86
TEŞEKKÜR Aile Hekimliği dalındaki ihtisas eğitimim sırasında; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım saygıdeğer hocalarım 2. Dahiliye Klinik Şefi Prof.Dr.Yüksel ALTUNTAŞ , 3.Dahiliye Klinik Şefi Uzm.Dr.Fatih BORLU , 1.Çocuk Kliniği Şef Vekili Doç.Dr.Zeynep Yıldız YILDIRMAK , 2.Çocuk ve Yenidoğan Klinik Şefi Prof.Dr.Asiye NUHOĞLU, 3.Çocuk Kliniği Emekli Şefi Prof.Dr.Feyzullah ÇETİNKAYA, 1.Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Op.Dr.Nimet GÖKER ,3. Cerrahi Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet MİHMANLI ya; Yine eğitimim sırasında bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım ve tezime büyük katkıları olan saygıdeğer hocam Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Oğuz KARAMUSTAFALIOĞLU’na ve Psikiyatri Kliniği Uzmanı Dr.Yasemin CENGİZ CEYLAN’a ; Bu bölümlerde birlikte görev yaptığım ve tecrübelerinden yararlandığım tüm meslektaşlarıma ve yardımcı sağlık personeline ; Yine bu çalışmada katkıları olan yenidoğan izleme ve aşı merkezi çalışanları ile değerli Aile Hekimliği uzmanı ve asistanı arkadaşlarıma ; Son olarak her zaman yanımda olan sevgili eşim Nilüfer SAYILGAN’ a,biricik kızım Pelin’e ve bu günlere gelmemde maddi, manevi desteklerini esirgemeyen aileme; şükranlarımı sunarım…

tez 3 farklı - · PDF fileTEŞEKKÜR Aile Hekimliği dalındaki ihtisas eğitimim sırasında; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bilgi ve deneyimlerinden

Embed Size (px)

Citation preview

TEŞEKKÜR

Aile Hekimliği dalındaki ihtisas eğitimim sırasında; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma

Hastanesi’nde bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım saygıdeğer hocalarım 2. Dahiliye

Klinik Şefi Prof.Dr.Yüksel ALTUNTAŞ , 3.Dahiliye Klinik Şefi Uzm.Dr.Fatih BORLU ,

1.Çocuk Kliniği Şef Vekili Doç.Dr.Zeynep Yıldız YILDIRMAK , 2.Çocuk ve Yenidoğan

Klinik Şefi Prof.Dr.Asiye NUHOĞLU, 3.Çocuk Kliniği Emekli Şefi Prof.Dr.Feyzullah

ÇETİNKAYA, 1.Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Op.Dr.Nimet GÖKER ,3. Cerrahi

Klinik Şefi Prof. Dr. Mehmet MİHMANLI ya;

Yine eğitimim sırasında bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım ve tezime büyük

katkıları olan saygıdeğer hocam Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Oğuz

KARAMUSTAFALIOĞLU’na ve Psikiyatri Kliniği Uzmanı Dr.Yasemin CENGİZ

CEYLAN’a ;

Bu bölümlerde birlikte görev yaptığım ve tecrübelerinden yararlandığım tüm

meslektaşlarıma ve yardımcı sağlık personeline ;

Yine bu çalışmada katkıları olan yenidoğan izleme ve aşı merkezi çalışanları ile

değerli Aile Hekimliği uzmanı ve asistanı arkadaşlarıma ;

Son olarak her zaman yanımda olan sevgili eşim Nilüfer SAYILGAN’ a,biricik

kızım Pelin’e ve bu günlere gelmemde maddi, manevi desteklerini esirgemeyen aileme;

şükranlarımı sunarım…

İÇİNDEKİLER : GİRİŞ 1

GENEL BİLGİLER 2

GEREÇ VE YÖNTEM 13

BULGULAR 16

TARTIŞMA 17

SONUÇ VE ÖZET 59

KAYNAKLAR 65 EK(ÖLÇEKLER) 72

KISALTMALAR GABA : Gammaaminobütirikasid M.S.S. : Merkezi Sinir Sistemi VTA : Ventral Tegmental Alan LC : Locus Seruleus PPN : Pedinkülopontin nukleus YAB : Yaygın Anksiyete Bozukluğu OKB : Obsesif Kompulsif Bozukluk TSSB : Travma Sonrası Stres Bozukluğu DSM 4 TR : Diagnostik and statistical Manuel of Mental Disorders,Fourth Edition,Text Revision

MINI : Mını International Neuropsychiatric Interview STAI 1: State –Trait Anxiety Inventory (=DKÖ)(=SS) Durumluk Kaygı Envanteri STAI 2: State-Trait Anxiety Inventory (=SKÖ)(=TS) Sürekli Kaygı Envanteri EPDS : Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası ÇBASDÖ : Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği Anti TRG :Antitiroglobulin antikor Anti TPO :Anti Tiroid Peroksidaz

GİRİŞ

Cinsiyetin , anksiyete bozuklukları üzerinde büyük bir etkisi vardır. Epidemiyolojik

çalışmalar erkeklerin %19 unun kadınların ise %31’inin yaşamları boyunca bir anksiyete

bozukluğu geçirdiğini göstermiştir.

Kadın üreme yaşamı boyunca üreme hormonlarındaki dalgalanmaların, anksiyete

gelişiminden sorumlu olduğu düşünülmektedir. Anksiyete bozukluğu olan kadınların,

üreme yaşamlarının farklı evrelerinde(adet öncesi,gebelik,doğum sonrası, menopoz )

hastalık belirtilerinde belirgin değişiklikler ortaya çıkar.(1)

Doğum sonrası, psikiyatrik hastalıkların gelişimi için riskli bir dönemdir. Literatürde

çoğunlukla postpartum dönem depresyonu ve psikozu ile ilgili çalışmalar bulunmakla

birlikte, az sayıda çalışmada obsesif kompulsif bozukluk gibi anksiyete bozukluklarının

bu dönemde başladığı,alevlendiği ya da iyileştiği bildirilmektedir.(2)

Postpartum anksiyete ve depresyon konulu yapılan bir çalışmada postpartum

anksiyetenin insidansı %10,28 iken depresyon insidansı %7,48 olarak bulunmuş;geç

postpartum peryotta hem anksiyetenin hem depresyonun yüksek insidansa işaret

ettiğine dair bulgulara ulaşılmıştır.(3)

Postpartum anksiyete, anne-bebek ilişkisini , bebeğin duygusal,sosyal ve bilişsel

gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Risk grubu olarak kabul edilebilecek olan

kadınların gebelik ve postpartum dönemde erken tanı tedavisi ve yakından izlenmeleri

önemlidir.

Bu çalışmada, Ìstanbul Şişli Etfal EAH Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine

getirilen bebeklerin annelerinde ; doğum sonrası anksiyete sıklığını tespit etmek ve ilişkili

sosyodemografik faktörler ve risk faktörlerini ortaya koymak , tanı konulan annelerin

tedavi edilmelerini sağlamak amaçlanmıştır.

1

GENEL BİLGİLER :

Anksiyete , tanımlanması zor bir korku ve endişe duygusudur. Tetikte olunması

için gelen bir uyarıdır. Yaklaşan tehlikeler için uyarmakta , kişinin tehdit ögesi ile

başetmek üzere önlem almasını sağlamaktadır.Korku da benzer bir uyarıdır ancak korku

dışarıda bulunan,açıkça tanımlanabilen ve kökeni iç çatışmaya dayalı olmayan bir

tehdide karşı gösterilen bir tepkidir.Oysa anksiyete ; bilinmeyen , içten gelen, kökeni iç

çatışmaya dayalı olan bir tehdide karşı gösterilen bir tepkidir.Başka bir deyişle korku

akut,anksiyete kroniktir.(4)

Anksiyeteye çarpıntı, terleme, bulantı , titreme, baş dönmesi,baş ağrısı,karın

ağrısı,göğüs ağrısı,midede boşluk hissi,içinde bir şeylerin pırpır ettiği duygusu,ateş

basması,sık idrara çıkma,ağız kuruluğu,nefes darlığı, diyare ,huzursuzluk,boğazda

düğüm hissi,konsantrasyon güçlüğü,kolay yorulma gibi belirti ve duyumlar eşlik

edebilir.Bazı hastalarda ise kas gerginliği ön planda gelir.(4,5,6)

Bir olayın stresli olarak algılanıp algılanmaması, olayın yapısına ve kişinin bu

olayla baş etme ve savunma mekanizmalarına bağlıdır. Kişinin algılama, düşünme , dış

olaylara ve iç dürtülerine göre davranma işlemleri egonun kapsamı içinde yürür.Egosu

uygun biçimde işlevselliğini sürdüren bir kişi,dış ve iç dünyalar arasında bir denge

kurmuştur.Ego işlevini yerine getiremez ve dengesizlik yeterince uzun sürerse kronik

anksiyete olur.(4)

Normal anksiyete , organizmanın biyolojik bir korunma sistemidir ve potansiyel bir

tehlike algılandığında ortaya çıkar ve organizmanın tehlikeli bir durumdan sakınarak

yaşamının devam etmesini sağlar.Objektif bir tehlike durumu olmaksızın abartılı ve

kişinin günlük yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen subjektif bir beklenti hissi

,dehşet,endişe veya bir felaketin yaklaştığı duygusu ile karakterize ise anormal

anksiyeteden sözedilir.Mutlaka psikolojik ve/veya farmakolojik tedaviyi gerektirir.(5)

2

PATOLOJİK ANKSİYETE ETYOLOJİ:

1)Psikoanalitik kuramlar: Anksiyete , hoş olmayan bir şeylerin olacağı(yaşanacağı) korkulu beklentisi içine girme

ile belirli evrensel bir insan yaşantısıdır. Psikanalitik kuramda anksiyete korkudan ayrı

tutulur.Yasak içgüdüsel dürtülerden kaynaklanan , iç tehdide karşı egonun bir tepkisi

olarak ortaya çıkan anksiyete , bilinç düzeyinde sıkıntı veren bir durum olarak

yaşanır.Diğer taraftan yaşanan bu durum , sözedilen dürtüleri denetim altına almak

üzere egonun savunma mekanizmalarını harekete geçirir;anksiyetenin sürmesi

kullanılan savunma mekanizmalarının yetersiz kaldığının bir göstergesidir.Bu kuramsal

çerçeve içinde anksiyetenin patolojik olarak görülmesi şart değildir.

Çağdaş psikodinamik kuramlar:Anksiyete , ego için kabul edilebilir olmayan bir

dürtünün bilince çıkmak için zorladığını gösteren bir uyarıdır. Ve egoyu alttan (idden)

gelen baskılara karşı savunucu eylemlere geçmesi , yani savunma mekanizmalarını

kullanması için uyarır.Savunmalar başarılı olursa anksiyete giderilir ya da denetim altına

alınır.,ancak kullanılan savunmaların yapısına bağlı olarak kişi , çeşitli nörotik

semptomlar geliştirebilir.Tek başına represyonun kullanılması ile semptom

çıkarılmaksızın psikolojik dengenin yeniden kurulması ile olayın sonuçlanması

olabileceğin en iyisidir;Çünkü etkili bir represyon ,dürtüleri bilinçdışına iterek bunların

denetim altına alınmasını sağlar. Represyon bazen tümüyle etkili olmayabilir,

konversiyon,diplasman(yer değiştirme) ya da regresyon gibi yardımcı savunma

mekanizmalarının da kullanılması gerekli olur.Kullanılan başlıca savunmaya bağlı olarak

dürtüler kılık değiştirerek de olsa ,konversiyon bozukluğu,fobik bozukluk ya da obsesif

kompulsif bozukluk olarak kısmen ifade edilir.

Yardımcı savunmalar kendi başlarına tam anlamıyla etkili olamamakta ; affekti

dayananabilir düzeylerde tutmaktadır.

Represyon işlevini yeterince göremezse ve diğer savunmalar da kullanılamazsa,

anksiyete tek semptom olarak karşımıza çıkar.(Yalın anksiyete)

3

Anksiyetenin anlam ve önemi ,altta yatan çatışmanın yapısına bağlıdır;bu

çatışma, kişilerin psişik yapılarını şekillendirmiş erken gelişme evrelerindeki yaşantıların

bir mirasıdır.Erişkinler bu erken gelişme evrelerindeki yaşantılarıyla oluşturdukları psişik

yapılarıyla dış dünya ile yüzyüze gelirler.Kişilerin kendi içlerinde taşıdıkları çatışmaları

harekete geçiren,psişik dengeyi bozan ve uyarı anksiyetesi doğuran ve bunun sonucu

olarak çeşitli ego savunmalarının kullanılmasını gerekli kılan,erişkin çevresinden gelen

bir takım uyaranlar olur.

Hastalar kendi içlerinde olup biten bu psikolojik olayların bilincinde değildirler ve

çevrelerinde neyin içsel psikolojik süreci başlattığını da bilmezler.

Dürtüler: Anksiyetede hastalar , zorlayan içsel dürtülerinden korkmaktadır.Bu dürtülere

eşlik eden enerjinin boşalması için ,yasak ve kabul edilemeyecek birtakım eylemlere

girişmekten korkarlar.Nörotik çatışmalarda dürtüler , cinsel ya da agresif bir

yapıdadır.Bunlar sözgelimi eşcinsellikle ,öldürme ile oral bağımlılık gereksinimleri ile ilgili

olabilir.Ancak kişileri tehdit eden sadece dürtülerin olması değildir.Onları eylem olarak

dışa vuracak olmanın sonuçlarından da çekinirler.

Kişilerin korktuğu sonuçların neler olduğu , yaşadıkları anksiyetenin niteliğini

belirler.Bu bağlamda anksiyete dört bölümde ele alınır.

1)Süperego anksiyetesi: Hemen herkes ,yaşamının bir döneminde,yanlış olduğunu düşündüğü bir

eyleminden ötürü suçluluk duymuş ya da yaptığı yanlışın herkes tarafından

anlaşılacağına dair anksiyöz beklentileri olmuştur.Ahlaki değerlerine ters düşen

davranışlarda bulunduğu zaman kişinin vicdan azabı çekmesi doğaldır.Süperego

anksiyetesi değişik yoğunluklarda yaşanabilir,ancak yapılan yanlışa ne denli uygun

düşüyor gibi görünürse görünsün patolojik semptomlar doğuruyorsa anormal olarak

kabul edilir.

Ödip kompleksinin aşıldığı ve prepubertel latent dönemin gelmiş olduğu

süperegonun son gelişim evresinin bir sonucudur.

2)Kastrasyon anksiyetesi: Bedenin zarar göreceğine ya da kişilerin yetilerinin

4

azalacağına ilişkin korkularla ilintilidir.Hastaların çağrışımları çoğu kez cinsel kimlik

karmaşası ile birlikte”genital mutilasyon” düşlemlerine dayanır.

Kökeninde ödipal çocukların ,özellikle gelişmekte olan cinsel dürtüleri ile ilişkili

kastrasyon dürtüleri vardır.

3)Ayrılma anksiyetesi: Önemli bir insanın yitirileceği ile ilgili korkulu bir

beklentidir.

