74

Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Citation preview

Page 1: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 2: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 3: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

KURUCUSUOrd. Prof. Dr. Mazhar Osman UzmanDerginin Tesisi:1925TÜRKİYE YEŞİLAY CEMİYETİ ADINA İMTİYAZ SAHİBİGenel Başkan Prof. Dr. M. İhsan Karaman

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜSümeyya Olcay [email protected]

SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜAv. Osman Baturhan Dursun

ÇALIŞMA GRUBUEsra ÖnalAsude Zeynep CömertMurat KaracaRabia KoyuncuMeryem OlcayHalil KökcüMuhammet CelepSaliha Büşra SelmanAhmet KaynarBetül OlcayOnur Ulukuz

REKLAM PROJE KOORDİNATÖRÜ Sekans YapımŞakir Sarı[email protected]

0216 557 8035www.sekans.com

REKLAM KOORDİNASYONUfuk YıldızSedat Azizoğlu0216 505 0410

DERGİ ABONE-DAĞITIM Nazlı Sarı0216 557 [email protected]

YEŞİLAY TANITIM VE ORGANİZASYONFerdinaz Koyuncu

YAYIN KURULUProf. Dr. M. İhsan Karaman, Prof. Dr. Medaim Yanık, Dr. Ahmet Özdinç, M. Pervin Tuba Durgut, Dr. M.Ata Öztürk, Esra Albayrak, Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel, Uz. Dr. Havva Sula, Prof. Dr. Dilşad Türkdoğan, Prof. Dr. Sefa Saygılı, Arif Çifçi

İDARE YERİAkşemsettin Mah. Albay Cemil Sakarya Sk. No: 3/2 Fatih/İstanbulT (212) 527 16 83 – F (212) 522 84 63

GRAFİK TASARIM Sekans Yapım

BASKI Ömür Matbaacılık AŞ

YAYIN TÜRÜSüreli ISSN 1330-3950

Yurtiçi Abonelik, Yıllık 60 TLYurdışı Abonelik, Yıllık 120 TLHesap BilgileriBankasya Üsküdar ŞubesiŞube Kodu:58 Hesap No:467557IBAN TR300020800058004675570019Yeşilay Dergisi, devletin tüm sorumlu mercilerine muntazaman ulaştırılmaktadır. Dergide yayınlanan makalelerin fikri sorumluluğu yazarlarına aittir.

Page 4: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

GENÇLER BIZE EMANETGençlerin, bu coğrafyanın zenginliğini, değerler sistemini öğrenip benimsemesi ge-rektiğinin altını çiziyor Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Suat Kılıç. Bu ülke-nin gençliğinin kendisine emanet olduğunu da önemle vurguluyor.

08

HOBI KEYIF ALMAK IÇIN YAPILIYORSA SEVDIĞINIZ HER IŞ DE BIR HOBIDIR34RENKLI GIYIMLERIYLE, SAÇLARINA, FARKLI TARZ MÜZIK VE DANSLARIYLA APAÇI GENÇLIĞI18

BAHAR YORGUNLUĞUNU HAFIFE ALMAYIN46

26

Page 5: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

GENÇLER BIZE EMANET

ANADOLU’NUN OKSIJEN DEPOSUÇAMLIDERE62HASAN DINÇER: HIÇBIR IZCININ KARINCA BILE ÖLDÜRDÜ-ĞÜNÜ GÖREMEZSINIZ56

KALBINIZE KORKMADANSÖYLEYIN: HER ŞEY YOLUNDA!54

ÇEVIRI: GENÇLERIN VE ERGENLERIN TÜTÜN KULLANIMINI ÖNLEMEK64

BU GENÇLERİ HARİKA! GENEL KURUL YAPIYOR-LAR, ÇOCUKLARA ÜCRETSİZ DERS VERİYORLAR

40 SPOR VE SAĞLIKLI BESLENMEYLE BEDENSEL VE RUHSAL ‘FIT’ OLABILIRIZ

Page 6: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Bu sayımızda, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle, Yeşilay’ın gençler ve gençliğe bakışıyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim. Gençlik hayata atıl-manın heyecanı ile hayata dair tecrübeler arasında gidip gelir. Bu yüzden hata yap-ma oranı yüksektir. Ama aynı zaman-da yapılan hatalardan dönme imkânı da mevcuttur hem de ziyadesiyle. Bir gen-cin çocukluktan çıkıp hayata atılma mer-halesinde duyduğu heyecan ve arzuyu yetişkinler kendi arzuları doğrultusunda yönlendirme konusunda isteklidirler. Bu en yakın aile çevresinden başlayarak da-iresel şekilde devam eder ve tüm toplu-ma yayılır. Bu etkinin izlerini görmek için kültürümüze, dilimize bakmak yeterlidir.

Bu ilginin bir diğer sebebi de hali ha-zırda sorumluluk makamında bulunan nesiller bir sonraki kuşağa emanet ede-cekleri şeyleri garanti altına almak iste-meleridir. Bu yüzden gözleri gençlerin ta-vırlarında, davranışlarında, seçimlerinde ve eğilimlerinde olur. Tarih boyunca var olan bu ilişkinin en önemli ayağını eği-tim oluşturur. Yeni nesiller bir ideal ve fi-kir etrafında yetiştirilmeye çalışılır ve ge-leceğin emanet edileceği gençlerden sü-rekli bir şeyler talep edilir. Çocukluğunda çevresine bağımlı olarak yaşayan insanın gençlikle birlikte kendi benliğini ve irade-sini hissetmeye başlaması kendi çevre-siyle bir gerilimin doğmasına sebep olur. Insan olma farkındalığına ulaşan ferdin bu noktada heyecan ve duyguları değiş-ken olur: “Gençlik başımda duman / Ilk aşkım ilk heyecan”

Türkiye özellikle batısındaki komşu-larına karşı genç nüfusuyla iftihar eden bir ülke. Hatta bazı ülkelerin nüfusu ka-dar öğrenci ilköğretime devam etmekte. Bu bizi gururlandırdığı gibi aynı zamanda başkalarını da endişelendiriyor. Peki, Tür-kiye bu potansiyeli harekete geçirmek için ne yapıyor? Hatta bırakın doğru yön-lendirmeyi kötüye gitmesini engellemek

için ne yapıyor? Milyonlarca genç! Bu gençlerin içinden doğru dürüst sporcu-ların çıkmamasının sebebi ne? Ata spor-larımızda dahi dünyanın birçok ülkesin-den gerideyiz. Sağlam kafa sağlam vü-cutta bulunursa; acaba ilim, bilim, sanat, edebiyat ve kültür sahalarında yetiştir-meye çalıştığımız gençler konusunda ne-den ciddi mesafeler alamıyoruz. Bu mal-zemeyi heba etmek için neden bu kadar hoyrat davranıyoruz!

Gençlik dönem itibariyle kaygı-ların ve tedbirlerin en az olduğu za-man dilimidir. Bu yüzden bu devreler-deki gençlerimizin enerjisini, zekâsını ve ilgisini doğru kanallara sevk etme-miz gerekir. Aksi takdirde tabiat boş-luk kabul etmez derler. Bizim boş bı-raktığımız alanı bir başkası mutlaka dol-durur. Gençlerimize iyi bir eğitim vermez-sek, yarım yamalak bir eğitimle her iş ek-sik ve noksan olur. Onlara bu memle-ketin gelecekte sahibi olduk-larını hissettirmezsek ve bu memlekete hizmet et-menin tek yolunun azim ve gayretle çalışarak elde edilen bilgi ve donanım olduğunu öğretmez-sek birileri bizim ye-rimize onlara baş-ka şey öğretir. Başka idealle-rin ve ideoloji-lerin taşeron-luğunu yap-tırırlar. Yahya Kemal’in Nihat Sami Banarlı’ya söylediği bir şey var: “Siz bu memleketi sevmek-le kalmıyorsunuz; nasıl se-veceğinizi de biliyorsunuz” Biz de gençlerimize önce-likle sevmenin bu altın kuralını öğretmeliyiz.

BAŞYAZI

Gençliğin enerjisini bağımlılıklar bitirmesin!

Page 7: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Gençliğimiz birçok kimsenin işta-hını kabartmaktadır. Çünkü yaşlı nü-fus en çok ilaç firmalarının ilgi alanına gi-rer. Oysa gençlik öyle midir? Her şeyi yap-ma, her şeyi tüketme istidadına sahip-tir. Bu yüzden herkes onlara yönelir. Fes-tivaller, eğlenceler, müzik, spor… Tabi bü-tün bunlar onların tüketmesi için, daha çok tüketmesi için… Kötü alışkanlıkların hedefinde de en çok gençler vardır. Çün-kü alkole başlayan bir genç yirmi otuz yıl-lık bir aboneliği başlatmış gibidir. Sürekli tüketim ve sürekli gelir demektir. Alkolün uyuşturucunun ve sigaranın keyif ve zevk olarak takdim edilebileceği yaşlar bu yaş-lardır. Çünkü bünye sağlamdır. Gençliğin verdiği tecrübesizlik ve çevredekilerin sü-rekli dayatmalarıyla genç zaten bu alda-tıcı dünyanın esiri olmaya adaydır.

Her türlü aracı kendi dayattığı popü-ler kültürü yaygınlaştırmak için kullanan bir tüketim endüstrisi var. Bu endüst-ri reklamın en kolay muhatabı olan genç-lerimizi kendine angaje etmek adına her türlü yolu deniyor. Gençlerimizin ciddi bir eğitim almasının, ciddi bir fikre sahip ol-masının kendisi için ne tür mahzurlar do-ğurduğunu da iyi biliyor. Bu yüzden her şeyi kolayca tüketen, kolayca benimse-yen, olup bitenleri kavramak ve analiz et-mek kabiliyetinden uzak gençler hedefli-yor. Reklamlar, diziler, filmler bütün bü-tün bu kurgu etrafında şekilleniyor. Yeni yeni gündemimize giren sosyal medya (bağımlılığı)nın hedefinde de gençler var-dır. Çünkü reklamın ana muhatabı da on-lardır. Bağımlılık sadece gençlerin fizikî sağlığını tehdit eden bir şey olmaktan çı-kıyor. Gençlerin bünyelerini, şahsiyetleri-ni, karakterlerini etki altına alıyor. O za-man da herhangi bir değer yargısı olma-yan, gündelik hayatın peşine takılmış, kıymet hükümlerinden uzak, çevresine ve milletine yabancılaşan bir çarkın içine kolayca sürükleniyorlar.

Bu yüzden toplumumuzun, değer yargılarını koruma adına daha fazla so-rumluluk alması gerekir. Ailelerin, sivil toplum kuruluşlarının ahlak ve değer ifa-de eden işlerde daha fazla mesai harca-maları, gençleri bunlara sevk etmeleri zo-runluluktur. Ahlakî dezenformasyonun kolayca yayıldığı bir kamuoyu ve gün-dem var. Özellikle medya üzerinde genç-

lerimize yönelik ahlakî bozukluğa sebep olabilecek hususlarda daha sıkı bir dene-tim getirilmelidir. Alkolü ve uyuşturucuyu yaygınlaştıran gazete haber ve reklamla-rı, müzik ve eğlence adı altında festival-ler, konserler gençlerimizin masum istek-lerini sömürüye dönüştürmenin aracı ola-rak kullanılıyor. Lakin bu kıymetli genç-liğimiz tüketim endüstrisinin, bağımlılık ve kötü alışkanlıkların simsarlarının ku-cağına terk edilemez!

Gençlerimiz bizi heyecanlandırıyor. Bu enerji, bu heyecan doğru kanallara sevk edilebilirse, gençlerimiz gerçek bir eğitim alırlarsa, kendi ayakları üzerinde duran bir şahsiyet ve irade eğitiminden geçerlerse, özgürlüğü başıbozukluk ve serkeşlik değil; fikrini, idealini ve gayesini gerçekleştirmenin bir aracı olarak görür-lerse, sağlam kafa sağlam vücutta bulu-nur düsturuna binaen sağlıklı, kötü alış-kanlıklardan uzak bir bünyeye sahip olur-larsa yarınlar güzel ülkemiz için çok daha güzel olacaktır. Biz de Türkiye Yeşilay Ce-miyeti olarak yeni dönemimizde gençle-rin tüm faaliyetlerimize katılımını temel hedeflerimizin başına koyduk. Memleke-tin her bir köşesindeki aklı, fikri ve vicdanı hür gençlerimize ulaşarak onlarla birlikte çalışmaya gayret ediyoruz.

Bu hassasiyetlere sahip bir irade ve coşkuyla kutlanmasını arzu ettiğimiz Gençlik ve Spor Bayramını tebrik eder; ül-kemize ve toplumumuza bağımlılıklar-dan ve kötü alışkanlıklardan uzak, üret-ken, sağlıklı ve dinamik gençler kazandır-maya vesile olmasını dilerim.

31 Mayıs Dünya Sigarasız Günü Dünya Sigarasız Günü’nü kutlayacağı-mız bu ayda toplum olarak ve kamu oto-ritesi olarak sigarayla mücadelemizi göz-den geçirmemiz gerekir. Sigara ile mü-cadelede aldığımız mesafe eskiye oran-la oldukça iyi; ancak sigarasız bir ülke öz-lemine ulaşmamızı engelleyen ve üzerin-de düşünmeyi gerektirecek birçok ihmal var hala. Öncelikle toplum olarak ihmal-lerimizin başında sigara ile ilgili yasak-lara uyma konusunda gösterdiğimiz la-ubalilik geliyor. Devlet tarafından belirli mekânlarda uygulanan yasakları delmek için akla hayale gelmedik numaralar çev-riliyor. Öncelikle toplum olarak bu ihmal-

lere karşı tepkisiz kalmamamız gereki-yor. Hem yanlış yapanları uyarmak, hem de ihbar etmek gibi vatandaşlık görevle-rimiz var. Üstelik bu görev, doğrudan ço-cuklarımızın geleceğini ilgilendiriyor. Ikin-ci olarak sigaraya başlama yaşının gide-rek düşmesi ve bu konudaki duyarsızlığı-mız. Satıcısından mahalledeki ağabeye, amcaya kadar herkesin bu meselede so-rumluluk hissetmesi gerekir. Sadece te-levizyona, gazeteye suçu atarak kendi-mizi aklayamayız. Bugün başkasının kü-çük yaştaki çocuğuna sigara satan adam, yandaki bakkalın, marketin de kendi ço-cuğuna sigara sattığını düşünmeli!

Devlet olarak sigara ile mücadelede son zamanlarda alınan tedbirlerle belli bir mesafe alınsa da gidilecek çok yol, alına-cak çok tedbir var. Öncelikle çıkarılan ka-nunların uygulanıp uygulanılmadığının sıkı denetimi hala yapılamıyor. Özellik-le küçük yaştakilere sigara satışı konu-sunda denetimler zayıf. Her sigara satı-lan yerde bu uyarıları göremiyoruz. Ancak şunu bilmek lazım ki, devlet denetim ko-nusunda her yere yetişemez ve her ihlali tespit edemez. Vatandaş olarak bizler de bu konuda inisiyatif almalıyız.

Yeşilay, bugüne kadar olduğu gibi, si-gara ile mücadelede aktif rolünü sürdü-rüyor. Yeni devreye soktuğumuz Yeşilay kamu spotları oldukça ilgi gördü. Mayıs ayı itibariyle, özellikle gençliği içine katan yeni proje ve kampanyalarla yürüyüşü-müze devam edeceğiz. Başka bir salgın olan nargileye karşı da geniş çaplı bir far-kındalık kampanyamız başlamak üzere. Üniversite ve hastanelerle gerçekleştir-meye başladığımız “Sigarasız Kampus” ve “Sigarasız Hastane Bahçesi” projele-rimiz de yayılarak devam ediyor. Ümidi-miz, çocuk ve gençlerimizin sigara duma-nı solumadığı, toplumumuzun sigaranın pişmanlığını yaşamadığı günlere en kısa zamanda ulaşmak.

Tarih boyunca yapılanlar göstermiştir ki bu mücadelede başarı, ancak irade eği-timi ve gençlerin bu zararlı alışkanlıktan korunması ile mümkün olacaktır.

Sağlıcakla kalın.

PROF. DR. M.İHSAN KARAMANTürkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı

Page 8: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

06

Yeşilay’ın Kanserle Mücadelesine Sağlık Bakanlığı’ndan Ödül

1-7 Nisan “Ulusal Kanser Haftası” etkinlikle-ri kapsamında, Hacettepe Üniversitesi Merkez Kampüsünde düzenlenen tören ile Ulusal Kanser Haftası Sempozyumu 2012 Ödülleri sahiplerini buldu. Türkiye Yeşilay Cemiyeti ‘Kanser Kontro-lünde Alkolle Mücadele Ödülü’ne layık görüldü.

Aldığı ödül ve 1-7 Ulusal Nisan Kanser Haf-tası nedeniyle açıklamalarda bulunan Türki-ye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. M. İhsan Karaman, kanserin her geçen gün önemi ar-tan bir sağlık sorunu haline geldiğini söyledi. Türkiye’de her yıl görülen kanser sayısının 150 binleri aştığını dile getiren Karaman, genetik faktörlerin dışında sigara, alkol ve yasadışı mad-delerin kullanımının birinci sırada kanser nede-ni olduğunu ifade etti. Karaman, ‘WHO (Dünya

Sağlık Teşkilatı) verilerine göre, dünyada her yıl 6 milyondan fazla insan kanser hastalığına ya-kalanıyor ve bu hastaların yaklaşık 5 milyonu kanserden dolayı hayatını kaybediyor’ dedi. Si-garanın içindeki 200’den fazla kimyasal madde-nin kansere sebep olduğunu, alkolün de önem-li derecede kanser hastalığına yol açtığını ifade eden Karaman şunları kaydetti: ‘Dünya Sağlık Örgütü, alkol tüketimini en önemli ilk 10 kan-ser nedeninden biri olarak kabul etmektedir. Alkol tüketiminin başta yemek borusu olmak üzere ağız, boğaz, karaciğer ve meme kanserine yol açtığı bilimsel verilerle kanıtlanmıştır. The Journal of the American Medical Association’ın yaptığı araştırmaya göre sadece büyük çaplı al-kol tüketenlerin değil, az ve ölçülü miktarda al-kol tüketenlerin de kanser riski taşıdığı gözlem-lenmiştir. Alkol ile birlikte sigara içilmesi duru-munda, özellikle baş boyun bölgesindeki kan-serlerin gelişme ihtimali ayrı ayrı risklerin top-lamından daha fazla artmaktadır.’ dedi.

Tüm kanserlerin yüzde 43′ünden korun-manın mümkün olduğunu belirten Karaman, bunun için alkol, tütün ve tütün mamulleri-nin kullanılmaması, sağlıklı ve düzenli bes-lenme ile fiziksel aktivitenin yaşam felsefesi haline gelmesi gerektiğini vurguladı.

Sağlık Bakanlığı Kanser Daire Başkanlığı, 1-7 Nisan Ulusal Kan-ser Haftası sebebiyle Türkiye Ye-şilay Cemiyeti’nin kansere karşı verdiği mücadeleyi ödüllendirdi.

Page 9: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Yeşilay Bilim-Sanat-Spor Merkezi Projesi eğitimlerine başladıToplumda yer alan genç nüfusun şu anda karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri mad-de bağımlılığıdır. Çok genç yaşlarda başlayan madde bağımlılığı, ilerleyen zamanlarda özel-likle de üniversite dönemlerinde çeşitli arkadaş gruplarının da etkisiyle bireyin hayatında daha fazla yer etmektedir.

Yeşilay Cemiyeti Gençlik ve Spor Bakanlı-ğı desteğiyle gerçekleştirdiği Bilim-Sanat-Spor Merkezi Projesi ile özellikle üniversite gençlerin-de yaygın olarak bulunduğu yerlerde bir mer-kez kurarak madde bağımlılığı konusunda dai-mi ve sürdürülebilir eğitimler vererek bağımlılı-ğı olan ya da potansiyel bağımlı olabilme olası-lığı olan gençlere ulaşmaya başladı. Bu proje ile gençlere gereksinim duydukları veya öğrenmek istedikleri sanatsal, sportif ve bilimsel konular-da da yardımcı olmak amacıyla çeşitli dallarda uzman isimlerle eğitimlerine de start verdi.

Esekapı - Hadım İbrahim Paşa Medresesi

Yeşilay Cemiyeti’ne Vakıflar Genel Müdür-lüğü tarafından tahsis edilen ve yeri Fatih, Cerrahpaşa’da bulunan Medresedir. Medre-senin 11 odası vardır ve proje kapsamında

11 odadan birçoğu aktif eğitim merkezi ha-line getirildi. Medrese bahçesi düzenlenme-si, eğitim merkezinin ana birimlere ayrılma-sının yanı sıra gençler için kafetarya da ya-pıldı. Merkezdeki birimler arasında bağım-lılık eğitimlerinin verileceği ve gençlerle be-raber bağımlılığa dair aktivitelerin düzenle-nek. Birimde, gençlerin sanatsal yönünü orta-ya çıkarmayı hedefleyen geleneksel sanatla-rın yanı sıra modern sanatlara dair alt başlık-larda da dersler verecek. Projenin sonucunda hedeflenen somut olan veriler;

Daha önceden atıl olarak duran medresenin bir eğitim merkezi haline getirilmesi

Daimi olarak öğrencilerin talepleri doğrultu-sunda öğrencilere hitap edecek, bilim, sanat ve spor başlıklarında faaliyetler düzenlenmesi

Gençlerin verilecek eğitimler ve bilinçlendir-me etkinlikleri ile madde bağımlılığı konusunda inisiyatif almaları ve madde bağımlılığı ile mü-cadeleyi bir hayat felsefesi haline getirmeleridir.

Proje sonunda Merkezin üyesi olacak olan tüm gençlerin kendi fakültelerinde ileriki zamanlarda bir Yeşilay Kulübü oluşturma-ları öngörülmektedir.

Page 10: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

BENİM ÜÇ ÇOCUĞUMVAR; AMA ÜLKEMİN MİLYONLARCA ÇOCUĞU DA BİZE EMANETGençlerin, bu coğrafyanın zengin-liğini, değerler sistemini öğrenip benimsemesi gerektiğinin altını çiziyor Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Suat Kılıç. Bu ülkenin genç-liğinin kendisine emanet oldu-ğunu da önemle vurguluyor. Biz-ler de avukat, hukukçu, gazete-ci, yazar ve en genç Bakan unva-nına sahip Sayın Suat Kılıç ile ülke gençliğini ve Gençlik ve Spor Ba-kanlığı çalışmalarını konuştuk.

S Ö Y L E Ş I S Ü M E Y Y A O L C A Y F O T O Ğ R A F : S E R H A T K E S K İ N

GENÇLİK VE SPORBAKANI SUAT KILIÇ:

Page 11: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

BENİM ÜÇ ÇOCUĞUMVAR; AMA ÜLKEMİN MİLYONLARCA ÇOCUĞU DA BİZE EMANET

Page 12: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

10

En genç milletvekili ve sonrasında en genç Bakan unvanını taşıyarak başarılı bir şekilde hükümet-te 3.döneminizi yaşıyorsunuz. Tüm bunların yanın-da siz bir de aile babasısınız. Bu kadar yoğun bir sü-reç içerisinde aile yaşantınız nasıl gidiyor? Çocukla-rınızla aranız nasıl?Şüphesiz normal bir aile babasının ailesiy-le geçirdiği vakit kadar ailemizle vakit geçi-remiyoruz. Millete hizmet yolunda bu türlü fedakârlıklarda bulunmak zorundayız. Allah’a hamdolsun ki bize, millete hizmet etme imkânı verdi. Benim üç çocuğum var; ama Gençlik ve Spor Bakanı olarak milletin milyonlarca çocu-ğu da bize emanet. Onları kendi evlatlarım-dan ayırmıyorum. Onların her türlü ihtiyaçla-rını karşılamak, güzel bir geleceğe hazırlamak için gecemizi gündüzümüze katarak çalışıyo-ruz. Bu görevi ifa ederken gösterilmesi gereken fedakârlıkların bir kısmından çocuklarım da nasibini alıyor. Ülkemiz yeni bir yapılandırma içerisinde son 10 yıldır kalkınma noktasında bü-yük adımlar attı. Ülkemizin nüfus yoğunluğu-nun önemli bir kısmını oluşturan gençlik ve fa-aliyetleri de hakeza aynı şekilde büyük bir ivme gösterdi. Tüm bunlarda emeğiniz büyüktür. Öncelikle sizlerin perspektifinden ideal gençlik kavramını öğrenmek isteriz.

