Upload
others
View
31
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TİROİD HASTALIKLARI
TİROİD
20 gr ağırlığında 2 lobdan oluşan bir organdır.
Tiroid bezinden T3 (Triiyodotironin) ve T4
(Tiroksin) hormonları salglanır.
Tiroid hormonları metabolizmanın belirli bir
düzende çalışmasına yardımcı olur.
Eksikliğinde metabolik olaylar yavaşlarken,
fazlalığında metabolizmada genel bir hızlanma olur
HİPERTROİDİ
Tiroid bezinden aşırı miktarda tiroid hormonu yapımı ve
salgılanmasıdır. En sık nedeni Graves Hastalığı’dır. Bunun
dışında toksik multinodüler guatr, toksik nodüler guatr da
görülür.
Hipertroidi; halsizlik, terleme, iştaha rağmen kilo kaybı,
sinirlilik, boyunda şişlik, çarpıntı, uykusuzluk, sıcağa
tahammülsüzlük, ishal gibi belirtileri vardır.
Yaşlılılarda semptomları (belirtileri) daha zayıftır. Deri ılık
ve nemli, titreme (tremor), saçlarda incelme, taşikardi
görülebilir.
Tedavisi;
Antitroid ilaçlar
Radyoaktif İyot Uptake tedavisi
Cerrahi tedavi
Kan bulgularına, yaşam tarzına, kullanılan ilaçlara göre
uygun yeterli ve dengeli bir beslenme programı
uygulanmalı,
Diyet; karbonhidrat, protein, yağ, vitamin-mineraller ve
lifden zengin olmalıdır.
HİPERTROİDİ
Sebze ve meyveler mevsiminde, taze tüketilmeli
Market alışverişinde etiket okuma alışkanlığı edinilmeli
Doymamış yağ asitlerinin (özellikle omega-3) tiroid
fonksiyonlarını düzenleyici özelliği bilinmektedir. Bu
nedenle daha fazla balık tüketmeye çalışılmalı. Haftada
en az 2 kez balık, diğer günlerde ise derisiz tavuk, hindi,
yağsız kırmızı et tüketilmelidir.
Tam tahıl ürünleri ve kurubaklagiller tüketilmeli. Kuru
baklagiller iyi birer bitkisel protein kaynağıdırlar ve
haftada 2 kez tüketilmelidir.
HİPERTROİDİ
Beslenmede keten tohumunu bulunmalı, hem lif oranı yüksek
hem de E vitamini ve çinko mineralinden zengin bir besindir.
Günde 1-2 yemek kaşığı kadar taze öğütülmüş keten tohumunu
sebze yemeklerine, salatalara ve çorbalara yemek piştikten sonra
ilave edip tüketilmeli.
İyot, tiroid fonksiyonları için elzem bir mineraldir ve
tükettiğimiz birçok besinin içerisinde de bulunmaktadır. Eğer
ihtiyacımızdan fazla alınırsa da otoimmün tiroid hastalığına
neden olabilmektedir.
HİPERTROİDİ
Hipertiroidi ve nodüler guatrı olanların aşırı iyot alımında
Hashimato tiroidi oluştuğu için iyotsuz tuz yemeleri
gerekmektedir.
E vitamininden zengin beslenmede iyodun emilimini artırır.
Çinkodan zengin badem, deniz ürünleri, et, karaciğer, tavuk,
hindi, fındık, ay çekirdeği, süt ve yumurta yeme alışkanlıklarınız
arasında olmalıdır.
HİPERTROİDİ
Selenyum minerali de tiroid hormonu için önemli rol
oynamaktadır. Selenyumundan yetersiz beslenildiğinde
kanda T4 ve TSH hormonu yükselir, T3 hormonu düşer.
İyot ve selenyum eksikliği birlikte görülürse hastalığın
şiddeti daha da artmaktadır. Selenyum seviyesinin
düşmemesi için balık, karides, dana karaciğeri, hindi ve
dana eti, mercimek, mantar, susam, ceviz, ay çekirdeği ile
tam tahıllar selenyum kaynağı besinlerdendir.
HİPERTROİDİ
Deniz ürünleri, sarımsak, su teresi, yumurta sarısı, maydanoz,
kayısı, mantar, bira mayası genel olarak troid fonksiyonları için
faydalı besinlerdir.
Tiroid hormonlarının çalışmasını azaltan yiyecekleri; beyaz lahana,
kara lahana, karnabahar, brokoli, turp, brüksel lahanası, hardal, soya
fasulyesi, yer fıstığı, darı çok fazla miktarda ve özellikle çiğ olarak
tüketilmelidir. Tiroidide en fazla görülen problem ödemdir. Bu
nedenle su tüketimi asla ihmal edilmemeli, günde 2-2,5 lt su
içilmelidir.
Çikolata bakırdan zengin bir yiyecektir ama kadmiyum da
içermesinden dolayı tiroid hastalarının dikkatli tüketmesi
gerekmektedir. Fazla alınan kadmiyum selenyumu vücuttan atar.
HİPERTROİDİ
Hipertroidi olanlar süt, peynir, deniz ürünleri, mor lahana,
turp, kuruyemiş tüketimini azaltmalıdır. Çay, kahve, alkol
ve nikotin metabolizma hızını artıracağı için
tüketmemeye çalışılmalıdır.
HİPERTROİDİ
Tiroid hormonlarının eksikliği ile oluşur.
Metabolizma yavaşlar.
Zihinsel fonksiyonlarda yavaşlama, üşüme ve soğuğa
dayanıksızlık, saçlarda kuruma, yüzde derinin şiş ve kaba
görünmesi, iştah azalması, kabızlık, anemi belirtlileri arasında
yer alır.
Yaşlılarda tanı koymak zordur. Aynı bulgular yaşlanmayla
birlikte görüldüğü için sebep tiroid mi yaşlılık mı
bilinemeyebilir
HİPOTROİDİ
Karbonhidratlı, unlu ve şekerli gıdaları az tüketilmeli,
Kafein içeren kola, kahve ve çikolata azaltılmalı,
Margarin tüketilmemeli, zeytinyağı ve sıvı yağlar tercih edilmeli,
Kilo fazla ise zayıflamaya çalışılmalı,
Haftada 2 defa balık tüketilmeli, balık yenilemiyorsa omega 3 desteği
alınmalı,
Egzersiz yapılmalı,
Protein yeteri kadar alınmalı,
Sigara içilmemeli,
Tiroid yetmezliğinde kanda A vitamini veya beta karoten yüksektir.
İlaçların içerisinde iyot ve A vitamini varsa alınmamalı.
HİPOTROİDİ
Menopozda en sık görülen sorun osteoporozdur.
Menopozda vücuttan kalsiyum atılımı hızlanır. Bu
durum kemik kütlesinin kaybını da hızlandırır. Böylece
kemiklerin gücü azalır ve kırılmaya duyarlı hale gelir.
Menopozla beraber hızla artan kemik erimesi ve kemiklerin
kırılmaya eğilimli hale gelmesine neden olacak şekilde
kemik yoğunluğunun azalmasına osteoporoz denir ve
osteoporoz bir hastalıktır.
