Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
TÜRKĠYE’DE AFRĠKA ÇALIġMALARININ
BUGÜNÜ VE YARINI ÇALIġTAYI
Raporu Hazırlayanlar:
Prof. Dr. Ekrem Erdem
Hüseyin Mercan
Hatun Korkmaz
Mücahid Gürbüz
Arif UlubaĢ
( 1 Eylül 2014, Kayseri - Türkiye )
2
Ġçindekiler
ÇALIŞTAY PROGRAMI ............................................................................................................................... 3
GİRİŞ ........................................................................................................................................................ 4
1. AÇILIŞ KONUŞMALARI...................................................................................................................... 5
1.1. Prof. Dr. Ekrem Erdem’in Konuşması ...................................................................................... 5
1.2. Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur’un Konuşması ......................................................................... 5
1.3. Büyükelçi Dr. Celalettin Kani Torun’un Konuşması ...................................................................... 5
2. SUNUMLAR .......................................................................................................................................... 7
2.1. Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak’ın Sunumu ................................................................................... 7
2.2. Burhan Başoğlu’nun Sunumu ....................................................................................................... 7
2.3. Bayram Selvi’nin Sunumu ........................................................................................................... 13
2.4. Mikail Çolak’ın Sunumu .............................................................................................................. 24
2.5. Mehmet Ali Bolat’ın Sunumu ..................................................................................................... 27
3.GENEL MÜZAKERELER ........................................................................................................................ 39
4.EKLER .................................................................................................................................................. 45
4.1. Çalıştaydan Fotoğraflar .............................................................................................................. 45
4.2. Katılımcı Listesi ........................................................................................................................... 47
3
ÇALIġTAY PROGRAMI
T.C. ERCĠYES ÜNĠVERSĠTESĠ
AFRĠKA EKONOMĠK VE SOSYAL ARAġTIRMALAR MERKEZĠ (AFESAM)
TÜRKĠYE’DE AFRĠKA ÇALIġMALARININ BUGÜNÜ VE YARINI ÇALIġTAYI
AÇILIġ KONUġMALARI (09:30-10:30)
Prof. Dr. Ekrem ERDEM ( ERÜ ĠĠBF Dekanı ve AFESAM Müdürü)
Prof. Dr. Fahrettin KELEġTEMUR (Erciyes Üniversitesi Rektörü)
Büyükelçi Dr. Celalettin Kani TORUN
SUNUMLAR (10:45-12:45)
TĠKA (Prof. Dr. Süleyman KIZILTOPRAK)
YTB (Burhan BAġOĞLU)
KIZILAY (Bayram SELVĠ)
DĠYANET VAKFI (Mikail ÇOLAK)
UDEF (M. Ali BOLAT)
KSO (Tolga GÖKġEN)
ÖĞLE YEMEĞĠ (12:45-14:30)
GENEL MÜZAKERE OTURUMU (14:30-17:30)
4
GĠRĠġ
T.C. Erciyes Üniversitesi Afrika Ekonomik ve Sosyal Uygulama ve AraĢtırma
Merkezi (AFESAM) öncülüğünde “Türkiye’de Afrika ÇalıĢmalarının Bugünü ve Yarını
ÇalıĢtayı”, 1 Eylül 2014 tarihinde Kayseri’de gerçekleĢtirilmiĢtir. ÇalıĢtay’a devlet
kurumlarından uzmanlar, bürokratlar, diplomatik misyon temsilcileri, akademisyenler, sivil
toplum temsilcileri ve iĢ dünyasından temsilciler katılmıĢlardır.
ÇalıĢtay’ın açılıĢ konuĢmaları Erciyes Üniversitesi ĠĠBF Dekanı ve AFESAM Müdürü
Prof. Dr. Ekrem ERDEM, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin KELEġTEMUR
ve Büyükelçi Dr. Kani TORUN tarafından yapılmıĢtır.
“Türkiye’de Afrika ÇalıĢmalarının Bugünü ve Yarını ÇalıĢtayı” iki oturum Ģeklinde
düzenlenmiĢtir.
AçılıĢ konuĢmalarıyla baĢlayan ÇalıĢtay, Türk ĠĢbirliği ve Koordinasyon Ajansı
BaĢkanlığı (TĠKA) koordinatörü Prof. Dr. Süleyman KIZILTOPRAK, YurtdıĢı Türkler ve
Akraba Topluluklar BaĢkanlığı (YTB) uzmanı Burhan BAġOĞLU, Türk Kızılayı temsilcisi
Bayram SELVĠ, Türkiye Diyanet Vakfı Eğitim ve Kültür Hizmetleri Müdürü Mikail ÇOLAK,
Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF) BaĢkanı M. Ali BOLAT ve son olarak,
Kayseri Sanayi Odası (KSO) temsilcisi Tolga GÖKġEN’in sunumlarıyla devam etmiĢtir. Ġlk
oturumda sözü edilen sunumlar yapılmıĢ, ikinci oturumda ise, genel müzakereler
gerçekleĢtirilmiĢ ve öneriler ortaya konulmuĢtur.
Bakanlık temsilcileri, akademisyenler , kurum, sektör ve medya temsilcilerinin
katılımı ile interaktif bir ortamda gerçekleĢtirilen ÇalıĢtay’da planlanan konular, programa
uygun olarak tüm yönleri ile ele alınmıĢ ve mevcut durum hakkında önemli tespitler
yapılmıĢtır. Toplantı sırasında ortaya konan görüĢler ve öneriler aĢağıda özet olarak
sunulmaktadır.
5
1. AÇILIġ KONUġMALARI
1.1. Prof. Dr. Ekrem Erdem’in KonuĢması
AçılıĢ konuĢmasını baĢlatan Prof. Dr. Ekrem ERDEM, düzenlenen bu ÇalıĢtay’ın
temel amacının beyin fırtınası yapmak, Afrika ile ilgili mevcut durumun bir fotoğrafını
çekmek ve tespitlerde bulunmak olduğunu ifade etmiĢtir. Sayın ERDEM, Afrika ile ilgili
Türkiye’de bir çok çalıĢmanın yürütüldüğünü, fakat bu çalıĢmaların iĢ birliği içerisinde
yapılmadığını ve bir koordinasyon eksikliğinin bulunduğunu ifade etmiĢtir. Türkiye’nin,
Afrika ile olan iliĢkilerinin diğer ülkelerdekinden farklı olması gerektiğinin altını çizen
ERDEM, Afrika ile olan iliĢkilerin kazan-kazan anlayıĢı çerçevesinde, karĢılıklı etkileĢim
yoluyla geliĢtirilmesi gerektiğini söylemiĢtir. Afrika’nın bir çok ülkesine ziyarette
bulunduğunu, Amerika’da ve Asya’da bir çok prestijli üniversiteye ziyaretler
gerçekleĢtirdiğini ifade eden ERDEM, bu gezdiği yerlerde Afrika ile ilgili bir çok enstitünün
kurulduğunu, bir çok uzmanın bulunduğunu, fakat büyük bir medeniyetin mirasçısı olan
Türkiye’de bu anlamda yeterli bir alt yapının bulunmadığını ve bu durumun kendisini çok
üzdüğünü dile getirmiĢtir.
Afrika ile ilgili çalıĢmalarda en büyük sorunlardan birinin maddi kaynak ve akademisyen
sıkıntısı olduğunu ifade eden ERDEM, Türkiye’deki akademisyenlerin bu konuya karĢı ilgisiz
olduklarını, Afrika Merkezleri’nin ciddi boyutta personel ve bütçe sıkıntısı yaĢadıklarını, bu
sorunların çözüme kavuĢturulmasının elzem olduğunu vurgulamıĢtır.
1.2. Prof. Dr. Fahrettin KeleĢtemur’un KonuĢması
Prof. Dr. Fahrettin KeleĢtemur, davetlilere katılımlarından dolayı teĢekkür ettikten
sonra Türkiye’nin en acil halledilmesi gereken meselesinin eğitim ve üniversite olduğunu
ifade etmiĢtir. Dünyada söz sahipleri olanların arasına girmek istiyorsak bunun ancak eğitim
ve üniversite alanındaki ilerlemelerle olabileceğini belirtmiĢtir. Batı dünyasının teknolojik
alanda birçok geliĢme sağlamasına rağmen sosyal alanda sıkıntılar yaĢadığını ifade etmiĢtir.
Ġsveç’te milli gelirin çok yüksek olması ve iĢsizliğin olmamasına rağmen intihar oranlarının
çok yüksek olduğu ve bunun sebebinin ise içsel ve sosyal eksiklikler olduğunu vurgulamıĢtır.
Bu sebeple sosyal bilimlerde ilerleyemediğimiz sürece teknoloji alanında yaptığınız yenilikler
konusunda sıkıntılar yaĢanacağını belirterek sosyal bilimler alanında ilerleme kaydetmemiz
gerektiğini ifade etmiĢtir.
1.3. Büyükelçi Dr. Celalettin Kani Torun’un KonuĢması
Türkiye’nin ilk Somali Büyükelçisi Dr. Kani TORUN, Afrika deyince genel olarak
insanların aklına tek bir ülkenin geldiğini, Afrika’nın bir kıta olduğundan bile habersiz
insanların olduğunu ifade etmiĢtir. Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetlerini Diplomasi, Eğitim,
Sağlık, Ticaret ve UlaĢım gibi beĢ baĢlıkta değerlendiren TORUN, 2005 yılını Türkiye’nin
Afrika yılı olarak ilan ettiğini, 2009 Afrika’da Türkiye’nin 12 büyükelçiliği olduğunu ve
Afrika’nın birçok çatıĢma bölgesinde Türkiye’nin arabulucu ve yumuĢatıcı rol oynadığını
ifade etmiĢtir. TORUN, Türkiye’nin Afrika ile iliĢkilerinin çok daha parlak olması
gerektiğini, dıĢiĢlerinin hu konuda daha aktif hareket etmesi gerektiğini ileri sürmüĢtür.
