildi.

Fî 3 Zilhicce sene 1283 ve

Fî 26 Şubat sene 1282

Emlâk-i hümâyûn bi’l-cümle rüsûm ve tekâlîfden ma‛zûniyyeti şu sûretle

hükûmetce kabûl edilmiş ve bu husûs Hazîne-i Hâssa’dan vakû‛ bulan arz ve inhâ

üzerine sâdır olub 30 Rebi‛ül-ahir sene 98 târihinde Bâb-ı Âlîye teblîğ [284] edilen

irâde-i seniyye ile de te’yîd edilmiş ve emlâk-i hümâyûn â‛şâr rüsûmunun Hazîne-i

Hâssaca istifâsı lâzım geleceğine mersûm Süleymân Sûdî Efendî’nin huzûruyla Şûrâ-

yı Devletce 23 Mart sene 98 târihli mazbata ile karar verilmiş olduğundan gerek

emlâk-i hümâyûn ve gerek âna müte‛allik kaffe-i muâmelât her türlü rüsûmdan

ma‛füvv tutulmuş idi. Binâen aley emlâk-i hümâyûndan olan arâzî zirâ‛ tarafından

zirâat edildikce hasılâtdan bir kısmı ücret-i arz ve bir kısmı da öşr nâmıyla alınarak o

hâlde hâsılât-ı gayr-i sâfiye-i arâzîden bazı mahallerde humsa kadar alınıyordu.

Ancak Edirne vilâyetindeki arâzîye muhâcirîn iskân edildiğinden ve mücâviri arâzî-i

emîriyyeye iskân olunan muhâcirîn karyelerinden yalnız öşr istîfâ olunduğundan

emlâk-i hümâyûn idâresi de o havâlide yalnız öşr istîfâsıyla iktifâ da mukattar

kalmışdır. Diğer mahallerde ise öşrden başka ürcet-i arz ve ıstılâh-ı mahallîye göre

meselâ Yanya’da ayrû nâmıyla yüzde otuz üç nisbetinde icâre-i zemîn ahz ediliyor.

Emlâk-i hümâyûn bi’l-cümle rüsûm ve tekalîfden ma‛füvviyyeti [285] kâidesi dâire-i

meşrûiyyetde kalsa belki hükûmetin hukûku fi’l-cümle mahmûz kalırdı. Halbûki bu

salâhiyyet tevsi‛ edilerek hukûk-ı emîriyyenin envâ‛-i sâiresine de tecâvüz

edilmişdir. Şöyle ki emlâk-i hümâyûn haritası dâhilinde bulunan bütün arâzî ve

emlâkın vergi ve sâir mürettebâtı dahi emlâk idâresince cibâyet ediliyordu.

Emlâk-i hümâyûn me’mûrları çiftlikât dâhilinde hem çiftlik me’mûru hem

hükûmet me’mûru hem de belediye me’mûru vazifesini îfâ ediyor ve bilâ-istisnâ her

türlü rüsûmu cibâyet ediyordu. Hatta emlâk-i hümâyûn dâhilinde kalmış efrâd

uhdesindeki arâzîye hükûmet me’mûrları müdâhale etdirilmeyerek rüsûm ve tekâlîfi

kâmilen emlâk idâresi alıyordu. Haleb’de vâki’ Cebel-i İsa çiftlikât-ı hümâyûna

müte‛allik müsâliha sûret-i kat‛iyyede rü’yet ve tesviyesine me’mûren mahalline

igrâm kılınan iki zâtdan mürekkeb hey’et-i mahsûsa yedine verilen ta‛lîmât-nâme bu

bâbda cârî muâmelâta bir numûne teşkîl etdiği cihetle aynen nakl ediyoruz. Bu çiftlik

Page 158: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

150

93 [286] târihinde Hazîne-i Hâssa’dan Mâliye Hazînesi’ne terk olunmak ve

hükûmetce ahâlî-i zirâ‛a tefvîzi mukarrer bulunmuş idi.

Birinci Madde - Mezkûr çiftlikâtın cenûb ve şimal-i şarkî cihetlerini gösterir

iki kıt‛a haritasında muayyen olan hudûdu dâhilinde vâki‛ arâzî ve kurâ ve mezrâ‛

emlâk-i hümâyûndan ma‛dûd bulunduğu hasebiyle cihet-i tasarrufiyyesine hükûmet-i

mahalliyye ile Mâliye Nezâret-i Celîlesi ve Vergi Emâneti tarafından müdâhele

olunmayacakdır. İş bu haritaların gösterdiği hudûd hâlen ve âtiyen, ma‛mûlün-bih

olmak ve kayd ile hıfz olunmak üzere mezkûr haritalardan birer nüshası bâ-irâde-i

seniyye-i mülûkâne Mâliye Nezâretiyle emânet-i müşârun-ileyhâya gönderilmişdir.

İkinci Madde - Mezkûr haritaların irâ’e ettiği hudûdun muanven derc ve

tasrîhiyle çiftlikât-ı hümâyûnun umûmu için nâm-nâme-i cenâb-ı cihândâriye olarak

iki kıt‛a senedi tanzîm olunmak üzere îcâb eden hudûd-nâmesi usûlü vechle

nüshateyn olarak tanzîm etdirilerek Hazîne-i Hâssa-i Şâhâne’ye gönderilecektir.

[287] Üçüncü Madde - Ber minvâl-i meşrû‛ haritanın irâ’e etdiği hudûd

dâhilinde bulunan bazı kurâya ma‛mûlün-bih tuğralı senedât ile tasarruf iddiâ edenler

zuhûr ederse çiftlikât-ı hümâyûn me’mûrlarından ma‛lûmât-ı evveliyye alınarak

bunlar hakkında tahkîkât ve tedkîkât-ı muktezaya ba‛de’l-ifâ iş bu iddiâ olunan

mahallerin cihet-i tasarrufiyyesini isbât için ibrâz olunacak senedât üzerine müşârün-

ileyhümâ-i hazerâtına kanâat hâsıl olduğu hâlde diğer emlâk-i mahsûsa-i cenâb-ı

padişâhîde cârî olan usûle tevfîken Hazîne-i Hâssa-i Şâhâne’den istibzân senedât

verilmek üzere uhdelerinde bi’l-ibkâ bunların hudûdu güzelce tahdîd ve ta‛yîn ve

haritada dahi irâ’e ve tebyîn olunacak ve hudûduyla dönümünü hâvî bir kıt‛a defter

tanzîm edilerek Hazîne-i Hâssa’ya gönderilecek ve iş bu mahaller esâsen emlâk-i

hümâyûndan olduğu cihetle ağnâm ve a‛şâr rüsûmu ve buna müşâmil Hazîne-i

Hâssa-i Şâhâne’ye âid olan vâridatı çiftlikât-ı hümâyûn idâresinden ahz ve tahsîl

olunacak ve fakat bunlardan ücret-i arz nâmıyla bir şey alınmayacakdır.

[288] Dördüncü Madde - Üçüncü maddede gösterildiği vechle çiftlikât-ı

hümâyûn hudûdu dâhilinde vâki‛ bazı kurâ ve arâzîye tasarruf iddâ edenlerin suver-i

iddiâiyyesi mâ‛mûlün-bih senedâta ve ahkâm-ı şer‛i şerîfe ve kavânîn ve nizâmâta

müstenid olmadığı ba‛de’l-tetkîk sâbit olduğu hâlde iddiâları redd olunarak bu

misillû mesned-i ayânda bulunanlar çiftlikât-ı hümâyûndan ihrâc olunmayarak diğer

zirâ‛ ve ahâlî misillû iskân edileceklerdir.

Page 159: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

151

Beşinci Madde - Çiftlikât-ı hümâyûn hudûdu dâhilinde bulunan zirâin a‛şâr

ve ağnâm rüsûmu ve sâirenin Hazîne-i Hâssa-i Şâhâne’ye âidiyyeti tabîî olduğu gibi

taâmül-i mahallîye tevfîkân ve zirâ‛a girân gelmeyecek sûretde ücret-i arz alınacak

ve iş bu bedel-i îcâr nakden ve nakden istihsâlince müşkilât görüldüğü hâlde beher

sene vakt-i hasadda hâsılâtdan bir mikdâr-ı muayyen olarak aynen istîfâ olunacak ve

iş bu ücret-i arz hakkında çiftlikât-ı hümâyûnun her cihetince bir siyâkda muâmele

olunmayıb arâzînin kabiliyyeti ve mevkî‛ ve zirâ‛in hâl ve serveti pîş-i nazara

alınarak âdilâne îfâ-yı muâmele edilecekdir.

[289] Altıncı Madde - Çiftlikât-ı hümâyûnda meskûn olan zirâ‛in sâye-i

maâli-vâye-i hazret-i pâdişâhîde min killi’l-vücûh refâh ve saâdet-i hâle

mazhariyyetleri ve madde-i mühimme-i zirâat ve filâhatle bi’l-iştigâl lâyıkıyla

müstefîd olmaları ve tezâyüd-i ma‛mûriyyeti müstelzim olacağı cihetle çiftlikât-ı

hümâyûna zira‛ celb ve iskânı ve yeniden kurâ teşkîli ve çiftlikât-ı hümâyûn

idâresinin müdâhelâtından masûniyyeti ve hâsılât ve vâridâtının telef ve ziyâadan

vikayesiyle hukûk-ı hazînenin tamamıi mahzûziyyeti esbâb ve vesâili müşârün-

ileyhümâ hazerâtı tarafından çiftlikât-ı hümâyûn me’mûrlarıyla bi’l-müzâkere

kararlaşdırılacak ve mukarrerâtı Hazîre-i Hâssa’ya bildirilecekdir.

Yedinci Madde - Çiftlikât-ı hümâyûn karyelerinden ve vakf-ı mahall

bulunduğu sâbit olduğu hâlde cihet-i vakfiyyeye halel getirmemek üzere kemâ-kân

çiftlikât-ı hümâyûn idâresinden bi’l-idâre vezâif-i muayyene-i vakfiyye mahall-i

meşrutasına i‛tâ kılınacakdır.

Sekizinci Madde - Çiftlikât-ı hümâyûn hudûdu dahilinde medfûn [290] olan

hazret-i Ya‛kûb Aleyhi’s-selâtü ve’s-selâmın ikinci ve Abdü’l-kâdir Geylanî

hazretlerinin küçük mahdûmlarıyla evliyâ-i kirâmdan Cüneyd Bağdâdî ve Bozgec?

ve imâm-ı Akîl Kaddese-i sırra hümü’l-âli hazerâtının mevcûd olan türbe mescîd-i

şerîfelerinin ta‛mîrât-ı lâzımasının icrâsı ve türbelerde noksan olan pûşîde ve buna

müşâmil eşyânın tedârük ve i‛tâsı muktezâ-yı irâde-i seniyye cenâb-ı pâdişâhîden

bulunduğundan müşârün-ileyhümâ emâkin-i mübâreke-i mezkûrenin ta‛mîrât ve

mefrûşât-ı lâzımasının icrâ ve i‛tâsı zımnında me’mûrîn-i lâzıma ma‛rifetiyle

keşfiyât-ı tasfiyesini îfâ ettirerek keşf-i emrin defterini Hazîne-i Hâssa’ya

gönderecektir. Müşârün-ileyhümânın îfâ-yı vazîfe etmeleri için hükûmet konağında

bir dâire-i mahsûsa gösterilecekdir. Her ne kadar nefs-i Haleb’de ikâmet edeceklerse

Page 160: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

152

de kendilerince lüzûm göründüğü hâlde çiftlikât-ı hümâyûndan iktizâ eden muvâkaa

azîmet edecekleri misillû çiftlikât-ı hümâyûn müsâlihi hakkında vilâyet ve sâir icâb

edenlerle muhâbere etmeğe me’zûn olacakdır.

Fî 12 Receb sene 305 ve Fi 29 Mart sene 300

[291] Şu ta‛lîmât münderecâtından anlaşılmış olacağı üzere emlâk-i hümâyûn

dâhilindeki arâzî için efrâd yedine senedât-ı tasarrufiyye verildiği gibi ağnâmı dahi

emlâk idâresince ta‛dâd ve rüsûmu istîfâ olunur, ve envâ‛ rüsûmun hiç birine

hükûmet vaz‛-ı yed edemiyordu. Bu şekl-i idâre ise tamamiyle tüccâr ve zeâmet

üsûlünün cârî olduğu zamanlarda havâss-ı hümâyûn hakkında tatbîk edilen muâmele-

i istisnâiyyenin aynıdır. Bu sûret Tanzîmât-ı Hayriyye’nin esâslarından birer hükm-i

aslîsi esâsından ref‛ ve ilgâ etmekden başka bir şey değildir.

Zâten her nasılsa veya sehven Hazîne-i Mâliye idâresine geçmiş diye emlâk-i

hümâyûna ircâ‛ edilen mahallelerin bir kısmı Tanzîmât-ı Hayriyye’de hükûmede terk

edilen havâss-ı hümâyûn cümlesinden idiler. Nasıl ki Edirne vilâyetindeki arâzî ile

Akköprü arâzîsi bu kabîldendir.

Emlâk-i hümâyûnun bi’l-cümle rüsûm ve tekâlîfden müstesnâ olması

keyfiyyeti tevsî‛en tefsîr edilmek tarîkiyle hâkan-ı mahlû‛ memleket içinde kendine

mahsûs olarak feodalite usûlünü ihyâ-i te’sîs etmiş idi. Pâdişâh [292] arâzî-i

seniyyenin yalnız hukûk-ı tasarrufiyyesine sâhib sayılmak lâzım gelirken sâhib-i arz

sıfatını takınarak zirâ‛a senedât-ı hâkaniyye tarzında senedât-ı tasarrufiyye

verilmekde idi. Kendisinin bâ-tâpû tasarruf etdiği yerler için bazı zirâ‛ bu gibi

senedâtı kabûlden bi-hakkın imtinâ‛ etmişdir. Ez-cümle Haleb vilâyeti dâhilinde

mütecebbire vaktiyle hükûmetce iskân idilib arâzînin emlâk-i hümâyûna kalbi

dolayısıyla yedlerindeki senedât-ı hâkaniyyenin emlâk-i hümâyûn idâresinden

verilecek senedât ile mübâdelesine muhâlefet eden muhâcirîn-i Çerâkise bu

iddiâlarından her türlü nizâ‛ ve tazyîkâta rağmen otuz sene kadar musırr kalarak

şayân-ı nazar-ı dikkat bir eser-i tecellüd göstermişlerdir. Hatta vergilerini emlâk

me’mûrlarına vermedikleri için tahsilâta hükûmet me’mûrları tavsîtine mecbûriyyet

hâsıl olmuş idi. Senedât-ı tasarrufiyyenin emlâk idâresince verilmesi neticesi olarak

muâmele-i ferağiyye ve intikaliyye de emlâk me’mûrları huzûrunda ceryân eder ve

zirâ‛ tarafından [293] inşâ olacak ebniyye ve gars olunacak kürûm ve eşcâr için

Page 161: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

153

idâreden ruhsat alınır ve eshâbı yalnız ebniyye ve eşcâra mâlik sayılarak muâmele-i

intikaliyye de âna göre yapılır idi.

Emlâk tedârükünde Hazîne-i Hâssa’nın icâr etdiği en fenâ usûllerden biri de

emlâk-i hümâyûn ile hem-hudûd mahallelerin hîn-i ferâğında Hazîne-i Hâssa’dan

me’zûniyyet verilmedikce muâmele-i ferağiyyenin icrâ olunamamasıdır. Bu usûl

sarây-ı hümâyûnlar civârında olub da iştirâsına lüzûm-ı kat‛î görülen ve yahud sarây-

ı hümâyûn-ı harîmine nezâreti bulunan mahall ve mebânînin eyâdî-i ahere intikaline

meydan verilmemek gibi mahdûd bir dâirede tatbîk olunmak üzere muhdes bir

takayyüdden ibâret olduğu hâlde gitgide bütün emlâk-i hümâyûna teşmîl edilmiş ve

eshâb-ı emlâk bu yüzden birçok izâcâta hedef olmuşdur.

Bu yolda sâdır olan irâde-i seniyyelerden biri numûne olarak ber-vech-i âtî

kayd olunur.

“Yıldız Sarây-ı şevket ihtivâsından Beşiktaş’a yeni küşâd olunan tarîkin [294]

iki cihetinde ebniyye ve divâr ve sâire gibi inşâât kat‛iyyen memnû‛ olunduğundan

bu makûle inşâât icrâsı için mürâcaat edenlere her kim olursa olsun ruhsat

verilmemesi îcâb-ı hâlden olduğu gibi cihetin mezkûr tebeyyünden eshâb-ı emlâkdan

ahere satacak veya intikalâtı icrâ olunacak mahaller zuhûr etdiği hâlde evvel emirde

Hazîne-i Hâssa’ya ma‛lûmât i‛tâsıyla alınacak cevaba göre muâmele-i lâzımasının

îfâsı.

8 Kanûn-i Evvel sene 97

Bir de hisseli emlâkın birkaç hissesi emlâk-i hümâyûna alınmak eder etmez

mütebâkî hisseler eshâbı mahallerinde keyfe mâ yeşâ’ tasarrufunda türlü türlü

müşkilâta ma‛rûz bırakılarak diğerinden dûn fiyâtla satmaya ma‛nen tazyîk edilirdi.

