27

Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu
Page 2: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları SempozyumuTebliğler Kitabı

Cilt II

ISBN Takım: 978-605-85696-1-4 II. Cilt: 978-605-85696-3-8

Bu kitap, Meridyen Destek Derneği tarafından Sonpeygamber.info projesi kapsamında gerçekleştirilen Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları

Sempozyumu’nda (9-12 Nisan 2015 – İstanbul) sunulan tebliğlerin derlenmesiyle oluşturulmuştur. Tebliğlerin içeriğinden yazarları sorumludur.

© Meridyen Destek Derneği | Kasım 2016 - İstanbul

İletişim / Contact:Mimar Sinan Mah. Dr. Fahri Atabey Cad. No: 5 34672 Üsküdar – İstanbul – Türkiye

www.meridyendernegi.org – [email protected]

Editöryal Sekreterya: Hatice Sarı TanRedaksiyon: Fatih Demir

Kapak: Salih PulcuMizanpaj: Yunus Emre Kaya

Baskı ve Cilt: Seçil Ofset

www.sonpeygamber.infowww.lastprophet.info

www.derletzteprophet.infowww.posledniyprorok.info

www.ledernierprophete.infowww.hadisvesiyer.org

www.onlinehadis.comwww.onlinesiyer.com

www.sonpeygambercocuk.infowww.seerahforkids.info

www.peygamberinizinde.infowww.hadithandsira.info

Page 3: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

275

* Dr, Uzman Vaiz/Sosyolog, Diyanet İşleri Başkanlığı Kayseri İl Müftülüğü. [email protected]

Popülerleşen Bir Fenomen Olarak Kutlu Doğum Haftası

ve Anlatılan Hz. Peygamber

Ayşe Karaköse*

Özet

1989 yılından beri kabul ve ilan edilen Kutlu Doğum Haftaları, zaman içerisin-de toplumun dikkat ve ilgisini çekmiştir. Başlangıçta Kutlu Doğum etkinlikleri, hicri takvime göre mevlit kandilinde kutlanmış, daha sonra ise miladi takvime göre kutlama programları 20-27 Nisan günleri arasında gerçekleştirilmiştir. 2010 yılından itibaren 14-20 Nisan tarihleri, Kutlu Doğum Haftası olarak ilan edilmiştir. Kutlu Doğum programlarında Hz. Peygamber’i tanıtmak üzerinde durulmakla birlikte her sene farklı konularla Kutlu Doğum Haftası program-ları yapılmaktadır. Merhamet, samimiyet, insan onuru gibi farklı konular, her sene Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yapılacak programların belirleyici konuları arasındadır. Hz. Peygamber’in o konudaki yaşantısından örneklerle hem o konu etrafında Hz. Peygamber’in hayata bakışı detaylandırılma, hem de Hz. Peygamber örnekliğinde İslam’ın o konulardaki temel vurgularına dikkat çekme çabası gözlenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca hazırlanan, özel-likle 1989 yılından 2013’e kadarki basılı sempozyumlar ve diğer programlar çerçevesinde popülerlik kavramı, programların yapıldığı mekân ve zaman et-rafında değerlendirilmektedir. Anlatılan Hz. Peygamber örnekliği toplumu, bireyleri ne derece inşa edici, bir üst basamağa çıkartıcı içeriğe ve üsluba sahip-tir? Kutlu Doğum programları etrafında oluşmakta olan gerçekliği anlayabil-mek için akademik eserlerde, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülükler tarafından Kutlu Doğum programları çerçevesindeki konferans ve sempoz-yumlardaki siyer metinleri anlayıcı bir yaklaşımla anlaşılmaya çalışılmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kutlu Doğum Haftası, popülerlik, mekânsal etki, anlam

Page 4: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

276

Giriş1989 yılından beri kabul ve ilan edilen Kutlu Doğum Haftaları, zaman içeri-

sinde toplumun dikkat ve ilgisini çekmektedir. Bu haftanın anlamını, ilgilenen her bireyin hayatında hissettirecek mahiyet ve faaliyetlerle bilgilendirici, fakat din-leyici kitle göz ardı edilemeyecek düzeyde duygulara hitap eden programlarla da icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu olan salonlarda söylenen ilahiler, okunan Kur’an-ı Kerim’den aşr-ı şerifler, akademisyen ya da Diyanet mensupları tarafın-dan konuşmalarla hafta boyunca Peygamber sevgisi diri tutulmaya çalışılmaktadır. Bir hatırlatma anlamıyla birlikte Peygamber örnekliğinden kesitler sunulmakta, 1995 yılından beri gül günleri olarak kabul edilen bu hafta içerisinde güller ve aşu-re ikramı yapılmakta, ayrıca Diyanet İşler Başkanlığı’nca ya da müftülüklerce ha-zırlanan eserler de dağıtılmaktadır.

Başlangıçta Kutlu Doğum etkinlikleri, hicri takvime göre mevlit kandilinde kutlanmış, daha sonra ise miladi takvime göre kutlama programları 20-27 Nisan günleri arasında gerçekleştirilmiştir. Şubat 2010’da “Kutlu Doğum Haftası ile Ca-miler ve Din Görevlileri Haftasını Kutlama Yönetmeliği”nde Başkanlıkça her yıl 14-20 Nisan tarihleri, Kutlu Doğum Haftası olarak ilan edilmiştir. Kutlu Doğum programlarında ana tema, Hz. Peygamber’i tanıtmak üzerinde durmakla birlikte, her sene farklı konularla Kutlu Doğum Haftası programları yapılmaktadır. Örne-ğin 2007 yılı kutlama programlarında sevgi konusu seçilmiş olup halka açık pek çok yerde verilen konferans ve programlarda bu çerçevede konular işlenmiştir. Merhamet, samimiyet, insan onuru gibi farklı konular, her sene Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yapılacak programların ana teması olarak belirlenmektedir. Hz. Peygamber’in o konudaki yaşantısından örneklerle hem o konu etrafında Hz. Peygamber’in hayata bakışı detaylandırılmak, hem de Hz. Peygamber örnekliğinde İslam’ın o konulardaki temel vurgularına dikkat çekmek çabası gözlenmektedir.

Peki, popülerleşen bir fenomen olarak kutlanmakta olan bu günlerin, orta-ya çıktığı zamandan bugüne popülerleşme seyri nasıldır? Diyanet İşleri Başkanlı-ğı’nca hazırlanan, özellikle 1989 yılından 2013’e kadarki basılı sempozyumlar ve diğer programlar çerçevesinde popülerlik kavramı, programların yapıldığı mekân ve zaman etrafında değerlendirilecektir. Konuşmaların hitap ettiği kitle ile konuş-maların yapıldığı mekânların çeşitlenmesine zemin sağlayan Kutlu Doğum prog-ramlarıyla oluşan değişim, yeniden anlaşılmaya çalışılacaktır.

Anlatılan Hz. Peygamber örnekliği toplumu, bireyleri ne derece, inşa edici, bir üst basamağa çıkartıcı içeriğe ve üsluba sahiptir? Hz. Peygamber, halk dindarlığı-nın popüler diliyle oluşturulan beklentiler etrafında tanıtılmak istenen, gündelik hayatta yeri hissedilemeyecek, yalnızca hayranlıklarla duygu akışı sağlanıp yaşanı-lan hayatlardan uzaklaştırılan imgeci bir dille mi anlatılmaktadır? Kutlu Doğum programları etrafında oluşmakta olan gerçekliği anlayabilmek için akademik eser-

Page 5: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

277

lerde, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı ve müftülükler tarafından Kutlu Doğum programları çerçevesindeki konferans ve sempozyumlardaki siyer metinleri anla-yıcı bir yaklaşımla kritik edilecektir.

Yaşadığımız zamanı en iyi anlatan ifade, aslında ‘yeni anlam arayışları çağı’ ol-masıdır. Modern dünyanın insanı her bakımdan yeni olanı aramakta. Oysa yeniye varabilmek, ancak bir öncekini anlamış olmakla, üst düzeyde bir yaşam anlamına ulaşabilmeyi sağlayacaktır. Hz. Peygamber’in hayatı da yeni anlatım, anlama bi-çimleri çerçevesinde arayışlara konu olmaktadır. Bugünün siyer dili, tüm zaman-ların insanına örnek olabilecek bir şahsiyet sahibi olan Hz. Peygamber’i, kendi zamanını da kapsayacak fakat gelecek zamanları da kuşatacak bir anlatım diline, Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde yapılan programlarda yeterince aktarılabilmek-te midir? Hz. Peygamber nasıl anlaşılmakta, nasıl aktarılmakta? Pragmatist fakat kalıcı olmayan örneklendirmelerle mi? Örneklendirmeler, hayal ötesi bir peygam-ber anlayışıyla dinleyici ve okuyucu kitleyi, uzanılamayacak ve yaşanılamayacak bir metaforik anlamın yalnızlaştırıcı etkisine mi bırakmaktadır? Özellikle Kutlu Doğum programlarının ortaya çıkışı, amacı, ulaşmak istenen hedef, programın seçildiği mekânlar ve mekân-insan arasındaki bağ ve genel olarak kutlama prog-ramları çerçevesindeki değişim, okuma, gözlem ve değerlendirmeler çerçevesinde yeniden ele alınacaktır.

Konunun ana çatısı, popülerleşen kutlu doğum haftalarında hazırlanan sem-pozyum, konuşma üslup ve içeriği, verilen mesajların gezindiği ana tema, progra-ma katkının yan ürünlerini araştırmak ve anlamak olarak belirlenmişti. 1989 yı-lından beri yapılmış olan sempozyum ve konuşmaları basılı kaynaklarından takip ettiğim süreç içerisinde, konunun beni kendisine çeken asıl tarafının popülerlik, Kutlu Doğum haftalarının ilanındaki anlamlar ve ilanının gereksinim sebepleri, programların yapıldığı mekânların seçiminden, program yapılışına kadarki kap-samlı faaliyetleri anlamaya ve değerlendirmeye doğru yöneldiğimi fark ettim. Bu yüzden bildirimin bir bölümünde; böyle bir haftanın ilanındaki sebepler, seneler arasındaki Kutlu Doğum Haftası’nın kutlama aşamalarındaki değişimler, bu hafta ilanındaki beklentiler ele alınacak; diğer bölümünde de hafta içerisinde yapılan konuşmaların gerek gözlemler ve okumalarla edinilen tecrübe ve bilgilerle değer-lendirilmesi ve bilhassa seçilen mekânların analizi yapılacaktır.

