100
T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI 2000 SONRASI TÜRKİYE'DE YAŞANAN FİNANSAL KRİZLER VE DIŞ TİCARET ÜZERİNE ETKİLERİ Çiğdem UÇAR 1230202515 YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Selim Adem HATIRLI II. DANIŞMAN Dr. Öğr. Üyesi Kübra ÖNDER ISPARTA 2018

T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

T.C

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

2000 SONRASI TÜRKİYE'DE YAŞANAN FİNANSAL KRİZLER VE

DIŞ TİCARET ÜZERİNE ETKİLERİ

Çiğdem UÇAR

1230202515

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Selim Adem HATIRLI

II. DANIŞMAN

Dr. Öğr. Üyesi Kübra ÖNDER

ISPARTA – 2018

Page 2: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve
Page 3: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve
Page 4: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

iii

(UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve Dış

Ticaret Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2018)

ÖZET

Türkiye, 2000, 2001 ve 2008 yıllarında ağır ekonomik krizler yaşamıştır. Dış

ticaret, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performanslarını etkileyen en önemli

faktörlerden biridir. Bu nedenden dolayı çalışmada, Türkiye’nin 2000 sonrası yaşanan

finansal krizlerin dış ticaret üzerindeki etkisi analiz edilmiştir. İhracat ve ithalat

denklemlerinin kurulabilmesi için reel efektif döviz kuru, büyüme ve Türkiye’nin

ihracatta yoğun olduğu 6 Avrupa ülkesinin milli gelirleri veri olarak analize dahil

edilmiştir. Bu analiz için 2000-2017 dönemlerine ait aylık veriler kullanılarak tahmin

edilmiştir. Analizde ilk olarak zaman serisi verilerinde durağan olup olamadıklarını

belirlemek için birim kök testi uygulanmıştır. Birim kök analizi sonucunda aynı

derecede bütünleşik oldukları tespit edilen verilerin uzun dönem ilişkileri Johansen

Eşbütünleşme analizi çerçevesinde tahmin edilmiştir. İthalat ve ihracat denklemleri için

zayıf dışsal olmayan değişkenler kullanılarak uzun dönem denge değerine doğru

yakınlaşma hızları Hata Düzeltme Modeli (VECM) kullanılarak analiz edilmiştir.

Analiz sonucuna göre uzun dönemdeki dengede herhangi bir şok karşısında ihracat ve

ithalat tekrar uzun dönemde dengeyi sağlamaktadır. Analiz sonucuna göre ayrıca

herhangi bir şok karşında sapma olduğunda; ihracatta yaklaşık 34 dönem (34 ayda) ve

ithalatta ise 142 dönem (yaklaşık 2 yıl) sonra tekrar uzun dönemde denge

sağlanmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Finansal Kriz, İhracat-İthalat, Dış Ticaret, Büyüme, Vektör

Hata Düzeltme Modeli

Page 5: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

iv

(UÇAR, Çiğdem, Financial Crises After 2000 experienced in Turkey and their

effects on foreign trade, Master’s Thesis, Isparta, 2018)

ABSTRACT

Turkey experienced severe economic crises in 2000, 2001 and 2008. Foreign

trade is one of the most significant factors which affect economic performance of

developing countries. Due to this reasons, in this study, the influence of financial crises

experienced after 2000 in Turkey on foreign trade was analyzed. Real effective

exchange rate, growth and national incomes of 6 European countries which are leadings

on Turkey's exportation have been included to the analysis as data in order to equate

exportation and importation equations. This analysis has been predicted by using

monthly data during the periods between 2000-2017. At first, unit root test was applied

to determine whether it is stable or not on time-series data for the analysis. As a result

of unit root test, long-term relationships of data that is determined equally integrated has

been predicted within the frame of Johansen Cointegration Analysis. For import and

export equations, the convergence speeds towards the long-term equilibrium value using

weak non-exogenous variables were analyzed using the Error Correction Model.

According to result of the analysis, exportation and importation bring into balance again

in the long term in the face of any shock. When there is a deviation from any shock with

reference to the Error Correction Model; long term equilibrium is again achieved after

around 34 periods (34 months) in export and 142 periods (approximate 2 years) in

import.

Key Words: Financial Crisis, Export-İmport, Foreign Trade, Economic Growth,

Vector Error Correction

Page 6: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

v

İÇİNDEKİLER

TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ...................................................................... i

YEMİN METNİ ......................................................................................................... ii

ÖZET ......................................................................................................................... iii

ABSTRACT .............................................................................................................. iv

İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... v

KISALTMALAR ..................................................................................................... vii

TABLOLAR .............................................................................................................. ix

ŞEKİLLER ................................................................................................................. x

GRAFİK .................................................................................................................... xi

ÖNSÖZ ..................................................................................................................... xii

GİRİŞ ......................................................................................................................... 1

1. BÖLÜM

FİNANSAL KRİZİN TANIMI VE FİNANSAL KRİZ TÜRLERİ

1.1. KRİZİN TANIMI .............................................................................................. 4

1.2. FİNANSAL KRİZ TÜRLERİ ............................................................................ 5

1.2.1. Para Krizi .................................................................................................... 5

1.2.2. Bankacılık Krizi .......................................................................................... 6

1.2.3. Dış Kaynaklı Borç Krizi .............................................................................. 7

1.2.4. Sistematik Finansal Kriz .............................................................................. 7

1.3. FİNANSAL KRİZİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK MODELLER ......................... 8

1.3.1. Birinci Kuşak Kriz Modelleri ...................................................................... 9

1.3.2. İkinci Kuşak Kriz Modelleri (Kendi Kendini Doğrulayan Kriz Modeli) ..... 12

1.3.3. Üçüncü Kuşak Kriz Modelleri (Yayılma/Bulaşma Etkisi) .......................... 14

1.3.4. Dışsal Faktörlere Vurgu Yapan Modeller .................................................. 15

1.4. TÜRKİYE’DE KRİZE NEDEN OLAN FAKTÖRLER ................................... 15

1.4.1. Makroekonomik İstikrarsızlık .................................................................... 16

1.4.2. Uluslararası Sermaye Hareketleri ve Yapısı ............................................... 16

1.4.3. Finansal Kesim ve Bankacılık Kesiminin Sorunları ................................... 17

1.5. FİNANSAL KRİZ TEORİLERİ ...................................................................... 17

1.5.1. Pos Keynesyen Okul ve Finansal Krizler ................................................... 18

1.5.1.1. Fisher Yaklaşımı ................................................................................. 18

1.5.1.2. Minsky Yaklaşımı ............................................................................... 18

1.5.2. Yeni Keynesci Okul Ve Finansal Krizler ................................................... 20

1.5.2.1. Asimetrik Bilgi ................................................................................... 20

1.5.2.2. Kredi Tayınlanması Yaklaşımı ............................................................ 22

1.5.3. Moneterizm ve Finansal Krizler ................................................................ 22

2. BÖLÜM

FİNANSAL KRİZLERİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ

2.1. 2000 ÖNCESİ TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ .............. 24

2.2. KASIM 2000/ŞUBAT 2001 KRİZİ NEDENLERİ VE SONUÇLARI ............... 25

2.2.1. Kasım 2000 Krizi / Şubat 2001 Krizi Nedenleri.......................................... 25

Page 7: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

vi

2.2.2. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ............................................................ 27

2.2.3. Kasım 2000 Krizinin Sonuçları ................................................................. 29

2.2.3.1. İhracat-İthalat ..................................................................................... 29

2.2.3.2. İstihdam .............................................................................................. 31

2.2.3.3. İşsizlik ................................................................................................ 32

2.2.3.4. Ekonomik Büyüme ............................................................................. 33

2.2.3.5. Enflasyon ............................................................................................ 35

2.3. 2008 KRİZİNİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI ........................................... 37

2.3.1. 2008 Finansal Krizinin Temel Nedenleri ................................................... 37

2.3.2. 2008 Finansal Krizi Sonucu Ortaya Çıkan Sonuçlar .................................. 39

2.3.2.1. İhracat-İthalat ..................................................................................... 40

2.3.2.2. İstihdam .............................................................................................. 42

2.3.2.3. İşsizlik ................................................................................................ 43

2.3.2.4. Büyümeye Etkisi ................................................................................. 44

2.3.2.5. Enflasyona Etkisi ................................................................................ 46

2.4. Literatür Taraması ........................................................................................... 48

3. BÖLÜM

2000 SONRASI TÜRKİYE’DE YAŞANAN FİNANSAL KRİZLERİN DIŞ

TİCARET ÜZERİNE ETKİLERİ: AMPİRİK BİR ÇALIŞMA

3.1. VERİ SETİ ...................................................................................................... 55

3.2. YÖNTEM ........................................................................................................ 56

3.2.1. Korelogram Sınaması ................................................................................ 59

3.2.2. Birim Kök Sınaması .................................................................................. 59

3.2.2.1. Genişletilmiş Dickey-Fuller Birim Kök Sınaması ................................ 62

3.2.2.2. Phillip-Perron Sınaması ...................................................................... 62

3.2.3. Eşbütünleşme Sınaması ............................................................................. 63

3.2.3.1. Johensen Eşbütünleşme Sınaması ....................................................... 64

3.2.4. Hata Düzeltme Modeli (VECM) ................................................................ 64

3.3. AMPİRİK ANALİZ ........................................................................................ 65

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ........................................................................... 75

KAYNAKÇA ............................................................................................................ 78

ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................. 87

Page 8: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

vii

KISALTMALAR

ABD Amerika Birleşik Devletleri

ADF Genişletilmiş Dickey-Fuller Birim Kök Testi

AIC Akaike Bilgi Kriteri

ANAP Anavatan Partisi

BIS Uluslararası Ödemeler Bankası

BOE Japonya Merkez Bankası

BUMKO Mali Kontrol Genel Müdürlüğü

DF Dickey-Fuller Birim Kök Testi

DYP Doğru Yol Partisi

EFT Elektronik Fon Transferi

ERM Avrupa Para Sistemi

EUROSTAT Avrupa İstatistik Ofisi

FED Amerikan Merkez Bankası

FPE Nihai Öngörü Hata Kriteri

GEGP Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

GOÜ Gelişmekte Olan Ülkeler

GSYİH Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

GÜ Gelişmiş Ülkeler

HQ Hannan-Quinn

IMF Uluslararası Para Fonu

IMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası

MGK Milli Güvenlik Kurulu

OECDE Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü

PP Phillip-Perron

SIC Schwarz Bilgi Kriteri

TCMB Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

TEFE Tüketici Fiyat Endeksi

TUİK Türkiye İstatistik Kurumu

Page 9: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

viii

ÜFE Üretici Fiyat Endeksi

VAR Vektör Otoregrasyon

VECM Hata Düzeltme Modeli

Page 10: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

ix

TABLOLAR

Tablo 1: Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ................................................................ 28

Tablo 2: İhracat-İthalat ve Dış Ticaretin Değişimi ....................................................... 30

Tablo 3: İstihdamın Sektörlere Dağılımı (+15 Yaş) ..................................................... 32

Tablo 4: İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus ....................................... 33

Tablo 5: Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ............................................................ 35

Tablo 6: Enflasyonun Değişimi (Aylık Yüzde Değişimi) ............................................ 36

Tablo 7: Mortgage Kredi Krizinin Likidite Krizine Dönüşüm Süreci ........................... 39

Tablo 8: İhracat-İthalat ve Dış Ticaretin Değişimi ....................................................... 41

Tablo 9: İstihdamın Sektörel Dağılımı (+15 Yaş) ........................................................ 43

Tablo 10: İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus...................................... 44

Tablo 11: Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla .......................................................... 45

Tablo 12: Tüketici Fiyat Endeksi (Aylık Yüzde Değişim) (Tüfe) ................................ 47

Tablo 13: Üretici Fiyat Endeksi (Aylık Yüzde Değişim) (Tefe) ................................... 47

Tablo 14: Modele Dahil Edilen Değişkenler ................................................................ 56

Tablo 15: Adf Birim Kök Testi Sonucu ....................................................................... 65

Tablo 16: Philips-Perron Birim Kök Testi Sonucu....................................................... 66

Tablo 17: İhracat İçin Uygun Gecikme Uzunluk Sonucu ............................................. 67

Tablo 18: İthalat İçin Uygun Gecikme Uzunluk Sonucu .............................................. 67

Tablo 19: İhracat ve İthalat Otokorelasyon Sonucu ..................................................... 69

Tablo 20: İhracat-İthalat Değişen Varyans Sonucu ...................................................... 69

Tablo 21: İthalat İçin Johensen Eşbütünleşme Model Tahmin Sonuçları ..................... 69

Tablo 22: İhracat İçin Johensen Eşbütünleşme Model Tahmin Sonuçları ..................... 70

Tablo 23: İthalat Kısa Dönem Denge Modeli .............................................................. 71

Tablo 24: İhracat Kısa Dönem Denge Modeli ............................................................. 71

Tablo 25: İthalat Denklemi Zayıf Dışsallık Testi Sonucu ............................................ 72

Tablo 26: İhracat Denklemi Zayıf Dışsallık Testi ........................................................ 72

Tablo 27: İthalat Hata Düzeltme Test Sonuçları .......................................................... 73

Tablo 28: İhracat Hata Düzeltme Test Sonuçları ......................................................... 73

Page 11: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

x

ŞEKİLLER

Şekil 1: Birinci Kuşak Krizi Modeline Göre Sabit Kurun Terk Edilmesi ..................... 11

Şekil 2: İhracat Birim Çemberi Sonucu ....................................................................... 67

Şekil 3: İthalat Birim Çemberi Sonucu ........................................................................ 68

Page 12: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

xi

GRAFİK

Grafik 1: İhracat (Milyon$) / İthalat(Milyon$) ............................................................ 31

Grafik 2: Gsyih-Kişi Başına Gsyih ($) Yıllık .............................................................. 34

Grafik 3: İhracat ve İthalat Değerinin Karşılaştırılması................................................ 42

Grafik 4: Gsyih-Kişi Başına Gsyih ($) Yıllık .............................................................. 46

Page 13: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

xii

ÖNSÖZ

Krizler gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini küreselleşmenin

etkisiyle ülkeleri daha çok yakından etkilemektedir. Dolayısıyla son zamanlarda yaygın

olarak incelenmiş ve ekonometrik modeller yardımıyla tahminlerde bulunulmuştur.

Türkiye’de krizlerden etkilenen bir ülkedir. Bu çalışmada zaman serisi modeller

kullanılarak 2000/2001 ve 2008 finansal krizlerin Türkiye dış ticaret üzerindeki etkileri

tahmin edilmiştir.

Kasım 2000, Şubat 2001 ve 2008 finansal krizlerin Türkiye’nin dış ticareti

üzerindeki etkisinin incelendiği bu çalışmada, tez sürecinde bana her türlü yardımı ve

desteği sağlayan değerli danışmanım Prof. Dr. Selim HATIRLI ile II. Danışmanım Dr.

Öğr. Üyesi Kübra ÖNDER’e ve çalışmam boyunca manevi desteğini esirgemeyip hep

yanımda olan Arş. Gör. Keziban ALTUN, Elif ÖZTÜRK, Doktorant Eser ÇAPİK ve

yakınımdakilere teşekkür ederim.

Hayatım boyunca benden hiçbir desteğini esirgemeyen her daim yanımda olan

ve bugünlere gelmeme katsı sağlayan ve haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim

annem Fatima UÇAR ve babam Paşa UÇAR‘a minnet ve teşekkürlerimi sunarım.

Çiğdem UÇAR

Isparta 2018

Page 14: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

1

GİRİŞ

Türkiye’de 2000 yılı sonrası yaşanan Kasım 2000, Şubat 2001 ve 2008

krizlerinin ortaya çıkmasında bir dizi nedenler vardır. Finansal krizler, finansal

küreselleşme faaliyetlerinin yoğunluk kazanmasıyla birlikte birçok gelişmiş ve

gelişmekte olan ülkeyi etkisi altına almıştır.

Finansal krizler Türkiye ekonomisinin ihracatını, ithalatını, kişi başına düşen

GSYİH’yı, enflasyon oranını, istihdam oranını, işsizlik sayısını, iç talebi ve bunun gibi

bir sürü ekonomik etmenler ile kişinin yaşam koşullarını olumsuz yönde etkileyen bir

sürü aksaklıklara neden olmaktadır.

Dış ticaret ülkelerin birbiri arasındaki ilişkiyi etkilediği gibi ülke içindeki

ekonomik düzeni de etkisi altına almaktadır. Dış ticaret ekonomik kalkınmayı etkiler.

Ekonomik kalkınma; hem iktisadi büyümeyi içine alan, hem de istihdamın çoğaltılması,

gelir dengesizliğinin azaltılması, sosyal ve ekonomik kurumların modern hale gelmesi,

sosyal ve siyasal gibi alanları da kapsamaktadır. Fakat gelişmekte olan bazı ülkeler buna

Türkiye’de dahil, dış ticaretin rekabet ortamından yeterince faydalanamayıp ekonomik

kalkınmayı tam olarak gerçekleştiremeyip gelir dengesinde ve işsizlik oranlarında artış,

sosyal refah seviyesinde düşüşler yaşanmıştır.

Dış ticaret ülkenin ekonomisini doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla,

Türkiye’nin ithalat giderlerinin artması, ihracat gelirlerinin azalması ile dış ticaret açığı

sürekli artmış; ihracat ve ithalattaki büyümeler, dış ticaret hacmini de genişletmiştir ve

dış borçların artmasıyla net sermaye çıkışı sonucunda cari işlemler açığının artması ile

bankacılık sektörünün kırılgan yapısı ve uluslararası piyasalardaki dalgalanmaların da

etkisiyle ülke 2000 krizine girmiştir. Kasım 2000 krizinin hemen ardından 2001 krizinin

de yaşanması, Türkiye’nin ekonomisi açısından değerlendirildiğinde en kötü yıllardan

biri olduğu söylenebilir. 2002 yılında krizin olumsuz sonuçlarını giderme yolunda

önemli girişimler içerisinde bulunan Türkiye ekonomisi, 2003 yılı itibariyle küresel

atmosferin de etkisiyle güçlü bir büyüme dönemine girmiştir. Etkili maliye ve para

politikaları ile, istikrar ve güven ekonomik alanda büyük oranda kazanılmıştır.

Page 15: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

2

2008 finansal kriz, konut kredisinde meydana gelen olumsuzluklar ile başlamış

ve ABD’nin en büyük yatırım bankalarından biri olan ve Lehman Brothers’in 2008

yılının Eylül ayında iflasını açıklamasıyla diğer ülkeleri de etkisi altına almıştır.

Finansal piyasalardaki denetim eksiklikleri, zayıf risk yönetimi, borçlanma oranı artışı,

kredi derecelendirme kuruluşlarının yapısal eksiklikleri, uygulanan ekonomi

politikalarındaki istikrarsızlıklar ve birçok ülkenin ödemeler bilançosundaki

dengesizlikler küresel finansal krizin en önemli nedenleri arasındadır. Yaşanan krizler

bir taraftan ülkenin büyük çapta güç kaybetmelerine diğer yandan da büyüme ve

kalkınmaları için yeni fırsatlar elde etmelerine neden olmaktadır.

Bu çalışmada, son yıllarda artan küreselleşmenin etkisiyle krizlerin nedenleri,

Türkiye üzerindeki etkileri ve Türkiye’nin dış ticareti üzerindeki etkisini ampirik bir

analizle araştırmayı amaçlanmıştır.

Bu amaca ulaşabilmek için birinci bölümde, finansal krizin tanımı yapılarak

krizin türlerine ve genel nedenlerinin neler olduğuna değinilmiştir. Yaşanan krizler yeni

olguları ortaya çıkarır ve son krizler yeni modellerle çözülmeye çalışılır. Dolayısıyla

finansal krizleri açıklamaya yönelik olan; birinci kuşak kriz modelleri, ikinci kuşak kriz

modeli, üçüncü kuşak kriz modeli ve dışşal faktörlere vurgu yapan modeller olmak

üzere dört alt başlıkta incelenmiştir. Birinci bölümde son olarak krizlerin teorileri ele

alınmıştır.

İkinci bölümün başında Türkiye’nin 2000 öncesi ekonomik durumu

incelenmiştir. Daha sonra ise Kasım 2000/ Şubat 2001 krizlerinin nedenleri ve olumsuz

sonuçlarının giderilmesinde 2000 öncesinde uygulanan ‘‘Kur Çapasına Dayalı

Enflasyon Programının’’ yetersiz kalmasından dolayı ‘‘Güçlü Ekonomiye Geçiş

Programı’’ ele alınmıştır. 2000, 2001 ve 2008 finansal krizlerin sonuçları incelenirken;

ihracata, ithalata ve dış ticarete, istihdama, işsizliğe, ekonomik büyümeye ve enflasyona

etkileri değerler yardımıyla ayrı ayrı başlıklar altında ele alınarak açıklanmıştır.

Üçüncü bölümde ise öncelikle uygulanacak olan ekonomektrik analizin yöntemi

açıklanmıştır. Sonrasında ise Türkiye’de yaşanan finansal krizlerin ithalat ve ihracat

üzerindeki etkisi ekonometrik modellerle analiz edilmiştir. 2000-2017 dönemlerini

kapsayan, reel ihracat, reel ithalat, sanayi üretim endeksi, reel efektif döviz kuru ve

Page 16: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

3

ihracat yoğunluklu 6 ülkenin (ABD, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Birleşik

Krallık) milli gelir değişkeninin aylık veriler kullanılmıştır. Çalışmada yer alan zaman

serisinin durağan olup olmadığını birim kök testlerinden, Genişletilmiş Dickey-Fuller

(ADF) ve Philips-Perron (PP) tetleri ile analiz edilmiştir. Değişkenler aynı düzeyde fark

durağan oldukları için değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin varlığı Johansen

eşbütünleşme analizi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Zayıf dışşasllık testi sonuca zayıf

dışsal olmayan değişkenler kullanılarak ithalat ve ihracat denklemleri için uzun dönem

denge analizi edilmiştir. Analizde VECM modeli kullanılmıştır.

Bu çalışmada: “Türkiye’de yaşanan 2000/2001 ve 2008 finansal krizlerin

nedenleri Türkiye üzerine etkileri nelerdir?”, “Kriz kukla değişkenlerinin ihracatı ve

ithalatı nasıl etkilemiştir?” ve “Ekonometrik modelde kullanılan değişkenlerin ihracat

ve ithalat üzerindeki etkileri nelerdir?” sorularının cevapları araştırılmıştır.

Page 17: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

4

1. BÖLÜM

FİNANSAL KRİZİN TANIMI VE FİNANSAL KRİZ TÜRLERİ

Bu bölümde Finansal krizin tanımı, türleri, finansal krizi açıklamaya yönelik

oluşturulan modeller ve iktisatçıların ortaya attıkları finansal kriz teorilerini alt

başlıklarla ele alınmıştır.

1.1. KRİZİN TANIMI

Kriz sözcüğü, köken olarak Latince ve Yunanca’dan gelmektedir. Yunanca kökü

“krinein” olan “krisis” kelimesi, “karar vermek” anlamına gelmektedir. Aynı sözcük,

Latince’de de aynı anlamı taşımaktadır. Kriz kelimesi, genel kullanımda, “bir süreçte

ani dönüşüm noktası; ekonomi ve politika analnında istikrarsız ve tehlikeli bir durumu

ifade eden güç dönem” olarak verilmektedir. (İzettin, 2012:245). Başka bir ifadeyle

kriz, daha iyiye ya da daha kötüye giden bir dönüm noktasında, radikal kararların

alınması gereken önemli bir süreç olarak ifade edilmektedir. Bu bağlamda kriz, iktisatta

anormal bir durum kapsamında değerlendirilmekte olup piyasa koşullarında sistemin

düzgün işlememesi, tıkanması veya son derece hassas hale gelerek önemli

dalgalanmalara sebep olmasıdır. Bundan dolayı, kriz, piyasa mekanızmasının hâkim

olduğu kapitalist gelişmenin belirli bir anına ait, harekete ait bir kavramdır (Darıcan,

2005:40).

Finansal kriz; döviz ve hisse senedi piyasaları gibi finansal piyasalardaki şiddetli

fiyat iniş çıkışları veya bankacılık sisteminde ödenmemiş kredilerin çok fazla artması ile

görülen önemli ekonomik problemler olarak kabul edilir (Balı ve Büyükşalvarcı,

2011:4). Sonuç olarak ortaya çıkan bir finansal kriz, finansal piyasanın işlevlerini etkin

olarak yerine getirmesini, fonların en verimli yatırım alanlarını bir düzene girmesini ve

etkin dağılımını bozarak hem finansal piyasayı hem de tüm ekonomiyi olumsuz yönde

etkilemektedir. Bu durum, ekonomiyi finansal piyasaların iyi işlediği yüksek bir üretim

düzeyindeki denge noktasından, aniden denge noktasından geri bir noktaya itebilir

(Akçay, 2012:29-30).

Page 18: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

5

1.2. FİNANSAL KRİZ TÜRLERİ

Yükselen piyasalarda yaygın olarak görülen finansal krizler ana hatlarıyla;

Para krizi

Bankacılık krizleri

Dış kaynaklı borç krizi

Sistemik finansal krizler

olmak üzere dört başlık altında toplanabilmekte ve bu krizler genellikle birbirini takip

ettikleri için bunlar arasında ana hatlarla ayırım yapılamamaktadır.

1.2.1. Para Krizi

Literatürde döviz krizi olarak da ifade edilen para krizi, döviz kurunda şok bir

hareket ve para akışında ani bir değişmeyi kapsar. Para krizi, genellikle ülke parasının

döviz olarak değeri üzerindeki spekülatif bir atağın, devalüasyonla sonuçlanması

durumunda, yetkililerin uluslararası rezervlerin hacmini artırmasıyla ya da faiz

oranlarının yükseltilerek ülke parasının savunmaya zorlandığı koşullarda meydana gelir

(Yay vd., 2001:20-21). Bir döviz ya da para krizinin ortaya çıkmasında; bir ülke

parasının üzerindeki spekülatif saldırının bir devalüasyonla veya şiddetli değer kaybıyla

sonuçlanması, Merkez Bankası'nın büyük oranda elindeki rezervleri satması ya da faiz

oranlarını önemli derecede yükseltmesi ile parayı koruma altına alması etkili olmuştur

(Turgut, 2006-2007:36-37).

Ülkelerin uyguladığı kur politikalarına göre yukarıda verilen para krizinin tanımı

değişecektir. Kriz; sabit kur sisteminin geçerli olduğu durumlarda, devalüasyon

oranlarındaki şiddetli yükseliş olarak değerlendirilirken, dalgalı kur sistemlerinde ise

kurun ortalama piyasa değerinden önemli miktarda sapmalar olmasıdır. Bundan dolayı

sabit kur sisteminde yaşanan krizler, ödemeler dengesi krizi, esnek kur sistemindeki

krizler de döviz kuru krizleri olarak isimlendirilebilir.

“Örneğin; Frankel ve Rose para krizini, ulusal paranın nominal değer

yitirme oranının %25 olması ve bu değer yitirme oranının en azından bir

önceki döneme göre %10 artış göstermesi olarak tanımlamaktadır.

Kaminsky, Lizondo ve Reinhart (1997)'ye göre ise para krizi; finansal baskı

endeksi ile tanımlanmaktadır. Döviz kurundaki ve brüt uluslararası rezerv

Page 19: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

6

düzeyindeki yüzde değişmelerin ağırlıklı ortalamalarından oluşan spekülatif

baskı endeksinin, ortalamasından üç standart sapma uzaklaşması para krizi

olarak tanımlanmaktadır. Eichengreen, Rose ve Wyplosz (1995) de para

krizini, finansal baskı endeksi ile tanımlamaktadır. Farklı olarak finansal

baskı endeksinde faiz oranındaki değişimleri de kullanmaktadır. Faiz

oranındaki, döviz kurundaki ve brüt uluslararası rezerv düzeyindeki yüzde

değişmelerin ağırlıklı ortalamalarından oluşan spekülatif baskı endeksinin

ortalamadan sapması para krizi olarak tanımlanmaktadır” (Sevim, 2010:7-

8).

1.2.2. Bankacılık Krizi

Bankalar, fon kullananlar ve fon arz edenler arasında köprü görevi

üstlenmektedir. Bankalar finansal sistemde meydana gelen herhangi bir istikrarsızlık ve

ekonomik dengedeki değişimlerden önemli ölçüde etkilenmektedirler. Sermaye

birikimlerinin yoğunlaştığı kurum olmasından dolayı ülkelerin karşılaşabileceği her

türlü mali krize en duyarlı kurumu teşkil etmektedir.