OSTEOPOROZ
• Sırt ağrısı, bel ağrısı, boy
kısalması, kamburlaşma
görülebilir. Ancak kırık oluşuncaya
kadar sinsi bir şekilde ilerler
• Kırıklar en sık omurga, kalça ve ön
kolda görülür. Omurga kırıkları
boyda kısalma ve kamburlaşmaya
neden olurken kalça kırıkları %30-
40 oranında ölümle
sonuçlanabilmektedir.
OSTEOPOROZLU HASTALARDA
GÖRÜLEBİLECEK ŞİKAYETLER
Diyabet ve hipertroidi gibi hastalıklar
Menopoza girmiş olmak
Erken menopoza girmek veya yumurtalık ameliyatı ile
menopoza girmek
Erkeklerde erkek cinsiyet hormonunda (testosteron)
azalma
Düşük Ca içeren diyetle beslenme, D vitamini yetersizliği
Fiziksel aktivitenin az olması
Ailede osteoporoz olması
Kısa boylu, ince yapılı olmak
Beyaz tenli, açık renk gözlü olmak
Sigara ve alkol kullanımı
Kortizon ve epilepsi ilaçları gibi uzun süre ilaç kullanma
OSTEOPOROZDAKİ EN ÖNEMLİ RİSK
ETMENLERİ
• 30-35 yaşlarına kadar doğru beslenme ve egzersizle
maksimum kemik kitlesine ulaşmaktır.
Süt ve süt ürünleri, brokoli ve ıspanak gibi koyu yeşil
yapraklı sebzeler,
Sardalya ve somon balığı gibi yağlı balıklar
Tahıllar ve Ca bakımından zengin yiyecekler
Her yaşta dengeli bir şekilde tüketilmeli, risk faktörü
oluşturan yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalıdır.
Düzenli egzersiz kemikleri güçlendirir, dayanıklılık ve
dengeyi artırır.
Her yaşın egzersiz programı farklı olmalıdır. Hızlı yürüyüş
ve dans, engeli olmayan herkese tavsiye edilebilir.
Osteoporozlu hastalar kaymayan alçak ölçekli ayakkabılar
giyerek, evlerinde uygun zemin ve ışıklandırma sağlayarak
düşme riskini azaltmalıdır.
OSTEOPOROZDAN KORUNMA VE TEDAVİ
En sık görülen hastalık anemidir.
Miyelodisplastik sendrom, multiple myeloma, lösemi ve
lonfoma diğer hastalıklardır.
ANEMİ; dolaşımda eritrosit kitlesinin veya kanın
hemoglobin içeriğinin azalmasıdır. Hemoglobin oksijen
taşır ve anemide en sık şikayetler; halsizlik, nefes
darlığı, çabuk yorulma, baş dönmesi, mide bulantısı.
Bu belirtiler yaşlılıkta da gözlendiği için
«yaşlılıktandır» denilerek göz ardı edilmemelidir.
YAŞLILARDA HEMATOLOJİK SORUNLAR
Yaşlılıkta görülen aneminin en sık nedenleri beslenme
ve emilim yetersizliğine bağlı anemilerdir.
Bulguların kaynağı tespit edilmez yaşlılığa bağlanarak
önemsenmez ise anemi nedeniyle dokuların oksijen
ihtiyacı artar. Kalbe ve beyine giden oksijen azalır.
Bazen kalp krizi gelişebilir, bazen de giderek artan
unutkanlık ve demans gibi nörolojik bir tablo da
gelişebilir.
YAŞLILARDA HEMATOLOJİK SORUNLAR
En Sık Rastlanan Anemi Türleri
• Demir eksikliği anemisi
• Folik asit eksikliğine bağlı anemi
• B-12 eksikliğine bağlı anemi
• Kırmızı et,
• Karaciğer,
• Dalak,
• Balık,
• Kuru üzüm,
• Tahin-Pekmez
Demir Bakımından Zengin Gıdalar
• Şam fıstığı
• Mercimek
• Yulaf
• Ay çekirdeği
• Yeşil yapraklı sebzeler
• Yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır.
• Büyüme dönemi, gebelik, emzirme, kanama gibi gereksinimin artması,
• Midedeki asit salgısı,
• C vitamini varlığı,
• Proteinden zengin gıdalar,
• Vücuttaki demirin azalması,
Demir Emilimini Arttıran Durumlar
• Büyüme dönemi, gebelik, emzirme, kanama gibi gereksinimin artması,
• Midedeki asit salgısı,
• C vitamini varlığı,
• Proteinden zengin gıdalar,
• Vücuttaki demirin azalması,
Demir Emilimini Arttıran Durumlar
Beslenme Önerileri
• Kırmızı et, kuru baklagiller, kuru meyve
(kuru üzüm, kuru incir gibi), yeşil yapraklı sebzeler, pekmezi daha çok yiyin.
• C Vitamini demirin bağırsaklardan emilmesini arttırır. (Kuşburnu, yeşil biber, maydanoz, portakal, mandalina, yeşil yapraklı sebzeler)
• Demir emilimini azaltan besinlerden uzak
durun: kafeinli içecekler, yumurta, süt ve kepek (kepekli ekmek gibi).
Beslenme Önerileri
• Kırmızı et, mercimek, pekmez vs gibi demir içerikli yiyecekleri; portakal suyu, kuşburnu çayı gibi içeceklerle tüketin
• Demir içerikli besinler yedikten en az 2 saat öncesinde ve sonrasında çay kahve gibi emilimi yavaşlatacak içecekler tüketmeyin.
• Ette bulunan demir, sebze ve bakliyatta bulunan demire göre daha hızlı emilir. Et kaynaklı demir alımına özen gösterin.
KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDA
BESLENME
Yaşam kalitesini düşüren ve ölüm nedenlerinin başında yer alan
kalp-damar hastalıklarının başlıca risk faktörleri;
Hipertansiyon
Kanda artmış LDL-Kolesterol (Low Density Lipoprotein)
Kanda artmış Trigliserit düzeyi
Kanda azalmış HDL-Kolesterol (High Density Lipoprotein)
Sigara
Diyabet
Obezite
Kalp damar hastalıklarının temel göstergesi kan kolesterolünün yükselmesidir.
• Kolesterol; Hayvansal kaynaklı besinlerde ve tüm hücrelerde bulunan, yağ sınıfı içerisinde yer alan mum benzeri bir maddedir.
Kan kolesterolü;
Kan dolaşımında bulunur. Kandaki kolesterolün çoğunu vücut kendisi üretirken geri kalan kısmı da besinlerle alınan kolesterol oluşturur.
Bitkisel kaynaklı besinler yağ içerseler bile kolesterol içermez. Kolesterol yalnızca hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur.
