Upload
kemal-kilinc
View
621
Download
2
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.EGE ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİDERİ MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
DERİ ÜRETİM PROSESLERİ SIRASINDA
KOLLAGENDE MEYDANA GELEN STRÜKTÜREL
DEĞİŞİMLER
DİPLOMA TEZİ
HAZIRLAYANLAR
Kemal KILINÇ
Numan GEZİNCİ
Hüseyin TECİMER
DANIŞMAN
Yrd. Doç. Dr. Selime ÇOLAK
Bornova/İZMİR2008
İÇİNDEKİLER
ŞEKİLLER DİZİNİ ……………………………………………………. 3
ÇİZELGELER DİZİNİ............................................................................ 5
1. Giriş………………………………………………………………. 6
2. Kollagenin Yapısı………………………………………………… 7
3. Yapı ve Yapı Karakterizasyonu………………………………… 16
3.1 Deri ve Kollagenin Yapısal Karakterizasyonunda
Kullanılan Metodlar………………………………….. 16
4. Kollagen-Su İlişkisi ve Islak ve Kuru Kollagenin Değişimi………20
5. Konservasyon, Islatma-Yumuşatma İşlemlerinde Meydana GelenDeğişimler………………………………………………………….24
6. Kireçlik İşleminde Meydana Gelen Değişimler………………… ..26
7. Kireç Giderme-Sama İşlemlerinde Meydana Gelen Değişimler…..32
7.1 Kireç Giderme……………………………………...32
7.2 Sama………………………………………………..32
8. Pikle İşleminde Meydana Gelen Değişimler ……………………...35
9. Tabaklama İşleminde Meydana Gelen Değişimler………………...39
9.1 EXAFS ile yapılan krom tabaklama çalışmaları…...39
9.2 Değişik Tabaklama Maddelerinin Kollagene Etkisi..43
9.2.1 Bitkisel tabaklama………………………….44
9.2.2 Sintanlarla Tabaklama…………………….. 44
9.2.2.1 Naftalin Sintanlar………………….44
9.2.2.2 Fenolik Sintanlar………………….45
9.2.3 Aldehitlerle Tabaklama…………………….45
9.2.4 Mineral Tabaklama…………………………45
10. Yaş Bitim İşlemlerinde Meydana Gelen Değişimler……………….47
10.1 Retenaj…………………………………………….. 47
10.2 Yağlama…………………………………………….47
1
11. Kurutma İşleminde Meydana Gelen Değişimler…………………….50
12. Mekanik İşlemler ve Finisaj İşleminde Meydana Gelen Değişimler..53
12.1 Mekanik İşlemler…………………………………….53
12.2 Finisaj………………………………………………..53
13. Sonuç ……………………………………………………………….54
KAYNAKLAR……………………………………………………..............56
TEŞEKKÜR………………………………………………………………..58
2
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil-1 Kollagenin Yapısı ve Oluşumu…………………………… 7
Şekil-2 Kollagen Alfa Zinciri ………………………………….... 9
Şekil-3 Kollagenin denatürizasyonu……………………………... 9
Şekil-4 Kollagenin üçlü sarmal yapısı………………………….. 11
Şekil-5 Kollagenin şerit şeklindeki liflerle organize oluşu ………..14
Şekil -6 Kollagen Liflerinin elektron mikroskobunda görünümü… 19
Şekil-7 Çeşitli mikroskopilerle kollagenin görünümü……………..19
Şekil-8 Ham derinin parşömen benzeri kurutulması –Tabaklanmış
derinin deri benzeri kurutulması……………………………21
Şekil-9 Hava kurutmalı ve asetonla dehidrate edilmiş – Hava kurutmalı
ve süper kritik nokta tabaklanmamış deri kurutmalı
Wet-Blue derilerin görünüşü………………………………22
Şekil-10 Alkali muamelesinden önce ( yuvarlaklar ) ve alkali
muamelesinden sonra ( üçgenler) sığır derisindeki
kollagenin titrasyon eğrileri……………………………….26
Şekil-11 Kollagenin Na2S, Ca(OH)2, Yüzey Aktif Maddeler, NaSH
gibi maderle etkileşimi……………………………………29
Şekil-12 Kireçliğin deriyi açma etkisi………………………………30
Şekil-13 H2SO4 ilavesi ile alkalinin uzaklaşması ………….. ……..35
Şekil-14 pH değerine göre kollagenin % olarak su
bağlamasındaki değişim…………………………………..36
Şekil -15 Glutamik ve aspartik asitler ……………………………..39
3
Şekil-16 EXAFS çalışma prensibi ve oluşan eğrilerle çift çekirdekli
krom kompleksinin kanıtlanması………………………….41
Şekil-17 Değişik tabaklama maddelerinin kollagenle meydana getirdiği bağlar……………………………………………..43
Şekil-18 Esterefikasyon ve Süksilasyon ………………………… 46
Şekil-19 Sandwich Testinin Prensibi ………………………….. 48
Şekil-20 Sıcaklık ve rutubetin baskı altındaki değişimi testinin prensibi…………………………………………... 52
4
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge-1 OH…….O bağları için sınıflandırma …………………. 13
Çizelge-2 EXAFS verilerinin kristal strüktür ve bilgisayar modelleriyle karşılaştırılması………………………………42
5
1. GİRİŞ
1997’de yapılan IULTCS Kongresi’ndeki kollagen tanımı şu şekildedir:
Kollagen deri dokusunu oluşturan beyaz liflerden müteşekkil, ham derinin mamul
deriye dönüşmesinde kullanılan proteindir. Ham derideki kollagen hayvanı sarar
vaziyettedir ve böylece koruyucu bir görev üstlenir. Aynı özelliği göz önünde
bulundurularak ek işlemlerle insanların kullanacağı bir materyal haline getirilir.1
Deri’nin mamul hale gelinceye kadar geçirdiği işlemler aslında kollagenin
değişim işlemleri olarak da tanımlanabilir. Deri üretiminde tabaklama öncesi
işlemlerdeki temel amacımız kollagen liflerine zarar vermeden onları mümkün
olduğunca saf hale getirmek, tabaklama ve sonrasındaki işlemlerdeki temel amacımız
ise kollagen molekülünü mümkün olduğunca sağlamlaştırarak kullanılabilir forma
getirmektir2 şeklinde ifade edilebilir. Bu çalışmada deri materyalinin kaynağı olan
kollagen liflerinde deri üretim işlemleri sırasında meydana gelen strüktürel değişimler
incelenmiştir.
2. KOLLAGENİN YAPISI
6
Kolllagen yüksek gerilme dayanıklılığı olan çözünebilir lifler halinde organize
olmuş hücre dışı bir proteindir. I. Tip kollagenin bir molekülünün ~14 A genişliği ve
~3000 A uzunluğu vardır. 3 polipeptid zincirinden oluşur. Çubuk şeklindedir. Eğer
kollageni bir kurşun kalemin kalınlığına sahipmiş gibi düşünürsek, uzunluğu 1,5 m’ye
denk gelir. Çapraz bağlarla kuvvetlendirilmiştir.3
Şekil 1. Kollagenin Yapısı ve Oluşumu4
7
Bir kollagen zinciri - zincir olarak tanımlanır. ( Şekil 2 ). Her kollagen
molekülü genelde birbirinin aynı 3 zincirinden oluşur. Buna tek istisna I. Tip
kollagendir. I. Tip kollagen iki aynı zincir (1) ve bir farklı zincirden (2) oluşur ki bu
[1(I)]22 olarak ifade edilir. Kollagenler arasında tek heteropolimer budur. I indeksi,
belli kollagen tiplerindeki zincirlerin amino asit kompozisyonu küçük değişiklikler
gösterdiği için kullanılmaktadır.
Aminoasit dizilimi proteinin yapısını belirleyen tipik bir özelliktir. Kollagende
ikisi başka proteinlerde bulunmayan 19 amino asit vardır, bunlar hidroksiprolin ve
hidroksilisin amino asitleridir. Öte yandan kollagende bulunan glisin miktarı diğer
proteinlerinkinden daha fazladır fakat kollagende sistein ve sistin ( Kollagen III dışında)
ve triptofan aminoasitleri bulunmaz.
Kollagen molekülünün benzersiz şekil ve özelliklerinin nedeni amino asit
bileşimi ve dizilimidir. Kollagenin kendine özgü bir amino asit bileşimi ve dizilimi
vardır: Gly-X-Y (Glisin, X genelllikle prolindir ve Y de genellikle 4-Hidroksiprolindir
(Şekil 2) , bazen 3-Hidroksiprolin ve 5-hidroksilisin de vardır). Su molekülleri
vasıtasıyla köprü kurarak moleküller arası hidrojen bağları sayesinde Hyp kollagene
stabil özellik verir.
Pro kalıntıları, prolil hidroksilazın katalize ettiği bir reaksiyonla Hyp’ye
dönüştürülür. Eğer kollagen, prolil hidroksilazı inaktif hale getiren şartlarda
sentezlenirse formunu 24 0C’de kaybeder. (Denatüre olur). Normal kollagen ise 39 0C’de denatüre olur. Denatüre olan kollagen jelatin olarak bilinir. ( Şekil 3 ). Prolil
hidroksilaz aktif kalabilmek için askorbik aside (C vitamini) ihtiyacı duyar. Eğer C
Vitamin eksikliği sonucu iskorbüt oluşursa kollagen gerektiği gibi düzgün lifler
oluşturamaz ve bu da deri lezyonlarına ve yaraların yavaş iyileşmesine yol açar.3
8
Şekil 2. Kollagen Alfa Zinciri – Glisin, prolin ve hidroksiprolin5
Şekil 3. Kollagenin denatürizasyonu6
9
Kollagenin tipik özellikleri:
Glisinin kalıntılarının sayısı tüm amino asit kalıntılarının 1/3’üdür.
Memeli ve kuşlarda iminoasitlerin kalıntılarının sayısı tüm amino asit
kalıntılarının 1/5’idir. (İminoasit ismi günümüzde biyokimyada
kullanılmaktadır, ancak pek de doğru değildir zira bu bileşikler iminlerin değil
pirollidinin derivatlarıdır. Prolinin sistematik ismi pirolidin - karboksilik asittir
ve hidroksiprolininki de β – hidroksiprolidin - karboksilik asittir. )
Kollagende iki özel hidroksiamino asit vardır: Hidroksiprolin ve hidroksilisin.
Kollagende belli bir miktar aldehit grubu vardır. ( Çapraz bağlarda yer alırlar )
Protein yan zincirlerine bağlı heksozlar vardır.
Bir zincirde karakteristik hidrofobik ve hidrofilik alan gruplamaları ortaya çıkar.
Bir kalıntının ortalama molekül ağırlığı 90,7’dir.
Bir zincirdeki ortalama amino asit sayısı 1000’dir.
Bir zincirin ortalama molekül ağırlığı yaklaşık 90000’dir.
Kollagen günümüzde dizilimi bilinen büyük bir proteindir. Bu dizilimin
detayları monografilerde verilmiştir. Genelleme yaparak, bahsedilen dizilimi şöyle tarif
edebiliriz: Kollagen zinciri her üçünden biri glisin olan 1011-1047 amino asit kalıntısı
içeren merkezi sarmal şeklinde bir kısımdan oluşur. Sarmal şeklindeki kısım, eğer
molekülü her biri glisinle başlayan (G-X-Y) tripeptidlere ayırırsak ikinci ve üçüncü
pozisyonlarda ~%20 iminoasit içerir. Memeli kollageninde iminoasitlerin yaklaşık 2/3’ü
hidroksile durumdadır ve her zaman Y pozisyonundadır (4-hidroksiprolin). Tek istisna
zincirde yalnızca bir veya iki kez X pozisyonunda ortaya çıkan 3-hidroksiprolindir.