Emlâk-i hümâyûn idâreleri hadd-i zâtında husûsî bir mâhiyyet-i inşâiyyeyi

hâiz iken sıfat-ı resmiyyeyi ihrâz etmiş idiler. Hazîne-i Hâssa nezâretinin posta ve

telgraf nizâmâtına yazdığı 28 Teşrîn-i Evvel sene 97 târihli bir tezkerede arâzî-i

seniyye me’mûrlarının Hazîne-i Hâssa’nın [295] hey’et-i mecmû‛asından ma‛dûd

olduklarından keşîde edecekleri telgrafnâmelerden ücret alınmaması lüzûmu iş‛âr

olunmuş ve Nezâret-i müşârün-ileyhâca bu esâsa göre şuabâta tebligât icrâ

kılınmışdır. Arâzî-i seniyye idâreleri bütün devâir ve şuabât-ı hükûmetle resmî

muhâberâtda bulunmakda ve muâmelât-ı resmiyyenin her türlüsünü îfâ etmekde

idiler. Hükûmet devâirinde emlâk idâresi hey’eti için bir dâire ifrâz ve tahsîsine

Page 162: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

154

imkân bulunamazsa ayrıca mükemmel dâireler inşâ olunurdu. Edirne’de, Şâm’da,

Amâre’de, Musûl’da ve sâir kasabâtda emlâk-i hümâyûn idâresinin müstakil ve

mükellef dâireleri var idi. Emlâk idâreleri dâhil dâire-i me’mûriyyetlerindeki arâzî-i

seniyyenin bütün rüsûm ve tekâlîfini ve fazla olarak ücûrât-ı arziyyesini istîfâ etdiği

ve arâzî-i seniyye dâhilinde ise ormanlar, ma‛denler, köprüler, kayık ve sefîneler gibi

muhtelif usûl ve kavâide tâbi‛ birçok menâbi‛-i vâridât bulunduğu ve bazı yerlerde

idâre nâmına umûr-ı zirâ‛iyye ile de iştigâle mecbûriyyet hâsıl olduğu cihetle usûl-i

devlete [296] müte‛allik her türlü muâmelâtın îfâsıyla mükellef bulunuyordu. Hatta

arâzî-i seniyye dâhilindeki kurâda birer câmî-i şerîf ile birer mekteb-i ibtidâi inşa ve

te’sîsi pek iltizâm edile geldiğinden umûr-ı maârif ve vakfiyye bile cümle-i

meşgalelerine inzimâm ediyordu. Emlâk-i emîriyye-i devlet tafsilâtü’l-fenniden

anlaşıldığı vechle el-yevm pek ziyâde vüs‛at ve ehemmiyyet kesb etmiş ve arâzî

kısmı bil-hassa memleketin ahvâl-i zirâ‛iyye ve iktisâdiyyesi üzerinde hâiz-i te’sîr

bulmuş olduğundan işbu arâzî-i cesîmenin hâl-i hâzır idârelerinin idâmesi mi yoksa

başka bir şekle ifrâğları mı muvâfık olacağı şayân-ı tedkîk husûsâtındandır.

Bu bâbda kendi memleketimizin husûsiyet-i ahvâli de nazar-ı dikkate alınmak

üzere Avrupa devletleri idâresi tahtına geçen bu gibi arâzî-i cesîme hakkında mesbûk

tecâbürden istifâde edilmelidir. Fi’l-hakika Fransa, İspanya, İtalya Mütecemmia-i

Amerika’da ve Avustralya müstemlekesinde arâzînin fürûhtuyla istifâde te’mînine

çalışmış ve Prusya ve Rusya da idâreleriyle te’mîn-i menâfi‛ edilmekde [297]

bulunmuşdur.

Hükûmetin elindeki arâzîyi bi’z-zât işletmesi evvelâ bu bâbda efrâd kadar

muvaffakiyyet ibrâz edememesi sâniyen vukû‛ bulacak ferâğ ve intikal harclarıyla

mahlûlâtı bedelinden. Sâlisen: Eshâb-ı emlâk beyninde zuhûr edecek ihtilâfın halli

zımnında hükûmete mürâcaatında te’diye edeceği yol ve sâir rüsûmdan

mahrûmiyyeti ve rabiân emlâk vergisinden mahrûmiyyeti sebebiyle muvâfık

olamayacağı nazariyyesi serd edilmişdir. Fakat hükûmet yedindeki arâzîyi bi’z-zât

bir mecbûriyyeti olmayıb îcâr ile de intifâ‛ edebilir. Nasıl ki bizim emlâk-i

emîriyyeden olan arâzî hep îcâr edile gelmişdir. İntikâl harcı da bizde geçen seneden

beri mülgâdır.

Zikr olunan nazariyyeyi serd edenler bile bu fâideyi umûm hükûmet arâzîsine

teşmîl etmeyib ziyâde sa‛y ve amel ve bol gübre ve fenni zirâat sayesinde muntazam

Page 163: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

155

bir zirâat-i mütenâvibe vücûda getirmek lâzım olan yerlerde i‛mârat-ı zirâiyyenin

hükûmet tarafından icrâsı muzarr olacağını ve bil-akis ahâlîsi az ve sermâye nâdir

[298] olmak dolayısıyla za‛îf bir derecede zirâatin ancak mümkün olacağı yerlerde

kuvve-i teşebbüse-i şahsiyyenin fevkinde.

Cem‛iyyât-ı tathîriyye ve tenvîriyye ve ta‛mîriyye hükûmetce yapılmak üzere

o gibi kıt‛aâtda hükûmetin zirâati lâzım olduğunu tasdîk eylemişlerdir.

Mütâlaâtü’l-fenniyye göre her hükûmet kendi memleketi için nâfi‛ göreceği

hatt-ı hareketi ta‛kib edeceğinden bu bâbda umûm devletlere kâbil-i tatbîk bir kâide

vaz‛ı mümkün olamaz. İşte bundan dolayıdır ki bazı devletler meselâ Rusya ve

Prusya hükûmetleri arâzîlerini yedlerinde muhâfaza etdikleri hâlde diğerleri öteden

beri satmışlar ve el-yevm dahi refte refte satmakda bulunmuşlardır. Bâ-husûs

Amerika Cemâhir-i Müttefikası arâzî-i hâliye-i cesîmesini i‛mâr etdirmek

maksadıyla mütevâliyen satmakda ve Avustralya ve İngiliz müstemlekâtında da aynı

usûl ta‛kîb edilmekdedir. Fakat oraların ahvâl-i husûsiyyesi o sûreti îcâb

etdirdiğinden ahvâl ve şerâiti başka olan her devletin bunu kabûl etmesine bir sebeb

yokdur binâen aleyh devletler an‛anât-ı târihiyye ve kanûniyyelerine, ahâlînin zirâate

ve derece-i meyilâtına, arâzî [299] iştirâsına gösterilen rağbâta, ta‛kîb etdiği

mekâsıd-ı siyâsiyyeye ve sâir ihtiyâcât ve ilcââta göre elinde bulunan arâzîyi satmak

veya îdâre etmek cihetlerinden birinin tercîhi ve emr-i idârede de memleketin

isti‛dâdına muvâfık usûl ve kavâidî intihâb husûsunu pek ciddi bir hazm ve ihtiyât ile

tedkîk ederler.

Bizim hükûmetimiz dahi bu babda öteden beri hazm ve ihtiyâtdan

ayrılmamışdır. Müzâyaka-i mâliye zuhûrunda devlet uhdesindeki emlâk ve çiftlikâtı

fürûht için teşebbüs etdiği sıralarda arâzînin icâbet yedine geçmesine en ziyâde

ehemmiyyet vermişdir.

Zâten ya mülknâme-i hümâyûn tefvîz olunan müecceleli çiftliklerin şurût-ı

tefvîziyyesinden biri de icâbına satılamamak ciheti idi. Yine aynı mütâlaaya mebnî

Yanya vilâyetinde Yunan hudûduna mücâvir emlâkın icâbına satılmaması hükûmetce

nazar-ı dikkatde tutulduğu gibi Hıtta-i Irakiyye’deki arâzînin satılması da devletce

taht-ı memnû‛iyyete alınmış idi.

Mâlî ihtiyâcda efrâdın nihâyet emvâl-i gayr-i menkûlesini satmak

mecbûriyyetinde kalması [300] kabilinden devletler dahi müzâyaka-i mâliye

Page 164: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

156

zuhûrunda uhdelerinde bulunan emlâkı satmak teşebbüsünde bulunmuşlardır. Bizde

de ilk defa olarak 1276 senesinde emlâk-i emîriyyeden satılmasında mahzûr olanları

bi’l-istisnâ mütebâkîsinin satılmasına devletce karar verilerek bu bâbda yazılan

ta‛mîmde îrâd-ı seneviyyeleri bin kuruşa kadar olanların mahallelerince ve ondan

fazla îrâdlı olanların da hazîneden alınacak me’zûniyyet üzerine ihâleleri tavsiye

edilmiş idi.93

Ândan sonra dahi her müzâyaka zuhûrunda emlâk fürûhtu çaresine tevessül

olunmuş ise de hükûmât-ı sâirede olduğu gibi bizde de netâyic-i matlûbe elde

edilememişdir. Zâten böyle olmakda tabîîdir. Çünkü devletlerde müzâyaka-i mâliye

dâima buhrân-ı siyâsî ve iktisâdî neticesi olarak [301] vukû‛a gelib halbûki emvâl-i

gayr-i menkûle alım ve satımı esâsen pek batî ceryân eder muâmelâtdan olmakla

beraber o gibi buhrânlar esnâsında büsbütün münkatı‛ hale geldiğinden hükûmetler

emlâk fürûhtuyla hiçbir zaman def‛aten ref‛-i müzâyaka edemezler.

Fransa ve düvel-i sâirede emlâk fürûhtuyla fevâid-i matlûbe elde edilemediği

bi’t-tecrübe sâbit olmuş hatta bankalara emlâk terhîni dahi te’mîn-i muvaffakiyyet

edememiş olduğundan emr-i fürûht bir bankaya tevdî‛ ve havâle edilmek ve yahud

da bir dâire-i resmiyye ma‛rifetiyle tedrîcen satdırılmak çarelerine tevessül

edilmişdir.

Geçen sene Necib Asgar nâmında bir Beyrutlu’nun Suriye ve Irak arâzîsinin

isticârı zımnında serd etdiği teklîf dahi arâzîyi tedrîcen zirâate fürûht ve tefvîz esâsını

hâvî edilse de hükûmetce görünen mahâzîrine mebnî teklîf-i vâki‛ redd edilmiştir.

Elde Bulunan Arâzî Satılmalı mı, Satılmamalı mı, Nasıl İ‛mâr Edilebilirler?

[302] Buraya kadar verilen tafsîlâtdan anlaşıldığı üzere Rumeli Anadolu ve

Suriye’de hükûmet yedinde birçok arâzî ve çiftlikler mevcûddur. Bunları taht-ı

idârede tutmak mı yoksa def‛aten ve yahud tedrîcen satarak arâzîden alâkayı kesmeli

mi daha muvâfık olacağı devletimiz için düşünülecek en mühim mesâiden birini

teşkîl eder.

93 Baltacı bâzirgândan bazı emlâk terhînâtına mukabil istikrâz olunan iki yüz bin kese akçenin va‛desi hulûl etdiği hâlde elde mebâliğ-i kâfiyye bulunamamasından dolayı emlâk-i emîriyyenin fürûhtuna teşebbüs olunmuş idi.

Page 165: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

157

İhtârdan müstağni olduğu üzere akvâmın hâl-i ibtidâisinde irâde-i şahsiyye

za‛îf ve nâ-tamam olduğundan husûsât-ı ictimâ‛iyyede bir reisin idâresine nakkad

oldukları gibi hüsn-i temellük dahi lâyıkıyla tenemmüv ve teşahhus edemediğinden

mülkiyyet-i müştereke ve daha doğru ta‛bîr ile mülkiyyet-i âmme esâsâtı tecellî

etmekde ve binâen aleyh taht-ı işgâllerindeki arâzîyi ferden ferden tasarruf arzû ve

alâimi görülmekdedir terakkiyât-ı fikriyye husûl buldukca efrâdın enâiyyet ve

şahsiyyeti hukûk ve vezâif müterettibesi alâimiyle beraber yavaş yavaş ezhâr-ı

mevcûdiyyet ederek nihâyet akvâm-ı müterakkiyyede meşhûdumuz [303] olan

mülkiyyet-i şahsiyye teessüs etmiş olur. Şu hâle göre esâsât-ı fıtratda mündemic olan

hakk-ı temellükten akvâmın istifâdesi aynı derece ve kuvvetde olamayarak akvâm-ı

ibtidâiyyede gâyet za‛îf ve akvâm-ı müterakkide derece derece kesb-i kuvvet etmiş

buluyoruz.

Binâen aleyh hükûmetler yedinde kadîmden beri buluna gelen ve el-yevm

taht-ı idârede tutulan arâzî-i cesîme halkın hakk-ı temellük enâiyyetini tamamen

idrâk ve bu hakk-ı isti‛mâle ehemmiyyet-i kâmile ibrâz edinceye kadar hükûmetler

yedinde az çok irâ’e-i mevcûdiyyet edeceklerdir. Feodalitenin bir nev‛-i mahsûsu

olan bizdeki tîmâr ve zeâmet usûlünün bekâyâsından ve rakabe-i arâzînin hükûmet

uhdesinde ibkasını iltizâm eder bir mâhiyyetde olan kavânîn-i medeniyyemizin

îcâbâtından olarak Suriye Irak gibi mahallerde hükûmet yedinde bulunan arâzî ve

çiftlikâtın hâl-i hâzırda ahâliye tefvîzine teşebbüs iş bu kâide-i tabîîyyeye muhâlif

olacağı için muvâfık bir tedbîr olamayacağını ve böyle bir teşebbüs-i zamanın henüz

hulûl etmemiş bulunduğunu benimle beraber sizin de teslîm edeceğinizi zann ederim.

Rumeli cihetindeki arâzînin ise zirâ‛ına tefvîzi hükûmetce tensîb edilerek

[304] bu bâbda yapılan ve 31 Mart sene 328 târihinde irâde-i seniyyeye iktirân eden

nizâm-nâmeye tevfîken muâmele-i tefvîziyye icrâ olunacak idi. Şöyle ki: Yanya,

Manastır ve İşkodra vilâyetleri dâhilinde gerek kadîmen ve gerek Hazîne-i Hâssa’dan

devren Hazîne-i Mâliye uhdesinde bulunan çiftlikâtın hudûda seyr-i âdî ile altı sâat

mesâfesi olanları bi’l-istisnâ mütebâkîsinin beher hâne zirâ‛ için nihâyet kırk dönüm

olmak üzere parça parça zira‛ına tefvîz ve fazla kalacak arâzîye de muhâcirîn-i

islâmiyye iskân edilecektir. Bu çiftliklerde zirâ‛ iki kısım olub birisi ortakcı ve diğeri

aylakcı olduklarından ortakçılara bedel-i misliyle ve aylakcılara da bedel-i

müzâyedesiyle arâzî verilecek ve ortakcılardan kırk dönümden fazla yere ihtiyacını

Page 166: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

158

iddiâ edenlere kırk dönümü bedel-i misl ve ândan fazla olarak nihâyet kırk dönümü

de bedel-i müzâyede ile i‛tâ olunacak ve arâzî bedelleri kefâlet-i müteselsile ile

mütefevvizlerinden on senede on taksîtde istîfâ edilecekdir.

[305] Muâmele-i tevzî‛ye Mâliye ve Dâhiliyye Nezâretlerinden gönderilecek

birer me’mûr ile mahallî emlâk-i emîriyye me’mûru, mahallî tâpû kâtîbi ve iki

meclis-i idâre a‛zâsından biri müslim ve diğeri gayr-i müslim olmak üzere intihâb

edilecek iki zâtdan mürekkeb bir komisyon-i mahsûs tarafından icrâ kılınacakdır.

(Fakat harb-ı ahîr sebebiyle bunun tatbîki müyesser olamamışdır.)

Bizde ki arâzî-i vâsi‛a-i emîriyyenin i‛mâr ve ihyâsı ve ahâlînin hüsn-i

temellükünün tenmiyesi maksadıyla hükûmetce teşebbüsâtda bulunulmamış değildir.