Bankacılık sektöründeki problemlerin büyük bölümü banka bilançolarından

değil de aktif tarafından yani ödenmeyen kredilerin artması, menkul değerler

piyasasındaki dalgalanmalar, reel sektörün küçülmesi gibi faktörlerden

kaynaklanmaktadır. Bu nedenle bankacılık krizinin oluşumunda geri dönmeyen

kredilerin oranının bankanın net değerini eksilere düşürecek derecede artması, hisse

senedi ve gayrimenkul piyasalarındaki varlık fiyatlarında büyük dalgalanmalar

görülmesi ve reel sektörde etkinlikte bulunan işletmelerde yaygın iflaslar ve ödeme

güçlükleri yaşanması gibi bankaların aktif kalitesinin bozulmasına yol açan gelişmeler

etkili olmaktadır. Bankacılık sisteminde baş gösteren krizlerin ekonominin geneli

acısından yol açtığı sorunlar, diğer sektörlerde yaşanan krizlerle kıyaslanmayacak

ölçüde büyük olmaktadır. Çünkü bankacılık krizleri ekonomik faaliyetlerin aniden

küçülmesine sebep olarak, krize giren bankaların mali bünyelerini düzeltmek için,

alıcılardan alacaklarını zamanından önce almaları özellikle bankacılığın büyük ağırlığa

sahip olduğu ülkelerde ekonomide durgunluğu derinleştirmektedir. En riskli kuruluşlar,

krizle beraber yükselen faiz oranlarıyla borçlanmayı kabul edeceklerinden; birikimleri

en verimli şekilde değerlendirecek yatırımcılar fon bulmakta zorlanmakta ve

yatırımların kalitesi buna bağlı olarak olumsuz etkilenmektedir (Ata, 2009:10).

Page 20: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

7

1.2.3. Dış Kaynaklı Borç Krizi

Dış kaynaklı borç krizi, ekonomide her şey yolunda ilerlerken beklenmedik bir

anda dışsal bir şok sebebiyle oluşan likidite sıkışıklığı ve parasal daralma sonucu

yatırımların azalması, hane halkının tüketim harcamalarını kısması ve ekonomide

durgunluğun hakim olmaya başlaması olarak tanımlanabilir (Darıcan, 2005:41).

Uluslararası Para Fonu (IMF), Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS), Dünya Bankası

(World Bank) ve Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tarafından 1984 yılında

kurulmuş olan Dış Borç İstatistikleri Çalışma Grubu 1988 yılında genel bir dış borç

tanımı yapmıştır ( Aysu ve Bilginoğlu, 2008:3-4): “Bir ülkenin belirli bir zaman dilimi

içindeki gayri safi dış borçları, o ülkede yerleşik olmayan kişilerden bir sözleşmeye

dayanarak sağlanmış olan kısa, orta ve uzun vadeli yükümlülükler toplamıdır”(Kutlu ve

Yurttagüler, 2016:231s).

Yatırım projelerinin uygulamaya geçirmek için ülkeler dış borçlanmaya

başvurabilmektedir. İç borçlanmada kaynakları artırma imkanı yok iken dış

borçlanmada iç kaynaklara ilave bir kaynak söz konusudur. Genellikle sermaye

piyasasının gelişmemiş olması, ekonomik kalkınma sürecinin başlatılması ve

devamında etkili yatırımların finansmanı için, malların ihracatı için gerekli olan dövizin

karşılanamaması, ödemeler dengesindeki açıkların giderilememesi, savunma

harcamalarındaki artan açıkların giderilmesi, zamanı gelmiş borçların ödenememesi gibi

nedenler ülkelerin dış borçlanmasına neden olan temel faktörlerdir (Aysu ve Bilginoğlu,

2008:3-4).

1.2.4. Sistematik Finansal Kriz

Sistemik finansal krizlerde kesinlikle bir yayılma aşaması bulunmaktadır. Bir

ülke, kurum veya şirketteki sorunlar; diğer bir ülke, şirket veya kurumlarda

çözümsüzlüğe neden olabilmektedir. Örneğin, ilk aşamada Kore ve Tayland’da Asya

krizinin ilk etkileri gözlenirken, bu durum kısa bir süre sonra bölge ülkelerinin finansal

piyasalarına etkisi sıçramıştır. Sistemik kriz dönemlerinde, ülkede üretim miktarında

düşüş yaşanmakta, milli gelir düşmekte, ekonomik kayıplar artmakta ve ülke ekonomik

etkinlikten uzaklaşmaktadır. Farklı alanlarda başlayan finansal krizler, birbirinden

bağımsız olmayıp, başka bir krizi de beraberinde getirebilmektedir (Turgut, 2006-

2007:38-39).

Page 21: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

8

Potansiyel olarak finansal piyasaların ciddi şekilde aksamasını ifade eden bu

krizler; ekonomik, politik, sosyal yaşamın yapısından ve değişkenliğinden

kaynaklanırlar. Sabit bir döviz kuru veya konvertibilite taahhüdü, merkez bankasının

üstlendiği borç merci olma yeteneğini sınırlayarak bir ödemeler bilançosu problemini

bankacılık sorununa dönüştürür. Belli bir seviyede sabitlenmiş döviz kurları ticari

açıkların yükselmesine sebep olur ve bu da kaçınılmaz bir şekilde ilgili paraya yönelik

spekülatif bir atağa, döviz kurlarında uyum sağlayıcı bir düşüşe ve döviz rezervlerinde

bir kayba yol açar. Para değerlerindeki dalgalanmaların büyük ve hızlı olması,

bekleyişler döviz kurlarını etkilediği içindir. Bir paranın değerindeki beklenmedik

düşüşün ilk belirgin etkisi yabancı para cinsinden borçların değerindeki artıştır. Bir

spekülatif atak başladığında ve parada değer kaybı meydana geldiğinde, yeni gelişen

piyasa ekonomilerinde borç piyasalarının kurumsal yapısı ile ulusal paranın

devalüasyonu arasında karşılıklı bir ilişki ortaya çıkar ve ekonomi bu finansal kriz

türüne sürüklenir (Delice, 2003:62).

1.3. FİNANSAL KRİZİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK MODELLER

1970’li yıllardan itibaren gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanmaya

başlanan finansal krizlerin artması, para krizleriyle ilgili teorik alt yapının oluşmasında

önemli rol oynamıştır (Çevik, 2011:24) ve çok sayıda krizlerin yaşanması sonucu,

krizleri tanımlamaya yönelik modellerin de sayısını yükseltmiştir. Krizler yaşandıkça,

yeni olgular ortaya çıkmaya başlar ve en son krizler, yeni tip modellerle açıklanmaya

çalışılır. Oysa bir sonraki kriz sorununu açıklamakta, en son geliştirilen model yetersiz

kalabilir. Nitekim, 1990'lı yıllarda yaşanan finansal krizler, ortak özellikleri olsa da,

birbirinin aynısı olmadığından, geliştirilen teorik modeller sınırlı kalmıştır (Yay vd.,

2001:23).

Bu bağlamda krizleri açıklamaya yönelik modeller dört ana başlık altında

incelenebilir. Bunlardan birincisi 1960 ve 1970’li yıllarda Latin Amerika’da gerçekleşen

krizler için geliştirilmiş olan ‘Birinci Nesil Modeller’ dir. Bu modelde krizin nedeni

olarak para ve maliye politikalarına odaklanılmıştır. ‘İkinci Nesil Modeller’ 1990’lı

yılların başlarında Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan para krizini açıklamaya yönelik

geliştirilmiştir. Bu modellerde ise gelişmiş ülkeler arasındaki politikaların etkisine ve

krizin kendi kendine oluşmasına odaklanılmış, krizin temel nedeninin piyasa

Page 22: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

9

yetersizlikleri olmadığı görüşü savunulmuştur. 1994 yılında Meksika’da ve 1997 yılında

Güneydoğu Asya ülkelerinde ortaya çıkan yeni para krizi dalgası ‘Üçüncü Nesil

Modeller’ olarak adlandırılan yeni bir model teorisinin oluşmasını sağlamıştır. Üçüncü

nesil modellerde ahlaki bozulma ve asimetrik bilgi teorisi üzerinde durulmuş ve krizin

nedenleri olarak uluslararası borçlanmada aşırı artış ile varlık fiyatlarında oluşan

balonlar gösterilmiştir. 2001 yılında yaşanan Arjantin krizi ile birlikte akademisyen ve

ekonomistler 1980’li yılların borç krizi modellerine geri dönmeye başlamışlardır

(Çevik, 2011:24).

1.3.1. Birinci Kuşak Kriz Modelleri

Para krizin modellerinden ilki olan birinci nesil kriz modeli 1970 ve 1980’li

yıllarda Latin Amerika’da ortaya çıkan birçok krizi tanımlamak için ortaya atılmıştır.

Yaşanan bu bir dizi krize dayanarak genelleştirilen geleneksel Ortodoks görüşüne göre,

bu krizlerin en önemli nedeni, döviz girişi kısıtlı olan bir ekonomide, hızla artan devlet

harcamalarının yarattığı kamu maliyesindeki açıklar ve bu açıkların para basarak

finanse edilmesinin neden olduğu döviz rezervlerindeki erimedir. Döviz rezervlerindeki

azalış, belirli bir seviyeye ulaştığında, sabit kurun devam ettirilemeyeceği görüşünün

piyasalara hakim olmasıyla birlikte, spekülatörlerin dövize yönelmesi, kurun çökmesine

neden olmakta ve böylece ulusal para birimi, diğer paralara kıyasla değerinin önemli bir

bölümünü aniden kaybetmektedir. Kriz öncesinde, bu ülkelerin neredeyse tamamında

fiyat artışlarıyla beraber reel kur değerlenmiş ve cari dış açıklar önemli bir yükseliş

göstermiş olduğundan, bu iki göstergedeki yükselmenin krizin en önemli işaretçisi

olduğu görüşü, birinci kuşak kriz modellerinde genel kabul görmektedir (Sevim,

2012:25-29).

Aynı zamanda ‘spekülatif atak krizleri’ adı da verilen bu krizlerin

modellemeleri ‘Kanonik Model’ ile yapılmıştır. Kanonik Model 1979 yılında Krugman

tarafından Stephen Salant’ın çalışmalarını temel alarak oluşturduğu ve daha sonra Flood

ve Garber tarafından geliştirilmiştir (Karaçor vd., 2012:40). İlgili çalışmalarda para

piyasaları değil, tam tersine mal piyasaları ele alınarak, altın piyasasındaki hükümet

politikaları ve fiyatlandırması analiz edilmiştir. Buna göre, Salant’ın ilgi alanı döviz

krizleri değil, mal piyasalarında uygulanan istikrar programlarının doğuracağı tehlikeler

olmuştur. Uluslararası ajanslar tarafından alım ve satım şeklinde yürütülecek olan bu tür

Page 23: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

10

fiyat istikrar programları o yıllarda, “Yeni Uluslararası İktisadi Düzen”i savunanların en

önemli talepleri arasındadır. Fakat Salant, teorik çerçevede bu tür programların yıkıcı

spekülasyonlara maruz kalabileceği düşüncesindedir. Buradaki temel varsayım,

spekülatörlerin bir malı, ancak bu mal, diğer mallara kıyasla yüksek bir getiri

sağlayacak düzeyde fiyatının artacağına inanmaları durumunda ellerinde tutacaklarıdır.

Salant, resmi bir istikrar kurulunun, ilgili malı, sabit bir fiyattan alıp satacağını ilan

etmesi durumunda “ne olacağını” sorgulamaktadır. Fiyat, kurulun var olmadığı düzeyde

bulunduğu sürece, spekülatörler sermaye kazancı elde edemeyeceklerini düşünerek

ellerindeki varlıkları satacaklardır. Dolayısı ile kurul, sonuç olarak elinde çok miktarda

stok biriktirmiş olacaktır. Eninde sonunda, istikrar programı olmadığı durumda var

olacak olan fiyat, yani ‘gölge fiyat’, kurulun hedefinin üstünde olacaktır. İşte bu

noktada spekülatörler, ilgili malı kârlı görüp toplamaya başlarlar. Eğer kurul hâlâ fiyatı

kontrol altında tutmak istiyorsa, bu defa elindeki stokun tükendiğini görecektir. Salant,

1969’daki altın açık piyasa işlemlerinin sona erdirilmesinin, yaşanan büyük spekülatif

alımlara bağlı olduğuna dikkat çekmekte ve NIEO (Yeni Uluslararası Ekonomik

Düzen)’yu da benzer bir tehlikenin beklediğini savunmaktadır. Böylece, kanonik kriz

modelinin temelleri ilk olarak, ABD Federal Rezev’in Uluslararası Finans Bölümü

iktisatçılarından Stephan Salant tarafından, 1970’li yılların ortalarında geliştirilmiştir

(Yılmaz vd. 2005:89-91).

Krugman’ın geliştirdiği modelde ise krizlerin asıl nedeni bütçe açığıdır.

Hükümet bütçe açığını para basarak ya da borçlanarak finanse edebilir. Bütçe açığının

parasallaştırılması; yani merkez bankası kaynaklarıyla yapılan finansman enflasyona,

beklentilerde bozulmaya, ülkeden sermaye çıkışına ve sonuç olarak da ödemeler

dengesi problemlerine sebep olmaktadır. Bu esnada hükümetin döviz kurunu savunmak

için çeşitli alternatifleri bulunmaktadır. Açık piyasa işlemleri yapılması, forward döviz

piyasalarına ve yabancı varlık piyasalarına doğrudan müdahale edilmesi bunlardan

bazılarıdır. Belirtilen işlemlerle döviz kuru dengesi belirli bir noktaya kadar

sağlanabilse de dengesizliğin devamı halinde hükümet eninde sonunda sabit döviz

kurunu savunmak için rezervlerini kullanmak zorunda kalacaktır. Döviz kuru

dengesizliğinin rezervler kullanılarak kontrol edilmeye çalışıldığı dönemde,

sürdürülemez makroekonomik politikaların uygulanmaya devam edilmesi giderek daha

fazla rezervlerin kullanılmasına ihtiyaç doğuracak ve bu süreç ülkenin döviz

Page 24: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

11

rezervlerinin tükenmesiyle sonuçlanacaktır. Borçlanma olanaklarının da azalmasıyla

birlikte döviz kurunun savunabilme sansı kalmayacaktır. Hükümetin parasının değerini

koruyamadığı noktada ödemeler dengesi krizi başlamış demektir. O dönemde yaşanan

krizlerde (1982 yılındaki Meksika krizi) yükselen enflasyon oranları ile birlikte

sürdürülmek istene sabit kur rejimi ülkenin rekabetçiliğine zarar vermekte ve dış ticaret

dengesini bozmaktadır. Dış ticaret açığının artması ülke ekonomisi hakkında olumsuz

beklentiler oluşmasına neden olarak sermaye girişini azaltmakta ve yüksek faizlerle kısa

vadeli borçlanmayı zorunlu hale getirmektedir. Olumsuz beklentilerin ekonomideki

bozulmayı kuvvetlendirmesi ve ekonomideki bozulmanın da daha olumsuz beklentilere

yol açması şeklindeki kısır döngü ekonomiyi krize doğru sürüklemektedir.

Ekonomideki sıkıntıların giderek büyümesi bir noktada yatırımcıların hükümetin sabit

kur politikasını uygulayamayacağı düşüncesine kapılarak süratle paralarını ülkeden

çıkarmak istemelerine neden olmakta; bu durum ise para krizinin son aşamasını

oluşturmaktadır (Sevim, 2016:26).

Şekil 1: Birinci Kuşak Krizi Modeline Göre Sabit Kurun Terk Edilmesi

Kaynakça: (Cüneyt Sevim, 2016:26)

Yukarıdaki Şekil 1’de görüldüğü üzere ekonomide sabit döviz kuru rejimi

izlendiği varsayımında kur üzerinde oluşacak baskıların merkez bankasının döviz

rezervlerini kullanarak döviz piyasasına müdahale etmesinden dolayı rezervlerde

zamanla azalma olacaktır. Belli bir süre sonra, ortaya çıkan spekülatif hareketler merkez

Page 25: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

12

bankasının elinde bulunan en son rezervlerin de erimesine neden olacak ve bu durumda

hükümet döviz kurunu geçerli düzeyden daha fazla sürdüremeyecektir. Sonuç olarak

kuru serbest dalgalanmaya bırakacak veya devalüasyon yapmak zorunda kalacaktır

(Doğanlar vd. 2007:254). Sabit döviz kuru rejimlerinin yavaş yavaş terk edilmesi

sonucu krizlerin ortaya çıkma sebep ve şekilleri değişmiş, birçok kriz Kanonik Model

tarafından açıklanamaz hale gelmiştir (Karaçor vd. 2012:40-46).

1.3.2. İkinci Kuşak Kriz Modelleri (Kendi Kendini Doğrulayan Kriz Modeli)

Krizlerin 1990’lı yıllarda tahmin edilmesi daha da zorlaşmıştır. Tartışmaların

birçoğu, cari açıklar ve paranın aşırı değerlenmesinden yani enflasyonun finansal yapı

üzerindeki beklenmedik etkilerinden, çeşitli türden finansal oranlara kaymıştır. Para

krizleri, mali açıkların para basılarak finanse edilmediği durumlarda da

oluşabilmektedir. Birinci nesil modeller tarafından açıklanamayan 1992-1993 Avrupa

Para Sistemi (ERM) ve (1993-1994) Latin Amerika krizleri, yeni teorilerinin

oluşmasına neden olmuş ve bu teoriler ikinci nesil modeller olarak gruplandırılmıştır

(Erkekoğlu ve Bilgili, 2005:15-36). Avrupa merkezli çıkan para krizi (1992-1993) ile

1970-1980 yıllarında çıkan Latin Amerika krizlerinden birçok farklılıkları vardır:

1992 de yaşanan kriz en gelişmiş bölgelerden birinde ortaya çıkmıştır. Kuzey

Avrupa ülkelerinde gerek politik gerekse ekonomik acıdan Latin Amerika

ülkelerinde görülen sorunların hemen hiçbiri yaşanmamıştır.

Kuzey Avrupa ülkeleri borçlarını parasallaştırma gibi bir zorunluluk

duymamıştır. Gerek ulusal finansal piyasalarının oldukça kuvvetli ve derin

olması ve gerekse dış finansal pazarlara rahatça ulaşabilmeleri bu ülkelerin

borçlanma konusunda sıkıntı yaşamamalarını sağlamıştır.

Yüksek oranlı cari acık, aşırı borç yükü, yüksek enflasyon gibi sorunlar

yaşamamışlardır. Yüksek oranlı döviz rezervleri de bu ülkeleri Latin Amerika

ülkelerinden ayırmaktadır.

Ödemeler Dengesi problemi veya borçların parasallaştırma sorunu olmadan da

ekonominin krize sürüklenebileceğini göstermiş olan ERM Krizi’ni açıklaması

Obstfeld’ in (1996) ‘kendi kendini doğrulayan krizler modeli’ de denilen ikinci nesil

kriz modelinin doğmasına neden olmuştur (Karaçor vd. 2012:46-47). Kendi kendini

Page 26: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

13

doğrulayan modelde denilen ikinci nesil model hükümetlerin doğrusal olmayan

davranışları durumunda oluşabilecek ‘Çoklu Dengeler’ diğer bir ifade ile ‘Çift denge’

üzerine kurulmuştur. Bu modellerde makroekonomik politikaların sürdürülebilirliği ile

ilgili beklentilerde ortaya çıkan ani değişmelere vurgu yapılmıştır. 1992-1993 Avrupa

Para Kriz’ inden sonra gündeme gelen bu modeller Obsteld (1986-1994 ve 1996)

tarafından geliştirilmiştir (Bozkurt Ve Dursun, 2006:263).

Model çift denge üzerine kuruludur; karar alıcılar ve hükümet. Karar alıcılar

beklentilerine göre hangisinin gerçekleşeceğini belirlerler. Hükümetler ise sabit kurdan

vazgeçmek veya sabit kuru korumak seçenekleri ile karşı karşıyadır. Uluslararası ticaret

ve yatırımların işleyişini kolaylaştırmak ve enflasyonla mücadelede kredibilite elde

etmek için, hükümetler kurları sabit tutmak isterler. Döviz kurlarını korumanın maliyeti,

daha yüksek faiz oranları ve işsizlik artışı ile birlikte artar. Bu maliyetler daha sonra

yatırımcıların döviz kurlarının sabit tutulamayacağı beklentisine yol açar (Erkekoğlu ve

Bilgili, 2005:17-18). Yani hükümetlerin tercihi kuru korumaktansa, büyümeyi arttırmak

ve işsizliği azaltmak için, dalgalı kur rejimine geçmeyi tercih etmektir (Danışoğlu,

2007:4-5). Sabit kuru korumanın faydası, maliyetinden fazla olduğu sürece hükümetler

kuru sabit tutmaya devam ederler. Bununla birlikte maliyetler faydasından fazla olunca,

karar alıcılar için kuru sabit tutmaktan vazgeçmek en mantıklısı olur. İkinci-nesil

modellere göre kriz:

Tutarlı kendi kendini besleyen beklentiler

Sürü davranışı

Bulaşma nedeniyle ortaya çıkar

Bir başka deyişle, temel ekonomik göstergelerde ciddi bozulmalar olmasa da

ikinci-nesil modellere göre, gerçekte olmayan fakat beklenen politika değişimlerine

katılım sonucu oluşan spekülatif hareketler krize yol açar. Zayıf makro ekonomik

göstergeler kriz için gerekli ancak yeterli değildir. Yalnız bu modeller, analizlerinin

temelini oluşturan beklentilerdeki değişmeye neyin ya da nelerin neden olduğu

konusuna tam bir açıklık getirmemişlerdir (Erkekoğlu ve Bilgili, 2005:17-18).

Page 27: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

14

1.3.3. Üçüncü Kuşak Kriz Modelleri (Yayılma/Bulaşma Etkisi)

Birinci ve ikinci nesil kriz modelleri 1997 Asya krizini açıklamada yetersiz

kalmışlardır. Bu nedenle, yeni karşılaşılan krizi açıklamaya dönük birçok çalışmalar

başlamıştır. Bu çerçevedeki çalışmalar, literatürde “Üçüncü Nesil Para Kriz Modelleri”

olarak adlandırılmaktadırlar (Yılmaz vd. 2005:93). Bu kriz modelinde temel olarak

1997 Temmuz'unda Tayland'da başlayıp diğer Asya ülkelerine yayılan krizin analizi

hedeflenmiştir (Çakmak, 2007:92). Bu modelde hükümet ile büyük sermayeli işletmeler

arasındaki ilişkilerin sakıncalı olduğu ve krizlere yol açabileceği üzerinde durulmuştur.

Nitekim, sermaye akımlarının serbest olduğu bir ekonomide, hükümet bankaların

ve/veya şirketlerin yurtdışından aldığı borçlara, garanti verir. Ancak hükümetin finansal

birimleri kontrol etmedeki eksikliği sonucu hükümetlerin ahlaki tehlikeye (kötü

politika) yol açan politikaları, krizi yaratan temel ilke olarak ele alınmaktadır. Yani

borçlanmayla elde edilen fonların giderek artması ile yatırımlar olması gerekenin çok

üzerinde artmış ve bu fonlar yatırım yapılan alanların dışındaki uzak yatırımlara

yönlendirilmiştir. İlgili yatırımlar sonucu ciddi kayıpların oluşması ve Merkez Bankası

rezervlerinin borçları karşılayamayacağının anlaşılması kriz ortamını hazırlamış ve

sonuçta sabit kur sürdürülemez hale gelmiştir. Üçüncü nesil modellerde yer alan bir

diğer unsur asimetrik bilgi akışıdır. Asimetrik bilgi akışı, özellikle yeterli şeffaflığın ve

denetimin olmadığı bankacılık sektöründe söz konusu olduğundan, kriz ortamını

hazırlayan bir diğer neden olmuştur. Yeni Keynesyen ve Post Keynesyen iktisatçılar

finansal kriz modellerinde asimetrik bilgi akışı ve ahlaki risk sorunlarını ele almışlardır.

Krizlere neden olan bir diğer faktör ise bulaşma (yayılma) etkisidir (Danışoğlu, 2007:5-

6). Bulaşma etkisi modelinde, ülkelerin kendi içinde taşıdıkları benzer kırılganlıklar

örneğin Asya’da sabit bir döviz kuru sistemi uygulanırken ABD doları cinsinden aşırı

borçlanmaları ise ortak şoklarla karşı karşıya kaldıklarını göstermektedir. Ortak

koşulların olmadığı durumda ise, kriz başka bir ülkeye çeşitli yollarla yayılmaktadır. Bu

yolardan biri ülkeler arasında ticari bağların olması sonucunda ülkelerden birinin

devalüasyon yapması diğer ülkelerin de rekabet gücünü koruyabilmesi için devalüasyon

yapmasına neden olmaktadır (Ardıç, 2004:45). Dolayısı ile ülkeler arasında mali

bağımlılıkların olması, ticaret hacminin yüksekliği, sürü psikolojisi ile davranma gibi

faktörler etkili olmaktadır (Danışoğlu, 2007:5-6).

Page 28: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

15

1.3.4. Dışsal Faktörlere Vurgu Yapan Modeller

Dışsal faktörlere vurgu yapan modellerde ise, özellikle gelişmekte olan ülkelerde

yaşanan krizlerin temel nedeninin dışsal etkenler olduğuna vurgu yapmaktadır.

Özellikle sanayileşmiş ülkelerdeki ekonomik değişmeler (dış ticaret hadlerinde, faiz

oranlarında ve döviz kurlarındaki kaymalar), yatırımların globalleşmesi ve sermaye

piyasalarının artan bütünleşmesi yoluyla krizi tetikleyen etmenler olabilmektedir (Yay

vd. 2001:28). Örneğin, sanayileşmiş ülkelerin faiz oranındaki düşüş, sermaye akımlarını

gelişmekte olan ekonomilere yönlendirirken, faiz oranlarında meydana gelen ani

yükselişler, bu ekonomilerdeki bankaların ve firmaların maliyetlerin yükselterek, dış

finansman akımlarını sınırlayabilmektedir (Darıcan, 2005:57-58). Yani faiz

oranlarındaki bu yükseliş, gelişmekte olan ülkelerde banka ve firmaların sadece

kendilerini fonlama maliyetlerini arttırmakla kalmaz, aynı zamanda yanlış seçim ve

ahlaki risk problemlerini ve finansal sistemin kırılganlığını arttırır. ABD faiz

oranlarındaki artış 1994 Meksika krizinde böyle bir etki yapmıştır. 1980'lerdeki Latin

Amerika borç krizlerinde artan faiz oranları sıkı para politikaları uygulayan gelişmiş

ülkelerin borçlarının katlanarak artmasına yol açarak önemli bir kriz nedeni olmuştur.

Benzer bir örnek olarak, Asya krizinde de döviz kurlarındaki değişim etki etmiştir. 1995

ortalarından itibaren doların yen (Japon para birimi) karşısında aşırı değerlenmesiyle

beraber, paralarını dolara sabitleyen bu ülkelerin en önemli ticaret partnerleri olan

Japonya karşısındaki rekabetçilikleri kaybolmuş, bu da ülkelerin cari açıklarını

arttırmıştır. Türkiye'nin 2000 yılında uyguladığı istikrar politikası sırasında Türkiye’nin

cari açığını artırarak programdan çıkmasına ve krize etki eden en önemli nedenlerden

biri, doların Euro karşısında beklenen değerin çok üstünde bir değer kazanmasıdır (Yay

vd. 2001:28).

1.4. TÜRKİYE’DE KRİZE NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Bir ülkede krizlerin çıkış nedenleri farklı farklı şekillerde açıklanmıştır. Aşağıda

finansal krizlerin nedenleri, Makroekonomik İstikrarsızlık, Uluslararası Sermaye

Hareketleri ve Yapısı, Finansal Kesim ve Bankacılık Kesiminin Sorunlarını ana

hatlarıyla açıklanmıştır.

Page 29: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

16

1.4.1. Makroekonomik İstikrarsızlık

Makroekonomik istikrar finansal ve reel piyasadaki dengeyi ifade etmektedir.

Buna göre ekonomide fiyatlardaki hızlı ve ani iniş çıkışlar olmamalıdır yani enflasyona

müdahale edilmeli tüm üretim kaynakları değerlendirilmeli ve istihdam artırılmalıdır

(Tok, 2013:63).

