Upload
nurmuhammedsite
View
75
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
KUR'ÂN VE HADİSLERDE
SÜNNETİN ÖNEMİ
1
Kur’ân-ı Kerim’de “Sünnet”in Bazı Anlamları
2
1- Kur’ân-ı Kerim’de “sünnet” lafzı yol, sîret, geçmişlerin izledikleri yol anlamında kullanılmıştır.
3
Bu yol kimi zaman övülen bir yol olabilir, bu da hak ve hidayet yoludur. م� ” ك� ل� ل� ي� ل ك� ل� ك� ل� ا� ك� ر�ي كي
م� ك� ل م ل� م� ل� ل� ر�ي �� ل ا ل� ل� ك� م� ك� لي ل� م� لي ل� م� ر�� �ل م� � ر �ل ك� ل� ل�ا� م� ك� م� ل �ل ل� ك!و لي ل�
(en-Nisa, 4/26)
4
Bu yol kimi zaman övülen bir yol olabilir, bu da hak ve hidayet yoludur. ”Allah size açıkça bildirmek, sizi sizden öncekilerin sünnetlerine iletmek... ister.” (en-Nisa, 4/26)
5
2- “Sünen” lafzı geçmiş ümmetlerin karşı karşıya kaldığı defalarca tekrarlanan hadiseler ve olaylar anlamında da kullanılmıştır. 6
Yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamdadır: “ م� ل� ك� م� ك� ل م ل� م� ل� م" ل ل# م� ل�
ل$ م% ل& م' ا ل(ى ك��ا ر*� ل( ل� ر+� ي� ل� ك, م� ا ك- ل ل� ل�ا ل/ ل0ا ل1 م� ل0 ك��ا ك2 م3 ل(ا
(Âl-i İmrân, 3/137) 7
Yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamdadır: “Sizden önce birçok sünnetler gelip geçmiştir. Onun için yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonları nice oldu görün.” (Âl-i İmrân, 3/137) 8
3- “Sünnetullah” lafzı O’nun hükmü asla geri kalmayan, değişmez kazası anlamında da kullanılmıştır.
9
Yüce Allah’ın şu buyrukları bu türdendir:ل� ” ب� ق� ب� م� ب�ا ق� ق ق� ذ�ي �� ق ا م�ى م� ل�� ا� ق� �� ق ل�
ل�ا ذ�ي ب� �ق م� ل�� ا� م� �� ق ل� م� �ق م �ق ب� ق� ق! .” (el-Ahzâb, 33/62)
10
Yüce Allah’ın şu buyrukları bu türdendir:”Bu daha önce geçenler hakkında Allah’ın sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde asla bir değiştirme bulamazsın.” (el-Ahzâb, 33/62)
11
“Sünnetullah: Allah’ın sünneti” bazan yerilen bir işe karşılık Allah’ın cezası anlamında kullanılmıştır. Bu da onun peygamberlerine karşı gelip, sapıklık ve batıl içerisinde kalmaya devam eden ümmetlerin helak edilmesi demektir.