1- Popülerlik OlgusuPopüler kültürde kitleyi yönlendiren yöntemlerin başarısı, hedeflenen kitle-

nin arzu ve amaçlarını tahmin edebilmeye ve iletişim teknolojilerinin kullanımına bağlıdır. Popüler kültür, “kitlesel tüketimi hedeflediklerinden, az sayıda seçkinin anlayabileceği soyutlamalardan ziyade somut, özellikle dışsallaştırılmış, basitleşti-rilmiş, genelleştirilmiş ve sathi savlar ve konulardan oluşur. Bu nedenle de genel-

Page 6: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

278

likle akla değil duygulara seslenir.”1 Yaygınlığı sağlayan da kolaylıkla anlaşılabilir olması kadar, duygu ve sınırlı bilgi arayışına da denk düşmesidir.

Popülerleşme olgusu, çoğunlukla kitle kültürüyle ilişkilendirilerek izah edil-mektedir. Popülerliğin yaygınlık kazanmasında, kitle kültür ürünlerinin tanınan ve bilinen anlam ve yorumlarının yanı sıra, geniş kitleler tarafından kolaylıkla be-nimsenen ve alınan formları da etkilidir.

Popüler kültür ürünleri, daha çok kitle iletişim endüstrisi aracılığıyla yaratı-lan hayalî ihtiyaçları karşılayarak tüketicilerin haz almalarını sağlarlar. İnsanların hayatî ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemezler.2 Popülerlik, gündelik yaşama yan-sıyan bir anlamı haizdir.

Popülerlikte ya da popüler kitle kültüründe aranan özellikler şöyle derlen-mektedir: Kültür endüstrileri tarafından üretilir, ürünleri egemen sistemin çıkar-larına göre belirlenir. Bu endüstriler, kâr amacıyla kurulmuş, bu sebeple örgütlen-miş, ürün olarak da geniş kitlelerin tüketimine sunulan kültürel ürünler ve iletişim içerikleri üreten kuruluşlardır. İletişim içeriklerinden olarak sinema, film, dizi, şov, eğlence, haber, müzik gibi ürünler sayılabilir. Kapitalist toplumlarda popüler kültür her yerdedir. Popüler kültürün ayırt edici bir diğer özelliği, toplumsal işle-vinin olmasıdır. Toplumsal gerginlikleri yumuşatır, yatıştırır. Toplumsal sorunlara sunduğu çözüm önerileriyle alıcı olan toplum için rol model işlevini görür. Kültür endüstrileri haber, yazı, film, resim, konuşma gibi çeşitli formlarda popüler kültür ürünleri üretir. Popüler kültür ürünlerinde ortaya konan içerik, kendi temsil etti-ğini iddia ettiği gerçeği çarpıtarak istediği biçime sokabilir. Temsil edildiği çeşitli mesleklerden rol modelleri bulunur. Toplumsal sınıflar, grup, cinsiyet, meslekler gibi çeşitli popüler kültür ürünlerinde temsil edilir. Böylece insanların düşünceleri, popüler kültür sayesinde biçimlendirilerek toplumsal grup ve sınıfların birbiriyle ilgili tutumlarının oluşumunda popüler kültür ürünleri önemli işlevler görür. Po-püler kültür ürünleri, halka kitle iletişim vasıtasıyla aktarılır. Popüler kültür ürün-lerini tüketmek için para gerekse de hedef kitle, herkestir. Bu sayılan özelliklerden dolayı halk kültüründen ayrılırlar. Halk kültürünü farklı kılan, onun halkın günde-lik yaşamından çıkmış olmasıdır. Popüler kültür, halk kültürünü de metalaştırarak popüler kültür içerisine katar.3

Antonio Gramsci, popüler kültürün mümkün olabilecek en iyi sonuçları he-defleyen bir rasyonellikle planlanmış siyasal ve kültürel müdahalenin ürünü ol-

1 Seçil Deren van Het Hof, “Popüler Kültür ve Siyaset”, Medya, Popüler Kültür ve İdeoloji, der: Levent Yaylagil - Nilüfer Korkmaz, Dipnot Yayınları, Ankara, 2008, s. 162-164.

2 Nilüfer Korkmaz - Levent Yaylagül, “Kitle Kültürü/Popüler Kültür Tartışmaları”, Medya, Popüler Kültür ve İdeoloji, der: Levent Yaylagil - Nilüfer Korkmaz, Dipnot Yayınları, Ankara, 2008, s. 130.

3 Nilüfer Korkmaz - Levent Yaylagil, a.g.m., s.132-133.

Page 7: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

279

duğunu, modern işletme yöntemleriyle de yönetildiğini belirtir.4 Buradan devam edersek popülerliği sağlayan, bir şeyin ulaşılmak istenen kişilere yaygınlaşmasını hedefleyen (gıda, giyim, masa düzeni, dekorasyon, konuşma içeriklerine varana kadar yaşam şeklini belirleyen ve dönüştüren) pek çok örnek, bireye veya topluma ulaştırma zamanına kadar, düzenlenmiş ve gerçekleştirilmesi hedeflenmiş kurallar ve amaçlar tarafından yönlendirilmişlerdir. Gramsci’ye yeniden dönersek, popüler kültürel pratikleri üretim ve tüketimle sınırlı kalan bir değerlendirmeyle değil, bel-li bir tüketime yönelik üretim olarak değerlendirdiğini görürüz. Üretim, tüketime yönelik olarak belirlendiğine göre kitlenin sayısal mevcudu, kitlenin kendine ait değişken değerlerinin (eğitim, ekonomik durum, yaş gibi) göz ardı edilmediği fik-rine ulaşılabilir.

Popüler kültür ve popülarite, genellikle tüketim kültürünü arttırması sebe-biyle eleştirilir. Ona getirilen en fazla tanımlama biçimi ve karşı taraftan ileri su-nulan eleştiri, tüketimi arttırmak odaklı olmasıdır. Tüketim, alınan ve tüketilen ürünün yerine yenisinin konulmadan, ihtiyaç haline getirilsin ya da getirilmesin ürünün kabulü, kullanımı anlamına geldiğine göre bir düşünce, konuşma da karşı-lığında para ve bir başka metayla değiş tokuş yapmadan ama zaman, önemli veya sıradan olma kabilinden işini, meşgalesini erteleme gibi bir karşılıklık düşüncesiy-le işlediğinde, bir başka düzlemde tüketim davranışı olarak değerlendirilebilir mi? şeklinde bir başka soru biçimi de akla gelebilir.

Kutlu Doğum haftalarında satılarak pazarlanan metalardan söz etmek müm-kün değil. Olabildiği kadar kitap, broşür, hadis, âyet kartelaları, gül gibi sembolik nesnelerle o günün değeri, önemi hatırlatılmak, iletişim adımlarından bir basamak olarak sayılmaktadır. Şahısların yaptığı hizmet faaliyetlerinden ziyade kurumsal hizmet çeşitliliği ve kalitesiyle cami cemaati ya da büyük salonlarındaki kitleye hiz-met sunulmaktadır. Bu hizmetin odak noktasında Hz. Peygamber dolayımındaki konuşmalar bulunmaktadır. Konuşma ve hitabeti tüketim nesnesi haline getire-bilecek olan da konuşmanın yapılış amacından, yapılış şeklinden, dinleyicilerin dinlediklerini yeni anlamlarla zenginleştirmeye karşı gönüllü olup olmamasıyla, konuşma içeriğini hayata yansıtma kaygısını duyma isteğiyle ilgilidir. Popülerli-ği gelip geçici, mekân doldurma, salt tüketim anlayışından kurtaracak olan bakış açısıdır. Sahnenin ve ötesindekilerin günü, anı, haftayı gündelik kaygılardan uzak-laşma aracı olarak düşünmekten, sahnenin silinmesinin ardından anlatı ve dinle-nilenlerle sorumlulukların paralel gidebilen bir hafta değerlendirmesi önemlidir.

2- Kutlu Doğum Haftası’nı Mekânsal Analizi Üzerinden AnlamakPopüler kültür eleştirileri, kitlenin beğenisini kazanacak vurgular ve aktarım

4 Seçil Deren van het Hof, a.g.m., s. 168.

Page 8: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

280

biçimlerinin, mekân ve zamanı doldurmanın da amaçlanmasıyla, mekân ve zama-nın somut, ulaşılabilir kazanımlar çerçevesinde yeniden düzenlendiği konusunu gündemde tutar. İzleyici ya da dinleyici ile mekân ilişkisi, mekân algısının da dö-nüşümüne etki etmektedir. Orada bulunanlar kadar oradaki konuşmayı yapanlar da mekânın anlamının değişmesine, orada toplananlar nazarında aidiyetlerin pe-kişmesine ya da sarsılmasına sebep olabilir. Bu bakımdan toplanmanın amacına göre hazırlanan içerik, tüm karşılama, uğurlama söz ve tavırları bu aidiyet sarma-lında anlam kazanan ya da kaybettiren gizi içerir.

Büyük bir kutlama, şenlik temsili, içeriğin ve sunumun dinî hali, mekâna in-tibakta, orada bulunmanın dinsel anlamlandırılmasına hazırlamaktadır. Mekân, seküler amaca hizmet için inşa edilmiş bile olsa yapılacak olan organizenin anlam havası mekâna, mekânın yapılış anlam havası da programa örtük anlamlarıyla bir-likte yansıyabilmektedir. Kutlu Doğum programlarının daha kalabalık, farklı kitle-lere de ulaşabilme amacından dolayı büyük organizasyonlar halinde, yapılacak dinî muhtevalı konuşmalardan bitişe kadar, büyük salon, toplantı mekânları, stadyum, kapalı spor salonu gibi sayısal yoğunluğu taşıyabilecek mekânlar da programın içe-rik ve amacına göre dönüşür. Ama aslında mekânların da insanları dönüştürebil-diği hatırlanmalıdır.

