240
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ENTİTÜSÜ HAREKET DERGİSİ’NİN TÜRK FİKİR HAYATINDAKİ ETKİLERİ SEDAT VAHAPOĞLU Lisanüstü Eğitim-Öğretim ve sınav Yönetmeliği’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü İçin Öngördüğü Yüksek Lisans Tezi Olarak Hazırlanmıştır. ANKARA 2006

İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

  • Upload
    others

  • View
    28

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ENTİTÜSÜ

HAREKET DERGİSİ’NİN TÜRK FİKİR HAYATINDAKİ ETKİLERİ

SEDAT VAHAPOĞLU

Lisanüstü Eğitim-Öğretim ve sınav Yönetmeliği’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü İçin Öngördüğü Yüksek Lisans Tezi Olarak Hazırlanmıştır.

ANKARA 2006

Page 2: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

i

ÖZET

Hareket Dergisi Tek Parti iktidarı döneminde Nurettin Topçu önderliğinde

yayın hayatına girmiştir. Dergi, siyaset, felsefe, sanat, edebiyat, kültür gibi bir çok

konunun işlendiği entelektüel bir içeriğe sahiptir. 1939 ve 1943 yılları arasında 12, 1947

ve 1949 yılları arasında ise 28 sayı olarak çıkan bu dergi, Nurettin Topçu dışında Hilmi

Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık, Mehmet Kaplan, Ahmet Kabaklı gibi Türkiye’nin

düşünce hayatında önemli etkileri bulunan isimlerin yazı yazdığı bir okul işlevi

görmüştür.

Hareket dergisi, esas olarak Anadolucu milliyetçilik görüşüne sahip, Turancılık

gibi milliyetçilik anlayışlarına uzak, muhafazakar, Yahudi düşmanlığını savunan anti-

komünist bir dergidir.Hareket ekolü Türkiye’deki rejime karşı da mesafeli bir duruşa

sahip olmasına rağmen, yine de rejimle açıkça karşı karşıya gelmemeye özen

göstermiştir

Hareket Dergisi’nin de benimsediği Anadolucu milliyetçilik, Türklerin

tarihinin 1071 Malazgirt Zaferiyle başladığını ve Türklerin vatanının Anadolu

olduğunu, Anadolu’nun İslam’la harmanlandığını savunmaktadır. Milletin

oluşumunda; tarih, coğrafya, iktisadi şartlar, din ve kültürün önemli olduğu Anadolucu

milliyetçiliğin görüşleri arasındadır.

Hareket Dergisi’nin savunduğu bu görüşleriyle dönemin bazı düşünce

ekolleriyle ortak noktalar taşımakla birlikte, onlardan önemli ölçüde de ayrılmaktadır.

Page 3: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

ii

ABSTRACT

The "Hareket" Magazine was first published by a team headed by Nurettin

Topçu at the era of one-party democracy in Turkey. The magazine had an

intellectual context, and addressed many fields such as politics, philosophy, arts,

literature, culture, etc. Published for 12 issues from 1939 to 1943, and for 28

issues from 1947 to 1949, this magazine acted as a specific school comprising of

such portraits, besides Nurettin Topcu, including Hilmi Ziya Ulken, Remzi

Oguz Ank, Mehmet Kaplan and Ahmet Kabakh, all of whom considerably

affected the Turkey's life of thoughts.

The "Hareket" Magazine adopted such a conservative, anti-semitist and

anti-communist ideology that mainly supported the Anatolian Nationalism, but

kept away from such nationalist movements as Turanism. Though the

"Hareket" school also kept distant to the then ruling regime in Turkey, it took

care of not creating a clear and direct conflict with the regime.

The Anatolian Nationalism, which was supported even by the Hareket

Magazine, defends that the Turkish history commenced with the Malazgirt

Victory in 1071, and the Turkish homeland is Anatolia, and that this land is

collated by Islam. The Anatolian Nationalism supports such opinions as

that the history, geography, economic conditions, religion and culture are

important factors in the formation of a nation.

Though the opinions defended by the Hareket Magazine carries a number of

common points of view with some other schools of thoughts of that era, it also

considerably deviates from such other schools.

Page 4: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

1

GİRİŞ

1930’lu yıllar, Türkiye açısından, dünyadaki gidişle bir bakıma paralel

sayılabilecek ideoloji tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı yıllardır. Osmanlı

devletinin tasfiye sürecinin kuvveden fiile çıktığı Balkan Savaşlarından başlayarak,

1922’ye kadar devam eden sürecin sonunda tasfiye edilen Osmanlı mirasından,

“Misak-ı Millî” belgesinde belirtildiği gibi “Türk ve Müslüman ahalinin çoğunlukta

olduğu yerler” ölçüt olarak alınmak üzere Lozan’da uluslar arası topluma tescil

ettirilerek meşruiyet kazanan Yeni Türkiye devleti, bu tarihten sonra tüm enerjisini

seküler bir toplumsal ve siyasal yapı oluşturmaya yöneltti. Cumhuriyet’in ilânı ve

onu izleyen inkılâp hareketleri eski toplumsal yapıyı ve bu yapının dayandığı

kurumları ve alışkanlıkları ortadan kaldırmaya ve “yeni değerler” yaratmaya

odaklandı. Bu süreçte bir bakıma “tasfiye” edilen “eski değerler”den doğan boşluğun

doldurulması yeni bir ideolojinin yaratılarak eski değerler sisteminin yerine ikame

edilmesiyle özdeşleştirildi. “Kemalizm, Kemalist İdeoloji” ya da 1950’den sonraki1

adlandırılmasıyla “Atatürkçülük yahut Atatürkçü Düşünce” bu arayışın bir

sonucudur.

Ancak, soyut bir dünya olarak kabul edilen “fikirler dünyasının” aniden

ortaya çıkıverdiğini düşünmek de mümkün değildir. En soyut kavramlar bile

olgularla, insanın kendini ve çevresini algılama biçimiyle bağlantılıdır. Kemalist

ideolojinin inşa sürecinin bile Osmanlı fikir hayatıyla olan ilgisi, Osmanlı tarihsel

mirasıyla bağlantısı tarihçilik açısından bakıldığında “izlenebilir” hale gelmektedir.

Son yıllarda bu sorunsalı açıklamaya yarayacak pek çok çalışma yapılmıştır.

Bunlara bakıldığında dönemin, galat-ı meşhur olan “çeşitliliği dışlayan bir fikir

hayatı” yaklaşımının doğru olmadığını söylemek mümkündür. İki savaş arası

1 Bu durum tamamen ideolojik tercihlerle bağlantılıdır. DP’nin, CHP’nin Altı Ok’u olarak sembolize edilen ilkeleri reddetmesi söz konusu değildi. Fakat Altı Ok’un hatırlattığı Kemalizm sözcüğü yerine “Atatürkçülük” sözcüğü kavramlaştırılmaya çalışılmıştır.

Page 5: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

2

dönemin batıda ve doğuda şahit olduğu ideolojik eğilimlerin Türkiye’de de izlenmesi

mümkündür. Kemalizm’in bu dönemdeki gelişim çizgisi az-çok bilinmektedir2.

Dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel gelişmelerinde belirleyici olguları

olarak; Terakkiperver Cumhuriyet ve Serbest Cumhuriyet Fırkaları’nın kısa ömürlü

faaliyetleri, Şeyh Sait Ayaklanmasıyla rejimin sertleşmesi ve “tek partili

cumhuriyet”e dönüşmesi; 1931 yılından itibaren esasında geleneksel Türk devlet

anlayışına pek de ters düşmeyen “bütün alanları denetim altında tutan devlet” olarak

“Kemalist Türkiye” otoriter ve koyu milliyetçi bir yapılanmayı esas aldı. CHP’nin

Üçüncü Kurultayını topladığı 1931 senesinde, Türk Milliyetçiliğinin “Kemalist

İdeoloji”nin temel çizgilerinden biri haline gelmeye başladığını gösteren bir gelişme

“Türk Tarih Tezi”nin ortaya çıkışıdır.

Tezin, ilk olarak “Türk Ocakları Türk Tarihi Tetkik Heyeti (TOTTTH)”

tarafından geliştirildiği ileri sürülmüş olmakla birlikte bu düşüncenin incelenmeye

muhtaç olduğu söylenebilir3. Zira, daha 1922 yılında Lozan’a giden Türk Temsilciler

Heyeti için hazırlanmış olan bir çalışmada 4 Milli Tarih Tezi’nin ilk izlerini görmek

mümkündür5. Temkinli olmak kaydıyla bunu belirterek, Tarih Tezinin kurgulanması

fikrinin gerçekte, hiç değilse 9-10 yıl önceye dayanan bir boyutu olduğuna işaret

etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih, 10 Nisan 1931’de Türk

Ocakları kapatıldıktan sonra TOTTTH yerini “Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti

(TTTC)”ne bıraktı.

Anılan Cemiyet, 2-11 Temmuz 1932 tarihinde Ankara’da, sonraları Birinci

Türk Tarihi Kongresi olarak adlandırılacak olan, ama aslında öğretmenleri Türk

tarihi konusunda eğitme amacı taşıyan bir atölye çalışması düzenledi. Kongrede,

2 Bkz.:Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce : Kemalizm, C.2, İletişim Yayınları, İstanbul-2002(3). 3 Bkz.: Soner Çağaptay, “Otuzlarda Türk Milliyetçiliğinde Irk, Dil ve Etnisite”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003,s.245 4Özgün baskısında formaların sahife numaraları 1’den başlayarak 24’e kadar olması, söz konusu kitabın Lozan görüşmelerine yetiştirilmek üzere ayrı matbaalarda basılarak birleştirilmiştir. Bu çalışma yeni harflerle de yayınlanmıştır . Bkz.: Pontus Meselesi , Yay. Haz.: Yılmaz Kurt, Ankara, 1995, (2). 5 Bkz.: Pontus …, s.3 vd.

Page 6: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

3

Afet İnan’ın tafsilatıyla anlattığı Türk Tarih Tezi, Türklerin çok eski ve muhteşem

bir ırk olduğunu ileri sürmekteydi. Orta Asya’da parlak bir medeniyet kurmuş olan

Türkler, Orta Asya’yı terk ederek dünyanın geri kalanını uygarlaştırmak üzere dört

bir yana dağılmışlardı6 .

İslam-Osmanlı geçmişinden arındırılmış yeni bir “milli kimlik” oluşturmak

için Türklerin Asya köklerini öne çıkarma ve yüceltme ile Anadolu’yu sahiplenme

iddiasındaki Rum ve Ermeni milliyetçiliklerinin tezlerine karşı, Anadolu’nun ezeli ve

ebedi Türklüğünü “ispat edebilmek” amacıyla Anadolulu atalar bulmak ya da

Anadolu’nun ilk sakinlerinin Türklüğünü ortaya koyarak, zaman zaman farklı

gruplar tarafından ortaya atılan “Anadolu’nun sahiplenilmesi” sorununu çözmek

Türk Tarih Tezini biçimlendiren iki temel kaygıdır.

Milli tarih Tezine ilişkin olarak son dönemlerde yapılan çalışmalar konuya

farklı bakışlar da getirmişlerdir. Örneğin, Ahmet Yıldız “…Tarih Tezi ile Türk tarihi

İslam tarihinden soyutlanmış ve Anadolu’da Bir Türk milli devletinin kuruluşunu

haklılaştırmak için Türk tarihi genel olarak dünya tarihi, özel olarak da Batı tarihi ile

bütünleştirilerek Osmanlı geçmişi tarih-dışı bir genellemeyle ‘karanlık’la eş

kılınmıştır. Tezin ana amacı, arkeolojik bulguları kullanarak Anadolu’da Türklerin

tarihi bakiyelerini ortaya çıkarmak, böylece bir millet olarak Türklerin büyük bir

medeniyete sahip olduklarını göstermektir…”7 düşüncesini ileri sürmektedir. Bu

konunun tartışılması bizim inceleme alanımızın dışındadır. Ancak, Milli Tarih

Tezi’nin merkezinde birkaç yeni kavramın olduğu söylenebilir. Konumuzla ilgisi

açısından bunlardan birincisi “Türklüğün”, ikincisi “Orta Asya”nın ve üçüncüsü

“Anadolu”nun tarih tezinin temel motifleri olarak öne çıkarılması meselesidir.

Bunlardan üçüncüsü, yani, “tarihi Türk Coğrafyası olarak Anadolu”nun öne

çıkarılmış olması “Anadolucu Milliyetçilik” olarak adlandırabileceğimiz yeni bir

milliyetçilik yorumunun da kaynağını oluşturmaktadır denilebilir.

6 Çağaptay, a.g.m. s.246 7 Ahmet Yıldız, “Kemalist Milliyetçilik”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.228

Page 7: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

4

Hareket dergisinin yayınlanmaya başladığı 1930’ların sonu ile 1940’lı

yıllar, Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’nün “Milli Şef” ünvanıyla

Cumhurbaşkanı olduğu, CHP’nin tek parti iktidarının devam ettiği bir dönemdir.

Koçak’a göre :”…Bu dönemde CHP’nin Altı Ok’unun resmi açıklaması ya da

Kemalizm’in bir ideoloji olarak (belki de yeniden) yorumlanması konusundaki

isteksizlik ve çekingenlikten söz etmek mümkündür. CHP’nin geleneksel ideolojik yön

ve temel eksikliğini, belki de kısmen giderecek bir atılımın hiç olmaması bu

bakımdan anlamlıdır. Kemalizm, Milli Şef tarafından, resmi bir doktrin olarak

işlenmemiş ve açıklanmamıştır. Oysa, bu yapılabilirdi. Partinin ideolojik eksikliği ve

güçsüzlüğü, bu şekilde giderilebilirdi. Özellikle bir tercih söz konusudur. Bu

anlamda, Milli Şeflikte, ne Atatürk, ne de Kemalizm ile bir siyasi hesaplaşma söz

konusudur” 8 .

Ancak şu hususu da belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim ve

kültür politikalarında birtakım değişiklikler de yaşanmıştır. Bu dönemde hümanizm

bir kültür politikası olarak benimsenmiştir. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim

Bakanlığı dönemine denk düşen bu dönem için, Orhan Türkdoğan; Kemalist

ideolojinin tarihi Türk-kültür kodlarından çıkarılarak, Greko-Roman kaynaklara

yönelmesi veya dönüşümü olan yeni bir dönem olarak adlandırmaktadır. 9 Bu tarz

yorumların; temelinde farklı bir yaklaşımla olsa bile yine de “Anadolu’yu temel

eksen olarak alan” bir “ulusal kimlik” yaklaşımından söz etmek mümkün

görünmektedir.

Nitekim, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde okullarda

Latin dilinin öğrenilmesine imkân tanınması, bakanlık bünyesinde Tercüme bürosu

kurulması ve Batı klasiklerinin Türkçeye çevirilmesi suretiyle “hümanist kültürün”

Türkiye’ye yerleştirilmesi için çaba harcanmış olması, Tarih Tezinin resmi kurumlar

8 Cemil Koçak, “Tek Parti Yönetimi, Kemalizm ve Şeflik Sistemi:Ebedi Şef/Milli Şef’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce-Kemalizm…s.137 9 Orhan Türkdoğan, Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, İstanbul, 1998, s.14

Page 8: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

5

tarafından da farklı yorumlanılması yolunun açıldığını göstermesi bakımından

üzerinde durulması gereken göstergelerdir10.

Kültürde hümanizma akımı ile beraber, 1940-50 arası yıllarda, “katı” olarak

tanımlanabilecek bir laiklik anlayışının uygulama alanına aktarıldığı söylenebilir.

Nitekim, bu dönemde Laikleştirmenin başarılı, kalıcı ve etkili olabilmesi için,

eğitime büyük önem verildiği görülmektedir. Verilmek istenen eğitim de dini veya

beynelmilel değil, milli eğitimdir.11

Öte yandan, Tek Parti İktidarının İsmet İnönü’lü ikinci döneminde de,

toplumun devlet eliyle dizayn edilmesi, kontrol altında tutulması uygulamaları

devam etmiştir. Siyasi bir muhalefete izin verme koşullarının olmadığı bu zaman

devresinde, basın- yayın üzerine konan kısıtlamalar da sürmüştür.1931 tarihli

Matbuat Kanunu, 28 Haziran 1938 tarihinde yapılan değişikliklerle, hükümete

önemli yetkiler tanıyordu. Bir kere, gazete ve dergi yayınlamak için, gazete ve

derginin çıkacağı yerin en büyük mülki amirinden ruhsatname alması gerekiyordu.

Dolayısıyla, hükümet yeni bir yayına izin verip vermemekte tamamen serbestti.

Ayrıca gazete ve dergi yayınlamak için, gazete ve derginin çıkacağı yerin nüfusuna

göre, 1.000 ila 5.000 TL arasında bir garanti mektubu vermeleri zorunluydu. Diğer

yandan, ‘sui şöhret’ sahibi olanlara yayın çıkarma hakkı tanınmıyordu.12 Basın

üzerindeki kısıtlamalar yalnızca çıkarmadan öncekilerle sınırlı değildi. Basın, iç ve

dış politika konularında, ancak belirli sınırlar içinde yazabiliyor, haber

yayınlayabiliyordu. Bu dönemdeki başyazılar genellikle dış politika ile ilgilidir.

Fakat bu tür yazılar, her zaman hükümetin saptadığı siyasal çizginin içinde

kalıyordu. Nihayet, Matbuat Kanununun 50. maddesi gereğince, ‘memleketin

umumi siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı, İcra Vekilleri Heyeti kararı ile

10Bu konuda etraflı bilgi için Bkz.: Ali Yiğit, İnönü Dönemi Eğitim ve Kültür Politikası (1938-1950), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1990, s.44-45 11 Yiğit, a.g.e. s.47 12 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996,s.134

Page 9: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

6

gazete veya mecmualar muvakkaten tatil olunabilirdi.Bu suretle kapatılan bir

gazetenin mesulleri, tatil müddetince, başka bir isimle gazete çıkaramazlardı.13

Gerek siyasal, gerekse düşünsel alanda herhangi bir muhalif görüşün

seslendirilmesinin çok zor fakat mümkün olduğu bir dönemde, yayın hayatına

başlayan ve her dergiye nasip olamayacak şekilde 1980’lerin başına kadar aralıklarla

da olsa çıkmaya devam eden ve bir çok yazarı Türkiye’nin siyasal ve entelektüel

hayatında önemli izler bırakmayı başarabilmiş Hareket Dergisinin, özgün

denebilecek görüşlerinin incelenmesi, bu minvalde önemli bir düşünsel uğraşı

olacaktır. Çalışmanın çerçevesini, “Anadolucu Milliyetçilik” akımı içinde özgün bir

yaklaşımı temsil eden ve kısmen muhafazakar Anadoluculuk olarak

adlandırılabilecek “Hareket Dergisi” çevresinin ileri sürdüğü düşünceler

oluşturmaktadır.

13 Koçak, a.g.e., s.135

Page 10: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

7

I.BÖLÜM

HAREKET DERGİSİ

Nurettin Topçu’nun 1939’da çıkarmaya başladığı ve başlangıçtan itibaren

başyazarlığını yaptığı Hareket dergisi, Türk aydınlarının bir bölümü için okul işlevi

görmüştür. Türkiye’deki tek parti iktidarı sürecinde Kemalizm’e eleştirel yaklaşan

ilk iki siyasi dergiden biridir. Diğeri Necip Fazıl Kısakürek’in 1940’larda çıkarmaya

başladığı Büyük Doğu’dur. Bununla birlikte, Hareket’in misyonu Büyük Doğu’dan

ve erken cumhuriyet döneminde Türk muhafazakârlarının okulu niteliğinde olan

Dergâh Dergisi’nden farklıdır. Dergâh’tan Hareket’e gidiş, uzlaşmadan,

muhafazakâr ölçülülükten ve kültürleşmeden eleştirellik ve ekonomik bir analize

geçiştir. Topçu’nun düşüncesi kültürel bir perspektiften ve reaksiyoner bir İslami

duyarlılıktan çok, Tek Parti döneminden Demokrat Parti’ye, sorgulanması vatan

hainliğiyle özdeşleştirilen kapitalist kalkınma modelinde yoğunlaşır. Dergâh

Dergisi’ndeki başlıca tema olan ulus devletin inşa sürecini muhafazakâr bir

perspektiften dengeleme uğraşı, Kemalizm’in felsefi eleştirisine; Büyük Doğu’daki

kültürel tepkici çizgi, kapitalist büyüme yoluna girmiş Türkiye’nin ekonomik

analizine ve eleştirisine yerini bırakır. 14

Hareket dergisi, Şubat 1939 ve Mayıs 1943 tarihleri arasında 12 sayı olarak

çıkarılmış, 12.sayıda yaz tatili nedeniyle ara verildiği belirtilmiş, ancak Mart 1947’ye

kadar dergi yayınlanmamış, Mart 1947’deki sayıda, derginin dört yıldan beri

14 Fırat Mollaer, “Türk Sosyalizmine Bir Katkı”, Hece Dergisi Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, s.30

Page 11: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

8

muhtelif sebeplerden neşriyatını durdurduğu, yeni ve geniş bir kadroyla tekrar

okuyucunun karşısına çıktığı ifade edilmiş, bu tarihten Haziran 1949 tarihine kadar

toplam 28 sayı olarak çıkmıştır. Haziran 1949’daki sayısında yine yaz tatili ilanı

yapılmış olmasına rağmen 1952’ye kadar dergi çıkarılmamıştır. Yayın hayatındaki

bu kesintilerin nedeni dergide belirtilmemiştir.

Hareket Dergisi, son senelerde ve bilhassa Nurettin Topçu’nun ölümünden

sonra (11 Temmuz 1975) fikri bir mecmua oluşunun yanı sıra aynı zamanda bir

araştırma organı hüviyetini kazandı. Osmanlı iktisadi hayatı (Ahmet Tabakoğlu-

Debbağoğlu, D.Mehmet Doğan), İslam İktisadi düşüncesi (A Tabakoğlu, Hüseyin

Perviz Hatemi) ve İslam ve Türk tasavvufu (Mustafa Kara, Süleyman Uludağ)

hakkındaki yazılar bu meyanda zikredilebilir. 15

Hareket, Topçu’nun benimsediği ‘hareket (aksiyon)’ felsefesi bağlamında

adlandırılmış bir dergidir. Aynı yıllarda Fransa’da doktora yapan ve aynı düşünce

ikliminden beslenen Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu da İş mecmuasını çıkarmıştır.

(1934, sonradan İş ve Düşünce’ye çevrildi) Yine Fransa’da felsefe tahsil eden Necip

Fazıl Kısakürek de ‘aksiyon’ kavramına büyük önem vermiş ve Büyük Doğu’nun

alt başlığında zaman zaman ‘aksiyon’ kelimesini kullanmıştır. Hareket dergisinin ilk

sayısı ‘fikir-sanat’ alt başlığı ile 1939 yılının şubat ayında İstanbul’da yayınlanmıştır.

Sahibi ve umumi neşriyat müdürü Nurettin Topçu’dur. 2.sayı İstanbul’da basılmış

olmakla birlikte, idare yeri olarak İzmir’de bir adres gösterilmektedir. Bu durumda,2-

5. sayıların yayın yeri olarak İzmir’i kabul etmek gerekmektedir. 6.sayıda idare yeri

olarak derginin basıldığı İstanbul’daki Burhanettin matbaası gösterilmiştir. Bundan

sonra, Hareket dergisi, 1952’de Ankara’da yayınlanan 7 sayı dışında İstanbul’da

neşredilmiştir.16 Dergi, kesin bir standardı olmamakla beraber yaklaşık 30 sayfa

civarındadır.

Nurettin Topçu, derginin 1952’de Ankara’da yayınlanan nüshalarına

kadar, sahibi ve umumi neşriyat (veya yazı işleri) müdürü olarak görünmektedir.

15 Ali Birinci, “Hareket Mecmuası”, Türk Yurdu, C.25, S.213, Mayıs 2005, s.86 16 Mehmet Doğan, “Nurettin Topçu’nun Hareketi”, Hece…, s.360-361

Page 12: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

9

1952-53’de yayınlanan sayılarda, müessisi (kurucusu) Nurettin Topçu’dur.

1966’dan sonra yayınlanan sayılarda (Fikir ve San’atta Hareket ) Nurettin Topçu

derginin kurucusu olarak zikredilmektedir. Bu uzun süreli, istikrarlı ve açılımlı

dönemde dergi, çeşitli isimler görünmekle birlikte, esas olarak Ezel Erverdi

tarafından yayınlanmıştır.17

Hareket mecmuası bilhassa 1950 öncesi neşriyatıyla muhalif bakış

açısından en dikkate değer ve nevi şahsına münhasır neşir vasıtasıdır ve Türk fikir

ve siyasi düşünce tarihinde, henüz gereği kadar fark edilememiş mühim bir mevkiye

sahiptir.18

Topçu, batıda yetişmiş, Fransız filozofu Maurice Blondel’in sistemleştirdiği

‘hareket felsefesi’ni benimsemiş olmakla birlikte, Hareket dergisindeki ilk

yazılarından itibaren, derginin yerli-milli muhtevasını ortaya koymuş ve o sıralar

çok prestijli olmasına rağmen, Avrupa’nın ve batının eleştirisini yapmaktan da geri

kalmamıştır. Nitekim derginin ilk sayısındaki ‘Rönesans Hareketleri’ başlıklı ilk

yazı, batı sisteminin güçlü bir kavrayışla değerlendirilmesi ve sağlam bir tenkidi

mahiyetindedir.19

Hareket dergisinde değinilecek 1939-1942 yılları arasında çıkarılan

Hareket’te ruhçu ve mistik bir düşüncenin hakimiyeti açıkça görülür. Hareket

dergisinin bu serisinde ‘Teknik ve makine medeniyetine karşı, duyulan ihtirasın asrın

insanını bunalımlara sevk ettiği, kendisinden kaçan insanın kurtuluşunun yine

kendisine dönmesi ile mümkün olabileceği’ fikri savunulmaktaydı. 1939-1942 yılları

arasında yayınlanmış olan Hareket’te Topçu, Remzi Oğuz Arık’ın tesiri ile

bağlanmış olduğu Anadoluculuk akımının İçtimai ve İktisadi yönlerini büyük bir

vukuf ile işlemişti.

17 Doğan, a.g.m. s.361 18 Birinci, a.g.m. s.89 19 Doğan, a.g.m.s.361

Page 13: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

10

1952 yılında yeniden yayınlanan, Hareket’te ise değişen içtimai yapımıza

göre yeni yorumlar getirilmeye başlamıştı. 1950 yılından sonra Türkiye çok partili

demokratik bir rejime geçmişti.

1966-1975 yılları arasında yeniden çıkmaya başlayan Hareket dergisi, en

uzun ömürlü, dolgun muhteviyatlı son döneminde Topçu, İslam ahlakının ve

iktisadının gereği olan Ruhçu ve Milliyetçi Sosyalizm modelini savunmuştur.20

Hareket dergisi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Milli Şeflik rejimine

açıktan eleştiri getiren ilk muhalif basın organıdır. Çok partili rejime geçilirken

yayınlanmaya başlanan İslami dergilerin aksine, o dönem için teamül haline gelen

devletin önde gelen sahiplerinden herhangi birini övmemiş, bu yüzden de bir iki defa

başı ağrımıştır. Hareket dergisi yazarlarına göre: ırkçı vurgular taşıyan Türk

milliyetçiliği aşırılıklar ihtiva etmektedir. Bunun yerine, kavim ve din unsurlarını

bünyesinde yoğuran, vatan unsuruna bağlı Türk milliyetçiliğini savunmak bir

vatandaşlık görevi olarak telakki edilmiştir. Hareket dergisinin temel savunusu : Ziya

Gökalp, Atatürk çizgisinin savunduğu milliyetçilik ve batılılaşma idealine karşı;

Yahya Kemal, Mükrimin Halil Yinanç, Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık vd.’nin

temsil ettiği ve temellendirmeye çalıştıkları Anadolu milliyetçiliğini savunmuştur.

Dergiyi değerlendiren araştırmacılardan biri “…Milliyetçi-vatancı-devletçi

anlayışın İslam’la bağlarını kurup, bu kavramların Türk Milleti için ne anlam ifade

ettiğini teorik olarak ortaya koyan en önemli mahfil, Hareket dergisi ve Hareket

dergisi ailesi oldu. Hareket dergisi, bin yıllık tarih kutsamacılığının ilk önemli

savunucusu ve “Türk İslamı”nın ilk mimarıdır…” ifadeleriyle 21 söz konusu

değişimin dergi yazarları tarafından geliştirilmeye çalışılan kavramlarından birine

değinmektedir.

20 Ercüment Konukman,” Nurettin Topçu” , Hece… s.465 21 Hamza Türkmen, “Hareket Dergisi 1939–1982 Milli İslam Teorisi Ya da Milli Dindarlık”, Hak Söz Dergisi, Sayı 41–42,Ankara, 1994, s.49

Page 14: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

11

Hareket dergisinin kuruluşundan kapanışına kadar Nurettin Topçu’nun

düşünsel damgasını taşıdığı görülür. Çünkü kendisi derginin hemen her sayısında

merkezi figür konumundadır. Diğer isimlerin ürünleri, çerçevesini kendisinin

belirlediği düşünsel zemine uygun görüldüğü oranda dergide yer alır. Ölümünden

sonraki kısa sayılabilecek dönemde de durumun fazla değişmediği görülür; her

sayısında söz konusu düşünsel zeminle uyumlu olmaya özen gösterildiği izlenebilir.

Bu nedenle, Hareket dergisinin düşünsel içeriğini tanımanın, Nurettin Topçu’nun

felsefesini ve bu temelde geliştirdiği yaklaşımları bilmekle mümkün olduğu

söylenebilir.22 Milliyetçilik anlayışı da yine İslam’a vurgu yaparak belirlenmektedir.

Derginin yaklaşımına göre Türkiye’deki milliyetçilik akımları iki kategoride

incelenmelidir: Birincisi Batı tipi Türk milliyetçiliği (Türkçüler; Batıcı- laik

milliyetçiler ); diğeri ise, İslam’a, milli kültüre ve tarihe dayalı, Batıcı olmayan

milliyetçiliktir. Hareket, ikinci kendisini kategoride gösterir ve bu anlamda diğer

milliyetçilik akımlarıyla bir bağının olmadığını ifade eder.23

Hareket dergisi maddeci, batı kültürüne ve kurtuluşu Batılılaşmada arayan

taklitçiliğe şiddetle karşıdır; ama Fransız devrimiyle kurumlaşan ulus (millet) ve ulus

devlet (milli devlet) kavramını- bu kavramların bin yıllık tarihin ürünü olduğunu

tevil etmeye çalışan ruhçu ve vatancı yorumları hariç, batıcı ve Turancı mukallitlerle

birlikte sahiplenir. Hatta Hareket dergisi ulus, vatan, ulus devlet kavramlarını

savunurken İslamcı akıma ve ümmetçi yaklaşımlara karşı, batıcı ve Turancı

mukallitlerle paralelliğe düşer. Yine Hareket dergisi, batıdan gelen romantik akımın

etkisiyle Osmanlı literatürüne Namık Kemal’in aktardığı ‘vatan’ kavramının

sınırlarını emperyalist devletlerin onayından geçen Anadolu sınırları olarak

kabullenir ve Anadolu toprağının değeri İslam’ın önüne geçirilir. 24

Nurettin Topçu, belirtildiği gibi derginin merkezi figürü olarak yer alır.

Radikal modernleşme karşısında Anadolucu muhafazakârlığın ilginç bir temsilcisi 22 Sadettin Elibol,” Muhalif Bir düşünce Okulu Hareket Dergisi”, Türkiye’de Modern Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003,s.267 23 Köksal Alver, “Anadoluculuk ve Nurettin Topçu”, Hece… s.259 24 Türkmen, a.g.m. s.51

Page 15: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

12

olur. Onun muhalif duruşunu daha anlaşılır kılmak için, genel felsefesi bağlamında

eğildiği temel sorun alanlarına ilişkin tezlerini ele almak gerekir. Geleneğe karşı

Modern radikalizm, ona göre pozitivist felsefe ve sosyolojiye dayanır. Pozitivizm,

esasında bir tür ‘çağdaş sofizmdir’. Kurtuluş Savaşıyla kazanılan maddi

bağımsızlığın sürdürülmesi ve geliştirilmesini sağlayacak ‘manevi hamleleri ‘

yapabilmeyi elverişli bir temel olamaz. Bunun için, ruhçu felsefe geleneğine

yaslanarak ‘kontrollü bir inkılâp programı oluşturmak’ ve uygulamak gerekir.

Taklitçilik ya da bilinç körelişi: Radikal modernleşme doğal olarak ahlaki değerler

bağlamına oturmadığı için olumlu sonuçlar getirmemiştir. Tam tersine yarattığı

taklitçilik ya da bilinç körelmesi nedeniyle; kimlik bunalımını, şiddeti, yıkıcılığı,

anarşizmi, fanatik İslamcılığı ve komünizmi besleyici bir işlev görmüştür. Bu

nedenle, endüstrileşme ve teknoloji üretimini geleneksel kültürün kendi esprisi içinde

gerçekleştirmek gerekir. Bu başarılabilirse; kentsel ve kırsal kesim arasındaki

farklılık azalır, biri diğerine yabacılaşmaz, her iki tarafta da ‘millet ruhu’ birlikte

yaşamın dinamiğine haline dönüşür. 25

Hareket dergisinde, Nurettin Topçu’nun ‘mihver yazıları’ dışında çok

sayıda ismin ‘araştırma yazısı’ niteliğindeki ürünleri de yayınlanır. Bunlar içinde

ruhçu Anadolu sosyalizmine tarihsel kökler bulmak amacıyla yazılmış gibi görünen

yazılar, özellikle 1970’lerden itibaren dikkat çekecek ölçüde artar.26

Hareket dergisi, kuruluşundan kapanışına kadar hem Nurettin Topçu’nun

mihver yazıları hem de diğer yazarların katkılarıyla Cumhuriyet döneminin özellikle

pozitivist ve sosyoloji temelli bağlanışlarına eleştirel yaklaşan, tezleri ve ütopyasıyla

dikkat çeken entelektüel bir muhalefet okulu olmuştur. 27

Hareket dergisinde, siyaset, felsefe, sosyoloji, edebiyat, şiir, kültür gibi

konular ağırlıklı olarak yer almış, güncel siyasi konuların dışında kalınmıştır. Bu

nedenle dönemin önemli, yurtiçi ve yurt dışı siyasal gelişmelerini dergide bulabilmek

25 Elibol, a.g.m. s.267-268 26 Elibol, a.g.m. s.272 27 Elibol, a.g.m. s.273

Page 16: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

13

mümkün değildir. Hareket Dergisi entelektüel bir muhtevanın içinde kalmıştır.

Yalnız Mart 1947’den itibaren ‘Ayın Hercümerci’ başlıklı bir bölümde Ahmet

Kabaklı, polemik tarzında yazılar kaleme almıştır. Bu yazılarında Kabaklı, genellikle

basın-yayın, kültür hayatındaki konulara değinmiş, çeşitli yazarlar, dergilere

eleştiriler yöneltmiştir. Nurullah Ataç, dilden yabancı kelimelerin atılması

konusunda28, Yaşar Nabi Nayır ve Varlık dergisi Doğu’nun ve Türk tarihinin

aşağılanmasından dolayı,29 bu eleştirilerden payını almıştır. Zaman zaman kitap,

dergi tanıtımları, incelemeleri yapılmıştır. Tanıtımı yapılan kitap ve dergilerin

Hareket’in düşünce profiline uygun olduklarını belirtmek gerekir.Örneğin Remzi

Oğuz Arık’ın İdeal ve İdeoloji, Coğrafyadan Vatana isimli kitapları, Serdengeçti,

Bizim Türkiye Dergisi Nurettin Topçu’nun yazmadığı zamanlarda genellikle

Mehmet Kaplan başyazıları yazmıştır.

Bu muhalefet okulu dergi, Türkiye’nin düşünsel haritası içinde önemli bir

yer işgal etmesine rağmen, siyasi düzlemde etkili bir karşılık bulamamıştır. Bu büyük

ölçüde, Nurettin Topçu’nun siyaset dışı durma kararlılığı ve dönemin kimi aydınları

(Örneğin;Doğan Avcıoğlu ve Erol Güngör) gibi belli bir gazetede başyazarlık

yapmamasıyla açıklanabilir.30

Nurettin Topçu’nun ve Hareket dergisinin düşünce dokusundaki temel

ilmekleri ve kodları aşağı yukarı şöyle sıralamak mümkündür: Bin yıllık tarih,

Müslüman Türk’ün anavatanı olarak Anadolu, Milliyetçilik, Türk-İslam sentezi,

otoriter devlet, demokrasi, milliyetçi/Anadolu/İslam sosyalizmi, mistizm/tasavvuf,

Yahudi ve masonluk karşıtlığı… Bu kavramların hemen hepsini de alışılagelen

anlamlarıyla ele almıyor elbette. Kendince hepsini yeniden, felsefi, sosyolojik

açılardan tanımlıyor ve farklı anlamlar yüklüyor.31

28 Ahmet Kabaklı, “Ayın Hercümerci”,Hareket, Mayıs 1947, Sayı 15, s.17 29 Kabaklı, “Ayın Hercümerci”,Hareket, Haziran 1947, Sayı 16, s.16 30 Gös.Yer. 31 Hece …,İmzasız, s.4

Page 17: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

14

A.YAZARLAR

Hareket dergisinde, 1939-1949 yılları arasındaki sayılarda yazan yazarlar

şöyledir:

Nurettin Topçu, Kemal Fikret Arık, Cahit Okurer, Mehmet Kaplan, Ali

Ölmezoğlu, Hasan Tanrıkut, Muvaffak Sami Onat, Hüseyin Batu, Miraç Katırcıoğlu,

Leman Avni Başa, Bülent Tarcan, Ali Münif İslamoğlu, Rüknettin Fethi, Rıfkı

Melul, Meriç, Fahrettin Kerim Gökay, Lütfü Bornovalı, Ali İhsan Balım, Mustafa

Ateş, Remzi Oğuz Arık, Nihat M.Çetin, Cevat Aydemir, A.İhsan Göğüş, Adnan

Varol, Kemal Or, Hilmi Ziya Ülken, Selami Başkurt, H.Basri Çantay, Mehmet

Nurettin, M.Nurettin Ulaş, Muzaffer Ateş Kebapçıgil, İ.H.Aladağ, Turgut Evren,

Celalettin Tuğrul, Suat Seren, Oktay Arslan Alp, Hikmet M.Erdal, Cahit Obruk,

K.Domaniç, Neriman Yavuzer, Bahaettin İzgi, Jale Baysal, İlhan Engin, Asaf

Muammer, Mahmut Kıyıcı, Halil Soyuer, Ali Rıza Alp, Talat Tekin, İsmail Ali

Sarar, Suat Yeşilyurd, Vedat F.Belli, Ali Fuat Başgil, Tahir Örnek, Muzaffer

Uyguner, O.Nedim Tuna, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Osman Nedim Tuna, Hasan

Fevzi, Tarık Buğra, Zeki Ömer Defne, Salahattin Köseoğlu, Rıfat Necdet Evrimer,

Necati Karabacak.

Nurettin Topçu, bazı yazılarını Nizam Ahmed takma ismiyle kaleme almış,

Denizli’ye sürgün edilmesine neden olan ‘Çalgıcılar’ başlıklı yazısını da bu müstear

isimle yazmıştı. Bu yazıda Topçu, bir ziyafette bulunan bir sarhoş ve ona

dalkavukluk yapan kişilerle çalgıcıların bulunduğu bir mizanseni anlatırken, üstü

kapalı biçimde rejime yönelik eleştiriler getirmekteydi. Yazıda hükümetin tepkisini

çeken konu da, büyük olasılıkla sarhoş diye nitelendirilen ve etrafında dalkavukluk

yapılan kişinin Atatürk olduğunun ima edilmesidir.

Page 18: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

15

A.I. NURETTİN TOPÇU’NUN HAYATI

Derginin yazı kurucusu ve başyazarı olan Nurettin Topçu, 1909’da

İstanbul’da doğdu. Liseden mezun olduktan sonra, kendi çabalarıyla Avrupa’da

eğitim yapmak üzere imtihanlara girer, kazanır (1928) ve Fransa’ya gider. Paris’te

kendisinden daha önce gitmiş olan Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ile

görüşmeleri olacaktır. Sorbonne’da ‘Conformisme et revolte’ adındaki doktora

tezini verir. 1934’te yurda döner, Galatasaray Lisesinde felsefe öğretmeni olarak

görev alır (1934). Hatırlı bir kişinin oğluna sınıfını geçmesi için iltimas yapmayı

reddetmesi sebebiyle İzmir’e tayin edilir. Hareket dergisini İzmir’de bulunduğu

yıllarda çıkarır. Hareket’te yayınlanan ‘Çalgıcılar Yine Toplandı’ isimli yazısından

dolayı soruşturma açılması üzerine Denizli’ye tayin edilir. Daha sonra İstanbul’a

tekrar döner. İstanbul’da Abdülaziz Bekine Efendi’ye intisap eder. Nurettin Topçu

bir süre Edebiyat Fakültesinde Hilmi Ziya Ülken’in kürsüsünde eylemsiz doçentlik

yapmıştır. ‘Bergson’ konusunda doçentlik tezi hazırlamış fakat kendisine kadro

verilmemiş ve muhtelif gerekçelerle üniversiteye alınmamıştır. Fikri faaliyetlerini

Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye

Milliyetçiler Derneğinde sürdürdü. !975’te vefat etti. Hüseyin Avni Ulaş ve Remzi

Oğuz Arık’ın tesiriyle benimsediği Anadoluculuğun adeta ruhi, içtimai programını

çizdi. 1947-49 Hareket’lerinde bu çerçevedeki düşüncelerin İslami temellerini

açıklığa kavuşturdu.32

Nurettin Topçu’nun son yılları dar bir kültürel çevrede, yalnızlık içinde

geçmiştir. Hareket Dergisi’nin yazı ailesi ve okurları üzerinde Topçu, büyük bir

etkide bulunmuş, bu insanlardan büyük saygı görmüştür. Hareket çevresi onu bir

hoca, bilge ve pir gibi görür. Bunu düşüncelerinden çok, son derece mütevazi ve

32 Nurettin Topçu’ya Armağan, İmzasız, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.11-13

Page 19: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

16

ilkeli hayatına borçludur. Polemiklere girmeyen etkili ve ateşli kalemi de bu saygıda

rol oynamıştır. 33

Şehsuvaroğlu “…Yirminci yüzyıl Türk düşünce hayatında özgün düşünce

sistemi, Anadolu’yu ihya edecek terkibi ile çok önemli bir yere sahip olan Nurettin

Topçu, bu geçen yüzyılın çocukluğundan ölümüne kadar bütün hercümercini

yaşamış bir Cumhuriyet aydınıdır. Cumhuriyet dönemine ait olan aydınlar arasında

elbette onun diğerlerinden çok özel bir konumu vardır. O, gerçekte, yeni

Cumhuriyet’in ayakta kalma stratejisini kurucu düşünceyi ihya ettiği bilinen

Gökalp’ten daha gerçekçi bir çizgiye oturtmuş olmasına rağmen; Cumhuriyet’in

yöneticileri/elitleri tarafından anlaşılamamıştır…”34 ifadeleriyle ve belki biraz da

abartarak, Topçu’nun Türk fikir hayatındaki yerine işaret etmeye çalışmıştır.

Sina Akşin’e göre ise Topçu, İslamcı-ulusçu-sosyalist olarak nitelendirile-

bilir.35 Mollaer, bu durumu aşağıdaki ifadelerle anlatır :”…Farklı bilgi bloklarının

Türkiye’nin düşünce hayatındaki yapısallığı Topçu’nun entelektüel yalnızlığını

anlatır. Bir açıdan, bu yalnızlık ; kendini aklıyla “Yön”de gönlüyle “Büyük

Doğu”da hisseden Cemil Meriç’in yalnızlığını andırmaktadır. Belki, durum daha da

vahimdir. Topçu sosyalizmiyle Necip Fazıl gibi düşünürlerin tepkisini çekmiş,

Büyük Doğu’yla gemileri yakmış, incelmiş İslam yorumu ve tasavvufçuluğuyla

şeriatçı ve formalist akımların gadrine uğramış, kapitalizme İslami bir emperatifle

hücum etmesiyle egemenlerin kara listesine alınmış, ama metafizik felsefesiyle sol

epistemik cemaatin de kapısında kalmıştır. Topçu’nun kurduğu dergiyle bir ekol

yarattığı ve kendi rüzgarında yelken açtığı da düşünülebilir ama öğrencilerinin O’nu

hatırlama tarzları tartışmaya açıktır. Nihayetinde, Topçu’nun düşüncesi, Türkiye’de

sosyalizmin tarihine bir katkıdır” 36 . Aslında, bu birbiriyle çelişkili görünen

yaklaşımlar Nurettin Topçu’nun düşüncelerini anlattığı eserlerinde ve yazılarında

33 Süleyman Seyfi Öğün, Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.52 34 Lütfü Şehsuvaroğlu, Nurettin Topçu, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002, s.21 . 35 Sina Akşin, Türkiye Tarihi, 5.Cilt-Bugünkü Türkiye 1980-1995, Nurettin Topçu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1997,s.293 36 Mollaer, a.g.m. s.39

Page 20: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

17

yaratmaya çalıştığı yerli sentez çabasının günümüzde bile yeterince anlaşılamamış

olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Nitekim, Topçu, yaşadığı dönemde “…sosyalist görüşleri nedeniyle,

milliyetçi çevrelerde de eleştiriye uğramış, Milliyetçiler Derneği’nin 1963 yılındaki

Büyük Kongrelerinde bir grup fanatiğin, Biz, Müslümanız, Biz Sosyalist değiliz,

Sosyalizm demek, Komünizm demektir, Türk Milliyetçileri asla sosyalist olamazlar

diye bağırmaları hatta hakaret etmeleri üzerine Topçu derneğin çalışmalarını

bırakmıştır. “ 37

Nurettin Topçu’nun yazılarında metodolojik açıdan ilk göze çarpabilecek

özellik, toplumsal hayatı açıklamakta nedensellik bağının değerine verdiği önemdir.

Burada Marksist tahlilleri çağrıştıracak şekilde ‘alt-yapı’, ‘üst yapı’ tahlillerine

girişir. İktisadi hayata egemen olan üretim tarzının toplumsal kültürü (üst-yapı)

biçimlendirdiğini savunur. Ziya Gökalp’e yönelik eleştirilerinde onu, bir milleti

kuran maddi unsurları görmezden gelmekle ve bu nedenle de ‘bir sosyoloji hatasına

düşmekle malul sayar. Topçu’nun gözünde, eğer ortada bir Türk toplumu varsa, bu

toplumun var oluş sebebi tarihsel olarak bir üretim tarzının paylaşılmış olmasıdır.

Türk toplumu için bu tarımsal bir üretim tarzıdır. Milleti yapan diğer unsurlar, dil,

din, ve dilek birliği ancak böylesi bir maddi çevre içinde anlam kazanırlar. Bir kez,

maddi ve manevi unsurlar karşılıklı uyum içinde bir araya geldikten sonra (optimal

düzeyde) milli hayatın teessüsü sağlanmış olur.38

37 Konukman, a.g.m. s.466 38 Öğün, a.g.e. s.68

Page 21: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

18

II.BÖLÜM

FİKİR KATEGORİLERİ

A. HAREKET VE MUHAFAZAKÂRLIK

Muhafazakârlık kavramı değişik bakımlardan tanımlanabilir. A. Yılmaz

kavramı “…Muhafazakârlık toplumsal olanın önceliğidir. Toplumsal unsurların

işlevsel karşılıklı bağımlılığını kabul etmekte, toplumsal düzenin son derece

karmaşık ve tutarlı olduğu, gelenek ve adet haline gelmiş uygulamaların bu düzeni

hem sağlayıp hem de koruduğu, geleneklerin akıl yoluyla değil toplumsal yaşamla

yaratıldığı, uzun süren bir evrimle oluştuğu kabul edilmektedir. Kutsal olanın

gerekliliğine inanılmaktadır. Birey ile toplum arasında ilişkiyi sağlayan ve sağlıklı

kılan aracı cemiyetlere büyük önem verilmektedir. Hiyerarşik bir toplumsal düzene

inanılmaktadır. Tarihe saygı ve değer verme vardır…” 39 ifadeleriyle tanımlar.

Bora’ya göre ”… Muhafazakârlık, kapitalist modernleşme süreci

karşısında, bu sürecin çözdüğü siyasal, toplumsal ve kültürel yapıların, belki daha

doğrusu o yapılara yüklenen anlam ve değerlerin sürekliliği adına gösterilen tepkiye

dayanır…”40 . Aynı zamanda “…Muhafazakârlığın tarihsel evreleri içinde ilksel,

kurucu ve esas önemde olan düşünüş tarzı çerçevesinde ağırlık kazanarak

muhafazakârlığın alamet-i farikası haline gelen izlekler var. Din, devlet, otorite.

Bunlara bu değerlerin imtiyazlı taşıyıcıları olmanın ötesinde bizatihi değer hükmü

kazanan Cemaat veya Millet’i, Gelenek’i ve Tarihi eklemek gerekir…” 41.

39 Aytekin Yılmaz, Çağdaş Siyasal Akımlar, Vadi Yayınları, Ankara, 2003, s.100-101 40 Tanıl Bora, Sağın Üç Hali, Birikim Yayınları, Ankara, 2001, s.54 41 Bora, a.g.e. s.58

Page 22: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

19

Mollaer, soruna Nurettin Topçu’nun temel yaklaşımında muhafazakarlığın

yerini belirlemek açısından bakarken “…Türk muhafazakârlığında anti-kapitalist

öğeler bulmak zordur. Muhafazakâr ideolojide erken bir postmodernist tema

belirgindir. Ekonomik kategorilerin kültürel kategorilere dönüştürülmesi. Ortalama

bir muhafazakâr açısından gerçek sorunlarımız kültürel sorunlardır. Muhafazakâr

için ürkütücü olan, ekonomik sorunlardan ziyade, kültürel buhrandır. Bu yüzden,

ekonomi muhafazakârın anlatısı içinde çok sınırlı bir yer bulabilir. Mesela erken

Cumhuriyet’in muhafazakâr kişiliklerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın

düşüncesi, kimi araştırmacılar tarafından erken Cumhuriyet’te resmi ideolojinin

ölçülü bir eleştirisi ya da Kemalizm’e karşı yumuşak bir ideolojik bir onarım girişimi

olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, yazılarında resmi ideolojinin bir bileşeni

solidarizm konusunda bir eğilim göze çarpar. Topçu’daki sistematik kapitalizm

eleştirisi, muhafazakârlık içinde değerlendirilmesini tartışmalı kılar. İlk bakışta,

toplumsal sorunları ahlaka indirgeyen bir ahlakçı gibi görünmektedir. Ancak dikkatli

bir okuma, ekonomik planda sosyalist bir çizgiye yaklaştığını; sol düşüncenin

çekirdeğini düşünce sisteminde içerdiğini fark ettirebilir…”42 demektedir.

B. ANADOLUCULUK VE HAREKET

Cumhuriyet dönemi fikir akımları içinde en az incelenmiş alan olarak

tanımlayabileceğimiz Anadoluculuk akımı, Alver’in ifadeleriyle “…20.yüzyıl

başlarında 1.Dünya Savaşından yenik çıkan ve parçalanan Osmanlı

İmparatorluğundan geriye kalan Anadolu topraklarını merkeze alarak ortaya konulan

yeni bir siyasi yönelim ve kimlik edinme süreci doğrultusunda benimsenen bir

yaklaşım ve harekettir. Anadoluculuk ilk kez 1918 yılında, büyük düşünce

hareketlerine (Turancılık, Osmanlıcılık ve İslamcılık) tepki olarak ortaya çıkarak,

Anadolu toprağının Türk ulusunun gerçek ve tek vatanı olduğu tezini işlemiş,

Anadolu coğrafyasını kimliğin temel kurucu unsurları arasında görmüştür.

Anadoluculuk, Anadolu’nun tüm uygarlıkların beşiği olduğu ve Batı uygarlığının da 42 Mollaer, a.g.m. s.31

Page 23: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

20

Anadolu’dan beslendiğini iddia etmektedir. Anadoluculuk biz kimiz, nereye ait’iz

sorularına cevap bulma çabasıdır. Bundan ötürü de tarih, vatan, ulus, uygarlık, kimlik

gibi temel kavramları yeniden tanımlamaya girişmiştir. Bu haliyle Anadoluculuk,

kendi temeli, kavramsal yapısı ve bakış açısı olan bir ideoloji, yaklaşım ve hareket

olarak var olmayı denemiştir…”43

Öte yandan “…Anadoluculuk, din yerine milliyetçilik kavramının ön plana

çıkmaya başladığı tarihsel bir ortamda önce kültürel nitelik taşıyan bir hareket olarak

ortaya çıkmıştır. Bu kültürel hareket, düşünce olarak hayali vatandan gerçek vatana

dönüşümün anahtarı şeklinde tarihsel bilincin oluşumu temeline dayandırılmış ve

vatanın sınırlarını da Anadolu olarak çizmiştir…”44 . Bir bakıma Anadoluculuk

akımı, milliyetçiliğin “vatan” eksenine dayalı bir yorumu olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Milliyetçiliğin, ilerleyen yıllarda kazanacağı lâik muhtevanın aksine

Anadolucuların yaklaşımında “…İslam dininin değerlerini, milliyetçiliğin

kurallarına uydurma ve her ikisinin karışımından bir sentez oluşturma girişimleri,

milliyetçiliği çağdaşlaşmanın karşısında bir işlev yüklenmeye itmiş ve bu işlevin

Türkiye’deki sonuçlarından birisi de Anadoluculuk olarak karşımıza çıkmıştır.

Anadoluculuğun, Milli mücadelenin henüz sonuçlarının kestirilemediği ve gelecek

kaygısının ön plana çıktığı bir ortamda; kültürel niteliği yanında yavaş yavaş siyasal

ve ideolojik bir şekle dönmesi kaçınılmaz olmuştur. ‘Anadolu Anadolulularındır’

diye formüle edilebilecek olan bu ideolojinin kaynağını Misak-ı Milli’de aramak

gerekmektedir. Misak-ı Milli’nin dayandığı milliyetçilik ve halkçılık kavramlarının

Anadolucuğun da dayandığı temel kavramlar olması doğaldır. Anadoluculuk,

milliyetçiliği bir tarih bilinci olarak ele alırken, tarihi de Anadoluculuğun merkezine

yerleştirmiştir. Anadolu’nun geçmiş kültürleri ile Türkmenlerin 1071’de Anadolu’ya

getirdikleri dinamizmin sentezi sonucunda yeni bir ulus yaratıldığı düşüncesine

43 Alver, a.g.m. s.258 44 Mithat Atabay, 2. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Milliyetçi Akımları, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.222

Page 24: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

21

dayandırılan Anadolucuğun temelini coğrafya ve tarih belirlemiştir. Coğrafya; her

türlü ulusal gelişimin kaynağını teşkil ederken, 1071 tarihi de Anadolu’da ulusal

tarihin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Anadoluculuk, bugünkü Anadolu

kültürünün oluşumunda bu iki faktörü ele almıştır. Bu iki faktörün dikkate

alındığında, Orta Asya’nın göz ardı edildiği görülmektedir. Orta Asya’nın göz ardı

edilmesinin altında Anadolu’nun yeni bir vatan olarak benimsenmesi arzusu

yatmaktadır…”45 .

Nitekim, bu yaklaşımın bir göstergesi olarak ”Anadolu’nun yeni bir vatan

olarak ön plana çıkması ve benimsetilmesi arzusu, Anadoluculuğun kültürel, sosyal,

ekonomik ve siyasal görüşlerinde kendini göstermiştir. Anadolu halkının büyük

çoğunluğunun Müslüman olması, Anadoluculuğun dinsel nitelik arz etmesine yol

açarken, hiçbir zaman Anadolu ırkçılığına yönelinmemiştir. Bu nedenle

Anadoluculuk İkinci Dünya Savaşı sırasındaki soy ve ırk teorilerine; manevi

kaynaşma, ulusa hizmet ve fedakârlık bazında karşı çıkmamıştır.”46

Bu yaklaşım, Anadolu’yu bütün kültürel mirasıyla benimseyerek yeni bir

ulus tanımı temelinde gelişen öteki yorumlardan farklı bir nitelik taşımaktadır.

Hareket çevresinin yorumuyla “…Anadoluculuk, İslam temellidir. Anadolu, tüm

özellik ve değerleriyle benimsenmemektedir bu anlayış çerçevesinde. İslam, çok

önemli bir ayrışmayı ve değerler sistemini belirleyen bir faktördür. İslam olmadan

Anadolu bize benzemiyordu, İslam onun ruhunu değiştirdi. Milliyetçilik anlayışı da

yine İslam’a vurgu yaparak belirlenmektedir.”47.

Dolayısıyla denilebilir ki, Hareket Dergisinin Anadoluculuk yorumu,

“…Atatürk milliyetçiliğine ve Pantürkçülüğe alternatif bir akım olarak ortaya

çıkmıştır. Atatürk milliyetçiliğinin çağdaşlaşma atılımlarına karşın dinsel temaları ön

plana çıkaran Anadoluculuk, milliyetçiliği tarihsel ve kültürel bağlamda yeniden

yorumlayarak mistik bir vatan anlayışına yönelmiştir. Kültüre dayalı gelenekçi ve

45 Atabay, a.g.e. s.222 46 Atabay, a.g.e. s.223 47 Alver, a.g.m. s.259

Page 25: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

22

muhafazakâr bir yapının kurulmasını istemesi şeklinde kendini gösteren

Anadoluculuk, Türkiye’de çağdaşlaşma ve gelenekçilik çatışmasının yeni bir halkası

olarak kültürel, sosyal ve siyasal hayatta varlığını günümüze kadar

sürdürmüştür…”48

Turancılık, metodolojik olarak objektif olandan subjektif olana doğru bir

yükselişi içermektedir. Anadoluculuk ise, milliyetçi ontolojiyi, ırk, dil bağlarını,

vatan ekseninde tarihsel bir kader birliği şuuruna bağlı olarak tali görmekte,

metodolojik olarak subjektiften yola çıkmaktadır. Bu metod değişimi çöken bir

imparatorluk enkazı altında, milliyetçi duyarlılığın kendisini yeniden üretebilmesi

adına son derecede doğal karşılanması gereken bir durumdur. Anadoluculuk,

Turancılığın uğradığı bozgunun ve mütareke yıllarının işgallerle dolu acı

tecrübelerinin milliyetçi çevrelerde yarattığı bunalımların ürünüdür. Her bunalım

çağı mistik eğilimlerin yoğunlaştığı arayışları doğurabilir. Bu bağlamda

milliyetçiliğin yeniden biçimlenmesinde, milliyetçi düşüncenin nesnellikten

öznelliğe, pozitivizmden mistisizme evrilmesini anlamakta zorluk çekilmemesi

gerekir.49

Turancıların, milliyetçiliğin ontolojik birikimleri ile yüklü dışa vurumcu

yönelişlerinin yerini Anadolucuların milliyetçi harekete mistik temeller kazandırma

yolundaki içe vurumcu yönelişler aldı. Türklerin, Anadolu’ya yerleşmeden önce,

Orta-Asya steplerinde bıraktıkları tarihsel geçmişleri, Anadolu tarihçiliğini ilgi alanı

dışında tutulmaktadır. Ortak tarih ancak ortak yaşayış birliğinin belirli misyonlara

dayalı olarak kader birliğine dönüşmesi ile gerçeklik kazanabilmektedir.

Anadolucular, mistik anlamda felsefi düşünüşün araçları ile tarihi

yorumlamaktadır.50

Anadoluculuk, çerçevesini Misak-ı Milli ile sınırlandırmasıyla aslında

kolayca resmi ideolojiyle örtüşebilir görünmekle birlikte, Anadoluculuk, hiçbir

48 Atabay, a.g.e. s.223 49 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik …, s.25 50 Öğün, a.g.e. s.26-27

Page 26: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

23

zaman resmi görüş haline gelmemiştir. Bunun bir açıklaması da Anadoluculuğun

İslam’a ılımlı yaklaşımı ve İslam’ı Anadolu kültürünün kurucu öğelerinden biri

olarak tanımlaması, özellikle 1925’teki Şeyh Sait ayaklanmasının ardından devletin

sahiplenmek istemediği bir yaklaşımdır. Şeyh Sait Ayaklanması’nın Türk ulusal

kimliğinin oluşumuna etkisi, Müslümanlığın milleti bir arada tutan unsurlardan biri

olduğuna olan inancı temelden sarsmış olmasıdır.51

Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Mecmuası çevresindeki erken Anadolucu

hareketi ‘Memleketçilik’ olarak adlandırmaktadır. Bu adlandırmadan da

çıkarılabileceği gibi Anadolucu hareket, Kemalist milliyetçilikten ve ırkçı bir

söylemle birleşen Türkçülük ve Turancılıktan farklı olarak vatanseverlik ve ortak

tarih duyguları üzerinden gelişebilecek romantik öğeler taşıyan bir ‘toprak

milliyetçiliği’ni içerdiği izlenimi vermekle beraber aslında Türk etnik kimliğini güçlü

bir biçimde vurgulamaktadır. 52

Anadolucu akımla, Hareket ekolü arasındaki yakın ideolojik temas,

Mehmet Kaplan’ın Hareket dergisindeki bir başyazıda teyit edilerek, Remzi Oğuz

Arık, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İsmail Hami Danişmend’in

çeşitli yayın organlarında yayınlanmış eserleri, yazıları, Hareket’in bütün sayılarına

hakim olan zihniyet ile ortaya çıkan netice sonucu Türk Milliyetçiliği fikri, şimdiye

kadar olduğundan çok fazla bir vuzuh ve katiyete kavuşmuş, uzun bocalamalardan

sonra, nihayet, kendisine müspet temeller bulmasını ve kesin sınırlar çizmesini

bildiği vurgulanmıştır.53

Bu yazıdan anlaşıldığına göre Kaplan, Türk Milliyetçiliği düşüncesinde

bir fikir karmaşasının yaşandığını, başlıkta da vurgulandığı gibi özgün olan, bu yeni

Türk Milliyetçiliği anlayışı, entelektüel çabalar sonucunda milliyetçilik fikrini içine

düştüğü, ideolojik bulanıklıktan kurtarmasını bilmiştir. Aynı devirde, birbirinden

tamamen müstakil kafaların böyle müşterek bazı esaslar üzerinde birleşmesi, 51 Seçil Deren, “Türk Siyasal Düşüncesinde Anadolu İmgesi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 4.Cilt Milliyetçilik, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s.539 52 Gös.Yer. 53 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, s.2

Page 27: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

24

Türkiye’de yeni bir düşünüş tarzının, belki de ileride bütün kültür hayatına hakim

olacak yeni bir cereyanın başladığına kuvvetli bir delil sayılabilir. Pekiyi bu yeni

düşünüş tarzının ana hatları nedir? her şeyden önce temel alınan Türkiye

coğrafyasıdır. Coğrafya, milletlerin hayatı üzerindeki sanayi, iktisadi, ticari, siyasi ve

harsi hayatı üzerinde en mühim bir rolü oynar. Ancak coğrafyanın bu milliyetçilik

anlayışında temel olması, sadece bu nedenlerden dolayı değil, aynı zamanda

mukaddes vatan mefhumu, hem de milli gelişmenin bir kaynağı olarak kabul etmesi

gayet tabiidir. Burada ideolojik sınırlar kesin olarak çizilmekte, Türkiye’yi esas

olarak kabul etmeyen her ütopik anlayış, vücudunu hakir gören Hint fakirleri gibi

zayıf kalmaya ve batıl itikatlar içinde boğulmaya mahkumdur.54 Burada, gönderme

yapılan adres açıktır. Turancılar hedef alınmaktadır. Bu yeni milliyetçilik anlayışı,

bu nevi ideolojileri, hayalleri ne kadar parlak olursa olsunlar, kendisine aykırı

bulmaktadır.

Yeni milliyetçiliğin ikinci esası, bu topraklar üzerinde gelişen Türk

tarihidir. Yukarıda adları zikredilen yazarların hepsi bunlar arasına girer. Yahya

Kemal, Ahmet Hamdi, Kemal Pikar gibi şairler de girer. Malazgirt zaferini (1071)

Türkiye tarihinin başlangıcı olarak kabul ediyorlar. Onlara göre bu tarihten öncesi

Kavmi tarihtir, 1071 milli tarihin başlangıcıdır. 55

Milliyetçi akımlar içinde, Turancılığa en radikal eleştiriler Anadoluculardan

gelmiştir. Özellikle Nurettin Topçu’yla ideolojik çerçevesi netleşen bu akım, milletin

ve milliyetçiliğin Cumhuriyetle başlatılmasına karşı çıkar ve milliyetçiliğin

başlangıcı için 1071 Malazgirt Savaşını esas alır. Anadolucular, sadece ırk- dil birliği

bağlarıyla milletin tanımlanamayacağını iddia ederler. Onlara göre önemli olan

tarihsel kader birliğidir. Irk, dil ve din gibi maddi bağlar; ancak bir toprak parçası

üzerinde insanların el ele vererek ‘aynı kaderin çemberi içinde’ paylaştıkları ‘birlik’

sayesinde oluşturulan milletin unsurları olarak anlamlıdırlar. Milliyetçiliği, maddeci

54 Gös.Yer 55 Gös.Yer.

Page 28: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

25

(aynı zamanda barbar) ve ruhçu olarak tasnif eden Topçu, Turancılığı maddeci

milliyetçilik olarak değerlendirir.56

Denilebilir ki Hareket çevresinin savunduğu Anadolucu Milliyetçilik akımı,

bir bakıma tarihle bağları, yaşanılan coğrafyayla sınırlandırılmış bir yaklaşıma

derinlik kazandırma ve yaygınlaştırma çabalarına denk düşmektedir.

B.I.KÖYCÜLÜK

Hareket dergisinde işlenen fikir kategorilerinin ikincisini “Köycülük”

oluşturmaktadır.

Köycülük ve benzeri düşünceler 19. yüzyılın sonlarından itibaren, gelişmiş

kapitalist ülkelerde gözlemlenmiştir. Bunda en büyük etken kuşkusuz kentleşmenin

ve sanayileşmenin eskimiş toplumsal yapıları, tarzları, değerleri, kültürleri ve bir çok

diğer etmeni kökünden değiştirmeye başlamasıdır. Bir başka deyişle köycü

düşünceler kentleşmeye ve sanayileşmeye doğrudan bir tepki olarak gündeme

gelmiş, bu nedenle de kapitalist gelişmenin ileri aşamasındaki ülkelerde köycü

akımların en belirgin özellikleri tepkisellikleri ve yüzlerinin geçmişe dönük

olmasıdır. Özellikle bir kriz dönemi olan 1930’larda bu tür düşünceler tüm dünyada

yaygınlaşarak taraftar bulmuştur. Örneğin köycülük Almanya’da Nazi hareketinin

önemli ideolojik dayanaklarından birisini teşkil etmiştir. 57

Türkiye’de köye ve köylüye yönelik ilgi asıl olarak 1930’lu yıllarda

gündeme geldi. Bunda kuşkusuz yeni rejimin siyasal tabanının artırılması

kaygılarının önemli bir yeri vardı. Atatürk’ün söylevleri dahil bir çok resmi söylevde

kırsal bölgelerin gelişiminin rejimin en önemli görevi olduğu söylenmekteydi.58

Köycüler köy hayatını ve köylüleri yüceltiyorlar, köylüleri Türk

Milletinin aslını oluşturan, ulusal gelişmede belirleyici, asil, akıllı ve değişime açık 56Cemal Şakar, ‘Topçu’da Türk-İslam Harikası Olarak Millet ve Milliyetçilik’,Hece… s.266 57 M.Asım Karaömerlioğlu, ‘Türkiye’de Köycülük’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm… s. 284-285 58 Karaömerlioğlu, a.g.m. s.286

Page 29: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

26

insanlar olarak tasavvur ediyorlar, bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğunu, örneğin

şehirleri, köylerin zararına olarak üstün tutmakla eleştiriyorlardı. Köycü söylemin en

ayırt edici özelliklerinden birisi şehirleşmeye karşı oluşuydu. 59

Köyün, köylünün yüceltilmesi Hareket ekolünün önde gelen temsilcilerinin

en önem verdikleri konuların başında gelmektedir. Anadoluculuğun ekonomik

görüşleri, köy ve köylücülük üzerine kurulmuştur. Anadoluculuğun köycülük

düşüncesi, 1943 yılında ‘Köye Doğru’ sloganıyla özetlenmiş ve bu hareket, köylerin

ekonomik, kültürel ve sosyal yönden geliştirilmesi ve gereksinimlerinin karşılanması

lüzumundan ortaya çıkmıştır. Anadoluculuk köy kent düşüncesini ortaya atmış ve

sanayi köyleri kurulmasını savunmuştur. Bu düşünce, dış kaynaklı olmasına rağmen

Türkiye açısından oldukça önemlidir. Anadoluculuğun köylünün kalkınması

konusunda ortaya koyduğu çözüm önerileri somut ve çağdaş niteliktedir.60

Anadolucular ve Hareket ekolü içinde yer alan bu görüşün temsilcileri için

köy o kadar önemlidir ki, bunlardan Remzi Oğuz Arık’ın, milli konulardaki fikir

yazılarının ikincisi 1933 yılında Dönüm dergisinde ‘Bizde Köy’ başlığını

taşımaktadır. 1933-1934 yılları arasında üzerinde önemle durduğu konu ‘Köy’dür. 61

Remzi Oğuz Arık’ın, 1952 yılında kurduğu ve genel başkanlığını yürüttüğü partinin

adı bile Türkiye Köylü Partisidir.62

Köylüler hakkında zalim hükümler verilmektedir. ‘Köylü cahildir, geri

insandır, dünyayı tanımaz. Evinden, köyünden ötesini bilmez. Onun fazla şeye

ihtiyacı yoktur. Onun yaşayışı hayvana yakındır. Köylünün kabiliyeti sınırlıdır. O bir

medeniyete giremez. Toprak adamıdır ve daima geri insan olarak kalacaktır. O,

münevver olamaz. Geri bir medeniyetin çocuğudur. Nurettin Topçu, köylü hakkında

buna benzer diğer hükümleri de sıraladıktan sonra, bunların peşin hükümlü, köylüyü

tanımayan kişilerce ortaya atılmış iddialar olduğunu, köylü hakkında yapılan abartılı

59 Karaömerlioğlu, a.g.m. s. 287 60 Atabay, a.g.e. s.223 61 Rıdvan Çongur, “Remzi Oğuz Arık”, Remzi Oğuz Arık Armağanı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1987, s.265 62 Çongur, a.g.e. s.278

Page 30: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

27

iltifatların da yine köylüyü tanımamaktan ileri geldiğini ekler ve kendi görüşünü

ortaya koyar: Köylü ne melektir, ne de şeytan. Köylü işlenmemiştir, her insanda

bulunan zaaflar, kusurlar onda da vardır. Ancak bu köylünün suçu değildir. Köylü,

zalimle cahilin, jandarma ile hocanın eline bırakılmış gördüğü zulüm ve ceberut,

ondaki hile kabiliyetini artırmıştır. Fitne, haset ve dedikodu köylüye maddi yokluk ve

hürriyet yokluğu ile gelmiştir. 63 Topçu, Anadolu köylüsünün Eti çiftçisiyle olan

kaynaşması sürecini anlattıktan sonra, köy hayatının şehir hayatına ve köylünün de

şehirliye üstünlüğünü ispata girişir. Köylü, tabiatla haşır neşir olduğundan, üretim

sürecinde insanla karşılaşmadığından üretim sahnesinde kimseyi aldatmaz . Köylü,

harcamaktan zevk alan insan değildir. Çok harcamak, insanda bir sevince bağlı derin

bir temayül, yaşama gücünü besleyici bir aldanmadır. Bu aldanmaya Anadolu

köylüsü, her çiftçi millet gibi en az vurgun olan insandır. Tüketim toplumuna

eleştirel bir gözle bakarak, köylünün bu toplumun alışkanlıklarına sahip olmaması

olumlanmaktadır. Çiftçi, ilk üretici olduğundan siyasetle kumar kazancı köylüye

yabancı kalmış, bu sebepten tüccar ahlakına çok üstün bir manevi hayat bolluğu içine

girmiştir.64

Yaşanan hızlı değişimin getirdiği sorunların nasıl aşılacağı konusunda

maddi pratikler konusunda zorlanan Nurettin Topçu, toplumsal kurtuluş projesi

olarak sunduğu Anadoluculuğu, kırsal mekâna taşımak zorunda kalmıştır. Kır-kent

bağlamında yapılan zorunlu tercihle birlikte düşünceler, pastoral bir arka planda

romantikleşirken; yapılması gerekenler de ‘altın çağ’a ertelenerek, ütopyalaşmıştır. 65

Hareket’çilere göre Anadolu’nun değerlerini köylü taşımaktadır.

