18
tO. YILINDA BAYBURT SEMPOZYUMU (17-19 Temmuz 1999) iKiNCi CiLT Sempozyumu Organize Eden BAYBURT Sempozvum HoordlnatörO ve Hitabi Yav1ma Haz1rfavan: Prof. Dr. YILDIZ YENi AVRASYA YAYlNLARI Ocak 2002, Ankara

17-19 Temmuz 1999) iKiNCi CiLT Sempozyumu Organize Eden

Embed Size (px)

Citation preview

tO. YILINDA BAYBURT ViLAYETİ

SEMPOZYUMU

(17-19 Temmuz 1999)

iKiNCi CiLT

Sempozyumu Organize Eden Kuruluş:

BAYBURT VALİLİGİ

Sempozvum HoordlnatörO ve

Hitabi Yav1ma Haz1rfavan:

Prof. Dr. Aıfat YILDIZ

YENi AVRASYA YAYlNLARI

Ocak 2002, Ankara

Yrd. Doç. Dr. Arif YILDIRIM<*)

Güzel Bayburt'un vilayet oluşundan sonra tertiplenen 2. Bayburt sempozyumu­na bu şirin ilimizin şöhreti dünyaya yayılmış değerli eviadı Şeyh Ekmelüddin Muham­med Babertf'nln şu ana kadar ona .dair biyografilerin verdikleri literatüre geçtiğine tanık almadığımız 73 islam fırkası ile ilgili yazma risalesinin fotokopisini ve mümkün olduğu kadar başka kaynaklardan karşılaştırarak tashih ettiğimiz şekliyle tercümesi­ni bir tebliğ olarak sunmakla katılmayı ilmi ve milli bir vazife telakki ı:;ttim. Sempoz­yumun hayırlı ve başarılı olmasını dilerim.

ŞEYH EKMELÜDDfN'IN KISA BIYOGRAFISI

Şeyh Ekmelüddin Muhammed'in Bayburt'lu olduğu, bu konuda herhangi bir kuş­kudan söz etmeyi gereksiz ve hatta saçma kılacak derecede kesindir. Bunun; biri eti­molojik, diğeri kat'i yazılı belge olmak üzere, iki kanıtı vardır. Etimalajik kanıtı, Türk ağzındaki Bayburt kelimesinin, Arap ağzında aldığı şekil olan Babert veya Babirt sözcüğü ile, yine Arapların Bağdat'taki Küçük Dicle denilen nehir yakınlarında bulu­nan bir köyün ismi olarak kullandıkları "Baberta" sözcüğünün -nisbetleri aynı olsa

(*) ~tatürk Üniversitesi llôhiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.

97

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

bile_ farklı oluşudur ı. Hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak derecede kesin olan ya­zılı belge ise, mütefekkirimizle Mısır'da görüştüğünü ve bazı sorular sorarak tatmin edici cevaplar aldığını ifade eden ibn HaldOn (732-786/1332-1406 )'un O'ndan, "Acemden (Arap olmayanlardan) olup Mısır diyarında Hanefilerin şeyhi"2 diye söz etmesi yanında, kendisinden bahseden müelliflerin, nisbetini belirtirken "Anado­lu'lu" anlamına gelen "ROmf" ifadesini kullanmaları ve Yakut-i Hamavi'nin (575-627 11179-1229) "Babirt" kelimesinin "Oral ı bir fıkıh bilgininin bana haber ver­diğine göre Erzen-i ROm (Erzurum) nahiyelerinden büyük ve güzel bir köyün adıdır"3

. şeklindeki açıklamasıdır.

Ekmelüddfn Babertf'nin adı bütün kaynaklarda Muhammed olarak verilmekle birlikte, babasının ve dedesinin adlarında söz birliği görülmemekte, kimisi babası­nı da Muhammed ve dedesini Mahmud kimisi de babasını Mahmud, dedesini Ah­med adıyla anmaktadır. Babertf, kendisini Muhammed b. Mahmud b. Ahmed olarak tanıtır. Ebu'I-Felôh Abdu'I-Hayy ibnü'l-imôd (Ö. 1 08911678)'ın, Muhammed olarak verdiği babasının Şemseddfn, Mahmud olarak verdiği dedesini de Kemaleddfn kün­yesiyle anması, Babertf'nin ôlim bir ôileden geldiğini akla getirmektedir. ib­nü'l-imad Babertf'nin dedesinin babasını Ahmed olarak vermektedir+.

Babertf'nin doğum tarihi tam olarak bilinmiyor; ancak (71 0/1311 )'dan birkaç yıl sonra doğduğu kanaati hôkimdir. ilk öğrenimini Bayburt'ta ilhanlılar zamanında inşa edilen YôkOtiyye ve MahmOdiyye medreselerinde yapmıştır5. Babertf daha sonra Haleb'e gitmiş ve burada Sôdihiyye medresesine girerek tahsilini sürdürmüştür. Hi c­n· 740 yılından sonra Mısır-Kahire'ye göçerek burada Kutbuddfn Razf (ö. 766/1364) ile beraber Endülüs'lü EbO Hayyôn (654-74411256-1344)'dan, Şemseddfn lsfahô­nf'den (Ö.749/1348), Dilôsf'den ve ibn Abdi'I-Hôdf'den ders alarak islômf ilimierin birçok dallarında môhir, ilim ve fazilette arkadaşlarından üstün bir düzeye geldi; ho­cal ık yapmaya, fetva vermeye ve kitap yazmaya başladı ve bunlarda başarılı oldu. Mükemmel akıllı, sağlam ruhlu, heybetli bir kişiliğe sahipti. Seyyid Şen·f Cürcônf (740--816/1339-1413) ve Muhammed Fenan· (751--834/1350-1430) gibi meşhur alimler kendisinden ders alanlardandı. Kendisine defalarca kadılık teklif edildiği halde, bunu kabul etmedi. Zühd ve salah ile tanınan, veli (kerômet sôhibi) olmakla nitelenen ŞeyhOn isimli zat ile arkadaşlık kurarak tasawuf yoluna girdi ve bu ala·n-

1 Bkz. ei-Hamavf, Yakut b. Abdillah, Mu'cemü'I-Büldan, Tahran, 1965, 1, 444.

2 Bkz. lbn Haldun, Abdurrahman, Mukaddime, Mısır, tarihsiz, s. 298-299. 3 Bkz. ei-Hamavf, Adı geçen eser, 1, 445.

4 Bkz. lbnü'l-lmôd ei-Hanbeu·, Ebu'l-felôh Abdu'I-Hayı,ı, Şezerôtü'z-Zeheb fi' Ahbôri men Zeheb, Beyrut, tarih­siz, VI, 293.

