2
MÜBALAGA peri bir gün girerim bir 1 Se- vincimden nice geçiptir görmedim uyku" beyti bu tür güzel bir örnektir. Uyuyabilse sevgilisini görebilecek olan sevinçten uykula- bir nükte kabul edilir. tam olarak ifade edilmesi önemlidir. Bir sanatkar, mübala- hangi türünü güzel ve etkili biçimde ifa- de edebiliyorsa Buna göre sanatkar, kendi sürece müba- gulüv derecesinde olsa da Divan hayal an- latabilmek için özellikle methiye, fahriye ve hic- viye yazarken güzel örnekleri ortaya Bu içinde mü- en makbul örneklerini övme, övünme ve yerme hususunda üstat kabul edilen Nefl Kemal'in teb- için "makbul", için "makul", gu- lüv için "medhul" Galib Nabi'yi "Hem bir dahi bu kim ol sühan-saz 1 pest- pervaz" diyerek onun konusun- da öte bunun da bir için eksiklik ima eder. : Agah Levend, Divan 1943). s, 481; Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid 1954, s. 197; S. Kemal Türkçe ve Edebiyat 1962, s. 102; Tahirülmevlevl, Edebiyat 1973, s. 105-106; Nec- meddin Edebi Sanatlar, 1975, s. 29-30; Cem Dilçin. Örneklerle Türk Bilgi- si, Ankara 1983, s. 447-449; M. Orhan Soysal, Edebi San'atlar ve 1992, s. 64-66; Kocakaplan, Edebi Sanat- lar, 1992, s. 105-1 08; Nurnan Külekçi, ve Örneklerle Edebi Sanatlar, An- kara 1993, s. 149-156; Pala. Dilinden, 1996, s. 226-231; a.mlf., An- siklopedik Divan 1999, s. 298; M. A. Yekta Saraç, Klasik Edebiyat Bilgi- si Belagat, 2000, s. 198-202; Turan Ka- Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlü- Ankara 2004, s. 330-332; W. Heinrichs, "Mü- balagha", VII, 277; TDEA, VI, 462-463. PALA B ARE E evlilikten mali veya belirli bir suretiyle sona erdirilmesi terimi L (bk. MUHALEA). 428 MÜBAREK ( Maddi ve manevi getirip artarak devam eden bir L (bk. BEREKET). _j MÜBAREK L (bk. MÜBAREK). _j MÜBAREK es-SABAH ( Küveyt L (bk. KÜVEYT). _j ( b. Ca'fer (ö. 138/755-56 [?]) kölesi Mübarek'e nisbet edilen, önce ve imametin intikal ileri süren L (bk. _j MÜBAAEKPÜRi ( Ebü'I-Ula Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahlm el-Mübarekpurl (1865-1935) L hadis alimi. _j kuzey eyaleti Uttar A'zamgarh Mübarekpür bel- desinde Müba- rekfüri diye dan gördü; Urduca ve Farsça risaieler okudu. Daha sonra Hüsameddin ei-Mievi ve Selametullah ei-Ceyracpürl gibi alimler- den Arapça, usulü ve dersleri Tahsilini tamamlamak için Gazipür'daki (Uttar Rah- met Medresesi'ne gitti; medresenin reisi Abdullah Gazipiki'den süreyle akli ve nakli ilimleri okudu. Delhi'ye, Hindistan'daki Ehl-i hadis hareketinin kurucusu kabul edilen Nezir Hüseyin'in giderek ondan çe- eserler okudu ve bu eserlerle rivayet ve tedrls icazetini 306 [ tarihli bu icazeti ve?i'nin 3-4). Tahsilini sonra Mübarek- pür'a dönerek ve tedrls faaliyetine Burada Darütta'lim medresede ders okuttu, fetva verdi, vaaz ve oldu. süre- de ve bölgede birçok medresenin öncülük etti. Gondabondihar'- da bir süre ders ver- di. Azlmabactl'nin üzerine onun ya- giderek 'Avnü'l -ma'bud eseri- nin telifine oldu 902- 905). Ho- cas Abdullah Gazipürl'nin davetiyle bir ara Arre'deki Medrese-i Ahmediyye'de ders okuttu; bir süre Kalküta'daki Da- rü'I-Kur'an ve's-sünne Medresesi'nde ho- Tedris boyunca pek çok Bunlar Sire- el-Bul]dri'nin müellifi Abdüs- selam Ubeydullah er- Rahmanl, Berlin'de Arapça yapan Muhammed b. Abdülkadir ve Leknev'deki Nedvetü'l-ulema ei-Hilall gibi isimler yer daha sonra belde- ye dönerek eser yazmakla oldu. Bu sebeple Suudi Arabistan hükümetinin Harem-i Hindistan'da ve Darü'I- hadlsi'r-Rahmaniyye'de hadis dersleri ver- mesi için teklifleri geri çevirdi. - barekpürl, sadece telifte bu dönemde en önemli eseri olan Tu}J.fetü '1- verdi. Eserin gel- gözlerini kaybettiyse de Delhi'ye gidip ameliyat oldu ve gözlerinin biri Eserin geri kalan Ubeydullah Mübarekpürl ile Abdüssa- med tamam- 22 Ocak 1935'te vefat etti ve Müba- rekpür'da defnedildi. Mübarekpürl, XIX. özellikle tak- litçi tepki olarak ve po- lemikçi bir hüviyet Ehl-i hadis ha- reketinin önemli biridir. Arneli konularda hiçbir mezhep imarnma uyma- yan Mübarekpüri itikadda Selefi bir yol takip etti. belli bir mezhebin göre yorum yapma- yarak hadislerle ilgili ter- cihlerde bulundu. eserlerinde, özel- likle Hanefi mezhebine Diyübend ekolü ihtilat halinde olduk- namazda Kur'an okuma ve köylerde cuma gibi konular biçimde yer Di- taraftan dönemin Seyyid Ahmed Han tem- sil edilen modernist harekete kar- ve onlara reddiye Ehl-i hadis hareketinin tepkilerine hedef olan Ehl-i Kur'an ise

