Upload
lamthu
View
249
Download
7
Embed Size (px)
Citation preview
ANKARA ÜNIVERSITESI FEN FAKÜLTESI
YAYIN NO : 146
VEJETASYON EKOLOJİSİ (BITKI SOSYOLOJ İ S İ )
Prof. Dr. Yı ld ırım AKMAN Doç. Dr. Osman KETENOĞLU
ANKARA 1 9 8 7
ANKARA ÜNİ VERSİTESİ FEN FAKÜLTESI
YAYIN NO : 146
VEJETASYON EKOLOJ İSİ (BITKI SOSYOLOJ İ S İ )
Prof. Dr. Y ı ld ırım AKMAN Doç. Dr. Osman KETENOĞ LU
ANKARA 1 9 8 7
IÇINDEKILER
Sayfa
ÖNSÖZ
I. BÖLÜM
Vejetasyon nedir, kökeni ve geli ş mesi 3
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı n ı n önemi 8
Vejetasyon çal ış malar ı nda takip edilecek yol 8
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı nda temel genel bilgiler 11
Topoğ rafya özellikleri 11
J eoloji ve ta ş özellikleri 14
Toprak yüzünün özellikleri 14
İ stasyonun su durumu 17
Çevre ve istasyon 17
IL BÖLÜM Bitki birli ğ i hakk ı nda temel genel bilgiler 19
Bitki birli ğ inin özellikleri 22
Vejetasyonun örnekleme problemleri 23
Örneklik alan ve çe ş itleri 26
Örneklik alanlar ı n i ş aretlenmesi 36
Örneklik alanlar ı n seçimi 36
Biyolojik tipler (Hayat formlar ı ) 37
Biyolojik spektrum 45
III. BÖLÜM Bitki formasyonlar ı (Vejetasyon tipleri) 49
Basit formasyonlar 50
Kar ışı k formasyonlar 55
Ç ı plak veya çok aç ı k vejetasyon bölgeleri 57
Formasyonun özellikleri 59
Formasyonlar ı n adland ı r ı lmas ı 61
Dünyadaki baş l ıca formasyon tipleri 66
III
IV. BÖLÜM Vejetasyonun ay ırdedici ve birle ş tirici özellikleri 69
Ay ı rdedici özellikler 69
Bolluk 69
örtü durumu 70
Yoğunluk 73
Toplu yaşama durumu (Sosyabilite) 75
Dağı l ış ve Yay ı lma 76
Tekeniir (Frekansite) 77
Vejetasyon yap ı s ı 80
Kapal ı l ı k derecesi 83
Tepe tac ı kapal ı l ığı 84
Canl ı l ı k durumu (Vitalite) 87
Fenoloji gözlemleri 88
Birleş tirici özellikler 89
Bulunma 89
En küçük alan 90
Sadakat 92
Homojenlik ve Heterojenlik 93
Bitki sosyolojisi sistemati ğ i 95
V. BÖLÜM Süksesyon ve Klimaks 99
Süksesyon çe ş itleri 100
Hidroser 103
Kseroser 105
Subser 106
Süksesyon araş t ırma metodlar ı 107
Klimaks kavram ı 108
Klimaks çeş itleri 109
Vejetasyon ara ş t ırmalar ı nda kullan ı lan lüzumlu malzemeler 111
Faydalan ı lan eserler 113
INDEKS 115
IV
ÖNSÖZ
Vejetasyon Bilimi di ğ er adlariyle "Vejetasyon Ekolojisi" veya "Bitki Sos-voloiisi" bitki birliklerini veya bitki gruplar ı n ı ve bunlar ı n çevre ile olan ili ş ki-lerini araş t ı ran ilmin ad ı d ı r. Bitki birli ğ i kavram ı ilk defa 19. asr ı n başı nda (1807) Alman botanikçisi VON HUMBOLT taraf ı ndan, bitki formasyonlar ı n ı belirtmek için kullan ı lm ış t ı r. Fakat J. BRAUN—BLANQUET'nin 1915 y ı l ı nda yay ı nla-d ığı araş t ırma bu bilim dal ı n ı n esas ı n ı meydana getirir.
Bitki Ekolojisinin yeni bir dal ı olan Vejetasyon Biliminin ara ş t ı rma metod-lar ı , bu alanda farkl ı ekollerin bulunmas ı ndan dolay ı çok değ i ş ik olmaktad ı r. Bu sebeple "Vejetasyon Bilimi Ara ş t ırma Metodlar ı " ileride ayr ı bir kitap halinde yay ı nlanacakt ı r. Burada daha. çok genel konulara a ğı rl ık verilmi ş tir.
Bu kitab ı n Biyoloji lisans, yüksek lisans ve doktora ö ğ rencileri için oldu ğ u kadar Ziraatçiler ve Ormanc ı lar için de Vejetasyon Bilimi alan ı ndaki temel bilgi-leri ihtiva etmesi bak ı m ı ndan faydal ı olacağı kanaat ı nday ı m. Kitap haz ı rlan ırken özellikle vejetasyon bilimi alan ı ndaki en yeni bilgiler aktar ı lmaya ve mümkün olduğ u kadar ekoloji konular ı ndan uzak kal ı nmaya çal ışı lm ış t ı r. Kitab ı n birçok boş luklar ı dolduracağı ve yeni olan bu bilim dal ı n ı n daha iyi anla şı lmas ı na yar-d ı mc ı olacağı kanaatiyle bütün okurlara ve sevgili ö ğ rencilerime sunuyorum.
Prof. Dr. Y ı ld ı r ım AKMAN
Bu kitap say ı n hocam Prof. Dr. Yusuf Vardar'a ithaf olunur.
I. BÖLÜM
VEJETASYON NEDIR, KÖKENI VE GELI ŞMESI
Vejetasyon, herhangi bir co ğ rafi bölgenin bir kesimi üzerinde, ya ş ama ş art-
lar ı birbirine benzeyen bitkilerin (özellikle odunlu bitkilerin) bir arada toplan
ma ş eklidir. Vejetasyon a ğ aç, çal ı , yosun, mantar ve likenlerden olu ş an orman
ört'üsüyle bir orman olabildi ğ i gibi, batakl ı klarda büyüyen saz, kam ış ve benzeri
bitki gruplar ı ndan veya sudaki alglerden yada çöllerde oldu ğ u gibi seyrek dağı l-m ış kaktüslerden ya da ç ı plak kayalar üzerinde kabuk ş eklinde büyüyen liken-
lerden ibaret olabilir. Dolay ı siyle bir bölgede bitkiler için ya ş ama ş artlar ı ne
kadar çok ise vejetasyon tipleri de o kadar de ğ i ş ik olur. Mesela Türkiye'nin muh-telif coğ rafi bölgelerinde yeti ş me ş artlar ı değ i ş ik olduğ undan vejetasyon tipleri de
farkl ı d ı r; örnek: step vejetasyonu, orman vejetasyonu, sulak vejetasyon, çorak vejetasyon, kumul vejetasyonu gibi. Ş u halde vejetasyon, ya ş ama ş artlar ı .bir-birine benzeyen türlerden meydana gelen büyük bir bitki toplulu ğ udur. Büyük bir topluluk olduğ u için homojen de değ ildir. Bu sebeple bitki topluluklar ı , değ iş ik yaş ama ş artlar ı na, floristik, genetik, ve co ğ rafi sebeplere göre daha küçük topluluklardan yani birliklerden, birlikler de ekolojik gruplardan meydana gelir.
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı göstermi ş tir ki bitki birlikleri bir bölgeden di ğ e-rine büyük bir çe ş itlilik göstermektedir; dolay ı siyle bitki birliklerinin ara ş t ı r ı l-mas ı bir vejetasyon çal ış mas ı d ı r. Tabiatiyle flora bilinmeden vejetasyon çal ış -mas ı yap ı lamaz. Vejetasyon kavram ı ekolojiye ve belirli bir yap ıya bağ l ı d ı r. Ve-jetasyon ekonomik geli ş menin imkanlar ı hakk ı nda• bilgi verir.
Vejetasyon, bitki fertlerinin rastgele grupla ş mas ı değ ildir. Birçok faktörün birbirine olan etkisinin bir sonucudur. Bitkilerin, ya ş ad ı klar ı çevreye ve bilhassa birbirlerine karşı olan etkileri önemlidir. Bir yerde ağ açlar geli ş ip orman haline geldiğ i zaman, ışığı ve rüzgâr h ı z ı n ı azaltarak büyüme ş artlar ı n ı büyük ölçüde değ i ş tirir. Böylece toprak yüzeyi dökülmü ş ve bozulmakta olan yapraklarla ör-tülü olduğ unda, su, topraktan daha yava ş buharlaşı r ve yaprakl ı bir orman tac ı alt ı nda hava daha nemli olur; dolay ı siyle güne ş i seven çal ı lar ve otlar zamanla ortadan kaybolur, yerlerine serin, nemli, gölgeli yerlerde yeti ş en bitki türleri gelir. Ağ açlar sadece alt tabakalarda geli ş en bitki türlerinin seçimini yapmakla kalmaz ayni zamanda birbirlerini de etkilerler. E ğ er ağ açlar çok s ı k iseler düz,. uzun olurlar ve ekseriya yetersiz ışı k sebebiyle, alt dallar ı geli ş memi ş durum-dad ı r. Böyle ş artlar alt ı nda bir çok ağ aç türü yaş ayamaz. Orman aç ı k olduğ u zaman, dallar yayg ı n bir ş ekilde geli ş ir ve her fert daha iyi bir geli ş me gösterir. Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı , vejetasyonun organik bir varl ı k olduğ unu ve bir or-ganizma gibi her parças ı n ı n diğ erine bağ l ı olduğ unu göstermi ş tir.
3
Vejetasyon Nasıl Oluş ur:
Vejetasyon yaş ama ş artlar ı birbirine benzeyen bitki fertlerinin bir araya gelmesi ve bu fertler aras ı ndaki karşı l ı kl ı ili ş kilerden doğ ar. Karşı l ı kl ı ilişkiler, bitkilerin habitatlar ı n ı veya yaş ad ı klar ı çevreyi değ i ş tirmeleriyle meydana gelir. Bitkiler karşı l ı kl ı ili ş kiler sonucu çevrelerini daha nemli veya daha kurak hale getirirler. Yine bitkiler, üzerinde ya ş ad ı klar ı toprağı organik madde bak ı m ı ndan zenginleş tirir ve ışığı azaltabilirler; böylece çevreyi değ i ş ik şekillerde diğ er çe-ş itli bitki türlerinin geli ş mesi için uygun veya uygun olmayan şekle sokarlar.
Vejetasyonun ilk olu ş umunu, boş b ı rak ı lm ış veya nadasa terkedilmi ş bir tar-
lada ya da bahçede gözlemek mümkündür. Primer bitki örtüsü tamamen tahrip edilip diasporlar ı yeni bir bitki meydana getirmeyecek derecede yak ı ld ığı nda, birinci y ı l bitki örtüsü bulunduğ u alanda çok seyrektir; burada ekseriya tek y ı l-l ı k bitkiler göze çarpar. Ikinci y ı l vejetasyon büyük ölçüde geli ş ir ve yeni tek
y ı ll ı k bitkilere ilave olarak, birçok iki y ı ll ık bitkiler hatta baz ı çok y ı ll ı klar da
ortaya ç ı kar. Tohum, vejetatif çoğ alma ve di ğ er bitkilerin göç etmesi ile bu yeni
alan k ı sa zamanda bitki ile örtülür ve sonuçta bütün toprak yüzeyini örter. I şı k, su ve besin için mücadelede her y ı l yenilenmek zorunda kalan tek y ı ll ık bitkiler
ortadan kaybolmaya baş larken çok y ı ll ı k olanlarda, yay ı l ış alanlar ı n ı geni ş le-
terek say ı ve hacimlerini art ı r ı rlar. Böylece baz ı türler diğ erlerinden daha iyi geli ş irler ve zamanla alan ı az çok i şgal etmi ş olurlar. Mesela iç Anadolu'da marnl ı topraklarda step tarla haline getirildi ğ i zaman, nadasa b ı rak ı l ı rsa, ilk
y ı l genellikle• tek y ı ll ık bitkilerden Wiedemanniana orientalis, Cardaria draba,
Adonis flammea, Boreaua orientalis, Sisymbrium sophia gibi türler geli ş ir. Nadas
hali devam ederse zamanla bu alana yava ş yava ş Astragalus angustifolius, Bro-mus tomentellus, Salvia cryptantha, Festuca valesiaca, Stipa lessingiana, S. holo-sericea vb. gibi bitkiler yerle ş meye baş lar. S ığ gölcükler, kuru göl dipleri, çamurla
kapl ı düzlükler, yada dik yamaçlardaki ta ş y ığı nlar ı ve di ğ er bütün ç ı plak alanlar
çeş itli bitki türlerinin bir araya gelmesiyle bitki örtüsüne kavu ş urlar. K ı saca ve-
jetasyon, kaplad ı klar ı kara parçalar ı n ı n ortaya ç ıkmas ıyla olu ş maya baş lar.
Vejetasyon Nasıl Geliş ir:
Vejetasyonun geli ş mesi, her biri ayr ı bir çal ış ma alan ı olu ş turacak kadar önemli olan birbiriyle yak ı ndan ili ş kili birçok olaydan ibarettir. Tohum ve di ğ er
üretici k ıs ımlardan tamamen ar ı nm ış ç ı plak alanlar göç olay ın ı sağ layacak öncü-'erin etkisi alt ı ndad ır. Göçte esas olay, tohum, spor ve stolon gibi üremeyi sa ğ -layan diasporlar ı n eski habitat ı ndan yeni ortama ta şı nma hareketidir.
Bununla beraber göç olay ı tek başı na vejetasyonu olu ş turmaz; üremeyi sağ layan bitki k ı s ı mlar ı çimlenemedikleri takdirde vejetasyon geli ş imi olmaz. Eğ er yeni ortama gelen diasporlar çimlenip olgun bitki haline gelirse bu ergin fertler üremeyi de gerçekle ş tirirler. Böylece göçmen bitki türlerinin yerle ş mesi ile yeni bir alan kazan ı lm ış olur (Ecesis olay ı). Ilk gelenlerin yeni ortama yer-leş mesinden sonra fertler ço ğ alarak yeni gruplar meydana getirirler bu olaya da Agregasyon denir.
4
Agregasyon ergeç rekabetle son bulur. İ lk gelen öncü bitkiler di ğ erleri gel-
meden geli ş melerini tarnamlarsa bu durumda su, besin ve ışı k gibi çevre ş artlar ı için rekabete ihtiyaç kalmayacakt ı r. Fakat bitkiler madde ve enerji ihtiyaçlar ı daha fazla olacak sekilde bir arada grupla ş m ış larsa, rekabet baş lar. Eğ er ihtiyaç. lar gruplaş an bitkiler için yetersiz ise bu takdirde kuvvetli olan zay ıf ı bast ı r ı r; zay ı f olan ya geli ş emez ya da sonunda ölür. Ancak hemen belirtelim ki bitkiler aras ı ndaki rekabet dikkati çekmeyecek kadar yavaş meydana gelir.
Bitkiler birlikte büyüdükleri ve gerekli faktörler için rekabet ettikleri zaman, yaş ad ı klar ı çevreye etki eder veya reaksiyon gösterirler. Rekabet, reaksiyonkı
sonuçlan ı r. önceden yeteri kadar güne ş alan bir alan, sonradan gölgeli bir ortam haline gelebilir. E ğ er çevre nemli ise bitkiler topraktan suyun büyük - bir laStn ı n ı absorbe eder ve terleme ile olan kay ı p sonucu ortam kurakla ş abilir. Eğ er çevre
kuru ise ölü kök, gövde ve yapraklar ı n bozulmasiyle meydana gelen humus biri-
kimi, toprağ a su tutma gücü sağ lar; böylece kurak alan gittikçe daha nemli olur. Vejetasyon, çimlenip büyüdü ğ ü toprak yüzeyi üzerindeki rüzgâr hareketini kont-rol eder, gölgeden dolay ı s ıcakl ı k azal ır ve hava önceki durumundan çok daha
fazla su buhar ı ihtiva eder. Yani daha fazla bir nemlili ğ e sahiptir. Bundan baş -
ka, toprak humus birikimi, bakteri ve mantar faaliyetinden dolay ı zenginle ş ir.
Böylece toprak, bitkilerin büyümesi için daha uygun hale gelir.
Alandaki bu değ i ş meler çoğ alt ı labilir. Vejetasyonun bitki büyüme ş art-lar ı n ı değ i ş tirebilecek şekilde çevre üzerinde etkisi vard ı r. Değ i ş en ş artlardan ve rekabetten dolay ı ilk gelen istilâc ı türler yaş amayabilir; önce zay ıf büyüyen ya da geli şmeyen diğ er türler daha uygun çevreyi bulmu ş olurlar. Sonuç olarak geli ş en vejetasyon, çevreyi değ i ş tirirken bitki topluluğ unda da bir değ i ş me olur. Eğ er ş artlar geli ş meleri için uygunsa çal ı lar otsu bitkileri gölgeleyerek onlar ı n yerini al ı r. Ağ açlar çal ı lar ı n gölgesinde geli ş meye baş layabilir ve bir defa yerle ş -tikleri zaman gölgesinde geli ş tikleri çal ı lar ı n ortadan kalkmas ı na sebep olurlar. Fakat eğ er otlar, çat ı lar veya ağaçlar son vejetasyon tipi olacaklarsa bu, iklim tarafı ndan tayin edilir; çünkü habitat sürekli bir ş ekilde değ i ş tirilemez.
Eğ er yağış yetersiz ve buharla ş ma fazla ise sadece kura ğ a dayan ıkl ı bitki-lerin büyüyebileceğ i kadar su bulunabilir. iç Anadoludaki da ğ l ı k çevre ş artlar ı son geli ş im safhas ı olan karaçam veya tüylü me ş e ormanlar ı n ı n büyümesine uy-gundur. Bu ormanlar mevcut iklim ş artlar ı nda buradaki habitat ı n bar ı nd ı r ı labi-leceğ i en son vejetasyon tipidir. Toprak az çok zenginle ş miş tir, su durumu ve nem değ iş mez; ayr ı ca ışı k ş iddeti de hemen ayn ı kal ı r. Bu vejetasyon iklimle denge haline gelmi ş tir, yani stabil olmu ş tur, biz bu duruma klimaks diyoruz. Eğ er ve-jetasyon kesilir yada yak ı l ı rsa veya alan k ı smen yada tamamen ç ı plaklaşı rsa bu taktirde göç, ortama uyma, agregasyon, reakabet ve reaksiyon gibi olaylar, denge bozulmu ş oldu ğundan yeniden tekrarlan ı r. Böylece bütün organizmalar gibi vejetasyon da doğ an, geli ş ir, olgunla şı r, çoğ al ı r ve sonunda ölebilir.
Suni olarak meydana getirilmi ş olan vejetasyonda, insan göçe sebep olan baş l ıca etkendir. Ayni zamanda insan, agregasyon yoğ unluğ unu ve vejetasyonun
5
geli ş imini de tayin eder. Bundan baş ka bilgili bitki yeti ş tiricileri rekabet derece-sini büyük ölçüde kontrol edebilir. Tohumlar ı n saç ı lmas ı , fertler aras ı ndaki uzak-
l ık, seyreltme ya da bitkileri ba ş ka yerlere nakletmek suretiyle rekabet azalt ı l-maya çal ışı l ır. Vejetasyonun reaksiyonu (fertler aras ı ndaki ili şkiler) tar ım fa-aliyetleriyle de ğ i ş ti ğ inden ve i şgalciler büyük ölçüde azald ığı ndan vejetasyon hiç bir zaman dengeye ula ş amaz.
Vejetasyon Yapısının Meydana Geliş i:
Vejetasyon bütün organizmalar gibi sadece geli ş me göstermez, ayni zamanda bir yap ıya (strüktüre) sahiptir. Türkiye gibi büyük bir ülkenin vejetasyonu ülke sath ı nda bir baş tan öbür başa ayn ı değ ildir. iklime bağ l ı olarak orman, maki, otsu, halofı l (tuzcu') vb. gibi do ğ al birimler halinde farkl ı laş m ış t ı r ve her biri-min yap ı sı veya floristik kompozisyonu da birbirinden farkl ı d ı r. Bu büyük ve-jetasyon birimlerinin her birine bir bitki formasyonu (vejetasyon tipi) denir. Fakat hiç bir formasyon kendi içinde bile ayni yap ıda değ ildir. Formasyonun çe ş itli k ı s ımlannda iklim ve toprak farkl ı olduğ u için vejetasyonda da farkl ı l ı k meydana gelir.
iç Anadolu bölgesinde step vejetasyonunun hakim oldu ğ u yerlerde yar ı -kurak çok soğ uk bir Akdeniz iklimi hakimdir. iklim faktörlerinden ön önemlisi olan yağış iç Anadolu'nun orta k ı s ı mlar ı nda 320 mm iken çevresine do ğ ru gidil-dikçe fazlala ş arak 400 ila 500 mm'ye ula şı r; böylece buralarda Pinuş nigra subsp. pallasiana ve'Quercus pubescens gibi ormanlar geli ş ir. Ayn ı ş ekilde bölgenin daha nemli kuzey yamaçlar ı nda Carpinus orientalis yaprak döken topluluklar ı yerle-ş ir. İş te böyle bir bitki formasyonunun ana bölümlerine birlik (Assosiyasyon) ad ı verilir.
Genellikle yüksekli ğ e bağ l ı olarak vejetasyonda da bir k ı s ı m değ i ş iklikler görülür. Böylece ya ş ama ş artlar ı n ı n nemli veya kurak olu ş una göre bitkilerin tür ve say ı lar ı da farkl ı l ık gösterir. Mesela Türkiye'nin Akdeniz bölgesinde veje-tasyon, deniz seviyesinden itibaren dağ ları n yüksek k ı s ı mları na doğ ru farkl ı kat-lardan meydana gelir;
S ıcak Akdeniz vejetasyon kat ı : Bu kat 0 ila 500 metreler aras ı nda geli ş ir ve ülkemizde genellikle Ceratonia siliqua , Olea europaea, Quercus coccifera, Pinus brutia, Pinus pinea gibi türlerle temsil edilir.
As ı l Akdeniz vejetasyon kat ı : Bu kat genellikle 500 ila 1000 metreler ara-s ı nda geli ş ir ve ülkemizde Pinus brutia, P. pinea, Quercus ilex, Juniperus phoe-nicea, Quercus infectoria gibi türlerle karakterize edilir.
Üst Akdeniz vejetasyon kat ı : Bu kat 1000 ila 1500 metreler aras ı nda geli-ş ir ve ülkemizde Quercus cerris, Q. frainetto, Ostrya carpinifolia, Carpinus ori-entalis gibi türlerle temsil edilir.
Akdeniz da ğ vejetasyon kat ı : Bu vejetasyon kat ı genellikle 1500 ila 2000
metreler aras ı nda geli ş ir ve ülkemizde Pinus nigra, Cedrus libani, Abies cilicica, Populus tremula gibi türlerle temsil edilir. -
6
Akdeniz yüksek da ğ vejetasyon kat ı : Bu vejetasyon kat ı 2000 metrenin
üzerinde geli ş ir ve ülkemizde Juniperus foetidissima, J. excelsa gibi ard ı çlarla ve
k ı smen step vejetasyonu ile temsil edilir.
Bu yaş ama ş artlar ı ndaki farkl ı l ı klar devaml ı olduğ unda, batakl ık veya göl
çevreleri gibi, vejetasyonun yap ı s ı nda tabakala ş ma görülür. Az derin sulardaki
yüzen bitkilerin olu ş turduğ u bir tabaka veya ku ş ak, göl kenarlar ı ndaki uzun
kaba batakl ı k vejetasyonu ile bu da sazl ı k çay ı rlarla çevrilir. Orman kenarlar ı ekseriya belirli bir tabakala ş ma gösterir. Ağ açlar çal ı tabakasiyle bu da genel-
likle ot tabakasiyle çevrilmi ş tir. Tabakalaş ma aşı r ı tuz birikimi sonucu da ola-
bilir. Bir alan ı n ortas ı ç ı plak fakat etraf ı çeş itli tuzcul bitkilerden (Halofı tler)
olu ş an tabakalarla çevrilmi ş olabilir; bu tabakalar halofı t bitkilerin tuza olan
toleranslar ı na göre değ i ş ir.
Vejetasyonun herhangi bir alan ı nda hakim türleri ay ı rmak için az bir çal ış -
ma yeterli olabilir, di ğ erleri ikinci derecede hakim türlerdir. Geli ş mi ş bir kaygı or-
man ı nda ender olarak ba ş ka ağ aç türleri bulunabilir, çünkü bunlar hakim a ğ aç olan kay ı n taraf ı ndan tamamen i ş gal edilmi ş tir. Daha aç ı k ormanlarda hakim ağ açlar, çal ı lar ı n ve bunlar ı n alt ı nda ot ve yosun tabakas ı n ı n geli ş mesini sağ la-
yacak kadar ışığı n alt tabakalara ulaş mas ı n ı sağ larlar. Gerçekten bu türlerin bu-lunuş u ve geli ş mesi hakim ağ açlar ı n olu ş turduğ u çevre şartlar ıyla kontrol edilir. Bu çeş itli tabakalar veya dikey bitki tabakalar ı orman ı n taç k ı sm ı ndan iç k ı sma yani toprak yüzeyine do ğ ru s ı zan ışı k yoğ unluğ u ile yak ı ndan ili şkilidir. Bu
dikey tabakalar vejetasyon yap ı s ı n ın diğ er bir şeklidir. Tabakalaş ma sadece or-man alt ı nda değ il, çay ı rlarda da görülür ve hemen her vejetasyon tipinin bir özel-liğ idir. Toprak üstünde görüldüğ ü gibi toprak alt ı nda da kökler aras ı nda bir ta-bakalaş ma görülür.
Ş artlar ı n aniden değ i ş tiğ i ve tabakala ş man ı n eksik olduğ u ya da bozuldu ğ u yerlerde vejetasyon da de ğ i ş iklik gösterir. Bu durum çal ı veya ağ açlar ı n kuzey
nemli yamaçlara uzand ığı fakat kurak yamaçlarda bulunmad ığı yerlerde görüle-
bilir. Paralel dağ lardan olu ş an bir dağ kütlesinde her parelel dağ s ı rt ı tek tip or-
mana sahip olabilir. Bir ormanl ık alanda yosunla kapl ı kayalar veya nemli k ı s ı m-
lar vejetasyon yap ı s ı nda ani değ i ş ikliğ i gösterdi ğ i gibi ayn ı zamanda burada ge-liş menin ilk safhas ı n ı da gösterebilir.
Vejetasyon sadece genel hakimiyet bak ı m ı ndan bir yap ı göstermez ayni zamanda su, ışı k ve diğ er çevre faktörlerinin kontrolü ile ba ş ka türlerin olu ş tur-
duğ u lokal hakimiyet bak ı m ı ndan da yap ı gösterirler. Mesela ilkbahar ı n erken
devrelerinde çay ı rlarda çiçeklenip 'tohuma geçen baz ı türlerin fazla büyümesi ve bolluğ u sebebiyle lokal sosyete alanlar ı meydana gelir. Bu gibi sosyeteler, baş ka bitkiler geli ş ip onlar ı engellemeden maksimum geli ş melerini yaparlar. Yaz baş lar ı nda bu bahar sosyeteleri kaybolur ve daha uzun boylu türlerden
meydana gelen di ğ er lokal sosyeteler görülür. Yaz sonlar ı na doğ ru bu vejetas-yonun görünümü de değ iş ir. Mesela kuzeybat ı Anadolu'da Abies bornmuelleriana
7
ormanlar ı n ı n alt ı , ilkbaharda: Scilla, Iris, Muscari, Crocus, Ornithogalum gibi soğ anl ı bitkilerle örtülür; yaz ba ş lar ı nda ise yava ş yavaş bu ormanlar ı karakte-rize eden bitkilerden Sanicula europaea, Galium odoratum, Vicia aurantia, Poly-gonatum multiflorum, Gentiana septemfida, G. ciliata subsp. bleparophora, Viola odorata, Oxalis acetosella, Ranunculus brutius gibi gölge ve nemi seven türler yerleş ir. Böylece türlerin mevsim de ğ iş ikliklerine göre düzenlemesine vejetas-yonun görünümü (aspekti) ad ı verilir. Bu, vejetasyonun gösterdi ğ i çeş itli durum-lardan biridir.
Vejetasyon Araş t ırınalarm ın Önemi:
Son y ı llarda tabii çevrenin ve vejetasyonun bir bütün halinde ara ş t ı r ı lmas ı çok büyük bir önem kazanm ış t ı r. Vejetasyonun dolayl ı ve dolays ız ara ş t ı r ı lmas ı iki bak ımdan önemlidir: birincisi bilimsel aç ı dan, çünkü bizi çevreleyen uzay ka-
dar tabii çevrenin ve vejetasyonun tan ı nmas ı da faydal ı d ır. Ikincisi pratik aç ı dan,
çünkü çevre ve vejetasyon, tabii kaynaklar ı n korunmas ı nda, değ erlendirilmesin-
de veya kullan ı lmas ı nda temel teş kil eder. Vejetasyon çal ış malar ı nda botani ğ in
bütün imkanlar ı kullan ı l ır.
Bitki ekoloğ unun görevi, evvela çevrenin aktif faktörlerine önemli bir ş e-kilde tesir eden vejetasyonun özelliklerinin say ı m ı n ı yapmakt ı r. Çevrenin aktif faktörleri ise bitki kaynaklar ı n ı n iş letilmesi, değ erlendirilmesi veya bitkilerin hayatlar ı n ı sürdürmesi bak ı m ı ndan önemle mutlaka ara ş t ı r ı lmas ı gereken faktör-lerdir. Çünkü tabii çevre veya vejetasyona tesir eden faktörler, kültür bitkileri-nin davran ış lar ı n ı yani onlar ı n ürün vermelerini de dilienlemektedir.
Böylece vejetasyon—çevre ili ş kilerinin araş t ı r ı lmas ı n ı n önemi ve değ eri kendiliğ inden anla şı l ı r. Vejetasyonu, çevreyi doğ rudan etkileyen faktörlerin bü-tünleyicisi gibi dü ş ünmek gerekir. E ğ er bu gibi temel araş t ı rmalar doğ ru bir ş e-
kilde yürütülmü ş ise vejetasyon ara ş t ı rmas ı ve bunun bir harita üzerinde göste-
rilmesi, zirai bir analizle tamamland ığı takdirde, bir bölge ve ülkenin biyolojik
kaynaklar ı n ı n geli ş me imkanlar ı hakk ı nda bize bilgi verir.
Vejetasyon çal ış malar ı ewelâ sistematik botanik yani bitki türlerinin do ğ ru
bir ş ekilde bilinmesi üzerine dayan ı r.
Vejetasyon Çalış malarında Takip Edilecek Yol:
Vejetasyon çal ış malar ı na baş lamadan evvel ara ş t ı r ı lmas ı istenen bölge üze-
rinde mevcut bilgiler mesela co ğ rafya ve jeoloji haritalar', iklim ve toprakla il gili bilgiler temin edilir ve bunlar ı n genel bir değ erlendirilmesi yap ı l ı r. Sonra bu
arazi üzerinde bir gezi yap ı larak, ba ş l ıca çevrelerin ba ş ka bir deyi ş le çe ş itli habi-
tatlar ı n ve birliklerin genel dağı l ışı hakk ı nda bilgi edinilir. Bundan sonra bölgede
mevcut bütün bitkilerin kolleksiyonunu yapmak için tek tek toplanmas ı na geçilir.
Bitkilerin Toplanmas ı ve Kurutulması : Bu konu çok önemlidir, çünkü geli ş igüzel .toplanm ış ve kurutulmu ş bitki-
lerin sonradan te ş hislerini yapmak çok zordur.
8
Araş t ı rı lan herhangi bir bölgede önümüze gelen her bitki toplanmal ı d ı r. Bitkilerin toplanmas ı da ayr ı bir bilgiyi gerektirir. Al ı nan bitki numuneleri temiz
ve kusursuz olmal ıd ı r. Çünkü bitkinin topraküstü k ı s ımlar ı kadar toprakalt ı organ-lar ı da önemlidir; öyleyse bitkileri tam çiçek ve meyva durumunda iken toprak-alt ı organlar ı ile birlikte toplamal ıd ı r. Büyük boylu bitkiler karakteristik k ı s ı m-lar ı n ı belirtecek ş ekilde iki veya üçe kesilerek prese konur ve kurutulur.
Sukkulent yani etli olan bitkiler zor kurudu ğ undan ayr ı bir itina ister. Zarif su bitkileriyle, Orchidaceae familyas ı na ait bitkiler için kurutma ka ğı d ı kul-lanmak iyi olur.
Her toplanan bitki numunesi bir etiket ve bir numara ihtiva etmelidir. Eti-ket üzerine bitkinin topland ığı yer ( ş ehir, köy, mahalli yer), habitat (orman, ça-y ı r, batakl ık, toprak çeş idi), anakaya, toplanma tarihi, toplayan ın ad ı ve yüksek-lik yaz ı lmal ıd ı r.
Ender bulunan bitkiler için toplanan yerin bir de krokisi çizilir. Toplanan bitkiler hemen iki kasap kağı d ı aras ı na konmal ıd ır. Birçok bitki numunesi bir araya toplan ıp uzun süre bekletilmemelidir. Çünkü toplanan bitkilerin bir k ı sm ı hem normal halini veya rengini kaybeder hem de k ı r ı l ı p parçalanabilir. Baz ı bitki türlerinin toplanmas ı özel bilgiyi gerektirir.
1. Salix (söğüt): Bu tür kolayl ıkla hibridleş mektedir. Bir Salix türünü doğ ru bir şekilde te ş his yapabilmek için, belirli bir ağ ac ı n çiçekleri ve yapraklar ı ayr ı ayr ı toplanmal ıd ı r. İ lkbaharda evvelâ amentum (kedicik) çiçek durumu, sonra da yapraklar ı olgunlaşı r; bu sebeple numune al ı nan ağ aca tenekeden bir etiket konur, sonra yapraklar olgunla şı nca ayn ı ağ açtan yaprakl ı numuneler al ı n ı r. Diğ er taraftan Salix dioik bir bitkidir; dolay ısiyle numune al ı rken bu durumu da gözönünde bulundurmak gerekir.
2. Rubus (Böğürtlen): Çiçekli bir y ı ll ık sürgünlerle, çok y ı ll ı k çiçek taşı -mayan sürgünler beraber al ı n ı r; çünkü bunlar ı n diken ve yaprak durumlar ı fark-l ı d ı r.
3. Rosa (Gül): Numune al ı nmas ı böğ ürtlende oldu ğ u gibidir. Ayr ıca Ru-bus'tan farkl ı olarak meyvas ı n ı n da toplanmas ı gerekir. Dolay ısiyle bu bitki iki defa toplanmal ı d ı r; biri çiçeğ i, di ğ eri meyvas ı ile.
4. Hieracium: Bu türlerin tayini evvelâ kök sistemi üzerine day ı n ır; bu sebeple bitkinin topraküstü k ı s ı mlar ı kadar toprakalt ı sürgünlerinde al ı nmas ı lâz ı md ı r. Öyleyse bu bitkiden numune al ı n ı rken mümkün olduğ u kadar toprak-altı k ı s ımlar ı da toplanmal ıd ı r.
5. Carex: Bu bitki, meyvalar ı olgunlaş tığı zaman toplanmal ıd ı r. Çünkü Carex'in tayini Utrikül'lerin (di ş i çiçekleri saran özel bir brakfe = torbac ık) şekline bağ l ı d ı r. Eğ er mümkünse bu bitki çiçekli durumda da toplanmal ıd ı r. Çünkü stigmatlar ı n say ı s ı da önemli bir özelliktir.
9
Toplama iş lemi tamamlan ı nca, s ı ra bu bitkilerin kusursuz ö ğ renilmesine
gelir. Sonra 1/25 000, 1 /50 000 veya 1 /100 000 lik bir co ğ rafya haritas ı yard ı miyle daha etraf ı ve aç ık bir ş ekilde bölgedeki jeomorfolojik birimler (vadi,
dik yamaçlar, dereler, tepeler vb.) ba ş ka bir deyi ş le çeş itli habitatlar tespit edilir. Eğ er araş t ı r ılan bölgenin 1/20 000 lik hava fotoğ raflar ı elde edilebilirse bu tak-tirde yukar ıda belirtilen hususlar ı n tespiti daha kolayl ı kla olur. Asl ı nda hava fotoğ rafları na ,bakarak "örneklik alanlar ı n" hangi yerlerde yap ı lacağı önceden tespit edilebilir.
Yukar ıda da belirtildiğ i gibi, yap ı lmas ı gereken bütün i ş lemler yerine geti-rildikten sonra arazide evvelce tespit edilmi ş olan homojen alanlardan "örneklik alanlar ı n" yap ı lmas ı na geçilir. Herbir vejetasyon tipinden yeterli say ı da (mesela en az 20) "örneklik alan" yap ı larak bunlar sonradan laboratuvarda de ğ i ş ik me-todlara uygulanarak bitki birlikleri tespit edilir.
Vejetasyon çal ış malar ı genellikle üç ş ekilde yürütülmektedir:
1. Yap ıya (sütrüktüre) bağ l ı olarak, 2. Floristik olarak, 3. Ekolojik olarak.
1. Vejetasyonun yap ıya ba ğ l ı olarak araş t ı r ı lmas ı genellikle en kolay ve basit olan ıd ı r. Çünkü bu ş ekil bir ara ş t ı rmada, floristik araş t ı rmalarda olduğ u gibi, bitki sosyolojisinin temel birimi birlik ile bunun daha büyük birimleri olan alyans, ordo, s ı n ı f ve üst s ı n ıflar ı n oluş turulmas ı gerekli değ ildir. Örneklik alan-lar ı n floristik yap ı s ı ağ aç, çal ı ve ot kat ı olarak ayn ı bir tablo üzerinde gösterile-bilir; yani BRAUN—BLANQUET metodunda oldu ğ u gibi karakteristik türlerin bulunmas ı na gidilmez.
2. Vejetasyonun floristik olarak araş t ı r ı lmas ı birinciye oranla daha kar ışı k bir i ş lemi gerektirir. Bu ş ekil araş t ı rmalarda değ i ş ik floristik metodlar uygulana-bilir. Bunlar ın içinde en çok kullan ı lan ı BRAUN—BLANQUET metodudur. Bu metodta "örneklik alanlar ı n" değ erlendirilmesi karakteristik türlere göre yap ı l ı r. Karakteristik türler tablolama tekni ğ inin sonucu elde edilir. Burada temel birim birlik ile bunun üst birimleri alyans, tak ı m ve s ı n ıflar ayn ı bir tablo içinde gös-terilir. Ancak bu metodta ekoloji ba ş lang ı çta önemli bir rol oynamaktad ı r.
3. Vejetasyonun ekolojik olarak araş t ı r ı lmas ı ilk iki metoda oranla daha zor ve kar ışı k olmas ına rağ men daha objektiftir. Bu gibi ekolojik ara ş t ı rmalarda istatistik metodlar kullan ı larak bilgisayarlardan yararlan ı l ı r. Örneklik alanlar, üzerinde arazide kar şı laşı labilecek toprak, iklim, topo ğ rafya ve jeoloii gibi fak-
törleri geçirilmi ş ve ayni zamanda kodlaş t ı r ı lm ış "'say ım formülerleriyfr" yap ı l ı r.