Anadolu’yu görmek, tanımak isteyenler köye ve köylüye bakmalıdır. Anadolu’ya

baktığınız zaman, sefalet, zaaf, hastalık, cehalet manzarası içinde Anadolu’nun

kuvvet kaynakları toprak yığınları içindeki elmaslar gibi parlamaktadır. Bu kuvvetler

nelerdir? Bunlar, nüfusun yüzde seksenini oluşturan köylünün yırtık elbiselerinin

içinde, kerpiç damında ve küçük tarlasındadır. Vehimlere kapılmayınız: Anadolu köy

63 Nurettin Topçu, “Benliğimiz”, Hareket, Mayıs 1939, S.4, s.2 64 Topçu, a.g.m.,s. 2 vd. 65 Şakar, a.g.m., s.273

Page 31: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

28

ve kasabadır. Anadolu’yu ayakta tutan köylü ve kasabalıdır. Onların inançları,

sevgileri, elleridir. Anadolu küçük mülkler, küçük zanaatlar diyarıdır. Anadolu

pederşahi bir aile temeline istinat eder. Anadolu esas itibariyle dindardır ve

müslümandır. Anadolu köylüsü ve kasabalısı çok mütevazı, çok gösterişsiz bir hayat

sürer. Bu hayatın özünü sabahtan akşama kadar çalışma, ailede hürmet ve sevgi,

hemşeriler arasında yardımlaşma ve saygı teşkil eder. Bu değerler var oldukça

Anadolu’nun komünist ve dinsiz bir rejimle idare edilmesi korkusuna gerek yoktur.66

Osmanlı İmparatorluğu köylüyü ezdiği için suçlanmaktadır. Romantik köylü

portreleri çizilmektedir. Allah’tan imdat bekleyen, saf ve hakikatle dolu ruhunun

ulviyetine yükselmek isteyen; akan sular kadar temiz, gökyüzü kadar berrak büyük

Türk köylüsü!... Bu vaziyet elbette uzun müddet devam edemezdi. Çünkü onlar, bu

milletin mayası, ruhu idiler. Artık, talihin güler yüzü kendilerine tebessüm etmeye

başladı. Milli davamızın köy davası olduğu anlaşıldı. Bunun sebebi, büyük ve şanlı

bir mücadeleden sonra İstiklal savaşını kazanarak milli bir devletin

kurulmasıdır.Devletin köylüye dönük gerçekleştirdiği Köy Kanunu, aşarın

kaldırılması, İş Kanunu, Köy Enstitüleri gibi uygulamalar başarılı bulunmakta ve

sevinçle karşılanmaktadır. 67

Dergide konuya ilişkin yazılardan yapılan bu alıntılar, Hareket çevresinin salt

bir “muhalif” düşünce akımı olarak nitelendirilmesinin isabetli olmadığını

düşündürmektedir.

B.II.İSLAM ANLAYIŞI

Daha önce vurgulandığı gibi, Hareket Dergisi yazarlarının fikir kategorileri

arasında “İslam” önemli bir yer tutmaktadır.

1970’lerden sonra yayınlanan çok az yazı istisna edilecek olursa, Hareket

dergisinde anlatılan İslam, Kur’an’dan ve Rasulullah’ın uygulamalarından beslenen

66 Mehmet Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetler”i, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19, s.3-4 67 Bahattin İzgi, “Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar”, Hareket, Ocak 1948, Sayı 11, s.11

Page 32: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

29

bir din anlayışını değil, tevhidi kimlikten ve ümmet anlayışının gereklerinden

uzaklaşmış sufilerin taşıdığı ve müsteşriklerin işlediği muharref geleneğin değerlerini

önceliyordu. Bu anlayış, Kur’an’dan ilham aldığını defaatle iddia etmesine rağmen,

vahyi değil, tarihi birikimi ve muharref geleneği ölçü almaktan çekinmeyen, parçacı,

sentezci, iş’ari, eflatuncu, taklitçi bir çerçeveye oturuyordu. Bu yönüyle Hareket

dergisi ikide bir bir bahsettiği Rönesans idealine rağmen, Osmanlı toplum yapısından

miras alınan din anlayışının mahkûmu, ruhçu oryantalistlerin takipçisiydi. Hareket’in

Kur’anla irtibatını güçlendirmek, sahip olduğu telakkileri sorgulamak ve Kur’an ile

sağlamasını yapmak, Tevhidi mesajları kavramak, sosyalleştirmek ve evrensel İslami

hareketin kazanımlarından dersler çıkarmak gibi bir kaygısı yoktu. Onun derdi Türk

milletinin ve Türkiye’nin güçlendirilmesinde, İslam’dan nasıl faydalanılması

gerektiği noktasındadır. Ümmet ve Tevhid bilincinden kopuk olan bu yaklaşım,

Türkiye’de vahiy İslam’ı yerine tarihi İslam’a sarılan bir çok cemaatin, tarikatın,

akademik camianın dini kimliğinin belirleyicisi olmuştur. 68

Bir Anadolu İslamı’nın var olduğu ve bu İslam’ın diğer ülkelerdeki İslam’dan

farklı bir anlayışa sahip olduğu iddiası dile getirilir. Hepsi İslamiyete dahildir diyerek

bu topraklar üzerinde gelişen din hayatını da Arap ve Acemlerinki ile bir torbaya

sokmamak lazımdır. Din, herkesin üzerine giyindiği hazır bir elbise değildir. Dinler

de coğrafyaya, tarihe, ırka, içtimai şartlara uyarlar. Anadolu’daki din hayatı,

tarikatları velileri ve edebiyatlarıyla milli kültürün zengin borsasını teşkil ederler.

Türk halkının o temiz ve sarsılmaz ahlakını vücuda getirmede bu din hayatının derin

tesirleri olmuştur. Yunus Emre’nin bir Anadolu köylüsü olduğunu düşünmek İslam

dininin Anadolu’da nasıl bir ruh asaleti yarattığını göstermeye yeter.69

Türk milletinin dindarlığına gönderme yapılarak dindarı sadece tabiat

kuvvetlerine inanan adam olmadığı vurgulanmıştır. Din ahlakla eşit görülmektedir.

Bu millet ahlaklı olanları daima tebcil etmiş, ahlaksızlardan ise her zaman nefret

68 Türkmen, a.g.m. s.56 69 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…,Hareket, s.3

Page 33: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

30

etmiştir. Eski ve yakın tarihin ve bugünün halk tarafından sevilen ve sevilmeyen

tiplerini bu ölçüye vurabilirsiniz.70

Anadolu coğrafyası ve tarih içinde olgunlaşan soy birliği ve bu soy birliği

tarafından oluşturulan maddi ve manevi kültür yeni Türk Milliyetçiliğinin esas

temelleridir. Fakat bu dört temel yeni milliyetçiliği kendi hudutları ve benliği içine

hapis olmuş kapalı bir sistem haline getirmez. Dünya medeniyetinin bu günkü ve

yarınki kuvvetleri onun için daima başarılacak olan bir kuvvet kaynağıdır. Yeni

milliyetçilik bu manada Garpçıdır. Fakat Garbı bir maymun gibi taklit etmeyi değil,

ondan kendi inkişafına yarayacak unsurları seçmeyi ve kendi bünyesinde eritmeyi

esas tutar. Diğer taraftan yeni milliyetçilik sadece bir dünya müstehliki değil, aynı

zamanda medeniyet âlemine yeni kıymetler ilave eden yaratıcı bir varlık olmak ister.

O bu manada insaniyetçidir. Fakat o Dünyaya yardım etmesi ancak kendini

yükseltmek ve ilerletmek yani bir şahsiyet olmakla kabil olacağına inanır. 71

Derginin bu konudaki genel yaklaşımı “din”in Anadolu’da özgün bir yorumla

benimsendiği şeklindeki “sosyolojik” yaklaşıma dayanmaktadır denilebilir.

C.HAREKET VE MODERNLİK KARŞITLIĞI

Türk muhafazakârlığı kısmi ve koşullu modernleşme anlayışı kapsamında, şu

ya da bu düzeyde ihyacı eğilimlerle çatışır. Zaten ilerlemecilik ve kalkınmacılık gibi

pozitivist doğrultuları, geçmişe dönme ya da onu yeniden canlandırma gibi, dünyada

örnekleri en azından Türkiye’de olduğundan daha fazla olan bir gerilemeci anlayışla

uzlaşmaz. Türk muhafazakârlığı içinde bu yaklaşımın özlü bir tek örneği mevcuttur:

Nurettin Topçu. O da muhafazakar arkadaşları tarafından yalnız bırakılmış,

Anadolu’da 13 ve 14.yüzyıllarda Altın devri’ni yaşayan sufi hayat ile tarımsal 70 Kaplan, a.g.m. s.4 71 Gös.Yer.

Page 34: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

31

yaşayışın şaşırtıcı bir sentezini yapan ve Anadolu sosyalizmi olarak tanımladığı

ülküleri, yukarıda çizilen ve Türk muhafazakarlığının kültürel omurgası olarak

değerlendirilebilecek temalara göre marjinal kalmıştır.72

Nurettin Topçu, yazılarında, İslamcılığın ihyacı çizgisinin hemen hemen

tüm karakteristik özelliklerini de sergilemektedir. İslam ihya hareketinin dini aslına

irca, imanın basitliği, aklın hâkimiyetini sağlama, insanın irade gücü, reformculuk,

tasavvufi düşünüş, tabiata yönelme ve Batı medeniyetini müspet ve menfi yönleriyle

değerlendirme gibi belli başlı konuları işlemiştir. Nurettin Topçu, Namık Kemal,

Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh, ve Sait Halim Paşa ile başladığı kabul edilen

İslam ihya hareketinin veya bu manada kullanılmak kaydıyla İslam modernizminin

kendine has yönleri olan bir temsilcisi olarak ortaya çıktığı görülmektedir.73

Modernizm ve sonuçları, hareket dergisinde vurgulanan bir konudur.

makinalaşma, endüstrileşme eleştiriye tabi tutulmaktadır. Bir yazısında Mehmet

Kaplan, fert olarak insanın hiçbir çağda bugünkü kadar küçük görülmediğini ve

küçültülmediğini, medeniyetin hiçbir çağda bugünkü kadar şahsiyetleri silen bir

sistem haline gelmediğini belirtmektedir. Kaplan’a göre bu durum, makine icat

olduktan ve modern devlet nizamı kurulduktan sonra olmuştur. Bugün insanlık,

makine ve devlet denen iki devin idaresine girmiştir. Dünya, gittikçe

yeknesaklaşmakta, insanlar birbirine benzemektedir. Makine ve devlet, yaşama

şartlarını ve insanlığı gün geçtikçe standart bir tek tipe icraya çalışmaktadır. Büyük

fabrikalardan çıkan milyonlarca eşya, seri vasıtalarla dünyanın her yerine

dağılmaktadır. Yalnız maddi vasıtalar değil, manevi vasıtalar da yeknesaklaşıyor.

Amerika’da yapılan bir filmin kopyası, bütün dünya sinemalarını dolaşıyor ve

milyonlarca insana aynı duyuş, aynı düşünüş tarzını arz ediyor.74

72 Süleyman Seyfi Öğün,”Türk Muhafazakârlığının Politik Kökleri”, Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce, Muhafazakarlık… s.566-567 73 M.Zeki İşçan,” İslam İhya Hareketi, Modernizm ve Nurettin Topçu”, Türkiye Günlüğü, Kasım-Aralık, 1994, Ankara, Sayı 31, s.45 74 Mehmet Kaplan, “Bugünkü Medeniyet ve Fert”, Hareket, Mart 1947, Sayı 1, s.7

Page 35: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

32

Bugünün küreselleşme tartışmalarına Kaplan, o günden karşıt kutupta

yaklaşmaktadır.

Siyasilerin ‘bir tek dünya’ kurmak için çalışmaları, belki boşuna bir

zahmettir; dünya içten içe, kendiliğinden o tarafa doğru gidiyor. Maddi ve manevi

vasıtalar, planlı ve süratli bir şekilde bütün dünyayı çok geçmeden bir karenin dört

açısı gibi eşit yapacaktır. Bu zararlı bir şey midir? Zararlı veya karlı bu zaruri bir

şeydir. Sır bulunmuştur. Plan, kalıp, sistem, kolaylık! Rahat yaşamak istemiyor

muydunuz? İşte rahat yaşıyorsunuz. Bir zaman gelecek ki fabrikalar amelesiz, kendi

başlarına işleyecekler ve insan yaşamak için kolunu kımıldatmak zahmetine dahi

katlanmayacak. 75

Kaplan, hayatın kolaylaştığını kabul etmekle birlikte bunun birey

üzerindeki olumsuz etkisinden şikâyet etmektedir. İnsanların toptan yüksek bir

refaha erişmeleri şüphesiz arzu edilmeyecek bir şey değildir. Makinenin ve devletin

kütlelere yüksek ve eşit yaşama şartları temin etmesi haddi zatında övünülecek bir

şeydir. Fakat bu esnada insanların şahsiyetsizleşmesi, sathileşmesi ve

yeknesaklaşması tehlikeli bir durum değil mi? Bugünkü insanların düne nazaran

vücut ve zihinlerini çok daha az işlettikleri bir gerçektir. Makine, alet yapılalı beri

insanlar vücutlarını ve kafalarını pek az işletir oldular. Hazır fikir kalıpları,

ideolojiler, propagandalar çıkalı, hakikati yeniden düşünen insan tipi gittikçe

azalmaktadır. Herkese aynı zevki veren vasıtalar dünyaya yayıldıktan sonra kendi

kendine bir hayal ve sanat dünyası kurmayı düşünen kimseler ortadan kalkmak

üzeredir. Bilindiği gibi Marks, tarihi materyalizmin şemaları dikkate alındığında,

işgücünün toplumsallaşmasına doğru giden süreçlerin, gelişen üretim teknolojisinin

insanı uygarlaştırıcı vasfına inanır. Bu bağlamda 19.yüzyıl Avrupası’nın tarihsel-

toplumsal düşünüşünü ister Spencer ya da Comte’da olduğu gibi evrimci, isterse

devrimci bağlamda olsun) saran bir paradigmayı benimser; Tarih, insanlığın

ilerlemesinin neredeyse şaşmaz vektörlerinden biridir. Nurettin Topçu’nun yaklaşımı

ise, bu noktada, işgücünün toplumsallaşması ve sanayi devrimi ile birlikte üretim

75 Kaplan, a.g.m. s.7

Page 36: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

33

teknolojisindeki devasa gelişmeleri başaran kapitalist hayatın, insan ve toplumsal

ilişkiler üzerindeki ‘yabancılaştırıcı’ ve ‘yozlaştırıcı’ etkilerini sorgulayan Rus

popülist düşünürü Mikhailovski’nin yaklaşımını çağrıştırmaktadır. Topçu,

teknolojiyi soyut bir çerçevede ele almaz, onu kapitalist bağlamda değerlendirir.

Bizde teknolojinin gavur icadı gibi dar görüşlü bir çerçeveye indirgendiği

düşünülürse Topçu’nun yaklaşımının önemi daha iyi kavranabilecektir.76

Topçu’nun vatan kavramı aslında, saflığın, bozulmamışlığın kaynağı olarak

gördüğü özel bir üretim tarzında odaklaşmaktadır. Bu anlayış özünde popülist bir

anlayıştır. 19.Yüzyılda Doğu Avrupa’daki popülist hareketlerde, yoğun bir milliyetçi

söylemde işlenen budur. Kırsal kesimin insanları ruhsal ve milli değerlerin özünü

teşkil etmektedir. Tarımsal üretim dışında vatan olamaz. Topçu’nun milliyetçi

terimlerle ifade ettiği aslında tarımsal hayatın ülküleştirilmesinden başka bir şey

olmayan popülizmidir.77

Yayılma büyüme gibi değerler popülistlerin kuşkuyla baktıkları,

reddettikleri şeylerdir. Popülizm bir tecritçilik ve kendi kendisine yeterliliği esas alır.

Büyüme ve yayılma daima köklerden kopuşu ve yabancılaşmayı beraberinde

getirecektir. Osmanlı’nın Anadolu’yu geride bırakarak genişlemesi, bünyesine başka

köklerden gelenleri de katması giderek bu yabancı unsurların imparatorluk hayatında

hakim olmaları sonucunu da yaratacaktır. Anadolu köylüsü, kendi kaderine

bırakılmış, daha sonraları ise, Osmanlının fethettiği kıtaları besleyebilmek için

acımasızca sömürülmüştür. 78

Topçu, Avrupa’nın Aydınlanması’nın, sanayileşmesinin mutluluk

getirmediğini vurgulayarak postmodernistlerin modernistlere getirdiği eleştiriyi

yapmaktadır. Postmodernistler,. bilindiği gibi aklın gücünün abartıldığını, her derde

deva olmadığını, insanlığa felah getirmediğini savunmaktadırlar. Postmodernizm,

76 Süleyman Seyfi Öğün, “Nurettin Topçu Üzerine Bazı Dikkatler”, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.68 77 Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…, s. 89 78 Öğün, a.g.e. s.92

Page 37: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

34

Batı akılcılığına ve Aydınlanma felsefesine dayanan bilgi ya da bilgilenme sistemini

eleştirme hatta bundan da ileri olarak ona meydan okuma olduğu

söylenebilmektedir.Aydınlanma felsefesinden kaynaklanan toplum bilim anlayışı,

akılcılık ile iyimserlik ile gönüllülüğün yani insanın tarihin ileriyi akışını postmodern

sayanlar, genel olarak, iyiye ulaşma ile akılcılık yolu ile ileriye gitmenin

olanaksızlığının altını çizmektedirler. Örneğin Aydınlanma türevi sayılabilecek olan

modernizmi eleştirirken Hiroşima’ya ya da Auschwitz’e gönderme yaparak

akılcılığın insanları hiç de iyiye götürmediğini ileri sürmektedirler.79

Modern çağın ürünü olan sanayileşmeye karşı, Nurettin Topçu’nun

muhalefeti, Hareket’in bütün yazarları arasında destek bulmaz. Sonraki yıllarda

Hareket dergisinde, kendisiyle yapılan röportajda, Mehmet Kaplan, yukarıdaki

satırlarda, sanayileşmeye karşı ihtiyatlı, ancak toptan reddetmeyen fikirlerinin sonuç

olarak Nurettin Topçu’yla, görüş ayrılığına düşmesine sebep olduğunu, Hareket’ten

ayrılarak Mümtaz Turhan’la birlikte Yol dergisini çıkarmalarının gerisinde de bu

görüş ayrılığının yattığını belirtmektedir. Topçu’nun sanayileşmeyi reddederek

Türkiye’nin kurtulacağı düşüncesinin kendisine cazip gelmediğini, kendisinin de

aslında tam sanayileşme taraftarı sayılamayacağını, fabrikanın insanı yıkacağını,

fabrikanın insanileşmesini gerektiğini, fakat bunu temelden inkar etmenin kendisine

ters geldiğini ifade etmiştir. 80

Kaplan, ilerleyen yıllarda, bu konudaki düşüncelerinde bir değişme

göstermiş, Türkiye’nin karşılaştığı en mühim mesele olarak sanayileşmenin

yavaşlamış, hatta durmuş olmasına işaret etmiştir. Türk Milletinin ve demokrasisinin

yaşaması sanayileşme hareketine bağlıdır ve bütün Türk aydınlarının dikkat ve

düşüncelerini bu konuya vermeleri gerekmektedir.81 Kaplan, sanayileşme

konusundaki ihtiyatlı tutumunu terk ederek, sanayileşmeden yana açık tavır

koymuştur.

79 Gencay Şaylan, Postmodernizm, İmge Yayınevi, Ankara, 2002, s.34 80 Mehmet Kaplan, “Kırk Yıllık Hareket, Mehmet Kaplan’la Söyleşi”,Hareket, Mart1979, Sayı 163, s.66 81 Kaplan, “Üç Büyük Akım: Millileşmek-Demokratikleşmek-Sanayileşmek”,Türk Edebiyatı, Mart 1986, s.68

Page 38: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

35

D. HAREKET VE MİLLİYETÇİLİK

D.I. MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK

Ulus olgusu, tanımlamalarda ağırlık verilen unsura göre çeşitlilik ve

farklılık sunan, dinamik ve çok boyutlu bir olgudur. Bu olguyu Alman

Romantizminin kaynaklık ettiği etniklik kavramı ekseninde dönen ulus

tanımlamalarından, Fransız milliyetçiliğinin benimsediği teritoryal ulus

tanımlamalarına kadar geniş bir yelpaze içinde incelemek mümkündür. Ulus

kavramının doğuşu, tarihsel süreç içerisinde incelenirse bu kavramın Batıda

toplumsal ve siyasal değişim süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı

görülecektir. Avrupa’da Feodalizmin yıkılışı ile sonuçlanan, yeni siyasal, ekonomik

ve toplumsal ilişkiler ortamında ulusun yaratılması için insanların ortak aidiyetler

çevresinde birleşmesi gerekmiştir. Merkezi devletlerin kurulması ve ekonomik

bağlılıkların gelişmesi, ulus olgusunun oluşumunu hızlandırmıştır. 82

İnsanın toplumsal varlık olarak tarihin bilinen en eski çağlarından

başlayarak toplu halde yaşıyor olmasına karşılık, topluluğun ulus kimliğini alması,

yakınçağın bir ürünüdür. Toplumlar, sosyal gelişim evreleri içinde, aşiret örgütünden

ulusal örgütlenme düzeyine ulaşarak ulus haline gelmişlerdir. Ulus kavramı aynı

kökenden gelme, aynı toprak üzerinde yaşama, aynı dili konuşma gibi değişik

ölçütler kullanılarak ele alınacağı gibi, belli bir ülkede aynı yasalara ve kurumlara

boyun eğen bir halk topluluğu olarak da tanımlanabilir.83

82 Furkan Şen, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Yargı Yayınları, Ankara, 2004,s.9 83 Şen, a.g.e. s.10

Page 39: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

36

Millet ve milliyetçilik konusunda bununla birlikte ilkçi ve modernist

denilebilecek milletleri doğal ya da eski çağlardan beri var olan yapılar olarak gören

bir yaklaşım da 6vardır.84

Ulus kavramını tanımlamak ve onu diğer topluluklardan ayırt edebilmek

için değişik görüş ve kuramlar ortaya atılmıştır. Tarihsel olayların da ortaya koyduğu

gibi, tek bir olguyu ulusun oluşumunda temel unsur olarak ele almak ve çağdaş

ulusal toplulukların oluşumunu objektif etkenlere, ortak benzerliklere dayandırmak

güçtür. Objektif unsurlarla birlikte, Fransız düşünür Ernest Renan’a göre subjektif

unsurlar da bir topluluğun ulus özelliği kazanmasında önemlidir. Renan, ulusun

bireyler arasındaki, birlikte yaşama duygusuna, bir ortak kültüre, bir ruh birliğine

dayandığını belirtmiştir. Böylece ulus olabilmenin temel unsurları arasında ortak bir

duygusal birlik, birlikte yaşama istek ve iradesine sahip olma ve topluluk içinde var

olan dayanışma olgusu önemli bir etken olarak ortaya çıkmıştır.

Ortak kültür, tarihsel bir geçmiş, birlikte yaşama istek ve iradesinin

oluşması ve bunun süreklilik kazanabilmesi için objektif unsurlar arasında sayılan;

söz konusu topluluğun bir coğrafi alan üzerinde yaşaması, ortak etnik özelliklere

sahip olması ile dilsel/dinsel birlik gibi özellikler sübjektif duygusal özelliklere temel

oluşturmaktadır. Sübjektif ve objektif unsurların birbirini tamamlamaları ulus

olgusunu ortaya çıkarmıştır. 85

Hobsbawn’a göre, millet ne asli, ne de değişmez bir toplumsal birimdir.

Millet, yalnızca özgül ve tarihsel bakımdan yakın bir döneme aittir. Millet, ancak

belli bir modern teritoryal devletle, milli devletle ilişkilendirildiği kadarıyla bir

toplumsal birimdir. Bununla ilişkilendirilmedikçe milleti ve milliyeti tartışmanın

hiçbir yararı yoktur. Milletlerin insanları sınıflandırmanın doğal, Tanrı vergisi bir

yolu olduğu, doğuştan gelen bir politik kader olduğu iddiası bir mittir; bazen önceden

84 Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, Sarmal Yayınları, İstanbul, 2004, s.75 85 Şen, a.g.e. s.18

Page 40: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

37

var olan kültürleri alıp, onları milletlere çeviren milliyetçilik, milletlerden önce gelir.

Milletler devletleri ve milliyetçilikleri yaratmaz, doğru olan bunun tam tersidir.

Modern milletin ve onunla bağıntılı her şeyin temel karakteristiği

modernliğidir. İspanya Kraliyet Akademisi Sözlüğünde 1884 basımından önce

modern anlamıyla devlet, millet ve dil terminolojisi kullanılmaz. Lengue Nacional’ın

bir ülkenin resmi ve edebi dili o ülkede genel olarak başka milletlerin dillerinden ve

lehçelerinden ayrı biçimde konuşulan dil olduğunu ilk defa 1884 baskısıyla öğreniriz.

Lehçe maddesinde, lehçe ile milli dil arasındaki ilişki yeniden kurulmaktadır.

1884’ten önce ‘nation ‘ sözcüğü basitçe ‘bir eyalet, bir ülke ya da bir krallıkta

oturanların toplamı ve aynı zamanda bir yabancı anlamına geliyordu. Oysa 1884

basımıyla birlikte artık’ her şeyden üstün bir ortak yönetim merkezini tanıyan bir

devlet ya da politik birim’ bunun yanında ‘bir bütün sayılan bu devletin oluşturduğu

topraklar ve bu topraklarda yaşayan insanlar anlamı yüklenmekteydi. 86

Milliyet çeşitli etnik, dilsel, dini ya da sadece tarihsel (bir tarihi ve/veya

gelecekte gerçekleştirilecek bir projesi olan, kişi olarak ulus) temelleri olan bir

kültürel cemaate aidiyetle atıfta bulunur. Teorik açıdan modern ulusun ayırt edici

özelliği kültürel muğlaklığıdır.Dil, din, toprak…. Hepsi birer işaret olarak temsil

edilebilir, ama hiç biri tek başına şu ya da bu ulusun özünü oluşturamaz. Aslında her

ne kadar etniklik zaman ulusun en temel ya da en azından en sık var olan harcı olarak

sunulsa da, ulus, onu tarif eden ya da içine alan ‘vatan’ ‘anavatan’ gibi gündelik

terimler tarafından altı çizilen inşa edilmiş bir etnikliktir. Ulus ayırt edici özelliği

ortak ataların efsanesi olan en geniş insan topluluğudur. 87

Ulus ve milliyetçilik arasındaki, açık bir biçimde görünen yoğunluk ve

mizaç farkının üzerinde durmakta yarar vardır. Bütün milliyetçilikler ulusa

dayanırlar, ama ulus, milliyetçiliği anlamada tek kıstas olamaz. Milliyetçiliği

tanımlamak ve tanımak ulusu tanımlamak ve tanımaktan daha kolaydır. Milliyetçilik,

86 Eric Hobsbawm, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Çev.Osman Akınhay, Ayrıntı Yay. İstanbul, 1993, s.29-30 87 Jean Leca, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998,s.12

Page 41: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

38

çoğunlukla dinlerin ve dinsel bilgi biçimlerinin bazı özelliklerini taşıyan bir

ideolojidir. her şeyden önce bir meşrulaştırma ve seferber etme aracıdır, ama aynı

zamanda kişisel ve kolektif selamete dair bazı unsurlar da taşır.

Milliyetçilik, bütün siyasal çeşitliliğine rağmen kendisini tanınabilir kılan

belirli özelliklere sahiptir. İlk başta, bir kültürün homojenliği adına yönetmek söz

konusudur. Daha özgül olan ikinci aşamada ise, siyasal kaynaklar kültürü daha

homojen hale getirmek için kullanılır. Milliyetçiliğin, az çok fiili bir program, hatta

iktidar fethetme ve meşrulaştırma aracı haline gelmesi işte burada başlar. Bütün

milliyetçilikler, aslında organisist bileşenler içerirler; bir düşman (iç, dış)

gösterirler.88

Modern ulus kavramı her ne kadar 16.yüzyılda İngiltere’de şekillendiyse

de, kavramın teorileştirilmesinin temelindeki tartışmalar esas olarak Avrupa’da

birbirine karşıt yorumların peş peşe ortaya çıktığı 19.yüzyılda başladı.89

D.II. MİLLİ KÜLTÜR

Milliyetçiliğin asıl hedefi geniş kitlenin iradesine dayanan bağımsız bir

siyasi idare (self –government) ve bu siyasi birlik içinde milli bir kültür meydana

getirmek olmuştur. Tarihi gelişme vetiresi içinde milli kültürün teşekkülünden sonra

milli devlete geçildiği haller de görülmekle birlikte, siyasi birlik ve kültür birliği

yoluyla modern bir cemiyet haline gelme çabası, bütün milliyetçi hareketlerin

değişmez programı olmuştur.90

88 Gil Delonnoi, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998,s.32-33 89 Christophe Jafferelot, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, s.54 90 Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992, s.23

Page 42: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

39

Sosyal ilimlerde kültür denince bir topluluğun kendi hayati problemlerini

çizmek üzere denediği ve uzun yıllar içinde standart hale getirdiği usuller ve vasıtalar

anlaşılır. Şu halde bir topluluğa ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsediği hayat

tarzı bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir.

Medeniyetin tarifi üzerinde kültür tarifi üzerinde olduğu kadar bir anlaşmaya

rastlanmaz. 91

Milliyetçi söylemde kültür ya da milli kültür kavramı dillerden düşürülmez.

Her milliyetçilik şu ya da bu derecede yabancı olarak tanımladığı bir başka kültür ile

bir gerilim ya da mücadele içinde doğar. Milli topluluğu diğerleri karşısında ayır

edilebilir kılan da kültürün biricikliği ya da benzemezliğidir. Milliyetçiler kültürü,

nesnel anlamı ile yani doğa karşısındaki bir vaziyet alış, bir etkinlikler ve ürünler

dünyası olarak görmekle yetinmez. Kültür, nesnel anlamı ile kabul edilmiş olsa bile,

son tahlilde mutlaka ruhsallaştırılır ve sıkı bir ahlaki donanıma kavuşturulur.92

Medeni olmanın, tekniğe sahip olmanın yanında kültüre ve özellikle de

milli kültüre son derece önem veren Topçu, kültürün evrensel değil, kişisel ya da

yerel olabileceğine inanır. Kültür, ona göre devşirilemez, satın alınamaz; ancak

yaşanır ve içerilir. İçerilebilmesi için de o kültürün ürünü ve yaratıcısı olmak

gerekir.93

Hareket, milli kültüre büyük bir değer vermektedir. Anadolu topraklarında

Türkler tarafından vücuda getirilmiş olan kültür kavramının içine dil, edebiyat, bütün

güzel sanatlar girer. Türkiye Türklerinin kendilerine has bir lügatı, bir grameri, bir

fonetiği, kendilerine has bir folklorü vardır. Halk edebiyatı, yüksek tabaka edebiyatı,

kendilerine has bir mimarisi, tazyini sanatları, musikisi, din hayatı, örf ve adetleri

vardır. Burada Türkiye Türkleri özellikle vurgulanarak, diğer Türk topluluklarından

bir ayrışma olmasına dikkat edilmektedir.94 Din, kültürün terkibini oluşturan

91 Güngör, a.g.e. s.76-77 92 Süleyman Seyfi Öğün, Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında, Milliyetçilik, Alfa Yay, İstanbul, 2000, s…17 93 Alver, a.g.m. s.263 94 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…, s.3

Page 43: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

40

unsurlardan biri gibi ele alınarak dini anlayışları da coğrafya, tarih, ırk, içtimai

şartların belirlediği ifade edilmektedir. ‘Hepsi İslamiyete dahildir diyerek bu

topraklar üzerinde gelişen din hayatını da bir torbaya sokmamak lazımdır. Din,

herkesin üzerine giydiği hazır bir elbise değildir. Dinler de coğrafyaya, tarihe, ırka,

itçimi şartlara uyarlar. Anadolu’daki din hayatı, tarikatları, velileri ve edebiyatlarıyla

milli bir kültürün zengin bir sahasını teşkil eder. Türk halkının o temiz ve sarsılmaz

ahlakını vücuda getirmede bu din hayatının derin tesirleri olmuştur. Yunus Emre’nin

bir Anadolu köylüsü olduğunu düşünmek, İslam dininin Anadolu’da nasıl bir ruh

asaleti yarattığını göstermeye yeter. Adeta bir Anadolu İslamı savunusu

yapılmaktadır. Batılı müellifler, Batı Medeniyetinin unsurlarını sayarken

Hrıstiyanlığı unutmazlar. Hatta bu hususta her millet kendi kilisesini, varlığının

esaslı bir kaynağı sayar. Aynı şey Türkiye için de doğrudur. Mevlanasız, Yunus

Emresiz, Eşrefoğlusuz, İbrahim Hakkısız; Hacı Bayram Velisiden, Niyaziden ve

daha yüzlerce dindar, yüksek kültürlü, edip şahsiyetlerden mahrum bir Türk milleti

tasavvur etmek, bu topraklar üzerinde bizim ebedi mühürlerimiz olan camilerimizi

ortadan kaldırmaya benzer. 95

D.III. HAREKET’İN MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

Anadolucu Milliyetçilik anlayışının önde gelen mütefekkirlerinden Hilmi

Ziya Ülken, Hareket dergisinde yazdığı bir yazıda millet kavramını altı temel

unsurla açıklamaktadır: Vatan, Nüfus, Etnisite, İçtimai ırk, İktisadi şartlar, Kültür.

Millet ya birkaç etnik birliği birleştirmek, yahut bir kavmin dallarından

birine dayanmak üzere, etnik birlikler üzerinde kurulan modern içtimai birliktir.

Millet kavme, kavim ırka dayanır. Bazen de dil farkına rağmen bir millet kurulabilir.

95 Gös.Yer.

Page 44: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

41

Belçika, İsviçre, Amerika gibi, bunlarda bile tecanüssüz menşeleri birleştiren bir

kültür birliği vardır. Milletler, ırklar ve kavimlerden bu şekilde ayrılarak karmaşık,

çok amilli bir yeni bir topluluk halini almıştır. Böylece, Ülken kadim millet

anlayışını benimsememekte, milletin modern zamanlara ait bir kavram olduğunu

vurgulamaktadır. Milleti meydana getiren amiller içinde en önce sınırları tarih içinde

çizilmiş olan bir Vatan vardır. Vatan coğrafi bir zemine çevrilmiş olan içtimai bir

kanaattir. Bu bakımdan yalnız bir siyasi iktidarın tayin ettiği sınırları değil, aynı

zamanda bir kültürün birleştirdiği içtimai birliğin sınırlarını ifade eder.Bu sınırlar

fiilen siyasi iktidarla birleşmiş olabileceği gibi, yalnızca kanaat halinde vücut bulmuş

olabilir. Bu manada gerçek ve ideal sınırlar ayrılmış olabilir.96 Ülken’in tanımlaması

Anderson’u hatırlatmaktadır.97

İkinci amil nüfustur. Bu da vatan gibi yalnızca bir miktar meselesi değil,

aynı zamanda bir kanaat, inanç meselesidir. Milleti hazırlayan üçüncü esas, etnik

esastır. Bundan kastedilen örf ve adetlerdir. Sonradan katılan etnik unsurlar da bu

kapsama dahildir. İçtimai Irk. Bu da antropologların zoolojiden çıkardıkları mücerret

ve itibari ırk ya da raciste’lerin romantik bir kanaat olarak ileri sürdükleri geniş ırktır.

İçtimai ırktan kastedilen, tabiatla insan arasındaki karşılıklı tesirin meydana getirdiği

ve müşterek içtimai hayatın bir tarih boyunca insanlara kazandırmış olduğu bazı

antropolojik vasıfları ifade eder. Bu manada modern içtimai teşekkül olan milletin

sebebi değil, neticesidir. İktisadi şartlar da millet oluşumunda etken bir başka amil

olarak karşımıza çıkmaktadır. Endüstrileşme sonucu, işbölümünün başlaması,

milletin iktisadi hayatını, kendinden önceki cemiyetlerinkinden ayırır. Son olarak

kültür birliği de en önemeli amillerden biridir. Burada eklenmesi gereken bir şey

daha vardır: O da milli şuurdur. O şimdiye kadar sayılan amillerin bütünüdür. Bir

anlamda bu amillerin farkına varılmasıdır. Ancak bu farkına varma, şuur

kendiliğinden olacak bir şey değildir. Büyük vakalar, müdafaa, kuruluş, istiklal

savaşları bu şuuru kuvvetlendirir. 98

96 Hilmi Ziya Ülken,” Millet”, Hareket, Mayıs 1947, Sayı 27, s.2 97 Bkz. Benedict Anderson, Hayali Cemaatler Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması,Çev.İskender Savaşır, Metis Yay. İstanbul, 1995 98 Ülken, a.g.m. s.3-12-13

Page 45: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

42

Hareket okulunun en önemli temsilcisi Nurettin Topçu, bir yazısında; otuz

yıllık mücadelelerini üç kısma ayırarak incelemektedir: 1) Ahlak ve insan, 2)

Milliyetçilik, 3) Sosyalizm. Bu üçlü ayırım aynı zamanda Gökalp’in : Türkleşmek,

İslamlaşmak, Muasırlaşmak sloganının bir başka açıdan yansıtılmasını

hatırlatmaktadır. Milliyetçilik, geniş anlamda Gökalp’teki Türkçülüğü

kapsamaktadır. Sosyalizm ise hem çağdaşlaşmayı hem de İslamlaşma akımını; ahlak

ve insan da fert toplum ilişkisinin yine İslam açısından değerlendirilmesidir. Bu

üçlemesiyle Topçu, bir tarafta Birinci Dünya Savaşına kadar sürüp gelen İslamcı

akımların yanlış yönlerini belirtirken, diğer taraftan da Türkçülük akımının

eleştirisini yapıyordu. 99

Topçu, milliyetçilik anlayışının dayandığı esasları altı maddede hülasa eder:

1-Millet dini, onun ahlakını, örflerini ve kalbini yoğurmuş, Türk-İslam

medeniyetine yön ve kaynak olmuş İslam dinidir.

2- Büyük vatan Anadolu toprağıdır.

3- Soyumuz, Oğuz çocuklarının Anadolu’nun dokuz yüz yıllık tarihi içinde

bu topraklarda kaynaşmalarla eriyip aslını kaybetmeyen Türk soyudur.

4- Dilimiz bu ülkede yüzyıllar boyunca devam ede gelen tarihi olgunlaşma

içinde varlık kazanan müşahhas ve zengin Türk dilidir. Ferdi isteklerin ürünü icadı

olan mücerret ve hayatsız dil, milli dil olamaz.

5- Devlet, büyük çoğunluğu köylü olan kütlenin iradesini yaşatan

merkeziyetçi, otoriteli ve mesuliyetli devlettir.

99 Orhan Türkdoğan, Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları,Ankara, 1973, s.62

Page 46: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

43

6- İktisadi sistemimiz, halkın bütün ihtiyaçlarını karşılayan ve her ferdi iş

ahlakıyla seferber eden asrın geçer deyimiyle ruhçu sosyalizmdir. 100

Topçu, bin yıl önce Anadolu’ya gelip yerleşen Müslüman Türkmenlerin

Anadolu’daki eski kavimler ve Etilerle kaynaştıklarını, göçebelikten toprağa dayalı

yaşam tarzına geçilmesiyle Orta Asya’daki Türkmenlerden farklılaştığını,

Anadolu’da yeni bir milletin vücuda geldiğini iddia etmektedir. Bu coğrafyada büyük

bir inkılâp daha gözükmektedir. Türkmenin eliyle Anadolu’nun İslamlaştırılması.

Böylece yeni bir medeniyet âlemi bu ülkede doğmuştur.101

Topçu, bu şekilde Türk milletinin oluşumunda soyun bir rolü olmakla

birlikte, Anadolu’daki etnik bütünleşme ve İslam dininin etkisiyle artık yeni bir

milletin doğduğunu vurgulamakta ve soyun önemini sıradanlaştırmakta, böylece

etnik temelli millet ve milliyetçilik sorununa da kendince çözüm bulduğunu

düşünmektedir.

Coğrafya ile vatan kavramının ayrılışı ve farklı anlamlar yüklenişi Remzi

Oğuz Arık’ta olduğu gibi Topçu’da da vardır. Önce coğrafya vardır ve bu toprak

parçası kendiliğinden bir değere sahip değildir. Onu değerli kılan, ona bir ruhun

verilmesi ve belirli bir anlayışla ona yaklaşılmasıdır. İşte böylesi bir yaklaşım

coğrafyanın vatana dönüşümünü sağlamaktadır. Topçu, coğrafyanın vatanlaşması

hadisesini millet hayatının dönüm noktası ve kurucu unsuru olarak görür. Coğrafya,

vatan olmadan önce istismar edilen bir toprak parçasıdır. Milletin bir bağı yoksa o

toprak parçası vatanlaşmış sayılmaz. Vatanlaştıktan sonra da millet yaşamını

temelden etkiler ve dönüştürür. Anadolucularda ‘Anadolu vatanının millet hayatını

dönüştürmesi ve onu kuran unsurlar arasında en başta yer alması görüşü en çok

Topçu’da görülür. Vatan, milli hayatın en büyük gerçeği olmuştur ve milleti (hatta

ırkı bile) etkilemeye başlamıştır.102

100 Topçu, Yarınki Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul,1999, s.151 101 Topçu,”Benliğimiz” … s.3 102 Alver, a.g.m. s.260

Page 47: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

44

Coğrafya, insanın karakterini bile belirleyebilen çok önemli bir

unsurdur.Sert iklim insanlarıyla, yumuşak ve mutedil iklim insanları, çöl veya

yüksek rakımlı dağ halkı ile ova, sahil ve ada halkı yalnız fizik bakımından değil, ruh

ve karakter bakımından da farklıdır. Coğrafyanın diğer özellikleri de bu farkı

yaratmada etkilidir. Coğrafi şartların devletlerin rejimlerini de etkilediğine kuşku

yoktur. Geniş bir ülkenin çiftçi halkı, dar bir ülkenin tüccar ve sanayici halkı gibi

idare edilemez. Geniş ülkelerde mutlakiyet rejimler, şahsi ve müstebit hükümetler

daha kolaylıkla tutunur. Mutlak ve müstebit hükümetler ekseriya geniş fakat seyrek

nüfuslu ülkelere musallat olmuş, küçük ve sık nüfuslu ülkelerde ise, yine ekseriya

liberal hükümetlere kucak açmıştır. 103

Toprak ile millet ilişkisinde toprak aktif, millet ise pasif durumdadır. Milleti

oluşturan, ona karakterini veren de topraktır. 104

Millet, var olmadan önce, bir zümre insanın yalnız istismarına dayanan ölü

bir coğrafya ve henüz bir kütlenin şuur olmamış bir tarih vardır. Bir insan kütlesi,

böyle bir coğrafya ve tarihten yapılmış bir kaderin içinde gömülü yaşamaktadır.

Günün birinde bu kütlede bir coğrafya ve tarih çemberinin içinde daha bir çok değeri

toplayarak hepsini birlikte şuur ve irade haline getirici hamle gözükür. Bu hamle, her

yerde millet meydana çıkaran, onu yaratıcı olan hamledir. Bu hamleyi Fransızlar dil

ve kültür ocağından, Almanlar ırk davasından, İngilizler ekonomi hırsından

almışlardı. Biz bu kuvvet iradesini fertte var olmak iradesinin karşılığı olan bu yapıcı

aşkı İslam dininden, onu âleme yayma idealinden aldık.105

Milletlerin oluşumunda farklı amiller rol oynamıştır, Türk milletinin bin

yıllık tarihinde en önemli rolü oynayan unsurlardan birinin İslam dini olduğu görüşü

kuvvetli biçimde savunulmaktadır. Aynı coğrafya üzerinde yaşayan insanlar üzerinde

103 Ali Fuat Başgil, “Müspet Milliyetçilik”, Hareket, Eylül, 1948, Sayı 19, s.5 104 Alver, a.g.m. s.261 105 Nurettin Topçu, “ Millet Ruhu ve Milli Mukaddesat “ , Hareket, Haziran 1948, Sayı 16, s.3

Page 48: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

45

dinin bu etkisinin yanı sıra bir kader beraberliği, saadet ve felaket ortaklığı demek

olan tarih, millet hayatını kurucu olan ilk hamlenin yüzyıllar içindeki hareketleriyle

meydana gelerek milletin oluşumundaki süreci tamamlar. Bu tarihi süreç içinde,

büyük vatanperverler, millet şehitleri veya kahramanlar diye anılan birtakım insanlar,

millet ruhunun, fertlerini her zaman kana kana doyurmaya kudretli kaynaklardır. 106

Batılı anlamdaki millet düşüncesinde hâkim öğe, mekânsallık ya da

territoryaldir. Bu mantığa göre milletlerin iyi tanımlanmış ülkelere/toprağa sahip

olmaları gerekir. Öyle ki örneğin ellerindeki toprağı bir demirci örsündeymiş gibi

işleyerek temellük eden kendilerini yüksek denizlerin harcından gören eski flamanlar

gibi halk ile toprak adeta birbirine ait olmalıdır. Ama söz konusu toprak parçasının

herhangi bir yer olması mümkün değildir; o herhangi bir toprak parçası değil, ‘tarihi

bir toprak, yurt, halkın beşiği olmalıdır. Türklerde olduğu gibi, o toprak soyun

köklerini taşımasa bile bu böyledir. Tarihi toprak, terrain(toprak) ile halkın nesiller

boyu birbirleri üzerinde müşterek ve yararlı etkilerde bulunduğu bir topraktır. Tarihi

belleklerin ve çağrışımların mekanı haline gelir yurt, bizim

bilgelerimizin,azizlerimizin ve kahramanlarımızın yaşadıkları, çalıştıkları, dua edip

savaştıkları yerdir. Bütün bunlar yurdu yeryüzünde biricik kılar.107

Topçu’da subjektif olandan objektif olana doğru bir kavrayış egemendir. Bu

bağlamda O, Anadolucuların tarih yaklaşımlarını izlemektedir. Topçu,millet

realitesinin, sahip olduğu hayat kaynakları etrafında somutlaşan dinamik süreçler

olduğunu ileri sürer.108

Topçu’nun vatan kavramı aslında, saflığın, bozulmamışlığın kaynağı olarak

gördüğü özel bir üretim tarzında odaklaşmaktadır. Bu anlayış özünde popülist bir

anlayıştır. Tarımsal üretim dışında vatan olamaz. Topçu’nun milliyetçi terimlerle

ifade ettiği aslında tarımsal hayatın ülküleştirilmesinden başka bir şey olmayan

popülizmdir. Anadolu sentezinin tarihini anlatırken bir milliyetçinin kolay kolay

106 Topçu, , “Millet Ruhu ve…”. s.4 107 Antony Smıth, Milli Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994, s.25 108 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…..s.84

Page 49: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

46

yapamayacağı bir şeyi yapması, Anadolu’nun ruhunu yansıtan tarımsal üretimin

Etilerden tevarüs edildiğini, göçebe Türklerin, ziraatı Etilerden öğrendiğini

söylemesi bunun en tipik kanıtı sayılmalıdır. Bir milli değerin başka bir milletten

alındığını söylemek milliyetçi mantığın kaldıramayacağı bir şeydir. Çünkü

milliyetçilik, milli değerlerin özgüllüğü konusunda ödün vermez. Bir değerin milli

olabilmesi için o değeri üreteni de o millet olması gerekir. Milliyetçilik, kültürel

temas ve buna dayalı olarak kültürel etkilenme unsurunu doğası gereği hazmedemez,

etkilenen çevre ölü bir çevre bile olsa bile.109

Topçu, her ne kadar ruhu, maneviyatı önemsiyor ve o bakış açısıyla olayları

değerlendiriyorsa da değerlendirmelerde ağırlığı hiç kaybolmayan ‘maddi unsurlarda

önemli referans kaynağı olarak yer almaktadır. Anadolu’nun iktisadi şartlarının

Türk’ün milletleşmesine çok büyük bir tesirde bulunduğu değerlendirmesinin

yanında, İslam’ın da Anadolu’nun şartlarından etkilendiği ve bir tür ‘Anadolulaştığı’

paralelindeki değerlendirmeler, onun maddi unsurları da önemsediğini

göstermektedir. Turancılık ve İslamcılık eleştirisinde olduğu gibi Topçu, her iki

ideolojiyi de Anadolu’nun maddi şartlarını dikkate almamaları noktasında eleştiriye

tabi tutmaktadır. Bu akımlar böylesi tutumlarıyla ona göre sosyolojik bir yanlışın

içindeydiler. 110

Türkiye’de milliyetçilik anlayışında da yeni bir yorumdur Topçu, Türk

milletini öne çıkaran milliyetçilik hareketinden İslam’a önem veren vurgusu ve

laikliği dışarıda bırakmasıyla ayrılır; Türk milletinden çok tüm Türk ırkını merkeze

alarak ortaya çıkan Turancılık’tan ütopist olması ve Anadolu’yu dikkate almaması

yönüyle ayrılır.111 Anadolu Türkleri Oğuz boyuna dayanmakla birlikte yerli, yabancı

bazı kavimlerle karışmışlardır. Fakat bu karışma hiçbir zaman asıl hamuru bozacak

mahiyette olmamıştır. Bu karışma, o kadar uzun zaman zarfında ve nitelikte olmuştur

ki bu gün ayrıştırmaya imkân yoktur. Yeni milliyetçilik, Turancıların anladıkları gibi

ırkçı değildir. Turancılık, komünizm gibi, coğrafya, tarih realitesini kabul etmez.

109 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.90 110 Alver, a.g.m. s.264 111 Gös.Yer.

Page 50: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

47

Mehmet Kaplan’ın yeni olarak nitelendirdiği bu milliyetçilik anlayışının

terkibine giren unsurlardan biri de, bu topraklar üzerinde Türkler tarafından vücuda

getirilmiş olan kültür mecmuasıdır. Burada kültürün tarifi yapılmaktadır. Dil,

edebiyat, bu ton güzel saraylar, din, örf ve adet bu kültür mecmuasına girerler.

Türkiye farklarının kendilerine has bir lügati bir grameri bir fonetiği, kendilerine has

bir folkloru, halk edebiyatı, yüksek tabaka edebiyatı, mimarisi, musikisi, din hayatı,

örf ve adetleri vardır. Bunların bütünü Türkiye Türklerinin manevi yapısını teşkil

eder.112

Hareketçiler’in milliyetçilik anlayışında etnisite ıskalanmaz, ancak soya

dayalı bir etnik temel yeterli değildir. Anadolu coğrafyası ve tarih içinde olgunlaşan

soy birliği ve bu soy birliği tarafından oluşturulan maddi ve manevi kültür yeni Türk

Milliyetçiliğinin esas temelleridir. Fakat bu dört temel yeni milliyetçiliği kendi

hudutları ve benliği içine hapis olmuş kapalı bir sistem haline getirmez. Dünya

medeniyetinin bu günkü ve yarınki kuvvetleri onun için daima başarılacak olan bir

kuvvet kaynağıdır. Yeni milliyetçilik bu manada Garpçıdır. Fakat Garbı bir maymun

gibi taklit etmeyi değil, ondan kendi inkişafına yarayacak unsurları seçmeyi ve kendi

bünyesinde eritmeyi esas tutar. Kaplan böylece İslamcılar’ın ve milliyetçilerin başat

tartışma konusu olan ve bütün milliyetçilikler için sorunlu bir alan olan batıcılık

hususunda bilinen çözümleri üreterek, batı’nın gelişme alanındaki kazanımlarının,

milliyetçiliğin kullanımına hazır olduğunu ve buradan kendi gelişiminde işe

yarayacak unsurların alınarak taklitçilikten kurtulunacağını ileri sürmektedir. Diğer

taraftan yeni milliyetçilik sadece bir dünya müstehliki değil, aynı zamanda

medeniyet âlemine yeni kıymetler ilave eden yaratıcı bir varlık olmak ister. O bu

manada insaniyetçidir. Fakat o Dünyaya yardım etmesi ancak kendini yükseltmek ve

ilerletmek yani bir şahsiyet olmakla kabil olacağına inanır. 113

Bir millete mensup olmakla milliyetçi olunamayacağı belirtilmektedir.

Milliyetçi olmak için şuur ve irade şarttır. Milliyetçinin çerçevesi çizilerek, mensup

olduğu milleti tanıması, sevmesi ve onu yükseltmeye çalışması gereklidir. Sadece

112 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği…”, s.2-3 113 Kaplan, a.g.m. s.3-4

Page 51: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

48

kendi işiyle uğraşan insanlar milliyetçi değildir. Milliyetçi olmak için bir takım

sorumlulukları üstlenmek gereklidir. Milletin üstünde insanlık değil, başka milletler

vardır. İnsanlık soyut bir kavramdır. İnsanlık milletler alemine ayrılmıştır. Her

milletin önce kendi milletini yükseltmesi gerekir. Turancılara yine keskin bir eleştiri

getirmekte, Turancıların da insaniyetçiler gibi ütopist oldukları, hakiki milliyetçinin

realist olması gerektiği vurgulanır. Milliyetçiliği bir din, bir hayat prensibi, bir ahlak

gibidir. Her gün yaşanması gerekir. 114

Millet bir vakıadır. Milliyetçilik bir şuur ve idealdir. Milleti yaratan tarih ve

coğrafyadır. Milliyetçilik ise mütefekkir ve kahramanların şuuruna ermekle başlar.

Milliyetçilik millet realitesine dayanmak zorundadır. Anadolu’ya gelen Oğuzlar, bu

coğrafyada iklimden ve topraktan etkilenmişler, yaşantılarını değiştirmemişlerdir.

Önce bunun şuuruna varmak gerekir. Ferdi şuurun olması yeterli görülmez. Milli

şuurun keşfedilmesi gereklidir. Milli şuurun uyanmasında müspet bilimlere önem

atfedilir. Milliyetçilik şuuru Türkiye’de Avrupa’dan geç başlamıştır. Bunun

sebeplerinden birisi müspet bilimlerin gelişmeyişi, birisi de kendimizi tanıyamadan,

değiştirmeye çalışmamızdır.115

D.IV.İNSANİ MİLLİYETÇİLİK

Hareket dergisinin savunduğu milliyetçilik anlayışı saldırgan bir tutumu

benimsememektedir. İnsani değerler, insanlığın refahı, barış samimi biçimde inanılan

kavramlardır. İnsancıların milliyetçileri insanlık düşmanı saymaları bir

safsatadır.Müşahhas realite milletler olduğuna göre, milletlerin topu demek olan

insanlık, milliyetçilikten başka hangi yol ile yükselebilir? Herkes kendi kapısının

önünü süpürürse sokak tertemiz olur. Her millet, kendi milletini mesut etmeye

114 Kaplan, “Milliyetçiliğe Dair”, Hareket, Ocak, 1948, Sayı 11, s.2-3 115 Mehmet Kaplan, “Millet ve Milli Şuur”, Hareket, Ağustos, 1948, Sayı 18, s.2-3

Page 52: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

49

çalışsa, insanlık saadete erer. Milliyetçilik pratik insaniyetçiliktir. Kendi milletini

yükseltmeyen insanlığı nasıl yükseltebilir? Milliyet fikrini reddeden beynelmilelciler,

kozmopolitlikle, yabancı kökenli olmakla, milletini sevmemekle suçlanmakta,

insancılığın milliyetçilik dışında bir düşünce tarafından temsil edilmesinin olanaksız

olduğu iddia edilmektedir. 116

Tarihi, insanlığımızın varlığını izahta şahit gibi kullanan milliyetçi; ne

çevresine, ne kâinata, ne öteki topluluklara düşman olmak prensibinden yürümez. O,

seven ve çevresine severek bakan insandır. Geçmişte olup bitenler ne kadar acı,

yırtıcı olursa olsun, o devri tekrar etmeyi, o devirde olup bitenleri tekrar yaşayıp

yaşatmayı hazırlamaz. Tarihin aynasında bütün bir insanlığın gelişmesini takip

edenler, bu gelişmenin ne kadar zor, ne kadar çileli olduğunu görürler. Bu itibarla

milletlerinin kazançları bütün âlemin zararına olsun istemezler. 117

Yine Cahit Okurer, bir başyazıda, insanlık idealinin, bütün insanlığın saadet

ve yükselişini istemek olduğunu, Fertlere kabul ettirmek istediği ruhi ve içtimai

disiplin, yapısı ve ismi ne olursa olsun, özünde samimiyetle bu dileği taşıyan her

ideal, aynı gayeye götüreceğine inanılmış bir yoldan başka bir şey değildir. Bu

bakımdan Sokrat, İsa, Muhammed’in yolları birbirinden farklı olduğu halde gayeleri

hep insanlığın yükselişi ve saadetidir. 118

Pekiyi bu düşünceler, ideolojiler arasındaki farklılıkların kaynağı nedir? Bu

soruya da yöntemlerin farklılığıyla cevap bulunmaktadır. Yalnız, her samimi insanın

hata yapabilmesi mümkün olduğu gibi, samimiyetle insanlık gayesine yönelen yollar

da hatalı ve aksak olabilir. Dinler arasında çarpışmalara varan farklar gibi, gerçek

milliyetçiyi, komünist veya alelumum anti milliyetçi enternasyonalistlerden ayıran da

bu yol farkıdır. Metod, bir düşünce ve zihniyetin eseridir. Öyle ise bugün gerçek

milliyetçiyi ötekilerden ayıran asıl düşünce tarzıdır diyebiliriz. İnsanlığın

yükseltilmesi için umumi prensipler olabilir. Fakat bu müşterek umdeler tek başına

116 Kaplan, “Milliyetçiliğe Dair”… , s. 2-3 117 Remzi Oğuz Arık, “Tarih Görüşü”,Hareket, Mayıs 1947,Sayı 3, s.2 118 Cahit Okurer, “İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik “, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6,s.3

Page 53: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

50

bir cemiyetin terbiyesine kâfi ve elverişli gelmez. Müşterek umdelerden başka her

cemiyetin kendi yapısına, seviyesine, şart ve imkânlarına göre taayyün edecek ayrı

ayrı yolları bulunacaktır. Milliyetçi yol da böyle realist bir zihniyetle sosyal bir bütün

teşkil eden her cemiyetin, kendi bünyesine en uygun yolla yükseltilebileceğini

düşünür. 119

Milliyetçiler, insanlar arasındaki kardeşliği tesis etmek için çalışırlar. Türk

milliyetçisi, müslüman dininden dolayı bu kardeşlik yoluna bütün tarihini harcamıştır

ve bu yüzden de dünyadaki her cemiyetten daha çok bu nimetten anlar. Ancak şu an

için bunun gerçekleşmesi gayrikabildir. Bu ancak küçümseme, hakaretle karşılanır.

Dünya kardeşliği, ancak Türklerin birinci sınıf millet haline geldiği zaman

gerçekleşecektir. 120

E.HAREKET VE BATICILIK

Anadoluculuk açısından önemli bir problem de Batı’dır. Anadoluculuk,

Batı ile ilişki kurma sürecinde gelişmiş bir ideoloji olduğundan tüm Anadolucuların

Batı’ya ilişkin görüşleri vardır. Mesela Batı karşısında Topçu, yüzü Doğu’ya dönük

ama Batı’ya da bigane kalmayan bir kişidir. Kendi medeniyet dairemizin aslında

Asyalı değil Batılı olduğunu (Avrupa’nı kapısında değil, içinde’) söyleyecek kadar

batıyla ilişki kurma taraftarı, medeniyeti oluşturan değerler bakımından Doğulu

olmamız gerektiğini söyleyecek kadar da Batı karşısında komplekssiz ve Doğulu

olmayı önemseyen bir özelliğe sahiptir. Topçu, kültür ve medeniyet arasındaki

ilişkiyi açıklarken Ziya Gökalp’in ayrımı gibi yaklaşır konuya. Topçu’ya göre

kültür, bir milletin kendine aitliği, medeniyet ise, bütün insanlığın ortaya koydukları

yaşam tarzı bütünüdür.121

119 Okurer, “İnsanlık İdeali ve…”. s.3 120 Remzi Oğuz Arık, “Oluşuma Bahtiyar İdealist” Hareket ,Kasım 1947, Sayı 9, s.5 121 Alver, a.g.m. s.262

Page 54: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

51

Her zaman için milli kültürü önemseyen Topçu, Batıcılardan ayrı bir

anlayış içindedir. Batı’ya teslim olmaz, Batıyı içermek ister. Batı’nın içinde

kaybolmayı değil, Batı’yı kendi içinde eritmeyi önemser. Bu anlamda radikal bir

Batı karşıtlığı yoktur. Özellikle ‘medeni’ unsurlar noktasında açık olmamız gerektiği

anlayışındadır. 122

Hareket’çilere göre Avrupa anlaşılamamıştır. Avrupa karşısında duyulan

kompleks ve Batı taklitçiliği eleştirilmektedir. Avrupa’yı bir mücevherat müzesinde

imişler gibi dolaşanlar, onun meydana getirdiği eserlerin büyüklüğüne şaştılar,

parıltısından gözleri kamaştı; buradaki servet bolluğundan ağızları açık kaldı,

veyahut ilim çokluğundan şaşkına döndüler. Memlekete döndükten sonra, herkese

bol bol bu hayret ve şaşkınlıklarını anlattılar. Avrupa taklitçiliği bunların eseridir.

Bunların ilk hareketi, bizi çılgına çeviren Avrupa’dan bir şeyler alıp memlekete

getirmek olmuştur. Bu arzu, son yüz sene içerisinde birkaç neslin bütün emeklerini

yutmuş, bütün kudret ve kabiliyetlerini taklit yolunda harcatmıştır. Geçen asrın

ortasından sonra, Avrupa’dan esaslı şeyleri alarak Avrupalılaşmak lüzumunu,

memleketimizde bir çok düşünürlerle idareciler, zaman zaman ileri sürdüler. Asrın

icaplarına ait her şeyin Avrupa’da bulunduğunu söyleyerek gözlerini hırsla

Avrupa’ya çeviren bu Avrupa hayranları arasında, Avrupa’dan alınacak çok şeyin

olduğunu tayin işinde kaç defa ateşli kavgalar, ilmi ve felsefi münakaşalar oldu.

Bunların bir kısmı, Avrupa’dan yalnız teknik, diğerleri ise hem teknik hem kültür

alınmasını istediler.

Birinci gruptakiler, Avrupa’dan ancak teknik ve makine almak lazım

olduğunu söylediler. ‘Avrupalı büyük fabrikalar, diritnotlar, uçaklar, otomobiller

yapıyor. Buhar ve elektrik kuvvetlerinden istifade etmesini biliyor. Tabiat unsurlarını

insanın emrine altına sokmuş bulunuyor’ diye haykıran ses, bizi uyandırmak, güya

medeniyete ulaştırmak isteyenlerin ilk sesleri olmuştur. Bunlar, Avrupa’nın bir çok

kötü taraflarını görüyorlardı. Biz Avrupa’dan makine ve teknik alırken kültür ve

ahlak almayacaktık. Geçen asrın sonlarından başlayarak, Avrupa’dan parça parça

122 Gös.Yer.

Page 55: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

52

makine ve büyük sanayi unsurları memleketimize sokuldu. Fabrikalar açtık.

Apartmanlarda oturmaya alıştık. Dedelerden kalmış, kışın esen sert lodosun tesiriyle

yıkılmaya hazır mecalsiz evlerimizde bile, değeri biçare çatının değerini aşan buz

dolapları ve televizyon cihazı yerleştirdik. Radyo naraları perişan evlerimizin

kovuklarındaki baykuşlarla şarkın miskin sokaklarında inildeyen köpek seslerini

hamdolsun biraz susturdu. Ekonomiye ve zevklerimizin gündelik hayatımızdaki

yerine dair hiçbir fikre sahip olmayan halkımız, varını yoğunu, eskiden büyücü

hocaya verdiği gibi, şimdi de bu büyüleyici Avrupa eşyasına veriyor. İçimizde haksız

servetlere konanlarla insanlığı mahva sürükleyen bir Yahudi burjuvazisi, bu

Avrupalılaşma tarzımızdan pek güzel faydalandı. Fabrikalarımızın eseri, sayısı

gittikçe kabaran milyonerleri yaratmak oldu. Çoğunun, hangi soylardan olduğu

bilinmeyen, başının içi boş, lakin saçları bol ve kabarık, tırnakları cilalı bir gençliğin

kendini inkâr medeniyeti doğdu. Avrupalılaşma hareketimizde atılan ilk adım

budur.123

Topçu, Avrupa’nın yalnızca teknik alalım diyenleri gerçekçi ve akılcı

bulmamaktadır. İkinci garplılaşma inkılâbımızı yapanlar, birincilerin düştükleri

hataya düşmediler. Bunlar insan ruhunun parçalardan meydana getirilmiş yamalı

bohça olmadığını bilenlerdir. Evimize kabul ettiğimizin misafirin ayaklarını ve

bedenini içeri alıp başını dışarıda bırakmayı düşünmek gülünç bir şeydir. Garbın

kafası, garplı denilen şey, onun edebiyatı, musikisi, ahlakı ve aile hayatıdır ve bunları

garbın tekniğinden ayırmak kabil değildir. Topçu, Batı’daki kapitalist üretim

ilişkilerinin Batı kültürünü belirleyici rolüne atıf yaparak şöyle devam etmektedir:

Fabrikada işçinin çalışma tarzı, onun ailesini ister istemez daraltır, maddi

menfaatlerin hesabını karı kocanın arasına sokar. Her ikisini iktisadi bir fert yaparak

ailenin ahlaki şahsiyetini zayıflatır; bugünkü aile doğar. Aynı çalışma tarzı zevkleri

değiştirir; ahlakta eskiden sahip olunan bir sürü inançları kapı dışarı eder. Allah’a

imanı, garazla çiğnenen bir ümitsizlik konusunda ortadan kaldırır. Bizdeki

Avrupacıların bu konulardan anlayanına rastlamak güçtür. Bunlar, Avrupa

milletlerinin hepsinin ortak temeli olan Avrupa’nın yaşatıcı kuvvetlerini

123 Nurettin Topçu, “Avrupa”, Hareket, Şubat 1943, Sayı 9,s.3

Page 56: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

53

anlamamışlardı. Hatta bir millet ve medeniyetin, onu doğurucu bazı kuvvetlerin eseri

olduğunu, o millet veya medeniyetin tanınması için bu kuvvetlerin anlaşılması lazım

geldiğini bilmiyorlardı. Hülasa tarih ve ondaki evrim fikrine sahip değildiler.124

Topçu daha sonra Avrupa’yı oluşturan bu kuvvetleri açıklar: Bu kuvvetlerden birisi

zengin edebiyatıyla kuvvetli metafiziğini ortaçağda hazırlamış olan Hıristiyan

ruhçuluğu (spiritüalizm), öbürü Avrupa’da XVII. Asırda başlayan sömürgecilik yani

başka kıtaların ham maddelerini Avrupa’ya kaçırma gayretleriyle beslenerek

meydana çıkan büyük sanayidir. Avrupa’nın üç asırlık tarihi bu iki kuvvetin

çarpışmasının eseri olmuştur. Kâh biri, kâh öteki üste çıktı. Lakin kalp ve imanın

sesini, yine zaman zaman makine canavar gibi boğmak istemiş ve buna muvaffak

olmuştur. 125

Topçu, Avrupa’nın emperyalizmin tarihin olduğunu ima ederek, bizim

milletimizi kuran kuvvetlerin Anadolu’ya gelen Oğuzlara yen bir ruh ve hayat vermiş

olan İslam dini ile vaktiyle Etilerin bu kıtada yaşatmış oldukları ve buraya gelenlere

miras bıraktıkları ziraat tekniğidir. Bu iki kuvvet birbirine düşman değildir. Topçu

sanayi kapitalizminin Anadolu’da yaşanmadığını, tarıma dayalı bir üretim tarzının

Anadolu’ya hâkim olduğunu belirtmektedir. Avrupa’da ruh ve madde dengesi

kurulamamıştır. Anadolu’da da İslamın zayıflaması ve makine seslerinin medeniyet

ve teknik dünyamıza gözlerini dikmesi zayıflayışımızın başlangıcı olmalıdır. Bin

yıllık tarihi olan Anadolu milleti, İslam dini ile talihsiz bir toprak iktisadının, her

ikisi de Asyalı olan kuvvetlerin çocuğudur. Anadolu’daki millet oluşum süreciyle

Avrupa’daki aynı değildir. Onun için bizdeki millet fikrinin Avrupa fikriyle son ve

kati vedalaşma zamanı gelmiştir.126

Mehmet Kaplan da milliyetçilik anlayışlarının Garpçı olduğunu, ancak

Garbı bir maymun gibi taklit etmeyi değil, anlamayı, ondan kendi inkişafına

yarayacak unsurları seçmeyi ve bunları kendi bünyesinde eritmeyi esas tutar

124 Topçu, a.g.m.s.4 125 Topçu, a.g.m.s.5 126 Topçu, a.g.m. s.4

Page 57: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

54

demektedir.127 Ona göre de Avrupa anlaşılamamıştır. Avrupa kötülenecek bir

medeniyet değildir. Sadece biz değil dünya hayrandır. Bizim Avrupalılaşmamız

şuurlu bir hareket değildir. Ruhi içtimai bir komplekstir. Kaplan da Topçu gibi

Anadolu’yu oluşturan kuvvetleri kırsalda bulmaktadır.128

Cahit Okurer’e göre de, Garp, teknik ve fabrikadan ibaret değildir. Garp,

müspet ilim zihniyetidir. Bizdeki Garplılaşma, Garp medeniyetinin gerçek

değerlerine sahip olma yolunda ilerlememiştir. Öğretim müesseselerimiz, müspet

ilim zihniyetim etrafında faaliyet göstermemektedir. Okurer, Hareket dergisi içinde

Topçu ve Kaplan’a göre Batı’ya daha olumlu bakan görüşler sarf etmekte, hakiki

manada Garplılaşmanın olmamasından 129 şikâyet etmektedir.

