12
EKEV 14 42 2010) -------- SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME DENEME 105 Ufuk (*) Özet Whitehead felsefesinde evrende süreç hakimdir ve bu sürecin temeli de aktüel var- O süreç felsefesinde, dünyadaki her sürekli bir halinde hareket, ve dinamizm Potansiyelhale gelen bir aktüel rol Whitehead, genel potansiyellik ve gerçek potansiyellik olarak ikiye Whitehead'e göre gerçek olan bütündür ve bununla ak- tüel kastedilmektedir. Aktüel ötesinde gerçek bir yoktur. her deneyimlerimiz için türetilenZer veya aktüel soyut ürünleridir. Bu makalede Whitehead'in, "Süreç ve Gerçeklik" eserindeki temel gö- ve zor terimlerine Whitehead'in Descartes ve Hume ele Anahtar Kelime ler: Whitehead, sistem, süreç, evrensel, An Essay on Criticism of Descartes and Hume in Process Abstract In universe, according to the Whiteheadean philosophy, what is dominant is process and the substructures of this process are actual beings. Through the nations ofmovement, becoming and dynamic he clarifies that everything in the world is in the state of becoming within the process philosophy. The role for actual beings in a relationship which has become potential is comprehension. Whitehead divides potentiality into two: the general and the real. For Whitehead, what is real is the whole and actual beings are intended with it. There is nothing real beyand the actual beings. Everything other than these is the derivatives for o ur experiences, or the abstract products of actual beings. In this article, we will discuss Whitehead's criticism ofDescartes and Hume by dealing with Whitehead's main thoughts and some of his elusive terms in "Process and Reality". Key Words: Whitehead, system, process, universal, creativity *) Gör., Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü. (e-posta: [email protected])

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 14 Sayı: 42 (Kış 2010) --------

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME

105

Ufuk BİRCAN (*)

Özet

Whitehead felsefesinde evrende süreç hakimdir ve bu sürecin temeli de aktüel var­lıklardır. O süreç felsefesinde, dünyadaki her şeyin sürekli bir oluş halinde olduğunu hareket, oluş ve dinamizm kavramlarıyla açıklar. Potansiyelhale gelen bir ilişkide aktüel varlıklara düşen rol kavrayıştır. Whitehead, potansiyelliği genel potansiyellik ve gerçek potansiyellik olarak ikiye ayırır. Whitehead'e göre gerçek olan bütündür ve bununla ak­tüel varlıklar kastedilmektedir. Aktüel varlıkların ötesinde başka gerçek bir şey yoktur. Bunların dışındaki her şey deneyimlerimiz için türetilenZer veya aktüel varlıkların soyut ürünleridir. Bu makalede Whitehead'in, "Süreç ve Gerçeklik" adlı eserindeki temel gö­rüşlerine ve zor anlaşılan bazı terimlerine değinerek Whitehead'in Descartes ve Hume eleştirisini ele alacağız.

Anahtar Kelime ler: Whitehead, sistem, süreç, evrensel, yaratıcılık

An Essay on Wlıitehead's Criticism of Descartes and Hume in Process Philosoplıy

Abstract

In universe, according to the Whiteheadean philosophy, what is dominant is process and the substructures of this process are actual beings. Through the nations ofmovement, becoming and dynamic he clarifies that everything in the world is in the state of becoming within the process philosophy. The role for actual beings in a relationship which has become potential is comprehension. Whitehead divides potentiality into two: the general and the real. For Whitehead, what is real is the whole and actual beings are intended with it. There is nothing real beyand the actual beings. Everything other than these is the derivatives for o ur experiences, or the abstract products of actual beings. In this article, we will discuss Whitehead's criticism ofDescartes and Hume by dealing with Whitehead's main thoughts and so me of his elusive terms in "Process and Reality".

Key Words: Whitehead, system, process, universal, creativity

*) Arş. Gör., Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü. (e-posta: [email protected])

Page 2: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

106 / Ufuk BİRCAN ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Giriş

Süreç düşüncesi, felsefe tarihinin cıeğişik dönemlerinde işlenmiştir. Felsefe literatü­ründe süreç düşüncesine ilk defa Herakleitos'ta rastlanır. Herakleitos'a atfedilen "Bir ne­birde iki kez yıkanılmaz" sözü onun felsefesindeki sürece verdiği önemi ortaya koyar. Herakleitos ile başlayan "varlıkta bir hareket, akış veya sürecin temel olduğu" düşüncesi Alfred North Whitehead'e gelinceye kadar düşünce tarihinin değişik dönemlerinde Pla­ton, Aristoteles, Leibniz, Hegel ve Bergson tarafından ele alınmıştır. Ancak Whitehead, bu filozoftardan ayrı olarak süreç düşüncesini, felsefesinin merkezine yerleştirmiştir. Yani Whitehead, düşüncelerini süreç merkezli olarak sistematik bir şekilde ortaya koymuştur. Whitehead'in organizma felsefesinde, unutulmaması gereken kavramlar: Sistem, süreç, evrensel vb. kavramlardır. Whitehead kendi felsefesini modern felsefenin yorumu olarak görmektedir. Organizma felsefesinin anlaşılması için 17.yüzyıl felsefesinin, Descartes'ın, Hume'un, Locke'un ve Kant'ın iyi anlaşılması gerekmektedir. Örneğin Descartes, töz nosyonuna ağırlık verirken Hume ise değişmeye ağırlık vermektedir.

Süreç Felsefesi ve Temel Kavramlar

Süreç kavramı, Whitehead felsefesinin omurgasını oluşturmaktadır. Bu kavram, var­lığın özünü ve temel yönünü ifade eder. Bir başka ifadeyle varlıkta temel olan şey; ha­reket, oluş, akışkanlık yani kısaca süreçtir. Onun bu düşüncesiyle klasik felsefedeki töz ve durağanlık fikirlerinin karşısında olduğunu anlıyoruz. Onun sürekli aktüel kavramına vurgu yapmasındaki temel espri de hep süreç halinde olmayı, bir aktüel varlıktan diğerine geçmeyi ifade eder. Sözü edilen aktüel varlıklar gerçek anlamda bireylerdir. Bu bireyler anlık varlıklar olup varlık alanına çıkar ve hemen yok olurlar. Dünya denilen şey işte bu varlıkların toplamından ibarettir. Gerçeklik denilen şey aktüel bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinin toplamını oluşturan bir süreçtir. Burada süreci oluşturduğunu söylediğimiz bireyler, sadece insan teklerinin deneyimlerini değil aynı zamanda cansız varlıkların ya­pıtaşları olan atom ve molekülleri de kapsar. Whitehead'de gerçeklik ilişkiselliğe bağlı olmakla beraber zamansal süreç, bir aktüel bireyden diğerine geçişle olur. Yani zamansal süreci meydana getiren aktüel bireyler bir oluş, hareket ve süreci içermektedirler. White­head, bu sürece "somutlaşma" adını verir (Whitehead, 2000: 16).

