46
TÜRKİYE’DE BÖLGESEL KALKINMA Mesut YAMEN Strateji Bilimi Uzmanı

Turkiye'de bolgesel kalkinma

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Türkiye'de bölgesel kalkinma

Citation preview

Page 1: Turkiye'de bolgesel kalkinma

TÜRKİYE’DE BÖLGESEL KALKINMA

Mesut YAMEN

Strateji Bilimi Uzmanı

2009

Page 2: Turkiye'de bolgesel kalkinma

GİRİŞ

Gelişme ve kalkınma genel olarak ekonomik olarak ele alınsa da tamamıyla kalkınmadan söz edebilmek için, sosyal, kültürel, siyasal ve ekonomik gelişmelerle birlikte ele alınması gerekmektedir. Çünkü bilginin en çok kullanım ve erişim sahasına sahip olduğu çağdaş dünyanın koşulları, küresel etkiyi yalnızca ekonomi ile kısıtlı tutmamış, insanın yaşam kalitesi ve biçimini etkileyecek düzeye ulaştırmıştır.

Ülke kalkınmasından söz ederken de ülkeyi şehirlerin kalkınmasından bağımsız olarak düşünmemiz mümkün değildir. Ülkemizin son yıllardaki kalkınma çabalarına hız katacak makro girişimlerde kazanılan pozitif gelişmelerin mikro uygulamalarda da etkisini gösterecek esas unsurların temelini de bölgesel kalkınma girişimleri oluşturacaktır. Ülkeyi tamamlayan şehirler, bölge halkının sadece üzerinde yaşadığı mekânlar olmanın ötesinde yerel değerleri ile ülke kültürüne, ekonomisine, sosyal ve geleneksel değerlerine son derece bağlı yaşayan toplumu barındıran yerlerdir. Bu açıdan ele alınarak yeniden bir değerlendirme yapıldığında bölgesel kalkınma üzerine plan ve strateji belirlerken yalnızca mekânsal anlamda değil, bölgelerin sahip olduğu mevcut kaynakları, değerleri ve stratejik üstünlükleri de göze alınarak ortaya çıkacak olan sonuçlarla bu değerlerden ve üstünlüklerden ekonomik anlamda da maksimum faydayı üretmek mümkün olacaktır.

1. Genel Olarak Kalkınma 

Genel olarak kalkınma, bir ülkenin istenilen biçimde ekonomik gelişme sağlayabilmek amacıyla, ulusal ekonomiyi bir bütün olarak düzenlemesidir. Daha kapsamlı olarak kalkınma, bir toplumda ekonomik, toplumsal ve siyasal alanda istenilen her türlü değişme ve gelişme olarak tanımlanabilir. Tarihsel olarak kalkınma, azgelişmiş denilen ülkelerde ortaya çıkan büyük ölçüde beşeri acıların azaltılması ve maddi refahı arttırmaya yönelik potansiyelin harekete geçirilmesi anlamını içermektedir. Demokratik açıdan kalkınma, yerel yönetimlerin kararlarının alınması ve uygulamasında halkın katılım mekanizmalarının güçlendirilmesi, demokratik kültürün geliştirilmesidir. Siyasi kalkınma, insani gelişmenin unutulan yüzü olmuştur”. Kalkınma, ülkelerin ulaşmaya çabaladığı bir hedef ve aynı zamanda nedensel ilişkileri içeren bir süreçtir.

Kültürel olarak kalkınma ise eğitim düzeyinin yükselmesini, kültürel etkinliklerin ve bireylerin bunlara katılımının artırılmasını, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını içeren faaliyetlerdir. Sosyal anlamda kalkınma, insan odaklı kalkınma anlayışının bir gereğidir. İnsan odaklı kalkınma politikalarının uygulanabilmesi için, bireysel girişimler desteklenmeli; ama bireylerin girişimcilik kapasitelerinin de geliştirilmesi için sosyal politikaları devreye sokulmalıdır. Sosyal politikalar, balık vermek değil, balık tutmayı öğretmek” anlayışı üzerine bina edilmeli, bireylerin yapabilirlik kapasitesi geliştirilmeli, bu alanda öncelikler zayıf bireylere verilmelidir.1

1 http://www.pendik.bel.tr/UserFiles/yerel_Kalkınma_2007.ppt

2

Page 3: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Ekonomik Kalkınma, kent ekonomisinin geliştirilmesi için planlama, teşvik ve organizasyonlar ile istihdam artışına yönelik eğitim ve organizasyon çalışmalarını kapsamaktadır. Yerel ekonomik kalkınmadan amaç; kentin ekonomisinde, ticaret ve istihdam sahalarının geliştirilmesi yoluyla refah artışının sağlanmasıdır.2

İnsan-eksenli bir tanımlamayla kalkınma, insan kişiliğinin gerçekleştirilmesi için gerekli koşulların yaratılması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda kalkınma, insanların yoksulluk, işsizlik ve eşitsizliğinde ortaya çıkan bir azalma kriterlerine bağlı bir kavram olarak değerlendirilebilir. Buradaki çabalara rağmen, aslında kalkınma kavramını tanımlamanın oldukça zor olduğu belirtilmelidir. Bir bütün olarak kalkınma iktisadını ortaya çıktığı koşullar ve sonrasında geliştirilen teorilerin kalkınmaya yüklemiş olduğu anlamlara bağlı olarak anlaşılabilecek olan bu kavram; oldukça geniş, karmaşık ve farklı anlamlara sahip bir kavramdır.3

2. Bölgesel Kalkınma ve Bölgesel Kalkınma Planı

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tüm hızıyla büyüyerek artan sanayileşme yarışı uluslararası işbölümünün daha da artmasıyla sonuçlanmıştır. Uluslararası camiada gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler şeklinde oluşan bu değişim her ülkenin kendi içinde de ayrı bir değişime neden olmuştur. Lakin gelişmiş ülkelerde bölgeler arasında oluşan dengesizlik, gelişmekte olan ülkelere nazaran daha az olmuştur.

Gelişmekte olan ülkelerin kendine has sosyo-ekonomik yapıları nedeniyle kullandıkları yaklaşımlar ve kalkınma modelleri de farklıdır. Aynı zamanda, daha üst düzey bir ekonomik yapı temelini gerçekleştirebilmek için takip ettikleri ortak yol ve amaç sanayileşmedir. Sanayileşme ülkenin sosyo-ekonomi, toplumsal yapısında değişim ve gelişim sağlarken, sanayileşmenin belirli bölgelere yığılması da bölgesel dengesizliklere neden olmakta ve bunun sonucunda bölgeler arasında sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Nüfustaki hızlı artış, kentleşme, sanayi yatırımları ve gelir dağılımının bölgeler arasındaki dengesizliği, gelişmekte olan ülkelerin en belirgin ortak göstergeleridir. Sanayi ve ticaretin büyük şehirlerde yoğunlaşması, hem kırsal nüfusun kente göçünü hızlandırmıştır hem de bölgeler arasındaki dengesizliğin daha da artmasına neden olmuştur. Dolayısıyla bunun sonucunda, kentle kır arasında başlayan ekonomik, sosyal ve kültürel farklılaşma giderek artmış, konut, altyapı yetersizliği, çevre kirliliği gibi yeni sorunlar ortaya çıkmıştır.

Bölgesel kalkınmanın amacı, sanayileşmenin ülkenin belirli bölgelerinde yığılması sonucu ortaya çıkan bu eşitsizliği gidermek amacıyla, geri kalmış bölgelerin sanayileştirilerek ülkenin tüm bölgelerinde adil bir refah dağılımının sağlanmasıdır. Bu asıl amacı gerçekleştirebilmek için ortaya konan bölgesel kalkınma politikaları, bölgeler arasındaki farklılıkların derecesine göre değişmektedir.

Birçok ülkede bölgeler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak ya da en azından azaltmak için bölgesel kalkınma planları oluşturulmaktadır. Böylece, ülke genelinde gelişimi sağlamak amacıyla geri kalmış bölgelere karşı düzenleyici ve özendirici önlemler bir bütünlük kazanmaktadır. Uygulanan bu yöntemle, serbest piyasa ekonomisinin yapısı nedeniyle meydana gelen dengesizliğin giderilmesi sağlanmaktadır. Diğer bir değişle, serbest piyasa sistemin işleyişiyle ortaya çıkan bölgeler arasındaki eşitsizlikleri bölge planlamasıyla ortadan kaldırmanın çözüm yolları ortaya konulmaktadır.

2 KASIM, Erol. “Modern Kent Yönetimi”. Kasım 2007. http://www.yerelsiyaset.com/pdf/kasim2007/2.pdf3 http://www.ekodialog.com/kalkinma_ekonomisi/kalkinma_ekonomisi.html

3

Page 4: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Bölgesel planlar bölgesel sorunlar ve bölgelerin tipik özelliklerine ve türüne göre farklılık arz etmektedir. Diğer bölgelere karşı geliştirilememiş ya da geri kalmış bir bölgenin kalkınması amaçlandığı gibi aynı zamanda planlama tekniğiyle, gelişimi hızlı artan bölgelerinde sorunları bu yöntemle çözümlenmektedir. 

Bölgesel planlamanın uygulanması aşamasında da karşılaşılan aksaklıklar vardır. Bunlardan ilki, ulusal kalkınmada temel alınan hedeflerle bölgesel düzeyde amaçlanan hedeflerin birbirine ters orantılı olması, bağdaşmamasıdır. Diğer bir sorunda, bölgesel düzeyde istatistikî verilere sahip olunamamasıdır. Çok yakın zamana kadar neredeyse hiçbir ülkenin ulusal muhasebe kayıt sisteminin yanı sıra bir bölge muhasebe sisteminin kurulması girişimleri uygulanmamıştır. Günümüzdeyse ülkelerin çoğunda bölgesel muhasebe sistemi uygulaması başlatılmıştır. Bu konuda iki farklı uygulama gözlenmektedir İlki, doğrudan bölgesel örgütler kurarak bunların bağımsız çalışma yapmalarını, ikincisiyse merkezde devlet istatistik enstitüsü yanında ya da içinde bölgelere göre sistemin işleyişini sağlamaktır. Geri kalmış ülkelerde bölgesel planlamayı merkezi otorite dışında bir bölgesel örgütle yürütmek çok zordur. Bu ülkelerde yeterli düzeyde ve sayıda iktisatçı, mühendis ve yönetici bulmak mümkün değildir. Bu yetersizlikler sanayileşmenin önüne geçen temel sorunların temelini oluşturmaktadır. Bu aksaklıkların giderilmesi ve bölgesel kalkınma planları kapsamında temel amaç olan sanayinin yaygınlaştırılması yolunda genellikle şu önlemler alınmaktadır.

Bölgelerdeki sermaye ve emeğin yoğunluk derecesine göre teknoloji seçilerek, bu yöndeki faaliyetlere öncelik verilmesi amacıyla bölgesel kalkınma planlarının hazırlanması,

Modern teknolojiye dayalı, dayanıklı tüketim ve sermaye malları üreten sanayilerin kurulması,

Bölgenin kendi kaynaklarının kullanılmasına olanak verecek yatırımların yapılması,

Kamu iktisadi teşekküllerinin öncelikle bu bölgelere yatırım yapmalarının sağlanması,

Özel kesim yatırımlarının bölgelere çekilmesi için vergi ve kredi gibi çeşitli teşvik tedbirlerinin uygulanması,

Organize sanayi bölgeleri kurularak devletin bu bölgelerde kurulacak işletmelerin ürünlerine alıcı olmasının sağlanması,

Devlet yatırımlarında geri kalmış yörelerin altyapı tesislerine öncelik tanınması ve bunun ulusal ekonomiyi bütünleştirici yönde olmasının sağlanması,

Bu yörelerin teknik eleman ve vasıflı işçi açığını giderecek eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi.4

3. Ulusal Düzeyde Bölgesel Kalkınma Yaklaşımı4 http://www.ekodialog.com/Konular/bolgesel_kalkinma.html

4

Page 5: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Geniş katılımlı atölye çalışmalarının yanı sıra, bölgelerde yerel yöneticiler, sivil toplum kuruluşları ve üniversiteler ile yapılan görüşmeler ve çalışmaların sonuçlarından da yararlanılarak hazırlanan orta vadeli Ulusal Düzeyde Bölgesel Gelişme Stratejisinin öncelik alanları şunlardır:

İnsan kaynaklarının güçlendirilmesi ve özellikle kendi hesabına çalışma potansiyellerinin artırılması,

Mevcut ve yeni kurulacak KOBİ'lerin desteklenmesi ve şebeke tarzı etkileşim örgütlenmeleri biçiminde işbirliği-ortaklık potansiyellerinin yükseltilerek, kolektif düzeyde rekabet etme güçlerinin artırılması,

Yeni yatırımların gerçekleşmesi ve kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından önem taşıyan fiziki ve sosyal altyapı yatırımlarının desteklenmesi,

Kırsal alanda ekonomik faaliyet çeşitliliğinin sağlanması,

Yerel katılımı artıracak ortak girişim alanlarını geliştirecek ve yerel ekonomik gelişmeye yerel aktörlerin kollektif müdahalesini düzenleyecek yeni yerel yönetişim modelleri ile kurumsal yapının güçlendirilmesi.

