Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MÜBALAGA
peri bir gün düşüne girerim bir şeb 1 Sevincimden nice yıllar geçiptir görmedim uyku" beyti bu tür mübalağaya güzel bir örnektir. Uyuyabilse sevgilisini rüyasında görebilecek olan aşıkın sevinçten uykularının kaçması hoş bir nükte kabul edilir. Mübalağada maksactın tam olarak ifade edilmesi önemlidir. Bir sanatkar, mübalağanın hangi türünü kullanırsa kullansın eğer maksadını güzel ve etkili biçimde ifade edebiliyorsa mübalağası başarılı sayı
lır. Buna göre sanatkar, kendi heyecanını muhatabına duyurabildiği sürece mübalağayı gulüv derecesinde yapmış olsa da başarılıdır.
Divan şairleri geniş hayal dünyalarını anlatabilmek için sık sık mübalağaya başvurmuşlar, özellikle methiye, fahriye ve hicviye yazarken güzel mübalağa örnekleri ortaya koymuşlardır. Bu şairler içinde mübalağanın en makbul örneklerini övme, övünme ve yerme hususunda üstat kabul edilen Nefl vermiştir. Namık Kemal'in tebliğ için "makbul", iğrak için "makul", gulüv için "medhul" dediği meşhurdur. Şeyh Galib N abi'yi eleştirirken, "Hem bir dahi bu kim ol sühan- saz 1 İğrakda mürg-ı pest pervaz" diyerek onun mü balağa konusunda iğraktan öte geçemediğini, bunun da bir şair için eksiklik sayıldığını ima eder.
BİBLİYOGRAFYA :
Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı (İstanbul 1943). İstanbul1984, s, 481; Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü, İstanbul 1954, s. 197; S. Kemal Karaalioğlu, Türkçe ve Edebiyat Sözlüğü, İstanbul 1962, s. 102; Tahirülmevlevl, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 105-106; Necmeddin Şahiner, Edebi Sanatlar, İstanbul 1975, s. 29-30; Cem Dilçin. Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 447-449; M. Orhan Soysal, Edebi San'atlar ve Tanınması, İstanbul 1992, s. 64-66; İsa Kocakaplan, Açıklamalı Edebi Sanatlar, İstanbul 1992, s. 105-1 08; Nurnan Külekçi, Açıklamalar ve Örneklerle Edebi Sanatlar, Ankara 1993, s. 149-156; İskender Pala. Şairlerin Dilinden, İstanbul 1996, s. 226-231; a.mlf., Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul 1999, s. 298; M. A. Yekta Saraç, Klasik Edebiyat Bilgisi Belagat, İstanbul 2000, s. 198-202; Turan Karataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Ankara 2004, s. 330-332; W. Heinrichs, "Mübalagha", Ef2(İng.). VII, 277; "Mübalağa", TDEA, VI, 462-463. r;ı;:l
~J İSKENDER PALA
MÜ B ARE E (ö;-;~1)
Kadının evlilikten doğan mali hakları veya belirli bir hakkı karşılığında kocasıyla anlaşması suretiyle
evliliğin sona erdirilmesi anlamında fıkıh terimi
L (bk. MUHALEA).
428
ı ı
MÜBAREK ( !1;~1)
Maddi ve manevi açıdan hayır getirip artarak devam eden anlamında
bir sıfat
L (bk. BEREKET).
_j
ı ı
MÜBAREK ALİ PAŞA
L (bk. ALİ PAŞA MÜBAREK).
_j
ı ı
MÜBAREK es-SABAH
( t:~l!l;~)
Osmanlılar'ın Küveyt kaymakamı
L (bk. KÜVEYT).
_j
ı ı
MÜBAREKİYYE ( a;f;~l)
İsmail b. Ca'fer es-Sadık'ın (ö. 138/755-56 [?])
kölesi Mübarek'e nisbet edilen, İsmail'in babasından önce öldüğünü
ve imametin çocuklarına intikal ettiğini ileri süren fırka
L (bk. İSMAİLİYYE).