6
Afrika’da görevlendirilen personellerin bir an önce batıya geçmek istediğini, Afrika’da
yaĢamayı sürgün olarak nitelendirdiklerini dile getiren TORUN, Afrika’daki çalıĢmalardan
ancak gönüllü yapıldığı durumlarda yüksek verim elde edilebileceğini söylemiĢtir.
Sayın Kani TORUN, ticaret konusunda Türkiye’nin Afrika’da ciddi bir atılım
yaptığını, ama rakiplerle kıyaslandığında Türkiye’nin çok geride olduğunu ifade etmiĢtir.
Sayın TORUN sözlerine Ģöyle devam etmiĢtir:
“Biz Türkiye’nin stratejisine kazan kazan mantığıyla bakıyoruz. Kolonyal dönemde
sadece bir taraf kazandı. Şimdi biz diyoruz ki sizde kazanın bizde kazanalım. Afrika’da belli
kesim günde bir dolara çalışıyor. Ama belli kesimin de refah düzeyi oldukça yüksek. Türkiye,
Afrika’da bugünkü durumun çok daha ilerisine gidebilir. Çin malları Afrika’da daha az
kaliteli ve daha pahalı. Türk malları ise daha kaliteli ve daha ucuz. Ben bu konuda bir çok
öneri sundum. Özel sektör teşvikiyle bu konuda ilerleme kaydedebiliriz. Bizim Afrika’da bir
avantajımız var. Tarihi bir bagajımız yok. Çin Hindistan gibi ülkelerin de tarihi bagajları yok
ama bu konuda bu ülkelerden geriyiz. Tarihi bagajı olmayan ülkelerle yarışmamız gerekiyor.
Afrika’nın toplam ithalatında Türkiye’nin payı %3. Siyaseten Türkiye, %10’un üzerinde.
Ticaretle siyaseti aynı düzeye getirmek gerekiyor. Siyaset hızlı gidiyor. Siyaseten Hindistan
Türkiye’nin çok çok gerisinde ama ticareten bizde çok ilerideler. THY’nin bu konuda etkili
olduğunu biliyoruz. Mogadişu’da tek sefer var oda THY’ye ait. Somalililer dünyaya sadece bu
yolla bağlanıyorlar. Türkiye’nin Afrika’da insani yardım konusunu Somali örneği ile
açıklayacağım. Ulaşım, sağlık, eğitim ve ticaret kapasitesini artırım konusunda ciddi
çalışmalar yapıyoruz. Açıklamak gerekirse:
Ulaşım: Bu konuda Mogadişu’da THY’yi etkin hale getirdik. Mogadişu’nun çehresi değişti.
Ulaştırma yol projeleri yapıyoruz.
Eğitim: Birçok okul açıldı. Üniversitelerle bağlantı kuruluyor.
Sağlık: Şu anda Mogadişu’da dört hastane yaptık. Bunlardan biri eğitim hastanesi ve
standart olarak Afrika standartlarının üstünde. Yine sağlık alanında orada pek çok bağlantı
kurduk. Kapasite artırımına çalışıyoruz.
Ticaret: Bu alanda da çok çalışmalarım var. Ne kadar çok ticaret olursa o kadar az yardım
olur diye düşünüyoruz. Bunların hepsi mükemmel şekilde yapılmıyor olabilir ama prensip
olarak elimizden geleni yapıyoruz. Yoğun çalışmalarla TİKA ve STK’lar ve birçok
kuruluşlarla iş birliği içerisinde 6 ay içinde açlık problemini çözdük. Bu yeterli değil. Yeniden
insanların ekmeğe ihtiyaç duymaması için alt yapıya yatırım yapılıyor. Burada da dediğim
gibi ulaşım ticaret eğitim ve sağlığa yönelik çalışmalar yapılıyor. Batılılar sadece para
veriler ama Türkler hastane yol okul gibi alt yapıyı düzenleyen çalışmalar yapıyorlar diye
düşünüyor Somalililer”.
7
2. SUNUMLAR
2.1. Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak1’ın Sunumu
Türk ĠĢbirliği ve Koordinasyon Ajansı BaĢkanlığı (TĠKA) Libya Koordinatörü Sayın
Süleyman KIZILTOPRAK öncelikle TĠKA hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, TĠKA’nın
Afrika’ya yönelik üç temel faaliyeti olduğunu, bunlardan birincisinin, tarım, ikincisinin
sağlık, üçüncüsünün ise, mesleki eğitim olduğunu ifade etmiĢtir. Ayrıca amaçlarının TĠKA
aracılığıyla bazı ülkelere demokrasiyi götürmek, okullar hastaneler yapmak ve Afrika’da yer
alan ortak kültürel ve tarihi mirasımız olan tarihi eserleri restore etmek olduğunu açıklamıĢtır.
KIZILTOPRAK sözlerine Ģöyle devam etmiĢtir:
“Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Afrika’da bulunan Türk
büyükelçiliklerinin tarım ve hayvancılık alanında gerçekleştirdiği projelere destek
vermektedir. Örneğin Tunus’ta yerli traktör dağıtımı yapıldı. Yerli traktör dağıtımı yaparak
hem Afrika’ya yardım yapıyoruz hem de Türkiye’deki üretimi desteklemiş oluyoruz. Kalkınma
ve tarımsal kalkınma faaliyetlerimizde esas amaç, halkı, kendi kendine yetebilecek bir tarım
uygulama potansiyeline kavuşturmaktır. Türk iş adamlarını ve sanayicileri orada görmek
istiyoruz”. Ayrıca Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) işadamlarının
Afrika’ya yatırım yapmasını desteklemektedir. Bölgede çalışan kurumlar arasında koordine
eksikliği bulunmaktadır. Çalışma Bakanlığı’ndan müşavirlikler, diğer kurumlardan
temsilcilikler ve acenteler bulunmasına rağmen bunlar arasında koordine ve işbirliği
bulunmamaktadır. Ayrıca Türkiye’de ki kurumların Afrika’ya yönelik vizyon eksikliği
bulunmaktadır. Yurtdışına gönderilen temsilcilere standart bir eğitim verilmelidir. Osmanlı
döneminde yurtdışına gönderilen kişilere talimatnameler verilirdi. Afrika’ya giden kişilerin
vizyon sahibi olmaması ve gittikleri yerleri sürgün olarak algılaması önemli bir eksikliktir.
Sonuç olarak, Afrika’ya yönelik bilgi, vizyon ve koordine eksikliğimizi gidermeliyiz.”
2.2. Burhan BaĢoğlu2’nun Sunumu
Sayın Süleyman Kızıltoprak’ın ardından, YTB uzmanı Sayın Burhan BAġOĞLU
“Türkiye-Afrika: Ortak Bir Gelecek İçin Eğitim İşbirliği” konulu sunumunu
gerçekleĢtirmiĢtir. Sayın BAġOĞLU, üzerinde duracağı konunun yurt dıĢından Türkiye’ye
gelen öğrenciler olduğunu belirterek, Türkiye-Afrika iliĢkilerinde eğitimin rolü ve özellikle
Türkiye burslarının önemine vurgu yapmıĢtır. BAġOĞLU, sözlerine özetle Ģöyle devam
etmiĢtir:
“Öncelikle eğitimde uluslararasılaşma sürecinden bahsetmek istiyorum. Son on yılda
son on yılda özellikle eğitimde uluslararasılaşma artmış görünüyor. Bu hareketlilik kalite
sürecinde önemli bir etkiye sahip. Bu da kültürler arası etkileşimde önemli bir etkiye sahip.
Son on yılda uluslararası öğrenci sayısının iki katı arttığını görüyoruz. Son 40 yılda 4 katı
artış oldu ama son on yılda daha çok artış oldu. Sosyal kültürel ve iktisadi bir sürecin iç içe
geçtiği bir olgu bu. Bu, başlı başına bir sektör halini almış durumda. Bu sektörden payını en
1 Türk ĠĢbirliği ve Koordinasyon Ajansı BaĢkanlığı (TĠKA) Libya Koordinatörü
2 T.C BaĢbakanlık YurtdıĢı Türkler ve Akraba Topluluklar BaĢkanlığı Uzmanı
8
çok kim alıyor dersek, ABD, İngiltere Avustralya ve birçok Asya ve Avrupa ülkesi. Türkiye
henüz bu pastanın içinde yok maalesef. Türkiye’nin şu andaki durumu pek iç açıcı olmasa da
önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Yükseköğretim alanı Türkiye’nin yumuşak güç
unsurlarından biri haline gelmiştir. Diğer bir konu, Türkiye henüz dünyadaki konumu ve
etkinliğinin yanında eğitimde uluslararasılaşma da yüksek etkiye kavuşamamıştır. Buradan
konuya gelecek olursak, 1998 de Afrika’ya açılımın yapılması 2013’te Afrika’ya yönelik
adımların sıklaşması, Afrika tarafından da bu sürece pozitif bir cevap verilmesi, ilişkilerin
hızlanmasını sağlamıştır. Bizim eğitim konusunda kültürel diplomasi alanında ilişkileri
etkileyen öneli iki unsurumuz vardır. Bunlar dil eğitimi ve öğrenci değişimidir. En önemlisi
dil eğitimi ve bunu en kolay yolu öğrenci değişimidir. Diğer ülkelerin bu konuda çok önemli
çalışmaları vardır. Fransa Çin ABD gibi ülkeleri örnek verebiliriz. Fransa’daki öğrencilerin
%52’si Afrika’daki ülkelerden gelmektedir. Bugün Afrika ülkelerinin ve tüm dünya ülkelerinin
Türkiye burslarını kullanabileceği imkân var. Türkiye’ye gelen yabancı öğrencilerin %29’u
Afrika’dan gelmektedir.” Sayın Burhan BaĢoğlu’nun sunumu aĢağıda daha detaylı olarak
verilmiĢtir.