Bu metodlar hakk ı nda geni ş bilgi sonradan verilecektir.
10
VEJETASYON ARA Ş TIRMALARINDA TEMEL GENEL BILGILER
Vejetasyonun Üzerine Oturdu ğ u Ana Tabakan ın Dış özellikleri:
Vejetasyonun dayand ığı ana tabakan ı n d ış özelliklerini dört k ı s ı mda özet-lemek mümkündür:
I. Topoğ rafya Il. Jeoloji ve taş özellikleri,
III. Toprak yüzünün özellikleri, IV. Nemlilik ve su durumlar ı .
Vejetasyon ara ş t ı r ı lmalar ı nda arazide kar şı laş abileceğ imiz bu özellikleri
sı rasiyle görelim:
I. TOPOĞ RAFYA ÖZELL İ KLER İ .
1. Yükseklik:
"Örneklik alan" yap ı l ı rken, bu özellik, ya mevcut 1/50 000 lik veya daha büyük ölçekli bir coğ rafya haritas ı ndan yararlan ı larak, mesela 1/25 000 gibi, yaz ı labilir. Eğ er bu ölçekte haritalar yoksa o taktirde bir yükseklik biçer (alti-metre) ile yüksekli ğ i tespit etmek mümkündür.
2. Yön:
Örneklik alan ı n yap ı ld ığı yerde, aş ağı ya doğ ru yönelmi ş en büyük eğ im çizgisi boyunca coğ rafi yöndür. Yön gayet kolay bir ş ekilde pusula ile tespit edi-lebilir. Ba ş l ı ca yön durumlar ı aş ağı da özetlenmi ş tir:
1. Düz saha, 2. Kuzey, 3. Kuzey —doğ u, 4. Doğ u, 5. Güney —doğ u, 6. Güney, 7. Güney —bat ı , 8. Bat ı , 9. Kuzey—bat ı .
3. Topoğrafya Durumları :
Topoğ rafya durumlar ı çok objektif ve tan ı mlanabilir özelliklerdir, fakat uygulanmalar ı çok defa zordur. Ba ş l ı ca topoğ rafya durumlar ı a ş ağı da özetlen-mi ş tir. ( Ş ekil 1).
1. Düz saha: Bu, eğ imi % 1 den az olan bir arazi parças ı d ı r.
2. Sarp arazi: Eğ imi % 100 (45 ° ) den fazla olan arazi parças ı d ı r; mesela
% 275 (70° ). Eğ im biraz daha az olduğ unda arazi parças ı Korni ş olarak adlan-d ı rd ı r.
1 1
3. Yamaç: Ekimi % 1 ila % 100 aras ı nda olan bir arazi parças ı na denir. Eğ er arazi ş ekli bombeli ise bu taktirde yukarı yamaç, çukur ise aşağı yamaç ve
oldukça düz olan k ı s ım da orta yamaç olarak adland ı r ı l ı r. Oldukça sarp ve dik olan küçük yamaçlara Ş eu ad ı verilir. Eğ er az eğ imli bir alan dik bir eğ imle iki yamaca ayr ı l ıyorsa buna Replat (iki dik yamaçl ı düz alan) denir:
4. Tepe: Bonibeli bir arazi parças ıd ı r ve değ i ş ik şekillerde gözlenebilir; mesela sivri ve yuvarlak tepe gibi. Yuvarlak tepe, dik aç ı yapmayan bombeli bir arazidir. Sivri tepe ise dik aç ı yapan bombeli bir arazidir.
5. Çöküntü: Çukur bir arazi ş eklidir ve aç ık veya kapal ı olabilir; arazi par-ças ı n ı n etraf ı tamamen kapal ı olduğ u zaman Küvet ad ı n ı al ı r.
Aç ı klad ık ı m ı z bu Topoğ rafya durumlar ı n ı ş u ş ekilde özetlemek mümkündür ( Ş ekil 1):
1. Düz saha, 2. Tepe, doruk, sivri tek tepe, 3. Sarp arazi, korni ş , 4. Yukar ı yamaç, 5. Orta yamaç, 6. iki dik yamaçl ı düz alan, 7. Aş ağı yamaç, 8. Bir kenar ı aç ı k çöküntü alan ı , 9. Kapal ı çöküntü alan ı .
S ınıf sınırlar ı Eğ im kategorileri
Yüzde Derece Curtis'e göre (1965)
0 1
9
25
36
• .49
81
—150
275
— 100
2° 06'
5°11'
9° 00'
13°59'
19° 48 '
.26° 06'
39° 00'
• 45° 00'
•56° 35'
70° 00'
.
-••
•
•
ay ıf
Değ ersiz
Z
• Orta
Oldukça kuvvetli
Kuvvetli
Çok kuvvetli
Sarp
12
4-Yukar ı yamaç 5-Orta yamaç
0-1Dilz saha 6_Iki dik yamaçl ı düz abn
1- Tepe,doruk,sivri tek tepe Yamaç 2-Sarp arazi !-Aç ı k çöküntü
3-Yuvarlak tepe 9-Kapal ı çöküntü
Ş ekil.-1- Topo ğ rafik durumlar.
Code'tan
4. Eğ im:
Eğ im, örneklik alan ı n yap ı ld ığı çevrede en büyük çizgi üzerinde al ı nan küçük bir mesafe üzerinde (mesela' 5 ila 10 metre) yüzde olarak ölçülür. E ğ im ölçmede
bir klisimetre, bir sitometre veya bir jeolog pusulas ı kullan ı labilir.
Aş ağı daki tablo, eğ im kategorilerini ve bunlara kar şı l ı k olan derece ve yüz-deleri göstermektedir.
ı l. JEOLOJ İ VE TA Ş ÖZELLIKLERI.
1. Jeoloii Tabakasuun Yaşı :
Arazide, jeoloji tabakas ı n ı n yaşı n ı n belirlenmesi, istasyon seviyesinde yani örneklik alan ı n yap ı ld ığı yerde olmal ı d ı r. Ana kayan ı n yaşı , ya mevcut jeoloji haritalar ı ndan veya jeologlar taraf ı ndan tespit edilebilir.
2. Blok Halinde Taş lar ve Aç ığ a ç ıkan Anakaya Yüzdesi:
Araş t ı r ı lan istasyonda 20 santimetreden büyük ta ş lar blok ad ı n ı al ı r ve % olarak değ erlendirilir. Ayr ı ca örneklik alan ı n yap ı ld ığı yerde aç ığ a ç ı kan anakaya gene yüzde olarak belirtilir.
3. Jeoloji Tabakas ının HCI ile Reaksiyonu:
Burada, yar ı yar ıya suland ı r ı lm ış HCI, toprak ve aç ığ a ç ı km ış olan anakaya üzerine dökülerek teste tabi tutulur. Bu halde a ş ağı daki durumlar gözönünde bu-lundurulur:
1. Köpürme yok 2. " çok zay ı f 3. zay ı f 4. kuvvetli 5. çok kuvvetli 6. net olaraktan lokalize.
4. Anakayanın Tabiatı :
Anakayan ı n ya şı kadar, ne çe ş it bir ta ş olduğ u da önemlidir. Bu amaçla istasyonlardan al ı nan taş numuneleri sonradan laboratuvarda tayin edilebilir. Mesela bu taş çeş idi kalker, bazalt, gabro, serpantin vb. olabilir.
III. TOPRAK YÜZÜNÜN ÖZELLIKLERI.
1. Erozyon:
Erozyon, araş t ı r ı lan istasyonda toprak profilinin baz ı özel durumlar ı n ı veya floristik yap ı y ı aç ı klar. Su ve diğ er erozyon ş ekilleri ş öyledir:
A) Su Erozyonu:
a) Örtü erozyonu,
14
Düz
N eeeee 'e n ıl•
Vaatte •eklind•
kil Selvili
Içe Ipso k•
Çat laklat it•lind•
P•lisonal
T•peeikti
Ken kar
Petek gözlü
TOgnsakii
IC üs Ok
Elen,
Düz • konk av
Oel • kenv•ks
k «kav • k •fivelis
Mikro •eli«.
ikr•
Mikro •riseb e
klikr• •ngel,*
•k ü- Ila s lie • etik,* •ng• s•siti• ı i.
C•ti• . tas
b) Hendek erozyonu, c) Çukur erozyonu.
B) Rüzgâr Erozyonu:
2. Toprağı n Mikroengebesi:
İ stasyonun mikroengebesi, toprağı n içteki hareketlerinin (su ak ı nt ı lar ı ,
köklerin etkisi, hayvan ve insanlar ı n yapt ığı çal ış malar) bir sonucudur. Ba ş ka bir deyi ş le jeoloji haritas ı nda görülmeyen toprak seviyesinde arazinin engebesidir. Baş l ıca 3 mikroengebe vard ı r:
— Düz eleman!, mikroengebeler: Toprak yüzü az çok düzdür; bu düzlük ufkt
veya yataya yak ı n bir ş ekilde olabilir ( Ş ekil 2 a).
— Konveks eleman!! mikroengebeler: Toprak yüzü bombelidir ( Ş ekil 2 b).
— Konkav elemanl ı mikroengebeler: Toprak yüzü çukurumsu ş ekildedir
( Ş ekil 2 c).
Bu üç mikroengebe aralar ı nda birçok değ i ş ik durumlar meydana getire-
bilir. Bunlar ı n baş kalar ı ş unlard ı r:
1. Düz —konkav mikroengebe:
Toprak yüzü düz ve çukur elemanlardan meydana gelir. Konkav elemanla-r ı n tabiat ı na göre üç alt tip ay ı rmak mümkündür:
a) Paralel ve çizgi ş eklinde konkav elemanlar (hendek ş eklinde mikro-engebe). Burada düz elemanlar az çok birbirine paralel ve uzun çukurlarla ay-r ı lm ış lard ı r ( Ş ekil 2 d).
15
b) Çizgi ve az çok ağ ş eklinde elemanlar (çatlakl ı mikroengebe). Düz ele-
manlar ağ ş eklinde dar ve küçük yar ı klarla ayr ı lm ış lard ı r ( Ş ekil 2 e).
c) Ayr ı ve kapal ı konkav elemanlar (petek gözlü mikroengebe). Toprak yüzü birbirine yak ı n küçük çukurlarla kaplanm ış t ı r ( Ş ek. 2 f).
2. Düz —Konveks mikroengebe:
a) Paralel ve çizgi şeklinde konveks elemanlar (yast ık ş eklinde mikroen-gebe). Düz elemanlar az çok paralel küçük tepeciklerle ayr ı lm ış lard ı r ( Ş ekil 2 g).
b) Ağ ş eklinde ve çizgi ş eklinde konveks elemanlar (poligonal mikroenge-be). Düz elemanlar poligonal bir engebe taraf ı ndan ayr ı lm ış lard ı r ( Ş ekil 2 h).
c) Ayn ı konveks elemanlar (tümsekli mikroengebe). Konveks elemanlar bir sat ı h üzerinde ayr ı lm ış lard ı r ( Ş ekil 2i).
3. Konkav—konveks mikroengebe:
Toprak yüzü hemen birbiri arkas ı ndan gelen konveks ve konkav eleman-lardan meydana gelir ve , bunlar düzgün ve düzgün olmayan durumlar gösterirler.
a) Paralel ve uzun elemanlar (k ı r ışı kl ı kl ı —dalgal ı mikroengebe). Toprak yüzü, çabuk değ i ş en uzunca engebelerden meydana gelir ( Ş ekil 2
b) Yuvarlak bombeli elemanlar (tepecikli mikroengebe). Konveks veya meme ş eklinde elemanlar altta birbirine de ğ ecek şekilde birbirinden ayr ı lm ış -lard ı r ( Ş ekil 2 k, 1).
c) Yuvarlak çukur elemanlar (Alveollü mikroengebe). Çukur elemanlar bir ar ı kovan ı ndaki petekler gibi temelde birbirine tutunmu ş durumdad ı r.
4. Özel Durumlar:
Burada küçük peri bacalar ı gibi, özel tipteki mikroengebeler belirtilebilir.
Yukar ıda aç ı klad ığı m ız baş l ı ca mikroengebe ş ekillerini özetliyelim:
1. özel durumlar,' 2. Düz, 3. Konveks, 4. Konkav, 5. Hendek, 6. Çatlakl 1, 7. Petek gözlü,
8. Yast ı k, 9. Poligonal,
10. Tümsekli, 11. K ı r ışı kl ı -dalgal ı ,
12. Tepecikli.
3. Toprak yüzünü örten elemanlar:
Toprak yüzü baş l ıca aşağı daki elemanlar taraf ı ndan örtülmüş olabilir:
16
— Sert anakaya ve blok ta ş lar taraf ı ndan — Çak ı l veya çak ı ltaşı taraf ı ndan — İ nce toprak taraf ı ndan
— Vejetasyon taraf ı ndan
— Bitki art ı klar ı taraf ı ndan
IV. İ STASYONUN SU DURUMU.
örneklik alanlar ı n yap ı ld ığı istasyonlarda su durumunun belirtilmesi çok
önemlidir. Çünkü bitki birliklerinin veya geçici ekolojik gruplar ı n aranmas ı s ı ra-s ı nda nemlilik faktörü esas!' rol oynamaktad ı r. Ayr ıca bir k ı s ım örneklik alan-lar ı n değ erlendirilmesi s ı ras ı nda ters yorumlardan kaç ı nmak için gene nemlilik faktörü önernle kullan ı l ı r. İ stasyonun su durumunu aş ağı daki ş ekilde kodla ş -t ı rmak mümkündür:
1. özel durumlar
2. İ stasyon çok kurak 3. " kurak
4. az kurak 5. 19 normal 6. az nemli 7. istasyon çok nemli—toprak, yüzeyde bütün y ı l boyunca su ile
doymu ş durumda.
8. İ stasyon son derece nemli—toprak, yüzeyde bütün y ı l boyunca su ile aşı r ı doymu ş durumda.
ÇEVRE VE İSTASYON
Çevre ( = Ekolojik Parsel):
Tabiatta genellikle ekolojik ş artlar ı birbirine benzeyen habitatlarda ayni tip
vejetasyon geli ş ir. Fakat ekolojik tolerans ı fazla olan bitkileri hemen her yerde
bulmak mümkündür. Bu sebeple, çevre ile bitki türleri aras ında s ık ı bir iliş ki
vard ı r. Bununlaberaber çevrenin tarifi zor bir konudur. Çevreyi farkl ı ş ekillerde
tarif etmek mümkündür.
Genel tarifler oldukça kolayd ı r; buna göre çevre, canl ı lar ı n yaş ad ığı yerdir
ve onlar ı n ayr ı lmaz bir parças ı n ı olu ş turur; bu çok geni ş tarifi içersinde çevre, jeoloji, hidroloji, mineroloji (mineraller, petrol, su vb.) kaynaklar ı n yan ı nda,
tabii olan veya olmayan bitki örtüsünü ve insanlar ı n doğ rudan etkisinde bulunan
sathi toprağı da içine al ı r. Bu tarifi bitkiler aç ı s ı ndan ele al ıp biraz daha farkl ı bir ş ekilde vermek mümkündür:
çevre, bitkilerin dağı l ış lar ı ve etkileri bak ı m ı ndan homojen olan biyotik; toprak, iklim ve topografya faktörlerinin bulundu ğ u coğ rafi bir yerdir.
Ancak bu tarif bir tak ı m güçlükleri de.beraberinde getirmektedir. Çünkü eko-fizyolojik olarak, bitkilerin ya ş ad ığı çevrede, çevre faktörlerinden hangi-
17
sinin bitkinin davran ış lar ı na doğ rudan etki yapt ığı n ı n veya bu faktörlerden han-
gisinin daha önemli oldu ğ unun bilinmesi gerekmektedir. Bu sebeple çevrede
belirli bir faktöre ba ğ l ı endikatör bitkiler olacakt ı r. Bu husus son derece zor
bir durum yaratmaktad ı r; çünkü bitkilerin, özellikle tabii ş artlarda, fizyolojik
faaliyetlerini detayl ı olarak iyi bilemeyiz.
istasyon Veya Habitat:
Çevrenin basit bir birimi olan istasyonun tan ı mlanmas ı ekolojinin en eski
problemlerinden biridir. İ lk defa WAHLENBERG (1813) istasyonu tan ı mlamaya
çal ış m ış t ı r. THURMAN (1849) istasyonu "biyolojik şartlar ı n bütünü", lokaliteyi
de "bulunulan yerin durumu" olarak tan ı mlam ış t ı r.
JACCARD'a göre (1902) istasyon, bir k ı s ı m biyolojik faktörlerin sonucu-
dur. 1910'da Bürüksel'de yap ı lan botanik kongresinde FLAHAULT ve SCHRÖ-
TER daha iyi bir tarifte bulunmu ş lard ı r; bu araş t ı r ı c ı lara göre "istasyon", belirli
bir yerde bulunan vejetasyon üzerine etki eden faktörlerin bütünüdür. Bu tarihten
sonra birçok ara ş t ı r ı c ı istasyonu tan ı mlamaya çal ış m ış lard ı r. Bu tan ı mlamalar
tarih s ı ras ı na göre şöyledir:
1. H. ELLENBERG (1958)
Araş t ı r ı c ı istasyonu iki yönden tan ı mlamaya çal ış m ış t ı r:
a) Floristik yönden: istasyon, geli ş en bir bitki veya bitki grubunun bulun-
duğ u yerdir; dolay ı siyle coğ rafi bir yerdir.
b) Ekolojik yönden: istasyon, bir bitkinin veya bitki grubunun büyüme-
sine ve geli ş mesine etki eden bütün faktörlerin bulundu ğ u bir yerdir; dolay ı siyle
coğ rafi bir yer de ğ il fakat iklim, toprak gibi etkilerin bulundu ğ u bir yerdir.
2. P. REY (1960)
istasyon, belirli bir yeri karakterize eden ve vejetasyona etki eden edafik,
iklim ve biyotik faktörlerin bütünüdür.
3. DUCHAUFOUR (1962) ve MANIL (1963)
istasyon, tek bir vejetasyon taraf ı ndan karakterize edilen ve ekolojik ş art-
lar ı homojen olan bir aland ı r.
4. M. GODRON (1964)
istasyon canl ı rekabeti, topografya yap ı s ı ve toprak şartlar ı ayni olan çev
renin basit bir birimidir.
5. N. POLUNIN (1967)
istasyon, belirli bir yerde ya ş ayan bir organizman ı n çevresindeki ekolojik
faktörlerin hepsine birden verilen isimdir.
18
II. BÖLÜM
BITKI BİRLIĞ I HAKKINDA TEMEL GENEL BILGILER
Vejetasyonun somut birimi bitki birli ğ idir (Association = Phytocaenose).
Birlik, bitki sosyolojisinde temel birimdir, t ı pk ı sistematikte tür kavram ı gibi
soyut bir kavramd ı r. Birlik terimi bugüne kadar farkl ı ş ekillerde yorumlanm ış ve formasyon terimi ile kar ış t ı r ı lm ış t ı r. Birlik, bölgelere göre formasyonlar ı veya
vejetasyon tiplerini meydana getirmek üzere, bir araya gelen klimaks topluluk-
lara verilen isimdir. Birlikler içinde bulunduklar ı formasyon ile fizyonomi (gö-
rünüş ) ve geli ş me bak ı m ı ndan bir uyum gösterir, ancak floristik aç ı dan ve bir
dereceye kadar da habitat yönünden farkl ı l ı k gösterir. Bu sebeple birlikler bir-
birlerinden floristik yap ı lar ı yla ayr ı l ı rlar. Birlikler evvelâ cinslerden çok, türle-
rin farkl ı olmalariyle ay ı rdedilirler. Formasyon ise, klimaks birim içinde, bir-birleriyle olan organik ili ş kileri, temel geli ş im ve hayat formlar ı kadar bir veya
birkaç hakim türün floristik benzerli ğ ine dayan ı r. Bitki birliğ i değ i ş ik ş ekillerde
tarif edilmektedir:
FLAHAULT, 1910: Birlik, yaş ama rekabeti düzenlenmi ş ve benzer çevre ş artlar ı nda geli ş en, benzer fizyonomi gösteren, floristik yap ı sı tespit edilmi ş bir
birimdir.
BRAUN—BLANQUET, 1915: Bitki birli ğ i, baz ı ay ı rdedici veya karak-
teristik türlerle floristik yap ı s ı tayin edilmi ş ve ya şad ığı çevre ile denge halinde olan, az çok değ i ş meyen bir bitki grubudur.
BRAUN—BLANQUET'ye göre (1915) birlik, floristik kavramlar ı n bütünü ile belirtilebilir. Bu kavramlar ş unlard ı r:
Hakim olma (dominant) kavram ı : Bu kavram bir bitki grubundaki türlerin bolluğu veya boyu ile ili ş kili olup bitki birli ğ inin tayininde kullan ı lan bir özel-liktir.
Devaml ı veya kal ıc ı olma (konstant) kavram ı : BROCKMAN — JEROSCH 1907'de konstant türleri ay ı rd ı lar; buna göre örneklik alanlar ı n en az ı ndan yar ı -dan fazlas ı nda bulunan türler konstant olarak adland ı r ı l ı r. Bu kavram, birli ğ in tayininde, hakim olma kavram ı na oranla daha fazla ay ı rdetme özelli ğ ine sahiptir. Fakat BRAUN—BLANQUET hakim olman ı n da üzerinde, en az ı ndan belirli bir birliğ e ait olan "karakteristik türleri ay ı rm ış lard ı r (1915). Buna göre BRAUN-BLANQUET bitki birliğ ini ş öyle tan ı mlamaktad ı r:
Bitki birliğ i, belirli bir ekolojinin varl ığı n ı ortaya koyan, baz ı karakteristik veya sadece o birli ğ e ait bir k ı s ım türlerle tayin edilen, ya ş ad ığı çevre ile dengede olan ve az çok değ i ş meyen bir bitki gurubudur.
19
Böylece bitki birli ğ i görünü şü ve floristik yap ı s ı ile tayin edilir; ba ş ka bir
deyi ş le bitki birliğ i, evvela floristik yap ı s ı yani karakteristikleri ile, sonra ekolo-
jik özellikleriyle tan ı mlan ı r.
DU RIETZ'in (1921) bulundu ğ u Isveç ekolü, bitki gruplar ı n ı tan ımlamada
hakim olma kavram ı n ı savunmakla birlikte bir çok fayonomik terimler kullan-
maktad ı r. Mesela sosiasyon, konsosiasyon, formasyon vb. gibi.
Upsala ekolünde birlik, devaml ı (konstant) ve hakim (dominant) olan tür-
lere dayand ı r ı lmaktad ı r. Buna göre birlik, her tabakada floristik yap ı s ı homojen
olan konstant ve dominant türlerle karakterize edilir. Bu sebeple birlik floristik olmaktan çok fizyonomiktir. Bu birlikler pratik olarak birbiri üzerine gelir, do-
lay ı s ı yle bu özelliklere göre birlik çok s ı n ı rland ı r ı lm ış bir birim olmaktad ır. Ay-
r ı ca bu birlikte flora az de ğ i ş mekte ve bitki örtüsü de az çok monotondur. Mesela
OSWALD (1924) Komesse turbal ığı nda (Isveç) 40 km 2 de 164 değ i ş ik birlik '
tan ı mlanm ış t ı r. Burada tabakalar ayr ı ayr ı düş ünülmüş tür; tabakalar de ğ i ş tikçe
birlikler de de ğ i ş mektedir.
Bu durumu Türkiye'den bir örnekle de aç ı klayabiliriz: Bolu da ğ lar ı nda Fagus orientalis ormanlar ı ndaki her çal ı kat ı bir birlik olarak kabul edildi ğ i tak-
tirde burada Vaccinium arctostophylos, V. myrtillus, Rhododendron ponti-cum, R. luteum birlikleri ayr ı labilir.
Diğ er taraftan bu çal ı katlar ı ndaki hakim türlerden biri mesela Vaccinium gibi, değ i ş ik yosunlarla örtülü olu şuna göre yeni birlikler meydana getirebilir. Mesela Vaccinium myrtillus—Polystichum aculeatum veya Vaccinium arctost-aphylos—Phyllitis scolopendrium birliğ i gibi.
Daha yüksek bitki sosyolojisi birimlerini olu ş turmak için birlikler, birlik
gruplar ı , bunlarda formasyon olarak s ı n ı fland ı r ı l ı r. Buna göre formasyon, ayn ı fizyonomide olan birliklerin olu ş turduğ u tabii birimdir.
1935 y ı l ı nda Amsterdam'da toplanan botanik kongresinde:
Sosiyasyon terimi, İ skandinav ülkelerinde vejetasyon birimlerini tan ı mla-
mak için özellikle hakim bir tür üzerine dayand ı r ı lm ış t ı r.
Assosyasyon, BRAUN—BLANQUET'nin kurucusu olduğ u Zuriche-
Montpellier ekolünde vejetasyon birimlerini tan ı mlamada, karakteristik türler
üzerine dayand ı r ı lm ış t ı r. Isviçreli bir botanikçi olan BRAUN—BLANQUET, Montpellier de yerleş mi ş ve burada S.I.G.M.A. y ı (Alpin ve Akdeniz geobota-nik araş t ı rma istasyonu) kurmu ş tur.
Konsosiyasyon birlik birimidir. Tek bir hakim türle temsil edilir. Birlik gerçek bir gruplaş ma, konsosiyasyon ise tamamen hakim olma kavram ı na daya-n ı r. Bu sebeple bütün birlikler aras ı nda en kolay tan ı nan ı d ı r ve hem formasyon
hemde birlik olarak dü ş ünülmektedir. Genellikle konsosiyasyonlar, birlik olarak görünür. Böylece birlik, iki yada daha fazla konsosiyasyondan meydana gelmi ş bir gruptir ve "fasiyes" kelimesi bu anlamda ortadan kalkar.
20
DU RIETZ konsosiyasyonu, birkaç tabakal ı bir birli ğ in yaln ı z üst tabaka-s ı ndaki hakim bir türe dayand ı r ı r.
Konsosiyasyon terimi CLEMENTS, TANSLEY ve RUBEL taraf ı ndan da benzer anlamda kullan ı lm ış t ı r.
Konsosiyasyonlar özellikle tür zenginli ğ i fazla olan arazilerde sosiyasyon-lardan daha yayg ı nd ı rlar. Konsosiyasyonlara çe ş itli topraklarda rastlanabilir.
TANSLEY'e göre İ ngiltere'deki me ş e ormanlar ı çok değ iş ken orman alt ı birlik-leriyle birlikte bir konsosiyasyon meydana getirir.
CLEMENTS'e göre konsosiyasyon birli ğ in bir birimidir ve basit bir hakim türle karakterize edilir.
Konsosiyasyon, bitkinin cins köküne bir etum eki getirilerek belirtilir. Etum
eki akraba ya da bir araya toplanm ış hakim türlerin meydana getirdi ğ i bir grup için kullan ı l ı r ise de ekseriye tek bir hakim tür için kullan ı l ı r. Mesela Aristidetum,
Quercetum, Astragaletum, Fagetum konsosiyasyonlar ı gibi.
Sosyete: Bulunmalar ı lokal habitat değ iş melerine bağ l ı olan ve vejetasyon birimlerinde bulunan basit küçük birliklerdir. Ba ş ka bir deyi ş le sosyete, daha bü-yük bir birimin, bir veya bazan iki yahut daha fazla ikinci derecede hakim türle karakterize edilen bir biyolojik tipidir. Çay ı rlarda olduğ u gibi bir sosyetenin göze çarpan ikinci derecede hakim türü, ekseriya konsosiyasyonun gerçek ha-kimiyetini tamamen gizler. Sosyete, bitki sosyolojisi birimlerinin hiyerar ş ik s ı -ralamas ı nda konsosiyasyonun alt ı nda yer al ı r fakat konsosiyasyonun mutlaka bir bölümü olmas ı gerekmez. Çay ır sosyeteleri Gramineaelerden yani otsu türler-den veya k ı sa çal ı lardan, ormanlar ise ot çal ı ve ağ açlardan meydana gelir. Sos-yete hakim cins'in köküne ile eki getirilerek olu ş turulur. Mesela Androsacile,
Astragalile gibi.
Sosyete Çeş itleri:
1. Mevsimlik çiçeklenme durumuna ba ğ lt sosyeteler: Sosyeteler subdomi-
nant türlerden meydana gelir. Bu sebeple bu türler belirli bir olgunlu ğ a eri ş tiğ inde
özellikle çiçek açt ı klar ı zaman kendilerini belli ederler. Mesela Ilgaz da ğ lar ı n ı n
yüksek kesimlerinde Pedicularis comosa yaz başı na kadar çay ı rlarda bulunur ve
otlar geli ş meden evvel ilk baharda yamaçlarda hakimdir. Bitki optimum çiçek-lenmede olduğ u zaman bu hakim olma göze çarpan bir özelliktir. Vejetasyonun mevsimlere göre çiçeklenme durumunda da değ iş me meydana gelir.
2. Tabaka sosyeteleri: Ormanda tabakalar ı n geli ş mesi mevsimlere bağ l ı d ı r.
Buna göre mevsimlere bağ l ı olarak çiçeklenme durumuna göre farkl ı sosyeteler meydana gelir. Mesela Hatay ilindeki Amanos dağ ları nda Carpinus orientalis or-manlar ı n ı n alt ı ilk baharda Paeonia mascula ile kapl ıd ı r. Yaz ı n ise orman tamamen yaprakl ı hale geldiğ inde baş ka türler geli ş ir. Ancak yaz ortas ı ndan evvel tabaka-lar tamamen geli ş tiğ inde ot ve çal ı gibi tabaka sosyetelerinden bahsedilir.
21
3. Sporlu bitki (Kriptogam) sosyeteleri: Ormanlar ı n en alt tabakas ı ndaki sosyetelerdir. Sporlu bitkilere ait türlerden meydana gelir.
Sinüzya (t.Yny on): Bu daha çok GAMS' ı n LIPMAA (Estonya—Amerikan) ekolünde kullan ı lan bir bitki sosyolojisi kavram ıd ı r. Buna göre Sinüzya, ayn ı ekolojik ortamda beraber görülen, ayn ı hayat formu tipinden meydana gelen bitkiler grubuna denir (GAMS 1918, LIPMAA 1933). Basit bitki birlikleri sadece bir sinüzya ihtiva eder. Mesela kayalarda veya a ğ aç kabuklar ı nda bulunan ka-buklu liken birlikleri gibi. Fakat yeti ş me ortamlar ı n ı n çoğ unda birkaç Sinüzya bulunur. Bunlar birbiri üzerinde tabakalar halinde, yanyana veya kar ışı k ş ekilde geli ş ebilirler.
Mesela Karadeniz Bölgesinde Calluna vulgaris çal ı l ığı nda ş u sinüzyonlar bulunur:
1. Herdem ye ş il bir bodur çal ı tabakas ı , 2. Bunun gölgesinde yeti ş en yosun tabakas ı , 3. Epifit likenler, 4. Calluna çal ı lar ı aras ı nda hemikriptofitlerden meydana gelen otsu sinüzya
gibi.
Sinüzyalar, tür isimleri bilinmedi ğ i zamanlarda kolayl ı kla tan ı mlanabilirler
ve yeti ş tikleri ortam hakk ı nda belirli bir fikir verebilirler.
Sinüzyalar bir bitki birli ğ inde yap ı ya bağ l ı olarak ay ı rtedilebilen alt birim-ler olarak kabul edilir ve bunlar bitki birli ğ inde bağı ms ız tabakalard ı r. Sinüzya kavram ı n ı n bir avantaj ı da "ekolojik tür grubu" ve "genel ni ş " gibi fonksiyonel kavramlar ı vermesidir.
Sinüzyalar LIPMAA'ya göre tek tabakal ı birliklerdir. Bunlar fioristik yap ı -lar ı ve ekolojileriyle olduğ u kadar hakim formlarla da karakterize edilir.
Klan: Sekonder türlerden meydana gelir. Sosyolojik birimlerin hiyerar ş ik
s ı ralamas ı nda sosyetenin bir alt bölümü olmasa bile onun alt ı nda yer al ı r. Klanlar
sosyeteler içinde bulunur, fakat sosyete olmayan konsosiyasyonlarda da bulu-nabilir. Klan sosyeteden ba ş l ı ca lokal, dar ve da ğı n ı k alanlara s ı n ı rlanm ış olma-
s ı yla ayr ı l ı r. Hakim olma durumu az veya yoktur, buna rağ men vejetasyonda
göze çarpan bir birlik sergiler. Klan, koloniden sürekli klimaks birlik özelli ğ inde
olu ş uyla ayr ı l ı r. Koloni ç ı plak bir alanda geli ş en birkaç türden meydana gelen
bir gruptur. Klanlar sosyetelerde oldu ğ u gibi çeş itlere ayr ı labilir. Büyük bir ço-ğ unluğ u mevsimlere göre çiçeklenme gösteren klanlard ı r. Klan terimi k ı smen
birlik ile eş değ erdedir. Subklimaks ve klimaks safhalardaki birlikleri ihtiva eder.
Buna kar şı l ı k baş lang ı çta istilâ edip geli ş en toplulaklara koloni denir. Klan are
son eki ile belirtilir. Mesela Gentianare, Mentensiare klan ı gibi.
B İ TK İ B İ RL İĞİ N İ N ÖZELL İ KLER İ
Genellikle botanikçilerle zoologlar ı n birlik ara ş t ı rmalar ı ndaki yakla şı m-
lar ı oldukça farkl ı d ı r. Zoologlar daha çok fonksiyonel ili ş kilerle baş ka bir de-
22
yi ş le birlikteki beslenme ve enerji de ğ i ş imi ile ilgilenirler. Botanikçiler ise daha
çok birlikteki yap ı veya sistematik durumlarla bunlar ı n alan ve zamandaki de ğ i ş -
meleriyle ilgilenirler.
Bitki birli ğ inin ara ş t ı rabileceğ imiz ve ölçebilece ğ imiz be ş özelli ğ i vard ı r.
1. Türlerin çeş itliliğ i: Burada önemli olan bir bitki birli ğ inde hangi tür-lerin bulunduğ udur. Dolay ı siyle bu özellik türlerin çe ş itliliğ inin ve zenginli ğ inin
ara ş t ı r ı lmas ı na dayan ı r.
2. Hayat formları ve yap ı : Büyüme formlar ı n ı n hakim s ı n ı flar ı na göre (fanerotif, kamefit, hemikriptofit, geofit ve terofit gibi) birlik tipini tan ı mlaya-biliriz. Mesela; a ğ aç, çal ı , ot ve yosun gibi. Bu çe ş itli büyüme ş ekilleri dikey
yap ı y ı ve tabakala ş may ı meydana getirir.
3. Hakim olma (Dominant): Bu özellik, birli ğ in tabiat ı n ı tayin etme bak ı -m ı ndan birlikte bulunan bütün türlerin ayn ı özellikte olmad ı klar ı n ı gösterir.
Birlikte bulunan çok say ı da türün aras ı nda nispi olarak az bir k ı sm ı faali-
yeti, büyüklü ğ ü ve say ı s ı bak ı m ı ndan kontrol etkisine sahiptir. Hakim türler eko-
lojik olarak geli ş mesi yüksek olan ve birlik meydana getirebilecek şartlardan ö-
nemli olan yay ı lmay ı tayin eder.
4. İzafi bolluk: Bu özellik, bolluk fikri ile s ı k ı ca ili ş kilidir. Birlikte bulunan
çe ş itli türlerin izafi durumlar ı n ı belirtir.
5. Beslenme yap ı s ı : Bu özellik birlikte bulunan türlerin beslenme ili ş kilerini,
herbivordan karnivora olan enerji ve madde geçi ş ini belirtir.
VEJETASYONU ÖRNEKLEME PROBLEMLER İ
Hava fotoğ raflar ı yard ı m ı ile yap ı lan fizyonomik çal ış malar d ışı nda veje-
tasyon etrafl ı bir ş ekilde ara ş t ı r ı lmak istendiğ inde, bitki örtüsü alan ı n ı n, bütünü
ile analiz edilmesi imkans ı zd ı r. Bu sebeple bitki örtüsü örneklenerek ara ş t ı r ı l-
mal ı ve elde edilen bilgiler bir bütün olarak de ğ erlendirilmelidir.
1. Örneklemenin amac ı :
Örneklemenin amac ı çeş itli olmakla beraber bunu a ş ağı daki gibi iki ş ekilde
özetlemek mümkündür:
Birinci amac ı : Bir bitki birli ğ inin zaman içerisindeki geli ş mesi (mesela bir
otlatma sisteminin etkisi alt ı nda), kalitatif ve kantitatif olarak floristik yap ıs ı (diğ erleri aras ı nda birli ğ in bugünkü verimini anlamak için) ve homojenli ğ i hak-
k ı nda bilgi edinmek.
İkinci amac ı : Bitki birliklerinin, vejetasyon tiplerini belirtmek ve mukayese
etmek için araş t ı r ı lmas ı .
Problem burada her nekadar temelde ayn ı gözüküyor ise de genellikle çal ış -
ma metodlar ı birbirinden farkl ı d ı r.
23
2. Doğru bir örneklemenin ş artları :
Doğ ru bir örneklemenin ş artlar ı ş unlar olmal ı d ı r:
a) Homojen olma: Bitki birli ğ ini belirtmeye yarayan örneklemeler, yap ı , floristik yap ı ve ekolojik özelliklere göre homojen bir alandan yap ı lmal ı d ı r.
b) Temsil edilebilir olma: Örneklemeler temsil edilebilir olmal ı d ı r; yani yap ı bak ı m ı ndan vejetasyonun tam bir tan ı m ı n ı vermelidir. .
e) Mukayese edilebilir olma: Örneklemeler birbirleri aras ı nda mukayese edilebilir olmal ı d ı r. Mesela, birlikleri birbiri aras ı nda mukayese edebilmek için birli ğ in "en küçük alana" e ş it bir yüzeyden yap ı lm ış olmas ı gerekir.
d) Objektif olma: Örneklemenin mümkün olduğ u kadar objektif olmas ı arzu edilen bir husustur. Fakat bunun pratikte gerçekle ş tirilmesi genellikle zor-
dur, çünkü arazide bir evvelki ekolojik ş artlar ı aynen yans ı tacak bir örnekleme. nin yap ı lmas ı çok güçtür.