5 Krş. Miroğlu. lsmet, Türkiye Diyenet Vakfı Isiörn Ansiklopedisi, ll. Bayburt Maddesi, Istanbul, 1999.

98

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

da da kendisini yetiştirdi. ŞeyhOn, Babertf'yi kendisinin yaptırdığı hankaha yerleş­tirdi ve hankahın işlerini ona bıraktı. Babertf burada gece gündüz ibadetlerle ve ru­hunu olgunlaştırmakla meşgul olup, zühd, salah, takva ve güzel ahlôk ile meşhur ol­du ve herkesten saygı gördü. Mısır sultanları bile hankahına gelip kendisini ziyaret ederlerdi. Bilhassa Melik Zôhir, saltanatı sırasında atına biner ve sıkça hankahın önüne gelerek at üzerinde olduğu halde Babertf'nin dışarı çıkıp atına binmesini bek­ler ve onunla yanyana atlı gezinti yapardı. Babertf'nin ölümü, 786/1384 yılında Ra­mazan ayının 1 O'una rastlayan Cuma gününde vukO bulmuştur (780 h.de vefat etti­ği rivayeti zayıftır). Cenazesini izzeddfn Razf isimli bir zat kıldırmıştır. Cenazesine Sultan Melik Zôhir vezirleri ve diğer devlet ileri gelenleri de katılmışlardı. Melik Zô­hir Ekmelüddfn'nin nôşını taşımaya bizzat katılmak istemiş, ancak vezirleri ve diğer üst yöneticiler bunu uygun görmeyerek taşıma işini üstlenmişlerdir. Nô'ş ŞeyhOn'un hankahına gömülmüştür6.

ŞEYH EKMElÜDDIN BABERıf'NIN BAŞUCA ESERLERI

1) Tefsir (Keşşôf tefsirine yazdığı, bir ifadeye göre Al-i imrôn sOresinin sonu­na kadar, diğer bir ifadeye göre Zümer suresinin eweline kadar süren haşiyesi ola­bilir); 2) Şerhu'I-Meşôrikı'I-Envôr; 3) Şerhu TecnAd li't-TOsf; 4) inôye Şerhu'I-Hfdôye; 5) Şerhu's-Sirôciyye fi'I-Ferôiz; 6) Şerhu Elfiyeti ibn Mutf; 7) Şerhu'I-Menôr; 8) Şer­hu Telhfsı'I-Meônf; 9) et-TaknAr Şerhu UsOii'I-Pezdevf; 1 O) Şerhun alô Vasiyye­ti'l-imômı Ebf Hanife; ll) Şerhu'I-Cômii'I-Kebfr; 12) Bizim sunduğumuz Risôle Ff Ha­dfs-i Se Teftriku Ümmetf vb.

TESlJG OlARAK SUNDUGUMUZ AlSALENIN TANITIMI

Risalenin Ekmelüddfn'e ôit olduğu, sonundaki kayıttan açıkça görülmektedir. Risalenin özel bir adı yoktur; ancak yazma mecmOadaki fihristte ona "Risôle-i Ha­dfs-i ŞenAf-i Se Tefteriku Ümmetf (Ümmetim 73 Fırkaya Ayrılacaktır) Risôlesi" denil­diğini görüyoruz. Buna dayanarak ona Arapça ifade ile "Risôletü Hadfsi Se Tefteri­ku Ümmetf" adı verilebilir. Risôle, özel kitaplığımda bulunan yazma bir mecmOanın 132-133 numaralı iki varaklık kısımdan ibarettir. MecmOanın nitelikli cildi yoktur; sa-

6 Verilen bilgiler için bkz. lbn Kemal, Risaletü't-Tabakati'I-Müctehicfn (Özel kütüphanemde bulunan yazma nüsha). vr. 4a; Kıbrıs Mallası, Abdurrahman Eşref ei-Merzifari, Tezkiretü'I-Hikem fi' Tabakôti'I-Umem. Mısır, 1252 h .• s. 287-288; lbn Abicfn, Muhammed Emin, Reddü'I-Muhtôr Hôşiye alô'd-Dürri'I-Muhtôr, Istanbul, 1307 h .. ı. 24; lbnü'l-lmôd, Şezerôt, vı. 745-746.

99

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

dece içindeki bütün varaklar gibi, kitap kurdunun delik deşik ettiği mukawa kapok­ları bulunmoktır. Kôğıt, yumurta ôharlı, sarımtırak renkte ve (15 x 21) ebodındadır. 132. varakla 20; b 21; 133. varakla 21; b 8 sotırdır. Yazı şekli kırma tôlik olan risô­lenin istinsah tarihi ve müstensihi belirtilmemekle birlikte; mecmOadoki aynı müs­tensih tarafından aynı yıllarda yazıldıkları anlaşıla0 tarih ve ketebe kaydı konmuş bir kısım risôlelere bakarak onun Çorbacızôde sanı ile tanınmış Ali oğlu Muhammed tarafından hi en· 1087 (Mfladf 1676) tarihinde kaleme alındığını söyleyebiliriz.

AlSALENIN MUHTEVASI

Risôle, tercümeden de görüleceği gibi, Müslümanlar'ın 73 fırkaya ayrılacağını haber veren hadisin tefsfrini yapmak üzere yazılmıştır. Sapmış islôm fırkalarının asıl­larını 6 olarak alıp toplam 72'ye ve nihôyet bunlara Ehl-i Sünnet'i ekleyerek genel toplamı hadisteki ifadeye uygun olarak 73'e ulaştıran anlayışa uygundur. Risôleyi bu konuda yazılan birçok kitap ve risôleden ayıran özellik, 72 fırkodan herbirin~ ôit birçok görüş arasından çok az sayıda eserde rastlananların seçilmesi ve fırka sınıf­larının adlandırılmasında yaygın olandan çok kez farklı bir yol izlenmesidir. Baber­b .. nin risôlesindekine benzer tasniflerin daha çok, Mısır yöresi kelôm ve mezhep ôlimlerinin eserlerinde görülmesi, bizde, bu yörede mezheplerin bazı farklı gelişme­ler gösterdikleri ve buna paralel olarak az çok farklı bir biçimde algılandıkları kana­atini uyandırmıştır. Bu husus dikkate alınınce risalenin orjinallik ve önem arzettiği görülür.

Baberb· risôlesinin elimizdeki nüshasında birçok kelime ve cümle yanlışların ya­nında, boş bırakılan yerler, başlıklarda belirtilen sayıların bôzan alt kısımlarda dol­durulmadığı ve bôzı mezheplerin adının verilip hiçbir görüşünden söz edilmeden ge­çildiği görülmektedir. Asıl nüshada bunların olmadığı muhakkaktır. Gerek bu olum­suzluklar ve gerek şimdilik eserin başka nüshasını elde etme imkanına sahip olma­yışımız ümidimizi kırmadı. Yorucu araştırmalar yaparak risôledeki yanlışları doğrult­ma ve eksikleri tamamlama yolunda büyük mesafe aldık. Bunu yaparken, asıl metin­dekine tarnCımen uygun olmasa bile, benzerifadelerin geçtiği kitaplaradayanarak ona en yakın olduğu kanôatine vardığımız eserlerden yararlandı k.

