EKEV AKADEMİ DERCİSİ Yıl: 12 Sayı: 37 (Güz 2008) ------- 111
KUR' AN' A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞiTSiZLİKLER • -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yakh:ışım-
Abdurrahman KASAPOOLU (*)
Özet
Her insan diğer insanlarla ilişki kurmaya başladığı andan itibaren başkalarıyla kendisi arasmda az ya da çok birtakım farklılıklarm varlığını keşfetmiştir. Bu jarklzlzkların fiziksel, psikolojik ve sosyal alanlara yayıldığını görmüştür. İnsanlar arasındaki eşitsizlik konularını tek tek ele alan ayet örneklerine Kur'an'da sık sık rastlamak da mümkündür. İnsanlar arasındaki eşitsizlikler Allah'ın bir yaratılış düzenlemesidir. Allah, insanları imtihan edebilmek için böyle bir düzenlemeyi gerekli görmüştür. O, insanlara farkiz düzeylerde nimetler ve yoksunluklar vererek, onları hem birbirleriyle hem de Kendi Zô.tz 'na karşı olan tutumları konusunda denemeyi dilemiştir.
Anahtar Kelime ler: Bireysel farklılıklar, sosyal eşitsizlikler, Allah-insan ilişkisi, insanlar arası ilişkiler.
lnequalıty Among Humans According to K oran
-A Sociological and Psychological Approach
Abstract
Every person may find kimselif detecting various differences between himself and atlıers when he or she begins to establish any kind of relationship with them. These differences varies in physical, psychological and socialfields. It is possible to find some versus in Koran which deal with the subject oj inequality among humans. Inequality among humans is a regulation of God's creation. God required this regulation wit~ the aim of putting us to a test in this world. God wanted to test humans in the attitudes towards themselves and against Himself giving different kinds of blessing and deprivation to them.
Key Words: individual differences, social inequalities, God-human relationship, human relationships
*) Yrd .. Doç. Dr., İnönü Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı Öğretim Üyesi (e-posta: akasapoglu inonu.edu.tr
112 /Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ VERGİSİ
Giriş
Kur'an, muhatabı insan olan ilahi bir kitaptır. Bu yüzden insanla ilgili her konu, Kur'an'ın da konulan arasında yer almıştır. Her insan diğer insanlarla ilişkiye girdiği andan itibaren başkalanyla kendisi arasında az ya da çok birtakım farklılıklann varlığını keşfetmiştir. Bu farklılıklann fiziksel, psikolojik ve sosyal alanlara yayıldığını görmüştür. İnsanlar arasındaki eşitsizlik konulannı tek tek ele alan ayet örneklerine Kur' an' da sık sık rastlamak mümkündür. Beden, zihin, mizaç, karakter, sosyal konum gibi pek çok alanda bireysel eşitsizliği yansıtan durumlan konu alan ayetleri Kur'an'da sıklıkla görürüz. Bununla birlikte Kur'an'da bazı ayetlerle, insanlar arasındaki eşitsizliklere genel bir ilke olarak vurgu yapılmıştır. Bu ayetlerde Yüce Allah, "insanlann kimini kiminden üstün yarattığını" belirtmiştir.
İnsanlar arasındaki eşitsizlikler, bireysel farklılıklar bazı ilmi disiplinlerin de temel konulan arasında yer almıştır. Eğitim bilimi, başanlı yöntemler uygulayabilmek için bireysel farklılıklan dikkate almak durumunda kalmıştır. Yaratılıştan, normalin üstünde ya: da altında yer alan bireylerin eğitimiyle "özel eğitim" disiplini ilgilenmiştir. Sosyoloji disiplini ise, toplumdaki görevler ve roller açısından insanlar arasındaki eşitsizliklerle ilgilenmiştir. İnsanlar arasındaki ekonomik, toplumsal statü gibi alanlardaki eşitsizlikler zaten doğrudan sosyolojinin konulan arasında yer almaktadır.
Araştırmamızda eğitim biliminin ve sosyolojinin bireysel farklılık ve eşitsizliklere bakış açılanna yer vereceğiz. Gerekli durumlarda, bu disiplinlerin verilerini, konuyla ilgili Kur'an ayetleriyle ve müfessirlerin yorumlanyla mukayese edeceğiz. Araştırmamızda, eşitsizliğe genel olarak vurgu yapan ayetlerin yanında, eşitsizlik örneği sayılabilecek bazı konulara ilişkin ayetleri de değerlendireceğiz. insanlar arasındaki eşitsizlikler konusunda Kur'an'ın özgün bakış açısını belirlemeye çalışacağız.
I. Eğitim Biliminin Bakış Açısıyla Bireysel Farklılıklar Bireysel farklılık, bedensel ya da davranış özellikleriyle diğer insanlardan farklı ol
mayı ifade eder. Bireysel aynlıklar, bireyler arasında bir ya da birkaç özellik yönünden ortaya çıkan aynlıklardır1 •
Gelişirnde standart bir çizgi yoktur; bireyler arasında büyük ölçüde ayncalıklar vardır. Gelişimin hızı, niceliği ve niteliği bireysel farklılıklan ortaya çıkanr. Her bireyin genotipi (kalıtsal getiriler) ve fenatipi (çevre) farklı olduğu için, gelişim süreçleri de farklıdır. İnsanlar, kahtım özelliklerinin, yetiştİkleri ve yaşadıkları çevre şartlannın, etkileşim örüntülerinin farklı.oluşu ~ebebiyle gelişmelerinde de farklılık gösterirler. 1) Mithat Enç, Rulıbilim Terimleri Sözlüğü, Karatepe Yay., Ankara 1990, s. 31; Mehmet Özyürek, Birey
sel Farklılığa Psikoloji Yaklaşımlarıyli:ı Bakış, Karatepe Yay., Ankara 2000, s. 14.
2) Nuray Senemoğlu, Gelişim Öğrenme ve Öğretim, Gazi K.itabevi, Ankara 2001, s. 16; Betül Aydın, "Gelişimin Doğası", Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Editör: Binnur Yeşil yaprak, Pe gem A Yayıncılık, Ankara 2002, s. 38; Ayşegül Ataman, "Gelişim Kurarnlar ve Kavramlar", Gelişim ve Öğrenme, Editör: Ayşegül Ataman, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2004, s. 17; Ayhan Aydın, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Am Yayıncılık, Ankara 1999, s. 5; Hasan Bacanlı, Eğitim Psikolojisi, Al kım Yayınevi, İstanbul, tsz., s. 38; RamazanArı ve diğerleri, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Mikro Yay., Konya, tsz., s. 13; Yaşar Özbay, Gelişim ve Öğrenme Psikolojisi, Pe gem A Yayıncılık, Ankara 2004, s. 45; Habil Şentürk; Eğitim Psikolojisi, Tuğra Ofset, Isparta, 2003, s. 18.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 113
Sadece farklı bireyler değil, aynı anne ve babadan gelen kardeşlerin kalıtımla sahip oldukları özellikler değişiktir; aynı çevrede yetişen kardeşlerin bile gelişimleri birbirine benzememektedirl.
Her çocuktan aynı yaş ve süre içerisinde, aynı gelişmeleri göstermesi, ortalamaya uyması beklenemez. Gelişirnde gözlenen bireyler arası farklar normal karşılanmalıdır. Her insanın getişim süreci ve özellikleri kendine özgüdür. Başka bir deyişle gelişim bireyseldir. Bu yüzden insanlar tek başına birey olarak özeldir, birbirine benzemezler. Her insan değişik ve tektir; taşınan farklı kalıtsal yapılar ve çevresel koşullar nedeniyle hiçbir birey diğerine tam anlamıyla benzerlik göstermez4
•
İnsanın gelişiminde ortak durumların yanında aynlıklar da vardır. Bazı çocuklar bir yaşında, bazılan ise iki yaşında yürüyebilirler; yine bazı çocuklar soyut düşünmeye daha erken yaşlarda geçebilirler. Boy atma, diş çıkarma, ergenliğe erişme kişiden kişiye değişiklik gösteriii.
Her çocuğun kendine göre bir gelişme tarzı vardır. Bazıları uzun boylu, bazıları kısa; kimisi toplu, kimisi ince yapılı; kimisi kuvvetli, kimisi zayıf; bazıları zeka bakırnından ileri, bazılan geri; bazıları enerjik, bazıları durgundur. Bir kimse çabuk kavrar başkası, zor; biri dikkatlidir, öteki dikkatsiz; biri sinirlidir, öteki sakin; biri sevimlidir öteki itici. Cesurlar, korkaklar, inatçılar, hayalciler, benciller, irade zafı gösterenler, sevgiye karşılık veren veya ilgisiz kalanlar, hayatı seven ya da ondan soğumuş gibi görünen, uysal veya hırçın olanlar, soğukkanlı ya da sıcakkanlılar, içe dönük ya da dışa dönük tipler v.s. her zaman karşımıza çıkabilecek tiplerdir. Bu tür farklılıklar mizaçtan kaynaklanır. Bireyler mizaçlarından dolayı çevresel uyaranlara farklı şekillerde tepkiler verirler. Kilo, boy, ırk, sosyo-ekonomik durum, kültürel çevre değişkenleri açısından farklı olan birey ler fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve psikomotor olarak da farklı özelliklere sahiptir. Bir başka deyişle, insandaki düşünme, hissetme ve hareket sistemlerinin kapasitesi, işleyişi ve eğilimleri bireyden bireye değişiklik gösterir. İnsanın kendine özgü gelişim göstermesinin yol açtığı farklılaşmalar, toplumsal vetörel gelişimde, karakter oluşumunda kendini belli eder. Yeryüzünde ne kadar insan yaşamış sa ve halen ne kadar insan yaşıyorsa, bunların hiçbirinin kişilik yapısı diğerinin aynı değildiı:'i.
3) Etmenler", Gelişim ve Öğrenme, Editör: Ayten Ulusoy, Anı Yayıncılık, Ankara 2003, s. 6; Savaş Büyükkaragöz ve diğerleri, Eğitime Giriş, Günay Ofset, Konya, 1997, s. 103; An ve diğerleri, s. 13; Ataman, s. 17.
4) Münire Erden, Yasemin Akman, Gelişim ve Öğrenme, Arkadaş Yayınevi, Ankara 2003, s. 39; İbrahim Ethem Başaran, Eğitim Psikolojisi, Gül Yayınevi, Ankara 1996, s. 32-33; Rengin Akboy, Eğitim Psikolojisi, Mikro Yay., Konya, tsz., s. 26; An ve diğerleri, s. 13; Ünver, s. 6; Özbay, s. 45; Senemoğlu, s. 16.
5) Nurettin Fidan, Münire Erden, Eğitime Giriş, Ankara 1994, s. 140.
6) Hıfzurrahman Raşit Öymen, Eğitime Giriş, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1979, I, 86; Vedide B aha Pars ve diğerleıi, Eğitim Psikolojisi, M.E.B., isıanbul 1970, s. 15; Suat Günden, Genel Öğretim Bilgisi, Yaygın Yüksek Öğretim Kurumu Yayını, Ankara 1977, s. 55; İbrahim Ethem Başaran, Eğitime Giriş, Gül Yayınevi, Ankara 1992, s. 123; Hasan Çelikkaya, Eğitime Giriş, Alfa/Aktüel Kitabevleri, İstanbul 1997, s. 124; Gülten Ülgen, Eğitim Psikolojisi, Bilim Yay., Ankara 1995, s. 13; Pınar San B ayhan, İsmihan Artan, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, MorpaKültür Yay., isıanbul 2004, s. 213-214; F. Dilek Gözütok, Öğretmenfiğimi Geliştiriyorum, Siyasal K.itabevi, Ankara 2000, s. 169.
114/ Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ VERGİSİ
Her birey farklı bir yapıda doğar, hiçbiri diğerine benzemez. Bireylerin sayısız derecede çeşitli oluşu eğitimin zorluğunu ve önemini ortaya koyar. Eğer herkes birbirine benzeseydi, eğitimde tek bir yöntem uygulanır ve eğitim büyük bir olay olmaktan çıkardı. Oysa öğrenme .etkinliklerinde bireysel farklılıkların önemli bir yeri vardır. Bireyin sahip olduğu yetenekler, özellikler öğrenmeyi etkiler. Olaylar ve durumlar karşısında her bireyin tepkisi değişiktir. Öğrencilerin hepsinden aynı şeyi beklemek mümkün d!!ğildir. Doğuştan getirilen bazı özellikleri değiştirmek mümkün olmaz. Bununla birlikte eğitim yoluyla geliştirilebilecek bireysel özellikler de vardır. Bireysel ayniıkiara rağmen öğrencilere, uygun öğrenme koşulları sağlandığında tam öğrenme gerçekleşebilir. Eğitimciye düşen görev, bireysel farklılıklara göre eğitimi yürütmektir; öğretme etkinliklerinin, bireysel farklılıklara göre ürüne dönüşeceğini kabul etmektir7•
Eğitim etkinliği bireye yönelik olduğu için, onu dikkate almak durumundadır. Birey her türlü bilgiyi her koşulda kazanabilecek yapıya sahip değildir. Bireyden bireye değişen özellikler söz konusudur. Doğuştan insanda bulunmayan bir kabiliyeti ona kazandırmak mümkün değildir. Çok uzun bir boyu, güzel bir sesi nasıl sonradan insana kazandırmak mümkün değilse, güçlü bir hafızayı, sürekli bir dikkati de sonradan kazandıramayız. Bu durumda bireyin kişisel özellikleri ve diğer psikolojik hususiyetleri dikkate alınmalıdır. İnsanlar ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitildikleri zaman, daha başarılı olurlar.
II. Sosyolojik Açıdan İnsanlar Arasındaki Eşitsizlikler
Tarihin her döneminde, bütün insan topluluklarında eşitsizliklere rastlanmaktadır. Sosyal yapı elemanları arasında tam eşitlik hiçbir zaman bulunmaz. İçerisinde bütün bireylerin aynı, tamamıyla eşit derece ve rütbelere, ayncalıklar~ sahip olduğu bir toplum yoktur. Servet ve gÜç arasındaki farklılıkların neredeyse hiç bulunmadığı en yalın kültürlerde bile bireyler arasında eşitsizlikler vardır. Tam bir eşitliğin olduğu bir toplumun varlığından söz edilemez, ancak bir toplumun tabakalaşma derecesi farklı, çok belirgin ya da az belirgin olabilir.
