48
PEYGAMBERİMİZİN BAYRAMI Balonlu naylonu patlatma değerlendir Doğru nefes alma Hu’ya dayanıyor Her koyun kendi bacağından mı? Googla’dan yeni işletim sistemi www.zamaniskandinavya.dk 7 - 13 AĞUSTOS 2013 • YIL : 5 • SAYI : 223 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO Gazetenizle birlikte Helal kesim domuz eti (!) 1 4’TE Osmanlı sarayında doğum olayı 138’DE ZAMAN’DA BU HAFTA EURO TÜRKLER AVROLARI KISTI İlk yıllarda gurbetçiler temel ihtiyaçlarından bile tasarruf yaparak Türkiye’deki yakınlarına para gönderiyordu. Araştırmalar, göçün 50. yılının geride kaldığı günümüzde gönderilen paranın iyice azaldığını gösteriyor. Yıllar önce Avrupa’ya misafir işçi olarak gelen Türkiye kökenli göçmenler, istihdam açığını kapatarak Avrupa’nın birçok ülkesinde ekonomiyi canlandırmakla kalmamış, anavatana gönderdikleri paralarla da özellikle 1970’lerde yaşanan ekonomik darboğazdan çıkışta etkin bir rol oynamıştı. İlk yıllarda gurbetçilerin neredeyse tamamı, zaman zaman temel ihtiyaçlarından bile tasarruf yaparak Türkiye’deki yakınlarına para gönderiyordu. Göçün 50. yılının geride kaldığı günümüzde ise bu durum hızla değişiyor. Yapılan araştırmalar, gurbetçilerin memlekete gönderdikleri paranın giderek azaldığını gösteriyor. 1 HABERİ 8’NCİ SAYFADA Dünya genelinde yaşanan artışa rağmen Türkiye kökenli göçmenlerin anavatana gönderdikleri paranın miktarı her geçen yıl azalıyor. Gurbetçiler, 1970 ile 2000 yılları arasında yurtdışından gönderdikleri paralarla ülke ekonomisine çok ciddi katkılarda bulunuyordu. Yaşlıların ‘yalnızlık hastalığına’ çare aranıyor Danimarka’da yılda ortalama 8 bin yaşlı, hayata ‘yalnız ölümle’ veda ediyor. Kopenhag Belediyesi, ‘Daha az yalnızlık, daha çok birliktelik ve daha yüksek hayat kalitesi’ adını verdiği projeye start verdi. Belediye bütçesinden ayrılan 16 milyon kron ile yalnız yaşayan 2 bin 500 yaşlının yalnızlığına çare olunacak. 1 HABERİ 7’NCİ SAYFADA Norveç’te babalar tedirgin Norveç’te babalık izni kanunun kaldırılmasına ilişkin yasa teklifine tepki yağdı. Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre, birçok ailenin babalık izninin kaldırılmasını istemediği kaydediliyor. 1 HABERİ 6’NCI SAYFADA Anamuhalefet Sağ Parti Başkanı Erna Solberg, babalık izni kanunun, iş yerleri tarafından zoraki olarak değil de, babanın kendi insiyatifine bırakılarak uygulanması gerektiğini savunuyor. FOTO: ZAMAN ONLARA HER YER MEMLEKET Yolları Türkiye’deki kampüslerde kesişen üç uluslararası öğrenci. Çoğu zaman birlikte güldüler, ağladılar… Mezuniyet vakti geldi. Farklı ülkelerden gelen bu gençler memleketlerine dönmek yerine dünyanın başka diyarlarına kanat çırpmaya hazırlanıyor. 1 HABERİ 15’NCİ SAYFADA Milli formayla jübile maçı istiyorum 1 44’TE İSTİKRARSIZLIK MİLİTARİZMİ TETİKLİYOR Demokrasi talebi darbe tecrübesine dönüşen Mısır’ın en büyük problemi istikrarsızlık. Ayaklanmaların meydana getirdiği çalkantı ülkenin zoraki istikrarını bir anda yerle bir etti. Çözülemeyen problemler, bir türlü sağlanamayan istikrar radikalizmi ve militarizmi getiriyor ülkeye. 1 HABERİ 32’NCİ SAYFADA Tüm okurlarımızın mübarek Ramazan bayramını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dileriz.

Zamandk223 egazete

  • Upload
    zamandk

  • View
    261

  • Download
    8

Embed Size (px)

DESCRIPTION

ZAMAN 223 EGazete

Citation preview

Page 1: Zamandk223 egazete

PEYGAMBERİMİZ

İN

BAYRAMI

Balonlu naylonu

patlatma değerlendir

Doğru nefes alma Hu’ya

dayanıyor

Her koyun kendi

bacağından mı?

Googla’dan yeni işletim

sistemi

www.zamaniskandinavya.dk7 - 13 AĞUSTOS 2013 • YIL : 5 • SAYI : 223 • DANMARK 25 DKK • SVERIGE 30 SEK • NORGE 35 NKR • FINLAND 3,5 EURO

Gazetenizlebirlikte

Helal kesimdomuz eti (!) 1 4’TE

Osmanlısarayındadoğum olayı138’DE

Z A M A N ’ DA B U H A F TA

EURO TÜRKLERAVROLARI KISTIİlk yıllarda gurbetçiler temel ihtiyaçlarından bile tasarruf yaparakTürkiye’deki yakınlarına para gönderiyordu. Araştırmalar, göçün 50.yılının geride kaldığı günümüzde gönderilen paranın iyice azaldığınıgösteriyor. Yıllar önce Avrupa’ya misafir işçi olarakgelen Türkiye kökenli göçmenler, istihdamaçığını kapatarak Avrupa’nın birçokülkesinde ekonomiyi canlandırmaklakalmamış, anavatana gönderdikleriparalarla da özellikle 1970’lerde yaşananekonomik darboğazdan çıkışta etkin bir roloynamıştı. İlk yıllarda gurbetçilerin

neredeyse tamamı, zaman zaman temelihtiyaçlarından bile tasarruf yaparakTürkiye’deki yakınlarına para gönderiyordu.Göçün 50. yılının geride kaldığı günümüzdeise bu durum hızla değişiyor. Yapılanaraştırmalar, gurbetçilerin memleketegönderdikleri paranın giderek azaldığınıgösteriyor. 1 HABERİ 8’NCİ SAYFADA

Dünya genelindeyaşanan artışa rağmen

Türkiye kökenligöçmenlerin

anavatanagönderdikleri paranın

miktarı her geçen yılazalıyor. Gurbetçiler,1970 ile 2000 yılları

arasında yurtdışındangönderdikleriparalarla ülke

ekonomisine çok ciddikatkılarda

bulunuyordu.

Yaşlıların ‘yalnızlıkhastalığına’ çare aranıyorDanimarka’da yılda ortalama 8 bin yaşlı, hayata ‘yalnız ölümle’ veda ediyor. KopenhagBelediyesi, ‘Daha az yalnızlık, daha çok birliktelik ve daha yüksek hayat kalitesi’adını verdiği projeye start verdi. Belediye bütçesinden ayrılan 16 milyon kron ileyalnız yaşayan 2 bin 500 yaşlının yalnızlığına çare olunacak. 1 HABERİ 7’NCİ SAYFADA

Norveç’tebabalar tedirginNorveç’te babalık izni kanunun kaldırılmasınailişkin yasa teklifine tepki yağdı. Konuyla ilgiliyapılan araştırmalara göre, birçok aileninbabalık izninin kaldırılmasını istemediğikaydediliyor. 1 HABERİ 6’NCI SAYFADA

Anamuhalefet Sağ Parti Başkanı Erna Solberg, babalık izni kanunun, işyerleri tarafından zoraki olarak değil de, babanın kendi insiyatifinebırakılarak uygulanması gerektiğini savunuyor. FOTO: ZAMAN ONLARA HER YER

MEMLEKET Yolları Türkiye’deki kampüslerde kesişen üçuluslararası öğrenci. Çoğu zaman birlikte güldüler,ağladılar… Mezuniyet vakti geldi. Farklı ülkelerdengelen bu gençler memleketlerine dönmek yerinedünyanın başka diyarlarına kanat çırpmayahazırlanıyor. 1 HABERİ 15’NCİ SAYFADA

Milli formaylajübile maçıistiyorum1 44’TE

İSTİKRARSIZLIKMİLİTARİZMİ TETİKLİYORDemokrasi talebi darbe tecrübesine dönüşen Mısır’ın en büyükproblemi istikrarsızlık. Ayaklanmaların meydana getirdiği çalkantıülkenin zoraki istikrarını bir anda yerle bir etti. Çözülemeyenproblemler, bir türlü sağlanamayan istikrar radikalizmi ve militarizmigetiriyor ülkeye. 1 HABERİ 32’NCİ SAYFADA

Tüm okurlarımızın mübarek

Ramazan bayramını tebrik eder,

hayırlara vesile olmasını dileriz.

Page 2: Zamandk223 egazete

2 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN TAASTRUP

1Danimarka’da son dönemde gerçekleş-tirdiği etkinliklerle dikkatleri üzerine

çeken Ungvej Landsorganisation’a bağlı Ung-vej Taastrup Derneği’nin (Kilden Derneği)geçtiğimiz hafta içerisinde Taastrup’da dü-zenlediği iftar büyük ilgi gördü. Royal Taj Ma-hal düğün salonunda gerçekleştirilen iftara Ta-astrup, İshoj, Albertslund ve çevre semtlerdenyaklaşık 450 kişi katıldı. İftara katılanlar ara-sında Taastrup Belediye Başkanı Mikkel Zi-egler’in yanı sıra Radikal Parti Milletvekili Na-dem Farooq ve Müslüman olmadığı haldeMüslümanları daha iyi anlayabilmek için Ra-mazan’ın ilk gününden bu yana oruç tutarakbüyük takdir toplayan Danimarkalı aktörRasmus Elton da vardı. Bu arada programaçok sayıda Danimarkalının katılması da dik-katlerden kaçmadı. Komşuları tarafından if-tara davet edilen birçok Danimarkalı bu vesileile Ramazan ayı, oruç ve Müslümanlar ile il-gili bilgi sahibi oldu.

İftar öncesinde bir konuşma yapan Ung-vejdk Landsorganisation Başkanı Servet Dön-mez, Ungvej olarak bugüne kadar gerçekleş-tirdikleri çalışmalarla ilgili bilgi verdi. İftar son-rasında yaptığı konuşmaya “Merhaba, Türkçeiyi olmadığı için kusuruma bakmayın.” diye-rek başlayan Taastrup Belediye Başkanı Mik-kel Ziegler ise; verdiği hoşgörü mesajlarıyla ka-tılımcılardan alkış almayı bildi.

Radikal Partili milletvekili Nadem Farooqise; Ramazan ayının ve Müslümanların Dani-marka’ya kattığı pozitif değerlerden bahsetti.

İftara ailesiyle katılan Danimarkalı aktörRasmus Elton ise; Ramazan ayının ilk günün-den bu yana aksatmadan tuttuğu orucunkendisine kazandırdıklarını anlattı. Oruç’unonu daha iyi bir insan yaptığını ifade eden El-ton, “Müslümanlara olan bakışım değişti.”dedi.

İftar programı yapılan yemek duasınınakabinde çekilen hatıra fotoğraflarıyla sonaerdi.

Ungvej Taastrup iftarıbüyük ilgi gördüDanimarka’da son dönemde gerçekleştirdiği etkinliklerle dikkatleri üzerine çeken UngvejLandsorganisation’a bağlı Ungvej Taastrup Derneği’nin (Kilden Derneği) geçtiğimiz haftaiçerisinde Taastrup’da düzenlediği iftar büyük ilgi gördü.

Ungvej Landsorganisation’a bağlı Ungvej Taastrup Derneği’nin (Kilden Derneği) geçtiğimiz hafta içerisinde Taastrup’da düzenlediği iftar büyük ilgi gördü.

İftara ailesiyle katılan Danimarkalı aktör Rasmus Elton ise; Ramazan ayının ilk gününden bu yana aksatmadantuttuğu orucun kendisine kazandırdıklarını anlattı.

Ungvej Taastrup iftarına katılanlar arasında Taastrup Belediye Başkanı Mikkel Ziegler’in yanı sıra Radikal PartiMilletvekili Nadem Farooq ve Müslüman olmadığı halde Müslümanları daha iyi anlayabilmek için Ramazan’ın ilkgününden bu yana oruç tutarak büyük takdir toplayan Danimarkalı aktör Rasmus Elton da vardı.

ZAMAN STOCKHOLM

1İsveç Piyasa Kontrol Kurulu, e-sigaraolarak bilinen elektronik sigaraların her

geçen gün uluslararası piyasalarda daha po-püler hale geldiğini belirterek hükümete konuile ilgili bir yasal düzenleme yapması tavsiye-sinde bulundu. Svenska Dagbladet gazetesinekonu ile ilgili bir yorum yazan Kurul BaşkanıPeter Strömback, “Elektronik sigara bütündünyada yaygınlaşıyor. Bu sigara İsveç’te yasalolarak satılmaya başlamadan önce konu ile il-gili kanuni bir düzenleme gerekiyor” şeklinde

değerlendirmede bulundu. Elektronik sigara-nın sağlık için zararlı olduğunu belirten Ström-back, e-sigaradaki birkaç milimetrelik nikotinbuharı gerek çocukların gerekse yetişkin in-sanların zehirlenmesine sebep olur uyarısındabulundu. İsveç yasalarına göre tütünsüz niko-tin ürünleri sınıfına giren elektronik sigara tıbbiilaç olarak kabul ediliyor ve ülke çapında satı-labilmesi için Tıbbi Ürünler Kurulu’nun onayıgerekiyor. Hâlihazırda ise söz konusu yasal izin-ler alınmamış olmasına rağmen ülkede elek-tronik sigara piyasada veya internet üzerindenbulunabiliyor.

İsveç elektronik sigaraya savaş açtıİsveç Piyasa Kontrol Kurulu, her geçen gün daha popüler halegelen elektronik sigara ile ilgili yasal düzenlemeyapılmasını istedi.

Page 3: Zamandk223 egazete

3 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN SVENDBORG

1Danimarka’nın Svendborg şeh-rinde geçtiğimiz hafta ilk kez sesli

bir şekilde ezan okundu. Danimarka Di-yanet Vakfı’na bağlı Bilal-i Habeşi Camiyönetimi tarafından Svendborg KültürMerkezi’nde organize edilen iftar prog-ramı öncesinde, İmam İshak Demir ta-rafından açıktan sesli bir şekilde okunanezan, Svendborg’da yaşayan Müslü-manların yüreklerine su serpti. Şehirle-rinde ezanın ilk kez sesli bir şekildeokunmasına şahitlik eden Müslümanlarezanın akabinde uzun süre dua etti.

Bu arada ezanın sesli bir şekildeokunmasına müsaade eden SvendborgBelediye Başkanı Curt Sörensen büyüktakdir kazandı. Sörensen ayrıca; Svend-borg Kültür Merkezi’nde gerçekleştirileniftar programına katılmayı da ihmal et-medi. Burada yaptığı konuşmada Svend-borg’da yaşayan Türkiye kökenli Müs-lümanlara seslenen Sörensen, birlik, be-raberlik ve hoşgörü mesajları verdi. Prog-rama Türkiye Büyükelçiliği Din Hizmet-leri Müşaviri Ahmet Onay’ı temsilenkatılan din görevlisi Hüseyin Gültekin’inkonuşması da katılımcılar tarafındanbüyük bir ilgiyle dinlendi.

Diğer taraftan yaklaşık 150 kişininkatıldığı iftar programında servis edilenyemeklerin tamamının katılımcılar tara-fından evlerinde hazırlanarak getiril-mesi, Svendborg’daki birlik ve beraber-lik havasını da gözler önüne sermiş oldu.

Svendborg Bilal-i Habeşi Camii Derneğiyetkililerinden Erkan Başoda ve iftarprogramının sunuculuğunu yapan Öz-gür Başoda, söz konusu iftarın organizeedilmesinde bayanların özverisinin bü-yük katkısı olduğunu ifade ettiler. Svend-borg’un genciyle yaşlısıyla birlik ve be-

raberlik anlamında örnek bir yer oldu-ğunu ifade eden Erkan Başoda, cami der-neği olarak organize ettikleri iftarlarla bubirlik ve beraberlik havasına katkıda bu-lunmayı hedeflediklerini söyledi.

Programa katılanlar arasında önü-müzdeki Kasım ayında gerçekleştirilecek

yerel seçimlerde Sosyal Demokrat Par-ti’nin Svendborg Belediye Encümenliğiiçin aday göstereceği isimlerden biri olanAhmet Çorap da vardı. Program sonra-sında Svendborg’da yaşayan Türkiyekökenli Müslümanlar hatıra fotoğrafıçektirdi.

Svendborg’da ilk kezezan sesli okunduDanimarka’nın Svendborg şehrinde geçtiğimiz hafta içerisinde organize edilen iftarprogramı öncesinde ilk kez ezan sesli olarak okundu.

DanimarkaDiyanet Vakfı’nabağlı Bilal-iHabeşi CamiyönetimitarafındanSvendborg KültürMerkezi’ndeorganize edileniftar programıöncesinde, İmamİshak Demirtarafındanaçıktan sesli birşekilde okunanezan,Svendborg’dayaşayanMüslümanlarınyüreklerine suserpti.

ZAMAN MALMÖ

1İsveç’in Malmö şehrinde faaliyetgösteren Malmö Akademisyen-

ler Derneği’nin (Malmö AkamiskaFörening) eski öğrencileri ve eğitim-cileri geçtiğimiz hafta içerisinde der-nek binasında gerçekleştirilen iftarprogramında biraraya geldi. Şimdi-

lerde büyük bir bölümü çoluk ço-cuğa karışan eski öğrenciler dernekbünyesinde eğitim aldıkları günleriyad ederken öğretmenler eski öğren-cilerinin elde edikleri başarıların kı-vancını yaşadı.

Program sonrasında Zaman’a ko-nuşan dernek yetkililerinden ZaferBay, geçmişte Malmö Akademisyen-

ler Derneği bünyesinde eğitim görenöğrencilerin şimdilerde elde ettikleribaşarılarla çevrelerine örnek oldukla-rını söyledi. Dernek mezunları ara-sında akademik seviyenin çok yüksekolduğunu belirten Bay, Malmö Aka-misyenler Derneği’nin bu yönüyle İs-veç’te örnek bir dernek olduğunu söy-ledi.

Malmö Akademisyenler Derneğimezunları iftarda biraraya geldi

Malmö Akademisyenler Derneği’nin (Malmö Akamiska Förening) eski öğrencileri veeğitimcileri geçtiğimiz hafta içerisinde dernek binasında gerçekleştirilen iftarprogramında biraraya geldi.

Page 4: Zamandk223 egazete

Avrupa’da alışveriş yaptığımız marketlerdeçoğu zaman karşılaşmışızdır aldığımız ürünlerde,özellikle de et mamüllerinde yüzde 100 helal eti-ketine. Halbuki bir ürünün yüzde 80 yada 90 he-lal olması diye bir şey bahis mevzu olamaz. Birürün ya helaldir ya da haram. Kur’an’ın “Helal vetemiz olan nimetlerden yiyin-için ve salih amel-ler işleyin.” ve “O size sadece leşi, kanı, domuzetini ve Allah’tan başkası adına kesileni yasakla-mıştır.” ayetleri bizi helale yönlendirmektedirama helal gıda veya helal kesim meselesi yıllardırbiz Müslümanların çözemediği meseleler arasın-dadır, tıpkı Türkiye’nin boğazlar meselesi gibi...

Malezya’da Müslümanların yoğun yaşadığı birmahallede karşılıklı olarak dükkanlarında et satanbirisi Malezyalı diğeri Çinli iki kasap bulunmak-tadır. Çinli dükkanında alenen domuz eti ve di-ğer uygunsuz et ürünleri sattığı için ahali tabii ola-rak Müslüman olandan alışveriş etmektedir. Çinlikasap işin içyüzünü anlayamaz ve komşusuna bu-nun nedenini sorar. O da, etlerinin helal oldu-ğundan, İslami usullerle kesildiğinden bahsederve etler helal olduğu için satışlarının daha iyi ol-duğunu söyler. Aynı gün Çinli kasap dükkanınahemen “Halal Pork” yani “Helal Domuz Eti” diyeyazar.

Bu bizlere komik gelen olay yaşanmışmıdır bi-lemeyiz ama son haftalarda gündem kısırlığı çe-ken Danimarka medyasında da helal et meselesigündemdeki yerini almış durumda. Ekstrabla-det’de çıkan ‘dönerde domuz eti’ haberleri Müs-lümanlar arasında tedirginliğe yol açsa da kişi veyakurumlar hakkında hüküm vermeden önce me-selenin etraflıca araştırılması, bir bilene sorulmasızaruri. Zira geçen haftaki yazısında İslam Araş-tırmaları Uzmanı Zeki Köse’nin de belirttiği gibi,Allah, Hucurat suresi 6. ayette de müminlere buşekilde emretmekte: “Ey iman edenler! Eğer bir fâ-sık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araş-tırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük eder-siniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.”

Hal böyle iken bizlere ulaşan, duyduğumuzveya okuduğumuz haberlerden dolayı hükümvermeden önce iyice araştırmak durumundayız.Bununla beraber haberlere konu olan kişi veya ku-rumlar da tabiki meseleye açıklık getirmekle, zi-hinlerdeki bulanıklıkları gidermekle yükümlüdür.Yalnız bu tip meselelere yaklaşırken ister istemezticari veya şahsi bir takım kaygılardan kaynakla-nabilecek kıskançlık duygularının da bir kenara bı-rakılması gerekiyor. Zira ümit ederim (edelim) kihelal et meselesi haberlere konu olduğu şekliyeleolmasın, çünkü o şekilde olursa zararı sadece il-gili kişi ve kurumlara değil tüm Müslümanlaraolur. Hele hele bazı Danimarka hastane, okul vekreşlerinin de tamamen helal et kullanma kara-rını aldıkları şu dönemlerde bu ihtimali aklıma bilegetirmek istemiyorum.

Bu, meselenin bir yanı olmakla beraber bir di-ğer yanında da üreticilerin, deneticilerin ve de tü-keticelerin bu konuda çok hassas davranması ge-rekiyor. Burada işin merkezi konumunda olan tü-keticilerdir. Tüketiciler ne kadar hassas olursa üre-ticiler ve de deneticiler de o kadar hassas olur. Ni-tekim son zamanlarda Danimarka Halk Par-tisi’ni kızdıran ve de bazı Danimarka medyasınakonu malzemesi olan bazı Danimarka hastane,okul ve kreşlerinde de tamamen helal et kullanıl-ması Müslüman tüketicilerin hassasiyetinden vehelal et konusunda haklı taleplerini dile getirme-lerinden kaynaklanmaktadır. İşin özü arz talepmeselesi. Ne kadar talep, o kadar arz...

Meselemiz ile alakalı olan bir hadise; 1992Bosna katliamı sırasında Batı ülkelerinden bazılarıBosna’da katliama ve soykırıma maruz kalanMüslümanlara Birleşmiş Milletler nezaretindeyiyecek paketleri dağıtır. İnsanı yardım kapsamıadı altında yapılan bu dağıtım kameralar vasıta-sıyla da tesbit edilir. Ama; dağıtılan paketler ara-

sında domuz eti ve domuzun kullanıldığı ürünlerde vardır ve haliyle Müslümanlar bunları yemez.Fakat, haber bültenleri bunu izleyicilerine şu şe-kilde duyurur: “Müslümanlar Batı ülkelerininyaptığı insanı yardımı reddediyor, kendilerineuzatılan eli havada bırakıyor…”

Helal gıda ekseninde en önemli sorunları-mızdan birisi hiç şüphesiz helal gıda şuurununoluşması meselesi. En azından en muhtaç ol-dukları durumda bile helal olmayan gıda yardı-mını reddeden Bosnalılar kadar. Helal gıda şuurve hassasiyeti sürekli canlı tutulmalı. Eğer bu ko-nuda hassasiyetimizi kaybedersek, haramları he-lal olarak algılamaya başlarız. Yok eğer hassesi-yetimizi muhafaza edersek, konuya ticari açıdanyaklaşan üretici kesim, üretmiş olduğu mallarınhelal noktasındaki hassasiyetten dolayı tüketil-mediğini gördüğünde ister istemez kendine çekidüzen verecektir. En iyi denetim tüketicinin de-netimi, en büyük yaptırım ise bir malı satın al-mamadır. Bu sebepledir ki Türkiye’de ve dünyadahelal gıda sertifikası bulunan firmaların sayısı bin-lerle ifade edilmekte.

Danimarka’da olmadığı gibi dünyada da he-lal gıda sertifikasyonu yapan kuruluşların akredi-tasyonu için genel kabul görmüş bir yapı henüzkurulabilmiş değil. Daha çok bu işi mesele edin-miş olan ülkelerde dini otoriteler altında ciddi ya-pılanmalar olmakta ve bunlar daha çok kar amacıgütmeyen dernek ve vakıf gibi kuruluşlar olaraköne çıkmakta. Helal gıda sertifikasyonu ticariolarak gerçekleştirilecek bir faaliyetden ziyade, ti-cari kaygılardan uzak bir şekilde toplum için ger-çekleştirilmesi gereken bir hizmet olarak algılan-malı.

Ahmet Bozkuş’un sitesinde bahsettiği konu-muz ile alakalı şu yaşanmış hikaye ile yazımızı bi-tirelim: “Ro Kijas, Vietnamlı bir kız… Ailesi, ül-kesinde lokanta işleten birkaç Müslüman ailedenbiri… Helal kesim yapıyorlar ve ülkede nüfusu çokda fazla olmayan Müslümanlara hizmet veriyor-lar. 11 eylül saldırılarıyla birlikte dünya üzerindeİslamiyete ve Müslümanlara bakış da değişiyor veVietnam’daki Müslüman lokantaları da bu deği-şimden etkileniyor. Gelen baskı ve eleştiriler ne-ticesinde lokantalar vitrinlerindeki ‘helal kesim’ ta-belasını kaldırıyorlar yani bir nevi gizliyorlarinançlarını… Ro Kijas’ın ailesi ise bunu yapmıyor.Ne olursa olsun doğru bildiklerinden şaşmıyorlar.Elbette diğer lokanta sahiplerini suçlayamayız so-nuçta onlar da kendi rızkları için o an yapılmasıgerekeni yapmıştır ama Ro Kijas’ın ailesinin bu ka-rarlı tutumu onlara çok farklı bir kapı açacaktır….11 eylül saldırılarının oluşturduğu o kötü manzarave olumsuz durum neticesinde lokantalarınınmüşterileri azalmakta, kazançları da gittikçe düş-mektedir. O sırada lise öğrencisi olan Ro Kijas ai-lesine daha fazla yük olmamak ve belki de lo-kantada işlere yardımcı olabilmek için okulu bı-rakır ve çalışmaya başlar… Birgün lokantaya ikiyabancı gelir. Uzun süre helal yemek bulabile-cekleri bir lokanta aramışlar fakat tabelalar indiğiiçin bunu başaramamışlar, en sonunda karşılarınabu lokanta çıkmıştır. Ro Kijas masaya servis açar,siparişleri alır bu sırada da müşterilerden kadınolanı Ro Kijas’la muhabbet eder. Ro Kijas okulubırakmak zorunda kaldığını anlatınca kadın onabir teklifte bulunur. ‘Okuman için ben destek ol-sam okur musun?’ Ro Kijas yeniden döner oku-luna, liseyi başarıyla bitirir. Ve yolu üniversite oku-mak için Türkiye’ye düşer… Neden mi Türkiye?Çünkü lokantaya gelen o iki yabancı Türkiye’denkalkıp Vietnam’a okul açmaya giden genç öğret-menlerdir. Helal yemek ararken bulabildikleritek lokantada karşılarına Ro Kijas çıkmıştır… Veonlar bu gurbet ülkesinde yüzlerine gülen ilk in-sana ellerini uzatırlar…”

[email protected]

Helal kesim domuz eti (!)

Kamil Subaşı

4 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYANORVEÇ HABER TURU

Boğaz Köprüsü’nden ilham alarak, Norveçlifinalistin elbisesini dikti

Norveç Güzellik Yarışması fina-listinin elbisesi, Güney Azey-

beycanlı Türk tasarımcı Şervin Ne-cecfpur’dan geldi. Yaklaşık 6 yıldırmoda tasarımcılığı yaptığını belirtenNececfpur, elbiseyi, İstanbul’da ta-til bulunduğu sırlarada bir gece yü-rüyüşü esnasında Boğaz Köp-rüsü’nden ilham alarak tasarladı-ğını kaydetti. Norveçli finalist IdaMyhrvold ise, Şervin Nececfpur ta-sarladığı elbiseden son derecememnun kaldığını, elbisenin ken-disine birincilik kazandırmada ol-dukça büyük etkisi olacağını söy-ledi.

Yeni sanat filmi, 900 sinemada gösterime girdi

Norveç’in yeni sanat filmi ‘The Munch 150’nin galası, 30 farklı ül-kede yaklaşık 900 sinema salonunda gerçekleştirildi. Ödüllü bel-

gesel film yapımcısı Phil Grabsky veşirketi 7. Sanat Production tarafındanyapılan film, Norveç’in dünyaca ünlüressamı Edvard Munch’ün eserlerininsergilediği müzeleri (Ulasal Galeri Mü-zesi-Munch Müzesi) tanıtmak ve mü-zelere ziyaret sayısını artırmayı he-defliyor. Film Norveç’te Oslo, Bergenve Trondheim şehirlerinde gösteril-meye başlandı. Uluslararası ülkelerdeise; Arjantin, Avustralya, Kanada, Şili,Kosta Rika, Hırvatistan, Çek Cumhu-riyeti, Danimarka, Fransa, Almanya,Guatemala, Macaristan, Hindistan, İr-landa, İtalya, Lüksemburg, Malta, Meksika, Hollanda, Zelanda, Peru,Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve ABDde gösterime girdi.

Breivik, üniversitede öğrenci olmak için başvurdu

Oslo’da, çoğunluğu gençlerden oluşan toplam 77 kişiyi acımasızcakatleden Anders Behring Breivik’in (34), cezaevi hezeyanlarına

bir yenisi daha eklendi. Norveçli terörist, Oslo Üniversitesi SiyasetBölümü’ne öğrencilik başvurusunda bulundu. Bölümde eğitimgören öğrenciler ise “Katil Breivik’in adını listede öğrenci olarak gör-mek istemiyoruz.” şeklinde tepki gösterdi. Üniversite yetkilileri iseherhangi bir öğrencinin başvurusunun değerlendirmeye alınmadanreddedilemeyeceğini söyledi. Breivik’in hüküm giydiği İla Cevzaeviyetkilileri ise, Breivik’in öğrencilik hakklarına sahip olduğu taktirde,kendisine engel olmayacaklarını ve caninin öğrenciliğini kabul ede-ceklerini belirtmişt. Norveç Eğitim Bakanı Kristin Halvorsen, katilBreivik’in Oslo Üniversitesi’n de eğitim görmesinin pek aktüel birmesele olmadığını savunmuştu.

Norveçli göçmenler, seçimlere ilgisiz

Ülkede yaşayan birçok göçmen kökenli oy kullanmıyor. Konuylailgili yapılan araştırmalar, 2001 seçimlerinden bu yana Nor-

veç’teki göçmenlerin sadece yüzde 48’inin oy kulllandığını göste-riyor. Uzmanlar, göçmen kökenlilerin oy haklarını kullanmama ne-dinini, göçmenlerin Norveç parti sistemini anlamada zorlanmala-rına bağlıyor. Bir diğer neden ise, göçmenlerin geldikleri ülkelerdeuygulanan kötü seçim kampanyaları şeklinde açıklanıyor.

Binlerce öğrenci evsiz

Norveç’te yaklaşık 15 bin öğrencinin kalacak yeri yok. Vårt Landgazetesinde yer alan haberde, ülkedeki her 7 öğrenciden sadece

1’inin kalacak yeri olduğu kaydedildi. Norveç Öğrenci Organizas-yonu Kurumu yetkilileri, Milli Eğitim Bakanlığı’na atıfta bulunarak,‘’Bakanlık, öğrencilerin maruz kaldığı bu sıkıntılara çözüm getir-meliler.’’ dedi.

Birçok ilkokulun eğitimine son verilmiş

Eğitim Bakanlığı’nın raporuna göre, 2005’ten bu yana yönetimidevralan hükümetin, toplam 355 ilkokulu kapattığı kaydedildi.

Hükümetin bu uygulamaları eleştiri oklarına neden olurken, şim-diye kadar açılan ilkokulların sayısının sadece 66 olduğu açıklandı.Yerel medyada bu durum, ‘hükümet başa geldiğinden beri 355 okul-dan olduk’ şeklinde nitelendirildi. Ayrıca, kapatılan okulların nere-deyse yarısında eğitim gören çocuk sayısının 34 veya daha aşağıdaolduğu belirtildi.

Page 5: Zamandk223 egazete

5 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Norveç’e sığınan birçok İranlı vatanda-şın, İran istihbarat yetkilileri tarafından

yakın takibe alındığı kaydedildi. Norveç Dev-let Televizyonu’nun (NRK) resmi internet si-tesinde yer alan bir habere göre, Norveç’te ya-şayan İran istihbarat birimlerinin, Norveç’e sı-ğınan İranlı mültecileri kapsamlı bir şekilde ta-kibe aldığı, kendi vatandaşları hakkında ca-susluk yaptığı belirtildi. Haberde, Norveç’e sı-ğınan İranlı vatandaşların, İran istihbaratı ta-rafından tehdit edildiği de ileri sürüldü. Nor-veç’teki İran Büyükelçiliği ise, yapılan iddialarıyalanladı.

Norveç Adalet Komisyonu üyelerindenİşçi Partisi (Ap) Milletvekilli Jan Bøhler, birçokİranlıyı tanıdığını ve bu sorunun çok öncedenvar olduğuna dikkat çekti. Bøhler, Norveçli yet-killerin ülkeye sığınan vatandaşları korumakiçin elinden gelen herşeyi yapmak zorunda ol-duğunu hatırlatarak, ‘’Meseleyi incelemeyealacağım. Konunun takibine ilişkin NorveçDışişleri Bakanlığı ile kontağa geçeceğim.’’dedi.

Norveç İlerleme Partisi siyasilerinden İran

kökenli Mazyar Keshvari, haberi, ulasal birtehlike olarak nitelendirdi. Keshvari, Norveçlisiyasilerin bu konuda Norveç istihbarat bi-rimlerine yardımcı olmaları, istihbarat birim-

lerine her türlü desteği vermeleri gerektiğiniaçıkladı. Mazyar Keshvari ayrıca, bu tür ko-nuların açığa çıkmasının uzmanlıktan ve doğruekip kurmaktan geçtiğini söyledi. Keshvari, ıs-

rarla Norveçli üstrütbeli güvenlik görevlileri-nin bu meseleye öncelik tanımaları gerektiğinisavundu.

Sosyalist Sol Partisi Milletvekili Pakistankökenli Akhtar Chaudhry ise, Norveçli yetk-lilerin konuyla ilgili şimdiden harekete geç-tiklerini, ancak meselenin daha da somutlaş-tırılması gerektiğini ifade etti. Chaudhry, söz-lerini şöyle sürdürdü: ‘’Bence bu, süreklilik is-teyen bir iş. Konuyla ilgili, İran’a hassas bir şe-kilde soruşturma hakkı almalıyız. Casuslar or-taya çıkarılıp, yargıya tesllim edilmeli.’’

Norveç istihbarat birimlerinin bu olayınüstesinden geleceği inancında olduğunu dilegetiren Norveç Merkez Partisi MilletvekiliJenny Klinge, suçluların bulunduğu taktirde ilkuçakla sınır dışı edilmesi gerektiğine işaret etti.Klinge, Norveç’te yaşayan sığınmacılara, ül-kelerinde uygulanan şiddeti eleştirmeleri adınafırsat vermenin, ülke demokrasisi adına ol-dukça önemli olduğunun altını çizdi. NorveçSağ Parti Milletvekili Michael Tetzschner ise,olayın Norveç’e sığınan İranlı mülteciler içindehşet verici birşey olduğunu, suçluların biranönce bulunması gerektiğini söyledi.

Norveç’teki İranlı mülteciler İranistihbaratının yakın takibindeNorveç Devlet Televizyonu’nun (NRK) resmi internet sitesinde yer alan bir habere göre, Norveç’te yaşayan İran istihbaratbirimlerinin, Norveç’e sığınan İranlı mültecileri kapsamlı bir şekilde takibe aldığı, kendi vatandaşları hakkında casuslukyaptığı belirtildi.

Norveç Merkez Partisi Milletvekili Jenny Klinge,suçluların bulunduğu taktirde, ilk uçakla sınır dışıedilmesi gerektiğine işaret etti.

Sosyalist Sol Partisi Milletvekili Pakistan kökenli AkhtarChaudhry ise, Norveçli yetklilerin konuyla ilgili şimdidenharekete geçtiklerini; ancak meselenin daha dasomutlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Page 6: Zamandk223 egazete

6 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYAİSVEÇ HABER TURU

ENGİN TENEKECİ OSLO

1Norveç anamuhalefet Sağ Parti (H) ile İlerleme Partisi’nin(Frp) babalık iznine ilişkin yaptığı seçim vaadi, seçim ön-

cesi ülkenin birinci gündemine oturdu. Her iki parti de, 9 Eylül’deyapılacak genel seçim sonrası iktidara geldikleri taktirde, işyeritarafından mecburi verilmesi gereken 14 haftalık babalık izni ko-tasını kaldıracaklarını açıkladı. Söz konusu önergeye, birçok Nor-veçli ebeveyn ve yetkiliden tepki yağdı. Sol Parti, Hıristiyan Partive Sosyalist Sol Partisi ise, babalık izni yasasının sürdürülmesiniistiyor.

Babalık izni, Norveç’te yaklaşık 19 yıldan bu yana uygulanı-yor. Kanun, babaların çocuklarına daha çok yakınlık sağlaması veevde ki ebeveynlik sorumluluğunu artırmasını amaçlıyor. İktidarpartisinin bu vaadi, bazı uzmanların tepkisine neden oldu. Uz-manlar, tepkilerine delil olarak Danimarka’yı gösterdi. Onlaragöre, Danimarka’da 3 yıl uygulanan bu sistem, pek rağbet gör-mediği için yürürlülükten kaldırıldı. Ayırca uzmanlar, zoraki ba-balık izninin yine babanın kendi seçimine bırakılmasının, baba-nın, çocuklarıyla ilişkisinin zayıflaması ve zedelenmesi anlamınageldiğini savunuyor.

Anamuhalefet Sağ Parti Başkanı Erna Solberg ise, söz konusuuygulanmak istenilen kanunun, Danimarka ile karşılaştırılma-ması gerektiğini belirterek, ‘’Danimarka’da bu kanun sadece 3 yılhayata geçirildi ve sonrasında ise kaldırıldı. Norveç’te ise bu ka-nun 19 yıldan bu yana hala uygulanıyor.’’ diyor. Ayrıca Solberg,kanunun, iş yerleri tarafından zoraki olarak değil de, babanınkendi insiyatifine bırakılarak uygulanması gerektiğini savunuyor.Solberg, partisinin 2010’da düzenlediği genel toplantıda, baba-lık izninin kaldırılmasına yönelik düzenlenen kanun tasarısına‘hayır’ demişti.

Konuyla ilgili Zaman’a konuşan Norveç Çocuk, Eşitlik ve Sos-yal İçerme Bakanlığı ise, tüm bilgi ve tecrüblerin, babanın gerçekmanada yasal yollarla çocuklarıyla birlikte olma hakkına ihtiyacıolduğunu gösterdiğinin altını çiziyor. Bakanlık, babalık izninin or-tadan kaldırılmasını anlamsız bulduğunu kaydediyor ve şöyle de-vam ediyor: ‘’Norveç’te babaların çocuklarıyla birliktelik izin hak-ları oldukça gelişim aşamasına girmiş bir mesele. Nedeniyse açık;bir babanın çocuklarıyla beraber olmak için yasal izin hakkını kul-lanmak istemesi. Zoraki olursa, anneler de gönül rahatlığıyla işkariyerlerini görebilir. Aynı zamanda bu, annelere yapılan, ha-yatını her zaman evde ve çocuklarıyla geçiren ayrımcılık düşün-cesini de ortadan kaldırmış olur. Bu şu anda değişim aşamasında;ancak gelişim aşamasına girmesi için belli bir zamana ihtiyacı var.Eğer bu kaldırılırsa, gelişim sekteye uğramış olur.’’

Norveçli Espen Ruud 2 çocuk babası. Ona göre ebevyn izni,

babanın çocuklarına yaklaşması ve onlarla kaynaşması adına ol-dukça önemli. Norveçli baba, çocuk yetiştirme izninin, babanınçocuklarına olan sorumluluk duygusunu artırdığını belirterek, ko-nuyla ilgili sözlerine şunları ekliyor: ‘’Bir de bu uygulama, anne-nin iş hayatına atılmasını kolaylaştırıyor ve yardımcı oluyor.’’ Nor-veçli Araştırmacı Sosyolog Heidi Nicolaisen de babalık izninin kal-dırılmasının mantıklı olmadığını savunuyor. ‘’Çocukların baba-larıyla kontakta olması oldukça önemli.’’ diyen Nicolaisen, me-selenin, eşitlik kanunuları açısından sıkıntılı olduğuna işaret edi-yor. Norveçli sosyolog, anne için verilen uzunca annelik izin dö-neminin, annenin kadınlık kariyerini zedeleyip, olumsuz yöndeetkilediğini belirtiyor.

Oslo Eyalet Meclisi üyelerinden Gülay Kutal, ‘babalara gü-veniyoruz, onlar isterse işyerinden izin alır’ şeklindeki düşünceyi,evinde çocukları ile birlikte olmak isteyip işyerinden buna onayalamayacak babaların haklarına bir saldırı olarak nitelendiriyor.Ona göre, babanın, evde çocuk bakımına yardımcı olması aynızamanda eşitlik anlamına geliyor. Babalık izni kotasının kaldırıl-masını, babanın haklarına bir saldırı olarak gören Kutal şu de-ğerlendirmelerde bulunuyor: ‘’Babaya ayrılan kota, babanınevde çocuklarına daha fazla vakit ayırması ve evde daha fazla kal-ması anlamına geliyor. Bu hem çocuklar, hem babalar ve özel-likle de anneler için çok önemli. Aile içinde eşitlik olmadan ça-lışma hayatında eşitlik olamaz.’’

Anamuhalefet Sağ Parti Başkanı Erna Solberg, babalık izni kanunun, iş yerleritarafından zoraki olarak değil de, babanın kendi insiyatifine bırakılarakuygulanması gerektiğini savunuyor. FOTO: ZAMAN

Norveç’te babalar tedirginNorveç’te babalık izni kanunun kaldırılmasına ilişkin yasa teklifine tepki yağdı.Konuyla ilgili yapılan araştırmalara göre, birçok ailenin babalık iznininkaldırılmasını istemediği kaydediliyor.

Birçok Norveçli baba, çocuk yetiştirme izninin, babanın çocuklarına olan sorumluluk duygusunu artırdığını belirtiyor. FOTO: ZAMAN

İsveç’in ünlü fast-food zinciri kâradoymuyor

Bir aile şirketi olan İsveç’in ünlü fast-food zinciriMax-Burger 2012 yılı için net 126 milyon kron kâr

açıkladı. 1968 yılında kurulan ve bugün İsveç çapındayüzü aşkın şubesi olan Max’ın aynı zamanda Dubai,Norveç ve Danimarka’da da şubeleri bulunuyor.CEO Richard Bergfors, geçen yıl olduğu gibi bu yılda kâr oranlarında yüzde 11’lik bir artış öngördük-lerini söyledi.

Sosyal Güvenlik Bakanı UlfKristersson’a ölüm tehdidi

Sosyal Güvenlik Bakanı Ulf Kristersson’a ölüm teh-ditlerinde bulunan bir memur hakkında dava

açıldı. Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda çalışan, 50 yaş-larında, adı açıklanmayan bir memur hakkındabağlı bulunduğu Bakan’a ölüm tehditlerinde bu-lunma suçlamasıyla dava açıldı. Söz konusu şüphelişahsın Sosyal Güvenlik Bakanı Ulf Kristersson’a bir-çok kez ölüm tehdidinde bulunduğu hatta ‘Senin bo-ğazını keserim!’ şeklinde twit attığı belirtiliyor. Ken-disine yöneltilen suçlamaları itiraf ettiği belirtilen şüp-heli memurun neden bu şekilde davrandığı da araş-tırılıyor. Bakan’a yöneltilen tehditlerin nedeninin ba-kanlık içinde uzun süredir devam eden bir çekişmeolabileceğine dikkat çekiliyor.

Çocuklarını otomobile kilitleyerekalışverişe giden aileye suç duyurusu

Örebro’da alışverişe giderken iki yaşındaki ço-cuklarını otomobile kilitleyerek bırakan aile

hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Örebro’da ikiyaşındaki bir çocuk park halindeki otomobile kilit-lenmiş olarak bulundu. Ebeveynlerin alışverişe git-mek için küçük çocuğu park halindeki otomobildebıraktıkları belirlenirken durumu haber alan polis,otomobilin camını kırarak küçük çocuğu otomobil-den çıkardı ve hemen hastaneye götürdü. 27 derecesıcaklık altındaki otomobilde bırakılan çocuğun ol-dukça bitkin ancak bilinci yerinde halde bulunduğubilgisi verildi. Hastane yetkilileri çocuğunun sağlıkdurumunun kritik olmadığını belirtirken biraz su içi-rilen çocuğun kendine geldiğini söylediler. Diğer ta-raftan küçük çocuğun ebeveynleri hakkında çocuğutehlikeye atma suçlamasıyla suç duyurusunda bu-lunulurken konu ile ilgili olarak sosyal hizmet ku-rumlarının da bilgilendirildiği bildiriliyor. Bilindiği gibigeçtiğimiz Mayıs ayında da Eslöv şehrinde bir babaçocuğunu park ettiği otomobilde 8 saat süreyleunutmuş, aşırı sıcak ve havasızlık nedeniyle talihsizçocuğun öldüğü tespit edilmişti. Cinayet suçlamasıylayargılanan babaya verilen ceza ise ertelenmişti.

İsveç, Suriye’ye yardımı artırdı

İsveç hükümeti, Suriye’ye gönderdiği yardımları 42milyon kron daha artırma kararı aldı. İsveç Tel-

evizyonu’nun haberine göre söz konusu paranın bü-yük bir kısmı ülkenin Suriye rejimi kontrolü altındaolmayan ve savaştan büyük zarar görmüş bölgele-rinde yapılacak yeni inşaatlar için kullanılacak. Bu-nun yanı sıra yardımın bir kısmının da ülkede insanhaklarının ve demokrasinin geliştirilmesi için çalışansivil toplum organizasyonlarına ve kişilere destek ver-mek için harcanacağı belirtiliyor.

12 gün boyunca internet olmayıncaköylüler şikayet etti

İsveç’in kuzey bölgesinde bulunan Gällivare Bele-diyesi’ne bağlı Tjautjas köyünde 12 gün boyunca

cep telefonları ve internet çekmedi. Geçimlerini in-ternet üzerinden yaptıkları işlerle sağlayan köylülerşikayetçi oldu. Yaklaşık 250 kişinin yaşadığı köydekendi işinin sahibi genç bir nüfus olduğu ve köy hal-kının geçimini internet eksenli işlerle sağladığı be-lirtiliyor. Köy halkından Daniel Wikslund, 12 gün bo-yunca yaşanan kesiklik nedeniyle yaklaşık 27 binkron gelir kaybına uğradığını belirterek tazminat ta-lebinde bulundu. Ancak telekomünikasyon şirketiTelia sadece 500 kron önerdi.

Page 7: Zamandk223 egazete

7 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

HASAN CÜCÜK KOPENHAG

1Giderek artan yaşlı nüfusun enönemli sorunları arasında bulunan

‘yalnız yaşlıların’ dertlerine çare olmakiçin Kopenhag Belediyesi, ‘Daha az yal-nızlık, daha çok birliktelik ve daha yük-sek hayat kalitesi’ adını verdiği projeyestart verdi. Belediye bütçesinden ayrılan16 milyon kron ile yalnız yaşayan 2 bin500 yaşlının yalnızlığına çare olunacak.Kopenhag Büyükşehir Belediyesi’ninsağlık konularından sorumlu BaşkanıNinna Thomsen tarafından hazırlananproje, yalnızlık sorunu yaşayan yaşlılarıntoplumdan kopması engellenmiş ola-cak.

Danimarka’da yılda ortalama 8 binyaşlı, hayata ‘yalnız ölümle’ veda ediyor.Bu ölümleri trajik hâle getiren ise bazıyaşlıların öldüğünden günler, haftalar,hatta aylar sonra haberdar olunması. Ka-pısını çalacak bir yakını bulunmayan yaş-lıların evine belediye tarafından bakıcıgönderilmiyorsa, bu kişilerin öldüğü an-cak ‘tesadüfen’ fark ediliyor. Yalnız yaşa-

yan yaşlıların topluma kazandırılmasıiçin Kopenhag Belediyesi harekete geçti.Belediye sınırları içinde yaşayan 2 bin 500yalnız yaşlı için 2017 yılına kadar 16 mil-yon kronluk bir bütçe ayrıldı. Yalnız ya-şam ile hayat kalitesi arasında çok yakınbir ilişki olduğunu belirten Kopenhag’ınsağlık konularından sorumlu BaşkanıNina Thomsen, ‘Biz sürekli yalnız yaşlı-ları toplum hayatına kazandırmanın ba-kıcıların sorumluluğunda olduğunu ifadeediyoruz. Bu yeterli değil. Yaşlıların kendiistekleriyle toplum hayatına katılması la-zım. Sadece küçük bir gayretle bunu ba-şarabiliriz’ dedi. ‘Daha az yalnızlık, dahaçok birliktelik ve daha yüksek hayat ka-litesi’ adı verilen projede, yaşıların birliktebisiklet ve alış- veriş turlarına çıkması, or-taklaşa yemek yapması ve çamaşır yıka-ması gibi başlarıyla iletişime geçecek ak-tiviteler bulunuyor. Thomsen, yaşlılarınartan sağlık sorunlarının yanı sıra yalnız-lıkla da mücadele ettiğini belirterek, birçok yaşlının deprasyon hapları kullanmakzorunda kaldığını ifade etti.

Avrupa Birliği (AB) İstatistik Dai-

resi’nin verilerine göre, bugün 495 milyonolan 27 AB ülkesinin nüfusu, 2035 yılında521 milyon olacak. 2060 yılında ise nüfus506 milyona düşecek. Doğum oranınıngiderek azaldığı Avrupa’da 2015 yılında,ölenlerin sayısı doğanlarınkinden dahafazla olacak. Bu tarihten itibaren nüfus ar-tışı, dışarıdan gelen göçe bağımlı olacak.2035 yılından itibaren, dışarıdan gelen göçde nüfus artışı için yeterli olmayacak.Doğum oranının daha da azalmasıylayaşlı nüfus toplumda iyice belirgin olacak.Yaşam süresinin uzamasından dolayı2060 yılında Avrupa nüfusunun yüzde30’u, 65 yaşın üzerindekilerden oluşacak.Danimarka’da bugün 65 yaşın dan bü-yüklerin yüzdesi 15,6 iken, 2035 yılındabu oran yüzde 25’e çıkacak. Bugün Av-rupa’da yüzde 4,4 olan 80 yaşın üstün-dekilerin oranı 2060 yılında yüzde 12’yeyükselecek. Danimarka’da bu oran yüzde10 olacak. Günümüz Avrupa’sında 4 kişibir emekliye bakarken, 52 yıl sonra iki ça-lışana bir emekli düşecek. Nüfusun yaş-lanması ekonomik problemlerle birliktesosyal sorunları da getirecek.

Üniversitelerde yabancı öğrenci sayısıartıyor

Araştırma, İnnovasyon ve Yüksek Eğitim Bakanlığı’nınyapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre, her yıl daha

fazla yabancı öğrenci yükseköğretim için Danimarka’yı ter-cih ediyor. Yüksek öğretime kaydolan 63 bin 525 öğren-ciden 6 bin 266’sı yabancı uyruklu öğrenci. Dolayısıyla ya-bancı öğrenci sayısı, toplam öğrenci sayısının yüzde10’una ulaşmış durumda. Geçtiğimiz yıl yalnızca her 8 öğ-rencinin biri yabancıydı. 2012 yılına baktığımızda, bu yıl,Kuzey ülkelerinden, diğer AB ülkelerinden ve AB ülkele-rinin dışından gelen öğrencilerin sayısının yüzde 38 art-tığını görmek mümkün. Bu artışın arkasında, çoğunluklaKuzey ülkelerinin dışındaki AB ülkelerinden gelen öğ-renciler var. Bu ülkelerden gelen öğrenci sayısı, 2012 yılınagöre 951 kişi arttı. Daha önceleri tıp fakülteleri Norveç veİsveç’ten büyük ilgi görürken, uzmanlık lisans eğitimlerive diğer lisans eğitimleri yabancı öğrenciler arasındagözde bölümler haline geldi. 2012 yılına göre, yabancı uy-ruklu öğrenci yüzde 38 arttı. Üçüncü sırada ise meslek aka-demileri için gelen öğrenciler yer alıyor. Bu öğrencilerinoranı da yaklaşık yüzde 28 artmış durumda.

Hasta aileleri ihmal ediliyor

Kanser hastalığı aileden birini vurduğunda, ailenintümü bundan etkileniyor. Jyllands-Posten’ın haberine

göre, Bispebjerg Hastanesi Araştırma Birimi’nin yürütmüşolduğu bir çalışma, iki hasta yakınından birisinin, hasta-larına nasıl daha fazla yardım edebileceklerine dair dahafazla bilgiye ihtiyaç duyduğunu ortaya koydu. Söz konusuaraştırmayı finanse eden Kanserle Mücadele’nin BaşkanıProfesör Frede Olesen “Bu son derece üzücü bir durum.Çünkü en iyi sonuç, hastaya bilginin ve güvenin en iyi ve-rildiği durumda elde edilebilir.” dedi. Tabipler Birliği Baş-kanı Mads Koch Hansen hasta yakınlarına daha çok ilgigösterilmesi gerektiğini kabul ederek, “Kanser hastaları-nın yakınlarıyla iş birliği yapmak, üniversitelerde gösteri-len bir ders değildir. Bu, sonradan alınacak bambaşka bireğitim gerektirir. Aile ile görüşmek için elbette zaman har-camak gerekiyor. Ancak ayrılan bu zaman yatırım gibidir.Mutlaka olumlu geri dönüşü olacaktır. Bu sebeple bu ko-nuda bir kültür değişikliği yapmamız gerekiyor.” dedi.

