Upload
others
View
4
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ Naci Erhan YURDAKUL TAVUK ETLERİNDEN GRAM POZİTİF KOKLARIN İZOLASYONU VE
ANTİBİYOTİKLERE KARŞI DİRENÇLİLİKLERİ’NİN BELİRLENMESİ
GIDA MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
ADANA, 2008
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TAVUK ETLERİNDEN GRAM POZİTİF KOKLARIN İZOLASYONU VE ANTİBİYOTİKLERE KARŞI DİRENÇLİLİKLERİ’NİN
BELİRLENMESİ
Naci Erhan YURDAKUL
YÜKSEK LİSANS TEZİ
GIDA MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
Bu tez ../../2008 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından
Oybirliği/Oyçokluğu İle Kabul Edilmiştir.
İmza............……………… İmza..................................... İmza.................………… Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA Prof. Dr. Fatih KÖKSAL Prof. Dr. Hasan Rüştü KUTLU
DANIŞMAN ÜYE ÜYE
Bu tez Enstitümüz Gıda Mühendisliği Anabilim Dalında hazırlanmıştır. Kod No : ZF2006YL83 Prof. Dr. Aziz ERTUNÇ Enstitü Müdürü Bu Çalışma Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No: • Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
TAVUK ETLERİNDEN GRAM POZİTİF KOKLARIN İZOLASYONU VE ANTİBİYOTİKLERE KARŞI DİRENÇLİLİKLERİ’NİN
BELİRLENMESİ
Naci Erhan YURDAKUL
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GIDA MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
Danışman: Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA Yıl : 2008, Sayfa: 72
Jüri : Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA Prof. Dr. Fatih KÖKSAL
Prof. Dr. Hasan Rüştü KUTLU
Bu çalışmada Adana’daki çeşitli marketlerden temin edilen 50 adet tavuk eti örneğinden, gram pozitif kok izole edilerek, selektif besi yerinde gelişim ve gram boyama özellikleri belirlenmiştir.
Tavuk eti örneklerinden izole edilen suşların 30’u gram (+) kok bulunmuştur. Söz konusu suşların, 4 ‘ü Enterococcus spp., 4’ü S. aureus ve 22’si koagulaz negatif stafilakok (KNS ) olarak tanımlanmıştır. Yapılan antibiyotik direnç testleri sonucunda ise; Enterococcus spp. suşlarının %50 ‘si eritromisin, %100’ü tetrasiklin, %50 ‘si vankomisin, %50’si kloramfenikol ve %75’i siprofloksasine karşı dirençli bulunmuştur. Enterecoccus spp. suşlarında teikoplanin direncine rastlanmamıştır.
S. aureus suşlarının ise, %25 ‘i eritromisine, %100’ü tetrasikline ve %25’i kloramfenikola dirençli, vankomisin, teikoplanin ve siprofloksasine ise duyarlı bulunmuştur.
KNS suşlarının ise; %68,1’i eritromisine, %77,2’si tetrasikline, %59’u vankomisine, %9’u teikoplanine %27,2’si koloramfenikol ile siprofiloksasine dirençli olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler : Gram (+) kok, Enterococcus spp., S. aureus, antibiyotik
dirençliliği, tavuk eti
II
ABSTRACT
MSc THESIS
THE DETERMİNATİON OF ANTİBİOTİC RESİSTANCE OF GRAM POSİTİVE COCCOİD’S AND İSOLATED FROM CHİCKEN MEAT
Naci Erhan YURDAKUL
DEPARTMENT OF FOOD ENGINEERING
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisor: Prof. Dr. Zerrin ERGİNKAYA Year : 2008, Pages: 72 Jury : Prof. Dr.Zerrin ERGİNKAYA
Prof. Dr. Fatih KÖKSAL Prof. Dr. Hasan Rüştü KUTLU
In this study, 50 chicken meat samples were collected from markets in Adana and Gram positive coc strains were tried to be isolated from these samples. In isolated strains, growth on selective media and gram dye were tested.
30 of isolates that were obtained from chicken meat samples were found gram(+) coccus 4 of described isolates as Enterococcus spp., 4 of them as S. aureus and 22 of them as KNS were defined. In conclision of tests of antibiotic resistant, it was found that %50 of Enterococcus spp. were resistant to erytromycin, %100 of them were resistant tetracycline, %50 of them were resitant to vancomycin, %50 of them were resistant to chloramphenicol and %75 of them were to resistant to ciprofloxacin. No one of them found to be resistant to teicoplanin in isolate of Enterecoccus spp.
It was found that, % 25 of S. aureus isolate were resistant to erytromycin, %100 of them were resistant to tetracycline and %25 of them were resistant to chloramphenicol, but also respectively %25 of them, %100 of them and %25 of them were sensitive to vancomycin, teicoplanin and ciprofloxacin.
As for isolate of KNS, it was determined that %68.1 of them were resistant to erytromycin , %77,2 of them were resistant to tetracycline, %59 of them were resistant to vancomycin, %9 of them were resistant to teicoplanin, %27,2 of them were resistant to both chloramphenicol and ciprofloxacin.
KeyWords : Gram (+) coccus, Enterococcus spp., S. aureus, antibiotic resistance, broiler meat
III
TEŞEKKÜR
Çalışmalarım boyunca değerli yardım ve katkılarıyla beni yönlendiren, her
türlü bilgi ve desteğini benden esirgemeyen, her konuda bana yol gösteren, yardımcı
olan, yakın ilgisi ile beni her zaman teşvik ve motive eden saygı değer hocam Prof.
Dr. Zerrin ERGİNKAYA’ya sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Çalışmam sırasında ilgi ve yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç.
Dr. Işıl VAR, Arş.Gör. Bülent ZORLUGENÇ, Arş.Gör. Feyza KIROĞLU ve
Arş.Gör. Adnan BOZDOĞAN’a
Tezim sırasında destek vermekten kaçınmayan ve her zaman yardımcı olan
sevgili arkadaşlarım Arş.Gör. Hasan TANGÜLER, Dr. Emir Ayşe ÖZER, Arş.Gör.
Emel ÜNAL ve İbrahim YALANCA’ya
Maddi ve manevi destekleriyle beni yalnız bırakmayan aileme teşekkürü bir
borç bilirim.
IV
Rahmetli Babam Mustafa Saygun YURDAKUL anısına ithaf ediyorum.
V
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ ........................................................................................................................... I ABSTRACT ........................................................................................................... II
TEŞEKKÜR .......................................................................................................... III İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………..V
SİMGELER VE KISALTMALAR ................................................................... VIII ÇİZELGELER DİZİNİ ..................................................................................... VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ ..............................................................................................IX RESİMLER DİZİNİ .............................................................................................. X
1. GİRİŞ……………………………………………...………………………………1 2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR .................................................................................. 7
2.1. Gıda Zincirinde Gram Pozitif Koklar ve Önemi ............................................. 7
2.1.1. Staphylococcus spp.................................................................................. 8
2.1.2. Staphlococcus spp.’nin Patojenitesi ......................................................... 9
2.1.3. Enterococcus spp. ................................................................................. 11
2.1.4. Enterococcus spp.’nin Patojenitesi ........................................................ 12
2.2. Bakterilerin Antibiyotik Direnç Mekanizmaları ............................................ 13
2.2.1. Staphylococcus spp’nin Antibiyotik Direnci .......................................... 16
2.2.2. Enterococcus spp.’nin Antibiyotik Direnci ............................................ 18
2.3. Kanatlı Eti Florası ve Kesim Teknolojisi ..................................................... 21
2.4. S. aureus’un Et Ürünlerinden İzolasyonu, Patojenitesi ve Antibiyotik
Direnci İle İlgili Yapılan Çalışmalar ............................................................. 25
2.5. Enterococcus spp.’nin Et Ürünlerinden İzolasyonu, Patojenitesi ve
Antibiyotik Direnci İle İlgili Yapılan Çalışmalar ..................................... 28
3. MATERYAL VE METOT ............................................................................... 31
3.1. Materyal....................................................................................................... 31
3.1.1. Besiyerleri ve Kimyasallar .................................................................... 31
3.1.2. Referans Suşlar ..................................................................................... 31
3.2. Metot ........................................................................................................... 31
3.2.1. Örneklerin Analize Hazırlanması ........................................................... 31
VI
3.2.2. Enterococcus spp.’nin İzolasyonu ......................................................... 33
3.2.3. Enterococcus spp.’nin Tanımlanması .................................................... 33
3.2.4. S.aureus’un İzolasyonu ......................................................................... 34
3.2.5. S.aureus’un Tanımlanması .................................................................... 34
3.2.6. Morfolojik ve Biyokimyasal Testler ...................................................... 35
3.2.6.1. Gram Boyama .................................................................................... 35
3.2.6.2. Katalaz Testi ...................................................................................... 35
3.2.6.3. Tuz Toleranslarının Belirlenmesi ........................................................ 36
3.2.6.4. Sıcaklık Toleranslarının Belirlenmesi ................................................. 36
3.2.6.5. Glikozdan Gaz Üretimi ....................................................................... 36
3.2.6.6. Koagulaz Testi ................................................................................... 36
3.2.6.7. Deoksiribonükleaz (DNaz) Testi ......................................................... 37
3.2.6.8. Mannitol’ün Anaerobik Femantasyonu ............................................... 37
3.2.7. Antibiyotik Direnç Testi ........................................................................ 37
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA ............................................... 39 4.1. Enterococcus spp. İzolasyonu ve Tanımlanması ........................................... 39
4.2. Koagulaz Negatif Stafilakok (KNS) ve S. aureus İzolasyonu ve
Tanımlanması ............................................................................................. 41
4.3. Enterococcus spp. Suşlarının Antibiyotik Dirençliliği ................................. 43
4.4. S. aureus ve KNS’lerin Suşlarının Antibiyotik Dirençlilikleri....................... 44
4.5. Enterococcus spp.’nin Vancomycin Dirençleri ............................................. 52
5. SONUÇ VE ÖNERİLER .................................................................................. 49 KAYNAKLAR ...................................................................................................... 52
ÖZGEÇMİŞ .......................................................................................................... 72
VII
SİMGELER VE KISALTMALAR ARE : Antibiotic Resistant Enterococci
BHIB : Brain Heart Infusion Broth
C 30 : Kloramfenikol 30 µg
CIP 5 : Siprofloksasin 5 µg
E 15 : Eritromisin 15 µg
HLAR : Yüksek Düzeyde Aminoglikozit Direnci
KAA : Kanamycin Aesculin Azide Agar
KNS : Koagulaz Negatif Staphylococcus
kob (cfu) : Koloni Oluşturma Birimi (Colony Forming Unit)
LAB : Laktik Asit Bakterileri
MRSA : Metisilin Resistant Staphylococcus aureus
TE 30 : Tetrasiklin 30 µg
TEC 30 : Teikoplanin 30 µg
VA 30 : Vankomisin 30 µg
VRE : Vancomycin Resistant Enterococcus
VREF : Vancomycin Resistant Enterococcus faecium
VIII
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA Çizelge 3.1. Araştırmada Kullanılan Besiyerleri ve Kullanım Amaçları .................. 32
Çizelge 3.2. Araştırmada Kullanılan Referans Suşlar .............................................. 32
Çizelge 3.3. Staphylococcus spp. için NCCLS doküman M2-A9 Zon Çapı
Yorumlama Standartları ................................................................................. 38
Çizelge 3.4. Enterococcus spp. için NCCLS doküman M2-A9 Zon Çapı Yorumlama
Standartları .................................................................................................... 38
Çizelge 4.1. Tavuk Eti Örneklerinden İzole Edilen Gram (+) Koklar ...................... 39
Çizelge 4.2. Tavuk Eti Örneklerinden Elde Edilen Enterococcus spp. İzolatlarının
Özellikleri ....................................................................................................... 40
Çizelge 4.3. Tavuk Eti Örneklerinden Elde Edilen KNS ve S.aureus İzolatlarının
Özellikleri ....................................................................................................... 41
Çizelge 4.4. Enterococcus spp. İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları ..... 44
Çizelge 4.5. KNS İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları .......................... 45
Çizelge 4.6. S. aureus İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları ................... 46
IX
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 2.1. Tavuk Eti Üretim Akış Şeması ................................................................ 24
Şekil 3.1. Enterococcus spp’nin Tanımlanması ....................................................... 33
Şekil 3.2. S.aureus’un Tanımlanması .................................................................... 35
X
RESİMLER DİZİNİ SAYFA
Resim 4.1. Enterococcus spp’nin KAA Besiyerinde Görünüşü .............................. 40
Resim 4.2. S.aureus’un Mannitol Salt Agar Besiyerinde Görünüşü ......................... 42
Resim 4.3. S.aureus’un Kranep Agar Besiyerinde Görünüşü .................................. 43
Resim 4.4. KNS 17 Nolu Suşunun Antibiyotik Direnci ......................................... 46
Resim 4.5. 11 nolu Enterococcus spp. Suşunun Antibiyotik Direnci .................... 47
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
1
1. GİRİŞ
İnfeksiyon etkeni olan mikroorganizmalara karşı etkin mücadele yapılması,
eski çağlardan beri tıpta önemli çalışmalar arasında yer almıştır. Bu amaçla, bazı
boyaların ve kimyasal maddelerin tedavi amacıyla kullanılması 17'nci yüzyıldan
itibaren başlamıştır. Kinin sıtma, emetin ise amebiyaz tedavisinde kullanılmıştır. İlk
defa İskoç bakteriyolog Alexander Fleming'in 1929'da gözlediği ve 1940 yılında
Chain ve Flarey'in Penicillium notatum'un salgılarından elde ettiği ve penisilin adını
verdikleri ilacın birçok mikroorganizmaya öldürücü etkide bulunmasının
keşfedilmesi bir devrim olmuştur.
Enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde antibiyotikler, son 50 yılda son derece
faydalı olmuşlar ve eskiden öldürücü olduğu bilinen pek çok hastalığın tedavisi için
vazgeçilmez olmuşlardır. Ancak bu maddelerin uzun zaman ve bazen gereksiz yere
kullanılmaları sonunda hastalık etkenlerinin ilaçlara karşı direnç kazanmaları son
yıllarda çağdaş tıbbın en önemli problemi olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüzde immun sistemi bozulmuş hasta sayısı ve yoğun bakım
ünitelerinin artması, gıda zincirinde özellikle hayvan refahı ve sağlığı alanında
antibiyotik kullanımı ve bunların çevreye salınımı ile ortaya çıkan
mikroorganizmalardaki antibiyotik direnci, önemli bir sağlık sorunu olarak
karşımıza çıkarmaktadır (Demirtürk ve Demirdal, 2004).
Tarihteki ilk direnç mekanizması, 1940'lı yılların ortalarında penisilinin
yaygın biçimde kullanıma girmesi sonucu S. aureus suşlarında penisilinazların
varlığıyla görülmüştür. 1946 yılı öncesi hastanede izole edilen S. aureus suşlarının
%90'ından fazlası penisiline duyarlıyken, 1952 yılında suşların %75'i dirençli olarak
saptanmıştır.1960'lı yılların sonunda penisilin dirençli suşların topluma yayılması ve
tüm izolatların %90'ından fazlasının penisiline direnç kazanması hayal kırıklığına
neden olmuştur. Takip eden yıllarda bulunan her yeni antibiyotiğin kullanıma
girmesini takiben, belli bir süre sonra bakterilerin direnç geliştirmesi hemen hemen
değişmez bir kural halini almıştır. Nitekim 1980'lerde geniş spektrumlu
sefalosporinler ve 1990'larda ise florokinolonlar geliştirilmiş, ancak günümüzde A.
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
2
baumanii, B. cepacia, E. faecium gibi bakteriler bu antibiyotiklere de direnç
geliştirmişlerdir (Berzeg, 2005).
Gıdalarda rastlanan en önemli gram pozitif koklar, Staphylococcus,
Enterococcus, Lactococcus, Streptococcus, Leucnostoc, Pedicoccus ve Vagococcus
olarak bilinmektedir. Gıda güvenliği ve antibiyotik dirençliliği dikkate alındığında bu
cinslerden Staphylococcus’lar ve Enterococcus’lar ön plana çıkmaktadır. Özellikle
de Stapylococcus aureus, Enterococcus feacalis ve Enterococcus faecium suşları
antibiyotik direçlilikleri açısından son zamanlarda hastane (nozokomiyal)
enfeksiyonlarının tedavisinde ciddi sorunlara neden olan önemli türlerdir.
Enterokoklar, 1980'li yılların ortalarında, moleküler tanı ve tiplendirme
yöntemlerinin bakteri tanımlama alanında da başarı ile kullanılmaları sonucunda ayrı
bir cins olarak streptokoklardan ayrılmış, Enterococcus cinsi olarak taksonomide
yerlerini almışlardır. Gerek doğal olarak taşıdıkları klindamisin, florokinolon,
trimetoprim-sülfametoksazol, düşük düzey penisilin ve düşük düzey aminoglikozid
direnç özellikleri gerekse mutasyon ya da genetik madde aktarımı sonucu
kazandıkları eritromisin, tetrasiklin, kloramfenikol, rifampin, nitrofurantoin, fusidik
asit, florokinolon, vankomisin, yüksek düzey aminoglikozid, yüksek düzey penisilin
direnç özellikleri ve beta-laktamaz aktiviteleri; her tür ortamda canlılıklarını
sürdürebilme yeteneklerinden dolayı hastane enfeksiyonlarda risk taşımaktadırlar
(Berzeg, 2005).
Enterococcus faecium genellikle gıdalarda bulunan zararsız
mikroorganizmalar olarak bilinmesine karşın, hastane enfeksiyonlarında etkin olması
nedeni ile gıda mikrobiyolojisinde ve gıda proseslerinde kontrolü önem taşımaktadır.
Antibiyotiklerin uygunsuz bir şekilde hayvan beslenmesinde büyüme uyarıcı
olarak kullanılması, dirençli Enterococcus faecium türlerinin ortaya çıkmasında
selektif ajan rolü taşımaktadır (Gaukel ve Spieβ, 1998; Quednau ve ark., 1999;
Butaye ve ark., 2000; Giraffa, 2002; Cocconcelli ve ark., 2003). Kullanılan bu
antibiyotiklerden bazıları insan tedavisinde de kullanılmaktadır (Gaukel ve Spieβ,
1998; Butaye ve ark., 1999). İnsan tedavisinde ve hayvanlarda gelişim arttırıcı olarak
kullanılan antibiyotikler arasında çapraz direnç bulunmaktadır. Çapraz direnç
sonucunda hayvan gelişiminde kullanılan antimikrobiyellere direnç, insanlarda
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
3
tedavi amacıyla kullanılan ilaçlara dirençle sonuçlanmaktadır (Emborg ve ark.,
2003).
Enterococcus cinsi bakteriler genellikle düşük virulansa sahip olmalarına
rağmen, Enterococcus faecium ve Enterococcus faecelis kullanılan antibiyotiklere
karşı dirençli olmaları nedeniyle, klinik terapilerde önemli problemlere neden
olmaktadır (Panagea ve Chadwick, 1996; Giraffa ve ark., 2000; Bodil ve ark., 2002;
Peters ve ark., 2003). Amerika’da sağlıklı bireylerin ortalama % 5-20’sinde
Enterococcus kolonizasyonu ya da enfeksiyonu rapor edilmiştir (Namdari, 1998).
Enterococcus faecalis enfeksiyonların % 80-90’ından sorumlu iken, Enterococcus
faecium ise % 5-15’inden sorumlu olduğu bildirilmiştir (El-Din ve ark., 2002; Erdem
ve ark., 2004). Amerika’da Enterococcus faecium, hastane enfeksiyonlarına en sık
neden olan ikinci bakteridir (Wegener ve ark., 1997; Klare, 2003). Bu bakteriler
klinik uygulamalarda kullanılan bir çok antibiyotiğe karşı dirençlidirler (Quednau ve
ark., 1999).
S. aureus hastane kökenli enfeksiyonlarının önde gelen diğer
etkenlerindendir. Yıllar boyunca, metisilin bu enfeksiyonların sağaltımında başarı ile
kullanılmış ancak metisiline dirençli S. aureus (MRSA) suşlarının ortaya çıkması ile
bu antibiyotiğin etkinliği kısıtlanmıştır. Aslında MSRA suşları sadece metisiline
değil, diğer β-laktamlar, makrolidler, aminoglikozidler, tetrasiklinler, kloramfenikol
gibi diğer birçok antibiyotiğe de dirençlidirler. Dolayısıyla, bu suşlarla gelişen
sistematik enfeksiyonlerın tedavisinde vankomisin tek seçenek olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu nedenle S.aureus’un vankomisine karşı direnç kazanıp kazanmadığı
çok önemlidir (Ustaçelebi, 1999).
Tavuk eti ucuz, sağlıklı ve besleyici bir gıdadır. Yüksek protein ve düşük yağ
içeriğine sahip olması ve uygun bir doymamış yağ asidi kompozisyonu sergilemesi
tavuk etinin beslenme değerini artırmaktadır. İnsan beslenmesinde önemli bir yer
tutan tavuk, hayvansal gıdalar arasında uygun bileşimi ve çevre koşulları nedeniyle
bozulma etmeni mikroorganizmalar ve patojen mikroorganizmaların gelişimi
açısından önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Tavuk etinin yiyecek olarak
hazırlanması ve pazarlanması da kolaydır ve bu nedenle özellikle fast-food
restoranlarda çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ve benzeri nedenlere bağlı
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
4
olarak tavuk eti tüketimi günümüzde hızlı bir artış göstermiş bu da tavuk etine olan
talebi artırmıştır. Bu talep tavuk üretim çiftlikleri ile tavuk kesimhane ve
işletmelerinin kurulması ve faaliyete geçmesini teşvik etmiş ve hızlandırmıştır.
Bugün ülkemizde oldukça yüksek sayıda tavuk üretim çiftliği ve işletme
bulunmaktadır(Şener ve Temiz, 2004).
Tavuk ve tavuk ürünlerinde en sık rastlanılan mikroorganizmalar
Enterobacter, Alcaligenes, Esherichia, Bacillus, Alteromonas, Flavobacterium,
Micrococcus, Salmonella, Proteus, Pseudomonas, Acinetobacter-Moraxella,
Corynebacterium, Staphylococcus ve Campylobacter türleridir.