F.HAREKET VE SOSYALİZM

Hareket dergisinin 1939-1949 arasındaki dönemde, Sosyalizmle ilgili

yazılara tesadüf edilmez. Yalnızca Nurettin Topçu’nun Nisan 1939 tarihinde

yayınlanan İçtimai Sınıflar isimli makalesinde sosyalist terminolojinin izleri görülür.

Bu yazıda, Topçu, içtimai sınıfların Batı’daki gelişim sürecini anlatırken, bu sürecin

Türkiye’deki tarihi süreçle örtüşmediğini vurgular. Nurettin TOPÇU, Marksist

öğretiye yakın bir biçimde toplumsal sınıfların tarihi bir vakıa olduğunu kabul

ederek, bu konuda açıklamalara girişir. İlkel toplumdan, Romalılar’a, Fransız

İnkılabı’ndan günümüze, hep sınıf mücadelesi yaşanmıştır ve bir sınıf diğerlerinin

üzerinde hakimiyet kurmuştur. Ancak bu noktada Marksist determinizme ters düşen

bir anlayışla, sınıfları ve toplumsal düzenleri ortaya çıkaran öğenin üretim ilişkileri

olduğunu, ekonominin alt yapı unsuru olduğu düşüncesini yadsır. Eski ve yeni

127 Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, s.4 128 Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetleri”, Hareket, Eylül 1948, s.19, s.2-3 129 Cahit Okurer, “Garplılaşma Hareketleri” Hareket, Haziran 1949, Sayı 28, s.4

Page 58: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

55

çağların bütün bu saydığımız sınıflar ayrımında, her cemiyette esaslı olan bir yaşayış

tarzının o cemiyetin hayat kaynağı olduğunu, diğer iş şekillerinin ona hayatını

artıracak şekilde etrafında sıralandıklarını ve ona yakınlıkları sırasıyla önem

kazandıklarını görüyoruz. Hint’te din hayatı, Roma’da siyasi hayat, Almanya’da harp

ve asalet, Fransa’da servet ve harcanması, Amerika’da iktisadi hayat, bu cemiyetlerin

iş hayatında ve yaşayışlarında en esaslı rolü oynamışlar, diğer iş zümreleri hep bu

merkezi kuvveti temsil eden sınıfın hayatiyetini artırmak için çalışmışlardır. İktisadi

hâkimiyet, iktisat sahiplerinin cemiyetin başına geçmesiyle sonuçlandı. Avrupa’nın

bir asırlık tarihi, büyük sanayi ve sermaye hareketlerinin etrafında denge sağlamaya

çalışırken sınıfların geçirdikleri safhaların tarihidir. Büyük sanayi ve sermaye

hâkimiyeti tahtını bir asırdan beri Avrupa’da kuruyordu ve onun ilerlemesi

Avrupa’da milliyetlerin evrimi ile beraber gitti. 130

Sanayi devrimi, büyük bir maddi kuvvet meydana getirmiştir. Ancak, bu

maddi kuvvet ahlaktan yoksundur. Zümrelere saadet getiren servetle hakimiyet hırsı,

Avrupalının gözünü yeni dünyalara dikmesine yol açtı. Topçu, böylece Batıdaki

tarihi gelişim sürecini açıklarken, anti-kapitalist ve anti- emperyalist bir söyleme

kayarak XV.asırda başlayan sömürge hareketlerinin Avrupa’nın yeryüzünde nasıl

yaman bir tüketici ve sömürücü bir bela olduğunu bugün bütün dünyaya gösterdi.

XVIII. Asrın yarattığı cemiyet asaletle servete tapıyordu. Tabii ve ruhi kuvvetleri

ezmişti. Avrupa’yı bu asrın sonunda yeniden tabiata ve ruha kavuşturan

Rousseau’nun sesi Romantizmin doğuşunu müjdeledi. XVX. Asrın ortasında ruhun

hareketi yine yuvarlandı. Bu asırda maddenin zaferi, gururla, asalet ve tüketim

hırsları halinde kendini yeniden gösterdi. Avrupa’da geri üretim dünyasına yüz

çeviren büyük üretim sınıfı doğmuştu. Burada kastedilen burjuva sınıfıdır. Tahakküm

kuvveti haline gelen sermaye, içtimai miraslar ve imtiyazlar halinde geçen mülkiyet,

dünyamızda bugün bir işsizler tahakkümü yaratmıştır. Bunların yanında en çok

çalışan zümreler, ırgat gibi bunları kuvvetlendirmek için çalışıyorlar. Anadolu’nun

çocuğu da Avrupa’da bugün yaşayan fert ve zümrelerin keyfi uğruna sürünmekte ve

yarınına ağlamaktadır. İçtimai sınıflar, tarihte her cemiyetin olduğu gibi, asrımızdaki

130 Topçu, “İçtimai Sınıflar”, Hareket, Mart 1939, Sayı s.4

Page 59: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

56

milli cemiyetlerin esaslı unsurudur.131 Topçu, daha sonra Anadolu’ya dönerek,

Anadolu’nun tarihinden bahsetmektedir. Doğu’nun tarihi, ilk zaman sonlarından bu

ülkede Türk’ün eliyle İslam’ın ruhu parlayıncaya kadar uzun bir talan tarihidir.

Anadolu, bu acı kadere İskender devrinden beri katlanmıştır. Bu dönemde hakim

sınıf kılıçla veya zorbalıkla gelip yerleşen bir istila zümresinin kurduğu sınıf

olmuştur. Türklerin Anadoluyu ele geçirmesinden sonra Eti çiftçisiyle Türkmen’in

kaynaşmasından mürekkep, yeni sınıf Anadolu’nun hakim sınıfı olmuştur. Ancak bu

sınıf ta Osmanlı’nın son asırlarında ezilmiştir. Anadolu’da Batılı anlamda bir içtimai

sınıf doğmamıştır. Zira Anadolu’ya, ne ona doğuşunda ruh vermiş olan manevi

kuvvet yar olmuştur, ne de bu ülkenin yarattığı maddi kuvvet onun kendi

çocuklarının eline bırakılmıştır.132

1950’li yıllardaki Hareket’te sosyalizm, direkt olarak belirtilmese de

argümanları itibariyle eşitlik, adaletle bağlantı kurularak anlatılır. Sosyalizmle ilgili

yazıları, Hareket’in 1960’ler’den sonraki yazılarında sıkça görmek mümkündür.

Bunun gerisinde daha önce belirtilen siyasi ortam ve demokratikleşmeyle ilgili

nedenler yeniden gösterilebilir. Ayrıca buna ilave olarak bu yıllardaki, özellikle de

1960’lardaki, sosyalizmin Türkiye’deki ve dünyadaki entelektüel ve siyasal gücünü

de göz ardı etmemek gerekir.1970’lerdeki batılı kapitalist ülkeleri ve aynı zamanda

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri etkileyen petrol krizine bağlı olarak çıkan

ekonomik krizin de kapitalizmin düşünsel gücü üzerinde tahribat yaptığını da

ekleyebiliriz.

Söz konusu dönemler, İslam ülkelerinde ve toplumlarında da sosyalizm

tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı dönemlerdir. İslam ülkelerinde sosyalizmi

günün konusu haline getiren sebep, onların büyük sanayi ülkelerinin siyasi ve

iktisadi hegemonyasından yeni çıkmaya başlayan ‘geri kalmış’ ülke olmalarıdır. 133

131 Topçu, a.g.m.s. 4 132 Topçu, a.g.m.s. 5 133 Bkz.Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1990, s.127 Mısır’daki Nasır sosyalizmi, Cezayir’deki Ben Bella sosyalizmi, Gana’daki Nkrumah sosyalizmi ilginç örneklerdir. Bu sosyalist düşünce ve yönetimlerin ayrıca ortak özellikleri, ayrıca Marksizme mesafeli olmaları ve milliyetçilikleridir.

Page 60: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

57

Derginin daha sonraki yıllarda çıkan 1966 Aralık ve 1967 Ocak sayılarında

Mehmet Kaplan ile Nurettin Topçu arasındaki Devletçilik konusundaki farklılıklar

dergiye yansımıştır. Mehmet Kaplan, aşırı devletçiliğin himaye görmek isteyen pasif

ruh halini doğuracağını ve insanı makinalaştıracağını işlerken, Topçu ise devletçi

rejimin bazı hürriyetleri kısıtlamasının doğruluğunu izah etmeye çalışır.134 Mehmet

Kaplan, 1979 Mart’ında Hareket dergisinde kendisiyle yapılan röportajda, Nurettin

Topçu’dan uzaklaşmasının sebeplerinden birisinin Topçu’nun sosyalist görüşleri

olduğunu söylemiştir.135

Bütün bunlara karşın, sosyalizmle ilgili yazıların Hareket’in daha sonraki

dönemlerinde yayınlanmasına rağmen, konunun Nurettin Topçu tarafından ısrarla

işlenmesi, Milliyetçiler Derneğinden uzaklaşmasına sebep olması, Necip Fazıl gibi

önemli bir şahsiyet tarafından eleştirilmesi nedeniyle 136 Nurettin Topçu’nun bu

konudaki savlarını irdelememek, Hareket’in bir yönünün eksik değerlendirilmesi

olabilecektir.

Hareketçi okulun ana şemalarından birisi olan sosyalizm, İslam ahlakı ile

milliyetçilik idealinin zorunlu bir sonucudur. Bu anlayışta din ile milliyetçilik

mükemmel bir diyalog halindedir. Topçu’nun sosyalizm anlayışı, ne bilimsel

sosyalizm, ne de diğer maddeci sosyalizm biçimleridir. Sadece insanı seven, insana

acıyan, vicdan ve kalp terbiyesine dayanan, insana dayanma ve onu kurtarma

ihtirasıdır. Bu görüşler onu Marks’tan önceki, insana acıyan ve onu seven hayali

sosyalistlere daha çok yaklaştırmaktadır. Hareketçilerin, İslami sosyalizm anlayışları,

daha çok sosyal demokrasi veya Gökalp’in deyimiyle ‘İçtimai Halkçılık’ sistemlerini

hatırlatmaktadır. Gökalp’in ileri sürdüğü sosyalizm de aslında komünizm ile

kapitalizmin aşırılıklarından toplumumuzu kurtarmak için ön gördüğü birtakım

hayati tedbirler idi. Gökalp, bir İslam sosyalizminden bahsetmemişti ve buna lüzum

da görmemişti. Zaten sosyalizme taraftar da değildi. Çünkü, zamanında İslam’da

sosyalizm görüşü bu kadar yaygınlık kazanmamıştı. Onun solidarizmi, kökleri

134 Türkmen, a.g.m. s.53 135 “Kırk Yıllık Hareket”,Hareket, Mart 1979,Sayı…163, s.66 136 Bkz. Necip Fazıl Kısakürek, Babıali, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2003, s.338

Page 61: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

58

tarihimiz, kültürümüz ve değerler sistemimizden feyz almaktaydı. Hareketçilerin

sosyalizm anlayışı ile Gökalp’in sosyalizm anlayışı arasında biricik fark eğer bu ise,

ikincisinin birincisine nazaran daha laik olmasındandır. 137

Nurettin Topçu’nun sol ideolojisi Kemalist ya da sağ zihniyetlerin

devletçilik anlayışından farklıdır. Eşitlik, miras, özyönetim, toprak reformu,

kooperatifçilik üzerine düşüncelerinde hızlı kalkınmadan çok bölüşüme ya da pasta

büyütmekten ziyade adil dağıtıma önem vermiştir. Bir kere, hızlı kalkınma için nicel

bir değişiklikten çok emek, kazanç şekilleri ve miras gibi alanlarda gerçekleştirilecek

nitel bir dönüşümü savunmaktadır. 138

Topçu’nun düşüncesi, kalkınmacı bir acelecilikten kalkınma eleştirisine

geçişi temsil eder. Sol düşüncesi bu açıdan önemlidir. Çünkü aceleci kalkınmacılığın,

üçüncü yol ideolojisinden birinci yolun izine geçtiğini tarih göstermiştir. Gelişmeci

ideolojilerin sosyalist ayağında, nesnel koşulların ve sosyal arka planların

eksikliğiyle, emek-sermaye çelişkisinin yerine genellikle milliyetçi tezler ikame

edilmektedir. Topçu’nun yazdıkları, Türkiye’nin siyasi iktidarlarının yüzyılın ikinci

yarısından itibaren dünya kapitalist sistemiyle bütünleşme çabasının ve yükselen yeni

toplumsal değerlerin ışığında değerlendirilmelidir.139

Topçu’nun anti-kapitalist eleştirileri, Marxgil eleştirilere daha yakındır.

Tarihsel-toplumsal olarak, ilerleyen işbölümüne bağlı olarak maddi güçler belli bir

azınlığın elinde toplanırken, yaşayabilmek için emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan

çoğunluk yoksullaşmaya ve egemen sınıfların elinde sömürülmeye başlamıştır.

Topçu burada mülkiyet ilişkilerinin belirleyici rolüne inanmaktadır. 140 Türk

muhafazakârlığında anti- kapitalist öğeler bulmak zordur. Muhafazakâr ideolojide

erken bir postmodernist bir tema belirgindir. Ekonomik kategorilerin kültürel

kategorilere dönüştürülmesi. Ortalama bir muhafazakâr açısından gerçek 137 Türkdoğan, a.g.e.s.64-65 138 Mollaer, a.g.m. s.26 139 Mollaer, a.g.m.s.27 140 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik….s.116

Page 62: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

59

sorunlarımız kültürel sorunlardır. Muhafazakâr için ürkütücü olan, ekonomik

sorunlardan ziyade, kültürel buhrandır. Bu yüzden, ekonomi muhafazakârın anlatısı

içinde çok sınırlı bir yer bulabilir. Mesela erken Cumhuriyet’in muhafazakâr

kişiliklerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın düşüncesi, kimi araştırmacılar

tarafından erken Cumhuriyet’te resmi ideolojinin ölçülü bir eleştirisi ya da

Kemalizm’e karşı yumuşak bir ideolojik bir onarım girişimi olarak

değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, yazılarında resmi ideolojinin bir bileşeni

solidarizm konusunda bir eğilim göze çarpar. Topçu’daki sistematik kapitalizm

eleştirisi, muhafazakârlık içinde değerlendirilmesini tartışmalı kılar. İlk bakışta,

toplumsal sorunları ahlaka indirgeyen bir ahlakçı gibi görünmektedir. Ancak dikkatli

bir okuma, ekonomik planda sosyalist bir çizgiye yaklaştığını; sol düşüncenin

çekirdeğini düşünce sisteminde içerdiğini fark ettirebilir.141

Topçu’nun ideolojisini analiz eden literatürden ‘muhafazakar devrim’in ilk

bakışta kullanışlı olduğu düşünülebilir. Ancak gerek muhafazakâr devrimin Nasyonal

sosyalizme dönüşmesi, gerekse eleştirilerin anti bir sol doğrultuda seyretmesi

Topçu’nun ideolojisiyle paralellikler kurmayı güçleştiren faktörler olarak

belirmektedir. Topçu, Sovyet komünizmi eleştirisini sol düşüncelerini saklı tutarak

yapar. Ayrıca, eleştirisi son tahlilde, yine kapitalizme yönelir. Hatta anti-komünizmin

egemen olduğu dönemde, soğuk savaşın kültürel-entelektüel boyutunu gitgide

zedelediği muhafazakârlardan bazıları ile yollarını ayırmasına neden olmuştur.

Bunun gibi, Topçu’nun Sovyet Komünizm’inden çok Amerikan Kapitalizmi ve

pragmatizmini eleştirmesi; Amerika’nın hegomonik gücüne karşı Avrupa kültürünü

yüceltmesi dikkat çekicidir. Batılılaşma ve medeniyet algısı, Topçu’nun

düşüncesinde kültürel bir özcülükten fazla, kapitalizmle ilişkilendirilmiştir.

Amerikan pragmatizmi ise ileri kapitalizmin felsefesini ya da kültürünü teşkil

etmektedir. Ayrıca, Nasyonel sosyalizm’in bir retorik olduğunu ve Topçu’nun Nazi

ideolojisinden ayrılan yönlerinin hem ideolojik evreninden (örneğin, özgürlük

düşüncesi vd.) hem de anti-kapitalizminden çıkarılabileceğini belirtelim. Çünkü

Nazizm, temelde, kapitalist konsantrasyonun hızlanmasına yariyordu. Nazizm

141 Mollaer, a.g.m. s.31

Page 63: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

60

üçüncü yol arayışında birinci yolu yakalamıştır. Topçu’nun ideolojisi ise birinci

yolun eleştirisi üzerine kurulmuştur.142

F.I. MİLLİYETÇİLİK VE SOSYALİZM

Milliyetçilik, toplumu homojenleştirici, sınıfsal farklılıkları ve çelişkileri

ihmal edici bir bakış açısına sahiptir. Kendi iç tutarlılığı açısından da bir yerde

zorunlu bir durumdur bu. Türdeş olmayan, sınıf çelişkilerinin ya da daha ileri

boyutlarıyla sınıf kavgalarının yaşandığı bir toplumda, milliyetçiliğin kendisinden

beklenen işlevleri yerine getirmesi olanak dışı hale gelir.

Milliyetçilikte fertler arasında ayrımlar yapılmaz, imtiyazlara müsaade

edilmez, hiçbir kimse cemiyet nimetlerinden mahrum bırakılmaz, aksine herkesin

cemiyet yararına faaliyete sevkine, karşılıklı faydalanmayı sağlayan nizamı

korumaya ve devam ettirmeye çalışır.

Her şeyden önce cemiyeti bölünmez bir bütün kabul eden milliyetçilik için

ise iktisat gaye değil, fakat sadece insanları refaha ulaştırmayı amaçlayan bir

vasıtadır. Çağdaş topluluklar, birer milli cemiyet halinde geliştiklerinden milliyetçi

iktisat görüşü, milli ekonomi fikrine istinat eder. Buna göre, ekonominin, özel

sektöre de faaliyet sahası tanımak suretiyle memleketin yüksek menfaatleri uyarınca

planlanması icap eder.143

Kapitalist toplum, sınıf farklılıklarının var olduğu bir düzendir.

Milliyetçiliğin, bu farklılıkları nasıl ortadan kaldıracağı bir muamma olarak ortada

durmaktadır. Milliyetçi ideolojiler buna çeşitli çözümler getirmeye

çalışmaktadır.Solidarizm, korporatizm gibi.

142 Mollaer, a.g.m. s.37 143 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Hamle Yay. İstanbul, s. 28-29

Page 64: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

61

Hareket’çileri kaygılandıran husus vatandaşlar arasındaki refah

farklılıklarının milli birliği bozma tehlikesidir. Milli Birlik, bu topraklar üzerinde, her

çeşit ‘İnsanlık Haklarına’ sahip şuurlu birer varlık olduklarına inanmakla başlar.

Yaşama ve medeniyet seviyeleri arasında uçurumlar bulunan, bir refahın üst

seviyesinde, öteki sefaletin eşiğine yakın kimseler topluluğunda ise milli birlik, bir

görünüşten ibaret kalır. Vatandaşlarından bir kısmı anayasanın sağlamış olduğu

hakları kullanmaktan mahrum, bir kısmı kanun yollarından yürür görünerek,

haksızlıkları bile haklı göstermek cüretini kendinde bulan insanlar olarak

sınıflandıkça milli birlik daima zedelenmeye mahkûmdur. 144

Müslüman Türk’ün devlet telakkisi, Müslüman Anadolu’nun sosyalizmidir.

Bu kelimeden gocunan Türk çocuklarının bu hali, saflıkla bilgisizlikten başka bir şey

değildir. Müslüman Anadolu sosyalizmi demek, İslam’ın ruh ve ahlakına sahip

olacak Anadolu’nun insanını ve bütün hayat kuvvetlerini, ferdi menfaatlerle

ihtirasların dışına çıkarıp bir ilahi bölgede, tam iktidarı ile sağlam iradenin

disiplini altına, millet selameti yolunda toplulukla seferber etmek demektir.

Komünizmi bertaraf edecek ve siyonizmi toprağa gömecek tek kuvvet budur; öbür

adı milliyetçiliktir. Zira toplumun malı olmayan milliyetçilik olmaz. İktisadi hayatın

serbest teşebbüslere bırakıldığı, ahlakın avare heveslere terk edildiği, okulun yabancı

ve özel ticarethaneler haline getirildiği, muhtariyetine sığınan üniversitenin millet

iradesini tanımadığı, millet dilinin her yandan saldırılarla didik didik olduğu bir

yerde milliyetçilikten bahsedilemez. 145

Sosyalizm fikrinin, mülkiyet ilişkilerini değiştirerek, özel mülkiyetten

kamusal mülkiyete geçişi sağlaması araçsal bir nitelik taşır, amaç; insanlar arasında

sınıf farklılıklarını, dolayısıyla özel mülkiyetin adaletsiz dağıtımından kaynaklanan

eşitsizliği gidermektir. Kamusal mülkiyetin daha rasyonel, verimli bir üretim tarzı

olması gibi bir veriye ulaşılmış değildir. Hatta, bu konuda sosyalizme getirilen

eleştirilerin en başında, bu sistemin insanlarda motivasyon kaybına yol açarak,

üretim yetersizliklerine, rekabetçi olmayan bir ekonomik bir model ortaya çıkarması

144 Suat Seren, “Milli Birlik”, Hareket,Kasım 1947, Sayı 9, s.6 145 Topçu, Ahlak Nizamı, Dergah Yayınları, İstanbul, 1999, s.25-26

Page 65: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

62

gelmektedir. Topçu, sosyalizme zıt görünen bir öneri getirmekte ve özel mülkiyet

sahipliğinin gerekliliğini savunmaktadır. Ancak onun savunduğu bir nevi

ortakçılıktır. Sosyalizmin yumuşak karnı olan motivasyon eksikliğini gidermek için

getirdiği bir öneridir. ‘Mülkiyet her işe girişebilmenin şartı ve fert hürriyetinin

teminatçısıdır. Mülk sahibi olmayan fert, hür şahsiyetiyle işinin sahibi olamaz. Olsa,

olsa, işine kul, başkasına köle olur. Bu sebepten, işinin sahibi denebilmek için

amelenin de, herhangi bir nispette fabrikanın kazancına ortak edilmesi lazımdır.

Doktor ve mühendis de onun gibi, bir yandan aylıklı memur, diğer taraftan prim

sahibi bir ortak gibi çalıştırılmalıdır. Cemiyetin kaderine her şekilde ortaklığa razı

olmayan fert ve zümrelerin vatandaşlığından şüphe edilmelidir. 146

Nurettin Topçu’nun sosyalizmi komünizme uzanan Batı’daki komünizmin

çocukluk hastalığı olarak değerlendirilen sosyalizmlerden oldukça farklıdır.

Topçu’nun sosyalizmi diğer bütün sistemlerden daha fazla komünizm karşıtıdır. Alt

yapı kurumu olarak ekonomiyi ve sınıf çatışmasını esas alan komünizmin yerine o

ahlak nizamını esas alan ve buna dayalı ekonomik paylaşımı gözeten bir ruhçu

sosyalizmi, bir anlamda hümanist felsefeyi ama onun da bağlı olduğu bir yaratıcı

düzeni savunur. Merkeziyetçi devlet anlayışıyla Topçu, sosyalist yani toplumcu

ekonomik sistemin yaşamasını ve toprağa dayalı iktisadi yapının sürdürülmesini

garantiye almıştır. 147

Anadolu’da, millet içinde içtimai sınıf doğmamıştır. Zira, Anadolu’ya ne

ona doğuşunda yar olmuştur, ne de bu ülkenin yarattığı maddi kuvvet onun kendi

çocuklarının elinde bırakılmıştır. Şu halde, Anadolu’da ne August Comte’un

Avrupa’da ön safa geçmesini istediği zekâ sahiplerinin sınıfı, ne de Saint-Simon’un

iş başsına geçmesini istediği sanayi sahiplerinin sınıfı doğabilmiştir. Şu halde; bizim

işimiz, bizim kurtarışımız, kurtarıcı inkılâp, memleketin müstahsil zümresini,

Anadolu köylüsünü bir sınıf yapmak, onu ahlaki bir hayat içinde canlandırmak, onu

cemiyetin başına geçirmektir. Bir taraftan bir memleket tarihini kurmuş olan maddi,

iktisadi varlığı, öbür taraftan ona ruh ve ruhi kuvvetler vermiş olan; Alpaslan’ları,

146 Topçu, a.g.e., s.45 147 Şehsuvaroğlu, a.g.e., s.61-62

Page 66: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

63

Yunus Emre’leri yaratmış olan manevi kuvveti, bu kuvvetlerin menbalarına inmek

suretiyle yeniden canlandırmak ve ahlak kuvvetini temsil eden sınıfa aşılayarak,

onun ruhuna hayat verdikten sonra, işe başlamak lazımdır. 148

F.II. İSLAM VE SOSYALİZM

Bir taraftan sosyalizm, diğer yandan da İslam savunusu olduğunda, bu iki

anlayışın nasıl bağdaştırılabileceğin kuramsal düzeyde çözümlenmesi önem

taşımaktadır.Bu konuda çalışmalar yapmış olan Maxime Rodinson’a göre Kur’an ve

sünnet kapitalizm hakkında açıkça bir şey söylemiyor. Özel mülkiyeti ise tartışma

konusu yapmıyor. Genel olarak mülkiyetin, insanın bağımsız faaliyetinden ziyade,

tanrının iradesine bağlı olduğu şeklinde düşünüldüğü şüphesizdir. Tefeciliğin

yasaklanması ve herkesin zekât vermekle yükümlü olması bir mala tasarruf hakkını

şüphesiz sınırlamıştır. Devletin, topraklar üzerinde, bazı bakımlardan, yüce bir hakkı

vardır. Bu mülkiyet hakkı yaşamak her insanın hakkıdır gibisinden bazı

mülahazalarla da sınırlandırılmıştır. Açlıktan ölmek üzere bir insanın, yaşamak için

asgari bir yiyeceği (başka çaresi yoksa, zor kullanarak meşru sahibinden onun rızası

hilafına alması haklı görülmektedir. Fakat bu tür sınırlandırmalar Hristiyan

ilahiyatçılar tarafından öngörülmüş, ve hem dini, hem de laik kanunlarda yer

almıştır. Bütün bunlar, özel mülk sahibi Müslümanların kendi mallarını, özel mülk

sahibi hristiyanın tabi olmaksızın, en meşru kapitalist bir tarzda

verimlendirilebilmesine pratikte hiçbir şekilde engel değildir. Şüphesiz, dini

kanunlarda (şeriat bakımından) üretim araçlarının mülkiyeti ile ilgili hiçbir özel

kısıtlama yoktur. Aynı şekilde, ücretli emek (işçilik) de tamamen normal bir şey

olarak kabul edilmiştir.149

148 Topçu,”‘İçtimai Sınıflar”, Hareket, Mart 1939, s.2 149 Maxime Rodinson, İslam ve Kapitalizm, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1978, s.32-33

Page 67: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

64

İslam ülkelerinde İslam, sosyalist ekonomik kuruluşun bayrağı yapmaya

kalkışanların iddiaları yakından incelendiğinde, İslam dininin bu role pek az yatkın

görünmektedir.150

Roger Garaudy, İslam ve sosyalizm arasında yakınlıklar bulunabileceğini

iddia ederek , Cezayir halkının sosyalizmi seçerken İslami esaslar üzerine kurulmuş

sosyalizm veya ‘halkımız bir elde Marks’ın Kapitali sosyalizme gidiyor’ formülleri

ile yabancı değerleri benimsemiş olmuyor, ancak kendi tarihi yönünde bir tercih

yapıyor diyor ve ekliyor., sosyalizmde Kur’an’ın ruhuna aykırı bir şey

bulunmamaktadır.151

Necip Fazıl ise, Kapitalizm ve Sosyalizmle İslam arasında farklılık

olduğunu ileri sürmektedir. İslam inkılabı, liberalizma ve kapitalizma, faşizma ve

nazizma, sosyalizma ve komünizma gibi, bugüne kadar tatbik mevzuu olmuş içtimai

ve iktisadi mezheplerin her birini, hiçbirine üstünlük vermeden masaya otutur ve

onlara şöyle mukabele eder: ‘Her birinizin, bütünü kucaklayamadan, ayrı ayrı ve

parça parça bazı haklarınız ve hakikatlarınız vardır; ve her birinizin ayrı ayrı ve parça

parça arayıp da bulamadığınız hakikat, birer bütün halinde İslamiyettedir.İslamiyetin

bunlardan hiç birine tabi olması ve hiç birine kendi ismini ilave etmesi mümkün

değil; ancak bunlardan her birinin öbüründe kaybetmek istemediği hak ve hakikatle

beraber hepsinin birden hesabını tekeffül edici külli mizanın tahkik ve tefahhusu,

ancak İslamiyet içinde kabildir.152

Nurettin Topçu’ya göre, İslam ekonomisini uygulayacak devlet, sosyalist

bir devlettir. Fakat bu devletin İslam esaslarına göre organize olması gerekir. Başka

bir ifade ile, Topçu’nun devlet anlayışında bazı kereler ibare olarak rastlanmakla

birlikte İslam sosyalizmi diye bir meselesi yoktur. Sadece İslam vardır. Sosyalizm

ona göre böyle bir devletin uygulayacağı ekonomik sistemdir. Sosyalizm, bir

ekonomi sistemi olarak İslam’dan gelen esaslara uygun bir şekilde, insan

150 Rodinson, a.g.e. s.211 151 Roger Garaudy, Sosyalizm ve İslam,Çev.N.Şahsuvar, Genç Sanat Yayınevi, Ankara, s.52 152 Necip Fazıl Kısakürek, İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1976, s.187-188

Page 68: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

65

ihtiyaçlarını ruhi hayatıyla ahenkli bir biçimde gidermeye çalışır. Devletin ekonomik

hayatı tanzim eden hareketi, maddeci olmaktan çok, ruhçu, otoriter, ve

sorumlulukları tamamen yüklenmiş bir davranıştır. Bu noktada devleti daha doğrusu

devleti idare edenlerin her an büyük mahkeme huzurunda hesap verme durumunda

olduğunu kabul eden ve ruhunda onu benimsemiş seçkinlerden oluştuğunu bilhassa

belirtmek gerekir. Gerek ekonomi, gerekse devlet idaresi olarak uygulanmak istenen

esaslar, Topçu’da İslam’dan gelmektedir.153

İslam sosyalizmi iktisadi değil, ahlaki endişelere ve değerlere dayanır.

Materyalist, ihtilalci, anarşist bir komünist tehlikeden bizi koruyacak olan ruhçu,

devletçi, muhafazakâr, otorite sahibi bir sosyalizmdir.154

Nurettin Topçu’nun savunduğu sosyalizm anlayışının ‘ruhçu sıfatını

taşıması toplumsal sonsalların üzerinde manevi belirleyicilerin tartışılmaz yerini

vurgulamak kaygısından kaynaklanmaktadır. Ruhçu devlet sosyalizminin temel

başarıları şu ya da bu bu derecede iktisadi başarıları sağlamakla sınırlandırılamaz.

Maddi başarılar ancak toplumsal hayatın manevi mutluluğu adına araçsal bir değer

taşır ve manevi hayatın icaplarına göre belirlenir. Ruhçu sosyalizm ana ilkelerini

İslam’dan alacaktır. 155

Nurettin Topçu’nun Anadolu sentezi dediği, bunu pekâlâ Türk-İslam

sentezi biçiminde anlayabiliriz) tarihsel oluşum, toprağa dayalı üretim tarzı ile İslam

arasındadır. Türk ve Müslüman kimlikleri değişen siyasal koşullara bağlı olarak

dönüşümlü bir şekilde kullanılabilecek standartlar halinde değil, iç tutarlılığı sağlam

bir tarzda ortaya konulmaktadır. Başka bir ifade ile, Topçu’da ‘Türk-İslam

eklektizmi‘ değil, gerçek anlamında bir ‘Türk –İslam sentezi düşüncesi işlenmiştir.

Nurettin Topçu’ya göre, üretim araçları ile milli kültür bir denge içinde olmak

zorundadır. Müslümanca yaşayışı mümkün kılacak biricik yaşam tarzı kır hayatıdır.

O halde, sabanı aşan bir teknoloji, ister istemez, milli kültürün en temel unsuru olan 153 Cemil Kıvanç, “Nurettin Topçu’nun Devlet Anlayışında Ekonomik Görüşler”, Nurettin Topçu’ya Armağan….s.75-76 154 Şehsuvaroğlu, a.g.e. s.62 155 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.174

Page 69: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

66

İslami yaşayışı da zaafa uğratacaktır. Topçu’nun Marksist analizlerden ayrıldığı

nokta burada ortaya çıkmaktadır.156

F.III. ANTİ- KOMÜNİZM

Hareket dergisi, komünizm düşüncesine karşı görüşlerin müdafaa edildiği

bir dergidir. Bunu çeşitli yazılarda görmek mümkündür. Cahit Okurer milliyetçilikle

çeşitli düşünceleri karşılaştırdığı bir yazısında komünizmin, bütün cemiyetleri aynı

prensiplere uydurmak isteyen, tamamen mücerret ve umumi nazariyeler ürettiğini,

içtimai şahsiyet hürriyetini reddettiğini belirtmektedir.157 Komünizm, bir ideoloji

değil, bir istila vasıtası haline gelmiştir.158 Komünizm kültürel bünyeye yabancı,

Rus yayılmacılığıyla eşdeğerde, beynelmilelci olması nedeniyle de milliyetçiliğe

aykırı bir ideoloji olarak görülmektedir. 159 Marksizmin üretim ilişkilerinin üst

yapıyı belirlediği görüşüne Mehmet Kaplan, şiddetle karşı çıkmaktadır. Marksist

noktai nazara göre ferdin hareketleri midesine bağlı olduğu gibi, cemiyetin hayatı da,

kitlenin midesi demek olan iktisadi şartlara bağlıdır. ‘Nerden ve ne kadar para

aldığını bana söyle, sana nasıl bir adam olduğunu söyleyeyim’ iddiası muayyen bir

nispette doğrudur. Fakat asıl beşeri hayat karın doyduktan sonra başlar. Ferdin ve

cemiyetin hayatında midenin zaruretlerini aşan ve bambaşka kaynaklardan gelen bazı

realiteler olduğu inkâr edilemez. Eflatunun basit olarak mide, kalp, kafa diye

ayırdığı üç varlık, birbirine çok sıkı bağlı, fakat birbirinin yerin tutmayan realiteleri

ifade ederler. Hangi insan açlığın yanı sıra şeref ve aşk duygularını hissetmemiştir?

Şeref ve aşk duygularının insanlara midenin zaruretlerini unutturduğu az rastlanan

bir hadise değildir. Kalp bazen yalnız mideyi değil, aklı da inkar eder. Keza aklın,

mide ve kalpten daha çok hâkim olduğu devirler vardır. Hasılı, ne ferdi, ne cemiyeti

tek bir prensibe göre izah etmek mümkün değildir. Türlü amillerin hepsini birden göz

önünde bulundurmak lazımdır.160

156 Öğün, Nurettin Topçu’ya Armağan…s.68 157 Cahit Okurer, “İnsanlık İdeali ve .”’, s.3 158 Okurer, “İdeal ve İdeoloji”, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6, s.10 159 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…, s.4 160 Mehmet Kaplan, “ İçtimai Şuuraltı ve Edebiyat”, Hareket Kasım 1947, Sayı 9, s.3

Page 70: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

67

Komünizmin materyalist anlayışı da Hareket’in genel düşünce felsefesiyle

uyuşamayacak bir başka yönüdür. Komünizm dinsiz, dini duygulara karşı hürmetsiz

bir rejimdir ve böyle bir düşünce Anadolu’yu yıkar.161

Nurettin Topçu’ya göre de büyük sanayinin eseri olan kapitalizm,

kendisinin hakiki faka gayri meşru çocuğu komünizmi doğurmuştur. Komünizm,

kapitalizmin pençesi altında esir edilen işçi kütlesinin isyanından doğmuş bir isyan

hareketidir. Kapitalizmin bünyesinden fışkırmıştır. Millete düşman bir harekettir. 162

F.IV. ANTİ-SEMİTİZM

Hareket dergisinde antisemitik görüşler de önemli bir yer bulmuştur.

Özellikle Nurettin Topçu bu konudaki görüşlerini açıkça ifade etmekten

çekinmemiştir. Yahudiler, tüccar olmaları, kazanç hırsları nedeniyle

yerilmektedir.En güzel örneğini Yahudilerde gördüğümüz batının tüccar

milletleriyle ahlaki medeniyet kurulamazdı. 163 Sokaklarımızda döğüşen yarı çıplak

küçük çocukların korku ile birbirine saldırışları gibi daha çok servet biriktirmek için

hayatımızın kaynaklarına, zaruri vasıtalarına haya zincirlerinden boşanarak saldırmış

olan kazanç şampiyonlarının bu vahşice hareketleri de insanlardan bir derece aşağı

olan Yahudilerden sirayet etmiş bir hayat korkusunun, insan gibi ve insan olarak

yaşamak saadetini, gerçek zevklerini ve ruhunun hayatını bulmak konusundaki

emniyetsizliğin eseridir. 164 Anadolu’nun yağmalanmasında da her milletin eli

olmakla birlikte bunların arasında en belalısı Yahudi bankerinin ve sermaye

sahibinin elidir. 165

161 Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetleri”, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19, s.4 162 Topçu, “Millet ve Milliyet”, Hareket, Mayıs 1943, Sayı 12, s.2 163 Topçu, “Bizde Milliyet Hareketleri”,Hareket, 1939,s.3 164 Topçu,”Mukaddes Kurbanlar”,Hareket, Ağustos 1947,s.2 165 Topçu, “İçtimai Sınıflar”…s.4

Page 71: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

68

Hilebaz siyaset de Yahudilikle ilişkilendirilir. Yahudi siyaset, nerede bir

insanlık ideali yükseltmiş ve bütün haysiyet vasıtalarına rağmen Yahudi dünyasını

kurabilmiştir? Siyaset denilen bu zehirli silah sadece yıkıcı olmuştur ve dünya

yüzünde insanlık alemine Yahudilikten huzur ve rahat yoktur. Bu zehirleyip kaçan ve

yiyemeyen bir yılandır. Hile değil, izzeti nefis bizi ondan kurtarır. 166

Bu konudaki en net ve keskin yazıları Ahmet Kabaklı kaleme almıştır.

‘Yahudi Kavmine Nutuklar’ başlıklı yazıda Ahmet Kabaklı, Yahudi kavminin

parayla her işi hallettiklerini, yaltakçı olduğunu, İsa’yı kalbinden Marks’ı midesinden

çıkardığını, afyonlu, kalleş, ırkçı bir kavim olduğunu, Hitler’in bile soylarını

bitiremediği gibi ağır ifadeler kullanmaktadır.167

G. HAREKET, DEVLET VE SİYASET

G.I.HAREKET’İN DEVLET GÖRÜŞÜ

Tarih ve içtimai şuur, sadece milli hareketler için bahis konusu değildir. Bu

şuur, zorlayıcı, idare edici bir kuvvettir. Kanunlarla bu tarihi ve içtimai şuur arasında

bir denge şarttır. Bazen, devlet adamları veya şefler, zorlayıcı kanunlarla bu şuuru

susturmaya veya yok etmeye çalışırlar.

Bu hareketler, milletle, devletin arasını açar. Milletle devlet arasında bir

uyum olması gerektiği ve devletin milletin değerler sistemine uygun kanunlar

çıkarması gerektiği düşüncesi savunulmaktadır. Yaşanan bazı somut örnekler vererek

tezini haklılaştırmaya çalışmakta ve Cumhuriyet idaresine eleştiriler getirmektedir.

166 Topçu, “Millette İzzeti Nefis ve Siyaset”, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 18,s.4 167 Kabaklı, “Yahudi Kavmine Nutuklar”,Hareket, Ocak 1949, Sayı 23, s.6

Page 72: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

69

Toplumda görülen anormal gidişli dini hareketler, içtimai gayri şuurun bir tepkisidir.

Din duygusunun ihmal edilmesi bu sonucu doğurmuştur. Bu içtimai şuuru gösterecek

vasıtalar, matbuat ve edebiyattır. Kültürlü bir siyaset adamı için bunlar, kanunlar ve

iktisadi istatistikler kadar kıymetli hareket vasıtalarıdır. 168

Hareket dergisinde devlet konusunda ağırlıklı olarak Nurettin Topçu yazılar

kaleme almıştır. Bu nedenle tekrar Topçu’ya dönmek gerekecektir.

Topçu, önce devletin tanımını yapmaktadır. Devlet muayyen topraklar

üzerinde hakimiyetle yaşayan insanların meydana getirdiği manevi birliktir. Bir

millet varlığının ruhu demektir. Millet iradesinin gözüktüğü yerdir. Bu tarifteki

muayyen topraklar mefhumu bir vatanın, orada yaşayan insanlar tabiri de bir milletin

varlığını ifade ederler. Üçüncü unsur olan hakimiyet ise devlet varlığının esaslı

unsurudur. Kendi başına yalnız vatan bir ceset, cansız bir vücut sayılırsa, millet onun

hayatı, devlet ise ruhu sayılmalıdır. Devlet, milletin şuurudur. Topçu, klasik

anlamdaki devletin tanımını yaparak, devlet millet, vatan ve egemenlik kriterleriyle

ele almaktadır. Devlet, milletin hem iradesi, sembolü, hem de varlığının kefilidir.

Millet olmak devletin varlığına bağlı bir şart haline gelmektedir. Devlet kurmayan ve

ya devletinden vazgeçen millet uzun yaşayamaz. Millet varlığını ve milli birliği

kuran maddi ve ruhi unsurlar erir, ortadan kalkar; sahipsiz fertler kalır; onlar da

başka devletlerin iradelerine bağlanırlar. Yine Topçu, devleti bilinen anlamıyla

meşru güç kullanma tekeline sahip bir örgüt olarak görmekle birlikte, bu gücü iyi ve

ahlaki gayeler uğrunda kullanırsa faziletli olur; fena ve korkunç gayeler uğrunda

kullanan devlet kötü ve yıkılması lazım olan devlettir. Burada iyi devletin gayesi de

belirtilmektedir. İyi ve namuskâr devletin gayesi, yaşattığı iradeyi, gayelerin gayesi

olan Allah’a ulaştırıcı yoldan götürmektir. Yıkılması lazım olan devlet, iradesini

fertlerin ve zümrelerin menfaatleri uğrunda harcayan devlettir.169

168 Gös.Yer. 169 Nurettin Topçu, “Devlette İrade”, Hareket, Kasım 1948, Sayı 21,s.2,

Page 73: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

70

Pekiyi devletin kullandığı iradenin hâkimiyet ve ya otoritenin, daha genel bir

kavram olarak meşrutiyetin kaynağı nedir? Topçu, meşrutiyet kaynağını iki unsurla

açıklamaktadır. Bir tarafta milletin kaynağından doğar ve doğuşu ile bütün ferdi

vicdanların üstüne ilahi bir kubbe gibi gerilim saltanatı kurar. Diğer taraftan onun

diğer kaynağı ilahidir, mistiktir; zira kendini kurucu olan unsurların yani insan

fertlerinin bütünü olarak açıklanamaz. Yani bir anlamda devletin iradesi, fertlerin

iradelerinin toplamından ibaret değildir, bunun üstünde bir güce sahiptir.170

Topçu, Hegel’in “devlet ilahi iradenin yeryüzünde gözükmesidir” sözüne de

atıf yaparak, bu anlayışı benimsediğini göstermekte ve devlete kutsal bir

değerlemektedir.

Ferdiyetten Yüce Allah’a ve sonsuzluğa doğru seyreden ve devleti de içine

akan hareket çizgisinin üzerindeki duraklar sırasıyla şunlardır. Ferdiyet veya şahsiyet

haline gelmiş insan, aile, cemaat veya millet insanlık, devlet kurucusu, devlet, yüce

Allah ve sonsuzluk.171

İlk bakışta, aynı zamanda mistik/ tasavvufi bir tecrübeyi, hatta bir

seyrusülükü hatırlatan ve devleti de içine alan bu, şahsiyet olarak insanın yükseliş

çizgisi yukarıdan aşağıya, yani Allah’tan insana doğru hâkimiyet kavramı etrafında

tezahür eder. Bu, aynı zamanda siyasi bir kavram olan hâkimiyet fikrinin Yüce

Allah’ta temerküz ettiğini ve oradan âleme, devlete, insana yayıldığını gösterir.

Yükseliş çizgisi aşağıdan yukarıya, yani insandan Allah’a doğru ise itaat ve

teslimiyet kavramları etrafında şekillenir.

170 Topçu, Gös.Yer. 171 İsmail Kara,” Bir Siyasi İhya Hareketi, Topçu’da Siyaset ve Devlet Telakkisi” Hece…, s.247

Page 74: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

71

Devlet, ferdin ruhunda başlayan milleti meydana getiren ve ilahi iradeye

kavuşmak için hamleler yapan iradenin fertten Allah’a götüren yoldaki bir durak

yeridir.172

Mahiyet ve değeri belirtilen devletin otorite şekillerine göre

sınıflandırılmasına geçilmektedir. Devlet esas olarak ikiye ayrılır. Otoriteli devlet-

otoritesiz devlet veya iradeli devlet-iradesiz devlet. Topçu, tercihini otoriter devletten

yana kullanır ve gerekçelerini de açıklar. Otoritenin veya iradenin kendisinde asla

bulunmadığı devlet olamaz. Varsa o devlet yolsuz ve haksız vasıtalara başvurarak

ayakta duyuyor demektir. Onda bir ruh yoktur ve az zamanda çökecektir. İradesi

azalan devlet, çökmeye doğru gitmektedir. Devlet iradesinin zayıflaması, onun

mistik varlığının yarattığı mukaddesat bağlarının koparılması suretiyle olur. Devlette

iradeyi kıldıkça vatandaşlar arasındaki hukuki bağlar gevşer; cemiyet nizamı

zayıflar. Bu zayıflama hayatın her alanını etkiler. 173

Burada mesuliyet kavramı gündeme gelmektedir. Düzen bozukluğunun

sebebi, cemiyette mesuliyetin yok oluşudur. Zira nerede mesuliyet varsa devlet

oradadır. Mesuliyet yok oldukça devlet de geriler, yerini eski nizamın iskeleti altında

barının bir çapa ve anarşiye tek eder, mesuliyet yükünü üzerine alan fertler ortadan

kalktıkça, devlet sözü masal gibi dillerde söylenir. Hâkimiyetin mesuliyetle

yaşatıldığı her yerde devlet vardır. O, bedendeki ruh gibidir. Bedendeki ruh gibi,

millet varlığını kuşatan ve yaşatan devlet, o varlığın her tarafında bulunur. Mektepte

ve mabette, belediye dairesinde ve ticarethanede, orduda ve ailede, cemaate ait

mesuliyetin fertlere çevrildiği her yerde devlet vardır. Bir muallim, devleti

dershanede, imam mihrapta, tüccar pazarda ve asker nöbet yerinde aramalıdır. 174

172 Kara, Gös.Yer. 173 Topçu, “Devlette İrade…”,.s.16 174 Gös.Yer.

Page 75: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

72

Otorite, adalet ve mesuliyet üzerine bu kadar vurguda bulunan bir mütefekkir

olarak Nurettin Topçu’nun vermek istediği yer bu üç kavramın devlet ve toplum

hayatında erimesi, tabii bir hal alması, netice itibariyle de insanı yüceltmesidir. 175

Topçu, bir eserinde din devletini savunmadığını ifade etmektedir. “mesuliyet

iradesinin Allah’tan geldiğini söylemiştik. Bundan dini devlet mi kastediyoruz? Asla

Din müesseseleşince herhangi bir ferdin eline geçiyor. Bizim istediğimiz devlet

kurucunun, kendi iradesini Allah’a teslim etmek davasıdır. 176,

Devletin müdahalesine muhtaç olmayan tek meselemiz yoktur. Otoriteli bir

devlet çalışması, Türk milliyetçiliğinin temeli olacaktır.177

Liberalizmi eleştiriye tabi tutar. İçtimai âlemde fertçilik ve liberalizm,

hakikatte insanın siyaklarına bağlandıkları halde, hürriyetçilik kisvesine bürünerek

insanların hep bir birlerini yere vurmalarından ibaret olan anarşiyi doğuruyorlar.178

Cemiyette nizam, devletin varlığıdır. Ondaki hâkimiyet ve otorite, mutlak

olmaya doğru gittikçe, devletin kuvvetinin ifadesi olurlar.179

Devlet fikrinde devletçilik ister istemez vardır. Liberalizm devletin anarşiyi

himayesidir. Devletin ilk ve aslı vazifesi devletçiliği hakkıyla yapabilmektir. Ahlak

temellerine dayanan bizim aradığımız nizam, ancak en kuvvetli devletçilikle

kurulabilir.180

175 Kara, a.g.m. s.249 176 Topçu, Ahlak Nizamı…s.23 177 Topçu, a.g.e.s.30 178 Topçu, a.g.e.42 179 Topçu, a.g.e.s.43 180 Topçu, a.g.e.s.44

Page 76: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

73

G.II.SİYASET DIŞILIK

Hareket dergisi ve özellikle Nurettin Topçu, siyasete karşı olumsuz bir bakış

açısına sahiptir. Siyaset yeniden faydasız bir faaliyet olarak telakki edilir. Bizim

zaafımız siyasetimizi doğurdu. Garpta son asrın mahsulü olan bütün hilekâr istismar

kuvvetleri bu medeniyetini vaktiyle kurmuş ve Garp dünyasını aydınlatmış olan

Hıristiyanlığın ortaya koyduğu insanın yüksek değeri hakkındaki imana şiddetli

darbeler vurarak onu sarstılar ve hala da sarsıyorlar. Büyük uranın ve sinemanın

adamı, yani saha da göz boyamakla muvaffakiyet elde eden kurnaz siyaset adamı,

Garp dünyasını doldurmaya başladı. Bu her yerde başka rol yapabilen sahtekar insan,

yirminci asrın hayat hünerlerine vakıf sanatkarıdır. Bugün Avrupa’da hayat nizamı

diye bir şey koymayan, insanı hortlak halinde insana karşı koyan, emniyet ruhu ve

insanlık sevgisi diye hemen hemen hiçbir şey bırakmamaya muvaffak olan ideal, işte

bu korkunç siyaset idealidir. Ruh kuvvetlerine sahip olmayan ve etrafında bütün

kuvvet kaynaklarını kurutulmuş bulan asrımızın çocuğu, ister istemez siyasete

başvuruyor. Mektepte, çilede, meslekte, mabette ve devlette siyaset, milliyet

davasının muvaffakiyeti için bile kullanılmaya başlıyor ve zaaflarının farkında

olanlar, atıldıkları yoldan dönemeyecekleri ve bir takım sevimli ve fedakâr

hayallerden vazgeçemedikleri için düşmana teslim olanlar ekseriyettir.181

Siyaset, milli birliğin bozulmasına yol açan bir etken olarak düşünülmektedir.

Siyaset yerine, izzeti nefsimizin sembolü olan bir iman bizi kurtaracaktır.182

Nurettin Topçu’nun eserleri hızlı bir biçimde okunduğunda, ilk anda göze

çarpacak olan tema, katı bir siyaset karşıtlığı, hatta düşmanlığı olacaktır. Bu

düşmanlık Topçu’nun metinlerinin laytmotifidir adeta. Topçu’ya göre siyaset, insani

181 Topçu, ‘Milletle İzzeti Nefis ve …’, s.6 182 Topçu, a.g.m.s.7

Page 77: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

74

olmayan, benliğimize sonradan sarılmış fakat onun ki bünye beraberliği yapmış olan

bir yılandır.183

Siyasetle uğraşanlar da Topçu tarafından kıyasıya eleştirilmiştir. Başkalarının

yaşayışına, sade kendini yaşatıcı olduğu için razı olan siyaset adamı, bütün zekâ

kuvvetini bu emele bağlamıştır. Onda iradenin âleme yayılmak isteyen kaynağı

kurumuş, kalp harap olmuştur. Siyaset adam, sade doğuşu ile âlem için bir beladır.

Karı kocaya, evlat babaya karşı siyaset kullanıyor, iktisat hayatı, bir siyaset hayatı

olmuştur. Devlette ve mektepte siyaset yaşıyor. Memur amirine karşı siyaset

kullanıyor. Hatta samimiyetsiz mümin herkesi siyasetle kandırdıktan, her işi siyasetle

yoluna koyduktan sonra, yine siyasetle Rabbini’de tatmin ettiğini sanıyor. Ailede,

alış verişte, terbiyede, dinde siyaset samimiyetin düşmanı olan bu kelime,

günahlarımızın, hem de affedilmez günahlarımızın kaynağıdır. Kendi nefsine karşı

samimiyetsizlik. Yani şuurla yapılan siyaset hiç affedilmeyen günahtır.184

Topçu, siyaset adamının yerine mesuliyet vazife adamı ve kalp adamını

önermektedir. Vazife adamı aile vazifesini, memuriyet vazifesini, içtimai ve dini

vazifesini iyi yapan adam değildir. Bunlar, sadece iyi adamlardır. Aradığımız ahlaki

örneği, “iyi adam” değil “kalp adam” verebilecektir. Kalp adamının tarifi Kur’an’da

anlatılmıştır. O Hazreti İsa’nın söylediği gibi merhametle tanıyanlardır. Her an adil

bir hâkimin huzurunda olduğumuza inanmak, kalp sahibi olmak için kâfidir. Adaleti

kuranla dağıtan eller başkadır. Kanun, sade adalet dağıtıcı olabilir. Adalet varlığını

ve hakikatini, kendi kuvvetini ve kendi sınırlarını geçen başka bir değere borçludur.

Bu ruhi değeri biz, ruhun en özlü hakikati olan bir “mesuliyet mefkûresinde”

buluyoruz. Adaleti kuran ve kanunların adaletini geçen bu mesuliyet, insan şuurunu

izah eden iradedir. 185

183 Şükrü Argın, ‘Nurettin Topçu’nun Ümitsiz İhya Arzusu Ya da Siyasetin Taşrasında Taşranın Siyasetini Tahayyül Etmek’,Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakarlık….s.477 184 Nurettin Topçu, “Siyaset ve Mesuliyet Vazife AdamıKalp Adamı”, Hareket, Nisan 1939, Sayı. 3,s. 185 Topçu, “Siyasetve Mesuliyet.”’.s.190-191

Page 78: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

75

Mesuliyet adamını her yerde görebiliriz. Talebesi irfan ve ahlak yolundan

sapan muallim muzdariptir. Rabbinden kendisine mağfiret dilenir.186

Nurettin Topçu, siyasete ilişin düşünceleri itibari ile tipik bir popülist

yaklaşımı göstermektedir. Popülizm toplumsal sorunların çözümü konusunda siyaset

mücadeleye karşı ilgisiz küçümseyici ve reddedici bir tavır takınır. Önemli olan

toplumsal mücadeledir. 187

İ.HAREKET VE DEMOKRASİ

Hareket dergisinde demokrasi konusunda Nurettin Topçu’nun yazılarını

görüyoruz. Nurettin Topçu’nun sistematiğinde hürriyet ve eşitlik kavramları adalet

ve mesuliyete göre ikinci derecede bir yere sahiptir. Esas itibariyle elitsel bir siyaset

ve devlet anlayışına sahip olan Nurettin Topçu’nun eserlerinde eşitlik önemli bir

kavram olarak yer almaz. 188

Topçu’ya göre mesuliyet, temel kavramı olan hareket felsefesinin de önüne

geçmektedir. Blondel’den geliştirdiği hareket felsefesinin onun düşünce

dünyasındaki yeri çok geniş olmakla ve ardından gelen kimi bahislerde bu kavram

başa rolü oynamaktadır. Fakat onun hareket felsefesine kattığı iradedir ki işte onun

hareketinden önce de sonra da ve hareket süreci boyunca da insanı, özellikle ruhunu

kuşatan mesuliyet duygusundan nemalanmaktadır. 189

186 Topçu, a.g.m.s.193 187 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.127-128 188 Kara, a.g.m. s.250 189 Şehsuvaroğlu, a.g.e. s.319

Page 79: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

76

Demokrasi, ona göre hâkimiyetin bütün millete yayılması ve devlet iradesinin

milletin her ferdi tarafından kullanılması demektir. Demokraside bütün fertler

mesuliyet kazanmıştır. Bu idare şeklinde hükümet otoritesiyle millet kuvvet arasında

tam bir denkleşme meydana gelmektedir. Bu denkleşmenin millet veya hükümet

tarafından bozulması her ikisi de tehlikeli olur. Bunun için milletin yetiştirilmesi

lazımdır. Topçu için demokrasiden ziyade öncelikli olan milli birliğin

sağlanmasıdır.Millet kuvvetinin hükümeti kontrol edemeyecek kadar zayıf oluşu

hükümet istibdadına yol açar. Hükümet milletin dizginlerini tutamayacak kadar zayıf

ve otoriteden mahrum olursa halk içinde her zümrenin menfaati sahasındaki

hareketlerine karşı gelinemez. Millet içinde düşmanlıklar ve düşman zümreler

çoğalır.190 Bu durumda geriye tek çare kalmaktadır. Topçu, elitist bir çare

getirmektedir. O da, millet hayatının bütün mesuliyetlerini omuzlarına yüklenen

kahraman bir neslin yeni bir hâkimiyete başlangıç olmasıdır. Bu nesil meşruiyetini

yitirmiş bu otoriteyi ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Bu güçlerin başarılı olması için

hiyerarşik bir düzen gereklidir. Devlet hâkimiyetini ele alacak bu nevi teşekküller

demokrasi ile işe başlanırsa erkenden başarısızlık olur. Topçu, demokrasiye ulaşmak

için demokratik yöntemlerin kullanılması gerekmediğini savunmaktadır. Otoriter ve

hiyerarşik bir yapılanmayı salık vermektedir. Hatta, gayeye ulaşmak için hiyerarşik

düzen ne kadar geniş ve girift olursa başarı o derece artar. 191

Bir cemiyette hürriyet, fertlerin (fikir, ilim, sanat ve siyaset gibi) her sahada

kabiliyetlerini inkişaf ettirme şartlarının bulunmasıdır. Bir cemiyette fertler,

kabiliyetlerini inkişaf ettirme şartlarını buluyorsa bazı yasakların mevcudiyeti

hürriyetsizliğe delil gösterilemez. Hürriyetin sınırları hürriyetleri engelleyecek

davranışlardır. Hürriyetlerin çerçevesi de çizilmektedir. Ferdin istediği gibi

eğlenmesi, istediği meyhanede, barda sabaha kadar içmesi, birkaç metresi olması gibi

durumlar hürriyet içerisinde değerlendirilemez. Çünkü bunların ferdin kabiliyetlerini

inkişaf ettirmesiyle ilgisi yoktur. Hürriyetlerin verilmiş olması yeterli değildir. Fert,

kabiliyetlerini inkişaf ettirecek ortamı bulamıyorsa birtakım serbestliklerin olmasının

190 Topçu, “Hakimiyet ve Demokrasi” , Hareket, Ocak 1949, Sayı 23, s.2 191 Topçu, a.g.m. s.13

Page 80: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

77

anlamı yoktur. 192Bu satırları kaleme alan Cahit Okurer, her fikrin inanılması gibi bir

serbestiyetten söz edilemeyeceğini ifade ederek fikir özgürlüğüne kapıları

kapatmaktadır. Hangi fikirlerin savunulabileceği ise millet imanı ile tespit

edilecektir. Millet hayatını, bu imanı yıkıcı her düşünce ve hareket hürriyet

hududunun dışında kalır.

J.HAREKET VE SANAT

Sanat ve edebiyat, Hareket dergisinin önem verdiği konulardan biridir. Hatta,

derginin bütün sayılarında olmasa da başlığında bulunan Hareket yazısının altında

‘fikir ve sanat’ ibaresi yer almaktadır.Hareket dergisinin Nisan 1947 tarihli

14.sayısının kapağına, Roden’in ‘Düşünce’ isimli heykelinin fotoğrafı basılmıştır.

Hareket’in sanat ve edebiyat anlayışında millilik ve mistik bir anlayış önemli bir yer

tutar. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Beş Şehir’ isimli eseriyle ilgili yapılan

değerlendirmede şu satırlar yer almaktadır: ‘Ve nihayet şuna şahit olacaksınız ki;

Tanzimattan bugüne kadar zaman zaman yokluğuyla gerek edebi, gerekse fikri

sahada öksüz kaldığımız milli eser hasreti, bu eserle bugün için imkan nisbetinde

dindirilmiştir. Bundan sonra da milli sanatın sırrını çözmeye çalışan sanatkarlar için

bu eser kıymet biçilmez halis bir numune olacaktır. Binaenaleyh adı geçen büyük

eseri milli edebiyatın muvaffak olmuş ilk müjdecisi addediyoruz.193 Dergide sanatla

ilgili fikir yazılarının yanı sıra, şiir, hikaye, kitap eleştirileri, biyografi tarzında

edebiyat ürünleri de kendisine yer bulmuştur. Muvaffak Sami Onat, Miraç

Katırcıoğlu şiirleri yayınlanan isimlerdir. Nurettin Topçu’nun Nizam Ahmed müstear

ismiyle ‘Kuşlar’ isimli bir şiiri de yayınlanmıştır. İki dörtlükten oluşan, kafiyeli

biçimde, sade bir Türkçe’yle yazılmış bu şiirde, melankolik bir hava hakimdir.194

Miraç Katırcıoğlu’nun şiirlerinde ruh dinginliğini sağlayacak mistik bir arayış vardır.

Ölüm de, Katırcıoğlu’nun şiirlerinde önemli bir konudur. 192 Okurer, “Hürriyet Ne Değildir?” , Hareket, Eylül 1948,Sayı 19, s.4-5 193 Celalettin Tuğrul,”Beş Şehir”, Hareket, Temmuz 1947, Sayı 5, s.11 194 Nurettin Topçu, “Kuşlar”,Hareket, İkinci Teşrin 1939,Sayı 7, s. 216

Page 81: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

78

Hüseyin Batu, Tarık Buğra, Şevket Arı ve Cahit Okurer, Ali Ölmezoğlu gibi

Türk yazarların, Mathaniel Howthorne ve Edgar Allen Poe gibi kimi batılı yazarların

hikayeleri dergide yayınlanmıştır. Bu hikayelerin ana temasını, sıradan insanların

günlük yaşantıları oluşturmaktadır.

Hareket yazarlarından Hasan Tanrıkut’a göre, estetik, ahlak’tan ayrı

düşünülmez. Ahlaksız bediiyatın Batıda’ki temsilcileri Oscar Wilde ve Gide gibi

kimi isimlerin düşünceleri cemiyette haklı olarak nefret uyandırmış, nazari olarak ta

müdafaası imkansız bir egoizm, safsata olarak görülmektedir. Tolstoy’da, bir ahlak

nazariyesi kurmamış olmakla birlikte sanatı ahlak için bir vasıta haline getirmiş

olması nedeniyle sanatın değerini düşürmüştür. Sanat sanat içindir sözü de

şahsiyetlerinde ahlakın mevcut olduğu kimseler için geçerlidir. 195 Böylece sanat

eseri ortaya koyanların, bu eserlerinden ziyade, hayatlarına bakarak sanat sanat

içindir düsturunu savunup savunamayacaklarına karar verilecektir. Eğer egoist,

maddiyatçı bir yaşantıları varsa bu tehlikeli bir durum olarak görülmektedir. Sanat

ahlak içindir diyenlerde ise, gaye vasıta haline getirilerek bir anormallik yaratılmıştır.

Tolstoy, eserlerinde ahlaka yer vermesi sebebiyle eleştirilmektedir. Bir ahlak dehası

olan Mevlana şiirlerinde ahlaka asla kaçmaz, fakat şahsiyetinde ahlakın varlığını

bildiğimiz için şiirlerinde ahlakı bulamasak bile ahlaki şahsiyetinin damgasını

sezeriz. 196

Nurettin Topçu’nun yazılarında ise, Osmanlı Dönemi edebiyatını yerden

yere vurur, Namık Kemal, Mehmet Akif, ve Tevfik Fikret dışında mezarında

gözyaşı dökülecek kimse yoktur. Topçu için bu isimlerin değeri eserlerinden ziyade,

samimi, riyadan uzak olmaları, erkekçe mersiyeyi devirlerinin ölü ruhları karşısında

en yüksek heyecanlarıyla besteledikleri içindir. Osmanlı Devri kurumları da

Topçu’nun öfkesinden nasibini alır: ‘Osmanlı İmparatorluğunun sonlarında açılan

195 Hasan Tanrıkut, “Ameli tabiat-Ahlak ve Estetik PrensiplerineGiriş”,Hareket, İlk Teşrin 1939, Sayı 6, s.179, 196 Gös.Yer.

Page 82: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

79

darülfünunun adı darülfünunu osmani idi. Yani burası Osmanlılık fikrinin sadık

bendelerini yetiştiriyordu. Mülkiyei Şahane ve mühendishanei hümayun hem teknik,

hem de idare sahasında padişaha, onun keyf ve sehvetine uşak yetiştiriyordu.

Osmanlı edebiyatı başından sonuna kadar kasidecilik, meddahlık ve mersiyeciliğin,

yani ruhu satılmış bir dalkavukluk eserinin abidesini yaratmıştır. Sanatkarlarla saray

soytarıları arasındaki fark ,birincilerin daha ince bir hüner müsabakasına girmiş

olmalarıdır. Topçu daha da ileri giderek, Fuzuli ile tasavvuf şairleri istisna edilirse

tereddütsüz olarak bu edebiyatta edebi, bedii hiçbir kıymetin bulunmadığını iddia

etmekte,. ancak bu konuda herhangi bir kanıt getirmemektedir.197 Topçu, sanatın

ruhun tercümesi olduğu görüşünü öne sürerek maddi zevkleri ön plana çıkaran,

kadını sadece cinsel yönüyle ele alan edebiyat anlayışını yermekte, Osmanlı Dönemi

edebiyatının da bu anlayışa sahip olduğunu ifade etmektedir. Tanzimatçılarla Serveti

Fünuncular da bir yenilik getirmekle birlikte bir değer taşımamaktadır. Çünkü onlar

da işe siyasetten başladılar ve ruhlara nüfuz edecek bir ideale, bir ruhi hayat

sistemine sahip olmayıp, idare ve hayat tarzının kötü olduğunu bağırmaktan ileri

gidemediler. Serveti Fünun edebiyatı zayıf ve ruhsuz bir garp mukallitliğinden başka

bir şey yapmadı. Ruhlarda bir ihtilal dahi yapamadı. Memlekette inkılap yapmak

iddiasıyla, garplılaşmak davasıyla doğan meşrutiyet de bu tesirlerin hiç birini

değiştirmedi. Zira bu inkılabı yapanlar da memleketin asıl halkına yabancı, milletten

olmayıp, yalnız istismar gayesiyle ve devleti ellerine geçirmek gayesiyle hareket

eden bir sürü tufeyli ve çapulcudan ibaretti.Umumi harpden sonra aynı tesirler içinde

aynı hayat devam etti. Topçu isim vermese de Cumhuriyet dönemi edebiyatını da

eleştiriye tabi tutmaktadır. Edebiyatta milliyet cereyanından bahsedenler milli

edebiyatı mevzusuz, ihtirassız bir şekil, isim ve kalıpların başkalığında buluyorlar. 198 Topçu için sanat ve edebiyatın biçiminden daha çok, amacı daha önemlidir.

Amaç, insanın ruh derinliklerine inmektir. Aynı şekilde İtalyan Rönesansının da

müthiş bir hırsla realitenin bütün renk ve şekillerini sanat hayalleri içinde tüketmesi,

aza zaman içinde Ortaçağ sanatkarlarının ruhi tasavvurlar dünyasına nihayet verdi.

Raphaelde tablonun sathına ait olan tatlı renkler, grupların ahenkdar tanziminden

ibaret şekil incelikleri, hiçbir zaman Mazoccio ve Giotto’nun tablo halinde tanzimin

197 Topçu, “İki Mezar”,Hareket, İkinci Teşrin 1939, Sayı 7, s.193 198 Topçu, a.g.m.s.195

Page 83: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

80

sade bir vesile olduğu ruhi tasavvurlarının temsilindeki kıymete sahip olamaz.

Leonardo de Vinci’nin harika sayılan maharetiyle ve esrarengiz ışık cihanı içinde

hayat verdiği ifadede kemal derecesine varan şekilleri, Andrea del Sarto’nun basit

inhinalara sahip iptidai şekiller halinde altında yaşattığı ruhi varlıkların, dini

tefekkürü ihsasın hadsi ifadesine bağlayan inceliğine asla değildir. 199

Hareket’in siyasi anlayışı edebiyat üzerinde de kendisini göstermektedir.