Benim idealimdeki Türk genci, bilgili, do-nanımlı, değerlerine bağlı, birikimlerinin far-kında ve öz güveni yüksek, değişimlerin ar-dından koşan değil, değişimlere yön veren ol-malıdır. Gazze’de kıyım var, gözleri Türkiye’de. Filistin üzerinde büyük bir baskı ve haksız-lık var, gözleri Türkiye’de. Suriye’nin diktatörü kendi halkına kıyım yapıyor, ezilenlerin gözü

Türkiye’de. Müslüman olmayan halkların bile ezildiği vakit göz Türkiye’de. 100 yıl önce de 500 yıl önce de ezilenlerin, işgale maruz kalan-ların gözü Türkiye’deydi. Bu ülkenin gençleri olarak, çevresinde olup bitenlere karşı uyanık olacağız. Biz tek vatan, tek devletiz, tek bayrak ve tek milletiz. Bu bilince de sahip olacağız.Kredi ve Yurtlar Kurumunun Bakanlığınıza veril-mesi sonrası zaten iyileştirilmeye çalışılan yurt-larımızda önemli ölçüde farklılıklar ve ilerlemeler kaydedildi. Okuma önündeki engelleri kaldırmak şüphesiz şiarınız. Bu alandaki çalışmalarınızı na-sıl değerlendiriyorsunuz?

GENÇLİK VE SPOR BAKAN-LIĞININ KURULUŞU İLE BİR-LİKTE YILLARCA İHMAL EDİLMİŞ OLAN GENÇLİK PO-LİTİKALARINI TEK ELDEN YÜRÜTMEYE BAŞLADIK.

Page 13: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

İktidarımız döneminde hemen her alanda oldu-ğu gibi anaokulundan üniversiteye kadar eğitim-öğretimin tüm kademelerinde de güçlü bir altyapı kurmak için her türlü gayreti gösterdik, göstermeye devam ediyoruz. İktidara geldiğimiz günden bu yana, 10 yılda 50’si devlet, 42’si vakıf üniversitesi olmak üze-re 92 yeni üniversite açarak ülkemizdeki üniversite sa-yısını 168’e ulaştırdık. 2002’de 7,5 milyar lira olan eği-tim bütçesi, 2012’de yüzde 425 artışla 39 milyar TL’ye ulaştı.Bizim dönemimizde ilk kez Milli Eğitim Bütçesi Milli Savunma Bütçesi’nin önüne geçti.10 yılda 6 bin 326 yeni öğretim kurumunu hizmete açtık. İlk ve orta-öğretimde 181 bin yeni dersliği hayata geçirdik. Okul-

lardaki laboratuvar sayısı 2002’de yaklaşık 19 bin iken, geçen 10 yılda bu sayıyı 33 bine çıkardık. 2002’de 12 bin olan kütüphane sayısı bizle birlikte 18 bine çıktı. Okullara toplam 1 milyon bilgisayar gönderdik, bili-şim teknoloji sınıflarının yanı sıra FATİH projesi saye-sinde öğrencilerimiz bizim dönemimizde akıllı tahta-larla, tablet bilgisayarla eğitim teknolojilerinden fayda-lanarak öğrenim görmeye başladı.

Kredi ve burslarda 10 yılda büyük bir artış sağlandı.

Yükseköğrenime gelince, üniversite öğrencilerine ver-diğimiz kredi ve burslarda 10 yılda büyük artış sağla-dık. 2002 yılında 451 bin 550 öğrenciye öğrenim kre-

Page 14: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

disi veriliyordu. Burs yoktu. 2013 yılı başı itibarıyla 432 bin 500’ü burs, 871 bin 500’ü kredi olmak üzere toplam 1 milyon 304 bin 109 kişiye burs veya kredi veriliyor. Bu rakam üniversitelerde okuyan öğren-cilerin yarısına tekabül ediyor.

2002’de bir öğrenci sadece 45 lira kredi alabili-yordu. 1 Ocak 2013’ten geçerli olmak üzere burs ve kredilere yüzde 800 oranında artış yaparak, öğrencilerimize aylık 280 lira kredi veya bursun yanında, yurtlarda kalan öğrencilerimize 200 lira beslenme yardımı yapıyoruz. Böylece öğrencile-rimizin eline aylık 480 lira geçmesini sağlıyoruz. Yüksek lisans öğrencileri 2002’de ayda 90 lira alırken bugün itibariyle 560 lira alıyor. Doktora öğrencilerine 2002’de 135 lira kredi verilirken bu-gün 840’lira burs veya kredi veriyoruz.

Yurtlarda yatak kapasitesini 400 bine çıkaracağız

Öğrencilerimizin barınma ihtiyaçlarını gidermede de ciddi mesafeler kat ettik. Kredi ve Yurtlar Kuru-mu, 2002 yılında 193 yurtta 188 bin 187 öğrenciye hizmet verirken bugün 345 yurtta 308 bin öğrenci-ye hizmet veriyor. Halen yapımı devam eden 183 yurt inşaatı ile birlikte bu yılsonuna kadar yurtla-rımızdaki yatak kapasitesini 400 bine çıkaracağız. Sadece yatak kapasitelerini artırmakla kalmadık. Otel konforunda yurtlar inşa ettik. Öğrencilerimiz artık duşu, tuvaleti, banyosu, buzdolabı ve çalışma masaları içinde olan 1-3 kişilik odalarda kalıyor.

Şehit, gazi, harp ve vazife malullüğü aylığı alanların çocuklarına, engellilere, yetimlere, yetiş-tirme yurdunda kalan 7 bin 110 öğrenciye bunun yanında Darüşşafaka’dan mezun olanlara ve boşal-tılan köylerden gelen 6 bin 545 öğrenciye de karşı-lıksız burs veriyoruz. Başarısızlığı nedeniyle bursu kesilen öğrencileri öğrenim kredisiyle desteklen-meye de devam ediliyor.

Yukarıda son 10 yılda eğitim anlamında nere-den nereye geldiğimizi rakamlarla ortaya koydum. Gençlerimizin ve ülkemizin geleceği adına yapıl-ması gereken ne varsa yaptık, yapıyoruz ve yapa-cağız. Yalnız bir hususun altını çizmek lazım. Tek-nik anlamda her ne yaparsanız yapın neticede onu kullanacak işletecek olan insandır. Bu anlamda biz devlet olarak üzerimize düşeni yapmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde gençlerimiz de kendi üzer-lerine düşeni yerine getirmeliler. Ben gençliğimiz adına, onların geleceği adına ümitli olmakla bir-likte gördüğüm eksiklikleri de her fırsatta kendi-lerine ifade ediyorum. Gençlerimizin bana göre en önemli eksiği az okumaları. Bunu da her fırsat-ta yüzlerine söylüyorum. Az okuyorlar, az araştırı-

Page 15: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

yorlar. Her yurt ziyaretimde gençlere çok okumalarını ve en az bir yabancı dili ana dili gibi konuşmalarını öğüt-lüyorum.

Gençlerimizin, ‘Bizden adam ol-maz’ gibi milletimizi, toprağımızı, bayrağımızı sevmeyenlerin üzerimize ölü toprağı serpmek için uydurdukları öğrenilmiş çaresizlik kalıplarının içine girmemesi gerekiyor.Çünkü bu mille-tin öz güvene ihtiyacı var. Gençlerin kendi enerjisini, bu coğrafyanın zen-ginliğini, değerler sistemine öğrenip benimsemesi gerekiyor. Biz onlara gü-veniyoruz, onların da kendilerine gü-venmeleri gerekiyor.Bakanlık olarak, Hükümet olarak topyekûn kadroları-mızla gençlere yönelik bu heyecan ve öz güveni oluşturmaya çalışıyoruz. Gençliğimizi tehdit eden önemli bir tehli-ke mevcut; bağımlılıklar. Merak duygusu, özenti, kendini ispat etme veyahut duy-gusal boşluğa düşme gençlerimizin za-rarlı alışkanlıklara yönelmesine yol açı-yor. Tüm bunların ekseninde sizler ba-ğımlılığı nasıl değerlendirirsiniz?2011 yılında Türkiye’nin en kapsam-lı gençlik araştırmasını yaptırdık ve bunu yayınladık. Bu araştırma Türk gençliğinin elden gitmediğini ortaya koymasına rağmen bazı bağımlılıkla-rının da bulunduğunu ele verdi. Gü-nümüz dünyasında bağımlılıklar sa-dece sigara, alkol ve uyuşturucu mad-delerle sınırlı değil. İnternet bağımlı-lığı bile obezite bir neslin ortaya çık-masını nedenleri arasında gösteriliyor. Gençlerimizin her türlü bağımlılık ya-pıcı maddelerden uzak durması en bü-yük arzumuz. Bu yönde projeler de geliştiriyor. Türkiye Yeşilay Cemiye-ti ile imzaladığımız bir protokolle bu

yöndeki projelere destek veriyoruz. Bir gence sigaradan, alkolden uzak dur diyoruz ama neye yakın olması gerekti-ğini de beraberinde zikretmemiz gereki-yor. Yakın olunacak alternatifler zihinsel ve fiziksel meşguliyeti sağlayacak spor ve kültürel faaliyetlerdir muhakkak. Bu bağ-lamda gençleri bu tür aktivitelere yönlen-dirmede Bakanlığınızın mevcut spor et-kinlikleri ve proje çalışmalarını genel ola-rak özetleyebilir misiniz? Bu konu çok önemli. Yıllarca gençleri-mize kötünün ne olduğunu söyledik, gösterdik; ama yapmalarını tavsiye edeceğimiz güzel aktiviteleri önleri-ne koyamadık. Artık bu durum değiş-ti. Gençlik ve Spor Bakanlığının kuru-luşu ile birlikte yıllarca ihmal edilmiş olan gençlik politikalarını tek elden yürütmeye başladık. Gençlik politi-kalarını sporun gölgesinden kurtarır-ken, gençlere ne yapmaları gerektiği-ni de hem söylüyor, hem de uyguluyo-ruz. Bu anlamda 276 gençlik projesini uygulamaya başladık. Bunlardan 26’sı bizzat Bakanlığımız tarafından yürü-tülen projeler. Diğerleri ise Bakanlığı-mızın desteği ile yürütülüyor. 2013 yı-lında Gençlik Projeleri Destek Progra-mı kapsamında 150’nin üzerinde yeni projeyi destekleyeceğiz. Geçen yıldan gelen 100 civarında desteklediğimiz proje vardı. Büyük ilgi gördü ve bu yıl sayıyı biraz daha artırdık. Sivil toplum örgütleri ve gençlerin hazırladığı genç-lik projelerine 250 milyon TL’ye kadar destek sağlıyoruz. Hem proje hazırlı-yor ve uyguluyoruz, hem de hazırla-nan projelere destek oluyoruz. Bir yan-dan profesyonel yarışmalar için spor-cu yetiştirirken, öte yandan sporu bir yaşam biçimi haline getirmiş bir top-

GENÇLERİN KENDİ ENERJİSİNİ, BU COĞRAFYANIN ZENGİNLİĞİNİ, DEĞERLER SİSTEMİNİ ÖĞRENİP BENİMSEMESİ GEREKİYOR.“

13

Page 16: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

lum ve gençlik hayal ediyor.2012 yılında yürüttüğümüz 24 gençlik pro-

jesinden 200 bin genç yararlandı. Bu yıl proje-lerimize 500 bin genci ortak ediyoruz. Gençlik politikalarımızı gençlerle birlikte şekillendiri-yor ve yolumuza birlikte devam ediyoruz. Size gençlerimizin önüne koyduğumuz projelerden örnekler vereyim.

İlk projemiz Sarıkamış Şehitlerini Anma Yürüyüşü idi. ‘Gençlik Şühedanın İzinde’ pro-jemize 20 bin genç katıldı. Hemen ardından ‘Genç Gazeteciler Buluşması: İslamofobi’ Yüz Güler Yüz, 2013 Kış Gençlik Kampları, Türk Halk Oyunları Çalışmaları, Alo 123 Gençlik Hattı ve Çağrı Merkezi, Gençlik ve Spor Ba-kanlığı Akademisi, Kuşaklar Buluşuyor Ya-rışması, İstanbul Gençlik Ekonomi Forumu (IYEF), Türkiye-Akdeniz Gençlik Barış Gemi-si, Gençlik Treni 2013,Bir Gün Bir Değer, Genç-lerin İyilik Ağacı, Medeniyetler İttifakı Aka-demisi, Seyyah Bizim İller, Uluslararası Genç-lik Kısa Film Festivali,Mahallemizin Genç-leri, Mevlana Köyü Gençlik Kampı, Osman-lı Köyü Gençlik Kampı, Çanakkale Zaferi Ser-gileri, Anadolu’nun Kapısı Malazgirt, Gençler-den Ecdada Mektup Yarışması, Kocatepe’den Dumlupınar’a, Spor Eğitimiyle Sosyal Katılı-mın Desteklenmesi İçin Teknik Yardım Pro-jesi, Tesis Bilgi Bankası-Türkiye Spor Haritası, Uzaktan Eğitim ve Mobil Uygulamalar 2013 yı-lında bizzat Bakanlığımız tarafından yürütü-len gençlik projeleri olacak. 2012 yılını İstanbul’un Avrupa Spor Başkenti ola-rak birçok aktivite ile tamamladık. Ve şimdi de Bridge Together sloganı ile 2020 Olimpiyat Oyun-larının ülkemizde gerçekleşmesi için yoğun bir ha-zırlık sürecine girdik. Bu süreç ve sonrası için ülke-mizi ve İstanbul’u neler bekliyor olacak?

Türk spor tarihinin en büyük altyapı ve tesis hamlesini başlatmış durumdayız. 2012 yılın-da büyük bir spor yatırım hamlesi ile 405 spor tesisinin inşasına başlamıştık. 2013 yılında-ki yeni projelendirmelerle bu sayı 730’u buldu. 78 adet gençlik merkezi, 30 adet yüzme havu-zu, 129 adet spor salonu, 13 adet sentetik yü-zeyli atletizm pisti, 250 adet sentetik ve doğal yüzeyli futbol sahası ve 31 adet diğer spor te-sisi olmak üzere toplamda 730’dan fazla Türk sporuna hizmet edecek bir altyapı hamlesini yürütüyoruz. Stadyum projelerimiz tam gaz devam ediyor. Bizden kaynaklanan bir gecik-me söz konusu değil. TOKİ’nin ihale öncelik-leri sebebiyle bazı rötarlar yaşanıyor o kadar. Sizlere bakanlığımıza ait arsaların değerlendi-rilmesi suretiyle yerel yönetimlerle yaptığımız

“BENİM İDEALİMDEKİ TÜRK GENCİ; BİLGİLİ, DEĞERLERİ-NE BAĞLI, BİRİKİMLERİNİN FARKINDA VE ÖZGÜVENİ YÜKSEK OLAN, DEĞİŞİMLE-RİN ARDINDAN KOŞAN DE-ĞİL, DEĞİŞİMLERE YÖN VE-REN OLMALIDIR.

Page 17: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

stadyum projelerimizden bahse-deyim. Bursa, Çorum, Konya, Ak-hisar ve Turgutlu’da stadyum pro-jelerimiz devam ediyor. Bursa’daki Timsah Arena Stadyumu %70 ora-nında tamamlandı. 42 bin seyir-ci kapasiteli Konya Stadyumu’nun inşası hızla devam ediyor. Diğer üç stadyumla ilgili proje çalışma-ları tamamlanmış durumda.

19 yeni stadyum daha geliyor.

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile imzaladığımız proto-kolle kentimizi 19 yeni stadyumla daha kavuşturuyoruz. Adana, Af-yonkarahisar, Ankara, Antalya, Bat-man, Diyarbakır, Edirne, Eskişe-hir, Gaziantep, Hatay, İzmir (2 adet), Kocaeli, Malatya, Mersin, Sakarya, Samsun, Sivas ve Trabzon stadyum-ları konusunda oldukça iyi bir nok-tadayız. Afyonkarahisar, Mersin, Malatya stadyumlarının temelini at-tık ve hızla tamamlanıyor. Akdeniz Oyunları’nın açılış ve kapanış sere-monilerinin yapılacağı Mersin Stad-yumu mayıs sonunda tamamlanmış olacak. Adana, Antalya, Eskişehir, Sivas, Samsun, Sakarya ve Trabzon stadyumlarının ihalelerini gerçek-leştirdik. Sırada diğerleri var.

İki yılda 730’dan fazla spor te-sisisin inşasına başlamak ger-çekten çok büyük bir hamle. Bu, Türkiye’nin gücünü ortaya koy-ması açısından önemli. Birçok ülke ekonomik krizle boğuşur-ken biz Cumhuriyet tarihinin en büyük spor yatırım hamlesini gerçekleştiriyoruz. Bu eserler yeni dönem Türkiye’sinin eserleri. Bu te-sisler hizmete girdiğinde Türk spo-

runun altyapı ihtiyacı büyük oranda çözülmüş olacak. Son olarak Yeşilay Cemiyeti ça-lışmalarına destek olacak fikir ve önerilerinizi almak isteriz.Yeşilay Cemiyeti, bizim çok bü-yük önem ve değer verdiğimiz bir sivil toplum yapılanması. Bu-nun için Yeşilay Cemiyeti ile ba-ğımlılık yapıcı maddelere karşı iş-birliği protokolü imzaladık. Yeşilay Cemiyeti’nin tüm çalışmalarını canı gönülden destekliyor ve emeği ge-çen herkese yürekten te-şekkür ediyorum.

GENÇLERE ÇOK OKUMALARINI VE EN AZ BİR YABANCI DİLİ ANA DİLİ GİBİ KONUŞMALA-RINI ÖĞÜTLÜYORUM.“

17

Page 18: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Gençler neden sigara içer?İnsanlık tarihinin en eski ve yaygın alış-kanlıklarından biri olan sigara, çağımızın da en büyük toplumsal sorunlarından bi-risidir. Sigara, ülkemizde de tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi önemli ve önemi neticesinde tartışılan bir sağlık sorunu ol-muştur. Dünyada sigaradan dolayı her 8 sn de bir kişinin öldüğü düşünülmektedir. Ülkemizde ise her yıl yaklaşık 100.000 kişi sigaraya bağlı hastalıklar yüzünden yaşa-mını kaybetmektedir. Türkiye’de erişkin nüfusun yarısından fazlası sigara içmek-tedir. Dünyada sigara içen kişi sayısının en hızlı arttığı ülkelerden biri de Türki-ye olmuştur.Sigara kullanımının toplum-daki genel yaygınlığını düşününce eriş-kin olma yolunda, kimlik arayışında olan ergenlerin de sigara içme çabası beklenen bir sonuçtur. Böylece sigara bağımlılığı her geçen gün daha da yaygınlaşarak özellik-le genç kuşakları etkilemektedir. Bugün dünyada 150 milyon genç sigara içmekte-dir ve gelecekte 75 milyon gencin sigara-nın oluşturduğu bir sağlık sorunu ile öle-ceği tahmin edilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10-19 yaş grubu “Adolesan” yaş grubu olarak, 15-24 yaş grubu ise “Gençlik dönemi” ola-rak tanımlanmaktadır. Adolesan ve genç-lik dönemlerine ait yaşların kesişmesi ne-deniyle de 10-24 yaş grubu “Genç İnsan-lar” olarak değerlendirilmektedir.

Çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olarak kabul edilen adolesan dönemde (10-19 yaşlar arası), fiziksel, psikolojik, sosyal, bilişsel ve cinsel değişimler yaşanır. Ado-lesanlar çocuk olmadıkları gibi erişkin de sayılmazlar ve bu durum onların yaşa-mında bir çelişki oluşturur. Adolesan dö-neminde bir gencin, çocukluk dönemine göre büyük sayılsa da, bir taraftan da ha-len erişkin desteğine ihtiyacı vardır.

Adolesanlığın erken döneminde-ki kişi temel olarak kendindeki fizik-sel değişimleri benimsemeye ve ba-ğımsızlık için mücadele etmeye çalı-şır. 14-16 yaşlardaki dönemlerde ise daha yoğun duygular yaşanır. Bü-yük bir amaç belirlenir ve bu dönem-de akranların etkisi önemlidir. Bu dönemde aileler ile olan çatışmalar daha fazladır ve arkadaşlar çok daha önemlidir. Bu nedenle de bu dönem-de edinilen alışkanlıklarda arkadaş faktörü çok önemli olmaktadır. Ado-lesan dönemin son dönemi, kişili-ğin mücadele edilen ve ayrılık döne-midir. Eğer kişi erken ve orta adole-sanda destekleyici bir aile ve arkadaş

U Z M . D R . B E H I C E H A N A L M I Ş

“Adolesan ve gençlik dönemlerinde elde edilen sigara alışkan-lığının sağlık üzerine olan olumsuz etkile-ri yaşamın daha son-raki yıllarında ortaya çıkmaktadır.

16

Page 19: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

grubunda bulunduysa bu dönemi de başa-rı ile geçirektir.

Adolesan dönemin getirdiği fiziksel, psikolojik, sosyal özellikler yanında aile ve arkadaş özellikleri sigaraya başlamada ol-dukça etkilidir. Adolesan dönemde sigara içmenin getireceği sağlık sorunları yeterin-ce algılanamadığı gibi aynı zamanda önem-senmemektedir. Sigara kullanımının başlan-gıç dönemlerinde sigaranın sağlık üzerinde-ki olumsuz etkisi gençler tarafından fark edi-lemeyebilir. Adolesan ve gençlik dönemlerin-de elde edilen sigara alışkanlığının sağlık üze-rine olan olumsuz etkileri yaşamın daha son-raki yıllarında ortaya çıkmaktadır.

Ebeveynin sigara kullanması gencin siga-ra kullanma riskini iki kat artırmaktadır.

Ailelerin sosyoekonomik ve eğitim düzey-leri düştükçe gençler arasında sigara kullanı-mı yükselmektedir. Bazen de ailenin sosyal norm ve değerlerine uymak için gençler si-garaya başlamaktadırlar. Ailede sigara kulla-nan bir birey olması gencin sigara ile erken ta-nışmasına neden olmaktadır. Ebeveynin siga-ra kullanması gencin sigara kullanma riski-ni iki kat artırmaktadır. Ayrıca aile desteğinin yetersizliği ve aile ile yetersiz ilişki de sigara kullanmayı artıran faktörlerdendir.

Arkadaş grubunda sigara kullanılması gencin sigara ile tanışmasına neden olmakta-dır. Gençler sigaraya en çok yakın arkadaşla-rının sigara ikramı ve ısrarları ile başlamakta-dır. En iyi arkadaşının sigara kullanması, gen-cin sigara içme riskini 3-4 kat arttırmaktadır. Ülkemizdeki yapılan araştırmalarda pek çok genç “arkadaş etkisi” nedeniyle sigara içme-ye başladıklarını belirtmektedir. Gençler çoğu kez arkadaşlar arasında kendine yer bulma is-teği ile sigaraya hayır diyememektedir.

Adolesanlar bazen de kendilerine olan güvenlerini artırmak için sigaraya başlaya-bilmektedir. Bu noktada ise sosyal kaygısı olan gençlerin tedavisi ve desteği önem arz etmektedir. Stres ya da sıkıntılı olma diğer bir sigaraya başlama nedenidir. Bu neden-le ‘anksiyete bozukluğu’ olan kaygılı, stres-li gençlerin tedavisi diğer madde kullanım-larını önlemede olduğu gibi sigara kullanı-mını önlemede de etkili olacaktır.

Kendini ve evreni keşfetme çabasında olan bir ergen için bazen basit bir merak siga-raya başlama nedeni olabilir. Bazen ergen için sigara büyümenin ispatı, popülaritelerini artı-

rıcı bir faktör olarak algılanır. Sigara reklamlarının da sigara kullanma-

yı özendirici etkisi büyüktür. Sigara kullanan adolesanlar ve gençler kendilerini daha ca-zip, seksi, sportif ve maceracı olarak görmek-tedirler.

Biyopsikososyal özellikleri itibari ile madde kullanımına yatkınlığın bulunduğu gençlik döneminde sigaranın en meşru sa-yılan ve en kolay elde edilen bir haz verici madde olması da sigara kullanımını kolay-laştırmaktadır.

Gençler özellikle özdeşleşme döne-minde büyüklere benzemek, onlar gibi davranmak eğilimiyle sigara içmektedir-ler. Arkadaşları arasında üstünlük kur-ma, kendini kanıtlama ve kendini ka-bul ettirme gibi onlara önceleri doyum sağlayan bu özenti için sonraları ödeye-cekleri bedeli fark edemeyebilirler. Anne-babanın sigara içip içmemesi de bu alış-kanlığın yerleşmesinde önemli bir un-surdur. Yapılan araştırmalar sigara içen anne-babaların çocuklarında bu alışkanlı-ğın daha fazla yerleştiğini göstermiştir.