_j
ı ı
MÜBAAEKPÜRi
( 1..5)~)~1)
Ebü'I-Ula Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahlm el-Mübarekpurl
(1865-1935)
L Hindistanlı hadis alimi.
_j
Hindistan'ın kuzey eyaleti Uttar Pradeş'e bağlı A'zamgarh şehrinin Mübarekpür beldesinde doğdu. İslam dünyasında Mübarekfüri diye tanındı. İlk eğitimini babasından gördü; Urduca ve Farsça bazı risaieler okudu. Daha sonra Hüsameddin ei-Mievi ve Selametullah ei-Ceyracpürl gibi alimlerden Arapça, fıkıh, fıkıh usulü ve mantık dersleri aldı. Tahsilini tamamlamak için Gazipür'daki (Uttar Pradeş) Çeşme-i Rahmet Medresesi'ne gitti; medresenin reisi Abdullah Gazipiki'den beş yıl süreyle akli ve nakli ilimleri okudu. Ardından hocasının teşvikiyle Delhi'ye, Hindistan'daki Ehl-i hadis hareketinin kurucusu kabul edilen Nezir Hüseyin'in yanına giderek ondan çeşitli eserler okudu ve bu eserlerle başka kaynakların rivayet ve tedrls icazetini aldı (ı 306 [ ı888] tarihli bu icazeti Tuh.fetü'l-a/:ıve?i'nin başında yayımlanmıştır: ı, 3-4).
Tahsilini tamamladıktan sonra Mübarekpür'a dönerek irşad ve tedrls faaliyetine başladı. Burada kurduğu Darütta'lim adlı medresede ders okuttu, fetva verdi, vaaz ve irşadla meşgul oldu. Şöhreti kısa sürede yayıldı ve bölgede birçok medresenin kurulmasına öncülük etti. Gondabondihar'da açtığı Siracülulfım'da bir süre ders verdi. Azlmabactl'nin isteği üzerine onun yanına giderek 'Avnü'l-ma'bud adlı eserinin telifine yardımcı oldu (ı 902- ı 905). Hocas ı Abdullah Gazipürl'nin davetiyle bir ara Arre'deki Medrese-i Ahmediyye'de ders okuttu; ardından bir süre Kalküta'daki Darü'I-Kur'an ve's-sünne Medresesi'nde hocalık yaptı. Tedris hayatı boyunca pek çok öğrenci yetiştirdi. Bunlar arasında Siretü'I-İmam el-Bul]dri'nin müellifi Abdüsselam Mübarekpfıri, oğlu Ubeydullah erRahmanl, Berlin'de Arapça hocalığı yapan Muhammed b. Abdülkadir ei-Merakeşl ve Leknev'deki Nedvetü'l-ulema hocalarından Takıyyüddin ei-Hilall gibi isimler yer alır. Mübarekpfırl daha sonra doğduğu beldeye dönerek eser yazmakla meşgul oldu. Bu sebeple Suudi Arabistan hükümetinin Harem-i şerif'te, Hindistan'da ve Darü'Ihadlsi'r-Rahmaniyye'de hadis dersleri vermesi için yaptığı teklifleri geri çevirdi. Mübarekpürl, sadece telifte meşgul olduğu bu dönemde en önemli eseri olan Tu}J.fetü '1-af:ıver,i'ye ağırlık verdi. Eserin yarısına geldiğinde gözlerini kaybettiyse de Delhi'ye gidip ameliyat oldu ve gözlerinin biri açıldı. Eserin geri kalan kısmını oğlu Ubeydullah Mübarekpürl ile öğrencilerinden Abdüssamed Mübarekpfıri'nin yardımıyla tamamladı. 22 Ocak 1935'te vefat etti ve Mübarekpür'da defnedildi.