Ez-cümle evâil-i Şubat sene 278 târihinde Beriyyetü’ş-Şam için sâdır olan fermân-ı

âlî arâzî-i mezkûrenin tâpûya rabtı hakkında ahkâm-ı esâsiyyeyi hâvî olduğundan

merâsime müte‛allik olan elfâz ve ibârâtının tabbı ile fikarât-ı asliyyesini aynen kayd

edelim “… Beriyyetü’ş-Şam arâzîsinin kâffesi fi’l-asl arâzî-i harâciyyeden olduğu

hâlde mürûr-ı zaman ile eshâbı munkarız olarak arâzî-i emîriyye hükmünü iktisâb

etmiş iken bazı esbâba mebnî bakılamamış olduğundan arâzî-i mezkûrenin sûret-i

tasarrufiyyesince ittihâz ve icrâsı lâzım gelen usûlün ta‛yîni hakkında mahallince

teşkîl olunan komisyonda bi’l-müzâkere arâzî-i mezkûrenin [306] sûret-i

tasarrufiyyesi esâsen dört nev‛e münkasim olub birinci nev‛î ber-vech-i mülkiyyet

tasarruf olunan arâzî olarak bu arâzîde emlâk-i sâire hakkında ceryân eden muâmele

cârî olub mutasarrıfları tarafından cânib-i mîrîye kısm ve ösr nâmıyla bir şey

verilmeyib harâc-ı arz gibi bir mikdâr vergi i‛tâ olunmakda olduğu ve ikinci nev‛î

rakabesi mîrînin olduğu hâlde hâsılât-ı seneviyyesinden doğrudan doğruya cânib-i

mîrîye âid olan ve yahud bir def‛a tahsîs kılınan kısmı yani hâsılât-ı vâkı‛asının

nısfından öşre varıncaya kadar hisse-i muayyenesi i‛tâ kılınan arâzî olarak bu arâzîde

bilâ-sened ve yahud bir mütevelli-i vakf tarafından verilen sened veya mahkemeden

i‛tâ kılınan hüccet ile şedd-i sekene yani hukûk-ı tasarrufiyye iddiâ olunarak tasarruf

olunmakda olduğu ve bu makûle arâzîde şer‛an kanûnen arâzî-i emîriyye ahkâmı icrâ

olunmak lâzımadan olduğu hâlde mutasarrıfları beyninde bazen mülkiyyet

muâmelesi icrâ kılınmakda olduğu ve üçüncü nev‛î rakabesi mîrînin olduğu hâlde

mahsûlât seneviyyesinden cânib-i mîrîye âid olan ve yahud bir vakfa tahsîs kılınan

kısmı i‛tâ olunarak bir karye ahâlîsi tarafından hey’etce zirâat olunan arâzî olub

Page 167: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

159

[307] bu arâzîde ahâlî-i karye müsta‛îr hükmünde olarak efrâd-ı zirâ‛ beyinlerinde

zirâat ve tasarruf olunmakda olduğu ve dördüncü nev‛î bir şahsın veya bir hey’etin

uhde-i tasarrufunda olmayıb mezrâ‛-i şemsiyye ta‛bîr olunan arâzî olmakla bu

arâzînin bazısı hâlî ve muattal olub bazısı dahi civârında bulunan kurâ ahâlîsi

tarafından zirâat olunmakda olduğu anlaşılmış olduğundan bu dört nev‛ arâzîden

bâlâda beyân olunduğu üzere nev‛-i evvel add olunan yani sırf mülkiyyet vech ile

tasarruf olunan arâzînin hâlî üzere ibkasıyla bundan başka zikr olunan üç nev‛

arâzîde ba‛d-ezîn arâzî-i emîriyye kanûn-nâme-i hümâyûnum ile tâpû nizâm-nâmesi

ahkâmının icrâ kılınması ve bunlardan hukûk-ı tasarrufiyyeyi isbât edecek esbâb ve

senedât-ı sahîhaya istinâden tasarruf olunan arâzî olduğu hâlde sâhiblerine yalnız

harc-ı intikal misillû harc alınarak nizâmına tevfîken tâpû senedi verilmesi ve

müstehakk-ı tefvîz olan arâzî dahi nizâm ve kanûnun ta‛yîn eylediği ahkâm ve

muâmelâta tatbîken bedelât-ı ma‛lûme ile tâliblerine tefvîz ve ihâle kılınması

zımnında kâffe-i arâzî feddân i‛tibâriyle tahrîr ve rakabe ve hakk-ı tasarrufu taraf-ı

mîrîye âid olub [308] müstehakk-ı tâpû olan arâzî tefrîk olundukdan sonra bir

karyenin civâr ve hudûdu dâhilinde bulunan arâzîden ahâlînin muhtâc olduğu arâzî

ragabât-ı mevki‛ye ve kuvve-i nebâtiyyesine göre a‛lâ ve evsat ve ednâ i‛tibâriyle ve

bî-fark erbâb-ı vukûfun ta‛yîn edeceği bedelât-ı misliyye ve tekâsît-i münâsibe ile

istîfâ olunmak şartıyla ahâlîye tefvîz olunması ve ahâlînin derece-i ihtiyâclarından

fazla kalan arâzî dahi bedelât-ı mukarreresi ber-vech-i peşin istîfâ olunmak üzere

bi’l-müzâyede tâliblerine ihâle kılınması ve kanûnen hukûk-ı tasarrufiyyesi sâbit olan

eşhâsın yedlerinde bulunan arâzî için dahi harc-ı intikal mikdârı yani yüzde beş kuruş

harc alınarak sâhiblerine tâpû senedi verilmesi”

Hıtta-i Irakiyye’deki arâzî-i akariyye hakkında 23 Şevval sene 1287 târihinde

sâdır olan fermân-ı âlî dahi hâiz ehemmiyyet olduğundan ânın da fikarât-ı

esâsiyyesini kayd edelim.

“... Hıtta-i Irakiyye’nin ekser arâzîsi iltizâm sûretiyle idâre olunub kimseye

bâ-tâpû tefvîz edilmemesi cihetle mültezimleri bi’t-tabi‛ müddet-i iltizâmiyyelerinde

[309] istifâdeye bakıb i‛mâr-ı arâzîye mukayyed olmadıklarından emr-i zirâat ve

filâhatca terakkiyât-ı matlûbe hâsıl olamamakda ve bu usûlün netâyic-i

muzırresinden olmak üzere Hıtta-i Irakiyye’de bulunan arâzî-i vasî‛a asâr-ı umrândan

hâlî kalmakda bulunduğundan ve bir mülkün terakki-i servet ve ma‛mûriyyeti

Page 168: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

160

ahâlîsinin hukûk-ı tasarrufiyyece te’mînine mevkûf ve Bağdad vilâyetinin kabiliyyet-

i tabîiyyesi iktizâsınca emr-i zîrâat ve filâhatın oralarca irâde-i matlûbeye îsâli nezd-i

hümâyûnumda be-gâyet mültezem olub bunun esbâb ve vesâilinden biri de salifü’z-

zikr tasarruf-ı arâzî maddesinin ıslâhı kaziyyesi bulunduğundan arâzî-i mezkûrenin

kıt‛a kıt‛a bâ-tâpû tâliblerine ihâlesi esâsen karargîr olmuş ise de hatt-ı mezkûrenin

bundan ikiyüz sene evvel uğradığı sademât ve nakıliyyât-ı sekteyi istitâat-ı

mâliyeden ve zirâat ve filâhat-ı iktidârından mahrûm edildiğinden hem arâzî zirâat ve

i‛mâr edilmek hem de eshâbı müstefîd olmak üzere evvel vakit yine eshâbının re’y

ve muvaffakatleriyle ekser arâzî cânib-i mîrîye alınıb mezrâ‛ası mîrî tarafından idâre

ve iltizâm ile bundan yirmi ve yirmiş beşde ve otuzda bir akar [310] nâmıyla

eshâbına terk ve tahsîs edilerek ve şimdiye kadar arâzî-i mezkûre üzerinde bu

muâmele ceryân etmiş ve arâzînin ol esnâda mevcûd bulunan eshâbı muahharen

munkarız olarak el-yevm esâsen hakk-ı tasarruf-ı mîrîde olub arz üzerinde yalnız

hisse-i akariyye bâkî kalmış olduğundan ve eshâb-ı akar ise arâzînin bir gûne tasarruf

ve temellüküne dahl ve taaruz etmeyib yalnız hisse-i akariyyeleri ne ise ânı aldıkları

gibi hisse-i akariyye arâzînin ma‛mûriyyeti nisbetinde terakki edeceği cihetle

mutasavver olan tedâbîr-i cedîde-i i‛mâriyye vâsıtâsıyla ânların istifâdesi dahi

tezâyüd eyleyeceğinden evvelâ senedât ile akara tasarrufu sâbit olanların eshâbı

uhdelerinde ibkasıyla olmayanlara cevâb i‛tâsı lazım geleceği misillû yedinde senedi

olmayıb da kırk sene müddet-i tasarruf eylediği mütehakkık olanlar hakkında dahi

senedât-ı mukayyede ile mutasarrıf olanlar gibi muâmele edilmesi sâniyen akara

merbût olub taraf-ı mîrîden satılacak arâzînin arâzî-i kanûn-nâme-i hümâyûnu

ahkâmı iktizâsınca arâzî-i emîriyye hakkında hakk-ı tâpû eshâbına olunan

muâmeleye tevfîken evvel-emirde bî-fark erbâb-ı vukûfun takdîr edecekleri bedel-i

misliyle sâhib-i akara [311] teklîf olunub istemediği hâlde bedel-i mezkûr ile ahâlî-i

mütecâvireye arz edilmesi ve ânlar dahi kabûl etmezlerse o hâlde müzâyede olunub

tâliblerine verilmesi, sâlisen ba‛demâ eshâbı yedinden satılacak arâzî akara merbût

ise ibtidâ sâhib-i akara teklîf olunub olmadığı hâlde başkasına satılması ve kezalik

bir arâzînin akarı eshâbı tarafından fürûht olunduğu vakit ol hisse-i akariyyenin üç

senelik hâsılatına kıyâsen senevîsi neye bâliğ olursa nihâyet on beş seneliği

i‛tibâriyle mutasarrıf-ı arza teklîf edilmesi ve olmadığı hâlde ahere fürûht olunması

ve her hâlde akar ile arâzî birlikde olarak gerek bir ve gerek müşterek birkaç kişiler

Page 169: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

161

uhdesine olsun akarın başka ve arâzînin başka olarak fürûhtunun taht-ı

memnû‛iyyete alınması ve akar ferâg ve intikalinin dahi Bağdad vilâyeti defter-i

hâkanî müdürlüğü ma‛rifetiyle yüdürülmesi husûslarının usûl ittihâzı ve bir de sâhib-

i akara ve yahud ahâlî-i mütecâvireye bedel-i misliyle verilecek arâzî bilâ-özr üç sene

müddet-i i‛mâr olunub ta‛tîl edilirse yedlerinden nez‛ ile bi’l-müzâyede tâlibine

tefvîz olunacağının dahi i‛lân kılınması ...”

[312] Aşair-i bedeviyyeye cevelân-gâh olan Irak ve Suriye arâzîsinin hukûk-ı

tasarrufiyyesinin bir usûl ve kâideye rabtı nokta-i nazarından şu iki fermân

teşebbüsât-ı mühimme-i ıslâhiyyeden ma‛dûddur. O zamana kadar teâmülât-ı

tasarrufiyye hiçbir gûne eser-i ıttırâd ve intizâm irâ’e etmeksizin teâmülât-ı

mahalliyyeye göre ve muhtelif eşkâlde ceryân edecekler ki ândan sonrası için bir

fâide-i istinâd vaz‛ edilmiş olsun. Ancak bu usûl-i ıslâhiyyeden ahâlînin lâyıkıyla

müstefîd olması kendi lisânında ehliyyet-i tasarrufiyyenin epeyce tekemmül

eylemesine mütevakkıf olub halbûki şühûr ve kasabâta mütekarib yani umrâna

mücâvir olan mahaller ahâlîsinde hâssa-i istimlâkiyyenin neşv ü nemâ bulmuş olması

hasebiyle yalnız ânlar te’mîn-i istifâde ederek çöle mülâsık olan mahaller ahâlîsi o

hâssadan derece-i mütefâvitede mahrûm olmaları sebebiyle taht-ı zirâatlerindeki

arâzîye tasarruf edememişler ve ara sıra tasarruflarına geçen arâzîyi de şühûr ve

kasabâtdaki mütehavvilân müteneffizâna kapdırmışlardır.

322 senesinde Nâzım Paşa merhûmun taht-ı riyâsetinde Hıtta-i Irakiyye’ye

gönderilen hey’et-i ıslâhiyye yedine verilen ta‛lîmât-nâmenin ahkâmından biri de

[313] arâzînin parça parça zirâ‛a tefvîzi keyfiyyeti olduğu hâlde zirâ‛da isti‛dâd-ı

matlûbun henüz husûle gelmemiş olması hasebiyle bu bâbda bi’t-tabi‛ bir şey

yapılamamışdır.

Şimdiye kadar arâzî-i vasi‛a-i mebhûsenin lâyıkıyla i‛mârına mâni‛ olan

esbâbın en başlıcası ve belki sebeb-i müstakili oralarda asâyişin lâyıkıyla takrîr

edilememiş olduğunu söylemek zâiddir.

Ma‛lûmdur ki insânlarda cem‛iyyetle yaşamak ihtiyâcı yalnız celb-i menfaat

emeline ma‛tûf olmayıb ânın kadar da def‛-i mazarrat ilcââtına müsteniddir. Fi’l-

hakika beşer levâzım-ı hayâtiyyesinin istihsâl ve tedârükü emrinde yekdiğeriyle

te’sîs-i teâvüne ne derece müftekır ise mahlûkât-ı sâireden ve ale’l-husûs hem-

cinsinden tevârüd eden tecâvüzâta müdafaa emrinde de aynı teâvüne belki bin derece

Page 170: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

162

fazlasıyla ve bir mecbûriyet-i mübreme mâhiyyetinde olarak muhtâcdır. Bildiğimiz

üzere eşref ve ekrem-i mahlûkât olan insânlar kadar hem-cinsine îka‛-i mazarrâta

meyyâl ve münhemik hiçbir mahlûk yokdur. Kabîleler, köyler ve nihâyet kasaba ve

şehirler ibtidâ-yı emirde bir ailenin insânı olmak i‛tibâriyle [314] hüsn-i şefkat

sâikasıyla tecemmu‛ etmiş olsalar bile şa‛bân-ı insâl arasında ihdâs-ı râbıta ve bu

râbıtayı tevsîk ve idâme eden sâik-i mücberine zikr olunan ihtiyâcdır. Ândan

dolayıdır ki efrâdı az olsun çok olsun her hangi bir cem‛iyyet-i beşerriyyenin

teşekkülü aralarında emniyyet-i mâl ve can ve ırz ve de‛âim-i sülüsesinin te’sîsine

vâ-bestedir.

Şu mukaddesât sülüsenin gerçi tecâvüze karşı vikâyeleri çok kere gayrın

muâvenetine arz-ı ihtiyâc etdirir ise de can ve ırzın şahsiyyetde meknûz olmaları ve

mâl ise şahsiyyetden hâric ve binâen aleyh daha suhûletle mümkünü’l-nez‛

bulunması i‛tibâriyle vikâyesindeki suûbet ve müşkilât ve muâvenet-i ahere ihtiyâc

diğer ikisinden nisbeten fazla olur. Şu müşkilât ve ihtiyâc-ı mezrûât ve mevâşî gibi

emvâlini merâkiz-i ictimâ‛iyyeden uzaklarda bulundurmak mecbûriyyetinde bulunan

zirâ‛ için kat kat tezâ‛üf eder binâen aleyh dâhilen efrâdın, hâricen hey’et-i

umûmiyyenin muhâfaza-i hukûkunu [315] tekâfül-i umûmî tahtında deruhte eden

hükûmetin himâye ve sahâbetine çiftciler diğer mesâlik erbâbından ziyâde muhtâc ve

aynı zamanda yazın cehennemî sıcakları ve kışın kuruducu soğuklarında cem‛iyyet-i

beşeriyyenin gıdâ-yı aslîsini yetişdirmeğe çalışan bu mütehammil ve sabûr insânlar o

himâye ve sahâbete hadd-i zâtında da ahakk ve elyakdırlar.

Zirâ‛ın canından azîz olan ve kendi kudret-i zâtiyyesiyle muhâfazasına tâb-

âver olamayacağı derkâr bulunan mezrûât ve mevâşisi samanlık ve âhûru âher

tarafından dûçâr-ı tecâvüz olmak tehlikesi mevcûd oldukca emr-i zirâatin inkişâf-ı

tabîîye mazhar olamayacağı pek tabîî bir keyfiyyetdir. Şehr ve kasabalar derûnunda

icrâ-yı san‛at ve ticâret eden esnâf akşâmın hulûlüyle dükkân ve mağazasını

kapatdıkdan sonra zâbıtanın sıyâneti tahtında mâlının mahfûz kalacağına mutmainen

ikametgâhına ne derece müsterîh-âne gidiyorsa çiftcinin dahi gündüzün tahammül-

fersâ yorgunluğuyla köyüne avdeti aynı istirâhat-i kalbe mukarin olmalıdır. Yoksa

mahsûs-ı mesâîsi hakkında endişe-i tecâvüz ve tahrîb ile bî-huzûr olan kimseden

[316] ne kadar mesâî beklenir.

Page 171: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

163

Mevzû‛-i bahs etmek istediğimiz Beriyyetü’ş-Şam ile Hıtta-i Irakiyye erbâb-ı

şekavet ve cerâim için ilticâ-gâh-ı menba‛ olan çöle mücâvereti hasebiyle şimdiye

kadar eşkiyâ-yı urbânın tecâvüzâtından lâyıkıyla korunulamamış ve bâ-netice ni‛met-

i terakkiden bi-hakkın nasîbdâr olamamışdır. Hükûmet gerçi mütecâvizîn-i urbânı

te’dîb ve tenkîl için lede’l-iktizâ ta‛kîbâtda tekâmül etmekde ise de ta‛kîb

müfrezelerini bî-pâyân çöl ortasında eşkiyâ taharrîsine sevkdeki mahâzîr ve mehâlik

de nazar-ı ehemmiyyete alınacak husûsâtdandır.

Hakikat şu merkezde olmakla beraber havâli-i mezkûrenin tecâvüzât-ı

eşkiyadan tahlîsi sûretiyle te’mîn-i umrânı çaresi mefkûd da değildir. Şöyle ki

eşkiya-yı urbânın tasallutâtından sonra ânları bi’t-ta‛kîb tahrîbiyyesine uğraşılacağı

yerde ref‛-i def‛inden evlâdır kâidesine itbâ‛an eşkiyâ-yı merkûmenin tecâvüzüne

mâni‛ tedâbir-i mahsûsa ittihâzı bi’t-tabi‛ daha muvâfık olmak lâzım gelir. Bu

bâbdaki tedbîr ise urbânın hedef-i taarruzu olacak mahalleri aralık aralık askerî

merkezler ve karakollarla taht-ı inzibât ve muhâfazaya almakdan ibâretdir.