1 ALİ PAŞA Sire 138/755-56 - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Divan şairleri geniş hayal dünyalarını an latabilmek için sık sık mübalağaya baş vurmuşlar, özellikle

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 1 ALİ PAŞA Sire 138/755-56 - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Divan şairleri geniş hayal dünyalarını an latabilmek için sık sık mübalağaya baş vurmuşlar, özellikle

MÜBALAGA

peri bir gün düşüne girerim bir şeb 1 Se­vincimden nice yıllar geçiptir görmedim uyku" beyti bu tür mübalağaya güzel bir örnektir. Uyuyabilse sevgilisini rüyasında görebilecek olan aşıkın sevinçten uykula­rının kaçması hoş bir nükte kabul edilir. Mübalağada maksactın tam olarak ifade edilmesi önemlidir. Bir sanatkar, mübala­ğanın hangi türünü kullanırsa kullansın eğer maksadını güzel ve etkili biçimde ifa­de edebiliyorsa mübalağası başarılı sayı­

lır. Buna göre sanatkar, kendi heyecanını muhatabına duyurabildiği sürece müba­lağayı gulüv derecesinde yapmış olsa da başarılıdır.

Divan şairleri geniş hayal dünyalarını an­latabilmek için sık sık mübalağaya baş­vurmuşlar, özellikle methiye, fahriye ve hic­viye yazarken güzel mübalağa örnekleri ortaya koymuşlardır. Bu şairler içinde mü­balağanın en makbul örneklerini övme, övünme ve yerme hususunda üstat kabul edilen Nefl vermiştir. Namık Kemal'in teb­liğ için "makbul", iğrak için "makul", gu­lüv için "medhul" dediği meşhurdur. Şeyh Galib N abi'yi eleştirirken, "Hem bir dahi bu kim ol sühan- saz 1 İğrakda mürg-ı pest ­pervaz" diyerek onun mü balağa konusun­da iğraktan öte geçemediğini, bunun da bir şair için eksiklik sayıldığını ima eder.