9
10
11
12
13
2.3. Bayram Selvi3’nin Sunumu
Sayın Burhan BAġOĞLU’nun ardından Türk Kızılayı temsilcisi Sayın Bayram
SELVĠ, “Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’ya Yönelik İnsani Yardım Politikası” konulu
sunumunu gerçekleĢtirmiĢtir. Selvi, sunumunda özetle tarihsel perspektifle Türkiye
iliĢkilerinden bahsetmiĢtir. Selvi sözlerini Ģöyle sürdürmüĢtür:
“Türk Kızılayı 1868’de kurulmuştur. 1868’den bu yana padişah Abdülhamit
döneminde STK’lar çok gelişmemiştir. 1980 ve 1990’dan sonra dışa açılan ülkemizde yurt
dışına çok sayıda insani yardım götürülmüştür. Bizim Afrika ile ilgili ilişkilerimiz özellikle
1990’larda başlıyor. Daha sonra 2000’li yıllarda Türkiye’nin yeni Afrika programı Afrika
açılımı ile devam etmiştir. Biz, Afrika ile ilişkilerimizde her şeyden önce hukuk çerçevesinde
kalmaya çalışıyoruz Cenevre sözleşmesi ve BM kararları çerçevesinde kalmaya çalışıyoruz.
Oralara insani yardım sağlıyoruz. İkinci bahsetmek istediğim konu, gittiğimiz coğrafyalarda
çok önemli afetler mevcut, doğal afetler susuzluk. Öncelikli amacımız hayat kurtarmak. İnsan
hayatını kurtarmak ve korumaktır. İkinci hedefimiz asgari yaşam standartlarını sağlamak.
Amacımız, Afet ve krizler karşısında direncin artırılması ve sürdürülebilir bir şekilde
Afrikalıların kendi kendilerine yetebilmelerini sağlamak. Sudanda Somali’de Etiyopya’da
Kenya’da bu tarzda yardımlarımız oluyor. Afrika yardımlarının içinde en önemlisi insan
odaklı olmaktır. Var olan ihtiyaca binaen yardım yapmaya çalışıyoruz. Kültürlere karşı
hassas olmaya çalışıyoruz. Müslümansa Müslümanlara özgü, Hıristiyan ise Hıristiyanlara
özgü davranıyoruz. Yardımlara yereli katmaya çalışıyoruz. Afrika’da kendi coğrafyasında
var olan insan kaynağı ile müdahil olmaya çalışıyoruz. Bizim için esas Afrika sahra altı
Afrika’dır. Afrika’da Türk Kızılayı 1995 yılından bu yana neler yaptı? Afrika’da gidilmemiş
noktalara gittik. Mozambik, Somali, Sudan.. Bizim yapmış olduğumuz yardımlar afet göç
deprem ve rehabilitasyon sürecini sağlamıştır. Türk Kızılayı 2006 yılının haziran ayında,
sahra hastanesini kurmuştur. Hemen hasta kabulüne başlanmıştır. 50 yataklıdır Sahra
hastanesi. 600.000 den fazla insan ücretsiz hizmet almıştır. Bu rakamlar çok önemlidir.
Çünkü Sudan’da hiçbir şey yok. Bu hastaneyi 2011’den sonra yerel kapasite oluşturmak
amacıyla sudan Kızılayı’na devrettik. Şu an yeli ortaklarımız tarafından yürütülmektedir.
Bunun dışında su kuyuları açtık ve alt yapı hizmetlerini geliştirmeye çalıştık. Çad’da Türk
Kızılayı eczanesi açtık. Türkiye’den bir personel görevlendirdik orda. 2011 yılı ağustos
ayından başlayarak Somali’ye 45.000 yardım malzemesi gönderildi. Kızılay olarak büyük
lojistiğin nasıl olabileceğini öğrendik. Maddi güç olsa bile yardım yapılabilmesi için çok
önemli bir organizasyon gerekiyor.” Sayın Bayram Selvi’nin sunumu aĢağıda daha detaylı
olarak verilmiĢtir.
3 Türk Kızılayı Uluslararası ĠliĢkiler Bölümü Birim Yöneticisi.
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
2.4. Mikail Çolak4’ın Sunumu
Sayın Bayram Selvi’nin ardından, Diyanet Vakfı Eğitim ve Kültür Hizmetleri Müdürü
Sayın Mikail ÇOLAK, sunumunu gerçekleĢtirmiĢtir. Çolak, öncelikle Afrika’daki mevcut
siyasi ve ekonomik istikrarsızlık üzerinde durmuĢtur. Bu anlamda Türkiye’nin Somali ile
baĢlayan Afrika açılımının diğer ülkelerde de sürmekte olduğunu, çok büyük bir Afrika
tecrübelerinin olmamasına rağmen, Afrika’ya gittiklerinde beyaz adam olarak tepki
gördüklerinden bahsetmiĢtir. Çolak, sözlerine Ģöyle devam etmiĢtir:
“Ancak Türkiye Afrika’da beyaz adam olarak görülmüyor. Eğitim, insani yardım,
sosyal ve kültürel alanda yardımlarımız var. MEB ve din öğretimi faaliyetiyle Konya İstanbul
ve Kayseri’de imam hatip liselerine öğrenci getiriliyor. Bu okula gelen öğrencilerin
ihtiyaçlarında diyanet vakfı yardımcı oluyor. Afrika’dan gelen lise seviyesinde 324 öğrenci
vardır. Lisans seviyesinde 61 öğrenci vardır. Bu öğrenciler YTB dışında sadece diyanet vakfı
ile desteklenmektedir. Yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin sayısı yetersizdir. Afrika’da
yürütülen faaliyetlerin en önemlilerinden biri de Somali İmam Hatip Lisesi oldu. Somali
İmam Hatip Lisesi 2012-2013- yılında hizmete girdi. Türkiye buraya her yıl müdür ve
öğretmen gibi personellerle destek vermektedir. Öğrencilerden hiçbir şekilde ücret
alınmamaktadır. Başka bölgelerde de imam hatip liseleri açma çalışmaları devam etmektedir.
Bu çalışmalar diyanet işleri başkanlığı bünyesinde sürmektedir. Bizim açtığımız İmam hatip
lisesinin özelliği şu, illa Türkiye müfredatı zorunluluğumuz yoktur. İstiklal marşımızın
okunması zorunluluğu yoktur. Yerel ihtiyaçlara göre müfredat belirliyoruz. Örneğin tarım
dersi veriyoruz. Mezun olan hem imam hem de tarımsal faaliyetlerde bulunabiliyor. Bundan
sonraki stratejide bu şekilde gerçekleştirilecek. Öğrencileri Türkiye’ye getirmekten ziyade
kendi bölgelerinde yetişip orada faaliyette bulunmalarını sağlamaktır amacımız. Türk
insanının Afrika uzmanı yetiştirememesi, çok üzücüdür. TÜBİTAK veya YÖK kriterlerine göre
araştırmaya gitmek isteyen Araştırma Görevlileri ve öğretim üyelerine burs sağlamaya
çalışıyoruz burs desteği veriyoruz. Eğitim çalışmalarımızın son ayağında Sudanda dil
programlarını gerçekleştirmek istiyoruz. İnsani faaliyetlerimiz noktasında cami projeleri söz
konusudur. Somali, Senegal ve Gana ve Mali’de cami projeleri mevcuttur. Ramazanda gıda
dağıtımları ve kurban faaliyetlerimiz devam etmektedir.” Sayın Mikail Çolak’ın sunumu
aĢağıda daha detaylı olarak verilmiĢtir.
4 Türkiye Diyanet Vakfı Eğitim ve Kültür Hizmetleri Müdürü
25
26
27
2.5. Mehmet Ali Bolat5’ın Sunumu
Sayın Çolak’ın ardından Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF)
baĢkanı sayın M. Ali BOLAT “Türkiye’deki Afrikalı Öğrencilerin KarĢılaĢtıkları Sorunlar”
adlı sunumunu gerçekleĢtirmiĢtir. Sayın M. Ali BOLAT’ın sunumu aĢağıda daha detaylı
olarak verilmiĢtir:
Türkiye’de Eğitim Gören Afrikalı Öğrencilerin Sorunları ve Sağladıkları Katkılar
Saygıdeğer katılımcılar, sözlerime baĢlamadan, Erciyes Üniversitesi Afrika Ekonomik
ve Sosyal AraĢtırmalar Merkezi, AFESAM’a, “Türkiye’de Afrika ÇalıĢmalarının Bugünü ve
Yarını” baĢlıklı çalıĢtayı gerçekleĢtirmesinden ve Ģahsıma “Türkiye’de Eğitim Gören Afrikalı
Öğrencilerin Sorunları ve Sağladıkları Katkılar” konusunu sunma imkânı vermesinden ötürü
teĢekkür ederim. Siz değerli katılımcıları sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Ülke olarak, tarihi süreçte yüzyılları bulan bir Afrika geçmiĢimiz olmasına rağmen,
maalesef koptuğumuz bu zengin kıtayı tekrar keĢfetmeye çalıĢıyoruz. Son dönem gerçekleĢen
Afrika Açılımı ile devlet ve millet olarak Afrika ile tekrar buluĢtuğumuz bir gerçektir. Sivil
toplum kuruluĢları olsun, ticari Ģirketler olsun ya da devlet kurumları olsun hep beraber son
dönem Afrika’yı gündemimize almıĢ bulunmaktayız. Bu güzel geliĢmelerin tam ortasında
Erciyes Üniversitesi AFESAM’ın bu kadar önemli bir toplantıyı organize etmesi takdire
Ģayandır.
