Upload
themegajordan
View
309
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 1/103
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 2/103
Bu çalışma;[email protected]
üyeleri için hazırlanmıştır.Benzer çalışmalardan haberdar olmak,
öneri, istek ve karşılaştığınız sorunlan bize bildirin.
Çalışmalarımızı takip etmek iç[email protected]
e-posta adresine"Üyelik" başlıklı veya boş bir mesaj gönderin.
Grup sayfasınıhttp://groups.google.com/group/merakediyorum
inceleyerek daha önce üyelerimizle paylaştığımızçalışma ve mesajlan inceleyebilir,
üyeliğinizi düzenleyebilirsiniz.
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 3/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 4/103
.popüler
tarihİçindekiler
NTV Haber Ajansı,
Reklam ve Ticaret AŞ adına
İm tiy az Sahibi ve Sorumlu Müdür
E. Naci Başerdem Yayıncı
Nedim Özkan
Ya zı İşleri Müdürü
Lütfü TınçEditör
Kansu Şarman
Danışma Kurulu
Erhan Afyoncu, Fahri Aral,Ümit Bayazoğlu, Yücel Demirel,Edhem Eldem, Alpay Kabacalı,Haydar Kazgan, Ömer Koç,
Orhan Koloğlu, CüneytKoryürek, İlber Ortaylı,Sami Önal, Necdet Sakaoğlu,Metin Sözen, Eser Tutel,Gültekin Yıldız
Görsel Y önetmen
Ayhan Koç
Fotoğraf
Vural Yazıcıoğlu
R E K L A M
Başkan Yardımcısı
Zeynep Metin DalmanReklam Müdürü
Aslı Gülkan Demirkol
Araştırma Müdürü
Çağla Güler
Müşteri İ lişkileri Yönetmenleri
Didem Sarısu Destici, Gina Eşit
Tel: (0 2 1 2 ) 3 3 5 48 20Faks: (0 2 12) 3 35 48 98
Satış MüdürüCemal Araz
(0212) 335 48 77
Yönetim Merkezi
Eski Büyükdere Cad.USO Center No: 5980660 Maslak/İSTANBUL
Tel: (0 212) 335 48 20Faks: (0 212) 335 48 97
(0 212) 335 48 99 Abone Hizmetleri: (0 212) 6 3 0 1 7 0 0
Renk Ayrım ı, Baskı ve Cilt
OMAŞ Ofset A.Ş. (0 212) 698 97 98
Dağıtım
BİR-YAY
Eylül 2001
60 Hollywod savaşa gidiyor
Hollywood savaşanasıl dahil oldu? Yesinemayı, birliklerin veulusun moraliniartıracak bir silaha nasıldönüştürdü?Derleyen: İsmet Akça
3 Editörden
6 Ayın Tarihi
10 Basında Bu Ay
12 Karakutu
Kansu Şarman
14 Tartışma: 10 Soruda
Kırım SavaşıErhan Afyoncu
20 Rahmi M. Koç Müzesi ve
Abdülaziz'in vagonu
Necdet Sakaoğlu
28 Güney Afrika'da bir Osmanlı
Ahmet Uçar
34 Ayastefanos'un bıldırcınları
Turgay Tuna
48 Sivas Kongresi
Safa Tekeli 52 Stalingrad
M. Tanju Akad
66 Toprak reformu
Özcan Çağlar
70 Yassıada duruşmaları
Hasan Akbayram
76 Robert Kolej'den Boğaziçi
Üniversitesi'ne
Rifat Dedeoğlu
82 Mevlana Sille'ye uğradı...
Murat Küçük
88 Kırk Ambar
T eza Kürkçüoğlu
90 İnternet
91 Tarihçe
Behiç Ak
92 Ajanda
Nazlı Irmak
96 İTÜ Radyosu
Süha Çalkıvik
98 Beyazcam Aydın Erol
102 Kitap
Mürşit Balabanlılar
104 Bulmaca
Sedat Yaşayan
106 Ayın fotoğrafı
39
39
Cemal Paşa ve Kurtuluş SavaşıCemal Paşa, Anadolu hareketine sonuna
kadar güvendi. Zaferin kesinlikle
kazanılacağına inandı; bu yolda
çalışabilmek için Mustafa Kemal'le
mektuplaştı.
Alpay Kabacalı
Mustafa Kemal ve İttihatçı paşalar
Cemal Paşa; Talât ile Enver ve Mustafa
Kemal paşalara nasıl bakıyordu?
Orhan Koloğlu
4 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 5/103
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 6/103
Eylül Mekteb-i Sultani(Galatasaray Lisesi), Sultan
Abdülaziz'in de katıldığı bir törenle açıldı. Osmanlı'da Batılı-laşma döneminin ve Tanzimatuygulamalarının bir sembolüolan okul; Fransa'daki lise eğiti-mine denk ve aynı kalitede öğren-ci yetiştirmeyi amaçlamıştı(1868).
Eylül Tokyo Körfezi'ndedemirli Missouri zırhlısın-da bir araya gelen 9 kişilik
Japon heyetiyle Müttefik Kuv- vetler Komutanı General Doug-las McArthur; II. Dünya Sava-şı'nı bitiren antlaşmayı imzaladı-lar. Antlaşmaya göre, Japonyasilahlı kuvvetleri koşulsuz teslimoluyordu (1945).
Eylül '2000'e Doğru' dergi-sinde yazdığı İslamla ilgili
ve şeriat karşıtı yazılarıylatanınan gazeteci yazar TuranDursun; evinin önünde uğradı-ğı silahlı saldırı sonucunda ha- yatını kaybetti. Yazılarındandolayı Babiali'nin en çok tehditalan yazarlarından olan TuranDursun cinayetini, 'İslam Müca-hitleri' adlı bir örgüt üstlendi(1990).
Eylül Münih OlimpiyatKöyü'nde İsrailli sporcula-rın kaldığı eve baskın dü-
zenleyen Filistinli gerillalar, 2sporcuyu öldürdü; 9 sporcuyu darehin aldı. Polisle çıkan çatışma-da, 'Kara Eylül Örgütü'ne bağlıoldukları anlaşılan gerillalar öl-dürüldü. Ancak bu arada gerilla-ların da rehineleri öldürmelerineengel olunamadı (1972).
Eylül Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa, I. Ahmed'inisteği üzerine Sultanahmed
Külliyesi'nin inşaasına başladı.İçinde cami, medrese, darülkur-ra, sıbyan mektebi, dükkanlar,hamam, darüşşifa, imaret ve üç
sebil bulunduran külliye, 1617'-de tamamlandı (1609).
EylülCumhuriyet Halk Fırkası, İkinci DönemTBMM'nin çalışmalarına
başlamasının hemen ardındankuruldu. Zaten Mustafa Kemal,savaşın kazanılması ve saltanatınkaldırılmasından sonra halkçılı-ğa dayanan, 'Halk Fırkası' adınıtaşıyan bir siyasi parti kurulaca-ğını açıklamıştı (1923).
Eylül Yapımı 1937'-de, İngiliz H. A. Bras-sert firması tarafından
başlatılan ve Sümerbank tarafın-dan da desteklenen Karabük De-mir-Çelik İşletmeleri'nde; 1No'lu yüksek fırından ilk sıvımetal elde edildi. Kurum, 1961 'ekadar Türkiye'nin tek demir-çe-lik üreticisi olarak kaldı (1939).
Eylül Türk SilahlıKuvvetleri, ülke yöne-timine el koydu. Dar-
beyle birlikte; Genelkurmay Baş-kanı Kenan Evren'in de içinde bulunduğu 5 kişilik bir Milli Gü- venlik Konseyi oluşturuldu(1980).
Eylül Galatasaraylıeski futbolcu ve eskigol kralı Metin Ok-
tay, İstanbul'da geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi.Uzun yıllar Türk futboluna hiz-met eden Oktay; özel otomobi-liyle Boğaz Köprüsü'ndeki koru-ma bidonlarına çarptığı kazada,hastaneye kaldırılırken hayata
veda etti (1991).
Eylül Bin 90 Osmanlıdenizcisini Japonya'yagötüren Ertuğrul firka-
teyni, yolculuk dönüşü, Oshima burnunda fırtınadan kayalıklaraçarparak battı. Olay sonrasında,587 Osmanlı denizcisinin sularagömüldüğü anlaşıldı (1890).
Atatürk'ün Selanik'teki evinin bombalandığı haberininardından, 6 Eylül'de İstanbul ve İzmir'de düzenlenenprotesto gösterileri tahrip ve yağmacılığa dönüştü.İstiklal Caddesi boydan boya, yağmalanmış eşyalarladoldu. Olayların büyümesi üzerine İstanbul ve İzmir'desıkıyönetim ilan edildi (1955).
Eylül Türkiye, 52 üyeülkeden 48'inin kabul
oyuyla Milletler Ce-miyeti Konseyi üyeliğine seçildi.
Dolmabahçe Sarayı Veliahd Dairesi'nde, Atatürk'ün deisteğiyle 20 Eylül'de Türkiye'nin ilk Resim ve HeykelMüzesi açıldı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nebağlı olarak kurulan müzenin müdürü Halil Dikmen;açılış günü Atatürk'e bilgi veriyor (1937).
6 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 7/103
Ankara Devlet Konservatuvarı'nın temelini oluşturan 'MusikiMuallim Mektebi', 1 Eylül'de Ankara'da açıldı. Batı müziğininöğretilmesini ve bu müziği iyi bilen öğretmenlerin yetiştirilmesiniamaçlayan Musiki Muallim Mektebi'nden, 1931'e ait bir görüntü:Bestekar Ulvi Cemal Erkin, öğrencileriyle, derste (1924).
Arjantin Devlet BaşkanıJuan Peron'un eşi EvaPeron'unyaşamöyküsünü anlatan'Evita' müzikalinin
prömiyeri, 25 Eylül'de,BroadwayTiyatrosu'nda yapıldı.Müziklerini AndrewLloyd Webber'in,yönetmenliğini deHarold Prince'in yaptığımüzikalde, 'Evita'yıElaine Paigecanlandırdı (1979 ).
Türk sinemasında'dublaj' sisteminibaşlatan ve aynızamandasinemamızdaki ilkortak yapım (Türk-Mısır-Yunan) olan
'İstanbul Sokaklarında'filminin seslendirmeişlemlerini tamamlayanDarülbedayisanatçıları, 18 Eylül'deİstanbul'a döndü.Muhsin Ertuğrul, İpekFilm adına yaptığı'İstanbul Sokaklarında'filminin Mısır'dakiçekimlerinde, Mısırlıoyuncu Azize Emir'lebirlikte (1931).
2 Eylül günü, Hatay devleti ilan edildi. Hatay MilletMeclisi ilk toplantısını yaptı ve cumhurbaşkanlığınaTayfur Sökmen seçildi. Hatay Meclisi'nin açıldığı günyapılan törene Albay Collet ve Cevat Açıkalın (önde),Türk Birliği sorumlusu Albay Şükrü Kanatlı ve Abdurrahman Melek (arkada) katıldı (1938).
Pop müziğin dünyaca ünlü starı Michael Jackson, 23 Eylül günüİnönü Stadı'nda bir konser verdi. ABD'li sanatçıyı, o gece yaklaşık500 bin hayranı izledi (1993).
Havacı Orwill Wright, 17 Eylül günü bir uçak kazasıgeçirdi. Kazada beraber uçtuğu Thomas E. Selfridgeöldü; kendisi de ağır yaralandı. Bu kaza, bir yönüylediğerlerinden ayrılıyordu. Çünkü, dünyada ilk kez biruçak kazasında bir insan hayatını kaybetmişti (1908).
Popüler TARİH I Eylül 2001 • 7
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 8/103
Türkiye, Konsey üyeliğine aday olan İran'ın Türkiye lehine aday-lıktan çekilmesinden ve Çin'in başvurusunun da reddedilmesin-den sonra tek aday olarak kal-mıştı (1934).
Türk halk müzi-ğinin usta yorumcusu,opera sanatçısı, beste-
ci ve şair Ruhi Su, yaşama vedaetti. Ankara Devlet Konservatu-
varı'nın ilk öğrencilerinden olanRuhi Su; 1951 Komünist Partisitevfikatında 5 yıl hapis, 20 ay dasürgün cezasına çarptırılmıştı.Su, ardında 'Seferberlik Türkü-sü', 'Pir Sultan Abdal' gibi 12uzunçalar bıraktı (1985).
Gökova Körfe-zi'nde, Ören ve Tür-kevleri köyleri civa-
rında kurulması planlanan ter-mik santralın yapımını engelle-mek isteyen köy kadınları, eylem başlattı. Köy yolunda bekleyenkadınlar, görevlileri köye sokma- yınca temel atma töreni ertelensede; uzun mücadelelere rağmen,1986'da temel atıldı (1984).
Yaşamıyla ilgili bir belgeselin çekimiiçin İzmir TRT Stüd-
yoları'na gelen 'Sanat Güneşi'Zeki Müren, ödülünü aldıktansonra sahnede fenalaştı; aramız-dan ayrıldı. TV programı sırasın-da Zeki Müren'e, 45 yıl öncesahneye ilk çıkışında şarkılarınıduyurduğu mikrofon hediye edil-mişti (1996).
Dünyada ilk kezLondra'da, Guys'sHospital'da bir insana
başka bir insanın kanı nakledil-di. İlk kan nakli denemelerinin17. yüzyıl ortalarında yapıldığı
Avrupa'da, kan uyuşmazlığına bağlı ölümler nedeniyle bir süre yasaklanan 'kan nakli'; kangruplarının bulunmasından son-ra hayat kurtaran bir uygulamaolmuştu (1818).
Yassıada'da tu-tuklu bulunan eskiCumhurbaşkanı Celal
Bayar, bel kemeriyle intihara te-şebbüs etti. Olaydan sonra yapı-lan açıklamada; banyo yapmak-ta olan Bayar'ın, bel kemeriyle
boğazını sıkmak suretiyle intiha-ra kalkıştığı, ancak odada nöbettutan teğmenin olaya müdahaleettiği belirtildi (1960).
Kaptan-ı DeryaBarbaros HayrettinPaşa, Cenevizli Ami-
ral Andrea Doria komutasındakiHaçlı donanmasına karşı 'Preve-ze deniz zaferini' kazandı. Ami-ral Andrea Doria, şiddetli çarpış-malar sonrasında yenilerek kaçtı.Osmanlı donanması ise, Haçlıdonanmasından 29 gemiyi elegeçirdi (1538).
Filistin KurtuluşÖrgütü lideri Yaser
Arafat ile İsrail Başba-kanı Yitshak Rabin, tarihi bir buluşma gerçekleştirdiler. BeyazSaray'da bir araya gelen Arafat
ve Rabin; Batı ,Şeria'nın Filistin
yönetimine devrini öngören bir antlaşma imzaladılar (1995).
Trablusgarb'ıele geçiren İtalyan as-kerleriyle, başlarında
Mustafa Kemal gibi subaylar bulunan Osmanlı askerlerinikarşı karşıya getiren Trablus-garb savaşı, başladı. Savaşta,İtalyanlar ağır kayıplar verseler de, bir sonuç alınamadı. İmzala-nan 'Uşi (Ouchy) Barışı' gereği,Trablusgarb İtalya'nın eline geç-ti (1911).
İlk sivil tayyare-cilerimizden Vecihi(Hürkuş) Bey, kendi
yaptığı tayyaresıyle Göztepe'den Yeşilköy'e uçtu. Vecihi Bey,Türk Tayyare Cemiyeti adına ça-lışmalar yürütmüş, Anadolu hal-
kına ilk uçak gezilerini yapmaolanağı da sağlamıştı (1930).
Şili 'nin Marksist Başkanı Salvador Ailende; AugustoPinochet önderliğindeki ordu tarafından devrildi.Başkanın görevini terk etmeyeceğini bildirmesiüzerine, La Maneda sarayında haşlayan çatışmalar, 11Eylül'de Allende'nin öldürülmesiyle son buldu. Buaynı zamanda, 46 yıllık Şili demokrasisinin de sonuydu(1973).
Demokrat Parti, CHP'nin yoğun propagandalarınarağmen, halk önünde verdiği ilk büyük sınavdan iyinot aldı. 3 Eylül'de yapılan yerel seçimlerde, ülkegenelindeki 600 belediyeden 560'ını DP kazandı.(Celal Bayar, seçim öncesi Bolu'da seçmenlere hitapederken... 1950).
Popüler TARİH I Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 9/103
I. Yunan KolordusuKomutanı GeneralTrikopis, BüyükTaarruz sonrasında,2 Eylül günü Türkordusu tarafındanesir alındı. MustafaKemal Paşa, ertesi
gün huzuruna çıkanTrikopis'e, kahve vesigara ikram etti.Trikopis, Yunanyönetimi tarafındanBaşkomutanlığaatandığını da, aynıgün MustafaKemal'den öğrendi.Fotoğraf, 25Eylül'de Ankara'daçekilmişti (1922).
İngiltere Kralı VIII. Edward, Nahlinyatıyla Akdeniz'de yaptığı gezintisırasında Türkiye'ye de uğradı. Kralhenüz taç giymemiş olduğu için, resmibir nitelik taşımayan bu ziyaret; Kral'ın4 Eylül günü, Tophane rıhtımında Atatürk tarafından karşılanmasıylabaşlamıştı (1936).
Birleşmiş
Milletler'in emrine verilen KoreBirliği, halkınsevgi gösterileriarasında 28Eylül'deyolculuğunabaşladı. Birlik,önce özel trenlerleİskenderun'anakledildi,buradan dagemilerle Kore'yedoğru hareket etti(1950).
Irak Devrim Komuta
Konseyi'nin 22Eylül'de İran'a savaşilan ettiğini bildirmesi
ve Tahran'ın MehrabadHavaalanı dahil 7 İranhavaalanınıbombalaması üzerine,Ortadoğu'da savaşbaşladı. İran'ın 23Eylül'de Bağdat'ıbombalamasındansonra, Irak birlikleriİran'da 10 kilometreilerledi (1980) .
İzmir Enternasyonal Fuarı'nın kuruluşuna birbaşlangıç olan '9 Eylül Panayırı'nın ilki, 9 Eylül günü,Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmaktarafından açıldı. İzmir panayırının uluslararası birfuar kimliğinde ve bugün Kültürpark'ın bulunduğualanda düzenlenmesine ise, 1936'cla başlanacaktı(1933).
İstanbul Kuledibi'ndeki NeveŞalom Sinagogu, 6 Eylül günüsabah ayini sırasında kimliğibelirlenemeyen bir grup teröristtarafından basıldı. Baskınsonrasında, 22 Musevi vatandaş ve2 terörist öldü; 4 kişi de yaralandı.Saldırı, 'İslami Direniş', 'Filistinİntikam Örgütü', 'Kuzey Arap
Birliği Teşkilatı' örgütleritarafından üstlenildi (1986).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 9
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 10/103
BASINDA BU AY
CÜLUS YıLDÖNÜMÜPadişah hazretlerinin tahta çıkışı-nın 26. sene-i devriyesi münasebe-tiyle dün şenlikler yapılmış, Sadra-zam Rıfat Paşa hazretleri ile diğer
vükelâ Saray'a gelerek tebriklerinisunmuşlardır. Yabancı hükümdar-lar da telgrafla tebrikatta bulun-muşlardır.(Sabah, 2 Eylül 1901)
K A S ı M P A Ş A ' D A C I N A Y E T
Kasımpaşa sakinlerinden dava ve-kili Sadullah Efendi, evvelki gecesaat yarım raddelerinde evininönünde bıçaklanarak öldürülmüş-tür. Yapılan tahkikat neticesi, suç-lu olduğu anlaşılan 18 yaşındakiKadri adlı şahsın, aralarında düş-manlık olduğu için Sadullah Efen-diyi öldürdüğü anlaşılmıştır.(Sabah, 10 Eylül 1901)
BAL HıRSıZLıĞıEyüp Sultan civarında, mezarlık içindeki servi ağaçlarından birinearıların bal yaptığını gören bir açıkgöz, ağacın kovuğunda tezek
yakarak arıları kaçırmış, daha
sonra 30 okka balı yüklenip git-miştir. Fakat tezeklerin yanmasısebebiyle ağaç tutuşmuş, yangındiğer ağaçlara sıçramadan zorluk-la söndürülmüştür.(Sabah. 15 Eylül 1901)
ÜFÜRÜKÇÜ TUZAKLARıÜfürükçülerin tuzaklarına düşensaf ahalinin uğradıkları zararlar-dan ne kadar bahsedilse bunlaraolan rağbet ve itibar da o dereceartıyor. İşte bu defa da Marika is-minde bir kadıncağız üfürükçülere
kanarak zarara uğramıştır.(Sabah, 19 Eylül 1901)
TERZILIKTE YENI MAKINEMeşhur Singer Fabri-kası üretimi olan nadi-
de bir makinenin BursaSanayi Mektebi'nce
Amerika'dan getirtildi-ği haber alınmıştır. Bumakine elbise üzerindedakikada yüz düğmedeliği açıp dikmekteimiş.(Sabah,18 Eylül 1901)
ZARARLı BÖCEKLER Çatalca'da çiftçiler, sebze ağaçları-
na zararlı böceklerin musallat ol-
duğunu görüp Ziraat Nezareti 'ne
haber vermişlerdir. Bunun üzerine
bölgeye gönderilen ziraat müfettişi
Hilmi Bey yapmış olduğu incele-
mede, bir gün önce yağan yağmu-
run tesiriyle bütün böceklerin yok
olduklarını tespit edip İstanbul'a
dönmüştür.
(Sabah, 17 Eylül 1901)
BORSADA HADISEBorsada dün hiç beklenmedik bir hadise cereyan etti. İngiliz lirası,
frank ve dolar üzerinde hiç- bir işlem ya-pılmadı. Şim-diye kadar
böyle bir du-rum yaşanma-
dığından, bor-sa komiserliği birtakım ted-
birler almak mecburiyetinde kaldı.(Cumhuriyet, 2 Eylül 1926)
C U M H U R I Y E T A R M A L A R ı
Türkiye Cumhuriyeti arması ola-rak hazırlanan numuneler beğenil-medi. Seçici heyet 70 kadar numu-neyi tetkik etmiş ve bunların hiçbi-risinin değişiklik yapılmadan Tür-
kiye Cumhuriyeti arması olamaya-
cağı kararma varmıştır.
(Cumhuriyet, 17 Eylül 1926)
JAPONLAR İSTANBUL'DA Misafirimiz Japon Amirali Yama-mato ve gemileri dün limanımızageldiler. Japonlar şehrimizde bü- yük bir hüsnü kabul görmüşler vefevkalâde duygulanmışlardır. Ja-pon Amirali muhabirimize, "Biz
güneş memleketinden hilal memle-ketine geldik" demiştir.(Cumhuriyet, 7 Eylül 1926)
Ç E L T I K F A B R I K A S ı
Tosya'daki çeltik fabrikası bu senefaaliyete geçiyor. Ticaret Vekale-
ti'nin teşvikiyle anonim şirketingetirttiği makineler kullanılarak muazzam bir fabrika kurulmakta-dır. İnşaat tamamlanmak üzeredir.(Cumhuriyet, 18 Eylül 1926)
MUSSOLINI'YE SUIKASTİtalyan Başvekili kendisine yapılan bir suikastten bu defa da kurtuldu.18 yaşındaki bir anarşist Fran-sa'dan gelerek Mussolini'ye iki bomba attı. İtalyan gazeteleri ha-diseden Fransa'yı sorumlu tutu-
yor.
(Cumhuriyet, 13 Eylül 1926)
10 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 11/103
N A T O ' D A N Ç A Ğ R ı Atlantik Konseyi, Kanada'nın Ot-towa şehrinde yaptığı son otu-rumda Türkiye ve Yunanistan'ınNATO ittifakına katılmaya davet
edilmesine karar verdi. Karar An-kara'da sevinçle karşılandı.(20 Eylül 1951)
KÜÇÜK SAHNERejisör Muhsin Ertuğrul, yenikurduğu Küçük Sahne Tıyatro-su'nda ilk yıl 12 oyun sergileye-
ceklerini bildirdi. Sanatçı bu yılkendisini sahnede seyretmeninmümkün olup olmayacağına iliş-
THY UÇAĞı DÜŞTÜTürk Hava Yolları'nın İstanbul- Antalya seferini yapmak üzere sa-at 22.45'te Yeşilköy Havaala-nı'ndan havalanan ve içinde 147 yolcu ile 7 kişilik mürettebat bu-lunan 'Antalya' isimli yolcu uçağıİsparta yakınlarında düştü. Kaza-da yolculardan ve mürettebattankurtulan olmadı.
(19 Eylül 1976)
kin bir soruya da, "Dördüncüoyundan sonra mümkün olacak-tır" diye cevap verdi.(26 Eylül 1951)
TAKSITLE KÖMÜR Memurların taksitle kömür ala- bilmelerini sağlayacak belediyekararı uygulamaya kondu. Me-murlar kömür parasını aylıkların-dan kesilecek beş taksitte ödeye-cekler.(17 Eylül 1951)
CASUS YARGILANDISovyetler Birliği hesabına casus-luk yapmaktan sanık, Başbakan-lık Yüksek Askeri Özel KalemMüdürü Hayati Karaşahin'in yar-gılanmasına başlandı.(7 Eylül 1951)
TOFAŞ TESİS KAPATTI
TOFAŞ Yönetim Kurulu, 'Murat
131' yapımı için şirkete dış kredisağlayacak kararnamenin bugüne
kadar imzalanmaması üzerine te-sislerini kapatma kararı aldı. TO-FAŞ yöneticileri, alınan kapatmakararından yan sanayilerin de za-rar göreceğini belirttiler.(17 Eylül 1976)
TANILLI YARGı ÖNÜNDE'Uygarlık Tarihi' adlı kitabındakomünizm propagandası yaptığıiddiasıyla yargılanan İstanbul Üni- versitesi Hukuk Fakültesi Anayasa
Hukuku Doçenti Server Tanilli,
YÖRÜK ALI EFE ÖLDÜMilli Mücadele tarihimizinkahramanlarından Yörük AliEfe vefat etti. Çok genç yaştaMilli Mücadele'ye katılan Yörük Ali Efe, Çine'de 57. Alay'a katılarak Yunanlılarakarşı 'milli direniş cephesi'kurmuş ve büyük kahraman-lıklar göstermişti.(27 Eylül 1951)
duruşmasında, "Bilimadamı bi-limsel görevini yaparken mahke-melerde hesap vermez" dedi.(30 Eylül 1976)
MAO ZEDUNG ÖLDÜÇin Halk Cumhuriyeti'nin önderiMao Zedung, 83 yaşında Pe-kin'de öldü. 1923 yılında Çin Ko-münist Partisi'nin (ÇKP) Merkez
Komitesi üyeliğine getirilen MaoZedung; uzun mücadelelerdensonra, 1 Ekim 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'ni ilan etmişti.(9 Eylül 1976)
Popüler TARİH /Eylül 2001 • 11
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 12/103
Karadeniz'de Milli Mücadele
S a m s u n n a s ı lb o m b a l a n d ı ?Karadeniz'deki Türk motorlarının SovyetRusya'dan silah kaçırmasını önleyemeyen
Yunan savaş gemileri, 7 Haziran 1922'deSamsun'u bombaladılar.
KANSU ŞARMAN
1910'lu yıllardaSamsun kenti(üstte).
Aynı yıllardaSamsun'daki
Bağdat Sokağı(üstte, sağda).
Milli Mücadele'ninen hararetli yılıolan 1922'nin'ilk aylarıydı. Kara-deniz'de ellerin-
deki birkaç küçük gemiyle Sov- yetler'den silah ve cephane getir-meye çalışan Türk denizcileri, Yunan avcı botları ve savaş ge-mileriyle baş etmekte zorlanı- yorlardı. Artık daha büyük ge-milere ihtiyaç vardı.
Trabzon Nakliyatı BahriyeKumandanı Fahri Bey'in planıdoğrultusunda, Yunanlıların Ka-radeniz'deki büyük ticaret gemi-lerinden birinin ele geçirilmesine
karar verildi.Plana göre Rusya'nın Novo-
rosisk limanında yükleme yapanEnosis gemisi, yola çıktıktansonra iki küçük Türk gambotutarafından durdurulup el kona-rak gizlice Trabzon'a getirilecek-ti. O güne kadar yalnızca taşı-macılık yapan Karadeniz'dekiKuvayı Milliyeti denizciler, buharekâtla, ticari gemiler yoluyla Yunan güçlerine darbe vurmaya başlıyorlardı.
Harekât 26 Nisan 1922 ak-şamı gerçekleşti. Birkaç saat sü-ren kovalamacadan sonra Enosisgemisi, içindeki 500 bin liralık malzeme ve altınlarla birlikte elegeçirildi; 'Trabzon' adı verilerek
Türk nakliye filosuna katıldı.Enosis'e el konulması karsı-
sında Yunanistan bir misillemeplanladı: Samsun bombalana-caktı... Bombardımanın bölge-deki Pontus çetelerini kışkırtaca-ğı ve halkı da paniğe sürükleye-ceği hesaplanıyordu.
Savaşın başından beri Yunansavaş gemilerini görmeye alışkınolan Samsunlular, 7 Haziran1922 sabahı o güne kadar gör-medikleri büyüklükte bir filoylakarşılaştılar. Filo 10 gemidenoluşuyordu. Averoff ve Naksoszırhlıları, panter sınıfı iki muh-rip, iki yardımcı kruvazör vedört küçük mayın tarama gemi-si. Yunan filosu, Samsun feneri
önlerine geldiğinde mayın tara-ma gemilerini öne sürdü. Deniz-
12 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 13/103
deki mayınlar temizlendiktensonra filo kıyıya yaklaşmaya başladı.
Bunun üzerine, 15. Tümenkomutanı Albay Cemil CahitBey, gerekli savunma önlemleri-ni almaya başladı. Kentin savun-
masıyla görevli Bahriye müfreze-si mevzi alarak gerektiğinde so-kak çatışması yapmak için bü-
yük taş yapılara cephane yığma- ya başladı.
Tam da o günlerde Şahin ge-misinin Sovyetler'den getirdiği150 mm'lik toplar imdada yetiş-ti ve sahile yerleştirildi. Halkınsokağa çıkması yasaklanmış,Samsun'daki askeri birliklerintamamı mevzi almıştı.
Saat 10.00 sıralarında Ave-roff zırhlısından bir motor indi-rildi. Motor limanda gözlemcigörevi yapan USS SANDS adlı Amerikan zırhlısına yanaştı veaz sonra iskeleye elinde bir zarf-la çıkan Amerikan zırhlısı kapta-nı R. Ghormley, kendisini karşı-layan Üsteğmen Emrullah Nut-ku Bey'e Samsun Mutasarrıfı ilegörüşmek istediğini söyledi. Mu-tasarrıfla görüştürülen Amerika-
lı subay zarfı açtığında Yunanlı-ların ültimatomu ortaya çıktı.
Yunanlı komutan Sam-sun'daki mühimmat, silah ve öte-ki askeri eşyanın, kıyıya çıkarıla-cak bir deniz heyeti tarafından yok edilmesine izin verilmezsekentin bombalanacağını bildiri-
yordu. Samsun Mutasarrıfı An-kara ile görüşmelerini yaptıktansonra ültimatoma, bombardı-mandan doğacak bütün sorumlu-
luğun Yunan Hükümeti'ne aitolacağını ve halk ve meskenleri bombardıman edilecek olursa buna karşı misilleme hareketinde bulunulacağı yanıtını verdi.
Bu ültimatom savaşısırasında Amerikan ge-misinin komutanı Sam-
Türkgambotlarınınele geçirdiğiEnosis vapuru(solda).
sun'daki ABD konsolosu ile tü-tün ticareti yapan vatandaşlarınıalıp götürmek istedi. Ancak Türk güvenlik yetkilileri bu isteği red-dettiler. Amerikan ve Yunan ge-
mi komutanları arasında uzunsüren mors haberleşmesi sonra-sında, saat 15.30'da bombardı-man başladı. Yunanlıların bom- bardımanı beş hedefte toplanı- yordu: Hükümet konağı, kıyıda-ki ambarlar ve deniz araçları,kentin batısındaki Rus petroltankları, Amerikalı ve Hollandalıtüccarlara ait tütün depoları.
düremedi. Kentte çok sayıda Av-rupalı tüccar ve diplomatın bulu-nuşu da Yunanlıları korkuttu.Üstelik mutasarrıfın da söylediğigibi, bombardımanda sivillerin
ölmesi ve bunun Amerikan göz-lemcilerin önünde olması, savaşkurallarını ihlal etmek demekti.
Yunanlılar bombardımandansonra Sinop'a doğru uzaklaştılar.Filonun en etkin gemisi, Yunanis-tan'da 'Balkan Savaşı Kahrama-nı' olarak anılan Averoff zırhlı-sıydı. Bombardıman, Yunanlıla-rın istediği etkiyi yaratmadı.
Kentte çok sayıda Avrupalıtüccar ve diplomatın bulunuşu
Yunanlıları korkuttu.
Kısa bir süre sonra sahildekiTürk topları da ateşe başladılar.İki ateş arasında kalan limandaki
Amerikan gemisi hemen açığahareket etti. Yunan filosunun ikisaat süren bombardımanında çe-şitli büyüklüklerde 548 mermiatıldı. Saat 17.30'da bombardı-man durdu. Yunan filosu, Türk yetkililerin kararlılığı karşısında bombardımanı daha fazla sür-
Halkta panik yaşanmadı. Pontusçeteleri ise Türk ordusu artık Anadolu'ya tamamen hakim ol-duğu için, kıpırdayamayacak hal-deydiler.
Bombardımanın sonuçlarınagelince; 4 asker şehit oldu ve üçasker yaralandı. 4.170 tenekepetrol, 68.368 kg benzin, 900 kgispirto ile askeri yiyecek ambarı yandı. 48 ev, 3 dükkan, hükümetkonağı, gümrük binası, ErmeniKilisesi ve yetimhanesi yıkıldı, sa-hildeki 16 balıkçı teknesi hasar
gördü. •
Averoff zırhlısı Yunanistan'ınen önemli savaşgemilerindenbiriydi.
Popüler TARİH/.Eylül 2001 • 13
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 14/103
TARTIŞMA
1 0 s o r u d a K ı r ı m S a v a ş ıHarb tarihi uzmanlarının 20. yüzyıldaki savaşların habercisisaydıkları Kırım Savaşı, gerek özellikleri gerekse de etkileriaçısından, 19. yüzyılın en önemli savaşlarındandır. Bu savaş,Türkiye'nin Avrupa Birliği macerasının da bir nevi başlangıcıdır.
ERHAN AFYONCU
1. Kırım Savaşı neden çıktı?
2. İngiltere ve Fransa neden Osmanlı'nın yanında yer aldılar?
3. Kırım Savaşı'nda hangi cepheler vardı?
4. Kırım Savaşı nasıl sona erdi?
5. Paris Antlaşması'nın sonuçları nelerdir?
6. Florence Nightingale'in Kırım Savaşı'daki rolü nedir?
7. Islahat Fermanı nasıl ilan edildi?
8. Kırım Savaşı'nın dünya tarihindeki yeri nedir?
9. Kırım Savaşı'nın Osmanlı üzerindeki etkisi nedir?
10. Kırım Savaşı'nın batılılaşma çerçevesindeki önemi nedir?
14 • Popüler TARİH I Eylül 200 1
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 15/103
rımSavaşı nedençıktı?
A
vrupa'da 1848 ihtilalleri, yeni bir dönemin başlan-
gıcı oldu. Macar ve Po-lonyalılar, Avusturya ve Rus- ya'ya karşı ayaklandılar. Başarı-lı olamayan isyancılar Osmanlıtopraklarına sığındılar. AyrıcaOsmanlı toprağı olduğu haldeRusya'nın nüfuzunda bulunanEflak ayaklandı. Ruslara karşıdirenen Eflaklılar da yenilerek Osmanlı'ya sığındılar.
Osmanlı İmparatorluğu, Rus-ların ve Avusturyalıların bütün baskılarına rağmen ihtilalcileriteslim etmedi. Bu durum Avrupakamuoyunda olumlu karşılanır-ken Ruslarla Osmanlı arasındakiilişkiler gerginleşti.
1848 ihtilalleri, Rusya ile İn-giltere ilişkilerinin de bozulması-na yol açtı.