Sigara kullanmayı deneyen her iki genç-ten birisinin sigara kullanmaya devam et-tiği bilgisi göz önünde bulundurulursa bu dönemdeki gençlerin sigarayı denemesi-ni önlemek sigarayla savaşta etkin bir yön-tem olabilir. Gençler sigara kullanmaya baş-ladıktan bir kaç gün ile bir kaç hafta içinde yoksunluk semptomları gösterebilirler. Yok-sunluk semptomlarının arasında sinirlilik, dikkat dağılması, aşırı istek, baş ağrısı, hu-zursuzluk, yorgunluk ve sindirim sistemi yakınmaları gelmektedir.

Sonuç olarak gençlerin sigara kullanma-ya başlaması ve içmeye devam etmesi, psi-kolojik, fizyolojik ve biyolojik birçok faktö-re bağlıdır diyebiliriz. Bu nedenlerle siga-ra kullanımının önlenmesi için gençlere yö-nelik çok yönlü girişimler planlanmalıdır. Toplumun sigara kullanımı konusunda bil-gilendirmesi, olumlu tutum ve davranışla-rın geliştirilmesi, ailelerin sigara kullanma-malarına yönelik müdahaleler, gençlerle ile-tişim sorunlarının giderilmesi, okul proğ-ramları, sağlık izleme proğramları, gençle-rin yaşam becerilerinin geliştirilmesi, siga-ranın özendirilmesinin ve gençlerin sigara-ya ulaşılabilirliklerinin önlenmesi onların sigaradan uzaklaşmasında etkili olabilir.

Page 20: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

APAÇİ GENÇLİK

KOLAJ: KARTAKAY

söyl

eşi

18

Page 21: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Geniş bir saha çalışması gerektiren, toplu-mu da bu konuda düşündürdüğünüz, ilginç ve bir o kadar da başarılı bir kitap çalışması yaptınız: Apaçi Gençlik. Bu şekilde bir çalış-maya neden ihtiyaç duydunuz?

Biz gençlik adına bir çalışma yapmaya niyetlenmiştik. Doktora tez aşamasına başladığımızda Türkiye’de özellikle yok-sul gençlik temalı çalışmaların az oldu-ğunu fark ettik. Bununla birlikte, aynı zamanda Türkiye’de gençlik alanında özellikle alt kültür olarak değerlendiri-lebilecek çalışmaların az olduğunu da aynı şekilde gördük. Tez danışmanla-rımdan Prof. Dr. İsmail Coşkun hocam İstanbul ziyaretinde bu renkli kıyafetleri ve farklı tarzlarıyla dikkat çeken gençle-rin kim olduğuna dair beni arayıp, apaçi deniliyor bu kişilere, kimdir bunlar, bir

baksak mı demesiyle harekete geçtik. Yaklaşık 2,5 yılımızı aldı bu çalışma. Bu-nun bir yılı sahada, apaçi gençler arasın-da geçti. Onların tabiriyle, beraber ye-dik, içtik, birlikte takıldık.Kitabınızda da bahsettiğiniz gibi farklı di-siplinlere göre gençlik tanımlamaları mev-cut. Tüm bu disiplinlerden yola çıkarak or-tak bir anlamda gençlik ne demektir?Gençlik nedir? sorusuna dair gerek psi-kolojinin, gerek sosyolojinin, gerek eği-tim bilimlerinin çok farklı tanımları mevcut.Gençlik yaş dönemi itibari ile in-sanların 13 - 22 yaş arasına tekabül eden -her ne kadar araştırma ve tartışmalar-da bu sürecin 30 yaşına kadar uzadığına dair dünya genelinde bir değerlendir-me yapılsa da- tazeliğe, diriliğe, yeniliğe ve bir şekilde hayatın pek çok anında da

S Ö Y L E Ş I S Ü M E Y Y A O L C A Y F O T O Ğ R A F : A S U D E Z E Y N E P C Ö M E R T

Konuşma tarzları giyinişleri çok farklıdır bu gençli-ğin. Kendi tabirleriyle şekil şekil takılırlar. Ama arka-larında da bir resim var düzeltilmesi gereken. Geniş kapsamlı bir araştırmanın neticesi olan Apaçi Gençlik kitabının yazarı Sosyolog Ömer Miraç Yaman’la apa-çi gençliğini ve bu gençlerin sorunlarını konuştuk.

Page 22: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

yüzleşmenin en temelde yaşandığı döneme kar-şılık geliyor diyebiliriz. Türkiye’de gençlik dendi-ğinde bir yandan umut olarak veya geleceğin te-minatı olarak tırnak içersinde değerlendirilirken bir taraftan da susması gereken, bazı konularda itaat etmesi gereken, uslu olması gereken bir ta-nımlamanın da biz toplum tarafından kullanıl-dığını görüyoruz. Apaçi gençlikte ise gençliğin o bütün heyecanı, kıpır kıpırlılığı, yerinde dura-maz hali bu gençlerde de farklı bir şekilde teza-hür ediyor diyebiliriz.Apaçi kavramı bilhassa İstanbul’da çok yaygın bir akım haline geldi diyebiliriz. Apaçi gençlik tanımını biraz detaylandırabilir misiniz?Apaçi kavramını şöyle tanımlayabiliriz; toplu-mun özellikle orta sınıf ve altının göçle gelmiş, kentte, İstanbul’da tutunma sorunu yaşayan, ge-rek eğitim kanallarından büyük oranda yoksun olarak hayata devam eden gerek iş imkanların-da hizmet sektörünün en alt birimlerinde çalı-şan, bu anlamda işçi olan ailelerin bir takım so-runları olan çocukları diyebiliriz. Bu gençlerde aile ilişkileri genellikle sorunludur; ciddi oran-da madde kullanırlar, suça bulaşmışlardır, renkli giyinmeyi, kendi tabirleriyle şekil şekil takılma-yı ve gezmeyi toplumda bir kabul edilme çabası olarak ortaya koymaya çalışırlar.Apaçi kelime anlamı nedir? Nereden türemiştir?1800’lülere kadar giden bir süreç bu aslında. Amerika’dan kızıl derililerden gelen bir akım var 1850’lerde. Fransa, Amerika kıtasındaki yayıl-macı politikasında Amerika’nın en doğu sınırı-na ulaştığı sırada orada kendilerini ve kendi top-raklarını vermeyen, satmayan bir kabileyle kar-şılaşır. Bu apaçi kabilesidir. O serüven 1900’lerde Romanya üzerinden Fransa’ya gelir. Kent merke-zinde olay çıkaran, şiddete bulaşan, düzensizlik yapan kişilere verilen genel bir adlandırmadır apaçi. Genel olarak bulundukları yerde huzur-suzluk ve uygunsuzluk çıkaran toplumun fark-lı kesimleri olarak tanımlanır apaçi kavramı. Fa-kat bizim burada apaçi kavramını daha farklı bir şekilde ele almamız gerekiyor. Bu da apaçiliğin kent merkezinde yine huzursuzluk çıkaran bir gençlik kesimi olarak tanımlanmasının yanında aslında büyük bir dışlamanın bir dili olarak üre-tilen, bizim literatürümüzde kıro, maganda, zıro, hırbo, amele olarak yer alan ve farklı toplum ke-

20

“Bu çocukların sevdiği iki temel şey var; uyumak ve madde kullanmak. Aslında ikisi de özünde bu dünya-dan kopup gitmenin temsili.

Page 23: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

simlerini tanımlamak için kullanılan bü-yük oranda argo ifadelerin, 2000’den sonra apaçi kavramı ile birlikte yeniden kodlandı-ğını işaretidir bu. Davranış, giyiniş, konuşma tarzlarındaki deği-şikliğin sebebi nedir?Giyinişleri, konuşma tarzları dışarıdan da görüldüğü üzere farklı. Renkli giyinme-yi, saçlarına dikkat çekici bir şekilde şekil vermeyi, farklı tarz müzik dinlemeyi ve dans etmeyi seviyorlar. Ama bunlar apaçi gençliği için işin jelatinli kısmı. Bunların arkasında başka bir hikaye var. Ve bizler de bu hikayeyi ele almaya çalıştık. Dola-yısıyla yani dinlediği müziklerin önemli bir kısmının damar arabesk olması, aynı şekilde kıyafet seçimlerinde kaliteli mar-kaların imitasyonlarını kullanmaya ça-lışmaları benzeri bir şekilde çalıştıkları iş kollarının de çok ağır şartlarda olması ile birlikte hayata tutunmaya ve bir şekilde kendi aralarında bir direniş kültürü ge-liştirmeye çalışmaları onların farklı bir tarzda olduklarını gösteriyor zaten.Bu gençliğin arasında yay-gınlaşan ciddi bir problem var; madde kullanmaları. Gençler arasında madde kul-lanımı ne boyutta?Saha çalışmamızda genç-lerde sigara kullanımının bir araştırmaya gerek bı-rakmayacak şekilde yay-gın olduğunu gördük. Bu-nun dışında alkol kullanı-mı da var ama alkol onlar için lüks bir hareket. Özel günlerde örneğin asker uğurlamada kullanıyorlar alkolü. Gençlerin kendi an-latımlarıyla durum şudur:

Kafayı bulmak için 4-5 tane bira içmele-ri gerekiyor. O da yaklaşık 25 TL’ye karşılık geliyor. Maddi olarak bu imkanı pek sağ-layamıyorlar. Bunun dışında içkiyi içmek için sosyal alanda mekan bulmaları gereki-yor. Buna da çok imkan bulamadıkları za-man kurtarıcı olarak hap karşılarına çıkı-yor. Hap daha ucuz. 8-10 TL’ye bir hap ala-biliyorlar ve en az iki saat o hapın kafasını yaşayabiliyorlar. Hap bulamazlarsa ne yapıyorlar? Hap bulamazlarsa genelde bali, tiner, ben-zin veya çakmak gazı kullanıyorlar. Eğer 5-6 kişilik bir grup madde kullanmak isti-yorsa ve fazla paraları yoksa kova vuruyor-lar. Kova vurmak diye bir kavram var on-larda. Bir çeşit nargile tarzı bir madde kul-lanımına geçiyorlar. Bu sayede çok daha az bir meblağ karşılığında çok daha fazla kişi sarhoş olabiliyor. Bu çocukların sevdiği iki temel şey var; birincisi çok uyumayı sever-ler, ikincisi madde kullanmayı seviyorlar. Aslında ikisi de özünde bu dünyadan ko-pup gitmenin temsili. Çocuklar yaşarken

de gördükleri pek çok so-runlu ilişkiden, zor çalış-ma koşullarından, haya-tın onların 12-15 yaşların-da yüklediği, sosyal çevre-nin, ailenin belki de bizle-rin yüklediği o aşırı zorlu psikolojik halden bir kur-tuluş çaresi olarak mad-deye yöneliyorlar. Gay-ri resmi bir oran verebili-rim; Esenler’de 15-20 bin lise talebesi varsa bunların en az dörtte biri hayatında bir kere madde kullanmış-tır. Bu bizim, sahada aktif olarak bir yıl boyunca göz-

Bu çocukların, birkaç kişilik gruplar halinde kendi sorunlarını anlatabil-dikleri, sorunlarının hallolmasına dair öngörülerin paylaşıldığı bir da-

nışmanlık sistemine ihtiyaçları var.“

Page 24: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

lemlediğimiz bir durum aslında. Dramatik bir durum.Peki, çocukların bu durumuna nasıl müdaha-le edilebilecek?Bu soruya cevap onları hemen eğitim kamplarına alalım, onları AMATEM’e ya-tıralım değil. Çünkü bu çocukların madde kullanması bir sonuç. Bizim bu sonuç üze-rinden geriye doğru gitmemiz, bu sonuç-ları üreten sebeplere dair çözü üretmemiz lazım. Kendileri zaten yaptıklarının yan-lış olduğunu biliyorlar. Bunun farkındalar. Biz 17-18 yaşında ölmek istemiyoruz diyor-lar. Bonzai diye bir madde var yaygın kul-lanılan. Bonzai kalp atağı yapabilen ve bir anda öldürebilen tehlikeli bir madde. Ço-cukların hatırı sayılır bir kısmı bu madde-yi kullanıyor. Bu maddenin kendilerine ne yaptığını, karşılığının ne olduğunu biliyor-lar. Bunu normalleştirmek için değil dü-şünmeye vesile olması için söylüyorum. 14-15 yaşındasınız ve yazın dışarıda sıcaklık 40 derece, içeride, konfeksiyon atölyesinde 60 derece olan bir makine başında günde 15 saat çalışıyorsunuz. Yaptığınız hep aynı hareket. Gençsiniz ve yaşıtlarınız pek çok farklı sosyal imkânlara siz aynı işi yapmak zorundasınız. Bu ister istemez aynı uyku-da olduğu gibi madde alarak bu dünyadan kopup gitmenize sebep oluyor.

Bu çocuklar madde kullanmasalar daha büyük bir travmaya girecekler.

Bunu olumlamak için söylemiyorum, bu çocuklar madde kullanmasalar daha bü-yük bir travmaya girebilecekler. Madde hiç olmazsa onları o sorunlarının belki daha büyük suça bulaşmalarını engelleyen bir şeye dönüşüyor. İlginç bir durum aslında. O tatmin edilemez duyguları, eksiklikle-ri madde kullanımıyla kısa süreli motivas-yona dönüştürüyorlar, kısa süreli sorun çö-zümüne vesile oluyor madde kullanımı.Bunun yanında torbacılık yani madde satı-cılığı da çok yaygın. Ben yüzlerce torbacıy-la konuştum. Torbacılık da çok farklı eko-nomik sıkıntıların ve süreçlerin getirisi olarak ortaya çıkan bir durum. Zaten onlar da ‘Hocam bu yaptığımızla aslında biz çok büyük bir günaha giriyoruz, yaptığımızın yanlış olduğunu da biliyoruz, değişmek de istiyoruz. Ama ne yapacağımıza dair bir çıkış yolumuz yok.’ Bütün bunlar, madde

kullanmak, satmak, temin etmek ilginç bir dayanışmaya dönüyor. Şu da var; çocuklar her şeyi paylaşıyorlar ama madde paylaş-mıyorlar. Çünkü zor buluyorlar. Bu sürecin öncesini iyileştirmeden bahsettiniz.Gençlerin bu noktada düşünceleri neler?Bir örnek vereyim; buraya biri girse, biz üstünün başının çok hırpalanmış, saçları-nın çok dağılmış olduğunu, çok argolu ko-nuştuğunu görsek önce oturtup bir sakin-leştirmeye çalışırız o kişiyi. Ama biz bu adamın bir şey yemediğini, açlıktan dola-yı bu hale geldiğini biliyor olsak çok daha farklı bir muamelede bulunuruz. Bizim önce o insanın açlığını çözmemiz lazım ki ondan sonra neden bu halde olduğunu ko-nuşmaya başlayalım. Bu çocuklar eğitim süreçlerinden gerek kendi eksiklikleri ge-rek aile ilgisinin yetersizliği gerek okulda öğretmenleriyle yaşamış olduğu travmatik süreçlerden dolayı, kavgalardan, dışlan-malar sonucunda okuldan uzaklaştırılıyor-lar. Ve okuldan çıkan çocuk ister istemez köşe başında beklemeye, çetevari grup-laşmalara katılmaya başlar. Bir süre sonra haftalık 200 TL alabileceği bir konfeksiyon-

“Bu gençlerde aile ilişki-leri genellikle sorunlu-dur; ciddi oranda mad-de kullanırlar, suça bu-laşmışlardır, renkli gi-yinmeyi, kendi tabir-leriyle şekil şekil takıl-mayı ve gezmeyi top-lumda bir kabul edil-me çabası olarak orta-ya koymaya çalışırlar.

Page 25: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

da çalışmak yerine günde 200 TL kazanç elde edebileceği madde alım satımına başlar. Şunu da fark ettik; her torbacının çevresinde mini bir harem var. O kızlar niye o torbacıların yanında, bunun da çok karşılıkları var tabi.

Robin Hood’çuluk yapıyorlar.

Çocukların eğitim süreçlerine bir şekilde de-vam edebilmeleri, eğitim sürecinden koptu-larsa mesleki anlamda kendilerini anlamlı ka-bul edebilecekleri bir meslek eğitiminde bulu-nabilmeleri için aile danışmanları desteğiyle karşılaştıkları o psikolojik travmalardan kur-tulmaları gerekiyor. Bu çocukların grup çalış-ması içerisinde, grup terapisi demek istemiyo-rum, birkaç kişilik gruplar halinde kendi so-runlarını anlatabildikleri, sorun-

larının hallolmasına dair öngörülerin paylaşıl-dığı bir danışmanlık sistemine ihtiyaçları var. Bununla birlikte çocuklara kesinlikle eğitim olarak bir meslek kazandırılmalı. Bu çocuk-lar karşılıksız yardım istemiyorlar. Bu çocuk-lar delikanlı çocuklar. Robin Hood’çuluk yapı-yorlar. Ellerine geçen parayı zor durumda ka-lanların istifadesine sunuyorlar. Bahşiş, rüş-vet istemiyorlar. Çoğu insanın doğuştan elde ettiği temel haklardan önemli bir kısmı mah-rum olarak hayatlarına devam ediyor. Ailelerin çocuk üzerinde bir kontrolü var mı?Zor bir durum. Zaten çoğu göçle İstanbul’a gel-miş. Baba çalışıyor ve yorgun. Baba yok evde. Anne zaten kültür olarak kente hiç uyum sağ-layamamış, uzlaşamamış. Anne profili genelde eğitim anlamında ilkokul mezunu bile çok az olan bir profil. Zaten görüştüğüm çocukların yüzde doksanından ne yaptığına dair ailele-rin hiç bir bilgisi yok, haberi yok. Ailenin zaten çocuğa destek vermesi çok da mümkün gö-zükmüyor. Burada devreye girecek olan sis-tem; ergen koçluğu. Yeşilay’ın buna öncülük etmesi gerekir. Onlara yardımcı olacak, on-ları dinleyecek bir sistemle çocukları kurtar-mak daha mümkün gözüküyor. Onlar mad-denin her şeyini biliyorlar. Sizden bizden iyi biliyorlar. Çünkü maddeyi kullanıyorlar. Bizim o soruna odaklanmadan ziyade ar-kadaki resmi düzeltmemiz gerekiyor. 23

Page 26: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Geleceği kurtarmak için önce gençliği kurtaralımBugün, bu çağda, gençlerimize bu göz-le bakmak büyük bir cesaret gerektirse de, çevremize baktığımızda seçebileceği-miz, güvenebileceğimiz, yetiştirebileceği-miz gençlerimiz çok nadir olsa da, bizim öz emanetçilerimiz olarak varlıklarını de-vam ettirebilen, kendilerini koruyabilen gençlerimizi görebilmekteyiz. İşte bu du-rum bizi karamsarlıktan kurtarmaktadır.

Yeni doğan bir bebeği düşünün, önce bakmayı öğreniyor; ama baktıklarını an-layamıyor. Zamanla gördüklerini anla-maya başlıyor ve anlamlandırmaya… Sonra konuşmayı, anlatmayı öğreniyor. Ve büyüyor, artık düşünen, düşündük-leriyle hareket eden ve karşısındaki in-sanın da düşünmesine yardımcı olan bir insan haline geliyor. Çevreyi daha yakın-dan izliyor. İnsanlarla daha çok bağlan-tı kuruyor. Önceleri nesneleri algılamaya çalışırken şimdi anlam vermeye başlıyor ve sadece çevresindeki nesneleri değil; bu eşsiz güzellikteki nimetlerle donatılmış dünyayı da gözlemliyor, araştırıyor. Bu koca kâinata nasıl geldiğini öğrenmek is-tiyor: “Hangi güç beni buraya getirdi, ya-şamamı sağlayan güç nedir ve kaynağını nereden alır, ben ne için yaşıyorum ya da kimin için nefes alıyorum…” diye düşü-nerek boş ve anlamsız bir ruhun gıdaları-nı aramaya başlıyor. Ruhunun isteklerine cevap vermek için çabalıyor.

Sevmek mi istiyor? Evvela sevgi ne-dir, onu öğrenmesi gerekiyor. Sonra kimi sevmek gerektiğini, sevgiye kimin la-yık olduğunu ve nasıl sevileceğini, sevgi-li için neleri göze alabileceğini, neleri feda edebilmesi gerektiğini öğrenmesi gere-kiyor.İnanmak mı istiyor? İnanmanın ne

anlama geldiğini ve inanırken neye na-sıl inanması gerektiğini öğrenmesi gere-kiyor. Güvenmek mi istiyor? Bu dünyada şüphesiz ve endişesiz, kime nasıl güvene-bileceğini öğrenmesi gerekiyor.

Yaşamayı ve yaşamın inceliklerini, sırlarını, sevgi, inanç ve güveni tek bir noktada topladığında, yani onu yara-tan Zat-ı Zülcelâl’i gördüğünde, buldu-ğunda ve yaşadığında gerçek yaşamın lezzetini de bulmuş oluyor.

P S K . D A N . I D R I S B I L E N

24

Page 27: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Geleceği kurtarmak için önce gençliği kurtaralım “Cinselliği teşvik eden ya-

yınların çokluğu çok kü-çümseniyor. Lakin gö-rünen o ki, bu problem, üzerinde önemle durul-ması gereken en önem-li meselelerimizdendir

Yaşam biçimi, yaşam algısı bu minvalde şekillenen bir bebek, çocukluğundan gençli-ğine ve yaşamının sonuna kadar dengeli bir hayat yaşıyor. Lakin içinde bulunduğu, yetiş-tiği ailesi, toplumsal yapısı, kültürel değerleri ve inançları bireyin yaşam biçimini sınırlan-dırıyor veya belli kalıplara yerleştiriyor. Bu şe-kilde büyüyen çocuklarımız ve gençlerimiz ise yaşamın dar sınırlarında kendisini kaybe-den, sorumluluklarından kaçan sıradan in-sanlara dönüşüyorlar, taşıdıkları emanetler-den habersiz olarak…

Emanetçi saydığımız gençlerimize, ema-net edebileceğimiz o kadar çok şey var ki…

Peki, onlar yani günümüzün, şu son asrı-mızın kaç genci bu emanetleri taşıyabilecek? Belki de onların içlerinde az da olsa gerçek emanetçi sayabileceğimiz gençlerimiz vardır; fakat onları da biz unuturuz, gözden kaçırırız ya da yok sayarız, güvenemeyiz… Hissettire-meyiz onlara birer emanetçi olduklarını.

Aslında biz onlara güvenemediğimiz için onlar da kendilerine güvenemez. Oysa güve-nebileceğimiz gençler yetiştirmek onları ema-netçi görmek, onlara inanmak ve bunun gay-retini göstermek bizim vazifemizdir.

Dışarıdan ya da yukarıdan gençlerimizi eleştirmek kolay; fakat kendimizi onların ye-rine koymak ne kadar zor değil mi?

Israr ederek diyorum ki, gelin az da olsa bir nebzecik kendimizi onların yerine koya-lım ve bize gönderilen bir mektubu birlikte okuyarak gençlerimizi anlamaya çalışalım:

“Ben maalesef modern dünyanın, çağdaş hayatın, cinsel özgürlüklerin kurbanıyım.”

“Hocam, benim derdim aslında çok yay-gın olan ve bir çok insanda bulunan, ancak ayıp bir konu olduğu için gizli tutulan, açığa çıkarılmayan ve özellikle bu yüzyılda kadın-ların açık saçık giyinmeleri ile TV’deki, gaze-telerdeki, dergilerdeki ve özellikle internet ve “…” filmlerdeki cinselliği tahrik eden yayın-ların çoğalması ile ve bunları almanın kolay-laşması ile ortaya çıkan bir hastalıkla ilgili...