Doğu Avrupalılar sosyal yardımlageçiniyor

Yalnızca son bir kaç yılda, Danimarka’da yaşayan ve sos-yal yardım alan Doğu Avrupalı göçmenlerin sayısı hızla

artmış durumda. İş Kurulu’ndan elde edilen rakamlaragöre, 2009 yılından 2012 yılına kadar Doğu Avrupalı göç-menler içinden sosyal yardım alanların sayısı yüzde 57 arttı.2009 yılında, sosyal yardım alan Doğu Avrupalı AB va-tandaşlarının sayısı bin 900 iken, 2012 yılında 3 bine yük-seldi. Bu yükselmeyle birlikte, bu artış ilk defa oransal ola-rak belirlenmiş oldu. İş Kurulu’ndan elde edilen bu ra-kamlara göre, sosyal yardım alanların yüzde 1,1’i Doğu Av-rupalı göçmenlerden oluşuyor. Bu gelişmeler, AB vatan-daşlarına çocuk parası ve SU hakkı tanıyan yeni AB ku-rallarından kaynaklanıyor. Doğu Avrupalı AB vatandaş-larından sosyal yardım alanların artması, İş Kurulu’na göre,aynı dönemde maaşlı çalışan doğu Avrupalı göçmenlerinartmasıyla ilişkili olarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Turist sayısında patlama yaşandı

Danimarka’ya gelen turist sayısı tahmin edilenin çoküzerinde çıktı. Resmi istatistikler, turistlerin tatil bo-

yunca Danimarkalıların yanında kalmak için para ödedi-ğini ya da başka bir biçimde takas yaptığını ortaya koydu.Politiken Gazetesi’nin en popüler iki konaklama hizmetiolan Airbnb ve Homexchange.com’dan elde ettiği ra-kamlar, 2013 yılında 452 bin geceleme satıldığını ortayakoydu. Bu rakam geçtiğimiz yıl yabancı otel müşterileri-nin konaklama sürelerinin yüzde 8’ine karşılık geliyor. An-cak bu rakamlar yalnızca iki hizmet türünü kapsadığından,gerçek rakamların daha da yüksek olabileceği düşünülü-yor. Bir turizm şirketi olan VisitDenmark’ın müdürü Po-litiken’e yaptığı açıklamada, “Rakamlar düşündüğümüz-den de yüksek çıktı. Danimarka’yı ziyaret etmek için kul-lanılan yeni yöntem son derece heyecan verici. Özel kira-lama yöntemi şimdiye kadar göz ardı edilmiş bir husustu.”dedi. Airbnb ve Homeexchange.com ile seyahat eden onkişiden dokuzu yabancı. Bu turistler, Danimarka’da dahauzun süre kalıyorlar ve bu yüzden de otel müşterilerinegöre daha fazla para harcıyorlar.

DANİMARKA HABER TURUYaşlıların ‘yalnızlıkhastalığına’ çare aranıyorDanimarka’da yılda ortalama 8 bin yaşlı, hayata ‘yalnız ölümle’ veda ediyor. KopenhagBelediyesi, ‘Daha az yalnızlık, daha çok birliktelik ve daha yüksek hayat kalitesi’adını verdiği projeye start verdi. Belediye bütçesinden ayrılan 16 milyon kron ileyalnız yaşayan 2 bin 500 yaşlının yalnızlığına çare olunacak.

Page 8: Zamandk223 egazete

8 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

EMRE OĞUZ - HASAN CÜCÜK STOCKHOLM KOPENHAG

1Yıllar önce Avrupa’ya misafir işçi olarakgelen Türkiye kökenli göçmenler, istih-

dam açığını kapatarak Avrupa’nın birçok ül-kesinde ekonomiyi canlandırmakla kalmamış,anavatana gönderdikleri paralarla da özellikle1970’lerde yaşanan ekonomik darboğazdançıkışta etkin bir rol oynamıştı. İlk yıllardagurbetçilerin neredeyse tamamı, zaman za-man temel ihtiyaçlarından bile tasarruf yapa-rak Türkiye’deki yakınlarına para gönderi-yordu. Göçün 50. yılının geride kaldığı günü-müzde ise bu durum hızla değişiyor. Yapılanaraştırmalar, gurbetçilerin memlekete gön-derdikleri paranın giderek azaldığını gösteri-yor. Diğer bir ifade ile Avrupalı Türklerinmemleketle ekonomik bağları hızla kopuyor.

Dünya Bankası tarafından geçen gün-lerde yayımlanan bir rapora göre, yurtdışındayaşayan farklı milletlerden göçmenlerin mem-leketlerine gönderdikleri para miktarı her ge-çen yıl artıyor. Öyle ki Tacikistan (yüzde 47),Liberya (yüzde 31), Kırgızistan (yüzde 29) gibiülkelerde yurtdışında yaşayan vatandaşlardangelen para miktarı gayri safi millî hasıla içindeciddi bir oran teşkil eder hale geldi. DünyaBankası’nın değişik ülkelerde faaliyet gösterenbankalardan aldığı bilgilerle OECD verileriniesas alarak hazırladığı rapora göre; Hindistan,Çin ve Filipinler en fazla para gönderilen ül-

kelerin başında geliyor. 2012’deyurtdışında 11,4 milyon vatandaşıbulunan Hindistan’a 70,9 milyardolar para transfer edilirken;yurtdışındaki 8,3 milyon va-tandaşı bulunan Çin’e 61,6milyar dolar ve yurtdışında4,3 milyon vatandaşı bu-lunan Filipinler’e 25 mil-yar dolar para ‘resmî ola-rak’ gönderildi. Bunun ya-nında ciddi miktarda para dakayıt dışı olarak anavatana akıtılıyor.Dünya Bankası uzmanlarına göre,2012’de dünya genelindeki göçmenlertarafından kayıt dışı olarak anavatanagönderilen paranın miktarı 250 mil-yar dolardan fazla.

Dünya genelinde yaşanan ar-tışa rağmen Türkiye kökenli göç-menlerin anavatana gönderdikleri pa-ranın miktarı her geçen yıl azalıyor.Gurbetçiler, 1970 ile2000 yılları ara-sında yurtdışın-dan gönderdik-leri paralarla

ülke ekonomisine çokciddi katkılarda bulunu-

yordu. Gurbetçiler tarafından Türkiye’ye gön-derilen paranın artmasıuluslararası para trans-

feri yapan Western Union ve Money Gramgibi kuruluşlar arasında rekabete sebep ol-muştu. Bu kuruluşlar, hazırladıkları Türkçe

kampanyalarla gurbetçilerin ilgi-sini çekmeye çalışıyordu. Ancak

gurbetçilerin aynı katkıyı gü-nümüzde de sürdürdüğünü

söylemek çok zor. 1998’de yurt-dışında yaşayan 2,8 milyon

gurbetçi, Türkiye’ye 8,2 milyardolar para göndermişti. Bu ra-

kam 2012’de yurtdışındayaşayan Türkiye kökenli

göçmen sayısı nere-deyse 2 kat artarak

4,3 milyona çık-masına rağmen961 milyon dolarakadar geriledi.

Peki, ne ol-muştu da Türkiyekökenli göçmen-ler memleketepara göndermek-

ten vazgeçmişti?Söz konusu araştırmadaişaret edilen düşüşün temelnedenleri neler? Bunu an-lamak için Türkiye kökenli

gurbetçilerin Avrupa’daki‘göç’ serüveninederinlemesine bir

bakış şart. Zira yıllar evvel Avrupa’ya misafirişçi olarak gelen nesil ile Avrupa’da doğup bü-yüyen yeni nesil sosyo-ekonomik olarak bir-birinden oldukça farklı bir profil çiziyor. İlk ne-sil her ay düzenli olarak Türkiye’ye para gön-deriyordu. Yeni neslin ise tatil yaptığı oteleödediği para dışında Türkiye ile herhangi birekonomik bağı kalmadı. Bunda elbette sosyalve kültürel bağların da zayıflamasının büyüketkisi var.

Diğer taraftan gurbetten memlekete akanparanın azalmasını Avrupa’daki Türkiye kö-kenli göçmenlerin ekonomik durumunun es-kiye nazaran daha kötü olmasına bağlamak dadoğru değil. Zira Avrupa’daki Türkiye kökenligöçmenlerin ekonomik durumu eskiye naza-ran daha kötü değil. Son yıllarda yapılan bir-çok araştırma, Avrupa’daki Türkiye kökenli gi-rişimci sayısının ve bu girişimcilerin Avrupaekonomisine sağladığı katma değerin hızla art-tığını gösteriyor. Halihazırda Avrupa’da faali-yet gösteren Türkiye kökenli girişimci sayısı-nın 150 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.Bu girişimcilerin yıllık toplam cirosu ise 60 mil-yar avronun üzerinde. Dolayısıyla AvrupalıTürklerin ekonomik olarak her geçen yıl dahaiyi bir seviyeye geldiği ortada.

Avrupa’nın 23 farklı ülkesindeki 77 işdünyası derneğinin birleşimiyle kurulan veTürkiye kökenli 12 binden fazla girişimci ile 3bin 500 profesyonel yöneticiyi temsil eden Av-rupa Türk İş Dünyası Konfederasyonu (UNI-

EURO TÜRKLER AVROLARI KISTIİlk yıllarda gurbetçiler temel ihtiyaçlarından bile tasarruf yaparak Türkiye’deki yakınlarına para gönderiyordu. Araştırmalar,göçün 50. yılının geride kaldığı günümüzde gönderilen paranın iyice azaldığını gösteriyor.

Page 9: Zamandk223 egazete

9 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

Yurtdışına en çok göç veren Konya’nın Kulu ilçesinde ilk kuşak Türklerin yaptırdığı lüks evler, yılın büyük bölümü boşduruyor.

Değişen kuşak: Ağırlıklı olarak 1960’larınsonlarına doğru ‘misafir işçi’ olarak Avru-pa’ya gelen Türklerin ortak özellikleri; kırsalkesimden olmaları ve yalnız gelmeleriydi.Sevdiklerini ‘sılada’ bırakan bu isimlerin Av-rupa’ya gelmesiyle, ‘evin geçimini’ sağlayacakkimse kalmamıştı. Zor şartlar altında çalışanTürkler, azami tasarruf ederek kazançlarınınönemli bir bölümünü ailesinin geçimi için Tür-kiye’ye gönderiyordu. 1970’lerin sonlarında eş-lerini ve çocuklarını yanlarına getiren Türkler,artık ‘başlarını sokacak’ bir ev sahibi olmak içinanavatana para göndermeye başladı. Çoğun-lukla yapılan evin kat sayısı, sahip olunan er-kek çocuk sayısıyla eşit oluyordu. Bulunduk-ları ülkede küçük kiralık evlerde oturuyorlardıama memleketlerine lüks daireler yaparkenhiçbir masraftan kaçınılmıyordu. Biraz da ‘Nekadar güzel bir evi var’ denmesi nefislerini ok-şuyordu. İlçenin veya kasabanın en iyi evi olmayarışından dolayı binlerce liralık yatırımlartoprağa gömülüyordu. 1980’lerden sonra do-ğanlar ise bakacak kimseleri kalmadığı ve za-ten babalarından kalma bir evleri olduğu içinTürkiye’ye para göndermemeye başladılar.

Bürokratik engeller ve Türkiye’ye ayakuyduramama: 1990’larda işçilikten iş adamlı-ğına terfi eden Türkler, kazançlarını hem Tür-kiye’de değerlendirmek hem de ekonomiyekatkı sağlamak için harekete geçtiler. Yıllarınbirikimleriyle Türkiye’ye gelen bu kişiler, Av-rupa’da olduğu gibi ‘oyunun kuralına’ göre oy-nandığını sanıyordu. Türkiye’nin ticari orta-mını bilmeyen bu kişiler dolandırıcıların ağınave devletin bitmek tükenmez bilmeyen büro-kratik engellerine takıldılar. Tüm engelleriaşanlar, bu kez piyasayı bilememenin fatura-sını ödeyip birikimini eritti. Büyük hayallerle gi-rilen ticari yoldan iflas etmiş olarak geriye dö-nüldü.

Banka ve holdingler: Dinî hassasiyeti ol-mayanların en önemli adresi, dövize yüksekfaiz veren Cem Uzan’ın İmar Bankası olu-yordu. İyi bir birikimi olan ve ticarete cesaretedemeyenler, İmar Bankası aracılığıyla para-larına para katmanın hesaplarını yaptı. İçiboşaltılan bankanın TMSF’nin kontrolünegeçmesiyle Türkiye’ye para akışında ciddiazalma oldu. Dinî hassasiyeti olanların adresiise ‘İslami holdingler’di. ‘Yüksek kâr’ oranı butercihte önemli rol oynadı. Hedef daha fazla

kazanmaktı. Dinî duygular paraların toplan-masında etkili oluyordu ama parayı vermedeamaç daha fazla kazanmaktı. ‘İslami’ propa-ganda ile milyonlarca döviz akışı Türkiye’yegeldi. Elbette holdinglerin hepsi aynı katego-ride değildi ancak çoğunluk ‘kötü niyet ve su-iistimal’ temelinde kurulmuştu. Broşürler üze-rinden toplanan paraların geri dönüşümü ol-mazken, ölü yatırımlara bağlanan milyonlar-dan dolayı holdingler birer birer kepenk ka-pattı. Parasını kaptıranlara bir bardak su içmekkalıyordu. Bu yüzden hiçbir ‘kazançlı yatırım’teklifi Avrupalı Türklere cazip gelmiyor artık.

Bulundukları ülkeye yatırım: 1970’lerde‘misafir işçi’, 1980’lerde ‘göçmen’, 1990’larda‘yabancı’ kategorisine tabi tutulan Türkler,milenyumla birlikte artık ‘Yeni Avrupalı’ idi. Butanım aslında Türklerin gerçekleştirdiği sosyaldeğişimi de özetliyordu. Aldıkları eğitim ve ti-cari hayattan dolayı gelir seviyesi normalin üs-tünde olan Türklerin tamamına yakını bulun-dukları ülkede ev sahibi oldular. Bu durumutetikleyen diğer bir etken ise Türkiye’de zatenbabadan kalma bir evin olmasıydı. İzne git-tiklerinde de baba yadigârı evde birkaç gün ka-lıp tatil beldelerine hareket ediyorlardı. 1990’la-rın sonunda doğan nesil için Türkiye, tatil bel-desi olmaktan öteye bir anlam taşımayacak.

Evlilikler: İlk kuşak 1970’lerin sonlarınadoğru eş ve çocuklarını Avrupa’ya getirirken,çocukları evlilik çağında değildi. Evlilik çağınagelenler için eş seçimi Türkiye’den oluyordu.Sebebi, yeteri kadar Türk’ün bulunmaması veevliliklerin ‘ekonomik’ gerekçelerle yapılma-sıydı. Avrupa’ya getirilen her damat, bir yakı-nın ekonomik olarak rahata ermesi olarak ad-dedildi. Türkiye’de yapılan evlilikler için para-dan kaçılmadı. Öyle ki ‘gurbetçinin’ çok ol-duğu ilçe ve kasabalardaki sarraflar yazın gel-mesini iple çekti. 1990’larda Avrupa’da doğanTürklerin eş seçiminde ‘aşk ve uyum’ ilkplanda oldu. Kültür ve yaşam farkından dolayıevlilikler daha çok bulundukları ülkedekiTürkler arasında gerçekleşti. Bunda 2000’li yıl-larda Avrupa ülkelerinin aile birleşimi yoluylaülkeye gelecek gelin ve damatlara çıkardığı en-geller de önemli rol oynadı. Altın için harca-nan binlerce döviz artık Türkiye’ye gitmezken,yeni neslin takı tercihi ilk kuşaktan oldukçafarklı oluyordu.

GÖNDERİLEN PARALARNEDEN AZALDI?

TEE) Başkanı Dr. Adem Kumcu, söz konusu düşüşün en önemlisebeplerinden birinin Avrupa’da doğup büyüyen yeni neslin hızladeğişen ve gelişen tüketim alışkanlıkları olduğunu düşünüyor: “İlknesil ciddi bir tasarruf zihniyetiyle hareket ediyor ve sürekli parabiriktiriyordu. Yeni nesil ise hayatını Avrupalılar gibi, hatta zamanzaman onlardan bile iyi yaşıyor. Kazandığını tüketiyor, lüks ya-şıyor. Hatta Avrupa’da artan ırkçılık vakalarında bu lükstenkaynaklanan rahatsızlığın da olduğunu söyleyebilirim.”

Avrupa’ya misafir işçi olarak gelen ilk nesil ile burada doğupbüyüyen yeni nesil arasında memleket algısı konusunda da ciddifarklılıklar olduğunu vurgulayan Dr. Kumcu, “İlk nesil, Avrupa’dabelirli bir dönem çalışıp bir miktar para biriktirdikten sonra mem-lekete dönme niyetindeydi. O yüzden yatırımların tamamı Tür-kiye’ye yapıldı. Evler, arsalar alındı. Yeni nesil öyle değil oysa. Birkere Türkiye’de yapılacak bir eve ihtiyacı yok. Annesi, babası yap-mış zaten. Diğer taraftan memleket olarak yaşadığı ülkeyi görmeyebaşladılar. Dolayısıyla yatırımlarını da yaşadıkları ülkede yapı-yorlar. Ev alacaklarsa yaşadıkları ülkeden alıyorlar. Yeni nesil içinartık memleketin Avrupa olduğunu söyleyebiliriz.” diyor.

Türkiye’ye gönderilen paranın azalmasında geçmişte Avru-pa’da yaşayan binlerce gurbetçiyi dolandıran holdinglerin oluş-turduğu güven bunalımının da büyük etkisi var. Avrupa’da ‘hol-dingzedeler’ olarak bilinen binlerce gurbetçi Türkiye’de herhangibir kuruma yatırım yapmak istemiyor. Diğer bir ifade ile sütten ağzıyanan holdingzede gurbetçiler yoğurdu üfleyerek yiyor. Hol-dingzede krizinin akabinde TBMM’de kurulan Araştırma Ko-misyonu’nun 300 sayfalık raporuna göre, 42’si tabela holdingi ol-mak üzere toplam 62 holdingin 150-200 bin kişiyi 5 milyar avrocivarında dolandırdığı tahmin ediliyor. Bu rakamın çok daha fazlaolduğunu iddia edenler de var.

Gurbetten memlekete akan paranın azalmasının arkasındakibir diğer neden ise Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli göçmen-lerin artık kendi geleceklerine yatırım yapmaya başlaması. Dr.Kumcu bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “20 yıl önce Avrupa’daTürkiye kökenli insanlar tarafından açılan bir tane bile okul yoktu.Bugün birçok ülkede onlarca okul var ve sayıları hızla artıyor. Buokullarda yetişen insanların üniversiteye devam etme oranı çokyüksek. Bu durum Avrupa’daki Türkiye kökenli göçmen nesillerarasındaki zihniyet değişimini de çok açık bir şekilde göster-mektedir.”

Türkiye’yegönderilen paranınazalmasındageçmişte Avrupa’dayaşayan binlercegurbetçiyi dolandıranholdinglerinoluşturduğu güvenbunalımının dabüyük etkisi var.

Page 10: Zamandk223 egazete

Lüks tekne satışları neredeyse durdu

Devam eden ekonomik belirsizlik birçok Finliyi yeni birtekne satın alma fikrinden vazgeçiriyor. 50 bin avrodan

az maliyet gerektiren tekne satışları az da olsa devam ederken50 bin avro üstü tekne satışları neredeyse durmuş durumda.Tekne tutkunları ekonomik belirsizlik nedeniyle daha idareliyakıt kullanan teknelere yöneliyorlar. Bütçeler ekonomiye görebelirlenmeye başlandı. Herşeye rağmen 5,4 milyonluk nüfusasahip Finlandiya’da 800 bin adet bot ve tekne olduğu belirti-liyor.

Finlandiyalı bir kişi Suriye’de öldürüldüiddiası

Tuurun Sanomat gazetesinin haberine göre annesi Finlan-diyalı babası ise Nabimyalı erkek bir Fin vatandaşının Su-

riye’de öldürüldüğü belirtildi. Adı açıklanmayan kişinin Müs-lüman olduğu ve Suriye’deki Esed idaresine karşı mücadele için2012 yaz aylarında Suriye’deki isyancı birliklere katıldığı bil-dirildi. Finlandiyalı eşi ve yeni doğmuş bebeği olduğu öğreni-len kişi hakkında henüz yetkililer kabul veya ret manasında biraçıklama yapmış değil. Finlandiya’dan birçok yardım gönül-lüsünün yardım sağlamak maksadıyla Suriye’ye gittiği belir-tiliyor. Bundan birbuçuk yıl önce Finlandiya’nın Espoo şehrindeyaşayan İsveç kökenli bir kişinin de Suriye’de benzer koşul-larda öldüğü belirtildi. BM’ye göre Suriye’de son üç yıl içinde100 bin kişi öldürüldü.

Tuomioja: ‘Berlusconi davası tüm AB’yietkileyebilir’

Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja’ya göre, eski İtalyaBaşbakanı Silvio Berlusconi’nin vergi kaçakçılığından mah-

kumiyetinin AB’nin tamamı için daha geniş etkileri olabilir.Hafta sonu kendi blog sayfasında görüşlerini belirten Tuomioja,İtalya’da önümüzdeki birkaç hafta içinde alınan kararların o ül-kenin hukuk sistemi ve demokrasi için de önemli olacağını söy-ledi. Bu durumun AB ve Euro’nun istikrarı için büyük önemtaşıdığını ifade eden Tuomioja, “Berlusconi’nin hapis cezası-nın yaşı nedeniyle ev hapsi ya da toplum hizmeti kapsamındagözaltına çevrilmesi de mümkün olabilir.” dedi.

Alanya Belediye Başkanı Hasan SipahioğluFinlandiya’daydı

İmatra şehir geliştirme ve dış ilişkiler geliştirme müdürü JussiVirsunen İmatra şehir planı ve belediye yatırımları hakkında

Alanya heyetine bilgi verdi. Toplantıya İmatra Belediye Mec-lis Başkanı da katılarak şehrin önümüzdeki yıllarla ilgili yatı-rım planlarını anlattı. İmatra Belediye Meclis Başkanı WilenJappinen, Alanya heyetini ağırlamaktan mutlu olduklarını veen kısa zamanda Alanya’ya geleceklerini söyledi. Alanya Be-lediye Başkanı Hasan Sipahioğlu da kendilerini ağırlamaktanmutlu olacaklarını söyledi. İmatra’da tematik turizm alan vetesisleriyle ilgili gezi ve inceleme çalışmaları devam ediyor.

Ateşli Silah Şampiyonası’nda Türkiye 1’ncisiFinlandiya 3’ncüsü oldu

Hırvatistan’ın Osijek kentinde yapılan 34. Ateşli Silahlar Av-rupa Şampiyonası’nın son gününde 25 metre serbest ta-

banca dalında Yusuf Dikeç altın madalya kazanırken, FatihKavruk da üçüncü olarak bronz madalyayı boynuna taktı. Tür-kiye, Milli Takım olarak da şampiyon oldu. Hırvatistan’ın Osi-jek kentinde yapılan 34. Ateşli Silahlar Avrupa Şampiyonası’nınson gününde 40 sporcunun katıldığı 25 metre serbest tabancadalında Yusuf Dikeç 590 puanla altın, Fatih Kavruk ise 587 pu-anla bronz madalya kazandı. Yusuf Dikeç bu sonuçla 25 metrestandart pistol tabanca dalından sonra ikinci altın madalyasınıkazanmış oldu. Türk Milli Takımı ise 11 takım arasında 1741puanla şampiyon olmayı başardı. Turnuvada 1729 puanla Uk-rayna ikinci, 1727 puanla Finlandiya üçüncü oldu.

FİNLANDİYA HABER TURU

İBRAHİM KAYA STOCKHOLM

1İsveç’in ünlü ‘seri katili’ olarak ta-nınan Thomas Quick takma adlı

Sture Bergwall, 1990’lı yıllarda ‘itiraf et-tiği’ ve mahkûm olduğu cinayetlerdenaklandı. Sture Bergwall, 30 cinayetiüstlenmiş fakat 8’inden suçlu bulun-muştu. İtirafların dışında Sture Berg-wall aleyhine hiçbir delil yoktu.

İşlediğini söylediği cinayetlerle ül-keyi dehşete düşüren ve ülkenin ilk serikatili unvanını alan Thomas Quick,2008’de ifadelerinden vazgeçerek ye-niden yargılanma talep etmişti. Yargı-lama sonunda 7 cinayetle hiçbir ilgisiolmadığı belirlenen hükümlü, 8. cina-yetten de aklandı.

Thomas Quick, 1990’lı yıllarda birpsikiyatri merkezinde tedavi görmekteolduğunu, kendisine uygulanan terapive ilaçların etkisiyle söz konusu itiraf-larda bulunduğunu ifade etmişti. İti-raf ettiği bütün cinayetlerden aklan-dıktan sonra son derece rahatladığınıbelirten Quick, en yakın zamandaserbest kalmayı beklediğini ve kendi-sini bu duruma düşüren kişi ve ku-rumlardan hesap sorulmasını istedi-ğini belirtti.

Quick’in hukuki macerası büyükbir adli skandal olarak değerlendiri-lirken Savcı Anders Perklev, bir kişi-nin 8 cinayetten mahkûm olup dahasonra masum ilan edilmesinin İsveç

hukuk sisteminde ilk defa görüldü-ğünü söyledi.

Adalet Bakanlığı soruşturma açtıBu arada Adalet Bakanı Beatrice

Ask, bir hukuk skandalına dönüşen‘seri katil’ davasına el koydu. Yargı sis-teminin yapısının yeniden gözdengeçirilmesi talimatı veren Bakan Ask,“Bir kişinin çok ağır suçlarla suçlanıpsonra aklanması çok ciddi bir du-rum.” diye konuştu. 20 yıldır yaşanansöz konusu yargı skandalına ve dramaneden olan yargı sisteminin yapısınınyeniden gözden geçirilmesini gerek-tiğini belirten Bakan Ask, “Soruş-turma ile bu dava esnasında yargı bi-

rimleri nasıl davranmış, özellikle yargısistemimizde yapısal sorunlar mı var,onu öğrenmek istiyoruz.” şeklindekonuştu.

Sture Bergwall kimdir?1990-91 yılında silahlı soygun suç-

lamasıyla hapis cezasına çarptırılan vetedavi görmesi için bir psikoloji klini-ğine kapatılan Bergwall, tedavi esna-sında ardı ardına işlediğini söylediği30’a yakın cinayet itiraf etti. MahkemeBergwall’i sadece itiraflara dayanarak8 cinayetten mahkum etti. İtiraflarıylaİsveç kamuoyunu sarsan Bergwall,ülkenin ilk seri katili unvanını almıştı.

İsveç’in ünlü ‘serikatili’ aklandıİsveç’in ünlü ‘seri katili’ olarak tanınan Thomas Quick takma adlı StureBergwall’ın, 1990’lı yıllarda ‘itiraf ettiği’ cinayetlerle hiçbir ilgisi olmadığıortaya çıktı. Böyle bir durumun İsveç hukuk tarihinde ilk defa yaşandığıbelirtiliyor.

10 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANİSKANDİNAVYA

ZAMAN STOCKHOLM

1Stockholm Üniversite AraştırmaMerkezi’nden bir grup araştır-

macı uyku ile yorgunluk arasındakibağı inceledi. Araştırma ekibi yaklaşık6 bin kişinin uyku ile ilişkisini masayayatırdı. Detaylı sonuçları bu yılsonunakadar açıklanacak araştırmanın enönemli bulgusu ise gece uyuduğumuzsüre ile kendimizi gündüz hissettiği-miz zindelik arasında önemli bir ilişkiolmadığının saptanması.

Araştırma ekibinin başında bulu-nan Torbjörn Åkerstedt, “Gece ne ka-dar süre uyuduğumuz ile kendimizigündüz ne kadar yorgun hissettiğimizarasında çok az bir alaka var. Uyku sü-resi yeterince uyuduğumuz veya uyu-madığımız anlamına gelmiyor” diyekonuştu. “Sabah kendimizi zinde his-setmek için ne kadar süre uyunmasıgerektiği bizim genetik kodlarımıza,yaşımıza ve sağlık durumumuza bağlı.”diye konuşan Åkerstedt, “Eğer sabahkendinizi zinde hissediyorsanız bü-yük ihtimalle gece yeterince uyumuş-sunuz demektir” şeklinde açıklamadabulundu. “20 yaşında olan bir kişinin

günde ortalama 8 saat, 60 yaşındaki birkişinin de ortalama 6 saat uyumasıbeklenir.” diyen Åkerstedt: “Bununlaberaber uyku süresi ile ilgili olarak ge-nel bir ortalama süre ileri sürmek yan-lış. 20 yaşında bir kişi günde 8 saattenfazla uyumasına rağmen kendini yineyorgun hissedebilir.” dedi.

Åkerstedt son olarak, “Her ne ka-dar çok uyumak daha fazla enerji an-lamına gelmiyorsa da bir kişi çok azuyumamalı. Çünkü az uyku sağlığıolumsuz etkiliyor, vücudun bağışıklıksistemini zayıflatıyor, kalp krizi, kilokaybı, iş ve trafik kazalarına neden ola-biliyor.” şeklinde uyarıda bulundu.

İsveçli araştırmacılar buldu

Uyku ile yorgunluğun ilgisi yokStockholm Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı, uyku ile yorgunluk arasında‘hiç bir alaka yok’ denecek kadar az bağ olduğunu saptadı.

Page 11: Zamandk223 egazete

AvukatKadir Erdoğmuş

Vindingev RoskildeTlf F

Mail: [email protected]

Avukata gittiğinizde geç kalmış olmayın,her türlü hukuki sorunlarınız için arayabilirsiniz.

drEiradkvuAAvu

şğmuodtakka

ınız için ari sorunlakukhuü lr

de geç ziniğittigta ak

doradir@ekail: MFfflT

vindingeV

.abilirsinizyarınız için a

yın,aalmış olmkde geç

k.dsmugdo

eildkosR

şğmu

11 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

SEVGİ KORKUT İSTANBUL

1Başbakan Tayyip Erdoğan, 29 Ekim’dehizmete açılması planlanan Marmaray

Projesi’nin deneme seferini gerçekleştirdi.Kadıköy Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda dü-zenlenen sürüş öncesinde konuşan Erdoğan,‘asırların projesi’ olarak nitelendirdiği Mar-maray’la Pekin-Londra hattını birbirine bağ-layacaklarını söyledi. “Aslında bu 150 yıllıkbir rüya idi. Ecdadımızın çalışmalarını yap-tığı bu projeyi hayata geçirmek bize nasipoldu.” dedi.

Kadıköy Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda dü-zenlenen Marmaray’ın test sürüşü törenineBaşbakan Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik veHaberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve çok sa-yıda davetli katıldı. Başbakan, test sürüşü ön-

cesinde proje ile ilgili bilgiler verdi. Test sü-rüşünün gerçekleştirildiği Ayrılıkçeşme İs-tasyonu’nun bir buluşma noktası haline ge-leceğine dikkat çekti. Erdoğan, “Aslında bu150 yıllık bir rüya idi. Ecdadımızın eskiz ça-lışmalarını yaptığı bir projeydi. Bu projeyi yap-mak bize nasip oldu. Asrın değil, asırlarınprojesi. Yer üstü çalışmaları 1,5 ay sürecek.Bugün biz kıtalararası bir geçişi Marma-ray’da yapacağız ve Asya yakasından Avrupayakasına geçeceğiz ve geri döneceğiz. Bu sa-dece İstanbul ve Türkiye projesi değil. Aynızamanda Pekin-Londra hattını birbirine bağ-layacak. Bu arada yürümekte olan Kars-Tif-lis-Bakü hattı ile de bütünleşecek olan dev birproje.” dedi.

Başbakan Erdoğan, çevre hassasiyeti se-bebiyle projenin 4 yıl ertelendiğini anlattı.

Marmaray’ın İstanbul ulaşımının önemli biryükünü taşıyacağını ifade eden Erdoğan,“Tek yönde saatte 75 bin yolcu taşınacak. Heriki dakikada bir tren burada çalıştırılabilecek.İstanbul’un kent içi ulaşımında raylı sisteminpayı yüzde 8’den yüzde 28’e çıkıyor. Yerin al-tına 4 kat sistem oluşturan ülkeler var dün-yada. Bize de tek katlar yetmeyecek. Aynışeyler ulaşımda da olacak. İstanbul artık ih-tiyaca cevap veremez hale geliyor. Öyle isebaşka tedbirler alacağız.” diye konuştu.

ESKİŞEHİR-İSTANBUL HIZLI TREN HATTI 29EKİM’DE AÇILACAK

Başbakan, Türkiye’nin daha önce yurtdı-şından ithal ettiği trenleri bugün Eskişehir veAdapazarı’nda yer alan fabrikalarda ürettiğinibelirtti. 29 Ekim’de Eskişehir-İstanbul arası

yüksek hızlı tren hattının da açılışını yapa-caklarını kaydetti. Erdoğan, “İstanbul-Ankaraarası 3-3,5 saat olacak. Bu ülkenin evlatlarınabu gerekiyordu. İnşallah ülkemizin dört biryanını biz demir ağlarla örüyoruz.” ifadelerinikullandı.

Marmaray Projesi kapsamında denizinyaklaşık 60 metre altındaki tüneller, ray serimimontajı ve istasyonların betonarme imalatlarıtamamlandı. Toplam 13 bin 558 metre tünel,63 kilometre banliyö hat yapılacak olan pro-jenin toplam maliyetinin 9 milyar 300 milyonTL’yi bulması bekleniyor. Günde 1 milyon200 bin yolcu taşıma hedefi olan Marmaray’ınilk etabının yüzde 95’i tamamlanmış du-rumda.

Hattın toplam uzunluğu 76 km.

"150 yıllık rüyayı gerçekleştirdik"Kadıköy Ayrılıkçeşme İstasyonu’nda düzenlenen Marmaray’ın test sürüşü törenine Başbakan Erdoğan, Ulaştırma,Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve çok sayıda davetli katıldı.

Page 12: Zamandk223 egazete

12 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

AHMET DÖNMEZ

1Başbakanlık Teftiş Kurulu, Asel-san’da 2006 yılında peş peşe yaşa-

nan intihar vakalarını inceledi. Bir yıl bo-yunca ayrıntılı bir şekilde vakalar üze-rinde çalışan müfettişler, çalışmasını ta-mamladı.

Nihai rapor, geçtiğimiz hafta içi Baş-bakan Tayyip Erdoğan’a sunulduktansonra soruşturmayı yürüten AnkaraCumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.Rapor, yaşanan ölümlerin cinayet miyoksa gerçekten intihar mı olduğu soru-suna net bir cevap vermiyor. Bulguları altalta sıralayan müfettişler, özellikle Hü-seyin Başbilen ile Evrim Yançeken’inson anlarına ait kamera görüntülerine ih-tiyaç bulunduğunu ama aradan geçen 7yıl nedeniyle böyle bir imkân bulunma-dığını aktarıyor. Ölümü incelenen 4 mü-hendisin de psikolojik tedavi gördüğüanlatılırken Hüseyin Başbilen’in intiha-rının ardından diğer 3 mühendisin peşpeşe psikolojik tedavi görmeye başlamasışüpheli bulunuyor. Fakat bu 4 mühen-dis arasında herhangi bir bağ tespit edi-lememiş. Dördüyle ilgili de, ‘Kritik pro-jelerde çalışmıyorlardı.’ deniliyor. Ra-porun en çarpıcı bölümlerinden biri,mühendislerin zihin kontrol yöntemleriile psikolojilerinin bozulup intihara sü-rüklenmiş olabileceğine dair ifadeler.Savcılığa da dosyanın bu yönüyle de in-celenmesi gerektiği önerisi yapılmış.

Kripto uzmanı Hüseyin Başbilen(31), 5 Ağustos 2006’da Ankara Pur-

saklar’da aracının içinde boğazı ve bileğikesilmiş halde bulundu. Henüz iki aylıkevli olan Başbilen’in intihar ettiği açık-landı. 6 ay sonra 16 Ocak 2007 tarihinde,29 yaşındaki elektrik mühendisi HalimÜnsem Ünal, aracının içinde babasınıntabancasıyla kafasından vuruldu. Üçgün sonra evlenecek olan Ünal’ın da in-tihar ettiği belirtildi. 8 gün sonra da birbaşka elektrik mühendisi Evrim Yançe-ken (26), Ankara Batıkent’te anne ve ba-basıyla yaşadığı evinin balkonundandüşerek can verdi. Yaklaşık 10 ay sonra9 Ekim 2007’de de yazılım mühendisiBurhanettin Volkan, askerliğini yapar-ken nöbetçi silahı ile intihar etti. Askeregitmeden önce psikolojik tedavi gör-meye başlayan Volkan, vatani göreviniyaparken evlenmiş ve dünyaevine girelihenüz 40 gün olmuştu. Dört şüpheliölüm de ‘intihar’ denilerek kapatıldı. Bu-

rada kritik bilgi; diğer üç mühendisin,Başbilen’in ölümünün ardından birer ayaralıklarla psikolojik tedaviye başlamışolması. Evrim Yançeken Eylül 2006,Burhanettin Volkan Ekim 2006 ve Ha-lim Ünal da Aralık 2006’da psikolojikdestek almaya başlamış.

Ergenekon Savcısı Fikret Seçen,2010 yılında ilk üç vak’ayla ilgili dosya-ları ayırarak Ankara Cumhuriyet Baş-savcılığı’na gönderdi. Dosyalar yenidenaçılırken özellikle Başbilen’in ölümündeşüpheler yoğunlaştı. Emniyet bilirkişi ra-porunda cinayet ihtimali ağırlık kaza-nırken Adli Tıp raporu da 3 cinayet gö-rüşüne karşın 5 üyenin intihar görüşü ileneticelendi. Soruşturma halen devamediyor. Bu arada Vehbi Başbilen, Ağus-tos 2012’de Başbakan Erdoğan’a birmektup yazarak oğlunun intihar etmişolamayacağını savundu ve cinayetin

perde arkasının aydınlatılmasını istedi.Bunun üzerine Erdoğan, Teftiş Ku-rulu’nu harekete geçirdi.

Teftiş Kurulu, dört mühendisin eği-tim hayatı, çalıştıkları projeler, aileleri,psikolojik rahatsızlıkları, gördükleri te-daviler, varsa yurtdışı seyahatleri ve sav-cılık dosyalarını inceledi. Aileleriyle, psi-kologlarıyla, iş arkadaşlarıyla ve zihinkontrol uzmanlarıyla görüşüldü. İntiharya da cinayet; kesin bir neticeye ulaşa-bilmek için çaba sarf edildi ama başarılıolunamadı. Müfettişler, şimdiye kadarçıkan Adli Tıp raporlarına dayanarak ça-lıştı. Raporda, 4 mühendisin yaşça bü-yükten küçüğe doğru ölmüş olması ileintihar mahallerinin Ankara merkezineuzaktan yakına doğru gelmesi, ‘ilginç’birer ayrıntı olarak not düşüldü. Fakathiçbirinin diğerini tanımadığı ve irtibatlıçalışmadıkları da vurgulandı.

Aselsan mühendislerininölümü ile ilgili şok rapor

Kripto uzmanıHüseyin Başbilen(31), 5 Ağustos2006’da AnkaraPursaklar’daaracının içindeboğazı ve bileğikesilmiş haldebulundu. Henüz ikiaylık evli olanBaşbilen’in intiharettiği açıklandı. 6 aysonra 16 Ocak 2007tarihinde, 29yaşındaki elektrikmühendisi HalimÜnsem Ünal,aracının içindebabasınıntabancasıylakafasından vuruldu.

Page 13: Zamandk223 egazete

13 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

GÖKSEL GENÇ METİN ÇOLAK İSTANBUL

166'sı tutuklu 275 sanığın yargılandığı Er-genekon davasında sona gelindi.

2007’de Ümraniye'de bir gecekonduda elbombalarının bulunmasının ardından başla-yan davada kararın bugün açıklanması bek-leniyor. Karar öncesi Silivri’de geniş güvenlikönlemleri alındı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mah-kemesi tarafından 20 Ekim 2008'de ilk du-ruşması görülen davada bugüne kadar 650celse yapıldı. İlker Başbuğ, Mehmet Haberal,Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu 64sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapisisteniyor.

Ergenekon darbe planı davasında her şey,Haziran 2007’de Trabzon İl Jandarma Komu-tanlığı’na gelen bir ihbarla başladı. Kimliğinibelirtmeyen ihbarcı, Ümraniye’deki bir gece-kondunun çatısında el bombaları ve C4 pat-layıcı bulunduğunu ve emekli bir astsubaya aitbu bombaları Mehmet Demirtaş isimli şahsınsakladığını belirtti. Trabzon İl Jandarma Ko-mutanlığı bu ihbarı, İstanbul İl Jandarma Ko-mutanlığı’na iletti. İhbardaki adres, polisin so-rumluluk alanında olduğu için İstanbul İl Em-niyet Müdürlüğü’ne bilgi verildi.

Polis, 12 Haziran 2007’de gecekonduyabaskın yaptı. Gecekondunun çatısında ahşapbir sandık içerisinde 27 el bombası bulundu.Gecekondunun sahibi Mehmet Demirtaş,bombaların emekli astsubay Oktay Yıldırım’aait olduğunu söyledi. Ardından Yıldırım dagözaltına alındı. Yıldırım’ın emekli YüzbaşıMuzaffer Tekin ve emekli astsubay MahmutÖztürk ile irtibatlı olduğu tespit edilince bu ikiisim de yakalandı. Bu süreçte operasyonlar‘Ümraniye soruşturması’ olarak kayıtlara geçti.

Yaklaşık 13 ay süren soruşturma sürecininardından 25 Temmuz 2008 tarihinde Ergene-kon davasının iddianamesi, İstanbul 13. AğırCeza Mahkemesi tarafından kabul edildi.Toplam 2 bin 455 sayfalık iddianamenin sa-nıkları arasında emekli Tuğgeneral Veli Küçük,

emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli Yüz-başı Mehmet Zekeriya Öztürk, İşçi PartisiGenel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbulÜniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu,Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve baş-yazarı İlhan Selçuk, Sedat Peker ve Sami

Hoştan’ın da aralarında bulunduğu 46’sı tu-tuklu 86 kişinin ismi yer aldı. Sanık sayısınınfazla olması ve güvenlik gibi gerekçelerle yar-gılamanın Silivri Cezaevi içinde mahkemesalonuna dönüştürülen binasında yapılmasınakarar verildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008 tari-hinde yapıldı.

Soruşturma boyunca 1’inci, 2’nci ve 3’üncüolmak üzere üç ayrı iddianame hazırlandı.İkinci Ergenekon davası ile eski GenelkurmayBaşkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’unyargılandığı internet andıcı davası birleşti-rildi. Böylece Başbuğ da Ergenekon sanığıoldu. Soruşturma kapsamında ‘İrticayla Mü-cadele Eylem Planı’, ‘Şile kazıları’, ‘Danıştaysaldırısıyla ilgili fail Alparslan Arslan’a silah te-mini’ başta olmak üzere 23 iddianame Erge-nekon davası ile birleştirildi. Ergenekon ile bir-leştirilen en önemli dosya da Danıştay saldı-rısı ve Cumhuriyet Gazetesi’ne el bombası atıl-ması olaylarına ilişkin dava oldu.

5 yıldır devam eden davada 31’i gizli tanıkolmak üzere toplam 159 tanığın ifadesinebaşvuruldu. Tanıklar arasında işadamı Meh-met Emin Karamehmet, Ali Avni Balkaner,eski Genelkurmay Başkanı emekli OrgeneralHilmi Özkök, emekli Orgeneral Teoman Ko-man, Balyoz davasından 18 yıl hapis cezasınaçarptırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun,eski MİT mensubu Mehmet Eymür, EmniyetGenel Müdürlüğü eski İstihbarat Dairesi Baş-kanı Bülent Orakoğlu, organize suç örgütü li-deri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz, gazete-ciler Can Dündar, Aslı Aydıntaşbaş, CelalKazdağlı, Alper Görmüş, Fehmi Koru gibiisimler yer aldı. Sadece tanık dinlenilen du-ruşma sayısı 120 olarak belirlenirken tanık be-yanları ise 10 bin 839 sayfayı buldu.

Ergenekon’da bugüne nasıl gelindi?

Page 14: Zamandk223 egazete

14 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEMSırp ordusu,Müslümanaskerler içinimam atadıKAMIL ARLI

1Bosna Savaşı'nda binlerce Müslüman'ıkatleden Bosnalı Sırplara destek veren

Sırbistan ordusundan önemli bir adım geldi.Sırbistan Silahlı Kuvvetleri, bünyesinde görevyapan Hıristiyan ve Müslüman askerlere dinîyükümlülüklerini yerine getirmelerinde yar-dımcı olmak için imam ve papaz atadı. Sırp or-dusunda 8 Ortodoks papaz, 1 Katolik rahip,1 de imam yer alacak. Albay Milan Aksic, 70yıl sonra ilk defa Sırbistan ordusunda dinadamlarının görev alacağını söyledi.

Aksic, ordu mensuplarının ibadet özgür-lüğünü anayasa ile garanti altına aldıklarınısöyledi. Dini ibadetlere liderlik yapacak gö-revliler aynı zamanda ordudaki subaylara be-lirli konularda danışmanlık yapacaklar. Dinadamları, görevleri dışında kalan zamanlardakendi dini sembollerini taşıyan Sırbistan or-dusuna ait askeri üniforma giyecekler. Sırbis-tan Hükümeti 2011’de din görevlilerinin or-duda görev yapabileceğini duyurmuştu. Os-manlı’dan bağımsızlığını kazanan Sırbistan, 1.Dünya Savaşı’nda orduda din adamı istihdametmiş, fakat 2. Dünya Savaşı sonrasında bu uy-gulamadan vazgeçilmişti.

PYD’nin özerklikilanı, Nusayridevletine de kapıaralarBOSTAN CEMİLOĞLU

1Önde gelen Suriyeli muhalif isimlerdenSuriye Milli Hareketi lideri İmadeddin

El-Raşid, terör örgütü PKK’nın Suriye uzan-tısı PYD’nin, özerklik girişiminin, ülkeyi bö-lünmeye sürükleyeceği uyarısında bulundu.

Suriye’nin kuzeyinde muhtemel bir özerkyönetimin, bölge için endişe verici bir durumolacağını ifade eden Raşid, “Suriye’yi bölün-meye doğru götüren böyle bir süreç diğer ta-raftan sahil bölgesinde bir Nusayri devletikurulmasına da yardımcı olacak.” diye ko-nuştu. Cihan Haber Ajansı’na mülakat verenRaşid, PYD’nin, Esed rejimi safında yer aldı-ğını ve Suriye’deki Kürtler üzerinde baskıkurmaya çalıştığını söyledi. Muhaliflerin İs-tanbul’da kurduğu çatı örgüt Suriye MilliKonseyi’nin de kurucu üyeleri arasında olan ElRaşid, Kürtler arasında bazı grupların daPYD’ye karşı savaştığını kaydederek, “PYD,Kürtlerin kabul ettiği bir oluşum değil. 15 binsavaşçılarının olduğunu söylüyorlar. Bundabüyük bir abartı var. Bu rakamın yarısı bile de-ğiller. Ayrıca savaşçılarının çoğu 14-15 yaşla-rında çocuk denilecek yaşta.” dedi. PYD’nin gi-rişimlerine Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt yö-netiminin de destek vermediğini, ancak Erbilüzerinde İran ve Nuri el Maliki başbakanlı-ğındaki Irak merkezi hükümetinin baskısı ol-duğunu iddia etti.

İlahiyat profesörü Suriyeli muhalif lider,Suriye rejimine İran’ın verdiği desteğe de dik-kat çekti. Raşid, “Esed, Şam’da öldürülse bileyönetimi devrilmez. Çünkü İran bu yönetimebüyük destek veriyor. Bölgede karşılığı olma-yan bir İran projesi var. İran, Suriye’deki so-runun asıl kaynağıdır. İran, aynı zamandaPYD’ye de destek vererek bölgedeki petrolünŞam yönetimine aktarılmasını sağlıyor. PYD,petrolü koruma karşılığında buradan pay alı-yor.” ifadelerini kullandı.

ARİF BAYRAKTAR

1Avrupa’yı kasıp kavuran ekonomikkriz en çok gençleri vurdu. Bazı ül-

kelerde genç işsizlik oranı yüzde 60’ı buldu.İşsiz Avrupalılar, ekmeğini başka ülkelerdekazanmak için yollara düşüyor. Gözdeülkeler ise Almanya, ABD ve İngiltere. İn-şaat mühendisi 34 yaşındaki İspanyol En-rigue G. “İspanya’da iş bulmak imkânsız-laştı. Arkadaşlarım gibi ben de ülkemdenayrıldım. ABD’ye geldim, bilezik satıyo-rum.” diyor.

1960’larda Anadolu insanının iş içingöçtüğü Almanya’ya şimdi de İspanyollar,Yunanlılar ve İtalyanlar gidiyor. 5 seneönce başlayan ekonomik krizin genişleyenetkisini kaldıramayan İspanya ve Yuna-nistan’da genç işsizlik oranı yüzde 60’adayandı. Sadece İspanya’da 6 milyondanfazla İspanyol genç işsiz durumda. Bu ra-kam Danimarka’nın toplam nüfusundanfazla ve 1970’ten bu yana ülkedeki enyüksek işsizlik oranı. Politikanın bir türlüçözemediği durum, Almanya, İngilteregibi ülkeler için bir nevi fırsat olurken, Za-man’a açıklama yapan Avrupalı gençler,“Savaş ya da pek yokluk görmedik amaümidimiz de tükeniyor. Ülkemizde gele-cek kurmak imkansızlaştı.” diyor. Barce-lona doğumlu 25 yaşındaki David Fon-tana, iş bulamayınca ABD’ye göç eden-lerden. Şimdi bir kursta eğitim gören biryandan da restoranda çalışan Fontana,“Sosyoloji bitirdim. Fakat İspanya’da işbulmak artık bitirdiğin bölüm ne olursaolsun zor. Bu sebeple ABD’ye geldim. Av-rupa içinde iş bulma ihtimalim ABD’yegöre daha yüksek olduğu için Almanya yada İngiltere’ye gitmeyi planlıyorum. Al-manya’dan birçok şirketin İspanyol işçiaradığını konuşuyoruz şu sıralar.” diyor.

Bir İspanyol gazetesi ve televizyonuiçin 13 yıl spor muhabirliği yapan ManoloFerrera Nieto da, Fontana’dan farklı dü-şünmüyor. 1,5 yıl önce ekonomik sıkıntısebebiyle kapanan kanalın ardından oncadeneyimine rağmen iş bulamamış. Bununüzerine mesleğini devam ettirmek için göçkararı almış. ABD’ye gitmenin yollarınıaraştıran Nieto bu ülkede spor muhabir-liği yaparak hayatını sürdürmeyi amaçlı-

yor. Nieto’nun ülkesiyle ilgili gözlemleride pek iç açıcı değil: “İspanya’dan kaçankaçana. Çünkü bu genel umutsuzluğunkaçınılmaz bir sonucu. Ve hiçbir şey birsonraki yıl iyileşecek gibi görünmüyor. Ar-kadaşlarım Almanya ve İngiltere’ye gidi-yor. Aslında daha çok ABD ve Brezilyatercih ediliyordu fakat şimdi bu iki ülke-nin büyükelçilikleri vizeyi çok zor ve ger-çekten gerekliyse veriyor.”

34 yaşındaki inşaat mühendisi Enri-gue G. de işsizlik sebebiyle ABD’ye gö-çenlerden. İyi bir mesleğinin olduğunuancak bunun İspanya’da artık hiçbir öne-minin kalmadığını düşünüyor. Politikacı-ların ekonomik krize çözümler bulabile-ceğinden pek umutlu değil. İspanya’dagenç nüfusun yarısından çoğunun masteryaptığına dikkat çekiyor. Ancak şu andasağlık ve eğitim sisteminin ciddi anlamdazedelendiğini belirtiyor. Çalışanların ma-aşlarının kesildiğini belirten Enrigue G.,“Birçok İspanyol inanıyor ki 10 yıl öncekiEuro’yu kabul etmek en büyük hataydı.Bu sebeple şu an arkadaşlarım ülkedenayrılıyor. Ben Amerika’ya geldim, bileziksatıyorum.” diyor.

Konuştuğumuz İtalyan gençler degeleceklerinden pek umutlu değil. Bilgiteknolojileri alanında uzman olan ve şu sı-ralar geliştirdiği aplikasyonları pazarla-mayla uğraşan Ruddy Lazzarin, “Eko-nomi İspanya ve Yunanistan kadar ol-masa da İtalya’da da ümit vermiyor. Me-sela şu sıralar geliştirdiğim bir web proje-sini kimseye dinletemiyorum. Patentinialdığım bu proje için bu krizde nasıl yatı-rımcı bulacağımı bilmiyorum. İnsanlarburadan ayrılıyorlar artık.” diyor. Fran-sa’da yaşayan kimya mezunu TouatiaLibh de işe girme kriterlerinin gün geç-tikçe zorlaştığına dikkat çekiyor. Libh,Avrupa’daki arkadaşlarının Almanya, İn-giltere ve ABD’ye göçmeye çalıştığınısöylüyor.

Avrupalıların radarında Türkiye de varGöçten Türkiyede nasibini alıyor. Türk

Hava Yolları, krizin derinleştiği 2008’denbu yana Yunanistan’dan 31, İspanya’dan24 pilot transfer ettiklerini açıkladı. TürkiyeSağlık Turizmini Geliştirme Konseyi Baş-

kanı Emin Çakmak da otellerde de DoğuAvrupalı çalışanlarda artış yaşandığını söy-ledi. Siyaset bilimcisi Fuat Keyman iseAvrupa’dan göçün THY ile sınırlı olmadı-ğına, özellikle akademik göç yaşandığınadikkat çekiyor. Keyman, “İstanbul Politi-kalar Merkezi’ne, Sabancı Üniversitesi’neözellikle Yunanistan, İspanya’dan başvu-rular ciddi anlamda artıyor. Türkiye’ye buanlamda ciddi başvurular var. Zaten bun-lar o ülkelerdeki genç nüfusun kaçmayöntemleri.” diyor.

Almanya’ya göç eden İspanyollar, katla-narak artıyor

Konuyla ilgili değerlendirmelerini al-dığımız ‘İspanyol Ekonomisinin Ulus-lararasılaşması’ adlı kitabın yazarı eko-nomi yorumcusu William Chislette’ninverdiği istatistiği bilgiler göçün ne kadararttığını teyit ediyor: “İspanya krizdenönce en son 1973’te 13 bin kişiyi Alman-ya’ya göndermişti. Ama o zaman işsizlikoranı İspanya’da yüzde 6 idi ve Alman-ya’da da işgücü kıtlığı vardı. Krizin ar-dından sadece 2011’de İspanya’dan Al-manya’ya göç edenlerin sayısı 13 bin 450civarındaydı. 2012’de ise bu sayı 30 bineyaklaştı.” Euromoney Hükümet, Ücretlerve Eğitim Yöneticisi Carrie Lennard da“Avrupa’daki gençlerin Eurozone’danayrılmaları bir trend haline geliyor.” di-yerek Chislette’e destek veriyor: “2007’de20-29 yaşları arasında 1,5 milyon olan iş-siz sayısı 2012’de 1,3 milyon olarak öl-çüldü. Bu da işsizlik oranında azalma ol-madığı için ‘göç’ olarak yorumlanıyor.”2012’de yayınlanan ‘Almanya’ya göç’başlıklı raporda Yunanistan’dan 35 bin ki-şinin Almanya’ya göç ettiği açıklanmıştı.Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik veToplumsal Araştırmalar Merkezi (BE-TAM) Direktörü Seyfettin Gürsel ise ko-nuyu ‘Avrupa’da işsiz kalan gençler gö-çüyor.’ cümlesi ile özetliyor: “Bu abartı de-ğil. Çünkü birçok kaynaktan bu anlamdabilgi alıyorum. İspanya, Yunanistan, Tür-kiye’ye ama daha çok Almanya’ya göçü-yor. Bu aslında normal bir sonuç. Ülke-nizde iş bulamıyorsanız ve öbür taraflardaiş bulma umudunuz varsa mecburen gi-dersiniz.”

Kriz Avrupalı gençlerigurbetçi yaptı

Page 15: Zamandk223 egazete

15 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

ABDULKERİM BEDİR İSTANBUL

1Muhammadikbal Kahhori, JumageldiRamazan ve Abdugaffar Ablozov yurt-

dışındaki Türk kolejlerinden mezun oldu.Üniversite öğrenimi için Türkiye’yi seçtiler. Sa-yılı günler çabuk geçti. Her biri farklı ülkedengelen bu gençler yakın bir zaman önce okul-larını bitirdiler. Memleketlerine dönmek ye-rine başka diyarlara yelken açmaya hazırlanı-yorlar. Sözü fazla uzatmadan, onlara gurbetivatan kılan bilinç değişiminin hikâyesine ku-lak verelim.