Bu doğrultuda, gelişme ekseni kapsamında istihdam düzeyi ve rekabet gücünün artırılması yoluyla bölgeler arasındaki gelişmişlik farklarının azaltılması amaçlanmaktadır.5

4. Türkiye'nin Bölgesel Kalkınma Yaklaşımı

Türkiye'nin bölgesel kalkınma yaklaşımını 3 ayrı dönemde inceleyebiliriz. Birinci dönem, 1923'ten başlar ve 1963'e kadar sürer. İkinci dönem 1963'ten 1999'daki Helsinki Zirvesi'ne, üçüncü dönem ise Helsinki'den günümüze kadar olan süreçtir.

Türkiye’nin bölgesel kalkınma yaklaşımı, üç ayrı dönemde birbirinden farklı olmuştur. Birinci dönem, Cumhuriyetin kuruluşundan (1923) başlayıp planlı kalkınma döneminin başladığı 1963 yılına kadar devam etmiştir. İkinci dönem, planlı kalkınma dönemine girmekle başlayıp, Türkiye’ye adaylık statüsünün verildiği 1999 Avrupa Konseyi Helsinki Zirvesine kadar devam eder. Son dönem ise, Helsinki kararından günümüze kadar devam eden süreçtir.

Türkiye’de bölgesel kalkınma, 1963’teki birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (BYKP) ile girilen planlı döneme kadar ihmal edilmiştir. Planlı dönemden önce, önem verilmeyen bölgesel planlama, bir kalkınma aracı olarak değil, bir inşa aracı olarak değerlendirildi. Planlama ve onun temel amacı, bir fiziksel yerleşim planının kurulması olarak tanımlandı. Bu yaklaşım, sanayi ve hizmet sektörünün ülkenin batı kısımlarında yer alan birkaç şehirde yoğunlaşmasına neden oldu.

1963’te planlı dönemin başlamasıyla birlikte, bölgesel planlama anlayışı değişmeye başladı ve bölgesel planlama bir öncelik haline geldi. Fiziksel, sosyal ve ekonomik boyutların birlikte ele alındığı entegre planlama yaklaşımı uygulanmaya başladı. Ancak, endüstriyel yoğunlaşma problemi, planlı dönemde de devam etti. Hatta tarımdaki modernizasyon süreci 5 DPT. Türkiye – Avrupa Birliği mali işbirliği kapsamındaki bölgesel kalkınma programları, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü: Şubat 2005, http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/ab/maliis.pdf

5

Page 6: Turkiye'de bolgesel kalkinma

ve ulaşım ve iletişim altyapılarının gelişmesiyle birlikte sermayenin ve işgücünün az gelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere göç etmesi sonucunda, sanayinin belli şehirlerde yoğunlaşma problemi daha da kötüleşti. Sermaye ve işgücü akışı, bölgesel kalkınma seviyeleri arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi. Bu da, endüstrinin yoğunlaştığı özellikle ülkenin batı kesimlerinde altyapısal, sosyal ve çevresel sorunlara yol açarken, geri kalmış bölgelerde, özellikle ülkenin doğusunda, yoksulluk problemini derinleştirdi. Bunun ötesinde, gelişmiş bölgelerdeki yoğunlaşmanın getirdiği verimsizlik ve az gelişmiş bölgelerdeki yoksulluk, büyüme ve kalkınmayı hedefleyen ulusal politikaların yeteneğini sınırlandırdı. Bu durum, başta endüstriyel kalkınmayı daha fazla alanlara dağıtmak olmak üzere, genel olarak kalkınmanın âdemi-merkeziyetçiliği ihtiyacını doğurdu

Bu yüzden, 1960’lardan bu yana, endüstriyel desentralizasyon ve dengeli bölgesel kalkınma politikası uygulanmaktadır. Bu politikanın başlıca araçları, beş yıllık kalkınma planları, entegre bölgesel kalkınma planları (EBKP), Kırsal Kalkınma Projeleri, yatırım teşvikleri ve Kalkınmada Öncelikli Yöreler (KÖY), orta ölçekli endüstriler için Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ve küçük ölçekli endüstriler için Küçük Sanayi Siteleri (KSS) olmuştur.

Türkiye, 1963’ten beri sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmasını beş yıllık kalkınma planlarıyla gerçekleştirmektedir. Bugüne kadar, 8 tane beş-yıllık kalkınma planı uygulanmıştır. Nerdeyse bütün bu kalkınma planları ve bu çerçevedeki diğer kamu yatırım plan ve programları bölgesel kalkınma dengesizliklerini azaltmaya, etkili bölgesel programları uygulamaya, kırsal-kentsel kalkınma farklılıklarını azaltmaya, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaya ve yerel kaynakları daha etkili bir şekilde işletmeye öncelik vermiştir.

Beş-yıllık kalkınma planları, ulusal ve bölgesel planlama ile bölgesel politikadan sorumlu merkezi bir teşkilat olan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlanmaktadır. Bu kalkınma planları, bütün kamu yatırımcı kuruluşlarının önceliklerini ve stratejilerini belirlemekte ve kamu yatırımlarının sektörel ve bütçesel dağılımını detaylandıran yıllık yatırım programları vasıtasıyla uygulanmaktadır. Yıllık yatırım programları da, sektörel bakanlıklar tarafından yapılan proje tekliflerine dayalı olarak DPT tarafından hazırlanmakta ve Yüksek Planlama Kurulunca gözden geçirildikten sonra Bakanlar Kurulu tarafından onaylanmaktadır.

Beş yıllık kalkınma planları çerçevesinde, bölgesel dengesizlikleri azaltmak ve kalkınmayı teşvik etmek amacıyla, bazı bölgesel kalkınma planları ve kalkınma planlarının sektörel önceliklerini mekansal boyutlara entegre eden entegre bölgesel kalkınma planları hazırlanmıştır. Bunlar arasında en önemlileri, Doğu Marmara Planlama Projesi, Antalya Projesi, Çukurova Bölgesi Projesi, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Kalkınma Projesi, Doğu Anadolu Projesi ve Doğu Karadeniz Bölgesel Kalkınma Planı’dır.

Kırsal kalkınmayı ilerletmek amacıyla, Dünya Bankası’nın kredi yardımlarıyla bazı kırsal kalkınma projeleri 1970’lerden beri DPT tarafından uygulanmaktadır. Bu projeler, daha çok tarım, sulama, kırsal alanlarda yol yapımı ve içme suyu tedariki üzerinedir. Bu projelere örnek olarak, Çorum-Çankırı Kırsal Kalkınma Projesi, Erzurum Kırsal Kalkınma Projesi, Bingöl-Muş Kırsal Kalkınma Projesi, Yozgat Kırsal Kalkınma Projesi ve Ordu-Giresun Kırsal Kalkınma Projesi verilebilir.

6

Page 7: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Bölgesel kalkınmışlık farklılıklarını azaltmak ve bölgesel kalkınmayı teşvik etmek için başvurulan diğer bir politika aracı, az gelişmiş bölgelere yatırım çekmek için sağlanan teşviklerdir. Planlı dönemde yatırım teşvikleri, kalkınma planları ve yıllık programlar kapsamında yayınlanan kararnameler ve tebliğler kanalıyla gerçekleşmiştir. Bu kapsamda, Kalkınmada Öncelikli Yöreler ilk defa 1968 yılında belirlendi ve bu bölgeler için teşvik politikaları uygulamaya konuldu. KÖY kapsamındaki il sayısı, başta 22 iken, bu sayı devamlı olarak artarak 1998’de 49’a ulaşmıştır. Bugün bu kapsamda, 49 il ve iki ilçe (Gökçeada ve Bozcaada) bulunmakta ve bu yöreler, ülke nüfusunun % 36’sına ve toprak alanlarının %55’ine tekabül etmektedir.

Her ne kadar yatırım teşvikleri bütün ülke toprakları için sağlanmışsa da, KÖY’ de teşvikler daha yüksek oranlarda gerçekleştirilmiştir. KÖY politikası kapsamında sunulan devlet yardımları, sadece teşvik önlemleriyle sınırlı kalmamıştır. KÖY için sağlanan diğer devlet yardımları, bu bölgelerdeki ücretlerin iyileştirilmesi, başta tarım için olmak üzere kredi şeklinde verilen yardımlar, Kamu Katkı Fonu yatırımları için verilen finansal destek ve yerel yönetimler tarafından yürütülen projelere DPT bütçesinden sağlanan finansal faaliyetler gibi önlemleri kapsamaktadır.

Orta ölçekli endüstriler için Organize Sanayi Bölgeleri ve küçük ölçekli endüstriler için Küçük Sanayi Siteleri planlı dönemin başında, Türkiye’deki endüstriyel yatırım için altyapıyı geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Bu iki politika aracı, KOBİ’ler için uygun ortam sağlamak suretiyle yerel sermayeyi yerelde tutmayı amaçlamıştır.

Bölgesel politikanın bu araçları değerlendirildiğinde, bunların, bölgesel dengesizlikleri azaltmakta başarısız oldukları görülmektedir. Beş yıllık kalkınma planları, daima bölgesel dengesizlikleri azaltmaya öncelik vermelerine rağmen, bu hedefte başarılı olamamışlardır. Bu planlar, mekânsal boyuta göre değil, sektörel bir mantığa göre formüle edilmişlerdir. Bunun ötesinde, bu planlar, kaynakları ve gayretleri, kısa ve somut bir strateji şeklinde sınırlı sayıdaki hedeflere odaklamayı amaçlamak yerine, uzun ve detaylı metinler şeklinde formüle edilmiş çok sayıdaki hedefleri aynı zamanda elde etmeyi amaçlamışlardır.

KOBİ’ler için düşünülen Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri ise, bir miktar dışsal ekonomi oluşturarak bazı yerlerde yerel potansiyelin harekete geçirilmesine, sanayinin yerelleşmesine ve Denizli ve Gaziantep gibi bazı şehirlerde endüstriyel birimler arasında tamamlayıcı ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Ancak, ne bu politikalar ne de KÖY’ deki yatırım teşvikleri, gelişmiş bölgelerle az gelişmiş bölgeler arasındaki kalkınmışlık açığını kapatmaya yetmemiştir. KÖY politikasının nispi etkisizliği, kısmen, bölgesel boyuttan yoksun olması ve daha çok sanayi kalkınmaya yönelik teşviklerle sınırlı olmasından kaynaklanmıştır.

Diğer tarafta, GAP haricinde, hazırlanan bölgesel kalkınma planları son zamanlara kadar etkili bir şekilde uygulanamamıştır. Bu başarısızlığın önemli bir sebebi, yerel otoriteler ile merkezi otorite arasında bir orta seviye bölgesel idari yapının yokluğu olmuştur. Benzer şekilde, kırsal kalkınma projelerinin başarısı, finansal ve yönetimsel problemlerden dolayı, sınırlı olmuştur.6

6 ALTAN, Rıfat. “Türkiye'nin Bölgesel Kalkınma Yaklaşımı” http://www.stratejikboyut.com/article_print.php?id=362

7

Page 8: Turkiye'de bolgesel kalkinma

5. Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Uygulamaları 

Türkiye sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmada ilk olarak 1950’li yıllarda başlanılan bölge planlaması çalışmaları, pilot bölgeler için hazırlanmış ve bölgeyle ilgili farklı meselelere çözüm getirmeyi amaçlamıştır. 1950’li yıllardan günümüze uzanan planlı dönemde, planlama anlayışı değişmiş ve imar planlamasının dar kapsamından çıkılarak, fiziksel, sosyal ve ekonomik boyutların bir arada değerlendirildiği bütüncül bir planlama yaklaşımı uygulanmıştır. Bu yaklaşımla planlı dönemde bölgesel gelişmeye ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesine özel bir önem verilmiştir. Hazırlanan tüm kalkınma planlarında bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesi öncelikli alanlardan olmuştur. Ülkemizde bölgesel gelişmenin sağlanması ve bölgeler arası dengesizliklerin giderilmesinde temel araç olan bölgesel gelişme planlarının yanı sıra; Yatırım Teşvikleri ve Kalkınmada Öncelikli Yöre Politikaları, OSB ve KSS ile kırsal kalkınma projeleri gibi araçlar kullanılmıştır.

Kalkınma planlarının sektörel öncelikleri ile mekansal boyutların bütünleştirilmesine yönelik olarak, bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltmak ve sürdürülebilir kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla, çeşitli dönemlerde muhtelif bölgesel gelişme planları hazırlanmıştır.

5.1. Köyceğiz – Dalaman Projesi Bu kapsamda ele alınacak en erken örnek Köyceğiz-Dalaman Projesi olduğu ifade

edilebilir. 1957 yılında Türkiye’nin güney batısındaki illerde yaşanan deprem, buradaki birçok yerle birlikte, özellikle Köyceğiz ve çevresinde de büyük hasarlara sebebiyet verdi. Bunun sonucunda, şehrin yeniden kurulması için bir yer seçimi problemi ortaya çıktı. Bu problemin bölgesel planlamaya uygun bir şekilde, bölgesel bağlantılar yönünden ele alınması uygun bulundu. Ancak daha sonra bu düşünceden vazgeçildi.