Sarmal şeklinde olmayan uzantılar hidrofobik amino asitler açısından zengindir ve
enzimatik olarak oksitlenebilen ve molekül içi ve molekül dışı çapraz bağların
oluşumunda fonksiyonel grup olarak vazife gören bir lisin kalıntısı içerirler.
Hidroksilisin yalnızca kollagende bulunur. Çeşitli bölgelerde glikosile olan ancak
zincirdeki her kalıntıda olmayan tek amino asittir. Lisin, proline benzer şekilde yalnızca
Y pozisyonunda olduğunda hidroksile olur. Zincir boyunca prolin artı hidroksiprolinin
ortalama miktarı eşittir, ancak bu durum arka arkaya 5 tripeptid Gly-Pro-Hyp ile biten C
10
terminalinde böyle değildir. Bu durum, molekülün C terminali sarmal bölgesinin daha
stabil olduğunu göstermektedir.
Kollagen zincirinin yapısı:
X ışını çalışmaları kollagenin tri polipeptid zincirlernin paralel olduğunu ve
birbirlerini soldan sağa doğru bir kıvrımla sararak üçlü sarmal yapı ortaya çıkardıklarını
göstermiştir. (Şekil 4. )
Şekil 4. Kollagenin üçlü sarmal yapısı7
Her polipeptid zinciri kalıntısının üçte biri üçlü helix yapının merkezinden geçer.
Burası yalnızca bir Gly yan zinciri sığabilecek kadar sıkışık bir yapıdadır. Aynı
zamanda tri polipeptid zinciri zincirlerdeki Gly, X ve Y kalıntılarının aynı seviyelerde
olacağı şekilde eğimlidir. Eğimli peptid grupları, her Gly’nin N-H’ının komşu bir
zincirdeki bir X kalıntısının karbonil oksijeni ile kuvvetli bir H bağı oluşturacağı şekilde
düzenlenmiştir. Ağır ve nispeten daha az esnek olan Pro ve Hyp kalıntıları tüm yapıya
sertlik sağlar.
Bir ipin kıvrılmış lifleri gibi, kollagenin uzun ve kıvrık zincirleri de boylamsal
bir gerilim kuvvetini neredeyse sıkıştıralamaz olan üçlü heliks yapı üstünde daha kolay
sıkıştırılabilen lateral baskı kuvvetine çevirir. Bu durum, kollagenin polipeptid
zincirlerinin ters yönlere kıvrılması ve üçlü heliks kıvrımların gerilim altında çekilip
çıkmasını önlemesi sayesinde ortaya çıkar.
Kollagendeki sarmal bölge denilen tekrarlanan dizi, bir vida çizgisinde bulunan
ve sürekli bir eksensel ötelenme ile ayrılan sonsuz bir noktalar dizisinden oluşur:
11
Sürekli eksensel öteleme: h (birim uzunluk)
Açısal ayrım: t (birim kıvrım)
Sarmalın yarıçapı: r0
(Hatve) P = 2h/t
P/h rasyonel oranı n/V olarak ifade edilebilir ki bu da süreksiz sarmalın V dönüşte n
noktaya sahip olduğunu gösterir. Dönüş başına nokta sayısı N şu ifadeden bulunur:
N = 2 / r = P / n = n / V, N sarmalın sol yanı için negatiftir.
Freser 1979: h=2.98 A0 Ramachandran: h=2.91 A0
t = 107 0 t = 111 0
N= 3.36 N= 3.25
Sentetik politripeptid (GlyProPro)n h=2.87 A0
t = 108 0
N= 3.33
Bir dönüşteki kalıntıların tamsayı olmayan sayıda olması Ramachandran ve
Kanthen’in açıklaması kabul edilene kadar açıklanamamaktaydı. Bu açıklama
molekülün üç lifli bir ip formuna sahip olduğunu, her zincirin sol taraf sarmal birleşimi
olduğunu ve üç zincirin ortak bir eksen etrafında soldan sağa kıvrıldığını belirtmektedir.
Bu modelde tri peptid başına iki H bağı kabul edilmiştir.
Ramachandran ve Chandrasekharan şunu önermektedir:
“Kollagende su köprüleri içeren tek bağlı bir yapı vardır.”
Rich-Crick, t=108, N= -10/3 olan ve P nin temel sarmalın 30 birim uzunluğu
olduğu (86 A) bir model önermektedir. Eğer bir köprüde birden fazla su molekülünün
bulunduğu kabul edilirse zincirlere bağlı su simetriyi etkilemez.
12
Komşu 1(I) zincirlerinin optimum etkileşimleri hesaba katılırsa, moleküller
233 kalıntılık bir eksenel aksama ile yerleşeceklerdir ki, bu da çeyrek stagger hipotezi
ile tutarlıdır.
Birçok yazar kollagen molekülünün enerji bilimi ile ilgili meseleye termal
stabilitesi ve denatürasyon termodinamiklerinin araştırılması şeklinde yaklaşmıştır.
( Globüler proteinler için gösterilmiştir. ) 30 kalıntıdan fazlasını ilgilendiren
denatürasyon süreci için, mikro işlemin (mikro açılma) Gibbs enerjisi 7-11 kJ/mol,
makro işlem (makro açılma) enerjisi 200-400 kJ/moldür. H’ın toplam değerlerinin
4000-6500 kJ/mol, S=14-21 kJ/mol olduğu bulunmuştur.
Entalpi H dışında A-H………B sisteminde H bağlarının gücünü tahmin etmek
için iki ana kriterimiz vardır: A-H uzama frekansı veya rölatif değişkenliği ( 0- ) / 0
(Burada 0 serbest A-H grubunun uzama frekansıdır) ve (R) A-H ve A………...B
uzaklıkları. Bu kriterlere göre H bağları zayıf, orta ve kuvvetli olarak isimlendirilebilir.
OH………O bağları için bu yaklaşık sınıflandırma Çizelge 1.’de gösterilmiştir.
H-Bağı / 0 RO…O H H
(%) (A0) kcal/mol kJ/mole
Zayıf 12 2.7 5 21
Orta 12-22 2.7-2.6 6-8 25-33
Kuvvetli 25-83 2.6-2.4 8 33
Çizelge 1. OH…….O bağları için sınıflandırma.
Kollagendeki H bağlarının ortalama uzunluğu 3A0’dur.
13
En çok görülenleri:
C=O………..H-N,
C-H…………O=C,
N-H…………N-
Eğer AH………...B’nin Potansiyel Enerji eğrisi gösterilen gibiyse bağ kuvvetli
veya orta kuvvettedir. Son olarak, potansiyel bariyer küçük veya sıfıra eşit olduğunda
potansiyel enerji eğrisi simetrik olabilir ve bir “duraksayan proton” vardır. Dolayısı ile
şunları ayırt ederiz: asimetrik bir çift minimum, simetrik bir çift minimum, ve asimetrik,
RA-H = ½ RA……B olan bir tek minimum (genelde A=B durumunda).
Tabaklama kimyasında çapraz bağların karakteri ve özellikleri ile ilgili bilgiler
çok önemlidir. Bu bağların ayrılması kollagenin çözünebilirliğini arttırır. Bu bağların
miktarında artış bunun tersi etki yapar ve bu da tabaklamanın temel amacıdır.
Kollagen, 680 A (boşluklu alanlar ve kesişen alanlar dahil) periyodik kendine
özgü şerit şeklindeki lifçikler şeklinde organize olmuştur (Şekil 5). Kollagende,
kollagenin kaynak dokusuna bağlı olarak ağırlık açısından yüzde ~0.4 ile 12 arasında
değişen miktarda kovalent bağlı karbonhidratlar bulunur. Çoğunlukla glukoz, galaktoz
ve bunların disakkaritlerinden oluşan karbonhidratlar spesifik enzimler tarafından 5-
hidroksilisil kalıntılarında kovalent olarak kollagene bağlanırlar. Bunlar, kollagen
lifçiklerinin boşluklu bölgelerinde bulunurlar.
14
Şekil 5. Kollagenin şerit şeklindeki liflerle organize oluşu.8
Heksoz kalıntıları yoluyla ester tipi bir bağın varlığı fikri, muhtemelen
kollagende hidroksilisine glikosidik bağlarla molekülün sarmal bölgesinde bağlanmış
(ya galaktosil-hidroksilisin ya da glukosil galaktosil hidroksilisin olarak) sakkarit
birimlerinin bulunmasından ileri gelmektedir.
I. ve II. Tip kollagenler %0,4 kadar karbonhidrat içerirler ve III. tip kollagen %4
civarında karbonhidrat içerir. Molekül içi çapraz bağlanmada kullanılanlar ana
glikosilasyon bölgeleridir. Günümüze kadar, bu karbonhidratların işlevini
gösterebilecek hiçbir deneysel kanıt bulunamamıştır. Çapraz bağların oluşumunu
düzenledikleri ve kollagen moleküllerinin çeyrek stagger düzenine geçmelerini
sağladıkları düşünülmüştür.
Kollagenlerin solventlerde çözünmemesi hem molekül içi hem de molekül dışı
kovalent çapraz bağlanmış olduğu gözlemi ile açıklanmıştır. Kollagende neredeyse hiç
Cys kalıntısı bulunmadığı için bu çapraz bağlar keratinde olduğu gibi disülfid bağları
olamaz. Onun yerine, Lys ve His yan zincirlerinden elde edilmektedir. En fazla dört yan
zincir kovalent olarak birbirine bağlanabilir. Çapraz bağlar rasgele oluşmaz ancak
kollagen moleküllerinin N- ve C- terminalleri yakınlarında ortaya çıkmaya
eğilimlidirler. Çapraz bağlanmanın özellikleri molekülün yaşlanması ile yakından
ilgilidir. Çapraz bağlanmanın derecesi hayvan yaşlandıkça artar.
15
Doğum sonrası ilk dokularda indirgenebilir çapraz bağların sayısı yüksektir ve
fiziksel olgunluk ilerledikçe azalır. İndirgenebilir çapraz bağların yerine geçen stabil
olanlar henüz kesin olarak belirlenmemiştir. Kollagen liflerinin fiziksel ve kimyasal
özerliklerinin yaşlanmayla gelen değişimleri oldukça belirgindir. Lifler gittikçe daha az
çözünür hale gelir, asit çözeltilerinde şişme kabiliyetleri azalır ve bununla birlikte
enzimlere hassaslıkları da azalır. Ancak mekanik kuvvetleri ve sertlikleri artar. Sertlik
tüm yaşam boyu artar ve gerilme kuvvetinin azalmasına neden olacak şekilde kırılganlık
yaratır. Yapay olarak ortaya çıkarılan çapraz bağlar optimum çapraz bağ sayısından
daha fazlasını oluşturduğunda, bağlayıcı doku kırılgan hale gelir. Molekülün orta
yerindeki hiçbir kısım proteolitik saldırıya, pronaz, pepsin veya tripsine karşı hassas
değildir. (Proteolitik enzimler: peptidazlar ve proteinazlar).3
3.YAPI VE YAPI KARAKTERİZASYONU
Derinin yapısı kollagenin makroskobik ve mikroskobik yapısıyla belirlenir. Lif
yapısı, lif paketleri, fibriller, protofibriller ve moleküller “Kollagenin Yapı Elemanları-
Collagen Structure Elements ( CSE )”adını alır. Kuru deride kollagen yapı elemanları
arasında boşluklar vardır. Bunlara gözenek adı verilir.
