Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ÖFKE KONTROLÜ EĞİTİMİNİN LİSE ÖĞRENCİLERİNİN
ÖFKE KONTROLÜ BECERİLERİNE ETKİSİ
Makbule AKDENİZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA/ 2007
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI
ÖFKE KONTROLÜ EĞİTİMİNİN LİSE ÖĞRENCİLERİNİN
ÖFKE KONTROLÜ BECERİLERİNE ETKİSİ
Makbule AKDENİZ
DANIŞMAN: Prof. Dr. Banu İNANÇ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ADANA/ 2007
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne’
Bu çalışma, jürimiz tarafından Eğitim Bilimleri Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS
TEZİ olarak kabul edilmiştir.
Başkan : Prof. Dr. Banu İNANÇ
(Danışman)
Üye : Yrd. Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN
Üye : Yrd. Doç. Dr. Filiz YURTAL
ONAY
Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım.
……/……/2007
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ
Enstitü Müdürü
Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil
ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
i
ÖNSÖZ
Ailemizin en küçük üyesi Cevahir’e …..
Bu araĢtırmada, öfke kontrolü eğitiminin lise öğrencilerinin öfke kontrolü
becerilerine etkisi incelenmiĢtir. Bu araĢtırmanın gerçekleĢtirilmesi ve tamamlanmasında
pek çok kiĢinin katkısı olmuĢtur.
BaĢta, araĢtırmanın yürütülmesinde, araĢtırma verilerinin analiz edilmesinde ve
araĢtırmanın sonuçlandırılmasında desteğini esirgemeyen ve yönlendirmeleriyle
araĢtırmamı tamamlamama büyük katkı sağlayan tez danıĢmanım Prof. Dr. Banu
ĠNANÇ’a, araĢtırmamın sonuçlandırılmasında eleĢtirileriyle yön veren tez izleme komitesi
üyeleri Yrd. Doç. Dr. A. Rezan ÇEÇEN’e ve Yrd. Doç. Dr. Filiz YURTAL’a;
Ders aĢamasında verdikleri derslerle geliĢimime katkı sağlayan hocalarım Yrd.
Doç. Dr. Ahmet DOĞANAY’a, Yrd. Doç. Dr. Mehmet BĠLGĠN’e, Yrd. Doç. Dr. Meral
ATICI’ya, Prof. Dr. Turan AKBAġ’a, Prof. Dr. S. Sonay GÜÇRAY’a, Doç. Dr. Ragıp
ÖZYÜREK’e;
AraĢtırmanın uygulanma aĢamasında okulun her türlü olanağını kullanımıma açan
Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi Müdürü hocam Müfit KIRAR’a, Rehberlik
servisinde hiçbir yardımı esirgemeyen değerli meslektaĢlarım ġenay KARAÇAY’a, Sevgi
BOZOĞLAN’a, okulun tüm idari personeli ve öğretmenlerine;
AraĢtırmanın yürütülmesi ve tezin yazımı aĢamalarında desteğini hep yanımda
hissettiğim, yardımlarını, önerilerini esirgemeyen sevgili ev arkadaĢım GülĢen
BÜYÜKġAHĠN ÇEVĠK ile eĢi, sevgili dostum Aycan ÇEVĠK’e;
Tezin yazımı aĢamalarında evlerini ve bilgisayarlarını kullanımıma açan yakınlarım
Adnan KAPLAN ve ailesine, Besime KAPLAN, Berna AKDENĠZ, Süleyman BAKLACI
ve Ebru AKDENĠZ BAKLACI’ya;
ii
Tezimin son aĢamasında her ihtiyacım olduğunda yardımıma koĢan sevgili dostum
Berna SAÇAR’a;
Tezimin her aĢamasında beni destekleyen sevgili dostum ve ortağım Selma
NAFĠLE TEMĠZ’e;
Tezimin son aĢamasında desteğini hep yanımda hissettiğim Müdirem Reyhan
BASIK’a, hocam M.Ali AKÇĠN’e ve rehabilitasyon merkezinin tüm personeline;
Her zaman yardımcı olan, güler yüzünü ve içtenliğini esirgemeyen dostça
tavırlarıyla sevip saygı duyduğum Prof. Dr. Banu ĠNANÇ Hocam’ın Özel Kalemi Zeynep
KILIÇ’a;
Bu araĢtırmayı destekleyen Ç.Ü. AraĢtırma Fonuna (EF 2006 YL 8) ve Eğitim
Fotokopi Birimi çalıĢanlarına;
AraĢtırmaya katılarak bana yardımcı olan öğrencilere, okul müdürlerine, müdür
yardımcılarına, öğretmenlerine, SHÇEK görevlilerine ve burada adını sayamadığım emeği
geçen herkese;
Bugünlere gelmemde büyük emeği olan, bana sonsuz güvenleriyle her zaman
destek veren sevgili annem Meryem AKDENĠZ, sevgili babam Necip AKDENĠZ, her
zaman için bana benden daha çok güvenip inanan kardeĢim Mehmet Necip AKDENĠZ ile
eĢi sevgili can dostum Gül AKDENĠZ, manevi destekleriyle hep yanımda olan ablalarım
Münire ve Fatma Akdeniz ile eĢleri Mehmet ve Mete’ye, yeğenlerim Aydın ve Aytaç’a
teĢekkür ederim.
Makbule AKDENĠZ
iii
ÖZET
ÖFKE KONTROLÜ EĞĠTĠMĠNĠN LĠSE ÖĞRENCĠLERĠNĠN ÖFKE KONTROLÜ
BECERĠLERĠNE ETKĠSĠ
Makbule AKDENĠZ
Yüksek Lisans Tezi, Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı
DanıĢman: Prof. Dr. Banu ĠNANÇ
Eylül 2007, 128 sayfa
Bu çalıĢmanın amacı, öfke kontrolü eğitiminin lise öğrencilerinin öfke kontrolü
becerilerine etkisini incelemektir.
ÇalıĢmada ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıĢtır. Ön test
verileri 2005–2006 öğretim yılında 10.cu sınıfa devam eden 399 öğrenciden toplanmıĢtır.
Deney ve kontrol grubundaki öğrencilerin yaĢ ranjları 15-16’dır. ÇalıĢmanın baĢlangıcında
deney ve kontrol grubunun her birine 6’sı kız, 9’u erkek toplam 15 denek atanmıĢ, ancak
deneysel çalıĢmanın sonunda deney grubundan bir denek kaybı olmuĢtur. Böylece çalıĢma
grubu, 14’ü deney ve 15’i kontrol grubunda olmak üzere toplam 29 öğrenciden oluĢmuĢtur.
Deneklerin seçiminde ön test kullanılmıĢtır.
AraĢtırmada veri toplamak amacıyla “Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği” ile ölçeğin
geçerlik çalıĢmalarında kullanılmak üzere “Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği”
kullanılmıĢtır. Son test verileri deney grubunda son oturum bittikten sonra elde edilmiĢ ve
14 kiĢiden toplanmıĢtır. Deneysel çalıĢma sonrasında izlenen değiĢimin tutarlı olup
olmadığını belirleyebilmek amacıyla deneysel çalıĢmanın bitiminden 2,5 ay sonra ve 6 ay
sonrasında iki farklı izleme çalıĢması yapılmıĢtır. Deney grubuna 10 hafta süreyle 50–70
dakika beceri eğitimi programı uygulanmıĢtır. Bu sırada kontrol grubuna hiç bir iĢlem
yapılmamıĢtır.
Deney grubu ön test-son test analiz çalıĢmasında varyans analizi ile ANCOVA testi
iv
kullanılmıĢtır. Ġzleme çalıĢmalarının analizi ise eĢli gruplar “t” testiyle yapılmıĢtır.
Sonuçların yorumlanmasında anlamlılık düzeyi .05 olarak alınmıĢtır.
Sonuçlar, grup yaĢantısı yoluyla uygulanan öfke kontrolü becerileri eğitimi
programının deney grubu üzerinde anlamlı etkisinin olduğu ve ortaya çıkan bu değiĢimin
2,5 ay sonra ve 6 ay sonrasında da devam ettiğini göstermiĢtir.
Anahtar Kelimeler: Öfke, Öfke Kontrolü, Duygu, Ergen, Ergen Öfkesi
v
ABSTRACT
THE EFFECT OF ANGER CONTROL SKILLS ON HIGH SCHOOL STUDENTS’
ANGER CONTROL TRAINING
Makbule AKDENĠZ
Master Thesis, Department of Educational Sciences
Advisor: Prof. Dr. Banu ĠNANÇ
September 2007, 128 Pages
The main purpose of this study is to examine the effects of anger control skills
programme on high school students’ anger control training.
Fort he selection of the experimental and the control groups Antakya Nemci
Asfuroğlu High School 9th grade students of 2005-2006 academic year were given Trait
Anger and Expression Scales. Then the experimental and the control group was drawn
from the large group. Both consisted of 15 students.
Data collection was done with the “Trait Anger and Expression Scales”. Two
follow up measurements were taken 2.5 and 6 months later. Anger control skills
programme was carried out by the researcher, lasting for 10 weeks.
For the analysis of data, ANCOVA Test, Paired Samples T-Test and one-way
ANOVA were conducted. Significance level was taken as .05 .
The results of the study indicated that the group experiences based on the anger
control training programme had a positive effect on anger control.
Key words: Anger, Anger Control, Emotion, Adolescent, Anger of Adolescents
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………………...i
ÖZET....................................................................................................................................iii
ABSTRACT..........................................................................................................................v
KISALTMALAR LĠSTESĠ ………………………………………………………….....ix
EKLER LĠSTESĠ………………………………………………………………………....x
TABLOLAR LĠSTESĠ........................................................................................................xi
BÖLÜM I
GĠRĠġ ………………………………………………………………………………….…...1
1.1. Problem ……………………………………………………………………………. ....1
1.2. AraĢtırmanın Amacı ………………………………………………………………….. 4
l.3.Denenceler……………………………………………………………………………… 4
1.4. AraĢtırmanın Önemi ve Gerekçesi …………………………………………………… 5
1.5. Sayıltılar…………………………………………………………………………….. ...6
1.6. Sınırlılıklar.......................................................................................................................7
1.7. Tanımlar ……………………………………………………………………………….7
BÖLÜM II
KURAMSAL TEMELLER VE ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR ………………………....8
2.1. Öfkeyle Ġlgili Tanım ve Kavramlar………………………………………………….....8
2.2. Ergenlik ve Ergenlik Döneminde Öfke Tepkileri…………………………………….10
2.3. Öfkeyle Ġlgili Kuramsal YaklaĢımlar………………………………..………………..17
2.3.1. Biyolojik YaklaĢım.............................................................................................17
2.3.2. Psikanalitik Kuram ………………………………………………...………….18
2.3.3. Bütüncü YaklaĢım…………………………………………………………......20
2.3.4. VaroluĢçu YaklaĢım…………………………………………………………...20
2.3.5. Gestalt YaklaĢımı …………………………………………………………......21
2.3.6. DavranıĢçı YaklaĢım..........................................................................................21
vii
2.3.7. Sosyal Öğrenme Kuramı ……………………………………………………...22
2.3.8. Transaksiyonel Analiz…………………………………………………………23
2.3.9. BiliĢsel-DavranıĢçı YaklaĢım.............................................................................24
2.3.10. Akılcı -Duygusal DavranıĢçı YaklaĢım ……………………………………...25
2.3.11. Gerçeklik Terapisi............................................................................................26
2.4. Öfke ile Ġlgili AraĢtırmalar …………………………………………………………27
2.4.1 Öfke ile Ġlgili Yurt Ġçinde Yapılan Bazı AraĢtırmalar ……………………….27
2.4.2. Öfke ile Ġlgili Yurt DıĢında Yapılan Bazı AraĢtırmalar …………………….31
BÖLÜM III
YÖNTEM…………………………………………………………………………………42
3.1. AraĢtırma Modeli …………………………………………………………………….42
3.2. Evren ………………………………………………………………………………....42
3.3. ÇalıĢma Grubu………………………………………………………………………..43
3.4. Veri Toplama Araçları ……………………………………………………………….44
3.5. Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği ……………………………………………….44
3.6. Puanlama ……………………………………………………………………………..44
3.7. Ölçeğin Çevirisi ………………………………………………………………………45
3.8. Güvenirlik ÇalıĢmaları………………………………………………………………..45
3.8.1. Bu ÇalıĢma Kapsamında Yapılan Güvenirlik ÇalıĢmaları…………….………46
3.9. Geçerlik ÇalıĢmaları…………………………………………………………………..46
3.9.1. Bu ÇalıĢma Kapsamında Yapılan Geçerlik ÇalıĢmaları………………….……48
3.10. Verilerin Toplanması ………………………………………………………………..51
3.11. Öfke Kontrolü Eğitimi Programı ………………………………………………........51
3.11.1. Programın Amacı...........................................................................................51
3.11.2. Programın Hazırlanması................................................................................51
3.11.3. Öfke Kontrolü Eğitimi Programının Her Bir Oturumuna ĠliĢkin Amaç,
Hedef ve Ġçeriği..............................................................................................52
3.11.4. Uygulama.......................................................................................................57
3.12. Verilerin Analizi..........................................................................................................58
viii
BÖLÜM IV
BULGULAR.......................................................................................................................59
4.1. Ġzleme ÇalıĢması...........................................................................................................67
BÖLÜM V
TARTIġMA VE YORUM.................................................................................................70
5.1. Öfke Kontrolü Eğitiminin Lise Öğrencilerinin Öfke Kontrolü Becerilerine ĠliĢkin
Bulgular……………………………………………………………………………...70
5.1.2. Sürekli Öfke Alt Ölçeğine ĠliĢkin Bulgular…………………………………..72
5.1.3. Öfke Ġçe Alt Ölçeğine ĠliĢkin Bulgular……………………………………….73
5.1.4. Öfke DıĢa Alt Ölçeğine ĠliĢkin Bulgular………………………………….….74
5.1.5. Öfke Kontrol Alt Ölçeğine ĠliĢkin Bulgular………………………………….74
5.1.6. Ġzleme ÇalıĢmasına ĠliĢkin Bulgular………………………………………….76
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERĠLER……………………………………………………………….78
6.1. Sonuçlar…………………………………………………………………………...…..78
6.2. Uygulamaya Yönelik Öneriler……………………………………..............................78
6.2.1. Gelecekteki AraĢtırmalara Yönelik Öneriler………………………………….79
KAYNAKÇA……………………………………………………………………………..81
EKLER……………………………………………………………………………….......93
ÖZGEÇMĠġ……………………………………………………………………………..128
ix
KISALTMALAR LĠSTESĠ
SÖÖTÖ: Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği
RSBE: Rosenberg Benlik Saygısı Envanteri
x
EKLER LĠSTESĠ
Sayfa No
EK:1 Öfke Denetimi Programının Uygulaması………………...........................................93
EK:2 Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği……………............................................................110
EK:3 Grup ÇalıĢmasında Geçerli Olan Kurallar...............................................................112
EK:4 Emine ve AyĢe’nin Hikayesi………........................................................................114
EK:5 Öfkeyi BaĢlatan Olaylar Listesi…...........................................................................115
EK:6 Öfkeyi Ġfade Etme Biçimleri....................................................................................116
EK:7 Benlik Saygısı ile Ġlgili Soru Kartları.......................................................................117
EK:8 Koca Kurt’un Öyküsü……………..........................................................................118
EK:9 Kırmızı BaĢlıklı Kız’ın Öyküsü...............................................................................120
EK:10 Bir Gencin Acı ve ĠncinmiĢliğini Öfkeyle Maskelediği Hikayesi….....................121
EK:11 Bunları Unutma……………………………..........................................................123
EK:12 BaĢarı Belgesi…………………………….………………………………………124
EK:13 Ġzin Belgesi……………………………………………………………………….125
EK:14 Ġzin Belgesi………………………………...……………………………………..126
EK:15 Ġzin Belgesi………………………………...……………………………………..127
xi
TABLOLAR LĠSTESĠ
Sayfa No
Tablo 1: Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği Alt Ölçeklerinden Elde Edilen Puanların
Aritmetik Ortalama, Standart Sapma Değerleri...................................................43
Tablo 2: Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi Öğrencilerinin Sürekli Öfke-Öfke
Tarz Ölçeği ile RSBE Arasındaki Korelasyonları..............................................49
Tablo 3: Antakya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki Öğrencilerin
Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği ile RSBE Arasındaki Korelasyonları.................49
Tablo 4: Adana Ramazan Atıl Lisesi Öğrencilerinin Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği ile
RSBE Arasındaki Korelasyonları........................................................................50
Tablo 5: Adana Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki Öğrencilerin Sürekli
Öfke-Öfke Tarz Ölçeği ile RSBE Arasındaki Korelasyonları.............................50
Tablo 6: Deney ve Kontrol Gruplarının Deney Öncesi Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği
Puanlarının Aritmetik Ortalama, Standart Sapma Değerleri...............................59
Tablo 7: Deney Grubu Ön Test ve Son Test Sonuçları, Aritmetik Ortalama ve Standart
Sapma Değerleri..................................................................................................60
Tablo 8: Kontrol Grubu Ön Test ve Son Test Sonuçları, Aritmetik Ortalama ve Standart
Sapma Değerleri..................................................................................................61
Tablo 9: Deney ve Kontrol Gruplarının Sürekli Öfke Alt Ölçeğinin Ön Test ve Son Test
Puanlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri..........................62
Tablo 10: Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğinin Sürekli Öfke Boyutu Ġçin Ön Test Son Test
Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları..................................................63
Tablo 11: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke Ġçe Alt Ölçeğinin Ön Test ve Son Test
Puanlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri......................64
Tablo 12: Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğinin Öfke Ġçe Boyutu Ġçin Ön Test Son Test
Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları.................................................64
Tablo 13: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke DıĢa Alt Ölçeğinin Ön Test ve Son Test
Puanlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri........................65
Tablo 14:Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğinin Öfke DıĢa Boyutu Ġçin Ön Test Son Test
Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları...................................................66
Tablo 15: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke Kontrol Alt Ölçeğinin Ön Test ve Son
Test Puanlarının Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri...............66
xii
Tablo 16: Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeğinin Öfke Kontrol Boyutu Ġçin Ön Test Son
Test Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları.......................................67
Tablo 17: Deney Grubunun Son Test, Ġzleme–1 ve Ġzleme–2 Ölçümleri Sürekli Öfke
Öfke Tarz Ölçeği Puanlarının Ortalama ve Standart Sapma Değerleri........68
Tablo 18: Deney Grubu Son Test-Ġzleme–1, Ġzleme–2 ve Ġzleme 1-Ġzleme 2 Ölçümleri
Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği Puanlarının Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri.......................................................................................................68
1
BÖLÜM I
GĠRĠġ
1.1. Problem
Ġnsanoğlu var olduğundan beri, davranıĢ ve tutumlarını belirleyen olumlu ve olumsuz
duygular taĢır. Birey günlük yaĢantısında herhangi bir davranıĢta bulunurken sürekli değiĢik
duygular içerisinde bulunur. Bireyin düĢünce ve davranıĢlarını farklı yönlerden etkileyen sevgi,
sevinç, öfke, nefret, tiksinme, kaygı, vb. sözcüklerle ifade edilen olumlu, olumsuz pek çok
duygu vardır. KiĢinin uyum ve uyumsuzluklarını belirleyen duygularına karĢı farkındalık
kazanması, kendi duygularını ve bunların doğurduğu sonuçları fark etmesi, bunları dile
getirmesi, kiĢinin kendi iç dünyasını tanıması, tercihlerini yapabilmesi, sahip olduğu
kaynakların ve gücün farkında olmasını sağlar.
Duyguları kavramsal olarak tanımlamada güçlüklerle karĢılaĢılmasına rağmen bilimsel
olarak duyguları tanımlamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Duygu genel anlamda bireyle iliĢkili
öznel yaĢantıları, birey için önemli olan olaylarla iliĢkili olarak bireyin neler yapabileceğini,
bağlamın değerlendirmesini içeren, tanımlanabilir dönemleri olan bir süreç olarak ifade
edilebilir. Duygu bireyin harekete hazır olmasına, önceliklerini belirlemesine ve planların
yapılmasına öncülük eder (Çeçen, 2002).
Duygular, bireylerin günlük yaĢantısında nasıl hareket edecekleri, ne yönde karar
verecekleri, kiĢisel alan sınırlarını ne çerçevede çizecekleri ve diğerleriyle hangi düzeyde
iletiĢimde bulunacakları konusunda önemli bir belirleyici niteliğindedir (Çeçen, 2002).
Duygunun gücü, belirli miktarlarda enerjiyi de açığa çıkarır. Enerjinin büyüklüğü
duyguların gücüyle doğru orantılı olduğu için duygular, organizmanın enerji depolarıdır. Eğer
bu duygular bilinip kabul edilirse onların taĢıdığı enerji iyi bir biçimde yönlendirilebilir. Aksi
takdirde birey, olumsuz duyguların taĢıdığı enerjiyle ĢaĢkınlığa düĢecek ve ne yapacağını
bilemez bir hale gelecektir. Örneğin, uygun hedefe, uygun yollarla yönelmeyen öfke ve
kızgınlık bireyin algı alanının sınırlarını daraltarak yönü belli olmayan ve sahibini vuran bir
2
bumeranga dönüĢebilir. Olumlu ya da olumsuz tüm duygular bireye aittir ve bunlarla yaĢam
kalitesinin arttırılması ve yaĢamın güzelleĢtirilmesi öğrenilmelidir.
Birey diğer kiĢilerle iliĢkilerinde kendisini ortaya koyabilmeyi, anlaĢılmayı, böylece
hedeflerine ulaĢabilmeyi ister. AnlaĢılamayan ya da isteklerini elde edemeyen kiĢi engellendiği
duygusunu yaĢar. Bu durumda sıklıkla ortaya çıkan duygu öfkedir. Öfke temel duygulardan
biridir ve hiddet ve düĢmanlık türünden olup, tahrik edici uyarımlara verilen bir yanıttır
(Witting ve Belkin, 1990).
Duygular üç grup altında toplanabilir: Birinci grupta olumlu duygular olan sevgi, Ģefkat,
mutluluk ve zevk duyguları yer alır. Ġkinci grupta engelleyici duygular olarak bilinen endiĢe,
kaygı, keder, üzüntü, suçluluk, piĢmanlık, utanç ve iğrenme duyguları bulunmaktadır. Üçüncü
grup ise, düĢmanlık duyguları olarak adlandırılan öfke, nefret, kıskançlık gibi duygulardan
oluĢmaktadır (Yazgan-Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2004).
Öfke, insanın mutluluk, üzüntü, korku, kaygı, kıskançlık, iğrenme ve nefret gibi temel
duygularından biridir.
Öfke hangi nedenden kaynaklanırsa kaynaklansın özenle üzerinde durulup
çözümlenmesi gereken bir duygudur. Öfke duygusunun olumlu ya da olumsuz
sınıflandırılmasına iliĢkin değiĢik görüĢler bulunmaktadır. Öfke ile uğraĢan uzmanlar birçok
konuda farklı düĢünmelerine rağmen, ortak bazı önemli noktalarda anlaĢmıĢlardır: 1) Öfke,
doğal, normal, insana özgü bir duygudur. 2) Duygular ve davranıĢlar yaygın olarak karıĢtırılsa
bile, öfke bir davranıĢ tarzı değildir. 3) Kronik öfke sağlık için tehlikeli olabilir. 4) Öfkeyi çoğu
kez ortaya çıkmadan tehlikesiz hale getirebiliriz ve getirmeliyiz. 5) Öfkemizi ifade etmemiz
gerektiği zaman, bunu intikamla değil, çözüme yönelik olarak etkin bir Ģekilde ifade etmeyi
öğrenmeliyiz (Alberti, Emmons, 1998).
Bugüne kadar algılandığı biçiminin aksine öfke saldırganlık ve düĢmanlık gibi olumsuz
bir duygu değil, bizzat olumlu, sağlıklı ve enerji veren bir duygudur. Buna rağmen, yine de
birçok insanın öfkeleri yüzünden baĢları derde girmekte ve bir dizi problemle karĢı karĢıya
kalmaktadırlar. Bunun sonucu olarak ve sahip olunan kültürel yapının etkisiyle de, birçok kiĢi
öfkelenmekten korkar veya öfkelerini göstermek istemezler. Oysa öfkenin bastırılması, var olan
enerjinin içe döndürülmesidir ve bu da bireyin kendisine ve çevresine zarar vermesi anlamına
3
gelir. Öfke, sanıldığının aksine, olumsuz bir duygu değil, Martin Luther King‘in
―Öfkelendiğimde… bütün mizacım canlanır, anlayıĢım keskinleĢir‖ sözünde olduğu gibi bireyi
uyaran, canlandıran bir duygudur (Kısaç, 1997).
Özmen (2006)‘e göre, öfke konusunda bilinmesi gereken en önemli nokta, öfke
duygusunun ortaya çıkıĢının ya da yaĢanmasının engellenemeyeceğidir. Çünkü öfke, doğal bir
duygudur. Bu duygu, insanın doğasında vardır. Bu nedenle öfke duygusu, insanın hiçbir zaman
yok sayamayacağı bir duygudur. Bu açıdan bakıldığında, öfkenin ortaya çıkmasının
engellenmesinin doğru olmayacağı ve bu engellemenin bireyin doğasına zarar vereceği
söylenebilir. Öfke, bireyin geliĢimine katkı sağlayacak biçimde denetim altına alınması gereken
bir duygudur. Birey tüm diğer duyguları gibi öfke duygusunu da tanıyıp kabul ederek sağlıklı
bir biçimde ifade edebilme becerisini kazanmalıdır.
Öfkeyle baĢa çıkma, onun bastırılmasını ve saklanmasını değil, tanınmasını gerektirir.
Öfkenin tanınması, öfkeye neden olan ve öfke ifadesini etkileyen biyolojik yapı, bireyin
mantıklı ve mantık dıĢı inançlarının ve aile, toplum, kültür gibi çevresel etkenlerin bilinmesidir.
Bireyler ancak öfkelerini tanıdıklarında, öfkelerinin zararlarından kurtulabilirler ve onu
kendileri için yapıcı bir Ģekilde ifade edebilirler (Kısaç, 1997).
Önemli olan bireyin, doğru kiĢiye, doğru derecede, doğru zamanda, doğru amaçla ve
doğru yolla öfkesini ifade edebilmesidir (BaltaĢ, 2005, s.81).
Duygularımız yaĢamsal varlığımızın en temel öğelerindendir. Bu nedenle bilinip
tanınması bireyin kendisine ait duygularını ve isteklerini fark edip ifade etmesi açısından
gereklidir. Birey duygu ve isteklerini fark edebildiğinde içindeki potansiyel enerjiye ulaĢabilir
ve hedefe yönelik davranıĢlarının itici güç kaynaklarına ulaĢabilir. Duyguları fark edip tanıma
becerisi bu nedenle çok önemli bir beceridir. Çoğu kimse duygularının farkında olduğunu
kendini çok iyi tanıdığını zanneder. Fakat biraz düĢündüğümüzde gerçekten ne istediğimizi ve
neler hissettiğimizi bilmediğimizi anlarız. Birine son derece kızgın olmak ile kızgın olduğunu
fark edip ―Ģu an sana kızgınlık hissediyorum‖ demek farklı Ģeylerdir. Duygularını fark edip
ifade edebilenler onlarla nasıl baĢa çıkacaklarını da bilirler. Kendilerine güven duyarlar ve
kendilerini kontrol edebilirler. Duygu, düĢünce ve isteklerinin farkında olan birey kendisini
daha iyi tanır. Kendini iyi tanıyan birey günlük yaĢamda daha sağlıklı iliĢkiler kurarak, mutlu
ve üretken birisi olarak yaĢamını daha anlamlı yapma Ģansını artırır.
4
Eğitimin erken yaĢlardaki bireyler üzerindeki etkisi göz önüne alınarak öfkenin
tanınabilmesi ve bu duyguyla baĢa çıkma becerilerinin verilmesi bu Ģansı artıran bir faktör
olarak değerlendirilebilir. Özellikle ergenlerin duygularını en uçta yaĢayan bireyler olduğu
düĢünülürse öfke duygularının azaltılması veya öfke tepkilerinin uygun bir Ģekilde
aktarılmasının önemi daha iyi anlaĢılır.
Bu araĢtırmada amaçlanan lise öğrencilerinin öfkelerini hiç yaĢamadan bastırmaları
veya kontrolsüz yaĢamaları yerine kontrol ederek uygun Ģekilde ifade etme becerilerini
kazandırmaktır. Bunun için erken müdahale çok önemlidir. Öfke kontrol becerileriyle ilgili
sınırlı sayıda çalıĢma yapılmıĢtır. Bu deneysel araĢtırma, bir ölçüde de olsa bu konulardaki
eksikliklerin giderilmesi yönünde bir adım olması nedeniyle önemlidir.
Yukarıda özetlenenlerin ıĢığında bu araĢtırmanın problem cümlesi ―öfke kontrolü
eğitiminin lise öğrencilerinin öfke kontrolü becerilerine etkisi nedir?‖ Ģeklindedir.
1.2. AraĢtırmanın Amacı
Bu araĢtırmanın amacı; öfke kontrolü eğitiminin lise öğrencilerinin öfke kontrolü
becerilerine etkisini incelemektir.
1.3. Denenceler
1) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön
test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin ön test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
2) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön
test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir fark vardır.
3) Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön
test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
4) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları,
sürekli öfke son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin son test puanları arasında deney
grubu lehine anlamlı bir fark vardır.
5)Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları,
sürekli öfke ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
5
6) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları, öfke
içe, son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin son test puanları arasında deney grubu
lehine anlamlı bir fark vardır.
7) Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları, öfke
içe, ön test ile son test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
8) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları, öfke
dıĢa, son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin son test puanları arasında deney grubu
lehine anlamlı bir fark vardır.
9) Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları, öfke
dıĢta, ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
10) Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları, öfke
kontrol, son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin son test puanları arasında deney
grubu lehine anlamlı bir fark vardır.
11) Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları,
öfke kontrol, ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı bir fark yoktur.
12) Deney grubu Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği son test puanları ile izleme–1 ve izleme–
2 çalıĢmasından alınan puanlar arasında anlamlı bir iliĢki vardır.
1.4. AraĢtırmanın Önemi ve Gerekçesi
Öfke günlük yaĢamda çok sık yaĢanan veya karĢılaĢılan bir durumdur. Ġnsanlar bazen bu
öfke uyandıran durumdan kaçarak öfkelerinden kaçıp kurtulmaya, bazen de kendilerini
öfkelendiren durumla baĢa çıkmaya çalıĢırlar. Her iki durumda da çoğu zaman zarar gören
insanın kendisi olur. Çünkü insan eğer öfkesini ifade etmez ya da bastırırsa isteğini elde
edemeyecek, öfkesi kendisine yönelecek ve içinde kalan negatif enerjiden rahatsız olacaktır.
Aksine öfkesini olduğu gibi ifade ederse diğer insanlarla iletiĢimi bozulacak, suçluluk duyacak
ve bu Ģekilde de yine rahatsız olacaktır. Sonuç olarak, insanlar genellikle çok sık karĢılaĢtıkları
ve yaĢadıkları öfke duygusuyla nasıl baĢa çıkacaklarına karar veremezler. Öfkeden doğan
enerjilerini nasıl akıtacaklarını veya onun üzerinde nasıl bir kontrol sağlayacaklarını bilemezler.
Özellikle ergenlerin duygularını en uçta yaĢayan bireyler olduğu düĢünülürse öfke duygularının
azaltılması veya öfke tepkilerinin uygun bir Ģekilde aktarılmasının önemi daha iyi anlaĢılır.
Bu araĢtırmada amaçlanan lise öğrencilerinin öfkelerini hiç yaĢamadan bastırmaları
veya kontrolsüz yaĢamaları yerine kontrol ederek uygun Ģekilde ifade etme becerilerini
6
kazandırmaktır. Bunun için erken müdahale çok önemlidir. Öfke denetimi ile ilgili çalıĢmalar
ikinci tip önleme çalıĢmaları içinde yer almaktadır (Korkut, 2004). Bu tür programlarda genel
amaçlar; Ģiddetin önlenebilir olduğunu göstermek, öfkenin yaĢamın önemli bir parçası
olduğunu, yapıcı ve sağlıklı olarak ifade edilebileceğini öğretmek, öfkeyi ve Ģiddeti kontrol
etmenin olgunlaĢmanın bir parçası olduğunu anlamak, öfkeyi ifade etmede olumlu yolları
tanımak ve çatıĢma durumlarında Ģiddete alternatif olan davranıĢları düĢündürmektir (Durant,
Treiber, Getts ve ark., 1996; Akt. Korkut, 2004). Bazen kiĢisel, politik ve sosyal geliĢim için
olumlu, güdüleyici bir güç de olan öfke, aslında ne iyi ne de kötü bir duygudur. Önemli olan
öfkenin nasıl ifade edildiği ve yönlendirildiğidir. Çünkü öfke, stresli durumlarda kaçınılmaz bir
duygudur. Çocukların kritik geliĢim görevlerinden biri de öfkelerini nasıl düzenleyecekleri,
nasıl olumlu ve yararlı yollarla kontrol edeceklerini öğrenmeleri olarak belirtilmektedir
(O‘Rourke ve Worzbyt, 1996).
Yapılan literatür taraması sonucunda yurt dıĢında oldukça fazla sayıda deneysel ve
betimsel araĢtırmalar yapıldığı görülmektedir. Türkiye‘de öfke konusuyla ilgili araĢtırmaların
çoğunluğunun üniversite öğrencileriyle yapıldığı ve ağırlık noktasını öfkenin çeĢitli değiĢkenler
açısından ele alındığı betimsel çalıĢmaların oluĢturduğu saptanmıĢtır. Öfke kontrol becerileriyle
ilgili yapılan sınırlı sayıdaki çalıĢmada da yalnızca lise 2. sınıflarla yapılmıĢ bir çalıĢmaya
rastlanmamıĢtır. Ayrıca yapılan deneysel çalıĢmalardan yalnızca üç tanesinde birer izleme
çalıĢması yapıldığı tespit edilmiĢtir. Bu deneysel araĢtırma, bir ölçüde de olsa bu konulardaki
eksikliklerin giderilmesi yönünde bir adım olması nedeniyle önemlidir.
1.5. Sayıltılar
1) AraĢtırmaya katılan deney ve kontrol grubundaki ergenlerin deney süresince maruz
kaldıkları etkilerin aynı olduğu ve deney süresince dıĢarıdan farklılık yaratacak kadar önemli
derecede etkilenme olmadığı varsayılmıĢtır.
2) Denekler oturumlara gönüllü katılmıĢtır.
3) Denekler ―Durumluk-Sürekli Öfke Tarz Ölçeği‖ndeki soruları doğru olarak yanıtlamıĢlardır.
1.6. Sınırlılıklar
1) AraĢtırmada belirlenen öfke düzeyi ―Sürekli Öfke- Öfke Ġfade Tarz Ölçeği‖ndeki soruların
ölçtüğü niteliklerle sınırlıdır.
2) AraĢtırma Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi öğrencileriyle sınırlı kalacaktır.
7
1.7. Tanımlar
Ergenlik: Latince ―adolescere‖ sözcüğünden gelen, ―büyüme‖ veya ―olgunlaĢma‖ anlamında
olan ergenlik çocukluk ve yetiĢkinlik arasındaki geliĢim periyodunu tanımlamaktadır (Muuss,
1996).
Ergenlik Dönemi: Ergenlik dönemi, 11–12 ve 17–18 yaĢları arasını kapsayan, genç bireylerde
fizyolojik ve hormonal değiĢikliklerle kendisini gösteren hızlı bir geliĢim dönemidir (Yazgan-
Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2007).
Öfke: Öfke, bireyin planları, istek ve ihtiyaçları engellendiğinde ve haksızlık, adaletsizlik ve
kendi benliğine yönelik bir tehdit algıladığında yaĢanan temel duygulardan biridir (Kısaç, 1997,
s. 16–17).
Öfke Kontrol: Öfke kontrol, öfke yaĢantısını veya öfkenin ifade edilmesini önleme, kontrol
edebilme yeteneğini yansıtan bir kavramdır (Spielberger, 1991).
8
BÖLÜM II
ÖFKE KAVRAMIYLA ĠLGĠLĠ KURAMSAL YAKLAġIMLAR
Bu bölümde öfkeyi açıklayan kuramlar ve ilgili araĢtırmalar özetlenmiĢtir.
2.1. Öfkeyle Ġlgili Tanım ve Kavramlar
Bu bölümde çeĢitli yönleriyle öfke ve öfke tanımları yer almaktadır.
Öfke, tüm insanların yaĢadığı bir duygudur ve ortaya çıkmasına neden olan etkenlerin
neler olduğu incelendiğinde, bu konuda ortaya atılan birçok görüĢe rastlanmaktadır.
Engellenme, öfkeye neden olan etmenlerin baĢında gelmektedir. Morgan (1988)‘a göre öfke;
geçici olarak ifade bulması veya boĢaltılması gereken bir güdü gibi iĢlevde bulunur. Morgan,
bu iĢlev gerçekleĢmediğinde ise, engellenme durumuna girildiğini, engellenmenin ise öfkenin
baĢlıca nedeni olduğunu belirtmektedir. Morgan (1988)‘a göre öfkenin diğer bir nedeni de, öfke
içeren davranıĢların cezalandırılmasıdır (Akt; Akgül, 2000). Ġnsanları öfkelendiren sebepler
engellenme, önemsenmeme, aĢağılanma, keyfi bir tutumla karĢılaĢma ve saldırıya uğramaktır.
Haz dünyasını engelleyecek her durum, olay veya kiĢi insandaki öfke duygusunun en baĢta
gelen sebebidir (BaltaĢ, BaltaĢ, 2004).
Öfke normal ve sağlıklı bir duygudur. Öfkesi ve kızgınlığından ötürü insanın kendisini
suçlu hissetmesi doğru değildir. Sağlıksız olan, öfkenin saldırganlığa dönüĢmesidir.
Engellenmeler bir enerji doğurur. Bu enerji yapıcı da kullanılabilir, yıkıcı da. Sağlıklı bir
biçimde dıĢlaĢtırılmıĢ öfke amaca yöneliktir, çoğunlukla toplumsal olarak kabul edilebilir bir
biçimdedir ve çok kere uzun vadede kiĢiye yarar getirmesi mümkündür. Öfkenin sağlıksız
olarak dıĢlaĢtırılması ise saldırganlık ve Ģiddet biçimindedir ve en büyük zararı kiĢinin
kendisine verir. Yapıcı olarak kullanıldığında öfke zihinsel ve bedensel güç verir (BaltaĢ,
BaltaĢ, 2004).
Öfke duygusu düĢmanlık ve saldırganlık duyguları ile karıĢtırılmaktadır. Öfke kavramı,
Spielberger, (1988) tarafından genellikle düĢmanlık ve saldırganlıktan daha basit olarak,
yoğunluğu hafif huzursuzluk ya da can sıkıntısından, kızgınlık ve Ģiddete kadar değiĢen
duygulardan oluĢan geçici bir durum olarak tanımlanır. DüĢmanlık öfke duygularını içerse de
öfkeye göre daha uzun süreli negatif bir duygu olarak karĢımıza çıkar. Saldırganlık ise birine ya
9
da baĢka insanlara anlık ya da planlı olarak zarar vermeye yönelik bir duygudur. Saldırganlık,
öfkeyi dıĢa yönelik olarak ifade etme Ģekillerinden biridir. Öfke ve düĢmanlık duyguları
saldırganlığı doğurmaktadır.( Akt; Akgül, 2000).
Öfke; 1) Engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakılma, kısıtlanma vb.
gibi durumlarda hissedilen ve genellikle neden olan Ģeye veya kiĢiye Ģu veya bu Ģekilde
saldırgan davranıĢlarla sonuçlanabilen, oldukça yoğun, negatif bir duygu. 2) Kubler-Ross‘un
öngördüğü oluĢumun beĢ evresinden ikincisi. Ölmekte olan kiĢinin ölüme tepkisi öfkeye,
kızgınlığa ve yaĢayanlara imrenmeye yol açar (Budak, 2005).
Pastore‘ye göre (1950) öfkeyi uyandıran Ģey kızgınlıktan çok kızgınlığa yol açan
düĢüncedir (Akt; Beck, 2005).
Spielberger, Crane, Kearns (1991) öfkeyi basit bir ―sinirlilik‖ ve ―kızgınlık‖ halinden,
yoğun ―hiddet‖ durumuna kadar değiĢen dereceli bir duygusal durum olarak
tanımlamaktadırlar.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü (2005)‘nde öfke, ―engellenme, incinme ya da gözdağı
karĢısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hıĢım, hiddet, gazap‖ olarak
tanımlanmaktadır.
Balkaya‘nın ifadesine göre Webster sözlüğünde öfke, güçlü bir husumet duygusu ve
hoĢnutsuzluğun doğurduğu yoğun bir duygusal durum olarak tanımlanmıĢtır. AnlamdaĢları;
kızgınlık, hiddet ve gazaptır. En genel terim olarak öfke, gösterilen tepkinin adıdır (Balkaya,
2001).
Yukarıda öfkenin birkaç tanımı verilmiĢtir. Genel olarak bu konuda literatür
incelendiğinde ise Ģu noktalarda odaklandığı görülmektedir:
1. Öfke temel duygulardan biridir (Tafrate, Kassinove, Dundin, 2002).
2. Öfke normal ve sağlıklı bir duygudur (Sharkin, 1988).
3. Bireyin istek ve ihtiyaçlarının engellenmesi, beklentilerinin gerçekleĢmemesi söz
konusudur (Biaggio, 1989; Nazik, 2001; Lerner, 2004).
10
4. Haksızlık ve adaletsizlik algılamasıdır (Shurger, 1979).
5. Haksızlığa karĢı kiĢisel hakları korumak için harekete geçirici bir iĢlevi vardır
(Korkut, 2002).
6. Tahrik edilme ve tehdit algısı söz konusudur (Köknel, 2000).
7. Tehdit algısı çoğu zaman benlik algısına yöneliktir (Kennedy, 1992).
8. KarĢıdakine gönderilen bir cevap veya mesaj Ģeklinde ya da bazı fizyolojik belirtiler
Ģeklinde görülen bir yaĢantı ve tepkidir (Hollenhorst, 1998).
Verilen tanımlardan yola çıkılarak odaklanılan noktalara bakılınca; öfkenin bireyin istek
ve ihtiyaçları engellendiğinde, incitildiğinde, aĢağılandığında veya haksızlığa uğradığında,
kendisine yönelik tehdit algıladığında, tahrik edildiğinde sınırları çizmek, haklarını korumak
veya karĢısındakini uyarmak amacıyla basit bir sinirlilik halinden yoğun bir hiddet durumuna
kadar değiĢen dereceli bir duygusal durum olarak ortaya konulan tepkinin adı olduğu
söylenebilir.
2.2. Ergenlik ve Ergenlik Döneminde Öfke Tepkileri
Bu bölümde ergenlik kelimesinin kökeni, ergenliğin genel olarak tanımları ve ergenin
öfke tepkileri yer almaktadır.
Batı dillerinde ‗Adolescence‘ diye bilinen bu dönemin sözcük anlamı da ―büyüme‖dir
(Yörükoğlu,1998). Ġlk olarak 15. yüzyılda kullanılmaya baĢlanan ‗Adolescence‘ (Muuss, 1996)
sözcüğü Latince kökenli ―adolescere‖ sözcüğünden türetilmiĢtir. Adolescere ―büyüme‖,
―olgunlaĢma‖ anlamına gelmektedir. Latincede büyümek, olgunlaĢmak anlamında kullanılan bu
fiil, yapısı gereği bir durumu değil, bir süreci belirtmektedir. Bu sözcük günümüzde, bireyde
gözlenebilen süratli ve sürekli bir geliĢme evresi olarak da tanımlanabilmektedir (Yavuzer,
1998, sf. 277).
AĢağıda verilen tanımlarda görüleceği gibi ergenlik bazen fiziksel bir geliĢim dönemi
olarak ele alınırken bazen de sosyal, duygusal, biliĢsel bir geliĢim dönemi olarak da ele
alınmaktadır.
Çocuklukla eriĢkinlik arasında, gençlik ya da delikanlılık adı verilen uzun bir dönem yer
alır. On ikinci yaĢtan yirmi bir yaĢına dek uzanan bu çağ, ruhsal alanda önemli değiĢikliklerin
11
belirdiği, hızlı bir büyüme ve olgunlaĢma çağıdır (Yörükoğlu, 1998). Ergenlikte oluĢan
değiĢikliklerin sırası, her genç bireyde hemen hemen aynı iken, ergenliğe eriĢme yaĢı ve süresi
bir çocuktan diğerine farklılık gösterebilmektedir. Kız çocuklarda ergenliğin ilk belirtilerinin alt
ve üst sınırları 8–13 yaĢ iken, erkek çocuklarda bu yaĢlar 9,5–15 olabilmektedir (Yavuzer,
1987).
Ergenlik dönemi, erinlik (puberte) ile baĢlayıp yetiĢkinliğe kadar süren bir dönemi
kapsamakta, çocuklukla yetiĢkinlik arasında bir geçiĢ dönemini oluĢturmaktadır. Endüstriyel
toplumlarda ana babaya bağımlı olarak geçirilen süre arttığı için ergenlik dönemi de genellikle
daha uzun olmaktadır (Yazgan-Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2004).
