585

T.C. · 2016-08-16 · T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Arşiv Dairesi Başkanlığı Yayın No: 9 H.982 (M.1574/1575) tarihli ve TKG.KK.TTd.178

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • T.C.ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

    TAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜArşiv Dairesi Başkanlığı

    Yayın No: 9

    H.982 (M.1574/1575) tarihli ve TKG.KK.TTd.178 Numaralı

    Defter-i Mufassal-ı Livā-i Sivas

    ANKARA2014

    I

  • H.982 (M.1574/1575) tarihli ve TKG.KK.TTd.178 Numaralı Defter-i Mufassal-ı Livā-i Sivas

    PROJE YÖNETİCİSİDavut GÜNEYTapu ve Kadastro Genel Müdürü

    PROJE SORUMLULARIGökan KANALGenel Müdür Yardımcısı

    Zeynel Abidin TÜRKOĞLUArşiv Dairesi Başkanı

    Hayrettin GÜLTEKİNKuyud-ı Kadime ve İlmi Araştırmalar Şube Müdürü

    TRANSKRİPT KONTROL GRUBUMustafa ENGİN Tapu MüdürüSevgi IŞIK TKGM UzmanıFatma AYAN UzmanDilek DOĞAN UzmanMurat ALANDAĞLI Uzman

    YAYINA HAZIRLAYANLARMustafa ENGİN Tapu MüdürüMurat ALANDAĞLI Uzman

    ISBN NO978-605-4971-07-7

    KAPAK(Kapak resminde yer alan eserlerin künyesi sol’dan sağ’a şu şekildedir.)Küçük Minare, Türk Tarih Kurumu, Rİ., D. 204, N.19; Gök Medrese, Türk Tarih Kurumu, OFS., D. 117, N. 4-1; Buruciye Medresesi (Hacı Mes’ud Medresesi), Türk Tarih Kurumu, LAA., D. 185, N. 5

    BASKI - TASARIMTuğçe Gür ÇiçekKayıhan Ajans Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti.,Hoşdere Caddesi No: 201/9 Çankaya – ANKARAwww.kayihanajans.com • [email protected]: 0312 442 72 72 - F: 0312 442 70 81

    ADRESTapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yukarı Dikmen Mahallesi 648. Cadde, 53/C Oran Çankaya - ANKARATel. 0 312 551 23 97- www.tkgm.gov.tr

    Bu kitabın tüm hakları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne aittir. İzinsiz olarak hiç bir şekilde çoğaltılamaz ve para ile satılamaz.

  • 4 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 5Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyıl Sivas ve havalisine ait bu defterin yeni harflere çevrilerek kitaplaş-tırılması son derece önemli bir olaydır. Sivas tarihsel olarak pek çok idari teşekkülün merkezi konumunda yer almıştır. Doğu-Batı Anadolu geçiş yolu güzergahında yer alması şüphesiz bunda önemli bir etkendir. Sivas’ın söz konusu bu konumu coğrafi olarak sağladığı avantajın yanında ticari hayatının da gelişmesine neden olmuştur. Bu nedenle Sivas, pek çok farklı inançtaki insanın hayatını idame ettirdiği önemli bir mer-kez haline gelmiştir. Bu durum Sivas’ın maddi kültür öğelerinin yanında manevî kültür öğeleriyle harman-lanmasına yol açmıştır. Bu durum ancak Sivas’ta Ortaçağ, Yeniçağ ve Yakınçağ Türk-İslam dünyasına ait tarihi eserlerin izlerine rastlanılması ile izah edilebilir.

    Bakanlık olarak, izlerine rastladığımız bu kültürel zenginliğimize dair verileri, devletin XVI. yüzyıl kayıtlarından hareketle gün yüzüne çıkarmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Bizler bu sayede Sivas’ın XVI. yüzyıldaki sancak merkezleri, köy adedi, cemaat, mezra, zaviye isimleri ile onomastik incelemelerimize dair kıymetli bir esere kavuşmuş durumdayız.

    Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzü böylesine önemli bir çalışmayı yayınlaması dolayısıyla tebrik ediyor, çalışmamızın tüm ilim dünyasına hayırlı olmasını temenni ediyorum.

    İdris GÜLLÜCEÇevre ve Şehircilik Bakanı

  • 6 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 7Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olarak arşivimizde yer alan tarihi zenginliğimize ait eserleri yayınlamaya karar vermiş bulunmaktayız. Elinizdeki çalışma Osmanlı Devleti’nin XVI. yüzyıl dünyasında önemli bir Eyaleti konumunda olan Sivas’a ait 178 Numaralı (Eski Numarası 12) ve H. 982 (Miladi 1574/1575) tarihli Sivas Mufassal Tahrir Defterinin yeni harflere çevrilerek yayınlanmasından ibarettir.

    Bu sayede akademik olarak çalışanların yanında Sivas bölgesi başta olmak üzere dönemin idari taksimatı çerçe-vesinde Tokat, Çorum, Amasya yöresine dair yerel araştırmalar yapanlar için de önemli bir başvuru kaynağı vücuda getirilmiştir. Zira bu çalışma sayesinde pek çok idari teşekkülün adı, demografik durumu, iktisadi faaliyetleri ile hay-ri müesseselerine dair bilgilere ulaşılacaktır. Dolayısıyla manevi anlamda Anadolu Coğrafyasındaki maddi-manevi kültür varlığının tescili de sağlanmış olacaktır.

    6 Şubat 1984 tarihinde Kuyud-ı Kadime Arşivimizde yer alan Mufassal İcmal ve Evkaf Defterleri’nin yeni harflere çevrilerek, ilim camiasına kazandırılması maksadıyla bir proje başlatılmıştır.

    Söz konusu proje, “Osmanlı Araştırma Grubu” olarak adlandırılan ve Prof. Dr. Muzaffer ARIKAN başkan-lığında Refet YİNANÇ, Mesut ELİBÜYÜK, Yılmaz KURT, Üçler BULDUK, Yunus KOÇ, Mehmet ÖZ, Murat ÖZGÜR” gibi her biri konusunda uzman kıymetli öğretim üyelerinden oluşan “İlmi Değerlendirme Komisyonu”; Osmanlı mali kayıtlarına has bir yazı türü olarak bilinen siyakat yazı çeşidini mesleki birikim ve tecrübeleriyle oku-yabilen “Mahir ETHEMBABAOĞLU, Ahmet ÇOŞKUN, Nuri TEKBAŞ, Süreyya GÜMÜŞ, Şeyho DUMAN’dan müteşekkil “Transkripsiyon Grubu”; Alpaslan DEMİR, Hülya TAŞ, Şahin SONYILDIRIM, Döndü BABUÇOĞ-LU, Hacı SOYSAL, Murat BABUÇOĞLU, Mehmet GENER, Hatice ERGÜL ve Orhan ÖZDİL’den oluşan ve okunmuş olan kayıtları kontrol eden “Transkripsiyon Kontrol Gurubu” ile nihayet elde edilen verileri büyük bir titizlikle daktilo eden “Asuman ÖZTAŞKIN, Ayfer GÜRBÜZER, Dursune SEZEN, Fahriye YİĞİTBAŞI, Hatice ŞENOL, Nuray PASİNLER, Şehriban ÖZDEMİR’in oluşturduğu “Bilgisayar Giriş Grubu” olarak adlandırılan dört ayrı grupla 2000’li yılların başına kadar devam etmiştir.

    Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olarak geçmişi yirmi yıla aşkın bir süreye dayanan bu çalışmaların, ilk günündeki amaç ve heyecanla başta ülkemiz ve ecdadımızın tarihsel zenginliği ile ecdadımızın hükümran olduğu bölgeler adına bir mihenk taşı olmasını diler, isimlerini yukarıda belirttiklerimiz ile belirtemediğimiz tüm proje çalışanlarına ve büyük bir ehemmiyetle kontrol ve güncel değişiklikleri yaparak, “Defter-i Mufassal-ı Liva-i Sivas” adıyla baskıya hazır hale getiren tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederim.

    Davut GÜNEYTapu ve Kadastro Genel Müdürü

    ÖNSÖZ

  • 8 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 9Arşiv Dairesi Başkanlığı

    İÇİNDEKİLER

    SUNUŞ ..................................................................................................................................................................5

    ÖNSÖZ..................................................................................................................................................................7

    XVI. YÜZYILDA SONİSA, TURHAL, MECİDÖZÜ, ZİLE, HÜSEYİNABAD VE ARTUKABAD KAZALARI .............................................................................11

    BİBLİYOGRAFYA ............................................................................................................................................24

    ÖZET ..................................................................................................................................................................25

    DEFTER-İ MUFASSAL-I LİVĀ-İ SİVAS .......................................................................................................27

    NEFS-İ SONİSA ................................................................................................................................................48

    NĀHİYE-İ TAŞĀBĀD .....................................................................................................................................105

    NĀHİYE-İ FELENBEL...................................................................................................................................139

    NĀHİYE-İ PANBUKÖZÜ ..............................................................................................................................169

    NĀHİYE-İ KŪH-İ KARAKUŞ .......................................................................................................................172

    NĀHİYE-İ FRENK HİSARI ..........................................................................................................................207

    KAZĀ-İ TURHAL ...........................................................................................................................................218

    NEFS-İ TURHAL .............................................................................................................................................218

    KAZĀ-İ MECİDÖZÜ ......................................................................................................................................255

    KAZĀ-İ ZİLE...................................................................................................................................................297

    NĀHİYE-İ MEŞHEDĀBĀD ...........................................................................................................................335

    NĀHİYE-İ YENİ MÜSLÜMAN .....................................................................................................................353

    NĀHİYE-İ ÖZÜ KAVAĞI ...............................................................................................................................363

    NĀHİYE-İ HALKA-İ HĀSS ...........................................................................................................................374

    NĀHİYE-İ AÇACI ...........................................................................................................................................386

    NĀHİYE-İ KUŞTAŞ ........................................................................................................................................397

    NĀHİYE-İ KIZIL KÜNBED ..........................................................................................................................405

    NĀHİYE-İ KARA HİSAR-I BEHRAM ŞAH ...............................................................................................420

    KAZĀ-İ HÜSEYİNĀBĀD...............................................................................................................................437

    KAZA-İ ARTIK ĀBĀD ...................................................................................................................................480

    VASSALELER .................................................................................................................................................551

    DİZİN ................................................................................................................................................................575

  • 10 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 11Arşiv Dairesi Başkanlığı

    XVI. YÜZYILDA SONİSA, TURHAL, MECİDÖZÜ, ZİLE, HÜSEYİNABAD VE ARTUKABAD KAZALARI

    Prof. Dr. M. Akif ERDOĞRU*

    Burada yayına hazırlanan Defter-i Mufassal-ı Liva-i Sivas, el-cildü’s-sani, Yeni No. 12 isimli Sivas Mufassal Defteri’nin ikinci cildi, bugün Sivas, Tokat, Amasya,Yozgat ve Çorum illerininidari sınırlarına giren altı kazayı içine alır. Bu tahrir, II, Selim döneminde, 1574 (982) yılında tamamlanmıştır. Bu kazalar, bu dönemde, altı farklı kadı tarafından idare edilen Sonisa, Turhal, Mecidözü, Zile, Hüseyinabad ve Artıkabad kazalarıdır.1 İlk cilt, Sivas, Sivasili ve Tokat kazalarını içermektedir.2 Rum Eyaleti’nin Sivas sancağına bağlı olan bu kazaların tahriri, Sultan II. Selim tarafından Trabzon sancakbeyi Ömer beye emredilmiştir. Bu tahrir,yayınlanmış olan bir Mühimme kaydından anladığımız kadarıyla, 1570 yılında başlamış, dört yıl sürmüş ve 1574 yılında tamamlanmıştır. Bu tahrirden önce Atayî Bey tahririnin yapıldığından sözedilir.3 Bu defterler, Rum vilayetin son tahrirleridir. Bildiğimiz kadarıyla, bu bölgeler, 1574 yılına kadar, beş kez tahrir edilmiştir. İlk tahrir, II. Murad dönemine kadar geriye gider. Bu bölgeler Yörgüç Paşa tarafından Osmanlı topraklarına dahiledilince, Osmanlı devlet geleneği çerçevesinde, dönemin Tokat beyi Balaban Paşa tarafından tahrir ettirilmiştir. Geç tarihli tahrir defterlerinde adı Balaban Paşa Defteri olarak geçen bu defter, ne yazık ki, zamanımıza ulaşmamıştır. 1455 tarihli Umur Bey tarafından hazırlanan ve halen elimizde bulunan bir tahrir defterinde, Balaban Paşa Defteri’nin adı açıkça geçer. Bu defter, şimdi, İstanbul’da Belediye Kütüphanesinde (Taksim Atatürk Kütüphanesi Muallim Cevdet Yazmaları, MC 092) muhafaza edilmektedir. Bu bölge ile ilgili ikinci bir defter, İcmal defteri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu Tahrir Tasnifi’nde mevcuttur (TD 41). Üçüncü tahrir defteri, 1530 tarihli olup, Başbakanlık Osmanlı Arşivi tarafından yayınlanmıştır. Bu defter, tüm Rum vilayetini kapsar.Rum Vilayeti’nin hemen hemen tüm vergi kaynakları özet olarak bu defterde zikredilmiştir. Bu bölgeyi kapsayan başka bir İcmal defteri İstanbul’da Tapu Tahrir Tasnifinde, TD 339 numara ile, muhafaza edilmektedir. Bizim burada yayınladığımız bu defter, Rum eyaletinin beşinci ya da altıncı tahrir defterlerinden biridir. İçlerinde en iyi durumda olan defterdir. Budefter sayesinde, Sivas’ın batı tarafları ile ilgili değerli bilgiler elde edebiliyoruz.