Kimi zaman öyle bir mekânda bulunmaya, olumsuz bir tutumu davranışında sabitlemeye çalışan bireylerin, mekânın amacı dışında ve daha önce orada olma-mışlıktan yola çıkarak olumsuz tutumu beslemiş kişilerin tutumlarının değişimi, hitabetin ve programın içeriğinin desteğiyle mekân, uzak mekân olmaktan çıkabil-mektedir. Kutlu Doğum programlarında büyük spor salonları, stadyumlar, kongre alanları mekânın oradakilere yakınlaştırıcı bir başka amaç doğrultusunda anlamı sergilediğinde orada olmayı uzak mekân anlayışıyla kurgulamış bilinç, mekâna verdiği anlam değişmesiyle mekâna katılımı program nedeniyle de olsa bir gün ya da hafta çerçevesinde sınırlı kalarak yakınlık kurabilmektedir. İzlenilebilirlik ya da dinlenilebilirliği üst düzeyde kontrol edebilme çabasıyla ardışık olan mekâna göre üretim faaliyeti (musiki, Kuran tilaveti, konuşma içeriğinde ilgiyi tutabilme form-ları, yarışmalar gibi) sayesinde, mekâna mesafe koyan bilince de etki etmektedir. Bir bakıma mekân aidiyeti, dinleyen ve izleyen kitle için de sağlanmış olur.

Mekânların dilinden söz ettiğimize göre oraya katılan bireylerden arzu edi-len davranış biçimleri her neyse, dekorundan düzenleniş ve imar biçimine kadar mekânın yapılış amacının anlamlarını çağrıştırır. Kimi mekânlarda tezahürat, coş-ku, eğlence, hırs ve kitlesel tatminin akışkanlığı, o mekâna ait anlamlar olarak öne çıkar.

Kutlu Doğum haftalarında içerikli ve belirli amacı olan programlardan söz edilebileceği gibi mekânın yeniden kurgulanması ve düzenlenmesinden de söz edilebilir. Böyle bir ortamda bulunmamış kişilerin, ortama alışma sürecini, ken-

Page 9: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

281

dilerini karşılayan ilahi musikisi, Kur’an tilaveti ve sunumların yanı sıra coşku ve ilgiyi, dikkati azaltmadan, bilgiyi duygusallıkla harmonize ederek yansıtabilmeyi hedefleyen konuşmalar, sunumlar, sonuçları belirlenen yarışmaların hediyelerini takdim gibi amaç çerçevesinde sahneyi-mekânı ve zamanı doldurabilme faaliyet çeşitliliği sergilenmektedir.

Mekânın düzenleniş ve kullanış biçiminde, hiyerarşi çerçevesinde oturma dü-zenleriyle mevki ve statü grupları belirgin anlamını korumaktadır. Bu tür mekân-lar, bürokratik, idari meslek teşkilatları ve ekonomik, eğitim sıralamalarına göre tanınmışlık gibi üst düzeyde olma durumlarına göre sınıflanmayı olağanlaştır-maktadır. Bu yüzden kimi mekânlar, eşitlemeden ziyade, statü ve sınıfların ayrış-tırılmasını pekiştirir. Cami gibi dinsel anlamı yoğun olan mekânlarda, sohbet ya da vaaz üslubundaki konuşmalar protokol kurallarına uygunluk içeren konuşma biçimine büründüğünde son derece yapay anlamıyla dikkat çekerken; resmî bü-rokratik mekânlar ya da yapılış amacı seküler aktiviteler için olan mekânlarda pro-tokol yer ayrımı ve sözel vurgular, dinsel mekânlarla kıyaslandığında oldukça, ya-paylıktan ziyade olağan durum olarak karşılanabilmektedir. Bunu konuşma içeriği, orada bulunuşluk amacı, mekâna dair ön fikir de yönlendirebilmektedir.

Canlılık ve cazibeyi korumak, mekânsal kapasitesi oldukça büyük olan alan-larda yapılan baştan sona konuşma ve sunumlar, kitlesel dikkat ve ilgiyi tutabil-mek için anlatının içeriğini basitleştiren, kolay anlaşılırlığı ve genel kabul edilebi-lirliği sağlayan dil ve ifade bütünlüğü öncelikli anlama sahiptir. Çünkü kitle, kolay anlatılar, duygularına hitap edilebildiği sürece anlatılan ve anlatanla olan irtibatını ve dolayısıyla dikkatini odaklayabilecektir.

Dinleyen ve izleyenler ile sunanlar arasındaki coşku alışverişi, programı ba-şarıya götüren örtük anlamlardır. Dinî içerikli programda, cami dışı mekânlardaki sahne konuşmaları, canlılığı koruyabilme amacını da bir yanda ve öncelikli olarak önemsemektedir. Mekânın ahengine uyum sağlamak, beğeni ve sahnedekilere ce-vap olabilecek şekilde alkış ve tezahüratlarla mekânın yapılış amacıyla bütünle-şecek argümanlara başvurulur. Böylece sahne ve gerisindekilerin, mekânın işlev-selliğini destekleyecek boyutta alışveriş içerisinde oldukları söylenebilir. Burada mekânın iç anlamının kendiliğinden konuşan ve dinleyene, ne yapılması gerekti-ğiyle ilgili anlam kodlarını hissettirdiği söylenebilir.

İnsan, içinde bulunduğu mekân ve zamanla sosyal bir ilişki halindedir. İçinde yaşanılan ya da belirli bir zaman çerçevesinde sınırlı tutularak içine girilen mekân, insanı pek çok anlam dünyasıyla karşılar. İçine kattığı sürece, bütünüyle bireye nüfuz edebildiğinden söz edilememekle birlikte mekân, sunumun amacıyla olduğu kadar yapılış amacıyla da kitleyi sarmalar. Bu bakımdan mekânla olan ilişki, çeşitli gösteri ve sunumlara ortaklıklarıyla aktarılmak istenen pek çok anlamı kısa süre-liğine de olsa sahiplendiğinden, mekânlar sosyal bir ilişki zeminidirler. Ne oraya

Page 10: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

282

katılan birey tek kişidir, ne de katılınan mekân tek bir anlamı olan mekândır.

3- Kutlu Doğum Haftaları Çerçevesindeki Anlam Kutlu Doğum programları ve bu muhtevadaki diğer kutlama, anma program-

ları, etkileşim araçlarının iyiden iyiye arttığı modern hayatta, gelenek ve dinle (premodern) irtibatı kopartmamanın, aranan ve bulunan çeşitli imkânları olarak görülebilir.

Geleneksel toplum dinamiklerinin, Batılılaşma, modernleşme gibi geleceğe dair beklenti ve umutların odaklandığı kavramlarla kıyaslanmadığı zamanlarda toplum, öngörülerini büyük oranda anlamının nereye vardığı yani kastının açık-ça belli olduğu değerlerinden ve dininden alarak, yaşama katılmasının örneklerini belirleyebiliyordu. Tanımlamaların ve hayatı kavrayış düzenlerinin sıkı disiplinler-le sunulduğu zamanlarda ya da Türkiye toplumundaki modernleşmenin arife ve başlangıç dönemlerinde kavramlar, aynı eksen etrafında şekillenmeyen başka an-lamlandırma dünyalarının olabileceğini topluma sundu. Ortak anlam ve değerler ve yorumlama zemininde buluşmalardan, toplumun din ve değerler düzleminde yorumladığı dünyasına karşıt tezler ileri sürüldü. Dinî yaşantı çerçevesindeki çe-şitli yasaklamalar süreci sonrasında, hafta olarak kutlanması uygun görülen Kutlu Doğum Haftaları, yasaklamaların geldiği mecradan toplum arasındaki din ve de-ğerler ekseninde bir normalleştirme süreci olarak da yorumlanabilir. Sempozyum ve konuşmalara devlet erkânının katılması, halk tarafından da onaylanma ve ka-bul görme, bir nevi devlet ve toplumun bir arada olma örnekliğinin de göstergeleri şeklinde okunabilir. Dinî yaşantısının örneklerini korku, çekinme, gizleme şeklin-de yaşama döneminden geçmiş olan toplumun, üst idare tarafından onaylanmış olma anlamlarının yanı sıra Peygamber sevgisi ve onu tanıma etrafındaki birlik beraberliğin yeniden formüle edilmesinden, dinî yaşantının olması gereken çer-çevesinin belirlendiği haftalık dinî hitabetin ve tanışmanın yapıldığı günler olarak da yorumlanabilir.

Türk laikliğinde geçerli olan ana eksen, dinin olası etkilerini devletin ve kamu-sal alanın sınırlarından uzaklaştırmak doğrultusunda olmuştur. Bu sebeple dinî eksenli değer vurguları, etkili bir revizyona tâbi tutulmuştur. Gündelik hayatın da sekülerleştirilmesinin istenmesinde geçerli olan, toplumun epistemolojisine mü-dahale etmek ve vatandaşları yeni paradigmalara tâbi hale getirmektir. Bu konu-daki hassasiyetin şiddetini artıran kaygı ise çoğu dinsel argümanlardan beslenen değerlerin laik ve seküler bir hayat tasavvurunun beklentilerini sınırlayacağıdır.5 Bu minvaldeki tespitler değerlendirildiğinde Kutlu Doğum haftalarının belirlenme sebepleri olarak, protokolde yer alan devletin çeşitli kademelerinde görev alanlarla ilim adamları ve halk arasındaki münasebetin, uzaklaştırıcı dilden, uzlaştırıcı ve

5 Necdet Subaşı, Dini Sosyaliteler, Tezkire Yayınevi, İstanbul, 2014, s. 88.

Page 11: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

283

iletişime dönük bir dilin somut örnekleri arasında olup daha belirgin hale geldiği söylenebilir. Dinsel dil vurgusuyla birlik beraberliğin öne çıktığı mesajlar verile-bilmektedir. Bu minvaldeki gün ve haftalarla ilgili programlarda, katılımcılar ve konuşmaları anlaşılmaya çalışıldığında, toplum kök paradigmalarıyla yeniden kay-naşırken devlet ve millet uyumunun, huzurunun sağlanmasına katkı anlamı öne çıkmaktadır.

Türkiye’de modernleş-tir-me doğrultusunda yukardan gelen çaba ve yönlen-dirmeler, toplumda değer karmaşıklığı yaşanmasına sebep olmuştur. Toplumu toparlayan, birlik ve beraberliği sağlamayan anlam kümelerini haiz olan değerler alanındaki hayatı yönlendirememe şeklinde söylenebilecek bu tenakuz, toplumun bütünleşmesine engel olduğu gibi toplumla bütünleşmeye de engel olabilecek ima-larla doludur. 1989 yılında kurumsallaşan bir yapılanmayla faaliyetlerini sürdü-rebilecek böyle bir haftanın oluşturulması, bu tür imalardan uzaklaşarak aslında Türkiye’de farklı minvalde ilerleyen bir laiklik istencinin türlü tezahürlerinden bi-risi olduğunu hatırlatır. Halkın değerleriyle bütünleşmesini sağlama amacı olduğu gibi halkla buluşma günleri olarak da tariflenebilir.