İnsanlar he~ bakımdan asla eşit olamazlar. Toplumda yaşayan pireyler arasında fiziksel, biyolojik, psikolojik özelliklerinden başlayarak her türlü farklılaşma olabilir. İnsanlar arasındaki eşitsizliği, fizikseVdoğal ve toplumsal (uzlaşımsal, manevi veya politik) olmak üzere ikiye ayırabiliriz. İnsanlar arasında boy, ağırlık, saç rengi, güzellik/yakışıklılık, güç, hastalığa karşı direnç, yaş, cinsiyet, zeka, atietik beceri ve enerji düzeyi gibi fiziksel eşiksizliklerin .yanında; servet, güç, otorite, eğitim, uzmanlık, saygınlık gibi toplumsal eşitsizlikler de mevcuttur. Çeşit çeşit beden yapılar, mizaç ve karakterler, ruh hallerinin hepsi, doğal şartların sosyal yapılara getirdiği zengin farklılık şekilleridir. Bir de bu duruma bireylerin sosyal rol ve statüleri, çeşitli aile toplulukları, sosyal gurupları, sınıfları, birbirinden farklı kurumları eklenecek olursa sosyal yapının kapsarnının ne kadar zengin çeşitliliklere sahip olduğu kolayca anlaşılır. Bir çeşit uzlaşmaya dayanan ve insanların
7) H. Şükrü Selçikoğlu, Eğitim Psikolojisi, Yay., Ankara 1962, I, 51; Cavit Binbaşıoğlu, Eğitime Giriş, Binbaşıoğlu Yayınevi,Ankara 1988, s. 12; Münire Erden, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Alkım Yay., İstanbul1998, s. ll6; Münire Erden, Eğitim Bilimine Giriş, M.E.B., Ankara 2001, s. 18; Günden, s. 55.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 115
onaması ile kurulan ya da hiç değilse onlar tarafından kabul edilen eşitsizliklere manevi eşitsizlik edinir'!.
Eşitsizlikleri betimlemek için sosyologlar "toplumsal tabakalaşma"qan söz etmişlerdir. Tabakalaşmayı, farklı insan guruplaşmaları arasında yapılan eşitsizlikler olarak tanımlamışlardır. Bu yönüyle tabakalaşma, bir tür eşitsizlikler hiyerarşisidir. Kişilerin ve gurupları~ az veya çok, fakat belirli derecede sürecek bir statüler hiyerarşisi içerisine girmesi, konulması sürecidir. Tabakalaşma, bir toplumun, ayncalık, sınırlılık, ödül v~yükümlülük bakımından aralarında farklar bulunan, kendi içlerinde uyumlu iki ya da,daha çok tabakaya bclünmesidir. Toplum üyelerinin zenginlik, elde edilen gelir, siyasal güç, prestij, meslek, eğitim düzeyi gibi ölçülere göre hiyerarşik olarak derecelendirilmesi toplumsal tabakalaşma olarak nitelenir. Toplumsal tabakalaşma, bireyler arasında bir ast üs ilişkisi oluşturur; bu nedenle de toplumdaki eşitsizliği meydana getifir9.
Sosyal tabakalaşma, toplumdaki ödüllerin eşitsiz dağılımına bağlıdır. Sosyologlar, sosyal tabakalaşmaya yol açan bu ödüller içerisinde en önemlilerini servet, güç ve prestij olarak belirlemişlerdir. Bir başka deyişle, tabakalaşmanın sebeplerini üç ana etken -ekonomik, siyasal ve toplumsal- etrafında düşünmüşlerdir. Bir sosyal sistemde üretici iş hizmetlerinin, mal ve mülküneşit olmayan dağılımı ekonomik etkeni; iktidann eşit olmayan dağılımı siyasal etkeni; toplumsal statülerin eşit olmayan dağılımı ve hiyerarşi içerisinde derecelendirilrniş mevkilerin nisbi değerlerinin farklılığı ise, toplumsal etkeni toplumsal tabakalaşmanın önemli sebepleri arasına sokmuştur10•
Hemen hemen her toplumda prestij, güç ve zenginliğin adaletli bir biçimde dağılmadığı görülmektedir. Toplum hayatında, yaşama düzeyi, sahip olunan haklar ve benzeri durumlar bakımından bir küme insanın başka bir küme insandan daha elverişli, daha özenilir bir durumda oldukları bilinmektedir. Her toplumda belirli toplumsal roller ve bu farklı rollerle ilişkilendirilen farklı gelir, saygınlık, güç ve benzeri ödüller vardır. Bazı roller yönetilmeyi, bazılan da yönetmeyi gerektirir. Toplumsal eşitsizlikler sonucu, toplum "otoritesi olanlar ve olmayanlar, mülkiyeti çok olanlar ve az olanlar" şeklinde çeşitli tabakalara aynlır. Eski toplumlarda kölelik düzeninin bulunduğu, bir bölük insanın köle, bir bölük insanın da bunların sahibi efendiler durumunda oldukları tarihl bir gerçektir. Bazı
8) Jean-Jacques Rousseau, Insanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı ve Temelleri Üzerine Konuşma, Çev. Rasih Nuri İleri, Say Yay., İstanbul 1995, s. 87; N. J. H. Dent, Rousseau Sözlüğü, Çev. B. Gözkan ve diğerleri, Sarmal Yayımcılık, İstanbul, tsz., s. 179; Joseph Fichter, Sosyoloji Nedir, Çev. Nilgün Çelebi, Attila Kitabevi, Ankara 1996,·s. 39; Nigel Warburton, Felsefeye Giriş, Çev. Ahmet Cevizci, Paradigma, İstanbul 2000, s. 76; Önal Sayın, Sosyolojiye Giriş, Üniversite Kitaplan, İzmir, 1994, s. 115; Cahil Aslan, Sosyoloji, Baki Kitabevi, Adana, 1997, s. 92; Gönül İçli, Sosyo/ojiye Giriş, Anı Yayıncılık, Ankara 2002, s. 131; Sibel Kalaycıoğlu, "Toplumsal Tabakalaşma", Sosyolojiye Giriş, Editör: İhsan Sezal, Martı Kitap ve Yayınevi, Ankara 2003, s. 246.
9) George A. Lundberg ve diğerleri, Sosyoloji, Özer Ozankaya, Türk Siyasi İlimler Derneği Yay., Ankara 1970, I, 377; Anthony Giddens, Sosyoloji, Çev. Hüseyin Özel ve diğerleri, Ayraç Yayınevi, Arikara 2000, s. 256; Sullll Dönınezer, Toplumbilim, Beta Basım Yayım, İstanbul1994, s. 293; Metin Öztürk, Mustafa Kemal Coşkun, Sosyoloji; M.E.B., Ankara 1999, s. 102.
10) İsmail Doğan, Sosyoloji: Kurarnlar ve Sorunlar, Sistem Yayıncılık, İstanbul 1996, s. 154; Dönınezer, s. 294-295; İçli, s. 131; Öztürk, Coşkun, s. 102-103.
116/ Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
toplumlarda kimi insaniann zengin, kimilerinin yoksul; kimilerinin toplum içerisindeki saygınlığının ve gücünün daha yüksek, kimilerinin ise hiç olmadığı bir gerçektirıı.
Tarih boyunca tabakalaşmanın kendi içindeki evrimine bağlı olarak dört önemli örneği bulunmaktadır. Bunlar; kölelikı2, kastı3 , mülk sistemi (feodalite)ı4 ve toplumsal sınıflardırı5. Bunlar kimi zaman bir arada bulunabilmektedir. Söz konusu dört çeşit tabakanın aynı anda, aynı toplumda görülebileceği örneklere rastlanılmaktadırı6•
İnsanlar birbirlerine eşit olmaları halinde varlıklarını sürdüremezler. Örneğin hali vakti yerinde bir adam, kendi toprağını bıralap da bir başkasınınkini sürmeye gitmez. Bir
1 1) Özer Ozankaya, Toplumbilimine Giriş, S Yay., Ankara 1982, s. 129; Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Adım Yayıncılık, Ankara 1996, s. 257; Enver Özkalp, Sosyo/ojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Yay., Eskişehir, 1995, s. 239; Sayın, s. 1 15; Öztürk, Coşkun, s. 102.
12) Toplumsal eşitsizliğin en aşın biçimde görüldüğü yapılanma köleliktir. Köle, hukuka ve geleneğe göre bir başkasının malı olan kimse, hiçbir hakka sahip bulunmayan bir meta olarak tanımlanır. Her kölenin itaat edeceği bir efendisi vardır. Efendinin köle üzerindeki otoritesi sonsuzdur. Köle konumunda olanlar tüm haklardan yoksun bırakılırlar, özgür insanlara oranla daha düşük koşullarda yaşarlar. Kölelik, topraklann ekilip biçilmesi, hayvanların güdülmesi açısından ihtiyaç duyulan İşgücünü temin etmek amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir. Kölelerin çocukları da köle olur. Savaş sonucu tutsak edilen esirler köleleştirilmişlerdir. Bazen de borcunu ödeyemeyen özgür bir insan köle durumuna düşebilir. (Özkalp, s. 241; İçli, s. 133; Sayın, s. 122-123)
13) Kastlar Hint toplum modelinin bir yapılanmasıdır. Bu sistemin benzeri tarihte başka toplumlarda da görülmüştür. Kast sisteminin egemen olduğu toplumlar, çok kesin olarak aynlmış basamaklardan oluşan bir hiyerarşik yapıya sahiptirler. Toplumsal tabakalaşmanın çok katı olduğu, toplumsal hareketliliğin hemen hemen hiç bulunmadığı bir toplumsal yapıyı oluşturmaktadır. Kişinin içinde doğduğu kast onun hayattaki rolünü belirlemektedir. Kast! ann her biri geleneksel olarak bir meslek adıyla anılmaktadır. Kast üyeleri kendi geleneksel mesleklerini doğal ve kendi yaradılışiarına uygun sayarlar. Başka bir mesleğe yönelmek alçaltıcı sayılır. Kastlar verasete dayanan bir sistemdir, kasta üyelik doğumla kazanılan bir özelliktir. Kişi hangi kastta doğmuşsa, hayatını o kastta geçirir. (Dönmezer, s. 3l0-3ll; İçli, s. 133-134; Sayın, s. 125-128)
14) Feodal zümre! er, Ortaçağ Avrupa'sında görülen bir yapılanmadır. Çok zor ve nadir de olsa bireylerin toplumsal statülerini değiştirme imkanı vardır. Zümrelerin toplumda yerine getirdikleri politik, askeri, dini ve tican görevler vardır. Hiyerarşinin en üst basamağında kraliyel ailesi ve rahipler vardır, onlardan sonra soylular gelmektedir. Soylular iktidan elinde bulunduran, yönetim sorumluluğuna sahip tabakadır. Soylulann altında, büyük bir kısmı tarım yapan köylülerden oluşan halk vardır. Köylüler alt tabakayı teşkil etmeleri sebebiyle, rahiplere ve soylulara hizmet etınek durumundadırlar. (Orhan Çiftçi, Toplumbilim, Sonhaber Matbaacılık, Trabzon, 2001, s. 34-35; Özkalp, s. 244; Doğan, s. 163; içli, s. 134-135)
15) Tanm toplumlannın tabakalaşma biçimleri, sanayileşmeyle birlikte yerini sınıf sistemine bırakmıştır. Sınıf sistemi sanayi toplumunun tabakalaşma biçimidir. Toplumsal sınıftar nisbeten açık guruplardır, tabakalar arası geçirgenlik diğer tabakalaşma biçimlerine göre daha fazladır. Sınıf sisteminde toplumsal hiyerarşi servet ve gelir ayniıldan temelinde görülür. Sınıftar sahip olduklan servetin miktan ve gelirin kaynağı açısından birbirine benzeyen insanlardan oluşmaktadır. Toplumsal sınıftann aynlmasında saygınlık ve iktidar boyutlan etkili olmakla birlikte, ekonomik durum öncelik taşımaktadır. Genel olarak her toplumda üç toplumsal sınıf görülür. Bunlar üst sınıf, orta sınıf ve alt sınıftır. Sanayileşmiş ve ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda üst sınıf, gayn menkul ve menkul sahipliği, işveren, sanayici veya üst düzey yönetici konumunda, toplumun kaynaklanna sahip olan veya bunlan kontrol edebilen guruptur. Orta sınıf; beyaz yakalı, masa başı iş yapan konumunda çalışanlar, profesyonel mesleklere sahip olanlar ve devlet görevlileridir. Alt sınıf; mavi yakalı, genellikle imalatta çalışan işçiler, el emeği ile çalışanlar, devlet görevinde daha az ücretli işlerle uğraşanlardır. (Giddens, s. 259; İçli, s. 135-136; Kalaycıoğlu, s. 250).
16) Giddens, s. 256; Doğan, s. 155; Özkalp, s. 240.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 117
toplumun bireyleri birbirinden üstün yaratılışta olup, kimisi kimisine bazı hususlarda faydalı olur. Farklı yaratılışta ve birbirine üstünlüğü olan insanlar arasında, en üst tabakadan en alt tabakaya kadar insanlar bulunur. Bunların her biri kendi kabiliyet ve imkanlarını diğerlerinin gaye ve ihtiyaçlarına uygun olarak kullanırlar17• -
Aynı toplum içerisinde yaşayan insanlara farklı ödevlerin verilmesi, aslında toplumsal eşitsizliğin kaynağını oluşturur. Birey olarak insan tüm gereksinmelerini tek başına karşılayamayacağı için, varlığını devam ettirmek amacıyla diğer insanlarla işbirliğine gitmiştir. Bu şekilde toplum, işbölümü esasına göre insanların birbirine bağlı olduğu bir yapıya gitmiştir. Bunun sonucunda her insana belirli ödev ve yükümlülükler düşmüştür. Bu ödev ve yükümlülükleri yerine getiren insan, belirli rolleri oynamak durumunda kalmıştır. Örneğin, çiftçi, berber, kapıcı, avukat, doktor, her toplumda bulunan farklılaşmış rol örnekleridir ve her biri toplumsal ihtiyacın bir ürünüdür18•
Toplumdaki varlık ve imkanların eşitsiz olarak dağıtılınasını gerektiren unsurların başında işbölümü gelir. Toplumsal sistemin korunması için en çok zorunlu olan mevkileri dolduracak kişiler başarılı bir şekilde rekabet edebilmelidirler. Aynı zamanda yetişkinlik ve kabiliyet açısından en üstün niteliklere sahip olanlar daha zorunlu olan mevkileri doldurabilmeli ve bunları uygun şekilde icra edebilmelidirler. İşte toplumsal tabakalaşmanın rolü bundan ibarettir19•
m. Bireysel Farklılığı Genel Olarak İfade Eden Ayetler
Yüce Allah bazı ayetlerde insanlar arasında eşitsizlikler yarattığını, "bazısını bazısına üstün kıldığını" açıklamıştır. Müfessirler, genel manada insanlar arasındaki eşitsizliği konu alan ayetlerin, her türlü eşitsizliği ihtiva ettiğini açıklamışlardır. Fiziksel, psikolojik ve toplumsal olmak üzere eşitsizliğe konu olabilecek, insanlar arası genel bir farklılığın bu ayetlerde ele alındığını belirtmişlerdir. Kur'an'ın insanlar arası eşitsizliği konu alan ayetleri hem metafizik hem de bu dünya hayatıyla ilgili mesajlar vermeye yöneliktir. Kur'an'da, Allah'ın eşsiz ve ortaksız olduğunu vurgulamak, abiret h.ayatında insanların durumlarını tasvir etmek için "insanlar arasındaki eşitsizlikler" gündeme getirilmiştir. Bunun yanında, insanlar arasındaki eşitsizliğin toplumsal düzenin sürdürolmesini sağlayan ilahi bir yasa (sünnetullah) olduğu açıklanmıştır. Bireysel eşitsizliklerin, insanın duygu ve düşünce dünyasını etkileyebileceğine işaret eden Kur' an, bu konuda izlenmesi gereken tııtarlı yolu göstermiştir.