Muhammadikbal Kahhori ‘Hacı Ata’ ola-rak tanıdığımız Hacı Kemal Erimez’in ikincimemleketi Tacikistan’dan ülkemize okumayagelen öğrencilerden. Memleketinde Türk ko-lejini bitirdi. Üniversite öğrenimi için Fatih Üni-versitesi Biyoloji Bölümü’nü seçti. Mezun ol-masına artık sayılı günler var. Bu sebeple se-vinç ve hüznü bir arada yaşıyor. Türkiye’denayrılacağına üzülüyor. Fakat hayallerini süsle-yen mesleğini başka bir ülkede yapacağı içinde çok heyecanlı. Bu genç insan, şimdilerde Ja-ponya’ya gitme hazırlıkları yapıyor. OradaTürk kolejinde öğretmenlik yapacak. İsterse-niz biraz gerilere gidip filmi biraz başa saralım.

Her şey öğretmen babasının gazetedegösterdiği ilanla başladı. İlanda Türk kolejinegiriş imtihanından bahsediyordu. O da fırsatıkaçırmamış, müracaat etmişti. Neticede bu ilkbarajı aştı. Ve beş sene yatılı okuduğu okuldan2007’de mezun oldu. Başarılı geçen lise haya-tının ardından memleketinde bilgisayar ve ma-tematik öğretmenliğini kazandı. Fakat onunhayalinde yurtdışında okumak vardı. TercihiniUludağ Üniversitesi Fen Bilgisi Öğretmenli-ği’nden yana kullandı. Gelin görün ki, Türki-ye’deki ilk macerası pek de umduğu gibi ol-madı. Çünkü buralara alışamamıştı. Kısa birsüre Bursa’da kaldıktan sonra Tacikistan’adöndü. Kahhori, dönüş gerekçesini “kolej or-tamını çok özlemiştim” şeklinde açıklıyor. Bugenç insan memleketinde geçirdiği süre zar-fında boş durmaz. Hocaları da ona sahip çıkar.Mezun olduğu okula belletmen olur. Güzelgeçen bir senenin ardından bu sefer Tür-kiye’deki yeni macerası başladı. Kahhori bukez Fatih Üniversitesi Biyoloji Bölümü’ne ka-yıt yaptırır. Okuldaki ortam kısa zamandauyum sağlamasına vesile olur. Uluslararası öğ-renci kulübü vasıtasıyla Filipinler, Japonya, Se-negal, Yunanistan ve birçok Afrika ülkesindenarkadaş edinir. Aynı evde kaldığı arkadaşları-nın sıcak ilgisi hafızasına kazınmıştır onun.Bayramlarda memleketlerine davet etmişler.Kahhori “Aile özlemi çektiğim dönemde budavetleri ve ailelerin bize gösterdiği yakın ilgiyiunutamam. Arkadaşlarımın aileleri bana dahaçok ilgi gösteriyordu. Bu samimi insanlariçimdeki aile özlemini unutturuyordu.” diyor.Sayılı günler çabuk geçti. Okulunu bitirmeküzere olan bu genç için kısa bir zaman sonraufukta yolculuk görünüyor. Türkiye’den bin-lerce kilometre uzakta bir coğrafyaya gidiyor.Muhammadikbal Kahhori, kararını verincemeseleyi ailesine açmış. Annesi “Oğlum gelburalarda öğretmenlik yap. Zaten seneler varki yüzünü görmüyorum.” demiş. Fakat Kah-hori’nin kararlılığı ve heyecanını gören annesi“Peki oğlum, sen daha iyisini bilirsin.” demiş.

Jumageldi Ramazan, Moğolistan’da yaşa-yan kazak asıllı bir öğrenci. Türkiye’de üni-versite dönemini noktalayan Ramazan Cihanve Baran Uluslararası Öğrenci ve Kültür Fe-derasyonu’nun düzenlemiş olduğu mezuniyetgecesine katıldı. Yurtdışına gidecek eğitimgönüllerine plaket verilecekti. O da sahneyedavet edilenler arasındaydı. Sunucu memle-ketini yanlış söyleyince kendine has sempatik

bir üslupla düzeltme gereği hissetti: “Abi banaKazakistanlı dedi ama ben Moğolistanlıyım.”Onun bu samimiyet kokan cümlesi salondagülüşmelere sebep oldu. Bu samimi ifadelersunucu dâhil bütün salonun hoşuna gitmişti.Ramazan, sempatiyle karşılanan bu çıkışınışöyle sürdürdü: “Sanırım biraz ayıp ettim, abidememem lazımdı.”

İsterseniz gelin bu samimi delikanlıyı dahayakından tanıyalım. Jumageldi ailesi Moğo-listan’ın en batısında Bayan-Ulgii şehrinde ya-şıyor. Baba devlet memuru, anne ise ev ha-nımı. Ramazan, orta halli bu ailenin 6 çocu-ğundan biri. Lise son sınıftayken “Bilge TekinTürk Koleji’ne kayıt yaptırır. Bu okul değişik-liği üniversite öğrenimi için Türkiye’nin kapı-larını aralar. Kolejdeki hocalarının fedakârlık-ları onu çok etkiler. Öğretmeninin yönlendir-mesiyle Türkiye’de üniversite okumaya kararverir. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ma-liye Bölümü’ne kaydolur. Fakat buralara alış-ması pek de kolay olmaz. İklime ve yemeklereaşinalığı hayli zaman alır. İlk zamanlar yalnızcapilav yiyebiliyormuş. Millî yemeklerimizdenkuru fasulye ve nohuta uzun süre kaşık salla-yamaz. Ev arkadaşlarının sıcaklığı bu zorluk-ların üstesinden gelmesine yardımcı olmuş.Özellikle Ramazanlarda iş adamlarına gidileniftarlar, burada pekiştirilen kardeşlik duygusuonu bam telinden vurmuş. “Hayırseverlerbizi evimizden kendi arabalarıyla alıyordu.Daha önce memleketimde böyle şeyler yaşa-dım. Hülasa Ramazanlar İstanbul’da bam-başka.” diyor. Jumageldi Ramazan, şu sıralarMacaristan’a gitme hazırlıkları yapıyor. Me-seleyi açtığında ailesi önce şaşırmış. Annesi,“Oğlum gel burada çalış.” diye ısrar etmiş. Oda cevaben öğretmenlerini misal göstererek“Daha sonra döneceğim, şimdi sıra bende.”

demiş. Kararlı duruşuyla ailesini ikna etmeyibaşarmış. Macaristan’da master yapmayı daplanlayan Jumageldi’nin asıl derdi öğrendik-lerini aktarmak.

Abdugaffar Ablozov da diğer iki kader ar-kadaşı gibi yolu Anadolu’ya düşenlerden. Tü-tün fabrikasında yönetici bir baba ile ev hanımıbir annenin 4 çocuğundan biri. AğabeyinTürk kolejinde aldığı kaliteli eğitim aileyi ol-dukça etkilemiş. Aile, fazla zaman kaybetme-den Abdugaffar’ı da burada okutmak içinokulun yolunu tutmuş. Ablozov, 6. sınıftagirdiği sınavda başarılı olur. Böylece sınırlı sa-yıda öğrencinin kabul edildiği Kızılkaya Kırgız-Türk Uluslararası Sebat Lisesi’ne kayıt yaptı-rır. Okulun yurtlarında 5 yıl yatılı kalır. Bu sürezarfından kültürümüzü daha yakından tanır.Lisede başarılı bir öğrenci olan Ablozov, mem-leketinde oldukça popüler bölüm olan tıp fa-kültesini kazanmış. Fakat o tercihini Tür-kiye’deki üniversitelerden yana kullanmış.Öğretmenlerinin, Türkiye’de üniversite oku,pişman olmazsın, daha iyi şartlara gidiyorsun,tavsiyesine uymuş. Fatih Üniversitesi BiyolojiBölümü’ne gelmiş. Genç öğrenci, okuduğubölümden hayli memnun. Memnuniyeti ke-limelerine de yansıyor. Ablozov “Bir daha üni-versite okusam yine Türkiye’de aynı okuldaokumak isterim.” diyor.

Üniversite öğrenimini sürdürürken başkaöğrencilere el uzatmayı da ihmal etmez. Bir liseyurdunda belletmenlik yapmış. Ablozov, “Öğ-rencilerle sürekli iletişim içerisinde olmambeni çok geliştirdi.” diyor. Kaldığı yurtta ya-bancı olmasından dolayı ayrımcılığa maruzkalması şöyle dursun, buradan burs bile almış.Fatih Üniversitesi’nin uluslararası bir üniver-site olması buraya uyumunda etkili olmuş.Okula şimdilerde 102 ülkeden öğrenci geliyor.

Kampüslerdeki bu renk cümbüşü çok etkile-miş onu. Fırsatı değerlendirmiş ve değişikkültürden öğrencilerle güçlü dostluk bağlarıkurmuş. Türkiye’ye geldiği ilk sene arkadaş-larıyla birlikte Karabük’teki bir kır evinde yap-tıkları kitap okuma programını unutamıyor.Orada, on günlük süre zarfında sarsılmazdostluklar kurar. Samimi arkadaşlarının bir-çoğunu burada edinir.

Abdugaffar bugünlerde İngiltere’ye gitmekiçin gerekli prosedürleri tamamlıyor. Dahaönce öğrenci değişim programı çerçevesindebu ülkeye gitmiş. İngiltere’deki üniversite ve evortamı hoşuna gitmiş. Ablozov orada da boşdurmamış. Hoşgörü ve diyalog çalışmalarıçerçevesinde birtakım programlarda aktif gö-rev almış. Kısa zamanda aktif kişiliğiyle her-kesin dikkatini çekmiş. Ramazan ayı ona göreen iyi diyalog kurulacak zaman dilimi. O da buzaman dilimini iyi değerlendirmiş. İftar sofra-sına değişik inançlara mensup öğrenci arka-daşlarını çağırmış. Tabii ki okul arkadaşlarınıngördükleri bu alakadan ziyadesiyle memnunkaldıklarını söylemeye gerek yok. Ablozov “Buprogramlar vasıtasıyla Müslümanlar hakkın-daki ön yargılar kırılıyor.” diyor.

Lise ve üniversite hayatı ona farklı bir ufukkazandırmış. Ablozov, kendisine büyük he-defler koyuyor. İngiltere’de aynı zamandayüksek lisans ve doktora eğitimi almak niye-tinde. Bunun için üniversitelere müracaat edi-yor. Hedefi bitkiler üzerine uzmanlaşmak.“Eğer vizede herhangi bir sıkıntı yaşarsam budefa Türkiye’de eğitimime devam etmek iste-rim; çünkü ülkemde bu konuda çalışma alanıyok.” diyor. Donanımlı bir şekilde Kırgızistan’adöndüğünde, Türk girişimciler tarafından ku-rulan uluslararası Atatürk- Alotoo Üniversi-tesi’nde akademisyen olmayı hayal ediyor.

ONLARA HER YER MEMLEKET Yolları Türkiye’deki kampüslerde kesişen üç uluslararası öğrenci. Çoğu zaman birlikte güldüler, ağladılar… Mezuniyet vaktigeldi. Farklı ülkelerden gelen bu gençler memleketlerine dönmek yerine dünyanın başka diyarlarına kanat çırpmayahazırlanıyor.

Abdugaffar Ablozov(Kırgızistan),

Muhammadikbal Kahhori(Tacikistan) ve JumageldiRamazan (Moğolistan’da

yaşayan Kazak)“Fedakârlık sırası artık

bizde.” diyor.

Page 16: Zamandk223 egazete

16 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

AYŞE ADLI İSTANBUL

1Zamanımızı ve ruhumuzu müsaade et-tiğimiz ölçüde kuşatan Ramazan-ı Şe-

rif’e veda ediyoruz. ‘İnsan değişir’ diyor sufi-ler. Bir an önceki siz, bir an sonraki ile aynı kişideğilsiniz. Şüphesiz bulduğu gibi bırakmıyorbizi oruç ayı. Veda vakti istifadeyi artırabilmekümidiyle İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakül-tesi Öğretim Üyesi Ekrem Demirli’yle kulluğu,ibadetin maksadını ve insanın dünya karşı-sındaki durumunu konuştuk.

-Mülk Suresi’nin 2. ayet-i kerimesinde “Ölümü vehayatı kimin amelinin daha iyi olduğu anlaşılsındiye yarattık!” buyuruluyor. Buradan hareketlehayatın ibadetle seviye kazanma maksadı taşı-dığını söyleyebilir miyiz? Bu ayet-i kerimede dikkatimizi çekmesi

gereken ilk husus, Allah-ü Teâla’nın hayatı veölümü bizi sınamak için yaratmış olması. Bizhayattan ve ölümden önceyiz demek ki. Veölümden sonra da var olmaya devam edece-ğiz, çünkü imtihanın hesabını soracak. Ölümve hayat fâni, insan bâkî. İkinci olarak ‘ahsenuamela’ ifadesini anlamaya çalışmak gerekiyor.Sözlüklerde ‘iyi amel’ diye tercüme ediliyor. Bumana doğru tabii ancak ‘ahsen’ kelimesininmastarı ‘ihsan’dır. ‘Kim ihsan üzere ameledecek onu görmek istedik!’ diye tercümeedilse mana açılmış olur. Hazreti Peygamberihsanı “Allah’ı görür gibi amel etmek” diye ta-nımlıyor. İhsan kavramının geçtiği ayet-i ke-rimeler bu mana çerçevesinde bir daha anla-şılmaya çalışılabilir. Ve bu yorumlar tasavvufianlayışa daha yakın olur. Demek ki maksat sa-dece amel etmek değil; ameli, Allah’ı görür gibiyapmak.

-Amelden kasıt nedir? Amel fiillerimizin bir kısmıdır. Ameli amel

yapan şey niyete ve iradeye bağlı olmasıdır. Bi-linçli ve kasıtlı yapılacak. İslam âlimleri niyetmeselesinin çok üzerinde durmuşlardır. Pey-gamber Efendimiz de “Müminin niyeti ame-linden daha iyidir!” buyuruyor.

-Ne anlamamız gerekiyor bu ifadeden? Davranışlarımızı yukarıdan aşağıya sıra-

larsak en başta iman vardır. İmanda irade yok,Allah’ın ihsanı o. İstesek iman edemeyiz. Ce-nab-ı Hakk hidayet ederse olur ancak. En aşa-ğıda ameller, onun üzerinde ahlak var. Amelve ahlakı imana bağlayan şeyse niyet. İmanaen yakın şey, onun en açık tezahürü niyet. Do-layısıyla niyet, kategorik olarak diğer davra-nışlardan üstün, onların yönünü belirliyor.Efendimiz’in “Mü’minin niyeti amelindenüstündür.” hadis-i şerifinden bir şey çıkarıyorâlimler. Diyorlar ki; insanın alışkanlıkları,âdetleri vardır. Mesela serin yerlerden hoş-landığı için yazın gidip bir camide vakit geçi-rebilir kişi. Bu alışkanlıktır. Fakat bu tercihindeAllah rızası gözetip öyle bir niyetle gitse âdetibadete döner.

-Fiillerin amele çevrilmesi bu kadar kolay mı? Evet, bir açıdan öyle. Ayet-i kerime dedi ya

“Sizi sınamak için yapıyoruz bunu.” İmtihanıntemel özelliği kolaylıktır. Çünkü Cenab-ıHakk, insanı yapamayacağı bir şeyle sorumlututmaz, ayetle sabit. İbadetlerin, hatta ahlakıntamamı bizim yapabileceğimiz şeylerdir, gaf-lete düştüğümüz için veya başka zaaflarımıznedeniyle yapamıyoruz. Sevdiğimiz bir insanakarşı cömert olabiliyoruz mesela ama bunubütün insanlara yayamıyoruz. Demek ki iste-diğimizde cömert olabiliyoruz! İslam âlimleri-nin genel bir niyet ifadesi var: Ya Rabbi her iştemaksadımız sen, matlubumuz sensin! Ariflerzikir yaparken, tesbih çekerken 99 tekrar dansonra her başa döndüklerinde niyet tazeliyor.

-Neden?

İbadet sürekli ibadet olarak kalmaz çünkü.Âdete dönüşebilir. İnsan ünsiyet kesbediyor.Farz ibadetlere, âdet oldu-olmadı diye bakıl-maz. Onlar yapılmalıdır, terk edilemez. Fakatnafilede durum başka. Âlimler nafile ibadetiâdete dönüşen insanlara o ibadeti bir süre bı-raktırıyor. Âdet kaybolunca tekrar başlamaküzere bir ayrılık yaşatıyorlar. Nafilenin gayesidiri tutmaktır. Nafile ibadet farzı desteklemeküzere yapılır. Niyeti unuttuğumuzda ibadetâdete dönüşüyor. Niyet; insanın hayatında,ahlakında, davranışlarında, sair insanlarla iliş-kilerinde Allah’ın rızasını gözetmesi demek.Ancak böyle bir ibadet bizi imana daha çokyaklaştırır.

-Amelde ihsan seviyesine erişmek havasa has de-ğil, hepimizin gayesi olmalı öyleyse…

Kesinlikle. Herkes Cenab-ı Hakk’la ilişki-sinde havas haline gelebilir. En yüksek zekâ sa-hibi kişi de, 72 kelimeyle konuşan bir kabilemensubu da havas mertebesine çıkabilir. Me-sele ihlas ve samimiyet. Üstünlük ancak takvaile çünkü. Havas ve avam ayrımı Allah’a ya-kınlıkla ortaya çıkıyor.

-Kulun hangi fiilleri ibadet kapsamındadır? İslam bize diyor ki ibadet kavramı ancak

peygamberle, yani vahiyle mümkündür. Pey-gamber ve vahiy yoksa mükellefiyet olmaz.Vahiy, evvel emirde farzlar getiriyor. Bunlarıiman, amel ve ahlak diye taksim ediyoruz. Ya-saklar getiriyor, bunları da haram, mekruh diyekategorilere ayırıyoruz. Bunlara riayet ibadetkapsamında. Vahyin herhangi bir şey söyle-mediği üçüncü bir alan daha var. Mübah de-

nir bunlara ve ahlak alanı genellikle mübah-larla ilgilidir. Müslümanın yürümesinden ağaçdikmesine, yerden bir çöp kaldırmasına, çev-resindeki insanlara rahatsızlık vermemek içinhassasiyet göstermesine kadar her davranışıahlak ve adap kısmına girer ve bunlar Allah’ayakınlık niyeti taşıdıkları ölçüde ibadettir. Al-lah her yerde ve hep bizi görüyorsa sadece ca-mide O varmış gibi davranıp sair yerlerde ba-şına buyruk olamayız. Niyâzî-i Mısrî’nin de-diği gibi “Ararsan Mevla’yı içinde ara / Ku-düs’te, Mekke’de Hacc’da değildir.” Sufiler te-raziye bakıyor, kefe bir tarafa fazla kaymışsaöteki tarafa baskı yapıyor. Adam, Allah sadecehacda gibi davranıyorsa kafasını biraz sarsmakgerekiyor. ‘İçine bak’ diyor, içinde yoksa hiç-bir yerde yoktur. İçinde yoksa Kâbe’de de ol-maz. Çünkü Kâbe’de olduğunu söyleyen aynızamanda senin içinde olduğunu söyleyen ki-şidir. İkisine birden itibar etmen gerekir.

-Hucurat Suresi’nde ‘iman ettik’ diyen bir kitleyehitaben “İman ettik demeyin, İslam olduk deyin.İman henüz kalplerinize yerleşmedi.” buyurulu-yor. Bu ayet-i kerime bize imanla İslam arasındahiyerarşik bir ilişki olduğunu mu söylüyor? Kavramların sözlük manalarına bakmak

gerekiyor. İslam’la iman aslında aynı şey! Al-lah’ın mutlak iradesine tam teslim olmak vebundan da razı olmak demek İslam. O ayetteHazreti Peygamber’in ve İslam’ın otoritesinikabul eden bedevilerin henüz hakiki mü’minhaline gelmedikleri söyleniyor. Sosyolojik ola-rak bakıyor bazı kabileler İslam’a. Sanki yenibir Arap krallığı kurulmuş, onlar da bunu ka-bul etmişler. Öncelikle bu yorumu bilmek ge-rekiyor ama âlimlerden bazıları da sizin anla-dığınız gibi yorumluyorlar. Muamelatla; na-mazla, oruç, hac, zekâtla ilgili kısma İslam,kalbî mevzulara iman denir diyenler var.

-Aralarında hiyerarşik bir bağ olduğunu varsa-yanlar ibadetlerin imanı olgunlaştıran bir zaviyesiolduğunu mu düşünüyor? Evet, genellikle böyle söylüyorlar. İmanda

güçlenme ve zayıflama olabilir. Amel ve ahlakgüçlenmesine katkı sağlar. İman, ahlak veamel biçiminde tezahür ediyor. Ayinesi iştir ki-şinin, lafa bakılmaz. Lambadaki ışığın gücüdürdışarı yansıyan.

-İhsan seviyesine erişmek gayretle mümkün mü-dür? Yeryüzünün aydınlanması güneşe bağlı.

Yeryüzündeki nesnelerin aydınlanması da nekadar güneş gördükleriyle alakalı. Biz perdeyiaçmakla mükellefiz. Bir tasavvuf ehliyle soh-bet ediyordum. Bir şarkı sözünü hiç aklıma gel-meyecek biçimde yorumladı, bana döndü ve“Ekrem Hoca, kara bulutları kaldır aradan!”dedi. Galiba kulluk, bu bulutların azaltılmasıylaalakalı. En çok anlamamız gereken kavramlariman, İslam ve ibadet. İbadeti günlük hayatta‘yapmak, etmek’ fiilleriyle kullanıyoruz. Tuğ-laları üst üste koyarak bir duvar inşa etmek gibipozitif bir mana yüklüyoruz. Hâlbuki kelimeanlamı itibarıyla ‘abede’; çöl, arazi demek. Abd,abid de köle. Değersiz kişi, kıymeti yok. Bizibadetle değersizleşiyoruz yani. Kendimizeatfettiğimiz kıymetten arınıyoruz. Değer kay-bedip çöle dönüyoruz.

-Tam tersi kıymet kazanmamız gerekmez mi? Hayır. Cenab-ı Hakk’a diyoruz ki “Rah-

man Sensin, Rahim Sensin! Her şeyin sahibiSensin.” Peki, ben kimim? Çöl, hiç... Hiçleş-meye çalışıyor insan ibadet ederek. Duvar inşaetmiyor, var olan duvarları yıkıyoruz.

-Kıymet gibi telakki ettiğimiz şeyler negatif manaiçermeye başlıyor! Evet, sahip olduğumuzu vehmettiğimiz

şeyler Allah’la ilişkimizde negatif işlev görüyor,perde oluyor. Onlardan arınma çabası ibadet.

HAKİKAT KAPISINDANSONRAKİ İLK MAKAMTOPRAK OLMALI!“İbadet bizi değersizleştirir, kendimize atfettiğimiz değerdenarındırır.” diyor Ekrem Demirli. Bunu, izlerini takip ettiğibüyüklerden hareketle söylüyor elbette. Zira kul, Allahkarşısında değersizleştikçe yaklaşır hakiki makamına!

Page 17: Zamandk223 egazete

17 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Sırrı Sakık, annesiFatma hanım ile.

‘Benim’ demekten kurtulma eğitimi. Ayet-i ke-rimede deniyor ki “Benim namazım, orucumher şeyim Allah için.” Bu yüzden arifler “Enbüyük günah vücudundur, varlık iddiandır!”diyorlar. Cüneyd-i Bağdadi’ye demişler ki“Uçan adamlar gördük!” “Kuşlardan çok uça-cak değiller ya!” demiş. Mevzu o değil. Nefs veego duvarını yıkmak demek ibadet. Fail ol-muyoruz ibadet ederken, münfail, edilgenolduğumuzu idrak ediyoruz. Ve diyoruz ki “YaRabbi, biz bu edilgenliği bir tek senin karşındaidrak ediyoruz.” Allah’ın karşısında edilgen-leştikçe insanların, dünyanın ve eşyanın kar-şısında özgürleşiyoruz. İbadet bunu anlamakdemek. Mesela secde için Allah’a en yakın ol-duğumuz an denir değil mi? Pozisyon olarakbakıyoruz, toprakla eşitleniyoruz secdede. İs-mini bilip ne dediği hakkında en ufak bir fikresahip olmadığımız Hacı Bektaş-ı Veli, 4 Kapı40 Makam’da, “Hakikat kapısından girdi-ğinde ulaştığın ilk makam toprak olmalı!” di-yor.

-Ne demek bu? Toprak olduğunu idrak etmek demek.

Ama biz zaten bunu söylüyoruz diyebiliriz.Evet, ama herkes kendi toprağına hususiyet,hatta bir manada kutsiyet atfetmekten de geridurmuyor. Hâlbuki toprak eşittir. Secdeden ikiönemli sonuç çıkıyor. Bir; hepimiz topraktanızve eşitiz, kimse kimseden üstün değil. İki; Al-lah’ın karşısında hiçiz! Her secdeye gittiği-mizde ahitte bulunuyoruz: “Ya Rabbi! Benkimseye karşı buyurgan değilim. Kimsedenüstünlüğüm yok. Apoletlerim yok, onları bı-rakıp geldim.” Bundan dolayı ayet-i keri-mede “Secde et ve yaklaş!” deniyor. Fizik ola-rak küçüldükçe mana itibarıyla büyüyoruz.Mü’minin miracı secde. Ama dikkat edelim,göğe doğru yükselmiyor, yere yaklaşıyoruz. Buyüzden Cüneyd-i Bağdadi, “Tevhid, kulun ol-mazdan önceki hale dönmesidir!” diyor.

-Yani? İlk anda ben de anlayamamıştım, sonra

düşündüm: En son ne oldum? Onu sil! Ondanönce, ondan önce... En geride ne var? Hiç...Ancak orada anlaşılır hakikat. Bütün o apo-letler güneşin eve girmesini engelleyen per-deler.

-Bu tecrübeyi yaşamış olanlar ihsan seviyesininyakalanabilmesi için tavsiyede bulunuyor mu? Tabii. Galiba burada en önemli konu mu-

hasebe. Sürekli kendimizi değerlendirmekdurumundayız. Hiçbir amelden beğeni çı-karmayacaksın!

-‘Oldu’ demek yok! Ve dikkati kendi davranışlarına verip baş-

kalarının kusurlarıyla daha az ilgilenmek. De-nemişler ve olmuş demek ki. Cenab-ı Hakk’ınesması ve fiilleri sonsuz. Tek bir standart koy-mamış İslam. İbadet bazen vaktinde kılınannamazken, bir başka zaman bir yetimin başınıokşamak, kediye su vermek, anne babayımemnun etmek, herkesin yalan söylediğiyerde doğruyu söylemek, fırıncının ekmeğidüzgün pişirmesi, ayakkabıcının işini iyi yap-ması, tüccarın ticaretine hile karıştırmaması-dır...

-Hazret-i Mevlana’nın ibnü-l vakt’lik vurgusu ge-liyor akla. O anda ne yapılması gerekiyorsa ön-celiği ona vermek! Âdeti bozan tam bu! Vakte bakıyoruz, o

vakitte, anda ne yapılması gerektiğini dindenöğreniyoruz. Trafikte ambulans geçiyor. Sey-rediyor, yol vermeyenlere kızıyor, arkasına ta-kılanları eleştiriyoruz. Fakat önemli bir şeyiunutuyoruz, orada dua bekleyen bir hasta var.Yolda çöp görüyorsun, atana kızmaktansakaldırıp atacaksın. Kuruyan bir ağaç gördü-ğünde sulama imkânı arayacaksın. Bunlarıdoğrudan Efendimiz tarif ediyor ve uyguluyor.Din bize Allah’ın esmasını takip etmeyi em-rediyor. Hayata karşı sorumluluk veriyor. Herşey Allah’ı zikrediyorsa bütün mahlûkatla in-sanın ilişkisi cemaat-imam ilişkisine dönüyor.Hepsine karşı sorumluluğumuz var. İbnü-lvaktliğe İbn-i Arabi gözüyle bakarsak daha de-rin hikmetler çıkarabiliriz. Bir önceki vakittekibizle bir sonraki biz aynı kişi değiliz! Zamanınüzerimizde bir hükmü var. Değişeceksin, biran sonra bu kişi sen olmayacaksın! Değişme-

den, son kez Rabbine ibadet et! Değişince yineet…

-Oluş, bozuluş ve her an yeniden yaratılmayla iliş-kilendiriyor yani ibadeti? Öyle. Vakit geçmeden, yenisi yaratılmadan

zamanın hükmünü idrak etmesi lazım. İba-

detlerin temel meselesi, her an yeniden yara-tılıyor olmaktır. Bir anın zikri ötekine ulaşmı-yor, bir anın ibadeti ötekini karşılamıyor. Za-manla eskiyoruz ve yenilenmek icap ediyor.Aralıkları bir değil ibadetlerin. Namaz gündebeş vakit. Ramazan senede bir, hac ömürdebir... Katmanları farklı.

-Yapıp ettiklerimizin metafizik bağlantılarını ku-ramamak ciddi bir eksiklik olarak çıkıyor karşı-mıza… Bir ibadet metafiziği kurabilmiş değiliz ne

yazık ki. Metafizik fayda, ibadetin Allah’la iliş-kisinde durduğu yer demek. Bu sosyolojik yapıolmasa bile ibadet varlığını sürdürür. Namazfiziksel olarak bize katkı sağlıyor deniyor.Peki, ima ile namazı nasıl açıklayacağız? Be-deniyle yapamadığında sadece göz kapakla-rıyla namaz kılabiliyor insan. Çünkü aslolan fi-ziksel hareketler değil! Aslolan Cenab-ıHakk’ın karşısında durduğunu bilmek, hu-

zurda durmak. Bundan dolayı salat-ı daim diyebir kavram üretilmiş. Her an Cenab-ı Hakk’ınhuzurunda imiş gibi yaşamak. Öfkeliyken, se-vinçliyken, üzgünken, hüküm verirken, ohükmü uygularken... İnsana ölçü veren bir po-zisyon bu.

-Bir de ibadetin yokluğu durumu var. Günah! Ayet-i kerimelerde “Günahlarla yeryüzünü fesada ver-meyin!” diye uyarılıyoruz. Kişinin tek mükellefi-yet alanı kendisi değil mi? Hayır, değil! İslam bunu kabul etmiyor,

bizi sorumlu bir varlık olarak belirliyor ve çokönemli bir imkân açıyor önümüzde. Şahit ol-duğumuz her meseleye elle, dille ve kalple iş-tirak.

-Sadece insanla mı sınırlı peki bu mükellefiyet? Efendimiz, Müslüman’ı elinden ve dilin-

den başkalarının salim olduğu kişi diye tarifediyor. Hacı Bektaş-ı Veli bu hadisi yorum-larken “İnsan hakikat makamlarına ulaşıncayeryüzündeki tüm varlıklar ondan emin olur.”diye yorumluyor. İnsanlar bizden emin ola-mıyorsa bu Müslümanlığımızdaki kusuru-muzdandır. Bir adım daha ileri gidiyor ve“Bütün varlıklar Müslümandan zarar görme-yeceğinden emin olmalıdır.” diyor. Bitkiye

zarar vermeyecektir gerekmedikçe, köpekMüslüman mahallesinde rahatça dolaşacak,acıktığında yemek bulacaktır. Leylek rahatçauçacak, yuva kuracaktır. Birisi yuvasını boz-muşsa bu olsa olsa haylaz bir çocuktur. Müs-lüman mahallesi selamet ilkesine göre kuru-

lur. Başkasına zarar vermeme, tam tersinefayda sağlamadır ana ilke. Tüm kâinatın müş-terek bir ruhu ve bizim üzerimizde hakkı var!

-Alvarlı Efe Hazretleri’nin Divanı’nda “Günahkârolma, Fahr-i Âlemi Zişan’ı incitme.” deniyor. Ta-savvuf ehlinin sevap-günah zincirini Efendimiz’ekadar uzatması nasıl bir mana ifade ediyor? Efendimiz aslında hakikat-i Muhamme-

diye, yani bütün insanlık demek. Sufilere göregerçek insan Hazreti Peygamber’dir. O, bütüninsanlığı karşılar. Dolayısıyla maksada muga-yir her fiil O’nu incitir. İnsanlık hakkında bi-linci olan herkes şu veya bu şekilde Peygam-ber’e yaklaşmaya başlar. Ona yakın olduğu-muz ölçüde gerçeğe yaklaşıyoruz. Tüm mah-lûkat hakikat-i Muhammediye’nin tezahürü-dür ve bu hakikatin incinmesi Efendimiz’le bir-likte tüm mahlukatın incinmesi demektir.Ahlakla kozmolojik hadiseler; yeryüzündekibela, sıkıntı arasında irtibat kuruyor arifler. Sa-fahat’ta Mehmet Akif diyor ki “Dicle’nin ke-narında bir kurt yese kuzuyu / Gelir adl-i ilahiÖmer’den sorar onu!”

-Niçin sorsun? Yaratılış icabı kurdun kuzuyu ye-mesi gerekmiyor mu? Şöyle düşünüyor, şehirde bir yanlışlık var

ki sadası ormandan geliyor. Mahallede hırsızlıkarttıysa zekatta problem var diye bakıyorlar.Dikkatimiz hırsızda değil, zekatta. Kur’an-ıKerim’de “Rabbinize istiğfar edin, size yağmurgöndersin.” buyuruluyor. Ahlakî nedensellikvar arada. İnsanların davranışları kainatın iş-leyişini etkiliyor. “Günahlarınızla yeryüzünüfesada vermeyin!” mealindeki ayetler de aynıkapsamda. Etrafa bir de bu gözle bakıp olan bi-tenin ahlaki sebepleri üzerinde düşünmemizlazım. Belki o zaman olumlu bir davranışımızçevreye nasıl katkı sağlıyor, bunu da biraz dahaiyi anlayabiliriz. Bu bahisleri daha iyi anlamakiçin özellikle İmam-ı Gazali’nin İhya-i Ulu-middin ve İbn-i Arabi’nin Futuhat-ı Mekkiyeeserlerini okumayı tavsiye ediyorum. İbadetmetafiziği açısından önemli eserlerdir bunlar.

Page 18: Zamandk223 egazete

18 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

NURİYE AKMAN İSTANBUL

1Muğla’da çekimleri devam eden ‘Sür-gün İnek’ filminin setindeydim. 2009’da

Malatya’nın bir köyünde yaşanan gerçek birolaydan esinlenilmiş ve senaryoda 1997 yılı-nın gerilimli siyasi atmosferine taşınarak biranlamda dönem filmi yapılmış. Çocukları ol-mayan Şevket ile Cemile’nin neredeyse evlatgibi bağlandığı inekleri Sarıkız, kazayla okulbahçesindeki Atatürk heykelini kırar. Ve birinek anlatır bizim hikâyemizi...

Ne yönetmenlik, ne senaristlik, ne oyun-culuk tecrübem var. Buna rağmen yaşarkenkendimi bir sinema filminin içinde hissederim.Omuzlarıma sanki görünmeyen iki kamerayerleştirilmiştir, bir yandan onların çektiği gö-rüntüleri izler, bir yandan kendi rolümünhakkını vermeye çalışırım. Sinemaya gitmekbile, tıpkı diğer eylemler gibi canlandırdığımkarakterin bir sahnesidir. Hayal ile gerçekdaima iç içe geçtiğinden ne gündelik olaylarane de sinema filmine kendimi tam kaptırabi-lirim.

Atmosfer Filmcilik’in yapımcılığında Muğ-la’da çekimleri devam eden ‘Sürgün İnek’ fil-minin setinde bu hislerim güçlendi ve acaba birtiyatrocu edasıyla abartılı hareketlerle rol mükesiyorum yoksa usta sinemacılar gibi yalın birşekilde mi canlandırıyorum kendimi diye sor-guladım. Bir gün süren bu tanıklık bana, ha-yat ile sinemayı karşılaştırma fırsatı da verdi. Bukonudaki tespitlerimi dün yayınlanan “Hayatsinemaya kaç basar?” adlı yazımda sıralamış-tım. Bugün yer darlığı sebebiyle Sürgün İnek’eemek verenlerin bir kısmını anlatacağım.

Ayhan Özen: Sinema hayatımın zekatıYönetmenleri genelde asabi ve geçimsiz

insanlar olarak bilirdim. Ayhan Özen aksineçok sakin çalışıyor, sesini hiç yükseltmiyordu.Onun bu hali tabii tüm seti olumlu etkiliyordu.Burası herhalde görüp görebileceğim en neşelisetti. Son üç yıldır Fatmagül’ün Suçu Ne,Aşk-ı Memnu, Kuzey Güney, MuhteşemYüzyıl gibi en popüler dizilerle, Vaviyen, Uzakİhtimal gibi birçok sinema filminde yardımcıyönetmenlik yapan Özen, mesleki birikimle-rini ilk kez yönetmen olarak bir filme aktarı-yordu.

Hep arzu ettiği gibi tam da olgunluk yaşıkabul ettiği 40’ına girdiğinde Sürgün İnek’insorumluluğunu alması istenmişti. Ona göreyapımcıların onu seçmesinde en önemli sebepişinin ehli olmasıydı. Çünkü bir film ya da di-ziye yardımcı yönetmen aranırken akla gelenilk üç isimden biriydi. İkinci sebep olarak mu-hafazakâr dünya görüşüne sahip olmasınıgösteriyordu.

Aslında sinemada muhafazakârlık diyebir şey olmazdı. Sadece anlatılan dertler deği-şirdi. Bu filmin derdi, onun yaşamını da etki-lemişti. 28 Şubat sürecinde başörtülü eşi yük-sek lisansını bırakmak zorunda kalmış, kendiside Yeşilçam’da yetişmesine rağmen çalıştığıKanal 7’de sıkışmıştı. Çünkü bu ülkenin zen-cileri beyazlardan hoşlanıyordu. Kendisi dezenci olduğu için kimse onu fark etmemiş,önemli işleri beyazlara vermeyi tercih etmiş-lerdi. Nihayetinde beyazların alanında kendinikanıtlamış ve sıra bu çok inandığı filmle sıçra-maya gelmişti.

Özen, İbni Arabi’nin “Aynanın karşısınageçtiğinde aynadaki mi sana bakıyor, sen miaynadakine bakıyorsun? Hanginiz aslındagerçek, hanginiz ötekini görüyor?” sorusun-dan hep etkilenmişti. Bu anlamda, acaba bizimde mi filmimiz çekiliyor, film içerisinde film miçekiyoruz diye düşündüğü oluyordu ama ta-kılmıyordu buna. O sinemayı hayatının zekatıolarak düşünüyordu. O yüzden bu filminkendisi için bir dönüm noktası olacağını his-setmekle beraber hırsıyla Allah’ın çizdiği sı-nırları aşmaktan korkuyor ve kendini kaderebırakıyordu. Sadece bir Çeçen direnişi filmi, bir

de Srebrenitsa Katliamı filmi çekmeyi nasip et-mesini ağlayarak Allah’tan istiyordu...

Hasan Kaçan: Kendimle rolüm birbirinekarışıyor

Filmin baş oyuncusu Hasan Kaçan’a sahicibir merakla “Hayalle gerçek nerede karışır, ne-rede ayrılır?” diye sordum. Meğer uzun süre-dir onun da kafasını bu mevzu meşgul edi-yormuş. Çünkü günde 15 saat başka bir adamolarak, mesela bu filmin Şevket’i olarak yaşı-yordu. “Ben başkaları gibi değilim, rolümün et-kisinde kalırım. Çekime ara versek bile ben buköyün Şevket’i olmaktan kurtulamıyorum.”diyordu. O yüzden kendisiyle rolü daima ka-rışıyor ve buradan bazı dersler çıkarıyordu:“Şevket rolünü bu filmin yönetmeni verdibana. Hasan Kaçan rolünü ise benim mutlakyönetmenim verdi. Nasıl ki Şevket rolünü hak-kını vererek canlandırmak zorundaysan, Ha-san Kaçan rolünü de çok başarılı bir şekilde oy-namak, yani hayatın içindeki insanlara, tabiata,ağaçlara, hayvanlara iyi davranmak zorunda-sın. Sonunda ya dünyanın Oscar’ını alırsın yada cehennemde ‘yanan Oscar’ı’ verirler. Isıyadayanıklı bir kefen satıyorlarmış internette.Acaba faydası olur mu?!”

Şebnem Sönmez’in çekim aralarında yal-nız kalıp rolüne konsantre olmayı tercih etti-ğini ve sohbete pek istekli olmadığını görünceonu ikinci bir kez rahatsız etmeye çekindim.Kaçan’sa yeni sahnesini beklerken bile hayallegerçeği iç içe yaşadığından her fırsatta yanınagidip sohbeti koyulaştırabildim. Aynı frekansıyakaladığımız için soru sormama bile gerekkalmıyordu:

“Düşünüyorum da sadece senaristimizinkafasındaki bir hayal olarak da kalabilirdim.Seni ete kemiğe büründürmüş, canlandırmış.Bir de Hasan Kaçan olarak ete kemiğe bü-rünmeni düşün. Bir rüya âleminin içerisinde-yiz. Birçok katmanı var bunun. Bu karışıklığıniçerisinden çıkmanın tek yolu ‘Yaradan böylemurad etmiş’ demek. Ama niye, nasıl diye sor-

gulamak, ben bu rolü istemiyorum demekhaddimiz değil. Necip Fazıl Kısakürek diyor ki,benim istediğimi Allah istemiyorsa konu ka-panmıştır.”

Kaçan, Gezi Parkı olaylarında karşı kamp-larda yer aldığı Şebnem Sönmez’le birlikte oy-namaktan duyduğu memnuniyeti de kendili-ğinden ifade etti: “Şebnem Hanım ile dünyagörüşlerimiz yüzde yüz terstir. Ama şimdi bir-likte sete giriyoruz, gayet sorunsuz ve sevgi ileişimizi yapıyoruz. Hayatın içinde onu tanıdı-ğımda ne kadar tatlı, ne kadar güzel, kimseyeemredici davranmayan, son derece kibar vemerhametli bir insan dedim. Bir gün oturu-yoruz, canının böğürtlen istediğini duydum.Bizim bahçede de kocaman kocaman bö-ğürtlenler var. Topladım getirdim. Çok mutluoldu. Dört tane böğürtlen alt tarafı. Ama in-sanlar bu tür küçücük şeylerle birbirlerinimutlu ediyorlar. Hayattaki amacımız da zatenbirbirimizi mutlu etmek değil mi?”

Küfürsüz mizah28 Şubat 2014’te vizyona çıkacak olan

Sürgün İnek, küfürden, cinsellikten, kabalık-tan yardım almayan, keskin eleştiriler ve he-def göstermelerden özenle kaçınan, “alttaki-ler-üsttekiler”, “yönetenler-yönetilenler” iki-lemini baz alan naif bir hiciv filmi. Başlıca rol-leri Hasan Kaçan, Şebnem Sönmez ve CezmiBaskın paylaşırken, Eşref Kolçak, Fırat Tanış,Yılmaz Gruda, Köksal Engür, Vildan Atasever,Tarık Pabuççuoğlu gibi pek çok usta isim dekadroda yer alıyor.

2009’da Malatya’nın bir köyünde yaşanangerçek bir olaydan esinlenilmiş ve senaryoda1997 yılının gerilimli siyasi atmosferine taşı-narak bir anlamda dönem filmi yapılmış. FilmGomalak adlı, bölgesi belirtilmeyen bir köydegeçiyor. Çocukları olmayan Şevket ile Cemi-le’nin neredeyse evlat gibi bağlandığı inekleriSarıkız, kazayla okul bahçesindeki Atatürkheykelini kırar. Havada karada asker kokusuolan bir ortamda korkular yönetir insanları ve

tabii kraldan fazla kralcılara çok iş düşer. Failibir inek de olsa, soruşturmayı, gözaltını ge-rektirecek sıra dışı bir olaydır. Bakalım inekbunu kendi iradesizliğiyle mi yapmıştır, yoksasahibi onu özel olarak eğitmiş ve siyasi bir me-saj mı vermek istemiştir? İneğin yol açtığı bubeladan köyü korumak için onun kesilmesi ge-rektiğini söyleyenler çıkar. Ancak inek gebe-dir. Bu durumda en emin yol onu bir başkaköye kaçırmaktır. Olaylar basına yansıyıncaülke gündemine oturur. Kısacası bir inek an-latır bizim hikâyemizi...

Yeşilçam tadında bir filmYapımcı Ali Tokul’a Sürgün İnek’in ol-

dukça naif bir hiciv filmi olduğunu hatırlata-rak neden daha iddialı bir filmle işe başlama-dıklarını sordum. “İlk filmimizde çok büyük birişe girmek istemedik. Başarısız olursak umu-dumuz kırılır diye düşündük. Böyle eski Ye-şilçam tadında, sevecen, sıcak, daha rahatkotarabileceğiniz, herkesin sevebileceği birfilmi tercih ettik.” dedi. Bu filmle demokrasi veözgürlük vurgusu yapmak istemişlerdi. Eğerfilm herkesin birbirine saygılı olması fikrinehizmet ederse kendilerini mutlu hissedecek-lerdi.

Yapım ortağı Levent Güneri’ye göre top-lumsal bir baskıyı mizah ile anlatmak çok bü-yük bir samimiyet gerektiriyordu, filmde bunusağlamaya özen göstermişlerdi. Darbe ile ilgilibir film çekmiyorlardı. Darbe döneminde ya-şanmış komik bir olayı sinemaya taşıyorlardısadece. Hedefleri 1 milyonun üzerinde seyir-ciye ulaşmaktı.

Senarist Serkan Öztürk, aynı zamanda fil-min oyuncularından biriydi. Gerçek hayatta2009’da olan filmi 1997’ye çekme nedenlerini,filme daha inandırıcı bir atmosfer yaratmakolarak açıkladı. Kaldı ki 2009’da böyle bir ola-yın yaşanması 28 Şubat dönemindeki o bas-kıcı zihniyetten kalan korkuların devam etti-ğini gösteriyordu.

Sarıkız heykeli kırınca...

Page 19: Zamandk223 egazete

PEYGAMBERİMİZİNBAYRAMI

Balonlu naylonupatlatma değerlendir

Doğru nefes alma Hu’yadayanıyor

Her koyun kendibacağından mı?

Googla’dan yeni işletimsistemi

Page 20: Zamandk223 egazete

7 - 13 AĞUSTOS 2013

TUĞBA KAPLAN İSTANBUL

1Gönül Hurmalı, müzik eğitmeni vebesteci. Kur’an okumayı öğrenirken kı-

raat talimi ile şan eğitimi arasındaki ben-zerliği farketmiş ve bu konuyu araştırmayabaşlamış. ‘Kur’an ve Şan Tekniği Hu’ kita-bında bu iki zıt alanın ortak noktalarını elealıyor.

Hafızlık eğitiminde uygulanan bazı yön-temlerin opera çalışmaları sırasında kulla-nıldığını biliyor muydunuz? Birbirine ol-dukça uzak bu iki alanın aslında bu kadar ya-kın olması size de ilginç gelmiş olmalı. Mü-zik eğitmeni, besteci Gönül Hurmalı, KaynakYayınları’ndan çıkan ‘Kur’an ve Şan TekniğiHu’ kitabında bu iki zıt alanın ortak nokta-larını ele alıyor. Hurmalı, ayrıca Türk opera-sının duayenlerinden, şan pedagogu Saba-hat Göksu Tekebaş’ın İzmir’deki tek kız öğ-rencisi. 1985 yılında Dokuz Eylül ÜniversitesiDevlet Konservatuarı’nda üçüncü sınıfa ka-dar hocasının dizinin dibinden ayrılmaz. Odönem 20 yaşında olan Hurmalı, ‘Ne olaca-ğız, sonumuz nereye gidiyor?’ gibi sorularınpeşine düşer. Bu sorgulama esnasında birgün farklı bir kapı açılır önüne. Geri çevir-memek için gittiği sohbette gördüğü karşı-lıksız sevgi ortamını tuhaf karşılasa da ho-şuna gider. Sohbette Risaleler’den 23. Sözanlatılır. O an duyduğu bütün temsillerikendi içinde yaşar adeta. Risale-i Nur’un in-sanı içine çeken yapısını ilk defa o gün farkeder. ‘Ene’sini kırıp, Allah’a teslim olur. Er-tesi gün dersini kaçırdığı için kızacak endi-şesiyle okula gittiğinde, Sabahat hocanınokula gelmediğini ve bu durumun ilk oldu-ğunu öğrenir. İnanılmaz bir tevafuktur onun

için. Sonrasında sohbetlerin müdavimi olur.

‘Allah yolunda olmak güzeldir’Bir süre sonra Kur’an öğrenmeye başlar.

Bir gün şan ve Kur’an eğitimlerinin birbirine nekadar çok benzediğini fark eder. Belli harfle-rin tutulması, belli harflere vurulması ona şaneğitimini hatırlatır. Çevresindekilerle paylaşırbu benzerliği. Abdullah Aymaz’ın önerisiylekitap çalışmasına başlar. 25 yıl sonra, şimdi 88yaşında olan Sabahat hocasını ziyaret eder. Birtalebe edasıyla hocasının karşısına geçipKur’an-ı Kerim okur. Sabahat Göksu, teknikaçıdan değerlendirir öğrencisini. Kur’an-ı Ke-rim’deki burun, geniz harfleri ile şan’daki ge-niz noktalarının bu kadar çok benzemesini ya-dırgamaz ama hayretle karşılar. Öğrencisine,“İyi ki bu yolu seçmişsin. Allah yolunda olmakgüzeldir.” der ve daha iyi olması adına bellieleştirilerini söyler. Hz. Davud’un (as) akusti-ğini duyunca daha da etkilenir. “HocalarımMusevi’ydi acaba biliyorlar mıydı?” der.

Kur’an ve şan eğitiminin benzediği noktalarGönül Hurmalı’ya Kur’an ve şan eğitimi

arasındaki benzerliği soruyoruz. Uygulamalıgörmek aradaki bariz benzerlikleri görmeyi ko-laylaştırıyor. Hurmalı, şan eğitimi sırasındaısınma egzersizleri, arkasından yapılan sesiaçma ve sınırlarını genişletme çalışmalarınıntecvitle birebir örtüştüğünü söylüyor. Şan tek-niğiyle Türkçedeki ‘m’ harfini egzersize örnekveriyor. Sonra tecvitte ‘mim’ üzerine kurulubirçok nokta olduğunu belirtiyor. ‘Gunne’başlığı altında genizde tınlatma, sesi genizdengeçirerek okuma noktalarının şan eğitimindede verildiğine dikkat çekiyor. Kur’an okuma-nın odak noktası olan, burun ve genizden ya-

pılan ihfa tecvidinin de bir şan tekniği olarakkullanıldığını vurguluyor. Sonra Kur’an’daki‘mim’ harfini tecvitli okuyor. Kur’an’da mü-zikteki gibi matematiksel kuramlarına uyannoktaları anlatıyor. Mesela her bir harfteki 8’liknotanın yarım vuruşa tekabül etmesi gibi.Tecvitteki 1,5 elif miktarının şanda 1,5 vuruşbeklemeye denk geldiğini anlatıyor. Kur’an ta-lim hocası ile şan hocasının uygulamalarınınbile aynı olması ise bir başka benzer nokta. Herikisi de harfteki titreşimi görmek için talebeninburnuna dokunuyor.

Doğru nefes alma ‘Hu’ya dayanıyorDoğru nefes almanın ‘Hu’ya yani Allah

lafzının sonundaki ‘he’ye dayandığını düşü-nüyor Gönül Hurmalı. Karından nefes alıpAllah lafzının sonunda bir nefes boşalt-mayla ‘hasta, yorgun he’ denilen harf ortayaçıkıyor. Hurmalı, besmelenin de aynı şekildeiçinde çok rezonans alanları barındırdığı ka-naatinde. Talim eğitiminde besmelenin harf-leri ‘ağız boşluğu harfleri’ diye geçiyor. Şandaise buna ‘rezonans boşluğu’ deniyor.

Gönül Hurmalı. Bir gün evde sesli okumayaparken, harfin rezonansta tınlayıp tınla-madığına bakar. Harfleri tam doğru yerindençıkarmaya çalışır. Derken Allah lafzını söy-lediği anda, içinde adeta bir vav harfininoluştuğunu hisseder. O güne kadar tablo-larda, kolye ve yüzüklerde gördüğü Vav’ınhem Allah hem bebek hem de insan varlığınıtemsil edebileceğini öğrenir. Anne karnın-daki iki büklüm bebeğin de, secde eden in-sanın da vav Cenab-ı Hakk’a bakan yönleriolduğunu düşünür. Sonrasında Vav Sanatgrubuyla çalışmaya başlar. Gönül Hurmalıİzmir’de devam ettiği Kur’an ve şan teknik-

lerini Vav Sanat aracılığıyla belli seminer veeğitimlerle İstanbul’da da verecek.

Allah Resulü’ne tecvidi Cebrail (as) öğrettiİşin ehliyle sohbet etme imkânı bulunca

“Kur’an’ı nasıl güzel okuruz?” diye soruyoruz.Gönül Hurmalı doğru nefes alma, akustik verezonans gibi aşamaları geçip ardından alı-nacak ciddi bir talim dersiyle Kur’an’ın çok gü-zel bir şekilde okunabileceğini vurguluyor. Ta-lim eğitimini çok önemsiyor. Her ne kadar bueğitimi verebilecek kurs ya da kurum bir elinparmağını geçmese ve özel insanlar seçilse de,bir şekilde bu eğitimi almaya başlamış. Şim-dilerde İzmir’de bir hafızlık kursunda talimgörüyor. Bunun sebebini ise, “Kitabı hazırla-yana kadar iyi bir düzeyde okuyordum. Amabu çalışmayla taklit okumak istemediğimi,Kur’an’ın hakkını vermem gerektiğini fark et-tim.” sözleriyle açıklıyor. Gönül Hurmalı, ça-lışmaları esnasında en çok ‘Neden tecvitleokuyoruz?’ sorusuna cevap arıyor. Çünkütecvidin sonradan oluşturulmuş bir teknik ol-madığını düşünüyor, kaynağını araştırıyor.Cebrail (as) tarafından Efendimiz’e (sas) öğ-retilmiş olmasından çok etkileniyor. Cebrail(as) Efendimiz’e talim ettirip tekrar tekrar oku-tuyor Kur’an’ı. “Tamam şimdi oldu” dediğizaman, tecvit talimi oluyor. Sonra Efendimiztekrar okuyup Cebrail’in (as) onayını alıyor.Nebiler Serveri ise daha sonra sahabelereokuyor. Gönül Hurmalı, okuma şeklinin ger-çek mukabele olduğuna inanıyor. Bizim şim-dilerde yaptığımız mukabeleleri iyice gözdengeçirmemiz gerektiğini anlatıyor. Tecvit, mah-reç ve talimle Kur’an okumanın insana yaşamsevinci verdiğini, bütün, stres, kaygı ve panikhalini ortadan kaldırdığını düşünüyor.