             1958 yılında OECD, İtalya’da Sardinia ve Yunanistan’da Spirus için Akdeniz ülkeleri için örnek olacak bölgesel kalkınma çalışmalarına girdi. Bu projelere paralel olarak üçüncü bir örnek proje olarak da, Türkiye’de Köyceğiz seçildi. Bu plan, Türkiye’de hazırlanan ilk bölge planı olarak kabul edilmektedir.             Bu üç projenin de amacı, bir bölgesel kalkındırmanın ötesinde, örnek olarak seçilen bölgeleri bir laboratuar olarak kullanmak, belirli bir bölge ve toplum için en uygun kalkınma metotlarını araştırıp uygulamak ve elde edilen sonuçları benzer şartları olan diğer bütün bölgelerde kullanmak olarak formüle edilmiştir.              Çalışmalara, Tarım Bakanlığı, DSİ, Orman Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü, İmar ve İskân Bakanlığı ve UNESCO katılmıştır. Birçok kuruluş arasında organizasyona gidilmesine rağmen, çalışma sonuçları uygulanamamıştır. Çalışmalar DPT’nin kurulmasından bir süre sonra durdurulmuştur.             Sonraki yıllarda Köyceğiz ve Dalaman’da yeni bir planlama denemesi daha yapılmış olmasına karşın, alanın küçüklüğü, denemenin Türkiye ekonomisi ve planlaması için önemli hale gelmesini önlemiştir.    

8

Page 9: Turkiye'de bolgesel kalkinma

5.2. Doğu Marmara Planlama Projesi 

 Doğu Marmara Planlama Projesi her ne kadar 1963 yılında tamamlandı ise de, çalışmaların büyük kısmı plan öncesi dönemde yapılmıştır. Plan, daha çok, bir anakent planlama çabasının ürünü olmuş ve İstanbul’un büyümesinin kaçınılmaz olduğu ve özendirilmesi gerektiği noktasından yola çıkmıştır. Gelişmenin yavaşlatılması, ülke kalkınmasını yavaşlatabilir diye düşünülmüştür. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa, Balıkesir, Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Çanakkale’yi için alan bu bölgede, öncelik ilk dört il’e verilmiştir.

 Planın getirdiği öneriler kısaca şu şekilde sıralanabilir:  

Bölgede daha sık ve yoğun bir yerleşmeye gerek vardır. Daha düşük yoğunluk, su, enerji, kanalizasyon ve ulaşım gibi temel hizmetlerin mal oluşunu yükseltir.

1960’ı izleyen 10–20 yıl içinde, İstanbul’un Avrupa yakasının değil, fakat Anadolu yakasının gelişmesine ağırlık verilmelidir. Çünkü, Avrupa yakasında gelişme, köprü, tünel ve yol gereksinmesini kaçınılmaz olarak arttırmaktadır.

İstanbul’dan 100-150 kilometre doğuda, İzmit-Adapazarı arasında, büyük bir endüstri bütününün geliştirilmesi özendirilmelidir.

 Sanayinin, Derince-İzmit ve Adapazarı’nı içine alan bir koridora kaydırılması üzerinde

durulmuştur. Bahsi geçen planın hazırlıkları İmar ve İskan Bakanlığı’nca yürütülmüştür. Hazırlanan plan 1963 yılında tamamlanarak sorumlu sektör kuruluşlarına ve DPT’ye

sunulmuştur. Bu plan, hiçbir kuruluş tarafından onanarak yürürlüğe konulmamış ancak daha sonra yapılacak daha ufak ölçeklerdeki fiziki plan çalışmalarına yol gösteren bir doküman olarak kalmış ve uygulanamamıştır.

5.3. Zonguldak Projesi 

            Zonguldak, bilindiği üzere, ülkenin kömür, demir ve çelik üretiminin büyük bir bölümünün yapıldığı ilimizdir. Karabük ve Ereğli önemli ağır sanayi merkezleridir. Zonguldak için hazırlanan plan, nüfus artışı ve kalkınma hızı arasında bir bağlantı kurmayı, bölgedeki altyapıyı geliştirmeyi, gelir farklılaşmasını azaltmayı, kentleşmeyi ve tarım dışı iş olanaklarını özendirmeyi ve kamu kesimi ile özel kesim yatırımları arasında denge sağlamayı amaçlamıştır. Bu amaçları gerçekleştirmek için, bölgenin, balıkçılık, madeni eşya sanayi, kunduracılık, mobilyacılık, çimento ve yapı gereçleri gibi sanayi etkinliklerinin geliştirilmesi öngörülmüştür.              1963-1964 yıllarında sürdürülen Zonguldak Bölge Planlama çalışmalarının yapılması için özel bir örgüt kurulmuş değildir. Proje, İmar ve İskan Bakanlığı elemanlarınca, zaman zaman yapılan ziyaretlerle yürütülmüştür. Bununla birlikte, 1971 yılında, Zonguldak anakent planı içinde bulunan dört belediye (Zonguldak, Kilimli, Çatalağzı ve Kozlu), Belediye Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca, aralarında ülkemizdeki ilk anakent yönetim örneğini kurmuşlardır. Ancak, tüm bu gelişmelere rağmen, Zonguldak Projesi’nin uygulanması mümkün olmamıştır.   

9

Page 10: Turkiye'de bolgesel kalkinma

5.4. Antalya Projesi 

Antalya Bölgesi’nde; Antalya, Isparta ve Burdur illerini içine alan ve DPT’nin yönetiminde, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Kalkınma Fonu ile Dünya Tarım Gıda Örgütü’nden (FAO) sağlanan parasal yardımlarla 1959 yılında başlanılan planlama çalışmaları, “Akdeniz Kalkınma Projesi” adı ve anlayışı içinde, teknik yönden bağımsız bir ekip tarafından hazırlanmış ve 10 yıllık bir sürede uygulanacağı öngörülmüştür. Proje; bölge ekonomik kalkınma programının hazırlanmasına temel olacak çalışmaları yapmak, Türkiye’de ve Akdeniz çevresindeki diğer bölgelerde ele alınacak aynı tip kalkınma programlarının yapılması ve gerçekleştirilmesi için tecrübe kazanmak ve Türk elemanlarının bu konularda yetiştirilmelerini sağlamak üzere, bir pilot proje hizmeti görmeyi amaçlamaktaydı.

 Antalya Bölgesi’nde yapılan çalışmaları; Akdeniz Kalkınma Etüdü (1959), D.S.İ.

Antalya Havzası Keşif Raporu (1960) ve TC/FAO Bölge Planlama Projesi, Antalya Bölgesi Yatırım Öncesi Araştırması (1962) safhaları olmak üzere başlıca üç ana bölümde incelemek mümkündür;

            Akdeniz Kalkınma Etüdü’nün ilk hedefleri; arazi toplulaştırılması, arazi ıslahı ve bilhassa orman köylüsünün iskan problemi olarak belirtilebilir. D.S.İ.’nin raporu ise, toprak ve su kaynaklarının en iyi şekilde gelişmesini sağlayacak tesislerin tespit ve inşasına geçmek için yapılan keşif, planlama ve uygulama safhalarını içermekteydi. FAO’nun araştırmasında, üç vilayetin tamamını kapsayan planlama bölgesi; sahil, dağlık, batı yaylası ve göller olmak üzere dört alt bölgeye ayrılmıştı. Bu araştırmaya göre, ilk bakışta göze çarpan uygulama zorlukları; arazi mülkiyetinin düzensizliği ve bunun giderilmesinin uzun zamana ihtiyaç gösteriyor olmasıydı. Ayrıca, çeşitli sektör çalışmalarının birbirleri ile gerekli ölçüde bağlantılı olarak geliştirilememiş olması da raporda belirtilen bir diğer unsurdu.  

İmalat sanayii, turizm, ticaret, sulama, tarım, ormancılık, istihdam gibi konuları kapsayan çalışmalar arasında bir bütünlük sağlanamayan proje uygulanamamıştır. 5.5. Çukurova Bölgesi Projesi             Çukurova Bölgesi, ülkenin farklı bölge planlaması çabalarına sahne olmuş ender yörelerden birisidir. Bölgenin kolay okunabilir coğrafyası, ekonomik dinamizmi, hızlı nüfus artışı ve hızlı kentleşmesi gibi etmenlerle değişik zamanlarda planlamadan sorumlu birimlerin ilgisini çekmiştir.   

Çukurova’da ilk bölge planı 1960’lı yılların başında sürdürülmüş ve 1970’de sonuçlandırılmıştır. İkinci bölgesel yaklaşım ise 1980’li yılların ikinci yarısında başlatılmıştır ve günümüzde de uygulama aşaması sürdürülmektedir. Bu iki çalışma yaklaşık 17 yıllık ara ile gerçekleştirilmiştir. Bu süre içinde aynı bölge için getirilen yaklaşımların önemli ölçüde farklılaşması ilgi çekicidir.  Bununla birlikte; aralarında belirli benzerlikler de bulunmaktadır. Örneğin her ikisi de Devlet Planlama Teşkilatı tarafından yaptırılmış, dış kaynaklarla finanse edilmiş ve nihayet her ikisi de yabancı danışmanlık firmalarınca gerçekleştirilmiştir.

 Birinci deneyim “Çukurova Bölge Planı” adını taşımaktadır. İkincisi ise “Çukurova

Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi” olarak adlandırılmaktadır.

10

Page 11: Turkiye'de bolgesel kalkinma

 

5.5.1 Çukurova Bölge Planı (1970) 

İlk deneyim bölge planlama ve programlama açısından daha klasik yaklaşımları sergilemektedir. Planlama üç aşamalı olarak elde edilmiş ve sunulmuştur. Önce bölgenin genel yapısı ortaya konulmuş, Plan Rapor’da ki orijinal ifade ile, Çukurova’nın “portre”sini çizmiştir. Buna dayalı olarak elde edilen ve Adana, İçel ve Hatay illerini kapsayan Bölge Planı’nda ekonomik sektörler için genel gelişme hedefleri konulmuş ve bunun sonucu olarak bölgesel arazi kullanımı önerileri getirilmiştir.

 1970 yılında sonuçlandırılan planın başlangıç çalışmalarını; yer küreye ilişkin veriler

ve bölgesel arazi kullanımı ile insan gücü kaynakları da dahil kaynak analizlerini içeren bölgesel profilin çıkarılması oluşturmuştur. Ekonomik ve demografik gelişme tahminleri ve hedefleri bu profile dayandırılmıştır.

 Genel olarak değerlendirildiğinde, 1970 planı tarımsal gelişmeye ağırlık vermiştir.

Bölgenin ürün deseni çıkarılmış ve bunun gelişmesi için neler yapılması gereği tüm ayrıntıları ile anlatılmıştır.

 Tüm bu çabalara karşılık, 197 projesi uygulamaya geçirilememiştir. Plan öngörüsü

yatırımların ülke kalkınma planında yer ve öncelik alması, bunlara ödenek ayrılması, bölgesel gelişme için örgütlenmeye gidilmesi, plan kararlarının ve bunlara dayalı yatırımların izlenmesi gibi konularda önemli darboğazlar yaşanmıştır. Yatırımların programlanması bir plan bileşeni olarak görülmesine karşın, bunlar paket haline getirilememiştir.

 Özellikle mali konulardaki yetersizlik, plan öngörülerinin sahipsiz kalışı, Bölge

Planı’nı yaptıran kuruluş içinde bile örgütlenmeye gidilememesi ve plan kararlarının daha alt ölçeklere yansıtılamaması uygulamayı önlemiştir. Planlamada son derece ayrıntılı mali ve ekonomik analizler yapılmasına ve finansman ihtiyacının tespitine karşın, bu yatırımları gerçekleştirmek için gerekli kaynak özel kesim ve kamu kesimince bulunamamıştır. Bir diğer önemli etmen, bu yatırımları gerçekleştirecek ve destekleyecek birimlerin belirsizliği olmuştur.

 Özetle Birinci Çukurova Bölge Planı bölge geneli için net ve ayrıntılı kararlar üreten

bir yaklaşım olmuştur. Plan kararları paket haline gelememiş ve kalkınma planlarında gerektiği gibi yer alamamıştır. Diğer bir deyimle, ülke kalkınma planı ile bütünleşememiştir. Plan örgütlülüğü sağlanamamış ve sonuç olarak uygulama sahipsiz kalmıştır.

 5.5.2 Çukurova Metropoliten Bölgesi Kentsel Gelişme Projesi (1987)

 Bölgede yapılan ikinci çalışma olan Çukurova Metropoliten Kentsel Gelişme

Projesi’nde ise özellikle kentsel sektörler ağırlık kazanmıştır.   İkinci yaklaşımda ağırlığın tarım sektöründen ve dolayısıyla kırsal kesimden kentsel

kesime kayması ülkede yaşanan hızlı kentleşmeye koşut olarak kentsel sektörlerin ön plana çıkmasına bağlanabilir.

 Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde her şeyden önce yatırımlar hem fiziki boyut ve

özellikleri ile hem de mali yönleri, insan kaynağı ve organizasyonel boyutları ile ele

11

Page 12: Turkiye'de bolgesel kalkinma

alınmıştır. Bu nedenle fiziki projeler ve destek hizmetler olarak iki ayrı sektörde çalışmalar yapılmıştır.

 Yatırım gerektiren fiziki projelerin tanımlanması ve öncelik sıralamasındaki mekansal

endişeler ön plana çıkmış, bölgesel irdeleme ve karar alma süreci de bu aşamada gerçekleşmiştir. Destek çalışmalarda ise yerel yönetimlerin örgütsel yapısının ve insan gücü kaynağının geliştirilmesi, mali güçlerinin arttırılması, kullanıcıların ödeme gücüne uygun proje seçimi ve yatırımların geri dönüşünün sağlanması gibi temel konular ön plana çıkmıştır.