    1. SONİSA KAZASIOsmanlı idari teşkilatında, Sonisa kadılığı beş bölgeye ayrılmıştır: 1.Taşabad (Erbaa bölgesi), 2.Felenbel (Yıldızeli),

    3.Panbuközü, 4.Kuh-ı Karakuş 5.Frenk Hisarı.

    Sonisa kadılığı. bugünkü lokalizasyona göre, Sivas’ın batısından başlayarak, Yıldızeli (Felenbel) dahil, Tokat ve Amasya’nın kuzey taraflarını içine alan, Niksar’ın doğusunda, Ladik’in batısında kalan bölgeye tekabül etmektedir. Kabaca, Amasya ve Tokat’ın kuzeyinden Sivas’a ulaşan bölgenin adıdır. Zile, Turhal, Artova, Sivas, Niksar, Koyluhisar ve Karahisarı Şarki gibi kadılık merkeziydi. 1574 yılında yedi adet mahalleden oluştuğu gördüğümüz bu şehir, bugün Amasya ili Taşova ilçesine bağlı Uluköy olarak lokalize edilir.4 Bu kasabanın önemi, Tebriz-Bursa ipek yolunun buradan geçmesinden kaynaklanıyordu. Bu bölge üzerine bir kitap neşretmiş olan Dr. İsmail Kıvrım, hem bir subaşılık hem de kadılık halinde örgütlenen Sonisa’da bir cami ile iki medresenin bulunduğunu, kalenin olmadığını, Osmanlı öncesi idarî geleneklerin burada Osmanlılarca devam ettirildiğini yazar.5 Onun tespitine göre, özel olarak, Sonisa nahiyesi ise Taşova ve Erbaa bölgelerini içine alır.6

    Felenbel bölgesi ise bugünkü Yıldızeli ve civarıdır.

    Frenk Hisarı denilen bölge, bugünkü Erbaa ilçesinin güney kısımlarıdır. Frenk Hisarı köyünün ismi, Sokutaşı köyü olarak değiştirilmiştir.

    Pamuközü bölgesi ise bugünkü Ladik ile Taşova aarsında kalan, Taşova’nın batı kısımlarıdır.

    Kuh-ı Karakuş ise Erbaa’nın kuzeyindeki Çarşamba’nın güneyindeki dağlık alanı ifade eder.

    * Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected] Rum vilayetinin idari teşkilatı üzerine bkz. Tayyip Gökbilgin, ‘15. ve 16. Asırlarda Eyalet-i Rum’, Vakıflar Dergisi, VI, İstanbul 1965, s. 54.2 Tuncer Baykara,Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş-I-, Anadolu’nun İdari Taksimatı, Ankara 2000, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü

    Yayınları, s. 179-1803 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s. 58a4 Sadi Bayram, ‘Anadolu’da XIII. Yüzyıl Bir Rufaî Zaviyesi’, CIEPO, IX, Tebliğler, Ankara 1992.5 İsmail Kıvrım, 15-16. Yüzyıllarda Sonisa Kazası (Taşova-Erbaa), Yerleşme, Nüfus ve Ekonomi, Konya 2013, Aybil Yayınları, s. 436 Kıvrım, aynı eser, s. 18, 36

  • 12 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Sonisa, hem bir adlî ve coğrafî bölge adı hem de bir şehir adı olarak, ilk olarak 1455 tarihli defterde geçer.7 Aynı isim, 1574 tarihli Sivas Mufassal Defteri’nde de geçer. Amasya tarihçisi Hüseyin Hüsameddin tarafından ileri sürülen bir görüşe göre, ‘Turani hükümdar Sonus han tarafından kurulmuş ve onun adına izefeten Sunisa, Sanusa, Sanusat’ olarak da adlandırılmıştır. Ünlü seyyah İbni Battuta, Anadolu seyahati esnasında, bu şehirde faaliyet gösteren Rufaî tekkesinde (Seyyid İbrahim er-Rufaî zaviyesinde) konaklamıştır. Evliya Çelebi, bu şehrin Niksar sınırında olduğunu; cami, hamam, mescidi, bağ ve bahçeleri olan mamur bir kasabacık olduğunu yazar.8 Sonisa, Sivas’a bağlı önemli şehirlerden biriydi.

    Tablo 1: 1530 yılında kadılıklar ve yenmiyeleri (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri (937/ 1530), II, Ankara 1997, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı yayınları)

    Kadılıklar Yevmiyesi

    Etrakiyye-i Büzürg kadısı (İnallu Aşireti kadısı)

    50 akçe

    Sivas kadısı 40 akçeSonisa kadısı 40 akçeKarahisar-ı Şarki kadısı 40 akçeZile kadısı 30 akçeTurhal kadısı 20 akçeArtukabad kadısı 20 akçeNiksar kadısı 20 akçeKoyluhisar kadısı 10 akçe

    Sonisa’ya ait ilk bilgilerimiz, 1455 yılına aittir. Geleneksel esnaf ve zanaatkarların faaliyet gösterdiği orta halli bir yerdir. 1530 yılı verilerine göre, Sivas’a bağlı olan Sonisa, Niksar ile birlikte müstakil bir sancak halinde örgütlenmiştir.9 Rum Paşası ise Sivas’ta otururdu. Sonisa’nın nüfusu, rakam açısından karşılaştırıldığı zaman, hem Sivas merkezden hem de Çorum, Tokat ve Amasya’dan epeyce düşüktü. Sonisa, 1530 yılında altı mahallelik bir kasabaydı: Hüseyin Ağa camii, Hafız, Mevlana Sinan Mescidi, Süleyman Fakih, Kazuran ve Cedid mahalle. Ashab-ı Efdine10 olarak belirtilen Mehmed v. Kadı Dursun ile Sonisa kadısı Mevlana Hacı Muhyiddin’in taalukatı, 377 nefere ulaşmıştı. Şeyh Şirmerd, Şeyh Mihmad ve Hıdır İlyas zaviyeleri burada bulunuyordu. On dört kişinin muhafaza ettiği Yenişehir kalesi, Sonisa civarında yer alıyordu. 1530 tahriri, Sonisa ve yakın çevresinde, 10 zaviye, 160 köy, 13 cemaat, 1 hamam, 2 cami, 1 kale ve 1 nefs’den sözeder.11Sonisa, 1574 yılına kadar, fazla bir gelişme gösteremedi. Kasabada gayrımüslim nüfusa rastlanmaz. 1574’desadece Çeşme Mescidi isimli yeni bir mahalle kuruldu. Halbuki, biz biliyoruz ki, aynı süreçte, Orta ve Batı Anadolu şehirlerinin nüfusu yüzde yüze varan oranlarda arttı. Nitekim, Dr. İsmail Kıvrım, Sonisa’nın kırsal kesimdeki nüfus artışından kaynaklanan kentsel gelişmeden, Sonisa’nın nasibini almadığı görüşünü haklı olarak ileri sürer.12 Bu bölgede nüfusun azalması ya da durağanlaşmasının temel nedeni olarak da, depremler, veba, kıtlık ve Osmanlı-Safevi harplerini ileri sürer.13 Siyasî istikrar ve Yeşilırmak’ın kollarıyla sulanan toprakların verimli olması sayesinde mevcut nüfusu beslemiştir.14 Gerçekten, Sonisa ve Zile gibi kültürel ve ticarî bir şehir olamamıştır. 1530 tahririnden anlaşıldığı kadarıyla, Sonisa’ya ait vakıf gelirlerin Seyyid Nureddin zaviyesine, Havza’daki Firuz ağa medresesine, ser-rikabi Hüseyin ağa cami ve medresesine; İskender Abdal hangahına ve Şeyh Mahmud zaviyesine tahsis edildiği görülür.15 Sonisa’da Hızır Paşa medresesi ile Şeyh İbrahim Rufaî zaviyesi gibi birkaç binanın ismi geçer. Sonisa, ihtişamını büyük ihtimalle Osmanlı idaresi öncesinde yaşamış olmalıdır. Zira, Sonisa’nın çoğunlukla tarımsal gelirleri, Osmanlı idaresi öncesinde ciddi biçimde paylaştırılmış; köy örgüsü kuvvetli biçimde oluşturulmuş ve bu paylaşım Osmanlı idaresi döneminde de büyük ölçüde aynen devam ettirilmiştir.

    Rum Evkaf Defterinden anlaşıldığı kadarıyla, Sonisa, aslî olarak, II. Murad döneminin devlet adamlarından Hızır Paşa’nın şehridir. Ancak; Osmanlı idaresi öncesinde büyük olasılıkla Taceddinoğulları hanedanıyla akrabalığı olan Doğanşahoğulları Sonisa’da egemenlik sürmüşlerdir. Bundan başka, Cüneydbeyoğulları, Abdülvehhaboğulları ve Hayreddinpaşaoğulları gibi sülalelerin Sonisa’da vakıf ve mülkleri olduğu görülür. Sonisa’nın gelirleri, Hızır Paşanın Kudüs’teki vakfına, Kudüs’te hatunu

    7 Sonisa’nın tahrir defterleri üzerine bkz. 387 Numaralı Defter, s. 108 Kıvrım, aynı eser, s. 429 Tayyip Gökbilgin, aynı yazı, s. 52; Ahmet Şimşirgil, ‘Osmanlı Taşra Teşkilatında Rum Beylerbeyliği’, Türklük Araştırmaları Dergisi, 5, İstanbul

    1990, s. 29210 Bu kelime Osmanlı Arşivi Yönetimi’nin yayınladığı tahrirde defterinde Efdine olarak okunmuştur (387 Numaralı Defter, s. 194). Ancak kelimenin

    okunuşu sorunludur. Büyük ihtimalle, toprak tasarruf eden ileri gelen Müslüman aileleri tanımlıyor.11 387 Numaralı Defter, s. 527, 54312 Kıvrım, aynı eser, s. 4613 Kıvrım, aynı eser, s. 72-7314 Kıvrım, aynı eser, s. 14515 387 Numaralı Defter, s. 542-543

  • 13Arşiv Dairesi Başkanlığı

    için yaptırdığı medresesine, muhtemelen Sonisa olan Hızır Paşanın hatununun türbesine ve Hızır Paşanın Sonisa’da olan medresesine harcanmıştır. Bundan başka, Niksar’da bulunan Nahcıvan zaviyesinin; Tokat’ta bulunan Pervane medresesinin16; Taraklıborlu’da olan Hüseyin Çelebi camiinin; Havza’da olan Firuz Ağa medresesinin; Değirmeli köyü camiinin; Seyyid İbrahim Rufaî zaviyesinin; Şeyh İbrahim zaviyesinin; Hüseyin Ağa cami ve medresesinin; Sultan Hatun camiinin; Seyyid Nureddin zaviyesinin ve Mekke’nin Sonisa’da vakıfları olduğu görülüyor. Bu gelirler, büyük ölçüde tarımsal ürünlerden ibaretti. Bölgede, ileride tafsilatlı bilgi vereceğimiz üzere, çeltik ekildiğine dair veriler bulunuyor. Ayrıca, Sonisa’nın bir dönem Pervaneoğullarının eline geçtiği de anlaşılıyor.17

    1574 yılıyla ilgili nüfus verileri incelendiği zaman, Sonisa’nın nüfus yapısı dört ana grupta sınıflandırılabilir: Birincisi, birbirine müteselsilen kefil olan mahalle halkıdır ki, şehirli olarak tanımlayabileceğim bu grubun çoğunluğu hukukî bakımdan köylü stataüsündedir. Bunlar, köylülerin (raiyyet) ödediği vergilerin çoğunu ödemekle mükellef kılınmışlardır. Nüfusun büyük çoğunluğunu bu grup oluşturur.18

    İkincisi, ‘taallukat’ adı altında deftere kaydedilen ve genellikle Kadızadeliler olarak tanımlanan geniş Müslüman ailelerdir. Bunlar, Sultan tarafından koruma altına alınmışlardır. Bu koruma, büyük ölçüde vergi muafiyetiyle ilgilidir. Sonisa Kadızadelileri, avarız, örfi vergiler, koyun, arı, hububat ölçümü ve bazar vergilerini ödemekten muaf tutulmuşlardır. Bu büyük Müslüman aileleri genellikle Kadı ailesi olduğu görülmektedir: Sonisa kadısı Hacı Muhyiddinin ailesi, Kadı Dursun’un oğlu Mehmed’in ailesi, Hacı Seyyid İmadeddinin ailesi, İran’dan (diyar-ı Acem) göçetmiş,19 Sonisa’da yerleşmiş derviş grupları ve Kaya Çelebi ailesidir. Bunlarla aynı statüde sayılabilecek bir diğer grup da Sonisa Camii’ne hizmet eden bazı ailelerdir ki, bunlar da bu tür vergilerden muaf tutulmuşlardır. Osmanlı merkezi yönetimi, büyük ihtimalle sünni olan bu Müslümanları, Osmanlı-Safevi harplerinden dolayı burada tutma çabası içine girmiştir.

    Sonisa’nın mahalle isimlerine bakıldığı zaman, bu isimlerin burada etkili olan Müslüman ailelerden geldiği ve bunlar tarafından kurulduğu ortaya çıkar. Bu ulema aileleri, vergi muafiyetlerinin kaldırılmaya çalışıldığı bu dönemde, çoğu Anadolu şehirlerinde olduğu gibi, sadece vergi muafiyeti hakkını ellerinde tutmakla kalmamışlar, aynı zamanda şehrin ekonomik faaliyetlerine de el atmışlardır.