Doğru nefes almaHu’ya dayanıyor

Page 21: Zamandk223 egazete

07.08.2013 3 51 5 21 13 23 17 30 21 12 22 32 08.08.2013 3 53 5 23 13 22 17 29 21 09 22 29 09.08.2013 3 55 5 25 13 22 17 28 21 07 22 27 10.08.2013 3 57 5 27 13 22 17 27 21 05 22 25 11.08.2013 3 59 5 29 13 22 17 26 21 03 22 23 12.08.2013 4 01 5 31 13 22 17 25 21 01 22 21 13.08.2013 4 03 5 33 13 22 17 24 20 58 22 18

KOPENHAG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.08.2013 4 01 5 31 13 31 17 39 21 19 22 39 08.08.2013 4 03 5 33 13 31 17 38 21 17 22 37 09.08.2013 4 05 5 35 13 31 17 37 21 15 22 35 10.08.2013 4 07 5 37 13 31 17 36 21 13 22 33 11.08.2013 4 09 5 39 13 31 17 35 21 10 22 30 12.08.2013 4 11 5 41 13 31 17 33 21 08 22 28 13.08.2013 4 13 5 43 13 30 17 32 21 06 22 26

ODENSE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.08.2013 3 13 4 42 13 01 17 13 21 08 22 27 08.08.2013 3 14 4 44 13 01 17 11 21 05 22 25 09.08.2013 3 16 4 46 13 00 17 10 21 03 22 23 10.08.2013 3 18 4 48 13 00 17 09 21 00 22 20 11.08.2013 3 21 4 51 13 00 17 08 20 57 22 17 12.08.2013 3 23 4 53 13 00 17 06 20 55 22 15 13.08.2013 3 25 4 55 13 00 17 05 20 52 22 12

STOCKHOLM İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

14.08.2013 3 57 5 27 13 31 17 35 21 23 22 43 15.08.2013 3 59 5 29 13 31 17 34 21 20 22 40 16.08.2013 4 02 5 32 13 31 17 33 21 17 22 37 17.08.2013 4 04 5 34 13 30 17 31 21 14 22 34 18.08.2013 4 07 5 37 13 30 17 30 21 11 22 31 19.08.2013 4 09 5 39 13 30 17 28 21 09 22 29 20.08.2013 4 11 5 41 13 30 17 27 21 06 22 26

DRAMMEN İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.08.2013 3 59 5 29 13 32 17 40 21 23 22 43 08.08.2013 4 01 5 31 13 32 17 39 21 21 22 41 09.08.2013 4 03 5 33 13 32 17 38 21 19 22 39 10.08.2013 4 05 5 35 13 32 17 37 21 17 22 37 11.08.2013 4 07 5 37 13 32 17 36 21 14 22 34 12.08.2013 4 09 5 39 13 31 17 35 21 12 22 32 13.08.2013 4 11 5 41 13 31 17 34 21 10 22 30

AARHUS İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

07.08.2013 3 44 5 14 13 25 17 35 21 23 22 43 08.08.2013 3 46 5 16 13 25 17 34 21 21 22 41 09.08.2013 3 48 5 18 13 25 17 33 21 19 22 39 10.08.2013 3 50 5 20 13 24 17 31 21 16 22 36 11.08.2013 3 53 5 23 13 24 17 30 21 14 22 34 12.08.2013 3 55 5 25 13 24 17 29 21 11 22 31 13.08.2013 3 57 5 27 13 24 17 28 21 09 22 29

07.08.2013 3 37 5 07 13 30 17 42 21 40 23 00 08.08.2013 3 40 5 10 13 30 17 41 21 37 22 57 09.08.2013 3 42 5 12 13 30 17 40 21 35 22 55 10.08.2013 3 44 5 14 13 29 17 39 21 32 22 52 11.08.2013 3 47 5 17 13 29 17 37 21 29 22 49 12.08.2013 3 49 5 19 13 29 17 36 21 27 22 47 13.08.2013 3 52 5 22 13 29 17 35 21 24 22 44

07.08.2013 3 39 5 09 13 33 17 46 21 45 23 05 08.08.2013 3 41 5 11 13 33 17 45 21 42 23 02 09.08.2013 3 44 5 14 13 33 17 43 21 39 22 59 10.08.2013 3 46 5 16 13 33 17 42 21 37 22 57 11.08.2013 3 49 5 19 13 32 17 41 21 34 22 54 12.08.2013 3 51 5 21 13 32 17 40 21 31 22 51 13.08.2013 3 54 5 24 13 32 17 38 21 28 22 48

07.08.2013 3 45 5 05 13 38 17 52 21 58 23 09 08.08.2013 3 46 5 08 13 38 17 51 21 55 23 07 09.08.2013 3 48 5 11 13 38 17 50 21 52 23 05 10.08.2013 3 50 5 13 13 37 17 48 21 49 23 03 11.08.2013 3 51 5 16 13 37 17 47 21 46 23 01 12.08.2013 3 53 5 19 13 37 17 46 21 43 22 59 13.08.2013 3 54 5 21 13 37 17 44 21 40 22 57

HELSİNKİ İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

TAMPERE İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

NAM

AZ V

AKİT

LERİ

DANİ

MAR

KA

İSVE

ÇNO

RVEÇ

FİNL

ANDİ

YA

Bulunduğunuz şehrin namaz vakitleri için: http://www.zaman.com.tr/namaz.do

OSLO İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam YatsıGÖTEBURG İmsak Gün. Öğl. İkindi Akşam Yatsı

7 - 13 AĞUSTOS 2013

NEŞE KUTLUTAŞ İSTANBUL

1Balonlu naylonları patlatmak stres at-mak için birebir ama başka ne işe yara-

dıklarını öğrenince çok şaşıracaksınız. Meselasebzelerinizi korumak gibi.

Balonlu naylonu icat eden Alfied Fieldingve Marc Chavannes, bu fikri 1950’li yılların so-nuna doğru ‘balonlu duvar kâğıdı’ yapmak içingeliştirdi. Kısa zamanda icatlarının ambalaj-larda kullanmak için büyük bir potansiyeli ol-duğunun farkına vardılar. 1960’ta 85 bin do-lar toplayarak, çeşitli renk ve ebatlarda koru-yucu paketleme malzemesi olarak kullanılacakbalonlu naylon üretecek firmalarını kurdular.İşte böyle bir tarihi olan balonlu naylonlar, ço-cukların ellerinde patlatmayı çok eğlencelibulmasının yanı sıra evde birçok işinizde pra-tik yardımcınız olabilir.

Meşrubatların ısınmasını önleyinYaz günlerinde içeceklerin soğuk kalması

için meşrubat kutularını balonlu naylonla sa-rın. Aynı yöntemi donmuş veya soğutulmuşpiknik yiyecekleri için de uygulayabilirsiniz. Ev-den ayrılmadan hemen önce yiyecekleri bu şe-kilde sararsanız yolda erimez.

Kamp yaparken…Uyku tulumunun altında minder vazifesi

görmesi için iki santimlik geniş bir balonlunaylon rulosu alın. Uyku tulumunuz yoksayaklaşık dört metre uzunluğunda bir naylonparçasını, balonlu tarafı yukarı gelecek şekildeyarıya katlayın. Yanlarından tamir bandıyla bir-birine bantlayın. İçine girin ve eğreti biçimde

yastıklanmış uyku tulumunda dinlendirici birgece geçirin.

Kış gecelerinde sıcak tampon

Kış gecelerinde soğuk havanın yatağınızıniçine sızmasını önlemek için büyük bir balonlunaylon parçasını yatak örtüsü veya yorganla

çarşaf arasına serin. Bunun ne kadar tesirli ol-duğunu görünce çok şaşıracaksınız.

Pencere yalıtımı içinOdayı daha sıcak tutmak ve yakıttan ta-

sarruf etmek için pencere ebadında balonlunaylon parçaları kesin ve tamir bandıyla pen-cereye bantlayın. Görüntüsünün daha az dik-kat çekici olması için storları indirin veya per-deleri kapatın.

Alet kutusunu yastıklayınAlet kutunuzun içini balonlu naylonla

kaplayarak kaliteli aletlerin aşınma ve yıp-ranma ihtimalini azaltıp ömürlerini uzatın.Naylonun sabit durması için bantlayın. Aynıyöntemi kolay kırılabilen bir cam veya porse-len eşyayı tamir ederken kırılmasını önlenmekiçin de uygulayabilirsiniz. Çalıştığınız yüzeyebalonlu naylon sererseniz oldukça güvenli vepratik bir yöntem seçmiş olursunuz.

Teras bitkilerini koruyunDış mekândaki saksı bitkilerini kış ayla-

rında donun vereceği zarardan koruyun. Hersaksıyı balonlu naylonla sarın ve naylonun ye-rinde durması için tamir bandı ya da iple sa-bitleyin. Balonlu naylonu saksının beş-altısantim üstünden kesin. Bu şekilde toprağın dakış boyunca ılık kalmasını sağlamış olacaksı-nız.

Buzdolabındaki yiyecekler çürümesinMeyve ve sebzelerin buzdolabında çürü-

mesini önlemek için dolabın sebze bölümünübalonlu naylonla kaplayın. Ayrıca bu yöntembuzdolabını temizlemenizi de kolaylaştıra-caktır.

Balonlu naylonu

patlatmadeğerlendir

1960’ta 85 bin dolar toplayarak, çeşitli renk ve ebatlardakoruyucu paketleme malzemesi olarak kullanılacak

balonlu naylon üretecek firmalarını kurdular. İşte böylebir tarihi olan balonlu naylonlar, çocukların ellerinde

patlatmayı çok eğlenceli bulmasının yanı sıra evde birçokişinizde pratik yardımcınız olabilir.

FATİH KARAKILIÇ BURSA

1Halk arasında 'takıntı veya titizlik has-talığı' olarak bilinen 'obsesif kompul-

sif bozukluk'un, kadın ve erkeklerde eşit ola-rak görüldüğünü belirten psikolojik danış-man Esra Baştürk, kadınlarda ortalama baş-langıç yaşı 22-23 iken, erkeklerde 16-17 ol-duğunu söyledi.

Bursa Özel Bahar Hastanesi psikolojikdanışmanı Esra Baştürk, titizlik hastalığınıngenellikle ergenlik ya da erken yetişkinlik yıl-larında başladığını; fakat küçük yaşlarda dagörülebildiğini dile getirdi. Hastalığın temelözelliğinin obsesyonlar (saplantı) ve kom-

pulsiyonlar (saplantıları giderme davranışları)olduğuna dikkat çeken Baştürk, saplantıla-rın zihinsel eylemler olarak görüldüğünü,kompulsiyonların ise saplantılara eşlik edenyineleyici davranışlar olduğunu kaydetti.Günlük dilde obsesyonun; evham, şüphe,kuşku gibi kelimelerle de tanımlandığınıanlatan Baştürk, "Obsesyonlar istemsiz ge-len, kişiyi sürekli olarak meşgul eden, rahat-sız eden, tekrarlanan düşünceler ve zihinselgörüntülerdir. Bu düşünce ve görüntüler ki-şide belirgin bir anksiyete (kaygı) ya da sı-kıntıya neden olur. Sıkıntılar sadece gerçekyaşam sorunları hakkında duyulan aşırıüzüntüler değildir. Kişi düşüncelerine önem

vermemeye, bastırmaya veya başka bir dü-şünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeyeçalışır. Bu düşünceler ve eylemlerin kendizihninin bir ürünü olduğunun farkındadır."dedi.

ÜTÜYÜ PRİZDE Mİ BIRAKTIM?En çok obsesyon çeşidinin 'bulaşma ob-

sesyonu' olduğunu belirten Esra Baştürk, ki-şinin kir, mikrop ve pislik bulaşmasından yo-ğun kaygı duyduğunu, etrafındakilerle to-kalaşmak istemediğini söyledi. Kişinin bu-laştığını düşündüğü şeylerden kurtulmakiçin aşırı temizlik yaptığını ve defalarca yı-kandığını vurgulayan psikolojik danışman,

bu kişilerin utanma ve tiksinme duygularınıyoğun yaşadığını hatırlattı. 'Kuşku obses-yonu' kişinin ise unuttuğu ya da eksik bı-raktığı şeyler olduğunu düşünüp sürekli en-dişe duyduğunu anlatan Esra Baştürk, "Buendişe daha çok kendisine ve yakınlarına za-rar geleceği yönündedir. 'Ütüyü prizde takılıbıraktım mı' 'kapıyı kilitledim mi', 'ocağı açıkbıraktım mı' gibi kuşkular kişiyi huzursuzeder. Kişi bu kuşkuları gidermek için tekrar-layıcı kontrol etme davranışları sergiler. Hatave suçluluk duygularını yoğun yaşarlar. 'Dü-zen ve temizlik obsesyonu'nda ise kişi her şe-yin olması gerekenden daha temiz, düzgünve düzenli olmasını ister.

Erkekler de ‘titizlik’ hastası olabiliyor

Page 22: Zamandk223 egazete

7 - 13 AĞUSTOS 2013

ARZU KILIÇ İSTANBUL

1İbadetlerde ve günahtan sakınmadaçevre önemli bir işleve sahip olsa da, kişi

her zaman içinde bulunduğu ortamı seçmeşansı bulamayabiliyor. Günahtan korunarakibadetlere devam etmek ile sosyal ilişkileriidare etmek arasında ise ince bir çizgi bulu-nuyor.

İş ve okul çevresi gibi uzun süre içinde bu-lunduğumuz ve çok şey paylaştığımız grupla-rın, kişiliğimizin ve yaşam tarzımızın şekillen-mesi üzerindeki etkisi büyük. Tabii bu du-rumdan ibadetlerimiz ve dinî hassasiyetlerimizde zaman içinde olumlu ya da olumsuz şekildenasibini alıyor. Özellikle hayrın yaygın olma-dığı ortamlarda bulunmak zorunda olanları-mız için, ibadetlerde devamlılığı sağlamakdaha da zorlaşıyor. Toplumda günahlar ko-nusunda sıkça görülen ‘herkes yapıyorsa bende yaparım’ mantığı, ibadetlerin aksatılmasıkonusunda yerini biz farkına varmadan, ‘kimseyapmıyorsa ben de yapmam’a bırakabiliyor.‘Her asır, bir öncekinden daha bozuk olacak.’hadis-i şerifini de göz önünde bulundurursak,pek de steril olmayan ortamlara girmek zo-runda kalanlarımıza, ibadetler ve sosyal ilişki-ler arasında denge kurmak gibi zor bir görevdüşüyor. Peki, nereye kadar İslam’ın emrettiğigibi hayrı tavsiye eden konumunda olmak venereden sonra dini tek başına yaşamak gere-kiyor?

‘Hayrın yaygın olmadığı yerde arkadaşlıktanbahsedilemez’

Bir cemaat dini olan İslamiyet’te, toplu ola-rak yapılan ibadetler, bireysel ibadetlere tercihediliyor. Tek başına bir müminin insanlardanuzaklaşıp ibadet etmesi ile insanlardan kop-madan ibadetlerine devam etmesi, bir taraftanda onların dertleriyle dertlenmesi ve çevre-sindekilere fayda sağlamaya çalışması arasındaciddi farklar bulunuyor. Ayrıca bir müminin,diğer bir müminin hatası karşısında ‘beni ilgi-lendirmez’ gibi bir tutum sergilemesi de dinendoğru kabul edilmiyor.

Ferdi ibadetlerin bile cemaate bakan bo-yutu olduğunu ifade eden Konya NecmettinErbakan Üniversitesi Din Psikolojisi AnabilimDalı Başkanı Prof. Dr. Abdülkerim Bahadır,müminlerin ibadetler konusunda birbirleri

üzerinde sorumlulukları bulunduğunu söylü-yor. Cemaat olgusunun tüm dinlerde bulun-duğunu, ancak İslamiyet’in bunun en yaygıngözlemlendiği din olduğunu anlatan Bahadır,“Hayrın söz konusu olduğu her yerde Müs-lüman, diğerleriyle birlikte hareket etmek zo-rundadır. Ancak hayrın olmadığı yerlerde ar-kadaşlıktan bahsedilemez. Eğer ibadetlerin ye-rine getirilmediği ve günahın normal karşı-landığı ortamlarda bulunan bir mümin, oradanuzaklaşmazsa onlarla hareket ettiği için so-rumludur. Böyle durumlarda topluluktan uzakkalırsa sevap kazanır.” diyor.

‘Hepiniz çobansınız ve güttüklerinizdenmesulsünüz’

İnsanların çoğuna dünya malı elde etmek

ve arzularının emri altında yaşamak daha ca-zip geldiğinden, Allah’ın bildirdiği hüküm-lere tabi olmak kolay değil. Bu nedenleEnam Sûresi 116’ncı ayette, “Eğer yeryü-zündeki insanların çoğuna uyarsan, seni Al-lah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandanbaşkasına uymaz ve bundan dolayı da ancakyalan yanlış söylerler.” buyruluyor. Bu vebenzer birçok ayet-i kerimede ‘yeryüzünde-kilerin çoğuna uymak’, ‘çoğunluk’, ‘insanla-rın çoğu’… saptırıcı sebep olarak zikrediliyor.İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğre-tim üyesi Doç. Dr. İrfan Başkurt, hangi du-rumlarda hakkı tavsiye eden konumunda ol-mamız ve kendimizi geri çekmemiz gerek-tiği konusunda şunları söylüyor: “İbadetleritoplu eda etmek her ne kadar dinen uygun

olsa da, imkânlar elvermediğinde kişininkendisini zorlamayarak ibadetlerini yalnızyerine getirmesi gerekir. Günahlar nokta-sında da kişi gücü yettiği ölçüde gördüğüyanlışları eliyle ve diliyle düzeltmeli, ancakikisine de imkânı yoksa, bunu yapacak güceve bilgi birikimine sahip değilse de ilişkilerinemesafe koyarak buğz etmelidir.”

Peygamber Efendimiz’in (sas), “Hepinizçobansınız ve güttüklerinizden mesulsü-nüz.” buyurduğunu hatırlatan İrfan Baş-kurt, kişinin sahip olduğu konuma göre bir-birleri üzerinde sorumlulukları ve birbirleriniuyarma ve yönetme hakları olsa da, kişininen temelde kendisine ve nefsine sorumlu ol-duğunu söylüyor.

Her koyun kendi bacağından mı?..

1Fitoterapi uzmanı Dr. Mustafa Eraslankaya tuzunun insan vücuduna çok

yararlı olduğunu söyledi. Dinçliğin formü-lünün suda eritilmiş kaya tuzu olduğunu be-lirten Eraslan, kaya tuzunun suda eritilipgünde bir kaşık tüketilmesinin insanın sağ-lığına çok büyük katkı yapabileceğini ifadeetti.

Tarihte tuz için savaşların yaşandığınıbelirten Mustafa Eraslan, tuzun insan yaşamıiçin çok önemli olduğunu söyledi. Günü-müzde tuzluklardan rahatlıkla akabilen tuz-ların birçok kimyasal içermesi sebebiyle in-san vücuduna zarar verdiğini belirten Eras-lan, "Bizim kullandığımız tuz, gerçek tuz de-ğil. Tuzluğunuzu çevirdiğinizde hiç dur-mandan akan tuz sağlıklı tuz değildir. BaştaAlzheimer dahil birçok hastalığı neden olanbu tuzun tüketilmesi oldukça zararlıdır. Sağ-lıklı olan tuz ise kaya ve deniz tuzudur" diye

konuştu.

İNSAN DÜNYANIN KÜÇÜLTÜLMÜŞ MODE-LİDİR

İnsan vücudunun dünyanın küçültülmüşbir modeli olduğunu ifade eden Dr. MustafaEraslan, "Dünya üzerinde ne kadar maddeve element varsa, insan vücudunda da o ka-dar madde ve element vardır ve oranları bilesağlıklı bir insan vücudundaki ile aynıdır" ifa-delerini kullandı. Bu maddelerin çoğunun dı-şarıdan alınamadığını söyleyen Eraslan, in-san vücudu ve dünyada bulunan elementle-rin tuzda da olduğunu söyledi ve kaya tuzu-nun insan vücudu için gerekli tüm madde-leri içerdiğini vurguladı. Eraslan, "Dünyaüzerinde soy gazlar hariç 84 tane element var,insan vücudunda da 84 tane element var vekaya tuzu da 84 element içeriyor. İşte siz ger-çekten kaya tuzunu düzgün kullanırsanız,

insan vücudunda en ufak bir sıkıntı çekme-den gıda takviyeleriyle birleştirerek sağlıklı biryaşama kavuşabilirsiniz" diye konuştu. Tuzihtiyacının sole denilen bir yöntemle hazır-lanması gerektiğini söyleyen Mustafa Eras-lan, "Sole kaya tuzunun yüzde 26'lık eriğidir.Kısaca 3 su bardağı suyunun içinde 1 bardakkaya tuzunun eritilmesiyle elde edilir. Butuzlu suyu sabahları bir tatlı kaşığı ya da ye-meklerde tuz olarak kullanılabilir" dedi. So-lenin yararlarını sıralayan Eraslan, "Sole uy-gulaması sabahları dinç kalkmaya, hastalık-lara karşı etkilidir. Sole sayesinde birçokhastalık zamanla kendi kendine ortadankalkar, sabahları dinç kalkarsınız, çocuklarınzihni açılır ve odaklanma sorunu ortadan kal-kar" ifadelerini kullandı.

İNSAN VÜCUDU YAĞLA ÇALIŞIR Günümüzde insanların kronik yorgun-

luktan şikayetçi olduğunu söyleyen Dr. Mus-tafa Eraslan, bu yorgunluğu besin piramidiolarak dayatılan beslenme sistemine bağladı.Beslenme zincirinin Amerika tarafından üre-tilen bir yöntem olduğunu söyleyen Eraslan,bu sistemin uygulandığı ABD'de en çokobezin olduğunu ve en çok hastalığın bu ül-kede yaşandığını ifade etti. Eraslan insan vü-cudunu arabaya benzeterek, yakıtın çokönemli olduğunu ve insanın da aldığı besin-lerin yaşantısına son dere önemli etki yaptı-ğını belirtti. Eraslan, "İnsan vücudu yağla ça-lışır, hayvansal ve zeytinyağlarının mutlakasıklıkla tüketilmelidir. Peygamber efendi-miz sığırın eti şifa yağı devadır buyurmuştur,bizim de bunlara dikkat etmemiz gerekiyor"diye konuştu. Eraslan, günümüzde kullanı-lan gübre ve kimyasallar nedeniyle toprağınbozulduğunu ve sağlıklı beslenmeyi kötü et-kilediğini söyledi. (İHA)

Dinçliğin formülü suda eritilmiş kaya tuzunda gizli

Page 23: Zamandk223 egazete

Hekimoğlu İsmail

3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan bir kanunagöre, Arap harfleriyle yazılan kitaplar yasak-lanmıştı.

Kimin evinde Kur’an veya eskimez yazıkitap varsa bunlar resmi makamlara teslimedildi veya toplatıldı. Memurlar halka örnekolmak için kitaplarını kucak kucak jandar-malara, polislere teslim ederlerdi. Halkın ki-misi kitaplarını vermiş, kimisi kütüphanesininönüne duvar ördürmüştü. Bu duvarlar1950’den sonra yıkılmış ve piyasaya Kur’anharfli kitaplar çıkmıştı. Bizim köyde yaşlı birteyze vardı. Köydeki çocuklara Kur’an öğret-meye sadece o cesaret edebilmişti. Bana görebüyük bir kahramandı. Çünkü duyuyorduk;başka köylerde değirmende ve mağaralardagizli gizli Kur’an öğretenler yakalanıp tevkifediliyordu. Sonra da bu kişilerle ilgili “Yobazlarhapis cezasına çarptırıldı.” diye haber yapılırdı.Kur’an’ı radyodan dinlemek bile yasaktı.1938’in baharında ablamla beraber elif cüzle-

rini koynumuza sokar, sokağa çıkardık. Sağasola bakardık, jandarma, polis ve zabıta yoksahızla koşar, 100 metre ötede o yaşlı teyzeninevinin önünde dururduk. Yine etrafa bakar-dık, kimse yoksa içeri dalardık. Kadının ilk so-rusu, “Kimse gördü mü evladım?” “Gör-medi…” Ve başlardık okumaya, Elif üstün e.Elif ötre ü, elif esre i… Bu zor usulle Kur’an öğ-renmek mümkün olmuyordu. Eve gelince ça-lışır, işim bitince de elif cüzümü bulgur çuva-lının içine gömerdim. Her an bir baskın vearama olabilirdi. Kur’an’a geçmemiz nasip ol-madı... Tabii o zaman anlamıyorduk; Kur’anokumak niye yasaktı? Sadece devrimlerdenbahsediliyordu…

Ali Ulvi Kurucu hocam hatıralarında bah-seder: “Yahu, bütün bunlar kimin adına, kimimemnun etmek için yapılıyor? Bu millet ni-çin Yunan’la harp etti? Yunan gelirse, dinimi,ezanımı, yazımı, kıyafetimi değiştirir diyeharp etmedi mi? Yunan denize mi döküldü,

yoksa Yunan mı bizi denize döktü? Bu işken-celerin, bu zulümlerin düşman tarafındandeğil de, kendi milletimizin fertleri tarafındanyapılıyor olması ne acayip şey…”

İşte böyle… Dalgalı bir denizde seyahateden gemi gibi bugünlere geldik. ŞimdiKur’an okumak, öğrenmek, öğretmek serbest.Amma problemler bitmedi. Evet, bugün bizitevkif edecek jandarmalar yok ammaKur’an’la aramıza giren “bahaneler” var.Amma elimizdeki her türlü imkândan imti-hana çekileceğiz. Düşünmek lazım; Allahelimizdeki imkânları değerlendirme husu-sunda bizden ne kadar razı?

Mesela bir Müslüman olarak Kur’an’laaramız nasıl? Bu kadar fırsat, malzeme ve za-man varken Kur’an’a ne kadar vakit ayırıyo-ruz? Allah’ın beğendiği ev, içinde Kur’anokunan evdir. Ebu Hureyre buyurmuş ki:“Hangi evde Kur’an-ı Kerim okunursa, oradabolluk bereket çoğalır, şeytanlar uzaklaşır, me-

lekler oraya hücum eder. Hangi evde Kur’anokunmazsa, o evde darlık, sıkıntı, huzursuz-luk baş gösterir. Rahmet melekleri oradanuzaklaşır, şeytanlar o evi istila eder.”

Huzuru ve gönül rahatlığını evlerimizinkonforunda arıyorsak; çekeceğimiz daha çokçileler var demektir. Çünkü modernizm birhastalıktır. Maddi-manevi cezaları da bera-berinde getirir.

Mesela bir arkadaş dedi ki: “Ben Kur’anokumasını bilmiyorum. Bu yaştan sonra öğ-renmek de zor.” “Kendi önüne engeli yinekendin koyuyorsun.” dedim. “Kur’an öğ-renmek çok kolay. Kitaplardan öğrenebilirsin.Gençler, emekliler, çalışanlar, öğrenciler ken-dilerine uygun gün ve saatlerde camiye gidipKur’an öğrenebiliyor. Yani bu kadar imkânarağmen Kur’an öğrenemedim, öğrenemiyo-rum dersen, mesulsün kardeşim…”

Bu zamanda Kur’an okumamanın ve öğ-renmemenin mazereti olamaz…

Bir Müslüman olarak Kur’an’la aramız nasıl?

7 - 13 AĞUSTOS 2013

DENİZ ERGÜREL İSTANBUL

1Google, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiğibir etkinlikle Android 4.3 işletim siste-

mini, ikinci nesil Nexus 7 tabletini ve Chro-mecast adı verilen yeni bir cihazın tanıtımınıyaptı. Bu hafta sizler için tüm bu yenilikleri in-celedik.

Google’ın San Francis-co’da gerçekleştir-diği etkinlikte herkesin merakla beklediğikonu yenilenmiş Android işletim sistemininözellikleriydi. Android 4.3 Jelly Bean olarak ad-landırılan bu işletim sistemi, tasarım ve kulla-nım olarak bir önceki 4.2 versiyonundan pekde farklı değil. Bu yeni versiyonda Google mü-hendisleri, sadece bazı detaylarda değişiklikyapmakla yetinmiş. Bu değişikliklerden en çokgöze çarpanlar ise sırasıyla şunlar oldu:

Kısıtlanabilir kullanıcı profilleri: Android4.3’le birlikte artık, farklı kullanıcı profillerineçeşitli kısıtlamalar getirebiliyorsunuz. Bu kı-sıtlamalar, özellikle anne babaların çok işineyarayacak. Örneğin cihazınızda çocuğunuziçin bir hesap açtığınızda, uygulama içi satınalma yapmasını veya sistem ayarlarını değiş-tirmesini engelleyebiliyorsunuz.

Bluetooth Smart: Bluetooth Smart özelliğiile düşük enerji kullanan akıllı saatler veya sen-sörler hem daha kolay cihazınıza bağlanabi-lecek hem de cihazınız daha az pil harcayacak.Bluetooth Low Energy adı da verilen bu özel-liğin Google Glass kullanıcılarına çok faydalıolacağını söyleyebiliriz.

Daha akıllı telefon rehberi: Otomatik ta-mamlama özelliği sayesinde bir telefon num-arasını tuşlamaya başladığınızda rehberiniz-deki isimlerden öneriler yapılacak. Bu sayededaha hızlı arama yapabileceksiniz.

Gelişmiş Wi-Fi tarama özelliği: “Scan-only” moduyla Wi-Fi bağlantısı yapmanıza ge-rek kalmadan lokasyon uygulamalarında bu-lunduğunuz konumu net bir şekilde belirle-yebileceksiniz. Böylece cihazınız daha az pilharcamış olacak.

Virtual surround ses: Cihazınızın donanımıyeterliyse, daha gelişmiş bir ses deneyimiolan “virtual sound” desteği alabileceksiniz.

Daha güvenli şifreleme: Gelişmiş KeyC-hain özelliği sayesinde telefonunuzda kullan-dığınız şifreler başka bir uygulama veya cihaztarafından görülemeyecek veya paylaşılama-yacak.

Open GL ES 3.0 grafik yazılım des-teği: Oyun geliştirenleri yakından ilgilendiren

bu özellikle Android oyunlar artık daha detaylıve gerçekçi 3D grafiklere sahip olacak.

İkinci nesil Nexus 7 daha ince, daha hızlı vefull HD

Google San Francisco’da düzenlediği et-kinlikte Nexus 7 tabletin yeni versiyonunu ta-nıttı. Cihazın özellikleri sırasıyla şunlar: Bir ön-ceki modele göre yaklaşık 2 mm daha ince vedaha hafif. 1920x1200 piksel çözünürlüğe sa-hip olan ekran artık HD kalitesinde. Ön yüzde1.2 MP, arka yüzde ise 5 MP kamera. Bir ön-ceki versiyondan yüzde 80 daha hızlı 1.5 GHzSnapdragon S4 Pro işlemci. 2 GB sistem bel-leği. Dual Band Wi-Fi, Bluetooth 4.0 ve4G/LTE bağlantı imkanı. JellyBean 4.3 işletimsistemi. ABD fiyatı: 16 GB Wi-Fi: 229 dolar, 32GB Wi-Fi: 269 dolar, 32 GB Wi-Fi ve 4G: 349dolar. 30 Temmuz’dan itibaren ABD’de satı-şına başlanacak. Cihazın Türkiye resmi satıştarihi ise henüz belirsiz.

Chromecast ile televizyonlar akıllanıyorChromecast’in en temel özelliği tablet,

telefon veya bilgisayarınızdan izlediğiniz vi-deoyu televizyon ekranınıza aktarmak. Bir

USB bellek boyutlarındaki bu minik cihazherhangi bir televizyonun HDMI girişine bağ-lanabiliyor ve Wi-Fi üzerinden diğer cihazlarabağlanıyor. Arzu ederseniz evinizde birdenfazla Chromecast kullanabilirsiniz. Tek yap-manız gereken, Wi-Fi ağına bağlı cihazınızdavideoyu oynatırken “Cast” komutuna tıklayıpyansıtacağınız ekranınızı seçmek. Cihaz, 1080pHD ekran görüntüsünü ve 5.1 surround sessistemini destekliyor. ABD fiyatı 35 dolar.

Haftanın iOS uygulaması Piano GeniusPiano Genius, iPad ve iPhone için gelişti-

rilmiş bir piyano oyunu. Bu eğlenceli oyun sa-yesinde hem ritim duygunuzu güçlendirebilirhem de piyano çalma zevkini tadabilirsiniz.Ücretsiz olan bu oyunun içerisinde birçokklasik ve pop müzik eserlerinden örnekler var.http://bit.ly/1aIwPpq

Haftanın Android uygulaması diksiyon çalış-maları

Bu uygulama ile diksiyonunuzun düzgünolması için gereken farklı egzersizler yapabi-lirsiniz. Uygulama içerisinde ses, nefes, dil, du-dak, çene ve yanak egzersizleri bulunuyor. Uy-gulama ücretsiz. http://bit.ly/15LSF8w

Google’dan yeni işletim sistemi

Page 24: Zamandk223 egazete

�".8(�&��'-")��.�((�((�%0��("2%&�1"�."((")��#"*!&)&3�� ��"*5("-&*&3&*� "*� %�2�-(�.��

�."#�%"//"*�03�'�!0-)�'/��1"�/")'&*(&�!�1�-�*)�'/���&%/&2�-(�-���"*3"2"*!&-���=(�(�-��*�3�*�"*�#"*�.��&."�����=�*��$�#("/"�.+')�'/��1"*"#.&*&*� �-30(�-�*�� 02)�'/�� %"1��,"-"./�$"*5("-�$&�&�2�=�2�*!�-���020-)0=/0-

�0�&/&��-(���&./"-�'�!�*�&./"-�"-'"'�"*�%��2�-(��$"*5���&-��2�<��'��&-!"�2�=(���&-�&*.�*�"!��.�2(��.9-"'(&�7(9)9�1"�7(9)�7/".&*&�!9=9*"*�4%&-"/&*"��3�'�/"!�-&'�"/)"'�&5&*�5�(�=�,�!&!&�*"*��$"*5(&'�%"1".("-&*"�".&-�+()�2�*�1"�$�#�("//"��+<0()�2�*�$"*5/&-����*"#.�*&(&<&*�"*�3$�*�+(!0<0�!7*")("-!"��&("��7/"("-�&=/&2��'�2(�� +=0,� &.)�*6��-30(�-�*��$")("2"�&()&=�'0((0<0�/��&�/�*�*��&-�!"-&*(&<&�%�(&*"�$"/&-)&=1"�'"*!&.&*&���''��*�2+(0*��1"-)&=��&-��!�*�)�=�-0%/0-

��=�� �5�.�*!�*�!�%�� '959 9'� �&-� 5+ 0'&'"*���((�%��"4(4�*�*�%0.0.6�(9/0#(�-�*��)�3�%�-�+(�*�1"�'"*!&.&*"�%&')"/�1"-&("*���3-"/&��%2����("2%&.."(�)���0�2&<&/("-�&5&*�"*�$93"(7-*"'("-!"*� �&-&.&!&-� �&1�2"/"� $7-" � 2�=�/�+(�*�5+ 0'(�-�����%2���$"(��."*�!"��&3"�'�/�( �"-��"- "�+2*�2�(�)���!"!&'("-&�3�)�*����"*�+20*�&5&*�2�-�/�()�!�)��!&2"*��3&3��"�6��+2�*�)�'� 5+ 0'(�-�*� =&�-�� +()�.�*�� -�<)"*�'"*!&.&�!�%��+�2�=/��2�-�/�(�=�*�$�2".&*&�'�1�-�)�=��!9*2"16�)"=$�("("-!"*�)9)'9*�+(�!0<0* ��03�'(�=)�=�1"�2�-�/�(�=�%&')"/&*"�02�$0*��&-�$&!&=�/��/"- &%�"/)&=/&-

:=/"��"*�%�2�-(��$"*5����3-"/&���%2��$&�&�!�%��%�2�/�*�*�&('��%�-�*!���'0((0<0*0*�#�-�'�*��1�-�,�!9*2��)&.�#&-%�*".&*&�"�"!6�.���!"/&*�'�,�.�*���5)�'�&5&*��&-�1".&("�+(�-�'�!"�<"-("*!&-"*�!"(&'�*(�!�-�:)�*�$9 92("�=�%(��*�,�&-�!".&*&*�%�''�*��1"-"-"'�*"#.�*6��-30�(�-�*��.�*�-(�2��&("*��%"-�$9*��&-'�5�!"#��'"*�!&*&�%".����5"'"-"'�!�1-�*�=(�-�*��'+*/-+(��(�/�*���(��&("*��.&('&*&,�$7*9(�!9*2�.�*!��!&-&�("-"'�$"-5"'/"*�1�-�+(!0<0*0�+-/�2��'+2��&�("*��"*�0(16�%&.("-("�)�)0-�"//&<&�$7*(9*9�#&�3&'�7/".&�4(")("-"�!"��5�'�%�("�$"/&-"*�1"��0'")�("� "-)&=(&'("� #9/911"/� -0%0*0� /").&("!"*�'�%-�)�*!�-

�1"/���&-�$"* &*�2�=(�(�-���"*3"�)".&�� '�*�*�*�"*�!"(&� �'/�<�� 1"�"="-6�$�-63"("-&*&*�'"*!&.&*&.9-"'(&�!9*2�2��5�<�-!�<���&-!7*")!"� !�%&� 4%&-"/� 2+( 0.0+(!0<0*0�0*0/)�)�.�����=�*!�=�#�'�")�-"("-&��"(&-)&=��.�5��.�'�(��<�-)�=��&-� &%/&2�-�$&�&��&-��2�<��7/"�!"2)&=5".&*"�2�=�)�.���="2/�*�*��&*��&-+20*0*��-�<)"*�+($0*��&-�$7*9(��!�)�"!�.�2(��%�2�/�*��!&*"�� &)�*����0-��*���%&3)"/"� �!�)�.�� 1"� %"-� 3�)�*� &%.�*=00-02(��%�-"'"/�"!"-"'��9/9*� &.)�*6�&.�/"'("-&*"��="%"16��-30(�-�*����='�(!�-)�.��$9*�%(�-��'�-=��&.2�*���2-�<���5)�.��!"�)"'/&-

���������� ��������������������72("��&-�$"*5�%&5�)&�.9-5)"3��%&5�)&�!9=�

)"3��%&5�)&�$9*�%��$&-)"3����&&�'&��"*�%�2�-(��$"*5�!"�'&)&�3�)�*�'��

2�,�!9="�&(&-���)�*�3�)�*�/7'"3(")"'���-�.�-��.9-5)"'��2"-�2"-�!"1-&()"'�1"���3"*�="2�/�*���(!�*�,��&-�$9*�%�50'0-0*��!9=)"'�*"��6("-�%�-& &*!"�%"-�&*.�*�&5&*�.73�'+*0.0!0-�"�1�-�'&��&2&(&<"�'&(&/("*)&=��&-�2&<&/��!�%��$9�*�%��'�,�'(�*!�<��&('��*!��." �!".&*"�'+=�-� 9-)9*"�%&5�%�2�/�%�''��/�*�)�3��+*0�%")"*/"1�"�&("��+<�-�1"�"*�'�.��.9-"!"�*�)�3��+-05�%� ��.�!�'���&)�*�%&3)"/&*"�)9/"�((&'�)"=�$0(&2"/("-�$&�&�.�(&%��)"(("-�1".&(".&2("�$9*�%'&-("-&*!"*��-�*�-

�"*5(&'/"'&�&��!"/("-&*���'�'�/�*!��!�%�."1&)(&� +(!0<0*0� �"(&-/"*� ��3-"/&� ��!�'� 0��.!8'� �#"*!&)&3�� ��"1�"� $93"(!&-�� #�'�/$"*5("-!"�+(0-.��!�%��$93"(!&- ��((�%�/"1�""!"*�$"* &�."1"-���020-)0=/0-��0�3�1&2"�!"*��%�2�-(��$"*5��"1(4�2���9/"4(�&*�-�3�.�*�"-)"'�&5&*�'"*!&.&*&�&��!"/�9�/��/"�1"-"*�1""3'�3���&-�$9*�%��$&-!&<&*!"�%")"*%"(�'�+(� �')�=�$&�&�'�(�&�/&-�/&-�/&/-"�2"*��&('�#�-.�//���&-��-�*)��'0-*�.�*�'+=0,�&.2�*�("'"("-&*!"*�'�(�&*&�/"�)&3("2"*���%�!�-!�-

;&)!&2"� '�!�-�� �3!�-�,� &5&*!"'�1-�)� '�1-�)� '�1-�*!�<�*�� =�%&/+(0*�*�*& "�$"*5("-�1�-!�-�'&��$73("-&%�-�)�� &(&=/&<&*!"*� !+(�2��� &*("2"&*("2"�$&!&,�.�!�'��1"-)&=("-��%")"*." �!"("-&*"�'+=0,���'�'�-=�.�*!��&'&�9'(9)�+()0=(�-�1"�$7*9(("-&*&�'�-�-/�)�.�*!�*� '+-'/0'(�-�� $9*�%� &3("-&*&$732�=(�-�2(�� 2�'�)�=(�-!�-� :=/"�� �&-�*(�'�$�#("/�."�"�&2("�$739*"�&(&="*��&-%�-�)!�*� !+(�2�� �"(&� �9'9("*� 1"��21�%���"*�)�%1+(!0) ��((�%��*�0* ��*&)"/("-&*"�)�3%�-�+()0=�'"*�$9*�%�2�'�=�-�)�2!����*��*"� +(� �'� =&)!&% � �

(&)��� !&2"*� 1"/"1�"�� &*4�"�"1�"���.�)�'(��-�2(�� %�'&'&� '0(�(0'� 0#'0*�� 29'�."("*�!"(&'�*(���+(�$0*��&-�&%/&2�-�$&�&!�1-�*�*� 1"� ="2�/�*6� %9 0)(�-�'�-=�� '�(�&*&� '+-0�20,� �*(�� /0/�*� "*%�2�-(��$"*5/&-

��!!&3�/�*!���&*�.�*��)�*"16�2�=�*/�.�*�!&-&�/0//0<0�*&.,"//"�$9�*�%(�-!�*�*"#-"/�"!"-�1"+*(�-��'�-=��&5&*!"�/&'.&*/&!02�-��7*9(� %�2�/�� &/&���-�2(���9/9*��9/9*�)"#(05�+(�)�)�=��&-�'0(��%"-�$9*�%��-0�

%0*0�2�-�(�2�*�1"�1& !�*�*��'�*�/�*��&-�&�(&.'0-=0*0� .�2�- � &=("!&<&��&-�$9*�%/�*�!+(�2��&*("- "�*"!�)"/("�!+(�-�1"�$9*("- "��3!�-�,(�2�/�,�'�('�-���/"*���&-�&*.�*��&5&*"�!9=/9<9$9*�%(�-�."�"�&2("�*"-"!"2."�%�./��+(� �''�!�-��3!�-�,�5"')&2+-.����(�=�(�$"(!&<&�93"-"

+�!��!&(&2("� 293("- "�'"3� ��"1�"�2�����&���!"."��&("��+*0*�2�,/�<�

/"1�"� !"<&(�� .�!" "� �&-)"-�.&)�1"�2�-�-.�3��&-�'�5� .73� .72(")"'/"*&��-"/�'�(�-��"1�"��1& �!�*��'�.�,�'�10-�*�,&=�)�*(�'�%&..&�1"��0�*"�!�)"/&*�&*.�*��&'&��9'�

(9)� "/)".&!&-� �&=)�*�(�<��1"��#�/�("�&*&�!&(�&("�.72�

(")"2"� $"(&* "�� +� .�!" "�72("� &'&� �9'(9)� +()0=(0<�

'�1("*�&=/&-�'�1"��&-�/"- 9)�*�(�'/�-��1"/��$"-5"'�/"1�"��* �'��3�

!�-�,�/"-"**9)9*9*�1"�)�.&2"//"*2&<&/5"�.�2-�(�,� &(�%6�!"-$4%��!7*9=9*

0*1�*�!�-

��������((�%�'�/�*!��"*�%�2�-(��$"*5���&-

�2�<��'��&-!"�2�=(���&-�&*.�*�$&�&�.9�-"'(&�7(9)�7/".&*"�%�3�-(�'�2�,�*�1"$"*5(&'�%"1".("-&*"�".&-�+(0,�$�#("//"�+<0()�2�*�$"*5/&-

���&-�$"* &*��'�*�*�*�"*�!"(&�'/�<���="%"1&�%&.("-&*&*�'"*!&.&*&.9-"'(&�!9*2�2��5�<�-!�<���&-�!7�*")!"�!�%&�4%&-"/�2+( 0.0�+(!0�<0*0�0*0/)�)�.��$"-5"'/"*��9�29'��&-�#"!�'4-(�'/�-

���"1�"�"!"*��((�%�'�/�*!�$93"(� '�-=�(�*�-�� #�'�/� �0� '&=&$"*5�+(0-.� ��((�%�+�/"1�"�"!"*$"* &�!�%��5+'�."1"-

� ������ �����������

� " � � "�# � �� � � � � �� � ! �������������������������$�����������������%�������������������������������� ��������� ����������� ������

BU SAY FA, M. FET HUL LAH GÜ LEN HO CA EFEN DI’NIN SOH BET VE YA ZI LA RI ESAS ALI NA RAK HAZIRLANMAKTADIR.

k u r s u @ z a m a n . c o m . t r

Page 25: Zamandk223 egazete

Abdullah Aymaz

Dünyada sevip hoşnut olmadığın işlerden, ahirette de azabına ve ika-bına maruz kalmaktan bizleri uzak kıl.. ebedî hayatın gerçek yurdu olanCennetine al.. Cemâlini müşahede ile lütuflandır ve Sana muhatap olmapayesiyle şereflendir!..

Siz de, encamını bilmediğiniz, arkasında hayır mı var, şer mi var kestiremedi-ğiniz isteklerde bulunmamalısınız. İnsanın kendi arzu ve isteklerinden uzakla-şıp Rabbinin emir ve istekleri içinde eriyip gitmesi çok önemlidir ve işte bencemanevî terakki de budur.

Aksiyon dergisinin 842. sayısın-dan “İzmir'in ‘Şanlı Hocaları' başlıklıhaberini gördüğüm zaman önce ak-lıma İzmir'den gelmiş geçmiş bütünmeşhur hocaefendiler geldi. Amaokuyunca baktım ki, şan dersleri ve-ren bir müzisyen hanımefendinin İz-mir'deki kız Kur'an kurslarının hocahanımlarına anlattığı konuları haberyapmış…

Bana çok enteresan geldi. Anlatı-lanlara hafızların, vâizlerin ve konfe-rans verenlerin doğrudan alâkasıvardı. Gönül Hanım'ın eşi ŞükrüBey'i, eskiden beri tanıdığım için ara-yıp, anlatılanların daha derinleştirilipbir kitap haline getirilmesinin çokfaydalı olacağını söyledim. Böyle bireser yazılmış durumda, hamdolsun…

Ondan bazı bölümler aktarmakistiyorum:

“Kur'an, çağınterapisidir, diyebili-riz. Dünyanın ve in-sanlığın karşı kar-şıya kaldığı bütünolumsuzluklarınd e r m a n ı d ı r .Kur'an'ın sadecedikkatli ve doğru te-laffuz edilmesi sıra-sında oluşan rezo-nans etkisinin, baştanörologlar olmaküzere bilim adam-ları tarafından de-rinlemesine incelen-mesi gerekiyor.”

“Judith Krawitz isimli bir kadının,kendisine kanser teşhisi konuldu-ğunda, hastalığını araştırırken rastla-dığı bir cümleyle hayatı değişiyor.Zira ‘oksijensiz ortamda yaşayan vegelişen tek hücrenin kanser hücresiolduğunu' öğreniyor. Araştırmalarınıbu yönde derinleştirerek; geliştirdiğibirtakım nefes egzersizleriyle kanserikısa sürede yeniyor. Sadece bu cümlebile, tek başına nefesin önemini an-latmak için yeterli: Tırnağımızın ucun-dan saçımızın teline kadar oksijeneihtiyacımız var. Yoğun tempomuziçerisinde acaba nasıl nefes aldığımı-zın farkında mıyız?”

“Ürdün'deki Yermuk Üniversite-si'nde, Arap Dili ve Edebiyatı bölü-münde yüksek lisans öğrencisi olanİspanyol bir genç kız, Allah lafzının sesmahreci ve dinî yönü üzerinde yaptığıtez çalışmasında çok çarpıcı sonuçlaraulaştı. İspanyol kız, Allah lafzının birmucize olduğunu söyledi. İspanyol birHıristiyan olmasına karşı, fasih arapçakonuşabilen Helen şöyle dedi: Arap-çada okuduğum en güzel isim Allahlafzıdır. Sadece O'nun (c.c.) isminininsan diliyle söylenmesinde eşsiz birnağme var. Çünkü ismin harflerinin

oluşumu diğer isimlerin hepsindenfarklı. Söylenişi dudaklardan değil,karından gelerek bütün bedene titre-şim yaymaktadır. Allah lafzı nokta-lardan yoksun olması sebebiyle du-daklardan çıkmaz. Allah lâfzı ismininmucizelerinden biridir. Harfleri nekadar eksilirse eksilsin, isim herhangibir değişikliğe uğramadan olduğugibi kalır.”

“Allah kelimesinin telaffuzu sıra-sında oluşan titreşimlerin dokunduğunoktaları birleştirdiğimizde bir ‘vav'harfi oluşuyor. ‘Vav' çizmeye boğazı-mızdan başlayıp oradan yüzümüze,başımızın arkasına, oradan da yayşeklinde omurgalarımızı içine alarakdevam eden ve nihayetinde karındason bulan kocaman bir ‘vav' harfi dü-şünelim. Yukarıda tarif ettiğimiz nok-talar (Elif göğüs bölgesinde titreşir ve

boğazdan genizeyönelir. Lâmın biti-minde tekrar “â” yaaçılarak oluştur-duğu titreşim başı-mızı sararak omur-galara doğru bir ka-vis çizer ve “h”nındiyaframdan destekalarak yumuşak birşekilde dışarıya atıl-masıyla tamamla-nır.) ‘Vav' harfinioluşturmaktadır…

“Kur'an'ın birşifa olduğunu ifadeeden âyetler ko-

nuyu bir de bu yönüyle incelememerakı uyandırıyor. Tecvidin şifa te-sirini hiç düşünmüş müydünüz?Acaba harflerin telaffuzu sırasında vebazı tecvidler uygulandığında oluşantitreşimlerin şifa yönü olabilir mi? Butitreşimler, gün içinde beynimizdekim bilir hangi noktaların uyarılma-sına vesile oluyor?”

“Hâlâ profesyonel olarak çalışanbir yakınım, askerliğini, tamamlayıpİstanbul'a döndüğünde, başka birmüzisyen arkadaşının teşvikiyle tari-kat dersi alır. Günde 5000 defa Allahdiyecektir. Çok sürmeden dersini bı-rakır. Sebebini sorduğumda aldığımcevap ilginçti. Aynen şöyle dedi:‘Günde 5000 defa Allah tesbihi çokgüzel. Fakat bitirdiğimde dünya gö-zümde o kadar küçülüyor ki, yaşadı-ğım ortama dayanamaz hâle geliyo-rum. Sahnede çalıştığım müddetçebunu sürdürmem çok zor.”

Diyafram, nefes alma tekniklerioperanın doğuş yeri, tecvidin bahset-tiği güzellikler ilgili pek çok malumatbu kitapta… Yazarını tebrik eder, buhususta daha derin çalışmalarını bek-lerim.

Kur’an ve şan tekniği hû

HAFTANIN DUASI SÖZÜN ÖZÜ

“Ürdün'deki YermukÜniversitesi'nde, Arap Dili veEdebiyatı bölümünde yüksek

lisans öğrencisi olan İspanyol birgenç kız, Allah lafzının ses

mahreci ve dinî yönü üzerindeyaptığı tez çalışmasında çok

çarpıcı sonuçlara ulaştı.

