Upload
tan-egeli
View
144
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
1
Güncel konularla her Çarşamba
2016’ya damgasını vuracak ekonomik
konuların başında küresel anemik büyüme
sorununa para politikalarının çare
olmayacağının kabulu var. Bu sorun artık
sadece gelişmiş ekonomilerin değil; düşük
petrol fiyatı, devalüasyonlar ve azalan
küresel ticaret üzerinden gelişmekte olan
ekonomilerin de problemi.
EB ve Japonya örnekleri negatif faizle
amaçlanan etkinin yaratılamadığını
anlatıyor. Diğer yandan, birçok ekonomide
yüksek borçluluk ve bütçe açıkları maliye
politikası yoluyla talebin desteklenmesi
önünde engel olarak algılanmakta. Borçların
yeniden yapılandırılması da halen/henüz
tabu olan konulardan bir tanesi.
Geriye tek bir seçenek kalmış gibi
görünüyor. Monetizasyon. Bugünlerde
kısaca helikopter para denilmekte. Yapısal
reformlar, maliye politikası ve para politikası
olarak monetizasyon. Bu üç aracın nasıl bir
optimal birleşimi olacağı çokça tartışılacak
bir konu.
Şu anda Hindistan merkez Bankası’nın
başında olan, Lagarde’ın ardından da
IMF’nin başına geçmesi beklenen Rajan’ın
önerisi Bretton Woods tipi bir anlaşmaya
doğru gidilmesi.
Büyüme: İyi, Kötü,
Çirkin…
2016’ya damgasını vuracak
ekonomik konuların başında
küresel anemik büyüme
sorununa para politikalarının
çare olmayacağı gerçeğinin
kavranması olacak. Keza, zayıf
nominal talep 2013’ten bu yana
23 Mart 2016
artık sadece gelişmiş
ekonomilerin değil; düşük
petrol fiyatı, devalüasyonlar ve
azalan küresel ticaret
üzerinden gelişmekte olan
ekonomilerin de problemi.
Yılın başında Davos’ta,
ardından G20’de ele alınan
konu, IMF’nin bahar
Haftanın Ortası
Grafik 1: Küresel Büyüme
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
2
toplantılarında da ana
gündem maddesi.
Koordineli maliye ve para
politikalarının gereği
konusunda fikir birliği
oluşmaya başladıysa da,
kimse bu koordinasyonun
nasıl sağlanacağını;
büyümeye para ve maliye
politikaları yoluyla atılması
istenen desteklerin nasıl
dengelenmesi gerektiğini
bilemiyor. Ya da henüz
bilemiyor.
Merkez bankalarının
bilançolarının aşırı şişmesine
ve faiz seviyesinin sıfır ve
altına inmiş olmasına
rağmen durum iç açıcı değil.
Japonya’da ekonomik
büyüme sıfıra yaklaşmakta
ve enflasyon da neredeyse
yok gibi. Euro Bölgesinde
(EB) enflasyon yeniden
eksiye dönmüş durumda.
İngiltere’de ekonomik
büyüme yavaşlarken
enflasyon da yine sıfırda.
23 Mart 2016
ABD ise yine en sağlıklı
göstergelere sahip olarak 2008
krizinden sıyrıldığını ilan etmiş
olsa da manşet enflasyonun
Fed’in hedefi olan %2’ye
yükselmesine daha yıllar var;
büyümede ise geçmiş
toparlanma döngüleri içindeki
en zayıf performansı gösteriyor
halen. Kemal Derviş’in
deyimiyle “ucuz su” var ancak
“at suya gitmeyi reddediyor”.
Gelişmekte olan
ekonomilerde ise petrol
üreten ülkelerde düşük fiyatlar
nedeniyle ciddi ekonomik
sorunlar baş göstermişken;
petrol ihraç edenler de cari
açıklarındaki rahatlamaya
karşın zayıf büyümenin
hasarlarını hissetmeye
başladılar.