• En çok kolesterol bulunan besinler
– Karaciğer
– Yumurta sarısı
– Sardalya
– Kırmızı et
Daha az miktarda kolesterol bulunan besinler
Süt ve sütten yapılan besinler
Kolesterol bulunmayan besinler
Yumurta beyazı ve bitkisel besinler
Kolesterol, kanda çözünebilmesi ve taşınması için karaciğerde
lipoproteinlerle birleşir. Yani paket edilerek taşınır. Bu
lipoproteinlerden;
HDL kolesterol (iyi kolesterol);
HDL dokulardaki kolesterolü toplayarak atılmasını sağladığı için iyi
kolesterol olarak bilinir. Yalnızca vücutta bulunur, besinler
içerisinde bulunmaz.
LDL kolesterol (kötü kolesterol) ;
Kolesterolü diğer dokulara taşıyarak arter ve diğer kan
damarlarının duvarlarında birikmesine neden olduğu için LDL,
kötü kolesterol olarak da bilinir. LDL yalnızca vücutta bulunur,
besinler içerisinde bulunmaz
Kolesterol kanda neden yükselir?
Kolesterol bulunan besinler çok yenildiğinde hem daha çok
kolesterol hem de doymuş yağ alınır. Bunun sonucunda kanda
kolesterol yükselir.
Kolesterollü besin yenmediğinde de kanda kolesterol bulunur.
Karaciğerimiz besinlerle alınmasa da kolesterol yapar ve kana
salınır. Kandaki kolesterolün % 20-30’u besinlerden gelir.
Kolesterolün yükselmesi nasıl önlenir?
HDL kan kolesterol düzeyinin yükseltilmesi;
Fiziksel aktivitenin artırılması
Eğer şişmansa vücut ağırlığının azaltılması
Toplam yağ tüketiminin azaltılması
Doymuş yağlar yerine tekli doymamış yağların tercih
edilmesi
Sigara içilmesinin engellenmesi
LDL kan kolesterol düzeyinin azaltılması;
Diyet posa miktarının artırılması
Düzenli fiziksel aktivite
Doymuş yağlar yerine doymamış yağların tercih
edilmesi
Suda pişmiş beyaz tavuk eti ve ızgara balık
Mercimek, fasulye, nohut, kepekli ekmek, bulgur,
sebze ve meyve tüketilmeli
KALP DAMAR HASTALIKLARINDAN KORUNMADA BESLENME İLKELERİ
1- Beslenmede yağın azaltılması
Beslenmede toplam yağ tüketimi enerjinin % 30’nu
geçmemelidir.
Diyette yağı azaltmanın yolları;
Yenilen tüm besinlerin yağ miktarına dikkat edilmeli
Süt ve süt ürünlerinin az yağlı veya yağsız olanları tercih
edilmeli
Balığa daha çok yer verilmeli
Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli
Yağsız dana, koyun eti ile derisi alınmış kanatlı hayvanlar tercih
edilmeli
Tahıl ve tahıl ürünleri tercih edilmeli
Yemeklerde katı yağ az kullanılmalı
Satın alınan besinlerin etiketleri üzerindeki yağ miktarları kontrol
edilmeli
Ara öğünlerde atıştırmalıklar için yağ miktarı düşük besinler
tercih edilmeli
Uygun pişirme yöntemlerini seçerek yağ kullanımı azaltılmalı ya
da kullanılmamalı
Beslenmede kuru baklagillere daha çok yer verilmeli
Ev dışında yemek yenildiği zaman yağsız/az yağlı
yemekler tercih edilmeli
2- Diyette doymuş yağlar azaltılmalı
3- Doymamış yağlar tüketilmeli
4- Diyette kolesterol kaynakları sınırlandırılmalı
5- Posa tüketimi artırılmalı
6- Daha fazla meyve ve sebze tüketilmeli
7- İdeal vücut ağırlığı korunmalı, birey şişman ise ideal ağırlığına
ulaşmalı
8- Fiziksel aktivite artırılmalı
9- Hipertansiyon var ise kontrol altına alınmalı
10- Sigara içiliyor ise bırakılmalı (sigara kan basıncını ve kalp atım
hızını artırır. HDL kolesterol düzeyini düşürür, kanın pıhtılaşma
eğilimini artırır ve ani kalp krizine neden olur)
11- Stres azaltılmalı
12- Alkol tüketiminden kaçınılmalı
BÖBREK HASTALIKLARINDA BESLENME
Böbreklerin en önemli görevi;
Besinlerin vücutta kullanıldıktan sonra oluşan atık
maddelerin uzaklaştırılmasıdır.
Genellikle üst solunum yollarında başlayan Beta-hemolitik
streptokok enfeksiyonunun böbreklere geçmesiyle hastalık
oluşur.
Böbrek fonksiyonlarının bozulmasına bağlı olarak gelişen
böbrek hastalıklarında üre, kreatinin ve özellikle potasyum çok
yükselir. Kandaki elektrolitlerin dengesi bozulur.
Böbreklerin süzme yetenekleri azaldığında tuzu ve üreyi
dışarı atamaz. Sonuç olarak bacaklarda, göz altında vücudun
diğer kısımlarında su toplanması (ödem) görülür. Hastalık
ilerlediğinde protein atılımı da olur (Nefrit).
Beslenme tedavisindeki ilkeler
Uygun miktarda enerji ve protein alınması
Uygun vücut ağırlığının sağlanması ve/veya korunması
Diyetteki besin öğelerinin yeterli miktarda alınması
(sodyum, fosfor, potasyum, sıvı, vitamin-mineraller)
Hastalığın belirtileri ve diyetin niteliği;
Belirtiler Diyetin Niteliği
1- İdrar çıkışı yoksa, ödem varsa, idrar az ve çok bulanıksa
1-2 gün proteinsiz tuzsuz besinler verilir. En uygunu; şeker, nişasta, meyve, yağ karışımı tatlılardır.
2- İdrar biraz fazla fakat kan üresi yüksek ve ödem varsa
Az proteinli, tuzsuz besinler verilir, Nişasta, şeker, meyve, yağ karışımı tatlı yanında 1 adet yumurta, 2 kase sütlü tatlı verilir.
3- Kan üresi normal düzeyine yaklaşır, ödem devam ederse
Tuzsuz, kaliteli protein içeren yüksek enerjili diyet verilir. Günde 1 yumurta veya 1 yumurta kadar et, 2 kase sütlü tatlı, meyve kompostosu, pirinç pilavı uygun yiyeceklerdir.
4- Çok fazla idrar çıkarılırsa bu idrarla vücuttan protein atımı olur, kanda albümin azalır kan lipitleri artarsa
Yüksek enerjili, yüksek proteinli; kolesterolü ve doymuş yağı az diyet verilir. Yemekler sıvı yağ ile pişirilir. Yoğurt, sütlü tatlılar, tavuk ve balık eti tercih edilir.
Bazı böbrek hastalarında potasyum birikimi olabilir. Bu durumda
hastanın diyeti potasyumun azaltılması yönünde
düzenlenmelidir.
Potasyum kaynakları olan çay, kahve, yeşil yapraklı sebzeler,
bileşiminde potasyum tuzu bulunan kabartma tozları, meyve
suları gibi yiyeceklerden sakınılır. Meyve ve sebzeler pişirilip suyu
süzülürse, potasyum miktarı azalır.