A. Birey ve Topinm Açısından Bireysel Farklılıklara Değinen Ayetler
İnsanlar arası eşitsizlikler bireylerin duygu, düşünce ve davranışiarına etki eder. Bireyler, eşitsizliklere bağlı olarak olumlu karakter ve davranışlar sergileyebilecekleri gibi, olumsuz karakter ve davranışlar da geliştirebilirler. Yüce Allah, yapmış olduğu bir tavsiyede, eşitsizlikler karşısında olumlu ve yapıcı tutum geliştirebilmenin yolunu gösterir: 17) Muhammed Ebu'iı-Niisır, ei-Farabt, el-Medfnetü'l-Fazıla, Çev. Nafiz Danışman, M.E.B., İstanbul
1990, s. 80-81; Voltaire, Felsefe Sözlüğü, Çev. Lfitfi Ay, M.E.B., I, 305.
18) Aslan, s. 91-92.
19) Dönmezer, s. 296.
118! Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
"Allah 'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeylere göz dikmeyin. Erkeklere de kazandıklarından bir pay var, kadınlara da kazandıklarından bir pay var. Allah 'tan, O 'nun lUtfonu isteyin. Şüphesiz Allah, her şeyi bilindir. "20
Yüce Allah genel manada insanlara hitap ederek şu tavsiyeyi yapmıştır: Allah 'ın bazımza diğer bazılannızdan çok fazla ihsan ve takdir ettiği şeyleri yani kalıtsal ayncalıklan veya mal makam gibi sonradan elde ettikleri kazanımlan temenni etıneyin. Başkalarına vehbl/doğuştan -çalışarak elde edilemeyen- veya kesbi olarak verilen şeylere göz dikmeyİn. Allah bu düzenlemeyi Kendi hikmetine bağlı olarak gerçekleştirir'.
Allah herkesi aynı yaratınamıştır; birini güzel diğerini çirkin yaratmıştır; kimine akıcı kimine kaba bir ses vermiştir; bazılannı fizik yapısı olarak güçlü, bazılannı ise zayıf yaratmıştır. Bazılanna akıl ve bedenle ilgili belli kabiliyeder venniş, başkalannı ise daha farklı yetenekler! e donatmıştır. Kiminin zengin, kiminin de fakir olmasını dilemiştir. Güzellik 1 yakışıklılık, sağlık, uzun ömür bakımından, akıl, zeka, tam kavrayış gibi psikolojik durum açısından insanlan birbirinden farklı yaratmıştır. Eğer bu eşitsizlik olmasaydi hayat çok saçma ve anlamsız olurdu. İnsan kültüründeki tüm çeşitlilikler, bireyler arasındaki bu farklılık ve eşitsizliklere dayanmaktadır22.
Allah'ın tavsiyesinden çıkan sonuca göre, herkes hakkına, kendi elinde bulunana razı olmalıdır, kendisine verilen paya kanaat etmelidir, başkalanna verilenlerden dolayı kıskançlık göstennemeli, onlara göz dikmemelidir. AyetteSÖZÜ edilen "temenni", ilahi hikmet ve takdire nza göstermernek anlamına gelir. İlahi hikmet ve takdire nza göstermernek ise, amaçsız bir eylemdir. Yine bu tür temenniler yani başkalannın üstünlüklerine göz dikmek, insanlar arasında kıskançlık, bencillik ve düşmanlık, rekabet ve sınıf çatışmalan gibi kötü sonuçlar doğurur.· Başkalanna takdir edilen nimetleri temenni etmek, atalet ve zaman kaybından başka bir şey değildir. Bu durumun bireye ve toplumayaran olmadığı gibi, insan kendi mutluluğunu da yitifir23.
Yüce Allah, birisine doğuştan diğerinden daha fazla kabiliyet verebilir; birisine emeğiyle orantılı karşılık verirken, diğerine emeğinden fazla karşılık takdir edebilir. Bu durumda insanın yapması gereken şey, başkalannın payını temenni etınek değil, Allah'ın kendisine takdir ettiği kabiliyet ve imkanlara uygun olarak çalışmak ve Allah 'tan istemektir. Başkalannın sahip olduğu Allah vergisi üstünlükleri kıskanmamak, kendilerinde var olan kabiliyederi tam anlamıyla kullanmaktır-ı.
20) Nisil., 4/32. 21) Fahreddin er~Razi, et-Tefsiru'l-Kebir, Daru İhyiii't-Turasi'l-Arabi, Beyrut, 1997, IV, 65; Muhammed
Mahmud Hic3zi, et-Tefsiru'l-Viizıh, Daru'l-Ceyl, Beyrut, 1991, I, 367; Elmalılı M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Eser Neşriyat, İstanbul, tsz., II, 1345-1346; Ömer Nasuhi Bilmen, Kur'am Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tejsiri, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1985, II, 583-584.
22) er-Razi, IV, 64-65; Ahmed Musi:affi el-Meraği, Tejsiru'l-Meriiği, Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1998, II, 20~; Ebu'l-A'la el-Mevdildi, Tejhimu'l-Kur'iin, Çev. Muhammed Han Kayani ve Diğerleri, İnsan Yay., Istanbul 1989, I, 290.
23) Abdullah İbnAhmed en-Nesefi, Mediiriku't-Tenzil ve Hakiiiku't-Te'vil, Daru'n-Nefiiis, Beyrut, 1996, I, 327; el-Meraği, II, 203; el-Mevdudi, I, 290; Ya~r, Il, 1346; Bilmen, Il, 584; Süleyman Ateş, Yüce Kur'an'ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar Neşriyat, Istanbul 1991, Il, 268.
24) el-Mevdudi, I, 290; Yazır, Il, 1346.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 119
Kur'an, insanların, birbirlerinin sahip olduğu fazla nimet ve avantajiara göz dikmemelerini, çekememezlik ve kıskançlık yapmamalannı, bu tür bir düşünce yapısını değiştirmelerini tavsiye eder. Bunun yerine, Allah'tan, başkalannın sahip olduğu nimetler gibi nimetleri vermesini dilemeyi önerir. Allah'ın, insanlara nimetlerinin ve insanlara olan rahmetinin sınırsızlığını, dilediğine nzık verenin ve nzkı takdir edenin o olduğunu hatırlatıı:-2'. ~
Yüce Allah, insanlar arasındaki eşitsiziiki erin her zaman var olduğunu kabullenmeyi tavsiye etmiştir. Her insanın diğerine göre üstün ya da zayıf yönünün olması normal bir durumdur. Birçek yönden üstünlüğe sahip olan bir bireyin bazı yönlerden zayıf noktalannın olması doğal bir durumdur. Çevremizdeki insanlardan üstün özellik ve imkanlara sahip olsak bile, her zaman bizden daha üstününün bulunması mümkündür. Bu tür durum ve koşulların, insanın motivasyonunu, duygu, düşünce ve davranışlarını etkilernesi kaçınılmazdır. İşte Kur' an, insanlar arası eşitsizlikler karşısında bireylere doğru, tutarlı, yapıcı, bireysel ve toplumsal açıdan yararlı sonuçlar doğurucu bir bakış açısı kazandırmayı _hedeflemiştir.
Kur'an'a göre, insanlara verilen farklı üstünlükler veya noksanlıklar Allah'ın bir takdiridir. Başkalannın sahip olduğu üstünlükler karşısında bireyin kendi mutluluğunu kaybetmesi ve buna bağlı olarak ruh sağlığını yitirmesi doğru değildir. Yine, aşağılık kompleksi, kıskançlık, cimrilik, düşmanlık gibi olumsuz kişilik özellikleri göstermesi de bireyin kendi zarannadır. Aynca başkalannın üstünlükleri karşısında olumsuz bir bakış açısı geliştirmek, sosyal açıdan çatışmalara, toplumsal yapıyı bozabilecek her türlü zararlı gelişmeye yol açabilecek bir durumdur. İşte Kur'an, insanlar arasındaki eşitsizliklerin azarlı eğilimiere yol açmasını engellemenin çaresinin, bu konuda tutarlı bir zihniyete sahip olmaktan geçtiğini açıklar.
Kur'an'a göre, insanın mutluluğu, toplumun huzuru, üstünlükler ve noksanlıklar konusunda ilahi takdire nza göstermekten geçer. İnsana düşen görev, Allah'ın kendisine verdiği üstünlük ve imkanlan geliştirmek, arzulanan üstünlük ve meziyetleri de yine O'ndan dilemektir. Başkalannın bizden üstün olan yanlarını kabul etmek ve bunu içimize sindirebilmektir. Başkalannın sahip olduğu, bizim ise sahip olmadığırnız, belki de asla sahip olamayacağırnız sayısız üstünlükler vardır. Bunlara göz dikmek ya da onların ek-sikliğinden dolayı kaygı içinde yaşamak amaçsız ve anlamsız bir eylemdir. ·
Yüce Allah insanlar arasındaki farklılıkları, toplumdaki farklı görev ve rollerle ilişkiIendirmiştir: "Rabb'inin rahmetini onlar mı böliiştürüyorlar? Dünya hayatında on~arın geçim/iklerini aralarında biz taksim ettik ve onlardan kimini ötekine dereceler/e üstün kıldık ki biri diğerine iş gördürebilsin. Rabb'inin rahmeti, onların toplayıp yığdıklarından daha hayırlı dır. "26
İnsanlar, bilgili-bilgisiz, fakir-zengin, becerikli-beceriksiz, kabiliyetli-kabiliyetsiz, fiziksel olarak güzel-çirkin, ses olarak hoş-kötü, bedensel olarak güçlü-zayıf, yöneten,
25) el-Merağ'i, Il, 203; Hicliz.'i, I, 367; el-M~vdudi, I, 290; Bilmen, II, 584; Ateş, II, 268-269. 26) Zuhruf, 43/32.
120/ Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
yönetilen, efendi-köle, ünlü-tanınmayan, zeki-aptal, sağlıklı-sağlıksız (kör, sağır, felçli vs.) şeklinde fiziksel, psikolojik ve sosyal açılardan birbirinden farklılık gösteriler. AHalı, herkesi diğerinden farklı yaratmıştır, her insanda değerinden farklı olan özel bir yetenek vardır; bazıları belli bir alanda başkalarından daha kabiliyetlidir. Aralarındaki farklılıklar, değişik meziyetler dolayısıyla insanlar birbirine muhtaç olup, birbirlerinin işlerini görmek durumundadırlar. Birinin farklı bir şeye, ötekinin dalıa başka bir şeye ihtiyacı vardır. Bireysel farklılıklar sosyal hayatta mutlaka yapılması gereken ve insanların menfaatine olan işlerin taksimini kolaylaştınr. Her birey iyi ya da kötü demeksizin kendisine uygun bir işe talip olarak ona yönelir ve gönüllü olarak başkalarının işini görür. Her insan sahip olduğu beceri ve kabiliyetleri keşfederek bunları başkalarına yardımcı olırıa yolunda kullanır. Böylece insanlar birbirine hizmet ederler. Örneğin, fakir zenginin işini görür; böylece zengin de fakirin, geçimini sağlamasına vesile olur. Biri diğerinin muhtaç olduğu şeyi karşılar, sorununu giderir. İnsanların farklı imkan ve kabiliyeHere salıip olırıası toplum düzeninin bir gereğidif27.
Rızık konusunda insanlar arasındaki farklılık, birinin diğerine iş gördürmesi anlamındadır. Hayat çarkının işleyişinde insanlardan her biri ötekine bağlıdır; her koşulda birbirine muhtaçtırlar. Hepsi, yeryüzünde farklı kabiliyet ve kapasiteleriyle, değişik iş ve üretimleriyle farklı kazançlar elde ederek toplumsal düzenin devamlılığına katkıda bulunurlar. Ancak böyle olunca hayat normal seyrinde sürüp gider28.