[317] Bu yolda ihtiyâr edilecek külfet ve masraf zann olunduğu gibi istiksâr

olunur bir raddeye varmaz. Çünkü urbân için dahi çölün her tarafı kâbil-i mürûr

olmayıb hîn-i seferlerinde su ve sâir levâzımca müşkilât çekmemek üzere muayyen

istikâmetler ta‛kîbine mecbûr olduklarından tecâvüz edecekleri mahaller de ma‛lûm

ve muayyerdir. Binâen aleyh bunların geçid yerleri askerî kuvvetle taht-ı inzibâta

alınırsa hiçbir fenâlığa muktedir olamayacakları ve bunların tecâvüzâtından dolayı

köy te’sîsiyle zirâatden mahrûm kalan erbâb-ı nâmûs ve mesâîden birçok bedevîlerin

asker himâyesi altında iskâna rağbet edecekleri tabîîdir. Bu mes’ele yalnız nazariyyât

ve vehmiyyâtdan ibâret olmayarak tecrübeten de sâbit olmuşdur. Haleb’de cihet-i

askeriyyece te’sîs edilen Hamra Çiftliğindeki cüzü’l-mikdâr asker sâyesinde

urbândan epeyce ahâlî iskân etmiş ve Hazîne-i Hâssa’nın mülgâ emlâk idâresince de

bu cihet pek ziyâde nazar-ı i‛tinâda tutularak münâsib mahallere karakollar te’sîs

etdirmek sûretiyle binlerce köy [318] teşkîline muvaffakiyyet istihsâl edilmişdir.

Ancak karakolhâne te’sîsinde mevk‛in intihâbı ne kadar basîrete muhtâc ise

urbânın iskân ve te’nîsleri de o kadar hazm ve ihtiyâta lüzûm göstereceğinden bu

bâbda hükmiyâne bir meslek ta‛yîni lâzımdır. Fi’l-hakika fukarâ-yı urbânı lede’l-îcâb

tecâvüzât ve taaddiyâtdan vikâye ve sıyânet edecek bir kuvvetin mevcûdiyyeti o

kuvvet etrafına toplanarak tedricen iskânlarını müeddî olur ise de bir tarafdan

Page 172: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

164

tohumluk i‛tâsı gibi muâvenât ile teşvîk ve tergîbleri ve bir tarafdan da askere

alınmak ve def‛aten ağır vergilerle mükellef kılınmak gibi alışmamış oldukları

müz‛ic tekâlîfden bir müddet için olsun vâreste bulundurulmaları iktizâ eder

tecrübeten de sâbit olduğu üzere bu tedbîr aşâyir-i bedeviyyenin iskânı için en

muvaffakiyyet-bahş bir çaredir.

Aşâyirin emr-i iskân ve tavtînleri şu sûretle ve kemâl-i sükûnetle ta‛kîb ve

ikmâl olunursa hâl-i bedâvet yavaş yavaş mübeddel-i [319] medeniyyet olacağından

hele iki üç batın mürûrundan sonra eski ahvâl ve i‛tibârât tamamen zâil ve yerine

âdât-ı cedîde ve mütemeddine kâim olacağı derkârdır. Aşâirin meşâyiha inkıyâdları

aralarında tevzî‛-i adâlet eden yegâne merkez-i kuvvet olmalarından ve hîn-i iktizâda

himâyesine sığınacak başka ilticâ-gâh bulunamamakdan nâşî olmakla himâye-i

hakîkiyye ve müşfikayı hükûmetden gördükce meşâyihe olan inkıyâd-ı câhilâneleri

ve irtibât-ı hürmet-kârâneleri refte refte inhilâl-pezîr olarak hükûmete teveccüh ve

tevsîk-i merbûtiyyet ve alâka edecekleri tabîîdir netice ise her birerleri hukûk ve

vezâif-i şahsiyyelerini lâyıkıyla takdir ve idrâk edecekleri ve ancak uzman ezhâr-ı

alâim mevcûdiyyet edecek ehliyyet-i tasarrufiyyeleri üzerine taht-ı zirâatlerinde

îcâren bulundurulan arâzînin hukûk-ı tasarrufiyyesinin uhdelerine tefvîzi mümkün

olacağı ve bu mukaddemât-ı tabîîyye hakkıyla ihzâr ve a‛dâd edilmedikce urbân

uhdesine arâzî tefvîz olunsa bile beka-pezîr olamayarak yine erbâb-ı ihtirâs ve

tagallüb yerine intikal edeceği meydandadır.

[320]

Hükûmete Âid Müessesât

Devlete âid birtâkım müesseseler vardır ki az çok îrâdları vardır. Mekteb-i

Sanâyi‛, Haliç Köprüleri, Hicâz Şimendiferi, Seyr-i Sefâin İdâresi, Basra İdâre-i

Nehriyyesi, matba‛lar, Zirâ‛at Mektebleri, zirâat numûne tarlaları, Emniyet Sandığı,

Zirâat Bankası ve sâire bu cümledendir. Bunların kısmen îrâdı maksûd-ı bi’z-zât

olmadığı ve aksâm-ı mütebâkiyyesinden de Haliç Köprüleri ve Dolmabağce

Gazhânesi Şehr-i Emânetine terk ve devr olunduğu ve Seyr-i Sefâin idâresi ve Zirâat

Bankası ve Emniyyet Sandığı da umûmî büdcede gayr-i dâhil bulundukları ve Hicaz

Şimediferi hakkında da Şimendiferler bahsinde mücemelen ma‛lûmât verildiği

cihetle burada yalnız Basra İdâre-i Nehriyyesinden münhasıran bahs olunacakdır.

Page 173: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

165

Dicle ve Fırat Nehirleri seyr-i sefâine sâlih-i enhâr-ı azîmeden oldukları hâlde

1285 târihine kadar yalnız yelkenli sandallar ve kelek ta‛bîr [321] olunur bir nev‛

tulumlu sallar vâsıtasıyla nakliyât icrâ edilmekde idi. Midhat Paşa merhûm Bağdad

vâliliği hengâmda ihtiyâcât-ı mahalliyyeyi nazar-ı dikkate alarak birisi Basra Körfezi

dâhiliyle sevâhil-i mütecâvirede işlemek ve diğeri de nehirlerde icrâ-yı sefer

etdirilmek üzere iki vapur idâresi teşkîl eylemiş ve hatta şimdiye kadar birinci ve

sonuncu def‛a olmak üzere Fırat Nehrinde Meskene’ye kadar bir vapur sevkine

muvaffık olmuş idi. Bilâ-hare bu iki vapur idâresi birleşdirilerek Ummân-ı Osmânî

İdâresi nâmıyla Bahriyye Nezâreti’ne merbût olarak idâre edilegelmiş ise de o

sıralarda (Lynch) nâmında bir İngiliz kumpanyası Basra ile Bağdad arasında seyr ü

sefer etmek üzere hükûmetden ruhsat istihsâl eylemiş olmak hasebiyle Ummân-ı

Osmânî İdâresi mezkûr kumpanyanın rekabetine ma‛rûz kalmışdır.

Zikr olunan iki nehirde vapur işletmek imtiyâzı muahharen Hazîne-i Hâssa’ya

verilmiş ise de bir müddet teşebbüsâtda bulunulamamış ve nihâyet 1316 senesinde

müceddeden vapurlar tedârüküyle oraya celb olunduktan sonra [322] Ummân-ı

Osmânî İdâresine âid dört ufak vapurla altı duba ve havuz ve fabrika ve bazı mebânî

Bahriyye Nezâreti’yle Hazîne-i Hâssa tarafından ta‛yîn olunan me’mûrlar

ma‛rifetiyle takdîr edilen sekiz yüz bin kuruş bedel mukabilinde Hazîne-i Hâssaca

iştirâ edilmiş ve bir tarafdan da yeni vapurlar tedârüküyle işe vüs‛at verilmiş idi.

Mezkûr İngiliz kumpanyası ahvâl-i ticâriyyenin Basra’da terâküm edib kalması

İngiliz ticâretini rahne-dâr etdiğinden ve Hazîne-i Hâssa’nın vapurları bu nakliyâta

kifâyet etmediğinden bi’l-bahs 322 senesinde bir üçüncü vapur daha işledilmek üzere

hükûmetden müsâade almış ve aldığı müsâadelerde vapurlara duba rabtını

me’zûniyyet-i musarrah olduğu hâlde duba rabtına da başlamışdır. Eyyâm-ı ahîrede

Dicle Nehrinde Hazîne-i Hâssa’nın sekiz vapuruyla on altı dubası ve Lynch

kumpanyasının da üç vapurla altı dubası işlemekde idi.

Nihâyet inkilâb-ı ahîr üzerine sâir emlâk-i hümâyûn ile birlikde Hazîne-i

Hâssa’ya merbût mezkûr İdâre-i Nehriyye dahi Hazîne-i Mâliye’ye devr [323]

olunarak el-yevm emâneten idâresine devam olunmakdadır.

Mezkûr idârenin fabrika ve müştemilâtı 320 bin ve vapurlarla dubalarında

(12,5) milyon kuruş kıymetinde demirbaş olub senevî bir buçuk milyon kuruş kadar

hâsılât-ı sâfiye vermekdedir.

Page 174: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

166

Emlâk-i Devletin İştirâ Fürûht ve Ta‛mîri

Devlet, taht-ı tasarrufunda emlâk bulundurmak mecbûriyyetinde kaldıkca,

efrâd misillû iştirâ, fürûht ve ta‛mîr muâmelâtına da ma‛rûz olacağı tabîîdir.

Ancak efrâd, husûsât-ı mezkûrede tamamiyle kendi kanâ‛at-i zâtiyye ve

ictihâdât-ı şahsiyyesine göre hareket edebildikleri hâlde, şahs-ı ma‛nevî-i hükûmetin

vekîli olan me’mûrlar bu bâbda hâiz-i serbestî olamayacaklarından hatt-ı hareketleri

kavânîn ve nizâmât ve ta‛lîmât-ı mahsûsalarla mukayyed bulunur.

[324] Şurası bilhâssa hatır-nişân olmalıdır ki devlet emlâk-i gayr-i menkûle

iştirâsına kat‛iyyen havâ-hişger değildir. Meğer ki bir lüzûm-ı siyâsî ve askerî veya

idârî tahakkuk etmiş olsun ve yahud kendi matlûbâtının istîfâsı emrinde muztarr

kalmış bulunsun. Birinci sûretde lüzûm-ı iştirânın bekâsı müddetince elde tutarak o

lüzûmun zevâlinde derhal sâtar ikinci sûretde de dâire-i mülkiyyete giren yerleri

âcilen elden çıkarmağa mütemâyildir. A‛şâr-ı mültezem ve kefillerinden teferrug

etdiği emlâkı bir seneye kadar sâhib-i aslîsine iâdeten ferâğ etmesi zikr olunan

temâyülün neticesidir.

Her ne maksad vesile olursa olsun devlet nâmına bir mülkün teferrugu ferağı

gibi be-her-hâl Hazîne-i Mâliye’den me’zûniyyet istihsâline mütevakkıfdır. Emvâl-i

menkûleyi de mücerred isti‛mâl ve istihlâk için mübâyaa eder. Erzâk-ı mühimmât ve

levâzım-ı harbiyye, devâirin kırtâsiyyesi, mefrûşâtı mahrûkatı misillû. Bunların esnâ-

yı mübâyaasında satmak, temettu‛ etmek mütâlaası aslâ vârid değildir. Fakat istifâde

edilemeyenleri [325] derhâl satılır. Kıymet-ı harbiyye ve vaktiyyesi zâil olmuş sefâin

ve alât-ı harbiyye ve fersûdeleşmiş mefrûşât ve ehemmiyyet-i resmiyyesi kalmamış

defâtir ve evrâk misillû. Eyâdî-i nâsa geçmesinde mahzûr görülen top tüfenk gibi

eslaha ya kırılub isti‛mâle gayr-i sâlih bir hâle ifrâğından sonra ve yahud memleket

hâricine götürülmek şartıyla satılır. Kezalik evrâk ve defâtir-i resmiyyede be-her-hâl

parçalatdırılarak satılır. İçlerinde sû-i isti‛mâle âlet olabilecekleri satılmayarak ihrâk

sûretiyle ifnâ olunur.

Gerek gayr-i menkûle ve gerek menkûle olsun devletce mübâyaa olunan

şeyler emlâk-i devlet adâdına dâhil olacaklarından bunlardan emvâl-i gayr-i menkûle

sened-i hâkanîye rabt ve emvâl-i menkûlede mensûb olduğu dâirenin demirbaş

Page 175: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

167

defterine kayd olunur. Emvâl-i gayr-i menkûlenin fürûhtu Hazîne-i Mâliye’nin iznine

mütevakkıf olduğu gibi emvâl-i menkûlenin hîn-i fürûhtunda da mâl me’mûrunun

huzûru şartdır.

Emlâk-i gayr-ı menkûle için istihsâl edilen senedler mukaddemleri mensûb

oldukları dâireler nâmına tanzîm olunagelirken [tarih yok] târihli [326] irâde-i

seniyye ile o gibi senedâtın Hazîne-i Mâliye nâmına tanzîmi teblîğ olunduğu hâlde

tatbîk edilememişdi. 325 senesi Muvâzene-i Umûmiyye Kanûnu bu bâbda ki

tereddüdü izâle eder ahkâmı muhtevî bulunduğundan o seneden i‛tibâren yeniden

alınacak senedâtın hazîne-i müşârün-ileyhâ nâmına tanzîmine başlanıldığı gibi eski

senedlerin de tebdîline teşebbüs olunmuşdur. Gerçi umûm emlâk-i emîriyyenin

senedâtı Mâliye Hazînesi nâmına tanzîm edilirse de ebniyye-i seniyye bundan

müstesnâdır. Şöyle ki:

“Umûm-ı mebânî-i mîriyye senedât-ı hâkanîsinin Mâliye Hazînesi nâmına

tanzîmi ve senedâtın hazînede hıfzı husûsuna irâde-i seniyye-i cenâb-ı hilâfet-penâhi

şeref-sâdır olduğu ve bir nizâm-nâme-i mahsûsa ahkâmına tâbi‛ bulunan bi’l-cümle

ebniyye-i seniyye ile mütemmimât ve teferrüâtının ve emlâk-i hâkanînin bu

muâmeleden istisnası tabîî olduğundan âtiyen bir sû-i tefehhüme mahall kalmamak

üzere âna göre muâmele îfâsının cümle-i irâdât-ı seniyye-i hazret-i pâdişâhîden

bulunduğu” bi’t-tezkere-i sâmiye bildirilmiş olduğundan keyfiyyet 19 Mayıs sene

328 târihli ta‛mîm [327] ile me’mûrîn-i mâliyeye teblîğ olunmuş ve defterhânece de

mülhakâta bildirilmişdir. Zâten ebniyye-i seniyyenin ta‛mîrâtı da bir ta‛lîmât-nâme-i

mahsûsa tevfîken Hazîne-i Mâliye’den ta‛yîn edilen bir ta‛mîrât müdürünün taht-ı

riyâsetinde komisyon mahsûsunca icrâ edilir, senevî kırk sekiz bin lira tahsîsâtı

büdceden tesvîye edilir.

Hükûmet esâsen istirâ edeceği şeylerle inşâât ve ta‛mîrâtı münâkasa ve

satacağını da müzâyede ile icrâ eder. Ebniyye-i emîriyye ve vakfiyyenin inşâat ve

ta‛mîrâtı hakkında 19 Temmuz sene 293 târihli eski bir nizâm-nâme mevcûd ise de

bey‛ ve fürûht için mâ-bihi’t-tatbîk kavâid-i umûmiyye ve esâsiyyeyi hâvî elde bir

nîzâm ve kanûn yokdur. Düvel-i mütemeddinin bir çoğunda müstakil kanûnları

bulunmak cihetiyle bizde de hükûmete âid emvâl-i gayr-i menkûle ile eşyâ-yı

menkûlenin fürûhtu hakkında bir ve hükûmetce mübâyaa olunacak eşyâ ve icrâ

etdirilecek nakliyât hakkında da diğer bir kıt‛a kanûn lâyihası hazînece geçen 327

Page 176: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

168

senesinde ihzâr ve Bâb-ı âli’ye takdîm olunmuş ise de henüz iktisâb-ı [328]

kanûniyyet edememişlerdir.

Nizâmât-ı mahsûsaya tâbi‛ olan ma‛âdenin, ormanların ve sâirenin emr-i

müzâyedelerinde ahkâm-ı husûsaya tatbîk ediliyorsa da ahvâl-i umûmiyye de a‛şâr

nizâm-nâmesinin müzâyede hakkındaki ahkâmı mâ-bihi’t-tatbîk ittihâz

olunmakdadır.

Devâirce vukû‛ bulacak mesârifâtdan beş bin kuruşa kadar olanları devâir

bilâ-istîzân yapabilir ise de ândan fazla olursa Bâb-ı âlî’den istîzân eder. Ebniyye-i

emîriyye ve vakfiyyenin inşâât ve ta‛mîrâtına müte‛allik nizâm-nâmenin üçüncü

maddesinin muaddil zeyli mûcibince bin kuruşa tecâvüz eden inşâât ve ta‛mîrâtın ve

bunlara müte‛allik mübâyâtın lede’l-îcâb bilâ-münâkasa icrâsına nezâr-ı mes’ûlle

mülâkîdâr (10 Kunûn-i Sâni sene 327 tezkere-i sâmiye] add edilmişdir. Binâen aleyh

bu bâbda hazîneden mülhakâta icrâ kılınan 30 Nisan sene 328 târihli teblîgâtda bin

kuruşa kadar olan mübayaât ve inşâât ve ta‛mîrâta âid bir masrafın te’diyesi için

muhâsib-i mes’ûllerince münâkasa evrâkı aranılacağı [329] ve bin kuruşdan fazlası

için münâkasa evrâkı yahud o işin bilâ-münâkasa yapılması için nezâret-i âidesine

yazılan tahrîrât ile nezâretin me’zûniyyetini hâvî emir-nâmenin aslı veya sûret-i

musaddakaları alınmadıkça te’diyât-ı icrâ edilemeyeceği bildirilmişdir.