Hastalar iştahsızdır. Sık aralıklarla az beslenir. Tuzsuz yemekler
limon sıkılarak ya da yoğurtla birlikte alınırsa daha kolay
tüketilebilir.
Hastalar yeterince besin alamadıklarında zayıflar ve dirençleri
azalır. Hastanın yeterli enerjiyi alması için şeker, nişasta, yağ
karışımlı tatlılar önerilir. Proteinsiz diyet 1-2 gün içindir. Alınan
besinin protein kalitesi yüksek ise alınacak miktar azaltılabilir.
Bu nedenle düşük proteinli diyetlerde kaliteli protein
kaynakları kullanılır.
Bütün bunların amacı, üresi yüksek olan hastaya az fakat
vücutta kullanımı yüksek iyi kaliteli protein vererek protein
ihtiyacını karşılamaktır.
GASTRİT VE ÜLSERDE BESLENME
Gastrit; mide yüzeyinin iltihaplanmasıdır.
Nedenleri;
Fazla aspirin ya da aspirinin yapısında yer alan salisilatları içeren
ilaçların kullanımı (domates saklamak için kullanılan toz salisilat
yapısındadır)
Aşırı sigara ve alkol tüketimi
Röntgen ışınları ile aşırı temas
Uzun süreli yetersiz ve dengesiz beslenme
Hızlı yeme
Çok sıcak yeme ve içme
Sık besin zehirlenmesi
Gastrit belirtileri;
Yemeklerden sonra şişkinlik
Ağrı
Bulantı ve kusma
Bu şikayetler bireyin besin alımını güçleştirdiğinden ve kanama
olasılığını artırdığından zayıflık ve kansızlığa yol açar.
Ülser; mide salgısının aşırı artmasıyla oluşan yaralardır.
Yaralar, mide ve 12 parmak bağırsağında oluşabilir.
Nedenleri;
Helycobacter pylori enfeksiyonu
Uzun süren yetersiz ve dengesiz beslenme
Fazla ve sık aspirin tüketimi
Alkol tüketimi ile hücrelerin yıpranması ve sinirsel baskı
ile mide salgılarının artmasıdır.
Oluşan yaralar sebebiyle kişi kan kaybetmeye başlar. Az miktarda
kanamada durum farkedilmeyebilir. Mide salgısını uyarıcı aspirin
alımı, uzun süre aç kalma ya da sinirsel baskı ile kanama birden
hızlanabilir. Kan siyah ve kahve telvesine benzer.
Gastrit ve ülser tedavisi için Helycobacter pylori’nin uygun
antibiyotikle tedavisi ve beslenmenin düzeltilmesi zorunludur.
Beslenme kuralları;
1- Besinler düzenli aralıklarla alınarak midenin boş
kalmasının önlenmeli
2- Yemekler normal ısıda olmalı, yavaş ve iyi çiğnenerek
yenmelidir. Böylece diri besinin, aniden alınan besinin sıcak
veya soğuk etkisiyle yarayı zedelemesi önlenir.
3- Yemekler suda pişirilerek ağızda kolayca ezilebilecek
duruma getirilmeli, kızartmalardan kaçınmalı
4- Koyu çay, kahve, alkol, boza, et suyu, sirke, tavuk suyu,
işkembe, acı biber gibi mide salgısını uyaran yiyecek ve
içeceklerden kaçınmalı
5- Sebze ve meyvelerin kabuk ve çekirdek kısımları yarayı
açıcı etkinlik gösterdiklerinden ağızda iyi ezilmeyen bu
kısımlar ayıklanmalı ve gerektiğinde pişirilerek yenmeli
Kanamadan sonra birkaç gün saat başı bir küçük
bardak süt alınır. Kanama düzelince, diyete başka besinler
eklenir. İkinci aşama diyeti olarak isimlendirilir.
Yemekler imkana göre 6 öğünde alınır. Süt ve sütlü tatlılar
yanında pilav, makarna, haşlanmış patates, pişmiş yumurta,
pişmiş sebze, meyve kompostosu yenir. İkinci aşama diyetine
geçilir.
Akşam geç yatılırsa veya sabah erken kalkılırsa takip eden
zamanda 1 küçük bardak süt içilebilir.
GUT HASTALIĞI’NDA BESLENME
Gut; hücre çekirdeğinde yer alan nükleik asitlerin (DNA ve RNA)
bileşiminde bulunan pürin metabolizması bozukluğu sonucu
oluşan bir hastalıktır. Pürinin yıkımı ile oluşan ürik asit kanda
yükselir, ürik asidin tuzları da eklemlerde birikerek şiddetli
ağrılara neden olur.
Nedenleri;
Hiperürisemidir. Beslenme düzeni, genetik yakınlık veya ürik asit
tuzları olan üratın yeterince atılamaması
Beslenmede ürik asit oluşturan pürinden sakınılmalıdır. Pürinden
zengin besinler olan havyar, ançuez, av etleri, sardalya
yenmemelidir.
Sığır ve koyun etleri, tavuk, balık, kuru baklagiller, mantar,
ıspanak ve karnıbahar orta düzeyde pürin içerirler. Özellikle
atakların geldiği sırada bu grup besinlerden sınırlı miktarda
alınmalıdır.
Belirtileri;
Tekrarlayan akut enflamatuvar artrit (kırmızı, hassas,
sıcak, şiş eklem) ataklarıdır.
En sık ayakta gözlenir. Topuk, diz, bilek ve parmak gibi diğer
eklemler de etkilenebilir. Eklem ağrısı genellikle gece başlar.
Sebebi gece vücut ısısının düşük olmasıdır.
Diğer tıbbi sorunlarla birlikte ortaya çıkar.
Abdominal obezite, insülin direnci, hipertansiyon
Ayrıca yağ, ürik asit atımını azalttığı, su ise artırdığından,
yemekler az yağlı yapılır, çorbalar birinci sırada yer alır ve bol sıvı
alınır. Yine sebze ve meyveler çok alınarak idrarın alkaliye
dönüşmesi sağlanarak ürik asidin atımına yardımcı olunur.
Gutlu bireylerin çoğu şişmandır. Bu bireylerin birdenbire
zayıflamaları kan ürik asit düzeyini yükseltebilir. Şişman bireyler
enerjisi yoğun besinleri azaltarak yavaş yavaş zayıflamalıdır.
KARACİĞER HASTALIKLARI’NDA
BESLENME
Proteinler karaciğerde yapılır.
Proteinin yapı taşı aminoasitlerden ayrılan amonyak
karaciğerde üreye çevrilerek sıvılarla vücuttan atılır.
Yağların sindirimi için gerekli safra karaciğerde oluşur.
Yağda eriyen vitaminler, demir, glikojen karaciğerde
depolanır.
Alkol karaciğerde enerjiye dönüşür.
Karaciğer hastalıklarının en çok bilineni enfeksiyöz
hepatit (sarılık) ve sirozdur.
Hastalarda; iştah azlığı, bulantı ve kusma görülmesi besin alımını
azaltır.