Bu gelişmelerin ardından'kutsal yerler' (makamat-ı mü-
bareke) sorunu ortaya çıktı. Hı-ristiyanlığın Kudüs'te bulunankutsal mekanlarında Osmanlıdevleti, katolik, Ortodoks, pro-testan, yahudi ve ermeniler ara-sında bir denge kurmuştu. An-cak Avrupalı devletlerin ve Rus- ya'nın, kendi mezhepdaşlarımön plana çıkarıp bu bölgede on-ların hakim olmalarını sağlamak istemeleri, hem bu dengeleri bozmuş hem de Osmanlı İmpa-ratorluğu üzerinde bir baskıoluşturmuştu.
Rus Çarı I. Nikola, Osmanlıİmparatorluğu'nun kısa bir süre-de çökeceğine inanıyor ve onunmirasının önemli kısımlarını elegeçirmek istiyordu.
Rusya hem Fransa'ya karşıdestek sağlamak hem de Osman-lı İmparatorluğu'nu paylaşmak için İngiltere ile temasa geçti. İn-giltere, Rusya'nın, Osmanlı İm-paratorluğu'nu Fransa'yı dışarı-da bırakarak paylaşma fikrinireddetmedi; ancak olumlu bir
yanıt da vermedi. Bu durumRusya'nın, İngiltere'nin desteğinikazandığı izlenimini uyandırdı.Mayıs 1853'te Rusya, Osmanlıİmparatorluğu'ndaki Ortodoks-ların kendi himayesi altında ol-duğunu belirten yeni bir antlaş-manın yapılmasını istedi. Fransız
ve İngiliz elçileri, durumu görüş-mek üzere ülkelerine gittiler. Ab-dülmecid onların yokluğundaRusya'nın isteklerini kabul etti.
Ancak İngiliz elçisi döndüktensonra, Mustafa Reşid Paşa'nınHariciye Nazırı olmasını sağladı ve Rus tekliflerini reddettirdi.
Osmanlı hükümeti ve İngilte-re'nin oyununa geldiğine inananRus Çarı, 31 Mayıs 1853'te, is-tekleri kabul edilmediği takdirdeEflak ve Boğdan'ı (Memleke-teyn) işgal edeceğini ilan etti.Bunun üzerine İngiltere, donan-masını Çanakkale Boğazı'ndatopladı ve gerekirse elçisine bugemileri İstanbul'a çağırma yet-kisini verdi. İngilizleri gerilet-mek isteyen Rusya, 2 Tem-
muz'da Eflak ve Boğdan'ı işgal
etmeye başladı.Savaşa engel olmak isteyen
Avrupa'nın önemli devletleri Vi- yana'da yaptıkları toplantı sonu-cunda, Rusya'nın Ortodokslarınhamisi ve Fransa ile Rusya'nın bu uygulamanın garantörü oldu-ğunu belirten bir nota hazırladı-lar. Çar bunu hemen kabul etti. Ancak Osmanlı hükümeti, İstan- bul sokaklarındaki Rus aleyhtarıgösterilerin de etkisiyle ViyanaNotası'nı reddetti.
Savaştan kaçınmak isteyenİngiltere, Osmanlıları uzlaşmayamecbur etmek için, donanmasınıÇanakkale'den çekti. Ancak ka-muoyu baskısı altındaki Osman-lı İmparatorluğu, Rusya'nın Ef-lak ve Buğdan'daki askerleriniçekmesi için bir nota verdi ve1853 Ekim'inin sonlarında, Tu-na'yı aşan Ömer Paşa komuta-sındaki Osmanlı askerleri savaşı başlattı. Doğu Anadolu'daki Os-manlı ordusu da Şeyh Şamil ta-rafından yıpratılmış olan Kaf-kasya'daki Rus birliklerinin üze-rine yürüdü.
Üstte,25 Ekim 1854tarihindeyapılanBalaklavaSavaşı.Sol sayfada iseKırım Savaşı'nınsonçarpışmalarında,cephedekiOsmanlı,Fransız veİngiliz askerleri(24 Ocak 1856).Rus ÇarıI. Nikola (altta,solda) ve Sultan Abdülmecid(altta, sağda).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 15
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 16/103
TARTIŞMA
On bir ay sürenSivastopolkuşatması,10 Eylül1855'deRusların kentiterketmesiylesona erdi
(sağda).KırımSavaşı'nakatılanülkelerinkrallarınıSultan
Abdülmecid'le birliktegösteren birtablo (altta): Abdülmecid'inhemenarkasında,
Kırım'dakiOsmanlıordusununkumandanıÖmer LütfiPaşaresmedilmiş.
İngiltere veFransa nedenOsmanlı'nın
yanında yer aldılar?
aradeniz'de Rusları en-gellemek için bulunanOsmanlı donanmasının
30 Ekim'de bir baskın sonucun-da batırılması, İngiliz ve Fransızkamuoyunda büyük tepkilereneden oldu. 1848 ihtilalleri sıra-sında Osmanlı topraklarına sığı-nan mültecileri Ruslara karşı ko-ruduğu için, Avrupa kamuoyun-da Osmanlı'ya karşı olumlu bir
bakış vardı. İngiltere donanma-sına Osmanlı topraklarının ko-runması ve Rus donanmasınınSivastopol'a geri gönderilmesiemrini verdi.
İngiliz ve Fransız isteklerinikabul etmeyen Rusya, bu iki ül-keyle ilişkilerini dondurdu. Rus- ya'nın daha fazla yayılmasını is-temeyen İngiltere ve Fransa, Os-manlı İmparatorluğu ile 12Mart'ta İstanbul Antlaşması'nıimzaladı. 28 Mart 1854'te Rus-
ya'ya savaş ilan ettiklerinde, du-rum uluslararası bir boyuttaydı.
Kırım
Savaşı'nda
hangi cepheler
vardı?
Osmanlı ordusu Varna,Şumnu ve Silistre'deRuslarla savaşıyordu.
İngiliz ve Fransızlar bu cephede
harekete geçmek üzere iken Rus- ya, Avusturya'nın da onların ya-nında savaşa girmesini önlemek için, işgal ettiği Eflak ve Boğ-dan'dan çekildi. Avusturya buprenslikleri işgal etti. Bu olay sa- vaşın gidişatını değiştirdi. Tu-na'yı aşıp Odesa'ya girmek iste- yen müttefik kuvvetleri, Avus-turya'nın Eflak ve Boğdan'a gir-
mesi nedeniyle bu harekattan vazgeçmek zorunda kaldılar. İn-giliz ve Fransızlar Rus deniz gü-cünü yok etmek için savaşı, bü-
yük bir tersaneye sahip olan Si- vastopol'un bulunduğu Kırım'ataşıdılar.
Başlangıçta Kırım'a gönderi-len 60 bin müttefik askerinin sa- yısı, 1855 baharında 140 bineulaşacaktı. Burada savaşan as-kerlerin çoğu İngiliz veya Fran-
sız birlikleriydi. Osmanlı kuv- vetleri, onlara göre daha azdı.Osmanlı birlikleri Kafkaslar'da-ki savaşın yükünü üzerlerine al-mışlardı. 14 Eylül 1854'te Kı-rım'a çıkan müttefikler, 20 Ey-lül'de Alma Irmağı kıyılarındaRusları mağlup ettikten sonraSivastopol'u kuşatma altına al-dılar.
Savaş devam ederken RusÇarı I. Nıkola, 2 Mart 1855'teöldü. Rus savunma mevzilerininen önemlilerinden Malahov'aFransızların 8 Eylül 1855'te yap-tıkları saldırıdan sonra daha faz-la direnemeyeceklerini anlayanRuslar, kaleleri havaya uçurupgemileri batırarak Sivastopol'uterkettiler. Sivastopol'un 10 Ey-lül 1855'te alınmasıyla birliktesavaşın sonu göründü.
Kırım Savaşı
nasıl sona
erdi?
ngiliz ve Fransızlar savaşı kı-sa sürede sona erdirecekleriniumuyorlardı. Ancak farklı
bir iklimde, üslerinden çok uzaktaydılar; ayrıca salgın has-talıklar da boğuştukları bir baş-
ka düşmandı. İki taraf da tifo vekolera gibi hastalıklardan dolayı
16 •Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 17/103
önemli kayıplar verdiler. AlmaSavaşı'nın kazanılmasında bü-
yük rolü bulunan Fransız birlik-lerinin komutanı Saint Arnaudda savaş sırasında yakalandığıtifodan dolayı, İstanbul'a götü-rülürken yolda öldü.
Savaş sürerken bir taraftanda uzlaşma için bir zemin aranı-
yordu. İngiliz Başbakanı Pal-
merston, ordularını geliştirmek-te olduğu için, savaşın devamınıistiyordu. Fransa ise istenilen ba-şarının kazanıldığına inanıyor vesavaşın devamının İngilizlere ya-ramasının da önüne geçmek iste-diğinden, barışı savunuyordu.
Avusturya, Fransa'yı destek-lerken, Osmanlı savaşın sürme-sinden faydalanıp Ruslardan ta- viz almak için, İngiltere ile bir-likte hareket ediyordu. Ancak
Fransa'nın tavrı İngiltere'yi Rus- ya ile barış görüşmelerine başla-mak için nota verilmesine iknaetti.
Verilen notada, Rusya'nın'Viyana Notası' temeli üzerindeuzlaşmaya varması, Besarab-
ya'nın Osmanlı'ya iadesi ve Ka-radeniz'in bütün devletlerin do-nanmalarına yasaklanması şart-ları vardı.
Eğer Rusya bunları kabul et-
mezse Avusturya da savaşa gire-cekti. Çar'ın bu istekleri 25 Şu-
batta kabul etmesiyle birlikte,Paris Konferansında barış gö-rüşmeleri başladı.
Paris
Antlaşması'nınsonuçları
nelerdir?
P
aris Konferansi'na savaşan
bütün devletler katıldı. Os-manlı heyetinin başında Âlî Paşa bulunuyordu. Burada,özellikle büyük devletlerin kendiçıkar çatışmaları ön plana çıktı.Osmanlı bu anlaşmazlıklarınkendisine zarar vermemesi için büyük çaba gösterdi. Uzun gö-
rüşmelerin ve diplomatik ma-nevraların sonunda, 29 Mart1856'da Paris Antlaşması imza-landı.
Antlaşmaya göre, tüm dev-letler işgal ettikleri toprakları boşaltacak, Osmanlı İmparator-luğu'nun toprak bütünlüğü ve bağımsızlığı antlaşmayı imzala- yan devletlerin garantisi altındaolacak, Boğazlar yabancı devlet-lerin savaş gemilerine kapalı tu-tulacak ve Karadeniz'de savaşgemileri bulundurulmayacaktı.Eflak ve Boğdan prenslikleri eskiözerk statülerinde ve Avrupadevletlerinin garantisi altındaolacaklardı. Osmanlı İmparator-luğu'nun uygulamaya koyduğu
Islahat Fermanı da antlaşmadazikredilerek onaylandı.
FlorenceNightingale'in
Kırım
Savaşı'dakirolü nedir?
Kırım Savaşı'nda yarala-nanlar İstanbul'a getirile-
rek hastanelerde ve Seli-miye Kışlası'nda tedavi altınaalınıyorlardı. Bakım iyi değildi
ve özellikle Selimiye Kışlası'ndatıbbi malzeme eksikliğinin yanısıra kalabalık koğuşlarda, pislik
ve haşarat ile boğuşuluyordu. 4Kasım 1854'de İstanbul'a gelen
S. AdulphusSlade, Türkiye
ve Kırım Harbi,çev. Ali RızaSeyfi, Ankara1943.
Hayrettin Bey,Kırım Harbi,Haz. ŞemseddinKutlu, İstanbul1977.
La BaronneDurand DeFontmagne,Kırım HarbiSonrasında
İstanbul, Çev.GülçiçekSoytürk,İstanbul 1977.
Alan Palmer,1853-1856 KırımSavaşı veModern
Avrupa'nınDoğuşu, Çev.Meral Gaspıralı,İstanbul 1999.
Stanford J.Shaw-Ezel K.Shaw, Osmanlıİmparatorluğu veModern Türkiye,Çev. MehmetHarmancı,İstanbul 1982.
Ufuk Gülsoy,"IslahatFermanı", TDVİslâm Ansiklopedisi, XIX, s. 185-190.
M. Smith Anderson, DoğuSorunu, Çev. İdi l
Eser, İstanbul2 0 0 1 .
AbdullahSaydam, Kırım
ve KafkasGöçleri (1856-1876), Ankara1997.
"Kırım Savaşı", Ana Britanica, XI II , 262-263.
Popüler TARİH / Eylül 2001 • 17
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 18/103
Adolphe Yvon'un tablosu:KırımSavaşı'ndaMalakoffistihkamlarınınzaptı (AskeriMüze Arşivi,
sağda).'Lambalı Kadın'diye adlandırılanFlorenceNightingaleKırımSavaşı'ndabüyük hizmetler verdi (altta).Batı kaynaklı birillüstrasyondayeni
kıyafetleriyleTürk subay ve
askeri KırımSavaşı'nda (sağaltta).
gönüllü hastabakıcı FlorenceNightingale, ekibiyle birlikte burada düzenli ve temiz bir has-tane meydana getirdi.
Geceleri herkes çekildiktensonra Selimiye Kışlası'nın uzunkoridorlarında lambasıyla dola-şır ve hastaları kontrol ederdi.Bu yüzden ona 'Lambalı Kadın'adı verildi. Hemşireliğin kuru-cusu olarak bilinen FlorenceNightingale'in bu gayretli, şef-katli çalışmaları, bütün dünyadakısa sürede duyuldu.
Selimiye'deki sorunlarıönemli ölçüde çözen Nightinga-le, Mayıs 1855'te İngiliz asker-lerin tedavisi için bir grup hem-şireyle Kırım'a gitti. FlorenceNightingale gelmeden önce, dü-zensiz sağlık hizmetleri ve has-tabakıcı yokluğundan yaralı as-kerlerin yüzde 50'sinden fazlasıölüyordu. Onun çalışmalarıyla bu oran yüzde 2.2'ye düştü.Nightingale'in yanı sıra bu ba-şarıların kazanılmasını sağlayan bir diğer hemşire de Sarah AnneTerrot'tur . Onun adı, Nightin-gale'in gölgesinde kalmıştır.Nightingale'in Kırım Sava-
şındaki çalışmaları sayesinde,hasta bakımı, bir meslek halinegelmiştir.
Islahat
Fermanı nasıl
ilan edildi?
Kırım Savaşı sırasında Isla-hat Fermanı'nı yeterli bulmayan Avrupalı dev-
letler, Osmanlı İmparatorlu-ğu'ndaki Müslüman olmayanahaliye yeni haklar verilmesi içindevamlı baskı yaptılar. Paris Ant-laşması'ndan önce barış şartlarını belirlemek için Viyana'da topla-nan konferansta, gayri müslimle-re yeni haklar verilmesi ve bu du-rumun Avrupa devletlerinin te-minatı altına alınması için antlaş-maya ilave edilmesi üzerinde du-ruldu. Osmanlı İmparatorluğu,kendi iç işlerine 'karışma' olarak gördüğü için, bunu kabul etmedi.
Ancak baskılar sonucu Fran-sa'nın tavsiyesiyle cizye vergisinikaldıracağını, gayri müslimlerinorduda ve idari görevlerde yer alabileceklerini, izin almadan ki-liselerini inşa ve tamir edebilecek-lerini ilan etti. Ancak bu kararla-ra en büyük tepki, askerlik yap-mak istemeyen gayri müslimler-den geldi.
Yeniden toplanan ViyanaKonferansı'nda, Müslüman ol-
mayan Osmanlı tebaasına verilenimtiyazların genişletilmesi ve ba-
rış antlaşmasından önce ilan et-mesi kararlaştırıldı. 1 Şubat1856'da imzalanan Viyana Pro-tokolü'nün ardından İstanbul'daOsmanlı devlet adamlarıyla İngi-liz, Fransız ve Avusturya elçileri bir araya gelerek ıslahat progra-mının hazırlıklarına başladılar.İngiliz elçisi Stanford Canning,İslamiyetten ayrılmayı yasakla-
yan şer'i kanunların da değiştiril-mesini istemiş, ancak Osmanlıtemsilcileri, gayri müslimlerinhaklarının görüşüldüğünü, İsla-miyetin tartışma konusu olmadı-ğını belirtmiştir. Çok sert geçengörüşmelerden sonra ortaya çı-kan ıslahat programının bir be- yanname gibi ilanına karar veril-miştir.
Bu ıslahat programının barışantlaşmasında zikredilmesi ve
Avrupalı devletlerin teminatı al-tına alınması istendiyse de Os-manlı temsilcileri bunu kabul et-mediler. Sonunda bu durumun,padişahın kendi isteğiyle gayrimüslim tebaasına verdiği yenihaklar olduğu izlenimini uyan-dırmak için, ıslahatın bir fer-manla duyurulmasına karar ve-rildi. 18 Şubat 1856'da Babı-ali'de törenle Islahat Fermanıilan edildi. Fermanın birer kop-
yası barış antlaşmasına katılandevletlere de verildi.
18 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 19/103
KırımSavaşı'nındünya
tarihindeki yerinedir?
Kırım Savaşı 20. yüzyıldakiiki dünya savaşının bir öncüsü gibidir. Harb tari-
hi uzmanları bu savaşı, 20. yüz-
yıldaki savaşların habercisi ola-rak nitelerler. Bu savaşta uygula-nan yeni taktikler, kullanılan ye-ni silahlar, hemşirelik hizmetleri
ve ilk defa muhabirlerin çatış-maları yerinden izleyerek cephe-den gazetelerine haber gönder-meleri, Kırım Savaşı'nın özellik-lerindendir.
Fransız ve İngilizler Crom- wel'den sonra ilk defa bu sa- vaşta birlikte savaşmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğualeyhine yayılan Rusya, bir müddet için durdurulmuş-tur.
Daha önce Rusya ile iş- birliği yapan Avusturya, budesteği yitirmiş ve İngiltereile Fransa'ya bağımlı halegelmiştir. Ancak bu iki dev-letten yeterli desteği alama-dığı için, 1859 ve 1866'dakısavaşları kaybetmiş, Alman
ve İtalyan birliklerine giden yol açılmıştır.
Kırım Savaşı'nınOsmanlı
üzerindeki etkisinedir?
1
71 l'deki Prut Savaşı'ndansonra Ruslar karşısındakazanılan en büyük askeri
başarı olan Kırım Savaşı'nın Os-manlı İmparatorluğu üzerindekietkisi büyüktür. Savaşın maliye-tini karşılamak için, 1854 yılın-da savaş esnasında, Osmanlı ta-rihinde ilk defa dışarıdan borçpara alınmıştır. Alman ilk borç,savaş için harcandığından bir müddet sonra hem borcu öde-mek hem de diğer ihtiyaçlar için yeniden borç alınmak zorunda
kalınmıştır. Bu gelişme de Dü- yun-ı Umumiye'ye giden yolun yani maddi iflasın başlangıcı ol-muştur.
Kırım Savaşı Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun birçok teknolojik yenilikle tanışmasına da nedenolmuştur. Savaş sırasında haber-leşmeyi temin için İngilizler, İs-tanbul ile Varna ve Varna ile Kı-rım arasına telgraf hattı çektiler.Fransızlar ise Varna'dan Avus-turya'ya kadar bir hat uzattılar.Böylece telgraf, icadından kısa bir süre sonra İmparatorluk sı-nırlarından içeri girmiş oldu.
Karaköy limanına müttefik gemileri yaklaşamayınca, bura-
ya büyük bir rıhtım inşa edildi.İngiliz ve Fransızların dikkatçekmeleri üzerine, Çanakkale ve
Karadeniz Boğazı ve kıyılarında18 adet fener inşa edildi.
Fenerbahçe ile Haydarpaşaarasında askeri amaçlarla 3 kilo-metrelik bir demiryolu yapıldı.Bu, İmparatorluk topraklarındakurulan ilk demiryolu oldu.
İngiliz askeri doktoru P. Pin-coffs'un tavsiyesiyle batı tarzın-da ilk Osmanlı mesleki örgütü,'Societe Medicale de Constanti-nople' adıyla kuruldu.
Bu savaştan sonra Kırım veKafkasya'dan göç eden yüz bin-lerce muhacir Osmanlı toprakla-rına (Sivas, Adana vs.) yerleştiri-lir.
Kırım Savaşı'nın
batılılaşmaçerçevesindekiönemi nedir?
smanlı İmparatorluğuilk defa Avrupa devletle-ri arasında yer almış ve
toprak bütünlüğüyle bağımsızlı-ğı, Avrupa'nın büyük devletleritarafından garanti altına alın-mıştır. Tanzimat'la başlayan ıs-
lahat süreci dışarıdan bir saldırıkorkusu olmadan devam ettirile- bilmiş, Ali ve Fuad paşalar, re-formları rahatlıkla yapabilmiş-lerdir. İmparatorluk'ta yavaş ya- vaş Avrupa tarzı devlet yönetimiuygulanmaya başlanmıştır. İs-tanbul'da savaş boyunca çok sa- yıda Avrupalı asker, subay veonların aileleri yaşamıştır. Böy-
lece Avrupa yaşam tarzı İs-tanbul'a girmiştir. Avrupalı-
lara 'düşman' gözüyle bak-ma geleneği zayıflamıştır. İn-giliz ve Fransız elçilerinin Os-manlı yönetimi üzerinde etki-si artmış; savaştan sonra Os-manlı İmparatorluğu'ndasadrazamlık ve nazırlık gibimevkilerde, bu iki elçiliğindesteğini temin etmek, önem-li bir unsur olmuştur.
Savaş sürerken Abdülme-cid, daha sonra da Sadrazam
Reşid Paşa, Fransız elçiliğiniziyarete gitmiştir.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 19
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 20/103
EŞYANIN TARİHİ
Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi'nde
E n d ü s t r i n i nz a m a n t ü n e l iRahmi M. Koç, kendi adını taşıyan Sanayi Müzesi'ni, ŞirketiHayriye'nin Hasköy Tersanesi'ni restore ederek yeniledi.Müzede, Atatürk'ün traktöründen Sultan Abdulaziz'in saltanat
vagonuna kadar birçok önemli araç-gereç yer alıyor.
20 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 21/103
Bir zamanlar İstanbul'untek vapur işletmesi olanŞirketi Hayriye'nin enküçük tersanesi Has-köy'de, şimdilerde bir
müze var.Rahmi M. Koç Sanayi Müze-
si, aslında 1994'te yine Has-köy'deki eski Lengerhane bina-sında açıldı. Ancak RahmiKoç'un endüstriyel antika mera-kına Lengerhane'deki müzeninalanı yetmez oldu. Yeni mekanarayışı, 1996 yılında özelleştirilen
ve Lengerhane'nin tam karşısınaisabet eden Hasköy Tersanesi'ninsatın alınmasıyla noktalandı.
Büyük bir titizlikle restoreedilen tersanede, objelerin çoğu
Rahmi Koç'un kendi koleksiyo-nundan. Bir kısmı ise süreli ola-rak verilmiş ya da Müzeye hibeedilmiş.
Müze, Temmuz ayında bir kokteylle ziyarete açıldı. Müze bahçesinde, kaideler üzerine yer-leştirilmiş F-104 tipi savaş uça-ğıyla başlayan yolculuk, bahçe-deki buharlı trenlerle sürüyor.
Türkiye'deki ilk seri üretimotomobil olan Anadol'un 1967model bir örneğinin yanında, Ba-rış Manço'nun Rolls Royce'u dasergileniyor. 20. yüzyıl başı sualtıaraçlarından sonra kendinizi1900'lerin ilk yıllarındaki tarımaraçlarının, at arabalarının, fay-tonların hatta ilk bebek arabala-
rının arasında buluyorsunuz. Ardından yine bir otomobil
tarihi pavyonuna geliyor sıra. Bu-rada Ford'un ilk 'T' modeliyle,eski itfaiye arabaları, 1930'larıngangster filmlerinden fırlamış gi- bi muhteşem Lincoln'ler bir ara-da.
Müzenin içindeki saatçi, kun-duracı, eczane ve gemi aksesuar-ları satan dükkanlar, mekanı ısı-tıyor; müzeye gündelik yaşam sı-caklığı veriyor.
Yeniden açık alana çıktığınız-da, müzenin tam ortasındasınız.Özgün gemi kızağının üzerindeTekel'in eski teknelerinden biriduruyor. Kızağın altından Ha-liç'e akan sular, müze alanını iki-
Ford'un ünlü'T' modeli(büyük fotoğraf).Müzedekitersanekızağında yeralan eski Tekel
gemisi (alttasolda).Çeşitli tiptesandallarınsergilendiğisalon (altta).Çalışırdurumdaki
zeytinyağıimalathanesi(en altta).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 . 21
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 22/103
EŞY ANIN TARİHİ
ye bölüyor. Müzenin gemicilik bölümleriyse insanı hayal kurma- ya yöneltiyor. El yapımı balıkçıtekneleri, 'riva' adı verilen ahşapsürat tekneleri, her türden san-dallar... Müzede öyle bölümler
var ki, gezerken kendinizi bir mü-zede değil de bir zaman tünelin-deymiş gibi hissediyorsunuz.
1932 yılındaki haliyle ErolUsta'nın Ayvansaray'daki sandal yapımevinin zemininde talaşlar,hatta ara sıra demlendiği GüzelMarmara şarabı bile yerinde du-ruyor. Zeytinyağı imalathanesi-nin şalterini kaldırdığınızda isefabrika çalışmaya başlıyor. Nadir Araser'in hibe ettiği bu fabrika,uzun yıllar çalıştıktan sonra, ta-mamen aslına uygun olarak mü-zeye taşınmış ve sanki isterseniz,zeytinyağı üretebilecek durumda!
NE NASIL ÇALIŞIR?
Müze'nin ilginç bölümlerin-den biri de 'Ne Nasıl Çalışır?'adını taşıyor. Arçelik, Beko, To-faş gibi Koç Holding'e bağlı fir-maların ürünlerinin nasıl çalıştı-ğının gösterildiği bu bölümdeki
objeler, eğitim amaçlı tasarlan-mış. Hepsi çalışır durumda. Bir çamaşır ya da bulaşık makinesi-nin nasıl çalıştığını merak ediyor-sanız, bunların şeffaf kesitli ör-nekleri önünde, bir butona bas-manız yeterli oluyor. Müze yetki-lileri bu bölümü, özellikle küçük ziyaretçileri düşünerek hazırla-dıklarını ve cihazların saydamoluşu bir yana, çalışma yöntemle-rini gösteren ışıklı panolara da
yer verdiklerini söylüyorlar. Mü-ze turunun son bölümünde, Ka-dıköy- Moda hattını binlerce kezarşınlamış 20 numaralı tramvay-la Sultan Abdülaziz'in Avrupagezisini gerçekleştirdiği vagonkarşınıza çıkıyor.
Müze öyle bir-iki saatte gez-mekle bitirilebilecek türden bir mekan değil; bu yüzden yüzyıllık bardak, çanak, masa ve sandalye-lerle dekore edilmiş antik İngiliz
Pub'ına uğrayıp bir şeyler içebi-lirsiniz.
NASIL GİDİLİR?
'Hasköy Caddesi, 27 numara,Hasköy/ İstanbul' müzenin adre-si. Eğer otomobilinizle geliyorsa-mz, Londra Asfaltı'nın Halıcıoğ-lu çıkışından sapıp Haliç'e ine-
ceksiniz. Belediye otobüsüne bin-diyseniz, 47 Eminönü-Alibeyköy,54 Hasköy-Taksim ya da mini-
büsle Şişhane-Alibeyköy hattınıkullanabilirsiniz.
Pazartesi günleri kapalı olanMüze, saat 10.00'da açılıp17.00'de kapanıyor. Giriş ücreti
büyükler için 3 milyon, diğerleri-ne 750 bin TL.(Tel: 0 212 256 71 53)
M e k a n :H a s k ö y T e r s a n e s i1861 yılında Şirket-i Hayriye
tarafından kurulan Hasköy, biri
yaylı, öteki felekli 50'şer metre
uzunluğunda iki kızağa sahip
küçük bir tersane. 11 bin 257
m2'lik bir alanda hizmet veren
ve 193 metre uzunluğunda bir
rıhtıma sahip olan tersanede
bugüne kadar Gökçeada
Feribotu, Kocataş, Sarıyer,
Vaniköy, Hasköy ve Beykoz
vapurları gibi birçok deniz
ulaşım aracı yapıldı.
R a h m i M . K o ç S a n a y i M ü z e s i ' n d e k i' s a l t a n a t v a g o n u ' n u n ö y k ü s üTürkiye'den, savaşlar dışında
ayrılıp yabancı ülkeleri ziyaret
eden ilk ve son hükümdar,
Abdülaziz'dir. Fransa İmparatoru
III. Napolyon tarafından
Paris'teki uluslararası serginin
açılışına davet edilen Abdülaziz,
1867 yazında İstanbul'dan
Fransa'nın Toulon limanına
gemiyle gider. Buradan Paris'e,
özel bir trenin özel vagonuyla
ulaşır. Sonra Londra'ya geçer;
dönüşü, Belçika üzerinden yine bu
vagonla olur. Kendisine İyi
yolculuklar' dilemeye gelen
Belçika ve Prusya krallarıyla
Avusturya-Macaristan
İmparatoru 'nu da Abdülaziz bu
22 • Popüler TARİH/Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 23/103
Abdülaziz: Yurtdışına çıkan ilk ve son padişah
S a l t a n a t v a g o n u y l a A v r u p a g e z i s i
Sultan Abdülaziz'in 1867'de çıktığı Avrupa gezisi, bir öncekipadişah Abdulmecid döneminde başlayan Osmanlı-Avrupadostluk ilişkileri sürecinin doruk noktası olmuştur. Yankılarıuzun yıllar süren bu gezi, Osmanlı topraklarındaki kimi
yeniliklere de kapı aralamıştır.NECDET SAKAOĞLU
Sultan Abdülaziz'in(1861-1876) 1867'deçıktığı Avrupa gezisi,ağabeyi Abdulmecid za-manında (1839-1861)
başlayan Osmanlı-Avrupa dost-luk ilişkileri döneminin bir bakı-ma doruğu olmuş, gezinin yankı-
ları uzun yıllar unutulmamıştır.Bu gezi Osmanlı dünyasındaönemli yeniliklere de kapı arala-mıştır. Yangından ve denizdençok korkan Sultan Abdülaziz'i,sadrazam Âlî Paşa ile HariciyeNazırı Fuad Paşa'nın böyle bir
vagonda ağırlar. Vagon,
Abdülaziz'den sonra kullanılmaz,
kaderine terkedilir; bir depodan
ötekine gider ve bu yolculuğu tam134 yıl sürer. Türkiye'nin önde
gelen sanat tarihçilerinden Prof.
Nurhan Atasoy vagonu 1998'de
Devlet Demiryollarının bir
deposunda hurda halinde bulup
Rahmi Koç'u haberdar eder ve
'Rahmi M. Koç Müzecilik ve
Kültür Vakfı' tarafından satın
alınır. Eski haline en yakın
biçimde restore edilen vagon,
Rahmi M. Koç Sanayi
Müzesi'ndeki yerini alır.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 23
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 24/103
EŞY ANIN TARİHİ
Abdülaziz veIII. Napolyon,Paris'tekiuluslararasısergide birtören sırasında(sağda).Fotoğrafçı
Vichen Abdullah'ınSultan
Abdülaziz'infotoğrafındanhareketlegerçekleştirdiğiyağlıboyaçalışması(Topkapı SarayıMüzesi, altta).
geziye yönlendirmeleri herhaldezor olmuştu. Gezinin görünürde-ki gerekçesi, Fransa İmparatoruIII. Napolyon'un Paris'te açtırdı-ğı uluslararası sergiye padişahı dadavet etmiş olmasıydı.
Padişah ikna edildikten sonraOsmanlı Hariciyesi ile Paris Sefa-reti arasında yazışmalar başladı.İstanbul'da ise elçi Marquis deMoustier, Fransa İmparatoru III.Napolyon'un davetnamesini Ka-ğıthane Kasrı'nda sunduğunda,
"Zât-ı şahane, bu davetten duy-duğu memnuniyetin imparator hazretlerine, Paris Sefiri CemilPaşa tarafından iblağını" buyur-du. Londra sefiri Müzürüs Pa-şa'dan da sıkıntılı bir bekleyiş-ten sonra, Kraliçe Viktor- ya'nın padişahın Londra'yı zi- yaret etmek arzusunda olma-sından memnuniyet duyduğu-nu bildiren bir telgraf alınabil-mişti.
İlk kez bir Osmanlı padişahı-nın, Avrupa'ya geziye çıkması
kuşkusuz az şey değildi ve vak'anüvis Lûtfî Efendi 'nin be-lirttiği üzere "seyahatin misli gö-rülmemiş bir azamet-i fevkalâdeolarak ve zamanın icap ettirdiğihâle göre bundan mülk ve millet-çe fevaid-i matlube (beklenen ya-rarlar) elde edileceğine" inanılı-
yordu. İstanbul'da yayımlananFransızca 'La Turquie' gazetesin-
24 • Popüler TARİH/Eylül 2001
de, "Bu seyahat imparatorluğunmukadderatını değiştirecektir" de-nilerek eski telakkilerin yıkılaca-ğı, hayal ve kuruntuların sonaereceği, yeni fikirler doğacağı, bütün kurumlarda değişiklikler olacağı, çağdaş projelerin hayatageçirileceği ileri sürülüyordu.
Paris gazeteleriyse bu geziyi,İslam alemi için, 'eşi olmayan bir hadise' veya Rus Çarı Alek-sandr'ın bir süre önceki Fransaziyaretinin kontrpartisi olarak
veriyorlardı. Oysa asıl neden, Abdülaziz'i bu geziye razı edensadrazam Âlî Paşa'nın, Avrupa-lı müttefiklerden yardım almasiyasetiydi. Gezinin başlaya-cağı 21 Haziran 1867 Cumagünü, Ortaköy Camii'nde se-lamlık resm-i âlîsi yapılırkenDolmabahçe Sarayı önündede Sultaniye ve Pertevniyal
yatları, Aziziye firkateyni, Or-haniye zırhlısıyla Fransa elçili-
ğinin Forben istasyoneri hazır bekliyordu.
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 25/103
Görkemli bir uğurlama töre-ninden sonra Sultan Abdülazız'le beraberindeki şehzadeler, oğlu Yusuf İzzeddin, yeğenleri veliahdMurad (V.) ve Abdülhamid (II.),maiyet-i şahaneyi oluşturan Ha-riciye Nazırı Keçecizade Fuad Pa-şa, mabeyn-i hümayun erkanı,rical ve hariciye memurları, filomürettebatı yat ve vapurlara geç-tiler. Uğurlamada bütün devleterkanı, ruhani reisler, elçiler hazır bulundu. Padişah, ayrılırken sad-razam Âlî Paşa'yı saltanat naibiatadı. İstanbullular ise "Kandeazmeyler isen feyz-i Huda yârinola / Hazret-i Hızır Nebî kafile-salârın ola" diye dualar ettiler.
Sekiz gün süren deniz yolcu-luğu sırasında, 'kurena' denilensaray adamları Abdülaziz'e, bü-
yük ataları zamanında Akdenizsularında kazanılan zaferleri an-lata dursunlar, 27 Haziran gecesikopan fırtınada, dalgalar yatları
ceviz kabuğu gibi savurmaya baş-layınca padişah dehşetli korkuya
kapıldı. Fuad Paşa'ya 'Derhal dö-nülsün!' buyruğunu verdi. FuadPaşa, padişahı oyalayarak kapta-na rotayı değiştirmemesini bildir-di. Bu sayede 29 Haziran Cumar-tesi günü, Toulon limanına ula-şildı.
Gösteriş düşkünü III. Napol- yon, debdebeyi seven Abdülaziziçin, benzeri görülmedik bir kar-şılama töreni hazırlatmıştı. Lakintop salvoları yeri göğü inletmeye başlayınca padişah yine korktu ve bir daha 'Dönülsün!' dedi.