    Üçüncüsü grup ise emekli askerlerdir. Tımar yiyerek hayatını kazanmış olan emekli tımarlı sipahiler ile oğulları Sonisa nüfusu içinde vergi muafiyetini devam ettiren grupları arasında kalmışlardır. Osmanlı merkezi yönetimi, Kanuni Süleyman’ın saltanatının son dönemi ile oğlu II. Selim’in saltanatı döneminde, tımarlı sipahilerin oğullarına tımar veremediği için, bu gruplar en azından daha önce elde ettikleri vergi muafiyetlerini koruma çabası içine girmişlerdir ve genellikle de korudukları gözlemlenmektedir.

    Sonisa çevresinde, köylerde yerleşmiş, yoğun bir kırsal nüfusun olduğu görülür. Genellikle köylüler olarak adlandırılabilecek bu nüfustan farklı olarak, Osmanlı merkezi yönetimi tarafından cemaat adı altında tanımlanan yarı-göçer Türkmen nüfusuna da rastlanır. Bu göçebe nüfusun bir kısmı İran ve Doğu Anadolu’dan göç ederek, Sonisa çevresine gelmiş olan kırsal nüfustur.

    Orta ve Doğu Anadolu’nun çoğu şehir çevrelerinde olduğu gibi, Sonisa’da Şarkiyan adı altında, kuvvetli olasılıkla Osmanlı-Safevi harplerinden kaçarak, Sonisa’da yerleşmiş az sayıdaki nüfusa rastlanır. Bu durum, Sonisa’nın az da olsa, İran’dan gelen az bir Sünni Müslüman nüfusu istihdam ettiğini gösterir. Bu ailelerin ziraatle meşgul oldukları ve vergilerini Osmanlı hazinesine ödedikleri görülüyor. Ayrıca, Sonisa’da Orta ve Batı Anadolu şehirlerinin kırsal bölgelerine gelen göçebe veya yarı göçebe ailelere rastlanır. Özellikle Akça Keçili aşiretinin Sonisa’nın yaylak ve otlaklarını tercih ettiğini görüyoruz.

    1.1. PANBUKÖZÜ NAHİYESİ

    1530 tahririnde bu isim geçmez. Altı köy ile bir mezraanın bulunduğu küçük bir alandır. Bu alanda çeltik ekildiğine dair bilgiler vardır. Bugünkü Ladik ile Taşova arasında kalan, Taşova’nın batı kısımlarıdır. Vakıf tahririnde Taşova ile Panbuközü birlikte yazılmıştır: Şeyh Vakkas, Seyyid Nureddin, Mustafa bey, Zidvi, Şerefeddin ve Ahi Pehlevan zaviyelerinin vakıfları vardır. Güç Arslan, Şemseddin ve Cüneyd Bey oğullarının faal olduğu bir bölgedir. Burada Kudüs’teki Hanım Hatun medresesi, Hüseyin Ağa cami ve medresesi ile Hızır Paşa medresesinin vakıfları bulunmaktadır.20

    1.2. TAŞABAD NAHİYESİ1530 tahririnde bu isim geçmez. Taşova (Taşabad) bugün Amasya’nın ilçelerinden biridir. 1574 tahririnde isimi geçer.

    16 Bu medrese Gök Medrese olarak da bilinir. Bkz. Ahmet Şimşirgil, ‘XVI. Yüzyılda Tokat Medreseleri’, Tarih İncelemeleri Dergisi, İzmir, s. 235.17 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, Tapu ve Kadastro Arşivi, Ankara, s. 61-6318 Suraiya Faroqhi, on altıncı yüzyılın ikinci yarısında Sivas’ın, Bursa, Kayseri, Ankara, Tokat ve Konya’dan sonra en kalabalık kent olduğunu

    belirlemiştir (Osmanlı’da Kentler ve Kentliler,s. 376). Ayrıca, on altıncı yüzyıl ortalarında, Amasya, Tokat ve Sivas’ta orta halli köylerde Alevî/ Kızılbaşların bulunduğunu; bunların Osmanlı sultanı tarafından asker olarak dikkatli biçimde kullanıldıklarını yazar (Subject of the Sultan, I. B. Tauris, 2007, s. 98)

    19 Rum kanunnamesine göre on yıldan fazla süre ile bir yerde oturanlar başka bir yere göçettirilmeyecektir.20 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri

  • 14 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    1.3. FELENBEL NAHİYESİ1530 tahririnde bu isim geçmez. Felenbel (Yıldızeli) bugün Sivas’ın en kalabalık ilçesidir. Felenbel ile ilgili bilgilerimiz

    çok azdır. 1574 yılında, her ne kadar kasaba (nefs) olarak tanımlansa da, Felenbel’in köyden bir farkı yoktur. İkiköy ile bir kaç çiftliğin bulunduğu bir alan olarak tanımlanmıştır. Vakıf kayıtlarında, Şeyh Şeref ve Hıdır İlyas zaviyelerinin burada olduğu görülür. Çaşnigir medresesi, Hüseyin ağa medrese ve camiinin, Amasya’da bulunan Ali Bey mescidinin, Saçlu Hayreddin camiinin ve Rumeli beylerbeyi Yakup Paşa’nın Amasya’da yaptırdığı cami ve hangahına (Çilehane) ait vakıflar bulunur.

    1.4. FRENK HİSARI NAHİYESİ1530 tahririnde bu isim geçmez. 1574’de on iki köyün bulunduğu bir alandır. Çağırgan Baba Zaviyesi bu yerde bulunur.

    Bugünkü Erbaa ilçesinin güney kısımlarıdır. Frenk Hisarı köyünün ismi, Sokutaşı köyü olarak değiştirilmiştir. Vakıf kayıtlarından bu bölgenin Cüneyd beyin mülkü olduğu anlaşılmaktadır. Ser-Rikabî Hüseyin ağa bunların bir kısmın satın almış; medrese ve camisine vakfetmiştir. Ayrıca, Muzafferoğullarının burada oldukları görülüyor. Kazabad’da Hacı İvaz Paşa medresesinin burada vakıfları vardır.

    1.5. KUH-I KARAKUŞ NAHİYESİ1530 tahririnde bu isim geçmez. 1574 tahririnde Müsellem ve Etrak cemaatlerinin bölgesi olarak zikrediliyor. Erbaa’nın

    kuzeyindeki Çarşamba’nın güneyindeki dağlık alanı ifade eder. Bir haritada Ünye ile Niksar arasındaki bölge olarak belirlenmiştir.21 Burada Firuz Ağa medresesi ile Amasya’daki Ali Bey mescidi ile II. Bayezid imaretinin vakıfları vardır.22

    2. TURHAL KAZASITurhal, bugün, 130. 985 nüfusu ile, Tokat’ın en kalabalık ilçesidir. Turhal, Turhal kasabası, 1530 yılında, 88 hanelik nüfusa

    sahip tek mahallelik (Cami) bir yer olarak görünüyor. Nahiyesinin olmadığı görülür Burada dört adet zaviyenin bulunduğu yazılıdır: Ahi Yusuf Perrende, Şeyh Şihabeddin, Pir Ahmed Dede b. Ahi Ali ve Ahi Recep zaviyeleri. Beş tımarlı askerin muhafaza ettiği Turhal kalesinin kısmen önemini koruduğu anlaşılıyor.23 Evliya Çelebi, Turhal kalesini, Danişmendoğullarından Turhal isimli bir Etrak beyinin yaptırdığını yazar. Sonra ‘Ermen kefereleri’ ele geçirmiştir. 795’te Yıldırım Bayezid tarafından ele geçirildi. Pek sağlam bir kale değildi. Taştan küçük bir kale olan Turhal kalesi, Zile’ye bir konak mesafedeydi. Turhal vadileri ‘ekin ocağı’ olduğundan ahalisi ‘çiftçi ve ekinci’ idi.24

    1574 yılında ise Turhal, Sivas’a bağlı altı mahallelik önemli bir şehirdir. Cami, Bazar, Ahi Yusuf Mescidi, Hamam Mescidi, Yeni Mescid ve Hacı Celal isimli mahalellerden oluşan Turhal’in da iç ve dış göçlerden nasibini aldığı farkediliyor. 1574 tarihli defterimizde ‘ez-haricîn’ adı altında kayıtlara geçen ve Turhal’a dışarıdan geldiği anlaşılan bu gruplar, büyük olasılıkla Şarkiyân adı altında kaydedilen ve İran’dan göçeden gruplardan başkası değildir. Turhal, Sonisa gibi, önemli Müslüman ailelerin oturduğu bir yer olarak görünmez. Bu dönemde, tarımla geçinen ve köylülerin ödediği vergilerin hemen hepsini ödeyen küçük bir şehir görünümüne sahiptir. Tek şehirli ekonomik faaliyet, kumaş boyacılığıdır. Turhal şehir merkezinde bir boyahanenin varlığı belgelenebiliyor. Ahi Ali, Ahi Yusuf ve Ahi Recep adlı ahilerin varlığı da bir dönem Turhal’ınahi merkezi olduğunu gösteriyor.

    Turhal’a ait vakıf kayıtları incelendiği zaman,25 Turhal ve civarına ait vakıf gelirlerin çoğunluğunun Tokat ve Amasya’da bulunan birtakım dini kurumlara harcandığı ortaya çıkıyor. Tokat’ta bulunan Sultan Mehmed Camii, Tokat Camii, Amasya’da Hatuniyye (Sultan Ahmed’in annesi Bülbül hatun adına) imareti, Amasya’da Yörgüç Paşa İmareti ve Amasya’da Şadgeldi kızı Safa Paşa Türbesinin Turhal’a vakıfları olduğu görülüyor. Bunların dışında, Ahi Yusuf Perrende Zaviyesi, Şeyh Şihabeddin Zaviyesi, Pir Ahmed Zaviyesi, Turhal Camii, Kadı Hasan Darülhadisi, Yazıcı Hangahı, Hacı Lülü Zaviyesi, Ali Ağa Zaviyesi, Mevlanazâde Türbesi; Bayezid Paşa İmareti, Ahi Yusuf Zaviyesi, Hacı İvaz Paşa Medresesi, Şeyh Sadi Zaviyesi, Kayluoğlu Zaviyesi, Gülgun Hatun Türbesi ve Tokat’ın Kavak köyündeki Ahi Recep Zaviyesinin burada vakıfları olduğu belgeleniyor.26 1574 yılında Turhal çevresinde faaliyet gösteren göçebe nüfusa rastlanmıyor.

    3. MECİDÖZÜ KAZASIMecidözü, bugün Çorum’un orta halli ilçelerinden biridir. 1530 tahririnde Tokat’a bağlı Turhal’ın bir nahiyesi

    olarak görünür.27 Vakıf kayıtlarına bakıldığı zaman, Mecidözü köylerinin çoğunun Tokat’taki Hatuniye imaretinin vakfı

    21 İslamoğlu, s. 10622 Karakuş vakıfları üzerine bkz. İslamoğlu-İnan, s. 165-16623 387 Numaralı Defter, s. 475-47724 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, s. 4325 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri26 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri27 387 Numaralı Defter, s. 478

  • 15Arşiv Dairesi Başkanlığı

    olduğu ortaya çıkıyor. Selim Abdal, Şeyh Kutluca, Şeyh Harirken, Balım Sultan, Şeyh Polad, Miyane Sultan ve Şeyh Adil Zaviyelerinin Mecidözü köylerinde vakıfları bulunuyordu. Abdülvehhaboğulları ile Hacı Bektaş’ın evladından olduğu kabul edilen Bektaş Çelebi b. Hüdaverdi’nin28 de vakıfları vardı. Ayrıca, Amasya’da Ayas Ağa medresesinin; Osmancık’taki Mehmed Paşa imaretinin, Çat mescidinin; Karağan Öyük köyü camiinin ve Yörgüç paşa imaretinin vakıfları olduğu belgelenebiliyor. 1574 tahririnde Sivas Sancağında bir kaza bölgesidir. Şeyh Polad, Şeyh Harirgin, Şeyh Kutluca, Mescid ve Miyane Mezarı zaviyelerinin ismi geçer. Ulu Yörük ile Harbendelü cemaatinin yurdudur. Bu bölgenin dışarıdan göç aldığına dair kanıtlar vardır.

    4. ZİLE KAZASIZile ve Tokat’a bağlı ilçelerdendir. Zile kazası ise sekiz nahiyeye bölünmüştür: Meşhedabad, Yeni Müslüman, Özü Kavağı,

    Halka Has veya Halka-i Hass, Açaçı, Kuştaş (Üç Taş), Kızıl Künbed ve Karahisarı Behramşah.1574 tahririnde en ayrıntılı biçimde yazılan yer, Zile kazasıdır. Bu kaza, sekiz bölgeye taksim edilmiştir: Meşhedabad, Yeni Müslüman, Özü Kavağı, Halka Has veya Halka-i Hass, Açaçı, Kuştaş, Kızılkünbed ve Karahisarı Behramşah. Tüm bu coğrafi ve adli bölgeler, Zile çevresinde bulunmaktadır. Bu bölge üzerine bir makale neşretmiş olan Murat Hanilçe’nin tespitlerine göre, Acaçı ve Özü Kavağı nahiyeleri, Yozgat’a bağlı Kadışehri ilçesi ile Çekerek ilçesi ve kırsalını kapsamaktadır. Açaçı, bugünkü Bayındıröyük köyü ve çevresidir. Yeni Müslüman nahiyesi, Yıldıztepe (Boztepe) ve kırsalına denilmiştir. Halka Has veya Halka-i Hass nahiyesi, Yozgat’ın Kadışehir ilçesine tekabül etmektedir. Hüseyinabad nahiyesi, Çorum’un Alaca ilçesi ile Yozgat’ın Sorkun ilçesi arasında kalan bölgenin ismidir. Karahisarı Behramşah, ileride tafsilatlı biçimde açıklanacağı üzere, bugünkü Akdağmadeni ilçesi sınırları içinde kalan Müşalim köyüdür. Kızılkünbed nahiyesi, Yozgat’ın Çekerek ilçesi ile Aydınlık ilçelerini kapsamaktadır. Kilmiğad kalesi burada bulunur.29 Meşhedabad nahiyesi, Zile’nin Boztepe köyüne ve bölgesine verilen coğrafî isimdir. Kuştaş ise Zile’nin İğdir bölgesine verilmiş isimdir.30 Tahrir defterlerinde geçen ve II. Selim döneminde kullanılan bu yer isimlerinin çoğu, zamanımızda kaybolmuş, unutulmuş veya bir vesile ile isimleri değiştirilmiştir. Böyle bir mülki ve adli düzenlemeninin temel gerekçesi Osmanlı merkezi yönetiminin kolayca vergi tahsil etmesidir.