METNIN TEACOMESI

lemlerin Rabb'ine hamd, Hz. Muhammed' e, ôilesi ve arkadaşlarına salôt ve se­lôm ederiz. Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kim, islôm'da, ona uygun düş-

100

lO. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

meyen bir yenilik çıkarır ise helôk olur; kim islôm'da görülmemiş, yararsız bir çığır 7 . 1

· açarsa, sapmış olur ve sapan Cehennem'de olur" . lslôm'a ve gerçek akla uygun ol-madıkları na bakmadan arzularına uyanların ve hiçbir1 yararı olmayan yeni çığırlar

açanların sınıfları çeşitlidir.

MeşrO olmayan arzularına uyanlarla kötü çığır açanların 6 sınıf olduğunu bil. Bu sınıflar HôriaAier (Hz. Ali ve Muôviye tarafdarlarının dışında kalan gruplar), Rôfizfler (Hz. Ali'ye taraf olanlar), Kaderiyye CAllah'ın koyduğu ölçü ve kanunların kötülükleri kapsamadığını ve bunların insan tarafından yaratıldığını söyleyenler), Cebriyye (in­sanın hür iradesi ve seçmeli fiilieri olmadığını iddiô edenler), Cehmiyye (Cehm ibn Safvôn isimli şahsın bağlıları) ve Mürcie (fman edene môsiyetin, kôfire de ibôdetin fayda vermeyeceğini söyleyenler)' dir. Bunlardan herbiri 12 fırkaya ayrılmış ve bu su­retle fırkalar 72 olmuştur ki, onların hepsi (bağışlanmadıkları takdirde) Cehennem'e girerler (ancak fmanları sebebiyle sonunda buradan kurtulurlar). Daha sonra bu 72 fırkaya, hadiste Cehennem'den kurtulacakları bildirilen Sünnet ve Cemôat Ehli ekle­nerek fırkaların sayısı 73 olmuştur. "Ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır; bunların, biri müstesna olmak üzere hepsi (fman etmiş olarak ölüp bağışlanmadıkları takdirde

inançlarındaki bozukluklar dolayısıyla bir süre) Cehennem'de olacaklardır"8 meôlin­deki hadiste ifade edilenin yorumu budur.

7 Krş. Müslim, Ebu'I-Hüseyn Müslim. Sat'ihu Müsim Kitöbu'I-Akdıye, bab no. 8, Hacfs no.1718. 8 Kelöm ve Mezhepler Tarihi kitaplarında da oz çok farklı şekillerde rivayet edilen bu hadis hakkında ölim­

ler farklı üç tavır takınmışladır: 1- Eşe' ri (ö. 324/936) ve Fahrudan Rozi (ö. 606/1209) hadisin sıhhatinin lehinde veya aleyhinde bir şey söylememişlerdir.

2-lbn Hazm (ö. 45611064) hadisin sahih olmadığını söyler. 3- Abdulkahir Bağdac:ı- (ö. 42911037), Ebu'I-Muzaffer lsferaiı'i (ö. 47111078), Muhammed Hüseyı'i (?), Rdudüdanfa·, (ö. 75611355) verisalemizin müellifi Baberb" gibi birçok ölim, hadisi sahih kabul ederek Is­Iörn mezheplerinin sayısını 73'e ulaştırmak Için zorlayıcı gayretler sarfetmişlerdir. Fakat hacfsin yorumu müşkildir. Çünkü mezheplerin asıllarının sayısı bu kadar olmadığı gibi, tôli fırkaların sayıları, adları ve kimlikleri hakkında bir birlik ve bu birliği sağlamak için yapılan açıklamalarda inandırı­cılık yoktur. O itibario en doğrusu, hadisi sal"ih kabul edenlerden bozılarının dediği gibi, buradaki sayı­nın kesin bir sınır belirtmek için değil. çokluktan kinöye olduğunu söylemektir. Kur'ön'ın üslübu, gelecek­teki tefrikadan değil, geçmişteki tefrikadan bahsetme şeklindedir. Bunun daha uygun olduğu ortadadır. Çünkü haasin ifadesi bir emir olarak alınmasa bile, en azından böyle bir düşünceyi hatıra getirmesinin dahi bôzı olumsuzlukları vardır. Asıl izahı güç husus, kurtulacak tek fırkayı paylaşmada her fırkanın hadise kendi egosunu katma çabalarıdır ki, bu da insan psikolojisinin anin özüne mal edilmesi doğru olmayan bir ürünüdür. O halde haklılığın tesbit ve tahcl"dinde engin müsomaha göstermeli, bütün haklılıkların tek mezhepte toplandığını kestirip atmada ihtiyatlı davranmalı, Isiörn'ın kesin olarak açık ilkelerinde birleş­tikten sonra yoruma açık konularda farklı görüşlere varan Ehl-i Kıble'yi kurtulacaklar kapsamı dışında bı­rakmamalıdır. Aksi takdirde sonradan ortoya konulan ilkeler, Allah'a ve Peygamber'e, onların izni ol­madan, mal edilmiş olur ki, bunun te\;J değil, tebcl"l ve tahv;ı olacağı açıktır. Fazla bilgi için bkz. Muham­med Muhyidan Abdulham"d, el-Fark Beyne'l-Fırak Mukaddimesi, Beyrut, tarihsiz, s. 6-7; Ayrıca krş. Özler, Mevlüt, Isiörn Düşüncesinde 73 Fırka Kavramı, Istanbul. 1996, s. 21 vd.

101

1 O. Yılında Bayburt Vi layeti Sempozyumu

HAAicfLEAIN 12 FlRKASI VE 8AŞUCA OOAÜŞLEAI

7- Ezrakii,Jt,Je: Mü'min olanın mü' min olmayandan ayırt edilemeyeceğini söyle­

yenlerdir (maksatları, kendi mezheplerine bağlı olmayan Kıble Ehli'n,i mü'min olarak

bilmediklerini ifade etmektir)9.

~-lbôdii,JVe: lmanın kalb ile inanmak, dil ile bu inancı ifade etmek ve islôm'ın emrettiklerini yapmak ve yasaklarından sakınmaktan ibôret olduğunu söyleyenlerdir

(ancak bunlar ibôdıyye'den bir fırkadır) ı o.