1980’li yıllarda yüksek enflasyonu düşürmek için genişletici para politikaları

uygulanmıştır. Bu politika sonucu, faiz oranlarının artması ve resesyonla, ekonomik

faaliyetlerin yavaşlamasına, alınan kredilerin yeterince etkin bir biçimde

kullanılmamasına ve gelişmiş ülkelerden borç alan gelişmekte olan ülkeler borcunu geri

ödemede güçlüklerin yaşanmasına neden olmuştur. İstikrarsızlık, finansal sistemi

zayıflatarak GSMH, büyüme oranları gibi makroekonomik değişkenleri etkilemekte ve

finansal piyasaların istikrarsız hâle gelmesine neden olmaktadır. Finansal krizin

yaratacağı makroekonomik etkiler; faizlerde yükselme, kredi hacminde yavaşlama,

harcama ve talepte düşme, emisyonda artma, üretim, istihdam, tasarruf ve yatırımlarda

azalma olarak ortaya çıkmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte 1990’dan sonraki yıllarda

gelişmekte olan ülkeler dış kaynağa bağlı olarak büyümelerini sağlamaya çalışmışlardır.

Böylece ülkelerin uyguladığı para ve maliye politikalarının tam bağımsızlığı ortadan

kalkmıştır (Çan, 2016:22-23).

1.4.2. Uluslararası Sermaye Hareketleri ve Yapısı

Uluslararası sermaye hareketi, herhangi bir ülkede yerleşik olarak yaşayan bir

kişi veya bir kuruluşun bir başka ülkedeki yerleşik olarak yaşayan kişiye veya kuruluşa

fon veya ondan bir aktif satın almak üzere fon göndermesidir. Diğer bir ifadeyle,

uluslararası sermaye hareketi ülkeden çıkan veya ülkeye giren fonları ifade eder.

Türkiye yabancı sermayeyle, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde tanışmış

olmakla birlikte 1980 öncesi döneme kadar ülkede finansal piyasalarda devlet ağırlıklı

ticaret politikaları ile yönetilmiştir (Özmen, 2011:48). 1980’lere kadar uygulanan ithal

ikameci politikalar beklenen sonuçları vermemiş, dış ticaret açığı sürekli artmıştır.

Özellikle 1973’den sonra ithalatın daha pahalılaşması, yapılan ithalat sonucunda

üretilen ürünlerin ihracata yönelik olmayışı zamanla bir döviz sıkıntısına neden

olmuştur (Özel, 2011:88-89). 1970’li yıllarda ekonomideki bu bunalımlar sonucu bir

dizi istikrar politikaları gündeme gelmiştir. 1980’de uygulamaya koyulan iç ve dış

Page 30: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

17

finansal serbestleşme politikaları, 1989’da çıkarılan Türk parası kıymetini korumak için

32 sayılı Karar ile sonuçlanmış ve 1990 yılında Türk Lirası’nın konvertibilitesi

sağlanırken, sermaye hareketleri de tamamen serbestleşmiştir (Özmen, 2011:48).

Bu tarihten itibaren ithalatın serbestleştirilmesine yönelik önemli adımlar

atılırken, ihracatın arttırılmasına yönelikte önemli çalışmalar yapılmıştır. Türkiye’nin

ihracat yapısının büyük oranda ithalata bağlı olduğu görülmektedir. İhraç edilen

malların üretiminde ithal girdiler kullanılması, Türkiye’nin dış ticaret açığının da

artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin ithalatındaki artış, ihracatındaki

artıştan fazla olmaktadır. Türkiye’nin ihracat yapısının araştırma ve geliştirme

faaliyetlerine uygun, katma değeri yüksek ürünlere kaydırılması, Türkiye’nin dış ticaret

açığının azaltılması noktasında önem arz etmektedir (Özel, 2011:88-89).

Finansal serbestleşme, dış finansman kaynak girişi cari açığı kapatmanın

ötesinde işlevlere sahiptir. Türkiye'nin dış ticaret finansal serbestlik ve kamu açıklarının

güdümünde yüksek reel faiz uygulamasına geçilmesi sonucunda faiz ile kur arasındaki

makas açılmış, böylelikle mal hareketlerinden bağımsız sermaye hareketleri ortaya

çıkmış, finansal serbestleşme kalkınma sürecinin nesnel tabanını yok etmiş, ekonomiyi

bir krizden diğerine savurmuştur (Sönmez, 2003:220-224).

1.4.3. Finansal Kesim ve Bankacılık Kesiminin Sorunları

Finansal sistemde ortaya çıkan krizler bankacılık sektöründe de tartışılmaya

başlanmıştır. 1980'lerin başından itibaren çok sayıda ülkede sistemik banka krizleri

meydana geldiği gibi Türkiye’de de gelmiştir. Bankacılık sektöründeki krizlerin en

önemli nedenleri; istikrarsız makroekonomik yapı, bankacılık sektöründe etkin

denetimin olmaması ve gözetim yapılamaması, yasal düzenlemelerin yetersiz olması,

ödemeler sistemi gibi mali altyapı unsurlarının güvenilir olmaması ve risk yönetimi için

gerekli kredi kültürünün oluşmamasıdır (Ataman, 2001:1).

1.5. FİNANSAL KRİZ TEORİLERİ

Finansal krizlerin ortaya çıkış nedenlerini açıklamak için birçok ekonomist farklı

teoriler geliştirmiştir. Ekonomistlerin öne sürdükleri finansal kriz teorileri mensup

Page 31: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

18

oldukları okullarında görüşleri sayılmaktadır. Pos Keynesyenci Okul, Yeni Keynesyenci

Okul ve Moneterizm Okulun önerdikleri tedbirler farklı şekilde açıklanmıştır.

1.5.1. Pos Keynesyen Okul ve Finansal Krizler

Post Keynesyen Okul, finansal krizleri Fisher, Charles Kindleberger ve Hyman

Minsky’nin devresel dalgalanmanın sonucu olarak ortaya açıklamışlar. Devresel

dalgalanmanın genişleme döneminin sonucunda finansal krizlerin meydana geldiğini

savunmuşlardır.

1.5.1.1. Fisher Yaklaşımı

Fisher devresel dalgalanmadaki daralmanın nedenini deflasyona ve aşırı

borçlanmaya bağlamıştır. Dalgalanmadaki yükselmeleri yani genişlemesini ise, yeni

buluşlar, değerli madenlerin bulunması karlı yatırım fırsatlarının artmasına yol açan

dışsal bir olay aracılığıyla ortaya çıkmaktadır. Endojen şoklar bu sektörlerde karların

artmasına ve dolayısıyla fiyatların da yükselmesine neden olur ve daha fazla yatırımlar

için teşvik edip sermaye kazancının oluşmasını sağlar. Bu sermaye kazancı, mali varlık

piyasasında bir spekülasyonun ortaya çıkması kadar, sabit yatırımların artmasına da yol

açabilmektedir. Artan yatırımlar borçlanma yoluyla finanse edilmekle birlikte

borçlanmanın artması para arzını artırarak parasal genişlemeye ve fiyatlar genel

seviyesinin artmasına neden olur. Artan fiyatlar ödenmemiş borçların reel değerini

azaltarak daha fazla borçlanmaya teşvik eder. Bu da gelecek dönemdeki borçlanmayı

teşvik ederek aşırı borçluluğa yol açmaktadır. Aşırı borçluluğun olumsuz etkileri;

bireylerin, firmaların ve bankaların sorumluluklarını karşılamak için yeterli miktarda

likit varlıklara sahip olmadıkları zaman ortaya çıkmaktadır ve bu ise zamanla bankacılık

krizine dönüşmektedir. Ekonomi otoritesince gerekli önlemlerin alınmaması durumunda

ise ileriki dönemlerde kriz ve derin bir depresyon ortaya çıkabilmektedir (Çevik,

2005:17-18).

1.5.1.2. Minsky Yaklaşımı

Fisher’in yaklaşımını genişletmiş ve ekonomik genişleme esnasındaki aşırı

borçluluk sorununu açıklamak için kırılganlık kavramını ortaya atmıştır (Çevik,

2005:17-18).

Page 32: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

19

Kırılganlık kavramı; bir ekonomide yükümlülüklerin yerine getirilmesi sırasında

ortaya çıkan bazı küçük aksamalar sistemde birbirine bağlı olarak büyük değişimlere

neden olmuyorsa veya olsa bile sistem çok kısa bir zamanda kendini toparlayabiliyor ise

o sistemin sağlam olduğu ileri sürülebilir. Ancak yükümlülüklerin yerine getirilmesi

açısından bazı aksamalar karşısında sistem çok büyük tepkiler veriyorsa ve sistem

kendini toparlayamıyor ise o sistem kırılgan bir yapıya sahiptir denir (Tokucu,

2012:1979). Finansal kırılganlık ve sağlamlık firmaların, hane halkının ve diğer

ekonomik karar birimlerinin gelir akımına ve bilanço dengelerine bağlıdır. Sağlamlılık,

kırılganlık haddi bu karar birimlerinin nakit akımları yani; karlar, ücretler, vergiler,

varlıklardan elde edilen kazançlar ile finansal yükümlülük ile ödeme yükümlülüğünün

arasındaki ilişkiye bağlıdır. Nakit akımları ile ödeme taahhütleri arasındaki karar

birimlerinin finansman yapıları üç sınıf altında incelemek mümkündür: güvenli

finansman, spekülatif finansman ve ponzi finansman (Çevik, 2005:17-18).

Güvenli finansman yöntemini uygulayan karar birimlerinden firmalar, belli bir

dönem boyunca nakit girişleri nakit çıkışlarının üzerindedir. Bu tür firmalar nakit

girişlerindeki beklenmedik düşüşler nedeniyle bazen borçlanmak zorunda kalabilseler

de bu durum istisnaidir ve borçlar asla büyük miktarlara ulaşmaz. Spekülatif finansmanı

benimseyen firmalarda ise, nakit girişlerinin nakit çıkışlarının altında gerçekleşmesi

daha sık rastlanılan bir durumdur. Ticari bankalar ve mevduat bankaları spekülatif

finansman karar birimlerine örnek olarak verilebilir. Bu nedenle spekülatif finansmanı

uygulayan firmalar borçlarını ödeyebilmek için tekrar borçlanmak zorunda

kalabilmektedirler. Ponzi finansmanını uygulayan karar birimleri ise, spekülatif

finansmanda olduğu gibi belli dönemlerde nakit girişleri nakit çıkışlarının altında

kalabilmektedir. Firmalar böyle dönemlerde faaliyetlerine devam edebilmek için

borçlanmak zorunda kalabilmektedirler. Ancak Ponzi finansmanının spekülatif

finansmandan farkı, alınan bu borçlar nedeniyle firmanın toplam ödenmemiş borçlarının

miktarının sürekli artmasıdır (Egül ve Arslan, 2014:24).

Minsky’nin finansal kırılganlık teorisine göre Ponzi ve Spekülatif Finansman

olarak tanımlanan karar birimlerinin sayısının fazla olması ekonominin kırılgan bir

yapıya ve finansal kriz yaşama olasılığının yüksek olmasında etkilidir. Teoriye göre

finansal yapı sağlam olsa da ekonomi kırılgan hale gelecektir. Dolayısıyla Güvenli

Page 33: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

20

Finansman olarak adlandırılan firmalar çoğunlukta bile olsa zamanla azalacak,

Spekülatif ve Ponzi Finansmanlar artacaktır. Buna göre Minsky, sorunsuz bir

ekonominin bile zamanla sorunlu hale geleceğini öne sürmektedir (Sönmezay, 2014:7-

8).

1.5.2. Yeni Keynesci Okul Ve Finansal Krizler

Yeni Keynesci okula göre asimetrik bilgi ve kredi tayınlaması krizlerin ortaya

çıkmasında etkilidir.

1.5.2.1. Asimetrik Bilgi

Asimetrik bilgi, finansal bir sözleşmedeki tarafların sahip oldukları bilginin

farklı olması yani iki tarafın aynı bilgiye sahip olmaması halinde ortaya çıkar. Borçlu,

alacaklıya göre daha avantajlıdır. Çünkü borç alanlar yani borçlu, üstlenmek istedikleri

yatırım projeleri hakkında borç verenden yani alacaklıdan daha fazla bilgiye sahiptirler.

Bu durumda borç veren, borçlunun güvenilirliği hakkında bir belirsizlikle karşılaşır.

Asimetrik bilgi yaklaşımına göre finansal kriz, finansal piyasalardaki bilgi akışının

aksadığı ve bu yüzden finansal piyasaların görevlerini yapamadığı bir durumdur.

Finansal piyasalar, fonları en verimli yatırım fırsatlarına etkin bir şekilde kanalize

edemezler (Şen, 1-2). Bunu sonucunda finansal piyasalarda ortaya çıkan tersine seçim

ve ahlaki tehlike problemlerini kötüleştirerek, finansal krizlere neden olan ve ardından

ekonominin yükselişten düşük seviyelere inmesinde temel 5 faktör etkilidir. Bu

faktörler (Sevim, 2012:20-21);

1. Faiz Oranındaki Artışlar: Kredi talebindeki artış veya para arzındaki

azalmalar nedeniyle faiz oranlarındaki yükselme sonucunda iyi kredi

riskine sahip olanlar daha az borçlanma yaparken, kötü kredi riskine

sahip olanlar ise daha fazla borçlanmak isteyeceklerdir. Bu durum tersine

seçim problemini ortaya çıkaracak ve alacaklılar kredi vermek

istemeyeceklerdir. Bu nedenle yatırımlarda bir azalma ve ekonomik

faaliyet düzeyinde düşmeler yaşanır.

2. Hisse Senedi Piyasası Çöküntüleri: Borsa endeksindeki bir düşüş

firmaların net servetlerinin piyasa değerinde büyük azalmalara neden

Page 34: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

21

olmaktadır (Çevik, 2005:31-32). Varlık fiyatlarındaki düşüşe bağlı olarak

firmaların öz kaynaklarının piyasa değerinin azalmasına ve bu nedenle

bilançolarda bozulmaya yol açmaktadır. Firmaların öz kaynaklarının

düşmesi, firmaların borç döngüsünde geri ödeyememe riskini taşırken

bilançolardaki bozulma, ters seçim ve ahlaki tehlike sorunlarını artırarak

finansal istikrarsızlığa neden olmaktadır.

3. Belirsizlik Artışları: Bir finans kurumunun iflasından ötürü ekonomik

durgunluk, borsada yaşanan endeks düşmeleri gibi nedenlerden finansal

piyasadaki belirsizliğin artması sonucu piyasadaki bankalar (borç

verenlerin/alacaklıların) yüksek riskli projeleri düşük faizli projelerden

ayırt etmekte zorlanırlar. Bunun sonucunda bankalar tersine seçim

problemi ile karşı karşıya gelir ve çözmekte zorlanır. Bu da bankaları

daha az kredi verme eğilimine yönelterek, yatırım ve toplam ekonomik

faaliyet düzeylerinde azalışlara neden olur (Çevik, 2005:31).

4. Banka Panikleri: Bankaların paniğe girmesindeki en önemli nedenlerin

başında bilanço durumu gelmekte ve bu da bankaların yeterince kaynağı

olamadığı anlamına gelmektedir. Kaynağının olamaması kredi miktarını

azalacaktır. Kredi miktarındaki azalma ise yatırımda ve toplam ekonomik

aktivitede azalmaya neden olmaktadır. Eğer bankadaki bilanço durumu

daha kötü ise bankayı iflasa götürecektir. Bankanın iflasının sonrasında

oluşan panik diğer bankalara da sıçrayarak sağlam bankaların bile iflas

etmesine neden olmaktadır. Birden fazla bankanın iflasına da banka

panikleri denir (Sevim, 2012:21). Banka paniklerinin temel sebebi ise

asimetrik bilgidir. Mevduat sahipleri bir panik durumun da mevduatlarını

kaybetmemek için bankalara hücum eder, mevduat sahipleri güçlü ve

güçsüz bankayı ayırt edemediklerinden güçlü bankadan da mevduatlarını

çeker bunun sonucunda bankalarda kredi vermek için yeterli fonlar

azalır. Ayrıca banka panikleri piyasa faiz oranlarının yükselmesine ve net

servet değerlerinde azalmaya neden olur. Dolayısıyla, ekonomik

faaliyetlerde azalışlar ortaya çıkar.

5. Fiyat Düzeyinde Beklenmeyen Azalmalar: fiyat düzeyindeki

beklenmedik azalış, aynı zaman da firmaların net servetlerinde azalmaya

Page 35: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

22

yol açmaktadır. Firmaların borç ödemeleri nominal olarak sabit olduğu

için fiyat düzeyindeki beklenmedik bir azalma, firmaların reel

yükümlülüklerini değerini yükseltmektedir. Dolayısıyla, firmanın net

servet değeri azalmakta bununla birlikte alacaklılar tersine seçim ve

ahlaki tehlike ile karşı karşıya gelmektedir (Çevik, 2005:31).

1.5.2.2. Kredi Tayınlanması Yaklaşımı

Ters seçim ve ahlaki tehlike sorunlarını ortadan kaldırmak için bankaların

kullandıkları bir yöntemdir. Bankalar, geri ödememe ihtimalini göz önüne alarak,

müşterilerinin cari faiz oranından daha fazla kredi kullanmak istemelerine rağmen

belirli bir kredi limiti tayin etmeleri ya da kredi taleplerini geri çevirmeleridir.

Kredi tayınlaması, bankaları daha düşük risk profiline sahip bir işletmeye

nazaran daha yüksek faiz oranı ödemek isteyen bir işletmeye kredi vermek istememesini

ifade etmektedir. Böylece piyasada değişen koşullara uyum fiyatlardan ziyade

miktarlarla sağlanmaktadır. Faizin, kredi arz ve talebi ayarlayıcı olmaması, risk

faktöründen ve belirsizlikten kaynaklanmaktadır. Buna göre artan faiz, kredinin geri

dönüşünü olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle bankalar, riskli projeler için kredi

taleplerini faizi artırarak karşılamak yerine, kredi taleplerini geri çevirmeyi tercih

etmektedirler. Yeni Keynesci literatür ise fon maliyetinden ziyade fon arzını ön plana

çıkarmakta ve dolayısıyla, finansman maliyetinden elde edilememesinden daha çok

kredilerin elde edilememesi önem taşımaktadır (Yiğitbaş, 2012:30).

1.5.3. Moneterizm ve Finansal Krizler

Moneterizm yaklaşımının öncülüğünü yapan Friedman ve Schwartz finansal

krizleri banka paniklerinden dolayı ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Friedman ve

Schwartz 1867-1960 yıları arasındaki dönemde Amerika’daki altı parasal kısıtlamadan

dördünü önemli banka panikleriyle ilişkilendirmekte ve banka paniklerini,

mevduatlarındakini nakde dönüştürmeleri konusunda kamunun güveninde ortaya çıkan

azalmalar olarak ele almaktadırlar. Friedmana ve Schwartz finansal krizlerin sebebi

merkez bankasının para stokundaki önemli azalmalara izleyici olarak kalmalarıdır. Eğer

banka paniklerinin yaşandığı dönemlerde para otoritesi, bankaların likidite eksikliğini

karşılamış olsa, bankalar menkul değerlerini tasfiye etmek zorunda kalmayacak ve

Page 36: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

23

borçlanmayacaklardır. Böylece, bono piyasasının daha güçlü hale gelmesi ve banka

başarısızlıklarının da sınırlandırılması mümkün olabilecektir (Sevim, 2012:14-15).

Page 37: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

24

2. BÖLÜM

FİNANSAL KRİZLERİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ

Bu bölümde ilk olarak 2000 yılı öncesinde Türkiye’nin genel durumu incelenmiş

ve Kasım 2000, Şubat 2001 ve 2008 Finansal krizlerin Türkiye’nin ihracatına –

ithalatına, istihdamına, işsizlik üzerindeki etkisine, ekonomik büyümesine ve enflasyona

olan etkisi tek tek ele alınmıştır.

2.1. 2000 ÖNCESİ TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GENEL GÖRÜNÜMÜ

Türkiye 1990’lı yıllarda da tıpkı 1970’li yıllarda olduğu gibi koaliasyon

hükümetleri tarafından yönetilmiştir. Türkiye’nin sıcak parayla tanışması 1989-1993

yılları arasında olmuştur. Ocak 1994 krizinden önce Türkiye’deki sıcak para oranı çok

yükseklerdeydi ve Türkiye’ye sıcak para akışı başlar başlamaz enflasyonla

devalüasyonun arasındaki makasın iyice açılmasına, TL’nin değerlenmesine izin

verilmiş bu da iki yıl içerisinde TL’nin dövize karşı %45 oranında değer kazanarak

ihracatın daralmasına neden olmuştur (Somçağ, 2006:37).

1988-1989 yıllarında gerçekleştirilen faizlerin serbest bırakılmasının

zamansızlığı, 1994 krizini hazırlayan en önemli teknik unsur olmuştur. Bu borçlanma

modeline bütçe açıkları kontrol edilmeden geçildiği için, reel faizlerin hızla yükselerek

bütçeyi etkisi altına almasına neden olmuştur. İlerleyen zamanda oluşacak ekonomik ve

mali krizlerin de temelini oluşturmuştur (Özgür ve Yetkiner, 2011:7). 1994 krizi daha

önceki krizlerden farklı olarak bir iç borç krizidir. Dolayısıyla bu krizin kaynağı

1988’lerden gelmektedir.

5 Nisan 1994 kararlarına ülkeyi götüren en önemli sebepler arasında ülkenin

siyasi atmosferin etkisi mevcuttur. Özal’ın ardından ANAP’ta yaşanan krizler ve daha

sonra Tansu Çiller başkanlığında iki azınlık hükümeti denemesi, ardından CHP (Deniz

Baykal) ile koalisyon denemesinin de başarısız olması neticesinde 1995 Aralık’ta erken

secime gidilmiştir. Bütçe harcamaları, o dönemin hükümetlerinin vaatlerinin bir kısmını

yerine getirebilmesi için artırılmış ve bu durum, siyasi otoriteye olan güveni azaltmıştır.

Yani siyasi istikrarsızlık dönemi yaratmıştır (Özgür ve Yetkiner, 2011:8).

Page 38: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

25

1900’lı yıllar Türkiye’yi etkileyen dış şoklar Körfez savaşı, Asya krizi ve Rusya

krizi yer alırken; iç faktörlerde ise terör, Marmara depremi ve koalisyon hükümetlerinin

popülist ekonomi politikaları yer almıştır. Dolayısı ile 1990’lı yıllar ‘kayıp yıllar’ olarak

dillendirilmiştir (Kaykusuz, 2014:268).

2.2. KASIM 2000/ŞUBAT 2001 KRİZİ NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Kasım 2000/Şubat 2001 finansal krizlerinin bir dizi nedenleri ve sonuçları

vardır. Bu kısım da Kasım 2000/ Şubat 2001 finansal krizlerin ihracata-ithalata,

istihdama, işsizliğe, ekonomik büyümeye ve enflasyona ne tür etkileri olmuş ve hangi

yönde etkilediği araştırılmıştır.

2.2.1. Kasım 2000 Krizi / Şubat 2001 Krizi Nedenleri

Ekim 2000 de %70’lerden %40’lara kadar gerileyen enflasyon oranının daha da

aşağıya çekilmesi mümkündü fakat faiz hadlerindeki düşüş tüketicilerin kredilere olan

talebinin artmasından ötürü talebin genişlemesine neden olmuş ve dolayısıyla talepteki

bu canlanma enflasyonun daha da aşağıya inmesine engel olmuştur.

Türkiye IMF ile gerçekleştirdiği, Aralık 1999 tarihinde 17. Stand-by anlaşması

ile 2000 yılı başından itibaren uygulamaya konmuş ve buradaki temel hedef, süregelen

bir hal almış olan enflasyon sorununu tek haneli rakama düşürmek (Emirkadı, 2005:53-

54) ve sürdürülebilir bir kamu maliye sisteminin oluşturulması ve kalkınma düzeyinin

artırılması olarak belirlenmiştir (Özçelik, 6). Bu anlaşmada döviz kuru çıpaya

bağlanmıştır. Döviz kurunun çıpaya bağlanması ve uluslararası faiz oranındaki

farklılıklar sonucunda Türk bankalarının uluslararası piyasalardan ucuza aldıkları

borçları Türkiye’de TL cinsinden yüksek faiz oranında kredi olarak vermişlerdir

(Bicerano, 2010:72-73). Türk parasının değerlenmesi; iç talepte görülen hızlı canlanma,

ham petrol, doğal gaz gibi enerji fiyatlarındaki artış ve Euro/Dolar paritesindeki

gelişmelerden dolayı ciddi bir dış ticaret açığından kaynaklı cari açık meydana

gelmiştir. İthalat giderlerinin artması, ihracat gelirlerinin azalması ve dış borçların

artmasıyla Kasım 2000’de ekonomik krizin meydana gelmesinde etkili olmuştur

(Özçelik, 6; Apak ve Aytaç, 2009:123).

Page 39: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

26

17 Ağustos 1999’de yaşanan Gölcük ve 12 Kasım 1999 Bolu-Düzce

depremlerinden dolayı ekonomi 15 milyar dolar zarara uğramıştır. 1999 yılında yaşanan

bu iki depremin yarattığı zarar sonucunda ülkenin sanayisinde büyük zarar oluşmuş,

işsizlik büyük boyutlara ulaşmış ve ekonomide %6,1 daralma gerçekleşmiştir. Türkiye

bu depremler için 3,8 miyar dolarlık dış kredi taahhüdünü almasına rağmen sadece 47

milyon dolar bağış gerçekleşmiştir (Bayrak ve Kanca, 2011:10-11; Turan, 2011:70-71).

2000 yılının Eylül-Ekim aylarından itibaren yabancı bankaların Türk

bankalarına kredi yollarını kapatacağına dair spekülasyonlar başlamıştır (Yay vd.,

2001:47-48). Dolayısıyla, Kasım ayı başlarında bankacılık kesimine yönelik yeni

düzenlemeler hız kazanmaya başlamış ve bankalar açık pozisyonları kapatma telaşına

girmişlerdir (Turan, 2011:70). Net sermaye çıkışı sonucunda cari işlemler açığının

artması ile bankacılık sektörünün kırılgan yapısı ve uluslararası piyasalardaki

dalgalanmaların da etkisiyle ülke Kasım 2000 krizine girmiştir (Fırat, 2009:551).

6 milyar dolar civarında döviz, Merkez Bankası tarafından satılmış ve rezervler

düşmüştür. Merkez Bankası bu süreçte piyasalara yeteri kadar müdahalede

bulunamamış, programın ön gördüğü gibi, faizlerin artmasıyla Merkez Bankasına döviz

satışı gerçekleşmemiş; tam tersine döviz talebi daha da artmış ve sonuç olarak Kasım

ayı sonunda faizler %1000’lere kadar çıkmıştır. (Apak ve Aytaç, 2009:123).

Bardağı taşıran son damla ise 19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Milli Güvenlik

Kurulu (MGK) toplantısında yaşanan gerginliğin, kamuoyuna devlet krizi olarak

açıklanmasıyla mali piyasalar bir anda sarsılmıştır. Spekülatif atak sonucunda yoğun bir

döviz talebi yaşanmıştır (Sungur, 2009:245). Bu siyasi krizi takip eden gün IMKB

endeksinde %14,6 oranında düşüş gerçekleşmiştir. TCMB’den çekilen dövizler

nedeniyle, döviz 5,3 milyar dolar azalarak rezerv 22,6 milyar dolar düzeyinde

gerçekleşmiş, gecelik faiz oranları %7500’e çıkmış ve hazine %144 oranında

borçlanmıştır (Azad, 2011:323).

Krizi başlatan ve kontrol edilmesini güçleştiren sebep, 2000-2002 programının

sabit kur ve Merkez Bankası’nın nezdindeki TL mevduatına dayanan uygulaması,

Merkez Bankası’nın borç veren son mercii fonksiyonunu ortadan kaldırarak

etkinsizleştirmesi olmuştur (Bayrak ve Kanca, 2011:11).

Page 40: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

27

Bankacılık sektöründe başlayan 22 Kasım 2000 tarihindeki kriz 19 Şubat 2001

tarihinde döviz krizine dönüşerek ikiz kriz (twin crisses) karakterine bürünmüştür.

2.2.2. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Kasım 2000 ve Şubat 2001 yaşanan bu krizler öncesinde kamu kesiminin artan

bütçe açıkları, bankacılık sektöründeki sermaye eksikliği ve kırılgan yapısı, 2000 yılı

boyunca uygulanmış olan ‘Kur Çapasına Dayalı Enflasyon Düşürme Programın’

yaşanan bu ikiz kriz sonucunda programın sürdürülemez bir hal alması ve güvenin

sarsılması sonuçlarından dolayı uzun soluklu ve yeniden yapılandırmayı içeren 14

Nisan ve 15 Mayıs tarihinde iki aşamada açıklanan yeni bir istikrar programı

uygulamaya konulmuştur (Bağımız Sosyal Bilimciler- İktisat Grubu, 2001:7).