 Konut ve alt yapı sektörlerinde kentsel büyümeye koşut olarak ortaya çıkacak talep ve

yatırım miktarlarının belirlenmesi çalışmaya mekansal boyut kazandırmıştır. Önce Çukurova Bölgesi’nin profili ortaya çıkarılmış ve gelişme dinamikleri saptanmıştır. Mevcut ve devam eden yatırımlar, sektörel gelişme eğilimleri dikkate alınarak ilk deneyimde de olduğu gibi “Bölgesel Gelişme Perspektifi” oluşturulmuştur. Bölge bazında nüfus ve işgücü tahminleri yapılarak farklı yerleşmelerde kentsel hizmetlere olan talep bulunmuş ve bunlar daha sonra “Arazi Bütçelemesi”ne esas olmuştur. Bu noktada, ilk deneyimde yapıldığı gibi fikir edinmek amacıyla ikinci deneyimin öngörüleri de gerçek dünya değerleri ile karşılaştırılmıştır.  

 Çukurova Kentsel Gelişme Projesi kapsamında kalan Adana, Mersin, İskenderun,

Tarsus ve Ceyhan’da ise söz konusu bütçenin nasıl bir arazi kullanımı deseni ile rasyonalize edileceği daha ayrıntılı çalışmalarla araştırılmış ve sonuçlar, arazi kullanımı ile şematize edilmiştir.

 Tüm yatırım projelerinin seçimi, öncelik alması ve boyutlandırılması; yerel

yönetimlerin bir olabilirlik etüdü sonucunda karara bağlanabilmiştir. Çukurova Kentsel Gelişme Projesi’nde; sermaye yatırımları olarak öngörülen projeler

proje kentlerine göre değişmektedir. Konut sektörüne ilişkin olarak; Adana’da, Mersin’de, İskenderun’da ve Tarsus’ta

“Yeni Kentsel Gelişme Alanları” , “İmarsız Konut Alanları Islahı ve Yönetimi Programları”, Ceyhan’da ise sadece “Yeni Kentsel Gelişme Alanları Programları” geliştirilmiştir.

 Kentsel alt yapıya ilişkin olarak; Su Temini Projeleri; Adana, Mersin, Tarsus ve

Ceyhan’da, Kirli Su Arıtma Projeleri; Adana, Mersin, Tarsus, İskenderun ve Ceyhan’da, Yağmur Suyu Drenajı Projeleri; Adana, Mersin, Tarsus, İskenderun ve Ceyhan’da, Katı Atık Projeleri; Adana dışındaki dört belediyede “Katı Atık Yönetimi” projeleri, Yol ve Kavşak Düzenlemesi Projeleri de; Ceyhan dışındaki dört belediyede üretilmiştir.

 İkinci Çukurova deneyiminde; ilkinden farklı olarak hemen her yatırımın finansmanı

sağlanmış ve alınan kararlar bir öneriler dizini olmak yerine, eylem programlarını oluşturmuştur. Proje uygulamasında dış kaynaklı finansmanın yanı sıra, merkezi yönetimin ve yerel yönetimlerin kaynakları da kullanılmıştır. Proje sahibinin Devlet Planlama teşkilatı olması merkezi kaynakların projeye tahsisinde kolaylıklar sağlamıştır. Bu nedenle ikinci yaklaşım, bölge planlamasından çok, adına uygun biçimde Kentsel Geliştirme Projesi Niteliği kazanmıştır.

 Kentsel yatırımların önceliklerinin saptanması, alt yapı kullanım ilişkilerinin

kurulması, mühendislik projelerinin bu ilkeye göre boyutlandırılması ve yatırımların geri

12

Page 13: Turkiye'de bolgesel kalkinma

dönmesi konularında Türkiye’de pek yaygın olmayan yaklaşımlar Çukurova projesi ile gündeme gelmiştir.

 Bu yeni yaklaşım ile yerel kaynakların eritilmemesi amaçlanmış ve götürülen hizmetin

bedelinin alınması sağlanarak yerel kaynakların gelecekte yeni yatırımları yaratabilecek biçimde geliştirilmesi hedeflenmiştir.

 Sonuç olarak bu iki deneyim değerlendirildiğinde, ikinci Çukurova planlamasının

örgütlenme düzeyi ilkine göre çok daha gelmiştir. İkinci Çukurova pratiğindeki örgütlenme biçimi günümüz GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin ilk nüvesine de örnek olmuştur.

 İki deneyimin karşılaştırılmasında, yerel birimlerin bölgesel karar alma sürecindeki

konumları, rolleri ve yükümlülükleri bir diğer tartışmayı açmaktadır. Çukurova’da ki her iki planlama da merkezi hükümet birimleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de bölge planları merkezi otorite tarafından elde edilmektedir. Hemen hiçbir karar alma sürecinde yerel yönetimler içerilmemektedir. Ancak, günümüzdeki gelişmeler bu pratiğin gelişmesi gerektiği yönündedir. Türkiye’nin yaşadığı deneyimler de yerel yönetimlerin karar sürecine katıldığı planlamaların daha başarılı olduğunu göstermektedir.

5.6. Keban Projesi 

            Keban Barajı’nın yapımının ortaya çıkardığı sorunlar ve yarattığı olanaklar, Elazığ, Malatya, Bingöl ve Tunceli’den oluşan alt bölgenin ve özellikle Elazığ-Keban kesiminin geleceğine bakmayı zorunlu kılmıştır. Barajın sağlayacağı elektrik enerjisi, bölgenin bir bütün olarak planlanması için bir fırsat sağlamıştır. Ayrıca, bölgede, barajın yapımı nedeniyle 20 köyün açıkta kalacak nüfusunun yeniden yerleştirilmesi sorununun çözümü de bu plandan beklenmiştir.             Keban projesinin amacı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik gelişmesini hızlandırmak ve ülkede bölgelerarası gelişme dengesizliklerini azaltmaktır. Aynı zamanda, tarım gelirinin toplam gelirler içindeki oranının azaltılması da projenin amaçları arasındaydı.             Keban projesine ilişkin etütler arasında eşgüdüm sağlama görevi İmar ve İskan Bakanlığı’nın idi. Fakat Bakanlık ve DPT, bölgede temsilci bulundurmamışlardı. Keban Projesi, uygulamada, köyleri baraj suları altında kalan köylülerin yeniden yerleştirilmesinden ve önerilen altyapı projelerinin onaylanmasından daha önemli bir sonuç vermemiştir. Planlama çalışmaları 1968 yılında tamamlanmış olmasına rağmen  uygulama olanağına kavuşulamamıştır.

5.7. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) 

            Önceleri Fırat ve Dicle nehir havzasında sulama ve hidroelektrik enerji üretimine yönelik 13 proje paketinin toplamı olarak planlanan ve kapsamında 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1.7 milyon hektarda sulama şebekesi yapımını öngören GAP, bugün, su kaynakları geliştirme programının yanı sıra tarım, ulaştırma, sanayi, kentsel ve kırsal altyapı, eğitim, sağlık, konut, turizm ve diğer sektörlerdeki yatırımları da içine alan, sürdürülebilir insani kalkınmaya dayalı entegre bir bölgesel kalkınma projesi olarak ele alınmaktadır.             GAP’ın temel hedefleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi halkının gelir düzeyi ve hayat standardını yükselterek, bu bölge ile diğer bölgeler arsındaki gelişmişlik farkını ortadan

13

Page 14: Turkiye'de bolgesel kalkinma

kaldırmak, kırsal alandaki verimliliği ve istihdam imkânlarını arttırarak, sosyal istikrar, ekonomik büyüme gibi milli kalkınma hedeflerine katkıda bulunmaktır.

             Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini içine alan GAP bölgesi, toplam ülke yüzölçümünün yaklaşık %10’una tekabül eden 75.193 km2’lik bir alana sahiptir.              1997 nüfus tespit sonuçlarına göre GAP bölgesinin nüfusu yaklaşık 6.1 milyondur ve bu miktar Türkiye toplam nüfusunun %9.7’sini oluşturmaktadır. 1990-1997 yılları arasında GAP bölgesinin yıllık nüfus artış hızı yaklaşık binde 24 iken Türkiye genelinde binde 15 olarak saptanmıştır. Bölge nüfusunun yaklaşık %64’ü kentlerde, %36’sı ise kırsal alanda yaşamaktadır. Ortalama nüfus yoğunluğu ise yine 1997 yılı verilerine göre bölgede 81 kişi/km2, ülke genelinde ise 82 kişi/km2’dir. 1985 yılında bölgede en çok nüfus barındıran il Diyarbakır iken, 1997’ de Şanlıurfa olmuştur. 1997 yılında, bölge nüfusunun yaklaşık %60’ını Şanlıurfa, Diyarbakır ve Gaziantep illerinde yaşamakta olduğu saptanmıştır. 

Fırat Havzası’nda su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesiyle ile ilgili ilk çalışmalara 1961 yılında Diyarbakır’da kurulan Fırat Planlama Amirliği’nce başlanmıştır. Diğer yandan, Dicle Havzası için de aynı paralelde çalışmalar DSİ Diyarbakır Bölge Müdürlüğü’nce sürdürülmüştür. Böylece aşağı Fırat Havzası ile Dicle Havzası’ndan ne şekilde faydalanılacağı açıklık kazanmış ve 1977 yılında bu iki havza projesinin “Güneydoğu Anadolu Projesi” olarak adlandırılması benimsenmiştir.              Bölgenin su kaynaklarının geliştirilmesi ile sulamaların sağlayacağı sosyo-ekonomik değişimin büyüklüğü, bu değişimi bir bölgesel kalkınma projesi kapsamında ve entegre bir yaklaşımla yönlendirmek gereğini ortaya çıkarmıştır. Güneydoğu Anadolu Projesi’nin entegre bölgesel planlama çerçevesinde ele alınması, yürütülmekte olan faaliyetlerin koordinasyonunu sağlanması ve yönlendirilmesi görevi 1986 yılında Devlet Planlama Teşkilatı’na veriliştir.              DPT Müsteşarlığı 1988 yılında GAP Master Plan çalışmasını başlatmıştır. Bu çalışma kapsamında, proje için muhtemel yönetim sistemleri ve alternatifleri de ele alınmıştır. GAP Master Planı’nın temel kalkınma senaryosu, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni, tarıma dayalı ihracat üssü haline” getirmektir. Bölge kalkınmasının çerçevesini çizen Plan, özellikle su ve toprak kaynaklarının geliştirilmesine mali ve teknik kapasiteleri de dikkate alarak bir takvime bağlamış, bu değişimin ekonomik ve sosyal sektörlerde uyaracağı gelişmeyi, yaratacağı istihdamı, bunun getireceği nüfus büyüklüğü ile bu nüfusun kentler ve kır itibariyle, muhtemel dağılımını saptamış, eğitim ve sağlık hizmetleriyle konut ve kentsel altyapı ihtiyaçlarını makro düzeyde belirlemiş ve yıllara göre finans ihtiyacını ortaya koymuştur. GAP Master Planı, çeşitli devlet kuruluşlarının kalkınma çabalarının bütünleştirilmesi ve eşgüdümlendirilmesini kolaylaştıran ve bölge gelişmesinin alması gereken seyir ve alt ölçeklerde üretilecek plan, program ve projeler için de rehber niteliği taşımaktadır. Master Plan’ın ana hedefleri şunlar olmuştur: 

1.7 milyon hektar alanda sulama

27 milyar kwh hidroelektrik üretiminin sağlanması

Kişi başına gelirin %209 oranında artması

3.8 milyon kişiye istihdam olanağı sağlanması

14

Page 15: Turkiye'de bolgesel kalkinma

            GAP Master Planı’nın 1990-2005 dönemi sonu itibariyle belirlediği hedef ve büyüklüklere ulaşabilmek için yapılması öngörülen kamu yatırımlarının finansman ihtiyacı 2001 yılı fiyatlarıyla toplam 17 katrilyon 541 trilyon 589 milyar TL.’dir. GAP kapsamında 2000 sonuna kadar 8 katrilyon 090 trilyon 493 milyar TL.’lik harcama yapılmıştır.             Bölgede yapılacak uygulamaların çok kapsamlı olması ve bölgesel kalkınmanın hızlandırılmasını sağlamak amacıyla, 6 Kasım 1989 tarih ve 20334 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 388 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı kurulmuştur. Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde sırasıyla “Az Gelişmiş Bölgeler Dairesi Başkanlığı”, “Müsteşarlık Araştırma Grubu” ve “GAP Grup Başkanlığı”nın sorumluluğunda yürütülen Güneydoğu Anadolu Projesi, daha sonra “Genel Müşavirlik Hizmetleri” çerçevesinde Türk Mühendislik, Müşavirlik ve Müteahhitlik A.Ş. (TÜMAŞ) tarafından ihale yoluyla yürütülmüştür.            Ancak, bölgede yapılacak uygulamaların çok kapsamlı olması nedeniyle bölgesel kalkınmanın hızlandırılmasını sağlamak amacıyla, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı’nın kurulması Bakanlar Kurulu’nca 6 Kasım 1989 tarih ve 20334 sayılı KHK ile kurulmuştur.   GAP Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı, GAP Master Plan’ın bir sonucu olarak, GAP kapsamına giren yörelerin süratle kalkındırılması, yatırımların gerçekleştirilmesi için; plan, altyapı, ruhsat, konut, sanayii, maden, tarım, enerji, ulaştırma ve diğer hizmetleri yapmak veya yaptırmak, yöre halkının eğitim düzeyini yükseltmek için gerekli tedbirleri almak veya aldırmak, kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere kurulmuştur. Genel olarak değerlendirildiğinde, GAP yönetiminin merkeziyetçi bir anlayışla ele alındığını söylemek mümkündür. Bu yaklaşımın yerine, kurumsallaşmanın teşvik edilerek yerel kuruluşlar ve baskı gruplarıyla eşgüdümlü şekilde çalışılıp halk katılımının üst düzeyde sağlandığı bir yaklaşımın benimsenmesi görüşü de savunulmaktadır.       