Genel konulara girmeden ve diğer katılımcıların alanlarına müdahale etmeden ama
kendi konumun da bütünün neresini iĢgal ettiğini gösterme açısından, birkaç hususu ifade
etmek isterim. Afrika, ülkemizde maalesef açlık, sefillik, sömürge, savaĢ, geri kalmıĢlık, aids
ve diğer hastalıklar, ilkellik hatta yamyamlık akla getiren bir ifadedir. Bunda bizim uzak
kalıĢımız kadar, Afrika’yı sömürenlerin tüm dünyaya yaydıkları menfi propagandanın payı da
vardır. Afrikalı öğrencilerden çok duyduğum bir tesbit olduğu için aktarmak isterim.
Afrika’da bazı ülkelerin lise kitaplarında hala Türklerin cani, insan yiyen, zalim bir kavim
olduğu yazmaktaymıĢ. Demek ki menfi propaganda çift taraflı iĢlemektedir. Her iki tarafta da
bulunan bu yalan ve yanlıĢ yargıları yıkacak olanların baĢında ülkemizde okuyan Afrikalı
öğrencilerin olacağına inancımız tamdır.
Türkiye’de Eğitim Gören Afrikalı Öğrencilerin Durumu
Türkiye'de okuyan Afrikalı öğrencilerin sayısı Eylül 2014 itibarıyla 7000 civarındadır.
Kesin rakam, Afrikalı öğrencilerle ilgili yeterince çalıĢma yapılmadığı için ve tüm Türkiye’de
uluslararası öğrencilerle muhatap olan bir kamu kurumu olmadığı için bilinmemektedir.
Ülkemizde Ağustos 2014 itibarıyla 55 bin uluslararası öğrenci bulunmaktaydı. Yeni kayıtlarla
birlikte bu rakamın 80 bin civarında olduğunu öngörmekteyiz. Sadece Afrikalı öğrencilerin
değil tüm uluslararası öğrencilerin temel problemi muhatapsızlıktır. BaĢbakanlık YurtdıĢı
5 Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF) Genel BaĢkanı
28
Türkler ve Akraba Topluluklar BaĢkanlığı, kısa adıyla YTB, sadece burslu öğrencilere
bakmaktadır. Tüm öğrencilerle muhatap olan bir kurum yoktur. Ya kurulmalı ya da YTB’ye
bu yetki de verilmelidir.
Ülkemize lise eğitimi için gelen Afrikalı öğrencilerin sayısı her geçen yıl
artmaktadır. Bunun en önemli sebebi, Türkiye Diyanet Vakfı’nın yürütmüĢ olduğu burs
programıdır. Türkiye Diyanet Vakfı tarafından tam burslu olarak okutulan Afrikalı lise
öğrenci sayısı 728’dir. Bunların dağılımı Ģu Ģekildedir: Ġstanbul Uluslararası Fatih Sultan
Mehmet Anadolu Ġmam Hatip Lisesi 120, Kayseri Uluslararası Mustafa Germirli Anadolu
Ġmam Hatip Lisesi 195, Konya Uluslararası Mevlana Anadolu Ġmam Hatip Lise 155 ve diğer
liselerde ise 258. Bu vakfın çalıĢmalarıyla önümüzdeki dönem uluslararası imam hatip
sayısının 10’u bulması beklenmektedir. Afrikalı lise öğrencisi rakamının önümüzdeki yıllarda
daha da artması beklenmektedir. Yine bu vakfın burslu olarak getirdiği 73 üniversite öğrencisi
bulunmaktadır. Vakıf yetkililerinden aldığımız bilgiye göre bu sayının da artması
planlanmaktadır.
Afrikalı öğrencilerin büyük kısmı üniversite öğrencisidir. Afrikalı öğrencilerin
ekseriyeti Ġstanbul, Ankara, Ġzmir, Bursa, EskiĢehir üniversitelerinde olmakla birlikte, son
yıllarda neredeyse tüm illerdeki üniversitelerde Afrikalı öğrencilere rastlanmaktadır.
Öğrencilerin çoğunluğu Kuzey ve Doğu Afrika bölgesi ülkelerindendir. Somali, Fas, Sudan,
Etiyopya, Kenya, Tanzanya, Cibuti, Moritanya en fazla öğrenci gelen ülkelerin baĢındadır.
Türkiye’nin yakın zamandaki Somali açılımı sebebiyle Somalili öğrenci sayısı artmıĢtır. Son
yıllarda Afrika'nın tüm bölgelerinden öğrenci geliĢi hızla artmaktadır. Üniversite öğrencilerin
bir kısmı YTB tarafından koordine edilen Türkiye Bursları, Türkiye Diyanet Vakfı bursları,
Ġslam Kalkınma Bankası bursları ve sivil toplum kuruluĢları burslar aracılığıyla Türkiye’de
eğitimlerine devam etmektedir. Türkiye Burslusu Afrikalı öğrenci rakamı 3.336’dır. Diyanet
Vakfı burslusu 73 ve diğer bursları net olarak bilememekle birlikte tahminen 200 civarı
dersek, ortaya Afrikalı burslu üniversite öğrenci rakamı olarak 3.500 çıkmaktadır. Kendi
hesabına okuyan öğrenci sayısını ise yine aĢağı yukarı tahminlerle 2500 olarak bulmaktayız.
Zira bunun net rakamını bize verebilecek bir yetkili kamu kuruluĢu bulunmamaktadır.
Türkiye’de Eğitim Gören Afrikalı Öğrencilerin KarĢılaĢtığı Sorunlar
Uluslararası öğrencilerin Türkiye izlenimleri genel itibariyle Ģöyledir: "Türk insanı
dost canlısı ve sıcak davranıĢlı olup, bizi gördüklerinde hemen 'hoĢ geldiniz' diyen ve bizleri
seven insanlardır. Yardımcı olmaya çalıĢırlar, adres tarifi yaparlar ve sempatik davranırlar.
Hemen yiyecek bir Ģeyler ikram etmek isterler. Bu tür davranıĢları bizleri çok fazla memnun
etmektedir. Türk yemeklerinde çok fazla sıkıntı yaĢamayız ve hemen alıĢabiliriz. Çoğu
arkadaĢımız çorba kültürü ile ilk defa karĢılaĢmıĢtır. Bir de baklavayı ve lokumu o kadar
beğendik ki ülkemize giderken götürürüz."6
Bu güzel izlenimin tersi durumlarda söz konusudur. Evvela Afrikalı öğrencilerin de,
diğer bölgelerden gelen tüm öğrencilerin yaĢadığı temel sıkıntıları yaĢadığını ifade etmemiz
6 “Türkiye’deki Afrikalı Öğrencilerin KarĢılaĢtıkları Sorunlar”, Türkiye’de Misafir Öğrenci Tasavvuru, Bab-ı
Alem Uluslararası Öğrenci Derneği, Mayıs 2013. S. 31.
29
gerekir. Zira eğitim hayatı için ailesini ve ülkesini terk eden bir kiĢi, gittiği coğrafyada daha
önce karĢılaĢmadığı birtakım sorunlarla karĢılaĢabilecektir. Bunların bir kısmı, doğal sorunlar
diyebileceğimiz kültür farkı, ekonomik etkenler, yeme içme alıĢkanlıkları, ülke-Ģehir hayatına
alıĢma ve eğitim sistemindeki farklılıklar gibi unsurlardır. Doğal sorunlar dıĢında bulunulan
bölgeye, Ģehre, üniversiteye göre değiĢen suni sorunlar uluslararası öğrenciler için daha
sıkıntılı bir durum arz etmektedir.
Afrikalı öğrenciler diğer bölge öğrencilerine nazaran dezavantajlı bir durumdadır.
Diğer bölgelerden gelen öğrencilerin ilk bakıĢta yabancı olduğu belli olmamakla birlikte,
Afrikalı birisi için durum böyle değildir. Yine basın medya ve sinema araçları üzerinden
yapılan menfi propaganda sebebiyle Afrikalıların kaçak, gayri meĢru iĢler yapan kiĢiler
olduğu algısı toplum üzerinde yaygındır. Ayrıca 3 yıl önce Somali’de yaĢanan kuraklık ve
diğer bölgelerdeki benzer hadiseler sebebiyle tüm Afrikalılar fakir ve yardıma muhtaç olarak
algılanmaktadır.
Medyada yer alan haberler sebebiyle, belli bölgelerde yaĢanan Ebola salgını sanki
bütün Afrikalılarda varmıĢ düĢüncesiyle son dönemde ülkemizde Afrikalı öğrenciler
dıĢlanmaktadır. Yine sivil toplum kuruluĢları ve kamu kurumlarının yanlıĢ propagandası
sonucu tüm Afrikalıların mazlum ve ihtiyaç sahibi olarak görülmesi, öğrencilere olumsuz
yansımaktadır. Somali’de yaĢanan kuraklığın tüm Afrika’da kuraklık olarak reklam edilmesi
ve bunların neticesinde Türkiyeli öğrencilerin Afrikalı öğrencilere “Siz evde mi
yaĢıyorsunuz? Sizin ülkenizde yemek var mı, su var mı? gibi soruları sorması, yanlıĢ bilginin
iletiĢime ve kültürler arası iĢbirliğine vermiĢ olduğu zarara küçük birer örnektir.
Medyada Afrika ve Afrikalılara dair sadece menfi hadiselere yer verilip müspet
haberlerin olmayıĢı, öğrencilerle iletiĢimi güçleĢtirmektedir. Türk öğrenciler ve toplumda
Afrikalı öğrencilerle iletiĢimde olan insanlar bu sebeple Afrikalıları daima bir Ģey öğretilmesi
gereken insanlar olarak görmektedirler. Hâlbuki Afrikalı öğrenciler de belli alanlarda
yetiĢmiĢlerdir, birikim sahibi insanlardır. Bu hiç hesaba katılmadığı için Afrikalı öğrencilere
hak etmedikleri muameleler yapılmaktadır. Bir insana, Afrikalı ya da Asyalı olsun, hiçbir Ģey
bilmiyor muamelesi yapmak, hakkaniyet ölçülerine ter olsa gerektir.