Modern değerleri sahiplenen ve koruma çabasıyla hareket eden seçkinci ya-pıyla gelenek ve dinle temasını bir şekilde sürdürme azmini muhafaza etmeye çalı-şan toplum arasındaki uzaklık ve mesafenin giderilme çabalarından biri olarak da okunabilir. Halkın beklentileriyle ilim, siyaset gibi elit yapıların beklenti ve hayatı okuma, kurgulama biçimlerinin bir araya geldiği, birbiriyle etkileşim hallerinin olabildiği kutlama günleri olarak da değerlendirilebilir.

Din ve geleneğe (premoderne) farklı bakış açılarının terennüm edildiği epeyce sürecek oluşumlardan geçilmiş zamanlarda, geleneğe ve dine üst statü değerleriyle mesafe koyucu, dışlayıcı bakış açılarından ziyade, toplumu ve toplumsal olanı ye-niden, benimseyegeldiği din ve geleneğini anlama ve yakınlık kurmayı sağlayacak dile yakınlık kurulabilmektedir. Bu yakınlık kurma buyurgan, hegomonik dil üs-lubu yerine, yan yanalığı ve birlikteliği çağrıştırmaktadır. Kullanışlı bir din ve ge-lenek dilinin benimsenmesi konusunda iletişime basamak hazırlayıcı farkındalık için yer açılmaya çalışılmaktadır.

Gelelim gün ve hafta ilan etme gereksinimine. Bir şeyin önemine bireyler ve aslında toplum boyutunda dikkat çekebilme amacından kaynaklanır. Biraz daha derinleşirsek aslında bir şeylerin eksikliğinin örtük beyanıdır. İlan edilen gün ve haftalarda önemine biraz daha değinilirken, ya diğer günlerin kendi zaman akış-larında es geçilen, yeteri kadar ifade edilmeyen taraflarına dikkat iması, hızla mo-dernleşen dünyada farklı gelenek ve unsurlarla karşılaşmanın ardından aidiyet ve kimliğe daha seçkinci ve vurgulayıcı atıflar, o konuda bilinçli ya da çoğu zaman oldukça duygu yüklü kuvvetli farkındalıklar yaratmak ve illaki birlik-beraberliği sağlayıcı teamülleri geliştirebilmenin iç dinamikleri, okuma boyunca karşımızda

Page 12: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

284

beliren gerçeklikler olarak ortaya çıkar. Okuma edimi, biraz da görüntünün res-minde bocalamamayı gerektirdiği için yüzeyden, çalışmalardan iç anlama ulaşıl-maya çalışılmaktadır.

Modernitenin gün gün değişen beklenti ve talepleri doğrultusunda zeminini, yönünü şaşırmaması için belki de bu tür gün ve haftaların ilanına, kutlanmasına olan ihtiyaçtan doğması da anlaşılabilir. İnanan, inancın kıyısında buluşan insan-ların şimdi nerdeyiz, nereye doğru düşmeden yol alabiliriz gibi endişeye anlam ka-tabilecek müzakere günlerine ihtiyaç var belki de. Başka türlü, modern hayat kar-şısında savrulmalardan kaçınması zor mu olacaktı? İyi ama diğer gün ve haftaların kendi içerisindeki değerlendirmeleri bir tarafa Kutlu Doğum haftaları içerisinde hangi savruluşlardan insan kendine gelebilmekte, dinlediklerinden ailesindeki çık-mazlığa, hayata karşı sorduğu sorulara cevaplar, iletişim problemlerine Peygamber hayatından bugüne dair çözümleri bulabilme şeklinde çözüm yolarına gidebilmek-te midir? Sorularım bütünüyle dışlayıcı, mesafe koyucu bir eleştiri tarzında değil. Bilakis programların amacından, hitabete kadar anlama çerçevesinde ele alınmak-tadır. Reçete şeklinde hazır sunulmuş cevaplar, şıklar, düşünme örnekleriyle ne dünya ne de ahiret saadetine ulaşmak mümkünse, reçete tarzından ziyade düşün-me becerisini geliştirmeye çalışan Peygamber örnekliği yeniden diriltilmelidir.

4- Kutlu Doğum Programlarının Amacı1989 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılmış olan Kutlu Doğum

programının amacı olarak, Hz. Peygamber’in dünyayı şereflendirmesinin sene-i devriyesinin vesile edilmesiyle onu tanıtıcı bir organizasyonun gerçekleştirildiği belirtilmektedir. İlk yapıldığı programda da haftanın sembolü olarak afişler, pan-kartlarla Ankara’nın süslendiği, değişik salonlarda bir hafta boyunca düzenlenen ilmî toplantılarla Hz. Peygamber’in şahsiyeti ve insanlığı kurtuluşa götüren mirası hakkında ilim adamları tarafından konuşmalar yapıldığı vurgulanmaktadır. Top-lantının yapıldığı salonların, ilk defa böyle bir kalabalığa, heyecana tanık olduğu da belirtilmiştir. Hayırlı bir gelenek oluşturduğu inancıyla Türkiye Diyanet Vakfı, bu kutlamaları daha geniş organizasyonlarla her yıl kutlayacağının işaretini, 1989 yılında yapılmış olan bu toplantının baskısının takdiminde belirtmektedir.6 Gele-cek yılın Kutlu Doğum programının kapsamı, 1989 yılında yapılan sempozyumun yayımlanmış baskısında belirtilmiş, İslam diyarlarından gelen misafirlerin iştira-kiyle Türkiye çapına teşmil edilerek kutlanacağı da ilave edilmiştir. Geniş çerçeve-de, kalabalık kitlelere ilmî konuşmalar yapılması amacı taşımaktadır. (2009 yılında Belçika’da Avrupa Kutlu Doğum Haftası açılmıştır.7)

Programların bu şekilde amaçlanması, “Peygamber’in vesile kılındığı hizme-

6 Kutlu Doğum Haftası 12-17 Ekim 1989, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1990, s. 7.7 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir, 2009, s. 21.

Page 13: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

285

tin önemiyle, yeryüzünde ilahi düşünceyi hâkim kılmak için verdiği mücadelenin büyüklüğüyle ve ümmetinin çokluğuna mütenasip bir program zenginliğinde anıl-ması gerektiği inancındayız”8 şeklinde açıklanmaktadır.

İlkinde Ahmet Hatipoğlu idaresindeki TRT Tasavvuf Musikisi Korosu tarafından tasavvuf musikisinden örneklerle konser verileceği, bu haftanın yıl boyu fikir ve hatıralarda tesirinin devam etmesini sağlayacak nitelikte hediyelik eşyaların da hazırlandığı, sonuçları 1990 yılındaki Kutlu Doğum Haftası’nda açıklanmak üzere bir naat-ı şerif yarışması düzenlendiği belirtilmektedir. Bu tür programlarla, hafta sona erse de Peygamber sevgisinin bütün seneyi kapsayacak şekilde devam etmesi amaçlanmaktadır.9 Birinci Kutlu Doğum Haftası Ankara’da kutlanmış olmakla birlikte Türkiye genelinde büyük ilgi görmesinden dolayı ikinci Kutlu Doğum Haftası’nın diğer illeri de içermesine çalışılmıştır.10 Programların ge-niş boyutlu ve kalabalık kitleleri içine alacak şekilde düzenlenmeye çalışılmasının bir diğer sebebi, Hz. Peygamber’in verdiği mücadelenin büyüklüğü ve ümmetinin çokluğuyla mütenasip bir program zenginliğiyle anılmasına olan gerekliliktir.11 Devlet erkânının ve popüler kişilerin katılımı, programın basın tarafından da ilgi görmesine vesile olmuştur.

Hz. Peygamber’in yeterli derecede tanınmadığı, değişen dünya şartlarına yön verecek ve insanlık problemlerine çözüm getirecek seviyede yeniden tanıma ve tanıtma gayreti içinde olunması gerektiği, 1989 yılındaki ilk programın açılı-şında vurgulanmaktadır.12 Programlar vesilesiyle Hz. Peygamber’in her yönüyle daha iyi tanınmasına ve bazı bilgilerin yeniden hatırlanmasına vesile olma amacı sıklıkla hatırlatılmaktadır. İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönet-mek görevinin Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilmiş olduğu, Başkanlık olarak halen yürütülmekte olan bu görevlerin ülke geneline daha dengeli ve etkili bir şekilde yayılmasını sağlamak amacı ile bir dizi proje geliştirilmeye çalışıldığı,13 dönemin başkanı M. Sait Yazıcıoğlu tarafından da açılış konuşmasında belirtilmiştir. Kutlu Doğum haftalarının oluşturulma sebebinin; doğru dinî bilginin, Peygamber sevgisinin yayılabilmesine yönelik faaliyetlere canlılık vermek olduğu anlaşılıyor.

Bir başka konuşmada Kutlu Doğum Haftası ve etkinlikleri, din hizmetleri ala-nında son yılların önemli bir hamlesi olarak değerlendirilmiş; bu çabaların, az bile-

8 Halit Güler, “Kutlu Doğum Haftası Açış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası 12-17 Ekim 1989, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1990, s. 9.

9 Halit Güler (Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı), “Kutlu Doğum Haftası Açış Konuşması”, a.g.e., s. 9-10.

10 Halit Güler, “Kutlu Doğum Haftası Açılış Konuşması”, 1-7 Ekim 1990 Kutlu Doğum Haftası, Ankara, 1992, s. 2.

11 Halit Güler, “Kutlu Doğum Haftası Açılış Konuşması”, a.g.e., s. 2.12 Halit Güler, “Kutlu Doğum Haftası Açılış Konuşması”, a.g.e., s. 12.13 M. Sait Yazıcıoğlu, “Kutlu Doğum Haftası Sunuş Konuşması”, a.g.e., s. 14.

Page 14: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

286

nenin bilinmesi yolunda canlı bir adım olması temenni edilmiştir.14

Barışçıllığın, birlik taraftarı olmanın hedeflendiği etkinliklerde, Türk edebi-yatında Hz. Peygamber’in sembolü olan ve aynı zamanda barışı, sevgiyi de simge-leyen bir metafor olarak gül seçilmiş, “Bana bir gül dalı verir misin?” kampanyası oluşturulmuş ve bu kampanya halk tarafından rağbet görmüştür.15 Başkanlık ya da müftülükler tarafından hazırlanan Kutlu Doğum programlarında açılış konuş-maları sonrasında protokolde bulunun kişilerden başlamak üzere gül dağıtımı ya-pılmıştır.