Düşünce deneyimindeki her kökensel değişiklik, deneyim kavramının kendisine iliş­kin değişiklik anlamına gelir. Kapalı bir düzenek gibi algılanan evreni, düzenin işleyişin­den bağımsız ve kendinden ayrıcalıklı kuru bir bilinç ile yine kuru bir tasanma dönüş­türen bu deneyim kavramı acaba dünyanın temel deneyimini karşılıyor mu sorusunun cevaplanması gerekir. Dünya; nesnel gerçeklik, değişmeyen ilkeler ve saltık doğrular te­melinde tasarlanabilir mi? Ancak bütüncül yaklaşım tek bir yanıtı bir seçenek olarak sun­maz tersine bir yasadan, yazgıdan söz eder: Evrendeki her şeyin birliktelikte olma yazgısı ve yasası: Bu yasa karşılıklı bir paylaşımı dile getirir. Birbirlerinin oluşumuna girerek var olan şeyler bu paylaşımı gerçekleştirir. Evrendeki her şey kendini oluşturma sürecinde, (oluşum deneyiminde) başka şeyleri kendine katar ve başka şeylere katılır. Deneyim, tüm varlığın etkinliğinin adıdır (Turan, 2003: 66). Whitehead kurgusal felsefeyi, "Deneyimi­mize giren her öğenin tek tek yorumlanabilmesi için geliştirilen uyumlu, mantıksal ve

Page 3: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME ------ 107

zorunlu bir düşünce dizgesi çerçeveleme çabası" diye tanımlar (Whitehead, 1994: 197). Deneyimsel bütünlük bir aradalığı, bir aradalılık ise deneyimsel bütünlüğü gerektirir. Pla­ton, Timaios diyaloğunda, her şeyin doğal bir matrix içinde bulunmasının zorunluluğunu khora kavramı ile açıklar. Whitehead, metafizik dizgesinde çağdaş düşünce deneyimin­de egemen olan deneyimin bütüncül nitelikte olduğu ya da tüm evrenin deneyimsel bir biitünlük sergilediği yönündeki yaklaşırnma benzer bir yaklaşımı temel ilke olarak ele almaktadır (Turan, 2003: 66). Whitehead, felsefesinin temel sorusu a:yn ayn duran de­neyim öğelerinin nasıl olup da bir araya geldiğidir. Yani kendi içinde ve kendi ötesinde diğer şeylerin var oluşlarını sağlayan şeyin ne olduğudur. Whitehead, bunu açıklamak için uzamsal-yaratıcı matrix kavramını önerir. Yaratıcılık, değişmez olgunun öz yapısı­nı niteleyen tümelierin en tümelidir. Çok'u yani evrendeki bambaşka' nitelikteki şeyleri, birbirine bağlayan değişmez bir ilke olması nedeniyle; yaratıcılık aynı nitelikteki şeyler anlamına gelen evrendir. Yaratıcılık çok'un arkasında yatan karmakanşık birliğe giren bütün her şeyin doğasında bulunur. Yaratıcılık, yenilik için en temel ilkedir (Whitehead, 1994: 199). Yaratıcılık, Evrenselierin evrenselini yani sürekli yaratıcı etkinliği vurgular. Buna göre çokluk bir gerçek varlıkta birliğe dönüşür ve evrendeki çokluk birleşimsel olarak kalır. Bu yaratıcılık aynı zamanda yenilik getirir. Bu Aristoteles'in temel tözüne de denk gelmektedir (Whitehead, 1985: 29). Yaratıcılık; evrenin genetik gelişmesini açıkla­yan dinamik ilke, uzamsallık ise; evrenin varlıkbilimsel dayanışmasını açıklayan statik ilkedir. Bu iki ilke, var oluşun tüm anlarını ve bu anlar arasındaki zorunlu bağı açıklar.

İnsanın temel deneyiminin öğeleri, varlık, var oluş, yok oluş, ölümsüzlük ve her şeyin bağıntısal bir bütünlük sergilemesidir. Bu temel deneyimin metafiziği, deneyimin en somut öğesinden başlamalıdır. Bu en somut öğe Whitehead felsefesinde deneyim dam­lasının kendisidir. Deneyimin en somut öğesinin oluşturucu parçalarını açımlamak için kullanılan bu yöntem ham kanıtiara dayandığı için varsayımlarını örneklemede asla ba­şarısızlığa uğramaz (Turan, 2003: 67). Whitehead'e göre deneyimdeki birliktelik gerçek varlıkların metafizik niteliğidir. Gerçek bir varlığın gerçekliğinin ilk belirlenimi bu varlı­ğın bir yerde olmasıdır. Uzamsal süreklilik gerçek varlıkların yeridir. Bu uzamsal sürek­lilik bütün potansiyel nesnelleştirilmiş şeylerin karmaşık ilişkilerinin bulunduğu yerdir. Bütün dünyanın temelinde yatan; geçmiş, şimdi ve gelecektir. Söz konusu olan her şey gerçekliğin ilişkisellik şemasına girmelidir ki bu uzamsal süreklilik ya da yoğunluktur (Das, 1964: 77). Bir aradalık bütün olayların olup bittiği doğal bir matrixtir. Whitehead'e göre kurgusal felsefenin görevi bu doğal matrixi olayiann zorunlu bir aradalığını, var oluş süreci içinde açıklamaktır. Whitehead'e göre bu zorunlu birliktelik, karşılıklı ilişkiyi açıklayan temel yasadır ve modem felsefenin yetersizliği, bu metafizik yasayı göz ardı etmesidir. Oluş sürecinde her gerçek varlık çokluğun birlikteliğini kendinde bire dönüş­türür ve kendini çokluğun birlikteliğine ekler. Her deneyim damlası evrenin sürekliliğini ve çoğul niteliğini bu şekilde sergiler.

Gerçek varlıklar, Whitehead'in ifadesiyle "dünyanın kendilerinden meydana geldiği en son gerçeklerdir. Bu varlıkların ötesinde daha gerçek herhangi bir şey bulmak amacıy­la gidilecek bir yer yoktur (Whitehead, 1985: 27). Whitehead'e göre bu varlıklar "birbir-

Page 4: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

108 / Ufuk BİRCAN ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

lerine bağımlı karmaşık bir yapıya sahip olan, deneyim damlacıklandırlar" (Whitehead, 1985: 28). Burada önemli olan varlığm sonu! yapıtaşlan olan gerçek varlıkların, anlık deneyim damlacıklan olmalarıdır. Diğer bir önemli nokta ise, gerçek varlıkların karşılıklı ilişkisellik içerisinde olmalarıdır.