Genç yaslarda bu pisliklere bakmaya baş-ladık. Defalarca tövbe etmeme rağmen bu sa-pıklık hastalığından kurtulamıyorum. Bazen 4 haftaya kadar bakmadan dayanabiliyorum. Ondan sonra bu pis düşünceler, beynime iş-lemiş resimler şehvetimi o kadar arttırıyor ki, adeta beni esir alıyor, başka bir şey düşüne-mez oluyorum. Yardımınızı bekliyorum, çı-kış yolları göstermenizi bekliyorum. Bu konu-da tüm insanları, özellikle de gençlerimizi bi-linçlendirmenizi istiyorum.” diyor

Değerli dostlar, Cinsel özgürlük mesele-si ve cinselliği teşvik eden yayınların çoklu-ğu çok küçümseniyor. Lakin görünen o ki, bu problem, üzerinde önemle durulması gereken en önemli meselelerimizden en önemlisi ha-line gelmiş ve bir nevi salgın hastalığa dönüş-müştür. Adına ister bağımlılık diyelim ister sapıklık isterseniz cinsel özgürlük (!)…

Cinsel konulardan bahsederken anne ve babaların yüz ifadeleri, gerginlikleri ve hu-zursuzlukları da çocuklar tarafından dikkatle algılanır. Huzursuz, gergin ve utangaç bir ifa-deyle ne söyleyeceğini bilemeyen anne ve ba-balar çocuklarına bu konunun aslında konu-şulmaması gereken kötü ve çirkin şeyler ol-duğu mesajını vermiş olurlar. Oysa çocuğun algılaması gereken cinselliğin doğallığı ile bir-likte gizliliği ve özelliğidir. Çocukların bir kısmı anne ve babaların cinsel yaşamı hak-kında soru sorarlar. Cinsel bilgi verme adına anne-babanın çocuklarına cinsel yaşantıların-dan bahsetmesi sakıncalıdır. Cinsel yaşantı-ların çok özel konular olduğu ve başkaları ile paylaşılamayacağı ifade edilmelidir.

Bırakmayı düşündüğümüz manevi değer-leri onlara emanet ederken dikkat etmemiz gereken en önemli husus ise: Onlara bu ma-nevi değerleri emanet ederken, bizler öncelik-le bunları kendi şahsımızda yaşamalıyız…

Daha yaşanılır bir dünya için gençlerimize ve çocuklarımıza biraz daha özen gösterelim.

Page 28: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Dernekleri için Valilikte sıra bekliyor, Genel Ku-rul yapıyor, çocuklara ücretsiz ders veriyorlar ve en önemlisi arkadaşlarını zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak için bilinçlendirici ve uyarıcı çalışma-lar yapıyorlar. Konya’da kurulmuş olan Genç Be-yinler Çocuk Derneği’ni, faaliyetlerini ve yönetici gençlerimizi gelin, hep birlikte tanıyalım.

Bu gençler harika!

Page 29: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Genç Beyinler Çocuk Derneği, Aralık 2012’de Konya’da seçkin gençlerin gelişmesini, birlik olmasını ve özünü yükseltmesini destekle-mek ve sağlamak amacıyla kurulmuştur. Ku-rucuları arasında Konya Meram Fen Lise-si ve Meram Anadolu Lisesi öğrencilerinden Mücahit Tanrıkulu (Başkan), Muhammed Toprak (Başkan Yardımcısı), Kerim Altına-la, Ferhan Gürsoy, Musab Erayman, Ege Yo-sunkaya ve Sinan Bezirci yer almaktadır.Konya’nın ilk ve tek çocuk derneği unvanının yanı sıra bağımlılıklara karşı mücadelede önleyici ted-birler alınması noktasında çalışmalar yapan bir dernek kurdunuz. Dernek kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu eksende sizleri tanımak isteriz…11. sınıfa kadar açıkçası çok fazla bir çalışma yapmamıştık. Ne okulumuz, ne ülkemiz ne de kendimiz adına pek bir çalışmamız yoktu. Birlikte bir şeyler yapmak istedik. Konya’daki liseli gençler olarak bir birlik altında olmak istedik. Ortak yönlerimizden biri de zarar-lı bağımlılık ve alışkanlıklarımızın olmama-sı yönündeydi. Hem kendimizi hem de çev-remizdekileri zararlı alışkanlıklardan koru-yabilelim istedik. Bunun dışında güncel olan bir konu var; hepiniz bilirsiniz: Anayasaya katlım çalışmaları. Biz lise öğrencileri olarak bu güne kadar gençlerin buna pek bir katkı-sının olmadığını biliyorduk, bundan dolayı elimizden geldiğince bir şeyler yapmak iste-dik. Bizim belli sorumluluklarımız ve belir-li yükümlülüklerimiz var. Bunları yaşıtları-mıza anlatalım istedik. Bu yüzden Genç Be-yinler Çocuk Derneği’ni kurduk. Dernek 4 Aralık 2012 tarihinde kuruldu. Türkiye’de daha önce beş tane çocuk derneği ku-rulup kapanmış.Açıkçası önümüzde bir örnek olmadığı için başlangıçta zorlandık. Çünkü neler yapacağı-mızı bilmiyorduk. Türkiye’de daha önce beş tane çocuk derneğinin kurulup kapandığını öğrendiğimizde de hayal kırıklığına uğradık açıkçası. Çünkü yardım ve bilgi alabileceği-miz kimse yoktu etrafımızda. İnternet, gaze-te ve televizyondan araştırdığımız kadarıyla, derneğin nasıl kurulabileceğini öğrendik. Bu konuda sabaha kadar çalıştığımız oldu. Üzeri-ne çok konuştuk ve sonunda derneği kurma-

ya karar verdik ve Dernekler İl Müdürlüğü bize yardımcı oldu. Derneğin nasıl kurula-cağını ve resmiyet işlemlerini öğrendik. Der-nek kuruldu ve şimdiye kadar iyi bir şekilde yürütebildik. Şu an belli bir seviyeye ulaştık. Türkiye’de faal olan tek çocuk derneği biziz. Bu da insanların ilgisini çekiyor. Bu derneğin ilgi odağı haline gelmesini sağladı. Bugün iti-bariyle 60’ın üzerinde üyemiz var. Şimdiler-de bir dergi çıkartmaya çalışıyoruz. Gençle-rin bir dergi çıkartması, kendini anlatması, tanıtması güzel olacak. Konferans, seminer ve benzeri çalışmaları yapmaya çalışıyoruz. Alanında uzman kişilerin gençlere bir şeyler anlatmasını istedik. Ve bunun yanında bir-çok şey daha yapmaya çalışıyoruz. Kuruluş amacını nasıl tanımlarsınız?Kuruluş amacımız Anayasa çalışmalarına kat-kıda bulunmak ve gençler arasında bir birlik-telik sağlamak içindi. Derneğimize üye olan kişiler çok farklı okullardan. Kurucular ise Meram Fen ve Meram Anadolu Lisesi’nden. Birçok okulda üyelerimiz var. Konya’da lise öğrencilerinin bu şekilde toplanabildiği baş-ka bir grup daha yok. Derneği resmi faaliyet-

leri yürütebilmek adına kurduk. Kendi bün-yemizde ise, başkaları bizleri kontrol altın-da tutmasın, biz kendimiz işleri yapalım is-tedik. Sorumluluklarımızın farkına varıp bir şeyler üretelim istedik. Bu faaliyetler ve ça-lışmalar ile bir kazanım elde etmeyi amaçla-dık. Ruhen ve manevi olarak kazanımlar elde etmekti amacımız çünkü biz Meram Fen ve

R Ö P O R T A J A H M E T A K K I N

27

Page 30: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Meram Anadolu Lisesi’nin öğrencileri olarak Konya’nın en başarılı öğrencileriyiz. Bu öğren-cilerin topluma karşı manevi bir sorumluluğu olduğunu da düşünüyoruz. Hem sosyal so-rumluluk projesi üzerine sorumluluklarımı-zı yerine getirmek hem de kendimizi geliştir-mek istedik. Belli bir kapasiteye ulaşarak ken-dimizi geliştirmek istedik. Yeni projeler üret-tik, birçok projeye imza atmaya çalıştık. Her öğrenciye bir mesleki kazanım deneyimi ya-şatmaya çalıştık. Bir gün de olsa o meslek hak-kında öğrencilere uzmanlar tarafından bilgi-lendirme yapılarak o mesleği onlara yaşatmış olmaya çalıştık. Bir gün doktor olsun, bir gün mühendis olsun istedik, meslekler hakkında bilgi sahibi olmalarını amaçladık. Dernekleşmenin size sağladığı faydalarından bahsedebilir misiniz?En başta kendi sorumluluklarımızı hatırlat-tı bizlere, hem kendi adımıza hem de ülkemiz adına bir şeyler yapabilme fırsatı verdi bizle-re. Bürokrasiyi tanıma fırsatı verdi. Devlet da-irelerinde işlerin nasıl yürüdüğünü az çok öğ-rendik artık. Bir lise öğrencisinin Valiliğe gi-dip Valilikte resmi organlar ile görüşmesi ko-lay bir şey değil aslında. Devlet daireleri, be-lediyeler ve diğer dernekler ile görüşme fırsa-tı sağlamış olduk. ‘Genç Beyinler Çocuk Der-neği olarak geldik’ deyince bizi karşılamala-rı daha kolay oluyor. Dernek çatısı altında bir-çok şey yapabiliyoruz. Dergi çıkartabiliyoruz. Bunların hepsi dernek sayesinde oluyor. Derneğin hedefleri neler? Hangi çalışmalar yer al-makta planlarınız arasında?Gençlerin birlikte bir şeyler yapabilmeleri-ni sağlamak aslında. Seminerler, konferans-lar, bilgi şölenleri düzenleyerek hem derneği-mize gelir sağlamak hem de gençlerin zarar-lı alışkanlıklardan korunması için çalışma-lar yapmayı amaçladık. Gençlerin internet ka-felerde vakit öldürmek yerine derneğimizde toplanarak yararlı faaliyetlerde bulunmaları için bu derneği kurduk. Bunun dışında mad-di gücü yetersiz arkadaşlarımıza ders veriyo-ruz. Biz dışardan kesinlikle yardım almıyo-ruz, tamamen dernek üyeleri bu dersleri ve-riyor. Derneğimizin eski binasından taşındık. Derneğin fiziki şartları bizim için uygun de-ğildi. 15 m2’lik bir yerde bir masa vardı ve beş kişi sandalye ile faaliyet göstermeye çalışıyor-duk ve bu bizim için yeterli olmuyordu. Çoğu

“Çay yapmak için bir su ısıtıcımız var ama çayı-mızı kalemlerimizle ka-rıştırıyoruz. Bu sıkıntı-lardan geldik ama bu-gün vardığımız nokta-dan daha ileri gidebile-ceğimizi düşünüyoruz.

Page 31: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

zaman bazı arkadaşlarımız ayakta kalıyor-du. Yönetim kurulu toplantısı yapamaya-cağımız kadar küçük bir yerdi. Liseli genç-ler olarak kendi harçlıklarımızdan tutabildi-ğimiz yer ancak böyle olabiliyordu. Dernek için bir toplantı yapmamız gerekti. Dışardan bir cafe ile anlaştık ve Genel Kurul toplantı-sını orada gerçekleştirdik. Bu toplantıdan is-tediğimiz sonucu alamadık. Bugün eski ye-rimizden ayrıldık; şu an bizim için daha uy-gun olabilecek başka yerler arıyoruz. Kulüp faaliyetleriniz arasında ne gibi aktivite-ler yer alıyor? Bir tane tiyatro kulübümüz var. Bir arka-daşımız tiyatro kulübü faaliyeti olarak dik-siyon ve drama olmak üzere iki farklı ders verdi.Bilgisayar kulübümüz var. Artık her şey bilgisayar üzerinden oluyor; bu yüz-den bizler de bildiklerimizi arkadaşlarımız-la paylaşmak istedik. Tarih kulübümüz var. Berk arkadaşımız da bu kulübü yönetiyor. Tarihimiz hakkında çalışmalar yapıyorlar ve arkadaşlarımızı tarihimiz konusunda bil-gilendiriyorlar. Ekonomi kulübümüz var. Ekonomi hepimizin bildiği gibi çok önem-

li. Devletlerin en önemli çalışmaları ekono-mi üzerine yapılmakta. Satranç kulübümüz var; satranç konusunda başarılı olan bir ar-kadaşımız da bizleri o konuda eğitiyor. Ro-bot kulübümüz var. Ben de robot konusun-da bilgi sahibiyim. Öğrenmek isteyen arka-daşlarıma yardımcı olmaya çalışıyorum. Gençler olarak kurduğunuz bu dernekte mu-hakkak sıkıntılarla karşılaşabiliyorsunuzdur. Maddi olarak ne durumdasınız?Bugüne kadar aldığımız en büyük bağış 60 TL oldu. Bizim en büyük eksiğimiz bu maddi imkânsızlıklar içinde her şeyi ken-di harçlıklarımız ile yapmak zorunda ol-mamız. Manevi konularda herkes bizi destekliyor ama maddi konularda bugüne kadar çok büyük zorluklarla karşılaştık. Kütüphane oluşturmak için evlerimizden kitap getirdik. Kütüphanemizde yalnız-ca 15 kitap var. Derneğimizin kendine ait 2 sandalyesi var. Bunun dışında bir masa ve 3 sandalye kiraladık. Çay yapmak için bir su ısıtıcımız var ama çayımızı kalem-lerimizle karıştırıyoruz. Bu sıkıntılardan geldik ama bugün vardığımız noktadan daha ileri gidebileceğimizi düşünüyoruz. Her derneğin tüzüğü bulunur. Derneğinizin tü-züğünde hangi maddeler yer almakta?

Türkiye gençlerinin rahat yaratıcı fikirleri-ni desteklemek ve sağlamak.

Çocuk yaşta olan gençlere bireysel sorum-luluk birbirleri arasında saygı ve sevgi, dav-ranışları oluşturmak.

Atatürk’ün bizlere emanet ettiği kendi kültürümüzü korumak. Bizler lise öğrencisiyiz ve bu tüzüğü bir ge-cede hazırlamaya çalıştık. Bugüne kadar yaptığınız çalışmalardan bahse-debilir misiniz?Bugüne kadar birçok ziyarette bulunduk. Karatay Belediye Başkanı, Selçuklu Bele-diye Başkanı ve Halk Sağlığı Müdürlüğü ile görüştük. Bu ziyaretler bizleri daha çok bilinçlendirdi ve bağımlılıklar konusunda daha fazla bilgimiz oldu. Lisede okuyan arkadaşlarımızdan zararlı alışkanlıkları olanları kurtarmak için bir şeyler yapma-ya çalıştık. Bu konuda başarılı olduğumu-za inanıyoruz. Birlikte faaliyet yürütebi-leceğimiz yerlerden gelecek yardımlar ile

Page 32: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

daha iyi şeyler yapabileceğimize inanıyoruz.

Zararlı alışkanlıklar hakkında kitap hazırlıyoruz

Dershanelerden hocalar ile görüştük ve biz-lere ders anlatmalarını istedik. Onlar da bizi kırmadılar, gelip ders anlatabileceklerini söy-lediler. Başka bir projemiz de gerçekten kitap yazabilecek arkadaşlarımızın bir araya gele-rek zararlı alışkanlıklar hakkında bilgilendiri-ci bir kitap yazma çalışmasıdır. Bu kitap pro-jesine yeni başladık ve bu gerçekten zaman alan bir şey. İnşallah bu projemizi de tamam-layacağız. Bir ilkokul ile birlikte ‘’Minik Kalp-ler Buluşuyor’’ projesini geliştirdik. İlkokul-daki engelli çocukların hayata tutundurulma-ları için çalışmalar yaptık. Onları okulların-da ziyaret ederek projeye destek vermiş olaca-ğız. Bu engelli gençler için bir konser düzen-lemeyi de düşünüyoruz. Anayasaya katkı ça-lışmalarımız da sonuçlanmak üzere. Konya’ya geldiğinde Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile görüştük. Kendisi bize zaman ayırdı. Biz

“Okuldan sonraki vakitlerimizi, eğer dernekte geçirme-sek diğer arkadaş-larımız gibi inter-net kafe ve nargile kafeler gibi yerler-de geçirebilirdik.30

Page 33: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Anayasaya katkı çalışmamızdan bahsettik ve bizden bir dosya hazırlamamızı iste-di. Biz bu dosyayı hazırladık. 23 Nisan’da TBMM’de bu dosyayı sunmayı düşünü-yoruz. Anayasaya katkı çalışmamız daha çok çocuk hakları ile ilgili çalışmaları içe-riyor. Bunun yanın da AB projeleri ile il-gili de çalışmalar yürütüyoruz. Bu sene gençlerin iş sahası ve işsizliği AB projesi üzerine çalışmalar yürütüyoruz. Projemiz kabul edilirse İspanya’da hem projemizi anlatma imkânı bulacağız hem de kültü-rümüzü tanıtma fırsatı yakalayacağız. Derneğin en önemli amacı eğitim. Liseli öğ-renciler olarak neden birincil amaç olarak eği-timi öncelik aldınız?Çünkü okullarda verilen eğitimin yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Kendimizi eği-tebileceğimiz fırsatlarımız yoktu. Bu yüz-den kendimizi geliştirecek eğitim faali-yetlerini koyduk derneğin amaçları arası-na. Kendimizi geliştirmek için eğitim fa-aliyetlerine ağırlık verdik. Sonuçta bugü-nün küçükleri yarının büyükleri olacak-sak, kendimizi geliştirmemiz lazım. Zararlı alışkanlıklar hakkında düşünceleriniz?Bizler gelişim çağındayız; tam da zararlı alışkanlıkların başladığı bir dönem. Okul-lar ne kadar iyi olursa olsun zararlı alış-kanlıklara başlamanın önüne geçilemiyor. Gün geçtikçe zararlı alışkanlıklara başla-ma yaşı giderek düşüyor. Merak duygusu bazı arkadaşlarımızı zararlı alışkanlıklara sürükleyebiliyor.Derneğimizde zararlı alış-kanlıkları olan arkadaşlarımız yok; bizler buna karşı mücadele ediyoruz. Zararlı alış-kanlıkları olan arkadaşlarımızı bunlardan kurtarmak için elimizden geleni yapma-ya çalışıyoruz. Bu şekilde önce kendimi-zi sonra arkadaşlarımız zararlı alışkanlık-lardan ve kötü ortamlardan uzak tutma-ya çalışıyoruz. Gençleri bilinçlendirmek is-tiyoruz. Arkadaşlarımızı aramızdan uzak-laştırarak değil de ikna ederek zararlı alış-kanlıklardan uzak tutmak istiyoruz. Arkadaşlarımız arasında bağımlılıklar hakkında konuşmalar yapıyoruz.

Ailemizden ve çevremizdeki diğer insan-lardan da zararlı maddeler kullananların kurtulmaları için elimizden geleni yapma-

ya çalışıyoruz. Çok şükür ki bizlerin arka-daş çevresinde zararlı maddeleri kullanan arkadaşlarımız yok. Zararlı alışkanlıkların arkadaş ortamında başladığı düşünülür-se bizlerin çok nasipli olduğu bu konuda söylenebilir. Gençler denemeyle başladık-ları zararlılar karşısında bilgilendirme ile uzak tutulabilir düşüncesindeyiz. Bizim bir araya gelerek bir dernek kurmamız da aslında zararlı alışkanlıklar ile mücadele-dir. Çünkü biz okuldan sonraki vakitleri-mizi eğer dernekte geçirmesek diğer arka-daşlarımız gibi internet kafe ve nargile ka-feler gibi yerlerde geçirebilirdik. Ne kadar anlatırsak anlatalım insanların görerek öğrenecekleri bir durum bu zararlı alış-kanlıklar. O yüzden bizim arkadaşlarımı-za sözle anlatmaktan çok örnek olmamız gerekir. Arkadaşlarımızdan birinin baba-sı Başhekim Yardımcısı. Onun hastanesin-de, zararlı alışkanlıkları olan arkadaşları-mızı hastanenin ilgili birimlerini gezdire-rek canlı olarak zararlı maddeler sonucun-da hasta olmuş kişiler hakkında bilgilen-dirme yapabiliyoruz. Herkesin anlayaca-ğı dili kullanarak insanları bu zararlı alış-kanlıklardan vazgeçirmeye çalışıyoruz. Zararlı alışkanlıklara bulaşmasını engelle-mek adına gençlere ne tür tavsiyelerde bulu-nursunuz?Bizim şubemiz olabilirler. Bu konuda fark-lı illerden taleplerde gelmekte aslında. Bir denizyıldızını bile denize atabilmek önem-li bizim için. Bu, bir kişinin hayatını kur-tarmak demektir. Bu yüzden her kişi bizim için önemlidir. En azından sigara, alkol ve uyuşturucun zararlı bir alışkanlık olduğu gençlerin kafasında olmalı.Bir nefeste ve bir yudumda bile bağımlılık yapabileceğini bilmelerini isteriz o maddelerin. Bildiğiniz gibi gençler arasında zararlı alışkanlıklar giderek yayılmakta. Bizler manevi değerle-rimize bağlı olarak kendimizi, ülkemizi ve geleceğimizi korumalıyız. Her şeyden önce manevi değerlerine sahip bir gençlik mi yoksa Avrupa’da ki gibi tamamen bitmiş faydasız bir gençlik mi yaşamak istiyoruz buna karar vermeliyiz. O gençlerin gele-cekten hiç umutları yok. Unutmamalıyız ki dünyayı düzeltmek, bir insanı düzeltmek-ten geçer; gençler bunun farkında olmalı.

Page 34: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Riskli davranış gösteren gençler ve bağımlılıkKültürümüze has olarak, gençlik döne-mi, kanın deli aktığı bir dönem olarak tanımlanır. Bu dönemde genç; daha ço-cukluktan yeni çıkmış fakat yetişken de olamamış, hayat tecrübesi az fakat yeni deneyimlere açık, duyguları aklı-nın önünde, kimlik ve kişiliği tam anla-mıyla oturmamış, bağımsızlığa özenen fakat bağımlılıktan da kurtulamayan, arkadaşlık ilişkileriyle öne çıkan, bizim çocuk çok değişti artık tanıyamıyorum şeklinde aileleri tedirgin edebilen bir ge-çiş profiliyle karşımıza çıkmaktadır. Bu geçiş süreci, içinde zaman zaman teh-likeleri de barındırmaktadır. Gençlerin hayatlarını olumsuz yönde etkileyen, onları tehlikeye atan ve zarar veren, hastalık, hapis veya ölümle sonuçlanma ihtimali yüksek davranışlara riskli dav-ranışlar denmektedir. Gençlerde karşı-mıza çıkan riskli davranışlar şunlardır;

Kavga gibi şiddet içeren davranışlar Kendine zarar verme davranışları Sigara, alkol ve madde kullanımı Silah niteliğindeki aletleri taşımak Erken ve riskli cinsel ilişki kurmak Olumsuz/hatalı arkadaş ilişkileri İntihar düşünceleri ve girişimleri Evden veya okuldan kaçma Kumar ve şans oyunları oynama Suç işleme ve suça yönelik davranışlar Riskli (alkollü, ehliyetsiz, hızlı, kemer-

siz) araç kullanma Derslere ve okula karşı ilgisizlik, oku-

lu bırakma Bilinçsiz yapılan tehlikeli sporlar.

Yapılan araştırmalarda orta ergenlik olarak nitelenen 14-17 yaşlarında daha fazla risk alma davranışının görüldüğü,

üniversite ile birlikte zamanla azalma gösterdiği bulunmuştur. Cinsiyet fak-törüne bakıldığında ise kızlar ve erkek-ler farklı riskli davranışlar sergilemekle birlikte,erkeklerde kızlara göre daha faz-la riskli davranışlar gözlenmektedir.

Bu tip riskli davranışları sergilerken, gençler bunu bir sorun olarak değil bir çözüm olarak sergilerler. Amaçlarına yönelik bu davranışların daha büyük sorunlara sebebiyet vereceğini hesa-ba katmazlar ve kendilerini risk grubu içinde görmezler. Bu bir paradoks ya-ratmaktadır. Çözüm adına girişilen bir davranış, aynı zamanda sorunun ken-disi olmaktadır. Bu paradoksal süreç aynı zamanda bu gençlerin yönetimle-rini ve yönlendirilmelerini de zorlaştır-maktadır. Gencin riskli davranış göster-me nedenlerine baktığımızda;

Mizaç ve kişilik özellikleri Akranları tarafından kabul edilme ve

akran gruplarına dahil olma Aileden bağımsızlığını ilan ederek, ha-

yatını kontrol etme isteği Kendini kanıtlama, kimlik ve kişiliği-

ni ispat etme Geleneksel değer ve normlara karşı

çıkma ve direnme Başarısızlık beklentisi, kaygı, yetersiz-

lik ve engellenmelerle başa çıkma Göç hareketleri İşsizlik ve yoksulluk, gelir dağılımın-

daki adaletsizlik Yoğun şiddet, cinsellik, olumsuz model

içeren medya yayınları, Yanlış ebeveyn tutumları, sorunlu aile

ortamları, artan boşanmaları sayabiliriz. Yapılan birçok araştırmanın sonu-

D R . M U H A M M E T Ö Z T A B A K

“Gençlik döne-miyle birlikte aile içi kurallar bir miktar es-netilebilir an-cak kırmızıçiz-giler net belir-tilmelidir. Ko-yulan kurallar mantıklı ve tu-tarlı olmalıdır.