BİBLİYOGRAFYA :

Agah Sırrı Levend, Divan Edebiyatı (İstanbul 1943). İstanbul1984, s, 481; Mustafa Nihat Özön, Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü, İstanbul 1954, s. 197; S. Kemal Karaalioğlu, Türkçe ve Edebiyat Sözlüğü, İstanbul 1962, s. 102; Tahirülmevlevl, Edebiyat Lügatı, İstanbul 1973, s. 105-106; Nec­meddin Şahiner, Edebi Sanatlar, İstanbul 1975, s. 29-30; Cem Dilçin. Örneklerle Türk Şiir Bilgi­si, Ankara 1983, s. 447-449; M. Orhan Soysal, Edebi San'atlar ve Tanınması, İstanbul 1992, s. 64-66; İsa Kocakaplan, Açıklamalı Edebi Sanat­lar, İstanbul 1992, s. 105-1 08; Nurnan Külekçi, Açıklamalar ve Örneklerle Edebi Sanatlar, An­kara 1993, s. 149-156; İskender Pala. Şairlerin Dilinden, İstanbul 1996, s. 226-231; a.mlf., An­siklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul 1999, s. 298; M. A. Yekta Saraç, Klasik Edebiyat Bilgi­si Belagat, İstanbul 2000, s. 198-202; Turan Ka­rataş, Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlü­ğü, Ankara 2004, s. 330-332; W. Heinrichs, "Mü­balagha", Ef2(İng.). VII, 277; "Mübalağa", TDEA, VI, 462-463. r;ı;:l

~J İSKENDER PALA

MÜ B ARE E (ö;-;~1)

Kadının evlilikten doğan mali hakları veya belirli bir hakkı karşılığında kocasıyla anlaşması suretiyle

evliliğin sona erdirilmesi anlamında fıkıh terimi

L (bk. MUHALEA).

428

ı ı

MÜBAREK ( !1;~1)

Maddi ve manevi açıdan hayır getirip artarak devam eden anlamında

bir sıfat

L (bk. BEREKET).

_j

ı ı

MÜBAREK ALİ PAŞA

L (bk. ALİ PAŞA MÜBAREK).

_j

ı ı

MÜBAREK es-SABAH

( t:~l!l;~)

Osmanlılar'ın Küveyt kaymakamı

L (bk. KÜVEYT).

_j

ı ı

MÜBAREKİYYE ( a;f;~l)

İsmail b. Ca'fer es-Sadık'ın (ö. 138/755-56 [?])

kölesi Mübarek'e nisbet edilen, İsmail'in babasından önce öldüğünü

ve imametin çocuklarına intikal ettiğini ileri süren fırka

L (bk. İSMAİLİYYE).

_j

ı ı

MÜBAAEKPÜRi

( 1..5)~)~1)

Ebü'I-Ula Muhammed Abdurrahman b. Abdirrahlm el-Mübarekpurl

(1865-1935)

L Hindistanlı hadis alimi.

_j

Hindistan'ın kuzey eyaleti Uttar Pradeş'e bağlı A'zamgarh şehrinin Mübarekpür bel­desinde doğdu. İslam dünyasında Müba­rekfüri diye tanındı. İlk eğitimini babasın­dan gördü; Urduca ve Farsça bazı risaieler okudu. Daha sonra Hüsameddin ei-Mievi ve Selametullah ei-Ceyracpürl gibi alimler­den Arapça, fıkıh, fıkıh usulü ve mantık dersleri aldı. Tahsilini tamamlamak için Gazipür'daki (Uttar Pradeş) Çeşme-i Rah­met Medresesi'ne gitti; medresenin reisi Abdullah Gazipiki'den beş yıl süreyle akli ve nakli ilimleri okudu. Ardından hocası­nın teşvikiyle Delhi'ye, Hindistan'daki Ehl-i hadis hareketinin kurucusu kabul edilen Nezir Hüseyin'in yanına giderek ondan çe­şitli eserler okudu ve bu eserlerle başka kaynakların rivayet ve tedrls icazetini aldı (ı 306 [ ı888] tarihli bu icazeti Tuh.fetü'l-a/:ı­ve?i'nin başında yayımlanmıştır: ı, 3-4).