Whitehead, Locke tarafından ortaya atılan genel prensibi genişleterek ontolojik pren­sip olarak ele alır: "Varlıkların nedenleri her zaman belli ve sınırlı gerçek varlıkların bileşik doğasında bulunacaktır ... Ontolojik prensip şu şekilde özetlenebilir: Hiçbir gerçek varlık yoksa, hiçbir neden de yok demektir" (Whitehead, 1985: 28). Whitehead, ontolojik prensibi bir bakıma gerçek varlıkların ilişkiselliğine açıklık getirmektedir yani bu ilişki­sellik nedensel ilişki türünü ortaya koymaktadır.

Whitehead'in organizma felsefesinde "gerçeğin son anlamındaki her birimi, bir hücre kompleksidir" (Whitehead, 1985: 334). Bu hücrelerden her biri kendi varlığının temelini oluşturmak amacıyla evrenin çeşitli unsurlarını alıp depolar. Whitehead, "belli bir un­surun bu şekilde alınıp depolanması sürecine kavrayış" adını vermektedir (Whitehead, 1985: 335). Kavrayış terimi ile ifade edilen analiz operasyonlarının bir kısmına verilen addır. Gerçek varlığın analizleri sonucunda ortaya çıkan unsurlardan kimileri diğerleri­ne göre daha soyut ya da somut olmaktadır. Aktüel varlığın herhangi bir karakteri, bir kavrayış operasyonunda tekrar üretilip ortaya komılmaktadır. Onun kavrayış kavramına başvurmasının sebebi potansiyeller olan ezeli objelerin aktüel varlıklara düşen role işaret etmek ve şeylerin birlikler içerisinde birleşmelerini anlatmak içindir (Whitehead, 1985: 30). Whitehead bu somutlaşma sürecini "kendini oluşturma, doyum (satisfaction)" te­rimiyle ifade ettiği bir tek kompleks pozitif kavrayış biçimine ulaşıncaya kadar devam ettirir (Whitehead, 1985: 337). Whitehead sisteminde aktüel varlıklar en temel varlıklar olarak göze çarpmaktadır (Root: 1953, 202).

Whitehead'in Descartes'e Yönelik Temel Eleştirileri

Whitehead'in eleştirisinin temelinde modern felsefenin töz kavramı ve ona dayalı olan bağıntısız evren tasarımı ve onun ortaya çıkardığı yetersizlikler vardır. Kartezyen felsefe, gerek epistemolojisi gerekse ontolojisi açısından insan deneyimini kapalı bir yapı içerisine sıkıştırmıştır. Deneyim ve özgürlüğün yalnızca insan bilinci ile sınırlandığı bu tasarımda, dünya ölü bir düzenektir. Descartes'ın terimleriyle ifade edecek olursak; be­lirlenmiş cansız doğa, res extensa ve bilen özne olarak zihin cogito, ayrımı bu dünya tasarımının temel özelliğidir. Dış dünyanın önceden belirlenmişliği yaratılmışlığından ileri gelir. Yaratıcı etkinlikten yoksun bu gerçeklik zaman-mekan soyutlamasının arka planında, birbirlerinin üzerinde dışsal bir güç etkisinde bulunan bağımsız sabit varlıkların oluşturduğu bir düzenektir. Zihnin görevi ise, dışsal ilişkiyi biçimlendirmektir. Bu şekil­deki bir dünya tasarımında zihin, değişmezdir. Her şeyin ötesinde zihnin etkinliği, bilme sürecinde bu düzeneği asla bozmaz. Whitehead'e göre bu dünya tasarımı sıradan deneyi­mimize uygundur. Çünkü kılgısal kaygılardan dolayı, deneyimin görece olarak açık-seçik · ve istikrarlı öğelerini ön plana çıkarırız.

Whitehead, deneyimin bütüncül yapısı içinde, şeylerin gerçek doğasının görülmesini engelleyen bu modern yaklaşımı üç farklı düzeyde eleştirir. Whitehead, varlık bilim bağ-

Page 5: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE -----­HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME 109

lamında kartezyen düşüncenin töz kavramını ve bu kavramsallaştırmanın özne-yüklem mantığını eleştirir. Bilgi bilimsel düzeyde ise karşı çıkışını "öznellik ve duyumsallık il­keleri" başlığı altında sürdürür. Son olarak, tek tek tözlerin uzamsallığı söz konusu oldu­ğunda, eleştiri Newton'un kozmolojisine kayar (Turan, 2003: 70).

Kartezyen felsefenin üzerinde durmuş olduğu töz, var olmak için kendinden başka hiçbir şeye gereksinim duymayan şeydir. Bu tanım Aristoteles felsefesinin temel ilkesin­den türetilmiştir. Aristoteles'e göre bir töz başka bir öznenin temel niteliğini oluşturacak biçimde yüklem olamaz ve sürekli olarak öznedir. Descartes'in bu türetilmiş tanırnma göre sonu! gerçeklik olarak töz, içsel bir etkinlikten yoksun, sürekli ve statiktir. Yani töi olarak töz; bilinemez ve deneyim ötesi dir. Töze ilişkin bilinenler töze dışsal olan, ilineksel niteliklerdir. Descartes'ta ide Aristoteles'te olduğu gibi, gerçekliğin düşünce tarafından ulaşılabilir formu değil düşüncenin kipidir. Böylece dış dünyayı bilme sürecinde özne, kendini ondan tümüyle ayrı tutmayı başarabilmektedir. Ayrıca dış dünyaya biçim veren formların da kaderi değişmiştir. Onlar ezeli-ebedi özler olmayıp Tanrı'nın yaratımlandır. Dolayısıyla onlardan hareketle Tanrı 'ya gitmenin yolu da kapanmıştır (Bumin, 2003: 44 ). Descartes'ta düşüncenin maddeyle ve Tanrı'yla ilişkisi tamamen dışsal ilişkidir. Düşün­cenin madde ile ilişkisi ise, bir sahip olma ve kullanma ilişkisidir. Descartes'ta özne; dünyanın kralı, Tanrı ise; düşünen öznenin kralıdır. Bu ikili ilişki, kendisine eşlik eden kaygı ve onun bütün sonuçlarıyla birlikte Descartesçılığın gerçekte ayırt edici özelliğini oluşturur (Bumin, 2003: 38). Descartes için felsefe, bütününde ele alınmış bilgi ağacıdır. Bu ağacın kökleri; metafizik ya da ilk felsefe, gövdesi; fizik ve dallan ondan türeyen tüm doğa bilimleridir. Descartes'a göre; felsefe bilgisinin tam bir bilgi olabilmesi için, "onun ilk nedenlerden çıkarılmış olması gereklidir; böylece, bu bilgiyi edinme yolunu öğrenmek için -ki asıl felsefe budur- bu ilk nedenleri, yani ilkeleri aramakla işe başlamak lazımdır." (Descartes, 1997: 6). Descartes'ın cogitosu dış dünya olsun, Tanrı olsun kendini aşan bir gerçekliğe geçmemekte, kendi içinde kalmaktadır. Descartes 'ın var oluşunu ispatlamak için cogitoya gereksinimi olmayan mükemmel varlık idesi yerine kendi düşüncesinden hareket etmeyi seçmiş olması, sonlu bir varlık olarak insanın sonsuz varlık olan Tanrı karşısında özerkliğini temellendirme kaygısıyla açıklanabilir.