32

Page 35: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

lerin ise yüksek oranda madde kullandıkla-rı ve madde kullanan arkadaşlara sahip ol-dukları görülmüştür. Ebeveynler, çocukları-nın faaliyetlerine katıldıklarında, onlara ya-kınlık gösterdiklerinde, uzaktan telefonla da olsa çocuklarını izlediklerinde, çocukların fa-aliyetleri ile ilgili bilgi edinmeye çalıştıkların-da ve bu faaliyetler üzerinde yüksek oranda kontrol sağladıklarında, gençlerin problem davranışa karışmaları daha az olasıdır.

Gençlerin çeşitli olumsuz sosyal davra-nışlarında, yukarıda belirttiğimiz gibi bir-çok faktörün etkileri olduğu görülmek-tedir. Gençlerimizi bu duruma düşmek-ten korumak amacıyla önleyici tedbirlere önem verilmelidir. Bağımlılıkların önlen-mesinde en büyük pay devlete düşmekte-dir. Devlet Anayasa’da bildirildiği gibi her-kesin hayatını, beden ve ruh sağlığı için-de sürdürmesini sağlamakla (Madde 56), gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturu-cu maddelerden, suçluluk, kumar ve ben-zeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri almakla (Madde 58), her yaştaki Türk vatandaşları-nın beden ve ruh sağlığını geliştirecek ted-birleri almakla (Madde 59) ve bunun için gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla ve denetlemekle yükümlüdür.

Anne-babalar; aile içi iletişimin kaliteli ol-masına özen göstermeli, iyi bir dinleyici ol-malıdırlar. Gencin hatası karşısında suçlayı-cı ve rencide edici olmaktan kaçınılmalı, çö-züm yolları üzerinde konuşulmalıdır. Gençle güven köprüsü kurulmalı, güçlü bağlar inşa edilmelidir. Gencin maddi, duygusal, bilişsel ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanmasına yöne-lik destekleyici tutumlar sergilenmelidir.

Eğitim kurumları gençlere yönelik, ken-dini tanıma, öfke kontrolü, stresle başa çık-ma, iletişim, Hayır diyebilme, karar verme ve problem çözme, özgüven gibi yaşam becerile-rinin ve kişisel yeteneklerinin geliştirilmesine yönelik eğitim programları uygulanmalıdır.

Nasıl ki bağımlılığın ortaya çıkması bir-çok faktörün etkileşimiyle olmaktadır ve çok-lu nedenselliğe dayanmaktadır. Bağımlılık-

la mücadele de, aynı şekilde çok yönlü de-vam ettirilmelidir. Bu mücadele büyük-

ten küçüğe, yediden yetmişe, birey-den kurumlara herkesin elini taşın

altına koymasıyla mümkündür.

cunda, madde kullanımının 12-13 yaşların-da başladığı ortaya çıkmıştır. Kullanılan maddelerin başında alkol, sigara, esrar, uçu-cu maddeler ve ilaçlar gelmektedir. Kulla-nımın devam etmesiyle beraber, kullanılan maddeler kokain, ecstasy ve eroin gibi daha ağır maddelere dönüşmektedir.

Gençler, sigara ve alkol kullanmayı büyü-mek ve yetişkin olmanın bir gereği olarak al-gılamaktadırlar. Bağımlılık nedenlerine göz attığımızda merak ve arkadaş etkisi ilk sırada karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, bir defadan bir şey olmaz anlayışı, kendimi kont-rol edebilirim inancı, toplumdan farklı olma gayreti, kendini ispat etme çabası, bir gruba ait olma isteği ve dışlanma korkusu, özgüven eksikliği gibi nedenler sayılabilir.

Gencin ailesinde alkol veya madde ba-ğımlısı birisinin bulunması genci bağımlı-

lığa yatkın kılmaktadır. Gencin kendisi gibi madde kullanan kişilerin olduğu

bir çevreye girmesi ve maddeden hiç uzaklaşamaması onu bağımlı hale getirmektedir. Genellikle ailevi des-teğinden mahrum, iletişimin bo-zuk olduğu ailelerden gelen, aka-demik başarısızlığı olan, stres yaşayan ve sorunlarının çözü-münü bu tür yollarla çözmeye çalışan gençler, madde kul-lanımına bir kere deneye-

rek başladıktan sonra de-vam etmektedirler. Aile-

lerinden destek gören ve akran ilişkileriyle il-gili olarak rehberlik alan ergenlerin mad-de kullanma oranla-rının çok daha düşük olduğu; ebeveynleri arkadaşlıklarına iliş-kin yüksek oranda ya-saklama getiren ergen-

Page 36: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

söyl

eşi

Page 37: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Hobi keyif almak için yapılıyorsa sevdiğiniz her iş de bir hobidir

Bi Dünya KurabiyeS Ö Y L E Ş I S Ü M E Y Y A O L C A Y F O T O Ğ R A F R A B İ A K O Y U N C U

Gençlerin boş zamanlarını değerlendir-mesi, bir uğraş içerisinde olması ve bu şekilde yeteneklerini geliştirmesi gerekir diye vurgularız hep. Yeter ki bir boşlu-ğa düşüp dışarıdan gelecek zararlı etken-lerden korunsunlar. Boş zaman.. Bireyin bütün zorluklardan, bağlantılardan kur-tulduğu vakit. Boş zaman değerlendirme her yaşta insanın en önemli sorunudur diyebiliriz. Bilhassa gençlerin. Her birey boş zamanlarını nasıl değerlendireceğini kendisi karar verir. Ama burada önemli olan boş zamanlarını değerlendirmek de-ğil boş zamanlarını verimli ve etkili de-ğerlendirmenin yollarını bulmaktır. Zi-hin ve fiziği dışarıdan zarar getirecek bir problemden uzak tutmak için farklı yete-nekleri ortaya çıkarmaktır.

Bi Dünya Kurabiye de tam da bu amaç-la ortaya çıkmış harika bir yetenek dünya-sı. Üç genç arkadaş hem vakitlerini değer-lendirmek hem bir hobi edinmek hem de bu hobilerinden kazanç elde etmek ama-cıyla kurabiye tasarım işine girişmişler..

Siz hayal edin biz yapalım diyorlar.. Birbi-rinden güzel desenler, şekiller, yazılar, tat-lar, renkler hepsi kurabiye ve bu üç genç arkadaşın hayallerinde buluşmuş..

Sema Yazar, İstanbul Aydın Üniver-sitesi’nden mezun olduktan sonra Marma-ra Üniversitesi’ne geçiş yapmış. Mütercim-Tercümanlık son sınıf öğrencisi. Bunun yanı sıra Gıda Teknikeri. Gelecek planları-nın arasında İngilizce öğretmenliği yer alı-yor. ‘Kurabiye işi çok hoşuma gitti, kim bi-

Page 38: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

lir eğer istikrarlı olursak bu işte devam ederim’ diyor.

Esra Sevimli, İstanbul Aydın Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Fa-tih Üniversitesi’nde Amerikan Kültürü ve Edebiyatı okumaya baş-lamış. Bu sene son se-nesi. Çocukları çok sevdiğini ve öğretmen olmak istediğini ifade ediyor heyecanla.

Büşra Şafak, İlahiyat eğitimini bazı se-beplerden dolayı yarıda bırakmış. Liseden beri hayali bir kafe işletmek. Hedefi belki de kurabiye işini ilerlettikleri zaman ileride bir kafe açmak.

Bi Dünya Kurabiye’nin hikâyesini dinle-yelim genç girişimcilerimizden...Bu fikir nasıl ortaya çıktı?Büşra Şafak: Kardeşimin kınası vardı. O za-man Esra’yla ilk kurabiyemizi yaptık. Daha sonrasında Esra’nın nişanında yaptık. Sema Yazar: Ben de en yakın arkadaşımın kı-nasına hediye olarak yapmıştım. Sonra ne-den böyle bir işe girişmeyelim dedik?Esra Sevimli: Yakın çevremizdekilerin özel günleri için yapıyorduk. Beğenilince kendi-mizi geliştirip, devam edelim dedik. Hobi olarak başladınız; sonra işe dönüştürdü-nüz. Hobi ne anlam ifade ediyor sizler için?Büşra Şafak: Hobi mutlu olmak için yapılan bir iştir aslında. Eğer mutlu oluyorsan hobi olarak da yapsan zaten o işten ister istemez bir sonuç çıkarırsın.Esra Sevimli: İnsanın sevmediği bir işi yap-ması eziyettir. Sevdiği bir işi yapması psiko-lojik anlamda da kendisini her zaman mo-tive eder. Bir iş yapıldığı zaman sevdiğin ve önemsediğin bir işi yapmalısın. Bu anlam-

da hobi keyif almak için yapı-lıyorsa, sevdiğiniz her iş de bir hobidir.Sema Yazar: Ben dinleniyo-rum bu işi yapınca. Birçok

ders ve sınavdan son-ra kurabiye yapacağım

diye heyecan duyuyo-rum. Hobi zaten heye-

can duymak demektir. Yaptığınız işte hayal gücü çok önemli.

Kendinizi bu konuda yeterli buluyorsunuzdur muhakkak…Büşra Şafak: Şüphesiz. Beyin sürekli çalışıyor daha başka ne yapabiliriz diye. Hayal kuru-yorsunuz sonra bunu somutlaştırıyorsunuz. Sonra karşınıza çıkan esere hayranlıkla ba-kıyorsunuz. İnsanlar da bu eserinizi görün-ce mutlu oluyorlar. Buyurun size hayal et-mek için bir sebep.Yaptığınız iş ile esasında boş vakitleriniz çok iyi değerlendiriyorsunuz. Mutlu oluyorsunuz. Zi-hinsel ve fiziksel olarak sürekli bir işle meşgul-sünüz. Bu noktada kendilerini boşlukta hisse-den, farklı yönelimleri olan bilhassa zararlı alış-kanlıklara yönelen gençler için de örnek oluştu-ruyorsunuz. Nedir sizin dünyanızda bağımlılık?Esra Sevimli: Bir insan bağımlıysa bundan kurtulması zor olabilir, belki zorlu bir süreç-tir bu. Önemli olan hiç başlamaması ve baş-lamaya sebep olan şeylerden uzak durması.Büşra Şafak: Bu sorunun kaynağını çözüm-lemek gerekiyor aslında neden gençler bun-lara bulaşıyor diye. Bir genç kendi hayatın-daki mutsuzluklardan, boşluktan dolayı yeni bir arayış içerisine girebilir, bu sebeple zararlı maddelere bulaşabilir.Eğer zihni bu şekilde boş bırakmak istemiyorlarsa farklı işlerle meşgul olmaları gerekir.Sema Yazar: İnsanlar bence istemedikleri

Bir genç, kendi hayatındaki mutsuz-luklardan, boşluktan dolayı yeni bir arayış içerisine girebilir, bu sebep-le zararlı maddelere bulaşabilir.Eğer

zihnini bu şekilde boş bırakmak istemiyorsa mu-hakkak farklı işlerle meşgul olması gerekir.“

Page 39: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

şeyi yaptıkları için başka şeylere tutunmaya ça-lışıyor. Kendilerini keşfedip, ilgi alanlarını fark edip bunlara yönelirlerse boşlukta hissetme ol-mayacaktır. Bunun için de kendi doğru arkadaş çevreleriyle vakit geçirerek, etkinliklerde bulu-narak bağımlılık yapıcı maddelerden uzak du-rabilirler. Örneğin ben Esra’yla birlikte kurabiye yapmasaydım, bundan bu kadar zevk alacağımı fark etmeyecektim. Belki zamanımı bana pek de yararlı olmayan bir şeye harcayacaktım. Bi Dünya Kurabiye isminin kaynağı nedir?Esra Sevimli: İsmi ben koydum. Markamızda muhakkak ismimiz geçsin istiyordum. Tama-men kurabiye odaklı bir isim olsun istedim. Büşra Şafak: Bizim dünyamız da kurabiyeden ibaret artık. Kurabiyelerin yapılışları nasıl, kullandığınız malze-meler neler?Büşra Şafak: Kendi evimizde yapıyoruz kurabi-yeleri. Malzemeler sürekli değişiyor. Yeni yeni kalıplar çıkıyor. Biz de sürekli temin ediyoruz malzemelerimizi. Bir de kurabiyelerin alt tara-fı bayatlamıyor uzun süre. Bundan yana insan-ların içi rahat olabilir. Hemen tüketmelerine de gerek kalmıyor. 15 gün yeme süreniz oluyor, ye-

mezseniz de yıllar boyunca kalabiliyor.Sema Yazar: Ben Gıda Teknikerliği de okudum aynı zamanda. İlerletirsek eğer atölye kurduğu-muz zaman kendimize ait ekstra denetleme ih-tiyacımız olmayacak. Benim kendim belgele-rim var bu alanda. En azından müşterilerimizin hijyenik olarak içleri rahat olacak.Aslında he-lal gıda olayına da girmek istiyoruz. Bu tür gı-dalarda gıda boyası kullanılıyor ama şu an ha-zır tüketiyoruz birçok şeyi. İlerideki planları-mız arasında kendi boyalarımızı kendimiz yap-ma, ona göre sertifikalarımız alma yönünde ça-lışmalarımız olacak. Esra Sevimli: İnsanlar daha çok süs olarak kul-lanmayı tercih ediyor. Hediye gönderdiğiniz ki-şiler de ben buna kıyamam saklarım dedikleri için saklanıyor da uzun süre hatıra olarak.

Bi Dünya Kurabiye henüz yeni yeni adım-lar atmaya başlamış durumda. Boş vakitlerini değerlendirme ve insanları mutlu etmeyi amaç edinmiş bu genç arkadaşlar bunu da kurabiye-lerinin gülen yüzlerinde ispat ediyor. Birbirin-den güzel ve nefis kurabiyelerini görmek ve bu lezzete ortak olup özel günlerinizi renklendir-mek istiyorsanız buyurun Facebook sayfalarına: www.facebook.com/bidunyakurabiye 37

Page 40: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Öğrencileri,“Olasılık ve İstatistik” dersin-de ilginç bir çalışmayı tamamladı. İçki ile sigaranın toplumsal yaşama etkisini dö-nem ödevi olarak hazırladılar. Elbette ge-lenekleri, nüfusu, yaşam biçimi, inanışla-rı birbirinden çok farklı olan toplumlarda net sonuçlara ulaşmak pek mümkün de-ğil. Ama elimizdeki neticeleri sizlerle pay-laşmak istedik. Ülkelerin sigara tüketimi ile olimpiyatlarda kazandığı madalya sa-yısı arasında acababir ilişki var mı ?

Kişi başına düşen sigara tüketimin-de lider ülkeler;Yunanistan, Rusya, Bul-garistan, Bosna, Ukrayna, Slovenya, Tür-kiye, Çek Cumhuriyeti, Belarus, Kıbrıs, Kazakistan, Sırbistan, Lübnan, İspanya, Azerbeycan ve Moldovya olarak sırala-nıyor.Olimpiyatlarda en çok madalya ka-zanmayı başaran ülkeler isesırasıyla, Çin, ABD, Fransa, Kuzey Kore, İtalya, Güney Kore, Rusya, Kazakistan, Japonya, Ro-manya, Macaristan, Brezilya, Hollanda, Ukrayna, Kolombiya, Tayland, Tayvan, Almanya, Meksika, Moldova veKanada. Bu sonuçlar bize gösteriyor ki, ülkelerin kişi başına sigara tüketimi arttıkça, olim-piyatlarda madalya kazanma şansı da azalıyor.En fazla madalya kazanan ABD, Fransa, Almanya’da sigara içme oran-ları genel ortalamanın altındadır. Fakat bazı ülkelerde istisnai durumlar olduğu da açıkça görülmektedir. Örneğin Rusya, kişi başına sigara tüketimi açısından ikin-ci sırada yer alırken, diğer taraftan olim-piyatlarda, en çok madalya kazanan ül-keler arasında ön sıradadır. Ülkelerdeki lisanslı sporcu sayısı ile sigara tüketimi arasında acaba bir bağıntı var mıdır?38

Alkol ve sigara tüketimin olimpiyatlara etkisi

P R O F . D R . O R H A N K U R A L

Ülkelerdeki kişi başına ortalama yıllık sigara tüketimiYUNANISTAN ..................................................3017SLOVENYA ..................................................... 2537UKRAYNA ...................................................... 2526 BULGARISTAN ................................................ 2437ÇEK CUMHURIYETI ........................................2368MAKEDONYA .................................................2336 RUSYA .............................................................2319 MOLDOVA ......................................................2239ISPANYA ..........................................................2225 BOSNA HERSEK ..............................................2145 ERMENISTAN ..................................................2083 JAPONYA .......................................................2028LETONYA ........................................................1890 HIRVATISTAN .................................................1849BELARUS ........................................................1846 LÜBNAN ..........................................................1837 GÜNEY KIBRIS ............................................... 1830 POLONYA ........................................................1810KAZAKISTAN .................................................. 1805 TÜRKIYE ........................................................1499

Page 41: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

En çok lisanslı sporcuya sahip ülkeler sı-rasıyla Lüksemburg, Almanya, Hollanda, İtalya, Fransa, Portekiz, Belçika ve İngiltere olarak kayda geçmiş.

Kişi başına sigara tüketimi en çok olan ül-keler ise sırasıyla; Yunanistan, Rusya, Bulga-ristan, Bosna, Ukrayna, Slovenya, Çek Cum-huriyeti, Belarus, Kazakistan, Sırbistan, Lüb-nan, İspanya, Azerbeycan, Moldovya idi.Bu durum bize gösteriyor ki, kişi başına en az si-gara tüketen ülkeler, aynı zamanda en çok li-sanslı sporcu yetiştiren ülkelerdir. Yani bu ikili ilişki arasında da ters orantı olduğu açık-ça görülmektedir. Türkiye fazla sigara tüke-ten bir toplum olarak lisanslı sporcu sayısı da tahmin edeceğiniz gibi çok azdır.

Alkol tüketim miktarı ile o ülkedeki in-tihar sayısı arasında acaba nasıl bir bağın-tı vardır?

Dünya Sağlık Örgütünün iki ayrı veri kü-mesine göre, kişi başına yılda tüketilen top-lam saf alkol miktarları sıralamasında Tür-kiye 191 ülke arasından 145. sırada yer alıyor. Yurttaşlarının çok fazla alkol,bilhassa votka tüketmesiyle dünyaca ünlü olan Rusya ancak 23. sıraya yerleşebilirken, son üç sırada ise hiç alkol tüketilmediği iddia edilen İran, Suudi Arabistan ve Somali bulunuyor.

Elimizdeki verilere göre intihar oranı en yüksek olan ülkeler ise sırasıyla, İzlanda, Lit-vanya, Rusya, Belarus,Letonya, Estonya, Ma-caristan, Slovenya, Ukrayna, Kazakistan, Fin-landiya. Bu durum çok açık bir şekilde gös-teriyor ki, ne kadar soğuk ve karanlık intiha-rı tetiklese de alkol tüketimi ile intihar sayı-sı arasında doğrusalbir bağıntı vardır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün Türkiye dâhil sa-dece 30 ülkeyi içine alan araştırmasına göre toplumsal olaylarda alkolün etki yüzdeleri: OLAY YÜZDE (%)Cinayet .................................................................85Boşanma .............................................................80Eşler Arası Şiddet ..............................................70Tutukluluk ..........................................................78Serserilik .............................................................70Mala Yönelik Suçlar .........................................77Hırsızlık ve Yankesicilik .................................71İşe Gitmeme .......................................................60İntihara Teşebbüs ...............................................90Irza Tecavüz .......................................................50Trafik Kazaları ...................................................70Akıl Hasatlıkları ...............................................60

Ülkelerin alkol tüketim oranları ile ölüm-le sonuçlanan trafik kazası sayısı arasında bir ilişki var mı? ÜLKE ALKOLTÜK.ORANI TRAFIKTEÖLÜMO.Litvanya ......................15,03 ............................14,8Güney Kore ..................14,8 ........................... 12,7Kazakistan .................10,96 ........................... 30,6Belarus ......................... 15,13 ............................15,7Macaristan ..................16,27 ..............................9,9Japonya ..........................8,03 ........................... 3,85Letonya ..........................12,5 ............................ 17,9Çin ..................................5,91 ..............................5,1Slovenya ...................... 15,19 ............................10,4Rusya ...........................15,76 ........................... 18,5Ukrayna ........................15,6 ........................... 21,5İsviçre ..........................11,06 ............................. 4,7Hırvatistan ................. 15,11 ............................13,6Sırbistan ......................11,09 ..............................9,8Belçika .........................10,77 ............................10,1Finlandiya ...................12,52 ............................. 6,5Fransa ..........................13,66 ..............................6,9Uruguay ........................ 8,14 ........................... 12,8Güney Afrika ...............9,46 ........................... 33,2Avusturya ...................13,24 ............................. 8,2Polonya ........................13,25 ............................10,7Çek Cumhuriyeti ......16,45 ............................10,4İsveç ...............................10,3 ..............................2,9Küba ...............................5,51 ............................. 8,6Bulgaristan .................12,44 ........................... 13,5Romanya .......................15,3 ........................... 12,7Norveç ........................... 7,81 ..............................5,4Danimarka .................13,37 ..............................7,4İrlanda .........................14,41 ........................... 4,06Bosna Hersek ...............9,63 ............................10,9ABD ................................9,44 ........................... 12,3Kanada ...........................9,77 ..............................9,2İzlanda ...........................6,31 ............................. 3,8Şili ....................................8,55 ............................13,7Hindistan ......................0,75 ............................11,1Singapur ........................1,55 ............................. 4,8Slovakya ......................13,33 ...........................15,1Avusturya ...................10,02 ........................... 5,71Almanya .....................12,81 ............................. 4,5Türkmenistan ...............4,63 ............................18,6Hollanda ......................10,05 ..............................4,1

Bu iki çizelgeyi inceleyince alkolün trafik kazasına etkisini açıkça görebiliriz. Alkol tü-ketiminde ilk sıralarda bulunan Fransa, Por-tekiz gibi ülkelerde trafik kazası sayısı da ol-dukça fazla.Buna göre trafik kazalarındaki ölüm sayısı ile alkol tüketimi arasında doğru orantı olduğunu rahatça söyleyebiliriz.

Page 42: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Spor ve sağlıklı beslenmeyle bedensel ve ruhsal ‘fit’ olabiliriz

ECE VAHAPOĞLU

Page 43: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Spor ve sağlıklı beslenmeyle bedensel ve ruhsal ‘fit’ olabiliriz

Hem fiziksel hem ruhsal sağlığa özen gösterilme-si gerektiğinin altını önemle çiziyor Ece Vahapoğ-

lu. Ekonomi haberciliğinin yoğun iş temposunda da enerjik kalmak adına yöneldiği spor alanı ve bu alan-da yazdığı kitapları ile de kendisi sağlık alanında uz-

man bir isim olarak yer almaya başladı.Bizler de sağ-lıklı yaşamın detaylarını Ece Vahapoğlu’yla konuştuk.

S Ö Y L E Ş I S Ü M E Y Y A O L C A Y

ECE VAHAPOĞLU

Page 44: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

“Hasta olmadan ve dok-tora gitmek zorunda kalmadan önce kendi-mize yatırım yaparak gelecek olan hastalıkları önlemiş olabiliriz.