3- Hdzlmlvve: lmanın bilemeyeceğimiz vazifelerden ibôret olduğunu söyleyen­

lerdir (dolayısıyla bunlara göre insanlar lmanın ne olduğunu bilemeyecekleri için,

Imanı gereğince yerine getirmemekte môzurdurlar) ı ı.

4- 56/eblvve: Kötülüklerin Allah'ın irôdesiyle meydana gelmesine karşılık. ka­

zô ve kader ile olmadıklarını söyleyenlerdir (bunlar Allah'ın kazô ve kaderini inkôr et­

mişlerdir) 12_

5- Hulfli,JVe (doğrusu Haleflvve): Savaşı terk edenin (erkek veya kadın ayrımı

yapmaksızın) 13 kôfir olduğunu söyleyenlerdir. ·

6- J{Oztvve (doğrusu Mükremlvve olabilir): Temizlik konusunda katı davranan­

lardır (bunlar temiz olanın pis olandan ayırt edilernemesi dolayısıyla kimsenin kim­

seye dokunamayacağını söylerler14_ Gulôt-ı Şfô'ya lsfahan'da KOziyye denilir lS ise

de, buradakilerin onlarla ilgisi yoktur).

7- /{enztwe: Mallarını yere gömenlerdir (bunlar kimsenin kimseye mal verme­mesinin gerektiğini, çünkü mal verilen kimsenin buna müstehak olmama ihtimalinin

bulunduğunu, o halde Hak Ehli'nin ortaya çıkmasına kadar malların toprağa gömüle­

rek saklanması gerektiğini söyleyenlerdir) 16.

9 Bkz. lbnü'I-Cevıf, Cemôledd·n Ebu'l.ferec Abduırahmôn, Telbisu lbh·s, Beı,ırut, 1410/1990, s. 28. lO Krş. el-Bağdôa, Ebü Mansür Abdülkôhir b. Tôhir, el-Fark Beı,ıne'l-Fırok, nşr. Muhammed Muhyidan Abdul-

hamid, Beı,ırut, tsz., s. 106. ll Krş. lbnü'l-Cevzf, a.g.e., s. 29. 12 Bkz. lbnü'l-Cevzf, a.g.e., s. 29. 13 Bkz. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 29. 14 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 29. 15 Bkz. eş-Şehristôr{. Ebu'l.feth Muhammed b. Abdilken·m, el-Milel ve' n-Nihai. Mısır, 138711967, I, 174. 16 Bkz. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 29.

102

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

8- Hdrlc/yye (HôrOrlyye) Mu'tezlles/: Hakem tayinine razı olan Hz. Ali (ö. 40/661) ve Muaviye ( ö. 60/680)'den hangisinin haklı olduğunu belirleyemedikleri­

ni, bu sebeple her ikisinden ve tarafdarlarından ben' olduklarını söyleyenlerdir.

9- MeymOnlyye: Amelsiz lmanın hiçbir işe yaramayacağını söyleyenlerdir.

70-Muhakklm/yye: (Metinde) "Hükmü mahluka havale edenler" (şeklinde açık­

lanmaktadır ki, bu yanlıştır; doğrusu, tam tersi, mahlukun hakemliğine razı olanların

kafir olacağını söyleyenlerdir) 17.

7 7- flhnes/yye: insanın yaptığı iyi ve kötü işlerin, ölümünden sonra kendisine

ulaşmayacağını (mükafat veya ceza görmeyeceğini) söyleyenlerdir.

7S?- TimrôdJyye (doğrusu Şimrôhlyye): Yabancı (namahrem) kadınlara dokun­

manın bir sakıncası olmadığını, zfra kadınların reyhan (fesleğen) çiçekleri gibi her­

kesin koklamasına açık bulunduğunu söyleyenlerdir18_

AAflzfLEAIN 12 FIAKASI VE BAŞUCA GÖAÜŞLEAI

7- fllevlyye: Hz. Ali'nin peygamber olduğunu (zfra Cebrail'i n Hz. Ali'ye gönde­

rilmişken yanlışlıkla Hz. Muhammed' e gittiğini) 19 söyleyenlerdir (bunlara Muhattıa da denir)20_

S?- Emrlyye: Hz. Ali'nin peygamberlik işinde Hz. Muhammed' e •ortak olduğunu söyleyenlerdir.

3-Şfa: Hz. Ali'nin Peygamber'den sonra vasfsi ve velisi olduğunu, bu bakımdan

onun velayetini terk ederek başkasına be'yat edenlerin kafir olduğunu söyleyenler­

dir21_

17 Bkz.lbnü'l-Cevıf. a.g.e., s. 29.

18 Krş. en-Nesefi, Ebu'I-Mt.in Meymün b. Muhammed, Bahru'J-Kelôm, Kayseri Reşit Efendi Kütüphanesi, no. 142111, vr. 31/a; lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 29.

19 Krş. lbnü'J-Cevıi. a.g.e., s. 31.

20 Bkz. ei-Makriı:i, Takıyyüdd"n Ahmed b. Ali. ei-Mevôiıu ve'J.f'tibôr ır Zikri'I-Hıtatı ve'J-sôr, ll, 354.

21 Krş. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 31-32.

103

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

4-/Jhôktyye (doğrusu lshôkll,lye): Arzın hiçbir zaman bir peygamberden boş kal­

mayacağını (zfra nübüwetin Kıyômet'e kadar sürekli olduğunu, Ehl-i Beyt'in. bildiği­

ni bilen herkesin peygamber olduğunu)22 söyleyenlerdiL

5- Zeydiyye (veya Yezidiyye): Namazda imamlığın Hz. Hüseyin'in soyundan

gelenlere mahsus olduğunu (bu sebeple onlardan biri bulunduğu halde -iyi bir in­

san olsa bile- başkasının ardında kılınacak namazın geçersiz olacağını)23 söyleyen­

lerdiL

6-Rbbôslyye: ll Halifeliğin Abdulmuttalib (ö. 579?) oğlu Abbas (ö. 32/653)'ın

soyundan gelenlere daha lôyık olduğunu söyleyenlerdiL (Rôvendiyye de aynı gö­

rüştedir)24.

7-lsmôff/yye: Arzın gü:ıahlardan temizlenmiş, gayp ve şehôdetin (görünmeyen

ve görünen ôlemlerin) ilmi kendisine açılmış olmakla nitelenmiş bir imamdan boş

kalmayacağını söyleyenlerdir (Ekmelüddfn'in risôlesindeki bilgilere en yakın bilgile­

ri veren ibnü'I-Cevzf ( ö. 597 /1200) ismôfliyye yerine Nôvusiwe'yi zikretmekte ve

bunların Hz. Ali'nin imamların en faziletiisi olduğunu, bu sebeple başkalarını ona üs­

tün tutanların kôfir olacaklarını söylediklerini bildirmektedir)25.