Mübarekpürl, XIX. yüzyılda özellikle taklitçi akımlara tepki olarak gelişen ve polemikçi bir hüviyet taşıyan Ehl-i hadis hareketinin önemli simalarından biridir. Arneli konularda hiçbir mezhep imarnma uymayan Mübarekpüri itikadda Selefi bir yol takip etti. Tuf:ıfetü'l- af:ıver,i'de belli bir mezhebin görüşüne göre yorum yapmayarak hadislerle ilgili görüşler arasında tercihlerde bulundu. Diğer eserlerinde, özellikle Hanefi mezhebine bağlı Diyübend ekolü mensuplarıyla ihtilat halinde oldukları, namazda imarnın arkasında Kur'an okuma ve köylerde cuma namazı kılma gibi konular ağırlıklı biçimde yer alır. Diğer taraftan dönemin Batılılaşmış aydınIarına, Seyyid Ahmed Han tarafından temsil edilen modernist harekete şiddetle karşı çıktı ve onlara reddiye yazdı. Ehl-i hadis hareketinin şiddetli tepkilerine hedef olan Ehl-i Kur'an hakkında ise Tuf:ıfetü'l-af:ıve-
!;i'nin mukaddimesinde bir bölüm ayırdığı, ancak ölümü sebebiyle bunu yazmaya fırsat bulamadığı kaydedilmektedir. Eserlerinde ilmi bir üslGp kullanınakla birlikte muhaliflerine karşı zaman zaman alaycı ifadeler sarfettiği. mensubu olduğu Ehl-i hadis hareketini destekleme ve Hanefiler'i eleştirme konusunda aşırı gittiği belirtilmektedir (Abdülhay el-Hasenl, VIII, 243).
Eserleri. 1. Tul;fetü'l-al;ve!;i şerl;u Cami'i't-Tirmi!;i. Eserin kaleme alınmasında müellifin çağdaşı bazı Hanefi alimlerinin yazdığı Tirmizi şerhlerinin önemli rolü olmuştur. Bunlardan özellikle Enver Şah el-Keşmlrl'nin el-'Artü 'ş-şe!;i ' ald Cami'i 't- Tirmi!;i'siyle İşfakurrahman elKandehlevl'nin et-Tibü'ş-şe!;i fi şerl:ıi'tTirmi!;i adlı eserinin Tirmizi'nin kitabını Hanefi fıkhına tabi bir eser haline çevirdiğini düşünen MübarekpGrl kitabına mensubu olduğu Ehl-i hadis hareketinin düşüncelerini yansıtmıştır (EbO Yahya imam Han Nevşehrevl. Teracim-i 'Ulema'-i Hadfş-i Hind, I , 402-403). Klasik hadis şerhleri tarzında kaleme alınan ve yazımı on dört yıl (192I-I935) süren şerhin sonundaki bir takrizden ilk cildin 1924'te basıldığı anlaşılmaktadır (MübarekfOrl, TuQ[etü'l-afJu~r. X, 531); daha sonra tamamı dört cilt olarak neşredilmiştir (Delhi I 935) Eserin ikinci baskısı iki ciltlik Mu~addime'siyle birlikte on iki cilt halinde yapılmış olup (nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, Kahire 1964-I967) Mültan, DiyGbend, Beyrut ve Kahire neşirleri de vardır. Hindistan Ehl-i Hadis Konferansı Ehl-i hadis düşüncesini yaymak için eseri ücretsiz olarak dağıt