Kollagen yapı elemanlarının ( CSE ) yapısal durumu derinin mekanik karakteri
ve diğer tüm özelliklerinden sorumludur.Kollagen yapı elemanlarının ( CSE ) bu önemi
nedeniyle yapıyı karakterize edebilmek için bazı metotlar kullanılırız. Bunlar
yumuşaklık, kopma mukavemeti gibi mekanik özellikleri ve gözenekli yapıyı tanımlar.
Fakat asıl amacımız kollagen yapı elemanlarının ( CSE ) strüktüründeki değişimleri deri
üretim prosesleri esnasında incelemektir. Bu metotların çoğu işlevsel ve uygun aletlerle
yapılır ve deri-kollagen araştırmasında uzun yıllardan beridir kullanılmaktadır.9
3.1 Deri ve Kollagenin Yapısal Karakterizasyonunda Kullanılan Metodlar
Mikroskop
Optik Mikroskop ( LOM ) – Faz farkı, polorize ışık içerir.
16
Confocal Tarayıcı Mikroskop ( SOM )
Transmisyon Elektron Mikroskobu ( TEM )
Tarayıcı Elektron Mikroskobu ( SEM )
Cryo-SEM
Çevresel ( Düşük Vakum ) SEM = ESEM
SEM + EDX
Sem + Porozimetri
X Işını Kırınımı ( XD ) ve Spektrometri ( XS )
Geniş Açılı Kırınım ( WAXD )
Dar Açılı Kırınım ( LAXD )
Spektrometri
Enerji Dağıtıcı X ışını Flueoresans Analizi ( EDX )
Artan X Işını Absorbsiyonu Analizi ( EXAFS )
Reflektometre ( İnce tabakalı yüzeyler )
Mikroskop ( 30 nm çözünürlüğü olan; Aarhus )
Porozimetri
Yoğunluk ( Görünür )
Hg- porozimetrisi
Gaz Adsorbsiyonu ( “BET” )
SEM ( Yüzey Analizi )
Randımanın Miktarı
Mekanik ve Viskoelastik Özelliklerin Ölçümü
17
Kopma Dayanıklılığı – Uzama – Ölçüm
Yumuşaklık Ölçümü
Akustik Emisyon Spektroskopisi
Gerilim Ölçümü
Polorize ışık ve faz farkı mikroskobisini içeren optik mikroskop 300 yılı aşkındır
kullanılmakla birlikte vazgeçilemeyen ve geliştirilebilen bir mikroskoptur.10 Bunun
yanında lazer mikroskobu yüksek ve dikey çözünüm kapasitesi ile 100 nm’ye kadar
ulaşabilmektedir. 11
Kollagen ve deri alanında çeşitli elektron mikroskobileri belirlenmiştir.
Transmisyon Elektron Mikroskobu ( TEM ) ve özellikle Tarayıcı Elektron Mikroskobu
( SEM ) X ışını dağıtım prensibi ile çalışır.
Çevresel ( Düşük Vakum ) SEM = ESEM strüktür tanımlanması için yararlı bir
cihaz olarak kabul edilebilir.
Tarayıcı Elektron Mikroskobu ( SEM ) optik veya elektron mikroskobisinden çok
farklıdır. Sadece yüzeye dokunan ufak bir mil ucu ile çalışır. Bu uç bir yandan diğer
yana yüzeyi tarayarak her detayı algılayarak bir görüntü oluşturur. Bu parametre renk
şiddeti haritasında görülür.
X ışınları kollagenin strüktürünün incelenmesinde öncelerden beridir çok kullanılan
bir metottur. Ve yıllardan beridir birçok bilim adamı bu metodu kullanmıştır.9
18
Şekil 6. Kollagen Liflerinin elektron mikroskobunda görünümü12
Şekil 7. Çeşitli mikroskopilerle kollagenin görünümü.9
4. KOLLAGEN – SU İLİŞKİSİ ve ISLAK VE KURU KOLLAGENİN DEĞİŞİMİ
19
Ham deriyle mamul deriyi karşılaştırarak ıslak ve kuru kollagen arasındaki
farkları tanımlamak gerekir. Islak deri tam hidratlıdır. % 65 civarında su ihtiva eder.
Kuru durumda ise bağıl neme bağlı olarak %12 – 15 doğal su içerir. Bu oran tuzla
konservelenmiş derilerde % 30 – 40, hava kurusu derilerde ise % 12–20 civarındadır.2
Öncelikle ilk değişim ıslatma – yumuşatma işleminde başlamaktadır. Bu işlemde
kollagen lifleri etrafında bulunan fibriler yapıda olmayan, tuzda çözünebilir formda
bulunan proteinler deriden uzaklaştırılır.13 Bu işlem esnasında kollagende bulunan
hyaluronik asit içeriğini tamamı uzaklaştırılır. Hyaluronik asit elektrokimyasal yüklü
özelliktedir ve direkt olarak ortamda bulunan tuzlarla reaksiyona girebilir. Bu
nedenlerle ıslatma – kurutma – ıslatma - kurutma şeklinde tekrar edilen işlemler en tipik
deri özelliğidir denebilir.
Diğer bir önemli özellik de hidrotermal stabilitedir. Hidrotermal stabilite
sayesinde deri mikrobiyolojik ( enzimatik ) saldırılarak karşı direnç sağladığı gibi ışık,
ısı, fogging ( buğulanma ) vb., mekanik özellikler ve hatta koku gibi özellikler de
belirlenir. Böylece bu özellikleri belirleyerek ileri teknoloji ürünü olan otomotiv ve
mobilyalık derilerden istenilen özelliklere ulaşabilmek mümkün olur.14
Ham deride kollageni kuruttuğumuzda parşömen benzeri bir deri elde edilir. Bu
madde katı, transparan ve esnek olmayan bir maddedir. Bu madde mikroskobik ölçek
olan AFM ile daha net şekilde görülebilir. Ayrılmış fibriller birbirine yaklaşırlar ve
yapışırlar. Tabaklanmış kollagen fibrilleri ise ayrılmış halde görünürler. (Şekil 8.)
Burada doğal kollagenin kuruyunca parşömen görünümü kazanması eğiliminin 3
sebebi olduğu söylenebilir. Bunlar;
1. Su ayrıldığı zaman suyun yüksek yüzey gerilimine bağlı olarak, güçlü kapiler
etki sağlanmış olur.
2. Bu güçler esneme sırasında kollagen strüktür elemanlarının ( CSE ) bir araya
gelmesine neden olurlar.
3. Kollagen strüktür elemanlarının yapışkan davranış göstermeleri ve yapışkan
maddelerin varlığıyla liflerin bir araya gelmesidir.
20
Şekil 8. Ham derinin parşömen benzeri kurutulması – Tabaklanmış derinin deri benzeri
kurutulması
Suyun yerine su uzaklaştırıcı çözeltiler ( ör: Aseton ) kullanılarak kurutulmuş bir
derinin kollagen strüktürü içindeki sıvının yüzey gerilimini düşürülür. Kollagen
büzülme sıcaklığı civarına geldiğinde kollagen strüktür elemanlarının ( CSE ) esnekliği
minimuma indirilir ve asetonun buharlaşması sırasında kollagen fibrilleri birbirine
yapışmaz.
CO2 ile süperkritik nokta kurutma ile deri benzeri bir yumuşaklık elde edilir.
Hava kurutmada; boynuzsu, katı, transparan, wet blue hava kurutmalıda ise; oldukça
katı ve sert, asetonla suyu alınarak kurutulmuş deride ise; yumuşaklık orta derecededir.
Süper Kritik nokta: Lifler arasında serbest halde bulunan suyun şoklama ile CO2
eşliğinde soğutulması yani suyun kristal forma dönüşmesidir. Süper Kritik nokta
kurutma özellikle gıda sanayinde kullanılan bir metottur.
Kollagene bağlı olarak mekanik etkiye maruz kalarak kurutulmuş deriler
parşömen benzeri kurutmaya göre daha yüksek hacim verirler.
21
Asetonla suyu uzaklaştırılan bir blöse tekrar suya konulduğunda rehidraze olarak
normal blöseye dönüşür. Bu şekilde işlemden geçen blöse tekrar kurutulduğunda hiçbir
işleme tabi tutulmamış blösenin kurumasında olduğu gibi boynuzsu, sert ve transparan
bir yapı kazanır. ( Şekil 9 )
Şekil 9. Hava kurutmalı ve asetonla dehidrate edilmiş tabaklanmamış deri – Hava kurutmalı ve süper kritik nokta kurutmalı Wet-Blue derilerin görünüşü.
Sulu emülsiyonda diizosiyanatla tabaklanmış deri elektron mikroskobuyla
incelendiğinde asetonla suyu uzaklaştırılmış blöse ile aynı görünüme sahiptir. Fakat
buradaki fark böyle bir blöse tekrar ıslatıldığında ve kurutulduğunda sert ve boynuzsu
yapı göstermez. Bunun nedeni diizosiyanatla kollagen fibrilleri lisin, arginin veya
histidin amino grupları üzerinden veya peptid parçalanmasından serbest hale geçen
amino gruplarıyla reaksiyona girerler ve şişmiş durumdayken fikse olurlar.
22
Mikrobiyolojik etkiye karşı direnç ise çevre nemine, su içeriğine ve aktif
mikroorganizmaların varlığına bağlıdır. Buna şu örnek verilebilir; kuru tabaklanmamış
deri ( parşömen ), ham deriye ve hatta kromla veya diğer yöntemlerle tabaklanmış ıslak
haldeki derilere göre mikrobiyolojik etkiye karşı daha stabil durumdadır. Yani
mikrobiyolojik etkileri önlemek su içeriğinin azaltılmasıyla sağlanabilir.9
5. KONSERVASYON, ISLATMA – YUMUŞATMA İŞLEMLERİNDE
MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
23
Doğal ham deri ile üretime başlamak istiyorsak değişik konservasyon
işlemleriyle deriyi mikrobiyolojik ataklara karşı korumalıyız. Tüm konservasyon
işlemlerinin temel prensibi az ya da çok su içeriğinin azaltılmasıdır. Normal tuzla
konservasyon işleminde dahi bu su azaltma işlemi irreversıble şekilde olur. Kollagen-Su
etkileşiminin sistem karakteri hatırlandığında ilk yapısal değişim konservasyon
işlemiyle sağlandığı görülür. Kollagen Strüktür Elemanları ( CSE ) büzülür, bu aslında
bizim istediğimiz amaca ters bir durumdur. Uygulamada aslında bunun çok kritik bir
etkisi yoktur. Taze ham derilerle ve konservasyon yapılmış ham derilerle çalışmanın
kendilerine göre avantajları vardır. Tuzlu su ile yapışmış durumdaki ( gluelike )
maddelerin ayrılmasında büyük kolaylık olur. Eğer bu aşamada bu işlemi yapmazsak
bunu kireçlik işleminde gerçekleştiririz.9
Konserveleme şekline, derecesine ve derilerin depolanma süresine göre
değişmekle beraber konservelenmiş deriler su kaybetmişlerdir. Konservelenme ile
derideki su oranı: Tuzlu derilerde: % 30–45’e, hava kurusu derilerde: % 12–20’ye
düşmüştür. Derinin su oranının azalması sonucu, deri sertleşmiş ve deri dokusu içindeki
lifler birbirine yapışmışlardır. Taze yüzülmüş deri %60–65 oranında su içerir. Hemen
işleme alınması halinde su alma diye bir sorun yoktur. Tuzlu derinin su almasında ve
şişmesinde büyük sorunlar çıkmamaktadır. Çünkü konserveleme ile deriden uzaklaşan
suyun boşluklarına tuz depolanmış, lifler bu sayede kuruyup birbirlerine
yapışmamışlardır. Tuzlu derilerin ıslatılmasında lifler arasındaki tuz difüzyon ile
kolayca deriden çıkarılarak yerini ıslatma suyuna bırakmaktadır. Islatma yumuşatmada
derilerin su almaları ve şişmeleri açısından esas güçlük kurutulmuş derilerde
görülmektedir. Hava kurusu derilerde bu duruma çok rastlanmaktadır. Kurutma nedeni
ile deri dokusu içindeki tek lifler birbirine yapışmakta, boynuz gibi sertleşerek ıslatmada
su moleküllerinin deri içine girmesini engellemektedir. Bu durum kollagen liflerinin
dolayısı ile derinin tekrar şişmesini önlemektedir. Deride kollagen denen ve deriye
sağlamlığını veren lifli fibriler bir doku ile bu liflerin arasını dolduran globüler
proteinler denen suda eriyebilen akışkan proteinler vardır. İşte hava kurusu derilerde
liflerin arasını dolduran proteinler liflerle beraber kurumuş olduğundan bunların su
alması güçleşmektedir. Hâlbuki tuzlu derilerde lifler arası proteinler tuzlama ile ya
büyük oranda deriden ayrılmışlar veya en azından liflere yapışmamışlardır.15
24
Derinin kurutulması ile kurutmanın etkinliğine göre deri lifleri arasında suyun
meydana getirdiği boşluklar kapanarak lifler birbirine yaklaşarak yapışır, deri sertleşir.