Gerçekleştirilen bir çok araştırma tavuk eti ve ürünlerinden gıda kaynaklı
enfeksiyon ve zehirlenmelerinin başlıca etmenleri olan Salmonella, Campylobacter,
Staphylococcus aureus, Clostridium perfringens, patojenik Escherichia coli suşları
ve Bacillus cereus ’un sıkça izole edildiğini göstermektedir (Şener ve Temiz, 2004).
Tavuklardan izole edilen patojenler arasında önem verilen ve üzerinde en çok
durulanlar Salmonella serotipleri, Campylobacter jejuni ve diğer Campylobacter
türlerinin yanı sıra Listeria monocytogenes ve diğer Listeria türleri, Clostridium
perfringens ve Staphylococcus aureus ’tur. Çiğ tavuk etinden izole edilen diğer
patojen bakteriler ise Aeromonas, Shigella ve Enterococcus türleri ile Yersinia
enterocolitica ’dır (Şener ve Temiz, 2004).
Kesim yerlerindeki kötü hijyen koşulları sonucunda karkaslar fekal
kontaminasyonla kontamine olarak hayvansal gıdalar bu dirençli türler için bir vektör
olmaktadır (Lemcke ve Bülte, 2000). Vankomisin dirençli Enterococcus faecium
(VREF) suşları biftek, kümes hayvanları, domuz ve diğer et ürünlerinden izole
edilmiştir (Emborg ve ark., 2003). Enterococcus cinsine ait bakteriler, genelde fekal
çevrelerde yoğun olarak bulunmalarına karşın, gıdalarda üretim aşamalarında
hijyenik olmayan koşullar sonucunda ortaya çıkarlar (Giraffa, 2003; Lukaskova ve
Sustackova, 2003). Ayrıca intestinal ve çevresel kontaminasyonla da süt ve et gibi
çiğ gıdalarda kolonize olabilirler. Sıcaklık, pH ve tuza karşı olan dirençleri
sayesinde, gıda üretimi sırasında canlı kalarak son ürünü de kontamine edebilirler.
Bu sebeple gıdalarda, özellikle de fermente gıdalarda bulunmaları, kötü üretim
koşulları ve kontaminasyon seviyesinin bir göstergesi olarak bilinir (Hugas ve ark.,
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
5
2003). Bu özelliklerinden dolayı Enterococcus’ların sularda ve bazı gıda ürünlerinde
hijyen indikatörü olarak kullanılmaktadır (Arizcun ve ark.,1997; Frahm ve Obst,
2003; Klein, 2003).
Tavuk yetistiriciliginde enfeksiyonlardan korunmak amacıyla bilinçsiz olarak
antibiyotik kullanılmaktadır. Ayrıca insan ve hayvanlarda Staphylococcus’lardan
ileri gelen hastalıkların sagaltımında önemli yer tutan antibiyotiklere karsı kazanılan
direnç ve bu direncin aktarımı önemli bir husustur. Bu durumun ortaya konması
amacıyla, tavuk karkaslarından izole edilen Staphylococcus’ların antibiyotiklere
karsı duyarlılık ve dirençlilik düzeylerinin saptanması üzerinde birçok çalışma
yapılmış ve sonuçta, dirençlilik düzeyinin gittikçe arttıgı gözlenmistir (Duman,
2007).
Antibiyotikler, hayvansal yemlerde hastalıkları önlemek ve performansı
geliştirmek için elli yılı aşkın süredir kullanılmaktadır. Hayvansal yemlerde
antibiyotiklerin sürekli kullanımı ile oluşan büyük endişe, yemi tüketen türlerde
direncin oluşumu ve gıda zincirinde kalıntı ve insan hekimliğinde de ilgili
antibiyotiklerin kullanılması nedeniyle patojenik bakterilerde direncin gelişmesidir
(Lange ve Brokking, 2005).
İnsanlarda Salmonella, Campylobacter ve E.coli enfeksiyonlarında artış ve bu
hastalıkların antibiyotik tedavilerine karşı direnç göstermesi antibiyotiklerin
yasaklanmasını gündeme getirmiştir. Antibiyotiklerin büyütmeyi ilerletici olarak
kullanımı ile ilgili yapılan ilk kontrol adımı 1969 da, İsveç Komitesi tarafından
yapılmştır. İngiltere 1970 lerde penicilin ve tetrasiklini yasaklamıştır. Sonuçta 1971
de birçok mikroorganizmaya karşı antibiyotikler ve tetrasiklinlerin yemde
kullanılması yasaklanmıştır. 1980’lerde, yeni insan hastalıklarının yayılmasında,
antibiyotiklere karşı direnç doğmasının etkili olduğuna dikkat çekilmiştir. İsveç,
1986 da çiftlik hayvanlarında antibiyotik büyütme faktörlerini yasaklamayı yerine
getiren ilk ülke olmuştur. 1990 ların başında, tüketicilerin artan ilgisi ve
Staphylococcus’lara karsı dirençli türlerin çıkması, büyütme faktörlerinin güvenligi
konusundaki tartışmaları şiddetlendirmiştir. İsveç, 10 yıl sonra 1997 de Avrupa
Birliğine katılmış ve avoparsin’in kullanımı Avrupa Birliğinde yasaklanmıstır.
Avoparsin insan hekimliğinde kullanılan vankomisin ile ilgili bulundugundan
1. GİRİŞ Naci Erhan YURDAKUL
6
yasaklanmıştır. Avrupa Birligi tarafından Aralık 1998 de, 2821/98 sayılı Avrupa
Birligi kararı ile tylosin, virginiamycin, zinc bacitrasin ve spiramycin adlı
antibiyotikler yasaklanmıstır. Antibiyotik dirençliliği ile ilgili eğilimleri kırmak için
gözetim proğramlarına 1999 da başlanmıstır. Avrupa Birliği Komitesi, 2003 yılında
son adımı atmış ve antibiyotik büyütme faktörlerini (avilamycin, flavophospholipol,
monensin sodyum ve salinomycin sodyumu) Avrupa Birliğinde 1 Ocak 2006 dan
sonra tümüyle yasaklanmasına karar vermiştir (Nollet, 2005). Türkiye de ise
antibiyotik büyütme faktörlerinin tümü 21/01/2006 (Resmi Gazete:sayı:26056)
tarihinden itibaren yasaklanmıstır (Tuncer, 2007).
Danimarka’da yemde antibiyotik büyütme faktörlerinin yasaklanmasından
önce, Enterococcus spp. türlerinin % 60-80’i antibiyotik büyütme faktörlerine karsı
dirençli iken, yasaktan sonra bu oranın % 5-35 azaldıgı kaydedilmistir (Nollet,
2005).
1 Ocak 2006 dan sonra, Dünya daki toplam kanatlı yem üretiminin % 80’den
fazlasının hala antibiyotik büyütme faktörü içereceği belirtilmektedir. Bunun nedeni
ise dünyadaki en büyük kanatlı üreticileri ABD, Tayland ve Brezilya gibi ülkeler
olması ve bu ülkelerde henüz resmi bir yasaklamanın söz konusu olmamasıdır
(Tuncer, 2007).
Kontamine gıdalar aracılığı ile antibiyotiklere dirençli bakterilerin insanlara
transfer edilebilme riski endişe doğurmaktadır (Robredo ve ark., 2000; Klare, 2003).
Direnç genlerinin gıda zinciri aracılığı ile insanları da etkileyebileceği
düşünülmektedir (Peters ve ark., 2003).
Bu araştırmada, farklı firmalar tarafından piyasada satılan tavuk etlerinden
gıda güvenliği açısından önem taşıyan gram pozitif koklardan Enteroccus spp.,
S. aureus ve koagulaz negatif stafilakoklar izole edilerek, özellikle insan tedavisinde
de kullanılan eritromisin, tetrasiklin, vankomisin, teikoplanin, kloramfenikol ve
siprofloksasin antibiyotiklerine karşı dirençleri belirlenmiş ve söz konusu suşların
gıda kaynaklı risk taşıyıp taşımadıkları tartışılmıştır.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
7
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
2.1. Gıda Zincirinde Gram Pozitif Koklar ve Önemi
Gıda mikrobiyolojisi açısından, Staphylococcus, Enterococcus, Lactococcus,
Leunostoc, Streptococcus, Pedicoccus ve Vagococcus en önemli gram pozitif kok
bakteriler olarak bilinmektedir.
Staphylococcus spp. ilk kez 1884 yılında Micrococcaceae familyası
içerisinde tanımlanmıştır. Yeni klasifikasyonda ise stafilokoklar Staphylococcaceae
familyası içerisinde yer almaktadır. Gıda güvenliği açısından bu familya içerisinde
en önemli patojen tür Staphylococcus aureus olup, doğada yaygın olarak
bulunmaktadır. S. aureus patojen bir tür olmasına karşın sağlıklı insanların burun
mukozası ve deri doğal florasında sıkça rastlanan bir bakteridir (Erol, 2007).
Enterococcus spp., taksonomide 1984 yılından önce Streptococcus cinsi
altında yer almaktaydı. 1989’dan sonra Thiercelin tarafından bu cinsin ilk
tanımlaması yapılmış ve 1993 yılında Thiercelin ve Jouhaud tarafından Enterococcus
olarak tanımlanmıştır. Daha önce Streptococcus faecalis ve Streptococcus faecium
olarak bilinen bakteriler, yeni sınıflandırmada Enterococcus faecalis ve
Enterococcus faecium olarak adlandırılmıştır (Klein, 2003; Doming ve ark., 2003).
Lactococcus, laktik asit bakterilerinden olup, gram (+), katalaz (-), hareketsiz
kok şeklindedir. Hücreleri küresel ve oval olup, tekli, ikili veya zincir şeklinde diziliş
gösterebilmektedirler. Daha önce yapılan sınıflandırmamada Streptococcus cinsinin
Lancefield serolojik N grubunda olan koklar, sonraki sınıflandırmada Lactococcus
cinsine dahil edilmiştir. Bu cinse ait mikroorganizmaların herhangi bir enfeksiyon
hastalığına neden olduğu saptanmamıştır. Lactococcus spp. asit oluşturabilmekte ve
Cottage gibi çok yumuşak peynirler ile yayıkaltı, krema ve tereyağı üretiminde
kullanılabilmektedir (Hayaloğlu ve Erginkaya, 2001).
Leunostoc, kok veya oval şekilde, gram (+), spor oluşturmayan, katalaz (-),
zincir ve grup şeklinde pleomorfik hareketsiz bakterilerdir. Çoğu türleri %3 hatta
%6.5 tuz konsantrasyonuna dayanabilmektedirler. Optimum gelişme sıcaklıkları 20-
30oC arası olup, fakültatif anaerob koşullarda aktivite gösterebilmektedirler.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
8
Heterofermantatif olan bu bakteriler, karbonhidratları parçalayarak laktik asit
yanında asetik asit, etil alkol ve CO2 meydana getirirler (Hayaloğlu ve Erginkaya,
2001).
Streptococcus, gram pozitif, çoğu türü fakültatif anaerobik, oral
Streptococcus türlerinin bazı suşları mikroaerofiliktir ve gelişimleri için
karbondioksitli ortama ihtiyaç gösterirler. Streptococcus türleri çeşitli
karbonhidratları fermantatif yolla kullanarak homofermantatif olarak gaz üretmeden
laktik asit üretirler. Katalaz negatif, genellikle hareketsiz ikili veya zincir halinde
dizilmiş kok şeklinde bakterilerdir. Streptococcus cinsine ait bakteriler serolojik
presipitin reaksiyonlarına göre Lancefield tarafından A, B, C, D, E, F ve G gibi
büyük harfle gösterilen serolojik gruplara ayrılmıştır(Hayaloğlu ve Erginkaya, 2001).
Laktik asit bakterilerinden Pedicococus, gram (+), hareketsiz, mikroaerofilik
ve fermentatif, katalaz (-) kok şeklinde tekli, çiftli kısa zincir veya tetrad oluşturan
bakterilerdir. Bu cinsin türleri, tuza dayanıklı homofermantatif türlerdir ve doğal
olarak bitkilerde bulunur ve turşu, bira, şarap gibi fermente ürünlerin üretiminde
kullanılmaktadır (Hayaloğlu ve Erginkaya, 2001).
N grubu Lactococcus cinsinden ayrılan bir grup mikroorganizma Vagococcus
olarak tanımlanmıştır. Gram (+), katalaz (-), hareketli (peritrik flagella) koklardır.
Vagococcus türleri fermente süt ürünlerinin üretiminde starter olarak
kullanılmaktadır.
2.1.1. Staphylococcus spp.
İlk olarak 1878 yılında Robert Koch tarafından insan cerahatinde tanımlanan
Staphylococcus’lar, Pasteur tarafından 1880 yılında sıvı besiyerinde üretilmiştir.
Ongston 1882 yılında bu mikroorganizmaları Staphylococcus olarak isimlendirmiş
ve kobaylarda patojen olduğunu göstermiştir. Çoğalmaları esnasında birbirlerinden
ayrılmayarak üzüm salkımına benzeyen, düzensiz kümeler oluşturmalarından dolayı
bu isim kullanılmıştır (Kloos ve Bennerman, 1995). Rosenbach, 1884 yılında
Staphylococcus’ların ilk kez kültürünü yapmış ve karakteristik özelliklerini
incelemiş. Katı besiyerinde beyaz ve sarı koloniler oluşturan iki farklı
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
9
Staphylococcus tespit edilmiştir. Sarı koloni oluşturan mikroorganizmalara
Staphylococcus aureus, beyaz koloni oluşturan mikroorganizmalara ise
Staphylococcus albus adını vermiştir (Kloos, 1990). Baird-Parker. 1974 yılında
Staphylococcus’ları koagülaz reaksiyonlarına göre üç tür olarak (Staphylococcus
aureus, Staphylococcus epidermidis, Staphylococcus saprophyticus) tanımlamıştır.
Daha sonraki yıllarda ise DNA homoloji çalışmaları, immunokimyasal ve
biyokimyasal özellikler temel alınarak 22 tür daha tanımlanmıştır (Kutlu, 2006).
Staphylococcus’lar gram pozitif, katalaz pozitif, oksidaz negatif, hareketsiz ve
sporsuz bakterilerdir. Gram pozitif kok görünümünde olan streptokokların
stafilokoklardan laboratuvarda ayrımındaki en önemli farkları, streptokokların
katalaz enzimlerinin olmamasıdır. Bazı suşlarında mikrokapsül bulunabilmektedir.
Kolonileri düz parlak ve sirküler olup seçici olmayan besi ortamında 6-8 mm çapında
olabilmektedir. Kolonilerin oluşturduğu pigment sarı bir zonla çevrili, sarı ve beyaz
arasında değişmektedir. Sıvı besiyerlerinde homojen ve belirli bir bulanıklık
oluşturmaktadır. Kanlı agarda 18-24 saatte yuvarlak, düzgün, hafif konveks koloniler
oluştururlar. Anaerobik koşullarda ve sıvı besiyerlerinde pigment oluşturmazlar
(Karapınar ve Gönül, 1998).
Stapylococcus aureus, fakültatif anaerop, seçici olmayan besiyerlerinde düz,
parlak, dairesel, konveks koloniler oluştururlar. Genellikle koagülaz üreten S. aureus
%10’a kadar olan NaCl konsantrasyonlarında iyi gelişirken, %15 NaCl
konsantrasyonlarında gelişimi zayıftır. S. aureus suşları optimum 30-37oC’de ve 7,0-
7,5 pH’da gelişirler. Glukoz, laktoz, maltoz ve mannitolden aerobik ve anaerobik
koşullarda asit üretme özelliğine sahiptirler
(Tunail, 2000; Tükel ve Doğan, 2000).
2.1.2. Staphlococcus spp.’nin Patojenitesi
Stafilokoklar sıcak kanlı hayvanların vücut yüzeylerinde yaygın olarak
bulunurlar. Bu mikroorganizmaların neden oldukları hastalıklar septisemi,
stafilokokkal gıda zehirlenmesi gibi akut enfeksiyonlardır. S. aureus formları
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
10
özellikle ekzotoksin ve aggresinlerle hastalık yapmaktadırlar (Brock ve Madigan
2006).
S. aureus’un yol açtığı enfeksiyonların büyük çoğunluğu, fronkül, sellülit,
impetigo ve operasyon sonrası yara enfeksiyonları gibi cilt enfeksiyonlarıdır. Bu
mikroorganizma bakteriyemi, pnömoni, osteomiyelit, akut endokardit, perikardit,
serebrit, menenjit ve bir çok doku ve organda apse formasyonu gibi ciddi
enfeksiyonlara yol açabilmektedir (Çakır 2007).
S. aureus tarafından oluşturulan toksinler sindirim sisteminde etkisini
gösterdiği için bunlara ‘enteretoksin’ denilmiştir. Enterotoksinler pirojenik olarak ta
bilinen immun sistem hücrelerine etkili, düşük molekül ağırlıklı (26000-34000 Da)
suda çözülebilen tek zincirli proteinlerdir. Enterotoksinler suşa özgü olmakla birlikte
bir suş birden fazla toksin üretebilmektedir. Antijenik özellikleri dikkate alındığında
enterotoksinler beş büyük serolojik gruba ayrılırlar (SEA, SEB, SEC, SED, SEE).
Ayrıca son yıllarda yapılan araştırmalarla dokuz yeni enterotoksin tanımlanmıştır
(SEG-O). Gıda zehirlenmelerine daha çok A ve D enterotoksinleri neden olmaktadır.
Yapılan araştırmalarda enterotoksin A’nın çoğunlukla insan kaynaklı suşlar
tarafından üretildiği, enterotoksin C ve D’nin ise diğer memelilerden izole edilen
suşlar tarafından üretildiği belirtilmiştir (Normanno ve ark. 2005; Pinto ve ark. 2005;
Villard ve ark. 2005 ).
S. aureus tarafından üretilen enterotoksinler sıcaklığa ve proteaz, tripsin,
kimotripsin, papain, rennin gibi proteolitik enzimlere dirençli bir ekzotoksindir ve
süperantijenik bir karakter taşırlar. Enterotoksin içeren gıdaların tüketiminden
yaklaşık 2-6 saat sonra mide bulantısı, karın ağrısı, ishal gibi belirtiler görülür (Wang
ve ark. 2003). Görülen diğer belirtiler baş ağrısı, terleme, üşüme, kramplar, düşük
nabız, halsizlik ve şok durumlarıdır. Vücutta su kaybı oldukça fazladır. Hasta 1-2
günde normale dönmektedir. Genellikle tam iyileşme görülür. Enterotoksinlerin
inaktivasyonu için gerekli ısıl işlem 100oC’de 1-3 saat veya 120oC’de 10-40 dakika
maruz bırakma olarak verilmektedir (Tükel ve Doğan 2000).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
11
2.1.3. Enterococcus spp.
Enterococcus, aerobik ya da fakültatif anaerobik, katalaz negatif, kok
şeklindedirler (Gelsomino ve ark., 2001). Besin gereksinimleri kompleks olup,
gelişebilmeleri için gerek B vitaminleri ve gerekse bazı temel amino asitler açısından
pek çok gram pozitif bakteriden daha fazla besin maddesine gereksinim duyarlar
(Holt ve ark., 1994; Hayaloğlu ve Erginkaya, 2001). Bu bakteriler Lancefield D
grubu içinde yer almaktadırlar (Giraffa, 2003). Laktozu fermente edebilirler,
arabinoz pozitif ve pürivat negatiftirler (Willey ve ark., 1999). Karbonhidratları
fermente ederek L (+) laktik asit oluştururlar ve bu özelliklerinden dolayı tipik
homofermentatif laktik asit bakterileri olarak bilinirler, ancak gaz oluşturmazlar
(Klein ve ark., 1998; De Vuyst, 2000; Doming ve ark., 2003; Linaje ve ark., 2004).
Karbonhidrat metabolizmaları için Embden-Mayerof-Parnas yolunu kullanırlar
(Morgen ve Hill, 2002).
Akdeniz ülkelerinde birçok küçük işletmelerde, çiftlik ve yerel kasaplarda,
geleneksel veya ev yapımı fermente et ürünlerinin üretimi, starter kültürler
kullanılmadan, doğal floraya bağlı olarak gerçekleştirilmektedir. Ev yapımı bu
ürünler yüksek pH’ya sahip olmaları nedeniyle, Enterococcus’lar için iyi bir gelişme
ortamı sağlamaktadır. Böylece Enterococcus faecium ve Enterococcus faecalis bu
ürünlerin fermantasyonu süresince yüksek sayılarda bulunabilmekte ve
fermantasyona katkıda bulunmaktadır. Doğal yolla üretilen bu ürünler birçok ülkede
eskiden beri beğenilerek tüketilmektedir (Hugas ve ark., 2003).
Enterococcus faecium türleri çiftliklerde hayvanların gelişiminde ve
hastalıkların önlenmesinde ve hayvan yemi üretiminde probiyotik olarak
kullanılmaktadır (Devriese ve ark., 1995; Çakır ve ark., 2002). Hayvan
yetiştiriciliğinde bu bakterilerin probiyotik olarak kullanılması hem hastalıklara karşı
direncin, hem de hayvanların gelişiminin arttırılmasında pozitif sonuçlar
vermektedir. Ayrıca ürettikleri ve diğer bakterilerin gelişmesini inhibe eden
bileşikleri sayesinde intestinal kas tabakasında hızla çoğalarak patojenik bakterilere
karşı ilk savunma tabakasını oluşturmaktadırlar (Yaman ve Esendal, 2004).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
12
Enterococcus faecium, hayvan beslenmesinde antibiyotiklerin kullanılmasına
alternatif olarak gösterilmektedir (Hammes ve Hertel, 2001).
Enterococcus faecium intestinal ve çevresel kontaminasyonla et ve süt
ürünleri gibi hayvansal orijinli gıdalarda kolonize olmaktadır. Enterococcus
faecium’un aside olan toleransı ve indikatör olarak kullanılan koliformların aside
karşı bu bakterilerden daha hassas olmaları nedeniyle Enterococcus faecium’un
gıdaların üretimi sırasında yetersiz hijyenik uygulamaların ve kontaminasyon
seviyesinin tespitinde daha iyi sonuç vereceği bildirilmektedir (Birollo ve ark., 2001;
Mannu ve ark., 2003). Bu organizmalar, gıda üretimi ile gıdaların dondurulması
aşamalarında ve işletmelerde yetersiz sanitasyonu göstermede önemli indikatörler
olarak kullanılmaktadırlar (Karapınar, 1995; Giraffa, 2002; Doming ve ark., 2003).