8-lmômlyye: Diğer imamlardan birini Hz. Ali'ye üstün tutanların kôfir olacağını söyleyenlerdir (biraz önce ibnü'I-Cevzf'nin bu görüşü Nôvusiwe isimli fırkaya mal et­

tiğini söylemiştik).

9- TenôsOhlyye: Ruhların tenôsuh ettiğini söyleyenlerdiL

10- Ldlnlyye: Muôviye, Talha (ö. 36/656), Zeyneb (doğrusu Zübeyr (ö.

36/656) olmalı) ve işe (ö. 58/678) hakkında kötü söz söyleyenlerdir.

7 7- Rec'Jyye: Hz. Ali'nin Kıyômet'ten önce dünyaya döneceğini (ve düşmanla­

rından intikam alacağını)26 söyleyenlerdiL

22 Bkz. lbnü'J.(evıi, a.g.e., s. 32.

23 Bkz. lbnü'J.(evıi, a.g.e., s. 32.

24 Bkz.en-Nesen,Ebu'I-Mt.in.Tabsıratü'I-Edille,(Claude Salôme Tahkik ve Tôliki),ll,838.

25 Bkz. lbnü'J.(evzi, a.g.e., s. 32; Krş. en-Nesefi, Ebu'I-Mt.in, Bahru'l-Kelôm, vr. 28b; eş-Şehristôri, ei-Milel, 1,

192.

26 Krş. el-Bağdôcl", el-Fark, s. 54; lbnü'J.(evzi, a.g.e., s. 32.

104

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

12-Ra'siwa (doğrusu Mutarobbislyya olmalıdır): imamların dışıha çıkmayı (ve toplumu yönetmeyi, her asırda bu iş için uygun görüp atadıkları kişiye vermeyi)27 caiz görenlerdiL

KADEAIWE'NIN 12 FlRKASlNlN ADlARI VE BAŞUCA OOAÜŞLEAI

1- Hamziwa vaya Hamriwa (doğrusu Rhmariwa olmalıdır)28: işlerimizin bize havaleedildiğini söyleyenlerdir (bunlara göre Allah'ın adil olmasının şartı, kullarının yapacakları işleri kendilerine havaleetmesi ve kötülük yapmalarına engel olması­dır)29.

2- Sanaviwa: Yezdôn ve Ahrimôn diye iki yaratıcının bulunduğunu (ve iyiliğin Yezdôn'dan yôni Allah, kötülüğün ise Ahrimôn yani iblfs tarafından meydana getiril­

diğini)30 söyleyenlerdiL (Makn"zf ( ö. 845/1441) bunları ha yrı n Allah'tan, şerrin ise kullardan olduğunu söyleyenler olarak tanıtır)31 .

.3- Haysdniwa: Fiilierin Allah tarafından mı, yoksa insanlar tarafından mı yara­tıldığı konusunda kesin bir bilgileri olmadığını söyleyenlerdiL

· 4- Şayt:dniwa: iblis'in Şeytôn olarak yaratılmadığını söyleyenlerdiL

5- Şart'kiYfiB: Hayrı Allah'ın, şerri de iblis'in yarattığını söyleyenlerdir (ib­nü'I-Cevzf, bunları küfürden başka kötülüklerin takdfr edilmiş olduğunu söyleyenler olarak tanıtır)32.

6- Vahmiwa: iyi veya kötü fiillerimizin (ve sözlerimizin) bize görülemeyeceği­ni (çünkü fiillerimizin ve sözlerimizin görülmesini sağlayacak bir zatlarının, bir özleri­nin bulunmadığınL)33 söyleyenlerdiL

27 Krş. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 32. 28 Krş. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 29. 29 Bkz.lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 29. 30 Krş. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 29-30. 31 Bkz. ei-Makn"zf, ll, 348. 32 Bkz. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 30. 33 Bkz. lbnü'I-Cevzf, a.g.e., s. 30.

105

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

7- Rôvendiyye: Kur'ôn'da neshin bulunmadığını söyleyenlerdiL (ibnü'I-Cev­

zf'nin ifadesine göre, bunlar, Allah tarafından indirilen her kitap ile amel etmek hak­

tır, bu konuda nôsih olan ile mensOh olan arasında fark yoktur, derler)34_

8- Nôklslt,Jf,fe: Bey'atı bozmanın günah olmadığını söyleyenlerdiL (Nôkisiyye

Hz. Ali'ye karşı bey'atlerini bozan Hôria·ler'e denir)35_

9- Muteberrii,II,Je (doğrusu BOtrlt,JIIe vevo BOtevrlt,JIIe'dir): Bey' atı bozanın kôfir olacağını söyleyenlerdir (ibn'üi-Cevzf'nin ifadesine göre günah işledikten sonra tev­

be edenin tevbesinin kabOI olunmayacağını söyleyenlerdir)36_

70- Bôsltlt,JI,Ie (ibnü'I-Cevzf ve Suyub· (ö. 849/911 )'nin ifadesiyle Hôsitti,II,Je,37 Makrfzf (742-845/1364-1441 )'nin ifadesiyle Vôsltwve)38: Kazanmanın farz olduğu­

nu (dünyayı elde etmeye çalışmanın dünyada zühtten daha iyi olduğunu)39 söyle­

yenlerdir.

7 7- Nôztmlyye (doğrusu Nazzômlt,JIIe): Allah'a "şey" denilemeyeceğini (ve Al­

lah'a "şey" adını verenin kôfir olacağını)40 söyleyenlerdiL

(Baberb·'nin risôlesinde 12. fırka yoktur. ibnü'I-Cevzf bunları Kur'ôn'ın mahluk ol­

duğunu ve Allah'ın görülemeyeceğini iddiô eden Mu'tezile olduğunu ifade etmekte­

dir41.)

CEBAIYYE'NIN 12 FIAKASININ ADLAAI VE BAŞUCA GÖAÜŞLEAI

7-Muztarrii,II,Je: insanın ve diğer canlıların hiçbir fiili bulunmadığını (her şeyi ve işi Allah'ın yaptığını) söyleyenlerdiL

34 Bkz. lbnü'I-Cevıi. a.g.e., s. 30. 35 Bkz. eş-Şehristôrt, el-Milel. 1, 116. 36 Bkz. lbnü'I-Cevıf, a.g.e., s. 30. 37 Bkz. es-Suvüb·, Celalüdcl"n Abdurrahmôn, ei-Kenıü'l-Medfün, Mısır,1376!1956, s.40. 38 Bkz. ei-Makn"zf, ei-Hıtat, ll. 348. 39 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 30. 40 Bkz. lbnü'I-Cevıi, a.g.e., s. 30. 41 Bkz.lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 30.