Kaliteli ve başarılı bir eğitim hayatınız var. Bizlere henüz medyaya tam anlamıyla giriş yapmadan önceki dönemlerinizden bahsedebilir misiniz?Çocukluğunda bol bol kitap okumuş, öğren-meye her daim hevesli biri olarak Şişli Terak-ki Lisesi’ni bitirdikten sonra Avrupa’ya oku-maya gittim. Brüksel ve Madrid’de eğitim al-dım. İşletme okuduğum Roma Amerikan Üniversitesi’nden mezun olunca Türkiye’ye döndüm. İşletme okuduğum için ilk olarak bankacılık sektöründe çalışmaya başladım. Garanti Bankası’nda çalışırken aldığım bir ba-şarı ödülü ve çıkardığım ilk kitabım medyada görülmeye başlamama vesile oldu. Do-ğuş Medya Grubu beni ekranda keş-federek televizyon sektörüne ge-çiş teklifi yaptılar. Hiç düşünme-den hevesle geçtim. CNBC-e’de ekonomi muhabiri olarak baş-ladım. Sonra NTV’de program derken bugün pek çok televiz-yon kanalında programlar yapmış bir gazeteciyim.Sizleri daha çok sağlık ve spor alanında televizyon programla-rınız ve yazılarınızla tanıdık. Sizi ekonomi alanından bu yöne çe-ken ne idi?Üniversitede İşletme oku-yup, önce banka sonra eko-nomi ve haber kanalla-

rında çalışınca ister istemez üzerinizde ‘eko-nomi’ misyonu kalıyor. Takvim gazetesinde köşe yazarı olunca daha geniş kitlelere hitap etmek adına ekonomi dışı yazılar da kaleme almamı istediler. Röportajlarım da iş dünya-sından popüler isimlere kaydı. Derken yoğun tempomda enerjik kalabilmek adına yedikle-rimi sağlıklılardan seçmeye başlayan, sporu-nu iyice aksatmayan biri haline geldim. Araş-tırdım, öğrendim, uyguladım, gözlemledim. Herkes İçin Spor Federasyonu ile yollarımız çakıştı ve projelerinin Başkan Vekili oldum. Yeni bir eğitim alarak sertifikalı wellness ant-renörü oldum. Tüm bu bilgilerimi kitaplarda okuyucularıma sundum. Türkiye’nin her ye-rinde seminerler veriyorum. Sağlıklı yaşam ve spor benim hayat tarzım ve tutkum. İşimi bu yüzden tüm içtenliğimle aşkla yapıyorum.Wellness ülkemizde henüz yeni yeni lans-manı yapılan bir kavram, bir alan. Wellness’ı nasıl yorumlarsınız?Wellness genel anlamda‘iyi olma duru-mu’ olarak ifade edilir. Yaşamı memnuni-yetle kabul etmek ve kalitesini artırmak... Wellness,farkında olmak ve daha başarı-lı bir yaşamı doğru seçimler yaparak aktif sürdürmek.Bu kavram, sağlık bilincini ka-zanmak ve farkındalık ile daha iyi yaşama-ya çalışmayı hatırlatıyor. Bütün bir olgu bu. İnsanı bütün olarak kabul ederek; zihni, iliş-

kileri ve beden sağlığını birbi-riyle uyumlu hale getirmek

üzerine kurulu. Bu yüz-den ben de hem fizik-

sel hem ruhsal sağlı-ğa özen gösterilmesi-ni öneririm.Wellness hızla bü-yüyen bir sektör. Ülkemizde bu du-rum nasıl?Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı ‘sadece hastalık-lardan ve mik-roplardan koru-ma değil, bir bü-

tün olarak fi-ziki, ruhi ve sosyal açıdan

Page 45: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

43

iyi olma hali’ olarak açıklar. Bu bi-lincin ülkemizde de yayılmasını çok isterim. Farkına varanların sayısı gi-derek artıyor. Çevremde bunu göz-lemliyorum. Ama kesinlikle yeterli değil. İnsanlar üşenmemeli ve yaşa-mını ‘well’ sürdürmeye gayret gös-termeli. İnsan sağlıklı olursa her işi daha iyi gider.Kaliteli, dengeli ve huzurlu bir yaşamın ilk koşulu sağlıklı yaşama bilincinden geç-mektedir. Bu noktada toplumumuzda sağ-lıklı yaşam algısı ne durumda? Resmi görevim ve kendi yaşam tar-zımla, insanlara sporu sevdirmek, spor alışkanlığı kazandırmak ve sağ-lıklı yaşam bilincini aşılamak için elimden geleni yapıyorum. Algıla-rın değiştiğini görmek çok sevindi-rici. Benimle konuşup da etkilenme-yeni daha görmedim. Ancak yine de toplumun geneline baktığımızda bu algının değişmesi zaman alacak. Has-ta olmadan ve doktora gitmek zorun-da kalmadan önce kendimize yatı-rım yaparak hastalıkları önlemiş ola-cağımız herkese anlatılabilse algı hız-la değişecektir. Sağlıklı olabilmeyi her kesim kendisi yaratabilir. Bol su iç-mek, sağlıklı beslenmek, spor yap-mak o kadar da zor değil.Herkes İçin Spor Federasyonu (HİS)’nun proje kurulunda yer almaktasınız. HİS’teki görevinize dayanarak sormak isterim; ül-kemizin genç nüfusunda spor algısı nasıl? Faaliyetlerimiz yeterli midir? Gençler sağlıklı olmaktan ziyade san-ki iyi görünmek için spor yapıyor. Gerçek bilincin zihinlerde oturması-nı dilerim. Aileden ve okuldan başla-yarak spor alışkanlığı doğru kazandı-rılmalı. Faaliyetlerimiz başka ülkeler-le karşılaştırıldığında henüz yeterli de-ğil. Tatilde güneşlenip yatan neredey-se tek milletiz. Azınlık bir Türk kesi-mi haricinde yabancılar tatilde de spor aktiviteleri yapmaya devam eder.Yeşilay Cemiyeti olarak bilhassa gençleri-mizi zararlı alışkanlıklardan uzak tutmak için onları hem bilinçlendirmek hem de

spor ve kültürel faaliyetlere yönlendirmek amacıyla çalışmalar yapmaktayız. Sağlık alanında uzman bir isim olarak bağımlılık-ları nasıl değerlendirirsiniz?Kendi yaşamımdan da örnekler gös-tererek hep altını çiziyorum. Sade-ce bedensel gelişmek değil, zihin-sel, ruhsal ve kültürel gelişmek de çok önemli ve gerekli. Öğrenmek kadar heyecan verici başka bir şey var mı? İnsan her yaşta öğrenebilir. Yeni şeyler öğrenmek insanı genç tu-tar. Gençler kendilerine çeşitli hobi alanları, spor ve kültürel faaliyetler-le meşguliyet sağlarlarsa ‘madde ba-ğımlılığı’ gibi üzücü durumlara hiç düşmezler.İnsanın hayatı doluysa, iç huzur varsa, kendiyle barışmışsa suni yollara başvurmaz. Çocukları-nı iyi yetiştirmek adına anne babala-ra da görev düşüyor elbette.Bu tür zararlı alışkanlıklardan uzak dur-mak ve sağlıklı yaşamak için fiziksel ve zi-hinsel ne tür aktiviteler yapılmalıdır? Bu noktada sizin doğrularınız nelerdir?Herkes kendine göre bir spor ve ya-şam planı yapmalı. Haftalık spor programına uymalı. Eğitime, öğreti-me, kültür ve sanata ve mutlu hisse-deceği hobilere zaman ayırmalı. Ben her zaman kendimde geliştirecek bir yön bulurum. Öğrenmekten ve öğren-diklerimi paylaşmaktan büyük haz alırım. Spor ve sağlıklı beslenmeyle bedensel ve ruhsal ‘fit’ olabiliriz.Uluslararası bir spor salonu markası-nın Türkiye Yüzü oldunuz. Bu alanda sizi seçmekle muhakkak doğru bir seçim yaptıkları kanaatindeyim. Birlikte neler yapacaksınız?İngiliz asıllı Jatomi spor salonlarının Türkiye’de marka elçisi olarak, spor yapmanın faydalarını anlatmak, semi-nerler vermek, sözcüsü olarak felsefe-sini anlatmak, farklı kulüp konseptle-rinin sunduğu hizmetlerle her kesim-den insanı salonlara üye yapmak gibi işbirliklerim var. İnandığım bir alanda çalışma yapmak tüm taraflar açısın-dan işbirliğimizi verimli kılıyor.

Resmi görevim ve kendi yaşam tarzımla, in-sanlara sporu sevdirmek, spor alışkanlığı kazandırmak ve sağlıklı yaşam bilin-cini aşılamak için elimden geleni yapıyorum.

Page 46: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

SAĞLIKLI YAŞAM

Dünya Sağlık Örgütü (WHO); en ölümcül sekiz kanser türü arasında ağız kanseri-ni de sayıyor. WHO verilerine göre her yıl 40.000 vakaya ağız kanser tanısı konuluyor; bu rakam yıldan yıla artış gösteriyor. Ağız kanseri nedeniyle 1 yılda hayatını kaybeden hastaların sayısı ise ne yazık ki 12.000.

Türk Dişhekimleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Taner Yücel, kanser haftası nedeniyle yaptığı açıklamada; baş ve boyun bölgesin-de cilt kanserlerinden sonra görülen 2. kan-ser tipinin ağız kanserleri olduğuna dik-kat çekti. Açıklamada; ‘’Ağız kanserlerinin görülme sıklığı yaş ile birlikte artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre vaka-ların yüzde 95’inden fazlasının 40 yaş üze-rinde olduğu bildirilmiştir. Erkeklerde ka-dınlara oranla iki kat daha fazla görülmesi-nin nedenleri arasında alkol ve sigara tüke-timi gelmektedir’’ denildi.

TDB Başkanı Yücel; şu belirtileri sıra-layarak kamuoyunu ağız kanserine kar-şı dikkatli olmaya çağırdı: ‘’Ağızda geç iyi-leşen yaralar, lenflerde büyümeler, ağız yu-

muşak dokularının esneklik kaybı ve hare-ket zorluğu, kulak ağrısı, kanama, dişlerde hareketlilik, konuşma ve yutma güçlüğü, protez kullanmada zorluk ağız kanserleri-nin klinik belirtileridir.’’

Standartlara uymayan dolgu ve proteze dikkat!

TDB tarafından kanser haftası nedeniyle ya-pılan açıklamada ağız kanserlerine neden olan risk faktörleri de sıralanarak kamuo-yu uyarıldı: Alkol Sigara ve diğer tütün ürünleri Kötü beslenme Virüsler (Hu-man Papilloma Virus; HPV) Lökoplaki ve liken planus gibi kansere dönüşme riski taşıyan yumuşak doku lezyonları Yu-muşak dokulara ve dile temas eden kötü yapılmış diş restorasyonla-rı, taşkın dolgular, hatalı kuron köprü restorasyonları, dil sırtını kesecek şekilde aşınmış diş do-kuları Tıbbi standartlara uy-gun olmayan dolgu ve protez malzemeleri (kron, köprü, este-tik dolgu malzemeleri)

Yılda 12 bin kişi ağız kanserinden hayatını kaybediyor!

44

Page 47: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Kendinizi hep yorgun mu hissediyorsu-nuz? Bacaklarınıza, ayağınıza, ellerinize sık sık kramp mı giriyor, ya da sürekli ger-ginlik mi hissediyorsunuz? Stres seviyeniz yüksek mi? Zihin bulanıklığı mı yaşıyorsu-nuz? Tüm bu şikâyetlerinizin sebebi mag-nezyum eksikliği olabilir.

Beslenme ve Diyet Uzmanı Nil Şahin Gürhan’ın yaptığı açıklamaya göre magnez-yum minerali, vücudumuzun yapısında olan elzem minerallerden biridir. Elzem kelimesinin anlamını; olmazsa olmaz yaşamak için mut-laka olmalı olarak tanımlayabiliriz. Magnez-yum vücudumuzda görevli olan pek çok enzi-min yapısında bulunur. Enzimler vücudumuz-da gerçekleşen enerji protein üretimi ve kas ka-sılması gibi her türlü fonksiyonları düzenleyen kimyasallardır. Magnezyum kas ve sinir siste-mi hücrelerinin devamlılığını sağlar. Böylece kalp atışlarının düzenli olmasında enerjik ol-mamızda ve zihin aktivitelerinde etki gösterir.

Magnezyum kemiklerin yapısında bulu-nur. Sağlam kemikler için en az kalsiyum ve fosfor kadar önemlidir. Magnezyumun en iyi kaynakları; kurubaklagiller, yağlı tohumlar ve tam tahıl taneleridir. Magnezyum eksikliği ya-şamamak için, haftada 1 ya da 2 öğün kuru fa-sulye, nohut veya mercimek yemeği yememiz veya salatalarınıza haşlanmış olarak kurubak-lagil ilave etmemiz, aynı zamanda bitkisel pro-

tein ve lif açısından da beslenmemizi denge-ler. Her gün 1 avuç fındık, fıstık,

badem ve ceviz karışık veya tek tek yersek, magnez-

yumla birlikte ome-ga-3 ve çinko açı-sından da beslen-memizi tamamla-mış oluruz. Ekme-ği tam tahıl olarak

tüketmenin sayısız faydasının yanında

magnezyum açısından da faydası vardır.

Strese karşı magnezyum minerali

Page 48: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

SAĞLIKLI YAŞAM

Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte kendini gösteren bahar yorgunluğu, yoğun tempo içinde kişileri zorlayan belirtiler gös-terir. Acıbadem Mobil Sağlık’tan Dr. Seher Gökçe Bozkurt, bahar yorgunluğunun ne-denleri ve yol açtığı sonuçlarla ilgili açıkla-malarda bulundu: “Baharda havaların ısın-ması ile birlikte daha aktif ve enerjik olmayı beklerken, bazılarımız kendimizi daha yor-gun ve bitkin hissederiz. Bahar aylarında genelde sıkça karşılaşılan bir durum olan ve ‘bahar yorgunluğu’ olarak nitelendirilen bu durumun havaların ısınmasıyla birlikte ar-tan elektrik yükü ve vücut metabolizmasın-

da gerçekleşen değişimlerden kaynaklandığı düşünülüyor. Büyük şehirlerin yoğun tempo-su, hava kirliliği, sanayi kirliliği, trafik sorun-ları, küresel ısınmanın yol açtığı mevsim kay-maları, bahara geçişdöneminde sürekli de-ğişen hava koşulları, ısı ve nem dengelerinin değişmeleri, aydınlık ve karanlıkta geçen sa-atlerdeki farklılıklar gibi pek çok neden, ba-har şikâyetlerinin artmasına neden oluyor.”

Yorgunluğu atın, baharı yaşayın!

“Hayat tarzında yapılacak ufak değişiklikler ile güneşli bahar günlerinin beraberinde getirdiği yorgunluk hissini azaltmak mümkün olabilir.

Bahar yorgunluğunu hafife almayın

46

Page 49: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

47

Bahar yorgunluğu yaşayan kişilerde, durumu tetikleyen hastalıklar tespit edilir-se onlara yönelik tedavi uygulanmalı.

Baharla gelen değişimlere metaboliz-manın uyumu için beslenme alışkanlıkla-rının değiştirilmesi gerekiyor. Sık sık ve az az yemek, günde 3 ana, 3 ara öğün olacak şekilde yemeye özen göstermek, öğün at-lamamak, özellikle günün en önemli öğü-nü olan kahvaltı, besin çeşitliliği ve tek tip beslenmekten kaçınmak, bahar yorgunlu-ğu ile baş etmek için oldukça önemli.

Vücut direncinin artması için sebze ve meyve tüketiminin arttırılması, özellik-le glisemik indeksi düşük, lif ve posa mikta-rı yüksek, antioksidan özelliği olan ve C vi-tamininden zengin meyvelerin ve yeşil yap-raklı sebzelerin bolca tüketilmesi gerekiyor.

Beyaz undan yapılmış besinler yeri-ne tam buğday, çavdar, kepek gibi besinleri tercih etmek; hamur işlerinden uzak dur-mak, patates, mısır cipsi yerine ceviz, ba-dem ve fındık tüketmek, çikolata, pasta ve dondurma yerine kuru veya taze meyvele-ri tercih etmek gerekiyor.

Sindirim sistemini desteklemek ve ba-ğışıklık sistemini güçlendirmek için kefir ve yoğurt tüketmek faydalı oluyor.

Havaların ısınması ile birlikte vücudun artan su ihtiyacını karşılamak ve dolaşım sis-temini daha düzenli hale getirmek için susa-mayı beklemeden günde en az 2,5-3,0 lt su iç-mek alışkanlık haline getirilmeli.

Sigara, alkol gibi bağımlılık yapan mad-deler ve kafein tüketimi sınırlanmalı. Yor-gunluğu giderir ve rahatlatır düşüncesiyle alkole başvurmak problemlerin daha da art-masına neden oluyor. Kahve, çay, asitli içe-cekler yerine bitki çaylarını tercih etmek ra-hatlatıcı etki yapabiliyor.

Bahar mevsiminde hava koşullarının iyileşmesi ile birlikte fiziksel aktivite yap-ma imkanı artıyor, bahar yorgunluğunu geçirmek için bu imkanı kullanmak gere-kiyor. Özellikle açık havada yapılan 30-45 dakikalık tempolu yürüyüş veya yüzme, yorgunluğa karşı koruyor. Fiziksel aktivite-

ye vakit ayıramayanların en azından yürü-yerek gidebileceği yerlere arabasız gitme-leri, gidecekleri yere bir durak önce inerek yürümeleri ve asansör yerine merdivenleri tercih etmeleri gibi küçük aktiviteler de et-kili olabiliyor.

Uyku düzensizlikleri yorgunluğu daha da artıracağından uyku düzenine dikkat etmek, her zamanki saatte yatıp uyanmaya özen göstermek ve günde 6-8 saat uyumaya çalışmak önemlidir. Ayrıca kaliteli bir uyku için stresin azaltılması, akşamları yatmadan önce rahatlatıcı bir kitap okumak, akşam yatmadan önce ve

sabah kalkınca yatak odasını havalandır-mak da etkili olabiliyor.

Ayrıca bol bol güneşlenmek, mevsi-me uygun giysiler tercih etmek, sabah-ları ılık bir duş almak, arkadaşlarla vakit geçirmek, strese neden olan faktörlerden uzak durmak, iyimser ve olumlu düşün-mek ve yoğun bir tempo ile çalışanla-rın masalarında bile uygulayabilecekleri gevşeme egzersizlerini yapmak yorgun-luğun giderilmesinde basit ama etkili ve kolay uygulanabilir diğer yöntemlerdir.”

Page 50: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

48 Kitap

Dublorün Dilemması ile yola çıkıp, Korkma Ben Varım ile bu yola sol şeritten tam gaz de-vam eden, on bin bakımını Ruhi Mücerret ile tam teşekküllü yapan Murat Menteş, okuyucu-larını yine süratli bir macerayla baş başa bırak-mayı bilmiştir Ruhi Mücerret ile.

İstiklâl Harbi’nin son gazi-si, 100 yaşındaki milli kahra-man Ruhi Mücerret’in; “kim bi-lir belki yarın, belki yarından da yakın” ümidiyle ölümün yo-lunu dört gözle beklemesini, na-sıl dünya starı oluşunu, koştur-malı, heyecanlı bir dille anlatan yazar, tevafuk silsilesi içerisinde kitaptaki diğer kahramanları da Ruhi Mücerret ile bir yerde bu-luşturmuştur. Gazi olmasının vermiş olduğu itibar yetkisi-ne dayanarak, bir milli bayram-dan memleketin diğer bir kur-tuluş gününe gidip-gelen, say-

gı ile hürmet gören kahramanımız, bir anda kendini starlığının cilvesiyle reklam kokan bir plan içerisinde bulur. Bu plana göre; Ruhi

Mücerret’in beynine yerleştiren bir chiple, kah-ramanımız nereye giderse gitsin, nerede bu-lunursa bulunsun beyninin yönetilmesi sonu-cu ağzından ona ait olmayan kelimeler dökü-lecek ve Mücerret, reklamın hasını yapmış ola-cak. Böylelikle reklamlar, müşterileri yaşlı kah-ramanımız sayesinde ele geçirecek, cinayet mi-rası olan Masum Cici de istediğini elde edecek. Peki yaşlı ama onurlu, ziyadesiyle sevdalı, ara sıra “yaşamak bir ayrıcalıktı” diye çelişkilere kapılan Mücerret, bu plana yem olacak mı? Bu gizli, etkili planın uygulanmasında yardım-cı olan, Ruhi Mücerret’in arkadaşı görünümlü, kaybedenler liginin şampiyonu, biraz şefkatli, kafası bir dünya, yeğeni uğruna vefalı ve yap-tığı hatanın sonradan farkına varan Civan Ka-zanova, Ruhi Mücerret’i çipten kurtarabilecek mi? Ruhi Mücerret, Kelime-i Şehadeti getirip, kimin kolunda öleceğine karar verebilecek mi?

Doyma hissinin tıka basa yaşanacağı, Mu-rat Menteş’in alengirli isim-soyadı kombinas-yonu ile diğer iki kitabın damakta kalan lezze-tini sunan Ruhi Mücerret, sorular ve serüven-ler zinciriyle okuyucularını 318 sayfalık dolu-dizgin topraktan fışkırtmaya bekliyor.

Miadım çoktan dolmuştu ne bir vazifem, ne bir işim ne de hobim vardı

meryem Olcay

49

MURAT MENTEŞ

April Yayınları

Page 51: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Türkiye’nin odak ülke olduğu Uluslararası Londra Kitap Fuarı başladı. Kültür Bakanı Çelik, “İngiliz edebiyatseverler kültürümüzün ve ede-biyatımızın tüm renklerini, derinliğini ve boyu-tunu daha iyi algılama fırsatını bulacaktır” diye konuştu. Earls Court fuar alanında Nisan ayın-da yapılan organizasyona, aralarında Elif Şafak, Perihan Mağden, Ahmet Ümit, Murathan Mun-gan, Ece Temelkuran ve Ayşe Kulin gibi yazar-ların bulunduğu yaklaşık 20 Türk yazarı katıldı.

Alicia Keys, Lena Chamamyan, John Legend, Bryan Ferry, E.S.T. Symphony, Melody Gardot, Dee Dee Bridgewater... İstanbul Caz Festiva-li, 14 farklı mekânda 400’ü aşkın sanatçıyı ağır-lıyor. 40’tan fazla konserle, Temmuz ayında ca-zın yıldızlarını yirminci defa müzikseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. İstanbul Kültür Sa-nat Vakfı tarafından, 16 yıldan bu yana Garan-

ti Bankası’nın sponsorluğunda düzenlenen İs-tanbul Caz Festivali, bu sene 20. yaşını kutluyor. Cazın merkezini İstanbul’a taşıyacak İstanbul Caz Festivali, 2–18 Temmuz tarihleri arasında, modern cazdan rock’a, dünya müziği ve folka uzanan geniş yelpazedeki konserleri kentin kül-türel ve doğal dokusunu yansıtan birbirinden etkileyici mekânlarda izleyiciyle buluşturacak.

49 Kültür-Sanat

Londra Kitap Fuarı’nın odak ülkesi Türkiye

Caz Festivali 20 yaşında

Page 52: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

50 Kültür-Sanat

Geri dönüşüm, güneş enerjisi ve daha birçok sürdürülebilir uygula-mada tüm ülkelerin başını çeken İs-veç, şaka gibi bir sorunla karşı kar-şıya. Elektrik ve ısınma ihtiyaçları-nın büyük kısmını çöplerden elde eden ülkede çöp bitti. 250.000’in üzerinde evin elektrik ve ısınma

ihtiyacını çöplerin yakıt olarak kullanılmasın-dan sağlayan İsveç hükümeti, ülkede üretilen çöpten daha büyük kapasiteli çöp dönüştürme tesisine sahip. Bu durum da İsveç’i komşusu Norveç’ten çöp ithal etmek durumunda bırak-tı. İsveç bundan böyle Norveç’ten yılda (baş-

langıç olarak) 80.000 ton çöp satın alacak. Ye-silist.com’un haberien göre, 9,5 milyon nüfus-lu ülkede çıkan atıkların yalnızca %4’ü geri dönüşmez durumda. Vatandaşların geri dö-nüşüm konusunda bu denli duyarlı olması da İsveç’in yakıt olarak kullanabileceği çöpün tü-kenmesindeki ve komşu ülkelerin çöpünü geri dönüştürür hale gelmesindeki ana etken.

Mevcut senaryoda Norveç, İsveç’e fazla çöplerini yok etmesi için para ödüyor. İsveç de üzerine para alarak elde ettiği bu çöpleri geri dönüştürerek vatandaşlarına elektrik ve ısın-ma sunuyor. Yani elektrik ve ısınmayı bedava-ya getirip bir de üzerine para kazanıyorlar.

Isveç’in de derdine bak!

Page 53: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

20 yıl içinde yerli nükleer santral kurabilecek seviyeye gelme hedefi koyan Türkiye, bu alanda enerji üni-versitesi kurmak için de kolları sı-vadı. Enerji Bakanlığı’nın, bu konu-da Japonya ile Çin’e teklif götürdü-ğü ve iki ülkenin cevabının da olum-lu olduğu öğrenildi. Türkiye, nükle-er enerjide yeni stratejisini belirledi. Hedef 20 yıl içinde tamamen yerli nükleer santral kurabilecek seviye-ye gelmek.Bunun için ilk adım ola-rak ikinci nükleer santral ile birlikte nükleer enerji üniversitesi kurula-cak. Böylece Türkiye sadece nükle-er teknolojiye değil nükleer bilgi ve kültürüne de sahip olacak.