Fakat 2008’den bu yana başta
Fed olmak üzere büyük merkez
bankalarının adımları artık
limite ulaşmış durumda.
Sürekli ertelenmekte
oluşları üzerinden bahsi
geçen yapısal reformlar da
dış ticarette liberalleşme,
orta ve uzun vadeli mali
yapısal sorunların
gündeme alınması, emek-
ürün piyasalarında
verimlilik odaklı
düzenlemeler ve emeklilik
sistemlerinin gözden
geçirilmesi olarak
özetlenebilir. Bu
konularda her ülkenin
ihtiyaçları değişik ve esasında
nelerin yapılması gerektiğinin
bilinmesine rağmen, politik
olarak maliyetleri nedeniyle
iktidarı kaybetmek istemeyen
politikacılar bu konularda
göstermelik adımlardan öteye
geçmeye hevesli değiller.
Zaten, yapısal reformlarda
ilerleme orta ve uzun vadede
büyüme potansiyelini yukarı
çekecek olsa da, hemen
önümüzdeki birkaç yıllık
sürede fazla etkili olmalarını
beklemek de gerçekçi değil.
İsviçre ve İsveç’in ötesinde
3
büyüklerden Japonya Merkez
Bankası (BoJ) ve Avrupa
Merkez Bankası’nın (AMB)
uygulamaya soktuğu
“negatif faiz” uygulaması
ise tartışmaların odağında.
Para politikasına esas olan
aracın negatif faiz
vermesindeki hedef,
bankaların bu faizi mevduat
sahibine yansıtmasının
ardından hem bireysel hem
de kurumsal kredi talebini
hareketlendirmek; tüketimi
ve dolayısıyla üretimi;
büyümeyi yerinden yukarı
doğru oynatabilmek. Fakat
EB ve Japonya örnekleri
amaçlanan etkinin
yaratılamadığını anlatıyor.
Yüksek borçluluk oranı bir
yana, bankaların bu yükü
mevduat sahibine yansıtmak
yerine kredi faizlerindeki
marjlarını yükselterek
sırtlarından atmayı tercih
etmeleri de negatif faizlerin
çalışmamasında önemli bir
23 Mart 2016
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
Grafik 2: Gelişmekte Olan Ekonomilerde Para Politikası Problemleri
faktör. Sonuçta negatif faizler
küresel talebi tetiklemek
yerine, rekabetçi
devalüasyonlar yoluyla talebin
bir ülkeden başka bir ülkeye
kaymasına ve kazananı
olmayan bir sürecin
ilerlemesine neden oluyor.
Bu durum, maliye
politikalarının devreye
sokulması gereğini
tartışmalara zaten çoktan
soktu bile. Kamu
harcamalarının altyapı ve
eğitim gibi önemli kalemlerde
artırılması kadar, vergi
indirimleri yoluyla talebin
desteklenmesi de konuşulanlar
arasında.
Ancak, bugün dünyada birçok
ekonomide yüksek borçluluk
ve bütçe açıkları maliye
politikası yoluyla talebin
desteklenmesi önünde engel
olarak algılanmakta. Mesela
Japonya, geçen yıl ertelediği
4
vergi artışlarını Nisan 2017’de
devreye sokarak yüksek bütçe
açığını kontrol altına almaya
kararlı. EB içinde Almanya
zaten bu tür önerilerin
karşısında çok net; ki zaten EB
kuralları gereği bir çok ülkenin
bütçe açık seviyelerini aşağıya
çekmeleri gerekiyor. Geriye
kalan ülkeler arasında mali
dengeler açısından olanakları
olanların hepsi birleşse ve
harcamaları artırsa bile, böyle
bir hareketin küresel ölçekte
bir etki yapma olasılığı düşük.
Borçların yeniden
yapılandırılması da halen/
henüz tabu olan konulardan
bir tanesi. Politik olarak
yapılabilirliği tartışmalı. Ki
zaten, borçlar kısmen silinse
bile, sorunlu ülkelerdeki
yaşlanan nüfus yapısıyla talep
üzerinde ne kadar etkili
olabileceği de belli değil.