Whitehead, Descartes'ın birbirlerinden bağımsız ve birbirleriyle ilişkiye girmeyen töz anlayışının oluşturduğu sorunlan süreç felsefesi çerçevesinde deneyim, deneyim damlası, yaratıcılık ve gerçek varlık kavramlarını gündeme getirerek bir dizge şeklinde gidermeye çalışır. Whitehead'in öznellik ilkesi altında modem felsefeye yönelttiği eleştirinin özü, deneyimin tümeller bağlamında yorumlanmasını tikel olanların anlamlılığı açısından cid­di sorunlar taşıdığı biçiminde dile getirilebilir. Öznellik ilkesi, "deneyim etkinliğinin ve­rilerini tümüyle evrenseller bağlamında çözümlenebileceği" inancıdır (Whitehead, 1985: 157). Bu tür bir indirgemecilik tikel çokluğun anlamını açıklamakla başlar, ancak açıkla­matikelin erimesiyle son bulur (Turan, 2003: 71).

Whitehead, öznellik ilkesini moderiı felsefede ele alan Descartes'ın geleneksel felse­feyi iki farklı şekilde ele aldığı iddiasındadır. Descartes, bir taraftan özne-yüklem ve töz­nitelik ayrımını düşüncenin biçimleri olarak vurgularken, öznellik ilkesini kurgulayarak tözü bilinçli deneyimde bulunan bir özne olarak öne çıkarmıştır. Whitehead'e göre bu

Page 6: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

110/ Ufuk BİRCAN ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

aşırı nesnelliği dengeleyen ve antik düşünceden beri yapılan en büyük buluştur. Whitehe­ad; buluşunun farkında olmayan Descartes'ı şu şekilde eleştirir: Cogito'nun algısını onu nitelendiren bir etkinlik yerine, algıda tümelleri açığa çıkarma olarak bırakmıştır. Böylece deneyimin öznel edimi, töz-nitelik biçiminin içine düşmüştür. Gerçek deneyiminden arın­dırılan Cogito, bu indirgemeci tutum nedeniyle dış dünyadan kopuk bir varlık bilimsel duruma sürüklenmİştİr (Turan, 2003: 72). Yani Descartes, aslında deneyimin (büyük dev­rim bu) öznenin deneyimi olduğunu buldu ama farkına vararnadı (Whitehead, 1985: 133, 134). Descartes'taki tutarsızlık, iki tözün neden tek töz olmadığını öte yandan iki tözün birbirini niçin gerektirdiğini anlatamadığı için, zihin-bedeni ayrıca anlatması gerektiği­dir. Tutarlılık; her şeyin birbiriyle bağıntısı, sistemin uyumu, parçaların somutlaşması ve başka yapıya nasıl geçtiğini açıkladığımızda daha yüksek gerçekliğe erişmemize gerek yoktur. Tek sonu! şey vardır; o da aktüel olan, deneyim parçası olan şeydir. Organizma felsefesinde yaratıcılık vardır, Tanrı ise; onun kökensel ve zamansal olmayan ilineğidir. Demek ki Whitehead, Descartes'ı deneyime nesnel bir içerik kazandıramadığı için eleş­tirmektedir. Somutlaşma sürecinde çözülen şey nesnel içerikten hangi öğelerin alınacağı ve tek bir şekilde nasıl birleşeceğidir. Whitehead buna doyum (satisfaction) demektedir (Whitehead, 1985: 153).

Whitehead, Descartes, Locke ve Hume gibi deneyimi töz-nitelik kategorilerine göre incelemiştir (Whitehead, 1985: 159). Heidegger ve Whitehead'e göre Kant, felsefenin dış gerçekliğinin aşkın yapısı yerine, deneyimin aşkın yapısını incelemesi gerektiğini vur­gulamıştır. Fakat Kant, kendisinden önceki üç yüz yıl boyunca filozofların yaptığı gibi algıyı: Tam tersine eğer insan varlığı şeylerin kendisine yönelir ve onları kavrarsa bu her zaman için varlığı kuşatan şeylerin dışında ele alır. Heidegger'in kendisinin dışında var olan mutlu edici insan varlığı kavramı asla basit olarak uzay-zaman içerisine yerleştirile­mez (Cooper, 1993: 9).

Descartes'ı izleyen, cogitosunu inceleyen ama sum'u incelemeyen filozofların eğilimi birbirlerinden deneyimin üç öğesinden ya da hepsini birden betimlemeleriyle birbirlerin­den ayrılırlar. Deneyimin üç evresi; bilinç, düşünce ve duyu-algıdır. Whitehead, bilinci temel doğası olumlu ya da olumsuz seçmecilik olan deneyimin yüksek bir formu olarak ele alır (Cooper, 1993: 9).

Gerçek varlıklar aynı zamanda gerçek nesneler olarak da adlandırılmaktadır ve bunlar dünyayı meydana getiren en son nesnelerdir. Gerçek varlıkların ardında bundan daha gerçek bir şey aranmaz. Bunlar kendi aralarında ayrılırlar. Descartes ilk meditasyonda Whitehead'in gerçek varlık diye adlandırdığı terimi, yine aynı anlamdaki res vera olarak kullanmaktadır. En mantıklı anlamıyla bu terim varlık anlamına gelir (Sherbume, 1981: 7).

Gerçek varlık kartezyen felsefede res vera'dır ve bu kartezyen bir özdür. Bunun ya­nında Aristoteles'in tözüdür. Ne var ki Descartes metafizik doktrininde Aristoteles'in ni­telik kategorisinin baskınlığını ilişkililiğin üzerinde bir durumla korumuştur. İlişkililik, nitelikten daha baskındır. Gerçekliklerin ilişkililiğinde kendi temeline sahiptir. Bu tip bir ilişkililik tamamıyla yaşam esnasında ölüme ayrılan konuyla, yani nesnel ölümsüzlükle ilgi! enirken kendi yaşamını bölen gerçek bir unsur halini alır (Sherbume, 1981: 16).