Sosyal boyutu ile değerlendirildiğinde; Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan topluluklar, kentleşmenin, dolayısıyla kültürel değişimin ve dönüşümün çok ciddi sıkıntılarını yaşamaktadır. Bölgeyi ülkenin diğer bölgelerinden ayıran önemli özellik, bölge toplumsallığının örgütlenme ve yaşama biçiminin farklılığıdır. Bölge toplumsal yapısı, çözülme sürecini yaşamakta ve yer yer farklı dönüşme özellikleri göstermekle beraber, geleneksel toplumsallığın aşiret değer yargıları, kuralları, kurumları ve ilişkileri, modern yaşama karşı direnmektedir. Bu doğrultuda, bölge kentlerinin en önemli sorunu, kentlileşememiş fakat aşiretleşmiş kent yaşam biçiminin acilen karşılanması gereken konut ve altyapı hizmetleridir. Bir nüfus yığılması biçiminde oluşan kentlere gelenlerin kent yaşamına uyum sağlamaları uzun bir süreci gerektirecektir.  

Bölgede, özellikle, kırsal kesimde can ve mal güvenliğini sürekli tehdit altında bulunduran terör problemi, zorunlu göç hareketlerine neden olmaktadır. Bununla beraber, GAP illerindeki göç olgusunun, şehirleşmeyi doğuran genel faktörlerden tümüyle ayrı tutulmaması gerekir. Şehirleşme ve buna bağlı olarak köyden kente göç, diğer bölgelerde olduğu gibi GAP Bölgesi’nde de, toplumsal değişim sürecine koşut olarak ivme kazanmıştır.

Modernleşme olgusu şehirle köy arasındaki eşitsizliği artırmış, şehirleri ekonomik ve sosyal yönden cazibe merkezi haline getirmiştir. Tarımsal işgücü verimliliğinin sanayi sektörüne kıyasla çok düşük oluşu yanında, arazinin verasetle parçalanması, tarım kesiminde çalışanların gelir düzeylerini büsbütün düşük hale getirmektedir. Tarımdaki makineleşme ise, köylerde işsiz nüfusun ve gizli işsizliğin artmasının bir başka nedenidir. Köy hayatının böylesi

15

Page 16: Turkiye'de bolgesel kalkinma

itici özellikleri ve şehrin hayat standartlarının yükseltilmesindeki vazgeçilmez önemi, bölgedeki göçü arttıran diğer unsurlardır.

 Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldukça yüksek oranda göç hareketlerine sahne

olmaktadır. Bölge net göç hızı 1980-1985 yılları arasında binde –22, 1985-1990 yılları arasında ise binde –33 olmuştur. Bölge içinde kırdan kente doğru hızlı bir göç gözlenmektedir. Bölge içi göç hareketi aynı zamanda kuzeydeki dağlık bölgelerden, güneydeki ovalara doğru oldukça hızlı düzeydedir. Ayrıca, bölgede, Gaziantep ve Şanlıurfa illeri büyük oranda göç almaktadır. Yine terör nedeniyle bu illere son on yılda Diyarbakır da katılmış bulunmaktadır.

             Bölgede mevsimlik göç de oldukça yüksek düzeydedir. Ancak, 1995 yılından itibaren sulamaların başlamasıyla birlikte, sulanan alanlarda mevsimlik göçte çok büyük düşüş meydana geldiği anlaşılmaktadır. 5.7.1 Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM) 

ÇATOM’un amacı, eğitim ve sosyal-kültürel etkileşim yoluyla; kadının statüsünü yükseltme, cinsiyet dengeli kalkınma ve sürdürülebilir insani gelişmeye katkıdır. ÇATOM’lar GAP Bölgesi’ndeki kentlerin daha çok kırdan göç etmiş yoksul hanelerin oluşturduğu gecekondu mahallelerinde ve kadınların marjinalleştiği merkezi nitelikli köy yerleşimlerinde kurulan topluma dayalı merkezlerdir.

 UNICEF’in desteği ile 1995 yılında başlatılan ÇATOM uygulamaları genişleyerek

sürdürülmüş ve 2000 yılı itibariyle Proje kalıcı bir yapıya kavuşmuştur. ÇATOM’larda programların doğrudan hedef grupları 14-50 yaş arasındaki kadın ve genç kızlardır. Ayrıca kadına yönelik bakış ve hizmetlerin sunuluşunda katılımcı ve entegre bir yaklaşımın benimsenmesi açısından kamu kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve bu alanda yaşayanlar da dolaylı hedef gruplarını oluşturmaktadır.

 Projenin kısa ve uzun vadeli hedefleri, özetle, Bölge’de kadınların; 

Okuma-yazma oranını yükseltmek,

Sağlık bilincini ve bilgisini geliştirmek,

Çocuk bakımı ve eğitimi konusunda bilgilenmelerini sağlamak,

Gelir getirici alanlarda becerilerini geliştirmek,

Özgüven duygusunu geliştirmek ve

Kamu hizmetlerine ulaşabilirliklerini arttırmaktır. 

GAP bölgesi ile ilgili olarak ifade edilmesi gereken bir diğer olumsuzluk ise teşviklerin yetersizliği ve başarısızlığıdır. Bunlarla ilgili nedenler sıralanırken genelde resmi kayıtlarda yer almayan bir başka olgu kamuoyunda gündeme gelmektedir. Güneydoğu Anadolu bölgesi’nin, yarım kalan yatırımlar, geri dönmeyen teşvik ve krediler ile batan işletmeler açısından “yatırım çöplüğü”ne dönüştüğü, basın yayın araçlarında sıklıkla ifade edilmektedir. Buna göre devlet, bölgede yatırım için verdiği teşvik ve kredilerin %80’ini geri

16

Page 17: Turkiye'de bolgesel kalkinma

alamazken, kendi kuruluşlarının da batık duruma geçmesiyle trilyonluk zarar içine düşmüştür.     5.7.2 GAP-Avrupa Birliği İlişkileri

             GAP İdaresi ile Avrupa Birliği arasında 1996 yılında başlayan işbirliği çalışmalarında, 2000 yılında somut bir adım atılarak, toplam bütçesi 43.5 milyon Euro tutarındaki “GAP Bölgesel Kalkınma Programı” 6 Aralık 2000 tarihinde Avrupa Konseyi’nde onaylanmış ve finansman anlaşması imzalanma aşamasına gelmiştir.             1996 yılında GAP İdaresi’nce Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği’ne, entegre kalkınmanın tarımsal, sosyal, ekonomik ve fiziksel boyutlarını içeren 21 projeden oluşan bir paket sunulmuştu. Bu paketteki projelerin sayısı Avrupa Komisyonu’ndan gelen talep üzerine 6’ya indirilmişti. MEDA Programı çerçevesinde değerlendirilen bu paket, MEDA’da AB’den kaynaklanan belirsizlikler ve hedef değişiklikleri sonucu uygulamaya geçirilememiştir. Daha sonra GAP İdaresi tarafından; KOBİ Bileşeni, Kırsal Kalkınma Bileşeni ve Kültürel Mirasın Korunması ve Geliştirilmesi Bileşeni şeklinde rafine edilerek üç ana bileşende formüle edilen paket, 1999 yılında tekrar başlatılan işbirliği görüşmeleri sonucu, AB’nin karar organı olan Avrupa Konseyi’nde kabul edilmiştir. “GAP Bölgesel Kalkınma Programı”nın bütçesi, AB bütçesinin Türkiye ve diğer AB adayı 12 ülkenin adaylık sürecindeki hazırlıkları kapsamında ele alınmıştır.               GAP’ın yararlandırılacağı programın, Güneydoğu’da yaşayan nüfusun ekonomik ve sosyal koşullarını iyileştirmesi hedeflenmektedir. Programın, sürdürülebilir ekonomik kalkınma, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması, üretici kapasitesinin geliştirilmesi ve istihdamın arttırılması gibi ulusal program hedeflerini desteklemesi öngörülmektedir.

5.8. Yeşilırmak Havza Gelişim Projesi 

           Yeşilırmak ve kollarının yer aldığı havzada akı rejiminin düzensizliğinden kaynaklanan taşkınlar, erozyon, su ve çevre kirliliği sorunları önemli boyutlara ulaşmıştır. 

Bu proje ile, ekolojik dengeyi bozmadan en uygun ve ekonomik arazi kullanım planlamasının yapılabilmesi, doğal kaynakların güncel takibinin ve yönetilmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, erozyonun önlenmesi, su kirliliğinin kontrolü, meraların ıslahı, orman alanlarının belirlenmesi ve izlenmesi, şehirleşme  sanayileşmenin takibi ile planlı gelişme konularında sorunların çözümünün sağlanacağı umulmaktadır.

            Güneydoğu Anadolu Projesi benzeri bir proje olarak nitelenen bu projenin coğrafi alanı; Amasya, Çorum, Samsun, Tokat ve Yozgat illerini kapsayan Yeşilırmak ve kollarının oluşturduğu havzadır. Bu alanda yer alan illerin valilikleri projede işbirliği yapmak üzere, 23 Eylül 1997 tarih ve 97/9991 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Yeşilırmak Havzası İl Özel İdareleri Hizmet Birliği’ni kurmuşlardır.            Orta ve uzun dönemli sürdürülebilir gelişmeyi amaçlayan Yeşilırmak Havza Gelişim Projesi için ortak bir veri tabanı oluşturulması amacıyla “Coğrafi Bilgi Sistemi Altyapısı Projesi” olarak adlandırılan bir çalışma, Devlet Planlama Teşkilatı ile Hizmet Birliği’nin uygun görüşleri ile Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Marmara Araştırma Merkezi (MAM) tarafından başlatılmıştır. 

17

Page 18: Turkiye'de bolgesel kalkinma

           Halen, Marmara Araştırma Merkezi’nce yürütülmekte olan bu çalışma kapsamında, uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri teknolojileri yardımı ile havza yükseklik modeli oluşturulacak, güncel arazi kullanım haritaları, yerleşim yerleri, tarım, orman ve mera alanları, erozyon riski gibi bilgi katmanlarından oluşacak bir veri tabanı geliştirilecek ve bu taban çözüm amaçlı gelişme projeleri için temel oluşturacaktır.            Bu projenin yanı sıra, bölgenin önem arz eden sorunlarını çözmede temel stratejileri belirleyecek ve tüm sektörel hedefleri kapsayacak olan “Bölgesel Gelişme Ana Planı” çalışmasının iş tanımı hazırlanmış olup, gerekli finansman temini sağlandıktan sonra plan çalışmalarına başlanacaktır.  5.9. Zonguldak – Bartın – Karabük Bölgesel Gelişim Projesi 

                Bölgede, Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun küçültülmesi ve Karabük ile Ereğli Demir Çelik İşletmeleri’nin özelleştirilmesi ile meydana gelecek ekonomik ve sosyal sonuçların analiz edilmesi gereği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, Devlet Planlama Teşkilatı’nca Güneydoğu Anadolu Projesi çalışmasından sonra, çok sektörlü, kamu kesimi-özel kesim işbirliğine dayalı olarak Bölgesel Gelişme Projesi anlayışı içerisinde “Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesi” uluslararası ihale ile gerçekleştirilmiştir. İhale sonucunda, projenin yapımını Fransız BRL ve Türk TÜMAŞ konsorsiyumu üstlenmiştir.  Proje çalışmasının başlıca amaçları;  

Bölgede yer alan sanayi ve madencilik kuruluşlarından Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun küçültülmesi ve Karabük Demir Çelik işletmesinin özelleştirilmesi sonucunda ortaya çıkacak ekonomik ve sosyal sonuçları analiz etmek,

Özel sektörün yeni yatırım alanlarında faaliyet göstermesinin sağlanması amacıyla yeni yatırım alternatiflerini belirlemek,

Orta ve uzun dönemde uygulanabilir Bölgesel Gelişme Planı hazırlamak,

Bölgede yapılabilecek yatırımların tanımlanmasını sağlamaktır. 

Zonguldak-Bartın-Karabük Bölgesel Gelişme Projesinin tamamlanmasıyla birlikte 113.000 kişiye iş imkânı oluşması ve bölgedeki kırsal alanlardan göçün azalması beklenmektedir. Buna paralel olarak refah, gelir ve işgücü niteliğinde de artış sağlanması amaçlanmaktadır.

 İmalat sanayinde ve hizmetler sektöründe beklenen önemli istihdam artışları ve tarım

ile ormancılık sektörlerindeki üretimde sağlıklı bir yapının sağlanması da projeden beklenen diğer sonuçlar olarak belirtilebilir.