Genellikle çocukluk çağının orta dönemleri sakin bir Ģekilde geçer, fakat ergenlikteki
değiĢiklikler Ģiddetlidir. Ergenler, fiziksel olarak önemli değiĢiklikler geçirirler. Aynı zamanda
birçoğunun sosyal yaĢamlarında, muhakeme yeteneklerinde ve kendilerine yönelik algılarında
büyük değiĢiklikler olur (Bernstein, Clarke-Stewart, Penner, Roy, Wickens, 2000).
Ergenlik dönemi, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan bir geliĢme ve
olgunlaĢmanın yer aldığı, çocukluktan eriĢkinliğe geçiĢ dönemidir (Yavuzer, 1998).
Erikson bu dönemi kimlik bulma ve ―ben kimim?‖ sorusuna yanıt arama dönemi olarak
tanımlar. Kimlik tanımında cinsiyet rolleri, meslek ve ideolojik (dini, politik) inançlarının
önemli olduğunu vurgulamaktadır. O‘na göre erinlik ve ergenlik dönemi ego kimliği ve rol
kargaĢasıdır.
Spengle (1980)‘e göre, ergenin duygusal dünyası bir takım çeliĢkilerle doludur.
Yalnızlıktan duyulan hazzın yanı sıra, bir gruba katılma özlemi, yetiĢkini hor görme, ama ona
dayanma; endiĢe ve umutsuzluğa karĢın geleceğe coĢkuyla yöneliĢ, bu evrenin belirgin çeliĢkili
duyguları arasında sayılabilir (Akt; Baygöl, 1997).
Milli Eğitim Bakanlığına göre gençlik, ―buluğ çağına erme sebebi ile biyo-psikolojik
bakımdan çocukluğun sonu ile toplum hayatında sorumluluk alma dönemi olan çocukluk ve
genç yetiĢkinlik arasında kalan 12–24 yaĢları arasındaki gruptur‖ (Kulaksızoğlu, 2002).
12
Yavuzer (1998), ergenin duygusal tepkilerini etkileyen baĢlıca faktörler olarak sağlık
durumu, zekâ düzeyi, cinsiyet, okul baĢarısı ve sosyal kabul düzeylerini görmüĢtür.
Ergenlerin davranıĢları ve duyguları arasında yakın bir iliĢki olduğundan ergenin
davranıĢlarını açıklamak için duyguların bilinmesi gerekir. Duygular haz ve mutluluk kaynağı
olabildiği gibi acı ve mutsuzluk kaynağı da olabilir. Duygular konusunda farkındalık kazanmak
insanlar için olumlu yönlendirici iĢlev görebilir.
Ġnsanın davranıĢları üzerindeki etkileri nedeniyle duygular bireyin baĢka insanlarla
iliĢkilerini de etkilemektedir. Ergenlerin davranıĢları, ergenin duyguları ve duygulanımları
incelenerek açıklanabilir. Gençler fiziksel ya da toplumsal etkinlikleri kısıtlandığında,
benliklerine, toplum içindeki durum veya konumlarına yönelik herhangi bir saldırı olduğunda
öfkelenirler. Ergen; eleĢtiri, utandırma, küçümseme ve reddedilme durumlarını zaten aĢırı
duyarlı olan benliğine ve kendisi için değerli olan toplumsal konumuna yönelik gerçek bir
tehdit olarak değerlendirip öfkelenmektedir. Ergenler için öfkeyi tetikleyen uyarıcılar genellikle
toplumsal uyarıcılardır. Bununla birlikte baĢka insanların kiĢilikleri ve davranıĢları da
gençlerde öfkeyi tetiklemektedir (Yazgan-Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2004).
Rice (1975)‘a göre ergeni öfkelendiren sebepler fiziksel hareketinin ve sosyal
etkinliklerinin kısıtlanması, engellenmesi, ayrıca egosuna yönelik eleĢtiriler yapılması ve
reddedilmesidir. Bu dönemdeki öfke sebepleri sosyal engellenmeler ve hayal kırıklıklarını da
içine alacak Ģekilde artmıĢ durumdadır. Morgan (1986)‘a göre iğneleyici sözler, diğerlerince
hor görülmek, sosyal hırsların önüne geçilmesi öfkenin sık rastlanan nedenlerindendir. Ergenlik
döneminde engellenmenin yanı sıra, fiziksel görünüm ile ilgili yetersizlik duygusu da öfke
yaratmaktadır. Madow (1972) bu dönemde iki temel istek arasındaki çatıĢmanın öfkenin
sebeplerinden olduğunu belirtmektedir. Ergen ailesel otoriteden bağımsız olmak istemektedir.
Fakat henüz kendisinden emin değildir ve bakıma ihtiyacı vardır. ÇatıĢan bu iki istek ergenin
içinde savaĢmaktadır ve bu da ergende aile nasıl davranırsa davransın öfkeyi doğurmaktadır.
Eğer aile çok koruyucu ve destekleyici ise bağımlılık isteği tatmin olacaktır, fakat bağımsızlık
isteği engellenecektir. Eğer aile ergene kendi seçimlerini yapma Ģansı verirse, bu kez de
bağımlılık isteği doyum sağlamayacaktır Her iki durumda da sonuç öfke olacaktır. Blair, Jones
ve Simpson (1975)‘a göre ergen, belirsiz statüsünden dolayı (ne çocuk ne yetiĢkin) sıklıkla
kendisini ailesi, öğretmenleri, toplumun diğer üyeleri ile duygusal çatıĢma içerisinde
bulmaktadır ve öfke duygusunu yaĢamaktadır. Öfkeye verilen tepkiler de ergenlik döneminde
farklılaĢmaktadır. Çocuklar öfkeye karĢı tepkilerini daha açık davranıĢlarla ve anında ifade
13
ederlerken, ergenler öfkeyi daha fazla gizleyip, maskelerler. SosyalleĢme sürecinde çocuk ve
ergen öfkenin her durumda dıĢa vurulmasının olumlu bir davranıĢ olmadığını öğrenir. ―Böylece
ergen öfke ve kızgınlığın ne zaman, kimlere karĢı dıĢa vuracağını, ne zaman bastıracağını
bilerek yetiĢir‖ (Akt; Kulaksızoğlu, 1998). Rice (1975) ergenlerin öfke doğurucu uyaranlara
karĢı somurtmak, saldırgan davranıĢlar sergilemek, çıldırmak, sakin davranmak, küfür etmek,
baĢkaldırmak, kavga etmek, öfke nöbetleri geçirmek tepkileri verdiklerini belirtmiĢtir (Akt;
Güleç, 2002).
Ergenler kendilerini topluma kabul ettirmede büyük problemler yaĢarlar. Harter (1998),
ergenlerin kavgalarının, benlik saygısı, benlik imajı ve toplum içinde aitlik duygusunu yaĢama
ve saygı görme isteğinde toplandığını belirtmektedir. Özellikle ergenler DuBois (1992)‘e göre
aynı anda pek çok stres faktörüyle karĢılaĢırsa kırılgan olabilirler. Azar (1996) okul yaĢamında
ve kiĢisel konularda yeteneklerine güvenmeyen öğrencilerin, özellikle okulda sorun çıkarmaya
eğilimli olduklarını ve bu ergenlerin baĢarısızlığa uğradıklarını belirtmektedir. Osborne (1997)
bu eğilimlerin, ergenin benlik saygısını bütün yönleriyle etkilemediğini ortaya koymaktadır.
Örneğin, onların benlik saygısının temel noktalarını akademik baĢarılarından çok atletizmdeki
baĢarıları ve akranlarının onlar hakkındaki düĢünceleri oluĢturur (Akt; Kulaksızoğlu, 2002).
Waterman (1982), ergenliğin son dönemlerinde, gençler alternatif kimlik arayıĢına
girdiklerini belirtmektedir. Grotevant (1998), onlar için ― denemek‖ baĢkaldırı Ģeklini alır,
araĢtırmaya-okumaya meraklıdırlar ve bağımsız olmak isterler. Cinsellik, kiĢisel değer,
endüstri, ekonomi ve bağımsızlık hakkındaki sorulara yanıt aramaya çalıĢırlar. Ergenlerin
kimliklerinin açıklanmasında geçmiĢlerinden gelen eğilimleri ve yaĢantıları onları fazlasıyla
açıklama olanağı verir. Evde, okulda ve iliĢkilerinde kısacası çevrelerindeki bazı noktalar ve
geliĢimleri, onların kimlik oluĢumunda açıklayıcıdır. Savin-Williams, Demo, (1984)‘ya göre
ergenler, 21‘ ine geldiklerinde kısmen kimlik karmaĢasını çözümlemenin yolunu bulmuĢ
olurlar. Zamanla yaĢamlarında ve benlik imajında istikrarlı bir yol izledikleri görülür ve güvenli
bir Ģekilde yetiĢkinlik çağına girmeye hazır olurlar. Aslında ergenliği geride bırakan gençler,
hal ve davranıĢlarında daha olgun, amaçlarında kararlı olurlar ve düĢüncelerinde netlik
kazanırlar. Hart, Yates (1997) bazı ergenlerin kimlik bunalımını çözümlemede baĢarısız
olduklarını belirtmektedir. Ergenler hem kimlik bunalımından kaçınırlar hem de ailelerinin
onlar için belirlediği herhangi bir kimliğe razı olurlar veya krizle iliĢkili sorunları ertelerler.
Bunu aĢmakla ilgili bir yönelimleri ve fikirleri yoktur. Bu genç insanlar sık sık problem
odağıdırlar (Akt; Bernstein, Clarke-Stewart, Penner, Roy, Wickens, 2000).
14
Çocuklukta öfke ve kızgınlık duygusunu yaratan durum ve olaylarla bu duyguların dıĢa
vurumu anne-baba ve ailedeki diğer yetiĢkinlerin taklit edilmesi ile öğrenilir. Öfke ve
kızgınlığın her durumda dıĢa vurulmasının olumlu bir davranıĢ olmadığı yine aile ve yakın
çevrenin etkisi ile çocuğa ve ergene kazandırılır. Böylece ergen öfke ve kızgınlığını ne zaman
kimlere karĢı dıĢa vuracağını, ne zaman da bastıracağını bilerek yetiĢir. Türk kültüründe
erkeklerin öfke ve kızgınlık duygularını saldırganca söz ve hareketlerle dıĢa vurması kızlara
göre daha çok teĢvik görmektedir. Çocuk ve ergenin yaĢı da öfke ve kızgınlığın dıĢa
vurumunda ebeveyn tutumlarını etkiler. Ergenler büyüdükçe kızgınlıklarını açığa vurma
bakımından daha fazla hoĢgörü görürler (Kulaksızoğlu, 2002).
T.C. BaĢbakanlık Aile AraĢtırma Kurumu (1997, s. 414) tarafından, Türk ailesinde
adolesanların sorunları üzerine yapılan bir araĢtırmada, ergene en çok çatıĢtıkları kiĢiyle bir
sorun yaĢayıp öfkelendiklerinde nasıl bir tavır sergiledikleri sorulmuĢtur. Ergenlerin %40.6 gibi
oldukça önemli bir bölümü böyle bir durumda kızıp bağırdığını belirtmiĢtir. Bu durumlarda
küsüp konuĢmayanların oranı %13.7, konuĢup sorunu çözmeye çalıĢanların oranı %13.6, çekip
gidenlerin oranı %11.3, aldırıĢ etmeyip hiçbir Ģey yapmayanların oranı % 10.9‘dur. Bir sorun
yaĢayıp öfkelendiklerinde çatıĢtıkları kiĢiye vurup dövenlerin oranı % 7.4, etrafı kırıp
dökenlerin oranı ise % 1.3‘tür. % 1.0‘lik bölüm ise daha farklı bir tutum aldıklarını belirtmiĢtir.
Gerek kızlarda gerekse erkeklerde ağırlıklı grubu çatıĢma sırasında öfkelendiklerinde kızıp
bağıranlar oluĢturmaktadır. Kızların % 46.8‘i erkeklerin ise % 34.0‘u öfke anında bu tavrı
sergilemektedir.
Çocukluk ve gençlik çağında belirli engeller karĢısında öfkelenmek kiĢiliğin korunması,
saygınlık kazanması ve bu saygınlığın sürdürülmesi açısından geliĢtirici, yapıcı yönde rol
oynar. Ayrıca gencin özerkliği, özgürlüğü ve sorumluluğu arasındaki sınırın belirlenmesinde de
öfkenin ve öfkeye karĢı çevrede oluĢan tepkinin önemli yeri vardır. Çocukluk ve gençlik
çağında bir duygulanım ve coĢku biçimi olarak yaĢanılan öfkenin kiĢilik üzerinde bıraktığı
olumsuz etkiler daha sonraki yaĢamdaki kin, nefret, kıskançlık, düĢmanlık gibi duygulara
dönüĢebilir. Bu tür duyguların etkisi altında olan insan daha sık ve Ģiddetli öfkelenir. Böylece
öfkeden kaynaklanan kimi davranıĢlar öfkeyle sonuçlanır (Köknel, 1999, sf.154–155).
Anne-babası ile olan iliĢkisinde bağımsızlık isteklerinin engellenmesi, baskıcı, otoriter
davranılması, evdeki yasaklar, kısıtlamalar ergeni öfkelendirir. Gururunun zedelenmesi hem
üzüntü ve kırıklık yaratır hem de öfke doğurur. Kısaca herhangi bir durum birey için
15
engelleyici olarak algılanıyorsa kızgınlık ve öfkeye sebep olur. Öfke duygusuna, saldırganca
davranıĢlar gösterme tepkisi eĢlik eder. (Koptagel-Ġlâl, 1991, sf. 94).
Öfkeyi doğuran kiĢi ile olan iliĢkileri veya bulunduğu çevre koĢulları yüzünden ergenler
öfkelerini gizlemek veya geciktirmek zorunda kalırlar. Bazı ergenlerin dıĢtan sakin
görünmelerine rağmen çok gergin ve hırçın bir iç dünyaları olabilir. Bu durumda öfke ve
düĢmanlık duygularını ya kendilerine yöneltecekler ya da kendilerini daha güçlü hissettikleri
çevrelerde, daha güçsüz kiĢilere yansıtacaklardır.
Küçüklükten itibaren küfür, öfkenin dıĢa yansıtılmasında kullanılan bir araçtır. Çocuklar
söyledikleri küfürlerin ne anlama geldiklerini bilmeseler de öğrendikleri küfürleri tekrarlarlar.
Ergenlikte küfür etme davranıĢı yaygınlaĢır. YetiĢtiriliĢ biçimleri ve toplumsal baskı nedeniyle
kızlar, erkek ergenlerden çok daha az oranda küfürü kullanırlar. Küfretmek bazı kültürel
çevrelerde âdeta erkeksi bir davranıĢ biçimi gibi algılanır. Küfür olarak kullanılan kelimeler ve
küfrün içeriği akran gruplarından ve çevreden etkilense de çoğunlukla karĢı cinse yönelik cinsel
eylemlerin saldırganca ve kaba bir biçimde ifadelendiriliĢidir. Ailede küfür etmeye karĢı
takınılan tavır, akran grubunun ve çevrenin küfürü kullanma sıklığı ergenin bu Ģekilde
konuĢmasını etkilemektedir (Jersild, 1978, sf. 180).
Öfke ve kızgınlığın ifade ediliĢ biçimlerinden olan saldırganlık değiĢik davranıĢlar
göstererek olur. Tokatlama, yumruk ve tekme atma, itme, sarsma, ısırma, saç çekme, eiyalara
saldırma ya da fırlatma, çimdikleme gibi el-kol-bacaklar ve vücudun diğer organlarını
kullanarak yapılan hareketlerin Ģiddeti, ayrıca zarar vermek amacı ile bir sopa ve bunun gibi bir
araç kullanılıp kullanılmadığı saldırganlığın derecesini belirler.
Ergenlerin öfke tepkisini inceleyen ve Ergen Öfke Skalası‘nı geliĢtiren Burney (2001),
ergenlerin öfke davranıĢlarının iki temel boyutta incelenebileceğini belirtmiĢtir. Ergenlerde
öfke, davranıĢ açısından gözlendiği takdirde, iki tür öfke davranıĢı ortaya çıkmaktadır. Bu
tepkilerden biri saldırganlığın eĢlik ettiği ve ergenin çevresine intikam niyetiyle planlı Ģekilde
verdiği zarar, zorbalık, hasar, maksatlı olarak birini incitme, kendisini inciten kiĢiye zarar
verme gibi davranıĢları içerir. Ġkinci tür davranıĢ kategorisi ise ergenin öfkelendiği
durumlardaki biliĢsel süreçlerini, sosyal becerilerini ve öfke kontrolünü kapsar: DüĢünmeden
davranmak, kendini kontrol edememek, kızdığı zaman baĢka bir Ģeye odaklanamamak, konuyu
uzatmak ve çok konuĢmak gibi özellikleri içeren baĢarısız tepkiler kümesidir. Ġki temel
16
kategoride gruplanan ergen öfke tepkilerinin ortak özelliği, ikisinin de sözel ve davranıĢ
bağlamında saldırganlığa sebebiyet vermesidir (Akt; Aydın, 2005).
Öfkenin yukarda sıralanan saldırganlıklar Ģeklinde gösterilmesine öfke ve kızgınlığın
derecesinden çok ergenin içinde yaĢadığı kültürün bu çeĢit davranıĢları deneyenlere karĢı
tutumu, ana-babanın baskıcı-otoriter mi olduğu, dayak atıp atmadıkları, ergenin bastırılmıĢ
saldırganca duygularının derecesi, model aldığı kiĢi ve çevrelerin benzer hareketleri dıĢa vurma
sıklığı, ergenin cinsiyeti gibi değiĢkenlikler saldırganlığın ortaya çıkmasının belirleyicileridir.
Öfke patlamaları, ergenlikte görülen ruhsal kriz durumlarından biridir. Öfkenin
yoğunluğu ve ergenin öfkelenmenin sonucunda yaptığı saldırganlığın ve tahribatın derecesi
bireyden bireye, öfkeyi doğuran nedenlere bağlı olarak değiĢir. Bu tür öfke patlamaları veya
nöbetleri psikotik bir kriz değildir, ancak çok yoğun öfkeler sonucu ergen etrafını kırıp
geçiriyorsa ağır bir ruhsal bozukluğun ilk belirtilerini gösteriyor olabilir. Öfke nöbetleri
sırasında muhakeme, otokontrol ve gerçeği değerlendirme bozulmaktadır. Ergenin önceki
bastırılmıĢ öfke ve saldırganlık duygularının yoğunluğu, öfke patlamasını tetikleyen olayın
rencide edici olması, öfke patlamasını büyütebilir. Ergenin öfkesi bir kiĢiye yönelik de olabilir
veya engellemelere ve hayal kırıklıklarına karĢı ortaya çıkan çevreye yönelik yoğun tepkiler
Ģeklinde de görülebilir. Bu tip patlamalarda ergen çoğu kez öfkesini doğrudan öfkeyi doğuran
kaynağa değil de kendinden güçsüzlere yöneltir. Öfke krizi geçtikten sonra ergen
yaptıklarından piĢmanlık ve utanç duyabilir. Sıklıkla tekrarlanan öfke patlamaları bir hekim
müdahalesini gerektirebilir (Kulaksızoğlu, 2002).
Öfke, saldırgan davranıĢlara eğilimli gençlerde yoğun olarak gözlemlenen önemli bir
duygudur. Ayrıca, çeĢitli geliĢim dönemlerine bakıldığında, gençlerin, özellikle ergenlerin,
daha ileri yaĢlardaki kiĢilere göre daha çabuk, daha fazla ve yoğun öfke yaĢadıkları
görülmektedir.
Ergenlikte en temel olumsuz duygu öfkedir. Ergenin yaĢam kalitesini olumsuz yönde
etkiler. Öfke olumsuz bir duygu olarak kabul edilirse de, kiĢiyi zor, tehlikeli durumlara
hazırlayıcı ve koruyucu özelliktedir. Öfke, doğal ve evrensel bir duygudur. Ancak öfkenin
Ģiddeti, kontrolü ve ifade ediliĢ biçimi, kiĢinin ruh sağlığı ve toplumsal uyumunu belirleyici
olmaktadır. Mevcut uyaranın engellenme olarak algılandığı, yoğun stres, yorgunluk ve kaygı
gibi durumlar, öfke tepkisini tetikleyici unsurlardır. Kızgınlığın Ģiddeti artıp öfke boyutuna
ulaĢtığı zaman ergen bu duygusunu bastırır veya kontrol edemezse, fizyolojik, ruhsal, toplumsal
17
sorunlar yaĢayabilir. Ergenin öfke durumu ile baĢa çıkması için duygularını tanıması en önemli
koĢuldur. Ergen kendi duygu dünyası içinde duyguları, öfkesi ile farkındalık kazandığı noktada
kontrol mekanizmalarını kullanabilir. Ayrıca bu duyguyu bastırmasına gerek kalmayacaktır.
Bastırılan öfke daha sonra daha güçlü ve kontrolü daha zor bir Ģekilde patlayarak ortaya çıkar.
Bastırma mekanizması öfke duygusunun saldırganlık Ģeklinde ortaya çıkmasını da tetikleyici
bir durumdur. DıĢa vurulan Ģiddetli öfke tezahürü, ergenlerin sosyal beceri yeteneğinde de
zafiyet yaratır (Aydın, 2005).
Ergenin kendi düĢünce yapısını ve duygularını fark ederek, sorun çözme ve öfke ile
baĢarılı baĢa çıkma becerilerini öğrenme sürecinin, sosyal iliĢkilerinde dıĢlanmalar yaĢamadan,
grup yaĢantıları içerisinde gerçekleĢmesi çok yönlü ve olumlu etkilere sahiptir (Köknel, 1999).
Ergenlik dönemi fiziksel, duygusal ve sosyal olarak bir geçiĢ dönemidir. Bu dönemde
ergen, kendisiyle, ailesiyle, toplumla, yönetimle, sistemle vs. çatıĢma içinde olduğu, her Ģeyi
sorguladığı ve arayıĢ içinde olduğu bir dönem geçirir. Öfke duygusu da yoğun olarak bu
döneme damgasını vuran temel duygulardan en önemlisidir ve nereye, nasıl akacağı belli
değildir. Bu dönemi sağlıklı atlatmanın araçlarından bir tanesi olarak öfke duygusu, kontrolü ve
sağlıklı yaĢanması hakkında yardım almak ergenin geliĢimi açısından son derece önemli
görülmektedir.
2.3. Öfkeyle Ġlgili Kuramsal YaklaĢımlar
Bu bölümde öfkeyle ilgili kuramsal yaklaĢım ve açıklamalara yer verilmektedir.
2.3.1. Biyolojik YaklaĢım
Darwin, hayvanlar, üzerinde yaptığı gözlemlere dayanarak, hayvanların gurur, utanç,
sıkılma, merak, kıskançlık, öfke gibi insanların yaĢadığı tüm duyguları yaĢadığını iddia etöiĢtir.
Duyguların ifadesi hayvanlarda ve insanlarda aynı amaca yöneliktir. Gülümseme, kaĢlarını
çatma, sert bakma bütün canlı varlıkların biyolojik yapısından kaynaklanır. Hayvanlar bir tehdit
ya da tehlike algıladıklarında, öfke tepkisinde olduğu gibi tepkiler gösterirler; tüyleri diken
diken olur, gözbebekleri geniĢler, kas gerginliği artar, bazı sesler çıkarırlar ve organizma kavga
etmeye hazırlanır (Tavris, 1982, s.32).
Darwin, yüz ifadelerinin evrensel olduğunu gözlemlemiĢtir. O, yüz ifadelerinin genetik
ve biyolojik olduğunu ve nesilden nesile aktarıldığını öne sürmüĢtür. Darwin, yüz ifadelerinin,
18
kiĢinin ne hissettiğini anlatmada en etkin araç olduğunu söylemiĢtir. Eğer insan diĢlerini
kenetleyip kaĢlarını çatarak bakıyorsa onun öfkeli olduğu söylenebilir ve o anda o öfkeli kiĢiye
soru sorulmaması gerektiği tahmin edilebilir (Bernstein, Clarke-Stewart, Penner, Roy, Wickens,
2000).
Ġlk önce, yüz ifadelerinin tabiatını açıklamak için araĢtırmalara kanıtlar sunmuĢtur. Yeni
doğanların, acıyla yüzlerini ekĢitmeleri için veya neĢeyle gülümsemeleri için veya ĢaĢırınca
gözlerini kırpıĢtırmaları için düĢünmeye ihtiyaçları yoktur (Balaban, 1995).
Öfke hemen hemen tüm kültürlerde yüzdeki çizgilerden seçilebilir. Öfke ve tehditkâr
bakıĢlarla ilgili 18 kültürü kapsayan bir çalıĢmada benzer öğeler saptanmıĢtır. Örneğin,
yanaklarda ve gözlerde üç köĢeli ve çapraz çizgiler gözlenmiĢtir. Özellikle köĢeli ve çapraz
çizgilerin öfkeli ve tehditkâr ifade taĢıdığı tespit edilmiĢtir (Aronoff, Barclay, Stevenson, 1988).
2.3.2. Psikanalitik Kuram
Psikanalizde öfke ve saldırganlık, ölüm içgüdüsünün veya ayrılık anksiyetesinin bir
ifadesi olarak görülür (Kennedy, 1992). Freud‘a göre, bireyin bilinç dıĢında öfke ve
saldırganlık vardır. Bu yüzden her yaĢ döneminde belli kiĢilere yönelik öfke ve düĢmanlık
görülür (Tavris, 1982).
Freud öfkeyi içgüdüsel olarak tanımlamaktadır ve saldırganlığın, ―ölüm içgüdüsü‖
olarak adlandırdığı biyolojik bir temele dayandığını öne sürmüĢtür. Freud, insanlardaki
saldırganlık eğilimini orijinal içgüdüsel bir özellik olarak görmektedir. Freud‘a göre
saldırganlık içgüdüsü, ölüm içgüdüsünden türemiĢtir ve onun en temel temsilcisidir (Nelson-
Jones, 1982). Saldırganlık, insanın kendine dönük yıkıcı eğilimlerinin dıĢ dünyadaki objelere
çevrilmesidir. Ġnsan diğer insanlarla savaĢır ya da onlara karĢıt davranıĢlar geliĢtirir. Çünkü
kendini yok etme isteği ve yaĢam içgüdüleri birbirlerini etkisiz kılabilir ya da biri diğerinin
yerine geçebilir. Cinsel içgüdünün türevi olan sevgi, ölüm içgüdüsünün türevi olan nefreti
nötrleĢtirebilir ya da sevgi nefretin, nefret sevginin yerine geçebilir (Geçtan, 2004, s.31).
Freud‘a göre, çocukta kiĢiliğin oluĢtuğu temel geliĢim dönemlerinde saldırganlık ve
öfke duyguları oluĢmaktadır. YaĢamın ilk dönemi olan oral dönemdeki, oral saldırganlık olan
ısırma, çiğneme, tükürme ve ağlama tepkileri, insanda var olan yıkıcı eğilimlerin ilk
belirtileridir (Geçtan, 2004, s.33). Bu dönemde takılıp kalma ya da bu döneme geri dönüĢ,
19
saldırgan davranıĢların temeli olarak kabul edilmiĢtir. Sözel saldırganlıktan cinayete kadar
varan geniĢ davranıĢ yelpazesinde yer alan bütün belirtilerin kökeninde bu dönemin kalıntıları
görülür. Çok konuĢan, baĢkalarını kötüleyen, iğneleyen, alaya alan, suçlayan kiĢiler bu dönemle
ilgili saplantılarının tutsağı olduğu gibi, çabuk öfkelenen, kızan, bağırıp çağıran, vurup kıran
insanlar da geliĢmemiĢ oral dönemi yaĢamaktadırlar (Köknel, 1986, s.198–199).
Öfkenin temellerinin atıldığı bir dönem de anal dönemdir. Anal dönemle sadist eğilimler
arasındaki iliĢkinin temelinde iki öğe bulunur. Bunlardan ilki, dıĢkının püskürtülmesinin
saldırgan bir davranıĢ olarak yorumlanmasıdır. Bir baĢka deyiĢle, dıĢkı ile öfke eĢanlam taĢır ve
dıĢkı, çocuğun kızgınlık duygularını dile getirmesinde baĢlıca araç durumuna gelir. Bilindiği
gibi, yetiĢkin yaĢamda öfke boĢaltırken seçilen deyimlerin bir bölümü, dıĢkı ya da dıĢkıyı
püskürtme anlamına gelen sözcükleri de içerir. Ġkinci öğe, çocuğun anüs kaslarının denetimini
kazanmasından kaynaklanan güçlülük duygusudur. Ne var ki, bu güçlülük duygusu annenin
uygulamak istediği programın tehdidi altındadır. DıĢkıyı tutmakta inat etmesi aĢırı biçimde
cezalandırılır ya da denetimini yitirmesi çok ayıplanırsa, çocuk anneyle iliĢkisinde oral
dönemin ilkel nitelikli davranıĢ örüntülerine gerileyebilir. Anal dönemde tuvalet eğitimi barıĢçı
yollardan tamamlanmamıĢsa çeĢitli uyumsuz karakter özellikleri geliĢtirilir. Kızgınlık
duygularını (dıĢkıyı) tutma çabası tüm duygusal tepkilerin ketlenmesine neden olabilir (anal
tutucu karakter). Annenin tutarsız davranıĢlarına ya da ilgisizliğine karĢı duyduğu öfkeyi
boĢaltma alıĢkanlığı geliĢtiren çocuklarda, karĢıt duyguları (sevgi ve nefret) birlikte yaĢama,
derbederlik, öfke tepkileri gösterme, baĢkaldırma ve sadist-mazoĢist eğilimler yaĢam boyu
izlerini sürdürür. Bu gibi kiĢiler her Ģeye, özellikle otoriteye, karĢıt öneri de getirmeksizin,
sürekli karĢı çıkarlar (Geçtan, 2004, s.35-36).
Freud‘a göre, öfke duygusunun ve saldırganlığın geliĢmesini etkileyen diğer bir dönem
ise fallik dönemdir. Genellikle 3–4 yaĢlarında anal dönemden fallik döneme geçen çocukta,
baĢlangıçta cinsel bölge doyum kaynağıdır, fakat amaç kaka ve idrar yapmaktır. Daha sonra
doyum kaynağı cinsel organda odaklaĢır ve kendi kendine doyum arama amaç olur. Önceleri
kendine dönük özsever nesne ve kiĢi iliĢkisi, daha sonraları karmaĢa oluĢumuna yol açar. Bu
karmaĢaya da Oedipus karmaĢası adı verilir. Bu dönemde son aĢamasına ulaĢan ve tamamlanan
üst benlik, Oedipus karmaĢasının bastırılması için gerekli gücü sağlar. Önceleri annenin,
babanın, çevrenin suçlamasından ve cezalandırmasından çekinen ve korkan çocuk benliği,
Oedipus karmaĢasının çözümlenmesiyle kendi üst benliğinden çekinip korkmaya baĢlar. Bu
yapının oluĢturduğu baskı oranında piĢmanlık ve suçluluk duyar. Üst benlikten benliğe
yöneltilen aĢırı baskı, korku ve suçlama bazen saldırgan davranıĢlara dönüĢür. KiĢilik üst
20
benliğin yarattığı korku ve baskıya karĢı benliğini korumak amacıyla Ģiddet eylemlerine
baĢvurur. Kırıcı, yok edici, yıkıcı bir Ģekilde davranır. Diğer bir deyiĢle, toplumsal değerler
tarafından oluĢturduğu kabul edilen üst benlik ne kadar baskıcı, katı ve sert olursa, saldırgan
davranıĢların da ortaya çıkması o denli kolay ve Ģiddetli olur. Çocuk üst benliğini oluĢturan ve
özdeĢleĢmesinde etkisi olan ana-babasıyla birlikte bulundukça, bu tür saldırgan davranıĢlarını
baĢka nesnelere ve kiĢilere yöneltir. Onlardan ayrıldığında ise hiçbir kural, engel ve yasa
tanımayan bir birey durumuna gelir (Köknel, 1986, s.200).
2.3.3. Bütüncü YaklaĢım
Horney (1945), kusurlu ana-baba tutumları sonucu çocuklukta oluĢmaya baĢlayan temel
anksiyeteyi, ―düĢman bir dünya içinde yalnızlık ve çaresizlik duygusu‖ olarak tanımlamıĢtır.
Temel anksiyetenin iç öğesi çaresizlik, düĢmanlık ve insanlardan soyutlanma duygularıdır. Bu
duyguların yanı sıra çocuk, çevresine karĢı tutumlarında üstü kapalı bir ikiyüzlülüğün varlığını
da hissetmeye baĢlar. Temel anksiyete kızgınlık ve bu kızgınlığın yarattığı düĢmanca
duyguların dıĢtan fark edilmesi olasılığına karĢı geliĢtirilen korku duygularını da içerir.
Örneğin, bir görevli, üstünün kendisine bildirme gereği duymadan bir karar alınmasından
kızgınlık duyabilir. Eğer bu olaya duyduğu kızgınlığı açıklayamazsa, üstü de onu küçültücü
davranıĢlarını sürdürmekte bir sakınca görmeyebilir. Böylece, önceden var olan kızgınlık
duygularına sürekli olarak yenileri eklenir (Akt; Geçtan, 2004, s.233–235).
Nevrotik süreç insanı saldırgan, boyun eğen ya da kendine dönük tiplerden biri olmaya
zorlar. Böyle bir durum kiĢilikte köklü değiĢiklikler yapılmasını, belirli bir yaĢam biçiminin
geliĢtirilmesini, bir dizi ihtiyaçların, duyarlıkların ve ketlemelerin edinilmesini gerektirir.
Ergenlikten yetiĢkinliğe geçiĢ kiĢiyi bir kimlik oluĢturmaya da zorlar. Nevrotik kiĢilerde bu
kimliğin oluĢum sürecinde bireyin istekleri önemli değildir. Tek amaç kendini koruyabilmektir.
Bu ise insanı çaresizliğe, kızgınlığa ve insanlardan soyutlanmıĢ olma duygularına iter,
kiĢiliğinin derinliğinde bir kofluk hissetmesine neden olur (Geçtan, 2004, s.240).
2.3.4. VaroluĢçu YaklaĢım
Schuerger(1979)‘e göre varoluĢçu yaklaĢım, öfkeyi; insanın yok oluĢa, iĢlenmemiĢ
potansiyele ve yaĢamın anlamsızlığına karĢı tepkide bulunması olarak açıklamaktadır. Bu
görüĢe göre her insan öfke duygusunu farklı yaĢar. KiĢinin öfkesi, yaĢama karĢı kendisini
çaresiz ve güçsüz hissetmesiyle ilgilidir. Örneğin; deprem sonucu ailesinin bütün fertlerini
kaybetmiĢ olan bir kiĢi öfke duyar. KiĢinin duyduğu bu öfke, depreme ve ölüme karĢı çaresiz
21
kalmanın bir sonucudur. VaroluĢçulara göre öfke sadece insanlara mahsustur. Öfke
kaçınılmazdır ve her insan öfke duygusunu farklı yaĢar.
Sartre‘ya göre geçmiĢ ve bugün arasındaki boĢluk, hiçlik, ne yapacağımızı seçme
özgürlüğümüzü ve seçimlerimizi açıklamadaki yetersizliklerimiz yaĢadığımız duygusal
problemlerimizin kaynağı durumundadır (Corey, 2005, s.151).
2.3.5. Gestalt Kuramı
Ġnsancıl yaklaĢımlardan olan Gestalt yaklaĢımı; bireylerin, farkındalık kazanması, iç
çatıĢmaların yaĢanması, bitirilmemiĢ iĢlerini bitirmesi, performans anksiyetesini yenebilmesi,
kutuplaĢmalarda oluĢan tutarsızlıklarının üstesinden gelebilmesi, sorumluluk alabilmesi
temeline dayalıdır (Voltan-Acar, 2004, s.74). Bu görüĢe göre, duygulardan bahsetmek yerine
onların yaĢanması önemlidir. ġekil arka plandan, zeminden çıktığı halde tamamlanmamıĢ ya da
çözümlenmemiĢse, bireylerin, küskünlük, öfke, nefret, acı, kaygı, keder, suçluluk ve vazgeçme
gibi açığa vurulmamıĢ duygularında kendini gösteren bitirilmemiĢ iĢleri kalmıĢtır. Bu duygular,
tam bir farkındalık içinde yaĢanmadığından, arka planda gezinip dururlar ve kiĢinin kendisi
veya baĢkalarıyla etkin bir biçimde iliĢki kurmasını engelleyen biçimlerde Ģimdiki yaĢama
taĢınırlar. BitmemiĢ iĢler, bireyin açıklayamadığı duygularıyla yüzleĢip, bu duygularıyla baĢ
edebildiği ana kadar varlıklarını sürdürürler (Corey, 2005, s.217).
Gestalt terapide farkındalık, ihtiyaçlarca ortaya konan, Ģekilden Ģekle canlı bir ilerleyiĢ
biçiminde algısal akıĢ olarak tanımlanmaktadır. Gestalt terapi sürecinden geçen bireyler,
farkındalık aracılığıyla ihtiyaçlarının, isteklerinin ne olduğunu, nasıl iĢlev gördüğünü bilir.
Böylece yaĢamda daha dengeli bir birey haline gelir. Sills, Finch ve Lapworth, (1998), insanda
üç farkındalık kuĢağı bulunduğunu belirtmektedirler:1. Ġç KuĢak, 2. Orta KuĢak, 3. DıĢ
KuĢak‘tır. Ġç KuĢak, bedende ve duygulanımdaki farklılıklardır. Bedenin hangi bölümleri
gevĢemiĢ, hangi bölümleri sert ya da duyguların ve duygulanımların neler olduğunun ayırt
edilmesidir. Merak, kızgınlık, üzüntü, korku, mutluluk gibi duyguların fark edilmesi ve bu
duyguları yaĢarken bedende olan değiĢikliklere dikkat etmek bu kuĢağa girmektedir (Voltan-
Acar, 2004, s.26).
2.3.6. DavranıĢçı YaklaĢım
Skinner, çevrenin davranıĢ üzerindeki etkisine odaklanmıĢtır. Skinner aynı zamanda
nedenselcilik görüĢünü benimsemekteydi ve insanların özgür seçimleri olduğuna inanmıyordu.
Duyguların ve düĢüncelerin varlığını kabul ediyor; fakat eylemlerimize bunların neden
22
olduğunu reddediyordu. Bunun yerine, nesnel ve gözlemlenebilir çevre ile davranıĢ arasındaki
neden-sonuç iliĢkisinin önemini vurgulamıĢtır. Skinner doğrudan gözlemlenemeyen ve
değiĢtirilemeyen zihinsel süreçler ve güdülere gereğinden fazla dikkat edildiğini, oysa
doğrudan gözlemlenebilen ve değiĢtirilebilen çevresel etkenlere yeterince önem verilmediğini
öne sürmüĢtür (Corey, 2005, s.249).
DavranıĢçılık yaklaĢımına göre, insanlar daha önce öğrenilmiĢ davranıĢlar aracılığıyla
benzer durumlarda, benzer davranıĢlar gösterir. Çevresel etkileĢimlerden kaynaklanan ve
birbirini takip eden sürekli uyaran davranıĢlar dizisi geliĢtirirler. DavranıĢçılara göre bu
modeller, örnekler sürekli değildir; fakat zamanla yeni öğrenilen tecrübelerle değiĢebilirler.
Yani bu davranıĢlar çevrenin etkisiyle değiĢken olurlar (Thompson, Rudolph, 2000).
DavranıĢçılara göre, öfkeye ve saldırganlığa verilen tepkiler aynen diğer davranıĢlar gibi
öğrenilmiĢtir. Özellikle insanlar engellenmeye karĢı saldırgan davranmayı çevreden öğrenirler,
çünkü daha önce çevre tarafından bu etkileĢimler körüklenmiĢtir (Adams, 1973). Berkowitz
(1965)‘in, 3 bileĢenli modeline göre; 1) Engellenmeler duygusal tepkilerin bir sonucu olan
saldırganlığa zemin hazırlar, 2) Bu hazır oluĢ durumu, ne zaman uygun bir zemin bulursa
saldırganlıkla sonuçlanır, 3) Öfke ve saldırganlık davranıĢının özelliği zihinsel bağlantı veya
olay ve önceki biçimlendirici etmenlerin bileĢkesi olarak ortaya çıkar.
2.3.7. Sosyal Öğrenme Kuramı
Bandura ve Walters (1963) tarafından geliĢtirilen sosyal öğrenme yaklaĢımı karĢılıklı
etkileĢime dayanan, disiplinler arası ve çok modelli bir yaklaĢımdır. DavranıĢ uyarıcı olaylar,
dıĢ kaynaklı güçlendirme ve aracı biliĢsel süreçler tarafından etkilenmektedir. Sosyal öğrenme
ve biliĢ kuramı çevre, kiĢisel etkenler (inançlar, tercihler, beklentiler, kendilik algılamaları gibi)
ve bireysel davranıĢ arasındaki üç alanda karĢılıklı etkileĢimi kapsamaktadır. Temel varsayımı
insanların kendilerinin yön verdikleri davranıĢ değiĢikliklerini gerçekleĢtirme yetisine sahip
olduklarıdır. Bandura‘ya göre kendi üzerinde etkililik kiĢinin bir duruma yön verebilme ve
arzuladığı değiĢikliği yapabilme inancı ya da beklentisidir (Akt; Corey, 2005, s.252).
Bandura, çocukların baĢkalarının davranıĢlarını gözleyerek, taklit ederek ve model
alarak öğrendiklerini belirtmektedir. Bandura‘ya göre çocuklar, anne babalarının çocuk bakma,
çim biçme, yemek yeme, konuĢma, yürüme, giyinme biçimlerini yansıtan, davranıĢlarını taklit
eden taklitçilerdir. Ancak bu taklit, otomatik olarak gerçekleĢmez. Çocuklar taklit edecekleri
davranıĢlar konusunda seçicidirler ve gözledikleri her davranıĢı taklit etmezler. Taklidin yapılıp
23
yapılmayacağını çocuğun kiĢiliği, geçmiĢ yaĢantıları, modelle olan iliĢkisi ve içinde bulunduğu
durum belirlemektedir. Ayrıca çocuğun sahip olduğu biliĢsel beceriler de gözlem yoluyla
öğrenmede önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü çocukların modelin davranıĢlarını hatırlayıp
taklit etmeleri amacıyla yeterince tekrarlayabilmeleri için etkin biliĢsel stratejiler kullanmaları
gerekmektedir (Yazgan-Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2004, s.46). Bununla Bandura, davranıĢçı kurama
kiĢisel belirleyiciliği getirmiĢtir (Nelson-Jones, 1982, s.132).
Bandura‘nın (Bandura, Ross ve Ross, 1963) klasik çalıĢmasında, çocuklar, bir yetiĢkinin
yapma bir bebeği tekmeleyip ona vurduğunu gözlemiĢlerdir. Daha sonra yapma bir bebeğin
olduğu oyun odasına alınan bu çocuklar, söz konusu saldırganlık sahnesini izlememiĢ olan
çocuklara göre, oyun odasındaki bebeğe karĢı, anlamlı düzeyde daha fazla saldırgan
davranmıĢlardır. Çocuklar daha saldırgan davranmayı model alma yoluyla öğrenmiĢlerdir.
DavranıĢ bir kez model alındıktan sonra ödül ya da ceza yoluyla zayıflayabilir ya da
güçlenebilir. BaĢkalarının ceza ya da ödül aldığını görmek davranıĢı etkilemektedir (Akt;
Yazgan-Ġnanç, Bilgin, Atıcı, 2004, s.46).
2.3.8. Transaksiyonel Analiz
Transaksiyonel Analiz kuramının kurucusu Eric Berne‘e göre, insanın kiĢiliği ego ben
durumları tarafından Ģekillendirilir. Bunlar ebeveyn, yetiĢkin ve çocuk ego durumlarıdır. Ana-
baba ben durumu bireyin yaĢamında yer alan ebeveyn fikirlerinin yaĢandığı, duygu, diĢince ve
davranıĢlardan oluĢmaktadır (Akkoyun, 1998). Anne-baba bireyin yaĢamını, bireyin ilk beĢ
yıllık dönemi içerisinde aldığına, sorgulanmaksızın kaydedilen veya bireye zorla kabul ettirilen
dıĢ olayların beyindeki kayıplarının birikiminden oluĢur. Bireyin okula gitmeden önceki
yaĢamını kapsar. Anne-baba olarak kaydedilen her Ģey eleĢtirilmeden doğru olarak kabul edilir.
Çünkü bu dönemde çocukta düĢünme fazla geliĢmemiĢtir. Çocuk bağımlıdır. Sözcüklerle anlam
oluĢturmada yetersizdir. Onun için bireyi değiĢtirmek, doğrulamak veya açıklamak imkânsızdır.