Bu durumda, Fuad Paşa'nın,"Bu kulunuzu gemi serenlerineastırın, öyle dönülsün!" dediği ri-
vayet edilir. Nihayet, 'Vive le Sul-tan!' sesleri arasında rıhtımaayak basan padişahı, Fransa Bah-riye nazırı ve maiyeti, Toulon'agelen Kavaklı Mustafa Fazıl Paşakarşıladılar. Bahriye Dairesi'nde-ki öğlen yemeğinde, yolculuk sı-rasında kendi aralarında Fransızhanımlarının aşufteliğini konu-şan aşçı ve hademe takımı, sırmaişlemeli üniformaları, köstekli sa-atleri, trablus kuşakları, asabasıgeniş feslerinin altındaki ustura-dan geçmiş başlarıyla, Toulonlu
hanımlara bıyık bükmekten gerikalmadılar!
Bu öylesine kör bir inançtı ki,sonraki günlerde de Kraliçe Eu-genie'nin padişahla, kimi pren-seslerin de Veliahd Murad Efendiile hayalı aşkları konuşulmuş; bunlar masallaştırılarak yıllarca
G e z i n i n g e r ç e k n e d e n l e r i'Sultan Azizin Mısır ve Avrupa Seyahati' adlı
kitabın (İstanbul, 1944) yazarı merhum Ali Kemalî
Aksüt'ün açıklamasına göre, bu gezinin hedefi,
hürriyet fiki rler iyle medeniyetin Türkiye'de ne
kadar ilerlediğini Avrupa'ya hissettirmek;Rusya'nın korkunç tasavvurlarını anlatıp endişe
uyandırmak; padişahın Avrupa hükümdarları
katındaki saygınlığını Osmanlı Hıristiyanlarına
göstermek; daha da önemlisi, sanayi ve sömürge
zengini Avrupa devletlerinden koparılabildiği kadar
para yardımı almaktı .
anlatılmıştır. Toulon'dan Paris'eözel bir trenle, bugün Rahmi M.Koç Sanayi Müzesi'nde bulunan'saltanat vagonu'nu da katarınatakmış bir trenle gidildi. Bu ara-da, büyük konuğunu bekleyenİmparator III. Napolyon, Pa-ris'teki Jön Türkler'i (Ali Suavi,Namık Kemal, Ziya Bey ve AgâhEfendi'yi) Londra'ya göndermiş-ti. Tren yolculuğu iki gün sürdü.1 Temmuz'da Paris garına gelin-di. Her taraf Türk ve Fransız bay-rakları ve çiçeklerle donatılmış;
Abdülaziz'in Avrupaseyahatinde
kullandığı vagon, restoreedilerek RahmiM. Koç SanayiMüzesi'ndesergilenmeyebaşlandı (altta ).
Vagonun içi ve Abdülaziz'inmumyası(en altta).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 25
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 26/103
EŞY ANIN TARİHİ
Abdülaziz'in Avrupaseyahatiningüzergahınıgösteren harita(sağda).
Abdülaziz27 Temmuz1867'de
Viyana'dagardançıkarken(en sağda).
İmparatoriçe Eugenie'den iade-i ziyaretSultan Abdülaziz'in bu gösterişli Avrupa gezisinde, uluslararası
ilişk ilerin gerektirdiği önemde toplantıların yapılıp, anlaşmaların
imzalandığına dair bir bilgiye rastlanmıyor. Sultan Abdülaziz bu
gövde gösterisiyle Avrupa'ya bir mesaj vermiş midir, bilmiyoruz.
Buna karşı lık, Avrupa başkentlerinde gördüklerinden etkilenerek
İstanbul'u da bu mamur payitahtlara benzetme sevdasına
tutulduğu biliniyor. Diğer yandan, bu gezinin ve iki yıl sonra
iade-i ziyaret amacıyla Fransa İmparatoriçesi Eugenie'nin
İstanbul'a gelişinde yaşanan olağanüstü günlerin anıları, kültür
hayatımızda günümüze kadar unutulmayan renkli , eğlenceli bir
zenginlik oluştumuştur. Gezi boyunca Abdülaziz'i idare etmekte
ve Avrupa protokollerine uymaya iknada hayli sıkıntı çeken Fuad
Paşa, İstanbul'a çok yorgun dönmüş, Âlî Paşa'ya, "İşte
Efendi'mizi salimen getirip siz lalasına teslim ediyorum. Fakat
ben de bitt im" demesi ilginçtir . Fuad Paşa, bu gezinin
yorgunluğuyla artan hastalığı sonucu, bir yıl sonra ölmüştür.
Vak'anüvis Lûtfî Efen-di'nin anlattığına göre, bütün Fransız kız ve ka-dınları yeşiller giymişti.Bandolar Osmanlı marş-ları çalıyordu. III. Napol-
yon, garda karşıladığı ko-nuğuyla birlikte Tuileries Sara- yı'na gitti. Burada, Abdülazız'iKraliçe Eugenie karşıladı ve hep birlikte Elysee Sarayı'na geçildi.Program gereği o gün Champs
Elysees'deki serginin açılışı yapıl-dı. Padişah, saraydan sergi alanı-na, XIV. Louis'nin tarihi araba-sıyla geldi. Açılışta şehzadeler ve başka devletleri temsil eden bir-çok prens de hazır bulundu.
Türk kahvesi ikram edilen bir kahvehanenin de bulunduğu Os-manlı pavyonundaki değerli elhalıları, oyalı elişleri, kumaşlar,kahve takımları herkesin ilgisiniçekti.
3 Temmuz akşamı 'kerhen'operaya giden padişaha, ertesigünlerde de Versailles korusu,Paris'in dışındaki köşk ve şatolar gezdirildi. Doğal olarak her günziyafetler yineleniyordu.
9 Temmuz'da Versailles'daki baloya da yine kerhen giden pa-dişah, yeğeni yakışıklı Murad'ıngüzel Fransız kızlarıyla dans edi-şinden o kadar rahatsız oldu kiFuad Paşa'ya, "Bakın şu oğlanın
haline. Bizi rezil kepaze etti. Ger-çi Frenklerce adettir. Ama bize yakışır mı? Bahusus huzurumuz-da böyle küstahlığa nasıl cür'eteder? Yarın şunu o hatundan ayı-rın!" dediği rivayet edilir.
11 Temmuz sabahı hazırlık-lar tamamlanmıştı. Görkemli bir gidiş alayı tertip edildi ve İmpara-tor, padişahla veliahdı resmi tö-renle Londra'ya uğurladı. Bir günsonra Abdülaziz'i Duvr limanın-da, Kraliçe Viktorya adına, GalPrensi, diğer prens ve dükler,Duvr Belediye Başkanı karşıladı-lar. Yemekten sonra trenle Lond-ra'ya hareket edildi.
12 Temmuz 1867 günü, o za-man dünya metropolü sayılan,
yüzlerce fabrika bacasının yük-seldiği Londra'ya varıldı. Padişah
ve beraberindekilere Buckhing-ham Sarayı tahsis edilmişti.
Ertesi gün Windsor Şato-su'nda, oğlu Albert'in ölümü ne-deniyle yarı matemde olan Krali-çe Viktorya, Abdülaziz'le görüş-tü. 14 ve 15 Temmuz'da Tha-mes'ta saray kayıklarıyla gezinti,tersane gezisi, İngiliz sanayicileri-nin ve asilzadelerin Buckhing-ham'da padişahı ziyaretleri ger-çekleşti. Kristal Palas'taki konse-ri locadan izleyen padişah, aşağı-daki seyirciler arasında dikkatiniçeken feslileri Fuad Paşa'dan sor-du. Paşa, yakından tanıdığı Na-
-
26 • Popüler TARİH I Eylül 200 i
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 27/103
mık Kemal ve arkadaşlarının ad-larını vermeyerek, "Mustafa Fa-zıl Paşa kulunuzun teşkil ettiğimuhalif fırka mensupları" yanı-tıyla konuyu geçiştirdi.
16 Temmuz'da, bağlılık sun-maya gelen bir Ermeni heyetini
ve başka grupları kabul eden pa-dişahın onuruna akşam da bir İtalyan operası sahnelendi.
17-18 Temmuz SalıÇarşamba günleri, düzen-lenen parlak tören vedeniz manevralarında,Kraliçe Viktorya, pa-dişaha eşlik etti. Do-nanmanın toplangemileri sarsarken'Victoria and Al-
bert' yatının muhte-şem salonunda, Sul-tan Abdülaziz'e HonniSoit Qui Mal y Pense(Dizbağı Nişanı) taktı.
20 Temmuz Cumartesi gü-nü, Londra Sefiri Müzürüs Pa-şa'nın çabasıyla India Office'deparlak bir ziyafet, gece de bir ba-lo daha gerçekleşti ama bu prog-ramın yüklediği yorgunluk ve he- yecan sonucu, Madam Müzürüs,
pattadak ölüverdi!21 Temmuz'da Buckhing-
ham'daki son resmi kabuldensonra 23 Temmuz'da OsmanlıBankası direktörünün verdiği zi-
yafetle, 11 günlük Londra prog-
ramı tamamlan-mış oldu ve Os-manlı padişahı,görkemli bir tö-
renle uğurlandı.Padişahla maiy-
yetinin bindiği yat,İngiliz donanması-
nın eşliğinde, akşamadoğru Belçika'ya ulaştı.
Belçika Kralı II. Leopold tarafın-dan Liege'de verilen ziyafettensonra Abdülaziz'in Viyana yolcu-luğu başladı. Liege-Viyana ara-sındaki başlıca garlarda törenler-le karşılanıp uğurlandığı gibi, zi-
yafetler, alay ve donanmalar daeksik değildi. Prusya Kralı, ülke-sinden geçen Türk padişahınıKoblenç'te karşılayarak kendi şa-tosunda ağırladı.
Abdülaziz ertesi sabah hare-
ket ederek 27 Temmuz Cumarte-si günü Viyana'ya geldi. Avustur-
ya-Macaristan İmparatoru Fran-suva Jozef, konuğunu garda kar-
şıladı.İzleyen günlerde heyetleri ka-
bul eden, galeri ve müzeleri ge-zen, tiyatroya giden, imparato-run hediye ettiği beyaz ata bine-rek manevraları izleyen padişah,31 Temmuz sabahı Şönbrön Şa-tosu'ndaki veda töreninden son-ra, Tuna'da bekleyen Zesenyi,şehzadeler ve maiyet erkanı daRudolf vapurlarına bindiler.
Tuna'da saatte 20 mil hızlailerleyen filo akşam Budapeşte'yegeldi. Burada da bayramları an-dıran çok renkli bir karşılama tö-reni düzenlenmişti. Gülbaba Tür- be ve camisini ziyaret eden Abdü-laziz için kırmızı bir otağ hazır-lanmıştı.
Tuna Valisi Midhat Paşa bu-rada maiyete katıldı ve ertesigün Rusçuk'a hareket edildi.Öğleden sonra Türk bayrağı dal-galanan ve halkı 'Padişahım çok
yaşa!' diye alkış tutan Adkaka-le'ye gelindi. Ertesi gün nehir yolculuğu yeniden başladı. Lum,Rahova, Niğbolu, Ziştovi yalıla-rından geçilerek Tuna Vilaye-ti'nin merkezi Rusçuk'a gelindi.Sadrazam Âlî Paşa ve kimi dev-let adamlarıyla müşirler padişa-hı burada karşıladılar. 6 Ağustosgünü yine özel trenle Varna'ya,oradan Talia vapuruna geçerek 7 Ağustos Çarşamba sabahı İs-tanbul'a ulaştılar.
AbdülazizLondra'da,kendi şerefine
verilen baloda
(üstte).DöneminİngiltereKraliçesi
Viktorya(solda).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 27
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 28/103
Ebübekir Efendi'nin serüvenleri
G ü n e y A f r i k a ' d ab i r O s m a n l ıCapetown'dan13 binMüslümanın talebi
ve İngiltere
Kraliçesi Viktorya'nın Sultan Abdülaziznezdindekigirişimleri sonucu,Meclisi Vükela,3 Eylül 1862'de,Ebubekir Efendi'yi
Ümitburnu'na'muallim vemüderris olarak'gönderme kararıalır.
AHMET UÇAR
2Ocak 1857'de,
Capetown'danİmam Muham-med Emin ve ar-kadaşlarının, 13
bin Capetownlı Müslüman adı-na 'Halife' Sultan Abdülaziz'e
yolladıkları mektup, Osmanlı yönetimi için 'yeni bir sorun' ya-ratır...
Kendi aralarında mezhep vetarikat kavgalarını bir türlü biti-remeyen; daha doğrusu, İngiliz
yönetimi öncesi, Hollanda yöne-timinde İslami inanç ve ibadetle-
28 • Popüler TARİH / Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 29/103
rin çoğunu, yasaklar nedeniyleunutan Güney Afrikalı Müslü-manlar, sorunlarını çözecek dinikitaplar ve fetvalar istiyorlardı.Bu durum Osmanlı yönetiminizor bir açmaza soktu.
Sorunun kapsamını iyi bil-meyen İstanbul, gönderilecek
Arapça ve Türkçe kitaplardanoradaki imamların bir şey anla-mayacağını düşünüyor; ayrıcaonlara İstanbul'u çözüm yeriolarak gösteren İngiltere'nin de bu kitap ve fetvaları kendi çıka-rı için kullanabileceğinden şüp-heleniyordu.
Meclisi Vükela, Güney Afri-kalı Müslümanların bu isteğineolumsuz bir yanıt da veremez-di. Geriye tek bir çare kalıyor-
du: Güney Afrika'ya güvenilir ve kapasiteli bir din adamıgöndermek. Ancak Osman-lı'nın o çöküş günlerinde böyle birini bulmak, hiç de kolay de-ğildi.
1861 'de İngiliz yargıç Ro-ubaix, 'yarı resmi Osmanlıkonsolosu olarak' Güney Afri-ka'ya atandı. Fakat bu atanma,Capetownlı Müslümanların İs-tanbul'dan yardım isteğini da-
ha da artırdı. Tam da o sıralar, Ahmet Cevdet Paşa'nın giri-
şimleriyle, aranan kişi bulun-muştu: Şehrizorlu Ebubekir Efendi.
BAĞDAT'TAN ERZURUM'A Ebubekir Hoca, 1823'te Şeh-
rizor'un Hoşnav köyünde, yani bugünkü Kuzey Irak'ta doğmuş-tu. Hoşnav aşiretinden olan Ebu- bekir, şeceresine bakılacak olur-sa, Hz. Muhammed'in soyan-dandı; yani bir başka deyişle,'Seyyid' idi.
İlk tahsilini dedelerindenEmir Süleyman adına köyündekurulu medresede yapan gençEbubekir daha sonra Bağdat ve
İstanbul'da okudu. Aile kaynaklarına göre, İs-
tanbul'da okuduğu dönemde,memleketine hiç gitmemiş hattakendisini ziyarete gelen annesi,onun medreseyi bitirip Bağdat'a'müderris' atandığını arkadaşla-rından öğrenerek Bağdat'a oğlu-nun ders verdiği medreseye gel-miş, fakat burada da onun dersekendisini ne derece çok verdiğinigörerek, oğlunu uzaktan hay-ranlık ve memnuniyetle seyret-mekle yetinmiş, konuşup görüş-meden köyüne dönmüştü.
Ebubekır Hoca'nın Bağ-dat'ta bulunduğu yıllarda, Bede- vi istilası sonucu Şehrizor'dakiaşiret zora düşüp ailesi de sı-kıntıya girince, Ebubekir de
onlarla birlikte Erzurum'a göçetmişti.
ERZURUM'DAKİ KITLIK
1860'ların başında Erzu-rum'a yerleşen ve SarayönüMedresesi'nde hocalığa başla- yan Ebubekir Efendi'nin budönemde evli olduğunu ve Te-hime' adlı bir kızı bulunduğu-nu yine aile kaynaklarındanöğreniyoruz.
Ebubekir Efendi'nin yaşa-mını değiştiren gelişmeler,
Sol sayfada,EbubekirEfendi(ortada, sarıklı)Capetown'daoğlu Ahmet
Ataullah vekardeşi ÖmerCelaleddinbeylerle.
Üstte ise1870 yılındaCapetown:Bir cumartesigünü, kentmeydanındatoplanan halk. Altta,1880'lerdeİngiliz birlikleriCapetownlimanınainiyorlar.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 29
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 30/103
SEYYAH
EbubekirEfendi'ninGüney Afrikayolculuğu içinİstanbul'danbindiği Fransızbuharlı yolcugemisi (altta).Ömer
Lütfü'nün gezi
notlarında'kesimli put'diyeadlandırdığıSardunyaheykelcikleri(sağda).
Ebubekir Efendikitaplarını nasıl bastırdı?Ebubekir Efendi'nin Capetown'da kurduğuokulun en önemli sorunu ders kitabıydı. Busorunu çözüm biçimi, Ebubekir Efendi'nin
girişimci kişiliğinin ilginç bir örneğidir.Osmanlı medreselerinde okutulan bazı derskitaplarını yerel dile (Afrikanca'ya) çevirenEbubekir Efendi, bu kitapları okuma yazmasıolan kimi öğrencileri aracılığıyla çoğaltır.Bunlardan Beyânü'd-din ve Merâsidüd'din adlıkitaplarının basımı için 1876'da, İstanbul'daOsmanlı Maarif Nezareti'ne başvurur. AncakMaarif Nezareti, yaptığı bir hesapla bunun 65bin kuruşa çıkabileceğini, bu tutarın damaliye için çok külfetli olduğunu bildirir. Bukarar Meclisi Vükela tarafından kabul
edilerek kitaplar basılmaz. Bunun üzerineİstanbul'a gelen Ebubekir Efendi, yaptığı
hesaplamalarla bu kitapların toplam 23 bin 660 kuruşabasılabileceğini ortaya koyar. Ekim 1877'de, Osmanlı-Rus Savaşı'nın(93 Harbi) en acı günlerinde, kitapların 3 bin adet basılmalarınısağlar.
onun hem para karşılığı Til kö- yündeki Molla Hasan Banuki Vakfiyesi'nin işlerini takip et-mek hem de Erzurum'daki kıtlık nedeniyle akrabaları için padi-
şahtan yardım istemek üzere,1862 başlarında İstanbul'a gel-mesiyle başlar.
İstanbul'a gelen Ebubekir Efendi'nin girişimci tavrı, bilgi ve becerisi Osmanlı yönetiminiçok etkiler. Talepleri yerine geti-rilir ve ona yeni bir görev teklif edilir: Capetown'a, yanı Ümit- burnu'na 'muallim ve müderrisolarak gitmek.
KRALİÇE VİKTORYA
FAKTÖRÜ
Ebubekir Efendi bu teklifi büyük bir heyecanla kabul eder. Yapılan mülakatlarda da başarıgösterir. Padişah tarafından ka- bul edilerek, kendisine Ümitbur-nu'na gitme emri bildirilir.
Artık Ebubekir Efendi, İngil-tere Kraliçesi Viktorya'nın Sul-tan Abdülaziz nezdindeki giri-şimleri sonucu, Güney AfrikaMüslümanlarınca istenen 'dinalimi' olarak belirlenmiştir. Kul-lanabileceği kitap ve kırtasiyemalzemelerini acilen tedarik
eden Ebubekir Efen-di, rivayete göre, Er-zurum'a dönüp eşi ve kızıyla bile ve-dalaşmadan, Mec-lisi Vükela'nın 3
Eylül 1862 tarihli kararı gereği,1 Ekim 1862'de yeğeni ve hiz-metçisi Lütfü Efendi ile birlikte,25 lira aylık ücret ve Londra'yakadar 7 bin 500 kuruş harcırahalmak koşuluyla İstanbul'danCapetown'a hareket eder.
Londra sonrası yol masrafla-rının kaç lira olacağı Babıali ta-rafından bilinmediğinden, bumasrafların Londra'daki Os-manlı Büyükelçiliği'nce karşılan-ması kararlaştırılmıştır. Ayrıca yolda bir sorun olmaması için,pasaportlarda yeğeni Ömer Lüt-fü Efendi, Ebubekir Efendi'nin'oğlu' olarak gösterilmiştir.
AVRUPA YOLUNDA
Ebubekir Efendi'nin serüve-nini, yeğeni Ömer Lütfü'nünanılarından, kendi mektup-larından ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi'ndeki belgelerden tam ola-rak izlememizmümkün...
Ebubekir Efen-di, Paris sefaretine
yeni tayin olanMehmed CemilPaşa'nın (ünlüMustafa ReşitPaşa'nın oğlu)Fransa'ya gide-ceği vapurda,onunla birlikte İstanbul'dan ay-rılır.
İki gün sonra uğradıklarıKorsika Adası'nda esnafın çoğu-nun Türkçe bilmesi, Ebubekir Efendi'yi hayrete düşürür. Dörtgün sonra ulaştıkları Sardunya
Adası'nda satılan heykelcikler,Ömer Lütfü'nün diliyle 'kesimliput' onları daha çok hayrete dü-şürecektir.
İstanbul'dan ayrılışlarının yedinci günü Marsilya Lima-nı'na ayak basıp Fransa'ya varır-lar. Birlikte yolculuk yaptıkları büyükelçi nedeniyle gemi, yirmipare top atışıyla karşılanır. Özelfaytonlarla gezdikleri Marsilya
şehrinin güzelliği; özellikle de yüksek binaları, atlı tramvayları,
30 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 31/103
geniş havuzlu parkları, Ebubekir Hoca ve yeğenini adeta büyüler.
Marsilya'da üç gün kaldık-tan sonra Mehmet Cemil Pa-şa'ya tahsis edilen özel trenle Pa-ris'e varırlar.
PARİS: ŞEHR-İ AYİN
Ebubekir Efendi, burada daoturup dinlenmez, Türk kavas-lar rehberliğinde Paris'i gezipdolaşır, kahvesine ve mermer heykellerine hayran kaldığı ken-tin ışıklarının gece de yanması,onun diliyle Paris'in sabahlarakadar 'şehr-i ayin' yapması kar-şısında büyük bir heyecan du-
yar.
Daha sonra Paris sefirinin yanlarına verdiği rehberle birlik-te, deniz yoluyla İngiltere'ye ge-çip oradan trenle Londra'ya gi-den Ebubekir Efendi ve yeğeni,İngilizlerden ve Londra'dan, Pa-ris'e oranla çok daha fazla etki-lenirler. İngilizlerin 'alaturka'dedikleri sarık, entari ve cüppe-den oluşan Osmanlı kıyafeti, her gittikleri çevrede alaycı tebes-sümlere yol açar. Ama bu ikiOsmanlı, bundan gocunmadan
ilgilerini, kendilerine gösterileneşya ve kitaplara yöneltir.
LONDRA'DA BİR BUÇUK AY Kaptan Mehmet Paşa'nın
rehberliğinde Londra'yı gezenEbubekir Efendi ve yeğeninin ençok ilgisini çeken şey, eğitilmişköpeklerin çeşitli işlerde kulla-nılması ve satılık eşya üzerindefiyat bildiren etiketlerin bulun-masıdır.
Londra'da bir buçuk ay kal-dıktan sonra, Osmanlı sefirininkendilerine aldığı biletle, bir reh- ber eşliğinde Liverpool limanınagiderler. 3 Aralık 1862'de ise Li- verpool'dan bir buharlı gemiyleCapetown'a hareket edilir. Artık tek başlarınadırlar. Rehber vetanıdıkları kimse yoktur. Sadecegeminin kaptanı, onların Cape-town'a dini bir görevle ve İngil-
tere hükümetinin de isteği sonu-cu gittiklerini bilmektedir.
OKYANUSTA 44 GÜNEbubekir Efendi ve 11 yaşın-
daki yeğeni Ömer Lütfü, gerçek macerayı bu yolculukta yaşaya-caklardı.
Yükünün yarısından fazlasıkömür olan gemi, günlerce açık
denizde ve tek bir gemiyle bilekarşılaşmadan seyredecekti. Yol-culuklarının ancak 25'inci günü,Ümıtburnu'ndan gelen bir gemi- ye rastladılar.
Atlas Okyanusu'nda 44 günsüren bu yolculuk, 13 Ocak
EbubekirEfendi ve ÖmerLütfü'nünyolculuklarısırasında kısasürelerlekaldıklarıSardunya Adası(solda),Marsilya (altta)
ve Paris(en altta).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 31
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 32/103
1860'lardaCapetownMüslümanlarıEbubekir Efendi'nin 1863'te
karşılaştığı CapetownMüsümanları, Ümitburnu'na300 yıl önce Cava adalarındanzorla göç ettirilmiş, Cava,Felemenk ve İngiliz dillerininkarşımı yeni bir dille konuşan,çoğu arabacı, balıkçı ve çiftçi,zengini pek olmayan, batılgelenek ve göreneklerini dinhaline getirmiş bir topluluktu
(altta). Üstelik farklı
mezhep ve tarikatlar
arası kavgaylabirbirlerinedüşman kesilmiş,biri öbürünün
mescidinde namazkılmayacak derecede
zıtlaşmış bir topluluk...Ebubekir Efendi'nin ilkizlenimlerine göre,Hollandalılarca yasaklananMüslümanlığın iki yüzyıldanfazla bir süre, ancak sözlü
olarak yaşayabilmesi, birçoksorunu da birlikte getirmişti.Bir tarafta eski geleneklerebağlı babasının yerine imamlığıdevralan imamlar; diğertarafta Mekke'ye hac için gidipöğrendiği yeni bilgilerlemürşidliğe soyunan şeyhler
vardı.
\
1863'te Capetown'da sona erdi.Gemi limana yaklaşırken, birincidireğine İngiliz, ikinci direğineOsmanlı bayrağı çekildi. Kara-dan da üç pare top atışıyla karşı-landı. Ancak İngiliz yönetimi,'Osmanlı nüfuzunu artıracağı'düşüncesiyle, bölgedeki Müslü-
manların Ebubekir Efendi'yikarşılamaya gelmesini istememiş
ve olayı gizli tutmuştu.Ebubekir Efendi'yi beklenti-
sinin aksine, bölge Müslümanla-rı değil, hacca gittiği için biraz Arapça bilen İmam AbdullahEfendi karşıladı. Ebubekir Efen-di, İngiliz yönetimince RoyalOtel'e yerleştirildi.
Ebubekir Efendi'nin geldiği,kısa bir süre sonra Cape-town'daki tüm Müslümanlarcaduyulacak, otelde ve otel sonrasıgittiği hamamda onu binlerceMüslüman karşılayacak, onlar adına bölge Müslümanlarının li-derleri, Ebubekir Efendi'ye 'hoşgeldiniz' ziyareti yapıp elini öpe-ceklerdi.
Ebubekir Efendi, Cape-town'a ayak basar basmaz göre-
vine başlar, gelişinin ikinci günüziyaret ettiği İngiliz valisine, gö-
32 • Popüler TARİH/Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 33/103
revli olduğunu gösteren belgeyitakdim ederek buradaki Müslü-manları 'talim ve tedris etme' iz-ni alır.
Ancak Ebubekir Efendi, bu-rada oldukça çetin bir görevlekarşı karşıya olduğunu kavra-makta gecikmez: Batıl gelenek ve göreneklerini din haline getir-miş bir topluluk vardır karşısın-da...
OKUL KURULUYOR
Ebubekir Efendi bu zor ko-şullar altında hemen hareketegeçer; Capetown'da Bree ve Wa-le caddelerinin kesiştiği köşedekiraladığı bir evde, hem ikameteder hem de burada bir okulaçarak eğitim ve öğretime baş-lar.
Ayrıca hafta tatili olan pazar
günleri de yaşlı insanlara buokulda din dersleri vermeye, on-
larla sohbet toplantıları yapma- ya koyulur.
Hiçbir dini grupla işbirliği yapmayan Ebubekir Efendi, her gruba karşı eşit mesafede durur.Onların yanlış alışkanlık ve dav-ranışlarını fazla eleştirmedeneğitimim sürdürür. Üç ayda 300
kadar erkek ve kız öğrenci top-layan Ebubekir Efendi, 7 aydada yerel dili eğitim ve öğretimdekullanacak kadar öğrenir.
Üç yıl sonra okul ilk mezun-larını verir. Onlar da yeni okul-lar açarlar. Hatta Cape eyaleti
dışından, Natal'dan, Zengibar,Hinduan ve Morris adalarından,Transual'den öğrenciler gelerek bu okulu bitirip kendi memle-ketlerinde benzeri okullar açar-lar.
GÜNEY AFRİKA'DAKİ AİLE
Ebubekir Efendi, Güney Af-rika'da iki kez evlenir. İkinci ev-liliğinden Ahmet Ataullah, Hi-şam, Nimetullah, Muhammed, Alaaddin, Ömer Celaleddin veHüseyin Fevzi adında beş oğul ve 33 torun sahibi olur. 29 Ağustos 1880'de Capetown'da vefatına kadar, 'muallim ve mü-derris olarak' yüklendiği görev-leri, ilk günlerin heyecanıyla sür-dürür.
Bugün Güney Afrika Hükü-meti, Capetown'a bakan bir te-pedeki Müslüman mezarlığında yatmakta olan Ebubekir Efen-di'nin ilk evini ve okulunu,'Ebubekir Efendi Müzesi' halinegetirmiştir. Burada Ebubekir Efendi'nin özel eşyaları, ona ve-rilen nişanlar, çalışmalarına iliş-kin belgeler, başta 'Vakit' gaze-tesi olmak üzere, İstanbul'dankendisine gönderilmiş olan gaze-teler sergilemektedir.
Capetown'daMüslümanlarınoturduğumahalleden birgörünüm(üstte, solda).
Alttakifotoğrafta iseEbubekirEfendi (ortada,siyah elbiseli),Güney
Afrika'daki ilkaylarındaCapetownluMüslümanlarlabirlikte.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 33
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 34/103
A y a s t e f a n o s ' u nbı ld ı rc ın lar ıEski İstanbul'a ait av ve avcılık konularından laf açıldığızaman, kent civarındaki tüm avlak alanlar bir tarafa bırakılır,söz gelir Ayastefanos'un bıldırcınlarına dayanır. Elbette,
bunun nedenleri vardır...
34 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 35/103
TURGAY TUNA
Artık bugün değil bıl-dırcın, 'İstanbullu'neslinin son örnekle-rini devam ettiren ki-mi şehir kargalarıyla,
hatırı sayılır birkaç caminin av-lusunu dolduran güvercinlerden başka pek kuş kalmadı İstan- bul'da.
Nerede o güzel bahçelerdekigüllere vurulup, şakır şakır öten bülbüller; ağaçtan ağaca konupuçuşan sarı şişman sarıasmalar;sonbaharın habercileri, dikenliçalıların vazgeçilmez süsleri iske-te, saka, flurya sürüleri? Ya o es-ki avcılar, avlak alanlar?
Çok değil, 30-40 yıl öncesinekadar hâlâ var olup, İstanbul banliyölerinin kırsal alanlarındacirit atan kuş, tavşan türü hay-
vanlar, avcıları peşlerinden sü-rükler, 'ver elini' çıkılan haftasonu av partilerinde saçmalarahedef olan talihsiz kuşlar, beleasılı çantaların filelerini, meşinkemerlerin çengellerini süsleye-rek; Ahmet Rasim gibi İstan- bul'a gönül vermiş kalemşörle-
rin yakın ilgisini çektikten sonraen güzel, en oynak biçimde yazı-lıp çizilir, gazete havadislerine,mecmua sütunlarına girip yerle-şirlerdi.
KUŞ ÇEKEN YERLER Yakın geçmişimizdeki İstan-
bul'un avlak alanlarından sözedildiği zaman, en ilgi çeken yer-lerden birini de Makriköy'le (Ba-kırköy) Ayastefanos (Yeşilköy)civarındaki ufak tefek koruluk-lar ve çayırlar oluştururdu. Os-maniye, Siyavuş Paşa, Çırpıcı,
Veliefendi, İncirlik Bağları, Haz-nedar gibi kuş çeken yerlerin dı-şında, tabii ki bir de Florya veŞenlikköy taraflarına kadar uza-nıp giden, hatta oralardan Çek-mece Gölü'nün kıyılarına doğruinen, bir zamanlar Kanuni SultanSüleyman döneminin ünlü isim-lerinden İskender Paşa'nın dillere
destan bahçeleri üzerine kurul-
Ali Efendi'nin bıldırcın kebabıBıldırcının kömürde ızgarası, dolması, haşlaması, tavası yapılır. En çokda soğan ve domateslekarıştırılarak pişirilenitercih edilir... Yüzyılımızın başlarındaSirkeci'deki ünlü AliEfendi Lokantası'nınsahibi Makriköylü'Lokantacı Ali Efendi' de Ayastefanos'ta bıldırcınkovalayan sıkı avcılararasında yer almışünlülerden biridir.Lokantasının mutfağındahazırlanan birbirindendeğişik zengin yemeklerle
Atatürk'ün bile iltifatlarınıkazanmış damak tadıüstadı bu zatı muhterem,zaman zaman lokantasınınfırınında pişirilen pilavayatırılmış 'Bıldırcın Biryan Kebabı'yla da büyük şöhret yapmıştır. AliEfendi'nin bugün 70'li yaşlara merdiven dayamış torunu Necla
Akgün'den aldığımız bilgilere göre, av dönüşü eve getirilen bıldırcınlar,yalnız ev efradını değil, konu komşuyu da doyurur, geriye kalan kemik ve artıklar da mahalledeki kedilere bayram yaptırırmış.
muş Ayastefanos çayırları vardı.Bu çayırlarda çeşit çeşit kuş, tav-şan hatta ve hatta tilki boy göste-rir; paşalardan şairlere, ressam-lardan yazarlara, her meslektenav meraklısı, hafta sonu tatille-rinde Ayastefanos'un yollarınıtutarlardı.
SİRKECİ TRENİNDEKİBAZI SİMALAR
Bilhassa kışın, pazar sabahla-rının erken saatlerinde, dumanla-rını savura savura Sirkeci'denkalkan kara trenin kompartı-manlarını, sanki seferberlik as-kerlerini andıran bir görünümdedolduran avcılar; kaput ceplerin-den çıkarttıkları cep konyaklarını
yudumlayarak içlerini ısıtmaya, bir yandan da tüfekleriyle atıp vuramadıklarını, sözle atıp tut-maya, daha doğrusu da birbirle-rine yutturmaya çalışırlardı.
Ayastefanos çayırlarının kuş-
ları arasında baş sırayı çeken, bıl-dırcınlardı.
RESSAM PREZİOSİ'NİN AKIBETİ
Evet, Ayastefanos bıldırcınla-rının peşinden koşuşturmuş şairi,düşünürü, yazarından başkakimler pusuya yatıp da saçmala-rını bu zavallı hayvancıklarınüzerlerine boşaltmamıştır ki?Bunlar arasında, yaptığı sulubo- ya resimlerle İstanbul'u dünyaaleme tanıtan ünlü ressam Kont
Amadeo Preziosi de vardır. Bıl-dırcınların ahım mı almıştır ne-dir, 1882 yılının sonbaharında,
Ayastefanos yakınlarında çıktığı bir av partisinden dönerken Pre-ziosi'nin elinden düşürdüğü tüfek patlamış, fişekten çıkan saçma-lar, göğüs kafesinin içine girerek ünlü ressamın ölümüne neden ol-muştur. Merhumun kabri, Yeşil-köy Latin Mezarlığı'ndadır.
Yıllardan beri oturduğu Pera,Hamalbaşı Sokak'taki evindensırf av tutkusu uğruna ayrılıp,
bıldırcınlarıyla ünlü Ayastefa-nos'ta denize yakın bir caddeden
Sirkeci'dekiünlü Ali EfendiLokantası'nınsahibiMakriköylü(Bakırköy) AliEfendi'nin19 21 tarihl i avtezkeresi.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 3 5
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 36/103
Ahmet Rasim'in av öyküleriMakriköylü üstadı muhteremimiz Ahmet Rasim'in (alttaki fotoğraf)
'Şehir Mektuplarında işlemiş olduğu av ve avcılık konuları içinde,
zaman zaman Makriköy'le Yeşilköy dolaylarında yapılan bıldırcın
avcılığından da söz edilmiş, avcılarla ilgili kimi anekdotlar ironik bir
biçimde verilmiştir.
"İstasyon civarında durup da avcıların dönüşünü seyretmek kadar hoş
bir manzara tasavvur edemiyorum. Ter içinde kalan o kirli alınlar,
bitkinlik ve zahmetten göçmüş çehreler, yürüyemeyen bacaklar, tüfeği
taşıyamayan kollar, bir de eli boş bulunmak, oldukça komiktir. Fakat
bu avcıların sözlerindeki zıdlık neden hasıl oluyor, bilemiyorum. Dün
sabah, ilk tesadüf ettiğime sordum:
- Av var mı?