Hastalığın ilk döneminde hasta karaciğer amonyağını üreye
çeviremediği için kanda amonyak yükselir. Sirozda da amonyaklı
su birikir ve karın şişliği olabilir.
Hastalıkta yıpranan karaciğer hücrelerinin onarımı için iyi kaliteli
protein içeren ve enerjisi yüksek diyet alınması gerekir.
Fazla alınan yağ ise karaciğeri safra yapmaya zorlar.
Hastanın diyeti hastalığın belirtilerine ve hastanın durumuna göre
ayarlanmalıdır.
Belirtilere göre besin önerileri;
1- Kanda amonyak yüksek olduğu dönemde proteinli besinler
azaltılmalıdır. Kaliteli protein kaynakları olan süt, peynir, yoğurt, yumurta,
tavuk, balık ve et gibi besinler kullanılarak hem vücuda aşırı protein
vermekten kaçınılır hem de bireyin protein ihtiyacı karşılanır.
2- Ödemli durumda tuz sınırlandırılır
3- Bunların dışındaki durumlarda yağı biraz az, hastanın kolayca
yiyebileceği ve sindirimi kolay besinler verilir.
DİYARE VE KONSTİPASYONDA
BESLENME
Diyare, kendi başına bir hastalık değil, bir çok hastalığın
belirtisi olabilir. Diyareye neden olan etmenler; tifo, kolera,
dizanteri, gibi bağırsak enfeksiyonları, besin ve ilaç
zehirlenmeleri ve kronik beslenme yetersizliğidir.
Diyare, vücuttan kaybolan su ve tuzun yerine konulması ve
uygun bir beslenme ile iyileştirilebilir. Diyareli bireyin aç
kalması önlenir. En iyi besin yoğurttur. Yoğurt, kaynamış su
ve tuz eklenip ayran olarak içilebilir. Pirinç lapası ile
karıştırılarak, üzerine pekmez dökülerek veya sade olarak
yenir.
Diyare durumu azalınca şeftali suyu, ekşi elma suyu, koruk suyu, havuç
suyu veya ezmeleri verilmeye başlanır.
Diyare tedavisinde en önemli nokta, vücuttan kaybolan su ile tuzun yerine
konması ve besin depolarının boşalmasının önlenmesidir.
Konstipasyonun nedenleri farklıdır. En önemli nedeni diyetin az posalı, az
sulu olması ve hareketsizliktir. Aniden oluşan kabızlıklarda bağırsak
tıkanmalarından şüphelenilmeli ve hastaneye başvurulmalıdır.
Genellikle, uzun süreli konstipasyonun önlenmesinde uygun beslenme ve
beden hareketleri faydalıdır. Konstipasyona meyilli olanlara sabah kalkınca
1 kaşık kayısı veya erik marmelatı ile 1 su bardağı su veya ıhlamur içmeleri
ve 15-20 dakika beden hareketi yapmaları önerilir.
DİSFAJİ (YUTMA BOZUKLUĞU) VE
ASPİRASYONDA BESLENME
Besin içeriği, mide sıvıları ve/veya tükürüğün hava yollarına
tekrarlayan geçişi kronik solunum sistemi semptomlarına yol
açar.
Videofloroskopik (modifiye baryum yutma çalışması. Hastalara
içerisine baryum karıştırılmış farklı kıvamlarda yiyecekler verilir)
yutma çalışması, yatak başı klinik değerlendirme, pH probu,
akciğer grafisi ile tanı konulur.
Alınan sıvıların akışkanlığındaki değişiklik olasılığı, ağızdan hiçbir
şey alınmaması durumu olasılığı, sıvı ve katı ile beslenme
yöntemindeki olası değişiklikler beslenmeyi etkiler.
Yutma Disfonksiyonu;
İstemli ve istemsiz hareketlerin koordinasyonu, normal yutma
için gereklidir. İstemli kısmı katı veya sıvılar ağıza alındıktan sonra
farinkse gönderilmesidir. İstemsiz olan kısmı ise yumuşak damak,
nazofarinksi kapattığında başlar. İstemli veya istemsiz aşamalar
içerisindeki herhangi bir anormallik, bir miktar subglottik bölgeye
geçişe ya da belirgin biçimde aspirasyona (besinlerin nefes
borusu yolu ile ciğerlere kaçması) neden olur.
Videofloroskopik yutma çalışması yaşlının ağızdan sıvıları hiç
almadığı durumda hangi yoğunluktaki sıvının güvenli olduğunu
veya herhangi bir sıvının güvenli olup olmadığını, ya da hangi
besinlerin aspire edildiğini saptar.
Girişimler;
Bireyin yiyecek, sıvı ve sekresyonu aspire etmesini önlemek
ve beslenmeyi sürdürmek.
Ağızda biriken sekresyonlar sürekli aspire edilmeli
Beslenme sırasında hasta semi fowler pozisyonunda
olmalı ve başı dik öne doğru tutulmalı
Su yerine kıvamı daha yoğun sıvılar
tercih edilmeli
Girişimler;
Hasta sık, küçük öğünler şeklinde beslenmelidir.
Acele edilmeyerek ağzındakileri yutması için zaman
tanınmalıdır.
Ağız içerisinde yiyecek kalıntısı olup olmadığı kontrol edilmeli
ve ağız bakımı verilmelidir.
Hasta aspirasyon bakımından gözlemlenmelidir.
Nazogastrik beslenen hastalarda tolerans kontrol edilmelidir.
Bulantı ve kusması olan hastalar dikkatli gözlemlenmeli ve
doktoruna bilgi verilmelidir.
GASTROENTERİT’TE BESLENME
Mide ve bağırsakların enşamasyonudur (iltihabi durum). Diyarenin
yanında bulantı, kusma, ateş ve karın ağrısı olabilir. Sebebi genellikle
bakteri veya virus olabilir.
Her yaşta görülebilir.
En önemli sonucu sıvı kaybıdır. Öykü ve fizik muayene ile tanı konulur.
Eşlik eden başka bir hastalık durumu olmadan kusma, ishal, kanlı ve safralı
olmayan kusma, kanlı olmayan ishal 7 günden az bir süredir devam
ediyorsa;
Su kaybının derecesi belirlenmeli,
Hipoglisemi belirti ve bulguları varsa glukoz düzeyi düzenlenmeli
Oral rehidratasyon solüsyonu (ORS) veya tolere edilen
herhangi bir besinle az miktarda sık beslenme (her 10
dakikada bir) yapılmalı
Dehidratasyon yok ise çocuğun tercih ettiği yaşa uygun
diyete devam edilir. Normal diyete muz, pirinç, elma ve
kızarmış ekmek gibi besinler eklenebilir.
Hafif/Orta/Ağır dehidratasyon var ise oral dehidratasyon
solüsyonu verilmeli, durum değişmez ise intravenöz sıvı veya
nazogastrik ile ORS verilmeli, rehidratasyon sağlandığında ilk
fırsatta yeniden normal diyet ile beslemeye başlanmalıdır.