Tahsilini tamamladıktan sonra Mübarek­pür'a dönerek irşad ve tedrls faaliyetine başladı. Burada kurduğu Darütta'lim adlı medresede ders okuttu, fetva verdi, vaaz ve irşadla meşgul oldu. Şöhreti kısa süre­de yayıldı ve bölgede birçok medresenin kurulmasına öncülük etti. Gondabondihar'­da açtığı Siracülulfım'da bir süre ders ver­di. Azlmabactl'nin isteği üzerine onun ya­nına giderek 'Avnü'l-ma'bud adlı eseri­nin telifine yardımcı oldu (ı 902- ı 905). Ho­cas ı Abdullah Gazipürl'nin davetiyle bir ara Arre'deki Medrese-i Ahmediyye'de ders okuttu; ardından bir süre Kalküta'daki Da­rü'I-Kur'an ve's-sünne Medresesi'nde ho­calık yaptı. Tedris hayatı boyunca pek çok öğrenci yetiştirdi. Bunlar arasında Sire­tü'I-İmam el-Bul]dri'nin müellifi Abdüs­selam Mübarekpfıri, oğlu Ubeydullah er­Rahmanl, Berlin'de Arapça hocalığı yapan Muhammed b. Abdülkadir ei-Merakeşl ve Leknev'deki Nedvetü'l-ulema hocalarından Takıyyüddin ei-Hilall gibi isimler yer alır. Mübarekpfırl daha sonra doğduğu belde­ye dönerek eser yazmakla meşgul oldu. Bu sebeple Suudi Arabistan hükümetinin Harem-i şerif'te, Hindistan'da ve Darü'I­hadlsi'r-Rahmaniyye'de hadis dersleri ver­mesi için yaptığı teklifleri geri çevirdi. Mü­barekpürl, sadece telifte meşgul olduğu bu dönemde en önemli eseri olan Tu}J.fetü '1-af:ıver,i'ye ağırlık verdi. Eserin yarısına gel­diğinde gözlerini kaybettiyse de Delhi'ye gidip ameliyat oldu ve gözlerinin biri açıldı. Eserin geri kalan kısmını oğlu Ubeydullah Mübarekpürl ile öğrencilerinden Abdüssa­med Mübarekpfıri'nin yardımıyla tamam­ladı. 22 Ocak 1935'te vefat etti ve Müba­rekpür'da defnedildi.

Mübarekpürl, XIX. yüzyılda özellikle tak­litçi akımlara tepki olarak gelişen ve po­lemikçi bir hüviyet taşıyan Ehl-i hadis ha­reketinin önemli simalarından biridir. Arneli konularda hiçbir mezhep imarnma uyma­yan Mübarekpüri itikadda Selefi bir yol takip etti. Tuf:ıfetü'l- af:ıver,i'de belli bir mezhebin görüşüne göre yorum yapma­yarak hadislerle ilgili görüşler arasında ter­cihlerde bulundu. Diğer eserlerinde, özel­likle Hanefi mezhebine bağlı Diyübend ekolü mensuplarıyla ihtilat halinde olduk­ları, namazda imarnın arkasında Kur'an okuma ve köylerde cuma namazı kılma gibi konular ağırlıklı biçimde yer alır. Di­ğer taraftan dönemin Batılılaşmış aydın­Iarına, Seyyid Ahmed Han tarafından tem­sil edilen modernist harekete şiddetle kar­şı çıktı ve onlara reddiye yazdı. Ehl-i hadis hareketinin şiddetli tepkilerine hedef olan Ehl-i Kur'an hakkında ise Tuf:ıfetü'l-af:ıve-