12
Yüce Allah’ın şu buyruğu bu kabildendir:ق" ” ق� ق� �ب ق� ق�ا ب$ ل% ق� ب& ق' ب) لي ل%�ا ق( ب� قي ب* ما ل&!ا ق' ق+ ق� ذ�ي ق�� م� ب� ل�
ق� ذ�ي !� ق ق- ب. ا ل/ ق�� ل� ب/ ق0 ق� �ب ق1 ق� ل2!ا ل3� قي ب* ما ق! .” (el-Enfal, 8/38)
13
Yüce Allah’ın şu buyruğu bu kabildendir:”Eğer (şirke) dönerlerse, kendilerinden öncekilerin sünneti muhakkak devam etmiş olur.” (el-Enfal, 8/38)
14
4- Kur’ân-ı Kerim’de İbrahim (a.s)’ın yaptığı şu dua birkaç defa tekrarlanmış bulunmaktadır:
15
ب$ ل% ب� م� ل.- ل�� ق4 ب$ م% ذ�ي ب5 ق3 ب6 ق!ا ق�ا 6� ق ق4 ق7 �م قيا لا ب$ م% بي ق� ق8 ل��ا ب( قي
ب$ م% �+ي ذ ق9 لي ق! ق� ق: ب; م> ب� ق!ا ق= ق(ا م; ب� ا ل$ ل% ل: ل� ق3 لي ق! ل$ ذ;ي ق> ب� ا ل9 ذ9ي ق3 ب� ا ق/ ب? قا ق7 ق�? ما
(el-Bakara, 2/129)
16
”Rabbimiz onların arasından kendilerinden onlara âyetlerini okuyan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten... bir peygamber gönder .” (el-Bakara, 2/139)
17
O halde burada sözü edilen “kitab” Kur’ân-ı Kerimdir. “Hikmet” ise sünnettir. Aynı zamanda hikmet ile nitelendirilen sünnet, burada Efendimizin hidayeti, sözü, fiili ve sîyreti anlamındadır. 18
Sünnette Yani Hz. Peygamberin Hadisinde“Sünnet”in Anlamlarından Bazıları Ve Ashab İle Selefe göre Sünnet Anlamı:
19
a- Kur’ân-ı Kerim’den Sonraki kaynak olarak Sünnet:
Kur’ân-ı Kerim’de yüce Allah’ın şu buyruğunda bu anlamda kullanılmıştır: “ ق�� ل; �م لي� ل6 ذ�ى ل�ى ب( لي ق�ا ق* ب& ل+ ب@ ق!ا
م� ق: ب; م> ب� ق!ا م� ل�� ا� Aم قيا لا ب� م� ل&ا ذ�ي ق ل'ا ذBي ق� ق* ق+ا ق� ل�� ا� ق�* ما
,.” (el-Ahzab, 33/34)
20
“Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın.” (el-Ahzab, 33/34)
21
Malik’in belirttiğine göre kendisine Rasûlullah’ın şöyle buyurduğu ulaşmıştır:
22
“Ben aranızda iki şey bırakıyorum. O ikisine sımsıkı sarıldığınız sürece asla sapmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve Rasûlünün Sünneti.”
23
Muaz b. Cebel -Radıyallahu Anh-’ın rivayet ettiği hadiste belirtildiğine göre de Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem- kendinizi Yemen’e gönderdiğinde şöyle sormuş: 24
“Sana hüküm vermek üzere bir husus arzedildiğinde nasıl hükmedeceksin?” Muaz: “Allah’ın kitabı ile hükmederim” deyince,
25
Peygamber: “Eğer Allah’ın kitabında olmazsa?” diye sorunca, Muaz: “O halde Rasûlulla’ın sünneti ile hükmederim” demiştir.
26
Burada Muaz sünneti Kur’ân-ı Kerim’den ayrı bir kaynak olarak söz konusu etmiş, Rasûlullah da onun bu ayırımını reddetmemiştir.
27
b- Peygamber’ın İlmi, Ameli, Rehberliği ve Mutlak Olarak Onun Getirdiği Herşey Demektir: 28
Hadis-i şerifte “sünnet”in, Peygamber’ın rehberliği ve yaptıkları hakkında çokça kullanıldığı görülmektedir.
29
Peygamber’dan sahih olarak rivayet edilen Abdullah b. Amr ’dan gelen şu hadis bunlardan birisidir.
30
Sünnet Peygamber’dan rivayet edilen söz, fiil, takrir, yaşayış, şeriat ve Kur’ân-ı Kerim ile, sünnetin getirdiği din ile ilgili olarak gelen bütün rivayetler anlamında da kullanılabilir.
31
Peygamber’ın el-İrbad b. Sâriye’nin rivayet ettiği hadisteki şu sözlerinde bu anlamda kullanılmıştır:
32
“... Allah’tan korkun ve meşru müslüman yöneticilere dinleyip, itaat etmeye bakın. Gerçek şu ki aranızdan uzun ömür yaşayacak olanlar çokça ayrılıklar göreceklerdir.
33
O vakit siz benim sünnetime ve raşid halifelerin sünnetine sımsıkı yapışmaya bakınız. Bu sünnete azı dişlerinizle yapışınız.”