Tınmıyormuş gibi bir cevap vererek:
- Tek tük! dedi.
İkinciye sordum:
- Tüy uçmuyor, dedi. Çekti gi tt i.
Üçüncüsü:- Fişeklere barut koymasını unutmuşum. Boşuna yoruldum.
Dördüncüsü:
- Av var ama... Bu hınzır köpek kaldırmıyor.
Beşincisi:
- On-on beş tane vurdum, dedi. Ama meydanda bir şey görünmüyordu.
Altıncısı:
- Nafile... yorgunluk! Bu sene kuş yok.
Yedincisi (gözü bağlı):
- Nasıl oldu, barut birdenbire parl adı. Az kaldı, gözümü çıkarıy ordu!
Sekizincisi (topallayarak):
- Siyavuş Paşa Çiftliği kenarında yardan yuvarlandım.
Dokuzuncusu:- Bu av değil, bela... Az kaldı, iş çıkarıyorduk.
Onuncusu, gülerek ve bir düzine
kadar bıldırcın göstererek:
- Bugün az gezdim, biraz daha
gezeydim yirmi kadar yapardım,
dediler.
Bu mühim farklar oldukça dikkat
ister, değil mi?.."
aldığı lebiderya köşke taşınanPreziosi'nin avcılık serüvenleri deişte böyle noktalanır.
AHMET İHSAN BEY'İN
AV PARTİLERİ
Ayastefanos'un usta avcılarıarasında yer alanlardan biri deServet-i Fünun'un sahibi Ahmetİhsan Tokgöz'dür. Ahmet İhsanBey, Ayastefanos'tan Hakkı Ha-lit Karay, gene avcılık uğruna, bir gözünü kaybetmiş olan Bahçeka-pı'da spor malzemeleri mağazası
sahibi Lazaro Gabay gibi avcı ah- baplarının yanı sıra, İstanbul'dan
gelen paşa ve levanten dostlarıy-la birlikte ava çıkar; o köşe senin, bu köşe benim, Ayastefanos ça- yırlıklarını arşınlayıp dururdu.Üstatlar, avladıkları bıldırcınlarıda bir güzel pişirtip afiyetle yer-lerdi.
Ahmet İhsan Bey'in torunu,1918 Yeşilköy doğumlu Beslan
Cankat'ın anlattıklarına göre, ya-pılan av partileri muhteşem olur, büyüklerin yanı sıra çocuklar dakatılıp bu av partilerinin heyeca-nını yaşamaktan geri kalmazlar-mış:
"Avcılık, büyükbabam Ah-met İhsan Bey'le, babam MuratCankat'ın en büyük hobisiydi di-
yebilirim. Hazırlıklara birkaçgün önceden başlanır, tüfekler te-mizlenir; kaputlar, golf pantolon-lar, potinler hazır edilir, biz ço-cuklara da yaklaşan av partisininheyecanını yaşamak düşerdi. Ba- bam, avcılığa alışıp ileride iyi bir avcı olabilmem için, beni de ya-nında götürürdü. Tabii ki usule,nizama uymak, gürültü patırdı
yapmamak şartıyla. Bu arada bende kumanya çantasını, kuşlarıkaldırmak için kullanılan man-duka sırıklarını taşımak gibi ufak tefek görevler üstlenmekten gerikalmazdım. Kuru ayaz ve yağ-mur çiselemelerine aldırış etme-den önde köpekler, ortada de-demler, en arkada da biz çocuk-lar, Kalitarya taraflarına doğruusul usul yol alınır; tepemizdenuçup giden, yolumuz üzerinde
hedefe giren bıldırcınlar da alaşa-ğı edilirdi."
3 6 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 37/103
AV PEŞİNDE BİR ŞAİR
Gene aynı dönemlerde Ayas-tefanos çayırlarında bıldırcın ko- valayan ünlü avcılardan biri deMakriköy'ün renkli simalarındanşair Bedri Ziya Bey'dir. SonradanUlus adını alan Hakimiyet-i Mil-
liye gazetesinde 'Ankaravi' imza-sıyla makaleler yazmış, Cumhuri- yet'in ilk yıllarında da Servet-iFünun, Tanin, Tasvir-i Efkar veson olarak Cumhuriyet'te yazılar
yazmaya devam etmiş Bedri ZiyaBey'in Cumhuriyet gazetesinde
yayımlanmış 'Ava Ve AvcılığaDair' başlıklı makale serisi o dö-nem av meraklılarının oldukça büyük takdirini kazanmıştır. Gü-nümüzde yurtdışında yaşayan to-
runu Rasin Örsan tarafından ka-leme alınmış 'Kaybolan Bakır-köy' adlı kitaptaki anılarda, Bed-ri Ziya Bey'in bıldırcın avların-dan da söz edilmektedir:
"Bedri Ziya Bey'in türlü me-rakları arasında avcılık en baştagelirdi. Evvelce evde tam teçhizatav takımları, Saint-Etienne mar-ka çiftesi, Krauss marka dürbü-nü, Pointer av köpekleri varmış.Bıldırcın mevsiminde Bedri Ziya
Bey yanına torunu Zarifi de ala-rak sabahları kayıkla Florya'ya
gidermiş. Oradan Yeşilköy istas- yonuna kadar avlana avlana ge-lir, son yıllara kadar mevcut olupda yeni yıkılan istasyon gazinosu-nun havuzu kenarında on beş da-kika kadar dinlenir ve bu aradada kahvesini içermiş. Bedri Ziya
Bey'in avlanmak için ailesiyle Ka-litarya'da bir Rum evine gidip avmevsimi süresince kaldığı daolurmuş. O zamanlar Bakırköy'le Yeşilköy arasındaki kıyı şeridin-de bu iki yerden başka iskan edil-miş bölge yoktu. Bedri Bey'le di-ğer avcı arkadaşları Bakır-köy'den çifte kürek denize açılır-
lar, Baruthane burnunu dönüncedoğru Yeşilyurt yamaçlarına vu-rurlarmış. Karaya çıkınca da açık araziye dalıp bıldırcın, çulluk,tavşan avlarlarmış."
NEDEN BILDIRCIN?
Bıldırcın özellikle soğuk vekarlı havalarda avlanması pek zor olmayan, eti açısından da da-makta hoş tat bırakan lezzetlikuşlar arasında yer alır. Bu ne-denle de avcıların vazgeçemedik-leri kuşlardan biri olup çıkmıştır.
Ama her nedense, eski İstanbul'aait av ve avcılık konularından laf açıldığı zaman, kent civarındakitüm avlak alanlar bir tarafa bı-rakılır, söz gelir Ayastefanos'un
bıldırcınlarına dayanır.Muhakkak ki bu konuda,dümdüz uzanıp giden Ayastefa-nos çayırlarının ve bu çayırlarıkendilerine mekan seçen bıldır-cın sürülerinin payı büyüktür.
Şimdi ne bıldırcın kaldı nealabildiğine uzanıp giden Ayas-tefanos çayırları ne de o dilleredestan avcılar. Haa! Değişme-
yen tek bir şey var. O da 'SaatliMaarif Takvimi'nin 4 Eylül ta-
rihli yaprağında, 'Bıldırcın Geçi-mi Fırtınası'nı bildiren yazı.
Ayastefanosyakınlar ındaavlanırken birkaza sonucukendini vuranünlü ressamKont AmadeoPreziosi 'n in
Yeşilköy L a t in
M e z a r l ı ğ ı n d a k ikabri (üst te).
1 8 9 0 ' l ı y ı l l a r d a
Servet- i Fünundergisinde yeralmış bi r
fotoğraf: Ayastefanosçayır lar ındabıldırcın avı(üst te, so lda).
Servet- i Fünundergisi, 1 8 9 3 ' t e
yayımlanan
2 3 8 . sayısınınkapakkonusunu,
Ayastefanos' tabı ldırc ın avınaayırmışt ı( a l t t a ) .
Popüler TARİH/ Eylül 200 1 • 3 7
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 38/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 39/103
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 40/103
Mustafa Kemal ile mektuplaşmaları ışığında
C e m a l P a ş a ,K u r t u l u ş S a v a ş ı ' n an a s ı l b a k ı y o r d u ?Cemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa'ya ve Anadolu hareketine
sonuna kadar güvendi. Zaferin kesinlikle kazanılacağınainandı; bu yolda çalışabilmek için Mustafa Kemal'lemektuplaştı.
Cemal Paşa,
1 9 2 0 ' d e ,K ab i l ' d e .
40 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
ALPAY KABACALı
O
smanlı devletininBirinci Dünya Sava-şı'ndan yenik çık-ması ve 30 Ekim1918'de Mondros
Ateşkesi'nin imzalanması üzeri-ne ileri gelen İttihatçılar (Talât,Enver ve Cemal paşalar, Beyrut
Valisi Azmi, eski Polis MüdürüBedri, Doktor Nâzım, Doktor Bahaeddin Şakir ve Cemal AzmiBeyler), 1-2 Kasım gecesi gizlice bir Alman denizaltısına (U-67) binerek Türkiye'den ayrılmışlar-dı.
Ertesi gün Kırım Yarımada-sı'na, Sivastopol yakınındakiGözleve'ye (Evpatorya) ulaşandenizaltıyı Almanların hazırladı-ğı bir tren bekliyordu.
Enver Paşa dışındakiler butrenle Berlin'e gittiler. Enver Pa-şa, denizaltıdan iner inmez izinikaybettirdi.
Cemal Paşa, 1919 sonlarıyla1920 başlarında sahte pasaport-la Almanya ve İsviçre'de yaşadı;
anılarını yazdı. Anıları ilk kez-Almanca çevirisiyle- Alman-
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 41/103
ya'da yayımlandı. Enver ve Ta-lât paşalar gibi o da hâlâ Türki-
ye'nin kaderinde söz sahibi ol-duğuna, Türkiye'nin kurtuluşuiçin bir şeyler yapması gerektiği-ne inanıyordu.
1 8 Mayıs 1920'de Cemal Pa-şa, Almanya'dan hareket eden
ve ülkelerine dönmekte olan Rustutsakları arasına karışarak Moskova'ya gitti. Burada İtti-hatçıların ve Ankara Hüküme-ti'nin temsilcisi gibi davranarak,Sovyet hükümetiyle ittifak gö-rüşmeleri yapmak istedi. Gerçek amacı ise 'Hindistan ihtilali'ydi.İngilizlerin tutsak ettiği Doğuuluslarının ancak bu yolla kur-tulabileceğini, Türkiye'nin de
bundan yararlanarak emperya-listlerin işgaline son verebileceği-ni düşünüyordu. Yakın dostuMustafa Kemal Paşa'ya süreklimektuplar yazıyor, düşünceleri-ni, neler yapıp ettiğini anlatıyor-du .
Cemal Paşa'nın Moskova'yaulaştığı 27 Mayıs 1920'den 21Temmuz 1922'de Tiflis'te öldü-rülmesine kadar geçen son 50aylık yaşamı üzerine bilgiler, ço-ğu Mustafa Kemal Paşa'ya, bir kesimi başka dostlarına yazılmışmektuplarından ve o dönemeilişkin anılardan yararlanılarak elde edilmektedir.
Bu dönemi kısaca şöyle özet-leyebiliriz: Moskova'dan'Anadolu-Türkiye İhtilal-ci Hükümetinin Temsilci-si' kimliği ve görev belge-si alarak Bakü'ye gidipdöndü. Oradan Türkis-tan'ın Taşkent şehrinegeçerek dağılmış eski sa- vaş tutsağı Türk subay veerlerini toplayıp örgütle-meye girişti. Eylül1920'de Afganistan'a git-ti; Afgan Emiri Amanul-lah ile anlaşarak ülkeninordusunu düzenledi; Af-ganistan'ın Sovyetler'le yakın-laşmasında olumlu rol oynadı.Ertesi yıl Buhara ve Taşkent üze-
rinden Moskova'ya, oradan Ber-
lin'e geçti. Münih ve Paris'te de bir süre kaldıktan sonra, 2 Ma- yıs 1922'de Berlin üzerindenMoskova'ya döndü.
Bu yolculuklarda Afganistaniçin Rusya ve Avrupa'dan silah
ve malzeme sağlamaya çalışmış,
ancak başarılı olamamıştı. 5Temmuz 1922'de Moskova'danhareket edip Bakü üzerindenGürcistan'ın Tiflis kentine geldi.Türkiye temsilcisi Muhtar (Mol-laoğlu) Bey'e başvurdu; yaverle-rinden İsmet Bey'i de Kars'a gir-
'Hatıralar' yeniden yayımlandıİttihat ve Terakki'nin son dönemindeki en güçlü üç adamından biri
olan Cemal Paşa'nın (ötekiler Enver Paşa ile Talât Paşa; bu üç
paşalara 'Ekanim-i Selase' de denilmişti) ilk kez Almanya'da Almanca
olarak çıkan, sonradan Türkiye'de birkaç kez basılan anıları, Türkiyeİş Bankası Kültür Yayınları arasında yeniden yayımlandı. Alpay
Kabacalı'nın basıma hazırladığı bu yeni yayında kitabın dili önemli
ölçüde yalınlaştırıldı, önceki baskılardaki bi rtakım yanlışlar düzeltildi .
Kitaba ayrıca, çok sayıda açıklama notu eklendi... Alpay Kabacalı,
kitabın başındaki giriş yazısında Cemal Paşa'nın, anılarını yazdığı
tarihlerde yayımlanan iki kitapta ortaya atılan
görüşlerden ve gerçekdışı bilgilerden rahatsız
olduğunu; bu kitapla rdak i görüşleri çürütmeye
yöneldiğini belirtiyor. Bunlar, Amerikan Büyükelçisi
Morgenthau ile Rusya Maslahatgüzarı A.
Mandelstam'ın kitaplarıdır. İlk i 'Büyükelçi
Morgenthau'nun Öyküsü' (l\lew York 1918), ikincisi'Osmanlı İmparatorluğu'nun Yazgısı' (Paris 1917)
başlığını taşımaktadır. İşin ilginç yanı, İngilizcesi
1990'da, Türkçesi 1991'de yayımlanan bir kitapta,
Heath W. Lowry'nin 'Büyükelçi Morgenthau'nun
Öyküsü'nün Perde Arkası' başlıklı çalışmasında,
Cemal Paşa'nın haklı olduğunu ortaya koyan
bilgilerin yer almış olmasıdır. Kabacalı'nın
deyişiyle, "Böylece, çok geç de olsa, Cemal Paşa'nın
-özellikle Ermeni soykırımı konusunda- 'birtakım
hayal ürünlerini sahiymiş ya da gerçekmiş gibi yayarak nefret
üretmeye' yönelen Morgenthau'nun yazdıklarına öfkelenmekte haklı
olduğu" belgeleniyor.
Mustafa Kemal,
İsmet Paşa'ylabirlikte,'Büyük Taarruz'öncesinde,Ilgınmanevralarınıizliyor: Cemal
Paşa'ylamektuplaştıklarıgünler...
Popüler TARİH /Eylül 2001 • 41
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 42/103
Cemal Paşa,4.OrduKomutanı veBahriye Nazırıiken Şam'da(sağda).Oğulları AhmetCemal, Mehmet
Cemal ve eşiylebirlikte (altta).
me izni almak üzere Anka-ra'ya gönderdi. Orada Musta-fa Kemal Paşa ile telgrafla('makine başında', bizzat) gö-rüşmek istiyordu. İki yaveriyle
birlikte sonucu beklemeye başladı. Ve 21 Temmuz 1922akşamı, Tiflis'in Büyük PetroCaddesi'nde iki yaveriyle bir-likte öldürüldü...
ÇELİŞEN ÇARKLAR ARASINDA
Şevket Süreyya Aydemir,önde gelen İttihatçıların Tür-kiye'den ayrıldıktan sonraki yaşamlarını, "Çelişen çarklar arasında yoğrulan, çileli, yön-süz, hedefsiz günler ve çaba-
lar" olarak niteler.İstanbul'dan ayrılırlarken
Talât Paşa bir gerçeği dile getir-miş, "Bizim siyasi hayatımız bit-miştir" demişti. Ne var ki çok geçmeden Talât ve Cemal paşa-lar bir yandan eski 'Batılı düş-manları' İngiltere, Fransa, İtalya ve Sovyetlerle Türkiye adınailişkiye geçme çabası içinde ol-muşlar; bir yandan da Enver veCemal paşalar Türkistan'da,
İran'da, Afganistan'da -hattaHindistan'da!- ihtilaller çıkart-mak için serüvenlere atılmışlar-dır.
Öte yandan Enver Paşa,
Anadolu ile ilişkilerini koparma-mak, Anadolu'ya geçerek İtti-hatçılar adına "Milli Mücade-le'ye el koymak" için girişimler-de bulunmuştur.
Hatta, İttihatçıların Trab-zon'dan Anadolu'ya geçmeleriönlenince Enver Paşa, MustafaKemal'e, "Bu çabalarınız sonuç
vermeyecek, biz mutlaka gelece-ğiz" yolunda mektup yazacaktır.İttihatçılardan Küçük Talât(Muşkara), Halil (Kut) Paşa'yamektubunda, Mustafa Kemal veçevresini hedef alarak şöyle diye-
cektir: "Kardeşim, artık buheriflere hiç merhamet yok.Tam manası ile bir inkılaba,kanlı bir inkılaba hazırlana-lım."
MUSTAFA KEMAL'E
GÜVENCemal Paşa'nın mektupla-
rı incelendiğinde, onun da za-man zaman Enver Paşa'nın et-kisinde kaldığı, ama KurtuluşSavaşı'nın başarıya ulaşacağı-na inandığı ve -kendi inanışın-ca- bu yolda çalıştığı, hiçbir zaman Mustafa Kemal'i hedef alan girişimlere yönelmediğigörülmektedir.
Mustafa Kemal Paşa, İtti-hat ve Terakki'nin adı geçenüç önderiyle zaman zaman ya-
zışmış olmakla birlikte, 'Üç Pa-şalar'a, "Büyük Millet MeclisiHükümeti namına hiçbir siyasigirişimde bulunmaya yetkili ol-madıklarının tebliği"ni istemiş;onları Anadolu hareketinin dı-şında tutmaya özen göstermiştir.
Bu genel bakıştan sonra, Ce-mal Paşa'nın Kurtuluş Savaşıüzerine görüşlerini ve MustafaKemal Paşa ile ilişkilerini yansı-tan alıntılara geçebiliriz.
Cemal Paşa, Moskova'ya ilk gidişinden bir hafta sonra Mus-tafa Kemal Paşa'ya yazdığı 3Haziran 1920 tarihli mektuptaşöyle diyor: "Sizden pek çok ha- berler aldım. Savaşımlarınızdane büyük bir azim ve iman gös-termekte olduğunuzu büyük övünçle öğrendim. Zaten sizden
beklenen hareket de bu idi.Mustafa Kemal! Emin ol kimemleket kurtulacak ve bu kur-tuluş yalnızca kahramanlığı veesarete karşı nefreti her türlüşüpheden uzak olan Türk unsu-runa senin telkin ettiğin vecd veiman sayesinde olacağı içinMustafa Kemal namı doğu veTürk mahlasları arasında en bü- yük bir mevkii işgal edecek!"
Cemal Paşa'nın Afganis-
tan'dan, Kabil yakınındaki Bik-tut'tan yazdığı 29 Temmuz 1921
42 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 43/103
Cemal Paşa veEnver Paşa birarada (solda).Ölümünden biryıl önce eşiyleBudapeşte'de(altta).
tarihli mektup, şu giriş paragra-fıyla başlıyor: "Ben size bu mek-tubu yazdığım sıralarda siz kim- bilir hangi dağ tepesindeki çadı-rınızda, masanızın üzerine açtı-ğınız haritalarınızın üzerinde,muharebe hatlarından gelen ra-porların tetkiki ile muhtelif kol-lara yazılacak yazıların içeriğiylene hararetle meşgulsünüzdür.
İlahi bir nurun kalbinizde yarattığı aydınlıkla mil-letin ruhundaki kahramanlık anıtını aydın-lattınız. Şimdi bütünzindeliği ile ayağakalkmış milletin başına geçtiniz.Dünyaya harikalar gösteriyorsunuz. Al-lah yolunuzu açık, kı-lıcınızı keskin etsin."
ENVER PAŞA SORUNUCemal Paşa, 12 Kasım
1921'de Moskova'dan MustafaKemal Paşaya gönderdiği tel-grafta, Enver ve Halil paşaların
Anadolu'ya geçme girişimleriniöğrendiğini, bu girişimlere engelolmak için bütün varlığıyla çalış-tığını bildirmektedir. 16 Kasım1921'de Moskova'dan yazdığı
mektupta da Enver Paşa'nın Bu-hara'daki (Türk-Sovyet ilişkile-
rine zarar verebilecek nitelikte-ki) eylemlerini engellemeye çalış-tığını belirtmekte; "Eğer hakika-ten Enver Paşa'yı Buhara'dangeri alamazsam bütün bir buçuk senelik çalışmamı mahvetmişolacağım" demektedir.
Cemal Paşa, sonraki mek-tuplarında da Enver Paşa'yı kına- yacak; onun Buhara'daki girişim-
lerinin Anadolu ve İslamülkeleri için zararlı
olduğunu belirte-cektir. MustafaKemal Paşa,Moskova Büyü-kelçisi Ali Fuad(Cebesoy) Pa-şa'ya 8 Kasım1921 tarihli ya-
zısında, "CemalPaşa, şimdiye kadar
dürüst hareket etti. Aynı tarzda devam ederse,
kendisini takviye edeceğiz. Her-halde Enver vesaire ile alakasınıkesmelidir. Bunları benim tara-fımdan açıkça kendisine söyleyi-niz" demektedir.
Bu arada Mustafa Kemal Pa-şa, Cemal Paşa'ya 2 Ocak 1922tarihli mektubunda, onun Enver Paşayla ilgili görüşlerine açıkça
karşı çıkıyor ve özetle şunları yazıyor : "Sen şöyle veya böyle
Mektuplar içinkaynakçaMustafa Kemal'in ve CemalPaşa'nın bu sayfalarda sözügeçen, içlerinden alıntılar verilen mektupları, başlıcaTürk Tarih Kurumu'ndaki
Enver Paşa Arşivi, ATAŞE Atatürk Arşivi'nde yeralmaktadır.
Ayrıca bu konuda şuyayınlara başvurulabilir:Hülya Baykal: "MilliMücadele YıllarındaMustafa Kemal Paşa ileCemal Paşa Arasında
Yazışmalar", Atatürk Araştırma Merkezi dergisi, s.14, Mart 1989; Hüseyin
Cahit Yalçın: "TarihiMektuplar", Tanin gazetesi,1945; Ali Fuat Cebesoy:Moskova Hatıraları, İst.1955; Kâzım Karabekir:İstiklal Harbimiz, İst. 1969;Kâzım Karabekir: İstiklalHarbimizde Enver Paşa veİttihat ve Terakki Erkânı, İst.1967; Şevket Süreyya
Aydemir: Enver Paşa, C. I I I,İst. 1972; Harp Tarihi
Vesikaları dergisi, s. 55.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 43
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 44/103
22 Ağustos1934 tarihli'Yedi Gün'dergisininkapağı: MünifFehim'inçizgileriyleCemal Paşa'nın
Tiflis'te katli. Alttakifotoğrafta iseCemal Paşa,kız kardeşiyle1919-20'lerdeStuttgart'ta.
hareket edersen Enver memleke-te girer gibi tehditlerin manası yoktur. Ancak bu içerik ve zih-niyet, gülünç sayılmaktan başka bir etki yaratmaz. Size arkadaş-ça verebileceğim öğütler şunlar-dır: Öncelikle, Türkiye halkının
yönetim ve anlayış şekillerindeoluşmuş inkılabın niteliğiniönemle inceleyiniz. Bu hususta
aydınlanmak için her türlü araca ve yönteme başvurmak yararlı-dır. Bu takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ve reisinin veHeyet-i Vekile namındaki ba-kanlar kurulunun ve bunlarınmillete karşı olan durumunu ve yetkilerini anlayacaksınız. İkin-cisi, memleket ve millet önündemevki ve saygınlığın geri alınma-sı için sakin ve boyun eğmiş veherhalde acelesiz olumlu ve
maddi çalışmalar yapmak zo-runluğu vardır. Üçüncüsü, eylem
ve hareketlerinizin isabetli olma-sı için kesinlikle Ankara'nın sık sık talimat ve öğütlerine ihtiyaçduyulması zorunludur. Enver'insözüyle hareketin ve hatta her-hangi bir noktada onunla işbirli-ğinin güçlüklere ve tehlikeli du-
rumlara yol açacağında hâlâ te-reddüde yer yoktur."
Mustafa Kemal, -herhaldeCemal Paşa'yı darıltmak isteme-diği için- bu mektuba ilişik ikin-ci mektubunda, "Hareketleriniz-de ve çalışmalarınızda birtakımserserilere kapılmadığınızı ve ka-pılmayacağınızı doğrulayan bil-gileri memnuniyetle ediniyoruz"demektedir.
CEMAL PAŞA'NIN
YANITLARI
Cemal Paşa'nın 11 Mart1922'de Paris'ten yazdığı cevap-taki şu cümle önemlidir: "Bütünicraat ve girişimlerimde düşün-celerinize ve görüşlerinize tama-mıyla katılırım."
24 Mart 1922 tarihli, yineParis'ten yazdığı mektubun 'sonsöz'ü ise şöyledir: "Bütün ru-humla ve cismimle sizinle bera- ber çalışmaktan başka bir fikrim yok!"
Münih'ten 12 Nisan 1922'de yazdığı mektupta, Mustafa Ke-mal Paşa'nın 2 Ocak günlü mek-tubunda yazdıklarına değinerek onu haklı bulduğunu anlatıyor;"Sizinle ilişkim uzun süre kesin-tiye uğrarsa nasıl davranacağımı bilemem. Bu sebeple sizden aydaen az bir kez ayrıntılı mektuplar almalıyım" diyor.
Cemal Paşa'nın Mustafa Ke-mal Paşa'ya yazdığı son mektup,9 Temmuz 1922 tarihlidir. Ba-kü'den -on iki gün sonra öldü-rüleceği- Tiflis'e gelirken trende yazılmıştır. Bu mektubunda da
Enver Paşa'nın yanlışlarından ve başarıya ulaşamayacağından sözetmektedir. Mustafa Kemal Pa-şa'dan, Afganistan'a gitmedenönce Kars'tan ya da Trab-zon'dan 'makine başında' (telg-rafla) görüşmek istemektedir.Mektubu, yaveri İsmet Bey ara-cılığıyla Ankara'ya göndermiş-tir.
Cemal Paşa Tiflis'te, Türki- ye'ye girmesine izin verilmesini
bekliyordu... Ne yazık ki alçak-ça bir cinayete kurban gitti.
44 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 45/103
Mustafa Kemal ve
İttihatçı paşalarÜç İttihatçı liderin en büyüğü olanCemal Paşa, Talât ve Enver paşalaranasıl bakıyordu? Bu paşaların MustafaKemal'e ve Kurtuluş Savaşı'na ilişkintutumları neydi?
ORHAN KOLOĞLU
larını ortaya çıkarmak için, belir-li karşılaştırmalar yapacağız.
Tabloyu tamamlamak için de bunların her birinin, İttihat veTerakki kökenli olan ama daha1909'da 'Paşavat'ın çizgisindenayrılan Mustafa Kemal ve özel-likle Kurtuluş Savaşı karşısındakitutumlarını da belirleyici olarak kullanacağız.
1872'de doğan Ahmet CemalPaşa, üç İttihatçı liderin en büyü-ğüdür. 1895'te 23 yaşındaykenErkanıharp (Kurmay) Yüzbaşıolarak fiilen orduda hizmete baş-lar. Enver 1902'de 21, Mustafa
Kemal ise 1905'te 24 yaşınday-ken aynı rütbeye ulaşırlar.
Cemal, doğal olarak kademe-leri daha önce aşmış ve bir tüme-nin kurmay başkanlığını yaptık-tan sonra 1906'dan itibaren 'Ru-meli Demiryolları Müfettişliği'gibi kilit noktalarda bulunmuş-tur. Bu yönetici niteliği nedeniyle,daha çok insanla temasta bulun-mak ve örgütleme faaliyetlerini
yürütmek olanağını bulmuştur. Ancak yine bu özelliği nedeniyle,ihtiyatlı davrandığı ve özgürlük-lerle ilgili faaliyetlerinde, fazla önplana çıkmamaya özen gösterdiğifark edilir.
Fazla konuşkan olmayan,hayli içe dönük yapıdaki Enver,örgütleyici olmaktan çok, eylem-ci yani 'komitacı' olarak dağlar-da vuruşan yönüyle öne çıkar.Düşünce üretme safhasında, geriplanda kalır. Hatta bireysel ha- yallerinin daha baskın olduğusöylenebilir. Saçındaki bir beyaztutamın 'cihangirlik' anlamınageldiği inancı, daha okul sırala-rında arkadaşlarınca biliniyordu.
Enver, Talât veCemal Paşa,
Ayastefanos'daki (Yeşilköy)
'TayyareMeydanı'nda.
Popüler TARİH I Eylül 2001 • 45
ttihat ve Terakki'nin Paşa- vat'ı (paşaları) denince,Talât-Enver-Cemal üçlüsüakla gelir. 'Fırka'nın için-de, daha birçok 'paşa' var
idiyse de Batı kaynakları, İttihat ve Terakki'nin 'triumvira'sından bahsedince, sadece bu üçlü anla-şılır.
İttihatçıların, Doktor Nâzım,Cavid Bey ve benzeri daha birçok önderi vardır. Ama bunlar daimaküçümsenmişlerdir.
Biz bu yazı çerçevesinde, Ta-lât-Enver-Cemal üçlüsünün, top-lumun kaderini etkileyen karar-larda ne derece belirleyici olduk-
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 46/103
1908'de Meşrutiyet'in ilanınısağlayan eylemlerinin ardındandağdan şehre indiğinde, birdenbi-re 'Hürriyet Kahramanı' ilanedilmiş iki subaydan biridir ve'her şeyi yapmış olan kişi' diyesunulmayı benimsemiştir.
MustafaKemal, Enver
ve Talât paşalar(üstte).Cemal Paşa
Afganistan'da,MevlanaUbeydullah İlebirlikte(sağda).
Mustafa Kemal, Suriye'dendöndükten sonra İttihat ve Te-rakki'nin içinde yer alır. Komita-cılık faaliyetlerinde bulunmaz; buna karşılık Selanik'te kendi ar-kadaşlarıyla fikir üretmekten degeri durmaz. Bu dönemde örgüt-leyici de değildir.
Aralarındaki tek sivil, TalâtEfendi'dir. Cemal'den iki yaşgençtir; ama siyasi faaliyetlerehepsinden önce dalmıştır. Daha1895'te 20 yaşındayken tutukla-nır. Posta ve Telgraf İdaresi'ndememur olması nedeniyle haber akışının içinde yer alır, dostluk kurma yeteneği nedeniyle ilişkile-rini kolaylıkla geliştirir. İttihat veTerakki'nin en iyi örgütçüsü ol-
duğu daima kabul edilmiştir.Gizli toplantılar için, MacedoniaRisorta mason locasını kullan-mayı gerçekleştirmede ön plandarol oynar.
Meşrutiyet'in ilanından 1918sonunda yenilginin kesinleşmesi-
tır. Bunu, askerlerin siyasete ka-rışmamasını ilke edinmesi de zor-lamıştır.
Hatta Mustafa Kemal, 'isten-meyen adam' durumuna düşmüş ve dışlanmıştır. Kendisi de1919'a kadar, Fırka'yı reddetme-
miş ancak siyasi ilişkilerim kes-miştir.
1913'ün Ocak ayındakiBabıali Baskını'na kadar,Fırka'nın 'sivil yöneti-mi'nde en etkili kişi Ta-lât'tır. Dahiliye Nazırıolarak örgütlenmeyi şah-sen yürütmüştür. Bu dö-nemdeki politikaların ve
oluşumların baş sorumlusu-dur.
Enver, 'Hürriyet Kahrama-nı' olarak -komitacı eylemleriyle
Talât Paşa, Enver'le aynıkaderi paylaşmaktan başka bir şey yapamadı.
ne kadarki sürede, İttihat ve Te-rakki'nin bu ünlü üçlüsünün üst-lendikleri roller, bu temel kişilik
yapılarıyla bağlantılıdır. Söz ko-nusu 10 yıllık dönemi, 1913 yılı başıyla ayrılan iki bölümde ele al-mak, adet olmuştur.
Mustafa Kemal, Fırka'nın (İt-tihat ve Terakki) güvendiği bir üye olarak, yönetim mekanizma-sının verdiği görevleri üstlenmiş,ancak asla ön plana çıkamamış-
mukayese edilmeyecek- inanıl-maz bir üne kavuşmasının hemenarkasından, Berlin'e askeri ataşeatanmak ve hanedana damat se-çilmek suretiyle Fırka'nın başarı-sızlıklarından etkilenmeden ünü-ne ün katar.
31 Mart Ayaklanması ya daİtalyanların Libya'ya saldırısındaüstlendiği görevlerle Enver, hep'kurtarıcı' olarak kenarda durur.Bu arada arkadaşlarına da açık-
46 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 47/103
lamadığı düşüncelerini Almandostlarıyla da paylaşarak BirinciDünya Savaşı sırasındaki panis-lamcı eylemlere zemin hazırlar.Cemal ise İmparatorluk toprak-ları içinde sorunlu bölgelerde üst-lendiği görevlerle, sözü dinlenen bir kişi olmaktan çıkmamakla birlikte, Fırka'yı doğrudan yönet-mekten uzaklaşır. Üsküdar Mu-hafızlığı, Adana Valiliği, Bağdat
Valiliği, Balkan Savaşı'nda Trak- ya'da bir cephe komutanlığı sıra-sında, genelde otoriter ve etkili bir yönetici olduğunu kanıtlar.
BİR DÖNEMEÇ: BABIALİBASKINI
1913 yılının Ocak ayındakiBabıali Baskını'yla İttihat ve Te-rakki'nin askeri kanadının ege-menliği başlar. Baskını şahsenEnver düzenler. Talât-Enver-Ce-mal triumvirası hükümetin içindetam egemenliğini kurarken, Har- biye Nazırlığı ve Padişah'ın yeri-ne Başkumandan Vekilliği'ni üst-lenen Enver, her konuda son ka-rarı veren kişi durumuna gelir.Birinci Dünya Savaşı'na katılma-nın hükümetteki tek sorumlusuodur.
Aslında Kabine'deki birçok bakan hatta sadrazamla birlikte,Talât da savaşa girilmesine kar-şıydı. Ancak Enver'e karşı çıkma-
yı düşünmedi. 1917'de sadrazamolduğunda da Enver'le aynı kade-ri paylaşmaya devam etmekten başka bir şey yapamadı.
Cemal'in durumu ise büsbü-tün karışıktır.
Osmanlı sularına sığındıktansonra Rus limanlarını Osmanlı bayrağı altında bombalayarak devleti zorla savaşa sürükleyeniki Alman zırhlısı, 'Bahriye Nazı-rı' bulunduğuna göre, onun emrialtında olmalıydı. Oysa eylemdenCemal Paşa'nın bilgisi bile olma-mış, bombardımanı Enver'denhaber almıştır.
Arkasından, Bahriye Nazırlı-ğı devam etmek koşuluyla Ce-
mal, Suriye'deki 4. Ordu Komu-tanlığı ve bölgedeki sivil yöneti-
min başına getirilir. Böylece İs-tanbul'dan uzaklaşmış ve temelkonular üzerinde etkili olma ola-nağını kaybetmiştir.
Buna karşılık o dönemde, Fi-listin-Surıye-Lübnan bölgesininkontrolde tutulması, ayrılıkçı Arap akımlarının etkisiz bırakıl-ması büyük önem taşıyordu.
Mısır'ı kurtarmak ve ayak-landırmak için düzenlenen KanalSeferi'nin (Süveyş Kanalı) başarı-sız kalmasından sadece onu so-rumlu tutmak mümkün değildir.