    1530 yılında Zile, 226 hane ve 14 mahalleden oluşan büyükçe bir kasaba görünümündeydi. 6 zaviye, 1 medrese ve 1 hamamın olduğu görülüyor. Tamğa ve bac-ı bazar vergileri tarhedildiğine göre, Zile, bölgenin ticari merkezlerinden biriydi. Şeyh Kulu, Edhem Çelebi, Ömer Çelebi, Hacı Halil, Helvayi ve Ahi Evren Zaviyeleri Zile’de bulunuyordu.31 Prof. Suraiya Faroqhi, Zile’yi, on altıncı yüzyılın ikinci yarısında, Urla, İskilip, Niksar, Demirci ve Adana gibi 3-500 nüfuslu şehirler arasına sıralar. Zile’de Helvayî zaviyesine ait on altı vakıf dükkan tespit etmiştir.32 1574 yılında ise Zile, on üç mahallelikSivas’a bağlı bir şehir olarak kaydedilmiştir. Alaca Mescid, Cami, Hacı Hasan Mescidi, Kethüda, Şeyh Kulu, Kale, Hacı Yakub, Deredepe Mescidi, Ulu Pınar, Yazıcı, Bağluca, Sakkayan Mescidi ve Minare isimli mahalellere sahiptir. Zile, ticarî özelliğini korumuş gibi görünüyor. Zira, burada, bir hafta pazarı kuruluyordu. Sonisa’da olduğu gibi, pamuklu ve keten kumaşların boyandığı birboyahane bulunmaktadır ve çok sayıda akarsu gücüyle işleyen değirmen vardır. Bildiğimiz kadarıyla, on altıncı yüzyılın ilk yarısında Zile, Ladik, Kemah, Osmancık, Niksar ve Hısnımansur gibi 200-300 hanelik nüfusa sahip olan küçük şehirler arasına girer. Kalesinin yıkıldığına dair kanıtlar vardır. Kale mescidi ve Kale yeri33 gibi yer isimleri, Zile kalesinin bir dönem mevcut olduğuna işaret eder. Çevresinde göçebe nüfusa rastlanmaz. Kırlık alanlar, yerleşik köylüler tarafından on altıncı yüzyıl öncesinde yoğun biçimde iskan edilmiştir.

    Zile’ye ait vakıf kayıtları incelendiği zaman,34 Zile’nin önemli bir kültürel ve İslami bir merkez olduğu ortaya çıkar. Şehrin merkezi Cami-i Atik’dir. Bu cami etrafında Taceddin Paşaya ait vakıf dükkanlar vardır. Hemen her mahallenin bir mescidi ve bu mescidin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuş bir vakfı bulunmaktadır. Hacı Mahmud isimli bir hayırsever, burada çeşmeler yaptırmıştır. Eski ve Yeni olmak üzere iki hamam faaliyet göstermektedir. Ayrıca, Hacı Hüseyin isimli biri Cedid Cami adında yeni bir cami inşa ettirmiştir. Edhem Çelebi, Şeyh Kulu, Ömer Çelebi, Çilehane ve Kalenderhane Zaviyeleri de bulunmaktadır. Bu durum, Zile’nin Kalenderi ve Mevlevi merkezlerinden biri olduğunu ortaya koyar. Zile’nin köylerinde de Şeyh Salsal, Şeyh Nusret, Şeyh Yakub, Şeyh Bahadır, Doğan Eymirci, Şeyh Eyilik, Aye Sultan, Veli Şeyh ve Karabıyık isimli küçük tekkelere rastlanmaktadır. Zile’ye bağlı Kadışehri köyünde ise bir Mevlevihane’nin mevcut olduğu ortaya çıkmaktadır. Zile’ye bağlı İğdir köyünde de bir caminin olduğu görülüyor.35

    Sonisa ve Zile bölgesi, on altıncı yüzyılın sonlarında fazla sayıda göçebelerin faaliyet alanı olarak görülmez. Hacı Beyli, Ağça Keçili, Şarkiyan, Harbendelü (Çölmeklü), Hacılı, Ahi Memişli, Tavşanlı, Elvanlı ve İnallu (Teberrüklü) gibi aşiretlerin

    28 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, 68b29 387 Numaralı Defter , s. 23830 Murat Hanilçe, ‘Vatan Topraklarındaki İmza: Türk Yer Adları, Zile Kazası Örneği (1455 1575)’, Turkish Studies, Cilt 8/ 2, Kış 2013, s. 89-13531 387 Numaralı Defter, s. 455-45632 Suraiya Faroqhi, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, Türkçesi: Neyyir Kalaycığlu, İstanbul 1994, 2.baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 376-37733 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, s. 4634 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, s. 4635 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, s. 46-56

  • 16 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    faaliyet gösterdiği bir alan olarak karşımıza çıkar. Bunlar içinde İnallu ve Ağça Keçili cemaatlerinin diğerlerine göre daha aktif oldukları anlaşılıyor.

    4.1. MEŞHEDABAD NAHİYESİ

    1530 yılında Meşhedabad, 44 hanelik küçük bir kasabadır. Lokalizasyonu sorunludur. Toplam 469 hane nüfusu olan 16 köy buraya bağlanmıştır. Üç adet zaviyenin olduğu yazılmıştır.36 Orta halli bir kasaba olan Meşhedabad kasabası (Zile’nin Boztepe köyü) da adli bakımdan Zile kadılığına bağlanmıştır. Tahrir defterlerinde ilginçve nadir geçen bir tarih terim olarak Müvalât kelimesine Meşhedabad’da rastlarız. Bu kelimenin, kendi aralarında dostluk ve arkadaşlığa dayalı olarak oluşturulmuş Müslüman grubu ifade ettiğini sanıyorum. Bu grubun siyasibir tarafının olmadığı görülüyor. Müvalat’a bağlı kişiler, köylülerin ödediği raiyyet vergilerini ödemekle yükümlü kılınmışlardır. Zira, herhangi bir vergi ayrıcalıklarının olduğu görülmüyor.

    4.2. YENİ MÜSLÜMAN NAHİYESİ

    1530 tahririnde 7 köy 3 mezraa ve 1 zaviyenin bulunduğu, 232 hane nüfusa sahip küçük bir alandır. Şeyh Dede isimli bir zaviyenin bu bölgede olduğu görülüyor.37

    4.3. ÖZÜ KAVAĞI NAHİYESİ

    1530 tahririnde Açaçı ile birlikte yazılmıştır. 23 köy ile 1 zaviyenin bulunduğu bir alan olarak tanımlanıyor.38

    4.4. HALKA HAS NAHİYESİ

    1530 tahririnde Zile’nin nahiyelerindne biri olarak yazılmıştır. 13 köy ile 2 zaviyenin, bulunduğu bir alan olarak tanımlanmıştır.39 Zaviyeler Şeyh Bahadır ile Yalnuz Şeyh’tir.

    4.5. AÇAÇI NAHİYESİ

    1530 tahririnde Özü Kavağı nahiyesi ile birlikte yazılmıştır.40 1574’de 11 köylük bir alandır.

    4.6. KUŞTAŞ NAHİYESİ

    Zile’nin nahiyelerindendir. Diğer ismi Üçtaş’tır. 7 köy ile 1 zaviyenin olduğu 196 hanelik bir alan olarak tanımlanmıştır.41 1574’de 7 köylük bir alandır.

    4.7. KIZIL KÜNBED NAHİYESİ

    1530 tahririnde, 11 köy ile 1 zaviyenin olduğu, 239 hanelik bir nahiye olarak yazılmıştır.42 1574’de bu nahiyede 13 köy ve Şeyh Bahşayış zaviyesi bulunur.

    4.8. KARAHİSAR-I BEHRAMŞAH NAHİYESİ

    Karahisar-ı Behramşah kasabası (nefs),1530 tahririnde 46 hanelik küçük bir kale-şehir olarak karşımıza çıkar. Seydi Ali ile Enbiya Ali adında iki küçük zaviye burada bulunmaktadır. Bir dizdarın komuta ettiği kale için dokuz kişiye küçük tımarlar verildiği görülür.43 Çevresinde sekiz köy mevcuttur. On bir Yörük cemaati (Etrakiyye) kale etrafındaki kırsal bölgeyi kullanmaktadır. Bu durum, on altıncı yüzyılın ilk yarısında bu kalenin önemini yitirdiği şeklinde yorumlanabilir.

    Karahisar-ı Behramşah, 1574 yılında, 167 neferlik büyükçe bir kasaba olarak karşımıza çıkar. Bilindiği gibi, Prof. Osman Turan’a göre, Karahisar-ı Behramşah kalesi, on ikinci ve on üçüncü yüzyıllarda, Mengücik hanedanın önemli idari merkezlerinden biri olmuştur. Avrupa kaynaklarında Kolones veya Kögonya olarak geçen Karahisar-ı Behramşah, ilk kez, Mengücik Ahmed Gazi tarafından ele geçirilmiştir. Ona göre, bu kale adını Mengücik hanedanın en ünlü hükümdarı Fahreddin Behramşah’tan alır. Behramşah, 1165 yılında Mengücik tahtına çıkmış, altmış yıldan fazla saltanat sürmüş ve nihayet 1225 yılında vefat etmiştir. Erzincan’da Aşağı Urla denilen yerde defnedilmiştir. Bir oğlu (Selçuk Şah) ve bir kızının (Selçuk Hatun) olduğu vesikalardan anlaşılmaktadır. Kızı Selçuk Hatun’a ait bir kitabe Bayburt kalesinde bulunmaktadır. 1167 yılında kendi adına para bastıran Behramşah, kendi bölgesinde Mevleviliği desteklemiş, Erzincan’ı imar ve iskan etmiş, Karahisarı Behramşah’ta kendi adına 1347-1348 (748) tarihli bir vakıf kurmuştur. Kısacası, bir Ortaçağ kale-kasabası olan Karahisarı Behramşah, Erzincan Akşehiri, Dercan ve Kemah gibi Mengücik hanedanına ait kalelerden biri olarak karşımıza çıkar.

    36 387 Numaralı Defter, s. 460-46237 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, 7b38 387 Numaralı Defter, s. 46439 387 Numaralı Defter, s. 45940 387 Numaralı Defter, s. 46241 387 Numaralı Defter, s. 46442 387 Numaralı Defter, s. 46843 387 Numaralı Defter, s. 465

  • 17Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Avrupalılar bu şehre Harsar (Karahisar) adını vermişlerdir. Askeri özelliğini on altıncı yüzyılın sonlarına kadar korumuştur. Çevresinde şap madeninin işletildiğine dair bilgiler vardır.44

    Bu yerleşim yeri üzerine özel bir araştırma yapmış olan Prof. Faruk Sümer, bu kalenin adına vesikalarda on üçüncü yüzyıldan itibaren rastgelindiğini yazar. Ona göre bu kale, Yozgat’ın Akdağmadeni kazasına bağlı, Müşalim köyü (yeni adı: Çalışkan) ile lokalize edilebilir. Kale halen bu köyün kuzeyindeki bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Surların çoğu yıkılmış vaziyettedir. On altıncı yüzyılda, bu kale, Sivas’tan Hacı Bektaş ve Kırşehir’e giden yol üzerinde yer alıyordu. Köyün içinde Ali Şir Zaviyesi bulunmaktadır. Prof. Sümer, bu tekkeye ait bir vakfiye suretini bulmuşve yayınlamıştır. Ona göre, Karahisarı Behramşah adı, Celaleddin Karatay vakfiyesinde de geçer. Bu vakfiyedeki bilgilere göre, burada, bir hamam, bir medrese, bir han ve bir cami vardı. Kadı Burhaneddin bu kaleyi uzun süre elinde tuttu. Kalenin eteğinde harabe durumda iki türbe bulunmaktadır. Türbede bulunan mezar kitabeleri hem Prof. Paul Wittek hem de Prof. F. Sümer tarafından yayınlanmıştır. 875 (1470-71) tarihli bir mezartaşı Ali b. Müşalim b. Nusret’e aittir. 882 tarihli diğer bir kitabe Mahmud Çelebi b. Ali Çelebi’ye aittir. Tuti hatun, Ulu hatun ve Mustafa b. Ali Çelebi’ye ait mezar taşları da bulunmaktadır. Prof. Sümer, bu mezarların Müşalim Ailesi’ne ait olduğunu yazar ve bu aile hakkında yeterli bilgi olmadığını belirtir. Burada bulunan üç zaviyenin de ismini verir: Ali Şir, Kara Bıyık ve Ağça Koca Zaviyeleri. Prof. Sümer, yukarıda da yazdığımız gibi, Ali Şir’e ait 1314 tarihli bir vakfiye sureti bulmuştur.Bu zat on üçüncü yüzyılın ikinci yarısı ile on dördüncü yüzyılın başlarında yaşamıştır. Vakıf gelirleri, zaviyeye, türbede yatanların ruhu için ve fakir yolcuların ağırlanmaları için sarfedilecektir. Enbiya Ali zaviyesi hakkında bilgi bulamamıştır. Bu kalenin, II. Gıyaseddin Keykavus zamanı (1237-1246) beylerinden Necmeddin Behramşah-ı Candar’den geldiğini kabul eder.45 Bu kale yerleşimi, bugün, Yozgat Akdağmadeni’ne bağlı Müşali köyü sınırları içinde kalmaktadır. Müşalim kalesi olarak bilinmektedir.46 Prof. Metin Tuncel, bu yerin, 1990 yılında, Yozgat Akdağmdeni kazasına bağlı Saraykent ilçesi adını taşıdığını yazar.47