34
Buradaki sünnet Rasûlullah’ın getirdiği bütün vahiy, şeriat, din, rehberlik ve ameldir.Raşid halifelerin ameli de bunların kapsamı içerisindedir.
35
Bu da bir önceki anlamdan daha kapsamlıdır. Tabiînin büyüklerinden olan Abdullah b. Ed-Deylemî şöyle demiştir: “Bana ulaştığına göre dinin gitmeye başlaması sünneti terketmekle ortaya çıkar.”
36
Mekhûl de şöyle demektedir: “Sünnet iki türlüdür. Birincisi alınması farz, terki küfür olan sünnet, diğeri alınması fazilet, onu bırakıp başkasına yönelmek ise günah olan sünnettir.” 37
Bu anlamı ile dinin usulünü (akaidini) ve furûunu (diğer hükümlerini) kapsar.
38
c- Peygamber -Sallallahü aleyhi vesellem-’ın Teşrî buyurduğu yahut takrir ettiği ve Dindeki Bid’at Karşıtı Anlamı ile Sünnet:
39
Sünnet, Rasûlullah’ın teşrî buyurduğu ve dindeki bid’atler karşıtı anlamı ile vârid olduğu gibi, onun ikrar ettiği amel anlamına da gelir. Yani ondan sonra değil de onun döneminde ortaya konulan şey demek olur.
40
Çünkü ondan sonra meydana çıkartılan şeye bid’at denilir. Bu da Peygamber’ın:
41
“İşlerin en kötüleri ise sonradan ortaya çıkartılan şeylerdir, sonradan ortaya çıkartılan herbir şey ise bir bid’attir.” hadisinden alınmıştır.
42
Buharî ile Müslim’de de Peygamber efendimizin şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: “İşlerin en kötüleri sonradan ortaya çıkartılanlardır.” Müslim’de şu fazlalık vardır: “Ve her bid’at bir dalâlet ve sapıklıktır.”
43
Ali b. Ebi Tâlib da şöyle buyurmuştur: “Hevâ, sünnete muhalefet edenin kanaatine göre haktır. İsterse bu uğurda boynu vurulsun.”
44
Selef sünneti Rasûlullah’ın teşri buyurduğu şeyler hakkında ve onun teşrî buyurmadığı şeyler mukabilinde kullanmışlardır ki, bunlar da bid’at ve muhdesât Yani sonradan din adına ortaya konulan şeyler diye bilinirler.
45
Şüphesiz ki sonradan ortaya konulan herbir iş bir bid’attir, her bir bid’at bir sapıklıktır ve sünnete aykırıdır. Bu dinin esaslarına ve kat’î naslarına dayanan İslam’ın büyük bir kaidesidir.
46
Selefin “sünnet” lafzını “bid’at”in karşıtı olarak kullanmaları pek çoktur. Bunlara bazı örnekler:
47
Abdullah b. Mesud şöyle demiştir: “Siz -sünnete- uyunuz. Ayrıca bid’at ortaya koymaya kalkışmayınız. Çünkü sünnet size yeter, bid’ate ihtiyaç bırakmaz.”
48
İbn Abbas şöyle demiştir: “İnsanların bir bid’at ortaya koymadıkları, bir sünneti öldürmedikleri, bir yıl geçmiyor. Nihayet bid’atler hayat buluyor, sünnetler ölüyor.”
49
d- Nâfile Anlamı İle Sünnet:
Sünnet, nafile anlamında farzın karşıtı ya da müstehab ile eş anlamlı olarak da kullanılmıştır.
50
Ya da fukahânın ifade ettiği gibi: “Peygamber ’dan farz veya vacib kılmaksızın sabit olan veya vacib olmayan şey” anlamında kullanılmıştır.
51
Efendimiz şöyle söylemiştir: “Şüphesiz yüce Allah size ramazan ayının orucunu farz kıldı. Ben de size onda namaz kılmayı sünnet kıldım...”