Eğer anne-baba saldırgan kiĢilerse, çocuk saldırganlığı içselleĢtirir. Her bireyin anne-baba yönü
kendine özgüdür. Anne-babaya ait veriler içe alınmıĢ ve açık bir Ģekilde düzenlenmeksizin
kaydedilmiĢtir. Bunlar çocuğun ilk dönem yaĢantılarında anne-babasının ses tonuna, yüz
ifadesine, kucaklayıp kucaklamamasına bakılmasıyla; sözden anladığı dönemde ise anne-babası
tarafından benimsenen kural ve düzenlemelere dikkat edilmesi ile edinmiĢlerdir. Bu kayıtlar
komĢu teyzenin kıymetli vazosu kırıldığı zaman annesinin yüzünde beliren öfke ve üzüntüden
uğradığı yapma bombardımanlardan ve yeni yürümeye baĢladığı zamanlarda baĢlayan binlerce
hayırdan ibarettir (Stewart, Joines, 1987).
24
TA yaklaĢımında hoĢ olmayan ve istenmeyen duygular raket olarak adlandırılır.
Raketler bireyin yaĢam senaryosunun temel parçasıdır. Ġnsanlar kızma raketi, suçluluk raketi
veya depresyon raketi geliĢtirebilir. Raket duygular üç Ģekilde öğrenilir;
1. Evdeki kimselerin model olmasıyla
2. Verilen temas iletileriyle, davranıĢların pekiĢtirilmesiyle, koĢullandırılmasıyla (yalnızca
çocuk huysuzluk yaptığında yoğun olarak temas iletilerinin gönderilmesi gibi, ilgiyi almanın
tek yolu dayak olduğundan dayaktan sonra belirgin bir sakinleĢme gözlenir).
3. Ebeveynlerin çocuklara ne hissedeceğini ve ne düĢüneceğini söylemesiyle (Corey, l991).
Raket duygular, otantik (gerçek) duyguyu kapatmak üzere kullanılır. Kızların
üzülebileceğini ama kızamayacağını öğrenen bir genç kız, kendisine kötü bir hareket
yapıldığında, kızgınlık yaĢadığı anda hemen koĢullu bir refleks tepkisine benzer bir tepkiyle
üzülmeye hatta ağlamaya baĢlarsa, otantik kızgınlığını otantik olmayan üzüntü raketi ile
kapatmaktadır (Akkoyun, 1998).
2.3.9. BiliĢsel-DavranıĢçı YaklaĢım
Beck tarafından geliĢtirilen BiliĢsel Terapi yapılandırılmıĢ psikoeğitimsel bir modele
dayandırılmıĢtır. BT, aktif, yönlendirici, zaman sınırlı, içinde bulunulan anın önemini
vurgulayan, iĢbirliğine dayalı, yapılandırılmıĢ bir yaklaĢımdır (Beck, Rush, Shaw, Emery,
1979). Beck‘e göre, olumsuz düĢünceler bilinçaltında gizli yatan iĢlevsel olmayan düĢünce ve
varsayımları yansıtmaktadır (Akt; Corey, 2005, s.296–297–311).
BiliĢsel terapide ele alınan konulardan birisi danĢana otomatik düĢüncelerini
yakalamayı öğretmek ve bu düĢüncelerin duygu ve davranıĢları nasıl etkilediğini göstermektir.
Beck‘ e göre erken yaĢantılar danĢann kendi ve dünya ile ilgili bazı temel iĢlevsel olmayan
Ģemaları geliĢtirmesine yol açar. Bu Ģemalar daha sonra algıları organize etmede ve davranıĢları
yönetmede kullanılır. Bazı sayıltılar son derece katı, uçta, değiĢmeye dirençli ve bu nedenle de
iĢlevsel değildirler. Örneğin, insan kiĢisel değer yalnızca baĢarıya bağlıdır inancına sahip iken
baĢarısızlıkla karĢılaĢırsa bu düĢünce onda depresyona yol açabilir. ĠĢlevsel olmayan düĢünceler
aktif olunca ―olumsuz otomatik düĢünce bombardımanına‖ yol açarlar. HoĢa gitmeyen
duygulara yol açtıkları için bunlara olumsuz denmektedir. KiĢinin kontrolü olmadan akla
gelirler.
25
Beck‘in biliĢsel kuram duygusal zorluklar veya rahatszlğn doğasn anlamak için
uygulanr. Beck bireyin üzücü olay ve düĢünce akmna tepkisine ve danĢann düĢünce
biçimini değiĢtirmeye odaklanır. BiliĢsel terapi paranoya, depresyon, genel anksiyete, sosyal
anksiyete, snav kaygs, fobi, panik atak, obsesif-kompülsif bozukluklar, psikosomatik
rahatszlklar, yeme bozukluklar, madde bağımlılığı, sınırda kiĢilik, evlilik çatıĢmaları,
kzgnlk ve kronik öfke sorunlarnda tedavi edici bir yaklaĢm olarak kullanlmaktadr (Leahy,
2005).
BiliĢsel-davranıĢçı yaklaĢıma göre, öfke ve saldırganlık, duygusal ve biliĢsel geliĢim
sonucunda açığa çıkan inançlardan doğar. Bu nedenle pek çok öfke problemleri, bireyin tahrik
ve engellenmesi sonucunda sık sık ve kolayca ortaya çıkıp kontrol dıĢı kalabiliyor. BDT
yaklaĢımı, bireylerin öfkesini tanır ve öfke döngüsü içinde erken zamanda fark edip daha ortaya
çıkmadan önünü keser ve engel olur (Cullen, Freeman-Longo, 1995). BDT‘ye göre, öfke
döngüsü içinde kızıĢma önlenemez, çabuk ve hızlı bir zamanda önlenemeyen bir hal
alabileceğinden dolayı bu döngü ne kadar erken kesilirse bireyler öfkelerini daha iyi kontrol
edebilirler.
BDT, günümüzde kullanılan terapilerin en önemlilerinden birisidir. Beck ve Weishaar
(1995)‘ in ileri sürdüğü gibi, öfke problemi olan pek çok birey, kesin olarak kiĢisel geliĢim
programına katılmaya ve incelenmeye ihtiyaç duyar.
2.3.10. Akılcı-Duygusal DavranıĢçı YaklaĢım
REBT, biliĢsel-davranıĢsal teorinin özel bir çeĢididir. Daha çok davranıĢçı yaklaĢımla
öne çıkar. Bunun yanı sıra biliĢsel yaklaĢımın da dikkate alınacak kadar önemli olduğunu
savunur (Thompson, Rudolph, 2000). REBT‘ in kurucusu Albert Ellis, teorisini filozof
Epictatus‘a dayandırır (Corey, 2005, s. 298). ―Ġnsanlar bir Ģeyden değil, ondan edindikleri
izlenimden rahatsız olurlar‖.
Bu gerçeğe dayalı perspektifi geliĢtirmek için REBT danıĢanına ilk önce mantıksız
inançların ve görüĢlerin nasıl yıkıcı sonuçlar doğurduğu gösterilir. Sonra bu mantıksız
düĢüncelerin mantıklı olanlarla nasıl yer değiĢtireceği öğretilir. Bu, ayrıntılı bir Ģekilde A, B, C,
D, E değerlendirme yöntemini uygulamakla olur. Bu yöntemde A, B ve C problem geliĢimini
açıklar. A harekete geçiren olaydır, B olayın algılanma biçimidir (B1 mantıksız bir
algılanmadır; B2 mantıklı algıya dayalıdır) ve C ise B‘ den alınan öznel mesajlar sonucundaki
26
düĢünce ve hareketlerdir. D ve E tedavi basamaklarını oluĢturur. D, B1‘ e karĢı tartıĢmaya açık
kanıt ve destekleyici söylemlerle gelir. E, danıĢanın kendini mantıklı bir Ģekilde ifade
edebileceğini algılamasıdır (Thompson, Rudolph, 2000).
Bernard, REBT‘in özel olarak öfkenin oluĢumunu, geliĢimini vurguladığını ve bunun
düĢüncelerden sonra yalnızca psikolojik bir duygu olarak açığa çıktığını belirtir. (Ellis; 1977),
öfke duygusunu açıklarken sağlıklı öfkenin, kiĢinin kendisine Ģiddetli bir zarar vermeyeceğini
ve kiĢiliğinde bir örselenmeye yol açmayacağını belirtmektedir. Fakat sağlıksız öfke yıkıcıdır
ve herhangi bir hedefe varmayı engeller. Ayrıca sağlıklı öfkenin, gerçeklerle paralel bir çizgide
olması gerektiğinin önemini vurgular. Sağlıksız öfkenin kiĢinin olayları yanlıĢ kavramasına ve
gerçekleri çarpıtmasına yol açtığını belirtip amaçlara dikkat çekerek sağlıksız öfkenin
iyileĢtirilebileceğini vurgular.
2.3.11. Gerçeklik Terapisi
William Glasser tarafından geliĢtirilen Gerçeklik Terapisi‘nin özü; baĢarı ve mutluluğu
elde etmelerinde bireylere yardım edenin kendi davranıĢları olduğu için sorumluluğun kabul
edilmesidir. Bu sorumluluğa bağlı olarak tedavi ve geliĢim sürecine yönelik kiĢisel ilginin
önemine vurgu yapar. Gerçeklik Terapisi ihtiyaçları karĢılamanın daha iyi yollarını öğretir.
Ġnsanlara ilgi ve destekleyici anlatım ortamı sağlandığında, bireyin nasıl daha sorumlu ve
üretken davranmayı öğrenebileceğini vurgular (Prout, Brown, 1999).
Glasser‘in seçim teorisine göre; insan, düĢündüğünden daha fazla bir Ģekilde hayatının
kontrolünü kendi elinde tutabilecek durumdadır. Üzülmek, öfkelenmek, mutsuz olmak, mutlu
olmak gibi her türlü durum, bireyin seçimi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ġnsan kendisine acı
veren seçimleri kendisi yapmaktadır. Örneğin; Öğretmeninizin, öğrencinizin ya da en yakın
arkadaĢınızın sizi öfkelendirmesi, sizin yaptığınız bir seçimdir ( Seligman, 2003).
Terapinin baĢarılı olması danıĢanın; üzüntü, öfke, mutsuzluk, depresyon, yalnızlık ve
baĢarısızlık gibi durumların kendisinin seçimi olduğuna inanmasına bağlıdır. Terapist bu
durumların kendisinin baĢına gelen bir durum değil, kendisinin yaptığı bir seçim olduğunu
anlaması için danıĢana yardımcı olmalıdır (Karahan, Sardoğan, 2004).
27
2.4. Öfke ile Ġlgili AraĢtırmalar
Bu bölümde yurt içinde ve dıĢında öfke ile ilgili çeĢitli alanlarda yapılmıĢ araĢtırmalar
sunulmuĢtur.
2.4.1. Yurt Ġçinde Yapılan AraĢtırmalar:
Bu bölümde yurt içinde yapılmıĢ deneysel araĢtırmalara yer verilmiĢtir.
Bilge (1966) tarafından, danıĢandan hız alan ve biliĢsel-davranıĢçı yaklaĢımlara dayalı
olarak yapılan grupla psikolojik danıĢmanın üniversite öğrencilerinin kızgınlık düzeyleri
üzerindeki etkisi incelenmiĢtir. AraĢtırma için Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim
Bilimleri Bölümünden seçilen 321 öğrenciye Sürekli Öfke ve Öfke Ġfadesi Ölçeği uygulanmıĢ
ve bu öğrencilerden gönüllü olanlardan 12 Ģer kiĢilik iki deney ve 12 kiĢilik bir kontrol grubu
oluĢturulmuĢtur. Deneklere baĢlangıçta ön test uygulanmıĢ ve on haftalık bir uygulamadan
sonra son test uygulaması yapılmıĢtır. Uygulama sonucunda, uygulanan her iki tekniğin deney
grubunun sürekli öfkeyi anlamlı derecede azalttığı ve danıĢanların olumlu etkisinin izleme
döneminde de sürdüğü görülmüĢtür. DanıĢandan hız alan yaklaĢım grubuna iliĢkin oturumlar ve
izleme dönemi sonunda yapılan karĢılaĢtırmalarda; sürekli öfke, içe ve dıĢa yönelik öfke ile
öfke kontrolü açısından anlamlı bir fark belirlenememiĢtir. BiliĢsel-davranıĢçı yaklaĢıma dayalı
grubun son test ve izleme testi sonuçlarıyla ilgili karĢılaĢtırmalarda sürekli öfke düzeyinde; içe
yönelik öfke açısından izleme döneminde, dıĢa yönelik öfke ise son testte anlamlı düzeyde
azalma olmuĢtur. Öfke kontrolü açısından bu tekniğin anlamlı bir fark yaratmadığı
bulunmuĢtur. Ġki yaklaĢım tekniğinin etkililiği açısından ise, ön test, son test ve izleme
döneminde anlamlı bir farklılık gözlenmemiĢtir.
Aytek (1999) ergenlerde öfke kontrolü ile ilgili yaptığı deneysel çalıĢmada, Adana
Borsa Lisesi birinci sınıf öğrencilerinden 250 ergene ―Durumluk-Sürekli Öfke Ölçeği‖
uygulamıĢtır. Bu ölçekten en yüksek puan alan 15 kiĢi deney ve 19 kiĢi kontrol grubu olmak
üzere 34 kız ve erkek ergenle çalıĢılmıĢtır. Deney grubuna biliĢsel-davranıĢçı tekniklerden
yararlanılarak oluĢturulan 10 oturumluk grup rehberliği programı uygulanmıĢtır. Kontrol
grubuna ise hiç bir iĢlem yapılmamıĢtır. Ön test ve son testlerden elde edilen verilerin, aritmetik
ortalama, standart sapma ve t değerleri ―Stat-View 512‖ paket programı ile çözümlenmiĢtir.
Sonuçlar yorumlanırken .05 anlamlılık düzeyi aranmıĢtır. AraĢtırma sonucunda deney
grubundaki ergenlere uygulanan öfke kontrolü programının öfke kontrolü ve içe yönelik öfke
üzerinde etkili olduğu görülmüĢtür. Ancak programın, sürekli öfke ve dıĢa vurulmuĢ öfke
üzerinde etkisinin olmadığı görülmüĢtür.
28
Akgül (2000), öfke denetimi eğitiminin ilköğretim II. Kademe öğrencilerinin öfke
denetimi becerilerine etkisini incelediği deneysel araĢtırmada veri toplama aracı olarak ―Sürekli
Öfke ve Öfke Ġfade Tarz Ölçeği‖ kullanılmıĢtır. Araç 450 öğrenciye uygulanmıĢtır. Öfke düzeyi
yüksek, öfke denetim becerileri düĢük ve bu çalıĢmaya gönüllü katılmak isteyen 15‘er kiĢilik
iki deney (n=30) ve 30 kiĢilik kontrol grubu oluĢturulmuĢtur. Deney gruplarına 10 hafta süreyle
öfke denetimi eğitimi uygulanmıĢtır. Kontrol grubu üzerinde ise hiç bir iĢlem yapılmamıĢtır.
Analiz sonuçlarına göre, öfke denetimi eğitiminin sonunda Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı
Ölçeği ön test-son test ölçümleri arasındaki farklılık açısından deney ve kontrol grupları
arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark bulunmuĢtur. Öfke denetimi eğitimi sonunda,
deney grubu ve kontrol grubu karĢılaĢtırıldığında, deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke,
öfke içte ve öfke dıĢta puanlarının anlamlı düzeyde azaldığı, öfke kontrol ölçeğinden aldıkları
puanların ise anlamlı düzeyde yükseldiği görülmektedir. Kontrol grubundaki öğrencilerin
sürekli öfke, öfke içte, öfke dıĢta ve öfke kontrol puanlarında ise anlamlı düzeyde azalma
olmadığı bulunmuĢtur. AraĢtırmada elde edilen bulguların ıĢığında, öfke denetimi eğitiminin,
öfke denetimi becerileri kazanılmasında etkili olduğu görülmektedir.
Cenkseven (2003), öfke yönetimi becerileri programının ergenlerin öfke ve saldırganlık
düzeylerine etkisini incelediği deneysel çalıĢma yapmıĢtır. Ergenlerin öfke ve saldırganlık
düzeylerini belirlemek için ―Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‖ ve ―Saldırganlık Envanteri‖
uygulanmıĢtır. Adana Ġli Seyhan merkez ilçesinde bulunan Sabancı Anadolu Tekstil Meslek
Lisesi‘ne devam eden 14–18 yaĢları arasında 191 kız ve 139 erkek toplam 330 öğrenci bu
ölçekleri yanıtlamıĢlardır. Öfke düzeyi yüksek olan ergenlerden oluĢturulan deney ve kontrol
grupları 13‘er kiĢiden oluĢmaktadır. Deney ve kontrol grubuna atanan öğrencilerin ön ölçüm
puanları (Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‘nin tüm alt ölçekleri ve Saldırganlık
Envanter‘inden elde edilen puanlar) arasında farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla ―t‖
testi yapılmıĢ ve anlamlı bir fark bulunmamıĢtır. Çözümlemede 2X2 [(deney grubu-kontrol
grubu) X (ön ölçüm X son ölçüm)] yinelenmiĢ ölçümler için varyans analizi tekniklerinden
yararlanılmıĢtır. Ayrıca izleme çalıĢmasında deney grubundaki öğrencilerin ön ölçüm ve son
ölçüm puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığını incelemek için ―esli gruplar t testi‖
kullanılmıĢtır. Sonuçların yorumlanmasında .05 anlamlılık düzeyi temel alınmıĢtır. AraĢtırma
sonucunda deney ve kontrol gruplarının ön ölçüm ve son ölçüm —içe yönelik öfke dıĢında-
sürekli öfke, dıĢa yönelik öfke, öfke kontrol ve saldırganlık puanları arasında deney grubu
lehine anlamlı farklar belirlenmiĢtir. Deney grubuna dört ay sonra uygulanan izleme ölçümü
29
sonucunda son ölçüm ve izleme ölçümü puanları arasında anlamlı bir fark olmadığı
saptanmıĢtır.
Yılmaz (2004) yaptığı deneysel araĢtırmada, ergenlerin öfke ile baĢa çıkma becerileri
üzerinde, öfke ile baĢa çıkma eğitiminin ve grupla psikolojik danıĢmanın kısa süreli ve kalıcı
etkilerini incelemiĢtir. 586 öğrenciden oluĢan örnekleme Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ġfade Ölçeği
uygulanmıĢtır. 14‘er kiĢilik iki deney ve bir kontrol grubu oluĢturulmuĢtur. Deney gruplarından
birine, araĢtırmacı tarafından geliĢtirilen, 12 hafta süren öfke ile baĢa çıkma eğitimi verilmiĢtir.
Diğer deney grubuna ise 12 haftalık grupla psikolojik danıĢma uygulanmıĢtır. Kontrol
grubundaki deneklere herhangi bir iĢlem yapılmamıĢtır. Üç gruba da grup uygulamalarının
bitiminde kısa süreli etkileri, dört ay sonra ise kalıcı etkileri belirlemek için ölçek tekrar
uygulanmıĢtır. Verilerin çözümlenmesinde hata payı p<.05 olarak alınmıĢtır. AraĢtırma
sonucunda, ergenlerin öfke ile baĢa çıkma becerileri üzerinde, öfke ile baĢa çıkma eğitiminin ve
grupla psikolojik danıĢmanın, hiçbir müdahale yapılmayan grupla karĢılaĢtırıldıklarında etkili
oldukları görülmüĢtür. Uygulanan grup deneyimlerinin sürekli öfkenin azalması üzerindeki
kalıcı etkileri bakımından, öfke ile baĢa çıkma eğitiminin önemli ölçüde etkili olduğu
anlaĢılırken, grupla psikolojik danıĢma kalıcı etki göstermemiĢtir. Ġçe yönelik öfke puanları
üzerinde öfke ile baĢa çıkma eğitimi ve grupla psikolojik danıĢmanın, kısa süreli ve kalıcı
anlamlı etkileri görülmemiĢtir. DıĢa yönelik öfke üzerinde grupla psikolojik danıĢmanın kısa
süreli etkisi daha fazla bulunurken, iki tür uygulamanın kalıcı etkileri birbirinden anlamlı
ölçüde fark olmamıĢtır. Öfke denetimi puanları iki tür uygulamada da benzer biçimde kısa
süreli yükselirken, öfke ile baĢa çıkma eğitiminin öfke denetimi düzeyinin artıĢı üzerinde kalıcı
etkiye sahip olduğu, grupla psikolojik danıĢmanın ise bu etkiyi göstermediği anlaĢılmıĢtır.
ġahin (2004) tarafından yapılan bu araĢtırma, dördüncü ve beĢinci sınıfa devam eden
10–11 yaĢlarında ilköğretim birinci kademe öğrencilerinin, saldırgan davranıĢlarını azaltmaya
yönelik öfke denetimi programının etkililiğini ortaya koymayı amaçlayan, 3x3 (placebo kontrol
grubu, ön test, son test, izleme testi) Split plot modeline dayalı deneysel bir çalıĢmadır. Bağımlı
değiĢken araĢtırmacı tarafından geliĢtirilmiĢ olan ―Saldırganlık Ölçeği‖ ile ölçülmüĢtür. Her
grupta 6 erkek öğrenci olmak üzere toplam 18 öğrenciye, uygulamaya baĢlamadan önce (ön
test), uygulamadan sonra (son test) ve uygulama bittikten iki ay sonrasında (izleme testi)
uygulanan saldırganlık ölçeğinden elde edilen veriler üzerinde istatistiksel analizler
gerçekleĢtirilmiĢtir. Elde edilen bulgular, öfke denetimi eğitimi alan deney grubunun eğitim
sonrasında saldırganlık puanlarının kontrol grubuna göre önemli düzeyde azaldığı ve bu farkın
iki aylık süre sonunda da devam ettiğini ortaya koymuĢtur.
30
Tekinsav-Sütcü (2006) tarafından yapılan bu çalıĢmanın amacı ergenlerde öfke ve
saldırganlığı azaltmaya yönelik biliĢsel-davranıĢçı bir müdahele programının etkililiğinin
sınanmasıdır. 12 oturumluk müdahele programı, 7. ve 8. sınıflarda eğitim gören 40 (19 deney
ve 21 kontrol) gönüllü ergene uygulanmıĢtır. Katılımcılar deney öncesinde ve sonrasında
Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği (SÖÖTÖ), Çocukların Hareket Eğilimi Ölçeği (CATS), Novaco
Öfke Envanteri-kısa formundan (NÖE) oluĢan bataryayı, katılımcıların ebeveynleri ise Sürekli
Öfke-Öfke Tarz Ölçeği-ebeveyn formunu doldurmuĢlardır. Müdahele sonrasında deney
grubundaki ergenlerin SÖÖTÖ‘nin sürekli öfke, dıĢa öfke, CATS‘ın saldırganlık alt
ölçeklerinden ve NÖE‘den aldıkları puanların kontrol grubuna oranla istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde azaldığı, SÖÖTÖ‘nin öfke kontrolü alt ölçeğinden aldıkları puanların anlamlı
düzeyde arttığı bulunmuĢtur. Ayrıca deney grubunun, ebeveyn bildirimine dayalı SÖÖTÖ‘nin
sürekli öfke ve dıĢa öfke alt ölçeği puanlarında anlamlı bir artma olduğu gözlenmiĢtir.
Ülkemizde öfke ile ilgili yapılan betimsel çalıĢmalara bakıldığında, ergenin öfke
tepkilerinin incelenmesi (Baygöl, 1997), cinsiyet, gelir düzeyi, anne-babanın eğitim düzeyi,
yerleĢim yeri, ailenin yapısı (Kısaç, 1997), iĢ kazaları ve öfke, kaygı, stres ve eğitim düzeyi
(Karagüven,1997), erinlerin, aile içi psikolojik örüntülere göre sürekli öfke ve öfke ifade
tarzlarının incelenmesi (Özkan-OlmuĢ, 2001), ergenlerin öfke yaĢantıları, benlik algıları ve
akademik baĢarı iliĢkileri (Güleç, 2002), futbol fanatizmi: taraftar kimliği, öfke ve saldırganlık
eğilimleri arasındaki bağlantılar (Demirkıran, 2003), kendilik imgesi (Okman, 1999), yeme
bozuklukları ve öfke (Pirim, 2002), yalnızlık ve öfke eğilimleri (Bıyık, 2004), öfke ve öfke
ifade tarzları ile problem çözme becerileri (DanıĢık, Baker, 2005), kanserli hastanın
yakınlarının öfke ve kaygı düzeyleri (Bilge, Ünal, 2005), mesleki doyum (Engin, Çam; 2006)
vb. gibi çeĢitli değiĢkenler açısından incelenmesiyle ilgili çalıĢmalar yapıldığı görülmektedir.
Betimsel araĢtırma sonuçlarında öfkenin çeĢitli değiĢkenlere göre (yaĢ, cinsiyet, gelir,
anne-baba eğitim düzeyi, yerleĢim yeri, ailenin yapısı vs. gibi) farklılaĢtığı saptanmıĢtır.
Yapılan bu çalıĢmalar öfkeyi çeĢitli boyutlarıyla tanımamıza ve önleyici çalıĢmaların neler
olabileceğine dair veriler sunmaktadır. Ayrıca yapılan tüm deneysel çalıĢmalar da, öfke
kontrolü eğitiminin, öğrencilerin öfke kontrolü becerilerine olumlu etkisi olduğunu
göstermektedir.
31
2.4.2. Yurt DıĢında Yapılan Bazı AraĢtırmalar
Bu bölümde öfke kontrolü ile ilgili yurt dıĢında yapılan deneysel çalıĢmalar
sunulmuĢtur.
Deffenbacher, Story, Stark (1987), genel öfkenin azaltılmasında Sosyal Beceriler ve
BiliĢsel-GevĢeme müdahalelerinin etkinliğini incelemek amacıyla, eğitim öncesinde,
sonrasında ve 5 haftalık takip sonunda eğitim almayan kontrol grubu ile karĢılaĢtırmıĢtır.
Yapılan değerlendirmeler sonucunda genel olarak BiliĢsel-GevĢeme ve Sosyal Beceriler eğitimi
grupları kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında anlamlı düzeyde öfkede azalma olduğu
görülürken, her iki eğitim grubu arasında anlamlı bir farklılık görülmemiĢtir. Eğitim öncesi ve
takip eden değerlendirmelerde her iki eğitim grubu da kontrol grubu ile karĢılaĢtırılmıĢ ve her
iki eğitim grubunun sürekli öfke ve içe öfkenin anlamlı olarak düĢük olduğu, öfkenin
bastırılması ve dıĢa öfke eğiliminde azalma olduğu ve durumluk öfkenin daha düĢük olduğu
ortaya çıkmıĢtır.
Deffenbacher, Story, Brandon, Hogg, Hazaleus (1988) yaptıkları araĢtırmada biliĢsel ve
biliĢsel-gevĢeme tedavisi uygulayıp sonuçlarını kontrol grubuyla ve birbirleriyle kıyaslamıĢtır.
5 hafta sonra yapılan izleme çalıĢmasında iki deney grubu arasında bir farklılık görülmemiĢtir.
Deney grupları kontrol gruplarıyla kıyaslandığında, deney grupları lehine genel öfke, dıĢa
yönelik öfke durumları, kiĢiye yönelik öfke, fizyolojik öfke tepkisi ve kaygı durumlarında
azalma olduğu görülmüĢtür. Her iki deney grubu tahrik edildiklerinde kontrol grubuna göre
daha az yıkıcı baĢ etme yöntemleri kullanmıĢlardır. Yine aynı Ģekilde öfkelerini daha az
bastırdıkları saptanmıĢtır. BiliĢsel-gevĢeme konusunda ise biliĢsel eğitim alan grup ile kontrol
grubu arasında farklılık görülmemiĢtir. Her iki grupta durumluk öfkede azalma görülmezken
biliĢsel-gevĢeme terapisi alan grupta öfke yoğunluğu güncesinde nabız atıĢlarında azalma ve
dıĢa yönelik öfkede daha etkili olduğu saptanmıĢtır. 15 ay sonra yapılan ikinci izleme
çalıĢmasında ise bu etkinin sadece kaygı düzeyinde devam ettiği saptanmıĢtır.
Nakona (1990) tarafından yapılan bir araĢtırmada, öfke ve düĢmanlık ile ilgili baĢa
çıkma konusunda odaklaĢan anksiyeteyi kontrol etme, kendini kontrol süreçleri öğretilen A tipi
denekler bir kontrol grubu ile kıyaslanmıĢtır. Denek grubu kontrol grubuyla kıyaslandığında,
anksiyeteyi, öfkeyi kontrol eğitimi alan bireylerde A tipi davranıĢta, aĢırı yarıĢmacılıkta ve
tahammül puanlarında anlamlı azalmalar görülmüĢtür. Sonuçlar, kendini kontrol eğitimi
metotlarının daha etkili baĢa çıkma stratejileri sağladığı hipotezini desteklemektedir.
32
Lochman (1992)‘nın yaptığı çalıĢmaya, öğretmenleri tarafından saldırgan ve bozguncu
olarak tanımlanan 31 çocuk, 12 ve 18 seanslık ―öfkeyle baĢ etme‖ programlarına alınmıĢtır.
Kontrol grubu ise, saldırgan ve bozguncu olarak tanımlanan (52) ve saldırgan olmayan (62)
çocuklardan oluĢmuĢtur. Müdahaleden yaklaĢık 3 yıl sonra yapılan değerlendirmeler, programa
alınan çocukların alınmayan saldırgan çocuklara göre madde kullanım oranlarının düĢük, benlik
saygılarının ve sosyal problem çözme becerilerinin yüksek olduğunu göstermiĢtir. Saldırgan
olmayan kontrol grubundaki çocuklar ile kıyaslandığında, programa katılan çocukların benlik
saygılarının ve sosyal problem çözme becerilerinin normal sınırlar içinde olduğu, ayrıca madde
kullanımı konusunda bu gruptan daha iyi durumda oldukları görülmüĢtür. Ancak programa
katılan çocukların suç iĢleme oranlarında ve sınıf kurallarına uygun olamayan pasif ve
saldırgan-bozguncu davranıĢlarında bir farklılaĢma gözlenmemiĢtir. Fakat 18 seanslık programa
(ek olarak 6 seans ve ebeveyn toplantıları) katılan çocukların katılmayan saldırgan çocuklara
göre sınıf kurallarına uygun olmayan pasif davranıĢlarında azalma olmuĢtur. Bu bulgular
öfkeyle baĢ etme programının uzun süreli olarak benlik saygısı ve problem çözme becerilerinin
artması ve madde kullanımının azalmasında etkili olmasına rağmen çocukların anti sosyal
davranıĢlarında önleyici bir etkisinin olmadığını göstermiĢtir.
Deffenbacher, Stark (1992) tarafından yapılan çalıĢmada, genel öfke eğitiminde
gevĢeme yoluyla baĢ etme teknikleri ve biliĢsel-gevĢeme yoluyla baĢ etme tekniklerinin
etkinliklerinin belirlenmesi amacıyla, sürekli öfke ölçeğinden yüksek puan alan, kendinde öfke
olduğuna inanan, bunun için yardım isteyen gönüllü 27 erkek ve 28 kız toplam 55 üniversite
öğrencisine bu tekniklerin uygulandığı iki deney grubu kontrol grubuyla kıyaslanmıĢtır.
ÇalıĢmadan 4 hafta sonra yapılan değerlendirme sonucunda, her iki eğitim grubu katılımcıları
genel olarak kontrol grubu katılımcılarından daha az genel öfke ve değiĢik durumlar karĢısında
daha az öfke, öfkeyi bastırma eğilimi, durumluk öfke, iĢlevsel olmayan baĢ etme eğilimleri ve
sözlü ve fiziksel düĢmanlık eğilimlerinde anlamlı düzeyde azalma bildirmiĢlerdir. Bir yıl sonra
yapılan değerlendirmelerde, yine her iki eğitim grubundakilerin kontrol grubundakilerden
anlamlı düzeyde daha az genel öfke, öfkeyle ilgili fizyolojik uyarılma ve öfke durumu
bildirmiĢlerdir. Yapılan karĢılaĢtırmada, her iki eğitim grubu arasında, genel öfke açısından
herhangi bir farklılık görülmemesine rağmen gevĢeme yoluyla baĢ etme teknikleri katılımcıları
öfkenin dıĢa ifade edilmesi genel eğiliminde anlamlı düzeyde azalma bildirirlerken, biliĢsel-
gevĢeme yoluyla baĢ etme teknikleri katılımcıları anlamlı düzeyde daha az anksiyete
bildirmiĢlerdir.
33
Deffenbacher, Lynch, Oetting, Kemper (1996), yüksek öfkeli 6. ve 8. sınıflardaki
gençlerle yaptıkları araĢtırmada, bu yaĢ grubunun geliĢimsel düzeyine uyarlanan biliĢsel
gevĢeme terapisi ile sosyal beceri eğitimi kontrol grubuyla kıyaslanmıĢtır. Birkaç okulda
yapılan tarama sonucunda sürekli öfke ölçeğinden yüksek puan alan gönüllü 120 ergenle
çalıĢılmıĢtır. Uygulamalar ergenlerin okullarında bir sınıfta, okul saatlerinde, 12–14 kiĢilik
gruplar halinde ve 45 dakika olarak 9 seans yürütülmüĢtür. Sonuçlar, her iki yöntemin sürekli
öfke ve dıĢa yöneltilen öfkeyi azalttığını ve öfke kontrolünü artırdığını göstermiĢtir. Ancak
biliĢsel gevĢeme eğitiminin, ergenlerin sapkın davranıĢlarının azalmasında ve öfke dıĢındaki
duyguların (anksiyete, utangaçlık, depresyon) değiĢiminde etkili olduğu, buna karĢılık sosyal
beceri eğitiminin bu alanlarda etkili olmadığı saptanmıĢtır.
Kellner, Bry (1999) tarafından yapılan çalıĢmada, öğretmenleri tarafından
değerlendirilen Conners Öğretmen Dereceleme Skalası‘na göre orta ve ciddi derecede öfke
kontrol güçlüğü yaĢadığı anlaĢılan 14–15 yaĢlarında 7 ergenle çalıĢılmıĢtır. Okulda uygulanan
bir çalıĢma olmasına rağmen, çalıĢmanın örneklemini oluĢturan çocukların dördünün dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, birinin davranım bozukluğu, birinin bipolar afektif
bozukluk ve birinin de aralıklı patlayıcı bozukluk ve davranım bozukluğu tanısını aldıkları
görülmüĢtür. Grup haftada bir yarım saat süren 10 haftalık bir öfke yönetimi programına
katılmıĢtır. Programın etkililiği, programdan bir hafta önce ve 6 hafta sonra ebeveyn ve
öğretmenler tarafından doldurulan Conners Dereceleme Skalası‘nın davranım bozukluğu
puanına ve öğrencilerin akranlarına ve çalıĢanlara yönelik saldırgan davranıĢ sıklığına göre
değerlendirilmiĢtir. Bu çalıĢmada, deney grubunun hem öğretmen hem ebeveyn
değerlendirmelerine göre davranım bozukluğu puanında, ayrıca öğrencilerin fiziksel
saldırganlık davranıĢlarında anlamlı bir azalmanın olduğu bulunmuĢtur. Kontrol grubunun
puanlarında ise anlamlı bir farklılık görülmemiĢtir.
Sukhodolsky, Solomon, Perine (2000) tarafından yapılan çalıĢmada, öğretmenleri
tarafından öfkeyle ilgili problem yaĢadığı belirtilen 4. ve 5. sınıflardaki 9–11 yaĢlarındaki 33
çocuk, 10 seanslık müdahale programına ve bazı oyun aktivitelerinin yapıldığı plasebo kontrol
grubuna atanmıĢtır. 4–7 kiĢilik küçük gruplarla uygulanan programın etkiliği çocukların ve sınıf
öğretmenlerinin doldurduğu öfke ölçekleri ile belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Program bittikten
sonra alınan değerlendirmeler öğretmenlerin programa katılan çocuklarda öfkenin ve öfkeyle
ilgili problemlerin azaldığını bildirdiğini göstermiĢtir. Çocukların kendi bildirimlerine dayalı
ölçümlere bakıldığında ise, programın çocukların öfke kontrollerini artırdığını ancak çocukların
34
yaĢadığı öfke yoğunluğunda, dıĢa yöneltilen öfke ve bastırılan öfke düzeylerinde anlamlı bir
değiĢim olmadığı bulunmuĢtur.
Gerzina, Drummond (2000) tarafından yapılan çalıĢmada, biliĢsel davranıĢçı öfke
azaltma programını 26 polise, 6 hafta boyunca 90–105 dakika süren ve içinde gevĢeme
becerileri, biliĢsel yeniden değerlendirme, öfke tepkisini kesme ve problem çözme becerileri
bulunan eğitim uygulamıĢlardır. Eğitim öncesi ve sonrası yapılan ölçümlerde mantık dıĢı
inançların anlamlı düzeyde azaldığı (p<.001), gevĢeme becerilerinin anlamlı düzeyde arttığı
(p<.01) ve eğitim grubu kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında, öfke ve anksiyete düzeyinin
önemli ölçüde azaldığını belirlemiĢlerdir.
Dykeman (2000), ileti bozukluğu tanısı almıĢ yüksek öfkeli 14–16 yaĢlarındaki
ergenlerde, öfke ifadesini azaltan ve öfke kontrol stratejilerini artıran okul merkezli biliĢsel
davranıĢçı önleme programının etkinliğini incelemek amacıyla, 9 erkek öğrenciye 9 hafta süren
24 oturumluk biliĢsel davranıĢçı müdahale programı uygulanmıĢtır. Deney grubuna uygulanan
ön test ve son testler sonucunda, öğrencilerin sürekli öfke düzeylerinde anlamlı düzeyde azalma
görülmezken, durumluk öfkelerinde, öfke ifadelerinde anlamlı düzeyde azalma olduğu ve öfke
kontrollerinde artma olduğu görülmüĢtür.
Deffenbacher, Filetti, Lynch, Dahlen, Oetting (2002) yaptıkları çalıĢmada yüksek öfkeli
sürücülere gevĢeme ve biliĢsel-gevĢeme eğitimi uygulanmıĢtır. AraĢtırmada iki deney ve bir
kontrol grubu atanmıĢtır ve sonuçlar kıyaslanmıĢtır. ÇalıĢma gruplarından birisine Beck‘in
BiliĢsel terapisinden yararlanarak uyarlanan eğitim ile Sokratik sorgulama tarzı, davranıĢa
yönelik deneme ve sınamalar kullanılmıĢtır. Uygulanan her iki müdahale programı sonucunda
sürücülerin öfkelerinde, düĢmanlık ve saldırganlıklarında azalma, öfkeyi uyumlu ve yapıcı
Ģekilde dile getirmeyi öğrenme olduğu saptanmıĢtır. Ayrıca biliĢsel-davranıĢçı müdahale ile
riskli davranıĢların sıklığında da azalma görülmüĢtür.
Sharp (2003), Doğu Tennesse‘ de 16–17 yaĢlarındaki ortaokul öğrencileriyle 8
oturumluk bir çalıĢma yapmıĢtır. Öfke yönetimi eğitiminin, Akılcı Duygusal DavranıĢçı
YaklaĢım kullanılarak ortaokul öğrencilerindeki öfke ve davranıĢ bozuklukları üzerindeki
etkileri incelenmiĢtir. Disiplin soruĢturması geçiren öğrencilerle çalıĢılmıĢtır. Ön test ve son test
arasında büyük bir fark bulunmuĢtur. Denenceler arasındaki farklılaĢmanın bulunması için
Bonferroni testi kullanılmıĢtır. Ayrıca bu çalıĢmanın sonucunda öğrenciler Akılcı Duygusal
DavranıĢçı YaklaĢımı ve bu bilginin öfke yönetimi ve saldırgan davranıĢların azaltılmasında
35
nasıl kullanılacağını öğrenmiĢlerdir. Deney grubu lehine farklılık yaĢanırken, kontrol grubunda
herhangi bir değiĢiklik olmamıĢtır.
Herrmann, McWhirter (2003) yaptıkları bu araĢtırmada yüksekokul öğrencileriyle
birlikte öfke ve saldırganlık yönetimi için eklektik bir program geliĢtirmiĢlerdir. Öfke ve
saldırganlık problemi olan ergenler yansız olarak deney ve kontrol gruplarına atanmıĢtır.
Veriler ön test ve son test ölçümleriyle elde edilmiĢtir. Program sonucunda öfke ve saldırganlık
puanlarının anlamlı olarak düĢtüğü görülmüĢtür. Öfke kontrolü puanlarındaysa düĢme
görülmekle birlikte bu düĢmenin anlamlı olmadığı saptanmıĢtır. 1 yıl sonraki izleme
çalıĢmasında da saldırganlık ve Ģiddet içeren davranıĢlardaki azalmanın anlamlı olarak devam
ettiği tespit edilmiĢtir.
Currie (2004), bu araĢtırmada ÇeĢitli Öfke Durumları (Doing Anger Differently-DAD)
yüksek olan erkek ergenlerle çalıĢmıĢtır. Okul merkezli yaklaĢım temel alınarak 10 haftalık bir
program uygulanmıĢtır. Sık sık öfkeli davranıĢlar gösteren bu gruba vurmalı çalgılardan ve
öfkeyle ilgili açıklayıcı kısa öykülerden yararlanarak oluĢturulmuĢ farklı bir tedavi
uygulanmıĢtır. ÇalıĢmada öfkeyle ilgili üç yön ele alınmıĢtır: ergenlerin yaĢamlarındaki öfke
öyküsü ve davranıĢları üzerindeki etkilerine, öfke ve saldırganlığa yükledikleri anlama, grup
çalıĢmalarında ve iliĢkilerinde yaĢadıkları öfkeye vurgu yapılmıĢtır. Bu çalıĢmanın sonucunda
öfke ve saldırganlığın azaldığı bildirilmiĢtir.
Martin, Dahlen (2004)‘in yaptıkları bu çalıĢmada, öfkenin yaĢanması ve ifade
edilmesiyle irrasyonel inançlar arasındaki iliĢki, akılcı-duygusal teoriler aracılığıyla
değerlendirilip sunulmuĢtur. DüĢmanlık düĢüncelerini takiben provokasyon ve öfke durumu
için irrasyonel inançları tespit etmek amacıyla ses kaydıyla öfkeyi provoke senaryosu
kullanılmıĢtır. Ġrrasyonel inançların ölçülmesi tamamlandıktan sonra, (öfke tarzı, öfke
açıklaması ve kontrol) 161 yüksekokul öğrencisi düĢmanlık duygularının ölçülmesinin ardından
kendilerini öfkelendiren durumu ve kızdıran uyaranları açıklamıĢlardır. Engellenmeye düĢük
tolerans göstermeleri ve engellenme karĢısında kendilerini berbat hissetmeleri dıĢa ve içe
yönelik öfkenin bulunduğunu göstermiĢtir. Yalnızca engellenmeye düĢük tolerans gösterme,
yapılan provokasyonlarla iliĢkili bulunmuĢtur. Bununla birlikte kendini berbat hissetmenin tüm
düĢmanlık düĢünceleriyle ortaklaĢtığı bulunmuĢtur. Ayrıca kiĢinin kendi kendini yönetimi ve
kendilik değerinin diğerleri hakkındaki aĢağılayıcı, küçümseyici düĢüncelerle ortak noktada
birleĢtiği saptanmıĢtır. Kendini berbat hissetmede, öfke tarzının ötesinde diğerlerinde kendisine
yönelik aĢağılayıcı düĢüncelerin zannedilmesi bulunmuĢtur.
36
Nickel, Krawczyk, Nickel, Forthuber, Kettler, Leiberich, Muehlbacher, Tritt,
Mitterlehner, Lahmann, Rother, Loew (2005)‘in yaptıkları bu çalıĢmada genç erkeklerin
saldırgan - kabadayı davranıĢlarını ve öfkelerini azaltmak, kiĢiler arası iliĢkilerinde kaliteli,
sağlıklı bir yaĢam geliĢtirmeleri için aile psikoterapisi programlarının etkisi incelenmiĢtir. Bu
programın deney ve kontrol grubuna 22‘ Ģer erkek katılmıĢtır. Ġki haftada bir, sonuçlar
Ergenlerde Riskli DavranıĢlar Ölçeği, Durumluk-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği, KiĢilerarası Problem
Envanteri ve SF–36 Sağlık Taraması ile ölçülmüĢtür. Tedaviden 12 ay sonra izleme testi
yapılmıĢtır. Deney ve kontrol grupları kıyaslandığında, puanlarda deney grubu lehine bir
azalma olduğu görülmüĢtür (aile terapi grubu 22‘ yle baĢlayıp 6‘ ya düĢmüĢtür; kontrol grubu
sayısını korumuĢtur). 6 aydan sonra yapılan tüm testlerde sürekli öfke, öfke ifade, dıĢa öfke
puanlarında azalma ve öfke kontrol puanlarında artma görülmüĢtür. Ayrıca zorbalık,
kabadayılık, rekabet, içe dönüklük, hassasiyet ve sömürülmeye kandırılmaya açıklık/uysallık
konularında önemli farklılıklar bulunmuĢtur. Genel olarak sağlıklı algılama, metanet, sosyal
iĢlev, duygusal durum ve zihinsel sağlık ölçülmüĢ ve önemli farklılıklar gözlenmiĢtir. Bundan
bir yıl sonra yapılan izleme çalıĢmasında deney grubuna verilen aile terapisinin öfkeyi
azaltmada etkin olduğu ve yaĢamlarında kalitenin arttığı, sağlıklı iliĢkiler kurup
geliĢtirebildikleri ve sonucun kalıcı olduğu görülmüĢtür.