 Proje ile ilgili kayda değer en önemli eleştiri, özellikle bazı şehir plancıları tarafından

ifade edilen, Filyos Vadisi’ne nüfus yüklemesi yapan uygulamadır. Bu eleştiri ile ilgili dayanakların başında, vadinin 1. Sınıf tarım topraklarına sahip olması gelmektedir. Planla konut alanlarına açılan Devrek ve civarının heyelan bölgesi olması da bir tercih hatası olarak ifade edilmektedir. Ayrıca, Filyos Çayı’nın ülkemizin debisi en yüksek nehri olup her iki-üç yılda bir taşkınla çevresini olumsuz yönde etkilemesi ve Filyos Vadisi zemininin çok

18

Page 19: Turkiye'de bolgesel kalkinma

geçirgen, yumuşak ve II. Derecede deprem bölgesi olması da projeye getirilen eleştirilerin bir diğer boyutunu teşkil etmektedir.    5.10. Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP)            Artvin, Bayburt, Giresun, Gümüşhane, Ordu, Rize ve Trabzon illerini kapsayan Doğu Karadeniz Bölgesi, Türkiye’nin az gelişmiş bölgelerinden biridir. Son yıllarda gözlenen olumlu uluslararası siyasal gelişmeler bu bölgenin kalkınması için yeni fırsatlar yaratmıştır. Bu yeni olanaklar doğrultusunda Türk Hükümeti, Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı’nı (DOKAP) hazırlamak üzere Japon Hükümetinin teknik yardım olanaklarını kullanmak üzere başvurmuştur. Japon Hükümeti bu konuda yetkili olan Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nı (JICA) görevlendirmiştir. Yapılacak çalışmanın içeriği iki hükümet yetkilileri arasında yapılan görüşmelerde belirlenmiş ve 17 Aralık 1998 tarihinde bu konuda bir antlaşma imzalanmıştır. 5.10.1. DOKAP Ana Planın Amaçları ve Stratejisi

 5.10.1.1    Amaçlar

 Projenin bölgesel kalkınma amaçları sosyal, ekonomik ve çevre konularında gözlenen

olumsuzlukları giderecek şekilde ifade edilmiştir. Bunlar:  

Bölgenin ekonomik yapısını güçlendirerek ortalama gelir düzeyini yükseltmek ve bölge içi gelir dağılımını iyileştirmek;

Bölgenin sosyal gelişmesini ve dayanışmayı sağlayarak bölge içi entegrasyonu gerçekleştirmek;

Bölgenin doğal kaynaklarını ve çevre kapasitesini koruyarak uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır.

            Stratejinin dört temel bileşeni; ana ulaşım yapısının geliştirilmesi, çok amaçlı su kaynaklarının geliştirilmesi, toprak mülkiyeti ve kullanımının iyileştirilmesi ve mahalli idarelerin güçlendirilmesidir. Bu öğelerin oluşturduğu çerçevenin istenilen başarıya ulaşmasının bölgenin insan kaynaklarının geliştirilmesine bağlı olduğu düşünülmektedir. 

Kalkınma çerçevesi, 20 yıllık plan dönemi boyunca beklenen sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini ve içerdiği önerilerin birbiri ile tutarlı şekilde ifadesini içerir. Çerçevenin temel öğeleri nüfus, istihdam, bölgesel gelir düzeyi ve bileşimi ile kişi başına gelir düzeyidir. Bölgenin 2020 yılı hedef nüfusu 3.447.000 kişi olarak belirlenmiştir. Halen Türkiye ortalamasının %66’sı kadar olan bölge ortalama gelirinin planlama dönemi sonunda %83’e ulaşması beklenmektedir. Planlama dönemi sonunda, şu anda %21 olan tarım sektörünün bölgesel hasılaya katkısının %8.1 civarına indirilmesi hedeflenmektedir. Sanayi sektörünün katkısının %24.3, hizmetlerin ise %67.6 olması beklenmektedir. Bölgede kamu kesimi ve özel sektörün gerçekleştirebileceği toplam yatırım hacmi, bölgesel gayri safi hasıladan hareket edilerek hesaplanmıştır. Önümüzdeki 20 yıllık dönemde gerçekleşecek toplam yatırımın 46.3 milyar $ civarında olması ve 17.8 milyar $’lık bölümünün kamu eliyle gerçekleşmesi beklenmektedir.

19

Page 20: Turkiye'de bolgesel kalkinma

5.11. Doğu Anadolu Projesi (DAP) 

           Doğu Anadolu Bölgesi halen göreli olarak ülkemizin en az gelişmiş bölgesidir. Yüzölçümü 158.972 km² olup Türkiye coğrafyasının %21‘ini kapsamaktadır. Coğrafi bölgeler arasında da yüzölçümü en büyük olan bölgedir. 1997 rakamlarına göre 5.8 milyon nüfusla bölgeler arası sıralamada yedinci sırada bulunmaktadır. 1983-1997 döneminde Türkiye GSYİH’nin yıllık ortalama gelişme hızı %4.9 iken, Doğu Anadolu Bölgesi %2.3’lük büyüme hızı ile bölgeler arasında son sırada yer almıştır. (En yüksek gelişme hızına sahip bölge %7.2 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’dir)            Devlet Planlama Teşkilatı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bölgelere göre daha az gelişmiş ve daha düşük gelişme hızına sahip olduğu gerçeğini dikkate alarak bu bölgenin geliştirilebilmesi için Doğu Anadolu Projesi Ana Planı çalışmalarını başlatmıştır. Kısaca DAP olarak adlandırılan proje, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan 14 il (Ağrı, Ardahan, Bingöl, Bitlis, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli, Van) ile bölgeyle homojenlik gösteren Gümüşhane ve Bayburt illerini kapsamaktadır.            Doğu Anadolu Bölgesi Ana Planı, Devlet Planlama Teşkilatının sorumluluğunda ve Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü’nün denetim ve koordinasyonunda, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Atatürk, Fırat, İnönü, Yüzüncü Yıl ve Kafkas Üniversitelerinin oluşturduğu “Ortak Girişim” tarafından hazırlanmıştır. Çalışmaya geniş bir katılımı sağlamak için DAP Ana Planını tanıtıcı bölge toplantıları yapılmıştır. Tanıtım toplantılarına, il valileri, kaymakamlar. bölge müdürleri, il müdürleri, ticaret ve sanayi odaları temsilcileri, borsa temsilcileri, özel sektör temsilcileri ve sivil toplum örgüt temsilcileri katılmışlardır. Proje Genel Koordinatörlüğü, DAP Yürütme Kurulunu meydana getiren beş Üniversite Rektörlerinin oybirliği ile Fırat Üniversitesi Rektörüne verilmiştir. Genel Koordinatörün sorumluluğu, Ortak Girişim adına Projenin yürütülmesi dolayısıyla Devlet Planlama Teşkilatı’na karşıdır. 27 Ağustos 1998 tarihinde bölgedeki mevcut beş üniversite ile Devlet Planlama Teşkilatı arasında imzalanan protokolle başlayan proje çalışmaları tamamlanmıştır. Plan çalışmalarında dikkate alınan temel amaç ve hedefler şu şekilde özetlenebilir: 

Bölgenin diğer bölgelere göre geride olan sosyo-ekonomik gelişmesini hızlandıracak politika ve uygulamaları ortaya koymak,

Sektörel gelişmeleri hızlandırmak üzere çeşitli alanlarda sektörel analizler yapmak ve öncelikleri belirlemek,

Bölgede kırsal ve kentsel gelişmeyi sağlamaya yönelik önemli kamu yatırımlarını belirlemek ve özel kesim yatırımlarını özendirici politika ve uygulamaları ortaya koyarak; bölgesel gelişmeyi kamu, yerel yönetimler, özel kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği içinde geliştirmek,

Bölgedeki girişimciliği teşvik etmeye, bölgesel iç dinamikleri harekete geçirmeye ve bölge dışındaki girişimcileri (yabancı sermaye dahil) çekmeye yönelik yatırım alanlarının belirlenmesi, yatırım projelerinin hazırlanması, nitelikli işgücü temini, teknoloji, finansman vb. konularda somut öneriler geliştirmek, bunların eşgüdümünü sağlayacak kurumsal düzenlemeler önermek ve bu çalışmaları “katılımcılık ilkesi” çerçevesinde gerçekleştirmek,

20

Page 21: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi arasında sosyo-ekonomik ilişkileri belirlemek  ve

Bölgedeki insan kaynaklarının geliştirilmesi konusunda sektörel yeni projeler önerme, biçiminde sıralanabilir. 

Ana Plan çalışmasının kapsam ve aşamalarını da şu şekilde özetlemek mümkündür: 

Mevcut durumun sektörel bazda incelenmesi,

Bölgesel kaynak potansiyelinin değerlendirilmesi,

Bölgenin Türkiye içindeki konumunun diğer ile karşılaştırmalı olarak belirlenmesi,

Bölgesel gelişme stratejisi ve senaryoların oluşturulması ve senaryoların oluşturulması,

Orta ve uzun dönem bölgesel gelişme planının hazırlanması ve

Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bölgeler ve komşu ülkeler ile etkileşiminin incelenmesidir.

 Doğu Anadolu Projesi dört temel aşamadan meydana gelmiştir: 

1. Mevcut durumun tespiti ve analizi aşaması

2. Strateji ve yeniden yapılanma senaryoları aşaması

3. Doğu Anadolu Projesi Ana Planı aşaması

4. Fizibilite ve ön fizibilite etütleri aşaması. Bu dört aşama için hazırlanması gereken raporlar da sırasıyla şunlardır: 

Mevcut durum ön raporu

Mevcut durum ve analizi raporu

Strateji ve yeniden yapılanma senaryoları raporu.

Yönetici özeti raporu

Doğu Anadolu Projesi Ana Planı Raporu

Fizibilite ve ön fizibilite etütleri raporu.  

5.12. Marmara Bölge Planı

21

Page 22: Turkiye'de bolgesel kalkinma

            17 Ağustos 1999 tarihinde, Kocaeli, Sakarya, Yalova, İstanbul, Bolu ve Eskişehir illerinde yaşanan deprem özellikle Kocaeli, Sakarya ve Yalova’da daha etkili olmuş, ağır can ve mal kaybına yol açmıştır. Yanlış arazi kullanımı, çarpık yapılaşma, afet riski taşıyan bölgelerde uygun yapılaşmanın sağlanamaması gibi nedenler Kocaeli merkezli depremin faciaya dönüşmesine yol açmıştır.             Deprem Türkiye nüfusunun %23’lük bir bölümünü oluşturan 14.5 milyon insanın yaşadığı ve Türkiye ekonomisinde önemli paya sahip bir bölgeyi etkilemiştir. Depremde en ağır derecede etkilenen, can kaybı ve maddi hasarın en ağır olduğu nüfusun toplam nüfus içindeki payı ise %6 civarında olmuştur. Bölge; petrol arıtımı, petro-kimya, tekstil hammaddeleri, metal ana sanayii ve motorlu kara taşıtları yapım, montaj ve onarımı ile lastik sanayinde önemli bir ağırlığa sahiptir.            Deprem bölgesinde fert başına gelir düzeyi de Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir. Bölgedeki 7 ilin ortalaması 4.581 dolardır. Bu anlamda bölge, tüketim açısından da önemli bir paya sahiptir. Kocaeli ili ve çevresinde meydana gelen deprem sadece İstanbul metropolü ve bölgede bulunan illeri değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik ve sosyal yaşamını da etkilemiştir. Örneğin, Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi DİE’nin ortak yürüttüğü İmalat Sanayinde Depremin Etkisi Anketi sonuçlarına göre imalat sanayinde toplam zarar 657.9 trilyon TL. olup, toplam üretim kaybı da 361.9 trilyon TL.’dir. Bu durumda, toplam üretim kaybı Türkiye imalat sanayi içinde %0.95, deprem bölgesi imalat sanayi içinde ise %5.81’dir.            Zamanı bilinmemekle birlikte gelecekte de deprem olabileceği varsayımına göre Marmara Bölgesi planlamasının yeniden ele alınarak en azından, depreme karşı hazırlıklı olunabilecek bir yeniden yapılanmaya gitmek gerekmektedir. Dolayısıyla, depremin yol açtığı sorunların acilen çözülebilmesi ve ileriye yönelik önlemlerin alınabilmesi için mevcut durum;  bölge planı, kent planı ve arazi kullanımı açısından irdelenerek bir an önce Marmara Bölgesi Gelişme Projesi hazırlanması önem kazanmaktadır. Marmara Bölge Planı’nın amaçları, Kocaeli-Sakarya-Yalova Bölgesi’nde, depremin yarattığı olumsuzlukların giderilmesi, kentsel alanlara yönelik göçün dengelenmesi, tarım, sanayi, ticaret, turizm, konut vb. konulara ilişkin yerleşim alanlarının afet riskleri de dikkate alınarak hazırlanacak bir arazi kullanım planına göre yönlendirilmesi çevre ve mekan kalitelerinin korunarak kentsel büyümenin denetim altına alınabilmesi olarak sayılabilir. Marmara Bölge Planı Projesi’nin genel çerçevesi, deprem risklerini dikkate alan bir arazi kullanım planı hazırlanması, bölgesel coğrafi bilgi sistemi ile desteklenen bölgesel veri tabanı oluşturulması, bölgenin kısa, orta ve uzun vadeli kalkınma stratejilerinin belirlenmesi fiziksel planlar için temel olabilecek bir bölgesel gelişme planı hazırlanması şeklinde özetlenebilir. Söz konusu planın üç aşamada hazırlanması öngörülmektedir: 

Öncelikle 17 Ağustos depreminden büyük zarar gören bölge illerinden Kocaeli-Sakarya Yalova illerini kapsayan alt bölge için ‘Stratejik Ön Plan’ hazırlanacaktır. Stratejik Ön Plan’da bu alt bölgedeki kamu yatırımları ve bu bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmesi amacıyla yasal ve idari düzenlemeler yer alacaktır.