Kurutma yolu ile salamura yapılmış derilerin ( hava kurusu, tuzlu kuru ) ıslatma
sırasında su almaları 3 aşamada olur.16
1- Deri ve lif yüzeyinin ıslanması
2- Lifçik demetlerinin içine suyun girmesi
3- Lifçik ve lifçik içlerinin ıslanması
6. KİREÇLİK İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Kireçlik işlemi şüphesiz kollagen molekülünde önemli değişiklikler meydana
getirir; kireç sıvısı molekül zincirlerini bir arada tutan çapraz bağların bazılarını koparır.
25
CO- NH → COOH + NH2
Bu eşitlikte görüldüğü gibi karboksil ve amino grupları serbest hale geçerek
kollagen molekülünün kendisinde zayıflık meydana getirir. Titrasyon eğrisi kollagenin
asit ve baz bağlama kapasitesinin kireçlik işlemiyle arttığını gösterir.15
Kireçlik görmüş kollagen numuneleriyle doğal kollagenin titrasyon eğrileri
arasında büyük farklılıklar vardır. ( Şekil 10. )
Şekil 10. Alkali muamelesinden önce ( yuvarlaklar ) ve alkali muamelesinden sonra
( üçgenler) sığır derisindeki kollagenin titrasyon eğrileri17
Doğal kollagenin İEN pH= 7’de asit bağlama kapasitesinin gram kollagen başına
0,85–0,9 ekivalent asit, maksimum baz bağlanma değerinin 0,4–0,5 ekivalent alkali
olduğu ve alkali muamelesi görmüş kollagenin pH= 6–8 arasında fonksiyonel hidroksil
gruplarında dikkate değer oranda azalmalar meydana geldiği tespit edilmiştir.
26
Doğal kollagenin büzülme temparatürü ( Ts) = 65 0C iken kireçlik sonrasında bu
50 0C’ye hatta kireçlik süresine göre daha aşağıya düşmektedir.
1941’de Theis ve Jacoby kireçlenmiş derilerin titrasyon eğrileri üzerinde
yaptıkları çalışmada çok uzun kireçlemenin kollagenin izoiyonik noktasını değiştirdiğini
ve daha asit noktaya getirdiğini buldular.18 İzoelektrik nokta bir günlük kireçlemede pH
7 iken 15 günlük kireçleme sonunda pH 5,8’e düşmektedir. En büyük değişme
kireçleme süresinin 3 ile 15. gününde olmaktadır. İzoelektrik noktanın değişmesi şu
sebeplerden veya şunların kombinasyonundan ileri gelmektedir:
a. İlave asit grupları teşkili olmaksızın aktif karboksil gruplarında artış
b. Kollagenin protein-alkali hidrolizinin basitleşmesiyle ilave asit
gruplarının meydana gelmesi.
c. Asit amid gruplarını aktif karboksil grupları ve amonyağa parçalanması.
CONH2 + H2O → COH + NH3
Alkali kalsiyum hidroksitte fazla kalış:
a. Artan asit bağlamaya
b. Artan alkali bağlamaya
c. Daha asit İzoelektrik noktaya sebep olur
Kireç proteinler üzerine etki ettiğinde proteinler hidrolize olarak yapısı kısmen
parçalanır ve daha küçük moleküllere çözünürler. Deride bulunan üç ana protein
üzerinde yapılan aminoasit analizleri kirecin bunlar üzerine farklı şekilde etki ettiğini
göstermiştir.
Globüler proteinler üzerine olan etkisi sonucu; deride serbest asit ve amino
grupları çoğunlukta olduğundan yüksek derecede çözünme görülür. Globüler
proteinlerin çözünmesi sonucu kollagenin moleküler kohezyonu değişir ve bitmiş
derinin tutumu, mukavemeti gibi özellikleri de etkilenir.
27
Kollagende ise az sayıda asit ve amino grupları kullanılabilir olduğundan,
kollagen ancak uzun süre asit veya alkali etkisinde kaldığında çözünme olabilir.
İndirgenmiş keratin hidrolize karşı daha duyarlıdır ve bu durumda alkalide
kollagenden daha fazla çözünür. İndirgen bir madde ve alkali ilavesi kollagende zarar
verici bir etki yapmazken kıl keratininde kısmi parçalanma ve erime meydana getirir.15
Tola gelişimi deri proteinlerinin parçalanması ve çözünerek deriden
uzaklaştırılması ile bağlantılıdır. Kollagen (yapılanmış deri proteini) yapısında olmayan
çözünebilir deri proteinleri ( yapılanmamış ) salamura ve ıslatma sırasında deriden
uzaklaştırılır. İyi gelişmiş bir tola %95’ten fazla kollagen ihtiva eder. Kollagen
kireçlikte kullanılan kimyasallardan az ya da çok etkilenir. Bu etkilenme, polipeptid
zincirlerinde çok sayıda yeni reaktif gruplar oluşturacak şekilde ise tola iyi gelişmiş
denir. Etkilenme, fazla protein kaybı ve polipeptid zincirlerinin fazla kırılarak
boylarının kısılması şeklinde olursa deride “boşluk” meydana getirir ve derinin
mukavemeti azalır. Buna “aşırı kireçlik” etkisi denir.16
Kollagende en önemli değişim pH= 7–9 arasındadır. Özellikle deaminize
kollagenin bu bölgedeki baz bağlama kapasitesinin doğal kollagenden 2 kat daha fazla
olduğu tespit edilmiştir. ( Kollagenin deaminasyonu, kollagen bünyesindeki amid
gruplarının parçalanarak asidik amino asitlerine dönüştürülmesidir. )9
Kireç sıvılarının bir etkisi de deri proteinleri üzerine olan şişme etkisidir.
Kireçlik sıvısında kollagen pH’ya ve tuz konsantrasyonuna bağlı olarak şişmektedir.
Alkali ortamda ( Na2S, Ca(OH)2, Yüzey Aktif Maddeler, NaSH gibi – Şekil 11. ) aktif
hale geçen kollagenin bazik gruplarından bir H+ iyonu çıkınca negatif yükü artmış olur
ve aynı ortamda bulunan alkalinin pozitif yükü tarafından dengelenir.
28
Şekil 11. Kollagenin Na2S, Ca(OH)2, Yüzey Aktif Maddeler, NaSH gibi maderle
etkileşimi
Bunun sonucunda bir kollagenin fibrili içinde oluşan su hareket halinde serbest
kalmış ve fibril hacminin genişlemesine ( şişmeye ) neden olmuş olur. Şişmenin tayini
kalınlık, ağırlık ve hacimdeki artışlardan tespit edilir. Ayrıca tek lifin boyu
ölçüldüğünde kireçlik olmuş kollagen lifinin normal kollagen lifine göre daha kısa
olduğu görülmüştür. Görünüm tamamen transparan bir hale gelmiş, her türlü fiziki ve
kimyasal etkilere karşı çok düşük stabilite göstermesi eğilimine girmiştir. Burada fibril
yapısına alınan su miktarı sadece basınca bağımlı kalmaz. Bu şişme olayı deri
işlentisinde pH = 12,5’e kadar tersinir özelliğini korur. Ancak alkalilik derecesi pH =
12,8’in üzerine çıktığı zaman aşırı şişme meydana gelir. Sonuçta kollagenin fibriler
örgüleri ve onları tutan kimyasal bağlar koparak molekül zincirleri parçalanır. Normal
bir kireçleme işleminde pH 12–13 arasındadır. Deri böyle bir sıvıya sokulduğunda cilt
ve et yüzü pH 12,5 değerine maruz kalırken derinin orta kısmı hala nötrdür. Bu
durumda derinin yüzeyleri ve orta kısmında farklı şişme meydana gelir. Süreye bağlı
olarak kireçleme ilerledikçe yüzey ile orta kısım arasındaki pH farklılığı azalır ve deri
homojen bir şekilde şişmiş olur. Normal olarak kılların ayrılması derinin düzgün şişme
durumunda daha fazladır. Bunun sonucu olarak eğer şişme homojen değilse kılların
ayrılması aksayabilir. Kireç veya diğer alkalilerin deri proteini üzerine etkisiyle protein
zincirleri arasındaki bazı hidrojen köprüleri bozulur. Bu deride daha fazla asit ve alkali
29
grupların ortaya çıkmasına neden olur. Pratikte bu duruma “derinin açılması” denir.
Derinin açılması fiziksel olduğu kadar kimyasaldır da. Kireçlik süresi arttıkça deride
daha fazla açılma veya kollagen lif demetlerinin ayrılması meydana gelir. Buna ek
olarak derinin kimyasal aktivitesi artar. Bu yönüyle şişme etkisinin pratik açıdan deri
özellikleri üzerine etkisi önemlidir.16 ( Şekil 12. )
30
Şekil 12. Kireçliğin deriyi açma etkisi9
Alkali ortamda yapılan kireçlikte kollagenler (-) negatif yüklenirler. Alkali
şişmesi ile kollagen lifleri deri dokusunda bir gerilme meydana getirir. Derinin sıkı
dokulu bölgelerinde lifler, kendi yapılarına göre değil, doku yapısının müsaade ettiği
şekilde ve yönde şişerler. Bu şişme etkisi liflerin mukavemetinin üzerine çıkması
halinde liflerde kopmalar olur. Normal yapısında esnek olan lif dokusu, liflerin kırılması
ile esnekliğini kaybederek sertleşir.
Deri lif dokusu, lifler kopmayacak şekilde şişmeye zorlandığında lif dokusu
gevşetilmiş olur. Bu gevşek yapıda lifler hareket serbestliğine sahip olurlar. Lifler bu
durumda tabaklanarak sabitleştirildiğinde deri yumuşak ve hoş tutumlu olur.
Deri şişme esnasında su bağlar kalınlığı ve ağırlığı artar. Şişme pozisyonunda
liflerin gerilmesi, derinin gevşek yapılı bölgelerinde, sıkı yapılı bölgelerine göre daha
fazla olur.