Nükleer üniversite yolda

Binalara verilen ‘’Leed’’ ve ‘’Breeam’’ gibi çevreci sertifikalar için her yıl yurt dı-şına binlerce dolar ödeyen yatırımcılar, TSE’nin ‘’yeşil bina’’ kriterlerini belirleyerek bu nitelikteki sertifikaları vermesini istedi. ABD’deki Çevre Dostu Binalar Konseyi ta-rafından geliştirilen bir dizi kriterleri kapsa-yan ‘’Leed’’ ile İngiltere’de binaların çevre-sel performansları değerlendiren ‘’Breeam’’ gibi “Yeşil bina’’ sertifikaları için her yıl yurt dışına binlerce dolar ödeyen yatırımcılar, Türk Standardları Enstitüsü’nün (TSE) ‘’ye-şil bina’’ kriterlerini belirleyerek bu nitelik-teki sertifikaları vermesini istedi.

Yıldıray Lise’nin koleksiyo-nundan 170 farklı dilde yayın-lanmış Küçük Prens kitapla-rı Tayfa Kitapkafe’de sergi-leniyor. 29 Mart-25 Mayıs tarihleri arasında 8 haf-ta boyunca sürecek ser-gi kapsamında çeşitli et-kinlikler de düzenlenecek. Küçük Prens kitabı Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint-Exupéry ta-rafından 1943 yı-lında kaleme alınmıştı.

‘Yeşil bina’ sertifikasını TSE versin

Küçük Prens 170 farklı dille sergide

Page 54: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

52

Bir süredir tiyatro yazılarımda sistema-tik olarak bir ay Şehir Tiyatroları’ndan di-ğer ay Devlet Tiyatroları’ndan olmak üze-re sırayla oyun tanıtımları yapmaktay-dım. Ve bu sistematiğe göre bu ay Dev-let Tiyatroları’ndan bir oyun tanıtmam ge-rekiyordu ki Şehir Tiyatroları’na bu ay (10 Nisan) merhaba diyen Hıdrellez oyunu, bu sistemi bozmaya beni mecbur bıraktı.

Malumunuz tiyatro sezonunun ka-panmasına az bir süre kaldı ve bu tanıtı-mın bir sonraki aya kalması, -içerisinde ufak çaplı aksaklıklar olsa da- bu sezon izlediğim en iyi Şehir Tiyatroları oyunu olan Hıdrellez için ölü bir tanıtım olması anlamına geliyordu.

Oysa henüz yeni gösterime girdiği için hakkında olumlu ya da olumsuz bir yo-rum bulamadığım oyunun hikâyesinin; senaristin öğrencilik yıllarında yazdığı bir hikâye olduğunu öğrenmemle beklen-tim bir anda taban yapmış bir şekilde salo-na girdim. Karşımda Barış Dinçel tarafın-dan harika bir şekilde tasarlanmış ve se-yircisine “burası bir çingene mahallesi” diye bağıran bir sahne vardı. Oyun da bu mahalleye özgü müzikli bir akşam sefa-sında buçuk (!) millet olan Romanlar’ın ve Hıdrellez’in tarihi serüveninin anlatılma-sıyla güzel bir başlangıç yaptı.

Oyunun hikâyesinden, konusuna faz-laca değinmeden bahsetmeye çalışırsam: “Yaşantısı şehirde geçmiş bir felsefe öğ-

retmeni, talihin cilvesiyle sığınmak için bir çingene mahallesinde yaşayan teyze-sinde bulur kendini ve teyzesinde kaldığı süre boyunca hiç bilmediği bir ortamda hiç bilmediği bir kültüre mensup insan-larla çeşitli olaylar yaşar.” Hikâye basitçe böyle ve aslında çok mesaj veren bir ko-nuya da sahip değil; ama böyle bir kaygı-ya sahip olsaydı yansıttığı doğal güzelli-ği bozulurdu sanıyorum. Çünkü olayın geçtiği mahalle ve mahalle insanının ya-şantısı başlı başına bir mesaj niteliğinde zaten. Hâsılı, içinde olay barındırmasay-dı da mahallenin bir günlük rutin haya-tını oyun diye önümüze koysalardı, yine de izletirdi kendini. Bir de yönetmen Ali Yaylı’nın dilinden aktarırsak oyunu: “Ben bu oyunda bizim (aralarında doğup büyüdüğüm) Romanlarımızı anlatmaya çalıştım. Eksik, aksak tamamlanamamış kahır ve acı bir hayat ve bu hayata dire-nebilmek için eğlenen, eğlendiren, hayat-la, düzenle ve kendileriyle dalga geçmeyi başaran Romanlarımızı.”

Performans, kostüm ve müziklere ge-lince... Başrol oyuncularının ve mahalle-nin delikanlıları kadrosunun ayakta al-kışlanacak oyunculuklarının yanında, mahallenin kadınlarının oyunculukla-rı yer yer fazla yapmacık bir hal hissettiri-yor. Gerçi bunda kullandıkları eşyaların da etkisi büyük. Vakitlerinin çoğunu te-mizlik yaparken muhabbet etmekle geçi-

Muhammet celep

Tiyatro

Tiyatroda Hıdrellez zamanı

Page 55: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

ren mahalle kadınlarının, suyu olma-yan bir leğende elbise yıkamaları ve bu elbiseleri evin duvarına yapıştırıl-mış bir ipte kurutmaları anlam vere-mediğim bir şekilde yapmacık olmuş. Bir de aralarında yaptıkları muhab-betler (genelde dedikodu) koyulaştı-ğında konuşmaların yutulması prob-lemi de mevcut. Bunun dışında takdire şayan bir oyuncu performansı mevcut.

Müziklerini Balık Ayhan’ın üstlen-diği oyunda zaten müzikle yatıp kal-kan mahallenin delikanlıları da ara ara çalıp söyledikleri şarkılarla seyircisi-ne adeta mini bir konser vermekte. Ta-sarım hususunda Barış Dinçel’in sah-nede gösterdiği başarıyı, Canan Göknil de kostümlerde aynı şekilde göstermiş.

Performanslarla alakalı son olarak da oyunun kapanış ve selamlama kıs-mının yine oyuna has ve yaraşır güzel-likte olduğunu belirtmeliyim.

Oyunda beni rahatsız eden tek du-rumsa, içki ve sigara kullanımının aşı-rıya kaçmasıydı. Romanlar’ın içki-ye olan düşkünlüğünü bilmeyen yok-tur ve Romanlar’ı anlatan bu oyun için kullanımı olmazsa olmaz da olabilir belki; ama yine de içkiye çok fazla yer verdiklerini düşünüyorum ve daha da ilginci sigaranın, neredeyse içkiden çok daha fazla kullanılmış olmasıydı ki, oldukça anlamsız buldum. Salonda-ki konumu fark etmeksizin seyirci de bu aşırı sigara kullanımından nasibini fazlasıyla alıyor maalesef.

Bu rahatsız verici durumu bir ke-nara bırakırsak demem o ki, temposu son derece yüksek olan, bolca güldü-ren; yer yer duygulandıran ve son de-rece başarılı şarkılarıyla sizi yeriniz-de oynatan; ama ne yazık ki bu sezon çok kısa bir süre gösterimde kalacak bu oyunu ne yapıp edip izleyin.

Tasarım husu-sunda Barış Dinçel’in sa-hnede gösterdiği başarıyı, Ca-nan Göknil de kostümlerde aynı şekilde göstermiş.

Page 56: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

54

Film eleştirisi tanıtımı yapmam gündeme ge-lince hemen vizyonda olan ve gitme fırsa-tı bulduğum filmleri düşündüm. Güzel film-ler var tabii ki ama sizlerle paylaşıp heye-can içinde ‘’mutlaka izlemelisiniz!’’ diyece-ğim bir filmle karşılaşmamam beni eski izle-diğim filmleri düşünmeye itti. Ve ‘’ilk akla ge-len en doğrusudur’’ misali beni en çok etki-

leyen filmlerden biri olan 2009 yılı Hint yapımı ‘’3 İdiots’’ filmi geldi aklıma ve bunu siz değer-li okurlarımızla paylaşmak iste-dim. Hint Sineması’nın en gü-zide örneklerinden biri olan bu filmde yönetmenlik koltuğun-da Rajkumar Hirani’nin oturu-yor. Filmin oyuncuları ise Aamir Khan, Kareena Kapoor, Madha-van, Akhil Mishra, Omi Vaidya, Rajeev Ravindranathan gibi ka-liteli isimlerden oluşuyor. Ben bu filmi izlerken aklımın bir kena-

rında hep ‘’Keşke Mark Twain de yaşasaydı, ne de çok severdi bu filmi!’’ düşüncesi vardı. O da nerden çıktı şimdi? dediğinizi duyar gi-biyim fakat Mark Twain’in “Okulumun eğiti-mimi engellemesine asla izin vermedim.” sö-zünü işler mahiyette bir film 3 idiots. Biraz içeriğinden bahsettiğimde bana hak vereceği-nizi düşünüyorum…

Bahsettiğim üzere filmin ana konusu Mark Twain’in bu sözüyle paralel. Tek tip in-san yetiştiren ve, duyguları körelten vedüşü-nüp anlamayı değil yalnızca ezberi ve yarı-şı dikte eden eğitim sistemine eleştiri getiriyor

film. Ülkenin en iyi mühendislik okulu ICE’de okuyan üç arkadaş, nam-ı diğer 3 aptal var. Biri evini geçindirmeye uğraşan; hasta babasınının ilaçları ve ablasının ev-liliği için bir iş sahibi olması gereken Raju, diğeri babasının dikte ettiği mühendislik uğruna çok sevdiği ve tutkusu olan fotoğ-rafçılıktan vazgeçen Farhan ve bu ikisiyle birlikte düşünceleri yıkmaya çalışan, sistemi eleştiren ve filmin başkahramanı olan Ranc-ho. Bir de sistemin somutlaşmış hali olan, okulun müdürü ve onun iyi kalpli kızı. Film bu 5 kişinin etrafında dönüyor kısaca.

Rancho daha okulun ilk günü farklılığını belli ediyor, dersten atılıyor. Sebebi de hocası-nın istediği tanımı değil, kendi düşüncelerin-den oluşan cümleleri anlattığı için. Hocası ki-taptaki ezber cümleleri istiyor, tanım istiyor. Rancho ise konuşuyor, örnekler veriyor, açıklı-yor fakat sistem bunu kabul etmiyor.

Okulun müdürü Rancho’dan bir ders an-latmasını istiyor, Rancho çıkıyor tahtaya ve tahtaya iki kelime yazıp öğrencilerden bu ke-

3 IDIOTSTÜR: DRAM, KOMEDI, MÜZIKAL,

ROMANTIK, GENÇLIKYÖNETMEN: RAJKUMAR HIRANIOYUNCULAR: AAMIR KHAN, KA-REENA KAPOOR, MADHAVAN, AKHIL MISHRA, RAJEEV RA-

VINDRANATHAN

AYIN FİLMİ

Esra Oğuz

Sinema

Kalbinize korkmadansöyleyin: Her şey yolunda!

Page 57: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

limelerin anlamları-nı 30 saniyede bulmasını istiyor

ve ilk bulan kim olacak görmek istiyor. Herkes heye-canlı bir şekilde kitapları karıştırıyor, herkes ilk bu-lan olmak istiyor. 30 saniyenin ardındansa bana göre filmin ana konusunu anlatan şu cümleleri kuruyor:

“Kimse cevabı bulamadı mı? Şimdi bir dakika önceyi düşünün. Ben bu soruları sorduğumda siz de merak ya da heyecan oldu mu? Yeni bir şey öğ-reneceğiniz için sevindiniz mi? Hayır. Hepiniz he-men bir yarışa giriştiniz. Bu yöntemde birinci gelse-niz bile ne faydası var ki? Bilgi hazneniz artmış ola-cak mı? Hayır, sadece üzerinizdeki baskı artacak. Burası bir üniversite, düdüklü tencere değil. Bir as-lan bile kırbaç korkusuyla sandalyeye oturmayı öğ-reniyor. Ama biz bu aslana ‘iyi eğitilmiş’ diyoruz, ‘iyi eğitim almış’ demiyoruz.”

Film oldukça başarılı eğitim sistemi eleştirisi yapı-yor. Filmi izlerken görüyoruz ki aslında Hindistan’la eğitim sistemimiz konusunda ne kadar benzeşiyo-ruz. Buna üzülmeli miyiz sevinmeli miyiz şimdi bi-lemedim. Ancak şu da bir gerçek ki Hint sinema-

sı gün geçtikçe çıtasını yükseltiyor umarız bu gibi konularda da benzerliğimiz artar.

Filmde Rancho karakterine can veren Aamir Khan, sempatik oyunculuğuyla filmi sürüklüyor ve iki arkadaşı Raju ve Farhan’a hayat veriyor.

Özellikle Farhan’ın çok sevdiği fotoğrafçılı-ğı sırf baba korkusundan terk edip mühendisliği seçmesine sıkı bir eleştiri getiriyor ve ileride haya-tından mutsuz olacağı tehdidiyle onu bu yoldan çevirip fotoğrafçı olmasını sağlıyor. Farhan’ın, bu kararını ecel terleri dökerek babasına söylediği sahne filmin en güzel sahnelerinden biri.

Film Çekim olarak genel ve yakın planda çalış-maları ile HindistanınHindistan’ın eşsiz dağlarını ve bitmek bilmeyen uzun yollarını genel planda göstermesi ile ayrı bir tat katmaktadır. Filmin di-ğer bir özelliği kullanılan müziklerin sözlü olması ve bu sözlerin filmin ana hikayesinihikâyesini an-latmasıyla filme katkı sağlamaktadır. Konusu, an-latışı, detayları ve Hintlilere özgü bu güzel müzik ve danslarıyla film sizi kendine sarıyor. 2 saat 40 dakika olduğuna aldırmayın ve “uzun film sıkıcı-dır” önyargınızı kırın; film bugüne kadar izledi-ğim en akıcı filmlerden biri. İyi Seyirler

Page 58: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

SPOR

İZCİLİK FEDERASYONU BAŞKANI HASAN DİNÇER SUBAŞI:

Hiçbir izcinin karınca bile öldürdüğünü göremezsiniz

Page 59: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Edebiyat mezunusunuz. İzcilik Federasyo-nu Başkanısınız. Hakkınızda daha fazla bilgi edinmek isteriz…İstanbul’da doğdum. İstanbul’un fethiy-le saraya girmiş ailem ve arada Selanik’e gidip gelmeler hariç hep burada kalmı-şız. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül-tesi mezunuyum. 1985’te Yeşilay Dergisi için röportaj yapıyordum. İlk gezi belge-seli ve 100 bölümlük İzciler belgeseli ya-pımcısıyım. İzciler belgeselinde sadece izcilik değil doğal yaşam da anlatılmıştı. Su dünyası belgeselini hazırladım. Son-ra İzcilik Federasyonu’nun iyi gitmedi-ğini düşünüp, işlerimi bırakıp federasyo-na geçtim. 2004 yılında 1000 izciye kadar düşmüş olan sayıyı, kaliteli bir artışla 70 bin izciye çıkardım. Dokuz sene boyunca Bosna’dan Bakü’ye, eskiden beri gönül ba-ğımızın var olduğu bütün ülkelerle ilgile-niyorum. Gönüllü olarak yapılan zor bir işi yapıyorum. Çünkü izcilikte yediden yetmişe herkesle ilgilenmek zorundayız. Çocukların sigara içip içmediğinden, çev-reyi kirletip kirletmediğine kadar her ala-na dikkat edince de işimizin zorluğu as-lında keyif verici bir şekilde artıyor. 57

İZCİLİK FEDERASYONU BAŞKANI HASAN DİNÇER SUBAŞI:

SALİHA BÜŞRA SELMAN - AHMET KAYNAR

Sadece çocuklara özgü değil izcilik, yediden yet-mişe herkesi kapsayan bir hareket. Çocukla-ra kendi kendine yetme, onların karakter ve fizik-sel gelişimlerine katkı sağlamada etkisi de bü-yük. Türkiye İzcilik Fe-derasyonu Başkanı Ha-san Dinçer Subaşı’nı zi-yaret ederek izcilik hak-kında A’dan Z’ye ne var-sa kendisiyle hem gez-dik hem konuştuk.

Page 60: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Sizi izcilik alanına iten sebep ne idi? Birinci sınıftayken bir gün içeri bir adam girdi ve sınıf defterini istedi. Sınıf Başkanı kalktı, defteri götürdü. Adam “Eğer izci olsaydınız deftere en yakın olan onu masadan alır, elden ele bana uzatırdınız.” Ve o anda izciliğe âşık oldum. Ondan sonra, okulda derslerden kaçıp izcilik kulübünü izlemeye giderdim Herkes beni arardı, ben de toplantıları izlerdim. Altı yaşında yavrukurt olmayı başardım. O gün bugündür yolculuğum devam ediyor.Başkanlığa nasıl geldiniz?

Lisede ergin izci oldum. İlköğretim okulumun izci ünitelerini kurdum. Lisede okul izci lideri oldum. Yeşilay İzci Grubunu ve Türk Ocağı İzci Grubunu, İstanbul İzci Kulübünü kurdum ve sonrasında Federasyon Başkanı oldum. Bu ara-da da 4 tahtalı izci oldum.İzcilik Federasyonunu ve kulüplerini şu anda yaygın olarak göremiyoruz. Bu makûs talih değişecek mi?İzcilikte çocuk ve genci alıp bir hafta dağa gö-türüyorsunuz. İddia ediyorum; 11-15 yaş arası herhangi bir çocuğu alıp götüreyim ve sonra istediğim ideolojiyle geri getiririm. İşte izcilik bu kadar tehlikeli bir uğraştır. Atom gibidir; enerji de olabilir bomba da. Biz de bunun far-kındayız o sebeple izci liderlerini çok iyi ye-tiştirmeye çalışıyoruz. İyi model olabilecek ki-şileri lider yapıyoruz. Sigara içen liderlere ço-cukların göreceği yerlerde içmesi durumun-da disiplin cezası verilmesi ilk uygulamamız oldu. Arayanın bulmasını tercih ediyoruz. O sebeple öğrencilere değil talebelere ulaşmak istiyoruz. Çünkü talep edenler öğrenmeyi is-teyenlerdir. Liderleri yetiştirmek için iyi tale-beler olmalarını bekliyoruz. Çocuklara önder-lik etmeden geçmeleri gereken 5 farklı eğitim var ve buna herkes sabredemiyor.İzcilikte hiyerarşi var mıdır? Eğitimler, tecrübeliler-den yeni öğrencilere doğru mu aktarılıyor?İzcilikte hiyerarşi vardır ve her an, her yer-de, herkes herkesi eğitir. İzciliğin 8 maddelik metodundan biri kişisel gelişimdir. Başkasına öğrendiklerini öğretene kadar kişi gelişmiş sayılmaz. Bunun için 3 ay önce izciliğe giren kişi öğrendiklerini alttakilere öğretecek ki se-viye geçsin. Obabaşları -ünite liderleri- eğitir, uzmanlar eğitir. Ancak burada herkes yaşaya-rak öğrenir. Yaparak öğretir.İzciliğe başlamak için bir yaş sınırı vardır diyebiliriz o zaman…Elbette diyemeyiz. Ancak 18 yaşından son-ra iyi bir izci lideri olunmaz. Çünkü bu işi ço-cukken gördüğünüzde çok daha farklı olur.

57.Alay Yürüyüşü esnasında Anzaklar Cumhurbaşkanı’nın Bakanımızdan Ge-libolu uluslararası toprak olsun dedi-

ği sene 18.500 çocukla Gelibolu’ya çıkarma yaptık ve adamcağız ne diyeceğini şaşırdı. “

59

Page 61: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Nasıl ki öğretmenleri 4 senede değil, 16 se-nede yetişiyorlar; öyle de öncelikli tercihi-miz izciliğin içinden gelmiş kişilerin lider ol-masıdır. Ancak, dışardan gelenler çok iyi bir eğitimden geçerek iyi lider olabilirler.Kız ve erkek izciler beraber kamp yapabiliyor mu?Kampları ortak, ancak obaları ayrıdır. Çün-kü ormanda erkekler hem çalı toplayıp yemek yapmak hem de çamaşır yıkamak zorunda ka-lıyor. Böyle olmasaydı, erkekler sadece çalı top-lardı, kızlar da yemek yapardı ve bir çocuğun her yönden gelişmesi engellenmiş olurdu. Kız-lara ve erkeklere ayrı ayrı liderler verilir.Kamp tarihlerini nasıl ayarlıyorsunuz?Mili Eğitim Bakanlığı’mızdan aldığımız tak-vime göre hareket ediyoruz. Kış kampları-nı sömestr zamanında yaparız. Ama mahal-li kampları ilçe kurulları belirliyor. Ama tatil-leri göz önünde bulundurulur. İzcilikte toplan-tılar hafta sonu yapılır ve toplantılara katılma-nız zorunlu değildir. Çünkü biliriz ki toplantı-da olmayan daha önemli bir işle meşguldür. Kamplarda eğitimlerinizden bahsedebilir misiniz?Gece çocukları nöbete kaldırırız. Zor ve ke-yifli bir işi yaptıklarının tadına varsınlar diye

uğraşırız. Her hafta 1000 çocuğa eğitim ve-riyoruz bu alanda. Okçuluk, binicilik, tel-siz kano, dağcılık eğitimleri veriliyor. Çocuk-ların bir dakikasını dahi boşa harcamama-sı için uğraşıyoruz. Her yaz toplanan çocuk-lar buradaki alana gelip ders alırlar. Önemli olan burada başlayan eğitimin devam edilme-si. 57.Alay Yürüyüşünü başlattık çünkü An-zaklar Gelibolu’ya geldiklerinde Türk görmü-yorlardı. Uluslararası topraklar olsun istiyor-lardı. Ancak izcilerle başlattığımız yürüyüş sonrası isteyemez oldular çünkü onlardan ka-labalığız. 57.Alay Yürüyüşü esnasında Anzak-lar Cumhurbaşkanı’nın Bakanımızdan Ge-libolu uluslararası toprak olsun dediği sene 18.500 çocukla Gelibolu’ya çıkarma yaptık ve adamcağız ne diyeceğini şaşırdı. İBB ve izci-ler desteği sayesinde oldu bu. Bizler çocukları-mıza tarihimizi de anlatıyoruz. Bosna’ya Ay-vazdede şenliklerine götürüyoruz çocukları. Avrupa’nın göbeğinde 20 bin Türk Bayrağı da-ğıtıyoruz. Bosna’daki, Kudüs’teki izcilerle bu-radaki çocukların kardeş olduğunu onlara an-latıyoruz, yaşayarak görmelerini sağlıyoruz. Balkan, Makedon, Azeri izcileri gelip burada eğitim alıyor. Yaz aylarında buradan 10 bin ço-59