Özellikle büyük Ģehirlerde okuyan Afrikalı öğrencilerin saat satıcısı olarak görülmesi,
bir diğer yanlıĢ algılamadır. Oysa o öğrenci çantasında bilgisayar, proje veya ders kitabı
taĢımaktadır ve belki de hekim adayıdır. Saat satıcısı muamelesi, Afrikalı öğrencilerin sokakta
yaĢadığı toplumsal problemlerin tipik bir örneğidir.
Çoğu zaman kurum ve ticari Ģirketler nezdinde Afrikalı öğrenciler sadece tercüman
olarak görülmektedir. Bu tek yönlü ve zararlı bir bakıĢ açısıdır. Yine bir kısım sivil toplum
kuruluĢlarının öğrencilerin sadece burs ve gıda gibi maddi ihtiyacının olduğunu düĢünmesi,
Afrikalı öğrencilerle nitelikli birlikteliği engellemektedir. Türkiye Bursları kapsamında
ülkemiz tarafından sağlanan imkânının sadece öğrenciye bir katkı olarak görülmemesi
gerekmektedir. Uzun vadede Türkiye’nin Afrika’da gönüllü elçilerini yetiĢtirecek bir proje
olan Türkiye Bursları, Afrika’ya ulaĢımın en verimli yollarından birini oluĢturmaktadır.
30
Afrikalı öğrencilerin bir diğer problemi, kendi ülkelerinin ekonomik olarak daha zayıf
olmasından dolayı ailelerinin, öğrenciden maddi beklentilerinin olmasıdır. Zoraki eğitimini
sürdüren birçok öğrenci, bursundan bir kısmını ailesine göndermekte ve ülkesine gittiğinde
hediyelerle gitmek durumunda kalmaktadır. Bunun neticesinde Afrikalı öğrencilerin okulla
birlikte çalıĢma ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu durum ise bir süre sonra derslerden ve
okuldan kopma gibi bir durum ortaya çıkarmakta, beraberinde baĢarısızlığı doğurmaktadır.
Bazı üniversitelerde ve bölümlerde dersler yüzdelik kısımlarına göre Türkçe ve
Ġngilizce olarak iĢlenmektedir. Fakat yerli öğrencilerin dersi kendi dillerinde dinlemek
istemeleri ve hocaların da daha rahat ders anlatmak istemeleri sonucu Ġngilizce değil de
Türkçe olarak ders iĢlenmektedir. Bu durum sonucunda uluslararası öğrenciler derslerden
fazla bir Ģey anlayamamaktadırlar. Uluslararası öğrenciler okudukları bölümün durumunu
izah edip ya Ġngilizce anlatmalarını ya da Türkçe anlatıma devam edilecekse dersin tekrar
edilmesini istediklerinde böyle bir Ģeye gerek görülmediği söylenmektedir. Bazı hocalar bu
konuda retçi olmaktadır. Gerekçe olarak "Türkçeniz geliĢir daha iyi ya" demektedirler.
Afrikalı öğrencilerin diliyle meseleyi aktaralım: "Sınıftakilerin tamamı yerli
öğrenciymiĢ gibi iĢlem yapıyorlar yani bizleri hiçe sayıyorlar, yokmuĢuz gibi davranıyorlar.
Bizler ise bu durum karĢısında üzülmekle yetiniyoruz. Aslında burada sorun gözükmüyormuĢ
gibi olabilir ama tamamen Türkçe çalıĢmak, konuları anlamak için çırpındığımızda bizler için
hem zaman kaybı oluyor hem de herkes yüksek not alırken bizler hep ortalama not ile geçmek
durumunda kalıyoruz. Bu davranıĢ genel not ortalamamıza kötü yansımaktadır. Hocalar neden
bizleri Türk öğrencilerle eĢit tutuyor ki?"
Bir diğer hususta ise Ģöyle demektedirler: "Dersler konusunda yerli öğrenci
arkadaĢlardan takviye olarak ders anlatmalarını istediğimizde çoğu arkadaĢımız bize iyi
davranmamaktadır. Durum böyle iken bir de derse giremediğimizi düĢünün. Yerli öğrenci
arkadaĢlar bizlerle ders çalıĢmaktan çekiniyorlar. Sebebini anlayabilmiĢ değiliz. Bazı dersler
proje çalıĢmalarıyla geçer. Gruplar halinde proje çalıĢması yapılır. Fakat çoğu yerli arkadaĢlar
bizlerle grup kurmak istemez ve hatta gruplarına bizleri kabul etmezler. Okulda dersler
arasında, baĢka bir yerde, mesela yurtta, yolda arkadaĢlarla birlikte iken biz misafir
öğrenciler, özelde ise Afrikalı öğrenciler olarak bir Ģeyler ikram ettiğimizde çoğu zaman
bizden bir Ģey almak istemiyorlar, bizlere katılmıyor ve davetimize icabet etmiyorlar. Hatta
evde ikamet eden öğrenciler olarak evlerimize davet ettiğimizde de kimse gelip bizi ziyaret
etmiyor."
Üniversite ve yurtlarda Afrikalı öğrencilere karĢı siyasi ve kimi zaman ideolojik
baskılar uygulanmaktadır. Bunlara nazaran Türk öğrenciler tarafından yapılan Ģahsi baskılar
daha yaygındır. Afrikalı öğrencilerin dıĢlanmıĢlıkla karĢılaĢtıklarını Ģu cümleler de
açıklamaktadır: "Üniversitede bizler bayanlarla arkadaĢlık yaptığımızda, onlarla
konuĢtuğumuzda, yerli erkek arkadaĢlar bizlerle dalga geçmeye, bizleri güya onların yanında
rencide ve rezil etmeye çalıĢmaktadırlar. Örneğin, Sen neden siyahsın? Ülkenizdeki
fakirlikten bahseder misin? Eğitim için neden Türkiye'yi tercih ettin? Fakir olduğunuz için mi
Türkiye sizleri burslu okutuyor? gibi sorular sormaktadırlar. Dahası burada
açıklayamayacağım konularda espri yaparak bizleri rencide etmeye çalıĢmaktadırlar. Ödev ve
31
proje çalıĢmaları sürecinde de yerli öğrenci arkadaĢlar bizlerle birlikte ödev yapmak, proje
çalıĢması yapmak veya sınıfta birlikte bir çalıĢma yapmak gibi hareketlere
yanaĢmamaktadırlar. Gruplar halinde çalıĢılması gereken derslerde bizler genellikle grup dıĢı
kalmaktayız, diğer gruplar ise yeteri sayıları olduğunu beyan ederek bizleri kabul
etmemektedirler. Bizler de yalnız çalıĢma yapmaktayız."
Bir baĢka sorun Türkiyeli öğrencilerin kendi ülkelerinde okuma ve sistemi iyi bilme
imkânıyla üstünlük kurmalarıdır. Bu durumu Afrikalı öğrencilerin Ģu açıklamaları
göstermektedir: "Türkiye'deki arkadaĢlar ülkelerinin eğitim sistemlerini çok iyi bildiklerinden
daha rahat ve iyi hareket etmekteler fakat bunu bizlerle paylaĢmamaktadırlar. Örneğin; önceki
yıllarda çıkmıĢ sorularla çalıĢmaktadırlar, hocalarını iyi tanımaktalar ve nasıl davranacağını,
sınavdan ne tür sorular soracağını vb. durumları iyi bilmekteler, ya da bir önceki sınıftaki
arkadaĢlarından bu konularda yardım ve destek almaktadırlar fakat bizlerle çoğu zaman
paylaĢmamaktadırlar”.
Afrikalı öğrenciler, üniversite dıĢında, kalabalık ortamlarda “Ben çocuğumu okutmak
için çok para harcıyorum, çoğu zaman yetiĢtiremiyorum ama siz çok Ģanslısınız çünkü bedava
okuyorsunuz.” Ģeklinde cümlelerle karĢılaĢmaktadırlar. Öğrencilerin ülkelerini hiç bilmeyen
insanların peĢi sıra sorular sorması, birini cevaplamadan diğerine geçmesi, özel sorular
sorması ve cevaplandığında ise hiçbir Ģey olmamıĢ gibi dönüp gitmesi, Afrikalı öğrencileri
tedirgin eden durumlardır.
Afrikalı öğrencilerin kendi ülkelerinde pek karĢılaĢmadıkları sorular, ülkemizde sıkça
sorulmaktadır. “Baban ne iĢ yapar? Hangi dine inanıyorsun? Hangi mezheptensin?
Ġnancınızdan bize de bahsetsene?” Öğrenci Müslüman değilse, hiçbir Ģey anlatmadan,
durumunu dinlemeden “Hadi gel Müslüman ol!” teklifi yapılmaktadır.
Diğer sorular: "Sen fakirsin değil mi? Sizde su yok mu? Temiz su bulamıyor
musunuz? Neden sizi sömüren ülkelerle ortak iĢ yapıyorsunuz? Siz çok mu güneĢte kaldınız?
Yoksa çok mu kahve içtiniz de böyle oldunuz?”
Öğrencilerin diliyle bir baĢka meseleyi aktaralım: "Sokak aralarından geçerken
tedirgin oluyoruz. Çünkü çoğu zaman küçük çocuklar bizlere hakaret etmektedirler. Bazen
dilenci gibileri bizden para istiyor, biz öğrenciyiz paramız yok dediğimizde bizleri taĢlıyorlar.
AlıĢveriĢ için bakkal ve dükkân gibi küçük mekânlara girdiğimizde esnaf bizlere gayet iyi
davranıyor. Bu tür yerlerde sorun yok çok Ģükür."
Ġstanbul'da okuyan Türkiye Burslusu öğrenciler yıllarca akbillerini ücretsiz kullandı.