Örneğin; Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Yaban’ isimli romanındaki köylü

eleştirisi Hareket’ten sert bir karşılık bulur. Önce, romanın ana konusu belirlenir:

Realist eserin romantik kahramanı Ahmet Celalin karakterindeki bütün değişikliklere

rağmen, değişmeyen iki fikre sahip.Biri milli mücadelenin muvaffakiyeti, diğeri,

Anadolu köylüsünün menfi vasıfları hakkındaki kanaatleri. Romanın teknik eleştirisi

bir kenara bırakılarak, köylü hakkındaki düşünceleri irdelenmektedir. Eseri iki

bakımdan tetkik lazım, sanat kudreti, taşıdığı ruh ve fikir.Biz sanat bakımından

ziyade eserin tezi üzerinde duracağız. Esere hakim olan ruh o kadar bizim değil ki,

hüzün verici bir lirizm içinde varlığımızı tamamen kaptırdığımız anlarda bile

isyankar bir başkaldırışla hayır demekten kendimizi alamıyoruz. Anadolu halkında

her şey menfi. Pislik, cimrilik, egoizm, düşüncesizlik, tedakarlık ve feragat hissinden

yoksunluk.200 Milli Mücadelenin kazanılmasında köylüye önemli bir pay biçilerek,

Dumlupınar’dan İzmir’e yıldırım süratiyle inen Türk askerinin arkasında kağnısı ile

göründüğü vurgulanır ve bütün vahşetine, bütün iğrençliğine rağmen, Yunan

ordusunun yaptığı fenalık Yakup Kadri’nin bu köylüye yaptığı fenalık yanında

masum bir çocuk safvetini taşıyor. Çünkü biri düşman diğeri dost olarak karşımızda

yer almış, kendi içinden yetişen, güzide bir münevver diye tanınan muharririn şuurlu

ve sinsi düşmanlığı yanında Yunan vahşetini mazur görmemek elden gelmiyor.201

Hareket Dergisi’nin millet ve milliyetçilik anlayışında önemli bir yer tutan

coğrafyanın edebiyatta da etkisi olduğu görüşü savunulmaktadır. Milletlerin

199 Topçu, a.g.m.s.196 200 Lütfü Bornovalı, “Yaban”, Hareket, İlkkanun, 1942, Sayı 8, s.235 201 Bornovalı, a.g.m.s.237

Page 84: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

81

mukadderatında tarihin büyük bir rolü olmakla beraber coğrafyanın tesirleri de az

değildir. Tarih bu’d-ı mücerred içinde cereyan etmez. Tarihi anlamak için coğrafyaya

başvurmak zaruridir. Coğrafya sadece iskan ve istihsal şartlarını tayin etmekle

kalmaz, sabit iklim şartları dolayısıyla milletlerin fizyolojileri ve psikolojileri

üzerine de tesir eder. Orta Asya Türkü ile Anadolu Türkü sadece tarih, müessese, örf

ve adet bakımından değil, fizyoloji bakımından da birbirinden ayrılır. Keza İran ve

Arap coğrafyası Müslüman medeniyetine dahil olmakla birlikte bizi Arap ve

Acemlerden ayrılır. Coğrafi şartları, coğrafyanın ebedi tesirini unutan hiçbir

ideolojinin milli realiteyi kavrayamaması bundan ileri gelir. 202

202 Mehmet Kaplan, “Edebiyat Coğrafyası”,Hareket, Mayıs 1948, Sayı 15, s.2

Page 85: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

82

III.BÖLÜM

DÖNEMİN FİKİR AKIMLARIYLA KARŞILAŞTIRMALAR

A.MAVİ ANADOLUCULUK

Anadoluculuk akımı ile aralarında hiçbir organik bir bağ bulunmamakla

beraber, Anadolu romantizmi, hümanist bir akım olarak Mavi Anadolucular’dan söz

edilebilir.203

Mavi Anadolucular, yani Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı ve

Azra Erhat üçlüsü hem ekip içindeki konumları, hem de yarattıkları etki bakımından

aynı düzeyde değerlendirilmemesi gereken figürlerdir. Siyasal düzlem söz konusu

olunca öne çıkan Sabahattin Eyüboğlu iken, edebi verimler alanına sıçrandığında

Halikarnas Balıkçısı’nın çalışmaları önem kazanmaktadır. 204

En temelde Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu ve Azra Erhat için

söylenebilecek ilk şey, onların bildik, egemen Türk kimliği söyleminin kendine yeni

bir yol çizebileceği ya da bir çıkış yolu bulabileceği bir hattı açmış olduklarıdır. Yeni

kurulan Türk devletinin yapılandırmaya çalıştığı ulusal kimlik, geçmişini bütünüyle

yadsıma eğiliminde olan bir kimliktir. Yadsınmak istenmek istenen daha çok altı yüz

yıl kadar varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel kalıtıdır. Kendini

Osmanlı’dan bütünüyle ayrık bir biçimde tanımlamak isteyen yeni devlet,

Osmanlılığın dışında bir Türklük tasarlamış, bunun temellendirilmesi için de gerekli

çalışmaları yapmaya girişmiştir.205

203 Deren, a.g.m.s.539 204 Kaya Akyıldız, “Mavi Anadoluculuk”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık , 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.468-469 205 Kaya Akyıldız-Barış Karacasu, “Mavi Anadolu: Edebi Kanon ve Kemalizm ile Bir Ortaklık Denemesi”,Toplum ve Bilim, Yıl 1999, Sayı 81, s.30

Page 86: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

83

Mavi Anadolucular, geçmişi, yani, Eti, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu,

Osmanlı, ne olursa olsun benimsemek gerektiğini, eskiyi sırtımızdan atıp

düşüncemize ve bugünkü hayatımıza mal etmenin onu devam ettirmek değil, yeniden

yaşatmak olduğunu ve eskinin sırtından geçinenlerin yeniyi boğmalarını önlemenin

en önemli noktalar olduğunu düşünürler.206

Mavi Anadolucular, ısrarla ve biteviye ‘Halk’a seslenir, bağrından asla

çirkinlik, kötülük çıkmamış bu hayali kategoriyi bir şeylere çağırırlar. Bir ulusa

seslenme havası, söylemdeki didaktik, başöğretmen edası, yer yer coşkun

‘Merhaba’larla sonlansa da ağır bir pedagojik tonlamayla sürüp gider.207

Mavi Anadolucular’ın Batı tahayyülü, Türk düşünce hayatının artık

klasikleşmiş ve semptomatik biçimde nüksediveren hars- medeniyet ikilemine ya da

tartışmasına kolaylıkla yedirilebilecek gibi değildir. En saf biçimiyle Ziya Gökalp’in

gündeme getirdiği bu ayrımda Batılı evrensel standartları kabul edilirken, dini

benliğin ve harsın bir şekilde korunması, bozulmaması talep edilir. Buna karşılık

Mavi Anadolucular, Batı’nın hem cari haline, hem gelişimine ve hem de

medeniyetlerinin kaynağına ilişkin farklı bir okum yaparlar. Onlara göre, Batı’nın

tahakküm biçimleri ve bu arada emperyalizm ile Batı medeniyeti arasında ayrım

yapmak gerekir. Batı’dan sadece teknik ilerleme vasatlarını almak ya da Gökalpgil

hars/medeniyet ikiliğinin daha kabalaşmış haliyle sloganlaştırdığı ‘Batının ilmini ve

fennini alalım’ düsturuna itibar etmek kabul edilebilir şeyler değildir.208

Aslında, Mavi Anadolucular bugün Batı medeniyetinin kaynağında değer

namına kabul edilen Yunan ve Hırıstiyan kökenli ne varsa gerçek kaynağının

Anadolu olduğunu iddia ederler. Anadolu, bugünkü Batı medeniyetinin değerli

addettiği şeyleri üretmiş halis kaynaktır. Pek çok Batılı ve Doğulu düşünürün

sandığının tersine bu değerler Eski Yunan’dan doğmuş değildir. Anadolu ya da

İyonya bu değerlerin gerçek ya da biricik kaynağıdır. Bu gerçeğin iyice kavranması,

206 Akyıldız, a.g.m.s.472 207 Akyıldız,a.g.m.s.473 208 Akyıldız, a.g.m.s.478

Page 87: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

84

kanıtlarının bıkıp usanmadan serimlenmesi Mavi Anadolucular’ın özellikle de

Halikarnas Balıkçısı’nın uğraşı mücadelesi olmuştur. Bu değerlerin kaynağının

Anadolu olması ile bizim, yani Türk halkının bu değerlerin otomatik bir biçimde asıl

sahibi haline gelmesi arasındaki mesafenin ‘teorik’ düzeyde de kapatılması gerekir.

Bu maksatla, Mavi Anadolucular Türkler’in Anadolu’ya gelişlerini müteakiben orada

yaşayan pek çok medeniyeti çeşitli yanlarıyla içerdiklerini ve başka türlü Türk ve

başka türlü Müslüman olduklarını savunurlar. Bir yanıyla gerçekleştirdikleri dini

faktörlerin elimine edildiği Türk milliyetçiliğinin ve her şeyin kaynağını Anadolu’da

bulan ve Anadolu’nun her şeyiyle gerçek kalıtçısı haline gelmiş Türk halkının ve

Anadolu şovenizminin icat edilmesidir. Dolayısıyla, Anadolu’daki medeniyetlerin

gerçek taşıyıcısı olan bu halk, aslında Batı’nın bugünkü medeniyetinin kurucu

değerlerinin de gerçek sahibidir. Durum böyleyken milliyetçi, İslamcı ya da Batı

Medeniyetine ve onun gerçek kökeni olan Anadolu’ya mesafeli durup kendinden

saymayan yaklaşımlar softalıkla malul olurlar, yobazlaşırlar. 209

Mavi Anadolucular, Aydınlanmacı paradigmanın ürettiği özel bir tarihsel

kesite ait insan tasarımının ve değerlerinin Türk halkına neredeyse ontolojik olarak

ilişik olduğunu düşünmüşlerdir. Türklük ve Müslümanlık gibi bu algıyı bozabilecek

nitelikler dahi ‘başka türlü’ olduğumuz savlanarak aşılamaya çalışılır.210

Bu üçüncü dalga Anadoluculuk’ta, etnik tarihe karşı, toprağın erdemi

düşüncesiyle beslenen duygusal bir milliyetçiliği okumak mümkündür. Mavi

Anadolucuların her şeyin kökünü Anadolu’da bulma ve Batı medeniyetini bu

topraklara bağlayarak dahil olma şeklinde gelişen var olan kültürü yeniden

yapılandırma, Batı’yla nefret- hayranlık ikiliğinde gelişen şizofrenik ilişkisi, ulusun

milli kültürünün ve edebi kanonunun da kurulması gibi yollara sapmış ve

Kemalizmin bu alandaki projesiyle yer yer çakışmalar yaşamıştır. Anti-klerikal bir

Türk milliyetçiliği için verimli bir toprak olan Mavi Anadolu düşüncesi, 1950’lerden

209 Akyıldız, a.g.m.s.478-479 210 Akyıldız, a.g.m.s.96

Page 88: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

85

sonraki hakim Kemalizm yorumu için elverişli değilse de toplumsal ve kültürel

düzeyde etkileri hala çok güçlü bir anlayış olarak varlığını sürdürmektedir. 211

Anadolu’nun Türklerin tarihsel anayurdu olduğunu kanıtlamaya harcandığı

Anadolu’nun medeniyete kaynaklık eden milattan önceki kültürlerin beşiği olarak

işlenmesi ise, hem kollektif tecrübe hem kültürel miras açısından Anadolu ahalisince

heyecanla sahiplenilmesi pek müşkül bir plastik proje olarak milliyetçi romantizme

katkı sağlamaktan uzak kaldı. Vatan romantizminin güdüklüğü veya arkadan

gelmesi, müşterek vatandaki beraber yaşam tecrübesini işleyen bir milli kimliğin

oluşmasına ket vurdu.212

A.I. MAVİ ANADOLUCULARLA HAREKET VE ANADOLUCU

MİLLİYETÇİLİK AKIMLARININ KARŞILAŞTIRMASI

Yukarıda da temas edildiği veçhile, “Anadolucu” akımın iki farklı

yorumunu oluşturan yaklaşımlar üzerinde biraz durmak gerekmektedir.

Mavi Anadolucular ve Anadolucu milliyetçiler ve dolayısıyla da Hareket

ekibi arasında Anadolu vatanını esas almaları noktasında bir benzerlikten

bahsedilebilir. Coğrafya ve tarih düşünce sistematiklerinin temel dinamikleridir.

Aynı coğrafyada ve aynı tarih süreç içerisinde yaşayan insan topluluğu farklı

soylardan, kültürlerden gelse de Türk milletine mensup oldukları anlatılır. Farklı

kültür ve soya mensup olan topluluklar, birbirileriyle kaynaşmışlar, yeni bir kültür ve

millet oluşturmuşlardır. Anadolu, bu anlamda sahiplenilir, Anadolu’da yaşayan

insanlar aynı milletin çocuklarıdır. Topçu Hareket dergisinde de yayınlanan bir

yazısında bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Bir milletin ruh yapısını açıklayan

211 Akyıldız-Karacasu, a.g.m. s.41 212 Tanıl Bora, a.g.e. s.47

Page 89: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

86

sebepler bir değil, çoktur. Bunlar o milletin kaynaklarından millet halinde kuruluşuna

kadar geçirdiği tarihi olaylar, coğrafi ve iktisadi etmenlerdir. Ferdin karakterini

meydana getiren, onun doğuşla dünyaya getirdiği özü kadar, belki ondan daha ziyade

kendi hareketleri olduğu gibi, bir milletin karakterini yaratan da onun soyunun özü

kadar da o milletin tarihi hareketleri ve yaşadığı coğrafi şartlardır. Anadolu milletinin

soy birliğini kısaca şu şema ile ifade edebiliriz: Ta Milat’tan 3,4,5 bin yıl evvelinde

Orta Asya’dan gelip Basra körfeziyle Karadeniz arasında yerleşenler. Sonra da bin

yıl evvelden başlayarak ve birçok yollarla zaman zaman Anadolu’ya gelip eski

kavimlerle Etilerin yanında yerleşen Müslüman Türkmenler. Bu gelen Türkmenler,

Anadolu’da medeniyetler kurmuş olan Etiler’in çocuklarıyla kaynaşmışlar, onların

tekniklerini temsil etmişlerdir. Orta Asya’da yaşayan Türkmen göçebe iken bir

toprak üzerinde durmuş, tüccar iken çiftçi olmuş. Demek ki bugün Anadolu’nun

kendi milleti olan çiftçi köylüye, Orta Asya’daki Türkmenin çocuğu demekten

ziyade, Anadolu’da yaşamış olan ve Anadolu’yu kurmuş, ilerletmiş olan kavimlerin

çocuğu, Anadolu tarihinin çocuğu demek daha doğru olur...”213

Mavi Anadolucularla Hareket ekibi kültürlerin ve soyların harmanlanması

konusunda ortak öğeler taşımalarına rağmen, İslam dininin oynadığı rol konusunda

bir farklılaşma görülmektedir. İslam dini, Hareket’çilere ve özellikle Nurettin

Topçu’ya göre, Türk milletinin Malazgirt Savaşı’ndan sonra başlayan tarihinden

itibaren ana maya olmuştur. Mavi Anadolucular, İslam’ın bu rolüne fazla önem

vermezler. Anadolu’nun Türkler’den önceki sakinleri Müslüman oldukları nispette

bir değer taşımaktadırlar. Mavi Anadolucular ise, onları Anadolu Türk tarihinin bir

parçası saymalarına rağmen Müslüman olup olmamaları bir hüküm ifade etmez. Şu

halde Anadolu’nun bizim olan tarihinde ona yeniden ruh ve hayat veren İslam

dininin ve bunu Anadolu’ya getiren Türkmen’in rolü büyüktür. Onun içindir ki biz

milli tarihimize, Anadolu’da ilk medeniyetlerin yaşadığı devirlerden başlayacak

yerde, Anadolu’ya Türk unsur tarafından İslam ruhunun saçıldığı devirlerden yani

bin yıl evvelinden başlıyoruz. Bu el bu ruhla Anadolu’da buluştu. Türkmen’i de,

İslam dinini de Anadolu’da tanıdık. Bunlar, Anadolu’da bizim oldular. Anadolu’nun

213 Topçu, “Benliğimiz”s.4

Page 90: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

87

Müslüman olan Türkmen’i bizimdir. Türkmen’in Anadolu’ya getirdiği bir inkılâptır,

yeni bir ruhtur. İslam olmadan evvel ki Anadolu insanı bize benzemiyor. İslam, onun

ruhunu değiştirmiştir. Bu ruh başkalığı sebebiyle biz, Anadolu’nun İslam’dan evvel

ki tarihini yakından benimsemiyoruz.”214

B. ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE HAREKET

Kemalist milliyetçilik anlayışının dışa yönelik hedefi, çağdaş uluslar

topluluğunun eşit haklara sahip bir üyesi olmaktır. Sadece siyasal bağımsızlıkla

yetinmeyen ekonomik bağımsızlığı da içeren bir “tam bağımsızlık” bu hedefin

ayrılmaz bir parçasıdır. Kemalist milliyetçiliğin içe yönelik hedefi ise, çağdaş bir

ulus yaratmaktır. Bu ulus, ne ırkçı ne de ümmetçi bir anlayışı yansıtmaktadır.

Atatürk’e göre ulus, ne din, ne de ırk temeline dayanır, ulusu yaratan temel öğe,

ortak tarih, ortak tarihin ürünü ortak dil ve sonuç kültürüdür.215

Tekinalp, bu duruma şu ifadelerle temas etmektedir :”…Türk ulusalcılığına

karakteristik bir ad vermek gerekirse, ona tepki ulusalcılığı diyebiliriz. Yeni Türkiye

eski rejime karşı, dinsel bağnazlık yandaşı ve teokratik olan uğursuz geçmişe karşı

toplu olarak laiktir…”216 . Burada, “Osmanlı” geçmişe karşı oluşun ne kadar keskin

olduğu da gözlenebilmektedir. Buna karşılık, o geçmişin birden bire silinip atılması

yerine “yeni unsurların ikame” edilmesini önermektedir : “Kemalizm’in ulusalcılık

temel öğeleri olarak din ve ırk yerine ne koyduğunu inceleyelim. Halk partisi bunu,

dil, kültür ve ideal diye sayıyor. İdeal ortaklığı doğaldır ve ussaldır. Başka başka

emeller beslendikçe aynı vatanda kardeşçe yaşanmaz.

Dil ortaklığı da varlığı zorunlu bir etkendir. Anlaşmadıkça, başka başka

dillerle konuşuldukça ortak yaşam dayanılmaz bir durum alır.

214 Topçu, “Benliğimiz..”, s.5 215 Ahmet Taner Kışlalı, Siyasal Sistemler, İmge Yayınevi, Ankara, 1991, s.97 216 Tekin Alp, Kemalizm, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul ,1998, s.281

Page 91: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

88

Özel ve derin bir incelemeye değer olan tek öğe kültürdür. Dil bile kültürün

içindedir bu noktada.”217 .

“Kültür ortaklığı ulusun başlıca ayırıcı özelliğini oluşturmaktadır ve çünkü

ulusal dayanışmanın ve ulusal hukukun temeli oluşturan bu öğedir. 218…Yeni

Türkiye, yurttaşlarının tamamına ancak Türk olarak tanır. Irkı Türk olmayanlar, Türk

kültürünü benimseyerek Türk olabilirler. Yeni Türkiye’de geçmişten andaç kalmış ve

Türk kültür onu benimsememiş henüz birkaç yaz bin yurttaş var olmakla birlikte,

yirmi otuz yıl sonra bu tür bir tek kişi bile bulunmayacağı kesindir. Kemalist rejim

ulusal birlik temeline dayanır. “219.

Baskın Oran da bu duruma dikkat çeker “… Atatürk milliyetçiğinde Türkiye

toprağıyla sınırlı bir milliyetçilik söz konusudur ve bunun tek ortak noktası yalnızca

“ortak kültür” ölçüsüyle tanımlanabilen Türk Ulusu kavramıdır. Laiklik ve din dışılık

Atatürk milliyetçiliğinin en belirgin özelliklerinin başında gelmektedir…220Batı ile

İslamlığı bağdaştırmaya yönelik hars-medeniyet ayrımını, artık yolunu Batı olarak

kesin biçimde seçer ve daha da önemlisi, dinsel ideolojiyi yerinden etmeye kesin

karar vermiş olan Kemalist dönem bu ayrımı vaat ediyordu. Çünkü ne ikici yapıyı

korumaya, ne de dinin etkisini sürdürmeye niyeti vardı. Nitekim Atatürk, hars ve

medeniyet kavramını birbirinden ayrılması güç ve lüzumsuz kavramlar olarak ilan

etti.”221

Atatürk’ün millet tanımında bu yaklaşımın nasıl yer aldığına gelince :

“Millet, dil, kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu

bir siyasi ve içtimai heyettir.222

Yine Atatürk’e göre “Aynı ırktan olan insanlardan oluşan topluma millet

denir.223

217 Tekin Alp, a.g.e. s.291 218 Tekin Alp, a.g.e. s.295 219 Tekin Alp, a.g.e. s. 301 220 Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme, Dost Yayınları, Ankara,1988,s. 231-232 221 Oran, a.g.e. s.138 222 M.Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara,1969, s.8 223 İnan, a.g.e. s.371-376

Page 92: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

89

Nitekim, daha yeni yorumlarda, doğrudan doğruya Atatürk’ten yapılan

alıntılarla yaptıkları Kemalist milliyetçilik tanımlarını daha “belirgin” hale

getirmeye çalışmaktadırlar.

“Atatürkçü milliyetçilik anlayışı gerçekçidir. Somut bir vatan anlayışı önemli

yer tutar. Panislamizm panturanizm veya federal imparatorluk gibi uzak hayalleri

yoktur.”224

“Atatürk milliyetçiliğinin önemli vasıflarından biri, kendi öz kaynaklarına

uzanmak, bir ötekisi de Batı medeniyetçiliğidir. Fakat, Atatürk milliyetçiliğinin en

başta gelen vasfı muhakkak ki bağımsızlıktır.” 225

“Atatürk’ün milliyetçiliğinde, “ulusal egemenlik”, milli ahlak, milli seciye,

milli birlikte önemli yer tutar.226

“Yine Atatürk’ün millet tanımında

a) Zengin bir hatıralar mirasına sahip bulunan

b) Beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan,

c) Sahip olunan mirasın korunmasıyla beraber devam etmek hususunda

iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluma

millet adı verilir. “227

“Türkler islam dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Bu dini

kabul ettikten sonra, ne Arapların ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de sairenin

224 Turhan Feyzioğlu, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’s.309 225 Bekir Sıtkı Baykal,a.g.e. “Atatürk’ün Milliyetçiliği”, s.328 226 Baykal, a.g.m. s.329 227 Hamza Eroğlu, a.g.e.”Atatürk ve Milliyetçilik”, s.346

Page 93: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

90

Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin

milli bağlarını gevşetti; milli hislerini milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi.

Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün faaliyetlerin fevkinde, şamil bir

ümmet siyaseti idi. “228

Laiklik ve laik devlet, Türk inkılabının bir temel direği olduğu kadar,

Atatürkçü milliyetçilik anlayışının da özünü oluşturur. Laiklik her türlü devlet

hizmetlerinin etki ve baskı altında kalmaksızın, vatandaşa eşit hizmetlerin

yapılmasını sağlar. Laiklikle yakın ilgisi bulunan eşitlik bir temel hukuk kuralı olarak

Atatürk milliyetçiliğinin baş özelliğini teşkil eder.”229

B.I. HAREKET VE ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

ARASINDAKİ KARŞILAŞTIRMA

Hareket anlayışının praksisi olarak değerlendirilebilecek Anadoluculuk

anlayışını geliştirip genişletirken Topçu, resmi ideolojiyle Misak-ı Milliyle

sınırlanmış vatan anlayışı, otoriter devlet tasavvuru, haşla rağmen halk için

inkılapçılığı, demokrasi yerine seçkinlerin vesayetçiliği, gibi temel konularda benzer

bir yaklaşım göstermektedir. Şu farkla ki, geleneksel Osmanlı devlet yapısında

karşılığı bulunmayan bu kurucu ve yapıcı kavramları resmi ideoloji, batıdaki seküler

orjiniyle doldururken, Topçu daha çok, tasavvufi din anlayışına dayalı bir içerikle

doldurur. Ferdi bir iman anlayışı, ahlaki bir yükseliş, birliğe ulaşmak olarak mistifiye

edilen din anlayışıyla, İslam merkezli rolünden uzaklaştırılır. Türk-İslam sentezinin

oluşmasında baskın bir sosyolojik bir kategori olarak değerlendirilen din, millet ve

milliyetçilik anlayışının kurulmasında toplumu bir arada tutacak,’yüksek bir moral

228 İnan, a.g.e.s.21 229 Eroğlu, a.g.m.s.383-384

Page 94: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

91

değer olarak telakki edilir. Böylelikle Hem Anadolu’daki farklı etnik unsurların ortak

bir paydada buluşturulması hem de tarihsel kültürel sürekliliğin kurulması umulur.230

Atatürk ve Anadolucular’ın vatanı esas alan, bu vatanın da Anadolu olması,

Turancılığa karşı olmaları ortak noktalarını teşkil eder. Yine soy yerine kültür, ideal

ve şuura bağlı bir milliyetçilik anlayışı da benzeyen yönleridir. Ancak din Atatürk’te

milleti oluşturan esaslı bir unsur değilken, Anadolucular’da kültür ve Türk milletinin

temel kurucu unsurlarından en önemlisi İslam dinidir. Hareket’in Türkiye

Cumhuriyeti kimliğine karşı olan tavrı bir uzlaşmayı değil bir muhalefeti

sergiliyordu. Ancak bu muhalefet Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin fiziki değerlerini

reddetmek anlamına gelmiyordu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin ideolojik

yapısını belirleme konusunda bir muhalefet söz konusuydu. Hareket dergisi çevresi

İslamcıların tersine Türk kimliğini, Türk vatanını, Türk devletini yükseltmeyi

varlıklarını nedeni olarak görüyor; ancak yürürlükteki resmi politika ile bu fiziki

unsurların tarihi köklerini belirleme konusunda ihtilafa düşüyordu. Dolayısıyla, bu

muhalefet, Türk Milletinin sadece fiziki yönüyle ruhsuz ve Batı kültürünün etkisine

açık kalmasını istemiyor, bin yıldan beri yaşanmaya çalışılan mistik değerlerin ve

İslami törenin Türk milletinin manevi yönünü doldurarak onun fiziki yanına güç ve

yön verecek bir ruhi yapının da var kabul edilmesini istiyordu. Ama sonuçta Anadolu

toprakları üstünde Osmanlı artığı egemen sınıfların kurduğu ulus devlet ve icazetli

vatan sınırları kutsanıyor, İslami toplumlardan radikal bir kopuşu ifade eden Türkçü

kimlik idealize edilmeye çalışılıyordu. 231

İslamcılardan bugün, yoğun eleştiri alan Hareket ekibinin eleştirilmesindeki

ana saik, ulus devlet kavramını ve milliyetçiliği -Turancılardan ve Kemalistlerden

farklı da olsa- benimsemeleri sebebiyledir. Milliyetçi bir ideoloji sahibinin, temel

değer olarak milleti, ideolojisinin merkezine koyması son derece doğal ve tutarlı bir

yaklaşımdır. Kabullenilemeyen durum, ümmet anlayışının, millet fikrine yabancı

olduğu, bu iki kavramın birbiriyle çatışır bir niteliğe sahip olduğu, ikisi arasında bir

tercih yapılmasının zorunlu olduğu, ve Kurani, ya da tevhidi, vahye dayalı 230 Şakar, a.g.m.s.272 231 Türkmen, a.g.m.s.60

Page 95: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

92

Müslümanlık anlayışının (kimin tarafından ve hangi ölçülere göre nasıl belirlendiği

tartışmalı olsa da) millet fikrini terk etmek sonucunu doğurduğunu, dolayısıyla

bunun Müslüman dimağlarda, kalplerde milliyetçilik gibi batıdan ithal, bid’at

sayılabilecek bir ideolojinin de bulunmaması gerektiği anlayışını temsil ettiği

söylenebilir. Dünyadaki mevcut gelişmelere gözünü kapatan, bir dünya haritasında

bile sınırların millet esasına göre ve ulus devlet yapılanması şeklinde çizildiğini

göremeyecek durumdaki bu anlayış, ideolojik gücünü pekiştirmek için de Kuran’a

başvurma yolunu seçmektedir. Ulus-devlet yapılanmasını esas alan ve İslami

öğelerle de yoğrulmuş olsa da, milliyetçiliği benimseyen bir anlayışın Kemalizmle,

olan çatışması yüzeysellikten öteye gitmez.

Maddi değil, ruh milliyetçiliğini benimseyen Topçu ve Hareket ekibi, gerek

Cumhuriyet’in milliyetçilik anlayışından ve gerekse de laik milliyetçilikten

tamamıyla ayrılmaktadır. Milliyetçiliğinin yanında Batıcılığı ve İslam’a karşıt

tavırlarıyla da reddettiği, benimsemediği Cumhuriyet ideolojisine karşı bir tutum

içerisindedir. Cumhuriyet’in Batılılaşma anlayışının öz’den uzaklaştırıcılığına vurgu

yaparak kendi çizgisini belirleme amacındadır. 232

Milliyetçiliğin, sekülarist-modernist politikaların ekseninde resmi düzeyde

yorumlanması durumunda, bürokrasiye yönelen muhalefet içinde köktenci islamcı

muhalefetin yanı sıra, dini ile örtüşmüş olarak alternatif milliyetçi bir yaklaşımın da

doğması beklenebilir. Anadolucu milliyetçi akım, özellikle de Nurettin Topçu’da

böylesi bir muhalefetin örneklerinden birisi haline gelmiştir. Anadolucular ve

Kemalistlerin arasında, milliyetçiliği coğrafi bir gerçekliğe oturtmanın dışında ortak

hiçbir düşünce yoktur. Çünkü Kemalizm Anadolu’yu vatan olarak benimserken,

amacı Batılılaşma yönünde köklü kültürel dönüşümlerle ve kuramsal reformlarla

sivil anlamda bir “patrie”yi yaratmaktı. Bu nedenle kitle duygularını ve kollektif

değerlere prim vermeyen, yeni bir eğerler demeti etrafında oluşan bir zihniyet

devrimini öngörmekteydi. Kurtuluş savaşı sırasında kullandığı dinsel temaları

bağımsızlık sonrasında aşama aşama terk eden Kemalizme karşı Anadolucular,

232 Alver, a.g.m.s.264

Page 96: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

93

doğrudan doğruya bu temaları kullanarak tarihsel-kültürel bir süreklilik içinde,

milliyetçiliği yeniden yorumlayarak, kollektif değerlerin bağlamında mistik bir vatan

anlayışını savundular. 1920’lerin başlangıcında ortak bir platformda bir araya

gelmelerine karşılık Kemalizm ve Anadolucu milliyetçilik, zaman içinde çatışan iki

ayrı akıma dönüştü. İlki modernist bir radikalizme çevrilirken ikincisi kültür temelli

bir gelenekçiliğe muhafazakârlığa çevrildi. 233

Resmi ideoloji ile Anadolucu muhalefet arasındaki mücadeleyi dar anlamda

bir milliyetçilik tartışmasına indirgemenin yetersiz ve yanılgın olabileceğini

düşünmekteyiz. Bu mücadele özünde bir modernizm-gelenekçilik tartışmasıdır.

Milliyetçi ideoloji bu özlü tartışmanın olsa olsa söylemini ve biçimini tayin etmede

rol oynamaktadır. Örneğin; milliyetçi ideolojinin bu şart öneme sahip

kavramlarından birisi olan “vatan” kavramı, Kemalizm adına, Fransız devriminden

esinlenen pozitivist anlamda bir toplumsal ilerlemenin süreçlerini karşılarken, Ana

dolucularda aynı kavram, yerel-tarihsel kültürel değerlerin pozitivizm karşısında

savunulmasını ve korunmasını ifade etmektedir. Kemalizm, her ne kadar kırsal

nüfusu ve kırsal değerleri okşayan ve savunan bir söyleme sahipse de, özde, bir

kentsel ideolojidir. Kemalist politikalar, nüfusunun çoğunluğunu köylülerin

oluşturduğu bir toplumda, kırsal değerlerin sağladığı ontolojik desteği kullanır.

Ancak, bu kırsal hayatın ve kültürün ülküleştirilmesi anlamına gelmemektedir. Kırsal

kültür, Kemalizmin değerlendirmeleri itibarı ile olsa olsa ham ve işlenilmeye muhtaç

bir potansiyeli ifade eder.

Anadolucu akım, kırsal hayatın ülküleştirilmesi, modernizm adına kentlerde

olup bitenlere karşı kırsal hayatın korunması esasına dayanmaktadır. Kırsal mekân

pozitivizmin karşısında kollektif ruhun direndiği mekândır. 234

233 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.44-45 234 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.45-46

Page 97: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

94

SONUÇ

Nurettin Topçu önderliğinde çıkarılan Hareket Dergisi, Türkiye’nin gerek

kuruluş yıllarında ve gerekse sonrasındaki düşünsel arayışlarının bir ürünü olarak

tanımlayabileceğimiz “Anadolucu Milliyetçiliğin” önemli bir temsilcisi olmuştur.

Edebiyat, musiki, felsefe, sosyoloji, tarih, siyaset gibi çok çeşitli ilgi alanlarına ve

entelektüel bir içeriğe sahip olan Hareket Dergisi’nin, Tek Parti yönetimiyle dikkatli

bir dil kullanmak suretiyle, açık bir çatışma içine girmemekle ve milliyetçiliğin

Anadolu coğrafyasıyla sınırlandırılmasında görüldüğü gibi, yer yer ortak noktalarda

buluşmakla birlikte, İslami vurgusu ağır basan, Batılılaşmaya karşı mesafeli ve

eleştirel tutumuyla düşünsel planda ılımlı bir muhalefet odağı teşkil ettiği

söylenebilir.

Hareket dergisi, Anadolucu milliyetçiliğin kendine özgü anlamlar yüklediği

kavramlarını sıklıkla kullanmış; milliyetçilik anlayışını, tarih, coğrafya, kültür,

iktisat, milli şuur gibi kavramlar etrafında tanımlayarak bir derinlik kazandırmaya

çalışmıştır. Türk tarihinin başlangıcını, Türkler’e Anadolu kapılarının açıldığı 1071

Malazgirt Savaşı olarak kabul etmiş, İslam’ın, Türk Milletinin kültürel ikliminin

temel unsurlarından biri olduğunu savunmuştur. Hareket Dergisi’nin anlayışında,

milliyetçilikle İslam arasında bir zıtlık olmadığı gibi, İslam dini, adeta,

milliyetçiliklerinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Dergi, bir yerde Nurettin

Topçu’nun şahsi özelliklerinin ve düşünsel tutumunun etkisiyle de olsa gerek,

siyasete karşı tavır almış, olumsuz bir gözle bakmış, her türlü polemiğin dışında

kalmaya çabalamıştır.

Hareket Dergisi’nin zaman zaman kesintiye uğramakla birlikte, yayın

hayatının istikrarlı bir seyir izlediği söylenebilir. Tek Parti döneminin koşulları

içinde bunu yönetime karşı açık bir tutum alıştan ve radikal söylemlerden

kaçınmalarına borçlu olduklarını söyleyebiliriz.

Page 98: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

95

Hareket Dergisi’nde Anadolucu Milliyetçiliği benimsemiş pek çok isim yazı

yazmıştır. Bunlar arasında Türk fikir hayatında daha sonraki yıllarda etkilerini daha

fazla hissettiren, özellikle sağ çevrelerde büyük saygınlık kazanan Mehmet Kaplan,

Ahmet Kabaklı gibi genç isimlerin yanında, Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık

gibi devrin önde gelen şahsiyetlerini sayabiliriz.

Hareket dergisi, modernleşme karşıtı muhafazakâr eğilimli bir dergidir.

Modernleşme karşıtlığı Hareket mensuplarını bir anlamda köye götürmektedir.

Köyün ve köylünün yüceltilmesi, rasyonel gerekçeler öne sürülse de çalışmamızın

daha önceki kısımlarında ifade edildiği gibi pastoral bir romantizme yol açmaktadır.

Dergide görülen bir başka özellik de komünizm ve Yahudi düşmanlığıdır. Nurettin

Topçu’nun idealist bir dünya görüşünün yakın çizgilerini taşıyan bu dergi, sadece

dergicilik yapma amacıyla çıkarılmamış, Türk insanını eğitme, ortak paydalar

etrafında toplama gibi misyonlar da yüklenmiştir.

Page 99: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

96

KAYNAKÇA

KİTAPLAR Anderson, Benedict, Hayali Cemaatler Milletler ve Milliyetçilikler, Çev.İskender Savaşır, Metis Yayınları, İstanbul, 1995 Akşin, Sina, Türkiye Tarihi, 5.Cilt-Bugünkü Türkiye 1980-1995, Nurettin Topçu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1997 Atabay, Mithat , 2. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Milliyetçi Akımlar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005 Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 1992 Bora, Tanıl, Sağın Üç Hali, Birikim Yayınları, Ankara, 2001 Şen, Furkan , Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Yargı Yayınları, Ankara, 2004 Güngör, Erol, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1990 ………, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992 Garaudy, Roger, Sosyalizm ve İslam,Çev.N.Şahsuvar, Genç Sanat Yayınevi, Ankara Hobsbawm, Eric, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Çev.Osman Akınhay, Ayrıntı Yay.İstanbul, 1993 İnan, M.Afet , Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara,1969 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Hamle Yayınları,İstanbul Kısakürek, Necip Fazıl, İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1976 ……..,, Babıali, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2003 Kışlalı, Ahmet Taner, Siyasal Sistemler, İmge Yayınevi, Ankara, 1991

Page 100: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

97

Koçak, Cemil, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996 Kurt,,Yilmaz, Pontus Meselesi,Ankara,1995 Leca, Jean- Delonnoi,Gil, Jafferelot, Christophe, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm, 2.Cilt , İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Modernleşme ve Batıcılık, 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, 5.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Nurettin Topçu’ya Armağan, Der.Ezel Erverdi, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Oran, Baskın, Atatürk Milliyetçiliği Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme, Dost Yayınları, Ankara,1988 Öğün, Süleyman Seyfi, Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1992 ……., Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında Milliyetçilik, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000 Özkırımlı, Umut, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, Sarmal Yayınları, İstanbul, 2004 Rodinson, Maxime, İslam ve Kapitalizm, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1978 Smith, Antony, Milli Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994 Şaylan, Gencay, Postmodernizm, İmge Yayınevi, Ankara, 2002 Şehsuvaroğlu, Lütfü, Nurettin Topçu, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002 Tekin Alp, Kemalizm, Kemalizm, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul ,1998 Topçu, Nurettin, Ahlak Nizamı, Dergah Yayınları, İstanbul, 1999 ………,Yarınki Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul,1999

Page 101: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

98

Türkdoğan, Orhan, Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları,Ankara, 1973 Türkdoğan, Orhan, Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, İstanbul, 1998 Yılmaz, Aytekin, Çağdaş Siyasal Akımlar, Vadi Yayınları, Ankara, 2003 MAKALELER Akyıldız, Kaya, ‘Mavi Anadoluculuk’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık , 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Akyıldız, Kaya- Karacasu, Barış, ‘Mavi Anadolu: Edebi Kanon ve Kemalizm ile Bir Ortaklık Denemesi’,Toplum ve Bilim, Yıl 1999, Sayı 81 Alver, Köksal, ‘Anadoluculuk ve Nurettin Topçu’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Argın, Şükrü, ‘Nurettin Topçu’nun Ümitsiz İhya Arzusu Ya da Siyasetin Taşrasında Taşranın Siyasetini Tahayyül Etmek’,Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakarlık, 5.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Arık, Remzi Oğuz, ‘Tarih Görüşü’,Hareket, Mayıs 1947,Sayı 3 ……., ‘Oluşuma Bahtiyar İdealist’ Hareket, Kasım 1947, Sayı 9 Başgil, Ali Fuat, ‘Müspet Milliyetçilik’, Hareket, Eylül, 1948, Sayı 19 Baysal, Bekir Sıtkı, ‘Atatürk’ün Milliyetçiliği”, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 Ali, Birinci, ‘Hareket Mecmuası’, Türk Yurdu, Mayıs 2005 Çağaptay, Soner, ‘Otuzlarda Türk Milliyetçiliğinde Irk, Dil ve Etnisite’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, Çongur,Rıdvan, ‘Remzi Oğuz Arık’, Remzi Oğuz Arık Armağanı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1987 Deren, Seçil, ‘Türk Siyasal Düşüncesinde Anadolu İmgesi’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 4.Cilt Milliyetçilik, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003

Page 102: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

99

Doğan, Mehmet, ‘Nurettin Topçu’nun Hareketi’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Elibol, Sadettin,’ Muhalif Bir düşünce Okulu Hareket Dergisi’, Türkiye’de Modern Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Eroğlu, Hamza, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 Feyzioğlu, Turhan, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 İmzasız, Kırk Yıllık Hareket’,Hareket, Mart 1979,Sayı 163 İzgi, Bahattin, ‘Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar’, Hareket, Ocak 1948, Sayı 11 İşcan, M.Zeki, ’İslam İhya Hareketi, Modernizm ve Nurettin Topçu’, Türkiye Günlüğü, Kasım-Aralık, 1994, Sayı 31 Kaplan, Mehmet, ‘Bugünkü Medeniyet ve Fert’, Hareket, Mart 1947 …….., ‘Yeni Türk Milliyetçiliği’, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, ……..,’ İçtimai Şuuraltı ve Edebiyat’, Hareket Kasım 1947, Sayı 9 …….., ‘Milliyetçiliğe Dair’, Hareket, Ocak, 1948, Sayı 11, ………,‘Millet ve Milli Şuur’, Hareket, Ağustos, 1948, Sayı 18 …….., ‘Anadolu’nun Kuvvetleri, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19 …….., ‘Kırk Yıllık Hareket, Mehmet Kaplan’la Söyleşi’,Hareket, Mart 1979, Sayı 163 …….., Mehmet,‘Üç Büyük Akım: Millileşmek-Demokratikleşmek-Sanayileşmek’,Türk Edebiyatı, Mart 1986 Konukman, Ercüment,’ Nurettin Topçu’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Fırat, Mollaer,, ‘Türk Sosyalizmine Bir Katkı’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Kara, İsmail, Bir Siyasi İhya Hareketi,Topçu’da Siyaset ve Devlet Telakkisi’ Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı, Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006

Page 103: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

100

Karaömerlioğlu, M.Asım, ‘Türkiye’de Köycülük’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Okurer, Cahit ‘İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6 ……., ‘İdeal ve İdeoloji’, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6 …….., ‘Hürriyet Ne Değildir?” Hareket, Eylül 1948,Sayı 19 …….., ‘Garplılaşma Hareketleri’ Hareket, Haziran 1949, Sayı 28 Kıvanç,Cemil,‘Nurettin Topçu’nun Devlet Anlayışında Ekonomik Görüşler’, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Koçak, Cemil, ‘Tek Parti Yönetimi, Kemalizm ve Şeflik Sistemi:Ebedi Şef/Milli Şef’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce-Kemalizm, Cilt 1, İstanbul, Öğün, Süleyman Seyfi,’Türk Muhafazakârlığının Politik Kökleri’, Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce, 5.Cilt Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 …….., ‘Nurettin Topçu Üzerine Bazı Dikkatler’, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Seren, Suat , ‘Milli Birlik’, Hareket,Kasım 1947, Sayı 9 Şakar, Cemal,‘Topçu’da Türk-İslam Harikası Olarak Millet ve Milliyetçilik’, Hece , Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Türkmen, Hamza,’ Hareket Dergisi 1939–1982 Milli İslam Teorisi Ya da Milli Dindarlık’, Hak Söz, Sayı 41–42, 1994 Ülken, Hilmi Ziya,’ Millet’, Hareket, Mayıs 1947, Sayı 27 Topçu, Nurettin,‘İçtimai Sınıflar’, Hareket, Mart 1939, Sayı 2 ……., ‘Bizde Milliyet Hareketleri’,Hareket, 1939 ……,.’Benliğimiz’, Hareket, Mayıs 1939, Sayı 4 …….,.Avrupa’, Hareket, Şubat 1943, Sayı 9, …….,.‘Millet ve Milliyet’, Hareket, Mayıs 1943, Sayı 12 …….,.’Mukaddes Kurbanlar’,Hareket, Ağustos 1947

Page 104: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

101

……., ‘Millette İzzeti Nefis ve Siyaset’, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 18 ……., ‘Millet Ruhu ve Milli Mukaddesat” ,Hareket,Haziran 1948, Sayı 16 ……..,.,Devlette İrade’, Hareket ,Kasım 1948, Sayı 21 ………, “Siyaset ve Mesuliyet Vazife Adamı Kalp Adamı’ Hareket, ………,Hakimiyet ve Demokrasi’ Hareket, Ocak 1949, Sayı 23 Yıldız, Ahmet, ‘Kemalist Milliyetçilik’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 TEZ Yiğit, Ali, İnönü Dönemi Eğitim ve Kültür Politikası (1938-1950), Hacettepe

Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans

Tezi, Ankara, 1990

DERGİLER

Hareket , 1939-1949, Sayı, 1-28

Hece , Nurettin Topçu Özel Sayısı, Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Ankara

Page 105: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

102

EKLER

Page 106: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

iii

İÇİNDEKİLER

ÖZET ....................................................................................................................... i ABSTRACT............................................................................................................ ii İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... .iii ÖNSÖZ ....................................................................................................................v KISALTMALAR ................................................................................................... vi GİRİŞ ......................................................................................................................1 I. BÖLÜM: HAREKET DERGİSİ ......................................................................7 A. YAZARLAR .....................................................................................................14 A.I.Nurettin Topçu’nun Hayatı .............................................................................15 II. BÖLÜM: FİKİR KATEGORİLERİ A. HAREKET VE MUHAFAZAKARLIK ...........................................................18 B. ANADOLUCULUK VE HAREKET................................................................19 B.I. KÖYCÜLÜK ..................................................................................................25 B.II. İSLAM ANLAYIŞI .......................................................................................28 C. .HAREKET VE MODERNLİK KARŞITLIĞI.................................................30 D. HAREKET VE MİLLİYETÇİLİK ...................................................................35 D.I Millet ve Milliyetçilik ......................................................................................35 D.II.Milli Kültür.....................................................................................................38 D.III Hareket’in Milliyetçilik Anlayışı ..................................................................40 D.IV.İnsani Milliyetçilik........................................................................................48 E. HAREKET VE BATICILIK .............................................................................50 F.HAREKET VE SOSYALİZM............................................................................54 F.I.Milliyetçilik ve Sosyalizm................................................................................60 F.II.İslam ve Sosyalizm .........................................................................................63 F.III.Anti-Komünizm .............................................................................................66 F.IV.Anti-Semitizm ...............................................................................................67 G.HAREKET, DEVLET VE SİYASET................................................................68 G.I. Hareket’in Devlet Görüşü...............................................................................68 G:II.Siyaset Dışılık.................................................................................................73 İ.HAREKET VE DEMOKRASİ............................................................................75 J.HAREKET VE SANAT......................................................................................77

Page 107: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

iv

III.BÖLÜM. DÖNEMİN FİKİR AKIMLARIYLA KARŞILAŞTIRMALAR A. MAVİ ANADOLUCULUK..............................................................................82 A.I.Mavi Anadolucularla Hareket ve Anadolu Milliyetçilerinin Karşılaştırılması ..............................................................................................85 B. ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ........................................................................87 B.I. Hareket ve Atatürk Milliyetçiliğinin Karşılaştırılması ...................................90 SONUÇ................................................................................................................ 94 KAYNAKÇA ...................................................................................................... 96 EKLER............................................................................................................... 102

Page 108: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

H.Ü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğüne

İşbu çalışma; jürimiz tarafından Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir. Başkan : Doç.Dr. Yunus KOÇ Üye : Doç.Dr. Adnan SOFUOĞLU Üye : Yrd.Doç.Dr. Hulusi LEKESİZ Üye : Yrd.Doç.Dr. Yonca ANZERLİOĞLU Üye : Dr. M.Dervis KILINÇKAYA (Danışman)

Yukarıdaki imzaların , adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. 22.11.2006 Prof.Dr.Mustafa YILMAZ Enstitü Müdürü

Page 109: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

vi

KISALTMALAR

a.g.e: Adı geçen eser a.g.m: Adı geçen makale bkz: Bakınız Çev. Çeviren s. : Sayfa S. : Sayı TOTTTH : Türk Ocakları Türk Tarihi Tetkik Heyeti TTTC : Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti vb: Ve buna benzer vd. Ve diğerleri Yay. : Yayınları

Page 110: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

1

EK 1 MAKALELER DİZİNİ

ŞUBAT 1939, S.1

Nurettin Topçu, ‘Rönesans Hareketleri’ K.Fikret Arık, ‘Mahatma Gandi’ K.Fikret Arık, Mahatma Gandi II‘ Mehmet Kaplan, ‘Oğuzlar’ Cahit Okurer, ‘Namık Kemal/ Hürriyet ve Vatan Fikirleri’ Ali Ölmezoğlu, ‘Büyük Çınar’ Nurettin Topçu, ‘Hareket Felsefesi’

MART 1939, S.2

K.Fikret Arık, ‘Cermen Ruhu ve Hukuk Fikri’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Sönüyor Dönüyorum’ Nurettin Topçu, ‘Asrımızın Hareket Adamları’ Nurettin Topçu, ‘İçtimai Sınıflar’ Nurettin Topçu, ‘Vatandaş Ahlakı’

NİSAN 1939, S.3

Nurettin Topçu, ‘Siyaset ve Mesuliyet, Vazife-Kalp Adamı’ Miraç Katırcıoğlu, ‘İradesiz İrade’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Tanrı Yere İnseydi’ Nizam Ahmed, ‘Şehirler’ Nizam Ahmed, ‘Namus’ J.Segond, ‘His Estetiği’ Nurettin Topçu, ‘Bizde Milliyetçilik Hareketleri’, Nurettin Topçu, ‘İçtimai Sınıflar 2’

MAYIS 1939, S.4

Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar’ Hareket, ‘Bir İzah’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Felsefe / El Sentimento Tragico de la Vida’ Nizam Ahmed, ‘Çalgıcılar’ J.Segond, ‘His Estetiği’ Nurettin Topçu, ‘Benliğimiz’ Nurettin Topçu, ‘Zorba Esir Medeniyetleri’

HAZİRAN 1939, S.5

Nurettin Topçu, ‘Mabet ve Tabiat’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar II’ Fedor Dostoyevski, ‘Büyük Engizisyoncu’Çev.K.Fikret Arık, Miraç Katırcıoğlu, ‘Ruh Cephesinde Yeni bir Şey Yok veyahut Cinayete Dair’

Page 111: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

2

İLK TEŞRİN,1939,S.6

Nurettin Topçu, ‘Neslimizin Tarihi’ Nurettin Topçu, ‘Muallim’ Leman Avni Başa, ‘’Edgar Allen Poe (1809-1849)’, Hüseyin Batuhan, ‘Beşeriyet Son Peygamberini Bekliyor’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar III-IV’ A.Elder, ‘Müzik ve Resim’ Nizam Ahmed, Yemin ve Şahit’ Hasan Tanrıkut, ‘Ameli Tabiat-Ahlak ve Estetik Prensiplerine Giriş

İKİNCİ TEŞRİN 1939,S.7

Leman Avni Başa, ‘Mahatma Gandi’, Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk’ A.Elder, ‘Güzel Sanat Bahisleri / Resim-Mevzu’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Kainatın Lugatı’ Nizam Ahmed, ‘Kuşlar’ Bülent Tarcan, ‘Yaratıcı Dehanın Üç Devri ve Beethoven’ Nurettin Topçu, ‘İki Mezar’ Nurettin Topçu, ‘Sanatkâr’

ŞUBAT 1942,S.9………………….

Hüseyin Batuhan, ‘Beethoven II’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk 6’ İmzasız, ‘Mahatma Gandi’ Ali Münif İslamoğlu, ‘Mehmet Akif’ Rüknettin Fethi, ‘Çıbana Neşterler’ Nurettin Topçu, ‘Avrupa’

İLK KANUN 1942, S.8

K.Fikret Arık, ‘Hukukçu Gözüyle Hugo’nun Sefilleri’ Hüseyin Batuhan, ‘Beethoven’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk V’ Ali Münif İslamoğlu, ‘Asya’nın Üstünlüğü ve Düşkünlüğü’ Lütfü Bornovalı, ‘Yaban/ Muharriri:Yakup Kadri Karaosmanoğlu Cahit Okurer, ‘İlim Zihniyeti ve Lise Öğretimi Hakkında’ Nurettin Topçu, ‘Hakikat Dini’ Lütfü Bornovalı, ‘Yaban’

MART 1943, S.10

Hüseyin Batuhan, ‘Karamazof Kardeşler Hakkında’ Hüseyin Batuhan, ‘Yaşayan Baudelaire’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk 7’ Vladimir Rozanof, ‘Vladimir Rozanof’tan Parçalar’

Page 112: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

3

NİSAN 1943, S.11

Hüseyin Batuhan, ‘Karamazof Kardeşler Hakkında II‘ Hüseyin Batuhan, ‘Tiyatroya Dair’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk VII’ Ali Münif İslamoğlu, Tarihten Çizgiler’ Cahit Okurer, ‘İnanış Hakkında’ Vladimir Rozanof, ‘Vladimir Rozanof’tan Parçalar II’Çev.Hüseyin Batuhan Rüknettin Fethi, ‘Çıbana Neşterler’ Nurettin Topçu, ‘Hakikat Düşmanı Üç Felsefe Pozitivizm –Pragmatizm-Sosyolojizm’ Nurettin Topçu, ‘Lise Dersleri’ Nurettin Topçu, ‘Millet ve Milliyet’

MAYIS 1943, S.12

Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk VIII’

MART 1947,S.1

Remzi Oğuz Arık, ‘Çağımız’ Ali İhsan Balım, ‘Anadolu ve Aydınlarımız’ Lütfü Bornovalı,’Üniversitemiz’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Bugünkü Medeniyet ve Fert’ Charles Morgan, ‘Harp ve Sulh’ Cahit Okurer, ‘İnsan Hayatında Prensipler’ Nurettin Topçu, ‘Ahlak Nizamı’

NİSAN 1947, S.2

Aşıkpaşazade,’Tarihten Notlar’ Lütfü Bornovalı, ‘Eğitimde Demokrasiye Doğru’ Hasan Basri Çantay, ‘Haramın, Halalin Aslı Yokmuş’, İmzasız, ‘Kendimizi Dışarıda Aramayalım’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Düşünce’ Charles Morgan, ‘Harp ve Sulh’ Cahit Okurer, ‘Eğitim ve Öğretim Prensipleri’ Nurettin Topçu, ‘İradenin Davası’

MAYIS 1947,S.3

Nurettin Topçu, ‘Roden’in Sanatı’ K.Fikret Arık, ‘Kanun ve Ülkü’ Remzi Oğuz Arık, ‘Tarih Görüşü’ A.İhsan göğüş, ‘Fen ve Teknik İlerlemesi Cemiyette Bir Ahlak Buhranı Yaratmış mıdır’ A.İhsan Göğüş, ‘Fen ve Teknik İlerlemesi Cemiyette Bir Ahlak Bunları Yaratmış mıdır? ’

Page 113: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

4

İmzasız, ‘Ayın Hercümerci /Eğlence-İşkence; Türk Düşmanı Türk dostu; Hamdullah Suphi’nin Sözleri’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci’ İmzasız, ‘Tarihten Notlar/27 Sene Evvelki Telgraf’, Ali Münif İslamoğlu, ‘Nasıl Yıkmak İstiyorlar’ Mehmet Kaplan, ‘Eski ile Yeni’ Cahit Okurer, ‘Eğitim ve Öğretim Prensipleri II’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’

HAZİRAN 1947, S.4

Lütfü Bornovalı, ‘Liselerimizde Edebiyat Öğretimi ve Kitapları’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Taassub, İlim ve Sevgi’ Mehmet Kaplan, Yazı Terbiyesi’ Cahit Okurer, ‘Züppe Tipleri’ Pascal, ‘Kainat ve İnsan’, Çev.Mehmet Nurettin Ulaş Nurettin Topçu, ‘İnsanda İrade’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Alain, ‘Mesut Olmak Sanatı’ Remzi Oğuz Arık, ‘İstanbul Fethinin 500 üncü Yıldönümünde Yeni Çağlardaki Rolümüzü Belirtmeliyiz’ İmzasız, Neşriyat’

TEMMUZ 1947, S.5

Alain, ‘Gayri İradi Cinayetler’ Remzi Oğuz Arık, ‘İstanbul’un Fethinin 500 üncü Yıldönümünde Rolümüzü Belirtmeliyiz’ Lütfü Bornovalı,’ Zavallı Neslimiz’ Cahit Okurer, ‘Sanatkarın İdealistliği’ Nurettin Topçu,Taassub, İlim ve Sevgi’ Celalettin Tuğrul, ‘Beş Şehir’

AĞUSTOS 1947, S.6

A.İhsan Balımoğlu,’Sıladan Mektuplar Lütfü Bornovalı, ‘Liselerde Edebiyat Öğretimi ve Kitapları II’ Bossuet- Çev. M.N.Ulaş, ‘İnsanın Hayatı’ İmzasız, ‘Kitaplar’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Şahsi Teşebbüs’ Muzaffer ateş Kebapçıgil, ‘Sultan Veled’in Sırrı’, Kadi Bülban ve Çocukları’ Cahit Okurer, İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik’ Pascal, ‘İnsanın Tezadı’, Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Mukaddes Kurbanlar’ Celalettin Tuğrul, ‘Demokrasilere Her Zaman Güvenililebilir mi?

Page 114: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

5

EYLÜL 1947, S.7

Maurice Bedel, ‘Bilgiye Susamış Goethe’ Mehmet Kaplan, ‘Yüksek Okunan Şiir’ Mustafa kutlu, ‘Kitaplar Arasında / Tarih Cahid Okurer, ‘Kitaplar Arasında’ Cahit Okurer, ‘İdeal ve İdeoloji’

EKİM 1947, S.8

Ali İhsan Balımoğlu, ‘Bir Tavzih’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Yeni Türk Milliyetçiliği’ Cahid Okurer, ‘Dergiler Arasında’ Cahid Okurer, Kitaplar Arasında / Türk Edebiyatında Nazım & İkinci Şimal Sokağı’ Cahit Okurer, Gerçek Medeniyet ve Milliyet Dünyası’ Peguy, ‘Hakikatı Araştırma’ Çev.M.N.Ulaş Senirkent Belediye Başkanlığı, ‘Sıhhi Talimat’ Celalettin Tuğrul, ‘İfsad Edilen Seçimlerin Pek Tabii Neticeleri’

KASIM 1947,S.9

Remzi Oğuz Arık, ‘Bahtiyar İdealist’ Oktay Aslanapa,’Sanat ve Kültür’ Selami Başkurt, ‘Çakırın Kahvesi’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘İçtima Şuuraltı ve Edebiyat’ Cahid Okurer, Kitaplar Arasında’ Cahit Okurer, ‘Liselerde Disiplin ve Terbiye Meselesi’ Suat Seren, ‘Milli Birlik’ Nurettin Topçu, ‘İlahi Resmi Geçit’

ARALIK, 1947, S.10

İsmail Hakkı Aladağ, ‘Bu Toprağın Ağrıları’ Lütfü Bornovalı, ‘ Mehmet Akif ve Büyük Eseri’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Cahit Okurer, ‘Mehmet Akif’in İnsani Değeri’ Nurettin Topçu, ‘Mehmet Akif’

OCAK 1948,S.11

Oktay Aslanapa,’Anadolu’da Türk Sanatı Devirlerine Genel Bir Bakış’ Balıkesirli Hasan Basri Çantay, ‘Vatanperver Akif’ Hasan Basri Çantay, ‘Mehmet Akif Hangi Şairleri Severdi’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci / Mezhep Kavgaları’ Mehmet Kaplan, ‘Milliyetçiliğe Dair’ Cahit Okurer, ‘Namık Kemal’in Aile Makalesi’ Kemal Or, ‘Tahlil ve Tenkit/Tek Çarık Yüzbaşı’ Mustafa Sabri Sözeri, ‘Mehmet Akif’in Dindarlığı’

Page 115: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

6

Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları’ Celalettin Tuğrul, ‘Bu Millet Nasıl Tahrip Edilir’

ŞUBAT 1948, S.12 İsmail Hakkı Aladağ, ‘Kara Sapan’ K.Domaniç, ‘Kötülüklere Karşı’ İmzasız, ‘Tarihçilerimizden Soruyorum’ Bahattin İzgi, ‘Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Tenkid’ Cahit Okurer, ‘Aile Hakkında’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Tarihi Mektupları II’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Türk Destanına Doğru’

MART 1948,S.13

A.İhsan Balım, ‘Hüseyin Avni Ulaş’ın Büyük Ruhuna’ Lütfü Bornovalı, ‘Gandi ve Düşündürdükleri’ Lütfü Bornovalı, ‘ Hüseyin Avni’ Mehmet Kaplan, ‘Gandi ve İnsan’ Yusuf Keçecioğlu, ‘Hüseyin Avni’nin Ardından’ Cahit Okurer, ‘Büyük Ruh Kahramanı: Gandi’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avni / Birinci Meclisin Dağılmasına Kadar’ Hilmi ziya Ülken, ‘Gandi’nin Nutuklarından’

NİSAN 1948, S.14

Lütfü Bornovalı, ‘Partiler Karşısında Hüseyin Avni’ Hareket,Erzurum Belediyesinin Dikkat Nazarına’ Cahit Okurer, ‘Karakter Kahramanı Hüseyin Avni’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avni / Birinci Meclisin Dağılmasından Sonra’

MAYIS 1948, S.15

Nurettin Topçu, ‘Millette İrade’ Asaf Muammer, ‘Hüseyin Avni’nin Kabrini Ziyaret Münasebetiyle’ Jale Baysal, ‘Köy Evi’ Lütfü Bornovalı, ‘Gandi ve Düşündürdükleri 2’ Lütfü Bornovalı, ‘Partiler Karşısında Hüseyin Avni 2’ Mehmet Kaplan, ‘Edebiyat Coğrafyası’ Celalettin Tuğrul, ‘Üç Parlamento’

HAZİRAN 1948, S.16

Nurettin Topçu, ‘Millet ve Milli Mukaddesat’ Jale Baysal, ‘Modern Bir Hikayeci Hakkında/Adile Ayda’ya Cevap’ İmzasız, ‘Sabır’

Page 116: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

7

İmzasız, Seyahatler’ Mehmet Kaplan, Yahya Kemal’de Tarih ve Coğrafya Fikri’ Cahit Okurer, ‘Dedikodu’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları III/Sahipsiz Şehir’

TEMMUZ 1948, S. 17 Alain, ‘Çözmek’ Alain, Kafa Sağlığı’ Alain, ‘Küfürler’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 1, (Enver Ziya Karal’ın aynı adlı kitabının eleştirisi) Mehmet Kaplan, ‘Yunus Emre ve Bugünün Meseleleri’ Charles Morgan, ‘İnsan Hayatında İrade ve Zaruret’, Çev. Cahid Okurer Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları/ Bu Şehrin Çocukları’ Nurettin Topçu, ‘Millette İrade Sefaletleri’

AĞUSTOS 1948, S.18

Alain, ‘Alain’den Hikmetler/Kamalı Raks’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 2’ Victor Cousine, ‘Ruhçuluk’, Çev.M.N.Ulaş İmzasız, ‘İşler’ Mehmet Kaplan, Millet ve Milli Şuur’ Charles Morgan, ‘İnsan Hayatında İrade ve Zaruret II’, Çev. Cahid Okurer Cahit Okurer, Hürriyetin Sözü ve Kendisi’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları V/İstanbul’da Bir Gün’ Nurettin Topçu, ‘Millette İzzeti Nefis ve Siyaset’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Türk Milletinin Teşekkülü’

EYLÜL 1948, S.19

Alain, ‘Eserler’ Ali Fuat Başgil, ‘Müspet Milliyetçilik’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 3’ Mehmet Kaplan, ‘Anadolu’nun Kuvvetleri’ Mme De Stael, Melankoli’, Çev.Mehmet N.Ulaş Cahit Okurer, ‘Hürriyet Ne Değildir’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları VI.Bir Gün Daha’

EKİM 1948,S.20

Alain, ‘Tavırlar, Jimnastik, Dualar ‘ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında IV’ Mehmet Kaplan, San’at ve Cemiyet’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları VII / İnsan Hayatı’

Page 117: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

8

KASIM 1948, S.21

A.İ.Balımoğlu, ‘Türk Ocaklarına Dair / Bir Hasbihalden’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında VI’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları’ Ziyaeddin F.Fındıkoğlu, ‘Dil Kongresinde’ Cahit Okurer, ‘Hürriyet Meselesi Hakkında’ Marcel Raymond, ‘Şiir Anlayışı ve Baudelaire ‘, Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Devlette İrade’

ARALIK 1948, S.22

Remzi Oğuz Arık, ‘Türk Medeniyet ve Sanat Tarihi’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında ’ Hareket, ‘Mehmet Akif’in Manevi Huzurunda’ Mehmet Kaplan, ‘Nesillerin Ruhu ’ Cahit Okurer, ‘İnsanda hürriyet ve İrade’ Nurettin Topçu, ‘Devlette Hakimiyet ve Mesuliyet İradesi’

OCAK 1949, S.23

Alain, ‘Eş’ Ali Rıza Alp, ‘Türk Romanında İstanbul-Anadolu Münasebetleri’ Ahmet Kabaklı, ‘Yahudi Kavmine Nutuk ‘ Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu’ Lamennaisse,’Din Bahsinde Lakaydi’ Çev.Mehmet N.Ulaş Andre Rousseau, ‘Paul Claudel İncil Okuyor’, Çev.Cevat Aydemir Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları IX / Son Nesiller’ Nurettin Topçu, ‘Hakimiyet ve Demokrasi III’

ŞUBAT 1949, S.24

Asaf Muammer, ‘Hareket Mecmuasu Tahrir Heyetine’ Lütfü Bornovalı, ‘Hüseyin Avni / Siyasi ve Ahlaki Şahsiyeti’ Denizcioğlu, ‘Hüseyin Avni Ulaş’a Dair Bir Katre Düşünce’ Ziyaeddin F.Fındıkoğlu, ‘Hüseyin Avni’yi Hatırlarken’ Hareket, ‘Müessisan Cemiyeti Beyannamesi’ Selahattin Köseoğlu, ‘Hüseyin Avni’nin Aziz Ruhuna’ Cahit Okurer, ‘Hüseyin Avni’yi Anarken’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avnisiz Bir Yıl’

MART, 1949, S.25

Nurettin Topçu, ‘Sanatta İrade’ Ali İhsan Balımoğlu, ‘Köpekler Haçtan Geliyor’ Ahmet Kabaklı, ‘Süleyman Nazif / Müstesna Bir Karakter Abidesi’ Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu III’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri’

Page 118: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

9

Marcel Raymond, ‘Paul Valery’ Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları X / Müslüman İstanbul ve Şimdiki Dindarlık ’

NİSAN 1949,S.26

Alain, Hususi Hayat Hakkında ‘ Lütfü Bornovalı, ‘Oğlumuz’ (Tarık Buğra) Rifat Necdet Evrimer, ‘Konuşmak ve Susmak Sanatı’ Mehmet Kaplan, Mukaddes Uçurum’ Necati Karabacak, ‘Tarihi notlar / Hareket Mecmuası Tahrir Heyetine’ Lacordaire, ‘Dünyanın Saadeti’ Çev. Mehmet N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları XI / Fakir Hayatları ve Büyük Adamları’ Nurettin Topçu, ‘Dinde İrade’

MAYIS 1949, S.27

Nurettin Topçu, ‘İsyan Ahlakı’ Ali İhsan Balımoğlu, ‘İki Uyanış’ Rifat Necdet Evrimer, ‘Normal, Anormal’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Ahmet Kabaklı, ‘İyi İle Kötü Vuruştular’ Mehmet Kaplan, ‘Büyük Terkibe Doğru’ Nicole, ‘İhtiraslarımızın Boşluğu’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri II’ Pascal,’İhtiraslarımızın Boşluğu’ Ernest Renan, ‘Neron’, Çev.Mehmet N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları XII / Ömürleri ve Hürriyetleri’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Millet’

HAZİRAN 1949, S.28

Lütfü Bornovalı, ‘Özlediğimiz Samimiyet’ İmzasız, ‘Dünyayı Değiştirebilirsiniz’, Çev. İhsan Balımoğlu Mehmet Kaplan, ‘Tek Kitap, Çok Kitap’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri III/1908’den Bugüne Kadar’ Hilmi Ziya Ülken, Kültür ve Medeniyet’

Page 119: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

v

ÖNSÖZ

1939 yılı Şubat ayına gelindiğinde Milli Mücadelenin önderi ve Türkiye

Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu yana henüz çok fazla bir

zaman geçmemişti. Türkiye, halkı, kurumları ve önde gelen siyasi, askeri şahsiyetleriyle

beraber bu yeni ortama uyma çabasındayken, Nurettin Topçu’nun önderliğinde Hareket

Dergisi sessiz sedasız yayın hayatına atılıyordu. Nurettin Topçu’nun idealist kişiliğinin

etkisiyle de olsa gerek, bir çok hemcinsinin başına gelenin aksine, uzun sürecek bir yayın

ömrüne sahip olan Hareket Dergisi, yazarları hakkında bire bir yapılan çalışmalar istisna

edilecek olursa, bütünsel anlamda üzerinde fazla durulmamış olması nedeniyle araştırmaya

değer bir konudur.

Bu çalışmada, Hareket Dergisinin 1939-1949 yıllarını kapsayan Tek Parti dönemine

paralel sayıları incelenmiştir. Araştırmada derginin siyasal konulardaki görüşleri,

milliyetçilik, devlet, demokrasi, batıcılık, modernleşme, İslam gibi konulara olan bakış açısı,

çağdaşı fikir akımlarıyla olan ortak noktaları, farklılıkları ele alınmaya çalışılacaktır. Hareket

dergisinin orijinal nüshaları çalışmanın temel kaynağı durumundadır.

Bu araştırma sırasında bilimsel katkıları yanında, manevi destek sağlayan ve

çalışmamı bitirmemde büyük payı olan ve bu desteklerini ömür boyu minnetle

hatırlayacağım, değerli hocalarım Prof.Dr.Mustafa Yılmaz’a, Prof.Dr.Adil Dağıstan’a, Dr.

Derviş Kılınçkaya’ya, Doç.Dr. Adnan Sofuoğlu’na, kütüphanesini benim hizmetime sunan,

aziz dostum Mustafa Yiğit’e ve yine bu çalışmayı bitirmem için manevi destek sağlayan

sevgili kayınpederim Hamit Taşçı’ya, değerli eşim Çiğdem’e, TODAİE Kütüphanesi, Milli

Kütüphane çalışanlarına içtenlikle teşekkür ederim.

Page 120: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

ii

ABSTRACT

The “Hareket” Magazine was first published by a team headed by Nurettin Topçu at

the era of one-party democracy in Turkey. The magazine had an intellectual context,

and addressed many fields such as politics, philosophy, arts, literature, culture, etc.

Published for 12 issues from 1939 to 1943, and for 28 issues from 1947 to 1949, this

magazine acted as a specific school comprising of such portraits, besides Nurettin

Topçu, including Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık, Mehmet Kaplan and Ahmet

Kabaklı, all of whom considerably affected the Turkey’s life of thoughts.

The “Hareket” Magazine adopted such a conservative, anti-semitist and anti-

communist ideology that mainly supported the Anatolian Nationalism, but kept away

from such nationalist movements as Turanism. Though the “Hareket” school also kept

distant to the then ruling regime in Turkey, it took care of not creating a clear and

direct conflict with the regime.

The Anatolian Nationalism, which was supported even by the Hareket Magazine,

defends that the Turkish history commenced with the Malazgirt Victory in 1071, and

the Turkish homeland is Anatolia, and that this land is collated by Islam. The

Anatolian Nationalism supports such opinions as that the history, geography,

economic conditions, religion and culture are important factors in the formation of a

nation.

Though the opinions defended by the Hareket Magazine carries a number of common

points of view with some other schools of thoughts of that era, it also considerably

deviates from such other schools.

Page 121: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

1

GİRİŞ

1930’lu yıllar, Türkiye açısından, dünyadaki gidişle bir bakıma paralel

sayılabilecek ideoloji tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı yıllardır. Osmanlı

devletinin tasfiye sürecinin kuvveden fiile çıktığı Balkan Savaşlarından başlayarak,

1922’ye kadar devam eden sürecin sonunda tasfiye edilen Osmanlı mirasından,

“Misak-ı Millî” belgesinde belirtildiği gibi “Türk ve Müslüman ahalinin çoğunlukta

olduğu yerler” ölçüt olarak alınmak üzere Lozan’da uluslar arası topluma tescil

ettirilerek meşruiyet kazanan Yeni Türkiye devleti, bu tarihten sonra tüm enerjisini

seküler bir toplumsal ve siyasal yapı oluşturmaya yöneltti. Cumhuriyet’in ilânı ve

onu izleyen inkılâp hareketleri eski toplumsal yapıyı ve bu yapının dayandığı

kurumları ve alışkanlıkları ortadan kaldırmaya ve “yeni değerler” yaratmaya

odaklandı. Bu süreçte bir bakıma “tasfiye” edilen “eski değerler”den doğan boşluğun

doldurulması yeni bir ideolojinin yaratılarak eski değerler sisteminin yerine ikame

edilmesiyle özdeşleştirildi. “Kemalizm, Kemalist İdeoloji” ya da 1950’den sonraki1

adlandırılmasıyla “Atatürkçülük yahut Atatürkçü Düşünce” bu arayışın bir

sonucudur.