Geriye tek bir seçenek kalmış
gibi görünüyor. Monetizasyon.
23 Mart 2016
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
Grafik 3: ABD Ekonomisi
5
“Helikopter Para”…
Merkez Bankalarının ellerinde
henüz kullanmadıkları son bir
araç daha var. O da kamu
harcamalarını, borçları para
basarak kapatma, enflasyon
yaratarak borçları küçültme
ve ekonomiyi kısa vadede
hareketlendirme seçeneği.
Para politikasının esasta
bu daha sade haline de
kısaca helikopter para
denilmekte ve küresel
büyümenin nasıl
hareketlendirileceği
üzerine yapılan
tartışmalarda her geçen
gün daha fazla yer
almakta.
Para basarak yapılacak
harcamalar, finansal sistemi
bypass ederek doğrudan en
ihtiyacı olan orta ve alt gelir
grubunun cebine
gideceğinden, çok daha etkili
olabileceği düşünülüyor.
Miktarsal genişlemelerin en
23 Mart 2016
Grafik 4: Küresel Ticaret ve Finans
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
6
üst %1’lik kesime yaradığının
anlaşılması ardından, iş
yaratacak kamu
harcamalarının para basarak
yapılması planı; gelir
adaletsizliği sorununa da
kısmen çare olabilir gözüyle
bakılıyor. Yaratacağı
enflasyon üzerinden faizlerin
de bir miktar artması ise
özellikle küçük tasarruf
sahiplerine kısa vadede
yarayabilir.
Tabi mali açıkları monetize
etme adımının sıfır
civarındaki faizlerle uzun
süreli birleşimi dünya
ölçeğinde hızla yüksek
enflasyon yaratma riskini
de içinde taşımakta. Üstelik
gelecekte “enflasyon vergisi”
korkusu nedeniyle talepte
kayda değer bir canlanma
yaratmama riski de var.
Enflasyon vergisini de kısaca
nakit ve sabit faizli tahvil
tutanların enflasyon nedeniyle
kayıpları olarak tanımlamak
23 Mart 2016
Grafik 5: Euro Bölgesi Ekonomisi
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
8
mümkün; biz Türkiye’de bu
durumla çok uzun yıllar
yaşadığımız için esasta konuya
oldukça hakimiz ve uzun
vadede kimseye bir faydası
olmadığı da Türkiye’nin
şimdikinden daha yüksek
enflasyonla yaşadığı
dönemdeki ortalama büyüme
hızına bakılar kolaylıkla
görülebilir.
Dolayısıyla, monetizasyon
yoluna gidilecekse; ülke
yöneticileri bozuk
ekonomik şartların
bozduğu sosyal dengelere
bakarak bu yolu seçerse,
merkez bankalarının bu iş
dengeli ve belli kurallar
çerçevesinde yapması
gerek. Monetizasyon dâhil,
para politikalarının etkili
olabilmesi için beklentilerin
olumluya çevrilmesi iyi
yönetilmesi;, atılacak
adımların korku yaratmaktan
çok umut yaratması gerekiyor.
23 Mart 2016
Grafik 6: Japonya Ekonomisi
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
9
Bu kuralların nasıl konulacağı,
ne şekilde bir denetim
mekanizmasının oluşturulacağı
da 2016’nın ekonomik gündem
maddeleri arasında olacak.
Yapısal reformlar, maliye
politikası ve para politikası
olarak monetizasyon.
Bu üç aracın nasıl bir
optimal birleşimi olacağı
çokça tartışılacak bir konu.
Ancak, elbette, para basarak
borcun belirli bir kısmını
eritmek; yanına yapısal
reformlar eklemek; maliye
politikaları ile de desteklemek
esasta kronik zayıf talep
problemine ne kadar çözüm
olabilecek? Cevabı zor bir
soru. Net olan, yaratıcı
parasal politikaların ardından
şimdi başarılı bir uluslararası
işbirliği kurularak
monetizasyon dahil tüm
seçeneklerin ortak bir şekilde
uygulamaya sokulması gereği.