Preödipal çocukların, dürtülerini ana babaların standartları ve istekleri

doğrultusunda denetim altına alamaz ve bu yolda dışavuramazlarsa ana babalarının

sevgisini yitirecekleri , hatta onlar tarafından terk edilecekleri korkusu ile ilişkilidir. (4)

Aslında sevilen kişiden ayrılma genellikle derin özlem duygusu uyarır.Fakat ayrılma

anksiyetesinde birey sevdiği kişi tümüyle yitirecekmiş ve dünyada

yapayalnız,desteksiz,çaresiz kalacakmış gibi hisseder.(6)

4)İd ya da dürtü anksiyetesi: Hastalar bir dürtüleri karşısında denetimlerini

yitireceklerine ve bunun sonucunda çılgınca davranacaklarına ilişkin panik tarzında

korku duyduklarını söylerler.En ileri biçimiyle sanki benlikleri dağılacakmış gibi bir korku

duyarlar.

Yenidoğan dönemi ile ilişkilidir.

2)Davranışçı kuramlar: Anksiyetenin özgül çevresel uyaranlara şartlı bir tepki olduğunu ileri sürerler.

Toplumsal öğrenme kuramına göre insanlar ana babalarının anksiyete tepkilerini

taklit ederek içten gelen bir anksiyete tepkisi göstermeyi öğrenebilirler. Hastanın

anksiyete çıkartan uyaranla tekrar tekrar karşıya bırakılarak duyarsızlaştırılması gibi

kognitif psikoterapötik yaklaşımların kullanılması bu kurama göre tedavinin temelidir.

3)Varoluşçu kuramlar: Bu kurama göre insanlar yaşamlarında bir “hiç”

olduklarının farkına varırlar,bu duygu ölümün kaçınılmazlığını kabul etmekten çok daha

fazla rahatsızlık vericidir.Anksiyete kişinin varoluşunun geçersizliğine gösterdiği bir

tepkidir.

4)Biyolojik kuramlar: a)Otonom sinir sistemi : Otonom sinir sisteminin uyarılması belirli birtakım

kardiyovasküler,müsküler,gastrointestinal ve respiratuar semptomlara neden olur.Bu

5

anlamda merkezi sinir sistemi anksiyetesinin ,anksiyetenin periferik görünümlerinden

önce çıktığı kabul edilmektedir.

b)Nörotransmitterler: Anksiyetede işe karıştığı düşünülen üç nörotransmitter vardır:

1)Gammaaminobütirikasit(GABA) 2)Noradrenalin 3)Serotonin

1)GABA:GABA M.S.S. deki başlıca inhibitör nörotransmitterdir.GABA A reseptör

kompleksi bir GABA bağlanma yeri (benzodiyazepinleri bağlayan yer)ve bir klorür iyonu

kanalı içerir.GABA A reseptörünün stimülasyonu klorür iyonlarının nöronun içine doğru

akmasına neden olur,böylece nöronu hiperpolarize ve inhibe eder.

Benzodiyazepinlerin anksiyete tedavisindeki etkinliği bu bozukluğun

patofizyolojisinde GABA’in rolü olduğunu düşündürmektedir.Beynin her yerinde

benzodiyazepin bağlanma yerleri bulunursa da bunlar daha çok hipokampal oluşum ,

prefrontal korteks , amigdale , hipotalamus ve talamusta yoğunlaşmıştır.

2)Noradrenalin: Rostral ponstaki lokus seruleus ,beyindeki noradrenerjik

nöronların çoğunun hücre gövdelerini içerir.Bu nöronlar serebral kortekse,limbik

sisteme,beyin sapına ve spinal korda projekte olurlar.Lokus seruleus ,ağrı ve olası

tehlikeli durumlarla ilgili sensoryal girdiyi alır ve bunları,bu tür durumlardan kaçma

sırasında aktive olan bütün beyin bölgelerine projekte eder.

3)Serotonin:Rostral beyin sapındaki rafe nukleuslarının serotonerjik nöronları

serebral kortekse,limbik sisteme (özellikle amigdale ve hipokampus) ve hipotalamusa

projekte olur.Hayvanlara serotonin uygulanması anksiyete bulgularına neden

olmaktadır.İnsanlarda panik bozukluklarında antidepresan tedavinin etkili olması

antiserotonerjik etkileri nedeniyle olabilir.

c)Nöroanatomik düşünceler: Lokus seruleusun (noradrenalin) ve rafe

nukleuslarının (serotonin) anksiyete bozukluklarındaki patolojilerin olduğu yerler olma

ihtimali yüksektir.

Beyindeki subkortikal yapılar içinde talamus , hipotalamus , hipokampus , pineal

bez, hipofiz ve amigdala gibi önemli nöroanatomik oluşumları içeren limbik sistem bellek

ve duygudurum değişikliklerinden sorumlu , önemli bir bölgedir.Limbik sistem içinde

amigdala , korku duygusu ve anksiyete oluşumunda en önemli role sahip nöroanatomik

6

oluşumdur.(5)

Amigdala ve amigdala ile nöronal bağlantılarla iletişim kuran lateral hipotalamus,

vagusun dorsomedial nukleusu , nukleus ambigius , parabrakial nukleus , ventral

tegmental alan(VTA) , locus seruleus(LC) , pedinkulopontin nukleus(PPN) , nukleus

retikülaris ve hipotalamusun paraventriküler nukleusu normal ve patolojik anksiyete

oluşumunda rolü olan belli başlı anatomik yapılardır. (5)

Limbik Sistem: Limbik sistem , lokus seruleus ve rafe nukleuslarından gelen

girdiyi alır.Benzodiyazepin bağlanma yerleri de burada çok yoğundur.Limbik sistemin ve

temporal korteksin çıkarılması korku ve agresyon düzeyinde azalma ile sonuçlanmakta ;

bu bölgenin stimülasyonu ise bu davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Serebral korteks:Frontal serebral korteksin ve temporal serebral korteksin

anksiyete oluşumunda öneminin olabileceği üzerinde durulmaktadır.(4)

7

ANKSİYETE SINIFLAMA : Anksiyete Bozuklukları:

1)Panik Anksiyete Bozuklukları

1)Panik bozukluğu

a)Agorafobisiz

b)Agorafobili

2)Yaygın anksiyete Bozukluğu(YAB)

2)Fobik Bozukluklar:

1)Agorafobi(durum fobisi)

2)Özgül Fobi(Nesne fobisi)

Hayvan, doğal çevre,kan-yara,enjeksiyon,durumsal vb.

3)Sosyal fobi(işlev fobisi)

3)Obsesif Kompulsif Bozukluk(OKB)

4)Stres Bozuklukları

1)Travma sonrası stres bozukluğu(TSSB)

Akut

Kronik

2)Akut Stres Bozukluğu

5)Organik Etyolojili Anksiyete Bozuklukları

1)Genel Tıbbi Bir Duruma bağlı anksiyete Bozukluğu

Yaygın

Panik Atakları

Obsesif Kompulsif Semptomlar

2)Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu

Entoksikasyon , yoksunluk

Yaygın anksiyete

Panik atakları

Obsesif Kompulsif Semptomlar

Fobik Semptomlar

(4) 8

GEBELİK VE ANKSİYETE BOZUKLUKLARI: Ruh sağlığı problemleri arasında anksiyete bozuklukları yaygındır ve kadınlarda

erkeklerden daha sık görülür (7,8). Ayrıca anksiyete bozuklukları için başlangıç yaşı tipik

olarak doğurganlık çağı ya da daha öncesidir. Panik bozukluğun ilk atakları en sık geç

adolesan çağından 30’lu yaşların ortasına kadar, OKB’nin ilk başlangıcı kadınlarda 20-

29 yaş arası ortaya çıkar (9). Bu yüzden çok sayıda anksiyete bozukluğu olan

kadın,hastalıklarının seyri boyunca gebeliği tecrübe etmektedir (10).

Eskiden gebelerin anksiyete bozukluğu açısından düşük riskte olabileceği

düşünülürdü (11). Bu kanının aksine, özellikle panik bozukluk ve OKB üzerine yapılan

çalışmalar gebeliğin ve postpartum dönemin anksiyete bozuklukları açısından değişken

etkileri olduğunu göstermektedir. Gebelikleri öncesinde anksiyete bozukluğu tanısı almış

kadınlar , gebelikleri sırasında belirtilerinde düzelme tecrübe edebilirlerse de (12)

çoğunda semptomlar belirgin olarak sürmektedir (13,14).

İlaveten postpartum dönem özellikle panik bozukluk ve OKB için semptomların devam

ettiği ya da artmaya eğilim gösterdiği bir dönemdir (12-15).

Genel olarak gebeliğin , panik bozukluk için koruyucu bir etkisi, OKB için tetikleyici bir

etkisi olduğu kanısı yaygındır . (15) Bazı çalışmalarda hem OKB hem de panik bozukluk

için gebeliğin, özellikle de postpartum dönemin tetikleyici etkisinden söz edilmektedir

(14,16,17).

Kadınlarda görülen affektif bozuklukların sıklığı perinatal dönemde en az diğer

dönemler kadar ve hatta daha fazladır.(18,19,20) Birçok araştırmacı gebelik ve

postpartum dönemde seks hormon konsantrasyonlarındaki değişikliklerin kadınların ruh

halindeki zayıflamaya sebep olduğunu ileri sürmüşlerdir.(21,22,23) Diğer kanıtlar ise

sosyal destek eksikliği, eş ile ilişkide problemler ve günlük hayattaki stresli olaylara

işaret etmektedir.(24,25) Genetik ve hormonal etkenler gibi biyolojik değişkenler, gebelik

dönemindeki depresyonu, psikososyal stresörlere ve anksiyete semptomlarına direnci

düşürerek dolaylı yoldan etkilemektedir.(26) Biyolojik faktörler, gerek genetik, gerekse

hormonal, kişinin hayati durumlara stres veya anksiyete duyguları ile cevap vermesine

sebep olmaktadırlar.(27)

9

Bazı hormonların geri çekilmeleri de araştırılmış, β -endorfin geri çekilmesi olan

kadınların mizaç değişikliğine daha yatkın oldukları bildirilmiştir.(28) Östrojen

konsantrasyonunun doğum sonrası düşüşü ile ilgili literatür gözden geçirildiğinde ise ani

östrojen düşüşünün postpartum psikiyatrik tablo ile ilgili olabileceği öne sürülmüştür.(29)

Postpartum dönemdeki kadınların duygudurumları ve altında yatan etiyoloji hakkında

yapılan çalışmaların çoğunun retrospektif oluşu birbiriyle çelişen verilerin ortaya

çıkmasına sebep olmuştur.(30,31,32,33,34)

Fakat çoğu araştırmacı ve klinisyen, perinatal duygudurum değişikliklerinde , biyolojik ve

psikososyal risk faktörlerinin birleşik etkilerinin sorumlu olduğunda görüş birliği

içindedir.(35)

Postpartum Psikiyatrik Bozukluklar : Doğum sonrası dönem , pek çok fizyolojik ve psikolojik uyumlar gerektirmektedir.

Östrojen ve progesteron konsantrasyonları hızlıca azalır , kortizolün adrenal

salgılanması değişime uğrar , plasental hormonların kaybolması metabolizmayı

derinlemesine etkiler ve yeni çok sayıda problem ortaya çıkar.

1)Postpartum Keyifsizliği: Postpartum döneminin ilk zamanlarında kadınların en sık yaşadığı ruhsal bozukluk

”bebek keyifsizliği” diye de bilinen postpartum keyifsizliktir.Oldukça yaygın bir fenomen

(kadınların %50-80 inde) olarak görülen postpartum keyifsizlik ; ağlamaklı olma ,

hırçınlık , kaygı , uykusuzluk , enerji azlığı , iştah kaybı ve yeni doğum yapmaya ve

çocuk için gereken ilgiye bağlı genel bunalmışlık hissi gibi ani ruh değişiklikleri ve geçici

semptomlar içermektedir.Atak,tipik olarak 3.postpartum gününden sonra,anne doğumun

ardından hastaneden ayrıldığında görülür.Semptomlar 5.günde doruğa ulaşır ve onuncu

günde kendi kendine çözümlenir.

10

2)Postpartum Depresyonu: Postpartum kadınların %10-15 inde görülür.Özgün süre hariç ,postpartum depresyonun

tanı kriterleri,majör depressif düzensizliklerin bulgularından ayırt edilemez.Birçok ağır

psikososyal problem ve kronik kişiler arası zorluklar yaşayan kadınlar , postpartum

dönemde depresyon epizotu için artmış bir risk içindedir.Çalışmalar göstermiştir

ki;psikososyal stresörler beyni metabolik ve hormonal değişikliklere duyarlı hale

getirmektedir.

3)Postpartum Psikozu: Perinatal ruh sağlığı bozukluklarının en şiddetlisi postpartum psikoz,%0,1-0,2 ye tekabül

eden bir oranda görülür.Postpartum psikozun bölümleri,işitsel ya da görsel varsanı ,

paranoid ya da grandiyöz sanrılar ve deliryum ya da yönelim bozukluğu bileşenleri ve

yargılamadaki ileri derecede bozulmaya eşlik eden yüksek düzeyde dürtüsellik

sonucunda bebek öldürme ve özkıyımda artmadır.(36)

Bu sınıflamanın artık yetersiz kaldığı düşünülmektedir. Brockington’ın sunduğu yeni

sınıflamada psikozlar , anne-bebek ilişkisi bozuklukları, depresyon ve anksiyete ve

stresle ilişkili bozukluklar yer almaktadır.

Postpartum Anksiyete : Anksiyete bozuklukları (ilk bir ayda %37.1) postpartum dönemde depresyondan daha sık

görülmektedir; fakat önemsenmemiştir. Depresyonla beraber sıklığı artar. Panik

bozuklukta %44 alevlenme olur, %10 yeni tanı konur. Annenin eğitim düzeyinin

düşüklüğü ; duygudurum bozukluğu öyküsü , abartılmış perinatal stres algısı (acı, kontrol

kaybı) ; aşırı anksiyeteli mizaç başlıca risk faktörleridir. Stresli doğumun sebep olduğu

bozukluklar-Travma Sonrası Stres Bozukluğu %5.6 sıklıkta görülür. Duyulan acı, kontrol

kaybı ve ölüm korkusu bu bozukluğu tetikler. Gerginlik, kabuslar ve flashbackler birkaç

hafta/ay sürer ve bir sonraki hamileliğin sonuna doğru tekrarlayabilir. İsveç’te yapılan bir

araştırmaya göre “kötü doğum öyküsü” olan annelerin yarısı bir daha doğurmak

istememişlerdir. Bu duruma “tokofobi” denir ve psikolojik tedavi ile düzelir.

11

Özgül Anksiyete Bozuklukları ; çocuğuna yönelik anksiyetesi olan bir annede çocukla

ilgili bir fobi gelişebilir. Nokturnal vijilans, sürekli uyanıp çocuğun nefesini dinleme, sıkça

kontrol etme, sonunda uykusuzluk ve yorgunluk, çocukların sağlığı hakkında aşırı endişe

hali ile karakterize bu duruma “annelik nevrozu” denir. Tedavisinde gevşeme teknikleri,

bilişsel terapi, duyarsızlaştırma ve grup terapileri etkindir. Çocuğa zarar verme

obsesyonları depresyondaki annelerin %21’inin tekrarlayan çocuğa zarar verme

düşünceleri vardır ve %24’ü çocukla yalnız kalmaktan korkar. Hamilelik ve doğum

obsesif-kompulsif bozukluğu başlatan ana sebeplerden biridir.