VİTAMİN VE MİNERALLERE BAĞLI HASTALIKLARDA
BESLENME
A vitamini;
Besinlerde 2 şekilde bulunur:
1- A vitamini halinde
2- Pro A vitamini (karoten) halinde, vücuda alındıktan sonra ince
bağırsak mukozalarında ve karaciğerde A vitamini haline gelir.
Vücudun ihtiyacı olan A vitamini kanda ve diğer hücrelerde
bulunur. Fazlası karaciğerde depo edilir. Isıya dayanıklı olmasına
rağmen kolay okside olur ve vitamin özelliğini kaybeder (Acımış
yağlarda olduğu gibi)
Görevleri;
1- Vücudun dış yüzeyini, sindirim, solunum, üreme ve görme
organlarını dış etkenlerden koruyan epitel hücrelerin normal
çalışması için gereklidir.
2- Kemik gelişimi ve üreme için gereklidir.
3- Gözün ışık uyumu için gereklidir.
4- İmmün sistemin savunma görevinde yardımcıdır.
Eksikliği;
1- Vitamin A yetersizliği gözün ışığa karşı duyarlılığının
ayarlanamaması nedeniyle gece körlüğü oluşumuna sebep
olur. Gözde kuruma, kızarma, şişme gözlenir.
2- Kemikler ve dişler normal gelişmez
3- Deride kuruma ve pullanma
4- Üreme organlarının çalışmasında aksaklıklar
Vitamin A zengin besinler;
1- Hayvansal kaynaklı besinler; balık yağı, tereyağı, karaciğer, yumurta
sarısı. Et, yağsız süt ve peynirde çok azdır.
2- Bitkisel kaynaklı besinler; A vitamininin ön maddesi karoten bulunur.
Karoten daha çok yeşil yapraklı sebzeler, sarı sebzeler ve sarı meyvelerde
bulunur. Yiyeceklerdeki karotenin sadece 1/12-1/24’i A vitamini için
kullanılır.
Fazlası zararlıdır. Emilebilmesi için safraya ihtiyaç vardır. Hastalık
durumunda A vitamini ihtiyacı artar.
Vitamin K;
Günlük besinlerde yeteri kadar bulunduğu ve kalın bağırsak
bakterileri tarafından da üretildiği için eksikliği fazla görülmez.
Ancak sindirim sistemi bozuklukları, karaciğer ve safra kesesi
hastalıkları K vitamininin kullanılmasını engeller. Fazla miktarda
antibiyotik alımı bağırsak bakterilerine zarar vereceği için K
vitamini kaynağı zarar görür.
K vitamini kanın normal pıhtılaşmasını temin eden protrombin
sentezi için gereklidir. Eksikliğinde kan pıhtılaşmaz.
K vitamini zengin besinler;
Yeşil yapraklı sebzeler, balık, süt ve et.
Thiamin (B-1 vitamini);
Eksikliğinde Beriberi hastalığı görülür.
Isıya karşı duyarlıdır. Yüksek sıcaklıkta ve alkali ortamda
vitamin özelliğini kaybeder.
Enerji metabolizmasında görevlidir. Besin öğelerinin enerjiye
çevrilmesinde gereklidir.
Eksikliğinde belirtileri:
1- İştah azalması, yorgunluk, kusma, baş dönmesi, sindirim
sistemi bozuklukları
2- Sinir sistemi bozuklukları
Beriberi hastalığında eklem şişmesi ve ağrılar yüzünden
refleks hareketlerinin durması ile denge kaybolur. Thiamin
eksikliği giderilmez ise ölümle sonuçlanabilir.
Vücutta depo edilmez. Her gün yeteri kadar alınmalıdır.
Yetişkin bir bireyin ihtiyacı almış olduğu 1000 kkal için 0.4
mg’dır. Eğer 3000 kkal olursa 1.2 mg tiamin alınmalıdır.
Fazlası idrarla dışarı atılır.
Thiamin zengin besinler;
Karaciğer, kuru baklagiller, tahıllar (buğday, çavdar, mısır),
ceviz, fındık, süt ürünleri, yumurta, et ve sebzeler.
Tahıllarda bulunan thiaminin çoğu tahıl tanesinin öz ve kepek
kısmında bulunur. Öğütülme sırasında kepeği ayrılan beyaz unda
thiaminin % 65-90’ı kaybolur. Pirinçte ısı ile dışındaki sarı bölge
ayrıldığından dolayı kabukla beraber thiamin atılmış demektir.
Ülkemizde tahıl çok tüketildiği için thiamin eksikliği fazla
görülmez.
Riboflavin (Vitamin B-2);
Karbonhidrat, yağlar ve proteinlerin metabolizmasında görevlidir.
Eksikliğinde belirtileri;
1- Gözde kan damarları genişlemeye meyillidir
2- Deride, dudak, burun ve göz kenarlarında çeşitli yaralar
görülür
3- Sinir sistemi bozuklukları ve anemi görülebilir
Riboflavin ışığa duyarlıdır. Riboflavin içeren besinler ışıkta
uzun zaman bekletilirse riboflavin oranı azalır. Suda eriyen bir
vitamin olduğu için sebzeler haşlandıktan sonra atılırsa kaybedilir.
Riboflavin zengin besinler;
Karaciğer, böbrek, et ve benzeri ürünler, süt ve süt ürünleri, yumurta yeşil
yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, tahıllar.
Günlük ihtiyaç metabolizma hızına bağlıdır. Bu nedenle büyümekte olan
bireylerde daha fazla ihtiyaç vardır.
Riboflavin fazla depo edilmez. Her gün bir miktar dışarı atılır. Fazla alınırsa
idrarla atımı da fazlalaşır. Karaciğerde depo edilen riboflavin miktarı alınan
protein miktarına göre değişir. Protein yetersizliğinde riboflavin
karaciğerde tutulamadığından riboflavine ihtiyaç artabilir.
Günlük ihtiyaç 1.2-1.4 mg’dır. Alınan her 1000 kalori için 0.55 mg önerilir.
Gebe ve emziren kadınlarda biraz daha fazladır. Düşük kalorili diyet
uygulanırsa günlük 1.2 mg alınmalıdır.
Niasin (Nikotinik asit Vitamin B3);
Pellegra hastalığından sorumludur. Suda çözünür. Işık, ısı,
alkali, asit ve oksidasyona duyarlıdır.
Eksikliğinde;
1- Sinir sistemi bozuklukları, hal ve hareket anormallikleri,
depresyon
2- Sindirim sistemi bozuklukları,
3- Deride yaralar (derideki yaralar simetriktir)
Belitiler Pellegra hastalığını kapsar.
3 D (Dermatit, Diyare, Demans)
Pellegra hastalığı niasin eksikliği yanında tüberküloz tedavisinde
temel ilaç olan izoniyazidin kullanımına bağlı olarak da ortaya
çıkabilir. Alkoliklerde, böbrek hastalığı nedeniyle diyetle beslenen
bireylerde, karsinoid tümör varlığında doğumsal bir hastalık olan
hartnup (triptofan ve nötral aminoasitlerin bağırsak ve
böbreklerden emilim bozukluğu) hastalığında da pellegra
oluşabilir.