Page 7: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME ------ 111

Gerçek bir varlığı kapsayan somut sürecin son aşamasında gerçek varlık kompleks­tir. Tamamıyla belirlenmiş bir duygudur. Bu son evreye doyum (satisfaction) denir. Bu bütüncül bir belirlemedir. A) Başlangıç olarak B)Deneysel yaratıcılığın nesnel karakteri olarak C) Algılama olarak (pozitif veya negatif) (Sherbume, 1981: 69).

Somutlaşma süreci boyunca özne kendisinin tamamlanmamış evrelerini öz eleştiri yoluyla tamamlar. Bu somutlaşmayla ilk evrenin çok yönlü verisindeki bu somutluk duy­gunun son doyumunun elde edilmesidir. Somutluğun çözdüğü problem; kendisinin ne kadar kompleks biçimiyle nesnel içeriğin parçalarını tek bir duyu içeriğinde birleştirdiğİr dir. Bu tek duyuluk içerik doyum iken, gerçek varlık ise Descartes'ın ifadesini kullanarak kendi bireysel özelliğidir. Descartes' a göre töz kendi varlığı için başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz.

Descartes'taki ruh-beden ayrımı organizma felsefesinde dönüştürülmüştür. Ruh ve bedenin bu şekilde ayrı tözler olarak ele alınması, kartezyenizmden kaynaklanan önemli bir sorundur. Ancak organik felsefede bu ayrımlardan kaçınılmıştır. Bu açıdan kavramsal duyular, fiziksel duyuların kategorisine aktarılmıştır. Dahası bunun tersine fiziksel duyu­lar kavramsal duyulara yükselmiştir. Kavramsal duyular ise diğeri kavramsal duyulara yükselmiştir. Her gerçeklik temel olarak fiziksel ve zihinsel bipolardır. Fiziksel kahtım temel olarak kavramsal reaksiyona kısmen eşlik eder. Kısmen de yeni zıtlığın sunumu olur. Genellikle vurguyu, değeri ve amacı sunar. Fiziksel ve zihinsel entegrasyonun tek bir deneyim birliğine gelişmesi kendini oluşturmadır. Öyle zihinsellik uzamsal değildir ve genellikle uzamsal olan fiziksel deneyimle bir entegrasyon veya onun reaksiyonudur (Sherburne, 1981: 95).

Deneyimin aktındaki verili olan öznel prensip sadece evrenseller aracılığıyla yete­rince incelenebilir. Duyusal prensip ise akt deneyimindeki temel aktivitedir. Bu tek duyu doktrinidir (Sherbume, 1981: 127). Whitehead'in Descartes'e eleştirisi deneyime evre­sellik kazandıramaması dır, yani deneyime nesnel içerik kazandıramaması dır. Eğer nesnel içerik sağlamazsa bu nedenselliği de içerir. Eğer Descartes, Locke ve Hume gibi ilişkiyi evrenseller bazında ele alırsa solipsizm söz konusu olur (Whitehead, 1985: 141 ).

Hem Descartes hem Locke "sunum" ve gerçek varlığın sunumu fikirleri arasındaki boşluğun tarafları olmaları itibariyle bu doktrin, zihnin kendisinde varolan ışık doktrinini gerektirir. Bu doktrin açık bir şekilde epistemolojik problem oluşturur (Sherbume, 1981: 147).

Öznel prensip, eylem deneyimindeki verinin evrenseliere doğru bir analiz ile inceden ineeye tetkik edilebilir olduğu iddiası, özel bir varoluş olarak tanımlanan verinin denen­mesini reddetmektedir. Hume'un açık olarak gösterdiği gibi bu reddediş Whitehead'in ana temasıdır. Bu doğrudan kuşkuculuğa yol açar. Whitehead, Descartes ve Locke'un resmi olarak kabul ettiği öznellik prensibine rağmen Locke'un Essay'inin III.ve IV. ki­taplarında genişletilmiş olduğu ide kavramı ile Descartes'in nesnel gerçeklik doktrini her ikisinin de subjektivist prensibini reddetmiştir. Organizma felsefesindeki "nesnelleştirme doktrinine" daha önce bu iki filozof da değinmiştir. Öznelci prensipteki önemli bir öner­menin sonucu söz konusudur. Eğer deneyim eylemindeki bilgiler toplu olarak evrensel

Page 8: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

112 1 Ufuk BİRCAN ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

veya duyular vasıtasıyla basitçe analiz edilebilirlerse bu şu anlama gelir ki bütün deneyim şuurun sunumsal tarzındadır ve bütün algı duyu algısıdır (Sherbume, 1981: 128).

Bu iki prensip kimi zaman birbirinden ayrılır kimi zaman ise "duyusal doktrin" şek­linde ya da öznel duyusalcılık şeklinde birlikte ele alınan iki prensip aşağıda da görülece­ği gibi Whitehead'in düşüncesinden asla uzak değildir. Subjektif prensip üç önermeden oluşur: 1. Nihai ontolojik prensibin ifadesi olarak "töz" niteliği kavramının kabulü. 2. Aristo'nun her zaman bir özne olarak belirlediği ama asla yüklem olarak belirlemediği bir ilk tözün kabulüdür. 3. Deneyimin öznesinin bir ilk töz olduğunun varsayılması. Bu ilk önermeye göre son metafiziksel olay bir tözde nitelikli bir kalrtıını ifade edilir. İkinci önerme ilk tözleri ve nitelikleri iki ana sınıfa ayınr. Bu iki önerme evrensellerle özeller arasındaki geleneksel ayırımın temelini teşkil ederler. Organizma felsefesi iki varlık sı­nıfını kabul eder. Birinci sınıf, geleneksel felsefede "özeller" şeklinde yanlış tanımlanan "gerçek varlıkları" içerir. Burada "dışsal nesneler"olarak tanımlayacağımız diğer sınıf ise belirlilik şekillerini içerir. Bu da gerçek varlıklarla karşılaştırıldığında "evrenseller" şeklinde yanlış tanımlanmıştır. Ontolojik prensip ve evrensel göreceliğin geniş doktrini evrensel nedir ve öznel nedir arasındaki keskin ayırımı bulanıklaştırır. Evrensel kavramı diğer özel tanımlamaya da girebilir. Evrensel terimi içsel nesnelerin uygulamalarında ba­şarısızdır. Görecelilik prensibinin olduğunda gerçek varlıklar başarısızlığa uğrar. Gerçek bir varlık tanımlanamaz. Hatta evrenseller vasıtasıyla da tanımlanmaz (Sherbume, 198 I: 129). Çünkü diğer gerçek varlıklar başka bir gerçek varlığın tanırnma girebilir. Bundan dolayı "evrenseller" şeklinde tanımlananların her biri özellikle sadece ne oldukları an­lamında ya da varolan her şeyden ayrı olan anlamındadır. Öte yandan "özel" şeklinde adlandırılanların her biri diğer gerçek varlıkların içeriklerine giren evrensel bir anlam taşır. Bunun tersi bir görüş Descartes'in birçok tözünden Spinoza'nın bir tözüne kadar çökmesine yol açar. Aynı zamanda karşı görüş Spinoza'nın önceden tesis edilmiş harma­nisiyle uyurnun penceresiz manadlarıyla da çelişir (Sherbume, 1981: 130). Evrensellerle ve tİkellerle ilgili geçerli görüş kaçınılmaz olarak Descartes tarafından belirlenen episte­molojik duruma yol açacaktır. Descartes'taki iki tözün de Tanrı ya ihtiyacı yoktur, bunlar Tannya bağlıdır, tözlerin arasındaki ilişki birbirini gerektirmemektedir. Bu Descartes'in düşünceyi belirlemesinde önemlidir. Algılanan gerçeklik tek niteliğe sahiptir, Descartes 'ta ideanın garantisi Tanrı'dır. Descartes gerçek varlıkların çoğul olduğunu da kabul etmek­tedir. Burada Whitehead, Descartes'a bir; monizm suçlaması yapıyor, iki; Descartes'in metafiziğini yeniden oluşturmak istiyor. Descartes 'ta gerçeklik töz anlamına geliyor. Ora­ganik felsefede algılanan gerçek varlığın kendi standartlan vardır. Descartes 'ta deneyimi düşünce belirler. Kartezyen dünyada töz, res cogitans bilen özne, bilinen nesnedir ve dış dünya önceden belirlenmiştir (Whitehead, 1985: 144).