İkinci aşamada, ‘Kocaeli-Sakarya-Yalova Bölge Planı’ hazırlanacaktır.

22

Page 23: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Üçüncü aşamada ise, Kocaeli-Sakarya-Yalova Bölge Planı’nı da içeren ‘Marmara Bölge Planı’ tamamlanacaktır.

 5.13. Doğu Akdeniz Bölgesel Gelişme Projesi             Doğu Akdeniz Bölgesel Gelişme Projesi, Devlet Planlama Teşkilatı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devlet Planlama Örgütü tarafından başlatılmış bir çalışmadır. Doğu Akdeniz Planı ile, bölgenin geliştirilmesinin yanında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.7

Tüm bu bölgesel kalkınma çabaları sonucunda ülkemizde bölge planlamacılığının ortaya istikrarlı bir tablo çıkarabildiğini ve yeterince geliştiğini söyleyebilmek güçtür. 1950 sonrası dönemde başlayan; I. ve VIII. Beş Yıllık Plan dönemlerinde hız kazanan bölge kalkınma çalışmaları, oldukça iddialı ifadelerle başlamış fakat büyük çoğunluğu bu iddiayı sürdürememiştir. Bu başarısızlığın temel sebepleri arasında DPT’nin bölge planlaması konusunda uzun süre kararsız kalması ve bölgesel kalkınma çalışmalarının kurumsallaşmayı başaramamış olması yatmaktadır. Bahsedilen bu olumsuzluklar bölge kalkınma planlarının kaderlerini siyasi tercihlerin belirlemesi sonucunu doğurmuştur.

IX. Beş Yıllık Kalkınma Planı hedef ve stratejileri çerçevesinde; bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması, geri kalmış yörelerde yaşayan nüfusun refah düzeyinin yükseltilmesi, metropollere büyük yük getiren göç eğilimlerinin istikrarlı bir dinamiğe kavuşturulması, plansız kentleşme nedeniyle oluşan sorunların çözüme ulaştırılması amacıyla bölgelerin özellikleri, farklılıkları, gelişmişlik düzeyleri ve temel sorunları ile potansiyellerinin belirlenmesine yönelik il ve bölge planı çalışmaları devam etmektedir.8

Bu kapsamda, AB finansman desteği ile yürürlüğe konacak olan bölgesel gelişme programlarının ulusal bölgesel gelişme stratejisine uyumunun sağlanmasına ve bu programların kapsamı dışında kalan diğer bölgelere yönelik bölgesel planlama çalışmalarının hazırlıklarına başlanmıştır.

Günümüzde bilgi ve iletişim teknolojilerinin işletmelerde etkin kullanımı, yüksek verimlilik artışı ve özellikle inovasyona yönelik ya da daha genelde yüksek katma değerli alanlarda faaliyet gösteren girişimcilerin, yatırımların ve istihdamın gelişmesine bulundukları katkı ile bölgesel ekonomik kalkınmada motor görevi gördüğü gözlenmektedir. Buna paralel olarak bölgesel kalkınmada kamu, özel sektör ve sivil toplum üçlüsünün kalkınmanın temel aktörleri rolünü üstlendiği de görülmektedir. Çağımızda özellikle, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin deneyimlerinden yola çıkarak ortaya konulan kalkınma ve bölgesel ekonomik kalkınma ile ilgili yaklaşımlar çerçevesinde “kalkınma, yerelin yaşam kalitesini bir üst seviyeye çıkartma çabası” şeklinde kabul edilmektedir. Bu bağlamda, “kalkınmanın yerelin kaynaklarının akıl ve gönül birlikteliğine dayalı kararlı bağlılıklar ile harekete geçirilmesi ve değerlendirilmesi”nin önemi ve ayrıca, “girişimciliğin kalkınmanın motoru” olduğu konusu da vurgulanmaktadır. Günümüzde rekabet kalkınma için en önemli kavram halini almıştır. Bu kapsamda ülkeler arası rekabet, ülkelerin güçlü olduğu sektörlerin rekabet gücünün yükseltilmesi, bir başka ifade ile sektörlerin küresel rekabeti yoluyla gerçekleşmektedir.9 7 Orçun İMGA. “Türkiye’de Bölge Kalkınma Projesi Deneyimi” http://www.kentli.org/makale/orcun_bolge.htm 8 DPT. “5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/Genel_Gerekce.pdf9 SAYIN,Meral, “2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, Yerel Ekonomik Kalkınma Modeli Olarak Gap-Gidem Projesi”, 2006, http://www.tepav.org.tr/sempozyum/2006/bildiri/5.bolum.pdf

23

Page 24: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Bir ülke rekabet avantajı elde edebileceği ve güçlü olduğu sektörleri;

maliyet avantajı, üründe farklılık, ayırt edici özellikler ile ön plana çıkartarak, küresel ölçekte sektörel

rekabet avantajına sahip olmaktadır.

OECD ve Dünya Bankasının bölgesel kalkınma ile ilgili çalışma raporlarında da değinildiği üzere bölgesel kalkınmada temel başarı unsurları;

Yerel kalkınmada rol alan tüm aktörlerin kaynaklarının işbirliği içerisinde harekete geçirilmesi,

Stratejik planlama sürecinin yürütülmesi ve bölgesel aktörlerin kalkınma stratejisini oluşturan sektör geliştirme programlarında mutabakat sağlaması,

Yatırımcılar için “iş dostu çevre”nin oluşturulması gibi konuları kapsamaktadır.

Diğer taraftan ortak proje bazında ise;

Yerel kalkınma için ortak amaç ve hedef belirlenmesi, Farklı sektörleri temsil eden paydaşların kalkınma girişimine katılımcı olarak dahil

edilmesi, Her paydaşın rolü, sorumluluğu ve kaynak katkısının netleştirilmesi, Problem çözmeye işbirliği içerisinde yaklaşılması, Ortak hedefl er için ortak anlayış ile harekete geçilmesi konuları önem kazanmaktadır.

Bunların yanı sıra, yine aynı bilgi kaynakları “bölgesel kalkınma stratejisinde bölgenin rekabet avantajı taşıdığı bir alanda inovasyona yönelik üretimin teşviki ile bilgi temelli altyapının oluşturulmasının önemi”ne değinerek;

Gayrimenkul projeleri olarak anılan bilim parkları ve teknoparkların teşviki, Kümelenme projelerinin desteklenmesi, Sanayi ve AR+GE ilişkilerinin güçlendirilmesini vurgulamaktadır.

Yerel kalkınmada başarı için uygulanması gereken programlar ise;

Yerel altyapının geliştirilmesi, Sosyal altyapının tesisi, İş ortamı için uygun alanların tesisi, Girişimciler için mevzuat ortamının sadeleştirilmesi, Yatırımların önünü açmak üzere sektör geliştirme programlarının uygulanması, Yatırım özendirme faaliyetlerinin uygulanması olarak belirtilmektedir.

Dolayısı ile son yıllarda girişimcilik ile ilgili geliştirme ve destekleme programları bölgesel ekonomik kalkınma programlarının içerisinde oldukça önemli bir yer tutmaya ve bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişme alanında yaşanan yapısal dönüşümün ve sürdürülebilir kalkınmanın en önemli kurumları arasında yer alacak olan “kalkınma ajansları” Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) koordinasyonunda kurulmaya ve faaliyete geçmeye başlamıştır.

6. Türkiye’de Bölgesel Kalkınma Ajansları ve Kuruluş Süreçleri

24

Page 25: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Toplumların sosyo-ekonomik çeşitliliği coğrafi mekânlarda da yansımasını bulmaktadır. Bu farklılaşma özellikle az gelişmiş ülkelerde “bölgeler arası ekonomik ve sosyal dengesizliği bir sorun olarak ortaya çıkarmaktadır. Türkiye’de bölgelerarası dengesizliği ekonomik, siyasal ve toplumsal boyutlarıyla bir sorun olarak yaşamaktadır”. Bölgeler arası dengesizliğin giderilerek bütünleşmenin sağlanması, yaşam kalitesinin yükseltilmesi, toplumsal ve ekonomik dengenin düzenlenmesi, kültürel gelişmenin hızlandırılması önemlidir. Bu bağlamda, Türkiye'de bölgeler arasındaki farkların azaltılması amacıyla hazırlanan “ Bölgesel Kalkınma Stratejileri'nin” uygulanması için Bölgesel Kalkınma Ajansları kurulmaktadır. Bu ajansların kurulmasından sonra bölgeler arasında ekonomik ve sosyal dengesizliklerin azaltılmasına yönelik politikalar merkezi hükümet tarafından belirlenecek, bu politikaların uygulanması ise ajanslar tarafından gerçekleştirilecektir.10

Kalkınma Ajansları, özellikle yeni bölgesel gelişme paradigması çerçevesinde, bölgesel gelişmenin sağlanması için tasarlanmış bir araç olarak değerlendirilmektedir. Bu ajanslar, bölgesel kalkınma uygulamalarına ilişkin kararların ve politikaların katılımcı bir yapı içerisinde bölgede yaşayanlar tarafından alındığı ve uygulandığı yerinden yönetişim ve bölgesel strateji tasarım kurumlarıdır. Bu bağlamda Kalkınma Ajansları, eskiden sadece devletin üstlendiği kalkınma misyonunun toplumun farklı kesimleri tarafından paylaşılmasını sağlamaktadır. Kalkınma Ajansları, sektörel veya genel çaplı kalkınma problemlerini tanımlayan, bu problemlerin çözümüne yönelik stratejiler geliştiren ve pratik sonuçlara ulaşma amacıyla çözüm üretebilecek plan ve projeleri destekleyen koordinatör, katalizör yapılardır. Söz konusu ajanslar kuruluş şekli, işlevleri ve yapıları itibarıyla farklar göstermesine rağmen ortak paydaları; kalkınma odaklı olmaları, belirli bir coğrafi bölgenin gelişmesini gözetmeleri ve bu bölgenin içsel potansiyelini harekete geçirmeleridir. Bununla birlikte Kalkınma Ajanslarının kabul görmeleri bölgesel yönetişim, yerel ortaklık, mali araçları ve içsel kalkınmayı destek biçimleri ile doğrudan bağlantılıdır.11

Kalkınma Ajansları, ulusal düzeyde DPT koordinasyonunda, kendine özgü teknik ve finansman (bütçe) mekanizmasına sahip, kâr amacı gütmeyen, çabuk karar alıp uygulayabilen, merkezi ve yerel idarelerin dışında, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını bir araya getiren, tüzel kişiliği haiz bölgeler esas alınarak Bakanlar Kurulu Kararı ile kurulan teknik kapasitesi yüksek, uygulamacı olmayan, fakat destekleyici, koordinatör olarak faaliyet gösteren kalkınma birimleridir.12

Kalkınma ajansları;

Bölgesel gelişme uygulamalarımız ile bölge planlarımızın etkinliğinin ve başarısının yükseltilmesini; bölgelerin ülkemizin genel büyümesine, gelişmesine, refahına ve istikrarına katkısının artırılmasını; sosyal uyum ve adaletin güçlendirilmesini ve değişen küresel rekabet şartlarına adaptasyonun hızlandırılmasını sağlayacak,

Yüksek nitelikli personeli, esnek kaynak ve istihdam yapısı ile kurum, kuruluş ve şahıslara sağladığı idari, mali, teknik desteklerle başta girişimciler olmak üzere bütün yerel aktörlerin kalkınma çabalarına katılımını teşvik edecek,

10 APAN, Ahmet. “Bölge Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Ajansları”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi Cilt 13, Sayı 4, S. 39-58.11 Devlet Planlama Teşkilatı, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)12 DPT. “Kalkınma Ajansları”, http://www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/kalkinma_ajansNedir.html

25

Page 26: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Sağlayacağı proje ve faaliyet desteklerinde kişi, kurum ve kuruluşların eş finansmana dayalı ortak proje üretme ve yönetme kültürü ve yeteneğini geliştirecek; sahiplenme ve işbirliği duygusunu güçlendirecek; bölgenin girişimcilik potansiyelini harekete geçirecek ve sürekli olarak yükseltecek,

Yerel potansiyeli, dinamikleri, özgünlükleri, kaynak ve imkânları ortaya çıkararak harekete geçirecek ve ulusal, uluslararası pazarlarda ekonomik, sosyal, kültürel birer değer haline dönüştürecek;