Fakat insanların birbirlerine iş gördürmeleri, birbirlerine üstünlük sağlamak amacına yönelik olmamalıdır. Allah'ın bu ayette vermek istediği mesaj; bir sınıfın başka bir sınıfa, bir bireyin ötekine karşı üstün olma çabası değildif29•
Eğer insanlar arasında hiçbir fark bulunmasıydı, hepsi her bakımdan eşit durumda olsaydı hiç kimse diğerine muhtaç olırıaz, iş gördürmez toplumda hiçbir gelişme meydana gelmezdi. Birçok iş için, onları yapacak güç ve kabiliyette eleman bulunamazdı. Herkes zengin olsaydı, hiç kimse başkasının işini yapmak istemezdi; böylece hayat durağanlaşır, dünyanın düzeni .bozulurdu30•
Kur'an'a göre insanlar arasındaki farklılıklar, toplumdaki görev ve rollerin farklılığıyla ilişkilidir. Toplumdaki rollerin farklılığı bu rollere uygun, farklı özellikte insanlar gerektirirken; farklı özelliklere salıip insanlar da kendi kabiliyet ve imkanlarına uygun
27) Ebu'I-Kasım Cil.rulla)ı Muhammed İbn Ömer ez-Zemahşeri, el-Keşşaf an Hakiiikı Gavamizı 'ı-Tenzil, Dil.ru'l-Kütülii'l-İlmiyye, Beyrut, 1995, IV, 242; Ebu Abdullah Muhammed İbn Ahmed el-Kurtiibi, el-Camiu li Ahkiimi'l-Kur'an, Dil.ru'l-Kütübi'I-İlmiyye, Beyrut, 1993, XVI, 56; İmaduddin Ebu'lFida İsmail İbn Kesir, Tefslru'l-Kur'ani'l-Azlm, Diiru'l-Ma'rife, Beyrut, 1997, IV, 137; Ebu'I-Hasen Ali İbn Muhammed İbn Habib el-Maverdi, en-Nüket ve'l-Uyun, Dil.ru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, tsz, V, 223-224; el-Merii.ği, IX, 71; el-Mevdudi, V, 259; Ateş, VIII, 250; Mahmut Toptaş, Kur 'an-ı Kerim Şifa Tefsiri, Cantaş Yay., İstanbul 1993, VII, 84; M. Zeki Duman, Beyanu'/-Hak. Fecr Yay., Ankara 2006, II, 230. ·
28) Seyyid Kutub, Fi Zılali'l-Kur'an, Dil.ru'ş-Şuriik, Kahire, 1997, V, 3187.
29) Kutub, V, 3187.
30) Ebu Bekr Cabir el-Cezii.iri, Eyseru't-Tefaslr, Dil.ru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1995, IV, 638; elMerii.ği, IX, 71; Kutub, V, 3187; Ateş, VIII, 250.
l 1
. KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 121
rol ve görevleri yerine getirirler. İnsanlar arasındaki eşitsizlik her insanı başkalanna bir şekilde muhtaç hale getirmiştir. Toplumda herhangi bir yönden üstün olan kimse, aynı yönden eksik ve ihtiyaç sahibi olan kimseye yardımcı olur. Bir insanın başkalanna ihtiyaç duymayacak şekilde bütün üstünlükleri kendinde toplaması mümkün değildir. Mutlaka başkasından eksik olan yönlerinin bulunması olasılığı vardır. Bu durumda söz konusu eksik olan~yönünü gidermek için o yönde üstün olan birine ihtiyaç duyacaktır. Bu tür ilişkiler toplum bireylerini zorunlu olarak. işbirliği yapmaya yöneltmiştir. Böylece toplumda kendine özgü bir düzen ve yapılanma oluşmuştur.
Toplumda farklı görev ve roiierin bulunması, buralara uygun kabiliyel ve yetkinlikteki insanlan gerektir. İnsanın toplumdaki herhangi bir role ve göreve kabiliyedi olması tek başına yeterli değildir. Söz konusu kabiliyetin, ilgili rol ve görevi yerine getirebilecek şekilde eğitilmesi ve geliştirilmesi gerekir. Kur'an'ın bireysel farklılıklan, toplumdaki görevlerle ilişkilendirmesi, insaniann kabiliyet ve yeteneklerinin toplumda alacaklaı-ı rollere uygun olarak eğitilip geliştirilmesine de işaret eder.
B. Metafizik Amaçlar Açısından Bireysel Farklılıklara Değinen Ayetler
Yüce AIIah, insanlan imtihan etmek için yaratmıştır. Allah, yaratılıştan gelen ve çevre koşullanndan kaynaklanan farklılıklar sayesinde insanlan birbirleriyle denemek istemiştir. Yine insanlara farklı seviyelerde nimet ve yoksunluklar, bolluk ve sıkıntılar vererek şükür ve sabır noktasında onlan imtihan etmeyi dilemiştir:
"Sizi yeryüzünün halifeleri yapan, size verdiği şeylerde, sizi denemek için, kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabb'in, cezası çabuk olandır ve O, bağışlayan, esirgeyendir. "31
Yüce Allah, beden, -görünüş, şekil, renk- güç-zayıflık, akıl, bilgi-cehalet, görüş, ahlak/karakter, şeref, servet, nzık, sosyal statü, hakimiyet mahkumiyet, yönetici yönetilen açısından insanlara farklı dereceler vermiştir. Herkesin kendine özgü üstün bir tarafı vardır32. Müfessir Derveze, insaniann bazılannın bazılanna üstün kılınmasını, onlann sınıfsal üstünlüğünün belirtilmesi olarak değerlendirmiştir. Ona göre ayetin vermek istediği mesaj, insaniann dünyadaki durumlannı belirtmek, Allah'ın var ettiği sosyal tabakalaşmanın sosyolojik bir yasa olduğunu ifade etmektir33•
Allah 'ın insanlan farklı derecelere ayırmasının amacılhikmeti, verilen nimetler konrisunda imtihan ve denemedir; onlara Allah'ın sınavında olduklannı, kendileri~e, insanlara ve Ailah'a karşı görevlerinin bulunduğunu hatırlatmaktır. itaat edenlerle asi olanlan, nimetierin şükrünü yerine getirenlerle getirmeyenleri, sevaba ya da cezaya layık olanlan
31) En'am, 6, 165.
32) ez-Zemahşeri, II, 81; İbn Kestr, II, 208; Muhammed Esed, Kur'an Mesajı, Çev. Cahit Koytak, Ahmet Ertürk, işaret Yay., İstanbul 1997, s. 266; Muhammed Ali es-Sabilni, Safvetü 't-Te fas ir, Daru '1-Fikr, Beyrut, tsz., I, 432; Bilmen, II, 990; Toptaş, III, 187.
33) İzzet Derveze, et-Tefsiru'l-Hadls, Çev. MustafaAltınkaya ve Diğerleri, Ekin Yay., İstanbul 1998, III, 124.
122 / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU -- EKEV AKADEMİ DERGİSİ
ortaya çıkarmaktır. Statüsü yüksek olan, düşük olana, hür olan köle olana, zengin olan fakir olana karşı nasıl davranacak, bunu imtihan etmektiiJ'I.
Müfesşirlerln yorumlı,ınna göre, ayette hem fiziksel ve psikolojik farkiara hem de sosyal eşitsizliklere vurgu yapılmaktadır. Allah, bu ayette insanları farklı özellik ve koşullarda yanitmasının gerekçelerinden birisini açıklamaktadır. Buna göre insaniann farklı yaratılış özellikleriyle dünyada var olmasının amacı imtihandır. Allah, insanlara farklı seviyelerde nimet ve nzıklar vererek onları bu konuda denemek istemiştir. İnsanlara nimeti artırarak şükür, eksiiterek sabır konusunda onları imtihan etmeyi amaçlamıştır. Yine Allah, insanları birbirleriyle olan ilişkileri vasıtasıyla denemeyi istemiştir. Farklı bireysel özelliklere ve sosyal imkanlara sahip olan bireyler ihtiyaçları dolayısıyla birbirleriyle ilişki içerisine girmek durumunda kalmışlardır. İşte Allah, bu ilişkiler ortamında iyi, adil, kısacası heryönüyle erdemli davrananları, böyle olmayanlardan ayırmak amacıyla insanlar arasına eşitsizilkler koymuştur. Kısacası Yüce Allah, insanları birbirleriyle deneyebilmek için aralannda eşitsizlikler var etmiştir. Eşitsizlikleri yapıcı ve yararlı yönde kullananlarla, zararlı ve yıkıcı yönde kullananları belirlemek istemiştir.
Yüce Allah, metafizik alemin varlığıdır. Yaratılmış hiçbir varlık, özellikle fizik dünyanın varlıklan hiçbir şekilde ona denk olamaz. Aralarında kapanması imkansız bir eşitlik mevcuttur. Yüce Allah bu gerçeği insanlara öğretebilmek için toplumsal yaşantıdaki en derin eşitsizlik vakası olan, "köle-efendi" eşitsizliğini örnek olarak kullanmıştır:
"Allah; rizıkta kiminizi kiminizden üstün kıldı. Rızıkça üstün olanlar, ellerinin altında bulunanlara kimdi rızıklarını verip de hepsi rızıkta eşit olmuyorlar. Allah 'ın nimetini mi inkar ediyorlar?"35
Bu.~yette darb-ı mesel yoluyla bir anlatım söz konusudur. İnkarcıların, putlara tapanların içerisinde bulundukları durum benzetme yoluyla aniatılmak istenmiştir: Yüce Allah insanlardan kimisini zengin, kimisini fakir, kimisini cahil, kimisini bilgin, kimisini hür (malik/sahip), kimisini memluk/köle yapmıştır. Kimine dar kimine bol nzık vermiştir. Bunlar! O'nun hikmetinin ve dilernesinin sonuçlarıdır. Doğal olarak, nzıkları fazla, imkanları geniş olan, malik/sahip durumunda bulunan kimseler, fakir ve köle!hizmetçP6
34) ez-Zemah§eô, ·II, 81; Derveze, III, 124; es-Sabilni, I, 432; Bilmen, II, 990; Toptaş, III, 186.
35) N ahi, 16171.
36) Yüce Allah bir ayette köle ile efendi arasındaki e§itsizliğe, metafizik amaçlara vurgu yapmak için değinir: "Allqh, hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile; kendisine güzel rızık verdiğimiz, o rızıktan gizli ve açık harcayan kimseyi misal olarak anlattı. Hiç bunlar bir olurlar mı? HamdAllah ;a mahsustur. fakat çokları bilmez/er." (Nahl, 16175) Burada Yüce Allah hiçbir §eyin Kendisi'nin e§i ve benzeri olmadığını ifade etmek için temsili bir anlatım kullanmıştır. Önce, hiçbir §eye sahip olmayan, iradesi, gücü ve serveti bulunmayan, acizlik içerisinde yaşayan, sadece sahibinin emirlerine boyun eğen bir köleyi tasvir etmi§tir. Sonra da kendisine güzel nzık verilen, temiz servete sahip olan, sahip olduğu nimetlerden dilediği gibi tasarrufta bulunan, hayır yolunda harcayan bir insan portresi çizıni§tir. Daha sonra bu iki insan tipinin sözü edilen konularda birbirinin dengi olamayacağını açıklarnı§tır. Ayetteyapılan bu benzetmeyle, her şeye gücü yeten ve evreni yaratan Allah ile O'na ortak ko§ulan cansız putlar ve kendilerine tapılan diğer varlıklar arasında bir benzerliğin ve e§itliğin bulunmayacağı anlatmak istenmi§tir. Allah ile putlar arasındaki farkın, köle ile efendi arasındaki e§itsizlik gibi çok açık ve anlaşılır olduğu, bu gerçeği görmezlikten gelmek için ancak kötü
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 123
durumundaki kimseler nzık ve servet konusunda kendileriyle eşit duruma gelsinler diye mülkiyetleri altındaki şeylerden onlara vermezler. Yoksul ve köle kimseleri mal ve benzeri nimetler konusunda kendileriyle eşit seviyeye getirmek istemezler37
•
Yüce Allah müşrik yani ortak koşan kimselere bu gerçeği hatırlattıktan sonra -Allah' a ortak koşmanın tutarsızlığını anlatmak amacıyla- şu uyanda bulunur: Siz kendi nzıklannıza, ken"di mülkierinize fakir ve köle insanlan ortak kılmak istemiyorsunuz. Kendi kölelerinizi, hizmetçilerinizi kendinize eşit yapmıyorsunuz, kendiniz için buna razı olmuyorsunuz. Halbuki onlar da sizler de yaratılmış varlıklar olarak aynı varlık düzeyine sahipsiniz. Peki, evrenin Yaratıcı'sına putlan ve birtakım aciz yaratıklan kUlluk ve itaat noktasında nasıl ortak yapmak istiyorsunuz? İlahlık, h1ikimiyet ve yücelik konusunda Allah'ın kullannın O'na ortak olmasına nasıl nza gösteriyorsunuz? Herkese nzık verenin Allah olduğunu biliyorsunuz. Buna rağmen, birtakım yaratıklan, kullan Allah'a eş tutarak onlara tapıyorsunuz. Kendinize layık görmediğiniz eşitliği ve ortaklığı Yüce Yaratıcı hakkında mümkün görüyorsunuz38•
Yüce Allah, metafizik bir ilkeyi insanlara öğretebilmek için, sosyal tabakalaşmayı örnek olarak kullanmıştır. Kur'an, toplumsal tabakalaşmanın altında yer alanlarla, üstünde bulunan kimseler arasındaki eşitsizliği konu edinerek, her şeyin yaratıcısı Allah ile O'na ortak koşulan putlar arasındaki eşitsizliği gündeme getirmiştir. Zenginler, kölelere sahip olan efendiler, otorite sahibi yöneticiler, asiller toplumsal tabakanın zirvesinde yer alırlar. Böyle bir konumda olmak herkes için arzulanan ve uğrunda çaba harcanan bir durumdur.· Üst tabakanın avantajlannı ve niteliklerini bilen hiç kimse alt tabakadakilerle eşit bir konuma İnıneyi ya da onlan kendi konumuna yükseltmeyi isteı:nez. YüceAllah insaniann çok iyi bildikleri ve yaşayarak tecrübe ettikleri bu gerçeği onlara hatırlatmıştır. Hemen ardından da inkarcılann, birtakım putlarla Allah 'ı birbirine eş ve ortak görmelerini konu edinmiştir. Alt tabakadaki insanlan kendilerine eşit görmeyen üst tabakadaki inkarcılann, birtakım putlan Allah'a eşit görmeleri hususunda gösterdikleri çelişkili durumu ortaya koymuştur. Yine Yüce Allah başka bir ayette (16175), putlann Allah'a eşit ve denk olamayacağını inkarcılara anlatabilmek için, en derin sosyal tabaka eşitsizliği olan, köle ile efendi arasındaki farkı örnek olarak kUllanmıştır.