3. Bir bitki birliğ ini istatistik olarak örnekleme:
istatistik örnekleme, belirli amaçlara göre yap ı lan baz ı basit örneklemelerin ara ş t ı r ı lmas ı üzerine dayanmaktad ı r. Basit örneklemeler de ğ iş ik ş ekillerde ola-bilir:
a) Alanlar ş eklinde: Bu alanlar genellikle kare, dikdörtgen ve daire ş eklinde olabilir. Bu çe ş it alanlar bütün vejetasyon tiplerine uygulanabilir.
b) Çizgi ş eklinde: Bu ş ekil örneklemede bitkilerin tac ı iyi s ı n ırlanm ış t ı r ve ş ekil az çok geometriktir; böylece örtü durumu çizgi ş eklinde iyi bir ş ekilde değ erlendirilir (çizgi metodu, PARKER 1951).
e) Noktalar ş eklinde: Bu ş ekil örnekleme s ı k çay ı rlar için uygulan ı r. Bu örnekleme için geli ş tirilen alette bir çerçeve üzerinde 2,5 cm ara ile dizilmi ş deliklere birbirine paralel 10 demir çubuk geçirilmi ş tir. Alet çay ı r vejetasyonu-nun yüksekli ğ ine göre ayarlanabilir. Yüksek çay ı rlar için bu yükseklik 30 cm, k ı sa çay ı rlar için ise 20 cm'dir. Alet ara ş t ı rmas ı istenen çay ı r vejetasyonunda muhtelif yerlerde dola ş t ı r ılarak demir çubuklara isabet eden bitkiler yaz ı l ı r.
d) Alans ız örnekleme: Bu ş ekil, basit bir alan kullanmadan gerçekle ş tiri-len örnekleme ş ekilleridir. Mesela "en yak ı n komş u metodu", "en yak ı n fert metodu", "rastgele çiftler metodu" ve "nokta merkezli çeyrek metod" gibi.
4. Örneklerin gerçekle ş tirilmesi:
Örneklik alanlar gerçekle ş tirilirken iki önemli nokta gözönünde bulundum-lur. Bunlardan birincisi örneklerin büyüklüğ ü yani kaç m 2 olacağı , di ğ eri ise ör-neklemelerin dağı l ışı n ı n nas ı l olacağı d ı r. Orneklemelerin büyüklü ğ ü ileride anla-t ı lacakt ı r.
5. Araş t ırılan bölgede örneklemelerin da ğı lışı :
Örneklemelerin da ğı l ışı üç ş ekilde gerçekle ş tirilebilir.
24
a) Rastgele örnekleme: Bu en çok kullan ı lan bir metod olup arazide rast-gele al ınan örneklemelere dayan ır. Bu metod biyoloji ara ş t ı rmalar ı nda en geçerli olan ı d ı r ve bu bir çok klasik testleri (X 2 testi, değ iş ken analizi, korelasybn anali-zi) uygulamaya yarar.
b) Objektif örnekleme: Örneklemenin iç güdüye dayanan ve en basit olan ş ekilidir. Ara ş t ı r ı c ı örnekleme yerlerini tecrübelerine göre özellikle homojen ve temsil edilebilir yerlerden bizzat kendisi seçer.
e) Sistematik örnekleme: Bu ş ekil, çizgi veya ş erit ş ekli alt ı nda yap ı lan eski bir örnekleme metodudur. Burada örneklemeler bir ş erit (transekt) boyunca düzgün aral ı klar ş eklinde tekrar edilerek yap ı l ı r,
6. Örneklik Alanın Önemi:
Bitki birliklerinin tan ı mlanmas ı , ekolojik gruplar ı n araş t ı r ı lması ancak ara-
zide çok say ıda yap ı lan "örneklik alanlara" ba ğ l ı d ı r. Örneklik alanlar ı n yap ı l-mas ı ayr ı bir konu olduğ undan burada değ inmeyeceğ iz.
"Örneklik alan" belirli bir yerde, ekoloji ve bitki sosyolojisi gözlemlerinin tümüne denildi ğ ine göre bu tarif bizi iki esasl ı problemle kar şı karşı ya getirmek-
tedir. Birincisi gözlemlerin tabiat ı , ikincisi de herbir gözlemin coğ rafi geni ş liğ idir.
A— Gözlemlerin Tabiat ı :
a) Kaba gözlemler: Arazide hiçbir yoruma gerek kalmadan do ğ rudan doğ -
ruya gözlenen baz ı özelliklerdir. Mesela say ı m ı yap ı labilen bolluk, yükseklik, yön
durumu, toprak profili, toprak profilinin rengi vb. gibi. Bunlar çok objektif olan ay ı rdedici veya kaba gözlemlerdir.
b) Yorumlanabilen gözlemler: Araş t ı rı c ı n ı n yorumunu gerektiren di ğ er özelliklerdir. Mesela, çal ışı lan yerde ana kayan ı n ya şı , vejetasyon serisi, toprak
tipi, iklim özellikleri gibi. Bu özellikler birle ş tirici veya yorumlamaya gerek du-
yulan gözlemlerdir ve kaba gözlemlerin bir birle ş iminden meydana gelirler.
Yorumlanabilen gözlemler de ğ i ş ik ş ekillerde elde edilebilir:
— Birincisi gözlemcinin tecrübesidir. Mesela, evvelce edindi ğ i bilgilerden baş ka bir veriyi kar şı laş t ı rabilir; bu ş ekil, humus veya toprak tipini tayin etmek için kullan ı l ı r.
— İ kincisi, gözlemcinin arazide bir dokümana ba ş vurmas ı d ı r. Mesela, jeo-loji haritas ı na bakarak anakayan ı n yaşı n ı tayin edebilir.
—üçüncüsü, yorumlama için bilgilerin kaynağı bazen örneklik alan ı n ya-p ı ld ığı uzaktaki bir yerden olabilir. Mesela, iklim özelliklerinde oldu ğ u gibi, meteoroloji rasatlar ı n ı n yorumlanarak çeş itli iklim tiplerinin tan ı mlanmas ı duru-mu. Yorumlanabilen gözlemler, kaba gözlemlere oranla daha subjektiftir. Bu sebeple arazide evvela kaba gözlemler yaz ı l ı r, sonra yorumlanabilenlere geçilir.
25
B— Gözlemlerin Co ğ rafi Geni ş liğ i:
Gözlemlerin coğ rafi geni ş li ğ i küçülme derecelerine göre bölge, sektör , is-
tasyon ve toprak seviyesinde olabilir.
ÖRNEKL İ K ALAN VE ÇE Şİ TLER İ
Örneklik Alanm Tarifi:
Örneklik alan, belirli bir yerde ekoloji ve bitki sosyolojisi gözlemlerinin
bütünüdür diye tarif edilir. Örneklik alan, çal ış man ı n amac ı na göre geni ş li ğ i de-
ğ i ş en daire veya dikdörtgen ya da kare ş eklinde bir aland ı r. Bir bütünü te ş kil
eden bir çok birim alanlardan biridir. Çok say ı da örneklik alan yap ı larak veje-
tasyonun yap ı s ı hakk ı nda bilgi edinilebilir.
En basit ş ekli ile örneklik alan, nispi bolluk ve her türe ait fertlerin say ı -s ı n ı tespit etmek için kullan ı l ı r. Ayr ı ca örneklik alan, vejetasyonun yap ı s ı ve
floristik kompozisyonundaki farklar ı tespit etmek veya vejetasyonun geli ş imin-
de mevsimlik ya da y ı ll ı k değ i ş meleri gözlemek için de kullan ı l ı r.
Bir örneklik alan, vejetasyonun sadece bir parças ı n ı kapsamakla birlikte
bunun bütün yap ı s ı n ı ortaya koyar. Bütün bir bölgeyi ayn ı özen ve dikkatle ça-
l ış mak hem imkans ız hem de gerçekten lüzumsuzdur. Ara ş t ı rma bölgesinin fark-
l ı yerlerine dikkatle yerle ş tirilen çok say ıda örneklik alan, bu bölgenin yap ı s ı hakk ı nda bilgi verebilir.
Örneklik alan ın büyüklüğü ve çeş itleri:
Örneklik alanlar hem büyüklük hem de kullan ış aç ı s ı ndan çeş itlilik gösterir.
Örneklik alan geni ş li ğ i 1 dm 2 den 1000 m 2 ye kadar de ğ iş ebilir. 1 m 2 'lik örnek-
lik alanlar çay ı r ve çoğ unlukla otsu vejetasyonda (küçük boylu Gramine'lerin
meydana getirdi ğ i tar ı m alanlar ı , orman alt ı örtüsü vb.) kullan ı l ı r. 1 dm 2 lik ör-
neklik alanlar ise kayalar üzerinde toprak olu ş turan liken ve yosunlar ı n araş t ı -
r ı lmas ı nda kullan ı l ı r. 25 veya 50 m 2 büyüklü ğ ündeki örneklik alanlar step veje-
tasyonunda, 200 ila 400 m 2 'lik örneklik alanlar me ş e topluluklar ı nda ve niha-
yet 400 ila 600 m 2 büyüklüğ ündeki örneklik alanlar orman vejetasyonunda kul-
lan ı labilir. Sadece çal ı ve ağ açlar ı n dikkate al ı nacağı topluluklarda veya bitki-
lerin büyük ya da oldukça geni ş aral ı klarla dikilmi ş olduğ u tarlalarda (mesela
Ayçiçeğ i, M ı s ı r, Pamuk) 4, 16 hatta 100 m 2 'lik örneklik alanlarla çal ışı labilir.
Örneklik alanlar kullan ı l ış amaçlar ı na göre ş u k ı s ı mlara ayr ı l ı r:
1. Liste veya say ım örneklik alan:
Bu örneklik alan bir türün veya türlerin gövde say ı s ı n ı tespit etmek için
kullan ı l ı r. Böylece örneklik alandaki türlerin toplam say ı lar ı ve türler aras ı ndaki
oran kolayl ı kla tespit edilir. Bu metod özellikle otsu topluluklara uygulan ı r. Bu
ş ekil bir örneklik alan listesinin yap ı m ı nda en dipteki desimetreden ba ş lan ı r ve
yedek ş erit kullan ı larak devam edilir; bu durumda bitkilerin krokilenmeden önce
26
ezilmesi ve çi ğ nenmesi önlenmi ş olur. Her bir desimetre kare, örneklik alan çi-
vileri (pimleri) ile, e ğ er istenirse s ı n ı rlar ı daha da belirgin hale getirilebilir. Güç-
lükle kar şı laşı ld ığı istisnai durumlarda bitkiler, say ı m ı yap ı l ı rken k ı r ı labilir veya
sökülebilir.
Her biri 2 m 2 olan 30 adet liste örneklik alan serisi, sistemli bir ş ekilde ot-
lat ı lan veya otlat ı lmayan çay ı rlara da ğı t ı labilir. Böylece buradaki önemli türlerin
y ı ldan y ı la kay ı tlar ı tutularak çay ı rdaki değ i ş meler tespit edilir. Mesela iç Ana-
dolu'da çok fazla otlat ı lan baz ı türlerin kayboldu ğ u, hayvanlarca yenmeyen ba-
z ı lar ı n ı n ise (mesela Peganum harmala gibi) artt ığı gözlenmi ş tir. Birkaç y ı l so-
nunda otlat ı lmam ış veya normal otlat ı lm ış alanlardaki türlerin say ı lar ı kontrol
edildi ğ inde bunlar ı n 5 kat daha bolla ş m ış olduklar ı görülmü ş tür. Bunlar sadece
say ı ca artmakla kalmay ı p boylar ı da artm ış t ı r ve k ı sa sürede çay ı r ı n verimlili ğ ini büyük ölçüde düş ürecek ş ekilde hakim duruma gelmi ş lerdir.
Liste örneklik alan metodu ayr ı ca türün art ışı n ı n tahmininde de kullan ı l ı r. Küçük hububatlar ile çal ışı ld ığı nda her m 2 'deki ortalama tür say ı s ı tespit edilir.
Sonra baş ak ta şı yan saplar say ı l ı r, daha sonra ba ş aklar ve sonunda da normal
büyüklükteki dane adetleri say ı l ı r. Tarlan ı n birçok yerinde yap ı lacak olan böyle
tespitler mükemmel bir do ğ rulukta ürün tahmini sa ğ l ı yacakt ı r.
Çimlenme oran ı fark ı , toprak şartlar ı alt ı nda çimlenme oran ı , gübre tatbiki vb. gibi çal ış malar liste örneklik alanlarla do ğ ru bir ş ekilde yap ılabilir. Benzeri
metodlar zehirli bitkiler dahil zararl ı otlar ı n yok edilmesi veya kontrolünde kul-
lan ı labilir. Liste örneklik alan ayni zamanda hububatlarla ilgili hastal ı klar ı n ara ş -
t ı r ı lmas ı nda kullan ı labilir.
2. Taban Alanı Örneklik Alan:
Bu metod, her türün veya vejetasyonun toplam taban örtüsünün hesaplan-
mas ı veya ölçülmesi için kullan ı lan bir örneklik alan çe ş itidir. Çay ı rlarda genel
olarak her bir gövde ya da bitkinin taban alan ı n ı tespit etmek pratik bir yol de-
ğ ildir. Bunun yerine türlerin i ş gal etti ğ i total alan, bir örneklik alan ı n her dm 2 '-
sinde tespit edilir ve bu tüm m 2 'nin % si olarak kay ı t edilir.
Bu tip örneklik alanlar ı n kullan ı lmas ı ndan önce her dm 2 deki bütün veje-
tasyonun taban örtüsü tespit edilir. Çay ı rlarda ölçme toprak yüzeyinde ya da
yüzeye yak ı n bir yerden yap ı l ı r. Ölçmede yeterli tecrübe ve do ğ ruluk kazan ı lana
kadar dm 2 'yi e ş it parçalara bölecek ş ekilde bir yol izlenebilir. Bununlaberaber
1 dm 2 'deki bir birimde yap ı lacak bir hata bütün örneklik alanda 0,01'lik bir hata olarak yans ı r. Herbir türün meydana getirdi ğ i taban örtüsü ayn ı ş ekilde he-
saplanabilir, böylece her tür için yap ılan 100 tespitin % örtü ş toplam ı bulunur
ve toplam taban örtüşü % si olarak ifade edilir.
Toplam taban örtü ş ü şüphesiz bir çok türün k ı smi örtüsünün toplam ıd ı r. Böylece elde edilen veriler, her örneklik alan ı n bitkiler taraf ı ndan i ş gal edilen alan ı hakk ı nda gerekli bilgileri verir.
27
Yar ı —kurak ve kurak bölgelerdeki aç ık vejetasyonlarda 1 m 2 lik alan 25
küçük birime bölünebilir. Ekseriya daha önemli olan türler ayr ıca not edilir. Ta-
ban örtü ş ü hemen hemen otlatma seviyesi civar ı nda toprak yüzeyinden 2,5 cm'ye
kadar bir yükseklikten tespit edilir. Bu metod çay ı r ve mera ç ı l ış malar ı nda büyük
ölçüde kullan ı l ı r.
Her türün i ş gal etti ğ i taban alan,örneklik alan ı n her bir birim alan ı nda öl-çüldü ğü zaman bir s ı ralama cedveli veya karesi kullan ı l ı r. Küme veya demetin ortalama çap ı tespit edildi ğ i zaman alan do ğ rudan doğ ruya ölçmek için ayar-
lan ı r. Bu alanlar % yerine cm 2 olarak ifade edilir. Ayr ı kalm ış sap ya da fide sa-
y ı lar ıda say ı l ı r. Bu gövdelerin kaplad ığı toplam alan her türe ait örneklerin taban
alanlar ı n ı n ölçülmesiyle hesaplan ı r. Böylece her türün toplam alanlar ı hesaplan-
m ış olur. Küçük demet ya da yumaklardan olu ş an vejetasyon, s ı ralama cedveli
veya karesi ile ölçülebilir. Daha aç ı k çay ı r topluluklar ı nda da bu metod faydal ı -
d ı r. Yar ı —kurak bölgelerde Agropyron, Stipa gibi demet te ş kil eden baz ı Grami-
ne türleri, 25 m 2 'lik alanlarda 5 metre uzunlu ğ undaki ş eritlerle birkaç y ı ll ık devre
süresince kaydedilebilir. Bu metod'ta ölçümlerin yerini tahmin al ı r ve tablolamada
veriler daha az kar ış m ış olur, Her türün yo ğ unlu ğ u toplam yo ğ unluk, mevcud
tiirlerin say ı s ı ve türün büyüklü ğü hakk ı nda bilgiler bu metodla sa ğ lanabilir. Or-
manda daha büyük örneklik alanlar gerekir.
3. Biçme Örneklik Alan: ( Ş ekil 3).
Bu metod toprak yüzeyinde veya toprak yüzeyinden birkaç cm yukar ı dan
kesilen her türün kuru a ğı rl ığı n ı tespit etmek için kullan ı lan bir örneklik alan
çeş itidir. Vejetasyonun toplam a ğı rl ığı ve örneklik alanlardaki her türün olu ş -
turdu ğ u ağı rl ı k bulunabilir. Bu metod farkl ı büyüme formuna sahip türler ara-
$ekil 3._ Biçme örneklik akm.
28
s ı ndaki ili ş kileri göstermek için bir temel te ş kil etmekle beraber ayn ı zamanda
ağı rl ı k ölçülerek canl ı verim hakk ı nda da bilgi edinilebilir. Bu çe ş it örneklik a-
lanlarda ilk ve sonbaharda iki ayr ı biçme gerekebilir.
Deney çay ı rlar ı nda farkl ı otlatma durumunu anlatmak için toprak yüze-
yinden ya da çe ş itli yüksekliklerden biçilen vejetasyonda "biçme örneklik alan-
lar" kullan ı l ı r. Bu, doğ al otlatma yoluyla meydana gelen biçmeden biraz fark-
l ı d ı r. Çünkü otlayan hayvanlar çiçek saplar ı n ı ve yapraklar ı n ı (ki bu yapraklar
bitkide ayn ı seviyede ayn ı ş ekilde da ğı lmam ış t ı r) k ı rar ve sürüklenirler.
Hayvanlar ı n belirli türlere ve belirli geli ş im safhalar ı na olan doğ al tercihleri
düzgün bir otlatmadan çok, düzensiz bir otlatmaya sebep olur. Bundan ba ş ka
çi ğ nenerek ezilme etkileri, alan ı n yeni genç sürgünlerle dolmas ı , toprakta or-
ganik materyal birikimi doğ al otlatma ş artlar ı nda oldu ğ u gibi değ ildir. Bu fark-
l ı l ı klara rağ men, biçme örneklik alanlar farkl ı otlatma sistemleri alt ı nda ne kadar
canl ı kütlenin yok oldu ğ u (otlat ı ld ığı ), ayn ı zamanda önemli say ı lan bitkilerin
nas ı l varl ı klarn ı sürdürdüklerini göstermek için kullan ı l ı r. Biçme örneklik alanlar
ayn ı zamanda uzun bir devrede her y ı l o alana ait verimi, türler aras ı ndaki verim
farkl ı l ı klar ı n', ürünün toprak nemiyle ili ş kisini ve muhtemelen farkl ı kullanma
dereceleri alt ı nda süksesyonda meydana gelebilecek de ğ i ş meleri gösterebilir.
Doğ al çay ı rlar ı n yeniden olu ş turulmas ı nda aranan en önemli ş ey devaml ı ,
kuvvetli bir büyüme ve çok say ı da tohum meydana getirilmesidir. Mesela tohum-
lar olu ş madan hemen önce her mevsim bir defa hasat yap ı lan alanlar y ı l boyu 4
defa hasat yap ı landan 5 kat daha fazla ürün verir. Bundan ba ş ka y ı l boyunca 4
defa hasat yap ı lan alanlardaki bitkiler yeterli derecede beslenememeden do-
lay ı çok zay ıflad ı klar ı ndan çiçek sap ı ve tohum olu ş turamazlar. Bu sonuçlar ı n
otlatma denemelerine uyguland ığı bir gerçektir.
Yoncalar ı n k ı sa bir dönem için s ı k s ı k ve erken kesimleri verimi art ı r ırsa
da besin rezervIerinin zarar ı na olur. Verimli topraklarda yeti ş en yoncalar ı n verimi
ve kuvveti, yabanc ı otlar ı n istilas ı artt ı kça büyük ölçüde azal ır.
4. Kroki Örneklik Alan: ( Ş ekil 4).
Harita ve detayl ı vejetasyon katlar ı na ihtiyaç duyuldu ğunda kroki örneklik
alan kullan ı l ı r. 1 m 2 ve daha sonra bütün alandaki bitkilerin durumu tespit edilip
kartlara kaydedilir. Bu her ş eyden önce vejetasyonun o andaki yap ı s ı n ı n kayd ı olup, gelecekteki de ğ i ş iklikleri tespit etmek için bir temel te ş kil eder.
Vejetasyon, 1/10 ölçe ğ inde dm 2 'lere ayr ı lm ış kareli kağı tlara haritalan ı r. Vejetasyon s ı k olduğ unda ve küçük bir alanda çok say ı da tür bulunduğunda öl-
çek 1/5'lik gibi bir oranda büyültülebilir. Harita, cm 2 lere ayr ı lm ış kağı tlara da
yap ı labilir. Vejetasyonun her dm 2 'si harita üzerinde 4 cm 2 'yi i ş gal eder. Orman
ağ açlar ı n ı n örneklik alan yap ı m ı nda, ı skala 1/100 veya 1/500'dür. Bu durumda
kart ayn ı büyüklükte kal ı r, fakat daha büyük bir alan ı temsil eder. Haritalamaya
kart ı n sol kö ş esinden ba ş lan ı r. İ lk dm 2 deki bitkiler kart üzerindeki ilk cm 2 'ye
29
2 3 4 5 6 7 e e
Lo ,„ ...-
• , .
...1,1
A„'" i 1 4/
:
ı----
C ı
,, ,'
O p .$1...s•z-
I Q 115.
,. . ...
ı - ..e
Q̂ t:
V, ∎ j
..:
- °
rs' :: s P,
\ \
.. :
o
ss 'ii; ıl ---- ?5- ,-- --- „
P ', s o 1
-- Fi, -- „ .:-.,
2 3 4 „' ,..4 6 7 6 9 10
Ş .kil 4 ._ Kroki örnoklik alan ; P:Polygonum avicularof
C: Sot aria viridis, L: Lopidium op.,kAmoranthus sp.
nispi durumlar ı belirtilerek gösterilir. Her bitki ferdi bir harfle gösterilir ( Ş ekil 4).
Genellikle cins isimlerinin ba ş harfi kullan ı l ı r. Bu harf ba ş ka türde de tekerrür
etti ğ inde cins isiminin ikinci harfi de kullan ı l ı r. Bir kökten ç ı kan gövde say ı s ı ,
gövdeler birbirinden ayr ı olmad ı kça ait olduklar ı cins isminin sembolüne rakam
olarak belirtilir.
Otsu bitkilerin, yosıı nlar ı n ve büyük rozetli bitkilerin meydana getirdi ğ i
demetler ş eklindeki 0,5 cm 2 veya daha büyük alanlar ı n çevresi ince çizgilerle
belirtilebilir. Daha küçük alanlar noktalarla gösterilir. Kümelerin ölü olan orta
k ı s ımlar ı k ı r ık çizgilerle, çal ı lar ı n çevresi ise noktal ı çizgilerle belirtilir. ilk desi-
metre karelik ş erit yap ı ld ı ktan sonra örneklik alan ı n tüm geni ş liğ i kadar, kro-
kileme i ş lemi tekrarlan ı r. Genellikle alt s ı ralardan yukar ı ya doğ ru çal ış mak daha
uygun olur; böylece bitkilerin tahrip edilmesi önlenmi ş olur. E ğ er örneklik ala-
n ı n fotoğ raf ı çekilecek ise, bu i ş lem vejetasyon tahrip edilmeden önce yap ı l-Mal ı d ı r. Orneklik alanlardan elde edilen veriler mümkün oldu ğ u kadar k ı sa sürede
analizde kullan ı lacak ş ekilde düzenlenir.
1
2
5
7
e
9
10
1
4
5
6
7
e
10
30
Bu metod'ta amaca göre baz ı değ i ş iklikler yap ı labilir. Bazan sadece önemli
bitkilerin i ş gal ettiğ i alan ı n tespit edilmesiyle yetinilir. Böyle durumlarda 2 ila
3 hakim bitkinin olu ş turdu ğ u küme veya demetler, ikinci derecede hakim olan
türler dikkate al ı nmadan krokileri yap ı labilir. Bu i ş lem bütün bitkilerin krokisini
ç ı karmak. için harcanan zaman ı n sadece bir k ı sm ı nda gerçekleş tirilebilir. Kök
veya sürgünlerden kavaklar ı n çoğ alt ı lmas ı gibi baz ı orman tiplerinin amenajma-
n ı nda kullan ı lan benzeri metodlar, otsu bitkiler çok az dikkate al ı narak uygu-
lanabilir.
5. Pantograf —Kroki Örnek& Alan: Bu metod'ta Pantograf veya Planimetre gibi araçlar ı n kullan ı lmas ı gerek-
mektedir. Pantograf ekseriya bitki küme ya da yumaklar ı n ı n d ış hatlar ı n ı doğ ru
bir ş ekilde kopya etmede kullan ış l ı bir araçt ı r. Alet alçak bir kaide k ı sm ı ile
pantograf kollar ı ndan ibarettir. İ ki ki ş i taraf ı ndan kullan ı lmak suretiyle küme
yada yumaklar ı n çevresinde gezdirilerek 1/5 oran ı nda küçültülüp bitkilerin d ış hatlar ı resmedilir.
Planimetre bir alan ı n geni ş liğ ini otomatik olarak ölçen bir alettir. Kart üze-rinde gösterilen her bitkinin i ş gal ettiğ i alan ile ç ı plak alanlar ı n tespitinde kul-
lan ı l ı r.
6. Daimi örneklik Alan: Herhangi bir örneklik alan orijinal durumu i şaretlenip belirlenerek daimi
hale getirilebilir. Bu ise örneklik alan ı n kenarlar ı na belirli aral ı klarla kaz ı klar ça-
k ı larak yap ılabilir. Tahta kaz ı klar kolayca bozulup uzun süre dayanamad ı klar ı n-
dan 1 ila 2 santimetre çap ı nda ve 30 santimetre uzunlu ğunda demir çubuklar
ç ı kmayacak ş ekilde toprağa çak ı l ır. Evcil hayvanlar ı n yaralanmalar ı n ı önlemek
için demir çubuklar ı n uçlar ı körleş tirilmi ş tir. Haritalamaya ba ş lan ı ld ığı yerde
demir çubuklar ı n birinden birkaç metre öteye uzun tahta bir kaz ı k yerleş tirilir,
böylece çal ışı lacak alan daha kolay tan ı nacak hale getirilmi ş olur.
Daimi örneklik alanlardan bir y ı l hatta bir kaç hafta içerisinde pek çok
bilgi elde edilebilir. Mesela baharda bo ş bir alandaki türlerin say ı m ı ve listesi,
k ı sa bir zaman sonra meydana gelecek de ğ iş iklikleri ortaya koyar. Çay ı r veya
ormandaki daimi örneklik alanlar mevsim ilerledikçe göze çarpan de ğ i ş iklikleri gösterir.
Bu metodu kullanarak vejetasyonun ilkbahar, yaz ve sonbahar durumunun özellikleri tespit edilir. Çiçek ya da meyva durumunda olan türler dikey hat bo-
yunca sembollerle gösterilir, yatay hat ise ferdi gösterir. Tamamen ç ı plak alan-
larda her y ı l kullan ı lan daimi örneklik alanlar vejetasyonun geli ş imi hakk ı nda bilgi
verir. Mesela' fidelerin ölümü, olgunla şma zaman ı , vejetasyonun çoğ alma gücü,
hizi ve ş ekli, fertlerin ya şama süresi gibi. Bitkilerin nas ı l gruplar olu ş turduğ u,
yeni türlerin geli ş i, habitata yerleş me, rekabet, yeni gelen türlerin nas ı l geli ş tik
leri ve di ğ erlerinin nas ı l ortadan kaybolduğu, vejetasyonun geli ş imi sonucu mey-
31
dana gelen değ i ş iklikler ve sonuçta bunlar ı n nas ı l dengeye ula ş t ı klar ı daimi ör-
neklik alanlarla gözlenebilir.
Kumullar, nehir setleri, sel alt ı nda kalan ovalar, ekoton bölgeler gibi dina-
mik alanlarda örneklik alanlar dikkati çeken de ğ i ş meler gösterir ve bir çok eko-
lojik prensip, daimi örneklik alanlardan elde edilen krokilerin kar şı la ş t ı r ı lmas ı ve yorumlanmasiyle aç ı klanm ış olur.
Daimi örneklik alanlar ayn ı zamanda sulak vejetasyonda meydana gelen
değ i ş meleri ve floristik yap ı y ı ara ş t ı rmada ba ş ar ı ile kullan ı lmaktad ı r. Fertlerin
hayat devrelerinin hangi ş artlarda tohumlar ı n çimlendiğ inin ve sürgünlerin olu ş -
tuğ unun bilinmesi önemli bir husustur.
Ormanlar, vejetasyon ortadan kalkmad ı kça, çimlenebilen, büyüyen, olgun-
laş an ve üreyen bir çok ots ıı bitki ve ağ açlardan meydana gelmi ş tir. Bu bitkile-
rin çevre faktörleri ve otlatma tiplerinden etkileni ş lerinin ara ş t ı r ı lmasiyle doğ al
otlatma alanlar ı için bir amenajman sistemi geli ş tirilebilir. Bu sistem vas ıtasiyle
bu alanlar yeniden bitkiyle kaplanabilir ve alan yeniden verimli hale getirilebilir.
Otsu vejetasyonun kald ı r ı lmas ı sonucu orman yang ı n ı riskinin bulunup bulun-
mad ığı anlaşı labilir.
Ağaçland ı rma sonuçlar ı daha az dikkati çeker. A ğ aç fidelerinin ölümü, don
etkileri, mantarla a şı lanma sonucu olan kay ı plara ait kay ı tlar bu oranlar ı n detayl ı bir ş ekilde araş t ı r ı lmasiyle elde 'edilebilir. Otsu ve çal ı vejetasyonunda sükses
yonla olan değ i ş meleri ve bu değ i ş melerin ağ aç sürgünlerine etkileri detayl ı bir
ş ekilde çal ışı labilir. Böyle bilgiler orman amenajman çal ış malar ı için gereklidir.
7. Çtplaklaş tırilm ış Örneklik Alan:
Vejetasyon, ekseriya yang ı n, sel bask ı n ı veya toprak yüzeyinin kök, rizom
ve tohumlar ı yla birlikte yok edilmesi gibi daha büyük tahribatlarla ortadan kal-
d ı r ı ld ığı nda daimi örneklik alanlar, ç ı plaklaş t ı r ı lm ış bir örneklik alan olur. K ı smen
ç ı plaklaş t ı r ı lm ış örneklik alanlarda sadece bir k ı s ı m otsu bitkiler yok edilir ya da
alan ı n bir k ı sm ı ç ı plaklaş t ı r ı l ı r. Deney tohumlar ı n ı n ekimi ve plantasyon için de
kullan ı labilen ç ı plakla ş t ı r ı lm ış örneklik alanlar bilhassa suni rejenerasyon aç ı -
s ı ndan önemlidir. Ç ıplaklaş t ı r ı lmi ş örneklik alan, tahrip edilmi ş alanlarda yeni
türlerin i ş gal oran ı n ı ve vejetasyonun yeniden olu ş umunu tespit etmek için gü-
venilir bir metod'tur. Örneklik alanlar, hayvanlar taraf ı ndan k ı smen veya tama-
men ç ı plaklaş t ı r ı lm ış alanlara yerleş tirilir.
Yabani otlar ı yok etmek üzere geni ş alan ve çay ı rlarda yap ı lan yakma i ş -
lemleri oldukça yayg ı nd ı r. Bu i ş lemin sağ lad ığı faydalar ç ı plaklaş t ı r ı lm ış ve biç-
me örneklik alanlarda incelenmi ş tir. Deney sahalar ı sonbaharda, ilkbahar ı n baş la-
lar ı nda veya sonlar ı nda her y ı l yak ı lm ış t ı r. Diğ er k ı s ımlar münavebeli y ı llarda
ateş e verilmi ş tir. Bu i ş lem bitki köklerinin zarar görmemesi için toprak nemli
iken yap ı lm ış t ı r. Yak ı lan her alana kar şı l ık yak ı lmam ış bir kontrol alan ı bulun-
durulmuş tur. Olgun vejetasyona ait çok say ı da örneklerden biçme suretiyle ekim
ay ı baş lar ı nda ürün al ı nm ış t ı r.
32
Yakma i ş leminin vejetasyonun verimini azaltt ığı gözlenmi ş tir. Verimin sonbaharda yak ılan deneme alanlar ı nda en az, bahar ba ş lar ı nda yak ı lanlarda orta derecede oldu ğu, yaz ba ş lar ı nda yak ı lanlarda ise hemen hemen kontrol alanla-r ı ndakilere yaklaş t ığı görülmü ş tür. Alt ı y ı ll ı k bir devre sonunda verim, ilkbahar
sonlar ı nda yak ı lan alanlardakinden % 48, sonbaharda yak ı lanlardan % 88 daha
fazla olmu ş tur. Her y ı l 3 ilâ 4 defa yap ı lan 1 m 2 llik birçok örneklik alan ı n ana-
lizi bitki' topluluklar ı n ı n sonbaharda yak ı lanlarda en çok, ilkbaharda yak ı lan-
larda en az oldu ğunu göstermi ş tir. Sonbahar ve ilkbaharda yak ı lan alanlar ı n her ikisinde de bitki say ı s ı yak ı lmam ış lardan fazla bulunmu ş tur.
8. Fotoğ raf—kroki Örneklik Alan:
Örneklik alanlar ı n krokilenmesi el ya da pantograflarla gerçekle ş tirilirse
de y ı llard ı r sağ lad ığı avantaj sebebiyle foto ğ raf makinalar ı da 'kullan ı lmaktad ı r. Fotoğ raf makinalar ı zamandan tasarruf sa ğ lad ığı gibi alan ı n doğ ru bir ş ekilde
krokilenmesini ve üç boyutlu bir kay ı t elde etmeyi de sa ğ lam ış olur. Dördüncü bir özelliğ i de 1 metre daha büyük ebadlarda büyütülebilme imkan ı vermesidir. Negatiflerin bilyültülmesinde ard arda çekilen iki foto ğ raf üst üste konulup ayd ı n-lat ı ld ığı taktirde yap ı ve yoğ unlukta meydana gelen de ğ i şmeler doğ rudan doğ -ruya gözlenmi ş olur. E ğ er büyük bir kamera kullan ı l ı rsa (16, 20 veya 25 cm. lik) negatif filmler büyütülmeden de üst üste konuldu ğ unda detaylar aç ı kça gö-rülebilir. Di ğ er bir kolayl ı k ta film önüne kareli bir perde konularak çerçeve ya da ş eritlere luzum kalmadan filmler karelere bölünmü ş halde incelenebilir.
9. Nokta Örneklik Alan:
Normal büyüklükteki (20 ilâ 25 cm) otsu veya k ı sa boylu çal ı vejetasyonu (çay ı r veya uzun otlar gibi) ile ayr ıca birçok orman birliklerinde otsu tabaka da dahil olmak üzere, fundal ı k vejetasyonu tespit etmek için kullan ı lan faydal ı bir metod'tur ( Ş ekil 5).
Ş ekil 5'te gösterilen çerçeve, tahtadan yap ı lm ış olup 1 m yükseklikte ve 1 m uzunluktad ı r. 10 tane tel ya da çelik çubuk üstteki deliklerden geçirilir. Bu de-likler yatay olarak yerle ş tirilmi ş iki ç ı taya dikey olarak aç ı l ırlar. 10 tane delik uzun çerçeveye e ş it aral ı klarla aç ı l ı r. Fakat aletin boyutlar ı , bitkilerin uzunluk-lar ı na ve aral ı klar ı na uymas ı için değ i ş tirilebilir. Uzun çerçeve, bacaklar ı ile bir-likte, ölçülecek olan otsu vejetasyon ş eridinin üzerine yerle ş tirilir ve tel çubuklar arka arkaya araziye dikey olarak indirilir. Bunlar ı n araziye değ diğ i yerlerde tür kayd ı yap ı l ı r. Bu aletin 10 defa yerle ş tirilmesi ile 100 noktada tür kayd ı yap ı l ı r. Bu i ş lem, çubuklann isabet etti ğ i türler için örtü ş yüzdesini verir. Taç ya da sürgün alan ı n ı n örtüsü, sadece çubuklar ı n bitkinin herhangi bir k ı sm ı n ı ilk defa kesiş leri hesaplanarak belirlenir, taban alan ise yaln ı z arazi seviyesinde gövdeye değ i ş leri say ılarak hesaplan ı r. Örtüş ün ortalama yüksekli ğ i, her ilk kesi ş te çu-buk uzunluğ u ölçülerek belirlenir.
Örtüş ölçümü için alet dik yerle ş tirilmeli, eğ ik tutulmamal ı d ı r. Bu gereklilik, eğ er örtü ş tekrar ölçülmek isteniyorsa dahada önem kazan ı r. Örtü ş tekrar ı GO-
33
have ı k ıer Tel çubuk
10 CM
Ş ekil 5 ._ Nokta _ F rekansite çerçeves ı .Çerçevenin boyutlar ı ve delikler in say ı s ı veya çubuk
oral ı kları oTsu bitkilerin kaplad ı klar ı alana ve genisIrde göre ayarlanmaktad ı r.
ODALL taraf ı ndan (1952), ayn ı dikey durumlarda indirildi ğ i zaman bir çubu-ğ un bitkiyi kesme say ı s ı olarak tan ı mlanm ış t ı r. Eğ er bu çerçeve eğ ik yerle ş tiri-lirse kesi ş me say ı s ı artacak, hesaplamada fazlal ı k olacakt ı r. Örtü§ tekerrürü hesap-lamas ı ürün ölçümüne çevrilebilir. Son y ı llarda POISSONET (1971) ve DAGET ve POISSONET (1971) nokta-tekerrür metodunu, tel çubuk dik olarak indiril-diğ i zaman bir noktada meydana gelen bütün kesi ş melerden bitki kütlesini be-lirlemek için kullanm ış lard ı r. Her noktadaki kesi ş me say ı s ı ile bitki kütlesi ara-s ı ndaki ili ş kiler her vejetasyon tipi için ayr ı ayr ı denenmelidir; çünkü daimi ürün hacmi ile ağı rl ık aras ı ndaki iliş kiler türden türe, araziden araziye ve zamana göre değ i ş ir. Eğ er ki ş i "nispi örtü ş " ile ilgili ise (her türün toplam bitki örtüsüne örtü ş yüzdesi ilâvesi), daha çok say ı da tespit için bu çerçeve e ğ ik olarak da tutula-bilir (45° aç ı ile). Bu durumda, her türe ait mutlak örtü ş ün hesaplanmas ı ndaki ufak bir art ış önemsizdir (GOODALL, 1952) ki bu art ış muhtemelen eğ im se-
34
bebiyle tel çubu ğ un bitkinin yan k ı s ımlar ı n ı da kesmesi suretiyle kesi ş me yerle-
rindeki art ış t ı r. 10 tel çubuk yerine, bir tek tel çubuk on say ım için kullan ı la-
bilir, fakat delikler aras ı nda tel hareketi i ş lemi yavaş lat ır.