Ancak, soyut bir dünya olarak kabul edilen “fikirler dünyasının” aniden

ortaya çıkıverdiğini düşünmek de mümkün değildir. En soyut kavramlar bile

olgularla, insanın kendini ve çevresini algılama biçimiyle bağlantılıdır. Kemalist

ideolojinin inşa sürecinin bile Osmanlı fikir hayatıyla olan ilgisi, Osmanlı tarihsel

mirasıyla bağlantısı tarihçilik açısından bakıldığında “izlenebilir” hale gelmektedir.

Son yıllarda bu sorunsalı açıklamaya yarayacak pek çok çalışma yapılmıştır.

Bunlara bakıldığında dönemin, galat-ı meşhur olan “çeşitliliği dışlayan bir fikir

hayatı” yaklaşımının doğru olmadığını söylemek mümkündür. İki savaş arası

1 Bu durum tamamen ideolojik tercihlerle bağlantılıdır. DP’nin, CHP’nin Altı Ok’u olarak sembolize edilen ilkeleri reddetmesi söz konusu değildi. Fakat Altı Ok’un hatırlattığı Kemalizm sözcüğü yerine “Atatürkçülük” sözcüğü kavramlaştırılmaya çalışılmıştır.

Page 122: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

2

dönemin batıda ve doğuda şahit olduğu ideolojik eğilimlerin Türkiye’de de izlenmesi

mümkündür. Kemalizm’in bu dönemdeki gelişim çizgisi az-çok bilinmektedir2.

Dönemin siyasal, toplumsal ve kültürel gelişmelerinde belirleyici olguları

olarak; Terakkiperver Cumhuriyet ve Serbest Cumhuriyet Fırkaları’nın kısa ömürlü

faaliyetleri, Şeyh Sait Ayaklanmasıyla rejimin sertleşmesi ve “tek partili

cumhuriyet”e dönüşmesi; 1931 yılından itibaren esasında geleneksel Türk devlet

anlayışına pek de ters düşmeyen “bütün alanları denetim altında tutan devlet” olarak

“Kemalist Türkiye” otoriter ve koyu milliyetçi bir yapılanmayı esas aldı. CHP’nin

Üçüncü Kurultayını topladığı 1931 senesinde, Türk Milliyetçiliğinin “Kemalist

İdeoloji”nin temel çizgilerinden biri haline gelmeye başladığını gösteren bir gelişme

“Türk Tarih Tezi”nin ortaya çıkışıdır.

Tezin, ilk olarak “Türk Ocakları Türk Tarihi Tetkik Heyeti (TOTTTH)”

tarafından geliştirildiği ileri sürülmüş olmakla birlikte bu düşüncenin incelenmeye

muhtaç olduğu söylenebilir3. Zira, daha 1922 yılında Lozan’a giden Türk Temsilciler

Heyeti için hazırlanmış olan bir çalışmada 4 Milli Tarih Tezi’nin ilk izlerini görmek

mümkündür5. Temkinli olmak kaydıyla bunu belirterek, Tarih Tezinin kurgulanması

fikrinin gerçekte, hiç değilse 9-10 yıl önceye dayanan bir boyutu olduğuna işaret

etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih, 10 Nisan 1931’de Türk

Ocakları kapatıldıktan sonra TOTTTH yerini “Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti

(TTTC)”ne bıraktı.

Anılan Cemiyet, 2-11 Temmuz 1932 tarihinde Ankara’da, sonraları Birinci

Türk Tarihi Kongresi olarak adlandırılacak olan, ama aslında öğretmenleri Türk

tarihi konusunda eğitme amacı taşıyan bir atölye çalışması düzenledi. Kongrede,

2 Bkz.:Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce : Kemalizm, C.2, İletişim Yayınları, İstanbul-2002(3). 3 Bkz.: Soner Çağaptay, “Otuzlarda Türk Milliyetçiliğinde Irk, Dil ve Etnisite”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003,s.245 4Özgün baskısında formaların sahife numaraları 1’den başlayarak 24’e kadar olması, söz konusu kitabın Lozan görüşmelerine yetiştirilmek üzere ayrı matbaalarda basılarak birleştirilmiştir. Bu çalışma yeni harflerle de yayınlanmıştır . Bkz.: Pontus Meselesi , Yay. Haz.: Yılmaz Kurt, Ankara, 1995, (2). 5 Bkz.: Pontus …, s.3 vd.

Page 123: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

3

Afet İnan’ın tafsilatıyla anlattığı Türk Tarih Tezi, Türklerin çok eski ve muhteşem

bir ırk olduğunu ileri sürmekteydi. Orta Asya’da parlak bir medeniyet kurmuş olan

Türkler, Orta Asya’yı terk ederek dünyanın geri kalanını uygarlaştırmak üzere dört

bir yana dağılmışlardı6 .

İslam-Osmanlı geçmişinden arındırılmış yeni bir “milli kimlik” oluşturmak

için Türklerin Asya köklerini öne çıkarma ve yüceltme ile Anadolu’yu sahiplenme

iddiasındaki Rum ve Ermeni milliyetçiliklerinin tezlerine karşı, Anadolu’nun ezeli ve

ebedi Türklüğünü “ispat edebilmek” amacıyla Anadolulu atalar bulmak ya da

Anadolu’nun ilk sakinlerinin Türklüğünü ortaya koyarak, zaman zaman farklı

gruplar tarafından ortaya atılan “Anadolu’nun sahiplenilmesi” sorununu çözmek

Türk Tarih Tezini biçimlendiren iki temel kaygıdır.

Milli tarih Tezine ilişkin olarak son dönemlerde yapılan çalışmalar konuya

farklı bakışlar da getirmişlerdir. Örneğin, Ahmet Yıldız “…Tarih Tezi ile Türk tarihi

İslam tarihinden soyutlanmış ve Anadolu’da Bir Türk milli devletinin kuruluşunu

haklılaştırmak için Türk tarihi genel olarak dünya tarihi, özel olarak da Batı tarihi ile

bütünleştirilerek Osmanlı geçmişi tarih-dışı bir genellemeyle ‘karanlık’la eş

kılınmıştır. Tezin ana amacı, arkeolojik bulguları kullanarak Anadolu’da Türklerin

tarihi bakiyelerini ortaya çıkarmak, böylece bir millet olarak Türklerin büyük bir

medeniyete sahip olduklarını göstermektir…”7 düşüncesini ileri sürmektedir. Bu

konunun tartışılması bizim inceleme alanımızın dışındadır. Ancak, Milli Tarih

Tezi’nin merkezinde birkaç yeni kavramın olduğu söylenebilir. Konumuzla ilgisi

açısından bunlardan birincisi “Türklüğün”, ikincisi “Orta Asya”nın ve üçüncüsü

“Anadolu”nun tarih tezinin temel motifleri olarak öne çıkarılması meselesidir.

Bunlardan üçüncüsü, yani, “tarihi Türk Coğrafyası olarak Anadolu”nun öne

çıkarılmış olması “Anadolucu Milliyetçilik” olarak adlandırabileceğimiz yeni bir

milliyetçilik yorumunun da kaynağını oluşturmaktadır denilebilir.

6 Çağaptay, a.g.m. s.246 7 Ahmet Yıldız, “Kemalist Milliyetçilik”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.228

Page 124: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

4

Hareket dergisinin yayınlanmaya başladığı 1930’ların sonu ile 1940’lı

yıllar, Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet İnönü’nün “Milli Şef” ünvanıyla

Cumhurbaşkanı olduğu, CHP’nin tek parti iktidarının devam ettiği bir dönemdir.

Koçak’a göre :”…Bu dönemde CHP’nin Altı Ok’unun resmi açıklaması ya da

Kemalizm’in bir ideoloji olarak (belki de yeniden) yorumlanması konusundaki

isteksizlik ve çekingenlikten söz etmek mümkündür. CHP’nin geleneksel ideolojik yön

ve temel eksikliğini, belki de kısmen giderecek bir atılımın hiç olmaması bu

bakımdan anlamlıdır. Kemalizm, Milli Şef tarafından, resmi bir doktrin olarak

işlenmemiş ve açıklanmamıştır. Oysa, bu yapılabilirdi. Partinin ideolojik eksikliği ve

güçsüzlüğü, bu şekilde giderilebilirdi. Özellikle bir tercih söz konusudur. Bu

anlamda, Milli Şeflikte, ne Atatürk, ne de Kemalizm ile bir siyasi hesaplaşma söz

konusudur” 8 .

Ancak şu hususu da belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim ve

kültür politikalarında birtakım değişiklikler de yaşanmıştır. Bu dönemde hümanizm

bir kültür politikası olarak benimsenmiştir. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim

Bakanlığı dönemine denk düşen bu dönem için, Orhan Türkdoğan; Kemalist

ideolojinin tarihi Türk-kültür kodlarından çıkarılarak, Greko-Roman kaynaklara

yönelmesi veya dönüşümü olan yeni bir dönem olarak adlandırmaktadır. 9 Bu tarz

yorumların; temelinde farklı bir yaklaşımla olsa bile yine de “Anadolu’yu temel

eksen olarak alan” bir “ulusal kimlik” yaklaşımından söz etmek mümkün

görünmektedir.

Nitekim, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde okullarda

Latin dilinin öğrenilmesine imkân tanınması, bakanlık bünyesinde Tercüme bürosu

kurulması ve Batı klasiklerinin Türkçeye çevirilmesi suretiyle “hümanist kültürün”

Türkiye’ye yerleştirilmesi için çaba harcanmış olması, Tarih Tezinin resmi kurumlar

8 Cemil Koçak, “Tek Parti Yönetimi, Kemalizm ve Şeflik Sistemi:Ebedi Şef/Milli Şef’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce-Kemalizm…s.137 9 Orhan Türkdoğan, Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, İstanbul, 1998, s.14

Page 125: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

5

tarafından da farklı yorumlanılması yolunun açıldığını göstermesi bakımından

üzerinde durulması gereken göstergelerdir10.

Kültürde hümanizma akımı ile beraber, 1940-50 arası yıllarda, “katı” olarak

tanımlanabilecek bir laiklik anlayışının uygulama alanına aktarıldığı söylenebilir.

Nitekim, bu dönemde Laikleştirmenin başarılı, kalıcı ve etkili olabilmesi için,

eğitime büyük önem verildiği görülmektedir. Verilmek istenen eğitim de dini veya

beynelmilel değil, milli eğitimdir.11

Öte yandan, Tek Parti İktidarının İsmet İnönü’lü ikinci döneminde de,

toplumun devlet eliyle dizayn edilmesi, kontrol altında tutulması uygulamaları

devam etmiştir. Siyasi bir muhalefete izin verme koşullarının olmadığı bu zaman

devresinde, basın- yayın üzerine konan kısıtlamalar da sürmüştür.1931 tarihli

Matbuat Kanunu, 28 Haziran 1938 tarihinde yapılan değişikliklerle, hükümete

önemli yetkiler tanıyordu. Bir kere, gazete ve dergi yayınlamak için, gazete ve

derginin çıkacağı yerin en büyük mülki amirinden ruhsatname alması gerekiyordu.

Dolayısıyla, hükümet yeni bir yayına izin verip vermemekte tamamen serbestti.

Ayrıca gazete ve dergi yayınlamak için, gazete ve derginin çıkacağı yerin nüfusuna

göre, 1.000 ila 5.000 TL arasında bir garanti mektubu vermeleri zorunluydu. Diğer

yandan, ‘sui şöhret’ sahibi olanlara yayın çıkarma hakkı tanınmıyordu.12 Basın

üzerindeki kısıtlamalar yalnızca çıkarmadan öncekilerle sınırlı değildi. Basın, iç ve

dış politika konularında, ancak belirli sınırlar içinde yazabiliyor, haber

yayınlayabiliyordu. Bu dönemdeki başyazılar genellikle dış politika ile ilgilidir.

Fakat bu tür yazılar, her zaman hükümetin saptadığı siyasal çizginin içinde

kalıyordu. Nihayet, Matbuat Kanununun 50. maddesi gereğince, ‘memleketin

umumi siyasetine dokunacak neşriyattan dolayı, İcra Vekilleri Heyeti kararı ile

10Bu konuda etraflı bilgi için Bkz.: Ali Yiğit, İnönü Dönemi Eğitim ve Kültür Politikası (1938-1950), Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 1990, s.44-45 11 Yiğit, a.g.e. s.47 12 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996,s.134

Page 126: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

6

gazete veya mecmualar muvakkaten tatil olunabilirdi.Bu suretle kapatılan bir

gazetenin mesulleri, tatil müddetince, başka bir isimle gazete çıkaramazlardı.13

Gerek siyasal, gerekse düşünsel alanda herhangi bir muhalif görüşün

seslendirilmesinin çok zor fakat mümkün olduğu bir dönemde, yayın hayatına

başlayan ve her dergiye nasip olamayacak şekilde 1980’lerin başına kadar aralıklarla

da olsa çıkmaya devam eden ve bir çok yazarı Türkiye’nin siyasal ve entelektüel

hayatında önemli izler bırakmayı başarabilmiş Hareket Dergisinin, özgün

denebilecek görüşlerinin incelenmesi, bu minvalde önemli bir düşünsel uğraşı

olacaktır. Çalışmanın çerçevesini, “Anadolucu Milliyetçilik” akımı içinde özgün bir

yaklaşımı temsil eden ve kısmen muhafazakar Anadoluculuk olarak

adlandırılabilecek “Hareket Dergisi” çevresinin ileri sürdüğü düşünceler

oluşturmaktadır.

13 Koçak, a.g.e., s.135

Page 127: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

7

I.BÖLÜM

HAREKET DERGİSİ

Nurettin Topçu’nun 1939’da çıkarmaya başladığı ve başlangıçtan itibaren

başyazarlığını yaptığı Hareket dergisi, Türk aydınlarının bir bölümü için okul işlevi

görmüştür. Türkiye’deki tek parti iktidarı sürecinde Kemalizm’e eleştirel yaklaşan

ilk iki siyasi dergiden biridir. Diğeri Necip Fazıl Kısakürek’in 1940’larda çıkarmaya

başladığı Büyük Doğu’dur. Bununla birlikte, Hareket’in misyonu Büyük Doğu’dan

ve erken cumhuriyet döneminde Türk muhafazakârlarının okulu niteliğinde olan

Dergâh Dergisi’nden farklıdır. Dergâh’tan Hareket’e gidiş, uzlaşmadan,

muhafazakâr ölçülülükten ve kültürleşmeden eleştirellik ve ekonomik bir analize

geçiştir. Topçu’nun düşüncesi kültürel bir perspektiften ve reaksiyoner bir İslami

duyarlılıktan çok, Tek Parti döneminden Demokrat Parti’ye, sorgulanması vatan

hainliğiyle özdeşleştirilen kapitalist kalkınma modelinde yoğunlaşır. Dergâh

Dergisi’ndeki başlıca tema olan ulus devletin inşa sürecini muhafazakâr bir

perspektiften dengeleme uğraşı, Kemalizm’in felsefi eleştirisine; Büyük Doğu’daki

kültürel tepkici çizgi, kapitalist büyüme yoluna girmiş Türkiye’nin ekonomik

analizine ve eleştirisine yerini bırakır. 14

Hareket dergisi, Şubat 1939 ve Mayıs 1943 tarihleri arasında 12 sayı olarak

çıkarılmış, 12.sayıda yaz tatili nedeniyle ara verildiği belirtilmiş, ancak Mart 1947’ye

kadar dergi yayınlanmamış, Mart 1947’deki sayıda, derginin dört yıldan beri

14 Fırat Mollaer, “Türk Sosyalizmine Bir Katkı”, Hece Dergisi Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, s.30

Page 128: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

8

muhtelif sebeplerden neşriyatını durdurduğu, yeni ve geniş bir kadroyla tekrar

okuyucunun karşısına çıktığı ifade edilmiş, bu tarihten Haziran 1949 tarihine kadar

toplam 28 sayı olarak çıkmıştır. Haziran 1949’daki sayısında yine yaz tatili ilanı

yapılmış olmasına rağmen 1952’ye kadar dergi çıkarılmamıştır. Yayın hayatındaki

bu kesintilerin nedeni dergide belirtilmemiştir.

Hareket Dergisi, son senelerde ve bilhassa Nurettin Topçu’nun ölümünden

sonra (11 Temmuz 1975) fikri bir mecmua oluşunun yanı sıra aynı zamanda bir

araştırma organı hüviyetini kazandı. Osmanlı iktisadi hayatı (Ahmet Tabakoğlu-

Debbağoğlu, D.Mehmet Doğan), İslam İktisadi düşüncesi (A Tabakoğlu, Hüseyin

Perviz Hatemi) ve İslam ve Türk tasavvufu (Mustafa Kara, Süleyman Uludağ)

hakkındaki yazılar bu meyanda zikredilebilir. 15

Hareket, Topçu’nun benimsediği ‘hareket (aksiyon)’ felsefesi bağlamında

adlandırılmış bir dergidir. Aynı yıllarda Fransa’da doktora yapan ve aynı düşünce

ikliminden beslenen Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu da İş mecmuasını çıkarmıştır.

(1934, sonradan İş ve Düşünce’ye çevrildi) Yine Fransa’da felsefe tahsil eden Necip

Fazıl Kısakürek de ‘aksiyon’ kavramına büyük önem vermiş ve Büyük Doğu’nun

alt başlığında zaman zaman ‘aksiyon’ kelimesini kullanmıştır. Hareket dergisinin ilk

sayısı ‘fikir-sanat’ alt başlığı ile 1939 yılının şubat ayında İstanbul’da yayınlanmıştır.

Sahibi ve umumi neşriyat müdürü Nurettin Topçu’dur. 2.sayı İstanbul’da basılmış

olmakla birlikte, idare yeri olarak İzmir’de bir adres gösterilmektedir. Bu durumda,2-

5. sayıların yayın yeri olarak İzmir’i kabul etmek gerekmektedir. 6.sayıda idare yeri

olarak derginin basıldığı İstanbul’daki Burhanettin matbaası gösterilmiştir. Bundan

sonra, Hareket dergisi, 1952’de Ankara’da yayınlanan 7 sayı dışında İstanbul’da

neşredilmiştir.16 Dergi, kesin bir standardı olmamakla beraber yaklaşık 30 sayfa

civarındadır.

Nurettin Topçu, derginin 1952’de Ankara’da yayınlanan nüshalarına

kadar, sahibi ve umumi neşriyat (veya yazı işleri) müdürü olarak görünmektedir.

15 Ali Birinci, “Hareket Mecmuası”, Türk Yurdu, C.25, S.213, Mayıs 2005, s.86 16 Mehmet Doğan, “Nurettin Topçu’nun Hareketi”, Hece…, s.360-361

Page 129: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

9

1952-53’de yayınlanan sayılarda, müessisi (kurucusu) Nurettin Topçu’dur.

1966’dan sonra yayınlanan sayılarda (Fikir ve San’atta Hareket ) Nurettin Topçu

derginin kurucusu olarak zikredilmektedir. Bu uzun süreli, istikrarlı ve açılımlı

dönemde dergi, çeşitli isimler görünmekle birlikte, esas olarak Ezel Erverdi

tarafından yayınlanmıştır.17

Hareket mecmuası bilhassa 1950 öncesi neşriyatıyla muhalif bakış

açısından en dikkate değer ve nevi şahsına münhasır neşir vasıtasıdır ve Türk fikir

ve siyasi düşünce tarihinde, henüz gereği kadar fark edilememiş mühim bir mevkiye

sahiptir.18

Topçu, batıda yetişmiş, Fransız filozofu Maurice Blondel’in sistemleştirdiği

‘hareket felsefesi’ni benimsemiş olmakla birlikte, Hareket dergisindeki ilk

yazılarından itibaren, derginin yerli-milli muhtevasını ortaya koymuş ve o sıralar

çok prestijli olmasına rağmen, Avrupa’nın ve batının eleştirisini yapmaktan da geri

kalmamıştır. Nitekim derginin ilk sayısındaki ‘Rönesans Hareketleri’ başlıklı ilk

yazı, batı sisteminin güçlü bir kavrayışla değerlendirilmesi ve sağlam bir tenkidi

mahiyetindedir.19

Hareket dergisinde değinilecek 1939-1942 yılları arasında çıkarılan

Hareket’te ruhçu ve mistik bir düşüncenin hakimiyeti açıkça görülür. Hareket

dergisinin bu serisinde ‘Teknik ve makine medeniyetine karşı, duyulan ihtirasın asrın

insanını bunalımlara sevk ettiği, kendisinden kaçan insanın kurtuluşunun yine

kendisine dönmesi ile mümkün olabileceği’ fikri savunulmaktaydı. 1939-1942 yılları

arasında yayınlanmış olan Hareket’te Topçu, Remzi Oğuz Arık’ın tesiri ile

bağlanmış olduğu Anadoluculuk akımının İçtimai ve İktisadi yönlerini büyük bir

vukuf ile işlemişti.

17 Doğan, a.g.m. s.361 18 Birinci, a.g.m. s.89 19 Doğan, a.g.m.s.361

Page 130: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

10

1952 yılında yeniden yayınlanan, Hareket’te ise değişen içtimai yapımıza

göre yeni yorumlar getirilmeye başlamıştı. 1950 yılından sonra Türkiye çok partili

demokratik bir rejime geçmişti.

1966-1975 yılları arasında yeniden çıkmaya başlayan Hareket dergisi, en

uzun ömürlü, dolgun muhteviyatlı son döneminde Topçu, İslam ahlakının ve

iktisadının gereği olan Ruhçu ve Milliyetçi Sosyalizm modelini savunmuştur.20

Hareket dergisi, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Milli Şeflik rejimine

açıktan eleştiri getiren ilk muhalif basın organıdır. Çok partili rejime geçilirken

yayınlanmaya başlanan İslami dergilerin aksine, o dönem için teamül haline gelen

devletin önde gelen sahiplerinden herhangi birini övmemiş, bu yüzden de bir iki defa

başı ağrımıştır. Hareket dergisi yazarlarına göre: ırkçı vurgular taşıyan Türk

milliyetçiliği aşırılıklar ihtiva etmektedir. Bunun yerine, kavim ve din unsurlarını

bünyesinde yoğuran, vatan unsuruna bağlı Türk milliyetçiliğini savunmak bir

vatandaşlık görevi olarak telakki edilmiştir. Hareket dergisinin temel savunusu : Ziya

Gökalp, Atatürk çizgisinin savunduğu milliyetçilik ve batılılaşma idealine karşı;

Yahya Kemal, Mükrimin Halil Yinanç, Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık vd.’nin

temsil ettiği ve temellendirmeye çalıştıkları Anadolu milliyetçiliğini savunmuştur.

Dergiyi değerlendiren araştırmacılardan biri “…Milliyetçi-vatancı-devletçi

anlayışın İslam’la bağlarını kurup, bu kavramların Türk Milleti için ne anlam ifade

ettiğini teorik olarak ortaya koyan en önemli mahfil, Hareket dergisi ve Hareket

dergisi ailesi oldu. Hareket dergisi, bin yıllık tarih kutsamacılığının ilk önemli

savunucusu ve “Türk İslamı”nın ilk mimarıdır…” ifadeleriyle 21 söz konusu

değişimin dergi yazarları tarafından geliştirilmeye çalışılan kavramlarından birine

değinmektedir.

20 Ercüment Konukman,” Nurettin Topçu” , Hece… s.465 21 Hamza Türkmen, “Hareket Dergisi 1939–1982 Milli İslam Teorisi Ya da Milli Dindarlık”, Hak Söz Dergisi, Sayı 41–42,Ankara, 1994, s.49

Page 131: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

11

Hareket dergisinin kuruluşundan kapanışına kadar Nurettin Topçu’nun

düşünsel damgasını taşıdığı görülür. Çünkü kendisi derginin hemen her sayısında

merkezi figür konumundadır. Diğer isimlerin ürünleri, çerçevesini kendisinin

belirlediği düşünsel zemine uygun görüldüğü oranda dergide yer alır. Ölümünden

sonraki kısa sayılabilecek dönemde de durumun fazla değişmediği görülür; her

sayısında söz konusu düşünsel zeminle uyumlu olmaya özen gösterildiği izlenebilir.

Bu nedenle, Hareket dergisinin düşünsel içeriğini tanımanın, Nurettin Topçu’nun

felsefesini ve bu temelde geliştirdiği yaklaşımları bilmekle mümkün olduğu

söylenebilir.22 Milliyetçilik anlayışı da yine İslam’a vurgu yaparak belirlenmektedir.

Derginin yaklaşımına göre Türkiye’deki milliyetçilik akımları iki kategoride

incelenmelidir: Birincisi Batı tipi Türk milliyetçiliği (Türkçüler; Batıcı- laik

milliyetçiler ); diğeri ise, İslam’a, milli kültüre ve tarihe dayalı, Batıcı olmayan

milliyetçiliktir. Hareket, ikinci kendisini kategoride gösterir ve bu anlamda diğer

milliyetçilik akımlarıyla bir bağının olmadığını ifade eder.23

Hareket dergisi maddeci, batı kültürüne ve kurtuluşu Batılılaşmada arayan

taklitçiliğe şiddetle karşıdır; ama Fransız devrimiyle kurumlaşan ulus (millet) ve ulus

devlet (milli devlet) kavramını- bu kavramların bin yıllık tarihin ürünü olduğunu

tevil etmeye çalışan ruhçu ve vatancı yorumları hariç, batıcı ve Turancı mukallitlerle

birlikte sahiplenir. Hatta Hareket dergisi ulus, vatan, ulus devlet kavramlarını

savunurken İslamcı akıma ve ümmetçi yaklaşımlara karşı, batıcı ve Turancı

mukallitlerle paralelliğe düşer. Yine Hareket dergisi, batıdan gelen romantik akımın

etkisiyle Osmanlı literatürüne Namık Kemal’in aktardığı ‘vatan’ kavramının

sınırlarını emperyalist devletlerin onayından geçen Anadolu sınırları olarak

kabullenir ve Anadolu toprağının değeri İslam’ın önüne geçirilir. 24

Nurettin Topçu, belirtildiği gibi derginin merkezi figürü olarak yer alır.

Radikal modernleşme karşısında Anadolucu muhafazakârlığın ilginç bir temsilcisi 22 Sadettin Elibol,” Muhalif Bir düşünce Okulu Hareket Dergisi”, Türkiye’de Modern Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003,s.267 23 Köksal Alver, “Anadoluculuk ve Nurettin Topçu”, Hece… s.259 24 Türkmen, a.g.m. s.51

Page 132: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

12

olur. Onun muhalif duruşunu daha anlaşılır kılmak için, genel felsefesi bağlamında

eğildiği temel sorun alanlarına ilişkin tezlerini ele almak gerekir. Geleneğe karşı

Modern radikalizm, ona göre pozitivist felsefe ve sosyolojiye dayanır. Pozitivizm,

esasında bir tür ‘çağdaş sofizmdir’. Kurtuluş Savaşıyla kazanılan maddi

bağımsızlığın sürdürülmesi ve geliştirilmesini sağlayacak ‘manevi hamleleri ‘

yapabilmeyi elverişli bir temel olamaz. Bunun için, ruhçu felsefe geleneğine

yaslanarak ‘kontrollü bir inkılâp programı oluşturmak’ ve uygulamak gerekir.

Taklitçilik ya da bilinç körelişi: Radikal modernleşme doğal olarak ahlaki değerler

bağlamına oturmadığı için olumlu sonuçlar getirmemiştir. Tam tersine yarattığı

taklitçilik ya da bilinç körelmesi nedeniyle; kimlik bunalımını, şiddeti, yıkıcılığı,

anarşizmi, fanatik İslamcılığı ve komünizmi besleyici bir işlev görmüştür. Bu

nedenle, endüstrileşme ve teknoloji üretimini geleneksel kültürün kendi esprisi içinde

gerçekleştirmek gerekir. Bu başarılabilirse; kentsel ve kırsal kesim arasındaki

farklılık azalır, biri diğerine yabacılaşmaz, her iki tarafta da ‘millet ruhu’ birlikte

yaşamın dinamiğine haline dönüşür. 25

Hareket dergisinde, Nurettin Topçu’nun ‘mihver yazıları’ dışında çok

sayıda ismin ‘araştırma yazısı’ niteliğindeki ürünleri de yayınlanır. Bunlar içinde

ruhçu Anadolu sosyalizmine tarihsel kökler bulmak amacıyla yazılmış gibi görünen

yazılar, özellikle 1970’lerden itibaren dikkat çekecek ölçüde artar.26

Hareket dergisi, kuruluşundan kapanışına kadar hem Nurettin Topçu’nun

mihver yazıları hem de diğer yazarların katkılarıyla Cumhuriyet döneminin özellikle

pozitivist ve sosyoloji temelli bağlanışlarına eleştirel yaklaşan, tezleri ve ütopyasıyla

dikkat çeken entelektüel bir muhalefet okulu olmuştur. 27

Hareket dergisinde, siyaset, felsefe, sosyoloji, edebiyat, şiir, kültür gibi

konular ağırlıklı olarak yer almış, güncel siyasi konuların dışında kalınmıştır. Bu

nedenle dönemin önemli, yurtiçi ve yurt dışı siyasal gelişmelerini dergide bulabilmek

25 Elibol, a.g.m. s.267-268 26 Elibol, a.g.m. s.272 27 Elibol, a.g.m. s.273

Page 133: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

13

mümkün değildir. Hareket Dergisi entelektüel bir muhtevanın içinde kalmıştır.

Yalnız Mart 1947’den itibaren ‘Ayın Hercümerci’ başlıklı bir bölümde Ahmet

Kabaklı, polemik tarzında yazılar kaleme almıştır. Bu yazılarında Kabaklı, genellikle

basın-yayın, kültür hayatındaki konulara değinmiş, çeşitli yazarlar, dergilere

eleştiriler yöneltmiştir. Nurullah Ataç, dilden yabancı kelimelerin atılması

konusunda28, Yaşar Nabi Nayır ve Varlık dergisi Doğu’nun ve Türk tarihinin

aşağılanmasından dolayı,29 bu eleştirilerden payını almıştır. Zaman zaman kitap,

dergi tanıtımları, incelemeleri yapılmıştır. Tanıtımı yapılan kitap ve dergilerin

Hareket’in düşünce profiline uygun olduklarını belirtmek gerekir.Örneğin Remzi

Oğuz Arık’ın İdeal ve İdeoloji, Coğrafyadan Vatana isimli kitapları, Serdengeçti,

Bizim Türkiye Dergisi Nurettin Topçu’nun yazmadığı zamanlarda genellikle

Mehmet Kaplan başyazıları yazmıştır.

Bu muhalefet okulu dergi, Türkiye’nin düşünsel haritası içinde önemli bir

yer işgal etmesine rağmen, siyasi düzlemde etkili bir karşılık bulamamıştır. Bu büyük

ölçüde, Nurettin Topçu’nun siyaset dışı durma kararlılığı ve dönemin kimi aydınları

(Örneğin;Doğan Avcıoğlu ve Erol Güngör) gibi belli bir gazetede başyazarlık

yapmamasıyla açıklanabilir.30

Nurettin Topçu’nun ve Hareket dergisinin düşünce dokusundaki temel

ilmekleri ve kodları aşağı yukarı şöyle sıralamak mümkündür: Bin yıllık tarih,

Müslüman Türk’ün anavatanı olarak Anadolu, Milliyetçilik, Türk-İslam sentezi,

otoriter devlet, demokrasi, milliyetçi/Anadolu/İslam sosyalizmi, mistizm/tasavvuf,

Yahudi ve masonluk karşıtlığı… Bu kavramların hemen hepsini de alışılagelen

anlamlarıyla ele almıyor elbette. Kendince hepsini yeniden, felsefi, sosyolojik

açılardan tanımlıyor ve farklı anlamlar yüklüyor.31

28 Ahmet Kabaklı, “Ayın Hercümerci”,Hareket, Mayıs 1947, Sayı 15, s.17 29 Kabaklı, “Ayın Hercümerci”,Hareket, Haziran 1947, Sayı 16, s.16 30 Gös.Yer. 31 Hece …,İmzasız, s.4

Page 134: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

14

A.YAZARLAR

Hareket dergisinde, 1939-1949 yılları arasındaki sayılarda yazan yazarlar

şöyledir:

Nurettin Topçu, Kemal Fikret Arık, Cahit Okurer, Mehmet Kaplan, Ali

Ölmezoğlu, Hasan Tanrıkut, Muvaffak Sami Onat, Hüseyin Batu, Miraç Katırcıoğlu,

Leman Avni Başa, Bülent Tarcan, Ali Münif İslamoğlu, Rüknettin Fethi, Rıfkı

Melul, Meriç, Fahrettin Kerim Gökay, Lütfü Bornovalı, Ali İhsan Balım, Mustafa

Ateş, Remzi Oğuz Arık, Nihat M.Çetin, Cevat Aydemir, A.İhsan Göğüş, Adnan

Varol, Kemal Or, Hilmi Ziya Ülken, Selami Başkurt, H.Basri Çantay, Mehmet

Nurettin, M.Nurettin Ulaş, Muzaffer Ateş Kebapçıgil, İ.H.Aladağ, Turgut Evren,

Celalettin Tuğrul, Suat Seren, Oktay Arslan Alp, Hikmet M.Erdal, Cahit Obruk,

K.Domaniç, Neriman Yavuzer, Bahaettin İzgi, Jale Baysal, İlhan Engin, Asaf

Muammer, Mahmut Kıyıcı, Halil Soyuer, Ali Rıza Alp, Talat Tekin, İsmail Ali

Sarar, Suat Yeşilyurd, Vedat F.Belli, Ali Fuat Başgil, Tahir Örnek, Muzaffer

Uyguner, O.Nedim Tuna, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Osman Nedim Tuna, Hasan

Fevzi, Tarık Buğra, Zeki Ömer Defne, Salahattin Köseoğlu, Rıfat Necdet Evrimer,

Necati Karabacak.

Nurettin Topçu, bazı yazılarını Nizam Ahmed takma ismiyle kaleme almış,

Denizli’ye sürgün edilmesine neden olan ‘Çalgıcılar’ başlıklı yazısını da bu müstear

isimle yazmıştı. Bu yazıda Topçu, bir ziyafette bulunan bir sarhoş ve ona

dalkavukluk yapan kişilerle çalgıcıların bulunduğu bir mizanseni anlatırken, üstü

kapalı biçimde rejime yönelik eleştiriler getirmekteydi. Yazıda hükümetin tepkisini

çeken konu da, büyük olasılıkla sarhoş diye nitelendirilen ve etrafında dalkavukluk

yapılan kişinin Atatürk olduğunun ima edilmesidir.

Page 135: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

15

A.I. NURETTİN TOPÇU’NUN HAYATI

Derginin yazı kurucusu ve başyazarı olan Nurettin Topçu, 1909’da

İstanbul’da doğdu. Liseden mezun olduktan sonra, kendi çabalarıyla Avrupa’da

eğitim yapmak üzere imtihanlara girer, kazanır (1928) ve Fransa’ya gider. Paris’te

kendisinden daha önce gitmiş olan Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ile

görüşmeleri olacaktır. Sorbonne’da ‘Conformisme et revolte’ adındaki doktora

tezini verir. 1934’te yurda döner, Galatasaray Lisesinde felsefe öğretmeni olarak

görev alır (1934). Hatırlı bir kişinin oğluna sınıfını geçmesi için iltimas yapmayı

reddetmesi sebebiyle İzmir’e tayin edilir. Hareket dergisini İzmir’de bulunduğu

yıllarda çıkarır. Hareket’te yayınlanan ‘Çalgıcılar Yine Toplandı’ isimli yazısından

dolayı soruşturma açılması üzerine Denizli’ye tayin edilir. Daha sonra İstanbul’a

tekrar döner. İstanbul’da Abdülaziz Bekine Efendi’ye intisap eder. Nurettin Topçu

bir süre Edebiyat Fakültesinde Hilmi Ziya Ülken’in kürsüsünde eylemsiz doçentlik

yapmıştır. ‘Bergson’ konusunda doçentlik tezi hazırlamış fakat kendisine kadro

verilmemiş ve muhtelif gerekçelerle üniversiteye alınmamıştır. Fikri faaliyetlerini

Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye

Milliyetçiler Derneğinde sürdürdü. !975’te vefat etti. Hüseyin Avni Ulaş ve Remzi

Oğuz Arık’ın tesiriyle benimsediği Anadoluculuğun adeta ruhi, içtimai programını

çizdi. 1947-49 Hareket’lerinde bu çerçevedeki düşüncelerin İslami temellerini

açıklığa kavuşturdu.32

Nurettin Topçu’nun son yılları dar bir kültürel çevrede, yalnızlık içinde

geçmiştir. Hareket Dergisi’nin yazı ailesi ve okurları üzerinde Topçu, büyük bir

etkide bulunmuş, bu insanlardan büyük saygı görmüştür. Hareket çevresi onu bir

hoca, bilge ve pir gibi görür. Bunu düşüncelerinden çok, son derece mütevazi ve

32 Nurettin Topçu’ya Armağan, İmzasız, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.11-13

Page 136: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

16

ilkeli hayatına borçludur. Polemiklere girmeyen etkili ve ateşli kalemi de bu saygıda

rol oynamıştır. 33

Şehsuvaroğlu “…Yirminci yüzyıl Türk düşünce hayatında özgün düşünce

sistemi, Anadolu’yu ihya edecek terkibi ile çok önemli bir yere sahip olan Nurettin

Topçu, bu geçen yüzyılın çocukluğundan ölümüne kadar bütün hercümercini

yaşamış bir Cumhuriyet aydınıdır. Cumhuriyet dönemine ait olan aydınlar arasında

elbette onun diğerlerinden çok özel bir konumu vardır. O, gerçekte, yeni

Cumhuriyet’in ayakta kalma stratejisini kurucu düşünceyi ihya ettiği bilinen

Gökalp’ten daha gerçekçi bir çizgiye oturtmuş olmasına rağmen; Cumhuriyet’in

yöneticileri/elitleri tarafından anlaşılamamıştır…”34 ifadeleriyle ve belki biraz da

abartarak, Topçu’nun Türk fikir hayatındaki yerine işaret etmeye çalışmıştır.

Sina Akşin’e göre ise Topçu, İslamcı-ulusçu-sosyalist olarak nitelendirile-

bilir.35 Mollaer, bu durumu aşağıdaki ifadelerle anlatır :”…Farklı bilgi bloklarının

Türkiye’nin düşünce hayatındaki yapısallığı Topçu’nun entelektüel yalnızlığını

anlatır. Bir açıdan, bu yalnızlık ; kendini aklıyla “Yön”de gönlüyle “Büyük

Doğu”da hisseden Cemil Meriç’in yalnızlığını andırmaktadır. Belki, durum daha da

vahimdir. Topçu sosyalizmiyle Necip Fazıl gibi düşünürlerin tepkisini çekmiş,

Büyük Doğu’yla gemileri yakmış, incelmiş İslam yorumu ve tasavvufçuluğuyla

şeriatçı ve formalist akımların gadrine uğramış, kapitalizme İslami bir emperatifle

hücum etmesiyle egemenlerin kara listesine alınmış, ama metafizik felsefesiyle sol

epistemik cemaatin de kapısında kalmıştır. Topçu’nun kurduğu dergiyle bir ekol

yarattığı ve kendi rüzgarında yelken açtığı da düşünülebilir ama öğrencilerinin O’nu

hatırlama tarzları tartışmaya açıktır. Nihayetinde, Topçu’nun düşüncesi, Türkiye’de

sosyalizmin tarihine bir katkıdır” 36 . Aslında, bu birbiriyle çelişkili görünen

yaklaşımlar Nurettin Topçu’nun düşüncelerini anlattığı eserlerinde ve yazılarında

33 Süleyman Seyfi Öğün, Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.52 34 Lütfü Şehsuvaroğlu, Nurettin Topçu, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002, s.21 . 35 Sina Akşin, Türkiye Tarihi, 5.Cilt-Bugünkü Türkiye 1980-1995, Nurettin Topçu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1997,s.293 36 Mollaer, a.g.m. s.39

Page 137: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

17

yaratmaya çalıştığı yerli sentez çabasının günümüzde bile yeterince anlaşılamamış

olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Nitekim, Topçu, yaşadığı dönemde “…sosyalist görüşleri nedeniyle,

milliyetçi çevrelerde de eleştiriye uğramış, Milliyetçiler Derneği’nin 1963 yılındaki

Büyük Kongrelerinde bir grup fanatiğin, Biz, Müslümanız, Biz Sosyalist değiliz,

Sosyalizm demek, Komünizm demektir, Türk Milliyetçileri asla sosyalist olamazlar

diye bağırmaları hatta hakaret etmeleri üzerine Topçu derneğin çalışmalarını

bırakmıştır. “ 37

Nurettin Topçu’nun yazılarında metodolojik açıdan ilk göze çarpabilecek

özellik, toplumsal hayatı açıklamakta nedensellik bağının değerine verdiği önemdir.

Burada Marksist tahlilleri çağrıştıracak şekilde ‘alt-yapı’, ‘üst yapı’ tahlillerine

girişir. İktisadi hayata egemen olan üretim tarzının toplumsal kültürü (üst-yapı)

biçimlendirdiğini savunur. Ziya Gökalp’e yönelik eleştirilerinde onu, bir milleti

kuran maddi unsurları görmezden gelmekle ve bu nedenle de ‘bir sosyoloji hatasına

düşmekle malul sayar. Topçu’nun gözünde, eğer ortada bir Türk toplumu varsa, bu

toplumun var oluş sebebi tarihsel olarak bir üretim tarzının paylaşılmış olmasıdır.

Türk toplumu için bu tarımsal bir üretim tarzıdır. Milleti yapan diğer unsurlar, dil,

din, ve dilek birliği ancak böylesi bir maddi çevre içinde anlam kazanırlar. Bir kez,

maddi ve manevi unsurlar karşılıklı uyum içinde bir araya geldikten sonra (optimal

düzeyde) milli hayatın teessüsü sağlanmış olur.38

37 Konukman, a.g.m. s.466 38 Öğün, a.g.e. s.68

Page 138: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

18

II.BÖLÜM

FİKİR KATEGORİLERİ

A. HAREKET VE MUHAFAZAKÂRLIK

Muhafazakârlık kavramı değişik bakımlardan tanımlanabilir. A. Yılmaz

kavramı “…Muhafazakârlık toplumsal olanın önceliğidir. Toplumsal unsurların

işlevsel karşılıklı bağımlılığını kabul etmekte, toplumsal düzenin son derece

karmaşık ve tutarlı olduğu, gelenek ve adet haline gelmiş uygulamaların bu düzeni

hem sağlayıp hem de koruduğu, geleneklerin akıl yoluyla değil toplumsal yaşamla

yaratıldığı, uzun süren bir evrimle oluştuğu kabul edilmektedir. Kutsal olanın

gerekliliğine inanılmaktadır. Birey ile toplum arasında ilişkiyi sağlayan ve sağlıklı

kılan aracı cemiyetlere büyük önem verilmektedir. Hiyerarşik bir toplumsal düzene

inanılmaktadır. Tarihe saygı ve değer verme vardır…” 39 ifadeleriyle tanımlar.

Bora’ya göre ”… Muhafazakârlık, kapitalist modernleşme süreci

karşısında, bu sürecin çözdüğü siyasal, toplumsal ve kültürel yapıların, belki daha

doğrusu o yapılara yüklenen anlam ve değerlerin sürekliliği adına gösterilen tepkiye

dayanır…”40 . Aynı zamanda “…Muhafazakârlığın tarihsel evreleri içinde ilksel,

kurucu ve esas önemde olan düşünüş tarzı çerçevesinde ağırlık kazanarak

muhafazakârlığın alamet-i farikası haline gelen izlekler var. Din, devlet, otorite.

Bunlara bu değerlerin imtiyazlı taşıyıcıları olmanın ötesinde bizatihi değer hükmü

kazanan Cemaat veya Millet’i, Gelenek’i ve Tarihi eklemek gerekir…” 41.

39 Aytekin Yılmaz, Çağdaş Siyasal Akımlar, Vadi Yayınları, Ankara, 2003, s.100-101 40 Tanıl Bora, Sağın Üç Hali, Birikim Yayınları, Ankara, 2001, s.54 41 Bora, a.g.e. s.58

Page 139: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

19

Mollaer, soruna Nurettin Topçu’nun temel yaklaşımında muhafazakarlığın

yerini belirlemek açısından bakarken “…Türk muhafazakârlığında anti-kapitalist

öğeler bulmak zordur. Muhafazakâr ideolojide erken bir postmodernist tema

belirgindir. Ekonomik kategorilerin kültürel kategorilere dönüştürülmesi. Ortalama

bir muhafazakâr açısından gerçek sorunlarımız kültürel sorunlardır. Muhafazakâr

için ürkütücü olan, ekonomik sorunlardan ziyade, kültürel buhrandır. Bu yüzden,

ekonomi muhafazakârın anlatısı içinde çok sınırlı bir yer bulabilir. Mesela erken

Cumhuriyet’in muhafazakâr kişiliklerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın

düşüncesi, kimi araştırmacılar tarafından erken Cumhuriyet’te resmi ideolojinin

ölçülü bir eleştirisi ya da Kemalizm’e karşı yumuşak bir ideolojik bir onarım girişimi

olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, yazılarında resmi ideolojinin bir bileşeni

solidarizm konusunda bir eğilim göze çarpar. Topçu’daki sistematik kapitalizm

eleştirisi, muhafazakârlık içinde değerlendirilmesini tartışmalı kılar. İlk bakışta,

toplumsal sorunları ahlaka indirgeyen bir ahlakçı gibi görünmektedir. Ancak dikkatli

bir okuma, ekonomik planda sosyalist bir çizgiye yaklaştığını; sol düşüncenin

çekirdeğini düşünce sisteminde içerdiğini fark ettirebilir…”42 demektedir.

B. ANADOLUCULUK VE HAREKET

Cumhuriyet dönemi fikir akımları içinde en az incelenmiş alan olarak

tanımlayabileceğimiz Anadoluculuk akımı, Alver’in ifadeleriyle “…20.yüzyıl

başlarında 1.Dünya Savaşından yenik çıkan ve parçalanan Osmanlı

İmparatorluğundan geriye kalan Anadolu topraklarını merkeze alarak ortaya konulan

yeni bir siyasi yönelim ve kimlik edinme süreci doğrultusunda benimsenen bir

yaklaşım ve harekettir. Anadoluculuk ilk kez 1918 yılında, büyük düşünce

hareketlerine (Turancılık, Osmanlıcılık ve İslamcılık) tepki olarak ortaya çıkarak,

Anadolu toprağının Türk ulusunun gerçek ve tek vatanı olduğu tezini işlemiş,

Anadolu coğrafyasını kimliğin temel kurucu unsurları arasında görmüştür.

Anadoluculuk, Anadolu’nun tüm uygarlıkların beşiği olduğu ve Batı uygarlığının da 42 Mollaer, a.g.m. s.31

Page 140: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

20

Anadolu’dan beslendiğini iddia etmektedir. Anadoluculuk biz kimiz, nereye ait’iz

sorularına cevap bulma çabasıdır. Bundan ötürü de tarih, vatan, ulus, uygarlık, kimlik

gibi temel kavramları yeniden tanımlamaya girişmiştir. Bu haliyle Anadoluculuk,

kendi temeli, kavramsal yapısı ve bakış açısı olan bir ideoloji, yaklaşım ve hareket

olarak var olmayı denemiştir…”43

Öte yandan “…Anadoluculuk, din yerine milliyetçilik kavramının ön plana

çıkmaya başladığı tarihsel bir ortamda önce kültürel nitelik taşıyan bir hareket olarak

ortaya çıkmıştır. Bu kültürel hareket, düşünce olarak hayali vatandan gerçek vatana

dönüşümün anahtarı şeklinde tarihsel bilincin oluşumu temeline dayandırılmış ve

vatanın sınırlarını da Anadolu olarak çizmiştir…”44 . Bir bakıma Anadoluculuk

akımı, milliyetçiliğin “vatan” eksenine dayalı bir yorumu olarak karşımıza

çıkmaktadır.

Milliyetçiliğin, ilerleyen yıllarda kazanacağı lâik muhtevanın aksine

Anadolucuların yaklaşımında “…İslam dininin değerlerini, milliyetçiliğin

kurallarına uydurma ve her ikisinin karışımından bir sentez oluşturma girişimleri,

milliyetçiliği çağdaşlaşmanın karşısında bir işlev yüklenmeye itmiş ve bu işlevin

Türkiye’deki sonuçlarından birisi de Anadoluculuk olarak karşımıza çıkmıştır.

Anadoluculuğun, Milli mücadelenin henüz sonuçlarının kestirilemediği ve gelecek

kaygısının ön plana çıktığı bir ortamda; kültürel niteliği yanında yavaş yavaş siyasal

ve ideolojik bir şekle dönmesi kaçınılmaz olmuştur. ‘Anadolu Anadolulularındır’

diye formüle edilebilecek olan bu ideolojinin kaynağını Misak-ı Milli’de aramak

gerekmektedir. Misak-ı Milli’nin dayandığı milliyetçilik ve halkçılık kavramlarının

Anadolucuğun da dayandığı temel kavramlar olması doğaldır. Anadoluculuk,

milliyetçiliği bir tarih bilinci olarak ele alırken, tarihi de Anadoluculuğun merkezine

yerleştirmiştir. Anadolu’nun geçmiş kültürleri ile Türkmenlerin 1071’de Anadolu’ya

getirdikleri dinamizmin sentezi sonucunda yeni bir ulus yaratıldığı düşüncesine

43 Alver, a.g.m. s.258 44 Mithat Atabay, 2. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Milliyetçi Akımları, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005, s.222

Page 141: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

21

dayandırılan Anadolucuğun temelini coğrafya ve tarih belirlemiştir. Coğrafya; her

türlü ulusal gelişimin kaynağını teşkil ederken, 1071 tarihi de Anadolu’da ulusal

tarihin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Anadoluculuk, bugünkü Anadolu

kültürünün oluşumunda bu iki faktörü ele almıştır. Bu iki faktörün dikkate

alındığında, Orta Asya’nın göz ardı edildiği görülmektedir. Orta Asya’nın göz ardı

edilmesinin altında Anadolu’nun yeni bir vatan olarak benimsenmesi arzusu

yatmaktadır…”45 .

Nitekim, bu yaklaşımın bir göstergesi olarak ”Anadolu’nun yeni bir vatan

olarak ön plana çıkması ve benimsetilmesi arzusu, Anadoluculuğun kültürel, sosyal,

ekonomik ve siyasal görüşlerinde kendini göstermiştir. Anadolu halkının büyük

çoğunluğunun Müslüman olması, Anadoluculuğun dinsel nitelik arz etmesine yol

açarken, hiçbir zaman Anadolu ırkçılığına yönelinmemiştir. Bu nedenle

Anadoluculuk İkinci Dünya Savaşı sırasındaki soy ve ırk teorilerine; manevi

kaynaşma, ulusa hizmet ve fedakârlık bazında karşı çıkmamıştır.”46

Bu yaklaşım, Anadolu’yu bütün kültürel mirasıyla benimseyerek yeni bir

ulus tanımı temelinde gelişen öteki yorumlardan farklı bir nitelik taşımaktadır.

Hareket çevresinin yorumuyla “…Anadoluculuk, İslam temellidir. Anadolu, tüm

özellik ve değerleriyle benimsenmemektedir bu anlayış çerçevesinde. İslam, çok

önemli bir ayrışmayı ve değerler sistemini belirleyen bir faktördür. İslam olmadan

Anadolu bize benzemiyordu, İslam onun ruhunu değiştirdi. Milliyetçilik anlayışı da

yine İslam’a vurgu yaparak belirlenmektedir.”47.

Dolayısıyla denilebilir ki, Hareket Dergisinin Anadoluculuk yorumu,

“…Atatürk milliyetçiliğine ve Pantürkçülüğe alternatif bir akım olarak ortaya

çıkmıştır. Atatürk milliyetçiliğinin çağdaşlaşma atılımlarına karşın dinsel temaları ön

plana çıkaran Anadoluculuk, milliyetçiliği tarihsel ve kültürel bağlamda yeniden

yorumlayarak mistik bir vatan anlayışına yönelmiştir. Kültüre dayalı gelenekçi ve

45 Atabay, a.g.e. s.222 46 Atabay, a.g.e. s.223 47 Alver, a.g.m. s.259

Page 142: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

22

muhafazakâr bir yapının kurulmasını istemesi şeklinde kendini gösteren

Anadoluculuk, Türkiye’de çağdaşlaşma ve gelenekçilik çatışmasının yeni bir halkası

olarak kültürel, sosyal ve siyasal hayatta varlığını günümüze kadar

sürdürmüştür…”48

Turancılık, metodolojik olarak objektif olandan subjektif olana doğru bir

yükselişi içermektedir. Anadoluculuk ise, milliyetçi ontolojiyi, ırk, dil bağlarını,

vatan ekseninde tarihsel bir kader birliği şuuruna bağlı olarak tali görmekte,

metodolojik olarak subjektiften yola çıkmaktadır. Bu metod değişimi çöken bir

imparatorluk enkazı altında, milliyetçi duyarlılığın kendisini yeniden üretebilmesi

adına son derecede doğal karşılanması gereken bir durumdur. Anadoluculuk,

Turancılığın uğradığı bozgunun ve mütareke yıllarının işgallerle dolu acı

tecrübelerinin milliyetçi çevrelerde yarattığı bunalımların ürünüdür. Her bunalım

çağı mistik eğilimlerin yoğunlaştığı arayışları doğurabilir. Bu bağlamda

milliyetçiliğin yeniden biçimlenmesinde, milliyetçi düşüncenin nesnellikten

öznelliğe, pozitivizmden mistisizme evrilmesini anlamakta zorluk çekilmemesi

gerekir.49

Turancıların, milliyetçiliğin ontolojik birikimleri ile yüklü dışa vurumcu

yönelişlerinin yerini Anadolucuların milliyetçi harekete mistik temeller kazandırma

yolundaki içe vurumcu yönelişler aldı. Türklerin, Anadolu’ya yerleşmeden önce,

Orta-Asya steplerinde bıraktıkları tarihsel geçmişleri, Anadolu tarihçiliğini ilgi alanı

dışında tutulmaktadır. Ortak tarih ancak ortak yaşayış birliğinin belirli misyonlara

dayalı olarak kader birliğine dönüşmesi ile gerçeklik kazanabilmektedir.

Anadolucular, mistik anlamda felsefi düşünüşün araçları ile tarihi

yorumlamaktadır.50

Anadoluculuk, çerçevesini Misak-ı Milli ile sınırlandırmasıyla aslında

kolayca resmi ideolojiyle örtüşebilir görünmekle birlikte, Anadoluculuk, hiçbir

48 Atabay, a.g.e. s.223 49 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik …, s.25 50 Öğün, a.g.e. s.26-27

Page 143: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

23

zaman resmi görüş haline gelmemiştir. Bunun bir açıklaması da Anadoluculuğun

İslam’a ılımlı yaklaşımı ve İslam’ı Anadolu kültürünün kurucu öğelerinden biri

olarak tanımlaması, özellikle 1925’teki Şeyh Sait ayaklanmasının ardından devletin

sahiplenmek istemediği bir yaklaşımdır. Şeyh Sait Ayaklanması’nın Türk ulusal

kimliğinin oluşumuna etkisi, Müslümanlığın milleti bir arada tutan unsurlardan biri

olduğuna olan inancı temelden sarsmış olmasıdır.51

Hilmi Ziya Ülken, Anadolu Mecmuası çevresindeki erken Anadolucu

hareketi ‘Memleketçilik’ olarak adlandırmaktadır. Bu adlandırmadan da

çıkarılabileceği gibi Anadolucu hareket, Kemalist milliyetçilikten ve ırkçı bir

söylemle birleşen Türkçülük ve Turancılıktan farklı olarak vatanseverlik ve ortak

tarih duyguları üzerinden gelişebilecek romantik öğeler taşıyan bir ‘toprak

milliyetçiliği’ni içerdiği izlenimi vermekle beraber aslında Türk etnik kimliğini güçlü

bir biçimde vurgulamaktadır. 52

Anadolucu akımla, Hareket ekolü arasındaki yakın ideolojik temas,

Mehmet Kaplan’ın Hareket dergisindeki bir başyazıda teyit edilerek, Remzi Oğuz

Arık, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, İsmail Hami Danişmend’in

çeşitli yayın organlarında yayınlanmış eserleri, yazıları, Hareket’in bütün sayılarına

hakim olan zihniyet ile ortaya çıkan netice sonucu Türk Milliyetçiliği fikri, şimdiye

kadar olduğundan çok fazla bir vuzuh ve katiyete kavuşmuş, uzun bocalamalardan

sonra, nihayet, kendisine müspet temeller bulmasını ve kesin sınırlar çizmesini

bildiği vurgulanmıştır.53

Bu yazıdan anlaşıldığına göre Kaplan, Türk Milliyetçiliği düşüncesinde

bir fikir karmaşasının yaşandığını, başlıkta da vurgulandığı gibi özgün olan, bu yeni

Türk Milliyetçiliği anlayışı, entelektüel çabalar sonucunda milliyetçilik fikrini içine

düştüğü, ideolojik bulanıklıktan kurtarmasını bilmiştir. Aynı devirde, birbirinden

tamamen müstakil kafaların böyle müşterek bazı esaslar üzerinde birleşmesi, 51 Seçil Deren, “Türk Siyasal Düşüncesinde Anadolu İmgesi”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 4.Cilt Milliyetçilik, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, s.539 52 Gös.Yer. 53 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, s.2

Page 144: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

24

Türkiye’de yeni bir düşünüş tarzının, belki de ileride bütün kültür hayatına hakim

olacak yeni bir cereyanın başladığına kuvvetli bir delil sayılabilir. Pekiyi bu yeni

düşünüş tarzının ana hatları nedir? her şeyden önce temel alınan Türkiye

coğrafyasıdır. Coğrafya, milletlerin hayatı üzerindeki sanayi, iktisadi, ticari, siyasi ve

harsi hayatı üzerinde en mühim bir rolü oynar. Ancak coğrafyanın bu milliyetçilik

anlayışında temel olması, sadece bu nedenlerden dolayı değil, aynı zamanda

mukaddes vatan mefhumu, hem de milli gelişmenin bir kaynağı olarak kabul etmesi

gayet tabiidir. Burada ideolojik sınırlar kesin olarak çizilmekte, Türkiye’yi esas

olarak kabul etmeyen her ütopik anlayış, vücudunu hakir gören Hint fakirleri gibi

zayıf kalmaya ve batıl itikatlar içinde boğulmaya mahkumdur.54 Burada, gönderme

yapılan adres açıktır. Turancılar hedef alınmaktadır. Bu yeni milliyetçilik anlayışı,

bu nevi ideolojileri, hayalleri ne kadar parlak olursa olsunlar, kendisine aykırı

bulmaktadır.

Yeni milliyetçiliğin ikinci esası, bu topraklar üzerinde gelişen Türk

tarihidir. Yukarıda adları zikredilen yazarların hepsi bunlar arasına girer. Yahya

Kemal, Ahmet Hamdi, Kemal Pikar gibi şairler de girer. Malazgirt zaferini (1071)

Türkiye tarihinin başlangıcı olarak kabul ediyorlar. Onlara göre bu tarihten öncesi

Kavmi tarihtir, 1071 milli tarihin başlangıcıdır. 55

Milliyetçi akımlar içinde, Turancılığa en radikal eleştiriler Anadoluculardan

gelmiştir. Özellikle Nurettin Topçu’yla ideolojik çerçevesi netleşen bu akım, milletin

ve milliyetçiliğin Cumhuriyetle başlatılmasına karşı çıkar ve milliyetçiliğin

başlangıcı için 1071 Malazgirt Savaşını esas alır. Anadolucular, sadece ırk- dil birliği

bağlarıyla milletin tanımlanamayacağını iddia ederler. Onlara göre önemli olan

tarihsel kader birliğidir. Irk, dil ve din gibi maddi bağlar; ancak bir toprak parçası

üzerinde insanların el ele vererek ‘aynı kaderin çemberi içinde’ paylaştıkları ‘birlik’

sayesinde oluşturulan milletin unsurları olarak anlamlıdırlar. Milliyetçiliği, maddeci

54 Gös.Yer 55 Gös.Yer.

Page 145: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

25

(aynı zamanda barbar) ve ruhçu olarak tasnif eden Topçu, Turancılığı maddeci

milliyetçilik olarak değerlendirir.56

Denilebilir ki Hareket çevresinin savunduğu Anadolucu Milliyetçilik akımı,

bir bakıma tarihle bağları, yaşanılan coğrafyayla sınırlandırılmış bir yaklaşıma

derinlik kazandırma ve yaygınlaştırma çabalarına denk düşmektedir.

B.I.KÖYCÜLÜK

Hareket dergisinde işlenen fikir kategorilerinin ikincisini “Köycülük”

oluşturmaktadır.

Köycülük ve benzeri düşünceler 19. yüzyılın sonlarından itibaren, gelişmiş

kapitalist ülkelerde gözlemlenmiştir. Bunda en büyük etken kuşkusuz kentleşmenin

ve sanayileşmenin eskimiş toplumsal yapıları, tarzları, değerleri, kültürleri ve bir çok

diğer etmeni kökünden değiştirmeye başlamasıdır. Bir başka deyişle köycü

düşünceler kentleşmeye ve sanayileşmeye doğrudan bir tepki olarak gündeme

gelmiş, bu nedenle de kapitalist gelişmenin ileri aşamasındaki ülkelerde köycü

akımların en belirgin özellikleri tepkisellikleri ve yüzlerinin geçmişe dönük

olmasıdır. Özellikle bir kriz dönemi olan 1930’larda bu tür düşünceler tüm dünyada

yaygınlaşarak taraftar bulmuştur. Örneğin köycülük Almanya’da Nazi hareketinin

önemli ideolojik dayanaklarından birisini teşkil etmiştir. 57

Türkiye’de köye ve köylüye yönelik ilgi asıl olarak 1930’lu yıllarda

gündeme geldi. Bunda kuşkusuz yeni rejimin siyasal tabanının artırılması

kaygılarının önemli bir yeri vardı. Atatürk’ün söylevleri dahil bir çok resmi söylevde

kırsal bölgelerin gelişiminin rejimin en önemli görevi olduğu söylenmekteydi.58

Köycüler köy hayatını ve köylüleri yüceltiyorlar, köylüleri Türk

Milletinin aslını oluşturan, ulusal gelişmede belirleyici, asil, akıllı ve değişime açık 56Cemal Şakar, ‘Topçu’da Türk-İslam Harikası Olarak Millet ve Milliyetçilik’,Hece… s.266 57 M.Asım Karaömerlioğlu, ‘Türkiye’de Köycülük’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm… s. 284-285 58 Karaömerlioğlu, a.g.m. s.286

Page 146: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

26

insanlar olarak tasavvur ediyorlar, bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğunu, örneğin

şehirleri, köylerin zararına olarak üstün tutmakla eleştiriyorlardı. Köycü söylemin en

ayırt edici özelliklerinden birisi şehirleşmeye karşı oluşuydu. 59

Köyün, köylünün yüceltilmesi Hareket ekolünün önde gelen temsilcilerinin

en önem verdikleri konuların başında gelmektedir. Anadoluculuğun ekonomik

görüşleri, köy ve köylücülük üzerine kurulmuştur. Anadoluculuğun köycülük

düşüncesi, 1943 yılında ‘Köye Doğru’ sloganıyla özetlenmiş ve bu hareket, köylerin

ekonomik, kültürel ve sosyal yönden geliştirilmesi ve gereksinimlerinin karşılanması

lüzumundan ortaya çıkmıştır. Anadoluculuk köy kent düşüncesini ortaya atmış ve

sanayi köyleri kurulmasını savunmuştur. Bu düşünce, dış kaynaklı olmasına rağmen

Türkiye açısından oldukça önemlidir. Anadoluculuğun köylünün kalkınması

konusunda ortaya koyduğu çözüm önerileri somut ve çağdaş niteliktedir.60

Anadolucular ve Hareket ekolü içinde yer alan bu görüşün temsilcileri için

köy o kadar önemlidir ki, bunlardan Remzi Oğuz Arık’ın, milli konulardaki fikir

yazılarının ikincisi 1933 yılında Dönüm dergisinde ‘Bizde Köy’ başlığını

taşımaktadır. 1933-1934 yılları arasında üzerinde önemle durduğu konu ‘Köy’dür. 61

Remzi Oğuz Arık’ın, 1952 yılında kurduğu ve genel başkanlığını yürüttüğü partinin

adı bile Türkiye Köylü Partisidir.62

Köylüler hakkında zalim hükümler verilmektedir. ‘Köylü cahildir, geri

insandır, dünyayı tanımaz. Evinden, köyünden ötesini bilmez. Onun fazla şeye

ihtiyacı yoktur. Onun yaşayışı hayvana yakındır. Köylünün kabiliyeti sınırlıdır. O bir

medeniyete giremez. Toprak adamıdır ve daima geri insan olarak kalacaktır. O,

münevver olamaz. Geri bir medeniyetin çocuğudur. Nurettin Topçu, köylü hakkında

buna benzer diğer hükümleri de sıraladıktan sonra, bunların peşin hükümlü, köylüyü

tanımayan kişilerce ortaya atılmış iddialar olduğunu, köylü hakkında yapılan abartılı

59 Karaömerlioğlu, a.g.m. s. 287 60 Atabay, a.g.e. s.223 61 Rıdvan Çongur, “Remzi Oğuz Arık”, Remzi Oğuz Arık Armağanı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1987, s.265 62 Çongur, a.g.e. s.278

Page 147: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

27

iltifatların da yine köylüyü tanımamaktan ileri geldiğini ekler ve kendi görüşünü

ortaya koyar: Köylü ne melektir, ne de şeytan. Köylü işlenmemiştir, her insanda

bulunan zaaflar, kusurlar onda da vardır. Ancak bu köylünün suçu değildir. Köylü,

zalimle cahilin, jandarma ile hocanın eline bırakılmış gördüğü zulüm ve ceberut,

ondaki hile kabiliyetini artırmıştır. Fitne, haset ve dedikodu köylüye maddi yokluk ve

hürriyet yokluğu ile gelmiştir. 63 Topçu, Anadolu köylüsünün Eti çiftçisiyle olan

kaynaşması sürecini anlattıktan sonra, köy hayatının şehir hayatına ve köylünün de

şehirliye üstünlüğünü ispata girişir. Köylü, tabiatla haşır neşir olduğundan, üretim

sürecinde insanla karşılaşmadığından üretim sahnesinde kimseyi aldatmaz . Köylü,

harcamaktan zevk alan insan değildir. Çok harcamak, insanda bir sevince bağlı derin

bir temayül, yaşama gücünü besleyici bir aldanmadır. Bu aldanmaya Anadolu

köylüsü, her çiftçi millet gibi en az vurgun olan insandır. Tüketim toplumuna

eleştirel bir gözle bakarak, köylünün bu toplumun alışkanlıklarına sahip olmaması

olumlanmaktadır. Çiftçi, ilk üretici olduğundan siyasetle kumar kazancı köylüye

yabancı kalmış, bu sebepten tüccar ahlakına çok üstün bir manevi hayat bolluğu içine

girmiştir.64

Yaşanan hızlı değişimin getirdiği sorunların nasıl aşılacağı konusunda

maddi pratikler konusunda zorlanan Nurettin Topçu, toplumsal kurtuluş projesi

olarak sunduğu Anadoluculuğu, kırsal mekâna taşımak zorunda kalmıştır. Kır-kent

bağlamında yapılan zorunlu tercihle birlikte düşünceler, pastoral bir arka planda

romantikleşirken; yapılması gerekenler de ‘altın çağ’a ertelenerek, ütopyalaşmıştır. 65

Hareket’çilere göre Anadolu’nun değerlerini köylü taşımaktadır.

Anadolu’yu görmek, tanımak isteyenler köye ve köylüye bakmalıdır. Anadolu’ya

baktığınız zaman, sefalet, zaaf, hastalık, cehalet manzarası içinde Anadolu’nun

kuvvet kaynakları toprak yığınları içindeki elmaslar gibi parlamaktadır. Bu kuvvetler

nelerdir? Bunlar, nüfusun yüzde seksenini oluşturan köylünün yırtık elbiselerinin

içinde, kerpiç damında ve küçük tarlasındadır. Vehimlere kapılmayınız: Anadolu köy

63 Nurettin Topçu, “Benliğimiz”, Hareket, Mayıs 1939, S.4, s.2 64 Topçu, a.g.m.,s. 2 vd. 65 Şakar, a.g.m., s.273

Page 148: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

28

ve kasabadır. Anadolu’yu ayakta tutan köylü ve kasabalıdır. Onların inançları,

sevgileri, elleridir. Anadolu küçük mülkler, küçük zanaatlar diyarıdır. Anadolu

pederşahi bir aile temeline istinat eder. Anadolu esas itibariyle dindardır ve

müslümandır. Anadolu köylüsü ve kasabalısı çok mütevazı, çok gösterişsiz bir hayat

sürer. Bu hayatın özünü sabahtan akşama kadar çalışma, ailede hürmet ve sevgi,

hemşeriler arasında yardımlaşma ve saygı teşkil eder. Bu değerler var oldukça

Anadolu’nun komünist ve dinsiz bir rejimle idare edilmesi korkusuna gerek yoktur.66

Osmanlı İmparatorluğu köylüyü ezdiği için suçlanmaktadır. Romantik köylü

portreleri çizilmektedir. Allah’tan imdat bekleyen, saf ve hakikatle dolu ruhunun

ulviyetine yükselmek isteyen; akan sular kadar temiz, gökyüzü kadar berrak büyük

Türk köylüsü!... Bu vaziyet elbette uzun müddet devam edemezdi. Çünkü onlar, bu

milletin mayası, ruhu idiler. Artık, talihin güler yüzü kendilerine tebessüm etmeye

başladı. Milli davamızın köy davası olduğu anlaşıldı. Bunun sebebi, büyük ve şanlı

bir mücadeleden sonra İstiklal savaşını kazanarak milli bir devletin

kurulmasıdır.Devletin köylüye dönük gerçekleştirdiği Köy Kanunu, aşarın

kaldırılması, İş Kanunu, Köy Enstitüleri gibi uygulamalar başarılı bulunmakta ve

sevinçle karşılanmaktadır. 67

Dergide konuya ilişkin yazılardan yapılan bu alıntılar, Hareket çevresinin salt

bir “muhalif” düşünce akımı olarak nitelendirilmesinin isabetli olmadığını

düşündürmektedir.

B.II.İSLAM ANLAYIŞI

Daha önce vurgulandığı gibi, Hareket Dergisi yazarlarının fikir kategorileri

arasında “İslam” önemli bir yer tutmaktadır.