“Kutlu Doğum Haftası’nın amacı çok yönlüdür. Hem her kesimden insan-lara Peygamberimiz’i tanıtmak, hem onun şahsiyetinde İslam’ı anlatmak, hem de Müslümanların çağımızdaki problemleri ile ilgili yeni ve güvenilir bilgiler üretmektir.”16 Müftü ve din görevlilerinin hizmeti cami dışındaki kitlelere de götürebilmeleri, halkla bütünleşmenin sağlanması, bir başka düzeyde halkla üniversitenin bütünleşmesinin sağlanmasıdır. “İlk defa, aydın-halk ayrılığının ortadan kalkması”, “Allah’ın bir lütfu” olarak değerlendirilmiştir.17

Kutlu Doğum Haftası, eski bir devlet geleneğinin yeniden canlandırılması olarak da görülmektedir.18 Hedef kitle, bütün kesimlerden insanlardır. İfade, cami cemaati dışındaki herkes, “camiye gelen gelemeyen, namaz kılmayan, hatta inan-mayan kişilere dahi ulaşmak”19 olarak kayda geçmiştir.

Din görevlisine özel bir görev düştüğü, âdeta bir misyoner gibi çalışması ge-rektiği, kendisi okuyarak yeni bilgileri değişik kesimlere ulaştırmanın metodunu bulması gerektiği20 üzerinde durulmaktadır.

Kutlu Doğum haftalarının dini duygular, şiirler, na’tlar, münacatlarla can-landığından dolayı bir sanat şöleni olarak görüldüğü, böylece yeni şairler kazanıl-dığı, yapılan konuşmalardan özel bir kültür ve bilim kitaplığı oluşturulduğu be-lirtilmektedir. Bu bakımdan sosyal ve kültürel açıdan da bir şölen anlamının öne

14 Hamdi Mert, “Hz. Peygamber’in Hayatı”, a.g.e., s. 15.15 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu

Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. XI; Süleyman Hayri Bolay, “Açılış Konuşması”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vak-fı Yayınları, Ankara, 1996, s. 5.

16 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s.IX.

17 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s.X.

18 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s.IX.

19 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. IX.

20 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. IX.

Page 15: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

287

çıktığı vurgulanmıştır.21 Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde yapılan programlarla pek çok insana ulaşılması, Hz. Peygamber’i ve İslam’ı anlatmak, İslam’ın günümüz problemlerine getirdiği çözüm önerilerini sunmak için feyizli, bereketli, verimli bir ortamın oluştuğu22 ona atfedilen bir başka anlamdır. İslam’ın huzur ve barış dini olduğu, bu toprakta yaşayan insanları aynı duygu ve düşüncede birleştiren önemli motiflerden birinin Peygamber sevgisi olduğu, birlik ve beraberliği kuvvetlendirici niteliği açılış ve takdim konuşmalarında vurgulanmaktadır.23

Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının çeşitli boyutlarıyla Türkiye’de bir ham-lenin başlangıcı olduğu, “tabiri caizse, moda tabiriyle bir kültür çıkartması” oldu-ğu, “Anadolu’ya ve Türk dünyasına, hatta İslam dünyasına bir bilim çıkartması, bir sanat çıkartması” olduğu ve “aynı zamanda bir özveri, özeleştiri veya oto-kritik çıkartması” olduğu belirtilmiş ve “İslamiyet’in, ferden ferda, herkesin kendisini, her gün, her saatte kontrol etmesini ve içinde bir oto kontrol merkezi kurmasını istediği” vurgulanmıştır.24

Amaç çerçevesinde her sene değişik güncel konular işlenmektedir.25 Hz. Pey-gamber’in merhamet dünyasıyla insanlığı buluşturmak için en büyük görevin Müslümanlara düştüğü, bu haftanın da ihmal edilen bu evrensel görevi yeniden hatırlamak için vesile olduğu26 üzerinde durulmaktadır. Başkanlığın merkez ve taşra teşkilatlarında olmak üzere gerçekleştirilen binlerce program vesilesiyle Hz. Peygamber’in rahmet dünyasının insanlarla yeniden buluşturulduğu ve insanla-ra daha çok yaklaştırıldığı27 vurgulanarak programlardaki amaç belirtilmektedir. “Dünyada yeni bir dönüşüm için bu millete büyük görev düşmektedir. O sebeple Kutlu Doğum Haftaları bu büyük dönüşüm için önemli bir imkândır ve biz bunun şuurundayız, bunun için çalışıyoruz.”28 denilmektedir.

Üst düzey davetlilerin toplantılara katılımı, diğer mülki ve mahalli idareci düzeyinde ilginin artmasına sebep olmuştur. “Artık Kutlu Doğum haftalarına Sayın Başbakanımız teşrif edip güzel konuşmalar yapalıdan beri mülki ve mahalli

21 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. X-XI

22 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. XI.

23 Hikmet Çetin, “Huzur ve Barış Dini Olarak İslam”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s. XIII.

24 Süleyman Hayri Bolay, “Açılış Konuşması”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Tür-kiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s. 5.

25 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. IX.

26 Mustafa Çağrıcı, “İstanbul Açılış Programı Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri, s.10.

27 Mustafa Çağrıcı, “İstanbul Açılış Programı Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri, s.10.

28 Mustafa Çağrıcı, “İstanbul Açılış Programı Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri, s.10.

Page 16: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

288

idareciler de büyük alaka göstermişlerdir.”29 Toplantıların yayılmasında siyasi li-derlerin toplantılara katılmalarının etkisi olduğu anlaşılmaktadır.

Hz. Peygamber’i anlamanın amaç ve gayesinden uzaklaşarak yalnızca anlık şölen anlayışıyla icra edilmemesi, hafta içerisinde verilen mesajların bireysel ve toplumsal hayatlarda etkin ve sürekli olmasına çaba gösterilmesi, temel hedefler arasındadır.30 Çeşitli konular çerçevesinde hazırlanan programlarla toplumda far-kındalık ve duyarlılık oluşturmak amaçlanmaktadır.

Programlarda, toplumda birbirinden farklı her düşünce sahibinin, etnik köke-ni, siyasal anlayışı, sosyal statüsü birbirinden farklı kişilerin Hz. Peygamber hak-kında dinlemek, bilgilenmek için bir araya gelmeleri,31 programların insan ayrım-cılığına gitmeden birleştiriciliğini pekiştirmektedir.

5- Kutlu Doğum Haftası’yla İlgili Programlar 1989-2012 yılları arasında Başkanlık tarafından düzenlenen sempozyum ve

Kutlu Doğum Haftası açılış programlarının basılı metinleri incelendiğinde, ilmî sempozyumlara özellikle alanında söz sahibi olan ilim adamlarının, gazetecilerin veya konuyla ilgisi olan kişilerin davet edildiği görülmektedir.

Hem Müslüman bireyin, hem toplumun kendisini sorgulaması üzerinde du-rulmaktadır. Kur’an’ı okuyup anlayabilen ne kadar kişiden bahsedilebileceği, an-lamanın yetmediği, bugünün ihtiyaçlarını, problemlerini çözmek üzere onu yo-rumlayabilecek kişilerin olması32 gerektiğinden hareketle 1989 yılından bu yana yapılan sempozyum ve toplantılarda Peygamber’i tanıma ve anlama kapsamında sorular geliştirilmektedir. Ayrıca bu toplantılar, içerisinde bulunulan durumun muhasebe ve analizi için bir vesile olarak görülmektedir.

Sempozyumlardaki konuşmalar, özellikle akademik ve ilmî çerçevede yapıl-makta, Hz. Peygamber’in örnekliği, örnek ahlakı ve şahsiyeti ilmî bir üslupla anla-tılmaktadır. 1989 yılındaki toplantıya katılan gazeteci-yazar Fehmi Koru’nun ha-tırlatması, bugün için de önemini korumaktadır. Yazar, tarihî şahsiyetlere bakarak teselli ve üstünlük çıkarmayı bir tarafa bırakıp bugüne bakarak bugün ne durumda olduğumuzu belirlememiz gerektiğini hatırlatmaktadır.33

Kutlu Doğum Haftası’nda yapılan programlar ilmî, eğitim seviyesi bakımın-dan farklı düzeydeki insanlara ulaşabilme amacını taşımaktadır. Bu sebeple cami-

29 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. IX-X.

30 Yaşar Yiğit, “Açılış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası ‘Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi’ Sempozyumu, 15-17 Nisan 2011- Ankara, Ankara, 2014, s. 14.

31 Yaşar Yiğit, “Açılış konuşması”, s. 14.32 Bahaeddin Yediyıldız, “Kutlu Doğum Haftasının Düşündürdükleri”, a.g.e., s. 186.33 Fehmi Koru, a.g.e., s. 182.

Page 17: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

289

ler, okullar, Kur’an kursları ve üniversitelerde öğrenci ve akademisyenler arasında yapılan konferanslar, sempozyumlar, camilerdeki sohbetler, farklı içerik ve anla-tım üslubuyla aktarılmaktadır. Mekânsal farklılıklar ve dinleyici kitleye göre anla-tım tarzının ve muhtevanın farklılaşması; mekân, dinleyen ve konuşan arasındaki incelikli ayrımların farklı açılardan analiz edilmesi sonucunda hitabetin anlaşılabi-lirlik dengesine dikkat edildiği görülmektedir.

Her yıl, belirli konular çerçevesinde hazırlanan Kutlu Doğum programların-daki sempozyumlarda ilmî bir ifade ve içeriğin kalitesi korunmaya çalışılmaktadır. Tema olarak seçilen bir konu ekseninde Hz. Peygamber tanıtılmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca aylar öncesinden belirlenen konu, göre sempozyumda sunul-mak üzere ilan edilmektedir. Bilhassa hazırlanan bu sempozyumlarda sunulan bildiriler ilmî düzeydedir. Toplantılar, halka açık olmakla birlikte popüler dilden ziyade ilmî dil seviyesinin korunmak istendiği gözlenmektedir.

Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yapılan programlarda camilerde vaaz ve sohbetler; ilçe, köy ve kasabalara kadarki muhitlerde okul, belediye düğün salo-nu gibi yerlerde kalabalık halk kitlelerine yönelik konuşmalar yapılmaktadır. Ko-nuşmayı yapan kişiler, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan davetli konuşmacılar, il ve ilçe müftülüklerindeki müftüler ve vaizlerden olduğu gibi üniversitedeki akade-misyenlerden de olabilmektedir. İllerde geniş kapsamlı düzenlenen Kutlu Doğum programında, halkın tanıdığı konuşmacılar yer almakta, büyük kongre ve konfe-rans salonlarında yapılan bu toplantılarda dinlenilirliği ve katılımı yüksek tutmak da amaçlanmaktadır. Dinleyici kitleye giriş ve çıkışlarda yapılan ikramlar ve veri-len kitap, gül gibi hediyelerle bu haftaya olan ilgi canlı tutulmak istenmektedir.

Bazı belediyelerin bir gün boyunca ücretsiz yolcu taşıdığı, bazı kliniklerin o gün boyunca hastalardan ücret almadığı, bazı şehirlerde toplu sünnet törenleri-nin o hafta içerisinde tertiplendiği, bir kısım halk evlerinin bir hafta boyunca dinî, milli içerikli filmler gösterdikleri, liselerde bilgi yarışmaları veya Peygamberimiz hakkında araştırma yarışmaları düzenlendiği de bilinmektedir. Böylesi etkinlik-lerle Kutlu Doğum Haftası, bilgi ve bilim şölenine dönüşmektedir.34 Toplantılara katılan dinleyiciler tarafının fazlalığının oldukça önemsendiği şu ifadelerde de gö-rülmektedir: “Konferans salonları, sinema salonları dolup taşıyor.”35

Türkiye’deki televizyon programlarında 5-6 saat süren Kutlu Doğum oturum-larının yanı sıra, Türk dünyasındaki televizyonların de açılan na’t ve münacat ya-rışmalarına taleplerinden dolayı bu tür programlara heyecanla katıldıkları görül-

34 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. X. (1992, 1993 yılın-daki kutlu doğum haftalarında Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulunca aynı başlık altında tanıtım metni yer almaktadır.)

35 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. X.

Page 18: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

290

müştür. Bu durum; “böylece Türk dünyası ile sağlam bir kültür köprüsü kurduk; artık bu köprüden geçişi, çağdaş bir Deli Dumrul engelleyemez” şeklinde ifadelen-dirilmiştir. Kültürel etkinliklerin Anadolu’yu ve Balkanların yanında Avrupa’daki Türkleri de sardığı ifade edilmektedir.36

Mevlid geleneğinin Kutlu Doğum adı ile yeni bir mana ve anlayışla yaygınlık kazanması önemsenmiştir. “Mevlid merasimlerini sistematik bir şekilde düzenle-yen Selçukluların Erbil Atabegi, yani fiilen Erbil hükümdarı olan Ebu Said Muzaffe-rüddin Gökbörü (1154-1232)’dür. Bu dönem, İslam dünyasının büyük bir kargaşa içine düştüğü ve İslam itikadının bütünlüğünün son derece ciddi saldırılara maruz kaldığı bir dönemdir. Muzafferüddin Gökbörü’nün muhteşem Mevlid törenleri, bu kargaşa içinde İslam dünyasının bütünlüğünü muhafazaya dönük kültür hamle-sinin mühim bir unsurudur. Erbil’de 13. yüzyıl başlarında düzenlenen törenleri, yıkıcı akımlara karşı, bir yandan siyasi ve askeri sahada, bir yandan da ilim, sa-nat, kültür cephesinde yürütülen, böylesine şumüllü ve zaruri bir mücadelenin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. (…) Süleyman Çelebi de benzer bir kültür atmosferinin ortasında, abideleşen eserini vücuda getirmiştir. Süleyman Çelebi, eserini bir sınır boyu devleti olarak kurulmuş olan Osmanlı Devleti’nin başkentin-de ve kendilerini dine adamış akıncı ruhlu Türkler arasında, onlar için yazmıştır. Timur faciasından sonra devlet fetret halindedir ve toplum karışıklıklar içindedir. Osmanlı devlet nizamı ise Sünni İslam akidesine dayanmaktadır. Bu akide sarsı-lır veya yıkılırsa devlet de yıkılacak ve Türk milleti perişan olacaktır.”37 Burada, mevlidin bir devlet geleneği olduğu ve devletin birliğinin korunmasındaki önemi paylaşılmaktadır.

İlim ve kültür hayatında Türk milletinin birlik ve bütünlüğünü sağlamak, İslam inancına yeni bir şevk ve heyecanla canlılık kazandırılması, bu etkinliklerin katkısı olarak vurgulanmaktadır.38 Kutlu Doğum Haftası kutlamalarının giderek yaygınlaşması ve geniş bir kabule mazhar olmasının amaca ulaşıldığının birer gös-tergesi olduğu da yazının devamında belirtilmektedir.

1989, 1990 yılı programlarında konu belirlenmemiştir. 1992’den itibaren yıl-lara göre belirlenen konular ise şu şekildedir:

– 1992’de “Hz. Muhammed ve gençlik”

– 1993’te “İslam’da insan modeli ve Hz. Peygamber örneği”

– 1994’te “Doğu’da ve Batı’da insan hakları”

– 1995’te “Müslüman imajı”

36 Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. X-XI.

37 Türkiye Diyanet Vakfı, “Takdim”, 1-7 Ekim 1990 Kutlu Doğum Haftası, Ankara, 1992.38 Türkiye Diyanet Vakfı, “Takdim”, 1-7 Ekim 1990 Kutlu Doğum Haftası, Ankara, 1992.

Page 19: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

291

– 1996’da “Değişim sürecinde İslam”

– 1997’de “Türk dünyasının dinî meseleleri”

– 1998’de “İslam ve demokrasi”

– 1999’da “Üçüncü bine girerken Türkiye”

– 2000’de “Üçüncü bine girerken İslam”

– 2001’de “İslam’ın anlaşılmasında Sünnet’in yeri ve değeri”

– 2002’de “Çağımızda sosyal değişme ve İslam”

– 2003’te “İslam’ın güncel sunumu”

– 2004’te “Din-kültür ve çağdaşlık”

– 2005’te “Dinin dünya barışına katkısı”

– 2006’da “İslam ahlakı ve sevgi”

– 2007’de “İnsan sevgisi”

– 2008’de “İslam medeniyetinde bir arada yaşama tecrübesi”

– 2009’da “Küreselleşen dünyada aile”

– 2011’de “Hz. Peygamber ve merhamet eğitimi”

– 2012’de “Hz. Peygamber, kardeşlik ahlakı ve kardeşlik Hukuku”

– 2013’te “Hz. Peygamber ve insan onuru”

– 2014’te “Hz. Peygamber ve İnsan yetiştirme düzenimiz”

Konular belirlenirken güncel olaylarla da irtibatlandırıldığı gözlenmektedir. Her konu, Hz. Peygamber’in hayatı çerçevesinde akademik çevrede farklı yan ko-nularla işlenmektedir. Bilinçlenme çağrısı ve farkındalık kazandırma özelliğini ta-şımaktadır.

Görsellik, detaylara itina ile itibarını korumaktadır. Dikkatleri canlı ve sürekli tutabilmek için çeşitli enstrümanlardan yararlanılmaktadır. Mehter takımının çe-şitli marş ve ilahileri icrası, musiki korolarının ilahi okumaları, konuşmacıların ko-nuları anlatırkenki coşkusu, orada anlamlı bulunmuşluk halinin korunması konu-sunda yardımcı olabilecek teknik detaylar, Kutlu Doğum Haftası’nın pratiklerinde de muhafaza edilmektedir. Binleri aşkın insan kitlesinin dikkatini belirli konulara yoğunlaştırmada belirli görselliklerden yararlanmanın, kitle iletişimini sağlamak için elzem olması, popülerlik kavramının çerçevesinde değerlendirilebilecek bir ol-gudur.

Hafta için hazırlanmış olan kitapçıklar, eserler, kartelalar, güller hediye edil-mektedir. Hediye anlamı kapitalizm içerisinde sınırlı bir alışveriş konumunda dü-şünülebilir, ancak hediye edileceği ana gelirkenki süreci içerisinde pazar ekonomi-

Page 20: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

292

sinin kurallarına göre işleyebilmektedir.

Kutlu Doğum Haftası, Mevlid-i Nebi Haftası39 olarak da takdim edilmiştir. Bu haftanın Müslümanların her anının Resul’ü sevme ve peşinden gitme haz ve so-rumluluğunu taşımakla birlikte, her Müslüman’ın biraz daha kendisini değerlen-dirme, test etme, Hz. Peygamber’i ne kadar anlayabildiğini kontrol etme haftası olması konusunda bir ümit taşıdığı belirtilmektedir.40

Zaman içerisinde Kutlu Doğum haftalarına verilen anlam da değişmiştir. “Kutlu Doğum haftaları, önce anma toplantıları olarak başlamıştı, sonra sadece anmanın yeterli olmadığı, bunun anlamaya yönelmesi gerektiği görülünce ‘anmak-tan anlamaya’ sloganıyla devam ettirildi.”41 Ayrıca Kutlu Doğum Haftası ve Mevlid Kandili şeklindeki ikili adlandırma arasındaki ilgiye açıklık getirilmektedir. Yapı-lan programlarda her ikisinin de isim nitelemesinden ibaret olduğu, birinde Hz. Peygamber’in doğum gününe olan sevincin, diğerinde ise haftalık çeşitli mekân ve kişilerin katkılarıyla Hz. Peygamber’in ahlakı, hayat duruşu, olaylar karşısın-daki tavrının belirlenen konular çerçevesinde anıldığı belirtilmektedir. “Mevlit programları, Hicrî olarak Peygamber Efendimiz’in mevlidinin idrakidir. Kutlu Do-ğum haftaları ise miladi olarak 20 Nisan olan Peygamber Efendimiz’in dünyayı şereflendirmesinin idraki haftasıdır.”42 Kutlu Doğum programlarıyla Mevlid prog-ramları arasındaki farklar olarak, alışılagelmiş klasik mevlit geleneğinin, bu tür programlarla ilmi, kültürel ve sosyal etkinliklerle kapsamının daha da genişlediği43 vurgulanmaktadır.

Kendilerini davetlilere en güzel ev sahipliği anlayışıyla, ikramlarla (kitap, kar-tela hediyeleri, aşure, akşam vakitlerinde ise yiyecek ikramı gibi) sorumlu tutan müftülükler tarafından büyük organizasyonlar halinde, binlerce kalabalığa Pey-gamber’i anma günü icra edilmektedir.