������������

�;�-*6�G*;.3�;*,>3*�7&-.'.�;C(*��&''�.2.<���47819F931&�G*6*+;&'�0�1&6&0�1C�89+8&�'9193)9F93�0911&6�3�,.'.��'.<*�)*�1C89+8&�'9193�� &3&�)CG2&31�0�*)*31*6.�2&-�692�*88.F.3�G*0.1)*�'.<.�)*�3.2*81*6.3)*3�2&-692�*82*�� *3�2C�2.31*6.3�)4789:*�;&6)�2(�7��� *3)*3�8&1*58*�'9193&31&6�3�.78*01*6.3.�.7�&+�*)*3�'.6.(.0�0*6*2�7&�-.'.7.3��%&8*3� *3.3�0*6*2.3�7&)*(*�-&1.7�2C�2.31*6*��8*:*((C-C3�)*�*'6&6�:*�29�0&66*'@3*�2&-797�)*F.1).6�� *3�-*6�G*;.�09G&8&3�6&-2*8.31*�).1*).F.3.�.-7&3�:*�.0�6&2&�'4F&67�3

�-��0*G0*�7�68�3)&�8&G�)�F�3�'.6�7&)&0�:*;&�4�7&)&08&�'.6�40�417&;)�2���2<93)&�8&G��)�F�3�:*�;*6�;*6�,*6.5�40939�;*61*G8.6).F.3�;&;�3�'*3�417&;)�2��#*;&�0&G�3)&�'.6�098198C;��0.65.F.3)*�'.6�2C'&6*0�0�1�41&'.17*;).2�&;&F�3)&�5&62&F�3��5&62&F�3)&�'.6�8�6�3&F�3�417&;)�2���&;�6�-&;�6��&8�3�3�;*1*7.3)*�'.6�898&2�0�1�:*;&�&F<�3)&�,*2��7�68�3)&*;*6�41&'.17*;).2�41)9F92&�)&�GC0C6�$&�0&6G�3)&�4195�)&��'B��*-.1�1*6.3�7&+�3)&'91937&;)�2���68�0�'.<*��A1*7.;*�'9�;41)&�;C6C2*0�)CG2C;46�29�

��� ���

��"��(�$4'�%()��"���%()�%"#�!��.,�#���5!��5�,��()�#�-��1$"2#��5!�*�5�+!�%"(*$�(�'#.,�#����#�*'�$�,��()�#�-��1$"2#�

��!���$*$"���%()�%"�,4#�������"�'�������%"�,4#���2"����/�(�$���!�"�,4#����#��"#�!��()�#�-��1$"2#�

71�'�)�2�5�$��$���/�,�#����$*$�,%"*$*�(�/�,�#���*"*�%"*&���&�(�!�,�#��7���%"#�!��()�#�-��1$"2#�

��#�,�-4#4���#�!454#4��4'�!�,4#�#�.54#4��%,�#�,%"*$����54#4����$�*�)�$��()�#�-��1$"2#�

��-#�(�$��%()"�'��."�#�����$����8"4�.#."�#����*,#�(4$"�'�#�"."�#����"�$#�!��()�#�-��1$"2#�

��)�$���'����)4�!�'�,4#�6/���454���&�,�'�,4#����'��#���"�.'��+�'�,4#����0"�*�!."���()�#�-��1$"2#�

��#����$����"��(�$�'����')"��!�"��#���$*��$�'���7�!�'�5�'��)"�'����$�'���5!����"��()�#�-��1$"2#�

��� �)�*""����2"�$

����� ��������������� ��� ����D'6*8�:*6.(.�-&).7*1*6.3�*3�,C<*1�G*0.1)*�3&01*).�

1.G.�:*�0�77&1&6�3�*3�,C<*1.�2&3&7�3&�,*1*3���-7*3C�1�0&7&7��8&'.6.;1*�&3�1&3�$979+� B6*7.���96�>3��3�*3�8&+�7.1&81��0�77&7��41&6&0��&<6*8.�$979+�93��&1*;-.77*1&2�-&;&8�3)&3�.'6*8�>2.<�8&'141&6�.-8.:&�*)*6

B6*3.3�74393&�)4F69��0�77&3�3�&-.6.3)*��&<6*8.$979+�93�G9�)9&7��<.06*).1.6���$&��&''@�� *3�'&3&�.0�8.)&6�:*�->0.2.;*8�:*6).3��987&1�2*8.31*6.�:*�6C;&1&6�;46921&2&�.12.3.�AF6*88.3��;�,A01*6.�:*�;*6.�;&6&8&3��C3;&)&�)&��>-.6*88*�)*�2*:1&2��;&6)�2(�2� *37.3 &3&�8&2�.8&&8�.?.3)*�'.6�091�41&6&0�(&3�2��&1�:*�'*3.-&;�61���)C6C78� .37&31&6�&6&7�3&�)>-.1�*;1*��� �$979+�� ����

�9�&;*8��43(&�7�0�38��:*�2*G&00*88*3�7436&���7�6��3&<.<.�41&3��&33*�'&'&7�3&�0&:9G&3�:*�0&6)*G1*6.;1*'919G95�'&6�G&3��&<6*8.�$979+�93��*3�2*798�:*�'&-�8.;&6�41)9F9�'.6�&3)&�,A<1*6.3.�>-.6*8.3�;&2&?1&6�3&).02*7.3.�:*�A1C2C�.78*2*7.3.�3&<&6&�:*62*08*).6

�9;9;&�&8�1�60*3��)*F*67.<�'.6�2*8&�,.'.�7&8�1�60*3�0A1*�2.7&1�?&1�G8�6�1�60*3��.72*8.3.�29-&+&<&�9F693&�.+�8.6&;&�9F6&60*3��&3(&0�'.6�(&3.;*�6*:&�,A6C1*'.1*(*0G*0.1)*�<.3)&3&�8�0�1�60*3�:*�2&<192.;*8.3.3�;&3��7�6&7�1&�-&76*8.;1*�)*�0&:691960*3��3(&�297.'*8�0&6G��7�3)&�A1C2C�&6<9�*82*;*3�:*�'9�-&1.;1*�;&13�<(&�6.�7&1*8� :&<.+*7.3)*3� )41&;�� ;&G&)�F�3�� 468&;&� 04;&3�&<6*8.�$979+��&1*;-.77*1&2���8&2�)C3;*:@�.20>31&6&�&.1*7.3*��-9<96&��7&&)*8*�:*�+*6&-&�0&:9G89F9�'.6�)A�

3*2)*��*3>'����&0�8&3�:*+&8�3��).1*2.G8.6�*2*0�0.��0&'6.3�&60&7�3)&�4�)C3;*:@�7&&)*88*3

)&-&�(&<.'*)&6�'.6�7&&)*8�:&6)�6�:*��&<6*8.�$979+�,.'.-&0.0&8'@3�'.6�<&8��4�,&;*8� 1*<<*81.�)C3;*:@�:&<.;*8.?.3)*��,&;*8�&(��,A6C3*3�2*:8.�.78*2.G8.6��8&�A8*0.�7&&�)*8*�2&<-&6�41793��96�&3����&0@2��$979+�0�77&7�3�3-&8.2*7.3)*�$C(*��*;,&2'*6�.3�'9�8&1*'.3*�).00&8?*0*6*0�G9�.6G&))&�'919329G896���&'6.3�&60&7��.?.3�?&�1�G�3�<��-&0.0@�7&&)*8�:*�1*<<*8�43)&)�6

DG8*��*3�-&;�61��,*3(.3�2C-.2�'.6�;&3��)&��C<*1�1*6��C<*1.�$979+��1*;-.77*1&2�,.'.�)C3;&3�3�*3�5&6�1&0�:*�*3�7C69619�->1*8.3)*�)&-.�,&+1*8*�)CG2*2*7.�)C3;*:@�,C<*11.01*6*�2*+893�412&2&7���G*-*:@�&6<9�1&6&�;*3.12*2*7.�:*�-*5�>-.6*8.3.�0968&62&�)CGC3�(*7.;1*�-&6*0*8�*82*7.).6

�&'@'�.��)@'��+*3).2.<���11&-��,*3?1.F.3.��&00�&.8&&8�;4193&�'&F1&;&3�:*�,&;6�.�2*G69�G*-:*8�5*G.3)*412&;&3�,*3(.�5*0�'*F*3.6��'9;9629G�:*�'&-8.;&6�'.6,*3(*�'C8C3�)C3;*:@1.01*6.�9398896&(&0�G9�2C/)*;.:*62.G8.6����11&-��0*3).3.�.'&)*8*�-&76*)*3�'.6�,*3(.2*1*01*6.3*�,A78*6.6���*3).7.3*�-&7�2C3*<<*-.;*8�:*290&))*7.;*8.;1*�43931&�.+8.-&6�*)*6�:*�43&�GA;1*�)*6��;�G*-:*8.3.��*3.2�.?.3�'�6&0&3�,*3?���;�,*3?1.F.3.�&3&�&)&;&3�;.F.8�� *3��*3.2�3*<).2)*�2*1*01*6.�2.3�'&<�7��,.'.7.3�

E.2).��'A;1*�290&))*7�'.6�-.8&'&�2&<-&6�412&0.?.3�(&31&6�:*6.17*�)*F2*<�2.��

���������������

�60&)&G�2�<� &1.-��*G.6��*;�&31&8�;46��*1&697�8&3�&6&1&6�3)&�)C3;&(&�C31C�747;414,1&6�3�)&�'9�

193)9F9����0.G.1.0�'.6�&0&)*2.7;*3�,69'9�!C60.;*�;.�<.;&6*8�*88.�.<�)*�0*3).1*6.3*�-*2�D78&3'91�93�8&6.-@�:*�896.78.0�;*61*6.3.�,*<�).6).0�-*2�)*�)C3;&�?&5�3)&�;&5�1&3�*F.8.2�:*�).;&14,�?&1�G�2&1&6�3�3�&60&7�3)&0.�.37&31&61&�8&3�G8�6)�0

D78&3'91�)&0.�743�&0G&2�0*3).1*6.3.�'.6�8&1*'*�;96)9393�2C�8*:*11.�-*;*8.;1*�8&3�G8�6)�0��C8*:*11.�-*;*8.�7&;�1&6����� ��0&)&641&3�468&�-&11.�*73&+1&6)&3�419G9;46)9��*60*3�2C8*:*11.�8451&38�7�'&G1&)���*;*8�'&G0&3��,C3)*21*6.3.�.G1*60*3�'.6�&60&)&G�2�<�)&0439G91&31&6���97?&;&�?*:.6*6*0�2.7&+.61*6*�&08&6�;46)9��.7&�+.61*6�)9;)901&6�3&�.3&3&2�;46�:*�-&;6*81*6�.?*6.7.3)*�;*3.�;*3.74691&6�7469;46)9��C8*:*11.�-*;*8.3.3�4�-&+8&0.�,C3)*21*6.�GA;�1*;).�:*�G931&6��0439G9;461&6)���� 42&1.�.?.3�G9�&3&�0&)&6�3*1*6

;&58�0��)&-&�3*�;&5&'.1.6.<��$9688&0&1&3�8&1*'*1*6.3�&;1�0�.-8.;&?�1.78*7.G931&6)�6��-*60*7�?*:6*7.3)*3�'9�.-�8.;&?1&6�3�0&6G�1&32&7��.?.3�,*6*0*3.;&57�3�$96)93�0&5&7.8*7.�)41)9��'.60�7�2�8&1*'*�&?�08&�0&1)���31&6�.?.33*�;&5&'.1.6.<���96'&3��&;6&2��,*�1.;46� �*?*3� ;�11&6� �4<&2'.0� :*",&3)&�;&�096'&31&6�2�<��,A3)*6�2.G8.0��9�;�1��./*6;&�;&�,A3)*6*1.2E.2).)*3�-&<�61&32&0�,*6*0�

�C8*:*11.�-*;*8.3.3�,C3)*21*6.�*1&69719�&0&)*2.7;*31*6)*�'C;C0'.6�G&G0�31�F&�7*'*5�41)9��*6�'.6.�&68&6)&� 7A<� &1&6&0� G&G0�31�01&6�3�� :*2*2393.;*81*6.3.�).1*�,*8.6).1*6�D107A<��*1&697��.1.21*6��0&)*2.7.�=;*7.�64+��6��&'&74:�$*:,*3.��.-&.14�:.?�8*3� ,*1).� ��97;&�3�3� 8&6.-.3)*�1*07&3)6� *6,*;*:.?� �9G0.3� ).;*

'.6.�:&6)�6��-*60*7�43)&3�2981&0&�'.6�G*;1*6�*<'*6*�'.1.6��).;*3�64+��.-&.14:.?�7A<1*6.3*�GA;1*�)*:&2�*88.����9G0.3�)*6�0.���*�,C�<*1�'.<.2�'*6&'*61.F.2.<��3*�,C<*1�29-&''*8.2.<���*3�'939�)*�F.G8.6.5�).;4692�0.���*�,C<*1�7.<.3�'*6&'*61.F.3.<��3*�,C<*1�7.<.329-&''*8.3.<��*5.3.<.�8*'6.0�*).;4692�

�60&7�3)&3�7A<�&1&3��64+��6�$*17.04+��1'*68��.041&;*:.?GA;1*�0439G89����*3.2�C?�,C31C0�,*<.2�*73&7�3)&�!C601*6*�:*�C71C2&31�F&�'&0�G�2�?40�)*F.G8.��971&61&��C71C2&31&6�;�11&6(&7&:&G8���4F9;&�'.<.2�'&0�G�2�<�-*5�419279<�4129G896��&88&�'.6�97�G&.6�D6&3�)&�A1)C6C1)C�:*�'.<�->1>�,*3?1.F*�439�&31&8�6�<��2&'*3�7.<1*6.�8&3�)�08&3�7436&�3*�0&)&6�;&31�G�;&58�F�2�<��&31&)�2:*�D71>2�&�'&0�G�2�)*F.G8.��*F*6�D71>2.;*8�.37&31�0�)*F*61*6.3.;C07*18*3�'.6�).32.G��A3)CFC2)*�)&-&�3*1*6�3*1*6�;&<&(&F�2�

�1)90?&�7&2.2.�'.6�0439G2&�;&5&3��64+��6��&/*;04��&�6.3&��1*07&3)64:3&�.7*�G931&6��7A;1*).����*3�'96&)&�G408&;�2�-&;6*81*�.?*6.7.3)*;.2��.6�,695�.37&3�-.?�8&3�2&)�01&6��.37&31&�6�3�)*681*6.�.?.3�,A3C11C�41&6&0�'.6�&6&;&�,*12.G�:*�'.6�&6&;�G�.?.3�)*1*6��*3�7.<.3�0&6G�3�<)&�7&;,�;1&�*F.1.;4692��9�+.0.61*6.�7.<1*6*:*6*3��*8-911&-��C1*3�.3�0&6G�7�3)&�)&�7&;,�;1&�*F.1.;4692��*G0*!C60.;*�)*�'.6�&.1*3.3�;&3�3)&�'.6�&;�0&17&2��4�*:.3�.G1*6.3.�;&5�7&2� :*� &.1*� ;&5�3�<�� ;&0�3)&3� 8&3�7&2� ).;*� )CGC3C;4692�A3)CFC2)*�84693929�7.<*�:*6*(*F.2��39�)&�!C60?*��1.2�5.;&81&6��3&�-&<�61&;�3�

�4?��6��964:&� :*81&3&��.+.0.64:3&�7A<1*6.3*�'.6�.8.6&+1&�'&G�1&)�����9�&0G&2�'96&;&�,*1).F.2.<)*�?40�;46,93)90��.6�,C3�.?*�6.7.3)*�?40�;*6�)41&G2�G8�0�+&0&8�7.<.3�;&58�F�3�<�'9�+*)&0>61�0�1&6��,A6C3(*�'C8C3�;46,9319F929<9�9398890��.<�)C3�0*3).�&6&�2�<)&��*8-911&-��C1*3�.3�)CGC3(*1*6.�&(&'&�C845;&�2��).;*�8&6�8�G2�G8�0��&0&8�'96&)&�;&5�1&31&6��,A6C3(*�+.06.2.<�)*F.G8.��*�6&'*6(*�;&5&(&F�2�<�?40�G*;�41)9F939�,A6)C2��*F*6��*8-91�1&-��C1*3�.3�+.0.61*6.�?408&3�845192)&�;*3.�'.6�0&82&3�419G896�29G�'.1*�

&1.-��*G.6��*;�.3�8*75.81*6.��-.?'.6�;4692&�.-8.;&?�-.77*88.6�2*;*(*0�G*0.1)*�468&)&

�*5!�$��$�����8������

�"�*!/��(�#�#����'�!%$*5#�,�&�$��'%����'���� �,!%���'�$�

"�!(�$�'%+$���(��5*$"�'4�(1,"������$��*'����5%!)�,4#����,'�)"��/�'�(�$��,�#���'��'*&��$(�$���/)�$4#��4!"�'4��$(�$"�'4$���')"�'�

�/�$��1$2""2�%"�'�!���'��'�,����"#�5+����'��'�,45��/�$��"�'���$�(�-�$

!�'54$4-���(�,�4,"���8�"�,%'*#��*��!�'"�'��(�-"�'��+�'�$� �)�*""���2"�$��$�!�'54(4$������(�,�4,"�

�8�"�,%'*#��3

Page 26: Zamandk223 egazete

Ahmet Şahin

“Işık Yayınları” Mehmet Ünal'ın tam bir İslami hassasiyetlehazırladığı “Şeytanın Çerezi YALAN” kitabını yayımlayarakyalanın insanın hem dünya hem de ahiretini mahveden kor-kunç sonucunu gözler önüne sermiş bulunmaktadır.

190 sayfalık kitapta ayet ve hadislerin ışığında sahabilerdenverilen etkili örneklerle yalanın insanın itimat edilen sağlamşahsiyetini çürüten sonucuna dikkatler çekilirken, yalanın sa-hibini küfre kadar sürükleyebilecek vahim durumu, uyarı doluifadelerle şöyle dikkatlere sunulmuştur:

“Şeytanın çerezi yalan, aslında küfrün esası, nifakın da bi-rinci alametidir.

Yalan, Allah'ın Kudreti'ne bir iftiradır. Yalan, Rabbanî hik-mete zıttır. İnsanın fıtratındaki yüksek ahlakı bozan yalandır.İslam alemini ve Müslümanları zehirleyen, ancak yalandır. İn-sanlık aleminin hallerini fesada veren, yalandır.

İnsanı ruhun ve kalbin hayat derecesinden indirerek insan-lığının kemale ermesine engel olan, yalandır.

Peygamberlik iddiasında bulunan Müsey-leme-i Kezzabile onun gibilerini aleme rezil verüsvay eden, yalandır.

İşte bu sebeplerden dolayıdır kibütün cinayetler içinde lanetlen-meyi en çok hak eden, yalandır.

“Şüphesiz ki Allah, sözün açık-tan söylenenini bildiği gibi,içinizde tuttuklarınızı, gizlediğinizniyetlerinizi de bilir.” (Enbiya, s.21/110)

Evet, yalan, hakikate karşı birvefasızlıktır, nankörlüktür, hiledir,aldatmaktır. En kötüsü ise, kulhakkıdır yalan. Allah'ın bildiğinikuldan saklamaya çalışmaktır ya-lan.

Hayatlarını yalan üzerine binaedenlerin, ruhlarının

derinliklerinde hem bu dünyada hem de ahirette “Ya leyteni!”diye feryat eden ‘keşke'cilerden olmalarına sebep bir hasarettiryalan.

Evet, insan yalan söylerken karşıdakini aldattığını zanne-der. Aslında kendisini aldatmıştır.

O an geçici bir rahatlama hissetse bile vicdanı daha boğul-mamışlar için, -şairin de ifadesiyle- ömür boyu, belki de hernefes alışta ve verişte duyulacak pişmanlık ve vicdan azabı ola-caktır yalan:

“Nefes alırken bile inkisar ve pişmanlıkKimse edemez bana benim kadar düşmanlık.” ‘N.F.’Yalan, bir korkaklık işaretidir. Gerçekle yüzleşme cesareti

gösteremeyenlerin sağlam tutanak zannettikleri bir örümcekağıdır aslında yalan. Her tarafını sarar insanın; cesaretini topla-yıp ne pahasına olursa olsun yalanından dönmediği sürece oağdan kurtulması da mümkün olmaz. Gerçekle ilgisi olmadığıiçin de çok zayıf ve kısa ömürlüdür, sahibini koruyamaz yalan.

Yalanın büyüğü veya küçüğü, ciddisi ya da şakası olmaz.Çünkü başta küçük de olsa, yalan insanı başka bir yalana ve oda bir başkasına götürecektir. Yalan, insanı kötülüğe ve kötü-lük ise cehenneme götürür. Yalancı insan hem içinde yaşadığıtoplum tarafından güvenirliliğini yitirir hem de Allah katındayalancılardan yazılır. Hani vardır ya meşhur yalancı çoban hi-kâyesi.. İşte aynen onun gibi yalancı insan, bir gün muhtaç ol-duğu bir zamanda, gerçeği avazı çıktığı kadar haykırsa da artıkona inanan olmayacaktır. Çünkü artık iş işten geçmiş ve okimse, en değerli vasfı olan güvenirliliğini kaybetmiştir.

Tarih boyunca, doğruları bilerek inkâr eden inançsızlarınsonları çok acı olmuştur. Firavun'un durumunu hatırlayalım.Son nefesinde başına gelecek azap tüm çıplaklığıyla kendisinegösterildiğinde “Musa ve Harun'un Rabbine iman ettim.” di-yerek doğruyu haykırmış, ama hayat boyu söylediği yalanlarıniçerisinde tek kalan bir doğru da kabule layık görülmemiş,kendisiyle birlikte boğulup gitmiştir.

Doğruluk, peygamberlerin en önemli şiarı, yalan ise kafirve münafıkların en açık sıfatıdır.

Bundan dolayı mümin, özünde ve sözünde hep sadıktır.Yalandan yılandan kaçar gibi kaçar, en bariz vasfının doğrusözlülük olduğunu her türlü şart altında ispat eden doğrulukörnekleri verir.”

Bir doğru söz âşığı konuyu şöyle bağlar:“Bu dur cihanda benim bildiğim meslek, sözüm doğru ol-

sun da odun gibi olsun tek!” [email protected]

Şeytanın çerezi: YALAN

7 - 13 AĞUSTOS 2013Yeni Bahar Çocuk 15 Faaliyet

6 AĞUSTOS 2013 SALI

Malzemeler:Alüminyum folyoMakasRenkli jelatinŞekerlikBant

1

2

3

4

5

1 2

3

4

5ekerden tatlı canım ar-kadaşlarım benim, bay-ram yaklaşıyor ve ben

yerimde duramıyorum. Aslında Ramazan’ın bitmesine üzülüyo-rum, o kadar çok alıştım ki sahu-ra kalkmaya, oruç tutmaya, bı-rakması zor olacak. Ama annem istersem okullar açılana kadar pazartesi ve perşembe günle-ri de oruç tutabileceğimi söyledi. Böylece sevdiğim oruç ibadeti-ni bir aya sığdırmamış olacağım. Şimdi gelelim bayramda bize gelen misafi rlere hangi sürprizi hazırladığıma. Gelen misafi rlere annem şeker ikram ederken, ben de çocuklara oyuncak şeker ve-receğim. Çok şaşıracaklar ve bel-ki de gerçek zannedecekler, çok eğlenceli. Tabii gerçek olmadı-ğını hemen söyleyeceğim yok-sa yemeye kalkarlar. Bayramınız mübarek olsun, hoşça kalın.

KÂĞIT HELVA

HAZIRLAYAN: SEÇİL İLGÜN ANGÜ[email protected]

Alüminyum folyo kâğıdını elinizle kırıştırarak top ve silindir şekline getirin.

Renkli jelatin kâğıdının ortasına alüminyum folyoyu yerleştirip sıkıca sarın.

Sardığınız yerlerin açılmaması için bant ile düzünce yapıştırın. Kolay gelsin.

[email protected]

Kâğıttan şeker yapalım

Yalan, bir korkaklıkişaretidir. Gerçekleyüzleşme cesaretigösteremeyenlerin sağlamtutanak zannettikleri birörümcek ağıdır aslındayalan. Her tarafını sararinsanın; cesaretini toplayıpne pahasına olursa olsunyalanından dönmediğisürece o ağdan kurtulmasıda mümkün olmaz.

ÜNLÜLERDEN DUALAR / EMRE KARAKOÇ

Beni evlatlarımla imtihan etmeAllah’ım! Beni nefsimle baş başabırakma. Ağzımdan Senin hoşnutolmayacağın şeylerin çıkmasınamüsaade etme. Beni evlatlarımlaimtihan etme. Verdiğin nimetleriüzerimde tamamla, gördüklerimdengeri koyma Ya Rabbi! Amin.

Page 27: Zamandk223 egazete

7 - 13 AĞUSTOS 2013

Bayram günleri, pek çok sevabı içinde barındıran, Allah’ınbizler için bereketlendirdiği fırsat zamanları. Bugünlerin feyzindenazami derecede faydalanabilmek için, genel hükümlerin yanındaHz. Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) bayramgünlerine has davranışlarını eda etmemiz gerekiyor. Hem böylecekat kat sevaba da nail olabiliriz.

Bayram namazından önce hurma yerdiResûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bayram günü yıkanır,

koku sürünür, güzel elbiseler giyerdi. Bir rivayete göre kırmızıhırkasını giymeyi tercih ederdi. Bayram namazına gitmeden öncebirkaç hurma yerdi. Hurmaları da tek sayı olacak şekilde tüketirdi,çünkü Cenab-ı Hakk tekti. Bir şeyler yemesinin hikmetini dinâlimleri, ‘namaz kılıncaya kadar oruca devam ediliyorzannedilmemesi’ şeklinde açıklıyor. Hurmayı tercih etmesininsebebi olarak da tatlının göze ve kalbe iyi geldiği, bunun dabayram namazında kişiye huzur vereceği gösteriliyor.

Camiye farklı yollardan gidip gelirdiEfendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bayram namazını

kılmaya yürüyerek gider, gidip gelirken de farklı yolları kullanırdı.Bu davranışında daha çok sevap kazanma ve geçtiği yollarınahirette şahitlik yapması arzusu var.

Bayramlarda daha fazla ibadet ederdiHz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) bayram

günlerinde çok daha fazla ibadet ederdi. Bir hadisinde, “Her kimRamazan ve Kurban bayram gecelerini Allah’tan ecir bekleyerekibadetle geçirirse, kalplerin öldüğü gün onun kalbi ölmeyecektir.”buyurur. Bu ibadetlerden maksat; Kur’an okumak, namaz, zikir,tekbir, tesbih, tehlil ve istiğfar gibi amellerdir.

Bayramda sadaka verilmesini teşvik ederdiPeygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), bayram namazını

kıldırmak için musalla (namazgâh) denilen genişçe bir alanagiderdi. Namazın ardından hutbe okurdu. Hutbede sahabeefendilerimizin sadaka vermelerini teşvik ederdi. Bayramda sadaka

vermekle, hem fakirlere yardım edilmiş hem de nefis bir kısımgünahlardan arındırılmış olur.

İslamî ölçüler içinde eğlenmeyi uygun gördüPeygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bayram

günlerinin kalabalıkla ve büyük bir coşku içinde kutlanmasını arzuederdi. Silahlarla yapılan folklorik gösterilere izin verirdi. Öyle kiHabeşlinin oynadığı mızrak kalkan oyunlarını Hz. AişeValidemiz’le birlikte seyretti. Bir bayram günü Hz. Aişe’ninyanında kız çocuklarının def çalıp oynamalarına izin verdi. KısacasıGönüller Sultanı, İslamî ölçüler içinde eğlenmeyi ve bazı oyunlarıuygun görürdü.

Peygamberimiz’in bayramı

Resûlullah Efendimiz(sallallahu aleyhi vesellem) bayram namazınagitmeden önce hurmayerdi. Camiye yürüyerekgider, dönerken de farklıyolları tercih ederdi.Erkekler gibi kadınların dabayram namazında hazırbulunmasını isterdi.

Page 28: Zamandk223 egazete

7 - 13 AĞUSTOS 2013

BULMACA40 BU

Hazırlayan: Ali [email protected]

A V E L K L M L M E

MEfendimiz’in

az sözle çok ey

anlatmasıC H E A T S E B

Kesin ve üphesiz

bilgiL

U Bir kıyamet alameti D Kitap ehli P M Ü N Namaz

kıldıran Y

M L K A G Müslüman olmayan U N Cennet’teki

ırmak K M A

L E B A Y R B R E E A K

G N B E H B U S V M

Ü N D Yevmü’d-din T Z L Peygamber sevgisi H Ü M N

L Ü Kabe’deki siyah ta H Ü R A S Bir

peygamber M Bir sûre N U

Fil sûresin-deki ku lar E A L A T E S A H Çekeme-

mezlik N

B A B C E R Ü L E S V E D

Kutuları doldurulmu bulmaca a a ıdaki gibidir. Sizden istedi imiz soru kutusundan çıkıp sadece yatay ve dü ey ilerleyerek bütün kutuları kullanıp çözümü i aretlemek. Her harfi sadece bir kere kullanabilirsiniz.

A a ıdaki kelimeleri diyagramda soldan sa a ve yukarıdan a a ıya do ru okunacak ekilde yerle tirin:

NEY, DAVA, HAYA, RANA, SALA, UMRE, ABESE, AKABE, ANANE, BURSA, FAK H, KOM U,

SÜNN , YAHYA, H KMET, SADAKA, SADAKAT, AHDE VEFA, SM- AZAM, TAASSUP, HAKKAL YAK N

Z NC R BULMACA

KEL ME YERLE T RME

oldan sa a ve yukarıdan a a

UMRE ABESE AKABE ANA

E

GEÇEN HAFTANIN ÇÖZÜMLER

Z NC R BULMACA

KEL ME YERLE T RME

Ei,

benz

eri

olm

ayan

VA

ET

ZA

AT

FE

NT

DH

MU

VU

ASa

kal

ER

AH

NL

AOk

uL

Bayr

amda

n ön

ceki

nA

MR

GA

UL

LR

Parıl

tılar

, ıık

lar,

nu

rlar

Hm

an

esas

larının

an

a ha

ttA

UM

KE

ASu

lu ye

r,

bahç

e,

bost

anÇ

KR

YE

Bedi

r Sa

vaı’n

a ka

tılan

lar

D

DKu

r’an’

da

bir s

ûre

IY

HR

UEv

vel,

bala

ngıç

AA

DA

E

RO

Ordu

nun

kona

kladıı

yer

AL

OBi

r iba

det

BT

SB

FE

NN

efsi

nbi

r hâl

iCi

had

ET

YA

NH

I

SE

MSe

vgi

ve s

aygı

ster

enA

YK

LK

AB

ER

AM

RR

AE

NY

AGö

zle

göre

rek

bilm

ek

KU

RA

NI

KE

RM

ES

LE

AL

LA

HR

TA

LH

A

AT

AY

AM

MB

MF

E

DU

HA

AZ

AT

LM

EZ

AR

A

AL

AK

AB

AK

AN

AH

RE

TH

UR

AF

E

Page 29: Zamandk223 egazete

6 AĞ

USTO

S 20

13 S

ALI

Yeni

Bah

ar Ç

ocuk

08-0

9 Bul

mac

alar

6 AĞ

USTO

S 20

13 S

ALI

7 - 13 AĞUSTOS 2013

ÇÖZMECE

Page 30: Zamandk223 egazete

7 - 13 AĞUSTOS 2013

GÜLİZAR BAKİ İSTANBUL

1İlker Erdoğan, genç yaşına rağmen bir-çok başarı sığdırmış bir diş hekimi.

Adına patentli iki tedavi yöntemi var. Biri la-zer destekli navigasyonlu dikişsiz implantuygulaması. Yani implantı (titanyum vidayı),lazer ve navigasyon teknolojisini kullanarakçene kemiğinin en uygun yerini tespit edipkesme işlemi yapmadan yerleştirebiliyor. Er-doğan’ın uyguladığı bu yöntemde cerrahimüdahale olmadığı için riskli hasta gruplarınada uygulanabiliyor. Adına patentli diğer yön-tem ise lens lamine yani çok ince bir kaplama.Hastanın dişini kesmek, inceltmek gerekmi-yor, istenildiği zaman çıkartılabiliyor. 16 yıllıkmeslek hayatında dört günlük balayı dışındatatil yapmayacak kadar işine yoğun zamanayıran Erdoğan ile Kalamış’taki üç katlı mua-yenehanesinde (küçük bir diş hastanesi diye-biliriz) görüştük. Ağız sağlığı, diş hastalıklarıve tedavilerine dair ezber bozacak ifadelerioldu. Özellikle diş macunlarıyla ilgili anlat-tıkları dikkat çekiyor. Diş sağlığı üzerine ya-kında detaylı bir kitabı çıkacak. Yayımlanma-dan önce inceleme fırsatı bulduğumuz kita-bından dikkat çekici ayrıntıları da derledik.Türkiye’de iş, sanat, siyaset ve spor dünya-sından ünlü isimlerin hekimliğini yapan Er-doğan’ın ağız sağlığına dair uyarı ve önerileri:

Nezleden daha yaygın bir rahatsızlıkDiş eti problemi kişilerin yüzde 99’unda

bulunuyor. Neredeyse nezleden bile dahayaygın. Çürük ve diş eti iltihapları yani ağızdankaynaklanan mikroorganizmaların, kalp krizinitetiklediği tespit edilmiş. Bu durumun sadecekalp hastalıkları değil birçok sağlık sorununuetkilediği biliniyor. Bugün dünyada birçok ül-kede özellikle kalp ameliyatı öncesinde has-talardan ağızda herhangi bir enfeksiyon olupolmadığına dair yazı isteniyor. Diş hekimionaylamazsa ameliyat yapılmıyor. Birçok ra-hatsızlıkta insanlar antibiyotik kullanmasınarağmen iyileşemediklerinden şikâyet eder.Erdoğan, bu hastaların ağızlarındaki enfeksi-yonları bilmediklerini, tedavinin bu sebeple ce-vap vermediğini söylüyor.

Ağız kokusu için de benzer bir durum sözkonusu. İnsanlar bunu önlemek için güzel ko-kulu diş macunları, gargaralar kullanıyor. Amaağız kokusuna sebep olan enfeksiyonu, mik-roorganizmayı, çürüğü çözmedikten sonrahiçbir yararı olmuyor. Bir odanın pis kokma-sına sebep olan maddeyi odadan atmadansprey veya parfüm sıkarak kokuyu gidermeyeçalışmak gibi...

Diş macunları reklamlarda anlatılanları yap-mıyor

İlker Erdoğan, diş macunlarının reklam-larda vaat ettiklerini yerine getirmediğini söy-lüyor. Diş taşını, çürükleri veya diş eti kana-masını önlemesi bunlara örnek. Erdoğan, bu-nun diş hekimliği fakültesinin ilk yıllarında öğ-retildiğini anlatıyor: “Diş macunları için, bu-nunla fırçalayın diş taşına son, deniyor. Böylebir şey yok. Diş macunu, fırçalamayı kolaylaş-tırıcı bir ajan. Çürümeyi, diş taşını azalttığıdoğru değil. Yıllarca yumurtanın bir kısmınısirkeli suya soktular, bir kısmını sokmadılar, fır-çaladılar… Böyle bir şey yok. Mesela, misva-ğın özelliği mekanik temizliktir. Diş sağlığınıtehdit eden etkeni ortadan kaldırıyorsun.Önemli olan düzenli olarak fırçalamanızdır.Diş macunu da fırçalamayı kolaylaştırıyor,

sadece ağza fresh temiz koku veriyor.”Tehlikenin farkında olunErdoğan, ısrarla üç veya altı ayda bir hekim

kontrolünde olmak gerektiğini söylüyor. Bu-nun için de ciddiye alınacak sebepler öne sü-rüyor. Ağızda çürük yok ama dişlerini fırçala-dığında hafif kanama oluyorsa diş eti problemivar demektir. Biraz daha sert fırçalayayım ya dayumuşak fırçalayayım der geçeriz. Ama Erdo-ğan uyarıyor: “Diş etiniz mi kanıyor, basit birdiş eti iltihabıdır. Biraz daha beklerseniz diş taş-ları birikir kemiğinize nüfuz eder, kanama ar-tar. Çürür, kemik erir, sonra dişinizi kaybe-dersiniz. Daha ağır tedavilere mecbur kalırsı-nız. Bu yüzden nasıl bir problem duyarsanızduyun kanama, hafif sızlama olsun bunlarmutlaka anormalliğin belirtisidir. Direkt diş he-kimine gitmek gerekir.” Gitmezseniz implantgibi ağır tedavilere mecbur kalabilirsiniz. Er-doğan, Türkiye’de son zamanlarda implantınçok konuşuluyor olmasını büyük bir ağrı veyadiş kaybı sonunda hekime başvurulmasınabağlıyor. Hafif bir kanama veya çürük sırasındahekime gidilirse bunlara gerek kalmaz. İm-plant, eskiden yaşlıların kullandığı damaklı diş-ler yerine kullanılan bir yöntem. Titanyum birvidayla diş, çene kemiğine sabitleniyor.

Ağzınızda siyah dolgu varsa aman dikkat!Erdoğan’ın dikkat çektiği bir başka konu

ise amalgam dolgu. Bunu değiştirmek gerek-tiğini söylüyor. Kanada, İsveç, Norveç ve Al-manya’da siyah dolgu yapmak yasak. Çünkübu dolgunun içinde cıva var. Ve cıva Parkin-son, görme bozukluğu, kısırlık gibi birçoksağlık sorununa sebep oluyor. Bir diş hekimi-nin başından geçen olayı anlatıyor. Amalgamdolgu yaptığı kızının yıllar sonra bir gözündegörme bozukluğu olur. Bir türlü sebebi bulu-namaz. Bir hekim dostu amalgam dolgusunualdırmasını söyler. Aldırdıklarında görme bo-zukluğu biter. Buna benzer birçok vaka var. Er-doğan, Türkiye’de de amalgam dolgunun bi-tirilmesi gerektiğini söylüyor.

Hastalığınızın sebebi dişleriniz olabilirİlker Erdoğan, adına patentli iki tedavi yöntemi olan bir diş hekimi. Ağız ve diş sağlığıyla ilgili ezber bozanaçıklamalar yapıyor. Diş macununun, anlatıldığı gibi çürük ve diş taşlarını engellediği doğru değilmişmesela.

Page 31: Zamandk223 egazete

31 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

Kara Kutu

-

---

-

-

-

-

-

ACARER

YUSUF

“Demokrasi geriye giderse ekonomi de geriye gider.”

“Bir sinyal vermeden önce izin ve onay almam gereken tek merci, Para

biri sahte hesap sebebiyle sosyal ve

10

Dikkat her yerde sürücü

--

--

-

-

-

-

-

-

--

-

--

-Sahibi/Publisher: Moving Media ApS

Yönetim Kurulu Başkanı/Chief Executive OfficerVedat Oğuz

Genel Yayın MüdürüEditor-in-Chief

Kamil Subaşı[email protected]

Haber MerkeziRedaktion Center

Hasan Cücük, Emre Oğuz,Menaf Alıcı, İbrahim Kaya,

Engin Tenekeci, Gürcan Sevgican

[email protected]

Grafik TasarımSebahattin Çelebi

Reklam Advertising

+45 71 51 43 [email protected]

ÜLKE VE BÖLGE TEMSİLCİLİKLERİ• İsveç: İbrahim Kaya .......................................................................................... + 46 76 160 46 03• Norveç: Ömer Fevzi İpek .................................................................................. + 47 21 39 54 57• Finlandiya: Fahrettin Çalışkan .......................................................................... + 358 505 48 03 33• Grönland, İzlanda: Mehmet Bayhan ................................................................ + 45 52783966• Aarhus: Rasim Atakan ...................................................................................... + 45 42 78 93 64• İstanbul: Salih Beşir .......................................................................................... + 90 5332 83 89 86

NYE

Moving Media ApS • Holsbjergvej 41 B • 2620 Albertslund • Tlf: + 45 70 20 69 70 İnternet: www.zamaniskandinavya.dk • Baskı: OTM AVISTRYK IKAST | ISSN: 1903 6892

Reklam [email protected] ................................+45715 14 385Haber: [email protected] Okur Hattı: [email protected]: [email protected] ................................+4570206970

Banka bilgileri: Danske Bank: Reg nr. 3129 Kontonr. 16922552IBAN: DK57 30000016922552 • SWIFT-BIC: DABADKKK

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberlerin yayın hakları Moving Media ApS’ye aittir. Yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.

CVR-nr. 25065557

HAB

ER T

URU

AK PARTİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI ŞAHİN’DEN MEB’E AÇIK MESAJ:

‘DERSHANELERİKAPATTIK’DEMEKLE SORUN ÇÖZÜLEMEZ 1

Dershanelerin akıbetine dair muammalı hal devam ederken; suiistimallerşimdiden hızlanmaya başladı bile. ‘İnteraktif’ yayıncılar uydurdukları ya-

lanlarla veli tavlama peşindeler. Adresi ve kalitesi belli, bir o kadar da güvenlimekânların yerini, her türlü art niyetlerin barınabildiği loş ortamlar alıyor maa-lesef. İşin tuhaf yanı, anne babaların ceplerinden belki daha da fazla paralarçıkıyor giderayak. Elini kaptıranın kolunu kurtaramadığı tuzaklar kuruluyorher tarafa. AK Parti Genel Merkezi’nde oluşturulan Dershane Komis-yonu’nun başkanı ve partinin genel başkan yardımcısı Mehmet Ali Şahin çoktecrübeli bir politikacı. Sözlerin ve eylemlerin nereye varabileceğini en iyi kes-tirebilenlerden. Zaman Gazetesi’nden Ahmet Dönmez’e anlattıkları yanlış ta-vır ve tutumları tüm açıklığıyla ele veriyor. İlkin somut gerçeğin altını çiziyorŞahin: “Dershaneler özel okullara dönüşecekse de kapatılacaksa da bir yasaldüzenleme şart. Milli Eğitim Bakanlığı, dershaneler kapatılacak diye bir açık-lama yaptığına göre herhalde bir yasal düzenleme üzerinde de çalışıyordur.Fakat ne Bakanlar Kurulu, ne de Meclis gündeminde böyle bir konu yok şuanda.” ‘Dolayısıyla’ ibaresinin ardından şunları vurguluyor: “Sadece ‘ders-haneleri kapattık’, demekle çözülecek ve ortadan kaldırılacak bir sorunla karşıkarşıya değiliz. Birçok yönüyle incelenmesi, değerlendirilmesi gereken bir ger-çekle karşı karşıyayız.” Zaten komisyon raporunu yazmadan evvel enine bo-yuna incelemiş mevzuyu. Dünyadaki benzer tartışmaları ve akabinde mey-dana gelenleri irdelemiş. Güney Kore’de de bu tip destekleyici eğitim kurumlarıyasaklanmış bir ara. Sonrası, Şahin’den: “Yasaklamış ama olumsuz sonuçla-rını görünce daha sonra tekrar dershaneciliğe izin vermiş. Hatta yasaklama-dan önceki durumla şimdiki kıyaslandığında dershaneciliğin çok daha yay-gınlaştığını görüyoruz.” Şu mesajlar direkt bakanlığa: “Mutlaka bakanlığımızbu çalışmaları yaparken dünya örneklerini de göz önünde bulundurmalıdır.Yani önümüzde bir örnek varken deneme yanılma yöntemiyle yol almaktansa,örneklerden hareketle iş yapmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.” An-cak Milli Eğitim Bakanlığı’nda (MEB) on yıldır deneme yanılma anlayışı ha-kim. Artık ne denebilir ki! Allah’tan hayırlısı..

1Silahlı kuvvetlerimizin (medyaya yansı-yan en net bilgiye göre) ‘hatalı istihba-

rat’ sonucu bombalayarak öldürdüğü 34 Ulu-derelinin aileleri olayın meydana geldiği 28Aralık 2011’den bu yana ilk defa Başbakan Re-cep Tayyip Erdoğan’la buluştu. Yer Şırnak’tabir iftar sofrasıydı. Kürtlerin sembol isimle-rinden Şerafettin Elçi’nin adının verildiği ha-vaalanı açılmıştı o gün. Erdoğan; birkaç günsonraki İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin if-tarında da konuya da değiniyor ve “Onlar bi-zim çınımızdan kopan parçalardı.” diyordu.Şu cümleler de ona aitti: “Her ölüm bütün bo-yutlarıyla, bütün ayrıntılarıyla araştırılır, so-ruşturulur ve bağımsız yargı, bunların hesabınımutlaka sorar.” İki cümle de ama ile başka ifa-delere bağlanıyordu yalnız. İlkinin ardından,“Unutmayın, Hantepe’de askerî karakolabaskın yapılarak orada ölenler de bizim yav-rumuzdu, şehidimizdi. Gediktepe’de karakolayapılan baskında ölenler de. Bingöl’de ne ya-zık ki 33 kişinin aynı araçta baskına uğraya-rak şehit edilmeleri de bizim için bir faciaydı.Canımızdı. Hepsi için aynı ıstırabı duyacağız.”diye konuşuyordu başbakan. İkincisinin peşi

sıraysa şunları dile getiriyordu: “Ölmüş in-sanların, genç yaşta aramızdan ayrılmış in-sanların üzerinden siyaset üretilmesini, istis-mar yapılmasını insanlık dışı bulduğumuzuifade ediyorum.” Tekrar Şırnak’taki iftardayız.Taraf Gazetesi’nin haberine göre aileleri tem-silen Zeki Tosun, Sadık Alma, Emine Ürek,Emek Encü, Veli Encü ve Reşit Ant katılıyorprograma. Aslında sorumluların hâlâ belirle-nememesine tepki için icabet etmeyecekler-miş. BDP Genel Başkanı Selahattin Demir-taş’ın araya girmesiyle fikirleri değişmiş. Oğ-lunu kaybedenlerden Reşit Ant, “Sınırdışıoperasyonlar sizin talimatınızla oluyor. Bildi-ğimiz kadarıyla devlette bir şey oluyorsa,emir geliyorsa bu da Başbakan’dan gelmeli-dir. Onun talimatı ile olur.” diyor. İşte Erdo-ğan’ın cevabı: “Kesinlikle ben talimat verme-dim. Bilgim dışında oldu. Haberim yoktu.Olaydan sonra Genelkurmay Başkanı, benitelefonla arayarak bunun hata ve kaza oldu-ğunu söyledi.” Bunun üzerine aileler soruyor,“Asker, sizin askeriniz değil mi?” El cevap:“Askeriyedeki her şeyden haberdar olamıyo-ruz.”

Erdoğan, Uludere’de yakınlarını kaybedenlerle ilk defa görüştü:

Askeriyedeki her şeydenhaberdar olamıyoruz

Page 32: Zamandk223 egazete

32 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

BUKET DAVULCU İSTANBUL

1Hassas dengeler üzerine kurulmuş Or-tadoğu’da bir taşın yerinden oynaması

duvarın yıkılması anlamına geliyor. Tunus’tabaşlayan ve hızla bölgeye yayılan halk hare-ketleri diplomasi oyununda uluslararası ak-törleri bile şaşırtıyor. Başlangıçta diktatörlerdevrilerek yeni bir Ortadoğu’nun inşa edile-ceğine dair umutlar olsa da, Mısır darbesindeolduğu gibi geriye dönüşlerin de mümkünolabileceğini gördük. Ortadoğu’da yıllardır de-vam eden bu kısır döngünün sebebi ne? De-mokrasi talepleri bölge halkı için artık bir ha-yal mi? Mısır’da yaşananları ve yeni Mısır’ınnasıl inşa edileceğini Marmara ÜniversitesiOrtadoğu Araştırmaları Enstitüsü ÖğretimÜyesi Doç. Dr. Ahmet Uysal ile konuştuk.Devrim öncesi Mısır’da bulunan Uysal, dev-rim ve darbe arasında yakın bir bağ kuruyor.Ona göre, devrimle değişmeyen bürokrasi de-mokrasiyi devirdi.

-Mısır’daki geçiş sürecini Yüksek Askerî Kon-sey’in yönetmesinin demokrasiye geçişe yar-dımcı olacağına inanıldı. Bununla İhvan’ın bugündüştüğü durum arasında bir bağlantı kurulabilirmi? İki olay arasında doğrudan bağlantı var.

Çünkü Hüsnü Mübarek’in düşmesi için mil-yonlar Tahrir Meydanı’nda toplanınca, ayrıl-mak istemeyen Mubarek’i Yüksek AskerîKonsey görevden almıştı. Bu, usta bir şekilde,devrimcilerin isteği üzerine yapılmış gibi gös-terildi, halk ve İhvan da böyle zannetti; amazamanla durumun farklı olduğu anlaşıldı. As-kerin geçiş sürecini üstüne alması aslında bu-günkü birçok sorunun sebebidir. 1,5 yıl yö-nettikleri Mısır’ı ciddi sosyo-ekonomik so-

runları çözmeden bir ateş topu gibi İhvan’ınkucağına verdiler. İhvan, siyasi tecrübesinin az-lığından, çok istekli davrandı. Bu durum on-ları hem suçlu duruma düşürdü hem de ra-kiplerinin birleşmesine yol açtı.

-Yerleşik kurumların Mübarek’i feda ederek sis-temi korudukları söyleniyordu… Bu anlamda Mı-sır’daki darbe şaşırtıcı oldu mu? Kesinlikle doğrudur. Aslına bakarsanız

Mübarek’in düşmesi de bir darbedir. Mübarekkendisi istifa etmedi, asker tarafından indirildi.Çünkü ordu bir sivil olarak oğul Cemal Mü-barek’in başkan olmasını istemiyordu. Dahasonraki aylarda devrim yönetiminin AskerîKonsey’e devredilmesine razı olmalarının bü-yük hata olduğunu birçok devrimcinin ağzın-dan duymuştum. Bir yandan halkı devrimleyorarak devrim enerjisini söndürdüler, diğeryandan Mübarek’i feda ederek sistemi koru-dular. Mısır’ı bir gemiye benzetirsek, kaptanıfeda ederek geminin aynı güzergâhta devametmesini sağladılar. İhvan yönetimi de aynı şe-kilde Mısır’ın yeni bir güzergâha girmesi an-lamına geldiği için darbe ile tekrar eski rotasınasokuldu. Daha doğrusu sokmaya çalışıyorlarama sonuç henüz belli değil.

-Arap toplumlarını Arap Baharı’yla tanıdık, di-yebiliriz. Pasifize edilmiş toplumlar vardı karşı-mızda, iktidarların değişmediği, statükoların ko-runduğu… Peki, Arap toplumları bir değişim migeçirdi? Arap Baharı korku duvarını yıktı. İnsanlar

onurlu, özgür ve refah içinde yaşayamadıklarızaman bu tepkileri bitmeyecektir. Sosyal olay-lar her zaman iyiye gitmez, bazen de kötüyegidebilir. Ancak genel olarak daha kötü du-rumdaki toplumların güçlü bir liderlik ve etkinçabalarla yavaş yavaş toparlanması beklene-

İSTİKRARSIZLIK MİLİTARİZMİTETİKLİYORDemokrasi talebi darbe tecrübesine dönüşen Mısır’ın en büyük problemi istikrarsızlık. Ayaklanmalarınmeydana getirdiği çalkantı ülkenin zoraki istikrarını bir anda yerle bir etti. Çözülemeyen problemler, birtürlü sağlanamayan istikrar radikalizmi ve militarizmi getiriyor ülkeye.

Doç. Dr. Ahmet Uysal

Page 33: Zamandk223 egazete

33 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

bilir. -Yeni bir Arap toplum modelinin oluştuğunu söy-leyebilir miyiz? Hayır, böyle bir modelden bahsetmek

henüz mümkün değil. Model olması için ba-şarılı olması lazım. Petrol ülkeleri dâhil refahiçinde ve vatandaşlarına saygılı bir düzen ku-rulabilmiş değildir. Para da olsa demokrasi ol-madığı için istismar, baskı ve sorunlar devamediyor. Belki Mısır ve Tunus gibi ülkeler başa-rırlarsa model oluşur. O zamana kadar bölgedepetrol ve dış yardım olmadan kalkınmayı ba-şarmış tek model Türkiye’dir.

-Mısır’da belli sınıflar var mı ya da sınıfsal fark-lar çok belirgin mi? Mısır’da normal sınıflar var ama çok küçük

bir mutlu azınlık, üst sınıf var. Orta sınıf zayıfve geniş bir altsınıf var. Bu farklar çok belirgin.Örneğin, herkesin rahatça giremediği üst sı-nıf mahalleleri var. Onların yolları ve belediyehizmetleri düzenli yapılırken, yoksullarınınmahallelerine çöp toplamaya bile zahmetedilmez. Yolları perişandır ve bazı yerlerdeelektrik bile götürülmemiştir. Yani, sınıf fark-ları çok derin ve belirgin. Bizdeki halk ekmekfırınlarının önünde orada uzun kuyruklar olu-şur. Bazen bu kuyruklarda itiş kakış ve kavga-dan insanlar bile ölüyor.

-Mısır petrol kaynaklarına sahip ve dünya tica-retinin merkezinde bir ülke. Bu potansiyeline rağ-men neden güçlü bir ülke olamıyor? Çok güçlü ola-bilecek bir ülkenin sürekli edilgen halde tutul-masının sebebi ne? Bunda iç unsurlar mı yoksadış unsurlar mı daha etkili? Mısır’ın geri kalmasının en temel sebebi

Batı’ya bağımlılıktan kurtulamaması. İkincisebep ise demokrasi olmayışı. Bu ikisi birbiriylebağlantılı. Çünkü Batı, Doğu Avrupa’da yap-

tığı gibi İslam dünyası ve Arap dünyası için de-mokrasiyi istemedi ve desteklemedi. Bu yüz-den kendisine bağımlı hatta mahkûm olanotoriter rejimleri destekledi. Söz konusu yö-netimlerin Batı bankalarında halen milyarlarcadoları var. Kendi ülkesine yatırım yapsalardıçoktan kalkınırlardı. Türkiye’de gördüğümüzgibi demokrasinin işlemesi kalkınma ve eko-nomik düzelme getiriyor. Ekonomisi düzelenülke ise giderek bağımlılıktan kurtuluyor. Ta-bii ki küresel bir dünyada kimse yüzde yüz ba-ğımsız olamıyor; ama edilgenlikten de kur-tulmak mümkün. Bu süreçte iç unsurların uz-laşıp demokratik süreci işletmeleri önem taşı-yor. Maalesef Mısır’da tersini gördük: Devrimiyapan güçler anayasa ve demokratik prensip-ler konusunda uzlaşamadıkları için gemiyi ala-bora ettiler.

-Mursi’nin devrilmesinden hemen sonra SuudiArabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt, Mı-sır’a 12 milyar dolarlık yardım sözü verdi. Sebebi‘bahar korkusu’ mu? Ortadoğu krallıkları genelde petrol ülke-

leri olmalarına rağmen demokratik yönetimesahip olmadıkları için ‘Arap Baharı’ndan çe-kiniyorlar. Çünkü Körfez ülkelerinde belirli dü-zeyde baskı ve yoksulluk söz konusu. Bahreyngibi bazı ülkelerde mezhep farklılığı da bunubesliyor. Körfez ülkelerinin İhvanlı Mısır’ınyükselmemesinde stratejik çıkarları var. Çünkügüçlü ve demokratik bir Mısır bu ülkeleri de et-kileyeceği için, rakip olmasını istemezler. Ver-dikleri bu paralar aslında kendi gelecekleri veBatı’ya bağımlı bir düzenin sürdürülmesi için.

-Halk ayaklanmalarının suni bir etkisi var gibi… Halk ayaklanmalarından önce zoraki bir

istikrar bulunuyor. Baskı altında ve yoksullukiçinde bir istikrar. Ayaklanmaların getirdiği çal-kantı geçici bir istikrarsızlık oluşturuyor. İyi biryönetimle bu istikrarsızlığı aşamazsanız, başkasorunlar çıkıyor ve daha fazla istikrarsızlık olu-şuyor. Maalesef Mısır’da bu kısır döngü çoknet olarak ortaya çıktı, Tunus ve Yemen bunuatlatmaya çalışıyor.

-Başka ne gibi sorunlar?Teröre, iç çatışmaya ve demokrasinin sek-

teye uğramasına kadar gidebilecek sorunlar.Örneğin, problemler çözülmediği için istik-rarsızlık, radikalizmi ve bazen militarizmi ge-tirebiliyor. Geçiş dönemlerinin en kritik prob-lemi, demokrasiye yeteri kadar vakit tanın-maması. Çünkü demokrasilerde sorunlarıçözmek için sihirli bir değnek yok. Doğru dü-zeni, doğru yöneticiyi ve çözümü bulmak za-man alıyor.

-Darbeden sonra ülkede güç dengeleri ve dış po-litikadaki eğilimler nasıl değişti? Mısır’da darbeden sonra iç dengeler henüz

oturmuş değil. Çünkü darbenin akıbetinin neolacağı daha belli değil. Sokaklarda Mursiyanlılarının direnişi sürüyor. Avrupa, asker ve

İhvan arasında arabuluculuk yapmaya çalışı-yor. İhvan bu direnişini sürdürebilirse bir uz-laşma çıkabilir. Ayrıca, darbe ile bazı muhalifdemokratik güçler kazanacaklarını düşünü-yorlardı ama bugün bütün süreci ordu yön-lendiriyor. Vesayet altında demokratik siyasetigeliştirmek zor. Genel olarak demokrasi vehalk kaybetti, devlet ve bürokrasi kazanıyor di-yebiliriz. Ama demokratik süreç işlerse yine İh-van ve İslamcıların etkili olduğu bir yapı ön-görebiliriz.

-Ordu-devlet arasında belirgin bir sınırdan bah-setmek zor o halde. Mısır’da devlet, ordu demektir. Osmanlı

zamanından beri bu böyledir. Ordunun, dev-leti kuran kurum olarak, siyaset ve ekonomideciddi ağırlığı vardır. Krallıktan sonraki dört dev-let başkanı da asker kökenliydi. BeşincisiMursi idi, onu da askerî darbe ile devirdiler.Ordunun ayrıca halk arasında prestiji ve gü-venirliği yüksektir.

-Türkiye açıktan Mursi’ye destek verdi ve darbekarşıtı açıklamalar yaptı. Mısır’ın Türkiye’ye ba-kışı nasıl? Devrim ve darbe sonrasında bu bakışdeğişti mi? Türkiye’nin darbecilere karşı Mursi’yi des-

teklemesi normal bir davranıştır. İsrail dı-şında bölgedeki tek demokratik ülke olarakTürkiye’nin aksini yapması beklenmez. Ancakbunu daha ustaca yapması lazım. İhvan’akarşı olan diğer grupları ihmal etmesi, ‘darbeci’diye dışlaması doğru olmaz. Türkiye’nin Mı-sır’ı bir bütün olarak görerek bütün kesimlerlediyalog geliştirmesi hem doğrudur hem de ikitarafın yararınadır. İhvan’ın güçten düşmesiTürkiye için bir stratejik kayıp olmuştur. Mü-barek çizgisinde demokrasiden uzak bir Mı-sır’ın dış politikası bize pek uymayacaktır. Fi-listin meselesinde, Suriye ve Doğu Akde-niz’de bizim aleyhimize gelişmeler olabilir. An-cak uzun vadede demokratik bir Mısır Türkiyeile paralel bir politika izleyecektir. Bu yüzdenMısır’da demokrasinin gelişmesi Türkiye içinstratejik önemdedir.

-Batı’nın darbe karşısındaki çekimser tutumununasıl okumalıyız? Diğer taraftan Avrupa Birliği(AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası YüksekTemsilcisi Catherine Ashton’ın Mursi ile görüşmesine anlama geliyor? Batı’daki İslam korkusu İhvan’a bakışlarını

etkilemektedir. Özellikle İsrail’in çıkarları, böl-gede demokratik dalganın başarısından çe-kinmeleri İhvan’ın durdurulmasına yeşil ışıkyaktırdı. Ama görünüşte demokrasiden yanaolduklarını da söyledikleri için bunu net ola-rak ifade edemediler. AB, darbe diyemediği‘krizde’, arabulucu rolünü üstlenmeye çalışı-yor. ABD ise darbenin babasıdır. Bölge den-geleri ve çıkarları açısından böyle bir darbeABD’den habersiz gerçekleşemez. Darbe di-yememeleri hem hukuki sorumluluk yüklüyor

hem de kendilerini açıkça reddetmiş oluyor-lar. Ashton, tıkanan siyasi mücadeleye çözümbulmaya çalışıyor. İki taraf arasında arabulu-culuk yapmaya çalışıyor. Bu olumlu bir hamleidi ama ilk tur başarısız oldu. İnşallah barışçılbir çıkış için çözüm aramaya devam edilir. Aksiise şiddetli çatışma anlamına gelir. Daha çokpolis ve askerin İhvan taraftarlarını bastırmasıanlamına gelir ve epey şiddetli olacağını var-sayabiliriz. Maalesef bu son seçeneğin ger-çekleşme ihtimali giderek artıyor.