2.1.4. Enterococcus spp.’nin Patojenitesi
Gıdalarda sıklıkla kullanılan Enterococcus faecium’un virülans faktörleri tam
olarak bilinmemektedir (Lukasova ve Sustackova, 2003; Semedo ve ark., 2003).
Enterococcus faecalis’in Enterococcus faecium’dan daha fazla virulans faktör
taşıdığı bildirmektedir (Franz ve ark., 2001).
Enterococcus’ların virulans faktörleri taşıyıcı dokusuna yapışma, invazyon,
hemoliz, agregasyon maddeleri, fermente gıdalarda biyojenik amin üretimi ve
gelatinase, hyaluronidase, cytolycin, Esp (enteroccal surface protein) gibi yüksek
moleküler ağırlıklı ekstraselüler yüzey proteini ve diğer toksik maddeleri
salgılamaları ile plazmid üretimi olarak sayılabilir (Giraffa, 2002; De Vuyst ve ark.,
2003; Semedo ve ark., 2003).
Enterococcus faecium’un patojenitelerindeki en önemli faktör ise bu
organizmaların antibiyotiklere karşı olan dirençleridir (Butaye ve ark., 1999; Franz
ve ark., 2001). Antibiyotiklere karşı direnç hem doğal olarak bulunabilmekte, hem de
antibiyotiğe karşı duyarlı türlerin yeni genler kazanması ya da mutasyona uğramaları
sonucunda sonradan da kazanılabilmektedir. Enterococcus faecium türlerinin
virulansı kullanılan antibiyotiklere olan direnç nedeniyle artmaktadır (Giraffa, 2002;
Ünlü ve ark., 2002; Lukasova ve Sustackova, 2003).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
13
Enterococcus’larda hemolitik aktivite ise, önemli virulans faktör olarak
ortaya çıkmaktadır (Linaje ve ark., 2004). Beta-hemoliz daha çok Enterococcus
faecalis ve Enterococcus faecium türlerinde meydana gelmektedir. Hemolitik
aktivitenin bulunmaması süt ürünlerinde kullanılacak bakteriyosin üreten starter
kültürleri için bir seçim kriteridir. Ancak bir suşun hemolitik aktiviteye sahip
olmaması bu suşun virulans özellik taşımadığını göstermemektedir (De Vuyst ve
ark., 2003).
2.2. Bakterilerin Antibiyotik Direnç Mekanizmaları
Direnç, bir bakterinin antimikrobiyal bir ajanın öldürücü veya çoğalmayı
durdurucu etkisine karşı koyabilme yeteneğidir. Direnç gelişimi ve yayılımı
genellikle gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımına bağlanmakla birlikte 1940’lı
yıllarda antibiyotiklerin kullanılmadığı bazı adalarda toprak ve dışkı örneklerinde
tetrasiklin ve streptomisine dirençli bakteriler bulunduğu; antibiyotik direncinin
yalnızca yaygın antibiyotik kullanımı sonucu ortaya çıkmadığı, bakterilerinin
olumsuz çevre koşullarında yaşamını sürdürmek için kullandığı savunma sürecinin
bir parçası olduğu da belirtilmektedir. Ancak antibiyotiklerin yoğun şekilde
kullanıma girmesiyle birlikte yıllar içinde farklı ve gittikçe artan sayıda dirençli
mikroorganizmalar ortaya çıkmış ve bunlarla oluşan enfeksiyonların tedavisinde
büyük sorunlar yaşanmaya başlanmıştır. Günümüzde tüm dünyada bir yandan hızla
yeni ilaçlar geliştirilmekte, diğer yandan bunlara süratle direnç kazanan
mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlar artmakta ve sorunun boyutları
giderek büyümektedir.
Dirençler doğal direnç, kazanılmış direnç ve çapraz direnç olmak üzere üç
çeşittir.
Doğal Direnç: Bakteriler antibiyotiklere doğal olarak dirençli olabilir. Bu tür
direnç bakterinin temel özelliğidir ve ilaç kullanımı ile ilişkisi yoktur kalıtsal
değildir. Doğal direnç, bu mikroorganizmaların tür özelliği olarak ilacın hedefi olan
yapıyı taşımamalarının veya ilacın yapısal bir özellikten dolayı hedefine
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
14
ulaşmamasının bir sonucudur. Örneğin ilacın dış membrandan geçmemesi nedeniyle
gr (-) bakteriler vankomisine doğal olarak dirençlidir.
Kazanılmış Direnç: Bir bakteri genetik özelliklerindeki değişimlere bağlı
olarak eskiden duyarlı olduğu bir antibakteriyel ajandan etkilenmeyebilir. Bu
durumda o bakteri direnç kazanmış olur. Genetik kaynaklı direnç kromozomal veya
kromozom dışı maddelere bağlı olabilir. Kromozomal direnç, bakteri kromozomunda
kendiliğinden (spontan) oluşan mutasyonlar sonucu ortaya çıkar. Spontan
mutasyonlar bazı fiziksel ve kimyasal faktörlerle oluşabilir ve sonuçta bakteri
hücresinde yapısal değişimler oluşur. Böylece hücrenin ilaca permealibitesi azalabilir
veya hücre içinde ilacın hedefinde değişiklikler olabilir. Ekstrakromozomal direnç,
çeşitli yollarla aktarılan plazmid, transpozon ve integron adı verilen genetik
elemanlara bağlıdır.
Plazmidler, bakterilerde antibiyotik uygulamasından önce var olan ve
kromozomdan bağımsız olarak replike olabilen ekstrakromozomal DNA
parçacıklarıdır. R (rezistans) faktörleri bir ya da birkaç antimikrobiyal ilaca ve ağır
metallere karşı direnç genlerini taşıyan plazmidlerdir. Plazmid genleri, genellikle
ilaçları parçalayan enzimlerin üretilmesinden sorumludurlar.
Transpozonlar ise bakteri kromozomunun değişik yerlerine yerleşebilen veya
kromozomdan plazmide, plazmidden plazmide, plazmidden DNA veya bakteriyofaja
aktarılabilen; kendi kendilerine replike olamayan, o nedenle kromozom, plazmid
veya bakteriyofaj gibi bir replikon üzerinde bulunan DNA dizileridir. Direnç
genlerini taşıyan genetik materyal ve plazmidler bir bakteriden diğerine
transdüksiyon, transformasyon, konjugasyon ve transpozisyon gibi mekanizmalarla
aktarılırlar. Kromozom veya plazmid üzerindeki direnç genleri, bakterinin bölünmesi
ile yavru hücrelere aktarılır (vertikal geçiş). Bu yeni hücrelerin çoğalması ile de
dirençli suşun ve direnç genlerinin yayılımı gerçekleşir (klonal yayılım) Plazmidler
konjugasyon ile de yatay olarak aktarılabilir.
Konjugasyon, iki bakteri hücresinin teması sonucunda genetik eleman
aktarımıdır ve türler arası plazmid aktarımı nın in vivo koşullarda da oluşabilmesi
önem taşımaktadır. Ayrıca direnç plazmidleri Gram (+) ve (-) bakteri türleri arasında
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
15
da aktarılabilirler. Direnç genlerinin yeni konaklara aktarımında tek mekanizma
plazmid transferi değildir. Transpozisyon ile transpozon veya transpozabl elementler
diye bilinen kısa DNA sekansları aktarılabilir. Özellikle Gram (+) bakterilerde
bulunan konjugatif transpozonlar, plazmid olmaksızın gen aktarımını sağlayabilir.
Son yıllarda direnç genlerinin özellikle transpozonlarca taşındıkları anlaşılmıştır. Bir
diğer önemli nokta ise bu tip aktarım olaylarının düşük yoğunluklu antibiyotik
varlığında hızlanmasıdır.
Transformasyon, ortamda serbest bulunan DNA’nın bakteri hücresi içine
alınması olup bu şekilde de direnç genleri aktarılabilir. Neisseria türleri ve
streptokoklarda patojen ve nonpatojen türler arasında gen aktarımı sonucu penisilin
başlayan protein (PBP) değişimlerinin transformasyon ile gerçekleştiği
düşünülmektedir. Transdüksiyon ise direnç genlerinin bakteriyofaj aracılığı ile
transferi olup, sıklıkla laboratuvar koşullarında direnç aktarımı için uygulanır. Bu
aktarımın klinik direnç açısından önemi bilinmemektedir.
Kromozom veya plazmid üzerindeki antibiyotik direnç genlerinin birbirleri
ile bağlantılı olduğu ve başlangıç bölgesinin yakınında özel integrasyon birimleri
bulunduğu gizlenmiştir. Bunlara integron adı verilir. İntegronlar rekombinasyonun
çok sık görüldüğü sıcak noktaları oluştururlar.
Çapraz Direnç: Belli bir ilaca karşı dirençli olan bazı mikroorganizmaların,
aynı veya benzer mekanizma ile etki eden diğer ilaçlara karşı da dirençli olma
halidir. Bu durum genellikle yapıları benzer ilaçlar arasında gözlenmektedir.
Erythromycin, neomiycin, kanamiycin gibi. Ancak bazen tümüyle ilgisiz ilaçlar
arasında da görülebilir. Eritromisin-linkomisin arasındaki çapraz direnç buna örnek
olarak verilebilir. Kromozomal veya ekstrakromozomal orijinli olabilir (Yüce, 2001).
Antibiyotiklerin klinikte kullanımı enfeksiyonlu hastalıkla meydana gelen
ölüm oranları önemli bir azalma sağlamıştır. Antibiyotikler cerrahi müdahele ve
kanser terapisinde derin bir etkiye sahiptir (Ammor ve ark., 2007). Antibiyotiklerin
kullanımı hayvansal ilaçlara da yayılmıştır. Hayvansal üretimde, hayvan ve bitki
hastalıklarından korunmak için tarımda koruyucu ve iyileştirici olarak antibiyotikler
kullanılmaktadır (Martins da costa ve ark.,2006; Ammor ve ark., 2007).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
16
1990 yılında Hollanda’da 80 bin kg antibiyotik insanda, 300 bin kg ise
hayvanlar için veteriner reçetelerinde kullanılmıştır. Antibiyotik kullanımı vücut
ağırlığı yaş,ve aktif madde açısından hesaplandığında her iki populasyonda da
eşdeğerdir (Van den Bogaard ve 2002). Son 60 yıl civarında biyosfere 1-10 milyon
ton antibiyotik bırakılmış olduğu tahmin edilmektedir(European Commision, 2005).
Bu durum dirençli türlerin ortaya çıkmasında güçlü bir baskı oluşturmaktadır.
Dünyada antibiyotiklerdeki mikrobiyal direnç, insanda ve veteriner ilaçlarında
önemli bir problemdir. Genellikle Antibiyotik kullanımının yayılımı antibiyotik
direçlerindeki artış için temel risk faktörü olduğu kabul edilmektedir. Bu durum
insan ve hayvanlarda direnç genleri ve bakteri dirençlerinin yayılımı ve ortaya
çıkması için öncülük etmektedir (Lukasova ve Sustackova, 2003) . Dirençler bir
bakteri türü için doğal ya da kazanılmış, ya başka bir bakteriden diğerine geçmiş
yada bir çok ardışık mutasyonlar ya da genlerin birleşmesiyle oluşmuş olabilir (Amor
ve ark..2007). Antibiyotik direnci farklı mekanizmalardan biri tarafından başarılabilir
Bunlar;
• Antibiyotiğin dışa salınımını arttırmak,
• Antibiyotik hedefinin modifikasyonu ya da inaktivasyonu,
• Gen transferi ile yeni bir antibiyotik direncinin tanıtımı,
• Antibiyotiğin hidrolizi,
• Antibiyotiğin modifikasyonu,
• Antibiyotik aktivasyonunun önlenmesi ve
• Antibiyotiğin alımını azaltmak (Ammor ve ark., 2007)
2.2.1. Staphylococcus spp.’nin Antibiyotik Direnci
Stafilokoklar hekimliğin büyük sorunlarından biri olma özelliğini
korumaktadır. Antimikrobiklere karşı değişik mekanizmalarla etkili bir direnç
oluşturan bu bakterinin neden olduğu enfeksiyonların tedavisi özen ister. Metisilin’e
direnç adı altında beta-laktam antibiyotiklerin çok büyük bir bölümü ve ayrıca diğer
gruplarda bazı antibiyotikleri etki spektrumu içine alan intrinsik direnç, bugün bir
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
17
sorun haline gelmiştir. Çoğul dirençli stafilokok denilen bu bakterilerin neden olduğu
enfeksiyonlar gitgide artan sıklıkta görülmektedir (Yüce, 1992).
Staphylococcus’larda esas sorun son yıllarda giderek artan oranlarda görülen
metisilin direncidir. 1990 yılında ABD’de, nozokomiyal enfeksiyonlardan izole
edilen susların %15’inin metisiline dirençli oldugu belirtilmistir. Diger gelismis
ülkelerde de bu oran benzerdir. Ülkemizde yapılan çalısmalarda ise bu oran %16-52
arasında degismektedir. S. aureus’larda antibiyotiklere direnç kazanma yetenegi,
antibiyotiklerin kullanılmasından hemen sonra gözlenmistir (Duman, 2007).
S. aureus’lar, diger mikroorganizmaların pek çoguna göre, antimikrobiyal
ajanlara daha fazla direnç gösterirler. Özellikle MRSA’larda multiresistanslıga daha
fazla rastlanır ve önem kazanır. Bir çok çalısmada MRSA’ların gentamisin,
tobramisin, netilmisin, streptomisin, eritromisin (%90), tetrasiklin (%86), minosiklin
(%76), trimetoroprimsulfametasaksazol (%69), klindamisin (%60), kloramfenikol
(%39), rifampisin (%26), siprofloksasin (%17), fusidik asit (%12), gibi pek çok
antibiyotige dirençli oldugu vurgulanmıstır (Duman, 2007).
Daha önce de vurgulandıgı gibi metisiline dirençli Staphylococcus’lar tüm
betalaktam antibiyotiklere kesinlikle dirençli olmaları yanında makrolidler,
linkozamidler, kinolonlar, tetrasiklin ve aminoglikozidler gibi birçok antibiyotige de
yüksek oranlarda direnç göstermektedirler. Staphylococcus’lardaki metisilin direnç
oranları özellikle hastane kökenlerinde çok yüksektir. Ortalama %50 civarında olan
bu direnç yogun bakım ünitesi gibi yerlerde %80-90’lara kadar çıkabilmektedir
(Duman, 2007).
Bu tür Staphylococcus’ların duyarlı oldukları tek antibiyotik grubu
çogunlukla glikopeptit antibiyotiklerdir. Günümüzde klinik kullanımda olan iki
glikopeptit antibiyotik bulunmaktadır. Bunlar vankomisin ve teikoplanindir (Duman,
2007).
Vankomisin, penisilinaz üreten veya üretmeyen, metisiline duyarlı veya
dirençli tüm Staphylococcus kökenlerine etkilidir. Ancak, daha önce de belirtildigi
gibi henüz çok yaygın olmasa da vankomisine dirençli S. aureus kökenleri
saptanmaya baslamıstır. 1956 yılında klinik kullanıma giren vankomisinin ilk
yıllarda sık görülen yan etkileri daha sonraki yıllarda ilacın saflastırılmasıyla çok aza
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
18
indirilmistir. Gram pozitif bakterilere çok güçlü etkinligi olan vankomisinin aerop
veya anaaerop gram negatif bakterilere karsı etkinligi yoktur. Bu nedenle
vakomisinin majör kullanım alanı metisiline dirençli ciddi Staphylococcus
enfeksiyonlarıdır (Duman, 2007).
Teikoplanin, yapısal olarak vankomisine çok benzeyen bir baska glikopeptit
antibiyotiktir. Etki alanı vankomisin gibidir. Metisiline duyarlı ve dirençli tüm
Staphylococcus’lara etkindir. S. aureus’a etkisi vankomisine göre esit veya biraz
daha azdır. Ancak KNS’lere karsı etkinligi vankomisine göre daha azdır. Hem
intravenöz, hem de intramüsküler kullanılabilmesi, daha uzun yarılanma ömrü
nedeniyle günde iki kez, hatta tek doz kullanım olanağının bulunması vankomisine
üstünlükleridir. Nefrotoksisite olasılıgı da vankomisine göre daha azdır. Buna karsın,
KNS’lere karsı etkinliginin vankomisine göre daha az olması en önemli
dezavantajıdır. Kullanım alanları vankomisinde oldugu gibi metisiline dirençli ciddi
Staphylococcus enfeksiyonlarıdır (Duman, 2007).
2.2.2. Enterococcus spp.’nin Antibiyotik Direnci
Enterococcus cinsi bakteriler genellikle düşük virulansa sahip olmalarına
rağmen, Enterococcus faecium ve Enterococcus faecelis kullanılan antibiyotiklere
karşı dirençli olmaları nedeniyle, klinik terapilerde önemli problemlere neden
olmaktadır (Panagea ve Chadwick, 1996; Giraffa ve ark., 2000; Bodil ve ark., 2002;
Peters ve ark., 2003). Amerika’da sağlıklı bireylerin ortalama % 5-20’sinde
Enterococcus kolonizasyonu ya da enfeksiyonu rapor edilmiştir (Namdari, 1998).
Enterococcus faecalis enfeksiyonların % 80-90’ından sorumlu iken, Enterococcus
faecium ise % 5-15’inden sorumlu olduğu bildirilmiştir (El-Din ve ark., 2002; Erdem
ve ark., 2004). Amerika’da Enterococcus faecium, hastane enfeksiyonlarına en sık
neden olan ikinci bakteridir (Wegener ve ark., 1997; Klare, 2003). Bu bakteriler
klinik uygulamalarda kullanılan bir çok antibiyotiğe karşı dirençlidirler (Lukasova ve
Sustackova, 2003). Bazı kaynaklarda Enterococcus faecium’un antibiyotiklere karşı
Enterococcus faecalis’ten daha dirençli olduğu belirtilmektedir (Quednau ve ark.,
1999).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
19
1980’li yılların sonunda ilk defa glikopeptidlere karşı dirençli Enterococcus
(GRE) tespit edilmiş ve bunun neden olduğu enfeksiyon güçlükle tedavi
edilebilmiştir (Peters ve ark., 2003). Vankomisin ve teicpoplanine karşı direnç, gıda
kaynaklı Enterococcus’lar arasında en sık izole edilen direnç fenotipidir (Giraffa,
2002). Enterococcus faecium ve Enterococcus faecalis bu glikopeptidlere karşı
direnç kazanmışlardır (Willey ve ark., 1999; Başustaoğlu ve ark., 2001). Teicoplanin
ve Vankomisin gibi glikopeptidlerin önemi, çoklu ilaç direnci gösteren türlere ya da
penicilin, ampicillin gibi antibiyotiklere karşı alerji gösteren kişilerin klinik
tedavisinde kullanılmalarından kaynaklanmaktadır (Giraffa, 2002). Bu antibiyotikler
immun sistemi zayıf ya da bastırılmış bireylerde birkaç enfeksiyona karşı en son çare
olarak kullanılan antibiyotiklerdir (Salminen ve ark., 1998). Bu nedenle
Vankomisin’e dirençli Enterococcus’lar (VRE) halk sağlığı için global bir tehdit
olarak ortaya çıkmaktadır (Gelsomino ve ark., 2003).
VRE’ler çoklu ilaç direnci gösteren bakterilerin yol açtığı enfeksiyonların
tedavisinde ve vancomyicin ile tedaviye ihtiyaç duyulan hastalarda tedavinin
başarısız olmasına neden olmaktadırlar (Lukasova ve Sustackova, 2003). Bu nedenle
hastanelerde Vankomisin’e dirençli Enterococcus’ların ortaya çıkması endişe
vermektedir (Gelsomino ve ark., 2003). VRE’lerin sebep olduğu enfeksiyonlar,
Avrupa ve Amerika’da önemli bir problem haline gelmiştir (Eaton ve Gasson, 2002;
Barton ve Gary, 1995). Son yıllarda Enterocccus faecium en sık ortaya çıkan VRE
olarak tanımlanmaktadır (Roberts, 1997; Salminen ve ark., 1998; De Vuyst ve ark.,
2003).
Vankomisin’e dirençli Enterococcus faecium (VREF) suşları, hastane
ortamları, insanlar, hayvansal kaynaklar, akuatik habitatlar ve tarımsal ürünlerden
izole edilmiştir (Lukasova ve Sustackova, 2003). Yapılan çalışmalar Vankomisin’e
yüksek derecede direnç gösteren Enterococcus faecium suşlarının hayvansal orjinli
gıdalarda bulunduğunu göstermiştir (Robredo ve ark., 2000). Vankomisin’e dirençli
Enterococcus faecium suşları lağım suları ile sulanmış bitkiler, atık sular ve dışkılar
gibi çeşitli kaynaklardan çevresel kontaminasyon yoluyla gıdalara ulaşabilmektedir
(Giraffa, 2002). Kesim yerlerindeki kötü hijyen koşulları sonucunda karkaslar fekal
kontaminasyonla kontamine olarak hayvansal gıdalar bu dirençli türler için bir vektör
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
20
olmaktadır (Lemcke ve Bülte, 2000). VREF suşları biftek, kümes hayvanları, domuz
ve diğer et ürünlerinden izole edilmiştir (Emborg ve ark., 2003).
Kontamine gıdalar aracılığı ile VRE’lerin insanlara transfer edilebilme riski
endişe doğurmaktadır (Robredo ve ark., 2000; Klare, 2003). Direnç genlerinin gıda
zinciri aracılığı ile insanları da etkileyebileceği düşünülmektedir (Peters ve ark.,
2003).
Pastörize ve çiğ sütlerde antibiyotiğe dirençli Enterococcus’ların (ARE)
varlığı tespit edilmiştir. ARE’ler et ürünleri, yemeye hazır gıdalar ve hatta probiyotik
kültürlerde bulunmaktadır. Bu ürünlerde antibiyotik direnç bulunması, direncin gıda
zincirine yayılması riskini doğurmaktadır. Kanamycin ve gentamicine yüksek direnç
gösteren Enterococcus faecium türleri Fransız peynirlerinden ve hastanedeki
hastalardan izole edilmiştir (Giraffa, 2002). Enterococcus faecium süt endüstrisinde,
özellikle de peynir üretiminde starter olarak kullanılmasına rağmen günümüze kadar
süt ürünlerinde VRE ile ilgili bir enfeksiyon rapor edilmemiştir (Robredo ve ark.,
2000).