Kur'an, insanın varoluş sürecini, bu dünyadaki ve ahiretteki olmak üzere iki evreye ayınr. Yüce Allah bu dünya hayatında insanlar arasında eşitsizlikler koymuş, onlann kimini kimine üstün kılmıştır. Dünyada yaşayan her insan sahip olduğu üstünlüklerle ya da içinde bulunduğu noksanlıklar sayesinde, insanlar arasındaki eşitsizliğin ne demek olduğunu öğrenir ve tecrübe eder. Yüce Allah insanın dünyada tecrübe ettiği eşitsizliklerin bir
niyetli olmak gerektiği vurgulanmıştır. (ez-Zemahşerl, Il, 598; İbn Kesit, Il, 600; Muhammed İbn Ali İbn Muhammed eş-Şevkfuıi, Fethu'l-Kadlr, el-Mektebetü'l-Asriyye, Beyrut, 1995, III, 225-226; el-Kurtubl, X, 96; Bilmen, IV, 1803-1804)
37) el-Kurtubl, X, 93; eş-Şevkfuıi, III, 222; Muhammed İbn Muhammed İbn el-Muhtar eş-Şankitl, Azvliu'l-Beyiin fi İziihi '/-Kur 'lin bi'l-Kur 'lin, Daru '1-Fikr, Beyrut, 1995, II, 410-411; Bilmen, IV, 1801;Ateş V,124.
38) el-Kurtubl, X, 93; eş-Şevkanl, III, 222; eş-Şankitl, II, 410-411; Muhammed Cema!uddln el-Kil.sirnl, Tefslru'l-Kiisiml, Daru İhyai't-Turil.si'I-Arabi, Beyrut, 1994, IV, 533; Bilmen, IV, 1801; Ateş V, 124.
124/ Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV Aİ<ADEMİ DERCİSİ
benzerinin ahriette de yaşanacağını haber verir. İnsanların cennette derece derece üstünlükler elde edeceklerini, cehennemde ise derece derece aşağı seviyelere indirileceklerini haber verir:
"Bak rızık bakımından nasıl onların kimini kiminden üstün yaptık. Elbette ô.hiret, dereceler bakımmdan daha büyüktür. Onun nimet ve ikramı daha büyüktür. "39
Yüce Allah, ins.anların bazısını bazısı üzerine üstün kılmıştır. Kiminin nzkını bol, kiminin nzkını dar, nzka ulaşma yolunu kimine kolay kimine zor kılmış, kimini bilgin kimini cahil, kimini zeki kimini zeka engelli yapmıştır. Hem mü'minleri hem de mü'min olmayanları dünyadaki nimet ve imkanlar açısından birbirinden farklı yaratmıştır. Mü'minlerden bir kısmını bolca nimet ve servet sahibi yaptığı halde, bir kısmını da bunlardan yoksun yapmıştır. Aynı şekilde inkarcıların bir bölümüne çok miktarda varlık vermiş, bir bölümüne de bu derece varlık ve imkan vermemiştir. Bütün bu farklılıklar, Allah'ın tercihinirt, dilernesinin ve hikmetinin bir eseridir-W.
Ahiret dereceler bakımından dünyadaki derecelerden daha büyüktür. Ahirette, insanlar arasındak_i dereceler, dünyadakiyle karşılaştınlamayacak kadar büyük olacaktır. Çünkü dünyevl ölçülerle sınırlanamayacak kadar aşkın ve sonsuzdur. Cennette mü'minlerin derecelerinin birbirine üstünlüğü, cehennemde inkarcıların derecelerinin ise birbirinden aşağı oluşu dünyadaki farklılıklarla karşılaştınlamaz. İnsanın asıl çabası cennetteki sonsuz derecelere ve nim,etlere ulaşmak için çalışmak olmalıdır. İnsan, dünyadaki gayret ve çabalarının anlam taşıması için ahireti tercih etmelidir'11 •
Bu ayette Kur•an'ın vermek istediği mesaj şudur: Bu dünyada insanlara verilen üstünlükler geçicidir. Dünyada sahip olunan üstünlükler dolayısıyla büyüklenme, şımarıklık, zayıfları ezme, haksızlık etme gibi karakter ve davranışlar sergilemek yanlıştır. Dünyada yaşanan mahrumiye't ve noksanlıklar da geçici olup, insanları ümitsizlik, kötümserlik, sabırsızlık, isyan gibi tutumlara sevketmemelidir. İnsan için kalıcı ve gerçek üstünlükler ahirette sahip olacaklarıdır. Yine gerçek yoksunluk ve noksanlıklar ahirette başa gelecek olanlardır. İnsan hu dünyada ahirette kaybedebileceği dereeelerin sıkıntı ve kaygısını yaşamalıdır.
Kur'an'ın bu ayette ortaya koyduğu ilke, mü'minin kişilik gelişimi ve ruh sağlığı açısından önemli bir anlayış ve dünya görüşünü yansıtır. Dünyaya Kur'an'ın ilkeleri doğrultusunda bak.an üstünlük ve imkan sahibi bir mü'min, kişiliğini olumsuz karakterlerin etkisinden korur. Yine mahrumiyet ve noksanlık içerisindeki gerçek mü'min de, ümitsizlik, kötümserlik, bezginlik gibi ruh sağlığını bozabilecek duygulardan benliğini kurtarır.
39) isra, 17121.
40) er-Razı, VII, 3 19; Vehbe ez-Zuhayli, et-Tefslru'l-Münlr, Dfuıı'l-Fikr, Beyrut, 1991, XV, 45; Abdurrahman İbn Nilsır es-Sa'di, Teyslru'l-Kerlmi'r-Rahman.fi Tefslri Kelami'l-Mennô.n, Müessetü'r-Risale, Beyrut, 1996, s. 407; Yazır, V, 3173; Bilmen, IV, 1861-1862.
41) el-Kadi Nasiruddin el-Beyzavi, Envliru't-Tenzll ve Esrliru't-Te'vll, Dfuıı'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1988, I, 567~.ez-Zuhayli, XV, 45; Yazır, V, 3 173; Bilmen, IV, 1862.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım-
IV. Kur'an'da Bireysel Farklılıklara Bazı Örnekler
125
Kur'an, insanlar arasındaki eşitsizliklere birçok ayette doğrudan ve dalaylı olarak örnekler verir. Bedensel, psikolojik ve sosyal açıdan birbirinden farklı insan özelliklerini . tasvir eder. İnsanların hem Allah karşısındaki durumlarına hem de bu dünyadaki konumlanna izah getinnek amacıyla insanlar arasındaki farklardan bahseder. Kur'an'da tasviri yapılan bireysel eşitsizlik durumlarından birkaçını burada örnek olarak ele almak istiyoruz. Burada örnek olarak ele alacağımız bireysel farklılık ve insanlar. arası eşitsizlik örneği durumlar şunlar olacaktır: Kur' an' da kişiliği tasvir edilen Trufit isimli şah sa verilen özel yetenek ve imkanlar, konuşma kabiliyeti konusundaki bireysel farklılık, gönne duyusuna sahip olma konusundaki eşitsizliği vurgulayan "a'ma"lık, zekaya sahip olma konusundaki farklılığı vurgulayan "sefih ve "zalf' alına durumu.
A. Özel Yetenekli İnsanlar İnsanlar yetenekleri bakımından birbirlerinden farklıdırlar. Her insanda inıkan bulun
duğu takdirde bazı bilgi ve beceri alanlarında ilerleme gücü bulunabilir. Buna kabiliyet/ gizilgüç denir. Bazı insanlarda belli bir şeye karşı olağanüstü kabiliyetler -örneğin savaş dehası- ya da soyut olarak yaratıcı bir eser meydana getirmeyi sağlayan üstün hasJetler bulunabilir. Bununla birlikte, insanın kabiliyete sahip olduğu bir alanda göstereceği başan, o alanda çalışma ve gelişme olanaklarını elde edip edememesine bağlıdı.r42•
İnsanlarda tek bir genel yetenekten değil, çeşitli özel yeteneklerden söz edilir. Bu özel yetenekierin sayısını, yedi, on iki, hatta 120 olarak ifade edenler vardır. Kişide yeteneklerden birisinin yüksek alınası durumunda ilişkili öteki yetenekierin de ortalamadan yüksek olması muhtemeldir. Her toplumun ve insanlığın uygarlık düzeyini belirleyen çok üstün yetenekli yaratıcı bireyler vardır. Her kuşakta doğabilecek bu tür üstün yetenekierin sınırlı olan sayısı artınlamaz43 •
Üstün yetenekli bireyler, bulundukları toplumda lider alınayı severler, ilgi alanları geniştir, yeniliklere uyum sağlarlar, girişimci özellikleri vardır, üretici ve ilgi çekici fikirler ileri sürerler, fikir, olay ve kurallar arasındaki ilişki ve uyuşmazlıkları çabuk fark ederler, araştınnacı ve yenilikçi çalışmalarla ilgilenirler, çabuk öğrendikleri için akranlarından daha fazla bilgiye sahiptirler, karmaşık konuları, problemleri çözmede, planlayıp organize etınede son derece kolay ve pratik yol bulurla.r"4.
Kur' an' da Talfit, üstün yetenekli kimselere örnek verilir. Sahip olduğu özellikler dolayısıyla kendisine verilen önemli rol ve görevlerden bahsedilir. Talut'a verilen görev toplum liderliği ve ordu komutanlığıdır. O günkü şartlarda bir lider ve komutanda bulunması gereken üstün özellikleri Tillut'un taşıdığı açıklanır. Talfit'un özellikle savaş alanındaki bilgi ve becerisinden, bu alanda sahip olduğu fiziksel üstünlükten, zihinsel yatkınlıktan söz edilir. Trufit'un, içinde yaşadığı toplumun, aralarından çıkardığı üstün yetenekli bireylerden biri olduğu ve toplumun geleceğine yön verebilecek bir lider olduğu belirtilir:
42) Paul Foulquıe, Pedagoji Sözlüğü, Çev. Cenap Karakaya, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1994, s. 88; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılap Kitabevi, Istanbul 1994, s. 227.
43) Mi tat Enç, Ruh Sağlığı Bilgisi, İnialap ve Aka Kitabevleri, İstanbul 1979, s. 289-291.
44) Ömer Baldık, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Rehberi, Tımaş Yay., İstanbu12004, s. 717.
126 /Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERGİSİ
"Peygamberleri onlara dedi ki: "Allah TtilUt'u size hükümdar gönderdi." Dediler ki: "O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha layığız, ona geniş mal da verilmemiştir" Dedi: "Allah onu sizin üzerinize hükümdar seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı" Allah dilediğine mülkünü verir. Allah'ın lütfu geniştir, O, her şeyi bilendir. "45
İsrail oğullan, düşmanla savaşmak için bir komutan istemişlerdir. Yüce Allah da lider ve komutan olarak onlara Tillut'u göndermiş, onun liderliğinde savaşmalannı dilemiştir46.
İsrail oğullan Talilt'un lider olarak tayin edilmesine karşı çıkmışlardır. Kendi mevkilerinin yüksek olduğunu, toplum içerisinde servet sahibi ve asil kimseler olarak ortaya çıktıklannı, fakir, serveti olmayan, asil bir soydan gelmeyen Trufit'a yönetimin ve liderliğin verilemeyeceğini ileri sürmüŞlerdir. Sahip olduklan asalet ve zenginlik gibi niteliklerinden dolayı kendilerinin yöneticiliğe daha layık olduklannı düşünmüşlerdir47•
Yüce Allah, Talfit'un yönetici seçilmesinin gerekçesini şöyle açıklamıştır: Trufit'a geniş/derin bir ilim ve fizikselibiyolojik avantaj verilmiştir. Hem maddi hem de manevi yönden kendini geliştirmesine imkan sağlanmıştır. Bunlan elde etmesini sağlayacak doğal bir yatkınlık (isti'dad-ı fıtıi) bahşedilmiştir. Bedenen48 iri, uzun boylu, güçlü, sağlıklı, yakışıklı, görenlerde heybet ve ihtişam hissi uyandıran birisidir. Manen ise, kendi döneminin din, yönetim/siyaset ve fen ilimlerine, savaş becerisi ve tecrübesine sahip kılınmıştır. Yöneticilik ve komutanlığın şartlan bunlardır. Yöneticilik için bilgi gerekir, düşman karşısına karşı koyabilmek için ise düşünce gücünün de temeli olan beden gücü, -o dönemin savaşlan için geçerli olan- bedensel yatkınlık ve donanırn49, vakar, sabır, dayanıklılık ve cesur bir yürek gereklidir. Bu temel özellikler/roeziyetler Talut' da fazlasıyla mevcuttur5°.