-Mısır’ı tartışırken aslında Ortadoğu’yu mu tar-tışıyoruz? Mısır’ı tartışırken bütün Ortadoğu’yu tar-

tışıyoruz. Ancak Mısır’ın petrolü çok değil, yal-nızca kendine yetecek kadardır. Mısır’ı petrolzengini Körfez ülkeleriyle aynı tutamayız amabölgedeki ağırlığı dolayısıyla Mısır’da olanlarbölgeyi yakından ilgilendirir ve etkiler.

-Peki Ortadoğu, kendi geleceği adına, Mısır’ın sondurumuna baktığında ne görüyor? Mısır, Ortadoğu’nun kalbidir. Enver Sedat

ve Mübarek döneminde siyasi ve ekonomik li-derliğini kaybetti ama hâlâ dinî ve kültürel li-derliği vardır. Birçok Arap ülkesinde binlerceMısırlı çalışmaktadır. Arap yönetimleri değilama halkları demokrasinin sekteye uğrama-sına üzülmüştür. Bu durum İhvan Yöne-timi’nden bağımsızdır.

-Devrim ve darbe tecrübesine bakılırsa Mısırhalkı için ‘ekonomi demokrasiden önce gelir’denebilir mi? İki kavram teorik tartışmalarda yumurta-

tavuk tekerlemesi gibidir. Ancak demokrasi ileekonomiyi düzeltebilirsiniz, ekonomik düzeygeliştikçe demokrasi sağlamlaşmaktadır. Ak-sini düşündüğümüzde yoksulluk fazla ise de-mokrasi de olgunlaşamıyor, insanlar kolay ma-nipüle edilebiliyor. Mısır’daki durum birazböyle görülmelidir

-Darbe sonrası Mısır’ı neler bekliyor? Dış politi-kada nasıl bir Mısır göreceğiz? İki alternatif var, ya İhvan’ın bastırıldığı ve

çok kanlı bir sürece girilecek ya da orta yol bu-lunup yeni yönetim altında İhvan’a bir onurluçıkış yolu verilerek sisteme entegre edilecek.İkinci alternatif tercih edilmelidir ama şu an iti-barıyla iki seçeneğin de şansının olduğunu dü-şünüyorum. İç karışıklık yaşayan Mısır’ın ak-tif bir dış politika geliştirmesi mümkün olma-yacaktır. Ayrıca, başa gelen yeni yönetiminözelliği de Batı’ya daha bağımlı bir dış politikabenimseyecek olmasıdır. Örneğin, Filistin me-selesi ikinci plana itilecek, İsrail’in dedikleri ola-caktır. Doğu Akdeniz’in statüsü ve özellikledoğalgaz tartışmalarında Mısır etkili olacaktır.Kıbrıs ve Akdeniz doğalgazı tartışmalarındaTürkiye’ye zararı dokunan bir tutum da be-nimseyebilir. Özetle, seçimlere kadar Mı-sır’dan etkili ve bağımsız bir dış politika bek-lemek zor.

Mısır’da darbenin ardındanmeydanlar boşalmadı. Mursiyanlıları Adeviye’de, karşıtlarıise Tahrir’de toplanıyor.

Mursi’yi destekleyen halk, hernamazdan sonra onun için dedua ediyor.

Page 34: Zamandk223 egazete

34 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

YASEMİN SÜREN FRANKFURT

1Türk kökenli seçmen oy gücünün geç deolsa farkına vardı. Alman siyasetçiler de

yabancı seçmenin ilgisini çekecek tüm kozlarımasaya yatırıyor. Durum böyle olunca seçimvaatleri Türk seçmeni gönülden ilgilendirecekcinsten oluyor. Yüz binlerce göçmenin umuduhaline gelen ve özellikle yabancı vatandaşaseçme ve seçilme hakkı sağlayacak ‘çifte va-tandaşlık yasa teklifi ve ‘opsiyon modeli’ninkaldırılması bu vaatlerin başında geliyor.

Almanya’da çifte vatandaşlık hakkı, baştaAB üyeleri olmak üzere, 50’den fazla ülkeninmensuplarına sağlanıyor. Alman Sosyal De-mokrat Parti (SPD) ile Yeşiller (Die Grünen) buhakkın Türklere de verilmesi için çifte vatan-daşlık maddesini parti programlarıyla gün-deme taşıdı. Alman siyasetinin bu iki önemlifigürü, çifte vatandaşlığa destek veren partile-rin başında geliyor. SPD ve Yeşiller’in iktidarolduğu eyalet meclislerinde (Bundesrat) çiftevatandaşlık yasası için çoğunluk sağlanırkenyasa tasarısının yürürlüğe girmesi için bu ço-ğunluğun Federal Meclis’te de (Bundestag) ye-terli oyu alması gerekiyordu. Ancak tasarı, 267‘evet’ oyuna karşılık 307 ‘hayır’ oyuyla Fede-ral Meclis’te reddedildi. Böylelikle çifte vatan-daşlık, 22 Eylül 2013 federal seçimlerindensonraya kaldı.

Koalisyon ortaklarından Demokrat Parti(CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU)çifte vatandaşlığa karşı çıkarken, iktidarın kü-çük ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) ortayanet bir tavır koyamadı. FDP, başta yasa tasa-rısını seçim programına almış olmasına rağ-men Federal Meclis’ te koalisyonun diğer or-takları gibi ‘hayır’ oyu kullandı. CDU’lu Baş-bakan Angela Merkel de “Vatandaşlık yasası-nın reforma ihtiyacı yok.” diyerek çifte vatan-daşlığa karşı olduğunu ve yasa tasarısının buiktidar döneminde yürürlüğe giremeyeceğiniaçıkça ortaya koydu. Binlerce göçmeninumudu haline gelen yasanın yürürlüğe girmesiiçin son umut 22 Eylül tarihinde yapılacak ge-nel seçimler.

Seçimlerden sonra SPD ve Yeşiller’denoluşacak iktidar hükümetinin kurulması du-rumunda bu partilerin opsiyonlu vatandaşlı-ğın kalkacağı yönünde verdikleri sözleri yerinegetirmeleri bekleniyor. Peki, çifte vatandaşlığıkısmi olarak engellemek adına oluşturulan op-siyon modeli ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Opsiyon Modeli ne getiriyor?

2000 yılında yürürlüğe giren vatandaşlıkyasası ile opsiyon modeli ilk defa gündemegeldi. Başbakan Gerhard Schröder döne-minde çıkan yasa, anne veya babası en az 8 yıl-dır Almanya’da yaşayan ve orada doğan ya-bancı ülke mensubu çocuklara Alman vatan-daşlığı, yani çifte vatandaşlık hakkı verdi. Dö-nemin muhalefeti buna karşı çıktı ve uzlaşmaolarak, hâlâ güncelliğini koruyan ‘OpsiyonModeli’ne karar verildi. Bu modelle Türk kö-kenli gençlerden 23 yaşına kadar Alman veyaTürk vatandaşlığından birini tercih etmesi is-teniyor. Bu yıl içinde yaklaşık 3 bin 300 genç‘vatandaşlık kararı’ verecek.

Almanya’da doğup büyüyen gençler yılsonuna kadar, ya geldikleri ülkenin vatandaş-lığından çıkacak ya da Alman vatandaşlığınıkaybedecekler. Ancak ebeveynlerinden birininAlman vatandaşı olması durumunda gençle-rin iki vatandaşlıktan birini seçmek gibi bir zo-runlulukları yok. Bu duruma uyanlar için çiftevatandaşlığa geçmede sorun yok. Ama birçokgencin yetersiz bilgilendirme sebebiyle opsi-yon modelinden haberi yok. 23 yaşına kadartercih hakkını kullanamayan bu gençler iki va-tandaşlığı da kaybetme tehlikesiyle karşı kar-şıya.

Alman vatandaşlığına geçişlerin bu kadarzor olmasının yanında, birçok eyalette bunu

teşvik eden kampanyaların yapılması bir tezat.Son olarak Kuzey Ren-Vestfalya (KRV) eya-letinde ‘Ja, Ich Will (Evet, İstiyorum)’ sloganıylakampanya başlatıldı. Alman devletinin genelpolitikalarından biri Alman vatandaşlığınageçişleri artırmak. Partiler bu kampanyaları se-çim malzemesi olarak da kullanıyor.

Doğma büyüme Almanyalı olan Türkgençleri, diğer AB üyesi ülke vatandaşlarınınaksine Alman vatandaşlığına geçişte bürokrasikurbanı oluyor. Geçen aylarda Türkiye’yi zi-yaret eden ana muhalefet partisi SPD GenelBaşkanı Sigmar Gabriel, çifte vatandaşlığın gerigetirilmesini seçim gündemine alan ilk siyasi-lerden. Uluslararası Göçmenler Günü’ndeyaptığı konuşmada çifte vatandaşlığı sürekli er-telenen bir mesele olarak gördüğünü belirtti.Gabriel, “Seçme özgürlüğü demokrasinin entemel değerlerindendir.

Eğer bir ülkede yaşıyorsanız, ancak seçmehakkınız bulunmuyorsa, insanlar ihmal ediliphiçe sayılıyor demektir.” ifadesini kullandı. Ay-rıca Alman gazetesine verdiği röportajda ‘Red-dedilen Türklerin Almanya’ya sırtını dön-meye başladığını’ ifade etti. ‘Welt am Sonntag’gazetesine verdiği demeçte ise Almanya’daçok sayıda kişinin çifte vatandaş olduğunun al-tını çizerek, “Herkes için eşit hak istiyoruz. SıraTürklere gelince utanç verici tartışmalar yapı-lıyor.” dedi.

Özellikle Türkleri etkileyen bu haksız uy-gulamaya karşı çıkan Berlin Türk Cemaati de(TGB) çifte vatandaşlığın Federal Meclis’ingündemine alınması adına geçen yıl imzakampanyası başlatmıştı. ‘Herkese çifte va-tandaşlık’ sloganıyla yürütülen kampanyada50 bin imza hedefine ulaşıldı. TGB Başkanı Be-kir Yılmaz, siyasi katılımın ancak çifte vatan-daşlık yasasıyla elde edileceğini söylüyor. Al-manya’da 50 yılı geride bırakan gurbetçilereseslenen Yılmaz, artık Türklerin siyasette sözhakkına sahip olduklarını, seçmenlerden detembellik etmeyip oy kullanmalarını hattaçifte vatandaşlık konusunda söz veren parti-leri tercih etmelerini istedi.

Yasa tasarısı her ne kadar henüz onaylan-mamış olsa da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği(DİTİB) Genel Sekreter Yardımcısı Bekir Al-boğa, çifte vatandaş olarak Almanya’da seçmeve seçilme hakkına sahip oldu. Vatandaşlık ya-sasında istisnai bir kaideden faydalanan Al-boğa, Baden Würtemberg Eyaleti Uyum Ba-kanı Bilkay Öney’in desteğiyle çifte vatandaş-lığı elde etti. Bu hakka herkesin sahip olabile-

ceğini belirten Alboğa, başvurularda ısrarcı birtavır sergilenmesi gerektiğini söyledi.

Başından beri yasa taslağını destekleyenTürkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin AvniKarslıoğlu’nun “Biz, çifte vatandaşlıktan ya-nayız çünkü bu insanlar her iki ülkeye de ait.”sözü önemli. Zaten var olan bir hakkı geri almaçabasının federal seçimlerde nasıl sonuçlana-cağı merakla bekleniyor. Almanya’nın en bü-yük araştırma merkezlerinden Friedrich EbertVakfı’nın yaptığı araştırmaya göre, seçmeninyüzde 30’u seçime katılmayacak. Bu kesimdaha çok Almanya’nın orta ve alt sınıfındanoluşuyor. Araştırmada, sandığa gitmemeyitercih eden seçmenlerin partilere güvenininazaldığı görülüyor.

Anket sonuçları parlak değilARD-Deutschlandtrend’in yaptığı seçim

anketine göre Yeşiller ve SPD ikilisinin yeni birhükümet kurması hayli zor. SPD’nin oy oranıyüzde 25’e gerilerken Birlik Partileri’nin oyu,yüzde 42’ye yükseldi. Yeşillerin oyları yüzde14’e, Sol Partiler de yüzde 7’ye ulaştı. FDP iseyüzde 4’le barajın altında kaldı. Bu sonuçlarabakılacak olursa Kırmızı-Yeşil koalisyon, SPDve Yeşiller yüzde 39’la Birlik Partileri’ni solla-yamayacak gibi görünüyor. FDP’nin bu ikilikoalisyona dahil olacağı söylentileri ise partigenel başkan yardımcısı Christian Lindner ta-rafından reddedildi: “CDU’dan başka bir koa-lisyon planımız yok.”

Anket sonuçları gerçek verilerle ne kadarörtüşür, 22 Eylül seçimlerinde göreceğiz; amamuhtemelen Almanya’da yaşayan Türklerinoyu çifte vatandaşlığı destekleyen, opsiyonluvatandaşlığa ‘hayır’ diyen partilere gidecek.Avrupa ülkelerinin çoğunda yerel seçim hakkıve çifte vatandaşlık var. Almanya’nın ise bu uy-gulamanın gerisinde kalmış olması bitmek bil-meyen entegrasyon tartışmalarına da bir açık-lık getirmiş oluyor.

Yaşadığı ülkede seçme ve seçilme hakkı ol-mayan, bunun için ille de kendi vatandaşlı-ğından vazgeçmek zorunda bırakılan eği-timli, bilgili, sosyal statüsünü yükseltmiş 3. ve4. nesil Türk gençlerine hem de “Genç nüfusazalıyor, göçmenlere ihtiyacımız var.’’ sözününsöylendiği bir dönemde sırtını dönmek ülkemenfaatine ters düşen bir davranıştan başkabir şey değil. İstenmediğini hisseden özelliklegenç akademisyenlerin Almanya’yı terk etmesiAlmanya’yı beyin göçü sorunuyla karşı karşıyabırakıyor.

BİR OY İKİVATANDAŞLIKEDER Mİ? 22 Eylülde genel seçimlerin yapılacağı Almanya’daFederal Meclis tatile girdi. Avrupalı Türklerinçifte vatandaşlık umudu seçimden sonrakurulacak yeni hükümetin tavrına kaldı.

Almanya Başbakanı Angela Merkel (CDU).

Page 35: Zamandk223 egazete

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu 'Batı Trakya'ya gi-diyoruz gelir misin?' dediğinde çok heyecanlandım, te-reddüt etmeden 'tamam' dedim. Sanki yıllardır bekledi-ğim çağrı gibiydi. İskeçe ve Gümülcine en çok görmek is-tediğim yerlerdendi.

Oralarda kervan göçünce dağlar başında yapayalnızkalan insanların diyarı. Osmanlı tarih sahnesinden çeki-lirken 'en ağır travmayı' onlar yaşadı. Ömrü çok kısa olsada Batı Trakya Türk Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriye-ti'nden önce kuruldu. Serüveni ilginç. Okumanızı öneri-rim.

İskeçe ve Gümülcine'nin kişisel hikâyemde de yeri var.Taa ortaokul yıllarından... Balıkesir İmam Hatip Lisesi'ndeBatı Trakya'dan gelen öğrenciler vardı. Hepsi de sıcak,sempatik arkadaşlardı. Onlarla sıkı dostluklar kurduk. Bi-zim dışa açılan penceremiz gibiydi. İsimleri uzundu. So-yadları yerine babalarının, dedelerinin isimleri peş peşe sı-ralanırdı. Bir kısmı geri döndü, bir kısmı Türkiye'ye yerleşti.

Öte tarafa geçmek ne kadar kolaymış. 'Bakan kolay-lığı' demeyin. Ayak bastığımız yer Yunanistan. İlk dura-ğımız Dimetoka. Meriç Nehri'nin hemen kenarında. Bu-gün küçük ama tarihte çok önemli bir merkez. Pek bilin-mez ama Osmanlı'ya başkentlik yapmış bir yer. PadişahBirinci Murad, Edirne'de Eski Saray inşa edilirken devletitam 5 yıl buradan yönetmiş. Oğlu Yıldırım Beyazıt buradadoğmuş.

Tam merkezde çok uzaklardan görünen büyük bircami var. Kubbesi klasik değil farklı... Kapısında kilit, ha-rabeye dönmüş. Mihrabı, minberi örümcek bağlamış. Yu-nan makamlarıyla protokol yapılmasına rağmen yıllardırrestorasyona başlanmamış.

Günebakan tarlalarının arasından ilerleyerek İskeçe'yegeçiyoruz. Terk edilmiş şehir gibi. Sokakları bomboş, iş-yerleri kapalı. Türkler de Rumlar da sokaklardan çekilmiş.'Siesta zamanıymış' meğer. Öğle istirahati yani. Perdelerçekili, İskeçe uykuda. İskeçe Türk Birliği'ne uğruyoruz. On-larca heyecanlı genç. Sıkıntılarını anlatıyorlar.

'Batı Trakya'nın sorunlarının' konuşulmamasından,tartışılmamasından yakınıyorlar. Birliğin adında 'Türk' ke-limesi geçtiği için mahkeme 1986 yılında kapatmış. Uzunbir yargı mücadelesinin sonunda Avrupa İnsan HaklarıMahkemesi, derneği haklı bulmuş, Yunanistan'dan kararıdüzeltmesini istemiş. Ama sonuç alınamamış. BakanMüezzinoğlu konuşmasında 'birlik ve beraberlik' vurgusuyaptı.

Balıkesir İmam Hatip'ten Ahmet Hacı Osman'la yıl-lar sonra ilk kez İskeçe'de karşılaşıyorum. Siyasetiniçinde... İki dönemdir Yunanistan Parlamentosu'nda PA-SOK'tan milletvekili. Geçmişten Balıkesir'den, Toygar Ma-hallesi'nden konuştuk. “Oraları çok özledim, rüyalarımagiriyor.” dedi. Hacı Osman, ata topraklarına dönen ve baş-kent Atina'ya kadar uzayan bir başarı örneği...

Gümülcine İskeçe'ye uzak değil. Bir saatlik mesafe.Türk ve Müslüman azınlık orada da örgütlü. GümülcineTürk Gençler Birliği ile iftar öncesi kısa bir toplantı. İftar Kı-zılağaç köyünde. Yola çıkıyoruz. Köylerde görünen her mi-nare oranın kimliğini ilan ediyor. Her yer tütün tarlası.Dünyanın en kaliteli tütünleri bu topraklarda yetişirmiş.

Kızılağaç, dağların arasında bir Türk köyü. Kıvrım kıv-rım uzayan yollardan güçlükle ulaştık. İRCİCA BaşkanıHalit Eren'in köyü. Onun da hikâyesi dokunaklı. Köyden15 yaşında çıkmış. Yaşadıkları roman. Ev sahibi. Çevre köy-lerden gelenlerle oluşan büyük bir kalabalık. BayrampaşaBelediyesi'nin 'Kardeşliğin Sınır Tanımadığı' iftar sofra-sındayız.

Remzi Hasan'ı orada gördüm. Balıkesir'de öğrenciydi.“Köyümüz az ötede...” dedi. Bursa'ya yerleşmiş. Üniver-site denkliği ciddi problemmiş. Acı bir örnek verdi. “Balı-kesir'den mezun İbrahim Hoca Türkiye'de tıp okudu, şimdiköyünde imam.” dedi.

Teravih, Bakan Müezzinoğlu'nun köyü Kozluke-bir'de... Hayatı bu köyde tütün tarlasında değişti. Babasına'Ben İstanbul'a okumaya gideceğim' dediğinde 13 yaşın-daydı. Yaşadıkları film olur. Vatansız kaldı. Şimdi bakanolarak köyünde. “Çocukluğumun geçtiği topraklardayım.Her baktığım yerde anım var.” derken heyecanı sesineyansıyordu.

MustafaÜnal

Müezzinoğlu ile Batı Trakya’da

35 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANGÜNDEM

YORUM Reza Aslan, Hıristiyanları neden kızdırdı?ALİ SOYLU*

1Reza Aslan, Hıristiyanlıktan İslam'a geçmiş bir aka-demisyen, Hz. İsa ve Hıristiyanlık ile ilgili bir kitap yaz-

masıyla bugünlerde Amerika'nın gündeminde. Zealot:The Life and Times of Jesus of Nazareth belligerent (Bağ-naz: Nasıralı İsa'nın Hayatı ve Zamanı) isimli kitap en çoksatanlar listesinde birinci sırada yer alıyor.

Kendisi 7 yaşındayken devrimden sonra ailesi ileİran'dan Amerika'ya kaçan, 15 yaşında iken katıldığı genç-lere yönelik bir Hıristiyan kampında Hz. İsa'yı tanıyan Re-za'nın çok ilginç bir hayat hikâyesi var. 1979 İran devri-minden kaçıp Amerika'ya gelen binlerce İranlı gibi Reza'nınailesi de yeni bir hayat kurmaya çalışırken önce Reza sonrada annesi Hıristiyan olur. Babası da ilk yıllarda ne İslam'danuzak ama arada bir yerde kalır. Daha sonra ateist olur. Reza15 yaşında katıldığı gençlik kampında Hz. İsa'ya ve Hıris-tiyanlığa karşı ciddi bir alaka duyar ve 3-4 yıl süren misyo-nerlik faaliyetlerine başlar. Üniversiteye başladığında Hz. İsaile ilgili okuduklarıyla duydukları arasında derin farklar ol-duğunu görür ve kendi deyimi ile 'imanı' sarsılır. Araştırıpöğrendikçe 2000 yıl önce Nazareth'te yürüyen gerçek tarihîkişiliğin “tanrılaştırılan” Hz. İsa'dan daha gerçek olduğunuanlar.

Fox News'te kendisiyle yapılan mülakatta sunucunun"Sen bir Müslüman'sın, neden Hıristiyanlığın kurucusu hak-kında kitap yazdın?" sorusuna "Şunu açıkça ifade edeyimki ben bir ilahiyat profesörüyüm, İncil'i de içine alan dört ayrıilahiyat dalında diploması olan ve 20 yıldır Hıristiyanlık üze-rine araştırma yapan bir akademisyenim. Ben sadece yakınzamanda Hıristiyanlıktan İslam'a geçmiş bir Müslüman ola-rak İsa hakkında kitap yazan biri değil, aynı zamanda din-ler tarihi konusunda doktorası olan bir araştırmacıyım." ce-vabını verdi. Spikerin ‘Neden böyle bir kitap yazdın?' so-rusuna "Bu benim işim, geçim kaynağım, ben Hıristiyan ya-zarlara İslam hakkında niye kitap yazıyorsunuz diye sor-muyorum." dedi. "Bu kitap Hıristiyanlığa bir saldırı değil-dir, benim annem, eşim Hıristiyan, kaynım bir papaz. Bu ki-

tap akademik bir çalışmadır, Hz. İsa'ya ya da Hıristiyanlığakarşı asla bir saldırı değildir." diyen Reza Aslan, esasında yer-yüzüne barış için değil mücadele için gelen Hz. İsa'nın dö-nemin hakim güçlerine karşı nasıl başkaldırdığını ve nedençarmıha gerilmek istendiğini anlatmaya çalışıyor kitabında.

California Üniversitesi'nde ilahiyat profesörü olan As-lan, kitabında Hz. İsa'nın, çoğu Hıristiyanların inandığı gibiAllah'ın oğlu ya da Tanrı olmadığını, aksine Allah tarafın-dan seçilmiş ve Roma İmparatorluğu'na karşı direnen Ya-hudilerin o çalkantılı ve zor dönemlerinde varlıkları elindenalınmış kimsesiz insanlar için mücadele eden okuma-yaz-ması olmayan karizmatik bir insanı tanımaya ve tanıtmayaçalıştığını söylüyor.

Aslan, kitabında ayrıca Hz. İsa'nın lider kişiliğinden desöz ederken şöyle diyor: "Öğretileri çok güçlü olan köylü Hz.İsa kısa zamanda büyük bir takipçi kitlesi topladı ve bu kit-leyi zamanın en güçlü imparatorluğuna karşı direnişe sevketti. Kendisinden çok sonra gelen, Hz. İsa ile beraber yü-rümeyen, konuşmayan, yemek yemeyen insanların yaz-dıkları, değişik İncillerin Hz. İsa ve öğretisi hakkında bizleredoğru ve yeterli bilgiyi aktarmadıkları hatta bazı mevzulardabilerek yanlış bilgi aktardıklarını ifade ediyor."

13 dile çevrilen "La İlahe İllallah: İslam'ın Başlangıcı, Ge-lişimi ve Geleceği " (No God but God: The Origins, Evo-lution, and Future of İslam) isimli kitabın yazarı da olan As-lan, çeşitli televizyon kanallarında kendisi ile yapılan mü-lakatlar ve saldırılar sayesinde bir anda ülke gündemineoturdu ve yeni kitabı da en çok satanlar listesinde birinci sı-rada yer aldı.

Yazarın ifadesi ile: "Bu kitap, ilahiyatçılar, din bilimcilerve tarih bilimciler arasında 200 yıldır süregelen tartışmala-rın bir sentezi şeklinde, yaşadığı dönem ve mekân itibarıyla‘Hz. İsa kimdi ve kendisini nasıl anlamamız gerekiyor?' gibisorulara cevap niteliğindedir. Genel okuyucuyu hedef alanbu kitap, Hz. İsa'nın özellikle Hıristiyanlar arasında bilin-meyen yönlerini anlatıyor."

*Dr., Cameron Üniversitesi ve İpek Üniversitesi

HASAN HACI ATİNA

1Yunan Sahil Güvenlik ekiplerinin30 Temmuz'da Sakız Adası açık-

larındaki şişme botta ele geçirdikleriDHKP-C'li teröristler ile patlayıcı ve si-lahın Türkiye'ye nakledilmesi organi-zesini Atina'da restoran işleten 50 ya-şındaki İstanbul kökenli Rum KosmasZ.'nin yaptığı belirtiliyor. Araştırmala-rını derinleştirerek yeni bağlantılaraulaşan Yunan Antiterör Birimi, Ati-na'da 2 kebapçıya operasyon yaptı.

Yunanistan Antiterör Birimleri'ninDHKP-C'ye yönelik geniş çaplı ope-rasyonları devam ediyor. Yunanistan'daörgüte destek ve yataklık yapanlara yö-nelik araştırmalarını genişleten polis,Yunan vatandaşı, Atina'da yaşayan Türkvatandaşı ve İstanbul kökenli Rumlar ileözellikle Atina'da faaliyet gösteren bazıkebapçı, kafe ve bar gibi işletmelerinDHKP-C'li teröristlerle ilişkili oldukla-rını belirledi. Atina'da faaliyet gösterenve Türk kebap çeşitlerini mönülerindebulundurmalarıyla bilinen bazı işlet-meler ile bu restoranlarda çalışanlarınDHKP-C gibi örgütlerle ilişkili olduklarıifade ediliyor.

2 KEBAPÇIYA DHKP-C OPERASYONUTo Vima gazetesinin internet site-

sinde yer alan habere göre Atina'daözellikle İstanbul kökenli Rumların ya-

şadıkları Paleo Faliro ve Agios Dimitriosgibi semtlerde Türk kebapçısı adı ile faa-liyet gösteren tanınmış bazı kebapçıla-rın sahibi ya da çalışanlarının DHKP-Cgibi örgütlerle ilişki içerisinde oldukla-rına dair şüpheler doğrulandı. Yunanpolisi, Paleo Faliro semtinde faaliyetgösteren 50 yaşındaki İstanbul kökenliRum Kosmas Z.'in Sakız Adası açıkla-rında ele geçirilen silahlarla ilgili tüm sır-ları ve detayları bildiğini belirledi.DHKP-C'lilerle ilişkili olduğu anlaşılanve Yunanistan'daki faaliyetlerinin li-derliğini yaptığı belirtilen Kosmas Z. ,Yunan polisi tarafından mercek altınaalındı.

Öte yandan genişletilen operasyonçerçevesinde Paleo Faliro semtindeki İs-tanbul Rum'u kebapçı Kosmas Z.'ninAgios Dimitrios semtinde bulunan Vos-poros (Boğaziçi) adlı bir başka kebapçı-nın sahibi Türk vatandaşı ile ilişkili ol-duğu belirlendi. Aynı restoranda çalışanbir Yunan vatandaşının ise daha önceuyuşturucu işine karıştığı anlaşıldı. Po-lis, geçtiğimiz günlerde her iki kebapçıyada operasyon yaparak çalışanların ifa-delerini aldı.

Yargı belgelerine göre 50 yaşındakikebapçının botta ele geçirilen silah vepatlayıcılarla ilişkisinin olduğu ayrıcaYunanistan'daki DHKP-C üyeleri iletam işbirliği halinde bulunduğu anla-şıldı. Kosmas Z.'ni Sakız Adası açıkla-

rından Türkiye'ye nakledilen cephane-liğin İzmir başta olmak üzere Türki-ye'nin diğer hangi bölgelerinde kulla-nılacaklarını bildiği ifade ediliyor.

YUNAN POLİSİNİ DHKP-C ENDİŞE-LENDİRİYOR

DHKP-C'ye Yunanistan'da bazıTürk, Yunan ve İstanbul kökenli Rum-ların verdikleri destek ve ilişki ağının Yu-nan polisinin endişeye kapılmasına se-bep olduğu ifade ediliyor. 1999'da pat-lak veren ve Yunan ajanlarının da ka-rıştığı Öcalan skandalından sonra yapı-lan son DHKP-C operasyonlarıyla bir-likte ilk defa Türkiye merkezli terör ör-gütlerine Yunan vatandaşlarının destekverdiklerinin tespit edildiği ancak bağ-lantılarının tam olarak bilinemediği de-ğerlendirmesi yapılıyor.

Yunan polisi, son yapılan operas-yonlarda ele geçirilen Yunanların, silahlıTürklerle para karşılığı iş yapan bir grupinsan kaçakçısı olabileceği tahminindebulunurken, zamanla toplanan yeni bil-gilerin Yunan yetkililerde konunun ol-dukça ciddi bir olay olarak değerlendir-mesine yol açtığı yorumu yapılıyor. Ati-na'da gözaltına alınan 50 yaşındaki res-toran sahibi Kosmas Z. ile oğlununsorgulandığı ve Türkiye'ye nakledilirkenyakalanan silahlar konusundaki rolleri-nin araştırıldığı öğrenildi.

DHKP-C’nin Yunanistanyöneticisi Rum çıktı

Page 36: Zamandk223 egazete

36 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANDÜNYA

SEVDE TUBA OKCU

1Geçtiğimiz haftalarda İsviçre, genç kız-ların okula başörtüsüyle girebilecekleri

kararına imza attı. Bunun yanı sıra artık Fran-sa’da da özel kurumlarda başörtüsüyle çalışı-labilecek. Bunlara rağmen yine de Avru-pa’nın birçok yerinde ayrımcı ve ötekileştiriciuygulamalar devam ediyor.

Avrupa’daki birçok lisede ve ilköğretimdüzeyindeki okulda başörtüsü ile ilgili prob-lemler devam ediyor. Bu ülkeler, her ne kadardemokrasinin bayraktarı olduklarını iddia et-seler de başörtüsü konusundaki ırkçı yakla-şımları hâlâ gündemde. Özellikle Fransa’dakiyasaklar tamamen İslâm ve başörtüsü karşıt-lığı üzerine yapılan siyasi uygulamalara dö-nüşmüş durumda. İşin bir de sosyal boyutuvar. Kanunların da desteklediği ötekileştiricidavranışlar başörtülü öğrencileri en hassas ol-dukları yaşlarda etkiliyor. Örtüyle eğitimlerinisürdürmeye çalışan genç kızlar, başörtüsününserbest olduğu ülkelerde dahi ayrımcı uygu-lamalarla karşılaşabiliyorlar. Tabii bunun yanısıra sevindirici gelişmeler de olmuyor değil.Geçtiğimiz haftalarda İsviçre’de lise düzeyin-deki okullarda başörtüsünün serbestiyet ka-zanması buna bir örnek. Fransa’da da yargı-tay, nisan ayında özel kurumlarda başörtülü-lerin çalışabilmesi ile ilgili karara imza attı. Ar-tık Fransa’da başörtüsü sebebiyle işten çıka-rılmak daha zor olacak…

Ayfer M. (Fransa, Strasbourg): Fransa’da hâlâbaşörtümle çalışamıyorum

Fransa’nın Alsace bölgesinde okudum,burası Almanlar ve Fransızlar arasında sürekliel değiştiren bir bölge ve farklı imtiyazları varhâlâ. Bu yüzden 2004’te Fransa’nın genelindeuygulanan yasaktan muaftık. Fakat okulu-mun bitmesine bir yıl kala durum değişti veyasak söz konusu oldu. Hocalarım ‘Böyle birşey olursa açacaksınız.’ diyorlardı. Psikolojikolarak yorucu bir sene geçirdim. Mezun ol-duktan sonra eczacılık fakültesine girdim veasıl sıkıntılar orada başladı. Eğitimimi örtülüalabildiğim halde stajlarda örtülü bulunamı-yordum. Her staj dönemi çok sancılıydı. Bazıhocalar da orada bulunmamdan rahatsızdı.Deney yaparken bir keresinde bir hocam, ‘Ba-şınızda bu varken, yanıcı maddelerle deneyyapmanız uygun değil.’ diyerek uyardı. Bu-nun dışında stajımı ilk dönemde örtülü ola-rak yapabildim. Yanında çalıştığım eczacıdurumu kabul etmişti, fakat stajın ilerleyengünlerinde beni daha çok eczanenin sınırlı biryerinde tutmaya başladı. Nedenini sordu-ğumda ise bir kadının gelip, ‘Almanlardansonra bunları mı başımıza çıkaracaksınız?’dediğini söyledi. Orasının bir ticarethane ol-duğunu ve müşteri kaybetmek istemediğinibelirtti. Şu anda bir ilaç fabrikasında çalışı-yorum ama başımı açmak zorundayım. Yaniörtümle Fransa’da hayat hakkı tanınmıyorbana.

Senem B. (Hollanda, Amsterdam): Hollanda’dayasak yok fakat ayrımcılık var

Ortaokul ve liseyi örtülü olarak en rahatokuyabileceğim bir Avrupa ülkesinde oku-dum. Hollandalılar tolerans konusunda çokileri seviyedeler. Lisede ayrımcı muameleylekarşılaşmadım. Fakat Hollanda gibi çoklukültürleri kucaklayan bir ülkede dahi üniver-site yıllarında sıkıntılarım oldu. AmsterdamÜniversitesi’ne gittim. Burası yabancıların sa-yıca çok az olduğu bir okul. Bu sebeple Hol-landa’daki diğer okullara nisbeten daha ırkçısayılabilir. Bölümdeki başörtülü tek kişi ben-dim. Hocalarım hoşnut olmadıklarını hisset-tiriyorlardı. Mesela herhangi bir dil hatamı hiç-bir şekilde tolere etmiyorlardı. Hepsi öyle de-ğildi elbette, her fırsatta yabancı ve örtülü ol-duğumu hissettirenler olduğu kadar benionore edenler de oluyordu.

Melek F. (Avusturya, Viyana): Hocam,‘Çocuklarıma senin Almanca öğretmeni iste-mem’ dedi

Şu an Viyana Üniversitesi’nde Alman Dilive Edebiyatı okuyorum. Küçük yaşta kapan-dım. Okulum Türklerin olmadığı Avusturya-lıların ağırlıkta olduğu bir okuldu. Sadece öğ-retmenlerin değil, arkadaşlarımızın da önyar-

gıları vardı örtüye karşı. Çünkü ailelerden neduyuyorlarsa o şekilde davranıyorlar. Hal-buki Avusturya’da örtülü okula gidebiliyorsu-nuz. Öğretmenlerimiz ise ‘Örtü sizin ülkenizdedahi sorunlu, niye burada diretiyorsunuz?’ di-yorlardı. Ben tıp okumak istiyordum, Faslı birarkadaşım ise psikolog olmak istiyordu, fakatöğretmenimiz bunun mümkün olmayaca-

ğını, hastaların bizi tercih etmeyeceğini, in-sanların gözünde terörist olduğumuzu söylü-yordu. Almanca öğretmenim ise kompozisyondersinde sürekli İslâm ve baskı, İslâm ve ba-şörtüsü gibi konular seçerek bir nevi baskı uy-guluyordu bana. Bu konularda TV röportajla-rını kaydedip gazetelerden makaleler getiriyor,sınıfta tartışmaya açıyordu. Ben artık yorul-muştum kendimi savunmaktan. Sınıf arka-daşlarım bazen benim yerime konuşuyor-lardı. Bunun yanı sıra renkli bir örtü taktığımdaçok memnun oluyordu herkes, ‘Baharı getir-din.’ diye iltifat edenler oluyordu. Üniversiteyegeçtiğimde de bitmedi sıkıntı, daha ilk yıl birprofesör ‘Senin, benim çocuklarıma Almancaöğretmeni istemem’ dedi.

Sevinç B. (Fransa, Strasbourg): Yasak yüzün-den eğitimim beş sene aksadı

Fransa’daki yasak çıktığında ailem ve ar-kadaşlarım arasında kaldım. Çünkü ailembaşımı açmamı ve eğitimime devam etmemiistiyordu. Bense arkadaşlarımla beraber yasağadirenmek istedim. Fakat bu mümkün olmadımaalesef. Daha zor olmasına rağmen başımıaçmamak için açıköğretime devam etmek is-tedim. Bu yüzden 4-5 sene kadar bir kaybımoldu, eğitimim aksadı. Okuldaki ortam da çoksıkıntılıydı. Uzun etek giydiğim için okul mü-dürüm aşağılayıcı ifadeler kullanıyordu, ‘Baloyagider gibi giyinme’ gibi laflar ediyordu. Beni ör-tümle kabul edecek özel bir okul aradım fakathepsinden ret cevabı aldım.

Ülkelere göre başörtüsü uygulamalarıFransa için başörtüsü yasağı denilince

akla gelen ilk ülke denilebilir, çünkü özellikle2004’te uygulamaya konulan başörtüsü yasağıkanunuyla beraber yaklaşık on yıl içinde Müs-lüman kadınlar üzerinde ötekileştirici birçokuygulama oldu. Lise ve ortaokul düzeyindeokullarda eğitim göremeyen örtülü öğrenciler,birçok özel okulda eğitim haklarından fayda-lanamayabiliyor.

Fransa, aldığı tüm tepkilere rağmen gü-venliği gerekçe göstererek Nisan 2011’de ka-musal alanda peçe kullanımını yasaklamıştı.Bu uygulamadan sonra Belçika da benzer birkanunu aynı sene yürürlükten geçirdi. Dahasonra İspanya ve İtalya’nın bazı şehirlerinde dekamusal alanda benzer yasaklamalar görüldü.Almanya’da sadece Türk göçmenlerin sayısı 3milyona yakın olmasına rağmen başörtülü öğ-retmenler 16 eyalette çalışamıyor. Bu uygula-malar Almanya’nın genelini kapsamıyor ve hereyalet kendi uygulamasını kendisi belirliyor.İngiltere’de ise lise düzeyindeki okullarda ba-şörtüsü serbestiyeti var, fakat 2007’de okulla-rın kendi kıyafet kodlarını oluşturabilmelerikolaylaştırıldı. Bunun üzerine günümüze ka-dar birçok veli, çocuğunun okula alınmadığıgerekçesiyle okullara dava açtı.

İlginç ayrıntılarAvrupa’nın genelinde yeni nesil, başörtü-

süne ve Müslümanlara karşı çok daha iyimseryaklaşıyor. Nakledilen hikâyelerde çoğu za-man Hıristiyan, Katolik vb. gruplardan olanAvrupalı gençler, kendisine baskı uygulananyahut ayrımcı muamele gören başörtülü ar-kadaşlarını savunuyor.

Başörtüsü karşıtlığında ilginç bir ayrıntı varki o da ‘renk seçimi’. Koyu renklerde yahutdaha geniş şekilde örtülmüş başörtüsüne ta-hammül edemeyen birçok Avrupalı, renkliörtü kullanan kişilere iltifatlar yağdırabiliyor. Buikilemin altında ise tesettürü yine kendi kod-larına yakın gördüklerinde onaylayabileceklerigerçekliği yatıyor.

Eğitim hayatları boyunca ötekileştiriciyasak ve uygulamalarla karşılaşmış birçokgenç kız, bazı hocalarından ise çok büyük des-tek gördüklerini ifade ediyor. Bu kişilerin or-tak ifadeleri eğitimlibaşörtülü kadınların Av-rupa’daki Müslüman göçmenlere örnek ol-maları gerekliliğine olan inançları.

Avrupa’nın İslâm’la örtülü imtihanı

Page 37: Zamandk223 egazete

ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin son Mısır yorumu, dar-beye ‘darbe’ deme noktasında Afrika kadar dahi ilkeli dura-mayan Batı’nın yol açtığı hayal kırıklığını daha ileriye taşıdı.

Çünkü darbeye darbe diyemeyen Kerry, Pakistan’daki birtelevizyonda yaptığı konuşmada, “Mısır’da ordunun de-mokrasiyi inşa ettiğini, Mursi’yi milyonların talebi üzerine gö-revden aldığını” söyledi. Ortalama bir demokratın kanını don-duracak şu sözler ona ait: “Bana göre asker, yönetime el koy-madı. Ülkeyi yöneten sivil bir hükümet var. Gerçekte ordu,demokrasiyi restore ediyor.”

Sanki konuşan, demokrasi idealine hep vurgu yapan, builkeyi dış politikanın da parçası sayan Amerika yönetiminindeğil, yarı kapalı bir rejimin sözcüsü. Üstelik Mısır’daki askeriyönetimin, darbe karşıtı göstericileri “milli güvenlik tehdidi”oluşturduğu gerekçesiyle dağıtmaya karar verdiği bir sırada.

Demokrasinin açıkça rafa kaldırıldığı, barışçı protestocu-ların gece yarısı ateş açılarak katledildiği bir ortamda Was-hington böyle bir tavır alıyorsa, dünyanın başka yerleri içinyapacakları insan hakları ve demokrasi çağrılarının nasıl kar-şılanacağı, kim tarafından ciddiye alınacağı merak konusu. İn-sanların iradesi böyle hiçe sayılırken, Obama’nın arzuladığıve her konuşmasında altını çizdiği İslam dünyası ile Amerikave Batı arasında iyi ilişki hedefine nasıl ulaşılacak? Eksikleriolsa da demokrasiye değer veren, mücadelesini şiddetle de-ğil, sandıkla yapmayı tercih eden milyonlarca insan, Kerry’ninbu sözlerinden sonra demokrasinin faziletlerine nasıl ikna edi-lecek? Bu tavır, El Kaide gibi şiddet yanlısı marjinal hareket-lerin veya demokrasi karşıtı Ergenekon gibi darbeci grupla-rın yelkenini şişirmekten başka ne işe yarayacak? Çünkü konusadece Mısır ve Müslüman Kardeşler meselesi değil. Mısır’dademokrasinin başına gelenleri ve Batı’nın ilkesiz tavrını,Fas’tan Türkiye’ye, Endonezya’dan Cezayir’e herkes izliyor.

Halbuki büyük umutlarla seçilen ve Bush yönetiminindünyayla ve özellikle Müslümanlarla ilişkilerde yol açtığı tah-ribatı gidermeyi amaçlayan ABD Başkanı Obama’nın, buamaçla ziyaret ettiği ülkelerden biri de Mısır’dı. 2009 Hazi-ran’ındaki bu ziyaret sırasında Mübarek hâlâ koltuğun-daydı. Ezher ve Kahire Üniversitesi’nin beraber düzenlediğitoplantıda “Esselamü aleyküm” diyerek başladığı ve ABD’ninİslam dünyasıyla ilişkilerini geliştirmeyi hedefleyen konuş-masında, Obama’nın vurgu yaptığı başlıklardan biri de de-mokrasiydi.

Kahire’den dünyaya şöyle seslenmişti: “Irak Savaşı yü-zünden demokrasinin tahşidatının yapılması veya bir ülkeyedışarıdan sistem dayatılması tartışmalara yol açmış olsa da budurum, hükümetlerin halkın iradesini yansıtması gerektiğiinancımı zayıflatmıyor. ABD, herkes için neyin en iyi oldu-ğunu bildiğini söylemiyor. Ama çok güçlü biçimde inanıyo-rum ki, bütün insanlar şunları arzuluyor: Düşündüğünü ko-nuşabilmek; yönetim şekli üzerinde söz sahibi olmak; hu-kukun üstünlüğüne ve adalette eşitliğe güvenmek; hükü-metlerin şeffaf olması ve insanlardan çalmaması; tercih ettiğigibi yaşamak. Bunlar sadece Amerikan değerleri değil, her-kes için insan hakları. Biz her yerde bunları destekliyoruz...Elbette yönetim baskıya değil, uzlaşmaya dayanmalı. Seçimlegelenler de temel haklara, azınlıklara saygılı olmalı. Şu açık:Düşünceleri baskı altına almak onları yok etmez.”

4 yıl sonra Mısır’da artık Mübarek yok. İşte özgür tartışmaimkânı doğdu, ilk kez serbest seçimler yapılıyor derken de-mokrasiye darbe indi. Şimdi parlak konuşmaların, uygula-mayla test edilme zamanı. Ama Obama yönetimi çok kötü sı-nav veriyor. 1961 tarihli bir yasa, darbe yapılan ülkeye yar-dımın kesilmesini gerektirirken, Washington Mısır’da olanadarbe demeyerek yardımı sürdürüyor. Yetmiyor, Dışişleri Ba-kanı Kerry, askerin demokrasi inşa ettiğini söylüyor.

Sadece Mısır’ın değil, Ortadoğu’da barış, istikrar ve de-mokrasinin; Batı ile İslam dünyası arasındaki ilişkilerin gele-ceği için Obama, 4 yıl önceki sözlerini acilen hatırlamalı. İs-lam dünyasında hatırı sayılır bir sempatiye sahip olan Erdo-ğan ise İslamofobi ve yapılan bazı yanlışların etkisiyle dün-yada “İslamcı siyasete” karşı artan güvensizliği önlemek içinTürkiye’nin demokrasi karnesini eskiden daha parlak hale ge-tirmeli. Mısır’a ve İslam dünyasına yapacağımız en büyükkatkı, İslam ve demokrasinin çelişmediğini; dindar insanla-rın özgürlükleri geriletmediğini, aksine yücelttiğini göstermek.Ülkemizde medya özgürlüğü ve diğer kaygı verici gelişme-leri bir de bu gözle okusak keşke.

Abdülhamit Bilici

Obama’nın sözü, Erdoğan’ınsorumluluğu!

37 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANDÜNYA

1Resmi rakamlara göre 45 binkişi, bidi sarıyor. İşçilerin çoğu ise

kadın ve çocuklardan ibaret. 6 yaşın-daki Pari, sigaraları saran, poşetlerekoyan ve bunu günlük yaşamının birparçası haline getiren yüzlerce ço-cuktan biri. 2011 yılında yapılan biraraştırmaya göre, onların çalışma ko-şulları oldukça kötü. Bu da solunum vederi hastalıklarına kapı aralamalarıdemek oluyor. Ebeveynleri de bununfarkında. Ancak geçinmek için buna

mecbur olduklarını düşünüyorlar. Ül-kede geçtiğimiz nisan ayında RanaPlaza’da meydana gelen çökme so-nucu Bangladeşli binlerce işçinin kötüşartlar altında çalıştığı uluslararası ba-sının dikkatini çekmişti ama hâlâ bukonuda atılan bir adım yok.

Bidilerin üreticileri; 5 saatlik çalışmakarşılığında sadece 6 sent kazanıyor.Ancak asıl üzücü olan; kazandıkları pa-ranın çoğunun ihtiyaçlarına ya da gıdamalzemelerine değil de elleriyle ha-

zırladıkları sigaraya gitmesi. Zira ülke-deki en düşük gelir grubundaki sigarakullanma hızı, en yüksek gelir gru-bundan iki kat fazla. Sigara içicisi olanbir erkek, sigaraya her gün 3 bin kalo-rilik pirinç alabilecek kadar para harcı-yor. Eğer bu para beslenme için kulla-nılsa, yetersiz beslenen pek çok çocukdaha sağlıklı olabilir. Örneğin bir pa-ket sigara fiyatı, yedi kilo ıspanakla eş-değerde.

MAGAZİN SERVİSİ

Bangladeş’in küçüksigara işçileriBangladeş’te özellikle geliri düşük kişilerin uğraşlarından biridir bidi, diğerbir anlamıyla elde sarılan küçük sigaralar.

1İran'ın yeni Cumhurbaş-kanı Hasan Ruhani, ülke-

sinin Suriye'de Beşşar Esed reji-mine destek vereceğini ifadeederek, hiç kimsenin araların-daki onlarca yıllık birliği boza-mayacağını söyledi.

İran'ın yeni CumhurbaşkanıRuhani, başkent Tahran'da par-lamentoda yemin etti. Yenimtörenine bir çok ülkeden yetkilikatılırken, Türkiye'den Cum-hurbaşkanı Abdullah Gül'ü tem-silen Dışişleri Bakanı Ahmet Da-vutoğlu katıldı.

Yemin sonrası bir konuşmayapan Ruhani, İran'ın Esed reji-mine destek vereceğini vurgu-ladı. "İran İslam Cumhuriyeti,Suriye ile ilişkileri güçlendirmeyiamaçlıyor ve bunu bütün engel-lere göğüs gelerek yapacaktır."diyen Ruhani, "Suriye ile İranhalkları arasındaki derin, strate-jik ve tarihi bağları dünyadakihiçbir güç koparamayacaktır."dedi.

Ruhani, geçtiğimiz Haziranayında yapılan seçimlerde cum-hurbaşkanı seçilmişti. (CİHAN)

İran'ın yeni cumhurbaşkanı yemin etti

Esed'e destek sözü verdi

İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Ruhani, başkent Tahran'da parlamentoda yemin etti. Yenim törenine bir çokülkeden yetkili katılırken, Türkiye'den Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü temsilen Dışişleri Bakanı AhmetDavutoğlu katıldı.

Page 38: Zamandk223 egazete

38KÜLTÜR 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MAN

MUSTAFA ARMAĞAN

1Doğum her ailede sevinç ve umut çi-çekleri açtırır. Hele bu aile bir ülkeyi,

hatta bugün üzerinde 30’dan fazla devletinbarındığı bir ‘cihan devleti’ni yönetiyorsa o za-man doğacak her şehzade veya sultanın sa-dece ailenin biyolojik olarak sürmesini değil,bir devletin ve milyonlarca insanın geleceğiyleilgili bir hadise olduğunu, yani aynı zamanda‘siyasî’ bir doğum karşısında bulunduğu-muzu da bilmek gerekir.

İstatistiklere bakılırsa 36 Osmanlı padişa-hından dördünün hiç çocuğu olmamış. Bun-lar I. Mustafa, II. Süleyman, III. Osman ve III.Selim’dir. Ancak içlerinde 50 kadar çocuğu ol-duğu tespit edilebilen III. Murad gibi padi-şahlar da çıkmış. Padişahların çocuk ortalaması14’tür. İşin ilginç yanı, Alderson’un tespitinegöre bu 14 çocuğun cinsiyete göre tam bir eşit-liği söz konusu: 7 kız, 7 erkek. Son olarak Os-manlı hanedanının saltanatta kaldığı süre bo-yunca toplam 500’ün üzerinde doğum ger-çekleşmiştir.

Osmanlı sarayında Kafes uygulamasınınbaşladığı 17. yüzyıl başına kadar şehzadeler vesultanların taşra doğumlu olabildiklerini bili-yoruz. Mesela Kanuni Trabzon’da, YavuzAmasya’da, Fatih ise Edirne’de doğmuştu. İs-tanbul’da dünyaya gelen ilk şehzade, sonradanKanuni’nin yerine Osmanlı tahtına oturacakolan II. Selim’dir. Gerçek anlamda ‘ilk İstan-bullu şehzade’ diyebileceğimiz II. Selim’indoğumu İbn Kemal’in “Tevârih-i Âl-i Os-mân”ın 10. Defteri’nde ayrıntılı olarak anla-tılmıştır. Doğumu, “Saltanat göğünde müba-rek görünüşlü bir yıldız”ın doğuşuna benze-tilmiş, onunla “şeref denizinin sedefindendeğerli bir inci” zuhur etmiştir.

Hürrem Sultan’ın oğlu Selim’in doğumubüyük bir sevinç dalgasına sebep olmuş, bulütfun şükranesi olarak kurbanlar kesilmiş, yi-yecek ve içecekler halka bol bol dağıtılmış, şeh-rin ve köylerin fakirlerine (fukara-yı şehr vekurâ) hediyeler ihsan edilmiş.

Yavuz’un doğumu hakkında bilgiyi iseİdris-i Bitlisî’nin “Selimşahnâme” adlı kita-bında buluyoruz. Bitlisî’ye göre “mutlu şeh-zadenin doğuş güneşi doğduktan sonra eğ-lence ve mutluluk yargısının yayılması gele-neğince birkaç gece ve gündüz” kutlama ya-pılmış. Kutlamalarda derecelerine göre çeşitlikesimlere şahane giysiler, hediyeler, bahşişlerve ikramlarda bulunulmuş. Kuş eti dahil lez-zetli yiyeceklerin bulunduğu sofralar kurulmuşve güzel içecekler hazırlanıp halktan olsun,seçkin zümreden olsun herkes davet edilmiş.

Yavuz’un doğumu ve şenlikleriyle ilgili bubilgileri veren İdris-i Bitlisî, onun nasıl yetişti-ğiyle ilgili de ayrıntıya giriyor ve şöyle diyor:“Şehzade Selim’i müşfik süt annelere teslimettiler. Öğrenme yaşına gelince kendisinesevgiyle yaklaşarak bir öğretmen tayin edip ayküresi gibi bir gümüş levha, yanına da güneşebenzeyen bir altın rahle koydular. Kural gere-ğince gümüş levhanın üzerine altınla ‘Öğret-menin verdiği eziyet baba şefkatinden dahaiyidir’ diye yazdılar.”

ABD başkanına ‘Oğlum Abdülhamid doğdu’mesajı

Şimdi de son devirden bir doğum sevin-cini yansıtalım. 21 Eylül 1842 tarihinde dün-yaya gelen Abdülmecid’in oğlu Abdülhamid,34 yıl sonra oturduğu Osmanlı tahtında II. Ab-dülhamid adıyla en fazla tartışılan padişah-lardan biri olacaktı.

Sultanlar gelenek icabı kutlamaların baş-laması için Sadrazam’a bir hatt-ı hümayunyazdırırdı. Osmanlı Arşivi’ndeki belgeye göreaynı zamanda bir siyasî kişilik olan bir baba,oğlunun doğum sevincini kamuoyuyla şöylepaylaşmaktaydı:

“Cihanın Yaratıcısı’nın lütfuna ve yüce inâ-yetine hamd olsun. İşbu ayın 16. dünkü Çar-şamba günü saat 11 kararlarında temiz soyu-muzdan bir şehzâde görünen âleme adım attıve varlık beşiğinin sevinç dağıtıcısı olarak is-mini Sultân Abdülhamid koyup seni ve bütünbendegânı müjdelemek içün işbu hatt-ı hü-

mâyûnumuzu yazdırıp Dârussade Ağası ile ta-rafına yolladım. Cenâb-ı vâcibül-vücûd öm-rünü uzun ve adımlarınızı zât-ı şâhânemize vebütün Allah’ın kullarına uğurlu ve mes’ûd bu-yursun, âmîn. Bu güzel sevinçten cümle in-sanlar müjdelensin ve hissesini alsın diye yedigün beşer nevbet top atılması ve bütün vükelave bendegânımız ve sâ’ir istekli olanlar dahisöz konusu günlerin gecelerinde kandilleri tu-tuşturma ile sevinç ve şadlık töreninin icraolunmasını lâzım gelenlere tenbîh eyleyesin.Hemân Cenâb-ı Rabbü’l-âlemîn temiz süla-lemizi ilelebed bâkî ve dâ’im ve her hâlde Al-lah’ın kullarına üstün refah ve asayiş ihsân bu-yursun. Âmîn bi-hürmeti Resûlü’s-sakaleyn.”