Mesârif-i müteferrikadan dahi örfen ve âdeten sened alınmasına imkân

olmayan mesârifâtda sarf eden me’mûr tarafından tanzîm olunacak musaddak

müfredâtlı defter ve sened alınması mümkün olan mesârifâtdan mikdârı kırk

kuruşdan dûn olanlar için yine me’mûrun müfredâtlı pusulası ve fakat bundan

yukarısı için eshâb-ı istihkâkdan alınacak pullu senedâtın evrâk-ı müsbete olacağı 24

Kanûn-i Evvel sene 327 târihli umûn-nâme ile hazîneden mülhakata bildirilmişdir.

Memâlik-i mütemeddine de müzâyede ve münâkasa için el-yevm ile usûl cârî olub

biri alenî diğeri kapalı zarf usûlüdür. Bizde kadîmden biri müzâyede ve münakasa-i

aleniyye usûlü cârî ise de eyyâm-ı ahîrede kapalı zarf usûlüne mürâcaat

edilmekdedir. Şu iki [330] usûlün her hangisi olursa olsun bir kâide-i esâsiyye vardır

ki âna dâima riâyet olunur. Şöyle ki müzâyede veya münâkasa olunacak eşyâ ve

levâzımın veya vücûda getirilecek masnû‛ât ve inşââtın ecnâsı ve mikdârı ev evsâf-ı

mümeyyizesi teslîm ve tesâlim olunacak zamanı ve bedelin tekasîti ve taahhüdâta

karşı gösterilecek te’mînâtın nev‛ ve mikdârı ve nihâyet muddet-i müzâyede ve

Page 177: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

169

münâkasanın evvel-be-evvel her türlü şekk ve tereddüdden azâde olarak bir uzman

ta‛yîn ve tasrîhi ile i‛lânı lâzımdır. Tâki o işi taahhüd edeceklerin sem‛-i ıtlâ‛lârına

îsâl-i keyfiyyetle rekâbet-i matlûbeye imkân hâsıl olsun. Müzâyede ve münâkasanın

bâlâda zikr olunan şerâit-i esâsiyyesine işin îcârına göre bazı şerâit-i müteferri‛a da

ilâve olunabilir. Ancak şerâit-i müzâyede ve münâkasanın tertîb ve tanzîmi zann

olunduğu kadar kolay olmayıb en ziyâde i‛mâl-i fikr ve reviyyete muhtâc ve pek

muğlak ve karışık bir işdir. Çünkü devletin menâfi‛î doğrudan doğruya bu

[331]şerâitin îcâb-ı hâle tamamiyle muvaffakatine merbûtdur.

Meselâ alınacak ve satılacak eşyâ için tâliblerince fabrika veya şürekâsıyla

muhâbere edebilecek kadar meydan ve zaman verilmesi fiyâtı tebeddülât-ı serî‛aya

ma‛rûz eşyâda ihâle-i kat‛iyye zamanının mümkün olduğu kadar kabûl-i ta‛yîni ve

eşyânın ta‛yîn nev‛ ve evsâfından piyasada mebzûl olanın esâsî tutulması ve hukûkun

mümkün olduğu kadar taahhüd altına girmesinden ictinâb olunması ve tâlibler

beyhûde iz‛âc ve tevhîş edilmemek üzere bilâ-lüzûm ağır taahhüdât ve tazmînât vaz‛

edilmemesi gibi.

Müddet-i müzâyede ve münâkasa dâimâ iki kısım olur. Birisi karar-ı dâde

zamanına ve yahûd zarfların küşâdı vaktine kadar geçen ve ikincisi de ihâle-i

kat‛iyyeye kadar mürûr eden zamandır ki ikincisine askıya çıkarmak denilir. Birinci

müddetde istisnâî bir şart musarrah olmadıkca az çok ne zamm ve tenzîl edilirse

kabûl olunur. İkinci müddetde ise yüzde üç veya beş gibi [332] bir nisbet-i muayyene

dâhilinde tenzîlât ve zamâim vukû‛ bulunmadıkca kabûl olunmaz. Te’mînât dahi iki

nev‛dir. Birisi te’minât-ı muvakkatedir ki ancak tâlibler meyânına duhûlü te’mîn

eder. Diğeri de te’minât-ı kat‛iyyedir bu te’mînât ihâle-i kat‛iyyeden sonra

müteahhid-leh taahhüdâtını tamamiyle îfâsını te’mînen alınır.

Devâir-i emîriyyece icrâ olunacak münâkasa ve müzâyedelerde Ticâret

Odasında mukayyed olunduğuna dâir şahâdet-nâme ibrâz etmeyen tüccâr ve

dellâlların müzâyede de paylarının kabûl olunmaması Ticâret ve Sanâyi‛ Odaları

nizâm-nâmesinin 45. maddesi ahkâmından ise de el-yevm riâyet olunmamakdadır.

“Bundan böyle devletin mübâyaasına mecbûr olduğu eşyânın Teb‛a-i Devlet-i

Aliyye’den olan tüccârdan mübâyaa edilmesi ve mübâyaası iktizâ eden eşyâdan

mutlak Avrupalı tüccârın vereceği şey olduğu takdîrde bu bâbda dahi ileride Hazîne-i

Celilece da‛vâ kapısı küşâdına mahall bırakılmaması ve Avrupa’dan celbine muhtâc

Page 178: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

170

eşyânın i‛tâsına teb‛a-i [333] Devlet-i Aliyye’den müteahhidler zuhûr eylediği hâlde

tercîhen teb‛a-i Osmâniyye’den olan tüccâr ve müteahhidlere sipariş kılınması

husûsunun usûl ittihâzı Meclis-i Vükelâ kararıyla bi’l-istîzân sâdır olan irâde-i

seniyye iktizâsından olduğu 21 Mart sene 305 târihli tezkere-i sâmiyye ile bildirilmiş

ve taşralara ta‛mîm kılınmış idi. Muahheren vârid olan 28 Nisan sene 326 târihli

tezkere-i sâmiyyede de icâbının münâkasât ve müzâyedâta iştirâki için uhûd-ı

atîkadan mütevellid imtiyâzlarından ferâgat etdiklerinin mensûb oldukları sefâret ve

konsololatoca tasdîk etdirilmesi ve aksi hâlde teb‛a-i Osmâniyye’den mu‛teber kefîl

irâ’esine mecbûr tutulmaları emr ve iş‛âr olunmuşdur.

Mebânî-i emîriyyenin ta‛mîrâtında sâlifü’z-zikr 19 Temmuz sene 293 târihli

nizâm-nâme hükmüne itbâ‛ edilir.

Emlâk-i emîriyyenin îcârında da yine müzâyede usûlüne mürâcaat olunur. Şu

kadar ki mübânî-i askeriyye dâhilinde bulunan bakkal dükkânlarını istîcâr edecek

eşhâsın erbâb-ı iffetden ve mücerreb kimselerden olmaları lüzûmuna [334] mebnî bu

gibi dükkânların îcârı için cihet-i askeriyyece ta‛yîn olunacak şerâit-i husûsiyye ve

umûmiyyenin hakk-ı murâkabe ve teftîşi alay ve tâburlara âid olmak ve müzâyedeye

iştirâk edeceklerin hüsn-i hâlleri cihet-i askeriyyece tasdîk edildikden sonra payları

kabûl olunmak muktezî olduğu 1 Kanûn-i Sânî sene 327 târihli ta‛mîm ile

bildirilmişdir.

Bi’l-umûm mebânî-i emîriyyenin harîk tehlikesine karşı sigortaya vaz‛ı

zımnında ibtidâî bir teşebbüsde bulunulmuş ise de henüz neticeye îsâl

olunamamışdır. Zimem-i emîriyyeye mukabil tefevvüz olunan emlâkın fürûhtu

hakkında 16 Mayıs sene 327 ve 17 Ağustos sene 327 târihli iki kıt‛a ta‛mîm vardır.

Bunlardan birincisinde “Bedelât-ı tefevvüziyyesi on bin kuruşa tecâvüz etmeyen ve

inde’l-müzâyede bu bedelle veya fazlasıyla teferruguna tâlib bulunub bedelât-ı

mukarreresi mahallî meclis idârelerince hadd-i lâyık görülenlerin ihâleleriyle

hazîneye ma‛lûmat i‛tâsı kuyûd-ı mebhûse hâricindekilerin ihâlât-ı evveliyye ve

ihâlât-ı kat‛iyyeleri için hazîneden me’zûniyyet alınması” bildirilmiş ve ikincisinde

de “müddet-i müzâyedeleri hitâm bularak bedelât-ı mukarreresi[335] mahallî meclis

idârelerince hadd-i lâyık görülen emlâkın ihâle-i evveliyyeleri için sebk edecek

istîzâna muvâffakati hâvî olarak nezâretden cevab vüdûd etmeyince bi’t-tabi‛ ihâle-i

evveliyye icrâ olunamayacağı ve şu takdîrce müzâyede müddetinin henüz hitâm

Page 179: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

171

bulmamış demek olduğuna nazaran böyle müzâyede arasında mikdârı her ne olursa

olsun vukû‛ bulacak zamâimin kubûlü tabîî ve ihâle-i kat‛iyyenin târih-i istîzânından

ol-bâbdaki cevabının teblîgatına kadar güzerân olacak müddet zarfında zamm kabûlü

câiz olub olmayacağı mes’elesine gelince ihâle-i kat‛iyye için ta‛yîn ve î‛lân olunan

müddetin hitâmıyla ragabâtın inkıtâ‛ından ve bedel-i mukarrerin meclis-i idâre-i

mahalliyyece hadd-i lâyık görülerek ihâle-i kat‛iyyesi nezâretden istîzân olundukdan

sonra pay kabûlü gayr-i câiz olub ancak Hazîne-i Mâliye bir mâlî bedel-i

mukarreriyle satıb satmamakda muhayyir olduğu cihetle ihâle-i kat‛iyye müddetinin

mürûrundan sonra şâyân-ı ehemmiyyet bir zamm vukû‛ bulursa bu hakk-ı hıyâra

binâen hazînece müzâyedesinin feshiyle mâlın zamm-ı ahîr üzerine tekrar

müzâyedeye vaz‛ı sûreti teblîğ edilmek üzere hazîneye iş‛âr-ı keyfiyyet olunması”

teblîğ olunmuşdur.

[336]

İnhisârlar

Şimdiye kadar bahsi geçen emlâkda, devlet serbestî-i rekâbet kâidesine riâyet

etmekde ve kavâid-i iktisâdiyye ve mâliye dâiresinde te’mîn-i menâfi‛e çalışmakda

olduğunu görmüş idik. Devletin yine emlâka müte‛allik bazı muâmelâtı vardır ki

ânlara serbestî-i rekâbet kâidesi cârî olmaz hükûmet bi’l-cümle menâfi‛î kendisine

hasr eder.

İnhisar; efrâdın rekâbetini men‛, ef‛âl ve harekâtını takdîr ve takyîd etdiği için

bir nokta-i nazardan bir teklîfdir. Kendinde san‛at-ı hâkimiyyete teferru‛ eden asâr-ı

tecebbür mevcûddur. Binâen aleyh bi’l-vâsıta alınan tekâlîfden mahiyyeten hiç bir

farkı yokdur. Bu mutâlaaya göre hâsılâtı rüsûm-ı devlet kabilinden sayılmak iktizâ

eder. Diğer bir nokda-i nazardan da emlâkın bütün eşkâl ve evsâfını irâ’e etdiği için

emlâkdır. Devlet inhisârda kendi vezâif-i idâriyyesinin îcâb etdirdiği muâmelât-ı

resmiyye ile değil efrâda yakışan zirâat [337] sanâ‛at ve ticâret meşgalelerini deruhte

etmişdir.

Her hangi nev‛den sayılırsa sayılsın inhisarlar dersimizin programında dâhil

bulunmak hasebiyle burada bahs edeceğiz.

İnhisâr, efrâdı rekâbetden men‛ etmek sûretiyle devletce icrâ olunan zirâat ve

sanâ‛at ve ticâret işleridir.

Page 180: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

172

Devletlerce inhisârların vaz‛ ve tesîsine sâik olan esbâb taharrî edilecek

olursa bunların bidâyeten az çok mâlî birtâkım efkâr ve mülâhazâta tebean te’sîs

etmiş oldukları nümâyân olur.

Fakat bazı inhisâlar devletin îfâsı uhdesine müterettib vezâif-i idâriyyeye

ta‛alluk ve temâs eylemekde oldukları cihetle onların maksad-ı vaz‛ ve idâresinde

menâfi‛-i millet ve devletin vikâyesi gâyesi mevcûddur.

Binâen aleyh inhisârları ikiye ayırmak lâzım gelir. Birinci kısım menâfi‛-i

umûmiyyeye müte‛allik inhisârlardır ki bunlarda menâfi‛-i mâliyenin tamamen ve

kâmilen taht-ı emniyyetde bulundurulması mülâhazası rehberdir.

İkinci kısım mâlî inhisârlardır ki bunlardan maksûd olan netice hazîne-i

devlete [338] vâridât tedârükü olub bir nev’ vâsıta-i cibâyet gibi telakki olunurlar.

Evvelâ birinci kısma sâniyen de ikinci kısma dâhil olan inhisârları sırasıyla tedkîk

edeceğiz.

Menâfi‛-i Umûmiyyeye Müteallik İnhisârlar

Memalik-i Osmâniyye’de bu kısma dâhil olan üç inhisâr vardır. Meskûkât

darbı, posta ve telgraf ve telefon münâkâlat ve muhâberatı ve bârût ve güherçilenin

i‛mâl ve fürûhtu inhisârları.

Meskûkât İnhisârı

Sikke - Eşyânın mübâdelesine ve verilen şeyin mikdârıyla alınmak istenilen

şeyin kıymeti arasında bir nisbet te’mînine vâsıta olub her yerde dâima kabûl edilen

bir şeydir. Binâen aleyh meskûkât-ı vâhid kıyas-ı dâd ü şited ta‛bîriyle ta‛rif olunur.

Milel-i kadîme bidâyeten kendilerine lâzım olan eşyâyı tedârük etmek için

[339] doğrudan doğruya mübâdeleden başka bir âlete mâlik değil idiler. Bundan

büyük müşkilât bazen de imkânsızlıklar tahaddüs ediyordu. Binâen aleyh sikke bu

müşkilâtdan istihlâs için hüsn olunan ihtiyâcdan doğmuşdur.

Her zaman ve her memleketde meskûkâtın i‛mâli hükûmete mahsus bir

imtiyâz olarak kabûl edilmişdir. Bu inhisârın lüzûm-ı vaz‛ı muhtâc-ı îzâh değildir.

Herkesin sikke i‛mâlinde serbest bırakılamayacağı bedîhîdir. Muâmelât-ı

Page 181: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

173

ticâriyyenin taht-ı emniyyetde ceryânı mübâdeleye âlet olan meskûkâtın gerek taklît

ve gerek ayârının gâyet sıkı bir muâyeneye tâbi‛ tutulmasını müstelzemdir. Bu işde

salâhiyyetdâr olan ise hükûmetdir.

Lakin bu inhisârda i‛mâl ile mevki‛-i tedâvüle vaz‛ı yekdiğerinden tefrik

etmek îcâb eder zîrâ mevki‛-i tedâvüle ihrâc serbest olmalıdır. Şu kadar ki bu serbestî

memlekete vâhid-i kıyâs ittihâz edilen meskûkâta münhasırdır.94

[340] Binâen aleyh inhisâr, vâhid-i kıyâs ittihâz olunan meskûkât için mevki‛-

i tedâvüle vaz‛ında değil i‛mâlde cârîdir.

Bu cihet anlaşıldıktan sonra hükûmetin bu inhisârı ne sûretle idâre etmesi

lâzım geleceği mes’elesi ortaya çıkar bu bâbda iki usûl vârid-i hâtır olur. Hükûmetin

meskûkât i‛mâlâtını bi’z-zât idâre etmesi ve yahud kendi nezâreti altında i‛mâlâtı

sanâyi‛-i husûsiyyeye terk eylemesidir. Şimdiye kadar meskûkâtın sanâyi‛i

husûsiyyece i‛mâl etdirilmesi hakkında vâki‛ olan ticâret bu şıkkın mahâzîrini

meydana çıkarmışdır. Zirâ hükûmet tarafından bu yoldaki i‛mâlâtın teftîşi hakkında

vaz‛ olunan şerâit, tatbîk olunan tedâbir ne kadar şedîd olursa olsun sû-i isti‛mâlâtın

tamamen önünü almak müteassirdir. Binâen aleyh her yerde meskûkât i‛mâlâtı

hükûmetlerin elindedir.

[341] Hükûmetce ihtiyâr olunan mesârife mukabil bir ücret alınarak meskûkât

darb olunur. Mümkün olduğu kadar sağlam yani kıymet-i ticâriyyesine müsâvî bir

kıymet-i tedâvüliyyeyi hâiz meskûkata mâlik almak için bu ücret lagv edilmeli veya

hiç olmazsa mesârif-i hakîkiyyeden fazla olmamalıdır.

Meskûkât-ı Osmâniyye öteden beri hükûmetce doğrudan doğruya idâre

edilmekde olan Darbhâne-i Âmire’de i‛mâl edilir.