Martsch (2005), yaptığı çalıĢmada, saldırgan davranıĢları olduğu belirtilen erkek
ergenlerle çalıĢmıĢtır. BiliĢsel-DavranıĢçı program ve bütünleyici grup yaklaĢımıyla birlikte
BiliĢsel-DavranıĢçı programların kullanıldığı iki grupla çalıĢılmıĢ ve birbiriyle kıyaslanmıĢtır.
ÇalıĢma grupları yaĢa göre daha küçük ergenler ve daha büyük ergenler Ģeklinde ayrılmıĢtır.
Her seans 2 saat olmak üzere toplam 10 oturum yapılmıĢtır. Bağımlı değiĢken olarak suça
eğilimli olmak, öfkeli davranıĢlar, ebeveyn-ergen anlaĢmazlığı, öfke kontrolü, sosyal
problemler ve sosyal problemleri çözme becerileri temel alınmıĢtır. Veriler, ön test, son test ve
9 ay sonraki izleme çalıĢmasından elde edilmiĢtir. DavranıĢ bozukluklarında ve ebeveyn
çatıĢmalarında bütünleyici grup yaklaĢımıyla birlikte kullanılan biliĢsel-davranıĢçı program yaĢı
büyük ergenlerde daha etkili bulunmuĢtur. BiliĢsel-DavranıĢçı programın ise yaĢı küçük
ergenlerde daha etkili olduğu görülmüĢtür. YaĢı büyük ergenler kendi kendine hakim
olabilmenin avantajıyla iliĢkilerinde daha bilinçli etkileĢim içine girebilmiĢ ve sosyal iliĢkiler
kurabilmiĢlerdir. YaĢı küçük ergenlerse lidere daha tepkisel davranmıĢlardır.
Adelman, McGee, Power, Hanson (2005)‘a, Sundown Ranch ġirketi tarafından
(Sundown Ranch ġirketi, ergenler için sağlıklı davranıĢ kazandıran, tedaviyi kolaylaĢtıran,
37
geliĢmeleri için yollar öneren ve psikososyal inceleme envanterinden seçilen ölçütlere göre
tedavi yöntemi belirleyen bir kurumdur) tedavi sürecinde hastaların öfke yönetimi becerilerini
geliĢtirmek amacıyla Akılcı-Duygusal DavranıĢçı Terapi kullanılarak bir çalıĢma yaptırılmıĢtır.
Klinik performans geliĢim projesi (PI) ve Akılcı-Duygusal DavranıĢçı Terapi ile tedavi
sürecinde hastaların öfke yönetimi becerilerini geliĢtirmek amaçlanmıĢtır. 18 ay temel düzey
verileri (Temmuz 1, 1999- ġubat 1, 2001) toplanmıĢ ve 20 aylık (Mayıs 1, 2001-Aralık 1, 2002)
PI etkinliğine baĢlangıç verileri toplanmıĢtır. Ard arda yayınlanan 5 bülten ile PI etkinliğinden
önce ve sonra yapılan öfke ölçeği ortalama puanları kıyaslanmıĢ ve öncesinde .45 Sd
sonrasında ise 1.4 Sd görülmüĢtür. Ortalama öfke ölçeği puanlarındaki azalmaya eĢlik eden 17–
20 aylık puanlar < veya=1 Sd olarak toplanmıĢtır. PI etkinliği ile öfke ölçeği puanlarının
yüksekliğindeki azalma, hemen hemen tam bir Sd ile görülmüĢtür. Akılcı-Duygusal DavranıĢçı
Terapi ile tedavi edilen grubun yeterliliği yüksek oranda telkin edilmiĢtir. Bu projeden sonra
Akılcı-Duygusal DavranıĢçı Terapi, tedavi programına özel bir terapötik yöntem olarak
eklenmiĢtir.
Rose, Loftus, Flint, Carey (2005)‘in yaptıkları bu çalıĢmada, irrasyonel düĢüncelere
sahip insanlarda öfkeyi azaltmak için grup çalıĢması yapmıĢlardır. Deney grubu ile kontrol
grubu kıyaslanmıĢtır. Enlemesine kesitsel regresyon metod ile müdahale esnasındaki
provakasyon envanteri puanlarındaki değiĢim ve diğer pek çok değiĢken arasındaki iliĢkileri
ölçülmüĢtür. Veriler saldırgan davranıĢları azaltmak amacıyla çalıĢılan bir dizi gruptaki 50
katılımcıdan toplanarak 36 kiĢilik kontrol listesiyle kıyaslanmıĢtır. Sonuçlar provakasyon
envanteriyle ölçülmüĢtür. Ön test, son test ve izleme çalıĢması yapılmıĢtır. Ayrıca diğer
değiĢkenlerle –yaĢ, cinsiyet, varsa önceki terapi yaĢantısı ve baĢka gruplarda yer alıp almadığı-
iliĢkisi ölçülmüĢtür. 2x2 karıĢık desen ANOVA ile tedavinin etkili olup olmadığı ölçülmüĢtür.
Regresyon analizi ile provokasyon envanterindeki puanların bağımsız değiĢkenler hesabına %
17.5 değiĢim olduğu saptanmıĢtır. Grup çalıĢması tamamlandığında grup üyelerinde önemli
değiĢiklikler görülmüĢtür. Grup sonrasında yapılan provokasyon envanteri puanlarında ise
deney grubu lehine azalma olduğu tespit edilmiĢtir.
Taylor, Novaco, Gillmer, Robertson, Thorne (2005) yaptıkları bu araĢtırmada IQ‘su 55–
80 arası olan 18–60 yaĢlarındaki erkeklerle çalıĢmıĢlardır. Öykülerinde ciddi saldırganlık
yaĢantısı olup bunun farkına varan öfkeli mizaca sahip, tepkili olan ve hafif sınır bozukluğu
olan zihinsel rahatsızlıklar tanısı almıĢ bu grupla özellikle bu tip rahatsızlıklarda kullanılan
BiliĢsel-DavranıĢçı müdahale eğitimi çalıĢılmıĢtır. 40 kiĢi deney ve kontrol grubuna atanmıĢ ve
deney grubuyla 18 oturumluk bir uygulama yapılmıĢtır. Her iki gruba tarama testi, ön test, son
38
test ve 4 ay sonra izleme testi uygulanmıĢtır. Veriler, Novaco Öfke Ölçeği (NAS), Öfke Tarz
Ölçeği(AX), Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği (STAXI), KiĢisel Değerlendirme Envanteri
(PI) ile elde edilmiĢtir. Tarama testi verileri, deneysel çalıĢmadan önce 7 gün boyunca
uygulanan Novaco Öfke Dereceleme Ölçeği (WARS) ile elde edilmiĢtir. Ayrıca ölçümlerde
deney ve kontrol gruplarının kendi kendilerini değerlendirmelerine de yer verilmiĢtir. Bulgulara
göre sadece NAS ve PI‘da deney grubu lehine öfke puanlarında anlamlı bir azalma olduğu
saptanmıĢtır. Yapılan izleme çalıĢmasında da bu etkinin devam ettiği görülmüĢtür.
Anderson, Linden, Habra (2005)‘nin yaptıkları bu çalıĢmada, duygusal düĢmanlık ve
psikolojik uyarılmadan dolayı akut öfke provokasyonları arasındaki iliĢkileri hafifletme yolları
incelenmiĢtir. Deneklerin tepkisel stresi ve toparlanma düzeyi ölçülmüĢtür. 45 katılımcı
düĢmanlık tarzı (CMHQ) ölçeğini doldurmuĢ ve öfke tetikleyicilerini bulmak için dedikodu
üzerine alıcı senaryo yapılırken zihinsel aritmetik (serial 7s) ödevleri yapıldı ve küme aralığı
deseni kullanıldı. Uyarılmadan dolayı düĢmanlık tarzının etkisi (yüksek, orta veya düĢük) ve
toparlanma düzeyi ölçüldü. Kendilerini anlatan katılımcılardan az düĢmanlık gösterdiğini
belirtenler ödevlerde daha büyük HR tepkisi göstermiĢ, fakat çabucak toparlanmıĢlardır. Çok
düĢmanlık gösterdiğini belirtenler, ödevlerini tamamladıktan sonra systolic kan basıncı devam
etmiĢ ve daha yavaĢ toparlanma olduğu açıkça görülmüĢtür. Yetersiz puan bulguları, tepki ve
toparlanma verilerinin öfke tetikleyicileri olarak incelenmesi önemlidir. Çünkü düĢmanlık
tarzının kardiyovasküler iĢlevler üzerinde görünür etkilerinden dolayı toparlanma
olmayabileceğinden sistematik çalıĢma yapılmamıĢtır.
Nickel, Muehlbacher, Kaplan, Krawczyk, Buschmann, Kettler, Rother, Egger, Rother,
Loew, Nickel (2006)‘in yaptıkları bu çalıĢmada, Kısa Süreli Stratejik Aile Terapisi (BSFT) nin
kortisol tükürük; öfke ve kaliteli yaĢam-sağlık (QoL) iliĢkisinin suçlu davranıĢlar gösteren
erkek ergenler üzerindeki etkisi incelenmiĢtir. Örneklem genel popülasyon içinde suçlu
davranıĢ gösteren 72 erkekten seçilmiĢ ve 36‘ sı 12 haftalık BSFT ile tedavi edilmiĢtir. Diğer 36
erkek kontrol grubu olarak seçilmiĢtir. Ġlk ölçüm sonuçlarıyla kortisol tükürüğünde
konsantrasyonun 15 ile 30 dakika olduğu belirlenmiĢtir. Durumluk-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği‘nin
uygulanmasından sonra SF–36 Sağlık Taraması‘nda değiĢim ve farklılık olduğu görülmüĢtür.
12 haftalık tedaviden sonra, BSFT grubunda (P=0.017) suçlu davranıĢlarda önemli azalmalar,
ortalama değer (dikkat ve tedavi prensiplerine göre) ve kortisol tükürük konsantrasyonunun
arttığı (P<0.001) görülmüĢtür. BSFT grubuna uygulanan STAXI alt ölçeklerinden Sürekli Öfke
(P<0.001), Öfke Tarz (P<0.001), Öfke DıĢa (P<0.001) ve Öfke Kontrol (P<0.001) ölçekleri
sonuçlarında önemli derecede değiĢiklik olduğu saptanmıĢtır. BSFT tedavisinin sonuçlarına
39
göre SF–36 alt ölçeği Vitality (yaĢama enerjisi, gücü) (P<0.001), sosyal iĢlevler (P<0.001),
duygusal rol (P<0.001) ve zihinsel sağlık (P<0.001) üzerinde önemli geliĢim görülmüĢtür.
BSFT‘nin, erkek ergenlerde suçlu davranıĢlar, kortisol tükürüğü konsantrasyonu, öfke ve
sağlık-QaL iliĢkisi üzerinde önemli etkileri olduğu saptanmıĢtır.
Hyun, Nam, Kang ( 2006) tarafından yapılan bu çalıĢmanın amacı, biliĢsel davranıĢçı
teknikleri kullanarak Kore ordusunda görev yapan askerler arasında öfkeyi azaltmak ve
kendilik bilincini artırmaktır. Bu amaçla çalıĢmada yarı deneysel desen kullanılmıĢtır. 92 askere
anket uygulanmıĢ ve bunların içinden puanları yüksek olan 26 askerle çalıĢılmıĢtır. Gruplar
sırasıyla bir deney ve bir kontrol grubu olmak üzere atanmıĢtır. Deney grubuna 3 oturum
uygulanmıĢtır. Her oturum 120 dakika olmak üzere bir haftalık çalıĢma yapılmıĢtır.
Katılımcılara deney öncesi ve deney sonrasında Durumluk-Öfke Tarz Ölçeği ve Kendilik
Bilinci Ölçeği uygulanmıĢtır. Verilerin analizinde betimsel istatistik ki-kare test, Mann-
Whitney Test ve Wilcox ĠĢaretlenmiĢ Sıralar Testi kullanılmıĢtır. Öfke kontrolü eğitiminden
sonra yapılan analizlere göre deney ve kontrol grubu arasında öfke azalması veya kendilik
bilincinin artmasıyla ilgili önemli bir fark saptanmamıĢtır. Bununla birlikte çalıĢmanın
sonucunda deney grubunun lehine kendine ait benlik bilincinde yükselme (p=.006) tespit
edilmiĢtir. BiliĢsel davranıĢçı öfke kontrol programının askerlerde kendine ait benlik bilincinin
geliĢtirilmesinde ekili olduğu görülmüĢtür. Bu çalıĢmayla, Kore askerleri arasında zihinsel
sağlığa daha fazla önem verilmesi gerektiği saptanmıĢtır.
Nickel, Luley, Krawczyk, Nickel, Widerman, Lahman, Muelbacher, Forthuber, Kettler,
Leiberich, Tritt, Mitterlehner, Kaplan, Gill, Rother, Loew (2006) yaptıkları bu araĢtırmada
kabadayı ergen kızların riskli davranıĢları, yüksek öfkeleri, problemli kiĢilerarası iliĢkileri ve
yaĢamlarındaki kalite düĢüklüğü ele alınmıĢtır. Bu çalıĢmada, Kısa Süreli Stratejik Aile
Terapisi (BSFT) ile ergen kızların kabadayı davranıĢlarını ve öfkelerini azaltmak, kiĢilerarası
iliĢkilerini geliĢtirerek yaĢamlarındaki kaliteyi artırmak, ayrıca onların fiziksel
saldırganlıklarıyla ilgili ayırıcı psikolojik özelliklerini saptamak amaçlanmıĢtır. Bunun için 40
kabadayı kız deney ve kontrol gruplarına yansız olarak atanmıĢ ve 3 ay boyunca BSFT
uygulanmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda deney grubu lehine puanlarda azalma olduğu
görülmüĢtür. Veriler, Ergenlerde Riskli DavranıĢlar Ölçeği, Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz
Ölçeği, KiĢilerarası Problem Envanteri ve SF–36 Sağlık Taraması ölçekleriyle elde edilmiĢtir. 1
yıl sonra yapılan izleme çalıĢmasında da kalıcı etkilerin devam ettiği saptanmıĢtır.
40
Sofronoff, Attwood, Hinton, Levin (2007)‘in yaptıkları bu çalıĢmanın amacı, Asperger
Sendromu tanısı almıĢ çocuklarda BiliĢsel-DavranıĢçı müdahale programı ile öfke yönetimi
eğitiminin etkiliğini sınamaktır. 44 çocuk yansız olarak deney ve kontrol gruplarına atanmıĢ ve
uygulamalarda aileleri hazır bulunmuĢtur. Deney grubuyla çalıĢma ikiĢer saat olmak üzere 6
oturum Ģeklinde yapılmıĢtır. Ebeveyn bildirimiyle elde edilen verilere göre çocukların
öfkelerinde anlamlı olarak azalma, kendine güven ve öfke kontrolünde anlamlı olarak artma
olduğu saptanmıĢtır.
Singh, Lancioni, Winton, Adkins, Wahler, Sabaawi, Singh (2007) yaptıkları araĢtırmada
çalıĢma grubunu ciddi ve sürekli zihinsel hastalıkları olup sözel ve fiziksel saldırganlık
davranıĢı gösterenler oluĢturmaktadır. Bu gruba öfke yönetimi konusunda psikotropik tedavi ve
psikososyal müdahale uygulanmıĢtır. Öfke problemi nedeniyle sık sık akıl hastanelerine
baĢvuran ve durumlarında değiĢiklik isteyen bu grupla sözel ve fiziksel saldırganlıklarının
azaltılması için düĢüncelilik çalıĢması, BiliĢsel-DavranıĢçı önleme programı uygulanmıĢ ve
vücudun nötral noktalarına özellikle de ayak tabanlarına yönelik meditasyon yapılmıĢtır.
Programın sonunda sözel ve fiziksel saldırganlıklarında azalma olduğu saptanmıĢtır. 4 yıl sonra
yapılan izleme çalıĢmasında da fiziksel saldırganlığa hiç rastlanmamıĢtır. Sözel saldırganlığın
ise oldukça düĢük düzeyde olduğu görülmüĢtür.
Nugent, Champling, Wiinimaki (2007) yaptıkları araĢtırmada, suçlu davranıĢları
yüzünden bir evde vesayet altına alınmıĢ ergenlerle çalıĢmıĢlardır. Denekler, deney ve kontrol
gruplarına yansız olarak atanmıĢtır. Her iki grup kıyaslandığında öfke kontrol eğitiminin deney
grubu lehine etkili olduğu ve antisosyal davranıĢlarda azalmaya neden olduğu saptanmıĢtır. 61
hafta süren çalıĢmada, davranıĢ değiĢiklikleriyle ilgili veriler, zaman dizileri kullanılarak
haftadan haftaya saptanmıĢtır. Ġstatistiklerden elde edilen verilere göre, deney grubunda
programın baĢından itibaten antisosyal davranıĢlarda azalma olduğu saptanmıĢtır. Ayrıca yıkıcı
davranıĢlarında da azalma olduğu görülmüĢtür.
Yurt dıĢında yapılan betimsel çalıĢmalar incelendiğinde ise, Ģoförlerde öfke
(Deffenbacher, Lynch, Filetti, Dahlen, Oetting, 2003; Deffenbacher, Richard, Filetti, Lynch,
2005 ), ergen kızlarda öfke (Park, Han, Shin, Kang, Moon, 2004), tutuklu erkek ergenlerde
uykunun kalitesi ve öfke (Ireland, Culpin, 2006), depresyon ve öfke esnasında gençlerin baĢ
etme yöntemleri (Goodwin, 2006), yaralanma Ģekli ve öfke (Vinson, Arelli, 2006), bulimik
hastalarda öfke ve cinsiyet (Meyer, Leung, Waller, Perkins, Paice, Mitchell, 2005), benlik
saygısı-baĢa çıkma stratejileri ve öfke (Brytek, 2006), yaygın sosyal kaygı bozukluğu olan
41
hastalarda öfkenin yüz ifadesinden tanınması (Montagne, Schutters, Westenberg, van Honk,
Kessels, de Haan, 2006) gibi çeĢitli değiĢkenler ele alınarak araĢtırma yapıldığı görülmektedir.
Yukarıda özetlenen tüm bu araĢtırma sonuçları göstermiĢtir ki, öfke kontrol becerileri ile
ilgili yapılan deneysel çalıĢmalarda verilen eğitimlerin ve uygulanan müdahale programlarının
öfke kontrol becerilerine olumlu etkilerinin olduğu görülmektedir. Yapılan betimsel
çalıĢmalarda Ģoförlerde öfke, ergen kızlarda öfke, uykunun kalitesi ve öfke, yaralanma ve öfke
gibi öfkenin çeĢitli değiĢkenler açısından farklılaĢtığı tespit edilmiĢtir.
42
BÖLÜM III
YÖNTEM
3.1. AraĢtırma Modeli
Ergenlerin öfke tepkileri üzerinde öfke kontrol becerileri eğitiminin etkisi sınanmıĢtır.
AraĢtırmanın bağımsız değiĢkeni, öfke kontrol becerilerinin farklı boyutlarını dikkate alarak
düzenlenmiĢ öfke kontrol beceri eğitimi uygulanmasıdır. Bağımlı değiĢken ise öğrencilerin
Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği ile belirlenen öfke düzeyidir.
AraĢtırmada, denek seçimi için yapılan ölçek uygulamalarında gönüllülük ilkesi
doğrultusunda öğrencilere ölçek uygulaması yapılmıĢ, ayrıca deney ve kontrol grubuna
denekler atanırken cinsiyet, yaĢ, ailenin gelir durumu, anne babanın sağ olup olmadığı kontrol
değiĢkenleri olarak alınıp eĢleĢtirme yapıldığından deney ve kontrol grubuna gerçek random
atama yapılamamıĢtır. ÇalıĢmada ön test-sontest kontrol gruplu quasi deneysel model
kullanılmıĢtır (Fraenkel, Wallen, 2006). AraĢtırmada kullanılan deneysel modelin simgesel
görünümü aĢağıda gösterilmiĢtir.
-----------------------------------------
G1 O1 X O2
G2 O3 O4
-----------------------------------------
Gl: Deney grubu (Öfke kontrol beceri eğitimi verilen grup) G2: Kontrol grubu
X: Bağımsız değiĢken (Deneysel iĢlem)
O1: Deney grubunun ön ölçümü O2: Deney grubunun son ölçümü
O3: Kontrol grubunun ön ölçümü O4: Kontrol grubunun son ölçümü
3.2. Evren
AraĢtırmanın evrenini, 2005–2006 eğitim-öğretim yılında, Hatay ili Antakya ilçesinde
bulunan liselerdeki 10. sınıfta okuyan tüm öğrenciler oluĢturmaktadır.
43
3.3. ÇalıĢma Grubu
ÇalıĢma grubu Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi bünyesinde eğitime devam
eden l0.sınıf öğrencileri arasından seçilmiĢtir. 9.sınıflarda okuyan öğrencilerin liseye yeni
baĢladıkları ve ortaokul havasını daha tam olarak üstlerinden atmamıĢ olmaları; 11.sınıfların ise
üniversiteye giriĢ sınavlarına hazırlanmakta oldukları ve bu konuda stresli-kaygılı olabilecekleri
göz önünde bulundurularak çalıĢma grubuna dahil edilmemiĢtir. Deneklerin seçimi 2005–2006
öğretim yılında 10.sınıflarda okumakta olan öğrenciler arasından yapılmıĢtır. Toplam 17
Ģubeden 12‘sine rastgele girilmek suretiyle o hafta derste olan 411 öğrenciye Durumluk-Sürekli
Öfke Ġfade Tarz Ölçeği uygulanmıĢtır. Öğrencilere ölçeklerin bilimsel bir çalıĢma amacıyla
uygulandığı, yanıtların veri olarak kullanılacağı ve sonuçların kendilerine açıklanacağı
belirtilerek gönüllü olan öğrencilerin uygulamaya katılması teĢvik edilmiĢtir. AraĢtırmaya
katılan deneklerin yaĢları 15-16‘dır. 411 öğrencinin kağıtları incelenerek 3 ve fazlası soruyu
boĢ bırakan öğrencilerin kağıtları elenmiĢ ve kalan 399 kiĢinin kağıdı veri olarak kullanılmıĢtır.
Bu ölçeklerin değerlendirilmesi sonucunda, grubun aritmetik ortalaması ve standart sapması
hesaplanmıĢ ve aritmetik ortalamanın üzerinde puanlar alarak öfke düzeyi yüksek olduğu
saptanan öğrencilerden 30 kiĢi seçilmiĢtir; bunlardan 15 kiĢi deney, 15 kiĢi kontrol grubuna
atanmıĢtır. Ön uygulamadan elde edilen sonuçlar Tablo 1‘de verilmiĢtir.
Tablo 1: SÖÖTÖ’den Elde Edilen Puanların Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma
Değerleri
Alt Ölçekler N X Ss
Sürekli Öfke 399 23.35 6.035
Öfke Ġçe 399 16.28 4.139
Öfke DıĢa 399 16.94 4.696
Öfke
Kontrol
399 20.61 5.180
N=399; Kız =205, Erkek=194
Deneklerin seçimi araĢtırma grubuna katılan öğrencilerin ölçekten aldıkları puanlara
göre yapılmıĢtır. Yüzdelik değerin kesme noktası olarak 90 temel alınarak çalıĢma grubu
belirlenmiĢtir.
44
3.4. Veri Toplama Araçları
AraĢtırmada bağımlı değiĢken olan öğrencilerin öfke düzeylerini ölçmek için veri
toplama aracı olarak Spielberger ve arkadaĢları (1988) tarafından Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade
Ölçekleri (Trait Anger and Expression Scales) adı altında geliĢtirilen Durumluk-Sürekli Öfke
Ġfadesi Ölçeği kullanılmıĢtır.
3.5. Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği
Durumluk Sürekli Öfke Ġfadesi Ölçeği iki aĢamada geliĢtirilmiĢtir. Ġlk aĢamada 20
maddelik Durumluk Sürekli Öfke Ölçeği, Spielberger ve arkadaĢları tarafından 1980 ile 1983
yılları arasında yapılan çalıĢmalar sonucu oluĢturulmuĢtur. 30 maddelik ilk ölçek formu 146
üniversite öğrencisi ile 270 askere uygulanmıĢ, en uygun geçerli ve yüksek iç tutarlılığı olan
maddeler (20) madde seçilmiĢtir. Dörtlü likert tekniğiyle değerlendirilen 20 maddenin 10 tanesi
durumluk öfkeyi, 10 tanesi de sürekli öfkeyi ölçmeye yönelik olarak hazırlanmıĢtır. Ölçeğin
geliĢtirilmesindeki ikinci aĢamada, öfkenin ifade edilme tarzının da önemli olduğu göz önünde
bulundurularak, ―bastırılmıĢ, içe yönelik ve dıĢa yönelik‖ öfke ifadelerini ölçmeyi amaçlayan
24 maddelik bir ölçek eklenmiĢtir (SavaĢır ve ġahin, 1997).
3.6. Puanlama
Sürekli Öfke Ölçeği‘nin yönergesinde kiĢinin genelde kendisini nasıl hissettiği; öfke
tarz ölçeğinde ise genelde ne kadar sıklıkla sözü edilen Ģekilde davrandığını belirtmesi
istenmektedir. Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‘nde maddeler rastgele bir dağılıma göre
sıralanmıĢlardır. Bu dağılım ölçeğin Ġngilizce orijinaline göre yapılmıĢtır. Ölçekte
―öfkelendiğimde ya da kızdığımda‖ ortak cümlesi her üç maddede bir tekrarlanmaktadır.
Ölçeğin ilk 10 maddesi Sürekli Öfke düzeyini ölçen maddeleri içermektedir. Geriye kalan 24
madde ise Öfke Ġfade Tarzı ile ilgilidir. Bu maddelerin 8 tanesi öfkeyi dıĢa vurma, 8 tanesi
öfkeyi içte tutma, 8 tanesi de öfkeyi kontrol etme ile ilgilidir (Özer, 1994).
Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‘nde her madde olumlu ifade edilmektedir.
Maddeler öfkenin yokluğundan değil, varlığından hareket ederek ölçüm yapar (Özer, 1994).
Bireyden kendisi için uygun gelen ifadeleri, ―Sizi ne kadar tanımlıyor?‖ sorusuna yanıt olacak
Ģekilde ―Hiç‖, ―Biraz‖, ―Oldukça‖ ve ―Tümüyle‖ seçeneklerinden birini iĢaretlemesi istenir.
―Hiç tanımlamıyor‖ yanıtından (1), ―Biraz tanımlıyor‖ yanıtından (2), ―Oldukça tanımlıyor‖
yanıtından (3) ve ―Tümüyle tanımlıyor‖ yanıtından (4) puan elde edilir. Ölçekteki ilk 10
madde, Sürekli Öfke alt ölçeğinin maddeleridir. Öfke Tarz Ölçeği‘nin Öfke Ġçe alt ölçeği puanı,
45
13, 15, 16, 20, 23, 26, 27 ve 31 no‘lu maddelerin puanlarının toplanmasıyla; Öfke DıĢa alt
ölçeği puanı, 12, 17, 19, 22, 24, 29, 32 ve 33 no‘lu maddelerin puanlarının toplanmasıyla; Öfke
Kontrol alt ölçeğinin puanları ise, 11, 14, 18, 21, 25, 28, 30 ve 34 no‘lu maddelerin puanlarının
toplanmasıyla elde edilir. Sürekli Öfke Ölçeği‘nden alınan yüksek puanlar, öfke düzeyinin
yüksek olduğunu; Kontrol Öfke Ölçeği‘nden alınan yüksek puanlar, öfkenin kontrol
edilebildiğini; Öfke DıĢa Ölçeği‘nden alınan yüksek puanlar, öfkenin kolayca ifade ediliyor
olduğunu ve Öfke Ġçe Ölçeği‘nden alınan yüksek puanlar ise öfkenin bastırılmıĢ olduğunu
göstermektedir (SavaĢır ve ġahin, 1997).
3.7. Ölçeğin Çevirisi
SL-Öfke ve Öfke Tarz ölçeklerinin Türkçeye çevrilme çalıĢması iki aĢamada
gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġlk aĢamada, ölçek maddeleri, doktora derecesi olan, Türkçe ve Ġngilizce
dillerine eĢ değerde hâkim beĢ psikologa verilmiĢtir. Her birinden, ölçek maddelerini, içeriği en
iyi yansıtacak Ģekilde Türkçeye çevirmeleri istenmiĢtir. BeĢ kiĢiden oluĢan bu ―hakem
grubunun, her bir madde üzerinde sergiledikleri benzerlikler ve farklılıklar incelendikten sonra,
her bir maddenin Ġngilizce orijinalinin altına hakemlerden elde edilen seçenekler sıralanmıĢtır.
Herhangi bir hakemin çevirisi, diğer herhangi bir hakemin çevirisine tıpatıp uygun olmadığı
takdirde incelemeye alınarak katı bir standart uygulanmıĢtır. Bu Ģekilde oluĢturulan ölçekler,
ikinci aĢamada, yine her iki dile hâkim 25 kiĢilik baĢka bir gruba verilmiĢtir. Grup üyelerinin
her birinden Ġngilizce maddeyi okumaları ve Türkçeye çeviri seçenekleri arasında, anlamı en iyi
Ģekilde yansıtanı iĢaretlemeleri istenmiĢtir. Çeviri seçenekleri arasında çoğunluk tarafından
iĢaretlenen seçenekler söz konusu madde için Türkçe seçenek olarak kabul edilmiĢtir (SavaĢır
ve ġahin, 1997).
3.8. Güvenirlik ÇalıĢmaları
Ġç Tutarlık: Tüm grup verileri üzerinden elde edilen Cronbach Alfa değerleri ayrı ayrı
hesaplanmıĢtır. Bunlar: ―Sürekli Öfke‖ boyutu için .79; ―Kontrol Altına AlınmıĢ Öfke‖ boyutu
için .84; ―DıĢa VurulmuĢ Öfke‖ boyutu için .78 ve ―BastırılmıĢ Öfke‖ boyutu için ise .62 olarak
bulunmuĢtur (SavaĢır ve ġahin, 1997).
Kısaç (1997) tarafından, testin tekrarı yöntemine göre yapılan güvenirlik
çalıĢmalarında, araç dört hafta arayla aynı örneklem grubuna iki defa uygulanmıĢtır. Her iki
uygulamadan elde edilen sonuçlar arasındaki iliĢkinin derecesi Pearson Korelasyon yöntemine
göre analiz edilmiĢtir. Yapılan istatistiksel analiz sonucunda güvenirlik için elde edilen
46
korelasyon katsayıları; sürekli öfke alt ölçeği için .72, öfke içe alt ölçeği için .76, öfke dıĢa alt
ölçeği için .72 ve öfke kontrol alt ölçeği için .76 bulunmuĢtur.
Akgül (2000) tarafından, test-tekrar test yöntemine göre yapılan güvenirlik
çalıĢmalarında, Bolu ili Merkez ilçesine bağlı ilköğretim okulları II. kademesinde okuyan 30
öğrenciye araç üç hafta arayla iki kez uygulanmıĢtır. Her iki uygulamadan elde edilen sonuçlar
arasındaki iliĢkinin derecesi Pearson Korelasyon yöntemine göre analiz edilmiĢtir. Pearson-
Momentler Çarpımı Korelasyon katsayıları; sürekli öfke için r =.88, öfke içe r =.81, öfke dıĢa
için r =.84 ve öfke kontrol için r =.81 olarak bulunmuĢtur.
3.8.1. Bu ÇalıĢma Kapsamında Yapılan Güvenirlik ÇalıĢmaları
AraĢtırmacı tarafından Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği‘nin güvenirlik düzeyini
belirlemek amacıyla, test-tekrar test yöntemi uygulanmıĢtır. Test Antakya Necmi Asfuroğlu
Anadolu Lisesi‘nde okula devam eden 244 öğrenciye üç hafta arayla iki kez uygulanmıĢtır. Her
iki uygulamadan elde edilen sonuçlar arasındaki iliĢkinin derecesi Pearson Korelasyon
yöntemine göre analiz edilmiĢtir. Pearson-Momentler Çarpımı katsayıları ―Sürekli Öfke‖
boyutu için .79, ―Öfke Ġçe‖ boyutu için .65, ―Öfke DıĢa‖ boyutu için .75, ―Öfke Kontrol‖
boyutu için .65 olarak hesaplanmıĢtır. Yine araĢtırmacı tarafından Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz
Ölçeği iç tutarlık katsayısı hesaplanmıĢtır. Alfa değerleri (cronbach alfa) ―Sürekli Öfke‖ boyutu
için .88, ―Öfke Ġçe‖ boyutu için .78, ―Öfke DıĢa‖ boyutu için .86, ―Öfke Kontrol‖ boyutu için
.79 olarak hesaplanmıĢtır.
Ġstatistiksel verilerden elde edilen bu sonuçlar doğrultusunda SÖÖTÖ‘nün güvenilir
düzeyde bir ölçme aracı olduğu söylenebilir.
3.9. Geçerlik ÇalıĢmaları
Ölçüt Bağıntılı Geçerlik: Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçekleri‘nin, Sürekli Kaygı, Depresif
Sıfatlar Listesi ve Öfke Envanteri ile korelasyonlarına bakılmıĢ, elde edilen korelasyonlar .01
ve .001 düzeylerinde anlamlı bulunmuĢtur. Ayrıca Sürekli Öfke ve Öfke DıĢavurum Ölçeği
arasında beklendiği yönde ters ve yüksek bir korelasyon saptanmıĢtır (SavaĢır ve ġahin, 1997).
Ayrıca Yılmaz (2004) tarafından ölçeğin ölçüt geçerliği çalıĢmasında 84 kiĢiden oluĢan 8. ve 9.
sınıf öğrencilerine SÖÖTÖ ile Saldırganlık Ölçeği uygulanmıĢtır. Elde edilen korelasyon .58
olarak saptanmıĢtır. Bu bulgu, saldırganlık ve öfke arasındaki kavramsal iliĢki düĢünüldüğünde,
ölçeğin kavram geçerliğine kanıt olarak bulunmuĢtur.
47
Yapı Geçerliği: Veriler Varimax tekniği ile 3‘lü faktör analizine tabii tutularak, ölçeklerin
faktör yapıları incelenmiĢtir. Öfke Tarz Ölçeği‘nin faktör yapısının orijinal ölçeğin faktör
yapısını yansıttığı gözlenmiĢtir. 1. faktör 8 maddelik ―Öfke Kontrol ‖; 2. faktör 8 maddelik
―DıĢa vurulmuĢ Öfke‖ ve 3. faktör 8 maddelik ―BastırılmıĢ Öfke‖ boyutunda oluĢmuĢtur. Yapı
geçerliğini sınayan bir diğer çalıĢmada araĢtırmaya katılan denek grupları arasındaki farklılık
tek yönlü varyans analizi ile araĢtırılmıĢtır. Tüm alt testlerde görülen farklılıklar p<.001
düzeyinde anlamlı bulunmuĢtur. Sürekli öfke ve Öfke Tarz Ölçeklerinin, tansiyon hastalarını
kontrol grubundan oldukça net bir Ģekilde ayırt ettiği saptanmıĢtır (SavaĢır ve ġahin, 1997).
Özer (1994) tarafından, SL-Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı ölçeklerinin yapı ve kriter
geçerliğini incelemek üzere üniversite, lise son, hemĢirelik meslek lisesi öğrencilerine,
yöneticilerine ve psikolojik danıĢma için baĢvurmuĢ nörotik gruba uygulanmıĢtır. Bu çalıĢma
sonrasında Öfke-Tarz ölçeğinde üç maddenin üzerinde değiĢiklik yapılmıĢtır (13, 27,
31.maddeler).
Bu düzeltmelerden sonra 81 hipertansiyon hastasını kapsayan bir çalıĢmada Özer
tarafından (1994), öfke ölçeklerinin kavram geçerliği araĢtırılmıĢtır. Öfke ifadesi ölçeğinin
Özer (1994) tarafından yapılan faktör analizi sonuçlarının, orijinal ölçekte varsayılan yapı ile
oldukça tutarlı olduğu saptanmıĢtır.
Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarz Ölçeği‘nin benzer ölçekler geçerliğini incelemek
amacıyla Depresif Sıfatlar Listesi (DSL), Öfke Envanteri (ÖE) ve Sürekli Kaygı Envanteri (SL-
Kaygı) ile birlikte üniversite, lise son öğrencilerine, yöneticilere, hemĢirelik meslek lisesi
öğrencilerine, yöneticilerine ve psikolojik danıĢma için baĢvurmuĢ nörotik gruba uygulanmıĢtır.
Bu araĢtırmada Sürekli Öfke Ölçeği‘nin benzer ölçekler geçerliği katsayısı DSL ile r =.33, SL-
Kaygı ile r =.40 ve OE ile r =.53 olduğu bulunmuĢtur. Spielberger ve arkadaĢlarının (1988)
bulgularına paralel olarak Sürekli Öfke ve Öfkeyi DıĢa Vurma ölçeklerinin korelasyonu
oldukça yüksek çıkmıĢtır. Bu iki ölçeğin Öfkeyi Kontrol Etme Ölçeği puanları ile
oluĢturdukları ters ve yüksek korelasyonlar beklenen doğrultudadır. Öfkeyi Ġçte Tutma Ölçeği‘
nin SL-Kaygı, DSL ve ÖE ile benzer ölçekler geçerlik katsayısı sırasıyla .35, .39 ve .31
bulunmuĢtur (Özer, 1994).
48
3.9.1. Bu ÇalıĢma Kapsamında Yapılan Geçerlik ÇalıĢmaları
SÖÖTÖ‘nün yapı geçerliği için SÖÖTÖ ve Rosenberg Benlik Saygısı Envanteri
uygulanmıĢtır.
Çuhadaroğlu (1986) tarafından Türkçe‘ye uyarlanan ölçek 63 maddeden ve 12 alt
ölçekten oluĢmaktadır. Alt ölçekler, 1) Benlik Saygısı, 2) Kendilik kavramının sürekliliği, 3)
Ġnsanlara güvenme, 4) EleĢtiriye duyarlılık, 5) Depresif duygulanım, 6) Hayalperestlik, 7)
Psikosomatik belirtiler, 8) KiĢilerarası iliĢkilerde tehdit hissetme, 9) TartıĢmalara katılabilme
derecesi, 10) Ana-baba iliĢkisi, 11) Babayla iliĢki, 12) PsiĢik izolasyon (Çuhadaroğlu, 1986).
Çuhadaroğlu (1987) tarafından ölçeğin yapı geçerliği çalıĢması yapılmıĢtır. Ölçeğin
nörotik, psikotik ve psikiyatrik tanı almamıĢ kontrol grubu olmak üzere üç gruba uygulanması
sonucunda bu gruplardaki ergenlerin ölçekten elde ettikleri puanlar arasındaki fark ―t‖ testi ile
sınanmıĢtır. Her grubun ölçekten elde ettikleri puanların ortalamaları karĢılaĢtırıldığında,
psikotik gruptaki kızların benlik saygısının nörotik gruptakilere göre daha düĢük olduğu
görülmüĢtür. Her iki hasta grubu kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında, hastalarda benlik
saygısının daha düĢük olduğu saptanmıĢtır.
Benlik saygısı derecelerinin (yüksek, orta ve düĢük) gruplara göre dağılımı
incelendiğinde psikotiklerde orta ve düĢük benlik saygısı oranlarının eĢit olduğu; nörotiklerde
orta derecede benlik saygısı olanların çoğunluğu oluĢturduğu; kontrol grubunun ise benlik
saygısının yüksek olduğu görülmüĢtür. Uygulanan ki-kare testi sonucu benlik saygısı
dağılımının hasta ve kontrol grubu arasında anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği belirlenmiĢtir
(Çuhadaroğlu, 1987).
Bu araĢtırmada araĢtırmacı tarafından Sürekli Öfke ve Öfke Tarz Ölçeği‘nin yapı
geçerliği için Antakya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Adana Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu‘nda bakımları devlet tarafından üstlenilmiĢ olup
öğrenimini lise düzeyinde sürdüren 51 kiĢiye SÖÖTÖ ve RSBE uygulanmıĢtır. Aynı Ģekilde bu
ölçekler, Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi ve Adana Ramazan Atıl Lisesi‘nde
öğrenimini sürdüren, -lisede kaçıncı sınıfta okudukları, yaĢ ve cinsiyet açısından eĢitlenerek- 51
öğrenciye uygulanmıĢtır.
49
Antakya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Antakya Necmi Asfuroğlu
Anadolu Lisesi‘ndeki bu uygulamalar sonrasında SÖÖTÖ ile RSBE arasındaki korelasyon
değerlerini gösteren bulgular Tablo 2‘de gösterilmektedir.
Tablo 2: Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi Öğrencilerinin Sürekli Öfke ve Öfke
Tarz Ġfade Ölçeği ile RSBE Arasındaki Korelasyonları
N Sürekli Öfke Öfke Ġçe Öfke DıĢa Öfke Kontrol
RSBE 25 -.163 .076 -.130 .391
Tablo 2‘de görüldüğü gibi Sürekli Öfke toplam puanları ile RSBE toplam puanları
arasındaki korelasyon (r =-.163; P=.483) negatif yönde bulunmuĢtur. Öfke Ġçe toplam puanları
ile RSBE toplam puanları arasında korelasyon (r =.076; P=.716) olarak bulunmuĢtur. Öfke DıĢa
toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.130; P=.536) negatif
yönde bulunurken, Öfke Kontrol toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki
korelasyon (r =.391; P=.053) Ģeklinde bulunmuĢtur.
Antakya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki bu uygulamalar sonrasında
SÖÖTÖ ile RSBE arasındaki korelasyon değerlerini gösteren bulgular Tablo 3‘te
gösterilmektedir.
Tablo 3: Antakya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki Öğrencilerin
SÖÖTÖ ile RSBE Arasındaki Korelasyonları
N Sürekli Öfke Öfke Ġçe Öfke DıĢa Öfke Kontrol
RSBE 25 .015 -.406 -.044 -.222
Tablo 3‘te görüldüğü gibi Sürekli Öfke toplam puanları ile RSBE toplam puanları
arasında korelasyon (r =.015; P=.944) olarak bulunmuĢtur. Öfke Ġçe toplam puanları ile RSBE
toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.406; P=.044) negatif yönde anlamlı bulunmuĢtur.
Öfke DıĢa toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.044; P=.835)
negatif yönde bulunmuĢtur. Öfke Kontrol toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki
korelasyon (r =-.222; P=.285) negatif yönde bulunmuĢtur.
50
Adana Ramazan Atıl Lisesi‘ndeki bu uygulamalar sonrasında SÖÖTÖ ile RSBE
arasındaki korelasyon değerlerini gösteren bulgular Tablo 4‘te gösterilmektedir.
Tablo 4: Adana Ramazan Atıl Lisesi Öğrencilerinin SÖÖTÖ ile RSBE Arasındaki
Korelasyonları
N Sürekli Öfke Öfke Ġçe Öfke DıĢa Öfke Kontrol
RSBE 26 -.344 -.089 -.381 .342
Tablo 4‘te görüldüğü gibi Sürekli Öfke toplam puanları ile RSBE toplam puanları
arasındaki korelasyon (r =-.344; P=.086) negatif yönde bulunmuĢtur. Öfke Ġçe toplam puanları
ile RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.089; P=.664) negatif yönde bulunmuĢtur.
Öfke DıĢa toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.381; P=.055)
negatif yönde bulunmuĢtur. Öfke Kontrol toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki
korelasyon (r =.342; P=.087) Ģeklinde bulunmuĢtur.
Adana Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki bu uygulamalar sonrasında
SÖÖTÖ ile RSBE arasındaki korelasyon değerlerini gösteren bulgular Tablo 5‘te
gösterilmektedir.
Tablo 5: Adana Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki Öğrencilerin
SÖÖTÖ ile RSBE Arasındaki Korelasyonları
N Sürekli Öfke Öfke Ġçe Öfke DıĢa Öfke Kontrol
RSBE 26 .004 -.120 .062 .241
Tablo 5‘te görüldüğü gibi Sürekli Öfke toplam puanları ile RSBE toplam puanları
arasındaki korelasyon (r =.004; P=.985) olarak bulunmuĢtur. Öfke Ġçe toplam puanları ile
RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =-.120; P=.559) negatif yönde bulunmuĢtur.
Öfke DıĢa toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki korelasyon (r =.062; P=.763)
olarak bulunmuĢtur. Öfke Kontrol toplam puanları ile RSBE toplam puanları arasındaki
korelasyon (r =.241; P=.235) Ģeklinde bulunmuĢtur.
51
Yapılan analizler sonucunda görüldüğü gibi öfke ile benlik saygısı arasındaki iliĢki
negatif yönde bulunmuĢtur. Negatif yöndeki bu iliĢki sadece sosyal hizmetler ve çocuk
esirgeme kurumu bünyesindeki öğrenciler için değil, aynı zamanda genel lisedeki öğrenciler
için de geçerli bulunmuĢtur. SÖÖTÖ ve RSBE arasında ters yönde düĢük düzeyde iliĢkiler
görülmesine rağmen p<.005 değerine bakıldığında anlamlı bir iliĢkiye rastlanmamıĢtır.