Page 62: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

cuk geçiyor. Yeşilay gelip bir stant açıp bu çocuk-ları bağımlılıklar konusunda bilgilendirebilir.İzcilik yapmak kadınlar için ekstra zorluklar içeri-yor mu? Aileler kızlarını gönül rahatlığıyla bura-ya gönderebilir mi?Kızlar ve erkeklerin niye ayrı kaldığını peda-gojik açıdan anlattım. Kız ve erkek kampları-nı ayrı tutarız. Bayan izcilere bayan lider ve-rilir. Dünya Kız İzciliği teşkilatına üyeyiz. Şu anda Adana’da kız izci lider kampımız sürü-yor. 11 yaşından itibaren obaları ayrılır. İnsan-ların inançlarına göre hareket edebilmeleri için gerekli şeyleri sunmak zorundayız. Bunun yanı sıra kapalı ve açık izcilerimiz de var.İzcilik dâhilinde hangi sporlar yer almakta?İzcilik çocukları elde tutabilmek için her spora kucak aç-mıştır. Herkesin bil-diğini ve öğretebil-diğini buraya getir-meyiz. Çocuklar bil-medikleri konular-da eğitim almaya korkuyor ama izci-liğe geldiyseniz bü-tün sporları yapmak zorundasınızdır. Bu da çocuklar için ara-dıkları macerayı, keşif duygusunu bulmalarını ve yaşamalarını sağlıyor. Buradan bisiklet şam-piyonları bile çıktı. Çünkü çocuklar neyi seve-ceklerini burada daha rahat görebiliyorlarPotansiyel sporcuları keşfetmek için bu kadar güzel bir ortam olamaz herhâlde…İki ayda on bin çocuk ok atıyor burada. Okçuluk Federasyonu ‘Bin Okçu’ projesini başlattı hâlbuki burada 10 bin çocuk eğitim alıyor. Burada bir gö-revli otursa bir sürü yeteneğe temas etmiş olacak.Çocukların yeteneklerine göre yönlendirmesini nasıl

belirleyebiliyorsunuz?Yönlendirmeyi yapamıyoruz çünkü o kadar branşla ve çocukla ilgilenince teker teker ayık-layamıyoruz. Federasyonlara yazı yazıp potan-siyeli yüksek çocukların burada eğitim görme-lerini istiyoruz. İki kuzenimin izciyken yelkene olan yeteneklerini fark ettik. Şu anda biri Avru-pa diğer, Dünya Yelken Şampiyonu oldu.1907’de kurulan izcilik Türkiye’ye ne zaman geldi?İzciliği Robert Stephenson Smyth Baden-Powell isimli bir İngiliz General kurdu. 1912 Türkiye’de kuruldu deniyordu ama Lübnan’da 1910’da kurulduğunu gördük. İzcilik akıncılık-

la çok uyumlu. Örf ve adetlerimizle çok uyumlu. Ok attırıyo-ruz, yüzdürüyoruz, ata bindiriyoruz. İzcilikte motivasyon çok önemli. Motivas-yon düşüren sebepler oluyor mu?Maddi eksiklikler do-layısıyla çok sıkın-tı yaşıyoruz. Çok in-sana ulaşmak istiyo-ruz ama başaramı-yoruz. Allahu Ekber dağlarına, Ertuğrul Gazi yürüyüşüne gi-demeyeceğiz. Edebali

yürüyüşünü yapamayacağız. Parasal sıkıntılar bizi çok yoruyor. Devlet ödenek sağlıyor ama yeterli ol-muyor. Ama sanırım yaşlandığım için sabrım aza-lıyor ve canım bu tarz olaylarla daha çok sıkılıyor.Avcılıkla aranız nasıl?Avcılığı sevmiyorum. Ama atıcılık dersleri ve-riyoruz. Ateş ettirmeyi öğretiyorum. Çünkü ço-cuklar silahın zararlarını görerek yaşıyorlar. Kurtuluş savaşında 5 bin izci savaşmış. Vatan, millet savunmasını sağlamak için silah kullan-mayı öğrenmek lazımdır. Hiçbir izcinin karınca

Arayanın bulmasını tercih ediyoruz. O sebeple öğrencilere değil talebelere ulaşmak istiyoruz. Çünkü talep eden-ler öğrenmeyi isteyenlerdir. “

61

Page 63: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

öldürdüğünü göremezsiniz. Yakmak için topla-dığı odunda yeşil yaprak bile olmaz. Sporu araç olarak mı görüyorsunuz?İzcilikte araçtır. Amacımız topluma, va-tana faydalı kişiler yetiştirmektir. Okçuluk Osmanlı’da okçuluk tekkesiyle özdeşleşmiştir. Biz burada çocuklarımıza dağcılığı öğretiyoruz ki Allahu Ekber dağlarına çıkabilsinler; bisikleti öğretiyoruz ki oraya kadar bisikletle gidebilsin-ler. Ben İzcilik Federasyonu Başkanıyım ve diyo-rum ki izcilik de araçtır. Mühim olan ahlaklı, ör-fünü, âdetini bilen insanlar yetiştirmektir. İzcilikte son seviye nedir?İzcilikte önce 2 tahta, sonra 3 tahta, en son da 4 tahta alırsınız. Zaten sonrası tahtalıköydür. Ölünce mezarınızın üstüne 2+3+4: 9 tahta koyarlar. Zihinsel olarak çocuklara nasıl katkıda bulunuyorsunuz?Her izci lideri çocuklarına karşı sorumludur. Fidan dikmekle, yangın söndürmekle başla-yan sohbetlerimizle irfan ve feraset sahibi ki-şiler olmasını istiyoruz. Mesela bir gece cenk marşı söylenir. Gece ellerimizi toprağa koyup bağırırız, ot değil o dedenin saçları dedikçe

çocukların kalpleri coşuyor.Disiplini nasıl sağlıyorsunuz?Siyasi konuşmalardan denizde giyeceği elbiseye kadar her şey belirli sınırlar içindedir. Burada sigara içenler disiplin kuruluna sevk edilir. Bü-tün bu durumlar tüzüğümüzde yazılıdır.Çocukları kamptayken aileler internetten vasıtasıyla çocuklarını izleyebiliyor…Bazı noktalarda kamera var. Ama BBG evine çe-virmiyoruz kampı. Mesela aileler çocuklarının ilk kamplarında buraya gelip çocuklarını gör-mek istiyor. Ama biz asla görüştürmüyoruz. Önemli olan o ilk hafta çocukların anasız baba-sız güçlü olmayı öğrenmesidir.Federasyon olarak hedeflerinizde neler var?Dünyadaki diğer ülkeler bizim gibi izciliğin özünü yaşatmıyor. Ama Türkiye izciliğini Ame-rikan izciliği gibi yapmak isterdim. Orada aske-riye, devlet, özel şirketler tarafından izcilik des-tekleniyor. Belki burada da bu kaynaşmayı sa-ğalırız. Günümüzde hükümet yetkililerinin bir çoğu geçmişte izcilik yaptığı için destek nokta-sında umutlarımız biraz daha arttı. 61

Page 64: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

kültür TANITIM

İç Anadolu’nun incisi, medeniyetin merkezi, köklü tarihi ve zen-gin kültürüyle gönüllere taht kuran şirin ilçemiz Çamlıdere…

ANADOLU’NUN OKSİJEN DEPOSU

ÇAMLIDERE

Page 65: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Çamlıdere, Ankara’nın kuzey-batısında, yaklaşık 100 kilo-metre uzaklığında yer almak-tadır. Güneydoğusunda Kızıl-cahamam, Kuzeyde Gerede, Batıda Güdül ve Beypazarı ilçe-leri ile komşudur.

Dört yanı çam ormanlarıy-la çevrili olan ve Ankara’nın içme suyu ihtiyacının büyük bir kısmını karşılayan ilçemiz, tarih boyunca da birçok kavimlere ev sahipliği yap-mıştır. Sırasıyla Hititlerin, Lid-yalıların, Perslerin, Romalıla-rın, Selçuklu ve Bizanslıların hâkimiyetinde olduğu bilin-mektedir. Yapılan kazılarda Selçuklu ve Bizans dönemleri-ne ait mezar ve yerleşim yerle-ri gibi kalıntılara rastlanmıştır.

Çamlıdere, İç Anadolu ve Karadeniz bölgesinin sınırında yer almasından dolayı iki bölge-ye ait iklim ve tabiat özelliklerini ta-şımaktadır. Bu özelliğinden dolayı özel-likle son zamanlarda cazibe merke-zi haline gelmiş ve doğaseverlerin de uğrak yeri olmuştur.

Çamlıdere’nin 2012 yılı ge-nel nüfus sayım sonuçlarına göre toplam nüfusu 6.739 ola-rak belirlenmiştir. İlçe ekono-misi tarım, turizm ve hayvan-cılığa dayanmaktadır. Yaz ay-larında nüfusu çok fazla artan Çamlıdere’nin ziyaretçi akımı-na neden olan en büyük faktör-lerinden birisi de Hz. Muhammed (sav)’in manevi evladı olan Ömer-ül Faruk’un soyundan gelen Şeyh Ali Se-merkandi Hazretleri’nin türbesinin burada bulunmasıdır.

Çamlıdere genellikle Aluç dağı, Çamkoru piknik alanları, tarihi yerleri, festivalleri, Şeyh Ali Semerkant Türbesi (İnanç turizmi) ve doğa güzellikleri ile tanınmıştır. Bir şifa merke-zi olarak Çamlıdere, Ankara’ya yakınlığı nedeniyle özellikle hafta sonları çok sayıda misafire ev sahipliği yapmaktadır.

Ankara’ya içme suyu sağlayan Kurtboğazı barajını besleyen en önemli ve en büyük su kaynakla-rı buradan sağlanmaktadır. Cuma günleri kurulan köylü pazarında civar köylerden gelen köylüler ken-di yetiştirdikleri yöresel ve doğal

ürünleri sunmaktadır.İlçe sınırları içerisinde dünyada

dört bölgede bulunan Silisleşmiş (taş-laşmış), 11-23 milyon yıl öncesine daya-

nan orman ağaçları bulunmaktadır. Silisleş-miş fosil ormanı çam ve meşe ağaçlarından

oluşan bulgu tamamen volkanik ürün-lerden oluşmaktadır. Kültür ve Turizm

Bakanlığı tarafından Çamlıdere’de bulunan taşlaşmış fosil ormanının doğal sit alanı olması için çalışma-lar devam etmektedir.

Çamlıdere yöresinde ‘’Cibil-li Dede’’ adıyla anılan zat, 19. yüz-yılın sonlarında doğmuş ve bü-

yümüş, demirci çırağı olarak çalış-mış, sevgisini ve hayatını dağlarda çe-

tin geçen hava şartlarında bile geyikleri besleyerek doğaya adamış bir hayırsever-

dir. Halen de sık sık geyiklerin ilçe yakınları-na geldiği bilinmektedir.

Şeyh Ali Semerkandi, tahsilini ta-mamladıktan sonra, Mekke ve Medine’de yıllarca Kâbe’de imam-lık, Peygamberlerin türbelerinde ise türbedarlık görevlerini yap-tıktan sonra Çamlıdere’ye gelerek ilçe ve etrafında medrese, tekke ve zaviye açarak pek çok öğren-ciyi yetiştirmiştir. Çamlıdere’nin

eski ismi Şeyhler olup, bu zâta izâfeten bu isim verilmiştir. İlçenin yemek kültüründe tarha-

na, yayla, paça işkembe çorbaları, höşme-rim, baklava, kabak tatlısı, gözleme, dolma,

bazlama, kedi batmaz ,kuşburnu şerbe-ti, ahlat hoşafı, Lahana(kelem), man-

tar kavurmaları(kara mantar, akka-yışgan, göbek, ayıca ve kanlıca ilçe-de toplanan diğer mantar türlerin-dendir.) gibi yöresel yiyecekler yer almaktadır.

Bir Çamlıdere sevdalısı olarak, temiz havasını, güzel doğasını pay-

laşmak için herkesi bu güzellikleri görmeye ve yaşamaya Başkent’in inci-

si Çamlıdere’ye davet ediyorum.

ONUR ULUKUZ

Page 66: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Tütün kullanımı ABD ve tüm dünya gene-linde pediatrik bir salgındır. Genel Cerrah’ın 1964’te yayımladığı ilk rapordan beri bazı olumlu süreçler ve gelişmeler yaşanmasına rağmen, gençlerimizin ezici çoğunluğu halen daha tütün kullanmaktadır. ABD’de üst düzey liselerde öğrencilerin dörtte üçü düzenli siga-ra kullanmaktadırlar. Bunun sebebi ise çok az sayıdaki lise öğrencisinin nikotinin güçlü ba-ğımlılık etkisini kırabilmeyi başarmasıdır. Si-gara içmeyi ısrarla sürdüren bağımlıların yarı-sının, sigara içmeyen kendi çağdaşlarından 13 yıl daha erken öldükleri gözlemlenmiştir.

Sigaranın yanı sıra farklı tütün ürünlerinin de gençler ve ergenler arasında kullanımı çok yaygındır. Beyaz erkek çocuklarının beşte bi-rine yakın bir kısmı dumansız tütün kullan-maktadır. 18-25 yaş aralığındaki her 10 genç-ten biri puro kullanmaktadır. Birden fazla tü-tün ürünlerinin Beyaz ve Latin Amerikalı er-kekler arasında eşzamanlı kullanımı (%50’den daha fazla) da yaygın bir durumdur. İstatistik-ler ve rakamlar bu durum karşısında yetersiz kalmaktadır. Her yıl sadece ABD’de 1 milyo-na yakın bir kitlenin tütün ürünleri kullanımı-na başlaması bu şaşırtıcı durumdan sadece bir tanesidir. Eğer ulusumuz bazı metotları karar-lı ve istekli bir şekilde tüm eyaletlerde uygula-maya koyarsa, bu salgının bir sonraki kuşakla-ra aktarımı da yavaşlamış olacaktır.

Hemen hemen Tüm tütün kullanımına başlangıç tecrübeleri çocukluk ve ergenlik dönemlerine rast gelmektedir. Her gün si-gara içen yetişkinlerin %88’ inin tamamı, 18 yaşına kadar sigara kullanmaya başla-dığını belirtmiştir. Bu dönemler sosyal et-

kilere ve tütün mamulleri-nin marketlerdeki cazip yay-gınlığına açık bir dönemdir. Bunun yanı sıra filmlerdeki sigara içen figür ve imajlar ve sosyal iletişim sitelerindeki ve reklamlardaki her mesaj da et-kili birer unsurdur.

Sağlık Açısından Tütün Kullanımının Sonuçları

1994’te yayımlanan Genel Cerrahi raporu sigaranın hem kısa hem de uzun vadede gençlerin sağlığı üze-rinde olumsuz sonuçları olduğunu açık bir şekilde ifade etmesinin yanı sıra daha ileri düzeyli araştırmalar da bu bulguları doğrulamıştır. Örneğin 30 yaş altındaki genç yetişkinlerin cid-di kalp rahatsızlığı sergiledikleri saptan-mıştır. Sigara kullanımının boy uzunlu-ğu ve ülkedeki çocuklarda sıklıkla görü-len obeziteden anlaşılacağı üzere kilo du-rumuyla da yakından bir ilişkisi vardır. Si-gara içen gençlerin sigaranın kilo kontrolün-de önemli bir yardımcı unsur olduğuna dair kanaatleri olması geniş bir kabul iken, siga-ranın kilo kaybına sebep olduğu inancına ise hemen hemen hiç rastlanmaz.Tütün kullanımının Gençler Üzerindeki So-syal, Çevresel, Bilişsel ve Genetik Etkileri

Ergenler ve gençler tütün kullanımının etki-lerine son derece açıktırlar. Gençler ergenliğe doğru evirildiklerinde dâhil oldukları sosyal bağlama ve arkadaş gruplarına artan derecede

Gençlerin ve Ergenlerin Tütün Kullanımını ÖnlemekÇ E V I R I MURAT KARACA

64 Çeviri

Page 67: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

bağımlı hale gelerek dav-ranışlarını bu düzlemde değişti-

rip yeniden inşa etmektedir. Arkadaş grupları eğer sigara kullanıyorlarsa çok büyük ihtimal-le bu gruplara dâhil olan gençler de kullanma-ya başlayacaklar. Yüksek akademik başarısı ve kazanımları olanlar diğerlerine nazaran daha az tütün ve tütün ürünleri kullanırlar.

Gençler Arasında Tütün Kullanımını Azaltma ve Engelleme Çabaları

Gençler ve yetişkinler arasında sigara kullanı-mının başlamasını, yayılmasını ve yoğunluk kazanmasını a zaltmak için etkili stratejilerin kullanıldığı kanıt ve ispata dayalı geniş bir do-kümantasyon bulunmaktadır. 1994’te Gençle-rin tütün kullanımı ile ilgili yayımlanan Ge-nel Cerrahi raporu, tütün kontrolüne çevre-

sel ve politik yaklaşımların vurgusunu artır-mıştır. Gerek sigara fiyatlarının yükseltilme-si talebi gerekse siyasi kanallar aracılığı ile si-gara yasaklarının uygulamaya konması ve son olarak sigarasız sosyal kuralların inşa edilme-sindeki kanuni ve hukuki düzenlemeler Ge-nel Cerrah’ın çalışmaları arasında zikredilebi-lir. Kitle iletişim kampanyalarının toplumsal normları değiştirmede ve gençler arasında tütünü önlemede en önemli stratejilerden bir tanesi olması önemli bir olgudur. Başa-rılı ve etki gücü yüksek kampanyalar; özel temalar, uygun duygusal tonlar, cezbedi-ci şekiller, açık mesajlar ve sıklıkla tekrarı gibi uygulamaları içermektedir. Yine bir başka güçlü kanıt ise gençler için özel olarak tasarlanan medya reklamları-nın gençler arasında tütün kullanımını azalttığını açıkça göstermektedir.

Kitle iletişim kampanyalarının yanı sıra, yüksek etki gücüne sahip hukuki düzenleme stratejilerinin tü-tün kullanımını azalttığı kanıtlan-mıştır. Tütün mamullerinin fiyatla-rını yükselten yerel, federal ve ulu-

sal vergiler; gençler arasında sigaranın yayıl-masını önemli bir ölçüde önleyerek halk sağlı-ğına ciddi anlamda katkılar sunmaktadır. Tü-tün fiyatlarının yükseltilmesi, gençler arasında ve fiyatlara karşı hassas olan kesimler arasında tütün kullanımının düştüğünü net bir şekilde göstermiştir. Yine görüldüğü üzere, dumansız kapalı alan kanununun güçlendirilmesi genç-lerin sigaraya başlama ve yaygınlaştırma giri-şimlerini sekteye uğratmıştır.

Bulguya dayalı okul-merkezli programlar; sosyal etkileşimci metotları ve reddetme-ye dayalı öğretim ilkelerini model alan sos-yal etki merkezli programların kısa vadeli sonuçlarına yoğunlaşmaktadır. Okul prog-ramları gerek aile, gerek devlet gerekse kit-le iletişim kampanyalarıyla desteklendiğin-de daha etkili olurlar. Md. Rockville, ABD Genel Cerrahi Ofisi Halk Sağlığı Hizmetleri Insan ve Sağlık Hizmetleri Bölümü

Page 68: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

Hilal-i Ahdar Takvimi14-Şubat: Bıçaklı sarhoş. Kasımpaşa’da Deb-bahane meydanında mukim bahriyeli Osman Aziz kendini bilmeyecek derecede içtikten son-ra bıçak çekerek etrafa tecavüze başlamış, po-lis tarafından derdest edilmiştir.

Galata’da Kuyuiçi sokağında polis devriyele-ri yerde yatan bir adama rast gelmişler. Tahkikat neticesinde merkumun içip sızan Tatar Said na-mında bir satıcı olduğu anlaşılmıştır.20 Şubat: Evvelki gece sarhoşluk yüzünden kendi halinde bir adam olan Osman Bey, sami-mi arkadaşı Enver’in karısına saldırmasını sap-tamış, ertesi sabah kendine geldiği zaman “Ah efendim ben ne yaptım, bu rakının Allah belası-nı versin, beni bütün arkadaşlarım bilirler. Gayet halim bir adamım; fakat iki kadeh içince irademi kaybederim.” diye tazallüm-i hal etmiştir22 Şubat: Fatih’te Hayri isminde biri meyha-nede ziflendikten sonra parası olmadığından, meyhanecinin terfik (yoldaş) ettiği uşakla evi-ne gelmiş, karısını meyhaneye olan borcunu vermesi için sıkıştırmaya başlayıp silahı çekip boşaltmaya başlamıştır. Bedbaht zevce pen-cereyi açarak kendisini aşağı atmaya çalışırken kocasının elleri biçarenin saçlarına yapışmış-tır. Hayri yine para talebinde ısrar ederken bir taraftan da tabancasının kabzasıyla karısının kafasını muhtelif mahallerinden yarmıştır.23 Şubat: Üsküdar’da Ihsaniye’de Çeşme soka-ğında rakı eğlentisi yapan Osman, kafayı tüt-süledikten sonra umumhane sermayelerinden Hayriye’ye uyanmasını teklif etmişse de Hayriye yorgunluğunu bahane ederek uyanamayacağını mukabilen Osman hiddetlenerek silah çekmiş ve fahişeyi başından ağır surette yaralamıştır.

Üsküdar’da Ihsaniye mahallesinde mukim Ihsan, evvelki gece eğlenti yapmak üzere Pa-ris mahallesi sermayelerinden Emine’yi evine getirerek içki âlemi yapmış, bir müddet son-ra rakının verdiği hiddetle oyun oynamak iste-meyen Emine’ye “Vay sen istediğine oynarsın da bana oynamazsın” diyerek sermayeyi ba-

şından yaralamıştır.Evvelki gece saat yedide boşta gezer takı-

mından Ermeni Soran sarhoşlukla kahvede gü-rültü etmiş, polis tarafından yakalanmıştır.

Fatih’te Şekerci Hanı’nda Osman’la Arap Ca-mili Muhammed kendini bilmeyecek derece sar-hoşluk etmiş ve polisçe yakalanmıştır.

Mercan’da Valide Hanı’nda Yüzbaşı Müte-kayıdı Ibrahim Efendi fevkalade sarhoş olarak beray-i istirahat tramvay hattı üzerine yatmış ise de polis tarafından kaldırılmıştır.26 Şubat: “Bu da rakının son ziyafeti olsun” serlevhasıyla Vakit refikimiz, rakının yanlış, çok sakat bir tefsir, üzerine likör sınıfına da-hil olalı pek çok adamları katil ve pek çoklarını da maktul yaptığını mecruh ve malul kalanla-rın hadsiz hesapsız olduğunu yazdıktan son-ra evvelki gece haddeden aşırı derecede sar-hoş olmanın mülin bir akibeti olarak esraren-giz surette icra edilen Refik Efendi cinayeti-ni naklediyor. Maktul Fırıncı Refik Efendi vaka gecesi saat sekizde Davutpaşa merkezi mü-rettebatından Neşet Efendinin daveti üzerine Sulu Manastırda Berber Ermeni Sipon ile bir-likte Galata’da Selanik birahanesine gitmiş-lerdir. Orada diğer birkaç arkadaşı da içki ma-sasına oturmuşlar, saat dokuza kadar içtikten sonra dört sarhoş bir otomobile binerek Şiş-li Bulgar çarşısında Nuri’nin idarehanesinde-ki Avcılar meyhanesine gitmişler, saat on iki-ye kadar içmişlerdir. Oradan sonra umumha-nelere sarkıntılığa kalkışmışlar, hiçbir taraf-tan ruy-ı kabul görmeyince evlerine dönmüş-ler. Sabahleyin Refik’in cesedi fırının kapısın-da bulunmuştur. Bu suretle Refik sarhoşlu-ğun kurbanı olarak dünyadan göç etmiş ve ar-kadaşları da maznunen taht-ı isticvba (sorgu-lanmaya) alınmışlardır.

Evvelki gece saat on birde bahçıvan Beh-lül çok sarhoş bir halde Feriköy hamam kapısının önüne gelmiş, camları kırmaya başlamıştır.

1925, Sayı: 3, Sayfa:24

Ç E V İ R İ A R I F Ç I F Ç I

66 Hilal-i Ahdar

Page 69: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 70: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 71: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 72: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin

70 Alıntılar

Bu yazılar www.alintidefteri.net esas alınarak hazırlanmıştır.

Etrafınıza bir bakın sizce de kıyamet kopmuyor mu? Murat Uyurkulak

Bugünkü mektep insanın ruhunu yüceltmek için değil, makineye esir olarak midesinin saltanatını yaşatmak için açılmış kapıdır. Nurettin Topçu

Bir türkümüz vardı, şöyle başlıyor veya devam ediyor: “Ben ahlâkın beğendim / Cemâlinde gözüm yok.” İşte bu anlayıştan, doksan - altmış – doksan’a nasıl gelindi? Bunu gerçekten tartışmamız gerekiyor. İbrahim Tenekeci

Mahrem, iç özgürlüğümüzün kimse tarafından ihlal edilemeyen sınırıdır bence. Bir tutam ölçüdür belki. Ölçü olmadan, hudut olmadan özgürlük

başıboşluk anlamına geliyor sadece. Leyla ipekçi

Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük ya-panlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden. Albert Einstein

Masallara boş verdiğimiz günden bu yana rüya göremez olduk. İp koptu, zaman uçtu, hayat köşe bucak bir yerlere saklandı. Uykularımız kâbuslarla donatıldı. Aydınlık bir yüz gördüğümüzde ilk aklımıza gelen cümle “Sırıtma lan” oldu. Mustafa Kutlu

Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... Bu da gösterir ki, zaman ve mekân insanla mevcuttur. Ahmet Hamdi Tanpınar

Page 73: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin
Page 74: Yeşilay Dergisi-Mayıs 2013-952.Sayı-Gençliğin Enerjisini Bağımlılıklar Bitirmesin