106

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

S2- Ef'd/iyye: insanların fillerinin bulunduğunu, lôkin bu fiilierin meydana gelme­sinde etkili olacak kuwetlerinin bulunmadığını (fiillerini hür iradeleriyle değil, mec­

bOren yaptıklarını)42 söyleyenlerdiL

3- Mcfnlyye (Suyob· Muayyine demektedir43; fakat doğrusu ibnü'I-Cevzf'nin

dediği gibi Molyyefl4 şeklinde olmasıdır): Kudretimizin fiillerimizle beraber meyda­na geldiğini söyleyenlerdir (ibnü'I-Cevzf'nin ifadesine göre, fiillerimizin bize ôit olan

kudretle bizden meydan geldiğini söyleyenlerdir)45_

4- MarfO/yye (doğrusu MofrOğ/yye'dir): Varlıkların Levh-i MahfOz'da yaratıldı­

ğını (ve yaratma işinin tamam olup, şu anda yeni hiçbir şeyin yaratılmadığını)46 söyleyenlerdiL

5- Neccdrlyye: Allah'ın yaratmayı môlumuna göre değil, ilmine göre yapacağı­nı (ibnü'I-Cevzf'nin ifadesine göre, Allah'ın insanları, onların yaptığına göre değil,

kendisinin yaptığına göre cezalandıracağını)47 söyleyenlerdiL

6-Mend/yye (ibnü'l-Cevzf'nin ifadesiyle Mettdnlyye, SuyOb.'nin ifadesiyle Me­mdnlyyey+B (Baberb"'nin risôlesinde bu kelimenin açıklamasına ayrılan yer boş bıra­kılmıştır. ibnü'I-Cevzf'nin açıklamasına göre, bunlar, "kalbine doğan şeye dikkat et

ve kendisinde hayır alômeti bulunduğunu sezdiğin şeyi yap" diyenlerdir49.)

7-Kese//yye (SuyOb.'nin ifadesiyle KeşkiyyeSO, ibnü'I-Cevzf'nin ifadesiyle Kes­biyye): Sevap ve azôbın çalışmakle artmayacağını (kulun yaptığı işler dolayısıyla

sevap veya azôp kazanmış olmayacağını)Sl söyleyenlerdiL

8-Sdbikıyye (SuyOb"'nin ifadesiyle Sô/fe)52: Saôdet ve şekôvet önceden belir­lenmiştir; bu sebeple omellerin faydası yoktur (o halde isteyen çalışsın, isteyen ça-

42 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 32. 43 Bkz. es-Suyüb", o.g.e .. s. 40. 44 Bkz. lbnü'I-Cevzi. o.g.e., s. 32. 45 Bkz. lbnü'I-Cevzf. o.g.e., s. 32. 46 Bkz. lbnü'I-Cevzi. o.g.e., s. 32. 47 Bkz. lbnü'I-Cevzf, o.g.e., s. 32. 48 Bkz. es-SuyW, o.g.e., s. 40. 49 Bkz. lbnü'I-Cevzi. o.g.e., s. 32. so Bkz. es-Suyüb", o.g.e., s. 40. sı Bkz. lbnü'I-Cevıi. o.g.e., s. 32. 52 Bkz. es-Suyüb", o.g.e., s. 40.

107

lO. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

lışmasın; said olana günahları zarar vermediği gibi, şakl olana da iyilikleri fayda

vermez)S3 diyenlerdir.

9- Habl'blt,JI,IB (SuyOtf'nin deyişi ile Hasbii,JI,Ie54, ibnü'I-Cevzl'nin deyişi ile Hub­bii,JI,Ie)SS: Seven sevdiği kimseyi hiçbir şeyden men etmez (veya aşk şarabını içen­

lerden erkônı yerine getirme vazifesi düşer)S6 diyenlerdir.

10- Havfii,JI,IB (SuyOtl'nin deyişiyle Hüsnlt,JI,Ie)S7: Seven sevdiğinden korkmaz

(AIIah'ı sevenin Allah'tan korkması caiz olmaz)SB diyenlerdir.

11- Hüfrii,JI,IB (ve SuyOtl'nin ifadesiyle J{Ofii,JI,IB yanlıştır, doğrusu Flkrli,JI,IB'dir): Tefekkürün ibôdetten hayırlı olduğunu (ilmi artan kimseden ilminin artışı oranında

ibôdetin düşeceğini)S9 söyleyenlerdir.

1~- Hüsn/yye (ibnü'I-Cevzl'nin ifadesiyle Hass/yye): Dünya malı ve nimetleri­

nin bir kısım insanlara mahsus bir hak, bir hisse olması diye bir durumun söz konu­

su olmadığını (zfra dünyanın insanlar arasında eşit bir hak olduğunu, babaları Hz.

Adem'in kendilerine mfras bıraktığı şeylere müstahak olma hususunda aralarında bir

üstünlük bulunmadığını)60 söyleyenlerdir.61

CEHMIYYE'NIN 12 FlRKASlNlN ADLARI VE BAŞUCA GöRÜŞLERI

1- Muattiia: isimleri n ve (insan vehmine gelen)62 her şeyin mahluk olduğunu (ve Allah'ın görüleceğini iddiô edenlerin kôfir olacağını)63 söyleyenlerdir.

S3 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 32. S4 Bkz. es-Suyüa', o.g.e., s. 40. ss Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 32. S6 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 32. S7 Bkz. es-Suyoc·, o.g.e., s. 40. sa Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 32. S9 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 32. 60 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 32. 61 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 30 62 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 30. 63 Bkz. lbnü'l-Cevzi, a.g.e., s. 30.

108

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

2-MO/tez/mlwe ll (ibnü'I-Cevzf'nin ifadesiyle MO/tez/me): Allah'ın her yerde ol­duğunu söyleyenlerdir.

3- Vazlwe (doğrusu VCir/diYVe): Cehennem'e gidenlerin hiçbir zaman oradan çıkamayacağını (ve Rabb'ini bilenin Cehennem'e girmeyeceğini) söyleyenlerdir. (MaknAzf. Mu'tezile'den saydığı bu fırkayı mü'minlerin Cehennem'e girmeyeceklerini,

sadece onun yanına geleceklerini söyleyenler diye tanıtır)64.

4- TCinklwe (doğrusu Horku,ll;e): Cehennem'e girenierin (bir defada) yanıp kül

olacağını ve artık onlardan (yanmanın acısını duyacak)65 bir şeyin kalmayacağını söyleyenlerdir.

5-Moh/Oku;ı;e:fmanın (ve Kur'an'ın)66 mahluk olduğunu söyleyenlerdir.