Bütün evren Allah'ındır, O dilediği imkanı dilediğine verir, buna karşı çıkmaya, itiraz etmeye hiç kimsenin hakkı yoktıır. O'nun insanlara olan iyiliği sınırsızdır. İstediği takdirde bir kuluna çok fazla nimet ve imkan verebilir. Kimin hangi nimetiere layık olduğunu, neden ve ne kadar intkana sahip kılınacağını O bilir51•
45) Bakara, 2/247. 46) İbn Kesir, I, 308; Bilmen, ı, 256. 47) İbn Kesir, I, 308; en-Nesefi, I, 193; ei-Beyzavi, I, 130; Yazır, ll, 829; Bilmen, ı, 256. 48) Her insanın dünyaya gelirken genel beden görünüşü yönünden birtakım özellikleri vardır. Bu özel
.likler bireyden bireye değişir. (Orhan Çaplı. Çocuklarm Gençlerin Eğitimi, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1993, s. 54)
49) Bedensel-kinestetik zekfu;ı gelişmiş olanlara aktörler, sporcular örnek verilebilir. Bu tür zeka, vücut hareketlerini kontrol etmeyi ve yorumlama yı, vücut ile zihin arasında uyum oluşturmayı sağlar. Vücut hareketlerini kontrol etme, önceden planlanmış vücut hareketlerini denetleme, bedenin farkında olma, zihin ve beden arasında güçlü bir bağ kurma, bedeni bütünüyle iyi kullanma bedensel-kinestetik zekanın önündeki kapasitelerdir. (Bümen, s. 14-15)
50) Ebil Muhammed Alıdulhak İbn Giilib İbn Atıyye ei-Endelilsi, el-Muharreru'l-Vec'iz fi Tefslri'lKitô.bi'l-Aılz, Diiru'I-Kütübi'I-İiıniyye, Beyrut, 1993, I, 332; İbn Kesir, I, 308; en-Nesefi, I, 193; el-Beyzavi, I, 130; el-Meriiği, I, 368; Yazır, ll, 829-830; Bilmen, I, 256; Bayraktar Bayrakiı, Yeni Bir Anlayışın lşığında Kur'an Tejsiri, Bayrakiı Yay., İstanbul 2001, III, 242; Toptaş, I, 497. ·
51) en-Nesefi, I, 193; el-Beyzavi, I, 130-131; Yazır, II, 830; Bilmen, I, 256.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZI.İKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 127
A.yetten, ilk bakışta Tillut'un sahip olduğu kişisel meziyetlerin ve onun bireysel açıdan başkalanndan üstün olduğu yönlerin anlatıldığı anlaşılmaktadır. Tillut ile diğer insanlar arasındaki eşitsizliğe vurgu yapılmaktadır. Bunun yanında dikkat edilirse, ayette, Jalut ile İsrail oğullannın önde gelenleri arasındaki sosyal eşitsizlik de dile getirilmektedir. Bu eşitsizliğe dikkat çekenler, İsrail oğullannın önde gelenleridir. Onlar kendilerinde asalet ve zenginlik gibi iki önemli sosyal üstünlüğün bulunduğunu, bu ~çılardan Tillut'un daha alt tabaka ya mensup bir kişi olduğunu açıklamışlardır. Yüce Allah, zenginliğin ve soyluluğun ordu komutanlığı ve toplum liderliği için yeterli özellikler olmadığını, bu görevi yerine getirebilecek özellik ve üstünlüklerin Talut'a verildiğini açıklamıştır. Toplumdaki işbölümü uyannca komutanlık ve liderlik görevini üstlenecek kişinin taşıması gereken özelliklerin Talut'ta bulunduğunu ve bu göreve onun getirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
İnsanlar toplumda belli alan ya da alanlarda üstünlük .ve ayncalık sahibi olabilirler. Daha başka alanlarda ise, daha başka kimselere üstünlük ve meziyetler verilebileceği muhakkaktır. Toplumda belli sahada üstünlük sahibi olan bireylerin, her konuda ve her alanda bütün üstün konum ve makamlara kendilerini layık görmeleri tutarsızlıktır; aynca toplumun yaranna da değildir. Talfit, komutanlık ve liderlik vasıflanna herkesten daha çok sahip bir insandır. Fakat asil ve zengin İsrail oğullan, komutanlık ve liderlik makarnının da kendilerinin olmasını istemişlerdir. Zenginlik ve asalet konusunda üstün olmanın her alanda kendilerine üstünlük ve öncelik sağladığını zannetrnişlerdir. Yüce Allah ise, insanlara farklı alanlarda üstünlük ve ayncalıklar verdiğine, herkesin kendi üstün olduğu alanlarda topluma daha iyi hizmet vereceğine vurgu yapmıştır. Belli bir alanda üstünlüğü bulunanlann, kendilerini her alanda üstün ve ayrıcalıklı görmelerini doğru kabul etme-miştir.
B. Konuşma Kabiliyetinde Farklılık
Bir dilin temel işlemlerini açıkça kullanabilme yeteneğine dil zekası denir. Bu tür bir zeka, dil kullanımının farklı biçimlerde üretilmesine ve geliştirilmesine yardımcı olur. Dil yeteneği olan birey, kelimeleri kolaylıkla kullanabilir, düzgün cümleler kurabilir, kusursuz ve etkili bir şekilde konuşabilit2•
Sağırlıkla ilişkisi bulunmaksızıii, fiziksel veya işlevsel nedenlerle sözlü ifadede sürekli yetersizlik gösteren kimselerde "konuşma ve dil anzası" olduğu kabul edilir. Sözcüklerin, tümeelerin ve sözcük parçalannın seslerini verınede görülen her türlü aksaklığa konuşma bozukluğu denir. Konuşma bozukluğunun değişik biçimleri vardır. Hiç konuşamamaktan, sadece belli bazı sözcükleri çıkarmada çekilen güçlüklere kadar değişen düzeyde gerçekleşir. Kekemelik, hırnhımlık, pepelik, gecikmiş konuşma, çatlak veya boğuk sesle konuşma en yaygın konuşma ve dil anzalandan sayılır. Bu sayılanlar belirti temelli sınıflandırmalardır. Kekemelik, bozuk söyleme, burundan konuşma gibi durumlar ufak konuşma güçlükleri arasında sayılır3 •
52) Lütfi Öztabağ, Psikolojide İlk Adım, İnkıHip ve Aka Kitapevleri, İstanbul 1983, s. 204; Bümen, s. 9. 53) Turhan Oğuzkan, Normal Sınıflarda Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar; Ülkü Yay., Ankara 1963, s. 28-
29; Remzi Öncü!, Özel Eğitim Sözlüğü, Karatepe Yay., Ankara 1989, s. 27; Ahmet Konrot, "İletişim
1 . '
128 / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Konuşma sırasında dinleyenlerin çoğu, genellikle konuşanın ne söylediğine değil de nasıl söylediğine dikkat ediyor, konuşmayı umduklarından farklı buluyor ve bundan dolayı konuşma iletişim görevini yerine getiremiyorsa; konuşan ne söyleyeceğini değil de nasıl söyleyeceğini düşünür ya da endişe içinde olursa o konuşma özürlü bir konuşma sayılabilirM.
Seslerin, hecelerin, sözcüklerin söylenınesinde işitHebilir veya sessiz tekrar ve uzatmalar biçiminde sözlü anlatırnın akıcılığındaki bozukluklara kekemelik denir. Kekemelik, önce belli sözcüklerde, sonra her sözde takılına biçiminde kendini gösterir. Kekemelik, ses, hece, sözcük ya da türnce biçimindeki konuşma parçalarının kimisini özellikle damak seslerini çıkarmada meydana gelen bir söyleyiş aksaklığıdır. Kekemeler, konuşmaktan çekindikleri gibi, her an kekeleme korkusu yaşarlııii5 •
Kekemeliğin çoğunluğu bir süre sonra geçer. Özellikle gençlik dönemlerinde kekemelik kendiliğinden kaybolabilir. Bazen elektrik şokuyla iyileşme görülebilir. Tedavi ile tamamen düzelmiş kekeleme vakaları vardır. Birçok konuşmavelisan arızasının giderilmesinde, konuşmasını düzeltme yolunda bireyin kararldığı etkili olur56•
Kur'an'da konuşma yeteneği ve becerisi açısından iki insan arasındaki farklılığa işaret edilir. Kur'an bu konuya iki kardeş -Hz. Musa ve Hz. Harun- arasındaki farklılıkları
örnek vererek açıklık getirir. İki kardeşten biri olan Harun, dil yeteneği olan, ifadeleri kolaylıkla ve akıcı bir şekilde kullanablıen, kusursuz ve etkili bir şekilde konuşabilen birisi olarak tasvir edilir. Bu yönüyle Hz. Harun'un Hz. Musa'dan daha üstün ve avantajlı olduğuna vurgu yapılır. Konuşma becerisi konusunda iki kardeş arasında belirgin bir farklılık olduğu ifade edilir:
"Kardeşim Harun, o, dil bakımından benden daha güzel konuşur. Onu da benimle beraber, beni doğru/ayan bir yardımcı olarak gönder. Zira ben, beni yalan/ayacaklarından korkuyorum. "57 .
Hz. Musa'nın dilinde doğuştan ya da çocukluğunda Firavun'un sarayında ağzına almış olduğu bir ateş parçasından dolayı biraz tutukluk, pelteklik, bazı harfteri doğru telaffuz ederneme <l;urumu vardı. Masajlarını hakkıyla iletemeyeceği, akıcı bir dille aktaramayacağı endişesiyle kardeşinin kendisine bu konuda yardımcı olmasını Yüce Allah 'tan dilemişti. Kendisinden daha güzel/akıcı konuşma yeteneğine ve kolay anlaşılır ifade kabiliyetine sahip olan Harun'un yardımcı peygamber tayin edilmesini Allah'a niyaz etmiş ve bu dileği kabul edilmişti58 •
Yetersizliği Olan Çocuklar", Özel Gereksinimli Çocuklar ve Özel Eğitime Giriş, Editör: Ayşegül Ataman, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2003, s. 273; Özyürek, s. 21.
54) Yahya ÖzsOY. ve diğerleri ı. Öze/ Eğitime Giriş, Karatepe Yay., Ankara ı998, s. 8 ı_; Özlem Ersoy, NesIihanAvcı, Ozel Eğitim: Ozel Gereksinimi Olan Çocuklar ve Eğitim/eri, Ya-Pa, lstanbul200ı, s. 83.
55) Rasim Bak.ırcıoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı ve Uyum Bozuklukları, Anı Yayıncılık, Ankara 2002, s. ı26-ı27; Handan Asilde Başal, Gelişim ve Psikoloji, MorpaKültür Yay., İstanbul 2004, s. ıo9,
56) Anthony Smith, Insan: Yapısı ve Yaşamı, Çev. Erzen Onur, Nida Tektaş, Remzi Kitabevi, İstanbul ı 972, s. 33 ı; Aydın Ankay, Eğitim Psikolojisine Giriş, Turhan Kitabevi, Ankara ı 997, s. 85; Oğuzkan, s. 29.
57) Kasas, 28/34.
58) er-Razi, VIII, 596; eş-Şevkfuıi, IV, 2ı3; ez-Zuhayll, XX, 102; es-Sabfini, II, 433; Bilmen, V, 2598; Ateş, VI, 439.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 129
Hz. Musa, Firavun'a ileteceği mesajlann içeriğini iletme konusunda değil, nasıl söyleyeceği endişesini taşımaktadır. Bu durum, onun konuşmasında bir aksaklığın bulunduğunu gösterir.
Ayette belirtildiği şekliyle, Hz. Harun'un Hz. Musa'yı "tasdik etmesi", yani doğrulaması, sahirı olduğu güzel ifade yeteneğiyle Hz. Musa'dan naklettiği delilleri muhataplara sunması, onlann şüphelerini gidermesi, onlarla tartışmaya girmesidiı.s9•
Hz. Musa kardeşi Harun ile kendisi arasındaki önemli bir farkı şu şekilde dile getirmiştir: Kardeşim Harun, daha fasih ve beliğ bir şekilde gerçekleri açıklamaya, hiıkkı savunmaya kabiliyetlidir. Söylemek istediğiın delil ve kanıtlan, Allah 'tan getirdiğim mesajlan yardımcım olarak kardeşim açık ve anlaşılır bir şekilde anlatsın60•
Hz. Harun, Hz. Musa'nın istek ve beklentileri doğrultusunda, üstün konuşma becerisi ve yeteneğini kullanarak kardeşine yardırncı olmuştur. Hz. Musa' dan daha üstün olan konuşma kabiliyetini onun gaye ve ihtiyaçlanna uygun olarak kullanmıştır. Yüce Allah Hz. Musa'nın konuşma konusundaki dezavantajını Hz. Harun'un bu alandaki üstün becerisiyle karşılamıştır. Böylece iki kardeş, peygamberlik görevinin yerine getirilmesinde işbirliği yapmışlardır.
Müfessirler Hz. Musa'nın konuşmasıyla ilgili durumu açıklayan üç ayeti (28/34; 20/25-28; 43/52) birlikte değerlendirmişlerdir. Bu ayetlerinanlam olarak birbirini destek·ıediğini ve birbirine açıklık getirdiğini ileri sürmüşlerdi.J:-6 1 •
İnsan doğuştan ya da sonradan engelli duruma düşebilir. Bu durumda insana düşen görev, içinde bulunduğu durumu mümkün olduğunca düzeltebilecek çabalara girişmektir. Nitekim konuşma sorunu yaşayan Hz. Musa bu durumunu olduğu gibi bırakmak yerine, düzeltilmesi yolunda istek ve eğilim duymuştur. Hz. Musa'nın, dilinin akıcılık kazanması yönünde Allah' a yapmış olduğu dua, onun bu konuda kendini geliştirmek ve iyileştirmek için gösterdiği çalıayı anlatır:
"Musa dedi ki: "Rabb'im benim göğsümü aç, bana işimi kolaylaştır, dilimden şu düğümü çöz; ki, siizümü anlasınlar. "62
Müfessirler konuyla ilgili diğer ayette olduğu gibi (28/34), Hz. Musa'nın dilindeki düğümden söz ederken, onun çocukluğuncia ağzına aldığı ateş parçasına ve buna bağlı olarak dilinde oluşan peltekliğe ya da doğuştan var olan tutukluğa değinirleı-63.
·Hz. Musa, dilindeki bu engelden, genel olarak söz aniatmasına mani olan düğümden kendisini kurtarması için Allah'a dua eder. Konuşmasının anlaşılır olması için yardım diler. Söylendiğine göre, dilindeki engel, peygamberlik görevini yerine getirecek kadar giderilmiş, fakat tamamen ortadan kalkınarnıştır. Çünkü o dua ederken, dilindeki engelin 59) er-Razi, VIII, 597.
60) ez-Zuhayli, XX, 102; es-Sabun!, II, 433; Bilmen, V, 2598.
61) İbn Kesir, III, 154; eş-Şevkani, III, 451; eş-Şankiti, IV, 8; el-Klisimi, V, 99.
62) T1ilıli, 20/25-28.
63) el-Mliverdi, III, 400; İbn Kesir, III, 154; Bilmen, IV, 2067.
1' i:
. !
130 / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
tamamının değil, birazının giderilmesini temenni etmiştir. ihtiyacını giderecek, söylediklerinin aniaşılmasını sağlayacak kadar bir iyileşme istemiştiı-64.
Hz. Musa, ilah! mesajları iletmek üzere Firavunun huzurunda konuşurken, Firavun onun ne söylediğine değil, nasıl söylediğine dikkat etmekte, konuşmasını normalden farklı bulmaktadır. Ayette tasvir edilen bu durum, Hz. Musa'nın konuşmasında bulunan bir aksaklığa işaret etmektedir:
"Firavun, kavminin içinde seslenip dedi ki: "Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altınıdan akıp giden ırmaklar benim değil mi? Görmüyor musunuz? Yahut ben, şu aşağılık, neredeyse söz anlatamayacak durumda olan kimseden daha iyi değil miyim? "65
Bu ayette Hz. Musa'nın dilinin ağır, tutuk olduğuna işaret vardır. Firavun, kendisinin söz anlatmaktan dahi aciz olan, düşüncesini açık bir şekilde ortaya koyama yan, konuşmasında akıcılık bulunmayan Musa'dan daha iyi ve değerlifüstün olduğunu açıklamaktadır. Yine Firavun kendisinin geniş bir servete ve hakimiyete sahip olduğunu, Hz. Musa'nın ise fakir, değersiz, hakir ve zayıf bir konumda bulunduğunu söylemektedir. Böylece insanlar nazannda onun değerini düşürmek istemektediı.-66.