Meskûkât hâsılâtı evvelâ altun meskûkâtdan elli bin kuruşa kadar yüzde kırk

para ve elli bir binden yüz bine kadar yüzde otuz para ve yüz binden ziyâde için yüz

kuruşda onbeş para ve gümüş meskûkâtda yüz bin kuruşdan ziyâde yirmilik

mecîdiyyeden yüz kuruşda doksan para ve Hicaz demir yolu menfaatine âid olarak

94 Gümüşün tenezzül kıymetinden nâşî bi’l-cümle düvel-i ecnebiyye büyük kıt‛ada gümüş meskûkât darbını men‛ ve küçüklerin mikdârını temdîd ile yeniden gümüş sikke darbından ferâgat etmeleri üzerine bizde dahi 1297 senesinde ba‛demâ kat‛iyyen mecîdiyye darb olunmaması ve hâm gümüşden asla meskûkât darb olunmayıb eski ve silik mecîdiyyelerin bi’l-izâbe aksâma tahvîli karargîr olmuşdur. Binâen aleyh darbhânemiz hâricden ne mikdâr atun getirilirse ve kim getirirse mübâyaasına ve lira darbına me’zûn ise de gümüş mübâyaasına ve hâm gümüş külçesinden meskûkât darbına me’zûn değildir.

Page 182: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

174

riyallerden tebdîlen darb olunan gümüş meskûkâtdan yüzde altmış para ücret alınır.

Sikke darbı ücûrâtından başka Darbhânenin ber-vech-i âtî vâridâtı vardır. Evvelâ

Ticâret ve Zirâat Nezâretinden meskûkât idâresine gönderilen ma‛âdenin tahvîl ve

izâbesi için karar-ı vechle beş bin dirhemden on bir [bin] dirheme kadar yetmiş altı

kuruş ve bundan fazla [342] beher beş bin dirhem için on dokuz kuruş alınmak

sûretiyle vukû‛ bulan hâsılâtdır. Sâniyen damga resmidir ki taâmül-i kadîmi vechle

idârece damga vurulan gümüş evânînin beher dirheminden dört ve dokuz yüz

ayârından dûn olduğu tebeyyün edib bilâ-damga iâde kılınan evânînin beher

dirheminden alınan iki paradan mütehassıl vâridâtdır. Sâlisen keffe i‛mâli için

Gümüşhane’den getirilen gümüşün beher yüz dirheminin 312,5 kuruşa idârece ahz ve

ba‛de’l-i‛mâl 331 kuruşa Gümüşhane’ye i‛tâsıyla arada hâsıl olan 18,5 kuruş farkdan

husûle gelen keffe hâsılâtıdır ki şimdilerde senede birkaç yüz kuruşdan ibâret

kalmakdadır. Râbiân pul ana kalıblarının i‛mâline mukabil devâir-i âidesinden

masraf mukabili alınan mebâliğden mütehassıl vâridâtdır. Hâmisen hâsılât-ı

müteferrikadır ki kısm-ı a‛zamî akçe farkı ve pek az mikdârı da fürûht olunan zâc

yağı şişeleri ve gümüş tozu ve remâd ve sâire esmânından ibâretdir.

Bu sûretle hâsıl olan vâridâtın 1327 senesindeki mikdâr-ı muhammeni

(79.300.000) kuruşdur.

[343]

Posta

Menâfi‛-i umûmiyyeye müte‛allik inhisârların ikincisi posta ve telgraf ve

telefon inhisârıdır. Hemen bi’l-cümle milel-i mütemeddine de posta umûru hükûmetce

taht-ı inhisâra alınmışdır zâten birçok müellifîn bu inhisârı hakayık-ı iktisâdiyyeye de

muvâfık görmekdedir. Gerçi bu inhisârın idâresini efrâda bahş etmek kabildir. Netekim

bu sûret evvelce bazı devletler tarafından tecrübe edilmiş hatta Almanya’da üçüncü

Frederik’in zaman-ı saltanatında te’sîs eden “Türen?” ve “Taksis?” posta idârelerinin

asâr-ı bâkiyyesi ancak 1866 senesinde zâil olmuşdur. Ancak bu inhisârın hükûmet

tarafından idâresinde esbâb-ı ciddiyye vardır.

Evvel emirde emniyet-i mülâhaza-i mühimmesi vârid olur. Bu emniyyet

mekâtibîn mahremiyyetine, muâmelâtın intizâmına, müdâfaa-i memlekete inzibât-ı

dâhile ve münâsebât-ı hâriciyyeye ta‛alluk etmekdedir.

Page 183: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

175

[344] Şübhesiz hükûmet idâresi de azâde-i tenkîd değildir. Bazı def‛a

hükûmetler tarafından da mekâtibîn mahremiyyetine tecâvüz vâki‛ olmuşdur. Fakat

bunu yapan hükûmetler bu hareketleriyle memdûh değil makdûh olurlar. İkinci sebeb

idâre-i husûsiyye ile posta muâmelâtının memleketin her noktasına kadar îsâli

emniyyesinin vücûd-yâb olmasıdır. Zîrâ bir idâre-i husûsiyye muâmelâtında dâima

istihsâl edeceği menâfi‛î der-pîş eder bu sebeble muhâberâtın cüz‛iyyetinden nâşî

te’mîn-i istifâde kabil olmayan mevâki‛ ve köyler arasında muntazam postalar te’sîs

etmez. Halbûki memleketin her noktası en ba‛îd karyeleri arasında bile muhâberât ve

münâkalâtın te’mîni kaziyyesi gâyet mühim bir mes’eledir. Bu emele vusûl ancak

hükûmet idâresiyle kâbil-i husûldür. Fakat bundan da diğer bir mes’ele meydana

çıkar.

Posta ücreti hükûmet için bir menba‛-i vâridât olmalı mıdır? Gerçi ezmine-i

sâlife de inhisarın esâsı mâlî olduğu muhakkak ise de bugün bu fikr tebeddül etmiş

ihtiyâr olunan mesârif derecesinde ücret ahzı tarîki [345] ta‛kîb edilmekde

bulunmuşdur.

Fransa’da 1791’de hâsılât-ı sâfiyye hâsılât-ı gayr-i sâfiyyenin yüzde yetmişi

idi. 1890’da yüzde yirmi yediye 1908’de yüzde on üçe düşdü. Posta idâresi hey’et-i

umûmiyyenin 1910 senesindeki vâridâtı ise yüzde altıdan fazla değildir. Şu erkâmın

gösterdiği tenezzül mühim olmakla bereber bu vâridâtı da çok görenler ve resmin

daha ziyâde temzîlini isteyenler vardır.

Memâlik-i Osmâniyye’de posta muâmelâtı kâffe-i memâlik-i mutemeddinede

olduğu gibi bir hükûmet inhisârı sûretiyle idâre olunmuş ve bu bâbda vaz‛ edilen

kâffe-i nizâmâtda hükûmetin hâiz olduğu inhisâr ityân edilmekle beraber uhûd-ı

atîkanın tevsî‛ ve teşmîl-i hükmü sûretiyle te’sîs eden ecnebî postaları da icrâ-yı

muâmele etmekde bulunmuşlardır.

Serî Bey Efendi hazretleri uhûd-ı atîka hakkındaki eserlerinde şu yolda bast-ı

mütâlaa buyurmuşlardır:

“Bu postaların teşekkülü sarâhat-i ahdiyyeye müstenid değildir. Ma‛mâfî

sefâretler [346] kapitülasyonlarda mevcûd bazı mevâdda istinâd etmek istiyorlar.

1873’de Rusya ile akd olunan ticâret muâhedesinde “tarafeyn reâyasının ticâretini

teshîl meâlinde Devlet-i Aliyye cânibinin mükâtebe ve muhâberesini teshîl için

Rusya’nın re’s-i hudûduna amed ü şüd eden ulaklarının ve menzillerinin esbâb-ı

Page 184: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

176

sür‛at ve levâzım-ı emniyyet ve istirâhatlerinin îfâsını taahhüd eder bu husûsun

Rusya devleti kezalik kendi tarafından îfâsını müteahhid olur” denilmektedir. Re’s-i

hudûd ta‛bîri ve muâmele-i mütekabilenin tasrîhi her devletin kendi postasını hudûda

kadar îsâl eylemesi maksadını gösterir.

Basarofca muâhedesinin 18. maddesinde “ademler Beç’den (Viyana’dan)

Asitâne-i Saâdet’e ve Asitâne-i Saâdet’den Beç câniblerine varıb geldiklerinde

kanûn-ı kadîm üzere yol emirleri verilib emin ve sâlim varalar geleler ve iktizâ

eyledikde kendülere muâvenet oluna” denilmiş ve Ziştovi muâhedesinin 13.

maddesinde “fî-mâ-ba‛d kuryelerin iyâb ü zihâbları kârkir te‛sîr olacak vechle iktizâ-

yı nizâmî icrâ eyleye” diye muharrer bulunmuşdur. Kuryelerin Dersaâdet ile [347]

Viyana arasında tahsîs-i amed ü şüdü ve elçilerin ulakları ta‛bîri bunlardan maksad

süferâ ile hâriciyye nezâretleri arasında muhâberât-ı resmiyyeyi nakl eden kurye

diplomatik olduğunu isbât eder.

Uhûd-ı kadîmede şu üç maddeden başka postalara işâret olmadığından ecnebî

postalarının mevcûdiyyet-i hâzıralarının bir esâs-ı ahdîye istinâdı iddiâsı vârid

olamaz.”

Hiçbir yerde tesâdüf olunmayan ve devletin hukûk-ı hükümrânîsini muhill

olan bu hâlin memleketimizde devâmına iğmâz etmek muvâfık değildir. Hükûmetce

bu nokta nazar-ı i‛tibâra alınarak ecnebî postalarının ref‛ ve ilgâsına çalışılmakdadır.

Bosna Hersek hakkında Avusturya ve Macaristan devletiyle münakkid 13/26 Şubat

sene 1909 târihli protokolün yedinci maddesi mûcîbince sâir ecnebî postahâneleri

mevcûd olmayan mahallelerdeki Avusturya ve Macaristan postahânelerinin lağvı

te’mîn edildiği gibi sâir mahallelerdeki postahânelerin ref‛î de taahhüd etdirilmiş ve

Lozan muâhedesiyle İtalya’dan da aynı muvâfakat istihsâl etdirilmişdir. Bunların

fi‛liyâta inkilâbı düvel-i sâirenin de istihsâl-i muvâfakatine menûtdur.

[348] Bizde de posta hâsılâtı ber-vech-i âtî envâ‛ varidâtdan terekküb eder.

Evvelâ dâhilî nizâm-nâme-i mahsûsda ta‛yîn edilen sikalet ve eb‛âdî tecâvüz

etmemek üzere kıymetli ve kıymetsiz posta paketlerinden tearrüfesine tevfîken alınan

posta ve bendiyye ücretleridir.

Posta paketlerinin ücreti âtîde gösterilen esâs üzerine hesâb ve ber-vech-i

peşîn istîfâ olunur.

Page 185: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

177

1- İkisinin arasındaki vesâit-i nakliyye demir yol ve vapurdan ibâret bulunan

merâkiz ücûrâtı Marmara ile birlikde Bahr-i Siyah ve yine Marmara ile beraber Bahr-

i Sefîd ve bir de Bahr-i Ahmer ve her kol demir yolu bir dâire i‛tibâr edilerek

bunlardan bir deniz ve yahud bir kol demir yol üzerinde nakli olacak eşyâdan beş

kilograma kadar birinci dâire i‛tibâriyle dört kuruş ve bir deniz ile bir kol demir yol

ve yahud müteaddid deniz ve demir yol üzerinden nakl olunacak eşyâ için ikinci

dâire i‛tibâriyle yedi kuruş ücret alınacakdır. Beş kilogramdan ziyâdesi için beher beş

kilogram ve küsüründa zikr olunan iki dereceye göre dört ve yedi kuruş zamm

alınacakdır. Kıymetli paketler [349] için beher bin ve yahud küsûrundan başkaca bir

kuruş ücret-i te’miniyye alınır.

2- İkisinin arasında demir yol ve vapur bulunmayan merâkiz ücûrâtı:

250 grama kadar 4 4 4

250 gramdan 100[500] grama kadar 4 4 5

500 gramdan 1 kilograma kadar 4 6 8

1 kilogramdan 2 kilograma kadar 8 12 16

2 kilogramdan 3 kilograma kadar 12 18 24

3 kilogramdan 4 kilograma kadar 16 24 32

4 kilogramdan 5 kilograma kadar 20 30 40

Daha fazlalarının beher kilogram ve küsûru için 4 6 8

Bir vilâyet dâhili, birinci dâire; mülâsık olan vilâyet, ikinci dâire; arada diğer

bir ve birden ziyâde vilâyet olan mahaller, üçüncü dâire i‛tibâr olunur.

[350] İhbâr edildikten sonra nihâyet on güne kadar paketlerini ahz

etmeyenlerden mürûr edecek her hafta için paket başına kırk para arziyye alınır.

Sâniyen bir postahâneden muayyen akçe kabz edib de diğer postahâneden te’diyye

olunmak üzere emir verilen posta havâlelerinden alınan ücretdir. Posta havâlelerinin

hadd-i gâyesi iki bin kuruşdur. Alınacak ücret tearrüfesi mûcibince yüz kuruşdan

beşyüz kuruşa kadar beher yüzde yirmi para hesâbıyla istîfâ edilir.

Sâlisen: Âdî mektûblardan sevâhil-i Osmâniyye arasında bahren nakl

olunacaklarının beher onbeş gramı için yirmi ve dâhilî postalarla nakl olunacaklar

için kırk para ve taahhüd etdirilecek her mektûb için başkaca kırk para ve evrâk-ı

matbû‛a ve gazetelerden beher elli gramından iki para hesâbıyla alınan ücretlerle

derûnunda elli bin kuruşu tecâvüz etmemek üzere banknot ve tahvîlât ve eshâm ve

Page 186: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

178

hisse-i temettu‛ koçanları ve kıymeti hâiz bu gibi evrâk-ı nakdiyye bulunan kıymet-i

mukaddereleri mektûblardan alınan ücretdir. Ücret-i mezkûre mektûbun usûlen posta

ücretinden ve taahhüd ücret-i muayyenesinden ve kıymet-i mukadderenin [351]

beher bin kuruş ve küsûru için kırk para hesâbıyla alınan ücret-i nisbiyyeden

ibâretdir.

Râbiân: Posta kutuları abone bedeli ve hâsılât-ı müteferrika-i sâiredir ki

nizâmât-ı mahsûsasındaki ahvâle göre tahakkuk eder.

Hâmisen: Umûmî ittihâd posta mukavelesi mûcibince âdî ve taahhüdlü ve

kıymet-i mukaddereli mekâtîb ve posta paketleri ve posta havâle-nâmeleri ve evrâk-ı

matbû‛adan alınan hâsılât ile düvel-i ecnebiyye postalarının imrâriyye ücretleri ve

dâhil-i ittihâd bulunan bazı memâlik ile teâtî olunan posta havâle-nâme ve paket ve

kıymet-i mukaddereli mekâtîbin Hükûmet-i Seniyye’ye âid hisse-i ücûrâtıdır.

Telgraf

Posta inhisârını istilzâm eden esbâb her yerde âna merbût olan telgraf

inhisârını vücûda getirmişdir. Memâlik-i Osmâniyye’de bu münhasıran hükûmetin

taht-ı idâresindedir [352] yalnız şimendifer kumpanyalarının kendilerine mahsûs

telgraf telleri var ise de bunları kendi muâmeleleri için isti‛mâl ederler muhâberât-ı

husûsiyyeye küşâde değildir.

Telgraf hâsılâtı evvelâ muhâberât-ı dâhiliyyeden alınan telgraf ücretleridir ki

el-yevm mer‛îü’l-icrâ bulunan taarrüfeye göre bir vilâyet dâhilindeki muhâberâtda

beher kelime on para olarak hadd-i asgarî beş ve mülhak vilâyetdeki merâkiz

beyninde icrâ kılınan muhâberâtda kelime başına ücret yirmi para ve taarrüfe-i asgarî

yedi buçuk kuruş ve daha uzak vilâyât için bir kelime ücreti kırk para ve taarrüfe-i

asgarîsi on kuruş ve Dersaâdet ve bilâd-ı selase merkezleri için yirmi kelimeden yüz

para ve yirmi kelimeden fazla olan telgraf-nâmelerin her on kelime fazlası için elli

para hesabıyla ahz ve istîfâ olunur. Sâniyen muhâberât-ı hariciyyeden alınan telgraf

ücretleri ile vâridât-ı ecnebiyye hâsılâtı 1903 sene-i mîlâdiyyesinde Londra’da

in‛ikad eden telgraf kongresinde ta‛dîl edilen beyne’l-milel telgraf mukavele-

nâmesinin mevâdd-ı mahsûsasıyla mukavele-nâmeye merbût taarrüfelerde muharrer

olduğu vechle istîfâ edilir. Sâlisen müteaddid sernâmeli telgraf-nâmelerden alınan

Page 187: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

179

sûret ücreti ile akçe farkı ve satılan köhne eşyâ esmânı ve sâireden ibâret [353]

hâsılât-ı müteferrikadır. Posta ve telgraf vâridâtının 328 senesindeki mikdâr-ı

muhammeni 82.175.200 kuruşdur.

Telefona gelince: Bu posta ile telgrafdan farklıdır.

Telefon

Telefonun idâresi bazı yerlerde hükûmete mevdû‛ ve bazı memleketlerde

şürekât-ı husûsiyyeye metrûkdur. Hükûmât-ı Müttehide-i Amerika’da telefon da

telgraf gibi kumpanyalar tarafından işledilmekdedir. Orada her yerden fazla tevsi‛ ve

terakki etmişdir.