1970’lerden sonra yayınlanan çok az yazı istisna edilecek olursa, Hareket

dergisinde anlatılan İslam, Kur’an’dan ve Rasulullah’ın uygulamalarından beslenen

66 Mehmet Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetler”i, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19, s.3-4 67 Bahattin İzgi, “Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar”, Hareket, Ocak 1948, Sayı 11, s.11

Page 149: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

29

bir din anlayışını değil, tevhidi kimlikten ve ümmet anlayışının gereklerinden

uzaklaşmış sufilerin taşıdığı ve müsteşriklerin işlediği muharref geleneğin değerlerini

önceliyordu. Bu anlayış, Kur’an’dan ilham aldığını defaatle iddia etmesine rağmen,

vahyi değil, tarihi birikimi ve muharref geleneği ölçü almaktan çekinmeyen, parçacı,

sentezci, iş’ari, eflatuncu, taklitçi bir çerçeveye oturuyordu. Bu yönüyle Hareket

dergisi ikide bir bir bahsettiği Rönesans idealine rağmen, Osmanlı toplum yapısından

miras alınan din anlayışının mahkûmu, ruhçu oryantalistlerin takipçisiydi. Hareket’in

Kur’anla irtibatını güçlendirmek, sahip olduğu telakkileri sorgulamak ve Kur’an ile

sağlamasını yapmak, Tevhidi mesajları kavramak, sosyalleştirmek ve evrensel İslami

hareketin kazanımlarından dersler çıkarmak gibi bir kaygısı yoktu. Onun derdi Türk

milletinin ve Türkiye’nin güçlendirilmesinde, İslam’dan nasıl faydalanılması

gerektiği noktasındadır. Ümmet ve Tevhid bilincinden kopuk olan bu yaklaşım,

Türkiye’de vahiy İslam’ı yerine tarihi İslam’a sarılan bir çok cemaatin, tarikatın,

akademik camianın dini kimliğinin belirleyicisi olmuştur. 68

Bir Anadolu İslamı’nın var olduğu ve bu İslam’ın diğer ülkelerdeki İslam’dan

farklı bir anlayışa sahip olduğu iddiası dile getirilir. Hepsi İslamiyete dahildir diyerek

bu topraklar üzerinde gelişen din hayatını da Arap ve Acemlerinki ile bir torbaya

sokmamak lazımdır. Din, herkesin üzerine giyindiği hazır bir elbise değildir. Dinler

de coğrafyaya, tarihe, ırka, içtimai şartlara uyarlar. Anadolu’daki din hayatı,

tarikatları velileri ve edebiyatlarıyla milli kültürün zengin borsasını teşkil ederler.

Türk halkının o temiz ve sarsılmaz ahlakını vücuda getirmede bu din hayatının derin

tesirleri olmuştur. Yunus Emre’nin bir Anadolu köylüsü olduğunu düşünmek İslam

dininin Anadolu’da nasıl bir ruh asaleti yarattığını göstermeye yeter.69

Türk milletinin dindarlığına gönderme yapılarak dindarı sadece tabiat

kuvvetlerine inanan adam olmadığı vurgulanmıştır. Din ahlakla eşit görülmektedir.

Bu millet ahlaklı olanları daima tebcil etmiş, ahlaksızlardan ise her zaman nefret

68 Türkmen, a.g.m. s.56 69 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…,Hareket, s.3

Page 150: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

30

etmiştir. Eski ve yakın tarihin ve bugünün halk tarafından sevilen ve sevilmeyen

tiplerini bu ölçüye vurabilirsiniz.70

Anadolu coğrafyası ve tarih içinde olgunlaşan soy birliği ve bu soy birliği

tarafından oluşturulan maddi ve manevi kültür yeni Türk Milliyetçiliğinin esas

temelleridir. Fakat bu dört temel yeni milliyetçiliği kendi hudutları ve benliği içine

hapis olmuş kapalı bir sistem haline getirmez. Dünya medeniyetinin bu günkü ve

yarınki kuvvetleri onun için daima başarılacak olan bir kuvvet kaynağıdır. Yeni

milliyetçilik bu manada Garpçıdır. Fakat Garbı bir maymun gibi taklit etmeyi değil,

ondan kendi inkişafına yarayacak unsurları seçmeyi ve kendi bünyesinde eritmeyi

esas tutar. Diğer taraftan yeni milliyetçilik sadece bir dünya müstehliki değil, aynı

zamanda medeniyet âlemine yeni kıymetler ilave eden yaratıcı bir varlık olmak ister.

O bu manada insaniyetçidir. Fakat o Dünyaya yardım etmesi ancak kendini

yükseltmek ve ilerletmek yani bir şahsiyet olmakla kabil olacağına inanır. 71

Derginin bu konudaki genel yaklaşımı “din”in Anadolu’da özgün bir yorumla

benimsendiği şeklindeki “sosyolojik” yaklaşıma dayanmaktadır denilebilir.

C.HAREKET VE MODERNLİK KARŞITLIĞI

Türk muhafazakârlığı kısmi ve koşullu modernleşme anlayışı kapsamında, şu

ya da bu düzeyde ihyacı eğilimlerle çatışır. Zaten ilerlemecilik ve kalkınmacılık gibi

pozitivist doğrultuları, geçmişe dönme ya da onu yeniden canlandırma gibi, dünyada

örnekleri en azından Türkiye’de olduğundan daha fazla olan bir gerilemeci anlayışla

uzlaşmaz. Türk muhafazakârlığı içinde bu yaklaşımın özlü bir tek örneği mevcuttur:

Nurettin Topçu. O da muhafazakar arkadaşları tarafından yalnız bırakılmış,

Anadolu’da 13 ve 14.yüzyıllarda Altın devri’ni yaşayan sufi hayat ile tarımsal 70 Kaplan, a.g.m. s.4 71 Gös.Yer.

Page 151: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

31

yaşayışın şaşırtıcı bir sentezini yapan ve Anadolu sosyalizmi olarak tanımladığı

ülküleri, yukarıda çizilen ve Türk muhafazakarlığının kültürel omurgası olarak

değerlendirilebilecek temalara göre marjinal kalmıştır.72

Nurettin Topçu, yazılarında, İslamcılığın ihyacı çizgisinin hemen hemen

tüm karakteristik özelliklerini de sergilemektedir. İslam ihya hareketinin dini aslına

irca, imanın basitliği, aklın hâkimiyetini sağlama, insanın irade gücü, reformculuk,

tasavvufi düşünüş, tabiata yönelme ve Batı medeniyetini müspet ve menfi yönleriyle

değerlendirme gibi belli başlı konuları işlemiştir. Nurettin Topçu, Namık Kemal,

Cemalettin Afgani, Muhammed Abduh, ve Sait Halim Paşa ile başladığı kabul edilen

İslam ihya hareketinin veya bu manada kullanılmak kaydıyla İslam modernizminin

kendine has yönleri olan bir temsilcisi olarak ortaya çıktığı görülmektedir.73

Modernizm ve sonuçları, hareket dergisinde vurgulanan bir konudur.

makinalaşma, endüstrileşme eleştiriye tabi tutulmaktadır. Bir yazısında Mehmet

Kaplan, fert olarak insanın hiçbir çağda bugünkü kadar küçük görülmediğini ve

küçültülmediğini, medeniyetin hiçbir çağda bugünkü kadar şahsiyetleri silen bir

sistem haline gelmediğini belirtmektedir. Kaplan’a göre bu durum, makine icat

olduktan ve modern devlet nizamı kurulduktan sonra olmuştur. Bugün insanlık,

makine ve devlet denen iki devin idaresine girmiştir. Dünya, gittikçe

yeknesaklaşmakta, insanlar birbirine benzemektedir. Makine ve devlet, yaşama

şartlarını ve insanlığı gün geçtikçe standart bir tek tipe icraya çalışmaktadır. Büyük

fabrikalardan çıkan milyonlarca eşya, seri vasıtalarla dünyanın her yerine

dağılmaktadır. Yalnız maddi vasıtalar değil, manevi vasıtalar da yeknesaklaşıyor.

Amerika’da yapılan bir filmin kopyası, bütün dünya sinemalarını dolaşıyor ve

milyonlarca insana aynı duyuş, aynı düşünüş tarzını arz ediyor.74

72 Süleyman Seyfi Öğün,”Türk Muhafazakârlığının Politik Kökleri”, Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce, Muhafazakarlık… s.566-567 73 M.Zeki İşçan,” İslam İhya Hareketi, Modernizm ve Nurettin Topçu”, Türkiye Günlüğü, Kasım-Aralık, 1994, Ankara, Sayı 31, s.45 74 Mehmet Kaplan, “Bugünkü Medeniyet ve Fert”, Hareket, Mart 1947, Sayı 1, s.7

Page 152: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

32

Bugünün küreselleşme tartışmalarına Kaplan, o günden karşıt kutupta

yaklaşmaktadır.

Siyasilerin ‘bir tek dünya’ kurmak için çalışmaları, belki boşuna bir

zahmettir; dünya içten içe, kendiliğinden o tarafa doğru gidiyor. Maddi ve manevi

vasıtalar, planlı ve süratli bir şekilde bütün dünyayı çok geçmeden bir karenin dört

açısı gibi eşit yapacaktır. Bu zararlı bir şey midir? Zararlı veya karlı bu zaruri bir

şeydir. Sır bulunmuştur. Plan, kalıp, sistem, kolaylık! Rahat yaşamak istemiyor

muydunuz? İşte rahat yaşıyorsunuz. Bir zaman gelecek ki fabrikalar amelesiz, kendi

başlarına işleyecekler ve insan yaşamak için kolunu kımıldatmak zahmetine dahi

katlanmayacak. 75

Kaplan, hayatın kolaylaştığını kabul etmekle birlikte bunun birey

üzerindeki olumsuz etkisinden şikâyet etmektedir. İnsanların toptan yüksek bir

refaha erişmeleri şüphesiz arzu edilmeyecek bir şey değildir. Makinenin ve devletin

kütlelere yüksek ve eşit yaşama şartları temin etmesi haddi zatında övünülecek bir

şeydir. Fakat bu esnada insanların şahsiyetsizleşmesi, sathileşmesi ve

yeknesaklaşması tehlikeli bir durum değil mi? Bugünkü insanların düne nazaran

vücut ve zihinlerini çok daha az işlettikleri bir gerçektir. Makine, alet yapılalı beri

insanlar vücutlarını ve kafalarını pek az işletir oldular. Hazır fikir kalıpları,

ideolojiler, propagandalar çıkalı, hakikati yeniden düşünen insan tipi gittikçe

azalmaktadır. Herkese aynı zevki veren vasıtalar dünyaya yayıldıktan sonra kendi

kendine bir hayal ve sanat dünyası kurmayı düşünen kimseler ortadan kalkmak

üzeredir. Bilindiği gibi Marks, tarihi materyalizmin şemaları dikkate alındığında,

işgücünün toplumsallaşmasına doğru giden süreçlerin, gelişen üretim teknolojisinin

insanı uygarlaştırıcı vasfına inanır. Bu bağlamda 19.yüzyıl Avrupası’nın tarihsel-

toplumsal düşünüşünü ister Spencer ya da Comte’da olduğu gibi evrimci, isterse

devrimci bağlamda olsun) saran bir paradigmayı benimser; Tarih, insanlığın

ilerlemesinin neredeyse şaşmaz vektörlerinden biridir. Nurettin Topçu’nun yaklaşımı

ise, bu noktada, işgücünün toplumsallaşması ve sanayi devrimi ile birlikte üretim

75 Kaplan, a.g.m. s.7

Page 153: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

33

teknolojisindeki devasa gelişmeleri başaran kapitalist hayatın, insan ve toplumsal

ilişkiler üzerindeki ‘yabancılaştırıcı’ ve ‘yozlaştırıcı’ etkilerini sorgulayan Rus

popülist düşünürü Mikhailovski’nin yaklaşımını çağrıştırmaktadır. Topçu,

teknolojiyi soyut bir çerçevede ele almaz, onu kapitalist bağlamda değerlendirir.

Bizde teknolojinin gavur icadı gibi dar görüşlü bir çerçeveye indirgendiği

düşünülürse Topçu’nun yaklaşımının önemi daha iyi kavranabilecektir.76

Topçu’nun vatan kavramı aslında, saflığın, bozulmamışlığın kaynağı olarak

gördüğü özel bir üretim tarzında odaklaşmaktadır. Bu anlayış özünde popülist bir

anlayıştır. 19.Yüzyılda Doğu Avrupa’daki popülist hareketlerde, yoğun bir milliyetçi

söylemde işlenen budur. Kırsal kesimin insanları ruhsal ve milli değerlerin özünü

teşkil etmektedir. Tarımsal üretim dışında vatan olamaz. Topçu’nun milliyetçi

terimlerle ifade ettiği aslında tarımsal hayatın ülküleştirilmesinden başka bir şey

olmayan popülizmidir.77

Yayılma büyüme gibi değerler popülistlerin kuşkuyla baktıkları,

reddettikleri şeylerdir. Popülizm bir tecritçilik ve kendi kendisine yeterliliği esas alır.

Büyüme ve yayılma daima köklerden kopuşu ve yabancılaşmayı beraberinde

getirecektir. Osmanlı’nın Anadolu’yu geride bırakarak genişlemesi, bünyesine başka

köklerden gelenleri de katması giderek bu yabancı unsurların imparatorluk hayatında

hakim olmaları sonucunu da yaratacaktır. Anadolu köylüsü, kendi kaderine

bırakılmış, daha sonraları ise, Osmanlının fethettiği kıtaları besleyebilmek için

acımasızca sömürülmüştür. 78

Topçu, Avrupa’nın Aydınlanması’nın, sanayileşmesinin mutluluk

getirmediğini vurgulayarak postmodernistlerin modernistlere getirdiği eleştiriyi

yapmaktadır. Postmodernistler,. bilindiği gibi aklın gücünün abartıldığını, her derde

deva olmadığını, insanlığa felah getirmediğini savunmaktadırlar. Postmodernizm,

76 Süleyman Seyfi Öğün, “Nurettin Topçu Üzerine Bazı Dikkatler”, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992, s.68 77 Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…, s. 89 78 Öğün, a.g.e. s.92

Page 154: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

34

Batı akılcılığına ve Aydınlanma felsefesine dayanan bilgi ya da bilgilenme sistemini

eleştirme hatta bundan da ileri olarak ona meydan okuma olduğu

söylenebilmektedir.Aydınlanma felsefesinden kaynaklanan toplum bilim anlayışı,

akılcılık ile iyimserlik ile gönüllülüğün yani insanın tarihin ileriyi akışını postmodern

sayanlar, genel olarak, iyiye ulaşma ile akılcılık yolu ile ileriye gitmenin

olanaksızlığının altını çizmektedirler. Örneğin Aydınlanma türevi sayılabilecek olan

modernizmi eleştirirken Hiroşima’ya ya da Auschwitz’e gönderme yaparak

akılcılığın insanları hiç de iyiye götürmediğini ileri sürmektedirler.79

Modern çağın ürünü olan sanayileşmeye karşı, Nurettin Topçu’nun

muhalefeti, Hareket’in bütün yazarları arasında destek bulmaz. Sonraki yıllarda

Hareket dergisinde, kendisiyle yapılan röportajda, Mehmet Kaplan, yukarıdaki

satırlarda, sanayileşmeye karşı ihtiyatlı, ancak toptan reddetmeyen fikirlerinin sonuç

olarak Nurettin Topçu’yla, görüş ayrılığına düşmesine sebep olduğunu, Hareket’ten

ayrılarak Mümtaz Turhan’la birlikte Yol dergisini çıkarmalarının gerisinde de bu

görüş ayrılığının yattığını belirtmektedir. Topçu’nun sanayileşmeyi reddederek

Türkiye’nin kurtulacağı düşüncesinin kendisine cazip gelmediğini, kendisinin de

aslında tam sanayileşme taraftarı sayılamayacağını, fabrikanın insanı yıkacağını,

fabrikanın insanileşmesini gerektiğini, fakat bunu temelden inkar etmenin kendisine

ters geldiğini ifade etmiştir. 80

Kaplan, ilerleyen yıllarda, bu konudaki düşüncelerinde bir değişme

göstermiş, Türkiye’nin karşılaştığı en mühim mesele olarak sanayileşmenin

yavaşlamış, hatta durmuş olmasına işaret etmiştir. Türk Milletinin ve demokrasisinin

yaşaması sanayileşme hareketine bağlıdır ve bütün Türk aydınlarının dikkat ve

düşüncelerini bu konuya vermeleri gerekmektedir.81 Kaplan, sanayileşme

konusundaki ihtiyatlı tutumunu terk ederek, sanayileşmeden yana açık tavır

koymuştur.

79 Gencay Şaylan, Postmodernizm, İmge Yayınevi, Ankara, 2002, s.34 80 Mehmet Kaplan, “Kırk Yıllık Hareket, Mehmet Kaplan’la Söyleşi”,Hareket, Mart1979, Sayı 163, s.66 81 Kaplan, “Üç Büyük Akım: Millileşmek-Demokratikleşmek-Sanayileşmek”,Türk Edebiyatı, Mart 1986, s.68

Page 155: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

35

D. HAREKET VE MİLLİYETÇİLİK

D.I. MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK

Ulus olgusu, tanımlamalarda ağırlık verilen unsura göre çeşitlilik ve

farklılık sunan, dinamik ve çok boyutlu bir olgudur. Bu olguyu Alman

Romantizminin kaynaklık ettiği etniklik kavramı ekseninde dönen ulus

tanımlamalarından, Fransız milliyetçiliğinin benimsediği teritoryal ulus

tanımlamalarına kadar geniş bir yelpaze içinde incelemek mümkündür. Ulus

kavramının doğuşu, tarihsel süreç içerisinde incelenirse bu kavramın Batıda

toplumsal ve siyasal değişim süreçlerinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı

görülecektir. Avrupa’da Feodalizmin yıkılışı ile sonuçlanan, yeni siyasal, ekonomik

ve toplumsal ilişkiler ortamında ulusun yaratılması için insanların ortak aidiyetler

çevresinde birleşmesi gerekmiştir. Merkezi devletlerin kurulması ve ekonomik

bağlılıkların gelişmesi, ulus olgusunun oluşumunu hızlandırmıştır. 82

İnsanın toplumsal varlık olarak tarihin bilinen en eski çağlarından

başlayarak toplu halde yaşıyor olmasına karşılık, topluluğun ulus kimliğini alması,

yakınçağın bir ürünüdür. Toplumlar, sosyal gelişim evreleri içinde, aşiret örgütünden

ulusal örgütlenme düzeyine ulaşarak ulus haline gelmişlerdir. Ulus kavramı aynı

kökenden gelme, aynı toprak üzerinde yaşama, aynı dili konuşma gibi değişik

ölçütler kullanılarak ele alınacağı gibi, belli bir ülkede aynı yasalara ve kurumlara

boyun eğen bir halk topluluğu olarak da tanımlanabilir.83

82 Furkan Şen, Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Yargı Yayınları, Ankara, 2004,s.9 83 Şen, a.g.e. s.10

Page 156: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

36

Millet ve milliyetçilik konusunda bununla birlikte ilkçi ve modernist

denilebilecek milletleri doğal ya da eski çağlardan beri var olan yapılar olarak gören

bir yaklaşım da 6vardır.84

Ulus kavramını tanımlamak ve onu diğer topluluklardan ayırt edebilmek

için değişik görüş ve kuramlar ortaya atılmıştır. Tarihsel olayların da ortaya koyduğu

gibi, tek bir olguyu ulusun oluşumunda temel unsur olarak ele almak ve çağdaş

ulusal toplulukların oluşumunu objektif etkenlere, ortak benzerliklere dayandırmak

güçtür. Objektif unsurlarla birlikte, Fransız düşünür Ernest Renan’a göre subjektif

unsurlar da bir topluluğun ulus özelliği kazanmasında önemlidir. Renan, ulusun

bireyler arasındaki, birlikte yaşama duygusuna, bir ortak kültüre, bir ruh birliğine

dayandığını belirtmiştir. Böylece ulus olabilmenin temel unsurları arasında ortak bir

duygusal birlik, birlikte yaşama istek ve iradesine sahip olma ve topluluk içinde var

olan dayanışma olgusu önemli bir etken olarak ortaya çıkmıştır.

Ortak kültür, tarihsel bir geçmiş, birlikte yaşama istek ve iradesinin

oluşması ve bunun süreklilik kazanabilmesi için objektif unsurlar arasında sayılan;

söz konusu topluluğun bir coğrafi alan üzerinde yaşaması, ortak etnik özelliklere

sahip olması ile dilsel/dinsel birlik gibi özellikler sübjektif duygusal özelliklere temel

oluşturmaktadır. Sübjektif ve objektif unsurların birbirini tamamlamaları ulus

olgusunu ortaya çıkarmıştır. 85

Hobsbawn’a göre, millet ne asli, ne de değişmez bir toplumsal birimdir.

Millet, yalnızca özgül ve tarihsel bakımdan yakın bir döneme aittir. Millet, ancak

belli bir modern teritoryal devletle, milli devletle ilişkilendirildiği kadarıyla bir

toplumsal birimdir. Bununla ilişkilendirilmedikçe milleti ve milliyeti tartışmanın

hiçbir yararı yoktur. Milletlerin insanları sınıflandırmanın doğal, Tanrı vergisi bir

yolu olduğu, doğuştan gelen bir politik kader olduğu iddiası bir mittir; bazen önceden

84 Umut Özkırımlı, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, Sarmal Yayınları, İstanbul, 2004, s.75 85 Şen, a.g.e. s.18

Page 157: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

37

var olan kültürleri alıp, onları milletlere çeviren milliyetçilik, milletlerden önce gelir.

Milletler devletleri ve milliyetçilikleri yaratmaz, doğru olan bunun tam tersidir.

Modern milletin ve onunla bağıntılı her şeyin temel karakteristiği

modernliğidir. İspanya Kraliyet Akademisi Sözlüğünde 1884 basımından önce

modern anlamıyla devlet, millet ve dil terminolojisi kullanılmaz. Lengue Nacional’ın

bir ülkenin resmi ve edebi dili o ülkede genel olarak başka milletlerin dillerinden ve

lehçelerinden ayrı biçimde konuşulan dil olduğunu ilk defa 1884 baskısıyla öğreniriz.

Lehçe maddesinde, lehçe ile milli dil arasındaki ilişki yeniden kurulmaktadır.

1884’ten önce ‘nation ‘ sözcüğü basitçe ‘bir eyalet, bir ülke ya da bir krallıkta

oturanların toplamı ve aynı zamanda bir yabancı anlamına geliyordu. Oysa 1884

basımıyla birlikte artık’ her şeyden üstün bir ortak yönetim merkezini tanıyan bir

devlet ya da politik birim’ bunun yanında ‘bir bütün sayılan bu devletin oluşturduğu

topraklar ve bu topraklarda yaşayan insanlar anlamı yüklenmekteydi. 86

Milliyet çeşitli etnik, dilsel, dini ya da sadece tarihsel (bir tarihi ve/veya

gelecekte gerçekleştirilecek bir projesi olan, kişi olarak ulus) temelleri olan bir

kültürel cemaate aidiyetle atıfta bulunur. Teorik açıdan modern ulusun ayırt edici

özelliği kültürel muğlaklığıdır.Dil, din, toprak…. Hepsi birer işaret olarak temsil

edilebilir, ama hiç biri tek başına şu ya da bu ulusun özünü oluşturamaz. Aslında her

ne kadar etniklik zaman ulusun en temel ya da en azından en sık var olan harcı olarak

sunulsa da, ulus, onu tarif eden ya da içine alan ‘vatan’ ‘anavatan’ gibi gündelik

terimler tarafından altı çizilen inşa edilmiş bir etnikliktir. Ulus ayırt edici özelliği

ortak ataların efsanesi olan en geniş insan topluluğudur. 87

Ulus ve milliyetçilik arasındaki, açık bir biçimde görünen yoğunluk ve

mizaç farkının üzerinde durmakta yarar vardır. Bütün milliyetçilikler ulusa

dayanırlar, ama ulus, milliyetçiliği anlamada tek kıstas olamaz. Milliyetçiliği

tanımlamak ve tanımak ulusu tanımlamak ve tanımaktan daha kolaydır. Milliyetçilik,

86 Eric Hobsbawm, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Çev.Osman Akınhay, Ayrıntı Yay. İstanbul, 1993, s.29-30 87 Jean Leca, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998,s.12

Page 158: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

38

çoğunlukla dinlerin ve dinsel bilgi biçimlerinin bazı özelliklerini taşıyan bir

ideolojidir. her şeyden önce bir meşrulaştırma ve seferber etme aracıdır, ama aynı

zamanda kişisel ve kolektif selamete dair bazı unsurlar da taşır.

Milliyetçilik, bütün siyasal çeşitliliğine rağmen kendisini tanınabilir kılan

belirli özelliklere sahiptir. İlk başta, bir kültürün homojenliği adına yönetmek söz

konusudur. Daha özgül olan ikinci aşamada ise, siyasal kaynaklar kültürü daha

homojen hale getirmek için kullanılır. Milliyetçiliğin, az çok fiili bir program, hatta

iktidar fethetme ve meşrulaştırma aracı haline gelmesi işte burada başlar. Bütün

milliyetçilikler, aslında organisist bileşenler içerirler; bir düşman (iç, dış)

gösterirler.88

Modern ulus kavramı her ne kadar 16.yüzyılda İngiltere’de şekillendiyse

de, kavramın teorileştirilmesinin temelindeki tartışmalar esas olarak Avrupa’da

birbirine karşıt yorumların peş peşe ortaya çıktığı 19.yüzyılda başladı.89

D.II. MİLLİ KÜLTÜR

Milliyetçiliğin asıl hedefi geniş kitlenin iradesine dayanan bağımsız bir

siyasi idare (self –government) ve bu siyasi birlik içinde milli bir kültür meydana

getirmek olmuştur. Tarihi gelişme vetiresi içinde milli kültürün teşekkülünden sonra

milli devlete geçildiği haller de görülmekle birlikte, siyasi birlik ve kültür birliği

yoluyla modern bir cemiyet haline gelme çabası, bütün milliyetçi hareketlerin

değişmez programı olmuştur.90

88 Gil Delonnoi, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998,s.32-33 89 Christophe Jafferelot, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, s.54 90 Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992, s.23

Page 159: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

39

Sosyal ilimlerde kültür denince bir topluluğun kendi hayati problemlerini

çizmek üzere denediği ve uzun yıllar içinde standart hale getirdiği usuller ve vasıtalar

anlaşılır. Şu halde bir topluluğa ihtiyaçlarını karşılamak üzere benimsediği hayat

tarzı bütün maddi ve manevi unsurlarıyla birlikte onun kültürünü teşkil etmektedir.

Medeniyetin tarifi üzerinde kültür tarifi üzerinde olduğu kadar bir anlaşmaya

rastlanmaz. 91

Milliyetçi söylemde kültür ya da milli kültür kavramı dillerden düşürülmez.

Her milliyetçilik şu ya da bu derecede yabancı olarak tanımladığı bir başka kültür ile

bir gerilim ya da mücadele içinde doğar. Milli topluluğu diğerleri karşısında ayır

edilebilir kılan da kültürün biricikliği ya da benzemezliğidir. Milliyetçiler kültürü,

nesnel anlamı ile yani doğa karşısındaki bir vaziyet alış, bir etkinlikler ve ürünler

dünyası olarak görmekle yetinmez. Kültür, nesnel anlamı ile kabul edilmiş olsa bile,

son tahlilde mutlaka ruhsallaştırılır ve sıkı bir ahlaki donanıma kavuşturulur.92

Medeni olmanın, tekniğe sahip olmanın yanında kültüre ve özellikle de

milli kültüre son derece önem veren Topçu, kültürün evrensel değil, kişisel ya da

yerel olabileceğine inanır. Kültür, ona göre devşirilemez, satın alınamaz; ancak

yaşanır ve içerilir. İçerilebilmesi için de o kültürün ürünü ve yaratıcısı olmak

gerekir.93

Hareket, milli kültüre büyük bir değer vermektedir. Anadolu topraklarında

Türkler tarafından vücuda getirilmiş olan kültür kavramının içine dil, edebiyat, bütün

güzel sanatlar girer. Türkiye Türklerinin kendilerine has bir lügatı, bir grameri, bir

fonetiği, kendilerine has bir folklorü vardır. Halk edebiyatı, yüksek tabaka edebiyatı,

kendilerine has bir mimarisi, tazyini sanatları, musikisi, din hayatı, örf ve adetleri

vardır. Burada Türkiye Türkleri özellikle vurgulanarak, diğer Türk topluluklarından

bir ayrışma olmasına dikkat edilmektedir.94 Din, kültürün terkibini oluşturan

91 Güngör, a.g.e. s.76-77 92 Süleyman Seyfi Öğün, Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında, Milliyetçilik, Alfa Yay, İstanbul, 2000, s…17 93 Alver, a.g.m. s.263 94 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…, s.3

Page 160: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

40

unsurlardan biri gibi ele alınarak dini anlayışları da coğrafya, tarih, ırk, içtimai

şartların belirlediği ifade edilmektedir. ‘Hepsi İslamiyete dahildir diyerek bu

topraklar üzerinde gelişen din hayatını da bir torbaya sokmamak lazımdır. Din,

herkesin üzerine giydiği hazır bir elbise değildir. Dinler de coğrafyaya, tarihe, ırka,

itçimi şartlara uyarlar. Anadolu’daki din hayatı, tarikatları, velileri ve edebiyatlarıyla

milli bir kültürün zengin bir sahasını teşkil eder. Türk halkının o temiz ve sarsılmaz

ahlakını vücuda getirmede bu din hayatının derin tesirleri olmuştur. Yunus Emre’nin

bir Anadolu köylüsü olduğunu düşünmek, İslam dininin Anadolu’da nasıl bir ruh

asaleti yarattığını göstermeye yeter. Adeta bir Anadolu İslamı savunusu

yapılmaktadır. Batılı müellifler, Batı Medeniyetinin unsurlarını sayarken

Hrıstiyanlığı unutmazlar. Hatta bu hususta her millet kendi kilisesini, varlığının

esaslı bir kaynağı sayar. Aynı şey Türkiye için de doğrudur. Mevlanasız, Yunus

Emresiz, Eşrefoğlusuz, İbrahim Hakkısız; Hacı Bayram Velisiden, Niyaziden ve

daha yüzlerce dindar, yüksek kültürlü, edip şahsiyetlerden mahrum bir Türk milleti

tasavvur etmek, bu topraklar üzerinde bizim ebedi mühürlerimiz olan camilerimizi

ortadan kaldırmaya benzer. 95

D.III. HAREKET’İN MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

Anadolucu Milliyetçilik anlayışının önde gelen mütefekkirlerinden Hilmi

Ziya Ülken, Hareket dergisinde yazdığı bir yazıda millet kavramını altı temel

unsurla açıklamaktadır: Vatan, Nüfus, Etnisite, İçtimai ırk, İktisadi şartlar, Kültür.

Millet ya birkaç etnik birliği birleştirmek, yahut bir kavmin dallarından

birine dayanmak üzere, etnik birlikler üzerinde kurulan modern içtimai birliktir.

Millet kavme, kavim ırka dayanır. Bazen de dil farkına rağmen bir millet kurulabilir.

95 Gös.Yer.

Page 161: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

41

Belçika, İsviçre, Amerika gibi, bunlarda bile tecanüssüz menşeleri birleştiren bir

kültür birliği vardır. Milletler, ırklar ve kavimlerden bu şekilde ayrılarak karmaşık,

çok amilli bir yeni bir topluluk halini almıştır. Böylece, Ülken kadim millet

anlayışını benimsememekte, milletin modern zamanlara ait bir kavram olduğunu

vurgulamaktadır. Milleti meydana getiren amiller içinde en önce sınırları tarih içinde

çizilmiş olan bir Vatan vardır. Vatan coğrafi bir zemine çevrilmiş olan içtimai bir

kanaattir. Bu bakımdan yalnız bir siyasi iktidarın tayin ettiği sınırları değil, aynı

zamanda bir kültürün birleştirdiği içtimai birliğin sınırlarını ifade eder.Bu sınırlar

fiilen siyasi iktidarla birleşmiş olabileceği gibi, yalnızca kanaat halinde vücut bulmuş

olabilir. Bu manada gerçek ve ideal sınırlar ayrılmış olabilir.96 Ülken’in tanımlaması

Anderson’u hatırlatmaktadır.97

İkinci amil nüfustur. Bu da vatan gibi yalnızca bir miktar meselesi değil,

aynı zamanda bir kanaat, inanç meselesidir. Milleti hazırlayan üçüncü esas, etnik

esastır. Bundan kastedilen örf ve adetlerdir. Sonradan katılan etnik unsurlar da bu

kapsama dahildir. İçtimai Irk. Bu da antropologların zoolojiden çıkardıkları mücerret

ve itibari ırk ya da raciste’lerin romantik bir kanaat olarak ileri sürdükleri geniş ırktır.

İçtimai ırktan kastedilen, tabiatla insan arasındaki karşılıklı tesirin meydana getirdiği

ve müşterek içtimai hayatın bir tarih boyunca insanlara kazandırmış olduğu bazı

antropolojik vasıfları ifade eder. Bu manada modern içtimai teşekkül olan milletin

sebebi değil, neticesidir. İktisadi şartlar da millet oluşumunda etken bir başka amil

olarak karşımıza çıkmaktadır. Endüstrileşme sonucu, işbölümünün başlaması,

milletin iktisadi hayatını, kendinden önceki cemiyetlerinkinden ayırır. Son olarak

kültür birliği de en önemeli amillerden biridir. Burada eklenmesi gereken bir şey

daha vardır: O da milli şuurdur. O şimdiye kadar sayılan amillerin bütünüdür. Bir

anlamda bu amillerin farkına varılmasıdır. Ancak bu farkına varma, şuur

kendiliğinden olacak bir şey değildir. Büyük vakalar, müdafaa, kuruluş, istiklal

savaşları bu şuuru kuvvetlendirir. 98

96 Hilmi Ziya Ülken,” Millet”, Hareket, Mayıs 1947, Sayı 27, s.2 97 Bkz. Benedict Anderson, Hayali Cemaatler Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması,Çev.İskender Savaşır, Metis Yay. İstanbul, 1995 98 Ülken, a.g.m. s.3-12-13

Page 162: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

42

Hareket okulunun en önemli temsilcisi Nurettin Topçu, bir yazısında; otuz

yıllık mücadelelerini üç kısma ayırarak incelemektedir: 1) Ahlak ve insan, 2)

Milliyetçilik, 3) Sosyalizm. Bu üçlü ayırım aynı zamanda Gökalp’in : Türkleşmek,

İslamlaşmak, Muasırlaşmak sloganının bir başka açıdan yansıtılmasını

hatırlatmaktadır. Milliyetçilik, geniş anlamda Gökalp’teki Türkçülüğü

kapsamaktadır. Sosyalizm ise hem çağdaşlaşmayı hem de İslamlaşma akımını; ahlak

ve insan da fert toplum ilişkisinin yine İslam açısından değerlendirilmesidir. Bu

üçlemesiyle Topçu, bir tarafta Birinci Dünya Savaşına kadar sürüp gelen İslamcı

akımların yanlış yönlerini belirtirken, diğer taraftan da Türkçülük akımının

eleştirisini yapıyordu. 99

Topçu, milliyetçilik anlayışının dayandığı esasları altı maddede hülasa eder:

1-Millet dini, onun ahlakını, örflerini ve kalbini yoğurmuş, Türk-İslam

medeniyetine yön ve kaynak olmuş İslam dinidir.

2- Büyük vatan Anadolu toprağıdır.

3- Soyumuz, Oğuz çocuklarının Anadolu’nun dokuz yüz yıllık tarihi içinde

bu topraklarda kaynaşmalarla eriyip aslını kaybetmeyen Türk soyudur.

4- Dilimiz bu ülkede yüzyıllar boyunca devam ede gelen tarihi olgunlaşma

içinde varlık kazanan müşahhas ve zengin Türk dilidir. Ferdi isteklerin ürünü icadı

olan mücerret ve hayatsız dil, milli dil olamaz.

5- Devlet, büyük çoğunluğu köylü olan kütlenin iradesini yaşatan

merkeziyetçi, otoriteli ve mesuliyetli devlettir.

99 Orhan Türkdoğan, Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları,Ankara, 1973, s.62

Page 163: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

43

6- İktisadi sistemimiz, halkın bütün ihtiyaçlarını karşılayan ve her ferdi iş

ahlakıyla seferber eden asrın geçer deyimiyle ruhçu sosyalizmdir. 100

Topçu, bin yıl önce Anadolu’ya gelip yerleşen Müslüman Türkmenlerin

Anadolu’daki eski kavimler ve Etilerle kaynaştıklarını, göçebelikten toprağa dayalı

yaşam tarzına geçilmesiyle Orta Asya’daki Türkmenlerden farklılaştığını,

Anadolu’da yeni bir milletin vücuda geldiğini iddia etmektedir. Bu coğrafyada büyük

bir inkılâp daha gözükmektedir. Türkmenin eliyle Anadolu’nun İslamlaştırılması.

Böylece yeni bir medeniyet âlemi bu ülkede doğmuştur.101

Topçu, bu şekilde Türk milletinin oluşumunda soyun bir rolü olmakla

birlikte, Anadolu’daki etnik bütünleşme ve İslam dininin etkisiyle artık yeni bir

milletin doğduğunu vurgulamakta ve soyun önemini sıradanlaştırmakta, böylece

etnik temelli millet ve milliyetçilik sorununa da kendince çözüm bulduğunu

düşünmektedir.

Coğrafya ile vatan kavramının ayrılışı ve farklı anlamlar yüklenişi Remzi

Oğuz Arık’ta olduğu gibi Topçu’da da vardır. Önce coğrafya vardır ve bu toprak

parçası kendiliğinden bir değere sahip değildir. Onu değerli kılan, ona bir ruhun

verilmesi ve belirli bir anlayışla ona yaklaşılmasıdır. İşte böylesi bir yaklaşım

coğrafyanın vatana dönüşümünü sağlamaktadır. Topçu, coğrafyanın vatanlaşması

hadisesini millet hayatının dönüm noktası ve kurucu unsuru olarak görür. Coğrafya,

vatan olmadan önce istismar edilen bir toprak parçasıdır. Milletin bir bağı yoksa o

toprak parçası vatanlaşmış sayılmaz. Vatanlaştıktan sonra da millet yaşamını

temelden etkiler ve dönüştürür. Anadolucularda ‘Anadolu vatanının millet hayatını

dönüştürmesi ve onu kuran unsurlar arasında en başta yer alması görüşü en çok

Topçu’da görülür. Vatan, milli hayatın en büyük gerçeği olmuştur ve milleti (hatta

ırkı bile) etkilemeye başlamıştır.102

100 Topçu, Yarınki Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul,1999, s.151 101 Topçu,”Benliğimiz” … s.3 102 Alver, a.g.m. s.260

Page 164: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

44

Coğrafya, insanın karakterini bile belirleyebilen çok önemli bir

unsurdur.Sert iklim insanlarıyla, yumuşak ve mutedil iklim insanları, çöl veya

yüksek rakımlı dağ halkı ile ova, sahil ve ada halkı yalnız fizik bakımından değil, ruh

ve karakter bakımından da farklıdır. Coğrafyanın diğer özellikleri de bu farkı

yaratmada etkilidir. Coğrafi şartların devletlerin rejimlerini de etkilediğine kuşku

yoktur. Geniş bir ülkenin çiftçi halkı, dar bir ülkenin tüccar ve sanayici halkı gibi

idare edilemez. Geniş ülkelerde mutlakiyet rejimler, şahsi ve müstebit hükümetler

daha kolaylıkla tutunur. Mutlak ve müstebit hükümetler ekseriya geniş fakat seyrek

nüfuslu ülkelere musallat olmuş, küçük ve sık nüfuslu ülkelerde ise, yine ekseriya

liberal hükümetlere kucak açmıştır. 103

Toprak ile millet ilişkisinde toprak aktif, millet ise pasif durumdadır. Milleti

oluşturan, ona karakterini veren de topraktır. 104

Millet, var olmadan önce, bir zümre insanın yalnız istismarına dayanan ölü

bir coğrafya ve henüz bir kütlenin şuur olmamış bir tarih vardır. Bir insan kütlesi,

böyle bir coğrafya ve tarihten yapılmış bir kaderin içinde gömülü yaşamaktadır.

Günün birinde bu kütlede bir coğrafya ve tarih çemberinin içinde daha bir çok değeri

toplayarak hepsini birlikte şuur ve irade haline getirici hamle gözükür. Bu hamle, her

yerde millet meydana çıkaran, onu yaratıcı olan hamledir. Bu hamleyi Fransızlar dil

ve kültür ocağından, Almanlar ırk davasından, İngilizler ekonomi hırsından

almışlardı. Biz bu kuvvet iradesini fertte var olmak iradesinin karşılığı olan bu yapıcı

aşkı İslam dininden, onu âleme yayma idealinden aldık.105

Milletlerin oluşumunda farklı amiller rol oynamıştır, Türk milletinin bin

yıllık tarihinde en önemli rolü oynayan unsurlardan birinin İslam dini olduğu görüşü

kuvvetli biçimde savunulmaktadır. Aynı coğrafya üzerinde yaşayan insanlar üzerinde

103 Ali Fuat Başgil, “Müspet Milliyetçilik”, Hareket, Eylül, 1948, Sayı 19, s.5 104 Alver, a.g.m. s.261 105 Nurettin Topçu, “ Millet Ruhu ve Milli Mukaddesat “ , Hareket, Haziran 1948, Sayı 16, s.3

Page 165: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

45

dinin bu etkisinin yanı sıra bir kader beraberliği, saadet ve felaket ortaklığı demek

olan tarih, millet hayatını kurucu olan ilk hamlenin yüzyıllar içindeki hareketleriyle

meydana gelerek milletin oluşumundaki süreci tamamlar. Bu tarihi süreç içinde,

büyük vatanperverler, millet şehitleri veya kahramanlar diye anılan birtakım insanlar,

millet ruhunun, fertlerini her zaman kana kana doyurmaya kudretli kaynaklardır. 106

Batılı anlamdaki millet düşüncesinde hâkim öğe, mekânsallık ya da

territoryaldir. Bu mantığa göre milletlerin iyi tanımlanmış ülkelere/toprağa sahip

olmaları gerekir. Öyle ki örneğin ellerindeki toprağı bir demirci örsündeymiş gibi

işleyerek temellük eden kendilerini yüksek denizlerin harcından gören eski flamanlar

gibi halk ile toprak adeta birbirine ait olmalıdır. Ama söz konusu toprak parçasının

herhangi bir yer olması mümkün değildir; o herhangi bir toprak parçası değil, ‘tarihi

bir toprak, yurt, halkın beşiği olmalıdır. Türklerde olduğu gibi, o toprak soyun

köklerini taşımasa bile bu böyledir. Tarihi toprak, terrain(toprak) ile halkın nesiller

boyu birbirleri üzerinde müşterek ve yararlı etkilerde bulunduğu bir topraktır. Tarihi

belleklerin ve çağrışımların mekanı haline gelir yurt, bizim

bilgelerimizin,azizlerimizin ve kahramanlarımızın yaşadıkları, çalıştıkları, dua edip

savaştıkları yerdir. Bütün bunlar yurdu yeryüzünde biricik kılar.107

Topçu’da subjektif olandan objektif olana doğru bir kavrayış egemendir. Bu

bağlamda O, Anadolucuların tarih yaklaşımlarını izlemektedir. Topçu,millet

realitesinin, sahip olduğu hayat kaynakları etrafında somutlaşan dinamik süreçler

olduğunu ileri sürer.108

Topçu’nun vatan kavramı aslında, saflığın, bozulmamışlığın kaynağı olarak

gördüğü özel bir üretim tarzında odaklaşmaktadır. Bu anlayış özünde popülist bir

anlayıştır. Tarımsal üretim dışında vatan olamaz. Topçu’nun milliyetçi terimlerle

ifade ettiği aslında tarımsal hayatın ülküleştirilmesinden başka bir şey olmayan

popülizmdir. Anadolu sentezinin tarihini anlatırken bir milliyetçinin kolay kolay

106 Topçu, , “Millet Ruhu ve…”. s.4 107 Antony Smıth, Milli Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994, s.25 108 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…..s.84

Page 166: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

46

yapamayacağı bir şeyi yapması, Anadolu’nun ruhunu yansıtan tarımsal üretimin

Etilerden tevarüs edildiğini, göçebe Türklerin, ziraatı Etilerden öğrendiğini

söylemesi bunun en tipik kanıtı sayılmalıdır. Bir milli değerin başka bir milletten

alındığını söylemek milliyetçi mantığın kaldıramayacağı bir şeydir. Çünkü

milliyetçilik, milli değerlerin özgüllüğü konusunda ödün vermez. Bir değerin milli

olabilmesi için o değeri üreteni de o millet olması gerekir. Milliyetçilik, kültürel

temas ve buna dayalı olarak kültürel etkilenme unsurunu doğası gereği hazmedemez,

etkilenen çevre ölü bir çevre bile olsa bile.109

Topçu, her ne kadar ruhu, maneviyatı önemsiyor ve o bakış açısıyla olayları

değerlendiriyorsa da değerlendirmelerde ağırlığı hiç kaybolmayan ‘maddi unsurlarda

önemli referans kaynağı olarak yer almaktadır. Anadolu’nun iktisadi şartlarının

Türk’ün milletleşmesine çok büyük bir tesirde bulunduğu değerlendirmesinin

yanında, İslam’ın da Anadolu’nun şartlarından etkilendiği ve bir tür ‘Anadolulaştığı’

paralelindeki değerlendirmeler, onun maddi unsurları da önemsediğini

göstermektedir. Turancılık ve İslamcılık eleştirisinde olduğu gibi Topçu, her iki

ideolojiyi de Anadolu’nun maddi şartlarını dikkate almamaları noktasında eleştiriye

tabi tutmaktadır. Bu akımlar böylesi tutumlarıyla ona göre sosyolojik bir yanlışın

içindeydiler. 110

Türkiye’de milliyetçilik anlayışında da yeni bir yorumdur Topçu, Türk

milletini öne çıkaran milliyetçilik hareketinden İslam’a önem veren vurgusu ve

laikliği dışarıda bırakmasıyla ayrılır; Türk milletinden çok tüm Türk ırkını merkeze

alarak ortaya çıkan Turancılık’tan ütopist olması ve Anadolu’yu dikkate almaması

yönüyle ayrılır.111 Anadolu Türkleri Oğuz boyuna dayanmakla birlikte yerli, yabancı

bazı kavimlerle karışmışlardır. Fakat bu karışma hiçbir zaman asıl hamuru bozacak

mahiyette olmamıştır. Bu karışma, o kadar uzun zaman zarfında ve nitelikte olmuştur

ki bu gün ayrıştırmaya imkân yoktur. Yeni milliyetçilik, Turancıların anladıkları gibi

ırkçı değildir. Turancılık, komünizm gibi, coğrafya, tarih realitesini kabul etmez.

109 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.90 110 Alver, a.g.m. s.264 111 Gös.Yer.

Page 167: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

47

Mehmet Kaplan’ın yeni olarak nitelendirdiği bu milliyetçilik anlayışının

terkibine giren unsurlardan biri de, bu topraklar üzerinde Türkler tarafından vücuda

getirilmiş olan kültür mecmuasıdır. Burada kültürün tarifi yapılmaktadır. Dil,

edebiyat, bu ton güzel saraylar, din, örf ve adet bu kültür mecmuasına girerler.

Türkiye farklarının kendilerine has bir lügati bir grameri bir fonetiği, kendilerine has

bir folkloru, halk edebiyatı, yüksek tabaka edebiyatı, mimarisi, musikisi, din hayatı,

örf ve adetleri vardır. Bunların bütünü Türkiye Türklerinin manevi yapısını teşkil

eder.112

Hareketçiler’in milliyetçilik anlayışında etnisite ıskalanmaz, ancak soya

dayalı bir etnik temel yeterli değildir. Anadolu coğrafyası ve tarih içinde olgunlaşan

soy birliği ve bu soy birliği tarafından oluşturulan maddi ve manevi kültür yeni Türk

Milliyetçiliğinin esas temelleridir. Fakat bu dört temel yeni milliyetçiliği kendi

hudutları ve benliği içine hapis olmuş kapalı bir sistem haline getirmez. Dünya

medeniyetinin bu günkü ve yarınki kuvvetleri onun için daima başarılacak olan bir

kuvvet kaynağıdır. Yeni milliyetçilik bu manada Garpçıdır. Fakat Garbı bir maymun

gibi taklit etmeyi değil, ondan kendi inkişafına yarayacak unsurları seçmeyi ve kendi

bünyesinde eritmeyi esas tutar. Kaplan böylece İslamcılar’ın ve milliyetçilerin başat

tartışma konusu olan ve bütün milliyetçilikler için sorunlu bir alan olan batıcılık

hususunda bilinen çözümleri üreterek, batı’nın gelişme alanındaki kazanımlarının,

milliyetçiliğin kullanımına hazır olduğunu ve buradan kendi gelişiminde işe

yarayacak unsurların alınarak taklitçilikten kurtulunacağını ileri sürmektedir. Diğer

taraftan yeni milliyetçilik sadece bir dünya müstehliki değil, aynı zamanda

medeniyet âlemine yeni kıymetler ilave eden yaratıcı bir varlık olmak ister. O bu

manada insaniyetçidir. Fakat o Dünyaya yardım etmesi ancak kendini yükseltmek ve

ilerletmek yani bir şahsiyet olmakla kabil olacağına inanır. 113

Bir millete mensup olmakla milliyetçi olunamayacağı belirtilmektedir.

Milliyetçi olmak için şuur ve irade şarttır. Milliyetçinin çerçevesi çizilerek, mensup

olduğu milleti tanıması, sevmesi ve onu yükseltmeye çalışması gereklidir. Sadece

112 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği…”, s.2-3 113 Kaplan, a.g.m. s.3-4

Page 168: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

48

kendi işiyle uğraşan insanlar milliyetçi değildir. Milliyetçi olmak için bir takım

sorumlulukları üstlenmek gereklidir. Milletin üstünde insanlık değil, başka milletler

vardır. İnsanlık soyut bir kavramdır. İnsanlık milletler alemine ayrılmıştır. Her

milletin önce kendi milletini yükseltmesi gerekir. Turancılara yine keskin bir eleştiri

getirmekte, Turancıların da insaniyetçiler gibi ütopist oldukları, hakiki milliyetçinin

realist olması gerektiği vurgulanır. Milliyetçiliği bir din, bir hayat prensibi, bir ahlak

gibidir. Her gün yaşanması gerekir. 114

Millet bir vakıadır. Milliyetçilik bir şuur ve idealdir. Milleti yaratan tarih ve

coğrafyadır. Milliyetçilik ise mütefekkir ve kahramanların şuuruna ermekle başlar.

Milliyetçilik millet realitesine dayanmak zorundadır. Anadolu’ya gelen Oğuzlar, bu

coğrafyada iklimden ve topraktan etkilenmişler, yaşantılarını değiştirmemişlerdir.

Önce bunun şuuruna varmak gerekir. Ferdi şuurun olması yeterli görülmez. Milli

şuurun keşfedilmesi gereklidir. Milli şuurun uyanmasında müspet bilimlere önem

atfedilir. Milliyetçilik şuuru Türkiye’de Avrupa’dan geç başlamıştır. Bunun

sebeplerinden birisi müspet bilimlerin gelişmeyişi, birisi de kendimizi tanıyamadan,

değiştirmeye çalışmamızdır.115

D.IV.İNSANİ MİLLİYETÇİLİK

Hareket dergisinin savunduğu milliyetçilik anlayışı saldırgan bir tutumu

benimsememektedir. İnsani değerler, insanlığın refahı, barış samimi biçimde inanılan

kavramlardır. İnsancıların milliyetçileri insanlık düşmanı saymaları bir

safsatadır.Müşahhas realite milletler olduğuna göre, milletlerin topu demek olan

insanlık, milliyetçilikten başka hangi yol ile yükselebilir? Herkes kendi kapısının

önünü süpürürse sokak tertemiz olur. Her millet, kendi milletini mesut etmeye

114 Kaplan, “Milliyetçiliğe Dair”, Hareket, Ocak, 1948, Sayı 11, s.2-3 115 Mehmet Kaplan, “Millet ve Milli Şuur”, Hareket, Ağustos, 1948, Sayı 18, s.2-3

Page 169: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

49

çalışsa, insanlık saadete erer. Milliyetçilik pratik insaniyetçiliktir. Kendi milletini

yükseltmeyen insanlığı nasıl yükseltebilir? Milliyet fikrini reddeden beynelmilelciler,

kozmopolitlikle, yabancı kökenli olmakla, milletini sevmemekle suçlanmakta,

insancılığın milliyetçilik dışında bir düşünce tarafından temsil edilmesinin olanaksız

olduğu iddia edilmektedir. 116

Tarihi, insanlığımızın varlığını izahta şahit gibi kullanan milliyetçi; ne

çevresine, ne kâinata, ne öteki topluluklara düşman olmak prensibinden yürümez. O,

seven ve çevresine severek bakan insandır. Geçmişte olup bitenler ne kadar acı,

yırtıcı olursa olsun, o devri tekrar etmeyi, o devirde olup bitenleri tekrar yaşayıp

yaşatmayı hazırlamaz. Tarihin aynasında bütün bir insanlığın gelişmesini takip

edenler, bu gelişmenin ne kadar zor, ne kadar çileli olduğunu görürler. Bu itibarla

milletlerinin kazançları bütün âlemin zararına olsun istemezler. 117

Yine Cahit Okurer, bir başyazıda, insanlık idealinin, bütün insanlığın saadet

ve yükselişini istemek olduğunu, Fertlere kabul ettirmek istediği ruhi ve içtimai

disiplin, yapısı ve ismi ne olursa olsun, özünde samimiyetle bu dileği taşıyan her

ideal, aynı gayeye götüreceğine inanılmış bir yoldan başka bir şey değildir. Bu

bakımdan Sokrat, İsa, Muhammed’in yolları birbirinden farklı olduğu halde gayeleri

hep insanlığın yükselişi ve saadetidir. 118

Pekiyi bu düşünceler, ideolojiler arasındaki farklılıkların kaynağı nedir? Bu

soruya da yöntemlerin farklılığıyla cevap bulunmaktadır. Yalnız, her samimi insanın

hata yapabilmesi mümkün olduğu gibi, samimiyetle insanlık gayesine yönelen yollar

da hatalı ve aksak olabilir. Dinler arasında çarpışmalara varan farklar gibi, gerçek

milliyetçiyi, komünist veya alelumum anti milliyetçi enternasyonalistlerden ayıran da

bu yol farkıdır. Metod, bir düşünce ve zihniyetin eseridir. Öyle ise bugün gerçek

milliyetçiyi ötekilerden ayıran asıl düşünce tarzıdır diyebiliriz. İnsanlığın

yükseltilmesi için umumi prensipler olabilir. Fakat bu müşterek umdeler tek başına

116 Kaplan, “Milliyetçiliğe Dair”… , s. 2-3 117 Remzi Oğuz Arık, “Tarih Görüşü”,Hareket, Mayıs 1947,Sayı 3, s.2 118 Cahit Okurer, “İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik “, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6,s.3

Page 170: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

50

bir cemiyetin terbiyesine kâfi ve elverişli gelmez. Müşterek umdelerden başka her

cemiyetin kendi yapısına, seviyesine, şart ve imkânlarına göre taayyün edecek ayrı

ayrı yolları bulunacaktır. Milliyetçi yol da böyle realist bir zihniyetle sosyal bir bütün

teşkil eden her cemiyetin, kendi bünyesine en uygun yolla yükseltilebileceğini

düşünür. 119

Milliyetçiler, insanlar arasındaki kardeşliği tesis etmek için çalışırlar. Türk

milliyetçisi, müslüman dininden dolayı bu kardeşlik yoluna bütün tarihini harcamıştır

ve bu yüzden de dünyadaki her cemiyetten daha çok bu nimetten anlar. Ancak şu an

için bunun gerçekleşmesi gayrikabildir. Bu ancak küçümseme, hakaretle karşılanır.

Dünya kardeşliği, ancak Türklerin birinci sınıf millet haline geldiği zaman

gerçekleşecektir. 120

E.HAREKET VE BATICILIK

Anadoluculuk açısından önemli bir problem de Batı’dır. Anadoluculuk,

Batı ile ilişki kurma sürecinde gelişmiş bir ideoloji olduğundan tüm Anadolucuların

Batı’ya ilişkin görüşleri vardır. Mesela Batı karşısında Topçu, yüzü Doğu’ya dönük

ama Batı’ya da bigane kalmayan bir kişidir. Kendi medeniyet dairemizin aslında

Asyalı değil Batılı olduğunu (Avrupa’nı kapısında değil, içinde’) söyleyecek kadar

batıyla ilişki kurma taraftarı, medeniyeti oluşturan değerler bakımından Doğulu

olmamız gerektiğini söyleyecek kadar da Batı karşısında komplekssiz ve Doğulu

olmayı önemseyen bir özelliğe sahiptir. Topçu, kültür ve medeniyet arasındaki

ilişkiyi açıklarken Ziya Gökalp’in ayrımı gibi yaklaşır konuya. Topçu’ya göre

kültür, bir milletin kendine aitliği, medeniyet ise, bütün insanlığın ortaya koydukları

yaşam tarzı bütünüdür.121

119 Okurer, “İnsanlık İdeali ve…”. s.3 120 Remzi Oğuz Arık, “Oluşuma Bahtiyar İdealist” Hareket ,Kasım 1947, Sayı 9, s.5 121 Alver, a.g.m. s.262

Page 171: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

51

Her zaman için milli kültürü önemseyen Topçu, Batıcılardan ayrı bir

anlayış içindedir. Batı’ya teslim olmaz, Batıyı içermek ister. Batı’nın içinde

kaybolmayı değil, Batı’yı kendi içinde eritmeyi önemser. Bu anlamda radikal bir

Batı karşıtlığı yoktur. Özellikle ‘medeni’ unsurlar noktasında açık olmamız gerektiği

anlayışındadır. 122

Hareket’çilere göre Avrupa anlaşılamamıştır. Avrupa karşısında duyulan

kompleks ve Batı taklitçiliği eleştirilmektedir. Avrupa’yı bir mücevherat müzesinde

imişler gibi dolaşanlar, onun meydana getirdiği eserlerin büyüklüğüne şaştılar,

parıltısından gözleri kamaştı; buradaki servet bolluğundan ağızları açık kaldı,

veyahut ilim çokluğundan şaşkına döndüler. Memlekete döndükten sonra, herkese

bol bol bu hayret ve şaşkınlıklarını anlattılar. Avrupa taklitçiliği bunların eseridir.

Bunların ilk hareketi, bizi çılgına çeviren Avrupa’dan bir şeyler alıp memlekete

getirmek olmuştur. Bu arzu, son yüz sene içerisinde birkaç neslin bütün emeklerini

yutmuş, bütün kudret ve kabiliyetlerini taklit yolunda harcatmıştır. Geçen asrın

ortasından sonra, Avrupa’dan esaslı şeyleri alarak Avrupalılaşmak lüzumunu,

memleketimizde bir çok düşünürlerle idareciler, zaman zaman ileri sürdüler. Asrın

icaplarına ait her şeyin Avrupa’da bulunduğunu söyleyerek gözlerini hırsla

Avrupa’ya çeviren bu Avrupa hayranları arasında, Avrupa’dan alınacak çok şeyin

olduğunu tayin işinde kaç defa ateşli kavgalar, ilmi ve felsefi münakaşalar oldu.

Bunların bir kısmı, Avrupa’dan yalnız teknik, diğerleri ise hem teknik hem kültür

alınmasını istediler.

Birinci gruptakiler, Avrupa’dan ancak teknik ve makine almak lazım

olduğunu söylediler. ‘Avrupalı büyük fabrikalar, diritnotlar, uçaklar, otomobiller

yapıyor. Buhar ve elektrik kuvvetlerinden istifade etmesini biliyor. Tabiat unsurlarını

insanın emrine altına sokmuş bulunuyor’ diye haykıran ses, bizi uyandırmak, güya

medeniyete ulaştırmak isteyenlerin ilk sesleri olmuştur. Bunlar, Avrupa’nın bir çok

kötü taraflarını görüyorlardı. Biz Avrupa’dan makine ve teknik alırken kültür ve

ahlak almayacaktık. Geçen asrın sonlarından başlayarak, Avrupa’dan parça parça

122 Gös.Yer.

Page 172: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

52

makine ve büyük sanayi unsurları memleketimize sokuldu. Fabrikalar açtık.

Apartmanlarda oturmaya alıştık. Dedelerden kalmış, kışın esen sert lodosun tesiriyle

yıkılmaya hazır mecalsiz evlerimizde bile, değeri biçare çatının değerini aşan buz

dolapları ve televizyon cihazı yerleştirdik. Radyo naraları perişan evlerimizin

kovuklarındaki baykuşlarla şarkın miskin sokaklarında inildeyen köpek seslerini

hamdolsun biraz susturdu. Ekonomiye ve zevklerimizin gündelik hayatımızdaki

yerine dair hiçbir fikre sahip olmayan halkımız, varını yoğunu, eskiden büyücü

hocaya verdiği gibi, şimdi de bu büyüleyici Avrupa eşyasına veriyor. İçimizde haksız

servetlere konanlarla insanlığı mahva sürükleyen bir Yahudi burjuvazisi, bu

Avrupalılaşma tarzımızdan pek güzel faydalandı. Fabrikalarımızın eseri, sayısı

gittikçe kabaran milyonerleri yaratmak oldu. Çoğunun, hangi soylardan olduğu

bilinmeyen, başının içi boş, lakin saçları bol ve kabarık, tırnakları cilalı bir gençliğin

kendini inkâr medeniyeti doğdu. Avrupalılaşma hareketimizde atılan ilk adım

budur.123

Topçu, Avrupa’nın yalnızca teknik alalım diyenleri gerçekçi ve akılcı

bulmamaktadır. İkinci garplılaşma inkılâbımızı yapanlar, birincilerin düştükleri

hataya düşmediler. Bunlar insan ruhunun parçalardan meydana getirilmiş yamalı

bohça olmadığını bilenlerdir. Evimize kabul ettiğimizin misafirin ayaklarını ve

bedenini içeri alıp başını dışarıda bırakmayı düşünmek gülünç bir şeydir. Garbın

kafası, garplı denilen şey, onun edebiyatı, musikisi, ahlakı ve aile hayatıdır ve bunları

garbın tekniğinden ayırmak kabil değildir. Topçu, Batı’daki kapitalist üretim

ilişkilerinin Batı kültürünü belirleyici rolüne atıf yaparak şöyle devam etmektedir:

Fabrikada işçinin çalışma tarzı, onun ailesini ister istemez daraltır, maddi

menfaatlerin hesabını karı kocanın arasına sokar. Her ikisini iktisadi bir fert yaparak

ailenin ahlaki şahsiyetini zayıflatır; bugünkü aile doğar. Aynı çalışma tarzı zevkleri

değiştirir; ahlakta eskiden sahip olunan bir sürü inançları kapı dışarı eder. Allah’a

imanı, garazla çiğnenen bir ümitsizlik konusunda ortadan kaldırır. Bizdeki

Avrupacıların bu konulardan anlayanına rastlamak güçtür. Bunlar, Avrupa

milletlerinin hepsinin ortak temeli olan Avrupa’nın yaşatıcı kuvvetlerini

123 Nurettin Topçu, “Avrupa”, Hareket, Şubat 1943, Sayı 9,s.3

Page 173: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

53

anlamamışlardı. Hatta bir millet ve medeniyetin, onu doğurucu bazı kuvvetlerin eseri

olduğunu, o millet veya medeniyetin tanınması için bu kuvvetlerin anlaşılması lazım

geldiğini bilmiyorlardı. Hülasa tarih ve ondaki evrim fikrine sahip değildiler.124

Topçu daha sonra Avrupa’yı oluşturan bu kuvvetleri açıklar: Bu kuvvetlerden birisi

zengin edebiyatıyla kuvvetli metafiziğini ortaçağda hazırlamış olan Hıristiyan

ruhçuluğu (spiritüalizm), öbürü Avrupa’da XVII. Asırda başlayan sömürgecilik yani

başka kıtaların ham maddelerini Avrupa’ya kaçırma gayretleriyle beslenerek

meydana çıkan büyük sanayidir. Avrupa’nın üç asırlık tarihi bu iki kuvvetin

çarpışmasının eseri olmuştur. Kâh biri, kâh öteki üste çıktı. Lakin kalp ve imanın

sesini, yine zaman zaman makine canavar gibi boğmak istemiş ve buna muvaffak

olmuştur. 125

Topçu, Avrupa’nın emperyalizmin tarihin olduğunu ima ederek, bizim

milletimizi kuran kuvvetlerin Anadolu’ya gelen Oğuzlara yen bir ruh ve hayat vermiş

olan İslam dini ile vaktiyle Etilerin bu kıtada yaşatmış oldukları ve buraya gelenlere

miras bıraktıkları ziraat tekniğidir. Bu iki kuvvet birbirine düşman değildir. Topçu

sanayi kapitalizminin Anadolu’da yaşanmadığını, tarıma dayalı bir üretim tarzının

Anadolu’ya hâkim olduğunu belirtmektedir. Avrupa’da ruh ve madde dengesi

kurulamamıştır. Anadolu’da da İslamın zayıflaması ve makine seslerinin medeniyet

ve teknik dünyamıza gözlerini dikmesi zayıflayışımızın başlangıcı olmalıdır. Bin

yıllık tarihi olan Anadolu milleti, İslam dini ile talihsiz bir toprak iktisadının, her

ikisi de Asyalı olan kuvvetlerin çocuğudur. Anadolu’daki millet oluşum süreciyle

Avrupa’daki aynı değildir. Onun için bizdeki millet fikrinin Avrupa fikriyle son ve

kati vedalaşma zamanı gelmiştir.126

Mehmet Kaplan da milliyetçilik anlayışlarının Garpçı olduğunu, ancak

Garbı bir maymun gibi taklit etmeyi değil, anlamayı, ondan kendi inkişafına

yarayacak unsurları seçmeyi ve bunları kendi bünyesinde eritmeyi esas tutar

124 Topçu, a.g.m.s.4 125 Topçu, a.g.m.s.5 126 Topçu, a.g.m. s.4

Page 174: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

54

demektedir.127 Ona göre de Avrupa anlaşılamamıştır. Avrupa kötülenecek bir

medeniyet değildir. Sadece biz değil dünya hayrandır. Bizim Avrupalılaşmamız

şuurlu bir hareket değildir. Ruhi içtimai bir komplekstir. Kaplan da Topçu gibi

Anadolu’yu oluşturan kuvvetleri kırsalda bulmaktadır.128

Cahit Okurer’e göre de, Garp, teknik ve fabrikadan ibaret değildir. Garp,

müspet ilim zihniyetidir. Bizdeki Garplılaşma, Garp medeniyetinin gerçek

değerlerine sahip olma yolunda ilerlememiştir. Öğretim müesseselerimiz, müspet

ilim zihniyetim etrafında faaliyet göstermemektedir. Okurer, Hareket dergisi içinde

Topçu ve Kaplan’a göre Batı’ya daha olumlu bakan görüşler sarf etmekte, hakiki

manada Garplılaşmanın olmamasından 129 şikâyet etmektedir.

F.HAREKET VE SOSYALİZM

Hareket dergisinin 1939-1949 arasındaki dönemde, Sosyalizmle ilgili

yazılara tesadüf edilmez. Yalnızca Nurettin Topçu’nun Nisan 1939 tarihinde

yayınlanan İçtimai Sınıflar isimli makalesinde sosyalist terminolojinin izleri görülür.

Bu yazıda, Topçu, içtimai sınıfların Batı’daki gelişim sürecini anlatırken, bu sürecin

Türkiye’deki tarihi süreçle örtüşmediğini vurgular. Nurettin TOPÇU, Marksist

öğretiye yakın bir biçimde toplumsal sınıfların tarihi bir vakıa olduğunu kabul

ederek, bu konuda açıklamalara girişir. İlkel toplumdan, Romalılar’a, Fransız

İnkılabı’ndan günümüze, hep sınıf mücadelesi yaşanmıştır ve bir sınıf diğerlerinin

üzerinde hakimiyet kurmuştur. Ancak bu noktada Marksist determinizme ters düşen

bir anlayışla, sınıfları ve toplumsal düzenleri ortaya çıkaran öğenin üretim ilişkileri

olduğunu, ekonominin alt yapı unsuru olduğu düşüncesini yadsır. Eski ve yeni

127 Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, s.4 128 Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetleri”, Hareket, Eylül 1948, s.19, s.2-3 129 Cahit Okurer, “Garplılaşma Hareketleri” Hareket, Haziran 1949, Sayı 28, s.4

Page 175: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

55

çağların bütün bu saydığımız sınıflar ayrımında, her cemiyette esaslı olan bir yaşayış

tarzının o cemiyetin hayat kaynağı olduğunu, diğer iş şekillerinin ona hayatını

artıracak şekilde etrafında sıralandıklarını ve ona yakınlıkları sırasıyla önem

kazandıklarını görüyoruz. Hint’te din hayatı, Roma’da siyasi hayat, Almanya’da harp

ve asalet, Fransa’da servet ve harcanması, Amerika’da iktisadi hayat, bu cemiyetlerin

iş hayatında ve yaşayışlarında en esaslı rolü oynamışlar, diğer iş zümreleri hep bu

merkezi kuvveti temsil eden sınıfın hayatiyetini artırmak için çalışmışlardır. İktisadi

hâkimiyet, iktisat sahiplerinin cemiyetin başına geçmesiyle sonuçlandı. Avrupa’nın

bir asırlık tarihi, büyük sanayi ve sermaye hareketlerinin etrafında denge sağlamaya

çalışırken sınıfların geçirdikleri safhaların tarihidir. Büyük sanayi ve sermaye

hâkimiyeti tahtını bir asırdan beri Avrupa’da kuruyordu ve onun ilerlemesi

Avrupa’da milliyetlerin evrimi ile beraber gitti. 130

Sanayi devrimi, büyük bir maddi kuvvet meydana getirmiştir. Ancak, bu

maddi kuvvet ahlaktan yoksundur. Zümrelere saadet getiren servetle hakimiyet hırsı,

Avrupalının gözünü yeni dünyalara dikmesine yol açtı. Topçu, böylece Batıdaki

tarihi gelişim sürecini açıklarken, anti-kapitalist ve anti- emperyalist bir söyleme

kayarak XV.asırda başlayan sömürge hareketlerinin Avrupa’nın yeryüzünde nasıl

yaman bir tüketici ve sömürücü bir bela olduğunu bugün bütün dünyaya gösterdi.

XVIII. Asrın yarattığı cemiyet asaletle servete tapıyordu. Tabii ve ruhi kuvvetleri

ezmişti. Avrupa’yı bu asrın sonunda yeniden tabiata ve ruha kavuşturan

Rousseau’nun sesi Romantizmin doğuşunu müjdeledi. XVX. Asrın ortasında ruhun

hareketi yine yuvarlandı. Bu asırda maddenin zaferi, gururla, asalet ve tüketim

hırsları halinde kendini yeniden gösterdi. Avrupa’da geri üretim dünyasına yüz

çeviren büyük üretim sınıfı doğmuştu. Burada kastedilen burjuva sınıfıdır. Tahakküm

kuvveti haline gelen sermaye, içtimai miraslar ve imtiyazlar halinde geçen mülkiyet,

dünyamızda bugün bir işsizler tahakkümü yaratmıştır. Bunların yanında en çok

çalışan zümreler, ırgat gibi bunları kuvvetlendirmek için çalışıyorlar. Anadolu’nun

çocuğu da Avrupa’da bugün yaşayan fert ve zümrelerin keyfi uğruna sürünmekte ve

yarınına ağlamaktadır. İçtimai sınıflar, tarihte her cemiyetin olduğu gibi, asrımızdaki

130 Topçu, “İçtimai Sınıflar”, Hareket, Mart 1939, Sayı s.4

Page 176: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

56

milli cemiyetlerin esaslı unsurudur.131 Topçu, daha sonra Anadolu’ya dönerek,

Anadolu’nun tarihinden bahsetmektedir. Doğu’nun tarihi, ilk zaman sonlarından bu

ülkede Türk’ün eliyle İslam’ın ruhu parlayıncaya kadar uzun bir talan tarihidir.