Güçlü ekonomiye geçiş programının ilk zamanki adı ‘ulusal program’ iken daha

sonra ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’ (GEGP) olarak tanımlanmıştır (Kol ve

Karaçor, 2012:387). Programın üç aşamalı bir süreç olarak uygulamaya konulması

öngörülmüştür:

1. Kriz atmosferinden, etkili ve bağımsız bir yapının varlığı için, Merkez

Bankasının yeni görev tanımı ve bankacılık sistemine ilişkin alınacak

tedbirlerle çıkılması,

2. Faiz ve döviz kuruna istikrar kazandırarak ekonomik aktörlere orta vadeli

bir perspektif hazırlanması

3. Yapısal değişimlerle istikrarlı bir büyümenin sağlanmasıdır (Taşar,

2010:81).

Yukarıdaki maddelerden yola çıkarak GEGP’nin temel amacının, serbest kur

politikasına geçilmesiyle ortaya çıkan istikrarsızlığın ve güven sorununun hızla

giderilmesi için gerekli kamu yönetiminin oluşturulması ve ekonominin yeniden

yapılandırılmasına yönelik altyapının oluşturulması ve bu altyapının sürekli bir hal

almasını sağlanmaktır (Kol ve Karaçor, 2012:387). Bu temel amaca ulaşmanın temel

koşulu ise makroekonomik dengelerin kurulmasıdır. Dengeye ulaşabilmek için,

ekonomide kısa süreliğine bir daralmayı gerektirmekte; bu ise halkın değişik

kesimlerinin fedakârlığını gerekli kılmaktadır. Nitekim GEGP ilk yılı olan 2001 yılı için

millî gelirde %3 düzeyinde bir daralma ve bunu takiben 2002'de %5, 2003'de ise %6

Page 41: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

28

artış hızı öngörmektedir (Bağımız Sosyal Bilimciler- İktisat Grubu, 2001:8; Fırat,

2013;304).

Bu program ile daraltıcı maliye politikası ile harcamaların azaltılmasına

geçilmiştir. Vergi tabanının eksiklerine ve vergi adaletsizliğine dair çalışmalar da

yapılmıştır. Vergi oranları enflasyon oranına göre ayarlanmış, vergi gecikme zammı

oranı ise piyasa faiz oranları dikkate alınarak enflasyonla uyumlu şekilde arttırılmıştır.

Vergisini ödemeyen vergi mükelleflerini denetlemek için vergi denetimleri arttırılmıştır

(Fırat, 2013: 305). GEGP aşamaları Tablo 1’de özet şeklinde verilmiştir.

Tablo 1: Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Kaynak: SUNGUR, Ocak-Aralık 2009, ss:246

GEGP’de bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasına yönelik hukukî

süreçlere ilave olarak; “15 günde 15 yasa” sloganı ile siyasi literatüre giren yasal

düzenlemelerde; telekomünikasyon gibi ağ endüstrileri ve doğal monopollere ilişkin

yapısal düzenlemelere öncelik tanınmıştır. Tarım sektöründe ise; fiyat kontrollerinden

GEGP

UNSURLARI

GEGP

HEDEFLERİ

GEGP

UYGULAMA ARAÇLARI

GEGP

SONUÇLARI

Yapısal

Yenilemeler

TCMB’nin

özerkliği ve piyasa

ekonomisinin

düzenlenmesi

TCMB Kanunu,

doğal tekellere ve ağ endüstrilerine yönelik

düzenleyici kurum

yasaları

Telekomünikasyon, Tütün, şeker Üst

Kurullarının oluşturulması

Bankacılık Sistemi

Reformları

Sağlam

bankacılık sistemi

rasyolarının oluşturulması

Bankacılık kanunu BDDK’nın kurulması,

TMSF’ye işlerlik

kazandırılması

Faiz ve Kambiyo Politikaları

Yatırımcılar için

orta süreli perspektif

sağlanması

Kur sistemleri

Dalgalı kur sistemine

geçilmesi, yönetimli dalgalanma, örtülü kur

çıpasının uygulanması

Ekonomik

Büyüme

Stratejileri

Sıkı maliye politikası, anti-

enflasyonist

yaklaşım,

istikrarlı ekonomik

büyüme

Yüksek Oranlı Faiz

Dışı Fazla, Cari

Açık/Milli Gelir

Oranın kontrolü ve finansmanı

Düşük kur politikasıyla

oluşan cari açığın dış borçlanma rakamlarına

yansıması

Page 42: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

29

gelir desteklerine yönelme ve tütün, şeker gibi tarımsal endüstrilerde

düzenleyici/denetleyici kurumlarının oluşumuna önem verilmiştir (Taşar, 2010:83).

Varılmak istenen başka bir nokta bir daha geri dönülmeyecek üzere kamu

yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik temeli oluşturmaktır.

Program artık eski düzene dönmenin mümkün olmadığını belirtmektedir. Çünkü

Program, siyaset ve ekonomiyi birbirinden ayırarak dışa açık bir yapı içerisinde

sürdürülebilirliği sağlamak ve rekabet gücümüzü artırarak, halkının refah düzeyini

yükseltmek ve gelecek kuşaklara istikrarlı güçlü bir ekonomik yapıda ülkeler arasında

söz sahibi daha güçlü bir Türkiye sağlamak temel hedef olarak belirlenmiştir (Kol ve

Karaçor, 2012:387-388).

Dış cari hesap dengesinin, dalgalı kur nedeniyle artan rekabet gücü ve ekonomik

faaliyetlerde gerilemesi sonucunda önemli ölçüde iyileşmesi ve 2001 ile 2002'de genel

olarak dengede olacağı beklenilmekteydi (Yay vd. 2001:49). Ancak, ülkemizde 2001

yılının Mayıs ayında uygulamaya konulan GEGP‘nın çok başarılı olduğunu söylemek

mümkün olmamaktadır. İşsizlik ve cari denge gibi önemli sorunların hala devam ettiği,

2001 yılının sonu gelmesine rağmen programın en son amacını oluşturan kaynak

kullanımında verimliliğin artırılması, rekabet gücünün geliştirilmesi ve bundan dolayı

ekonomide büyümenin, yatırımın ve istihdamın artırılarak halkın refah düzeyinin kalıcı

bir biçimde yükseltilmesi sağlanamamıştır. Bu ilerideki kısımda kapsamlı olarak ele

alınacaktır.

2.2.3. Kasım 2000 Krizinin Sonuçları

2.2.3.1. İhracat-İthalat

1997 yılında ‘Asya Krizi’ ve 1998 yılında ‘Rusya Krizi’nin yaşanması

sonucunda dış talepteki daralma özellikle Rusya Krizi sonucu Türkiye’den hızlı

sermaye çıkışı reel faizlerin yükselmesine neden olmuştur (Osmanlı, 2011:163) İç ve

dış talepteki daralmanın 1999 yılında da devam etmesi ekonomideki olumsuz gidişi

hızlandırmıştır. Ayrıca 1999 yılında yaşanan iki depremin etkisi ile de ekonomi

üzerindeki olumsuz gidiş daha da artmıştır. Tablo 2’de de görüldüğü üzere Türkiye’de

ihracat 1999 yılında 26.587 milyon $ ile %1,4 gerilemiş, ithalat ta %11,4 azalarak

400.671 milyon $ tutarında gerçekleşmiştir.

Page 43: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

30

Tablo 2: İhracat-İthalat Ve Dış Ticaretin Değişimi

İhracat (Milyon$) İthalat (Milyon$) Dış Ticaret Hacmi

Yıl Değer

milyon$ Değişim (%)

Değer

milyon$ Değişim (%) Değer milyon$ Değişim (%)

İhracatın İthalatı

Karşılama Oranı (%)

1998 26.974 2,7 45.921 -5,4 72.895 -2,6 58,7

1999 26.587 -1,4 40.671 -11,4 67.258 -7,7 65,4

2000 27.775 4,5 54.503 34,0 82.278 22,3 51,0

2001 31.334 12,58 41.399 24,0 72.733 -11,6 75,7

2002 36.059 15,1 51.554 24,5 87.613 20,5 69,9

2003 47.253 31,0 69.340 34,5 116.593 33,1 68,1

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr erişim tarihi: 09.11.2017

Tablo 2’de görüldüğü üzere, 2000 yılında ihracat ve ithalat değerleri 1999 yılına

nazaran artarak ihracat 27.775 milyon $ olmuş ve %4,5 artmış, ithalat ise 54.503 milyon

$ ile %34 artmıştır. Fakat 2000 yılında ihracatın ithalatı karşılama oranı son yirmi yılın

en düşük seviyesine inerek %51 olarak gerçekleşmiş, bu oran 2001 yılında güçlü

ekonomiye geçiş programıyla %75,7’ye yükselmiştir (Apak ve Aytaç, 2009:130).

2001 Yılı Türkiye’nin ekonomisi açısından değerlendirildiğinde en kötü

yıllardan biri olduğu söylenebilir. Türkiye ekonomisi 2002 yılında krizin etkilerini

atlatma yönünde önemli adımlar atmış; 2003 yılından itibaren küreselleşmenin etkisiyle

güçlü bir büyüme dönemine girmiştir. Makroekonomi istikrarı sürekli kılacak,

ekonomiyi esnek, etkin ve üretken bir yapıya kavuşturacak yapısal reformlarla beraber

uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikaları, ekonomide güven ve istikrarı

büyük oranda sağlamıştır (Acar, 2013:16-17).

Aşağıdaki Grafik 1‘de ihracat ve ithalat değerlerini tek grafik üzerinde

görünümü verilmiştir. İthalat kriz dönemleri haricinde, sürekli bir artış içerisindedir.

İhracat ise kriz dönemlerinde dalgalanma yaşamadan sürekli artmıştır. Dış ticaret hacmi

gerek ithalat gerekse ihracattaki artışlara bağlı olarak sürekli artarken, dış ticaret dengesi

de sürekli açık vermiştir. (Saatcioglu ve Kutlu, 143). Türkiye’de dış ticaret

bilançosunun sürekli acık vermesinin nedeni, ithalat artışının ihracat artışından fazla

Page 44: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

31

olması, Grafik 1’de de görüldüğü gibi 1998-2003 yıları arasında Türkiye’nin ithalat

değerleri ihracat değerinden hep yüksek olarak gerçekleşmiştir. Bunun nedenlerini:

Türkiye’nin yatırım ve ara mallarına olan gereksinimin hep artması, ihracat pazar

büyüme oranının ithalat pazar büyüme oranına karşın daha az büyümesi ve TL’nin reel

olarak yabancı paralar karşısında değerinin artması şeklinde belirtilmiştir (Çoban,

2010:187).

Grafik 1: İhracat (Milyon$) / İthalat(Milyon$)

Kaynak : http://www.tuik.gov.tr

2.2.3.2. İstihdam

Türkiye bugüne kadar yaşamış olduğu krizlerden almış olduğu darbeleri kolay

kolay atlatamadığından ve istikrarsızlıktan bir türlü kurtulamamış olmasından dolayı

istihdamı artırılabilmek için daha fazla çaba harcamak zorunda kalmıştır. İstihdam oranı

Tablo 3’ te görüldüğü üzere 1998 yılında %49,2 iken bu krizden sonra iki yıl geçmesine

rağmen eski düzeye getirilememiş aksine daha da düşmüştür (Kol ve Karaçor,

2012:392).

Türkiye’de işgücü piyasası yapısının anlaşılması için işgücüne katılımın yanı sıra

sektörlere göre istihdamın nasıl değiştiği önem taşımaktadır. Tablo 3’te görüldüğü üzere

ekonomideki yapısal değişime paralel olarak imalat sanayi ve toplum hizmetleri, sosyal

ve kişisel hizmetler kesimindeki istihdam giderek yükselmektedir. Buna bağlı olarak

Tarım, Ormancılık, Avcılık ve Balıkçılık sektöründe istihdam edilen 1998 yılında 9.039

0

10000

20000

30000

40000

50000

60000

70000

80000

1998 1999 2000 2001 2002 2003

Yıllara Göre İthalat (Milyon $)(Yıllık) Yıllara Göre İhracat (Milyon$)(Yıllık)

Page 45: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

32

kişi iken 2000 ve 2001 yıllarında finansal krizler nedeniyle düşüş yaşanmıştır. Bunun

nedeni sanayileşme sürecinde tarımın, ormancılık, avcılık ve balıkçılığın toplam katma

değer içerisindeki oranı azalırken kırsal kesimden kentlere doğru kaymaları ve tarım

dışı işgücüne yönelmeleridir. Tablo 3’teki hizmetler sektörü incelendiğinde istihdam

edilen kişi sayısında ki artışın tarım ve madencilik sektörlerine nazaran daha istikrarlı

olduğu gözlemlenmektedir.

Tablo 3: İstihdamın Sektörlere Dağılımı (+15 yaş)

Yıllar

Tarım, Ormancılık, Avcılık ve

Balıkçılık (bin)

Madencilik ve Taş Ocağı (bin)

İmalat Sanayi (bin)

Toplum Hizmetleri, Sosyal ve Kişisel Hizmetler (bin)

İstihdam oranı (%)

1998 9.039 148 3.463 3.186 49,2

1999 8.856 134 3.555 3.309 48,7

2000 7.769 81 3.638 3.044 46,7

2001 8.089 98 3.581 3.083 45,6

2002 7.458 120 3.731 3.303 44,4

2003 7.165 83 3.663 3.359 43,2

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss:126-133

2.2.3.3. İşsizlik

Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri Türkiye’de yaşanan en ağır krizlerden biri

olarak ülke ekonomi tarihine geçmiştir. Bu dönemde istikrarsız olan yapıya ek olarak

işverenlerin çalışanları işten çıkarması, birçok işyerinin kapanması gibi nedenlerden

dolayı işsizlik süregelen bir hal almış olmakla beraber kriz sadece işgücü talebinin

kısılmasına sebep olarak işsizlik yaratmakla kalmamış, kişilerin çeşitli sebeplerden

işgücü arzından çekilmesine de sebep olmuştur. Aşağıdaki Tablo 4’te görüldüğü üzere

işsiz kişi sayısı 1998 de 1.607 kişi iken 2000-2001 finansal krizinden sonra 2002’de

Page 46: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

33

Tablo 4: İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus

Yıllar İşgücü (Bin) İşgücüne Dahil Olmayan (Bin)

İşgücüne

Katılma Oranı (%)

İstihdam Edilen (Bin)

İşsiz (Bin) İşsizlik Oranı (%)

1998 23.385 20.911 52,8 21.779 1.607 6,9

1999 23.878 21.433 52,7 22.048 1.830 7,7

2000 23.078 23.133 49,9 21.581 1.497 6,5

2001 23.491 23.667 49,8 21.524 1.967 8,4

2002 23.818 24.223 49,6 21.354 2.464 10,3

2003 23.640 25.272 48,3 21.147 2.493 10,5

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss.126

2.464, 2003’de ise 2.496’e çıkmıştır. Krizin sektörler üzerinde bıraktığı tahribat

sonunda istihdam edilen kişi sayısında da düşüş yaşanmıştır.

Türkiye’de yaşanan 2000/2001 krizlerinden öncede yüksek olan işsizlik oranı

finansal krizin peşinden daha da yüksek bir seviyede dengelenme riskini içinde

barındırmıştır. Tablo 4 ’te de görüldüğü üzere Türkiye’nin yıllık işsizlik oranının en

düşük değere %6,5 ile 2000’de ulaştığı, 2001 krizi ile birlikte yükselişe geçerek 2003’te

%10,5 ile tavan yaptığı görülmektedir. Bu durum iki maddede açıklanmaktadır. İlki,

işgücü piyasalarında krizin etkileri çok uzun süreli olmakta ve yükselen işsizlik oranları

kolayca eski düzeyine dönmemektedir. İkincisi ise 2001 yılında Güçlü Ekonomiye

Geçiş Programın işsizlik oranları göstergelerinde iyileşme sağlayamamış olması ve

tarımdan çözülen işgücünün, sanayi ya da hizmet sektörleri tarafından istihdam

edilememiştir (Öz, 2010:3-4; Kol ve Karaçor, 2012:392).

2.2.3.4. Ekonomik Büyüme

Ekonomik büyüme, üretim hacmindeki dönemler itibariyle ki bu genelde bir yıllık

bir dönemi kapsayan artış ve dolayısıyla da refah seviyesinin ne kadar yükseldiğini

yansıtmaktadır. Artış göstergelerinden önemlilerinden biri de Gayri Safi Yurtiçi

Hasıla’daki (GSYİH) değişmedir. Ekonomik büyüme hem gelişmiş ülkeler hem de

gelişmekte olan ülkeler bakımından da önem arz eden bir konudur. Ekonomik

büyümeye, gelişmiş ülkeler reel GSYİH’nın yıllar itibariyle değişimine önem verirken,

Page 47: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

34

gelişmekte olan ülkeler ise ekonomik büyüme kavramından daha çok, ekonomik

kalkınma kavramına önem vermektedir. Ekonomik kalkınma, ekonomik faaliyetleri

kapsadığı gibi; toplumsal refahı yükseltir, dolayısıyla sosyal ve siyasal gibi alanları da

kapsamaktadır. (Özel, 2012:64).

Türkiye ekonomisindeki TUİK verilerine göre kişi başına GSYİH ($) yıllık,

olarak verilmiş ve 1999 krizinden sonra yükselme eğilimi göstermeye başlamış fakat

Kasım 2000 ve hemen ardından Şubat 2001 krizinin yaşanması ekonomik büyüme

oranını aşağıya çekmiştir. Buna karşın Şubat 2001 krizi sonrası Türkiye ekonomisi uzun

süren bir genişleme dönemine girmiştir. Türkiye’de 2001 krizi sonrası daha yüksek ve

istikrarlı ekonomik büyümenin yaşandığı bir dönem olmuştur. Grafik 2’de de görüldüğü

üzere, 1999 yılında Kişi Başına GSYİH 4000 $, 2000 yılında 4500 $ civarında iken

2001 yılında 3000 $ civarına gerilemiş, 2001 yılı sonrası 2002 ve 2003 yıllarında ise

hızla yükselmiştir.

Grafik 2:GSYİH-Kişi Başına GSYİH ($) Yıllık

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr

Tablo 5’te görüldüğü üzere 2000 yılında cari fiyatlarla %57,11 olarak gerçekleşen

büyüme oranı 2001 yılında %42,2 oranında gerilemiş ve %14,91 daralma yaşanmıştır.

Sabit fiyatlarla ise bu oran 2000 yılında %5,3 iken %12,3 daralarak %7 olarak

gerçekleşmiştir. 2001 yılı sonrası büyüme, ekonomide alınan tedbirler sonucunda 2001

yılına oranla özellikle 2002-2003 yılları arasında yüksek büyüme oranları elde ederek

0

500

1000

1500

2000

2500

3000

3500

4000

4500

5000

1998 1999 2000 2001 2002 2003

Page 48: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

35

cari fiyatlarla 2002 yılında %44, 2003 yılında ise %28,2 sabit fiyatlara göre ise 2002

yılında %4,8 2003 yılında ise %4 olarak gerçekleşmiştir.

Kişi başına düşen GSYİH ise, Tablo 5’te de görüldüğü üzere cari fiyatlarda kriz

etkisini görmezken sabit fiyatlarda 2000 yılında 1.127 TL iken 2001 yılında 1.048

TL’ye gerilemiştir. Fakat bu değerler 2002 ve 2003 yıllarında yükselmeye başlamıştır.

Tablo 5: Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

Cari Fiyatlarla Sabit (1998) Fiyatlarla

Yıl Yıl Ortası

Nüfus (Bin)

TL Gelişme Hızı

(%)

TL Gelişme Hızı

(%)

1998 62.464 1.124 - 1.124 -

1999 63.364 1.651 46,9 1.071 -4,7

2000 64.269 2.593 57,1 1.127 5,3

2001 65.166 2.686 42,2 1.048 -7,0

2002 66.003 5.310 44,0 1.099 4,8

2003 66.795 6.809 28,2 1.143 4,0

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss.639

Türkiye’nin içinde bulunduğu bu büyüme sürecinin yeterince istihdam

yaratmadığı görülmektedir. Ekonomik büyüme 2002 ve 2003’te yükselim

içerisindeyken işsizlik oranlarının 2002’de %10,3 2003’te ise %10,5’tir. Görüldüğü

üzere 2001’de uygulamaya konulan güçlü ekonomiye geçiş programı işsizlik üzerinde

etkin olamamıştır.

2.2.3.5. Enflasyon

1998 yılındaki enflasyonu, 1997 yılında ortaya çıkan tarım destekleme fiyatları,

maaşlardaki artışlar ve kamu açıkların artması etkilemiştir. 1998 yılında özel sektörün

enflasyonun düşmesine yardımcı olmadığı düşünülerek, 1999 yılında kamu sektöründen

daha az zam yapılmıştır. Yani enflasyonu artıran tekrar kamu sektörü olmuştur.

Page 49: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

36

Tablo 6: Enflasyonun Değişimi (Aylık Yüzde Değişimi)

TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TÜFE)

Oca

k

Şubat

Mar

t

Nis

an

May

ıs

Haz

iran

Tem

muz

Ağust

os

Eylü

l

Ekim

Kas

ım

Ara

lık

1998

7,22 4,42 4,3 4,66 3,5 2,43 3,36 3,95 6,72 6,05 4,29 3,29

1999

4,8 3,17 4,05 4,87 2,94 2,94 3,82 4,21 5,99 6,33 4,20 5,95

2000

4,86 3,70 2,92 2,32 2,22 2,22 2,25 2,17 3,07 3,10 3,71 2,47

2001

2,51 1,80 6,07 10,33 5,05 5,05 2,39 2,94 5,89 6,07 4,23 3,22

2002

5,32 1,72 1,19 2,06 0,58 0,58 1,44 2,18 3,48 3,29 2,91 1,64

2003

2,59 2,26 3,10 2,09 1,58 -0,17 -0,37 0,15 1,90 1,42 1,61 0,88

ÜRETİCİ FİYAT ENDEKSİ (TEFE)

1998

6,5 4,6 4,0 4,0 3,3 1,6 2,5 2,4 5,3 4,1 3,4 2,5

1999

3,6 3,4 4,0 5,3 3,2 1,8 4,0 3,3 5,9 4,7 4,1 6,8

2000

5,8 4,1 3,1 2,4 1,7 0,3 1,0 0,9 2,3 2,8 2,4 1,9

2001

2,3 2,6 10,1 14,4 6,3 2,9 3,3 3,5 5,4 6,7 4,2 4,1

2002

4,2 2,6 1,9 1,8 0,4 1,2 2,7 2,1 3,1 3,1 1,6 2,6

2003

5,6 3,1 3,2 1,8 -0,6 -1,9 -0,5 -0,2 0,1 0,6 1,7 0,06

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Yine bu dönemde de bütçe açıklarının artması, devletin iç borcu 25 milyar $ civarında

olması ve sorun borcun miktarından ziyade ödeme süresindendir. Çünkü devlet bir yıl

içinde milli gelirin %30 u kadar iç borçlanmaya başvurmak zorunda kalmış ve yine

Türkiye borçlarını yüksek faizle alınan borçlarla kapatmaya çalışmıştır. Enflasyon

tekrar yükseliş sürecine girmiştir (Aydoğan, 2004:96). Bu olumsuzlukların giderilmesi

için 9 Aralık 1999 yılında IMF ile Stand-by anlaşması imzalanmıştır. Tablo 6’da da

görüldüğü gibi TÜFE Aralık 1999’da %5,95 iken Ocak 2000’de %4,86, TEFE ise

Aralık 1999’da %6,8 iken Ocak 2000’de %5,8 olarak gerçekleşmiştir. Yani istenilen

Page 50: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

37

başarı sağlanamamış fakat enflasyonist beklentilerin kırılmasında önemli gelişmeler

gerçekleştirmiştir.

2000 ve 2001 krizlerinden sonra 2001 Mayıs ayında uygulamaya koyulan

GEGP, 2002 yılı sonrasında TEFE ve TÜFE oranlarında düşüş yaşanmıştır. 2002 Ocak

aylık yüzde değişimine göre TÜFE %5,32, TEFE %4,2 en yüksek oranlardı. Ocak

ayından sonra Tablo 6’da da görüldüğü gibi diğer aylarda daha düşük oranlarda değişim

yaşanmış ve böylece 2001 yılının Mayıs ayında uygulanan GEGP olan güven artmış ve

enflasyon ile mücadelede önemli bir adım atılmıştır.

2.3. 2008 KRİZİNİN NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Bu kısımda ABD’de başlayıp küreselleşmenin etkisi ile diğer ülkeleri de etkisine

alan 2008 krizinin nedenleri ve sonuçlarına değinilmiştir.

2.3.1. 2008 Finansal Krizinin Temel Nedenleri

2008 küresel finansal krizinin ayak sesleri 2006 yılının 2. Çeyreğinde konut

piyasasındaki bozulmalarla duyulmaya başlamıştır (Osmanlı, 2011:325). 2007’de banka

ve finansal kurumlar iflas etmiş ve özellikle de ABD’nin dev yatırım bankalarından

olan ve köklü bir geçmişe sahip bulunan Lehman Brothers’in 2008 yılının üçüncü

çeyreğin başında tarihin en yüksek borç rakamı olan 613 Milyar USD ile iflasını

açıklamasıyla ülkeleri etkisi altına almıştır (Altuntepe, 2013:133-134; Turgan,

2013:232). Diğer ülkeleri etkisi altına almasının nedeni, Euro’nun Avrupa Birliği’nin

resmi para birimi olarak kabul edilmesinden sonra Avrupa Birliği üyesi ülkeleri

alışveriş içerisinde olmalarından dolayı, yaşanan ekonomik olumlu veya olumsuz her

türlü işlemin sonucu bütün ülkelerde hissedilmeye başlamasıdır. Dolayısıyla 2008 krizi

küresel özellikli bir krizdir (Turgan, 2013:233).

Tablo 7’de görüldüğü üzere 2008 küresel krizi başta mortgage krizi olarak ortaya

çıksa da ileride likidite krizine dönüşmüştür. ABD ilk olarak 2007 Temmuz’da

subprime kredilerinin geri ödenmemesi veya ödenememesiyle piyasa şoka girmiştir.

Yatırımcılar zarara uğramışlar ve risk almaktan kaçınmışlardı. Dolayısıyla kredi riskleri

yeniden fiyatlanmış ve yatırımcılar ellerindeki nakit varlıkları satmışlardır. Yatırımcılar

varlığa dayalı finansman bonosu almakta isteksiz davranmışlar, kısa vadeli finansman

Page 51: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

38

talepleri nedeniyle bankalar talepleri karşılamak için nakit tutmaya başlamışlardır. 3

aylık LIBOR (kısa vadeli borçlanma için birbirlerine uyguladıkları referans faiz oranı)

oranları yükselmiş, borçlanma maliyetleri etkilenmiş, dönem faizlerini yükseltmiş ve

bankalar kısa süreli borçlanmaya devam etmiştir. Yeni kredi kullanıcıları için şartlar

güçleşmiştir. Avrupa Merkez Bankası, FED (Amerikan Merkez Bankası) ve BOE

(Japonya Merkez Bankası) gecikmeli olarak acil likidite sağlamıştır. Piyasalarda ani

panik alım satımlarına neden olmuş ve başta mal piyasaları olmak üzere diğer piyasaları

da negatif etkilemiştir. Faiz indirimleri ile tedbir almaya çalışan ABD piyasalardaki

olumsuzluğun devam etmesi üzerine maliye politikası uygulamaları ve çeşitli

düzenlemelerle, dalgalanmanın olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Fakat

denetleyici yapının eksiklikleri finansal kurumları etkilemiş ve mortgage kredi krizi

olarak bilinen global kriz, bir likidite krizine dönüşmüştür (Demir vd., 2008:1; Alptekin,

2009:14-15).

Kısacası konut kredilerinde meydana gelen bu olumsuzluklar küresel finansal krizin

kıvılcımı olmuştur. Bankacılık sektörüne sıçramış ve diğer piyasaları da etkisi altına

almıştır. Bunun yanı sıra finansal piyasalardaki denetim eksikliği, zayıf risk yönetimi,

borçlanma oranlarının artışlar, kredi derecelendirme kuruluşlarının yapısal eksiklikleri

ve bu eksiklerin neden olduğu aksaklıklar, uygulanan ekonomi politikalarındaki

istikrarsızlıklar ve birçok ülkenin ödemeler bilançosundaki dengesizlikler küresel

finansal krizin en önemli nedenleri arasında gösterilmiştir (Bostan ve Bölükbaşı,

2016:5).