Gıda kaynaklı Enterococcus faecium türlerinin patojen olduklarına dair hiçbir
kanıt bulunmamasına rağmen, bu organizmalar taşıyıcıya adapte olabilen
antimkrobiyel direnç ve virulans özellikler taşıyabilme olasılığı söz konusudur
(Hayes ve ark., 2003). Bu bakteriler, genetik materyallerini değiştirebilmeleri ve
genetik bilgilerini diğer türlerle bile paylaşabilmeleri nedeniyle, mevcut genomun
değişmesine yol açmakta ya da plazmidler aracılığıyla genetik materyallerin hücreler
arası transferine neden olmaktadır (Yaman ve Esendal, 2004). Böylece bu
organizmalar kendisi bile virulans faktör taşımazken, zararsız bir türü patojen haline
dönüştürebilmektedir (Quednau ve ark., 1999; De Vuyst ve ark., 2003).
Yapılan konjugasyon çalışmaları klinik Enterococcus türlerindeki transfer
sıklığının, gıda kaynaklı veya probiyotik türlere göre daha başarılı olduğunu
göstermiştir (Klein, 2003). Yapılan araştırmalar klinik örneklerdeki Enterococcus
türlerinin, gıda kaynaklı türlerden daha fazla virulans faktör taşıdığını ve ayrıca
starter kültür olarak kullanılan Enterococcus türlerinin, klinik izolatlara göre daha
düşük patojeniteye sahip olduklarını göstermektedir (Franz ve ark., 2001). Klinik
izolatlardaki virulans faktörlerin etkileri, gıdalardan izole edilen türlerinkinden çok
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
21
daha fazladır. Gıdalardan izole edilen Entrococcus faecium suşları genellikle virulans
faktör taşımamaktadır (Eaton ve Gasson, 2001). Ancak halen güvenli olarak bilinen
bir suşun konjugasyonla bilinen virulans faktörlerden birini kazanma riski vardır.
Probiyotik ve starter kültür olarak yüksek sayılarda Enterococcus tüketilmesi
sonucunda, virulans gen taşıyan plazmidlerin yayılabileceği düşünülmektedir (Eaton
ve Gasson, 2002). Çünkü gıdalarda bulunan Enterococcus faecalis ve Enterococcus
faecium‘un antibiyotik direnç taşıyabildikleri tespit edilmiştir (Semedo ve ark.,
2003). Ayrıca gıda endüstrisinde starter kültür olarak kullanılan Enterococcus
faecium suşlarının, klinik örneklerden izole edilen medikal orijinli patojenlerden in
vitro koşullarda transkonjugasyon yoluyla virulans faktörler elde edilebildikleri
tespit edilmiştir (Quednau ve ark., 1999; De Vuyst ve ark., 2003). Bu nedenle
antimikrobiyel dirençli Enterococcus faecium populasyonları taşıyan gıdaların
tüketimi, muhtemel tranferlere aracı olabilir ve taşıyıcıda direnç determinantlarının
oluşması ve kolonizasyonu ile sonuçlanabilir (Hayes ve ark., 2003).
.
2.3. Kanatlı Eti Florası ve Kesim Teknolojisi
Kanatlı eti, avian türlerinin (tavuk, hindi, kaz, ördek) kas doku, bağ doku, deri
ve yenilebilir iç organlarından oluşmaktadır. Kanatlı eti, protein miktarı yüksek, yağ
miktarı düşük, doymamış yağ asitleri miktarı uygun olup, beslenme ve diyet
yönünden büyük öneme sahip temel hayvansal gıdalardan biridir. Kanatlı eti yüksek
besleyici değere sahip kompozisyonuna ilave olarak, uygulanan kesim işlemi, pH
değeri, redoks potansiyeli ve muhafaza sıcaklığına bağlı olarak patojen ve bozulmaya
neden olan bir çok mikroorganizmanın kontaminasyonu ve gelişmesi için uygun bir
ortam oluşturmaktadır.
Kanatlı etleri içerisinde tavuk ve hindi eti en büyük bölümü oluşturmaktadır.
Bu çerçevede dünya kanatlı eti üretiminin yaklaşık %90’ını piliç, %10’unu hindi eti
oluşturmaktadır.
Etlik piliçlerde pH değeri göğüs etinde 5.7–5.9, butta 6.4–6.7, deride yaklaşık
6.6 veya üzerindedir. Kanatlı etlerinin aw değeri 0,98 – 0,99 arasındadır. Kanatlı
etlerinin redoks potansiyeli değeri kırmızı ete yakındır. Tüm bu özellikleriyle kanatlı
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
22
eti ve derisi aynı zamanda birçok mikroorganizmanın çoğalması için çok uygun bir
ortam niteliğindedir. Kanatlı kesim prosesinin birçok aşamasında su kullanılması da
deride mikroorganizmaların gelişimini arttıran diğer önemli bir faktördür.
Kanatlı etlerinin mikroflorası üzerine çiftlikten çatala kadar olan
aşamalardaki birçok faktör etkili olmaktadır. Yem ve yem katkı maddeleri, su, hava,
rezervuar ve vektörler, anaçların sağlık koşulları, yumurta, kuluçkhaneler, etlik
piliçlerin yetiştirilme koşulları ile bunların kesim için yüklenmesi, taşınması,
boşaltılması, etlik piliçlerin kesim koşulları, etlerin soğutma, parçalama, paketleme,
muhafaza ve dağıtım koşulları etin hijyenik kalitesini etkileyen faktörler arasında
bulunmaktadır. Kanatlı hayvanlar kesimhaneye getirildiklerinde ayak, tüy ve
bağırsaklarında değişik tür bakterileri yüksek sayıda içerirler (Erol, 2007).
Değişik ülkelerde yapılan çalışmaların sonuçları, kanatlı etlerinin başta
Salmonella spp., ve Campylobacter jejuni olmak üzere, Clostridium perfringens,
Stapylococcus aureus ve Listeria monocytogenes gibi değişik patojen bakteriler ile
önemli düzeyde kontamine olduğunu ve insanlarda görülen gıda enfeksiyon ve
intoksikasyonlarında büyük rol oynadığını ortaya koymaktadır (Erol, 2007).
Kanatlı etlerinin patojen mikroorganizmalar ile kontaminasyonunun, canlı
hayvanların enfeksiyonuyla birlikte, taşıma sırasında ve kesim işleminin haşlama, tüy
yolma, iç organ çıkartma, soğutma, parçalama ve paketleme gibi kritik
aşamalarındaki çapraz kontaminasyondan kaynaklandığı, ayrıca muhafaza sıcaklığı
ve süresinin önemli bir faktör olduğu görülmektedir (Erol, 2007).
Kanatlı etlerinin başlangıç kontaminasyon düzeyinin yüksek olması raf
ömrünü önemli ölçüde kısaltmaktadır. Kanatlı etlerinin başlangıç mikroflorası
uygulanan kesim hijyenine ve teknolojik koşullara bağlı olarak genellikle 103-105
kob/cm2 arasında değişmekte olup, başlangıç mikroflorasında gram pozitif bakteriler
baskın olmasına karşın son üründe gram negatif bakteriler baskın florayı
oluşturmaktadır (Erol, 2007).
Tavuk etlerinin sekonder kontaminasyonu, kesimhanelerde ve tavuk karkası
parçalama tesislerinde, tavukların ayak ve tüylerinden, alet-ekipmanda ve çalışan
personelde bulunan mikroorganizmalardan karkasa bulaşması ile gerçekleşmektedir.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
23
Ayrıca, işleme, pazarlama ve servis aşamalarında da personelden kaynaklanan çapraz
kontaminasyonlar oldukça sık görülmektedir (Baydur, 2006).
Kanatlı etlerinin elde edilişi, bazı aşamalardaki farklılıklar dışında tüm
kesimhanelerde benzerdir (Şekil 2.1)
Ticari üretim alanına giren canlı etlik piliçlerinin tüyleri, derisi, ayakları ve
sindirim kanalları olası mikrobiyal flora ile belirgin bir biçimde kontamine
olmaktadır. Ayrıca, haşlama, tüylerin yolunması, iç organların çıkarılması
aşamalarında çapraz kontaminasyon riski çok fazla ortaya çıkmaktadır (Hinton ve
ark., 2004). Tüm işlem aşamaları, kirli ve temiz olmak üzere iki ana bölüme
ayrılmaktadır. Kirli kısım; kesim, kanatma, haşlama, ve iç organların çıkarılmasını
içerirken temiz kısım, düşük sıcaklıkta ve hijyenik kontrollerin etkin bir biçimde
yapıldığı işlemleri içermektedir (Escudero ve ark., 2005). İç organların çıkartılması
aşamasında, özellikle iç organlar mekanik olarak ayrıldığı zaman bağırsaklar
çoğunlukla makine tarafından zarar görmekte ve böylece karkasların fekal
kontaminasyona uğramalarına neden olmaktadır (Jimenes ve ark., 2005).
Haşlama suyunda bulunan mikroorganizmalar bu suya daldırılan karkasların
derilerine yerleşmekte ve sonradan uygulanan duşlamalarla bile karkaslardan
bütünüyle uzaklaştırılamamaktadır (Sakhare ve ark., 1999). Ayrıca haşlama ve
tüylerin yolunması işlemleri, derinin epidermis katmanını kaldırmakta, böylelikle
bağırsakların çıkarılması ve soğutma aşamaları esnasında karkas yüzeyinde
bakterilerin çoğalarak koloni oluşturmasına neden olmaktadır. İşlem aşamaları
sırasında mevcut olan psikotrofik mikroorganizmalar, soğuk depolama sırasında
çoğalabilmekte ve karkasların bozulma riskini arttırmaktadır (Hinton ve ark., 2004).
Çapraz kontaminasyon, özellikle tüylerin yolunması, bağırsakların
çıkarılması ve soğutma gibi kritik aşamalarda problem yaratmaktadır. Alet–ekipman
ve personelin ellerinin çapraz kontaminasyonu da bakterilerin kontamine olmamış
karkas ve parçalarına bulaşmasına neden olmaktadır (Uyttendaele ve ark., 1998).
Havada bulunan bakteriler ise çoğalmasalar bile işletme içerisinde
yayılabilmekte ve et işleme ünitelerindeki hava kontaminasyonu depolanmış
ürünlerin raf ömrünü etkilemektedir (Evans ve ark., 2004).
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
24
Şekil 2.1. Piliç Eti Üretim Akış Şeması
Canlı PİLİÇ
1. Bayıltma
2. Vena jugularis’in Kesilmesi
3. Kanın Akıtılması
4. Haşlama
5. Tüylerin Yolunması
6. Baş ve Trakeanın Ayrılması
7. Bacakların Kesimi ve Uzaklaştırılması
8. Kloakanın Açılması
9. İç Organların Çıkartılması
10. Karkas Yıkama
11. Soğutma
12. Gramajlama
13. Parçalama
14. Paketleme
15. Sevkiyat
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
25
2.4. S. aureus’un Et Ürünlerinden İzolasyonu, Patojenitesi ve Antibiyotik
Direnci İle İlgili Yapılan Çalışmalar
Saunders (1983), incelediği piliç but ve göğüs örneklerinin sırasıyla % 50 ve
% 35’inin 1,0x102 kob/g’dan fazla koagulaz pozitif Stafilokok içerdiğini saptamıştır.
Kundakçı ve ark. 1991), yaptıkları araştırmada 0 oC’de, 16 gün depolandıktan
sonra tavuk karkaslarının but ve göğüs kısımlarında sırasıyla ortalama 1,2x103
kob/cm2 ve 9,2x102 kob/cm2 olarak S. aureus izole etmişlerdir.
Guang-Hua ve Xiao-Ling (1994), yapmış oldukları çalışmada tavuk
numunelerinin % 13’ünde S. aureus saptamışlardır.
Sağun ve ark. (1999), yapmış oldukları çalışmada, Van’da tüketime sunulan
taze piliç but örneklerinin % 5’inde, piliç göğüs örneklerinin % 25’inde S. aureus
izole etmişlerdir. Çalışmada, S. aureus sayısı, piliç but örneklerinde ortalama 1,3x104
kob/g düzeyinde, piliç göğüs örneklerinde ortalama 2,9x104 kob/g düzeyinde
bulunmuştur.
Aarestrup ve ark. (2000), 118 kümes hayvanından izole ettikleri 83 S. aureus
suşunun % 7’sinin basitrasine, % 30’unun siprofloksasine, % 24’ünün eritromisine,
% 7'sinin penisiline, % 4’ünün streptomisine, % 19’unun sulfametaksozole ve %
47’sinin tetrasikline dirençli, tüm suşların vankomisin, oksasilin, kanamisin,
gentamisin, kloramfenikol, trimethoprim, kuinupristin + dalfopristine duyarlı
olduğunu tespit etmişlerdir.
Astorga ve ark. (2002), yapmış oldukları çalışmada kanat örneklerinin %
60’ında , but örneklerinin % 40’ında S.aureus tespit etmişlerdir.
Gönülalan ve ark., (2002), Kayseri ilinde satışa sunulan 100 sığır kıymasının
%2,3’ünden S. aureus izole etmişlerdir.
Fang ve ark. (2003), Tayvan’da dükkan ve süpermarketlerden toplanan 164
hazır gıda örneğinden izole ettikleri bakterilerin %17,9 S. aureus olarak
bulmuşlardır.
Gündoğan ve ark. (2004), yılında Ankara’da bulunan değişik semtlerdeki
kasaplardan temin ettikleri 150 adet tavuk eti ve diğer et örneklerinden 80
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
26
Staphylococcus aureus izolatı elde etmişler ve bu izolatların % 32,5 tavuk etinden
olduğunu belirtmişlerdir.
Schlegelova ve ark. (2004), 70 sığır karkası ve 70 sığır eti örneği ile yaptıkları
çalışmada sığır karkaslarının % 7,5’inden, sığır etlerinin de % 24,3’den S. aureus
izole etmişlerdir.
Vazgeçer ve ark. (2004), Türkiye’de restoranlarda satılan tavuk döner
kebaplar üzerine yaptıkları çalışmalarında; 72 örnekten 36’sında (%50) S. aureus
izole etmişlerdir.
Efe (2005), tavuk etinin çeşitli kısımlarını kullanarak yapmış olduğu
çalışmada, but etinde % 66, gögüs etinde %74, deri numunelerinde % 100 ‘ünde
S.aureus saptamıştır.
Pesavento ve ark. (2005), kümes hayvanı, sığır ve domuz etinden oluşan 176
örnekten 42 S. aureus izole etmişlerdir. Bu izolatların 12’sini (% 28,57) kümes
hayvanlarından, 20’sini (% 29,41) sığır etinden ve 10’unu (% 15,15) domuz etinden
izole etmişlerdir. S. aureus izolatlarının; % 30’u oksasiline, % 45’i ampisiline, %
25’i tetrasikline, % 25’i eritromisine, % 25’i klindamisine, % 5’i gentamisine, %
10’unu ise penisilin G’ye dirençli olduklarını bulmuşlardır. Diğer yandan, bütün
izolatların vankomisin, metisilin, teikoplanin, trimethoprim/sulfamethoksozole ve
sefalotin’e duyarlı olduklarını tespit etmişlerdir.
Topçu (2006), yapmış olduğu çalışmada tavuk ve et döner örneklerinden
izole edilen tüm S. aureus izolatlarının; gentamisin, eritromisin, tetrasiklin,
kloramfenikol, sefalotin, streptomisin ve vankomisine % 100 duyarlı olduklarını
bulmuştur. Örneklerden izole edilen Staphylococcus aureus izolatlarının; çiğ ve
pişmiş tavuk dönerde ampisiline % 80 (50 örnek), et döner de ise % 92,3 (50 örnek)
dirençli olduğu tespit etmiştir.
Çakır (2007), parça et, kıyma, tavuk, sucuk, sosis, süt, peynir ve dondurma
örneklerinin ve gıda örneklerinin işlendiği bu yerdeki gıdalarla direkt temas eden
kişilerin boğaz, burun kültürlerinden ve ellerinden alınan örneklerin incelenmesi
sonucunda toplam 61 adet tahmini S. aureus izolatı elde etmiştir, Bu izolatların 49’u
et örneklerinden, 1 tanesi peynir örneklerinden, 7 tanesi süt örneklerinden ve 4’ü
gıda örneklerinin işlendiği yerdeki gıdalarla direkt temas eden kişilerin boğaz
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
27
kültürlerinden izole edilmiştir. İzolatların % 79,3’i amoksisilin-klavunik aside, %
51,61’i azitromisine, % 43,4’ü netilmisine, % 30,64’ü rifampin ve oksasiline, %
25.8’i trimetoprimsulfametokzole, % 25,8’i gentamisine, % 29,3’ü oflasaksine, %
19,35’i linkomisine, % 12,9’u siproflaksasine, % 9,6’sı vankomisine dirençli
bulunmuştur.
Duman (2007), tavuk karkaslarının 2 farklı aşamasının göğüs, boyun ve
kanat kısımlarını materyal olarak kullanmış, 210 numuneden S.aureus ve koagülaz
negatif Staphylococcus (KNS) izolasyonu ve identifikasyonu yaparak, çesitli virülans
faktörleri ve antibiyotik dirençlilikleri arastırmıstır. Kesimin tüy yolunduktan sonraki
asamasında gögüs, boyun ve kanat kısımlarından sırasıyla % 26,9, % 42,3, % 30,7 ,
paketleme öncesi asamasından ise gögüs, boyun ve kanat kısımlarından sırasıyla %
30,4, % 39,1, % 30,4 S.aureus izole etmiştir. Elde edilen izolatlar, penisiline % 69,4,
oksasiline % 50,8, gentamisine % 41,5, klindamisine % 37,2, seftazidime % 33,
sefakolara % 22, eritromisine % 13,5, seftriaksona % 7,6, tetrasikline % 5,
ofloksasine %4,2, kloramfenikole %4,2, sefalotine % 3,3, siprofloksasine %3,3
dirençli olarak bulunmuş, novobiosine ve vankomisine karsı direnç gözlenmemistir.
Bayhün (2008), 300 adet klinik örneklerden, 284 adet gıda örneklerinden
(çiğ süt, peynir ve tavuk ) izole edilen S.aureus izolatlarının antibiyotik duyarlılıkları
karşılaştırılmıştır. İncelenen 300 adet klinik örneklere ait S. aureus , % 98,3
penisilin, % 56,3 tetrasiklin, % 55,3 siprofloksasin ve levofloksasin, %55,0 Metisilin,
%54,6 Rifampisin, %54,0 Gentamisin, %53,0 Tobramisin, %52,0 Norfloksasin,
%50,3 Moksifloksasin, %43,3 Fosfomisin, %20,0 Klindamisin, %29,3 Eritromisin,
%1,3 Fusidik Asid, %0,3 Trimethoprim/Sulfamethoksazol’e dirençli bulunurken;
İncelenen 284 adet gıda örneklerine ait S. aureus izolatının %92,0 Penisilin, %9,5
Tetrasiklin, %9,15 Eritromisin, %8,09 Klindamisin, %3,87 Norfloksasin, %2,46
Metisilin, %1,4 Siprofloksasin, Levofloksasin ve Moxifloksasin, %0,35
Trimethoprim/Sulfamethoksazol’e dirençli bulunmuştur.
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
28
2.5. Enterococcus spp.’nin Et Ürünlerinden İzolasyonu, Patojenitesi ve
Antibiyotik Direnci İle İlgili Yapılan Çalışmalar
Wegener ve ark. (1996), kesimhanelerden ve marketlerden aldıkları et
ürünlerinden izole ettikleri Enterococcus faecium suşlarında Vankomisin direnci
tespit etmişlerdir.
Wegener ve ark. (1997), Enterococcus’ların et ürünlerine bulaşmasının kesim
sırasında olduğunu belirterek, yapılan bir çalışmada farklı kesimhanelerden domuz
karkasları üzerindeki Enterococcus sayısının 104-108 /100 cm3 olduğu bildirmişlerdir.
Bunlar arasındaki dominant mikroflorayı ise Enterococcus faecium ve Enterococcus
faecalis’in oluşturduğunu belirtmişlerdir. Aynı araştırıcılar, domuz ve tavuklardan
izole ettikleri E. faecium suşlarının vankomisin dirençli olduklarını saptamışlardır.
Quednau ve ark. (1998), tavuk ve domuzdan izole ettikleri 279 Enterococcus
suşlarının %73 ‘ünün bir veya daha fazla antibiyotiğe dirençli olduğunu
belirlemişlerdir.
Quednau ve ark. (1999), antibiyotik direncin plazmid transferi ile
gerçekleştiğini ifade ederek, Enterococcus faecium’un türleri tavuklardaki dönor
direnç genlerini alabildiğini bildirmiştir.
Robredo ve ark. (2000), 18 farklı süpermarketten alınan 101 tavuk, domuz ve
hindi etlerinin yanı sıra 50 kesimhaneden alınan tavuk dışkılarında VRE varlığını
araştırmışlardır. Araştırmada, tavuk örneklerinin % 27.2’sinde, tavuk dışkılarının ise
% 16’sından VRE tespit edilmiştir. VRE izolatlarının 11’i Enterococcus durans,
10’u Enterococcus faecalis, diğer 10 ‘u ise Enterococcus faecium olarak
tanımlanmıştır.
Barakat ve ark. (2000), ticari olarak üretilip, modifiye atmosferle paketlenmiş
tavuk etlerinin 3.5 ºC’de, 7 gün süreyle depolanması sırasında oluşan baskın
mikrofloranın Lactococcus spp. ve Carnobacterium spp. ile birlikte Enterococcus
faecalis olduğunu tespit etmişlerdir.