Ot örtü ş lü, daha geni ş kesintisiz bir örnek alanda ölçme yap ı lacaksa ş ekil
5 de gösterilen deliklerin uzakl ı klar ı art ı r ı labilir. Mesela tek bir çubuk kullan ı la-
bilir, bu tek çubuk her gözlemden sonra 30 cm, 50 cm veya 100 cm ileriye al ı na-
bilir. Teorik olarak, böyle bir alet olmadan ucu sivri tek bir çubuk da kullan ı la-
bilir. Fakat daha önceden noktalar ı n sistematik ya da rastgele olarak belirlen-
mesi gerekir ve bu da sivri çubu ğ un bilinçsizce yönlenmesini önleyecek k ı lavuz
delikler gerektirir. Nokta aral ı klar ı n ı n dar olmas ı küçük alan örtü ş ölçümlerinin
yoğun olmas ı n ı sağ lar. Geni ş aral ı klar ise ayn ı alandaki incelemelerin daha çabuk
fakat daha az yoğun olmas ı na sebep olur. GOODALL (1952), teker teker da ğı -
t ı lan belirli say ı daki noktalar ı n, çerçevelerde belirli ş artlarda toplanan noktalar
dan daha kesin bir örtü ş hesab ı verdi ğ ini görmü ş tür. Mesela dağı n ı k bir konum-
da ayn ı türe ait birkaç büyük bitki veya bitki kümesi sadece birkaç çerçeve ile
hesaplanabilir. Bu az say ı daki çerçeveler içinde bitkiler pek çok nokta ile kesi-
ş irler. Bu da bitki kümesi örtü şünün fazla olarak hesaplanmas ı sonucunu doğ u-
rur. Bu problemi çerçeve say ı s ı n ı art ı rmakla veya grup halindeki noktalar ı tek
noktalara indirgemekle önlenebilir. İ kinci çözüm yolu daha yararl ı d ı r, çünkü
az say ı da nokta ile ve bu suretle daha az çal ış ma ile ayn ı doğ rulukla hesaplama
yap ı labilir. Bundan ç ı kan sonuca göre, düzenli bir ş ekilde yerleş tirilen noktalar
grup halinde rastgele da ğı t ılan noktalardan daha do ğ ru örtü ş ölçümü verirler.
Eğ er ayn ı vejetasyonun periodik ölçümleri amaçlan ıyorsa dikenli ş ekilde yer-
leş tirilen noktalar kesitinin kullan ı lmas ı tavsiye edilir. Bir sonraki ölçümde nokta
yerleri değ iş tirilmeksizin, ayni yerleş tirme sistemi uygulan ı rsa bitki örtüsündeki
değ i ş iklikler doğ ru olarak belirlenebilir (GOODALL 1952).
GOODALL (1952) ş ekil 5 deki alete ait tel çubuklar ı n çaplar ı n ı n, sonuçla-r ı n doğ ruluğ u üzerindeki etkisini gösteren bilgiler elde etmi ş tir. Mesela Ammo-
phila arenaria türünün incelenmesinde, çap ı 4,75 mm olan çubuk % 71 örtü ş vermi ş , çap ı 1,84 mm olan % 66,5 örtü ş ve bir noktaya indirgenen çubuk ise (çap ı yok) sadece % 39 örtü ş vermi ş tir.
Bu sebeple, sonuçlar yaln ız çubuğ un uç k ı sm ı ndaki çap ı na bağ l ı d ı r. Bu durum, sonuçlar ı n örneklik alan geni ş liğ ine bağ l ı olduğ u örneklik alanlarda te-kerrür tespitine benzer. Mutlak örtü ş ölçümüne en doğ ru yaklaşı m, ucu sivri bir çubuk, veya bir noktaya indirgenen çubukla elde edilir. Sivri bir çubukla yap ı lan örtüş ölçümü, ucu sivri olmayan bir çubukla yap ı lan ölçümden daha fazla zaman almaz.
Çizgi— ş erit örneklik alan:
Ö rtüş ölçümü için Çizgi— Ş erit metodu CAIN F I ELD (1941) taraf ı ndan tan ı t ı lm ış t ı r. Ş erit örneklik alan metodu, uzunlu ğ u ve geni ş liğ i olan iki boyutlu ş eritin tek bir boyuta, yani bir çizgiye indirgenmesine dayan ı r.
35
Ş erit metre araziye serilir ve çizginin üzerine gelen veya kesen tepe taçlar ı her tür için her 10 santimetrede kaydedilir. Bu metod yaln ız yoğun (hemen he-men % 100 taç örtüş ü) veya oldukça , geni ş taban alan ı na sahip bitkilere uygula-n ı r. Otsu veya k ı sa boylu bitkilere kroki örneklik alan metodu uygulan ı r. Fakat kroki örneklik alan metodunun aksine, çizgi- ş erit örneklik alan metodu, daha geni ş bir alan ı n örtüş ölçümü gerekti ğ inde daha faydal ı olur. Hatta bu metod, odunlu bitkilerin, çal ı lar ı n ve ağ açlar ı n taç örtüsünün hesaplanmas ı nda özellikle yararl ı d ı r. Tabakalaş m ış vejetasyonda, taçlar birbiri üzerine geldi ğ inde her yük-seklik tabakas ı n ı n örtüş ü ayr ı ayr ı ölçülmelidir. Tabaka yükseklikleri keyfi olarak belirlenebilir. Ağ açlar ı n k ı sa boylu olduğ u bir ortamda uygun tabakalar 0,5 ilâ
2 metre, 2 ilâ 5 metreye 5 metre yahut daha fazla olabilir. 15 metreden yüksek ağ açlar ı n taçlar ı nı ölçmek zordur, bunun için özel bir alet gereklidir. Yüksek boylu ağ açlar ı n ölçümü görülebilme durumuna ve tepe tac ı n ı n alandaki ş eride dikey iz dü şümünün kolayl ı kla verebilmesine ba ğ l ı d ı r.
Metodun doğ ru sonuç vermesi dikey iz dü ş ümün doğ ruluğ una dayan ı r. Böyle bir odunlu vejetasyonda kullan ı lmas ı gereken alet 3 metre uzunlu ğ unda
ince çubuktur. Bu çubuk ş erit ile tepe tac ı n ı n üst s ı n ı r ı aras ı nda dikey olarak tutulur ve tac ı n ş erite iz dü ş ümü elde edilir.
Örneklik alanların isaretlenmesi: • Çelik veya tahta ş eritler, bez ya da çelik bandlar (1 metreden uzun ve 1
santimetreden geni ş ) örneklik alanlar ı n i şaretlenmesinde kullan ı l ı r. Bunlar üze-rinde soldan sa ğa 1 desimetre aral ı kla 10 delik aç ı l ı r, ikinci ve son delik birinci-den ve dokuzuncudan 10,5 santimetre mesafede iseler çerçeve tam 1 m 2 'lik bir alan olu ş turmu ş olacakt ı r. Ş erit ya da bandlar bir ucunda halkas ı bulunan sivri uçlu çelik kaz ı klarla alana yerle ş tirilir. Sağ lam tahta veya çelik çerçeveler kul-lan ı l ı r; çerçeve içinde kalan alan sa ğ lam iplerle' 100 dm 2 'ye kolayl ı kla bölüne-bilir.
Örneklik alan i ş aretlenirken ş eritler üzerindeki say ı lar ı n soldan sağ a okuna-bileceğ i ve bir taraf ı okuyucuya gelecek ş ekilde yerleş tirilmesine dikkat edilir.
Örneklik alan ı n 1 m 2 olup olmad ığı kontrol edilir. Kroki yap ı m ı nda uç k ı s ı m-daki ş erite paralel ve bundan 1 dm uzakl ı kta yedek bir ş erit daha gerilir. Bu ge-ni ş likteki ş erite isabet eden bitkilerin yerle ş imi kroki üzerine aktar ı l ı r. Yedek ş eritle yeni desimetre karelik alanlar elde edilerek i ş leme devam edilir.
Kullanılacak örneklik alanlar ın seçimi:
Araş t ı rmalarla her bir metod'un sa ğ lad ığı avantaj durumu ortaya konmu ş -
tur. Tür listesi metodundan elde edilen sonuçlar di ğ er herhangi bir metodla elde edilenle mukayese edilemez. Örneklik alanlar ı n amac ı ve vejetasyonun özelli ğ i, çal ışı lacak metod veya metodlar ı n belirlenmesinde ba ş l ı ca faktördür. Ayr ı ca farkl ı metodlar için harcanan zaman da önemlidir. E ğ er amaç vejetasyonun y ı l-dan y ı la değ i ş imini tespit etmek ise daimi örneklik alanlar ı n çeş itli ş ekilleri kul-lan ı labilir. Çok say ı da kroki örneklik alan yapmak yerine birkaç tane yap ı lmas ı
36
daha isabetli olur. E ğ er vejetasyon geni ş , belirgin küme ya da demetler olu ş tu-
ran bitkilerden meydana geliyorsa Pantograf-kroki ve Liste örneklik alan me-
todlar ı n ı n kar ışı m ı kullan ı labilir. E ğ er vejetasyon küçük kümeler ve tek tek tür-
lerden olu ş uyorsa taban alan liste metoduyla beraber kullan ılabilir.
Kullan ılacak örneklik alan ı n geni ş liğ i de önemlidir. Orneklik alanlar ı n ye-
teri kadar geni ş olmas ı ve güvenilir sonuçlar elde edebilmek için, yeterli say ıda
örneklik alan yap ı lmas ı gereklidir. Bu faktörler vejetasyonun tipine'göre de ğ i ş ir.
Graminede'lerin hakim oldu ğ u karışı k çay ı rlarda yap ı lan çal ış malar bu tip vejetas-
yonda en uygun geni ş liğ in 1 m 2 ila 2 m 2 alanlar oldu ğ unu göstermi ş tir. Çal ı
vejetasyonunda ekseriya 4 m 2 geni ş lik en uygunudur. Yaprak döken ormanlarda
yap ılan araş t ı rmalar, orman vejetasyonunun bir birim olarak incelendi ğ i yer-
lerde 4 m 2 geni ş liğ in en uygun olduğ unu göstermi ş tir. Otsu tabakalar veya ve-
jetasyon için daha küçük, a ğaçlar veya a ğ açs ı vejetasyon için daha büyük ör-
neklik alanlar kullan ı labilir.
B İ YOLOJ İ K T İ PLER (HAYAT FORMLARI)
Bilindiğ i gibi bitkiler sistematik bak ı mdan tür, cins, familya vb. gibi sis-
tematik birimlere ayr ı lm ış lard ı r. Ancak bitkileri s ı n ıfland ırman ı n tek yolu bu
değ ildir. Bitki türleri ve fertleri yap ı ve fonksiyonel benzerliklerine göre "hayat
formu" veya "büyüme formu" s ı n ı flar ı (kategorileri) ş eklinde grupland ı r ı labilir-
ler. Bitki hayat formu, genellikle önemli çevre faktörlerine ba ğ l ı olan büyüme
formu olarak dü şünülür. Mesela yaprak döken bir a ğ aç, elveri ş siz bir mevsimde,
yaprağı n ı döken bir bitki hayat formudur.
Bir bitki türünün hayat formu genellikle kal ı c ı bir özelliktir; fakat ayni tür,
farkl ı çevre ş artlar ı nda yeti ş tiğ i zaman değ i ş ik bir hayat formu gösterebilir.
Mesela bir bölgede normal olarak geli ş en bir ağ aç türü yüksek yerlerde yere ya-
t ı k durumda dal süren bir hayat formu gösterir. Bir tür tohum halinden olgunlu ğ a
kadar geçirdi ğ i devrede değ i ş ik hayat formu safhalar ı gösterir. Biz burada, önce-
likle olgunluk devresindeki hayat formu ile ilgilenece ğ iz ( Ş ekil 6).
Birbirinden farkl ı familyalara ait hayat formlar ı ayn ı olabilir. Mesela suk-
kulent (etli) bitkiler Cactaceae, Euphorbiaceae, Asclepiadaceae ve Lihaceae fa-
milyalar ı nda görülebilir.
Bir bitki birli ğ inde, floristik yap ı ya ek olarak, hayat formu yap ı s ı n ı n da
belirtilmesi gerekir. Çünkü baz ı çevre faktörlerine göre bitki birli ğ i, o yerin kul-
lan ı l ışı ve birlikteki rekabet hakk ı nda bilgi verir. Biyolojik tipler problemi birçok
araş t ı r ı c ı taraf ı ndan ele al ı nm ış t ı r. Bunlar aras ı nda en tatmin edici olan ı RAUN-
KIAER'in çal ış mas ı d ı r (1905). Çünkü bu ara ş t ı r ı c ı n ı n koydu ğ u esaslar ı n basit,
aç ı k ve biyolojik olmas ı , baş ka bir deyi ş le ekolojik bir anlam ı bulunmas ı d ı r.
RAUNKIAER, yenileme tomurcuklar ı n ı n veya tepe sürgünlerinin, toprak
seviyesinde kritik mevsimde ald ı klar ı durumlar ı na göre bitkileri şu s ı n ıflara ay ı r-m ış t ı r:
37
Th :Terof it dY ı ll ı k bitkiler 1
Hy Hidrof it -- - -----r ı r Yüzücü rr Köklü
G ; G eof it r= Rizomlu kir So ğ anl ı
ft Hemikriptofit rr Rozetli dr Yar ı -rozetli
-o9 Ch Kamef it ••ro. Ph :Fanerofit
E Epifit
Ch Th G Hy
h r r n
Kar 25 - 40 em
ii
• İ YOLOJ İ K TiPLER
Ş ekil6.
Raunkiaer (1907), Braun-Ellanquet (1951), Emberger (1990
Oktar, gelecek hayat devresini
gerceklestirecek olan vejetatif
noktalar ı göstermektedir
1. Fanerofitler: Yenileme tomurcuklar ı veya tepe sürgünleri toprak seviye-
sinden 25 veya 40 santimetreden yukar ı da geli ş en bitkilerdir. Fanerofitler en
büyük yay ı l ışı n ı tropikal bölgelerde 'yapar. Kuzeye do ğ ru gidildikçe fanerofit-
lerde özel adaptasyonlar görülür. Mesela tomurcuklar k ışı n pullarla örtülür, yap-
raklar ı dökülerek ve k ışı dinlenme ile geçirirler. Fanerofitler genel olarak üç gruba
ayr ı labilir:
A) Tomurcuk pullar ı bulunmayan herdem ye ş il fanerofitler. Mesela tropi-
kal bölgelerdeki a ğ aç türleri gibi.
B) Tomurcuk pullar ı bulunan herdem yeş il fanerofitler.
C) Tomurcuk pullar ı bulunan ve yapraklar ı n ı döken fanerofitler.
Yukar ı daki gruplar ı n herbiri ş u alt bölüme ayr ı labilir:
a) Megafanerofitler: 30 metreden büyük a ğ açlar,
b) Mezofanerofitler: 30 ila 8 metre aras ı ndaki ağ açlar,
c) Mikrofanerofitler: 8 ila 2 metre aras ı ndaki ağ açlar,
d) Nanofanerofitler: 2 metre ila 30 santimetre aras ı ndaki ağ açlar,
e) Sar ı l ı c ı fanerofitler: Lonicera, Clematis cinsleri gibi,
f) Sukkulent fanerofitler: Sterculiaceae, baz ı Compositae'ler, Euphorbia, Cactaceae, Araceae, Musaceae, Piper, İ mpatiens, Begonia gibi.
Bütün ağaç ve ağ açç ı klar, yüksek otsu bitkiler, epifitler birçok otsu ve
odunlu sar ı l ı c ı bitkiler fanerofitlere dahil edilebilir ( Ş ekil 6 ve 7a).
2. Kamefitler: Yenileme tomurcuklar ı veya tepe sürgünleri toprak seviye-
sinden 25 santimetreye kadar olan bitkilerdir. Ancak Akdenizdeki ara ş t ı r ı c ı lar bu
s ı n ı r ı yetersiz bulmakta ve 40 santimetre yüksekli ğ i esas almaktad ı rlar ( Ş ekil 6
ve 7 b, c, d, e).
Kamefit tipi bitkilerin tomurcuklar ı k ışı n soğ uğ a karşı kar örtüsü taraf ı n-
dan korunur. Kamefitleri ş u alt bölümlere ay ı rabiliriz:
A) İ letim demeti bulunmayan kamefitler:
a) Kamefit likenler.
b) Kamefit bryotifler.
B) İletim demeti bulunan kamefitler:
a) Gövdeleri dikine geli ş en odunlu kamefitler: Lavandula, Ephedra sp.
( Ş ekil 7 b).
b) Sürünücü yat ı k kamefitler: Lycopodium clavatum, Pinus sp. ( Ş ekil
7 c), Rhamnus sp., Vinca minor, Veronica officinalis.
c) Stolonlu kamefitler: Nephrolepis (odunlu kriptogam).
d) Yast ı k ş eklindeki kamefitler: Astragalus sp., Diantnus sp., Silene acaulis, Festuca sp. ( Ş ekil 7 b).
e) Sukkulent kamefitler: Sedum, Umbilicus, Sempervivum. ( Ş ekil 7 e).
39
Kamefit (dik)
b
Kamefit (yat ı k)
C Fanerof it
a
Toprak
Kamefit ( yast ı k ş eklinde)
(Astragatus sp . )
d — Toprak Toprak --
Toprak —
Kamefit (so ğ an ı ')
(Tuzlu çevrede Scilla maritima) Stolonlu protohemikriptofit (I.ys ı machia vulgar ı s)
Toprak
Protohernikriptofit
(Rubus sp.)
t
Ş ekil tipler Coditan
40
3. Hemikriptofitler: Yenileme tomurcuklar ı veya sürgünleri a ş ağı yukar ı toprak seviyesinde olan bitkilerdir. Burada yenileme tomurcuklar ı , çevresindeki
bitki art ı klar ı , kar yahut toprak taraf ı ndan korunur.
A)lietim demeti bulunmayan hemikriptofitler:
Algler (kayal ı klarda yaşayan Pleurococcus veya toprak seviyesinde ya ş a-
yan Nostoc), kara likenleri ve Bryophyte'ler (çe ş itli Hepaticeae'ler). Hemen belir-
telim ki bu bitkiler Epifit olarak ta s ı n ı rland ır ılabilir.
B) iletim demeti bulunan hemikriptofitler:
a) Protohemikriptofitler (rozetsiz hemikriptofitler). Epilobium hirsutum, Rubus saxatilis, Rubus idaeus, ( Ş ekil 7 g), Medicago sativa, Verbana offi-cinalis, Urtica dioica, Mercuralis perennis, Hypericum perforatum.
b) K ısmen rozetli hemikriptofitler: Achillea millefolium, Ajuga reptans, Helleborus foetidus, Aquilegia, Ficaria, Diantnus, Ranunculus ( Ş ekil 8).
c) Yar ı rozetli (dip rozetli ve gövde yaprakl ı) hemikriptofitler: Hi-
eracium, Pilosella, Bellis, Primula, Plantago, Limonium.
d) Süriinücü hemikriptofitler: Alkanna, Centaurea sp., Potentilla verna, Fragaria vesca, Trifolium repens ( Ş ekil 7 f).
e) Sarı l ı c ı hemikriptofitler: Galium sp., Corydalis sp.
f) Iki y ı ll ı k hemikriptofitler: Crepis sp., Verbascum sp.
4. Kriptofitler (Geofitler): Yenileme tomurcuklar ı veya tepe sürgünleri
toprak veya su tabakas ı içinde olan bitkiler (Helofitler).
A)Iletim demeti bulunmayan kriptofitler:
Schizophyte'ler (ototrof bakteriler), Algler (endoedafik olanlar) ve liken-ler (endolitik likenler).
B) Iletim demeti bulunan kriptofitler:
a) Soğanlı veya yumrulu kriptofitler: Crocus, Colchicum, Cyclamen, Allium, Iris, Isoetes, Orchis ( Ş ekil 8).
b) Rizomlu kriptofitler: Polygonatum, Anemone, Phrag ınites, Pteridi-um, Dryopteris Polypodium, Carex arenaria, Asparagus ( Ş ekil 8).
c) Sarı lıcı kriptofitler: Tamus.
d) Köküstü tomurcuklu kriptofitler: RUMeX acetocella, Cirsium arvense.
5. Hidrofitler: Kökü olan, vejetatif k ı sm ı suda yüzen veya suda tamamen serbest yüzen bitkiler. Mesela Lemna, Urticularia, Potamogeton, Nymphaea, Zostera ( Ş ekil 9).
6. Terofitler: Yenileme tomurcuklar ı tohum içinde olan y ı ll ık veya efe-
meroit bitkiler. Tohum meydana geldikten sonra sürgünleri ve kökleri ölen bitki-ler ( Ş ekil 9).
A)Dik duran terofitler: Selaginella.
41
Toprak --
opra k -
So ğ anl ı Geof it Yurnr ulu Geof it
Orchis morio I
a_ gic•k ekseni
b_ Yeni rozetti yan eksen
k_ kökler
a-
Stolonsuz rozetti H ernikr ı ptofit
I Spir anthes spiralis)
ai
k ,;,..........,,,..._,.._ . ...,
& ' b
Stolonlu rozet) lıt•m ı kriptrotit
1 Goodyera repens ) Toprak -
K ı smen ro :etli H•rn ı kriptoflt ICampanula lamiifolia)
-- d,y'_ eksen ve y ı ll ı k yumru at,y*!_ eksen ve gelecek y ı l ı n
yurnrulalar ı k_ {ikter
Toprak-
R ı zomlu Geoflt
Ş eki) 8._B i yol oj ı k tipler
Code t an
B) Sarı lıct terofitler: Vicia, Convoluulus.
C) Sürünücü terofitler: Selaginella, Tribulus, Euphorbia chamaesyce.
D) Nanoterofitler: Erophila, Tillaea muscosa, Clypeola microcarpa.
Bu s ı n ı fland ı rmada üzerinde durulmas ı gereken baz ı noktalar bulunmakta-
d ı r. Ş öyleki:
1. Terofitler burada hakl ı olarak ayr ı bir s ı n ıf olarak düş ünülmektedir.
Ancak tek y ı ll ı k bitkiler diğ er kategorilerde de (özellikle hidrofitlerde, Ranun•
culus aqualis) mevcuttur.
42
Su
Su
Toprak
Terof it
Kriptofit
H ı drof it köklü
(Helof it )
ve suda yüzen
Nymphaea
u
su
Toprak ,Tomurc ıok
Hidrofit köksüz
Hidrofit köksüz ve ve yüzücü
su üstünde
(L emna )
( Utri cu tarla )
$ek it 9._Biyolojik t ı pler C oditan
43
2. Parazitlik di ğ er önemli bir ya ş ama ş eklidir ve sulu ya şam kadar ekolojik planda da ayr ı lmal ı d ı r. Mesela:
— Y ı ll ık (Cuscuta) ve çok y ı ll ı k (baz ı Orobanche'lar) parazitler.
— Geofit (Orobanche, Rafflesiaceae, Cytinus ve epifit parazitler.
Yukar ıdaki sebeplerden dolay ı biyolojik tipleri belirli özelliklerine göre ş u ş ekilde s ı n ı fland ı rmak ta mümkündür:
1 özellik: Bitkinin yaş ad ığı genel çevrede tan ı mlanmas ı .
I. Su bitkileri.
Il. Kara bitkileri.
III. Hava bitkileri.
IV. Toprakalt ı bitkileri.
2. özellik: Bitkinin besleme (özellikle karbonla besleme) ş ekline göre ta-
n ı mlanmas ı .
I. Ototrof bitkiler
Il. Yar ı parazit bitkiler.
III. Saprofit bitkiler.
IV. Simbiyotik bitkiler.
3. özellik: Bitkilerin hayat devrelerine göre tan ı mlanmas ı .
I. Tek y ı ll ı k bitkiler.
Il. İ ki y ı ll ı k bitkiler.
III. Çok y ı ll ı k bitkiler.
4. özellik: Bitkileri RAUNKIAER'in sistemine göre s ı n ı fland ı rmak.
I. Fanerofit'ler.
Il. Kamefit'ler.
III. Hemikriptofitler.
IV. Geofit'ler.
Ekologlar için biyolojik tiplerin ara ş t ı r ı lmas ı n ı n amac ı vejetasyonu daha iyi
tan ı mlamakt ı r. Bu sebeple biyolojik tiplerin ara ş t ı r ı lmas ı floristik olarak değ il,
ekolojik olmal ı d ı r. Bir vejetasyonun biyolojik tiplerinin ara ş t ı r ı lmas ı , belirli bir
istasyonda bulunan bütün bitkileri ihtiva etmelidir.
Bitki ekoloğu çevrenin temel izlenimlerini verdi ğ ine göre yukar ı da belirti-
len özellikleri gözönünde bulundurulmal ıd ı r. Ekseriya hangi ölçülerdeki izlenim-
lerin fenotip veya genotip bir özellik oldu ğ unu bilmek zordur.
44
Biyolojik tip kavram ı n ı n ekolojik olarak uygulanmis ı nda baz ı noktalara
dikkat etmek gerekir. Mesela taksonun biyolojik tipi gözlenen istasyondaki ger-çek ş ekli ile yaz ı lmal ıd ı r. Örnek: baz ı Pteridium'lar (eğ relti otlar ı ) genellikle he-
mikriptofit, geofit veya baz ı çevrelerde epifit olurlar. Ayr ı ca Dactylis glomerata
kuzey Afrikada geofit, Fransa'da hemikriptofittir.
Diğ er taraftan bitkilerin geli ş me devrelerinin (k ış l ık ve yazl ı k) iyi araş t ı -r ı lmas ı gerekmektedir. Kurak bölgelerde özellikle kamefit ve fanerofitlerin mev-
simlik olarak hangi organlar ı n ı yenilediklerinin ara ş t ı r ı lmas ı çok önemlidir. Çünkü
kurak mevsimle vejetasyon aras ı nda s ı k ı bir ili ş ki vard ı r.
B İ YOLO J İ K SPEKTRUM
Biyolojik spektrum, belirli bir bölgede herbir s ı n ı ftaki biyolojik tiplerle bir
vejetasyonu meydana getiren türlerin da ğı l ışı n ı n yüzde olarak ifade edilmesidir.
RAUNKIAER'e göre biyolojik spektrum, iklimlerin, genel bir halde ise çevrenin bir belirtisidir. Mesela Tropikal floran ı n % 60'tan fazlas ı n ı fanerofitler meydana getirir. Akdeniz ülkelerinde ise % 30 hemikriptofit, % 40 Terofit, mute-
dil bölgelerde % 50 hemikriptofit, % 30 kriptofit, % 20 ise terofit'tir. Kutuplarda ise fanerofı tler ve terofitler kaybolur, hemikriptofitler hakim duruma geçer (% 60).
Biyolojik spektrumun gerçek ekolojik de ğ erde olabilmesi için baz ı pren-siplerin bilinmesine ihtiyaç vard ı r.
1. Orneklemeler vejetasyonun tabii birimlerinden mesela belirlenmi ş çevre
ş artlar ı nda geli ş en bir bitki grubundaki birliklerden yap ı lmal ı d ı r.
2. Esasl ı bir özellik olan vejetasyon yap ı s ı n ı n (tabakala ş ma) belirtilmesi
gereklidir. Bunun için de ğ iş ik tabakalardaki hakim biyolojik tiplerin yüzdesini
belirtmek gerekir.
3. Yüzdeler kaba olarak kullan ı lmal ı , nispi yüzdelemeye gidilmemelidir.
4. Biyolojik tipler ara ş t ır ı lan vejetasyonda gözlendi ğ i ş ekilde yaz ı lmal ı d ı r.
5. Spektrum içinde, ç ı plak toprağı nda yüzde olarak belirtilmesi gerekir,
çünkü bu ekseriya önemli bir özelliktir.
Yukar ıda belirtilen prensiplerin ışığı alt ı nda biyolojik spektruma bir örnek
olarak Ankara'ya 40 km mesafede bulunan Beynam orman ı ndaki bir Pinus nigra
subsp. pallasiana (karaçam) orman ı n ı verelim.
45
Tabaka VIII (8 m):
Pinus nigra subsp.pallasiana Mezofanerofit
Tabaka IV (0,50 — 1 m):
Quercus pubescens Nanofanerofit Lonicera etrusca var. etrusca
Amelanchier rotundifolia subsp. rotundifolia
Rosa canina
Cistus laurifolius
Juniperus oxycedrus subsp. oxycedrus Cotoneaster nummularia
Populus tremula
Tabaka II (5 — 25 cm):
Chamaecytisus pygmaeus Kamefit
Genista albida
Alyssum murale subsp. murale
Polygala anatolica
Silene italica Hemikriptofit
Galium verum
Chrysanthemum pot erlifolium IT
Carex divisa
Campanula lyrata
Fibigia clypeata
Hieracium auriculoides subsp. auriculoides
Hieracium auriculoides subsp. nudescens
Hieracium pannosum subsp. pannosum
Anthemis tinctoria
Dactylis glomerata
Orchis mascula . Kriptofit
Muscari racemosum
Poa nemoralis Terofit Poa bulbosa f. vivipara
RAUNKIAER s ı n ıfland ı rmas ı na göre bu karaçam birli ğ indeki 28 türün biyo-lojik spelarum ş öyledir:
1 Mezofanerofit % 3,6
8 Nanofanerofit % 28,6
4 Kamefit % 14,3
11 Hemikriptofit % 39,5
2 Kriptofit % 7
2 Terofit % 7
Toplam % 100
Biyolojik Spektrumun Takdim Ş ekli:
Baş l ıca iki tip takdim ş ekli vard ı r: birincisi dairesel takdim ş ekli, diğ eri
ise birbirine biti ş ik dikdörtgen sütunlar ş eklindeki takdim ş ekli.
46
Buna göre Beynam orman ı ndaki örneğ e göre haz ı rlanm ış her iki takdim ş ekli aş ağı da gösterilmi ş tir ( Ş ekil 10 ve 11).
`Ye
40
35
Şekil 10._Dairesel takdim ş ekli
I— Mezofanerofit
30 Nanofanerofit
Kanıef it
25 33E- Hemikriptofit
Kriptofit 20
— Terofit
15
10
28,6 14,3 39,5
5 % % 7 7
II lII l'Z 3E 3EI
Şekilll._Histoyra m
47
III. BÖLÜM
BITKI FORMASYONLARI (VEJETASYON TIPLERI)
Büyük bitki birliklerini ba ş ka bir deyi ş le bitki formasyonlar ı n ı ay ı rmaya
yarayan vejetasyonun fizyonomisidir. Mesela ormanda hakim olan a ğ açlar, ça-
y ı rlar da ise otlard ı r.
Bitki formasyonu kavram ı 19. asr ı n ba şı nda Alman Botanikçisi HUM-
BOLDT (1808) taraf ı ndan ortaya at ı lm ış t ı r. Fakat formasyon terimi ilk defa
GRISEBACH (1838) taraf ı ndan tan ımlanm ış ve ekolojiye maledilmi ş tir. Buna
göre formasyon, çay ı r veya orman gibi belirli bir fizyonomik özellik gösteren
bitkilerin bir bitki grubu meydana getirmeleridir. Formasyon bazen tek bir türden,
bazen ayn ı bir familyan ı n hakim bir kaç türünün kar ışı m ı ndan bazen de bir çok
türlerin kar ışı m ı ndan meydana gelebilir.
Formasyon kavram ı önceleri fizyonomikti, sonradan bu kavram de ğ iş ik
anlamlarda jeologlar ve pedologlar taraf ı ndan da kullan ı lmaya ba ş land ı .
Bitki birlikleri bütünüyle karakteristik bir fizyonomi gösterir. Bu sebeple
formasyon, ayn ı yap ı y ı gösteren, mevsimlik vejetasyon süresi ayn ı olan ve hakim
biyolojik formla tan ı mlanm ış bir bitki grubu olarak kabul edilir. Mesela ı l ı man
bölge ormanlar ı yolun, ot, ağ açç ı k ve ağ aç gibi 4 tabakan ı n bulunu ş u ile karak-
terize edilir.
Bir çok bitki coğ rafyac ı lar ı yukar ı da belirtilen sebeplerden dolay ı formas-
yon yerine "vejetasyon tipi" deyimini kullanmay ı tercih etmektedirler. Fakat
pratikte bu gibi ay ı r ı mlar' yapmaya her zaman gerek yoktur.
Geçmi ş teki bu değ i ş ik tan ı mlamalar ı bir yana b ı rak ı rsak J. TROCHAIN'in
1955'te daha aç ı k bir ş ekilde yapt ığı tarif önem kazanmaktad ı r.
Buna göre formasyon, büyük bir k ı sm ı ayn ı hakim bir biyolojik form'a ait
olan fakat de ğ iş ik bitki türlerinin biraraya gelmesi sonucu özel bir fizyonomi ve
yap ı gösteren bitkilerin tümüdür.
Bu tarif hakim bir biyolojik form'a dayanm ış olmas ı bak ı m ı ndan Mont-
pellier ekolünün 1968 de yapt ığı tan ı mlamada da esas olarak al ı nm ış t ı r. Buna göre
formasyon "çoğunlukla ayn ı bir biyolojik formu gösteren ve davran ış lar ı ayn ı olan türlerin biraraya geldi ğ i topluluktur" diye tarif edilir.
Formasyon terimi asl ı nda yaln ızca bitki ekologlar ı n ı n kulland ığı bir terim-
dir. Bitkilerle birlikte hayvan topluluklar ı da dikkate al ı nd ığı nda daha genel bir
terim olan Biyom sözcüğ ü kullan ı lmaktad ı r. Her biyom özel bir iklim, vejetasyon
tipi ve hayvan hayat ı ile karakterize edilmektedir. Biyomlar dünya üzerindeki
49
iklim bölgelerini temsil ettiklerinden s ı n ı fland ı r ı lmalar ı nda ölçü olarak kullan ı -lan faktör dünya üzerindeki büyük iklim bölgeleri ve dolay ı siyle hakim olan ve-
jetasyon tipleridir. Bu gün avrupa!' ekologlar biyom terimi kar şı l ığı nda "büyük
hayat bölgeleri" deyimini kullanmaktad ı r.
Bitki ekolojisinde bizi ilgilendiren bitki gruplar ı olduğuna göre burada bi-
yom terimi yerine bitki formasyonu veya vejetasyon tipi deyimlerini kullanmak
daha uygun olacakt ı r.
Bitki formasyonlar ı n ı , sadece hakim bir biyolojik formun meydana getir-
diğ i basit formasyon ve iki ya da daha fazla hakim biyolojik formun meydana
getirdi ğ i karışı k formasyon ş eklinde ay ı rabiliriz ( Ş ekil 12).
Bu iki formasyon tipi ne ilâve olarak bir de daima çok aç ı k bir bitki örtüsü
ile karakterize edilen erozyon bölgeleri eklenebilir.
I. BAS İ T FORMASYONLAR
Mutedil bölgelerde formasyonlar ı n ayr ı lmas ı nda gözönünde tutulan özel-
likler ş unlard ı r:
— Odunlu bitkilerin boyu; bu özellik alçak ve yüksek odunlu formasyon-
lar ı birbirinden ay ı rmaya yarar.
— Odunlu bitkilerin bulunmay ışı ; bu özellik ise otsu formasyonlar ı tan ı m-
lamaya yard ı m eder.
Basit formasyonlar tek bir hakim bitki türüyle karakterize edilir ve üç k ı sma
ayr ı l ir:
1. Yüksek odunlu.
2. Alçak odunlu.
3. Otsu.
1. Yüksek Odunlu Formasyonlar:
Bunlar yüksekli ğ i 2 metreden fazla olan ve tac ı toprağı n % 50'sinden fazla-
s ı n ı örten ba ş l ı ca odunlu bitkilerden meydana gelir (RAUNKIER'e göre Mega-
fanerofı tler, Mezofanerofitler ve Mikrofanerofitler). Özel baz ı durumlarda aç ı k
yüksek odunlu formasyonlar ı n örtü durumlar ı % 25 ilâ 50 aras ı nda olabilir.
Yüksek odunlu formasyonlar, yüksek odunlu bitkilerin örtü derecesine ve
yüksekliklerine göre alt bölümlere ayr ı l ı r:
A) örtü derecelerine göre alt bölümleri:
1.1 S ı k yüksek odunlu formasyonlar.
Burada odunlu bitkilerin boyu 2 metreden fazla ve örtü durumu % 75'in
üzerindedir ( Ş ekil 13).
1.2 K ısmen aç ı k yüksek odunlu formasyonlar.
50
Yüksek OdueOular ı n Örtü derecesi
04.4„.
odunlu-yük ek od
'111"111
"
Otsu _yüksek
odunlu
kar ışık for enasyooter
% 700
Alçak odun ular ı örtü derecesi
%leo Otsular ı n Örtü derecesi
Yüksek oclu ıllular ı n örtü derecesi
Formasyonlar Melik odonşı darı a örtü def•Cellii
Alçak odualıden ıı Örtü derecesi
°tonlar ı * örtü darıecosi
Yüksek odunlu (sı k veya oldukça açı k) % 50- 100 % O- 100 0000 0O0 0 C>
— o
C> C> C>
— o .. — — —
I I
I I
I I
ı I
C> <> C> C> <>
C> <> C>
ae ae ae ak a
t 4,k
Alçak odunlu
Otsu % O - 25 % 10-100 % O - 25 % 0- 10 Odunlu kar ışı k ek 25- 50 % 10 - 100
Yillısek odunlu— otsu kar ışı k % 25- 50 % 0- 10 Alçak otkınlu — otsu kar ışı k % 0- 25 % 10- 100 Yüksek odunlu- alçak odunlu-otsu karpk % 25- 50 % 10-100 Aç ı k yüksek odunlu % 25 - 50 % 0- 10 Ç ı plak veya çok aç ı k vojetasyan bölgeleri % 0- 25 % 0- 10
Sek ı l 12.-Ş ematik olarak formaayorılonn sındlandı nlınaıa.
51
Ş ekil 13._S ı k yüksek odunlu formasyon.
r İ WV ı
vOr
I> ,..1," I, k•'-' .,:k.•%.. ı ı
Yüksek odunlu
Alçak Otsu odunlu
Burada odunlu bitkilerin boyu 2 metreden fazla olup tüm örtü derecesi %
75 ilâ 50 aras ı ndad ı r ( Ş ekil 14).
1.3 Aç ı k yüksek odunlu formasyonlar.
Burada da odunlu bitkilerin tac ı 2 metreden yüksek, tüm örtü derecesi % 25
ilâ 50 ar ı s ı ndad ı r. Bu oran ı n en az % 10'nu odunlu alçak bitkiler ve % 10'unu da
otsu bitkiler meydana getirir. Bitki örtüsünün d ışı ndaki alanlar ç ıplak toprak,
çak ı l, aç ığ a ç ı kan ana kaya, bitki art ı klar ı ve su taraf ı ndan doldurulur ( Ş ekil 15).
B) Yüksekli ğ e göre alt bölümleri:
1.4 Az yüksek odunlu formasyonlar.
Burada odunlu bitkilerin boyu 2 ilâ 8 metre aras ı ndad ı r.
1.5 Oldukça yüksek odunlu formasyonlar.
Burada odunlu bitkilerin boyu 8 ilâ 32 metre aras ı ndad ı r.
1.6 Çok yüksek odunlu formasyonlar.
Burada odunlu bitkilerin boyu 32 metreden fazlad ı r.
52
Ş ekil I5._Aç ı k yüksek odunlu .
YOks ak odunlu
Alçak odunlu
Otsu
Ş ekil 14._ Oldukça aç ı k yüksek odunlu formasyon.
53
2. Alçak Odunlu Formasyonlar:
Bu formasyonlar yüksekli ğ i 2 metreden az, örtü derecesi % 10'dan fazla olan
ba ş l ı ca odunlu bitkilerden meydana gelir ( Ş ekil 16), (Fanerofit ve odunlu kame-
fitler). E ğ er burada yüksek odunlu formasyon varsa bunlar ı n tüm örtü derecesi
% 25 den azd ı r ve otsu bitkilerin örtü derecesi toprak seviyesinde % 10'dan azd ı r.