Page 52: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

39

Tablo 7: Mortgage Kredi Krizinin Likidite Krizine Dönüşüm Süreci

2007 Temmuz 2007 Ağustos 2007 Eylül 2007/C4 ve Sonrası

Subprime/Kredi krizi Likidite Krizi Kredi ve Likidite Krizi Devam Ediyor

*Piyasalar subprime kredi ödemelerinin

yapılmamasıyla şoka

girdi.

*subprime kredilerine

dayalı finansal ürünler

tekrar değerlendirildi

*Yüksek profili olan

yatırımcılar zarar kaydetti.

*Yatırımcılar riskten

kaçınmaya başladı.

*Kredi riskleri

yeniden fiyatlandı.

*Yatırımcılar nakit

varlıklarını sattı.

*İlk kredi sorunları sonuçlarını

göstermeye başladı.

*Risk iştahı azaldı.

*Yatırımcılar varlığa

dayalı finansman bonosu almakta

isteksiz davrandı.

*Kısa vadeli

finansman talepleri

oluştu.

*Bankalar talepleri

karşılamak için nakit

tutmaya başladı.

*3 aylık LIBOR

oranları yükseldi.

*Borçlanma

maliyetleri etkilendi.

*Likidite açığı devam etti

*Bankalar hala kısa vadeli borçlanmaya

devam etti ve dönem

faizlerini yükseltti.

*Yeni kredi

kullanıcıları için

koşullar sıkılaştırıldı.

*Avrupa Merkez

Bankası, FED ve BoE

gecikmeli olarak acil likidite sağladı.

*FED Faizleri %0,5

puan indirdi

*Yüksek dönem faizleri.

*Spekülatif davranışlar kredi

kullananları olumsuz

etkiledi.

*Tüketiciden

kaynaklanan riskler

azaldı.

*Merkez bankası

yardımlarını tahmin

etmek kolaylaştı

Kaynak: Demir vd., 2008:1

2.3.2. 2008 Finansal Krizi Sonucu Ortaya Çıkan Sonuçlar

2006 yılının 2. çeyreğin de emlak sektöründeki sorunlarla kendini göstermeye

başlayan 2008 yılının sonlarında küresel çapta kendini hissettiren bu kriz, ekonomisi

dışa açık olan, öncelikle Gelişmiş Ülkeler (GÜ) olmak üzere Gelişmekte Olan Ülkeleri

(GOÜ) de etkisi altına almıştır. Krize; siyaset, sermaye ve emekçilerin ilk tepkileri

Türkiye’de farklı olmuştur. Siyaset çevreleri, belki olayı derinlemesine algılamayarak,

belki de toplumsal morali bozmamak adına, krizin Türkiye’yi fazla etkilemeyeceğini

ileri sürmüşlerdir. Özgür ve Yetkiner kitabında bu duruma karşı karar alıcıların

tepkilerini şu şekilde belirtmiştir (Özgür ve Yetkiner, 2011:31):

Page 53: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

40

Türkiye ekonomisi çok güçlüdür, küresel kriz Türkiye’yi etkilemez,

Cari açık finanse edildiği sürece sorun yoktur, Türkiye bunu başarıyor,

Finansal kaynak sorunu sermaye hareketleri ile çözülür,

Yurt içinde kaynak yaratmak kolaydır. Bunun için talep esnekliği düşük

malların fiyatlarının arttırılması yeterlidir.

Bankacılık sektörü sağlamdır. Sermaye yeterliliği yüksektir.

Çalışmanın devamında, 2008 finansal küresel krizin; Türkiye ihracatına-ithalatına

ve dış ticaretine, istihdam durumuna, işsizlik durumuna, ekonomik büyümeye ve

enflasyona etkisi incelenmiştir.

2.3.2.1. İhracat-İthalat

Türkiye ekonomisinin iç etmenlerden kaynaklı olmamasına rağmen Türkiye’nin

dış ticareti, krizde derin etkilenen ülkelerle bağlantılı olması nedeniyle 2008’in son

çeyreğinden itibaren Türkiye’yi önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle dış ticaret

sektörleri, dış piyasalardaki talep daralmasının etkisiyle, krizden son derece

etkilenmişlerdir.

Tablo 8’de görüldüğü üzere 2004-2012 yılları arasında Türkiye’nin ihracatı

yaklaşık olarak 2,5 kat artmış 2004 yılında 63.167 milyon $ olan ihracatımız 2012

yılında 15.246 milyon $’a yükselmiştir. İhracat hacmimiz ilk defa 2007 yılında 107.272

milyon $ seviyesine ulaşmış ve 2008 yılında bu değer 132.027 milyon $ yükselmiştir.

Fakat 2008 küresel kriz sonrası, 2009 yılında ihracatımız da %22,6 daralma yaşanmış

ve 102.143 milyon $ olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılından itibaren ihracatımızdaki artış

devam etmiş 2012 yılında 152.462 milyon $’a ulaşmıştır.

İthalatımız da ise 2004 yılından 2008 yılına kadar yükselme devam etmiş, 2008

yılında Türkiye’de ithalatı 201.964 milyon $ iken 2009 yılında 140.923 milyon $’a

gerilemiş ve %30 daralma yaşanmıştır. Bu daralmanın nedeni olarak AB ülkelerinden

yapılan ithalattaki talebin düşmesinden kaynaklanmaktadır. 2012 yılında Türkiye

toparlanmaya başlamış ihracat yükselerek 152.462 milyon $ ve ithalat azalarak 236.545

milyon $ olarak gerçekleşmiş, ihracatın ithalatı karşılama oranı da %64,5’e

yükselmiştir.

Page 54: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

41

Tablo 8: İhracat-İthalat Ve Dış Ticaretin Değişimi

İhracat (Milyon$) İthalat (Milyon$) Dış Ticaret Hacmi

Yıl Değer Milyon

($) Değişim (%)

Değer Milyon ($)

Değişim (%) Değer Milyon

($) Değişim (%)

İhracatın İthalatı

Karşıma Oranı

2004 63.167 33,7 97.540 40,7 160.707 37,8 64,8

2005 73.476 16,3 116.774 19,7 190.251 18,4 62,9

2006 85.535 16,4 139.576 19,5 225.111 18,3 61,3

2007 107.271 25,4 170.063 21,8 277.334 23,2 63,1

2008 132.027 23,1 201.964 18,8 333.991 20,4 65,4

2009 102.143 -22,6 140.923 -30,2 243.071 -27,2 72,5

2010 113.883 11,5 185.544 31,7 299.428 23,2 61,4

2011 134.907 18,5 240.842 29,8 375.748 25,5 56,0

2012 152.462 13,0 236.545 -1,8 389.007 3,5 64,5

Kaynak: http://www.tuik.gov.tr erişim tarihi 29.11.2017

Türkiye’nin dış ticaret hacmi Tablo 8’de görüldüğü gibi 2004 yılından itibaren

sürekli bir artış içerisindedir. 2007 krizi öncesinde 225.111 milyon $, 2008 yılında

333991 milyon $’a ulaşmıştır. Dış ticaret açıklarının sürdürülebilirliği konusunda büyük

endişeler duyulmuştur. 2008 yılının son aylarından itibaren ithalatın ihracattan daha

hızlı düşmesi petrol fiyatlarındaki azalış ile birlikte dış ticaret dengesini olumlu yönden

etkilemiştir. 2009 yılının ithalatındaki daralma %30 iken, ihracattaki daralma %22,6

olarak gerçekleşmiştir. Tablo 8’de görüldüğü gibi 2011 yılında, Türkiye’nin dış ticaret

hacminde küresel kriz sonrasında en yüksek değişim oranı %25,5 olarak

gerçekleşmiştir.

Grafik 3’te 2004-2012 yılları arasında Türkiye’nin ihracat ve ithalat değerlerine

bakıldığında Türkiye’nin ihracatındaki artışa rağmen ithalatın da devamlı olarak arttığı

görülmektedir. Türkiye’nin yapmış olduğu ithalat miktarının ihracat miktarından hep

yüksek olması ihracatın ithalatı karşılama oranını da bozmaktadır. Sadece 2009

yılındaki ithalat miktarındaki düşüşün ihracattan daha yüksek olmasıyla ihracatın

Page 55: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

42

ithalatı karşılama oranı %72,5’e yükselmiştir. Daha sonraki yıllarda ise ihracatın ithalatı

karşılama oranında tekrar düşüşler yaşanmıştır.

Grafik 3: İhracat Ve İthalat Değerinin Karşılaştırılması

Kaynak: TUİK Verilerinden Derlenmiştir

2.3.2.2. İstihdam

2008 küresel krizi, ilk olarak mali piyasalarda başlamış, daha sonra reel sektörü

de etkisi altına almıştır. Yatırımların azalmasına, ekonomide güvensizliğin artmasına

sebep olmuş, dolayısıyla yatırım, üretim ve tüketim seviyesinin düşmesine neden

olurken binlerce insanın işlerini kaybetmelerine ve küresel çapta istihdam şoklarına

neden olmuştur. Reel kesimindeki bu daralma özel sektörde birçok alanda krizle

savaşmak ve krizden en az hasarla kurtulmak için maliyetlerini minimize etmek için,

harcamalarını kısarak, yatırımlarını geciktirmekte ve çalıştırdığı işçi sayısını

azaltmaktadır (Öksüz ve Teyyare, 2010:147).

Tarım, ormancılık, avcılık ve balıkçılık sektörü 2004 yılından 2008 yılına kadar

hep bir düşüş yaşanırken 2008 küresel kriz sonrası, 2004 yılında çalışan kişi sayısından

bile fazla bir rakama ulaşarak 5.254 kişiye ulaştığı ve izleyen yıllarda da artış trendinin

olduğu Tablo 9’da görülmektedir. Bu da sektörlerdeki daralma sonucu insanların tarım,

ormancılık, avcılık ve balıkçılık sektörüne yöneldiğini göstermektedir.

0

50.000

100.000

150.000

200.000

250.000

300.000

2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012

İhracat Değeri Milyon($) İthalat Değeri Milyon($)

Page 56: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

43

2000 ve 2001 finansal krizden 2008 yılına kadar madencilik ve taş ocağı

sektöründeki istihdam artış içerisindeyken küresel kriz sonrasında ise düşüş yaşanmış

ve 103 bin kişiye gerilemiştir. Küresel kriz imalat sanayi ile toplum hizmetleri, sosyal

ve kişisel hizmetler sektöründeki istihdam üzerinde etkisi görülmemiştir. Krizden sonra

artış devam etmektedir.

Tablo 9: İstihdamın Sektörel Dağılımı (+15 yaş)

Yıllar

Tarım, Ormancılık,

Avcılık ve Balıkçılık (bin)

Madencilik ve Taş Ocağı (bin)

İmalat Sanayi (bin)

Toplum Hizmetleri, Sosyal

ve Kişisel Hizmetler (bin)

İstihdam oranı (%)

2004 5.713 97 3.742 3.169 41,3

2005 5.154 110 3.994 3.349 41,5

2006 4.907 118 4.066 3.462 41,5

2007 4.867 128 4.088 3.579 41,5

2008 5.016 115 4.235 3.664 41,7

2009 5.254 103 3.949 3.682 41,2

2010 5.683 114 4.215 590* 43,0

2011 6.143 125 4.367 693* 45,0

2012 6.097 113 4.420 808* 45,4

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss:126-133

Not: (*)2009’dan sonra Toplum Hizmetleri, Sosyal ve Kişisel Hizmetleri (bin) değerlerinin yerine hizmet sektörünün

geniş kollara ayrılmasıyla ‘İnsan Sağlığı Ve Sosyal Hizmet Faaliyeti (Bin)’ verilerini kullandım.

2.3.2.3. İşsizlik

ABD de başlayan mortgage krizi her ülke için farklı sonuçları doğurmuştur.

Genel itibariyle krizlerin en son aşamasında işgücü piyasaları etkilenmektedir. İşgücü

piyasaları diğer sektörlerin toparlanması gibi daha çabuk toparlanması söz konusu

olmamaktadır. Krizin işgücü piyasalarındaki etkileri uzun zamanlı olmakta ve artan

işsizlik oranları kolay bir şekilde eski düzeyine dönmemektedir (Öksüz ve Teyyare,

2010:147). Mortgage Krizin dünyada etkisinin en fazla görüldüğü 2008, 2009 ve 2010

yıllarında Türkiye işsizlik oranları 2000 ile 2012 dönemleri arası en yüksek seviyeye

ulaşmıştır. Tablo 10’da da görüldüğü gibi 2008, 2009 ve 2010 yıllarında sırasıyla

Page 57: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

44

işsizlik oranları %11, %14 ve %11,9 rekor seviyelere çıkmıştır. 2011 ve 2012 yıllarında

ise işsizlik oranı tek haneli rakama düşmüştür.

Türkiye’de işgücüne katılma oranları Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü

(OECD) ortalamasının oldukça altındadır. OECD ülkelerinde ortalama işgücüne katılma

oranı %68-70 düzeyinde iken, Türkiye’de iş gücüne katılma oranları bu düzeyin altında

kalmıştır (Aydemir, 2013:119). Türkiye’de işgücüne katılma oranı 2004-2012 yılları

arasında yükselme eğilimi gösterse de hiçbir zaman %68-70 düzeyine ulaşamamıştır.

Tablo 10’da görüldüğü gibi, işgücüne katılma oranının en düşük 2007 yılın da bu oran

%46,2 iken en yüksek olduğu yıl 2012’de %50 oranında gerçekleşmiştir. İşsizlik

oranlarının düşük olmasında iş bulma ümidini kaybetmiş ve dolayısıyla herhangi bir işte

çalışmaya hazır ancak iş aramayan bireyleri kapsamamaktadır.

Tablo 10: İşgücü Durumuna Göre Kurumsal Olmayan Nüfus

Yıllar İşgücü (Bin) İşgücüne Dahil Olmayan (Bin)

İşgücüne Katılma Oranı

(%)

İstihdam Edilen (Bin)

İşsiz (Bin) İşsizlik Oranı

(%)

2004 22.016 25.527 46,3 19.632 2.385 10,8

2005 22.455 25.905 46,4 20.067 2.388 10,6

2006 22.751 26.423 46,3 20.423 2.328 10,2

2007 23.114 26.879 46,2 20.738 2.376 10,3

2008 23.805 26.967 46,9 21.194 2.611 11,0

2009 24.748 26.938 47,9 21.277 3.471 14,0

2010 25.641 26.901 48,8 22.594 3.046 11,9

2011 26.725 26.867 49,9 24.110 2.615 9,8

2012 27.339 27.385 50,0 24.821 2.518 9,2

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss:126

2.3.2.4. Büyümeye Etkisi

2008 yılı sonuncu çeyrekte Tayvan’dan sonra en fazla daralan ikinci ülke

Türkiye olmuştur (Tiryaki ve Ekinci, 2015:11). 2008 yılında krizin olumsuz etkisi

sonucunda Tablo 11’de de görüldüğü üzere 2009 yılında cari fiyatlarla %1,2 sabit

fiyatlarla ise %6,1 ekonomik büyüde daralma yaşanmıştır. 2009 yılındaki kişi başına

Page 58: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

45

GSYİH cari fiyatlarla 13.223 TL iken, sabit fiyatlarda ise 1.347 TL’dir. 2008 yılına

kadar artarak ilerleyen kişi başına GSYİH değerleri 2009 krizi sonrası düşmüştür.

Büyüme hızında da 2009 yılında cari fiyatlarla %1,2 sabit fiyatlarla %6,1 daralma

yaşanmıştır.

Bunların yaşanmasına karşın 2010, 2011 ve 2012 yıllarında büyüme artış

içerisine girmiş ve hatta küresel kriz öncesinden de daha fazla büyüme yaşanmıştır.

Grafik 4’te de görüldüğü gibi 2008 yılında Kişi Başına GSYİH 10.930 $ iken 2009

yılında 8.979 $’a düşmüş, 2010 ve 2011 yıllarında yükselerek 2012 yılında 11.587 $

olarak gerçekleşmiştir.

Tablo 11: Kişi Başına Gayri Safi Yurtiçi Hasıla

Cari Fiyatlarla Sabit (1998) Fiyatlarla

Yıl Yıl Ortası

Nüfus (Bin)

TL Gelişme Hızı

(%)

TL Gelişme Hızı

(%)

2004 67599 8270 21,5 1235 8,1

2005 68435 9482 14,7 1322 7,1

2006 69295 10944 15,4 1396 5,6

2007 70158 12018 9,8 1443 3,4

2008 71052 13378 11,3 1434 -0,6

2009 72039 13223 -1,2 1347 -6,1

2010 73142 15023 13,6 1448 7,5

2011 74224 17484 16,4 1552 7,2

2012 75176 18846 7,8 1656 0,8

Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013, ss.639

Page 59: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

46

Grafik 4: GSYİH-Kişi Başına GSYİH ($) Yıllık

Kaynak: TUİK Verilerinden Derlenmiştir

Yukarıdaki açıklamalar da ve Grafik 4 ile Tablo 11’de de görüldüğü gibi

Türkiye’deki büyüme, 2008 Küresel krizin asıl etkileri 2009 yılında kendini belli

etmiştir.

2.3.2.5. Enflasyona Etkisi

Yüksek enflasyon, Türkiye’nin ekonomik istikrarını uzun dönemler bozan en

büyük faktörlerden biri olmuştur. 2002 yılından itibaren alınan önlemler sonucu önemli

ölçüde düşürülmüştür. Özellikle 2008 yılı sonunda önemli düşüşler yaşanmıştır. 2008

yılının ilk ayında Temel Yıllı Üretici Fiyat Endeksinde (TEFE) bir önceki aya göre

%0,42, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ise %0,8 ile 2008 yılına başlamış ve 2008 yılının

Haziran ayından itibaren bir önceki aya göre düşüşler görülmüştür.

Hazine Müsteşarlığının aylık enflasyon verilerine göre Tablo 12’de görüldüğü

üzere; TÜFE, Haziran 2008’de %-0,36, Temmuz 2008’de %0,58, Ağustos 2008’de %-

0,24, Eylül 2008 %0,45, Ekim 2008 %2,6, Kasım 2008 %0,83, Aralık 2008 %-0,41

olarak gerçekleşmiştir. TEFE ise Tablo 13’te görüldüğü üzere Haziran 2008 %0,32,

Temmuz 2008, 1,25, Ağustos 2008 %-2,34, Eylül 2008 %-0,90, Ekim 2008 %0,57,

Kasım 2008 %-0,03, Aralık 2008’de ise %-3,5 olarak gerçekleşmiştir.

0

2000

4000

6000

8000

10000

12000

14000

2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012

GSYH- Kişi Başına GSYH ($)(Yıllık)

Page 60: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

47

Tablo 12: Tüketici Fiyat Endeksi (Aylık Yüzde Değişim) (TÜFE)

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Tablo 13: Üretici Fiyat Endeksi (Aylık Yüzde Değişim) (TEFE)

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

2004 2,60 1,60 2,10 2,60 0,00 -1,10 -1,50 0,80 1,80 3,20 0,80 0,10

2005 -0,90 -0,02 2,13 2,02 -0,32 0,34 -0,25 1,73 1,65 0,66 -2,26 -0,22

2006 1,96 0,26 0,25 1,94 2,77 4,02 0,86 -0,75 -0,23 0,45 -0,29 -0,12

2007 -0,05 0,95 0,97 0,80 0,39 -0,11 0,06 0,85 1,02 -0,13 0,89 0,15

2008 0,42 2,56 3,17 4,50 2,12 0,32 1,25 -2,34 -0,90 0,57 -0,03 -3,50

2009 0,23 1,17 0,29 0,65 -0,05 0,94 -0,71 0,42 0,62 0,28 1,29 0,66

2010 0,58 1,66 1,94 2,35 -1,15 -0,50 -0,16 1,15 0,51 1,21 -0,31 1,31

2011 2,36 1,72 1,22 0,61 0,15 0,01 -0,03 1,76 1,55 1,60 0,65 1,00

2012 0,38 -0,09 0,36 0,08 0,53 -1,49 -0,31 0,26 1,03 0,17 1,66 -0,12

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı

Not:(1996-2005 dönemi için 1994=100 ve 2005 yılı sonrası için 2003=100 bazlı endeks kullanılmıştır.)

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

2004 0,74 0,55 0,89 0,59 0,38 -0,13 0,22 0,58 0,94 2,22 1,54 0,45

2005 0,55 0,02 0,26 0,71 0,92 0,10 -0,57 0,85 1,02 1,79 1,40 0,42

2006 0,75 0,22 0,27 1,34 1,88 0,34 0,85 -0,44 1,29 1,27 1,29 0,23

2007 1,00 0,43 0,92 1,21 0,50 -0,24 0,73 0,02 1,03 1,81 1,95 0,22

2008 0,80 1,29 0,96 1,68 1,49 -0,36 0,58 -0,24 0,45 2,60 0,83 -0,41

2009 0,29 -0,34 1,10 0,02 0,64 0,11 0,25 -0,30 0,39 2,41 1,27 0,53

2010 1,85 1,45 0,58 0,6 -0,36 -0,56 -0,48 0,40 1,23 1,83 0,03 -0,30

2011 0,41 0,73 0,42 0,87 2,42 -1,43 -0,41 0,73 0,75 3,27 1,73 0,58

2012 0,56 0,56 0,41 1,52 -0,21 -0,90 -0,23 0,56 1,03 1,96 0,38 0,38

Page 61: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

48

2009 yılının sonuna doğru petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki artış ile ekonomik

faaliyeti desteklemek amacıyla 2009 yılının son aylarına kadar düşük olan enflasyon

seviyesini yükseltmiştir. 2009 Aralık’tan itibaren Para Politikası Kurulu, faizleri sabit

tutmuş, 2009’un sonundan itibaren enflasyonda belirgin bir yükseliş gözlenmesi ise

enflasyon beklentilerini olumsuz şekilde etkilemiştir (Aras, 2010:100-101).

Ülkeler, küresel durgunluğa karşı, maliye ve para politikalarını gevşetmişlerdir.

Diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'de de bir dezenflasyon dönemi yaşanmıştır. Bu

bağlamda, tüketimi teşvik etmek için faiz oranları düşürülmüş ve bazı vergiler belli bir

süre için indirilmiştir. (Aras, 2010:100-101).

Özetle 2008 küresel finansal krizi, başlı başına 2007 ve 2008 yıllarındaki

enflasyondaki artışlardan sorumlu değildir. Bu dönemdeki enflasyonist etkiye yol açan

petrol ve gıda fiyatlarındaki artışlar önemli derecede etkilidir. Özellikle enerji talebi

hızla artan gelişmekte olan ülkelerde enflasyon oranları hızla artmıştır.

2.4. Literatür Taraması

İlgili konuda literatürde çeşitli çalışmalar olmakla birlikte bu çalışmaların

başlıcaları ve bulguları aşağıda belirtilmiştir.

Şen ve Altay (2010), “Finansal İstikrarsızlık Hipotezi Bağlamında Global

Finansal Kriz” adlı çalışmasında finansal krizin nedeninin finansal istikrarsızlık olup

olmadığını, Minsky’nin finansal istikrarsızlık hipotezinin 2008 ABD kaynaklı küresel

finansal krizi açıklamasını ve çözüm önerilerini sorgulamışlardır. Finansal istikrar,

ekonomik büyüme ve makro ekonomik istikrarın sağlanmasında bir ön koşuldur.

Minsky’in krizi önlemeye yönelik önerileri: herhangi bir müdahalenin olmadığı

durumda ve çıkarcı bireysel davranışların hakim olduğu bir dünyada, istikrarsızlığın

arttığını savunmuştur. Bu nedenden dolayı, istikrarsızlığı engelleyen kurum ve

müdahalelerin olması gerektiğini savunmuştur. Dolayısıyla kurumlar önemli

bunalımların önüne geçtiği için, bu durumun istikrarı yükselten bir etki yaptığını dile

getirmişlerdir. Minsky, kamu harcamalarının, borç-deflasyon olasılığını düşüreceğini

ve ekonomi durgunlaştığında vergi gelirlerinin azalarak bazı kamu harcamalarının

yükselteceğini iddia etmiştir. Devletin büyük veya küçük olması, kamu

harcamalarındaki artışın özel sektördeki azalışları telafi edip edemeyeceğine de

Page 62: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

49

değinmiş. Devletin büyümesi durumunda ise, bütçedeki değişikliklerle özel sektör

giderlerindeki dalgalanmaların denge noktasına ulaşacağını söylemiştir. Başka bir

önerisi de büyük bir banka ve/veya şirketin diğer bir firma ve/veya şirketin iflasına yol

açmaması için nihai kredi merciine ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Çünkü büyük bir

bankanın veya firmanın finansal krizleri engellemede yetersiz kalabileceğini

belirtmişlerdir. Sonuç olarak Minsky’nin finansal istikrarsızlık hipotezi krizi açıklamada

başarılı olmuştur fakat finansal istikrarsızlık için önerdiği tedbirler sadece finansal

sistemi düzenleme ve kontrolü amaçlayan önlemlerle sınırlı kalmıştır.

Mıhcı ve Atılgan (2010), “İşsizlik ve Büyüme: Türkiye Ekonomisi İçin Okun

Katsayısı” adlı çalışmasında okun yasası olarak bilinen, reel büyüme oranı ile işsizlik

arasındaki ters orantıyı 1991-2006 yılları arasındaki imalat sanayi verilerini kullanarak,

Türkiye ekonomisinde işsizlik ve büyüme oranları arasındaki ilişkiyi Okun katsayısı

bağlamında çalışma sürelerini, verimliliği ve kapasite kullanım oranlarını da dikkate

alarak incelemişlerdir. Türkiye’de yaşanan 2001 krizinden sonraki dönemlerde hızlı

büyümeye rağmen işsizlik oranlarındaki yükselişi grafikler yardımıyla ortaya

koymuşlardır. Çalışmada büyüme oranındaki yükselişe karşın istihdam oranında düşüş

yaşanmış ve bunlara rağmen verimlilikte artış yaşandığını söylemişlerdir. Bunu; çalışma

saatlerinin uzatılması ile kapasite kullanımlarındaki iyileşmenin olabileceğinden

kaynaklandığını, tüm sektörler söz konusu olduğunda işsizlik oranlarındaki bir

değişimin çıktı düzeyi üzerinde yarattığı etkinin oldukça küçük olduğunu ve böylece

Türkiye’de emeğin imalat sanayinde diğer sektörlere oranla daha etkin olduğunu

belirtmişlerdir.

Göktaş Yılmaz (2005), “Türkiye Ekonomisinde Büyüme İle İşsizlik Oranları

Arasındaki Nedensellik İlişkisi” adlı çalışmasında özellikle 2002 yılında Türkiye’deki

büyüme ile işsizlik arasındaki ilişkiyi, ilk olarak teorik daha sonrasında ise ekonometrik

analizler ile incelemiştir. Bunun için, Granger nedensellik testi ve Son tahmin hata

kriteri (FPE) testini kullanmıştır. Türkiye ekonomisi daima bir büyüme içerisindedir

fakat sürdürülebilir büyüme sağlanamamış ve işsizlik sorununun da önüne

geçilememiştir. Birçok ekonomik ve sosyal sebepler yüzünden, bu sorun

giderilememiştir. Bu çalışmada, Türkiye ekonomisinde büyüme oranı ile işsizlik oranı

Page 63: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

50

arasında karşılıklı bir nedensellik ilişkisinin bulunmadığını belirtmiştir. Sadece işsizlik

oranından büyüme oranına doğru nedensellik ilişkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.

Gül ve Ekinci (2006), “Türkiye’de Reel Döviz Kuru İle İhracat ve İthalat

Arasındaki Nedensellik İlişkisi:1990-2006” adlı çalışmasında Türkiye’de reel döviz

kurları ile ihracat ve ithalat arasındaki etkileşimi, önce birim kök ve eş bütünleşme

analizini yaptıktan sonra Granger nedensellik testi ile ortaya koymuşlardır. Bu testin

sonuçlarına göre; reel döviz kurundan ihracata ve ithalata doğru bir nedensellik ilişkisi

saptanamazken, ihracat ve ithalattan reel döviz kuruna doğru tek yönlü bir nedenselliğin

olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla dış ticaret dengesini sağlamada reel döviz kurunun

etkili bir şekilde kullanılamayacağını ifade etmişlerdir.