1918 sonunda Mondros Ateşkesi ile Osmanlı devleti şart-sız teslim olunca, Fır-ka'nın diğer ileri ge-lenleriyle birlikte Av-rupa'ya kaçmaktan başka çıkar yol bula-maz İttihatçı paşalar.
Enver Paşa'nınBolşeviklerle ilişkisi,daha sonra onlarakarşı eylem çabaları,dayanacağı bir askerigüç oluşturma arayı-şıydı. Sakarya Savaşısırasında (Ağustos-Eylül 1921) Batum'a
yerleşip Mustafa Ke-mal'in başarısızlığıdurumunda Ankarahareketinin başınageçmeyi bile tasarla-dı. Ankara zaferi ka-zanınca, umutsuz-lukla Orta Asya'ya
yöneldi. Çok aşağıla- yıcı durumlarla kar-şılaşınca, Bolşevik kurşunlarının üzeri-ne atını koşturarak adeta intihar etti.
Talât, siyasi temaslarını An-kara'nın yararı için kullanmayahazır olduğunu saklamamıştır. Artık yönlendirici olma yeteneği-ni kaybettiğini kabul ediyordu.
Cemal Paşa ise, önce Alman- ya'ya, sonra Rusya üzerinden Af-ganistan'a geçti. Başarısız kalmış'cihad' eylemini devam ettirip
Hindistan'daki İngilizleri zorasokmak istiyordu.
S u p h i e l O m a r i ' n i na n ı l a r ı n d a C e m a lPaşaCemal Paşa'nın Suriye ve
Lübnan'daki 4 yıllık komutanlığıdönemindeki davranışlar ı,
kendisinin gösteriş meraklısı ,
övgülere dayanamayan bir i olarak
sunulmasına zemin hazırlamıştır.
0 kadar ki, 'kendi krallığını
kurma tutkusu' içinde olduğunu
iddia edenler bile çıkmıştır. 0
sırada Osmanlı ordusunda teğmen
olarak bulunan ve fira r
edip Hicaz'da
ayaklanan Şerif
Hüseyin'in birlik lerin ekatılan Arap kökenli
Suphi el Omari
anılarında (Lavrens'i
Nasıl Tanıdım, s.118-
120), bu hayali iyice
genişletir. Ona göre
Cemal Paşa, Irak-
Suriye-Filistin-
Arabistan-Kilikya-
Kürdistan'ı kapsayacak
bir krallık için Rusya ile
anlaşmıştır. "Çünkü,"diyor yazar,
"İstanbul'da kilerin
Almanlarla işbirliğine
karşıydı". Bu tür
fantezileri ciddiye
almak mümkün değildir.
Aslında savaş
koşullarında Ar ap
ayrılıkçıların
eylemlerinin tehlikeli
bir düzeye varmasını
engellemek için, Cemal
Paşa'nın özel bir davranış içinde
bulunması kaçınılmazdı. Belki
bazı abartmaları olmuştur, ancak
bunda, çevresindeki kimi
ayrılıkçı, kimi Osmanlı'ya bağlı
Arap ileri gelenlerinin
davranışlarının etkisi de vardır.
Bunların bazısı içtenlikle,
diğerleri de Fransız ve İngilizlerle
işbir likler i anlaşılmasın diye,
Cemal Paşa'yı öven kasideler bile
yazıyorlardı.
Cemal Paşa,Kabil'de Afgan
kıyafetiyle.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 47
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 48/103
ABD'li gazeteci Browne'ın izlenimleriyle
A m e r i k a n m a n d a s ın a s ı l p ü s k ü r t ü l d ü ?1919 Eylül'ünde Sivas Kongresi'ni izleyen ABD'li gazeteciBrowne, Chicago Daily News'a şu satırları yazıyordu: "Bütün
Anadolu, haksızlık karşısında alevlenmiş durumda."
SAFA TEKELI"Ak koyunla kara koyunungeçitte belli olduğu günlerdi o günler. Ve İstanbul'dan gelen bazı zevatsapsarı yılgınlıklanyla beraber ve ihanetleriyle birliktebir de Amerikan gazeteci getirmiştiler. Ve Erzurumlulardan ve Sivaslılardan ve Türk milletinden çokişbu Mister Bravn'a güveniyorlardı."
(Nazım Hikmet, Kuvayı Milliye Destanı)
Eylül'ünde, "Milli sı-nırlar içinde bulunan
vatan parçaları bü-tündür; birbirindenayrılamaz. Manda ve
himaye kabul edilemez" kararla-rının alındığı Sivas Kongresi (4-
11 Eylül), uzun süren Amerikanmandası tartışmalarına da sahne
48 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 49/103
olur. Manda yanlılarının ve dola- yısıyla Amerikan mandasınınpüskürtüldüğü Sivas Kongre-si'ndeki bu tartışmalarda, bir de
Amerikalı gazetecinin adı geçer:Edgar Louis Browne.
Chicago Daily News gazetesimuhabiri Browne'm, Sivas Kong-resi'ne gönderilmesine HalideEdib (Adıvar) ön ayak olur. Hali-de Edib, Mustafa Kemal Paşa'ya
yazdığı 10 Ağustos 1919 tarihlimektubunda (Nutuk'ta da yer alır), Sivas Kongresi toplanıncayadeğin, "Amerikan komisyonunualıkoymaya çalıştıklarını" bildi-rir.
Halide Edib'in sözünü ettiğikomisyon, başkanları Henry Churchill King ve Charles R.Crane'in adlarıyla 'King-Crane'diye anılan 'Türkiye Mandalarıiçin Müttefiklerarası Komis-
yon'dur.Komisyon üyeleri 3 Haziran
1919'da İstanbul'a gelip Ağustossonuna kadar çeşitli görüşmeler
yaparlar. 31 Ağustos 1919 günlüThe New York Times'da yer alanhaberde, Paris Barış Konferan-sı'na katılan komisyon üyesi C.
R. Crane'in, "Aklı başında olan bütün Türkler de, sorunlarına eniyi çözüm yolu olarak ABD man-dasını görüyorlar" dediği belirti-lir.
HALİDE EDİB'İN GİRİŞİMİ
Halide Edib, sözü edilen mek-tubunda Mustafa Kemal'e,"Kongreye Amerikalı bir gazetecigöndermeyi bile belki başarabile-ceğiz" diye yazar. Edgar LouisBrowne da, King-Crane Komis-
yonu'nun başkanlarından C. R.Crane tarafından bu işe 'memur edilir'.
Haydarpaşa'dan 20 Ağustos1919 sabahı trene binerek Eskişe-hir'e hareket eden C. R. Crane'inözel temsilcisi E. L. Browne, dahaönce Halide Edib ile görüşür, yol-culuğunun ana hatlarını onunla birlikte belirler. Halide Edib, Ku- vayı Milliye'den gereken onayıalmıştır; parola ve rehber gibi ko-
B r o w n e k i m d i r ?20 Ekim 1891'de Massachusettes Lynn'de
doğan E. L. Browne, 1910-1912 arasında
Amerika Deniz Akademisi'nde okudu.
Browne daha sonra Chicago Daily News,
New York Globe ve Philedelphia
Bulletin'în savaş muhabiri olarak,
Çanakkale, Suvla Körfezi (Mısır),
Hindistan, Mezopotamya ve
Makedonya'da bulundu. 1917'de Rusya'ya
giden Browne, 1918 Temmuz'una değin Sovyet Devrimi'ni izledi. 1918
Temmuz'undan Aralık ayına dek Amerikan yedek deniz kuvvetlerinde
görev yaptı. Ayrıca "Amerikan ordusunda faal hizmette ve Milli
Müdafaa Askeri İstihbarat Bölümü'nün Sovyet Rusya Şubesi'nde
Yarbay olarak (1942-1944)..." çalıştı. 1951 yılında ölen Browne, Türk
ordusunun İzmir'e girmesinden 13 gün sonra 22 Eylül 1919'da,
arkadaşı 'Lacy'e gönderdiği mektubunda, "Oh ne mutlu; İzmir'den
gelen haberler, beni ne kadar mutlu ediyor. Her günün gelişmeleri,omuzlarımdan yıl ların yükünü alıyor" diye yazıyordu.
nularda Browne'a yardımcı olur.Browne'a, kurşun kalemle bir ok işareti çizilen ve ortasından yırtı-lan bir kağıdın yarısı ile parola verilir.
PAROLALI BULUŞMA Eskişehir'e doğru 2 saat yol
aldıktan sonra, Browne'ın kom-partımanına, biri çok şık Çerkezgiysili, tabancalı ve hançerli ikikişi girer ve Browne'a işaretli ka-ğıdı gösterirler. Browne, geceulaştığı Eskişehir'den, Ankara'yagidecek trene yerleştirilir ve 12saatlik bir yolculuktan sonra An-kara'ya ulaşır.
Bro\vne'ı istasyonda iki İngi-liz subayı karşılar ve kendilerininkonuğu olmasını isterler. Ancak
Ali Fuat Paşa'nın (Cebesoy) ko-mutasındaki 20'nci Kolordu'yamensup 25 Türk askeriyle 2 su- bayın geldiğini gören İngilizler,oradan uzaklaşırlar.
Ali Fuat Paşa, Browne'ı ko-nuk eder, Sarıkışla'da bir yemek-li toplantı düzenler. Yemekte AliFuat Paşa, Browne'ın sorularını
yanıtlar. Browne'ın, "Milli mu-kavemetin gayesi nedir?" sorusu-na Ali Fuat Paşa'nın yanıtı, "Va-tanın kurtuluşu" şeklindedir.
Bu kez Browne, " Kolordunu-
Sol sayfada,Sivas Kongresisırasında çekilmişilk fotoğraflardanbiri görülüyor:Prof. Dr. AkdesNimet Kurat'ın'Son Çağ'
dergisindeki(1963, nr.14)yazısındabelirtildiğinegöre, fotoğrafınorijinali S tanfordÜniversitesiHoover
Kütüphanesindebulunuyor.Fotoğrafta;oturanlar, soldansağa, AhmetRüstem Bey,Hoca Raif Efendi,Mustafa Kemal,Rauf Bey, ŞeyhFevzi Efendi.
Arka sırada,Bekir Sami Bey,İbrahim SüreyyaBey ve HüsrevSami Bey yeralıyor. Arkasırada sağdanbirinci Kara VasıfBey, ikinci deMazhar MüfitBey'dir. Aradaki
iki kişinin kimliğibelirsizdir. Altta, ABD'ligazeteci BrowneSivas'ta: ProfesörF. Latimer'in'Son Çağ'dergisinde (1965,nr.19) yer alanyazısının yanı sırayayımlanmış veE. L. Browne'ıSivas'ta gösterentemsili birillüstrasyon.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 49
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 50/103
ABD'li Profesör F. Latimer' in yaptığı araştırmalar, Edgar Louis Browne'ın 'Türkiye 1919' başlıklıdosyasını ortaya çıkarmıştır. Dosyada, Sivas Kongresi'nden sonra kentte yayımlanan 'İradeiMilliye' gazetesinin (17 Eylül 1919, numara 2) arka sayfasında yer almış 'Teşekkür' başlıklı şuyazı da bulunmaktadır: "Teşkilatı Milliye nezdinde Amerika matbuatı umumiyesi mümessili MisterBravun, 15 günden beri Sivas'ta bulunarak, Mustafa Kemal Paşa ve Bahriye Nazırı esbakı Raufbeyefendilerle vesair kongre azalarıyla mülakatlar ve temaslar yaparak kongrenin amal-imeşruasına ve teşkilatının vüs'at ve ehemmiyetine kesbi vukuf ve nüfuz edip amal-i milliyeyetercüman olacak surette raporlar verdiğinden dolayı kendisine teşekkür ederiz."
SivasKongresi'ndekimandatartışmalarısırasında,
AmerikanKongresi'neyazılanmektubun birnüshası, Prof.Latimer'inaraştırmalarısonucu,Browne'ıneşyası arasındabulunur.
zun kontrolü altında bulunan bölgede İngilizler bir işgal teşeb- büsüne girişirlerse tedbirlerinizne olacaktır?" diye sıkıştırmayaçalışır Paşa'yı.
"Böyle bir teşebbüse girişe-ceklerini sanmıyorum" diyen AliFuat Paşa, Browne'ın "Ya girişir-lerse?" sorusunu da, "O zamankendileri zararlı çıkacaklardır"diye yanıtlar.
AT SIRTINDA 10 GÜN At sırtında 10 günlük yolcu-
luktan sonra Sivas'a ulaşanBrowne'ın haberleri, ChicagoDaily News'da, 7 Ağustos1919'dan başlayarak 'Özel mu-habirimiz Louis Edgar Brow-ne'dan anonsuyla yer almaya başlar.
Browne, Konya mahreçli ve 1Eylül 1919 tarihli haberinde şun-ları yazar: "Bütün Anadoluhaksızlık karşısında alevlenmişdurumda. Hükümet, Müslü-man halkı sessizce teslim olma-
ya zorluyor. Kurul, -yani Mus-tafa Kemal tarafından sevk edilen milliyetçiler- Hükü-met'in ya müzakere yoluyla
Yunanlıların memleketten git-melerini sağlamasını yahut damemleketi savaşa götürmesiniistiyor."
Browne'm bundan sonraki4 Eylül tarihli haberi, 'Ankara,
Asya Türkiyesi' mahrecini taşı-maktadır ve şöyle başlar: "YarınSivas'ta toplanacak olan Müda-faa-ı Hukuk Kongresi, Padişah vetahtını korumak istiyor; fakateğer Padişah milletin isteğini din-lemezse Kongre bunun sonuçla-rından mesuliyet kabul etmeye-cektir. "
Uzun süren Amerikan man-dası tartışmalarına sahne olan Si-
vas Kongresi'nde, Amerikalı ga-zeteci Edgar Louis Browne'ı 'koz-ları' olarak gören manda yanlıla-rının bu niyetini, Mustafa KemalPaşa boşa çıkarır.
MUSTAFA KEMAL'İN
İZLENİMİ
Browne, Sivas'a 2 Eylül1919'da gelmiş, başta MustafaKemal Paşa olmak üzere, Kongreüyeleriyle görüşmeler yapmıştır.
50 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
Mustafa Kemal, onu Nutuk'ta,"Karşısındakini kolayca anlayançok akıllı bir genç" olarak tanıtır.
Lord Kinross, Mustafa Kemalile Browne arasında geçen gizlikonuşmaları anlatırken, MustafaKemal'in Browne'ı iyi karşıladı-ğını ve bir dizi konuşma sırasın-da, 'manda' sözcüğü yerine,"Türk onuruna daha uygun dü-şen" Amerikan yardımı (Ameri-kan müzahereti) deyimini kullan-dığını yazar. Mustafa Kemal'egöre, bu yardım da "siyasal" de-ğil, "toplumsal ve ekonomik" bir nitelik taşımalıydı. Browne'ın, Si- vas Kongresi'nin Amerika'yı bu biçimde bir mandayı kabule çağı-ran bir karar alıp almayacağı so-rusuna Mustafa Kemal, "Evet"karşılığını verir. "Ancak" der Browne'a, " Siz de bana, böyle bir şey istenecek olursa, Amerika'nın bunu kabul edeceğine dair garan-ti vermelisiniz."
MÜTTEFİKLERİN
SANSÜRÜ
Browne'ın, ülkesinin bunukabul edeceğine güvenmediğinisöylemesi üzerine Mustafa Ke-mal, elinde böyle bir garanti ol-madan, Türkiye'nin bir yabancı
yardımı istediğini açıklamak so-rumluluğunu üzerine alamayaca-ğını bildirir.
20 Eylül'e değin Sivas'ta bu-lunan Browne'ın, Chicago Daily News'da, 5 Eylül dahil, 13Ekim'e kadar, herhangi bir habe-ri yer almaz. Browne, Paris'e gi-dip, Charles R. Crane'e raporunu
sunar ve Chicago Daily News'a haberlerini buradanulaştırmaya başlar. 13 Ekim'ekadar 39 gün boyunca haber gönderemeyişini de Müttefik-lerin sansürüyle açıklar. Bu du-rumu, "Harp içinde rastladığıen insafsız sansür" olarak nite-lendirir.
BROWNE KOZU4 Eylül 1919'da başlayan
Sivas Kongresi'nde 'manda ko-nusu' 8 Eylül saat 14.30'daki
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 51/103
dördüncü toplantıda, 25 kadar üyenin imzaladığı bir 'muhtıra'ile gündeme gelir ve birçok üyesöz alır.
Başkanlık kürsüsünde bulu-nan Mustafa Kemal, delegeleresöz vermeden önce, mandacıların'Browne kozunu' etkisiz kılan kı-sa bir konuşma yapar.
Mustafa Kemal, kongreye su-nulan raporda, Browne'm 'elli bin kişilik bir işçi ordusu getirece-ğini söylediğinin' belirtildiğineişaret ederek, aslında Browne'm'yetkisiz' olduğunu vurgular veKongre delegelerine şöyle sesle-nir: "Efendiler, Mr. Browne, 'Benhiçbir sıfatı resmiye ile görüşmü-
yorum, tamamiyle hususi bir su-rette görüşüyorum' diyor ve hat-ta Amerika'nın mandayı kabuledeceğini değil, belki etmiyeceğı-ni söylüyor! Onun için sözleri
Amerika namına değil, kendi na-mınadır; bu hususu nazarı dikka-te almalıdır. Fazla olarak Mr.Browne'ın ifadesine nazaranmandanın ne olduğunu kendiside bilmiyor: 'Manda, sız nederseniz odur!' diyor..."
AMERİKA'YA MEKTUPBrowne kozları, daha top-
lantının başında etkisiz kılınanmandacılar, tartışmaları uza-tırlar. Görüşmeler 9 Eylül gü-nü de sürer ve Hüseyin Rauf Bey'in (Orbay) "AmerikanKongresi'ne mektup gönderile-rek, bir heyet çağrılması" öne-risinin kabul edilmesiyle so-nuçlanır.
Mustafa Kemal, bu mektu- ba önem vermez; manda tartış-malarının bitirilmesi ve SivasKongresi'nde tam bağımsızlığadoğru adımların bir an önceatılması için, bu gelişmeyi " or-talama bir çözüm yolu" olarak görür. Heyecanlı manda tartış-malarının yaşandığı 8 Eylül akşa-mı Mustafa Kemal Paşa'nın oda-sında yapılan toplantıda, AskeriTıp öğrencisi Hikmet adlı genç,
şöyle konuşur:"Paşam, delegesi bulundu-
B r o w n e ' ı n k a l e m i n d e n K o n g r e Yaşadıklarını ve bazı belgeleri, Tür kiy e 1919 ' başlıklı dosyada
toplayan Browne'ın haberleri, Chicago Daily News'da seri yazılar
biçiminde yer alır. Browne bu yazılarında, Sivas'a nasıl gi tti ğin i,
ortamı ve tanık olduğu olayları anlatır: "Küçük Asya'da durumu tetkik
için gönderilen Amerikalı Komisyon üyesi Charles R. Crane, SivasKongresi'ne delege olarak iştirake davet edildi; fakat kafi zamanı
yoktu, onun yerine ben gi tti m.. . Kongre'nin vardığı kararları Dahiliye
Nazırı'na telgrafla haber verdikleri zaman, Nazır bunları Padişah'a
bildirmeyi reddetti ve Mustafa Kemal ile Hüseyin Rauf'a (Orbay),
'Hainler ve caniler' diye hitap etti. Bunun üzerine onlar da, Dahiliye
Nazırı'na, ' İngi lizler'e birkaç meteliğe satılmış ucuz balık' diye hitap
ederek cevap verdiler. Bunun üzerine Mustafa Kemal, telgrafhanede,
benim de hazır bulunduğum bir genel kurul topladı. Rauf Bey, bütün
konuşmaları bana tercüme etti. Mustafa Kemal derhal zecri
hareketlerin lazım olduğunu söyleyince pek sevindi. Bununla beraber
Mustafa Kemal, Anadolu'nun desteği olmadan harekete geçmeyi
reddetti... 0 akşam şahit olduğum kadar verimli bir haberleşme, asla
işitmedim. Yarım saat içinde Erzurum, Erzincan, Musul, Diyarbakır,
Samsun, Trabzon, Ankara, Malatya, Harput, Konya ve Bursa telgrafla
Sivas'a bağlandı. Hattın bir başında Mustafa Kemal, diğer başında da
bu şehir ve vilayetlerin askeri komutanları ve mülki amir leri yer
almışlardı. Bütün durum olduğu gibi izah edildi. Bir tek istisna
(Konya) ile Anadolu, Mustafa Kemal'e kendi kararlarıyla hareket
etmesi ve sonuna kadar işi götürmesi için talimat verdi."
ğum Tıbbiyeliler, beni buraya ba-ğımsızlık davamızı başarmak yo-lundaki çalışmaya katılmak üzeregönderdiler. Mandayı kabul ede-mem. Eğer kabul edecek olanlar
varsa; bunları her kim olursa ol-
sun, şiddetle reddeder ve kına-rız..."
Mustafa Kemal'in bu sözlere yanıtı kesin ve kıvançlıydı: "Ev-lat, gönlünü rahat tut. Gençlikleövünüyorum ve gençliğe güveni-
yorum. Biz, azınlıkta kalsak dahimandayı kabul etmeyeceğiz. Pa-
rolamız tektir ve değişmez: Ya is-tiklal, ya ölüm..."
Sivas
Kongresi'ndenbir gece önce:MustafaKemal, HüseyinRauf(Orbay)Bey ve Ali Fuat(Cebesoy) Paşaile birlikte,çalışmamasasında.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 51
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 52/103
'Almanya yenilmez' efsanesinin sonu
S t a l i n g r a dİkinci Dünya Savaşı'nda Stalingrad, bir dönüm noktasıdır. Alman ordusu Stalingrad saldırısına kadar, hiç yenilmemiştir.O günden sonra ise hiç zafer kazanamayacaktır. Stalingrad'ıanlatan 'Kapıdaki Düşman' filminin ardından, 13 Eylül
1942'deki Alman saldırısının yıldönümünde, işte sizeStalingrad'ın öyküsü...
M. TANJU AKAD
2 Şubat 1943: Yıkıntılararasında zaferanı; Stalingrad
Almanişgalindenkurtarılıyor.
erlin Duvarı'nın yıkıl-masının ardından dün- yanın her yerinde Sta-lin'in heykelleri de ala-şağı edilir, kitapları çö-
pe atılırken, Paris'teki StalingradSokağı'nın adını kimse değiştir-medi. Çünkü bu sokağın adı,1942'nın soğuk ve karanlık kış
günlerinde, Alman yenilgisininilk somut işareti olarak tümdünyada özgür insanlara umut
vermiş; faşizmin yıkılacağını is- batlayan bir simge olmuştu.
Halbuki Stalingrad bir ce-hennemdi ve bu cehenneme ne-den olan da kendisine saldırınca-
ya kadar Hitler'e her türlü ko-
laylığı sağlayan Stalin'den baş-kası değildi!
Nitekim Stalin öldükten he-men sonra, kentin adı Volgog-rad'a çevrildi, eski adı tarih ki-
taplarının dışında sadece Pa-ris'teki sokak tabelasında ve sa- yıları giderek azalan gazilerinanılarında kaldı.
52 • Popüler TARİH I Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 53/103
Stalingrad, 1942 yılında,Sovyetler Birliği'nin sanayileş-mesine kurban edilen emekçihalkın çile çektiği bir taşra ken-tiydi. Bozkırın ortasından akan Volga (İdil) nehrinin batı kıyı-sında yükselen bir dizi fabrika bacasının çevresindeki idari bi-nalar zevksiz, lojmanlar isekonforsuzdu.
Klasik bir kent yapısına sa-hip değildi Stalingrad; ne bir ta-rihi vardı ne de bir kent merkezi.
Volga'ya yapışmış bir şerit gibi,kuzeyden güneye uzanıyordu.
Bir yıldır süren savaşların ge-tirdiği sıkıntılar artmış; amadüşman 1941 kışında Moskovaönlerinde durdurulmuştu.
Bakalım bu yıl ne olacaktı?.. Almanlar harita üzerine eğil-
mişler, yeni planlar yapıyorlardı.Moskova sonrasında, geniş bir general kıyımı yaşanmış; zırhlı birliklerin büyük liderleri olanGuderian ve Hoeppner gibi insi-
yatifli olanlar; Leeb ile Runds-tedt gibi şahsiyetli ordu komu-tanları ya kızağa çekilmiş ya daemekli edilmişti. Ordu başko-mutanı Mareşal Brauchitsch'ede yol verilmiş ve yerine eski bir onbaşı atanmıştı.
Kendi kendisini bu göreveatayan 'onbaşı' Adolf Hitler'den başkası değildi!
Wehrmacht'ın yeni başko-mutanı, artık kimsenin planları-na karışmasına izin vermeyecek
ve her ulustan milyonlarca genç,onun hayallerinin kurbanı ola-caktı. Öte yandan askerliğin ge-reklerini yapmaya çalışan gene-ralleriyle arasındaki gizli çekiş-me de hiç bitmeyecekti. Hitler sıkıntılıydı; çünkü generaller ol-madan savaşı yürütememekte,onlarla birlikte 'oynamaktan'kurtulamamaktaydı.
HİTLER'İN HEDEFİ
KAFKASYA
Moskova yolundaki kayıpla-rı nedeniyle Hitler o yıl, sadece
tek cephede hücum edebilir. Seç-tiği hedef Rusların petrol kayna-
ğı olan Kafkaslar'dır. Hitler doğrudan buraya ilerlemek ister-ken yeni Genelkurmay BaşkanıHalder, Volga üzerindeki Sta-lingrad'da bir dayanak noktasıkurmayı düşünür.
Bu sırada Rusların beceriksiz'ilkbahar taarruzu' Almanlara büyük bir avantaj sağlar. Denge-si bozulan hasımlarının güneyin-den hızla ilerleyen Almanlar,Kafkaslar'a sokulurlar.
Ağustos'a kadar Almanlar is-tedikleri an Stalingrad'ı alabilir-
lerdi. Fakat gözü Kafkasya'dan başka bir şey görmeyen Hitler, Volga üzerindeki 4. Zırhlı Or-du'nun büyük kısmını Kafkas-
ya'ya, 1. Zırhlı Ordu'nun deste-ğine gönderince, Ruslar bu cep-heyi takviye edebildiler.
Almanlar Stalingrad önündeduraklayınca, hasmının adını ta-şıyan kent, Hitler'in gözünde birdenbire, sonsuz yatırıma de-ğen bir prestij meselesi haline
geldi. Diğer yandan Ruslar daaynı tutuma girerek liderlerinin
Savaşın en zorkışı: Kızılorduaskerleri,
Alman işgalialtındaki kentisokak sokakyeniden elegeçiriyorlar.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 53
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 54/103
S a v a ş f i l m l e r i v e ' K a p ı d a k i D ü ş m a n 'İyi bir film için önce elde 1yi bir konu' olması gerekir. İkinci DünyaSavaşı konu avcıları için hiç bitmeyecek bir araştırma sahasıdır.
Dünyanın dört bucağında sayısız olağanüstüolay yaşanmıştır. Nitekim son bir yıl içinde U-
572 ve Pearl Harbor'un yanı sıra 'KapıdakiDüşman' gerçek bir konudan alınan üçüncüönemli savaş filmi oldu.Filme esas alınan konu, tamamen gerçektir.Urallar'dan gelen kurt avcısı keskin nişancıgenç, sevgilisi ve onu vurmak için Zossen'dekipiyade okulundan gelen keskin nişancılıkuzmanı 'Alman Binbaşı' tarihte yer almıştır.Sadece 'Kızıl Komiser'in son sahnede yaptığıdramatik jest, senaryo yazarının bir katkısıdırki, bunun da bir filmin 'olmazsa olmazunsuru' dramatik kurgu için, bir 'film icabı'olduğunu söylemeye gerek yok.
Yönetmen, 'Kapıdaki Düşman'a, Spielberg'in'Er Ryan'ı Kurtarmak' filmindeki gibi şoke
edici sahnelerle giriş yapmak istemiş. Spielberg'in ustalığınaulaşamamakla birlikte, konuya hızlı bir girişi sağlıyor.Kızıl komiserlerin askerleri ölüme itmeleri iseRusya'da ve başka ülkelerde birçok örneği olan,adeta Birinci Dünya Savaşı'na ait bir olay. FakatBirinci Dünya Savaşı'nın dehşeti İkinci DünyaSavaşı'nda, batı cephesinde değil, Ruscephelerinde yaşandı.
Savaş filmi yapmak zordur. Bu nedenle iyi savaş
filmleri nadirdir. 1950 ve 60'larda, Amerikan M-47 tanklarıyla yapılmış savaş filmlerini izlemeninıstırabını az çekmedik! 'Battle of Britain' filmi iyiydi.Çünkü İspanya'nın 1970'e kadar kullandığı gerçek Heinkel'ler
ve müzelerden toplanan Hurricane'lerle çekilmişti. Ne var kibilgisayarlar şimdi son derece pahalı olan set masraflarını azaltıyor.'Gladyatör' filmindeki çok etkileyici savaş ve arena sahneleri de bufilmin Oscar'ları toplamasında az pay sahibi sayılmaz! 'KapıdakiDüşman' filminde de Stuka'ların dalışları ve Volga mavnalarınıbombalamaları, bilgisayarla yapılmış. Ama yine de kuyruğunaSwastika konmuş uyduruk bir uçak yerine Stuka görmek, daha iyi!
adını korumak için and içtiler.
BOĞAZ BOĞAZA SAVAŞBöylece iki totaliter dev, Sta-
lingrad siperlerinde boğaz boğa-za kapıştılar. Hitler, Paulus ko-mutasındaki yaklaşık 320 binkişilik 6. Ordu'yu bu işe memur ederken Stalin de çekilme yanlısıolan 62. Ordu Komutanı Lopo-tin'i görevden alıp yerine Çuy-kov'u, cephenin politik komiser-liğine de Nikita Kruşçev'i getir-di. Her iki taraf da sonuna ka-dar savaşacaktı.
Stalingrad ancak Verdun Sa- vaşı ile kıyaslanabilir. Alman sa- vaş makinası kentin kenar ma-hallelerini ele geçirip ilerledi.Ruslar her evi, her binayı bir mevzi haline getirip el bombası ve küreklerle savaştılar. Düş-
manlar çoğu kez tek bir oda veya duvar ile ayrılıyorlar,
birbirlerinin konuşmala-rını duyuyorlardı.
Almanlar iki ay sa- vaştıktan sonra kentinonda dokuzunu ele ge-çirdiler. Ama işte, o son
'onda bir' direndi.
ÜÇ PAROLA Ruslar her gece Volga'nın
karşı kıyısından motorlarla tak- viye getiriyorlar, yaralıları Al-man ateşinden korunmuş olandik yarlara oydukları mağara-lardan geriye taşıyorlardı.
Direniş hattı bir bütün oluş-turmuyor, Eylül ayında sadeceistasyon ve iskele yakınlarındaki birkaç askeri birliğin kalıntıla-rıyla kuzeydeki bazı fabrikalar-da ve işçi mahallerinde direnişsürdürülüyordu.
'Kızıl Barikat' ve 'Kızıl Ekim'gibi adlar verilen bu direniş nok-talarında, büyük kayıp veriliyor-du. Stalin bir deniz piyade tuga-
yı ile bir zırhlı tugay göndererek çok kritik bir anda direnişi pe-kiştirdi.
Stalingrad'a giden askerlereüç parola aşılanmaktaydı:
Her asker bir kaledir.
54 •Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 55/103
Volga'dan sonra çekilecek yer kalmamıştır.
Ya savaşılacak ya ölüne-cektir.
BÜYÜK KUŞATMA PLANI
Yıkıntılar arasında boğuşmasürerken, Ruslar ellerine büyük bir fırsat geçtiğini gördüler. As-ker sıkıntısı çeken Almanlar cep-henin yanlarını Rumen, Macar ve İtalyan askerlerine emanet et-mişlerdi. Yeremenko, Stalingradcephesine nezaret ederken İkinciDünya Savaşı'nın en iyi komu-tanlarından olan Jukov ile Vasi-levsky büyük bir kuşatma planıhazırladılar.
19 Kasım günü taarruza ge-çerek teçhizatları ve moralleriçok zayıf olan Alman müttefik-lerini dağıttılar. 23 Kasım günü, Almanların 6. Ordu'suyla 4.Zırhlı Ordu'nun bir kolordusu-nu Stalingrad'da kuşattılar.
Almanlar başlarına ilk kezgelen bu durum karşısında şaşır-dılar ve çekilerek kuşatmadankurtulmak istediler.
Ne var ki Hitler bunu kate-gorik olarak yasakladı. 6. Ordu,Stalingrad'da savunma durumu
alarak dışarıdan gelecek olankurtarma birliklerini bekleye-cek, bu sırada hava yoluyla ik-mal yapılacaktı.
Kuşatmanın ilk saatlerinde bazı Alman generalleri askerleri-ni kurtarmak için itaatsizliği gö-ze alıp çekilmeyi düşündüler ama yapamadılar. Zaten kısa sü-re sonra bunu yapma olanaklarıda kalmadı. Ayrıca Luftwaf-fe'nin tek patronu olan şişkoMareşal Goering, Stalingrad'ıhavadan ikmal edebileceğini ta-
ahhüt etmişti.Ne var ki Alman uçakları sa-
yı ve kapasite olarak bunu yapa-mayacaklar, ayrıca kötü havakoşullarında, yerlerinden bile kı-mıldayamayacaklardı. Goeringtaahhüt ettiği ikmali sadece tek gün için yapabilmiş, çoğu günordu gereksiniminin yüzde 10 ila
yüzde 15 arasındaki bir bölümü-nü sağlayabilmişti. Burada 490uçağı düşen ve binlerce uçağıaşırı yıpranan Luftwaffe, bir da-ha eski haline dönemedi.
' K ı z ı l Ek im 'f ab r i k as ı
S t a l i ng r adkuşatmasındabir 'efsane'd ir:
A l m a n la r , 1 9 4 2başında Hit ler 'eyeni yı l
hediyesi olarakzapt etmekistedik ler i
fabrikay ı birtürlü ele
geçiremezler.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 5 5
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 56/103
Kızılordu veözellikle Sovyetmiliskuvvetleri,Stalingradsavunmasındabüyük birdirençgösterdiler(sağ üstte).
Stalingrad'dan Volgograd'a1917'deki Rus devrimi ilk
başlarda gerçekten bir kopuş
yaratmak istemiş, bunu her
alanda olduğu gibi isimlerde deuygulamıştır. Bunların en
önemlisi, Peter'in kendi
elleriyle kurduğu ve devrimin
beşiği olan St. Petersburg'un
adının 'Leningrad' olarak
değiştirilmesiydi. Urallar'daki
Sverdlovsk ile Baltık
kıyısındaki eski Prusya kenti
Königsberg'in adının
'Kaliningrad' olarak
değiştirilmesi başka örneklerdir.
Stalin ise kendi adını Volgakıyısında kurulmakta olan bir
endüstri kentine vermişti.
Stalingrad kenti, diktatörün
ölümünden hemen sonra
'Volgograd' olarak değiştirildi.
Stalin'in kanlı mirasının
tasfiyesi için en çok uğraşan
kişi ise onun Stalingrad'a ordu
politik komiseri olarak atamış
olduğu Kruşçef olmuştur.
Anılarında Stalin'in yaptığı
sonsuz zulümden, toplamakamplarında yok olan on
milyonlardan ve ayrıca hiç iz
bırakmadan yok edilen dört
buçuk milyon kişiden söz eder.
İnanmış bir komünist olan ve
iktidarında halka daha iyi
yaşam koşulları sağlamaya
çalışmış bulunan Kruşçef,
ölürken dahi Stalin'in
yaptıklarının vicdan azabından
kurtulamamıştı.
ROLLER DEĞİŞİYOR
23 Kasım'dan itibaren Sta-lingrad'da roller değişmiş ol-makla birlikte, sokaklarda ve bi-nalarda yapılan çatışmalar sürü- yordu. Bu kez Ruslar 'Alman ce- bini' küçültmeye, onların kul-landığı iki havaalanını ele geçir-meye çalışıyorlardı.