Diğer Morbid Uğraşılar

Dismorfofobi: Hamilelik ve doğumla birlikte ortaya çıkan kilo alımı, lekeler, skarlarla ilgili

yakınmalar sıktır.

(37)

12

GEREÇ VE YÖNTEM :

Şişli Etfal EAH Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine Doğum sonrası 2. ve 4.

aylarda aşı uygulaması için getirilen 100 bebeğin annesi ile yüzyüze görüşülerek 2.

ayda Sosyodemografik Anket Formunun doldurulması , 2. ve 4. aylarda MİNİ test ,

Durumluk-Sürekli Anksiyete Ölçeği(STAI 1 ve 2) , Çok yönlü Algılanan Sosyal Desteğin

Gözden Geçirilmiş Formu , Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeğinin doldurulması,2.-

4.aylar arasında anneden alınan kanda ( bir defaya mahsus olarak ) Tiroid hormon

paneli ,Tiroid antikorları,Tam kan sayımı,Prolaktin ve B12 vitamin düzeyi bakılarak

çalışmanın yapılması planlanmıştır.

Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği: Durumluk Sürekli Kaygı Ölçeği Spielberger ve arkadaşları tarafından 1970 de

geliştirilmiş, Öner ve Le Compte tarafından 1985 te Türk toplumuna uyarlaması

yapılmış, durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini 20 soru ile ayrı ayrı ölçen likert tipi bir

ölçektir. Yüksek puanlar yüksek kaygı seviyelerini, düşük puanlar düşük kaygı

seviyelerini gösterir

1975 yılında Türkçe’ye çevrilerek geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılmış olan ölçek

yirmişer maddelik durumluk kaygı ve sürekli kaygı ölçeklerinden oluşmaktadır. Her iki

ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20-80 arasında değişir. Büyük puan yüksek

kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı seviyesini belirtir (38).

“Hiç” ile “Tamamıyla” arasında değişen dört derecelik bir ölçektir. Envanterin

Türkiye’deki geçerlilik ve güvenirliliği N. Öner tarafından 1977 yılında yapılmıştır.(39)

Durumluk - Sürekli Kaygı Envanterlerinde iki tür ifade vardır . Doğrudan ifadeler olumsuz

duyguları, tersine dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları dile getirir. Durumluk Kaygı

Envanterindeki tersine dönmüş ifadeler 1,2,5,8,10,11,15,16,19 ve 20. maddelerdir.

Sürekli Kaygı Envanterindeki tersine dönmüş ifadeler ise 21,26,27,30,33,36 ve 39 uncu

13

maddeleri oluşturur. Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin ayrı ayrı toplam ağırlıkları

bulunduktan sonra doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlık puanından , ters

ifadelerin toplam ağırlık puanı çıkarılır. Bu sayıya , önceden saptanmış ve değişmeyen

bir değer eklenir. Durumluk Kaygı Envanteri için bu değişmeyen değer 50, Sürekli Kaygı

Envanteri için 35’dir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. Durumluk Kaygı

Ölçeği (DKÖ), ani değişiklik gösteren heyecansal reaksiyonları değerlendirmede oldukça

duyarlı bir araçtır. Envanterin ikinci bölümünde yer alan yine 20 maddeden oluşan

Sürekli Kaygı Ölçeği (SKÖ), kişinin genelde, yaşama eğilimi gösterdiği kaygının

sürekliliğini ölçmeyi amaçlamaktadır. Skorlar 20 (düşük anksiyete) ile 80 (yüksek

anksiyete) arasındadır.

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği: Çok boyutlu algılanan sosyal

destek ölçeği Zimet ve Dahlem tarafından 1988 de geliştirilmiştir. Eker ve Arkan

tarafından 1995 te Türk toplumuna uyarlaması yapılmıştır. Ölçek, her eğitim düzeyindeki

insanın algılayabileceği on iki maddeden oluşmuştur. Yüksek puanlar, algılanan

desteğin yüksek oluşuna, düşük puanlar ise desteğin algılanmadığına ya da destekten

yoksun oluşu belirtmektedir.(40)

EPDS Ölçeği: Postpartum depresyonu tanımada ve ileri tedavi gerektirecek hastaların

psikiyatrik yardım için yönlendirilmesinde kullanılabilecek bir araçtır ve genel olarak tüm

dünyada kabul görmüştür. Doğum yapan tüm kadınlarda rutin bir tarama amacıyla

kullanılabileceği bildirilmektedir. Günümüzdeki çalışmalarda EPDS kesme puanı 12-13

olarak alındığında gerçek depresyon semptomlu kişileri saptamada daha duyarlı olduğu

bildirilmektedir. Postpartum örneklerde EPDS’nin duyarlılığı %86, özgüllüğü %76 olarak

saptanmıştır. Antenatal ve postnatal periodda EPDS’nin depresif semptomları doğru

(geçerliliği saptanmış) olarak ölçtüğü bildirilmiştir. EPDS tanı koydurucu bir ölçek

olmayıp semptom tarama amacıyla kullanılmaktadır. Tanının klinik muayene ve tanı

ölçekleri ile (örn. Hamilton Depresyon Ölçeği) doğrulanması gerekmektedir. Ancak

EPDS’nin postpartum, hatta gebelikteki depresyon semptomlarını saptama açısından

özgünlüğü ve duyarlılığı oldukça yüksektir. Türkiye’de de geçerlilik ve güvenirlilik

çalışması Engindeniz ve ark. tarafından yapılmıştır (41)

14

EPDS her biri annenin geçen hafta süresince nasıl hissettiğini dört farklı seçenekten

birini işaretleyerek bildirmesini isteyen toplam 10 sorudan oluşan bir ölçektir. Her bir

maddeye 0-3 arasında bir puan verilerek toplam puan hesaplanır. Her maddenin

puanlaması değişik biçimdedir; 3. ,5. ,6. ,7. ,8. ,9. ve 10. maddeler giderek azalan sırayla

şiddet gösterirler ve puanlama 3, 2, 1, 0 biçimindedir. 1., 2. ve 4. maddeler ise 0, 1, 2, 3

biçiminde puanlanırlar. Ölçeğin toplam puanı bu madde puanlarının toplanması ile elde

edilir. Genelde 12/13 puan ve üstü kesme değerleri depresif bozukluk açısından risk

grubu olarak kabul edilir. 13 ve üzeri puan alanlar depresif bozukluk için riskli grup

olarak kabul edilmiştir.

15

BULGULAR

Çalışma Şişli Etfal Hastanesi Yenidoğan izleme ve aşı Merkezine başvuran 100

yeni doğum yapmış anne üzerinde yapılmıştır. Annelerin yaşları 17 ile 43 arasında

değişmekte olup ortalama yaş 28,67±5,53’dür.

Tablo 1:Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı

Min-Max Ort±SD

Yaş 17-43 28,67±5,53 n %

Eğitim Durumu

Eğitimsiz 9 9 İlkokul 48 48 Ortaokul 12 12 Lise 20 20 Yüksekokul 11 11

Meslek

Ev Hanımı 79 78 Memur 3 3 İşçi 4 4 Serbest Meslek 14 14

Gelir

500-1000 TL 59 59 1000-1500 TL 27 27 1500-2000 TL 5 5 2000-3000 TL 6 6 3000 TL ve üstü 3 3

Ev Durumu Kira 58 58 Kendi Evi 42 42

Göç Durumu Var 26 26 Yok 74 74

Aile Tipi Çekirdek 74 74 Kalabalık(Büyük) 26 26

Çocuk Sayısı Ort; 1,95

Medyan :2

1 35 35

2 44 44 3 ve üzeri 21 21

TOPLAM 100 100

Annelerin eğitim durumları incelendiğinde; %9’unun (n=9) eğitimsiz, %48’inin

(n=48) ilkokul mezunu, %12’sinin (n=12) ortaokul mezunu, %20’sinin (n=20) lise

mezunu, %11’inin (n=11) ise yüksek okul mezunu olduğu görülmektedir.

Eğitim Durumu

Eğitimsiz9,0%

İlkokul48,0%Ortaokul

12,0%

Lise20,0%

Yüksekokul11,0%

Şekil 1: Annelerin eğitim durumuna göre dağılımı

Annelerin %3’ü (n=3) memur, %4’ü (n=4) işçi, %14’ü (n=14) serbest meslek ile

uğraşırken, %79’u (n=79) ev hanımıdır.

Meslek

Ev Hanımı79,0%

İşçi4,0%

Serbest Meslek14,0%

Memur3,0%

Şekil 2: Annelerin meslek durumuna göre dağılımı

17

Ailenin gelir durumu incelendiğinde; 500-1000 TL arasında 59 (%59) olgu, 1000-

1500 TL arasında 27 (%27) olgu, 1500-2000 TL arasında 5 (%5) olgu, 2000-3000 TL

arasında 6 (%6) olgu, 3000 TL ve üzeri gelir grubunda ise 3 (%3) olgu bulunduğu

görülmektedir.

Gelir

500-1000 TL59,0%

1000-1500 TL27,0%

3000 TL ve üstü3,0%

2000-3000 TL6,0%

1500-2000 TL5,0%

Şekil 3: Ailenin gelir durumuna göre dağılımı

Olguların %58’i (n=58) kirada otururken, %42’si (n=42) kendi evlerinde oturmaktadır.

Ev Durumu

Kira58,0%

Kendi Evi42,0%

Şekil 4: Ailenin yaşadığı evin kira veya kendi evi olması durumuna göre dağılımı

18

Olguların %26’sı (n=26) İstanbul’a göç etmişken, %74’ü (n=74) göç etmemiştir.

Göç Durumu

Var26%

Yok74%

Şekil 5: Göç durumuna göre dağılım

Olguların %26’sı (n=26) kalabalık aile yapısına sahipken, %74’ü (n=74) çekirdek

aile yapısına sahiptir.

Aile Tipi

Çekirdek74,0%

Kalabalık(Büyük)26,0%

Şekil 6: Aile tipine göre dağılım

19

Olguların sahip olduğu çocuk sayısı 1 ile 6 arasında değişmekte olup ortalama

çocuk sayısı 1.95±0.98’dir. Olguların %35’i (n=35) 1 çocuk, %44’ü (n=44) 2 çocuk sahibi

iken, %21’i (n=21) 3 veya daha fazla çocuk sahibidir.

Tablo 2: Annenin gebeliklerine ilişkin dağılımlar

Min-Max Ort±SD (Medyan)

Gravida 1-9 2,48±1,63 (2,0)

Parite 1-6 2,02±1,11 (2,0)

Gebelik Yaşı 17-43 28,60±5,52

n %

Abort-Küretaj Öyküsü

Var 27 27

Yok 73 73

Antenatal Takip

Takipli 96 96

Takipsiz 4 4

Gebelikte Tespit Edilen Tıbbi Durum (n=90)

Yok 57 63,3

Diabet 12 13,3

Hiperemezis Gravidarum

4 4,4

Abort Riski 4 4,4

Preeklampsi 2 2,2

Diğer 11 12,2

Doğum Tipi Normal 59 59

Sezeryan 41 41

Olgularda gravida görülme sayısı 1 ile 9 arasında değişmekte olup ortalama

gravida 2,48±1,63 olarak saptanmıştır.

Olgularda parite görülme sayısı 1 ile 6 arasında değişmekte olup ortalama parite

sayısı 2,02±1,11’dir.

Olguların gebelik yaşı 17 ile 43 arasında değişmekte olup ortalama gebelik yaşı

28,60±5,52 yıldır.

20

Abort-Küretaj öyküsü olguların %27’sinde (n=27) görülmektedir.

Olguların %96’sı (n=96) antenatal takip yaptırmışken, %4’ü (n=4) yaptırmamıştır.

Gebelikte tespit edilen tıbbi durum incelendiğinde; olguların %13.3’ünde (n=12)

diabet, %4.4’ünde (n=4) hiperemezis gravidarum, %4.4’ünde (n=4) abort riski,

%2.2’sinde (n=2) preeklampsi, %12.2’sinde (n=11) diğer tıbbi durumlar görülmüşken,

%63,3’ünde (n=57) herhangi bir tıbbi duruma rastlanmamıştır.

Gebelikte Tespit Edilen Tıbbi Durum

Yok63,3%

Diabet13,3%

Hiperemezis Gravidarum

4,4%

Abort Riski4,4%

Preeklampsi2,2%

Diğer12,2%

Şekil 7: Gebelikte tespit edilen tıbbi duruma göre dağılım

Olguların %59’u normal %41’i sezeryanlı doğum yapmıştır ve %12’sinde doğum

komplikasyonu görülmüştür.

21

Tablo 3: Anne ve babanın bebeğin cinsiyetine ilişkin değerlendirmeleri

n %

Annenin Cinsiyet Beklentisi (n=49)

Kız 34 69,4

Erkek 15 30,6

Babanın Cinsiyet Beklentisi (n=57)

Kız 19 33,3

Erkek 38 66,7

Annenin cinsiyetten memnuniyeti

Memnun 100 100

Babanın Cinsiyetten Memnuniyeti

Memnun 98 98

Memnun Değil 2 2

İstenen Planlı Gebelik Durumu

Planlı-İstenen 71 71

Plansız-İstenen 28 28

Plansız-İstenmeyen 1 1

Annelerin cinsiyet beklentisine olguların 49’u cevap vermiştir. Cevap veren

olguların %69,4’ü kız, %30,6’sı erkek çocuk beklentisi olduğunu ifade etmiştir. Babaların

cinsiyet beklentisi sorusunu 57 olgu cevaplamış olup; bunların %33,3’ü kız beklediğini;

% 66,7’si ise erkek beklediğini belirtmiştir. Annelerin hepsi bebeğin cinsiyetinden

memnun iken; babaların %2’si memnun olmadığını ifade etmiştir.

Doğan bebeklerin %71’i istenen planlı bebek, %28’i plansız istenen ve %1’i ise

plansız istenmeyen bebektir.

22

Tablo 4: Gebeliğe ilişkin dağılımlar

n %

Doğum Sonrası Yardım

Kimse Bakmadı 13 13

Anne-Kardeş 44 44

Kayınvalide-Görümce

8 8

Diğer 35 35

Doğum Komplikasyonları

Var 12 12

Yok 88 88

Doğum sonrası yardım almadığını söyleyen %13 olgu; anne veya kardeş yardımı

aldığını ifade eden % 44 olgu; kayınvalide görümce yardımı aldığını söyleyen % 8 olgu

ve diğer kişilerden yardım aldığını söyleyen ise % 35 olgu vardır.

Doğum Sonrası Yardım

Kimse Bakmadı13,0%

Anne-Kardeş44,0%Kayınvalide-

Görümce8,0%

Diğer35,0%

Şekil 8: Doğum sonrası yardım alma duruma göre dağılım

Doğumların %12’sinde doğum komplikasyonu görülmüştür.

23

Tablo 5: Anneye ilişkin dağılımlar

Min-Max Ort±SD

Anne Boy 150-177 162,92±6,05

Anne Kilo 45-125 68,65±12,65

n %

Annede Tıbbi Hastalık Var 18 18

Yok 82 82

Annede Psikiyatrik Hastalık

Var 3 3

Yok 97 97

Eşte Psikiyatrik Hastalık

Var 2 2

Yok 98 98

Eşte Şiddet Öyküsü Var 1 1

Yok 99 99

Annede Alışkanlık Yok 76 76

Sigara 23 23

Diğer 1 1

TOPLAM 100 100

Annelerin boyları 150 cm ile 177 cm arasında değişmekte olup ortalama boy

162,92±6,05; kiloları 45 ile 125 cm arasında değişmekte olup ortalama 68,65±12,65

olarak saptanmıştır.