Niasin zengin besinler;
Maya, karaciğer, böbrek, kalp, et, balık, ceviz, fındık, fıstık, kuru
baklagiller, bulgur, süt, yumurta. Niasin besinlerin pişme suyu ve
tahılların kepeği ayrılmadığı sürece kaybolmaz.
Günlük ihtiyaç; Yetişkin bir bireyin günde 12-15 mg
(alınan her 1000kkal için 6.6 mg). Depo edilemez.
Günlük miktarın besinlerle alınması gerekir.
Pridoksin (Vitamin B-6);
Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması,
hemoglobin sentezi için gereklidir.
Eksikliğinde;
Sinir sisteminde bozukluklar, anemi, deride yaralar.
Pridoksin ışığa duyarlıdır. Işıkta ve sıcakta bekletilen
besinlerde kayıp oluşur. Çok çeşitli metabolik faaliyetlerde
görevlidir ve bireyler arasında genetik farklılıklar günlük
ihtiyacı da etkilemektedir.
Günlük ihtiyaç; bazı bireylerde 1 mg’dan azdır. Depo
edilemez günlük olarak besinlerden temin edilmelidir.
Pridoksin zengin besinler;
Karaciğer ve sakatatlar, süt ve süt ürünleri, tahıllar, kuru
baklagiller, muz, balık, maya. Protein alımı artarsa pridoksin
alımı da artmalıdır. Alınan her gr protein için 0.016 mg’dır.
Pantotenik asit (Vitamin B5);
Karbonhidrat, protein ve yağ metabolizması için gereklidir. Hayvanlarda
belirtileri daha fazladır. İnsanlarda belirtilere daha az rastlanır. Vitamin B5
insan bağırsak florası tarafından sentezlendiği için eksikliğine sık
rastlanmaz.
Eksikliğinde;
Ayaklarda yanma, sinir sisteminde bozukluklar, saç dökülmesi görülür.
Savaş esirlerinde görülen Burning Foot sendromunun vitamin B5
eksikliğine bağlı olduğu düşünülmüştür.
Vitamin B5 zengin besinler;
Brokoli, mercimek, buğday, yumurta ve yeşil yapraklı sebzeler.
Günlük ihtiyaç; 5 mg’dır.
Biotin (Vitamin H);
Üre oluşumu, yağ asitlerinin ve amino asitlerin metabolizması
için gereklidir. Besinlerde yeterince bulunduğu için eksikliğinde
oluşabilecek belirtiler görülmez.
Sadece çiğ yumurta akını fazla tüketen bireylerde saç dökülmesi
ve deride yaralar görülür. Yumurta akında bulunan avidin proteini
biotine bağlanarak vücutta kullanılmasını engeller. Biotin ince
bağırsaklarda bakteriler tarafından da sentezlendiği için
yeterlidir. Günlük ihtiyaç; 50 mcg’dır.
Folik Asit (Folat);
Amino asit metabolizması ve kan hücrelerinin yapımında gereklidir.
Eksikliğinde;
1- Anemi
2- Deride yaralar
Folik asit eksikliğinde oluşan anemi ile demir ve vitamin B6
eksikliğinde oluşan anemi arasında fark vardır. Folik asit eksikliği sebebiyle
oluşan anemi makrositik anemi adını alır. Kırmızı kan hücreleri sayı
bakımından fazla ve şekilleri anormaldir. Beyaz kan hücreleri sayı
bakımından azalır.
Yeni doğanlarda, besin öğelerinin ince bağırsaktan kana emilemediği
durumlarda (çölyak gibi) ve karaciğer hastalığında görülebilir.
Folik asit zengin besinler;
Karaciğer, böbrek, etler, koyu yeşil yapraklı
sebzeler, karnabahar, meyveler, süt ve süt
türevleri, tahıl ve kuru baklagiller.
Günlük ihtiyaç; yetişkin bir bireyde 0.4 mg
Anemi olgularında; yetişkinler için 15 mg
Yaşlılarda ve kalp hastalığı riski olanlarda; 0.4 mg
(homosisteini normalleştirmek için)
Işığa duyarlıdır. Suda erir. Besinlerin piştiği su atılmamalıdır. Fazla
depo edilmez. Bağırsaklardaki bakteriler tarafından sentezlenir.
Sulfamidli ilaçlar bu üretimi etkiler. Folik asitin etkin olması için C
vitamini gereklidir. Vitamin C yetersiz alınırsa folik asit eksikliği
görülür. Ayrıca ağızdan alınan doğum kontrol haplarının folik
asite ihtiyacı artırdığı düşünülmektedir.
Kobalamin (Vitamin B12);
Amino asitler ve nükleoprotein metabolizması için gereklidir.
Böbrek kanamaları ve karaciğer hastalıklarında önleyici etkisi
vardır.
Eksikliğinde pernisyöz anemi görülür.
Pernisyöz anemide alyuvarlar ve akyuvarların sayısı ve hemoglobin miktarı
azalır. Hastada sindirim sistemi bozuklukları, yorgunluk ve baş ağrıları
görülür.
Pernisyöz aneminin sebepleri;
1- Hayvansal besinlerin yokluğu nedeniyle vitamin B12 alınamaması
2- Vitamin B12’nin bağırsaklardan kana emilmesi, midede bulunan
intrinsik faktörün etkisi ile mümkündür. Midede asit yokluğu intrinsik
faktörün yokluğuna işarettir.
3- Sindirim sistemindeki bozukluklar, B12’nin bağırsaklardan emilimini
güçleştirir. Yaşlılarda mide salgısı azaldığı için yetersizlik daha sık görülür.
Günlük ihtiyaç; yetişkin bir bireyde 2.4 g
Vitamin B12 zengin besinler;
Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, balık, yumurta.
Bitkisel besinlerde B12 bulunmaz. Hayvansal
besinlerden yararlanmayan bireylerde B12 eksikliği
görülür. Bitkisel kaynaklı beslenen gebelerde folik asit
veriliyorsa B12 de verilmelidir. Bitkisel kaynaklı
beslenen bireylerde günde 2 bardak süt ve 1 yumurta
ile B12 ihtiyacı karşılanabilir.
Askorbik Asit (Vitamin C);
Eksikliği Skorbüt hastalığı’na sebep olur.
Görevleri ve eksikliğinde belirtiler;
1- Dokuları birleştiren kollojenin oluşumu için gereklidir.
Eksikliğinde; diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve
ağrılar, vücudun diğer bölgelerinde ufak darbelerde
kanamalar görülür. Belirtilerin fazlalığı sonucu skorbüt
görülür. Ağrılar hastayı hareketsiz bırakabilir.
2- Bazı amino asitlerin metabolizması ve folik asitin etkin
duruma geçmesi için gereklidir. Vitamin C eksikliğinde folik
asit işlev göremez.
3- Antioksidan özelliğinden dolayı vücudu enfeksiyonlara karşı
korur.