    Bu kale-şehrin nüfusu on altıncı yüzyılın sonuna doğru neredeyse dört katına çıkmıştır. Mahalleleri oluşmamıştır. Nüfusunun tamamı Müslümanlardan ibarettir. Köylülerin ödediği örfi vergileri bunlar da ödemektedirler. Bu dönemde, hem Meşhedabad hem Karahisar-ı Behramşah, bölgenin en az nüfuslu kasabaları arasında yer alır. Burada iki önemli zaviyenin olduğu anlaşılıyor. Vakıf kayıtlarında, bunlardan birinin Seydi Ali Şir Zaviyesi; diğeri de Enbiya Ali Zaviyesi olduğu yazılıdır.48

    5. ARTUKABAD KAZASIArtova (Artukabad), bugün, Tokat’ın ilçelerinden biridir. 1530 tahririnde kaza olup Ulu Yörük Etrakinin bölgesidir.49

    1574 tahririnde bu bölgede cemaat olarak Ulu Yörük’ten söz edilmez. Bu durum bazı Ulu Yörük cemaatlerinin bu bölgede iskan edilmiş olmasıyla ilgili olabilir. Bir tuzla ile zırnıh madeni50 bu bölgede bulunur. Artova köylerinin bazı vergileri Sivas ve Tokat’ta bulunan İslami binalara vakfedilmiştir. Tokat’ta Düz Bedreddin medresesi ile Ahi Paşa, Vezir, Ahi Hacı Ahmed ve Yeksun zaviyelerinin; Sivas’ta bulunan Şeyh Çoban Zaviyesi ile Abdülvehhab Gazi Zaviyesinin burada vakıf gelirleri vardı. Hoca Ali, Kayluoğlu, Seydi Ömer, Hoca Ali, Ahi Evren, Hacı Lülü ve Malum Seydi Zaviyelerinin Artukabad’da vakıfları vardı. Seyyid Ebu Talib-i Isfahî evladının bu bölgede nüfuzlu bir aile olduğu anlaşılıyor. Medine, Münir Seyyid Şerefeddin Hangahı, Hamza bey İmareti, Mevlana Nasırüddin Türbesi, Hulefa Hangahı, Zakir Medresesi, Seyfeddin Hangahı, Ahmed Çelebi b. Emir Türbesi, Hatun Paşa binti Emir v. Begi Türbesinin vakıfları olduğu görülüyor. Çok ilginç bir tespit, bu bölgede Ashab-ı Kehf’in bir vakfı olmasıdır.51

    6. HÜSEYİNABAD KAZASIHüseyinabad, 1530 tahririnde Zile’ye bağlı bir bölge olarak yazılmıştır.52 Ulu Yörük ile İnallu cematinin bölgesidir.53

    1574’de kaza bölgesi olarak görünüyor. Çok sayıda kışlak ve mezraanın olduğu bir alandır. İnallu ve Ulu Yörük cemaatleri buradaki varlıklarını on altıncı yüzyıl sonlarında da sürdürmüşlerdir. Vakıf kayıtlarına bakıldığı zaman, Hüseyinabad’daki

    44 Osman Turan, Fahreddin Behramşah’ın fiziksel özelliklerini gayet güzel tanımlar. Behramşah ve Karahisarı Behramşah kalesi üzerine bkz. Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, 9. Basım. İstanbul 2001, Ötüken Neşriyat, s. 39, 75, 79, 80, 81, 82, 84, 86, 93, 95, 97, 186, 258.

    45 Faruk Sümer, ‘Bozok Tarihine Dair Araştırmalar, I,’ Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Anma Kitabı, Ankara 1974, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi yayınları, s. 332- 335

    46 Hanilçe, aynı yazı, s. 8947 Metin Tuncel, Karahisar maddesi, DİA, İstanbul 2001, s. 417; Mordtmann, J. H.- X. De Planhol, Kara Hisar, Encyclopedia of Islam, second edition,

    Leiden48 Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, s. 4949 387 Numaralı Defter, s. 48750 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s. 240a51 ‘Karye-i Salur Sarayı tabi-i Artova an malikane sülüsan Vakf-ı Medīne-i Münevvere nevverallahu teala ve sülüs-i aher vakf-ı Ashab-ı Kehf (Defter

    73b)52 387 Numaralı Defter, s. 46853 ‘Etrakiyye-i Tutaş an Yörükan-ı Büzürg, Etrakiyye an cemaat-i İnallu; Etrakiyye-i Ulu Yörük (Vilayet-i Rum Evkaf Defteri, s. 71)

  • 18 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    bazı vergilerin Karahisarı Demirli’deki Hüsamiyye medresesinin vakfı olduğu anlaşılıyor. Amasya’da bulunan Mehmed Paşa İmareti ve medresesi ile Amasya’da bulunan Ayas Ağa medresesinin vakıfları vardı. Derslerini Çorum’da yapan Hüseyin Bey Zaviyesi vakfına ait gelirler de bulunuyordu. Şehzade Ahmed’in annesi Balaban hatun, İçerişehirde bir zaviye yaptırmış ve Hüseyinabad’da bir köyü buna vakfetmiştir. Bunun yanısıra, Baba Muhammed, Abdal Ata, Yakup Paşa, Er Kulu Baba ve Karahisarı Demirli’de mevcut Ahi Muhyiddin Zaviyelerinin Hüseyinabad’da vakıfları olduğu görülüyor.

    7. GAYRIMÜSLİM NÜFUS1530 yılına ait Rum Vilayeti Defteri incelendiği zaman, Merzifon, Çorum, Tokat, Artukabad, Sivas, Niksar, Karahisarı

    Şarki, Canik, Satılmış, Erim, Samsun, Bafra, Kavak, Trabzon ve Erzincan’da, Osmanlı merkezi idaresi tarafından resmen ‘gebr’ olarak tanımlanan gayrımüslim unsurlara rastlanıyor. Örneğin, 1530 yılında Turhal ve Zile’de gayrımüslim nüfustan sözedilmezken, Artukabad’da 246 hane, Sonisa’da 19 hane ‘gebr’ nüfusun varlığından sözediliyor.54 Rum vilayetindeki İslamlaşmayı veya Osmanlı verileri ışığı altında bölge gayrımüslimlerinin tarihini yazmayı denemek ayrı bir iştir.55 Bu gayrımüslimlerin bir kısmı İslamlaşmış iken bir kısmı da hala Osmanlı idaresi altında gayrımüslim olarak yaşamaya devam ediyordu. 1574 yılında, II. Selim döneminde, incelediğimiz bölgede, İslamlaşma sürecinin devam ettiği kolayca gözlemleniyor. Aynı yıl, incelediğimiz bölgenin toplam nüfusun %1’i civarında bir nüfusun, gebran ve zımmi adı altında, defterimize resmen kaydedildiğini ve bunların tarımsal faaliyetlerin bedeli olarakispençeadı altına bir vergiyi ödediklerini görüyoruz. Bu nüfusun, Sonisa (Taşova-Uluköy), Kuh-ı Karakuş (Erbaa’nın kuzeyindeki dağlık alan) ve Artıkabad (Artova) bölgelerinde bulunan on bir adet köyde Müslümanlar ile birlikte yaşadığını ve ziraatle hayatlarını sağladıkları belgeleyebiliyoruz. Taşova civarında Zeğdi, Hacı Bazarı ve Evyaba köylerinde, bir miktar, erkek şahıs isimlerine bakarak56 Ermeni ve Rum Ortodoks oldukları anlaşılan, gayrımüslim nüfusa rastlanıyor. Defterimizde bunlara ait herhangi bir kilise ya da başka bir ibadet yerinden söz edilmiyor. Hacı Bazarı köyünde yaşayan gayrımüslimler, Yörgüç Paşa’nın imaretine vakfedilmişlerdir. Erbaa’nın kuzeyinde, Gelengirni, Atabeyli, Azomi, Çat Alan ve Gelengire köylerinde yaşayan gayrımüslimlerin Ermeni, Rum ve Gürcü kökenli oldukları farkediliyor. Atabeyli köyündekiler, II. Bayezid’in Amasya’daki imareti için vakfedilmişlerdir. Artova’nın Beytemür, Bolos, Hasanköy ve Tahtabad köylerinde Müslümanlar ile içiçe yaşayan gayrımüslimlerin ise Rum ve Ermeni Ortodoks oldukları anlaşılıyor. Bolos köyü gayrımüslimleri, Medine vakfına bağlıydılar. Beytemür Rumları ise Münir hangahı vakfına bağlandılar. Bu gayrımüslimlerin kökenlerine dair herhangi bir ipucu defterimizde bulunmuyor. Ancak, bunların bir kısmının, en azından Hasanköy’deki Ermenilerin, İran’dan buraya göçettiklerine dair izlenimler ediniyoruz. Sanıyorum, bu göçler, İran’da Safevi Şahı I. Tahmasp’ın son dönemlerinde artan huzursuzlukla ilgili olmalıdır.

    Tablo 2: 1530 yılında Vilayet-i Rum şehir merkezlerinin nüfusu (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Şehirler(merkez) Müslüman (hane)Gayrımüslim

    (hane) Toplam

    Tokat 720 701 1421Amasya 1042 342 1384Trabzon 179 1080 1259Malatya 919 185 1104Merzifon 786 302 1088Sivas 218 750 968Çorumlu 878 14 892Erzincan 326 382 708Divriği 439 220 659Bayburt 158 414 572Gerger 257 166 423Darende 359 45 404Behisni 321 29 350Samsun 289 56 345Karahisar-ı Şarkî 86 247 333Gümüş 331 - 331

    54 387 Numaralı Defter, s. 35, 3855 Evliya Çelebi, Tokat ve civarı halkının Türkçe ve Ermenice konuştuklarını, Farsça bilmediklerini yazar. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, haz. Y. Dağlı,

    S. A. Kahraman, İ. Sezgin, İstanbul 2001, Yapı ve Kredi yayınları, s. 41.56 Bunların Türkçe isimler aldıklarını da belirtmeliyiz.

  • 19Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Kahta 274 45 319İskilip 303 - 303Osmancık 262 - 262Ladik 252 - 252Kemah 86 153 239Niksar 191 39 230Zile 226 - 226Hısnı Mansur 170 56 226Güründür Bazarı 113 97 210Sonisa 199 - 199Cincife 100? 41? 141Karahisar-ı Demirli 97 - 97Turhal 88 - 88Ünye 83 - 83İspir - 81 81Kedeğra 54 - 54Karahisar-ı Behramşah 46 - 46Meşhedabad 44 - 44Yıldız 41 - 41Erzurum Boş ve harabe - -

    8. CEMAATLER-AŞİRETLER1530 yılında, Sonisa ve civarında, yazın yaylalar çıkan, hayvancılık ve tarımla uğraşan yarı-göçer Yörüklerin bulunduğu

    anlaşılıyor.57 Ağça Keçili, Ahi Beğmişlü (veya Memişli), Çakallu Ensüz, Çölmeklü, Elvanlu, Girenpa, Hacıbeylü, Hacı İsmail, Hacılu, Harbendelü, Tavşanlu Ekinsüz ve Toylu isimli cemaatlere rastlanır.58 Bu cemaatler, 1574 yılında toprağa tamamen bağlanmadılar ve göçerlik statülerini devam ettirdiler. Hacıbeylü, Ağça Keçilü-i Etrakiyye, Ağça Keçilü, Harbendelü, Hacı İsmail, Hacılı, Ahi Memişlü, Tavşanlı, Elvanlı ve İnallu (Teberrüklü) aşiretlerinin isimleri 1574 tahririne kaydedildi.Tokat, Çankırı, Samsun ve Amasya bölgeleriyle de bağlantıları olan ve köken olarak Türkmen olan bu yarı-göçer gruplar, Hüseyinabad, Turhal, Açaçı, Zile, Sorkun, Mecidözü ve Sivas kırsalında faaliyet gösterdiler. Bunlar içerisinde 1530 yılında en kalabalık ve en önemli grup ‘Etrakiyye-i Büzürg Kazası’ adı altında özel bir kadılık halinde yönetilen ‘İnallu Etraki’ cemaatiydi. Bu cemaat, çoğunluğu Artukabad ve civarında olmak üzere iki mezraa ve yirmi kışlağa sahipti. 7.121 hanelik büyükçe bir nüfusa sahip olan İnallu Etrakı, otuz iki bölükten oluşuyordu.59 Aynı dönemde Artukabad’ın tüm nüfusunun 912 hane olduğu düşünülürse, İnallu Etrakı’nın ne kadar kalabalık bir cemaat olduğu ortaya çıkar. Prof. Faruk Sümer, bu cemaatin, Selçuklular döneminden beri bu bölgenin önemli hanedanlarından biri olduğunu ve Bozokların Bayat boyuna mensup olduğunu yazar. Bunlar Halep Türkmenidir ve Osmanlı-Akkoyunlu ve Osmanlı-Safevi mücadelelerinde genellikle İran tarafını tutmuşlardır. İnaloğulları olarak da bilinen ve yazılan bu büyük teşekkülün bir kısmı Akkoyunlulara katılmak için İran’a göçetmiş, bir kısmı ise Amasya, Çankırı ve Samsun’da kalmışlardır.60 1574 yılına doğru, İnallu Etrakının, Osmanlı yönetimi tarafından büyük ölçüde dağıtıldığı ve küçük bir cemaat haline getirildiği görülmektedir. Prof. Yusuf Halaçoğlu, İnallu cemaatinin Avşar boyuna bağlı olduğunu; Suruç, Maraş, Bozok, Adana, Halep, Elbistan, Niğde, Ankara, Kadirli, Sivas ve Çorum’da yurt ve kışlaları olduğunu yazar. Ona göre, bu cemaat, Bozulus Türkmenleri, Ulu Yörük Taifesi, Halep Türkmenleri ve Dulkadirli Türkmenleri taifelerine bağlı olarak yazılmıştır.61