Annede tıbbi hastalık görülen %18 olgu vardır. Annede psikiyatrik rahatsızlık

görülen %3 olgu; eşte psikiyatrik rahatsızlık görülen %2 olgu vardır. Eşte şiddet öyküsü

olan % 1 olgu vardır. Annede alışkanlık görülen % 24 olgu vardır; bunların %23’ü sigara

alışkanlığı %1’i diğer alışkanlıklara sahiptir.

24

0

2

4

6

8

10

12

14

16

18

Annede Tıbbi Hastalık Annede Psikiyatrik Hastalık Eşte Psikiyatrik Hastalık

oran (%)

Şekil 9: Annede ve babada hastalık duruma göre dağılım

Tablo 6: Bebeğe ilişkin dağılımlar

Min-Max Ort±SD

Bebeğin Doğum Kilosu (kg) 1,10-4,50 3,32±0,52

Bebeğin Doğum Boyu (cm) 44-55 49,85±1,96

Bebeğin Hastanede Yatış Süresi (gün)

(n=27) 1-40 8,03±10,11

n %

Bebekte Konjenital Anomali\Tıbbi Hast.

Var 3 3

Yok 97 97

Fizyolojik Sarılık Geçirme Durumu

Var 39 39

Yok 61 61

Bebeğin Bakımını Yapan Kişi

Anne 97 97

Yakını 3 3

Bebeğin Beslenme Durumu

Anne Sütü 95 95

Formül Mama 5 5

TOPLAM 100 100

25

Bebeğin doğum kilosu 1100 gr ile 4500 gr arasında değişmekte olup ortalama

3320±520 gr dır. Doğum boyu 44 cm ile 55 cm arasında değişmekte olup ortalama

49,85±1,96’dır.

Bebeklerin 27’si hastanede yatmıştır. Hastanede yatan 27 bebeğin hastanede

kalış süreleri 1 ile 40 gün arasında değişmekte olup ortalama 8,03±10,11’dir.

Bebekte konjenital anomali tıbbi hastalık geçirme oranı %3; Fizyolojik sarılık oranı

%39 olarak saptanmıştır. Bebeğin bakımını yapan %97 oranında anne, % 3 oranında

yakınıdır.

Bebek %95 oranında anne sütü ile % 5 oranında ise formül mama ile

beslenmektedir.

Tablo 7: Annenin bebekle ilgili değerlendirmeleri

n %

Annenin Bebek Hakkında Yeterliliği

Yeterli 86 86

Yetersiz 14 14

Annenin Bebekten Şikayetçi Oluşu

Yok 46 46

Az Şikayetçi 38 38

Aşırı Şikayetçi 16 16

Annenin Eşinden Destek Görmesi

Görüyor 76 76

Görmüyor 24 24

TOPLAM 100 100

Annelerin %86’sı bebekleri hakkında yeterli olduklarını % 14’ü ise yetersiz

kaldıklarını ifade etmişlerdir.

Annelerin % 46’sı bebekten şikayet ederken % 38’i az şikayetçi; % 16’sı aşırı

şikayetçidir.

Eşinden destek gördüğünü %76 olgu söylerken; eşinden destek almadığını

söyleyenler %24 oranındadır.

26

Annenin Bebekten Şikayetçi Oluşu

Yok46,0%

Az Şikayetçi38,0%

Aşırı Şikayetçi16,0%

Şekil 10: Annenin bebekten şikayetçi olma durumuna göre dağılım

27

Tablo 8:Mini test sonuçları

Mini Test Sonuçları n %

Depresyon Var 14 14

Geçmişte Var 3 3

Distimi Varlığı 9 9

Suisidalite Varlığı 1 1

Mani Varlığı 0 0

Panik Bozukluğu 3 3

Agorafobi Varlığı 1 1

Sosyal Fobi Varlığı 6 6

Obsesif Kompulsif Bozukluk Varlığı 7 7

Spesifik Fobi Varlığı 0 0

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Varlığı 2 2

Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu Varlığı

1 1

Anoreksia Nevroza Varlığı 1 1

Bulimia Varlığı 1 1

Psikotik Bozukluk Varlığı 0 0

Yaygın Anksiyete Var 9 9

Geçmişte Var 1 1

Mini test sonuçlarına göre depresyon görülen %14 olgu vardır, geçmişte

depresyon öyküsü olan ise %3 olgu vardır.

Distimi varlığı olguların %9’unda; suisidalite varlığı % 1 olguda; mani hiçbir olguda

görülmemektedir; panik bozukluk % 3 olguda; agorafobi %1 olguda; sosyal fobi %6

olguda; obsesif kompulsif bozukluk % 7 olguda vardır. Spesifik fobi hiçbir olguda

görülmemektedir. Travma sonrası stres bozukluğu %2 olguda; alkol madde kullanım

bozukluğu %1 olguda; anoreksiya nervoza varlığı %1 olguda; bulimia %1 olguda

görülmektedir. Psikotik bozukluk olguların hiçbirinde görülememektedir.

Yaygın anksiyete %9 olguda görülmekte; %1’inde ise geçmişte yaygın anksiyete

görülmektedir. 28

0 2 4 6 8 10 12 14 16 18

Depresyon

Distimi Varlığı

Suisidalite Varlığı

Panik Varlığı

Agorafobi Varlığı

Sosyal Fobi Varlığı

Obsesif Kompulsif Bozukluk Varlığı

Spesifik Fobi Varlığı

Travma Sonrası Stres Bozukluğu Varlığı

Alkol ve Madde Kullanım Bozukluğu Varlığı

Anoreksia Nevroz Varlığı

Bulimia Varlığı

Yaygın Anksiyete

Mini Test Sonuçları

oran (%)

Şekil 11: Mini test sonuçlarının dağılımı

Tablo 9: Mini Teste göre Anksiyete dağılım

N %

Anksiyete var 28 28.8

Anksiyete yok 69 71.2

Olguların %28.8’inde anksiyete görülmektedir. 29

Şekil 12: Mini Testte Anksiyete dağılım

Tablo 10 : Tiroid fonksiyonlarının ve kan değerlerinin dağılımı

Min-Max Ort±SD

FT 3 (pg/ml) 2,42-5,99 3,27±0,53

FT 4 (ng/dl) 0,40-1,98 0,80±0,23

TSH (uIU/ml) 0,01-8,48 1,43±1,09

Tiroglobulin (ng/ml) 0,84-259 20,99±33,22

Prolaktin (ng/ml) 1,99-248 45,04±40,96

HGB (g/dl) 8,40-15,40 13,23±1,23

MCHC (g/dl) 27,80-36,20 33,33±1,58

N %

Anti tiroid peroksidaz (IU/ml)

<10 63 69,2

10-50 19 20,9

50-1000 8 8,8

>1000 1 1,1

Anti TGR (IU/ml)

<20 80 87,9

20-40 2 2,2

40-500 5 5,5

>500 4 4,4

Mini Teste Anksiyete

Anksiyete var28,8%

Anksiyete yok 71,2%

FT3 düzeyleri(pg/ml) 2,42 ile 5,99 arasında değişmekte olup ortalama

3,27±0,53’dür. FT4 düzeyleri(ng/dl) 0,40 ile 1,98 arasında olup ortalama 0,80±0,23; TSH

düzeyleri(uIU/ml) 0,01 ile 8,48 arasında olup ortalama 1,43±1,08’dur.

Tiroglobulin düzeyi(ng/ml) 0,84 ile 259 arasında değişmekte olup ortalama

20,99±33,22’dir. Prolaktin düzeyleri(ng/ml) 1,99 ile 248 arasında değişmekte olup

ortalama 45,04±40,96’dır.

Hemoglobin düzeyi(g/dl) 8,40 ile 15,40 arasında değişmekte olup ortalama

13,23±1,23’dür.

MCHC düzeyi(g/dl) 27,80 ile 36,20 arasında değişmekte olup ortalama

33,33±1,58’dir.

Anti tiroid peroksidaz düzeyi(IU/ml) 10’dan küçük bulunan %69,2 olgu; 10-50

arasında olan %20,9 olgu; 50-1000 arasında olan %8,8 olgu ve 1000’nin üzerinde olan

% 1,1 olgu vardır.

Anti TRG düzeyi(IU/ml) 20’den küçük olan %87,9 olgu; 20-40 arasında olan % 2,2

olgu; 40-500 arasında bulunan % 5,5 olgu ve 500 ve üzerinde olan % 4,4 olgu vardır.

Annelerin doğumdan sonra Edinburg , STAI 1 ve 2 ve Çok Boyutlu Algılanan

Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçekleri 8.haftada (1.ölçüm) ve 16.haftada

(2.ölçüm) uygulanmıştır. Birinci ölçüme göre ikinci ölçümdeki değişimler ve annelerin

özelliklerine göre değerlendirmeler bundan sonraki bölümde görülmektedir.

31

Tablo 11: Edinburg postpartum depresyon skalası değerlendirmesi

Edinburg Puanı

Ortalama SD

1. Ölçüm 8,14 5,94

2. Ölçüm 7,72 6,02

1.Ölçüm -2.Ölçüm; p 0,001**

Paired samples test **p<0,01

İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan Edinburg postpartum depresyon skalası

puanlarında görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,01).

Edinburg postpartum depresyon skalasında 14 puan ve üzerinde alan olgulara

depresyon var; altındakilerde yok şeklinde değerlendirme yaptığımızda;

Edinburg Postpartum Depresyon Puanı

0

2

4

6

8

10

12

14

16

1. Ölçüm 2. Ölçüm

ort puan

Şekil 13:. Edinburg postpartum depresyon skalası dağılımı

32

Tablo 12: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının dağılımı

1. Ölçüm 2. Ölçüm Toplam

n (%) n (%) n (%)

Edinburg Postpartum Depresyon

Var 21 (%21) 19 (%19) 21 (%21)

Yok 79 (%79) 81 (%81) 79 (%79)

Birinci ölçümde edinburg postpartum depresyon görülen 21 olgu bulunmaktadır;

ikinci ölçümlerde edinburg postpartum depresyon görülme oranı ise %19 olarak

saptanmıştır.

0102030405060708090

1. Ölçüm 2. Ölçüm

Edinburg Postpartum Depresyon

VarYok

oran (%)

Şekil 14: Edinburg postpartum depresyon skalası dağılımı

33

Tablo 13: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının 1.ölçüme göre

2.ölçüm değerlendirmesi

Edinburg Depresyon

1. Ölçüm

p Var Yok Toplam

n (%) n (%) n (%)

2. Ölçüm

Var 19 (%19) 0 (%0) 19 (%19)

0,500 Yok 2 (%2) 79 (%79) 81 (%81)

Toplam 21 (%21) 79 (%79) 100

Mc-Nemar test

Edinburg postpartum depresyon sınıflamasına göre birinci ölçüme göre ikinci

ölçümde depresyon görülme oranları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı

bulunmamıştır (p>0,05).

Tablo 14: Mini Anksiyete ve Edinburg depresyon birlikteliğinin dağılımı

Anksiyete ve Depresyon n %

İkiside yok 58 59,9

İkisi de var 6 6,1

Sadece depresyon 11 11,3

Sadece anksiyete 22 22,7

34

Anksiyete veya depresyon görülmeyen %59,9 olgu, hem anksiyete hem de

depresyon görülen %6,1 olgu; sadece depresyon olan %11,3 olgu ve sadece anksiyete

görülen %22,7 olgu vardır.

Şekil 15: Anksiyete ve depresyon birlikteliğinin dağılımı

Tablo 15: STAI Ölçeği değerlendirmeleri

STAI Durumluluk Puanı

STAI Süreklilik Puanı

Ort±SD Ort±SD

1. Ölçüm 36,89±9,50 42,42±8,38

2. Ölçüm 36,89±11,11 42,43±8,69

1.Ölçüm -2.Ölçüm; p 1,000 0,913

Paired samples test

35

Anksiyete ve Depresyon

Anksiyete ve depresyon (-)

59,9%

Sadece depresyon 11,3%

Sadece anksiyete22,7%

Anksiyete ve depresyon (+)

6,1%

İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan STAI durumluluk ölçek puanlarında

istatistiksel olarak anlamlı değişim bulunmamıştır (p>0,05).

İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan STAI süreklilik ölçek puanlarında istatistiksel

olarak anlamlı değişim bulunmamıştır (p>0,05).

Tablo 16: STAI Ölçeğine göre sınıflamaların dağılımı

1. Ölçüm 2. Ölçüm

n (%) n (%)

STAI Durumluluk Kaygı

Kaygı yok 59 (%59) 59 (%59)

Düşük kaygı 17 (%17) 13 (%13)

Yüksek kaygı 24 (%24) 28 (%28)

STAI Süreklilik Kaygı

Kaygı yok 29 (%29) 29 (%29)

Düşük kaygı 27 (%27) 26 (%26)

Yüksek kaygı 44 (%44) 45 (%45)

STAI durumluluk ve süreklilik puanları sınıflamasında; 36 puan altındakiler “kaygı

yok”, 37-42 puan arası alanlar “hafif kaygı” ve 42 puan ve üzeri olan olgularda “yüksek

kaygı” olarak sınıflanmıştır.

Birinci ölçümde STAI durumluluk puanlarının dağılımı incelendiğinde %59 olguda

kaygı görülmezken, %17’sinde düşük kaygı; % 24’ünde ise yüksek kaygı görülmektedir.

İkinci ölçümlerde STAI durumluluk puanlarının dağılımı incelendiğinde %59 olguda kaygı

görülmezken, %13’ünde düşük kaygı; %28’inde ise yüksek kaygı görülmektedir.

Birinci ölçümde STAI süreklilik puanlarının dağılımı incelendiğinde %29 olguda

kaygı görülmezken, %27’sinde düşük kaygı; % 44’ünde ise yüksek kaygı görülmektedir.

İkinci ölçümlerde STAI süreklilik puanlarının dağılımı incelendiğinde %29 olguda kaygı

görülmezken, %26’ünde düşük kaygı; %45’inde ise yüksek kaygı görülmektedir.

36

0

10

20

30

40

50

60

1. Ölçüm 2. Ölçüm 1. Ölçüm 2. Ölçüm

STAI Durumluluk Kaygı STAI Süreklilik Kaygı

STAI Ölçeği

Kaygı yok

Düşük kaygı

Yüksek kaygı

oran(%)

Şekil 16: STAI durumluluk ve süreklilik dağılımı

Tablo 17: STAI durumluluk sınıflamasında 1.ölçüme göre 2.ölçümün

değerlendirmesi

STAI Durumluluk

1. Ölçüm

p Kaygı yok Düşük kaygı

Yüksek kaygı

n (%) n (%) n (%)

2. Ölçüm

Kaygı yok 55 (%55) 4 (%4) 0 (%0)

0,368 Düşük kaygı 4 (%4) 7 (%7) 2 (%2)

Yüksek kaygı 0 (%0) 6 (%6) 22 (%22)

Mc-Nemar test

37

STAI durumluluk sınıflamasına göre birinci ölçüme göre 2.ölçümde istatistiksel

olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Tablo 18: STAI süreklilik sınıflamasında 1.ölçüme göre 2.ölçümlerin

değerlendirmesi

STAI Süreklilik

1. Ölçüm

P Kaygı yok Düşük kaygı

Yüksek kaygı

N (%) n (%) n (%)

2. Ölçüm

Kaygı yok 28 (%28) 1 (%1) 0 (%0)

0,846 Düşük kaygı 1 (%1) 24 (%24) 1 (%1)

Yüksek kaygı 0 (%0) 2 (%2) 43 (%43)

Mc-Nemar test

STAI süreklilik sınıflamasına göre birinci ölçüme göre 2.ölçümde istatistiksel

olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Tablo 19: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

değerlendirmesi

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

Ortalama SD

1. Ölçüm 59,30 13,38

2. Ölçüm 59,63 13,99

1.Ölçüm -2.Ölçüm; p 0,270

Paired samples test

38

İlk ölçüme göre ikinci ölçümde alınan Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin

Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanlarında istatistiksel olarak anlamlı değişim

bulunmamıştır (p>0,05).