52
e- Sünnet Bazan “İttiba: Tabi Olmak, Uymak” Anlamı İle Selefin İlim ve Ameldeki Hali Hakkında Da Kullanılır:
53
Selef sünneti ashabın, tabiûnun, ilk dönem müslümanlar cemaatinin ve dinde kendilerine uyulan hidayet önderlerinin izledikleri yol hakkında da kullanırlar. 54
Rasûlullah’dan ilim, söz ve amel gizli ve açık rehberliğine dair nakledilmiş bulunan hüdâ sünnetlerine, sırat-ı müstakime ve apaçık hakka sımsıkı sarılıp, ona tabi olmak demektir.
55
Bundan dolayı sünnete tabi olan hak ehline “ehl-i sünnet ve’l-cemaat” adını verirlerdi. Genel olarak selefin bütün sözlerinde bu husus gayet açıkça görülmektedir.
56
Bunlardan bazıları: Ebu Zerr -Radıyallahu Anh- dedi ki: “Rasûlullah bizlere, bizi üç hususta geri bırakmamanız için emir verdi: Ma’rufu emredip, münkerden alıkoymak ve insanlara sünnetleri öğretmek.”
57
Ömer b. el-Hattab dedi ki: “Gerçek şu ki yakında sizlerle Kur’ân’ın müteşabihlerini ileri sürerek tartışacak birtakım insanlar gelecektir. Sizler sünnetlere sıkı sıkı yapışınız, çünkü sünnet sahibleri Allah’ın Kitabını daha iyi bilirler.”
58
Malik b. Miğvel dedi ki: “Eğer bir kimse İslam ve sünnetten başka bir isimle anılırsa sen onu istediğin dine nisbet edebilirsin.”
59
el-Evzaî dedi ki: “Beş şey vardır ki Peygamber’ın ashabı onlardan ayrılmamışlardır: Cemaate katılmak, sünnete uymak, mescidi imar etmek, Kur’ân okumak ve Allah yolunda cihad etmek...”
60
f- Usulu’d-Dîn (İnanç Esasları) ve Akaid Meseleleri Hakkında Da “Sünnet” Kullanılır:
61
Selefin “sünnet” terimini itikadi meselelere dair yazdıkları eserlerden bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü onlar bu hususlara “sünnet” adını veriyorlardı.
62
Bazı örnekler:1- İmam Ahmed’in yazdığı itikadın birtakım meselelerine dair “es-Sünne” adlı eser.
63
2- İbn Ebi Âsım akideye dair “Kitabu’s-Sünne” adlı eseri. 3- Ebu Bekr b. el-Esrem’in “es-Sünne” adlı eseri.
64
4- Ebu Cafer et-Taberî ’nin akideye dair bir cüz mahiyetinde olan “Sarihu’s-Sünne” adlı eseri.5- Muhammed b. Nasr el-Mervezî ’nin akideye dair “es-Sünne” adlı eseri.
65
çağımıza Göre Sünnet Kavramı:çağımızda “sünnet” kavramı iki ayrı anlamda kullanılmektedir: 66
1- Araştırmacılara, öğretim kurumlarına,araştırma merkezleri, üniversiteler, kütüphaneler, ilim öğrencilerine göre sünnet kavramı; nebevî hadisi, onunla ilgili ilimleri kastederler.
67
2- Genel olarak sünnet kavramı: Bununla da çoğunlukla amelî sünnetler, şer’î emirler yahutta farzın dışında kalan sünnet olan hükümleri kastederler.
68
teşvik edilen hususlar ile farzın daha alt mertebesinde bulunan şer’an yapılması istenen işler hakkında kullanılır. Daha önce açıklandığı gibi şeriatte böyle bir anlayışın esası vardır.
69
Özetle: Şer’î bir terim olarak sünnetin genel bir anlamı vardır. O da Rasûlullah’ın getirmiş olduğu ilim, amel ve hidayetin ifadesi olan din demektir.
70
Bir de bu kavramdan dallanıp budaklanan birtakım kavramları da vardır.
71
Kur’ân-ı Kerim’in dışındaki kaynak olan sünnet, bid’ate muhalif meşrû’ anlamıyla sünnet, dosdoğru ve sağlıklı inanç ve usulu’d-din anlamıyla sünnet,
72
hadis anlamıyla sünnet, nafile anlamıyla sünnet ve buna benzer diğer anlamlar. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır
73