Şenliklerİngilizler Düşes’in doğum haberini alır al-

maz hastanenin önünü şenlik meydanına çe-

virmişler. Peki Osmanlı’da doğan hanedan be-bekleri için ne tür şenlikler yapılıyordu?

Bildiğimiz ilk doğum şenliğini Kanuni,sonradan idam ettireceği oğlu Mustafa’nın do-ğumunda (1515) düzenletmişti. Bir hafta sü-ren bu şenlikten sonra yeni bir doğum şenliğiiçin tam 87 yıl beklemek gerekmişti. 1612 yı-lında I. Ahmed’in, oğlu IV. Murad’ın do-ğumu ile Ayşe ve Gevherhan sultanların dü-ğünlerini birleştirip üçlü bir şenlik düzenletti-ğini biliyoruz. 20 yıl kadar sonra IV. Meh-med’in oğlu II. Mustafa’nın doğumu için dü-zenlettiği şenlik yalnız İstanbul’da değil, çeşitlişehirlerde yapılmasıyla diğerlerinden ayrılır.

III. Mustafa’nın kızı Hibetullah Sultan’ın1758’deki doğumu vesilesiyle düzenlenenşenliğin 7 gün 7 gece sürmesi kararlaştırılmış-ken, uzun zamandır yeni doğum vakasına ta-nık olmayan saray ve halkın arzusu üzerine 10günde tamamlanabilmiştir. Ancak zavallı Hi-betullah sadece 3 yıl yaşayabilmiştir.

Hibetullah Sultan’ın doğumu önce Sad-razam Koca Ragıb Paşa’ya bildirilmiş, Sadra-zam hatt-ı hümayunu okuduktan sonra ge-rekli kişilere para ve giysi armağan edilmiştir.Buhur ve şerbet ikram edilip kandiller yakıl-mıştır. Avlu ve meydanlarda dizi dizi meşale-ler ateşe verilmiş, davul ve zurnalar sabahlarakadar çalmıştır. Tellallar sokak sokak gezerekdoğumu müjdelemiş, sürekli toplar atılmıştır.

Sarayda ise bir cami maketi yapılmış, içine ren-kli kandiller konulmuş ve maket bu haliyleTopkapı Sarayı’nın önüne bırakılmıştır. Ağaç-lara ve başka yerlere fanuslar ve kandiller asıl-dığını da bildiriyor kaynaklar. Sadrazamınsarayındaki gösteriler de göz alıcıdır. Cam-bazlar, gölge oyuncuları, mehter takımı buradagünlerce icra-i faaliyet eylemiştir.

Tam kızının öldüğü yıl bir oğlu dünyayagelince III. Mustafa yine görkemli bir şenlik dü-zenletmiş. Gün doğumuyla birlikte doğanşehzade III. Selim’in haberi Sadrazam’a ulaş-mış ve ertesi gün şenlikler başlamıştır. Meh-terin dinlenmesinden sonra ‘güneş seyredil-miş’, gece donanma yapılmış, şenlikler birhafta sürmüştür.

Analık hakkıOsmanlı hanedanı tarihinde bir ilk olarak

Sultan II. Abdülhamid padişah olunca, küçükyaşta vefat eden annesinin yerine kendisinebakıp büyüten analığı Perestu Kadınefen-di’yi, sanki öz annesiymiş gibi Valide Sultanyaptırıp maaş bağlatmış, konak tahsis ettirmişve onu vefatına kadar düzenli olarak ziyaret et-mek suretiyle bir evladın annesine karşı yap-ması gereken bütün görevleri eksiksiz yerinegetirmiştir. Hatta Sapanca’da bulunan PerestuKadınefendi Camii’ni de kendisi yaptırıp ana-lığının adının hayır yollarında anılmasını sağ-

Osmanlı sarayında doğumnasıl olurdu?

Osmanlı şenliklerinde cami maketi taşımak bir gelenekti. Aşağıda Süleymaniye Camii’nin maketini taşıyanlar (Hünername).

Page 39: Zamandk223 egazete

Mümtaz’er Türköne

Düdüklü tencere teorisi

Hamdullah Öztürk

Papa Francisco’nun bir haftalık Brezilyaziyareti, kişiliği gibi renkli bir şekilde ger-çekleşti. Geçen haftaki yazıdan sonra aldı-ğım bir mesaj, ziyaretin bazı detaylarını be-nim için daha da önemli hale getirdi.

Latin Amerikalı gençlerle temas ha-linde olduğunu, bölgeyle ilgilendiğini veakademik makaleler okuyarak ilgisini devamettirdiğini söyleyen bir okuyucudan gelenseviyeli eleştiriler Papa’yı daha yakından ta-kibe sevk etti. Her ne kadar e-mail yoluylakısa bir cevap verdiysem de eleştiriler dahafazlasını hak ediyordu.

Dikkatle takip etmekdurumunda olduğumkonu, Katolik inancı ilegençler arasındaki ilişkimerkezli olacaktı. Aka-demik makalelerin hep-sinin saha araştırmalarıile desteklenmesi müm-kün olmadığı için, ista-tistikî veriler ile yaşanangerçekler arasında far-kın birçok makalede or-taya çıkmaması nor-maldi. Mesela Katolikkiliselerinde vaftiz edi-lenlerin sayısından, kili-seye kayıtlı nüfusu tespit edebiliriz. Ama butespit, bize kayıtlı kişilerin hepsinin iyi birKatolik olarak hayatına devam ettiğini gös-termez.

Neyse ki, Papa’nın programı ve konuş-maları bizim mevzuu ve Vatikan tarafındangörünen yüzünü fazlasıyla ortaya koyu-yordu. (Bkz. Papa’nın Brezilya ziyaretindennotlar, Kamil Ergin, Zaman, 1 Ağustos2013.) Papa’nın yorumu, Latin Amerika ül-kelerinde, çıplak gözle ilk bakışta göze çar-panların her şeyi ortaya koyduğunu ifadeediyordu bir bakıma.

Latin Amerika’daki şehir merkezlerindemutlaka görkemli bir Katolik kilisesi vardırmesela. Ama şehirlerin etrafını sarmayabaşlayan varoşlarda Katolikleri göremezsi-niz. Asıl nüfus patlamasının yaşandığı va-roşlarda, en ücra köşelere kadar Yeni Pro-testanlara ait kiliseler vardır. Hatta Evanje-lik papazlar şehir meydanlarındaki Katolikkiliselerinin önünde saat başı nöbet değiş-

tirerek İncil’den vaazlar verir, dinleyenlerletartışmalara girerler. Buna mukabil Katolikpapazları kilisenin içinde ve ancak ibadet sa-atlerinde görebilirsiniz. Kilisenin içinde bilegüvenlik çemberi ile halktan kopukturlar.

Papa Francisco’nun güvenlik çembe-rini aşarak halkın içine girmesi, halk ile fizikîtemas kurması, hatta bu yakınlıktan istifa-deyle soru soran gazeteciyi geçiştirmeyip,canlı mülakata cevaplar vermesi, şahsî ola-rak sıcak kanlılığıyla değil, Katolik dünyası-nın ciddi bir özeleştiri içinde olduğunun gös-tergesi olabilir. Yeni Papa’nın halkla iç içe,

fedakâr ve mütevazı bir ha-yata yönelik olarak papazlaraçağrı yapması da Evanjelik-lere doğru kayan taban ko-nusunda ne tür tedbirler dü-şünüldüğünü gösteriyor. Pa-panın özellikle “Son dö-nemde yolsuzluk skandal-ları ve dışa dönük imaj ko-nusunda reformlar gerek-mekteydi. Beni seçenler ben-den bunu talep ettiler.” cüm-lesi de Papa Francisco’nunverdiği mesajlar ve sahip ol-duğu vizyonun Vatikan’dakiseçici kurulun çoğunluğu-

nun görüşlerini yansıttığını göstermesi ba-kımından önemliydi.

Bu açıdan bakınca, siyasi alternatif çı-kartamayınca halkı ayaklandırarak iktidarıdeğiştirmek isteyenlere karşı “yapıcı diya-loglarla çözüm bulma” çağrısı, Başkan DilmaRousseff’in protestoculara yaptığı ilk ko-nuşma ile tam bir uyum içindeydi. Ziyaretprogramı ve mesajlardan, Papa ile Başkanarasında çok verimli bir görüşme geçtiği an-laşılıyordu. Papa her fırsatta başkana jestyapmayı tercih etti.

Beşeri problemler ve bunların Vatikan’aetkisi, Yeni Papa ve onu seçen çoğunluğundiyalog ve problemleri çözmede dinin gü-cünden yararlanmaktan yana olduğunungöstergesi olarak okunabilir ki, eğer uygu-lama da bunu desteklerse bundan sonrasıiçin farklı gelişmelere şahit olabiliriz. Pa-pa’nın insan üstü değil, normal bir insan gö-rüntüsü bu değişikliğin başlangıcı bence..

‘İnsan’ Papa

39 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANYORUM

Devleti yeniden dizayn etmek isteyenlerinşişirdiği bir balon: “7 Şubat”. Birisi iğneyi ba-tırmazsa şişmeye devam edecek görünüyor.

Sözlü kültürün destan anlatıcılarının yap-tığı gibi her meddah üstünebir şeyler ekleyerek efsaneyidaha büyük ve renkli hale ge-tiriyor. Hukuk altyapısı yok,mantık kurgusu felç ve uygu-lanabilirliği sıfır bir senaryoyugerçek gibi sunuyorlar. Aksineihtimal verenin de ya aklındanya da ihanetinden şüphe du-

yuyorlar.Konuyu kısaca hatırlamakta yarar var. Bil-

hassa tarihleri hatırlamak elzem, çünkü önce-lik sonralık sıralaması bile karıştı. Bilindiği gibi7 Şubat 2012 günü, İstanbul’da özel yetkili savcıSadrettin Sarıkaya, MİT Müsteşarı Hakan Fi-dan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşaryardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisiniifade vermeye çağırdı. ‘KCK soruşturması kap-samında’ bilgisi dışında dosya hakkında hiçbirşey bilinmiyor. Kamuoyunda ses getiren dra-matik eylemlerde yakalanan bazı KCK men-

suplarının ‘MİT’çi’ kisvesiyle kurtulmaya çalış-tığı, Silvan dâhil olmak üzere bazı eylemlerin ta-limatlarının MİT’e sızmış KCK’lılar tarafındantaşındığı gibi iddialar boşlukta kaldı. Aynı şe-kilde Oslo görüşmelerinin suçlama konusu ya-pıldığı iddiaları da pek mesnetli görünmedi. 13Eylül 2011’de bizzat PKK’nın sitelerinde sızdı-rılan görüşme, kamuoyundan büyük destekbulmuştu. Bütün eleştirilere rağmen açılımadestek veren ve Habur Skandalı’na bile ses çı-karmayan yargının sızdıktan tam altı ay sonraOslo defterini açtığı iddiası mantıklı ve hukukideğil. Kaldı ki görüşmelerde suç unsuru olabi-lecek iz dahi yoktu.

Ustûrenin ikinci ayağı Başbakan RecepTayyip Erdoğan’ın sağlığı ile ilgili. Kimisi Er-doğan’ın nekahet döneminde, kimisi tam ame-liyat masasında “7 Şubat kalkışması”nın ya-şandığını ileri sürüyor. Bazıları ileri giderek saatve dakika veriyor: “Başbakan 45 dakika dahaerken uyutulsaydı, uyandığında kolunda ke-lepçe olacaktı!” Başbakan Erdoğan, asıl büyükameliyatı 26 Kasım 2011’de oldu. Yani 7 Şu-bat’ta Erdoğan nekahet dönemini çoktan at-latmış ve yurtdışı seyahatler hariç tam mesaiyebaşlamıştı. 11 Şubat’ta ise neredeyse ayakta te-davi denilebilecek tamamlayıcı operasyonugeçirmişti. Kısacası işin duygusal sosu da biraz

havada kalıyor. Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın so-yadından bile komplo teorilerine payandaüretmeye çalışanlar kötü niyetli değilse yargısisteminin işleyişini hiç bilmiyor diyebiliriz. Buarada işi ‘cemaat’e yıkmaya çalışanların patinajadüştüğü soruya bugüne kadar cevap vereni gör-medim. “Cemaatin bu işten çıkarı ne? 9 ay ön-ceki seçimlerde yeni anayasa için cansiparaneçalışırlarken neden bir anda komplocu olsun-lar?”

Şimdi gelelim işin teknik boyutuna: Yasamadokunulmazlığı ile yürütmenin yargılanmaprosedürü birbirine karıştırılıyor. Yasama do-kunulmazlığı bir zırhtır ama yürütmeninki ne-redeyse yargılanamazlıktır. Milletvekili, doku-nulmazlığı kalktığında ya da seçim kaybetti-ğinde tamamen korumasızdır. Elde ettiği, za-manaşımına bile imkân vermeyen geçici erte-lemedir. Bakanlar ve başbakan ise Anaya-sa’nın mücbir emri doğrultusunda Meclis so-ruşturması olmadan yargının konusu haline ge-tirilemez. Değil herhangi bir savcının, Yargıtaybaşsavcısının bile yetkisi yoktur. Yüce Divanyargılamalarında dahi başsavcı, duruşma sav-cısından öte bir şey değildir. Hazırlık soruştur-masını bizzat Meclis yapar. Parlamento’nunyargısal bir faaliyetidir. İddianameyi soruş-turma komisyonu hazırlar, Genel Kurul kabul

eder. Komisyonunun hangi suç için hangiceza maddesini talep ettiğini belirtir raporu saltçoğunluk (276) ile kabul edilirse yargılamamümkün hale gelir. Onu da Yüce Divan sıfa-tıyla Anayasa Mahkemesi yapar. Anayasa ve içtüzüğün en muhkem kuralları diyebiliriz buprosedüre. Her aşaması Meclis Genel Kuru-lu’nun onayına tabidir ve anayasa değişikliği ileaynı kurallar uygulanır. Gizli oy ve grup kararıyasağı vardır. Böylesine açık ve sıkı kurallararağmen ‘başbakan tutuklanacaktı’ demek ya artniyet veya cehalet nişanesidir. Başlangıçta söy-ledim; yasama dokunulmazlığı ile karıştırılıyorve onun istisnalarının uygulanacağı ileri sürü-lüyor. O istisna şöyle tarif ediliyor: Ağır cezayıgerektiren suçüstü hali ve seçimden önce so-ruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Ana-yasa’nın 14’üncü maddesindeki durumlar buhükmün dışındadır.” 83. madde tamamen ya-sama organını kapsar, bakanlar bunun dışın-dadır. Kaldı ki burada milletvekili için bile nesuçüstü hali ne de seçimden önce başlamış so-ruşturma şartı yerine geliyor. Başbakan zatenkapsam dışındadır hatta herhangi bir vekil debu iddialarla tutuklanamaz. AK Parti’deki hu-kukçular bu balonun şişmesine neden izinveriyor veya sessiz kalıyor anlamış değilim.

[email protected]

7 Şubat efsanesiBÜLENT KORUCU

Düdüklü tencere, yemekleri daha hızlı vedaha az enerji ile pişirmeye yarar. Tencereniniçine sıkışan su buharının oluşturduğu yüksekbasınç hızlı pişirmeyi sağlar.

İşin püf noktası, fazla basıncın dışarı atıl-masıdır; aksi takdirde tencere patlar. Klasik sis-teme göre fazla buhar ince bir borudan dışarıatılır. Bu borunun üzerine konulan konikağırlık, buharın kontrollü bir şekilde çıkmasınısağlar. Basınç arttıkça düdüğün sallanma ritmive sesi artar. Şayet ses çıkmıyorsa durum teh-likelidir; düdük tıkanmış olabilir. Bu durumdapatlamayı önlemek için, sigortagibi görev yapan yumuşak le-himli başka bir çıkış ağzı bulu-nur. Aşırı basınç, nispeten dahaaz mukavim bu çıkışı açarakkendine bir yol bulur ve patlamaengellenir.

Düdüklü tencere kullanma-yabilirsiniz. Nitekim bazı ha-nımlar, korktukları için kullan-mazlar. Ancak mesele sadecezaman ve enerji kazanmaktanibaret değil; bazı yemekler dü-düklü tencere ile daha lezzetli olur. Düdüklüdepişen mercimek çorbasının kıvamlı olması gibi.Keyif sizin; ama düdüklü tencere kullanıyor-sanız o fazla basıncın, düdüğün çıkardığı rit-mik ses eşliğinde boşalması gerektiğini bil-meniz gerekir. Sessizlik sonu felaket olantehlikeli bir patlamanın “geliyorum” işaretidir.

Eylül ayı, bilemediniz ekim ile birlikte bir“patlama” beklentisi oldukça yüksek. İddiaedildiği gibi herkes tezgahını açmış, asıl aktö-rün yani kitlelerin sahaya inmesini bekliyor veson hazırlıklarını yapıyorsa o zaman bu bek-lenen isyanın dinamiklerine eğilmemiz ve iş iş-ten geçmeden sorunu çözmemiz lazım. De-rinliği olan bir bakışa ve anlayışa ihtiyacımızvar. Sosyolojik muhayyile, kitlelerin rol aldığıbu tür eylemleri anlamak için seferber edilmeli.Komplolar sonuçlara odaklanır, sebep ürete-mezler. Sebeplere eğilmeyenler ise yapıcı rol-ler üstlenemezler. Düdüklü tencere teorisini,basit komplo teorilerine alışkın olanlar içinaynı basitlikte bir sosyolojik açıklama modeliolarak öneriyorum. Düdüklü tencereyi ocağakoyup, bütün komploları unutup sadece göz-leyin.

Çoğu psikolojik nitelikli bireysel karşılaş-malardan toplumun bütününü kuşatan etnikveya mezhebî kutuplaşmalara kadar daracıkkapalı bir alanda basınç birikiyor. Bu basıncındevlet katında doğrudan temsil edilenlerdedeğil de, dışarıda kalanlar arasında birikmesison derece doğal. İktidarlar, demokrasinindenge ve fren mekanizmaları içinde bu ba-sıncın boşalacağı kanallar oluşturmakla mü-kelleftir. Katılım, çokkültürlülük, özgürlükalanlarının korunması demokrasinin şeklî ku-rumlarının ve mekanizmalarının yanında, bu

basıncı boşaltacak çoğulcukanalları açık tutar. Toplum-dan muhalif seslerin gelmesi,düdüklünün basıncı boşalttı-ğını gösterir. Ritmin artmasıve sesin yükselmesi basıncınarttığına işarettir. Yapılacakiş ocağın altını kısmak. Ter-sine, basıncı kontrollü bir şe-kilde boşaltan düdüğü sabit-leyerek ses çıkarmasını en-gellerseniz, eninde sonundabir patlama ile karşılaşırsınız.

Benzetmeyi ilerletelim. Yavuz Baydar, dü-düklüde biriken basıncı bize haber veriyordu.Hasan Cemal, Can Dündar gibi kalemi kuv-vetli gazeteciler ise o basıncı düzenli bir şekildeboşaltan düdüklünün tepesindeki konik ağır-lığı temsil ediyordu. Bu ülkenin eleştiriye ih-tiyacı olduğunu söylemek basmakalıp bir söz.Daha ötesi, iktidarların yönetebilmek için bi-riken basıncı boşaltan eleştirilere ve eleştiren-lere daha fazla ihtiyaçları var.

TRT’de yayımlanan Leyla ile Mecnun,Gezi felsefesini berrak bir şekilde yansıtan et-kileyici bir dizi ve üretilen zekice esprilerin enzengin kaynağı. Temel felsefe çok sade: Bütünklişelere karşı olmak. Bu klişelerin arasında 11yılın sonunda kaçınılmaz olarak bir klişeye dö-nüşen iktidar da var. Düdüklü tencere içindepatlama noktasına yaklaşanları bir araya ge-tiren ortak payda ise işte bu anti-klişe arayış-lar. Basıncı müzikal bir ritimde boşaltan buanti-klişe felsefeden yeni bir tez üretemezsi-niz; ama düdüklü tencereyi aşıp, buhar maki-nesinin çalışma prensiplerine ve doğal olaraksalim bir ekim ayına ulaşabilirsiniz.

Latin Amerika’daki şehirmerkezlerinde mutlaka görkemlibir Katolik kilisesi vardır mesela.Ama şehirlerin etrafını sarmayabaşlayan varoşlarda Katolikleri

göremezsiniz. Asıl nüfuspatlamasının yaşandığı

varoşlarda, en ücra köşelere kadarYeni Protestanlara ait kiliseler

vardır.

TRT’de yayımlanan Leyla ileMecnun, Gezi felsefesini

berrak bir şekilde yansıtanetkileyici bir dizi ve üretilenzekice esprilerin en zenginkaynağı. Temel felsefe çoksade: Bütün klişelere karşı

olmak.

Page 40: Zamandk223 egazete

40 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MAN

KRAL VE SOYTARIDAĞISTAN ÇETİNKAYA

YORUM

SELAHATTIN BEKMEZ*

1Hatırlanacağı üzere 1989 yılındaki halkayaklanmasında barışçıl talepler dile

getirilmiş ve Berlin Duvarı yıkılmıştı.Benzer bir şekilde Çekoslovakya, Doğu Al-

manya ve sonrasında Romanya gibi ülkeler sö-mürücü sosyalist rejime karşı direniş göster-mişler ve 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çök-mesi sonucu, emeklerinin karşılığını fazlasıylaalmışlardı. Nasıl geçmişteki bu olaylar tesa-düfler sonucu oluşmadıysa, şu anda Ortado-ğu’da yaşanan gelişmelerin de tesadüfler so-nucu ve birbirinden bağımsız bir şekilde mey-dana gelmediğini görüyoruz. Birilerinin Orta-doğu’nun siyasal yapısı üzerine uzun vadeliplanlar yaptıkları ve bu planlarını organize birşekilde uyguladıkları tüm çıplaklığıyla ortada.Bu olayların ortak bir noktası var: O da, halkınonurlu direnişlerinin çoğu zaman bedelininçok ağır olması. En kanlı iki örnek, Suriye veMısır… Buralarda hâlâ yakıp-yıkmalar, kan vegözyaşı devam ediyor. Bu kan ve gözyaşı an-cak, hem Batı’daki hem de Doğu’daki darbedestekçilerini de rezil ettikten sonra sona ere-ceğe benziyor.

Tüm bu olayları siyasi ve ekonomik olarakiki başlık altında değerlendirmek gerekiyor. Si-yasi olarak bakıldığında, Kuzey Afrika’da baş-layıp Ortadoğu’ya sıçrayan Arap Baharı’nınspontane olaylar olmadığını; aksine kapalıkapılar ardında en ince ayrıntılarına kadarplanlandığını görüyoruz. Suriye politikala-rında sınıfta kalan Batılı ülkeler, Mısır’daki halkdevrimine karşı pek de iştah kabartıcı bir ta-rafgirlik içine giremediler. Devrim sonrasındaMısır’da Mübarek’siz bir “Mübarek Rejimi”oluşturma çabaları % 52 ile iktidara gelmiş olanMursi’nin politikalarıyla altüst oldu. Bu du-rumun özellikle de İsrail tarafından haz-medilmesi mümkün değildi. Halkın yenibir devrim yapması da mümkün olma-dığına göre, en kestirme yol olarak Ge-neral Sisi ve dolayısıyla darbe gö-rüldü.

Batılı ülkeler haftalarca kafala-rını kuma gömüp üç maymunuoynadılar, darbeye “darbe” diye-meyecek kadar aciz bir durumadüştüler. Örneğin, Beyaz Saraysözcüsü Jay Carney, Mısır’dakiolaylara darbe diyemeyecekleriniaçık bir şekilde itiraf etti. Benzer bir şekildeABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, Mı-sır’da neler olduğu konusunda henüz bir de-ğerlendirme yapmadıklarını ve Mısır’a ya-pılan yardımların devam edeceğinibildirdi. Çünkü darbeninvarlığı kabul edilmiş olsa,ABD’nin Mısır’a yapmış ol-

duğu yıllık 1,5 milyar dolarlık yardım, meşru-luğunu kaybedecekti. Yardımların meşrulu-ğunu kaybetmesini istemeyen kim olabilir?Bunlardan birisi ABD’deki Yahudi lobisi, diğeriAvrupa’nın İsrail dostu ülkeleri ve bir diğeri isene yazık ki fildişi kulelerinin sarsılmasını iste-meyen bazı Arap ülkesi liderleri... En so-nunda AB Dış İlişkiler Temsilcisi CatherineAshton, darbecilerin atadığı yönetimi gayrimeşru ilan edebildi, ama kerhen ve yarımağızla... Bu dirayetsizlik ne yazık ki, yüzlerce in-sanın katledilmesine ve binlerce insanın da ya-ralanmasına sebep oldu, uygar dünyanın haketmediği bir şekilde…

Ortadoğu’ya gelince, Suudi Arabistanideolojik çekinceleri olduğu için, MüslümanKardeşler’in yönetim tarzından pek hazzet-miyor. Mübarek rejiminin devam etmesi işle-rine gelirdi aslında, fakat evdeki hesap çarşıyauymadı. Mursi’nin seçilmesiyle birlikte, Mısır’ayaptıkları tüm yardımları kesmelerinin teknedeni Mursi’nin politikalarıydı. Bana sorar-sanız, Mısır’daki darbenin en büyük kaybedenine Mursi ne de İhvan olacak. Orta ve uzun va-dede en büyük kaybeden Suudi Arabistan ola-cak. Neden mi? Ne Doğu’ya ne Batı’ya yara-namadıklarını, en ufak bir politika değişikli-ğinde Batı’nın Suudi Arabistan’ı da gözden çı-karacağını çok iyi görebiliyorlar bazı gençSuudi prensler. Bundan dolayı, Suudi siyasi ge-leneklerine aykırı olarak, yapılanları hazmet-

mekte zorlanan ve bunu ifşa etmekten çekin-meyen genç prenslerin sayısı azımsanmayacaksayıya ulaşmış durumda. Ayrıca Suudi Ara-bistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz’in Sa-vunma Bakanı Sisi ve geçici CumhurbaşkanıMansur’u ilk tebrik edenlerden olmasına rağ-men, 2.000’e yakın Suudi aydınının ortakdeklarasyon yayımlayarak Mursi’ye destekvermeleri de ikinci bir ayrışma noktası olarakkarşımıza çıkıyor. Suudi Krallığı’nın geleceğiçok meçhul durumda anlayacağınız. BirleşikArap Emirlikleri için de benzer kaygılar ta-şımak mümkün. Sanırım hezimet aynıolacak.

Türkiye ile ticaret hacmi 5 mil-yar dolar civarında olan Mısır,Arap ülkeleri arasında Suudi Ara-bistan ve Birleşik Arap Emirlik-leri’nden sonra en büyüküçüncü ekonomidir. Afrika kı-tasında ise Güney Afrika’dansonra ikinci en büyük eko-nomidir. Ekonomisinin %40’ı imalat sanayiindenoluşmakta olan Mı-sır’ın olaylar son-rası ciddiolumsuz-luklar

yaşa-dığını biliyoruz.

Benzer bir şekilde, döviz girdile-rinin dörtte birini elde ettiği turizm sek-

törü tamamen çökmüş durumda. Ülke-deki bankaların yaklaşık % 60’ı devlet

kontrolünde ve oldukça hantal bir yapıyasahipler. İhracatta AB ve ABD’ye bağımlı

olan Mısır için finansal açıdan tehlike çan-ları çalmış durumda. Ancak hem Suudi Ara-

bistan hem de Birleşik Arap Emirlikleri, Tür-kiye ve Katar’ın Ortadoğu’da artan nüfuzunuönlemek amacıyla toplamda 12 milyar dolar-lık bir yardımda bulundular. Türkiye’nin üçtebirine eşdeğer bir ekonomisi olan Mısır için, bumiktar küçümsenmeyecek bir rakam olsa da,aslında sadece turizmden kaybettikleri meb-lağları bile karşılayacak bir miktar değil bu yar-dımlar. Yani uzun soluklu bir maddi rahatla-

madan bahsetmek mümkün değil.Peki finansman kaynağı nereden ge-

liyor? Ordu, Mısır ekonomisinin yüzde40’tan fazlasına hakim durumda. Bu yüz-

den Mısır ordusu ve özellikle baştaki ge-neraller, ticari faaliyetlerde çok aktif durum-

dalar. Generaller aynı zamanda orduya ait şir-ketlerin genel müdürleri gibi davranmakta vealdıkları kararlarda mutlaka kendi maddi çı-

karlarını ve şirketlerinin pozisyonlarını değer-lendirmektedirler. Bu yüzdendir ki, Mısır bor-sasının darbe sonrasında % 10’lara varanyükselişi, ekonomik iyileşmelerden dolayı de-ğil, ordunun yukarıda anlatılan rant hassasi-yetinden kaynaklanmaktadır.

Olaylara Türkiye boyutuyla bakılacakolursa, Arap Baharı dolayısıyla güvenli bir li-man haline gelen Türkiye’ye yabancı ser-maye girişlerinin biraz hızlandığını görüyoruz.

Buna ek olarak kredi de-recelendirme ku-

ruluşları tara-f ı n d a nartırılan

notlar,

ser-maye

akışla-r ı n ı

daha dahızlandıracaktı.

Ancak ülkeye giren sermaye “sı-cak para” şeklinde olursa, çıkması da ko-

lay olmaktadır. Ortadoğu’daki olaylar zinciri-nin bir halkası olarak planlanmış olan “GeziParkı olayları”, bu sıcak paranın ülkeden çık-ması suretiyle, Türkiye’yi ekonomik darboğazasokmak için yapılan planlı bir eylemdi. Mısırve Tunus’un da notları düşünce, kaçan ser-maye Batı’ya yönelmiş olacaktı. Nitekim ArapBaharı sonrasında Türkiye’nin Libya, Mısır,Suriye, Tunus ve Yemen’e olan dış ticaretinde% 25’lere varan bir azalma meydana geldi. Ka-çan sermayenin yine de Türkiye’ye gelişini ön-lemek için son adım olarak da Fitch üzerinedüşeni yaptı ve olaylar dolayısıyla Türkiye’yi,notunu kırmakla tehdit etti.

Dikkat edilecek olursa, olaylar bir zincirinhalkaları gibi birbirine bağlı ve birbirinden güçalarak faaliyet gösteriyor. Dünyayı ve özelliklede Ortadoğu ve Türkiye’yi yeniden şekillen-dirmek isteyenlerin ilmek ilmek dokudukları,el emeği göz nuru planlar yavaş yavaş deşifreolma yolunda. Bu deşifre sonucundaki geliş-meler, kendi ekonomilerindeki kırılganlıklardolayısıyla, hem Doğu’da hem Batı’daki iş-birlikçileri de vuracak gibi görünüyor. Belki deArap Baharı, doğudaki Suudi Arabistan’ı daiçine alan bir “Batı Baharı”na bile dönüşebile-cek. Ne dersiniz?

*Prof. Dr., Gaziantep Üniversitesi İİBF

Arap Baharı, Batı Baharı'na dönüşebilir mi?

Page 41: Zamandk223 egazete

Ekrem Dumanlı

1Ufukta üç seçim birden tulû ettiğinegöre siyaset karşısındaki duruşların

iyi belirlenmesi lazım; zira nerede dura-cağını bilemeyen, nerede durduğunuzuda bilemiyor. Ve kendi önyargıları üze-rinden kara propaganda makinesine dö-nüşüveriyor.

Hani bir zamanlar “Üç Tarz-ı Siyaset”diye bir tasnif yapılmış ve aydınlar için ka-baca bir pozisyon belirlemişti ya; bugünde “Üç Tarz-ı Neşriyat” üzerinde konuş-malıyız; ta ki kimin ne yaptığı daha doğruanlaşılsın:

1- ÖLÜMÜNE KÖSTEK OLAN GAZETECİLİK:Bu tür yayıncılık, bir partiyi (özellikle

de iktidar partisini) düşman ittihaz eder veher fırsatta o partiyi karalamak için yayınyapar. Bu tavır demokratik bir denetim-den ziyade, her icraatın düşmanca yo-rumlanmasını netice verir. Bu zihniyetegöre bir partinin bütün yaptıkları yanlış-tır ve neticesi 'hıyanet'tir. Oysa önemliolan icraatın muhtevasıdır; kategorik düş-manlığın kimseye faydası yoktur. De-mokrasilerde medyanın görevi de tamburada başlar: İcraat denetimi. Faydalı gö-rülen politikaları desteklemek, zararındanşüphe duyulan politikaları eleştirmek sa-dece gazeteciliğin değil, akıl ve vicdan sa-hibi olmanın gereğidir.

Toplumun bir bölümü köstekli, herşeye karşı gazeteciliği pek sever. Öfkelikitlelerin arzuları toplumu kimi zamangerer, kutuplaştırır, hatta bazen (maale-sef) bilfiil çatıştırır. Bu duruma rağmen de-mokratik toplumlarda bu tip kışkırtıcıyayınlar mı daha tahripkardır, yoksa oizan ve insaf yoksunu yayınların sustu-rulması mı derseniz; tabii ki en tehlikelitercih devlet eliyle o gürültülü sedanınsusturulmasıdır derim. Çünkü bir fikrin nekadar tehlikeli olduğunu belirleme hakkı,keyfi uygulamaları da yanında getirir.Bilfiil terör suçuna saplananlar, hakaret veşiddet çağrısı yapanlar saded haricidir. Hiçkorkmayın, toplumun ezici çoğunluğu,cinnet sınırında dolaşan tahripkar ya-yınları zaman içinde dışlar ve marjinal-leştirir...

2- ÖLÜMÜNE DESTEK VEREN GAZETECİLİK:Bir partinin bütün politikaları doğru

olabilir mi? Mümkün değil. Dünyevi me-selelerin hiçbirinde insanoğlu, “Yüz taneicraatımız var, yüzü de doğrudur.” diye-mez. Ne var ki ölümüne destek düşün-cesini ete kemiğe büründüren gazeteci-likte herhangi bir hatayı dile getirme,yanlış yapıldığında (dostça da olsa)uyarma gibi bir şey söz konusu olamaz.Bir partiyi (iktidar ya da muhalefette ol-ması fark etmez) ölümüne destekleyen fa-

natik tarzın gözünde ya 'dost'o l a r a k

yaftalanırsın yahut 'düşman'. Vahy-i se-mavî ile mukayyed veya edille ile müey-yedmiş gibi davranıldığından bir tür kut-sallık oluşturulur. Halbuki ülkeyi yönet-meye talip olanların, paçalarından yağdamlayan kutsamalara değil; içi tefekkürleyoğrulmuş yapıcı fikirlere ihtiyacı vardır.El hak, partizan gazeteciliğin de toplum-sal bir karşılığı vardır ve bunun sebepleribellidir. Ne var ki partizan gazeteciliğinhırçın tarzı (hele bir de belli bir güce eriş-mişse) konjonktürel tetikçiler üretmeyemüsaittir. Aynı düşünce kulvarında yeralsa bile her konuda kendisi gibi düşün-meyenlere karşı sergilenen hodgâmlık,çoğu kez üzücü sonuçlar doğurur; helemukaddes bir mefkureden uzaklaşılmışve insan yetiştirme idealinden mahrumkalınmışsa...

3- ORTA YOLDA DURAN GAZETECİLİK:En zor olan tarz-ı neşriyat budur.

Aklınızı, iradenizi, ülke ve dünya gerçek-lerini anlama gayretine sarf edeceksiniz veeğriye eğri doğruya doğru diyeceksiniz.Sizin eğri dediğiniz doğru, doğru dediği-niz eğri olamaz mı? Tabii ki olabilir.Dünya işlerinde yanılma payınız her daimvardır; tıpkı siyasetteki yanılma payınızınvar olması gibi. Burada önemli olan,hüsnü niyettir. Hiçbir menfaat gözetme-den yapılan yapıcı tenkitler de tenkide ta-bidir; yeter ki karşı tenkitçiler de zerremiktar menfaat gözetmesin, demagojiyapma uğruna fikrin namusuna tecavüzetmesin ve üslubunu bozmasın. Hey-hat!

İtidal yolunu seçen, ateşten bir göm-lek giymeyi göze almıştır. Bu yola girdinmi haberde vakayı raporla vazifedarsın ar-tık. Yorumda da olabildiğince çok sesli birton yakalamaya mecbursun. Bir dünyagörüşün olsa bile,farklı dünya görüşle-rine de kapılar açar-sın. Bazen köşe-lerde yazılanlar ilesizin (gazete yöne-timinin) hadiselerebakış açısı arasındabüyük farklar oluşabi-lir; ama tesadüm-ü ef-kardan hakikatin zuhuredeceğine inanıyorsanızkatılmadığınız o fikirleride neşredersiniz; yeter kiiçinde somut bilgi hatası yada hakaret gibi hak ihlali bu-lunmasın. “Benim düşün-düğümü yazmıyorsan bende senin yazını yayınla-mam.” demek, kendi-mize dar bir hücreinşa etmek de-mektir. Fikri fi-

kirle alt etmek zordur; farklı fikirleri aynıgazetede, aynı sayfada buluşturmak dahada zordur. Bazen okurunuzun bile kafasıkarışır; ama tefekkür dünyamızın zen-ginleşmesi için yapılması gereken de bu-dur; tabii, “Benden başka doğru yoktur!”gibi bir labirente sıkışmamışsan.

Herkesin tercihi kendine. Kimseyiseçtiği yayın tarzından dolayı kınamıyo-rum; tam tersine seçtikleri pozisyonumertçe ifade ediyorlarsa saygı duyuyo-rum. Tarzınızın ne derece doğru oldu-ğuna tabii ki kamu vicdanı karar verecek.O vicdan ya yayınlarınızı adil bulmayıpsizi cezalandıracak ya da fikir zenginliğineyol açan tutumunuzdan dolayı sizi baş tacıyapıp ödüllendirecek. Bir de tarih yargı-layacak herkesi. Ufuk zenginliğiniz ve ta-hammül gücünüz sizin tarih sayfasındakiyerinizi belirleyecek; çünkü bir gün tozduman ortadan kalktığında izan ve insafçizgisini aşanlara tarih çok ağır bir faturakesecek...

Ayıp ki ne ayıp!Meslekte yaşını başını almış bir bey-

efendi (tıpkı diğer bazı beyefendiler gibi)belli bir zamandan beri tuhaf yazılar ka-leme alıyor. İnsanın inanası gelmiyor.Mesela Rusya'da yayın yapan bir medyakuruluşuna verdiği röportajda, FethullahGülen Hocaefendi için “Soros” diyebili-yor. Ne kadar ayıp! Ne kadar yaralayıcı!Söylediği lafın ne manaya geldiğini “bil-miyor” desem, onun meşhur bilgi dağar-cığına hakaret sayılır. “Biliyor” desem, bu-nun altında çok kötü bir mana gizlidir dedemek zorundayım; onu da meslektepek çok kişiye abi sayılan bir insana ya-kıştıramıyorum. “Sehven söylemiştir”diye avunurken bir açıklama yayınlıyorköşesinde; ama açıklama maalesef hiçbir

şeyi açıklayamıyor. Fecibir karakter katliamı ve

masum insanları zordurumda bırakabile-

cek ağır bir ben-zetme duruyor

orta yerde. Şimdicemaati eleşti-

riyor diyeavuçları şi-

şinceye ka-dar bey-

efendiyialkış-

l a -

yanlar, bir zamanlar Başbakan için Putindediğini unutmuş görünüyorlar.

“Neyse...” deyip bu korkunç hatayı si-neye çekecekken Today's Zaman'da çıkanbazı yazıları vesile kılarak “Cemaat-AKParti kavgası” üzerine çok sert bir yazı ge-liyor ve “cemaat” hedef tahtasına oturtu-luyor. Bir partinin sözcüsü gibi yazılar dö-şenen üstat, acaba başka yazarların san-sürlenmesini mi ya da derhal susturul-masını mı istiyor? Belki de işten atılma-larını mı temenni ediyor? Başyazarlığınıyaptığı gazetenin ombudsmanı kovulu-yor; ona bir kelime ile itiraz etmiyor, İn-gilizce çıkan bir gazetede bir yazar bir şey-ler yazdı diye koca bir kitleye en ağır it-hamlarda bulunuyor. Oysa suçladığı ga-zetede hükümetin politikalarını doğrubulan yüzlerce yazı da yayınlanıyor. Birbaşka gazeteden “Bütün yazılar alkış kı-vamında olsun!” dercesine uluorta ko-nuşmak hangi nezaket anlayışının ürü-nüdür; anlamakta zorlanıyorum. Bir ga-zetedeki farklı sesleri kimse duymasa biletecrübeli bir başyazarın o zenginliği ya-kalaması gerekirdi. Diyelim ki Today's Za-man'a ya da “cemaatin yayın organ-ları”na kızdın; orada çıkan her satırınhesabını neden Hocaefendi'den soru-yorsun? Meslektaşlarına eleştiri getirmekvarken Hocaefendi'ye ve hatta camiayaen incitici lafları sıralıyorsun?

Sırada bekleşenler varmış meğer. Biryerden hücum borusu çalmışçasına ce-maate karşı bir kampanya başlatıyor bazıarkadaşlar. İtibarsızlaştırmaya yönelik şı-marık yazılar vasıtasıyla nezaket kurallarıda yerle bir ediliyor. Bu arada öyle laflarsarf ediliyor ki (özellikle sosyal med-yada), ne insanlığa sığar ne Müslüman-lığa. . Herkes bazı yazılardan bahsediyorama belli ki bahsi geçen yazıları ne gör-müşler ne de okumuşlar. Çoğu yalan veiftiraya dayanan bazı lafları okudukçahayretler içinde kalıyorsunuz. Şeytanlarınbağlandığı, rahmet ve mağfiretin gönül-lerimizi sağanak sağanak yıkadığı bir za-man diliminde bu kadar keskin gıybetle-rin yapılmasını sadece İslamiyet'le değil,insaniyetle de izah etmek çok zor.

Akla hayale gelmez laflar. Neymiş?Cemaat yeni bir vesayet merkezi olmak yada 'iktidarı paylaşmak' istiyormuş. Nemünasebet! Alın o Leviathan'ınızı gülegüle, tepe tepe kullanın. Uluorta yazılan-lardan anlaşılıyor ki bazıları ne katılımcıdemokrasiyi kavramış; ne de sivil toplumörgütlerinin, medyanın ve kanaat ön-derlerinin demokrasideki rolünü anlamış.

Benci ve kinci söylemlerle insan olsaolsa dostlarını gücendirir, kendini

tüketir. Yazık...

Medyanın siyasetle imtihanı

7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANYORUM41

Page 42: Zamandk223 egazete

ÞÝF R

E KE LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

Bir deyim(... karanlık)

Büyük resim

deki tina

Avrupa’da nehir

Akdeniz’de bir ada

Gerek, lüzum

NBA’lı ba

ketbolcu(M

ehmet ...)

Yoksul

Tat alma organı

Madeni iplik

Rus astranot (Yuri ...)

Arka, art

Küçük resimdeki

sunucu

Doruk, zirve

Geçmii

inceleyen ilim

Kur’an’da bir sure

Havadar yer

Fakirler, yoksullar

Umm

a

Bir aktör (Fikret ...)

art eki

Bir haber ajansı

Asya’da sırada

Kısaca halinyum

Belge

Hazır güven

Gelecek

Arzu, istek

Kısaca nanom

etre

Belirti

lkel benlik

Durgunluk

Tergal

Maksat

Baryumun

remzi

Lezzetli

Geçmi gün

Beyaz

Avrupa para birim

i

ri sıçan

Lantanın remzi

Bir tür çam

Bir ilimiz

Kapı

Kısaca galyum

Kısaca kalsiyum

Vücudun bir kısm

ı

Kısaca kiloam

per

ddia

Kapsama

Akarsu yataı

Bir Arap harfi

Bir hayvan

Kısaca m

olibden

Söz, kelam

Bir oyuncu(Necla ...)

Uzay aracı

Lenf düüm

leri iltihabı

lk Türk antibiyotii

Dizem, uyum

Gerçekten, evet

Sayı, tane

San

Sivilce

Uyarı

Bir soru

Tem

enden binba

ılıa kadar olan asker

Ticaretle ilgili

Mazeret

Asker apkası

Yenildiinde ba

dönmesi yapan

bir ot

Fizik ötesi

Bir deyim

Tropik olan ve ülkem

izde de yetien bir

meyve

Kur’an’da bir sure

Kanuni

Dökme dem

ir

Bir Arap harfi

Dinin yasakladıı

Yırtıcı bir ku

Bir soru eki

ükreden

Mali’nin trafik

remzi

Bir tür geyik

nanç

Sermaye

Rütbesiz asker

Yunanistan ba

kenti

kaz

Amel, fiil

Kulak iltihabı

Öbür dünya

y.sab rioglu@za m

an.com.tr

1923 EK

M 2012 SALI ZA M

ANBULM

ACAHa zýr la yan: YAL ÇIN SAB RÝ OÐ LU

Alıkanlık, yatkınlık

Batan bir transatlantik

Vaka

Tez

Yuvarlak susam

lı hamur

ii

Bir tür balık

Kısaca oksijen

Para kaynaı

Saatin bir kadranı

SU

DO

KU

BU

LM

AC

A

Tab lo da ki tram lý ka lýn çiz gi ler le be lir len-

miþ 3’e 3’lük ka re le re, 1’den 9’a ka dar

ra kam la rý bi rer kez kul la na rak yer leþ ti-

rin. Öy le yer leþ tir me yap m

a lý sý nýz ki, bü tün 3 lük le ri dol dur du ðu nuz da tab lo-nun bü tün ku tu la rý yu ka rý dan aþa ðý ya ve sol dan sa ða 1’den 9’a ka dar ra kam

lar-dan bi rer kez kul la nýl m

ýþ ol sun.

DÜNKÜ SUDOKU ÇÖZÜM

Ü

1

2

53

3

56

31

7

9

586

68

4

74

18

6531

8

429

137

826

4

25

36

97

48

1

67

15

48

92

3

84

92

13

65

7

13

87

24

96

5

25

93

16

78

4

47

69

85

32

1

37

28

46

51

9

49

51

37

86

2

16

85

92

73

4

F V

R

Ü

T

A

R

E T

L

T Þ

Ý

L G

L

O

C V

Ý

Þ N

K

E

G

A

Ç

P

G

B

Þ U

S

Z S

A

Ç E

M

E N

Þ A

Ý

L Ý

F M

C

T M

T

R

P

Þ

O

Z S

Ý N

A

O

Ü

N

A

B

T

Ü

N

A

E R

R

L

D

H

R

N

A

N

A

A

D

M

T U

N

A

N

K

Z

M

D

G

R

B

P

P

E Y

R

P

Y

Ý

A

U

Ü

M

R

B

A

Ý S

T E

K

M

N

J L

Ü

L R

O

A

N

K

M

Z A

N

P

A

Y

K

P

Ü

K

Y

T U

Ü

T

Z O

R

G

M

U

D

S

E E

E Y

G

C

E B

R

O

M

T Þ

L P

Þ

Y

Ð

N

D

L R

L

R

Ý L

P

E M

K

Ý

U

Þ T

E

Z E

R

E N

G

A

Ü

S J

N

Ü

K

L Ç

T J

P

S

A

D

G

N

U

A

Ç B

J

M

Ü

N

C E

R

R

P

R

Ý T

L A

Ý

J A

T

E T

A

Ý A

N

V

R

Ö

K

O

L

S L

O

E

V

N

G

P

Þ A

P

K

M

K

M

Y

I

N

T E

L M

A

H

L

A

Ç N

T

P

C

M

D

E J

Ü

U

D

E Z

A

Y

A

H

J

P

U

M

K

A

B

A

D

Ü

Z H

Y

V

Ü

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir m

isiniz?AKS

LK, BU

HAR, CEB

R ÇEMEN

, DAMLA, ELM

ALI, FORM

ÜL, GAZETE, H

AMLET, ÝSTEK, J

NETE,

KABADÜZ, KABÝN

E, LÝTERATÜR, M

ÜN

ÝR, NU

RAN, O

KTAV, ÖLÇÜ

T, PELTEK, ROM

ANYA, SÝÝRT, ÞAM

BABA, TAN

ZM

AT, UYGU

N, Ü

MRAN

, VARAGELE, ZEREN.

SOLDAN SAA 1) Hudut, sınır, sınır boyu.– Bir

ilimiz. 2) Do

ru, akla uygun yargılar verme

yetenei, sa

duyu.– art eki. 3) Ünlü bir

otomobil m

arkasının kısa yazılıı.– Hor görülen, a

aı tutulan, a

aılanan.– Bir

yaı

ekli. 4) Kısa de

nek parçası.– Kayalık kıyılarda, sı

sularda kırmızı

benekli, mavi veya ye

il balık. 5) Usanç ve öfke anlatan bir söz.– ngiltere’den ABD’ye gitm

ek üzere yola çıkan, bir buzdaına

çarparak batan ve filmlere konu olan

transatlantik. 6) Allah (cc) yolunda kendini feda eden M

üslüman.– Fiyaka, afi. 7)

Sıcaklıı çok yüksek veya çok dü

ük olm

ayan (yer, iklim), m

utedil.– zmir’de bir

semt. 8) Serçegillerden, ba

ında ve boynunda kırm

ızı, sarı tüyler bulunan, güzel öttü

ü için kafeste beslenen küçük bir ku

, saka.– Azarlama, ba

a kakma.

YUKARIDAN AA

IYA 1) Koyu yeil renkli,

deiik biçim

li yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapıarak tırm

anan bir bitki. 2) Kerem

sahibi, çok cömert, çok erefl i.–

Lutesyumun sem

bolü. 3) Lübnan’ın plaka

iareti.– Otomobil, tren, gem

i, uçak gibi ta

ıma araçlarının ortak adı, vasıta. 4)

Sürat.– Artma, büyüm

e, çoalm

a. 5) Bal.– Yol üzerinde veya kasabalarda yolcuların konaklam

alarına yarayan yapı. 6) Bir tür sa

lam, yum

uak dana veya öküz derisi.

7) Hayvan ve bitki dokularının eter, benzin, kloroform

vb. ya çözücülerinde

eriyen bölümü. 8) Anahtar, dü

me gibi

takılıp çıkarılabilen bir parça yardımı yla

çalıan kapatma aleti.– Gayretlendirm

e sözü. 9) Parola.– Kısa saplı küçük odun baltası. 10) A

zı geni, tek kulplu su kabı. 11) Bir peygam

ber adı.– Uyarı. 12) Yozgat’ın bir ilçesi.

Bulmaca

Refik Aydýnr.ay din@

za man.com

.tr

12345678

12

34

56

78

910

1112

12345678

12

34

56

78

910

1112

S T

A T

S

T

K

D

K A

R D

E L

E N

L

A R

R E

L

Ç

K E

K A

A R

A

E K

E L

E

O M

M

A L

A K

N

A S

A R

A

N A

T

C E

D E

L

T

Y

T E

L E

K

N E

Z

E L

A L

E M

K E

M

K

42 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANBULMACA

BULMACALARIN CEVAPLARI 43’NCÜ SAYFADA

Page 43: Zamandk223 egazete

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

Bir d

eyim

(... k

aran

lık)

Büyü

k re

simde

ki

tina

Avru

pa’da

neh

ir

Akde

niz’d

e bir

ada

Gere

k, lü

zum

NBA’lı

bake

tbol

cu(M

ehm

et ...

)

Yoks

ul

Tat a

lma o

rganı

Mad

eni ip

lik

Rus a

stran

ot

(Yur

i ...)

Arka

, art

Küçü

k res

imde

kisu

nucu

Doru

k, zi

rve

Geçm

ii

ince

leye

n ilim

Kur’a

n’da

bir

sure

Hava

dar y

er

Fakir

ler,

yoks

ulla

r

Umm

a

Bir a

ktör

(F

ikret

...)

art e

ki

Bir h

aber

aja

nsı

Asya

’da sı

rada

Kısa

ca

halin

yum

Belg

e

Hazır

güv

en

Gele

cek

Arzu

, iste

k

Kısa

ca

nano

met

re

Belir

ti

lkel b

enlik

Durg

unlu

k

Terg

al

Mak

sat

Bary

umun

re

mzi

Lezz

etli

Geçm

i gü

n

Beya

z

Avru

pa p

ara

birim

i

ri sıç

an

Lant

anın

rem

zi

Bir t

ür ça

m

Bir i

limiz

Kapı

Kısa

ca g

alyu

m

Kısa

ca ka

lsiyu

m

Vücu

dun

bir

kısmı

Kısa

ca

kiloa

mpe

r

ddia

Kaps

ama

Akar

su ya

taı

Bir A

rap

harfi

Bir h

ayva

n

Kısa

ca

mol

ibde

n

Söz,

kela

m

Bir o

yunc

u(N

ecla

...)

Uzay

ara

Lenf

ümle

ri ilt

ihabı

lk Tü

rk

antib

iyoti

i

Dize

m, u

yum

Gerç

ekte

n, e

vet

Sayı,

tane

San

Sivil

ce

Uyarı

Bir s

oru

Tem

ende

n bi

nbaılı

a kad

ar

olan

ask

er

Ticar

etle

ilgili

Maz

eret

Aske

r ap

kası

Yeni

ldi

inde

ba

nmes

i yap

an

bir o

t

Fizik

öte

si

Bir d

eyim

Trop

ik ol

an ve

ül

kem

izde d

e ye

tien

bir

mey

ve

Kur’a

n’da

bir s

ure

Kanu

ni

Dökm

e de

mir

Bir A

rap

harfi

Dini

n ya

sakla

dıı

Yırtı

cı bi

r ku

Bir s

oru

eki

ükre

den

Mal

i’nin

traf

ik

rem

zi

Bir t

ür g

eyik

nanç

Serm

aye

Rütb

esiz

aske

r

Yuna

nista

n ba

kent

i

kaz

Amel

, fiil

Kula

k ilti

habı

Öbür

dün

ya

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1923

EK

M 2

012

SALI

ZA

MA

NBULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Alık

anlık

, ya

tkın

lık

Bata

n bi

r tra

nsat

lant

ik

Vaka

Tez

Yuva

rlak

susa

mlı h

amur

ii

Bir t

ür b

alık

Kısa

ca o

ksije

n

Para

kayn

Saat

in b

ir ka

dranı

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tra

m lý

ka lýn

çiz g

i ler le

be l

ir len

-m

iþ 3’

e 3’

lük

ka re

le re

, 1’d

en 9

’a k

a dar

ra

kam

la rý

bi re

r ke

z ku

l la na

rak

yer le

þ ti-

rin. Ö

y le

yer le

þ tir m

e ya

p ma l

ý sý n

ýz k

i, bü

tün

3 lü

k le r

i dol

dur d

u ðu n

uz da

tab l

o-nu

n bü

tün

ku tu

la rý

yu ka

rý dan

aþa

ðý ya

ve

sol d

an s

a ða

1’den

9’a

ka d

ar r

a kam

lar-

dan

bi re

r kez

kul

la ný

l mýþ

ol su

n.