Temel (2016), “Ekonomik Büyüme ve Dış Ticaret İlişkisi” adlı çalışmasında

Türkiye’nin büyüme ve dış ticareti arasındaki ilişki ve ilişkinin yönünü saptamaya

çalışmıştır. İlk olarak Dickey Fuller birim kök testinden, daha sonra nedenselliğin

yönünü tespit etmek için Granger Nedensellik Testi’nden faydalanılmıştır. GSYİH,

ihracat ve ithalat verileri kullanılmıştır. Ülkeler arası yapılan ticaret alışverişinin

ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin daha rahat görüldüğünü ve ithalatla ihracattaki

artışın ekonomik büyümeye katkı sağladığını dile getirmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de

GSYİH ile ithalat arasında karşılıklı bir ilişkinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Erkekoğlu ve Bilgili (2005), “Parasal Krizlerin Tahmin Edilmesi: Teori ve

Uygulama” adlı çalışmasında, krizin erken uyarı göstergeleri olarak genellikle kamu

borcu, bütçe açığı, işsizlik, uluslararası rezerv seviyesi ve reel döviz kuru

değişkenlerindeki olumsuz gelişmeler dile getirilmektedir. Fakat bu değişkenlerden

hangisinin krizden önce uyarı verdiği hakkında ortak bir fikir olmadığını belirtmiştir.

Her krizin başlamasında kendine özgü farklılıklarının olması ve incelediği ampirik

çalışmalar sonucu krizlerin göstergelerini belirlemede net bir bulguya ulaşılamamıştır.

Çalışmada kriz yılları ile diğer yılları birbirinden ayırmak için para krizleri ile ayırma

(diskriminant) analizi kullanılmış ve en önemli faktörler bulunmaya çalışılmıştır. Bu

ampirik çalışmanın sonuçlarına göre, makro ekonomik göstergelerdeki aksaklıkların,

tek başına krizin öngörülmesinde önemli bir rol oynadığını, spekülatif ataklara karşı

ülkeyi kırılgan bir duruma koyduğunu belirtmiştir.

Page 64: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

51

Şerefli (2016), “Dış Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: Türkiye

Örneği” adlı çalışmasında Türkiye'nin 1975-2014 yıllarındaki dış ticaretinin, ekonomik

büyümeye bir etkisinin olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Dış ticaretin

ekonomik büyüme üzerindeki etkisi Granger Nedensellik analizi ile test edilmiştir.

Ekonomik büyümenin temel faktörlerinden biri olan dış ticaretin gerçekleştirilebilmesi

için, ülkelerin döviz girişi sağlayacak ihracat faaliyetlerinde bulunması gerekir.

Çalışmada ihracat ve ithalatın olumlu etkilerinin olduğu kadar olumsuz etkilerinin de

bulunduğu iddia edilmektedir. Bu çalışmada, ihracat ile büyüme arasında ilişki olduğu

tespit edilmiştir. Yazar, ihracatın katma değeri yüksek ürünler üzerinde artmasının;

Türkiye'de ihracatın ekonomik büyüme üzerindeki etkisini artırdığını, refah düzeyini

yükselttiğini ve istihdam yarattığını dile getirmiştir. Ekonometrik bölümde yazar, kişi

başına düşen gelirin artmasını ekonominin büyümesine bağlamıştır ve ülke

ekonomisinde büyüme olmazsa kalkınmanın da gerçekleşmeyeceğini söylemiştir.

Aktaş (2010), “Türkiye’de Reel Döviz Kuru İle İhracat Ve İthalat Arasındaki

İlişkinin Var Tekniğiyle Analizi” adlı çalışmasında, reel döviz kuru, ithalat ve ihracat

arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Bu değişkenler arasındaki ilişki 1989:1-2008:4 dönemi

üçer aylık veriler kullanılarak VAR analizi yardımıyla araştırılmıştır. Durağanlığın

belirlenmesi için ADF birim kök analizi yapılmıştır. Değişkenlerin durağan oldukları

tespit edilmiş ve değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığı tespit edilmek

için Johansen eş bütünleşme sınaması yapılmıştır. Test sonucunda, reel döviz kurları ile

ihracat ve ithalat arasında bir eş bütünleşme ilişkisinin varlığına ulaşılmıştır. Reel

kurdaki değişmenin dış ticaret dengesi üzerinde anlamlı bir etki yapmadığına, etki-tepki

fonksiyonları ve varyans ayrıştırma analizi sonucunda ulaşmıştır. Ayrıca ihracatın

ithalattaki değişimlerden oldukça etkilendiğini dolayısıyla ithalat sınırlamalarının

ihracatı olumsuz yönde etkileyeceği sonucuna ulaşılmış, ihracat ve ithalat üzerinde reel

döviz kurundaki oynamaların etkili olmadığı tespit edilmiştir.

Gül ve Kamacı (2012), “Dış Ticaretin Büyüme Üzerine Etkileri: Bir Panel Veri

Analizi” adlı çalışmasında, Dış ticaret ile büyüme arasındaki ilişkiyi, gelişmekte olan 7

ülke (Türkiye de dahil) için 1993-2010 dönem verileri, gelişmiş 12 ülke için ise 1980-

2010 dönem verileri kullanılarak, panel veri analizi ile test edilmiştir. Bu ülkelerde

büyümeden dış ticarete doğru nedensellik ilişkisi bulunmamış fakat ithalat ve ihracattan

Page 65: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

52

büyümeye doğru nedensellik ilişkisi saptanmıştır. Bu çalışmada, gelişmiş ve gelişmekte

olan ülkelerde ithalat ve ihracattan büyümeye doğru bir nedensellik ilişkisi

bulunduğunu, büyümeden ihracat ve ithalata doğru bir nedensellik ilişkisi

bulunmadığını göstermektedir.

Yardımcıoğlu (2012), “2001 ve 2008 Yılında Oluşan Krizlerin Faktör Analizi İle

Açıklanması” adlı çalışmasında, 2000:Q1 - 2011:Q4 dönemlerine ait veriler kullanılarak

krizlerin yorumlanması için faktör analizi uygulaması kullanılmıştır. Çok sayıda

değişken kullanılarak faktör analizi yardımıyla krizle ilgili olan değişkenler, daha az

sayıya dönüştürülmüştür.

Turan (2011), “Dünyadaki ve Türkiye’deki Krizlerin Ortaya Çıkış Nedenleri ve

Ekonomik Kalkınmaya Etkisi” adlı çalışmasında günümüz Türkiye ekonomisinde

finansal krizlerle ilgili iki tür göstergeden bahsetmiş ve yaşanmış bu kadar krizden

sonra artık oluşabilecek krizlerin önlenmesinin gerektiğini dile getirmiştir. Krizleri

önlemenin yolunu dile getirerek, çalışmada yaşanan krizleri bir fırsata dönüştürerek

Türkiye'yi gelişmiş ülkeler düzeyine ulaştırmak amacıyla ülkenin üretimini artırmak

için gelişmiş modern teknolojilerini transfer ederek her türlü çabanın sarf edilmesi

gerektiğini dile getirmiştir.

Korkmaz, Çevik ve Birkan (2010), “Finansal Dışa Açıklığın Ekonomik Büyüme

ve Finansal Krizler Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği” adlı çalışmada finansal dışa

serbestleşmenin ekonomik büyüme ile krizlere etkisinin hangi yönde ilişki olduğunu

ampirik analiz yardımıyla araştırmıştır. Yanlılık sorununu ortadan kaldırmak için

düzeltme etkisi modeli kullanılmıştır. Finansal serbestleşmenin artmasının kriz

olgusunu yükselttiği ve buna bağlı olarak ekonomik büyümeyi azalttığı kanıtlanmıştır.

Dolayısıyla Türkiye’de dışa açılmanın kriz ihtimalini yükselttiğini ve bununla birlikte

ekonomik büyüme üzerindeki etkileşimini arttırdığını göstermişlerdir.

Yücel ve Kalyoncu (2010), “Finansal Krizlerin Öncü Göstergeleri ve Ülke

Ekonomilerini Etkileme Kanalları: Türkiye Örneği” adlı çalışmada, kriz öncesi öncü

göstergelerle, krizin erken uyarı sistemi ile öngörülüp öngörülemeyeceğini

araştırmışlardır. Çalışmada yaptıkları literatüre göre kriz öncesi göstergeleri üç grupta

toplamıştır. Bunlar; Döviz Kuru ve Ödemeler Dengesi Göstergeleri, Parasal ve Finansal

Page 66: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

53

Göstergeler ve Reel Sektör Göstergeleridir ve öncü göstergeleri gruplandırılmasında

faktör analizinden faydalanmıştır. Böylece gösterge gruplarına ait olan değişkenler

farklı kombinasyonlar oluşturabilecek, kriz ihtimallerine karşı göstergeler ne kadar

doğru bilgi verse bile, eğer bu bilgiler doğru stratejilerle doğru zamanda yönetilmez ise,

kriz kavramının yeterli olmayacağını dile getirmişlerdir.

Aktaş ve Şen (2013), “2008 Global Ekonomik Krizinin Öncü Göstergeleri ve

Ülkeler Üzerinde Bir Uygulama” adlı çalışmada ise 2008 küresel krizinin kriz

yaşanmadan önce krizi önlemek için öncü göstergeleri tespit etmeye çalışmışlardır.

ABD, İtalya, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan ülkelerine ait 2005 ve 2011 dönemini

kapsayan yıllık verilerden yararlanarak trend analizi ile incelemişlerdir. Analizde,

literatürde yaygın olarak kullanılan toplam yatırımlar/GSMH, mal ve hizmet

ihracatındaki artış, işsizlik oranı, cari fiyatlarla kişi başına GSMH, yıllık enflasyon

oranı, cari açık/GSMH ve toplam dış borç (kamu+özel)/GSMH kriz öncü göstergeleri

kullanılmış ve analizin sonuçları, toplam yatırımlar/GSMH, mal ve hizmet

ihracatındaki artış, işsizlik oran, yıllık enflasyon oranı ve toplam dış borç

(kamu+özel)/GSMH değerlerinin 2008 krizinin öncü göstergeleri olarak

kullanılabileceğini göstermektedir.

Korkma ve Aydın (2015), “Türkiye’de Dış Ticaret - Ekonomik Büyüme İlişkisi:

Nedensellik Analizi” adlı çalışmada, Türkiye’nin 2002 ve 2014 yılları arasındaki dış

ticaret ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Türkiye’nin ihracat,

ithalat ve ekonomik büyüme verilerini kullanarak (2002:Q1 - 2014:Q2 çeyreklik dönem

verileri) değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisini VAR modeli ile incelemişlerdir.

Modelin sonuçlarına göre; ihracat ile büyüme arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi

tespit edilememesine karşın, ithalat ile büyüme arasında iki taraflı nedensellik ilişkisini

tespit etmişlerdir.

Aytaç ve Akduğan (2012), “Dış Ticaret ve Ekonomik Büyüme Üzerine Bir

Nedensellik Analizi: 2001-2011 Türkiye Örneği” adlı çalışmada, Türkiye’nin dış

ticareti ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki araştırılmıştır. 2001-2011 yılları arasını

çeyreklik dönem verilerle ihracat-ithalat ve GSYİH değerleri arasındaki ilişki, Granger

nedensellik analizi ile test edilmiştir. İlk olarak, Granger nedensellik sınamasında

kullanılan değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin olup olmadığını Johansen

Page 67: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

54

eşbütünleşme testi ile analiz etmişlerdir. Bu analiz sonucunda nedensellik olduğu ve

ithalattan ihracata ve GSYİH’ya doğru nedensellik, ihracattan da GSYİH’ ya doğru

nedensellik olduğu sonucuna varılmıştır.

Uçan ve Koçak (2014), “Türkiye’de Dış Ticaret ve Ekonomik Büyüme

Arasındaki İlişki” adlı çalışmada Türkiye’de dış ticaret ile büyüme arasındaki ilişkiyi

incelemek için 1990-2011 yılları arasını çeyrek dönemlik verilerle ele almıştır. İhracat-

ithalat ve ekonomik büyüme değişkenleri ilk önce birim kök testi ile tespit edildikten

sonra, uzun dönemde bir ilişkinin olup olmadığını kontrol etmek için Johansen

eşbütünleşme testi yapılmıştır. Bu test sonucunda değişkenler arasında bir ilişki olduğu

sonucuna varılmıştır. Kısa dönemde meydana gelen sapmaların ise uzun dönemde ne

zaman dengeye ulaşacağını bulabilmek için Hata Düzeltme Modeli uygulanmıştır. Hata

Düzeltme Modeli sonucunda dengeye 2 yıl sonra ulaşılacağı sonucuna varmışlardır. Bu

çalışmada da Granger nedensellik analizine göre ihracattan büyümeye tek yönlü, ithalat

ile büyüme arasında ise iki yönlü nedensellik ilişkisi bulunmuştur.

Page 68: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

55

3. BÖLÜM

2000 SONRASI TÜRKİYE’DE YAŞANAN FİNANSAL KRİZLERİN

DIŞ TİCARET ÜZERİNE ETKİLERİ: AMPİRİK BİR ÇALIŞMA

Türkiye’de yaşanan 2000 sonrası finansal krizlerin dış ticaret üzerine etkisinin

incelendiği bu çalışmada, ilk olarak kullanılan değişkenler hakkında kısa bir bilgi

verilmiş arkasından çalışmada kullanılan ekonometrik modeller açıklanmıştır. Son

olarak ampirik çalışma sonucu elde edilen bulgulara yer verilmiştir.

3.1. VERİ SETİ

Çalışmada, 2000 sonrası Türkiye’de yaşanan finansal krizlerin ihracat ve ithalat

üzerine etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla çalışmada, 2000-2017 yılları arasını kapsayan

aylık zaman serileri kullanılmıştır. Çalışmada kullanılan ihracat, ithalat ve sanayi üretim

endeksi serilerine Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK), ÜFE bazlı reel efektif döviz

kuru verisi Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü’nden (BUMKO) ve 6 Avrupa

ülkesinin (ABD, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık) milli gelirlerine

Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF), ABD’nin milli gelirine ise Avrupa İstatistik

Ofisi’nden (EUROSTAT) elde edilmiştir. Çalışmada kullanılan değişkenler (2003=100)

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) deflatörü kullanılarak reelleştirildikten sonra modele

dahil edilmiştir. Modellerin tahmininde Eviews 9 ekonometrik paket programından

yararlanılmıştır. Kullanılan tüm veriler logaritmiktir. Veriler ve açıklamaları Tablo

14’te verilmiştir.

İhracat yapılan ülkelerin milli gelir düzeyleri ihracat modelleri için önemli bir

değişkendir. Ancak Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerin milli gelir düzeyinin

hesaplanmasında yaşanan güçlük nedeniyle çalışmada, toplam ihracat içerisinde %35,88

paya sahip olan 6 ülkeye ait milli gelir düzeyleri hesaplanarak modele dahil edilmiştir.

Ülkelerin milli gelir düzeyleri Euro, İngiliz Sterlini ve ABD Doları cinsinden

olduğundan öncelikle ülkelere ait milli gelir verileri TCMB’nın aylık ortalama döviz

kurları kullanılarak Türk Lira’sına dönüştürülmüştür. Aylık zaman serilerinin

kullanıldığı bu çalışmada, ihracatın yoğun olduğu 6 ülkenin GSYİH verilerinin çeyrek

dönemlik olması nedeniyle seriler SPSS 24 paket programı kullanılarak kayıp veri

(missing value) yöntemi ile tamamlanmıştır.

Page 69: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

56

Tablo 14: Modele Dahil Edilen Değişkenler

Kayıp verilerin tamamlanmasında, ilk olarak serilerin EM (Beklenti Maksimizasyonu)

istatistik değeri ile kayıp veri atanıp atanamayacağı analiz edilmiştir. EM istatistik

değerleri 0,10'dan yukarı olduğu için WY değişkeni için kayıp veriler hesaplanmış ve

oluşturulan yeni seri modele dahil edilmiştir. Ayrıca aylık bazda Türkiye’nin milli gelir

değerlerine de ulaşılamadığı için literatürde milli gelir değişkeni yerine yaygın sanayi

üretim endeksi değişkeni kullanılmıştır. Sanayi üretim indeksi ile GSYİH yüksek

düzeyde ilişkili olmasından dolayı literatürdeki birçok çalışmada aynı yol izlenmiştir

(Taştan, 2010:89).

3.2. YÖNTEM

Çalışmada 2000 yılı sonrası Türkiye’de yaşanan finansal krizlerin dış ticaret

üzerindeki etkisi zaman serisi verileri kullanılarak analiz edilmiştir. Ekonometride

önemli bir yere sahip olan zaman serisi modelleri, zaman ilerledikçe gelişmektedir.

Zaman serisi modelleri iktisatta ve diğer bilim dallarında sıkça kullanılan modellerdir.

Değişkenler Değişken Tanımları

X Reel İhracat (Milyon $)

M Reel İthalat (Milyon $)

Y Reel Sanayi Üretim Endeksi (2003=100)

K ÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru

(2003=100)

WY

İhracatın Yoğun Olduğu 6 Ülke (ABD,

Fransa, Almanya, İtalya, İspanya ve Birleşik Krallık)

Dmy1

Kriz Kukla Değişkeni (2001 yılı birinci

çeyrek için 1 diğer dönemler için 0 kullanılmıştır.)

Dmy2

Kriz Kukla Değişkeni (2007:Q4-2008:Q1

dönemleri için 1 diğer dönemler için 0

kullanılmıştır.)

Page 70: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

57

Bilgisayar teknolojisi ve paket programların yazılımındaki gelişmelerin rolü büyüktür.

Dolayısıyla geliştirilmiş bu programlardan faydalanmadan zaman serisi modeli ile

çalışma yapmak olanaksızdır. Her ne kadar yıllık verilerle de zaman serisi analizi

yapılmaktaysa da bu yöntemler daha çok mevsimlik (üç aylık ve aylık dönemler) zaman

serisi verilerinin analizinde kullanılmaktadır. Sermaye piyasalarında olduğu gibi,

haftalık ve günlük veriler de kullanılmaktadır (Ertek, 1996:379).

Zaman serisi çözümlemesi ekonometride serinin yapısını ve özelliklerini

araştırmaktadır. Metodolojide seriler, trend (eğilim) bileşeni, mevsimsel bileşeni ve

konjonktürel bileşenlerden oluşmaktadır. Zaman serisinin en önemli özelliklerinden biri

de geleceğe yönelik öngörü yapmaktır. Tahminler ülke ekonomisiyle ilgili olabileceği

gibi, işletmeler ve bireysel davranışlarla da ilgisi olabilir (Nedim, 2012: 297-298).

Zaman serisi analizi Box ve Jenkins’in 1970 yılında yayınlanan kitabı ile ivme

kazanmıştır. Vurgulanan nokta zaman serisi verilerinin stokastik (olasılıklı)

özelliklerinin incelenmesi ve bir değişkenin önceki dönemlere ilişkin değerlerinin

yardımı ile ileriye yönelik öngörülerde bulunulmasıdır. Yani yapılacak olan tahminlerde

geleceğin geçmiş dönemlerin etkisi altında olacağı varsayılır (Ertek, 1996:379). Zaman

serisi analizinde zaman serilerinin, geleceği tahminde bir kaynak ve bir araç olarak

kullanılmasında dikkat edilmesi gereken en önemli unsurdur. Bunun bir sebep sonuç

bağlantısı olmaktan çok serinin ileriye doğru güvenilir bir uzantısının bulunmasıdır

(Tarı, 2014:374).

Ekonometrik çalışmalarda zaman serilerinin özelliklerinin bilinmesi

gerekmektedir. Verilerin zaman serisi özellikleri genel olarak iki başlık altında

incelenmektedir. Bunlardan ilki deterministik ikincisi ise stokastiktir. Deterministik

özelliği, serilerde sabit, trend ve mevsimsellik bileşenlerinin bulunup bulunmamasıdır.

Zaman serilerinin skolastik özelliği ise değişkenlerin durağan olup olmama durumuyla

ilgilidir (Tarı, 2014:374).

Durağanlık kavramı, zaman serisi analizindeki verilerin sabit bir ortalama

çerçevesinde dalgalandığı ve dalgalanmanın varyansının özellikle zaman boyunca sabit

kaldığı şeklinde ifade edilmektedir (Dikmen, 2012:304). Zaman serisi analizinde, belki

Page 71: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

58

de en önemli kavram durağanlıktır. Bu kavram özellikle iki yönden çok önemlidir

(Ertek, 1996:379-380):

Bunlar;

1. Verileri kullanılırken iki değişken arasındaki katsayıda, istatistiksel

acıdan önemli olan bir regresyon bulunabilir ve her iki zaman serisinde

de trend bulunuyorsa, ilişki gerçek olmaktan çok ‘‘sahte’’ olabilir. Bu

durum ‘‘sahte regresyon’’ sorununu ortaya çıkarır. Çalışmalarda,

regresyon gerçek bir ilişkiyi mi yoksa yanıltıcı bir ilişkiyi mi ifade ettiği,

zaman serisinin durağan ya da durağan dışı olup olmamasına bağlıdır.

2. Zaman serisi verileri kullanmak suretiyle elde edilen regresyon

modelleri ile tahminler yapılmaktadır. Eğer zaman serisi verileri durağan

değil ise bu tahminler ne dereceye kadar geçerlidir?

Durağan olma süreci:

Sabit aritmetik ortalama:

𝐸(𝑌𝑡 ) = 𝜇 (3.1)

Sabit varyans:

𝑉𝐴𝑅(𝑌𝑡 ) = 𝐸(𝑌𝑡 − 𝜇)2 = 𝜎2 (3.2)

Gecikme mesafesine bağlı kovaryans:

ƴ𝑘 = 𝐸[ (𝑌𝑡 − 𝜇)(𝑌𝑦−𝑘 − 𝜇) (3.3)

Bütün t değerleri için, k=gecikme mesafesi, k sıfırdan farklıdır.

Bir zaman serisinin ortalaması (μ), varyansı (σ2) ve kovaryansı (γk) zaman

boyunca sabit kalıyorsa serinin durağan olduğu söylenebilir. Yukarıda (3.1), (3.2) ve

(3.3) eşitliklerinde yer alan şartlar sağlanmadığı durumlarda seriler durağan değildir.

Bir zaman serisi modeli geliştirildiğinde, elde edilen stokastik sürecin zamanla

değişip değişmediğinin bilinmesi gerekmektedir. Eğer seri durağan değilse, yani

Page 72: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

59

stokastik sürecin niteliği zaman boyunca değişiyorsa basit bir cebirsel model ile serinin

geçmiş ve gelecek yapısını ifade etmek mümkün değildir (Kutlar, 2007:284).

Gerçek dünyadaki zaman serilerinin ortalaması zamanla değişir ve çoğunlukla

da durağan değildir. Seri çoğunlukla artan veya azalan bir trende sahiptir. Bazen zaman

serilerindeki büyük dalgalanmalardan dolayı da durağanlık ortadan kalkar. Eğer seri

durağan değil ise, otokorelasyonlar önemli ölçüde sıfırdan sapar veya gecikmeler

arttıkça sıfırdan uzaklaşır ve dolaysıyla sahte bir örnek ortaya çıkar (Kutlar, 2007:284).

Durağan olmayan bir zaman serisinin bir ya da daha çok durağan olmayan zaman

serilerine göre regresyonu alındığında, R2 değeri yüksek çıkabilmektedir ve durağan

olmayan zaman serileri ile çalışıldığında da değişkenler arasındaki ilişkiyi inceleyen

hipotez sınamaları t ve F testi sonuçları ile elde edilen öngörüler güvenilir olmamaktadır

(Bolatoğlu, 2016:320). Zaman serilerinin uygun bir modele oturtulabilmesi için bu

seriler durağan değilse önce durağan hale getirilmesi gerekmektedir. Herhangi bir

zaman serisinin durağan olup olmadığını korelogram testi ve birim kök (unit root) testi

ile anlaşılabilmektedir.

3.2.1. Korelogram Sınaması

Korelogram testi, basit bir durağanlık testidir ve otokorelasyon fonksiyonu ile

ilişkili bir yöntemdir. Bir zaman serisinde Yt ve Yt-1 arasındaki kovaryans Yk ve Y0 ise

Yt değişkenin varyansı ise kitle için otokorelasyon fonksiyonu eşitlik (3.4)’te yer alan

denklem ile tanımlanmaktadır (Dikmen, 2012:304);

𝑌𝑘 =𝑌𝑘

𝑌𝑂=

𝐾𝑎𝑟𝑙𝚤ğ𝚤 𝑖ç𝑖𝑛 𝑘𝑜𝑣𝑎𝑟𝑦𝑎𝑛𝑠

𝑣𝑎𝑟𝑦𝑎𝑛𝑠 (3.4)

3.2.2. Birim Kök Sınaması

Birim kökün varlığını araştırmada vazgeçilmez bir analiz olan korelogram

analizinde bazı belirsizliklerde olabilir. Bir korelogramdan bir araştırmacı birim kökün

varlığını ileri sürerken, başka bir araştırmacı durağan bir sürecin varlığından

bahsedebilir (Dikmen, 2012:308). Bir zaman serisinin uzun dönemde sahip olduğu

özellik, geçmiş dönemde aldığı değerin yani serilerin ne şekilde etkilendiğinin

belirlenmesiyle ortaya çıkartılabilir. Bu nedenle, serinin zaman yolu sürecini anlamak

için serinin her dönemde aldığı değerin daha önceki dönemdeki değerleriyle

Page 73: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

60

regresyonunun bulunması gerekmektedir. Bunun için ekonometri literatüründe farklı

yöntemler geliştirilmiştir. Birim kök analizi testleri ile, serilerin durağan olup

olmadıkları belirlenmektedir (Tarı, 2014:387; Dikmen, 2012:308).

𝑌𝑡 = 𝑃𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡 (3.5)

Birim kök testleri genel olarak yukarıda yer alan Eşitlik 3.5’te ki regresyon

ilişkisi ile ifade edilmektedir. İlgili eşitlikte, Yt değişkeninin t dönem değerini Yt-1

geçmiş dönem değerini ve ut ise stokastik hata terimini ifade etmektedir. Zaman

serilerinde böyle bir hata terimi beyaz gürültü hata terimi olarak adlandırılmaktadır. Bu

model birinci dereceden otoregresif AR(1) bir modeldir. Bu regresyonda P katsayısı 1’e

eşit bulunursa birim kök sorunu ortaya çıkmaktadır ve ilişki eşitlik (3.6)’daki gibi ifade

edilmektedir (Dikmen, 2012:309):

𝑌𝑡 = 𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡 (3.6)

Yt durağan olamayan bir seridir. Eğer P=1 olursa stokastik değişken birim köke

sahip olmaktadır. Modern bir zaman serisinin birim köke sahip olması durumunda

zaman serisi, tesadüfi (rassal) yürüyüş zaman serisi olarak adlandırılmaktadır (Dikmen,

2012:309). Bu bir önceki dönemde iktisadi değişkenin değerinin o dönemde maruz

kaldığı bir şokun olduğunu ve bu şokların kalıcı nitelikte olması durumunda, serinin

durağan olmadığını ve zaman içerinde gösterdiği trendin de stokastik olduğunu diğer bir

ifade ile serinin durağan olmadığını ifade etmektedir. Eğer P katsayısı birden küçük

çıkarsa geçmiş dönemlerdeki şokların belli bir dönem etkilerini sürdürmelerine rağmen,

bu etkinin giderek azalacağı ve kısa bir dönem sonra da tamamen ortadan kalkacağını

göstermektedir (Tarı, 2014:387-388).

Yukarıdaki (3.5) denklemin sağ ve sol tarafından 𝑌𝑡−1 çıkarılır ve gerekli

matematiksel sadeleştirilme yapılırsa aşağıda yer alan eşitlik (3.7) denklemine ulaşılır.