Aşırı olmayan şişmelerde deri lif dokusu gevşer, polipeptid zincirlerinin yan
dallarında, yardımcı madde ve tabaklama maddelerinin bağlanabileceği ilave aktif
31
gruplar oluşur. İyi gelişmiş tolanın fazla tabaklama maddesi bağlaması bu özelliğe
dayanır.16
Kireçlik çözeltisinde pH çok yüksek olursa derinin yüzeyi alkali absorblar ve
cildi derinin orta kısmından daha fazla etkilenir. İç gerilim ve dış gerilim arasındaki
farklılık yüzünden düzgün olmayan şişme meydana gelebilir ve hatta bazı kısımlarda
lifler arasında kopmalar olabilir. Bu durum derinin cilt görünüşüne etki ederek ciltte
kırışıklıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Şişme ile deri liflerinin çapında boylarına göre daha fazla artış olur. Öte yandan
derinin farklı tabakalarında liflerin dokunuş tarzlarının farklı olması şişmenin başka bir
nedenidir. Hatırlanacağı gibi deri liflerinin dokunuş tarzı cilt tabakasında yüzeye dikey,
et tabasında ise paraleldir. Bu nedenle aşırı şişme ile deri liflerinin çapı boylarına göre
daha fazla arttığında cilt yüzeyi et yüzeyine göre daha fazla artar.15
7. KİREÇ GİDERME - SAMA İŞLEMLERİNDE MEYDANA GELEN
DEĞİŞİMLER
7.1 Kireç Giderme
Kireçlik işlemi sırasında deri kireç absorblamıştır ve kireç kollagen lifleri
arasında süspanse olarak ya da liflere kimyasal bağlı alkali durumunda bulunmaktadır.19
Kireçlikte kullanılan sodyum ve kalsiyum iyonları kollagen karboksil grupları ile
kuvvetli bağ teşkil ederler. Kalsiyum, sodyum ve amonyum iyonlarından daha kuvvetli
bağlanır.16
Kireçli deri kollagen lifleri arasına alkali absorbe etmiş durumdadır. Herfeld’e
göre kireç deri içinde üç formda bulunur;
1- Deriye bağlı kalsiyum olarak
2- Deriye bağlanmamış, deri lifleri arasındaki çözeltide asılı formda
3- Kalsiyum sabunları halinde15
32
Kireç giderme işleminde lifler kimyasal bir değişim göstermez. Sadece fiziksel
bir değişim gösterir. Kireç gidermede kullanılan maddelerin miktarının bu fiziksel
değişimlerde etkisi çok fazladır. Burada alkali etkisiyle oluşan deri liflerindeki şişme
kireç giderici maddelerle normale çekilir. Bunun sonucunda da lif boyutlarında bariz
uzama görülmektedir.
7.2 Sama
Sama enzimlerinin kollagen üzerine olan etkilerini açıklamak için derinin
samadan önceki ve sonraki durumlarına bakmak gerekir. Samadan önce kollagen lifleri
sert, elastik ve şişkin durumdadır. Samadan sonra ise şişkinlik sönmüş, lifler
kayganlaşmış ve deri kendini salmıştır. Bu sırada edinilen gözlem samanın kollagen
liflerini parçalamadığı, fakat onları fiziksel olarak değiştirdiği şeklindedir. Bu durum ilk
defa Stiasny tarafından açıklanmış ve kollagen liflerinin samada çok hafif
peptidleşmeye uğradığı şeklinde yorumlanmıştır. Nitekim Gustavson triptik enzimlerin
sama işlemi sırasında kollagen molekülleri arasındaki çekim kuvvetlerini azalttığını,
bunun çok hafif peptidasyona yol açtığını belirtmektedir.
Enzim-kollagen çalışmalarının ortaya koyulduğu başka husus da enzim etkisine
tabi tutulmuş kollagen liflerini daha sonra sıcak suda çözünme göstermeleridir. Bu
durum, önce bir kısım enzimin kollagen lifleri arasında absorbe edildiği, daha sonraki
sıcak su muamelesi sırasında etkisine devam ederek liflerde çözünmeye yol açtığı
şeklinde yorumlanmıştır. Fakat iyice yıkanmış örneklerde bile sıcak suda çözünme
görüldüğüne göre, kollagen lifleri arasında veya yüzeyinde absorbe edilmiş enzim
yıkamayla uzaklaştırılamamaktadır. Bu husus enzimin kollagen lifleri yüzeyinde
mekanik olarak absorblanmadığı enzim-substrat bileşiği halinde bulunduğunu
göstermektedir. Teknolojik açıdan bu durum çok önemlidir. Kollagende çözünme
olmaması için samadan sonra deriler sıcak su ile yıkanmamalı ve soğuk su ile yıkanarak
pikle işlemine mümkün olduğunca çabuk geçilmeli, böylelikle enzimler uzaklaştırılmalı
ve inaktif hale getirilmelidir. 15
33
Tolanın kireçlikte artan şişme oranlarında, enzimlere karşı duyarlılığı
artmaktadır. Tola nötralize edilip şişkinliği giderildikten sonra da bu duyarlılık devam
etmektedir.
Kollagen üzerinde yapılan denemelerde, artan enzim konsantrasyonlarının,
enzim etkisi üzerinde fazla değişiklikler yapmadığı gözlemlenmiştir. Bunu pratikteki
anlamı samada daha yüksek enzim konsantrasyonlarının kullanılmasının ekonomik
olmadığıdır.
Trypsin enzimleri, kollagen yapısında olmayan proteinleri parçalar, kollagenin
parçalanması çok azdır. Etkili bir sama ile kollagenler fazla bir zarar görmeden derinin
yumuşaklığı artırılır. Enzim etkisi, yapılanmamış kollagen molekülleri fibrillerini
etkileyerek fibril yüzeylerini temizler. Böylece tabaklama, dolgu ve yağ maddelerinin
deriye işlemesi iyileştirilir, deri kuruken deri liflerinin birbirine yapışması önlenir.
Kurumuş deride liflerin birbirine yapışık halde bulunmaması yumuşaklığı artırır.16
Samada amaçlanan kollagene zarar vermeksizin yapıyı gevşetmektir. Enzimlerin
substrat spesifik özellikte olmaları önemli bir özellikleridir. Bu sayede örneğin samada
kullanılan enzimlerden biri olan pepsin sadece aromatik aminoasitler, mono amino
dikarboksilik asitler veya lipofilik amino asitlere bağlı karbonil gruplarını hidroliz
ederken valin, alanin, glisine bağlı karboksil gruplarında etkin değildir. Enzimlerin bu
spesifik özelliği kullanılarak derideki kollagen dışındaki proteinleri hidroliz etmek
mümkün olmaktadır.20
Sama işlemi derini en kritik işlemidir. Bu işlem sırasında enzimler yardımı ile
derinin şekilsiz proteinleri parçalanarak deriden uzaklaştırılırken işlem sırasında
meydana gelebilecek en küçük bir aksama bile deriyi tahrip edebilmekte ve mamul deri
kalitesine büyük zarar verebilmektedir.19
34
8. PİKLE İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Kollagen lif demetleri saflaştırılarak mineral tabaklama maddelerinin etkisine
hazırlanır; deri pikle işlemi gördükten sonra uzunca süre bozulma olmaksınız
depolanabilir. Pikle işleminde derinin asitle muamele edilmesiyle kollagenin amino
grupları pikle asidinin amonyum tuzları haline dönüşür.
Kireç giderme ile şişkinliği ve sertliği büyük oranda giderilmiş olan tolada hala
biraz şişkinlik bulunur. Bu şişlik pikle asidiyle tamamen giderilir ve deri yumuşak ve
dökümlü bir hale gelir.16
Sama işleminin pH’sına bağlı olarak deride bir miktar kalsiyum kalır. Pikle
işleminin ilk aşamasında asit ilk önce protein-alkali bileşiği üzerine etki ederek bağlı
alkaliyi proteinden söker. Bu durum aşağıdaki gibi formüle edilebilir.( Şekil 13. ).
35
Şekil 13. H2SO4 ilavesi ile alkalinin uzaklaşması
Banyoya asit ilavesi devam ederse deri proteininin asidik grupları tamamen
proton kazanır, asit bağlama kapasitesi yükselir ve deri katyonik ( + ) yüklü duruma
gelir.15
Deriye asit etkisiyle kollagenler su alarak şişerler ve böylece lif dokusu gerilerek
sertleşir. Asit etkisiyle meydana gelen şişme sonucu derinin kalınlığı artar, deri sertleşir
ve bükülme özelliği azalır. Mineral asitlerle meydana gelen şişme ve sertleşme,
alkalilerle ulaşılabilen şişme sertleşmeden çok fazladır. Bu şişme ve sertleşme ile lif
yapısı büyük bir mekanik gerilime maruz kalır. Bunu sonucunda lifler parçalanır ve
mekanik dayanıklılığı kalmaz. Alkali şişmesi büyük oranda geri dönüşlüdür ( kireç
giderme ile) ve deriye zarar vermez. Asit şişmesi geri dönüşlü olmadığı için deride
kalıcı zararlara neden olur. Asit şişmesi piklede tuz kullanılarak önlenir. 16
Kollagenin şişme özelliği deyince; lifler arasına su moleküllerinin girmesiyle
meydana gelen kalınlaşma veya kitle artışı anlaşılır. Asitler şişmeyi teşvik eder. pH
değeri olarak ifade edilen izoelektriki noktada kollagen minimal şişme gösterir.
36
İzoelektriki noktanın altında ve üstündeki pH değerlerinde şişme maksimuma yaklaşır.
Şekilde bu durum daha açık olarak görülebilir. ( Şekil 14. )
Şekil 14. pH değerine göre kollagenin % olarak su bağlamasındaki değişim.
Şişmiş kollagen aldığı suyu oldukça sıkı bir şekilde tutar. Kollagenin suyu
kimyasal olarak bağlaması mümkündür. Çünkü yüksüz durumda bulunan su molekülü
gerilmiş bir durumda olmayıp, kıvrılmış durumda bulunmaktadır. O2 atomunun
yakınında çok az bir ( - ) negatif yük fazlalığı vardır.
H atomlarında ise ( + ) pozitif yük bulunmaktadır. Böyle bir moleküle dipol
denir. Dissosiye olmuş kollagen grupları, yani iyonlar tarafından dipoller çekilirler ve
zayıf bir şekilde bağlanırlar. Bu şekilde meydana gelen hidrat zarı bir maddenin
çözünürlüğü için büyük önem taşır. Kollagenin çok fazla şişmesi sonucu; kollagende
dönüşümü mümkün olmayan strüktürel bozulmalar meydana gelir ve tamamen
37
parçalanmış olur. İşte kollagenin bu özelliği deri üretimindeki proseslerin tertip ve
tanzim edilmesinde rol oynar. Bilindiği gibi dikkat edilmesi gereken husus asit
şişmesinin kontrol altına alınması gerektiğidir. Asit şişmesi sonucu lif demetlerinde
kopmalar meydana gelir. Tabaklama maddesinin girişi ve reaksiyonları engelleneceği
için mukavemet kaybı, yumuşak, boşluklu bir deri ortaya çıkar. Şişmenin negatif olması
halinde ise lif paketlerinin sıkışacağı, tabaklamanın aksayacağı söylenebilir.