Bertolatti ve ark. (2001), tavuk etinin çeşitli kısımlarından (kanat altı, deri
vs.) gram pozitif kokların izolasyonu, tanımlaması ve antibiyotik dirençlilikleri
araştırmışlar ve sonuç olarak, S. aureus suşlarının, penisilin, streptomisin, tetrasiklin,
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
29
sülfametaksazol, cadmium, trimetropim, linkomisin ve eritromisine, Enteroccus
suşlarının ise vankomisin ve teikoplanine dirençli olduklarını tespit etmişlerdir.
Joseph ve ark. (2001), kanatlı hayvanlardan izole edilen Enterococcus
türlerinin çoklu antibiyotik dirençliliklerini araştırmışlar ve Enterococcus türlerinin
nitrofuran, penisilin, tetrasiklin, linkosamid, aminoglikozid, kinolon ve glikopeptid
grubu antibiyotiklere yüksek düzeyde dirençli olduklarını saptamışlardır.
Giraffa (2002), Enterococcus spp.’nin çiğ etlerde sayılarının 102-104 kob/g
civarında olduğununu belirterek, et ürünlerinde fekal veya çevresel kontaminasyonla
gıdaların fermantasyonu sırasında çoğaldığını bildirmişlerdir. Aynı araştırıcı,
İsveç’te perakende satışa sunulan tavuklardan izole edilen Enterococcus türlerinde
tetracycline, erythoromycin ve Vankomisin gibi antibiyotiklere karşı direnç tespit
edildiğini ve bacitracin, choloamphenicol, erythoromycin, gentamicin, penicilin,
rifampicin, tetracycline ve streptomycine karşı dirençli Enterococcus türlerinin
dilimlenmiş et, sucuk, biftek, domuz eti ve çiğ etlerden izole edildiğini bildirmiştir.
Papamanoli ve ark. (2002), fermente sucuklardan izole ettikleri LAB’lerinin
% 4’ünü Enterococcus spp.’nin oluşturduğunu tespit etmişlerdir.
Revington (2002), Danimarka’da etçil tavuklar da belli yıllarda yaptığı
çalışmada E. faecium’un antibiyotik dirençliliği araştırmıştır. 1995 yılındaki
çalışmasında, E. faecium’un % 73 oranında glikopeptid grubu antibiyotiklere, 1996
yılında yaptığı çalışmada % 77 oranında avilanisin antibiyotiğine, 1997 yılındaki
çalışmada ise % 66 oranında virjinamisin ve % 76 oranında eritromisin antibiyotiğine
dirençli olduğunu saptamıştır.
Hugas ve ark. (2003), yaptıkları bir çalışmada Alman ve İtalyan fermente
sucuklarda olgunlaştırma prosesinin sonunda hem starter kültür kullanılan, hem de
kullanılmayan sucuklarda Enterococcus konsantrasyonunun 103-105 kob/g arasında
olduğu bildirilmişlerdir. Enterococcus’ların sucukların olgunlaştırılması sırasındaki
varlığını geniş aralıktaki gelişim sıcaklıkları ve tuza olan yüksek toleransına
bağlamışlardır.
Altay ve ark. (2003) yaptıkları bir çalışmada tavuklardan izole edilen
Staphylococcus suşlarının bazı antibiyotiklere duyarlılıklarını belirlemişlerdir.
Çalışma sonucunda 120 suşun %40,8’i eritromisine, % 37,5’i tetrasikline, % 36,7’si
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Naci Erhan YURDAKUL
30
oksitetrasikline, % 29,2’si linkospektine, % 26,7’si ampisiline, % 24,2’si
amoksisiline, % 20,8’i danofloksasine, % 15,8’i gentamisine, % 11,7’si
kotrimoksasole, % 8,3’. sefuroksime, % 7,5’i neomisin'e ve % 1,7’si furazolidona
dirençli olduğunu bulmuşlardır.
Lukasova ve Sustackova (2003), sucuk ve çiğ sütten izole edilen
Enterococcus türlerinin, tetracycline, chloramphenicol, gentamicin, erythromycin’e
karşı direnç tespit edildiğini belirterek, bir çalışmada Enterococcus faecium ve
Enterococcus faecalis’in tetracyclin direnç genlerini Lactococcus lactis sub species
lactis var diacetylactis’in kromozomuna transferinin gösterildiğini bildirmişlerdir.
Cocconcelli ve ark. (2003), model peynir ve fermente sucuk üretiminde klinik
kaynaktan alınan Enterococcus faecalis’in antibiyotik direnç ve virülans genlerini
fermantasyon sırasında gıda kaynaklı Enterococcus faecalis’e transfer edebildiğini
göstermişlerdir.
Hugas ve ark. (2003), Enterococcus türlerinin konjugasyonla genetik
özelliklerini değiştirebilme kabiliyetinde olduklarını belirterek, salam ve çiğ et gibi et
ürünlerinden izole edilen Enterococcus türlerinin antibiyotik direnç deteminantlarını
Enterococcus faecalis JH2-2’ye transfer ettiklerini bildirmişlerdir.
Hauben (2003), Vankomisin’e dirençli 148 Enterococcus türünün pastörize et
ürünleri ile fermente sucuklarda gelişeblme özelliklerini araştırmışlar ve 143
Enterococcus faecium suşunun bütün et ürünlerinde canlılığını sürdürebildiğini
belirtmişlerdir.
Petsaris ve ark. (2005), tavuklardan E.faecium’un izolasyonunu yapmışlar ve
antibiyotik dirençliliğine bakmışlardır. Toplam 620 örnekten 295 tane E.faecium
izole etmişler ve bunların 16 tanesinin (%5,4) çoklu antibiyotik direnci taşıdıklarını
belirlemişlerdir.
Martin ve ark. (2005), tavuklarda yapmış oldukları çalışmada E.faecium’un
%17,7 oranında penisiline, %81,2 oranında tetrasikline, %64,5 oranında eritromisine,
%5,2 oranında gentamisine ve %22,9 oranında streptomisine dirençli olduğunu
belirlemişler ve bunların %7,2’sinin 1, %6,2’sinin 2, %21,8’nin 3, %58,3’nün ise 4
ve daha fazla antibiyotiğe dirençli olduğunu tespit etmişlerdir.
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
31
3. MATERYAL VE METOT
3.1. Materyal
Araştırmada farklı firmalara ait olan ve Adana İlinde marketlerde satışa
sunulan 50 adet but, göğüs ve kanat eti örneği derisiz olarak homojenize edilerek
kullanılmıştır.
3.1.1. Besiyerleri ve Kimyasallar
Araştırmada kullanılan besiyerleri ve kullanım amaçları Çizelge 3.1’de
verilmiştir. Tavuk etlerinden izole edilen bakterilerin antibiyotik dirençlerini
belirlemek amacıyla, Eritromisin (15 mcg), Tetrasiklin (30 mcg), Vankomisin
(30 mcg), Teikoplanin (30 mcg), Kloramfenikol (30 mcg) ve Siprofloksasin (5 mcg)
antibiyogram diskleri (Bioanalyse) kullanılmıştır.
3.1.2. Referans Suşlar
Araştırmada hem tanımlama hem de antibiyotik direnç testlerinde referans suş
olarak kullanılan bakteriler ve özellikleri Çizelge 3.2. de verilmiştir.
3.2. Metot
3.2.1 Örneklerin Analize Hazırlanması
Tavuk eti örnekleri, aseptik koşullarda laboratuvara getirilerek aynı gün
analize alınmıştır. Örneklerde gram pozitif kok varlığını belirlemek ve sayım için 90
ml seyreltme sıvısı (%0.85 NaCl, % 0.1 pepton) bulunan erlen içerisine 10’ar g
tavuk eti örnekleri tartılmış ve Ultraturax homojenizatörde 5000 devirde 10 d
homojenizasyon işlemi uygulanarak, 10 d bekletilmiştir. Daha sonra hazırlanan
örneklere 10-1’lik dilüsyonlarla gerekli seyreltmeler yapılmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
32
Çizelge 3.1. Araştırmada Kullanılan Besiyerleri ve Kullanım Amaçları
Besiyeri Bileşim Kullanım Amacı
İnkübasyon Koşulları
Kanamycin Aesculin Azide Agar- Merck
Hazır besiyeri Enterococcus
İzolasyonu
37 ºC’de 24-48
Saat, Aerob
Mannitol Salt Phenol Red
Agar- Merck
Hazır besiyeri
S.aureus
İzolasyonu
37 ºC’de 24-48
Saat, Aerob
KRANEP
Agar- Merck
Hazır besiyeri
S.aureus İzolasyonu
37 ºC’de 48 Saat,
Aerob
Mueller Hinton Agar- Merck
Hazır besiyeri S.aureus
Antibiyogram
37 ºC’de 24 Saat,
Aerob
Nutrient Agar Merck
Hazır besiyeri Kültürlerin
Aktivasyonu
37 ºC’de 24 Saat,
Aerob Brain Heart
İnfuzyon Broth
Hazır besiyeri Kültürlerin
Aktivasyonu 37 ºC’de 24 Saat,
Aerob
Karbonhidrat Fermantasyon Temel Besiyeri
Proteose peptone 10,0 gr
Beef extract 1,0gr
Sodium chloride 5,0gr
Brom tymol blue 0,002gr
Distile su 1000 ml
Mannitol’ün Anaerobik
Femantasyonu
37 oC’de 5-7 Gün Anaerob
Karbonhidrat Solüsyonu
Mannitol 5 gr.
Distile su 100 ml.
Mannitol’ün Anaerobik
Femantasyonu
Çizelge 3.2. Araştırmada Kullanılan Referans Suşlar
Bakteri Özellik
Enterococcus fecalis ATCC 29212
Staphylococcus aureus ATCC 25923
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
33
3.2.2. Enterococcus spp.’nin İzolasyonu
Gerekli seyreltmeleri yapılan örnekler Kanamycin Aesculin Azide Agar
(KAA) besiyerine yayma kültürel ekim yöntemi kullanılarak ekilmiştir. KAA
besiyeri ise 24-48 saat 37ºC’de inkübe edildikten sonra, etrafında siyah halka
oluşturan koloniler değerlendirilmiştir (Klein, 2003).
3.2.3. Enterococcus spp.’nin Tanımlanması
Enterococcus spp.’nin tanımlanması için yapılan analizler ve işlem
basamakları Şekil 3.1.’de özetlenmiştir. KAA besiyerinden seçilen koloniler gram
boyamaya tabi tutulmuş ve gram (+) koklar belirlenerek, katalaz testi yapılmıştır.
Katalaz (-) olan suşların değişik sıcaklıklardaki ve % 6.5 NaCl tuzda gelişimleri ile
glikozdan gaz üretme gibi özellikleri belirlenmiştir.
Gram Pozitif, Katalaz Negatif, Kok Şekilli İzolatlar
% 6.5 NaCl ve 10 0C ve 45 0C’de Gelişim
EVET
Glikozdan Gaz Üretimi
HAYIR
Enterococcus spp.
Şekil 3.1. Enterococcus spp’nin Tanımlanması (Klein, 2003).
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
34
3.2.4. Staphylococcus spp. İzolasyonu
Gerekli seyreltmeleri yapılan örnekler Mannitol Salt Phenol Red Agar ve Egg
Yolk Tellurit Emülsiyon katkılı Kranep Agar besiyerlerine yayma kültürel ekim
yöntemi kullanılarak direk olarak ekim yapılmıştır. Mannitol Salt Phenol Red Agar
besiyeri 24-48 saat 37 ºC’de inkübe edildikten sonra, koloni etrafı sarı zon ile çevrili
büyük parlak sarı-opak oluşturan bakteriler S.aureus şüpheli koloniler olarak
değerlendirilmiştir. Kranep Agar besiyeri 24-48 saat 37 ºC’de inkübe edildikten
sonra etrafı belirgin bir opak zon ile çevrili altınımsı sarı-kahverengi, parlak konveks
koloniler S.aureus şüpheli koloniler olarak değerlendirilerek saflaştırılmıştır
(Anonymous, 2005).
3.2.5. S.aureus’un Tanımlanması
S.aureus’un tanımlanması için yapılan analizler ve işlem basamakları Şekil
3.2’de özetlenmiştir. Şüpheli koloniler gram boyamaya tabi tutulmuş ve gram (+)
koklar belirlenerek, katalaz testi yapılmıştır. Katalaz (+) olan suşlara koagulaz testi
uygulanmış olup (+) sonuç verenler S.aureus olarak tanımlanmıştır. S.aureus olarak
tanımlanan izolatların Dnase ve mannitol’ün anaerobik fermantasyonu özellikleri
tespit edilmiştir. Koagulaz (-) olan izolatlar ise koagulaz negatif stafilakok (KNS)
olarak tanımlanmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
35
Gram Pozitif, Katalaz Pozitif, Kok Şekilli İzolatlar
Koagulaz Testi Pozitif
EVET
DNaz ve Mannitol’ün Anaerobik Fermantasyonu Testi Pozitif
S. aureus
Şekil 3.2. S.aureus’un Tanımlanması (Anonymous, 2005).
3.2.6. Morfolojik ve Biyokimyasal Testler
3.2.6.1. Gram Boyama
Tavuk örneklerinden izole edilen bakterilerin gram reaksiyonunu belirlemek
amacıyla gram boyama işlemi, Temiz(2000) tarafından belirtilen yönteme göre
gerçekleştirilmiştir.
3.2.6.2. Katalaz Testi
Nutrient agar besiyerinde 24 saat 37oC’de inkübe edilerek gelişimi sağlanan
bakteri kolonileri üzerine %3’lük H2O2 damlatılarak gaz çıkışı olup olmadığı
gözlenmiştir. Gaz çıkışının olması katalaz pozitif olarak değerlendirilmiştir. (Temiz,
2000).
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
36
3.2.6.3. Tuz Toleranslarının Belirlenmesi
Bakteri izolatlarının tuz toleranslarını belirlemek amacıyla % 6,5 NaCl içeren
KAA besiyeri kullanılmıştır. Kültürler 4000 devirde 15 d santrifüj edilerek, hücre,
süpernatantın hücreden ayrıması sağlanmıştır. Hücre, 1 ml saf su ile sulandırıldıktan
sonra yukarıda belirtilen besiyerine ekim yapılmıştır. Kültürlerin 37ºC’de 48 saat
inkübasyondan sonra gelişimleri incelenmiştir (Facklam ve ark., 2002).
3.2.6.4. Sıcaklık Toleranslarının Belirlenmesi
Bakteri izolatlarının sıcaklık toleranslarının belirlenmesi için, KAA
besiyerine hazırlanmıştır. 48 saat inkübasyondan sonra suşların 10 ºC ve 45 ºC’deki
gelişimleri incelenmiştir (Facklam ve ark., 2002).
3.2.6.5. Glikozdan Gaz Üretimi
Bakteri izolatlarının glikozdan gaz üretimlerini test etmek amacıyla glikoz
fosfat broth içeren tüplere durham tüpü konularak 37 ºC’de 24 saat inkübe edilmiş ve
gaz üretmeyen kültürler değerlendirmeye alınmıştır (Facklam ve ark., 2002).
3.3.6.6. Koagulaz Testi
Steril şartlarda hazırlanan 3 ml distile suyla sulandırılmış plazma Coagulase
Rabbit Plasma with EDTA (MERCK) tüplere 0,5 ml koyulup üzerine kontrol
edilecek izolatın bulanıklığı çok olan taze sıvı kültüründen 0,1 ml ilave edilerek 37 0C’de 24 saatlik inkübasyona bırakılmıştır. Tüplerin 2, 4, 8 ve 24 saatlik
inkübasyonları kontrol edilerek plazmayı pıhtılaştıran koloniler, pozitif olarak
değerlendirilmiştir (Temiz, 2000).
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
37
3.2.6.7. Deoksiribonükleaz (DNaz) Testi
Kanlı agarda geliştirilen bir gecelik bakteri kültürlerinden tek koloni alınarak
DNaz besiyerine spot ekimler yapılmış ve 37oC’de 24 saat geliştirilmiştir. Daha
sonra üreyen koloninin üzerine 1N HCL asit damlatılmış ve petriler koyu zemin
üzerinde incelenmiştir. Koloni etrafındaki açılmalar pozitif olarak değerlendirilmiştir
(Tükel ve Doğan 2000; Gündoğan ve ark. 2005).
3.2.6.8. Mannitol’ün Anaerobik Femantasyonu
Brain Heart Infusion Broth (BHIB)’da geliştirilen bir gecelik kültürlerden
mannitolün anaerobik fermantasyon besiyerine pasaj yapılmıştır. Besiyeri üzerine
steril parafin ilave edilerek anaerobik ortam sağlanmıştır. Ekim yapılan tüpler 5-7
gün 37oC’de inkübe edildikten sonra kontrol edilerek, sarı renk oluşturan izolatlar
pozitif olarak değerlendirilmiştir (Adesiyum ve ark. 1992; Capita ve ark. 2002).
3.2.7. Antibiyotik Direnç Testi
Elde edilen suşların antibiyotik duyarlılıklarını belirlemek amacıyla, Kirby-
Bauer disk difüzyon tekniği ile NCCLS doküman M2-A9 önerileri dikkate alınarak,
Mueller Hinton Agarda (Merck) eritromisin, tetrasiklin, vankomisin, teikoplanin,
kloramfenikol ve siprofloksasin antibiyogram diskleri kullanılmıştır. Suşlar, Nutrient
agarda aktive edildikten sonra Mueller Hinton Agara yayma kültürel ekim
yöntemiyle ekimleri yapılmış ve daha sonra da dispenser aracılığı ile antibiyotik
diskleri yerleştirilmiştir. 24 saatlik 37 ºC’ de inkübasyonu takiben antibiyotik diskleri
etrafında oluşan inhibisyon zon çaplarının NCCLS doküman M2-A9 kriterlerine göre
bakteri suşlarını; dirençli, orta derecede duyarlı ve duyarlı olarak değerlendirilmiştir.
Staphylococcus spp. ve Enterococcus spp. için NCCLS doküman M2-A9 zon çapı
yorumlama standartları Çizelge 3.3. ve Çizelge 3.4.’de verilmiştir.
3. MATERYAL VE METOT Naci Erhan YURDAKUL
38
Çizelge 3.3. Staphylococcus spp. için NCCLS doküman M2-A9 Zon Çapı
Yorumlama Standartları (Gür, 2007).
Antimikrobik
İlaç
Disk
İçeriği
Zon Çapı Yaklaşık mm
R I S
Eritromisin 15 µg ≤13 14-22 ≥23
Tetrasiklin 30 µg ≤14 15-18 ≥19
Teikoplanin 30 µg ≤10 11-13 ≥14
Vankomisin 30 µg - - ≥15
Siprofloksasin 5 µg ≤15 16-20 ≥21
Kloramfenikol 30 µg ≤12 13-17 ≥18 * R: dirençli , I: orta duyarlı, S: duyarlı
Çizelge 3.4. Enterococcus spp. için NCCLS doküman M2-A9 Zon Çapı Yorumlama
Standartları (Gür, 2007).
Antimikrobik
İlaç
Disk
İçeriği
Zon Çapı Yaklaşık mm
R I S
Eritromisin 15 µg ≤13 14-22 ≥23
Tetrasiklin 30 µg ≤14 15-18 ≥19
Teikoplanin 30 µg ≤10 11-13 ≥14
Vankomisin 30 µg ≤14 15-16 ≥17
Siprofloksasin 5 µg ≤15 16-20 ≥21
Kloramfenikol 30 µg ≤12 13-17 ≥18 * R: dirençli , I: orta duyarlı, S: duyarlı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
39
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA
Araştırmada 50 adet tavuk eti örneğinden olmak üzere toplam 30 adet gram
(+) kok suşu izole edilmiş ve bu suşların 4 ‘ü Enterococcus spp., 4’ü S. aureus ve
22’si KNS olarak tanımlanmıştır.
Çizelge 4.1. ‘de tavuk eti örneklerinden izole edilen ve tanımlanan gram
pozitif kok şekilli suşlar ve izole edildikleri örnekler ilgili bilgiler verilmiştir.
Çizelge 4.1. Tavuk Eti Örneklerinden İzole Edilen Gram (+) Koklar
Bakteri Toplam
%
Suş No
Koagulaz Negatif
Stafilakok (KNS)
73,3 1, 2, 4, 6, 8, 9, 13, 14, 15, 16,
17, 18, 19, 21, 22, 23, 24, 25,
26, 27, 28, 29
S. aureus 13,3
3, 5, 7, 30
Enterococcus spp. 13,3
10, 11, 12, 20
TOPLAM 100
4.1. Enterococcus spp. İzolasyonu ve Tanımlanması
Tavuk eti örneklerinden elde edilen toplam 30 Gram(+) kok izolatının 4’ü
Enterococcus spp olarak belirlenmiş olup, Enterococcus spp. izolatlarının özellikleri
Çizelge 4.2’de verilmişir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
40
Çizelge 4.2. Tavuk Eti Örneklerinden Elde Edilen Enterococcus spp. İzolatlarının Özellikleri
Örnek No
İzolat No
Katalaz Testi
%6.5 NaCl' de Gelişim
10 ºC' de Gelişim
45 ºC' de Gelişim
Glikozdan Gaz Üretimi
15 10 - + + + - 16 11 - + + + - 17 12 - + + + - 29 20 - + + + -
Enterococcus spp. izolatlarının tamamının % 6,5 NaCl’de gelişim gösterdiği
tespit edilmiştir. Tuza dirençli bulunan bu suşların 10 ºC ve 45 ºC sıcaklıklarda
geliştiği, katalaz (-) olduğu ve glikozdan gaz üretmediği bulunmuştur.
Enterococcus cinsi bakteriler fekal ve çevresel kontaminasyonla etlerde
kolonize olarak, fermente gıdalarda çoğalabilirler (Giraffa, 2003). Papamoli ve ark.
(2002), Enterococcus spp.’nin sucukların fermantasyon ekolojisine kolaylıkla adapte
olabildiklerini bildirmiştir.
Resim 4.1’de Enterococcus spp’nin KAA besiyerinde görünüşü
verilmektedir.
Resim 4.1. Enterococcus spp’nin KAA Besiyerinde Görünüşü
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
41
4.2. Koagulaz Negatif Stafilakok (KNS) ve S. aureus İzolasyonu ve
Tanımlanması
Tavuk eti örneklerinden elde edilen toplam 30 Gram(+) kok izolatının 22’si
KNS ve 4’ü S. aureus bulunmuştur. Çizelge 4.3’de tavuk eti örneklerinden elde
edilen KNS ve S.aureus izolatlarının özellikleri verilmiştir. Resim 4.2’de
S.aureus’un Mannitol Salt Agar besiyerinde ve Resim 4.3 ‘de S.aureus’un Kranep
Agar besiyerinde görünüşü verilmektedir.