Şekil 17: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

puanlarının dağılımı

Tablo 20: İlk ölçümlere göre Edinburg, STAI ve ÇBASDÖ puanlarının ilişkisi

1. Ölçüm STAI

Durumluluk Puanı

STAI Süreklilik Puanı

ÇokBoy.Al.Sos.DsGöz.Geç.Formu

Edinburg Puanı 0,660** 0,644** -0,384**

STAI Dur. Puanı - 0,867** -0,382**

STAI Sür. Puanı - - -0,514**

Pearson korelasyon test **p<0,01

39

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

0

10

20

30

40

50

60

70

80

1. Ölçüm 2. Ölçüm

ort+SD

İlk Ölçümde;

Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif yönde %66

düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI süreklilik

puanı ile de pozitif yönde %64,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01).

Edinburg depresyon puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %38,4 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

STAI durumluluk puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %38,2 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

STAI süreklilik puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %51,4 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

Tablo 20: İkinci ölçümlere göre Edinburg, STAI ve ÇBASDÖ puanlarının ilişkisi

2. Ölçüm STAI

Durumluluk Puanı

STAI Süreklilik Puanı

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği

Edinburg Puanı 0,702* 0,647** -0,414

STAI Dur. Puanı - 0,874** -0,429**

STAI Sür. Puanı - - -0,541**

Pearson korelasyon test **p<0,01

İkinci Ölçümde; Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif yönde

%70,2 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01). STAI

süreklilik puanı ile de pozitif yönde %64,7 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01).

40

Edinburg depresyon puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %41,4 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

STAI durumluluk puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %42,9 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

STAI süreklilik puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden

Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde %54,1 düzeyinde ve istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görülmektedir (p<0,01).

Şekil 18: Edinburg ile STAI Durumluluk ölçeği puanlarının ilişkisi

41

Şekil 19: Edinburg ile STAI Süreklilik ölçeği puanlarının ilişkisi

42

Şekil 20: Edinburg ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş

Formu puanlarının ilişkisi

43

Şekil 21: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ile

STAI puanlarının ilişkisi

44

Tablo 22: STAI durumluluk ile tiroid fonksiyonlarının ilişkisi

1. Ölçüm STAI

Durumluluk Puanı 2. Ölçüm STAI

Durumluluk Puanı

FT 3 R:0,089; p:0,410 r:0,054; p:0,617

FT 4 R:0,025; p:0,816 r:-0,041; p:0,705

TSH R:-0,002; p:0,983 r:-0,002 p:0,985

Anti Tiroid Peroksidaz R:0,147; p:0,172 r:0,099; p:0,360

Anti TRG R:-0,047; p:0,661 r:-0,084; p: 0,439

Tiroglobulin R:0,211; p:0,050* r:0,213; p:0,048*

Prolaktin R:-0,061; p:0,576 r:-0,044, p:0,687

HGB R:0,131; p.0,220 r:0,119; p:0,267

MCHC R:0,017; p:0,877 r:0,041; 0,701

Spearman’s korelasyon test *p<0,05

STAI durumluluk ilk ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti

TRG, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmemektedir (p>0,05). Tiroglobulin düzeyleri ile STAI durumluluk ilk ölçümleri

arasında pozitif yönde %21,1 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir

(p<0,05).

STAI durumluluk ikinci ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti

TRG, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmemektedir (p>0,05). Tiroglobulin düzeyleri ile STAI durumluluk ikinci ölçümleri

arasında pozitif yönde %21,3 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir

(p<0,05).

45

Tablo 23: STAI süreklilik puanı ile tiroid fonksiyonlarının ilişkisi

1. Ölçüm STAI

Süreklilik Puanı 2. Ölçüm STAI

Süreklilik Puanı

FT 3 R:0,200; p:0,062 r:0,200; p:0,061

FT 4 R:-0,003; p:0,979 r:-0,005; p:0,964

TSH R:0,029; p:0,784 r:0,025; p:0,813

Anti Tiroid Peroksidaz R:0,178; p:0,098 r:0,157; p:0,144

Anti TRG R:-0,023; p:0,830 r:-0,037; p: 0,730

Tiroglobulin R:0,164; p:0,130 r:0,162; p:0,133

Prolaktin R:-0,067; p:0,537 r:-0,077, p:0,477

HGB R:0,122; p.0,253 r:0,136; p:0,204

MCHC R: 0,038; p:0,725 r:0,046; p:0,671

Spearman’s korelasyon test

STAI süreklilik birinci ölçüm puanı ile ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz,

Anti TRG, tiroglobulin, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak

anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05).

STAI süreklilik ikinci ölçüm puanı ile FT3, FT4, TSH, anti tiroid peroksidaz, Anti

TRG, tiroglobulin, prolaktin, HGB ve MCHC ölçümleri arasında istatistiksel olarak

anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05).

46

Tablo 24: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formunun

anksiyete durumuna göre değerlendirmesi Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş

Formu

Mini Testte Anksiyete P

Var (n=28)

Ort±SD

Yok (n=69)

Ort±SD

1. Ölçüm 52,86±11,39 61,49±13,46 0,008**

2. Ölçüm 52,77±11,52 62,09±14,04 0,006**

Student t test **p<0,01

Mini testte anksiyete görülen olguların çok boyutlu algılanan sosyal desteğin gözden

geçirilmiş formunun birinci ölçüm puanları anksiyete görülmeyen olgulardan istatistiksel

olarak anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p<0,01).

Mini testte anksiyete görülen olguların çok boyutlu algılanan sosyal desteğin

gözden geçirilmiş formunun ikinci ölçüm puanları da anksiyete görülmeyen olgulardan

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olarak saptanmıştır (p<0,01).

Şekil 19: Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

puanlarının anksiyete durumuna göre dağılımı 47

0

10

20

30

40

50

60

70

80

1. Ölçüm 2. Ölçüm

Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu

Anksiyete Var Anksiyete yok

ort+SD

Tablo 25: STAI birinci Ölçümlerinin Mini teste göre değerlendirmesi

1. Ölçüm

Mini Testte Anksiyete

P Var (n=28)

n (%)

Yok (n=69)

n (%)

STAI Durumluluk Kaygı

Kaygı yok 3 (%13,6) 55 (%73,3)

0,001** Düşük kaygı 5 (%22,7) 12 (%16,0)

Yüksek kaygı 14 (%63,6) 8 (%10,7)

STAI Süreklilik Kaygı

Kaygı yok 2 (%9,1) 57 (%76,0)

0,001** Düşük kaygı 5 (%22,7) 7 (%9,3)

Yüksek kaygı 15 (%68,2) 11 (%14,7)

Ki kare test **p<0,01 Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI durumluluk birinci ölçümlerine göre

kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde

yüksektir.

Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI süreklilik birinci ölçümlerine göre

kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde

yüksektir.

48

Tablo 26: STAI ikinci Ölçümlerinin Mini teste göre değerlendirmesi

2. Ölçüm

Mini Testte Anksiyete

P Var (n=28)

N (%)

Yok (n=69)

n (%)

STAI Durumluluk Kaygı

Kaygı yok 1 (%4,5) 28 (%37,3)

0,001** Düşük kaygı 3 (%13,6) 23 (%30,7)

Yüksek kaygı 18 (%81,8) 24 (%32,0)

STAI Süreklilik Kaygı

Kaygı yok 1 (%4,5) 28 (%37,3)

0,001** Düşük kaygı 1 (%4,5) 24 (%32,0)

Yüksek kaygı 20(%90,9) 23 (%30,7)

Ki kare test **p<0,01 Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI durumluluk ikinci ölçümlerine göre

kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde

yüksektir.

Mini testte anksiyete görülme durumu ile STAI süreklilik ikinci ölçümlerine göre

kaygı görülme oranları arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı ilişki

görülmektedir (p<0,01). Anksiyete görülen olgularda yüksek kaygı oranı anlamlı düzeyde

yüksektir. Ki kare test **p<0,01

49

Tablo 27: Edinburg postpartum depresyon skalası sınıflamasının dağılımı

Edinburg Postpartum Depresyon

Mini Testte Anksiyete

P Var (n=28)

n (%)

Yok (n=69)

n (%)

1. Ölçüm Depresyon var 7 (%31,8) 11 (%14,7)

0,069 Depresyon yok 15 (%68,2) 64 (%85,3)

2. Ölçüm Depresyon var 5 (%22,7) 11 (%14,7)

0,370 Depresyon yok 17 (%77,3) 64 (%85,3)

Ki kare test Mini testte anksiyete görülme durumu ile edinburg postpartum depresyon ilk

ölçümlerine göre depresyon görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmemekle beraber, mini testte anksiyete görülenlerin % 31,8’inde depresyon

görülmesi dikkat çekici düzeyde yüksek olarak saptanmıştır (p>0,05).

Mini testte anksiyete görülme durumu ile edinburg postpartum depresyon ikinci

ölçümlerine göre depresyon görülme oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görülmemektedir (p>0,05). Ki kare test

50

Tablo 28: Anksiyete durumuna göre tiroid fonksiyon testleri ve anemi durumunun

değerlendirmesi

Mini Test Anksiyete

p Var (n=28) Yok (n=69)

Ort±SD (Medyan) Ort±SD (Medyan)

+FT 3 3,20±0,34 3,29±0,58 0,476

+FT 4 0,76±0,10 0,81±0,25 0,294

++TSH 1,42±0,57 (1,51) 1,34±0,87 (1,12) 0,310

++Tiroglobulin 20,49±22,85 (15,50) 21,62±36,48 (12,50) 0,569

++Prolaktin 40,80±36,99 (22,29) 47,82±42,63 (35,89) 0,356

+HGB 13,17±1,73 13,24±1,07 0,872 + Student t test ++ Mann Whitney U test

Anksiyete varlığına göre olguların FT3, FT4 ve TSH düzeyleri arasında

istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).

Tiroglobulin düzeyleri anksiyete durumuna göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık

göstermemektedir (p>0,05).

Anksiyete durumuna göre olguların prolaktin ve hemoglobin düzeyleri arasında

istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).

51

Tablo 29: Anksiyete varlığına ilişkin değerlendirmeler

Mini Test Anksiyete

p Var(n=28) Yok(n=69)

n (%) n (%)

Anti Tiroid Peroksidaz

<10 15 (%71,4) 47 (%70,1)

0,136 10-50 5 (%23,8) 13 (%19,4)

50-1000 0 7 (%10,4)

>1000 1 (%4,8) 0

Anti TRG

<20 19 (%90,5) 60 (%89,6)

0,956 20-40 0 1 (%1,5)

40-500 1 (%4,8) 3 (%4,5)

>500 1 (%4,8) 3 (%4,5)

Anemi Var 5 (%23,8) 11 (%16,2)

0,426 Yok 16 (%76,2) 57 (%83,8)

Ki-kare test kullanıldı

Anksiyete varlığı ile anti tiroid peroksidaz arasında istatistiksel olarak anlamlı bir

ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile anti TRG arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile anemi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

52

Tablo 30 : Demografik özelliklerin anksiyete durumuna göre değerlendirmeleri

Mini Test Anksiyete

p Var (n=28) Yok (n=69)

n (%) n (%)

Yaş

<25 yaş 7 (%31,8) 14 (%18,7)

0,346 25-30 yaş 10 (%45,5) 35 (%46,7)

>31 yaş 5 (%22,7) 26 (%34,7)

Eğitim düzeyi

Düşük eğitim düzeyi

14 (%70,5) 52 (%69,3)

0,614 Yüksek eğitim düzeyi

8 (%36,4) 23 (%30,7)

Çalışma durumu Çalışan 3 (%13,6) 18 (%24,0)

0,299 Çalışmayan 19 (%86,4) 57 (%76,0)

Gelir durumu

500-1000 14 (%63,6) 42 (%56,0)

0,323 1000-1500 7 (%31,8) 20 (%26,7)

>1500 1 (%4,5) 13 (%17,3)

Aile tipi Çekirdek 15 (%68,2) 56 (%74,7)

0,546 Kalabalık 7 (%31,8) 19 (%25,3)

Göç durumu Var 6 (%27,3) 18 (%24,0)

0,754 Yok 16 (%72,7) 57 (%76,0)

Düşük eğitim düzeyi: eğitimsiz+ilkokul+ortaokul Yüksek eğitim düzeyi: lise+üniversite Ki-kare test kullanıldı

Anksiyete varlığı ile olguların yaşları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile eğitim düzeyleri arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir

ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile olguların çalışma durumları arasında istatistiksel olarak

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

53

Anksiyete varlığı ile gelir durumu arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile aile tipi arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile göç durumu arasında yine istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki

bulunmamaktadır (p>0.05).

Tablo 31: Anne ve babadaki rahatsızlıkların anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi

Mini Test Anksiyete

p Var (n=28) Yok (n=69)

n (%) n (%)

Annede psikiyatrik hastalık

Yok 20 (%90,9) 74 (%98,7) 0,128

Var 2 (%9,1) 1 (%1,3)

Eşte psikiyatrik hastalık

Yok 21 (%95,5) 74 (%98,7) 0,351

Var 1 (%4,5) 1 (%1,3)

Annede tıbbı hastalık

Yok 16 (%72,7) 63 (%84,0) 0,232

Var 6 (%27,3) 12 (%16,0) Ki-kare test ve Fisher’s exact test kullanıldı

Anksiyete varlığı ile annede psikiyatrik hastalık görülme durumu arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Ancak mini teste göre

anksiyete görülen olgularda annede psikiyatrik rahatsızlık oranın yüksekliği dikkat

çekicidir.

Anksiyete varlığı ile babada psikiyatrik hastalık görülme durumu arasında da

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile annede tıbbi hastalık görülme durumu arasında istatistiksel

olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

54

Tablo 32: Bebekteki rahatsızlıkların anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi

Mini Test Anksiyete

p Var (n=28) Yok (n=69)

n (%) n (%)

Bebekte konjenital anomali

Yok 21 (%95,5) 73(%97,3) 0,542

Var 1 (%4,5) 2 (%2,7)

Fizyolojik sarılık Yok 13 (%59,1) 45 (%60,0)

0,939 Var 9 (%40,9) 30 (%40,0)

İstenen planlı gebelik

Planlı istenen 27 (%67,5) 44 (%73,3) 0,529

Plansız istenen 13 (%32,5) 16 (%26,7)

Bebekten şikayet

Yok 10 (%45,5) 35 (%46,7)

0,562 Az şikayetçi 10 (%45,5) 27 (%36,0)

Çok şikayetçi 2 (%9,1) 13 (%17,3)

Annenin bebek konusundaki yeterliliği

Yeterli 18 (%81,8) 65 (%86,7) 0,569

Yetersiz 4 (%18,2) 10 (%13,3)

Eşinden destek görme

Görüyor 15 (%68,2) 60 (%80,0) 0,244

Görmüyor 7 (%31,8) 15 (%20,0) Ki-kare test ve Fisher’s exact test kullanıldı

Anksiyete varlığı ile bebekte konjenital anomali görülme durumu arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile bebekte fizyolojik sarılık görülme durumu arasında

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile istenen planlı gebeliğin görülme durumu arasında istatistiksel

olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).