Küresel talebin zayıflığı
23 Mart 2016
Grafik 7: Çin Ekonomisi
Kaynak: World Bank, Egeli & Co.
10
geldiğimiz noktada dünya
açısından çok ciddi bir
tehdit. Ekonomik zorluklar
bir yana bölgesel problemlerin
aşılması, politikanın sertleşen
dilinin de yumuşatılması için
hem gelişmiş hem gelişmekte
olan ekonomilerin bir an önce
büyüme hızlarını hissedilir
derecede yükseltmeleri
gerekiyor. Bunun içinde
ekonomi yönetimleriyle ilgili
yepyeni önermelerin
tartışılması ve yeni oyun
kurallarının belirlenmesi şart.
Bunun ise bir formülü yok.
Şu anda Hindistan merkez
Bankası’nıon başında olan,
Lagarde’ın ardından da
IMF’nin başına geçmesi
beklenen Rajan’ın önerisi
Bretton Woods tipi bir
anlaşmaya doğru gidilmesi
ve büyük merkez
bankalarının görev
tanımlarına yeni bir yorum
getirilmesi. Hatırlanacağı
üzere Bretton Woods para
23 Mart 2016
yönetimi sisteminde dolar
altına; diğer para birimleri de
dolara bağlanmış ve büyük
devletler arasındaki ticari ve
finansal işlemlerde uyulması
gereken kuralları belirlenmişti.
IMF ve Dünya Bankası da
böylece oluşmuşlardı.
Sistemin yapısındaki sorunlar
yanında küresel ticaretin
artması ve izleyen krizli
dönemler sistemin çökmesiyle
sonuçlansa da, 2016 itibarıyla
dünya ekonomisinin mevcut
durumundan çıkması için
Rajan’ın önerisi dikkate değer
bir düşünme egzersizi. Rajan,
yapılacakları bulabilmek için
öncelikle herkese zarar veren,
kesinlikle yapılmaması
gerekenlerin belirlenmesini
öneriyor. Rajan’a göre 21.yyın
ihtiyaçlarını karşılayacak
Bretton Woods’dan esinlenen
yeni bir sistemin kurulması
için henüz zaman var. Aksi
halde, mevcut sorunlarla
yüzleşmemenin sonucu çok
uzak olmayan bir gelecekte
krizlerin yeniden kapıyı
çalmasıyla sonuçlanacak.
IMF’nin hemen önümüzdeki
bahar toplantılarında
gündemde yer bulacağı kesin
olan bu tartışmalar hakkında
şimdiden kafa yormakta fayda
var.
Türkiye açısından biz çok
başka konulara hapsolmuş
durumdayız. Ancak
ekonominin bir an önce
göstermelik yapısal reform
adımlarının ötesinde hem
Türkiye’nin ihtiyaçlarına
organize şekilde cevap
verecek bir programa; hem de
dünyada ekonomi
politikalarının evrilmekte
olduğu gerçeğini
kavrayabilecek bir anlayışa
çok acil olarak ihtiyacı var.
Keza, Türkiye ekonomisinin
akıntıya bırakılmış görüntüsü
içinde oluşan problemli alanlar
birleşerek birçok kesim
açısından artık boğucu hale
11 16 Mart 2016
Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK
düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim
şirketidir. (Yetki belgeleri: 03.11.2010 PYS./PY. 35/946 ve 03.11.2010 PYS./YD. 15/946). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti
veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel
bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma
becerisinden gelmektedir. Egeli & Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli &
Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için
uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne
şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan,
yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle
birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir
yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu
belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan
(ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan
dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil
ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor
hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.
gelmiş durumda.
İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji
+90 212 343 06 26 [email protected]