NKÜ

SU

DO

KU

ÇÖZÜ

1

2

5 3

3

5 6

31

7

9

5 86

68

4

74

1 8

6 5 31

8

4 2 9

13 7

8 26

4

25

36

97

48

1

67

15

48

92

3

84

92

13

65

7

13

87

24

96

5

25

93

16

78

4

47

69

85

32

1

37

28

46

51

9

49

51

37

86

2

16

85

92

73

4

F V

R

Ü

T

A

R

E

T

L T

Þ

Ý

L G

L

O

C

V

Ý Þ

N

K

E

G

A

Ç

P

G

B

Þ U

S

Z S

A

Ç

E

M

E

N

Þ A

Ý

L Ý

F M

C

T

M

T

R

P

Þ

O

Z S

Ý N

A

O

Ü

N

A

B

T

Ü

N

A

E

R

R

L D

H

R

N

A

N

A

A

D

M

T

U

N

A

N

K

Z M

D

G

R

B

P

P

E

Y

R

P

Y

Ý A

U

Ü

M

R

B

A

Ý S

T

E

K

M

N

J L

Ü

L R

O

A

N

K

M

Z A

N

P

A

Y

K

P

Ü

K

Y

T

U

Ü

T

Z O

R

G

M

U

D

S

E

E

E

Y

G

C

E

B

R

O

M

T

Þ

L P

Þ

Y

Ð

N

D

L R

L

R

Ý L

P

E

M

K

Ý U

Þ

T

E

Z

E

R

E

N

G

A

Ü

S J

N

Ü

K

L Ç

T

J

P

S

A

D

G

N

U

A

Ç

B

J M

Ü

N

C

E

R

R

P

R

Ý T

L

A

Ý J

A

T

E

T

A

Ý

A

N

V

R

Ö

K

O

L S

L O

E

V

N

G

P

Þ A

P

K

M

K

M

Y

I

N

T

E

L M

A

H

L

A

Ç

N

T

P

C

M

D

E

J Ü

U

D

E

Z

A

Y

A

H

J

P

U

M

K

A

B

A

D

Ü

Z H

Y

V

Ü

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AKS

LK

, BU

HA

R, C

EBR

ÇEM

EN, D

AM

LA, E

LMA

LI, F

OR

L, G

AZE

TE, H

AM

LET,

ÝST

EK, J

NET

E,

KA

BA

Z, K

AB

ÝNE,

LÝT

ERAT

ÜR

, MÜ

NÝR

, NU

RA

N, O

KTA

V, Ö

LÇÜ

T, P

ELTE

K, R

OM

AN

YA, S

ÝÝRT

, ÞA

MB

AB

A,

TAN

ZM

AT, U

YGU

N, Ü

MR

AN

, VA

RAG

ELE,

ZER

EN.

SOLD

AN SA

A 1)

Hudu

t, sın

ır, sı

nır b

oyu.

– Bir

ilimiz.

2) D

oru

, akl

a uy

gun

yargıla

r ver

me

yete

nei,

sadu

yu.–

art

eki.

3) Ü

nlü

bir

otom

obil

mar

kası

nın

kısa

yazılı

ı.– H

or

görü

len,

aaı t

utul

an, a

aıla

nan.

– Bi

r ya

ı

ekli.

4)

Kısa

de

nek

parç

ası.–

Ka

yalık

kıyıla

rda,

sul

arda

kır

mızı

bene

kli,

mav

i vey

a ye

il ba

lık. 5

) Usa

nç v

e öf

ke a

nlat

an b

ir sö

z.– n

gilte

re’de

n AB

D’ye

gi

tmek

üze

re y

ola

çıka

n, b

ir bu

zdaın

a ça

rpar

ak b

atan

ve

film

lere

kon

u ol

an

trans

atla

ntik

. 6) A

llah

(cc)

yol

unda

ken

dini

fe

da e

den

Müs

lüm

an.–

Fiy

aka,

afi.

7)

Sıca

klıı

çok

yüks

ek v

eya

çok

düük

ol

may

an (y

er, i

klim

), m

uted

il.–

zmir’

de b

ir se

mt.

8)

Serç

egill

erde

n, b

aın

da v

e bo

ynun

da kırm

ızı,

sarı

tüyl

er b

ulun

an,

güze

l öttü

ü içi

n ka

fest

e be

slene

n kü

çük

bir

ku, s

aka.

– Az

arla

ma,

ba

a ka

kma.

YU

KARI

DAN

AA

IYA

1) K

oyu

yeil

renk

li,

dei

ik b

içim

li ya

prak

ları

olan

, sap

ve

dalla

rında

n çı

kan

küçü

k ek

kök

lerle

dik

, dü

z ye

rlere

yapıa

rak

tırm

anan

bir

bitk

i. 2)

Ker

em s

ahib

i, ço

k cö

mer

t, ço

k er

efl i.

– Lu

tesy

umun

sem

bolü

. 3)

Lübn

an’ın

pla

ka

iare

ti.–

Otom

obil,

tre

n, g

emi,

uçak

gib

i ta

ıma

araç

ların

ın o

rtak

adı

, vasıta

. 4)

Süra

t.– A

rtm

a, b

üyüm

e, ç

oal

ma.

5) B

al.–

Yo

l üze

rinde

vey

a ka

saba

lard

a yo

lcula

rın

kona

klam

aların

a ya

raya

n ya

pı. 6

) Bi

r tü

r sa

lam

, yum

uak

dan

a ve

ya ö

küz

deris

i. 7)

H

ayva

n ve

bitk

i do

kula

rını

n et

er,

benz

in, k

loro

form

vb.

ya

çöz

ücül

erin

de

eriy

en b

ölüm

ü. 8

) An

ahta

r, dü

me

gibi

ta

kılıp

çık

arıla

bile

n bi

r pa

rça

yardımıy

la

çalı

an k

apat

ma

alet

i.– G

ayre

tlend

irme

sözü

. 9) P

arol

a.–

Kısa

sap

lı kü

çük

odun

ba

ltası.

10) A

zı ge

ni, t

ek k

ulpl

u su

kabı.

11)

Bir

peyg

ambe

r ad

ı.– U

yarı

. 12

) Yo

zgat

’ın b

ir ilç

esi.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

S T

A T

S

T

K

D

K

A R

D

E L

E N

L A

R

R

E

L

Ç

K

E K

A

A

R A

E

K E

L E

O

M

M

A L

A K

N

A

S A

R A

N

A T

C

E D

E

L

T

Y

T

E L

E K

N

E

Z

E

L A

L E

M

K

E M

K

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

sim ba

bası,

nnet

ço

cuun

u him

aye e

der

Osm

an G

azi’n

in

hoca

Maks

im

Gork

i’nin

bir

eser

i Ka

ba do

kum

a

Koku

lu bir

bitki

Beril

yum

un

rem

zi

Bir A

kden

iz bit

kisi

Bir ç

içek,

baya

n adı

Kapa

doky

a’da

turis

tik bi

r bölg

e

Eller

e yakılır

Avru

pa’da

ırm

ak

Seyr

ek de

il

Kabe

’de

eskid

en pu

t

Sır

Tutsa

klık

Bir t

ür kı

vrım

lı ku

ma

aret

stenil

en va

sıfta

ola

n

Yalım

, yala

z

Günd

elikç

i

lk ins

an

Bir s

ayı

Deniz

ke

narın

daki

büyü

k ev

Rady

umun

re

mzi

Geni

lik

Kur’a

n’da b

ir su

re

Safra

Aaç

lıklı y

ol

Tarih

te b

ir an

tlam

a

El giy

sisi

Erke

k adı

Mer

hem

Orta

Am

erika

’da

bir ü

lke

Bir n

ota

Ad

Aynı

adı

taıya

nlar

eker

li küç

ük

çöre

k

Bir b

alaç

Baya

n adı

Tara

ma a

leti

Haya

Bir n

ida

Kısa

ca b

aryu

m

Sık ka

za ya

pan

kimse

Fazla

, ziya

de

Yarı

bölü

Kuzu

seis

Gülm

ece

Kıt

Bir t

ür b

itki

Mu

la ilç

esi

aret

Kalın

kum

a

Mula

ilçes

i

Ötele

mek

ii

Bir

slam

alim

i

Rutu

bet

Kolay

kandırı

lan

Uur

suz

ehir,

vilay

et

Onarım

Bir d

eyim

Üst r

esim

deki

Bir a

kvar

yum

ba

lıı

Diya

bet

eker

i

Sinem

ada k

ötü

rolle

r aktö

rü(E

rol ..

.)

Taba

n kar

ıtı

Naza

m kı

ldıra

n

Kara

taıtı

Çocu

k, za

de

Koba

y

Bir s

ahab

i(...

bin M

alik)

ikar

Tem

bih sö

Anta

lya’da

plaj

Kısa

ca an

timon

Maar

a

Yüce

Güm

üün

rem

zi

Maar

a

Ege y

iidi

Tekn

ik

Bir e

t yem

ei

Küta

hya i

lçesi

Bir i

ç den

iz

Bir p

eyga

mbe

r

Bir

air(...

Yüce

l)

Pakis

tan’lı e

ski

siyas

etçi

(... B

utto

)

Ahire

t bine

i

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.tr

1924

EK

M 20

12 Ç

ARAM

BA Z

A MAN

BULM

ACA

Ha zýr

la ya

n: Y

AL ÇI

N SA

B RÝ O

Ð LU

Baırm

a

Akde

niz bi

tkisi

Eski

Türk

lerde

do

ktor

Anlam

, kav

ram

Güne

ydo

u’da

bir ili

miz

Bir t

ür sü

rahi

mka

n

Bitk

isel

Benl

ikEm

are

Sahip

Ekm

ek

Burd

ur ilç

esi

Çok a

cayip

, çir

kin

Yazın

, lite

ratü

r

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tra

m lý

ka lýn

çiz g

i ler le

be li

r len-

miþ

3’e 3

’lük

ka re

le re

, 1’de

n 9’

a ka

dar

ra ka

m la r

ý bi re

r kez

kul

la na r

ak y

er leþ

ti-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap m

a lý sý

nýz

ki,

bü tü

n 3

lük le

ri do

l dur

du ðu

nuz d

a ta

b lo-

nun

bü tü

n ku

tu la r

ý yu k

a rý d

an a

þa ðý y

a ve

so

l dan

sa ð

a 1’d

en 9

’a ka

dar

ra ka

m la

r-da

n bi

rer k

ez ku

l la ný

l mýþ

ol su

n.

DÜNK

Ü SU

DOKU

ÇÖ

ZÜM

Ü

1 9 5

72

9 4

48

6 7 3

6 2 1

9 5

4 2

7 3

8 9

1 8

5 3 6

6 4 25

3

6 16

7

5 1 8

16

57

24

89

3

37

28

95

14

6

48

93

16

52

7

23

74

51

98

6

68

47

29

53

1

95

16

38

74

2

67

25

49

31

8

41

32

68

95

7

89

51

73

26

4

Ü

M

I R

A

V

E

M

Ü

T C

H

B

Z

K

T K

O

L

F U

E

M

E D

A

O

Þ

O

R

E C

Þ Ý

M

R

O

K

R

L Y

Ü

C K

Ç

Y Ü

N

S

E H

B

A

Ü

K

T

Þ Ý

A

E E

U

V

T U

V

G

V

A

O

A

L Ý

Þ N

R

C

N

E N

O

R

M

Ý

R

N

Ü

Z E

T Y

T L

U

N

Ý N

R

J E

S Ý

J A

Ý

R

A

T U

K

A

Y

U

Þ G

Ü

C

R

Z K

F

U

R

E L

T

A

F K

N

E

M

E N

E

M

Ý E

S C

E N

Ý

G

O

N

P

R

J D

B

O

U

A

Y

K

U

N

C L

K

U

E L

Ý B

J

E G

P

E

Ý F

A

Ç C

Ü

Ö

C O

M

L O

V

U

B

Z

N

T M

A

S

S E

R

E A

Z

O

L U

E

S Ý

T V

F

G

H

K

R

E

Ý

T L

Ý K

A

U

G

N

Z

B

F E

Ý O

H

L

Z A

N

C

A

N

Ý Y

F M

D

A

Ö

Ý

A

B

V

Ü

V

S G

Ü

E

G

Y

L K

U

R

B

O

Y

U

R

L Z

G

S E

Þ Ý

V

F Þ

M

A

A

N

Ý E

O

T V

Ü

E

R

L O

J

H

Ö

R

E D

A

K

L

Z

K

Ç

M

Ü

Aþað

ýdak

i kel

imel

eri t

ablo

nun

için

e se

rpiþ

tird

ik. B

unla

rý b

ulab

ilir

mis

iniz

?AN

KEBU

T, B

ARBU

NYA,

CEB

EL, Ç

ENTÝ

K, D

RAGO

N, E

ELEK

, FAZ

LET,

GEY

K, H

AYVA

N, ÝK

ÝLÝ,

KEÞ

DE,

LÝST

E, M

ENEM

EN, N

EVA,

OBR

UK, Ö

NLEM

, PLA

NET,

RES

SAM

, SÝB

EL, Þ

ENLÝ

K, T

ÜMEV

ARIM

, USL

ANM

AK,

ÜÞEN

ME,

VAK

ÝT, Y

AKUT

, ZLK

ADE.

SOLD

AN S

AA

1) Ta

biat

taki

ba

ka e

nerji

rlerin

i elek

trik e

nerji

sine ç

evire

n fa

brika

.– To

runu

ola

n er

kek.

2) 1

848’d

e zm

ir’de

ku

rulan

fabr

ikada

üre

tilen

ilk

yerli

kâıt.

3)

Yana

r-da

ları

n pü

skür

me

sıra

sınd

a ye

ryüz

üne

çıkar

dıkl

arı,

düny

anın

der

in-

likler

inde

n ge

len kızg

ın, e

rimi

mad

deler

, pü

skür

tü.–

Üzüm

küt

üü,

çot

uk.

- Bi

r ba

laç.

4) B

ilgi,

bilim

.– An

lam

lı, a

nlam

ı ola

n. 5)

Güne

’e ola

n uz

aklıı, y

erin

Güne

’e ol

an u

zaklıın

dan

daha

çok

ola

n dı

ge

zege

nlerin

ilki

olan

kızıl

geze

gen,

Mars

.– Ta

ban,

döem

e, ye

r. 6)

Halk

dilind

e kö

pek.–

en,

düm

ü.–

Osm

anlı

Devl

eti’n

de

Mac

aris

tan

ve H

ırva

tista

n’da

san

cak

beyle

rine v

e küç

ük p

rens

lere v

erile

n un

van.

7)

stan-

bul’d

a sa

nayi

kuru

lular

ının

youn

ol

duu

bir

bölg

e. 8

) Bazı

mey

vele

rin

yenm

eyen

ser

t iç

kısm

ı.– K

lasik

Tür

k m

üzii

nde

bir m

üzik

parç

ası v

eya

arkın

ın

ilen

i biç

imi.

YUKA

RIDA

N A

AIYA

1) M

imar

Si

nan’ı

n in

a et

tii E

dirn

e’dek

i muh

teem

m

abet

. 2) S

oylu

luk,

asilli

k. 3)

Yüzü

n re

ngi,

bet

beni

z.–

Hely

umun

sem

bolü

. 4)

Ül

kem

izin

ulusla

rara

sı pla

ka i

aret

i.– Ö

rnek

,

num

une,

mod

el. 5)

Büy

üyle

karıık

tapın

ma,

ayin.

– Ba

zı ne

sne,

canlı

, göz

vb.n

de d

alga-

lanır

gibi g

örün

en p

arlak

çizg

iler,

men

evi,

da

lgır.

6)

ran

ülke

si.–

Elm

a, a

rmut

gib

i m

eyve

lerin

kuru

tulm

uu.

7) Or

dunu

n loj

istik

hizm

etin

de b

ulun

an b

ütün

malz

eme

veya

bu

mal

zem

eyi

sala

yan

bölü

m.

8) B

ir gö

revin

yolu

nda

yürü

tülüp

yür

ütülm

edii

ni

anla

mak

için

yap

ılan

ara

tırm

a, t

efti

, ko

ntro

l. 9)

Dikm

e ii

vey

a biç

imi.–

Ba

lama

ve k

uvve

tlend

irme

edatı.

10)

Bir

gıda

m

adde

si.–

Tata

n ve

ya a

açta

n ya

pılm

ı bü

yük

hava

n. 11

) Hay

van

kesm

eye

mah

sus

bina

, m

ezba

ha,

salh

ane.

12)

Man

evi

mük

âfat

, sev

ap.–

Rutu

bet.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.a

y din

@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

S

E R

H A

T

K

L

S

A

K L

I S

E L

M

S A

R

R

Z E

L

L

K A

R

M

E T

L

A P

N

A

I

A

M

A N

T

T

A N

K

E H

T

C

A K

A

I

L I

M

A N

H

A T

A Y

K

U T

A N

T

A K

A Z

A

ÞÝF R

E K

E LÝ M

E:1

23

45

KE

LM

E

AV

I

1

2

3

4

5

sim b

abası,

sünn

et

çocu

unu

him

aye

eder

Osm

an G

azi’n

in

hoca

Mak

sim

Gork

i’nin

bi

r ese

ri Ka

ba d

okum

a

Koku

lu b

ir bi

tki

Beril

yum

un

rem

zi

Bir A

kden

iz bi

tkisi

Bir ç

içek,

ba

yan

adı

Kapa

doky

a’da

turis

tik b

ir bö

lge

Eller

e ya

kılır

Avru

pa’da

ırm

ak

Seyr

ek d

eil

Kabe

’de

eskid

en p

ut

Sır

Tutsa

klık

Bir t

ür kı

vrım

lı ku

ma

aret

steni

len va

sıfta

ol

an

Yalım

, yala

z

Günd

elikç

i

lk in

san

Bir s

ayı

Deni

z ke

narın

daki

yük e

vRa

dyum

un

rem

zi

Geni

lik

Kur’a

n’da

bir

sure

Safra

Aaç

lıklı y

ol

Tarih

te b

ir an

tlam

a

El g

iysisi

Erke

k adı

Mer

hem

Orta

Am

erika

’da

bir ü

lke

Bir n

ota

Ad

Aynı

adı

ta

ıyanl

ar

eker

li küç

ük

çöre

k

Bir b

ala

ç

Baya

n adı

Tara

ma

alet

i

Haya

Bir n

ida

Kısa

ca b

aryu

m

Sık k

aza

yapa

n kim

se

Fazla

, ziya

de

Yarı

böl

ümü

Kuzu

seis

Gülm

ece

Kıt

Bir t

ür b

itki

Mu

la ilç

esi

aret

Kalın

kum

a

Mu

la ilç

esi

Ötel

emek

ii

Bir

slam

alim

i

Rutu

bet

Kolay

kandırı

lan

Uur

suz

ehir,

vilay

et

Onarım

Bir d

eyim

Üst r

esim

deki

Bir a

kvar

yum

ba

lıı

Diya

bet

eker

i

Sine

mad

a köt

ü ro

ller a

ktör

ü(E

rol ..

.)

Taba

n ka

rıtı

Naza

m kı

ldıra

n

Kara

taıtı

Çocu

k, za

de

Koba

y

Bir s

ahab

i(..

. bin

Mal

ik)

ikar

Tem

bih

sözü

Anta

lya’da

pla

j

Kısa

ca a

ntim

on

Ma

ara

Yüce

Güm

üün

rem

zi

Ma

ara

Ege

yiid

i

Tekn

ik

Bir e

t yem

ei

Küta

hya

ilçes

i

Bir i

ç den

iz

Bir p

eyga

mbe

r

Bir

air(..

. Yüc

el)

Pakis

tan’

lı esk

i siy

aset

çi(..

. But

to)

Ahire

t bin

ei

y.sa

b rio

glu@

za m

an.c

om.t

r

1924

EK

M 2

012

ÇAR

AMBA

ZA

MA

NBULM

ACA

Ha z

ýr la y

an: Y

AL ÇI

N S

AB RÝ

OÐ L

U

Baırm

a

Akde

niz b

itkisi

Eski

Türk

lerd

e do

ktor

Anla

m, k

avra

m

Güne

ydo

u’da

bir i

limiz

Bir t

ür sü

rahi

mka

n

Bitk

isel

Benl

ikEm

are

Sahi

p

Ekm

ek

Burd

ur ilç

esi

Çok a

cayip

, çir

kin

Yazın

, lite

ratü

r

SU

DO

KU

B

UL

MA

CA

Tab l

o da k

i tra

m lý

ka lýn

çiz g

i ler le

be l

ir len

-m

iþ 3’e

3’lü

k ka

re le

re, 1

’den

9’a

ka d

ar

ra ka

m la

rý bi

rer

kez

kul la

na ra

k ye

r leþ t

i-rin

. Öy l

e ye

r leþ t

ir me

yap m

a lý s

ý nýz

ki,

bü tü

n 3

lük l

e ri d

ol du

r du ð

u nuz

da ta

b lo-

nun

bü tü

n ku

tu la

rý yu

ka rý d

an a

þa ðý

ya v

e so

l dan

sa ð

a 1’d

en 9

’a k

a dar

ra k

am la

r-da

n bi

rer k

ez k

ul la

nýl m

ýþ ol

sun.

NKÜ

SU

DO

KU

ÇÖZÜ

1 9 5

72

9 4

48

6 7 3

6 2 1

9 5

4 2

7 3

8 9

1 8

5 3 6

6 4 25

3

6 16

7

5 1 8

16

57

24

89

3

37

28

95

14

6

48

93

16

52

7

23

74

51

98

6

68

47

29

53

1

95

16

38

74

2

67

25

49

31

8

41

32

68

95

7

89

51

73

26

4

Ü

M

I R

A

V

E

M

Ü

T

C

H

B

Z

K

T

K

O

L F

U

E

M

E

D

A

O

Þ

O

R

E

C

Þ Ý

M

R

O

K

R

L Y

Ü

C

K

Ç

Y

Ü

N

S E

H

B

A

Ü

K

T

Þ Ý

A

E

E

U

V

T

U

V

G

V

A

O

A

L Ý

Þ N

R

C

N

E

N

O

R

M

Ý

R

N

Ü

Z E

T

Y

T

L

U

N

Ý N

R

J E

S

Ý J

A

Ý R

A

T

U

K

A

Y

U

Þ G

Ü

C

R

Z

K

F U

R

E

L

T

A

F K

N

E

M

E

N

E

M

Ý

E

S C

E

N

Ý G

O

N

P

R

J

D

B

O

U

A

Y

K

U

N

C

L

K

U

E

L Ý

B

J

E

G

P

E

Ý F

A

Ç

C

Ü

Ö

C

O

M

L O

V

U

B

Z

N

T

M

A

S S

E

R

E

A

Z O

L

U

E

S Ý

T

V

F G

H

K

R

E

Ý

T

L

Ý K

A

U

G

N

Z

B

F E

Ý

O

H

L Z

A

N

C

A

N

Ý Y

F

M

D

A

Ö

Ý A

B

V

Ü

V

S G

Ü

E

G

Y

L K

U

R

B

O

Y

U

R

L Z

G

S E

Þ

Ý V

F

Þ M

A

A

N

Ý E

O

T

V

Ü

E

R

L

O

J H

Ö

R

E

D

A

K

L

Z K

Ç

M

Ü

Aþa

ðýda

ki k

elim

eler

i tab

lonu

n iç

ine

serp

iþti

rdik

. Bun

larý

bul

abil

ir m

isin

iz?

AN

KEB

UT,

BA

RB

UN

YA, C

EBEL

, ÇEN

TÝK

, DR

AGO

N, E

ELEK

, FA

ZLE

T, G

EYK

, HAY

VAN

, ÝK

ÝLÝ,

KEÞ

DE,

STE,

MEN

EMEN

, NEV

A, O

BR

UK

, ÖN

LEM

, PLA

NET

, RES

SAM

, SÝB

EL, Þ

ENLÝ

K, T

ÜM

EVA

RIM

, USL

AN

MA

K,

ÜÞE

NM

E, V

AK

ÝT, Y

AKU

T, Z

LKA

DE.

SOLD

AN S

AA

1) T

abia

ttak

i ba

ka e

nerji

rlerin

i ele

ktrik

ene

rjisin

e çe

viren

fabr

ika.–

Toru

nu o

lan

erke

k. 2

) 18

48’d

e zm

ir’de

ku

rula

n fa

brika

da ü

retil

en il

k ye

rli k

âıt.

3)

Yana

r-da

ları

n pü

skür

me

sıra

sınd

a ye

ryüz

üne

çıka

rdık

ları,

dün

yanı

n de

rin-

likle

rinde

n ge

len

kızgın

, erim

i m

adde

ler,

püsk

ürtü

.– Ü

züm

küt

üü,

çot

uk.

- Bi

r ba

laç.

4)

Bilg

i, bi

lim.–

Anl

amlı,

anl

amı

olan

. 5) G

üne

’e ol

an u

zaklı

ı, ye

rin G

üne

’e ol

an u

zaklıın

dan

daha

çok

ola

n dı

ge

zege

nler

in il

ki ol

an kızı

l gez

egen

, Mar

s.–

Taba

n, d

öem

e, y

er. 6

) Hal

k di

linde

köp

ek.–

Düen

, dü

.– O

sman

lı De

vlet

i’nde

M

acar

ista

n ve

Hır

vatis

tan’

da s

anca

k be

ylerin

e ve

küç

ük p

rens

lere

veril

en u

nvan

. 7)

sta

n-bu

l’da

sana

yi ku

rulu

ların

ın y

oun

ol

duu

bir

bölg

e. 8

) Ba

zı m

eyve

leri

n ye

nmey

en s

ert

iç kıs

mı.–

Kla

sik

Türk

m

üzi

inde

bir

müz

ik pa

rçası v

eya

arkın

ın

ilen

i bi

çimi.

YUKA

RIDA

N A

AIYA

1) M

imar

Si

nan’ın

ina

etti

i Edi

rne’d

eki m

uhte

em

mab

et. 2

) Soy

lulu

k, a

sillik

. 3) Y

üzün

ren

gi,

bet

beni

z.–

Hel

yum

un s

embo

lü.

4)

Ülke

mizi

n ul

usla

rara

sı pl

aka

iare

ti.– Ö

rnek

,

num

une,

mod

el. 5

) Büy

üyle

karıı

k ta

pınm

a,

ayin

.– Ba

zı ne

sne,

can

lı, gö

z vb

.nde

dal

ga-

lanı

r gi

bi g

örün

en p

arla

k çiz

gile

r, m

enev

i,

dalgır.

6)

ran

ülke

si.–

Elm

a, a

rmut

gib

i m

eyve

lerin

kur

utul

mu

u. 7)

Ord

unun

lojis

tik

hizm

etin

de b

ulun

an b

ütün

mal

zem

e ve

ya

bu m

alze

mey

i sa

laya

n bö

lüm

. 8)

Bir

göre

vin y

olun

da y

ürüt

ülüp

yür

ütül

med

iin

i an

lam

ak i

çin

yapı

lan

ara

tırm

a, t

efti

, ko

ntro

l. 9)

Dikm

e ii

vey

a bi

çimi.–

Ba

lam

a ve

kuv

vetle

ndir

me

edatı.

10)

Bir

gıda

m

adde

si.–

Tata

n ve

ya a

açta

n ya

pılm

ı bü

yük

hava

n. 1

1) Ha

yvan

kes

mey

e m

ahsu

s bi

na,

mez

baha

, sa

lhan

e. 1

2) M

anev

i m

ükâf

at, s

evap

.– Ru

tube

t.

Bulmaca

Refik

Ayd

ýnr.

ay di

n@za

man

.com

.tr

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

1 2 3 4 5 6 7 8

12

34

56

78

910

1112

S

E R

H

A T

K

L

S

A

K L

I S

E L

M

S A

R

R

Z E

L

L

K A

R

M

E T

L

A P

N

A

I

A

M

A N

T

T A

N

K

E H

T

C A

K A

I

L I

M

A N

H

A T

A Y

K

U

T A

N

T

A K

A Z

A

43 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANBULMACA

Page 44: Zamandk223 egazete

44 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPOR

RÖPORTAJ: BEHRAM KILIÇ

1Trabzonspor, 2001 yılında Marco Aure-lio Brito Dos Prazeres isimli 24 yaşındaki

Brezilyalı futbolcuyu transfer ettiğinde, hiçkimsenin aklından bu yetenekli oyuncununbir gün Türk Milli Takımı'nda forma giyeceğigeçmiyordu. 9 senelik Türkiye kariyerindeTrabzonspor'un ardından Fenerbahçe ile Be-şiktaş'ta görev yapan başarılı orta saha, Meh-met Aurelio adını alarak Ay-Yıldızlı ekibin ilkyabancısı olma onurunu yaşadı. Milli Ta-kım'da 38 maçta 6 gole imza attı. Yeşil saha-lara sessiz sedasız veda ettikten sonra ise ül-kesine yerleşti. Fırsat buldukça İstanbul'a ge-len Aurelio ile Türkiye kariyerini, milli takımıve geleceğini konuştuk.

-Mehmet isminden başlayalım. Bu tercihin sebebineydi? Mehmet Yozgatlı, Fenerbahçe'de takım ar-

kadaşımdı. Onun ismi hep aklımdaydı. Bre-zilyalılarca telaffuzu da kolaydı. Türkiye'de ençok kullanılan isimlerden biri olduğunu da bi-liyordum. Onun için tercih ettim.

-Lüksemburg maçında milli oldun. İlk teklif kim-den gelmişti? Türk vatandaşı olmamı ilk önce Fener-

bahçe istedi. Ben de kabul ettim. O dönemmilli takımın bana ilgisi olduğunu bilmiyor-dum. Vatandaşlığa geçtikten sonra Oğuz Çe-tin aradı. Fatih hocanın da olduğu bir toplan-tıya çağırdı. Orada milli takımda oynamam içinteklifte bulundular. Kabul ettim. Benim içinbüyük bir onurdu.

-Şaşırdın mı davete? Çok büyük sürpriz oldu. Ama çok mutlu

oldum. Her futbolcu için milli takımda oyna-mak bir hayal. Türk Milli Takımı'nda oynamakda şerefti. Özellikle Fatih hocanın beni be-ğenmesi, benim için daha fazla onur oldu.

-İlk yabancı milli oyuncumuzsun. Bunun baskısınıhissettin mi?Baskı hissetmedim. Futboluma güveni-

yordum. Takım arkadaşlarım çok iyi karşıladı.Böylece futbolumu rahat ortaya koyabildim. Oyüzden sırtımda bir yük gibi hissetmedim. Millitakımda olması gereken saygıyı da gösterdim.Benim için özellikle Fatih hocanın, yardımcı-larının ve futbolcuların desteği çok önemliydi.Çağrıldığımda hedef 2008 Avrupa Kupası'nakatılmaktı. 2008'e gittik. Çok da başarılı olduk.

-Lüksemburg maçının soyunma odasında bir he-yecan var mıydı sende? Hayatımda heyecanımın doruk nokta-

sına çıktığı iki maç oldu. Birisi Lüksemburg'a,diğeri Brezilya'ya karşı oynadığımız maçtı.Kendi ülkemin takımına karşı oynuyordum.

-38 maçta unutamadığın sadece bu iki karşılaşmamıydı? İlk golü de Macaristan'a atmıştın. O maçlarda heyecanım zirveye çıkmıştı.

Ama unutamadığım maç derseniz AvrupaŞampiyonası'nda 3-2 kazandığımız Çek Cum-huriyeti karşılaşmasıydı.

-Şu an bir pişmanlığın var mı? Kesinlikle pişman değilim. Çok mutluyum.

Türkiye'de yaşamak benim için ayrı bir mut-luluk kaynağı. Her bulduğum fırsatta Türki-ye'ye geliyorum. Burası benim için bir vatan.

-Kendini buraya ait hissediyor musun? Tabii ki buralı değilim. Başka bir ülkede

doğdum. Türk halkı bana sahip çıktı. Türkiye'yitemsil etme şansı buldum. Destek daha daarttı. Bu yüzden buradaki insanlarla beraber ol-mak arzusundayım. Fırsat olursa burada ya-şamak benim için bir mutluluk sebebi olacak-tır.

-Milli formayı giymene karşı çıkanlar oldu mu? Televizyonda aleyhte bazı şeyler söyle-

yenleri duydum. Ama genelde herkes des-tekledi.

-Milli takım forması altında jübile maçı istermiydin? O tarz bir şey olmadı. İçimde o bir ukde

kaldı. Son kez Milli Takım formasını giymek is-terim. 10 dakika da olsa. Rüştü için yaptılarmesela. Bana da böyle bir şey yaparlarsa onurduyarım.

-Milli takımın şu anki haliyle ilgili ne düşünü-yorsun? 2014 Dünya Kupası Brezilya'da. Türki-

ye'nin Brezilya'ya gelmesini çok istiyorum.Ama bu çok zor gözüküyor.

-2001'de Trabzon'a gelmiştin. Orası nasıl bir de-neyimdi? Yeni bir yere geliyorduk. Sadece 2 ay ter-

cümanımız oldu. Ama işler yolunda gitti. Sa-met Aybaba ile Türkiye Kupası kazandık. Bü-yük bir takıma gelmiştim. Kaliteli oyuncularvardı. Fatih Tekke, Gökdeniz gibi. İyi bir iki yıl

geçirdim. Orada da mutluydum ama devamıhususunda bir anlaşmaya varamadık.

-Seni kim transfer etti?Bonservisim Olaria takımındaydı. Çok

büyük bir takım değildi. Ama gelmeden ön-ceki son iki yılımda Flamengo'da kiralık oy-nuyordum. Özkan Sümer beni izledi, sonra datransferim gerçekleşti.

-Trabzon'a dair bir anın var mı? İlk geldiğimiz yıl gecenin saat üç, üç bu-

çuğunda filan bir baktık dışarıda davul çalıyor.O gürültüyle kalktık eşimle. Korktuk, panik ol-duk. Sonra sorduk anlattılar, Ramazan ayın-dan bahsettiler bize. İnsanların gece kalkıp ye-mek yemesi gerekiyor diye. Sonra alıştık amao ilk geceyi unutmuyorum.

-Oruç ile ilgili ne düşünüyorsun? Bence çok önemli. Allah için yapılan bir

ibadet. Görüyorum insanlar bu fedakârlığıyapıyor. Çok değerli bir ibadet.

-İslam dini hakkında bir şeyler öğrendin mi?

Bazı şeyler öğrendim. Dilden dolayı herşeyi tam anlamam mümkün değil ama aşağıyukarı bir bilgim var. Ama çok derinlemesinedeğil.

-Camileri görme fırsatın oldu mu? Trabzon'dayken Hasan Üçüncü beni ca-

miye davet etmişti. Müslümanlar nasıl ibadetyapıyor bir görmemi istemişti. İlk kez oradagördüm Müslümanların ibadet şeklini.

-Trabzon taraftarı çok üzülmüştü Fenerbahçe'yegittiğin için. Sende bir burukluk oldu mu? Profesyonel futbolda bu var. Çok seviyor-

dum Trabzon'u ve taraftarı ama profesyonelanlamda bir anlaşmaya varamayınca mecbu-ren alternatiflere bakmak zorunda kalıyorsu-nuz.

-Transfer olurken kriterin neydi? Aslında Galatasaray ve Beşiktaş da teklifte

bulunmuştu. Ama Fenerbahçe teklifi daha ca-zipti. Taraftarı da muhteşemdi.

-Fenerbahçe dönemin nasıldı?

Milli formayla jübile maçı istiyorumTrabzonspor, Fenerbahçe ile Beşiktaş'ta uzun yıllar futbol oynayan Brezilya asıllı Türk oyuncu Mehmet Aurelio, en büyükheyecanı A Milli Takım formasını giydiğinde yaşadığını söylüyor. Antrenörlük diploması aldığını ve teknik direktörlükyapmayı planladığını belirten başarılı orta saha, Ay-Yıldızlı ekibe 10 dakika da olsa sahada kalacağı bir maçla vedaetmeyi istiyor.

Page 45: Zamandk223 egazete

45 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPOR

Futbolumun en iyi yıllarıydı. 5 yıl geçirdim.3 şampiyonluk yaşadık. Hayatımda oranın çokönemli yeri var. Taraftarla daha iyi ilişkimizoldu.

-Unutamadığın sezon hangisiydi? 100. yılı unutamam. Çok büyük bir baskı

hissediyorduk. O yıl taraftarımıza şampiyon-luğu hediye etmeliydik ve bunu başardık.

-Birçok ünlü oyuncu ile birlikte oynadın. Unuta-madıkların hangileriydi? Luciano ile çok yakın arkadaş olduk. Alex

çok önemli oyuncuydu. Bir de Anelka. Çok üstseviyede bir oyuncuydu. Beşiktaş'ta Qua-resma ve Fernandes üst düzey oyunculardı.Türk oyunculardan ise Tuncay Şanlı'yı unuta-mam. Arda ile beraber milli takımda oynadık.O da çok klas bir isimdi.

-Aziz Yıldırım nasıl bir başkandı? Soyunma oda-sına girer miydi? Size sert çıktığı oldu mu?Başkanı herkes tanıyor aslında. Nasıl ol-

duğunu herkes biliyor. Ekstra bir şey söyle-

meye gerek yok. Fenerbahçe'de güzel şeyleryaşadım. Güzel hatıraları konuşmak dahaçok isterim. İnsanlarla ilgili de güzel şeyler an-latmak isterim. Başkanın kişiliği ile ilgili söy-leyecek çok şey yok.

-Niye ayrıldın Fenerbahçe'den? İspanya'da oynamak çocukluktan beri he-

defimdi. Aslında kalmak da istiyordum. Amaüst üste toplantılar oldu. Bir türlü istenilen nok-taya gelinemedi. Böyle olunca da hayalimi ger-çekleştirmek için İspanya'ya, Real Betis'e git-tim.

-Pişman oldun mu? Pişmanlık diyemem ama bugün olsa belki

bir kere daha düşünürdüm ayrılmayı. Benimiçin önemli olan aileydi. Onlar burada çokmutluydu. İspanya'da mutlu olamadılar. Şe-hir güzeldi ama alışamadılar. Onun için Tür-kiye'den bir imkan çıkınca düşünmeden tek-rar döndük.

-Alex'in ayrılması hakkında ne düşünüyorsun?Tabii ki çok üzüldüm. Alex çok şey yaptı

Fenerbahçe için. Onun böyle ayrılmasını hâlâhiç kimse anlayamıyor.

-Fenerbahçe'deyken Beşiktaş'lı Ricardinho ileneden kavga etmiştin?Bir yanlış anlaşılma denebilir. O zaman

saha içinde bir şeyler söyledi. Aile ile ilgili birşeylerdi. O stresle tepki verdim.

-Beşiktaş'ta eski performansını sergileyemedin.Yaşım bir noktaya gelmişti. Ondan önce

ciddi bir ameliyat geçirdim. O sakatlık futbo-lumun kalitesini düşürdü.

-Türkiye'nin şike meselesi gündemden düşmüyor.Sen böyle şeylerle karşılaştın mı? Şüphelendiğinmaçlar oldu mu? -Böyle bir şey yaşamadım. Tanık olduğum

bir şey de yok. Beşiktaş formasını giyerken İs-tanbul Belediye ile oynadığımız kupa maçı ileilgili daha sonraları böyle şeyler duyduk. Amadoğru mu yanlış mı bilemiyorum. Böyle bir şeyvarsa bunun da karşılıksız kalmaması lazım.Futbolun sahada oynanması gerekir. Sahadaherkes ne varsa ortaya koyup karşılığını almalı.Saha dışı etkenlerin futbola müdahalesi ol-mamalı.

-Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor şike süre-cinden çok etkilendi. Üçünde de oynadın. Bu du-rumu nasıl karşılıyorsun? Tabii ki takımlar için üzülüyorum. Ama ge-

nel olarak Türk futbolu için üzülüyorum. Be-nim temennim Türk futbolunun daha büyükyerlere gelmesi. Bu takım şeyler futbola zararveriyor.

-2003-2004 sezonunda Cem Papila'nın yönet-tiği Fenerbahçe-Trabzon maçı çok tartışılmıştı. Okarşılaşmayı hatırlıyor musun?Fenerbahçe'deydim ve 3-2 kazandığımız

maçtı. Hakem kararları tartışmalıydı. Biz degördük onu ama o an bunları her hakem hatayapar gibi düşünüyorsunuz. Yani yanlış ka-rarlar verebilir, yanlış faul verebilir. Bizzatbunu kasıtlı yapmıştır, işin içinde başka bir işvar demek zor yani.

-Türkiye'de yaşadığın yıllar içinde başından geçenkomik bir anın var mı? Çok komik arkadaşlarla çalıştım. Mesela

Arda çok komikti. Servet türkü söylerdi vekendini çok iyi türkü söylüyor zannederdi (gü-lüyor).

-Eşin ve çocukların Türkiye'de hangi takımı tu-tuyor? Benim oynadığım takımların başarılı ol-

masını istiyorlardı. -Bundan sonraki kariyerin için düşüncelerin? Antrenörlük diplomam var. Yardımcı hoca

gibi başlayıp, teknik direktör olmak istiyorum.

Page 46: Zamandk223 egazete

SAYFA TASARIM: EMRAH BERBER

4 A USTOS 2013 PAZAR ZAMAN f 29 SPOR

B L C’ N KARTAL’I HAZIR DE L

Trabzonspor, dünya yıldızlarının pe ine dü tü

MEHMET TUFAN VILLACHÜmraniye’de, 29 Haziran’da topba ı yapan Be ikta , ardından yurtdı ını mesken tuttu. 1 Temmuz’da ba la-

yan 12 günlük Almanya hazırlıklarının bitimi, Siyah-Beyazlılar için önemli bir kararın arifesiydi. UEFA Di-siplin Kurulu’nun Avrupa’dan bir yıl men cezasını onayan Tahkim, Kartal’ın 17’sindeki Avusturya kam-pının sancılı ba lamasına yol açtı.

Kaleyi Günay Güvenç, defansı Kolombiyalı sto-per Pedro Franco, orta sahayı Gökhan Töre ve Se-zer Öztürk, forveti Ömer i mano lu ve Michael Eneramo’yla takviye eden Be ikta ’ın ikinci sınır öte-si seferinde sürpriz geli meler hâkimdi. Franco Berlin’e vize problemi sebebiyle gelemedi. Eneramo’ya kalbin-deki ritim bozuklu u ‘dur’ dedi. Federasyon’un fut-bol oynamasına artlı izin verdi i Nijeryalı hücum-cunun dizinde menisküs yırtı ı belirlenmesi kafa-ları epey karı tırdı. 3’ü kaleci olmak üzere 26 ki i-lik bir oyuncu toplulu unu yeterli gören deneyim-li Slaven Biliç, sözünü etti i rakamın arkasında durdu.

17 Temmuz’da Lienz’deki ilk çalı -ması da tatsızdı. Be ikta ’ın, Lienz ku-lübünün ba kanı Didi’yle uzla amadı. Be ikta imdadına, Didi’yle yakın ar-kada olan Düzceli gurbetçi Ömer To-zar yeti ti. 18’inde, UEFA Avrupa Ligi ön eleme için kura çekimine katılma müjdesi geldi; ancak ye il sahadaki ilk 90 dakika can sıkıcıydı. Seeboden’de ngiltere Championship’ten QPR’ye

1-0 kaybetti. Antrenman Dozajını iyi-ce artıran Slaven Bilic ve ekibi, hızlı ve

toplu atak, takım halinde savunma dü üncesinden ha-reketle antrenman metotlarını bu yönde yo unla tır-dı. Bilic’in planında en geri ve en uçtaki ö rencisi ara-sındaki fark 45 metreydi; ama uygulama pek de verimli de ildi. Villach Lind Stadı’nda, 21 Temmuz’da Alman devi Schalke 04’le kar ıla an Kartal, azimli görün-tüsüyle tribünleri kısmen mutlu etti. 3 gün ötesinde, Azeri Simurq önündeki 2-1’lik galibiyet, zaafl arı açı a çıkarttı. Üstelik, Sezer Öztürk’ün sakatlanarak kenara gelmesi üzerine çime ayak basan Manuel Fernandes’in adı, taze bir tartı maya karı tı. Kaptan brahim Tora-man, kamuoyuna sonradan hocasının iste ini gerek-çe göstererek bandı Portekizli yıldızın koluna taktı. Bu dönemde ekibe Gaziantepspor’un sa beki Serdar Kurtulu , ertesinde Trabzonspor’un fi le bekçisi Tol-ga Zengin dahil oldu. Tedavi amacıyla stanbul’a gön-derilen Slovak golcü Filip Holosko da ilerleyen zaman zarfında ‘sporcu fıtı ı’ tanısıyla bıçak altına yattı.

Sekiz yeni yüze ra men 27’sinde, Premier Lig’den Southampton’a 3-1 ma lup olunması, Bilic’i de öfkelendir-di. Program de i ikli iyle 3 A ustos’a dek uzatılan kampta,

Sırp Cukaricki (0-0) ve Arnavut Laçi (2-2) randevuları da saha sonuçları açısından yüz kızartıcıydı. Tek sevindirici geli me, Kanadalı orta saha Atiba Hutchinson’un ilk sınavında fi leleri sarsmasıydı. Özet-le Be ikta ; 29 Haziran’dan 3 A ustos’a dek devam eden ısınma a amasında bek-lentilerin biraz uza ında. Umuda yel-ken açanlar, asıl Kartal’ın ilk düdü ü 17 A ustos’ta çalacak Süper Lig ve 22 ila 29 A ustos’taki Avrupa Ligi baraj müsaba-kalarında boy gösterece i yönünde.

-Trabzonspor, forvet arayı la-rını sürdürüyor. Listede Bar-

rios, Cisse, Fred ve Kalu Uche’nin isimleri bulunuyor. Bu sezon üç kul-varda yarı ını sürdürmenin planla-rını yapan Bordo-Mavililer, Malo-uda ve Bosingwa transferlerine bu dört yıldızdan birini daha eklemeyi amaçlıyor. Brezilya’nın Fluminen-se takımında forma giyen 30 ya ın-daki milli forvet Fred’e kolay redde-demeyece i bir teklif yapan yönetim beklemeye çekildi. Brezilya’da oynadı ı bir maçta rakibine dirsek attı ı gerekçesiyle 4 maç ceza alan futbolcunun bu karara kızdı ı ve bu nedenle Trabzonspor’un teklifi ne ilk anda, ‘Evet’ dedi i belir-tildi. Daha sonra aile baskısı sebebiy-le geri adım attı ı ö renilen futbolcu, dü ünmek için süre istedi. Karadeniz ekibinin, Fred’in Türkiye’de oynama fi krine sıcak bakmaması durumunda yeniden Lucas Barrios ile görü melere ba layaca ı ö renildi. Bu futbolcuya ilk

ba ta yıllık 2 milyon 250 bin Euro öne-rilirken ikinci teklifi n artırılması bekle-niyor. Alternatifl er arasında Newcast-le United’da forma giyen Papiss Cis-se ve Kasımpa a’dan Kalu Uche de yer alıyor. Ba kan brahim Hacıosmano -lu, önceki gece Trabzonspor’un kuru-lu yıldönümü kutlamalarında, forvet

transferini soran taraftarlara, “Merak etmeyin, herkesin kabullenebilece i bir isim olacak.” diyerek, önemli bir is-min alınaca ını müjdelemi ti.

D NAMO M NSK HAZIRLIKLARI BA LADIKaradeniz ekibi, UEFA Avrupa Li-gi’nde gruplara kalıp daha da ile-

ri gitmek için kadrosunu zengin tut-makta kararlı. Belarus temsilcisi Di-namo Minsk kar ısında deplasmanda elde edilen 1-0’lık galibiyetin avanta-jını kullanmak isteyen Trabzonspor, Trabzon’da oynayaca ı maçın hazır-lıklarına ba ladı. lk müsabakada ba-ına aldı ı darbe sonucu oyundan

çıkmak zorunda kalan Celutska’nın sa lık durumunun iyi oldu u belirtil-di. Tek eksik, cezalı durumdaki Col-man. Trabzonspor’un yeni hücum-cusu Malouda, Belarus ekibi kar ı-sında 30 dakika görev alırken izleyi-cilerin be enisini toplamı tı. Teknik Direktör Mustafa Akçay’ın “Oyuna girer girmez, gerçek kimli ini ortaya koyamadı.” diye ele tirdi i Fransız oyuncuya 8 A ustos’taki rövan ta ilk 11’de ans tanıması bekleniyor. Ayrıca Akçay’ın u ana kadar orta-ya koydu u performans camiayı se-vindirdi. Deneyimli hoca, 3 hazırlık, 3 de Avrupa Ligi maçında henüz ye-nilgi görmedi. SPOR SERV S

Sezon hazırlıklarının ilk etabını Almanya’da gerçekle tiren Be ikta , Avusturya kampını da tamamladı. 7 özel maç oynayan Siyah-Beyazlılar, 3 yenilgi, 3 beraberlik ve 1 galibiyetlik performans sergiledi. Hırvat teknik adam Slaven Bilic idare-sindeki ekibin bu olumsuz istatisti i Kartal’ın takım olabilmek adına uzun bir yol alması gerekti ini ortaya koydu.

CAS, Rapid Bükre ’i alt lige yolladı-Uluslararası Spor Tahkim Mahkeme-

si (CAS), Romanya Ligi’ni sallayan bir karar aldı. Ülkede ligin ikinci haftasına girilirken CAS, Rapid Bükre ’in küme dü -mesine hükmetti. Karara göre Concor-dia takımı, ba kent temsilcisinin yerine bir üst ligde yer alacak. Romanya Fut-bol Federasyonu, Rapid’i dü ürmemek için bir play-out müsabakası yaptı. Con-cordia ve Rapid arasındaki bu müsabaka-da Bükre rakibini yenerek 1. Lig’de kal-maya hak kazandı. Ama Concordia, du-rumu CAS’a ikayet etti. Mahkeme, “Ya-sal bir temeli yok.” diyerek Rapid’in bir alt ligde yer alması yönünde karar verdi. Ro-manya Federasyonu, geçti imiz sezonun sonunda fi nansal kriterlerini yerine getir-medi i gerekçesiyle Cluj ve Rapid Bükre takımlarına lisans vermedi. Bunun üzeri-ne Cluj, CAS’a dava açtı. Mahkeme Ro-manya temsilcisini haklı bularak üst ligde yer alması yönünde karar verdi. Roman-ya Federasyonu ise Rapid’i dü ürmemek adına bir play-out müsabakası düzenledi. Bu durum da CAS’tan döndü. SPOR SERV S

BARRIOS

CISSE

KALU UCHEFRED

HABERiZLENiM

Hırvat teknik adam Slaven Bilic idare-sinde Almanya ve

Avusturya kampla-rında 7 özel maç oy-

nayan Be ikta , 3 yenilgi, 3 beraberlik ve 1 galibiyetlik per-

formans sergiledi. Rakip fi leleri 6 kez

sarsan Siyah-Beyazlılar, kalesin-

de 9 gol gördü. FOTO RAFLAR:

ZAMAN, MAHMUT BURAK BÜRKÜK

Trabzonspor yö-netimi, teknik he-yetin talebi do -rultusunda takı-ma dünyaca ünlü bir golcü trans-fer etmeyi planlı-yor. Adaylar ara-sında Fred, Barri-os, Cisse ve Uche yer alıyor.FOTO RAF: REUTERS, CARLOS GARCIA RAWLINS

ne

SAVUNMA HÂLÂ ALARM VER YOR Almanya ve Avusturya kamplarında 7 özel maçta sadece bir galibiyet alan ve rakip fi -leleri 6 kez sarsan Be ikta , kalesinde 9 gol gördü. Geçen sezon yedi i 49 golle, bu alan-da tarihinin en kötü dönemlerinden birini ya-ayan Kartal’da, Bilic de bu problem üzerin-

de duruyor. Önceli ini savunmaya veren de-neyimli hoca defans hattını istedi ini seviye-ye çekemedi. spanyol kaleci antrenörü Jose Sambade’yle kendine gelen Cenk Gönen’in güven verdi i mevkii Tolga Zengin’le güçlen-di. Gurbetçi Günay Güvenç’e te bu ikiliyi zorla-yacak. Tanju Kayhan ve Mehmet Akgün’ün de-i meli görevlendirildi i sa bekin gözdesi ise

Serdar Kurtulu . Arkada ı devamlı farklıla sa da Tomas Sivok, göbekte istikrarlı bir çizgide. Fransız Julien Escude’nin sürpriz sayılabilecek çıkı ını, Kolombiyalı Pedro Franco’nun garan-ti oyunu ve so ukkanlılı ı süslüyor. Kaptanlık tartı masının oda ındaki brahim Toraman da orta alanla defans arasında gidip geliyor. Geri dörtlünün solunda denense de Ersan Adem Gülüm, “Gerçek yerim stoper.” diyor. Bu mev-kinin elemanları U ur Boral ve smail Köyba ı ise sakatlıktan henüz dönemedi.

ORTA SAHADA MUHAMMED HÜNER Azmiyle dikkati çeken Veli Kavlak, Avustur-ya kampının da en çok alkı lananı oldu. Daha fazla forma ansı bulan O uzhan Özyakup ise hocasının üzerine titredi inin farkında. Olcay ahan ise gol kaçırma hastalı ına çare bulur-

sa geçen sezonki performansını tekrarlaya-bilece inin ipuçlarını sunuyor. Fizikî yetersiz-li ine sakatlı ı da eklenen Sezer Öztürk, he-nüz rü tünü ispatlayamadı. Bilic’in gözbebe i Manuel Fernandes’e gelince; kaptanlık bandı-nı koluna taktıktan sonra taraftarlarla foto -raf çektiriyor ve onların formalarını artık im-zalıyor. Necip Uysal’ın gerekçesi sakatlık; an-cak Rubin Kazan’dan bir yıllı ına kiralanan Gökhan Töre’nin varlı ı ve yoklu u tartı ma-lı! Serdar Kurtulu ’un geli iyle sa bekten kur-tulan Filip Holosko’nun dönü ü ise yakla ık iki ayı bulacak. Slovak kramponun 8 yabancı ara-sında, Federasyon’un 6 artı sıfır kontenja-nına takılması muhtemel. Geride bıraktı-ımız yılın hâyâl kırıklı ı Dentinho bu kez

farklı. Brezilyalı, kendisine referans olan S.Donetsk’teki hocası Mircea Lucescu’yu utandırmayaca a benziyor. Kanadalı Atiba Hutchinson, 45 dakika görev aldı ı Arnavut Laçi maçında klasını ispatladı. Muhammed Demirci’ye ayrı bir paragraf açmakta fayda var. Kendine eskisinden daha çok güveni-yor. Topu aya ına yapı tırdı ında hünerle-rini sergiliyor, klas ayaklarını konu turuyor.

FORVETTE GOLÜ K M ATACAK?Geride bıraktı ımız sezonda ileri uçta sıkıntı ya ayan Be ikta , bu bölgede yeni sezona da problemli giriyor. Uzun süre kalbindeki ritim bozuklu u tartı ılan Nijeryalı Michael Enera-mo, bugünlerde menisküs ameliyatının izle-rini silmekle me gul. Yönetimin ücretini dü-ürerek sözle mesini uzatmak istedi i Hugo

Almeida’nın kafası hayli karı ık. Portekizli’nin aklı ba ka ülkeler ve takımlarda! Kamp döne-minde Mustafa Pektemek de tam randıman veremedi. Ömer i mano lu’nun forma an-sı, çok çalı masından geçiyor.

HAZIRLIK MAÇLARI

St. Pauli-Be ikta ........................... 1-0Queens Park Rangers-Be ikta .......1-0Schalke 04-Be ikta ....................... 1-1Be ikta -Simurq ..............................2-1Southampton-Be ikta ..................3-1Be ikta - Cukaricki .......................0-0Be ikta -Laçi ................................... 2-2

NOT: St. Pauli maçı Almanya, di erleri Avusturya kampında oynanmı tır.

46 7 - 13 AĞUSTOS 2013 ZA MANSPOR

Bilic'in Kartal'ı hazır değilSezon hazırlıklarının ilk etabını Almanya’da gerçekleştiren Beşiktaş, Avusturya kampını da tamamladı. 7 özelmaç oynayan Siyah-Beyazlılar, 3 yenilgi, 3 beraberlik ve 1 galibiyetlik performans sergiledi. Hırvat teknikadam Slaven Bilic idaresindeki ekibin bu olumsuz istatistiği Kartal’ın takım olabilmek adına uzun bir yolalması gerektiğini ortaya koydu.

Page 47: Zamandk223 egazete
Page 48: Zamandk223 egazete