Verilere dayanarak bu iki ölçeğin birbirinden farklı yapıları ölçtüğü ve bunun yapı geçerliğine
iliĢkin bir kanıt olarak gösterilemeyeceği söylenebilir.
3.10. Verilerin Toplanması
Veri toplama aĢamasında araĢtırmacı Antakya Necmi Asfuroğlu Anadolu Lisesi‘nde
onuncu sınıflara rastgele girerek sınıfta bulunan öğrencilere araĢtırmanın amacı ve ölçeği nasıl
yanıtlayacaklarına dair bilgi vermiĢtir. Deneklerin belirlenmesi için Sürekli Öfke ve Öfke Tarz
Ölçeği uygulanmıĢtır. Ölçeği uygulama süresi ortalama 20 dakika sürmüĢtür. Toplanan bu
veriler ön test verileri olarak kullanılmıĢtır. Deney ve kontrol grupları için saptanan
öğrencilerin yaĢ, anne-babanın sağ olup olmadığı, anne-babanın birlikte olup olmadığı ve
ailenin geliri ile ilgili bilgilere sınıf öğretmenlerinin hazırlamıĢ olduğu öğrenci bilgi dosyası
aracılığıyla ulaĢılmıĢ ve eĢleĢtirilmiĢtir. Son test verileri deney grubunda son oturum bittikten
sonra elde edilmiĢ ve 14 kiĢiden toplanmıĢtır. Kontrol grubu verileri ise deneysel çalıĢma
tamamlandıktan sonraki 2 gün içerisinde 15 deneğe ulaĢılarak elde edilmiĢtir. Deneysel
çalıĢmada kazandırılan becerilerin kalıcı olup olmadığını değerlendirmek için iki kez yapılan
izleme çalıĢmasında SÖÖTÖ uygulanmıĢ; birinci uygulama deneysel çalıĢma bittikten 2,5 ay
sonra, ikinci uygulama ise 6 ay sonra tekrar edilmiĢtir.
3.11. Öfke Kontrol Eğitimi Programı
Bu bölümde öfke kontrol eğitimi programının hazırlanması, programın genel amacı, alt
amaçlar ve içeriğine yer verilmektedir.
3.11.1. Programın Amacı
Hazırlanan Programın amacı, yaĢantısal grup ortamında lise II. sınıf öğrencilerinin öfke
kontrol becerilerini geliĢtirmelerini sağlamaktır.
3.11.2. Programın Hazırlanması
Duygularla ilgili kaynaklar ve de özellikle öfke ile ilgili hazırlanmıĢ tezler ve
araĢtırmalar tarandıktan sonra Sharon Tennese‘nin 2003 yılında hazırlamıĢ olduğu doktora tezi
Türkçeye çevrilerek öfke kontrol becerilerini geliĢtirmeye yönelik program saptanmıĢtır. Her
52
konuda verilecek bilgiler belirlenmiĢ, uygulama sırasında üyelere yaptırılacak alıĢtırmalar
oluĢturularak amaç saptanmıĢ ve her oturumdan sonra verilecek ev ödevleri tespit edilmiĢtir.
Her oturumun amacı ve üyelerin kazanması beklenen hedef davranıĢlar belirlenerek program
hazırlanmıĢtır. Hazırlanan bu program lise II. sınıfta okuyan gönüllü 5 kız ve 9 erkek olmak
üzere toplam 14 öğrenciden oluĢan bir gruba 10 hafta süreyle uygulanmıĢtır.
3.11.3. Öfke Kontrolü Eğitimi Programının Her Bir Oturumuna ĠliĢkin Amaç, Hedef ve
Ġçeriği
Genel Amaç: Uygulanan eğitim programının amacı, yaĢantısal grup ortamında lise II. sınıf
öğrencilerinin öfke kontrolü becerilerini geliĢtirmektir.
Hedefler: Üyeler bu eğitim programı sonucunda,
1. Öfkenin kaynaklarının neler olduğunu kavrarlar.
2. Öğrenciler öfke tepkisine neden olacak durumsal, fiziksel, biliĢsel ipuçlarını fark ederler ve
öfke uyandıran durumlarda kendi tipik davranıĢ örüntülerini belirlerler.
3. Uygun olan ve olmayan öfke tepkilerini ayırt ederler ve uygun tepkilerin olumlu sonuçlara
götüreceğini kavrarlar.
4. Öfke duygusunu azaltma aracı olarak baĢa çıkma ifadeleri ve biliĢsel yeniden yapılandırma
tekniklerini öğrenirler.
5. Kendi duygu, davranıĢ ve düĢünceleri için kiĢisel sorumluluk almayı öğrenirler.
6. GevĢeme becerilerinin anlamını bilirler.
Uygulanan öfke kontrolü becerileri eğitimi programının her bir oturumuna iliĢkin amaç,
hedef davranıĢlar ve içerik aĢağıda belirtilmektedir.
Birinci Oturum:
Amaç: Grup üyeleri ve liderin birbirleriyle tanıĢmalarını sağlamak, grubun amaçları ve grup
surecinin iĢleyiĢi, grup kurallarının belirlenmesi ve üyelerden beklenenlerin paylaĢılması
Hedefler: Üyeler,
1. Grup çalıĢması ve süreci hakkında genel bir bilgi sahibi olurlar.
2. Kendilerine iliĢkin oluĢturdukları amaçlar ile grubun amaçlarını değerlendirirler.
53
3. Birbirlerini isim ve genel özellikleri bakımından tanırlar.
4. Grup kurallarını öğrenir ve grupta nelere dikkat edileceği ile ilgili bilgi sahibi olurlar.
5. Birbirleriyle yakınlaĢmaya ve bağlılık geliĢtirmeye baĢlarlar.
Ġçerik: Grubun amacı ve iĢleyiĢi, grup kuralları
Ġkinci Oturum:
Amaç: Duyguları tanıyıp sınıflandırmak, öfke kaynaklarının farkına varmak
Hedef: Üyeler,
1. Duyguları tanımlayıp sınıflandırabilirler.
2. Duyguların fiziksel, davranıĢsal ve biliĢsel boyutunun farkına varırlar.
3. Öfke kaynaklarının farkına varırlar.
4. A-B-C-D-E modelini genel hatlarıyla bilirler.
Ġçerik: Duyguları tanımak, öfke kaynaklarının farkına varmak
Üçüncü Oturum:
Amaç: Duyguların fiziksel, biliĢsel ve davranıĢsal boyutlarını kavramak, Ben-dili ve sen-dili
hakkında bilgi sahibi olmak, öfkenin yol açabileceği sonuçları öğrenmek
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Duyguların fiziksel, davranıĢsal ve biliĢsel boyutunun farkına varırlar.
3. Öfke duygusunun fiziksel, davranıĢsal ve biliĢsel boyutunun farkına varırlar.
4. Ben-dili ve sen-dili hakkında bilgi sahibi olurlar.
5. Öfke duygusunun yol açabileceği sonuçları ―domino etkisi‖ aracılığıyla öğrenirler.
Ġçerik: Duyguların tanınıp sınıflandırılması, ben-dili ve sen-dili, öfkenin sonuçları
54
Dördüncü Oturum:
Amaç: AlıĢkanlıkların, inançların, düĢüncelerin ve yaĢam tarzının duygular üzerindeki etkisini
kavramak, öfkenin bazı duyguları gizlediğinin farkına varmak
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. AlıĢkanlıkların, inançların ve yaĢam tarzının duygular üzerindeki etkisini öğrenirler.
3. Öfkenin bazı duygularımızı nasıl maskelediğinin farkına varırlar.
Ġçerik: Duyguların kökeni, öfkenin bir maske olarak kullanılması
BeĢinci Oturum:
Amaç: AlıĢkanlıkların, inançların ve yaĢam tarzının duygular üzerindeki etkisinin farkına
varmak, öfkenin ifade tarzının kökeni hakkında bilgi sahibi olmak, aynı olayların insanlarda
farklı tepkilere yol açabileceğini öğrenmek, olumsuz duygularla baĢa çıkma stratejileri
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. AlıĢkanlıkların, inançların ve yaĢam tarzının duygular üzerindeki etkisinin farkına varıp
kavrarlar.
3. Öfke duygusunu ifade tarzının kökeni ile ilgili farkındalık kazanırlar.
4. AlıĢkanlıklar, inançlar, yaĢam koĢulları ve düĢünme tarzlarındaki farklılığın genelde
duygular, özelde öfke ve öfke ifade tarzında da farklılıklara yol açabileceğini kavrarlar.
5. BaĢkalarının olumlu-olumsuz duygularının kiĢilerarası iliĢkilerini nasıl etkilediğinin ve
duygularını nasıl yönlendirdiğinin farkına varırlar.
6. Bu duygularla kiĢisel olarak baĢa çıkma stratejileri geliĢtirirler.
Ġçerik: Duyguların kökeni, öfkenin kökeni duygulardaki farklılıklar, olumsuz duygularla baĢa
çıkma
55
Altıncı Oturum:
Amaç: Öfke ile baĢa çıkma stratejileri geliĢtirmek, empati hakkında bilgi sahibi olmak,
kendileriyle ilgili olumsuz duyguların farkına varmak, duygularının sorumluluğunu taĢımalarını
sağlamak
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Öfkeyle ilgili baĢa çıkma stratejilerini kavrarlar.
3. Empatinin ne olduğu hakkında bilgi sahibi olurlar ve günlük yaĢamlarında bu bilgiyi
kullanabilirler.
4. Kendileriyle ilgili olumsuz duyguların farkına varırlar.
5. Duygularının sorumluluğunu taĢırlar.
Ġçerik: BaĢa çıkma stratejileri, empati, kendileriyle ilgili olumsuz duygular, sorumluluk
Yedinci Oturum:
Amaç: Benlik saygısı hakkında bilgi sahibi olmak, benlik saygısının geliĢtirilmesi ve saldırılar
karĢısında baĢa çıkma
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Benlik saygısı hakkında bilgi edinirler.
3. Benlik saygısını A-B-C-D-E modeli aracılığıyla ele alıp öğrenirler.
4. Benlik saygısına yönelik saldırılarda baĢa çıkma yöntemlerini bilirler.
Ġçerik: Benlik saygısı
Sekizinci Oturum:
Amaç: Empati kurmanın önemini kavramak, empati kurma becerilerini geliĢtirmek
56
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Empati kurmanın kiĢilerarası iliĢkilerdeki öneminin farkına varırlar.
3. Empati kurma becerilerini geliĢtirmeyle ilgili perspektif sahibi olurlar.
Ġçerik: Empati
Dokuzuncu Oturum:
Amaç: Öfkeyi Ģimdi ve burada yaĢayarak kavrama, öfkeyle baĢa çıkma stratejilerini kavramak,
öfkeyi uygun Ģekilde ifade etmek
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Öfke duygusunun kiĢilere neler ifade ettiğini Ģimdi ve burada yaĢatarak kavratmak.
3. Öfkeyle baĢa çıkma stratejilerini bilirler.
4. Öfkeyi uygun Ģekilde ifade etmeyi kavrarlar.
Ġçerik: Öfkeyle baĢa çıkma, uygun Ģekilde dile getirme
Onuncu Oturum:
Amaç: Üyelerin grup yaĢantısındaki kazanımlarını ve eğitim programının ihtiyaçlarına cevap
verip vermediğine iliĢkin duygu ve düĢüncelerini paylaĢmalarını sağlamak, grup lideri ve
üyelerin birbirleriyle vedalaĢmasını sağlamak.
Hedef: Üyeler,
1. A-B-C-D-E modelini bilirler.
2. Katıldıkları öfke kontrolü becerileri eğitimiyle ilgili yaĢantılarını değerlendirirler.
3. Grup yaĢantısını gözden geçirirler.
4. Öfke kontrolü becerileri ile ilgili eğitim programı ve sürece iliĢkin yaĢadıklarını
değerlendirirler.
57
5. Grup yaĢantısında kazandıklarını günlük yaĢamda nasıl kullandıkları veya kullanacakları ile
ilgili düĢüncelerini ifade ederler.
6. Grup lideri ve üyeler birbirlerine grup yaĢantıları ve duygularına iliĢkin geribildirim verirler.
7. Grup üyeleri birbirine veda ederler.
Ġçerik: Programın ve yaĢanılanların üyeler ve lider tarafından değerlendirilmesi.
3.11.4. Uygulama
2005–2006 öğretim yılı bahar yarıyılında 10 hafta süreyle, hazırlanan eğitim programı
deney grubuna uygulanmıĢtır. Bu süre içerisinde kontrol grubuyla hiç bir çalıĢma
yapılmamıĢtır. Deneysel çalıĢmanın baĢlangıcında 15 olan denek sayısı deneysel çalıĢmanın
bitiminde 14‘e düĢmüĢtür. Bir denek üç oturumdan sonra sebep göstermeden grup çalıĢmasına
son vermiĢtir. Ġzleme çalıĢmasında ise 12 denekten veri toplanmıĢtır.
Deney grubuna uygulanan olan eğitim programında, ağırlıklı olarak BiliĢsel-DavranıĢçı
YaklaĢım ile Akılcı Duygusal DavranıĢçı YaklaĢım ve teknikleri kullanılmıĢtır. Bu yaklaĢımlar
bireyi duygusal ve biliĢsel bütünlüğü içerisinde ele almaktadır. Bu iki yaklaĢım da kökeninde
bireyin öznel bakıĢ açısını değiĢtirmeyi amaçlamaktadır. Eğitim programı grup üyelerine
mantıksız düĢünceleri kilit noktada durdurup sorunu tanımlamayı öğretme Ģeklinde olmuĢtur.
Bu da A, B, C formu çerçevesinde yapılmıĢtır. Daha sonra D ve E için öneriler alınarak
gelecekte yaĢanabilecek benzer durumlar için akıl yürütme yapmayı öğrenmeleri sağlanmıĢtır.
Böylelikle öfkeyi azaltma yolları daha sonraki yaĢantılar için genellenebilir ve sürdürülebilir
hale getirilmeye çalıĢılmıĢtır. Bunun için öfke kontrolü eğitimi süresince grup rehberliği
etkinlikleri, bilgi verme, kendi kendini gözleme, soru-cevap, rol oynama, davranıĢın prova
edilmesi, geribildirim, pekiĢtirme, problem çözme alıĢtırmaları, egzersiz (yaĢayarak fark etme),
imgelem, destekleme, gevĢeme, ev ödevleri alıĢtırmaları yapılmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda
genel olarak duyguların ve özel olarak öfke duygusunun, öfke duygusuna yol açan akılcı
olmayan düĢünceler yerine alternatif akılcı düĢünceler konulmasının, öfkenin yapıcı ve sağlıklı
bir Ģekilde ifade edilmesinin öğretilmesi amaçlanmıĢtır. Haftada bir kez yapılan oturumların
süreleri 50 dakika ile 70 dakika arasında değiĢmiĢtir. Her bir oturuma ve sürece ait detaylı rapor
ayrıntılı bir biçimde Ek-1‘de verilmiĢtir.
58
3.12. Verilerin Analizi
Deney ve kontrol grubundan deney öncesi ve sonrasında toplanan veriler ile geçerlik ve
güvenirlik için toplanan veriler SPSS-Windows 11.5 istatistik paket programıyla
çözümlenmiĢtir.
Ölçeğin güvenirlik çalıĢmasında test-tekrar test yöntemi kullanılarak 244 kiĢi üzerinden
analiz yapılmıĢtır. Geçerlik çalıĢmasında ise farklı ölçekler geçerliği için toplam 102 kiĢi
üzerinden analiz yapılmıĢtır.
Deney grubunda bulunan bir denek sebep göstermeden oturumlara son verdiği için
veriler çözümlenirken 14 deney ve 15 kontrol grubu olmak üzere toplam 29 kiĢinin puanları
analize dahil edilmiĢtir. Ġzleme çalıĢması analizleri ise toplam 12 kiĢi üzerinden yapılmıĢtır. Bu
araĢtırmada deney ve kontrol grubundaki öğrencilere ön test olarak Durumluk-Sürekli Öfke
Ġfade Tarz Ölçeği uygulanmıĢtır. Çözümleme her alt ölçek puanı için ayrı ayrı yapılmıĢtır. Ön
test sonuçlarına göre, deney ve kontrol gruplarının ölçeklerden aldıkları puanları için aritmetik
ortalama ve standart sapmalar hesaplanmıĢtır. Deney grubuna öfke kontrolü eğitimi verildikten
sonra deney ve kontrol grubundaki öğrencilere son test olarak tekrar Durumluk-Sürekli Öfke
Ġfade Tarz Ölçeği uygulanmıĢ ve iki grubun aritmetik ortalama ve standart sapmaları
hesaplanmıĢtır. Deney ve kontrol gruplarının ön test ve son test analiz çalıĢmasında varyans
analizi ile ANCOVA testi kullanılmıĢtır. Deney grubunun son ölçüm, izleme–1 ve izleme–2
ölçümü çalıĢmalarının analizi ise eĢli gruplar ―t‖ testiyle yapılmıĢtır. AraĢtırmada ortalamalar
arasındaki farklılık açısından anlamlılık düzeyi için p<.05 olarak alınmıĢtır.
59
BÖLÜM IV
BULGULAR
Bu bölümde araĢtırmada yer alan denencelerin sınanmasına iliĢkin yapılan istatistiksel
iĢlemler sonucu ulaĢılan bulgulara yer verilmiĢtir.
AraĢtırmanın birinci denencesinde, deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli
Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin ön test
puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney ve kontrol grubu puanlarının betimsel değerleri Tablo 6‘da verilmiĢtir.
Tablo 6: Deney ve Kontrol Gruplarının Deney Öncesi Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği
Betimsel Değerleri
Deney Grubu
N=14
Kontrol Grubu
N=15
Alt Ölçekler X Ss X X Ss X P
Sürekli Öfke 33.857 4.26 34.868 34.533 3.66 34.868 .735
Öfke Ġçe 22.214 2.53 22.221 18.600 3.04 18.594 .005
Öfke DıĢa 25.142 3.99 27.615 25.866 3.29 23.560 .129
Öfke Kontrol 14.533 3.04 14.304 18.466 4.62 18.383 .021
Tablo 6 incelendiğinde, deney ve kontrol gruplarının ön ölçümlerinden aldıkları
düzeltilmiĢ sürekli öfke puan ortalamalarının [deney grubu ( X=34.86), kontrol grubu
(X=34.86)] birbirine benzer olduğu (p>.05) görülmektedir. Deney grubu ile kontrol grubu
düzeltilmiĢ öfke içe puan ortalamalarının [deney grubu (X=22.21), kontrol grubu (X=18.59)]
birbirinden anlamlı olarak farklılaĢtığı (p<.05) saptanmıĢtır. Deney grubu ile kontrol grubu
düzeltilmiĢ öfke dıĢa puan ortalamalarının [deney grubu (X=25.14), kontrol grubu (X=25.56)]
birbirine yakın olduğu (p>.05) görülmüĢtür. Deney grubu ile kontrol grubu düzeltilmiĢ öfke
kontrol puan ortalamalarının [deney grubu (X=14.53), kontrol grubu (X=18.38)] birbirinden
anlamlı olarak farklılaĢtığı (p<.05) saptanmıĢtır. Böylece deney ve kontrol gruplarındaki
deneklerin düzeltilmiĢ ―öfke içe‖ ve ―öfke kontrol‖ aritmetik ortalama puanları açısından eĢit,
60
diğer iki alt ölçek puanlarınınsa eĢit düzeyde olmadığı görülmüĢtür. Bu farklılıkların sebebi
olarak deney ve kontrol gruplarını seçerken yaĢ, cinsiyet, ailenin gelir durumu, ebeveynlerin
sağ olup olmadığı vb. gibi faktörlerin kontrol altına alınması sonucu böyle bir durum ortaya
çıktığı söylenebilir. Ayrıca SÖÖTÖ alt ölçekleriyle ilgili bir sorun olduğu ve tekrar psikometrik
ölçümlerin yapılması gerektiği düĢünülebilir. Sonuçların üçüncü denencede belirtilen hipotezi
desteklediği, kontrol grubu ön test ve son test sonuçları arasında anlamlı bir fark olmadığı göz
önünde tutularak yukarıda belirtilen saptamalar üzerinde durulabilir.
AraĢtırmanın ikinci denencesinde deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-
Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı
bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları
ön test puanları ile son test puanlarının aritmetik ortalama ve standart sapmaları Tablo 7‘de
sunulmuĢtur.
Tablo 7: Deney Grubu Ön Test ve Son Test Sonuçları, Aritmetik Ortalama ve Standart
Sapma Değerleri
N X Ss P
Sürekli Öfke Ön test 14 33.857 4.11 .000
Sürekli Öfke Son test 14 17.785 3.33
Öfke Ġçe Ön test 14 22.214 2.42
Öfke Ġçe Son test 14 14.285 3.38
Öfke DıĢa Ön test 14 25.142 3.71
Öfke DıĢa Son test 14 12.571 2.37
Öfke Kontrol Ön test 14 14.214 2.88 .004
Öfke Kontrol Son test 14 31.000 3.38
Tablo 7‘de deney grubunun ön test ve son test verilerinin analiz sonuçları
görülmektedir. Deney grubu sürekli öfke ön ölçüm puan ortalaması (X=33.857) iken son ölçüm
puan ortalaması da (X=17.758) olarak görülmüĢtür. Öfke içte ön ölçüm puan ortalaması
(X=22.214) iken son ölçüm puan ortalaması da (X=14.285) olarak saptanmıĢtır. Öfke dıĢa ön
ölçüm puan ortalaması (X=25.142) iken son ölçüm puan ortalaması da (X=12.571) olarak
61
ölçülmüĢtür. Ayrıca öfke kontrol ön ölçüm puan ortalaması (X=14.214) iken son ölçüm puan
ortalaması da (X=31.000) olarak tespit edilmiĢtir. Elde edilen verilere bakıldığında ilk üç alt
ölçek puanlarında önemli bir azalma olduğu, son alt ölçek puanlarında da yine önemli bir
yükselme olduğu görülmüĢtür. P değerine bakılınca da ön test ve son test puanları arasında
(p<.005) anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda araĢtırmanın ikinci denencesi
doğrulanmıĢtır.
AraĢtırmanın üçüncü denencesinde kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-
Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları ön test puanları ile son test puanları arasında anlamlı
bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği‘nden aldıkları
ön test puanları ile son test puanlarının aritmetik ortalama ve standart sapmaları Tablo-8‘de
sunulmuĢtur.
Tablo 8: Kontrol Grubu Ön Test ve Son Test Sonuçları, Aritmetik Ortalama ve Standart
Sapma Değerleri
N X Ss P
Sürekli Öfke Ön test 15 34.533 3.66 .082
Sürekli Öfke Son test 15 32.200 3.02
Öfke Ġçe Ön test 15 18.600 3.04 .492
Öfke Ġçe Son test 15 17.866 3.92
Öfke DıĢa Ön test 15 25.866 3.29 .064
Öfke DıĢa Son test 15 23.733 3.67
Öfke Kontrol Ön test 15 18.466 4.62 .968
Öfke Kontrol Son test 15 18.400 4.32
Tablo 8‘de kontrol grubunun ön test ve son test verilerinin analiz sonuçları
görülmektedir. Kontrol grubu sürekli öfke ön ölçüm puan ortalaması (X=34.533) iken son
ölçüm puan ortalaması da (X=32.200) olarak görülmüĢtür. Öfke içte ön ölçüm puan ortalaması
(X=18.600) iken son ölçüm puan ortalaması da (X=17.866) olarak saptanmıĢtır. Öfke dıĢa ön
ölçüm puan ortalaması (X=25.866) iken son ölçüm puan ortalaması da (X=23.733) olarak
ölçülmüĢtür. Ayrıca öfke kontrol ön ölçüm puan ortalaması (X=18.466) iken son ölçüm puan
ortalaması da (X=18.400) olarak tespit edilmiĢtir. Elde edilen verilere göre, kontrol grubunun
62
ön test ve son test puanlarına bakılınca puanlarında herhangi bir azalma olmadığı saptanmıĢtır.
P değerine bakılınca da ön test ve son test puanları arasında (p>.005) anlamlı bir fark olmadığı
tespit edilmiĢtir. Bu doğrultuda araĢtırmanın üçüncü denencesi doğrulanmıĢtır.
AraĢtırmanın dördüncü denencesinde deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-
Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, sürekli öfke, ön test ve son test puanları arasındaki farklılık
bakımından, deney ve kontrol grubu arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olup olmadığı
sorusuna yanıt aranmıĢtır. AraĢtırmanın beĢinci denencesinde ise kontrol grubuna katılan
deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, sürekli öfke ön test puanları ile son
test puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney ve kontrol gruplarının Durumluk-Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, sürekli
öfke, ön test ve son test puanlarının ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 9‘da sunulmuĢtur.
Tablo 9: Deney ve Kontrol Gruplarının Sürekli Öfke Alt Ölçeği’nin Ön Test ve Son Test
Puanlarının Ortalamaları ve Standart Sapmaları
Ön test Son test
X Ss X Ss
Deney 33.857 4.11 17.785 3.33
Kontrol 34.533 3.66 32.200 3.02
(Deney Grubu N=14; Kontrol Grubu N=15)
Tablo 9‘da görüldüğü gibi deney grubunun Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği‘nin
Sürekli Öfke alt ölçeğine ait son ölçüm puan ortalaması (X=17.785), kontrol grubunun son
ölçüm puan ortalamasından (X=32.200) daha düĢüktür. Ayrıca deney grubu ön test puanları
(X=33.857) ile son test puanları (X=17.785) arasında farklılık gözlenirken kontrol grubu ön test
puanları (X=34.533) ile son test puanları (X=32.200) arasında bir fark gözlenmemiĢtir. Deney
ve kontrol gruplarının sürekli öfke ve öfke ifade tarzı ölçeğinin sürekli öfke alt ölçeğine ait ön
test ve son test puan ortalamaları arasındaki bu farkın anlamlı düzeyde olup olmadığını
63
saptamak amacıyla tekrarlanmıĢ ölçümler için çift yönlü varyans analizi yapılmıĢ ve sonuçları
tablo 10‘da gösterilmiĢtir.
Tablo 10: Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği Sürekli Öfke Boyutu için Ön test Son
Test Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın Kaynağı KT Sd KO F P
Gruplararası 223.607 13 17.201
Ölçüm x Grup 1808.036 1 1808.036 167.334 .000
Hata 140.464 13 10.805
Tablo-10‘da görüldüğü gibi ölçüm x grup etkisi anlamlı bulunmuĢtur (F=167.334;
p<0.05). Öfke kontrol eğitimi programına katılan lise II. sınıf öğrencilerinin sürekli öfke
puanlarında, kontrol grubuna göre (p<.005) anlamlı bir azalma olduğu görülmüĢtür. Bu
doğrultuda dördüncü ve beĢinci denence kabul edilmiĢtir.
AraĢtırmanın altıncı denencesinde deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli
Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke içe, son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin son
test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt
aranmıĢtır. AraĢtırmanın yedinci denencesinde ise kontrol grubuna katılan deneklerin
Durumluk-Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke içe, ön test ile son test puanları arasında
anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney ve kontrol gruplarının öfke içe alt ölçeği ön test ve son test puanlarının
ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 11‘de sunulmuĢtur.
64
Tablo 11: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke Ġçe Alt Ölçeğinin Ön Test ve Son Test
Puanlarının Ortalamaları ve Standart Sapmaları
Ön Test Son Test
X Ss X Ss
Deney 22.214 2.42 14.285 3.38
Kontrol 18.600 3.04 17.866 3.92
Tablo 11‘de görüldüğü gibi deney grubu sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Öfke Ġçe
alt ölçeği son ölçüm puan ortalaması (X=14.285), kontrol grubu ortalamasından (X=17.866)
daha düĢüktür. Ayrıca deney grubu ön test puanları (X=22.214) ile son test puanları
(X=14.285) arasında farklılık gözlenirken kontrol grubu ön test puanları (X=18.600) ile son test
puanları (X=17.866) arasında bir fark gözlenmemiĢtir. Deney ve kontrol gruplarının sürekli
öfke ve öfke ifade tarzı ölçeğinin öfke içe alt ölçeğine ait ön test ve son test puan ortalamaları
arasındaki bu farkın anlamlı düzeyde olup olmadığını saptamak amacıyla tekrarlanmıĢ ölçümler
için çift yönlü varyans analizi yapılmıĢ ve sonuçları Tablo 12‘de gösterilmiĢtir.
Tablo 12: Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarzı Ölçeği Öfke Ġçe Boyutu Ön Test Son Test
Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları
Varyansın Kaynağı KT Sd KO F P
Gruplararası 57.757 13 4.442
Ölçüm x Grup 440.036 1 440.036 34.159 .000
Hata 167.464 13 12.882
Tablo 12‘de görüldüğü gibi ölçüm x grup etkisi anlamlı bulunmuĢtur (F=34.159;
p<0.05). Öfke kontrol eğitimi programına katılan lise II. sınıf öğrencilerinin öfke içe
puanlarında, kontrol grubuna göre (p<.005) anlamlı bir azalma görülmüĢtür. Bu durumda altıncı
ve yedinci denence kabul edilmiĢtir.
65
AraĢtırmanın sekizinci denencesinde deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-
Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke dıĢta, son test puanları ile kontrol grubundaki
deneklerin son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olup olmadığı
sorusuna yanıt aranmıĢtır. AraĢtırmanın dokuzuncu denencesinde ise kontrol grubuna katılan
deneklerin Durumluk-Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke dıĢa, ön test puanları ile son test
puanları arasında anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney ve kontrol gruplarının öfke dıĢa alt ölçeği ön test ve son test puanlarının
ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 13‘te sunulmuĢtur.
Tablo 13: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke DıĢa Alt Ölçeği Puanlarının Ortalamaları
ve Standart Sapmaları
Ön Test Son Test
X Ss X Ss
Deney 25.142 3.71 12.571 2.37
Kontrol 25.866 3.29 23.733 3.67
Tablo 13‘te görüldüğü gibi deney grubu Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Öfke DıĢa
alt ölçeği son ölçüm puan ortalaması (X=12.571), kontrol grubu ortalamasından (X=23.733)
daha düĢüktür. Ayrıca deney grubu ön test puanları (X=25.142) ile son test puanları (X=12.571)
arasında farklılık gözlenirken kontrol grubu ön test puanları (X=25.866) ile son test puanları
(X=23.733) arasında bir fark gözlenmemiĢtir. Deney ve kontrol gruplarının öfke dıĢa alt
ölçeğine ait ön test ve son test puan ortalamaları arasındaki bu farkın anlamlı düzeyde olup
olmadığını saptamak amacıyla tekrarlanmıĢ ölçümler için çift yönlü varyans analizi yapılmıĢ ve
sonuçları Tablo 14‘te gösterilmiĢtir.
66
Tablo 14: Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Öfke DıĢa Boyutu için Ön Test ve Son
Test Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları
Varyansların Kaynağı KT Sd KO F P
Gruplararası 186.429 13 14.341
Ölçüm x Grup 1106.286 1 1106.286 215.572 .000
Hata 66.714 13 5.132
Tablo 14‘te görüldüğü gibi ölçüm x grup etkisi anlamlı bulunmuĢtur (F=215.572;
p<0.05). Öfke kontrol eğitimi programına katılan lise II. sınıf öğrencilerinin öfke dıĢa
puanlarında, kontrol grubuna göre (p<0.05) anlamlı bir azalma görülmüĢtür. Bu durumda
sekizinci ve dokuzuncu denence kabul edilmiĢtir.
AraĢtırmanın onuncu denencesinde deney grubuna katılan deneklerin Durumluk-Sürekli
Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke kontrol, son test puanları ile kontrol grubundaki deneklerin
son test puanları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt
aranmıĢtır. AraĢtırmanın onbirinci denencesinde kontrol grubuna katılan deneklerin Durumluk-
Sürekli Öfke Ölçeği‘nden aldıkları, öfke kontrol, ön test puanları ile son test puanları arasında
anlamlı bir fark olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney ve kontrol gruplarının öfke kontrol alt ölçeği ön test ve son test puanlarının
ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 15‘te sunulmuĢtur.
Tablo 15: Deney ve Kontrol Gruplarının Öfke Kontrol Alt Ölçeği Ön Test ve Son Test
Puanlarının Ortalamaları ve Standart Sapmaları
Ön Test Son Test
X Ss X Ss
Deney 14.214 2.88 31.000 3.38
Kontrol 18.466 4.62 18.400 4.32
67
Tablo 15‘te görüldüğü gibi deney grubu Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Öfke
Kontrol alt ölçeği son ölçüm puan ortalaması (X=31.000), kontrol grubu ortalamasından
(X=18.400) daha yüksektir. Ayrıca deney grubu ön test puanları (X=14.214) ile son test
puanları (X=31.000) arasında farklılık gözlenirken kontrol grubu ön test puanları (X=18.466)
ile son test puanları (X=18.400) arasında bir fark gözlenmemiĢtir. Deney ve kontrol gruplarının
sürekli öfke ve öfke ifade tarzı ölçeğinin öfke kontrol alt ölçeğine ait ön test ve son test puan
ortalamaları arasındaki bu farkın anlamlı düzeyde olup olmadığını saptamak amacıyla
tekrarlanmıĢ ölçümler için çift yönlü varyans analizi yapılmıĢ ve sonuçları Tablo 16‘da
gösterilmiĢtir.
Tablo 16: Sürekli Öfke ve Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Öfke Kontrolü Boyutu Ön Test ve Son
Test Puanlarına ĠliĢkin Varyans Analizi Sonuçları
Varyansların Kaynağı KT Sd KO F P
Gruplararası 87.464 13 6.728
Ölçüm x Grup 1093.750 1 1093.750 83.763 .000
Hata 169.750 13 13.058
Tablo 16‘da görüldüğü gibi ölçüm x grup etkisi anlamlı bulunmuĢtur (F=83.763;
p<0.05). Öfke kontrol eğitimi programına katılan lise II. sınıf öğrencilerinin öfke kontrolü
puanlarında, kontrol grubuna göre anlamlı (p<0.05) bir yükselme olduğu görülmüĢtür. Bu
durumda onuncu ve onbirinci denence kabul edilmiĢtir
4.1. Ġzleme ÇalıĢması
AraĢtırmanın onikinci denencesinde deney grubu Durumluk-Sürekli Öfke Ġfade Ölçeği
son test puanları ile izleme–1 ve izleme–2 çalıĢmasından alınan puanlar arasında anlamlı bir
iliĢki olup olmadığı sorusuna yanıt aranmıĢtır.
Deney grubundaki deneklerin son ölçüm puanlarında gözlenen değiĢikliğin kalıcılığını
test etmek için son ölçümden 2.5 ay sonra ve 6 ay sonra izleme ölçümü yapılmıĢtır. Son ölçüm,
Ġzleme–1 ve Ġzleme–2 ölçümlerinden elde edilen puanların ortalama ve standart sapma
değerleri Tablo 17‘de verilmektedir.
68
Tablo 17: Deney Grubunun son test, Ġzleme–1 ve Ġzleme–2 ölçümleri Sürekli Öfke-Öfke
Ġfade Tarz Ölçeği Puanlarının Ortalama ve Standart Sapma Değerleri
SÖÖTÖ
Alt
Ölçekleri
Sontest
N=14
Ġzleme–1
N=12
Ġzleme–2
N=12
X Ss X Ss X Ss
Sürekli Öfke 17.66 3.55 17.91 3.08 19.33 3.84
Öfke Ġçe 14.33 3.57 15.91 3.05 17.08 4.90
Öfke DıĢa 12.91 2.31 14.25 2.70 16.83 2.97
Öfke Kontrol 26.83 3.24 25.58 2.77 24.91 2.64
Tablo 17 incelendiğinde deney grubundaki sürekli öfke, öfke içe, öfke dıĢa son test
puanlarının aritmetik ortalamaları, Ġzleme–1 ve Ġzleme–2 ölçümleri alt ölçek puan aritmetik
ortalamalarına göre daha düĢük olduğu, öfke kontrol son test aritmetik ortalamalarının da
Ġzleme–1 ve Ġzleme–2 ölçümleri alt ölçek puan aritmetik ortalamalarına göre daha yüksek
olduğu görülmektedir. Ayrıca Ġzleme 2‘deki ilk üç alt ölçeğin puan ortalamalarının Ġzleme
1‘den daha yüksek oldukları, Ġzleme 2‘deki öfke kontrol puan ortalamalarının Ġzleme 1‘den
daha düĢük olduğu gözlenmektedir. Bu farklılıkların anlamlı olup olmadığını belirleyebilmek
için yapılan eĢli gruplar ―t‖ testi sonuçları Tablo 18‘de gösterilmektedir.
Tablo 18: Deney Grubu Son test-Ġzleme 1, Ġzleme 2 ve Ġzleme 1-Ġzleme 2 Ölçümleri
Sürekli Öfke -Öfke Ġfade Tarz Ölçeği Puanlarına ĠliĢkin EĢli Gruplar “t” Testi
Sonuçları
Deney Son-
Ġzleme 1
Deney Son-
Ġzleme 2
Ġzleme 1-
Ġzleme 2
Sürekli Öfke .860 .159 .229
Öfke Ġçe .224 .090 .407
Öfke DıĢa .263 .002 .048
Öfke Kontrol .345 .065 .551
Sd: 11; p<.05
69
Tablo 18 incelendiğinde deney grubu son test toplam ve alt ölçek puanları ile Ġzleme 1,
Ġzleme 2 ve Ġzleme 1-Ġzleme 2 alt ölçek ölçüm puanları arasında anlamlı farklılıklar (p>0.05)
olmadığı görülmektedir. Yalnızca deney grubu öfke dıĢa son test-Ġzleme 2 ile Ġzleme 1-Ġzleme
2 ölçüm puanları arasında anlamlı farklılık olduğu (p<.05) saptanmıĢtır. Böylece deneysel
çalıĢma sonrasında ortaya çıkan değiĢimin –deney grubu öfke dıĢa izleme-2 hariç- eğitim
programından 2.5 ay sonra ve 6 ay sonrasında da devam ettiği saptanmıĢtır. Bu doğrultuda
onikinci denence doğrulanmıĢtır.
70
BÖLÜM V
TARTIġMA VE YORUM
Bu araĢtırmanın amacı, öfke kontrolü eğitiminin lise öğrencilerinin öfke kontrolü
becerilerine etkisini sınamak ve bunun kalıcı olup olmadığını ve ne düzeyde olduğunu ortaya
koymaktır. Bu amaç doğrultusunda, önce öfke kontrolü eğitiminin etkileri elde edilen istatistikî
verilere dayanılarak her iki grup için genel sonuçlarıyla karĢılaĢtırılarak tartıĢılmıĢtır. Daha
sonra da denenceler doğrultusunda sürekli öfke-öfke tarz ölçeğinin alt ölçekleri ele alınarak
tartıĢılmıĢtır.
5.1. Öfke Kontrolü Eğitiminin Lise Öğrencilerinin Öfke Kontrolü Becerilerinin Etkilerine
ĠliĢkin Bulgular
Lise II. Sınıf öğrencilerinin Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği alt ölçeklerinden olan
sürekli öfke, içe yönelik öfke, dıĢa yönelik öfke ve öfke kontrolü üzerinde, öfke kontrolü
eğitiminin kısa süreli ve kalıcı etkileri incelendiğinde, programın genel olarak olumlu etkilerde
bulunduğu görülmüĢtür. AraĢtırmadan elde edilen bulgular doğrultusunda, öfke kontrolü
eğitiminin sonunda Sürekli Öfke-Öfke Ġfade Tarz Ölçeği ön test-son test ölçümleri arasındaki
farklılık bakımından deney ve kontrol grupları arasında deney grubu lehine anlamlı bir fark
bulunduğu görülmüĢtür. Öfke kontrolü eğitimi sonunda, deney ve kontrol grubu
karĢılaĢtırıldığında, deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke, öfke içe ve öfke dıĢa
puanlarının anlamlı düzeyde azaldığı, öfke kontrol ölçeğinden aldıkları puanların ise anlamlı
düzeyde arttığı görülmektedir. Kontrol grubundaki öğrencilerin sürekli öfke, öfke içe ve öfke
dıĢa puanlarında ise anlamlı düzeyde azalma ve öfke kontrol puanlarında da anlamlı derecede
artma olmadığı görülmüĢtür. Ayrıca deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke, öfke içe, öfke
dıĢa puanlarında anlamlı olarak düĢmenin ve öfke kontrolü puanlarındaysa anlamlı olarak
yükselmenin varlığı, 2.5 ay ve 6 ay sonra yapılan izleme testlerinde de saptanmıĢtır.
AraĢtırmadan elde edilen bulguların ıĢığında, öfke kontrolü eğitiminin, öfke kontrolü becerileri
kazanılmasında etkili olduğu görülmektedir. Bu durumda hipotezimiz doğrulanmıĢtır.
Literatür incelendiğinde öfke kontrolü ile ilgili oldukça fazla deneysel çalıĢmaların
yapıldığı görülmektedir. Yurt içinde Bilge (1996), Aytek (1999), Akgül (2000), Cenkseven
(2003), ġahin (2004), Yılmaz (2004) ve Tekinsav-Sütcü (2006); yurt dıĢında ise Nakona
(1990), Lochman (1992), Deffenbacher ve Stark (1992), Gerzina ve Drummond (2000), Sharp
71
(2003), Martin, Dahlen (2004), Rose ve diğ. (2005), Nickel ve diğ. (2006), Sofronoff ve diğ.
(2007), Sing ve diğ. (2007), Nugent ve diğ. (2007) yaptıkları deneysel çalıĢmalarda biliĢsel
davranıĢçı ve akılcı duygusal davranıĢçı modelin öfke kontrolü üzerinde etkili olduğunu
belirtmektedirler. Öfke ve benzeri duyguların temelinde bireyin temel düĢünce yapılarının,
olayları algılayıĢ tarzının yattığı düĢünüldüğünde, öfkeyle baĢa çıkma ve öfkeyi sağlıklı
biçimde ifade etme becerileri kazanmada, biliĢsel davranıĢçı yöntemlerin temel alındığı grup
eğitimlerinin kalıcı değiĢiklikler yarattığı da bilinmektedir.
Uygulanan eğitim programı biliĢsel-davranıĢçı yaklaĢım ve teknikler ile ağırlıklı olarak
akılcı-duygusal davranıĢçı yaklaĢım ve teknikler temel alınarak hazırlanmıĢtır. Üyeler sık ve
oldukça yoğun Ģekilde yaĢadıkları öfke duygusuyla baĢ etme ve sosyal iliĢkilerini zedelemeden
öfkelerini uygun bir biçimde ifade etme ile ilgili konular üzerinde odaklanmıĢlardır. Grup lideri
tarafından öfkenin doğası, öfkenin her zaman zarar veren bir duygu olmadığı, öfkenin zihinsel
ve bedensel bir enerji kaynağı olarak insanı harekete geçirici bir uyaran olarak
kullanılabileceği, içe/dıĢa yönelik öfke, öfkenin fiziksel, duygusal, biliĢsel ipuçları ile ilgili
bilgiler verilmiĢtir. Bunların yanı sıra sık sık dile gelen öfkenin birtakım olaylarda tetikleyici
iĢlevleri olabileceği bir domino etkisi yaratabileceğı üzerinde durulmuĢtur. Grup üyeleri de
domino etkisi yaratma özelliğine sahip güncel olaylardan ve yaĢamlarından örnekler
vermiĢlerdir. Ayrıca öfke kontrolünde ve diğer sorunlarında her zaman uygulamak için
baĢvurabilecekleri bir yöntem olarak üyelere A-B-C-D-E formu öğretilerek oturum sırasında
uygulaması yapılmıĢtır. A-B-C-D-E formu, daha sonra her oturumda sistematik bir Ģekilde ele
alınmıĢ ve ev ödevleriyle pekiĢtirilmiĢtir. Öfke uyandıran bir durum karĢısında bireylerin içsel
konuĢmaları, biliĢsel çarpıtmaları ve rasyonel düĢünce tarzlarının neler olabileceği ile ilgili
bireylerin farkındalık düzeylerinin artması amacıyla rol oynama tekniği kullanılmıĢtır. Bunun
yanı sıra diğer insanların duygularını anlayabilmelerini sağlayacak ve kendilerini onların
yerine koyabilme yeteneklerini geliĢtirebilecek bir takım senaryolar üzerinde durularak
ebeveyn çatıĢmalarında olumlu bir tutum içerisine girmeleri amaçlanmıĢtır. Öfkeleriyle yarım
kalmıĢ iĢlerinin bitirilmesi ve öfkelerini uygun bir Ģekilde ifade edebilmeleri için boĢ sandalye
tekniği kullanılmıĢ ve bunun oldukça etkili bir yöntem olduğu da gözlenmiĢtir. Doğru nefes alıp
verme egzersizi ve gevĢeme teknikleri uygulanmıĢtır. Ayrıca öfkenin diğer duygularla iliĢkisi
göz önünde tutularak, üyelerin öfkesinin ardındaki gerçek sebepleri ortaya koyarak bununla
hangi duyguların maskelendiği incelenmiĢtir. Benlik saygısı çalıĢması ile kendini ortaya
koyabilme ve duyguları bastırmadan uygun Ģekillerde ifade etme yöntemleri üzerinde durulmuĢ
ve öfkeyle baĢa çıkma aracı olarak ele alınmıĢtır. Üyelerin grup içinde diğer üyelere karĢı
kızgınlıklarını Ģimdi ve burada ilkesine uygun ifade etmelerine yardımcı olunarak, destekleyici
72
Ģekilde öfke duygusunu nasıl ifade edebilecekleri üzerinde durulmuĢtur. Ayrıca öğrencilerin
öfkelerinin sorumluluğunu almayı öğrenmeleri için etkinlik yapılmıĢtır. Değerlendirme
oturumunda öğrenciler kendilerini öfkelerini kontrol etme becerileriyle ilgili daha yetkin
hissettiklerini belirtmiĢlerdir.