Bu formasyonlar örtü durumuna göre alt bölümlere, aç ı kl ı k derecelerine
göre alt tiplere ayr ı labilir. Mesela kapal ı alçak odunlu formasyonlar (% 90 dan
fazla), az aç ı k (% 90-70), yar ı -aç ı k (% 75-50), aç ı k (% 50-25) ve çok aç ı k
(% 25-10). Mesela yar ı -aç ı k Quercus coccifera gari ğ i, kapal ı Erica arborea ma-
kisi gibi.
3. Otsu Formasyonlar:
Bu formasyonlar ba ş l ı ca odunlu olmayan türlerden meydana gelir ve
25'den az odunlu bitkiler, % 10'dan az alçak odunlu bitkiler ve % 10'dan fazla
otsu bitkileri ihtiva eder. Bu formasyonlar otsu kamefit, geofit, hemikriptofit,
terofit, kriptofit, otsu hidrofitlerden meydana gelir. Mesela; Festuca ouina çay ı r ı ,
Ş ekil 16._ Alçak odunlu.
ksek f‘;:lAlçak odunlu odu rı lu
54
Yüksek odunlu Alçak odunlu Otsu
Pteridium aquilinum topluluğu gibi. Otsu formasyonlar ı n örtü derecesi % 90'dan
az olursa aç ı k, aksi halde kapal ı otsu formasyon olarak adland ı r ı l ı r ( Ş ekil 17).
Il. KARI Ş IK FORMASYONLAR
Bu formasyonlar iki veya üç basit formasyonun biraraya gelmesinden olu-
ş urlar. Kar ışı k formasyonlar dörde ayr ı l ı r:
1. Alçak Odunlu —Yüksek Odunlu Karışı k Formasyonlar:
Bu formasyonlar % 50-25 yüksek odunlu, % 100-10 alçak odunlu ve %
10'dan az otsu formasyonlardan olu ş urlar. Bu formasyonlar alçak odunlu for-
ş eki ı rt_Otsu
masyonun % örtü derecesine göre aç ı k veya kapal ı olabilir ( Ş ekil 18). Mesela Pinus halepensis ve Rosmarinus officinalis'in birlikte olu ş turduklar ı kar ışı k for-masyonlar.
2. Yüksek Odunlu—Otsu Karışı k Formasyonlar:
Yüksek odunlular ı n örtü derecesi % 50 ila % 25 aras ı ndad ı r; % 10'dan az alçak odunlu, % 10'dan fazla otsu formasyon ihtiva eder ( Ş ekil 19).
55
Ş ekil 18.-YOksek ve alçak oduntu
Ş ekil 19._ Otsu ve yüksek odunlu.
Yüksek .40Alça-k odunlu odunlu
56
ak Otsu odunlu
3. Alçak Odunlu—Otsu Kar ışı k Formasyonlar:
'Yüksek odunlar ı n örtü derecesi % 25'den azd ı r. Alçak odunlar ı n örtü dere-cesi % 100 ila 10 aras ı ndad ı r ve otsu olanlarda yine % 100 ila 10 aras ı ndad ı r ( Ş ekil 20).
Ş ekil 20._ Otsu ve alçak odunlu.
4. Yüksek °durdu —Alçak Odunlu—Otsu Kar ışı k Formasyonlar:
Yüksek odunlular ı n örtü derecesi % 50 ila 25, alçak odunlu ile otsu olan-lar ı n durumu % 100 ila 10 aras ı ndad ı r. Otsu olanlar % 10'dan fazlad ı r ( Ş ekil 21).
III. ÇIPLAK VEYA ÇOK AÇIK VEJETASYON BÖLGELERI
Bilinmeyen bir bölge veya ülke, bitki coğ rafyas ı bak ı m ı ndan araş t ı r ı ldtğı nda burada orman, çay ı r, maki, garik, turba, step ve çöl vb. formasyonlar ı görülebi-lir. Dolay ı s ı yla vejetasyon evvela değ i ş ik görünüm ve fı zyonomisi ile aç ığ a ç ı kar.
Çok aç ı k vejetasyon bölgelerinde yüksek odunlular ı n örtü derecesi % 25'ten, alçak odunlular ı n % 10'dan ve otsular ı n % 10'dan azdfr. Aç ı k alan, ç ı plak top-rak, bitki art ı klar ı veya aç ığ a ç ı kan anakaya taraf ı ndan doldurulmu ş tur. Bu böl-geler genellikle erozyon bölgeleridir.
57
Ş ekil 21._ Otsu _ alçak odunlu_ yüksek odunlu,
Ş ekil 22._ Erozyon bölgesi
Yûksek odunlu
Alçak odunlu
58
FORMASYONU N ÖZELL İ KLE R İ
Bir formasyonu tan ımlamaya yarayan özellikler iki k ı s ımda incelenebilir:
1. Ay ırdedici Özellikler:
a) Bitkilerin boyu veya yüksekli ğ i.
b) Bitkilerin devaml ı l ığı .
c) Vejetasyonun örtü durumu.
2. Birleş tirici Özellikler:
a) Biyolojik spektrum.
b) Takdim ş ekli.
1. Ayırdedici Özellikler:
a) Bitkilerin boyu veya yüksekli ğ i: Bitkiler belirli bir yüksekli ğ e eri ş ince
çiçek açarlar. E ğ er bu bitki kütlesinin s ı ralanmas ı nda önemli bir kesiklik mevcut-
ise bir çok tabaka meydana gelmi ş tir ve bunlar ı n bulunmas ı bir yap ı y ı (strüktürü)
olu ş turur.
J. BRAUN—BLANQUET (1932) yap ı olarak 4 tabaka ay ı rmaktad ı r: Ağ aç, ağ açc ı k, ot ve yosun kat ı . Bu ay ı r ı m mutedil bölgelerde ihtiyaca cevap vermekle birlikte çok subjektiftir ve tam bir aç ı kl ı k getirmemektedir.
Toprak üstünde farkl ı tabakalar için 1968 de Montpellier ekolünün "ör-neklik alan" kod'unda RAUNKIER (1905) in aç ı klamas ı ndan esinlenerek, bu tabakalar daha küçük k ı s ı mlara ayr ı larak s ı n ı rlanm ış t ı r. (bak. dikey yap ı , s. 107).
iklim, toprak ve biyotik faktörlerle olan ili ş kiler formasyon aç ı s ı ndan be-lirtilmesi gereken di ğ er ay ı rdedici özelliklerdir.
b) Vejetasyonun deuambl ığı : Formasyonun ay ı rdedici özelliklerinin ikin-cisini vejetasyonun devaml ı l ığı meydana getirir. Burada iki husus akla gelmek-tedir.
1. Kapalı formasyon: Formasyonu meydana getiren ba ş l ı ca tabakalar devaml ıd ı r.
1. Dik duran odunlu bitkiler
D
2.sar l ı c ı bitkiler 11
S
3.Epifit bitkiler
A E
4.0tsu bitkiler V O
5.Yosunlar Y
Ş ekil 23._ Formasyonlar ı n basit krokilerle takdimi•
59
2. Aç ı k formasyon: Formasyonu meydana getiren ba ş l ıca tabakalar de-vaml ı değ ildir.
c) örtü durumu: Örtü durumu ara ş t ı r ı lan sahan ı n % olarak tabaka tabaka vejetasyon taraf ı ndan örtülmesidir. Tabiat ı yla devaml ı l ığı n tabaka tabaka yaz ı l-mas ı gerekmektedir. Çünkü bir tabaka aç ı k olabilir fakat formasyon aksine kapal ı olabilir.
Genellikle kapahlı k, örtü durumu en az % 90 oldu ğ u zaman kabul edilme-
lidir. Güne ş lenmenin büyük rol oynad ığı bölgelerde bitkilerin da ğı l ışı nda Tepe tac ı kapalı lığı önemlidir (SAUVAGE 1961).
Gerçekten ör -tü durumu, yüksek tabakalar ı fazla değ ilse en alttaki tabaka-lar ı n güne ş ışı nlar ı na maruz kalmas ı halinde doğ ru bir fikir verebilir. Mesela 20 ila 40 cm'yi geçmeyen otsu bir formasyonda oldu ğ u gibi. Fakat mevcut tabaka-lar ı n yüksekli ğ i 1 metreyi geçti ğ inde güneş lenme, yüksek tabakalar ı n alttaki tabakalara göre s ı n ı rlanmas ı na göre değ i ş ir. Bütün bunlara rağ men problemin tam olarak halledilmesi güçtür.
2. Birleş tirici Özellikler:
a) Biyolojik spektrum: Belirli bir bölgede herhangi bir kategorideki biyo-
lojik formlar ı n vejetasyonu meydana getiren bütün türlere göre % olarak ifade-sidir. RAUNKIER'e göre biyolojik spektrum iklimin bir belirtisidir. Mesela; tropikal bölgelerde vejetasyonun % 60' ı n ı Fanerofitler, ı l ı man bölgelerde % 50
hemikriptofı t, % 20 terofit, kutuplarda % 60 kriptofitler meydana getirir. Bu
durum daire ya da birbirine biti ş ik dikdörtgen sütunlardan olu şan Histogramlarla
gösterilebilir.
b) Formasyonların takdim ş ekli: Baş l ı ca iki tip mevcuttur:
1. Basitleş tirilmi ş krokilerle gösterme,
2. Sembollerle gösterme.
Yukar ıdaki sembollere ek olarak, yaprak durumunu belirtmek için a şağı -
daki i ş aretler kullan ı l ı r ( Ş ekil 24).
Ş ekillerdeki sembol ve i ş aretleri kullanarak a ş ağı daki gibi bir örnek vermek
mümkündür ( Ş ekil 25).
11111111
•»»:
Yapraklar ı n ı Yapraklar ı n ı Yaprakraklar ı n ı Sukkulent veya
döken yara—döken dökmeyen y apr ak s ı z
p ek il 24 .._Forma ıtyonlar ı n sembollorle takdimi.
60
İ—N
0
Beyüklük s ı n ı f ı
>25 m 7
10 — 25 6
e — 10 m 5
2 — am
0,5 — 2m 3
0,1— 0,5m 2
O— 0,1 m 1
) C O 00 0
Ş ekil 25.
FORM ASYONLARIN ADLANDI RILMASI
Genel terim ler:
1. Orman: Belli bir yükseklikteki Fanerofitlerin veya a ğ açlar ı n meydana getirdiğ i bir formasyondur ( Ş ekil 26, 27, 28). Burada ağ açlar ı n yapraklar ı bir-birine değ meli veya hiç olmazsa % 100'den çok az farkl ı olmal ı d ı r. Buna rağ men baz ı güçlükler mevcuttur. Ş öyleki: Baz ı araş t ı r ı c ı lara göre ağaçlar ı n en küçük boyu 10 metredir. Fakat Akdeniz bölgesi için bu yükseklik 8 hatta 7 metre olabilmekte veya bu yükseklikler kabul edilmektedir.
TROCHAIN (1955) mevsimlik dahi olsa orman alt ı nda önemli bir otsu örtü kabul etmektedir. Bu durum akdeniz bölgesindeki bir çok orman formas-yonu alt ı nda gözlenebilir.
Kurak bölgelerde ağaç formasyonu seyrekle ş mekte ve ağ açlar birbirinden uzakla ş maktad ı r. Fakat burada ağ açlar ı n kökleri birbirine değ mektedir. Burada iki husus dü ş ünülebilir:
— Örtü durumu % 100'e yak ı nd ı r ve yükseklik 10 metreyi bulur.
— Ağ açlar birbirine ya taçlar ı veya kökleri ile değ erler, yükseklikleri 7 met-
reden fazlad ı r.
61
şıı k ı I 26._Her dem yes,' ya ıi ı sl ı s ı k ormanlar.
Ş eki127..._Yar ı yaprak döken yaij ı sl ı s ı k ormanlar.
$eki128.....Yaprak döken kura k s ı k ormanlar.
62
2. Çay ır: Genellikle az derin topraklar üzerinde geli ş en drenaj ı iyi, genel-likle kurak bir formasyon.
Özellikle yüksek bölgeler için "Alpin çay ı rlar terimi deokullan ı lmaktad ı r. Mesela Carex curvula çay ı rlar ı gibi.
3. Step: Bu tip formasyon genellikle kurak iklimlerde görülür. Bu formas-yonda bilhassa Gramineae'ler önemlidir. Genellikle asitli olmayan topraklarda geli ş irler. TROCHAIN'in (1954) yapt ığı tan ı mlamay ı burada tekrarlayal ı m: Step, yaz ı n kuruyan, k ışı istirahatle geçiren ve normal olarak asitli olmayan toprak-larda geli ş en kserofil veya mezofil bitki türlerinin meydana getirdi ğ i aç ı k bir vejetasyon tipidir. ( Ş ek. 29, 30). Kelimenin kökeni rusçad ı r ve otsu formasyon için geçerlidir.
4. Sayan: Tropikal bölgelerin yaln ı z yaz yağ murlar ı n ı n hakim olduğ u yer-lerdeki, örtü ş yüzdesi % 100'e yak ı n olan kapal ı otlaklarla, bunlar ı n aras ı nda mun-tazam olarak yay ı lm ış olan ağ açlar ı n meydana getirdi ğ i bir formasyondur. Bu tip formasyon bilhassa Afrika, Güney Amerika ve Avusturalya'da oldukça geni ş alanlar kaplar ( Ş ekil 31, 32).
Ş eki129__Sert yaprakl ı adli step.
ı
ır" t t ki!
--_ b
ş eld130.—Ste p,
O; suldıulıent step b;otsu step.
63
seki 131._ A ğ açl ı sayan.
Şeki132 __ Buket ş eklinde soy on lar.
Ülkelerin Kendilerine Ait Terimleri:
Bu terimlerin bir k ı sm ı bugün Botanik ve co ğ rafya bak ı m ı ndan kesinlik
kazanm ış olmalar ı na rağ men yine de anlamlar ı tam olarak yerle ş mi ş değ ildir.
Bu terimler ş unlard ı r:
1. Maki: Genellikle silisli anakaya üzerinde s ı k, bir insan boyundan bü-yük, yapraklar ı n ı dökmeyen (Akdeniz ikliminde) odunlu bir formasyondur.
2. Garik: Genellikle kalkerli anakaya üzerinde az çok s ı k veya ekseriya seyrek ve a ş ağı yukar ı bir insan boyundan daha alçak, yapraklar ı n ı dökmeyen
(Akdeniz ikliminde) odunlu bir formasyondur.
Bir çok ülkeler yukar ıda belirtilen terimler d ışı nda baş ka isimlendirmeler de kullanmaktad ı r:
64
Kaliforniya'da Akdeniz iklimine benzeyen iklim ş artlar ı nda fizyonomik
olarak makiyi and ı ran sert yaprakl ı çal ı formasyonlar ı na Chapparal, Ş ili'de
Espirral, güneybat ı ve doğ u Avustralya'da Scrub ad ı verilmektedir.
Di ğ er taraftan Frans ı zlar ı n Kermes me ş esinin (Gluercus coccifera) geli ş -
ti ğ i yer anlam ı na gelen Garik terimi kar şı l ığı nda Yunanl ı lar Frigana, İ srail ise
ağ açs ız, aç ı k yer anlam ı na gelen Batha kelimelerini kullanmaktad ı r. Atlas okya-
nusunun etkisi alt ı nda bulunan ve özellikle Ulex, Calluna ve Erica türlerinin mey-
dana getirdi ğ i çal ı formasyonlar ı na Heide ad ı verilmektedir.
Mattoral: İ spanyollar ı n, boylar ı orman ağ açlar ı nkini geçmeyen (7 metre
veya 7 metreden daha k ı sa) fertlerin meydana getirdi ğ i, bütün odunlu formas-
yonlar için kulland ı klar ı Portekizce bir terimdir. Genellikle bir orman tahribin-
den sonraki durumu aç ı klamak için kullan ı lmaktad ı r. Dolay ı siyle maki ve garik
terimlerinden daha geni ş kapsaml ı d ı r ve daha özel durumlar için kullan ı lmakta-
d ı r. Mesela Cistus'lar hakim olduğ u halde Cistus'lu mattoral veya Jarales ya da
Thymus lar ı n hakim olduğ u halde Thymuslu matoral veya Tomillares denil-
mektedir.
İ spanyol ara ş t ı r ı c ı lar taraf ı ndan kullan ı lan Matoral terimi sonradan di ğ er
Avrupa ülkesi Botanikçileri taraf ı ndan da kullan ı lmaya baş lanm ış t ı r. SAUVAGE
ve IONESCO matoral'i yüksekli ğ e, örtü durumuna ve, yap ı s ı na göre çe ş itli tip-
lere ay ı rm ış lard ı r. Mesela yüksek-alçak, s ı k-aç ı k, ağ açl ı , dikenli kserofit roatoral
gibi. ( Ş ekil 33).
Pampa ve preri: Step formasyonlar ı için kuzey Amerika Preri, güney Ame-
rika ise Pampa terimleri kullanmaktad ı r.
Kampos: Amerika ve Brezilya'n ı n güneyindeki sayanlara verilen isimdir.
$ ııııı I 33._ Matoral tipi toplulukldt.
65
Dünyadaki Ba ş lıca Formasyon Tipleri:
1. Orman formasyonlan.
1.1 Ya ğ mur ormanları :
Son derece iyi geli ş mi ş olan bu ormanlar ekvatorun 10 ° güneyinde uzan ı r. Y ı ll ı k yağış 2000 ilâ 4000 mm aras ı nda değ i ş ir ve büyümeyi önleyen kurak dev-
re bulunmaz. Bu ormanlar ı n yay ı ld ığı ba ş l ı ca bölgeler ş unlard ı r:
1. Güney Amerika'da Amazon havzas ı ile And da ğ lar ı n ı n do ğ u yamaçlar ı aras ı nda kalan bölge.
2. Bat ı Afrika Guine körfezi çevresinde kalan ve Kongo havzas ı na kadar
uzanan bölge.
3. Asya da Hint—Malaya bölgesi.
Bitkilerin sürekli büyüme halinde oldu ğ u bu ormanlarda görünü ş bak ı m ı n-
dan bir y ı l boyunca de ğ i ş iklik olmaz. Gerek türlerin, gerek bitki ş ekillerinin son
derece çe ş itlilik gösterdi ğ i yağ mur ormanlar ı birçok kata ayr ı l ı r. Daimi ye ş il
ağaçlar, yüksek boylu çat ı lar, sar ı l ı c ı lar, epifitler bu orman ı n ba ş l ı ca element-
lerid ir.
1.2 Muson orman ı :
Tropikal bölgelerde kurak bir dönemin araya girmesiyle meydana gelen bir
orman tipidir. Nemli ve yağış l ı mevsim 7 ilâ 9.5'ay sürer, y ı l ı n geri kalan k ı sm ı kurakt ı r. Bu ormanlar Muson rüzgârlann ı içine alan Hindistan, Çin hindi ile Ja-
ponya'ya kadar uzan ı r ve doğ u Avusturalya bölgesini de içine al ı r. Muson riiz-
gârlan büyük kara parçalar ı ile bunlar ı çeviren denizler aras ı ndaki bas ı nç fark ı n-
dan meydana gelen ve bir y ı l esnas ı nda bu iki bölge aras ı nda yön değ i ş tirerek
esen rüzgârlard ı r. Bunlar ı n etkisi alt ı nda kalan bölgelerin ormanlar ı kurak mev-
simde tamamen yapraklar ı n ı döken ve ya ğış lar ı n baş lamas ı yla balta girmemi ş orman görünü ş ü alan ağ açlardan meydana gelmi ş tir. Bu bölgenin en tipik a ğac ı Tectona grandis'tir.
1.3 Kurak orman:
Sürekli ve y ı l ı n büyük bir k ı sm ı nda iyi geli ş ebilmesi için gerekli yağışı n az
olduğ u ormanlard ı r. Bu ormanlar ço ğ unluk seyrek olarak da ğı lm ış t ı r. Avustu-
ralyan ı n Eucalyptus ormanlar ı ve Brezilyan ı n dikenli ağ aç ve çal ı lar ı , yüksek
boylu sukkulentlerden olu ş an Caatinga formasyonunu örnek olarak gösterebi-
liriz.
1.4 Yazl ı k orman:
Yapraklar ı n döküldüğ ü k ış mevsimi yeterli su al ı nmas ı na imkân vermedi ğ i
için fizyolojik bak ı mdan kurak dönem say ı l ı r. Mutedil ku şakta, deniz etkisinde
66
bulunan bölgelerde özellikle kuzey yar ı küresindeki k ı talar ı n k ıy ı lar ı nda yay ı l-m ış t ı r. Yağ mur ormanlar ı na oranla daha az türden meydana gelir. Mesela mute-
dil bölgelerin Carpinus, Fagus, Quercus ormanlar ı .
1.5 iğ ne yaprakli ormanlar:
özellikle sert kara ikliminin hakim olduğ u kuzey bölgelerde rastlan ı r. Bu
orman ı n yap ı s ı n ı Abies, Cedrus, Picea ve Pinus türleri olu ş turur. Kuzey Rusya
da kserofı t karakterdeki konifer ormanlar ı na Tayga ad ı verilir ve bu özellik yerin
donmas ı ndan ileri gelen bir kserofitik özelliktir.
1.6 Sert yaprakl ı ormanlar:
Bu çe ş itli ormanlar Akdeniz iklimlerinin hakim oldu ğ u bölgelerde görülür.
Mesela maki, garik, chapparal, mattoral gibi.
1.7 Mangrove ormanları :
Tropikal ve subtropikal bölgelerde rastlanan batakl ık sahil ormanlar ıd ı r. Bu ormanlarda ya şayan bitkilerin gövdelerinde bitkilerin yumu şak ve sulu or-tama kolayca tutunmas ı n ı sağ layan destek kökler görülür. Misal: . Rhizophora, Avicenni ıı cinsleri.
1.8 Batakl ı k ormanları :
Tropik bölgelerin geni ş , sürekli su alt ı nda kalan batakl ı k bölgelerinde rast-lan ır. Mesela Florida'n ı n Taxodium distichum ormanlar ı .
2. Çay ır ve Otlak Formasyonlar ı .
2.1 Sananlar:
Tropikal bölgelerde yaz yağ murlar ı n ı n hakim olduğ u yerlerde görülür.
2.2 Stepler:
Kurak iklimlerde görülen Gramineae'lerin hakim olduğ u bir formasyon ti- pidir.
3. Çöller.
Çok az yağış ve buharla ş ma dolay ı s ı yla y ı l ı n büyük bir k ısm ı nda su noksan-l ığı çeken ve müsait olmayan su şartlar ı na uymaya çal ış an bitkilerin bulundu ğ u yerlerdir. Yeryüzünde birbirinden çok farkl ı olan çöllerin tek ortak taraf ı bitki örtüsünün seyrek olu ş udur. Bu yüzden çöllerde görünümü bitkiler değ il ç ı plak olan taş y ığı nlar ı tayin eder. Kuzey ve güney Afrika, güney-bat ı Asya, kuzey ve
güney Amerika ve Avustralya çöllerin en çok yayg ı n olduğ u bölgelerdir. Çöllerde
vejetasyonu efemer tek y ı ll ı klar, kökleri so ğan ve yumru şeklini alm ış bitkiler, kserofit ot ve çal ı lar, geçit formu olarak sukkulentler, ilkel bitkiler olu ş turur.
4. Tundralar.
Kutup bölgelerinde yayg ı n liken ve yosunlardan olu ş an kriptogamlara ait bir formasyondur.
67
Ekvatordan kutuplara do ğ ru bu formasyonlar ı kabaca s ı ralarsak:
— Ekvatorda dönenceler aras ı nda kalan (23 ° enlem) Tropikal ku ş akta:
Yağ mur ormanlar ı , Muson orman ı , Savanlar, Batakl ı k orman ı , Mangro-
veler ve çöller.
— Subtropikal ku şak: Sert yaprakl ı ormanlar, Stepler.
— Mutedil kuş akta: Konifer ormanlar ı ile yaprak döken ormanlar.
— Kutuplarda: Tundralar.
68
IV. BÖLÜM
VEJETASYONUN AYIRDEDİ Cİ VE BIRLE ŞTIRICI ÖZELLIKLERI
Bitki formasyonlar ı daha geni ş bir ş ekilde ara ş t ı r ı ld ığı nda burada birçok
farkl ı birliklerin ayr ı labileceğ i görülür. Hakim özelliklerine ra ğ men formasyon
genellikle homojen değ ildir; mesela Garik veya Maki'de oldu ğ u gibi. Ancak bir
formasyon, görünü ş ü bak ı m ı ndan homojen olabilir. Mesela yaprakl ı veya ibreli
bir orman gibi. Bu sebeple bütün formasyonlar ı n kar ışı k yap ı da oldu ğ u söyle-
nebilir. Di ğ er taraftan baz ı araş t ı r ı c ı lar bitki formasyonunu bir bitki grubu olarak
kabul ederler.
Bir bitki birli ğ indeki özellikleri objektif olarak do ğ ru bir ş ekilde aç ı kl ığ a
kavu ş turabilmek için evvela bu birlikteki mevcut bitki türlerini çok iyi tan ı ma-
m ı z gerekmektedir. Bu sebeple bitki birliklerinin ara ş t ı r ı lmas ı nda temel unsur
"örneklik alan"d ı r. Böylece belirli bir alandaki bitkilerin bilinmesi ara ş t ı rman ı n
baş lang ı c ı nda çok önemlidir. Çünkü bitki birli ğ i, örneklik alandaki bitki türle-
rinin listesine bağ l ı d ı r. Dolay ı s ıyla birli ğ in tan ı mlanmas ı "bulunma" emsaline
bağ l ı d ı r; ancak "bulunma" emsaline ekseriya di ğ er özellikleri de ilave etmek
laz ı md ı r.
Bitki gruplar ı ndaki birlikleri isimlendiren bitki sosyolo ğ udur. Bitki fertleri
iki ş ekilde s ı n ı fland ı r ı labilir:
1. ya "tür" ad ı alt ı nda sistematik olarak,
2. veya "biyolojik form" (hayat formu) alt ı nda biyolojik olarak.
Bitki birliklerini ara ş t ı rmak için sistematik s ı n ı flama seçilmi ş tir. Gerçekten
biyolojik s ı n ı flama ne aç ı kt ı r ne de tam olarak oturmu ş tur. Ayr ı ca bir türün sis-
tematik te ş hisi onun biyolojik formunu da kapsamaktad ı r.
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı n ı n bir amac ı da birlik içinde türün anlam ı n ı mey-
da ç ı karmak ve türleri birlik halinde biraraya getiren kural ve kanunlar ı aç ı kla-
makt ı r.
Vejetasyon araş t ı rmalar ı ndaki özellikler ay ı rdedici ve birle ş tirici olmak
üzere iki k ı s ı mda araş t ı r ı labilir.
1. VEJETASYONUN AYIRDED İ C İ ÖZELLIKLERI
Ay ı rdedici özellikler herhangi bir bitki birli ğ ine ait olup bu birli ğ in genel
özelliklerini verir.
1. Bolluk (tür say ıs ı)
Bolluk, ara ş t ı r ı lan alanda herbir türün fert say ı s ı na denir. Hemen belirtelimki
bu özellik çok tahmini bir de ğ erdi. Bolluk, yaln ız say ı sal olduğ u zaman objek-
69
5 2
•
•
tiftir. Fakat bu halde dahi tam bir aç ı kl ı k yoktur; çünkü bir hektarl ı k bir alanda
3 metre ara ile 1000 a ğ ac ı n bulunmas ı s ı k bir orman meydana getirir. Halbuki
ayn ı ş artlardaki bir ekin tarlas ı çok seyrek olarak gözükür. Di ğ er bir zorlukta
ferde ait olan ı d ı r ve çoğ u zaman değ erlendirilmesi de zordur; Mesela Quercus
ilex (P ı rnal meş esi) veya Q. pubescens'in (Tüylü me ş e) gövdeleri, çok y ı ll ı k
Gramineae demeti, dipten itibaren çok fazla dallanma yapar. Yaln ı z çok y ı ll ı k
bitkilerde bu değ erlendirme genellikle daha kolayd ı r. Aktif vejetatif üreme yapan
rizomlu veya sürünücü bitkiler için bolluk özelli ğ inin pek değ eri yoktur. Mesela
Cynodon dactylon (Ayr ı k otu) çay ı rlar ı gibi.
2. Örtü durumu veya hakim olma
örtü, araş t ı r ı lan yerde bir türün toprak üstü k ı s ı mlar ı n ı n yüzde olarak kap-
lad ığı aland ı r, baş ka bir deyi ş le bir türün taç veya sürgün alan ı n ı n toprak yüzeyine
düş en izdü ş ümü olarak tan ı mlan ı r. Taç alan ı yerine, "taban alan ı n izdü ş ümü" de
örtüyü tan ı mlayabilir: Taban alan, bitkinin toprak yüzeyine yak ı n olan k ı sm ı n ı n
alan ıd ı r; bu, ağ açlarda çap ile gövde boyu olarak veya toprak yüzünden 150 cm
yukar ı da ir r2 formülü ile ölçülür; ancak tropikal ormanlarda, dip geni ş li ğ inin
farkl ı oldu ğ u türlerde ya da çok gövdeli a ğ aç birliklerinde, taban alan, a ğ aç di-
binden çap al ı narak ölçülür. Örtü durumu, yo ğ unluktan daha fazla ekolojik de-
ğ eri olan bir özelliktir (RICE 1967, DAUBENMIRE 1968), çünkü örtü durumu,
bitki kütlesine ait ölçüyü, fert say ı s ı ndan daha iyi verir ( Ş ekil 34 ve 35).
Ş eki134._ Bolluk _örtök ı skalas ı n ı n grat ı kla gösterilmesi.
70
A B C D ==.- Ş 2242 *3 EM ■- ■■ ■ *1205 ■ ■ Ille r--.= *2* 20* 7 ■■ ■■ 22= ■ ■ O ■ ~5~5555 ş ** *U - - = ş 4211 *■ 3■ ■ UN ■■ * 21I2 ■■***= EEEEEE 111•21M ■■■■■■■■■■ *M* 313 ■ ■ ■F*2 ■ ■■■ BE MEMEEM * 61== ■E■■S ■ - ■M■* ■ ',121 • MEM şş === 2121 EM em ■ in ■E ■ EE ■ 121~2112~11111111
W Q** *** ■•12■0 »MM On. 212741 33« M ş ie=■ ■ ia ■■■■■ MEME/A11~21 * 384 «I* a ■ 121~0•2111211 W4, 1•11~11E
Telııı rrir
■ Sas LA %as 2.3 "415 5i % ı ++ %100
Sto ı .4 1‘20 1.1 % 50
Cİ 9454 3.• %Il I .5 12,10 IA. S75
■ %I ++ %4 + I %II ı 1475
itti %ma %IT %55 %IS
Ş sk1135.— Örtü durumunun dört dejinik örn ı klik alanda somatik olarak
gisteril ınesi.(Taromalar farkl ı birinci temsil et ımı ktodlr.)
Örtü durumu bilhassa mutedil bölgelerde mevsimlere göre büyük de ğ i ş ik-
likler gösterir; bu sebeple bu özellik y ı l ı n farkl ı mevsimlerinde tekrar edilip yaz ı l-mal ı d ı r. Baz ı ş artlarda bu özellik mevsime göre geli ş menin en yüksek oldu ğ u
zaman yap ı lmal ı d ı r. Mesela ülkemizde örtü durumu en iyi bir ş ekilde Haziran
veya Temmuz aylar ı nda ölçülebilir.
Örtü durumu birçok ara ş t ı r ı c ı taraf ı ndan dominant olma anlam ı nda kul-
lan ı l ı r. Örtü durumunun önemi 1807 y ı l ı nda VON POST taraf ı ndan ortaya at ı l-m ış ve LAGERBERG (1915) taraf ı ndan kesinlik kazanm ış t ı r. Örtü durumu, ça-
l ış ma çe ş idine göre bir bütün olarak veya herbir vejetasyon tabakas ı nda ayr ı ayr ı değ erlendirilir. Örtü durumu veya hakim olma (dominansi) bitki grubunun
görünü ş üne bağ l ıd ı r. Baz ı ara ş t ı r ıc ı lar (DU RIETZ—GAUSSEN) bir bitki grubunu
veya birli ğ i tan ı mlamada hakim olma özelli ğ ini esas ölçü olarak al ı rlar. Fakat
BRAUN—BLANQUET örtü durumuna ait bu özelli ğ inin floristik yap ıya bağ l ı olduğ unu belirtmektedir. Çünkü ayn ı veya benzer bir görünü ş te bile floristik
-ekolojik farkl ı l ı klar görülebilir. Mesela ülkemizin Akdeniz k ıy ı lar ı nda Pinus
brutia (K ı z ı l çam) ormanlar ı n ı n alt ı değ i ş ik ş ekilde örtülmektedir; büyük kalker
bloklar ı üzerinde Quercus coccifera gariğ i, marnl ı topraklarda Onobrychis gra-
cilis gari ğ i, serpantin üzerinde Ptosimopappus bracteatus ve Salvia aramiensis
makisi, kurak Akdeniz k ı rm ı z ı toprağı üzerinde Brachypodium ramosum çay ı r ı ile örtülüdür.
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı nda pratik olarak bu iki özellik yani bolluk ve örtü
durumu beraber de ğ erlendirilmektedir. Çünkü bunlar birbirine çok yak ı n özel-
liklerdir. Küçük boylu bir türün alan ı n yar ı s ı n ı örtmesi için çok say ı da fert say ı -
71
BRAUN—BLANQUET DOMIN—KRAJINA % örtü ş
10 Tür çok say ıda, örtü ş tam 100
9 Tür çok say ıda, örtü ş 3/4 ten fazla fakat tam örtü ş ten az 75
4 8 Tür çok say ıda, örtü ş 1/2 ilâ 3/4 50-75
3 7 Tür çok say ı da, örtü ş 1/3 ilâ 1/2 33-50
6 Tür çok say ı da, örtü ş 14 ilâ 1/3 25-33
2 5 Tür çok say ıda, örtü ş 1/10 ilâ 1/4
4 Tür çok say ı da, örtü ş 1/20 ilâ 1/10
10-25
5-10
3 Tür çok say ı da, örtü ş 1/20'nin alt ında 1-5
2 Tür dağı lmış , örtü ş az 1
+ 1 Tür seyrek, örtü durumu belirsiz
r + Tek bir tür, örtü durumu belirsiz
s ı na ihtiyaç vard ı r. Halbuki ayn ı alan ı örtmesi için birkaç Astragalus microce-
phaJus (geven) veya bir Quercus pubescens ferdi yeterlidir. İş te bu sebeple bolluk
ve örtü durumu için bir ölçek kullan ı l ı r.
BRAUN—BLANQUET ve J, PAVILLARD' ı n beraberce sunduklar ı bol-I ıı k-örtü durumu !skalas ı aş ağı daki gibi belirtilmi ş tir.
+. Bolluk ve örtü derecesi çok zay ı f, 1. Tür bol, fakat örtü derecesi zay ı f. 2. Tür bol veya örtü derecesi % 5 den fazla,
3. Türün örtü derecesi % 25 ila 50 aras ı nda,
4. Türün örtü derecesi % 50 ila 75 aras ı nda,
5. Türün örtü derecesi % 75 ila 100 aras ı rda.
Küçük alanlarda mesela 10 m 2 gibi, örtü durumunun de ğ erlendirilmesi daha kolayd ı r. Fakat çok say ıda türlerin kar ış m ış olduğ u çok geni ş alanlarda örtü du-rumunu tam ve kesin bir ş ekilde belirtmek zordur.
DOMIN—KRAJINA Bolluk —Örtü Iskalası :
BRAUN—BLANQUET'den sonra DOMIN 1933 y ı l ı nda oldukça detayl ı bir ı skala geli ş tirdi. Bu ı skala bilhassa son 20 y ı l içerisinde özellikle orman veje-tasyonunda KRAJINA taraf ı ndan uyguland ı . Daha sonra bu ı skala KERSHAW (1968) taraf ı ndan da kullan ı ld ı . DOMIN'in KRAJINA ile yapt ığı çal ış malar so-nunda yay ı nlanm ış olduğ u bolluk-örtü 'skalas ı BRAUN—BLANQUET taraf ı n-dan yay ı nlanm ış olan ı skala ile kar şı laş t ı rmal ı olarak a ş ağı da gösterilmi ş tir:
72
3. Yo ğ unluk
Örneklenen birliklerde ölçülebilir en önemli özelliklerden birini de yo ğ un-luk olu ş turur. Bu, belli bir alandaki tür say ı s ı d ı r. Bolluk tek yönlü olarak kulla-n ı ld ığı nda yoğ unluğ un yani ara ş t ı rma alan ı ndaki fert say ı s ı n ı n belirtilmesi gerek-mektedir. Doğ ru yoğ unluk değ erleri elde etmek için, belirli geni ş likteki örneklik alanlar ara ş t ı r ı lmal ı d ı r. Bir türün fertleri alana e ş it olarak dağı lm ış larsa, örneklik alan ı (A), fertlerin say ı s ı (n), herbir türün kaplad ığı alan (a) olarak al ı n ırsa
a = — A dir. Fertler aras ı ndaki aç ı kl ı k "d" olarak tesbit edilir. Bu takdirde
d --,\/ A
olur. Eğ er fertler aras ı ndaki aç ı kl ı k önceden tesbit edilirse, bundan
sonra herbir türün kaplad ığı alan tesbit edilebilir: a = a 2 .
Örneklik Alanlarda Yo ğunluk Ölçümleri:
Bu özellik birim alandaki bitki fertlerinin say ı s ı ile ilgili olduğ u için sa-y ı m, genel olarak bitki toplulu ğ una birkaç defa yerle ş tirilen küçük örneklik a-lanlarda yap ı l ı r. Daha sonra, küçük örneklik alanlarda örneklenen toplam alan
için birim alandaki (bu 1 m 2 , 4000 m 2 veya 10.000 m 2 olabilir) tür yoğ unluğ u sonuç olarak gösterilir.
Say ı m, belki de, kavram olarak anla şı lmas ı en kolay analitik metodtur, fakat uygulamada çok defa zorluklar do ğ urur. Birinci zorluk, bitki fertlerinin
tan ı nmas ı d ı r. Ağ açlar ve tek gövdeli bir y ı ll ı k bitkiler bu konuda az zorluk gös-
terirler, fakat hemen hemen di ğ er bütün bitki hayat formlar ı n ı n tan ı nmas ı zor-
dtir. Çal ı lar ı n dağı l ışı nda, özellikle birbirlerine çok yak ı n bulunduklar ı yerlerde,
bir ferdin nerede ba ş lay ı p diğ erinin nerede bitti ğ ini belirleyebilmek çok defa
güçtür. Bu problem uzun dal süren çal ı larda daha belirgindir.
Küme ş eklindeki otlar veya Filicinae s ı n ı fı na ait bitki yapraklar ı , sürünücü
veya tek gövdeli otlar genellikle say ı labilirler. Ancak rizomlu ve stolonlu bitkiler
gibi di ğ er çok y ı ll ı k otlar ı n doğ ru olarak say ı labilmesi zordur. Otlar ı n say ı m ı nda,
toprak seviyesindeki sürgünleri kesmek faydal ı olabilir. Böylece gövdeler daha
kolayl ı kla say ı labilir, fakat yine de bir gövdenin tek bir bitkiyi mi yoksa kökten
gelen bir dal ı m ı temsil etti ğ ini kestirmek güç olabilir. Yosunlar ı saymak ise genel-
likle imkâns ı zd ı r.