Bu sebeple uluslararası öğrencilere sözlü sataĢmalar olmuĢtur. "Oh be biz memleketimizde o
kadar masraf yaparak okuyalım, sizler hem ücret-harç ödemeden okuyun hem de ücretsiz
seyahat edin. Yurt da bedava oh ne rahat di mi?". Bu durum daha çok otobüse-metrobüse
binerken yaĢanmıĢtır.
Kültürü ve inancı gereği Ģapka, fes, örtü ve kılık kıyafetini giyinen öğrenciler için de
ayrı bir durum söz konusudur. Kimi üniversitelerde hocalar, Türkiye’de yıllarca devam eden
32
baĢörtüsü yasağını gerekçe göstererek, öğrencilerin örtülerini çıkartmalarını söylemiĢtir. Bazı
kampüslerde Afrikalı öğrencilere, Türk öğrenciler tarafından çelme takma, "Artistlik yapma!"
gibi ifadelerle kiĢisel saldırılar yaĢanmıĢtır. "Senin memleketinde üniversite yok muydu da
buraya geldin?" ve "Daha bizim YGS'ye girenler kendi ülkesinde üniversite okuyamazken
neden sizleri kabul ederler anlayamıyoruz?" gibi ifadeler kullanılmaktadır. Genelde öğrenciler
yalnızken bu durumlarla karĢılaĢmaktadırlar.
Herhangi bir toplu taĢıma aracında, bir koltukta oturan Afrikalı öğrencinin yanı
boĢaldığında kimse gelip oturmuyorsa, yer verdiğinde bile kimse oturmak istemiyorsa;
“Neden! Biz o kadar tiksindirici miyiz?” sorusu ister istemez akla gelmektedir.
Afrikalı bir öğrenci, "Hastalandığımızda, hastaneye gitmemiz gerektiğinde karĢımıza
birçok bürokratik engeller çıkmaktadır. Hastaneye gidip muayene oluncaya kadar daha çok
sıkıntı, sinir ve stres yaĢıyoruz. Bir anlamda iyileĢmek yerine daha da hasta oluyoruz." diyor.
Afrikalı öğrencilerin ya da ülkemizdeki tüm uluslararası öğrencilerin, herhangi bir
belge talebi ya da baĢka bir iĢ için resmi makamlara baĢvurmaları gerektiğinde, net bir cevap
alamamaları en büyük problemdir. Her kurum bir diğerine yönlendirmektedir. Neredeyse bir
günlük kovalamacadan sonra istediklerini alamadan eve-yurda dönüyorlar. Ülkemizde tüm
uluslararası öğrencilerde sorumlu bir devlet kurumuna ihtiyaç vardır. YTB’ye bu yetki
verilerek sorun halledilebilir.
Türkiye’de Eğitim Gören Afrikalı Öğrencilerin Sağladıkları Katkılar
Genel itibariyle sakin ve sıcakkanlı bir karaktere sahip olan Afrikalı öğrencilere doğru
bir metotla yaklaĢıldığında yanlıĢ algıların ortadan kalkacağı büyük ihtimaldir. Çoğu Afrika
ülkesinde Müslüman çocuklar, okulla birlikte cami ve medreselere gittiklerinden, hem dini
terbiye ve ahlaki yönden hem de mesuliyet sahibi kimseler olarak yetiĢmektedirler. Karakterli
ve Ģahsiyet sahibi insanlar olarak ülkemize gelmektedirler.
Her bir Afrikalı öğrenci kendi ülkesinin kültür elçisidir. Ülkesini Türkiye’ye taĢıyan
bir köprü vazifesi yapar. Bir ülkeyi en iyi o ülkeden insanlarda öğrenebilirsiniz. Afrika
ülkelerine açılmada öğrenciler büyük potansiyel taĢımaktadırlar. Aynı zamanda ülkesine
döndüğünde de Türkiye’nin gönüllü elçisi olan bu insanlar, Türkiye’yi dünyaya taĢıyacak en
güvenilir bağlantıları oluĢturmaktadır.
Afrikalı öğrenciler mezun olduklarında iki ülke ve iki halk arasında güzel iliĢkilerin
artmasına vesile olmaktadırlar. Türkiye mezunları gerek kültürel gerekse ticari alanlarda
Türkiye ile iliĢki isçinde olmaktadırlar. Sayısız Türk Ģirketi ve Türk sivil toplum kuruluĢları,
bölgelerde Türkiye mezunlarıyla çalıĢmaktadır. Yine yurtdıĢındaki Türk kamu kuruluĢları da
Türkiye mezunları ile ortak projeler yürütmektedir.
Türkiye muhibbi olan Afrikalı mezunlarımız, her yerde ve her konumda Türkiye’nin
menfaatini korumaktadırlar. Ülkelerinde Türkiye ile ilgili her konuda söz alan, olayları doğru
Ģekilde aktaran Türkiye mezunlarının sayısı her geçen yıl artmaktadır. Kendi ülkelerinde
33
önemli görevlere gelen Türkiye mezunları, iki ülke arasında sosyal, siyasi, ekonomik ve
kültürel iĢbirliğini artıran çalıĢmalara imza atmaktadırlar. Mezunların sayısı arttıkça ve
mezunların önemli görevlere gelme durumları çoğaldıkça Türkiye, Afrika ile daha fazla
yakınlaĢacaktır.
Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ticaretinin artması için bölgeleri ve ülkeleri bilen, yerel
dili konuĢabilen insanlara ihtiyacı vardır. Bu insanlar Türkçeyi çok güzel konuĢan Afrikalı
öğrencilerdir. En az üç dört dil bilen Afrikalı öğrenciler, ülkemizde yeni dillerin
öğrenilmesine vesile olacak çok büyük bir hazinedirler. Dil avantajları özellikle
üniversitelerde okuyan Türk öğrenciler için bir fırsattır. Tabi bu, doğru ve seviyeli bir iletiĢim
sayesinde olacaktır.
Sabrınız için teĢekkürler. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
34
2.6. Tolga GökĢen ’in Sunumu
Sayın M. Ali BOLAT’ın ardından, Kayseri Sanayi Odası temsilcisi Sayın Tolga
GÖKġEN, “Kayseri’deki Sanayi Üretiminin Afrika Pazarlarındaki Yeri” konulu sunumunu
gerçekleĢtirmiĢtir. GökĢen, sunumunda özetle Ģunları ifade etmiĢtir:
“Kayseri’deki sanayinin Afrika pazarındaki yeri konusunda öncelikle Kayseri’nin
geçmiĢ yıllardaki ihracatına bakacak olursak, Kayseri’den 161 ülkeye ihracat yapılmıĢtır.
Bunlardan Afrika, %11,7 lik bir payla Kayseri’nin en çok ihracat yaptığı ülkeler arasındadır.
Ġhracat yapılan ilk on ülkeden Libya 8. Sıradadır. 13. Sırada Mısır vardır. 62 ülke ile ithalat
iliĢkisi içerisindeyiz. Nijerya ile ithalat yapıyoruz. %0.42’lik bir dilimle Kayseri olarak
Afrika’dan ithalat gerçekleĢtirdiğimiz görünüyor. Söylediğimiz gibi, en çok Libya’ya ihracat
yapıyoruz. Daha sonra Fas, Mısır, Nijerya, Cezayir, geliyor. 400’e yakın ihracat firmamız var
151 tanesi ihracat gerçekleĢtirmiĢtir Afrika’ya. Ġlk 20 firmanın toplam ihracatına bakacak
olursak, Kayseri olarak Afrika ülkelerine %41 olarak elektrikli aletler gidiyor. En çok
elektrikli ev aletleri ihraç edilmiĢtir. Mesela, tam boy fırın, ocak, mini fırın, …daha sonra
demir çelik, örneğin, çelik tel, çelik halat.. Bunların dıĢında, mobilya, koltuk kanepe oturma
grubu gibi.”
35
36
37
38
39
3.GENEL MÜZAKERELER
Sayın GÖKġEN’in sunumunun ardından genel müzakerelere geçilmiĢtir. Ġlk olarak
T.C. 1999-2001 dönemi devlet bakanı Prof. Dr. Sayın Yüksel YALOVA, Amerika’sıyla,
Avrupa’sıyla tahayyül edemeyeceğimiz bir derecede Afrika ilgisi ve çalıĢması olduğunu
söyleyerek sözlerine baĢlamıĢtır. Sayın YALOVA, yüz küsür yıl önce bir milyar olan
dünyanın nüfusunun bugün yedi milyar olduğunu, dolayısıyla Afrika devletler hukuku
çerçevesindeki formuna gelmeden dünyanın nizamından söz edilemeyeceğini ifade etmiĢtir.
Sayın Yüksel YALOVA sözlerine Ģöyle devam etmiĢtir:
“15 Ağustos 2014 tarihinden itibaren geçtiğimiz, Batı Afrika Devletleri Ekonomik ĠĢ
Birliği Örgütü arasında 5 yıllık bir program imzaladık. Kadınlardan tutun çocuklara ve sosyal
yaĢama dair. Devletimizin ilgililerine yetkililerine söylememiz lazım. Büyükelçilerimiz
olmak üzere herkese okutmak lazım. Bazı büyükelçiler bu konuda duyarsız. Afro Türkler ile
ilgili çalıĢmalar yapılması gerekiyor. Ben apartheid politikası uygulamamıĢ bir ulusun ferdi
olarak konuĢuyorum. Ben bunu kendi üniversitemde dile getirdiğim de bir de bu mu çıktı
diyorlar. Bizim ticari iliĢkileri bir Ģekilde kurmamız lazım. Üniversite sivil toplum iliĢkilerini
bir Ģekilde arttırmamız lazım. Ġstanbul Aydın Üniversitesi Afrika AraĢtırma Merkezi kurdum.