Page 2: 1 ALİ PAŞA Sire 138/755-56 - cdn.islamansiklopedisi.org.tr · Divan şairleri geniş hayal dünyalarını an latabilmek için sık sık mübalağaya baş vurmuşlar, özellikle

!;i'nin mukaddimesinde bir bölüm ayırdı­ğı, ancak ölümü sebebiyle bunu yazmaya fırsat bulamadığı kaydedilmektedir. Eser­lerinde ilmi bir üslGp kullanınakla birlikte muhaliflerine karşı zaman zaman alaycı ifa­deler sarfettiği. mensubu olduğu Ehl-i ha­dis hareketini destekleme ve Hanefiler'i eleştirme konusunda aşırı gittiği belirtil­mektedir (Abdülhay el-Hasenl, VIII, 243).

Eserleri. 1. Tul;fetü'l-al;ve!;i şerl;u Ca­mi'i't-Tirmi!;i. Eserin kaleme alınmasın­da müellifin çağdaşı bazı Hanefi alimleri­nin yazdığı Tirmizi şerhlerinin önemli rolü olmuştur. Bunlardan özellikle Enver Şah el-Keşmlrl'nin el-'Artü 'ş-şe!;i ' ald Ca­mi'i 't- Tirmi!;i'siyle İşfakurrahman el­Kandehlevl'nin et-Tibü'ş-şe!;i fi şerl:ıi't­Tirmi!;i adlı eserinin Tirmizi'nin kitabını Hanefi fıkhına tabi bir eser haline çevirdi­ğini düşünen MübarekpGrl kitabına men­subu olduğu Ehl-i hadis hareketinin dü­şüncelerini yansıtmıştır (EbO Yahya imam Han Nevşehrevl. Teracim-i 'Ulema'-i Hadfş-i Hind, I , 402-403). Klasik hadis şerhleri tar­zında kaleme alınan ve yazımı on dört yıl (192I-I935) süren şerhin sonundaki bir takrizden ilk cildin 1924'te basıldığı anlaşıl­maktadır (MübarekfOrl, TuQ[etü'l-afJu~r. X, 531); daha sonra tamamı dört cilt olarak neşredilmiştir (Delhi I 935) Eserin ikinci baskısı iki ciltlik Mu~addime'siyle birlikte on iki cilt halinde yapılmış olup (nşr. Ab­durrahman Muhammed Osman, Kahire 1964-I967) Mültan, DiyGbend, Beyrut ve Kahire neşirleri de vardır. Hindistan Ehl-i Hadis Konferansı Ehl-i hadis düşüncesini yaymak için eseri ücretsiz olarak dağıt­

mıştır (Ebu Yahya imam Han Nevşehrevl. Hindustan, s. 189-190). z. Mu~addimetü Tul;feti'l -al;ve!;i. Eserde hadis tarihi ve hadis literatürü hakkında bilgi verildikten sonra Tirmizi'nin hayatı. çalışmaları . hadis­çiliği ve el-Cami'u'ş-şal;il;'in özellikleri an­latılmaktadır. MübarekpOrl'nin, Keşfü'?-­?-üniln'dan büyük ölçüde istifade ederek yazdığı Mu~addime (Çakan, s. 166). ve­fatından sonra 1940 yılında (3. baskı,