𝑌𝑡 − 𝑌𝑡−1 = 𝑃𝑌𝑡−1 − 𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡

𝑌𝑡 − 𝑌𝑡−1 = (𝑃 − 1)𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡

∆𝑌𝑡 = (𝑃 − 1)𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡 (3.7)

Page 74: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

61

Burada ΔYt =Yt – Yt-1 (birinci fark) dır. P–1 de δ olarak ifade edilirse ilişki;

∆𝑌𝑡 = 𝛿𝑌 + 𝑢𝑡 (3.8)

olarak yazılabilir. P=1 olduğunda ise δ=0 olacaktır. δ=0 olduğunda da,

∆𝑌𝑡 = 𝑌𝑡 − 𝑌𝑡−1 = 𝑢𝑡 (3.9)

Denklem 3.9 şeklini alacaktır. Dolayısıyla Yt birinci fark durağan olacaktır. Yani bu

denklem rassal yürüyüşün kendisidir. Diğer bir ifade ile bir rassal yürüyüş süreci

durağan değilken birinci farkları durağandır (Dikmen, 2012: 310). Böylece, orijinal bir

serinin birinci fark durağan olması demek orijinal serinin birinci dereceden entegre

olması demektir ve I(1) olarak gösterilmektedir. Eğer serinin halen durağan olmaması

durumunda seriyi durağan yapmak için öncelikle iki defa farkı alınır ve bu durumda da

I(2) olarak ifade edilir. Eğer serinin d defa farkı alınması gerekirse I(d) olarak ifade

edilir. Dolayısıyla durağan olmayan bir seri, farkları alınarak, durağan hale

getirilebilmektedir. Bu işlem, serinin içerdiği kalıcı şokun etkisinin yok edilmesini

dolayısıyla serinin durağan hale gelmesini sağlamaktadır (Tarı, 2014:387-388).

H0 : 𝛿= 0 (seri durağan dışıdır)

H1 : 𝛿< 0 (seri durağandır)

δ=0 olması durumunda veya özdeş olarak P=1 olması halinde H0 hipotezi kabul

edilmektedir. P=1, H0 hipotezi altında geleneksel yöntemle hesaplanan t istatistiği

kullanılmayıp yerine τ (tau) istatistiği kullanılmaktadır. Çünkü t testi ancak arka

plandaki zaman serisi durağan olduğunda geçerlidir. Literatürde τ sınaması Dickey

Fuller (DF) veya Genişletilmiş Dickey Fuller (ADF) olarak bilinir. Bu testin kriterleri

Monte Carlo benzetimleri ile tablolaştırılmıştır. (Yıldırtan, 2011:245-246).

Dickey Fuller sınamasında aşağıda yer alan denklemler kullanılmaktadır;

Sabit ve trend değişkeni içermeyen test denklemi: ΔYt = δY + ut

Sabit terim içeren test denklemi: ΔYt = β1 + δY + ut

Sabit ve trend değişkeni içeren test denklemi: ΔYt = β1+ β2 t + δY + ut

Page 75: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

62

Burada, t trend değişkenini Δ ise fark işlemcisini sembolize etmektedir.

3.2.2.1. Genişletilmiş Dickey-Fuller Birim Kök Sınaması

DF denklemlerinde otokorelasyon hata sorununu DF testi otokorelasyonu

ortadan kaldıramadığı için Dickey Fuller tarağından geliştirilen Genişletilmiş Dickey-

Fuller Birim Kök Testi (ADF) ile denklemlerinin tahmin edilmesi gerekmektedir. Test

denkleminde otokorelasyonu ortadan kaldırmak için en az sayıda gecikmeli bağımlı

değişken bağımsız değişken olarak kullanılır. Otokorelasyon sorununu gideren bağımlı

değişkenin en az gecikme sayısını sağlayan denklem, optimum gecikmeli denklemdir

(Yıldırtan, 2011:246-247).

Eğer ut hata terimi otokorelasyonlu ise;

∆𝑌𝑡 = 𝛽1 + 𝛽2 + 𝛿𝑌𝑡−1 + 𝛼𝑖 ∑ ∆𝑌𝑡−𝑖

𝑚

𝑖=1

+ 𝑢𝑡 (3.10)

Gecikmeli fark terimleri kullanılmıştır. Gecikmeli fark terimlerinin sayısı, genellikle

ampirik olarak belirlenir. Buradaki temel düşünce, (3.10) formülündeki hata teriminin

otokorelasyon sorununun ortadan kaldıracak kadar gecikmeli terimin modele dahil

etmektir. Burada da sıfır hipotezi P=1’dir ya da δ=0 dır. Yani Y’de birim kök vardır ve

dolayısıyla Y durağan değildir. Denklemdeki gibi modellere DF testi uygulanırsa, buna

Genişletilmiş Dickey Fuller Testi denilmektedir. (Tarı, 2014:390)

3.2.2.2. Phillip-Perron Sınaması

Rassal hatalar (şoklar) arasında otokorelasyon olmadığı var sayılmaktadır. Yani

hata terimleri arasında otokorelasyon gözlemlenmemektedir. DF testlerinde rassal

hataların istatistiksel olarak bağımsız, normal dağılıma ve sabit varyansa sahip olduğu

varsayılmaktadır (Dikmen, 2012:318). Phillip ve Perron (PP) (1988) geliştirdikleri bir

yöntemle, DF formatı çerçevesinde kabul edilen bu varsayımı biraz yumuşatmışlardır.

(Kutlar, 2007:335) Yani Philips Perrron tarafından geliştirilen PP testi, DF ve ADF

testlerinin hata terimine ilişkin varsayımlarına göre daha esnektir (Tarı, 2014:399).

𝑌𝑡 = 𝜇𝑂 + 𝜇1𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡

Page 76: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

63

𝑌𝑡 = 𝜇0 ∗ +𝜇 ∗ 𝑌𝑡−1 + 𝑢𝑡

𝑌𝑡 = 𝜇𝑜 ∗ +𝜇 ∗ 𝑌𝑡−1 + 𝜇2 ∗ (𝑡 −𝑇

2) + 𝑢𝑡 (3.11)

Yukarıdaki denklemlerde t gözlem sayısını, ut ise hata terimlerinin göstermekte

olup E(ut)=0 olduğundan bozucu terimlerin seri korelasyon ilişkisi içinde olmaması yani

hata terimleri arasında içsel bağıntının olmaması veya homojen olmaları gibi bir

zorunluluk bulunmamaktadır. PP testi, DF testinin tersine t istatistikleri

geliştirilmesinde zayıf bağımlılığa ve heterojenliğe izin vermektedir (Kutlar, 2007:335;

Tarı, 2014:400).

3.2.3. Eşbütünleşme Sınaması

1980’lerden itibaren, zaman serileri alanına girmiş ve birçok ampirik çalışmada

Eşbütünleşme testi kullanılmıştır. Eş bütünleşme analizi, iktisadi değişkenlere ait

serilerin durağan olmaması durumunda bile, söz konusu serilerin durağan bir doğrusal

birleşiminin var olabileceğini, var olması durumunda ise, bunun ekonomik olarak

belirlenebileceğini ileri sürmektedir. Değişkenler arasında uzun dönemli denge ilişkisi

söz konusudur (Tarı,2014:415).

Eşbütünleşme testi, durağan olmayan serilerin uzun dönemde bir denge

noktasına yakınsayıp yakınsamayacağını araştırmaktadır. Eşbütünleşik seriler, aynı

dereceden durağandırlar ve bunların doğrusal bileşimi de durağandır. Eşbütünleşme

analizinin uygulanabilmesi için değişkenlerin aynı dereceden durağan olmaları

gerekmektedir (Yıldırtan, 2011:247). Eğer seriler durağan değilse fark almaktan

kaynaklanan bilgi kaybı ve çözümsüzlüğü önleyen bir eş bütünleşme yaklaşımı söz

konusudur. Özetle iki zaman seri arasında eşbütünleşmenin söz konusu olabilmesi için

ut hata terimlerinin durağan olması gerekmektedir. Eğer ut hata terimleri durağan ise, iki

seri arasında eşbütünleşme var demektir (Dikmen, 2012:321). Eşbütünleşme testi, bir

serinin farkının alınmasından kaynaklanan bilgi kaybını önleyen bir yaklaşımdır (Tarı,

2014:415).

Page 77: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

64

3.2.3.1. Johensen Eşbütünleşme Sınaması

Eş bütünleşme testinde; model içindeki hangi değişken bağımlı değişken olursa

olsun eş bütünleşik vektör sayısında değişiklik olmaz. Çünkü modelin eş bütünleşik

vektörü bulunurken tüm serilerin birbiriyle ilişkisi dikkate alınır ve tüm değişkenleri

içinde barındıran bir sonuç ortaya çıkar. Bu testte düzey verileri kullanılmaktadır.

Değişkenler arasında eş bütünleşik bir vektörün olup olmadığı bu test soncu ortaya

çıkmaktadır (Kocabıyık, 2016:44).

3.2.4. Hata Düzeltme Modeli (VECM)

Hata düzeltme modeli, serilerin uzun dönemde yol alırken karşılaştıkları şokların

etkisinin geçici olup olmadığını ve bu şokların ne kadar sürede ortadan kaldırılacağı

incelemektedir (Yıldırtan, 2011:248). Ayrıca VECH modeli ile, kısa dönem

dinamiklerin analizi gerçekleştirilmektedir.

İktisat teorisinde denge, istenen ve gerçekleşen serilerin eşitliğidir ve nerdeyse

her serinin denge değeri vardır. Fakat ekonometride aynı mertebeden bütünleşik

serilerin uzun dönem dengelerinin olup olmadığı araştırılır. Yani kısa dönemde iki

değişken arasında bir denge olmayabilir. Dolayısıyla hata terimi ut kısa dönem değerleri

ile uzun dönem değerleri arasında köprü rolü üstlenebilir (Tarı, 2014:435).

Eşbütünleşik serilerin hata düzeltmesi kısaca VECM ile gösterilir. X ve Y

değişkenlerinin eş bütünleşik olduğu olasılığı altında eşitlik 3.12’deki gibi ifade

edilmektedir (Dikmen, 2012:331-332):

∆𝑌𝑡 = 𝛼0 + 𝛼1𝑋𝑡 + 𝛼2𝑢𝑡 + 𝑢𝑡 (3.12)

İlgili eşitlikte Xt değişkenindeki kısa dönem dalgalanmaları, ut-1 ise uzun dönem

dengeye doğru olan yönelmeyi ifade etmekteyken, α2 katsayısı ise sapmayı

göstermektedir. α2 katsayısı istatistiksel olarak anlamlı olması durumunda Xt, kısa

dönem dengesizliğinin bir dönem sonra ne oranda düzeltilebileceğini göstermektedir.

Eğer α2 katsayısı pozitif ise dengeden uzaklaşıldığına, negatif işaretli ise kısa dönem

dengesizliklerden uzun dönem dengeye doğru bir yönelme olduğunu ifade etmektedir.

Bir başka ifade ile denge değerleri arasındaki farkın her bir dönemde α2 kadar azaldığı

anlamına gelmektedir (Dikmen, 2012:331-332; Yıldırtan, 2011:248).

Page 78: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

65

3.3. AMPİRİK ANALİZ

Türkiye’de 2000 sonrası yaşanan finansal krizlerin dış ticaret üzerine etkilerinin

araştırıldığı bu çalışmada 2000-2017 dönemine ait aylık veriler kullanılarak analiz

edilmiştir. Çalışmada öncelikle incelenecek ihracat ve ithalat denklemleri çift logaritmik

formda tahmin edilmiştir. Çift logaritmik form, hem değişkenlere ait katsayı

değerlerinin esneklik değerini vermesi hem de diğer matematiksel yöntemlere göre daha

iyi sonuç vermesi nedeniyle tercih edilmiştir. Modellerin analizine geçilmeden önce ilk

olarak serilerin durağan olup olamadıkları belirlenmiştir. Bu çalışmada kullanılan

değişkenlerin durağan olup olmadıkları eğer durağan ise kaçıncı dereceden durağan

oldukları Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) ve Philips-Perron (PP) birim kök testleri

kullanılarak belirlenmiştir.

İhracat ve ithalat denklemlerinin analizinde kullanılacak değişkenlerin durağan

olup olmadıklarını ve durağanlık seviyelerini gösteren ADF ve PP birim kök test

sonuçları sırası ile Tablo 15 ve Tablo 16’da sunulmuştur.

Tablo 15: ADF Birim Kök Testi Sonucu

ADF BİRİM KÖK TESTİ

DÜZEY(LEVEL) TREND+SABİT

Sabit Trend+Sabit Sabit Trend+Sabit

lnX2 t-istatistiği -2.5726 -0.9788*** -4.6350* -6.5756*

olasılık değeri 0.1004 (11) 0.09435 (11) 0.0002 (11) 0.0000 (10)

lnM2 t-istatistiği -1.4513 -1.8427 -3.6766* -3.7339**

olasılık değeri 0.5563 (12) 0.6803 (12) 0.0051 (11) 0.0223 (11)

lnY2 t-istatistiği -0.4690 -3.3957*** -3.3689** -3.3640***

olasılık değeri 0.8932 (13) 0.0548 (13) 0.0132 (12) 0.0593 (12)

lnK2 t-istatistiği -2.9471** -2.8388 -12.336* -12.3496*

olasılık değeri 0.0418 (1) 0.1851 (1) 0.0000 (0) 0.0000 (0)

lnWY2 t-istatistiği -1.7800 -3.9754** -3.8709* -3.4966**

olasılık değeri 0.3898 (6) 0,0109 (6) 0.0027 (5) 0.0423 (4)

Not: Kritik değerler * %1,** %5 ve ***%10 anlamlılık düzeyinde sabitli model için sırası ile -3.460884, -2.874868

ve -2.573951; sabit+trendli model için -0.4001516, -3.430963 ve -3.139114’dir. Gecikme katsayıları parantez

içerisinde verilmiştir.

Tablo 15 ve Tablo 16 incelendiğinde; lnX2, lnM2, lnY2, lnK2 ve lnWY2

değişkenlerinin ADF ve PP birim kök testi sonuçlarına göre, düzey değerlerinde

Page 79: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

66

durağan olmadıkları * ile gösterilen tüm değişkenlerin %1 anlamlılık düzeyinde birinci

sıra fark durağan oldukları [I(1)] görülmektedir.

Tablo 16: Philips-Perron Birim Kök Testi Sonucu

PP BİRİM KÖK TESTİ

DÜZEY(LEVEL) TREND+SABİT

Sabit Trend+Sabit Sabit Trend+Sabit

lnX2 t-istatistiği -1.9296 -2.8291 -32.6068* -46.9198*

olasılık değeri 0.318311 (46) 0.1885 (3) 0.0001 (44) 0.0001 (60)

lnM2 t-istatistiği -1.8421 -2.7384 -21.7888* -21.9707*

olasılık değeri 0.3594 (8) 0.2223 (1) 0.0000 (4) 0.0000 (5)

lnY2 t-istatistiği -1.6101 -8.1977* -71.1226* -66.5681*

olasılık değeri 0.4757 (37) 0.0000 (5) 0.0001 (83) 0.0001 (82)

lnK2 t-istatistiği -2.7307*** -2.5781 -12.1924* -12.3068*

olasılık değeri 0.0705 (4) 0.2909 (4) 0.0000 (9) 0.0000 (10)

lnWY2 t-istatistiği -2.0165 -3,1657*** -14.5247* -14.5364*

olasılık değeri 0.2797 (9) 0.0942 (9) 0.0000 (9) 0.0000 (9)

Not: Kritik değerler * %1, ** %5 ve *** %10 anlamlılık düzeyinde sabitli model için sırası ile-3.460739, -2.874804 ve -2.573917; sabit+trendli model için -4.001311, -3.430864 ve -3.139056’dır. Gecikme katsayıları parantez

içerisinde verilmiştir.

Tüm değişkenler aynı düzeyde fark durağan oldukları için çalışmada kullanılan

değişkenler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin varlığı Johansen eşbütünleşme analizi

ile gerçekleştirilmiştir. Eşbütünleşme analizine geçmeden önce ilk olarak çalışmada

kullanılan eşbütünleşme modellerinin belirlenmesinde kullanılan Vektör Otoregrasyon

(VAR) modeline ait varsayımları sağlanıp sağlanmadığı test edilmiştir.

VAR analizinde ilk olarak uygun gecikme uzunluğu belirlenmiştir. Uygun

gecikme uzunluğu; Nihai Öngörü Hata Kriteri (FPE), Akaike Bilgi Kriteri (AIC),

Schwar Bilgi Kriteri (SIC) ve Hannan-Quinn (HQ) Bilgi Kriterleri dikkate alınarak

belirlenmiş olup analiz sonuçları Tablo 17 ve 18’de verilmiştir.

Tablo 17-18 incelendiğinde; ithalat ve ihracat denklemlerine ait VAR modelinin

gecikme uzunluklarının bir olduğu görülmektedir. Gecikme uzunluğu bir olan ithalat ve

ihracat denklemlerinin VAR modeline ait varsayımları sağlayıp sağlamadığı analiz

edilmiştir. İlk olarak VAR modellerinin istikrar koşulunu sağlayıp sağlamadığı ters kök

testi ile incelenmiş olup elde edilen analiz sonuçları Şekil 2 ve Şekil 3’de sunulmuştur.

Page 80: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

67

Tablo 17: İhracat İçin Uygun Gecikme Uzunluk Sonucu

Lag LogL LR FPE AIC SC HQ 0 7312.344 NA 7.48e-40 -76.06344 -75.96449 -74.02340

1 7449.290 264.3060 2.73e-40* -74.07290* -73.38026* -73.79260*

2 7471.420 41.38206 3.14e-40 -73.93420 -72.64785 -73.41363

3 7186.146 -516.3460 7.81e-39 -70.72146 -68.84142 -69.96063

4 7228.166 73.53524 7.39e-39 -70.78166 -68.30792 -69.78057

5 7156.856 -120.5141 2.18e-38 -69.70856 -66.64112 -68.46721

6 7131.675 -41.04547 4.06e-38 -69.09675 -65.43561 -67.61514

7 7149.766 28.40297 4.92e-38 -68.91766 -64.66283 -67.19579

8 7124.620 -37.96911 9.26e-38 -68.30620 -63.45768 -66.34408

9 7142.570 26.02621 1.14e-37 -68.12570 -62.68347 -65.92331

10 7140.149 -3.364636 1.73e-37 -67.74149 -61.70557 -65.29884

11 7111.585 -37.99049 3.43e-37 -67.09585 -60.46623 -64.41294

12 7137.528 32.94757 3.99e-37 -66.99528 -59.77196 -64.07211

13 7184.565 56.91478* 3.80e-37 -67.10565 -59.28863 -63.94222

Not: *Gecikme uzunlukları

Tablo 18: İthalat İçin Uygun Gecikme Uzunluk Sonucu

Lag LogL LR FPE AIC SC HQ

0 7544.864 NA 7.77e-41 -75.32864 -75.13074 -75.24855 1 7287.302 -494.5185 1.46e-39* -72.39302* -71.60142* -72.07267*

2 7256.770 -56.78969 2.85e-39 -71.72770 -70.34241 -71.16709 3 7249.085 -13.83228 4.42e-39 -71.29085 -69.31186 -70.48999 4 7248.096 -1.720818 6.43e-39 -70.92096 -68.34828 -69.87984 5 7210.868 -62.54283 1.35e-38 -70.18868 -67.02230 -68.90730 6 7225.289 23.36162 1.69e-38 -69.97289 -66.21281 -68.45124 7 7236.882 18.08475 2.19e-38 -69.72882 -65.37504 -67.96691 8 7235.987 -1.342730 3.24e-38 -69.35987 -64.41239 -67.35770 9 7237.701 2.467996 4.69e-38 -69.01701 -63.47583 -66.77458

10 7265.004 37.67797 5.30e-38 -68.93004 -62.79517 -66.44735 11 7272.879 10.39507 7.33e-38 -68.64879 -61.92022 -65.92584 12 7322.774 62.86778* 6.71e-38 -68.78774 -61.46547 -65.82453 13 7311.566 -13.44936 1.15e-37 -68.31566 -60.39970 -65.11219

Not: *Gecikme uzunlukları

Şekil 2-3 incelendiğinde, görüldüğü üzere modellere ait bütün ters köklerin birim

çemberin içerisinde olduğu, dolayısıyla her iki modelin de istikrar koşulunu sağladığı

görülmüştür.

Page 81: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

68

-1.5

-1.0

-0.5

0.0

0.5

1.0

1.5

-1.5 -1.0 -0.5 0.0 0.5 1.0 1.5

Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial

Şekil 2: İhracat Birim Çemberi Sonucu

-1.5

-1.0

-0.5

0.0

0.5

1.0

1.5

-1.5 -1.0 -0.5 0.0 0.5 1.0 1.5

Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial

Şekil 3: İthalat Birim Çemberi Sonucu

İstikrar koşulunu sağlayan ihracat ve ithalat denklemlerine ait VAR modelleri

için modellerin hata terimleri arasındaki ilişkinin varlığı LM testi ve değişen varyans

varsayımı ise White Testi ile analiz edilmiştir.

Page 82: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

69

Tablo 19: İhracat ve İthalat Otokorelasyon Sonucu

Gecikme LM-İstatistik Olasılık

X 1 98.9252 0.1500

2 58.6518 0.0704

Y 1 78.4759 0.0418

Tablo 20: İhracat-İthalat Değişen Varyans Sonucu

X2 Değeri Olasılık

X 1719.214 0.05212

Y 329.4551 0.0854

Tablo 19-20’teki test sonuçlarına göre, H0 hipotezi kabul edilmiş ve her iki

modelde de değişen varyans ve otokorelasyon probleminin olmadığına, diğer bir ifade

ile her iki modelde de hata terimleri arasında ilişkinin olmadığı ve sabit varyansın

geçerli olduğu tespit edilmiştir

VAR modeline ait tüm varsayımları sağlayan ihracat ve ithalat denklemlerinin

kısa dönem analizi Johensen eşbütünleşme testi ile analiz edilmiştir. Analize geçmeden

Tablo 211: İthalat İçin Johensen Eşbütünleşme Model Tahmin Sonuçları

H0 Model 2 Model 3 Model 4

r=0 121.3163 115.8542 169.4984

(0.0021) (0.0000) (0.0010)

r ≤1

66.9537 61.9768 103.4220

(0.2277) (0.0030) (0.1797)

Not: iz istatistikleri, maks. Özdeğer istatistiklerinin toplamına eşit olduğu için model seçimi sırasında iz

istatistik değerleri kullanılmıştır.

Page 83: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

70

önce ihracat ve ithalat denklemleri için hangi modelin kullanılacağı Pantula Prensibi ile

belirlenmiştir (Tablo:21 ve Tablo:22).

Tablo 21 incelendiğinde iz istatistiklerine göre (eşbütünleşme analizi sonucuna

göre) r=0 ve r≤1 sıfır hipotezleri %1 anlam seviyesinde reddedilmiştir. Pantula

prensibine göre, ithalat denklemi için bir tane eşbütünleşme ilişkisi bulunmuş ve en

uygun eşbütünleşme modeli ise Model 3 olarak belirlenmiştir.

Tablo 22: İhracat İçin Johensen Eşbütünleşme Model Tahmin Sonuçları

H0 Model 2 Model 3 Model 4

r=0 158.0494 142.8668 142.9778

(0.000) (0.0000) (0.0005)

r ≤ 1 99.96107 92.84637 92.92632

(0.0003) (0.0003) (0.0244)

r ≤ 2 53.01001 59.04854 59.12552

(0.0621) (0.0032) (0.1176)

r ≤ 3 25.84392 33.56981 33.62918

(0.3507) (0.0175) (0.3057)

Not: iz istatistikleri, maks. özdeğer istatistiklerinin toplamına eşit olduğu için model seçimi sırasında iz istatistik değerleri kullanılmıştır.

İhracat denklemine ait Pantula Prensibi incelendiğinde ise en uygun eşbütünleşme

modelinin Model 3 olduğu ve denklemin üç adet eşbütünleşme ilişkisine sahip olduğu

görülmektedir. Tablo 22 incelendiğinde iz istatistiklerine göre Eşbütünleşme analizi

sonucuna göre r=0, r≤1, r≤2 ve r≤3 sıfır hipotezleri %5 anlam seviyesinde

reddedildiğinden ithalat, 6 Avrupa Ülkesi’nin GSYİH ve reel efektif döviz kuru

değişkenleri arasında uzun dönemli bir ilişki olduğu ifade edilmektedir. Kısa dönemde

birbirinden farklı hareket ediyor gibi görünen değişkenler aynı stokastik süreci

paylaşmakta ve uzun dönemli bir dengeye sahiptirler. Bir diğer ifade ile durağan

olmayan zaman serisi değişkenlerinin düzeyleri arasında uzun dönem bir denge

ilişkisinin olabileceğini işaret etmektedir.

İthalat ve ihracat denklemleri için tespit edilen uygun VAR modellerine

uygulanan Johansen Eşbütünleşme testi sonucunda elde edilen kısa dönem denge

Page 84: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

71

modelleri, ithalat modeli için Tablo:23’te ihracat modeli için ise Tablo 24’de

sunulmuştur.

Tablo 23: İthalat Kısa Dönem Denge Modeli

1 Cointegrating Equation(s): Log likelihood 1768.108

Normalized cointegrating coefficients (standard error in parentheses)

LM2 LX2 LY2 LK2 DMY1 DMY2

1.000000 1,118945 0,438756 -0,210854 -0,629249 -0,183819

(11.74807) (6.3169) (5.9215) (7.66983) (4.79418)

Not: t istatistik değerleri parantez içerisinde verilmiştir.

Tablo 24: İhracat Kısa Dönem Denge Modeli

1 Cointegrating Equation(s): Log likelihood 1859.483 Normalized cointegrating coefficients (standard error in parentheses)

LX2 LM2 LWY1 LK2 DMY1 DMY2

1.000000 -0.784969 -0.116353 0.059305 -0.321600 -0.107041

(18.5440) (2.8261) (4.4570) (5.6839) (3.1089)

Not: t istatistik değerleri parantez içerisinde verilmiştir.

İthalat modeline ait eşbütünleşme denklemi incelendiğinde; ihracat (InX2),

büyüme (InY), reel efektif döviz kuru (InK2) ve kriz kukla değişkenin istatistiki acıdan

anlamlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. İstatistiki olarak anlamlı olan bu model iktisadi

açıdan incelendiğinde, işaret açısından sadece ihracat ile milli gelir değişkenlerinin

anlamlı olduğu görülmektedir.

İhracata ait eşbütünleşme denklemi incelendiğinde; reel efektif döviz kuru

değişkeni hariç bütün değişkenlerin istatistiki açıdan anlamlı olduğu görülmektedir.

Denklem iktisadi acıdan incelendiğinde ise kukla değişkenlerinin ihracat üzerinde

negatif bir etkiye sahip olduğu ithalat (InM2) ve ihracat yoğunluklu 6 ülkenin GSYİH

(InWY1) değişkenlerinin ise pozitif bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir.

Eşbütünleşme modeli tahmini sonuçları, katsayıların işaretlerini yorumlamaya

izin vermektedir. Dolayısıyla değişkenlerin arasında ilişkinin yönü ve ne kadar süre

sonra dengeye geleceği hakkında bilgi vermemektedir. Bu nedenle modellerin uzun

Page 85: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

72

dönemde dengeye gelip gelmeyecekleri hata düzeltme modeli ile tahmin ediliştir. Uzun

dönem tahminini, kısa dönemde dengeden herhangi bir sapma olduğunda sistemin uzun

dönem dengeye dönüp dönmediğini eğer dönüyor ise değişkenlerden hangisinin kısa

dönem dengesizliğe uyum gösterdiğini işaret etmektedir.

Tablo 25: İthalat Denklemi Zayıf Dışsallık Testi Sonucu

Cointegration Restrictions:

A(1,1)=0 Değişken zayıf dışsal

Chi-square(1) 11.40832 InM2

Probability 0.000731*

A(2,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 2.013473 InX2

Probability 0.182575

A(3,1)=0 Zayıf dışsal

Chi-square(1) 13,9664 InY2

Probability 0,000186*

A(4,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 1,74386 InK2

Probability 0,39762

A(5,1)=0 Zayıf dışsal

Chi-square(1) 5,0505 Dmy1

Probability 0,0441**

A(6,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 0,001277 dmy2

Probability 0,97149

Not: değerler * %1, ** %5 ve *** %10 anlamlılık düzeyi

Tablo 26: İhracat Denklemi Zayıf Dışsallık Testi

Cointegration Restrictions:

A(1,1)=0 Zayıf dışsal

Chi-square(1) 6.134080 InX2

Probability 0.013260**

A(2,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 2.206959 InM2

Probability 0.137389

A(3,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 0.090591 InWY1

Probability 0.763427

A(4,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 1.569420 InK2

Probability 0.210291

A(5,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 2.022788 Dmy1

Probability 0.154954

A(6,1)=0 Zayıf dışsal değil

Chi-square(1) 0.239314 dmy2

Probability 0,624702

Not: değerler * %1, ** %5 ve *** %10 anlamlılık düzeyi

Page 86: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

73

Dolayısıyla çalışmada uzun dönem dengeye hangi değişken ve/veya değişkenlerden

dolayı dönüldüğünü saptamak için Zayıf Dışsallık Testi uygulanmıştır (Tablo:25 ve

Tablo: 26).