Almanlar malzeme getirdik-leri uçaklarla yaralıları ve teknik uzmanları geri götürüyorlardı.Ruslar adım adım ilerleyip hava-alanlarını ele geçirince bu kezparaşütle malzeme atmaya baş-ladılar; ama bunların da çoğu
Rusların eline düşmeye baş-ladı. Kuşatılanlar kısım kısımteslim olacaklar; öldürelecek,soğuktan ve açlıktan ölecek ama son direniş, 2 Şubat1943 gününe kadar sürecek-ti.
Bu tarihe kadar 42 bin Alman uçaklarla tahliye edil-miş, 108 bini esir alınmış,100 binden fazlası da ölmüş-
tü. Esir Almanlardan sadece6 bini 1950 ila 1955 arasında
Doğu veya Batı Almanya'ya geridönebildi, geri kalanı esarette
yok oldu.
6. ORDU NASIL FEDA
EDİLDİ?
Hitler'in her türlü esnek sa- vunmayı ve geri çekilmeyi ya-saklayarak generallerinin elinikolunu bağladığı ve müttefikle-re büyük avantaj sağladığı bili-nir. Ama Stalingrad için çok önemli bir başka gerekçesi vardı:Bir süper Stalingrad'ı önlemek.
Almanlar 1942 yazında Kle-ist komutasındaki bir ordular grubunu Kafkasya'ya sokmuş-lardı. Bunlar Maykop ve Nal-çık'a kadar ilerlemişler ancak neHazer ne de Karadeniz'e ulaşa-mamışlardı.
Sonbaharda Stalingrad'daki6. Ordu kuşatılınca, bu ordununkuzeydeki dayanağı çökmüş,tüm ordular grubunun kuşatıl-ma tehlikesi belirmişti. Ruslar Stalingrad'dan sonra Rostov'a
kadar olan birkaç yüz kilometre- yi hızla alabilirler ve bu kez dört
56 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 57/103
Alman ordusu daha elden çıkmışolurdu.
Böylece Stalingrad'dan geriçekilmek yasaklandı ve 6. Or-du'ya ümit verilerek, teslim ol-ması geciktirilmeye çalışıldı. Pa-ulus 'Mareşal' yapıldı. Hitler bu
jestiyle ona, 'ölünceye kadar sa- vaşması gerektiğini' ima etmişti. Ancak o, esarette, Hitler'e karşı bir komiteye üye oldu ve Nazi'le-re karşı propagandaya katıldı.
SON ALMAN ASKERİStalingrad sokaklarındaki
boğuşma iki buçuk ay daha de- vam ederken 60 kadar büyük Rus birliği buraya bağlanmış ol-du. Bu arada Kafkasya'daki Al-
man orduları kış kıyamette, ağır Rus tehdidi altında Kafkasya'yı boşaltıp çekilebildiler.
Son Alman askeri çekildiğizaman Ruslar, Rostov'a sadece40 kilometre mesafedeydiler veşayet Paulus hemen teslim olsay-dı Alman felaketi korkunç bo-
yutlara ulaşacaktı.Stalingrad'ı kurtarma hare-
katına gelince; Hitler bu iş içinen yetenekli generali Manstein'ıgörevlendirdi. Fransa'yı çöker-ten Ardenler planının mimarıolan Manstein, mareşallik asası-nı 1942 yazında Kırım'ı fethede-rek almıştı.
Manstein, Aralık ayındaDon Ordular Grubu gibi etkile- yici bir ad taşıyan fakat aslındazayıf bir gücün başında, Staling-rad'a doğru ilerledi. Ancak fazlailerleyemeyip geri döndü.
Stalingrad'da kuşatılanlar,aynı anda güneye doğru çıkış
yapsalardı, bir kısmı belki kur-tulabilirdi. Fakat artık yıkıntılar arasında, donmuş atları yiyerek hayatta kalmaya çalışan hayalet-lere dönmüşlerdi.
Bilindiği kadarıyla sadecetek bir asker Stalingrad'dan ya- ya olarak kaçıp kış fırtınalarıiçinde Alman hatlarına ulaşmayı başarmış, ama o da birkaç günsonra bir havan topu mermisininisabetiyle ölmüştü.
HİTLER İÇİN SONUNBAŞLANGICI
Stalingrad, 6. Ordu'ya tamanlamıyla mezar oldu. Daha bü-
yük bir Alman bozgunu önlendi;ama bu ordunun imhası zaten başlıbaşına bir felaketti. Alman- ya'da büyük yas ilan edildi. Ay-nı günlerde Rommel de El Ala-meyn'de yenilmiş ve Mısır'danTunus'a doğru çekilmeye başla-mıştı.
Kuzey Afrika sonuçta, ikincidereceden bir cepheydi. Staling-rad ise belirleyici oldu. Almanla-
rın morali bozulurken müttefik-lerin zafer inancı pekişti. Hitler
bundan sonra bir daha inisiyati-fi ele geçiremedi. İhtiyatları iyiceazaldığı için, artık savunma sa- vaşları yapması gerekirdi; ama1943 başında iki büyük hata da-ha yaptı. Tunus'ta tutunmak için gönderdiği yüz binlerce as-ker, burada esir düştü. Rusya'daise bütün geleceğini, elindekitüm zırhlı birlikleri Kursk ta-arruzunda kumara yatırdı ve bunlar tam da Rusların bekledi-ği yere saldırıp eriyince, elindeihtiyat kalmadı.
'Stalin' adlı kent, Hitler için
büyük bir takıntı ve sonun baş-langıcı oldu.
Üstte, 18 ve 19Kasım 1942'de
Volga Nehri'ninkarşı yakasınageçmeyibaşaran Sovyet
milisleri. Solda,film ve gerçekhayat:'KapıdakiDüşman'ınkeskin nişancısı'Alman Binbaşı'
ve 143 günlüksavaştan birenstantane.
Yine solda, AlmanlarınStalingrad'ason
saldırılarındanbiri...
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 57
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 58/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 59/103
g e n e l s e f e r b e r l i kLubitsch ve oyuncular; Gable, Power, Stewart, ABD Başkanıgerekliliğine Amerika'yı inandırmaktır.
Bu bir fi lm değildir... Amerika Hava Kuvvetleri'nde görev yapan Clark Gable topçu yüzbaşısıdır. Gençerlerin eğitiminden sorumlu olan Gable, gerçek operasyonlara da katılır.
Üniformalı aktörBombardıman pilotu olan JamesStewart savaşı 'Albay' rütbesiyle bitirir.
Popüler TARİH I Eylül 2001 • 61
Komediden savaş fil mle rine Amerika'nın savaşa girmesini destekleyen bir dizi belgesel ve film yapanFrank Capra, 1943'te askeri bir nişanla ödüllendirilir.
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 60/103
KAPAK
DERLEYEN: İSMET AKÇA
A vrupa'nın savaşa gir-diği 1939 yılı, Holly-
wood için zor bir yılolur. Sonraki üç yıliçinde de film üretimi
yüzde 25 azalır. Bu, en uçuk ya-zarın bile hayal dahi edemeyece-ği bir felaket senaryosudur. Hem
oyuncu hem de yönetmen olarak ün salan kişi, artık bir Almandır:
Adolf Hıtler. Diktatör, tüm Av-rupa'yı fethetmesiyle ve 'ari ırkınüstünlüğünü tesis'le sonuçlan-
ması gereken bir olay örgüsünükaleme almaktadır.
O sırada nasıl bir tavır takın-
ması gerektiğini tartışan Ameri-ka Birleşik Devletleri'nin gözleriönünde, yaşlı kıta bir trajedi ya-şamaktadır.
İkinci Dünya Savaşı patladı-
ğında, 'herkes kendi evinde' di- yen Monroe doktrinine sadık olan Amerikan kamuoyunun
DiktatörChaplin'in dehası:Hitler'e 'Diktatör'
filminde mizahsilahıyla saldırmak.
1940'ta biten bubaşyapıt, Amerikan
kamuoyunda büyükyankı uyandırır.
Bir casusun peşinde'Şüphenin Ötesinde' filminde Fred MacMurray ve
Joan Crawford, kendilerini Nazi Almanya'sınıngöbeğine götüren basamakları çıkarlar.
her türlüçıkar.
önemli bir kısmı,müdahaleye karşı
1933'ten beri Beyaz Saray'da bulunan Amerikan Devlet Baş-kanı Franklin D. Roosevelt ise
farklı düşünmektedir. Ona göre,totalitarizmin Avrupa'da zafer kazanması, ABD için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Başka-nın, tarafsızlığın savaşa karşı ta-kınılacak doğru tutum olmadığıkonusunda, halkını usulca bi-linçlendirmesi gerekmektedir.
1939'da, kamuoyunu bu dü-
şünce etrafında birleştirmek üze-re Başkan, çok kurnaz bir konuş-
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 61/103
ma yapar: "Bu ülke tarafsız kala-cak. (...) Ancak her Amerikalı-dan fikirlerinde de tarafsız olma-sını bekleyemem. Hatta tarafsız birinden vicdanının sesini dinle-memesini de isteyemem."
Tarafsızlık savunucuları -eskiProtestan askerler, İrlanda kö-kenli katolikler, 'Önce Amerika'Komitesi'nin üyeleri- Roose-
Nazi propagandası peşindedir. Amerikalıları ikna etmek için
Roosevelt de propaganda kartınıoynar. Basın ve radyo destek içinharekete geçirilir: 20 milyon Amerikalı Norman Corwin'in'İşte Savaş' dizisini dinlemekte;Norman Rockwell'in afişleri işçi-leri daha fazla üretmeye şevket-mekte; karikatürler Nazi rejimini
'Varolmak ya da Olmamak': Savaş ve talih oyunlarıSürekli yer değiştirmelerin ve kişileri karıştırmanın renk kattığı bu keyiflikomedide tiyatro oyuncuları, bir Nazi komplosunu bozarlar. 1942'de ErnestLubitsch, böylesine vahim bir konuyla bile güldürmeyi başarabilmektedir.
velt'in vermeye çalıştığı mesajıduymaya henüz hazır değillerdir.Hatta bazıları radikal bir biçim-de karşı çıkarlar.
Bunlar arasında Nazi Alman- ya'sına hayran olan ve gerçek düşman olarak İngiltere'yi görenRahip Coughlin de vardır. Üçmilyon Amerikalı bu din adamı-nın radyo konuşmalarını pür dikkat dinlemektedir. 'Alman
Amerikan Birliği' gibi diğer der-nekler de Amerika'da seslerimduyurabilmektedirler. Bir Alman
göçmeni olan Fritz Kuhn'un baş-kanlık yaptığı bu dernek, açıkça
eleştirmektedirler. Geriye savaşagirmek için uygun zamanı bul-
mak kalmaktadır. Almanya'nın müttefiki Ja-ponya, 7 Aralık 1941'de, PearlHarbor'daki Amerikan donan-masına saldırınca, söz konusufırsat ele geçmiş olur.
'Namus meselesi' olarak gö-rülen bu saldırıyı halka bildirir-ken Franklin D. Roosevelt, yurt-taşlarını ikna etmeyi başarır: Ta-rafsızlık artık söz konusu değil-dir, Amerika savaşa girmek du-
rumundadır... Geriye, 'en etkilimedya'yı harekete geçirmek kal-
mıştır. Televizyonun yeni emek-lemeye başladığı bir dönemde,'sinema' en etkili araçtır. Büyük bir Hollywood yapımcısı, savaş-tan hemen önce '7. Sanat'ın sı-nırsız gücünü şöyle anlatmakta-dır:
"Hollywood, 120 milyon Amerikalının düşünme biçimini ve duygularını etkilemektedir.(...) Bugün Hollywood'da ger-çekleşen şey, yarın Amerika'nın büyük-küçük tüm kentlerindetaklit edilecektir."
Ancak sinemanın savaşta oy-nayacağı rol, işletmeci ve yapım-cılarla sinemacıları karşı karşıyagetirir. 'Rüya fabrikasının' savu-nucularıyla 'düşünce fabrika-
sı'ndan yana olanlar zıtlaşırlar.Birinci gruptakiler eğlenmenin,hoşça vakit geçirmenin önemini vurgularken ikinciler sinemanınaynı zamanda düşünce yaymaya
yaradığını savunmaktadırlar...
İlk önce afişlerdeki yıldızlar askere alınırlar. Clark Gable ha- va kuvvetlerine katılır; bombar-dıman uçağı kullanan James Ste-
wart 'Albay' rütbesiyle terhisolur; Robert Montgomery Do-nanma'da subay olur ve 'Şeref Madalyası' kazanır. Tyrone Po-
wer, Douglas Fairbanks Junior da kendilerini orduda bulurlar.
Hollywood savaşa dahil olur ve sinemayı, birliklerin ve ulusunmoralini artıracak bir silaha dö-nüştürür. Bu aynı zamanda Go-ebbels'ın, 1940'da 'Yahudi Teh-likesi'ni çeviren SS subayı FritzHippler'in ve yine bir Nazi pro-paganda filmi olanYahudi Süss'üçeviren Veit Harlan gibi sinema-cıların propagandasına da cevapniteliğindedir.
Roosevelt daha Hollywood'ael atmadan önce yani 1939'danitibaren, yapımcılar totaliter re-
jimlere karşı savaşa kendilikle-rinden katılmışlardır. Bunlarınilki, Rus kökenli Anatol Lit- vak'tır. 'Bir Nazi Casusunun İti-rafları'nda, ABD'ye sızmış bir casusluk şebekesinin izini takipeden FBI ajanını anlatmaktadır.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 63
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 62/103
KAPAK
Mesaj açıktır: Düşman ulusuniçindedir. Gerçekten de 1942'de, bir denizaltı ile gelen Alman sa- botajcılar ancak New York'undibinde, Long Island'da yakala-nabilmişlerdir. 'Önce Amerika'Komitesi hemen tepkisini göste-
rir: Ülkeyi bu tehlikeye maruz bı-rakmakla ve ulusu bölmekle suç-ladıkları Hollywood yapımcıları-na saldırır. Ama psikolojik savaşmakinesi çalışmaktadır...
1940 yılında Alfred Hitch-cock 'Muhabir 17' isimli casus-
tör'ün çekimlerine başlar. Totali-tarizmi eleştiren ironık bir film
yapma fikri, 'Modern Zaman-lar'ı çevirdikten sonra Avrupa'dafaşizmin yükselişini gözlerkenaklına gelir. Bu proje çok kap-samlıdır; o zamanın parasıyla iki
milyon dolar. Üzerinde enikonudüşündüğü cesur senaryodaChaplin iki rol çizmiştir: Toman-
ya diktatörü Adenoid Hynkel(Hitler'in tam bir kopyasıdır) vetoplama kampından kaçmış Ya-hudi bir berber. Şarlo karakteri-
diğinde final sahnesi ve buradakitemiz bir dünya hayali biraz ha-fif kaçacaktır. Fakat bu dönemzarfında Nazı vahşeti ve Hitler'inölümcül çılgınlığı tüm boyutla-rıyla gözlenebilmiş ve imhakampları ortaya çıkarılmıştır.
Chaplin, Hitler'e saldıran tek kışı değildir. 1942'de, komeditarzındaki 'Varolmak ya da Ol-mamak' filmiyle Ernst Lubitschkomik bir Nazi avını sahneler.Douglas Sirk 'Hitler'in Delisi',Edward Dmytryk 'Hitler'in Ço-
'Casablanca' Nazizmin düşüşünü ilan eder1942'de Michael Curtiz tarafından çevrilen ve efsanevi çift Humphrey Bogart-Ingrid Bergman'ınoynadığı unutulmaz f ilm, savaşı ve ondan kurtuluş yollarını sunar.
luk filmini çevirir. Filmde bir muhabir, Naziler tarafından ka-çırılan bir diplomatın peşine düş-mektedir. İki yıl sonra da bir Na-zi sabotajcısının ABD'deki taki- bini konu alan 'Beşinci Kol'u çe- virir. İngiliz yönetmen, casusluk filmlerinin gücünü iyi bilmekte-dir. Daha önce de 'Çok Şey Bilen
Adam' (ilk olarak 1934'te), '39Basamak' (1935), 'Gizli Ajan'(1936) gibi filmleri çevirmiştir.
1939'da, savaş henüz yeni başlamışken, Chaplin 'Dikta-
ne sadık kalan Chaplin korkunç bir silah kullanır: Mizah. Chap-lin, küçük kibar adam prototipiolan berberin karşısına isterik diktatörü çıkarır. KorkunçHynkel dünya ile oynayıp hok-kabazlık yaparken dünya burnu-nun üstüne düşer. Bu sırada fon-da Wagner çalmaktadır. Kısaca:Diktatörlerin dünya ile oynama-sına izin vermemek gerekir. 15Ekim 1940'da film Hollywo-
od'da gösterilir. 14 Şubat1945'te Fransa'da gösterime gir-
cukları', John Farrow ise 'Hitler Çetesi' ile Hitler rejimini eleşti-rirler.
1942'de Amerika yeni bir düşman bile keşfeder: İspanya.Sam Wood, General Franco'nuncumhuriyetçilere açtığı savaşı an-latan Ernest Hemingway'in aynıadlı romanından uyarladığı'Çanlar Kimin Çalıyor'u çevirir.
1942 yılı propaganda sava-şında yeni bir dönüm noktasıdır.Bu tarihte Roosevelt 'Savaş İstih- baratı Ofisi'ni kurar. Ofisin ba-şında bir gazeteci, Elmer Davis
vardır.Savaştan önce Sam Amca'nın
64 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 63/103
ülkesinde belgesel ve haber film-leri pek çekilmemiştir. 'TheMarch of Time' (Zamanın Yürü- yüşü) gibi filme alınmış dergiler istisnadır. Times Magazine tara-fından üretilen bu filmler en baş-ta tarafsız kalmak isterler ancak
zaman içinde anti-totalitarist mü-cadelenin tarafına doğru kayar-lar. 136 milyon Amerikalının bü-
yük bir çoğunluğu, dehşet içinde,Fox Movieton'un 1937'deki Şan-gay bombardımanını gösterengörüntülerini izler. Bu karelerde,
Öncü bir film1938'te Victor Fleming tarafındançevrilen 'Deneme Pilotu'nda ClarkGable (sağda) bir pilot rolündedir.
Daha sonra savaşta gerçektenpilotluk yapacaktır.
yakın plan çekimle, anne ve ba- bası az önce ölmüş olan bir bebe-ğin gözyaşlarına boğulmuş yüzügösterilir. ABD'nin savaşa girme-si bu tarz filmlere bambaşka bir açılım sağlar.
O zamana kadar komedi üs-tadı olan Frank Capra tarz değiş-tirir. 1942'de görev, ileride 'Ar-
senik ve Eski Danteller'i çevire-cek olan yönetmeni çağırmakta-
dır. 'Niçin Savaşıyoruz' adı altın-da yedi dizilik bir belgesel çevi-rir. Savaşa yol açan olayları kro-nolojik bir sırada vererek asker-lere, didaktik bir biçimde, sava-şın içinde olma nedenlerini anla-tır. Capra, 'Müttefikini Tanı',
'Düşmanını Tanı' ve 'Kara As-ker' gibi propaganda filmleri çe- virir. 'Nazilerin Darbesi' filmin-de Litvak ile beraber çalışır. 'İn-giltere Muharebesi'nde (1943)Kraliyet Hava Kuvvetleri'niöver. 'Çin Muharebesi' (1944) ve'Savaş Amerika'ya Doğru İlerli-
yor' (1944) filmleriyle bu çizgisi-ni devam ettirir. Bütün bunların karşılığı, 'Al- bay' rütbesidir.
'Hurleveants Tepe-leri' ve 'Çöl Süvarisi'gibi filmlerin yönetme-ni Wılliam Wyler 'Yar- bay' olurken; JohnHuston da 'Binbaşı'rütbesiyle terhis olur.
Kadınlar bile sefer- ber edilmişlerdir. Ek-randa hemşire olarak görünen ClaudetteColbert, Paulette God-dard ve Veronica Lakegibi isimler sadece bir-liklerin moralini yükseltmek için bile olsa gerçekten üniforma dagiyerler.
Nazizmin yükseldiği sırada Almanya'dan kaçan Marlene Di-etrich, Gl'larla beraber cepheyegider. Hatta Amerikan ordusutarafından 'Albay' rütbesine bilelayık görülür. Fransa tarafındankurşuna dizilen casus Mata Ha-ri'nin hikayesini anlatan 'X27'yide çeviren Dietrich, 'Şeref Ma-dalyası'yla ödüllendirilir.
Savaşa girme düşüncesi, so-nunda tarafsız kalma fikrine üs-tün gelir. Zaten başka türlü nasılolabilirdi ki? Antidemokratik ol-makla beraber, savaş zamanındapropaganda, çok değerli bir si-lahtır. Hollywood bunu çok iyianlamıştı. Tıpkı ileride hafızanınkazanacağı önemi anlayacağı gi-
bi... •
Tex Avery,Hit ler ' igülünçleştirirÇizgi filmlerin cafcaflı
karakterleri de savaşa dahilolurlar. Tex Avery'nin DonaldDuck (Disney), Tom ve Jerry, ÜçKüçük Domuz gibi karakterleriNazilerin iğrençliğini komik birdille aktarırlar. Bu çizgi filmkahramanları arasında WarnerBros'un matrak tavşanı BugsBunny, 'Friz' diye tanınan IsadoraFreleng tarafından çekilen savaş
üzerine birdizinin
kahramanı olur.Bugs Bunny'eson halinikazandıran Tex
Avery'dir. Avery,etrafında BobClampett, FrizFreleng ve ChuckJones gibi büyükçizgi filmyönetmenlerinitoplayan Leon
Schlesinger'inkoruması
altındaki kişilerden biridir. İlkolarak Max Hare'nin Tavşan veKaplumbağa'sındaki tavşandanetkilenilerek yola çıkılan BugsBunny kısa sürede Warner Brosstüdyolarının maskotu olur. 'Herr,Hare ile Tanışıyor'da (1945) KaraOrman'da yuvası olan Bugs,Mareşal Goering ile karşılaşır.
Adolf Hitler'i komik bir şekilde
taklit etme fırsatını kaçırmayanilginç tavşan sonunda tutuklanır
ve Führer'in gizlikarargahlarından birine götürülür.
Ancak hayatını 'yahni' olarakbitirmeye pek niyetli değildir.Nazilerin şaşkın ve öfkelibakışları altında Joseph Stalinkılığında yeniden belirir. Oldukçaritmli bir biçimde ilerleyen bupropagandanın uyduğu tek birkural vardır: Mizah içinde taraf
olmak.
Çizgi filmlerbile savaş
sürecine destekolurlar: 'Blitz
Wolf'ta ('HızlıSavaş'anlamına gelenBlitzkriegüzerindenkelime oyunu)büyük dehaTex Avery,'kötü kurt'udiktatör olarakresmeder.Neyse ki
zeki küçükdomuzlar onuyenmeyibaşaracaktır(1942).
Popüler TARİH /Eylül 2001 • 65
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 64/103
TOPRAK REFORMU
CHP içindemuhalefetbaşlatanmilletvekilleriFuat Köprülü,Samet Ağaoğlu,
AdnanMenderes vearkadaşları, birtoplantısırasında (altta).DöneminbaşbakanıŞükrüSaraçoğlu(sağ altta).
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu nasıl çıktı?
Meclis'ikarıştıran yasaTürkiye'deki 'toprak reformu' tartışmalarının en önemlisi,İkinci Dünya Savaşı yıllarına rastlar. Devlet arazilerinden veözel mülkiyetteki topraklardan bir kısmının topraksız köylüye
verilmesini amaçlayan kanun, Haziran 1945'te büyük
tartışmalarla yasalaştı.ÖZCAN ÇAĞLAR
Mayıs 1945'te'Çiftçiyi Toprak-landırma KanunTasarısı'nı şid-detle eleştiren
Aydın Milletvekili Adnan Men-deres, Komisyon üyeliğinden isti-fa ediyordu. İstifasına ilişkin ola-rak Menderes, Meclis'teki ko-nuşmasında şu açıklamayı yaptı:
"Bugüne kadar Millet Mecli-si'nin yaptığı kanunların, derinli-ğine ve genişliğine etkileri bakı-mından belki de en önemlisi üze-rinde bulunuyoruz. Komisyonu-muz görevini bitirip son toplantı-
sını yaparken Sayın Başbakan ge-lerek bazı tekliflerde bulundu. Buteklifler, komisyonun üç ayı aş-kın bir süredir üzerinde durduğu
ve hatta hükümet tasarısında da yer almış bazı prensiplerin değiş-tirilmesiyle ilgiliydi. Bunun üzeri-ne, ilgili tüzük hükümlerine göre,iki kere görüşülen madde ve hü-kümler üzerinde üçüncü bir gö-rüşmenin yapılamayacağını ilerisürdüm ve bu durumda muhale-fet şerhi koyarak konuyu yüksek huzurlarınıza getirmeye karar
verdim. Komisyonun beni sözcüseçmesine minnettarım, fakat bu
görevi yapmam mümkün olma- yacaktır. "
İKİ MİLYON AİLE
Büyük Millet Meclisi'nin,Mustafa Abdülhalik Renda'nın başkanlığında, 14 Mayıs 1945'tetoplanarak görüşmeye başladığıkanun tasarısının amacı, arazisiolmayan veya yetmeyen çiftçileri
veya daha önce çiftçi olmadıklarıhalde çiftçilik yapmak isteyenleri,aileleriyle birlikte geçimlerini sağ-layacak araziye sahip kılma veaynı zamanda yurt topraklarınınsürekli işlenmesini sağlamaktı.
66 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 65/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 66/103
T o p r a k r e f o r m u n d a n D e m o k r a t P a r t i ' y eÇiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nun 1950'deki iktidar değişiminde
büyük rolü olduğu, birçok siyaset bilimcinin ortak görüşüdür. Yasanın
görüşüldüğü sıralarda CHP içindeki muhalifler, toprak reformuna
doğrudan doğruya itiraz edemedikleri için, dolambaçlı bir yol
kullanmaktaydılar. Örneğin güvenlikten, hukuk devletinden, büyük
işletmelerin iktisadi olarak daha verimli oluşundan ve üretimi
düşürmemek için değişikliğin daha
yumuşak yapılması gerektiğinden
bahsediyorlardı. Sorunun bir
mülkiyet sorunu değil, sermaye ve
teknik donanım meselesi olduğunu
öne sürüyorlardı. Ancak konunun
özünü Meclis görüşmelerinde,
Kütahya Milletvekili Besim Atalay
şöyle dile getiriyordu: "Arkadaşlar
şunu bilmelidir ki, bu kanun keseye
dokunur, keseye. Zannederim fazla bağırtı da keseye dokunduğu
içindir." Ancak bu konuda yapılan itirazların gerçek yüzü, Başbakan
Şükrü Saraçoğlu'nun açıklamasıyla ortaya çıktı. Saraçoğlu, Toprak
Kanunu Tasarısı hazırlandıktan sonra altı-yedi kişilik bir toprak sahibi
milletvekili grubunun kendisini ziyaret edip tasarıda kendi lehlerine
değişiklik istediklerini açıkladı ve şöyle dedi: "Bilhassa Adnan
Menderes, son bir gayretle ameleye toprak vermemek ve verdirmemek
için elden gelen gayreti sarf etti."
Sonuçta, 'Çiftçiyi Topraklardırma Kanunu'nun çıktığı günlerde, dört
milletvekili parti grubuna bir önerge verdiler. 'Dörtlü Takrir' adıyla
tanınan ve 'Meclis'te gerçek bir denetimin sağlanması' ile 'siyasal
özgürlüklerin genişletilmesini' savunan bu önergeyi imzalayanlar, İzmir
Milletvekili Celal Bayar, Aydın Milletvekili Adnan Menderes, İçel
Milletvekili Refik Koraltan ve Kars Milletvekili Fuat Köprülü idi.
Önergelerinin sert bir şekilde reddedilmesinden sonra bu milletvekilleri
açıkça muhalefete geçtiler ve Ekim 1945'e kadar, Celal Bayar
dışındaki üç milletvekili CHP'den ihraç edildi. Aralık'ta Celal Bayar da
partiden istifa edince, Demokrat Parti'nin kuruluş süreci başlamış
oldu.
doğru değildir. İki arkadaşımızkanunun bolşevizme, komüniz-me benzediğini söyledi. Yaptığı-mız doğrudur. Kanunda Türk kokusu vardır."
Bu yanıta karşılık olarak daManisa Milletvekili Hikmet Ba-
yur, "Toprak sahibinin elindenalınır, buna karşılık şehirdeki arsalar ve
vurguncunun elindekimilyonlar kalırsa bu vicdanları rahatsız et-mez mi?" diye soru-
yordu. Yaşanan büyük
tartışmalara rağmenÇiftçiyi Topraklandır-
ma Kanunu, 11 Haziran 1945'te
çıkarıldı. Kanun, kamu mülkiye-tinde olan fakat kullanılmayan,köy ve mahallelerin ortak kulla-nımında bulunan ancak hükmegöre gereğinden fazla olan, sahibi bilinmeyen topraklarla özel mül-kiyette olup da kamulaştırılacak olan toprakların, topraksız ve aztopraklı köylüye dağıtılmasınıöngörmekteydi. Özel mülkiyette bulunan tarım arazisinin, sulak yerlerde 200 ve kurak yerlerde
500 dekardan fazlası kamulaştı-rılacaktı.
Büyük Millet Meclisi'nde, ka-nuna ilişkin sert tartışmaların vekopan fırtınaların temel nedeni,özel mülkiyette bulunan tarımsalarazilere sınırlandırmalar getiril-mesi, belli bir miktardan fazlası-nın kamulaştırılarak dağıtılacak olmasıydı. Bu nedenle kanun, ba-zen 'nasyonal bir sosyalizm' ba-zen de bir 'bolşevizm' uygulama-
sına benzetiliyordu.Kimileri de Kanun'un belir-
sizliğini eleştiriyordu. ÖrneğinManisa Milletvekili Hikmet Ba- yur, "Bu tasarı dolayısiyle Ata-türk'ün adı ortaya atıldı. Katibiolarak çalıştığım Atatürk, belir-sizliği hiçbir zaman sevmezdi.
Atatürk dış siyasette ve her şeyde belirgin davranmış ve pürüzlünoktaları temizlemiştir" demek-teydi. Milletvekili Hikmet Ba-
yur'un belirsiz gördüğü nokta,
6 8 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 67/103
kanunun sadece büyük toprak sahiplerini ilgilendirmesiydi. Oy-sa fazladan arsa sahibi olanları veellerinde milyonlar olan vurgun-cuları da kapsamalıydı kanun.
KANUN NASIL
UYGULANDI?Çıktığı şekliyle uygulanama-
yan ve bir toprak reformu niteliğitaşımasına yol açan unsurların budandığı bu kanunun uygulan-ması, daha çok kamu mülkiyetin-deki toprakların dağıtımı biçi-minde oldu.
1950 ve 1955 yıllarında DPiktarında yasada yapılan değişik-liklerle, özel mülkiyetteki toprak-ların kamulaştırılması imkansız
hale getiriliyor hatta özel mülki- yete bırakılan toprak miktarı ge-nişletiliyordu.
Dönem boyunca, başta o yıl-larda Bulgaristan'dan gelen göç-menler olmak üzere, bir kısımtopraksız ve az topraklı köylüleretoprak dağıtımı yapıldı.
Yaklaşık iki milyon topraksız ve az topraklı çiftçi ailesi tahminedilmesine rağmen, toplam 350 bin dolayındaki aileye, yaklaşık
18 milyon dönüm toprak verildi.Kanunun, kooperatifleşme,
topraksız ve az topraklı çiftçilerinüretimini artırma ve benzeriönermeleri ise hemen hemen hiçuygulanmadı.
D ö n e m i n b a s ı n ı n d a n s e ç m e l e rSimit f ırınlarında vurgunBazı simitçi ve börekçiler
savcılığa başvurarak, 72 kg'lıkbir çuval undan 1.200 adetdeğil, 1.800 ve hatta 2.000 adetsimit çıkabileceğini ve simidin 5kuruş yerine 3 kuruşasatılabileceğini ve bu durumdaihtikâr (vurgun) yapıldığınıbildirdiler. İddia üzerine
savcılık, Hasanpaşa Fırını'nda bir deneme yapmakararı aldı (15 Mayıs 1945).
Çalışma Bakanlığı kuruldu
Çalışma hayatıyla ilgili işleri düzenlemek, yürütmek
ve denetlemek üzere Çalışma Bakanlığıkuruldu. Yeni bakanlığa atananProfesör Sadi Irmak (fotoğrafta),"Amacımız çalışanların hayat şartlarınıdaha iyi hale getirmek ve verimiartırmaktır" dedi (8 Haziran 1945).
Ucuzluk raporuİstanbul, Ankara ve İzmir ticaret odaları, hayatıucuzlatma konusundaki çalışmalarını tamamlayarakbir rapor hazırladılar. Rapora göre, üç yıl süreyleresmi ve özel inşaatların durdurulması, eskielbiselerin tersyüz edilerek giyilmesi ve devletmasraflarının derhal azaltılması hayatı ucuzlatacak
(25 Temmuz 1945).
Ell i l i y ı l lar ın
Türkiye'sinde,t ar ı m ı n
makineleşmesi
hızlanmışt ı .
Popüler TARİH I Eylül 2001 • 6 9
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 68/103
İhtilal'in gündelik ayrıntıları içinde
Y a s s ı a d ad u r u ş m a l a r ın a s ı l b a ş l a d ı ?Bundan 40 yıl önce, Demokrat Parti
iktidarının önde gelenlerinin yargılandığı Yassıada duruşmaları nasıl düzenlendi,nasıl izlendi, kamuoyuna nasıl yansıdı?..
HASAN AKBAYRAK
1 9 6 0'ta, '27 Mayıs İhtila-li' ile Türkiye yeni bir döneme girmişti. Or-du yönetime el koy-muş, iktidar Milli
Birlik Komitesi'ne (MBK) geç-miş ve 1961 Anayasası'na uza-nan süreç başlamıştı. Bu süreçiçinde, Temsilciler Meclisi kurul-du. Bu meclis, MBK ile birlikteKurucu Meclis'i oluşturdu. Ana- yasa ile seçim kanununun hazır-lıklarına girişilerek, iktidarın 29
Ekim 1961'de yeni TBMM'yedevrine karar verildi.
Bu süreç işlerken Bakanlar Kurulu 31 Mayıs 1960'ta, 'sabık iktidar mensupları hakkında tah-kikat açılması' kararı aldı.
Ankara'da, Harp Okulu'ndanezaret altında bulundurulanDemokrat Parti milletvekilleriylepartinin ileri gelenleri geceyarısı,askeri uçaklarla İstanbul'a, Yas-sıada'ya nakledildiler.
Böylece Yassıada günlerinegiden süreç başladı...
12 Haziran'da, MBK tarafın-dan ilan edilen Geçici Anaya-sa'nın 6'ncı maddesiyle, devrik iktidar mensuplarının yargılan-ma esasları düzenlendi.
Yargılama için, bir Yüksek Soruşturma Kurulu ile, bir Yük-sek Adalet Divanı teşkil edilecek-ti.
Milli Birlik Komitesi 29 Ha-ziran'da, hazırlık soruşturmasını yapacak olan 31 kişilik Yüksek Soruşturma Kurulu'nu açıkladı.Soruşturma kurulları, İstanbul'agelerek; 6-7 Eylül Olayları, Top-kapı Olayları, 28 Nisan Üniver-
site Olayları'nı soruşturmaya ve Yassıada'da sanıkların ifadeleri-ni almaya başladılar.
KUNDURALARIN RENGİMilli Birlik Komitesi 19
Temmuz'da, yargılamaların da Yassıada'da yapılacağını açıkla-dı...
Yassıada duruşmalarının or-ganizasyonuna ilişkin detaylıaçıklama 2 Eylül'de, Milli Birlik Komitesi Sekreterlik Üyesi Kur-may Binbaşı Orhan Erkanli tara-fından yapıldı.
Erkanlı, Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde düzenlediği basın toplantısında, Yassıada'da yapılacak yargılama için hazırla-nan yüz sayfalık plan hakkında
70 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 69/103
bilgi verdi. Erkanlı, Yassıada du-ruşmaları için, "adadaki vazifeli-lerin kunduralarının boyalarınınrengine kadar" bütün detaylarıntesbit edilerek planlandığını bil-dirdi.