Anadolu, bu acı kadere İskender devrinden beri katlanmıştır. Bu dönemde hakim

sınıf kılıçla veya zorbalıkla gelip yerleşen bir istila zümresinin kurduğu sınıf

olmuştur. Türklerin Anadoluyu ele geçirmesinden sonra Eti çiftçisiyle Türkmen’in

kaynaşmasından mürekkep, yeni sınıf Anadolu’nun hakim sınıfı olmuştur. Ancak bu

sınıf ta Osmanlı’nın son asırlarında ezilmiştir. Anadolu’da Batılı anlamda bir içtimai

sınıf doğmamıştır. Zira Anadolu’ya, ne ona doğuşunda ruh vermiş olan manevi

kuvvet yar olmuştur, ne de bu ülkenin yarattığı maddi kuvvet onun kendi

çocuklarının eline bırakılmıştır.132

1950’li yıllardaki Hareket’te sosyalizm, direkt olarak belirtilmese de

argümanları itibariyle eşitlik, adaletle bağlantı kurularak anlatılır. Sosyalizmle ilgili

yazıları, Hareket’in 1960’ler’den sonraki yazılarında sıkça görmek mümkündür.

Bunun gerisinde daha önce belirtilen siyasi ortam ve demokratikleşmeyle ilgili

nedenler yeniden gösterilebilir. Ayrıca buna ilave olarak bu yıllardaki, özellikle de

1960’lardaki, sosyalizmin Türkiye’deki ve dünyadaki entelektüel ve siyasal gücünü

de göz ardı etmemek gerekir.1970’lerdeki batılı kapitalist ülkeleri ve aynı zamanda

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri etkileyen petrol krizine bağlı olarak çıkan

ekonomik krizin de kapitalizmin düşünsel gücü üzerinde tahribat yaptığını da

ekleyebiliriz.

Söz konusu dönemler, İslam ülkelerinde ve toplumlarında da sosyalizm

tartışmalarının yoğun olarak yaşandığı dönemlerdir. İslam ülkelerinde sosyalizmi

günün konusu haline getiren sebep, onların büyük sanayi ülkelerinin siyasi ve

iktisadi hegemonyasından yeni çıkmaya başlayan ‘geri kalmış’ ülke olmalarıdır. 133

131 Topçu, a.g.m.s. 4 132 Topçu, a.g.m.s. 5 133 Bkz.Erol Güngör, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1990, s.127 Mısır’daki Nasır sosyalizmi, Cezayir’deki Ben Bella sosyalizmi, Gana’daki Nkrumah sosyalizmi ilginç örneklerdir. Bu sosyalist düşünce ve yönetimlerin ayrıca ortak özellikleri, ayrıca Marksizme mesafeli olmaları ve milliyetçilikleridir.

Page 177: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

57

Derginin daha sonraki yıllarda çıkan 1966 Aralık ve 1967 Ocak sayılarında

Mehmet Kaplan ile Nurettin Topçu arasındaki Devletçilik konusundaki farklılıklar

dergiye yansımıştır. Mehmet Kaplan, aşırı devletçiliğin himaye görmek isteyen pasif

ruh halini doğuracağını ve insanı makinalaştıracağını işlerken, Topçu ise devletçi

rejimin bazı hürriyetleri kısıtlamasının doğruluğunu izah etmeye çalışır.134 Mehmet

Kaplan, 1979 Mart’ında Hareket dergisinde kendisiyle yapılan röportajda, Nurettin

Topçu’dan uzaklaşmasının sebeplerinden birisinin Topçu’nun sosyalist görüşleri

olduğunu söylemiştir.135

Bütün bunlara karşın, sosyalizmle ilgili yazıların Hareket’in daha sonraki

dönemlerinde yayınlanmasına rağmen, konunun Nurettin Topçu tarafından ısrarla

işlenmesi, Milliyetçiler Derneğinden uzaklaşmasına sebep olması, Necip Fazıl gibi

önemli bir şahsiyet tarafından eleştirilmesi nedeniyle 136 Nurettin Topçu’nun bu

konudaki savlarını irdelememek, Hareket’in bir yönünün eksik değerlendirilmesi

olabilecektir.

Hareketçi okulun ana şemalarından birisi olan sosyalizm, İslam ahlakı ile

milliyetçilik idealinin zorunlu bir sonucudur. Bu anlayışta din ile milliyetçilik

mükemmel bir diyalog halindedir. Topçu’nun sosyalizm anlayışı, ne bilimsel

sosyalizm, ne de diğer maddeci sosyalizm biçimleridir. Sadece insanı seven, insana

acıyan, vicdan ve kalp terbiyesine dayanan, insana dayanma ve onu kurtarma

ihtirasıdır. Bu görüşler onu Marks’tan önceki, insana acıyan ve onu seven hayali

sosyalistlere daha çok yaklaştırmaktadır. Hareketçilerin, İslami sosyalizm anlayışları,

daha çok sosyal demokrasi veya Gökalp’in deyimiyle ‘İçtimai Halkçılık’ sistemlerini

hatırlatmaktadır. Gökalp’in ileri sürdüğü sosyalizm de aslında komünizm ile

kapitalizmin aşırılıklarından toplumumuzu kurtarmak için ön gördüğü birtakım

hayati tedbirler idi. Gökalp, bir İslam sosyalizminden bahsetmemişti ve buna lüzum

da görmemişti. Zaten sosyalizme taraftar da değildi. Çünkü, zamanında İslam’da

sosyalizm görüşü bu kadar yaygınlık kazanmamıştı. Onun solidarizmi, kökleri

134 Türkmen, a.g.m. s.53 135 “Kırk Yıllık Hareket”,Hareket, Mart 1979,Sayı…163, s.66 136 Bkz. Necip Fazıl Kısakürek, Babıali, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2003, s.338

Page 178: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

58

tarihimiz, kültürümüz ve değerler sistemimizden feyz almaktaydı. Hareketçilerin

sosyalizm anlayışı ile Gökalp’in sosyalizm anlayışı arasında biricik fark eğer bu ise,

ikincisinin birincisine nazaran daha laik olmasındandır. 137

Nurettin Topçu’nun sol ideolojisi Kemalist ya da sağ zihniyetlerin

devletçilik anlayışından farklıdır. Eşitlik, miras, özyönetim, toprak reformu,

kooperatifçilik üzerine düşüncelerinde hızlı kalkınmadan çok bölüşüme ya da pasta

büyütmekten ziyade adil dağıtıma önem vermiştir. Bir kere, hızlı kalkınma için nicel

bir değişiklikten çok emek, kazanç şekilleri ve miras gibi alanlarda gerçekleştirilecek

nitel bir dönüşümü savunmaktadır. 138

Topçu’nun düşüncesi, kalkınmacı bir acelecilikten kalkınma eleştirisine

geçişi temsil eder. Sol düşüncesi bu açıdan önemlidir. Çünkü aceleci kalkınmacılığın,

üçüncü yol ideolojisinden birinci yolun izine geçtiğini tarih göstermiştir. Gelişmeci

ideolojilerin sosyalist ayağında, nesnel koşulların ve sosyal arka planların

eksikliğiyle, emek-sermaye çelişkisinin yerine genellikle milliyetçi tezler ikame

edilmektedir. Topçu’nun yazdıkları, Türkiye’nin siyasi iktidarlarının yüzyılın ikinci

yarısından itibaren dünya kapitalist sistemiyle bütünleşme çabasının ve yükselen yeni

toplumsal değerlerin ışığında değerlendirilmelidir.139

Topçu’nun anti-kapitalist eleştirileri, Marxgil eleştirilere daha yakındır.

Tarihsel-toplumsal olarak, ilerleyen işbölümüne bağlı olarak maddi güçler belli bir

azınlığın elinde toplanırken, yaşayabilmek için emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan

çoğunluk yoksullaşmaya ve egemen sınıfların elinde sömürülmeye başlamıştır.

Topçu burada mülkiyet ilişkilerinin belirleyici rolüne inanmaktadır. 140 Türk

muhafazakârlığında anti- kapitalist öğeler bulmak zordur. Muhafazakâr ideolojide

erken bir postmodernist bir tema belirgindir. Ekonomik kategorilerin kültürel

kategorilere dönüştürülmesi. Ortalama bir muhafazakâr açısından gerçek 137 Türkdoğan, a.g.e.s.64-65 138 Mollaer, a.g.m. s.26 139 Mollaer, a.g.m.s.27 140 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik….s.116

Page 179: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

59

sorunlarımız kültürel sorunlardır. Muhafazakâr için ürkütücü olan, ekonomik

sorunlardan ziyade, kültürel buhrandır. Bu yüzden, ekonomi muhafazakârın anlatısı

içinde çok sınırlı bir yer bulabilir. Mesela erken Cumhuriyet’in muhafazakâr

kişiliklerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın düşüncesi, kimi araştırmacılar

tarafından erken Cumhuriyet’te resmi ideolojinin ölçülü bir eleştirisi ya da

Kemalizm’e karşı yumuşak bir ideolojik bir onarım girişimi olarak

değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, yazılarında resmi ideolojinin bir bileşeni

solidarizm konusunda bir eğilim göze çarpar. Topçu’daki sistematik kapitalizm

eleştirisi, muhafazakârlık içinde değerlendirilmesini tartışmalı kılar. İlk bakışta,

toplumsal sorunları ahlaka indirgeyen bir ahlakçı gibi görünmektedir. Ancak dikkatli

bir okuma, ekonomik planda sosyalist bir çizgiye yaklaştığını; sol düşüncenin

çekirdeğini düşünce sisteminde içerdiğini fark ettirebilir.141

Topçu’nun ideolojisini analiz eden literatürden ‘muhafazakar devrim’in ilk

bakışta kullanışlı olduğu düşünülebilir. Ancak gerek muhafazakâr devrimin Nasyonal

sosyalizme dönüşmesi, gerekse eleştirilerin anti bir sol doğrultuda seyretmesi

Topçu’nun ideolojisiyle paralellikler kurmayı güçleştiren faktörler olarak

belirmektedir. Topçu, Sovyet komünizmi eleştirisini sol düşüncelerini saklı tutarak

yapar. Ayrıca, eleştirisi son tahlilde, yine kapitalizme yönelir. Hatta anti-komünizmin

egemen olduğu dönemde, soğuk savaşın kültürel-entelektüel boyutunu gitgide

zedelediği muhafazakârlardan bazıları ile yollarını ayırmasına neden olmuştur.

Bunun gibi, Topçu’nun Sovyet Komünizm’inden çok Amerikan Kapitalizmi ve

pragmatizmini eleştirmesi; Amerika’nın hegomonik gücüne karşı Avrupa kültürünü

yüceltmesi dikkat çekicidir. Batılılaşma ve medeniyet algısı, Topçu’nun

düşüncesinde kültürel bir özcülükten fazla, kapitalizmle ilişkilendirilmiştir.

Amerikan pragmatizmi ise ileri kapitalizmin felsefesini ya da kültürünü teşkil

etmektedir. Ayrıca, Nasyonel sosyalizm’in bir retorik olduğunu ve Topçu’nun Nazi

ideolojisinden ayrılan yönlerinin hem ideolojik evreninden (örneğin, özgürlük

düşüncesi vd.) hem de anti-kapitalizminden çıkarılabileceğini belirtelim. Çünkü

Nazizm, temelde, kapitalist konsantrasyonun hızlanmasına yariyordu. Nazizm

141 Mollaer, a.g.m. s.31

Page 180: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

60

üçüncü yol arayışında birinci yolu yakalamıştır. Topçu’nun ideolojisi ise birinci

yolun eleştirisi üzerine kurulmuştur.142

F.I. MİLLİYETÇİLİK VE SOSYALİZM

Milliyetçilik, toplumu homojenleştirici, sınıfsal farklılıkları ve çelişkileri

ihmal edici bir bakış açısına sahiptir. Kendi iç tutarlılığı açısından da bir yerde

zorunlu bir durumdur bu. Türdeş olmayan, sınıf çelişkilerinin ya da daha ileri

boyutlarıyla sınıf kavgalarının yaşandığı bir toplumda, milliyetçiliğin kendisinden

beklenen işlevleri yerine getirmesi olanak dışı hale gelir.

Milliyetçilikte fertler arasında ayrımlar yapılmaz, imtiyazlara müsaade

edilmez, hiçbir kimse cemiyet nimetlerinden mahrum bırakılmaz, aksine herkesin

cemiyet yararına faaliyete sevkine, karşılıklı faydalanmayı sağlayan nizamı

korumaya ve devam ettirmeye çalışır.

Her şeyden önce cemiyeti bölünmez bir bütün kabul eden milliyetçilik için

ise iktisat gaye değil, fakat sadece insanları refaha ulaştırmayı amaçlayan bir

vasıtadır. Çağdaş topluluklar, birer milli cemiyet halinde geliştiklerinden milliyetçi

iktisat görüşü, milli ekonomi fikrine istinat eder. Buna göre, ekonominin, özel

sektöre de faaliyet sahası tanımak suretiyle memleketin yüksek menfaatleri uyarınca

planlanması icap eder.143

Kapitalist toplum, sınıf farklılıklarının var olduğu bir düzendir.

Milliyetçiliğin, bu farklılıkları nasıl ortadan kaldıracağı bir muamma olarak ortada

durmaktadır. Milliyetçi ideolojiler buna çeşitli çözümler getirmeye

çalışmaktadır.Solidarizm, korporatizm gibi.

142 Mollaer, a.g.m. s.37 143 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Hamle Yay. İstanbul, s. 28-29

Page 181: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

61

Hareket’çileri kaygılandıran husus vatandaşlar arasındaki refah

farklılıklarının milli birliği bozma tehlikesidir. Milli Birlik, bu topraklar üzerinde, her

çeşit ‘İnsanlık Haklarına’ sahip şuurlu birer varlık olduklarına inanmakla başlar.

Yaşama ve medeniyet seviyeleri arasında uçurumlar bulunan, bir refahın üst

seviyesinde, öteki sefaletin eşiğine yakın kimseler topluluğunda ise milli birlik, bir

görünüşten ibaret kalır. Vatandaşlarından bir kısmı anayasanın sağlamış olduğu

hakları kullanmaktan mahrum, bir kısmı kanun yollarından yürür görünerek,

haksızlıkları bile haklı göstermek cüretini kendinde bulan insanlar olarak

sınıflandıkça milli birlik daima zedelenmeye mahkûmdur. 144

Müslüman Türk’ün devlet telakkisi, Müslüman Anadolu’nun sosyalizmidir.

Bu kelimeden gocunan Türk çocuklarının bu hali, saflıkla bilgisizlikten başka bir şey

değildir. Müslüman Anadolu sosyalizmi demek, İslam’ın ruh ve ahlakına sahip

olacak Anadolu’nun insanını ve bütün hayat kuvvetlerini, ferdi menfaatlerle

ihtirasların dışına çıkarıp bir ilahi bölgede, tam iktidarı ile sağlam iradenin

disiplini altına, millet selameti yolunda toplulukla seferber etmek demektir.

Komünizmi bertaraf edecek ve siyonizmi toprağa gömecek tek kuvvet budur; öbür

adı milliyetçiliktir. Zira toplumun malı olmayan milliyetçilik olmaz. İktisadi hayatın

serbest teşebbüslere bırakıldığı, ahlakın avare heveslere terk edildiği, okulun yabancı

ve özel ticarethaneler haline getirildiği, muhtariyetine sığınan üniversitenin millet

iradesini tanımadığı, millet dilinin her yandan saldırılarla didik didik olduğu bir

yerde milliyetçilikten bahsedilemez. 145

Sosyalizm fikrinin, mülkiyet ilişkilerini değiştirerek, özel mülkiyetten

kamusal mülkiyete geçişi sağlaması araçsal bir nitelik taşır, amaç; insanlar arasında

sınıf farklılıklarını, dolayısıyla özel mülkiyetin adaletsiz dağıtımından kaynaklanan

eşitsizliği gidermektir. Kamusal mülkiyetin daha rasyonel, verimli bir üretim tarzı

olması gibi bir veriye ulaşılmış değildir. Hatta, bu konuda sosyalizme getirilen

eleştirilerin en başında, bu sistemin insanlarda motivasyon kaybına yol açarak,

üretim yetersizliklerine, rekabetçi olmayan bir ekonomik bir model ortaya çıkarması

144 Suat Seren, “Milli Birlik”, Hareket,Kasım 1947, Sayı 9, s.6 145 Topçu, Ahlak Nizamı, Dergah Yayınları, İstanbul, 1999, s.25-26

Page 182: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

62

gelmektedir. Topçu, sosyalizme zıt görünen bir öneri getirmekte ve özel mülkiyet

sahipliğinin gerekliliğini savunmaktadır. Ancak onun savunduğu bir nevi

ortakçılıktır. Sosyalizmin yumuşak karnı olan motivasyon eksikliğini gidermek için

getirdiği bir öneridir. ‘Mülkiyet her işe girişebilmenin şartı ve fert hürriyetinin

teminatçısıdır. Mülk sahibi olmayan fert, hür şahsiyetiyle işinin sahibi olamaz. Olsa,

olsa, işine kul, başkasına köle olur. Bu sebepten, işinin sahibi denebilmek için

amelenin de, herhangi bir nispette fabrikanın kazancına ortak edilmesi lazımdır.

Doktor ve mühendis de onun gibi, bir yandan aylıklı memur, diğer taraftan prim

sahibi bir ortak gibi çalıştırılmalıdır. Cemiyetin kaderine her şekilde ortaklığa razı

olmayan fert ve zümrelerin vatandaşlığından şüphe edilmelidir. 146

Nurettin Topçu’nun sosyalizmi komünizme uzanan Batı’daki komünizmin

çocukluk hastalığı olarak değerlendirilen sosyalizmlerden oldukça farklıdır.

Topçu’nun sosyalizmi diğer bütün sistemlerden daha fazla komünizm karşıtıdır. Alt

yapı kurumu olarak ekonomiyi ve sınıf çatışmasını esas alan komünizmin yerine o

ahlak nizamını esas alan ve buna dayalı ekonomik paylaşımı gözeten bir ruhçu

sosyalizmi, bir anlamda hümanist felsefeyi ama onun da bağlı olduğu bir yaratıcı

düzeni savunur. Merkeziyetçi devlet anlayışıyla Topçu, sosyalist yani toplumcu

ekonomik sistemin yaşamasını ve toprağa dayalı iktisadi yapının sürdürülmesini

garantiye almıştır. 147

Anadolu’da, millet içinde içtimai sınıf doğmamıştır. Zira, Anadolu’ya ne

ona doğuşunda yar olmuştur, ne de bu ülkenin yarattığı maddi kuvvet onun kendi

çocuklarının elinde bırakılmıştır. Şu halde, Anadolu’da ne August Comte’un

Avrupa’da ön safa geçmesini istediği zekâ sahiplerinin sınıfı, ne de Saint-Simon’un

iş başsına geçmesini istediği sanayi sahiplerinin sınıfı doğabilmiştir. Şu halde; bizim

işimiz, bizim kurtarışımız, kurtarıcı inkılâp, memleketin müstahsil zümresini,

Anadolu köylüsünü bir sınıf yapmak, onu ahlaki bir hayat içinde canlandırmak, onu

cemiyetin başına geçirmektir. Bir taraftan bir memleket tarihini kurmuş olan maddi,

iktisadi varlığı, öbür taraftan ona ruh ve ruhi kuvvetler vermiş olan; Alpaslan’ları,

146 Topçu, a.g.e., s.45 147 Şehsuvaroğlu, a.g.e., s.61-62

Page 183: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

63

Yunus Emre’leri yaratmış olan manevi kuvveti, bu kuvvetlerin menbalarına inmek

suretiyle yeniden canlandırmak ve ahlak kuvvetini temsil eden sınıfa aşılayarak,

onun ruhuna hayat verdikten sonra, işe başlamak lazımdır. 148

F.II. İSLAM VE SOSYALİZM

Bir taraftan sosyalizm, diğer yandan da İslam savunusu olduğunda, bu iki

anlayışın nasıl bağdaştırılabileceğin kuramsal düzeyde çözümlenmesi önem

taşımaktadır.Bu konuda çalışmalar yapmış olan Maxime Rodinson’a göre Kur’an ve

sünnet kapitalizm hakkında açıkça bir şey söylemiyor. Özel mülkiyeti ise tartışma

konusu yapmıyor. Genel olarak mülkiyetin, insanın bağımsız faaliyetinden ziyade,

tanrının iradesine bağlı olduğu şeklinde düşünüldüğü şüphesizdir. Tefeciliğin

yasaklanması ve herkesin zekât vermekle yükümlü olması bir mala tasarruf hakkını

şüphesiz sınırlamıştır. Devletin, topraklar üzerinde, bazı bakımlardan, yüce bir hakkı

vardır. Bu mülkiyet hakkı yaşamak her insanın hakkıdır gibisinden bazı

mülahazalarla da sınırlandırılmıştır. Açlıktan ölmek üzere bir insanın, yaşamak için

asgari bir yiyeceği (başka çaresi yoksa, zor kullanarak meşru sahibinden onun rızası

hilafına alması haklı görülmektedir. Fakat bu tür sınırlandırmalar Hristiyan

ilahiyatçılar tarafından öngörülmüş, ve hem dini, hem de laik kanunlarda yer

almıştır. Bütün bunlar, özel mülk sahibi Müslümanların kendi mallarını, özel mülk

sahibi hristiyanın tabi olmaksızın, en meşru kapitalist bir tarzda

verimlendirilebilmesine pratikte hiçbir şekilde engel değildir. Şüphesiz, dini

kanunlarda (şeriat bakımından) üretim araçlarının mülkiyeti ile ilgili hiçbir özel

kısıtlama yoktur. Aynı şekilde, ücretli emek (işçilik) de tamamen normal bir şey

olarak kabul edilmiştir.149

148 Topçu,”‘İçtimai Sınıflar”, Hareket, Mart 1939, s.2 149 Maxime Rodinson, İslam ve Kapitalizm, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1978, s.32-33

Page 184: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

64

İslam ülkelerinde İslam, sosyalist ekonomik kuruluşun bayrağı yapmaya

kalkışanların iddiaları yakından incelendiğinde, İslam dininin bu role pek az yatkın

görünmektedir.150

Roger Garaudy, İslam ve sosyalizm arasında yakınlıklar bulunabileceğini

iddia ederek , Cezayir halkının sosyalizmi seçerken İslami esaslar üzerine kurulmuş

sosyalizm veya ‘halkımız bir elde Marks’ın Kapitali sosyalizme gidiyor’ formülleri

ile yabancı değerleri benimsemiş olmuyor, ancak kendi tarihi yönünde bir tercih

yapıyor diyor ve ekliyor., sosyalizmde Kur’an’ın ruhuna aykırı bir şey

bulunmamaktadır.151

Necip Fazıl ise, Kapitalizm ve Sosyalizmle İslam arasında farklılık

olduğunu ileri sürmektedir. İslam inkılabı, liberalizma ve kapitalizma, faşizma ve

nazizma, sosyalizma ve komünizma gibi, bugüne kadar tatbik mevzuu olmuş içtimai

ve iktisadi mezheplerin her birini, hiçbirine üstünlük vermeden masaya otutur ve

onlara şöyle mukabele eder: ‘Her birinizin, bütünü kucaklayamadan, ayrı ayrı ve

parça parça bazı haklarınız ve hakikatlarınız vardır; ve her birinizin ayrı ayrı ve parça

parça arayıp da bulamadığınız hakikat, birer bütün halinde İslamiyettedir.İslamiyetin

bunlardan hiç birine tabi olması ve hiç birine kendi ismini ilave etmesi mümkün

değil; ancak bunlardan her birinin öbüründe kaybetmek istemediği hak ve hakikatle

beraber hepsinin birden hesabını tekeffül edici külli mizanın tahkik ve tefahhusu,

ancak İslamiyet içinde kabildir.152

Nurettin Topçu’ya göre, İslam ekonomisini uygulayacak devlet, sosyalist

bir devlettir. Fakat bu devletin İslam esaslarına göre organize olması gerekir. Başka

bir ifade ile, Topçu’nun devlet anlayışında bazı kereler ibare olarak rastlanmakla

birlikte İslam sosyalizmi diye bir meselesi yoktur. Sadece İslam vardır. Sosyalizm

ona göre böyle bir devletin uygulayacağı ekonomik sistemdir. Sosyalizm, bir

ekonomi sistemi olarak İslam’dan gelen esaslara uygun bir şekilde, insan

150 Rodinson, a.g.e. s.211 151 Roger Garaudy, Sosyalizm ve İslam,Çev.N.Şahsuvar, Genç Sanat Yayınevi, Ankara, s.52 152 Necip Fazıl Kısakürek, İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1976, s.187-188

Page 185: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

65

ihtiyaçlarını ruhi hayatıyla ahenkli bir biçimde gidermeye çalışır. Devletin ekonomik

hayatı tanzim eden hareketi, maddeci olmaktan çok, ruhçu, otoriter, ve

sorumlulukları tamamen yüklenmiş bir davranıştır. Bu noktada devleti daha doğrusu

devleti idare edenlerin her an büyük mahkeme huzurunda hesap verme durumunda

olduğunu kabul eden ve ruhunda onu benimsemiş seçkinlerden oluştuğunu bilhassa

belirtmek gerekir. Gerek ekonomi, gerekse devlet idaresi olarak uygulanmak istenen

esaslar, Topçu’da İslam’dan gelmektedir.153

İslam sosyalizmi iktisadi değil, ahlaki endişelere ve değerlere dayanır.

Materyalist, ihtilalci, anarşist bir komünist tehlikeden bizi koruyacak olan ruhçu,

devletçi, muhafazakâr, otorite sahibi bir sosyalizmdir.154

Nurettin Topçu’nun savunduğu sosyalizm anlayışının ‘ruhçu sıfatını

taşıması toplumsal sonsalların üzerinde manevi belirleyicilerin tartışılmaz yerini

vurgulamak kaygısından kaynaklanmaktadır. Ruhçu devlet sosyalizminin temel

başarıları şu ya da bu bu derecede iktisadi başarıları sağlamakla sınırlandırılamaz.

Maddi başarılar ancak toplumsal hayatın manevi mutluluğu adına araçsal bir değer

taşır ve manevi hayatın icaplarına göre belirlenir. Ruhçu sosyalizm ana ilkelerini

İslam’dan alacaktır. 155

Nurettin Topçu’nun Anadolu sentezi dediği, bunu pekâlâ Türk-İslam

sentezi biçiminde anlayabiliriz) tarihsel oluşum, toprağa dayalı üretim tarzı ile İslam

arasındadır. Türk ve Müslüman kimlikleri değişen siyasal koşullara bağlı olarak

dönüşümlü bir şekilde kullanılabilecek standartlar halinde değil, iç tutarlılığı sağlam

bir tarzda ortaya konulmaktadır. Başka bir ifade ile, Topçu’da ‘Türk-İslam

eklektizmi‘ değil, gerçek anlamında bir ‘Türk –İslam sentezi düşüncesi işlenmiştir.

Nurettin Topçu’ya göre, üretim araçları ile milli kültür bir denge içinde olmak

zorundadır. Müslümanca yaşayışı mümkün kılacak biricik yaşam tarzı kır hayatıdır.

O halde, sabanı aşan bir teknoloji, ister istemez, milli kültürün en temel unsuru olan 153 Cemil Kıvanç, “Nurettin Topçu’nun Devlet Anlayışında Ekonomik Görüşler”, Nurettin Topçu’ya Armağan….s.75-76 154 Şehsuvaroğlu, a.g.e. s.62 155 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.174

Page 186: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

66

İslami yaşayışı da zaafa uğratacaktır. Topçu’nun Marksist analizlerden ayrıldığı

nokta burada ortaya çıkmaktadır.156

F.III. ANTİ- KOMÜNİZM

Hareket dergisi, komünizm düşüncesine karşı görüşlerin müdafaa edildiği

bir dergidir. Bunu çeşitli yazılarda görmek mümkündür. Cahit Okurer milliyetçilikle

çeşitli düşünceleri karşılaştırdığı bir yazısında komünizmin, bütün cemiyetleri aynı

prensiplere uydurmak isteyen, tamamen mücerret ve umumi nazariyeler ürettiğini,

içtimai şahsiyet hürriyetini reddettiğini belirtmektedir.157 Komünizm, bir ideoloji

değil, bir istila vasıtası haline gelmiştir.158 Komünizm kültürel bünyeye yabancı,

Rus yayılmacılığıyla eşdeğerde, beynelmilelci olması nedeniyle de milliyetçiliğe

aykırı bir ideoloji olarak görülmektedir. 159 Marksizmin üretim ilişkilerinin üst

yapıyı belirlediği görüşüne Mehmet Kaplan, şiddetle karşı çıkmaktadır. Marksist

noktai nazara göre ferdin hareketleri midesine bağlı olduğu gibi, cemiyetin hayatı da,

kitlenin midesi demek olan iktisadi şartlara bağlıdır. ‘Nerden ve ne kadar para

aldığını bana söyle, sana nasıl bir adam olduğunu söyleyeyim’ iddiası muayyen bir

nispette doğrudur. Fakat asıl beşeri hayat karın doyduktan sonra başlar. Ferdin ve

cemiyetin hayatında midenin zaruretlerini aşan ve bambaşka kaynaklardan gelen bazı

realiteler olduğu inkâr edilemez. Eflatunun basit olarak mide, kalp, kafa diye

ayırdığı üç varlık, birbirine çok sıkı bağlı, fakat birbirinin yerin tutmayan realiteleri

ifade ederler. Hangi insan açlığın yanı sıra şeref ve aşk duygularını hissetmemiştir?

Şeref ve aşk duygularının insanlara midenin zaruretlerini unutturduğu az rastlanan

bir hadise değildir. Kalp bazen yalnız mideyi değil, aklı da inkar eder. Keza aklın,

mide ve kalpten daha çok hâkim olduğu devirler vardır. Hasılı, ne ferdi, ne cemiyeti

tek bir prensibe göre izah etmek mümkün değildir. Türlü amillerin hepsini birden göz

önünde bulundurmak lazımdır.160

156 Öğün, Nurettin Topçu’ya Armağan…s.68 157 Cahit Okurer, “İnsanlık İdeali ve .”’, s.3 158 Okurer, “İdeal ve İdeoloji”, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6, s.10 159 Mehmet Kaplan, “Yeni Türk Milliyetçiliği”…, s.4 160 Mehmet Kaplan, “ İçtimai Şuuraltı ve Edebiyat”, Hareket Kasım 1947, Sayı 9, s.3

Page 187: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

67

Komünizmin materyalist anlayışı da Hareket’in genel düşünce felsefesiyle

uyuşamayacak bir başka yönüdür. Komünizm dinsiz, dini duygulara karşı hürmetsiz

bir rejimdir ve böyle bir düşünce Anadolu’yu yıkar.161

Nurettin Topçu’ya göre de büyük sanayinin eseri olan kapitalizm,

kendisinin hakiki faka gayri meşru çocuğu komünizmi doğurmuştur. Komünizm,

kapitalizmin pençesi altında esir edilen işçi kütlesinin isyanından doğmuş bir isyan

hareketidir. Kapitalizmin bünyesinden fışkırmıştır. Millete düşman bir harekettir. 162

F.IV. ANTİ-SEMİTİZM

Hareket dergisinde antisemitik görüşler de önemli bir yer bulmuştur.

Özellikle Nurettin Topçu bu konudaki görüşlerini açıkça ifade etmekten

çekinmemiştir. Yahudiler, tüccar olmaları, kazanç hırsları nedeniyle

yerilmektedir.En güzel örneğini Yahudilerde gördüğümüz batının tüccar

milletleriyle ahlaki medeniyet kurulamazdı. 163 Sokaklarımızda döğüşen yarı çıplak

küçük çocukların korku ile birbirine saldırışları gibi daha çok servet biriktirmek için

hayatımızın kaynaklarına, zaruri vasıtalarına haya zincirlerinden boşanarak saldırmış

olan kazanç şampiyonlarının bu vahşice hareketleri de insanlardan bir derece aşağı

olan Yahudilerden sirayet etmiş bir hayat korkusunun, insan gibi ve insan olarak

yaşamak saadetini, gerçek zevklerini ve ruhunun hayatını bulmak konusundaki

emniyetsizliğin eseridir. 164 Anadolu’nun yağmalanmasında da her milletin eli

olmakla birlikte bunların arasında en belalısı Yahudi bankerinin ve sermaye

sahibinin elidir. 165

161 Kaplan, “Anadolu’nun Kuvvetleri”, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19, s.4 162 Topçu, “Millet ve Milliyet”, Hareket, Mayıs 1943, Sayı 12, s.2 163 Topçu, “Bizde Milliyet Hareketleri”,Hareket, 1939,s.3 164 Topçu,”Mukaddes Kurbanlar”,Hareket, Ağustos 1947,s.2 165 Topçu, “İçtimai Sınıflar”…s.4

Page 188: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

68

Hilebaz siyaset de Yahudilikle ilişkilendirilir. Yahudi siyaset, nerede bir

insanlık ideali yükseltmiş ve bütün haysiyet vasıtalarına rağmen Yahudi dünyasını

kurabilmiştir? Siyaset denilen bu zehirli silah sadece yıkıcı olmuştur ve dünya

yüzünde insanlık alemine Yahudilikten huzur ve rahat yoktur. Bu zehirleyip kaçan ve

yiyemeyen bir yılandır. Hile değil, izzeti nefis bizi ondan kurtarır. 166

Bu konudaki en net ve keskin yazıları Ahmet Kabaklı kaleme almıştır.

‘Yahudi Kavmine Nutuklar’ başlıklı yazıda Ahmet Kabaklı, Yahudi kavminin

parayla her işi hallettiklerini, yaltakçı olduğunu, İsa’yı kalbinden Marks’ı midesinden

çıkardığını, afyonlu, kalleş, ırkçı bir kavim olduğunu, Hitler’in bile soylarını

bitiremediği gibi ağır ifadeler kullanmaktadır.167

G. HAREKET, DEVLET VE SİYASET

G.I.HAREKET’İN DEVLET GÖRÜŞÜ

Tarih ve içtimai şuur, sadece milli hareketler için bahis konusu değildir. Bu

şuur, zorlayıcı, idare edici bir kuvvettir. Kanunlarla bu tarihi ve içtimai şuur arasında

bir denge şarttır. Bazen, devlet adamları veya şefler, zorlayıcı kanunlarla bu şuuru

susturmaya veya yok etmeye çalışırlar.

Bu hareketler, milletle, devletin arasını açar. Milletle devlet arasında bir

uyum olması gerektiği ve devletin milletin değerler sistemine uygun kanunlar

çıkarması gerektiği düşüncesi savunulmaktadır. Yaşanan bazı somut örnekler vererek

tezini haklılaştırmaya çalışmakta ve Cumhuriyet idaresine eleştiriler getirmektedir.

166 Topçu, “Millette İzzeti Nefis ve Siyaset”, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 18,s.4 167 Kabaklı, “Yahudi Kavmine Nutuklar”,Hareket, Ocak 1949, Sayı 23, s.6

Page 189: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

69

Toplumda görülen anormal gidişli dini hareketler, içtimai gayri şuurun bir tepkisidir.

Din duygusunun ihmal edilmesi bu sonucu doğurmuştur. Bu içtimai şuuru gösterecek

vasıtalar, matbuat ve edebiyattır. Kültürlü bir siyaset adamı için bunlar, kanunlar ve

iktisadi istatistikler kadar kıymetli hareket vasıtalarıdır. 168

Hareket dergisinde devlet konusunda ağırlıklı olarak Nurettin Topçu yazılar

kaleme almıştır. Bu nedenle tekrar Topçu’ya dönmek gerekecektir.

Topçu, önce devletin tanımını yapmaktadır. Devlet muayyen topraklar

üzerinde hakimiyetle yaşayan insanların meydana getirdiği manevi birliktir. Bir

millet varlığının ruhu demektir. Millet iradesinin gözüktüğü yerdir. Bu tarifteki

muayyen topraklar mefhumu bir vatanın, orada yaşayan insanlar tabiri de bir milletin

varlığını ifade ederler. Üçüncü unsur olan hakimiyet ise devlet varlığının esaslı

unsurudur. Kendi başına yalnız vatan bir ceset, cansız bir vücut sayılırsa, millet onun

hayatı, devlet ise ruhu sayılmalıdır. Devlet, milletin şuurudur. Topçu, klasik

anlamdaki devletin tanımını yaparak, devlet millet, vatan ve egemenlik kriterleriyle

ele almaktadır. Devlet, milletin hem iradesi, sembolü, hem de varlığının kefilidir.

Millet olmak devletin varlığına bağlı bir şart haline gelmektedir. Devlet kurmayan ve

ya devletinden vazgeçen millet uzun yaşayamaz. Millet varlığını ve milli birliği

kuran maddi ve ruhi unsurlar erir, ortadan kalkar; sahipsiz fertler kalır; onlar da

başka devletlerin iradelerine bağlanırlar. Yine Topçu, devleti bilinen anlamıyla

meşru güç kullanma tekeline sahip bir örgüt olarak görmekle birlikte, bu gücü iyi ve

ahlaki gayeler uğrunda kullanırsa faziletli olur; fena ve korkunç gayeler uğrunda

kullanan devlet kötü ve yıkılması lazım olan devlettir. Burada iyi devletin gayesi de

belirtilmektedir. İyi ve namuskâr devletin gayesi, yaşattığı iradeyi, gayelerin gayesi

olan Allah’a ulaştırıcı yoldan götürmektir. Yıkılması lazım olan devlet, iradesini

fertlerin ve zümrelerin menfaatleri uğrunda harcayan devlettir.169

168 Gös.Yer. 169 Nurettin Topçu, “Devlette İrade”, Hareket, Kasım 1948, Sayı 21,s.2,

Page 190: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

70

Pekiyi devletin kullandığı iradenin hâkimiyet ve ya otoritenin, daha genel bir

kavram olarak meşrutiyetin kaynağı nedir? Topçu, meşrutiyet kaynağını iki unsurla

açıklamaktadır. Bir tarafta milletin kaynağından doğar ve doğuşu ile bütün ferdi

vicdanların üstüne ilahi bir kubbe gibi gerilim saltanatı kurar. Diğer taraftan onun

diğer kaynağı ilahidir, mistiktir; zira kendini kurucu olan unsurların yani insan

fertlerinin bütünü olarak açıklanamaz. Yani bir anlamda devletin iradesi, fertlerin

iradelerinin toplamından ibaret değildir, bunun üstünde bir güce sahiptir.170

Topçu, Hegel’in “devlet ilahi iradenin yeryüzünde gözükmesidir” sözüne de

atıf yaparak, bu anlayışı benimsediğini göstermekte ve devlete kutsal bir

değerlemektedir.

Ferdiyetten Yüce Allah’a ve sonsuzluğa doğru seyreden ve devleti de içine

akan hareket çizgisinin üzerindeki duraklar sırasıyla şunlardır. Ferdiyet veya şahsiyet

haline gelmiş insan, aile, cemaat veya millet insanlık, devlet kurucusu, devlet, yüce

Allah ve sonsuzluk.171

İlk bakışta, aynı zamanda mistik/ tasavvufi bir tecrübeyi, hatta bir

seyrusülükü hatırlatan ve devleti de içine alan bu, şahsiyet olarak insanın yükseliş

çizgisi yukarıdan aşağıya, yani Allah’tan insana doğru hâkimiyet kavramı etrafında

tezahür eder. Bu, aynı zamanda siyasi bir kavram olan hâkimiyet fikrinin Yüce

Allah’ta temerküz ettiğini ve oradan âleme, devlete, insana yayıldığını gösterir.

Yükseliş çizgisi aşağıdan yukarıya, yani insandan Allah’a doğru ise itaat ve

teslimiyet kavramları etrafında şekillenir.

170 Topçu, Gös.Yer. 171 İsmail Kara,” Bir Siyasi İhya Hareketi, Topçu’da Siyaset ve Devlet Telakkisi” Hece…, s.247

Page 191: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

71

Devlet, ferdin ruhunda başlayan milleti meydana getiren ve ilahi iradeye

kavuşmak için hamleler yapan iradenin fertten Allah’a götüren yoldaki bir durak

yeridir.172

Mahiyet ve değeri belirtilen devletin otorite şekillerine göre

sınıflandırılmasına geçilmektedir. Devlet esas olarak ikiye ayrılır. Otoriteli devlet-

otoritesiz devlet veya iradeli devlet-iradesiz devlet. Topçu, tercihini otoriter devletten

yana kullanır ve gerekçelerini de açıklar. Otoritenin veya iradenin kendisinde asla

bulunmadığı devlet olamaz. Varsa o devlet yolsuz ve haksız vasıtalara başvurarak

ayakta duyuyor demektir. Onda bir ruh yoktur ve az zamanda çökecektir. İradesi

azalan devlet, çökmeye doğru gitmektedir. Devlet iradesinin zayıflaması, onun

mistik varlığının yarattığı mukaddesat bağlarının koparılması suretiyle olur. Devlette

iradeyi kıldıkça vatandaşlar arasındaki hukuki bağlar gevşer; cemiyet nizamı

zayıflar. Bu zayıflama hayatın her alanını etkiler. 173

Burada mesuliyet kavramı gündeme gelmektedir. Düzen bozukluğunun

sebebi, cemiyette mesuliyetin yok oluşudur. Zira nerede mesuliyet varsa devlet

oradadır. Mesuliyet yok oldukça devlet de geriler, yerini eski nizamın iskeleti altında

barının bir çapa ve anarşiye tek eder, mesuliyet yükünü üzerine alan fertler ortadan

kalktıkça, devlet sözü masal gibi dillerde söylenir. Hâkimiyetin mesuliyetle

yaşatıldığı her yerde devlet vardır. O, bedendeki ruh gibidir. Bedendeki ruh gibi,

millet varlığını kuşatan ve yaşatan devlet, o varlığın her tarafında bulunur. Mektepte

ve mabette, belediye dairesinde ve ticarethanede, orduda ve ailede, cemaate ait

mesuliyetin fertlere çevrildiği her yerde devlet vardır. Bir muallim, devleti

dershanede, imam mihrapta, tüccar pazarda ve asker nöbet yerinde aramalıdır. 174

172 Kara, Gös.Yer. 173 Topçu, “Devlette İrade…”,.s.16 174 Gös.Yer.

Page 192: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

72

Otorite, adalet ve mesuliyet üzerine bu kadar vurguda bulunan bir mütefekkir

olarak Nurettin Topçu’nun vermek istediği yer bu üç kavramın devlet ve toplum

hayatında erimesi, tabii bir hal alması, netice itibariyle de insanı yüceltmesidir. 175

Topçu, bir eserinde din devletini savunmadığını ifade etmektedir. “mesuliyet

iradesinin Allah’tan geldiğini söylemiştik. Bundan dini devlet mi kastediyoruz? Asla

Din müesseseleşince herhangi bir ferdin eline geçiyor. Bizim istediğimiz devlet

kurucunun, kendi iradesini Allah’a teslim etmek davasıdır. 176,

Devletin müdahalesine muhtaç olmayan tek meselemiz yoktur. Otoriteli bir

devlet çalışması, Türk milliyetçiliğinin temeli olacaktır.177

Liberalizmi eleştiriye tabi tutar. İçtimai âlemde fertçilik ve liberalizm,

hakikatte insanın siyaklarına bağlandıkları halde, hürriyetçilik kisvesine bürünerek

insanların hep bir birlerini yere vurmalarından ibaret olan anarşiyi doğuruyorlar.178

Cemiyette nizam, devletin varlığıdır. Ondaki hâkimiyet ve otorite, mutlak

olmaya doğru gittikçe, devletin kuvvetinin ifadesi olurlar.179

Devlet fikrinde devletçilik ister istemez vardır. Liberalizm devletin anarşiyi

himayesidir. Devletin ilk ve aslı vazifesi devletçiliği hakkıyla yapabilmektir. Ahlak

temellerine dayanan bizim aradığımız nizam, ancak en kuvvetli devletçilikle

kurulabilir.180

175 Kara, a.g.m. s.249 176 Topçu, Ahlak Nizamı…s.23 177 Topçu, a.g.e.s.30 178 Topçu, a.g.e.42 179 Topçu, a.g.e.s.43 180 Topçu, a.g.e.s.44

Page 193: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

73

G.II.SİYASET DIŞILIK

Hareket dergisi ve özellikle Nurettin Topçu, siyasete karşı olumsuz bir bakış

açısına sahiptir. Siyaset yeniden faydasız bir faaliyet olarak telakki edilir. Bizim

zaafımız siyasetimizi doğurdu. Garpta son asrın mahsulü olan bütün hilekâr istismar

kuvvetleri bu medeniyetini vaktiyle kurmuş ve Garp dünyasını aydınlatmış olan

Hıristiyanlığın ortaya koyduğu insanın yüksek değeri hakkındaki imana şiddetli

darbeler vurarak onu sarstılar ve hala da sarsıyorlar. Büyük uranın ve sinemanın

adamı, yani saha da göz boyamakla muvaffakiyet elde eden kurnaz siyaset adamı,

Garp dünyasını doldurmaya başladı. Bu her yerde başka rol yapabilen sahtekar insan,

yirminci asrın hayat hünerlerine vakıf sanatkarıdır. Bugün Avrupa’da hayat nizamı

diye bir şey koymayan, insanı hortlak halinde insana karşı koyan, emniyet ruhu ve

insanlık sevgisi diye hemen hemen hiçbir şey bırakmamaya muvaffak olan ideal, işte

bu korkunç siyaset idealidir. Ruh kuvvetlerine sahip olmayan ve etrafında bütün

kuvvet kaynaklarını kurutulmuş bulan asrımızın çocuğu, ister istemez siyasete

başvuruyor. Mektepte, çilede, meslekte, mabette ve devlette siyaset, milliyet

davasının muvaffakiyeti için bile kullanılmaya başlıyor ve zaaflarının farkında

olanlar, atıldıkları yoldan dönemeyecekleri ve bir takım sevimli ve fedakâr

hayallerden vazgeçemedikleri için düşmana teslim olanlar ekseriyettir.181

Siyaset, milli birliğin bozulmasına yol açan bir etken olarak düşünülmektedir.

Siyaset yerine, izzeti nefsimizin sembolü olan bir iman bizi kurtaracaktır.182

Nurettin Topçu’nun eserleri hızlı bir biçimde okunduğunda, ilk anda göze

çarpacak olan tema, katı bir siyaset karşıtlığı, hatta düşmanlığı olacaktır. Bu

düşmanlık Topçu’nun metinlerinin laytmotifidir adeta. Topçu’ya göre siyaset, insani

181 Topçu, ‘Milletle İzzeti Nefis ve …’, s.6 182 Topçu, a.g.m.s.7

Page 194: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

74

olmayan, benliğimize sonradan sarılmış fakat onun ki bünye beraberliği yapmış olan

bir yılandır.183

Siyasetle uğraşanlar da Topçu tarafından kıyasıya eleştirilmiştir. Başkalarının

yaşayışına, sade kendini yaşatıcı olduğu için razı olan siyaset adamı, bütün zekâ

kuvvetini bu emele bağlamıştır. Onda iradenin âleme yayılmak isteyen kaynağı

kurumuş, kalp harap olmuştur. Siyaset adam, sade doğuşu ile âlem için bir beladır.

Karı kocaya, evlat babaya karşı siyaset kullanıyor, iktisat hayatı, bir siyaset hayatı

olmuştur. Devlette ve mektepte siyaset yaşıyor. Memur amirine karşı siyaset

kullanıyor. Hatta samimiyetsiz mümin herkesi siyasetle kandırdıktan, her işi siyasetle

yoluna koyduktan sonra, yine siyasetle Rabbini’de tatmin ettiğini sanıyor. Ailede,

alış verişte, terbiyede, dinde siyaset samimiyetin düşmanı olan bu kelime,

günahlarımızın, hem de affedilmez günahlarımızın kaynağıdır. Kendi nefsine karşı

samimiyetsizlik. Yani şuurla yapılan siyaset hiç affedilmeyen günahtır.184

Topçu, siyaset adamının yerine mesuliyet vazife adamı ve kalp adamını

önermektedir. Vazife adamı aile vazifesini, memuriyet vazifesini, içtimai ve dini

vazifesini iyi yapan adam değildir. Bunlar, sadece iyi adamlardır. Aradığımız ahlaki

örneği, “iyi adam” değil “kalp adam” verebilecektir. Kalp adamının tarifi Kur’an’da

anlatılmıştır. O Hazreti İsa’nın söylediği gibi merhametle tanıyanlardır. Her an adil

bir hâkimin huzurunda olduğumuza inanmak, kalp sahibi olmak için kâfidir. Adaleti

kuranla dağıtan eller başkadır. Kanun, sade adalet dağıtıcı olabilir. Adalet varlığını

ve hakikatini, kendi kuvvetini ve kendi sınırlarını geçen başka bir değere borçludur.

Bu ruhi değeri biz, ruhun en özlü hakikati olan bir “mesuliyet mefkûresinde”

buluyoruz. Adaleti kuran ve kanunların adaletini geçen bu mesuliyet, insan şuurunu

izah eden iradedir. 185

183 Şükrü Argın, ‘Nurettin Topçu’nun Ümitsiz İhya Arzusu Ya da Siyasetin Taşrasında Taşranın Siyasetini Tahayyül Etmek’,Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakarlık….s.477 184 Nurettin Topçu, “Siyaset ve Mesuliyet Vazife AdamıKalp Adamı”, Hareket, Nisan 1939, Sayı. 3,s. 185 Topçu, “Siyasetve Mesuliyet.”’.s.190-191

Page 195: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

75

Mesuliyet adamını her yerde görebiliriz. Talebesi irfan ve ahlak yolundan

sapan muallim muzdariptir. Rabbinden kendisine mağfiret dilenir.186

Nurettin Topçu, siyasete ilişin düşünceleri itibari ile tipik bir popülist

yaklaşımı göstermektedir. Popülizm toplumsal sorunların çözümü konusunda siyaset

mücadeleye karşı ilgisiz küçümseyici ve reddedici bir tavır takınır. Önemli olan

toplumsal mücadeledir. 187

İ.HAREKET VE DEMOKRASİ

Hareket dergisinde demokrasi konusunda Nurettin Topçu’nun yazılarını

görüyoruz. Nurettin Topçu’nun sistematiğinde hürriyet ve eşitlik kavramları adalet

ve mesuliyete göre ikinci derecede bir yere sahiptir. Esas itibariyle elitsel bir siyaset

ve devlet anlayışına sahip olan Nurettin Topçu’nun eserlerinde eşitlik önemli bir

kavram olarak yer almaz. 188

Topçu’ya göre mesuliyet, temel kavramı olan hareket felsefesinin de önüne

geçmektedir. Blondel’den geliştirdiği hareket felsefesinin onun düşünce

dünyasındaki yeri çok geniş olmakla ve ardından gelen kimi bahislerde bu kavram

başa rolü oynamaktadır. Fakat onun hareket felsefesine kattığı iradedir ki işte onun

hareketinden önce de sonra da ve hareket süreci boyunca da insanı, özellikle ruhunu

kuşatan mesuliyet duygusundan nemalanmaktadır. 189

186 Topçu, a.g.m.s.193 187 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.127-128 188 Kara, a.g.m. s.250 189 Şehsuvaroğlu, a.g.e. s.319

Page 196: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

76

Demokrasi, ona göre hâkimiyetin bütün millete yayılması ve devlet iradesinin

milletin her ferdi tarafından kullanılması demektir. Demokraside bütün fertler

mesuliyet kazanmıştır. Bu idare şeklinde hükümet otoritesiyle millet kuvvet arasında

tam bir denkleşme meydana gelmektedir. Bu denkleşmenin millet veya hükümet

tarafından bozulması her ikisi de tehlikeli olur. Bunun için milletin yetiştirilmesi

lazımdır. Topçu için demokrasiden ziyade öncelikli olan milli birliğin

sağlanmasıdır.Millet kuvvetinin hükümeti kontrol edemeyecek kadar zayıf oluşu

hükümet istibdadına yol açar. Hükümet milletin dizginlerini tutamayacak kadar zayıf

ve otoriteden mahrum olursa halk içinde her zümrenin menfaati sahasındaki

hareketlerine karşı gelinemez. Millet içinde düşmanlıklar ve düşman zümreler

çoğalır.190 Bu durumda geriye tek çare kalmaktadır. Topçu, elitist bir çare

getirmektedir. O da, millet hayatının bütün mesuliyetlerini omuzlarına yüklenen

kahraman bir neslin yeni bir hâkimiyete başlangıç olmasıdır. Bu nesil meşruiyetini

yitirmiş bu otoriteyi ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Bu güçlerin başarılı olması için

hiyerarşik bir düzen gereklidir. Devlet hâkimiyetini ele alacak bu nevi teşekküller

demokrasi ile işe başlanırsa erkenden başarısızlık olur. Topçu, demokrasiye ulaşmak

için demokratik yöntemlerin kullanılması gerekmediğini savunmaktadır. Otoriter ve

hiyerarşik bir yapılanmayı salık vermektedir. Hatta, gayeye ulaşmak için hiyerarşik

düzen ne kadar geniş ve girift olursa başarı o derece artar. 191

Bir cemiyette hürriyet, fertlerin (fikir, ilim, sanat ve siyaset gibi) her sahada

kabiliyetlerini inkişaf ettirme şartlarının bulunmasıdır. Bir cemiyette fertler,

kabiliyetlerini inkişaf ettirme şartlarını buluyorsa bazı yasakların mevcudiyeti

hürriyetsizliğe delil gösterilemez. Hürriyetin sınırları hürriyetleri engelleyecek

davranışlardır. Hürriyetlerin çerçevesi de çizilmektedir. Ferdin istediği gibi

eğlenmesi, istediği meyhanede, barda sabaha kadar içmesi, birkaç metresi olması gibi

durumlar hürriyet içerisinde değerlendirilemez. Çünkü bunların ferdin kabiliyetlerini

inkişaf ettirmesiyle ilgisi yoktur. Hürriyetlerin verilmiş olması yeterli değildir. Fert,

kabiliyetlerini inkişaf ettirecek ortamı bulamıyorsa birtakım serbestliklerin olmasının

190 Topçu, “Hakimiyet ve Demokrasi” , Hareket, Ocak 1949, Sayı 23, s.2 191 Topçu, a.g.m. s.13

Page 197: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

77

anlamı yoktur. 192Bu satırları kaleme alan Cahit Okurer, her fikrin inanılması gibi bir

serbestiyetten söz edilemeyeceğini ifade ederek fikir özgürlüğüne kapıları

kapatmaktadır. Hangi fikirlerin savunulabileceği ise millet imanı ile tespit

edilecektir. Millet hayatını, bu imanı yıkıcı her düşünce ve hareket hürriyet

hududunun dışında kalır.

J.HAREKET VE SANAT

Sanat ve edebiyat, Hareket dergisinin önem verdiği konulardan biridir. Hatta,

derginin bütün sayılarında olmasa da başlığında bulunan Hareket yazısının altında

‘fikir ve sanat’ ibaresi yer almaktadır.Hareket dergisinin Nisan 1947 tarihli

14.sayısının kapağına, Roden’in ‘Düşünce’ isimli heykelinin fotoğrafı basılmıştır.

Hareket’in sanat ve edebiyat anlayışında millilik ve mistik bir anlayış önemli bir yer

tutar. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Beş Şehir’ isimli eseriyle ilgili yapılan

değerlendirmede şu satırlar yer almaktadır: ‘Ve nihayet şuna şahit olacaksınız ki;

Tanzimattan bugüne kadar zaman zaman yokluğuyla gerek edebi, gerekse fikri

sahada öksüz kaldığımız milli eser hasreti, bu eserle bugün için imkan nisbetinde

dindirilmiştir. Bundan sonra da milli sanatın sırrını çözmeye çalışan sanatkarlar için

bu eser kıymet biçilmez halis bir numune olacaktır. Binaenaleyh adı geçen büyük

eseri milli edebiyatın muvaffak olmuş ilk müjdecisi addediyoruz.193 Dergide sanatla

ilgili fikir yazılarının yanı sıra, şiir, hikaye, kitap eleştirileri, biyografi tarzında

edebiyat ürünleri de kendisine yer bulmuştur. Muvaffak Sami Onat, Miraç

Katırcıoğlu şiirleri yayınlanan isimlerdir. Nurettin Topçu’nun Nizam Ahmed müstear

ismiyle ‘Kuşlar’ isimli bir şiiri de yayınlanmıştır. İki dörtlükten oluşan, kafiyeli

biçimde, sade bir Türkçe’yle yazılmış bu şiirde, melankolik bir hava hakimdir.194

Miraç Katırcıoğlu’nun şiirlerinde ruh dinginliğini sağlayacak mistik bir arayış vardır.

Ölüm de, Katırcıoğlu’nun şiirlerinde önemli bir konudur. 192 Okurer, “Hürriyet Ne Değildir?” , Hareket, Eylül 1948,Sayı 19, s.4-5 193 Celalettin Tuğrul,”Beş Şehir”, Hareket, Temmuz 1947, Sayı 5, s.11 194 Nurettin Topçu, “Kuşlar”,Hareket, İkinci Teşrin 1939,Sayı 7, s. 216

Page 198: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

78

Hüseyin Batu, Tarık Buğra, Şevket Arı ve Cahit Okurer, Ali Ölmezoğlu gibi

Türk yazarların, Mathaniel Howthorne ve Edgar Allen Poe gibi kimi batılı yazarların

hikayeleri dergide yayınlanmıştır. Bu hikayelerin ana temasını, sıradan insanların

günlük yaşantıları oluşturmaktadır.

Hareket yazarlarından Hasan Tanrıkut’a göre, estetik, ahlak’tan ayrı

düşünülmez. Ahlaksız bediiyatın Batıda’ki temsilcileri Oscar Wilde ve Gide gibi

kimi isimlerin düşünceleri cemiyette haklı olarak nefret uyandırmış, nazari olarak ta

müdafaası imkansız bir egoizm, safsata olarak görülmektedir. Tolstoy’da, bir ahlak

nazariyesi kurmamış olmakla birlikte sanatı ahlak için bir vasıta haline getirmiş

olması nedeniyle sanatın değerini düşürmüştür. Sanat sanat içindir sözü de

şahsiyetlerinde ahlakın mevcut olduğu kimseler için geçerlidir. 195 Böylece sanat

eseri ortaya koyanların, bu eserlerinden ziyade, hayatlarına bakarak sanat sanat

içindir düsturunu savunup savunamayacaklarına karar verilecektir. Eğer egoist,

maddiyatçı bir yaşantıları varsa bu tehlikeli bir durum olarak görülmektedir. Sanat

ahlak içindir diyenlerde ise, gaye vasıta haline getirilerek bir anormallik yaratılmıştır.

Tolstoy, eserlerinde ahlaka yer vermesi sebebiyle eleştirilmektedir. Bir ahlak dehası

olan Mevlana şiirlerinde ahlaka asla kaçmaz, fakat şahsiyetinde ahlakın varlığını

bildiğimiz için şiirlerinde ahlakı bulamasak bile ahlaki şahsiyetinin damgasını

sezeriz. 196

Nurettin Topçu’nun yazılarında ise, Osmanlı Dönemi edebiyatını yerden

yere vurur, Namık Kemal, Mehmet Akif, ve Tevfik Fikret dışında mezarında

gözyaşı dökülecek kimse yoktur. Topçu için bu isimlerin değeri eserlerinden ziyade,

samimi, riyadan uzak olmaları, erkekçe mersiyeyi devirlerinin ölü ruhları karşısında

en yüksek heyecanlarıyla besteledikleri içindir. Osmanlı Devri kurumları da

Topçu’nun öfkesinden nasibini alır: ‘Osmanlı İmparatorluğunun sonlarında açılan

195 Hasan Tanrıkut, “Ameli tabiat-Ahlak ve Estetik PrensiplerineGiriş”,Hareket, İlk Teşrin 1939, Sayı 6, s.179, 196 Gös.Yer.

Page 199: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

79

darülfünunun adı darülfünunu osmani idi. Yani burası Osmanlılık fikrinin sadık

bendelerini yetiştiriyordu. Mülkiyei Şahane ve mühendishanei hümayun hem teknik,

hem de idare sahasında padişaha, onun keyf ve sehvetine uşak yetiştiriyordu.

Osmanlı edebiyatı başından sonuna kadar kasidecilik, meddahlık ve mersiyeciliğin,

yani ruhu satılmış bir dalkavukluk eserinin abidesini yaratmıştır. Sanatkarlarla saray

soytarıları arasındaki fark ,birincilerin daha ince bir hüner müsabakasına girmiş

olmalarıdır. Topçu daha da ileri giderek, Fuzuli ile tasavvuf şairleri istisna edilirse

tereddütsüz olarak bu edebiyatta edebi, bedii hiçbir kıymetin bulunmadığını iddia

etmekte,. ancak bu konuda herhangi bir kanıt getirmemektedir.197 Topçu, sanatın

ruhun tercümesi olduğu görüşünü öne sürerek maddi zevkleri ön plana çıkaran,

kadını sadece cinsel yönüyle ele alan edebiyat anlayışını yermekte, Osmanlı Dönemi

edebiyatının da bu anlayışa sahip olduğunu ifade etmektedir. Tanzimatçılarla Serveti

Fünuncular da bir yenilik getirmekle birlikte bir değer taşımamaktadır. Çünkü onlar

da işe siyasetten başladılar ve ruhlara nüfuz edecek bir ideale, bir ruhi hayat

sistemine sahip olmayıp, idare ve hayat tarzının kötü olduğunu bağırmaktan ileri

gidemediler. Serveti Fünun edebiyatı zayıf ve ruhsuz bir garp mukallitliğinden başka

bir şey yapmadı. Ruhlarda bir ihtilal dahi yapamadı. Memlekette inkılap yapmak

iddiasıyla, garplılaşmak davasıyla doğan meşrutiyet de bu tesirlerin hiç birini

değiştirmedi. Zira bu inkılabı yapanlar da memleketin asıl halkına yabancı, milletten

olmayıp, yalnız istismar gayesiyle ve devleti ellerine geçirmek gayesiyle hareket

eden bir sürü tufeyli ve çapulcudan ibaretti.Umumi harpden sonra aynı tesirler içinde

aynı hayat devam etti. Topçu isim vermese de Cumhuriyet dönemi edebiyatını da

eleştiriye tabi tutmaktadır. Edebiyatta milliyet cereyanından bahsedenler milli

edebiyatı mevzusuz, ihtirassız bir şekil, isim ve kalıpların başkalığında buluyorlar. 198 Topçu için sanat ve edebiyatın biçiminden daha çok, amacı daha önemlidir.

Amaç, insanın ruh derinliklerine inmektir. Aynı şekilde İtalyan Rönesansının da

müthiş bir hırsla realitenin bütün renk ve şekillerini sanat hayalleri içinde tüketmesi,

aza zaman içinde Ortaçağ sanatkarlarının ruhi tasavvurlar dünyasına nihayet verdi.

Raphaelde tablonun sathına ait olan tatlı renkler, grupların ahenkdar tanziminden

ibaret şekil incelikleri, hiçbir zaman Mazoccio ve Giotto’nun tablo halinde tanzimin

197 Topçu, “İki Mezar”,Hareket, İkinci Teşrin 1939, Sayı 7, s.193 198 Topçu, a.g.m.s.195

Page 200: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

80

sade bir vesile olduğu ruhi tasavvurlarının temsilindeki kıymete sahip olamaz.

Leonardo de Vinci’nin harika sayılan maharetiyle ve esrarengiz ışık cihanı içinde

hayat verdiği ifadede kemal derecesine varan şekilleri, Andrea del Sarto’nun basit

inhinalara sahip iptidai şekiller halinde altında yaşattığı ruhi varlıkların, dini

tefekkürü ihsasın hadsi ifadesine bağlayan inceliğine asla değildir. 199

Hareket’in siyasi anlayışı edebiyat üzerinde de kendisini göstermektedir.

Örneğin; Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun ‘Yaban’ isimli romanındaki köylü

eleştirisi Hareket’ten sert bir karşılık bulur. Önce, romanın ana konusu belirlenir:

Realist eserin romantik kahramanı Ahmet Celalin karakterindeki bütün değişikliklere

rağmen, değişmeyen iki fikre sahip.Biri milli mücadelenin muvaffakiyeti, diğeri,

Anadolu köylüsünün menfi vasıfları hakkındaki kanaatleri. Romanın teknik eleştirisi

bir kenara bırakılarak, köylü hakkındaki düşünceleri irdelenmektedir. Eseri iki

bakımdan tetkik lazım, sanat kudreti, taşıdığı ruh ve fikir.Biz sanat bakımından

ziyade eserin tezi üzerinde duracağız. Esere hakim olan ruh o kadar bizim değil ki,

hüzün verici bir lirizm içinde varlığımızı tamamen kaptırdığımız anlarda bile

isyankar bir başkaldırışla hayır demekten kendimizi alamıyoruz. Anadolu halkında

her şey menfi. Pislik, cimrilik, egoizm, düşüncesizlik, tedakarlık ve feragat hissinden

yoksunluk.200 Milli Mücadelenin kazanılmasında köylüye önemli bir pay biçilerek,

Dumlupınar’dan İzmir’e yıldırım süratiyle inen Türk askerinin arkasında kağnısı ile

göründüğü vurgulanır ve bütün vahşetine, bütün iğrençliğine rağmen, Yunan

ordusunun yaptığı fenalık Yakup Kadri’nin bu köylüye yaptığı fenalık yanında

masum bir çocuk safvetini taşıyor. Çünkü biri düşman diğeri dost olarak karşımızda

yer almış, kendi içinden yetişen, güzide bir münevver diye tanınan muharririn şuurlu

ve sinsi düşmanlığı yanında Yunan vahşetini mazur görmemek elden gelmiyor.201

Hareket Dergisi’nin millet ve milliyetçilik anlayışında önemli bir yer tutan

coğrafyanın edebiyatta da etkisi olduğu görüşü savunulmaktadır. Milletlerin

199 Topçu, a.g.m.s.196 200 Lütfü Bornovalı, “Yaban”, Hareket, İlkkanun, 1942, Sayı 8, s.235 201 Bornovalı, a.g.m.s.237

Page 201: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

81

mukadderatında tarihin büyük bir rolü olmakla beraber coğrafyanın tesirleri de az

değildir. Tarih bu’d-ı mücerred içinde cereyan etmez. Tarihi anlamak için coğrafyaya

başvurmak zaruridir. Coğrafya sadece iskan ve istihsal şartlarını tayin etmekle

kalmaz, sabit iklim şartları dolayısıyla milletlerin fizyolojileri ve psikolojileri

üzerine de tesir eder. Orta Asya Türkü ile Anadolu Türkü sadece tarih, müessese, örf

ve adet bakımından değil, fizyoloji bakımından da birbirinden ayrılır. Keza İran ve

Arap coğrafyası Müslüman medeniyetine dahil olmakla birlikte bizi Arap ve

Acemlerden ayrılır. Coğrafi şartları, coğrafyanın ebedi tesirini unutan hiçbir

ideolojinin milli realiteyi kavrayamaması bundan ileri gelir. 202

202 Mehmet Kaplan, “Edebiyat Coğrafyası”,Hareket, Mayıs 1948, Sayı 15, s.2

Page 202: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

82

III.BÖLÜM

DÖNEMİN FİKİR AKIMLARIYLA KARŞILAŞTIRMALAR

A.MAVİ ANADOLUCULUK

Anadoluculuk akımı ile aralarında hiçbir organik bir bağ bulunmamakla

beraber, Anadolu romantizmi, hümanist bir akım olarak Mavi Anadolucular’dan söz

edilebilir.203

Mavi Anadolucular, yani Sabahattin Eyüboğlu, Halikarnas Balıkçısı ve

Azra Erhat üçlüsü hem ekip içindeki konumları, hem de yarattıkları etki bakımından

aynı düzeyde değerlendirilmemesi gereken figürlerdir. Siyasal düzlem söz konusu

olunca öne çıkan Sabahattin Eyüboğlu iken, edebi verimler alanına sıçrandığında

Halikarnas Balıkçısı’nın çalışmaları önem kazanmaktadır. 204

En temelde Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Eyüboğlu ve Azra Erhat için

söylenebilecek ilk şey, onların bildik, egemen Türk kimliği söyleminin kendine yeni

bir yol çizebileceği ya da bir çıkış yolu bulabileceği bir hattı açmış olduklarıdır. Yeni

kurulan Türk devletinin yapılandırmaya çalıştığı ulusal kimlik, geçmişini bütünüyle

yadsıma eğiliminde olan bir kimliktir. Yadsınmak istenmek istenen daha çok altı yüz

yıl kadar varlığını sürdüren Osmanlı İmparatorluğu’nun kültürel kalıtıdır. Kendini

Osmanlı’dan bütünüyle ayrık bir biçimde tanımlamak isteyen yeni devlet,

Osmanlılığın dışında bir Türklük tasarlamış, bunun temellendirilmesi için de gerekli

çalışmaları yapmaya girişmiştir.205

203 Deren, a.g.m.s.539 204 Kaya Akyıldız, “Mavi Anadoluculuk”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık , 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002, s.468-469 205 Kaya Akyıldız-Barış Karacasu, “Mavi Anadolu: Edebi Kanon ve Kemalizm ile Bir Ortaklık Denemesi”,Toplum ve Bilim, Yıl 1999, Sayı 81, s.30

Page 203: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

83

Mavi Anadolucular, geçmişi, yani, Eti, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu,

Osmanlı, ne olursa olsun benimsemek gerektiğini, eskiyi sırtımızdan atıp

düşüncemize ve bugünkü hayatımıza mal etmenin onu devam ettirmek değil, yeniden

yaşatmak olduğunu ve eskinin sırtından geçinenlerin yeniyi boğmalarını önlemenin

en önemli noktalar olduğunu düşünürler.206

Mavi Anadolucular, ısrarla ve biteviye ‘Halk’a seslenir, bağrından asla

çirkinlik, kötülük çıkmamış bu hayali kategoriyi bir şeylere çağırırlar. Bir ulusa

seslenme havası, söylemdeki didaktik, başöğretmen edası, yer yer coşkun

‘Merhaba’larla sonlansa da ağır bir pedagojik tonlamayla sürüp gider.207

Mavi Anadolucular’ın Batı tahayyülü, Türk düşünce hayatının artık

klasikleşmiş ve semptomatik biçimde nüksediveren hars- medeniyet ikilemine ya da

tartışmasına kolaylıkla yedirilebilecek gibi değildir. En saf biçimiyle Ziya Gökalp’in

gündeme getirdiği bu ayrımda Batılı evrensel standartları kabul edilirken, dini

benliğin ve harsın bir şekilde korunması, bozulmaması talep edilir. Buna karşılık

Mavi Anadolucular, Batı’nın hem cari haline, hem gelişimine ve hem de

medeniyetlerinin kaynağına ilişkin farklı bir okum yaparlar. Onlara göre, Batı’nın

tahakküm biçimleri ve bu arada emperyalizm ile Batı medeniyeti arasında ayrım

yapmak gerekir. Batı’dan sadece teknik ilerleme vasatlarını almak ya da Gökalpgil

hars/medeniyet ikiliğinin daha kabalaşmış haliyle sloganlaştırdığı ‘Batının ilmini ve

fennini alalım’ düsturuna itibar etmek kabul edilebilir şeyler değildir.208

Aslında, Mavi Anadolucular bugün Batı medeniyetinin kaynağında değer

namına kabul edilen Yunan ve Hırıstiyan kökenli ne varsa gerçek kaynağının

Anadolu olduğunu iddia ederler. Anadolu, bugünkü Batı medeniyetinin değerli

addettiği şeyleri üretmiş halis kaynaktır. Pek çok Batılı ve Doğulu düşünürün

sandığının tersine bu değerler Eski Yunan’dan doğmuş değildir. Anadolu ya da

İyonya bu değerlerin gerçek ya da biricik kaynağıdır. Bu gerçeğin iyice kavranması,

206 Akyıldız, a.g.m.s.472 207 Akyıldız,a.g.m.s.473 208 Akyıldız, a.g.m.s.478

Page 204: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

84

kanıtlarının bıkıp usanmadan serimlenmesi Mavi Anadolucular’ın özellikle de

Halikarnas Balıkçısı’nın uğraşı mücadelesi olmuştur. Bu değerlerin kaynağının

Anadolu olması ile bizim, yani Türk halkının bu değerlerin otomatik bir biçimde asıl

sahibi haline gelmesi arasındaki mesafenin ‘teorik’ düzeyde de kapatılması gerekir.