Çizelge 4.3. Tavuk Eti Örneklerinden Elde Edilen KNS ve S.aureus İzolatlarının
Özellikleri
Örnek No İzolat No Katalaz
Testi
Koagulaz
Testi
DNaz Testi
Mannitol’ün Anaerobik
Fermantasyonu 1 1 + - - + 5 2 + - - + 10 3 + + + + 10 4 + - + + 11 5 + + + + 12 6 + - - + 13 7 + + + + 14 8 + - - + 15 9 + - + + 20 13 + - - + 22 14 + - - + 22 15 + - - + 24 16 + - - + 25 17 + - - + 25 18 + - + + 29 19 + - - + 30 21 + - - - 30 22 + - - + 33 23 + - + + 34 24 + - + + 34 25 + - - + 37 26 + - - + 40 27 + - - + 41 28 + - - + 44 29 + - - + 48 30 + + + +
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
42
S.aurus suşlarının %100’ü DNase ve Mannitolün anaerobik fermantasyonu
(+) olarak belirlenmiştir.
S. aureus’un neden olduğu intoksikasyon tipi gıda zehirlenmeleri dünya
çapında en yaygın olarak görülen gastroenteritislerden biridir. Gıdalarda ve gıda
işletmelerinde bu bakteriye rastlanması hijyen eksikliğinin göstergesi olarak kabul
edilmektedir (Tunail, 2000).
Sağun ve ark. 1999 yılında yapmış oldukları çalışmada, piliç but ve piliç
göğüs etlerinde ortalama olarak 1.3x104 kob/g ve 2.9x104 kob/g düzeyinde S. aureus
izole etmişlerdir. Tavuk etleri ile ilgili yapılan benzer bir çalışmada ise örneklerin %
13’ünde S. aureus izole edilmiştir (Guang-Hua ve Xiao-Ling 1994). Kitai ve ark.
2005 yılında Japonya’da yaptıkları bir çalışmada ise; Japonya’da perakende olarak
satılan tavuk etlerinde, 292 örnekten 131’inde (%65,8) S. aureus izole etmişlerdir.
Resim 4.2. S.aureus’un Mannitol Salt Agar Besiyerinde Görünüşü
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
43
Resim 4.3. S.aureus’un Kranep Agar Besiyerinde Görünüşü
4.3. Enterococcus spp. Suşlarının Antibiyotik Dirençliliği
Eritromisin (E 15), tetrasiklin (TE 30), vankomisin (VA 30), teikoplanin
(TEC 30), kloramfenikol (C 30) ve siprofloksasin (CIP 5) direncini tespit etmek
amacıyla Kirby-Bauer disk difüzyon tekniği ile NCCLS doküman M2-A9 önerileri
dikkate alınarak Mueller Hinton Agar besiyerine sürme ekim yapılmıştır. Antibiyotik
diskleri etrafında oluşan zon çaplarının milimetrik ölçülmesiyle değerlendirilmiştir.
Sonuçta izole edilen 4 adet Enterococcus spp.izolatlarında %50 oranında eritromisin,
%100 oranında tetrasiklin, %50 oranında vankomisin, %50 oranında kloramfenikol
ve %75 oranında siprofloksasin direnci saptanmıştır. Elde edilen izolatlarda
teikoplanin direncine rastlanmamıştır. Çizelge 4.4’de Enterococcus spp. izolatlarının
antibiyotik duyarlılık testi sonuçları görülmektedir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
44
Çizelge 4.4. Enterococcus spp. İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları
Suş No E 15 TE 30 VA 30 TEC 30 C 30 CIP 5
10 R R I I S I 11 I R R S R R 12 R R S S I R 20 I R R S R R
* R: dirençli , I: orta duyarlı, S: duyarlı
Vankomisin, immun sistemi zayıf ya da bastırılmış bireylerde, penisiline
karşı allerji gösteren hastalarda ve S. aureus enfeksiyonlarının tedavisinde en son
çare olarak kullanılan antibiyotiklerdir (Klein, 2003). Bazı kaynaklarda Enterococcus
faecium’un antibiyotiklere karşı Enterococcus faecalis’ten daha dirençli olduğu
belirtilmektedir (Quednau ve ark., 1999).
Enterokoklar nozokomiyal enfeksiyonlarda artan oranlarda görülmelerinin
yanısıra, gerek doğal olarak taşıdıkları klindamisin, florokinolon, trimetoprim-
süfometoksazol, düşük düzey penisilin ve düşük düzey aminoglikozit direnç
özellikleri, gerekse de genetik madde aktarımı veya mutasyonla kazandıkları
tetrasiklin, eritromisin, rifampin, kloramfenikol, nitrofurantoin, fusidik asit, yüksek
düzeyde aminoglikozit direnci(HLAR) ve beta laktam, florokinolon ve vankomisin
dirençleri nedeniyle günümüzün problemli bakterileri arasında yer almaktadır
(Berzeg, 2005).
Enterokokal enfeksiyonların tedavisinde son seçenek olarak görülen
glikopeptidlere dirençli kökenlerin ortaya çıkması sorunu daha da önemli hale
getirmektedir. Glikopeptid dirençli enterokoklarda sıklıkla çoğul ilaç direnci
görüldüğü de bildirilmiştir (Berzeg, 2005).
4.4. S. aureus ve KNS’lerin Suşlarının Antibiyotik Dirençlilikleri
Eritromisin (E 15), tetrasiklin (TE 30), vankomisin (VA 30), teikoplanin
(TEC 30), kloramfenikol (C 30) ve siprofloksasin (CIP 5) direncini tespit etmek
amacıyla Kirby-Bauer disk difüzyon tekniği ile NCCLS doküman M2-A9 önerileri
dikkate alınarak Mueller Hinton Agar besiyerine sürme ekim yapılmıştır. Antibiyotik
diskleri etrafında oluşan zon çaplarının milimetrik ölçülmesiyle değerlendirilmiştir.
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
45
Sonuçta 4 adet izole edilen S. aureus izolatlarında %25 oranında eritromisin,
%100 oranında tetrasiklin ve %25 oranında Kloramfenikol direnci saptanmıştır. Elde
edilen izolatlarda vankomisin, teikoplanin ve siprofloksasin direncine
rastlanmamıştır. 22 adet izole edilen KNS izolatlarında %68,1 oranında eritromisin,
%77,2 tetrasiklin, %59 oranında vankomisin, %9 oranında teikoplanin %27,2
oranında koloramfenikol ve siprofiloksasin direnci saptanmıştır. Çizelge 4.5’de KNS
izolatlarının, Çizelge 4.6’ da S.aureus izolatlarının antibiyotik direnç testi sonuçları
verilmiştir.
Çizelge 4.5. KNS İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları Suş No E 15 TE 30 VA 30 TEC 30 C 30 CIP 5
1 R R S S S I 2 R R R I R I 4 S S S I S S 6 S S S S S S 8 I I R R I I 9 S S S S S S
13 R R R I R I 14 R R R I I I 15 I R R I S S 16 R R R I I I 17 I R R I I R 18 R R R I R R 19 R R R I R R 21 R R R I S R 22 R R R I S I 23 R R S S S R 24 R R R I I I 25 I R S I R R 26 R R S I R I 27 R R R R I I 28 R R S S I I 29 R S S S S I
* R: dirençli , I: orta duyarlı, S: duyarlı
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
46
Çizelge 4.6. S. aureus İzolatlarının Antibiyotik Direnç Testi Sonuçları Suş No E 15 TE 30 VA 30 TEC 30 C 30 CIP 5
3 I R S I R S 5 S R S S I I 7 R R S S I I
30 I R S I S S * R: dirençli , I: orta duyarlı, S: duyarlı
Resim 4.4. ‘de KNS 17 nolu suşun ve Resim 4.5.’de 11 nolu Enterococcus
spp. suşunun antibiyotik direnci gösterilmiştir.
Resim 4.4. 11 nolu Enterococcus spp.Suşunun Antibiyotik Direnci
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
47
Resim 4.5. KNS 26 nolu Suşunun Antibiyotik Direnci
Tavuk kaynaklı S. aureus suşlarının çeşitli antibiyotiklere karşı dirençliliği
araştırıcılar tarafından incelenmiştir. Aerestrup ve ark. (2000), kanatlı orjinli S.
aureus suşlarının eritromisine dirençliliğinin insan ve sığır orjinli suşlara göre daha
yüksek olduğunu bildirmişlerdir.
Pesavento ve ark. (2007), çiğ etlerden izole ettikleri 42 S. aureus suşlarında
tetrasikline karşı %8,3, direnç tespit ederken, vankomisine karşı direnç tespit
edemediğini belirtmiştir.
Aynı zamanda metisiline dirençli Staphylococcus’ların genellikle eritromisin,
klindamisin, kloramfenikol, tetrasiklin, trimetoprim-sulfametoksazol, kinolomlar ve
aminoglikozitlere de dirençli olduğu belirtilmektedir (Swenson ve ark., 1995).
Silva ve ark. (2006), yaptıkları çalışmada hayvan orjinli S. aureus
izolatlarının eritromisine %14 oranında direnç tespit etmişlerdir (Yakupoğulu ve ark.
2006).
Bertollatti ve ark.(2003), farklı kesimhanelerden izole ettikleri S.aureus
suşlarının eritromisine %10,5, %12,5, %12,5 oranında direnç tespit etmişlerdir.
Yapmış olduğumuz çalışmada elde ettiğimiz sonuçlar Pesavento ve ark. 2007
yılında yapmış olduğu çalışmaya göre vankomisin dirençliliği benzerlik gösterirken
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Naci Erhan YURDAKUL
48
tetrasiklin dirençliliğinde önemli farklılık ortaya çıkmıştır. Silva ve ark. 2006 yılında
yaptıkları çalışmaya göre elde ettiğimiz sonuçlar benzerlik göstermektedir.
Duman’ın, 2007 yılında yapmış olduğu çalışmada izole ettiği S.aureus
suşlarında elde etmiş olduğu sonuçlarda vankomisin ve siprofloksasin dirençliliği
bizim çalışmamızla benzerlik gösterirken, tetrasiklin, eritromisin ve kloramfenikol
dirençliliğinde önemli düzeyde farklılık gözlenmiştir.
Duman’ın aynı çalışmada izole ettiği KNS suşlarında elde ettiği sonuçlar
bizim çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlarla önemli düzeyde farklılıklar içermekte
olup, özellikle vankomisin dirençliliğinde ciddi artış gözlemlenmiştir.
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Naci Erhan YURDAKUL
49
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Analize alınan 50 farklı tavuk eti örneğinden izole edilen 30 adet suştan 4’ü
Enterococcus spp., 4‘ü S. aureus ve 22’si KNS olarak belirlenmiştir. İzole edilen
suşların eritromisin, tetrasiklin, vankomisin, teikoplanin, kloramfenikol ve
siprofloksasin antibiyotiklerine karşı dirençlilikleri araştırılmış, Enterococcus spp.
suşlarında %50 oranında eritromisin, %100 oranında tetrasiklin, %50 oranında
vankomisin, %50 oranında kloramfenikol ve %75 oranında siprofloksasin direnci
saptanmıştır. Enterococcus spp. suşlarında, teikoplanin direncine ise
rastlanmamıştır. S. aureus olarak belirlenen 4 suşta; %25 oranında eritromisin,
%100 oranında tetrasiklin ve %25 oranında kloramfenikol direnci saptanmıştır. Elde
edilen izolatlarda vankomisin, teikoplanin ve siprofloksasin direncine
rastlanmamıştır. İzole edilen 22 KNS suşunda ise %68,1 oranında eritromisin,
%77,2 tetrasiklin, %59 oranında vankomisin, %9 oranında teikoplanin %27,2
oranında koloramfenikol ve siprofiloksasin direnci saptanmıştır.
Yapmış olduğumuz çalışmada, Enterococcus spp. suşlarında en yüksek
dirençlilik tetrasikline (%100), en yüksek duyarlılık ise teikoplanine, S. aureus
suşlarında en yüksek dirençlilik tetrasikline (%100), en yüksek duyarlılık ise
vankomisin, teikoplanin ve siprofloksasine karşı oluşmuştur. KNS suşlarında ise
tetrasikline (%77,2) karşı en yüksek dirençlilik, teikoplanine (%9) karşı en yüksek
duyarlılık belirlenmiştir.
Enterococcus ve Staphylococcus spp. türleri fekal kontaminasyon sonucunda
gıdalarda bulunmaktadırlar. Araştırmaya alınan tavuk eti örneklerindeki
Enterococcus spp. ve Staphylococcus spp. varlığı, işletmelerde hijyenik kurallara
uyulmadığı ve özellikle de söz konusu bakterilerin çapraz kontaminasyonla
bulaştığının bir göstergesidir. Üretim esnasındaki personel hijyenin yetersiz olması
ve bileşiminde bulunan maddelerin arzu edilmeyen mikroorganizmalarla
kontaminasyonu gıda zehirlenmesi riskini gündeme getirmektedir.
Enterococcus suşlarının gıdalarda starter ve probiyotik kültür olarak
kullanılması gıda güvenliği açısından çok iyi değerlendirilmelidir. Enfeksiyon yapan
Enterococcus türlerinin gıdalarda bulunmaları istenmemektedir. Hastalık yapan
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Naci Erhan YURDAKUL
50
Enterococcus türleri ile gıdalarda bulunan Enterococcus türleri birbirleriyle
ilişkilendirilmemesine rağmen, bu bakterilerin starter kültür ve/veya probiyotik
kültür olarak, gıda zincirine girecek suşların seçilmesinde daha dikkatli olmayı
gerektirmektedir. Günümüzde halen Enterococcus türlerinin starter ve probiyotik
kültür olarak kullanılmalarının güvenilir olup olmadıklarına cevap vermek güçtür.
Bu organizmaların endüstriyel alanda ve gıda üretimlerinde kullanılmaları halen
sorgulanmaktadır. Gıdalarda starter ve probiyotik olarak kullanılacak Enterococcus
türlerinin glikopeptidlere ve diğer antibiyotiklere direnci ve hemoliz oluşturmalarının
yanı sıra diğer virulans özellikleri de taşıyıp taşımadıkları araştırılmalıdır.
Hem hastane kaynaklı, hem de toplum kaynaklı birçok enfeksiyonda etken
olarak görülen Staphylococcus’ların sağaltımında en önemli problem, bu bakterilerde
ortaya çıkan antimikrobiyal dirençtir. Yaygın ve uygun olmayan antibiyotik
kullanımı sonucu bu direnç sıklığının önemli boyutlara ulaştığı bilinmektedir.
Özellikle S. aureus’larda metisilin direnci, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de
giderek artış göstermekte ve genellikle tedavide vankomisin veya teikoplanin gibi
glikopeptid antibiyotikler kullanılmaktadır.
Virülans faktörlerin ortaya çıkması ve fermente gıdalarda kullanılan
bakteriyosin üreten ya da koruyucu, starter veya probiyotik olarak kullanılan
kültürlerin güvenliği suşa özgüdür. Günümüzde halen Enterococus’ların starter
kültür olarak kullanılmalarının güvenilir olup olmadığına cevap vermek güçtür. Bu
organizmaların endüstriyel alanda ve gıda proseslerinde kullanılmaları halen
sorgulanmaktadır. Gıda kültürü olarak kullanılacak Enterococcus türlerinin
antibiyotik dirençliliği ve virulans özellikleri açısından güvenilirliliği test edilmelidir.
Günümüzde tüm dünyada bir yandan hızla yeni ilaçlar geliştirilmekte, buna
karşın, süratle direnç kazanan mikroorganizmaların neden olduğu enfeksiyonlar
artmaktadır. Son yıllarda, antibiyotik kullanımına ve bu antibiyotiklerin doğaya
salınımına bağlı bakteri direncinin artış göstermesi önemli bir problemdir. İnsan ve
hayvanlarda direnç genleri ve bakteri dirençlerinin yayılımı ve ortaya çıkmasında
gıda zincirinin de öncülük ettiği birçok çalışmalarla kanıtlanmaktadır. Gerek bu elde
ettiğimiz, gerekse farklı araştırmalardan elde edilen çalışma sonuçları, gıda
zincirinde önemli sektörlerden biri olan tavuk etinin de, insan ve hayvan
5. SONUÇ VE ÖNERİLER Naci Erhan YURDAKUL
51
populasyonu arasındaki antibiyotik dirençli bakterilerinin taşınmasının bir aracı
olduğunu ve gıda kaynaklı bakterilerin antibiyotik direnç genlerinin kaynaklardan
biri olduğu kuşkusunu desteklemektedir.
Ülkemizde tavuk eti tüketiminin son yıllarda artması nedeniyle, tüketim
talebine üretimin cevap verebilmesi için isleme kapasitesi fazla, modern cihazlarla
donatılmıs kesimhanelere ihtiyaç kaçınılmazdır. Ülkemizdeki entegre tesislerimizin
büyük bir kısmı modern cihazlarla donatılmış olup Avrupa standartlarında kesim
gerçekleştirmektedir. Ancak yerel tesislerimizinde bu standartları yakalaması ve
üretim gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, tavuk eti üretim tesislerinin söz konusu patojen bakterilerin gıda
zinzirine bulaşmaması açısından hijyenik kurallara uyması ve mutlaka yasal
zorunluluk olan İyi Tarım Uygulamaları (İTA), Kritik Kontrol Noktaları ve Tehlike
Analizi (HACCP) gibi gıda güvenliği sistemlerini işletmelerde etkin hale getirmeleri
gerekmektedir. Diğer yandan, antibiyotik ve benzeri ilaç kullanımlarının hayvancılık
sektöründe kontrol altına alınması yine önemli bir koşul olarak karşımıza
çıkmaktadır.
52
KAYNAKLAR ANONYMOUS, 2004. Rationale For Probiotic Supplementation. www.wysong.com
ANONYMOUS, 2005. Merck Gıda Mikrobiyolojisi Uygulamaları. Ed: A.K.
Halkman. Başak Matbaacılık Ltd. Şti., Ankara, 358s
AESTRUP, F.M., AGERSO, Y., AHRENS, P. 2000. Antimicrobial Susceptibility
and Presence of Resistance Genes in Staphylococi From Poultry. Vet.
Microbiol.,74: 353-364
AHMAD, M.; SMITH, D., G.; MAHBOOB, S., 2002. Effect of pH Medium During
Growth on Heat Tolerance of Enterococcus faecium and Enterococcus
faecalis. OnLine Journal of Biological Sciences, 2, 7, 502-504.
AHMAD, M.; SMITH, D., G.; MAHBOOB, S., 2002. Effect of NaCl on Heat
Tolerance of Enterococcus faecium and Enterococcus faecalis. OnLine
Journal of Biological Sciences, 2, 7, 483-484.
AMMOR, M. S., FLOREZ, A. B., MAYO, B., 2007. Antibiotic resistance in non-
enterococcal lactic acid bacteria and bifidobacteria. Food Microbiology, 24,
559-570.
ARIZCUN, C.; BARCINA, Y.; TORRE, P.; 1997. Identifıcation and
Characterization of Proteolytic Activity of Enterococcus faecium spp.
Isolated from Milk and Roncal and Idiazabal Cheese. International Journal of
Food Microbiology, 38, 17-24.
ASTORGA, M.A., CAPİTA R., ALONSO-CALLEJA, C., MORENO, B., GARCÍA-
FERNÁNDEZ, M. C., 2002. Microbiological quality of retail chicken by-
products in Spain. Meat Science. 62;45-50.
AUDISIO, M., C., OLIVER, G., APELLA, M., C., 2001. Effect of Different
Complex Carbon Sources on Growth and Bactericin Synthesis of
Enterococcus faecium. International Journal of Food Microbiology, 63, 235-
241.
BARAKAT, R., K.; GRIFFITHS, M., W.; HARRIS, L., J.; 2000. Isolation and
Characterisation of Carnobacterium, Lactococcus, and Enterococcus spp.
53
From Cooked, Modified Atmosphere Packed, Refrigerated, Poultry Meat.
International Journal of Food Microbiology, 62, 83-94.
BARTON, A., L.; GARY, V.; 1995. Selective Media For Detecting Gastrointestinal
Carriage of Vankomisin Resistant Enterococci. Diagnostic Microbiology and
Infectious Diasease, Vol, 23, No. 3, 119-122.
BAŞUSTAOĞLU, A.; AYDOĞAN, H.; BEYAN, C.; YALÇIN, A.; ÜNAL, S.,
2001. First Glycopeptie-Resistant Enterococcus faecium Isolate From Blood
Culture in Ankara, Turkey. Emerging Infectious Diseases, Vol. 7, No. 1, 1-3.
BAYDUR, A.Y., 2006. İstanbul’da Satışa Sunulan Tavuk Etlerinin Hijyenik Kalitesi
Üzerine Araştırmalar. İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi. 44s
BAYHÜN, S., 2008. Klinik ve Gıda Kaynaklı Örneklerden İzole Edilen
Staphylococcus Aureus’un Antibiyotik Dirençliliklerinin Karşılaştırılması ve
Beta-Laktamaz Aktivitelerinin Değerlendirilmesi. Gazi Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. 126s
BAYİZİT VE YILSAY, 2000. Süt ve Ürünlerinde Bulunan Laktik Asit
Bakterilerinin Oluşturduğu Bakteriosinler. ALINMIŞTIR. DEMİRCİ, M. Süt
Mikrobiyolojisi ve Katkı Madeleri. Tekirdağ, 595s
BERTOLATTI, D., O’BRIEN, F.G., GRUBB, W.B., 2003. Characterization Of
Drug-Resistant Staphylococcus Aureus İsolated From Poultry Processing
Plants İn Western Australia. İnternational Journal of Environmental Health
Research, 13: 43-54.
BERZEG, D., 2005. Çeşitli Klinik Materyallerden İzole Edilen Enterokok Suşlarında
Antibiyotik Direnci, Yüksek Düzey Aminoglikozid Direnci Ve E Test İle
Vankomisin Mik Değerlerinin Değerlendirilmesi. T.C. Sağlık Bakanlığı
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik
Mikrobiyoloji Kliniği Uzmanlık Tezi. 96s.