6- Goyrlwe (ibnü'I-Cevzf'nin ifadesiyle MuğfriYVedir; Babertf'nin risalesindeki bunu açıklayan ibarede eksiklik vardır; ibareyi "Cennet'e, şefaateve kabir azabına inandıklarını söyleyenlerdir" şeklinde anlamak mümkündür. ibnü'I-Cevzf, Muğtriı;­ye'yi peygamberleri inkar ve onların hakimlerden başkası olmadıklarını iddia eden­

ler olarak açıklamaktadır67. Murcie'den Ubeı;diı;ı;e'ye göre Allah'ın ilmi, kelamı ve

dfni onun gayrıdır68. Aynı görüşü paylaşan Cehmiyye'ye mensup bir fırkaya da bu isim verilmiş olabilir.)

7- FCinJwe (MaknAzf, Mu'tezile fırkalarından saydığı bu fırkaya MOfnlwe adının vermektedir)69: Cennet ve Cehennem'in yok. olacaklarını söyleyenlerdir.

8- ZenCidlkıwe: (Babertf'nin risalesindeki bunu açılayan ibarede' eksiklik var-. dır. "Her lafzın arkasında anlaşılandan başka bir mananın saklı olduğunu söyleyen­lerdir" şeklinde anlaşılması mümkündür. ibnü'I-Cevzf'nin açıklamasına göre Zenôdi­ka: Hiç kimsenin Allah'ın varlığından söz edemeyeceğini, çünkü bir şeyin var olduğu­nu söyleyebilmek için, onun duygularla algılanması gerektiğini, bu ftibarla duyu or­

ganları ile algılanmayanın ilah ve varlık olamayacağını söyleyenlerdir)70_

64 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 30; Krş. ei-Mokn"ıf, o.g.e., ll, 348.

65 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 30.

66 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 31.

67 Bkz. lbnü'I-Cevzf. o.g.e., s. 31.

68 Bkz. eş-Şehristôri, o.g.e., 1, 140. 69 Bkz. ei-Makn·zı·, o.g.e .• ll, 348. 70 Bkz. lbnü'I-Cevzı·, o.g.e., s. 31 .

109

lO. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

9- Lafzlyye: Lafız ile melfOzun (ağzımızdan çıkan sesler ile bu seslerin hikaye

ettiği asıl Kur'an'ın) bir olduğunu (ibnü'I-Cevzf'nin ifadesiyle, ağzımızdan çıkan

Kur'an seslerinin mahluk olduğunu71, MaknAzf'nin ifadesiyle Mu'tezile'den olup Kur'an

lafızlarının mahluk olmadığını72; Eş'arf'nin ifadesiyle mutlak olarak Kur'an'ın mahluk

olduğunu) 73 söyleyenlerdiL

10- Vôklfiljl,le: Kur'an'ın mahluk olduğu veya mahluk olmadığı konusunda hü­

küm vermekten geri durulması gerektiğini söyleyenlerdiL

11- Merslwe (doğrusu Melfslwe): Tahiikın (yaratmanın) mahluk olmadığını

(ibnü'I-Cevzf'nin ifadesiyle, Allah'ın sıfatlarının çoğunun mahluk olduğunu)74 söyle­

yenlerdir.

U!- ffabrlwe: Kabir azabını (ve şefaatı)75 inkar edenlerdir.

MÜACIE'NIN 12 FlRKASlNlN ADIRAl VE 8AŞUCA GöRÜŞLERI

1- Fônkiljl,le (doğrusu Tôrikiljl,le): (Babertf'nin risalesinde bu fırka ile ilgili bir

açıklama yoktur. ibnü'I-Cevzf bunları, Allah' ın, kullarına kendisine fman etmelerinden

başka farz kıldığı bir vazifenin bulunmadığını. o ftibarla Allah'afman edip onu bilen­

lerin bildiklerini yapabileceklerini söyleyenler olarak tanıtmaktadır)16.

2- Tôibiljl,le: ('3abertf'nin risalesinde bu fırka ile ilgili bir açıklama yoktur. ib­

nü'I-Cevzf "Sôibil;ve" şeklinde verdiği bu fırkayı Allah' ın, mahluklarını, istediklerini

yapmaları için salıp başı boş bıraktığını söyleyenler olarak tanıtmaktadır77. MaknAzf

bunları Sôbil(l,le (veya Sobbi1,11,1e) adıyla vermekte ve Müşebbihe'den saymakta­dır78_)

71 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31. 72 Bkz. ei-Mokn-zi, a.g.e., s. 348. 73 Bkz. ei-Eş'an·, Ebu'I-Hasan Ali b. lsmöl, Mokalôtü'l-lslômiyyin, nşr. Hellmut Ritter, Wiesboden, 1980, s.

602. 74 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31. 75 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31. 76 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31. 77 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31. 78 Bkz. ei-Makn"zi, a.g.e., ll, 340.

110

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

3- flôclyya: (Babertf risalesinde buna dôir bir açıklama yoktur. ibnü'I-Cevzf'nin açıklamasına göre bunlar; ibôdet ve iyilikleri yapana itôat eden, ibôdetleri terk edip kötülükleri yapana da ôst denilemeyeceğini, çünkü Allah katında bunların du­rumunun ne olduğunun bilinemeyeceğini söyleyenlerdir79.)

4- Şôkklyya: lmanın geçerli olup olmadığı konusunda şüpheli olduklarını (ib­nü'I-Cevzf'nin ifadesiyle ibôdetlerin, fmanın bir parçası olmadığını)80 söyleyenler­dir.

5- Behyaşa (doğrusu Beyhaslyya): fmanın bilgiye dayanması gerektiğini (o halde hakkı bôtıldan ve helôli haramdan ayıracak bilgiye sahip olmayanın kôfir ol­duğunu)81 söyleyenlerdir.

6-/Jmlyya (Makn"zf Müşebbihe'den saydığı bu fırkaya Amallyya diyor)82: (Ba­berb"'nin risôlesinde bu konuda bir açıklama yoktur. ibnü'I-Cevzf böyle bir fırka adın­dan söz etmemektedir. Kanôatimizce bu kelimenin ilmiyye değil de Ametiwe şeklin­de olması daha uygundur; çünkü İlmiwe'yi Bet,~hesiwe temsil etmekte olduğundan, ayrıca böyle bir fırkayı zikretmeye gerek yoktur; bu durumda Ameliwe; fmanı, yalnız bilmekten ibaret kabul etmeyip arneli de imanın şartlarından sayanlar olabilirB3.)

7- MebğOdll,lya (doğrusu MankOslyya): (Babertf'nin risôlesinde buna dôir bir açıklama yoktur. ibnü'I-Cevzf bunu, lmanın artıp eksilmediğini söyleyenler, diye açıklamıştır84.)

8- Müst:asblt:lyya (doğrusu Müst:asn/yya): (Babertf'nin risôlesinde buna dôir bir açıklama yoktur. ibnü'I-Cevzfbunları, fman etmeyi ifade eden kelimeden sonra "inşôallah" diyerek istisnada bulunmayı côiz görmeyenler, olarak açıkl~r85.)