Anksiyete varlığı ile bebekte şikayetçi olma durumu arasında istatistiksel olarak

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05); ancak bebekten çok şikayetçi olanlarda

anksiyete görülme oranının yüksekliği dikkate çekicidir.

55

Annenin bebek konusunda kendisini yeterli hissetmesi ile anksiyete arasında

istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05).

Bebek konusunda eşinden destek görme durumu ile anksiyete görülme oranları

arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05). Ancak anksiyete

görülen olgularda eş desteğinin olmama oranı yüksek olarak saptanmıştır.

Tablo 33: Çocuk sayısı, gravida, parite ve abort kürtaj durumunun anksiyete durumuna göre değerlendirilmesi

Mini Test Anksiyete

+p Var (n=28) Yok (n=69)

Ort+SD (medyan)

Ort+SD (medyan)

Çocuk sayısı 2,00±1,11 (2,0) 1,94±0,97 (2,0) 0,978

Gravida 2,40±1,36 (2,0) 2,52±1,73 (2,0) 0,979

Parite 1,90±1,11 (2,0) 2,06±1,13 (2,0) 0,435

n(%) n(%) p

Abort, kürtaj Var 7 (%31,8) 19 (%25,3)

0,546 Yok 15 (%68,2) 56 (%74,7)

Antenatal takip Takipsiz 1 (%4,5) 3 (%4,0)

0,910 Takipli 21 (%95,5) 72 (%96,0)

Gebelikte Tıbbi durum

Var 11 (%50,0) 22 (%33,8) 0,177

Yok 11 (%50,0) 43 (%66,2) + Student t test ++ Ki-kare test

Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların çocuk sayıları arasında istatistiksel

olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların gravidaları arasında istatistiksel olarak

anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

56

Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların pariteleri arasında istatistiksel olarak

anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların abort ve kürtaj oranları arasında da

istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Anksiyete durumuna göre antenatal takip oranları arasında da istatistiksel olarak

anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Anksiyete görülen ve görülmeyen olguların gebelikte ortaya çıkan tıbbı rahatsızlık

oranları arasında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık görülmemektedir (p>0,05).

Tablo 34: Kaygı saptanan olgularda; STAI 1 ve 2’ye göre Tiroglobulin düzeyleri

ilişkisi

Tiroglobulin

R p

STAI Durumluluk -1 0,255 0,045*

STAI Durumluluk -2 0,233 0,048*

STAI Süreklilik -1 0,201 0,177

STAI Süreklilik -2 0,214 0,094

r:Spearman’s korelasyon katsayısı *p<0,05

Sadece kaygı saptanan olgularda;

STAI Durumluluk puanı ilk ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında pozitif

yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (r:0,255; p<0,05).

STAI Durumluluk puanı ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında da pozitif

yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmektedir (r:0,233; p<0,05).

STAI süreklilik puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında

istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemektedir (p>0,05).

57

İstatistiksel İncelemeler

Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS

2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri

değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart sapma,

frekans) yanısıra niceliksel verilerin karşılaştırılmasında normal dağılım parametrelerin

iki grup arası karşılaştırmalarında Student t test, normal dağılım göstermeyen

parametrelerin iki grup arası karşılaştırmalarında Mann Whitney U test kullanıldı. Normal

dağılım göstermeyen parametrelerin grup içi karşılaştırmalarında paired samples t testi

kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi, Fisher’s exact test ve

Mc Nemar testi kullanıldı. Ölçek puanları arasındaki ilişkilerin incelenmesinde Pearson

korelasyon testi ve Spearman’s korelasyon analizi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven

aralığında, anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.

58

TARTIŞMA

Gebelik ve postpartum dönemdeki kadınlarda anksiyete semptomları ; olumsuz

obstetrik sonuçlara , postpartum depresyona , çocuklarda duygusal ve davranış

problemlerine yol açtığı için önemlidir.Preterm doğum yapmış ,diğer perinatal

komplikasyonları yaşamış ,yeterli sosyal ve aile desteği almamış bazı anneler , erken

postpartum dönemde daha çok anksiyete yaşama riski altındadırlar. (42) Yapılan

çalışmalarda , postpartum anksiyetenin düşük emzirme ve düşük laktasyon performansı

ile ilişkili olabileceğine dair sonuçlar da mevcuttur.(43)

Bazı ilaçlar anksiyete tedavisinde - laktasyon döneminde - kullanılabilirken

bazıları da ciddi yan etkilere yol açmaktadır.(44)

Dolayısıyla erken postpartum dönemde anksiyöz anneleri tanımak ve tedavi etmek

önemlidir.

Almanya’da yapılan bir çalışmada postpartum anksiyete bozuklukların prevalansı

%11,1 bulunmuştur.Matthey ve arkadaşları , yaptıkları çalışmada postpartum

anksiyeteye ilişkin %16,2 lik bir orana ulaştılar. ,Miller ve arkadaşları ise 6 hafta-6 ay

arası annelerin %10 unun anksiyete ve stres semptomlarından muzdarip olduğunu

gösterdi.

Wenzel ve arkadaşları ise postpartum dönemde 6 hafta-6 ay arası %8,2 oranında YAB

tespit ettiler.Bu prevalans oranları değişik kültürlerde farklılık göstermekteydi.(45)

Wenzel A. ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada , doğumdan 8 hafta sonra 147

kadında genel populasyona göre genel anksiyete bozuklukları daha yaygın

görüldü.Anksiyete saptanan kadınların %10-50 sinde komorbit ,eşlik eden depresif

semptomlar da saptandı .Çoklu regresyon analizlerinde (demografik ve değişik yatkınlık

değişkenlerinin kombinasyonları , somatik anksiyetenin ve depresyonun öngörülebilen

semptomları gibi değişkenler kullanıldı) üzgünlük semptomlarının önemli bir

öngöstergesi tespit edilemedi,ancak;çocuk sayısı , depresyon ve sosyal anksiyetenin ,

postpartum dönemdeki stresi etkilediğine dair sonuçlara ulaşıldı.

(46)

59

Dr.Stuart ve arkadaşları ise postpartum anksiyetenin 14.haftada nokta prevalansını

%8,7 ; 30.haftada ise % 16,8 ; Depresyonun 14.haftada nokta prevalansını % 23,3 ;

30.haftada ise %18,7 olarak tespit ettiler.Bu dönem boyunca anksiyetenin insidansı

%10,28 iken depresyon insidansı %7,48 di .Çalışmada Edinburgh Postnatal Depresyon

Skalası - Durumluk Genel Kaygı Envanteri anksiyete durumuyla kuvvetli korelasyon

göstermişti.Bu durum da Edinburgh Postnatal Depresyon Skalasının hem anksiyete hem

de depresyon için iyi bir tarama aracı olarak kullanılabileceğine işaret etmekteydi…(47)

Bu görüşe karşıt olarak Brouwers EP ve arkadaşları çalışmalarının ışığında depresyon

taramasında kullanılan Edinburgh skalasınının anksiyete semptomlarını tam olarak

ölçmediğini ileri sürdüler.(48)

Postpartum dönemde anksiyete sıklığının belirlenmesi , anksiyetenin risk

faktörlerinin tespit edilerek koruyucu önlemlerin alınması , gecikmeden tanı konarak

tedavinin sağlanması amacıyla yapılan bu çalışmada ; Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma

Hastanesi Yenidoğan İzleme ve Aşı Merkezine başvuran pospartum ilk 4 aylık

dönemdeki 100 anneye Sosyodemografik anket formu dolduruldu , 2. ve 4. aylarda

görüşülerek MİNİ , EPDS , STAI 1 ve 2 ÇBASDÖ testleri uygulandı. 2.-4. aylar arasında

bir kez kan alınarak Tiroid hormon testleri , Tiroid antikorları , Hemogram , B12 ,

prolaktin düzeyi bakıldı.

11 hasta kan vermeyi reddettiği için çalışma dışında bırakıldı. (Bu kişilerin sadece

sosyodemografik verileri kullanıldı.)

STAI durumluluk ve süreklilik ölçeğine göre; 36 puan altındakiler “kaygı yok”, 37-

42 puan arası alanlar “hafif kaygı” ve 42 puan ve üzeri olan olgularda “yüksek kaygı”

olarak sınıflandırıldı.

Bizim çalışmamızda ise MİNİ teste göre olguların %28.8 sinde anksiyete

saptandı. STAI durumluk anksiyete ölçeğine göre ise 8.haftada %17 sinde düşük ,%24

ünde ise yüksek kaygı ; 16. haftada ise %13 düşük kaygı,%28 inde yüksek kaygı tespit

edildi. STAI durumluk anksiyete ölçeğine göre anksiyete sıklığı 8. ve 16. haftalarda MİNİ

ye göre daha yüksek-%41- bulundu.8. ve 16. haftalarda , gerek durumluk gerekse

sürekli anksiyete puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı sonucuna ulaşıldı.

60

Benzer şekilde Edinburg depresyon puanı ile STAI durumluluk puanı arasında pozitif

yönde %66 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü. (p<0,01). STAI

süreklilik puanı ile de pozitif yönde %64,4 düzeyinde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki

görüldü.(p<0,01). Bu bulgu , Edinburgh Postnatal Depresyon Skalasının hem anksiyete

hem de depresyon için iyi bir tarama aracı olarak kullanılabileceğine dair tezi (46)

destekler niteliktedir.

Bizim çalışmamızda hem anksiyete hem de depresyon görülen olgular %6,1 daha düşük

bulundu ; sadece depresyon olan %11,3 olgu ve sadece anksiyete görülen %22,7 olgu

saptandı.MINI ye göre YAB benzer olarak olguların %9 unda saptandı. Mini testte

anksiyete görülme durumu ile EPDS ilk ölçümlerine göre depresyon görülme oranları

arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemekle beraber, mini testte anksiyete

görülenlerin % 31,8’inde depresyon görülmesi, dikkat çekici düzeyde yüksek olarak

tespit edildi. (p>0,05)Bu da postpartum anksiyetenin depresyonla yüksek oranda

komorbiditesine işaret etmektedir.

Dr.Britton ve arkadaşları ” Erken postpartum dönemde maternal anksiyeteye yol

açan faktör ve süreçleri araştırmak için yaptıkları çalışmada;

taburcu olmadan önce ilk bir ay içinde oluşabilecek bir anksiyeteyi önceden öngörmek

için bir model geliştirmeyi hedeflediler.

296 anne taburcu olmadan önce ve postpartum 1.ayda STAI (Durumluk kaygı

ölçeği) ile ve demografik özellikler ,psikiyatrik özgeçmiş , perinatal stres ölçümleri ,

direnç faktörleri açısından değerlendirildi.

Multivaryant modellemede ilk 1 aylık SS skorunda , anksiyete, eğitim , 2 yıldan

fazla süren depresyon hikayesi , peripartum stres varlığı vakaların %50 sinde tespit

edildi.Maternal anksiyetenin ilk 1 aylık postpartum dönemde artış gösterdiği görüldü ;

düşük eğitim seviyesine sahip , çökkün ruh hali olan , yüksek peripartum stres

yaşayanların bu dönemde anksiyete yaşama risklerinin yüksek olduğu saptandı, eğitim

,ev hanımı olma ve direnç faktörleri ile anksiyete arasında ters orantı olduğuna dair

sonuçlara ulaşıldı.(49)

61

Bizim çalışmamızda MINIde anksiyete durumu ile annenin yaşı , eğitim durumu,

çalışma durumu , gelir durumu , aile tipi , göç durumu , anne-babada psikiyatrik

rahatsızlık varlığı , annede tıbbi hastalık olması , bebekte konjenital anomali , bebekte

fizyolojik sarılık görülmesi , gebeliğin istenen bir gebelik olup olmadığı , annenin

bebekten şikayet edip etmemesi , annenin kendini yeterli hissedip hissetmemesi ,

eşinden destek görüp görmemesi gibi değişkenlerin ilişkisi araştırıldı.Bu faktörlerle

MINIde anksiyete görülme arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı , bu da vaka sayısının

yetersizliğine bağlı olabilir ; ancak bebekten şikayet eden annelerde anksiyete oranının

yüksekliği ile anksiyete görülen olgularda eş desteğinin olmama oranının yüksek

bulunması dikkate değer bulundu.Ayrıca anksiyete görülen olgularda annede psikiyatrik

rahatsızlık oranı yüksek saptandı.

Çocuk sayısı , gravida , parite sayıları , abort , kürtaj , antenatal takip , gebelikte

ortaya çıkan tıbbi rahatsızlık bakımından MINI ye göre anksiyete görülen ve görülmeyen

vakalar arasında anlamlı fark saptanmadı.Gebelerin % 96 sının takipli oluşu ,

sosyokültürel özellikler nedeniyle kürtaj oranlarının düşük olması ve vaka sayısının

yetersizliği, anılan kriterlerle anksiyete arasında anlamlı ilişki bulunamamış olmasında

etkili olmuş olabilir.

Başka bir çalışmada Dr.Kuşçu ve arkadaşları “Türkiyede doğum sonrası oluşan

doğuma karşı verilen erken olumsuz emosyonel cevap ve annenin bağlanma biçemi ve

aile desteğinin etkisini araştırdılar:

Bu çalışmaya 100 anne katıldı.Çalışma erken postpartum emosyonel adaptasyonda ,

annenin bağlanma paternleri , geniş bir ailede yaşaması ve ailenin desteğinin varlığının

çok önemli olduğunu ; postpartum depresyonu önlemede,bu kişisel ve çevresel

faktörlerin göz önünde bulundurulması ve bu doğrultuda tedavi planlamasının gerekli

olduğunu ortaya koydu.(50)

Çalışmamızda ise MINI testte anksiyete saptanan olguların 1.ve 2. Çok Boyutlu

Algılanan Sosyal Destek puanları , anksiyete görülmeyen olgulara göre anlamlı düzeyde

düşük saptandı.(p<0,01)Bu bulgu postpartum emosyonel adaptasyonda sosyal desteğin

önemli olduğuna dair bulgulara paralel niteliktedir.