Beyrut 1404) öğrencilerinin gayretiyle ya­yımlanmış (Mul):addimetü TuQ[eti'l-a/J­ve?~ ll. 218-220). bu neşir Kahire baskısın­da iki cilt halinde yer almıştır. 3. Şifa'ü '1-gilel fi şerl;i Kitdbi'l- 'İl el. Tirmiil'nin Ki­tdbü'l-'İleli'ş-şagir'inin şerhi olan çalışma Tul;fetü'l-al;ve!;i'nin son cildinin sonun­da neşredilmiştir (X, 458-530) 4. İbkdrü'l­minen fi ten~idi A§ari's-sünen. Hindis­tanlı Hanefi alimi Zahlr Ahsen en-Nimevl'­nin özellikle mezhepler arasında ihtilaflı olan ahkam hadislerini toplamak ve Hane­fi mezhebi açısından değerlendirmek üze-

re tasnif ettiği A§arü's-sünen adlı kitabı­nı eleştirrnek amacıyla Arapça olarak ka­leme alınmıştır (Delhi 1338/19 19; Laylpur 1388/ 1968) . S. İ'lamü ehli'z-zemen teb­şıratü A§ari's-sünen. Yine A§arü's-sü­nen'in tenkidi hakkında Urduca bir eser olup İbkdrü'l-minen'in tercümesi olması da muhtemeldir (EbO Yahya imam Han Nevşehrevl, Hindustan, s. 54). 6. Nurü'l­ebşar. Zahlr Ahsen Nlmevl'nin köylerde cuma namazının kılınmasının zaruri ol­madığına dair Cami'u'l-a§ar fi']Jtişaşi'l­cum'a bi'l-emşar adlı Urduca risalesine cevap olarak yazılmış Urduca bir risaledir ve aynı konudaki diğer iki risaleyle birlik­te yayımlanmıştır (La hor 1978) . Mübarek­pari'nin bu eseri desteklemek için yazıl­mış Ziya'ü '1-ebşar ve Tenvirü '1-ebşar bi-te'yidi Nilri'l-ebşar adlı Urduca iki risalesi daha vardır. 7. Tal;~i~u'l-kelam fi vücilbi'l-~ıra'a ]Jalfe'l-imam. Hint alt kıtasında Hanefıler'le Ehl-i hadis arasın­daki en önemli ihtilaf konularından biri olan, cemaatle namaz kılarken imarnın arkasında Kur'an okumanın farz olup ol­madığına dair bu Urduca eserde müellif imarnın arkasında Kur'an okumanın farz olduğunu söylemektedir (I. I 320/1902; ll. 1335/1916, baskı yeri yok; Mültan 1978)

Hindistan Ehl-i Hadis Konferansı bu ese­ri ücretsiz dağıtmıştır (a.g.e., s. 189-190) .

8. el-Ma~ületü '1-J:;üsna fi sünniyyeti'l­muşafal;a bi'l-yedi'l-yümna. Urduca bir risale olup Vasiyyullah Muhammed Abbas tarafından Arapça'ya çevrilmiştir (Faysa­labad 1402) 9. el-Kavlü's-sedid fi ma ye­te'alla~u bi-tekbirati'l-'id (Lah or 1968).

10. Kitabü'l-Cena'iz . Urduca olan eser­de cenaze ile ilgili hükümler geniş bir şe­kilde ele alınmıştır (MübarekfOrl, Mui):ad­dimetü TuQ{eti'l-afJve;?i, ll, 209-21 O) Mü­ellifin ljayrü'l-ma'iln fi men'i'l-firar mi­ne't-ta'un adlı bir eseri daha vardır. Mü­MrekpGrl hacası Nezir Hüseyin ile Abdul­lah GazlpGrl'nin fetvalarını bir araya ge­tirmiş. Nezir Hüseyin'in fetvaları Fetava Ne!;iriyye adıyla neşredilmiştir (1-11, Del­hi, ts). el-Vişal;u'l-ibrizi fi l;ükmi'd-de­va'i'l-İngilizi adlı yayımlanmamış risale­sinden döneminin güncel problemleriyle de ilgilendiği anlaşılmaktadır. Onun yayım­lanmamış veya tamamlanmamış Urduca başka risaleleri de zikredilmektedir (a.g.e., II, 21 O; E bO Yahya imam Han Nevşehrevl. Teracim-i 'Ulema'-i Hadiş-i Hind, I, 406-

407)

BİBLİYOGRAFYA :