Bir kollagen, su ve az miktarda bir asit yardımı ile şişirilecek olursa, kollagenin
esas triple heliks strüktürü aynı kalmak koşuluyla protofibriller arasındaki mesafenin
değişken olabileceği görülür. Özellikle X ışınları metoduyla asidin gösterdiği bu etki
incelenebilmektedir. Böylece lifler arasında mesafe oldukça artarak lifin geçirgen bir
özellik kazandığı da gözlenmektedir.
Kollagenin bağ dokusunun şişmesi, sulu çözeltilerin farklı işlemleriyle
sağlanabilmektedir. Örneğin kuvvetli bir asit olan HCl ile
Cl-. H+3 NHCOOH Cloro trihidridoimido karboksilat
şeklinde dissosiye oldukları ve kompleks oluşturdukları binmektedir. Bu suretle oluşan
iyon kondenzasyonu dokunun şişme derecesini belli etmektedir. Böylece çözeltilerde
asit veya alkali ortam arttıkça şişme bir an önce yükselir, hatta azami hale kadar
çıkabilir. Fakat sonra azalma olur ki bu olaya Donnah dengesi denir. Kollagenlerin bu
tür şişme olayında liflerin boyları kısalır ve kalınlıkları artar. Diğer bir şişme olayı ise
tuzlarla meydana gelir ki buna da Lyotropik şişme denir. Bu tür şişme olayında doku
içinde tutulan zayıf asit veya nötral tuzlar molekül veya iyonların hidrotasyonuna
bağlıdır. Fakat işaret etmek gerekir ki bu mekanizma henüz tam olarak anlaşılmış
değildir.
Bütün bu değişiklikler protein strüktürünün rijiditesinin azalmasına neden
olduğu söylenir. Kollagenin şişme süresi moleküller arası bağların sayısına, tipine ve
gücüne bağlıdır. Örneğin, bir hayvan derisi havada kurutularak konserve edildiğinde jel-
benzeri amorf dolgu maddesi denatüre olur ve lifler beraberce tutulur. Dolayısıyla
38
derinin katı ve sert bir tutum kazanmasına neden olduğu görülür ki hava kurusu bu
derilerin ıslatıldığı zaman kolayca şişmelerinin nedeni ancak böyle açıklanabilir.21
9. TABAKLAMA İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Kuşkusuz tabaklama işlemi, ilk olarak kimyasal tabiatlı ve kollagenin
strüktürünü değiştiren en önemli işlem basamağıdır. Teorik bilgiler eskiden beridir
gösteriledurmaktadır. Burada verilen örnekler modern ve yüksek derecede kompleks
metotların moleküler düzeydeki krom tabaklama mekanizmasının açıklaması ile katkı
sağlayıcı bilgilerdir.9 Daha sonra değişik tabaklama maddelerinin kollagene etkilerine
değinilecektir.
9.1 EXAFS ile yapılan krom tabaklama çalışmaları
Krom tabaklama ana tabaklama işlemidir ve bu şekilde de kalmaya devam
etmektedir. Bu yüzden krom tabaklamanın teorik bilgisi halen önemle ilgilenilen bir
konu olarak karşımıza çıkar. Teorik bakış açısı ile kollagendeki çapraz bağlayıcı etki
binukleer krom kompleksinin aspartik ve glutamik asitlerin karboksil grubuna
bağlanmasıyla oluştuğu temeli kabul görmüştür. ( Şekil 15 ). Bilgisayar modelleri bu
reaksiyonun intrafibriler düzeyde mümkün olabildiğini gösterir. 22
39
Şekil 15. Glutamik ve aspartik asitler
Fakat ne yazık ki, şimdiye kadar deride böyle bir mekanizmanın geçerli
olduğunu doğrulayan direkt kanıtlar ortaya konulamamıştır. Belki yakın zamanda
yapılan araştırmalar krom kompleksleriyle çözünmüş kollagenin arasındaki ilişkinin bir
parça olsun açığa çıkarılmasını sağlarlar.23
Rossendorf araştırma merkezindeki deri bilimciler tarafından deride kullanılan
EXAFS ( extended x-ray absorption fine structure ) spektroskopisinde krom
kompleksleri ile ilgili deneysel kanıtlar elde edilmiştir. Son yıllarda EXAFS
spektroskopisi şekilsiz katı ve sıvıların yapısal analizi için başvurulan bir metottur.
Birçok monografi ve inceleme makaleleri EXAFS’nin fiziksel prensiplerini
açıklamaktadır. Özet olarak belirli bir atomun daha önce belirlenmiş iyonizasyon
başlangıcı bir fotoelektronu çıkarılır. Bu çıkan elektron dalgaları iyonize edilmiş
atomun yakınındaki komşu atomlardan geri yayılır. Çıkan ve yayılan elektron dalgaları
arasındaki etkinin foton enerjisinin bir ilavesi gibi absorbsiyon katsayısının
modülasyonuna sebep olur. EXAFS spektrumu analizleri merkez atomu saran yakın
komşularda şu yapısal bilgileri verir: komşu atomun tipi, inter-atomik uzaklıklar,
koordinasyon numaraları ve Debye-Waller faktörleri.
40
Aşağıdaki örneklerin Cr K-edge EXAFS spektraları ölçülmüştür:
Krom Şapı ( katı ve 0,2 mol/l çözeltisi ) , teknik olarak bir krom tabaklama maddesi
temel bir krom sülfat’ın katı ve 0,2 mol/l’lik çözeltisi, deri ve Cr+3 muamele edilmiş
jelâtin.
Deri ağırlığının %1,5’u Cr2O3 ile tabaklanmış ve etkili bir şekilde yıkanmış ve
asetonla dehidrate edilmiştir. Jelâtin Cr2O3’ün değişik ilaveleriyle tabaklanmıştır.
EXAFS deneylerinin amacı kromun yakın komşuları çevresinde yapısal parametreleri
belirlemek ve çift çekirdekli komplekslerin her bir Cr-Cr etkilerini gösteren durumumun
olduğunu göstermek içindir. Hamburger Synchrotronstrahlungslabor ( HASYLAB )’da
Si ( 111 ) çift kristal monokromotör EXAFS II kullanılarak 20 K’da geçiş modunda Cr
K-edge EXAFS deneyleri yapılmıştır.9
41
Şekil 16. EXAFS çalışma prensibi ve oluşan eğrilerle çift çekirdekli krom
kompleksinin kanıtlanması.
Şekil 16’da deri örneği verisinin FT ( fourier transform ) yerini tutan ve Cr K-
edge EXAFS spektrumu,iki düzenli kabuğun kanıtını gösterir.1,97 ± 0,02 A da FT’de
ilk tepe nokta krom atomunu çevreleyen altı oksijen atomunu gösterir.. İkinci tepe nokta
FT’de krom atomunu aborbe edenden 2,97 ± 0,02 A bir uzaklıkta bir krom atomuna
gösterir. 2,97 A’da bir Cr – Cr etkileşiminin bulunması deri örneğinde çift çekirdekli bir
krom kompleksinin oluşumunun direkt kanıtıdır.9
42
Çizelge 2’de XRD aracılığıyla Cr2(OH)2(H2O)8’in hacim ölçümünü elde etmeyi
ve bilgisayar modellemesiyle hesaplamak için EXAFS yapısal parametreleri
karşılaştırılmıştır. Görüldüğü gibi yapısal parametreler Şekil 16’da belirli yapı için XRD
ile ölçülen inter-atomik uzaklıklarla mükemmel bir uyum içerisindedir. 2,97 A Cr – Cr
uzaklığımız bilgisayar modeli ile elde edilen 2,71 A değeriyle bir uyum içindedir.
Sonuçlar bilgisayar modellerinden tahminlerle tam olarak saptanmıştır ve bu sonuçlar
şimdiye kadar deride kollagen üzerinde krom bağlayıcı hakkındaki genel fikirlerin ilk
deneysel kanıtıdır.9
1.kabuk Cr-O’dan
meydana gelir
2. kabuk Cr-Cr’den
Meydana gelir
Koordinasyon numarası: N ± 0,2
İnter-Atomik mesafe: R ( Å ) ± 0,002
Yapısal Düzensizlik ( Debye- Walter Faktörü ) σ2 (Å2)
Parantez içindeki ( X ) rakamların anlamı ± son pozisyon
Cr – O Cr – Cr
N R σ N R σ
Chromasal solid 5,6 1,97 0,0027 2,0(4) 3,07 0,009(1)
Chromasal 0,2m 6,0 1,97 0,0038 0,7(2) 3,00 0,009(1)
Chromalum solid 5,6 1,97 0,0017 - - -
Chromalum 0,2m 6,3 1,98 0,0038 - - -
Chrom Leather 6,0 1,98 0,0032 1,2(2) 2,97 0,0040(8)
Asetonla dehidrate edilmiş wet-blue, %1,5 Cr2O3, yoğun şekilde yıkanmış
Gelatine 5,9 1,98 0,0032 1,2(2) 2,97 0,0044(8)
Mesafe -O-Cr-O-Cr-O- 6,91 Å
(Cr)2(OH)2(H2O)8
Kristal Strüktür Araştırması verileri:
Parantez içindekiler hesaplanmış değerlerdir.
Çizelge 2. EXAFS verilerinin kristal strüktür ve bilgisayar modelleriyle karşılaştırılması
43
Çizelge 2’de verilen EXAFS yapısal parametrelerinden birkaç önemli sonuç
çıkarılabilir.
1. Krom şapı hem katı olarak hem de çözelti halinde Cr – Cr etkileşiminin kanıtını
göstermez ve bu nedenle mono – nükleer bir krom kompleksi gibi bulunur.
2. Katı haldeki kromda 3,07 A Cr – Cr etkileşimi için koordinasyon numarası
2’dir. Bu nedenle katı haldeki temel krom poli-nükleerdir. Kromun
koordinasyon numarası çözelti içerisinde binükleer bir krom kompleksinin
yaklaşık olarak göstergesidir.
3. Çapraz bağlanmanın aynı mekanizması tüm diğer yapısal şartlara rağmen
derideki gibi jelatin içinde gerçekleşir.
9.2 Değişik Tabaklama Maddelerinin Kollagene Etkisi
Bilindiği gibi tabaklama olayı çeşitli tipteki tabaklama maddelerinin sulu
ortamda nüfus ettirilerek kollagende bulunan bağ yerleri ile fiziksel ve kimyasal
anlamda reaksiyona sokulması sonucu doğal kollagen strüktürünün sağlamlaştırılması
işlemidir. Şekil 17’de değişik tipteki tabaklama maddelerinin kollagenle meydana
getirdiği çaprz bağlar görülmektedir.24
44
Şekil 17. Değişik tabaklama maddelerinin kollagenle meydana getirdiği bağlar.
9.2.1 Bitkisel tabaklama
Bitkisel tabaklamada kollagenin karbonamid gruplarıyla bitkisel tabaklama
maddelerinin fenolik –OH grupları arasında H köprüleri teşkil edilmek suretiyle çapraz
bağlar oluşur. Gerek hidrolize olabilir gerekse kondanse olmuş bitkisel tabaklama
maddelerinin deri ile meydana getirdiği bağların büyük kısmı H köprülerine
dayandırılmaktadır. Burada tabaklama maddesinin fenolik hidroksil grupları H atom
vericisi olarak görev yaparlar. Fenolik hidroksil gruplarının H atomları kollagendeki
karşıtları veya tepkimeye giren kısım ilk aşamada peptid gruplarının çift bağlı O2
atomudur. Diğer bir hidrojen köprüsü kollagenin H atomunu kateşinin eter O2 atomuna
bağlamasıyla olur.