9- Esarlyya (veya Müsannlyya)86: (Baberb"'nin risôlesinde bunlar hakkında bir açıklama yoktur. Kıyc.s'ı inkôr edip eserde vôrid olanlara tôbi olmayı gerekli gören Zahin"ler için kullanılrr.ış olması muhtemeldir87.)

79 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 31.

80 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 3 ı.

81 Bkz. lbnü'I-Cevzi, a.g.e., s. 3 ı.

82 Bkz. ei-Makn"zi, a.g.e., ll, 349. 83 Krş. eş-Şehristôıi, a.g.e .. 126. 84 Bkz.lbnü'I-Cevıi, a.g.e., s. 31. 85 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 31.

86 Bkz. es-Suyüb", o.g.e., s. 40. 87 Krş. lbnü'I-Cevzf, o.g.e., s. 31.

lll

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

70-8/d'Iwa: (Babertf'nin risalesinde buna dair bir açıklama yoktur. ibnü'I-Cev­zf bunu, "bu ümmetten dinde olmayan şeyleri ilk kez ortaya çıkaranlar" olarak tanıt­

maktadır88. Bunların, Haria·ler'in aynı isimdeki fırkasının görüşlerini paylaşanlar ol­ması da mümkündür89.)

7 7-MOşabb/h/Vt,Ja: (Babertf'nin risalesinde bunlara dair bir açıklama yoktur. ib­nü'I-Cevzf bunları; Müşebbihe'nin görüşüne iştirak ederek, Allah'ın bizim gibi gözü

ve eli olduğunu söyleyenler olarak tanıtmaktadır90.)

12- Hoşavlwa: (Babertf'nin risalesinde bunlara dair bir açıklama yoktur. ib­nü'I-Cevzf bunları, hadislerle sabit olan nafile ibadetleri terk edeni farzları terk et­

miş gibi kabul edenler, olarak tanıtmaktadır91.)

(Babertf 6 fırkanın sınıflarını yukarıda belirttiğimiz şekilde verdikten sonra şöy­le devam etmektedir:)

Bu bilgilerden sonra (hatırlatalım ki) Haria·yye fırkasının temel görüşü Hz. Ali'yi, Hasan (ö. 50/670) ve Hüseyin (ö. 61/680)'i kafir kabul etmeye dayanmaktadır. On­lar, görüşlerini şu şekilde hulasa ediyorlar: Biz iki kaynatayı, yani EbO Bekir (ö. 13/634) ve Ömer (ö. 23/644)'i dost ediniriz; iki damattan, yani Osman (ö. 35/656) ve Ali'den uzağız; iki hakeme, yani EbO MOse'I-Eş'an· (ö. 44/665) ile Amr ibnü'I-As (ö. 43/664)'a razı olmayız.

Rafizflerin temel görüşü, EbO Bekr'e ve Ömer'e (Osman, Muaviye ve evladına) lanet etmek, onları kafir saymak ve onlardan ben· olmaktır.

Cebriyye'nin temel görüşü, insanın kudretini (ve iradesini) inkar ve insanı, her türlü fiilierini yapmaya mecbur kabul etmeleridir.

Kaderiyye'nin temel görüşü, insanı fiilierinin yaratıcısı kabul etmeleridir.

Cehmiyye'nin temel görüşü. Kur'an'ı mahluk, Allah'ı sıfatsız ve ilahf isimleri ha­dis kabul etmeleridir.

88 Bkz. lbnü'I-Cevıi, o.g.e .• s. 31. 89 Horia·ler'den Bid'iyye'nin ortoya koyduğu bid'ot; kendileri gibi inanonların Cennet'te olacaklarına kesin

olarak itikod etmek ve bunun için "inşöolloh" demeye dahi lüzum görmemektir. ıiro onlara göre. "inşöol­loh" denildiği takdirde inonçto şüphe var demektir. Bkz. eş-Şehristôri. o.g.e .• 1. 134.

90 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e., s. 31 .

91 Bkz. lbnü'I-Cevzi, o.g.e .• s. 31.

112

1 O. Yılında Bayburt Vilôyeti Sempozyumu

Mürere'nin temel görüşü; farzları ve bütün dfnf hükümleri fman ehlinden kaldır­mak, Allah'a lmandan sonrafman ehli üzerine herhangi bir farzı yerine getirmenin vazife olmadığını söylemek ve Allah'ın sıfatiarını inkar etmektir.

(Babertf risalesini şu sözlerle bitiriyor:) işte nefislerine uyanların temel fırkala­rı bunlardır. Allah bizi fazlı ve keremiyle onların arzularına uymaktan ve görüşlerini almaktan korusun; temiz kalple kendisine kavuşanlardan eylesin ve yine fazlı ile bi­ze Cennet nimetlerini bağışlasın! Allah'tan bizi islam dfninde tutmasını ve kurtuluş yurduna çağırdıklarından etmesini dileriz. Kitabı, çok kerem sahibi olan Allah'a sığı­narak ve "Rabbim, canımı Müslüman o/orak ol ve sôlih/ere kot!" duasıyla dua ederek bitirdim. Şu risaleyi telif eden Şet,Jh Ekme/Odclrn'dir. Allah onu rahmet ve mağfireti ile bürüsün! mfn YYa Rabbe'I-Aiemfn

ÇEVtRENIN NOTU

Ekmelüddfn Baberb~ 73 Fırka Risalesi'ni bu şekilde bitiriyor ve 73. fırka olan Ehl-i Sünnet'in görüşüne; muhtemelen 73 fırkanın başlıca görüşlerinden, onların zıt­larını almak suretiyle anlaşılabileceği veya başka eserlerine havale etmeği düşün­düğü için, değinmemiştir. Baberb~; Ehl-i Sünnet'in Haneff- MatOn~df kol unun, temsil­cisi derecesinde kuwetli bir mensubudur ve Bayburt'un şahsında Anadolu'dan, bir daha dönmernek üzere ayrılması ve Şafiilik'in yaygın olduğu Mısır'da yerleşmesi, onu doğuştan mensup olduğu mezhepten soğutmamış, tam aksine, tüm ömrünün so­nuna kadar bu mezhebe sımsıkı bağlı kalmasına, onu temsil edecek payeye ulaşa­rak bir ikinci EbO Ca'fer Tahavf mevkiine oturtulmasına adeta zemin 1\azırlayarak şöh­retin ziNesine eriştirmiştir. Biz, Baberb~'nin diğer eserlerinden faydalanarak Ehl-i Sünnet'in görüşlerini ekiemeği çok isterdik; ancak tebliğin fazla uzamarnası için, bu­nu başka bir makaleye bırakarak, tebliği noktalıyoruz. (A.Y.)

113