Descartes Meditasyonlar'da: "Şunu ifade etmeliyim ki, basit olarak zihnin sezgisiyle değil fakat gözlem yoluyla balmumunu bildim. Yine şans eseri şunu hatırlıyorum ki bir pencereden bakarken ve caddede geçen bir adamı görüyorum derken gerçekten ben onları görmüyorum. Fakat bunun tersine gördüğümün bir adam olduğunu ifade eder bu cümle. Tıpkı ben bir balmumu görüyorum cümlesinde olduğu gibi. Hala pencereden gördüğüm aslında şapkalar ve elbiselerdir" (Meditasyon II) demektedir.

Page 9: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME ------ 113

Bu pasajda Descartes şunu varsayıyor; söz konusu ben sadece evrensellerle karakte­rize edilen bir özeldir. Böylece onun izlenimleri Hume'un sözlerini kullanırsak evrensel­Ierin karakterleridir. Böylece özel bir gerçek varlığın algısı söz konusu değildir. O gerçek varlıkla ilgili olarak "yargı gücü" inancına erişir. Fakat bu teoride ihtimalin en belirsiz parçasıyla neticelenen bir sonuca yol açacak kesin bir analojiden yoksundur. Öte yandan Hume, Descartes'in "bu pasajdaki" algı görüşünü kabul etmektedir. Bu algı görüşü ki Locke'un Essay'inin bazı bölümlerine de aittir. Locke burada kuşkucu sonuca dikkati çekmektedir. Descartes subjektif prensibe göre veri olan gerçek nesnelerin kullanımından doğan bir. kısım tutarsızlıkları ele alır. Öte yandan Descartes şunu da ele alır ki; subjektif prensibin hafifletilmiş tarafıdır bu. "Bu eksiklik gerçek nesnelliğin kullanımından ortaya çıkar." Fakat bu eksiklik aynı zamanda Tanrı'nın varlığını içeren güçlü bir argümanın deneyim "süreci"ne muktedirdir (Sherburne, 1981: 130).

Organizma felsefesine göre gizli tutarsızlıkların subjektivist prensibe sadece dahil edilmesiyle burada belidendiği gibi Santayana'nın dediği solipsizm şu anki andır, ifade­sinden bir kaçış meydana gelebilir. Bundan dolayı Descartes'in kaçış tarzı hem hayalidir hem de bunun önermeleri tamamlanmamış durumlardır. Bu gizli giriş her zaman orta­ya çıkan bir durumdur. Çünkü sağduyu sarsılmaz bir nesnelliktir. Organizma felsefesi Descartes'ın alternatif gerçek nesnellik teorisini inceden ineeye işler ve aynı zamanda sürekli tutarlı bir ontoloji yoluyla yorumlamaya çalışır. Descartes bu iki teoriyi birbiriyle birleştirmeye çalışır. Whitehead'in Descartes felsefesinin tutarsız bir durumda olduğunu iddia eder. Descartes'ın temsili bir algı teorisini barındıran birçok yönü deneyimin somut tikelleri açığa çıkarmaktansa evrenselleri açığa çıkarması ki bunlardan sadece sonuncusu tİkelierin ifşa edilmiş yönlerini gösterir. Fakat eğer hepsi buysa: Sonuçlar hiçbir zaman yargılanamaz ve öte yandan şüphecilik de kaçınılmazdır. Tabii ki Descartes şüphecilik­ten sakınınayı istemektedir. Descartes bunu yaparken Whitehead ise sadece onun temsili teorisinin haricinde tutulacak bir noktadaki argümanı tutarsız bir şekilde ortaya atmıştır. Bu istisna Whitehead'in Descartes doktrininin nesne gerçekleri şeklinde başvurduğu bir tarzda inşa edilmiştir (Sherburne, 1981: 131).

Bu tartışmada Whitehead, Descartes'in tutarsız bir şekilde temsili algı teorisini red­dettiğini ileri sürer. Descartes tarafından ileri sürülen bu fikirler imajlar olarak düşünül­mektedir. Bu imajlar kendi aralarında ayrılırken bir kısmı da kendi kendini içerir. Yani Whitehead'e göre nesnel prensipteki gizli tutarsızlıkların kabul edildiği bir örnektir (Sherburne, 1981: 132).

Şunu kesin olarak anlamamız gerekir ki Whitehead, burada tutarsızlığın tarafındadır. Fakat açık bir şekilde kendi felsefesinden kaymasına rağmen diğer gerçek varlıklarla bir gerçek varlığı yakalar şeklindeki bütünsel metafizik ifadesi Descartes'ı basit bir şekilde göz alıcı bir tutarsızlık oluşturur. Descartes, sürekli olarak deneyimin duyu algısı ile inee­lendiğini dile getiren bir temsilcidir. Nesnel gerçeklik doktrininde Descartes tutarsız bir şekilde temel duruşuna sürekli istisnalar getirmektedir. Whitehead, tutarsız Descartes'ı, tutarlı Descartes'tan daha derin, daha makul görmekte ve o nedensel etkiyi felsefenin göbeğine oturtmaktadır.