Bitkisel tabaklama maddelerinde çok sayıda –OH grubu olduğundan ve
kollagende yeter miktarda bağ teşkil edecek partner bulunduğundan bir çok H köprüsü
meydana getirilir ve bu köprülerin güçlerinin toplamı tabaklama maddelerinin deriye
oldukça sağlam bağlanması için yeterlidir.
9.2.2. Sintanlarla Tabaklama
45
Burada da bitkisel tabaklama maddelerinde olduğu gibi tabaklama reaksiyonu H
köprüleri üzerinden tamamlanır.
9.2.2.1.Naftalin Sintanlar
Deriye bitkisel tabaklama maddeleri gibi bağlanırlar. Sintanın sülfo grubu
kollagenin kenar zincirindeki katyonik gruplara tuz bağı ile bağlanır. Bu nedenle fazlaca
tabaklama etkileri yok ve derinin büzülme temparatürünü ( Ts ) ancak 3-5 0C
yükseltebilirler. Nötr pH’da az olan fiksasyon pH düştükçe artar.
9.2.2.2 Fenolik Sintanlar
Fenolik hidroksil grubu taşıdıklarından kollagen ile reaksiyona girerler ve
tabaklama etkisi gösterirler. Fenolik sintanların retenajda bitkisel tanenlere üstünlüğü
kollagene karşı daha yavaş bir reaksiyon hızına sahip olmalarıdır. Bu nedenle deri içine
daha homojen dağılarak ciltte yığılma göstermezler ve cilt kırışıklığı tehlikesi
yaratmazlar.
9.2.3. Aldehitlerle Tabaklama
Aldehitlerin kollagenin yüksek aminoasitleri ( elektriksel net yükü olan amino
asitler) ile reaksiyona girdiğinde reaksiyonun çözelti asiditesi, reaksiyon süresi ve
çözeltinin sahip olduğu aldehit konsantrasyonundan büyük ölçüde etkilendiği tespit
edilmiştir. Formaldehit ve glutaraldehitin pH= 6,25 – 7,10 arasında fonksiyonel alfa ve
∑- amino gruplarıyla verdiği reaksiyonun maksimum ulaştığı pH = 8 değerine doğru
reaksiyon veriminde önemli düşüşler olduğu görülür.
46
Formaldehit ve glutaraldehitin fonksiyonel amino gruplarına metilen köprüleri
üzerinden çapraz bağlanarak tabaklayıcı etki gösterdiği bulunmuş; aldehit ile
tabaklanmış derilerin büzülme temparatürünü 15 0C arttırarak 80 0C’ye çıkarır ancak
formaldehit ile tabaklanmış derilerin asidik çözeltilerde yıkanmasıyla metilen bağlarının
parçalanarak büzülme temparatüründe önemli düşüşler kaydedilir. Amino gruplarına
aldehit bağlanmış olan derilerin katyonik yüklerinin azalıp İEN pH’larında ani düşüşler
olduğu bilinir.
9.2.4. Mineral Tabaklama
-OH grubu taşıyan metal kompleksleri kollagene kısmen koordinatif kısmen de
valanslar üzerinden bağlanır. Bağlanmaları pH’ya son derece bağlıdır. Ör: Al, Zr.
Bu işlem sonrasında kollagenin hidrotermal stabilitesini 60- 65 0C’ten 120 0C’ye
çıkıyoruz. Tüm fiziksel ve kimyasal etkilere ( özellikle bakterilere ) karşı daha da
dayanıklı hale gelir.
Doğal kollagenin krom ile muamelesinde büzülme sıcaklığı 115 0C bağlı
oksitlerin miktarı % 5,51 olarak tespit edildiğinde, nitroz asit ile deriştirilen kollagene
%3,46 krom oksit bağlanırken büzülme sıcaklığı 113 0C olduğu sodyum glioksilat
muamelesi görmüş kollagenin krom ile reaksiyonu sonunda bünyesinde %6,98 oranında
krom oksit bağlandığı ve büzülme sıcaklığının 114 0C’ye ulaştığı anlaşılmıştır.
Etkin bir krom tabaklama için deri tarafından tüketilen Cr miktarı artması için
molekül reaksiyonu ile kollagene ilave karboksil grupları dahil edilebilir. (Şekil 18. )
( Amino yan zincirine kovalent bağ yapmasıyla ). Böylece kollagenin büzülme
sıcaklığında dikkate değer artışlar olduğu anlaşılır.
47
Şekil 18. Esterefikasyon ve Süksilasyon
10.YAŞ BİTİM İŞLEMLERİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Yaş bitim işlemleri yıkama/su ile temizleme, nötralizasyon, retenaj/dolgu,
yağlama ve boyama işlemlerini içerir. Boyama işleminde kullanılan boya yardımcı
maddelerinin tabaklama kabiliyetlerini göz ardı edersek yapısal bakış açısıyla bizi
ilgilendiren işlemler retenaj / dolgu ve yağlama işlemleridir.9
10.1 Retenaj
Tabaklama / retenaj işlemlerinde pratikteki esas, kollagen yapısına makroskobik
olarak bağlanma şeklinde olan penetrasyon işlemleriyle ilgilidir. Tanenlerin etkin gücü
reaktif grupları ve bunların kollagenin gruplarına karşı afinitesi olduğunda, partikül
boyutu küçük ise yapısal etki azdır. Tabaklama işlemini esas takviye edici bir işlem
olarak görüyorsak, potansiyel çapraz bağlayıcılar asgari düzeyde bifonksiyonel ve
olabildiğince küçük olmalı fakat kollagendeki reaktif grupların arasındaki mesafeyi
kapsayabilecek kadar da geniş olabilmelidir. Bu durumdan dolayı çok küçük veya hiç
48
denecek kadar az bir “doldurma efekti” gözlenir. O yüzden ilk olarak afinitesiyle
penetre olmayan fakat konsantrasyon eğilimiyle, dolaptaki mekanik hareketle
desteklenen doldurucu maddelere ihtiyacımız var. Örneğin önce doldurma işini yapan
ve esasen kollagenin yapısındaki makro porların içinde olan maddeler gibi. Bu gevşek
bölgelerin doldurulması vs. gibi işlemler için uygundur. Bunlar yaş bitim/retenaj
işlemlerinde önemlidir fakat “esas tabaklama” işinde ilk örneği teşkil etmezler.9
10.2 Yağlama
Yağlama işlemi kimyasal olan yağlama efekti ile kollagen strüktür elemanlarının
( CSE ) değişimine neden olur. Çoğu, deri, deriye uygun bir yumuşak karakter
kazanmak için böyle bir yağlama işlemine ihtiyaç duyarlar. Biz bunu hissederek veya.
BLC Softnesss meter ( yumuşaklık ölçüm cihazı ) ve buna benzer aletlerle aşağı yukarı
ölçebiliriz. Yumuşaklığın ölçülmesi ve koryumdaki değişik tabakalar arasındaki
topografik değişikliklerin hesaplanması hakkındaki yöntemi geliştirilen Çek Deri bilim
adamı Vaculik’in “Sandwich-tester” metoduna odaklanılabilir. Yumuşaklık ayrı
tabakalarda 3mm genişliğinde derinin çıkarılması, nazikçe çenelerin arasına
sıkıştırılması ile ölçülür. 2mm’lik bıçak, 0,1 den 3 Newton’a kadar kuvvetle 0,1 mm
derine girer. Bilgisayar deri örneğinin kuvvet altında olduğunda ve kuvvet altında
olmadığı zamanlardaki şeklini kayıt eder. Bunun anlamı farklı sıkıştırılabilme
değerlerinin ölçümüdür. Sonuçlar direkt olarak SEM resimleri ile karşılaştırılarak eğri
şeklinde belirtilebilir.
49
Şekil 19. Sandwich Testinin Prensibi
Yağlamanın ayrıntılarını içeren çok sayıda orijinal bildiriler, tezler vardır. Yine
de bazı deriyle ilgilenen bilim adamları bu işlemi “kara kutu” olarak isimlendirirler.
Yapısal bakış açısıyla “yağlayıcı tabaklama maddeleri” özel bir ilgiyi hak ediyorlar
çünkü yağlamanın yanı sıra doldurma efekti de sağlıyorlar. Yağlama işlemi ile deri
lifleri birbirine yapışmadan kuruyacak şekilde izole edilir. Bunun sonucu deri yumuşak
ve dolgun olur.9
50
11. KURUTMA İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER
Boyama ve yağlama sonrası deri kurutma için hazırdır. Deri tabaklanmıştır ve
tabaklama, boyama ve yağlama maddeleri liflerle sıkı temas içindedir. Bu maddelerden
bir kısmı hala lifler arasındaki çözelti içindedir ve liflerle reaksiyon tam olarak
tamamlanmamıştır. Kurutma işlemi sadece deriyi pratik olarak kullanılabilir forma
dönüştürmek üzere basitçe nemim giderilmesi değil, aynı zamanda deri üretimindeki
kimyasal reaksiyonlara da katkıda bulunan bir işlemdir.
51
Wilson adlı araştırmacının deri teknolojisi konusunda ilk kitaplarında bir jelatin
küpünün kurutulması derinin kurutulmasına örnek olarak verilmiştir. Kollagen hem asit
hem alkali bölgede çok sayıda reaktif gruba sahip doğal protein maddesinin komplike
bir örgü ağıdır. Kollagen büyük miktarda su ile bağlıdır. Wilson’ın jelatin küp örneği
aslında lifsi yapıya sahip olmayan bir ham deri proteinidir. Jelatin bloğunun
kurutulmasında jelin dış yüzeyindeki rutubet giderilir ve bloğun iç tarafından dış yüzüne
doğru dereceli bir nem migrasyonu gerçekleşir. Çok yavaş kurutma koşulları altında
yüzeydeki buharlaşma yüzeyden uzaklaşan suyun içeriden migre olan suyla telafi
edilecek yeterli hızda gerçekleştirilir. Hızlı buharlaşmada içerideki su yeterli hızla göç
edemez ve yüzey dehidrate olur. Bu dehidratasyon jelatin moleküllerinin birbirini
çekmesini ve hidrojen bağlarının oluşmasını ya da lifler arasında çapraz bağ oluşmasını
engeller. Dış yüzey bloğun içine göre oldukça farklı bir madde galine gelir. Suyun
yüzeye geçişini azaltan sert bir kütle oluşturur. Deri söz konusu olduğunda, aşırı ısıtma
durumunda dış yüzey dertleşir ve derinin iç kısmı hapsolmuş suyla nemli kalır.
Düzgün tabaklanmış deri jelatin bloğu örneğinden oldukça farklı davranır.
Tabaklama kollagenin bazı hidrofilik gruplarını elimine eder ve bunlar artık su emmez
hale gelir. Böylece derinin içindeki su çok daha kolay yüzeye göç edebilir ve
buharlaşma olabilir.
Çoğu deride olduğu gibi deri liflerinin birbirini çekmesi kuruma sırasında bazı
yapışmalara neden olacaktır. Sonuçta deride bazı fiziksel büzülmelere neden olacaktır.
Deriyi uzatılmış pozisyonda tutan mekanik sistemleri içeren kurutma metotları daha
geniş bir deri alanı verecektir ve liflerin düzensiz çekim kuvvetlerinden oluşacak
bükülmeleri engelleyecektir. Pratik kurutma metotları iyi bir alan elde etmek ve
kurumada büzülmeyi engellemek üzere deriyi gerecek şekilde dizayn edilmiştir.