Bütün bunların ıĢığında öfke kontrolü becerileriyle ilgili olarak bu programın etkili
olduğu, öğrencilerde biliĢsel yeniden yapılanmanın sağlandığı ve davranıĢ değiĢikliği olduğu
söylenebilir. Bu araĢtırmadan elde edilen bulgular, daha önce lise ve üniversite öğrencileri
üzerinde yapılan bazı araĢtırma bulguları (Aytek, 1999; Akgül, 2000; Cenkseven, 2003; ġahin,
2004; ve Tekinsav-Sütcü, 2006; yurt dıĢında ise Lochman, 1992; Gerzina ve Drummond, 2000;
Sharp, 2003; Rose ve diğ., 2005; Nickel ve diğ., 2006; Sofronoff ve diğ., 2007; Sing ve diğ.,
2007) ile de paralellik göstermektedir.
5.2. Sürekli Öfke Alt Ölçeği’ne ĠliĢkin Bulgular
Öfke kontrolü eğitimi sonunda elde edilen verilere göre, lise öğrencilerinin sürekli öfke
puanlarının deney grubu lehine anlamlı olarak düĢtüğü ve kontrol grubunda ise anlamlı azalma
olmadığı görülmüĢtür.
Benzer biçimde Deffenbacher, Story ve Stark (1987), genel öfkenin azaltılmasında
sosyal beceriler ve biliĢsel-gevĢeme müdahalelerinin etkinliğini incelemek amacıyla, eğitim
öncesinde, sonrasında ve 5 haftalık takip sonunda eğitim almayan kontrol grubu ile
karĢılaĢtırmıĢtır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda genel olarak biliĢsel-gevĢeme ve sosyal
beceriler eğitimi grupları kontrol grubu ile karĢılaĢtırıldığında anlamlı düzeyde öfkede azalma
olduğu görülürken, her iki eğitim grubu arasında anlamlı bir farklılık görülmemiĢtir. Eğitim
öncesi ve takip eden değerlendirmelerde her iki eğitim grubu da kontrol grubu ile
karĢılaĢtırılmıĢ ve her iki eğitim grubunun sürekli öfke puanlarında anlamlı olarak düĢmenin
olduğu görülmüĢtür. Bu araĢtırmanın bulgularıyla benzer sonuçlar gösteren çeĢitli araĢtırmalar
da mevcuttur (Nickel, Muehlbacher, Kaplan, Krawczyk, Buschmann, Kettler, Rother, Egger,
Rother, Loew, Nickel, 2006; Nickel, Krawczyk, Nickel, Forthuber, Kettler, Leiberich,
Muehlbacher, Tritt, Mitterlehner, Lahmann, Rother, Loew, 2005; Currie, 2004; Sukhodolsky,
Solomon, Perine, 2000; Deffenbacher, Lynch, Oetting ve Kemper, 1996).
Ayrıca bu araĢtırmanın bulguları yurt içinde Bilge (1996), Akgül (2000), Cenkseven
(2003), Yılmaz (2004), ġahin (2004) ve Tekinsav-Sütcü (2006) tarafından yapılan çalıĢmaların
bulgularıyla da paralellik göstermektedir.
73
5.3. Öfke Ġçe Alt Ölçeği’ne ĠliĢkin Bulgular
Öfke kontrolü eğitimi sonunda elde edilen verilere göre, lise öğrencilerinin içe yönelik
öfke puanlarının deney grubu lehine anlamlı olarak düĢtüğü ve kontrol grubundaysa anlamlı
azalma olmadığı saptanmıĢtır.
Ġçe bastırılan öfkenin, öfke düzeyini artıracak biçimde derin düĢünme ve itaat ile tepki
verme Ģeklinde ifadesini bulacağını belirten Weber, Weidig ve Freyer (2004), sosyal
anksiyeteli bireylerin kendilerini sosyal ortamlarda daha olumsuz ve çarpık
değerlendirmelerinden dolayı atılgan davranıĢlar yoluyla kendilerini uygun biçimde ifade
etmek yerine öfkelerini uygunsuz Ģekilde bastırdıklarını ve bunun bireyin olumsuz
davranıĢlarına sebep olacağını belirtmiĢtir. Ayrıca baskılanan öfkenin, bireyin psikolojik
dayanma kapasitesinin sınırlarını aĢana kadar denetim altında tutulacağını belirten Davey ve
Andrew, (2005,s. 627), aĢırı kontrollü kiĢilerin saldırı için tahrik edildiğinde veya öfke
uyarılması en ileri noktaya geldiğinde en uçtaki savunma sınırını aĢıp saldırganlığa
dönüĢtüğünü belirtmektedir. Cüceloğlu (2000, s. 110) ise biriken kızgınlık duygusunun belirli
bir noktadan sonra ya da kiĢinin dayanma kapasitesi tükendiğinde uygunsuz yer ve zamanda
birine patlayacağını ifade etmiĢtir. Aydın (2005) bastırılan öfkenin daha sonra daha güçlü ve
kontrolü daha zor bir Ģekilde patlayarak ortaya çıkacağını ve bastırma mekanizmasının öfke
duygusunun saldırganlık Ģeklinde ortaya çıkmasını da tetikleyici bir durum olduğunu
belirtmiĢtir.
Ayrıca öfke ile çeĢitli psikolojik ve psikosomatik hastalıklar arasındaki iliĢki de bu
konuda yapılmıĢ çeĢitli araĢtırmaların bulgularıyla desteklenmiĢtir. Bu noktada sağlıklı ve
kaliteli bir yaĢam açısından öfkenin içe bastırılması yerine uygun Ģekilde dile getirilmesi büyük
bir önem taĢımaktadır. Ergenlerde öfkeyle baĢa çıkma konusunda biliĢsel davranıĢçı
yaklaĢımların duygusal bozukluklar yaĢayan bireylerde bile etkili olduğu araĢtırmalarla
desteklenmiĢtir (Sofronoff, Attwood, Hinton, Levin, 2007; Singh, Lancioni, Winton, Adkins,
Wahler, Sabaawi, Singh, 2007; Nugent, Champling, Wiinimaki, 2007; Deffenbacher, Story ve
Stark,1987).
Aynı zamanda bu araĢtırmanın bulguları Bilge (1996), Aytek (1999), Akgül (2000),
ġahin (2004) ve Tekinsav-Sütcü (2006) tarafından yapılan çalıĢmaların bulgularıyla paralellik
göstermektedir.
74
5.4. Öfke DıĢa Alt Ölçeği’ne ĠliĢkin Bulgular
Öfke kontrolü eğitimi sonunda elde edilen verilere göre, lise öğrencilerinin dıĢa yönelik
öfke puanlarının deney grubu lehine anlamlı olarak düĢtüğü ve kontrol grubundaysa anlamlı
azalma olmadığı saptanmıĢtır.
Kellner ve Bry (1999), öğretmenleri tarafından orta ve ciddi derecede öfke kontrol
güçlüğü yaĢadığı anlaĢılan 14–15 yaĢlarında 7 ergenle çalıĢmıĢtır. Veriler Conners Öğretmen
Dereceleme Skalası kullanılarak elde edilmiĢtir. Okulda uygulanan bu araĢtırmada, çalıĢmanın
örneklemini oluĢturan çocukların dördünün dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, birinin
davranım bozukluğu, birinin bipolar afektif bozukluk ve birinin de aralıklı patlayıcı bozukluk
ve davranım bozukluğu tanısı aldıkları belirtilmiĢtir. Grup haftada bir yarım saat süren 10
haftalık bir öfke yönetimi programına katılmıĢtır. Programın etkililiği, programdan bir hafta
önce ve 6 hafta sonra ebeveyn ve öğretmenler tarafından doldurulan Conners Dereceleme
Skalası‘nın davranım bozukluğu puanına ve öğrencilerin akranlarına ve çalıĢanlara yönelik
saldırgan davranıĢ sıklığına göre değerlendirilmiĢtir. Bu çalıĢmada, deney grubunun hem
öğretmen hem ebeveyn değerlendirmelerine göre davranım bozukluğu puanında, ayrıca
öğrencilerin fiziksel saldırganlık davranıĢlarında anlamlı bir azalmanın olduğu bulunmuĢtur.
Bu araĢtırmanın bulguları Bilge (1996), Akgül (2000), Cenkseven (2003), Yılmaz
(2004) ve Tekinsav-Sütcü (2006) tarafından yapılan çalıĢmaların bulgularıyla paralellik
göstermektedir.
5.5. Öfke Kontrol Alt Ölçeği’ne ĠliĢkin Bulgular
Kassinove ve Tafrate (2002)‘ye göre, öfke kontrolüne yönelik tedavinin ilk aĢaması
öfke anında sakin kalmayı baĢarmaktır. Amaç kiĢinin öfke duygusunu bastırması ya da yutması
değil sadece bunu gösterme biçimini kontrol etmesidir.
Bu araĢtırmada da aynı amaçlar doğrultusunda çalıĢmalar yapılmıĢ ve olumlu sonuçlar
alınmıĢtır. Öfke kontrolü eğitimi sonunda elde edilen verilere göre, lise öğrencilerinin öfke
kontrolüne yönelik puanlarının deney grubu lehine anlamlı olarak düĢtüğü ve kontrol
grubundaysa anlamlı azalma olmadığı saptanmıĢtır.
Nakona (1990) tarafından yapılan bir araĢtırmada, öfke ve düĢmanlık ile ilgili baĢa
çıkma konusunda odaklaĢan anksiyeteyi kontrol etme, kendini kontrol süreçleri öğretilen A tipi
75
denekler bir kontrol grubu ile kıyaslanmıĢtır. Denek grubu kontrol grubuyla kıyaslandığında,
anksiyeteyi, öfkeyi kontrol eğitimi alan bireylerde A tipi davranıĢta, aĢırı yarıĢmacılıkta ve
tahammül puanlarında anlamlı azalmalar görülmüĢtür. Sonuçlar, kendini kontrol eğitimi
metotlarının daha etkili baĢa çıkma stratejileri sağladığı hipotezini desteklemektedir.
AraĢtırmanın bulguları Deffenbacher, Lynch, Oetting ve Kemper (1996)‘in yaptıkları
çalıĢmaların sonuçlarıyla da paralellik göstermektedir. Deffenbacher ve arkadaĢları, yüksek
öfkeli 6. ve 8. sınıflardaki gençlerle çalıĢtıkları araĢtırmada, bu yaĢ grubunun geliĢimsel
düzeyine uyarlanan biliĢsel gevĢeme terapisi ile sosyal beceri eğitimini deney ve kontrol
grubuyla kıyaslamıĢtır. Birkaç okulda yapılan tarama sonucunda sürekli öfke ölçeğinden
yüksek puan alan gönüllü 120 ergenle çalıĢılmıĢtır.
Öğretmenleri tarafından öfkeyle ilgili problem yaĢadığı belirtilen 4. ve 5. sınıflardaki 9–
11 yaĢlarındaki 33 çocuk, Sukhodolsky, Solomon ve Perine (2000) tarafından yapılan bu
çalıĢmada 10 seanslık müdahale programına ve bazı oyun aktivitelerinin yapıldığı plasebo
kontrol grubuna atanmıĢtır. 4–7 kiĢilik küçük gruplarla uygulanan programın etkiliği çocukların
ve sınıf öğretmenlerinin doldurduğu öfke ölçekleri ile belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Program
bittikten sonra alınan değerlendirmeler öğretmenlerin programa katılan çocuklarda öfkenin ve
öfkeyle ilgili problemlerin azaldığını bildirdiğini göstermiĢtir. Çocukların kendi bildirimlerine
dayalı ölçümlere bakıldığında ise, programın çocukların öfke kontrollerini artırdığı
görülmüĢtür.
Sharp (2003), 16–17 yaĢlarındaki ortaokul öğrencileriyle yaptığı çalıĢmada öfke
yönetimi eğitiminin, Akılcı Duygusal DavranıĢçı YaklaĢım kullanılarak ortaokul
öğrencilerindeki öfke ve davranıĢ bozuklukları üzerindeki etkilerini incelemiĢtir. Deney
grubunda disiplin soruĢturması geçiren öğrencilerle çalıĢılmıĢtır. Bu çalıĢmanın sonucunda
öğrenciler Akılcı Duygusal DavranıĢçı YaklaĢımı ve bu bilginin öfke kontrolü ve saldırgan
davranıĢların azaltılmasında nasıl kullanılacağını öğrenmiĢlerdir.
Bu araĢtırmanın bulguları Aytek (1999), Akgül (2000), Cenkseven (2003), ġahin (2004)
ve Tekinsav-Sütcü (2006) tarafından yapılan çalıĢmaların bulgularına benzer Ģekilde ortaya
çıkmıĢtır.
76
5.6. Ġzleme ÇalıĢmalarına ĠliĢkin Bulgular
Ele alınan çalıĢmalarda kullanılan tekniklerin etkili olup olmadığı müdahaleden hemen
sonra değerlendirilmiĢ ve hepsinde olumlu sonuçlar elde edilmiĢtir. Dolayısıyla bu
araĢtırmalarda saptanan olumlu davranıĢ değiĢikliğinin ne kadar sürdüğü sorusuna yanıt aramak
ihtiyacı doğmuĢtur. Öfke kontrol becerilerinin olumlu etkisinin kalıcı olup olmadığını saptamak
için de deneysel araĢtırmalar yapılmıĢtır.
Bu araĢtırmada deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke, öfke içe puanlarında
anlamlı olarak düĢmenin ve öfke kontrolü puanlarında ise anlamlı olarak yükselmenin varlığı,
2.5 ay ve 6 ay sonra yapılan izleme testlerinde de saptanmıĢtır. Deney grubu öfke dıĢa son test-
Ġzleme 2 ile Ġzleme 1-Ġzleme 2 ölçüm puanları arasında anlamlı farklılık olduğu (p<.05)
saptanmıĢtır. Böylece deneysel çalıĢma sonrasında ortaya çıkan değiĢimin –deney grubu öfke
dıĢa izleme-2 hariç- eğitim programından 2.5 ay sonra ve 6 ay sonrasında da devam ettiği
saptanmıĢtır.
Deffenbacher ve diğerleri (1988) yaptıkları araĢtırmada biliĢsel ve biliĢsel-gevĢeme
tedavisini uygulayıp sonuçlarını kontrol grubuyla ve birbirleriyle kıyaslamıĢtır. 5 hafta sonra
yapılan izleme çalıĢmasında iki deney grubu arasında bir farklılık görülmemiĢtir. Her iki grupta
durumluk öfkede azalma görülmezken biliĢsel-gevĢeme terapisi alan grupta öfke yoğunluğu
güncesinde nabız atıĢlarında azalma ve dıĢa yönelik öfkede daha etkili olduğu saptanmıĢtır.
Fakat 15 ay sonra yapılan ikinci izleme çalıĢmasında ise bu etkinin sadece kaygı düzeyinde
devam ettiği saptanmıĢtır. Bu bulgular araĢtırmacı tarafından elde edilen bulgularla benzer
niteliktedir.
AraĢtırmanın bulguları Lochman (1992) tarafından yapılan çalıĢmayla da paralellik
göstermektedir. Lochman, öğretmenleri tarafından aĢırı saldırgan ve yıkıcı oldukları için kliniğe
gönderilen çocuklara uygulanan okula dayalı müdahalenin uzun dönemli koruyucu, önleyici
etkilerini incelemiĢtir. Kliniğe gelen öğrencilere sosyal problem çözme, öfkeyle baĢa çıkma
becerileri kazandırılmaya çalıĢılmıĢtır. Müdahaleden üç yıl sonra yapılan izleme çalıĢmasında
öfkeyle baĢa çıkma programı uygulanan çocuklar, tedavi görmemiĢ bir grup çocukla
kıyaslanmıĢtır. Sonuçta, öfkeyle baĢa çıkma eğitimi alan öğrencilerin daha düĢük seviyede
uyuĢturucu ve alkol kullandığı ve öz-saygı seviyeleri ve sosyal problem çözme becerilerinin
daha yüksek seviyeye ulaĢtığı gözlemlenmiĢtir.
77
Aynı Ģekilde Deffenbacher ve Stark (1992) tarafından yapılan çalıĢmalarda, genel öfke
tedavisinde gevĢeme yoluyla baĢ etme teknikleri ve biliĢsel-gevĢeme yoluyla baĢ etme
tekniklerinin etkinliklerinin belirlenmesi amacıyla iki deney ve bir kontrol grubuyla bir çalıĢma
yapılmıĢtır. Uygulamadan 4 hafta sonra yapılan izleme sonucunda, her iki eğitim grubundaki
deneklerin genel öfke düzeylerinin, içe yönelik öfkenin, durumsal ve kiĢisel tepki düzeylerinin,
öfke sırasında ortaya çıkan sözlü ve fiziksel tepki düzeylerinin, iĢlevsel olmayan baĢ etme
düzeylerinin kontrol grubuna göre anlamlı bir Ģekilde daha az olduğu görülmüĢtür.
Benzer Ģekilde bu araĢtırma kapsamında yapılan izleme çalıĢması sonuçlarının yurt
içinde Cenkseven (2003), Yılmaz (2004) ve ġahin (2004) tarafından yapılan çalıĢmalarla da
paralellik gösterdiği tespit edilmiĢtir.
78
BÖLÜM VI
SONUÇ VE ÖNERĠLER
Bu bölümde, araĢtırma sonuçlarının genel bir değerlendirmesi yapılmıĢ ve bu
değerlendirmeler sonucunda hem uygulamaya hem de ileride bu alanda yapılacak araĢtırmalara
yönelik öneriler sunulmuĢtur.
6.1. Sonuçlar
Bu çalıĢmada, öfke kontrolü eğitiminin, lise II. sınıf öğrencilerinin öfke kontrol
becerilerine etkisi incelenmiĢtir. Bu amaçla, deney ve kontrol grupları sürekli öfke, öfke içe,
öfke dıĢa ve öfke kontrol ön test-son test ölçümleri arasındaki farklılık bakımından
karĢılaĢtırılmıĢlardır.
Bu karĢılaĢtırmalar sonucunda, öfke kontrolü eğitimi bitiminde, deney grubundaki
öğrencilerin öfke kontrolü becerilerinde, kontrol grubundaki öğrencilere göre anlamlı düzeyde
artma olduğu ve sürekli öfke, öfke içe ve öfke dıĢa puanlarında ise anlamlı azalma olduğu
saptanmıĢtır. AraĢtırma bulgularından elde edilen sonuçlar incelendiğinde, uygulanan eğitim
programının öfke yönetimi becerileri üzerinde p<.05 anlamlılık düzeyinde bir değiĢime neden
olduğu gözlenmiĢtir.
Öfke kontrol eğitimi programı, ağırlıklı olarak literatürde etkililiği belirtilen biliĢsel
davranıĢçı ve akılcı-duygusal davranıĢçı teknikler kullanılarak hazırlanmıĢtır. AraĢtırma
bulgularından elde edilen sonuçlara bakıldığında rol oynama, model olma, kendi kendini
gözleme, kendi kendini değerlendirme, ev ödevleri, bilgi verme, tartıĢma, açık uçlu sorular
sorma, boĢ sandalye, empati kurabilme, benlik saygısının geliĢtirilmesi gibi tekniklerin öfke
kontrolünde etkili bir biçimde kullanılabildiği sonucuna ulaĢılmıĢtır.
6.2. Uygulamaya Yönelik Öneriler
1. AraĢtırmanın bulguları kullanılan öfke denetimi eğitimi programının etkililiğini
ortaya koymuĢtur. Dolayısıyla bu eğitim programı rehberlik saatlerinde okul psikolojik
danıĢmanları tarafından uygulanabilir.
79
2. Programın uygulanması sırasında kullanılan görsel materyallerin eğitim programının
amacına hizmet etmesi açısından etkililiği göz önünde bulundurularak daha sonraki
çalıĢmalarda teyp, bilgisayar, video gibi materyaller kullanılmasının ilgi çekici olacağı ve
eğitimin kalıcılığını pekiĢtireceği düĢünülmektedir.
3. Uygulamanın ilk oturumunda kurallara uyulacağına dair sembolik bir öğrenci
anlaĢması yapılmıĢtır. Kurallar öğrencilerle birlikte saptandıktan sonra anlaĢmanın altına imza
atılması, uyma yönünde olumlu bir etki yapmıĢtır. Bu tür bir sembolik anlaĢma programa aktif
Ģekilde katılmaya ve en üst düzeyde verim almaya yönelik olarak da geliĢtirilebilir. Ayrıca
programın etkilerinin kalıcılığına katkısı olabileceği düĢünülerek çalıĢmanın bitiminde katılım
sertifikası niteliğinde verilen baĢarı belgesinin öğrencilerde büyük bir hoĢnutluk yarattığı göz
önünde tutularak daha sonra yapılacak çalıĢmalarda bunun bir tür seromoniye dönüĢtürülerek
verilmesi önerilebilir.
4. Daha sonraki uygulamalardan okul yönetimi, öğretmenler ve velilere bilgi verilerek
eğitim programına paralel tutumlar içerisine girmeleri, çalıĢmayı köstekleyecek veya
çalıĢmanın etkisini azaltacak davranıĢlardan kaçınmaları sağlanabilir.
5. Yapılan izleme çalıĢmasında öfke kontrol eğitimi puanlarında son test uygulamasına
göre puanlarda bir düĢme görülmesi ve eğitim programının etkililiğinin kalıcılığı bakımından
çalıĢmaların bitiminden 6 ay ve 1 yıl sonra öne çıkan bazı oturumların tekrar edilmesi uygun
olabilir.
6. Bu araĢtırmada sadece öfke düzeyleri yüksek olan deneklerle çalıĢılmıĢtır. Model
alma yoluyla, öfke denetimi becerileri yüksek olan deneklerin deney grubunda yer almasıyla
öfke düzeyleri yüksek ve denetim becerisi düĢük olan deneklere olumlu örnek olacağı
düĢünülebilir.
6.2.1. Gelecekteki AraĢtırmalara Yönelik Öneriler
1. Yapılan tüm çalıĢmalarda öğrencilerin öfke kontrolü eğitiminde ağırlıklı olarak
BiliĢsel-DavranıĢçı yaklaĢımlar kullanılmıĢtır. Sadece REBT tekniklerine ağırlık verilerek
bunun öfke kontrolüne etkisi incelenebilir.
80
2. Bu araĢtırmada sadece lise ikinci sınıflarla çalıĢılmıĢtır. Sadece lise birinci sınıflarla,
lise üçüncü sınıflarla ve lise dördüncü sınıflarla çalıĢılabilir. Böylelikle bu programın hangi
sınıf düzeyinde daha etkili olduğu tespit edilebilir.
3. Bu araĢtırmada sadece örgün eğitim bünyesindeki genel liseli öğrencilerle
çalıĢılmıĢtır. Bunun dıĢında kalan ilköğretim, genel lise, meslek lisesi, özel lise, özel eğitim ve
üniversite düzeyine uyarlanarak çalıĢılabilir. Sonuçlara göre bu gruplarla çalıĢmada daha etkili
programlar geliĢtirilebilir.
4. Öğrencilerin yanı sıra okulöncesi, ilköğretim, genel lise, meslek lisesi, özel lise ve
özel eğitim öğretmenlerine bu program geliĢtirilerek uygulanabilir.
5. Öfke kontrolü becerileri eğitimi farklı meslek gruplarına yönelik verilebilir. Özellikle
toplumsal olaylarda aĢırı Ģiddet kullanan polis ve asker teĢkilatı mensuplarına uygulanabilir.
6. Bu programın kalıcılığını sınamak için yapılan ilk izleme çalıĢması eğitim
programından 2.5 ay sonra, ikinci izleme çalıĢması ise 6 ay sonra yapılmıĢtır. Daha sonra
yapılacak çalıĢmalarda 1 yıl sonrası için de izleme çalıĢması yapılabilir.
7. Yapılan araĢtırmalarda belirli bir davranıĢ ve düĢünce biçimi gösteren deneklerin
daha sonra katılan denekleri de etkilediği saptanmıĢtır. Eğitim programına katılan öğrencilerden
birkaç tanesinin yeni oluĢturulacak bir eğitim programına alınarak grup üzerindeki etkisi
incelenebilir.
8. Bu programın etkililiği benlik saygısı, sosyal beceriler, atılganlık becerileri, yalnızlık,
arkadaĢlık iliĢkileri, stres, kaygı vb. gibi değiĢkenler açısından sınanabilir.
81
KAYNAKÇA
Adams, G. R. (1973), ―Classroom aggression: Determinants, controlling mechanisms and
guidelines for the implementation of a behavior modification program‖, Psychology in
the Schools, 10 (2): 155–168.
Adelman, R., McGee, P., Power, R., Hanson, C. (2005), ―Reducing adolescent clients‘ anger in
a residential substance abuse treatment facility‖, Joint Commision Journal on
Quality Patient Safety, 31 (6): 325-7.
Akgül, H. (2000), ―Öfke denetimi eğitiminin ilköğretim 2. kademe öğrencilerinin öfke denetimi
becerilerine etkisi‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Akkoyun, F. (1998), Transaksiyonel Analize Giriş, Ankara: Nobel Yayıncılık.
Alberti, R., Emmons, M. (1998), Atılganlık Hakkınızı Kullanın, Çev: Katlan, S., Ankara:
HYB Yayıncılık.
Anderson, J. C., Linden, W., Habra, M. E. (2005), ―The importance of examining blood
pressure reactivity and recovery in anger provocation research‖, Internatinal
Journal of Psychophysiology, 57 (3): 159–63.
Aronoff, J., Barclay, A. M., Stevenson, L. A. (1988), ―The recognition of threatining facial
stimuli‖, Journal of Personality and Social Psychology, 54 (4): 647–655.
Aydın, B. (2005), Çocuk ve Ergen Psikolojisi, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Aytek, H. (1999), ―Grup rehberliğinin ortaöğretimdeki öğrencilerin öfkeli ve saldırgan
davranıĢlarının kontrolü üzerindeki etkisi‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
82
Balaban, M. T. (1995), ―Affective influences on startle in five-month-old: reactions to facial
expressions of emotion‖, Child Development, 66: 28–36.
Balkaya, F. (2001), Öfke: Temel Boyutları, Nedenleri ve Sonuçları, Türk Psikoloji Yazıları,
IV;7: 21–45.
BaltaĢ, A. (2005), Ekip Çalışması ve Liderlik, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
BaltaĢ, A., BaltaĢ, Z. (2004), Stres ve Başa Çıkma Yolları, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Baygöl, E. (1997), ―Ergenin Öfke Tepkilerinin incelenmesi‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa.
Beck, A. T., Weishaar, M. (1989), Conitive Therapy, Ed: Freeman, A., Simon, K. M.,Beutler.
Comprehensive Handbook of Cognitive Therapy, Plenum Press, New York.
Beck, A. T. (2005), Bilişsel Terapi ve Duygusal Bozukluklar, Ġstanbul: Litera Yayıncılık.
Berkowitz, L. (1965), ―The concept of agressive drive: Some additional considerations‖,
Advances in Experimental Social Psychology, c. 2. New York: Academic Press.
Bernstein, D. A.; Clarke-Stewart, A.; Penner, L .A.; Roy, E.; Wickens, C.D. (2000),
Psychology, 5.basım; Houghton Mifflin Company, Boston, New York.
Bıyık, N. (2004). ―Üniversite öğrencilerinin yalnızlık duygularının kiĢisel ve sosyal özellikleri,
öfke eğilimleri açısından incelenmesi‖. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Anadolu
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, EskiĢehir.
Biaggio, M. K. (1989), ―Sex differences in behavioral reations to provocation of anger‖,
Psychological Republic, 64: 23–26.
Bilge, F. (1996), ―DanıĢandan hızalan ve biliĢsel-davranıĢçı yaklaĢımlarla yapılan grupla
psikolojik danıĢmanın üniversite öğrencilerinin kızgınlık düzeyleri üzerindeki etkileri‖,
83
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Bilge, A., Ünal, G. (2005), ―Kanserli hastanın yakınlarının öfke ve kaygı düzeylerinin
belirlenmesi‖, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 21 (2): 37–46.
Brytek, A. (2006), ―Self esteem, strategies of coping and feeling of anger in french patients
with anorexia nervosa‖, Psychiatric Polish, 40 (4): 743–50.
Budak, Selçuk. (2005), Psikoloji Sözlüğü, Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
Cenkseven, F. (2003), ―Öfke yönetimi becerileri programının ergenlerin öfke ve saldırganlık
düzeylerine etkisi‖, Eğitim Bilimleri ve Uygulama, 2 (4): 153–167.
Corey, M. S. (1991), The Art and Science of Counseling Psychotherapy, Macmillan
Publishing Company, Columbus, Ohio
Corey, M. S. (2005), Psikolojik Danışma, Psikoterapi Kuram ve Uygulamalar, Ankara:
Mentis Yayıncılık
Cullen, M., Freeman-Longo, R. E. (1995), Men & Anger: Understanding and Managing Your
Anger for a Much Beter Life, Brandon, VT: Safer Society Press.
Currie, M. (2004), ―Doing anger differently: a group percussion therapy for angry adolescent
boys‖, International Journal of Group Psychotherapy, 54 (3): 275.
Cüceloğlu, D. (2000), İçimizdeki Çocuk, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Çeçen, A. R.(2002), ―Duyguları yönetme becerileri eğitimi programının öğretmen adaylarının
duyguları yönetme becerileri üzerindeki etkisi‖, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
84
Çuhadaroğlu, F. (1986), ―Adolesanlarda benlik saygısı‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Ankara.
Çudaroğlu, F. (1987), ―Adolesanlarda öz değerlilik duygusu ve çeĢitli psikopatolojik
durumlarla ilgisi‖, XXIII. Ulusal Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Kongresi,
Ġstanbul: Atatürk Kültür Merkezi.
DanıĢık, N. D., Baker, Ö. E. (2005), ―Ergenlerde sürekli öfke-öfke ifade tarzları ve problem
çözme‖, Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji (3P) Dergisi, 13 (3): 161–167.
Davey, L., Andrew, D. (2005), ―Anger, over-control and serious violent offending‖,
Aggression and Violent Behavior, 10: 624–635.
Deffenbacher, J. L., Story, D. A., Stark, R. S. (1987), ―Cognitive-Relaxation and Social Skills
Interventions in the Treatment of General Anger‖, Journal of Counseling
Psychology, 34 (2): 171–176.
Deffenbacher, J. L., Story, D. A., Brandon, A. D., Hogg, J. A., Hazaleus, S. L. (1988),
―Cognitive and cognitive-relaxation treatments of anger‖, Cognitive Therapy
and Research, 12 (2): 167–184.
Deffenbacher, J. L., Stark, R. S. (1992), ―Relaxation and Cognitive Relaxation Treatments of
General Anger‖, Journal of Counseling Psychology, 39 (2): 158–167.
Deffenbacher, J. L., Lynch, R. S., Oetting, E. R., Kemper, C. C. (1996), ―Anger reduction in
early adolescents‖, Journal of Counseling Psychology, 43 (2): 149–157.
Deffenbacher, J. L., Filetti, L. B., Lynch, R. S., Dahlen, E. R., Oetting, E. R. (2002),
―Cognitive-behavioral treatment of high anger drivers‖, Behavioral Research
and Therapy, 40 (8): 895–910.
Deffenbacher, J. L., Lynch, R. S., Filetti, L. B., Dahlen, E. R., Oetting, E. R. (2003), ―Anger,
agression, risky behavior, and crash-related outcomes in three groups of
drivers‖, Behavioral Research and Therapy, 41: 333–349.
85
Deffenbacher, J. L., Richard, T. L., Filetti, L. B., Lynch, R. S. (2005), ―Angry Drivers: A test of
state-trait theory‖, Violence and victims, 20 (4): 455–69.
Demirkıran, S. (2003), ―Futbol fanatizmi: taraftar kimliği, öfke ve saldırganlık eğilimleri
arasındaki bağlantılar‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Dykeman, B. (2000), ―Cognitive-Behavioral Treatment of Expressed Anger in Adolescents
with Conduct Disorders‖, Education, 121 (2): 298–301.
Ellis, A. (1977), How to live with and without anger? New York: Readers Digest Press.
Engin, E., Çam, O. (2006), ―Correlation between psychiatric nurses' anger and job motivation‖,
Archieves Psychiatric Nursing, 20 (6): 268–75.
Erkan, S. (2005), Örnek Grup Rehberliği Etkinlikleri, Ankara: Pegema Yayıncılık.
Fraenkel, J. R., Wallen, N. E. (2006), How To Design and Evaluate Research Education, 6.
Basım, McGraw Hill Inc. Ed.
Geçtan, E. (2004), Psikanaliz ve Sonrası, Metis Yayınları, Ġstanbul.
Gerzina, M. A., Drummond, P. D. (2000), ―A multimodal cognitive-behavioral approach to
anger reduction in an occupational sample‖, Journal of Occupational and
Organizational Psychology, 73: 181–194.
Goodwin, R. D. (2006), ―Association between coping with anger and feelings of depression
among youths‖, American Journal of Public Health, 96 (4): 664–669.
Güleç, Y. (2002), ―Ergenlerin öfke yaĢantıları, benlik algıları ve akademik baĢarı iliĢkisi‖,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ġstanbul.
86
Herrman, D. S., McWhirter, J.J. (2003), ―Anger & aggression management in young
adolescents: an experimental validation of the SCARE program‖, Education &
Treatment of Children, 26 (3): 273.
Hollenhorst, P. S. (1998), ―What Do We Know About Anger Management Programs in
Corrections‖, Federal Probation, USA: 62 (2): 52–65.
Hyun, M. S., Nam, K. A., Kang, H. S. (2006), ―The effects of cognitive behavioral anger
management program on self-consciousness and anger in Korean military man‖, Taehan
Kanho Hakhoe Chi, 36 (6):1076–84 (www.pubmed.gov).
Ireland, J. L., Culpin, V. (2006), ―The relationship between sleeping problems and agression,
anger, and impulsivity in a population of juvenile and young offenders‖, Journal of
Adolescents Health, 38 (6): 649–55.
Jersild, A. T. (1978), Gençlik Psikolojisi (çeviren. I. N. Özgür), Ġstanbul: Kadıoğlu matbaacılık.
Karagüven, M. (1997), ―ĠĢ kazaları ile stres, kaygı ve öfke kavramları arasındaki iliĢkinin
incelenmesi‖, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ġstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ġstanbul.
Karahan, T. F., Sardoğan, M. E., (2004), Psikolojik danışma ve terapide kuramlar, Samsun:
Deniz Kültür Yayınları.
Kassinove, H., Tafrate, R. C. (2002), Anger Management: The complete treatment guidebook
for practitioners, California. Impact Publishers Inc.
Kellner, M. H., Bry, B. H. (1999), ―The effects of anger management groups in a day school
for emotionally disturbed adolescents‖, Adolescence, 34 (136): 645–651.
Kennedy, H. G. (1992), ―Anger and irritability‖, British Journal of Psychiatry, 161: 145–153.
87
Kısaç, Ġ. (1997), ―Üniversite öğrencilerinin bazı değiĢkenlere göre sürekli öfke ve öfke ifade
düzeyleri‖, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara.
Koptagel-Ilal, G. (1991), Tıpsal Psikoloji, Tıpta Davranış Bilimleri, Ankara: GüneĢ Kitabevi.
Korkut, F. (2004), Okul Temelli Önleyici Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara: Anı
Yayıncılık.
Köknel, Ö. (1986), Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, Ġstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
Köknel, Ö. (1999), Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, 15.basım. Ġstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
Köknel, Ö. (2000), Bireysel ve Toplumsal Şiddet, 2. basım, Ġstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi.
Kulaksızoğlu, A. (1998), Ergenlik Psikolojisi, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Kulaksızoğlu, A. (2002), Ergenlik Psikolojisi, 3. basım, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Kulaksızoğlu, A. (2003), Kişisel Gelişim Uygulamaları, Ankara: Nobel Yayıncılık.
Leahy, R. L. (2004), Bilişsel Terapi ve Uygulamaları, Ġstanbul: Litera Yayıncılık.
Lerner, H. (2004), Öfke Dansı, Ġstanbul: Varlık Yayınları.
Lochman, J. E. (1992), ―Cognitive- Behavioral Intervention with Aggressive Boys: Three Year
Follow Up and Preventive Effects‖, Journal of Counsuling and Clinical
Psychology, 60 (3): 426–432.
Martin, R. C., Dahlen, E. R. (2004), ―Irrational beliefs and the experience and expression of
anger‖, Journal of Rational Emotive&Cognitive-Behavior Therapy, 22 (1): 3–20.
88
Martsch, M. D. (2005), ―A comparison of two group interventions for adolescent aggression:
high process versus low process‖, Research on Social Work Practice, 15 (1): 8–18.
Meyer, C., Leung, N., Waller, G., Perkins, S., Paice, N., Mitchell, J. (2005), ―Anger and
bulimic psychopathology: gender differences in a nonclinical group‖, International
Journal of Eating Disorder; 37 (1): 69–71.
Montagne, B., Schutters, S., Westenberg, H. G., van Honk, J., Kessels, R. P., de Haan, E. H.
(2006), ―Reduced sensitivity in the recognition of anger and disgust in social anxiety
disorder‖, Cognitive Neuropsychiatry, 11 (4): 389–401.
Muuss, R. E. (1996), Theories of Adolescence, (8. basım) New York: McGraw-Hill Inc.
Nakona, K. (1990), ―Effects of two self-control prodecures on modifying type a behavior‖,
Journal of Clinical Psychology, 46 (5): 652–657.
Nazik, B. (2001), Çocuk Ruh Sağlığı, Ġstanbul: YA-PA Yayıncılık.
Nelson-Jones, R. (1982), Danışma Psikolojisi Kuramları, Ankara: Ed. F. Akkoyun.
Nickel, M. K., Krawczyk, J., Nickel, C., Forthuber, P., Ketler, C., Leiberich, P., Muehlbacher,
M., Tritt, K., Mitterlehner, F. O., Lahmann, C., Rother, W. K., Loew, T. H. (2005),
―Anger, interpersonal relationships, and health-related quality of life in bullying boys
who are treated with outpatient family therapy: a randomized, prospective, controlled
trial with 1 year of fallow-up‖, Pediatrics, 116 (2): 247–254.
Nickel, M., Luley, J., Krawczyk, J., Nickel, C., Widerman, C., Lahman, C., Muelbacher, M.,
Forthuber, P., Kettler, C., Leiberich, P., Tritt, K., Mitterlehner, F., Kaplan, P., Gill, F.
P., Rother, W., Loew, T. (2006), ―Bullying girls – changes after brief strategic family
therapy: a randomized, prospective, controlled trial with one-year follow-up‖,
Psychotherapy and Psychosomatics, 75: 47–55.
89
Nickel, M. K., Muehlbacher, M., Kaplan, P., Krawczyk, J., Buschmann, W., Kettler, C.,
Rother, N., Egger, C., Rother, W. K., Loew, T. K., Nickel, C. (2006), ―Influence of
family therapy on bullying behaviour, cortisol secretion, anger, and quality of life in
bullying male adolescents: A randomized, prospective, controlled study‖, Canadian
Journal of Counseling, 51 (6): 355–62.
Nugent, W. R., Champling, D., Wiinimaki, L. (2007), ―The effects of anger control training on
adolescent antisocial behavior‖, Research on Social Work Practice, 7 (4): 446–462.
Okman, S. (1999), ―Ergenlik dönemindeki öfke ifade tarzlarının kendilik imgesi bağlamında
incelenmesi‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul.
O‘rourke, K., Worzbyt, C.J. (1996), Support Groups for Children, USA: Braun- Brumfield Inc.
Özer, A. K. (1994), ―Sürekli Öfke (SL-ÖFKE) ve Öfke Ġfade Tarzı (ÖFKE-TARZ) Ölçekleri
Ön ÇalıĢması‖, Türk Psikoloji Dergisi, 9 (31): 26–35.
Özkan-OlmuĢ, G. (2001), ―Erinlerin, aile içi psikolojik örüntülere göre sürekli öfke ve öfke
ifade tarzlarının incelenmesi‖, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ġstanbul.
Özmen, A. (2006), Öfke ile Başa Çıkma, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Park, Y. J., Han, K. S., Shin, H. J., Kang, H. C., Moon, S. H. (2004), ―Anger, problem
behaviors, and health status in adolescent women‖, Taehan Kanho Hakhoe Chi, 34 (7):
1234–42 (www.pubmed.gov).
Pirim, B. (2002), ―Yeme bozuklukları ile öfke tarzı arasındaki iliĢkinin incelenmesi‖,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ġstanbul.
Prout, H. T., Brown, D. T. (1999), Counseling and Psychotherapy with Children and
Adolescents, New York: John Wiley ve Sons.
90
Rose, J., Loftus, M., Flint, B., Carey, L. (2005), ―Factors associated with the efficacy of a group
intervention for anger in people with entellectual disabilities‖, British journal of clinical
psychology, 44 (3): 305–17.
SavaĢır, Ġ., ġahin, N. H. (1997), Bilişsel-Davranışçı Terapilerde Değerlendirme: Sık Kullanılan
Ölçekler, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Seligman, L. (2003), ―Systems, Stategies and Skills of counseling and psychotherapy‖,
Teaching of Psychology, 29: 223–226.
Sharkin, B. S. (1988), ―The measurement and treatment of client anger in counseling‖, Journal
of Counseling and Development, 66: 361–365.
Sharp, S. (2003), ―Effectiveness of Anger Management Training Program Based On Rational
Emotive Behavior Theory (REBT) For Middle School Students With Behavior
Problems‖, Presented Doctor of Philosophy Degree, The University Of Tennesse.
Shing, N. N., Lancioni, G. E., Winton, A. S. W., Adkins, A. D., Wahler, R. G., Sabaawi, M.,
Singh, J. (2007), ―Individuals with mental illness can control their aggressive behavior
through mindfulness training‖, Behavior Modicification, 31 (3): 313–328.
Shuerger, J. M. (1979), ―Understanding and Controlling Anger‖, Helping Clients with Special
Concerns, Ed. Elsenberg S., Patterson, L. E. Boston: Houghton Mifflin Company,
s.79–102.
Sofronoff, K., Attwood, T., Hinton, S., Levin, I. (2007), ―A randomized controlled trial of a
cognitive behavioural intervention for anger management in children diagnosed
with Asperger Syndrome‖, Journal of Autism & Developmental Disorders, 37 (7):
1203–1214.
Spielberger, C. D., Crane, R. S., Kearns, W. D. (1991), ―Anger and anxiety in essential
hypertension‖, Stress and Emotion: Anxiety, Anger and Curiosity, 265–279.
91
Stewart, I., Joines, V. (1987), TA Today: A New Introduction to Transactional Analysis,
Nottingham: Lifespace Pub.
Sukhodolsky, D. G., Solomon, R. M., Perine, J. (2000), ―Cognitive behavioral, anger control
intervention for elemantary school children: a treatment outcome study‖,
Journal of Child and Adolescents Group Therapy, 10 (3): 159–170.
ġahin, H. (2004), ―Öfke Denetimi Eğitiminin Çocuklarda Gözlenen Saldırgan DavranıĢlar
Üzerindeki Etkisi‖, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Tafrate, R. C., Kassinove, H., Dundin, L. (2002), ―Anger episodes in high-and low-trait-anger
community adults‖, Journal of Clinical Psychology, 58 (12): 1573–90.
Tavris, C. (1982), Anger: The Misunderstood Emotion, New York, Simon ve Schuster Press.
Taylor, J. L., Novaco, R. W., Gillmer, B. T., Robertson, A., Thorne, I. (2005), ―Individual
cognitive-behavioural anger treatment for people with mild-borderline intellectual
disabilities and histories of aggression: A controlled trial‖, British Journal of Clinical
Psychology, 44 (3): 367.
T.C. BaĢbakanlık AraĢtırma Kurumu. (1997), Türk Ailesinde Adolesanların Sorunları, AAK:
yayın no:100. Ankara.
Tekinsav-Sütcü, G. S. (2006), ―Ergenlerde öfke ve saldırganlığı azaltmaya yönelik biliĢsel
davranıĢçı bir müdahale programının etkililiğinin değerlendirilmesi‖,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ġzmir.
Thompson, C. L., Rudolph, L. B. (2000), Counseling Children, 5. Basım, Belmont, CA:
Wadsworth.
TDK. (2005), Türk Dil Kurumu Sözlüğü. http//tdk.gov.tr.
92
Vinson, D.C., Arelli, V. (2006), ―State anger and risk of injury: a case-control and case-
crossover study‖, Annals of Family Medicine, 4 (1): 63–8.
Voltan-Acar, N. (2004), Ne kadar farkındayım? Gestalt Terapi, Ankara: Babil Yayıncılık.