mıştır (Ebu Yahya imam Han Nevşehrevl. Hindustan, s. 189-190). z. Mu~addimetü Tul;feti'l -al;ve!;i. Eserde hadis tarihi ve hadis literatürü hakkında bilgi verildikten sonra Tirmizi'nin hayatı. çalışmaları . hadisçiliği ve el-Cami'u'ş-şal;il;'in özellikleri anlatılmaktadır. MübarekpOrl'nin, Keşfü'?-?-üniln'dan büyük ölçüde istifade ederek yazdığı Mu~addime (Çakan, s. 166). vefatından sonra 1940 yılında (3. baskı,
Beyrut 1404) öğrencilerinin gayretiyle yayımlanmış (Mul):addimetü TuQ[eti'l-a/Jve?~ ll. 218-220). bu neşir Kahire baskısında iki cilt halinde yer almıştır. 3. Şifa'ü '1-gilel fi şerl;i Kitdbi'l- 'İl el. Tirmiil'nin Kitdbü'l-'İleli'ş-şagir'inin şerhi olan çalışma Tul;fetü'l-al;ve!;i'nin son cildinin sonunda neşredilmiştir (X, 458-530) 4. İbkdrü'lminen fi ten~idi A§ari's-sünen. Hindistanlı Hanefi alimi Zahlr Ahsen en-Nimevl'nin özellikle mezhepler arasında ihtilaflı olan ahkam hadislerini toplamak ve Hanefi mezhebi açısından değerlendirmek üze-
re tasnif ettiği A§arü's-sünen adlı kitabını eleştirrnek amacıyla Arapça olarak kaleme alınmıştır (Delhi 1338/19 19; Laylpur 1388/ 1968) . S. İ'lamü ehli'z-zemen tebşıratü A§ari's-sünen. Yine A§arü's-sünen'in tenkidi hakkında Urduca bir eser olup İbkdrü'l-minen'in tercümesi olması da muhtemeldir (EbO Yahya imam Han Nevşehrevl, Hindustan, s. 54). 6. Nurü'lebşar. Zahlr Ahsen Nlmevl'nin köylerde cuma namazının kılınmasının zaruri olmadığına dair Cami'u'l-a§ar fi']Jtişaşi'lcum'a bi'l-emşar adlı Urduca risalesine cevap olarak yazılmış Urduca bir risaledir ve aynı konudaki diğer iki risaleyle birlikte yayımlanmıştır (La hor 1978) . Mübarekpari'nin bu eseri desteklemek için yazılmış Ziya'ü '1-ebşar ve Tenvirü '1-ebşar bi-te'yidi Nilri'l-ebşar adlı Urduca iki risalesi daha vardır. 7. Tal;~i~u'l-kelam fi vücilbi'l-~ıra'a ]Jalfe'l-imam. Hint alt kıtasında Hanefıler'le Ehl-i hadis arasındaki en önemli ihtilaf konularından biri olan, cemaatle namaz kılarken imarnın arkasında Kur'an okumanın farz olup olmadığına dair bu Urduca eserde müellif imarnın arkasında Kur'an okumanın farz olduğunu söylemektedir (I. I 320/1902; ll. 1335/1916, baskı yeri yok; Mültan 1978)
Hindistan Ehl-i Hadis Konferansı bu eseri ücretsiz dağıtmıştır (a.g.e., s. 189-190) .
8. el-Ma~ületü '1-J:;üsna fi sünniyyeti'lmuşafal;a bi'l-yedi'l-yümna. Urduca bir risale olup Vasiyyullah Muhammed Abbas tarafından Arapça'ya çevrilmiştir (Faysalabad 1402) 9. el-Kavlü's-sedid fi ma yete'alla~u bi-tekbirati'l-'id (Lah or 1968).