Tecârib-i vâkı‛a ile tebeyyün etmişdir ki sûret-i umûmiyyede hükûmet idâresi

idâre-i husûsiyyeden daha bahâlı bulunur. Bizde telefon Meşrutiyyet’den sonra

memlekete idhâl edilmiş ve evvel emirde devâir-i resmiyye beyninde vücûda

getirilerek muhâberât-ı resmiyyeye münhasır bulunmuştur. Fakat bu bedîa-i

medeniyyeden şehrimizi ilel-ebed mahrûm etmek kabil olamayacağı cihetle

Hükûmet-i Dersaâdet ve civarında bir telefon şebekesi te’sîsi ve işledilmesi inhisârını

Fransız, İngiliz ve Amerika sermâye-i vâridâtından mürekkeb bir şirkete ihâle

eylemişdir.

İmtiyâzın hudûdu:

Evvelâ Rumeli ciheti - Rumeli Kavağından bi’l-i‛tibâr Zekeriya Köyü, Bahçe

Köyü [354] Ayasağa ve Kağıdhâne Köyü, Alibey Köyü, Ramiz Çiftliği, Davud Paşa

Barûthâne Çiftliği nâm mevâki‛den mürûr ederek Ayastefanos’a müntehî olan bir

hatt ile ta‛ayyün eder.

Sâniyen Anadolu Sahili - Anadolu Kavâğından bi’l-i‛tibâr Kayakoz

Karakulak, Çavuşbaşı Çiftliği, Çerkes Köyü, Büyükbakkal Köyü ve Yakacık’dan

geçerek Pendik’de müntehî olan bir hatt ile ta‛ayyün eder.

Sâlisen Adalar - Müddet-i imtiyâz fermân-ı âlî târihinden i‛tibâren otuz

senedir. İmtiyâz menâfi‛-i husûsiyyeye âid hutûta şâmil değildir. Menâfi‛-i

husûsiyyeye âid hutût şunlardır.

Evvelâ hükûmetin hatları.

Page 188: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

180

Sâniyen: Belediyeye âid mebânî ve müessesâtı ve ez-cümle müessesât-ı

harbiyye ve itfâiyeyi yekdiğere ve hükûmetin şebekesine rabt eden hutût.

Sâlisen: Bir şahsın veya bir şirketin taht-ı tasarrufunda bulunan emlâk ve

arâzînin hâricine çıkmamak şartıyla te’sîs eyleyeceği hutûtdur.

Sahib-i imtiyâz her sene tahsîl olunan işletme hâsılât-ı gayr-i safiyyesinin

yüzde on beşini hisse-i hükûmet olarak Mâliye Nezâreti’ne i‛tâ eyleyecekdir.

[355] Sahib-i imtiyâz hevâî ve tahte’l-arz hatlarının temdîdi ve ittisâl

hücrelerinin umûma mahsûs mükâleme merkezlerinin ve tevzî‛-i direklerinin tesîsi

için turuk- ı umûmiyye ile umûmî meydanları şart-nâme ahkâmına tevfîken isti‛mâle

salâhiyyetdârdır. Kabûl-i muvakkit târihinden i‛tibâren belediyeye ücûrât-ı âtiyeyi

tesviye edecekdir.

Evvelâ: Hevâî ve tahte’l-arz hutûtun imtidâd etdiği turuk ve mevâki‛n beher

kilometresi için senevî elli kuruş.

Sâniyen: Bi’l-cümle mebânînin yani seviye-i arza tecâvüz eden ittisâl

hücrelerinin ve umûma mahsûs mekâlime merkezlerinin ve tevzî‛-i sütûnlarının işgâl

etdiği arâzînin beher metre murabba‛ı için senevî bir Osmânlı lirası.

Şirket; ta‛rîfe iktirân etmiş olan bu mukavele-nâme mûcibince ameliyât-ı

inşâiye ve te’sîsiyyeye mübâderet eylemişdir. Vilâyât-ı sâirde telefonun ne sûretle

te’sîs edileceğine dâir umûmî bir karar ittihâz edilmemişdir.

Bârût İnhisârı

Menâfi‛-i umûmiyyeye ta‛allukundan dolayı hükûmet tarafından idâresi lâzım

gelen inhisârlar meyânına bazı devletler bârût ve güherçile i‛mâl ve fürûhtunu da

idhâl eylediler. [356] Bârût inhisârını muhikk göstermek için emniyet-i umûmiyye

mülâhazası ileri sürülmektedir.

Bazı müellifîn diyor ki burada iki muhtelif mes’ele birbirine karışdırılıyor hiç

şübhe yokki bârûtun i‛mâl ve fürûht ve isti‛mâli emniyet-i mâl ve canın îcâb eylediği

bi’l-cümle tehdîdâta tâbi‛ olmalıdır. Lakin bu maksadı te’mîn için el-yevm kabûl

edilmiş olan usûlden başka tedâbir-i inzibâtiyyeye tevessül eylemelidir. Müdâfaa-i

milliyye mes’elesine gelince: Hükûmet harb bârutunu i‛mâle devam etmeli ve bey‛

olunacak bârûtu sanâyi‛-i husûsiyyeye terk etmelidir.

Page 189: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

181

Bârût inhisârı Fransa’da bî-hesâb vasatî on on bir milyon frank te’mîn eder.

Bu ufak meblâğ için yalnız günden güne dûçâr-ı inhitât olan bârûtculuk san‛atı imhâ

edilmekle kalmayıb ma‛dencilik de işkâl edilmiş olur. Zîrâ bârût ma‛dencinin

âletidir. Bu mülâhâzât Prusya, İngiltere, İtalya, İspanya’da bârût i‛mâlâtının serbest

bırakılmasına mûceb oldu. Bu inhisârın idâmesini mûceb esbâb-ı ciddiyye bugün

artık mevcûd değildir. Zîrâ keşfiyyât ve ihtirâât-ı feniyye ele’l-husûs mevâdd-ı

müşta‛ile hakkında tekessür etmekdedir.

[357] Binâen aleyh bugünkü bârûtların yerine yarın hükûmetin taht-ı inhisâra

almağa kâdir olamayacağı gâz komprimelerinin ve yahud terkîbât-ı sâirenin kâim

olmayacağını kim te’mîn eyleyebilir?

Memleketimizdeki usûl-i idâreye gelince: Her nev‛i bârût dinâmit ve lağım

fitilleri ve zarfları ve güherçile ve bârût yerine isti‛mâl olunmak üzere şimdiye kadar

îcâd olunmuş ve bundan sonra olunacak eczâ-yı nâriyye münhasıran Bârûthâne-i

âmire ma‛mülâtından olmak üzere mîrî cânibinden fürûht edilib bunların Memâlik-i

Mahrûsa-i Osmâniyye’de efrâd ma‛rifetiyle i‛mâli ve memâlik-i ecnebiyyeden her ne

nâm ve vesîle ile olursa olsun idhâli külliyen memnû‛dur.

Demir yollar, şoseler, rıhtımlar, limânlar, ma‛denler ameliyâtıyla kuyucu,

kireçci, taşcı, avcı, nişân atıcılar için lüzûmu olan her nev‛ bârût ve lağım fitil ve

zarfları ve eczâcı ve sâir ihtiyâca muktezî güherçile ber-vech-i âtî fiyâtlarla nizâm-

nâme-i mahsûs mûcibince kefâlet-nâme ve ruhsat-nâme ve te’mînât-ı sâire-i

mukteziyye irâ’e edildikden sonra Dersaâdet’de i‛mâlât-ı harbiyye müdüriyyetinden

ve vilâyât da silk-i askeriyyede kol ağalık rütbesine kadar tekâüd edilmiş zâbitân-ı

askerî tercîh [358] edilmek şartıyla teb‛a-i Devlet-i Aliyye’den emîn ve mü’temin

bâyi‛ler ma‛rifetiyle satılıyor. Dersaâdet ve vilâyât ve elviyede birinci nev‛ av bârûtu

kab bahâsıyla kıyyesi yirmi beş ve taş bârûtunun kıyyesi on iki ve lağım fitilinin

üzeri pamuk ipliğinden örmesiyle bu örmenin üstü ziftli bulunanların her on metresi

altı ve üzeri lastikli cinsinin on metresi on iki ve lağım zarfının on adedi on iki ve

güherçilenin şişe bahâsıyla beraber kıyyesi on dört kuruşa satılır.

Bâyi‛lere sikke-i hâlise olarak av bârûtunun her bir kıyyesinde dört ve taş

bârûtunun kıyyesinde bir buçuk ve fitilin on metresinde ve lağım zarfının on adedi ile

güherçilenin kıyyesinde bir kuruş ücret-i bey‛iyye verilir.

Bârût vâridâtının 327 senesinde mikdâr-ı muhammeni 7.451.500 kuruşdur.

Page 190: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

182

Mâlî İnhisârlar

Bir maksad-ı mâlîyi ihtivâ eden inhisâr-ı sanâ‛îler hakkında devletlerin

ihtirââtı bî-hudûddur. [359] Lakin bu inhisârlar içinde hükûmetler tarafından

doğrudan doğruya işledileni pek azdır. Evvel-emirde Avrupa hükûmetlerinin bir

çoğunda tütünün i‛mâl ve fürûhtu inhisârına tesâdüf olunur. Fransa ve Yunanistan’da

kibrit i‛mâl ve fürûhtu İsviçre ve Rusya’da ispirto fürûhtu taht-ı inhisârdadır.

Umûmiyyetle tütün bir matrah-ı fevka’l-âde olarak tanınmakdadır. Lakin bu vergiyi

nasıl tahsîl etmek mes’elesi muhtelifün-fîhdir. Hükûmet gerek mevadd-ı ibtidâiyye

ve gerek hâsılât-ı ma‛mûleden resm-i istîfâ ederek i‛mâlâtı serbest mi bırakmalı veya

i‛mâlâta serbestî bahş ederek patent veya ruhsatiyye resmine mi tâbi‛ tutmalıdır?

Yoksa bunu taht-ı inhisârâ mı almalıdır? Şıkk-ı sânî kabûl edildiği hâlde de inhisârı

hükûmet mi idâre eylemeli yoksa bir şirkete mi ihâle eylemeli mes’elesi ortaya çıkar.

Bütün bu usûllerin müdâfileri ve muârizları vardır. Muhtelif memleketlerde eşkâl-i

mutenevvi‛a tahtında tatbîk olunmaktadır. İngiltere’de i‛mâlât serbest, zirâat

memnû‛dur. Almanya’da i‛mâl ve fürûht serbestdir zirâat-ı dâhiliyye oldukca ağır bir

virgiye tâbi‛dir.

İsviçre, Danimarka, İsvec, Norvec Hollanda gibi bazı memleketlerde zirâat ve

i‛mâl ve fürûht serbestdir. Lakin idhâlât, gümrük rüsûmuna tâbi‛dir. İlm-i iktisâd

nokta-i nazarınca tütün resmi tamamen tasvîb olunursa da bu resmin [360] inhisâr

sûretiyle cibâyeti mes’elesi ekser müellifînce tasvîb olunmuşdur. Binâen aleyh

inhisâr üsûlüne mürâcaat için başka bir sebeb aranmak lâzımdır ki mezkûr sebeb

inhisârın hazîne-i devlete te’mîn etdiği menâfi‛-i azîmedir.

Memâlik-i Osmâniyye’de bu kısma dâhil olabilecek üç inhisâr vardır. Tuz

istihsâl ve bey‛î, tütün i‛mâl ve fürûhtu, Memâlik-i Osmâniyye’ye ecnebi tömbeki

idhâli inhisârları.

Tuz

Memâlik-i Osmâniyye’de kesretle mevcûd bir maddedir memlahalar

mukaddemâ maâden hakkındaki ahkâma tâbi‛ tutularak bir müddet mukâtaa sûretiyle

idâre olunmuşdur. Tanzîmât-ı Hayriyye’den sonra hazîne uhdesine alınarak

emâneten idâresine başlanıldı. Bilâ-hare 9 Ramazan sene 278 târihli tuz ta‛lîmât-

Page 191: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

183

nâmesi mûcibince tuz hâsılâtı hükûmetce taht-ı inhisâra alındı. 1862 târihinde

münakkid-i ticâret muâhedeleriyle de düvel-i muâhedenin bu inhisâra muvâfakatları

istihsâl edilmiş ve ândan sonra Memâlik-i Osmâniyye’ye hâricden tuz idhâli

külliyyen men‛ edilmişdir. İnhisâr-ı mezkûrun cibâyetine 1272 senesi Martından

i‛tibâren Rüsûmât Nezâreti me’mûr edilmişdi.

[361]Hükûmet-i Seniyye 21 Teşrîn-i Sânî sene 1879 târihli mukavele-nâme

mûcibince Memâlik-i Osmâniyye’de istihsâl ve istihlâk olunan tuz inhisârını da bir

müddet Galata Bankerlerine terk etdi. 28 Muharrem sene 299 târihli karar-nâme ile

de tuz inhisârı Düyûn-ı Umûmiyye vâridât-ı mahassas idâresine terk olunan vâridât

meyânına dâhil oldu. Tuz Düyûn- ı Umûmiyye idâresi ma‛rifetiyle memlahalardan

istihsâl ve ihrâc olunarak tuz anbarlarında göl tuzunun beher kıyyesi on altı paraya ve

kaya tuzunun yeni kıyyesi 24 paraya satılmakda idi. 97 senesinden i‛tibâren evzân

nizâm-nâmesinin mevki‛-i takbîk ve icrâya vaz‛ına irâde-i seniyye sâdır olması

üzerine memlahalarda deniz ve göl tuzunun beher klogramı 15 ve kaya tuzunun

beher klogramı 23 ve Trablusgarb memlahaları tuzunun beher klogramı 14 paraya

satılmağa başlanmışdır. Yukarıda beyân olunduğu üzere Memalik-i Osmâniyye’ye

ecnebî tuz idhâli külliyen memnû‛ olduğundan kaçak tuz sevk olunurken derdesti

halinde bi’l-müsâdere fiyât-ı merîsinin, iki katı hesâbıyla cezâ-yı nakdî ahz olunarak

bundan yüzde otuzu me’mûrîne ve mütebakî yüzde yetmişi muhbirlere i‛tâ olunur.

Ahiren neşr olunan 5 Ağustos sene 328 târihli harb vergisi kanûnuyla tuz fî-i mîrîsine

her kıyye-i cedîdde 10 para ve kıyye-i cedîdî 24 paraya satılmakda olan kaya tuzunun

fî-i mîrîsine de [362] iki para zamm edilmişdir. 327 senesinde tuz vâridât-ı

muhammenesi (116.964.000) kuruşdur.

Tütün

Mükeyyifât meyânında bulunan tütün; Amerika’dan Avrupa’ya ve

Avrupa’dan Memâlik-i Osmâniyye’ye sirâyet ve pek çabuk intişâr etdiği cihetle bir

zamanlar isti‛mâli pek şiddetli cezâlarla men‛ edilmiş ve hatta Avrupa da

mütehliklerinin i‛dâmına kadar varılmışdı.

Bu kadar şedîd tedâbîr-i mâni‛ye rağmen beyne’n-nâs isti‛mâli taammüm

eylemiş olmasından nâşî nihâyet müsâ‛ade i‛tâsına mecbûriyyet-i hüsn olunarak bir

Page 192: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

184

bey‛iyye resmi vaz‛ edilmiş ve bu mahsûlûn Memâlik-i Osmâniyye’de rağbetdâr

olundukdan sonra da arâzî-i mezrû‛anın beher dönümü başına bir vergi tarh

edilmişdir. Bil-âhere tütünün inhisâr tahtında idâresi taht-ı karara alınarak 277

senesinde münakkid-i ticâret muâhedeleriyle Memâlik-i Osmâniyye’ye hâricden

idhâli men‛ edildi. İnhisârın sûret-i idâresini mutazammın 28 Zilhicce sene 278

târihinde bir nizâm-nâme kaleme alındı. Bu nizâm-nâme mûcibince tütüne kıyyede

on iki kuruş mürûriyye resmi vaz‛ olundu. Muahharen bu resmin mikdârı tezyîd ve

ta‛dîl edildi. 21 Zilkade sene 278 târihli nizâm-nâme ile de memâlik-i ecnebiyyeden

gelecek ma‛mûl sigâralar ile enfiyye ve ağız tütünü yüzde yetmiş beş idhâlât resmine

ve bunların bây‛ileri de mahsûlat-ı dâhiliyye bây‛ileri gibi bi’l-cümle rüsûma tâbi‛

tutuldu. 10 Receb sene 290 târihli kanûn mûcibince hükûmet tütün zirâatini [363]

serbest bırakmış ve şu kadar ki mahsûlün tahrîr ve tahmînini ve sûret-i fürûhtunu ve

fabrikâlarda i‛mâlini bazı kuyûd ve şurûta rabt etmişdir. Bu sûretle tütünün esnâ-yı

bey‛inde beher kıyye için üç kuruş mürûriyye resmi ve bandrol usûlü üzerine bir

sarfiyyât resmi ve ruhsatiyye kayd ve i‛tâsıyla fabrikalarda teftîş usûlü vaz‛ edilerek

Memâlik-i Omâniyye’de fabrika küşâd edilebilecek mahaller üç kısma ayrıldı.