Yapılanları unutmadan üstüne ekleye ekleye ilerlemeyi tercih ediyoruz.” Sayın Yüksel
YALOVA’nın ardından, Ankara Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Ġslam Tarihi anabilim dalı
öğretim üyesi Prof. Dr. sayın Nahide BOZKURT, yaptığı konuĢmasında öncelikle
Türkiye’deki Afrika merkezlerinin bütçe yetersizliğinden bahsetmiĢtir. Bu durumda kendi
imkanlarıyla bir Ģeyler yapmaya çalıĢtıklarından ve ilimle meĢgul oldukları için daha çok
seminer tarzında çalıĢmalar yürüttüklerini ifade etmiĢtir. Sayın BOZKURT sözlerine Ģöyle
devam etmiĢtir:
“Merkezimizle iki tür seminer yaptık. Bir tanesi Afrikalı öğrencilerin gözüyle Afrka
konulu idi. Lisans üstü öğrencilerin sunumlarıyla gerçekleĢti. Diğer bir seminer grubumuz da
Afrika’nın tarihi, kültür ve medeniyeti konulu idi. Bununla ile ilgili Çin Afrika ticari iliĢkileri
ilgili konulu bir sunu vardı. Bu yıl yine bir seminer vereceğiz. Afrikalı bir arkadaĢ bize Nijer’i
anlatacak. Burada arkadaĢların sunumlarını dinlemek çok keyifliydi. Sayın bakanımı
büyükelçimi dinlemek çok yararlıydı. Çünkü Afrika ile kültürel tarihi bağlarımız var. Bütün
bunların dıĢında bizler neler yapabiliriz? Özellikle üniversiteler açısından baktığımızda biz
birikimlerimizi oraya nasıl taĢıyabiliriz? Özellikle bizim ziraat fakültesi birikimimizi oraya
nasıl taĢıyabiliriz? Mesela domates var salça yapmayı bilmiyorlar? Ne gibi o sahada
eksiklikler var ve biz bunu nasıl giderebiliriz? Bu konuda BM’in proje yöneticileriyle tanıĢtık.
Ne yapabiliriz diye araĢtırmalarımız projelerimiz var. Kütüphanemiz var ama bir bilgi veri
tabanı nasıl oluĢturabiliriz diye düĢünüyoruz. Türkiye’de az da olsa Afrika ile ilgili çalıĢmalar
var ama nasıl bir veri tabanı bilgi bankası oluĢturabiliriz? Bir de sahayı yakından tanıma
noktasında merkez müdürleriyle toplantı yapma ve karĢılıklı müzakere edilebilir mi acaba?
Oradaki Afrika merkezleri ile ilgili nasıl bağlantı kurabiliriz? Bunlar son derece önemli. Bu
tür çalıĢmalar nasıl yapılabilir? Birlikte olursak daha yararlı çalıĢmalar yapabiliriz diye
düĢünüyorum. Özellikle eyleme yönelik neler yapabiliriz diye düĢünmemiz lazım. ÇeĢitli
vesilelerle toplantılarla karĢılaĢıyoruz. Bir iki husustan Ģikayetleri oldu. Birincisi Ģu, Afrika
40
deyince akla hemen AĠDS geliyor. Veya bültenlerde sürekli soykırım gibi ifadeler geçiyor. Bu
anlamda Afrika’lıların duyarlılıkları var onu dikkate almamız gerekiyor. Bu konuda hep
birlikte düĢünmeye ihtiyacımız var.”
Stratejik DüĢünce Enstitüsü uzmanı ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sayın
Ahmet UYSAL, son 7-8 yıldır Ortadoğu ile ilgilenmeye baĢladığını bu yolda Ortadoğu
AraĢtırma ve Uygulama merkezi kurduklarını, sadece araĢtırma olmasın bir kısmında
uygulamaya geçilsin diye uğraĢ verdiklerini açıklamıĢtır. UYSAL, sözlerine Ģöyle devam
etmiĢtir:
“Arap dünyası ve Kuzey Afrika ile ciddi iliĢkilerimiz var. Afrika ile ciddi bir
networkumuz var. Bölgeyi ciddi Ģekilde okuyoruz. Özellikle Tunus Cezayir ve Fas olmak
üzere yoğun Ģekilde bölgeyi yakından takip etmeye çalıĢıyoruz. Merkez amacımız olarak
bizim birinci amacımız bilgi ve araĢtırma. Burada genel stratejik bir Ģeye vurgu yapmak
istiyorum. Türkiye, Arap yarımadasında zorlanıyor. Aslına ciddi Ģekilde ticari ve siyasi olarak
kaybımız var. Bu kaybımızı kuzey Afrika’dan telafi edilebilir. Mesela Ġran’ın yerini Cezayir
alabilir. Bu stratejik durumu göz önünde bulundurmak lazım. Diğer bir husus, iĢadamlarını
devreye sokmak lazım. Bazen iĢ adamları milyon dolarları riske atıp yatırım yapıyor. Kuyuya
taĢ atar gibi. Daha az para verip merkezlere iĢ birliği içerisinde çalıĢılırsa daha verimli
durumlar ortaya çıkar. Merkez olarak baĢarılı olabilmemiz için güçlü bir kaynak gerekiyor.
Ġkinci bir Ģey eleman konusu. Diğer fakültelerden buraya güçlü bir kadro kurmadan
ilerleyemeyiz. Sosyal ve teknik bakımdan interdisipliner bir yer olması gerekiyor. Yabancı dil
konusunda yetiĢmiĢ personelin olması ve sorun alanlarının iyi tespit edilip, ona göre
çalıĢmalar yapılması gerekiyor. Bazen orada Müslümanlar birbirleri ile çatıĢıyor. Bizimde
siyaseten bu konuda etkin olmamız gerekiyor. Afrika’da insani krizler var. Bu krizlere insani
çözüm aramak gerekiyor. Soykırımdan açlığa kadar. ġu an Libya çökmek üzere. Ġçimden
geçen Libya’nın geleceğinde Türkiye’nin oyuncu olması. Daha güçlü devletler rol alabilir
belki bizden önce. Cezayir ekonomik ve akademik olarak iĢbirliğine çok müsaittir. Bu açıdan
çok umutsuz değilim. ĠnĢallah Allah kolaylık versin. Daha güzel Ģeyler yapılacaktır.”
KonuĢmanın ardından polis akademisi öğretim üyesi Doç. Dr. Sayın Mehmet
ÖZKAN, araĢtırma merkezlerinin tanınırlık sorunu yaĢadığını ve tanınması gerektiğini ifade
etmiĢtir. Somali ile ilgili bir çalıĢma yaptıklarını ve bu Ģekilde Afrika’ya insanların ilgisini
arttırabileceklerini açıklamıĢtır. ÖZKAN, sözlerine Ģöyle devam etmiĢtir:
“Koordinasyon meselesi çok önemli. Ortak bir zihin koordinasyonu var. Bunun
sistematikleĢtirilmesi lazım. Diğer mesele ise, iç dıĢ politika meselesi. Türkiye’nin iç politika
krizinin dıĢa yansıması nasıl olacak? Burada araĢtırma merkezlerine daha çok iĢ çıkacak.
ODTÜ’de Bilkent’te Afrika kursu kurulması lazım. Afrika’dan uzmanların getirilmesi lazım.”
Prof. Dr. Sayın Yüksel YALOVA, Türkiye’ye ilk Afrikalı futbolcuyu transfer ettiğini,
geçen yıl bulunduğu üniversiteye spor yönetimi dersi koydurduğunu ve Afrika merkezlerini
daha popüler getirmeye çalıĢtığını ifade etmiĢtir. Ardından eski Somali Büyükelçisi Dr. Kani
TORUN ise, futbolun seküler bir din haline geldiğini, Beyrut kuĢatma altındayken silahların
sustuğu tek anın maç saatleri olduğunu belirtmiĢtir. Daha sonra söz alan, YTB uzmanı Sayın
Atılgan ULUTAġ, yıllık yaklaĢık beĢ yüz civarında Afrikalı öğrenciye burs verdiklerini, çok
41
fazla baĢvuru olduğunu belirtmiĢtir. Bir çok ülkeden öğrenci gelse de en vefalı öğrencilerin
Afrika’dan geldiğini ifade eden Sayın ULUTAġ, Afrikalı öğrencilerin kibirli olmadıklarını ve
bu nedenle yönlendirilmelerinin daha kolay olduğun söylemiĢtir. Sayın ULUTAġ, sözlerine
Ģöyle devam etmiĢtir:
“Biz sadece burslu öğrencilere yoğunlaĢıyoruz. Ġleriye dönük olarak tüm öğrencileri
kapsayan bir kurum oluĢturmaya çalıĢıyoruz. Daha bağımsız bir kurum oluĢturulması
düĢünülüyor. Burada önemli olan baĢarılı öğrencilerin seçilmesi. yani eğitimi bittiğinde
döndüğünde ülkesine yararlı olabilecek birilerini bulabilmek.” ULUTAġ’ın sözlerinin
ardından Prof. Dr. Sayın Ekrem ERDEM, sayıdan ziyade döndüğünde ülkesine yararlı
olabilecek öğrencileri seçebilmenin ve onlara gerekli desteği sağlamanın gerekli olduğunu
vurgulamıĢtır. Sayın ERDEM’in ardından söz alan YTB uzmanı sayın Ali Osman kim?,
Türkiye’de Afrika konusunda Afrika araĢtırma merkezlerinin çok önemli eĢiklerden bir tanesi
olduğunu, merkezlerin temel sıkıntısının koordinasyon olduğunu ve merkezlerin birbirini
rakip olarak gördüklerini açıklamıĢtır.
T.C. 1999-2001 dönemi devlet bakanı Prof. Dr. Sayın Yüksel YALOVA ise, yakın
zamanda Erciyes Üniversitesi’nde düzenlenen bu çalıĢtayın ikincisi Ģeklinde bir çalıĢtayın
Ġstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlemek istediğini ve bu çalıĢtaya hem üniversiteler, hem
elçilikler, hem de parlamentodaki dostluk gruplarından katılım sağlanmasını planladığını
ifade etmiĢtir. Sayın YALOVA’nın ardından söz alan Sayın ERDEM, Afrika zirvelerine
üniversitelerden kiĢilerin de götürülmesinin ve kamu kurumlarının üniversitelere bu konuda
fırsatlar sunmasının ve üniversiteler ve kamu kurumları arasında sinerjinin oluĢturulması
gerekliliğini ifade etmiĢtir.