62

Maternal hormon seviyesindeki değişikliklerle postpartum depresyon ve

anksiyeteyi ilişkisini araştırmak üzere Fan F ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada

maternal hormon seviyesindeki ani değişikliklerin ;anne ve bebeğini kötü yönde

etkileyecek şekilde;depresyonla,depresyonun anksiyeteyle,anksiyetenin yüksek kortizol

seviyeleri ile ilişkili olduğu ortaya koydular.Maternal hormon seviyelerini ölçmenin

psikolojik stresi ve ilintili riskleri değerlendirmede bir tanısal araç olarakkullanılabileceğini

ileri sürdüler.(51)

Haris B ve arkadaşları ise doğumdan sonraki 8 ayda otoimmun tiroid bozuklukları ve

duygudurum değişiklikleri arasındaki ilişkiyi araştırdılar.FT3 , FT4 , TSH, Antitiroid Ak

baktılar. Postpartum dönemde Tiroid antikor pozitifliğinin depresif semptomlarla ilişkili

olduğunu ortaya koydular.(52)

Seeler ve arkadaşları , doğumdan 2-3 gün sonra anksiyete,depresyon,duygudurum

bozuklukları , tiroid antikorları ve antitiroid antikor düzeyleri ilişkisine dair yaptıkları

çalışmada” otoantikorlarla indüklenen tiroiditin” postpartum dönemde anksiyeteye katkı

sağladığına dair sonuçlara ulaştılar.

Bizim çalışmamızda Mini testte anksiyete saptananlarla düzeyi bakılan tüm

labaratuar parametreleri arasındabir ilişki saptanmadı.Kan vermeyi reddeden hastalar ve

vaka sayısının azlığı sebebiyle ilişki saptanamamış olabilir.

STAI Durumluluk puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında

pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü. (r:0,255; p<0,05/ r:0,233;

p<0,05). STAI süreklilik puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile Triglobulin düzeyleri arasında ise

istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmedi. (p>0,05).

STAI durumluk ve süreklilik testlerinde anksiyete saptananlarla diğer labaratuar

parametreleri arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı

Bu bulgu ; postpartum anksiyetenin etyopatolojisi veya tanısında tiroglobulinin

önemli bir yere sahip olduğunu gösteriyor olabilir.

63

SONUÇ VE ÖZET :

Postpartum anksiyete , doğum sonrası dönemde görülen en sık maternal

psikiyatrik bozukluklardandır.Postpartum psikiyatrik bozukluklarda hem anne hem de

çocuğun sağlık riskleri bulunmaktadır.

Çocuk gelişimindeki postpartum depresyon ve sonuçları ve epidemiyoloji oldukça

iyi çalışılmış olmasına rağmen postpartum anksiyete bozukluklarına ilişkin sonuçlar

yetersizdir.(45)Doğum sonrası dönemde anksiyete sıklığını , predispozan faktörleri

ortaya koymak amacıyla;

Doğum sonrası 2. - 4. aylar arası 100 anne ile görüşülerek sosyodemografik

anket formu dolduruldu.Tam kan sayımı,Tiroid Fonksiyon Testleri Tiroid

antikorları,B12,Prolaktin düzeyi tespit edilmek üzere kan alındı . 2. ve 4. aylarda ,MINI,

STAI 1 ve 2 , Edinburgh Postpartum Depresyon Skalası , Çok Boyutlu Algılanan Sosyal

Destek Ölçeği annelere uygulandı.

Annelerden 11’i kan vermeyi reddettiği için çalışma dışı bırakıldı.

Mini teste göre postpartum 2.ayda olguların %28,8 sinde anksiyete

saptandı.Vakaların %22,7 sinde sadece anksiyete görülürken , hem anksiyete hem de

depresyon görülen %6,1 olgu vardı ; STAI Durumluk anksiyete testine göre postpartum

2. ayda %41 inde anksiyete tespit edildi, 4. ayda toplamda anksiyete görülenlerin oranı

aynı kalırken, yüksek kaygı görülenlerin oranında % 4 artış gözlendi.

“Bebekten şikayet eden annelerde” anksiyete oranının yüksekliği , anksiyete görülen

olgularda “eş desteğinin olmama ” oranının yüksek bulunması dikkate değer bulundu.

Anksiyete görülen olgularda “annede psikiyatrik rahatsızlık oranının” yüksekliği dikkat

çekti.

Edinburg depresyon puanı ile ilk ve ikinci ölçüm STAI durumluluk-sürekli puanı

arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü (p<0,01).

İlk ve ikinci STAI durumluluk-sürekli puanı ile Çok Boyutlu Algılanan Sosyal

Desteğin Gözden Geçirilmiş Formu ölçek puanı arasında negatif yönde istatistiksel

olarak anlamlı ilişki görüldü (p<0,01).

Anksiyete görülen vakalarda STAI Durumluluk puanı ilk ve ikinci ölçümleri ile

Tiroglobulin düzeyleri arasında pozitif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı ilişki görüldü.

(r:0,255; p<0,05/ r:0,233; p<0,05).

Bu çalışmanın sonuçlarına göre : doğum sonrası dönemde annelerde anksiyete görülme

oranı (%28,7-41) ve yaygın anksiyete bozukluğu görülme sıklığı (%9) yüksektir.

Psikiyatrik rahatsızlığı olan ve sürekli yakınan anneler , anksiyete geliştirme riski yüksek

olduğundan yakından takip edilmeli ve anneye erken dönemde sosyal destek

sağlanmalıdır.

Tespit edilen Tiroglobulin antikoru ile postpartum anksiyete(durumluk) görülme sıklığı

arasındaki ilişki değerlidir. Şu muhakkak ki bu konuda daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

65

KAYNAKLAR

1 D Gülpek Kadın üreme yaşamı ve anksiyete bozuklukları Psikiyatri Psikoloji Psiko

farmakoloji(3P) Dergisi 2005 ;13(Ek 1):35-39

2 N Konuk,Ü Öztürk,G Karakuş,L Tamam,Postpartum Obsesif Kompulsif Bozukluk

Bir Gözden Geçirme,Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 2007;17(3):142-146

3 Stuart,Scott,Couser,Greg,Schılder,Kelly et al.Postpartum Anksiety and

Depression:Onset and Comorbidity in a Community Sample,Journal of Nervous

and Mental Disease .186(7):420-424,July 1998

4 E Köroğlu,Psikonozoloji Tanımlayıcı Klinik Psikiyatri 2004 ,325-380

5 T Uzbay Nöropsikofarmakoloji Rasyonel İlaç Kullanımı 2007,43-63

6 M.Öztürk Ruh Sağlığı ve Bozuklukları 1997,261-291

7 Gavin NI, Gaynes BN, Lohr KN, Meltzer-Brody S, Gartlehner G, Swinson T.

Perinatal depression: a systematic review of prevalence and incidence. Obstet

Gynecol. 2005 ;106:1071-1083.

8 Bourdon KH, Boyd JH, Rae DS, Burns BJ, Thompson JW, Locke BZ. Gender

differences in phobias: results of the ECA community survey. J Anxiety Disorders

1988;2:227–241.

9 Kessler RC, McGonagle KA, Zhao S, et al. Lifetime and 12-month prevalence of

DSM-III-R psychiatric disorders in the United States. Arch Gen Psychiatry

1994,51:8–1 66

10 American Psychiatric Association. Diagnostic and statistical manual of mental

disorders, 4th ed. DSM-IV. Washington, DC; 1994.

11 Weisberg RB, Paquette JA. Screening and treatment of anxiety disorders in

pregnant and lactating women. Women’s Health Issues 2002 ;12:32-36.

12 George DT, Ladenheim JA, Nutt DJ. Effect of pregnancy on panic attacks. Am

J Psychiatry 1987;144:1078–1079.

13 Villeponteaux VA, Lydiard RB, Laraia MT, Stuart GW, Ballenger JC. The

effects of pregnancy on preexisting panic disorder. J Clin Psychiatry 1992;53:201–

203.

14 Cohen LS, Sichel DA, Faraone SV, Robertson LM, Dimmock JA, Rosenbaum

JF.Course of panic disorder during pregnancy and the puerperium: a preliminary

study. Biol Psychiatry 1996;39:950–954.

15 Williams KE, Koran LM. Obsessive-compulsive disorder in pregnancy, the

puerperium and the premenstruum. J Clin Psychiatry 1997;58:330–334.

16 Cloitre M, Yonkers KA, Pearlstein T et al. Women and anxiety disorders:

implications for diagnosis and treatment. CNS Spectr 2004;9:1-16.

17 Buttolph ML, Holland A. Obsessive compulsive disorders in pregnancy and

childbirth.In: Jenke M, Baer L, Minivhiello WE (eds). Obsessive Compulsive

disorders: theory and management. Chicago: Year book Medical Publishers. 1990;

89-95.

18 O’hara MW, Swain AM. Rates and risk of postpartum depression- A

metaanalysis.Int Rev Psychiatry 1996;8:37-54

67

19 Evans J, Heron J, Francomb H, Oke S, Goldin J. Cohort study of depressed

mood during pregnancy and after childbirth. BMJ 2001;323:257-60

20 Eberhard-Gran M, Eskild A, Tambs K, Samulsen SO, Opj-Ordsmoen S.

Depression in postpartum and non-postpartumwomen: prevalance and risk

factors. Ata Psychiatr Scand 2002;106:426-33.

21 Harris B, Johns S, Fung H et al. The hormonal environment of post-natal

depression. Br J psychiatr 1989;154:660-667.

22 Ahokas A, Aito M, Turiainen S. Association between estradiol and puerperal

psychosis. Acta Psychiatr Scand. 200;101:167-9.

23 Dalton K. Depression after childbirth: how to recognize and treat postnatal

illness, 4th edn. New York: Oxford University Pres, 2001.

24 Brughata TS, Sharp HM, Cooper SA et al. The Leicester 500 Project. Social

support and the development of postnatal depressive symptoms, a prospective

cohort survey. Psychol Med 1998;28:63-79.

25 Beck CT. Predictors of postpartum depression: an update. Nurs Res

2001;50:275-85.

26 Ross LE, Sellers Em, Gilbert Evans SE, Romach MK. Mood changes during

pregnancy and the pospartum period: development of a biopsychosocial model.

Ata Psychiatr Scand 2004;109:457-66.

27 Savrun MB. Depresyon, Somatizasyon ve Psikiyatrik Aciller Sempozyumu.

İstanbul. 1999;2-3 Aralık:11-17

68

28 Smith R, Cubis J, Binsmead M et al. Mood changes, obstetric experience and

alterations in plasma cortisol, beta endorphine and corticotrophin releasing

hormone during pregnancy and puerperium. J Psychosom Res, 1990;34:53-69.

29 Sichel DA, Cohen LS, Robertson LM et al. Prophylactic estrogen in recurrent

postpartum affective diorder.Biol Psychiatry, 1995;38:814-8.

30 MacArthur C, Lewis M, Knox E. Health after childbirth. Br J Obstet Gyneacol;

1991;98:1193-5.

31 Hannah P, Adams D, Lee A, Glover V, Sandler M. Links between early

postpartum mood and post-natal depression. Br J Obstet Gyneacol

1992;160:777-80.

32 Kendell RE, Rennie D, Clarke JA, Dean C. The social and obstetric correlates of

psychiatric admission in puerperium. Psycho Med, 1981;11:341-50.

33 Astbury J, Brown S, Lumley J, Small R. Birth events, birth experiences and

social differences in postnatal depression. Aust J Public Health, 1994;18:176-84.

34 Hickey AR, Boyce PM, Ellwood D, Morris-Yates AD. Early discharge and risk for

postnatal depression. Med J Aust, 1997;167:244-7.

35 Miller LJ. Postpartum depression. JAMA 2002;287:762-5.

36 Kaplan & Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychıatry

37 N Kocabaşoğlu, S Z Başer İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi

Etkinlikleri Türkiyede sık karşılaşılan psikiyatrik hastalıklar Sempozyum Dizisi

No:62 •Mart 2008 S:349-354 Gebelik ve Doğumla tetiklenen Psikiyatrik Hastalıklar

69

38 Lecompte A, Öner N. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanterinin Türkçe’ye

Adaptasyon ve Standardizasyonu ile İlgili Bir Çalışma. IX. Milli Psikiyatri ve

Nörolojik Bilimler Kongresi Çalışmaları 1975, 457-462.

39 Öner N, Le Compte A (1983) Durumluk Sürekli Kaygı Envanteri El Kitabı,

İstanbul,Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.

40 Sevsen Altınay Cebeci,Çiğdem Aydemir, Erol Göka Puerperel dönemde

depresyon semptom prevalansı : Obstetrik Risk faktörleri,kaygı düzeyi ve sosyal

destek ile İlişkisi

41 Engindeniz AN, Küey L, Kültür S. Edinburgh doğum sonrası depresyon ölçeği

Türkçe formu geçerlilik ve güvenirlilik çalışması. Bahar Sempozyumları 1. Kitabı,

Psikiyatri Derneği Yayınları, Ankara, s: 51- 52., 1996

42 Zelkowitz P.,Papageorgiou A. Maternal anxiety:an emerging prognostic factor

in neonatalogy. Acta Paediatr.2005 Dec;94(12):1704-5

43 Postpartum anxiety and breast feeding,Britton JR, - PMID 17879829(Pubmed-

indexed for MEDLINE)

44 Berle JQ,Spigset OPsychiatric disorders during pregnancy and

lactationTidsskr Nor Laegeforen 2003 Aug 14;123 Regionsenter for barne –og

ungdomspsykiatri,Helseregion Vest,Postbooks 7800,5020 Bergen

45 CReck,K.Struben,M.Backenstrass,U.Stefenelli,K.Reinig,T.Fuchs.:Prevalance

onset and comorbidity of postpartum anxiety and depressive disorders.Acta

Psychiatr Scand 2008:118 459-468

46 Wenzel A.Haugen EN,Jackson LC,Brendle JR.Anxiety symptoms and

disorders at eight weeks postpartum;Anxiety disord. 2005;19(3):295-311

70

47 Stuart,Scott,Couser,Greg,Schılder,Kelly PostpartumAnxiety and Depession:

Onset and Comorbidity in a Community Sample ;Journal of Nervous& Mental

Disease.186(7);420-424,July 1998

48 Brouwers EP,van Baar AL,Pop VJ. Does the Edinburgh Postnatal Depression

Scale Measure anxiety,J Psychosom Res. 2001 Nov;51(5):659-63

49 Britton Jr. ;Maternal anxiety:course and antecedents during the early

postpartum period ;Deres Anxiety,2007 Mar 30 PubMed 17397041

50 Kuşçu MK,Akman I,Karabekiroğlu A,Yurdakul Z,Orhan L,Özdemir N ;Early

adverse emotional response to childbirth in Turkey:The impact of maternal

attachment styles and family support :PMID ;17852656

51 Fan F,Zou Y,Ma A,Yue Y,Mao W,Ma X; Hormonal changes and

somatopsychologic manifestations in the first trimester of pregnancy and

postpartum İnt J Gynaecol Obstet.2009 Apr;105(1);46-9.Epub 2009 Jan 29

52 Haris B,Othman S,Davies JA,Weppner GJ,Richards CJ,Newcombe RG

;Association between postpartum thyroid dysfunction and thyroid antibodies and

depression ;BMJ. 1992 Jul18;305 (6846):152-6

71

ÖLÇEKLER:

STAI FORM TX – I (DURUMLUK KAYGI ÖLÇEĞİ)

İsim:............................................................................................ Cinsiyet:.................

Yaş:.............. Meslek:.................................................................. Tarih:....../......./..........

YÖNERGE:Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlatmada kullandıkları bir takım

ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da o anda nasıl hissettiğinizi ifadelerin şağ

tarafındaki parantezlerden uygun olanını işaretlemek suretiyle belirtin. Doğru ya da

yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarfetmeksizin anında

nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin.