Yassıada yargılamalarının yürütülmesi ve koordinasyonuiçin, İstanbul'da, Deniz Müze-si'nde (Dolmabahçe Camii'nindeniz kıyısının köşesindeki 'sebil'
binasında), Kurmay Albay Na-mık Kemal Ersun'un başkanlı-ğında, Milli Birlik Komitesi İrti- bat Bürosu adlı bir komite kurul-du.
Dolmabahçe ve Yassıada'dadanışma büroları kurulacaktı.
Sanıklar ve avukatları dışındaduruşmaları takip edecekler için
600 kişilik kontenjan ayrılmıştı.(Basın için 200, Üniversite için20, sanık yakınları için 50, Ba-kanlıklar için 60, Türkiye'nin çe-şitli illerinden gelecekler için220, devlet ve kordiplomatik için
150).
ÖZEL VAPUR SEFERLERİ
Duruşmaları izleyecekler için,Dolmabahçe ile Yassıada arasın-da özel vapur seferi yapılacaktı.(Yassıada'ya gidiş-geliş tam biletücreti 480, subay 360 ve öğrenci270 kuruştu.)
Yargılama için, Yassıada'da-ki spor salonu yeniden düzenlen-mişti. Gazeteciler için, yargıla-
mayı en iyi şekilde takip edebile-cekleri yerler ayrılmıştı. Yabancı
gazeteciler ve kordiplomatik için, duruşma konuşmaları, 'bir-kaç lisana tercüme edilerek, hu-susi tertibatlarla' dinlettirilecek-tı. Gazetecilerin haber gönder-mesi için 24 telefon, 12 telem, 3
radyo foto hattı tahsis edilecekti(Yassıada duruşmaları boyunca,gazeteciler, kendilerine tahsisedilen telefonlardan toplam 6 bin 900 saat görüşme yaptılar).
KANTİN FİYATLARI
Duruşmayı izleyenler için, Yassıada'da, Liman Lokanta-sı'nın kuracağı bir kantin hizmet
verecekti. Yassıada'da kalınmasıhalinde, duruşmayı izleyenlere
yatacak yer temin edilecekti.Liman Lokantası'nın hazırla-
Yargılananbakan vemilletvekillerininakrabaları,
Yassıada'yagitmek içinDolmabahçe
rıhtımındabekliyorlar(sol sayfada).
Yassıadaduruşmalarınınyapıldığısalonda,mahkeme heyetitanık dinliyor(üstte).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 71
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 70/103
' D ü ş ü k l e r Y a s s ı a d a ' d a ' f i l m i Yassıada'da tutuklu bulunan devrik iktidar mensuplarının
yaşantılarından kesitler veren ve Ordu Foto Film Merkezi tarafından
çekilen 'Düşükler Yassıada'da' filmi, 7 Ekim günü, Yıldız'daki Harp
Akademisi'nin küçük sinema salonunda, basın mensuplarına gösterildi.
Böylelikle, İhtilâl'in yönetici ve görevlileri dışında, basın mensuplarıda, Yassıada'da tu tuklu bulunanla rın; güverte sınıf okulu tabldotundan
yemek yemelerini, banyo yapmalarını ve tıraş olmalarını, kantinden
ihtiyaç temin etmelerini, telörgülü bir meydanda dolaşmalarını, kitap
okumalarını, satranç oynamalarını; Bayar'la Menderes'in Ada'ya ilk
ayak basışlarını; Bayar'ın beyaz örtülü ve üzerinde bir sürahi, bir
bardak ve ilaç şişeleri olan bir masanın üzerinde kalın bir kitap
okumasını; Menderes'in ifade verirken, ayaklarını başparmakları
üzerinde yukarı aşağı ve yanlara hareketlendirdiğini, sandalye üzerinde
bir hayli sabırsız olduğunu; Bayar'ın ise, ifade verirken bir hayli
serinkanlı olduğunu (altta) sahne sahne izlediler.
Bin 500 metrelik Düşükler Yassıada'da filmi 25 Ekim'den itibaren
İstanbul'da; Beyoğlu'nda Yeni Melek, Çemberiitaş'ta Çemberlitaş,
Şehzadebaşı'nda Yeni Sinema, Kocamustafapaşa'da İstanbul ve
Kadıköy'de Süreyya sinemalarında gösterilmeye başlandı. Film, 27
Ekim'den itibaren de Ankara'da Büyük Sinema'da ayrıca İzmir ve
Adapazarı'nda gösterime girdi. Bu film, 13 Ekim 1960'da, TRT'den
önce televizyon yayınlarını İstanbul'da çok kısıtlı bir alana yapan
İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından da televizyonda gösterildi.
dığı kantinde, sandviçten sıcak ete kadar uzanan zengin bir me-nü vardı. Fiyatlar 50 kuruşla 4 li-ra arasındaydı. İçeceklerden, bi-ra 1 lira, çay 25 kuruştu. Dahasonra kumanya dağıtımı uygula-masına geçildi. İki yumurta, bir parça ekmek ve bir parça ettenoluşan kumanya 550 kuruştu.Çay 40, gazoz 60 kuruş oldu.
DURUŞMA YASAKLARIDuruşma esnasında, sanık-
lar, aileleri ile konuşturulmaya-cak, sadece avukatlarıyla temasetmelerine izin verilecekti. Du-ruşmalar başladığında, sanık ya-kınları, mahkeme salonunda, sa-nıkların arkasında aynı sırayaoturtuldu ve sanıklara dikkatli
bakmanın, onlarla işaretleşme-nin, karşılıklı bakışmanın, el vekol hareketlerinde bulunmanın"kat'i surette yasak" olduğu ha-
tırlatıldı. Yargılama süresince, Anka-
ra, İstanbul ve İzmir radyoların-da, 15-30 dakikalık, yargılama-
ya ait haberlerin verileceği veteybe alman seslerin dinletileceği'Yassıada Saati' programları ya-
yımlanacaktı.Milli Birlik Komitesi İrtibatBürosu 10 Eylül'de, Yassıada'da yapılacak duruşmaları takip ede-ceklere ilişkin bir bildiri yayınla-dı: Duruşmaları, sanıkların bi-rinci derece yakını olan ana, ba- ba, kardeş, eş ve reşit olmuş ço-cukları izleyebilecekti.
İLK MÜRACAATLAR
10 Eylül'den itibaren, Yassı-
ada'da tutuklu bulunanların ya-kınları, duruşmaları izlemek için,Dolmabahçe'deki İrtibat Büro-su'na müracaat etmeye başladı-lar. Sanık yakınlarından ilk mü-racaatı, Samet Ağaoğlu'nun eşiNermin Ağaoğlu ile ablası Tezer Taşkıran yaptı. İlk üç gün içinde, bir kısmı posta ile gönderilen di-lekçelerle olmak üzere toplam 42kişi, duruşmaları izlemek için İr-tibat Bürosu'na müracaat etti.
Bu sayı, 16 Eylül'de 96 kişiye 27Eylül'de ise 310'a ulaştı.
Popüler TARİH I Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 71/103
Basın mensu pları,duruşmaya davetliolanlar vesanık yakınları,Dolmabahçe'den
Yassıada'ya giden vapura binmekiçin, uzun
kuyruklardabekliyorlardı(solda).
Ticaret BakanıHayrettinErkmen'in eşi
ve çocuğu(altta, solda),bakan Tevfikİleri'nin kızıCahide İler i(altta), RefikKoraltan'ın kızı
Ayhan Timurtaş(en altta, solda)
ve DışişleriBakanı FatinRüştü Zorlu'nunannesi
Güzide Zorlu(en altta, solda).
ÖZEL BROŞÜR Milli Birlik Komitesi İrtibat
Bürosu, Yassıada'ya gideceklererehberlik etmek için, bir 'Yassı-ada Broşürü' hazırladı. Bu dos-
yada, 'İnkilâbın sebepleri', 'Yas-sıada'nın manası', 'Düşük ikti-dar mensupları neden yargılan-maktadır?', 'Uyulması gerekenkurallar', 'Yassıada'nın tarihçesi'gibi bölümler vardı. Ayrıca Yas-sıada'nın genel bir krokisi ve du-ruşma salonunun numaralandı-rılmış oturma planı da broşürde yer alıyordu.
DİVAN ÜYELERİ
Milli Birlik Komitesi3 Ekim'de, Yüksek Ada-let Divanı üyelerininisimlerini açıkladı. Di-
van Başkam olarak;"yüz hatları, uzun favo-rileri, ciddi ve otoriter görünüşü, ses tonu ve şı-
vesiyle tam bir ihtilâlhakimi" diye nitelendi-rilen Yargıtay BirinciCeza Dairesi Başkanı
Salim Başol atandı. Baş-savcılık göreviyse, "bu
görev için gönüllü olan", Yüksek Soruşturma Ku-rulu üyelerinden Altay Ömer Egesel'e verildi.
Devrik iktidar men-
suplarını yargılayacak olan mahkeme heyetininkalması için, Heybeli-ada'daki Panorama Otelikiralandı.
Otelin etrafı dikenlitellerle çevrildi ve bahriyeerleri güvenlik nöbeti tut-maya başladılar. Otelinetrafında fotoğraf çekimi yasaklandı. Otelin önün-
Popüler TARİH /Eylül 2001 • 73
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 72/103
Duruşmalar: 11ayda 203 oturum
Yassıada duruşmaları 15 Eylül
1961 Cuma günü, kararların
okunmasıyla sona erdi. Daha
önce verilmiş olan 'Yassıada
Giriş Kartları' karar
duruşmasından önce iptal
edildi. Karar duruşması için,
çok daha titiz bir seçimle yeni
kartlar hazırlandı. Sanık
yakınlarına kart verilmediği
için, sanık yakınları, Yassıada
karar duruşmasını
izleyemediler. Devrik Başbakan
Adnan Menderes de hastalığı
dolayısıyla karar duruşmasında
bulunamadı.
11 ayda 203 oturum boyunca
devam eden duruşmalar
sonunda; 15 kişi ölüm cezası,
31 kişi müebbet hapis, 418 kişi
çeşitli hapis cezası aldı, 123
kişi beraat etti. MBK, 15 ölüm
cezasından dördünü onayladı.
Müebbet hapse çevrilen Celal
Bayar'ın ölüm cezası hariç, üçü
infaz edildi. Ölüme mahkum
edilen Fatin Rüştü Zorlu ile
Hasan Polatkan'ın cezaları 16Eylül 1961'de, Menderes'in
cezası ise 17 Eylül'de, İmralı
Adası'nda infaz edildi.
deki iskele, mahkeme üyelerini Yassıada'ya götürecek olan vası-talara tahsis edildi. Otelin işlet-mesi de askeri personele devre-dildi.
Devlet Başkanı Cemal Gür-sel, 5 Ekim'de, Yassıada duruş-
malarının 14 Ekim Cuma günü başlayacağını açıkladı. Aynı gün,Dolmabahçe'dekı İrtibat Büro-su'nun önündeki iskeleden, 'Yas-sıada'ya Gidiş Tatbikatı' yapıldı.
RADYOLARDA 'YASSIADA SAATİ'
9 Ekim 1960 Pazar günün-den itibaren, Ankara, İstanbul veİzmir radyolarının ortak yayının-da, saat 20.00-21.00 arasında'Yassıada Saati' yer almaya baş-ladı.
Mahkemeler sona erene ka-dar yayınını sürdüren 'YassıadaSaati'; aralarında Orhan Aldı-kaçtı, Feridun Fazıl Tülbentçi,Orhan Birgit ve Bedii Faik'in de
bulunduğu bir heyet tarafından,
mahkeme salonundaki özel bö-lümde düzenli olarak alınan
band kayıtları kullanılarak ha-zırlanıyordu. Fon müziği, 27-28Nisan Olayları'nın şarkısı 'GaziOsman Paşa Marşı' olan buprogramlan, 27 Mayıs öncesihükümet haberlerini, "içten ge-len bir heyecanla" okumayan İs-tanbul Radyosu spikerlerinden
Altan Soykök sunuyordu.Milli Birlik Komitesi, devrik iktidar mensuplarının niçin yar-gılandıklarını ve hangi suçlardan yargılanacaklarını açıklayan bir kitap yayımladı.
11 Ekim günü, duruşmalarıfilme alacak olan Ordu FotoFilm Merkezi ekibi, bir avcı botuile Yassıada'ya gitti.
12 Ekim günü, 20 sanık avu-katı, Yassıada'ya götürülerek
müvekkilleriyle görüştürüldü. Ada'dan, gazetecileri götüren va-
74 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 73/103
purla ayrılan avukatlar, müvek-killeri ile 15 dakika görüştü. Gö-rüşmeler, görevlilerin gözetimialtında yapıldı.
BASINA İKAZ12 Ekim günü, basın men-
supları da Yassıada'ya götürüle-rek duruşmalar hakkında bilgi-lendirildiler. Dolmabahçe'dekiİrtibat Bürosu'na davet edilen veüzerleri, erkek ve kadın sivil po-lisler tarafından arandıktan son-ra, iki bayan subay tarafından vapura alınan 78 yabancı ve200'e yakın yerli basın mensubu-na, "memleket efkârında çeşitlireaksiyonlara vesile olacak neşri- yattan kaçınılması gerektiği" an-latıldı.
14 Ekim sabahı; güvenliğinisüngü takmış askerlerin sağladığı
Dolmabahçe meydanı, sabah06'dan itibaren kalabalıklaşma-
ya başladı. Yassıada'ya gidecek-ler; birincisi, basın mensupları veMBK üyelerine, ikincisi, üniver-site ve vilayet temsilcilerine,üçüncüsü, sanık yakınları ve di-ğerlerine ayrılmış olan, üstü branda bezi ile kaplı üç ayrı tur-nikede sıraya girdiler.
İrtibat Bürosu olarak kullanı-lan Dolmabahçe Camii sebilinin,
eskiden su dağıtılan 30 santimlik üç penceresinden, Yassıada'yaGiriş Kartı'nı aldılar. Caminindışında ve iç kapısında iki ayrıkontrolden geçirildiler.
Yassıada'ya giden Dolma- bahçe vapuru, saat 08.05'te,önünde Deniz Kuvetleri'ne ait bir gambot olduğu halde, Dol-mabahçe rıhtımından ayrıldı.
SALİM BAŞOL'UN SESİ Yassıada'ya, anons sırasına
göre çıkan kadınlı erkekli 700-800 kişilik kalabalık, deniz tara-fında, sarmaşık halindeki kak-tüslerin yeşil bir halı gibi serpil-diği, Ada tarafında, irtibat büro-su, postane ve Anadolu Ajan-sı'na tahsis edilen küçük bir bi-nanın yer aldığı, etrafı tel örgü-lerle çevrili, beton dökülmüş,150 metrelik dik ve yokuş bir yo-lu çıktıktan sonra; üstü tenteyleörtülü bir antreden, son bir kont-rolden geçirilerek mahkeme salo-nuna alındılar.
14 Ekim 1960 Cuma günü,saat 09.38'de; önde bir subay,arkasında Bayar, sonra bir subay
ve Menderes, yine bir subay vediğer sanıklar tek sıra halinde ge-lerek, duruşma salonunda; etrafıkara, hava, deniz eri muhafızlar tarafından çevrili, kendilerineayrılan kısımda yerlerini aldılar.
O günlerin gazetelerine yansı-dığı gibi, salonda, "oturulan san-dalyelerin gıcırtısından başka bir ses ve nefes yoktu". Bu sessizlik,
Yüksek Adalet Divanı BaşkanıSalım Başol'un, kalın ve boğuk sesiyle bozuldu: "Türk milletiadına yargı hakkını kullanmaya
yetkili Yüksek Adalet Divanı ça-lışmalarına başlamıştır."
Celal Bayar (ensolda) ve AdnanMenderes(solda),
Yassıada'daduruşmasalonunagiderlerken...
Yüksek AdaletDivanı BaşkanıSalim Başol(ortada) vediğer heyetüyeleriduruşmasırasında(altta).
Popüler TARİH i Eylül 2001 • 75
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 74/103
R o b e r t K o l e j ' d e n
B o ğ a z i ç i Ü n i v e r s i t e s i ' n eBazıları Robert Kolej'in, Amerika'nın emperyalist emellerinehizmet etmemeye başlaması üzerinde, 60'lı yıllardakapatılmak istendiğini öne sürer. Amerikalılara göre de okulo yıllarda, iflasın eşiğindedir. Şöyle veya böyle, sonuç,Türkiye'nin en değerli eğitim kurumlarından BoğaziçiÜniversitesi'nindoğumuna neden olmuştur.
RİFAT DEDEOĞLU
1 8 6 1 yılında İstanbul'unBebek semtindeeğitime başlayanRobert Kolej gerek Osmanlı, gerekse
Türkiye Cumhuriyeti dönemle-rinde ülkenin en önemli eğitimkurumlarından biri oldu. Dinehizmet amacıyla açılan bu okul,Osmanlı döneminde daha çok,
azınlıkların gittiği bir okul hali-ne geldi, özellikle Bulgaristan'ın bağımsızlık savaşında etkin roloynadı.
Cumhuriyet döneminde iseokulun Türk öğrenci sayısı gide-rek arttı, buna karşılık, tam ola-rak bilinmeyen nedenlerle, Ame-
rika'daki Mütevelli Heyeti'ninsağladığı fonlarda azalma görül-
meye başlandı. 1960'lara gelin-diğinde, Amerikalı yöneticileriniddiasına göre, öğrencilerden alı-nan ücretler, yapılan harcamala-rın yarısına bile yetmiyordu.1968'de atanan yeni müdür, es-ki ABD Burma Büyükelçisi JohnScott Everton, bu duruma son
verebilmek için, görevine başla-madan önce iki kampustan biri-
76 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 75/103
nin kapatılmasını şart koştu.O günlerde Robert Kolej üç
bölümden oluşmaktaydı: Lise bölümü Robert Academy (er-kek; Bebek Kampusu), ACG ya-ni yarı yüksek Arnavutköy KızKoleji (şimdiki Robert Ameri-kan Lisesi) ve karma Yüksek Kı-sım (Bebek Kampusu, şimdikiBoğaziçi Üniversitesi).
Everton'a göre, her üç bölü-mün de mevcut halleriyle yaşam-larını sürdürmeleri imkansız bir hale gelmişti. Türlü seçenekler düşünülmekte, bu seçenekler arasında Yüksek Kısım'in OD-TÜ'ye devredilmesi bile bulun-maktaydı.
AMERİKALILAR NE DÜŞÜNÜYOR?
1969'un sonlarına doğru, Amerikalıların okulun geleceği-ne dair seçenekler üzerindekitartışmaları biter, kararlar alın-maya başlanır.
Amerika'da bulunan Müte- velli Heyeti'nin konuyla ilgili gö-rüşleri özetle şöyledir:
Robert Kolej iflasın eşiğinde-dir. Türkiye'deki özel sektör ve
diğer bağış kurumları, okuluayakta tutmaya yeterli bağışı
toplayacak kadar zengin değil-dir. Okulun finansman açığı iseMütevelli Heyeti'nin taşıyama- yacağı boyutlara gelmiştir. Kısa-cası, en kısa zamanda radikalönlemler alınmazsa her üç biri-min de kapanması kaçınılmazolacaktır.
Bu düşünceler doğrultusun-da alınan ilk kararlar, 2 Aralık 1969 günü, Müdür Everton ta-rafından açıklanır. Açıklanankararlara göre, erkek lisesi, kızlisesiyle birleştirilecek; kız lisesi-
nin orta bölümü kapatılacaktır. Ancak birleşmenin Arnavut-köy'de mi yoksa Bebek'te miolacağı konusu açıkta bırakıl-mıştır.
Bu konu daha sonra Boğazi-çi Üniversitesi'nin kuruluşundaönemli rol oynayacak, nostaljik nedenlerle Amerikalıların Be- bek'te ısrarcı olmaları üzerine çı-kan tartışmaların çözümlenmesi,Boğaziçi Üniversitesi'nin Bebek Kampusu'na yerleşmesine nedenolacaktır.
Sol sayfada, 20.yüzyıl başlarındaRobert Kolejbinasının batıdangörünümü veöğrenciler. Üstteİse BoğaziçiÜniversitesi'ninbugünkü
görüntüsü. Altta da1860'larınsonunda,15 değişikmilliyettenRobert Kolejöğrencisi.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 77
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 76/103
1960'lı yıllarda Amerikanaleyhtarıöğrencigösterilerindenbiri (üstte).1968'de RobertKolej'inmüdürlüğüneatanan JohnScott Everton(altta).
6 0 l a r ı n s o n u : ' Y a n k e e g o h o m e ! ' Altmışlı yılların sonlarında Türkiye için için kaynamaktadır. 1969'un
Şubat ayı başlarında ODTÜ'ye Rektör Kemal Kurdaş'ı ziyarete gelen
ve Vietnam Savaşı'nda görev yapmış olan Büyükelçi Robert M.
Komer'in arabasının öğrenciler tarafından yakılması Robert Kolej
yöneticilerini de telaşlandırır, ODTU'deki gelişmelerin Robert Kolej'e
de sıçramasından endişe edilmeye başlanır.
Korner olayının hemen ardından 6. Filo'ya mensup Amerikalı
askerlerin denize atılmaları endişeleri daha da artırır. Kolej
yöneticileri artık terörün kampusa gelip gelmeyeceğini değil, terörün
kapıyı ne zaman çalacağını düşünmektedirler. Terör' fazla gecikmez;
27 Nisan gününün sabahı 02.00 sularında, kampusta meşalelerle
yürüyen bir grup bas bas bağırmaktadır: 'Yankee, go home'. 7 Mayısgünü yapılan forumda ise şiddet olmasa bile şiddetin ilk belirtileri
gözlenir: Amerikalı yöneticiler konuşturulmaz, konuşmaya çalışanlar
yuhalanır, Kolej'e emek vermiş hocaların yağlıboya tabloları
duvarlardan indirilir ve öğrenciler yürüyüşe çıkar. Öğrenciler okulu
kendileri yönetmek istemektedirler...
DEV-GENÇ DEVREDE
Amerikalı yöneticiler bunlarıtartışa dursun, öğrenciler dekendi çözümlerini üretmeye ça-lışmaktadırlar. Okuldaki öğren-ci hareketleri artık Fikir Kulüp-leri Örgütü'nün güdümüne gir-miştir. 26 Kasım'da yapılan bir forumda öğrenciler, Robert Ko-lej bir Türk üniversitesine dö-nüştüğü takdirde, gerekli fonla-rın nereden sağlanacağını tartış-maktadırlar.
Öte yandan okul yöneticile-rinin Ankara'da yaptığı temas-lar, okulun ODTÜ ya da Hacet-
tepe'yle birleştirilmesi görüşme-leri şeklinde sürmektedir.
Konuyla ilgili en önemli top-lantı, 5 Haziran 1970 günü Ha-cettepe Üniversitesi RektörüProf. Dr. İhsan Doğramacı, OD-
TÜ Rektörü Prof. Dr. Erdal İnö-
78 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
nü, daha sonra Boğaziçi Üniver-sitesi'nin ilk rektörü olan Prof.Dr. Aptullah Kuran ve okullarınmüdürü Everton arasında yapı-lır. Prof. İnönü, kendi sorunları-nın böyle bir birleşmeye izin ver-mediğini belirtir. Prof. Doğra-macı, İnönü'nün aksine, birleş-meye sıcak bakar.
1970-1971 eğitim yılı, iki li-senin Bebek Kampusu'nda birle-şeceği, Yüksek Kısım'ın da Ar-navutköy'e taşınacağı açıklama-sıyla başlar.
Bu karara hemen herkes kar-şı çıkar: 'Yüksek' Bebek'te kal-malıdır. Aynı gece kampusta yer-lere kırmızı boyayla yazılmış 'Fa-şist Everton' sloganları görülme-
ye başlanır. Daha sonra boykot-lar, yürüyüşler ivme kazanır; ar-tık kampusta Dev-Genç devrede-dir. 10 Kasım günü yapılan fo-rumda, öğrenciler Mütevelli He-
yeti'ni tanımama kararı alırlar;ayrıca öğrencilerden kurulan bir komite okulun geleceğini yetkili-lerle görüşmeye başlayacaktır.
ANKARA OLUMSUZBu kararlar çerçevesinde,
300 öğrenci gösteri yürüyüşü yapmak üzere 18 Kasım gecesitrenle Ankara'ya gider. Ama
yolculuk sırasında çıkan fikir ay-rılıkları ve kavgalar, bu yürüyü-şün yapılmasını engeller. Öğren-ci Birliği temsilcilerinin MilliEğitim Bakanı Prof. OrhanOğuz'a yaptıkları ziyaret ise ge-lecek için hiç de umut vermez.
Temsilcilerin üç önerisi var-
dır: Yüksek Kısım özerk bir üni- versiteye dönüşsün veya başka bir üniversitenin fakültesi olsun ya da Milli Eğitim Bakanlığı'nadevredilsin.
Prof. Oğuz, üç alternatifin deşimdilik çok zor olduğunu anla-t ır .
Ankara yolculuğunun yarat-tığı umutsuzluk, kampusta şid-detin de başlangıcı olur: Bomba-lar patlar, camlar kırılır, kafalar
yarılır.Robert Kolej'in kazanı artık
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 77/103
iyice kaynamaktadır. Türki- ye'nin siyasi ortamı ise alevler içindedir. 4 Mart 1971 günü, 4
Amerikalı havacının Deniz Gez-miş ve arkadaşları tarafından
Ankara'da kaçırılması üzerinetırmanan olaylar karşısında, as-
kerler dönemin başbakanı Süley-man Demirel'e 12 Mart Muhtı-rası'nı verirler. Türkiye yeni bir döneme girer; ancak anarşi veterör bir müddet daha sürer.
12 MART ORTAMI29 Mart günü Kampus'ta
meydana gelen bir olay, Türki- ye'nin 12 Mart ortamını okula yansıtacaktır: Lise kısmının dü-zenlediği kültür haftasının bir et-
kinliğini Dev-Gençliler basar. Aynı saatlerde Kampus'un
bir başka köşesinde, lise öğrenci-lerinin girmelerinin yasak oldu-ğu bölüme giren liseli bir Dev-Gençlinin, yatakhane ağabeyliği
yapan bir üniversite öğrencisi ta-rafından, orayı bir an önce terk etmesi istenir. Ertesi sabah, bir düzine Dev-Gençli okulun sos-
yal demokrat öğrencilerine sal-dıracak, ortalık birbirine gire-
cektir. Artık Kampus'ta hemen her
gün ayrı bir olay yaşanacak, ça-tışmalar dinmek bilmeyecek, ge-lişmelerden uzak duran Lise Bö-lümü de olayların içine çekile-cektir. Kampus'a önce polis son-ra da asker girecektir.
ÇÖZÜME DOĞRUNisan sonlarında Yüksek
Kısım'ın kapanmasına rağmen
Lise Bölümü'nde eğitim devameder. Bu arada Abdullah Kuran,
yanında Mütevelli Heyeti'ninTürk üyeleri, bazı öğretim gö-revlileri ve öğrenci birliği başka-nı olduğu halde, yeni Milli Eği-tim Bakanı Şinasi Orel ile oku-lun geleceğini görüşmek üzere Ankara'ya gider.
14 Nisan sabahı erken saat-lerde Lise Bölümü'nün Ander-son ve Theodorus Hail binaları-nın önünde birkaç saat arayla
B e ş m a d d e l i k p r o t o k o l18 Mayıs 1971 günü Ankara'da imzalanan ve Robert Kolej'den
Boğaziçi Üniversitesi'ne geçiş sürecini tamamlanma noktasına getiren
beş maddelik protokolde, özetle şöyle deniliyordu:
• Robert Kolej'in Yüksek Kısım'ının devamı Boğaziçi Üniversitesi
olacaktır.
• Robert Kolej'e ait arsa ve binaların büyük bir bölümü Boğaziçi
Üniversitesi'ne devredilecektir.• Mütevelli Heyeti'nin bu kararı uygulayabilmesi için, New York
eyaletindeki yetkili bir mahkemenin onayını alması gerekmektedir.
• Hükümet, halen Kolej'de okuyan öğrencilerin eğitimlerini 'Yüksek'
statüsünde tamamlayabilmeleri için gerekli önlemleri alacaktır.
• Hükümet tüm öğretim üyelerinin ve idare personelin halihazırda
imzalanmış bulunan bir yıllık anlaşmalarını geçerli kabul edecektir.
10 Eylül1971'de RobertKolej'in'BoğaziçiÜniversitesi'adıyla MIHIEğitimBakanlığı'nadevir töreninin
ardındanokulda birkokteyldüzenlenmişti.
patlayan iki bomba, müdür Chalfant'ın okulu o haftalığınakapatma kararı almasına nedenolur. Chalfant'ın kararını Vali-lik geri çevirir; okul o hafta da
eğitime devam ettikten sonra ta-tile girer. Okul tatildeyken deHükümet, 29 Nisan geceyarısın-dan itibaren Sıkıyönetim ilaneder.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 79
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 78/103
BoğaziçiÜniversitesi'nintemelerininatıldığı Bebeksemti (sağda).Rumeli Hisarı
ve Robert Kolejkampusunu
gösteren1920'lerdenkalma birkartpostal(altta).
SÜRPRİZ ZİYARETÜç gün sonra okula yapılan
sürpriz bir ziyaret, uzun zaman-dır süren 'Robert Kolej ne ola-cak?' tartışmalarının dönemeçnoktası olacaktır: Milli Eğitim
Bakanı Şinasi Orel haber ver-meksizin Kampus'a gelir. ŞinasiOrel, 1948-1949 öğretim yılındaaskeri öğrenciyken bir yıl RobertKolej'de okumuştur.
Everton bu ziyaretten çok memnun kalır. Kesin bir çözü-mün epey yaklaştığını hissedenEverton, öğretim üyelerine, Ha-ziran ayındaki toplantılarında,
okulun geleceği hakkında kesin bilgiler aktaracağına dair söz ve-rir. Yolun sonuna gelinmiş gibi-dir.
Okul 3 Mayıs günü tekrar açılır. Okuldan atılan üç öğren-ci, ateşli Dev-Genç bildirileri da-ğıtırlar. Asker müdahele eder.
Bu arada olaylar dinmek bil-mez. Bu kez İsrail BüyükelçisiEfraim Elrom'un kaçırılışı ve öl-dürülüşü yaşanır.
PROTOKOL İMZALANIYOR Tüm bunlar olup biterken
Ankara'da imzalanan bir proto-
kol, Robert Kolej'den BoğaziçiÜniversitesi'ne geçiş sürecinin ta-mamlanma noktasına geldiğiniilan eder. Rektör Everton, Ab-dullah Kuran, James Lawrence ve iki mütevelli, 18 Mayıs günüŞinasi Orel'le toplanacaklardır.
Bu toplantının sonunda imza-lanan protokole göre, mütevelli-ler Bebek Kampusu'nun büyük bir kısmını Boğaziçi Üniversite-si'nin kurulabilmesi için, Türk Hükümeti'ne bağışlamaktaydı-lar. Kolej'in 'Robert Academy'adıyla anılan Lise Kısmı ise Arna-
vutköy Amerikan Kız Koleji'nintesislerine taşınıp eğitimine kar-ma olarak devam edecekti.
VE MUTLU SON...Görüşmelere katılan Law-
rence, protokolü diğer mütevel-lilere bir mektupla anlatırken,Şinasi Orel'den sitayişle bahsedi- yordu: "Bizce Türkiye'deki yük-sek eğitim için en önemli saydı-ğımız unsurların Türkiye'deki başarılı savunucusunun MilliEğitim Bakam Şinasi Orel oldu-ğu inancındayım. İlginçtir ki Şi-nasi Orel orduda görev yapar-
ken Robert Kolej'de bir yıl oku-muştur. Daha sonra Amerika'dauzun bir zaman kalan Orel'in ikikızı ve damadı halen PurdueÜniversitesi'nde okumaktadır."
Mektup, imzalanan protoko-lün beş maddesini de içeriyordu.
1 Haziran 1971 günü yapı-lan öğretim üyeleri toplantısındaEverton şu tarihi açıklamayı ya-pacaktı: Bu yaz Robert Aca-demy, Arnavutköy Kampusu'nataşınacak, kız kolejiyle birleşe-rek karma eğitim verecek. 'Yük-sek' ise yerinde kalacak ve 'Bo-ğaziçi Üniversitesi' olarak yaşa-mını sürdürecek...
Everton'un kendisi de Arna- vutköy'e taşınarak Lise'nin baş-kanlığını yapacak, Boğaziçi Üni-
versitesi'ni de yeni bir rektör atanana kadar, Abdullah Kuran
yönetecekti.
100 yıllık Robert Kolej, artık Boğaziçi Üniversitesi olmuştu. •
80 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 79/103
ttp://groups.google.com/group/merakediyoru
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 80/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 81/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 82/103
Aya Eleni Kilisesiİlk olarak İsa'dan Sonra 327
yılında inşa edilen kilise sonraki
yüzyıllarda pek çok kez onarım
görmüş. Son olarak 1833
yılında eski temeller üzerinde
yeniden inşa edilmiş. İsa ve
azizleri anlatan halk
resimleriyle süslü. Ne yazık ki
bu resimler geçen yıllar içinde
kıymet bilmez eller tarafından
tahrip edilmiş. Oldukça
bakımsız ve harap halde
bulunan kilisede bu yıl
restorasyona başlanmış.
Orta Anadolu'nun tipik Rum
kiliseleri gibi Aya Eleni de ağaç
oymalarıyla dikkat çekiyor
(altta). Restorasyon tamamlanıpuygun bir aydınlatmayla
ziyarete açıldığında, oldukça
ilgi çekeceğine şüphe yok.
RAHİPLERLE SOHBET
Konya, Selçuklular tarafın-dan alındığında, ortaçağ fetihgeleneğinin değişmez kuralı bu-rada da uygulanmış. Böylecekent dışına sürülen Hıristiyanla-ra, Sille'nin yolu bir kez dahagörünmüş.
Rumların Sille merkezli ha- yatı erken dönem Hıristiyanlığıile benzer biçimde sürüp gider-ken, Mevlana da bu sessiz vadı-
nin müdavimleri arasında yerinialmış.
TAKKELİ DAĞ'A DOĞRUMevlana'nın Sille yamaçla-
rında kayalara oyulmuş kilise-lerde, yörenin rakipleriyle soh-
bet ettiğini Ahmed Eflaki'nin1318'de kaleme aldığı 'AriflerinMenkıbeleri' adlı eserden öğren-miştik. Elimizde bu konuda ya-zılmış bir de makale vardı. İbra-him Hakkı Konyalı, 36 yıl önce'Tarih Konuşuyor' adlı dergide(Mart 1956), Mevlana'nın kal-dığı bir mağaradan söz ediyor-du. Yine de, bütün bunları Sil-le'nin küçük meydanındaki kah-
vehanede insanlara anlatıp yazı-
da sözü edilen yerleri sorduğu-muzda, uzaylı muamelesi gör-mekten kurtulamıyoruz.
Sille çevresindeki kiliselerin,kaya evlerin 'gavur'dan kaldığı-nı biliyorlar; hepsi bu! Ne mağa-rayı ne de manastırı duymamış-lar hiç. Hele Mevlana'nın bir za-manlar buralara gelip şu mağa-raların birinde kaldığını ilk kezduyuyorlar. Yine de yardım et-mek istiyorlar ve kendi araların-
da uzunca bir süre tartıştıktansonra, vadide yer alan bir kaya-lığın, aradığımız yer olabileceği-ne karar veriyorlar.
Kahvenin müdavimlerinden biri, Mehmet Sonkur; "Gelin si-zi götüreyim" deyince yola ko- yuluyoruz. Takkeli Dağ'a doğruince bir dere boyunda yaklaşık
bir saat süren yürüyüşümüz, bir-kaç mağaranın yer aldığı kayalık bir bölgede son buluyor. Sille'de
gördüğümüz mağaraların ben-zerleri burada da inşa edilmiş.