4- Demirin kana geçişini kolaylaştırır. Besinlerle birlikte alınan
vitamin C, bitkisel besinlerdeki demirin kullanımını 2-3 kat artırır.
Günlük ihtiyaç; 90 mg
Ateşli hastalıklarda günlük ihtiyaç normalin 5-10 katıdır.
Sigara C vitamini kaybını artırır
Vitamin C zengin besinler;
Kuşburnu, kırmızı biber, yeşil sivri biber, koyu yeşil yapraklı
sebzeler, karnabahar, brokoli, portakal, limon, domates, çilek,
kızılcık, böğürtlen, patates.
Dayanıksızdır. Hava teması ile enzimatik oksidasyon sonucu
özelliğini kaybeder. C vitamini içeren besinler çiğ olarak yıkanıp
temizlendikten sonra hemen tüketilmelidir. Pişirilecek olanlar
kısa zamanda az sulu ya da susuz olarak pişirilir, suyu atılmaz.
MİNERALLER
Kalsiyum ve Fosfor
Vücuttaki kalsiyumun çoğu fosfor ile birleşik durumdadır. Çoğunluğu
kemik ve dişlerde toplanmıştır. Protein yapısındaki yumuşak kısımların
üzerini kaplayarak kemiklerin oluşumunu sağlar. Kalsiyum ve fosforun bir
kısmı ise vücut sıvılarında ve hücrelerde bulunur. Hücre içi ve dışındaki sıvı
konsantrasyonunun dengede tutulması için gereklidir. Kanın pıhtılaşması,
fosfor, karbonhidrat, protein, ve yağların metabolizmasını sağlayan
enzimlerin parçası olarak hücrenin çalışması için gereklidir.
Eksikliğinde;
osteoporoz
Kalsiyum zengin besinler;
Süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve
tahıllar. Hayvan kemikleri biraz sirke ile beraber elde edilen
sıvı Ca bakımından zengindir. Sirke asidi ve ısı yardımıyla Ca
suya geçer.
Ağızdan alınan kalsiyumun ince bağırsaklardan emilerek
kemiklerde depo edilmesini sağlayan en önemli faktör D
vitaminidir.
Günlük ihtiyaç; yaşlılar için 1300 mg
Sodyum ve Potasyum
Hücre içi ve dışı sıvıların asit-baz dengesinin sağlanması, sinir ve
kasların çalışması için gereklidir. Besinlerde yeterli miktarda
bulunur. Alınan miktar az olduğunda böbrekler idrarla atılımlarını
azaltarak yetersizliğini önler. Aşırı terleme, ishal ve kusma ile
kaybedilebilir. Bu durumda NaCl verilmesi gerekir.
Hayvansal besinlerde bitkisel besinlere oranla daha fazla sodyum
bulunur. Potasyum en çok yeşil sebzelerde, çay, kahve, meyve ve
meyve sularında bulunur.
Normal beslenen bir bireyin yemeklerine tuz ilave etmediği
zaman aldığı sodyum miktarı 1.5-2 gr, potasyum 1.4-4.5 gr’dır.
Günlük tuz alımı 6 gr’ı geçmemelidir.
Magnezyum
Besin öğelerinin metabolizması ile ilgili kimyasal tepkimelerin
bazılarında katalizör işlevi görür. Sodyum, potasyum ve kan
basıncını dengede tutar ve kalbin düzenli çalışmasını sağlar.
Hayvanlarda eksikliği sinir sistemi bozukluklarına neden olurken
insanlarda eksikliğinde oluşan belirtilere rastlanmamıştır. Bitkisel
ve hayvansal besinlerde yeteri kadar bulunur.
Magnezyum zengin besinler;
Ceviz, fındık, fıstık, kuru baklagiller, yeşil sebzeler, özü ve kepeği
ayrılmamış tahıllar.
Su kaybı ve su ihtiyacı
- Böbreklerden idrar
- Deriden ter
- Bağırsaklardan dışkı
- Solunum
Normal koşullarda yetişkin insan idrarla 1500 cc, deriden 500 cc,
solunumla 300 cc ve bağırsaklardan 200 cc olmak üzere 2,5 lt su kaybeder.
Kaybedilen suyun yerine konulması gerekir. Bu kayıp su, içecekler ve
metabolizma sonucu oluşan su ile karşılanır. Su kaybı sonucu kan
plazmasının yoğunluğu artar. Beyindeki susama merkezi uyarılarak susama
duygusu gelişir. 1 kkal için 1-1.5 cc su alınmalıdır.
Dehidratasyon sorunları
Besin zehirlenmesi, bağırsak enfeksiyonları, ishal ve kusma
sonucu su ile birlikte sodyum ve potasyum da kaybedilir.
Elektrolit dengesi bozulur. Bu durumda acilen önleme sıvısı
hazırlanmalıdır.
1 su bardağı çay içine 2/3 silme çay kaşığı tuz, tuzun
yarısı kadar yemek sodası, 1 silme çorba kaşığı şeker, 1 tatlı
kaşığı varsa limon eklenir karıştırılır ve ishalli bireye içirilir
(varsa şeker yerine pekmez, limon yerine koruk suyu veya
şeftali suyu kullanılabilir).
Sıvı tedavisi yanında, hasta uygun şekilde beslenmelidir. Yoğurt,
pirinç lapası, haşlanmış patates veya havuç ezmesi tuz eklenerek
yedirilir. Tuzlu ayran içirilir.
Çok şüpheli içme suları klorlanarak temiz duruma getirilebilir.
2.5 yemek kaşığı (40 gr) kireç kaymağı, 4-5 su bardağı (1 litre)
suda eritilir. İyice dinlendirildikten sonra üstte berrak olarak
toplanan klorlu sıvı koyu renkli bir şişeye aktarılarak kapatılır. Bu
çözelti 10 gün dayanabilir. Kullanılacak suyun litresine bu
çözeltiden 3-10 damla damlatılıp yarım saat bekletilirse
patojenler ölür. Çiğ yenen sebzeler de bu suda bekletilerek
yenilebilir.
Ülseratif Kolit
Kalın bağırsağa karşı otoimmün reaksiyona ikincil olarak
gelişen kronik bağırsak inflamasyonudur (yangı ve
iltihaplanma).
Belirtileri;
- Kanlı ishal
- Demir eksikliği
- Beslenme düzensizliği
- Büyüme geriliği
Tüm hastalara multivitamin verilmeli, eksikliği varsa kalsiyum ve
demir desteği verilmelidir. Sulfasalazin/metotreksat alan
hastalara folik asit desteği verilmelidir. Uzun süre steroid
kullanımında osteomalazi ve osteopeniye (kemiklerin erimeye
başladığı osteoporozdan önceki dönem) yol açabilir. Bu nedenle
eksikliği varsa D vitamini ve kalsiyum desteği verilmelidir.
Beslenme;
Hasta yüksek şeker içeren besinlerden, kafein tüketiminden
kaçınmalıdır. Alevlenme sırasında yalnız süt ürünleri tüketmelidir.
Yüksek miktarda lif içeren diyetle beslenmelidir.