    1530 yılında, Turhal’ın kırsal bölgesinde, iki köy ve bir mezraaya sahip olan defterlere ‘Etrak’ olarak kaydedilen başka bir cemaatten sözediliyor. Bu cemaat,232 hanelik bir nüfusa sahipti.62 Prof. Faruk Sümer, bu cemaatin Ulu Yörük taifesinin Dodurga koluna mensup olduğunu yazar.63 Prof. Yusuf Halaçoğlu ise Sivas, Amasya ve Bursa’da görünen Etrak cemaatinin Avşar boyuna mensup olduğunu belirtmiştir. Amasya, Zile, Ladik, Geldiklen, Bayadözü, Samsun-Kavak ve Sivas-Yeniil’i

    57 Rum kanunnamesinde Yörükler, mekansız (lâ-mekan) grup olarak tanımlanmıştır.58 387 Numaralı Defter, s. 86-8759 387 Numaralı Defter, s. 3560 Sümer, Oğuzlar, s. 137, 165, 22361 Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar ( 1453-1650), III, Ankara 2009, TTK Yayınları, s. 1123-112462 387 Numaralı Defter, s. 3463 Sümer, Oğuzlar, s. 256

  • 20 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    yurt tutan Etrakiyye cemaatlerinin ise Çavundur, Avşar, Alayundlu, Bayad, Çepni ve Yıva boylarına mensup olduğunu ortaya çıkarmıştır.64

    Bu bölgelerin dönemli diğer bir aşireti de Harbendelü aşiretidir. Prof. Faruk Sümer, bu cemaatin Sivas’ın güney taraflarında Uzun Yayla’da oturduklarını, Türkmen olduklarını ve İnallı gibi, Safevi devletinin kuruluşuna katıldıklarını yazar. Ona göre, bu isim, İlhanlı hükümdarı Harbende’den gelir. İran’a gidenler Hüdabendelü adını almışlardır. Çoğunluğu Malatya’yı yurt tutmuştur. Hangi boya mensup olduğu da belli değildir. Prof. Faruk Sümer, Safevi şahı I. Şah Abbas’ın nakkaşı Afşar Sadıkî’nin bu cemaate mensup olduğunu belirtir. Bu cemaatin on dördüncü yüzyılın ikinci yarısında Harput ve Malatya civarınde hakimiyet kurdukları anlaşılıyor. Örneğin, Harbendelü Hüseyin, on dördüncü yüzyılın ikinci yarısında Harput’a hakim olmuştur. Bu cemaate mensup Celaleddin Ömer bey, on dördüncü yüzyıl ortalarında Malatya’yı ele geçirmiş ve burada kendi adına bir cami yaptırmıştır.65 Prof. Halaçoğlu’nun tespitlerine göre, bu cemaat Bayat boyuna bağlıdır. Taşova, Diyarbakır, Malatya, Sivas, Yozgat, Halep ve Aksaray bölgelerinde bulunan bu cemaat, Yörük, Bozulus Türkmeni, Halep Türkmeni, Yaban Eri ve Danişmendlü Türkmeni taifelerine bağlı olarak gösterilmiştir.66 1530 yılında Mecidözü ve Sonisa’da bu cemaate rastlanıyor. Ağça Keçililer de dahil olmak üzere, 1574 yılında, Sivasın batı bölgelerinde, Oğuz cemaatinin eski tesirlerinin kalmadığı farkediliyor.

    Tablo 3: 1530 yılında Sonisa, Tokat ve Sivas’ta cemaatler (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Cemaatin adı Bulunduğu yer

    Ağça Keçilü Cemaati SonisaAğça Koyunlu Bölüğü ?Ağcalu Cemaati HüseyinabadAhi Begmişlü Cemaati SonisaAk Kuzulu Bölüğü ?Ak Salur Bölüğü ArtukabadAlagöz Kışlası Cemaati TurhalAlibeylü Bölüğü ?Aşağı Çunkar Bölüğü ?Azade Bölüğü SivasBallu Yörükleri Bölüğü ?Baydiğin Cemaati AçaçıCelallü Cemaati SivasÇakallu Ensüz Cemaati SonisaÇakır Alili Bölüğü ?Çapanlu Bölüğü ?Çavrıcı? Yörükleri Bölüğü ?Çelebi v. Sultan Bölüğü SivasÇepni Bölüğü ?Çerçi Ali Cemaati SorkunÇomaklı Bölüğü ?Çölmeklü Cemaati SonisaÇungar Cemaati ZileÇungar Yörükleri HüseyinabadDemircili Cemaati SivasDenizli Cemaati SorkunDöger Obası Cemaati SorkunElvanlu Cemaati SonisaEmir Seyyid Cemaati Kazabad

    64 Halaçoğlu, II, s. 824-26; Bu cemaatin Oğuz aşireti olduğu açıktır.65 Sümer, Oğuzlar, s. 153, 156, 173, 176, 177, 233, 308, 60666 Halaçoğlu, Oymaklar, III, s. 1000-1001

  • 21Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Emir Seyyidlü Cemaati TokatEmir-i Ahurlu Cemaati SorkunErkek Oğlu Cemaati SorkunGirapa Cemaati SonisaGazili Cemaati ZileGökdere Cemaati TurhalGökini Cemaati SorkunGöklün Cemaati HüseyinabadHacıbeylü Cemaati SonisaHacı Zekeriyya Bölüğü SivasHacılar Cemaati TurhalHacılı Cemaati SonisaHalil Fakih Obası SorkunHacı İsmail Cemaati SonisaHarbendelü Cemaati MecidözüHarbendelü Cemaati SonisaHilalli Bölüğü SivasIssu Çay Kışlası Cemaati Turhalİdrisli Bölüğü ?İkizli Yörükleri Bölüğü ?İlbeylü Bölüğü ?İlyaslı Bölüğü ?İnallu Türkleri (Yörükleri) Sivasİsa Kethüda Cemaati Sivasİsmail Hacılı Cemaati Sorkunİzzeddinlü Bölüğü ?Kabasakallu Bölüğü ?Kara Dede Cemaati SivasKara Fakihli Bölüğü ?Kara Keçilü Bölüğü ?Karacalu Cemaati SivasKayacık Cemaati TurhalKebiş Kuzu Cemaati SorkunKısır Cemaati HüseyinabadKışlakı Orta Oba Cemaati TurhalKızıklı Bölüğü ?Kızıl Koçlu Cemaati ZileKirenpa Bölüğü ?Koyunculu Bölüğü SivasKuşeri Cemaati TurhalKürd Hacı Cemaati SivasMustafa Bey Cemaati SorkunMustafa Bey Cemaati HüseyinabadÖzlü Bölüğü ?Polad Hacılı Bölüğü SivasSarı Halil Cemaati ZileSarraçlu Cemaati Bölüğü ?Söğütlü Cemaati SorkunSökülen Cemaati ZileŞarkiyan Cemaati Sonisa

  • 22 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Şerefeddinlü Bölüğü ?Tavşanlu Ekinsüz Cemaati SonisaToramanlı Cemaati HüseyinabadToylu Cemaati SonisaTur Ali Taylu Hacı Cemaati SorkunTurgudlu Bölüğü ?Turhal Yörükleri TurhalTutaş Türkleri HüseyinabadTürkmen Cemaati HüseyinabadTürkmen taifesi SorkunTürkmen taifesi ZileUlu Kamanlu Bölüğü ?Ulu Yörük taifesi ZileÜtükçü Bölüğü ?Yahşihanlu Cemaati SivasYengi Çubuk Cemaati TurhalYörükan-ı Büzürk MecidözüYukarı Çunkar Bölüğü ?Zeynüddin Cemaati SorkunZulkadirli ?

    9. MÜSELLEMLERSonisa, Taşova, Kuhi Karakuş, Turhal, Zile ve Kızılkünbed nahiyelerinde Müsellem çiftliklerinin bulunduğu görülüyor. Rum

    Vilayeti Müsellemleri (geri hizmetleri yapmakla mükellef askerler), en eski müsellemlerden addedilmiştir. Nitekim, defterde ‘Müsellemiyye-i kadimi veya kadimlik yurt’ ifadeleri, Müsellem teşkilatının bu bölgede çok eskiden kurulduğuna işaret eder. On altıncı yüzyılın sonlarında Osmanlı merkezi yönetimi, bunların reaya seviyesine düşürmeye ve onların vergi imtiyazlarını kaldırmaya ve Müsellem teşkilatı için tahsis edilmiş vergileri tımarlı sipahilere vermeye çalışmaktadır. Müsellemler zamanla askeri hizmetlerini yapamadıklarından dolayı, vergi muafiyetleri kaldırılmaya başlanmıştır.67 Bu uygulama Rum vilayetinde. Rumeli beyi Şadi Paşa ile başladı. Paşa faydalı Müsellemlerin yeniden askeri görevlerle görevlendirilmesini sağladı. Nitekim, 30 Mayıs 1520 tarihli bir karara göre, Müsellemler ve erkek çocukları, at ve silahlarıyla, seferlere katıldıkları sürece, vergi muafiyetleri ve imtiyazları devam edecekti. Yirmi kişiden bir kişi, sefere katılacaktı. Sefere katılmayan Müsellemler, raiyyet seviyesine düşürülecekler, köylülerden tahsil ettikleri örfi ve şeri vergiler ellerinden alınarak, padişah haslarına dahil edilecekti. Nitekim, 1574 tarihli, ‘el-Müsellemiyye der karye-i Boraboy hāliyā raʻiyyet fermude şod iki başdan timār’68 ifadesinden bazı Müsellem çiftliklerinin yapısının bozulduğu ve Müsellem askerlerinin reaya seviyesine düşürülerek köylülerin ödediği raiyyet vergilerini ödemeye zorlandıklarını ve bu vergilerin tımar sahipleri ile vakıf sahipleri arasında paylaşıldığını gösteriyor. Tımarlı sipahiler lehine bir düzenlemenin yapıldığı açıktır. Şu ifade ‘Mezkūr müsellemlerin hudūdu dāhilinde kūhīden feth olan yerlerin mahsūlü ve rüsūmu sipāhisine müteāllikdir69 müsellem çiftliklerinde yeni açılan zirai alanların vergilerinin Müsellemlere değil, tımarlı sipahilere ödenmesi gerektiğini gösteriyor. Müsellem eminlerinin imtiyazlarının kaldırılmaması yönündeki mücadeleleri bazı yerlerde pek fayda vermemiştir. Ancak, yine debazı Müsellemlerin imtiyazlarını korumaya çalıştıkları gözlenmektedir. Yeni tarıma açtıkları yerleri kendileri ekecekler ve tımarlı sipahiye vergi ödemeyeceklerdir. Ayrıca, bölgeye dışarıdan gelen göçmenlerin Müsellem topraklarında çalıştıklarına dair bilgiler vardır. Bu işgücünün Müsellemlere ati olması gerektiyile ilgili ifadeler defterde yer alır.‘Mezkūr karyenin hudūdunda Müsellemanı kūhīden feth etdüği yerlerün mahsūliyle rüsūmu müsellemān-ı mezbūre hāsılıyla mahsūbdur zikr olan müsellemānın kadimi topraklarında aherden gelüb zirāʻat ve tavattun edenlerin dahi rüsūmu ve behreleri mezbūr müsellemān hāsılıyla mahsūbu olduğu kayd olundu.70 1574 tarihli bir ifade vergilerin çoğunun tımarlı sipahilere tahsis edilmesiyle ilgilidir: ‘Mezbūr mezraʻa hudūdunda ziraʻat eden kurā ahalisin biʼl-cümle behrecātı ve rüsūmu ve hāss ve müsellem reʻāyāsının zirāʻat ve haraset itdüklerinin dahi rüsūmu ve behrecātı kūhīden ve boz ve muzarrebeden feth olunan ve olacak yerlerün dahi biʼl-külliye rüsūmu ve behrecātı yerin takdīr mezraʻa-i mezbūre hāsılı ile mahsūbdur sipāhisi kabz eder hāss ve müsellem eminleri ve āmilleri hāss ve müsellem reʻāyāsı açtıkları

    67 Rum kanununa göre Müsellemlerin Müsellemliği kaldırıldı. Osmanlı kanunnameleri üzerine bkz. Ö. Lütfi Barkan, XV. Ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, cilt: 1, Kanunlar, İstanbul 1943.