Witting, A. F., Belkin, G. S. (1990), Introduction To Psychology, New York: McGraw-Hill
Pub. Com.
Yavuzer, H. (1987), Çocuk Psikolojisi, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, H. (1998), Çocuk Psikolojisi, 16. Basım, Ġstanbul: Remzi Kitabevi.
Yazgan-Ġnanç, B., Bilgin, M., Atıcı, M. (2004), Gelişim Psikolojisi, Adana: Nobel Kitabevi.
Yazgan-Ġnanç, B., Bilgin, M., Atıcı, M. (2007), Gelişim Psikolojisi, Ankara: Pegema
Yayıncılık.
Yılmaz, N. (2004), ―Öfke ile baĢa çıkma eğitiminin ve grupla psikolojik danıĢmanın ergenlerin
öfke ile baĢa çıkabilmeleri üzerindeki etkileri‖, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Ankara.
Yörükoğlu, A. (1998), Çocuk Ruh Sağlığı, 22. Basım, Ġstanbul: Özgür Yayınları.
93
EK: 1
ÖFKE DENETĠMĠ EĞĠTĠMĠ PROGRAMININ UYGULAMASI
Öfke denetimi uygulaması 60 dakikadan oluĢan 10 oturumluk bir sürede
gerçekleĢtirilmiĢtir. Grup çalıĢmasına 15 kiĢi baĢlamakla birlikte daha sonra sayı 14‘e düĢmüĢ
ve bu Ģekilde sona ermiĢtir. Uygulama 2006 Nisan-Mayıs-Haziran ayları içinde yapılmıĢtır.
Kayıtlar lider tarafından her oturumdan sonra raporlaĢtırılarak tutulmuĢtur. AĢağıda grup
oturumlarının süresi, kullanılan materyaller ve grup süreci hakkında bilgi verilmiĢtir.
Birinci Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek grup sürecini baĢlatmıĢtır. Ġlk adım olarak üyelerin
birbirleriyle tanıĢması amacıyla küçük bir etkinlikle grubu baĢlatacağını bildirerek grup
üyelerinin bir zarftan çekilen resimlerle (aslan, çiçek, kızgın bir Ģeytan, kızgın bir boğa,
gülümseyen bir güneĢ vb. ) eĢleĢmelerini sağlamıĢtır. Onlardan eĢleriyle bir araya gelerek eĢleri
hakkında bilgi toplayıp gruba tanıtmaları istenmiĢtir. Grup üyelerinin belirsizlik yaĢadıklarını
gören lider, örnek olması açısından eĢleĢtiği üye hakkında ilk tanıtımı yapmıĢtır. Öncelikle
gönüllü olanlar eĢlerini anlattıktan sonra, çekingen olan üyeye bu tür çalıĢmaların ondaki
çekingenliği yenebileceğine ve topluluk içinde rahat konuĢabilme, kendisini ifade edebilme
yeteneği kazandırabileceği söylenerek cesaretlendirilmiĢtir. Bu üyelerin cesaretinin arttığı ve
eĢini daha kolayca tanıtabildiği gözlenmiĢtir.
Grupta üyelerin birbirlerinin isimlerini daha kolay öğrenebilmeleri ve gruba daha fazla
ısınmalarına yardımcı olmak için baĢka bir etkinliğe geçilmiĢtir. Grupta her bir üye kendisinden
önce ismini söyleyen tüm üyelerin ismini yardım almaksızın söylemeye çalıĢmıĢ ve en sonunda
kendi ismini söyleyerek sıranın bir sonraki üyeye geçmesini sağlamıĢtır. Böylece grupta kendi
ismini söyleyen son üye diğer üyelerin isimleriyle birlikte toplam 15 kiĢinin ismini ezbere
söylemiĢtir. Bu etkinliğin grupta oldukça sıcak ve eğlenceli bir ortam yarattığı gözlenmiĢtir.
Sonrasında oturumun genel amaçları üzerine konuĢulmuĢtur.
Süreç grup kuralları ile ilgili konuĢmalarla devam etmiĢtir. Lider bu kuralların ne
olabileceğini sorduktan sonra yanıt gelmemesi üzerine örnek yaĢantılar vererek ne yapmak
gerekir sorusunun bitiremeden üyeler yanıt vermeye baĢlamıĢlardır. Daha sonra üyeler ― saygılı
olmalıyız‖, ―açık ve dürüst bir Ģekilde davranmalıyız‖, ―konuĢtuklarımız aramızda kalmalı‖ vb.
gibi kurallar söylemiĢlerdir. Lider tarafından Ģimdi ve burada, ben dili-sen dili, geri bildirim, ev
94
ödevleri ve diğer kurallar konusunda açıklamalar yapılmıĢtır. Belirlenen kurallar bir üye
tarafından kütüphanenin dolabına asılan bir kartona yazılmıĢtır. Ardından tüm üyeler bu
kuralların altına imza atmıĢlardır. Bununla sembolik bir grup anlaĢması yapıldı. Üyelerin tümü
bu anlaĢmayı olumlu bulduklarını belirtmiĢlerdir.
Bir üye oturumun özetini yaptıktan sonra gelecek oturumun konusu (Duyguları tanıma,
bizi öfkelendiren Ģeyler) hatırlatılıp eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı sorulmuĢtur.
Lider üyelere teĢekkür ederek, katkıda bulunanlara ismiyle hitap edip katkısını koyma sebebini
açıklayarak özel olarak teĢekkür etmiĢtir. Gizlilik kuralı hatırlatılarak oturum bitirilmiĢtir.
Oturum yaklaĢık olarak 60 dakika sürmüĢtür.
Ġkinci Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu açmıĢtır. Gönüllü bir üye tarafından geçen
oturumun özeti yapıldı.
Grup üyeleri bir zarftan çektikleri duygu isimlerinin yazılı olduğu kartları çekerek sessiz
sinema yoluyla canlandırmalar yapmıĢlardır. Ġlk önce gönüllü bir kız üye tarafından
canlandırma yapıldıktan sonra diğer üyelerin de rahat bir Ģekilde canlandırma yaptıkları
görülmüĢtür. Grup üyelerinin isteği üzerine lider tarafından da bir canlandırma yapılmıĢ ve bu
üyeler arasında bir hoĢnutluk yaratmıĢtır. Duyguların yaĢantımızdaki yeri üzerine kısa bir
konuĢma ve bu duyguların fiziksel görüngüleriyle ilgili farkındalık kazandırmayı amaçlayan bu
çalıĢmada eğlendikleri görülmüĢtür.
Öfkenin tanımı yapılarak öfkelenmemize sebep olan Ģeyler sorulduktan sonra üyeler
―bize bağırılması, emir verilmesi, haksızlık yapılması, yalan söylenmesi, bizimle alay edilmesi‖
durumunda öfkelendiklerini belirtmiĢlerdir. Bu paylaĢımlardan sonra ―Öfkeyi BaĢlatan Olaylar
Listesi‖ dağıtılmıĢ ve doldurmaları istenmiĢtir. Doldurduktan sonra bunu sesli olarak dile
getirip ortak noktalar saptanmaya çalıĢılmıĢtır. Lider ayrıca bunun istatistiğini çıkartıp
sonuçlarını gruba getireceğini de belirtmiĢtir.
Duygularımızın kaynakları hakkında kısa bir giriĢ yapılmıĢtır. Ardından üyelerin REBT‘
duyup duymadıkları sorulmuĢ ve bazı üyelerden duyduk yanıtını alınmıĢ ve onlarda bildiklerini
anlattıktan sonra lider tarafından REBT ve A-B-C-D-E modeli kısaca anlatılmıĢtır. Daha sonra
―Emine ile AyĢe‘nin Öyküsü‖ bir üye tarafından okunduktan sonra hikâye A-B-C-D-E
modeline göre ele alınarak irdelenmiĢtir. Böylelikle örnek üzerinden bu modelin daha iyi
95
anlaĢılabilmesine çalıĢılmıĢtır. Emine ile AyĢe‘nin hikâyesinin bir kısmı okunup A-B-C modeli
anlatılarak irrasyonel düĢüncelerin, mantıksız inançların olumsuz duygulara nasıl yol açtığı
gösterilerek alternatif düĢüncelerin üretilmesi ve hikâyeyi öyle tamamlamaları istenmiĢtir.
Üyeler AyĢe‘nin kalemliğini düĢürmüĢ olabileceğini, okulda unutmuĢ olabileceğini veya bir
arkadaĢına vermiĢ ve bunu da unutmuĢ olabileceğini belirttiler. Hikâyenin geri kalanını
okuduktan sonra alternatif düĢünce ve yeni duygunun veya davranıĢın ne olabileceği D-E
modeline uygun iĢlenmiĢtir. Üyeleri bu çalıĢmaya aktif olarak katılmıĢlardır.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra üyelere eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı
sorulduktan sonra gelecek oturumun konusu (çeĢitli duygular için fiziksel, davranıĢsal ve
biliĢsel tepkiler) belirtilmiĢtir. Ardından ev ödevi (bir gün içerisinde ne sıklıkta öfke yaĢadıkları
ve en az üç tane öfkelendikleri bir durumla ilgili öfkelerini yazmaları istenmiĢtir.) verilmiĢtir.
Üyelere teĢekkür edilerek gizlilik kuralının hatırlatılmasıyla oturum sona ermiĢtir. Oturum
yaklaĢık olarak 55 dakika sürmüĢtür.
Üçüncü Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu açmıĢtır. Gönüllü bir üye tarafından geçen
oturumun özeti yapıldıktan sonra eksik kalan noktalar diğer üyeler ve lider tarafından
tamamlanmıĢtır.
Geçen oturumda dağıtılan ―Öfkeyi BaĢlatan Olaylar Listesi‖ için çıkarılan istatistik
sonuçları üyelere sunuldu. Grup üyelerini daha çok ―haksızlığa uğradıklarında, canları
yakıldığında, duyguları incindiğinde, onlara verilen sözler tutulmadığında, yalan söylendiğinde,
emir verildiğinde ve iĢleri yolunda gitmediğinde‖ öfkelendikleri saptandı. Daha sonra lider
kendisinin ev ödevini yaptığını üyelerin yapıp yapmadıklarını sormuĢtur. Üyeler bir gün
içerisinde öfkelerini duruma göre değiĢtiğini, bazen sık sık öfkelenirken bazı günler hiç
öfkelenmediklerini anlattılar. Çok sık öfkelendiğini belirten bir üye o gün içerisindeki öfkesini
anlatırken öğretmenlerinin, küçük kardeĢinin ve bir iki arkadaĢının onu çok kızdırdığını
anlatmıĢtır. Olayları irdelediğimizde, aslında o kadar öfkelenecek bir Ģey olmadığı, bazı
durumları kendisinin mantık süzgecinde hatalı kodladığı için bu sonuçlara yol açtığını
söylemiĢtir.
Lider REBT‘ in A-B-C-D-E modelini kuĢ gribi vakasını örnek olay olarak kullanıp
açıklamıĢtır. KuĢ gribi (A, olay); kuĢ gribinin ölümcül sonuçları veya zararları hakkındaki
propagandadan oluĢan düĢünce ve inançlar (B, düĢünce ve inanç); bu düĢünceden doğan korku
96
ve tavuk tüketmeme, tavuktan tiksinme veya tavuk imhası (C, duygusal sonuç ve davranıĢ);
toplumda saygın yeri olan simalar tarafından televizyon reklâmları aracılığıyla düĢünceyi
değiĢtirmeyi amaçlayan yayınlar ile kuĢ gibinin etkisini yitirdiği, fabrika ortamında üretilip
paketlenen tavukların güvenle yenebileceği propagandası yapılması (D, düĢüncenin
değiĢtirilmesi) ve sonuç olarak tavuk tüketiminin baĢlaması, artık ondan tiksinilmemesi (E, yeni
duygu ve sonuç). Grup üyeleri bu örnek vaka üzerinden bu modeli daha iyi kavradıklarını
belirtmiĢlerdir.
Ardından ―hisset-yap‖ adli etkinliğe geçilmiĢtir. Bu etkinlikte çeĢitli duygular için
fiziksel, davranıĢsal ve biliĢsel tepkilerin olduğu resimler gruba gösterilerek tanımlamaları
istenmiĢtir. Ġlk önce çeĢitli duygulardan oluĢan resimler gösterildikten sonra ard arda öfkeli
ifadesi olan resimler gösterilmiĢtir. Son olarak huzurlu, sakin bir insan yüzü gösterilmiĢtir.
Grup üyeleri belirli bir koĢullanmıĢlık oluĢtuğu için bunu da öfke olarak tanımlamıĢlardır.
Burada arka arkaya gelen öfke resimlerinden sonra bir ĢartlanmıĢlık ve dolayısıyla algı
yanılsaması olduğundan söz edilerek REBT‘ e gönderme yapılmıĢtır. Bunun ardından ağzında
boĢ bir baloncuğu olan öfkeli bir adam resmi gösterilerek bu baloncuğu doldurmaları
istenmiĢtir. Grup üyelerinin burada zorlandıkları görülmüĢtür, hatta üyelerden birisi bunun
kadar sınavlarda bile zorlanmadığını söylemiĢtir. Kız üyeler daha kabul edilebilir ifadeler
kullanırken, erkek üyeler adamın sadece küfrediyor olabileceğini söylemiĢlerdir. Kullanılan
ifadeler ―Allah kahretsin! Yine istediğim Ģey olmadı. Tüm insanlar tersime gidiyor‖, ―Hayııır!‖,
―Ġleride seninle görüĢeceğiz, bunun faturasını çok ağır ödeyeceksin!‖, ―Sen bana baksana ne
yaptığını zannediyorsun? ―Seni yakalarsam görürsün gününü‖, ―Beni sinirlendirdin, bir daha
yapma‖, ―Heeey bana bak! Ne yaptığını sanıyorsun pislik!‖, ―Lanet olası pislik ne yaptığını
sanıyorsun, züppe kılıklı zibidi, defol!!! Kahrolası serseri, canın cehenneme‖ ( Bir kız üye bunu
yazdıktan sonra gruba okumakta zorluk çekmiĢ ve lider tarafından teĢvik edildikten sonra
okuyabilmiĢtir ancak.) Lider ortak noktalara dikkat çekmeye çalıĢarak bunların ne olduğunu
bulmalarını istemiĢtir. Grup üyeleri hepsinde tehditkâr ifadeler olduğunu ve karĢısındakini
suçlayıcı ifadeler bulunduğunu belirtmiĢlerdir. Bu noktada lider, bu tür sağlıksız tepkiler yerine
öfkeyi azaltabilecek ya da kesecek stratejiler geliĢtirmelerini isteyerek ―ben dili-sen dili‖ni
anlatmıĢtır. Kullanılan ifadelerde ―sen dili‖nin hâkim olduğunu, bunun ne anlama geldiğini ve
karĢımızdaki insanda nasıl duygular-düĢünceler oluĢturabileceği anlatılmıĢtır. Ardından ―ben
dili‖nin uygunluğundan ve karĢımızdaki insanda yaratacağı olumlu etkiden, karĢıdakinin
savunmaya geçmeyeceğinden ve bunu kiĢiliğine yönelik bir saldırı ya da hakaret olarak
görmeyeceğinden söz edilerek günlük yaĢamlarından örnek vermeleri istenmiĢtir. Üyelerin
verdikleri örnekler, bunu kolayca anlamlandırabildiklerini göstermiĢtir.
97
Ardından ―domino etkisi‖ adlı etkinliğe geçilmiĢtir. Lider ―domino etkisi‖nin ne
olduğunu sorarak konuya baĢlamıĢtır. Domino Etkisi‘ni bilmedikleri ortaya çıkınca, kısa bir
açıklamayla tanımlayıp sera gazlarının sebeplerini, Ģimdiki etkilerini ve önümüzdeki süreçte
yaĢanması beklenen sonuçlarını uzun bir zincir Ģeklinde anlatarak örneklendirmiĢtir.
Teknolojinin ilerlemesiyle sanayi geliĢti. Sanayinin geliĢip büyümesiyle orantılı olarak silah
sanayi özellikle de kimyasal silah üretimi ve nükleer reaktörlerin olması sera gazlarını
oluĢturdu. Sera gazlarının ozon tabakasını deldiği, bunun aĢırı ısınmaya yol açtığı, ısınmanın
buzulları erittiği, buzulların erimesiyle su seviyesinin yükseldiği, iklimin değiĢtiği, ilerde pek
çok ülkenin su altında kalacağı, iklimin değiĢmesiyle bazı bölgelerde sel ve fırtınalar
yaĢanırken bazı bölgelerde kuraklık ve açlık olacağı, milyonlarca insanın öleceği vb. vb. uzun
bir zincir, bir ―domino etkisi‖ olayı anlatılmıĢtır. Üyelerden duygular konusunda da böyle bir
zincir yapmaları istenmiĢtir. Önce çekimser ve güvensiz ifadeler kullanılırken, liderin ―domino
etkisi‖ yaratacak örnek senaryolar vermesinden sonra üyeler rahat bir Ģekilde zinciri
tamamlamıĢlardır. *Kız/erkek arkadaĢınız tüm gün sizinle konuĢmamıĢ. Derste kafanızı sıraya
koyup uyuyorsunuz. *Ġngilizce dersinde öğretmenin verdiği ödeve çok kızdınız.
Yapamayacağınızı düĢünüp kâğıtları fırlatıyorsunuz ve zilin çalmasını beklemeden dıĢarı
çıkıyorsunuz. * Kısa bir tatile gitmek istiyorsunuz. Aileniz para olmadığı için sizi
gönderemeyeceğini söylüyor. Tam o anda büyükannenizden mektup gelir ve içinden 100 YTL
düĢer. O kadar seviniyorsunuz ki, akĢam olmasına rağmen bağırıp çağırarak radyoyu son ses
açıyorsunuz. Bunları tamamlayan üyeler kendi yaĢantılarından da örnek senaryolarla ―domino
etkisi‖ yaratmıĢlardır. Yaratıcı davranmaları için beyin fırtınasından söz edilerek sanal
senaryolar oluĢturmalara teĢvik edilince keyifli bir Ģekilde senaryo ürettikleri görülmüĢtür.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı sorularak ev
ödevi (bu hafta öfkelenip olayları değerlendirdikten sonra, sağlıklı tepkiler düĢünün, özellikle
yoğun duygularınız için) verilmiĢtir. Gelecek oturumun konusundan söz edilerek (alıĢkanlıklar
ve duygular üzerindeki etkisi) teĢekkür edilip gizlilik kuralı hatırlatılarak oturum bitirilmiĢtir.
Oturum yaklaĢık olarak 60 dakika sürmüĢtür.
Dördüncü Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu açmıĢtır. Geçen oturumun özeti yapıldıktan
sonra üyeler REBT‘ i ve A-B-C-D-E modelini anlatmıĢlardır. Bu anlatımlardan üyelerin bunu
doğru bir Ģekilde kavradıkları görülmüĢtür. Ev ödevleri konusunda da paylaĢımlarda
bulunmuĢlardır. Üyelerden biri Ģiddetli öfke ve nefret yaĢadığı, sonrasında piĢman olduğu bir
98
durumu aktarmıĢtır. SakinleĢtikten sonra da olayları sağlıklı bir değerlendirmeye tabi
tuttuğunda bu olayda sorumluluğun yarısında kendi payı olduğunu görmüĢ ve bundan sonra
direk tepkisini göstermeden önce düĢüneceğini belirtmiĢtir.
―Ġnançlar ve davranıĢlar‖ adli etkinlik çerçevesinde, inançlarımızın, yaĢam
koĢullarımızın, ailemizin ve çevremizin duygularımızı nasıl etkilediği üzerine kısa bir
konuĢmayla konuya giriĢ yapılmıĢtır. Üyeler bu konu hakkındaki düĢüncelerini belirttikten
sonra inançlarımızın davranıĢlarımızı nasıl etkilediği sorularak yönlendirilmiĢlerdir.
TartıĢmanın sonunda lider bunları toparlayarak son dönemlerdeki olumsuz duyguları ve
tanımlayabilecekleri belirgin duyguları hakkındaki düĢüncelerini sormuĢtur. Üyelerden biri son
günlerde ailesi ve kardeĢleriyle sık sık tartıĢtıklarını, onlara öfkelendiğini ve ailesinin bu
durumdan rahatsız olarak bu düĢüncelerini dile getirdiklerini aynı hoĢnutsuzluğu kendisinin de
duyduğunu belirtmiĢtir. Bu durumu A-B-C-D-E modeline uygun bir Ģekilde irdeleyerek ona
yardımcı olunmaya çalıĢılmıĢtır. Bu irdelemenin sonucunda öfkenin sebebi olarak yazılı
dönemi olması ve bazı derslerinin 1. dönemde kırık olmasının verdiği gerginlik ve sıkıntıyla
böyle hareket ettiği ve bu gerginliği ailesiyle iliĢkilerine taĢıdığı tespit edilerek bu konuda bir
farkındalık sağlanmıĢtır.
Üyelerin bu konuda farklı görüĢleri dile getirmesiyle aynı olay karĢısında diğer
insanların farklı tepki verebildiğine dikkat çekilmiĢtir. Ardından sanal senaryolarla bu konu
iĢlenmeye devam edilmiĢtir. Örnek olarak arkadaĢınızın verdiği bir partiye herkes davetliyken
siz davet edilmezseniz kendinizi nasıl hissedersiniz? Neler düĢünürsünüz?, diye sorulmuĢtur.
Üyelerden kimi ―canları cehenneme‖, ―üzülürüm‖, ―bir daha onunla görüĢmem‖, ―gerçek
yüzünü gördüm‖, ―demek ki beni sevmiyormuĢ‖ gibi düĢünceler ortaya atmıĢlardır. Burada da
tek bir olay karĢısında farklı düĢünce ve duygu durumları olabileceği görülmüĢtür. Sebep olarak
da düĢünce sistemimiz ve inançlarımızın bizi yönlendirdiği fikri üzerinde durulmuĢtur.
Ardından ―öfkeyi maskeleyin‖ adlı etkinlikte giriĢ olarak öfkemizin hangi duygularımızı
gizlediği sorulmuĢtur. Üyelerden biri ―piĢmanlık‖, diğeri ―suçluluk olabilir‖ derken, bir diğeri
de ―utanç olabilir‖ demiĢtir. Lider tarafından da öfkenin kimi zamanlarda maske yerine geçerek
haksız olduğumuz bir durumu veya suçluluğumuzu örttüğü, çeĢitli duygularımızı sakladığı
üzerine durulmuĢtur. Bu duyguların ―incinme, ağrı, acı, utanç, suçluluk‖ vb. yoğun duygularda
tarafımızdan koruyucu bir maske olarak algılanıp harekete geçirildiği anlatılmıĢtır. Bunun daha
iyi anlaĢılabilmesi için bir gencin acı ve incinmiĢliğini öfkeyle maskelediğini anlatan mektubu
üyelerden biri tarafından okunmuĢtur. Üyeler bu hikâyeyi okuduktan sonra A-B-C-D-E
99
modeline geçilerek yeniden değerlendirme yapılmıĢtır. Üyelerin bu hikâyede de bu modeli
doğru bir Ģekilde analiz ettikleri görülmüĢtür. Analiz iĢlemi bittikten sonra mektubun son
sözleri olan ―Öfkenizi kontrol edebilirsiniz…Onun sizi kontrol etmesine izin vermeyin!...‖
sözleri asılı duran kartona yazılmıĢtır. Tüm üyeler daha çok öfkelerinin kendilerini kontrol
ettiğini dile getirmiĢlerdir. Lider tarafından A-B-C-D-E modelinde (B)‘ ye odaklanmak
gerektiği ve olumsuz sonuçlara (B) deki düĢünme sistemimizin ve inançlarımızı yol açtığına
dikkat çekilmiĢtir. Acı, incinme, depresyon, utanç, suçluluk hissettikleri zaman olayın ne
olduğunun ve rahatsızlık veren Ģeylerin gerçek kaynağını keĢfetmenin ve bu doğrultuda
duyguları gizlemek yerine yeni düĢünce ve duygular yerleĢtirmenin önemi üzerine durulmuĢtur.
Öfkeyle duygularımızı maskelemeden önce düĢüncelerimize meydan okuyup onlara savaĢ
açmanın ve böylelikle öfkemizin bizi kontrol etmesine izin vermeksizin kendimizi ortaya
koyabilmenin hayatımızı kolaylaĢtırabileceği üzerine konuĢulmuĢtur.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra ev ödevi (bu hafta öfkelendiğinizde, olayları
değerlendirme tarzınız hakkında düĢünün) verilmiĢtir. Gelecek oturumun konusundan
(alıĢkanlıklar ve duygular üzerindeki etkisi) söz edildikten sonra gizlilik kuralı hatırlatılarak
oturum bitirilmiĢtir. Oturum yaklaĢık olarak 55 dakika sürmüĢtür.
BeĢinci Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu açmıĢtır. Gönüllü bir üye tarafından geçen
oturumun özeti yapılıp eksiklikleri tamamlandıktan sonra yine gönüllü bir öğrenci tarafından
A-B-C-D-E modeli aktarılmıĢtır. Daha sonra ev ödevleri hakkında konuĢulmuĢtur. Üyeler
öfkelendiklerinde genelde sağlıklı düĢünmediklerini, karĢılarındaki insanı kırıp incittiklerini
belirtirken üyelerden biri ortamı terk edip gittiğini dile getirmiĢtir. Lider tarafından bu
farklılıkların sebebi sorularak yaĢam tarzlarımız ve düĢünme sistemimiz üzerine dikkat
çekilmiĢtir. Bu konudaki farkındalığı artırmak için bu paylaĢımlardan sonra öfkeyi ifade etme
tarzlarımızın kökeni ile ilgili bir egzersize geçilmiĢtir. Lider grup üyelerinden dik oturarak
diyafram nefesi almalarını istemiĢtir. Komutlar vererek derin ve düzenli nefes almayı
öğrettikten sonra çocukluk yıllarında anne-babalarının öfkelerini nasıl ifade ettiklerini
düĢünmeleri istenmiĢtir. Ebeveynleri baĢkalarına veya kendilerine öfkelerini yöneltince neler
yapıyorlar, diye düĢünmeleri istenmiĢtir. ―Nasıl ifade ediyorlar? Neler söylüyorlar? Nasıl
davranıyorlar? Sizin öfkenizin onlara benzer yönleri var mı?‖ gibi sorularla yaĢantılarını ifade
etmelerine yardımcı olacak yönlendirmeler yapılmıĢtır.
100
Üyeler teker teker paylaĢımlarda bulunmuĢtur. Erkek üyelerden birisi anne-babasının
tartıĢtıklarında muhakkak taraflardan birinin odayı terk ettiğini kendisinin de Ģimdi böyle
yaptığını ifade etmiĢtir. Bir diğeri bu tartıĢmalara katlanamadığı için kulaklarını kapattığını ve
kendisinin onlar gibi olmak istemediğini belirtmiĢtir. Kız üyelerden biri babasının bağırıp
çağırdığını, küfrettiğini ve kendisinin de aynı Ģeyleri yaptığını belirtmiĢtir. BaĢka bir erkek
üyede öfkesinin babası ve babasıyla yaĢıt kuzeni gibi olduğunu belirtmiĢtir. Saldırgan ve yıkıcı
bir öfkeymiĢ babasıyla kuzenininki. Babasının bir kez öfkelendiği birisini nasıl haĢat edene
kadar dövdüğünü çok net bir Ģekilde hatırladığını söylemiĢtir. Kuzeni de aynı Ģekilde Ģiddet
kullandığını belirtmiĢtir. Kendisini de öfkesinin böyle olduğunu ve ailedeki herkesin onun için
―kuzeninin kopyası‖ dediğini, kendisinin bu durumdan rahatsız olduğunu ve böyle davranmak
istemediğini söylemiĢtir. Diğer bir üye babasının kendisini dövdüğünü (biriktirdikleri gazete
kuponlarını kesip evcilik oynadığı için) daha sonra babasının gelip kendisinden özür dilediğini,
bunun hoĢuna gittiğini, fakat kendisinin çocuklarını dövmeyeceğini aktarmıĢtır. Bir üye
annesinin hep suskun kalarak babasını dinlediğini ve epey bekledikten sonra ―bitti mi?‖ diye
sorduğunu ve babasının bu tavırdan dolayı sakinleĢerek ―bitti‖ dediğini aktarmıĢtır. Bir üye
babasının çok sinirli olduğunu ve ağzına geleni söylediğini belirtirken baĢka bir üyede
annesinin çok sinirli olduğunu aktarmıĢtır.
Burada öfke içe, öfke dıĢa ve öfke kontrol‘ ün ne olduğunu üyeler teker teker
anlatmıĢlardır. Bu arada ―keskin sirke küpüne zarar‖ atasözü üzerine durulmuĢtur. Lider
tarafından bunlar toparlandıktan sonra öfke kontrolünün öfkemizi tamamen bastırmak olmadığı
ya da sakin olmak gerektiği anlamına gelmediği, aksine kimi zaman haklarımızı korumak için
yararlı bir araç olduğu, sorunun öfkemizi uygun yollarla dile getirilmesi ve bu arada karĢıdaki
insanın kiĢiliğine değil, davranıĢa yönelik eleĢtiriler yapılması, ―ben dili-sen dili‖ nin
kullanılması gerektiği vurgulanmıĢtır.
Öfkeyi ifade etme konusunda annelerinin pasif kalarak bunu içe bastırdıklarını,
babalarının ise öfkelerini rahatlıkla dıĢa vurduklarını, bu farklılığa rağmen gruptaki bazı kız
üyelerin öfkelerini erkekler kadar rahat bir Ģekilde dıĢa yönelttiklerini belirtmiĢlerdir.
Duygu ve davranıĢlarımızda ailemizin etkisinin farkındalığıyla ilgili bu egzersizin
ardından hiç kimsenin duygularımızı etkilemesine izin vermemenin yollarını öğrenmek üzere
―senin bu Ģekilde hissetmeni sağlayamazlar‖ adlı etkinliğe geçilmiĢtir. GiriĢ olarak üyelere
insanların aynı durumda her zaman aynı duyguları hissedip etmedikleri sorulmuĢtur. Üyeler
―hayır‖ dedikten sonra farklılıklar üzerine durulmuĢtur. DüĢünme tarzlarımız, inançlarımız ve
101
yaĢam koĢullarımız duygularımızı etkiler gerçeği açığa çıkarılmıĢtır. A-B-C-D-E modelindeki
(B) ye vurgu yapılarak Antakya da çıkabilecek bir kar fırtınası haberi hakkındaki duyguları
sorulmuĢtur. Üyeler çok heyecanlanacaklarını, mutlu olacaklarını, kartopu oynayıp kardan
adam yapabileceklerini veya kızakla kayabileceklerini belirtmiĢlerdir. Aynı kar fırtınası haberi
Kars veya Erzurum için verilse oradakiler ne hisseder, diye sorulmuĢtur. Üyeler ―lanet olsun
yine mi?‖ Ģeklinde giriĢ yaparak üzüleceklerini, çünkü kar fırtınasının yollarını kapatacağını,
eve kapanmaları gerektiğini, dünyayla iliĢkilerinin kesileceğini veya her yere kızakla gitmek
zorunda kalacaklarını ve bunun çok yorucu ve bıktırıcı olacağını dile getirdiler.
Aynı olay karĢısında iki kiĢinin farklı duygular yaĢayabilecekleri ve duygularından
kendilerinin sorumlu olmasını sağlamayı öğretecek sanal senaryolar çizildi. * Dün saçınızı
kestirdiniz. Gerçekten size çok yakıĢtığını düĢünüyorsunuz. Bugün ise okulda arkadaĢlarınız
sizinle alay edip ne kadar kötü durduğunu söylüyorlar. Ne hissedersiniz?, denilmiĢtir. Kimi
―üzülürüm‖, ―ağlarım‖, ―küserim‖, ―öfkelenirim‖ derken kimi de ―bu benim zevkim‖, ―ben
böyle iyiyim, beğeniyorum‖ gibi yanıtlar vermiĢlerdir. Burada ―üzülürüm, ağlarım‖ diyen
üyeye böyle hissetmesini kimin sağladığı veya böyle hissetmesinde kimin etkili olduğu,
duygularının kontrolünün kimde olduğu, kendisinin hayatında dünden bugüne ne değiĢtiği vb.
sorularla yeni duygular geliĢtirmesi için yönlendirilmiĢtir. Burada kendi hislerinin kontrolünü
veya yönlendirmesini arkadaĢlarına bıraktığı, kendi düĢünce ve duygularına sahip çıkamadığı
konusunda farkındalık kazandırılmaya çalıĢılmıĢtır. ArkadaĢlarının bu saç modelini
beğenmemesinin elbette onu üzebileceği, ama bunun kendisini mahvetmesine ―ağlayacak‖
dereceye getirmesine izin vermemesi, bunun kendisine duyduğu güvenle de ilgili bir sorun
olduğu üzerine konuĢulmuĢtur. Benzer senaryolarla öfke veya rahatsızlık veren durumlar
üzerine konuĢulmaya devam edilmiĢtir.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra üyelere eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı
sorularak ev ödevi (bu hafta öfkelendiğinizde kendinizi nasıl hissettiniz ve olayları nasıl
değerlendirdiniz, duygularınıza yön veren Ģeyler nelerdir, düĢünün.) verilmiĢtir. TeĢekkür
edilerek gelecek oturumun konusundan (kendileriyle ilgili negatif düĢüncelerin karĢıtını
düĢünmek) söz edilerek oturuma son verilmiĢtir. Oturum yaklaĢık olarak 60 dakika sürmüĢtür.
Altıncı Oturum
Lider tarafından üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturuma baĢlanmıĢtır. Gönüllü bir üye
tarafından geçen oturumun özeti yapılıp eksiklikler tamamlandıktan sonra baĢka bir üye
tarafından kısaca A-B-C-D-E modeli anlatılmıĢtır. Ev ödevi ile ilgili paylaĢımlarda üyeler
102
öfkelendiklerinde kendilerini nasıl hissettiklerini anlatmıĢlardır. Kimisi duygularına yön veren
Ģeylerin daha çok ailede gördükleri eğitim olduğunu söylerken, kimisi de kendisine hâkim
olamadığını etrafı kırıp döktüğünü sonrasında piĢmanlık duyduğunu belirtmiĢtir. Bunun
ardından böyle davranmamızda sorumluluğun bize ait olduğu ve istenirse bundan
kaçınılabileceği üzerine konuĢulmuĢtur. Üyeler daha önce bu Ģekilde düĢünmediklerini daha
doğrusu farkında olmadıklarını dile getirmiĢlerdir. DüĢüncelerimizi değiĢtirerek duygularımızı
değiĢtirebileceğimiz, bunun elimizde olduğu, tüm sorunun duygularımızı kimin kontrol
ettiğinde olduğu ya da ―öfkemiz mi bizi kontrol ediyor yoksa biz mi onu kontrol ediyoruz‖
sorusunda gizli olduğu konusuna odaklanılmıĢtır. Durumların onları mutlu, üzgün, çılgın veya
öfkeli hissetmesini sağlayabilecekleri, eğer üstünde çalıĢılırsa hislerini değiĢtirmeyi
öğrenebilecekleri konuĢulmuĢtur. Hislerini değiĢtirebilecekleri, fakat bazı durumlarda da
duygularını üzüntüden sevince veya durumu kötüden iyiye çeviremeseler de üzüntü veya öfke
derecesini azaltabilecekleri ve bu olumsuz duygularla baĢ edebilecekleri vurgulanmıĢtır.
Konunun daha iyi anlaĢılabilmesi için sanal senaryolar üzerinde çalıĢılmıĢtır. * Sabah otobüse
bindiğinizde en iyi arkadaĢlarınızdan biri sizi görmezlikten geldi. Ne hissedersiniz? Ne
yaparsınız?, diye soruldu. Üyelerden bazıları ―üzülürüm, bir daha onunla konuĢmam, çok
sinirlenirim, belki beni görmemiĢtir diye ben gidip ona günaydın derim, kırılırım, kendimi çok
kötü hissederim, acaba ona karĢı bir yanlıĢ mı yaptım, artık bana değer vermiyor mu, benimle
konuĢmak istemiyor mu‖ gibi yanıtlar vermiĢlerdir. Bu olayı da A-B-C-D-E modeliyle
irdeleyip kendileriyle ve arkadaĢlarının bu davranıĢıyla ilgili olumlu düĢünce ve duygular dile
getirmeleri istenmiĢtir. ―Ailesiyle kötü bir tartıĢma yaĢamıĢ olabilir‖, ―beni görmezden gelmesi
benimle ilgili bir sorundan kaynaklanmıyor sanırım; belli ki bir derdi var‖, ―bu durumu onunla
konuĢup neler olduğunu öğrendikten sonra kararımı vereceğim‖, ―bir Ģeye çok canı sıkılmıĢ ve
konuĢursa beni kırabileceğini düĢündüğü için böyle davrandı‖ Ģeklinde alternatif düĢünceler
dile getirmiĢlerdir. (B) deki bu tarz olumlu düĢüncelerin onlarda ―kırgınlık, üzüntü ve öfkeyi‖
yok edip yeni bir bakıĢ açısıyla olayları değerlendirdiklerinde yeni duygular geliĢtirdiğini (onu
anlamaya çalıĢma ve yargılamadan önce konuĢma isteği) görmüĢlerdir.
Ardından empati kurmanın önemi üzerine konuĢularak öfkemizi yok edebileceğimize
vurgu yapılmıĢtır. Empatinin ne olduğu, iletiĢimi nasıl kolaylaĢtırıp karĢımızdaki insanı
anlayabileceğimiz ve bunda ―ben dili- sen dili‖ni kullanmanın bizi amacımıza daha kolay
ulaĢabilmeye yardımcı olduğu aktarılmıĢtır. ―Kırmızı BaĢlıklı Kız ve Koca Kurt‘ un Öyküsü‖
okunarak aynı olayın farklı insanların gözünde nasıl görüldüğü iĢlenmiĢtir. Üyeler bu örneği
komik ve çocuksu bulduklarını açıklasalar da tartıĢmaya aktif bir Ģekilde katılmıĢlardır. Kimi
Koca Kurt‘ un yerinde olsam yaĢlı ninenin kılığına ve yatağına girmezdim‖, ―Kırmızı BaĢlıklı
103
Kız‘ a ormanın bekçisi olduğumu, benim yerleri temizleyip çiçeklere baktığımı söyleyerek
onları ezmemesini ve koparmamasını söylerdim‖, ―Kırmızı BaĢlıklı Kız‘ ın küçük olduğunu
düĢünerek bir Ģey demezdim‖, ―olayın arkasından gidip onunla konuĢmaya ve amacımın onu
yemek değil de, ders vermek olduğunu söyleyerek barıĢırdım‖ gibi düĢünceler ortaya
atmıĢlardır. Bu konu içerisinde ―ben dili-sen dili‖ nin nasıl kullanılabileceği, Koca Kurt‘ un
Kırmızı BaĢlıklı Kız‘ ın küçük olduğunu düĢünerek daha anlayıĢlı bir Ģekilde davranması
gerektiği ―ben dili‖ ni kullanarak iç içeklerin ezilmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirmiĢ
olsaydı küçük kızın belki de onu anlayabileceği ve böyle yapmaktan vazgeçebileceği, küçük
kızın nasıl korkabileceğini düĢünerek ninenin yatağına girmemesi gerektiği, bu olaylardan ve
kötü anılmaktan kendisinin sorumlu olduğu dile getirilmiĢtir.
Herkesin kendi davranıĢından sorumlu olduğunun kavranılması ve bir farkındalık
kazandırılması açısından küçük bir egzersiz yaptırılmıĢtır. Lider burada aniden çalıĢmayı
keserek herkesin susmasını ve sadece birbirine bakmasını istemiĢtir. ġaĢıran üyeler ilk dakikayı
sorunsuz geçirdikten sonra huzursuz olmaya kıpırdanmaya baĢlamıĢlardır. Saniyeler ilerledikçe
gerginleĢip yüzlerine donuk bir gülme ifadesi yerleĢtiği görülmüĢtür. Birkaç dakika sonra
liderin iĢaretiyle konuĢmaya baĢlamıĢlardır. Üyeler bu rahatsız edici gerginliğin ve
huzursuzluğun sorumluluğunu paylaĢmıĢlardır. Bu aynı zamanda çalıĢmalarda olabilecek
sıkıntıların ve tekdüzeliğin sorumluluğunun alınması gibi bir sonuç da doğurmuĢtur.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra ev ödevi (öfkelenip olayları değerlendirdiğinizde
olumsuz değerlendirmeleri A-B-C-D-E modeline göre yeniden ele alın) verilmiĢtir. TeĢekkür
edilerek gelecek oturumun konusundan (Benlik saygısına yönelik duygular ve A-B-C-D-E
iliĢkisi) söz edilerek oturum sona erdirilmiĢtir. Oturum yaklaĢık olarak 55 dakika sürmüĢtür.
Yedinci oturum
Lider tarafından üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturum açılmıĢtır. Gönüllü bir üye
tarafından geçen oturumun özeti yapıldıktan sonra baĢka bir gönüllüye tarafından A-B-C-D-E
modeli kısaca aktarılmıĢtır. Üyeler ev ödeviyle ilgili paylaĢımlarda bulunmuĢlardır. Bir üye
sabah annesinin ev temizliği konusunda üstüne çok geldiğini buna da öfkelendiğini aktarmıĢtır.
Annesi kalabalık bir misafir grubu ağırlayacağı için yerleri, kapı-pencereleri temizletip ―Ģunu
da yap, bunu da yap, daha bitirmedin mi o iĢi, daha pasta yapılacak, oyalanma vb‖ Ģeklinde
kendisine söylendiğini aktarmıĢtır. Kız üye ―anne, yeter artık, ne kadar dırdır ediyorsun böyle‖
diye bağırmıĢ. Annesi de bir taraftan fasülye ayıklıyormuĢ akĢam yemeği için. Buna da
gereksiz bulduğu için öfkelenmiĢ. Grup içerisinde bu olayı A-B-C-D-E modeline göre ele
104
alarak annesiyle empati kurmaya teĢvik edilmiĢ ve (B) ye odaklanılmıĢtır. Annesinin misafirini
en Ģekilde ağırlamak isteğinden dolayı gergin olduğu, akĢam yemeği hazırlamaya da vakti
kalmayacağından Ģimdi hazırladığı vb. üzerine konuĢulmuĢtur. Üyemizde zaten bunları daha
sonra kendisinin de düĢündüğünü ve annesine bağırdığı için piĢman olduğunu belirtmiĢtir.
―Sizi etkilemelerine izin vermeyin‖ etkinliği çerçevesinde günün konusu olan benlik
saygısına giriĢ olarak bunun ne olduğu sorulmuĢtur. Üyelerin genelde bu konuyu bilmedikleri,
yalnızca kız üyelerden birinin ―kendimize karĢı saygı duymamız‖ Ģeklinde bir bilgiye sahip
olduğu görülmüĢtür. Lider benlik saygısına ayrıntılı bir tanımlama getirdikten sonra ideal
benlik ve gerçek benlik kavramlarına da vurgu yaparak benlik saygısının yüksek veya düĢük
olmasından, bunun doğuracağı sonuçlardan söz etmiĢtir. Daha sonra üyelerin aĢağılanmaya
maruz kalıp kalmadıkları, alaya alınıp alınmadıkları sorulmuĢtur. Üyelerden birisi sınıf
içindeyken bir arkadaĢı tarafından hakarete uğradığını, bunun çok zoruna gittiğini özellikle de
arkadaĢlarının arasında böyle bir aĢağılamaya maruz kalmanın gururunu çok incittiğini
aktarmıĢtır. O da bunun üzerine bağırarak küfredip elindeki telefonu yere fırlatmıĢ ve araya
girmeye çalıĢan öğretmene de bağırdığını ve bu sebeple disiplin cezası aldığını belirtmiĢtir.
Olayın ardından arkadaĢı gelip kendisinden özür dilemiĢ ve barıĢmıĢlardır. Bu olayı da A-B-C-
D-E modeline uygun olarak ele alıp farklı yardımcı düĢünceler ortaya atılmıĢtır. KarĢıdaki
insanların böyle davranmalarının bizi yönlendiremeyeceği, izin vermezsek kimsenin
duygularımızı incitemeyeceği, arkadaĢının böyle davranmasıyla değerinden bir Ģey yitirmediği,
herkesin ancak kendi değerini ortaya koyabileceği, bu olayda disiplin cezası almasının
sorumluluğunun kendisinde olduğu konuĢulmuĢtur.
Benlik saygısını güçlendirmeye yönelik bir egzersize geçilmiĢtir. Benlik saygısına
yönelik soru kartları çekilerek yanıtlanmıĢtır. Üyeler teker teker bu etkinliğe katılmıĢtır.