Birinci kısmı senevî yüz yirmi bin, ikincisi seksen bin, üçüncüsü elli bin kuruşdan

aşağı bandrol sarf etmemeği taahhüd ederek kefâlet-i mu‛tebere ile ruhsatnâme

ahzına tâbi‛ tutulmuşlardır. İ‛mâl edilecek tütünler dört nev‛e tefrîk edilerek birinci

nev‛ için 30 ikinci nev‛ için 20 üçüncü nev‛ için 15 dördüncü nev‛ için 10 kuruş

sarfiyyât resmi ta‛yîn olundu. Bağdad ve Musul cihetlerinde hâsıl olan meşhûr tütünü

için mürûriyye ve sarfiyyât resmine mukabil kıyye başına sekiz kuruş alınmak da bu

kanûnun cümle-i muhteviyâtından idi. Sigâralar için de birinci nev‛ tütünden ma‛mûl

olanların beher bir danesine 30 ikinciden 20 üçüncüden 15 kuruş sarfiyyât resmi vaz‛

olunarak dördüncü nev‛iden sigâra i‛mâli men‛ olunmuşdur. Muahharen tütünlerin

nev‛î beşe iblâğ ve sarfiyyât resmi ber-vech-i âtî ta‛dîl edildi.

Birinci nev‛ 30

İkinci nev‛ 25

Üçüncü nev‛ 20

Dördüncü nev‛ 15

Beşinci nev‛ 10

Page 193: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

185

[364] 1294 senesinde mevcûd kavâim-i nakdiyyenin ref‛ ve ilgâsı üzerine

sarfiyyât resmine yüzde elli resm-i munzamm vaz‛ edildi. Mürûriyye resmi de beher

kıyye de iki kuruş zamm ile beş kuruşa iblâğ olundu. El- yevm Musul sancâğıyla

Köysancak ve Raniye kazâları tütün istihsâlatında 7,80 kuruş ve Süleymaniye ve

Kerkük sancâklarından 5 kuruş olarak ahz edilmekde bulunmuşdur. Bu sancaklarda

istifâ edilen 5 kuruş resm evvelce 10 kuruş olarak vaz‛ olunmuş ise de bu tütünlerde

kalın yaprakların tefrîki, hurde olarak paketlere vaz‛ı gibi ameliyât icrâ edildiğinden

mahallî mesclis idâresinin kararı ve Şûrâ-yı Devlet’in tasvîbiyle bilâ-hare beş kuruşa

tenzîl edilmişdir. Mardin sancâğında zer‛ edilen tütünlerin nev‛inin âdîliği nazar-ı

i‛tibâra alınarak bir emr-i sâmî ile cârî olan bandrol usûlünün lağvıyla tütünün sancâk

dâhilinde istihlâk edildiği takdîrde müşteriden kıyye başına beş kuruş mürûriyye

resmi alınması emr edilmişdi. Âtîde beyân edeceğimiz vechle muahharen teşekkül

etmiş olan reji şirketinin zikr olunan havâliye karşı olan muâmelatı mine’l-kadîm

mevcûd olan rüsûm-i nizâmiyyenin tahsîline me’mûr edilmekden ibaret bulunduğu

cihetle oralarda inhisâr cârî olmayıb el-yevm bu rüsûm alınmakdadır.

Tütün öşrü hâric olmak üzere yalnız tütün inhisârı vâridâtının idâresi Galata

bankerlerine tevdî‛ edilmiş ve bilâ-hare 28 Muharrem sene 299 târihli nizâm-nâme

ahkâmına tevfîken Düyûn-ı Umûmiyye İdâresi’ne intikal [365] eylemişdir. Hârice

tütün sevkiyâtı hakkında mer‛î ve ma‛mûlün-bih olan kavânîn ve nizâmât ahkâmı

bâkî kalmak şartıyla dâhilen tütün inhisârının işledilmesi imtiyâzı hükûmet-i seniyye

ile Düyûn-ı Umûmiyye İdâresi’nin ittifâkıyla 20 Receb sene 1300 târihli şartnâme

mûcebince “Karadit? İnşatalid? ve Banker Balasçordir? ve Bank-ı Osmânî ve

şürekâsının ‘Memâlik-i Osmâniyye Duhânlarının Müşterekü’l-Menfaa‛ Reji Şirketi’

nâmıyla teşkîl eyledikleri bir anonim şirkete otuz sene müddetle i‛tâ olundu. Şirket iş

bu imtiyâz ile Memâlik-i Osmâniyye’nin bandrol usûlü cârî olan mahallerinde husûle

gelen umûm tütünleri kâmilen reji magaza ve anbârlarına koymak ve Memelik-i

Osmâniyye hâricine satılacaklardan mâ‛adâ ne kadar tütün kalırsa satın almak ve

bunlardan sarfiyyât-ı dâhiliyeye ayıracağı mikdârı eşkâl ve envâ‛i kanûniyyesi

dâiresinde i‛mâl ve fürûhât eylemek ve diğer mahallerde yani bandrol usûlü cârî

olmayan yerlerde devletce alınmakda olan resimleri tahsîl etmek ve memâlik-i

ecnebiyyeden idhâl edilen yaprak sigâra ağız tütünü ve enfiyyeden alınmakda olan

rüsûmu ve dâhilde tütün bâyi‛lerinden alınacak bey‛iyye resmini ve rüsûm-ı

Page 194: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

186

ihrâciyyeyi tahsîl eylemek ve tütün mahsûlünün terakkisini teshîl ve zirâ‛a muâvenet

için îcâb eden meblağı bilâ-fâiz ikrâz ve bi’l-umûm tütün mahsûlâtını hıfz için

lüzûmu kadar anbârlar inşa etmek husûslarını deruhde eylemişdir.

Muharrem Kararnâmesi’yle tahsîl ve cibâyeti Düyûn-ı Umûmiyye İdâresi’ne

emâneten mevdû‛ olan tütün öşrünün de kâmilen reji mağaza ve anbârlarına vaz‛

olunacak tütünlerden arâzî yani reji idâresi gerek zirâ‛dan müba‛ya edeceği [366] ve

gerek ihrâcât için tüccâra fürûht eyleyeceği tütünler esmânından onda birini hükûmet

hesâbına bi’t-tevkîf hazîne-i celîleye veya emrine teslîm etmesi ve bu muâmele için

bir şey taleb etmemesi şart-nâmenin ahkâm-ı muhteviyyesi cümlesindendir. Reji

şirketi bu imtiyâza mukabil Hükûmet-i Osmâniyye’ye senevî maktû‛an 750 bin Lira-

yı Osmânî te’diye etmeği ve temettuât-ı seneviyyesinin dahi müşterekler beyninde

ber-vech-i âtî taksîmini taahhüd eyledi. Bedel-i maktû‛ ile sermâyenin yüzde sekiz

hesâbıyla fâizi, maârif-i idâre ve i‛mâliyye ve müessisinin komisyon hakkı olan

mebâliğden mâ‛adâ vâridât-ı sâfiyyede beşyüz bin liraya kadar kısmının yüzde otuz

beşinin Düyûn-ı Umûmiyye Meclis İdâresine ve yüzde otuzunun Hükûmet-i

Seniyye’ye ve yüzde otuz beşinin şirkete ve temettuâtın beş yüz bin liradan bir

milyon liraya kadar fazlasının % 34’ü Düyûn- ı Umûmiyye’ye % 39’u Hükûmet-i

Seniyye’ye % 27’si şirkete bir milyondan bir buçuk milyona kadar fazla-i temettu‛un

%30’u Düyûn-ı Umûmiyye’ye % 52 si Hükûmet-i Seniyye’ye %18’i şirkete ve bir

buçuk milyondan iki milyona kadar fazla-i temettu‛un % 20’si Düyûn-ı

Umûmiyye’ye % 70’i Hükûmet-i Seniyye’ye %10’u şirkete iki milyondan fazlasının

%15’i Düyûn-ı Umûmiyye’ye % 75’i Hükûmet-i Seniyye’ye % 10’u şirkete âiddir.

Bu esâs üzerine feji şirketinin ibtidâ-yı teşekkülünden yirmi beşinci sene-yi

nihâyetine kadar birinci tertîb dâiresinde % 30 hesâbıyla Hükûmet-i Seniyye’ye

temetuâtdan 908.506 lira almışdır ki vasatîsi senede 36.328 lira eder.

Tütün reji şirketinin târih-i teşekküle kadar Mısır’a giden tütünlerden 10

kuruş reftiyye alınırdı. Bilâ-hare Osmânlı tütünlerinin Yunan tütünleriyle te’mîn-i

rekâbeti için bu reftiyye beş kuruşa tenzîl edildi. 1304 senesinde bir kuruşa

indirilerek 1310 senesinde iki kuruşa iblâğ olundu.

Mısır’a giden tütünlerin cinsleri mütehâlif olduğu beyânıyla ale’s-seviye iki

kuruş reftiyye alınması muvâfık düşmediğinden bir aralık devletce cinsine göre bir

kuruşdan üç kuruşa kadar mütefâvit reftiyye alınması kabûl edilmiş iken bunun

Page 195: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

187

tatbikâtında sû-i isti‛mâl anlaşılması üzerine 314 senesinde ale’s-seviye 2 kuruş

alınması takarrür etdi. Ahîren resm-i mezbûr 325 senesi Eylülünden i‛tibâren

altınmış paraya tenzîl edilmişdir.

[367]

Tömbeki

Memâlik-i Osmâniyye’de yerli tömbekiler tütünden tefrîk edilmeyerek ânınla

beraber tömbekiden alınan resm ile bey‛iyye de reji şirketine terk olunmuş ve

hâricden idhâl edilen ve yüzde yetmiş beş resme tâbi‛ tutulan ecnebî tömbekilerinin

rüsûmuyle bey‛iyyesi devlete âid bulunmuşdur.

Şu kadar ki yerli tömbekilerden rejinin bedâyet-i teşekkülünde iki kuruş

otuzbeş para alınır idi. El-hâletü hâzihi bunlardan dört kuruş alınmakda olduğundan

muahharen zamm edilen bir kuruş beş para da hazîneye âiddir.

Hükûmet-i seniyye ecnebî tömbekisinin Memâlik-i Osmâniyye’ye idhâliyle

fürûhtu imtiyâzını bir sûret-i mahsûsa da olarak 23 Mart sene 308 ve 4 Nisan sene

1892 târihinden i‛tibâren 22 Mart sene 1333 ve 3 Nisan sene 1917 târihinde kadar

ale’t-tevâli yirmi beş sene müddetle “Tömbeki Şirketi” ünvânı anonim şirketine i‛tâ

eylemişdir.

İş bu imtiyâz duhân rejisinin inhisârına dâhil olan mahallere mahsûs ve münhasıran

olub [368] vilâyât-ı mümtâze iş bu imtiyâzın hâricindedir.

Hicaz, Yemen, Bağdâd, Basra, Trablusgarb, İşkodra, Kosova vilâyetleriyle

Bingazi sacâğında şirket imtiyâz-ı münhasırını muhâfaza etmekle beraber bu

mahllerde müteferriken ahâlîye sastış mu‛âmelâtı ne sûretle cârî ise tagayyür

olunmayıb hâliya îfâsını taahhüd eylemişdir. Bu bâbda şirketle müteakid mukavele-

nâme mûcibince Hükûmet-i Seniyye Memâlik-i Osmâniyye’ye idhâl olunan her cins

ve nev‛ tömbekinin beher kilosundan tearrüfenin müddet-i devamı olan dokuz

senenin hitâmına kadar altın akçe olarak üç kuruş ve müddet-i mezkûrenin

inkizâsından i‛tibâren diğer dokuz sene müddetde beher kilosundan dört kuruş ve bu

müddetin hitâmından müddet-i imtiyâziyye nihâyetine değin yedi sene zarfında da

dört buçuk kuruş resm-i gümrük ahz edecekdir.

Bundan mâ‛adâ şirket-i merkûme senevî dört milyon kiloya kadar idhâl

edilen tömbekinin beher kilosu için hükûmet-i seniyyeye kırk para: dört milyondan

Page 196: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

188

yukarı vukû‛ bulan idhâlâtın beher kilosu için dahi elli para inhisâr resmi te’diyesini

taahhüd eylemişdir. Şu kadar ki hükûmete âid resm-i inhisârın hâsıl eylediği meblağ

her ne mikdâra bâliğ olursa olsun şirket-i merkûme hadd-i asgarî olarak senevî kırk

bin Lira-yı Osmânîyi [369] Hükûmet-i Seniyye’ye i‛tâyı te’mîn eylemişdir. İdhâl

olunan tömbekinin mikdâr-ı seneviyyesi ber-vech-i bâlâ hadd-i asgarî olarak ta‛yîn

olunan kırk bin liralık meblağ-ı seneviyyenin muâdili bulunan dört milyondan

yukarısı için elli para rüsûm-ı inhisâriyyeyi resm-i gümrük ile beraber te’diye

edecekdir. Şirket-i mezkûre idhâl edeceği muhtelifü’l-ihtibâs tömbekileri satıcılar

ma‛rifetiyle hadd-i a‛zamî olarak ber-vech-i zîr ta‛yîn olunan fiyatdan daha yüksek

fiyatla ahâlîye fürûht etdirmemeği taahhüd eylemişdir.

Cins ü nev‛ î Kuruşu

İsfahan Tömbekisi

Birinci nev‛inin kilosu 27

İkinci nev‛inin kilosu 25

Keşan Tömbekisi

Birinci nev‛inin kilosu 25

İkinci nev‛inin kilosu 23

Şîraz Tömbekisi

Birinci nev‛inin kilosu 27

İkinci nev‛inin kilosu 27

Hicaz nâmı verilen Şîraz Tömbekisi

Birinci nev‛inin kilosu 23

İkinci nev‛inin kilosu 21

Üçüncü nev‛inin kilosu 20

Page 197: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

189

BİBLİYOGRAFYA I. ARŞİV KAYNAKLARI

Başbakanlık Osmanlı Arşivi

1- İradeler

Dosya Usulü İradeler Tasnifi (DUİT)

Taltifat (İ.TAL)

Maliye (İ.ML)

2- Dahiliye Nezareti Sicill-i Ahval Defterleri nr. 135.

II. KAYNAK ESER VE İNCELEMELER

ATIF BEY, Arazi Kanunname-i Hümayunu Şerhi, İstanbul 1319.

BARKAN, Ömer Lütfi, Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi: Osmanlı

Devlet Arşivleri Üzerinde Tetkikler- Makaleler II, Yay. Haz. Hüseyin

Özdeğer, İ. Ü. Rektörlük Yayınları. İstanbul 2000.

CHALLAYE, Felicien, Mülkiyetin Tarihi, (Çev. Turgut Aytuğ), İstanbul 1969.

CİN, Halil, Mirî Arazi ve Bu Arazinin Mülkiyete Dönüşümü, Konya 1987.

CİN, Halil-Ahmet AKGÜNDÜZ, Türk-İslam Hukuk Tarihi, II, İstanbul 1990.

ÇALIŞ, Halit, İslam Hukukunda Özel Mülkiyet ve Sınırlamaları, Konya 2004.

ÇEKER, Orhan, Arazi Kanunnamesi, İstanbul 1985.

DEMİR, Fahri, İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı, Ankara 1988.

ERGİN, Osman, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul 1977.

FENDOĞLU, Hasan Tahsin, Osmanlı Hukukunda Temel Hak ve Özgürlükler İçinde

Mülkiyet Kavramı ve Olgusu, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü

Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul 1992.

GÜNAY, H. Mehmet, İslam Hukukunda ve Osmanlı Uygulamasında Kamu Malları,

İstanbul 2001.

IMBER, Colin, Şeriattan Kanuna Ebussuud ve Osmanlı’da İslamî Hukuk, (Çev.

Murteza Bedir), İstanbul 2004.

KARAPINAR, Hüseyin, İslam Hukukunda Ortaklık ve Kira Yoluyla Arazinin

İşletilmesi, M.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Doktora Tezi,

İstanbul 1993.

KENANOĞLU, M. Macit, Miri Arazi, DİA.

MEHMET HURŞİT PAŞA, Seyahatname-i Hudud, (Haz. Alaattin Eser), İstanbul

1997.

Page 198: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

190

[MÜCELLİTOĞLU] Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler Mülkiye

Şeref Kitabı, Ankara 1968–1969.

ÖZTÜRK, Osman, Osmanlı Hukukunda Mecelle, İstanbul 1973.

QUATAERT, Donald, Sanayi Devrimi Çağında Osmanlı İmalat Sektörü, (Çev.

Tansel Güney), İstanbul 1999.

TEKELİ, İlhan- Selim İLKİN, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eğitim ve Bilgi Üretim

Sisteminin Oluşumu ve Dönüşümü, Ankara 1999.

TERZİ, Arzu T., Hazine-i Hassa Nezareti, Ankara 2000.

III. ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK VE SÖZLÜKLER

AKBAYAR, Nuri, Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, İstanbul 2003.

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2000.

DOĞAN, Mehmet, Büyük Türkçe Sözlük, Ankara 2001.

PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, II, III,

İstanbul 2004.

ŞEMSEDDİN SAMİ, Kamusu’l-A‛lam, İstanbul 1322.

, Kamus-ı Fransevî: Fransızcadan Türkçeye Lûgat, İstanbul

1322.

, Kamus-ı Türkî, Enderun Kitapevi, İstanbul 1989.

Page 199: TAHA BEY VE “EMLAK-İ DEVLET” İSİMLİ ESERİNİN TRANSKR PS …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari... · birlikte- biraz daha geliştirilmiş şekli ve ihtiyaç

191

ÖZGEÇMİŞ

Zübeyda AKBAL 1974 yılında Bayburt’ta doğdu. İlkokulu Bayburt Rüştü

Köyü İlkokulu ve Silivri Turgut Reis İlkokulu’nda tamamladı. Ortaokulu Silivri

Lisesi orta kısmında, liseyi Açıköğretim Lisesi’nde bitirdi. 2000 yılında girdiği

Marmara Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden 2004 yılında

Tarihçi ünvanıyla mezun oldu. Aynı yıl Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları

Enstitüsü’nde, Türk Tarihi Anabilim Dalı Yakınçağ Tarihi Bilim Dalı alanında

yüksek lisans pragramına başladı.