Yukar ı da belirtilen durumlarda, ki ş inin sadece bitki fertlerini mi yoksa
bitkinin baz ı k ı s ı mlar ı n ı m ı sayabileceğ ine k6in karar vermesi gerekir.
Bitki fertlerinin baz ı k ı s ı mlar ı n ı n say ı lmas ı fikri anlams ız görülebilir, fakat
belirli deneme amaçlar ı için sürgünlerin say ı s ı fertlerin say ı s ı ndan daha önemlidir
(STEHLER ve SCHRÖTER 1887, SPATZ ve MUELLER—DOMBOIS 1973).
Bir örnekleme arac ı olan say ı m metodunun uygulan ışı bitki hayat formlan ve
bunlar ı n durumlar ıyla s ı n ı rlanm ış t ı r; zor ş artlarda say ı m ı n doğ ru olarak yap ı la-
bilmesi için bitki hayat formlar ı hakk ı nda ivi bilgi sahibi olmak gerekir.
73
Say ı m ı n ikinci zorlu ğ u örneklik alan s ı n ı r ı n ı n etkisinden doğ maktad ı r. Örneklik alan s ı n ı r ı bir bitki ferdi ile kesi ş ebilir, bu durumda bitkiyi say ı p say-
mamaya karar vermek gerekir. Daha yo ğ un vejetasyonda ve daha küçük örnek-
lik alanlarda bu problem artar ve bitkiyi say ı p saymamaya karar verme durumu
daha s ı k ortaya ç ı kar. Sadece kökleri örneklik alan içinde olan bitki fertlerini
say ı ma dahil etme gibi keyfi bir görü ş problemi ortadan kald ı rabilir, fakat buna
karar vermekte zor olabilir.
Say ı mda s ı n ı r problemi, rastgele çiftler metodu ve nokta merkezli çeyrek
metod gibi alans ı z uzakl ı k ölçümleriyle bir noktaya kadar indirgenmi ş tir; fakat
bu metodlar da esas olarak yaln ı z rastgele da ğı lan ormanl ı k arazilerde uygulan ı r.
Say ı m metodunun ba ş l ı ca zorluklar ı ndan üçüncüsü ot ve çal ı cinsinden
bitkilerin say ı m ı nda harcanan zamand ı r. Say ı m için vakit harcamadan önce ça-
l ış man ı n amac ı n ı n aç ı kl ı kla belirlenmesi gerekir.
Yoğunluk Tayininde Örneklik Alanlarm Geni ş liğ i:
Örneklik alan geni ş li ğ i bitki fertlerinin boyutlar ı ve aral ı klar ı ile ilgili ol-
mal ı d ı r; çünkü her türe ait pekçok say ı da fertler büyük alanlarda, bu alanlar par-
sellenmedikçe ve her bitki tek tek say ı ld ı ktan sonra i ş aretlenmedikçe, tam ve
doğ ru bir ş ekilde say ı lmazlar. Belirlenen bir örneklik alanda kaç bitki ferdinin
(tür gözönüne al ı nmadan) tam olarak say ı labileceğ i tamamen ki ş inin yarg ı s ı na
bağ l ı d ı r. Bu sebeple örneklik alan geni ş liğ i çok önemli değ ildir. Ancak, istatistik
incelemeler için belirli bir s ı n ı rlama yap ı lmas ı gerekir.
Yoğ unluk tayininde örneklik alanlar ı n geni ş likleri ki ş inin yarg ı s ı na bağ l ı olmas ı na rağ men, boyutlar genel olarak her yükseklik tabakas ı na ait s ı n ı rlar ara-
s ı nda değ i ş ir. En çok kullan ı lan örneklik alan boyutlar ı ağ açlar için 10 x 10 m,
3 metre yüksekli ğ e kadar bütün orman alt ı çal ı lar ı için 4 x 4 m, ot tabakas ı için
ise 1 x 1 m'dir (00STING 1956).
Bu azalan oran "en küçük alan" boyutlar ı yla benzerlik gösterir. Fakat bu
benzerli ğ in tek sebebi genellikle küçük bitkilerin büyüklere göre daha az yer
kaplamas ıd ı r. Di ğ er taraftan bu iki çe ş it örneklik alan tamamen farkl ı amaçlar
için kullan ı l ı r; minimal alanlar bir türe örnek olacak toplulu ğ u elde etmek için,
yoğ unluk örneklik alanlar ı ise her birim alanda mevcut bitki fertlerini do ğ ru
olarak hesaplamak için kullan ı l ı rlar.
Yoğunluk Tayinlerinde Örneklik Alanlarm Ş ekli
CLAPHAM (1932) ve di ğ erleri (BORMANN 1953), yo ğ unluk tayininde
örneklik alanlar ı n ş eklinin say ı m ı n doğ ruluğ unu etkiledi ğ ini göstermi ş lerdir.
Dikdörtgen örneklik alan, vejetasyonda görülen kümelenme e ğ ilimi sebebiyle
yuvarlak veya kare ş eklindeki örneklik alanlardan daha elveri ş lidir (GREIG-
SMITH 1964).
74
5
4. Toplu ya ş ama durumu (Sosyabilite)
Sosyabilite, her bir türün fertleri aras ı nda grupla ş ma ş eklidir. Ayn ı bir
örneklik alan içinde bolluk ve örtü derecesinin ayn ı , mesela 3 (1/2 ile 1/4 örtü
derecesinde) olmas ı na rağ men ferdin dağı l ışı , ya şay ışı na göre, tek veya grup
halinde, farkl ı olabilir; dolay ı s ıyla toplu ya ş ama ş ekli veya sosyabilite, türlerin
tek veya grup halinde ya ş ay ış lar ı nda, fertlerin birbirine göre s ı ralanma ş eklidir
( Ş ekil 36, 37).
3
4
Seki136.—Braun_ Blanqu ıı t Sosyabilite s ı nı rlar ı n ı n resimlerle gösterilmesi. Iden 5'41 kadar olan
s ını flar, y ıskardan a ş ecııjı ya dogru, Prorldiu ın aquilinum, Solldago flexlcaulls ,
Fraga► ia virginloma , Carex bigelowii , Emperru ın nigrum.
75
•••••••:.••• •*;
3
4 5
Ş ok' I 37.— Toplu yaşamı. /armee (5 ıı sy4141111)
J. BRAUN—BLANQUET ve J. PAVILLARD sosyabiliteyi 1 den 5'e kadar
olan say ı larla ş öyle bir ölçekle göstermi ş lerdir:
1. Tür tek olarak ya şı yorsa,
2. Tür grup halinde ya şı yorsa ve buket ş eklinde geli ş iyor ise,
3. Tür sürüler veya küçük cepler halinde yahut yast ı klar ş eklinde ge-
li ş iyorsa,
4. Tür küçük koloniler halinde veya bir hali ş eklinde geli ş iyorsa,
5. Tür saf ve büyük topluluklar halinde geli ş iyorsa.
Fakat hemen belirtelimki birçok ara ş t ı r ı c ı n ı n da (LONG, SAUVAGE)
belirtti ğ i gibi toplu yaş ama ş ekli özelli ğ inin uygulanmas ı oldukça zordur.
Asl ı nda bu özelli ğ in yaz ı lmas ı , tür tek ya ş ad ığı zaman önemlidir. Yani
ara ş t ı r ı lan bir bitki grubunda ayn ı bir tür aras ı nda mevcut rekabeti aç ı klamak
için kullan ı l ı r (CH. SAUVAGE, 1950).
Sosyabilitenin uygulanmas ı küçük boyutlu basit gövdeli bitkiler için olduk-
ça kolayd ı r. Mesela Orchis veya Verbascum türleri gibi. Genel bir halde rizom,
stolon vb. yap ı larla gerçekle ş tirilen vejetatif çoğ alma, türlerin sosyabilite dere-
celerinin artmas ı n ı sağ lar. Mesela çe ş itli Carex türleri ve Brachypodium syluati-cum gibi.
Genel olarak çok y ı ll ı k bitkilerde sosyabilitenin değ erlendirilmesi daha zor-
dur. Bu halde birçok vejetatif üreme (rizom, stoion) ş ekli vard ı r ve bu taktirde
fert bir koloni meydana getirir. Fert, Fragaria uesca'da olduğ u gibi, ya bir müddet
koloniye bağ l ı olarak yaş ar veya Narcissus'ta olduğ u gibi yan yana ya ş ar.
Blackstonia perfoliata gibi bir veya birçok sürgün veren bir fert'in farkl ı bir
yaş ama ş ekli emsali ile gösterilmemesi gerekir.
Sonuç olarak fertlerin toplu ya ş ama ş ekli iyi bir ş ekilde belirtilmesi gerekir.
Bu fert kendi cinsinden ba ş ka bir fert ile ne toprak alt ı nda nede toprak üstünde
direkt olarak rekabet halinde de ğ ildir.
5. Dağı l ış ve yay ı lma
Bu özellik bir alan içinde belli bir tür ferdinin da ğı l ışı n ı ve durumunu aç ı k-
lar. Dağı l ış sosyabilite kavram ı n ı tamamlayı c ı bir özelliktir (NUMATA, 1954).
76
SCHUSTLER (1923) dağı l ışı i ş aretlerle ş u ş ekilde gösterir:
• = Düzgün dağı l ış (Fert düzenli bir ş ekilde dağı lm ış ), = Lokal dağı l ış (Düzensiz dağı l ış ),
OO = Çevresel dağı l ış (Fert ara ş t ı r ı lan alan ı n çevresinde dağı lm ış ),
O = Merkezi dağı l ış (Fert ara ş t ı r ı lan alan ı n merkezinde da ğı lm ış ),
• = Fert tek ba şı na, ayr ı durumda ve çok az say ı da.
6. Tekerrür (Frekans)
Tekerriir, kantitatif ve istatistik bir kavramd ı r ve yap ı lm ış olan çok say ı da örneklik alanlarda türün mevcut olma yüzdesidir. Meselâ ara ş t ı rma bölgesinde 200 m 2 lik bir alan ı örten bir birlikten "n" say ı s ı nda örneklik alan yap ı lm ış olsun;
Burada tekerrür % olarak a ş ağı daki ifade ile belirlenebilir.
% Tekerrür Tür say ı s ı x 100
Örneklik alan say ı s ı
A türünün tekerrürü, "n" say ı s ı nda örneklik alanda türün 100'e göre mevcut
olma durumudur. Örnek: A türü 20 örneklik alanda 12 defa bulunsun, buna göre;
12 x 100 % Tekerrür = — % 60
20
Tekerrür tespiti, bitki fertlerinin say ı m ı ya da bitki örtüsü ölçümünden
daha kolay uygulanabilen bir kantitatif ölçüdür. Küçük alanlar veya noktalar, ya
rastgele, ya da muntazam bir model. örnek al ı narak sistematik bir ş ekilde dağı -t ı l ı r ( Ş ek. 38 a, b). Her iki yerle ş tirme sisteminde de türler, miktarlar ı veya bitki fertleri say ı s ı göz önüne al ı nmadan kaydedilir. Ayr ı topluluklar ı karşı laş t ı rmak için tekerrür en iyi ş ekilde, yerleş tirilen alanlar ı n toplam say ı s ı n ı n bir yüzdesi
olarak ifade edilir. Böylece "tekerrür yüzdesi" veya "tekerrür endeksi" belirlenir
(GLEASON, 1962).
Ş ekil 38 a, b'de, noktalarla gösterilen türün tekerrür yüzdesi % 84 ( Ş ekil a)
ve % 72 dir ( Ş ek. 38b), çarp ı larla gösterilen türün tekerrür yüzdesi ise s ı rayla % 24
ve % 20 dir. Bu fark ancak daha çok say ıda örnek alan yerle ş tirilerek azalt ı labilir
(100 gibi) ki bu da çok daha fazla zaman al ı r.
Örneklik Alanlarda Tekerrür:
Tekerrür, yoğ unluk ve örtü ş gibi objektif olmakla birlikte genellikle örneklik
alan geni ş liğ ine ve ş ekline bağ l ı oldu ğ u için kesin olmayan bir ölçümdür.
Birim alandaki tür zenginli ğ ine dayanarak, örneklik alan geni ş liğ indeki
küçük bir art ış , orta zenginlikteki türler için genellikle oldukça farkl ı tekerrür
sonuçlar ı verir. Bir türe ait bitki birlikleri bir ba ş ka homojen vejetasyon örtüsü
77
¥
84 24 24
(o )
O o
4
• 1=1
O 72
O o
28 20 8 0
(b)
ş eki1341—Frokansite tayini; chkaro ş eklinde gösterilmiş 25 adet düzgün dağı lm ış frekonsite
lik alan ı ; b,dair• ş eklinde gösterilmi ş 25 adet rastgele daöllmi ş frekansite
8rneklik alan.
içinde normal olarak yoğ unla ş ma gösterir. Bu sebeple dikdörtgen ş eklinde bir
örneklik alan, yuvarlak veya kare ş eklindeki bir örneklik alandan biraz daha fark-
I ı tekerrür gösterir.
Tekerrür genellikle "bitki çoklu ğ u" ölçüsü olarak bilinir. Bu sebeple yoğ un-
lukla ilgili olmal ı d ı r. Ancak, GRIEG—SMITH (1964) tekerrürün türlere ait bitki
ferdi say ı s ı n ı çok ender olarak verdi ğ ini göstermi ş tir, çünkü bunu verebilmesi
için bitki fertlerinin düzenli olarak ya da rastgele da ğı lm ış olmalar ı gerekir.
Çok say ı da bitki ferdi olan bir tür, fertler kümeler halinde topland ığı zaman
düş ük tekerrür gösterir, gene ayn ı say ı da bitki ferdi bulunan, fakat örneklik alana
düzenli bir ş ekilde yay ı lan bir tür ise % 100 tekerrür gösterebilir. Buna göre te-
kerrür, yoğ unluktan çok, dağı l ı mdaki düzenlili ğ i gösterir. Ş üphesiz düzenli bir
ş ekilde dağı lm ış bile olsa, az say ı da bitki ferdi olan bir tür örneklik alan boyutlar ı çok fazla geni ş lemedikçe hiç bir zaman yüksek tekerrür yüzdesi veremez.
Tekerrür, örneklik alanlarda belirlendi ğ i zaman, örtü ş hakk ı nda çok az
bilgi verir veya hiç vermez. ortü ş ü önemsiz bile olsa çok küçük fertleri olan fa-
kat örneklik alana düzenli bir ş ekilde yay ı lan bir tür yüksek tekerrür de ğ erleri
verir. Geni ş tepe ya da taban alana sahip olup örneklik alan ı n önemli bir bölü-
münü ihtiva eden az say ı da ferde sahip bir tür dü ş ük değ erler gösterir.
Ancak, bu tekerrür say ı m ı na, bitkinin hangi k ı sm ı n ı n dahil edilip edilme-
yeceğ i düzenlenen ölçüye bağ l ı d ı r. RAUNKIER'in görü ş ü, bir türe ait bitki fer-dinin tomurcu ğ u örneklik alan içinde ise o türün say ı lmas ı ş eklindeydi. Bu gö-rü ş ün bitkilerde mevsimlik sürgün eksilmesinin görülmedi ğ i tropikal bölgelerde
uygulanmas ı zordur_
78
Kuzey Amerika'da benimsenen genel ölçü, bitkinin örneklik alanda köklen-
mi ş olmas ı gereğ idir (CAIN ve CASTRO 1959). Sürünücü hayat formlar ı nda
bu ölçü dü ş ük tekerrür ile sonuçlan ır. Bu sebeple tomurcuk ölçüsü, örtü ş ü bir
dereceye kadar gözönüne al ı r. Stolonlu otsu bitkiler, kök sald ı klar ı her boğ umda
say ı ma dahil edilir.
Bu durumda tekerrür hesab ı na, fert say ı s ı ndan çok örtü ş girer. Bu da gös-
terir ki tekerrürü objektif olarak belirleyebilmek için ara ş t ı r ı c ı n ı n önceden karar
vermesi gerekir.
Tekerür tespiti, örneklik alan geni ş liğ inin etkisi giderilerek kesin bir ölçüm
haline getirilebilir. Bu da örneklik alan ı bir noktaya indirgeyerek elde edilir. Nok-
ta, bir i ğ ne ya da ucu sivri bir çubuk olabilir. Otsu örtü ş te önceden belirlenen
noktalara indirilen i ğ ne ya kaybolacak ya da bitkinin bir k ı sm ı na tak ı lacakt ı r.
Tekerrür analitik bir özelliktir ve ilk defa 1908'de JACCARD taraf ı ndan
kullan ı lm ış t ı r. Sonra 1918'de RAUNKIAER taraf ı ndan ara ş t ı r ı lan istasyonlarda
homojenliğ i aç ı klamak için diyagramlarla gösterilmi ş tir ( Ş ekil 39). Tekerrür di-
yagramlar ı e ş it büyüklükteki alanlarda yap ı ld ığı zaman birbiriyle mukayese edi-
lebilir. Sistematik olarak meydana getirilen bir tekerrür e ğ risi "C" ş eklidir; genel-
likle bu gibi bir diyagramda iki maksimum vard ı r, biri zay ı f olan tekerrür, di ğ eri
kuvvetli olan tekerrür.
J. BRAUN—BLANQUET ve J. PAVILLARD, tekerrürü biraz evvel aç ı k-
lad ığı m ı z anlamda kulland ı klar ı gibi, örneklik alanlar için de uygulam ış lard ı r. Birinci halde tekerrür, birli ğ inin ay ı rdedici özelli ğ i, ikinci halde ise sonradan göre-
ceğ imiz gibi birli ğ in birle ş tirici bir özelli ğ i (bulunma) olarak kullan ı l ır.
M
k-
$ekil 39._Frekansite diyagram ı .
79
7 Vejetasyon yap ı s ı Vejetasyon yap ı s ı , bir birlik meydana getiren bitki fertlerinin alan içerisinde
dağı l ış veya dizili ş ş ekilleri olarak tan ı mlan ı r. Böylece hayat formu, tabakala ş ma
ve örtü durumu beraberce vejetasyonun yap ı s ı n ı meydana getirirler. KERSHAW
(1964) vejetasyon yap ı s ı n ı üçe ay ı r ı r:
o) Dikey yap ı veya tabakala ş ma,
b) Yatay yap ı veya tür topluluklar ı n ı n ve fertlerinin alanda bir biri ard ı na
dağ ı l ış lar ı ,
c) Kantitatif yap ı veya bitki birli ğ indeki her türün bolluk derecesi.
Bu s ı n ıfland ı rma SHIMWELL taraf ı ndan da kabul edilmi ş ve bu ara ş t ı r ı c ı vejetasyon yap ı s ı n ı , süksesyon ve klimaks' ı da göz önüne alarak "zarnünda yapı " olarak tan ı mlam ış t ı r.
SHIMWELL'in bu s ı n ı fland ı rmas ı nda dikey yap ı , biomas yap ı s ı n ı n bir k ı sm ı ,
yatay ve kantitatif yap ı ise, floristik yap ı n ı n bölümleri olarak kabul edilir.
Yatay Yap ı :
Yatay yap ı , bitki fertlerinin ve tür topluluklar ı n ı n alan içerisinde yatay ola-
rak dağ d ış lar ı d ı r; yani orman ve çay ı r vejetasyon tiplerinin birbiri ard ı na dizil-melerinden meydana gelir.
Kantitatif Yap ı :
Kantitatif yap ı , bitki birli ğ indeki her türün bolluk derecesini
Dikey yap ı veya tabakala şma:
Tabakala ş ma kara bitkilerinde göze hemen çarpan bir özellik olup uzun bir
zamanda türlerin çevreye adaptasyonu sonucu meydana gelir ( Ş ekil 40 ve 41).
Baz ı bitki gruplar ı tek tabakal ı d ı r ve ayn ı boydaki bitkilerden meydana gelir.
Mesela k ı sa boylu Alopecurus gerardi çay ı rlar ı gibi. Ayr ı ca bazan tek tabakal ı ve
ayn ı biyolojik form'dan meydana gelmi ş olan bitki gruplar ı na da rastlan ı r. Böyle
olan bitki gruplar ı na "sinüzya" denildi ğ ini evvelki bölümlerde aç ı klamj ş t ı k, ancak
bu terim bugün az kullan ı lmaktad ı r.
BRAUN—BLANQUET 1932 y ı l ı nda dikey yap ı olarak 4 tabaka ay ı rm ış t ı r. Bunlar ağ aç tabakas ı (10 ila 16 metre), çal ı tabakas ı (2 ila 4 metre), ot tabakas ı (1 metre ila 50 cm) ve yosun tabakas ı d ı r (25 ila 0 cm).
Bu ay ı r ı m mutedil bölgelerde ihtiyaca cevap vermektedir, fakat çok subjek-
tiftir ve tam olarak aç ı k değ ildir. Dikey tabakala ş ma için 1968 de Montpellier
ekolü RAUNKIER'in aç ı klamas ı n ı da göz önünde bulundurarak a ş ağı daki s ı n ı f-land ı rmay ı yapm ış t ı r:
80
32 00
Tabaka IX
ı e 00
Tabaka VIII
• .00 -
TabakaYll
"kaplı.'
4.00—
Tabaka IV*
1.00 - 0.50 --
Tab Ş
h. '4244 İ lr••∎1 VA. Unııni _ it'llreNh1111. IIIN:fınıb."10.4fflıiırı ıi. ıızl- ı ~ett "4 1 •+.3.Ilbt I -ffl
5ekil40.-Tabakalaa ına
Bu toplulukta farkl ı bey tabaka görülüyor, Tabakalar.I,1Y , VII,VIiI ve IX
Cod e't an
Tabaka
S ı n ı rlar I. O — 5 cm
5 — 25 cm 25 — 50 cm
IV. 50 — 100 cm V. 1 — 2 m
VI. 2 — 4 rn
VII. 4 — 8 m. VIII. 8 — 16 m
IX. 16 -- 32 m X. > 32
81
32.00
Tabaka IX
111.00
Tabaka VII1
1300
Tabaka VII
4.00
Tabaka VI
2.00 Tabaka V
Tabaka tv Tabaka I11—
llek1141—Tabakalaoma
DOzgOn olmayan bu meocerede detaydan kaç ı nmak için yaln ı z 111,VII ve VIII.
tabakalar nazar ı it ı bare al ı n ı r.
Code'tan
Dikey tabakala ş mada her tabakan ı n ekolojik durumu da farkl ıd ı r. Burada
bilhassa ışı k faktörü önemli bir rol oynar. Alt tabakalar hava neminden, s ıcakl ı k
değ i ş melerinden ve rüzgar ş iddetinden daha az etkilenirler ve burada bir mikrok-
lima meydana gelir. İş te bu sebepledir ki baz ı ara ş t ı r ıc ı lar (LIPMAA, 1935) her
tabakay ı ayr ı birer birlik olarak kabul ederler.
Ayr ı ca toprak alt ı nda da tabakala ş ma mevcuttur ve geni ş ölçüde toprakç ı lar taraf ı ndan toprak katlar ı n ı (horizonlar ı n ı ) s ı n ı rlamak için kullan ı l ı r. S ı cak ülke-
lerde bir vejetasyonun üst k ı sm ı n ı n seyrek olu ş u toprak alt ı nda devaml ı bir kök
sistemini ve yetersiz bir beslenmeyi gösterir. Toprak alt ı organlar ı n tabakala ş -mas ı , topraktaki fiziksel ve kimyasal özelliklerin dikey olarak de ğ i ş mesi ve su, ok-
sijen ve mineral maddeleri almak için kökler seviyesinde rekabet sonucu meydana
gelir ve son derece önemlidir ( Ş ekil 42).
82
cın Mp 16 14 12 10 8
6 4 2 0 2
4 6 8
10 12
14 16
Şeki142._Paris
bitkilerin toprakalt ı tabakalasmalar ı .
civar ı nda bir mese birli ğ i alt ı nda otsu
Mp: Mercurali s perenni s
Vm:Virı ca minor
S: Scil la bifoli a L eme 'd en Cm:Convallaria maiatis
Yap ın ın Düzgünlüğ ü:
Tabakala ş ma ve örtü durumu d ışı nda hakim tabakan ı n yatay ve dü ş ey çer-çeve içinde yap ı s ı n ı n düzgünlüğ ünün belirtilmesi de önemlidir ve bu dört k ı s ı mda özetlenmi ş tir ( Ş ekil 43, 44):
1. Düzgün yatay ve dü ş ey yap ı , 2. Düzgün olmayan yatay yap ı ve düzgün dü ş ey yap ı , 3. Düzgün olmayan dü ş ey yap ı ve düzgün yatay yap ı , 4. Düzgün olmayan dü ş ey ve yatay yap ı .
8. Kapaltlık derecesi
Tabakala ş man ı n etrafl ı bir ş ekilde ara ş t ı r ı lmas ı bize vejetasyonun genel görünü ş ü hakk ı nda bir fikir vermeye yeterli de ğ ildir. Bu sebeple kapal ı l ı k dere-cesinin ara ş t ı r ı lmas ı da gerekir.
Kapal ı l ı k derecesi (2 metreden yüksek odunlu formasyonlar hariç) 2 metre-den küçük alçak odunlu ve otsu tabakalar için ş öyledir:
83
Düzgün yatay ve dü ş ey yap ı
Düzgün olmayan yatay yap ı ve düzgün dü ş ey yap ı
ş ekil 43.-Yap ı n ı n düzgünlü ğ ü
C ode't an
1. Kapal ı 2. Az aç ı k
3. Yar ı -aç ı k
4. Aç ı k
5. Çok aç ı k
6. Son derece aç ı k
7. Tamamen aç ı k
(örtünün bütünü %
(örtünün bütünü %
(örtünün bütünü %
(örtünün bütünü %
(örtünün bütünü %
(örtünün bütünü %
(bitki örtüsü yok)
90'n ı n üzerinde)
90 ilâ 75 aras ı nda)
75 ilâ 50 aras ı nda)
50 ilâ 25 aras ı nda)
25 ilâ 10 aras ı nda)
10 ilâ 0 aras ı nda)
9. Tepe tac ı kapal ı l ığı
Tepe tac ı kapal ı l ığı toprağı n bir k ı sm ı n ı n, vejetasyonun üst tabakalar ı tara-
f ı ndan gökyüzünün gizlenmesidir ( Ş ekil 45).
84
Düzgün olmayan dü ş ey yap ı
ve düzgün yatay yap ı
Düzgün olmayan yatay
ve dü ş ey yap ı
Sekil 44._Yap ı n ı n düzgünlü ğ ü
Code'tan
Güne ş lenmenin büyük rol oynad ığı ülkelerde bitkilerin dağı l ışı nda bu özel-liğ in önemi büyüktür (SAUVAGE 1961). Tepe tac ı kapal ı l ığı tabakala ş man ı n analizinde herbir tabakada ayr ı ayr ı değ erlendirilmeli ve yaz ı lmal ı d ı r.
Ş ekilde "I" ile gösterilen tabaka tepe tac ı kapal ı l ığı nda, gökyüzünün ancak
1/8'inden az bir k ı sm ı görülürken, IX. tabakada gökyüzünün 7/8 veya 8/8'i görü-
lür. Tepe tac ı kapal ı l ığı için 1/8'e den 8/8'e do ğ ru herbir tabaka için ş öyle bir
ı skala kullan ı l ı r (SAUVAGE 1961). Burada I. tabakay ı örnek olarak al ı rsak:
85
t Tebelı a It 16 nı —
Taht:1[0W!
911?21)=lııı Taba le I
TabebeVI 2 ııı
Tabak« —Tebı lıer4
tam
Thbaw ıx tam _
'akbaba Vtil
ıll ın
Tabela VII
4 ııı —
TobekoVI t eı — ._TetıelıeV
0.90—Tabelxı lV te lıal.
nı 0.08 /Womp "Tabeb3 I
Ş ekil 45._Tepe tac ı kapal ı l ı 41
Code' ten
0.1. Tabakan ı n tavan ı nda gökyüzünün 1/8'i görülmektedir.
1.I. 1/8
2.1. 2/8
3.1. 3/8
4.1. 4/8
5.1. 5/8
86
6.1. " 11 6/8
7.1. " 7/8
8.1. " ,, 8/8
8.1. Tabaka tamamen aç ı k
10. Canlı l ı k durumu,(Vitalite)
Canl ı l ı k, ferdin geli ş me durumunu ve derecesini ba şka bir deyi ş le bitkinin sağ l ı k durumunu belirtir. Bu özellik, objektif olarak anla şı lmas ı zor olduğ undan, her zaman kullan ı lmaz ve arazide tespiti de oldukça güçtür.
Ferdin gençlik devresinde sağ l ı k durumunun bilinmesi biraz zordur. Tek
y ı ll ı k bitkiler için bu durum çiçek açma s ı ras ı nda daha iyi anla şı l ı r (çiçek duru-mu say ı s ı , kapitulum, çiçek say ı s ı , taç yapraks ız tam olmayan çiçekler vs.).
J. BRAUN—BLANQUET ve J. PAVILLARD canl ı l ık durumunu 4 grupta ince-
lemektedir:
1. Hayat devresini düzgün bir ş ekilde tamamlayan bitkiler,
2. Hayat devresi tam olmayan fakat vejetatif geli ş mesi iyi olan bitkiler,
3. Hayat devresi tam olmayan ve vejetatif geli ş mesi s ı n ı rl ı olan bitkiler.
4. Tesadüfen çimlenmi ş fakat üreme yapmayan bitkiler.
Bu s ı n ı fland ı rmada kar şı m ı za ikinci bir güçlük daha ç ıkmaktad ı r ki bu da bitkinin daha az s ı hatli olduğ u durumlar ı n bilinmesidir. Bunu anlamak ise çok zordur. Mesela dağ l ık bölgedeki zararl ı bitkiler nehirlerle a şağı lara ta şı n ı r ve bu-
ralarda birikir; bunlar normal bir geli ş me gösterebilirler, çiçeklenmeleri, meyvalan-malar ı normaldir, fakat vernalizasyon yeterli olmad ığı için tekrar çimlenemezler, dolay ı s ı yla hayat devrelerinide tam olarak tamamlayamazlar. Gene ba ş ka bir misal
Beypazar ı —Nall ıhan çevresinden verilebilir: marnl ı anakayalarda Orta Anadolu
stepinde bol ışı k alt ı nda iyi geli ş en Thymus leucostomus var. leucostomus, kara-
çam orman ı alt ı nda da yeti ş mektedir, fakat bu durumda bu tür ya çiçek açma-
makta veya çok az açmaktad ı r; çünkü Thymus öncelikle ışığı seven bir bitkidir.
Fakat ayn ı karaçam orman ı ndaki Turritis laxa'nı n geli ş imi ve canl ı l ığı normaldir.
Çünkü bu tür normal geli ş imini karaçam orman ı alt ı nda yapmaktad ır. Akdeniz
bölgesinde Cistus saluiifolius, C. creticus gibi çal ı lar, Pinus brutia orman ı kesilir
kesilmez geli ş ir ve daha fazla çiçek ve meyva verir.
C) Bir bitkinin sağ l ık durumunu i şaretlerle göstermek mümkündür:
1. Fert çok zay ı f 0
2. Fert zay ı f 0
3. Fert'in geli ş mesi normal
4. Fert iyi geli ş miş
5. Fert çok iyi geli ş mi ş II
87
11. Fenoloji gözlemleri (Vejetasyonun mevsimlik görünü ş ü)
Bir türün çe ş itli mevsimlerdeki görünü ş ünün ara ş t ı r ı lmas ı , bu türün o bitki
grubu içindeki rekabetinin tayinine yarar. Dolay ı siyle mevsimlik görünü ş bitkinin aktif vejetatif ya ş ama yani fotosentez devri süresidir. Bir ba ş ka deyi ş le mevsim-lik görünü ş , bir bitkinin çiçeklenmesini düzenleyen fenolojik bir ritimdir.
Fenolojinin ara ş t ı r ı lmas ı bize, bir bitki grubunun değ i ş ik mevsimlerdeki görünü ş ü hakk ı nda bilgi verir veya birbiri ard ı na gelen bu mevsimlerde bitki bir-liklerinde bulunan türlerin geli ş me devreleri ni belirtir.
Fenoloji, tabakala ş ma gibi, her katta ayr ı ayr ı belirtilmelidir. Çünkü ışı k-lanma alt tabakalarda son derece az etkilidir. Mesela bir kay ı n orman ı nda güne ş ışı nlar ı n ı n toprağ a ancak % l'i ula şı r, dolay ı siyle alt tabaka, ışığı n ye ş il olanla-r ı nca zengindir.
Fenolojiyi ş ematik olarak göstermek mümkündür. Ayr ı ca yapraklanma ve
çiçeklenme, tohum verme, yaprak dökme gibi hususlarda ayr ı ayr ı ş ematik olarak
gösterilebilir.
Mutedil bölgelerde her bitkinin ayr ı bir uyum ş ekli vard ı r ve her mevsim
yaş am ı n ı n bir devresini tamamlar yani birbiri ard ı na 4 görünü ş vard ı r: K ış , yaz,
sonbahar, ilkbahar. Akdeniz ülkelerinde vejetasyonun görünü ş ünü ışı ktan çok
ilkbahar ve yaz yağ murlar ı ayarlar. Ekvator bölgelerinde mevsimlik görünü ş az
belirlidir, çünkü burada iklim, a ş ağı yukar ı bütün y ı l boyunca büyük bir de ğ i ş ik-
lik göstermez.
Kutup bölgelerinde ışı k ve s ı cakl ı k derecesi çok k ı sa oldu ğ undan yaln ız bir
vejetasyon devri vard ı r; bütün türler ayn ı zamanda çiçeklenir, tohuma gider ve
kar ı n alt ı nda uzun bir dinlenme devresi geçirir.
Belirli türlerin fenolojisi daimi örneklik alanlarda a ğ açlar ı n dal ve çiçekleri-
nin i ş aretlenmesiyle kantitatif olarak tespit edilir.
Fenolojik durum, örneklik alanlar yap ı l ı rken a ş ağı da belirtilen i şaretlerle
gösterilir:
1. Çimlenme (sürgün verme) Ç
2. Optimum çiçeklenme Oç
3. Çiçeklenme sonu Çs
4. Optimum meyvalanma Om
5. Meyvalanma sonu Ms
6. Vejetasyon sonu (iki ve çok y ı ll ı k bitkiler için) Vej 3
7. Vejitasyonun istirahat devresi (iki ve çok y ı ll ı k bitkiler için) Vej 2
8. Vejetasyonun tekrar yenilenme devresi (iki ve çok y ı ll ı k bit-
kiler için) Vej
9. Yapraklanma ba şı (çok y ı ll ı k bitkiler için) Yp. b ş .
10. Optimum vejetasyon (iki ve çok y ı ll ı k bitkiler için) Opt. vej.
88
Bir bitki birli ğ indeki bütün türlerin fenolojileri diyagramlar ş eklinde göste-
rilebilir. Böylece birlikteki türlerin y ı l ı n hangi aylar ı nda vejetatif geli ş me göster-
dikleri kolayca anla şı labilir ( Ş ekil 46).
2. VEJETASYONUN B İ RLE Ş T İ R İ C İ ÖZELL İ KLER İ
Ay ı rdedici özellikler daha çok herhangi bir bitki birli ğ ine ait olup bu bir-liğ in genel özelliklerini verir. Halbuki birle ş tirici özellikler çok say ı da bitki birlik-
lerinden yap ı lm ış olan örneklik alanlar ı n kar şı laş t ı r ı lmasiyle ortaya ç ı kan ve bitki
birliğ ini tayin etmeye yarayan özelliklerdir. Ba ş l ı ca birleş tirici özellikler ş unlard ı r:
1. Bulunma (Prezans) Veya Kal ıc ı Olma (Konstanz)
Çok say ı da örneklik alanlar bir tablo haline getirildi ğ i zaman, ilk gözlenen
birle ş tirici özellik, türlerin bu örneklik alanlarda kaç defa bulundu ğ udur. E ğ er bir
tür, örneklik alanlar ı n en az yar ı s ı nda bulunuyorsa bu tür devaml ı d ı r denir.
Bulunma, ara ş t ı r ı lan herhangi bir birlikte bir türün bulunup bulunmay ışı na
göre olu ş turulur. Baz ı türler örneklik alanlarda düzgün olarak, baz ı lar ı da düzensiz
bir şekilde bulunabilir. Bir k ı sm ı da örneklik alanlar ı n büyük bir k ı sm ı nda bulun-
maz. Dolay ı siyle birliklerin olu ş turulmas ı nda bir "bulunma" emsaline ihtiyaç
vard ı r.
Genellikle örtü durumu, bolluk, yo ğ unluk vb. gibi ay ı rdedici özellikler bir
birlik türünü tespit etmek için kullan ı l ı r. Buna kar şı l ı k "bulunma" seçilmi ş olan
birliklerin çeş idine yani örnekleme ş ekline, bilhassa tayin edilmi ş bir "en küçük
alan" ı n varl ığı na bağ l ı d ı r. Meselâ örneklik alanlar a ş ağı daki gibi bir tabloda bir-
leş tirilir:
Fagus orientalis f Sambucus nigra
[ Daphne pontica
-....
Listera ovata
,Campanula
I
trachelium I a'
Circaea lutetiana
MM/ Mercurialis perennis
Gelium odoratum
Fra • aria
San cula
vesca
euro asa
O $
N M H T A E E K
Ş ekil 46._Fagus orientalis bitki grubunda baz ı türlerin fotosentez
devreleri.
89
Bu tabloda baz ı türler konstant (kal ı c ı ) t ı r; yani bunlar örneklik alanlar ı n
en az yar ı s ı nda bulunan türlerdir ve bulunma düzgündür, di ğ er türler ender olarak
bulunur.
J. BRAUN—BLANQUET ve J. PAV İ LLARD "bulunma" için romen ra-kamlar ı ile gösterilen 5 dereceli bir ölçek önermi ş lerdir:
I. tür örneklik alanlar ı n %
Il. " %
1 — 20 de mevcut
20 — 40 da
III. " % 40 — 60 "
VI. " % 60 — 80 "
V. " % 80 — 100 "
2. En Küçük Alan (Minimal Area)
"En küçük alan" vejetasyon ara ş t ı rmalar ı nda "örneklik alan ı n" büyüklüğ ü-
nü (geni ş liğ ini) tespit etmek için kullan ı lan bir metodtur.
Homojen olan bir bitki birli ğ inde küçük bir alandaki türlerin listesini yaz-d ığı m ı zda, eğ er bu alan gittikçe büyütülürse burada mevcut tür say ıs ı n ı n artt ığı n ı görürüz. Sonuçta bir yerde türün artma say ı s ı s ı fı ra iner.
Bunun için evvela küçük bir alan (1) üzerinde türlerin listesi yaz ı l ı r. Sonra
bu alan iki misline (1 + 2) ç ı kar ı l ı r ve görünen yeni türler ilave edilir. Daha sonra
iki misli artt ırmaya devam edilerek (1 + 2 + + 6) sonuçta 6 kat ı bir alana vard ığı m ız ı dü şünelim. Bu büyüklükten sonra yeni türler görünmüyor veya
pratik olarak bulunmuyorsa tespit edilmek istenilen "en küçük alan" ı n geni ş liğ i bu kadard ı r denilir ( Ş ekil 47).