Yaratılıştan var olan kusurlar, insanın insan olma değerine alçaklık ve eksiklik getiren bir durum değildir. Hiç kimse böyle bir durumdan dolayı ayıplanıp yerilemez. Bu gerçeğin bilincinde olmayan Firavun, cahil ve erdemsiz halkının huzurunda Hz. Musa'nın konuşma engelini diline dolayarak, kendi üstünlüğünü ortaya koymak istemiştiı:67•
Kur'an bu ayette engelli insanlarla kurulacak ilişkide dikkat edilmesi gereken evrensel bir ahlak ilkesine vurgu yapmıştır. Engelli insanların içinde bulundukları duruma işaret ederek onlara karşı üstünlük taslamanın, onları aşağılamanın büyük bir erdemsizlik olduğunu vurgulamıştır. Engelli bir insanı aşağılayarak, kendi üstünlüğünü ispat etme çabası ane~ Firavun gibi değer yoksunu olan insaniann davranış özelliğidir.
C. Görme Duyıısunda Farklılık: Görme Engelliler insanlar, görme gücü bakımından, "kör" ve "gören" olmak üzere kesin çizgilerle iki
ayn guruba aynlmazlar. Görme gücü konusunda bu iki aşın uç arasında değişen geniş derece farklan vardır. Körlük/görmezlik; hiç görmeme, 20 derece ve daha az görme alanı darlığı, normal basılmış yazıları görme yetersizliği gibi çeşitli biçimlerde yorumlanır. Körlüğün yasal tanımı şu şekildedir: Yapılan tüm düzeltmelerle birlikte, gözlük ya da lens yardımıyla, gören gözün olağan görme gücünün onda birine ya da daha azına sahip olan -görme açısı yirmi dereceyi aşmayan kişilere kör denir. Anadan doğma körler olduğu gibi, kazalar ya da hastalıklar yüzünden kör olan kimseler de vardıı:68•
64) İbn K esir, III, I54; eş-Şevkaru, III, 45 I; eş-Şankiti, IV, 8; ei-Kasimi, V, 99; Bilmen, IV, 2067.
65) Zuhruf, 43/5 I -52. 66) er-Razi, IX, 637; el-Beyzavi, II, 375; Hicilzi, III, 399; ez-Zuhayli, XV, 167; Derveze, III, 379;
Bilmen, VII, 3288; Ateş, VIII, 257.
67) ez-Zuhayli, XV, I67.
68) Tuba Tuncer, "Görme Yetersizliği Olan Çocuklar", Özel Gereksinim/i Çocuklar ve Özel Eğitime Giriş, Editör: Ayşegül Ataman, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara 2003, s. 293; M. Naci Kula, Bedensel Engeliilik ve Dini Başa Çıkma, Değerler Eğitimi Merkezi Yay., İstanbul 2005, s. 84; Oğuzkan, s. 23; Öncü!, s. I 8; Özsoy ve diğerleri, s. 25; Ersoy, Avcı, s. 33-34.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım-
131
Görme, işitme, konuşma gibi kabiliyeder konusunda insanlar en üst düzeyde yetkinlikten, tamamen yoksunluğa kadar derecelenirler. Görme, işitme gibi kabiliyederini önemli ölçüde yitirmiş olan insanlar, belirgin bir bireysel farklılık oluştururlar. Bu alandaki farklılık örneğini, görme engelli bir şahısla Hz. Peygamber arasındiıki ilişkiyi konu alan ayetlerden aktarmak istiyoruz: .
"Surat astı ve döndü; kör geldi diye. Ne bilirsin belki o arınacak? Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak. Kendisini zengin görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmasından sana ne? Fakat koşarak sana gelen, Allah'tan korkarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. Hayır, olmaz böyle şey; o inen Kur'an ayetleri bir hatırlatmadır. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. "69
Hz. Peygamber, Kureyş'in ileri gelenleriyle sohbet ederken -onları İslam'a davet ederken, Allah'ın birliğini ve yüceliğini anlatırken, ahiret azabıyla korkuturken, getirdiği mesajiann doğruluğu konusunda ikna etmeye çalışırken- gözleri görmeyen Abdullah İbn Ümmi Mektı1m gelip söze kanşmış ve Hz. Peygamber'den kendisine Kur'an okumasını ve açıklamasını istemiştir. "Ey Allah'ın elçisi, Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da öğret" demiş ve bu sözü birkaç kez tekrar etmiştir70•
Abdullah İbn Ümmi Mektı1m'un, ikide bir söze karışması, Hz. Peygamberin canını sıkmış, onun sözünü dinlemek istememiş, soru sormasından hoşlanmamış, cevap vermeden yüzünü dönmüştür. Olan bitenden memnun olmayarak yüzünü Abdullah'tan öteye çevirmiş ve diğer adamlarla ilgilenmiştir. Fakat onlar da kalkıp gitmişlerdir. Bu olay üzerine Abese suresi inmiştir71 •
Hz. Peygamberin canının sıkılması, başını başka yöne çevirmesi köre değer vermemesinden, onu hafife almasından ileri gelmiyordu. O aynm yapmaksızın herkesi doğru yola davet ederdi. Ancak daha önemli bir işi yaptığına inanıyordu. İslam'ın daha çabuk yayılabilmesi için toplum içerisinde etkili olabilecek insanlan ikııa etmeye çalışıyordu. Kureyş kabilesinin liderleri olan bu kimseler İslam dinini kabul edince, davasının güçleneceğini, birçok kimsenin de hak dine gireceğini ümit ediyordu. Görme özürlü olan Abdullah İbn Ümmü Mektı1m'un onlar kadar faydalı olamayacağını sanıyordu. Böyle bir ortamda körün söze karışması, peygamberin çabasını etkisiz bırakmıştır. Kureyş'in ileri gelenleri kendilerini yukarılarda gördüklerinden, kör birinin gelip meclislerine ortak olmasından hoşlanmamışlardır. Ortaya çıkan olumsuz gelişme Hz. Peygamberin canının sıkılmasına ve köre surat asmasına yol açrnıştır72•
Hz. Peygamberin sergiiemiş olduğu davranış karşısında Yüce Allah onu şu şekilde uyarmıştır: Huzuruna gelen kör, senden alacağı Kur'an ve din bilgisiyle benliğini arındı-
69) Abese, 80/1-12. . . 70) ei-Kurtubi, XIX, 138-139; İsmail Hakkı el-Bursevi, Tefsiru Ruhu'l-Beyiin, Mektebetü Eser, İstanbul
1389 h., X, 330-331; ei-Cezliiri, V, 517; Esed, s. 1235; Bilmen, VIII, 3966-3967; Ateş, X, 320; Toptaş, VIII, 168-169.
71) el-Bursevi, X, 330-331; el-Cezliiri, V, 517; Hicaz!, III, 823; Bilmen, VIII, 3966-3967;Ateş, X, 320 Toptaş, VIII, 168-169.
72) Hicaz!, III, 823; el-Mevdudi, VII, 37; Bilmen, VIII, 3966-3967; Ateş, X, 320 Toptaş, VIII, 168-169.
132 /Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
np cahillikten, günahlardan kurtulacaktır. Senin vereceğin öğütleri dinieyecek ve o öğütlerden yararlanacaktır. Böyle bir amaçla senin huzuruna gelen bu kişiyle ilgilenmen gerekmez mi? Kör olan kişi öğütlerden yararlanmak için koşarak gelmiştir. Allah'tan korkmakta, dinine aykırı davranmaktan kaçınmakta, günaha düşmekten endişe duymaktadır. Oysa sen ona ilgi göstermiyor, başkalaoyla meşgul oluyorsun73 •
Ayete isim verilmeksizin "a'ma/kör" sıfatı kullanılmıştır. Bu ifade sözü edilen kişinin yüz çevrilmeye değil, aksine ilgiye ve alakaya layık olduğuna işaret eder. Sadece ayete konu olan kişinin değil, genel manada bütün engelli ve muhtaç kimselerin aynı ilgiyi hak ettiklerini belirtir. Görme engelli kimseyi, sırf bu durumu dolayısıyla özellikle gözetmek gerektiği vurgulanır74•
Bu ayette, belirgin bir bireysel farklılık olan görme engellilik, dinin inanç ve davranışlannın eğitim/öğretimiyle ilgili olarak gündeme getirilmiştir. Görme engelli bir insanın din eğitimi imkanı ve hakkı söz konusu edilmiştir. Yüce Allah bu ayette, dinin inanç ve davranışla ilgili ilkelerini öğrenmek ve bu doğrultuda kişilik geliştirmek konusunda istek duyan, ihtiyaç hisseden görme engelli bir bireye gösterilmesi gereken öncelik ve verilmesi gereken değer konusunda Hz. Peygamberi yönlendirmiştir. Yine bu ayetten çıkarılabilecek genel bir ilke de şudur: Fiziksel ya da duyusal herhangi bir engeli bulunan birey, diğer sağlıklı yeti ve imkanlannı kullanarak eğitim fırsatlanndan sonuna kadar faydalanabilmeli, kendini geliştirebilecek koşullara sahip alabilmelidir. Engellilik, kişinin eğitiminin ikinci plana itilmesinin bahanesi olmamalı, tam tersine engellilere eğitim konusunda daha fazla özen gösterilmeli, onlara da kendilerini geliştirecek ortamlar hazırlanmalıdır. Hepsinden önemlisi, bu konuda kolektif bilinç oluşturulmalıdır. Kur'an
"- bu ayette, Hz. Peygamber'in şahsında engeliiierin eğitim önceliği konusunda bir devrim yapmayı amaçlamıştır.
D. Zihinsel Farklılık: Zihinsel EngeliHer
İnsanlar arasında sağlıklı ilişkiler kurulması ve sürdürülmesi kişinin zeka düzeyiyle yakından ilgilidir: Zeka, ilişkileri kavrama ve yeni koşullara uyabilme yetisidir. Kişinin çevreye yaptığı uyurnun özel bir durumu, zihinsel yapı ile çevre arasında sürekli olarak gelişen, durmadan yenilenen dinamik bir denge halidir. Bilinçli olan her davranış, zekanın bir ürünüdür. İnsanlar sorunlannı zekalan aracılığıyla giderirler. Zekii düzeyi yeterli bir in.san, yeni ~urumlarla karşılaştığında neler yapabileceğini isabetli olarak belirleyerek uygun davranışlar sergileyebilen, her türlü sorun karşısında yerinde çözümler üretebilen kimsedir. Sosyal problemlerle karşı karşıya kalan bir insan, bu problemleri meydana getiren şartlan araştırır, ihtimalleri hesaplar, toplumun değer yargılannı dikkate alır, gidilecek yolu kestirerek varmak istediği noktaya ulaşır, işini halleder. Fakat zeka yetersizliğinin söz konusu olduğu durumlarda, insan etkinliklerinin bozulma ve tutarsızlıkla karşı karşıya kalabileceğini söyleyebiliriz.
73) el-Kurtubi, XIX, 139-140; en-Nesefi, IV, 486-487; el-Cezftiri, V, 517-518; Bilmen, VIII, 3966-3968.
74) Yazır, VII, 5575.
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 133
Zekanın yetersiz olduğu durumlan üç başlık altında inceleyebiliriz. Bunlardan birisi, yaşın küçük olması sebebiyle zekanın faaliyetinin bütünüyle olgunlaşmamasıdır. İkincisi, bunama dolayısıyla zekada gerilemenin meydana gelmesidir. Üçüncüsü ise, doğuştan var olan ya da sonradan ortaya çıkan nedenlere bağlı olarak kendini gösteren zihinsel yetersizliktir. Şimdi bu üç durumdan zihinsel yetersizliği -konumuzla olan yakın ilişkisi nedeniyle~incelemek istiyoruz.
Zeka yetersizliği, zeka özrü, normalaltı zeka, oligofreni, gelişimsel engellilik, gelişimsel gecikme gibi nitelemelerle de ifade edilen zeka geriliği, gelişim döneminde mey~ dana gelen, uyumsal davranışlarla birlikte bulunan ortalamanın altındaki zeka işlevidir. Bir kimsenin davranışı değişik ortamlarda sürekli yetersiz kalıyorsa, bu kişide zeka geriliği var demektir. Zeka geriliği, doğuştan var olan ya da sonradan ortaya çıkan nedenlere bağlı olarak kendini gösteren bir zihinsel yetersizliktir. Kalıtsal nedenlere bağlı olabileceği gibi, dış etkenlerle de oluşabilir. Zeka işievindeki bozukluk, iletişimde, kendine bakmada, evdeki yaşamda, toplumsal yeteneklerde, başkalanna yararlılıkta, kendini yönlendirmede, sağlığı korumada, çalışma alanında bozukluğu beraberinde getirir. Geri zekalı çocuklann, merkezi sinir sistemleriyle otonomik sinir sistemlerinde anzalar bulunduğu için bunlar, bütün davranışlarında, toplumsal hayata uyumda yetersiz kalırlar. Geri zekalı kişiler, sosyal yaşamın gerektirdiği bilgi ve becerileri edinememiş insanlardır. Ait olduklan sosyo-kültürel grubun yüklediği ve yaşlannın gerektirdiği sorumluluklann altından kalkamazlar. Zeka yönünden belirgin derecede kusurlu kişiler, doğruyu bulmada güçlük çekerler. Çok ileri derecede zeka geriliğinin olması durumunda doğruyu yanlıştan ayırma ve doğru olanı yapma yetileri ortadan kalkar75
•
Zeka gerilikleri, yaygın olarak kullanılan zeka testlerinde elde edilen başanya göre sınıflandırılır. Uzmanlar ya davranışsal ve eğitsel yetenekleri esas alarak ya da zeka bölümü düzey testlerinin icadından sonra alt guruplar belirleyerek dereceleri tanımlamaya çalışırlar. Buna bağlı olarak klasik kitaplarda üç ayrı guruba rastlanz76• Bunlar, ağır zeka geriliği gösterenler, orta derecede geri zekalılar ve hafif derecede geri zekalılardır77 •
Zihinsel gerilik, sadece bu özelliği taşıyan kişiyi ilgilendiren bir durum değildir. Sosyal, ekonomik ve psikolojik açıdan meydana getireceği, sebep olacağı sorunlar yönünden ailesini, yakın çevresini aynı derecede ilgilendiren, düşündüren bir aile sorunu, hatta daha geniş çaplı toplumsal bir sorundur. Zihinsel yetersizlik içerisinde olanlar hakkında insanların bilinçlendirilmesi, eğitilmesi gerekir. Onlara yapılabilecek hizmetlerin uygun ve adil bir biçimde gerçekleştirilmesi; onlann küçümsenmemesi, alaya alınmaması, taşımış olduklan özürden dolayı haklarında gizli ya da açıkça konuşmalar yapı~maması lazımdır. ' 75) İsmail Çifter, Klinik Psikiyatri, G.Ü. Basın Yayın Y. O. Basımevi, Ankara tsz., s. 890; Cengiz Gü
leç, Ertuğrul Köroğlu,. Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği, Arikara 1998, II, 1041; Cengiz Gül eç, Psikiyatrinin ABC 'si, Simavi Yay., İstanbul 1991, Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993, s. 461; O. A. Gürün, Psikoloji Sözlüğü, İnkılap Kitabevi, İstanbul, tsz., s. 1 74; Pars ve diğerleri, s. 47.