6- Kutlu Doğum Haftalarında Anlatılan Hz. Peygamber Başkanlık tarafından hazırlanan Kutlu Doğum sempozyumu, halka açık ola-

rak ilan edilmekle birlikte her düzeydeki insana ulaşabilme dilinden ziyade daha çok ilmî dil korunmaya çalışılmaktadır. Bunun en önemli sebebi, bildiri sahipleri-nin ilmî kimlikleridir. Akademisyen ve belirlenen konularda eseri, makalesi olan araştırmacılardan seçilen ya da konuşma yapmaları için davet edilen ilim adam-

39 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri, s. 17.

40 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, s. 19-20.41 Saim Yeprem, “Paneldeki Açılış Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu

Tebliğ ve Müzakereleri, s. 35.42 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir 2009, s. 20.43 Yaşar Yiğit, “Açılış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası ‘Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi’

Sempozyumu, 15-17 Nisan 2011- Ankara, Ankara, 2014, s. 14.

Page 21: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

293

ları, ilmî seviyeyi halktan her düzeydeki kişilerin anlamalarına odaklanmadan, mevzuları ilmî yaklaşımla ele alarak farklı bakış açılarını ortaya koymaya çalış-maktadırlar. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesindeki cami, il, ilçe programlarındaki konuşmalarda ise mekân, dinleyici kitlenin eğitim, yaş seviyesi dikkate alınarak konuşmalarda anlaşılırlık ve ilgi-dikkat durumları göz önünde tutulmakta, o sene için belirlenmiş olan konunun işlenmesi hedeflenmektedir.

Kutlu Doğum programları arasındaki konferans, panel ya da sempozyumlar-da konuşulan konu içerikleri, Hz. Peygamber’i ilim adamlarından dinlemeyi önce-leyen kişilerin ilmî konuşmalara olan ilgisini arttıran, konuların başka açılardan da değerlendirilebildiğinin görüldüğü konuşmalardır.

Sempozyumlarda sunulan bildirilerin genel özellikleri* Konular hikmete, ilme olan sevgiyi artırıcı vurgu ve temalarla doludur. Far-

kındalığı, daha önce düşünülmeyene, bilinmeyene değinerek dikkat çekmeyi he-deflemektedir.

Peygamber sevgisinin, Allah’a kulluk bilincinin Müslümanları birleştiren en önemli unsurlar olduğu işlenmektedir. Peygambere olan sevginin onu tanıma, an-latma, sevme, temsil etme açısından yeni ufuklar açması temennileriyle işlenmek-tedir.44

* Konular anlaşılabilir, dikkat çekici cümlelerle ifade edilmektedir. Örneğin 2009 yılında asıl tema olarak işlenmesi hedeflenen aile konusu anlatılırken kadın-lara, annelere oldukça önem verildiği pek çok cümlede ifade edilmiştir:

“..Çocukların ve nesillerin gerçek öğretmenleri annelerdir. Annelerini ihmal eden, kadınlarını eğitemeyen toplumlar, her geçen gün daha ciddi sıkıntılarla karşı karşıyadır. Her şeyi mükemmel yapıyor değiliz, eksiklerimiz çok. Ama özellikle ka-dın hakları, kız çocuklarının hakları, kız çocuklarının okutulması ve aile değerleri-nin korunması açısından almamız gereken önemli mesafeler var.”45

“..Hz. Peygamber bir Medine toplumu oluştururken, bir İslam ümmeti oluş-tururken, bu ümmetin umm’lerden oluşacağını, yani annelerden oluşacağını çok iyi bilmekteydi..”46 “..Boşanan çiftler eş değildir ama İslam’a göre kardeştir. Hem geçmişe dönük hakları vardır, hem geleceğe dönük hakları devam etmektedir..”47

“Oysa ‘eş’ kelimesinin bizzat kendisi taraflardan birini başkalaştırmaya, öte-lemeye ve etkisizleştirmeye izin vermeyecek şekilde ‘iki uçlu’dur. Dolayısıyla eşler

44 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir 2009, s. 22.45 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir 2009, s. 22-23.46 Bünyamin Erul, “Hz. Peygamber’in Öğretisinde Aile”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir,

2009, s. 32. 47 Bünyamin Erul, “Hz. Peygamberin Öğretisinde Aile”, s. 36.

Page 22: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

294

arasındaki ilişki ‘döngüsel’ ve bütünleyici olmalıdır. Bu da ancak her iki eşin de ‘in-san’ olarak muhatabının varlığına saygı duyması ve onun gerçekliğini kabul etmesi ile mümkündür. İşte Hz. Peygamber, eşlerinin bizatihi fıtratlarında taşıdıkları bu değeri benimsemiş ve onların gerçekliği ile çelişmemiştir..”48

* Başkanlığın çalışma prensipleri, amacı yeniden anlatılmaktadır. “Diyanet iş-leri Başkanlığı, hem ülkemizin ortak değerlerini, Cumhuriyetimizin değerlerini, Cumhuriyetimizin kazanımlarını, laiklik prensibini, Atatürk ilke ve inkılâplarını, hem çağdaş dünyanın geldiği değerleri, mesajları kavrayan hem de dinimizin ana kaynaklarının doğru bilgisini, doğru şekilde insanlara aktarma gayreti içinde olan bir kurumdur.”49

* Hz. Peygamber’i tanımaya insanların ihtiyacı konusunda müştereklik vurgu-lanmaktadır. Peygamber’i tanımanın, Allah’ın davetini, mesajını tanımanın daha barışçı, daha kucaklayıcı olma anlamına geldiği, sevgi yolunda daha kanat açıcı anlamlarının bulunduğu bu haftalara verilen anlamı açıklayıcı ifadelerdir.50 Bu da birlik beraberliği pekiştiren cümleler arasındadır.

* Sempozyumlarda akademik bir bakış açısı ve düşünme biçimi, ilmin ciddi ve emek isteyen çalışma olduğu konusunda bir değer oluşturmak istendiği göz-lenmektedir. Dinleyici kitlelerde ilme karşı sevgi ve merakın da hedeflendiği söy-lenebilir.

* Sempozyumlarda daha ilmî düzeyde belirlenen konuyla ilgili detaylandırıcı açıklamalar yapılmaktadır.

7- Değerlendirmeler1989 yılından 2003 yılına kadar yapılan programlarda; Ankara’da bir sempoz-

yum olmak üzere diğer il ve ilçelerde konferans ve panellerle sadece Hz. Peygam-ber’i anma şeklinde tertiplenen programların yapıldığı, 2003 yılından itibaren ise bu programlarda Hz. Peygamber’in bütün yönleriyle tanınma, tanıtılma ve örnek ahlakının özümsenmesi üzerinde durulan konuşmaların yapıldığı ve yurtiçi ve yurtdışında yapılan etkinliklerle bu programların yeni bir boyut kazandığı ifade edilmektedir. “Bir hafta boyunca Diyanet İşleri Başkanlığı merkez, taşra ve yurtdı-şı teşkilatıyla Hz. Peygamber’i konu edinen yüzlerce konferans, panel ve sempoz-yum tertip etmektedir. Öyle ki Kutlu Doğum etkinlikleri her yıl daha artan bir ilgi ve katılımla artık stadyum ve spor salonlarında kutlanır hale gelmiştir.”51 Kalaba-

48 Huriye Martı, “İdeal Bir Eş Olarak Hz. Peygamber”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir, 2009, s. 40.

49 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir, 2009, s. 23.50 Ali Bardakoğlu, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, s. 23.51 Yaşar Yiğit, “Açılış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası ‘Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi’

Sempozyumu, 15-17 Nisan 2011- Ankara, Ankara 2014, s.13.

Page 23: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

295

lık ve büyük yapılarda organizasyon halinde icra edilen programların çoğalmasının teşvik edildiği ve bundan memnuniyet duyulduğu anlaşılmaktadır. İl ya da ilçe, köy otobüsleriyle böylesi büyük mekânlarda ve kalabalıklar içerisinde ilk defa bulunan kişilerin tecrübesi ayrı araştırma konusu olmalıdır.

Başkanlık tarafından hazırlanan sempozyum ve panellere halkın program-lardan haberdar olmasının sağlanması amacıyla; bilhassa konuyla yaşamdaki bağ ve anlamın bulunması, aktarılmasında yardımcı olacak meslek çalışanlarının vaiz, müftü, Kur’an kursu öğretmeni ve diğer din görevlilerinin katılımını sağlayacak şekilde ilanlar, davetiyeler hazırlanıp duyurulabilir. Seçici ve uyanık algılar oluştu-rulmuş olan kitleler karşısında, bildirilerini akademik ve ilmî düzeyde hazırlamış olan katılımcı ve müzakerecilerin sunum biçimleri de farklılaşabilir.

İlme günlük hayatta işe yararlılık, farkındalığın artması, bilmediklerini ve duymadıklarını bilme sevinci, ilmî bir toplantıda bulunmanın kendisine getireceği mevcut ya da ilerde mevcut olacak getirilerinin olması, her çeşit düşünce biçimine açıklık ya da kapalılık gibi pek çok neden, bulunulan ortama atfedilen anlamlardır. Bu tür anlamlarla birey duyduğu, gözlemlediği ilmî yaklaşımları farklı anlamlara bağlar. Duyulan ya da okunanlar biraz da bireyin beklenti, arayış, anlamlandırma ve yorumlama biçimiyle doğrudan ilgilidir. Bilimsel sunumların; ilgi düzeyini arttırmak, farklı düşünme biçimlerinden haberdar etmek amacında olması gerekmekteyse, her kesimden insan topluluğu önündeki konuşmalarda kitlelerin hazır bulunuşlukları, oraya gelme sebepleri hakkında ve onların bu bilgiyi aldıklarında kendileriyle ve hayatla ilgili kazanımlarının ne yönde olacağıyla ilgili gerek üstü kapalı, gerekse net ifadeler kullanılabilir. Örneğin aile sempozyumunda sunulan “İslam öncesi dinlerde ve medeniyetlerde aile”, “yerleşik (yuva) ve sürgün diyalektiği” gibi felsefi ve dinler tarihi arka bilgisi gerektiren konular, ilgi alanları için son derece bilgilendirici, merak uyandırıcı bilgiler vermektedir. Uzun senelerini akademik, sistemli bilgiye adamış olan akademisyen ve araştırmacılar, kendilerinin büyük bir dikkatle hazırladıkları konuları ilgisi olan kişilere sunmakla ödüllendirilmiş olmalıdırlar. O nedenle her malumat, arayanına sunulduğunda artacaktır. Özellikle bu yüzden sempozyumlarda bildiri sunanların seviyelere göre hitap etmelerinden ziyade kendi dinleyicisini karşısında bulması, ilim ve fikir adamını bir anlamda onurlandırmak demektir.