Mübarekfiirl. Tuf:ı{etü 'l-af:ıve?i [nşr. Abdurrah­man M. Osman). Kahire 1986, 1, 3-5; X, 531; a.mlf., Muf!:addimetü Tu/:ıfeti'l-af:ıve?i [nş r. Ab­durrahman M. Osman) , Kahire 1387/1967, 1, 98-

MÜBASERET

99; ayrıca bk. Abdüssemi' el-Mübarekfüri'nin yaz­dığı biyografi, ll, 189-220; Abdülhay ei-Haseni, Nüzhetü 'l-bavtıtır, VIII, 242-243; Ebu Yahya imam Han Nevşehrevi. Hindusttın meyn Ehl-i ljadiş ki 'ilmi ljidmtıt [nşr. M. Hanif Yezdanl). Sahival 1391/1971, s. 51,54-55, 132, 189-190; a.mlf .. Tertıcim-i 'Ulemtı'-i ljadiş-i Hind, Lahor 1992, 1, 401 -407; Emin Ahsen Islahi. Mebtıdi-i Tedeb­bür-i ljadiş, Lahor 1989, s. 13-14; ismail L. Ça­kan, Hadis Edebiyatı, istanbul1989, s. 165-166; irşadülhak Eseri, Pak u Hind meyn 'Ulemtı'ey Ehl·i ljadfş ki /jidmtıt-ı /jadfş, Faysalabad 1990, s. 112-114; Halid Zaferullah Daudi, Pakistan ve Hindistan'da Şah Veliyyullah ed-Dehlevf'den Günümüze Kadar Hadis Çalışmaları, istanbul 1995, s. 218-222. r;ı.ı

ll!llru MEHMET ÖZŞENEL

L

MÜBAŞERET (~_,..;.~1)

Haksız fiil ile zarar arasındaki doğrudan ilişki anlamında

fıkıh terimi. _j

Sözlükte "bir işi üstlenip bizzat yapmak; bir şeyi diğerine bitiştirmek, iki insan te­ni birbirine temas etmek" gibi anlamlara gelen müb3şeret kelimesi, fıkıh terimi ola­rak haksız fiille zarar arasındaki doğrudan ilişkiyi ifade eder. Kur'an- ı Kerim'de aynı ayette (el-Bakara 2/187). biri ramazan ge­celerinde kişinin eşiyle cinsel birleşmede bulunabileceğini. diğeri itikaf esnasında bu eylemin yasak olduğunu bildiren iki cüm­lede mübaşeret masdanndan türeyen fıil­ler kullanılmıştır. Buna karşılık bazı hadis­lerde (mesela b k. Buhilr!, "Şavm", 23) ve fıkıh kitaplarında mübaşeret kelimesine cima dışındaki cinsel amaçlı öpme ve sa­rılma gibi fiilieri belirtmek için yer verildiği görülür. Fıkıh literatürün de, özellikle tam ehliyetli olmayan kişinin kendi başına, yani kanuni temsilcisinin iznine gerek olmak­sızın bazı hukuki işlemleri yapabilmesini belirtmek için de bu kelime sıkça kullanı­lır.

Haksız fiil sorumluluğundan söz edile­bilmesi için bir zararın, bunu doğuran hak­sız bir fıilin ve bu fiille zarar arasında uy­gun bir sebep-sonuç ilişkisinin bulunma­sı gerekir. Bu ilişkiye günümüz hukuk di­linde "uygun illiyyet bağı" denilmektedir. Uygun illiyyet bağı islam hukuk doktrinin­de mübaşeret ve tesebbüb durumları ayırt edilerek ele alınır. Zarar insan fiilinin doğ­rudan etkisiyle meydana gelirse buna mü­başeret, dotaylı etkisiyle meydana gelirse tesebbüb adı verilir. Mübaşerette zarar verenin fiiliyle zarar arasında başka ihtiya­r! bir fiil yoktur. bu durumda fail mübaşir adını alır; tesebbübde ise zararlı sonuç, birincisi bulununca normal olarak diğeri-

429