76) Pıerre Oleron, Zek!i, Çev. Ela Güngören, İletişim Yay., İstanbul, tsz., s. 26; Güleç, s. 52.
77) Bkz., Arthur I. Gates ve Diğerleri, Eğitim Psikolojisi, Çev. Necmi Z. San, M.E. B., İstanbul1986, I, 246; Orhan Çaplı, Çocukların Gençlerin Eğitimi, Bilgi Yayınevi, İstanbul 1993, s. 283-284; İbrahim
134 / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
Buraya kadar, zeka geriliği yüzünden ortaya çıkan zihinsel yetersizlikten ve toplumun zihinsel yetersizlik içerisinde olanlara karşı taşıması gereken sorumluluktan söz ettik~ Kur'an'da sefih kavramının geçtiği bazı ayetlerde (Bakara, 2/282; Nisa, 4/5) de yukarıda üzerinde durduğumuz zihinsel yetersizlik çeken üç gurup insandan, onlara gösterilmesi gereken ilgi ve bakımdan bahsedilir. Bu ayetleri müfessirlerin yorumlan doğrultusunda incelediğimizde, ayetlerde zihinsel yetersizlik içersinde olan her türlü insandan söz edil~ diğini göreceğiz.
Sefih günlük hayatta işlerini tek başına yoluna koyamayacak kadar yetersiz,: kişilik olarak olgunlaşmamış, kiinnı zarannı dikkate almayan bir karaktere sahip, tutum ve davranışlarında akıllı ve tutarlı bir kişi izlenimi uyandırmayan İhsanların nitelendİğİ bir kavramdır:
"Ey inanan/ar, belirli bir süreye kadar birbirinize borç verdiğiniz zaman onu yazın. Aranızda bir yazıcı, (onu) adaletle yazsın. Yazıcı, Allah 'm kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın; borçlu olan da yazdırsın, Rabb'i olan Allah'tan korksun, borcundan bir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu olan kimse aklı ermez, yahut zayıf, ya da kendisi yazdıramayacak durumda ise vetisi onu adaletle yazdırsın. "78
Burada sözü edilen "sefih", işlerini gerektiği şekilde yoluna koyamayan, aklı kıt, değerlendirme yeteneği zayıf, ticarı yazışmalarda yeterli anlayış düzeyine sahip gözükmeyen, malın kıymetini hakkıyla takdir edemeyen, malını saçıp savuran kişi ya da reşit olmadığı için vesayet altında bulunan çocuktur79• · ··
Sefihler malın değerini bilmez, onu çabucak ellerinden çıkarır, tüketirler. Sefihlik, mali harcamalar konusunda ölçülü davranmaktan sapan kimselerin bir özelliğidir. Kur' iin, mal sahiplerinin harcamalarında meydana gelebilecek muhtemel sapınayı önlemek için, mallarının vesayet altında tutulmasını önerir.
Bakara suresi 282. ayette, zihinsel yetersizlikleri dolayısıyla malları üzerinde tasarrufta bulunamayan kimseler sefih olarak nitelenmelerinin yanında "za1f'80 diye de isimlendirilmişlerdir. · .
Ethem Başaran, Eğitim Psikolojisi, Gül Yayınevi, Ankara 1996, s> 112; Atalay Yörükoğlu, Çocuk Ruh Sağlığı, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., Ankara 1986, s. 86; Ziya Selçuk, Eğitim Psikolojisi, PEGEM, Ankara 1997, s. 65-66; Özcan Köknel, Genel ve Klinik Psikiyatri, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul l 989, s. 64; Hasip A. Aytuna, Normal Çocuklarda Anormallikler, M.E. B., İstanbul 1976, s. 150; Adnan Zlyalar,Psikiyatrik Semioloji ve Medikal Psikoloji, İ.Ü.C.T.F.P.K. Vakfı Yay., İstanbul 1981, s. 325-326; Adnan Ziyalar, Sosyal Psikiyatri, Yüce Yayım, İstanbul 1999, s. !90-191.
78) Bakara, 2/282.
79) İbn Keslr, I, 343; er-Razi, III, 94; el-Maverdi:, I, 355; Kutub, I, 335.
80) Arap dilinde "za'f', kuvvetin zıddı olarak tarutılır. Za'f, insanın fiziksel yapısında da bulunabilir, psikolojik yapısında da. "Zu'f' şeklindeki tel1iffuzun, insan bedeninde meydana gelen bir durumu, "za'f' şeklindeki okunuşun ise, insarun görüş ve anlayışıyla ilgili bir durumu belirttiği söylenmiştir. Bazılan ise, hem "za'f' hem de "zu'f' şeklindeki kullanımının her iki durumu da ifade etmek için kullanılabileceğini belirtmişlerdir. "ez-Za'fe", akıl zayıflığını, zeka ve anlayış noksanlığını anlatan bir lafızdır. "Maz'ilf' ise, akıldaki zayıflıktan kaynaklanan şaşkınlığı ifade eder. (Ebu'l-Fadl Cemaluddin Muhammed İbn Mükreıri İbn Manzilr, Lfsiinu'l-Arab, Daru'I-Fikr, Beyrut, !997, IX, 203-204; Ebu'I-Kasım el-Hüseyn İbn Muhammed er-Ragıb el-İsfehant, el-Müfrediit fi Garlbi'l-Kıır'ô.n,
KUR'AN'A GÖRE İNSANLAR ARASINDAKİ EŞİTSİZLİKLER -Sosyolojik ve Psikolojik Bir Yaklaşım- 135
Bu ayette "za!f' kelimesi, insanın zihinsel yetersizliğini ifade eden anlam çerçevesine sahiptir. Yarumcular buradaki yetersizliği zeka özürlü olma, çocuk yaşta bulunmaktan dolayı henüz zihinsel gelişimin tamamlanmamış olması, yaşlılığın etkisiyle bunamanın ortaya çıkması şeklinde değerlendirmişlerdir: ·
ez-Zevıahşerl, en-Nesefi, el-Beyzav1, el-Kasiml, M. Esed ve es-Sabfin1'ye göre "za'f', akl1 melekesine tam hakim olamayan çocukların, zihinsel karışıklık yaşayan ve akl1 dengesini kaybetmiş, yaşı ilerlemiş, iyice kocamış insanların durumunu belirten bir kavramdıı-81. Er-Razi, İbn Keslr, el-Merağ1, es-Sa'd1, S. Kutub, H. B. Çantay'a göre, "za'f' kelimesi, ihtiyarlıktan dolayı bunamak, yaşın küçük olması yüzünden (zihinsel gelişimi tamarnlamamış olmak), mecnfin, deli, zayıf akıllı olmak anlamını içeriı-82• el-Maverd1, ed-Dımeşki, eş-Şev kani bu ayette geçen "za'f'ın ahmaklık anlamını belirten bir lafız olduğunu söyleı-83 • E. Harndi Yazır, burada sözü edilen zayıf kimsenin ma'tuh84 olduğunu
ifade eder. el-Kurtfibi ve el-Endelfisi "zaif'i "el-medhfilu '1-akli'n-nakısı '1-fıtra" (doğuştan zihinsel özürlü) kişi diye tanımlaı-85 •
Bu ayette, borcun söz konusu edildiği atışverişte, borcun belgelendirilmesi işleminde yeterli zihinsel kapasiteye sahip bulunmayan kimselerin işlemlerini velilerinin onlar adına yapması önerilir. Borcun belgelenmesi işlemi örneğinde olduğu gibi, kişinin toplum içerisindeki işlerini tek başına yürütebilmesi, bu konuda üzerine sorumluluk alabilmesi için yeterli derecede zihinsel kapasiteye sahip bulunması gerekir.
Sonuç
İnsanlar arasındaki eşitsizlikler Allah'ın bir yaratılış düzenlemesidir. Allah, insanları imtihan edebilmek için böyle bir düzenlemeyi gerekli görmüştür. O, insanlara farklı düzeylerde nimetler ve yoksunluklar vererek, onları hem birbirleriyle hem de Kendi Zatı 'na karşı olan tutumları konusunda denemeyi dilemiş tir. Her türlü eşitsizlik karşısında olumlu karakterler geliştirebilenlerle geliştiremeyenleri birbirinden ayırmak istemiştir.
Dünya hayatında insanlara verilen maddi üstünlükler ve yoksunluklar, onların Allah katındaki derecelerinin ölçüleri değildir. Allah katında derecesi üstün olanlar, dünya ko-
Daru'l-Ma'rife, Beyrut, tsz., s. 290-291; Mecdüddin Muhammed İbn Yakfib el-Firfizabadi, Besiiiru Zevn-Temylz, el-Mektebetü'l-ilmi, Be~rut, tsz., III, 474; Ahmed İbn Yusufes-Semin el-Hal«?bi, Umdetü'l-Huffilzfi Tefslri Eşrefi'l-Elfiiz, Alemü'l-Kütüb, Beyrut, 1993, II, 437; Muhammed Ali Ibn Ali İbn Muhammed et-Tahanevi, Keşşiiju /stılilhiiti'l-Fünun, Daru'l-Kütübi'l-ilmiyye, Beyrut, 1998, III, 115.)
81) ez-Zemahşeri, I, 321; el-Beyzavi, I, 144; en-Nesefi, I, 214; el-Kasimi, I, 635; Esed, s. 85; esSabUn!, I, 178.
82) er-Razi, III, 94; İbn Kesir, I, 343; el-Meraği, I, 433; es-Sa'di, s. 98; Kutub, I, 330; Hasan Basri Çantay, Kur'lin-ı Hakim ve Meiil-i Kerim, ElifOfset, İstanbul1992, I, 78.
83) el-Maverdi, I, 355; İzzuddin Abdülaziz İbn Abdisselam ed-Dımeşki, Tejslru'l-Kur'iin, Dam İbn Hazm, Beyrut, 1996, I, 248; eş-Şevk1ini, I, 385.
84) Ateh, akıl bozuklıiğudur. Bu bozukluğu yaşayan ma'tuhun anlayışı kıt, davranışları bozuk ve dengesiz olup söylediklerinden bir şey anlaşılmaz. (Abdulkerim Zeydan, Fıkıh Usulü, Çev. Ruhi Özcan, Atatürk O ni. Yay., Ankara 1979, s. 135)
85) el-Kurtfibi, III, 250; el-Endelfisi, I, 380; Yazır, II, 980.
136 / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman KASAPOGLU --EKEV AKADEMİ DERCİSİ
şu Ilanndaki bütün eşitsizli.kler ortammda erdemli ve dengeli yaşamayı başarabilenlerdir. Yüce Allah, insanlar arasındaki gerçek derecelendinneyi ahirette yapacaktır. Cennette, insaniann her birine diğerinden daha yüksek dereceler verirken, cehennemde de seviye seviye derecelerini düşürecektir. Bu yüzden insanın amacı ahiretteki, dolayısıyla Allah katındaki derecesini yükseltmek olmalıdır.
Kur'an'a göre, insanlar arasındaki eşitsizlikler, toplumsal düzenin işleyişine yöneliktir. Toplumdaki her çeşit ve düzeyden göreve, role talip olan bireylerin ortaya çıkmasını sağlamaya yöneliktir. Kişi maddi üstünlükler dünyasıyla başkalannı hor görmek, şımarıklık yapmak gibi karakterler geliştirmemelidir; yine maddi yoksunluklar dolayısıyla da aşağılık kompleksine, kötümserliğe düşmemelidir. Gerçek üstünlük ya da seviyesizliğin Allah katındaki dereceler olduğunu bilmeli, insanlarla olan ilişkilerini buna göre düzenlemelidir. Dünyadaki üstünlükler veya yoksunluklar, adaletsizliğe, haksızlığa vasıta kılınmamalıdır.
Kur' an, toplumdaki farklı görev ve rollere uygun, farklı yaratılış özelliğine sahip insanları layık görür. Bu durum, farklı kabiliyederin eğitim yoluyla geliştirilip toplumun hizmetine sunulmasını gerektirmiştir. Toplumda bazı kabiliyeder yüzünden yoksunluk çeken insaniann varlığı bir gerçekliktir. Görme engellilik, zihinsel yetersizlik gibi bireysel farklılıklar da toplumda dikkat çeken önemli bir durumdur. Toplumda bu tür farklılıklara sahip olanlar da kendilerini geliştirebilme hakkına sahip olabilmelidirler. Bu insaniann da toplumun her bireyi gibi değerli olduğu bilinci göz ardı edilmemelidir. İnsaniann değeri maddi güç ve üstünlüklere indirgenmemelidir. İnsanlar arası eşitsizlikte hassas bir konuma sahip olan fiziksel ve psikolojik açıdan engelli durumunda olan bireylerin eğitim ve gözetimine daha fazla özen gösterilmelidir.
İnsan, toplumsal yaşantıda en üstün yaratılışta insanlardan en yetersiz düzeydeki insanlara vanncaya kadar bir tür eşitsizlikler hiyerarşisini tecrübe eder. Yine toplumsal tabakalaşma da üst düzeyde bulunan kişilerle alt düzeyde olanlan gözlemler. İnsan bu gözlem ve tecrübelerinden hareketle en üstün ve en aşkın bir varlığa yani Allah'a giden bir yol bulabilir. İnsanlar arasında yaratılış özellikleri ve onlara verilen diğer nimetler konusunda belirgin uçurumlar vardır. Yaratıcı/Allah ile yaratılanlar arasındaki eşitsizlik ise, kapanacak türden değildir. Bu gerçeklik yaratılmış varlıklan yaratıcı olan Allah'a herhangi bir şekilde eş ve ortak koşulmasını imkansız kılar.