BIOMERIEUX, 2004. API 20 STREP. Identification System for Streptococcus and
Related Organisms. 07625F-GB/08.
54
BIROLLO, G., A.; REINHEMIER, J., A.; VINDEROLA, C., G.; 2001. Enterococci
vs non-lactic Acid Microflora as Hygiene Indicators for Sweetened Yoghurt.
Food Microbiology, 18, 597-604.
BODIL, L., ADAMSSON, I.; EDLUND, C.; 2002. Gastrointestinal Transit Survival
of Enterococcus faecium Probiotic Strain Administered With or Without
Vankomisin. International Journal of Food Microbiology, 77, 109-115.
BODIL, L., 2003. Different Roles of Enterococcus faecium from a human
perspective. Doktorsavhanling Vid Karolinska Intitutet, 3, 435.
BOONE, D.R., CASTENHOLZ, R.W. (2001). Bergey's Manual of Systematic
Bacteriology 2nd Ed. – New York, Springer.
BOZKURT, H.; ASLIM, B., 2004. İmmobilizasyonun Probiyotik Kültürlerde
Kullanımı ; Orlab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi, Cilt:2, Sayı:7, 1-14.
BROCK, T.D., VE MADİGAN, M.T., 2006. Biology of Microorganisms, 11.
Edition, Pearsen Prentice Hall, New Jersey, A.B.D.
BUTAYE, P.; DEVRIESE, L., A.; HAESEBROUCK, F., 1999. Phenotypic
Distinction in Enterococcus faecium and Enterococcus faecalis Strains
Between Susceptibility and Resistance to Growth-Enhancing Antibiotics.
Antimicrobial Agents and Chemoterapy, Vol. 43, No.10, 2569-2570.
BUTAYE, P.; VAN DAMME, K.; DEVRIESE, L., A.; VAN DAMME, L.; BAELE,
M., LAUWERS, S.; HAESEBROUCK, F.; 2000. In vitro Susceptibility of
Enterococcus faecium Isolated From Food to Growth-Promoting and
Therapeutic Antibiotics. International Journal of Food Microbiology, 54, 181-
187.
CALLEWAERT, R.; HUGAS, M.; DE VUYST, L., 2000. Competitivenes and
Bacteriocin Production of Enterococci in the Production of Spanish-style Dry
Fermented Sausages. International Journal of Food Microbiology, 57, 33-42.
CARNIO, M., C.; EPPERT, I.; SCHERER, S.; 1999. Analysis of the Bacterial
Surface ripeneng Flora of German and French Smeared Cheeses With
Respect to Their Anti-Listerial Potential. International Journal of Food
Microbiology, 47, 89-97.
55
COCCONCELLI, P., S.; CATTIVELLI, D.; GAZZOLA, S.; 2003. Gene Transfer of
Vankomisin and Tetracycline Resistances Among Enterococcs faecalis
During Cheese and Sausage Fermentations. International Journal of Food
Microbiology, 88, 315-323.
COGAN, T., M.; REA, M., C.; DRINAN, F.; GELSOMINO, R.; 2001. Enterococi in
Food Fermentations: Functional and Safety Aspects. www.teagasc.ie
CRITTENDEN, R., G.; MARTINEZ, N., R.; PLAYNE, M., J.; 2003. Synthesis and
Utilisation of Folate by Yoghurt Starter Cultures and Probiotic Bacteria.
International Journal of Food Microbiology, 80, 217-222.
ÇAKIR, İ.; KARAHAN, A., G.; ÇAKMAKÇI, L., 2002. Probiyotikler ve Etki
Mekanizmaları. Gıda Mühendisliği Dergisi, Vol. 6, No. 12, 15-19.
ÇAKIR, P., 2007. Gıda ve İnsan Kaynaklı Staphylococcus Aureus Strainlerinin
Karakterizasyonu. Anadolu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi. 97s
DEMİRTÜRK, N.; DEMİRDAL, T. 2004. Antibiyotiklerde Direnç Sorunu.
Kocatepe Tıp Dergisi, 5, 17-21.
DE VUYST, L.; 2000. Technology Aspects Releated to The Application of
Functional Starter Cultures. Food Technology Biotechnology, Vol. 38, No. 2,
105-112.
DE VUYST, L.; MORENO, M., R.; REVETS, H.; 2003. Screening for Enterocin and
Detection of Hemolysin and Vankomisin Resistance in Enterococci of
Different Origins. International Journal of Food Microbiology, 84, 299-318.
DEVRIESE, L. A., POT, B., 1995. The Genus Enterococcus. ALINMIŞTIR,
WOOD, B., J., B., HOLZAPPEL, W., H., The Genera of Lactic Acid
Bacteria,Blackie Academic&Professional, 397s.
DEVRIESE, L., A.; POT, B.; VAN DAMME, L.; KERSTERS, K.;
HAESEBROUCK, F., 1995. Identfication of Enterococcus Species Isolated
From Foods of Animal Origin. International Journal of Food Microbiology,
Vol. 26, No. 2, 187-197.
DOMING, K., J.; MAYER, H., K.; KNEIFEL, W.; 2003. Methods Used for The
Isolation, Enumeration, Characterisation and Identification of Enterococcus
56
spp. 1. Media for The Isolation and Enumeration. International Journal of
Food Microbiology, 88, 2-3, 147-164.
DOMING, K., J.; MAYER, H., K.; KNEIFEL, W.; 2003. Methods Used for The
Isolation, Enumeration, Characterisation and Identification of Enterococcus
spp. 2. Pheno- and Genotyping Criteria. International Journal of Food
Microbiology, 88, 165-188.
DOYLE, M., E., 2001. Alternatives To Antibiotic Use for Growth Promotion in
Animal Husbandry; FRI Briefings, Food Research Institute.
DUMAN, T., 2007. Tavuk Karkaslarından İzole Edilen Staphylococcus’ların
Virülans Faktörleri Ve Antibiyotik Dirençliliği. Gazi Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. 97s
DURLU-ÖZKAYA, F.; TUNAİL, N., 2000. Salamura Beyaz Peynirlerde Biyojen
Amin Riski. ALINMIŞTIR, DEMİRCİ, M., Süt Mikrobiyolojisi ve Katkı
Maddeleri, Tekirdağ, 595s.
EATON, T., J., GASSON, M., J., 2001. Molecular Screening of Enterococcus
Virulance Determinants and Potential for Genetic Exhance Between Food and
Medical Isolated. Applied and Enviromental Microbiology, Vol. 67, No. 4,
1628-1635.
EATON, T., J.; GASSON, M., J., 2002. A Variant Enterococcal Surface Protein
Espfm In Enterococcus faecium; Distribution Among Food, Commensal,
Medical And Enviromental Isolates. FEMS Microbiology Letters 216, 269-
275.
EFE, M., 2005. Ankara Garnizonunda Tüketime Sunulan Tavuk Etlerinin
Mikrobiyolojik Analizi. Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitisü
Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. 76s.
EL-DIN, B., B., EL-SODA, M.; EZZAT, N., 2002. Proteolitic, Lipolytic And
Autolytic Activities of Enterococci Strains Isolated From Egyptian Dairy
Products. Lait, 82, 289-304.
ELSNER, H., A.; SOBOTTKAL, I.; 2000. Virulence Factors of Enterococcus
faecalis and Enterococcus faecium Blood Culture Isolates. Eur. J. Clin.
microbiol. Infect. Dis., 19, 39-42.
57
EMBORG, H., D.; ANDERSEN, J., S.; SEYFARTH, A., M.; BOEL, J.,
WENEGER, H., C., 2003. Relations Between The Occurance of Resistance
To Antimicrobial Growth Promoters Among Enterococcus faecium Isolated
From Broilers And Broiler Meat. International Journal of Food Microbiology,
84, 273-284.
ENNAHAR, S.; ASOU,Y.; ZENDO, T.; SONOMOTO, K.; ISHIZAKI, A., 2001.
Biochemical And Genetic Evidence For Production Of Enterocins A And B
By Enterococcus faecium WHE 81, International Journal of Food
Microbiology, 70, 291-301.
ERDEM, İ.; ÇİÇEK-ŞENTÜRK, G.; YÜCESOY-DEDE, B.; YÜKSEL-
KOÇDOĞAN, F.; YÜKSEL, S.; KARAGÜL, E., 2004. In Vitro Effect Of
Levofloxacin And Vankomisin Combination Against Aminoglycosid-
Resistant Enterococci. International Journal of Antimicrobial Agents, 20, 92-
94.
ERGİNKAYA,Z.,HAYALOĞLU,A.A.,2001.‘Gıda Endüstrisinde Kullanılan Laktik
Asit Bakterileri’gıda Teknolojisi Derneği Yayın No:23 Adana
EROL, İ., 2007. Gıda Hijyeni ve Mikrobiyolojisi. Pozitif Matbaacılık Ltd. Şti.
Ankara. 392s
ESCUDERO-GİLETE, M.L., GONZÁLEZ-MİRET, M.L., HEREDİA, F.J.,2005.
Multivariate Study Of The Decontamination Process As Function Of Time,
Pressure And Quantity Of Water Used İn Washing Stage After Evisceration
İn Poultry Meat Production. Journal of Food Engineering. 69;245-251.
EUROPEAN COMMISSION, 2005. Opinion of the FEEDAP panel on the updating
of the criteria used in the assessment of bacteria for resistance to antibiotics
of human or veterinary importance. EFSA Journal, 223, 1-12.
EVANS, J.A., RUSSELL, S.L., JAMES, C., VE CORRY, J.E.L., 2004. Microbial
Contamination Of Food Refrigeration Equipment. Journal of Food
Engineering. 62;225-232.
FACKLAM, R., R.; SAHM, D., S.; TEIXEIRA, L., M.; 2002. Standart Laboratory
Methods For Identifyig and Growing Enterococci. Manual of Clinical
Microbiology, ASM Press.
58
FANG, J.T., WEİ, Q.K., LİAO, C.W., 2003. Microbiological Quality Of 180C
Ready-To-Eat Food Products Sold İn Taiwan. Int. Journal of Food
Microbiology. 80: 241-250.
FRAHM, E., OBST, U., 2003. Application of the Flourogenic Probe Technique
(TaqMan PCR) to the Detection of Enterococcus spp. and Escherichia coli in
Water Samples. Journal of Microbiological Methods 52, 123-131.
FRANZ, C., M., A., P., HOLZAPFEL, W., H., STILES, M., E., 1999. Enterococci at
the Crossroad of Food Safety?. International Journal of Food Microbiology,
47, 1-24.
FRANZ, C., M., A., P., MUSCHOLL-SILBERHORN, A., B., YOUSİF, N., M., K.,
VANCANNEYT, M., SWİNGS, J., HOLZAPFEL, W., H., 2001. Incidence
of Virulance Factors and Antibiotic Resistace Among Enterococci Isolated
From Food. Applied and Enviromental Microbiology, Vol. 67, No. 9, 4385-
4389.
FRANZ, C., M., A., P., STILES, M., E.; SCHLEIFER, K., H.; HOLZAPFEL, W.,
H.; 2003. Enterococci in Foods- A Conundrum for Food Safety. International
Journal of Food Microbiology, 88, 2-3, 105-122.
GARDINER, G., E.; ROSS, R., P.; WAALACE, J., M.; SCANLAN, F., P.;
JAGERS, P., P.; FITZGERI, G., F.; STANTON, C.; 1999. Infuluence of a
Probiotic Adjunct Culture of Enterococcus faecium on The Quality of
Cheddar Cheese. Journal of Agriculture and Food Chemistry, Vol. 47, No.
12, 4907-4923.
GAUKEL, V.; SPIEß, W., E., L.; 1998. 3. Karlsruhe Nutrıtıon Symposıum European
Research Towards Safer and Better Food.
GELSOMINO, R.; VANCANNEYT, M.; CODON, S.; SWINGS, J.; COGAN, T.,
M.; 2001. Enterococcal Diversity in the Enviroment of an Irish Cheddar-type
Cheesemaking Factory. International Journal of Food Microbiology, 71, 177-
188.
GELSOMINO, R.; VANCANNEYT, M.; COGAN, T., M.; SWINGS, 2003. Effect
of Raw-Milk Cheese Consumtion on the Enterococcal Flora of Human Feces.
J. Applied and Enviromental Microbiology, Vol. 69, No. 1, 312-319.
59
GIRAFFA, G.; SISTO, F.; 1997. Susceptibility to Vankomisin of Enterococci
Isolated from Dairy Products. Letters in Applied Microbiology, 25, 335-338
GIRAFFA, G.; OLIVARI, A., M.; NEVIANIE., 2000. Isolatıon of Vankomisin-
Resistant Enterococcus faecium from Italıan Cheeses. Food Microbiology,
17, 671-677.
GIRAFFA, G.; 2002. Enterococci From Food. FEMS Microbiology Reviews, 26,
163-171.
GIRAFFA, G.; 2003. Functionality of Enterococci in Dairy Products. International
Journal of Food Microbiology. 88, 2-3, 215-222.
GÖNÜLALAN, Z., KÖSE, A., 2003. Kayseri ilinde satışa sunulan sığır kıymlarının
mikrobiolojik kalitesi. F. Ü. Sağlık Bil. Dergisi. 17 (1); 49-53.
GUANGA-HUA W., XİAO-LİNG Q, 1994. The İncidence Of Cl. Perfringens, S.
Aureus, Salmonella and L. Monocytogenes in Retail and Meat Products in
Beijing. Fleischwirtsch 1994; 74(3):288-290
GUESSAS, B.; KIHAL, M.; 2004. Characterisation of Lactic Acid Bacteria Isolated
from Algerian Arid Zone Raw Goat’s Milk. African Journal of
Biotechnology, Vol. 3, No. 6, 339-342.
GÜLMEZ, M.; GÜVEN, A., 2002. Probiyotik, Prebiyotik ve Sinbiyotikler. Kafkas
Üniv. Vet. Fak. Derg., 8 (1), 83-89.
GÜNDOĞAN, N., ÇITAK, S., YÜCEL, N., DEVREN, A., 2005. A Note On The
Incidence And Antibiotic Resistance Of Staphylococcus Aureus İsolated
From Meat And Chicken Samples. Meat Science. 69; 807-810
GÜR, D., 2007. Antimikrobik Duyarlılık Testi İçin Uygulama Standartları;
Onyedinci Bilgi Eki. Bilimsel Tıp Yayınevi. Ankara. 173 sayfa.
HAMMES, W., P.; HERTEL, C., 2001. Research Approaches for pre- and
Probiotics: Challenges and Outlook Food Research. International Journal of
Food Microbiology, 35, 165-170.
HAYALOĞLU, A., A., ERGİNKAYA, Z., 2001. Gıda Endüstrisinde Kullanılan
Laktik Asit Bakterileri, Bizim Büro Basımevi, 26s.
HAYES, J., R., ENGLISH, L., L., CARTER, P., J., PROESCHOLDT, T., LEE, K.,
Y., WAGNER, D., D., WHITE, D., G., 2003. Prevalence and Antimicrobial
60
Resistnce of Enterococcus Species Isolated from Retail Meats. Applied and
Enviromental Microbiology, Vol. 69, No. 12, 7153-7160.
HAUBEN, J., H.; 2003. The Potential of Vankomisin-resistant Enterococci to Persist
in Fermented and Pasteurised Meat Products . International Journal of Food
Microbiology, Vol. 88, No. 1, 11-18.
HERRANZ, C., CINTAS, L., M., HERNANDEZ, P., E., MOLL, G., N.,
DRİESSEN, A., J., M., 2001. Enterocin P Causes Potassium Ion Eflux
Enterococcus faecium T136 Cells. Antimicrobial Agents and
Chemotheraphy, Vol. 45, No 3 , 901-904.
HERRANZ, C., CASAUS, P.; MUKHOPADHYAY, S.; MARTINEZ, J.; M.;
RODRIGUEZ, J., M.; HERNANDEZ, P., E.; CINTAS, L., M.; 2001.
Enterococcus faecium P21: A Strain Occurring Naturally in Dry-Fermented
Sausages Procucing Thr Class II Bacteriocins Enterocin A and Enterocin B.
Food Microbiology, 18, 115-131.
HINTON, A., CASON, J.A.,VE INGRAM, K.D., 2004. Tracking spoilage bacteria
in commercial poultry processing and refrigerated storage of poultry
carcasses. International Journal of Food Microbiology. 91;155-165.
HLIVAK, P., JAHNOVA, E., ODRASKA, J., FERENCIK, M., EBRINGER, L.,
MIKES, Z., 2005. Long-Term (56-week) oral administration of probiotic
Enterococcus faecium M-74 decreases the experssion of SICAM and
monocyte CD54, and increases that of lymphocyte CD49d in humans.
Brastisl Lek Listy, 106 (4-5), 175-181.
HOLT, J., G., KRIEG, N., R., SNEATH, P., H., A., STALEY, J., T., 1994. Gram-
Positive Cocci. Bergey’s Manual of Determinative Bacteriology,
Williams&Wilkins, 787s.
HUGAS-MAURICI, GARRIGA-TURON, M., MONFORT-BOLIVAR, J., M.,
YLLA-ULLASTRE, J.; 1999. Bacteriocin Active Against Listeria
monocytogenes. Trends in Food Science&Technology, Vol. 7, No. 2, 67.
HUGAS, M., GARIGGA, M., AYMERICH, M., T., 2003. Functionality of
Enterococci in Meat Products. International Journal of Food Microbiology,
88, 2-3, 223-233.
61
İNANÇ, N.; 2005. Probiyotik ve Prebiyotiklerin Beslenmedeki Önemi.
www.nutrisyon.com
JIMENEZ, S.M., DESTEFANIS, P., SALSI, M.S., TIBURZI, M.C., PIROVANI,
M.E., 2005. Predictive Model For Reduction Of Escherichia Coli During
Acetic Acid Decontamination Of Chicken Skin. Journal of Applied
Microbiology. 99; 829-835.
KARAHAN, A., G.; ÇAKMAKÇI, M., L., 1996. Probiyotikler. Gıda Dergisi, 21
(84), 297-302.
KARAHAN, A., G.; ÇAKMAKÇI, M., L., 2002. Probiyotikler ve Etki
Mekanizmaları. Gıda Dergisi, 6, 12, 15-19.
KARAPINAR, M., 1995. Mikrobiyolojik Kalite Kontrolünde Kullanılan Test
Yöntemleri. Gıdaların Mikrobiyolojik Kalite Kontrolü. Ege Üniversitesi
Basımevi, 198s.
KARAPINAR, M., GÖNÜL., S.A., 1998. “Gıda Kaynaklı Mikrobiyal Hastalıklar”,
Gıda Mikrobiyolojisi, 1.Baskı, Ünlütürk, A., Turantaş, F., (ed.), Mengi Tan
Basımevi, Çınarlı, İzmir, 143-151.
KE, D., PICARD, F., J., MARTINEAU, F., MENARD, C., ROY, P., H.,
OUELLETTE, M., BERGERON, M., 1999. Development of a PCR Assay
for Rapid Detection of Enterococci. Journal of Clinical Microbiology, Vol.
37, No. 11., 3497-3503.
KITAI, S., SHİMİZU, A., 2005. Prevalence and characterization of Staphylococcus
aureus and enterotoxigenic Staphylococcus aureus in retail raw chicken meat
throughout Japane”, J. Vet. Med. Sci. 67 (3); 269-274.
KLARE, I.; 2003. Occurrence and Spread of Antibiotic Resistances in Enterococcus
faecium. International Journal of Food Microbiology, Vol. 88, No. 2-3, 269-
290.
KLEIN, G.; PACK, A.; BONAPARTE, C.; REUTER, G.; 1998. Taxonomy and
Physiology of Probiotic Lactic Acid Bacteria. International Journal of Food
Microbiology, 41, 103-125.
62
KLEIN, G.; 2003. Taxonomy, Ecology and Antibiotic Resistance of Enterococci
From Food and Gastro-Intestinal Tract. International Journal of Food
Microbiology. 88, 2-3, 123-131.
KLOOS, W.E., 1990. “Systematic and The Natural History of Staphylococci 1”, J.
Applied. Bacteriol., 69: 25-37.
KLOOS, W.E., BENNERMAN, T.L., 1995. “Staphylococcus and Micrococcus”,
Manual of Clinical Microbiology, In Murroy P.R., Baron EJ, Pfaller MA,
Tenover CF, Yolken RH., Williams and Wilkins Co., 6th Ed., Washington,
282-293.
KUHN, I., IVERSEN, A., BURMAN, L., G.; OLSSON-LIJEQUIST, B.;
FRANKLIN, A.; FINN, M.; AARESTRUP, F.; SEFRTH, A., M.; BLANCH,
A., R.; VILANOVA, X.; TAYLOR, H.; CAPLIN, J.; MORENO, M., A.;
DOMİNGUEZ, L.; HERRERO, H.; MOLLBY, R. 2003. Comparison of
Enterococcal Populations in Animals, Humans and The Enviroment-A
European Study. International Journal of Food Microbiology. 88, 2-3, 133-
145.
KUHN, I., IVERSEN, A., MOLLBY, R., 2003. The phene plateTM System for
Studies of the Diversity of Enterococcal Populations from the Food Chain
and the Enviroment. International Journal of Food Microbiology. 88, 2-3,
189-196.
KONEMAN, E., W., ALLEN, S., D., JANDA, W., M., SCHRECKENBERGER, P.,
C., WINN, W., C., 1994. Introduction to Diagnostic Microbiology, J. B.
Lippincott Company, 527s.
KUNDAKÇI A,YÜCEL A, UYLAŞER V, KONCA R, CAN S. 1991. Soğuk
Koşullarda Depolanan ve Satışa Sunulan Piliç Etlerinin Mikroflorası ve
Kalitesi, II. Uluslararası Gıda Sempozyumu Bildiri Kitabı, S:191-200.
KUTLU, S.B., 2006. “Çeşitli Klinik Materyallerden İzole Edilen Staphylococcus
aureus Suşlarında Metsilin Direnci Ve E-Test İle Vankomisin MIC
Değerlerinin Araştırılması.” Uzmanlık Tezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki
Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, 21: 4231-4234.
63
LANGE D.L., BROKKİNG D.H., 2005. Nutribiotics Could Replace Antibiotics İn
Feed. World Poultry, 10(21):26-28.