Sonuç olarak, hem ulusal, hem de bölgesel-yerel düzeyde başta istihdam ve gelir olmak üzere ekonomik ve sosyal göstergelerin iyileştirilmesine, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılmasına ve dolayısıyla ülkenin genel refahının artırılması ve istikrarının pekiştirilmesine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Ajansların ulusal düzeyde koordinasyonundan Devlet Planlama Teşkilatı sorumludur. Bu kapsamda Devlet Planlama Teşkilatı;

a) Plânlama, programlama ve projelendirme konularında ajanslara rehberlik ve danışmanlık yapar, plân ve programların uygulanmasını izler ve değerlendirir,

b) Ajansların kurumsal performansları ile yürütülen programların performanslarının ölçülmesine dair usul ve esasları belirler,

c) Bölgesel gelişmeye yönelik iç ve dış kaynaklı fonların ajanslara tahsisi ile bunların kullanımına ilişkin usul ve esasları belirler,

d) Ajanslar arası işbirliğini sağlar ve ortak proje üretimini destekler,e) Ajansların işlevlerini etkili ve verimli olarak yerine getirebilmesi için merkezi

düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve koordinasyonu sağlar,f) Ajansların yıllık çalışma programlarını onaylar,g) Yönetim Kurulu tarafından teklif edilen ajans Genel Sekreter adaylarının

uygunluğuna karar verir,h) Plân ve programlara, yapılacak yardım ve transferlere, personelin nitelik ve

istihdamına, bütçe ve muhasebe standartlarının kullanımına, faaliyet raporlarına, izleme, değerlendirme ve denetime ilişkin esas ve usuller ile Tek Durak Ofislerinin çalışma esas ve usullerini ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşünü alarak belirler.13

Bu maddelerin yanı sıra;

Planlama, programlama ve projelendirme gibi teknik işlerin gerçekleştirilmesinden, Avrupa Birliği ve diğer yabancı kaynaklardan sağlanan fonların finansman anlaşmaları

çerçevesinde ajanslara aktarılmasından, Ajanslara gerekli teknik yardım ve danışmanlık hizmetlerinin sağlanmasından, Aynı zamanda ajansların tecrübelerini birbirleri ile paylaşmaları ve iyi uygulama

örneklerinin yaygınlaştırılmasından, Ajansların merkezi düzeydeki kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve kordinasyon içinde

çalışmasının sağlanmasından da Devlet Planlama Teşkilatı sorumlu olacaktır.14

13 Kalkınma ajanslarının kuruluşu, koordinasyonu ve görevleri hakkında kanun tasarısı, Birinci bölüm, Madde IV, http://yonetimbilimi.politics.ankara.edu.tr/kalkinmaajans.doc

14 ÖZEN Pınar, “Bölge Kalkınma Ajansları”, 2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, İzmir 2007

26

Page 27: Turkiye'de bolgesel kalkinma

Kalkınma Ajansları, kamu kesimi, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğini geliştirmek, kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak ve yerel potansiyeli harekete geçirmek suretiyle, ulusal kalkınma plânı ve programlarda öngörülen ilke ve politikalarla uyumlu olarak bölgesel gelişmeyi hızlandırmak, sürdürülebilirliğini sağlamak, bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak amacıyla kurulmaktadır.

Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun 2006 yılında TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kabul edilmiş ve aynı yıl Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 6 Temmuz 2006 tarih ve 26220 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Bölgesel Kalkınma Ajansları Kurulmasına Dair Bakanlar Kurulu Kararı” ile Adana ve Mersin illerini kapsayan Çukurova ve İzmir ilini kapsayan İzmir bölgelerinde Kalkınma Ajansları kurulmuştur.

Kurumsal yapı oluşturulup işlevsellik kazandırıldıktan sonra, Çukurova Kalkınma Ajansı 06.01.2007 tarihinde, İzmir Kalkınma Ajansı da 13.01.2007 tarihinde resmen faaliyete açılmıştır. İzmir ve Çukurova bölgeleri için hazırlanan, bütün bölge aktörlerinin Bölgesel Kalkınma faaliyetlerinin kısa vadedeki ana çerçevesini belirleyecek “Ön Bölgesel Gelişme Planları” (ÖBGP), Mart 2007 tarihinde DPT tarafından onaylanmıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesinde Kanun, Danıştay’da da Çalışma Yönetmeliği ve Kuruluş Kararnameleri aleyhine açılan davalar ve yürütmeyi durdurma kararları nedeniyle kurulmuş bulunan Ajanslar faaliyetlerini yaklaşık bir yıl süreyle durdurmak zorunda kalmışlardır. Anayasa Mahkemesinin Kanun hakkındaki kararının olumlu olması sonucunda kurulmuş bulunan İzmir ve Çukurova Kalkınma Ajansları Mart 2008’de yeniden faaliyetlerine başlamış ve yeni ajansların kurulmasının önünde herhangi bir hukuki engel kalmamıştır. GAP Eylem Planının kamuoyuna duyurulması amacıyla yapılan toplantıda, 2008 yılı içinde Diyarbakır, Erzurum, Gaziantep, İstanbul, Konya, Mardin, Samsun ve Van’da da Kalkınma Ajansları kurulacağını açıklamıştır. Bu açıklamayı müteakip, gerçekleştirilen bölgesel ekonomik ve sosyal konsey toplantılarındaki istişare sürecinden de yararlanarak yeni kalkınma ajanslarının kuruluş çalışmaları yapılmış ve 22 Kasım 2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 10 Kasım 2008 tarih ve 2008/14306 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul, Samsun, Diyarbakır, Konya, Erzurum, Gaziantep, Mardin ve Van illerinin merkez olduğu, 23 ile hizmet edecek sekiz kalkınma ajansı daha kurulmuştur.

Kalkınma Ajansları, Ulusal Kalkınma Planları ve bölge gelişme planları/stratejileri çerçevesinde, bölgelerinde öne çıkan sektörlerdeki ve alanlardaki proje ve faaliyetlere teknik ve mali destek sağlayacaktır. Buna ilişkin temel mevzuat olan, “Kalkınma Ajansları Proje ve Faaliyet Destekleme Yönetmeliği” DPT Müsteşarlığı tarafından tamamlanmış ve 8 Kasım 2008 tarih ve 27048 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve gerekli altyapı tesis edilmiştir. 

Bu bölgesel kalkınma ajansları ulusal ihtiyaçları ve kalkınma amaçlı yerel örgütlenme taleplerini dikkate alarak; ülkemizin siyasi, idari, sosyal ve ekonomik koşulları ile dünya tecrübesi ve AB üyeliği perspektifini de gözeten, ülkemize özgü olarak oluşturulmuş bir modeldir ve ülkemizde küreselleşmeden kaynaklanan tehditlerin bertaraf edilerek, sunduğu fırsatlardan azami yararın sağlanmasına yönelik yerel kalkınma stratejisinin oluşturulmasında çok önemli roller üstlenecektir.

Bu ajanslar, ekonomik ve sosyal potansiyelin ortaya konularak bölge cazibesinin artırılması ve bölgenin gerek ulusal gerekse uluslar arası arenada tanıtımının yapılması;

27

Page 28: Turkiye'de bolgesel kalkinma

bölgede üretim ve istihdamı artırabilecek özellikteki faaliyetlerin desteklenmesi; göçün etkin olarak yönetilmesi ve insan kaynakları kapasitesinin geliştirilmesi yardımcı olacaktır.

Bölgesel stratejilerin hazırlanmasına destek verecek olan Ajanslar, girişimciliğin desteklenmesi ve geliştirilmesi; kırsal ve yerel kalkınma faaliyetlerinin desteklenmesi; kamu, özel kesim ve sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi rollerini üstlenecektir. Bunların yanı sıra bölgenin iş ve yatırım imkânlarının tanıtımını da gerçekleştirecek olan Ajanslar, yatırımcıların izin ve ruhsat işlemleri tek elden takip ederek sonuçlandıracaktır. AB fonları ve uluslararası fonların kullanılmasında da aracılık ve koordinasyon görevini yürütecek olan Ajanslar, hem araştırma ve veri tabanı oluşturma, hem de izleme ve veri değerlendirme alanlarında da faaliyet gösterecektir.15

7. Sonuç

Gelişmiş ve dolayısıyla ekonomik ve sosyal bakımdan güçlü olan devletler, sahip oldukları bu refahı elde etmelerinde bölgesel ekonomik kalkınma ve endüstriyel değişim faktörleri hayati bir rol oynarlar. Artık küreselleşen dünyada bölgesel bazda sosyal ve ekonomik gelişmelerin desteklenmesi ve benimsenmesinin önemi artmıştır. Bu önem kapsamında bölgeler veya kentler için, yerel özelliklerine bağlı olarak ulusal kalkınmaya etki edecek bölgesel-kentsel kalkınma ve stratejik planlama çalışmaları yürütülmektedir. Bu anlamda Türkiye’nin de bölgesel kalkınma modellerine ihtiyacı vardır ve bu nokta da kamu ve özel sektörün çeşitli rolleri üstlenmesi gerekmektedir.

Türkiye’de Doğu ile Batı arasında hem ekonomik hem sosyal yönden çok büyük farklılıklar bulunmaktadır. Türkiye’de her ne kadar Batı bölgelerinin birçok köy ve kasabalarında da sosyal ve ekonomik açısından geri kalmışlıktan söz edilse de, Doğu bölgesi, Batı’ya oranla çok daha geri kalmıştır. Bu durum bölgeler arasında dengesizliğe yol açmakta ve birçok bölgede potansiyel kaynaklardan yeterince yararlanılamaması neden olmaktadır. Her ne kadar geçmişte bu dengesizliği ortadan kaldırmak için birçok kalkınma programları uygulamaya konulmuş olsa da belirlenen politikalar ve stratejiler gereği gibi uygulanamamıştır. Bunun sonucu olarak ülke çok büyük bir katma değer kaybına uğramaktadır. Bu nedenle Türkiye gelişmiş ülkeler hattına geçebilmek için bölgelerarası ekonomik ve sosyal farklılıkları yok etmek amacıyla belirlenen bölgesel kalkınma planları kararlılıkla sürdürmelidir. Bu amaçla oluşturulan Bölgesel Kalkınma Ajansları Devletçe kontrol atlında tutularak belirlenen planları hayata geçirmek için yerel kalkınma stratejilerine öncelik vermelidir. Uygulayacağımız bölgesel kalkınma planlarında nüfus artışı, yüksek doğurganlık oranı, göç, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, demokrasi ve insan hakları gibi sosyal ağırlıklı konulara dikkat etmemiz gerekmektedir. Sosyal alt yapının sağlaması çabası ile eş zamanlı olarak, sınır ticareti ve girişimcilik ruhunun geliştirilmesi gibi ekonomik kriterleri sağlamak gerekmektedir. Elbette bunların dışında, bölgelerin coğrafi yapısı, yer altı ve üstü kaynakları, insan gücü gibi potansiyel kaynaklarının harekete geçirilmesi ve çevreye zarar vermeden mevcut altyapıyı stratejik kullanmak gerekmektedir. Bölgesel kültürler, değerler, görenekler, ihtiyaçlar ve kaynaklar açısından bölgesel kalkınma stratejileri oluşturulmalı ve bu belirlenen stratejiler geliştirilerek stratejiler bölgesine, bölgesinden ülke geneline ve hatta dünyaya ürün ve hizmet sunan bütün kamu ve özel kuruluşları için birer yol haritası şeklinde olmalıdır. Kısacası yerel ve ulusal bazda “kalkınma” stratejileri Türkiye’nin öncelikli amaçlarından birisi olmalıdır.

15 http://www.cka.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=13&Itemid=47

28

Page 29: Turkiye'de bolgesel kalkinma

8. Kaynaklar

1. Pendik Belediyesi Web Sitesi, http://www.pendik.bel.tr/UserFiles/yerel_Kalkınma_2007.ppt

2. KASIM, Erol. “Modern Kent Yönetimi”. Kasım 2007. http://www.yerelsiyaset.com/pdf/kasim2007/2.pdf

3. Ekodiolog Web sitesi, http://www.ekodialog.com/kalkinma_ekonomisi/kalkinma_ekonomisi.html

4. Ekodiolog Web sitesi , http://www.ekodialog.com/Konular/bolgesel_kalkinma.html5. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı. Türkiye – Avrupa Birliği mali

işbirliği kapsamındaki bölgesel kalkınma programları, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü: Şubat 2005, http://ekutup.dpt.gov.tr/bolgesel/ab/maliis.pdf

6. ALTAN, Rıfat. “Türkiye'nin Bölgesel Kalkınma Yaklaşımı” http://www.stratejikboyut.com/article_print.php?id=362

7. Orçun İMGA. “Türkiye’de Bölge Kalkınma Projesi Deneyimi” http://www.kentli.org/makale/orcun_bolge.htm

8. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı. “5449 Sayılı Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/Genel_Gerekce.pdf

9. SAYIN,Meral, “2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, Yerel Ekonomik Kalkınma Modeli Olarak Gap-Gidem Projesi”, 2006, http://www.tepav.org.tr/sempozyum/2006/bildiri/5.bolum.pdf

10. APAN, Ahmet. “Bölge Kavramı ve Bölgesel Kalkınma Ajansları”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi Cilt 13, Sayı 4, S. 39-58.

11. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı., Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)

12. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı. “Kalkınma Ajansları”, http://www.dpt.gov.tr/bgyu/kalkinmaajans/kalkinma_ajansNedir.html

13. Kalkınma ajanslarının kuruluşu, koordinasyonu ve görevleri hakkında kanun tasarısı, Birinci bölüm, Madde IV, http://yonetimbilimi.politics.ankara.edu.tr/kalkinmaajans.doc

14. ÖZEN Pınar, “Bölge Kalkınma Ajansları”, 2. Bölgesel Kalkınma ve Yönetişim Sempozyumu, İzmir 2007

15. Çukurova Kalkınma Ajansı. http://www.cka.org.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=13&Itemid=47

29