42
3.1. SONUÇ DEKLERASYONU VE ÖNERĠLER
Derleyen: Prof. Dr. Ekrem ERDEM
Sunum ve müzakerelerin ardından sonuç olarak Ģu hususlara varılmıĢ ve
önerilerde bulunulmuĢtur:
Öncelikle medyadaki ve kamuoyundaki Afrika algısının değiştirilmesi gerekmektedir.
Zira Afrika denilince insanların aklına ilk önce AĠDS ve Ebola gibi farklı salgın
hastalıklar baĢta olmak üzere, kuraklık, açlık gibi olumsuz durumlar gelmektedir. Bu
algının olumlu yöne doğru dönüĢmesi gerekmektedir.
Afrika ile ilgili bilgi edinmek isteyen insanlara ve bilimsel çalıĢmalara destek
sağlamak amacıyla, ilgili bilimsel veri tabanı oluşturulması gerekmektedir.
Afrika’yı daha yakından tanımak ve Afrika ile ilgili çalıĢmaları daha rasyonel kılmak
adına Afrika ülkelerinde ve diğer ülkelerdeki (özellikle ABD, Ġngiltere, Fransa ve Çin
gibi ülkelerdeki) Afrika Merkezleri ve Enstitüleri ile irtibat kurulması ve birlikte
çalışma ortamlarının hazırlanması gerekmektedir.
Afrika ile ticari iliĢkiler içerisinde bulunan iĢadamlarının yatırımlarının daha verimli
olarak sürdürülebilmesi için, bu işadamları ve firmalarla Türkiye’deki Afrika
Merkezlerinin yakın işbirliği içerisinde olmaları gerekmektedir. Bu, hem merkezlerin
teorik-akademik kazanımlarını iĢ dünyasına aktarmalarına; böylece Türkiye ve
Afrika’daki paydaĢlarının refah seviyelerinin yükselmesine katkıda bulunmalarına ve
Merkezlerin faaliyetlerine maddi kaynak sağlaması bakımından hizmet edecek, hem
de iĢadamlarının daha bilinçli ve daha rasyonel karar almaları hususunda hizmet
edecektir. Böylelikle, kazan kazan anlayıĢı ve iĢbirliği içerisinde Afrika ile ilgili
çalıĢmalar uzun soluklu sürdürülebilir hale gelecektir.
Afrika merkezlerinin mevcut kaynak ve personel sıkıntılarının acilen giderilmesi
gerekmektedir. Bunun için de Hükümet ve YÖK nezdinde teĢebbüste bulunarak,
Merkezlerin doğrudan idari ve akademik personel istihdamının ve kendi bütçelerine
sahip olmalarına imkân tanınması gerekmektedir.
Afrika’ya yapılan yardımların ve Afrika ile ilgili çalışmaların nicel ve nitel olarak
daha organize ve etkili bir şekilde devam ettirilmesi; tarihi medeniyet misyonumuza
yakıĢır amaç ve araçlarla geliĢtirilmesi ve stratejik politika haline getirilmesi
gerekmektedir.
43
Türkiye’deki Afrika Merkezlerinin bir kısmının zamanla Enstitü statüsüne
getirilmesi; böylece buralarda Afrikanist olarak adlandırılan farklı disiplinlerden
oluşan Afrika uzmanların yetiştirilmesi gerekmektedir.
Merkezlerin medya ile ilişkilerinin daha etkili hale getirilmesi gerekmektedir.
Afrika’dan öğrenci getirilmesine devam edilmesi gerekir, ama gelen burslu öğrenciler
konusunda nicelikten ziyade niteliğin ön planda tutulması gerekmektedir. Afrika’dan
Türkiye’ye gelen öğrencilerin, eğitimlerini tamamladıktan sonra ülkelerine dönerek
ülkelerinin geliĢmesine katkı sağlayabilecek nitelikte baĢarılı öğrencilerin maddi ve
manevi konuda desteklenmesi gerekmektedir. Bunun için de, Üniversitelerimizin ve
Afrika Merkezlerinin bu öğrencilerle yakından ilgilenmesi gerekmektedir.
Türkiye’deki Afrika merkezlerinin koordinasyon sorununun ortadan kaldırılması
gerekmektedir. Bu merkezlerin, birbirlerini rakip olarak görmeleri yerine, iĢbirliği
içerisinde periyodik faaliyetlerle birlikte çalıĢmalarını sürdürmeleri gerekmektedir.
Afrika merkezleri ile hükümet arasında işbirliği ve iletişimin geliştirilmesi
gerekmektedir. KarĢılıklı olarak birbirini tamamlayan hizmetler üretme çabası
içerisinde olunmalıdır. Bu çerçevede Hükümetin Afrika faaliyetlerinde
Merkezlerimize mutlaka yer verilmesi sağlanmalıdır.
Hükümet temsilcileri, Sivil toplum kuruluĢları, akademisyenler, kamu kurum ve
kuruluĢlarının temsilcileri ve birçok aktörün katılımıyla uluslararası bir Afrika
kongresinin düzenlenmesi gerekmektedir.
Afrika ile ilgili yüksek lisans, doktora ve lisans tezleri, makaleler, projeler vb.,
bilimsel çalıĢmaların yoğunlaştırılması ve merkezlerimizde ortak paylaşıma açık bir
Ģekilde herkesin kullanımına açılması gerekmektedir. Bu çerçevede, söz konusu
çalışmaların daha fazla yapılması hususunda ilgili mercilerin ve hocaların teşvik
edilmesi yararlı olacaktır. Hatta ileriki yıllarda bu çalıĢmalar için her yıl en baĢarılı
olanların ödüllendirilmesi sağlanmalıdır.
Medyada Afrika’yı olumsuz yönde ele alan aşağılayıcı haberlerin ve görüntülerin
ortadan kaldırılmasına yönelik ortak bilinç oluşturulması gerekmektedir.
Afrika’ya uçuĢların Ġstanbul üzerinden olması nedeniyle İstanbul’da Tropikal
Hastalıklar Enstitüsü’nün kurulması konusunda ortak gayret gösterilmesi
gerekmektedir. Sağlık konusunda böyle bir adımın atılmasıyla, Afrika’yı ziyaret
edecek kiĢiler bölgedeki hastalıklar konusunda daha bilinçli hale gelecek ve Afrika’ya
yönelik yardım, ticari ve akademik sebeplerle ziyaretler daha sık olabilecektir.
44
Afrika’ya yardım amaçlı giden devlet, özel sektör ve sivil toplum temsilcilerinin ve
gönüllülerin gitmeden önce muhakkak davranış eğitimi alması gerekmektedir.
Afrika ile ilgili siyasi/diplomatik çalışmalar yürütmeden daha hızlı işlemektedir.
Örneğin, birçok elçilik açılıyor fakat kurumların iĢleyiĢi geri kalıyor. Neticede,
diplomaside atılan adımlar somut çalıĢmalarla desteklenemiyor. Bu eksikliğin
giderilmesi için, siyasetle yürütmenin birlikte hareket etmesi gerekmektedir.
45
4.EKLER
4.1. ÇalıĢtaydan Fotoğraflar
46
47
4.2. Katılımcı Listesi
AD-SOYAD KURUM-ÜNVAN
Prof. Dr. H. Fahrettin KELEġTEMUR Erciyes Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Ekrem ERDEM Erciyes Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
Dekanı ve Afrika Ekonomik ve Sosyal AraĢtırmalar
Merkezi (AFESAM) Müdürü
Dr. C. Kani TORUN DıĢiĢleri Bakanlığı Somali Büyükelçisi
Burhan BAġOĞLU T.C BaĢbakanlık YurtdıĢı Türkler ve Akraba
Topluluklar BaĢkanlığı Uzmanı
Bayram SELVĠ Türk Kızılayı Uluslararası ĠliĢkiler Bölümü Birim
Yöneticisi
Yard. Doç. Dr. Yüksel YALOVA Ġstanbul Aydın Üniversitesi Afrika AraĢtırma ve
Uygulama Merkezi (AFRĠKAM) Müdürü
Prof. Dr. Nahide BOZKURT Ankara Üniversitesi Afrika ÇalıĢmaları AraĢtırma ve
Uygulama Merkezi (AÇAUM) Müdürü
Mikail ÇOLAK Türkiye Diyanet Vakfı Eğitim ve Kültür Hizmetleri
Müdürü
Tolga GÖKġEN Kayseri Sanayi Odası DıĢ Ticaret, Fuarlar AB ve
Uluslararası ĠliĢkiler Birim Sorumlusu
Atılgan ULUTAġ T.C BaĢbakanlık YurtdıĢı Türkler ve Akraba Topluluklar
BaĢkanlığı Uzmanı
Prof. Dr. Süleyman KIZILTOPRAK Türk ĠĢbirliği ve Koordinasyon Ajansı BaĢkanlığı (TĠKA)
Libya Koordinatörü
Doç. Dr. Ahmet UYSAL Stratejik DüĢünce Enstitüsü (SDE) Ortadoğu Uzmanı/
Marmara Üniversitesi
Yrd. Doç. Dr. Mehmet ÖZKAN Siyaset, Ekonomi Ve Toplum AraĢtırmaları Vakfı (SETA)
Ankara DıĢ Politika AraĢtırmacısı ve Polis Akademisi
Güvenlik Bilimleri Enstitüsü
Mehmet Ali BOLAT Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF)
Genel BaĢkanı
Ali Osman MERT T.C. CumhurbaĢkanlığı