Bu maksatla, Mavi Anadolucular Türkler’in Anadolu’ya gelişlerini müteakiben orada

yaşayan pek çok medeniyeti çeşitli yanlarıyla içerdiklerini ve başka türlü Türk ve

başka türlü Müslüman olduklarını savunurlar. Bir yanıyla gerçekleştirdikleri dini

faktörlerin elimine edildiği Türk milliyetçiliğinin ve her şeyin kaynağını Anadolu’da

bulan ve Anadolu’nun her şeyiyle gerçek kalıtçısı haline gelmiş Türk halkının ve

Anadolu şovenizminin icat edilmesidir. Dolayısıyla, Anadolu’daki medeniyetlerin

gerçek taşıyıcısı olan bu halk, aslında Batı’nın bugünkü medeniyetinin kurucu

değerlerinin de gerçek sahibidir. Durum böyleyken milliyetçi, İslamcı ya da Batı

Medeniyetine ve onun gerçek kökeni olan Anadolu’ya mesafeli durup kendinden

saymayan yaklaşımlar softalıkla malul olurlar, yobazlaşırlar. 209

Mavi Anadolucular, Aydınlanmacı paradigmanın ürettiği özel bir tarihsel

kesite ait insan tasarımının ve değerlerinin Türk halkına neredeyse ontolojik olarak

ilişik olduğunu düşünmüşlerdir. Türklük ve Müslümanlık gibi bu algıyı bozabilecek

nitelikler dahi ‘başka türlü’ olduğumuz savlanarak aşılamaya çalışılır.210

Bu üçüncü dalga Anadoluculuk’ta, etnik tarihe karşı, toprağın erdemi

düşüncesiyle beslenen duygusal bir milliyetçiliği okumak mümkündür. Mavi

Anadolucuların her şeyin kökünü Anadolu’da bulma ve Batı medeniyetini bu

topraklara bağlayarak dahil olma şeklinde gelişen var olan kültürü yeniden

yapılandırma, Batı’yla nefret- hayranlık ikiliğinde gelişen şizofrenik ilişkisi, ulusun

milli kültürünün ve edebi kanonunun da kurulması gibi yollara sapmış ve

Kemalizmin bu alandaki projesiyle yer yer çakışmalar yaşamıştır. Anti-klerikal bir

Türk milliyetçiliği için verimli bir toprak olan Mavi Anadolu düşüncesi, 1950’lerden

209 Akyıldız, a.g.m.s.478-479 210 Akyıldız, a.g.m.s.96

Page 205: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

85

sonraki hakim Kemalizm yorumu için elverişli değilse de toplumsal ve kültürel

düzeyde etkileri hala çok güçlü bir anlayış olarak varlığını sürdürmektedir. 211

Anadolu’nun Türklerin tarihsel anayurdu olduğunu kanıtlamaya harcandığı

Anadolu’nun medeniyete kaynaklık eden milattan önceki kültürlerin beşiği olarak

işlenmesi ise, hem kollektif tecrübe hem kültürel miras açısından Anadolu ahalisince

heyecanla sahiplenilmesi pek müşkül bir plastik proje olarak milliyetçi romantizme

katkı sağlamaktan uzak kaldı. Vatan romantizminin güdüklüğü veya arkadan

gelmesi, müşterek vatandaki beraber yaşam tecrübesini işleyen bir milli kimliğin

oluşmasına ket vurdu.212

A.I. MAVİ ANADOLUCULARLA HAREKET VE ANADOLUCU

MİLLİYETÇİLİK AKIMLARININ KARŞILAŞTIRMASI

Yukarıda da temas edildiği veçhile, “Anadolucu” akımın iki farklı

yorumunu oluşturan yaklaşımlar üzerinde biraz durmak gerekmektedir.

Mavi Anadolucular ve Anadolucu milliyetçiler ve dolayısıyla da Hareket

ekibi arasında Anadolu vatanını esas almaları noktasında bir benzerlikten

bahsedilebilir. Coğrafya ve tarih düşünce sistematiklerinin temel dinamikleridir.

Aynı coğrafyada ve aynı tarih süreç içerisinde yaşayan insan topluluğu farklı

soylardan, kültürlerden gelse de Türk milletine mensup oldukları anlatılır. Farklı

kültür ve soya mensup olan topluluklar, birbirileriyle kaynaşmışlar, yeni bir kültür ve

millet oluşturmuşlardır. Anadolu, bu anlamda sahiplenilir, Anadolu’da yaşayan

insanlar aynı milletin çocuklarıdır. Topçu Hareket dergisinde de yayınlanan bir

yazısında bu durumu şöyle açıklamaktadır: “Bir milletin ruh yapısını açıklayan

211 Akyıldız-Karacasu, a.g.m. s.41 212 Tanıl Bora, a.g.e. s.47

Page 206: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

86

sebepler bir değil, çoktur. Bunlar o milletin kaynaklarından millet halinde kuruluşuna

kadar geçirdiği tarihi olaylar, coğrafi ve iktisadi etmenlerdir. Ferdin karakterini

meydana getiren, onun doğuşla dünyaya getirdiği özü kadar, belki ondan daha ziyade

kendi hareketleri olduğu gibi, bir milletin karakterini yaratan da onun soyunun özü

kadar da o milletin tarihi hareketleri ve yaşadığı coğrafi şartlardır. Anadolu milletinin

soy birliğini kısaca şu şema ile ifade edebiliriz: Ta Milat’tan 3,4,5 bin yıl evvelinde

Orta Asya’dan gelip Basra körfeziyle Karadeniz arasında yerleşenler. Sonra da bin

yıl evvelden başlayarak ve birçok yollarla zaman zaman Anadolu’ya gelip eski

kavimlerle Etilerin yanında yerleşen Müslüman Türkmenler. Bu gelen Türkmenler,

Anadolu’da medeniyetler kurmuş olan Etiler’in çocuklarıyla kaynaşmışlar, onların

tekniklerini temsil etmişlerdir. Orta Asya’da yaşayan Türkmen göçebe iken bir

toprak üzerinde durmuş, tüccar iken çiftçi olmuş. Demek ki bugün Anadolu’nun

kendi milleti olan çiftçi köylüye, Orta Asya’daki Türkmenin çocuğu demekten

ziyade, Anadolu’da yaşamış olan ve Anadolu’yu kurmuş, ilerletmiş olan kavimlerin

çocuğu, Anadolu tarihinin çocuğu demek daha doğru olur...”213

Mavi Anadolucularla Hareket ekibi kültürlerin ve soyların harmanlanması

konusunda ortak öğeler taşımalarına rağmen, İslam dininin oynadığı rol konusunda

bir farklılaşma görülmektedir. İslam dini, Hareket’çilere ve özellikle Nurettin

Topçu’ya göre, Türk milletinin Malazgirt Savaşı’ndan sonra başlayan tarihinden

itibaren ana maya olmuştur. Mavi Anadolucular, İslam’ın bu rolüne fazla önem

vermezler. Anadolu’nun Türkler’den önceki sakinleri Müslüman oldukları nispette

bir değer taşımaktadırlar. Mavi Anadolucular ise, onları Anadolu Türk tarihinin bir

parçası saymalarına rağmen Müslüman olup olmamaları bir hüküm ifade etmez. Şu

halde Anadolu’nun bizim olan tarihinde ona yeniden ruh ve hayat veren İslam

dininin ve bunu Anadolu’ya getiren Türkmen’in rolü büyüktür. Onun içindir ki biz

milli tarihimize, Anadolu’da ilk medeniyetlerin yaşadığı devirlerden başlayacak

yerde, Anadolu’ya Türk unsur tarafından İslam ruhunun saçıldığı devirlerden yani

bin yıl evvelinden başlıyoruz. Bu el bu ruhla Anadolu’da buluştu. Türkmen’i de,

İslam dinini de Anadolu’da tanıdık. Bunlar, Anadolu’da bizim oldular. Anadolu’nun

213 Topçu, “Benliğimiz”s.4

Page 207: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

87

Müslüman olan Türkmen’i bizimdir. Türkmen’in Anadolu’ya getirdiği bir inkılâptır,

yeni bir ruhtur. İslam olmadan evvel ki Anadolu insanı bize benzemiyor. İslam, onun

ruhunu değiştirmiştir. Bu ruh başkalığı sebebiyle biz, Anadolu’nun İslam’dan evvel

ki tarihini yakından benimsemiyoruz.”214

B. ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE HAREKET

Kemalist milliyetçilik anlayışının dışa yönelik hedefi, çağdaş uluslar

topluluğunun eşit haklara sahip bir üyesi olmaktır. Sadece siyasal bağımsızlıkla

yetinmeyen ekonomik bağımsızlığı da içeren bir “tam bağımsızlık” bu hedefin

ayrılmaz bir parçasıdır. Kemalist milliyetçiliğin içe yönelik hedefi ise, çağdaş bir

ulus yaratmaktır. Bu ulus, ne ırkçı ne de ümmetçi bir anlayışı yansıtmaktadır.

Atatürk’e göre ulus, ne din, ne de ırk temeline dayanır, ulusu yaratan temel öğe,

ortak tarih, ortak tarihin ürünü ortak dil ve sonuç kültürüdür.215

Tekinalp, bu duruma şu ifadelerle temas etmektedir :”…Türk ulusalcılığına

karakteristik bir ad vermek gerekirse, ona tepki ulusalcılığı diyebiliriz. Yeni Türkiye

eski rejime karşı, dinsel bağnazlık yandaşı ve teokratik olan uğursuz geçmişe karşı

toplu olarak laiktir…”216 . Burada, “Osmanlı” geçmişe karşı oluşun ne kadar keskin

olduğu da gözlenebilmektedir. Buna karşılık, o geçmişin birden bire silinip atılması

yerine “yeni unsurların ikame” edilmesini önermektedir : “Kemalizm’in ulusalcılık

temel öğeleri olarak din ve ırk yerine ne koyduğunu inceleyelim. Halk partisi bunu,

dil, kültür ve ideal diye sayıyor. İdeal ortaklığı doğaldır ve ussaldır. Başka başka

emeller beslendikçe aynı vatanda kardeşçe yaşanmaz.

Dil ortaklığı da varlığı zorunlu bir etkendir. Anlaşmadıkça, başka başka

dillerle konuşuldukça ortak yaşam dayanılmaz bir durum alır.

214 Topçu, “Benliğimiz..”, s.5 215 Ahmet Taner Kışlalı, Siyasal Sistemler, İmge Yayınevi, Ankara, 1991, s.97 216 Tekin Alp, Kemalizm, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul ,1998, s.281

Page 208: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

88

Özel ve derin bir incelemeye değer olan tek öğe kültürdür. Dil bile kültürün

içindedir bu noktada.”217 .

“Kültür ortaklığı ulusun başlıca ayırıcı özelliğini oluşturmaktadır ve çünkü

ulusal dayanışmanın ve ulusal hukukun temeli oluşturan bu öğedir. 218…Yeni

Türkiye, yurttaşlarının tamamına ancak Türk olarak tanır. Irkı Türk olmayanlar, Türk

kültürünü benimseyerek Türk olabilirler. Yeni Türkiye’de geçmişten andaç kalmış ve

Türk kültür onu benimsememiş henüz birkaç yaz bin yurttaş var olmakla birlikte,

yirmi otuz yıl sonra bu tür bir tek kişi bile bulunmayacağı kesindir. Kemalist rejim

ulusal birlik temeline dayanır. “219.

Baskın Oran da bu duruma dikkat çeker “… Atatürk milliyetçiğinde Türkiye

toprağıyla sınırlı bir milliyetçilik söz konusudur ve bunun tek ortak noktası yalnızca

“ortak kültür” ölçüsüyle tanımlanabilen Türk Ulusu kavramıdır. Laiklik ve din dışılık

Atatürk milliyetçiliğinin en belirgin özelliklerinin başında gelmektedir…220Batı ile

İslamlığı bağdaştırmaya yönelik hars-medeniyet ayrımını, artık yolunu Batı olarak

kesin biçimde seçer ve daha da önemlisi, dinsel ideolojiyi yerinden etmeye kesin

karar vermiş olan Kemalist dönem bu ayrımı vaat ediyordu. Çünkü ne ikici yapıyı

korumaya, ne de dinin etkisini sürdürmeye niyeti vardı. Nitekim Atatürk, hars ve

medeniyet kavramını birbirinden ayrılması güç ve lüzumsuz kavramlar olarak ilan

etti.”221

Atatürk’ün millet tanımında bu yaklaşımın nasıl yer aldığına gelince :

“Millet, dil, kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu

bir siyasi ve içtimai heyettir.222

Yine Atatürk’e göre “Aynı ırktan olan insanlardan oluşan topluma millet

denir.223

217 Tekin Alp, a.g.e. s.291 218 Tekin Alp, a.g.e. s.295 219 Tekin Alp, a.g.e. s. 301 220 Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme, Dost Yayınları, Ankara,1988,s. 231-232 221 Oran, a.g.e. s.138 222 M.Afet İnan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara,1969, s.8 223 İnan, a.g.e. s.371-376

Page 209: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

89

Nitekim, daha yeni yorumlarda, doğrudan doğruya Atatürk’ten yapılan

alıntılarla yaptıkları Kemalist milliyetçilik tanımlarını daha “belirgin” hale

getirmeye çalışmaktadırlar.

“Atatürkçü milliyetçilik anlayışı gerçekçidir. Somut bir vatan anlayışı önemli

yer tutar. Panislamizm panturanizm veya federal imparatorluk gibi uzak hayalleri

yoktur.”224

“Atatürk milliyetçiliğinin önemli vasıflarından biri, kendi öz kaynaklarına

uzanmak, bir ötekisi de Batı medeniyetçiliğidir. Fakat, Atatürk milliyetçiliğinin en

başta gelen vasfı muhakkak ki bağımsızlıktır.” 225

“Atatürk’ün milliyetçiliğinde, “ulusal egemenlik”, milli ahlak, milli seciye,

milli birlikte önemli yer tutar.226

“Yine Atatürk’ün millet tanımında

a) Zengin bir hatıralar mirasına sahip bulunan

b) Beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan,

c) Sahip olunan mirasın korunmasıyla beraber devam etmek hususunda

iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluma

millet adı verilir. “227

“Türkler islam dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Bu dini

kabul ettikten sonra, ne Arapların ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de sairenin

224 Turhan Feyzioğlu, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’s.309 225 Bekir Sıtkı Baykal,a.g.e. “Atatürk’ün Milliyetçiliği”, s.328 226 Baykal, a.g.m. s.329 227 Hamza Eroğlu, a.g.e.”Atatürk ve Milliyetçilik”, s.346

Page 210: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

90

Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin

milli bağlarını gevşetti; milli hislerini milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi.

Çünkü Muhammed’in kurduğu dinin gayesi, bütün faaliyetlerin fevkinde, şamil bir

ümmet siyaseti idi. “228

Laiklik ve laik devlet, Türk inkılabının bir temel direği olduğu kadar,

Atatürkçü milliyetçilik anlayışının da özünü oluşturur. Laiklik her türlü devlet

hizmetlerinin etki ve baskı altında kalmaksızın, vatandaşa eşit hizmetlerin

yapılmasını sağlar. Laiklikle yakın ilgisi bulunan eşitlik bir temel hukuk kuralı olarak

Atatürk milliyetçiliğinin baş özelliğini teşkil eder.”229

B.I. HAREKET VE ATATÜRK’ÜN MİLLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

ARASINDAKİ KARŞILAŞTIRMA

Hareket anlayışının praksisi olarak değerlendirilebilecek Anadoluculuk

anlayışını geliştirip genişletirken Topçu, resmi ideolojiyle Misak-ı Milliyle

sınırlanmış vatan anlayışı, otoriter devlet tasavvuru, haşla rağmen halk için

inkılapçılığı, demokrasi yerine seçkinlerin vesayetçiliği, gibi temel konularda benzer

bir yaklaşım göstermektedir. Şu farkla ki, geleneksel Osmanlı devlet yapısında

karşılığı bulunmayan bu kurucu ve yapıcı kavramları resmi ideoloji, batıdaki seküler

orjiniyle doldururken, Topçu daha çok, tasavvufi din anlayışına dayalı bir içerikle

doldurur. Ferdi bir iman anlayışı, ahlaki bir yükseliş, birliğe ulaşmak olarak mistifiye

edilen din anlayışıyla, İslam merkezli rolünden uzaklaştırılır. Türk-İslam sentezinin

oluşmasında baskın bir sosyolojik bir kategori olarak değerlendirilen din, millet ve

milliyetçilik anlayışının kurulmasında toplumu bir arada tutacak,’yüksek bir moral

228 İnan, a.g.e.s.21 229 Eroğlu, a.g.m.s.383-384

Page 211: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

91

değer olarak telakki edilir. Böylelikle Hem Anadolu’daki farklı etnik unsurların ortak

bir paydada buluşturulması hem de tarihsel kültürel sürekliliğin kurulması umulur.230

Atatürk ve Anadolucular’ın vatanı esas alan, bu vatanın da Anadolu olması,

Turancılığa karşı olmaları ortak noktalarını teşkil eder. Yine soy yerine kültür, ideal

ve şuura bağlı bir milliyetçilik anlayışı da benzeyen yönleridir. Ancak din Atatürk’te

milleti oluşturan esaslı bir unsur değilken, Anadolucular’da kültür ve Türk milletinin

temel kurucu unsurlarından en önemlisi İslam dinidir. Hareket’in Türkiye

Cumhuriyeti kimliğine karşı olan tavrı bir uzlaşmayı değil bir muhalefeti

sergiliyordu. Ancak bu muhalefet Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin fiziki değerlerini

reddetmek anlamına gelmiyordu. Sadece Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin ideolojik

yapısını belirleme konusunda bir muhalefet söz konusuydu. Hareket dergisi çevresi

İslamcıların tersine Türk kimliğini, Türk vatanını, Türk devletini yükseltmeyi

varlıklarını nedeni olarak görüyor; ancak yürürlükteki resmi politika ile bu fiziki

unsurların tarihi köklerini belirleme konusunda ihtilafa düşüyordu. Dolayısıyla, bu

muhalefet, Türk Milletinin sadece fiziki yönüyle ruhsuz ve Batı kültürünün etkisine

açık kalmasını istemiyor, bin yıldan beri yaşanmaya çalışılan mistik değerlerin ve

İslami törenin Türk milletinin manevi yönünü doldurarak onun fiziki yanına güç ve

yön verecek bir ruhi yapının da var kabul edilmesini istiyordu. Ama sonuçta Anadolu

toprakları üstünde Osmanlı artığı egemen sınıfların kurduğu ulus devlet ve icazetli

vatan sınırları kutsanıyor, İslami toplumlardan radikal bir kopuşu ifade eden Türkçü

kimlik idealize edilmeye çalışılıyordu. 231

İslamcılardan bugün, yoğun eleştiri alan Hareket ekibinin eleştirilmesindeki

ana saik, ulus devlet kavramını ve milliyetçiliği -Turancılardan ve Kemalistlerden

farklı da olsa- benimsemeleri sebebiyledir. Milliyetçi bir ideoloji sahibinin, temel

değer olarak milleti, ideolojisinin merkezine koyması son derece doğal ve tutarlı bir

yaklaşımdır. Kabullenilemeyen durum, ümmet anlayışının, millet fikrine yabancı

olduğu, bu iki kavramın birbiriyle çatışır bir niteliğe sahip olduğu, ikisi arasında bir

tercih yapılmasının zorunlu olduğu, ve Kurani, ya da tevhidi, vahye dayalı 230 Şakar, a.g.m.s.272 231 Türkmen, a.g.m.s.60

Page 212: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

92

Müslümanlık anlayışının (kimin tarafından ve hangi ölçülere göre nasıl belirlendiği

tartışmalı olsa da) millet fikrini terk etmek sonucunu doğurduğunu, dolayısıyla

bunun Müslüman dimağlarda, kalplerde milliyetçilik gibi batıdan ithal, bid’at

sayılabilecek bir ideolojinin de bulunmaması gerektiği anlayışını temsil ettiği

söylenebilir. Dünyadaki mevcut gelişmelere gözünü kapatan, bir dünya haritasında

bile sınırların millet esasına göre ve ulus devlet yapılanması şeklinde çizildiğini

göremeyecek durumdaki bu anlayış, ideolojik gücünü pekiştirmek için de Kuran’a

başvurma yolunu seçmektedir. Ulus-devlet yapılanmasını esas alan ve İslami

öğelerle de yoğrulmuş olsa da, milliyetçiliği benimseyen bir anlayışın Kemalizmle,

olan çatışması yüzeysellikten öteye gitmez.

Maddi değil, ruh milliyetçiliğini benimseyen Topçu ve Hareket ekibi, gerek

Cumhuriyet’in milliyetçilik anlayışından ve gerekse de laik milliyetçilikten

tamamıyla ayrılmaktadır. Milliyetçiliğinin yanında Batıcılığı ve İslam’a karşıt

tavırlarıyla da reddettiği, benimsemediği Cumhuriyet ideolojisine karşı bir tutum

içerisindedir. Cumhuriyet’in Batılılaşma anlayışının öz’den uzaklaştırıcılığına vurgu

yaparak kendi çizgisini belirleme amacındadır. 232

Milliyetçiliğin, sekülarist-modernist politikaların ekseninde resmi düzeyde

yorumlanması durumunda, bürokrasiye yönelen muhalefet içinde köktenci islamcı

muhalefetin yanı sıra, dini ile örtüşmüş olarak alternatif milliyetçi bir yaklaşımın da

doğması beklenebilir. Anadolucu milliyetçi akım, özellikle de Nurettin Topçu’da

böylesi bir muhalefetin örneklerinden birisi haline gelmiştir. Anadolucular ve

Kemalistlerin arasında, milliyetçiliği coğrafi bir gerçekliğe oturtmanın dışında ortak

hiçbir düşünce yoktur. Çünkü Kemalizm Anadolu’yu vatan olarak benimserken,

amacı Batılılaşma yönünde köklü kültürel dönüşümlerle ve kuramsal reformlarla

sivil anlamda bir “patrie”yi yaratmaktı. Bu nedenle kitle duygularını ve kollektif

değerlere prim vermeyen, yeni bir eğerler demeti etrafında oluşan bir zihniyet

devrimini öngörmekteydi. Kurtuluş savaşı sırasında kullandığı dinsel temaları

bağımsızlık sonrasında aşama aşama terk eden Kemalizme karşı Anadolucular,

232 Alver, a.g.m.s.264

Page 213: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

93

doğrudan doğruya bu temaları kullanarak tarihsel-kültürel bir süreklilik içinde,

milliyetçiliği yeniden yorumlayarak, kollektif değerlerin bağlamında mistik bir vatan

anlayışını savundular. 1920’lerin başlangıcında ortak bir platformda bir araya

gelmelerine karşılık Kemalizm ve Anadolucu milliyetçilik, zaman içinde çatışan iki

ayrı akıma dönüştü. İlki modernist bir radikalizme çevrilirken ikincisi kültür temelli

bir gelenekçiliğe muhafazakârlığa çevrildi. 233

Resmi ideoloji ile Anadolucu muhalefet arasındaki mücadeleyi dar anlamda

bir milliyetçilik tartışmasına indirgemenin yetersiz ve yanılgın olabileceğini

düşünmekteyiz. Bu mücadele özünde bir modernizm-gelenekçilik tartışmasıdır.

Milliyetçi ideoloji bu özlü tartışmanın olsa olsa söylemini ve biçimini tayin etmede

rol oynamaktadır. Örneğin; milliyetçi ideolojinin bu şart öneme sahip

kavramlarından birisi olan “vatan” kavramı, Kemalizm adına, Fransız devriminden

esinlenen pozitivist anlamda bir toplumsal ilerlemenin süreçlerini karşılarken, Ana

dolucularda aynı kavram, yerel-tarihsel kültürel değerlerin pozitivizm karşısında

savunulmasını ve korunmasını ifade etmektedir. Kemalizm, her ne kadar kırsal

nüfusu ve kırsal değerleri okşayan ve savunan bir söyleme sahipse de, özde, bir

kentsel ideolojidir. Kemalist politikalar, nüfusunun çoğunluğunu köylülerin

oluşturduğu bir toplumda, kırsal değerlerin sağladığı ontolojik desteği kullanır.

Ancak, bu kırsal hayatın ve kültürün ülküleştirilmesi anlamına gelmemektedir. Kırsal

kültür, Kemalizmin değerlendirmeleri itibarı ile olsa olsa ham ve işlenilmeye muhtaç

bir potansiyeli ifade eder.

Anadolucu akım, kırsal hayatın ülküleştirilmesi, modernizm adına kentlerde

olup bitenlere karşı kırsal hayatın korunması esasına dayanmaktadır. Kırsal mekân

pozitivizmin karşısında kollektif ruhun direndiği mekândır. 234

233 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.44-45 234 Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik…s.45-46

Page 214: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

94

SONUÇ

Nurettin Topçu önderliğinde çıkarılan Hareket Dergisi, Türkiye’nin gerek

kuruluş yıllarında ve gerekse sonrasındaki düşünsel arayışlarının bir ürünü olarak

tanımlayabileceğimiz “Anadolucu Milliyetçiliğin” önemli bir temsilcisi olmuştur.

Edebiyat, musiki, felsefe, sosyoloji, tarih, siyaset gibi çok çeşitli ilgi alanlarına ve

entelektüel bir içeriğe sahip olan Hareket Dergisi’nin, Tek Parti yönetimiyle dikkatli

bir dil kullanmak suretiyle, açık bir çatışma içine girmemekle ve milliyetçiliğin

Anadolu coğrafyasıyla sınırlandırılmasında görüldüğü gibi, yer yer ortak noktalarda

buluşmakla birlikte, İslami vurgusu ağır basan, Batılılaşmaya karşı mesafeli ve

eleştirel tutumuyla düşünsel planda ılımlı bir muhalefet odağı teşkil ettiği

söylenebilir.

Hareket dergisi, Anadolucu milliyetçiliğin kendine özgü anlamlar yüklediği

kavramlarını sıklıkla kullanmış; milliyetçilik anlayışını, tarih, coğrafya, kültür,

iktisat, milli şuur gibi kavramlar etrafında tanımlayarak bir derinlik kazandırmaya

çalışmıştır. Türk tarihinin başlangıcını, Türkler’e Anadolu kapılarının açıldığı 1071

Malazgirt Savaşı olarak kabul etmiş, İslam’ın, Türk Milletinin kültürel ikliminin

temel unsurlarından biri olduğunu savunmuştur. Hareket Dergisi’nin anlayışında,

milliyetçilikle İslam arasında bir zıtlık olmadığı gibi, İslam dini, adeta,

milliyetçiliklerinin olmazsa olmaz koşullarından biridir. Dergi, bir yerde Nurettin

Topçu’nun şahsi özelliklerinin ve düşünsel tutumunun etkisiyle de olsa gerek,

siyasete karşı tavır almış, olumsuz bir gözle bakmış, her türlü polemiğin dışında

kalmaya çabalamıştır.

Hareket Dergisi’nin zaman zaman kesintiye uğramakla birlikte, yayın

hayatının istikrarlı bir seyir izlediği söylenebilir. Tek Parti döneminin koşulları

içinde bunu yönetime karşı açık bir tutum alıştan ve radikal söylemlerden

kaçınmalarına borçlu olduklarını söyleyebiliriz.

Page 215: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

95

Hareket Dergisi’nde Anadolucu Milliyetçiliği benimsemiş pek çok isim yazı

yazmıştır. Bunlar arasında Türk fikir hayatında daha sonraki yıllarda etkilerini daha

fazla hissettiren, özellikle sağ çevrelerde büyük saygınlık kazanan Mehmet Kaplan,

Ahmet Kabaklı gibi genç isimlerin yanında, Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık

gibi devrin önde gelen şahsiyetlerini sayabiliriz.

Hareket dergisi, modernleşme karşıtı muhafazakâr eğilimli bir dergidir.

Modernleşme karşıtlığı Hareket mensuplarını bir anlamda köye götürmektedir.

Köyün ve köylünün yüceltilmesi, rasyonel gerekçeler öne sürülse de çalışmamızın

daha önceki kısımlarında ifade edildiği gibi pastoral bir romantizme yol açmaktadır.

Dergide görülen bir başka özellik de komünizm ve Yahudi düşmanlığıdır. Nurettin

Topçu’nun idealist bir dünya görüşünün yakın çizgilerini taşıyan bu dergi, sadece

dergicilik yapma amacıyla çıkarılmamış, Türk insanını eğitme, ortak paydalar

etrafında toplama gibi misyonlar da yüklenmiştir.

Page 216: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

96

KAYNAKÇA

KİTAPLAR Anderson, Benedict, Hayali Cemaatler Milletler ve Milliyetçilikler, Çev.İskender Savaşır, Metis Yayınları, İstanbul, 1995 Akşin, Sina, Türkiye Tarihi, 5.Cilt-Bugünkü Türkiye 1980-1995, Nurettin Topçu, Cem Yayınevi, İstanbul, 1997 Atabay, Mithat , 2. Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Milliyetçi Akımlar, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2005 Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları, Ankara, 1992 Bora, Tanıl, Sağın Üç Hali, Birikim Yayınları, Ankara, 2001 Şen, Furkan , Globalleşme Sürecinde Milliyetçilik Trendleri ve Ulus Devlet, Yargı Yayınları, Ankara, 2004 Güngör, Erol, İslam’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1990 ………, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992 Garaudy, Roger, Sosyalizm ve İslam,Çev.N.Şahsuvar, Genç Sanat Yayınevi, Ankara Hobsbawm, Eric, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik, Çev.Osman Akınhay, Ayrıntı Yay.İstanbul, 1993 İnan, M.Afet , Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazıları, Ankara,1969 Kafesoğlu, İbrahim, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, Hamle Yayınları,İstanbul Kısakürek, Necip Fazıl, İdeolocya Örgüsü, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1976 ……..,, Babıali, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2003 Kışlalı, Ahmet Taner, Siyasal Sistemler, İmge Yayınevi, Ankara, 1991

Page 217: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

97

Koçak, Cemil, Türkiye’de Milli Şef Dönemi (1938-1945), Cilt 2, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996 Kurt,,Yilmaz, Pontus Meselesi,Ankara,1995 Leca, Jean- Delonnoi,Gil, Jafferelot, Christophe, Uluslar ve Milliyetçilikler, Metis Yayınları, İstanbul, 1998, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm, 2.Cilt , İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Modernleşme ve Batıcılık, 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, 5.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Nurettin Topçu’ya Armağan, Der.Ezel Erverdi, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Oran, Baskın, Atatürk Milliyetçiliği Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme, Dost Yayınları, Ankara,1988 Öğün, Süleyman Seyfi, Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1992 ……., Mukayeseli Sosyal Teori ve Tarih Bağlamında Milliyetçilik, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000 Özkırımlı, Umut, Milliyetçilik Kuramları Eleştirel Bir Bakış, Sarmal Yayınları, İstanbul, 2004 Rodinson, Maxime, İslam ve Kapitalizm, Hürriyet Yayınları, İstanbul, 1978 Smith, Antony, Milli Kimlik, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994 Şaylan, Gencay, Postmodernizm, İmge Yayınevi, Ankara, 2002 Şehsuvaroğlu, Lütfü, Nurettin Topçu, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002 Tekin Alp, Kemalizm, Kemalizm, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul ,1998 Topçu, Nurettin, Ahlak Nizamı, Dergah Yayınları, İstanbul, 1999 ………,Yarınki Türkiye, Dergah Yayınları, İstanbul,1999

Page 218: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

98

Türkdoğan, Orhan, Ziya Gökalp Sosyolojisinde Bazı Kavramların Değerlendirilmesi, Atatürk Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları,Ankara, 1973 Türkdoğan, Orhan, Değişme-Kültür ve Sosyal Çözülme, İstanbul, 1998 Yılmaz, Aytekin, Çağdaş Siyasal Akımlar, Vadi Yayınları, Ankara, 2003 MAKALELER Akyıldız, Kaya, ‘Mavi Anadoluculuk’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Modernleşme ve Batıcılık , 3.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Akyıldız, Kaya- Karacasu, Barış, ‘Mavi Anadolu: Edebi Kanon ve Kemalizm ile Bir Ortaklık Denemesi’,Toplum ve Bilim, Yıl 1999, Sayı 81 Alver, Köksal, ‘Anadoluculuk ve Nurettin Topçu’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Argın, Şükrü, ‘Nurettin Topçu’nun Ümitsiz İhya Arzusu Ya da Siyasetin Taşrasında Taşranın Siyasetini Tahayyül Etmek’,Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Muhafazakarlık, 5.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Arık, Remzi Oğuz, ‘Tarih Görüşü’,Hareket, Mayıs 1947,Sayı 3 ……., ‘Oluşuma Bahtiyar İdealist’ Hareket, Kasım 1947, Sayı 9 Başgil, Ali Fuat, ‘Müspet Milliyetçilik’, Hareket, Eylül, 1948, Sayı 19 Baysal, Bekir Sıtkı, ‘Atatürk’ün Milliyetçiliği”, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 Ali, Birinci, ‘Hareket Mecmuası’, Türk Yurdu, Mayıs 2005 Çağaptay, Soner, ‘Otuzlarda Türk Milliyetçiliğinde Irk, Dil ve Etnisite’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Milliyetçilik, 4.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003, Çongur,Rıdvan, ‘Remzi Oğuz Arık’, Remzi Oğuz Arık Armağanı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, Ankara, 1987 Deren, Seçil, ‘Türk Siyasal Düşüncesinde Anadolu İmgesi’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 4.Cilt Milliyetçilik, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003

Page 219: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

99

Doğan, Mehmet, ‘Nurettin Topçu’nun Hareketi’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Elibol, Sadettin,’ Muhalif Bir düşünce Okulu Hareket Dergisi’, Türkiye’de Modern Siyasi Düşünce, Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 Eroğlu, Hamza, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 Feyzioğlu, Turhan, ‘Atatürk ve Milliyetçilik’, Atatürkçü Düşünce, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1992 İmzasız, Kırk Yıllık Hareket’,Hareket, Mart 1979,Sayı 163 İzgi, Bahattin, ‘Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar’, Hareket, Ocak 1948, Sayı 11 İşcan, M.Zeki, ’İslam İhya Hareketi, Modernizm ve Nurettin Topçu’, Türkiye Günlüğü, Kasım-Aralık, 1994, Sayı 31 Kaplan, Mehmet, ‘Bugünkü Medeniyet ve Fert’, Hareket, Mart 1947 …….., ‘Yeni Türk Milliyetçiliği’, Hareket, Ekim 1947, Sayı 8, ……..,’ İçtimai Şuuraltı ve Edebiyat’, Hareket Kasım 1947, Sayı 9 …….., ‘Milliyetçiliğe Dair’, Hareket, Ocak, 1948, Sayı 11, ………,‘Millet ve Milli Şuur’, Hareket, Ağustos, 1948, Sayı 18 …….., ‘Anadolu’nun Kuvvetleri, Hareket, Eylül 1948, Sayı 19 …….., ‘Kırk Yıllık Hareket, Mehmet Kaplan’la Söyleşi’,Hareket, Mart 1979, Sayı 163 …….., Mehmet,‘Üç Büyük Akım: Millileşmek-Demokratikleşmek-Sanayileşmek’,Türk Edebiyatı, Mart 1986 Konukman, Ercüment,’ Nurettin Topçu’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Fırat, Mollaer,, ‘Türk Sosyalizmine Bir Katkı’, Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Kara, İsmail, Bir Siyasi İhya Hareketi,Topçu’da Siyaset ve Devlet Telakkisi’ Hece, Nurettin Topçu Özel Sayısı, Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006

Page 220: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

100

Karaömerlioğlu, M.Asım, ‘Türkiye’de Köycülük’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 Okurer, Cahit ‘İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6 ……., ‘İdeal ve İdeoloji’, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 6 …….., ‘Hürriyet Ne Değildir?” Hareket, Eylül 1948,Sayı 19 …….., ‘Garplılaşma Hareketleri’ Hareket, Haziran 1949, Sayı 28 Kıvanç,Cemil,‘Nurettin Topçu’nun Devlet Anlayışında Ekonomik Görüşler’, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Koçak, Cemil, ‘Tek Parti Yönetimi, Kemalizm ve Şeflik Sistemi:Ebedi Şef/Milli Şef’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce-Kemalizm, Cilt 1, İstanbul, Öğün, Süleyman Seyfi,’Türk Muhafazakârlığının Politik Kökleri’, Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce, 5.Cilt Muhafazakârlık, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul, 2003 …….., ‘Nurettin Topçu Üzerine Bazı Dikkatler’, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yayınları, İstanbul, 1992 Seren, Suat , ‘Milli Birlik’, Hareket,Kasım 1947, Sayı 9 Şakar, Cemal,‘Topçu’da Türk-İslam Harikası Olarak Millet ve Milliyetçilik’, Hece , Nurettin Topçu Özel Sayısı Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Türkmen, Hamza,’ Hareket Dergisi 1939–1982 Milli İslam Teorisi Ya da Milli Dindarlık’, Hak Söz, Sayı 41–42, 1994 Ülken, Hilmi Ziya,’ Millet’, Hareket, Mayıs 1947, Sayı 27 Topçu, Nurettin,‘İçtimai Sınıflar’, Hareket, Mart 1939, Sayı 2 ……., ‘Bizde Milliyet Hareketleri’,Hareket, 1939 ……,.’Benliğimiz’, Hareket, Mayıs 1939, Sayı 4 …….,.Avrupa’, Hareket, Şubat 1943, Sayı 9, …….,.‘Millet ve Milliyet’, Hareket, Mayıs 1943, Sayı 12 …….,.’Mukaddes Kurbanlar’,Hareket, Ağustos 1947

Page 221: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

101

……., ‘Millette İzzeti Nefis ve Siyaset’, Hareket, Ağustos 1947, Sayı 18 ……., ‘Millet Ruhu ve Milli Mukaddesat” ,Hareket,Haziran 1948, Sayı 16 ……..,.,Devlette İrade’, Hareket ,Kasım 1948, Sayı 21 ………, “Siyaset ve Mesuliyet Vazife Adamı Kalp Adamı’ Hareket, ………,Hakimiyet ve Demokrasi’ Hareket, Ocak 1949, Sayı 23 Yıldız, Ahmet, ‘Kemalist Milliyetçilik’, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce- Kemalizm, 2.Cilt, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002 TEZ Yiğit, Ali, İnönü Dönemi Eğitim ve Kültür Politikası (1938-1950), Hacettepe

Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans

Tezi, Ankara, 1990

DERGİLER

Hareket , 1939-1949, Sayı, 1-28

Hece , Nurettin Topçu Özel Sayısı, Yıl 10, Sayı 109, Ocak 2006, Ankara

Page 222: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

102

EKLER

Page 223: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

iii

İÇİNDEKİLER

ÖZET ....................................................................................................................... i ABSTRACT............................................................................................................ ii İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... .iii ÖNSÖZ ....................................................................................................................v KISALTMALAR ................................................................................................... vi GİRİŞ ......................................................................................................................1 I. BÖLÜM: HAREKET DERGİSİ ......................................................................7 A. YAZARLAR .....................................................................................................14 A.I.Nurettin Topçu’nun Hayatı .............................................................................15 II. BÖLÜM: FİKİR KATEGORİLERİ A. HAREKET VE MUHAFAZAKARLIK ...........................................................18 B. ANADOLUCULUK VE HAREKET................................................................19 B.I. KÖYCÜLÜK ..................................................................................................25 B.II. İSLAM ANLAYIŞI .......................................................................................28 C. .HAREKET VE MODERNLİK KARŞITLIĞI.................................................30 D. HAREKET VE MİLLİYETÇİLİK ...................................................................35 D.I Millet ve Milliyetçilik ......................................................................................35 D.II.Milli Kültür.....................................................................................................38 D.III Hareket’in Milliyetçilik Anlayışı ..................................................................40 D.IV.İnsani Milliyetçilik........................................................................................48 E. HAREKET VE BATICILIK .............................................................................50 F.HAREKET VE SOSYALİZM............................................................................54 F.I.Milliyetçilik ve Sosyalizm................................................................................60 F.II.İslam ve Sosyalizm .........................................................................................63 F.III.Anti-Komünizm .............................................................................................66 F.IV.Anti-Semitizm ...............................................................................................67 G.HAREKET, DEVLET VE SİYASET................................................................68 G.I. Hareket’in Devlet Görüşü...............................................................................68 G:II.Siyaset Dışılık.................................................................................................73 İ.HAREKET VE DEMOKRASİ............................................................................75 J.HAREKET VE SANAT......................................................................................77

Page 224: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

iv

III.BÖLÜM. DÖNEMİN FİKİR AKIMLARIYLA KARŞILAŞTIRMALAR A. MAVİ ANADOLUCULUK..............................................................................82 A.I.Mavi Anadolucularla Hareket ve Anadolu Milliyetçilerinin Karşılaştırılması ..............................................................................................85 B. ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ........................................................................87 B.I. Hareket ve Atatürk Milliyetçiliğinin Karşılaştırılması ...................................90 SONUÇ................................................................................................................ 94 KAYNAKÇA ...................................................................................................... 96 EKLER............................................................................................................... 102

Page 225: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

H.Ü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğüne

İşbu çalışma; jürimiz tarafından Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Ana Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir. Başkan : Doç.Dr. Yunus KOÇ Üye : Doç.Dr. Adnan SOFUOĞLU Üye : Yrd.Doç.Dr. Hulusi LEKESİZ Üye : Yrd.Doç.Dr. Yonca ANZERLİOĞLU Üye : Dr. M.Dervis KILINÇKAYA (Danışman)

Yukarıdaki imzaların , adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. 22.11.2006 Prof.Dr.Mustafa YILMAZ Enstitü Müdürü

Page 226: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

vi

KISALTMALAR

a.g.e: Adı geçen eser a.g.m: Adı geçen makale bkz: Bakınız Çev. Çeviren s. : Sayfa S. : Sayı TOTTTH : Türk Ocakları Türk Tarihi Tetkik Heyeti TTTC : Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti vb: Ve buna benzer vd. Ve diğerleri Yay. : Yayınları

Page 227: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

1

EK 1 MAKALELER DİZİNİ

ŞUBAT 1939, S.1

Nurettin Topçu, ‘Rönesans Hareketleri’ K.Fikret Arık, ‘Mahatma Gandi’ K.Fikret Arık, Mahatma Gandi II‘ Mehmet Kaplan, ‘Oğuzlar’ Cahit Okurer, ‘Namık Kemal/ Hürriyet ve Vatan Fikirleri’ Ali Ölmezoğlu, ‘Büyük Çınar’ Nurettin Topçu, ‘Hareket Felsefesi’

MART 1939, S.2

K.Fikret Arık, ‘Cermen Ruhu ve Hukuk Fikri’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Sönüyor Dönüyorum’ Nurettin Topçu, ‘Asrımızın Hareket Adamları’ Nurettin Topçu, ‘İçtimai Sınıflar’ Nurettin Topçu, ‘Vatandaş Ahlakı’

NİSAN 1939, S.3

Nurettin Topçu, ‘Siyaset ve Mesuliyet, Vazife-Kalp Adamı’ Miraç Katırcıoğlu, ‘İradesiz İrade’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Tanrı Yere İnseydi’ Nizam Ahmed, ‘Şehirler’ Nizam Ahmed, ‘Namus’ J.Segond, ‘His Estetiği’ Nurettin Topçu, ‘Bizde Milliyetçilik Hareketleri’, Nurettin Topçu, ‘İçtimai Sınıflar 2’

MAYIS 1939, S.4

Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar’ Hareket, ‘Bir İzah’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Felsefe / El Sentimento Tragico de la Vida’ Nizam Ahmed, ‘Çalgıcılar’ J.Segond, ‘His Estetiği’ Nurettin Topçu, ‘Benliğimiz’ Nurettin Topçu, ‘Zorba Esir Medeniyetleri’

HAZİRAN 1939, S.5

Nurettin Topçu, ‘Mabet ve Tabiat’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar II’ Fedor Dostoyevski, ‘Büyük Engizisyoncu’Çev.K.Fikret Arık, Miraç Katırcıoğlu, ‘Ruh Cephesinde Yeni bir Şey Yok veyahut Cinayete Dair’

Page 228: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

2

İLK TEŞRİN,1939,S.6

Nurettin Topçu, ‘Neslimizin Tarihi’ Nurettin Topçu, ‘Muallim’ Leman Avni Başa, ‘’Edgar Allen Poe (1809-1849)’, Hüseyin Batuhan, ‘Beşeriyet Son Peygamberini Bekliyor’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuklar III-IV’ A.Elder, ‘Müzik ve Resim’ Nizam Ahmed, Yemin ve Şahit’ Hasan Tanrıkut, ‘Ameli Tabiat-Ahlak ve Estetik Prensiplerine Giriş

İKİNCİ TEŞRİN 1939,S.7

Leman Avni Başa, ‘Mahatma Gandi’, Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk’ A.Elder, ‘Güzel Sanat Bahisleri / Resim-Mevzu’ Miraç Katırcıoğlu, ‘Kainatın Lugatı’ Nizam Ahmed, ‘Kuşlar’ Bülent Tarcan, ‘Yaratıcı Dehanın Üç Devri ve Beethoven’ Nurettin Topçu, ‘İki Mezar’ Nurettin Topçu, ‘Sanatkâr’

ŞUBAT 1942,S.9………………….

Hüseyin Batuhan, ‘Beethoven II’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk 6’ İmzasız, ‘Mahatma Gandi’ Ali Münif İslamoğlu, ‘Mehmet Akif’ Rüknettin Fethi, ‘Çıbana Neşterler’ Nurettin Topçu, ‘Avrupa’

İLK KANUN 1942, S.8

K.Fikret Arık, ‘Hukukçu Gözüyle Hugo’nun Sefilleri’ Hüseyin Batuhan, ‘Beethoven’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk V’ Ali Münif İslamoğlu, ‘Asya’nın Üstünlüğü ve Düşkünlüğü’ Lütfü Bornovalı, ‘Yaban/ Muharriri:Yakup Kadri Karaosmanoğlu Cahit Okurer, ‘İlim Zihniyeti ve Lise Öğretimi Hakkında’ Nurettin Topçu, ‘Hakikat Dini’ Lütfü Bornovalı, ‘Yaban’

MART 1943, S.10

Hüseyin Batuhan, ‘Karamazof Kardeşler Hakkında’ Hüseyin Batuhan, ‘Yaşayan Baudelaire’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk 7’ Vladimir Rozanof, ‘Vladimir Rozanof’tan Parçalar’

Page 229: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

3

NİSAN 1943, S.11

Hüseyin Batuhan, ‘Karamazof Kardeşler Hakkında II‘ Hüseyin Batuhan, ‘Tiyatroya Dair’ Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk VII’ Ali Münif İslamoğlu, Tarihten Çizgiler’ Cahit Okurer, ‘İnanış Hakkında’ Vladimir Rozanof, ‘Vladimir Rozanof’tan Parçalar II’Çev.Hüseyin Batuhan Rüknettin Fethi, ‘Çıbana Neşterler’ Nurettin Topçu, ‘Hakikat Düşmanı Üç Felsefe Pozitivizm –Pragmatizm-Sosyolojizm’ Nurettin Topçu, ‘Lise Dersleri’ Nurettin Topçu, ‘Millet ve Milliyet’

MAYIS 1943, S.12

Julien Benda, ‘Avrupa Milletine Nutuk VIII’

MART 1947,S.1

Remzi Oğuz Arık, ‘Çağımız’ Ali İhsan Balım, ‘Anadolu ve Aydınlarımız’ Lütfü Bornovalı,’Üniversitemiz’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Bugünkü Medeniyet ve Fert’ Charles Morgan, ‘Harp ve Sulh’ Cahit Okurer, ‘İnsan Hayatında Prensipler’ Nurettin Topçu, ‘Ahlak Nizamı’

NİSAN 1947, S.2

Aşıkpaşazade,’Tarihten Notlar’ Lütfü Bornovalı, ‘Eğitimde Demokrasiye Doğru’ Hasan Basri Çantay, ‘Haramın, Halalin Aslı Yokmuş’, İmzasız, ‘Kendimizi Dışarıda Aramayalım’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Düşünce’ Charles Morgan, ‘Harp ve Sulh’ Cahit Okurer, ‘Eğitim ve Öğretim Prensipleri’ Nurettin Topçu, ‘İradenin Davası’

MAYIS 1947,S.3

Nurettin Topçu, ‘Roden’in Sanatı’ K.Fikret Arık, ‘Kanun ve Ülkü’ Remzi Oğuz Arık, ‘Tarih Görüşü’ A.İhsan göğüş, ‘Fen ve Teknik İlerlemesi Cemiyette Bir Ahlak Buhranı Yaratmış mıdır’ A.İhsan Göğüş, ‘Fen ve Teknik İlerlemesi Cemiyette Bir Ahlak Bunları Yaratmış mıdır? ’

Page 230: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

4

İmzasız, ‘Ayın Hercümerci /Eğlence-İşkence; Türk Düşmanı Türk dostu; Hamdullah Suphi’nin Sözleri’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci’ İmzasız, ‘Tarihten Notlar/27 Sene Evvelki Telgraf’, Ali Münif İslamoğlu, ‘Nasıl Yıkmak İstiyorlar’ Mehmet Kaplan, ‘Eski ile Yeni’ Cahit Okurer, ‘Eğitim ve Öğretim Prensipleri II’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’

HAZİRAN 1947, S.4

Lütfü Bornovalı, ‘Liselerimizde Edebiyat Öğretimi ve Kitapları’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Taassub, İlim ve Sevgi’ Mehmet Kaplan, Yazı Terbiyesi’ Cahit Okurer, ‘Züppe Tipleri’ Pascal, ‘Kainat ve İnsan’, Çev.Mehmet Nurettin Ulaş Nurettin Topçu, ‘İnsanda İrade’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Alain, ‘Mesut Olmak Sanatı’ Remzi Oğuz Arık, ‘İstanbul Fethinin 500 üncü Yıldönümünde Yeni Çağlardaki Rolümüzü Belirtmeliyiz’ İmzasız, Neşriyat’

TEMMUZ 1947, S.5

Alain, ‘Gayri İradi Cinayetler’ Remzi Oğuz Arık, ‘İstanbul’un Fethinin 500 üncü Yıldönümünde Rolümüzü Belirtmeliyiz’ Lütfü Bornovalı,’ Zavallı Neslimiz’ Cahit Okurer, ‘Sanatkarın İdealistliği’ Nurettin Topçu,Taassub, İlim ve Sevgi’ Celalettin Tuğrul, ‘Beş Şehir’

AĞUSTOS 1947, S.6

A.İhsan Balımoğlu,’Sıladan Mektuplar Lütfü Bornovalı, ‘Liselerde Edebiyat Öğretimi ve Kitapları II’ Bossuet- Çev. M.N.Ulaş, ‘İnsanın Hayatı’ İmzasız, ‘Kitaplar’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Şahsi Teşebbüs’ Muzaffer ateş Kebapçıgil, ‘Sultan Veled’in Sırrı’, Kadi Bülban ve Çocukları’ Cahit Okurer, İnsanlık İdeali ve Milliyetçilik’ Pascal, ‘İnsanın Tezadı’, Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Mukaddes Kurbanlar’ Celalettin Tuğrul, ‘Demokrasilere Her Zaman Güvenililebilir mi?

Page 231: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

5

EYLÜL 1947, S.7

Maurice Bedel, ‘Bilgiye Susamış Goethe’ Mehmet Kaplan, ‘Yüksek Okunan Şiir’ Mustafa kutlu, ‘Kitaplar Arasında / Tarih Cahid Okurer, ‘Kitaplar Arasında’ Cahit Okurer, ‘İdeal ve İdeoloji’

EKİM 1947, S.8

Ali İhsan Balımoğlu, ‘Bir Tavzih’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Yeni Türk Milliyetçiliği’ Cahid Okurer, ‘Dergiler Arasında’ Cahid Okurer, Kitaplar Arasında / Türk Edebiyatında Nazım & İkinci Şimal Sokağı’ Cahit Okurer, Gerçek Medeniyet ve Milliyet Dünyası’ Peguy, ‘Hakikatı Araştırma’ Çev.M.N.Ulaş Senirkent Belediye Başkanlığı, ‘Sıhhi Talimat’ Celalettin Tuğrul, ‘İfsad Edilen Seçimlerin Pek Tabii Neticeleri’

KASIM 1947,S.9

Remzi Oğuz Arık, ‘Bahtiyar İdealist’ Oktay Aslanapa,’Sanat ve Kültür’ Selami Başkurt, ‘Çakırın Kahvesi’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘İçtima Şuuraltı ve Edebiyat’ Cahid Okurer, Kitaplar Arasında’ Cahit Okurer, ‘Liselerde Disiplin ve Terbiye Meselesi’ Suat Seren, ‘Milli Birlik’ Nurettin Topçu, ‘İlahi Resmi Geçit’

ARALIK, 1947, S.10

İsmail Hakkı Aladağ, ‘Bu Toprağın Ağrıları’ Lütfü Bornovalı, ‘ Mehmet Akif ve Büyük Eseri’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Cahit Okurer, ‘Mehmet Akif’in İnsani Değeri’ Nurettin Topçu, ‘Mehmet Akif’

OCAK 1948,S.11

Oktay Aslanapa,’Anadolu’da Türk Sanatı Devirlerine Genel Bir Bakış’ Balıkesirli Hasan Basri Çantay, ‘Vatanperver Akif’ Hasan Basri Çantay, ‘Mehmet Akif Hangi Şairleri Severdi’ İmzasız, ‘Ayın Hercümerci / Mezhep Kavgaları’ Mehmet Kaplan, ‘Milliyetçiliğe Dair’ Cahit Okurer, ‘Namık Kemal’in Aile Makalesi’ Kemal Or, ‘Tahlil ve Tenkit/Tek Çarık Yüzbaşı’ Mustafa Sabri Sözeri, ‘Mehmet Akif’in Dindarlığı’

Page 232: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

6

Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları’ Celalettin Tuğrul, ‘Bu Millet Nasıl Tahrip Edilir’

ŞUBAT 1948, S.12 İsmail Hakkı Aladağ, ‘Kara Sapan’ K.Domaniç, ‘Kötülüklere Karşı’ İmzasız, ‘Tarihçilerimizden Soruyorum’ Bahattin İzgi, ‘Köy Davası Hakkında Bazı Mülahazalar’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Mehmet Kaplan, ‘Tenkid’ Cahit Okurer, ‘Aile Hakkında’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Tarihi Mektupları II’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Türk Destanına Doğru’

MART 1948,S.13

A.İhsan Balım, ‘Hüseyin Avni Ulaş’ın Büyük Ruhuna’ Lütfü Bornovalı, ‘Gandi ve Düşündürdükleri’ Lütfü Bornovalı, ‘ Hüseyin Avni’ Mehmet Kaplan, ‘Gandi ve İnsan’ Yusuf Keçecioğlu, ‘Hüseyin Avni’nin Ardından’ Cahit Okurer, ‘Büyük Ruh Kahramanı: Gandi’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avni / Birinci Meclisin Dağılmasına Kadar’ Hilmi ziya Ülken, ‘Gandi’nin Nutuklarından’

NİSAN 1948, S.14

Lütfü Bornovalı, ‘Partiler Karşısında Hüseyin Avni’ Hareket,Erzurum Belediyesinin Dikkat Nazarına’ Cahit Okurer, ‘Karakter Kahramanı Hüseyin Avni’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avni / Birinci Meclisin Dağılmasından Sonra’

MAYIS 1948, S.15

Nurettin Topçu, ‘Millette İrade’ Asaf Muammer, ‘Hüseyin Avni’nin Kabrini Ziyaret Münasebetiyle’ Jale Baysal, ‘Köy Evi’ Lütfü Bornovalı, ‘Gandi ve Düşündürdükleri 2’ Lütfü Bornovalı, ‘Partiler Karşısında Hüseyin Avni 2’ Mehmet Kaplan, ‘Edebiyat Coğrafyası’ Celalettin Tuğrul, ‘Üç Parlamento’

HAZİRAN 1948, S.16

Nurettin Topçu, ‘Millet ve Milli Mukaddesat’ Jale Baysal, ‘Modern Bir Hikayeci Hakkında/Adile Ayda’ya Cevap’ İmzasız, ‘Sabır’

Page 233: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

7

İmzasız, Seyahatler’ Mehmet Kaplan, Yahya Kemal’de Tarih ve Coğrafya Fikri’ Cahit Okurer, ‘Dedikodu’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları III/Sahipsiz Şehir’

TEMMUZ 1948, S. 17 Alain, ‘Çözmek’ Alain, Kafa Sağlığı’ Alain, ‘Küfürler’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 1, (Enver Ziya Karal’ın aynı adlı kitabının eleştirisi) Mehmet Kaplan, ‘Yunus Emre ve Bugünün Meseleleri’ Charles Morgan, ‘İnsan Hayatında İrade ve Zaruret’, Çev. Cahid Okurer Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları/ Bu Şehrin Çocukları’ Nurettin Topçu, ‘Millette İrade Sefaletleri’

AĞUSTOS 1948, S.18

Alain, ‘Alain’den Hikmetler/Kamalı Raks’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 2’ Victor Cousine, ‘Ruhçuluk’, Çev.M.N.Ulaş İmzasız, ‘İşler’ Mehmet Kaplan, Millet ve Milli Şuur’ Charles Morgan, ‘İnsan Hayatında İrade ve Zaruret II’, Çev. Cahid Okurer Cahit Okurer, Hürriyetin Sözü ve Kendisi’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları V/İstanbul’da Bir Gün’ Nurettin Topçu, ‘Millette İzzeti Nefis ve Siyaset’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Türk Milletinin Teşekkülü’

EYLÜL 1948, S.19

Alain, ‘Eserler’ Ali Fuat Başgil, ‘Müspet Milliyetçilik’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında 3’ Mehmet Kaplan, ‘Anadolu’nun Kuvvetleri’ Mme De Stael, Melankoli’, Çev.Mehmet N.Ulaş Cahit Okurer, ‘Hürriyet Ne Değildir’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları VI.Bir Gün Daha’

EKİM 1948,S.20

Alain, ‘Tavırlar, Jimnastik, Dualar ‘ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında IV’ Mehmet Kaplan, San’at ve Cemiyet’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları VII / İnsan Hayatı’

Page 234: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

8

KASIM 1948, S.21

A.İ.Balımoğlu, ‘Türk Ocaklarına Dair / Bir Hasbihalden’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında VI’ Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları’ Ziyaeddin F.Fındıkoğlu, ‘Dil Kongresinde’ Cahit Okurer, ‘Hürriyet Meselesi Hakkında’ Marcel Raymond, ‘Şiir Anlayışı ve Baudelaire ‘, Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Devlette İrade’

ARALIK 1948, S.22

Remzi Oğuz Arık, ‘Türk Medeniyet ve Sanat Tarihi’ Lütfü Bornovalı, ‘Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Hakkında ’ Hareket, ‘Mehmet Akif’in Manevi Huzurunda’ Mehmet Kaplan, ‘Nesillerin Ruhu ’ Cahit Okurer, ‘İnsanda hürriyet ve İrade’ Nurettin Topçu, ‘Devlette Hakimiyet ve Mesuliyet İradesi’

OCAK 1949, S.23

Alain, ‘Eş’ Ali Rıza Alp, ‘Türk Romanında İstanbul-Anadolu Münasebetleri’ Ahmet Kabaklı, ‘Yahudi Kavmine Nutuk ‘ Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu’ Lamennaisse,’Din Bahsinde Lakaydi’ Çev.Mehmet N.Ulaş Andre Rousseau, ‘Paul Claudel İncil Okuyor’, Çev.Cevat Aydemir Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları IX / Son Nesiller’ Nurettin Topçu, ‘Hakimiyet ve Demokrasi III’

ŞUBAT 1949, S.24

Asaf Muammer, ‘Hareket Mecmuasu Tahrir Heyetine’ Lütfü Bornovalı, ‘Hüseyin Avni / Siyasi ve Ahlaki Şahsiyeti’ Denizcioğlu, ‘Hüseyin Avni Ulaş’a Dair Bir Katre Düşünce’ Ziyaeddin F.Fındıkoğlu, ‘Hüseyin Avni’yi Hatırlarken’ Hareket, ‘Müessisan Cemiyeti Beyannamesi’ Selahattin Köseoğlu, ‘Hüseyin Avni’nin Aziz Ruhuna’ Cahit Okurer, ‘Hüseyin Avni’yi Anarken’ Nurettin Topçu, ‘Hüseyin Avnisiz Bir Yıl’

MART, 1949, S.25

Nurettin Topçu, ‘Sanatta İrade’ Ali İhsan Balımoğlu, ‘Köpekler Haçtan Geliyor’ Ahmet Kabaklı, ‘Süleyman Nazif / Müstesna Bir Karakter Abidesi’ Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu III’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri’

Page 235: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

9

Marcel Raymond, ‘Paul Valery’ Çev.M.N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları X / Müslüman İstanbul ve Şimdiki Dindarlık ’

NİSAN 1949,S.26

Alain, Hususi Hayat Hakkında ‘ Lütfü Bornovalı, ‘Oğlumuz’ (Tarık Buğra) Rifat Necdet Evrimer, ‘Konuşmak ve Susmak Sanatı’ Mehmet Kaplan, Mukaddes Uçurum’ Necati Karabacak, ‘Tarihi notlar / Hareket Mecmuası Tahrir Heyetine’ Lacordaire, ‘Dünyanın Saadeti’ Çev. Mehmet N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları XI / Fakir Hayatları ve Büyük Adamları’ Nurettin Topçu, ‘Dinde İrade’

MAYIS 1949, S.27

Nurettin Topçu, ‘İsyan Ahlakı’ Ali İhsan Balımoğlu, ‘İki Uyanış’ Rifat Necdet Evrimer, ‘Normal, Anormal’ Ahmet Kabaklı, ‘Ayın Hercümerci’ Ahmet Kabaklı, ‘İyi İle Kötü Vuruştular’ Mehmet Kaplan, ‘Büyük Terkibe Doğru’ Nicole, ‘İhtiraslarımızın Boşluğu’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri II’ Pascal,’İhtiraslarımızın Boşluğu’ Ernest Renan, ‘Neron’, Çev.Mehmet N.Ulaş Nurettin Topçu, ‘Amerikan Mektupları XII / Ömürleri ve Hürriyetleri’ Hilmi Ziya Ülken, ‘Millet’

HAZİRAN 1949, S.28

Lütfü Bornovalı, ‘Özlediğimiz Samimiyet’ İmzasız, ‘Dünyayı Değiştirebilirsiniz’, Çev. İhsan Balımoğlu Mehmet Kaplan, ‘Tek Kitap, Çok Kitap’ Cahit Okurer, ‘Garplılaşma Hareketleri III/1908’den Bugüne Kadar’ Hilmi Ziya Ülken, Kültür ve Medeniyet’

Page 236: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

v

ÖNSÖZ

1939 yılı Şubat ayına gelindiğinde Milli Mücadelenin önderi ve Türkiye

Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden bu yana henüz çok fazla bir

zaman geçmemişti. Türkiye, halkı, kurumları ve önde gelen siyasi, askeri şahsiyetleriyle

beraber bu yeni ortama uyma çabasındayken, Nurettin Topçu’nun önderliğinde Hareket

Dergisi sessiz sedasız yayın hayatına atılıyordu. Nurettin Topçu’nun idealist kişiliğinin

etkisiyle de olsa gerek, bir çok hemcinsinin başına gelenin aksine, uzun sürecek bir yayın

ömrüne sahip olan Hareket Dergisi, yazarları hakkında bire bir yapılan çalışmalar istisna

edilecek olursa, bütünsel anlamda üzerinde fazla durulmamış olması nedeniyle araştırmaya

değer bir konudur.

Bu çalışmada, Hareket Dergisinin 1939-1949 yıllarını kapsayan Tek Parti dönemine

paralel sayıları incelenmiştir. Araştırmada derginin siyasal konulardaki görüşleri,

milliyetçilik, devlet, demokrasi, batıcılık, modernleşme, İslam gibi konulara olan bakış açısı,

çağdaşı fikir akımlarıyla olan ortak noktaları, farklılıkları ele alınmaya çalışılacaktır. Hareket

dergisinin orijinal nüshaları çalışmanın temel kaynağı durumundadır.

Bu araştırma sırasında bilimsel katkıları yanında, manevi destek sağlayan ve

çalışmamı bitirmemde büyük payı olan ve bu desteklerini ömür boyu minnetle

hatırlayacağım, değerli hocalarım Prof.Dr.Mustafa Yılmaz’a, Prof.Dr.Adil Dağıstan’a, Dr.

Derviş Kılınçkaya’ya, Doç.Dr. Adnan Sofuoğlu’na, kütüphanesini benim hizmetime sunan,

aziz dostum Mustafa Yiğit’e ve yine bu çalışmayı bitirmem için manevi destek sağlayan

sevgili kayınpederim Hamit Taşçı’ya, değerli eşim Çiğdem’e, TODAİE Kütüphanesi, Milli

Kütüphane çalışanlarına içtenlikle teşekkür ederim.

Page 237: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

i

ÖZET

Hareket Dergisi Tek Parti iktidarı döneminde Nurettin Topçu önderliğinde

yayın hayatına girmiştir. Dergi, siyaset, felsefe, sanat, edebiyat, kültür gibi bir çok

konunun işlendiği entelektüel bir içeriğe sahiptir. 1939 ve 1943 yılları arasında 12, 1947

ve 1949 yılları arasında ise 28 sayı olarak çıkan bu dergi, Nurettin Topçu dışında Hilmi

Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık, Mehmet Kaplan, Ahmet Kabaklı gibi Türkiye’nin

düşünce hayatında önemli etkileri bulunan isimlerin yazı yazdığı bir okul işlevi

görmüştür.

Hareket dergisi, esas olarak Anadolucu milliyetçilik görüşüne sahip, Turancılık

gibi milliyetçilik anlayışlarına uzak, muhafazakar, Yahudi düşmanlığını savunan anti-

komünist bir dergidir.Hareket ekolü Türkiye’deki rejime karşı da mesafeli bir duruşa

sahip olmasına rağmen, yine de rejimle açıkça karşı karşıya gelmemeye özen

göstermiştir

Hareket Dergisi’nin de benimsediği Anadolucu milliyetçilik, Türklerin

tarihinin 1071 Malazgirt Zaferiyle başladığını ve Türklerin vatanının Anadolu

olduğunu, Anadolu’nun İslam’la harmanlandığını savunmaktadır. Milletin

oluşumunda; tarih, coğrafya, iktisadi şartlar, din ve kültürün önemli olduğu Anadolucu

milliyetçiliğin görüşleri arasındadır.

Hareket Dergisi’nin savunduğu bu görüşleriyle dönemin bazı düşünce

ekolleriyle ortak noktalar taşımakla birlikte, onlardan önemli ölçüde de ayrılmaktadır.

Page 238: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

ii

ABSTRACT

The “Hareket” Magazine was first published by a team headed by Nurettin Topçu at

the era of one-party democracy in Turkey. The magazine had an intellectual context,

and addressed many fields such as politics, philosophy, arts, literature, culture, etc.

Published for 12 issues from 1939 to 1943, and for 28 issues from 1947 to 1949, this

magazine acted as a specific school comprising of such portraits, besides Nurettin

Topçu, including Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oğuz Arık, Mehmet Kaplan and Ahmet

Kabaklı, all of whom considerably affected the Turkey’s life of thoughts.

The “Hareket” Magazine adopted such a conservative, anti-semitist and anti-

communist ideology that mainly supported the Anatolian Nationalism, but kept away

from such nationalist movements as Turanism. Though the “Hareket” school also kept

distant to the then ruling regime in Turkey, it took care of not creating a clear and

direct conflict with the regime.

The Anatolian Nationalism, which was supported even by the Hareket Magazine,

defends that the Turkish history commenced with the Malazgirt Victory in 1071, and

the Turkish homeland is Anatolia, and that this land is collated by Islam. The

Anatolian Nationalism supports such opinions as that the history, geography,

economic conditions, religion and culture are important factors in the formation of a

nation.

Though the opinions defended by the Hareket Magazine carries a number of common

points of view with some other schools of thoughts of that era, it also considerably

deviates from such other schools.

Page 239: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ ENTİTÜSÜ

HAREKET DERGİSİ’NİN TÜRK FİKİR HAYATINDAKİ ETKİLERİ

SEDAT VAHAPOĞLU

Lisanüstü Eğitim-Öğretim ve sınav Yönetmeliği’nin Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü İçin Öngördüğü Yüksek Lisans Tezi Olarak Hazırlanmıştır.

ANKARA 2006

Page 240: İVERSİ ATATÜRK İLKELERİ VE İdocs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Hareket dergisinin...etmek gerektiğini vurgulamakta yarar vardır. Mamafih,

ii

ABSTRACT

The "Hareket" Magazine was first published by a team headed by Nurettin

Topçu at the era of one-party democracy in Turkey. The magazine had an

intellectual context, and addressed many fields such as politics, philosophy, arts,

literature, culture, etc. Published for 12 issues from 1939 to 1943, and for 28

issues from 1947 to 1949, this magazine acted as a specific school comprising of

such portraits, besides Nurettin Topcu, including Hilmi Ziya Ulken, Remzi

Oguz Ank, Mehmet Kaplan and Ahmet Kabakh, all of whom considerably

affected the Turkey's life of thoughts.

The "Hareket" Magazine adopted such a conservative, anti-semitist and

anti-communist ideology that mainly supported the Anatolian Nationalism, but

kept away from such nationalist movements as Turanism. Though the

"Hareket" school also kept distant to the then ruling regime in Turkey, it took

care of not creating a clear and direct conflict with the regime.

The Anatolian Nationalism, which was supported even by the Hareket

Magazine, defends that the Turkish history commenced with the Malazgirt

Victory in 1071, and the Turkish homeland is Anatolia, and that this land is

collated by Islam. The Anatolian Nationalism supports such opinions as

that the history, geography, economic conditions, religion and culture are

important factors in the formation of a nation.

Though the opinions defended by the Hareket Magazine carries a number of

common points of view with some other schools of thoughts of that era, it also

considerably deviates from such other schools.