Page 10: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

114/ Ufuk BİRCAN ----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

Whitehead, Descartes'ın modem felsefenin öznel önyargı olarak adlandınlan kavra­mın sorumlusu olduğunu iddia etmektedir. Felsefe, gerçek deneyimde başlangıç noktası olarak ilk unsurlara dayalı olması gereken katı prensipler üzerinde yürümektedir. Yunan felsefesi dilin ortak biçimlerine onun genellemelerini teklif etmek için başvurmuş tur. "Bu taş gridir" gibi genellemelerdir. Gerçek dünya evrensel niteliklerle nitelenen ilk tözlerin toplamı olarak algılanabilmektedir (Sherbume, 1981: 153). Deneyimin hep tümele in­dirgenerek tİkelin ortadan kaldınlmasını Whitehead eleştirrnektedir. Whitehead'e göre Descartes, geleneksel felsefeyi iki farklı yönden ele alır: Özne-yüklem ve töz-nitelik. Bu biçimlenmede töz nitelik olarak ele alınır. Töz, özne olarak entite olarak ele alınmakta­dır. Whitehead'e göre bu Antikİteden bu yana en önemli buluşlardan biridir. Geleneksel olarak algılayanın, örneğin bu taş siyahtır önermesi sadece algıda siyahlık tümelliğini belirler. Burada algılayana gönderme vardır. Bu aynı zamanda nesnelliktir. Algı vurgusu (ben) bir dönüm noktasıdır ve deneyim özneyi vurgulamaktadır. Ama Descartes bunu töz­nitelik olarak anlamıştır. Dolayısıyla tek tek deneyim algısı olmaktan çok yargı olmuştur (Whitehead, 1985: 157). Organizma felsefesi tam olarak Descartes'ın keşfini kabul eder buna göre öznel deneyimleme, metafizik analizlerde ortaya çıkan ana metafiziksel du­rumlardır.

Bu doktrin reforme edilmiş öznelci ilkedir. Organizma filozofları tarafından kabul edilen reforme edilmiş öznel ilke daha çok görecelik ilkesinin alternatif bir anlatımıdır. Bu ilke "olma''nın potansiyel temeli olan bir varlığın doğasına ait olduğunu söyler (Sher­bume, 1981: 137).

Descartes şu temel metafizik soruyu sormuştur: Bir aktüel varlık olmak ne demektir? O üç türlü aktüel varlık bulmuştur: Düşünen zihinler, yayılıını olan bedenler ve Tanrı. Onun aktüel varlık için önerdiği sözcük töz sözcüğüdür. Bir nitelik ya arızidir ya da özsel bir yüklemdir. Kartezyen felsefede değişimin üç farklı türü vardır: Biri, kalıcı tözün arı­zilerİnİn değişimi, bireysel tözün kökenleştirilmesi ve üçüncüsü de kalıcı tözün varlığının terk edilmesidir. Her bireysel tür tek başına tözün iki türüne de aittir. Ait olan her tür kendisinden başkasına ihtiyaç duymaz.

Sağduyumuzun diğer aktüel varlıkların bilgisini direkt olarak kavradığına inanma yapay durumunun eleştirisini yapmak gerekmemektedir. Fakat onun aktüel varlıkların çokluğunu kabul etmesi Descartes'tan kaynaklanan metafizik malzemelerden kaynak­lanan tek hesaptır. Aktüel varlıkların çokluğunun varsayılınasında organizma felsefesi Descartes'ı izler. Bununla birlikte Descartes'taki güçlüklerden kaynaklanan iki yol var­dır. Birisi monizme götürmesi ikincisi de Descartes'ın metafizik makinasının inşasına yol açmasıdır (Sherbume, 1981: 139). Fakat Descartes, bütün felsefesinin tek prensibi oldu­ğunu söyler. Bütün bilgi teorisinin temeline dolaysız bilme işlemini koyar. Bu Descartes için hem özsel hem de yüklemseldir (Aktüel varlığın dolaysız bileşimindeki öğe). Bu böylelikle organizma felsefesinin temel ilkesidir. Organizma felsefesi için algı durumu aktüelliğin kendi standardına sahiptir.

Descartes'ın dış dünyanın temelsiz deneyim kavramı organik felsefeye tamamen ya­bancıdır. Bu iki felsefe arasındaki ayrılığı oluşturmaktadır ve bu da organik felsefenin gerçeklik kavramının tözsel niteliğine yaklaşımından niçin vazgeçtiğinin nedenidir. Fel-

Page 11: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE HUME ELEŞTİRİSİ ÜZERİNE BİR DENEME ------ 115