Üyelerden biri yapabilmekten gurur duyduğu iki Ģeyin arkadaĢlarını dinleyip empati kurmak ve
sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak olduğunu belirtirken baĢka bir üye onun için önemli
olan iki kiĢinin adlarını söyleyerek bunların çok cana yakın ve gerçek birer dost olduklarını
belirtmiĢtir. Bir diğer erkek üye yüzünde hoĢlandığı bir organın sorulması üzerine epey
düĢündükten sonra ―gözlerim galiba‖ diyerek kendisini pek beğenmediğini ifade etmiĢtir. Grup
üyeleri dudaklarının, diĢlerinin güzel olduğunu ve güzel güldüğünü söyleyince çok hoĢuna
gittiğini ve memnuniyetini bize gülerek göstermiĢtir. Arada çektikleri kartlarda yazılanları
yanıtlamanın zor olduğunu ve kartını değiĢtirmek istediğini söyleyenler çıkınca onlara da
yardımcı olunmuĢtur. Gruptan birine iltifat et kartını çeken bir erkek üye baĢka bir erkek üyeyi
105
çok yakıĢıklı bulduğunu belirtirken baĢka bir üye ailesinde en çok değer verdiği Ģeylerin
birbirine bağlılık ve fedakârlık olduğunu ifade etmiĢtir.
Oturumun özeti yapıldıktan sonra üyelere eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı
sorularak ev ödevi (arkadaĢlarınız tarafından benlik saygınız incitilirse, A-B-C-D-E modeliyle
olumsuz duygularınızı kırın) verilmiĢtir. TeĢekkür edilip gizlilik kuralı hatırlatılarak gelecek
oturumun konusundan (Perspektif edinme, empati kurma) söz edildikten sonra oturum sona
erdirildi. Oturum yaklaĢık olarak 70 dakika sürmüĢtür.
Sekizinci Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu baĢlatmıĢtır. Gönüllü bir üye tarafından
geçen oturumun özeti yapılıp eksiklikler tamamlandıktan sonra baĢka bir üye tarafından A-B-
C-D-E modeli kısaca anlatılmıĢtır. Ev ödeviyle ilgili paylaĢımlara gelince grubun biraz
çekimser kaldığı görülünce lider kendi baĢından geçen bir olayı anlatıp bunu A-B-C-D-E
modeline göre irdeledi ve nasıl alternatif düĢünce geliĢtirdiğini aktarmıĢtır. Benlik saygısı
yüksek bir insanın karĢısındakinin ne dediğinden çok kendisinin konu hakkında ve kendisi
hakkında ne düĢündüğünün, ne hissettiğinin önemli olduğu vurgulandıktan sonra üyeler de bu
konuda paylaĢımlarda bulundular.
Bu oturumun konusu olan perspektif edinme ve empati kurma çerçevesinde ―onların
bakıĢ açısından‖ adlı etkinliğine giriĢ olarak ―Empati nedir? Hiç bunu duydunuz mu?‖, Ģeklinde
bir soru yöneltilmiĢtir. Üyelerden bir ―dinlemek‖, baĢka biri ―karĢıdakiyle aynı Ģeyleri
hissetmek‖ derken bir diğeri ―kendini baĢkasının yerine koymak‖ demiĢtir. Lider konuyu
toparlayarak empatinin tanımını yaptıktan sonra empatini sempatiyle karıĢtırılmaması onun çok
daha farklı bir Ģey olduğunu vurgulamıĢtır. Sempatinin ―karĢıdakiyle aynı Ģeyleri hissetmek ve
düĢünmek‖ olduğu bizim içinse empati kurmanın yani ―karĢımızdakini anlamanın‖ önemli
olduğu üzerine durulmuĢtur. Üyelerden biri kendisinin arkadaĢlarını sürekli dinleyip empati
kurduğunu, herkesi dinleyip sorunlarını çözmelerine yardımcı olmaya çalıĢtığını ve bu sebeple
arkadaĢlarının problemleri olunca kendisini aradıklarını ve bundan hem mutluluk hem gurur
duyduğunu aktarmıĢtır. Bir baĢkası da iyi bir dinleyici olduğunu belirtmiĢtir. Ardından sanal
senaryolar üzerinde çözümler üretmeye devam edilmiĢtir. Bu noktada bazı üyeler çok
zorlandıklarını belirtmiĢlerdir. * Üyelerden birine ―Sen babasın. Yarın kızının kimya dersinden
sınavı var. Ama buna rağmen o paten yapmak için dıĢarı çıkmak istediğini söylüyor. Sen evde
kalıp ders çalıĢması gerektiğini söylüyorsun. O dıĢarı çıkmakta ısrar ediyor. Baba olarak ne
yaparsın?‖ denilmiĢtir. ―Ben gitmesine izin veririm, çünkü daha sonraki sınava girebilir‖
106
demiĢtir. Senaryoya eklemeler yapılarak ―bu son sınavı, diğerleri kötü geçmiĢti, veremezse
kalacak. Üstelik üniversite sınavını da kazanmıĢ ve bu yüzden kayıt yaptırma hakkını da
kaybedebilir‖ denilmiĢtir. Üyemiz burada epey zorlandığını söyleyerek alternatif düĢünceler
aracılığıyla kızıyla empati kurmaya devam etmeye çalıĢmıĢtır. ―Zaten paten yapmak istiyorsa
aklına dersler girmez, iki sınav da kötü geçmiĢse üçüncüsü için kafası zaten çalıĢmıyor, diye
düĢünürüm‖ demiĢtir. Üyeler de kızın sınavı kazandığına göre kafasının çalıĢtığına ve belki
baĢka bir sorunu olabileceğine dikkat çekilerek ―belki onunla konuĢursan seni dinler‖
önerisinde bulunarak kızıyla nasıl bir iliĢki içinde (arkadaĢ gibi mi, otoriter bir baba gibi mi
yaklaĢtığını) olduğunu sormuĢlardır. Kızıyla ―arkadaĢ‖ gibi olduğunu ve bu durumda kendi
arkadaĢlarından yardım isteyebileceğini belirtmiĢtir. Grup üyeleri alternatif yaklaĢımlar
getirerek ―onunla bu sınavın önemi konusunda konuĢup ikna et, ancak yarım saat paten
yapabileceğini sonra ders çalıĢması gerektiğini söylersen ikinizi dediği olmuĢ olur‖ gibi
öneriler sunmuĢlardır. Bir iki senaryo daha çizilmiĢtir. * Anne veya baba olarak 8 yaĢındaki
çocuğunuz tek baĢına kalabalık bir caddeden geçerek oyun alanına gitmek istiyor. Ne
yaparsınız? * Geç saatlere kadar arkadaĢlarınızla dıĢarıda kalmak istiyorsunuz. Anne-babanız
izin vermiyor. Onların yerinde siz olsaydınız ne yapardınız? Gibi senaryolar üzerine farklı
bakıĢ açılarıyla yorum getirilmiĢtir. Üyelerden bir okul gezisinde bira içmek istediğini ve buna
izin vermeyen öğretmenine çok kızmıĢ olduğunu aktarmıĢtır. Bu olay için de alternatif
düĢünceler getirilmiĢ ve üyemiz de zaten öğretmenin haklı olduğunu dile getirmiĢtir.
Oturumun sonunda özet yapıldıktan sonra ev ödevi (YanlıĢ anlaĢılmadan dolayı
baĢkasının öfkesine maruz kaldıkları bir olayı düĢünsünler) verilerek gelecek oturumun
konusundan (öfke kontrolünde kullanılacak baĢa çıkma ifadeleri) söz edilerek oturum sona
erdirildi. Oturum yaklaĢık olarak 50 dakika sürmüĢtür.
Dokuzuncu Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek oturumu açmıĢtır. Gönüllü bir üye tarafından geçen
oturumun özeti yapılıp eksiklikler tamamlandıktan sonra A-B-C-D-E modeli baĢka bir üye
tarafından anlatılmıĢtır. Bir önceki oturuma katılamayan bir üye için özet geniĢ tutularak empati
konusunda canlı bir sunu yaptılar ve çok zorlandıklarını belirterek sınavda bile bu kadar çok
terlemedikleri Ģeklinde espri yaptılar. Ev ödevleri konusundaki paylaĢımlarda da üyeler bazı
yanlıĢ anlaĢılmalar ve anlamalardan kaynaklı baĢlarından geçenleri aktarmıĢlardır. Üyelerden
biri arkadaĢına telefon açıp birlikte dıĢarı çıkmak ve gezmek istediğini, arkadaĢınınsa o gün hiç
dıĢarı çıkamayacağını, fakat bir saat sonra onu dıĢarıda gördüğünü ve buna çok öfkelendiğini
belirtmiĢtir. ArkadaĢının yanına gidip konuĢunca dıĢarı çıkmak zorunda olduğunu ve onu
107
atlatmadığını bildirince rahatladığını belirtmiĢtir. BaĢka zaman olsa gidip sebep sormanın bile
aklına gelmeyeceğini söylemiĢtir. BaĢka bir üye de benzer bir olayı kendisinin yaĢadığını ve
yanlıĢ anlaĢıldığını belirtmiĢtir. Ama konuĢarak, iletiĢim kurarak bu sorunu aĢtığını belirtmiĢtir.
Daha sonra bu oturumun konusu doğrultusunda ―öfke toplantısı‖ adlı egzersize
geçilmiĢtir. Grup üyelerinden kendilerinin öfkeli oldukları bir anı gözlerinin önüne getirmeleri,
beden duruĢlarına, yüz ifadelerine ve karĢılarındaki insanın nasıl tepki verdiğine odaklanmaları
istenmiĢtir. Üyelerden bir ortaya gelerek baĢından geçen bir olayı anlatmıĢtır. Bedeninin
gerildiğini, kanının damarlarında deli gibi aktığını, kalbinin çok hızlı çarptığını, yumruğunu
sıkıp diĢlerini gıcırdattığını, yüzünün kızardığını ve kaĢlarını çatıldığını belirtmiĢtir. Lider sözel
ifadelerin nasıldı, karĢı taraf nasıl tepki verdi, gibi yönlendirmelerde bulunmuĢtur. Sözel
ifadelere gelince o anda kimin konuĢtuğu sorulunca üyeler artık öfkesinin konuĢtuğunu
belirtmiĢlerdir. Çünkü arkadaĢına bağırıp küfrettikten sonra cep telefonunu kırmıĢ ve araya
girmeye çalıĢan öğretmenine de bağırmıĢtır. Lider ―öfkene ters düĢen zihninden geçen baĢka bir
düĢünce var mıydı? Varsa onlar neler söylüyor?‖ Ģeklinde yönerge vermiĢtir. Üye çok önce
yaĢadığı bu olayda öfkesine ters düĢen hiçbir düĢüncenin zihninden geçmediğini ve öfkesine
esir olduğunu belirtmiĢtir. Ardından büyük bir piĢmanlık duyduğunu (hem olayı sınıfta
yaĢamamak gerektiği hem de arkadaĢına ve öğretmenine böyle davrandığı için) anlatmıĢtır.
Fakat yeni yaĢadığı bir olayı da aktarmıĢtır. Yine arkadaĢlarıyla parkta iken ciddi bir sorun
yaĢamıĢtır. Kendisini epey bekleten ve zor durumda kalmasını sağlayacak Ģekilde ortada
bırakan arkadaĢı uzun bir müddet sonra baĢka arkadaĢlarıyla parka gelmiĢtir. Tam ağzını açıp
içindekileri boĢaltacakken aklına çalıĢmalarımız gelmiĢ ve diğerlerinin önünde arkadaĢını
rencide etmemek için suskun kaldığını anlatmıĢtır. Öfke yönetiminde üyelerin nasıl
davranacaklarının seçimini bilinçli bir tercihle yapmanın kendi ellerinde olduğu, önemli olanın
öfkemizin bizi kontrol etmesine izin vermemek ve bizim onu kontrol edebileceğimiz vurgusu
yapılmıĢtır.
Ardından grup üyelerinin baĢa çıkmada hangi yöntemleri kullandığına geçilmiĢtir.
Üyeler bağırmak, ağlamak, yemek yemek, top oynamak, bilgisayarla oyalanmak, küfretmek ya
da odayı terk etmek gibi yöntemleri kullandıklarını belirtmiĢlerdir. Üyelerden birisi son
zamanlarda çok gergin olduğunu, hemen patladığını ve bundan çok rahatsız olduğunu
belirtmiĢtir. Onun üzerinde konuĢulduktan sonra ―öfkeyi ifade etme biçimleri listesi‖
dağıtılarak kendilerinin uyguladıkları yöntemleri iĢaretlemeleri istenmiĢtir. Üyeler bunu
doldurduktan sonra daha çok kullanılan baĢa çıkma yöntemleriyle ilgili istatistiğin çıkarılacağı
ve geri bildirimde bulunulacağı belirtilmiĢtir. Alternatif baĢ etme yöntemleri üzerinde de
108
tartıĢılarak bunların spor yapmak, müzik dinlemek, mektup yazmak, etkili iletiĢim, 20‘den
geriye saymak olduğu vurgulanmıĢtır. Üyelerden biri öfkelendiğinde 100‘ e kadar saydığını
bunun iĢe yaramadığını belirtmesi üzerine lider geriye doğru saymasını söylemiĢtir. Üye o
zaman ―kafasının karıĢacağını, zorlanacağını‖ belirtmiĢtir. Zaten amacın bu olduğu, zihni baĢka
Ģeyle meĢgul etmenin iĢe yarayacağı belirtilmiĢtir.
Bastırılan öfkenin uygun bir Ģekilde dile getirilmesiyle ilgili ―boĢ sandalye‖ etkinliği
yapılmıĢtır. Etkinliğe baĢlamadan önce lider tarafından GeĢtalt YaklaĢımı ve bitirilmemiĢ iĢler,
bunların hayatımızda oynadığı rol üzerine kısa bir açıklama yapılmıĢtır. Gönüllü olan bayan
üyelerden biri yarım kalmıĢ, içinde saklı tuttuğu ver kendisini rahatsız eden bir yaĢantısı
olduğunu belirterek aktif bir Ģekilde etkinliğe katılmıĢtır. KarĢısına boĢ bir sandalye getirilmiĢ
ve gönüllü üyelerden biri bitirilmemiĢ iĢi olan üyenin karĢısına oturmuĢtur. Bu üye hislerini dile
getirmede yetersiz kaldığını ve kendisini öfkelendiren kiĢiye karĢı içinde biriktirdiği yoğun
duygular olduğunu belirtmiĢtir. Grup tarafından rahatlaması için destekleyici ifadeler
kullanılarak yardımcı olunmaya çalıĢılmıĢtır. Bunun üzerine üyenin içinden geçenleri soluk
almadan adeta ―kusması‖ karĢısında üyeler ĢaĢkın kalmıĢ ve sakinleĢmesi çağrısında
bulunmuĢlardır. Üye içindekileri döktükten sonra rahatladığını belirtmiĢtir. Lider üyenin sadece
―sen dili‖yle konuĢtuğunu bir kez daha ama ―ben dili‖yle duygularını dile getirmesini
istemiĢtir. Üye bu sefer daha sakin bir Ģekilde duygularını ―ben dili‖yle ifade edebilmiĢtir. Her
iki durumda da karĢısında oturan kiĢinin ne hissettiği üzerinde de durulmuĢtur. O üye ilk önce
kendisine yönelik bir saldırı olarak algıladığı konuĢmalardan büyük bir rahatsızlık ve kızgınlık
duyduğunu, ikinci konuĢmada ise durumun daha kabul edilebilir olduğunu belirtmiĢtir.
BitirilmemiĢ iĢi olan üye daha önce karĢısındaki insanın gözlerinin içine bakarak duygularını
dile getiremediğini, bu rol oynamanın onun için baĢlangıç olduğunu söylemiĢtir. Yine aynı
Ģekilde gönüllü olan erkek üyelerden birisi de ―boĢ sandalye‖ etkinliğine aktif olarak katılarak
bunu yapmanın kendisinin rahatlattığını belirtmiĢtir. Üyeler bitirilmemiĢ iĢleri olunca ―boĢ
sandalye‖nin yanı sıra mektup yazmanın da bu konuda iĢe yarayacağını belirtmiĢlerdir.
Oturumun sonunda üyelere eklemek istedikleri bir Ģey olup olmadığı sorularak gelecek
oturumun son oturum olduğu, devamsızlık yapmamaları gerektiği hatırlatılarak isterlerse küçük
bir parti verilebileceği söylenmiĢtir. Oturum yaklaĢık olarak 75 dakika sürmüĢtür.
Onuncu Oturum
Lider üyelere hoĢ geldiniz diyerek Ģimdiye kadar gösterdikleri ilgiden ve katılımlarından
dolayı teĢekkür ederek son oturumu açmıĢtır. Gönüllü üyelerden biri geçen oturumun özetini
109
yaptıktan sonra eksiklikler üyeler ve lider tarafından tamamlanmıĢtır. BaĢka bir gönüllü üye
tarafından A-B-C-D-E modeli kısaca anlatılmıĢtır. Ardından lider tarafından ―öfkeyi ifade etme
biçimleri listesi‖nin istatistiğinin sonuçları üyelere açıklanarak en çok kullanılan baĢa çıkma
yöntemlerini (çoğunlukla hıncımı baĢkalarından çıkarırım, öfkelendiğim insana bağırırım,
olanları unutmaya çalıĢırım, küfür ederim, olanları güvendiğim birine anlatırım vb.)
açıklamıĢtır. Bir kez daha etkili baĢ etme yöntemleri üzerine durulmuĢtur.
Lider bu oturumda grup ruhu ve beraberliğine uygun olarak bir ısınma oyunu yapacağını
belirtmiĢtir. ―Hepimiz aynı anda birbirimizle el sıkıĢabilir miyiz?‖ diye sorulmuĢtur. Üyeler
buna ĢaĢırarak genel olarak ―hayır‖ derlerken arada ―evet‖ diyenler de çıkmıĢtır. Fakat onlar da
bunu nasıl yapacaklarını bilememiĢlerdir. ÇeĢitli yöntemler önerenler ve deneyenler olmasına
rağmen baĢaramayınca lider avucunu açarak herkesin parmağını yan yana gelecek Ģekilde
ortaya dokundurmalarını istemiĢtir. Lider parmaklarını yukarı gelecek Ģekilde kapatırken
üyelerde içeri doğru kapatınca herkes aynı anda herkesle el sıkıĢabildi. Üyeler ancak grup
birliği ve ruhuyla hareket etmenin bunu sağladığını görmüĢlerdir. Lider tarafından birlikten
kuvvet doğacağı ve her tür zorluğun böyle aĢılabileceği vurgusu yapılmıĢtır.
Ardından Ģimdiye kadar yapılan çalıĢmaların değerlendirmesine geçildi. Üyeler onları
en çok etkileyen Ģeylerin ―ben dili-sen dili‖ çalıĢması (bir üye bunu denediğini ve sonucunun
onu çok memnun ettiğini, çünkü karĢısındaki insanı incitmeden duygularını ifade edebildiğini
ve karĢısındakinin kolaylıkla kendisinden özür dileyebildiğini anlatmıĢtır), benlik saygısı ile
ilgili çalıĢma, empati kurma (bu konuda çok zorlayıcı ve verimli bir çalıĢma olduğunu bir kez
daha belirtmiĢlerdir), kendileriyle ilgili olumsuz duyguları kırmak ve ―boĢ sandalye‖
etkinliğinin olduğunu belirtmiĢlerdir. Bu paylaĢımlardan sonra doldurulmak üzere son test
dağıtılmıĢtır. Testler doldurulduktan sonra son bir ısınma oyunu daha yapılmıĢtır. Grup üyeleri
birbirlerini sevgi bombardımanına tutmuĢlardır. Üyeler birbirleri için güzel Ģeyler söylemenin,
kendileri hakkında baĢkalarından güzel sözler duymalarının onları hoĢnut ettiğini
belirtmiĢlerdir.
Bu çalıĢmadan sonra lider, kendisi tarafından bu çalıĢmanın anısı niteliğinde hazırlanan
baĢarı belgelerini üyelere dağıtmıĢtır. BaĢarı belgesi almak üyelerin sevinmesine ve duygulu
anların yaĢanmasına yol açmıĢtır. Kütüphanede yapılan bu çalıĢmanın ardından kantine
gidilerek öğretmenlerle kutlama yapılmıĢtır. Oturum yaklaĢık olarak 45 dakika sürmüĢtür.
110
EK: 2
SÜREKLĠ ÖFKE-ÖFKE TARZ ÖLÇEĞĠ
1. BÖLÜM: AĢağıda kiĢilerin kendilerine ait duygularını anlatırken kullandıkları bir
takım ifadeler verilmiĢtir. Her ifadeyi okuyun, sonra da genel olarak nasıl hissettiğinizi
düĢünün ve ifadelerin sağ tarafındaki sayılar arasında sizi en iyi tanımlayanı seçerek
üzerine (X) iĢareti koyun. Doğru ya da yanlıĢ cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin
üzerinde fazla zaman sarf etmeksizin, genel olarak nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı
iĢaretleyin.
1. Hiç
2. Biraz
3. Oldukça
4. Tümüyle
Sizi ne kadar tanımlıyor?
Hiç Tümüyle
1. Çabuk parlarım…………………………………………………………..(1) (2) (3) (4)
2. Kızgın mizaçlıyımdır…………………………………………………….(1) (2) (3) (4)
3. Öfkesi burnunda bir insanım…………………………………………......(1) (2) (3) (4)
4. BaĢkalarının hataları, yaptığım iĢi yavaĢlatınca kızarım…………………(1) (2) (3) (4)
5. Yaptığım iyi bir iĢten sonra takdir edilmemek canımı sıkar…………..…(1) (2) (3) (4)
6. Öfkelenince kontrolümü kaybederim…………………………………….(1) (2) (3) (4)
7. Öfkelendiğimde ağzıma geleni söylerim………..………………………..(1) (2) (3) (4)
8. BaĢkalarının önünde eleĢtirilmek beni çok hiddetlendirir………………..(1) (2) (3) (4)
9. Engellendiğimde içimden birilerine vurmak gelir………………………..(1) (2) (3) (4)
10. Yaptığım iyi bir iĢ kötü değerlendirildiğinde çılgına dönerim………….(1) (2) (3) (4)
II. BÖLÜM:
YÖNERGE: Herkes zaman zaman kızgınlık veya öfke duyabilir. Ancak, kiĢilerin öfke
duygularıyla ilgili tepkileri farklıdır. AĢağıda, kiĢilerin öfke ve kızgınlık tepkilerini tanımlarken
kullandıkları ifadeleri göreceksiniz. Her bir ifadeyi okuyun ve öfke ve kızgınlık duyduğunuzda
genelde ne yaptığınızı düĢünerek o ifadenin yanında sizi en iyi tanımlayan sayının üzerine (X)
111
iĢareti koyarak belirtin. Doğru veya yanlıĢ cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla
zaman sarf etmeyin.
1. Hiç
2. Biraz
3. Oldukça
4. Tümüyle
ÖFKELENDĠĞĠMDE VEYA KIZDIĞIMDA…
Sizi ne kadar tanımlıyor?
Hiç Tümüyle
11. Öfkemi kontrol ederim……………………………………………….(1) (2) (3) (4)
12. Kızgınlığımı gösteririm………………………………………………(1) (2) (3) (4)
13. Öfkemi içime atarım…………………………………………………(1) (2) (3) (4)
14. BaĢkalarına karĢı sabırlıyımdır………………………………………(1) (2) (3) (4)
15. Somurtur ya da surat asarım…………………………………………(1) (2) (3) (4)
16. Ġnsanlardan uzak dururum…………………………………………...(1) (2) (3) (4)
17. BaĢkalarına iğneli sözler söylerim…………………………………..(1) (2) (3) (4)
18. Soğukkanlılığımı korurum…………………………………………..(1) (2) (3) (4)
19. Kapıları çarpmak gibi Ģeyler yaparım……………………………….(1) (2) (3) (4)
20. Ġçin için köpürürüm ama göstermem………………………………..(1) (2) (3) (4)
21. DavranıĢlarımı kontrol ederim………………………………………(1) (2) (3) (4)
22. BaĢkalarıyla tartıĢırım……………………………………………….(1) (2) (3) (4)
23. Ġçimde, kimseye söyleyemediğim kinler beslerim…………………..(1) (2) (3) (4)
24. Beni çileden çıkaran her neyse saldırırım……………………………(1) (2) (3) (4)
25. Öfkem kontrolden çıkmadan kendimi durdurabilirim……………….(1) (2) (3) (4)
26. Gizliden gizliye insanları epeyce eleĢtiririm…………………………(1) (2) (3) (4)
27. Belli ettiğimden daha öfkeliyimdir…………………………………...(1) (2) (3) (4)
28. Çoğu kimseye kıyasla daha çabuk sakinleĢirim………………………(1) (2) (3) (4)
29. Kötü Ģeyler söylerim…………………………………………………..(1) (2) (3) (4)
30. HoĢgörülü ve anlayıĢlı olmaya çalıĢırım………………………………(1) (2) (3) (4)
31. Ġçimden insanların fark ettiğinden daha fazla sinirlenirim…………….(1) (2) (3) (4)
32. Sinirlerime hakim olamam…………………………………………….(1) (2) (3) (4)
33. Beni sinirlendirene ne hissettiğimi söylerim…………………………..(1) (2) (3) (4)
34. Kızgınlık duygularımı kontrol ederim…………………………………(1) (2) (3) (4)
112
EK: 3
GRUP ÇALISMASINDA GEÇERLĠ OLAN KURALLAR
Öfke kontrolü becerilerini geliĢtirmek amacıyla uygulanan grup çalıĢmasında üzerinde
durulan ve üyelerle tartıĢıldıktan sonra karara bağlanan grup kuralları Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir:
a ) Grup içinde konuĢulanlar grup içinde kalacak, kesinlikle dıĢarı çıkmayacaktır yani gizlilik
esas olacaktır,
b) Grup üyeleri birbirlerini yargılamaksızın koĢulsuz olarak kabul ederler, birbirlerinin
geliĢimini engelleyecek ifade ve davranıĢlardan kaçınırlar. Her bir grup üyesi diğer bir üyeyle
grupta yaĢanılanlarla ilgili birbirlerine destek olacak Ģekilde etkileĢime girerler.
c) Grubun iĢleyiĢi sırasında yaĢanılan duygu ve düĢünceler grup lideri dahil olmak üzere o anda
paylaĢılır. Grup sonrasında herhangi bir grup üyesi diğer bir grup üyesi ile bir araya geldiğinde
bunu paylaĢamaz.
d) Grupta üyelerin ne düĢündüklerinden çok ne hissettiklerine ve duygularına odaklanmaları ve
paylaĢmaları beklenir.
e) Grup üyelerinin birbirlerine karĢı koĢulsuz saygılı olmaları esastır. Kendimize nasıl
davranılmasını istiyorsak diğerlerine öyle davranacağız. El-kol vs. Ģakalar yapılmayacak,
f) Bir Ģey söylemek isteyen parmağını kaldıracak ve söz verilene kadar konuĢmayacak,
g) Grup oturumlarında düĢüncelerden çok, duyguların ifadesine ve çeĢitli durumlarda
bireylerin ne hissettiklerine ve üyelerin etkileĢimlerine ağırlık verilecektir,
h) ―Biz‖ — ―sen‖ ya da ―insanlarla‖ baĢlayan cümleler yerine ―Ben‖ ile baĢlayan cümleler
tercih edilecektir,
i) Grup üyelerinin duygu ve düĢüncelerini grupla paylaĢmaları desteklenir ve geribildirimlerle
paylaĢımda bulunulur. Bir üye konuĢtuğu zaman diğerleri onu dinlemelidir,
j) Üyelere verilen ev ödevlerini yerine getirmeleri verilen eğitimin etkililiği için önemlidir,
113
l)Üyeler gruptaki aktivite ya da aktivitenin bir kısmına katılmama hakkına sahiptir.
k) Cep telefonları kapalı tutulacak,
l) ÇalıĢmanın etkililiği açısından üyelerin oturumlara katılmaları önemlidir. Üyelerden biri
herhangi bir nedenden dolayı oturuma katılamayacaksa önceden bildirmelidir,
114
EK: 4
EMĠNE VE AYġE’ NĠN HĠKÂYESĠ:
AyĢe ve Emine bir gün okul çıkıĢında AyĢe‘nin evine giderler. AyĢe çantasını Emine‘
nin olduğu odaya bırakır ve üzerini değiĢtirmeye odasına gider. Sonra ders çalıĢmak için
çantasından kalemliğini ve kitaplarını çıkarmak için çantasını yanına alır ve çantasının ön
gözünün açık, kalemliğinin ise orada olmadığını görür.
Lider, üyelerden bu hikâyenin sonunu tamamlamasını ister. Tamamlamalar bittikten
sonra lider hikâyenin olumlu ve olumsuz Ģekilde tamamlanmıĢ biçimlerini anlatır. Önce
olumsuz biten hikâyeyi anlatır: AyĢe ve Emine bir gün okul çıkıĢında AyĢe‘nin evine giderler.
AyĢe çantasını Emine‘nin olduğu odaya bırakır ve üstünü değiĢtirmeye odasına gider. Sonra
ders çalıĢmak için çantasından kalemliğini ve kitaplarını çıkarmak için çantasını yanına alır ve
çantasının ön gözünün açık, kalemliğinin ise orada olmadığını görür. Emine‘ de kalemliğin
orada olmadığını görmüĢtür. AyĢe, kalemliğini çantasının içinde iyice arar ama bulamaz,
öfkelenir. Yanında Emine olduğu için O‘na ― kalemliğim yok, onu sen mi aldın?‖ der. Bunun
üzerine Emine almadığını söyler. AyĢe öfkesini kontrol edemez ve Emine‘ ye yanında ondan
baĢka kimsenin olmadığını ve okuldan çıkarken kalemliğini çantasına koyduğunu söyler.
Emine ısrarla itiraz ederek kendisinin almadığını söyler ve ağlayarak AyĢe‘nin evinden gider.
Lider daha sonra olumlu bir Ģekilde tamamlanan hikâyeyi anlatır: AyĢe kalemliğini
bulamaz ve aramaya devam eder, bu arada bulamadığı için öfkelenir. Sonra kendi kendine
sakin olması gerektiğini söyler. Emine‘ ye kalemliği çantasında bulamadığını, O‘nun kalemliği
görüp görmediğini sorar. AyĢe kalemliğini bulamadığı için üzgün ve kızgın olduğunu söyler.
Emine de AyĢe ile birlikte kalemliği arar. Odanın içine de bakarlar. Sonra Emine‘nin aklına
okula da bakmak gelir ve evden çıkarlar. Emine ile AyĢe kalemliği apartmanın giriĢinde
bulurlar ve her ikisi de sevinir. Lider bu hikâyeleri anlattıktan sonra üyelerin neler
hissettiklerini, düĢündüklerini, baĢlarına böyle bir durum gelip gelmediğini sorar. Öfke ile baĢ
etme yöntemleri tekrar gözden geçirilir.
115
EK: 5
ÖFKEYĠ BAġLATAN OLAYLAR LĠSTESĠ
AÇIKLAMA: AĢağıda bir insanın öfkelenmesine yol açan bazı olaylardan örnekler
bulunmaktadır. Bu listedeki olaylar sizi hangi zamanlar öfkelendiriyorsa ilgili yere (X) iĢareti
koyunuz. Bunların dıĢında öfkelendiğiniz olayları da aĢağıdaki boĢ kısımlara yazabilirsiniz.
Sonra verdiğiniz cevapları arkadaĢlarınızla tartıĢın (Kulaksızoğlu, 2003).
1 BaĢkaları emir verdiğinde
2 Birisi benim canımı acıtırsa
3 ĠĢler iyi gitmediğinde
4 BaĢkaları tarafından iteklendiğimde
5 Hayal kırıklığı yaĢadığımda
6 Bir haksızlığa uğradığımda
7 Birisi benimle yüksek sesle konuĢtuğunda
8 Birisi bana çok soru sorarsa
9 Sabahları uyandığımda
10 Bir ayrıcalığımı yitirdiğimde
11 Birisi benim duygularımı incitirse
12 Lüzumsuz iĢler yapmak zorunda kalırsam
13 Sözümü kestiklerinde
14 Bana verilen sözler tutulmazsa
15 Birisi bana yalan söylerse
Diğer (belirtiniz)
16
17
18
Her
zaman
Bazen
Hiçbir
zaman
116
EK: 6
ÖFKEYĠ ĠFADE ETME BĠÇĠMLERĠ
Açıklama: AĢağıda bir insanın öfkelendiği zaman, öfkesini azaltmak için yaptığı bazı
davranıĢlardan örnekler bulacaksınız. Bunlarda bir kısmını siz de yapıyor olabilirsiniz. Bu
davranıĢların kabul edilebilir olanların karĢısına (+), uygun görmediklerinizin karĢısına (-)
iĢareti yapın. Daha sonra verdiğiniz yanıtları arkadaĢlarınızla tartıĢın (Kulaksızoğlu, 2003).
Uygun olan Uygun olmayan
Önem vermem
Öfke krizine girerim
Yardım etmesi için yakınlarımla konuĢurum
Öfkelendiğim insanı sert bir biçimde uyarırım
Yastıklara yumruk atarım
Derin derin nefes alırım
Öfkelendiğim insana bağırırım
Rahatlatıcı müzik dinlerim
Küfür ederim
Beni rahatsız eden insanlardan kaçarım
Benden istenen neyse ona uyarım
Müziğin sesini yükseltirim
Öfkelendiğim insanla öfkem geçince konuĢurum
Hıncımı baĢka birinden çıkarırım
Bilgisayarımla oynarım
Uyurum
Olanları unutmaya çalıĢırım
Beni kızdırana yumruk vururum
Açık havada öfkem geçene kadar dolaĢırım
Olanları güvendiğim birine anlatırım
Duygularımı kağıda dökerim
Diğer (belirtiniz)
117
EK: 7
BENLĠK SAYGISI ĠLE ĠLGĠLĠ SORU KARTLARI (Erkan, 2005)
Dünyaya bir tavsiyede bulunsan ne
derdin?
Bir arkadaşını zor bir durumdan
kurtardığın bir olayı söyle
Gruptaki bir arkadaĢın hakkında güzel bir
Ģey söyle
Senin için önemli olan iki kişinin ismini
ve neden sevdiğini söyle
Ailenin en fazla hoĢlandığın iki
özelliğini söyle
Yapabilmekten gurur duyduğun iki şeyi
söyle
Seni güldürecek iki Ģey söyle Başkalarından farklı olan ve başkaları
ile aynı olan iki özelliği söyle
Kendinle ilgili hoĢlandığın bir özelliğini
söyle
Bir arkadaşta aradığın iki özelliği
söyle
BaĢkalarına öğretebileceğin iki Ģey söyle Sürdürdüğün bir arkadaşlığın bir
niteliğini söyle
Bir arkadaĢın tarafından zor bir
durumdan kurtarıldığın bir olayı anlat
Gruptaki bir arkadaşına iltifat et
Yüzünde hoşlandığın bir organını söyle Benlik Saygısı ile ilgili bir şey söyle
118
EK: 8
KOCA KURT’ UN ÖYKÜSÜ
Merhaba benim adım kurt. Orman benim evim. Orada yaĢıyorum ve ona özen
gösteriyorum. Temiz ve düzenli tutmaya çalıĢıyorum. O gün piknik yapanların arkalarında
bıraktıkları çöpleri temizlerken ayak sesleri duydum. Bir ağacın arkasına saklandım. Patikadan
aĢağıya elinde sepet taĢıyan bir kızın geldiğini gördüm. Ondan Ģüphelendim, çünkü çok komik
giyinmiĢti. BaĢtan aĢağı kırmızılara bürünmüĢtü. Sanki insanların kim olduğunu anlamamasını
ister gibi bir Ģapka ile yüzünü örtmüĢtü. Onu sorgulamak istedim. Birden bire, bu küçük kız
benim çiçeklerimi koparmaya, özenle yetiĢtirmeye çalıĢtığım minicik fidanlarımın üzerine
dikkatsizce basmaya baĢladı. Doğal olarak ne yaptığını sormak için onu durdurup, ona bazı
sorular sormaya çalıĢtım. O ise aldırmaz bir tavır içerisinde, Ģarkı söyleyip, dans ederek, bir
sepet yiyecek ile büyük annesine gittiğini söyledi.
Aslında ben bu kızın büyük annesini tanıyorum. Yoluna devam etmesine izin vererek,
kestirmeden büyük annenin evine gittim. Olanları büyük annesine anlattım. O da torununa ders
vermek gerektiği fikrime katıldı. Küçük kız gelmeden yatağın altına saklandı. Ben de onun
geceliğini giyip yatağına girdim. Kırmızı BaĢlıklı Kız yatak odasına girdiğinde, beni yatakta
gördü. Ve büyük kulaklarımla ilgili çirkin Ģeyler söyledi. Ses tonu son derece aĢağılayıcıydı.
Elimden geldiğince kendimi kontrol ederek, ― kulaklarımın onu daha iyi duymak için büyük
olduğunu söyledim‖. Daha sonra patlak gözlerimle ilgili kırıcı Ģeyler söyledi. Sesi yine son
derece aĢağılayıcıydı. Ben de ― gözlerimin onu daha iyi görmek için büyük olduğunu‖
söyledim. Ama büyük diĢlerimle ilgili söyledikleri beni çileden çıkardı. DiĢlerim konusunda
çok duyarlıyımdır. Kendimi kontrol edemedim. Hırlayarak yataktan fırlayıp, ―kocaman
diĢlerimin onu yemeğe yarayacağını‖ söyledim.
Siz de biliyorsunuz ki bir kurdun küçük bir kızı yemesi mümkün değildir. Ama çılgın
Kırmızı BaĢlıklı Kız evin içinde çığlıklar atarak koĢmaya baĢladı. Ben de onu
sakinleĢtirebilmek için tutmaya çalıĢıyordum ki, aniden kapı kırılarak açıldı. Ġri oduncu elinde
baltasıyla kapıda duruyordu. BaĢımın belada olduğunu anlamıĢtım. Açık duran pencereden
atlayıp kaçtım.
119
ĠĢte o zaman bu zamandır saklanıyorum. Ormanda benimle ilgili kötü dedikodular
yayıldı. Kırmızı BaĢlıklı Kız bana ―Koca Kötü Kurt‖ adını takmıĢ. Üzgünüm, o gün bu gündür
ben hiç mutlu değilim.
120
EK: 9
KIRMIZI BAġLIKLI KIZ’ IN ÖYKÜSÜ
Benim adım Kırmızı BaĢlıklı Kız. Bana Kırmızı BaĢlıklı Kız derler. Ormanın öte
tarafında bir kulübede oturan büyükanneme taze ekmek ve kek götürüyordum. Büyükannem
kendini son günlerde pek iyi hissetmiyordu. Bu nedenle ona giderken biraz çiçek toplayıp
götürmek istedim. ĠĢte tam çiçek topluyordum ki, bir ağacın arkasından kurt fırladı; önümü
kesti ve beni soru yağmuruna tuttu. Ne yaptığımı nereye gittiğimi bilmek istiyordu. Bir yandan
da sırıtarak ağzını Ģapırdatıyordu. Ġğrenç ve kaba görünüyordu. Daha sonra birden fırlayıp
kaçtı. Çok korkmuĢtum. Büyükannemin evine gittiğimde Kurt büyükannemin kılığına girmiĢ,
onun yatağındaydı. Kocaman çirkin diĢleriyle beni yemeğe çalıĢtı. Eğer oduncu gelip beni
kurtarmamıĢ olsaydı, Ģimdi yaĢamıyor olacaktım. Kurt büyükannemi de korkutmuĢtu. Onu
yatağın altına saklanmıĢ buldum. Yatağın altında ne yaptığını sorduğumda olanları
hatırlayamadı. Pek de üzgün görünmüyordu. Biraz kafası karıĢık gibiydi yalnızca. Koca Kötü
Kurt‘ a öfkeliyim bu nedenlerle.
121
EK: 10
BĠR GENCĠN ACI VE ĠNCĠNMĠġLĠĞĠNĠ ÖFKEYLE MASKELEDĠĞĠ HĠKÂYESĠ:
8. sınıftayken aĢırı sinirlenmeye alıĢmıĢtım artık. Babamın bana karĢı olan
davranıĢlarıyla büyük bir bağlantısı vardı öfkemin. Babam beni incitmiyordu, fakat hiçbir
zaman beni sevdiğini söylemiyordu ve davranıĢlarıyla da bunu göstermiyordu. Ondan da açıkça
beni sevdiğini söylemesini beklemiyordum, fakat en azından bunu hissettirebilirdi. Kendimden
kuĢkulanmaya baĢladım. Onun sevgisine layık olmadığımı ve kötü bir Ģeyler yaptığımı
düĢünmeye baĢladım. Buna değmiyorsam, bu sevgiyi hak etmiyorsam, ben de insanları bana
karĢı öfkelendirip kötü bir insan olduğumu kanıtlayabilirdim. Bundan sonra derslerim kötüleĢti,
arkadaĢlarımın sayısı azaldı, çünkü öfkeliydim ve kimseye güvenmiyordum. Babama göre
değerli biri değilsem, baĢkaları için de değersizdim.
Öfkem kötüydü. Patlıyordum. Ve bununla nasıl baĢa çıkacağımı bilmiyordum. Ayrıca
bu yüzden de patlayabilirdim. Bunun yanlıĢ olduğunu bilmeme rağmen kimseye
anlatamıyordum. Ailem, öğretmenlerim beni suçluyorlardı ve bu her Ģeyi daha zorlaĢtırıyordu.
Her Ģeyi kiĢisel meselem olarak algılıyor, alınıyordum. Öfkemi kontrol edemediğim
durumlardan sonra piĢman oluyordum, fakat kendi kendime hâkim de olamıyordum. Ve iĢin
daha kötüsü öfkemi kontrol altına alabileceğimi de göremiyordum. Babamı her Ģeyden sorumlu
tutmaya devam ettim. Babam sevgisini göstermemeye devam ederse öfkelenmekten baĢka bir
seçeneğim olmadığını düĢünüyordum.
ġimdi olgun bir insanım, her Ģey daha farklı ve çok daha iyi. Sonuçta anladım ki; acımı
öfkeyle saklıyordum ve bu da benim acıyla mücadele edebilmeme yardımcı olmuyordu. O
zamanlarda öfkemi açıklama Ģeklim her Ģeyi giderek kötüleĢtiriyordu. Annem beni psikolojik
danıĢmana gönderdi ve orada bana yardımcı oldular. Acım hakkında konuĢmak, bunu öfkemle
nasıl maskelediğimi görmeme yardımcı oldu. Babamın değinmeyebileceği ihtimaline rağmen
bu gerçekle yaĢayabileceğim üzerine konuĢmaya baĢladık. Belki de kendine göre beni bu
Ģekilde seviyordu. Böyle olmasa bile, bu benim kötü bir insan olduğumu göstermez. Onun
hayatımı mahvetmesine izin vermeyecektim.
Artık öfkelenmiyorum, fakat bu çok büyük bir zaman aldı. ġimdi gerçekten
öfkelenirsem ortamdan biraz uzaklaĢıp onu aĢmaya çalıĢıyorum. Genellikle onu fikrimden
çıkarmak beni rahatlatıyor, daha mantıklı düĢünebiliyorum bu konuyu. Aynı zamanda kötü
122
duygularla sarmalanmıĢ olmamak için farklı sorunlar olduğunda bir tanesine odaklanmayı
öğrendim.
Benim size tavsiyem olumsuz duygularınız olduğunda bunun altındaki gerçekleri
düĢünüp onlarla mücadele etmenizdir. Onları öfkeyle gizlemeyin, çünkü bu size daha çok
problem yaratacaktır. Öfkenizi kontrol edebilirsiniz… Onun sizi kontrol etmesine izin
vermeyin…
Ricky, 17 yaĢında…(Sharp, 2003).
123
EK: 11
BUNLARI UNUTMA
Duygularımı daha kabul edilebilir biçimde dıĢa vurabilirim.
Öfkeli davranmak bana bir üstünlük sağlamaz.
Öfkeli davranmakla baĢkalarını kolayca kırabilirim.
Öfkeli olunca baĢkalarının sevgisini kazanamam.
PiĢmanlık duyacağım bir davranıĢı baĢtan yapmamalıyım.
Öfkeli davranmak bir hak arama yolu değildir.
Öfkemi kontrol edemezsem zarar görebilirim.
Öfke yaratan Ģeyle ilgili duygularımı geniĢletebilirim.
ÖFKEM BENĠ DEĞĠL BEN ÖFKEMĠ KONTROL
EDEBĠLĠRĠM.
**** HAYATA GÜLÜMSEYĠN…
124
EK: 12
125
EK : 13
126
EK : 14
127
EK : 15
128
ÖZGEÇMĠġ
KĠġĠSEL BĠLGĠLER:
Adı Soyadı : Makbule AKDENİZ
Doğum Yeri ve Yılı :Hatay/ 1971
Medeni Durumu : Bekar
Adres : Günışığı Psikolojik Danışma Merkezi Hastane Cad. Nebil Apt. Kat:2
Daire:3 Antakya/ HATAY
Telefon : 0 326 212 62 72
ÖĞRENĠM DURUMU :
Derece Program Yıl
Yüksek Lisans Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı 2003-2007
Lisans Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi
Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik 1990-1994
Lise Antakya Kurtuluş Lisesi 1987-1990
Ġlköğretim Antakya Elektrik Ortaokulu 1984-1987
Antakya Cengiz Topel İlkokulu 1979-184
MESLEKĠ DENEYĠM :
Adana Özel Yeni Yaşam Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi 2004
Adana Sokak Çocukları Derneği ve Sokak Çocuklarını Topluma Kazandırma Projesi 2005
Antakya Günışığı Psikolojik Danışma Merkezi 2007
Reyhanlı Özel Yahya Basık Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi 2007