    68 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s.57b69 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s.56b70 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s.58a

  • 23Arşiv Dairesi Başkanlığı

    hāssa ve müselleme müteāllikdir deyü ve yahud āher sipāhi taraflarından dahl olunduğu takdīrce vechi olmayub hākimūʼl-vakt menʼetmesini tafsīl ve tasrīh olundu.71 Sonuç olarak, bölgede az sayıda Müsellem ile Müsellem çiftliğinin kaldığı farkediliyor.

    10. ZİRAİ MAHSULLER:Bölgenin ekonomisinin genel olarak tarım ve hayvancılığa dayandığı görülüyor. Buğday, arpa ve yulaf hemen hemen her

    köyde üretilmiştir. Farklı iki zirai ürün, çeltik ile pamuk, dikkati çeker.

    ÇELTİKOn altıncı yüzyılda Sonisa ve Taşabad’a bağlı on beşten fazla köyde72 Yeşilırmak’tan (Amasya nehri veya nehr-i Kebir)

    kaynaklanan sulama kanallarda çeltik tarımının yapıldığı anlaşılıyor. Bu tarım, bir şehirli faaliyeti olmayıp, Çeltikçiyan denilen ve çeşitli vergilerden (avarız ve tekalif-i örfiyye) muaf tutulan özel gruplar tarafından büyk ölçüde ortaçılık usülleri çerçevesinde yapılıyordu. Doğudan gelerek burada yerleşmiş olan göçmenlerinde çeltik tarımıyla meşğul oldukları belgelenebiliyor. On altıncı yüzyılda bu bölgede devletin karşılaştığı en önemli sorunlarda biri, çeltik alanlarına su taşıyan su kanalların (hark veya ark) temizlenmesi ve çeltik ekimininin düzenli yapılmamasıydı. Çeltik tarlaları düzenli olarak ekilemedi. Büyük olasılıkla, bu bölgedeki çeltikçi cemaatleri, bu işler için yeterli işgücünü sağlayamadı. Zira, çeltik arklarının temizlenmesi ve çeltik etkimine uygun hale getirilmesi epeyce zahmetli bir işti. Bazı devlet görevlileri (çavuş), muhtemelen para kazanmak amacıyla, çeltik kanallarını para ile satın aldılar ve çeltik tarımına başladılar. Ancak işgücü eksikliğinden dolayı, bazı köylüleri, çeltikçi olmamalarına rağmen, bu kanalların temizlenmesi ve çeltik ekiminde zorla çalıştırılmaya zorlandılar. Özellikle Sonisa halkı bu durumu İstanbul’a şikayet etti.73 Kendilerinden kanunsuz olarak talep edilen vergiyi ödemek ve angaryaları yapmak istemediler.

    ‘Sonisa Kādīlığında vākiʻ olan kurā halkı tahrīrde deftere gelüb biz defter ile ve emr-i şerīfle çeltük hizmetine katʽan ʽalākamız yok iken birer günlük mesāfeden cebren çeltük arkların bize açdırub kendü rençberliğimize māniʽ olub bir akça ırgadiye vermediklerinden maʽdā çeltük hizmeti tamām olduktan sonra ırgada dahi ihtiyaç yoğ iken hizmete gelmeyen reʻāyādan üçer günlük ırgadiye deyü onikişer akçe alub bunlar vilāyet defterinde çeltükcü kayd olunmayub ve sonradan emr-i şerīf ile çeltükcü taʽyīn olunmuş değil iken hilāf-ı emr ve defter mültezimler bunları istihdām edüb akçelerin aldıkları vākiʻ ise menʽ edesiz deyü defʽātıyla ahkām-ı şerīfe ibrāz eylediklerinde gerü memnūʻ olmazlar deyü şekvā eylediklerinde aʽyān-ı vilāyet dahi ahvālleri vech-i meşrūh üzeredir deyü bildirdikleri iʽlām olunmağın mezkūrlar iʽlām olunduğu üzere defter ile mukayyed çeltükcü olmayub ve sonradan çeltükcü olmalarına emr-i şerīf vārid olmayub muğayir-i şerʽ ve kānūn ve hilāf-ı defter ümenā ve mültezimīn bî-vech çeltük harkı hizmetin etdirüb akçelerin alurlar ise menʽ idesin deyū vārid olan hükm-i şerīfin mefhūmu ve hükkām-ı vilāyet mugāyir-i şerʽ ve kānūn ve hilāf-ı defter dahl eden umenāyı menʽ etmeleri sebt-i defter olundu’ (Defter, 89b)

    Çeltikçi cemaati dışında, bazı Müslüman köylüler ve gayrımüslimler, dolaylı olarak çeltik tarımıyla uğraştılar. Bu durumda ‘öşr-i çeltik’ denilen bir vergiyi tımar sahibine ödediler. Felenbel bölgesinde bulunan Karabük köyü gibi bazı köyler tamamen çeltik tarımıyla görevlendirilmişlerdi. Üretilen çeltikler, vakıf ve mülk sahipleri arasında paylaşıldı. Çok değerli bir tarımsal ürün olan çeltiğin, dinghane denilen değirmenlerde dingciyan denilen gruplar tarafından kabuklarının çıkarıldığı görülüyor. Zira bazı vakıflar, kabuklu değil, pirinç (erz-i safi) talep ediyorlardı. Örneğin, Amasya’da bulunan Pervane Camiine, Taşova’nın köylerinde bir miktar kabuğu ayıklanmış çeltik (pirinç) gönderiliyordu. Çeltiğin bölge halkı açısındna çok değerli bir mahsul olduğu, Amasya müddü ile ölçüldüğü ve öncelikle bölgede görevli beyler, paşalar ve şehzadeler tarafından tüketildiği görülüyor. Örneğin, Hızır Paşa oğlu Mehmed Paşa ve Trabzon Beyi, sadece kendi tüketimleri için, çeltik üreten mülk köyler edinmişlerdi. Bir vakfa göre de Zevak köyünde devlete ait su kanallarıya sulanarak üretilen pirincin tekkede kalanlarca tüketilmesi şart koşulmuştu.

    Dr. Huricihan İslamoğlu-İnan, bu dönemde çeltiğin ’ticari bir ürün’ olduğunu ve bu bölgede on altıncı yüzyıl sonlarında doğru çeltik üretiminde bir artış olduğunu belirlemiştir. Genellikle ortakçılar74 tarafından yapılan çeltik üretimi daha çok has statüsündeki topraklarda yapılmış ‘köylü aile ekonomisi’ dışında kalmıştır. Bu durum üretim ve tüketiminin daha çok padişah tarafından kontrol edildiği anlamına gelir. Bu bölgede üretilen çeltik, Samsun limanı vasıtasıyla Kırım’a ve başka merkezlere ithal edilmiştir. Ayrıca, Tokat ve Amasya’da bulunan dinsel merkezlerde tüketilmiştir. Bir kısmı da yerel pazarlarda satılmıştır. İdareciler ve çeltik eminleri, karlarını atırmak için köylülere ‘angaryalar’ yüklemeye çalışmışlardır.75

    71 Sivas Mufassal Defteri, 2. Cilt, s.45a72 Yenice, Tonbak, Kızılçubuk, Lanos, Alaplu, Kopil, Çalkara, Zevak, Mülk, Kayıkala, Çamurcak, Karabük, Zeğdi, Hosan, Obalı köylerinde çeltik

    tarımının yapıldığı görülüyor.73 Bu şikayetnamenin İngilizce çevirisi ve yorumu için bkz. Halil İnalcık, ‘Rice Cultivation and the Çeltükçi Re’aya System in the Ottoman Empire’,

    Turcica, s. 95-96. On altıncı yüzyılda, Anadolu’da çeltik üretim bölgeleri Çine, Bergama, Antalya, Gediz, Ankara Karaseki, Boyabad, Tosya, Niksar, Sonisa, Sis, Kınık, Kadirli ve Maraş’tır (s. 135-136).

    74 İslamoğlu-İnan, s. 17275 İslamoğlu-İnan, s. 191-192

  • 24 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    PAMUKOn altıncı yüzyılda Sonisa, Taşova, Felenbel, Kuh-ı Karakuş, Mecidözü ve Zile bölgelerinde yüzden fazla köyde pamuk

    (penbe) tarımın yapıldığı anlaşılıyor. Pamuk sonderece değerli ve ticari bir hammaddeydi. Pamuk ziraati ile hem Müslüman hem garımüslim köylüler hem de yarı konargöçerler (Yörükler) meşgul olmuşlardır. Müsellem çiftliklerinde de pamuk yetiştirildi. Bölgede dört yerde pamuklu dokumaların boyandığı boyahaneden sözediliyor.76 Kumaş boyacılığı hem şehirlilerin hem de köylülerin faaliyeti olarak görünüyor. Turhal şehir merkezinde, Artukabad’a bağlı Bedirkale Köyünde, Sonisa’ya bağlı Yenice Köyde ve Zile’ye bağlı Dere Kışla Köyünde boyahanelerin varlığı belgelenebiliyor. Nitekim Taşova’nın batı kısımları Panbuközü olarak adlandırılmıştır.

    BİBLİYOGRAFYA387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri (937/ 1530), II, Ankara 1997, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı YayınlarıBARKAN, Ö. Lütfi, XV. Ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukuki ve Mali Esasları, cilt: 1, Kanunlar,

    İstanbul 1943.BAYKARA, Tuncer, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş-I-, Anadolu’nun İdari Taksimatı, Ankara 2000, Türk Kültürünü Araştırma

    Enstitüsü YayınlarıFAROQHİ, Suraiya, Osmanlı’da Kentler ve Kentliler, Türkçesi: Neyyir Kalaycığlu, İstanbul 1994, 2.baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları____________Subject of the Sultan, I.B. Tauris, 2007GÖKBİLGİN, Tayyip, ‘15 ve 16. Asırlarda Eyalet-i Rum’, Vakıflar Dergisi VI, İstanbul 1965HALAÇOĞLU, Yusuf, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650),6 cilt, Ankara 2009, TTK YayınlarıHANİLÇE, Murat, ‘Vatan Topraklarındaki İmza: Türk Yer Adları, Zile Kazası Örneği (1455 1575)’, Turkish Studies, Cilt 8/ 2, Kış 2013,

    s. 89-135İNALCIK, Halil, ‘Rice Cultivation and the Çeltükçi Re’aya System in the Ottoman Empire’, Turcica, 14, 1982İSLAMOĞLU-İnan, Huricihan, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Köylü, İstanbul 1991, 1. Baskı, İletişim YayınlarıKIVRIM, İsmail, 15-16. Yüzyıllarda Sonisa Kazası (Taşova-Erbaa), Yerleşme, Nüfus ve Ekonomi, Konya 2013, Aybil YayınlarıMORDTMANN, J. H.- X. De Planhol, Kara Hisar, Encyclopedia of Islam, second edition, Leiden.ŞİMŞİRGİL, Ahmet, ‘Osmanlı Taşra Teşkilatında Rum Beylerbeyliği’, Türklük Araştırmaları Dergisi, 5, İstanbul 1990.SÜMER, Faruk, ‘Bozok Tarihine Dair Araştırmalar, I,’ Cumhuriyetin 50. Yıldönümü Anma Kitabı, Ankara 1974, Dil ve Tarih Coğrafya

    Fakültesi Yayınları, s. 332- 335__________Oğuzlar, İstanbul 1980, 3. BaskıVilayet-ı Rum Evkaf Defteri, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşivi, no. 567, Ankara

    76 Tokat-Niksar bölgesindeki boyahaneler ve dokumacılık üzerine bkz. Huricihan İslamoğlu-İnan, s. 196

  • 25Arşiv Dairesi Başkanlığı

    ÖZET

    Dört yıl sürdüğüne dair bilgiler olan ve II. Selim Dönemi’nde 1574 yılında tamamlanmış olan tahriri ihtiva eden Sivas Mufassal Defterlerinin 2. Cildi, “Sonisa, Turhal, Mecidözü, Zile, Artukabad ve Hüseyinabad” kazalarını kapsamaktadır.

    Sonisa Kadılığı, bugünkü lokalizasyona göre, Sivas’ın batısından başlayarak, Yıldızeli (Felenbel) dahil olmak üzere To-kat ve Amasya’nın kuzey taraflarını da içine alan, Niksar’ın doğusunda, Ladik’in batısında kalan bölgeyi kapsayan oldukça geniş bir sahaya tekabül etmektedir. Kısaca Sonisa, Amasya ve Tokat’ın kuzeyinden Sivas’a ulaşan bölgeye verilen addır.

    1530 yılında nahiyesinin olmadığı görülen Turhal, 88 hanelik nüfusa sahip tek mahallelik (Cami) bir idari birim olarak karşımıza çıkmaktadır.

    On altıncı yüzyılın ilk yarısında Zile şehri, Ladik, Kemah, Osmancık, Niksar ve Hısnımansur gibi 200-300 hanelik nüfusa sahip olan küçük şehirler arasında yer almaktadır. Günümüzde Tokat’ın ilçelerinden biri olan Artova (Artukabad) 1530 tarihli Tahrire göre kaza olup; Ulu Yörük Etraki’nin uğrak yerlerindendir. Fakat 1574 tahririnde bu bölgede cemaat olarak Ulu Yö-rük’ten söz edilmediğini ifade etmemiz gerekmektedir.

    Hüseyinabad ise 1530 tahririnde Zile’ye bağlı bir bölge olarak kaydedilmiştir. Ulu Yörük ile İnallu Cematlerinin bölge-sidir. Defterdeki bilgilerin tetkiki II. Selim Dönemi’nde, bu bölgede İslamlaşma sürecinin devam ettiğini ortaya koymaktadır.