10. Kitabü'l-Cena'iz . Urduca olan eserde cenaze ile ilgili hükümler geniş bir şekilde ele alınmıştır (MübarekfOrl, Mui):addimetü TuQ{eti'l-afJve;?i, ll, 209-21 O) Müellifin ljayrü'l-ma'iln fi men'i'l-firar mine't-ta'un adlı bir eseri daha vardır. MüMrekpGrl hacası Nezir Hüseyin ile Abdullah GazlpGrl'nin fetvalarını bir araya getirmiş. Nezir Hüseyin'in fetvaları Fetava Ne!;iriyye adıyla neşredilmiştir (1-11, Delhi, ts). el-Vişal;u'l-ibrizi fi l;ükmi'd-deva'i'l-İngilizi adlı yayımlanmamış risalesinden döneminin güncel problemleriyle de ilgilendiği anlaşılmaktadır. Onun yayımlanmamış veya tamamlanmamış Urduca başka risaleleri de zikredilmektedir (a.g.e., II, 21 O; E bO Yahya imam Han Nevşehrevl. Teracim-i 'Ulema'-i Hadiş-i Hind, I, 406-
407)
BİBLİYOGRAFYA :
Mübarekfiirl. Tuf:ı{etü 'l-af:ıve?i [nşr. Abdurrahman M. Osman). Kahire 1986, 1, 3-5; X, 531; a.mlf., Muf!:addimetü Tu/:ıfeti'l-af:ıve?i [nş r. Abdurrahman M. Osman) , Kahire 1387/1967, 1, 98-
MÜBASERET
99; ayrıca bk. Abdüssemi' el-Mübarekfüri'nin yazdığı biyografi, ll, 189-220; Abdülhay ei-Haseni, Nüzhetü 'l-bavtıtır, VIII, 242-243; Ebu Yahya imam Han Nevşehrevi. Hindusttın meyn Ehl-i ljadiş ki 'ilmi ljidmtıt [nşr. M. Hanif Yezdanl). Sahival 1391/1971, s. 51,54-55, 132, 189-190; a.mlf .. Tertıcim-i 'Ulemtı'-i ljadiş-i Hind, Lahor 1992, 1, 401 -407; Emin Ahsen Islahi. Mebtıdi-i Tedebbür-i ljadiş, Lahor 1989, s. 13-14; ismail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, istanbul1989, s. 165-166; irşadülhak Eseri, Pak u Hind meyn 'Ulemtı'ey Ehl·i ljadfş ki /jidmtıt-ı /jadfş, Faysalabad 1990, s. 112-114; Halid Zaferullah Daudi, Pakistan ve Hindistan'da Şah Veliyyullah ed-Dehlevf'den Günümüze Kadar Hadis Çalışmaları, istanbul 1995, s. 218-222. r;ı.ı
ll!llru MEHMET ÖZŞENEL
L
MÜBAŞERET (~_,..;.~1)
Haksız fiil ile zarar arasındaki doğrudan ilişki anlamında
fıkıh terimi. _j
Sözlükte "bir işi üstlenip bizzat yapmak; bir şeyi diğerine bitiştirmek, iki insan teni birbirine temas etmek" gibi anlamlara gelen müb3şeret kelimesi, fıkıh terimi olarak haksız fiille zarar arasındaki doğrudan ilişkiyi ifade eder. Kur'an- ı Kerim'de aynı ayette (el-Bakara 2/187). biri ramazan gecelerinde kişinin eşiyle cinsel birleşmede bulunabileceğini. diğeri itikaf esnasında bu eylemin yasak olduğunu bildiren iki cümlede mübaşeret masdanndan türeyen fıiller kullanılmıştır. Buna karşılık bazı hadislerde (mesela b k. Buhilr!, "Şavm", 23) ve fıkıh kitaplarında mübaşeret kelimesine cima dışındaki cinsel amaçlı öpme ve sarılma gibi fiilieri belirtmek için yer verildiği görülür. Fıkıh literatürün de, özellikle tam ehliyetli olmayan kişinin kendi başına, yani kanuni temsilcisinin iznine gerek olmaksızın bazı hukuki işlemleri yapabilmesini belirtmek için de bu kelime sıkça kullanılır.
Haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için bir zararın, bunu doğuran haksız bir fıilin ve bu fiille zarar arasında uygun bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunması gerekir. Bu ilişkiye günümüz hukuk dilinde "uygun illiyyet bağı" denilmektedir. Uygun illiyyet bağı islam hukuk doktrininde mübaşeret ve tesebbüb durumları ayırt edilerek ele alınır. Zarar insan fiilinin doğrudan etkisiyle meydana gelirse buna mübaşeret, dotaylı etkisiyle meydana gelirse tesebbüb adı verilir. Mübaşerette zarar verenin fiiliyle zarar arasında başka ihtiyar! bir fiil yoktur. bu durumda fail mübaşir adını alır; tesebbübde ise zararlı sonuç, birincisi bulununca normal olarak diğeri-
429