72

HİÇ

BİRAZ ÇOK TAMAMİYLE

1. Şu anda sakinim (1) (2) (3) (4)

2. Kendimi emniyette hissediyorum (1) (2) (3) (4)

3 Su anda sinirlerim gergin (1) (2) (3) (4)

4 Pişmanlık duygusu içindeyim (1) (2) (3) (4)

5. Şu anda huzur içindeyim (1) (2) (3) (4)

6 Şu anda hiç keyfim yok (1) (2) (3) (4)

7 Başıma geleceklerden endişe ediyorum (1) (2) (3) (4)

8. Kendimi dinlenmiş hissediyorum (1) (2) (3) (4)

9 Şu anda kaygılıyım (1) (2) (3) (4)

10. Kendimi rahat hissediyorum (1) (2) (3) (4)

11. Kendime güvenim var (1) (2) (3) (4)

12 Şu anda asabım bozuk (1) (2) (3) (4)

13 Çok sinirliyim (1) (2) (3) (4)

14 Sinirlerimin çok gergin olduğunu hissediyorum

(1) (2) (3) (4)

15. Kendimi rahatlamış hissediyorum (1) (2) (3) (4)

16. Şu anda halimden memnunum (1) (2) (3) (4)

17 Şu anda endişeliyim (1) (2) (3) (4)

18 Heyecandan kendimi şaşkına dönmüş hissediyorum

(1) (2) (3) (4)

19. Şu anda sevinçliyim (1) (2) (3) (4)

20. Şu anda keyfim yerinde. (1) (2) (3) (4)

STAI FORM TX – 2 (SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ)

İsim:................................................................................................. Cinsiyet:.................

Yaş:.............. Meslek:.................................................................. Tarih:....../......./..........

YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlatmada kullandıkları bir takım

ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da o anda nasıl hissettiğinizi ifadelerin sağ

tarafındaki parantezlerden uygun olanını işaretlemek suretiyle belirtin. Doğru ya da

yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarfetmeksizin anında

nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin.

74

hemen hiçbir zaman

Bazen Çok zaman

Hemen her zaman

21. Genellikle keyfim yerindedir (1) (2) (3) (4)

22 Genellikle çabuk yorulurum (1) (2) (3) (4)

23 Genellikle kolay ağlarım (1) (2) (3) (4)

24 Başkaları kadar mutlu olmak isterim (1) (2) (3) (4)

25 Çabuk karar veremediğim için fırsatları kaçırırım

(1) (2) (3) (4)

26. Kendimi dinlenmiş hissediyorum (1) (2) (3) (4)

27. Genellikle sakin, kendine hakim ve soğukkanlıyım

(1) (2) (3) (4)

28 Güçlüklerin yenemeyeceğim kadar biriktiğini hissederim

(1) (2) (3) (4)

29 Önemsiz şeyler hakkında endişelenirim (1) (2) (3) (4)

30. Genellikle mutluyum (1) (2) (3) (4)

31 Herşeyi ciddiye alır ve endişelenirim (1) (2) (3) (4)

32 Genellikle kendime güvenim yoktur (1) (2) (3) (4)

33. Genellikle kendimi emniyette hissederim (1) (2) (3) (4)

34 Sıkıntılı ve güç durumlarla karşılaşmaktan kaçınırım

(1) (2) (3) (4)

35 Genellikle kendimi hüzünlü hissederim (1) (2) (3) (4)

36. Genellikle hayatımdan memnunum (1) (2) (3) (4)

37 Olur olmaz düşünceler beni rahatsız eder (1) (2) (3) (4)

38 Hayal kırıklıklarını öylesine ciddiye alırım ki hiç unutamam

(1) (2) (3) (4)

39. Aklı başında ve kararlı bir insanım (1) (2) (3) (4)

40 Son zamanlarda kafama takılan konular

beni tedirgin ediyor

(1) (2) (3) (4)

DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ

PUANLANMASI

Üçten fazla ifadeye cevap verilmemişse, doldurulan form geçersiz sayılır ve

puanlanmaz.

Durumluk kaygı ölçeğinde dört sınıfta toplanan cevap seçenekleri:

(1) Hiç, (2) Biraz, (3) Çok ve (4) Tamamiyle şeklinde;

Sürekli Kaygı Ölçeğindeki seçenekler ise

(1) Hemen hiçbir zaman, (2) Bazen, (3) Çok zaman ve (4) Hemen her zaman

şeklindedir.

Ölçeklerde iki türlü ifade bulunur. Bunlara (1) doğrudan ya da düz ve (2)

tersine dönmüş ifadeler diyebiliriz. Doğrudan ifadeler, olumsuz duyguları; tersine

dönmüş ifadeler ise olumlu duyguları dile getirir. Bu ikinci tür ifadeler puanlanırken 1

ağırlık değerinde olanlar 4 ‘e, 4 ağırlık değerinde olanlar ise 1’e dönüşür. Doğrudan

ifadelerde 4 değerindeki cevaplar kaygının yüksek olduğunu gösterir. Tersine dönmüş

ifadelerde ise 1 değerindeki cevaplar yüksek kaygıyı, 4 değerindekiler düşük kaygıyı

gösterir. “Huzursuzum” ifadesi doğrudan, “kendimi sakin hissediyorum” ifadesi de

tersine dönmüş ifadelere örnek olarak gösterilebilir. Bu durumda “huzursuzum” ifadesi

için 4 ağırlıklı bir seçenek, “kendimi sakin hissediyorum” ifadesi için 1 ağırlıklı

seçenek işaretlenmişse, bu cevaplar yüksek kaygıyı yansıtmış olur.

Durumluk kaygı ölçeğinde on tane tersine dönmüş ifade vardır. Bunlar 1, 2, 5, 8,

10, 11, 15, 16, 19 ve 20. Maddelerdir. Sürekli kaygı ölçeğinde ise tersine dönmüş

ifadelerin sayısı yedidir ve bunlar 21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. Maddeleri oluşturur.

76

Puanlama iki şekilde olur: Elle ya da bilgisayarla.

Elle Puanlama: Doğrudan ve tersine dönmüş ifadelerin herbiri için iki ayrı

anahtar hazırlanır. Böylece bir anahtarla doğrudan ifadelerin, ikinci anahtarla tersine

dönmüş ifadelerin toplam ağırlıkları hesaplanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen

toplam ağırlıklı puandan ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkarılır. Bu sayıya

önceden tespit edilmiş ve değişmeyen bir değer eklenir. Durumluk kaygı ölçeği için

bu değişmeyen değer 50, Sürekli kaygı ölçeği için ise 35’ dir En son elde edilen

değer bireyin kaygı puanıdır.

PUANLARIN YORUMLANMASI

Her iki ölçekten elde edilen puanlar kuramsal olarak 20 ile 80 arasında

değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan düşük kaygı seviyesini

ifade eder. Puanlar yüzdelik sırasına göre yorumlanırken de aynı durum geçerlidir.

Yani düşük yüzdelik sıra (1, 5, 10 ) kaygının az olduğunu gösterir. Uygulamalarda

belirlenen ortalama puan seviyesi 36 ile 41 arasında değişmektedir.

77

ÇOK BOYUTLU ALGILANAN SOSYAL DESTEK ÖLÇEĞİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ FORMU:

Aşağıda 12 cümle ve her bir cümle altında da cevaplarınızı işaretlemeniz için 1’den 7’ye

kadar rakamlar verilmiştir.

Her cümlede söylenenin sizin için ne kadar çok doğru olduğunu veya olmadığını

belirtmek için o cümle altındaki rakamlardan yalnız bir tanesini daire içine alarak

işaretleyiniz. Bu şekilde 12 cümlenin her birine bir işaret koyarak cevaplarınızı veriniz.

Lütfen hiçbir cümleyi cevapsız bırakmayınız. Sizce doğruya en yakın olan rakamı

işaretleyiniz.

1. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve ihtiyacım olduğunda yanımda olan bir insan

(örneğin, flört, nişanlı,sözlü, akraba, komşu, doktor) var.

Kesinlikle hayır 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 kesinlikle evet.

2. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve sevinç ve kederlerimi paylaşabileceğim bir

insan (örneğin, flört, nişanlı,sözlü, akraba, komşu, doktor) var.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

3. Ailem (örneğin, annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim) bana gerçekten

yardımcı olmaya çalışır.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

4. İhtiyacım olan duygusal yardımı ve desteği ailemden (örneğin, annemden, babamdan,

eşimden, çocuklarımdan, kardeşlerimden) alırım.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

5. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve beni gerçekten rahatlatan bir insan (örneğin,

flört, nişanlı, sözlü, akraba,komşu, doktor) var.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

6. Arkadaşlarım bana gerçekten yardımcı olmaya çalışırlar.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

7. İşler kötü gittiğinde arkadaşlarıma güvenebilirim.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

78

8. Sorunlarımı ailemle (örneğin, annemle, babamla, eşimle, çocuklarımla, kardeşlerimle)

konuşabilirim.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

9. Sevinç ve kederlerimi paylaşabileceğim arkadaşlarım var.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

10. Ailem ve arkadaşlarım dışında olan ve duygularıma önem veren bir insan (örneğin,

flört, nişanlı, sözlü,akraba, komşu, doktor) var.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

11. Kararlarımı vermede ailem (örneğin, annem, babam, eşim, çocuklarım, kardeşlerim)

bana yardımcı olmaya isteklidir.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

12. Sorunlarımı arkadaşlarımla konuşabilirim.

Kesinlikle hayır 1,2,3,4,5,6,7 kesinlikle evet

79

EDİNBURGH DOĞUM SONRASI DEPRESYON ÖLÇEĞİ (EPDS) Yakın zamanlarda bebeğiniz oldu. Sizin son hafta içindeki duygularınızı öğrenmek

istiyoruz. Böylelikle size daha iyi yardımcı olabileceğimize inanıyoruz. Lütfen,

yalnızca bugün değil son 7 gün içinde kendinizi nasıl hissettiğinizi en iyi tanımlayan

ifadeyi işaretleyiniz.

1. Gülebiliyor ve olayların komik tarafını görebiliyorum.

0. Her zaman olduğu kadar

1. Artık pek o kadar değil

2. Artık kesinlikle o kadar değil

3. Artık hiç değil

2. Geleceğe hevesle bakıyorum.

0. Her zaman olduğu kadar

1. Her zamankinden biraz daha az

2. Her zamankinden kesinlikle daha az

3. Hemen hiç

3. Bir şeyler kötü gittiğinde gereksiz yere kendimi suçluyorum.

3. Evet, çoğu zaman

2. Evet, bazen

1. Çok sık değil

0. Hayır hiçbir zaman

4. Nedensiz yere kendimi sıkıntılı ya da endişeli hissediyorum.

0. Hayır, hiçbir zaman

1. Çok seyrek

2. Evet, bazen

3. Evet, çoğu zaman

5. İyi bir nedeni olmadığı halde, korkuyor ya da panikliyorum.

3. Evet, çoğu zaman

2. Evet, bazen

1. Hayır, çok sık değil

0. Hayır, hiçbir zaman

80

6. Her şey giderek sırtıma yükleniyor.

3. Evet, çoğu zaman hiç başa çıkamıyorum

2. Evet, bazen eskisi gibi başa çıkamıyorum

1. Hayır, çoğu zaman oldukça iyi başa çıkabiliyorum

0. Hayır, her zamanki gibi başa çıkabiliyorum

7. Öylesine mutsuzum ki uyumakta zorlanıyorum.

3. Evet, çoğu zaman

2. Evet, bazen

1. Hayır, çok sık değil

0. Hayır, hiçbir zaman

8. Kendimi üzüntülü ya da çökkün hissediyorum.

3. Evet, çoğu zaman

2. Evet, oldukça sık

1. Hayır, çok sık değil

0. Hayır, hiçbir zaman

9. Öylesine mutsuzum ki ağlıyorum.

3. Evet, çoğu zaman

2. Evet, oldukça sık

1. Çok seyrek

0. Hayır, hiçbir zaman

10. Kendime zarar verme düşüncesinin aklıma geldiği oldu.

3. Evet, oldukça sık

2. Bazen

1. Hemen hemen hiç

0. Asla

Toplam puan :Hasta no :

Hasta adı – soyadı :

Araştırıcı adı – soyadı :

81

SOSYODEMOGRAFİK ANKET FORMU Adı Soyadı : Telefon: Yaş : Eğitim düzeyi : Meslek : Gelir seviyesi : 500-1000 YTL ( ) 1000-1500 YTL ( ) 1500-2000 YTL ( ) 2000-3000YTL ( ) 3000 YTL üzeri ( ) Ev durumu : Kira ( ) Kendilerine ait ( ) Göç durumu : Var ( ) Yok ( ) Kimlerle yaşadığı: Evlilik türü : Resmi nikah : ( ) İmam nikahı: ( ) Diğer : ( ) Çocuk sayısı : 1 ( ) 2 ( ) 3 ( 4 ( ) 5 ( ) 6 ve üzeri ( ) Kaçıncı gebelik-doğum: gravide: parite: Abort-küretaj öyküsü : Var ( ) Yok ( ) Gebelik yaşı : Antenatal takip ve kontrol : Doktor takipli ( ) Doktor takipsiz ( ) Gebelikte tespit edilen tibbi durum : Diabet ( ) Hiperemezis gravidorum ( ) Abort riski ( ) Preeklampsi ( ) Diğer ( ) İstenen/planlı gebelik olup olmadığı : Planlı-istenen ( ) Plansız-istenen ( ) Plansız-istenmeyen ( ) Anne ve eşin cinsiyet beklentisi : Kız ( ) Erkek ( ) Annenin cinsiyetten memnuniyeti : Memnun ( ) Memnun değil ( ) Babanın cinsiyetten memnuniyeti : Memnun ( ) Memnun değil ( ) Doğum tipi : Normal doğum ( ) Sectio ( ) 82

Doğumun nerede yapıldığı : Hastane ( ) Ev ( ) Diğer ( ) Doğum komplikasyonları : Var ( ) Yok ( ) Doğum sonrası hastanede anneyi kim baktı ( belirtiniz) : Annenin boy ve kilosu : Annede tıbbi hastalık : Annede psikiyatrik hastalık öyküsü : Var ( ) Yok ( ) Annenin alışkanlıkları Sigara ( ) Alkol ( ) Madde/diğer ( ) Eşinde psikiyatrik hastalık öyküsü : Var ( ) Yok ( ) Eşinden şiddet görüp görmediği : Evet ( ) Hayır ( ) Bebeğin doğum kilosu/boyu : Bebekte konjenital anomali tıbbi hastalık : Var (belirtiniz: ) Yok ( ) Fizyolojik sarılık geçirip geçirmediği : Geçirdi ( ) Geçirmedi ( ) Bebeğin hastanede- YBÜ’nde kalış süresi : Bebek bakımının kim tarafından yapıldığı: Kendisi ( ) Yakını ( ) Bakıcı ( ) Bebeğin beslenme durumu : Anne sütü ( ) Formül mama ( ) Annenin bebek bakımı konusundaki yeterliliği (Temel bakım,bilgi düzeyi, özgüven) : Yeterli hissediyor ( ) Yeterli hissetmiyor ( ) Bebeğin uykusu aşırı ağlama kolik vb. durumları : Aşırı şikayet ediyor ( ) : Az şikayet ediyor ( ) : Şikayetçi değil ( ) Eşinden destek görüp görmediği : Görüyor ( ) Görmüyor ( )

83