Bununla beraber, asl ı nda bir evvelki alana yeni alanlar ilave edildikçe tür
say ı s ı az da olsa artar, yani geli ş me kümülatiftir. Dolay ı siyle GOODALL' ı nda
(1952) belirtti ğ i gibi "en küçük alan" metodu tamamiyle s ı hhatli değ ildir. Çün-
kü, eğ er bir tür bitki birli ğ inin birinci karesinde ender ise, bu tür sonraki tüm
karelerde bulunabilir.
Sistematik olarak, küçük kareler büyüklerin içinde olmaks ı z ı n, birlikte, rast-
gele al ı nm ış artan büyüklükteki kareler serisi üzerinde çal ış mak istatistik olarak
daha doğ ru olacakt ı r. Bu, her büyüklükteki kare için ortalama tür say ıs ı ve bir
değ i ş ken elde etmeye yarayacakt ı r. Böylece genellikle klasik metodla elde edilen
eğ rinin alt ı nda bir eğ ri elde edilecektir. Çünkü belli bir büyüklükteki karede en-
der olarak bulunan bir tür fazla büyük olan karelerde otomatik olarak dahil ol-
mayacakt ı r. En iyi yol arazide bir birlikte istatistik olarak bu i ş i yap ı p sonuca
varmakt ı r. Fakat bu metod ta yorucu ve gerçekle ş tirilmesi zordur. En küçük
alan ı bir eğ ri üzerinde göstermek te mümkündür ( Ş ek. 48); absis üzerine alan
m 2 olarak, ordinat üzerine tür say ı s ı yaz ı l ı r.
"En küçük alan" kavram ı birliğ i karate-rize etmesi, yani birli ğ i meydana
getiren türleri bütünüyle belirtmesi bak ı m ı ndan önemlidir.
90
k7ı 40 iw o
30
la
20
10
brneklik alan numaras ı 1 2 3
Türler in listesi :
A
8
C
2.3 —
—
—
4.5
—
•
...
...
• •
3
5
2
4
6
Şekil 47.-5En k ıleilik alan' tayini.
12 345 6 7 8 9 10 II 121314 1516 1718 19 (11■ 1
Ş ek1148.—Elı küçûk alan* Oi► isi.
91
DU RIETZ (1932) "en küçük alan"' bulunma say ı s ı n ı n kal ı c ı (değ i ş mez)
olu ş una bağ lamaktad ı r. Bu dü ş ünce de birçok ara ş t ı r ı c ı lar taraf ı ndan tenkit
edilmi ş ve tecrübt olarak gerçekle ş tirilmesinin zor olduğ u anlaşı lm ış t ı r.
Sonuç olarak tür-alan e ğ risi ili ş kisinin kullan ı lmas ı "en küçük alan" tan ı -m ı nda teorik olarak geçerli bir metod de ğ ildir. Çünkü eğ rinin gidi ş at ı birçok
faktörlere (say ı , yoğ unluk•ve alanda türlerin da ğı l ışı ) bağ l ı d ı r.
Her ne olursa olsun "en küçük alan" metodu bize arazide çabuk bir ş ekilde
araş t ı r ı lacak "örneklik alan ı n" geni ş liğ ini tespit etmemize yaramaktad ı r.
Vejetasyon ara ş t ı rmalar ı nda "en küçük alan" büyüklüğ ü değ i ş ik olmakta-
d ı r. Mesela geçici batakl ı klarda ya ş ayan Isoetes olympica birliğ inde 1 m 2 , tur-
biyerlerde yaş ayan Deschampsia media birliğ inde 4 m 2 , Quercus pubescens
birli ğ inde 400 m 2 , Pinus sylvestris orman birliğ inde 1000 m 2 gibi.
3. Sadakat ( = Fidelite)
Sadakat kavram ı türlerin sosyolojik dağı l ışı ile ilgilidir. Örneklik alanlar
birbirleriyle mukayese edildi ğ inde bunlardan baz ı lar ı n ı n floristik yap ı lar ı n ı n bir-
birine benzediğ i baz ı lar ı n ı n ise benzemedi ğ i görülür. Dolay ı siyle bir k ı s ım bir-
liklerde türler aras ı nda bir bağ l ı l ı k yanrbir sadakat mevcuttur.
Birlikleri tayin edebilmek için tür listelerinin üst seviyedeki anlam ı sadakat
kavram ı ndan ç ı kmaktad ı r. Sadakat bitki sosyolojisinde di ğ er kavramlardan daha
üstün bir kavram olarak kabul edilir. Çünkü bitki birli ğ inin tespiti büyük ölçüde
sadakat kavram ı na bağ l ıd ı r.
J. BRAUN—BLANQUET sadakati 5 derecede tan ı mlamaktad ı r:
KARAKTE R İ ST İ KLE R
5. Ay ırdedici türler: Aş ağı yukar ı belli bir birli ğ e veya bitki grubuna bağ l ı olan türler.
4. Seçici türler: Belli bir birliğ e veya bitki grubuna bağ lı fakat ayn ı zamanda
benzer bitki gruplar ı nda da bulunan türler.
3. Tercih edici türler: Belirli bir birli ğ i veya bitki grubu tercih eden fakat
birçok bitki gruplar ı nda da az çok bulunan türler.
İ Ş T İ RAKÇ İ LER
2. Ay ırı ms ız türler: Birçok farkl ı bitki gruplar ı nda az çok bol bulunan
türler.
YABANCILAR
1. Yabanc ı türler: Tesadüfen sokulmu ş öncü türler.
Karakteristik türlerin ayr ı lmas ı , sadecç birlik tablolar ı gcla özetlenen ay ı r-dedici özellikleri mukayese ederek yap ı l ı r, dolay ı siyle karakteristik türlerin tespiti
92
sentez çal ış mas ı n ı n bir sonucudur: fakat, birçok ara ş t ı r ı c ı n ı n da kabul etti ğ i gibi
karakteristiklerin ayr ı lmas ı zordur, çünkü ara ş t ı r ı lan bölgenin bitkilerini siste-
matik ve coğ rafi bak ı mdan çok iyi tan ı mak gerekir. Karakteristik türlerin nas ı l
ayr ı ld ığı BRAUN—BLANQUET metodunun aç ı klamas ı s ı ras ı nda anlat ı lacakt ı r.
4. Homojenlik ve Heterojenlik
Homojenlik asl ı nda çok kar ışı k bir kavramd ı r. Çünkü ekolojik homojenliğ i
de hat ırlatmaktad ı r. Burada söz konusu olan daha çok birli ğ in flodstik homojen-
liğ idir. Asl ı nda çevrede eğ er biyotik faktörler varsa bu taktirde gerçek anlamda
bir homojenlikten bahsedilemez.
Bir istasyonda her bitki türü ayn ı ya ş ama ş artlar ı na sahip ise istasyon homo-
jendir denir (CAIN, 1938; SOUKATCHEV, 1929; GOUNOT, 1956).
Vejetasyonda homojenlik gözlemlere dayanarak tahminle tespit edilebilir.
Bununla beraber homojenlik bilimsel metodlarla da tayin edilebilir. Mesela flo-
ristik homojenlik testleri, alan-tür e ğ risi, RAUNKIER'in frekans eğ risi vs. gibi.
Heterojenlik ise "eleman" testleri yard ı miyle bulunabilir. Elemanlar, taba-
kalar gibi, bitki birli ğ inin tayinine yarayan saf yap ı birimleridir.
Bir alan heterojen göründüğ ü zaman mozaik durumda olan birçok elemanl ı farkl ı çevreler anla şı l ı r (GOUNOT, 1956). Bu durumu birkaç misalle aç ı klayal ı m:
— Bir turbiyerin Bült ve Ş ilenke k ı s ı mlar ı birbirinden farkl ı yap ı dad ı r. Bu
sebeple ara ş t ı rma yap ı l ı rken bu k ı s ı mlar ı n ayr ı birer eleman olarak ara ş t ı r ı lmas ı gerekir.
— İ ç Anadolu'da 1 ila 2 metre yüksekli ğ inde geni şce bir tac ı olan bir Qu-
ercus pubescens'in içi, çevresindeki Festuca ualesiaca çay ı r ı ndan ayr ı düş ünül-
mesi gerekir. Çünkü Quercus pubescens tac ı n ı n içinde gölge, nem ve humus du-
rumlar ı , çevresindeki Festuca çay ı r ı ndan farkl ı d ı r; bu sebeple örneklik alan ya-
p ı l ı rken bu iki yerin ayr ı olarak değ erlendirilmesi gerekir.
— Bir orman vejetasyonunda genellikle orman ı n seyrek yerleri, s ık ve göl-
gelik yerlerine oranla floristik bak ı mdan daha zengindir; dolay ı siyle bu iki yerin
farkl ı elemanlar olarak ayr ı örneklik alanlara yaz ı lmas ı gerekir.
Homojenliğ i anlamak için iki listedeki türler aras ı nda birli ğ in benzerlik
emsalini bulmak laz ı md ı r. Mesela SORENSEN emsalini kullanarak:
s = X 100 veya s — 1/2 (A B)
2c X 100
A 4- B
a = A örneklik alandaki tür say ı s ı ,
b = B örneklik alandaki tür say ı s ı ,
c = iki örneklik alandaki ortak tür say ı s ı .
93
Bir örnekle durumu aç ı klayal ı m:
18 X 2 s — X 100 = % 63
28 + 29
Homojenlik emsali, örnekleme mesafesi, ferdin ş ekli ve bunlar ı n yüzeyine
göre değ i ş ik olmaktad ı r.
Homojenliğ i RAUNKIER'in (1918) frekans e ğ risi grafığ ini (konstanz di-
yagramlar ı ) kullanarak ta bulabiliriz.
RAUNKIER'in frekans e ğ risinde (konstanz diyagram) konstanz s ı n ı fla, aras ı nda ş u ili ş ki mevcuttur:
S 1 > S Il > S III S IV < S V (J eğ risi ş ekil 49).
Son derece homojen tablolarda V. s ı n ı f I. s ı n ı fa eş it olur (U e ğ risi). III. ve IV. s ı n ıf, V. s ı n ı ftan daha çok tür ihtiva ederse tablo heterojen kabul edilir.
25 örneklik alandan meydana gelen bir birlik tablosunda floristik kompo-zisyonu meydana getiren tür say ı s ı n ı n 46 adet oldu ğ unu farzedelim. Konstanz
s ı n ıf ı I olan 18, Il olan 12, III olan 8, IV olan 5, ve V olan 3 tür ihtiva etsin.
Buna göre:
Konstansi
40
30
20
10
Ş ekil 49._ J e ğ risi.
94
Konstanz s ı n ıf ı Tür say ı s ı 18 39,1
I I 12 26,0 111 8 17,4
VI 5 10,9 V 3 6,6
100
Buna göre frekans e ğ risini çizecek olursak:
S I > S Il > S 1111 >- S IV < S V
BITKI SOSYOLOJ İ Sİ Sİ STEMATİĞİ
SOSYOLOJ İ S İ B İ R İ MLER İ )
Bitki sosyolojisi sistemati ğ inde temel birim "Bitki birliğ i" dir. Birliklerin
tespiti ekolojiden çok floristik yap ıy ı olu ş turan türlere dayand ı r ı lmaktad ı r; bil-
hassa karakteristik türler birli ğ in olu ş turulmas ı nda önemli rol oynamaktad ı rlar.
Birli ğ in üst birimleri Alyans, Tak ı m, S ı n ıf ve Üst s ımrt ı r. Alt birimleri ise Alt
birlik, Değ iş ken ve Fasiyes'tir.
Alyans ı n olu ş turulmas ı çal ış malar büyük bir bölgeye yay ı ld ığı zaman farkl ı olan birliklerin mevcut baz ı özelliklerine göre biraraya getirilmesiyle mümkündür.
Mesela A, B, C gibi üç birlik olsun ( Ş ekil 50). Bunlar kar şı l ı kl ı olarak a, b, c;
a', b'; a", b", c", d" türleri taraf ı ndan karakterize edilsin farzedelimki d, e, f,
A. B ve C birliklerinde bulunsun. Bunlar ne A y ı ne B yi ve nede C yi karakterize
eder. Bu ş ekillenme alyans olarak nitelendirilir.
Demek ki bitki birliklerinin üst topluluk birimi alyanst ı r. Baş ka deyi ş le
alyans, floristik uygunluklar ı na göre birliklerin birle ş mesinden meydana gelir.
Alyans belirli bir iklime ve toprağ a bağ l ı olup belirli bir coğ rafi yeri aksettirir.
Birliklerde mü ş terek bulunan baz ı yüksek tekerrürlü bitkiler alyans ı n karakter
türleri olarak kabul edilir ve sistematikteki cins'in kar şı l ığı olarak al ı n ı r.
Floristik uygunluklar ı na göre alyanslar ı n birleş mesinden tak ı mlar, tak ı m-
lar ı n birle ş mesinden s ı n ı flar meydana gelir. Tak ı mlar ayn ı zamanda ekolojik bir
birim durumundad ı r. Her tak ı m toprak, su, yükseklik gibi geni ş ekolojik s ı n ı rlar ı belirtir. S ı n ı flar ise birçok hallerde bitki formasyonlar ı yla ayn ı olarak kabul
edilir. Nihayet s ı n ıflarda birle ş erek bitki gruplar ı n ı meydana getirirler; bunlar
ise bir bitki co ğ rafyas ı bölgesine kar şı l ı kt ı r.
Alt Birlik: Birlikle alt birlik aras ı nda çok belirli farklar yoktur. Alt birlik
daha çok kom ş u alt birliklerde bulunmayan ay ı rtedici türler taraf ı ndan veya
zay ı f olan karakteristik türlerle belirtilir. Mesela Ilgaz da ğ lar ı nda (Kastamonu)
95
Birlikler A B C
Birli ğ in
Karakteristikleri
11'0 .0
ıi O
.12
a l,
b" c ► d"
Alyans / in
karakteristikleri
IZI
011 wı-•
4) *.■
Ş ekil 50._ Alyanslar ı n olu ş turulmas ı
Pinus sylvestris--Quercus petrea subsp. iberica birliğ inde meş e türünün yerini
yer yer Carpinus betulus ve Fagus orientalis almas ıyla meydana gelen Carpi-
nus betulus ve Fagus orientalis alt birlikleri farkl ı ay ırtedici türlerle tan ımlan ı r.
Değ işken: Bu özellik'te kantitatif bir ay ı r ı md ı r. Floristik yap ı s ı ndaki az
say ıda olan değ iş melere dayan ı r. Böylece bir bitki grubu dağı l ış alan ı nda çeş itli
k ı s ı mlarda farkl ı değ iş kenlerle gösterilmi ş olur.
Birçok durumlarda değ i ş ken (Varyant) bir alt birlikten ayr ı labildi ğ i gibi,
eğ er tür gruplar ı aras ı ndaki farklar bir alt birlik olu ş turmayacak kadar az ise, bir
birlik alt birliklere ayr ı lmadan da doğ rudan doğ ruya değ i ş kenlere ayr ı labilir.
Fasiyes: Bu birlikte hakim veya çok bulunan tek bitki türüne göre tayin edilir. Mesela E ğ riova yöresinde (Beypazar ı ) Alopecurus gerardi çay ı r ı nda Allium
orientale'nin bol olarak bulunmas ı bir Allium fasiyesini olu ş turur.
Eğ er bir türün hakimiyeti o birli ğ in normal özelli ğ i ise bu taktirde bu, bir fasiyes olarak dü ş ünülemez. Mesela Fagus orientalis'in bir bölgede hakim olu ş u Fagetalia sylvaticae ordusuna bağ lanan bir birlik için normal oldu ğu halde bir Fagus orientalis birliğ inde bir Fagus fasiyesi olu ş turmak doğ ru olmaz.
Fasiyes bazen özel, bazen biyotik olmayan faktörlerin ekstrem ş artlar ıyla
fakat birçok durumlarda bilhassa insanlar ı n etkisiyle meydana gelir. Baz ı araş -
t ı r ı c ı lar (DRUDE, 1919) fasiyes ve alt birlikleri birlik olarak kabul ederler.
96
Terminoloji (Bitki birli ğ ini adland ırma):
Burada evvela bitki birli ğ inin nas ı l adland ı r ı lmas ı problemi kar şı m ı za ç ı k-
maktad ı r. Baz ı ara ş t ı r ı c ı lar bitki birli ğ ini hakim bir türe göre adland ı r ı lmaktad ı r. Fakat hakim tür her zaman iyi tayin edilmi ş bir birliğ e bağ lanamaz. Baz ı lar ı da
bitki birliğ ini karakteristik türlere göre adland ırmaktad ı r. Ancak bu tür ender ve
az bulunan bir tür olmas ı sebebiyle bu da pek pratik de ğ ildir.
En iyisi hakim, ayn ı zamanda kal ı c ı ve karakteristik bir tür birli ğ i adlan-
d ı rmal ı d ı r. Hakim tür kal ı c ı fakat karakteristik olmad ığı nda birliğ i iyi bir ka-rakteristik türün ad ı ilave edilir: Mesela Brachypodium ramosum (konstant ve
dominant fakat karakteristik de ğ il) ve Phlomis lychiniti (karakteristik fakat ne
konstant ne de hakim) birli ğ i gibi.
Sosyolojik birimlerin adland ı r ı lmas ı için J. BRAUN—BLANQUET hakim
ve karakteristik bitki isminin cins köküne muhtelif ekler getirmi ş tir. Birlik'te bu
ek "etum" dur. Tür ismi ise "i" hali ile kal ı r. Bir örnek olarak Astragalus mic-
rocephalus türünü alal ı m; Burada türün cins kökü Astragal'd ı r; buna "etum" eki
getirildiğ inde Astragaletum olur, tür ismi ise "i" haline getirilir: Mesela Astraga-
letum microcephali birliğ i gibi.
Bazan birlik iki türle de adland ı r ı l ı r; bu taktirde birinci bitkinin cins köküne
uygun bir sesli harf eklenerek ikinci cins isminin köküne "etum" eki eklenir. Mi-
sal: Fagus orientalis ve Gtuercus cerris birli ğ i için Fageto—Quercetum gibi. Bir
ba ş ka örnek Astragalus ınicrocephalus ve Acantholimon echinus birli ğ i için AS-
trağaleto —Acantholimetum gibi. Eğ er her iki bitki ayn ı cinse bağ l ı ise, cinsin
gövdesine "etum"eki eklenir ve birinci tur isminin köküne "o" birle ş tirici sesli
harfi eklenerek "i" haline getirilmi ş olan ikinci tür ismi ile birle ş tirilir.
Alt birliklere ise "etosum" tak ı s ı getirilir. Mesela Astragaletosum gibi;
burada da tür ismi daima "i" halinde kal ı r.
Sosyolojik birimlerin ald ığı tak ı lar a ş ağı da bir örnekle gösterilmi ş tir:
Sosyolojik birimler Tak ı örnek (Astragalus microcephalus)
Üst sı n ı f etales Astragaletales microcephali
S ı n ı f etea Astragaletea
Alt s ı n ı f enea Astragalenea
Tak ı m etalia Astragaletalia
Alt tak ı m enalia Astragalenalia
Alyans ion Astragalion
Alt alyans enion Astragalenion
Birlik etum Astragaletum U
Alt birlik etosum Astragaletosum "
97
Bitki sosyolojisi birimlerinin (sintaksonlar ı n) adland ı r ı lmas ı nda kar ışı kl ı k-
lar ı önlemek için son y ı llarda "Bitki sosyolojisi nomenklatür kodu" haz ı rlanm ış t ı r. 1969 y ı l ı nda Federal Almanya da BARKMAN' ı n ba ş kanl ığı nda uluslararas ı Ve-
jetasyon Bilimi Cemiyeti nomenklatür kodunu haz ı rlamak üzere bir komisyon
olu ş turmu ş tur. Komisyon bitki sosyologlar ı n ı n adland ı rmada uymas ı gereken ku-
rallar ı 51 madde halinde özetlemi ş tir. Bitki sosyolojisinin nomenklatürü için tek-
lif edilen genel kaideler ve adland ı rma prensipleri içinde en önemliliri ş unlard ı r:
1. Her sintakson bir tip'e dayand ı r ı lmal ı d ı r, 2. Belirli bir pozisyonu ve kategorisi olan her sintakson yaln ı z tek bir doğ ru
isme sahip olmal ıd ı r, 3. Doğ ru bir adland ı rma, öncelik prensiplerine dayal ı kurallara göre yap ı l-
mal ı d ı r, 4. Bitki birli ğ i temel sintaksondur.
5. Adland ı rma kurallar ı n ı n geçerlili ğ i kesindir.
98
V. BÖLÜM
SÜKSESYON VE KL1MAKS
Süksesyon ve klimaks vejetasyonun geli ş iminde bilinmesi gereken önemli
kavramlard ı r. Biz bu paragrafta vejetasyonun ilk olu ş maya ba ş lad ğı andan itiba-
ren geçirdi ğ i muhtelif geli ş im safhalar ı ile vejetasyonun sonunda iklimle nas ı l
denge haline ulaş t ığı n ı ülkemizden de örnekler vererek aç ı klamaya çal ış acağı z.
Volkanizma ile meydana gelen lav ve kül ak ı nt ı lar ı sonucu yeni olu ş an
kara parças ı , zamanla uygun ş artlar alt ı nda bitkiler taraf ı ndan i ş gal edilir. Önce
bitkilerin istilas ı ndan k ı sa bir zaman sonra bir öncü bitki birli ğ i meydana gele-
bilir. Yeni türlerin istilas ı devam ederken mevcut türler de ço ğ al ır ve bolla şı r.
Böylece fert say ı s ı n ı n ya da baz ı türlerin örtü ş lerinin artmas ıyla ayn ı habitatta
bir tür zenginli ğ i meydana gelir. Değ i ş ik hayat formlar ı ise yap ı da kar ışı kl ığı
art ı r ı r; sonuçta tür zenginli ğ i, fert say ı s ı ndaki art ış ve yap ı daki değ i ş ikliklerden
dolay ı ilk görülen baz ı öncü türler kaybolurlar. Bu durum genellikle türler ara-
s ı nda meydana gelen rekabetin bir sonucudur; fakat türlerin kaybolu ş u ile her
zaman yerlerine yeni türler gelmeyebilir ve bu taktirde baz ı türler di ğ erlerinin
ortadan kalkmas ı na sebep olurlar.
Yukar ı da aç ı klanan vejetasyonun bu genel de ğ i ş imine "Süksesyon" denir.
TANSLEY (1920) süksesyonun bir populasyonun di ğ erinin yerini ald ığı belirli
bir alandaki vejetasyonun tedrici de ğ i ş imi olarak tan ı mlar. CLEMENTS (1916)
süksesyonu ba ş lang ı ç ve olgunluk safhalar ı aras ı nda kalan 4 ara safhaya ayr ı l-m ış t ı r. Bu safhalar ı n herbiri SER ad ı n ı al ı r; buna göre ser, bir formasyonun ge-
liş mesinde öncü (piyoniyer) devre ile klimaks devre aras ı nda her bir süksesyon
birimine denir.
Baş lang ı ç ile son devreler aras ı nda kalan safhalar a ş ağı daki gibidir (CLE-
MENTS, 1916).
o) Nudasyon—Yerle ş me ortam ı n ı n olu ş tu ğ u baş lang ı ç safhas ı ,
b) Göç,
c) Yerleş me—Çimlenme, büyüme ve üreme,
d) Rekabet—Türlerin birbirinin yerini almalar ı ,
e) Reaksiyon— Türler vas ıtas ıyla habitat ı n değ i ş imi,
f) Son denge— Klimaks.
CLEMENTS'in ileri sürdüğ ü süksesyonun bu ana hatlar ı bugün için de ge-
çerlidir. Bununla beraber populasyondaki say ı sal değ i ş meler, hayat formlar ı n ı n
veya evrim sürecinde populasyonun genetik adaptasyonunun de ğ i ş meleri gibi
farkl ı safhalar üzerinde de durulabilir.
99
Süksesyon, belirli bir zaman sürecinde ayn ı habitatta meydana gelen veje-
tasyon değ i ş melerinin hepsini kapsar. Birliklerin süksesyona ait geli ş meleri ilk
devrelerde h ı zl ı d ı r ve kolayl ı kla gözlenebilir, fakat klimaks'a yakla ş t ı kça geli ş me
devreleri rekabetten dolay ı daha yava ş t ı r.
Süksesyon Çe ş itleri:
Vejetasyonda değ i şme birkaç ş ekilde olabilir. Ya yap ı sal kar ışı kl ığı n ve tür
zenginli ğ inin artmas ı yla vejetasyonda ileri doğ ru bir geli ş me gözlenirki buna
"Progresif süksesyon" denir veya topraktaki besin kayb ı gibi sebeplerle habitat ı n
bozulmas ı sonucu yap ı sal kar ışı kl ı k ve tür zenginli ğ inin azalmas ı yla vejetasyonda
geriye do ğ ru bir geli ş im gözlenirki bu ş ekildeki vejetasyon değ i ş ikliklerine "Re-gresif veya Retrogresif süksesyon" denir.
Her iki süsksesyon çe ş idine, İ ç Anadolu bölgesinde yar ı -kurak çok soğ uk
bir Akdeniz ikliminde yap ı lan bir çal ış may ı örnek olarak verebiliriz (AKMAN,
1974).
A ş ağı daki ş emada Pinus nigra subsp. pallasiana'nı n biyotik faktörlerin etki-
siyle (kesim, yang ı n, aşı r ı otlatma vb.) regresif ve biyotik etkiler kalkt ığı nda kli-
maks'a doğ ru olan progresif geli ş imi görülmektedir.
GAMS (1918) süksesyon çe ş itlerini doğ al yada sunî tesirlerden kaynak-
lanmalar ı na göre ay ı rman ı n doğ ru olmayaca ğı n ı belirtmi ş tir. Mesela bir orman,
kesimle veya ş iddetli rüzgarlarla tahrip edildi ğ i zaman veya yeni toprak, heyelan
yada sunî toprak hareketleriyle kar şı laş t ığı zaman vejetasyon değ i ş iklikleri çok
az farkl ı l ı k gösterir. GAMS süksesyonu vejetasyonun kar şı laş t ığı tesirin süresine
göre s ı n ı fland ı r ı lm ış sada, evrim aç ı s ı ndan türlerin adaptasyonu dikkate al ı nd ı -ğı nda, bu s ı n ı fland ı rma ş ekli çok faydal ı görünmemektedir.
Normal baş layan süksesyon ile k ı smen zarar görmü ş bir ekosistemde ba ş -
layan süksesyon aras ı ndaki fark primer ve sekonder süksesyonlar ı n ayr ı lmas ı na
yol açm ış t ı r. Vejetasyonda meydana gelen değ i ş iklik 3 ana bölüme ayr ı larak
incelenebilir. Bunlar; fenolojik de ğ i ş meler, sekonder süksesyon ve primer sükses-
yondu r 1. Fenolojik değ iş meler, ağ aç ve diğ er çok y ı ll ı k bitkilerde görülen sadece
yaprak ve çiçek açma, meyva verme ve yaprak dökümü de ğ il ayn ı zamanda bir
birlikte terofit ve geofitlerin periyodik olarak ortaya ç ık ış ve kaybolu ş lar ı n ı da
kapsar. Tür ve fert say ı s ı ndaki değ i ş meler sadece mevsimlik değ il, y ı ldan y ı la da
olabilir. Baz ı çöl habitatlar ı nda tek y ı ll ı k bitkiler ve geofitler sadece birkaç y ı lda
bir görülen etkili yağ murlardan sonra ortaya ç ı kabilir (WALTER, 1971).
2. Sekonder süksesyon, ekosistemlerde meydana gelen ve fenolojik olma-
yan bütün vejetasyon değ i ş meleri anlam ı na gelir. Sekonder süsksesyon bir eko-
sistemdeki k ı smi' tahribattan kaynaklan ır. A şı r ı otlatma, kesim, yang ı n gibi se-
beplerle tahrip görmü ş bir ekosistemde vejetasyon bu safhadan itibaren yeniden
geli ş meye devam eder. E ğ er d ış etkilere maruz kalma s ı k s ı k tekrarlan ı yorsa me-
sela baz ı alanlardaki yang ı nlar gibi, sekonder süksesyonlar ı n "periyodik" olaylar
100
Stipa lessingiana (S. holosericea) CY
Ağa
çç
ık d
evr
esi
Pinus nigra subsp. pallasiana orman ı (klimaks) (kahverengi orman topra ğı )
T st Quercus pubescens orman ı (Subklimaks)
(derin kahverengi topraklar)
Pyrus eleagnifolia — Prunus domestica subsp. insititia seyrek ağ açl ı formasyonlar
(az derin topraklar)
T Crataegus orientalis — C. curuisepala— C. lanacetifolia
seyrek ağ açl ı formasyonlar (az derin topraklar)
T I Juniperus oxycedrus — J. excelsa
seyrek ağ açl ı formasyonlar (az derin topraklar)
T Cistus laurifolius
(az derin topraklar)
Berberis crataegyna
Rhamnus rhodopaeus
Paliurus australis
Kayal ı k alanlar
Astragalus microcephalus (A. angustifolius)
Thymus leucostomus ssp. leucostomus
Fest uca valesiaca
Kültür
Ç ı plaktoprak (kurak kalkerli derin
topraklar)
(Kurak, erozyonlu az derin kalkerli
topraklar)
101
olduğ u bile dü ş ünülebilir. Baz ı durumlarda sekonder süksesyonu fenolojik de ğ i ş -
melerden ay ı rmak zordur. Mesela, ya ş l ı bir ormanda büyük bir ağ aç dü ş erek tepe
tac ı nda aç ı kl ı k meydana getirir. Bu aç ı kl ı kta sekonder süksesyon olu ş ur. Bu
° durumda süksesyon orman ı n gösterdi ğ i dinamik denge olarak yorumlanabilir
ve bunlar orman ı n normal yap ı düzeninin bir bölümünü olu ş tururlar.
3. Primer süksesyon, sekonder süksesyonun aksine daha önce hiç bir bitki
örtüsünün bulunmad ığı yüzeylerde ba ş layan ,birlik te ş ekkülü i ş lemidir. Primer
süksesyonda zaman süreci yine sekonder süksesyonun aksine as ı rlar ı hatta bin-
lerce y ı l ı 'ihtiva edebilir. Evrim anlam ı nda primer süksesyon hiç bir zaman "pe-
riyodik" değ ildir fakat zaman içinde sürekli olarak ilerler. Ancak primer sükses-
yonun baş lang ı c ı devirli olabilir veya bir bölgede düzensiz bir ş ekilde tekrarlana-bilir.
Primer süksesyon, olu ş tuğ u s ığ göllerin çamurla dolmas ı dere kenarlar ı n da su alt ı nda kalm ış olan düzlüklerin ortaya ç ı kmas ı yla meydana gelebilir veya
ya sert kaya yada çak ı l ve kum parçalar ı gibi kaya materyalinin jeomorfolojik
durumundan kaynaklanm ış olabilir.
Primer süksesyon sabit ve değ i ş ken ortamlardaki süksesyonlar ş eklinde de
ayr ı l ı rsada asl ı nda sabit hiç bir ortam yoktur. Sabit ortam ile kastedilen daimi
örneklik alanlar ı n topografik yada toprak-su rejiminde hiçbir zaman önemli bir
değ i ş iklik görülmeyen toprak unsurlar ı d ı r. Mesela kaya yüzeyindeki süksesyon-
lar, kumullar, peryodik olarak çamurla dolan alüvyonlu düzlükler, devaml ı toprak
kayb ı na u ğ rayan dik yamaçlar veya peryodik yada sürekli kolüvyal materyal ihtiva
eden yamaç etekleri karars ız ortamlard ı r.
Primer alanlardaki yani daha önce bitkilerle i ş gal edilmemi ş alanlardaki
serler PR İ SER veya PR İ MER SER olarak tan ı mlan ı r. Serler öncelikle meydana
geldikleri ba ş lang ı ç alan ı n ı n su durumuna göre s ı n ı fland ı r ı l ı rlar. Priserlerde eks-
trem özellikler dikkati çeker ve su miktarlar ı ekseriya kontrol özelli ğ ine sahiptir.
Primer süksesyon sularda ba ş lam ış sa H İ DROSER karada ba ş lam ış sa KSEROSER
ad ı n ı al ı r. Tuzlu alanlardaki Hidroserler HALOSER olarak ay ı rtedilir. Kumul
veya kaya yüzeyi hemen hemen ayn ı derecede kuru oldu ğ u halde sertlik ve sta-
bilite gibi özellikler farkl ı serlerin olu ş mas ı na sebep olduklar ı ndan Kseroserler
L İ THOSER ve PSAMMOSER olarak iki k ı s ı mda mütalaa edilir. Kaya materya-
linin hava etkisiyle de ğ i ş tiğ i bir gerçektir, bu sebeple ince partiküller a şı nana
kadar böyle bir alanda yağış rejimi bitkilerin geli ş mesi için daha elveri ş li hale
gelir. Böyle değ i ş meler bir yerdeki fizyografik veya jeomorfolojik ya ş lanma
olay ı n ı n bir parças ı d ı r, bu sebeple geriye dönmeyen bir olay olarak kabul edilir.
Bu gibi baş lang ı çta ortam ı n değ i ş mesine sebep olan süksesyona Fizyografik sirk-
sesyon denir (COWLES, 1899). Bu da primer süksesyonun bir di ğ er ay ırtedici
karakteridir. Ekolojik faktörlerin etkisiyle ortamla birlikte vejetasyonda meydana
gelen değ i ş imler Allogenik süksesyon, vejetasyonun bizzat kendisinin çevresini
değ i ş tirmesiyle meydana gelen süksesyona da Otogenetih süksesyon denilmekte-
dir (TANSLEY, 1929, 1946).
102
Yanm ış , kesilmi ş , otlat ı lm ış , sel bask ı n ı na uğ ram ış veya herhangi bir ş ekilde ç ı plaklaş m ış alanlardaki serlere de SUBSER denir. Subserlerde ekstrem su ş art-lar ı önemli bir rol oynamaz ve yaln ız k ı sa bir süre etkili olabilir. Bu sebeple Hid-roser ve Kseroser olmak üzere, iki alt bölüme ay ı rmak yeterlidir.
Toprak te ş ekkül etmi ş ve ortama bitkilerin üretken k ı s ı mlar ı gelmi ş oldu-ğundan süksesyon daha süratli cereyan eder. Serleri a ş ağı daki ş ekilde özetleye-biliriz:
I. PR İ SER
1. Hidroser
a) Haloser
2. Kseroser
a) Lithoser
b) Psammoser
Il. SUBSER
1. Hidroser 2. Kseroser
H İ DROSER:
Havuz, göl, batakl ık veya herhangi bir su ortam ı nda ba ş layan süksesyonlar ı n
safhalar ı na veya serilerine Hidroser denilir.
Su alt ı (Bat ı k) safhas ı : Bir göl k ı y ı s ı nda veya muhtehı elen bütününde, su derinliğ i 60 cm den az ise tamamen su alt ı nda geli ş en pek çok bitki türüne rast-
lanabilir. Elodea, Potamogeton, Ceratophyllum ve Najas gibi bitkiler Hidroserin
öncüleridir. Bunlar çeş itli derinlikte dip çamuru yada kutulara tutunup ekseriya
suyun bulan ı kl ığı na bağ l ı olarak geli ş irler. Su alt ı nda geli ş en Ranunculus, Utri-cularia ve Valisneria çeş itli büyüklükteki pek çok alg türüyle beraber bazen seyrek, bazanda s ı k bir bitki örtüsü meydana getirerek suyun hemen tamamen dolmas ı na
sebep olurlar. Su alt ı ndaki vejetasyonun y ı ldan y ı la büyümesi habitat üzerinde
önemli değ i ş ikliklere yol açar. Mesela nehirlerden, göllerden ta şı nan maddele-
rin ak ı m ı su alt ı ndaki bitkiler taraf ı ndan engellenip h ızlar ı azalt ı ld ı klar ı için göl
diplerinde birikmeye ba ş larlar, ölü bitki ve hayvan art ıklar ı dibe çökerek bir
humus kütlesi olu ş turur. Bu çamurlu toprakla beraber kal ı nl ığı artan tabakalar
meydana getirir, neticede göl dibi dolarak su s ığ laş maya ba ş lar ve yeni gelecek
bitkiler için uygun bir , su derinli ğ i ve zengin bir ortam meydana getirilmi ş olur.
Yüzme safhas ı : Su derinli ğ inin azalm ış olduğ u yerlerde (18-20 cm) çe ş itli
yüzen bitki türleri, öncülerin i şgal etmi ş olduklar ı bu alan ı istilâ etmeye ba ş lar. Nymphaea, Castalia ve Potamogeton gibi birçok tür bir araya toplanarak geni ş alanlar kaplar. Bunlar kökleriyle çamura tutunmu ş rizomlu bitkilerdir. Yaprak
sap ı ve gövdeleri çeş itli uzunlukta ve derinlikte olup yapraklar ı su yüzeyindedir.
Yapraklar su yüzeyini örtüp ışığı engeller ve su alt ı bitkilerinin geli ş imi yava ş lar
daha derin sulara göç ettikleri için say ı lar ı azal ı r. Ekseriya Lemna, Eiehhornia
103
gibi suda yüzen bitkilerin meydana getirdi ğ i kütleler yüzeyi kaplar ve ışığı n azal-
mas ı na yard ı m eder. Birbirine kar ış m ış yoğ un gövde y ığı nlar ı ndan dolay ı yüzen
bitki bölgesinde toprak parçac ı klar ı toplanmaya ba ş larken ölü bitki art ı klar ı da
taban ı n süratle yükselmesini sağ l ı yarak batakl ı k bitkilerinin yerle ş mesi için
uygun ortam haz ı rlanm ış olur.
Saz — Kam ış safhas ı : Suyun devaml ı s ığ laş mas ıyla kökleri dipte su alt ı nda
ya ş ayan, gövdeleri ve yapraklar ı su yüzeyine ç ı kan Scirpus, Typha ve Phragmites gibi bitkilerin istilas ı kolayla şı r. Hemen hepsinde bulunan dallanm ış rizomlar
sayesinde ortama kolayca yay ı l ı rlar ve su yüzeyini gölgeleyerek suda yüzen tür-
lerin k ı smen yada tamamen kaybolmas ı na sebep olurlar. Ayn ı zamanda ölü bitki
art ı klar ı ve sedimanlar ı n hareketlerini engelleyerek birikmesini dolay ı s ı yla göl
kenarlar ı n ı n dolmas ı n ı saklarlar. Su seviyesi azald ıkça ve ilk gelen i ş galciler
ortamdan çekildikçe artan ışı k miktar ı sebebiyle ortam Carex, Juncus ve Eleo-charis'li çay ı rlar halinde dönü ş meye baş lar. Bu çay ı rlara Mentha, Teucrium, Caltha, Galium, Eriophorum, Campanula gibi bitkiler kar ış maya baş lar. Bu tür-
lerin hepside su ve rüzgarla ta şı nan toprağı tutup, bitki art ı klar ı n ı biriktirip,
ortam ı n suyunu transpirasyonla uzakla ş t ı raral$ habitat ı n değ iş mesine sebep olur-
lar. Otlak veya daha kurak klimaks'a kadar ula şı labileceğ i gibi nemli çal ı for-
masyonlar ı na doğ ru geli ş mede görülebilir.