Hazırlanan programların sunumu, konu için kapsamlı çerçevede hazırlanmış olan sinevizyon, çeşitli ayet ve hadislerin görüntüleriyle, arka temada dini musiki ile sunulmaktadır. Görselliğin dikkat çeken imajından konu ve içerik çerçevesinde yararlanarak aktarmak, bu programlara olan ilgiyi artırmak için üzerinde önemle durulan hususlardandır ve programlara halk tarafından gösterilen rağbetin bu-nunla ilişkisi olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte gerek görsellikle işlenen Hz. Peygamber ahlakı, gerekse anlatımlarla öne çıkan ahlaki vurgular, şahısların öz benliklerine konuştuğu ve “ben nasıl olmalıyım, ne yapmalıyım bundan sonra?”

Page 24: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

296

sorularıyla bilinçlenmelerine katkıda bulunduğu sürece programların hayata dö-nük başarısı artacaktır.

Modernleşme zamanı biçimleme değil de zamana ayak uydurma olarak anla-şıldığından bu yana mekânsal birliktelikler değişime uğramıştır. En iyi konuşma türü, karşısında soru sordurma, merak uyandırma, eksikliklerini gördürebilmeyi yapabildiği ölçüde insanın bir sonraki anına ulaşabilen konuşmaysa –ki ilahi ko-nuşma şekli soru sorarak mevzuyu ya açar, ya ara ara yer verir, ya da öylece son-landırır. Kutlu Doğum etkinlikleri inananlara eksikliklerini hatırlatan, kendilerini, genel olarak hayatı sorgulamalarını sağlayan bir yapıya sahip mi, hikmete yönelik ilgiyi akleden gönüllerde uyandırabiliyor mu ve böylesi bir dili ne derece aktarabi-liyor?

Bu hafta münasebetiyle Başkanlık merkez ve taşra teşkilatında icra edilen, müftülüklere gönderilen konu çerçevesinde afiş, yazı gibi hazırlıklardan bitimine kadarki müftülükler tarafından başkanlığa iletilen haber ve bilgiler, programın ba-şarısını il ve ilçelerdeki programların köylere kadar giden boyuttaki yaygınlaşması, kalabalıklar halinde katılmalarıyla dinleyicilerin yoğun ilgisi ölçülmekte ve önem verilmektedir. Sayı (katılım), ebat yani mekânlardaki büyüklüğün içerik ve anlaşıl-mışlıkla, meselelerin hayat ve hayatlarıyla ilgisi üzerinde her Kutlu Doğum progra-mından sonra yapılacak eleştirel değerlendirme üzerinde durulmalıdır.

Kutlu Doğum programları etrafında şekillenen konular, toplumsal ve bireysel hayattaki sorunlara bir reçete sunmaktadır. Reçeteyi düzenli bir şekilde takip ede-cek olan ise programa katılan her dinleyicidir. Diğer günlerde, Peygamberimiz’in ahlakından kesitler sunan bu denli kapsamlı ve yoğun içerikli bir program yapıla-cak olsa, toplumun karşılaması nasıl olurdu acaba? Endişem, böyle bir konuşma programı yapılsa, Hz. Peygamber’i anlatmak yalnızca dinî gün ve haftalarla mı iliş-kilendirilirdi?

Toplumsal muhayyilede biten bir şey, bir anma programı, sadece bir hatırla-yış olarak mı durmakta yoksa eksiklikler, hatalar üzerindeki kişisel sorgulayışlar-la yeni başlangıçlara adım olmakta mıdır? İnsanilik, misafirperverlik yalnızca bir programdan ibaret kalmayarak iletişimin türlü tezahürlerine yansıdığında anlam bulacak ve belki biraz daha kemale erişecektir. Bu programların başarısı en fazla, kişisel ve toplumsal çıkmazlarda, hatta çıkmazlara varmadan çözüm üretebilecek bakış açıları kazandırmaktadır.

Hz. Peygamber’in eğitim metodunda her zaman cevap vermek değil de soru sordurmak, kendi dünyasının kapılarını aralayarak tefekküre adım attırmak oldu-ğuna göre Hz. Peygamber’i daha iyi tanıma ve tanıtma faaliyetleri olan günlerde anında cevap vermek değil, belki en önemlisi soru sordurabilmek yani düşündür-mek, aratmak etrafında programlar hazırlanmalıdır. Yalnızca o programa katılarak huşunun yakalandığına ve oradan ayrılmayla vazifenin tamamlandığına dair bir

Page 25: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

297

bilince mi kapılınmaktadır? Ki huşunun anlamı ürperti, yani bilinçlenmeye doğru merak ve gayreti de içerebiliyorsa, eski bilgileri dönüştürme ve olgunlaştırmada, Hz. Peygamber’e olan sevginin tezahürü olarak, iç çekiş, gözlerin buğulanması, duygusallık üzerine konduğunda huşu hayat buluyor mudur?

Bu tür cami dışı programlarda mekâna intibak, mekânın nesnelerini kısa sü-reliğine de olsa sahiplenme hususunda ayırt edici farkını ortaya koyabiliyor. Biraz sonra anlatılacak olan Hz. Peygamber örnekliğiyle, mekânda tanıdıklara seçilen yerle hep birden konumlanıp orada, yanı başımızda yer arayan birine ‘yer ayrıl-mıştır’ tavrı, Hz. Peygamber’in yaşam örnekliğinde nereye konur bilemiyorum? Mekândan ayrılırken dahi mekânla ünsiyet kurabilecek kadar mekân ötesi bir an-layışa sahip Hz. Peygamber iken, ayrılışlarda yere atılan su şişeleri gibi çöp unsuru taşıyan şeyleri geride bırakmakla sevgimizi nasıl bir anlam üzerine tezahür ettir-miş olabiliriz? Sevgi, en çok da hâlin diline muhtaç, hâlin diliyle anlaşılabilecek bir içsel yolculuksa her insan, Hz. Peygamber’e olan sevgisini söz ve davranışların kontrolüyle, kalbin arınma eylemiyle yansıtabilir. Kutlu Doğum haftalarındaki bir-birinden emekli, çeşitli programların amaca ulaşması en fazla da bu yön üzerinde durulmasıyla mümkün olacaktır.

Page 26: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

298

Abstract

Happy Birthday Week as a Popularized Phenomenon and Hz. Prophet

Described

Happy birthday weeks that adopted and proclaimed since 1989 has attracted the attention and interest of the society by the time. Initially Happy Birthday events was celebrated in Mawlid al-Nabi according to the Hijri calendar and then the ce-lebration program according to the Gregorian calendar was performed 20-27 days between April. Compassion, sincerity, different topics such as human dignity is dis-cussed on the programs of Happy Birthday Week each year. With examples from the Hz. Prophet’s life about that subject both Hz. Prophet’s outlook on life around the topic is attempted detailed and in examplary of the Prophet, Islam is tried to draw attention to the main emphasis in that subject. The concept of popularity and time and space of where the program is evaluated that especially from 1989 to 2013 in the frame of the published symposia and other programs prepared by the Presiden-cy of Religious Affairs. What extent has a style which promote society and indivi-duals that the examplary of Prophet described. To understand the reality emerging around Happy Birthday programs, especially by the Presidency of Religious Affairs and Mufti’s in the conference and symposium, the texts of siyar at the framework of Happy Birthday programs have tried to understand.

Keywords: Happy birthday weeks, popularity, spatial impact, meaning.

Page 27: Türkiye’de Tüm Yönleri ile Siyer Çalışmaları Sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/D254114/2016/2016_KARAKOSEA.pdf · 2017. 10. 2. · icra edilmeye başlanmıştır. Oldukça dolu

299

Bibliyografya

Bardakoğlu, Ali, “Açılış Konuşması”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir, 2009.

Bardakoğlu, Ali, “Açılış Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri.

Bolay, Süleyman Hayri, “Açılış Konuşması”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996.

Çağrıcı, Mustafa, “İstanbul Açılış Programı Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri.

Çetin, Hikmet, “Huzur ve Barış Dini Olarak İslam”, Müslüman İmajı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1996.

Deren van Het Hof, Seçil, “Popüler Kültür ve Siyaset”, Medya, Popüler Kültür ve İde-oloji, der: Levent Yaylagil - Nilüfer Korkmaz, Dipnot Yayınları, Ankara, 2008.

Erul, Bünyamin, “Hz. Peygamber’in Öğretisinde Aile”, Küreselleşen Dünyada Aile, Balıkesir, 2009.

Güler, Halit, “Kutlu Doğum Haftası Açış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası 12-17 Ekim 1989, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1990.

Güler, Halit, “Kutlu Doğum Haftası Açılış Konuşması”, 1-7 Ekim 1990 Kutlu Doğum Haftası, Ankara, 1992.

Korkmaz, Nilüfer - Levent Yaylagül, “Kitle Kültürü/Popüler Kültür Tartışmaları”, Medya, Popüler Kültür ve İdeoloji, der: Levent Yaylagil - Nilüfer Korkmaz, Dip-not Yayınları, Ankara, 2008.

Kutlu Doğum Haftası 12-17 Ekim 1989, Türkiye Diyanet Vakfı, Ankara, 1990.

Martı, Huriye, “İdeal Bir Eş Olarak Hz. Peygamber”, Küreselleşen Dünyada Aile, Ba-lıkesir, 2009.

Subaşı, Necdet, Dini Sosyaliteler, Tezkire Yayınevi, İstanbul, 2014.

Türkiye Diyanet Vakfı, “Takdim”, 1-7 Ekim 1990 Kutlu Doğum Haftası, Ankara, 1992.

Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, “Bana bir dal gül verir misin?”, Müslüman İma-jı (Kutlu Doğum Haftası: 1995), Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996.

Yeprem, Saim, “Paneldeki Açılış Konuşması”, İnsan Sevgisi 2007 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri.

Yiğit, Yaşar, “Açılış Konuşması”, Kutlu Doğum Haftası ‘Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi’ Sempozyumu, 15-17 Nisan 2011- Ankara, Ankara, 2014.