    Defterdeki nüfus bilgilerinin tetkiki sonucu bölgede toplam nüfusun %1’i civarında gebran ve zımmi varlığı anlaşılmak-tadır. Bunların da isim ve vergi adları (ispençe) dahilinde deftere kaydedildiği görülmektedir.

    Söz konusu defterin tetkiki, bölge ekonomisinin genel olarak tarım ve hayvancılığa dayandığını ortaya koymaktadır. Karşılaşılan tüm köylerde buğday, arpa ve yulaf’ın üretildiğini görmek bu bulguyu güçlendirmektedir. Bunun yanında yer yer rastlanılan çeltik ile pamuk üretimi de dikkate değerdir.

    ABSTRACTDETAILED BOOK KEPT FOR THE CITY OF SIVAS

    (Printed as it is and in form of Transcription)

    Volume 2 of Sivas Detail Book containing data for a period extending four hundred years with the census completed in year 1574 during the period of Selimthe IInd has information about the sub-towns of “Sonisa, Turhal, Mecidözü, Zile, Artukabadand Hüseyinabad”.

    Office of the Kadı of Sonisa, is according to its present location, covers a wide filed that starts from westof Sivas, contains northern parts of Tokat and Amasya including Yıldızeli (Felenbel) and is located on the east of Niksar and on the west of Ladik. In short, Sonisa is the name given to the region that is located on north of Amasya and Tokat and extending towards Sivas.

    Turhal is seen not to have any sub-town in year 1530 but contained 88 households in a single quarter(Mosque). Duringthe first half of the 16th century, was among such small cites as Ladik, Kemah, Osmancık, NiksarandHısnımansurhaving

    a population of 200-300 households. Artova (Artukabad)which is one of the sub-towns of the city of Tokat today but was a sub-town according to the censuses dated 1530 and formed one of the visiting places went to time to time by UluYörükEtraki’. However, in the census done in year 1574 one must indicate that there is no UluYörük mentioned in this region.

    Whereas, Hüseyinabadwas entered as a region connected to Zile, in the census of the year 1530. This is the region of UluYörükand the İnalluCommunities. According to study of information contained in the book, it can be discovered and understoodthat the process of Islamizing in the region continued.

    As a result of studies on the population informationcontained in the book, it is understood that Gibran(Gebran) and zımmiexistence in the total population of the region were present at an approximate rate of 1%. It is observed that they are entered into books according to their name and tax names(ispençe).

    Review and study of the subject book make it clear that the economy of the region is generally based on agriculture(farming) and livestock breeding. In all of the villages studied, it is observed that wheat, barley and oatare being produced and this is strengthening such a finding. Along with this, rice and cotton production are also worth paying attention.

  • 26 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 27Arşiv Dairesi Başkanlığı

    DEFTER-İ MUFASSAL-I LİVĀ-İ SİVAS

    EL-CİLDÜ’S-SĀNİ( 1 b )

    KAZĀ-İ SONİSA

    NEFS-İ SONİSA1. Mahalle-i Cāmiʻ-i Hüseyin Ağa2. Mahalle-i Mescid-i Çatma3. Mahalle-i Hāfız4. Mahalle-i Mescid-i Mevlana Sinan5. Mahalle-i Süleyman Fakih nām-ı diğer Bozacı6. Mahalle-i Karizler7. Mahalle-i Cedīd8. Taʻallukāt-ı Mevlana Hacı Muhiddin9. Ashāb-ı Akdeme10. Zāviye-i Vakf-ı Şeyh Şerefeddin11. Zāviye-i Hızır İlyas12. Vakf-ı Zāviye-i Şeyh Habib13. Zāviye-i Abdal Konaş Baba14. Mülāzimān-ı Cāmiʻ-i Sonisa 15. Mahsūl-i Yaylak16. Taʻallukāt-ı Mevlana Hacı Seyyid İmadeddin17. Zāviye-i Şeyh Mihman Hāsıl 1.00018. El-Müsellemiyye Ağılgan Oğlu Çiftliği dimekle maʻrūfdur19. Çayırhā Hāsıl 9.00020. Karye-i Zegdi tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 84021. El-Müsellemiyye der-Karye-i Zegdi Hāsıl 8.20022. Karye-i Hosan tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 70023. El-Müsellemiyye kadīmlik yurdlarına eşerler Hāsıl 11.00024. Karye-i Bidevi tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 1.00025. El-Müsellemiyye der-karye-i mezkūre Hāsıl 7.50026. Karye-i Efkiye tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 1.40027. El-Müsellemiyye der-karye-i mezkūre Hāsıl 1.00028. El-Müsellemiyye-i diğer der-karye-i mezkūre Hāsıl 80029.Çiftlik-i Rüstem bin Cafer Hāsıl 50030. Çiftlik-i Pir Ahmed Süvārī der-karye-i mezkūre Hāsıl 2.74031. Karye-i Obalu tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 9.88532. Karye-i Hacı Bazarı tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 1.80033. ʻAn-Nefs-i reʻāyā-yı Yenice Köy Hāsıl 2.06634. Karye-i Hacı Bazar-ı Küçük tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 11.35035. Karye-i Yenice tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 35.73536. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 9.00037. Karye-i Tazı tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 1.00038. Mezraʻa-i Oruç Gazilü tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 6.50039. Karye-i Tonbak tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 4.50040. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 2.00041. Karye-i Kızıl Çubuk tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 8.00042. Mālikāne maʻa ʻöşr-i çeltük Hāsıl 3.500

  • 28 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    43. Karye-i Kalnos tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 13.00044. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 3.80045. Karye-i Ala İnek tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 3.00046. Karye-i Alaplu tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 7.00047. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 30048. Mezraʻa-i Tağun Viranı tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 4.00049. Karye-i Kışlak-ı Şamlu tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 3.40050. Nefs-i Yeni Şehir tābiʻ-i m. Hāsıl 2.60051. Karye-i Ahur Köy tābiʻ-i Sonisa 2.30052. Hāsıl-ı Etrākiyye Hāsıl 10.80053. Karye-i Fidi tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 4.00054. Karye-i Kara Ağaç tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 7.00055. Karye-i Kiçilari tābiʻ-i Sonisa 80056. Cemāʻat-i Hacı Beğlü tābiʻ-i m. Hāsıl 30057. Mezraʻa-i Asel Bükü tābiʻ-i m. 3.00058. Karye-i İskilüb59. Mezraʻa-i İskilüb 9.40060. Karye-i Değirmenlü tābiʻ-i m. 15.00061. Karye-i İrak tābiʻ-i mezbūr 2.40062. El- Müsellemiyye der-Karye-i İrak 2.50063. Karye-i Etrākiyye-i İnbut-ı Zīr 89364. El-Muʻāf 70065. Karye-i İnbat-ı Bālā tābiʻ-i m. 1.00066. Karye-i Boz Yaka tābiʻ-i m. 6.00067. Karye-i Abasun tābiʻ-i m. 9.72068. Karye-i Çandır tābiʻ-i m.69. Zāviye-i Ahi Mustafa 50070. El-Müsellemiyye 3.41671. Karye-i Kotil tābiʻ-i mezbūr 30.00072. Asl-ı tohm-ı çeltük 3.62673. Cemāʻat-i Ağca Keçilü-i Etrākiyye 4.41074. Karye-i Hāzinedār tābiʻ-i m. 50075. Cemāʻat-i Şarkiyān tābiʻ-i m. 50.07476. Asl-ı tohm-ı çeltük

    ( 2 a )

    77. Karye-i Çalkara tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 4.83678. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 15.00079. Karye-i Vizi tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 7.48080. Mezraʻa-i Kışla-i Sığırlık tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 2.20081. Karye-i Zevak tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 3.52082. Asl-ı tohm-ı çeltük Hāsıl 28.153 83. Taʻallukāt-ı Zāviye-i Seyyid İbrahim84. Karye-i Andıran tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 2.50085. Karye-i Aranis tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 4.00086. Karye-i Evyaba tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 11.20087. El-Müsellemiyye der-Karye-i Evyaba Hāsıl 50088. Karye-i Zī-Pāre tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 3.00089. Çiftlik-i Süvāriyān Hāsıl 50090. Çiftlik-i Ömer birāder-i Yahya Hāsıl 200

  • 29Arşiv Dairesi Başkanlığı

    91. Karye-i Kolay tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 4.70092. Karye-i Firengi tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 2.00093. Karye-i Çermük tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 1.50094. Karye-i Fahralu tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 2.00095. Karye-i Alaaddin tābiʻ-i Sonisa Hāsıl 7.89596. Karye-i Mülk tābiʻ-i Sonisa maʻa Çeltük Hāsıl 4.00097. Resm-i ʻArūsāne-i Sipāhīyān Hāsıl 10098. ʻAn-cemāʻat-i Ağca Keçilü Hāsıl -

    ( 2 b )

    NĀHİYE-İ TAŞĀBĀD TĀBİʻ-İ SONİSA (37)99. Karye-i Kalı Kala tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 25.000100. Mahsūl-i hark-ı çeltük Hāsıl 25.000101. Karye-i Çermi tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 2.500102. Karye-i Bīkāni tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 2.000103. Zāviye-i Şeyh Mustafa -104. El-Müsellemiyye der-karye-i mezbūre Hāsıl l.700105. Karye-i Musalu tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 1.495106. Hāsıl-ı Etrākiyye 1.200107. Karye-i Boladan tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 3.500108. Karye-i Nureddinlü tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 1.400109. Karye-i Alaca Kilise tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 1.800110. Karye-i Ürgüt nām-ı diğer Esenlü tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 1.000111. Karye-i Belki tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 7.400112. Karye-i Keydoğan tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 5.550113. Karye-i Tüney tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 4.000114. Karye-i Basılu tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 6.403115. Karye-i Hallaç tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 6.654116. Mezraʻa-i Ulucaklu tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 800117.Zemīn-i İmran veled-i Divanbaşı Hāsıl 500118. Cemāʻat-i mezkūrīn kendü çiftine eşerler hāliyā timār Hāsıl 1.000119. Kadīmlik-i mezkūrīn Hāsıl 660120. Karye-i Tanba tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 5.73l121. El-Müsellemiyye der-Karye-i Tanba Hāsıl 500122. Zāviye-i der-Karye-i Tanba123. Karye-i Daruma tābiʻ-i Taşābād Hāsıl .356124. El-Müsellemiyye bir çiftlik yerdir Hāsıl 700125. Mezraʻa-i Büksüz tābiʻ-i Daruma Hāsıl 1.700126. Karye-i Tavra tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 3.400127. Çiftlik-i İbrahim veled-i Yusuf Hāsıl 500128- Karye-i Örü tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 3.500129. Zāviye-i Şeyh Misāfir130. Karye-i Eksel tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 4.000131. Sipāhīzādegān132. Karye-i Kazım tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 2.000133. Karye-i Pirkırdı tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 12.000134. Hāsıl-ı Çeltük-i Süvārī Hāsıl 5.000135. Çiftlik-i Abdülgani Hāsıl 600136. Çiftlik-i Kadīmi Hāsıl 450137. Cemāʻat-i Harbendelü nām-ı diğer Çölmeklü Hāsıl 800

  • 30 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    138. Cemāʻat-i Hacı İsmail Hāsıl l.000139. Karye-i Mollalı tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 4.445140. Karye-i Kuru Çay 7.000141. Karye-i Kemlari tābiʻ-i m 7.200142. Karye-i Çamurcak 400143. Ark-ı Çeltük144. Karye-i Odraht 1.500145. Karye-i Baş Baraklu 6.455146. Karye-i Depe Köy 3.500l47. Karye-i Derecik Kışla 1.450148. Hāsıl-ı Etrākiyye 335149. Karye-i Selçuk 3.500150. Hāsıl-ı Etrākiyye 640151. Cemāʻat-i Zāviye-i Şeyh Mahmud 1.999152. Karye-i Busri 3.500153. Karye-i Zidvi 7.637154. Çiflik-i İslim Paşa 200155. Çiflik-i Kasım Bey 400156. Çiflik-i Bey 600157. Cemāʻat-i Hacılu158. Karye-i Beralus 5.500159. Zāviye-i Şeyh Mustafa bin Kasım

    NĀHİYE-İ FELENBEL160. Nefs-i Felenbel 1.900161. Karye-i Haddādī 12.100162. Mezraʻa-i Mislik 1.000163. Çiftlik-i Kadīmlik-i Hüseyin Bey 560164. Çiftlik-i Kadīmlik-i Evlād 560165. Çiftlik-i Kadīmlik-i Ağacık 540166. Mezraʻa-i Haddādī 6.110167. Etrākiyye-i Mezraʻa-i Haddādī168. El-Muʻāf-ı Karye-i Haddādī 1.200169. Karye-i Karsavul 3.000

    ( 2 b )

    TAŞĀBĀD NAM-I DİĞER ERBAʻA OLDUĞU VE TAŞOVA’DIR170. Karye-i Kapaklu tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 500171. Karye-i Tekelüze tābiʻ-i Taşābād Hāsıl 9.500172. Mezraʻa-i Kundalu nām-ı diğer Ebu Piri Hāsıl 500173. Mezraʻa-i Kadram tābiʻ-i mezbūr Hāsıl 150174. Karye-i Zāviye-i Çeşnigir Hāsıl -175. El-Müsellemiyye der-Karye-i Tekelüze Hāsıl 520176. Karye-i Bayram Alanı tābiʻ-i Felenbel Hāsıl 2.000177. El-Muʻāf Hāsıl 1.200178. Karye-i Boraboy tābiʻ-i Felenbel Hāsıl 8.000179. Çiftlik-i Himmet veled-i İdris Hāsıl 600180. Çiftlik-i Keçi Bey bin Murad Hāsıl 50018