sefe deneyimi şu şekilde yorumlamaktadır: Diğer birçoğunun arasında kendinde haz (self enjoyment) olmak ve birçok birleşimden ortaya çıkmak. Descartes deneyimi: "kendinde haz özel bir töz vasıtasıyla ve onun ideleri ve onun ideleri yoluyla nitelenmesi" şeklinde yorumlamaktadır. Töz felsefeleri bir veriyle karşı karşıya kalan bir özne varsayar ve sonra bu öznenin kendisi de veriye tepki gösterir. Organizma felsefesi ise duyulada buluşan bir veri varsayar ve ilerleyici bir şekilde bir özne birliğine ulaşır. Descartes kendi felsefe­sinde düşünürü; vesileci, düşünceyi; yaratan bir kişi olarak algılar. Organizma felsefesi ise bu düşünceyi değiştirir ve ideyi vesileci düşünürün yaratımındaki bir içerik işlemi olarak algılar. Düşünür düşünce vasıtasıyla nihai bir sonuçtur. Bu ters bakışta töz felse­fesiyle organizma felsefesi arasındaki nihai zıtlığı ortaya koymuş oluyoruz. Organizma felsefesinin operasyonları organizmaya superject (deneyimin ürünti) olarak yönlenmiştir. Bir gerçek varlık, aynı anda hem deneyen öznedir hem de deneyimlerin ürünüdür. Özne olarak bir şeydir ama superject olduğunda kesin bir şeydir. Bir gerçek varlık kendini gerçekleştirme sürecinde öznedir, kendini gerçekleştirmesi durumunda superject'tir. Bu kendini gerçekleştirme sürecinin tamamlamasıdır (Whitehead, 1985: 29). Öte yandan or­ganizmadan bir özne olarak yönlenmemiştir, operasyonlar önceki organizmalardan yön­lenmiştir. Aynı zamanda bu operasyonlar şimdiki organizmaya yönlenmiştir. Bunlar tek superject'in içeriğindeki birçok nesneyle uyuşmaktadırlar. Gerçek bir varlık öncelikle etkili geçmişin ürünüdür. Aynı zamanda Spinoza'nın ifadesiyle causa sui'dir. Her felsefe belli bir şekilde bu faktörü kendiliğinden nedenli şekilde tanımlar ki buna göre gerçek ni­hai olay olarak ele alınır (Sherbume, 1981: 140). Gerçek varlık, hem etkin geçmişin ürü­nü hem de Spinoza'nın dediği gibi kendinin nedenidir. Descartes'te ise kendi varoluşunun her seferinde zorunlu olarak benim varolmamın, zihinsel olarak algıladığımda her zaman varolduğumu söylüyorum. Organik felsefe bu düzeni tersine çeviriyor. Bunu düşünürün oluşumunda düşünceyi nasıl algıladığıyla yapıyor. Yani düşünür sonu! noktadır orada da düşünce vardır (Whitehead, 1985: 150). Superject ve subject ayrımının uzamsal sürek­lilikte yeri vardır. Ancak gerçek varlık boş etkinliği olan bir töz değildir. Varlığı varoluş sürecinde belirlenmektedir. Bu açıdan iki anlamı vardır: Oluş sürecinde özne, bitince bit­miş özne olarak superject'tir. Deneyimlerin öznesi aynı zamanda superject özelliği taşır. Bir gerçek varlık aynı anda subject-superject değildir. Özne olarak hiHihazırda tamam­lanmamış, diğerinde ise tamamlanmıştır. Biz ikisini de aynı anda göz önünde tutmalıyız. Töz değişmeyen, ilinekselin değiştiğini gözlernek için bölümlerinde gömıeliyiz. Tözün iç dinamiği yoktur, dolayısıyla ilineksel değişimi görmeliyiz. Descartes, bunu her zaman Tanrı yaratıyor demektedir (Whitehead, 1985: 222).

Sonuç

Whitehead'in, kartezyen felsefede birbirlerinden bağımsız ve birbirleriyle ilişkiye gir­meyen töz anlayışının oluşturduğu sorunları süreç felsefesi çerçevesinde nasıl ele aldığını göstermeye çalıştık. Whitehead, öznellik ilkesi altında modem felsefeye yönelttiği eleş­tirinin özünde, deneyimin tümeller bağlamında yorumlanmasını tikel olanların anlam­lılığı açısından ciddi sorunlar taşıdığı biçiminde dile getirmiştir. Descartes, bir taraftan özne-yüklem ve töz-nitelik ayrımını düşüncenin biçimleri olarak vurgularken, öznellik

Page 12: WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESiNDE DESCARTES VE HUME …isamveri.org/pdfdrg/D01777/2010_42/2010_42_BIRCANU.pdf · 2015-09-08 · WHİTEHEAD'İN SÜREÇ FELSEFESİNDE DESCARTES VE

116/ Ufuk BİRCAN -----------EKEV AKADEMİ DERCİSİ

ilkesini kurgulayarak tözü bilinçli deneyimde bulunan bir özne olarak öne çıkarmıştır. Whitehead'e göre bu aşırı nesnelliği dengeleyen ve antik düşünceden beri yapılan en büyük buluştur. Whitehead, buluşunun farkında olmayan Descartes'ı deneyime nesnel bir içerik kazandıramadığı için eleştirmektedir.

Süreç felsefesinde kesin olarak bu iki zıt kavram için bir yer açılmıştır. Her gerçek varlık devam eder ve diğeri için ise her sabah değişimindeki ölçü ile yeni bir olaydır. Bu farklı yönler şu şekilde özetlenebilir: Deneyim varolmayı kuşatır, varolmak ise bir şeyin varolmasını kuşatır ve varolan ise tekrarlanınayı içerir ve bu tekrar da yeni şuura dönüşür. Bu belirleme doğrudan bir temel varsayımı işaret etmektedir. Bu temel varsayım Descartes ve Hume tarafından açık bir şekilde belirlenerek kabul edilmiştir. Bu varsayım ardıl geçici durumların bireysel bağımsızlığıdır. Örneğin Descartes'ın: "Zamanın doğası; onun parçaları bir diğerine dayanmaz" demesi ve aynı şekilde Hume'un izlenimleri ken­diliğinden içeriklidir ve o basit seri diziye göre geçici ilişkileri bulamamaktadır şeklindeki görüşü de bunu ifade etmektedir. Whitehead, Süreç ve Gerçeklik adlı eserinde çoklu fakat birbirleriyle bağlantılı dünyayı açıklarken eleştirilerinin en sonunda modem felsefeyi ras­yonel değil irrasyonel bulmaktadır. Whitehead'in, Descartes'ı eleştirisindeki temel nokta daha önce de belirttiğimiz üzere töz kavramının başkasına ihtiyaç duymamasıdır. Zaten bu töz kavramı da Aristoteles'in I. kategorisidir. Töz deneyime sahip değildir ve durağan­dır. Whitehead'de ise deneyime sahiptir, Descartes'te ise bilinen niteliksel ilişkilerdir.

Kaynakça

B umin, Tülin. (2003 ). Tartışılan Modernlik: Descartes ve Spinoza, İstanbul: Yapı Kredi Yay.

Descartes. (1997). Felsefenin ilkeleri, çev: Mehmet Karasan, İstanbul: M.E.B. Yay.

Das, Rasvihary. (1964). The Philosophy Of Whitehead, New York: Russel & Russel Press.

Donald W. Sherbume. (1981). A Key To Whitehead's Process and Reality, Chicago and London: The University of Chicago Press.

Turan, Ertuğrul R. (2003). Bütüncül Yaklaşım ve Whitehead'in Deneyim Kavrayışı, A.Ü.D.T.C.F. Felsefe Bölümü Araştırma Dergisi, Sayı:l6.

Ron L. Cooper. (1993). Heidegger and Whitehead, Athens: Ohio University Press.

Root, V. M. (1953). Eternal Objects, Attributes And Relations In Whitehead's Plıilosophy, Philosophy Phenomenological Research, Vol. 14, No. 2.

Whitehead, Alfred North. ( 1985). Process and Reality, Corrected Edition, Edited by: Da­vid Ray, Griffin and Donald W.Sherbume, New York: The Free Press.

Whitehead, Alfred North. (1994). Aşkın 'a Ölümsüz/ük, çev: A. Baki Güçlü, Ankara: Ark Yay.

Whitehead, Alfred North. (2000). Süreç Epistemolojisi Bağlamında Semboliznı, çev: Ra­mazan Ertürk, Ankara: A Yay.