Deriyi içindeki maddelerle kalıcı fiksasyon sağlayacak şekilde çok az nem
içeriğine kadar kurutmak alışılmış bir olaydır. Bir kere kurutulduktan sonra deri tekrar
ıslatılabilir fakat ancak kurutma öncesi haline dönemez. Tabaklama, yağlama ve
boyama reaksiyonu kurutma işlemi sırasında tamamlanır. Bu liflerin fiziksel formlarını
52
etkin bir şekilde sabitler. Kurutma bu yüzden pratik deri kalitesinde büyük öneme sahip
hem kimyasal hem de fiziksel bir aktivitedir.25
Kurutma işleminin deriye alan kazandırma etkisi sağladığı çok iyi bilinen bir
gerçektir. Bu tipik strüktürel bir problemdir, liflerin kalıcı şekilde ayrılıp ayrılmadığı
meselesini ortaya koyar. Bu problem otomotiv ve mobilyalık deri tiplerinde ortaya
çıkar. Sıcaklığın artışı ve rutubetin düşüşü gibi etkilerin altında kalan deri büzüşür. Aynı
çerçevede bu büzüşme ve meydana gelen kuvvet o kadar güçlüdür ki deri kaplı
otomobil kontrol paneli zarara uğrar. Bu kuvvetin araştırılmasında -sıcaklık ve rutubetin
baskı altındaki değişimi- bir metot geliştirilmiştir.
Bu metot elastiklik sabiti olarak bilinen mekanik olarak bağlı disklerin ölçümü
yapılarak basit deri parçalarındaki gerilimi bulmak için kullanılıyor. Derideki gerilimler
diskin içindeki düz eğrilere transferle başlatılıyor ve bu nedenle kuvvet terimleriyle
değerlendiriliyor. Bu diskteki yer değiştirmeleri diskin alt tarafında bulunan metal
tabaka ve sabitlenmiş metalik destek arasındaki kapasite farkının değişimi aracılığıyla
ölçeriz.9 ( Şekil 20. )
53
Şekil 20. Sıcaklık ve rutubetin baskı altındaki değişimi testinin prensibi.
54
12. MEKANİK İŞLEMLER VE FİNİSAJ İŞLEMİNDE MEYDANA GELEN
DEĞİŞİMLER
12.1 Mekanik İşlemler
İskefe ve kuru dolap gibi mekanik işlemler yağlama efekti de dahil olmak üzere
yapısal değişkenlik sağlarlar. Akustik emisyon spektroskopisinin yapısal değişiklikleri
araştırmadaki yararı kanıtlanmıştır. Mekanik işlemler vasıtasıyla CSE’nin ( Kollagen
yapı elemanlarının) adhesyonunun önlenmesiyle deri daha yumuşak hale getirilebilir.
Bu mekanik yağlamanın tipik nedenidir. 9
12.2 Finisaj
Finisaj işleminin normalde yapısal değişiklikle bir ilgisi bulunmamaktadır. Fakat
eğer su derinin derinliklerine doğru aşırı şekilde penetre olursa ve kötü kurutma
koşulları oluşturulursa veya çapraz bağlayıcıların yanlış uygulamaları ile CSE’ler
(Kollagen Strüktür Elemanları) sert bir hale çevrilebilir ve böylece yapısal değişikliğe
neden olunabilir. Bu gibi hatalardan sakınmak için çalışırken çok dikkatli olunmalıdır.9
55
13. SONUÇ
Kollagenin deri işlem basamaklarındaki değişimi şu şekilde özetlenebilir;
Eğer Kollagenin 1. tipi hakkındaki bilgilerimizle deri üretimini tespit etmek
istiyorsak, şunu bilmeliyiz ki gerçekte hücre dışı matrixin parçası olan “kollagen
superfamily” olarak adlandırılan 20 tane kollagene sahibiz. Kollagen Strüktür
Elemanları ( CSE ) hiyerarşik bir prensibe göre sıralanmışlardır: moleküller,
(varsayılan) mikrofibriller / protofibriller ve lifçikler kollagenin “mikroskobik
seviyesinin” temsilcileridirler. Lif yığınları, basit lifler, lifler ve en az ama
azımsanmayacak kadar da lif yapı iskeletleri de kollagen yapısının “makroskobik
seviyesine” aittirler. Yukarıda bahsedilen tüm kollagen strüktür elemanları (CSE)
yapısal değişim geçirirler. Bunlar su ile sürekli etkileşim halindedirler. Bu su-kollagen:
bir “sistem”dir şeklinde ifade edilebilir.
Derideki kollagenin konservasyonu sırasında en önemli aşama kollagenin
makroskobik elemanlarının “birbirine yapışmasını” önlemektir. Bunun anlamı
kollagenin yapı iskeletinin çökmesini önlemek ve liflerin değişkenlik kabiliyetini, basit
liflerin hatta lifçiklerin yapılarını garanti altına almaktır. 3 aşama dikkate alınmalıdır:
deri/koryum içinde yapışmaya neden olacak maddelerin ortadan kaldırılması, örneğin
diğer su ve/veya tuzda çözünebilir proteinlerin, glukoproteinlerin, ve hatta 1 ve 3. tip
olmayan proteinlerin ortadan kaldırılması gibi. Bu tabaklama öncesi yaş işlemlerin ve
konservasyonun temel rolüdür.
Tabaklama işleminin görevi mikroskobik düzeydeki kollagen yapı elemanlarının
kuvvetlendirilmesidir, suyun uzaklaştırılması esnasında kapiller etki altındaki lifçikler
çok yakın olamazlar ve bir araya gelemezler ve böylece birbirleriyle yapışamazlar.
Tabaklama maddeleri bu özellikleri sağlayarak “çapraz bağlayıcı” ve “lif mesafelerini
koruyucu” olarak görev alırlar. Yağlayıcı maddeler ile kimyasal olarak yapılan yağlama
ve mekanik işlemlerle elde edilen yağlama efektleriyle ve optimal kurutma işlemleriyle
kollagen yapısı sağlamlaştırılmış olur.
56
Bu esasla deri üretiminin bilinmeyen detaylarını örneğin; nerde ve niçin farklı
maddelerle çalışıyoruz ve kullandığımız maddelerin optimal miktarlarının nasıl olması
gerektiği gibi sorulara cevap verebilecek ileriki yapısal araştırmalara başlayabiliriz.
Mamül deri özelliklerinin nasıl geliştirilebildiğini anlayabilir ve müşterilerimizin
gereksinimlerine cevap verecek şekilde deriler üretebiliriz.
Şu görülüyor ki yapısal değişikliklerin test edilmesinde oldukça modern ve çok
yönlü metodlar ve araçlar kullanılıyor: Modern X-ray uygulamaları ( XRD, EXAFS ),
scannig force mikroskobu ( SEM ) , environmental scanning elektronik mikroskobu
( ESEM ) ve atomik force mikroskobu ( AFM ), gerilim ölçme ve sandwich testleri
bunlara örnekler olarak verilebilir. Diğer olasılıklar ve kimyasal incelemelerle birlikte
yapısal durumların kimyasal incelenmesi teorik ve pratik açıdan deri üretiminde daha
fazla gelişme sağlayacaktır. Bu yüzden sonsuza kadar doğru olacak bir ifade dile
getirilebilir:
“Eski materyal deri ile geleceğe doğru...”9
KAYNAKLAR
57
1. http://www.iultcs.org/leather_terms/c.asp, 04.05.2008
2. Çolak, M.S. , 2005 Ham Deri Ders Notları (Yayımlanmamış), E.Ü. Mühendislik Fakültesi, Bornova, İZMİR.
3. Varnali, T. , “What’s Leather” Bogazici University Faculty of Arts and Sciences Department of Chemistry, Bebek-ISTANBUL
4. Bansal, M. , 2008, “The Madras Triple Helical Collagen Structure: Recent Data Confirm Old Hypothesis” , Molecular Biophysics Unit Indian Institute of Science, Bangalore- INDIA.
5. http://www.steve.gb.com/science/extracellular_matrix.html, 04.05.2008
6. Hansen, E.F. , Lee S.N. and Sobel H. , 1992, “The Effects Of Relative Humidity On Some Physical Properties Of Modern Vellum” , JAIC Volume 31, Number 3, Article 5 (pp. 325 to 342)
7. http://courses.cm.utexas.edu/jrobertus/ch339k/overheads–1.htm, 04.05.2008
8. Terry, M.T. , 2002, Lecture Notes: Amino Acids and Proteins, Reading: Ch. 5 in text
9. Reich G., 1998, “The Structural Changes Of Collagen During The Leather Making Processes 1998 Atkin Memorial Lecture”, JSLTC Vol. 83, p. 63
10. Garwood, R. , 1990, “Use an aplications of microscopy in the leather industry – a pratical approach to process control and leather manufacture”, J Amer. Leather Chemists Ass. , 90, 337
11. Long, A. J. , Attenburow, G. E. , Covington, A. D. Et al. , 1997, Increasing leather strength through the optimisation of leather fibre polyurethane emulsion interactive forces”, Proceedings, IULTCS Congress, London, pp. 114-124
12. http://www.imagecontent.com/Lucis/applications/bio/tem1/side/tem1-side.html , 04.04.2008
13. Afşar, A. , 2005, Dericilikte Temel İşlemler 1 Ders Notları (Yayımlanmamış), E.Ü. Mühendislik Fakültesi, Bornova, İZMİR.
14. Burgess, D. and Wolf, K.H., 1998, “Automotive upholstery leather”, Leather.
15. Yakalı,T. ve Dikmelik,Y. , 1994, Deri Teknolojisi Yaş İşlemler, Sepici Şirketler Topluluğu Kültür Hizmeti-2, Özen Ofset, İZMİR.
16. Toptaş, A., 1993, Deri Teknolojisi, İstanbul Üniv.Teknik Bilimler Mes. Yük. Ok. Yayınları, İSTANBUL.
58
17. Bowes H. J. Ve Kenten R. H. ,1948, “The Effect of Alkalis on Collagen”, The
British Leather Manufacturers' Research Association, London, S.E. 1
18. Theis, E.R. ve Jacoby T. F. , 1942, “The acid-base binding capacity of collagen”, Biochemistry Division, Department of Chemistry, Lehigh University, Bethlehem.
19. Çolak, M.S. , 2006 Deri Teknolojisi–1 Ders Notları (Yayımlanmamış), E.Ü. Mühendislik Fakültesi, Bornova, İZMİR.
20. Büyükuslu, M. , 1998, “ Deri Sanayinde Enzim Kullanımı” , DETEK, Yıl:1, Sayı:6.
21. Toplu, B. ve Güzelcan M.R., 1989 , “Kollagenin Şişmesi ve Önemi” ( Diploma Tezi), E.Ü. Ziraat Fak. Deri ve Lif Teknolojisi Bölümü.
22. Brown, E. M., King, G. and Chen, J.M., 1997, “Model of the helical portion of a type I collagen microfibril”, J. Amer Leather Chemists Ass. , 92 ,1
23. Brown, E. M. , Dudlay R. L., and Elsetinow, A.R., 1997, “A confarmotional study of collagen as affected by tanning procedures” , 92, 225
24. Sarı, Ö., 1999, Tabaklama Maddeleri Ders Notları (Yayımlanmamış), .E.Ü. Müh. Fak. Deri Müh. Bölümü, Bornova-İZMİR.
25 Thorssenten, T.C., 1993, Practical Leather Technology.
TEŞEKKÜR
59
Öğrenim süremiz boyunca bize bilgilerini aktaran ve çalışmalarımızda yol
gösteren hocamız Yrd. Doç. Dr. Selime ÇOLAK’a teşekkür ederiz.
60