LEMCKE, R.; BULTE, M., 2000. Occurrence of the Vankomisin-resistant Genes
Van A, Van B, Van C1, Van C2 and Van C3 in Enterococcus Strains Isolated
from Poultry and Pork. International Journal of Food Microbiology, Vol. 60,
Issue 2-3, 185-194.
LEROY, F., MORENO, M., R., F., DE VUYST, L., 2003. Enterococcus faecium
RZS C5, An Interesting Bacteriocin Producer to Be Used As A Co-culture
in Food Fermentation. International Journal of Food Microbiology, 88, 235-
240.
LINAJE, R.; COLOMA, M., D.; PEREZ-MARTINEZ, G.; ZUNIGA, M., 2004.
Characterization of Faecal Enterococci from Rabits for the Selection of
Probiotic Strains. Journal of Applied Microbiology. 96, 761-771.
LU, H., Z.; WENG, X., H.; LI, H.; YİN, Y., K.; PANG, M., Y.; TANG, Y., W.;
2002. Enterococcus faecium-related Outbreak With Molecular Evidence
Transmission From Pigs To Humans. Journal of Clinical Microbiology, Vol.
40, No. 3, 913-917.
LUKASOVA, J.; SUSTACKOVA, A.; 2003. Enterococci and Antibiotic Resistance.
Acta Vet. Brno, 72, 315-323.
LUND, B.; ADAMSSON, I.; EDLUND, C., 2002. Gastrointestinal Transit Survival
of an Enterococcus faecium Probiotic Strain Administered with or without
Vankomisin. Interniotanal Journal of Food Microbiology, 77, 109-115.
MANNU, L.; PABA, A.; PES, M.; FLORIS, R.; SCINTU , M., F.; MORELLIL;
1999. Strain Typing Among Enterococci Isolated From Home-Made Pecorino
Sardo Cheese. FEMS Microbiology Letters, 170, 25-30.
MANNU, L.; PABA, A.; DAGA, E.; COMUNIAN, R.; ZANETTI, S.; DUPRE, I.;
SECHI, L., A.; 2003. Comparison of The Incidence of Virulence
Determinants and Antibiotic Resistance Between Enterococcus faecium
Strains of Dairy, Animal and Clinical Origin. International Journal of Food
Microbiology, Vol. 88, No. 2-3, 291-304.
64
MANOLOPOULOU, E.; SARANTİNOPOULUS, P.; ZOIDOU, E.; AKTYPIS, A.;
MOSCHOPOULOU, E.; KANDARAKIS, I., G.; ANIFANTAKIS, E., M.,
2003. Evolution of Microbial Populations During Traditional Feta Cheese
Manufacture And Ripening. International Journal of Food Microbiology, 82,
153- 161.
MAREKOVA, M.; LAUKOVA, A.; DE VUYST, L.; NES, I.; F., 2003. Partial
Characterization of Bacteriocins Produced Enviromental Strain Enterococcus
faecium EK13. Journal of Applied Microbiology, 94, 523-530.
MORENO, M., R., F.; REA, M., C., COGAN, T., M.; DE VUYST, L., 2003.
Applicability of a Bacteriocin-Producing Enterococcus faecium as a co-
Culture in Cheddar Cheese Manufacture. International Journal of Food
Microbiology, 81, 73-84.
MARTINS DA COSTA, P. M., VAZ-PİRES, P. M., BERNARDO, F. M., 2006.
Antibiotic Resistance Of Enterococcus Spp. İsolated From Wastewater And
Sludge Of Poultry Slaughterhouses. Journal Of Environmental Science And
Health Part B, 41, 1393-1403.
MEAD, G.C., 2000. Fresh And Further-Processed Poultry”, The Microbiological
Safety Quality of Food. An Apsen Publication, 1:445-471.
NAMDARI, H., 1998. Application of PCR for the Characterisation of Enterococci.
Clinical Microbiology Newsletter, Vol. 20, No.11, 91-93.
NICHOLAS, R., E.; WINSTANLEY, T., G.; RIDGWAY, E., J.; PERRY, J., D.;
2005. Differentiation of Vankomisin-Resistant Enterococcus Differential
Medium. British Journal of Biomedical Science.
NOLLET, L., 2005. EU Close To A Future Without Antibiotic Growth Promoters.
World Poultry, 6(21):14-15.
NORMANNO, G., FIRINU, A., VIRGILIO, S., MULA, G., DAMBROSIO, A.,
POGGIU, A., DECASTELLI, L., MIORN, R., SCUOTA, S., BOLZONI, G.,
DI GIANNATALE, E., SALINETTI, A.P., LA SALANDRA, G., BARTOLI,
M., ZUCCON, F., PRINO, T., SIAS, S., PARISI, A., QUACLIA, N.C. VE
CELANO, G.V., 2005. Coagülase-Positive Resistant Staphylococci and
65
Staphylococcus aureus in Food Products Marketed in ltaly. International
Journal of Food Microbiolgy. 98; 73-79.
O’KEEFFE, T.; HILL, C.; ROSS, R., P., 1999. Characterization and Heterologous
Expression of the Genes Encoding Enterocin A Production, Immunitiy and
Regulation in Enterococcus faecium DPC1146. Applied and Enviromental
Microbiology, Vol. 65, no. 4, 1506-1515.
PANAGEA, S., CHADWICK, P., R., 1996. Heat Tolerance of Vankomisin Resistant
Enterococcus faecium. Journal of Clinical Pathology, 49, 687-689.
PAPAMANOLI, E.; TZANESTAKIS, N.; LITOPOULOU-TZANETAKI, E.;
KOTZEKIDOU, P.; 2003. Characterisation of Lactic Acid Bacteria Isolated
From a Greek Dry- Sausages in Respect of Their Technological and Probiotic
Properties. Meat Science, 65, 859-867.
PARK, S., H.; ITOH, K.; FUJISAVA, T., 2003. Characteristics and Identification of
Enterocins Produced by Enterococcus faecium JMC 5804T. The Society for
Applied Microbiology, 95, 294-300.
PESAVENTO, G., DUCCİ, B., COMODO N., 2005. Antimicrobial Resistance
Profile of Staphylococcus aureus Isolated From Raw Meat: A Research
Methicillin Resistant Staphylococcus aureus [MRSA]. Food Control. 26; 1-5.
PESAVENTO, G., DUCCİ, B., COMODO, N., NOSTRO, L.A., 2007.
Antimicrobial Resistance Profile Of Staphylococcus Aureus İsolated From
Raw Meat: A Research For Methicillin Resistant Staphylococcus aureus
(MRSA). Food Control. 18: 196-200.
PETERS, J.; MAC, K.; WICHMANN-SCHAUER, H.; KLEIN, G.; ELLERBROEK,
L., 2003. Species Distribution and Antibiotic Resistance Patterns of
Enterococci Isolated from Food of Animal Origin in Germany. International
Journal of Food Microbiology 88, 311-314.
PINTO, B., CHENOLL, E. VE AZNAR, R., 2005. Identification and Typing of Food
Borne Staphylococcus aureus by PCR- Based Tecniques, Systematic and
Applied Microbiology. 28; 340-352.
66
POPE, M.J., CHERRY, T.E., 2000. An Evaluation Of The Presence Of Pathogens
On Broiler Raised On Poultry Litter Treatment. Poultry Science, 79: 1351-
1355.
QUEDNAU, M.; AHRNE, S.; MOLIN, G., 1999. Genomic Relationships Between
Enterococcus faecium Srtains From Different Sources With Different
Antibiotic Resistance Profiles Evaluated By Restriction Endonuclease
Analysis Of Total Choromosomal Dna Using Ecorı And Pruıı. Applied and
Enviromental Microbiology Apr., 1777-1780
RAMOTAR, K.; WOODS, W.; LAROCQUE, L.; TOYE, B., 2000. Comparison of
Phenotypic Methods to Identify Enterococci Intrinsically Resistant to
Vankomisin (Van C VRE). Diagnostic Microbiology and Infectious Disease,
36, 119-124.
REUTER, G., 1992. Culture media for enterococci and group-D streptococci.
International Journal of Food Micobiology, Vol. 17, No. 2, 101-111.
RINGO, E.; GATESOUPE, F., J.; 1998. Aquaculture 160,177-203.
RINKINEN, M.; JALAVA, K.; WESTERMARCK, E.; SALMINEN, S.;
OUWEHAND, A.; C., 2003. Interaction Between Probiotic Lactic Acid
Bacteria and Canine Enteric Pathogens: A Risk Factor for Intestinal
Enterococcus faecium Colonization. Veterinary Microbiology, 92, 111-119.
ROBREDO, B.; SINGH, K., V., BAQUERO¸ F.; MURRAY, B., E.; TORRES, C.,
2000. Vankomisin Resistant Enterococci Isolated From Animals And Food.
International Journal of Food Micobiology, 54, 197-204.
ROBERTS, T., A.; 1997. Maximizing The Usefulness of Food Microbiology
Research. Emerging Infectious Dieases. Vol. 3, No. 4, 523-528.
ROBERT, P., R.; SINICKAS, V., G.; LEWIS, C.; BYRON, K., A.; 1999. A
Comparison Of Polymerase Chain Reaction And Phenotyping For Rapid
Speciation Of Enterococci And Detection Of Vankomisin Resistance. Taylor
& Francis. Vol. 31, No 2, 127-132.
ROSS, R., P.; MORGEN, S.; HILL, C., 2002. Preservation and Fermantation: Past,
Present and Future, International Journal of Food Microbiology, 79, 3-16.
67
SAAVEDRA, L.; TARANTO, M., P.; SESMA, F.; FONT DE VALDEZ, G.; 2003.
Hommade Traditional Cheeses for the Isolation of Probiotic Entrecoccus
faecium Strains. International Journal of Food Microbiology, 88, 241-245.
SAĞUN E, SANCAK YC, EKİCİ K, DURMAZ H., 1996. Van’da Tüketime
Sunulan Piliç But ve Göğüs Etlerinin Hijyenik Kalitesi Üzerine Bir
Araştırma. YYÜ Vet Fak Derg., 7(2):62-66.
SAKHARE, P.Z. SACHİNDRA, N. M., YASHODA, K. P., NARASİMHA RAO,
D., 1999. Efficacy of İntermittent Decontamination Treatments During
Processing in Reducing the Microbial Load on Broiler Chicken Carcass. Food
Control. 10;189-194.
SALMINEN, S., WRIGHT, A., V., MORELLI, L., MARTEAU, P., BRASSART,
D., DE VOS, W., M., FONDEN, R., SAXELIN, M., COLLINS, K.,
MOGENSEN, G., BIRKELAND, S., E., MATILLA-SANDHOLM, T., 1998.
Demonstration of Safety of Probiotics- a Review. International Journal of
Food Microbiology, 44, 93-106.
SAMAKUPA, A., P.; EINARSSON, H.; EYPORSDOTTIR, A., 2003. Hygine
Indicators In A Fish Processing Establishment- A Case Study In A White
Fish Processing Establishment. UNU-Fisheries Training Programme, 29s.
SANDERS, M., E., 1999. Probiotics. Food Technology, Vol. 53, No. 11, 67-73.
SARANTINOPOULOS, P.; LEROY, F.; LEONTOPOULOU, E.; GEORGALAKI,
M., D.; KALANTZOPOULOS, G.; TSAKALIDOU, E., DE VUYST, L.,
2001. Bacteriocin Production by Enterococcus faecium FAIR-E 198 in View
of Its Application as Adjunct Starter in Grek Feta Cheese Making. L.
International Journal of Food Microbiology, 72, 125-136.
SARANTINOPOULOS, P.; KALANTZOPOULOS, G.; TSAKALIDOU, E., 2002.
Effect of Enterococcus faecium on Microbiological, Physicochemical and
Sensory Characteristic of Greek Feta Cheese. International Journal of Food
Microbiology, 76, 93-105.
SARANTINOPOULOS, P.; LEROY, F.; LEONTOPOULOU, E.; GEORGALAKI,
M., D.; KALANTZOPOULOS, G.; TSAKALIDOU, E.; DE VUYST, L.;
2002. Bacteriocin Production by Enterococcus faecium FAIR-E 198 in Vıew
68
of Its Application As Adjunct Starter in Grek Feta Cheese Making.
International Journal of Food Microbiology, 72, 125-136.
SAUNDERS, G.C. 1983. Microbiological Standards for Foodstuffs, Food
Legistation Surveys, No:9, British Food Manufacturing Industries Research
Association, 114-124.
SCHLEGELOVA, J., NAAPRAVNIKOVA, E. 2004. Beef Carcass Contamination
in A Slaughterhause and Prevalence of Resistance to Antimicrobial Drugs in
İsolates of Selected Microbial Species. Meat Science. 66: 557-565.
SEMEDO,T., SANTOS, M.,A., LOPES, M.,S., MARQUES, J., J., CRESPO, M., T.,
B., TENREIRO, R., 2003. Virulance Factors in Food, Clinical and Reference
Enterococci : A Common Trait in the Genus?, System Appl. Microbiology,
26, 13-22.
SIMONOVA, M.; LAUKOVA, A., 2004. Isolation of Faecal Enterococcus faecium
Strains From Rabbits and Their Sensitivity to Antibiotics and Ability to
Bacteriocin Production. Bull Vet. Inst. Pulawy, 48, 383-386.
STANTON, C.; ROSS, P.; 2000. Functional Foods in Relation to Health and
Disaese. Moorepark End of Project Report, Teagsc, 11s.
STROMPFOVA, V., LAUKOVA, A., MUDRONOVA, D., 2003. Effect of
Bacteriocin-like Substance Produced by Enterococcus faecium EF55 on the
Composition of Avian Gastrointestinal Microflora. Acta Vet. Brno, 72, 559-
564.
STROMPFOVA, V.; LAUKOVA, A.; OUWEHAND, A., C.; 2004. Selection of
Enterococci for Potential Canine Probiotic Additives. Veterinary
Microbiology. 100, 1-2, 107-114.
SWENSON, J.M., HINDLER, J.A., PETERSON, L.R., 1995. Special Tests For
Detecting Antibacterial Resistance. American Society For Microbiology,
6.e.d.Washington, 1356-1367.
ŞENER, A., TEMİZ, A., 2004. Tavuk Kesimhane ve İşletmelerinde Kullanılan
Ticari Dezenfektanlar ve Etkinlikleri. Orlab On-Line Mikrobiyoloji Dergisi
2(10),1-28.
69
TARELLI, G., T.; CARMINATI, D.; GIRAFFA, G.; 1994. Production of
Bacteriocin Active Against Listria monocytogenes and Listera innocua From
Dairy Enterocooci. Food Microbiology, Vol. 11, No. 3, 243-252.
TEMİZ, A., 2000. Genel Mikrobiyoloji Uygulama Teknikleri. Hatiboğlu Yayınevi.
Ankara. 291 sayfa.
TEMMERMAN, R.; POT, B.; HUYS, G.; SWINGS, J., 2003. Identification and
Antibiotic Susceptibility of Bacterial Isolates from Probiotic Products.
International Journal of Food Microbiology, 81, 1-10.
TOPÇU. S., 2006. Ankara’da Satışa Sunulan Döner Kebap Çeşitlerinden Listeria
Monocytogenes, Staphylococcus Aureus, Aeromonas Hydrophila İzolasyonu
ve Çeşitli Antibiyotiklere Dirençlilikleri. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. 112sy.
TSAI, C., C., LIU, T., H., CHEN, M., H., TSAI, C., C., TSEN, H., Y., 2004.
Toxicity evaluation for an Enterococcus faecium strain TM39 in vitro and in
vivo. Food and Chemichal Toxicology, vol.42, no.10, 1601-1609.
TUNAİL, N. 2000. "Mikrobiyal enfeksiyonlar ve intoksikasyonlar", Gıda
Mikrobiyolojisi ve Uygulamaları, (Ed. Tunail, N.), Ankara Ünv. Ziraat Fak.
Gıda Müh. Bölümü Yayını, Sim Matbaacılık, Ankara, 82-88.
TUNCER, H.İ., 2007. Karma Yemlerde Kullanımı Yasaklanan Hormon, Antibiyotik
Antikoksidiyall ve İlaçlar. Lalahan Hay. Arast. Enst. Derg., 47(1):29-37.
TÜKEL, Ç., DOĞAN, H.B. 2000. "Staphylococcus aureus”, Gıda Mikrobiyolojisi
ve Uygulamaları, (Ed. Tunail, N.), Ankara Ünv. Ziraat Fak. Gıda Müh
Bölümü Yayını, Sim Matbaacılık, Ankara, 357-365.
TYOPPONEN, S.; PETAJA, E.; MATTILA-SANDHOLM, T., 2003. Bioprotectives
and Probiotics For Dry Sausages. International Journal of Food
Microbiology, 83, 233-244.
UYTTENDAELE, M.R., DEBEVERE, J.M., LIPS, R.M., NEYTS, K.D., 1998.
Prevalence of Salmonella in Poultry Carcasses and Their Products in
Belgium. International Journal of Food Microbiology. 40;1-8.
ÜNLÜ, M.; VARDAR-ÜNLÜ, G.; BAKICI, M., Z.; ŞAHİN, A.; 2002. Klinik
Örneklerden Soyutlanan Enterococcus faecalis ve Enterococcus faecium
70
Kökenlerinin Çeşitli Antibiyotiklere Direnci. İnfeksiyon Dergisi, 16 (4), 471-
475.
VANCANNEYT, M.; LOMBARDI, A.; ANDRIGEHETTO, C.; KNIJFF, E.;
TORRIANIS.; BJORKROTH, K., J.; FRANZ, C., M., A., P.; MORENO, M.,
R., F.; REVETS, H.; DE VUYST, L.; SWINGS, J.; KERSTERS, K.;
DELLAGLIO, F.; HOLZAPFEL, W., H.; 2002. Intraspecies Genomic
Groups in Enterococcus faecium nd Correlation with Origin and
Pathogenicity. Applied and Enviromental Microbiology, Vol. 68, No.3, 1381-
1391.
VAN DEN BOGAARD AE, STOBBERINGH EE., 2000. Epidemiology Of
Resistance To Antibiotics Links Between Animals And Humans. Int. J.
Antimic. Agent. 14(4):327-335
VAN DEN BOGAARD, A. E., WILLEMS, R., LONDON, N., TOP, J.,
STOBBERINGH, E. E., 2002. Antibiotic resistance of faecal enterococci in
poultry, poultry farmers and poultry slaughterers. Journal of Antimicrobial
Chemotheraphy, 49, 497-505.
VAZGEÇER, B., ULU, H., ÖZTAN, A., 2004. Microbiological and Chemical
Qualities of Chicken Retailed on The Turkish Restaurants. Food Control. 15;
261-264.
VİLLARD, L., LAMPRELL, H., MAURİN, F., NOEL, Y., BEUVİER, E.,
CHAMBA, J.F. ve KODJO, A., 2005. Enterotoxin D Producing Strains of
Staphylococcus aureus are Typeable by Pulsed-Field Gel Electrophoresis
(PFGE), Food Microbiolgy. 22, 261-265.
WANG, J., HUANG, T., CHANG, Y., VE SHIH, D.Y., 2003. Subtyping of
Enterotoxin C Strains Isolated from Food Poisoning Outbreak in Taiwan,
Journal of Food and Drug Analysis. 11(3), 239-245.
WATERMAN, S.; SMALL, P.; 1998. Acid Sensitive Enteric Pathogens are
Protected From Killing Under Exremely Acid Conditions of pH 2.5 when
They Are Inocolated Onto Certain Solid Food Sources. Applied and
Enviromental Microbiology, 64, 5924-5928.
71
WEGENER, H., C.; MADSEN, M.; NIELSEN, N.; AARESTRUP, F., M., 1997.
Isolation of Vankomisin Resistant Enterococcus faecium from Food.
International Journal of Food Microbiology, 35, 57-66.
WESSELS D., JOOSTE, P., J.; MOSTERT, J., F.; 2002. Technologically Important
Characteristics of Enterococcus Isolates From Milk and Dairy Products.
International Journal of Food Microbiology, Vol. 10, No. 3-4, 349-352.
WILLEY, B., JONES, R., N.; MCGEER, A.; WITTE, W.; FRENCH, G.;
ROBERTS, R., B.; JENKIS, S., G.; NADLER, H.; LOW, D., E., 1999.
Practical Approach to the Identification of Clinically Relevant Enterococcus
Species;; Diagn. Microbiol Infect Dis., 34, 165-171
WILKE, A.; 2005. Streptokok İnfeksiyonları. http://www.enfeksiyon.org
YAKUPOGULLARI, Y., GÜNDÜZ, A., ÖZCAN, M., DOGUKAN, M., SEYREK,
A., YILMAZ, M., 2006. Staphylococcus Aureus Suslarının Siprofloksasin,
Ofloksasin, Levofloksasin Ve Moksifloksasin Duyarlılıkları. Fırat Tıp Dergisi
,11(1): 45-47.
YAMAN, F.; ESENDAL, Ö.; 2004. Balıklarda Probiyotik Kullanımı. Orlab on-line
Mikrobiyoloji Dergisi, Vol. 2, No. 6, 1-18.
YERLİKAYA, P.; GÖKOĞLU, N., 2002. Gıdalarda Biyojen Aminler ve Önemi.
Gıda Mühendisliği Dergisi, Sayı:12, Yıl, 6, 24-30
YILDIRIM, Z.; YILDIRIM, M., 2000. Laktik Asit Bakterileri Tarafından Üretilen
Bakteriyosinlerin Genel Özellikleri. ALINMIŞTIR, DEMİRCİ, M., Süt
Mikrobiyolojisi ve Katkı Maddeleri, Tekirdağ, 595s.
YÜCE, K. 1992. Çoğul Dirençli Stafilokokların Neden Olduğu İnfeksiyonların
Tedavisi. Aknem Dergisi. 6 (2): 331-333.
YÜCE, A. 2001. Antimikrobik İlaçlara Direnç Kazanma Mekanizmaları. Klimik
Dergisi. 14(2):41-46.
72
ÖZGEÇMİŞ
1980 yılında Ankara’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Adana’da
tamamladım. 1998 yılında Fırat Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni kazandım ve
2003 yılında bu bölümden mezun oldum. 2005 yılında Çukurova Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabim Dalı’nda yüksek lisans öğrenimime
başladım.