A ğ açs ı safha: Toprağı n bahar ve yaz ba ş lar ı nda doymu ş olduğ u yerlerde
Salix, Cornus, Cephalanthus ve di ğ er su seven çal ı ve ağ aç türleri görünmeye
baş lar. Bunlar rizomlar ıyla oldukça uzun mesafelere yay ı larak s ı k çal ı lar olu ş -
tururlar. Bunlara Alnus, Populus gibi ağ açlarda i ş tirak ederek ortam ı n gölgelen-
mesi ve su seviyesinin dü ş mesi neticesi habitat değ i ş tirilir, güne ş seven saz-kam ış türleri ortamdan çekilmeye ba ş lar.
Klimaks orman: Humus biriktikçe ve nemli toprak bakteri, mantar ve di ğ er
organizmalarla doldukça mevcut türlerin aras ı nda Celtis, Ulmus Fraxinus, Quercus ve Carya gibi ağ açlar görülmeye ba ş lar. Ortam değ i ş tikçe hüküm süren ş artlara en
toleransl ı türler yaş amaya devam eder ve bir klimaks topluluk olu ş maya baş lar.
Böylece bir zamanlar derin sularla kapl ı olan alan bir ormana dönü ş müş olur. Bu dönü ş ümde yukar ı da görüldüğ ü gibi çeş itli safhalar izlenebilir. Bütün
geli ş im safhalar ı bir göl kenar ı nda ayr ı birer bölge olarak gözlenebildi ğ i gibi göl kenar ı nda ormana kadar uzanan yatay salt ı alar göl dibinden orman ı n en üst ta-
bakas ı na kadar dikey olarakta düzenlenebilir. Yetersiz havalanmadan dolay ı drenajs ı z batakl ı klarda geli ş en ormanlarda yap ı lan sondajlar bu geli ş me serile-
rini gösterebilir.
Nehir K ıy ılarında Süksesyon:
Bir nehir kenar ı nda kum ve silt biriktiğ i zaman koloni te ş ekkülü ve sükses-
yon nispeten uygun toprak ş artlar ı ndan dolay ı süratle meydana gelir. Sö ğ üt ve
Kavaklar ekseriya öncü a ğ açlard ı r. Klimaks ormana doğ ru geli ş me devam eder-
ken bunlar ı n yerini Ulmus Fraxinus gibi ağ açlar al ı r.
104
Batakl ıklarda süksesyon: Batakl ı klarda hidroser, göl ve gölcüklerinden farkl ı cereyan eder. Batakl ı k bir alan nemli ve çözünmekte olan bitkisel art ı klarla ka-r ış m ış porlu bir toprak yap ı s ı na sahiptir. Batakl ı klar drenaj aç ı s ı ndan göl ve göl-
cüklerden farkl ı d ı r. Batakl ı klarda drenaj ı n iyi olmamas ı yetersiz havalanmaya, zay ı f bakteri ve mantar floras ı na dolay ı s ı yla asitlili ğ e sebep olur.
Batakl ı klarda su alt ı ve yüzme safhalar ı normal hidroserlerde oldu ğ u gibidir.
Su ortam ı n ı n doldurulmas ı i ş lemi yerine batakl ı klar sonradan ormana dönü ş e-
bilecek bir bitki örtüsüyle kapl ı d ı r. Geli ş imin 3. safhas ı n ı batakl ığı n kenar ı ndan
iç k ı s ı mlara do ğ ru büyüyen saz-kam ış ağı olu ş turur. Sphagnum gibi çe ş itli yosun,
türleri bu nemli Carex kümesi üzerinde geli ş ebilmeleri için en uygun ş artlar ı bu-
lurlar. Alt k ı s ı mlarda yoğ unlaş an ölü yosun kümeleri sünger gibi su tutarlar. Vac-cinum, Chamaedaphna, Ledum, Rhus ve Andromeda gibi pekçok çal ı müteakip
safhas ı n ı n karateristik bitkileridir. Aralar ı na otsu türlerinde kar ış t ığı bu çal ı saflı as ı n ı takiben Larix, Picea ve Thuja gibi karakteristik batakl ı k ağ açlar ı gelir.
KSEROSER:
`Ç ı plak kaya, kumul, kayal ı k dağ etekleri veya suyun yetersiz oldu ğ u diğ er baz ı durumlarda ba ş layan süksesyonlar ı n farkl ı geli ş im safhalanna da Kseroser
denir. Kseroser kaya yüzeyinde ba ş lam ış sa Lithoser, kumullarda ba ş lam ış sa
Psammoser ad ı n ı al ı r. Liken safhas ı : Her ne çe ş it olursa olsun ç ı plak bir kayan ı n düz yüzeyinde
su ve besin eksikli ğ i, aşı r ı güneş ve s ı cakl ı k yüzünden çok az bitki bar ı nabilir.
Böyle durumlarda hava nemli oldu ğ unda geli ş en, kurakl ı k esnas ı nda uzun süre
kuru vaziyette kalabilen kabuksu likenler ba ş ar ı l ı olurlar. Liken rizoidlerinin
ç ı kard ığı CO 2 , su ile birle şerek zay ıf asit te ş kil ederek kaya yüzeyini yava ş ça
aşı nd ı rmaya ba ş lar. Uzak kayalara göçler rüzgârla ta şı nan spor veya liken parça-c ı klar ı yla, yani soredia ile sağ lan ı r. Rhizocarpon, Lecidea, Rinodina ve Lecanora gibi türler bu ç ı plak kayalarda koloni te ş kil ederek kayan ı n toprağ a dönü ş me-
sinde önemli rol oynarlar.
Bir miktar toprak birikir birikmez ortama Dermatocarpon, Parmelia, Um-
bilicaria gibi yapraks ı likenler gelerek kayalar ı n iyi havalanm ış k ı s ı mlar ı nda ka-
buksu formlar ı n yerlerini al ı rlar. Yaprak ş eklindeki talluslar ı kabuksu likenleri
gölgeler ve ışı k kaynağı kesilmi ş olduğ undan kabuksu formlar ölür ve çürürler.
Canl ı ve bozulmakta olan bitkilerin olu ş turduklar ı asit, kayalar ı daha da eritip
aşı nd ı rmaktad ı r.
Yosun safhas ı : Kayadaki yar ı k ve çatlaklarda yeteri kadar toprak birikmeye
baş lad ığı nda Grimmia, Polytrichum, Totula gibi kurakç ı l karakterli yosunlar
ortaya ç ı kar. Toprak zamanla bitkinin ölmekte olan alt k ı s ı mlar ı aras ı nda sü-
ratle birikerek yosunlar ı n yay ı l ış alan ı geni ş letilmi ş olur. Yast ı k ş eklindeki yo-
sün kümesi alt ı nda toprak te ş ekkülü ve toprak derinli ğ i artar.
Otsu safha: Yosunlar ı n olu ş turduğu ortama tek y ı ll ı k bitkiler gelerek top-
rak ve humus teş ekkülü h ı zlan ı r. Habitat tedricen humus, besin birikimi, bakteri
105
ve mantar pupulasyonlar ı n ı n art ışı yla değ i ş ikliğ e uğ rar, iki y ı ll ı k ve çok y ı ll ı k
bitkiler gelmeye ba ş lar. Mesela: Arisitida, Festuca, Poa, Verbascum, Potentilla,
Solidago.
Çalı safhası : Öncü likenler, yosun ve otsu bitkiler taraf ı ndan böylece haz ı r-lanm ış olan toprakta, odunlu bitkiler geli ş imleri için elveri ş li ş artlar ı bulurlar.
Ya tohumdan yada çevreden rizomlarla ta şı nm ış olan çal ı lar, otsu bitkileri örtüp
ve gölgeleyerek ortamdan çekilmek zorunda b ı rak ı l ı rlar. Çal ı lar ı n, toprak derin-
liğ i, humus, toprak nemi vb. gibi ortamda meydana getirdi ğ i tedrici değ i ş im,
ağ aç fidelerinin büyümesi için mükemmel ş artlar ı olu ş turmu ş tur.
Oldukça kurakç ı l olan ilk ağ aç türlerinden sonra ortam daha mezofitik bir
görünüm al ı r. Eğ er iklim ş artlar ı uygunsa ortam Acer (Akçaağ aç), Fagus (Kay ı n)
gibi ağ açlar ı n hakim olduğ u klimaks ormanlara doğ ru geli ş ebilir.
Kseroserler her zaman tüm serileriyle meydana gelmeyebilir. Mesela kayal ı k
yamaçlarda iri gev ş ek kaya parçalar ı aras ı ndaki çatlaklar ot hatta çal ı ve ağ aç
tohumlar ı n ı n çimlenebileceğ i habitat ı olu ş turur ve fideler kolayl ı kla kendilerine
yer edinebilirler. Bu durum kaya üzerindeki liken ve yosunlar ı n henüz yeterli
toprak olu ş turmalar ı ndan önce gerçekle ş ir. Koloni te ş kil etme ve geli ş me h ı z ı , iklimden çok kaya parçalar ı n ı n tabiat ı ve kimyasal a şı nma derecesine k ı smende
bozulan yüzey vejetasyonundan ya ğ murla ta şı nan humus miktar ı na bağ l ı d ı r. Küçük çak ı l ve iri kumlardan olu ş an kayal ı k yamaçlarda süksesyon süratlidir.
Otlar genellikle gev ş ek toprağı tutup humus ilave ederek ağ aç ve çal ı lar için
uygun ortam haz ı rlamak suretiyle öncü görev yaparlar.
Kseroser kumullar üzerinde ba ş lam ış sa Psammoser ad ı n ı al ı r. Kumul tes-
pitinde en ba ş ar ı l ı türler Ammophila, Agropyron, Calamouilga, Salix, Prunus ve
Populus'tur. Hepsinde de kum y ığı nlar ı yükseldikçe uzama, büyüme kabiliyet-
leri vard ı r. Ot ve çal ı lar ı n baz ı lar ı nda kumlar ı tutan rizomlar ı yla çoğ al ırlar.
Kum taneleri çaplar ı na göre rüzgar -la taşı narak rastlad ı klar ı engel etraf ı nda
y ığı lma suretiyle çekirdek (Embriyonik) kumullar ı meydana getirirler. Bunlar
büyüyüp yükseldikçe kumul te ş ekkülü için ş artlar daha uygun hale gelir. Baz ı durumlarda rüzgâr ş iddetine göre kumullar yer de ğ i ş tirmeye ba ş lar. Böyle ku-
mullara gezici (Hareketli) kumullar denir. Rüzgâr h ız ı n ı n azalm ış olduğ u yer-
lerde, kumul hareketi de yava ş lar ve baz ı kurakç ı l türlerin öncülüğ ünde Cornus,
Salix, Prunus ve Vitis gibi bitkiler gelmeye ba ş lar. Bu durumda kumullar sabit-
leş mi ş tir ve ekseriya Tilia'n ı n dominant oldu ğ u mezofitik bir orman çal ı lar ı n
yerini al ı r.
SUBSER:
Zirai amaçlarla tarla aç ı lmas ı , kesim ve yang ı n gibi tesirlerle vejetasyonun
tahribinden sonra gözlenen geli ş im devresidir. Tar ım arazisi açma amac ı yla orman
ağ açlar ı n ı n kesimi, kütüklerin ta şı nmas ı ve tarihin eski devirlerinden beri hububat
bitkilerinin ekilmesi ve dikilmesi gibi i ş lemlerde toprak mikroflora ve faunas ı değ i ş ir. Toprağı n orijinal besin potansiyeli azalabilir. Bu tip ekim tarlalar ı terke-
106
dildiğ inde yeni bir süksesyon ba ş lar ki böyle bir süksesyon sekonderdir. Terke-
dilmi ş alanlarda ilk görülen bitkiler bölgenin floras ı na uygun olarak tipik tek y ı ll ı k
otsu bitkilerdir. K ı sa bir müddet sonra iki y ı ll ı klar, daha sonra özellikle Gramineae
familyas ı n ı n çok y ı ll ı k otsu bitkileri gelir. Bundan sonra çok y ı ll ı k otsu bitkilere
ince dall ı ağ açs ı bitkiler eklenir. A ğ aç örtüsü artt ı kça otsu örtü zay ıflamaya ba ş lar
ve ancak alt flora da gölge seven türler ortamda kal ı r. Ayn ı zamanda gölgeye daya-
n ı kl ı ağ aç türlerinin fideleri görünmeye ba ş lar ve sonuçta bir a ğ aç kat ı olu ş ur.
Burada görülen hayat formu s ı ralan ışı nispeten genel isede floristik kompozisyon
bölgeden bölgeye de ğ i ş ir. Her sekonder süksesyon sonucu orman te ş ekkül etmez,
bu bölgesel iklime ve türlerin yerle ş me peryoduna bağ l ı d ı r.
Bölgesel bitki örtüsünün de ğ erlendirilmesi bak ı m ı ndan sekonder süksesyon
safhalar ı n ı n bilinmesi büyük öneme sahiptir. Ş üphesiz bir bölge vejetasyonundaki
bütün farkl ı l ı klar habitatlar aras ı ndaki çevre değ i ş melerine bağ lanamaz. Ayn ı topografik habitat tipinde floristik bölgelerde birçok farkl ı bitki birli ğ i buluna-
bilir. Bu tür farkl ı l ı klar öncelikle sekonder süksesyona sebep olan yeni türlerin
ortama gelmi ş olmalar ı ndand ı r.
Çe ş itli süksesyon tiplerinde dominant türler her zaman ayn ı olam ı yacağı gibi
safhalar ı n say ı s ı da değ i ş ik olabilir. Kitapta en çok rastlanan safhalar ı ve bunlara
ait dominant türleri özetlemeye çal ış t ı k. Baz ı saz-kam ış batakl ı klar ı nda Zizania
dominant olabilir, baz ı kaya yüzeyleri daha önce anlat ı lan bitki topluluklar ı n ı n
hiçbirini ihtiva etmeyip kurakç ı i otsu bir vejetasyonla kaplanm ış olabilir.
Süksesyon Araş t ırma Metodlar ı :
Vejetasyondaki değ i ş iklikleri ara ş t ı rmak için kullan ı lan birçok metod ol-
makla birlikte bunlar ı iki genel grup alt ı nda toplayabiliriz:
a) Ayn ı alanda yap ı lan çal ış malar.
b) Farkl ı alanlarda yap ı lan çal ış malar.
a) Ayn ı Alanda Yap ılan Çalış malar:
1. Daimi örneklik alanlar: Orman birliklerinde a ğ açlar etiketlenip peryodik
olarak çaplar ı , yükseklik değ i ş imleri ve ölüm oranlar ı ölçülür, yeni fideler i ş aret-
lenir. Otsu örtü devaml ı olarak tespit edilmi ş kroki örneklik alanlarla haritalana-
bilir. Bu suretle vejetasyonun geli ş im ve değ i ş imi izlenebilir.
2. Eksklojür çal ış maları : Biyotik faktörlerin etkisinden korunmu ş bir
alanda birli ğ in geli ş me devresinin ara ş t ı r ı lmas ı yla ilgili özel bir çal ış ma tipidir.
Genellikle regresif ve progresif süksesyon aras ı nda deneysel kar şı laş t ı rmay ı sağ -
lar. Çal ış ma alan ı n ı n çevresi çitle örtüldliğ iinden birli ğ in her defas ı nda yeni baş -
tan floristik analizine ihtiyaç duyulmaz.
3. Farklı zamanlarda çekilen hava fotoğ raflarlyla: Otsu bitki örtüsünden
odunlu bitki örtüsüne geçi ş veya belirli ağ aç türlerinin hakim olma durumunda
meydana gelen de ğ i ş meler farkl ı zamanlarda çekilen hava foto ğ raflar ı yard ı -
m ı yla tespit edilebilir.
107
4. Tarihi kay ı tlar— Dosya kay ı tları : Geçmi ş y ı llarda bir alan ı n bitki örtüsü
hakk ı nda yaz ı lm ış belgeler, ilk vejetasyon haritalar' ve foto ğ raflar ı süksesyonu
aç ı klayan faydal ı bilgilerdir.
5. Topraktaki organizma kal ı nt ı ları : Belirli şartlarda süksesyon hakk ı nda
bilgiler toprak tabakalar ı nda korunmu ş bulunan fosil, polen ve kömür gibi orga-
nizmaya ait kal ı nt ı lardan elde edilir. Otlak topraklar ı nda kömürün bulunu ş u
daha önce bir odunlu vejetasyonun bulundu ğ unu ve herhangi bir zamanda mey-
dana gelmi ş bir yang ı n ı gösterir.
6. Odunlu türlerin yapısal analizi: Büyüklük yada yaş s ı n ı flar ı na göre bir
birlikteki odunlu bitki türlerinin analizi süksesyon ara ş t ı rmalar ı nda önemli ola-
bilir. Küçük boy s ı n ı f ı nda .çok say ıda ferdi fakat büyük boy s ı n ı fı nda daha az
ferdi olan bir tür ya yeti ş me çevresinde aktif üreme ve devaml ı l ı k gösterir yada
kom ş u çevredeki türlerin istilâs ı na uğ rar.
b) Farkl ı Alanlarda Yap ılan Çalış malar:
Süksesyon değ i ş imleri farkl ı coğ rafi yerlerde bulunan bugünkü bitki birlik-
lerinin araş t ı r ı lmas ıyla değ erlendirilebilir. Süksesyon hakk ı nda var ı lan sonuç-
lar ı n çoğ unun farkl ı alanlar ı n k ı yaslanmas ı na dayanmas ı n ı n sebebi bir zaman
süresinde ayn ı habitatta meydana gelen de ğ i ş melerin çok az ara ş t ı r ı c ı n ı n izleye-
bilme ş ans ı na sahip olmas ı d ı r. Ayn ı habitattaki değ i ş im delillerinin yaz ı l ı kay ı t; lardan veya organizmaya ait kal ı nt ı lardan belirlenmesi ender f ı rsatlard ı r.
Genellikle süksesyon hakk ı nda bilgi, tahribat ı n zaman ı yada süksesyonunun
baş lama tarihi bilinmeyen farkl ı birlikler üzerindeki çal ış malardan elde edilebilir.
Bu durumlarda yan yana birlikler geli ş imindeki nisp4 farklara dayanarak bir zaman
dizisine göre s ı ralan ı rlar. Bu gibi uygulamalarda çal ışı lan alan hakk ı nda ekolojik
bilgilerin tam olmas ı gerekir.
KL İ MAKS KAVRAM I :
Belirli bir yerdeki vejetasyon, ya ş ad ığı istasyondaki ekolojik ş artlara bağ l ı olarak çok yava ş bir şekilde oldukça değ i ş meyen bir denge meydana getirir, buna
KL İ MAKS denir.
Klimaks' ı n kelime kar şı l ığı latincede bağ lamak, dayanmak veya merdiven
anlam ı ndad ı r. Bitki coğ rafyas ı nda ise Klimaks, vejetasyonun geli ş ebildiğ i en son
devre olarak nitelendirilir. Bir süksesyonda türlerin üreyerek ya ş amlar ı n ı sürdür-
dükleri bir toplulukla son bulan bir birli ğ e yine klimaks topluluk ad ı verilir. Çev-
rede meydana gelen de ğ i ş me ve bitki topluluklar ı n ı n birbiriyle olan ili ş kileri se-
bebiyle klimaks topluluktaki fertler zamanla baz ı düzensiz değ i ş imler gösterb- .
Bununla beraber klimakstaki bu de ğ i ş imler kararl ı ve nispeten sabittir. Klimaks
bir toplulukta tür kompozisyonunun uzun bir peryot içerisinde ayn ı kalmas ı gerekir. Klimaks'taki sürekli ve sabit olan bu dengeye "Dinamik denge" veya
"Kararlı durum" denir.
CLEMENTS klimaks topluluklar ı , bu topluluklar ı n yap ı s ı n ı , fizyonomisini
geni ş coğ rafi bölgeleri karakterize eden formasyon veya biomlar ile tan ımlamak-
108
ta ve bir bölgedeki bütün süksesyonlar ı n sonuçta iklimle denge haline gelmi ş son
safhaya yani iklimsel klimaks'a ula ş t ığı na inanrr(aktad ı r. Monoklimaks hipotezi
olarak bilinen bu dü ş ünce zaman ı n ara ş t ır ıc ı lar ı taraf ı ndan destek görmü ş isede
bugün bu görüş ten uzakla şı lm ış ve ekosistem dengesi konusunda Poliklimaks
teorisi ileri sürülmü ş tür (DOMIN, 1923, TANSLEY 1929, DU RIETZ 1930,
CAIN 1947). Buna göre, bir iklim bölgesinde birçok farkl ı klimaks toplulukla-
r ı n bulunabileceğ i ve bunlar ı n lokal habitatlar, dolay ı s ıyla etkilendikleri çevre
faktörleriyle dinamik denge içinde bulunabilece ğ i kabul edilmektedir.
Bir bitki toplulu ğ unun klimaks olup olmacl ğı , eğ er klimaks'a ula ş m ış ise
klimaks' ı temsil edip edemiyeceğ i sorusu akla gelebilir. Bu sorularla ilgili olarak
klimaks' ı belirleme bak ı m ı ndan değ i ş ik değ erlendirmeler yap ı labilir.
1. Süksesyona ait birikimler: Bitki topluluklar ı n ı n diğ er topluluklar tara-
f ı ndan yerlerinin al ı nmas ı ile ilgili bütün delillerih yorumlanmas ı gerekir. Bir
vejetasyon ne kadar zarar görmü ş se hangi birliklerin dengeye ula ş t ığı ve bunla-
r ı n klimaks ile ili ş kilerinin ne oldu ğ unu ortaya koyabilmek için süksesyon üze-
rinde daha detayl ı ara ş t ı rma yapmak gerekir.
2. Birliklerin populasyon yap ıs ı : Klimaks topk.duklarda populasyonlar ı n
kararl ı durumda olmas ı beklenir. Ölüm sonucu populasyonlardaki kay ı p, çim-
lenme ve filizlerin büyümesi ile yeniden dengelenir. Baz ı durumlarda hakim
türler içinde değ i ş meden kalan populasyon yap ı s ı gözlenebilir. Mesela bir or-
manda ölmekte olan orman ağ açlar ı n ı n taç k ı s ı mlar ı n ı n yerini alacak olan yeter-
li say ı da fide ve sürgünleri ara ş t ı rabiliriz, eğ er genç fideler tepe tac ı olu ş turacak
boya ula ş amam ış sa çoğ u zaman bu ormanlar süksesyonald ı r.
3. Populasyonlartn birbirinin yerini alması : Bitki toplulu ğ unda nisp? denge
artt ı kça geli ş im klimaks'a doğ ru devam eder. WHITTAKER'e göre alçak boylu
klimaks birliklerin bir süksesyonal birli ğ in yerini almas ı s ı k rastlanan bir olay de-
ğ ildir, ancak baz ı durumlarda ortaya ç ı kabilir.
4. Habitata uyma: Bir habitatta ortama uyum sa ğ lam ış belirli bir klimaks
topluluk bulunur. E ğ er bu topluluk zarar görmemi ş ise benzer klimaks topluluklar
benzer habitatlarda görülür. E ğ er vejetasyon zarar görmü ş ise benzer habitatlar
içersinde farkl ı süksesyonal birlikler ortaya ç ı kar. Farkl ı habitatlardaki birliklerin
ayn ı bir klimaks'a dönü ş meleri beklenemez. Klimaks topluluklar ı n tür benzerlik-
leri bir bütün olarak vejetasyon içinde de ğ il habitat s ı n ı flar ı içinde aranmal ı d ı r.
Klimaks Çe ş itleri:
1. Subklimaks: Klimaks teorisine göre vejetasyon daima ileri do ğ ru geli ş ir
isede su bask ı nlar ı , parazit istilas ı , volkan hareketleri, kesim ve yang ı n gibi etki-
lerle bu geli ş im engellenebilir. Böyle bir klimaks'a subklimaks denir ve CLE-
MENTS ve CAIN (1914)'e göre bir vejetasyonun sondan bir önceki devrede'
uzun bir zaman kal ı p sonradan gerçek klimaks vejetasyonun yerini alan bir veje-
tasyon tipidir. Subklimaks regresif geli ş mede orman ı n son durumu gösterir.
109
Bugün İ ç Anadolu'da Karaçam' ı n tahribinden sonra ortaya ç ı km ış olan
Quercus pubescens topluluklar ı regresif geli ş mede orman ı n son durumunu gös-
teren bir subklimaks vejetasyonudur. (Akman, 1974).
2. Disklimaks: İ nsan ve hayvanlar ı n etkisiyle as ı l geli ş imi engellenen fakat
klimaks'tan farkl ı olan vejetasyonun son geli ş im devresidir. S ı k s ı k yang ı na maruz
kalan bölgelerde yang ı na dayan ı kl ı türlerden te ş ekkül eden daimi bir vejetasyon
tipi meydana gelir. A şı r ı otlatma sonucu otlatmaya dayan ı kl ı türlerden meydana
gelen bitki örtüsü, ev ve fabrika bacalar ı ndan ç ı kan zararl ı gazlar ı n tesiri ile bir
önceki vejetasyonun yok olarak yerine zararl ı gazlara dayan ı kl ı vejetasyon tip-
lerinin meydana gelmesi birer disklimaks örne ğ idir. Disklimaks'a insanlar ı n et-
kisiyle meydana gelmi ş se, bu takdirde Antropojen klimaks'da denilmektedir.
3. Potansiyel klimakslar: Geçmi ş teki iklim değ i ş iklikleri, güçler veya daha
uygun ortam ş artlar ı n ı n olu ş mas ı yla ortaya ç ı kabilen klimaks çe ş itleridir. İ ki
grupta incelenir.
a) Postklimakslar: Mevcut ortam şartlar ı ndan daha uygun nem, toprak ve
mikroklima ş artlar ı n ı n bulundu ğ u ortamlarda görülen rölik topluluklard ı r.
b) Preklimakslar: Postlimaks' ı n aksine mevcut ş artlara oranla daha kurak
ve s ıcak habitatlarda görülen rölik bitki topluluklar ı d ı r.
Yukar ı da bahsedilen klimaks çe ş itleri d ışı nda populasyon ve süksesyon
değ i ş imlerine dayanarak çe ş itli araş t ı r ı c ı lar taraf ı ndan türetilmi ş baz ı klimaks
tipleri:
Aklimaks: Çevre değ i ş imlerine göre hakim karakterlerin belirme zamanlar ı daha k ı sad ı r. Klimaks ve süksesyon birbirinden ay ı rdedilebilir durumda değ ildir.
Sikloklimaks: Klimaks tek y ı ll ı k hakim karakterlerle belirginle ş ebilir, fakat
süksesyon ay ı rtedilemez.
Kataklimaks: Klimaks olgun, hakim karakterlerle tan ı mlanabilir, sükses-
yon az da olsa ay ı rdedilebilir.
Süperklimaks: Klimaks kararl ı populasyonlarla karakterize edilir, çevre de-
ğ i ş imi az olduğ undan süksesyon ay ı rtedilemez.
tiklimaks: Biomas ve çevre de ğ i ş imi fazlad ı r. Klimaks nispeten kararl ı po-
pulasyonlarla karakterize edilir, süksesyon ise aç ı k olarak ay ı rtedilebilir.
Panklimaks: Genel iklim özellikleri ayn ı olan ayn ı hayat formu gösteren
hakim türleri ayn ı cinse ait olan yada iki veya daha çok özelli ğ i birbirine benzer-yen klimaks veya formasyonlard ı r (CAIN, 1944). Geli ş imi tamamlanm ış gerçek
bir klimakst ı r.
Paraklimaks: Normal beklenen klimakstan farkl ı ve uzun süre insanlar ı n
etkisinde bulunan bir formasyonun yeni olu ş turdu ğ u dengedir (PLAISANCE,
G. 1969). Mesela Akdeniz bölgesinde Osmaniye—Antalya—Elmal ı ve Kemer-
Kesmeçay vadisinde kalker anakaya üzerinde görülen Arbutus andrachne toplu-
luklar ı Paraklimaks'a iyi bir örnek olu ş turur.
110
VEJETASYON ARA Ş TIRMALARINDA KULLANILAN LÜZUMLU
MALZEMELER
Bir vejetasyon ara ş t ı rmas ı nda arazide gerekli olan ba ş l ı ca malzemeler ş un-
lard ı r:
1. 150 x 75 cm. büyüklüğ ünde metal bir çanta.
2. 50 x 35 cm. büyüklüğ ünde kal ı n kartondan yap ı lm ış bir klasör.
3. Bir çapa veya kamp küre ğ i.
4. Bir jeolog çekici.
5. 8 x 8 veya 10 x 10 büyütmeli bir lup.
6. Katlanabilir bir çak ı veya bir bahçevan b ı çağı .
7. Çok küçük olmayan bir not defteri ve yumu ş ak birkaç kur ş un kalem.
8. Birkaç deste, etiket olarak kullan ı lmak üzere, kesilmi ş küçük ka ğı tlar.
9. Duruma göre bir veya daha fazla pres.
10. Bir pusula.
11. Bir eğ im ölçer (Klisimetre veya sitometre).
12. Bir yükseklik ölçer (Altimetre).
13. Bir pH havadanl ığı .
14. Araş t ı r ı lan bölgenin mümkün oldu ğ u kadar büyük ölçekli (1/25.000
ilâ 1/100.000) co ğ rafya haritas ı .
15. Bitkileri kurutmak için yeteri kadar kasap ka ğı d ı .
16. iki ş er metrelik katlan ı r, paslanmaz iki çelik metre.
17. 30 m. uzunlu ğ unda çelik paslanmaz metre.
18. Toprak numunelerini koymak için 50 x 75 cm büyüklü ğ ünde kaput
bezinden yap ı lm ış torbalar.
19. Toprak torbalar ı n ı n içine ve d ışı na eklenecek tahta etiketler.
20. Fotoğ raf makinas ı .
21. Munsell toprak renk ı skalas ı .
111
FAYDALANILAN ESERLER
Arthur, W., Sampson, M. A. (1952): Range management, principles and practices.
John Wiley and sons Inc. New York.
Barkman, J. J., J. Moravec and S. Rauschert (1976): Code of phytosociological
nomenclature. Vegetatio 32 (3): 131-185.
Braun — Blanquet, J. (1932): Plant sociology (translated by Fuller and Conard) U. S. A.
Braun — Blanquet, J. (1932): Les groupements ~taux de la France mediterra-neenne. C.N.R.S. Paris.
Braun — Blanquet, J. (1973): Fragmenta phytosociologica mediterranea L Vege-tatio 27 (1-3): 101-113.
Cain, S. A. and G. de O. Castro (1959): Manual of vegetation analysis. Harper and brothers publisher, New York.
Clements, F. F. (1961): Plant succesion and indicator. H.W. Wilson Co., New York.
Dajoz, R. (1972): Precis d'ecologie. Dunod. Paris.
Daubenmire, R. F. (1962): Plant and environment. A text book of plant autoeco-logy. 2nd ed. John Wiley and sons Inc. New York.
Daubenmire, R. F. (1968): Plant communities. A text book of plant synecology.
Harper and Row. New York.
Dansereau, P. (1957): Biogeograhy. Ronald press. New York.
Duvigneaud, P. (1974): La synthese cologique. Doin editeurs, Paris.
Greig—Smith, P. (1957): quantitative plant ecology. Butter Warths Sc.
Guinochet, M. (1955): Logique et dynamique du peuplement vWtal. Masson Editeurs. Paris.
Guinochet, M. (1973): Phytosociologie. Masson Editeurs. Paris.
Gounot, M. (1969): Methode d'ertude quantitatiue de la ~tation. Masson Edi-teurs. Paris.
Kershaw, K. A. (1973): Quantitative and dynamic plant ecology. William Clowes and sons. London.
Kershaw, K. A. (1964): Quantitative and dynamic ecology. Edward. Arnold pub-lishing Co. Ltd. London.
Lacoste, A..et Salamon, R. (1969): EMments de biogkgraphie. Silic Lile, Paris.
Maarel, E. van der (1975): The Braun — Blanquet approach in perspectiue. Ve-getatio 3 (3): 213-319.
113
Muller—Dombois, Dieter and Ellenberg, H. (1974): Aims and methods of vege-tation ecology. John Wiley and Sons Inc. New York.
Oosting, H. J. (1984): The study of plant communities. W. H. Freeman Comp. San Francisco and London.
Ozenda, P. (1964): Bio0ographie ~tale. Doin. Paris.
Pavillard, J. (1935): Elements de sociologie ~tale. Hermann Editeurs Paris.
Pandeya, S. C., Puri, G. S. and Singh, J. S. (1968): Research methods in plant ecology. India.
Ramade, F. (1964): Elements d'kologie applique. Mc. Graw Hill. Paris.
Selçuk, H. (1965): Vejetasyon bilgisi pratiğ i. Tar ı m Bakanl ığı , Orman Genel Müdürlüğ ü. S ı ra: 424, Seri: 5.
Stoddard L. A., Smith, A. O. (1955): Range management. Mc Graw—Hill Book Company, Inc. New York.
Weaver, J. E., Clements, F. E. (1938): Plant ecology. Mc Graw—Hill Book Com-pany, New York.
Woodbury, A. M. (1954): Principles of General Ecology. The Blakiston Company, Toronto.
Willis, A. J. (1973): Introduction to plant ecology. George Ailen and Unwin Ltd.
Ruskin House, London.
Wittaker, R.H. (1973): Ordinasyon and classification of communities. Part V.
Handbook of vegetation Science. Dr. W. Junk b.v. publishers. The Haugue.
Wittaker, R. H. (1975): Communities and ecosystems. Mc Millan publishing Co.
Inc., New York.
114
İ N D EK S
A
Aç ık formasyon, 60 Agregasyon, 4 Alçak odunlu formasyonlar, 50, 54 Allogenik süksesyon, 102 Altimetre, 11 Alt birlik, 95, 97 Alyans, 95, 97 Aklimaks, 110 Assosiasyon, 20 Ay ırded ici türler, 92 Ayr ıms ız türler, 92
Batha, 65 Basit formasyonlar, 50 Batakl ık ormanlar ı, 67 Biçme örneklik alan, 28 Birlik, 1, 9 5, 9 7 Bitki formasyonu, 6, 49 Biyolojik form, 69 Biyolojik spektrum, 45, 59, 60 Biyolojik tip, 3 7 Biyo rn, 49 Bolluk, 69 B RAUN-BLAN4E UT metodu, 10 Bulunma, 89 Bült, 93
Canl ılı k durumu, 87 Chapparal, 65
Çay ır, 63 Çevre, 1 7 Ç ıplakla ş t ırma örneklik alan, 35 Çizgi Ş erit örneklik alan, 35 Çöller, 6 7
Dağı hş , 76 Daimi örneklik alan, 31, 107 De ğ iş ken, 95, 96 Diaspor, 4 Dinamik denge, 108 Disklimaks, 110 Dikey yap ı , 80 Dominant, 19, 23
E
Ecesis, 4 E ğ im, 14 Ekolojik grup, 3 Eksklojür, 107 En küçükalan, 90 Erozyon, 14 Espinal, 65
Fanerofit, 39, 44 Fasiyes, 95, 96 Fenoloji, 88 Fidelite, 92 Fizyografik süksesyon, 10Z Formasyon, 19, 49, 50 Foto ğraf•Kroki örneklik alan, 33 Frekans, 77 Frigana, 65
Garik, 64 Geofit, 41, 44 Göç,4, 99
Halofit, 7 Haloser, 102, 103
115
Hayat formu, 37 Heide, 65 Hemikriptofitkr, 41, 44 Heterojenlik, 93 Hidrofit, 41 Hidroser, 102, 103 Homojenlik, 93
İ
I ğ ne yaprald ı ormanlar, 67 Istasyon, 18 İş tirakçi türler, 92'
Mesofanerofit 39 Mikroengebe, 15 Mikrofanerofit, 39 Minimal area, 90 Musan orman ı, 66
N
Nanofanerofit, 42 Nanoterofit, 42 Nokta ömeklik alan, 33
Nudasy on, 99
O
J arales, 65
J Orman, 61 Otogenitik süksesyon, 102 Otsu formasyon, 50, 54
K
Karne fit, 39, 44 Kampos, 65 Kapahl ık derecesi, 83 Kap ah formasyon, 59 Kararh durum, 108 Karakteristik tür, 19, 92 Karışı k formasyonlar, 50, 55 K ata klima k s, 110 Klan, 22 Klimaks, 5, 99, 108 Klisimetre, 14 Konsosiasyon, 20, 21 Konstanz, 20, 89 Korniş , 11 Kriptofitler, 41 Krokiörneklik alan, 29 Kseroser, 102, 103, 105 Kurak orman, 66 Küvet, 12
L
Liste örneklik alan, 26 Lithoser, 102, 103, 105
M
Maki, 64 Mangrove, 67 Mattoral, 65 Megafanerofit, 39
Oklimaks, 110 Örnekleme, 23 Ömeklik alan, 26 Ortii duruma, 60, 70
P
Pampa, 65 Panklimaks, 110 PantografKroki alan, 31 Paraklimaks, 110 Parazit, 44 Postklimaks, 110 Potansiyel klimaks, 110 Preklimaks, 110 Preri, 65 Prezans, 89 Primer süsksesyon, 102 Priser, 102, 103 Progresif süksesyon, 100 Protohemikriptofit, 41 Psammoser, 102, 103, 105, 106
R
Reaksiyon, 5, 99 Regresif sü ksasyon, 100 Rekabet, 4, 99 Replat, 12 Retroregresif süksesyon, 100 Rizomlu kriptofitler, 41
116
Sadakat, 92 Sar ıl ı cı fanerofitler, 39 Sanhc ı hemikriptofitler, 41 Sanhc ı kriptofitler, 41
Sarılıc ı terofitler, 42 Say ım örneklik alan, 26 Scrub, 65 Seçici tür, 92 Sekonder sü ksesyon, 100 Sert yaprakh orman, 67
S ın ıf, 95, 97 Sikloklimaks, 110 Sinüzya, 22, 80 Sitometre, 14 S oğ anh kriptofitler, 41 Sosiasy on, 20 Sosyete, 21 Sosyabilite, 75 Stolonlu kamefitler, 39 Step, 63,67 Subklimaks, 109 Subser, 103, 106 Sukkulent fanerofitler, 39 Su kkulent kamefitler, 39 Sü ksesyon, 99 Süperklimaks, 110 Sürü nü cu terofitler, 42
Ş
Ş ilenke, 93
Taban alan ı örneklik alan, 27
Tak ım, 95, 97 Tayga, 67 Tekerriir, 77 , Tepe tac ı kapahlığı , 84 Tercih edici tür, 92 Terofit, 41 Toplu yaş ama durumu, 75 Tomillares, 65 Tundra, 67
il enyon, 22 est s ın ıf, 95, 97
V
Varyan t, 96 Vejetasyon tipi, 6, 49 Vitalite, 87
Y
Yabanc ı türler, 92 Yağ mur ormanlar ı, 66 Yay ılma, 76 Yazhk orman, 66 Yogunlu k, 73 Yumrulu kriptofitler, 41 Yüksek odunlu fonmasyonlar, 50
Z
Zamanda yap ı , 80
117