Zayıf dışsallık testleri incelendiğinde; ithalat denklemi için InX2, InK2 ve dmy

değişkenlerinin ihracat denklemi için ise InM2, InWY1, InK2, dmy1 ve dmy2

değişkenlerinin zayıf dışsal olmadığı tespit edilmiştir.

İthalat ve ihracat denklemleri için zayıf dışsal olmayan değişkenler kullanılarak

her iki model için ayrı ayrı uzun dönem denge değerine doğru yakınlaşma hızları Hata

Düzeltme Modeli (VECH) kullanılarak analiz edilmiş ve elde edilen analiz sonuçları

Tablo 27 ve 28’da sunulmuştur.

Tablo 27: İthalat Hata Düzeltme Test Sonuçları

InX2 LnK2 DMY2

-0.029517 -0.020680 -0.001753

(0.01679) (0.00584) (0,01153)

Not: standart hatalar parantez içerisindedir

Tablo 28: İhracat Hata Düzeltme Test Sonuçları

InM2 InWY1 InK2 DMY1 DMY2

-0.000733 0.001693 -0.002105 0.002582 -0.001297

(0.00188) (0.00057) (0.00057) (0.0018) (0,00119)

Not: standart hatalar parantez içerisindedir

Hata düzeltme mekanizmasının oluşumu için katsayıların sıfırdan farklı olması

gerekmektedir. Katsayılarının negatif olması kısa dönemli dengesizliklerden dengeye

negatif yönde yöneldiğini pozitif olması ise artarak dengeye yönelmenin olduğunu

göstermektedir. Yukarıdaki Tablo 29-30 hata testi sonuçlarına göre ithalat ve ihracat

denklem katsayılarının tümü sıfırdan farkı ve bazı değişkenler artarak bazıları ise

azalarak dengeye ulaşmaktadır.

Page 87: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

74

Uyum katsayı değerlerine göre:

İthalat hata düzeltme test sonucunda, ihracat katsayısı (-0.029) ve döviz

kuru (-0.020) olarak elde edilmiştir.

İhracat hata düzeltme sonucunda, ithalat katsayısı (-0.0007), ihracat

yoğunluklu 6 ülkenin milli geliri (0.0005) ve döviz kuru (0.0005) olarak

elde edilmiştir.

Analiz sonuçlarına göre uzun dönemdeki dengede herhangi bir sapma

olduğunda; ihracatta yaklaşık 34 dönem (34 ayda) ve ithalatta ise 142 dönem (yaklaşık

2 yıl) sonra tekrar uzun dönemde denge sağlanmaktadır.

Page 88: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

75

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Türkiye’de yaşanan finansal krizlerin ortaya çıkışı birbirinden farklı nedenlerden

kaynaklanmaktadır. 2000/2001 finansal krizler geçmiş yıllarda yaşanan, Körfez savaşı,

Asya krizi, Rusya krizi, Marmara depremi ve koalisyon hükümetlerinin popülist

ekonomi politikalarının yaşanması sonucunda Türkiye kendini daha toparlayamadan

tekrar kriz sürecine sürüklemiştir.

2000 yılı boyunca uygulanmış olan ‘Kur Çapasına Dayalı Enflasyon Düşürme

Programın’ yaşanan bu ikiz kriz sonucunda programın sürdürülemez bir hal alması ve

güvenin sarsılması sonuçlarından dolayı ‘Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’

uygulanmıştır. Ancak ülkemizde 2001 yılının Mayıs ayında uygulamaya konulan bu

program çok başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. 2001 yılının sonu gelmesine

karşın programın nihai amacını oluşturan kaynak kullanımında verimliliğin artırılması,

ekonominin rekabet gücünün geliştirilmesi ve böylece ekonomide büyümenin, yatırımın

ve istihdamın artırılarak halkın refah düzeyinin kalıcı bir biçimde yükseltilmesi

sağlanamamıştır.

Küresel özellikli bir kriz olan 2008 finansal kriz, konut kredisinde meydana

gelen olumsuzluklar ile başlamış ve ABD’nin en büyük yatırım bankalarından biri olan

ve Lehman Brothers’in 2008 yılının Eylül ayında iflasını açıklamasıyla diğer ülkeleri de

etkisi altına almıştır. Konut kredilerinde meydana gelen bu olumsuzluklar küresel

finansal krizin kıvılcımı olmuş ve bankacılık sektörüne sıçramıştır. Dolayısıyla diğer

piyasaları da etkisi altına almıştır.

Bu çalışmada, 2000 yılı sonrası Türkiye ekonomisinde etkili olan krizlerin, dış

ticaret üzerindeki etkisi 2000-2017 dönemleri arası aylık zaman serisi kullanılarak,

eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme analizi yardımıyla ekonometrik olarak

incelenmiştir. Bu amaçla ihracat ve ithalat modelleri geliştirilmiştir. İhracat ve ithalat

modellerinde bağımsız değişkenler olarak reel efektif döviz kuruna, reel sanayi üretim

endeksine ve altı Avrupa ülkesinin milli gelirine yer verilmiştir.

Finansal krizlerin ihracat ve ithalat değerleri üzerindeki etkilerin tespit

edilebilmesi için ilk olarak ihracat ve ithalat denklemleri çift logaritmik formda tahmin

edilmiştir. Ardından kullanılan değişkenlerin birim kök analizleri yapılmıştır. Yapılan

Page 89: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

76

birim kök analizi sonucunda seriler durağan hale getirilmiştir ve seriler birinci fark

durağan bulunmuştur. Daha sonra ihracat ve ithalatı ilgilendiren aynı düzeyde durağan

olan değişkenler arasındaki uzun dönemli bir ilişkinin olup olmadığı Johansen

eşbütünleşme testi ile doğrulanmıştır. Eşbütünleşme testini uygulamadan önce,

eşbütünleşme testinin belirlenmesinde kullanılan Vektör Otoregrasyon (VAR) modeline

ait varsayımların sağlanıp sağlanmadığı analiz edilmiştir. İthalat ve ihracat denklemleri

için ayrı ayrı tespit edilen, uygun VAR modellerine uygulanan Johansen Eşbütünleşme

testi sonucunda elde edilen kısa dönem denge modelleri sonucuna göre, ithalat

denklemine ait model tahmin sonuçları incelendiğinde; ihracat denkleminde ortaya

çıkan %1’lik bir artışın ithalatta %11.18’lik artışa sebep olduğu, Türkiye’nin milli gelir

düzeyinde ortaya çıkan %1’lik bir artışın ithalatta %4.38’lük artışa sebep olduğu

görülmektedir. Reel efektif döviz kurunda yaşanan %1’lik bir artış ise ithalatta %2’lik

bir azalışa neden olmaktadır. Reel efektif döviz kuruna benzer bir şekilde, kriz kukla

değişkenlerinin de ithalatta sırasıyla %6,26 ve %1,83 azalışa sebep oldukları sonucuna

ulaşılmıştır.

İhracat denklemine ait model tahmin sonuçları incelendiğinde ise; ithalatta

ortaya çıkan %1’lik bir artışın ihracatta %7,84’lük bir artışa sebep olduğu

görülmektedir.

Çalışma ile edinilen bir diğer sonuç ise yurt dışı milli gelir düzeyinin

ihracatımızı olumlu etkilemesidir. Yurt dışı milli gelir düzeyinde ortaya çıkan %1’lik

bir artış Türkiye ihracatında %1.16’lık bir artışa neden olmaktadır. Bu durum iktisadi

teori ile uyumluluk göstermektedir. Çalışmada elde edilen bir diğer sonuçta kriz kukla

değişkenleridir. Bu değişkenlerin sonuçları incelendiğinde, krizlerin ihracatta düşüşe

sebep olduğudur.

Literatürde bu konu ile ilgili birçok ampirik analiz yapılmıştır. Çalışmada elde

edilen sonuçlar literatürde yer alan Aktaş (2009), Taştan (2010), Tapşin ve Karabulut

(2013) çalışmalar ile uyumlu sonuçlara sahiptir. Gül ve Ekici (2006) ve Aktaş (2010)

çalışmalarında reel döviz kurunun ihracat ve ithalat üzerinde etkisinin olmadığını

belirtmişlerdir. Gül ve Kamacı (2012) büyümenin ithalata doğru bir etkinin olmadığını,

Ilıkhan Özgür (2015) ile Korkmaz ve Aydın (2015) büyümenin ithalatı etkilediği

sonuçlarına ulaşmışlardır.

Page 90: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

77

Eşbütünleşme ilişkisi tespit edilen ihracat ve ithalat denklemlerinde meydana

gelen herhangi bir şok hangi değişken veya değişkenler tarafından ve ne hızla

düzeltildiğini belirlemek için Vektör Hata Düzeltme Analizi uygulanmıştır. Analiz

sonucuna göre herhangi bir şok karşında sapma olduğunda; ihracatta yaklaşık 34 dönem

(34 ayda) ve ithalatta ise 142 dönem (142 ay yaklaşık 2 yıl) sonra tekrar uzun dönemde

denge sağlanmaktadır.

Tüm bu sonuçlar değerlendirildiğinde, Döviz kurundaki artış ithalatta anlamsız

iken ihracatta artışa neden olmuştur. Döviz kurlarındaki artış beraber birlikte teorik

olarak sanayi ürünlerinin ihracatta rekabet gücünün artacağı beklenmektedir. Bu teori

genellikle gerçekleşmektedir. (http://www.tim.org.tr/tr/kose-yazarlari-can-fuat-gurlesel-

doviz-kuru-artislari-dis-ticareti-nasil-etkiliyor-.html erişim tarihi: 04.07.2018) Döviz

kurundaki artış tek başına ihracatı etkilemede yeterli değildir. İhracat yoğunluklu 6

ülkenin milli geliri seviyesinin yüksek olması Türkiye’den daha fazla ürün ithal etmesi

anlamına gelecek ve Türkiye’nin ihracatında pozitif etkiye sahip olacaktır.

İthalata ortaya çıkan %1’lik artışta ihracatta daha fazla artışa neden olmasının

altında yatan temel neden Türkiye nihai mal ihracatının hammadde ithalatına dayalı

olmasıdır.

Page 91: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

78

KAYNAKÇA

Acar, F., 2013. Türkiye Ekonomisine Genel Bakış (2001- 2013). ÇSGB Çalışma

Dünyası Dergisi, 1(2), ss.15-32

Aytaç, A., Akduğan, U., 2012. Dış Ticaret Ve Ekonomik Büyüme Üzerine Bir

Nedensellik Analizi: 2001-2011 Türkiye Örneği, Trakya Üniversitesi Sosyal

Bilimler Dergisi, 14(2), ss.55-70

Akçay, B., 2012. 21. Yüzyılın İlk Finansal Krizi, Subprime Mortgage Krizi. (1.Baskı).

Seçkin Yayıncılık, Ankara

Aktaş, C., 2010. Türkiye’de Reel Döviz Kuru İle İhracat ve İthalat Arasındaki İlişkinin

Var Tekniğiyle Analizi. ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 6(11), ss.123-140

Aktaş, C., 2009. Türkiye’nin İhracat, İthalat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki

Nedensellik Analizi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18,

ss.35-47

Aktaş, M., Şen, B., 2013. Global Ekonomik Krizinin Öncü Göstergeleri Ve Ülkeler

Üzerinde Bir Uygulama. Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi,6(1), ss.137-147

Altuntepe, N., Güner, T., 2013. Türkiye’de İstihdam-Büyüme İlişkisinin Analizi (1988-

2011). Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, 5(1), ss.73-84

Alptekin, E., 2009. Menkul Kıymetleştirme ve Küresel Finans Krizindeki Rolü, İzmir

Ticaret Odası, ss.11-16

Alantar, D., 2007. Küresel Finansal Kriz: Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Bir

Değerlendirme, file:///C:/Users/cengiz/Downloads/SayY_81_Ekim_2008.pdf

Altay, H., Şen. A.,2010. Finansal İstikrarsızlık Hipotez Bağlamında Global Finansal

Kriz. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 10(1), ss.163-

179

Aras, O., N., 2010. Son Ekonomik Krizin Türkiye’de Enflasyon Hedeflemesine Etkisi,

Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2(2), ss.97-104

Page 92: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

79

Ardıç, h., 2004. 1994 ve 2001 Yılı Ekonomik Krizlerinin, Türkiye Cumhuriyet Merkez

Bankası Bilançosunda Yarattığı Hareketlerin İncelenmesi. Türkiye Cumhuriyet

Merkez Bankası Muhasebe Genel Müdürlüğü, Yeterlilik Tezi, Ankara

Apak, S., Aytaç, A., 2009. Küresel Krizler Kronolojik Değerlendirme Ve Analiz

(1.Baskı), Avcıol Yayın, İstanbul

Ata, H. A., 2009.Krizde Nakit Yönetimi. (1.Basım). Ekin Basım Yayını, Bursa

Ataman, P., 2001. Sistemik Banka Yeniden Yapılandırmasına Teorik Yaklaşım.

Bankacılar Dergisi, 37, ss.1-12

Atılgan, E., Mıhçı, S., 2010. İşsizlik ve büyüme: Türkiye ekonomisi için Okun

katsayıları. İktisat İşletme ve Finans, 25 (296), ss.33-54

Aydemir, C., 2013, Türkiye’de İşgücü Yapısı, İşsizlik Ve Kırsal Alan. Atatürk

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 27(1), ss.115-138

Aydoğan, E.,2004. 1980’den Günümüze Türkiye de Enflasyon Serüveni. Yönetim ve

Ekonomiyi, 11(1), ss.91-110

Aysu A., Bilginoğlu M.A., 2008. Dış Borçların Ekonomik Büyüme Üzerindeki Etkisi:

Türkiye Örneği. Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi

Dergisi, 31, ss.3-4

Balı, S., Büyükşalvarcı A., 2010. 1630’dan 2010’a Finansal Krizler Tarihi Balonlar,

Panikler, Buhranlar Ve Küresel Finansal Kriz. (1.Basım). Çatı Kitaplar yayını,

İstanbul

Bağımsız Sosyal Bilimciler-İktisat Grubu, 2001. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı

Üzerine Değerlendirmeler, Kardelen Matbaası, Ankara

Bayrak, M., Kanca, O., C., 2013. Türkiye’de 1970-2011 Yılları Arasında Oluşan

Ekonomik Ve Siyasi Gelişmelerin Seyri, Akademik Bakış Dergisi, 35, ss.1-20

Page 93: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

80

Bicerano, V., 2010. Finansal Krizler: 1990-2009 Döneminde Seçilmiş Güney Amerika

Ülkeleri İle Türkiye’nin Karşılaştırmalı Analizi, Marmara Üniversitesi,

Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

Bostan, A., Bölükbaşı, M.,2016. Küresel Finansal Kriz ve Bankacılık Sektörüne

Etkileri; Türkiye Örneği, 36(11), ss.1-17

Bozkurt, H., Dursun, B., 2006. Türkiye’ De Para Krizinin Öncü Göstergeleri: Erken

Uyarı Sistemi. Avrupa Araştırma Dergisi, 14(1), ss.263

Çakmak, U., 2007. Kriz Modelleri Çerçevesinde Türkiye 2001 Finansal Krizinin

Değerlendirilmesi. Gazi Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Dergisi,

9(1), ss.81-101

Çan, H., 2016. Finansal Krizler ve Kırılgan Ekonomiler Üzerine Etkileri. Trakya

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Edirne

Çevik, E. İ., 2011. Gelişen Piyasalarda Yaşanan Finansal Krizlerin Yeni Yaklaşımlar

Çerçevesinde İncelenmesi, T.C. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 24, Zonguldak

Çoban, Y., 2010. Türkiye Ekonomisi (2. Baskı), İkinci Sayfa Basım Yayım Dağıtımı,

İstanbul

Çevik, İ., 2005. Para Krizlerine Ampirik Bir Yaklaşım (1.baskı). Yayın No:187, Ankara

Darıcan, M., F., 2005. Ekonomik Krizler Ve Türkiye. İstanbul Aydın Üniversitesi

Dergisi (İAÜD), 17, ss.39-46

Danışoğlu, A., Ç., 2007.Para Krizleri: Türkiye'de Yaşanmış Krizlerin

Değerlendirilmesi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü, 2, ss.1-

11

Demir, F., Karabıyık, A., Ermişoğlu, A., Küçük, A., 2008. ABD Mortgage Krizi.

BDDK Çalışma Tebliği, 3, 1-107ss.

Page 94: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

81

Delice, G., 2003. Finansal Krizler: Teorik Ve Tarihsel Bir Perspektif. Erciyes

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 20, ss.62

Dikmen, N., 2012. Ekonometri Temel Kavramlar ve Uygulamalar (2.Baskı). Dora

Yayın, Bursa

Doğanlar, M., Bal, H., Özmen, M., 2007. Döviz Krizi Modelleri. Ç.Ü. Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, 16(1), ss.254

Ergül, Y., T., Arslan, O., 2014. 72, Finansal İstikrarsızlık Hipotezi, Tobin Vergisi Ve

Uluslararası Finansal Sistem: Post Keynesyen Bir Çerçeve. Ekonomik Yaklaşım,

20(72), ss.21-42

Emirkadı, Ö., 2005. Gelişmekte Olan Ülkeler ve Parasal Kriz Teorileri Üzerine Bazı

Değerlendirmeler, Sosyo Ekonomi Derneği Yayını, Onlıne

Erkekoğlu, H., Bilgili, E., 2005. Parasal Krizlerin Tahmin Edilmesi: Teori Ve

Uygulama. Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 24,

ss.15-36

Ertek, T., 1996. Ekonometriye Giriş (Genişletilmiş 2.Baskı). Beta Basım, İstanbul

Fırat, E., 2009. Türkiye’de 1980 Sonrası Yaşanan Üç Büyük Kriz Ve Sonuçlarının

Ekonomi-Politiği, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, ss.1-24

Fırat, E., 2013. Ekonomik Kriz İle Mücadelede Maliye Politikasının Rolü, Niğde

Üniversitesi İİBF Dergisi, 6(1), ss.298-313

Gujaratı, D., 2016. Örneklerle Ekonometri (1.baskı). Çev. Nasip, B., BB.101 Yayınları,

Ankara

Gül, E., Ekinci, A., 2006. Türkiye’de Reel Döviz Kuru İle İhracat ve İthalat Arasındaki

Nedensellik İlişkisi: 1990 – 2006. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler

Dergisi, 16, ss.165-190

Gül, E., Kamacı, A., 2012. Dış Ticaretin Büyüme Üzerine Etkileri: Bir Panel Veri

Analizi. Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi, 4(3), ss.81-91

Page 95: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

82

http://appsso.eurostat.ec.europa.eu/nui/show.do?dataset=naidq_10_gdp&lang=en,

(14.05.2018)

https://biruni.tuik.gov.tr/disticaretapp/disticaret.zul?param1=4&param2=0&sitcrev=0&i

sicrev=0&sayac=5808, (10.05.2018)

https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?, (09.05.2018)

http://www.bumko.gov.tr/TR,150/doviz-kurlari.html, (13.05.2018)

http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1076, (11.05.2018)

http://www.tim.org.tr/tr/kose-yazarlari-can-fuat-gurlesel-doviz-kuru-artislari-dis-

ticareti-nasil-etkiliyor-.html (04.07.2018)

Ilıkkan Ö., M., 2015. İhracat, İthalat ve Ekonomik Büyüme Arasındaki Nedensellik

İlişkileri: Türkiye Örneği. Uluslararası Alanya İşletme Fakültesi Dergisi,

7(2),ss.187-194

İzettin, Ö., 2012. İktisat Üzerine Düşünceler. Yardım Kitap, İstanbul

Karaçor, Z., Alptekin, V., Gökmenoğlu, K., 2012. Finansal Kriz Üzerine

Öngörülebilirlik ve Politikalar, Çizgi Kitapevi, Konya

Kaykusuz, M., 2014. Geçmişten Günümüze Finansal Krizler (1619-2014), Ekin Yayını,

Bursa

Korkmaz, S., Aydın, A., 2015. Türkiye’de Dış Ticaret-Ekonomik Büyüme İlişkisi:

Nedensellik Analizi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 10(3),

ss.47-76

Korkmaz, T., Çevik, E., İ., Birkan, E., 2010. Finansal Dışa Açıklığın Ekonomik

Büyüme Ve Finansal Krizler Üzerindeki Etkisi: Türkiye Örneği. Journal of

Yasar University, 17(5), ss.2821-2831

Kol, E., N., Karaçor, Z., 2012. 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve İstihdam

Üzerine Etkileri. Maliye dergisi, 162, ss.379-395

Page 96: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

83

Kutlar, A., 2007. Ekonometriye Giriş (1.Basım), Nobel Yayını, Ankara

Kutlu, Yurttagüler., 2016. Türkiye’de Dış Borç Ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: 1998-

2014 Dönemi İçin Bir Nedensellik Analizi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve

İdari Bilimler Dergisi, 38(1),ss. 231

Osmanlı, A., 2011. Türkiye Ekonomisi (1.Baskı), Savaş Kitap ve Yayın Evi, Ankara

Öz, S., 2010. Kriz Ve İşsizlik: Başarı Örnekleri Ve Çözüm Önerileri. TÜSİAD-Koç

Üniversitesi Ekonomik Araştırma Forumu,ss.1-35

Özel, H., A., 2011. Türkiye’de Ticari Serbestleşmenin Tarihsel Gelişimi. Girişimcilik

ve Kalkınma Dergisi, 6(2), ss.88-89

Özel, H., A., 2012. Ekonomik Büyümenin Teorik Temelleri. Çankırı Karatekin

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(1), ss.63-72

Özmen, Ç., 2011. Finansal Piyasaların Serbestleşmesinin Finansal Krizlere Etkileri Ve

Türkiye’deki Durum, Yüksek Lisans Tezi, Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü, Ankara

Özgür, G., Yetkiner, H., 2011. Zor Zamanlarda İktisat (1.Basım), Efil Yayın Evi,

Ankara

Özçelik, M., Türkiye – IMF İlişkileri, Konya Ticaret Odası,

http://www.kto.org.tr/d/file/turkiye---imf-iliskileri.pdf, (15.11.2017)

Öksüzler, O., Teyyare, E., 2010. Küresel Ekonomik Kriz Sürecinde Türkiye’de Alınan

Önlem Paketlerinin İstihdam Üzerindeki Etkileri, ss.139-150

Sevim, C., 2012. Öncü Göstergeler Yaklaşımına Göre Finansal Krizler Ve Türkiye

Örneği. BDDK Kitapları No: 11, ss.25-29

Somçağ, S., 2006. Türkiye’nin Ekonomik Krizi Oluşumu Ve Çıkış Yolları (ilk basım),

2006 Yayınevi, İstanbul

Page 97: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

84

Sönmez, S., 2003. Türkiye 'De Finansal Serbestlik: İstikrarsızlık Faktürü Mü?

Kalkınmanın İtici Gücü Mü?. Ekonomik Yaklaşım, 14(49), ss.220-224

Sönmezay. N., 2014 Krizlerin Bulaşıcılığı Ve Gelişmekte Olan Ülke Örnekleri: Türkiye

Uygulaması, Doktora Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara

Sungur, O., 2009. 2000 Sonrası Türkiye Ekonomisi: Büyüme, Enflasyon, İşsizlik,

Borçlanma ve Dış Ticarette Gelişmeler, Top ve Demokrasi, 9(19-20), ss.243-269

Saatçioğlu, C., Kutlu, R., Türkiye’nin Dış Ticaret Yapısı Üzerine Bir Uygulama (1993-

2002). SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi,

http://dergipark.gov.tr/download/article-file/289621, (20.11.2017)

Şen, A., Asimetrik Bilgi Finansal Kriz İlişkisi.

https://birimler.dpu.edu.tr/app/views/panel/ckfinder/userfiles/17/files/DERG_/14

/1-24.pdf, (01.02.2018)

Şerefli, M., 2016. Dış Ticaretin Ekonomik Büyüme Üzerine Etkisi: Türkiye Örneği.

Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 13, ss.136-

143

Taştan, H., 2010. Türkiye’de İhracat, İthalat Ve Ekonomik Büyüme Arasındaki

Nedensellik İlişkilerinin Spektral Analizi. Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2(1),

ss.85-98

Takım, A., 2010. Türkiye’de GSYİH ile İhracat Arasındaki İlişki: Granger Nedensellik

Testi. Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14(2), ss.1-16

Tarı, R., 2014. Ekonometri (10. Baskı). Umuttepe Yayınları, Kocaeli

Tapşın, G., Karabulut, A.T., 2013. Reel Döviz Kuru, İthalat ve İhracat Arasındaki

Nedensellik İlişkisi: Türkiye Örneği. Akdeniz İ.İ.B.F. Dergisi, 26, ss.190-205

Taşar, M., O., 2010. Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” Ve

Makroekonomik Etkilerinin Analizi. Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi,3(1),

ss.76-97

Page 98: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

85

Temel, Ü., C., 2016. Ekonomik Büyüme Ve Dış Ticaret İlişkisi, PARADİGMA, 1(1),

ss.1-14

Tiryaki, H., N., Ekinci, A., 2015. Finansal Bulaşıcılık Çerçevesinde Küresel Kriz Ve

Türkiye’ye Etkileri, Sakarya İktisat Dergisi, 4(1), ss.1-30

Tok, D., 2013. 1990 Sonrası Finansal Küreselleşmenin Finansal Krizlere Etkileri ve

Türkiye Örneği. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, yüksek lisans

tezi, İstanbul

Tokucu, E., 2012. Hyman Mınsky’nin Finansal İstikrarsızlık Hipotezi. Ankara

Üniversitesi SBF Dergisi, 67(2), ss.189-212

Turan, Z., 2011. Dünyadaki Ve Türkiye’deki Krizlerin Ortaya Çıkış Nedenleri Ve

Ekonomik Kalkınmaya Etkisi, Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 4(1), ss.56-80

Turgan, E., 2013. 2008 Krizinin Avrupa Birliği Ülkelerine Etkisi ve Krizleri Önlemeye

Yönelik Geliştirilen Mekanizmalar. AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,

13(1), ss.219-255

Turgut, A., 2006-2007. Türleri, Nedenleri ve Göstergeleriyle Finansal Krizler. TÜHİS

İş Hukuku Ve İktisat Dergisi, 20(4-5), ss.36-46

TÜİK, İstatistik Göstergeler, 1923 – 2013

Uçan, O., Koçak, E., 2014. Türkiye’de Dış Ticaret ve Ekonomik Büyüme Arasındaki

İlişki. Niğde Üniversitesi İİBF Dergisi, 7(2), ss.51-60

Yay, T., Gürkan, Yay, G., Yılmaz E., 2001. Küreselleşme Sürecinde Finansal Krizler

Ve Finansal Düzenlemeler. (1.Basım). İTO Yayıncılık, İstanbul

Yardımcıoğlu, M., 2012. 2001 ve 2008 Yılında Oluşan Krizlerin Faktör Analizi ile

Açıklanması. Mahmut Maliye Dergisi, 162, ss.175-183

Yılmaz, Ö., G.,2005. Türkiye Ekonomisinde Büyüme İle İşsizlik Oranları Arasındaki

Nedensellik İlişkisi. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri Ve

İstatistik Ekonometri ve İstatistik Dergisi, 2, ss.11-29

Page 99: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

86

Yılmaz, Ö., Kızıltan, A., Kaya, 2005. İktisadi Kriz Kuramları, Finansal Küreselleşme

Ve Para Krizleri. Erciyes Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi

Dergisi, 24, ss.89-91

Yiğitbaş, Ş., B., 2012. Bankaların Kredi Verme Davranışı Üzerine Asimetrik Bilginin

Etkisi ve Reel Sektör Yansıması (Türkiye Analizi 2002-2010). Yayın no:288,

İstanbul

Yücel, F., Kalyoncu, H., 2010. Finansal Krizlerin Öncü Göstergeleri ve Ülke

Ekonomilerini Etkileme Kanalları: Türkiye Örneği. Maliye Dergisi, 159, ss.53-

59

Page 100: T.C SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT ANABİLİM DALI ...tez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02734.pdf · (UÇAR, Çiğdem, 2000 Sonrası Türkiye'de Yaşanan Finansal Krizler Ve

87

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı : Çiğdem UÇAR

Doğum Yeri ve Yılı : Diyarbakır/09.07.2018

Medeni Hali : Bekar

Eğitim Durumu:

Lise : USO Lisesi (2006)

Lisans : Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler

Fakültesi, İktisat Bölümü (2012)

Yüksek Lisans : Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İktisat Anabilim Dalı

Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:

İngilizce, Başlangıç Seviyesi

İş Deneyimi:

Muhasebeci (2015-)