DİVAN-I KEBİR'DE
RUMCA ŞİİRLER
Horasan'ın Belh kentinde1207 yılının 30 Eylül'ünde dün-
yaya gelen Mevlana, henüz 6 ya-şında iken, dönemin en tanınmışalimi olarak bilinen babası Ba-haeddin Veled ve ailenin diğer üyeleriyle birlikte batıya göçeder. Nişabur'dan sonra Hac zi-
yaretini tamamlayıp Malatyaüzerinden Konya'ya geldiklerin-de, tarihler 1228'i göstermekte-dir. O yıllarda Konya, AnadoluSelçuklu Devleti'nin başkentidir
ve Alaeddin Keykubat tahttaoturmaktadır. Karatay Medrese-si'yle, Sırçalı Mescid ile Konya,en görkemli devrini yaşamakta-dır. Mevlana babasının yanındadini eğitimini tamamlayarak Konya medreselerinin tanınmışalimleri arasında yer alır.
Zaman akıp gider ve bir gündoğudan gelen bir adam Mevla-na'nın hayatını değiştirir. Sade bir derviştir Şems. Mevlana, ogüne kadar Sünni akidelere uy-gun olarak yaşayan bir medreseuleması iken, Şems'i tanıdıktansonra bir 'cezbe adamı'dır artık.Sema, ney ve şiir, ilahı aşkın dı-şa vurulduğu araçlar olarak Mevlana öğretisinin temelinioluşturur.
Farsça, Arapça, Türkçe,Rumca şiirlerinin yer aldığı Di- van-ı Kebir'in yanı sıra, ortaçağ-da zengin öykü geleneğinin şahe-
8 4 • Popüler TARİH I Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 83/103
serlerinden sayılan Mesnevi ileMevlana, dünya edebiyatınınölümsüzleri arasında yer alır.Öğütleri sadece Müslümanlar
tarafından değil, Konya'nın Hı-ristiyan ve Yahudi halkınca da benimsenir. Şiirlerinde İslamskolastiğini aşan, tüm insanlığıkucaklayan sufi tad, neyin yu-muşak sesi gibi içtenlikle kabulgörür, sahiplenilir.
Mevlana zaman zaman Sil-le'de inzivaya çekilip tefekküredalar. Eflaki'nin aktardığı kimiolaylar, manastır geleneğinin, odönemdeki din bilginleriyleMevlana arasında gerçekleşensohbetlerin, onun hayatında bel-li bir döneme damgasını vurdu-ğunu göstermektedir.
YETMİŞ İKİ MİLLETİN SIRRI
Mevlana'nın ölümü ile Kon- ya'da yaşananlar, onu sahiplen-menin boyutlarını da ortayakoymaktadır. Yine Eflaki'nin ta-nıklığına başvuralım. Yıl 1273.
Aralık'ın 17'si. Mevlana'nınTanrı'yla sonsuza dek buluştuğu
gecenin sabahı. O gün Konya'damahşeri bir kalabalık toplanmış-tır. Sadece Müslüman halk değil,şehrin Rum, Ermeni ve Yahudiahalisi gözyaşları içinde. Bir İs-lam sufısinin cenazesinde Hıris-tiyan ve Yahudi din adamlarınınön saflarda yer almak istemesi,İncil ve Tevrat'tan dualar oku-
yarak cenazeye katılmak isteme-leri, o güne dek görülmüş, du- yulmuş şey değildir.
Selçuklu askerleri kalabalığıdağıtmaya çalışsa da bunu başa-ramazlar. Nihayet kentte yaşa-nan kargaşa Sultan'a haber veri-
lir. Sultan, kilise ve havralarındin adamlarını huzuruna çağı-rıp, 'Bu olayın sizinle ne ilgisi
vardır? Bu din padişahı bizim re-isimiz, imamımız ve mukteda-mızdır' dediğinde şu yanıtı alır:
"Biz, Musa'nın, İsa'nın ve bütün peygamberlerin hakikati-ni onun açık sözlerinden anladık ve kendi kitaplarımızda okudu-ğumuz olgun peygamberlerin ta- biat ve hareketlerini onda gör-
dük. Siz Müslümanlar, Mevla-na'yı nasıl devrinin Muham-med'i olarak tanıyorsanız, biz deonu zamanın Musa'sı ve İsa'sıolarak biliyoruz. Siz nasıl onunmuhibbi iseniz, biz de bin şu ka-dar misli daha çok onun kulu vemüridiyiz."
Bu sözlerin ardından daMevlana'dan şu iki dizeyi dilegetirirler: "Yetmiş iki millet sırrı-nı bizden dinler / Biz bir perde ile binlerce ses çıkaran bir neyiz."
Bunun üzerine, Sultan dahilhuzurda bulunan herkes susar.O gün Mevlana'nın cenazesifarklı dinlere mensup ahali tara-
Solda, Sille'denTakkeli Dağ'adoğru uzanan
vadidekimağaralar.
Altta iseSelçukludönemi mezar
taşlarınınarasından AyaEleni Kilisesi veSille evleri.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 85
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 84/103
Dergah'tan Müze'yeMevlana Dergahı'nın bulunduğu alan (en altta), bir zamanlar Selçuklu
Sarayı'nın gül bahçesiydi. Alaeddin Keykubat tarafından Mevlana'nın
babası Bahaeddin Veled'e
hediye edildi . Babası gibi
Mevlana da buraya
defnedilince bir anlamda
dergahın temelleri atılmış
oldu. Mevlana'nın türbesi
(solda), 1273'teTebrizl i
Mim ar Bedreddin'e
yaptırılmış. Sonraki yıllarda
semahane, aşevi gibi
bölümlerin inşa edilmesiyledergah geleneğinin
vazgeçilmez mekanları bir bir
oluşturulmuş. Nihayet 1854 yılında derviş hücrelerinin
tamamlanmasıyla son şekl ini almış. Dergah avlusuna Dervişan
Kapısı'ndan girilir. Avlunun kuzey ve batı yönü boyunca derviş
hücreleri yer alır. Mevlana'nın türbesi, semahane ve mescit avlunun
doğusunda yer almaktadır. Dergah ve türbe, 1926 yılında Konya Asar-ı
Atika Müzesi adı altında müze olarak hizmete başlamış. 1954 yılında
adı 'Mevlana Müzesi' olarak değiştirilmiş.
Kayalaraoyulmuş
Akmanastır'ınodalarından bir i(üstte, solda)
ve odanın içten
görünüşü(üstte, sağda).
fından büyük bir kalabalıklauğurlanır.
SİLLE'DENGÜNÜMÜZE KALAN
Sille gibi son derece önemli bir tarihi beldenin nasıl olup da bu denli ihmal edildiği gerçektenüzerinde durulması gereken bir soru.
Erken dönem Hıristiyanlığaait tüm kültürel miras, Mevla-na'nın hoşgörüsüne uzak önyar-gıların ve tahammülsüzlüğünkurbanı olmuş. Manastır denile-
bilecek kalıntıların bir bölümütoprak altında, diğerleriyse yöreinsanının insafına terkedilmiş
vaziyette. Kimi ağıl, kimi saman-lık olarak kullanılırken, birçoğuçobanların ya da köy gençlerininkış günlerinde yaktıkları ateşler yüzünden kapkara. Hazine ara- yanların geceleri orayı burayıdelik deşik etmeleri de cabası.
Bir zamanlar 20 bin nüfuslukoca bir kasabaymış Sille. Rum ve Müslüman ahali yıllar yılı yan yana yaşamış. Güçlü bir ticarihayatı olan kasaba, Osmanlı'nınson yıllarında Konya'yı aratma-
yan bir ticari canlılığa sahipmişüstelik. Cumhuriyet sonrasıRumlar mübadeleyle Yunanis-tan'a göç edince, beldenin eskihalinden eser kalmamış. Bir za-manlar dört bir yanı bahçelerleçevrili Sille'nin üzüm bağlarıysao günleri hatırlatan birkaç kalın-tı dışında, yok olup gitmiş.
86 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 85/103
ttp://groups.google.com/group/merakediyoru
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 86/103
KIRK AMBAR
Türk DiliTetkik
Cemiyeti,CumhurbaşkanıMustafaKemal'lebirlikte yapılanbir toplantısırasında.
Birinci Türk Dil Kurultayı
G e n ç l e r d a h a g ü z e lk o n u ş s u n d i y eKurultay'ın kapanış konuşmasında, Genel Sekreter RuşenEşref, gençlere ve hatta henüz ana kucağındaki bebeklereseslenerek, onların ağzında Türkçe'nin, 'kimbilir ne güzeldurur bir varlık olacağını' dile getiriyordu.
FEZA KÜRKÇÜOĞLU
Türkçe'nin özleşmesi vegelişmesini amaçlayan'Türk Dili Tetkik Ce-miyeti', 12 Temmuz1932'de kurulur. Sa-
mıh Rıfat'ın başkan olduğu ce-miyette, Ruşen Eşref (Ünaydın),Celâl Sahir (Erozan) ve YakupKadri (Karaosmanoğlu) kurucu
üyelerdir. Cemiyet ilk iş olarak bir kurultay toplamayı kararlaş-tırır.
Birinci Türk Dili Kurultayı,26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleriarasında Dolmabahçe Sara-
yı'nda toplanır.
Kurultayın ana çalışma ko-nuları; Türk dilinin eskiliği,
Hint-Avrupa ve Asya dilleriyleilişkisidir. Tezlerin yanı sıra tar-tışmalar da dikkatle izlenir ve yankı yaratır.
En büyük tartışma HüseyinCahit (Yalçın)'ın tezinde olur.Hüseyin Cahit'in dilde zorlama yapılamayacağı, onun doğal ge-lişmesine bırakılması yolundakidüşünceleri Hasan Alı (Yücel),
Ali Canip (Yöntem), Fazıl Ah-met (Aykaç) ve Samih Rifat'ında aralarında bulunduğu çok sa-
yıda katılımcı tarafından eleştiri-lir.
Birinci Türk Dili Kurulta- yı'nın toplandığı 26 Eylül, dahasonraki yıllarda 'Dil Bayramı'
olarak kutlanır. Türk Dili Tet-kik Cemiyeti, 1936'da ÜçüncüDil Kurultayı'nda 'Türk Dil Ku-rumu' olarak adlandırılır. Ancak 1982 Anayasası'na dayanılarak çıkarılan 17 Ağustos 1983 tarih-li kanunla, T.D.K kapatılarak 'Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu'na bağlanır.Dil bayramı da artık kutlanmazolur...
'Maarif Vekaleti' tarafından1933 tarihinde yayımlanan 'Bi-rinci Türk Dili Kurultayı / Tez-ler, Müzakere Zabıtları' isimlikitaba birlikte göz atalım.
Birinci gün (26 Eylül 1932Pazartesi), "Türk Dili Tetkik
Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 87/103
Cemiyeti Reisi Samih RifatBey'in açma nutku" ile başlar:
Samih Rifat Bey'in uzun açışkonuşması şu cümlelerle son bu-lacaktır:
"Her şeyde olduğu gibi sev-gili halkımızla bilgi ve dilde de
birleşeceğiz. Tutacağımız yol,ilim ve tecrübe yoludur. Başı-mızda Büyük Mürşit bize gayele-rimizi telkin ettiği gibi çalışma ve muvaffak olmanın sırrını veesaslarını da ilham edecektir (Al-kışlar)."
On gün boyunca süren tezler ve tartışmaların sonunda Kurul-tay'ın 5 Ekim Çarşamba günküoturumunun ikinci celsesi baş-lar; Maarif Vekili Reşit Galip
Bey konuşur:"... Yüksek kıymette bine
yakın Türk münevverinin bura-da toplanarak yorulmadan,usanmadan çalışması, yorgun-luk, usanç tanımamak andiyleayrılması irfan tarihimizde unu-tulmaz büyük hadiselerden biriolarak yaşıyacaktır. Yakın veuzak istikbalin tarihçileri adları-nızı bahtiyar çocuklarımızın vedaha bahtiyar torunlarımızın
müteşekkir, minnettar bakışları
karşısında saygı ile anarak:'Türk Dilinin kendi benliğinekavuşması, hakikî zenginliğe, as-lî güzelliğine ermesi işte onlarınkurultayı ile başladı' deyecekler-dir."
T.D.T.C. Umumî Kâtibi Ru-şen Eşref Bey'in (Ünaydın) kapa-nış konuşması Kurultay'ın çalış-ma ve etkilerinin kısa bir özeti-dir sanki:
"İlk dil Kurultayı bugün so-na eriyor. Öyle büyük ve tarihî bir vazifeyi gören Kurultayı say-gı ile selâmlarım, tebrik ederim.Güzel İstanbul'a da ne mutlu kiharf inkılâbı ilkin onda hazırlan-mıştır. Dil inkılâbının ilk hızı daşimdi onda başlıyor.
Arkadaşlar!Her biri saatlerce
süren on celsedeâlimler, edipler, şa-irler, münekkitler,dilciler, gramerci-ler, ıstılahçılar sözaldılar. Derin dü-şüncelerini söyle-diler. Özlü bilgile-rini anlattılar. Bun-ları bu salondakiler dinlediği gibi havaları
aşarak yurdun dört bucağındasesinizi duyurtan demir ağızlar önüne toplanmış bütün yurttaş-lar da dinlediler. O yurttaşlar ki,Kurultay'ınızı kutlamak için yol-ladıkları binlerce telyazıları, gö-receğiniz işi alkışlayan bir milletsesi idi. (...)
Ey bizden daha genç olanlar!Bu emekler, bu dilekler sizler içindir. Bu dille sizler -ne mut-lu!- bizlerden çok güzel konuşa-caksınız. Hele anaların kucağın-da ilk sözleri öğrenen Türk ço-cukları! Ah sizin konuşacağınız,sizin yazacağınız Türkçeyi duyar idim. Sizin ve sizin çocuklarını-zın ağzında Türkçe kimbilir ne
güzel durur bir varlık ola-caktır! Onu yarınki dâ-
hi san'atkârlar kim- bilir daha ne imre-
nilecek yeniliğe vegüzelliğe yürüte-ceklerdir! (Alkış-lar) "
495 sayfalık kitabın bu son sa-tırlarını okurken
aynı dilekleri dile-mekten kendimi ala-
madım... Ya siz?
BirinciTürk DiliKurultayı'nakatılanlardanbir grup:Bilimadamları,kentli aydınlar
ve Anadolu
halkınıntemsilcileri birarada (solda).Kurultay'dakapanışkonuşmasınıyapan Türk DiliTetkik CemiyetiGenel SekreteriRuşen Eşref(Ünaydın) Bey(altta).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 89
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 88/103
HAZıRLAYAN: DEFNE [email protected]
Tüm yönleriyle Kırım SavaşıDergimizin bu ayki önemli konularından biri Kırım Savaşı. İnternet bu konuda da
oldukça zengin kaynaklar sunuyor. Ne yazık ki Kırım Savaşı'yla ilgili kapsamlı bir
Türkçe site bulmak mümkün değil. Konuyla ilgili sitelerin çoğu İngilizler tarafından
hazırlanmış. Kırım Savaşı Araştırma Topluluğu'nun resmi sitesi www.hargreave-mawson.demon.co.uk/cwrsl.html sanal dünyada bilgi toplamaya başlamak için iyi bir
adres. Savaşın nedenleri, önemi ve sonuçlarıyla ilgili pek çok makale ve görsel
malzeme bu adreste toplanmış.
www.crimeanwar.co.uk yine İngilizler tarafından hazırlanmış bir site.
Konuyla ilgili farklı sitelerle birlikte çalışan adreste, esas olarak savaşa ilişkin
belgelere yer veriliyor. İngiliz ordusunun yazışmaları, emirler, 100 yıl öncesinden
günümüze taşınıyor. Belgelere dayanan diğer bir site de
www.hillsdale.edu/dept/History/Documents/War/19Crim.html Geniş bir arşive s ahip
olan sitede, Kırım'da savaşan İngiliz askerlerinin mektuplarına yer veriliyor.
Sinemanın başlangıç serüveniwww.earlycinema.com
Vizyona giren filmlerle ilgili en yeni bilgileri internette buluyoruz.
Pekiyi, ya eski film ler, eski yıldızlar? www.earlycinema.com
sinemanın emekleme dönemiyle ilgili bir site. Sinema
tarihine yönelik son derece kapsamlı bilgiler veren bu
sitede, 1820'den 1905'e uzanan detaylı bir zaman
tüneli yer alıyor. Beyazperdeye damgasını vurmuş ama
şimdi kimsenin pek adını hatırlamadığı oyuncular,
yönetmenler, teknik adamlar earlycinema.com'da
unutulma mış. Sitede sinema teknolo jisi tarih ine de
özel bir yer ayrılmış. Artık tamamen bilgisayar
teknolojisiyle yaratılmış karakterlerle film çekebilen
yönetmenler, eskiden vitascope ya da mutascope
tekniğinden yararlanıyordu. Site bu ve benzeri eski
teknolojiler için de bulunmaz bir kaynak,
earlycinema.com'un sözlük ve arama motoru bölümü,
sinema meraklılarının pek çok yerde bulamayacağı bilgileri sunuyor.
Birinci ağızdan tar ihwww.ibiscom.com
Sözel tarih çalışmaları ve sıradan insanların yaşadıkları döneme ait
anıları, tarih anlayışına yeni bir boyut getirdi, www.ibiscom.com dafarklı bir tarih sitesi. Sitenin amacı, 'tarihi, o anı yaşayanların gözüyle
anlatm ak'. Ant ik Çağ'a ilişkin bölümde Ant ik Yunan'daki günlük
yaşam ya da Pompei'nin son günleri hakkındaki detaylı makaleleri
okuyabilirsiniz. Marco Polo ile beraber doğuya seyahat edebilir, köle
ticaretiyle ilgili birinci elden tanıkların hikayelerini okuyabilirsiniz.
Amerika'da hazırlanan site doğal olarak Amerikan İç Savaşı'na ve
Vahşi Batı'ya da
özel bir yer ayırmış.
Çok sayıdaki
fotoğraf da siteyi
görsel açıdan
destekliyor.
Mısır'da sanalgezintiwww.ancientegypt.co.uk
Mısır, binlerce yıllık tarihi ve
medeniyete katkılarıyla, turistler
için her zaman ilgi çekici bir ülke.
Eğer Mısır'a gidemiyorsanız sanal
olarak bu geziyi
gerçekleştirebilirsiniz.
www.ancientegypt.co.uk EskiMısır'la ilgili son derece kapsamlı
ve rahat anlaşılır bir site. British
Museum tarafından hazırlanan
sitede Mısır tarihi, firavunlar,
piramitler, hiyeroglif gibi ana
konular hakkında son derece
detaylı bilgiler sunuluyor. Sitenin
en önemli özelliğiyse sizi bir
Mısırlı soylunun yaşamına dahil
etmesi. Bu sayede günlük hayatın
içine girebiliyor ve binlerce yıl
öncesine uzanabiliyorsunuz.
90 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 89/103
ttp://groups.google.com/group/merakediyoru
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 90/103
• HAZıRLAYAN: NAZLI IRMAK e-mail: [email protected]
B in m e tre k a r e d e C u m h u r iy e tHeykeltraş Rahmi Aksungur'un 'Cumhuriyet TarihiDüzenlemesi' konulu yarışmada birinci olan projesi,cumhuriyet tarihinin önemli olay ve kişiliklerini tarihsel birbütünlük içinde yansıtıyor.
Ankara, Türkiye Cumhu-riyeti'nin kuruluş süreci-nin canlandırıldığı dev
bir heykel düzenlemesine ev sa-hipliği yapmaya hazırlanıyor.Heykeltraş Prof. Dr. Rahmi Ak-sungur, Milli Savunma Bakanlı-ğı'nın 'Cumhuriyet Tarihi Dü-zenlemesi' konulu yarışmasında birincilik ödülü alan projesiyle, Ankara'ya anlamlı bir heykel
düzenlemesi armağan edecek. Atatürk Orman Çiftlıği'nde bulunan Devlet Mezarlığı bün- yesindeki halka açık park ala-nında yer alacak 'CumhuriyetTarihi Düzenlemesi', Ekim2001 tarihinde tamamlanacak.
Devlet Mezarlığı yanındaki yeşil alanda beş ana heykel dü-zenlemesinden oluşan projeninuygulama grubunda, Rahmi
Aksungur'un yanı sıra Ayla Ak-
sungur, Ömer Yavuz, Elvide
Akdağ, Ulaş Korkmaz, Mustafa Yılmaz, Deniz Erol, Ferit Yazı-cı'dan oluşan heykel sanatçıları yer alıyor.
Projenin mimarlığını ElvanUluutku, danışmanlığını ise ay-nı zamanda projenin metinlerinikaleme alan şair Tarık Günersel ve grafiker Sevtap Yakın yürü-tüyor. Yaklaşık bin metrekarealanı kapsayan, 600 ton Mar-
mara Mermeri'nin kullanıldığıheykel düzenlemesi, aynı alandagerçekleştirilen, Türkiye'deki
ilk büyük kapsamlı heykel pro- jesi olma özelliğini taşıyor.
Cumhuriyet tarihinin önem-li olay ve kişiliklerini tarihsel bir
bütünlük içerisinde yansıtanprojenin kronolojik içeriğini ise
Atatürk'ün Samsun'a çıkışı, Er-zurum ve Sivas Kongreleri,TBMM'nin kuruluşu, Milli Mü-cadele sürecine damgasını vuranI. ve II. İnönü Muharebeleri, Sa-
karya ve Büyük Taarruz ile busürecin sonunda varılan Lozan Antlaşması oluşturuyor.
B u h a r k e n t t r e n i s t a s y o n u n a k o r u m aİzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Aydın'ın Buharkentilçesindeki yaklaşık 100 yıllık tren istasyonu binasının kültür ve tabiat
varlığı olarak tescil edilmesini kararlaştırdı. İzmir-Eğridir Demiryolu,1857 yılında, o dönemdeki ismi 'Burhaniye' olan Buharkent'e ulaştı.İstasyon binası ise 1910 yılında yaptırıldı. 1 Haziran 1935 tarihindeyapımcı İngiliz şirketi demiryolu ve istasyon binası kullanım imtiyazınıTürkiye Cumhuriyeti'ne devretti. Kent merkezine uzaklığı ve yolcu
sayısının az olması nedeniyle istasyon binası şu anda kullanılmıyor.
92 •Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 91/103
Yahudi kültürü A v r u p a g ü n ü
Türkiye Hahambaşılığı, 2Eylül Pazar günü İstanbul'un
Galata semtinde bazı sinagoglarıhalka açıyor ve bu dini mekan-larda bazı konser ve sergiler dü-zenliyor. 2 Eylül günü 21 Avru-pa ülkesinde (Almanya, Avus-turya, Belçika, Bosna-Hersek,Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,Danimarka, Fransa, Hırvatistan,Hollanda, İngiltere, İspanya, İs- viçre, İtalya, Lüksemburg, Por-tekiz, Romanya, Slovakya, Slo- venya, Ukrayna ve Yunanistan)
gerçekleştirilecek 'Yahudi Kül-türü Avrupa Günü'nün, söz ko-nusu ülkeleri bağlayan tek ortak
yönü, ortak tanıtım posteri.'Yahudi Kültürü Avrupa Gü-
nü', 1996 yılında ilk olarak Fransa'nın Alsace bölgesinde başlatılan, sonraki yıllarda Av-
rupa Yahudi Cemaatleri Konse- yi'nin (E.C.J.C. / European Co-uncil of Jewish Communities)öncülüğünde yayılan ve amacıtüm Avrupa ülkelerinde, yöresel Yahudi tarihini, Yahudi dini me-kanlarıyla Yahudi töre ve gele-neklerini toplumların geniş ke-simlerine tanıtmak olan bir et-kinlik.
2 Eylül 2001 Pazar günü, sa-at 10.30-17.30 saatleri arasında
Galata civarında gezilebilecek başlıca mekanlar şunlar: Neve
Şalom Kültür Merkezi, AşkenazSinagogu ve İtalyan Sinagogu. Aynı gün Schneidertempel SanatMerkezi'nde de bazı etkinlikler gerçekleştirilecek. Yine aynı me-kanlarda, repertuarı ilahilerden
oluşan 'Maftirim Korosu' ile Se-farad ve Aşkenaz ezgilerini ses-lendiren değişik grup ve korola-rın dinletileri yer alacak.
S a f r a n b o l u ' d a f i l mheyecanı
Safranbolu II. Altın SafranBelgesel Film Festivali, 20-23Eylül 2001 tarihleri arasında dü-
zenlenecek. Festival, amatör veprofesyonel kategorideki belge-sel film ve fotoğraf yarışmaları başta olmak üzere, çok yönlü et-kinliklere sahne olacak. 'BelgeselFilm ve Fotoğraf yarışmaları bölümünün jüri üyeleri arasın-
da, kendi alanında Türkiye'deönemli eserlere imza atmış il-ginç isimler yer alıyor.
'www.altinsafran.com' adre-sinden festival ve yarışma hak-kında daha fazla bilgiye ulaşabi-lirsiniz.
K u v a y i M i l l i y e D e s t a n ı ç i z g i r o m a n d aNâzım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştırdığı Kuvayi Milliye
Destanı'nı adlı yapıtı, Nuri Kurtcebe'nin fırçasıyla yeniden hayat
buldu. Nâzım Hikmet'in ünlü yapıtını çizgileriyle betimleyerek kitaphalinde yayımlayan Nuri Kurtcebe, özellikle tarihi sevmeyen gençlerin
bu kitapla tarihe biraz daha ısınacağını umuyor.
Kurtcebe çalışmasıyla ilgili olarak şunları söylüyor: "Kuvayi Milliye
Destanı çok farklı bir şey oldu. Yedi düvele karşı böyle bir destan yok.
Böyle bir Kurtuluş Savaşı yok. Bütün Üçüncü Dünya ülkeleri ezildiler
emperyalist orduları karşısında. Bir tek biz ezilmedik, biz verdik bu
savaşı. Bu açıdan bakacak olursak/gerçekten çok fantastik,
fantastiğin de ötesinde inanılmaz bîr şey, 4 günde kazanılmış bir savaş.
Çizimlere aksediyor tabii ister istemez..."
Popüler TARİH / Eylül 2001 • 93
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 92/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 93/103
beyazperdeye taşıdı. Ali'nin biz-zat ringde çalıştırarak form tut-masına yardımcı olduğu WillSmith, filmde efsane boksörücanlandıracak. İnce yapılı bir oyuncu olan Smıth'in hayli şiş-
manlayarak 100 kiloya çıktığıfilmde, Jon Voight, Will Smith'ineşi Jada Pinkett Smith ve Mario
Van Peebles da rol alıyor.Sinema ajandasındaki tek
boksör Muhammed Ali değil.Bir başka siyahi yumruk da, Spi-ke Lee'nin yönetiminde ringeçıkmak üzere. 'Save Us Joe Lo-uis' adlı yapımda, Louis'i Samu-el L. Jackson canlandıracak.Üçüncü film ise Ving Rhames'in
oynayacağı 'Night Train' adlı yapım. Film, 1964 yılında Mu-hammed Ali'ye yenilip çaptandüşen boksör Sonny Lixton'mhayatından bir kesit aktarıyor.
D e e p P u r p l eİ s t a n b u l ' d a
Dünyaca ünlü Rock grubuDeep Purple, Türkiye'ye geliyor.
Grubun 8 Eylül 2001 Cumartesigecesi İstanbul'da vereceği kon-
ser, Fildamı Arena'da gerçekleş-tirilecek. Deep Purple, ilk sahneperformansını 20 Nisan 1968'deDanimarka'da gerçekleştirmiş ve 1969 yılında 'Hush' adlı par-ça ile Amerika'nın ilk beşine gir-mişti. 'Black Night' adlı parçaile sesini duyuran grubun ilk al-
bümü, 'Shades of Deep Purple'idi. Grubun ilk üyeleri, Rod
Evans (vokal), Nick Simper (bas), Jon Lord (org), Ian Paice(davul), ve Ritchie Blackmore(gitar). Bilinen son üyeleri iseşöyle: Ian Gillian (vokal) Rover Glover (bas), Jon Lord (org), IanPaice (davul) ve Steve Morse (gi-ta r ).
J a p o n l a r k a r ş ı s ı n d a Avustralyal ı lar
Ünlü aktör Russel Crowe, ilk yönetmenlik denemesinde 'ata-larını' beyazperdeye aktaracak. Avustralyalı sanatçı, 'The LongGreen Shore' adlı filmde, İkinci
Dünya Savaşı'nda Japon ordu-suyla savaşan Avustralyalı bir taburun hikayesini işlemek içinkamera arkasına geçecek.
Film için sözleşmeye imzaatan Crowe, filmde, Japon ordu-sunu püskürtme emriyle YeniGine kıyılarına ayak basan
Avustralyalı bir taburun öykü-sünü işleyecek.
Filmde, ünlü aktörün 'tabur komutanını' canlandırabileceği
yönünde plan yapılmasına rağ-men, sanatçının rolü henüz açık-lığa kavuşmadı. Russel Crowe,şu günlerde ünlü yönetmen RonHoward ile birlikte 'A BeautifulMind' adlı filmin setinde.
T o k y o S e n f o n iOrkestrası
Asya kıtasından ilk kez bir orkestra ülkemize gelerek 4 ve12 Eylül'de İstanbul'da, 6 Ey-lül'de Efes Antik Tiyatro'da, 8Eylül'de Aspendos Antik Tiyat-ro'da, 10 Eylül'de ise Ankara'dasanatseverlerle buluşacak.
Konserlerden elde edilecek gelir, 17 Ağustos 1999 deprem-zedelerine verilecek. Konserlere100 kişilik tam kadrosuyla katı-
lacak olan Tokyo Senfoni Or-kestrası'nın yanı sıra Japon tele- vizyon ve medya temsilcileri degelecek. Ayrıca konserler için Ja-ponya'dan Türkiye'ye özel tur-lar düzenlenecek.
N a t i o n a l G e o g r a p h i c ' t e ' g i z l i m e z a r l a r '"İki yıl önce Mısır'da Bahariye vahasında Şeyh Sobi mahallesinin
altındaki mezar odalarına giri ldi . Bahariye'nin
efsanevi valisi Zed Hons Uef Anh'ın adıyla
mühürlenmiş kapısı açıldığında Memfis kentinin
usta heykeltraşlarının eseri olan devasa bir lahit
ortaya çıktı."
National Geographic Türkiye dergisinin Eylül ayı
konuları arasında yer alan 'Mısır'ın Gizli
Meza rları' dosyası, bu cümlelerle başlıyor. Roma
döneminde mezar hırsızları tarafından
yağmalanmış gizli mezarlarda ortaya çıkan
bulguları tarihi süreç içinde aktaran dosyayı Zahi
Hawass hazırlamış. Fotoğraflar ise Kenneth
Garrett'e ait. National Geographic Türkiye bu ay
ayrıca, Mısır tarihi meraklılarına Firavun
Tutankamon'un altın maskesinin posterini veriyor.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 95
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 94/103
YAYIN
İstanbul Teknik Üniversitesi Radyosu
B i r ' a r a d ö n e m 'k u r b a n ı1945 yılında kurulan İstanbul TeknikÜniversitesi Radyosu, 1960'ta, 1971'de,1980'de yani hep 'ara dönemlerde' kapanır.Bugün ise Radyo, internet ortamında canlı
yayınını sürdürm ektedir.
SUHA ÇALKIVİK
Üstte, SemihBalcıoğlu'nunİTÜ Radyosugünlerineilişkin birkarikatürü.Karikatürün alt
yazısı şöyle:KISKANÇLIK!İTÜ Radyosubir yayınsırasında;cihazınbaşında,
Vural Tekeligörülüyor(sağda).
olayları sırasında ozamanlar yayın ya-pan İTÜ Radyosukapatılmıştı. Prof.Dr. Mustafa İnan, 2
Haziran 1960 günü, 'radyonunhürriyete kavuşması münasebe-tiyle' şu konuşmayı yaptı:
"Sayın dinleyenlerim, İstan- bul Teknik Üniversitesi Radyosu, bir aydan fazla susturulmayı mü-teakip, bugün yayınlarına başlı-
yor. Teknik Üniversite olarak bizler ve bütün Türk gençliği bu-na ne kadar sevinse ve ne kadar iftihar etse azdır. Çünkü bu ka-patma periodu, alelade bir radyo-nun herhangi bir sebeple çalışma-sına ara vermesi gibi değildir. Bu,ilmin ve tekniğin sesinin kesilme-si ve gençliği susturma gayretinin
bir maddi sembolü idi. Büyük şa-irimiz Namık Kemal 'Ne müm-kün zulm ile bidat ile imhayı hür-riyet / Çalış idraki kaldır mukte-dir isen ademiyetten' diye bun-dan yıllarca evvel bağırmamışmıydı?"
1945 yılında kurulur İstanbulTeknik Üniversitesi Radyosu.Prof. Dr. Mustafa Santur ve Doç.Dr. Adnan Ataman, Doç. Dr.
Tahsin Saya, asistanları ve öğren-cileriyle Gümüşsüyü binasınınçatısına dikerler radyo antenini.
Kurulduğu yıl 200 wattlık bir vericiyle, Kısa Dalga 42 Met-re'den -daha sonra 47 Metre-
yaptıkları Klasik Batı Müziği ya-
yınlarıyla kısa zamanda ülkeninher yerinde, Avrupa ve hatta Avusturalya'da bile geniş bir din-leyici kitlesine ulaşırlar. Postadandinleyici mektupları akmaya baş-
lar. Diyarbakırlı bir dinleyicininmektubu şu sözlerle biter:
"Beethoven'in 9 no'lu KoralSenfonisi'ni de ayrıca rica etme-den geçemiyoruz."
Mektuplar tek tek yanıtlanır. Abone olan dinleyicilere öncelerihaftalık daha sonraları da aylık program bültenleri yollanmaya başlanır. İTÜ Radyosu artık din-leyicilerin gönlünde İstanbul ve Ankara radyolarının yerini alma-
96 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 95/103
ya başlamıştır. Varlık dergisinin1 Şubat 1954 tarihli sayısında'Ya Radyo' başlığıyla yer alan ya-zıda şu satırlar okunur:
"Teknik Üniversıte'nın müte- vazı istasyonu ile, hiç değilse, İs-tanbullulara yaptığı hizmeti an-
madan geçmeyelim. Bu istas- yonu idare edenlerin ellerin-de mahdut sayıda plaktanmürekkep bir diskotek-ten başka bir şey yok.Fakat bu plaklarla o ka-dar güzel konserler ter-tip ediyorlar ki, birçok aydın evlerinde, bu istas- yon İstanbul Radyo-su'nun yerini almaya mu- vaffak olmuştur. Bir de çalış-
ma saatini iki saatten dörde, beşeçıkarmasını bekliyoruz."
1957 yılında Taşkışla binası-na ve daha sonra 1963'te İTÜTelevizyonu ile birlikte MaçkaMaden Fakültesi binasına taşınır Radyo. Dünyanın önemli plak şirketlerinden, konsolosluklar-dan, kültür merkezlerinden bağış
yoluyla plak ve bandlar yağmak-tadır. Yıllar içinde seçkin yorum-lardan oluşan geniş bir diskotek
ve ciddi kataloglama çalışmasıy-la önemli bir arşiv oluşturulur.Dinleyici istekleri, program me-tinleri, gazete kupürleri, mektup-lar ve yayın bültenleri yıl yıl tas-
Dönemin unutulmaz sanatçılarıİTÜ Radyosu'nun program aralarında, Klasik Batı Müziği
kültürüne ilişkin sorular sorulur, yarışmalar düzenlenir.
Haftada iki gün, yarım saat süreli Türk Sanat Müziği
programları da başlar. Arif Sami Toker, Safiye Ayla, Münir
Nureddin Selçuk (fotoğrafta), Zeki Müren gibi
isimlerin konserleri yayınlanır. Erzincan'daaskerliğini yapmakta olan Eyüplü yazıcı onbaşı
Fahrettin Baydar İstanbul'da yaşayan ailesi
için 'Ayrılık Yaman Kelime' ve 'Gurbet elde
her akşam' şarkılarının çalınmasını ister 9
s Şubat 1953'te Radyo'ya yazdığı mektupta.
Radyonun açılış müziği, Mozart'ın Türk
Marşı' diye bilinen 'Rondo Alla Turca' adlı
yapıtıdır. Hıfzı Topuz, Şevket Rado, Adalet
Cimcoz ve Adalet Ağaoğlu gibi kalemler
köşelerinden yüreklendirir Teknik
Üniversitelileri.
Taksim Belediye Gazinosu'nda 1953-54 sezonunun ilkkonserleri Suna Kan-İdil Biret resitalleridi r ve 'Harika
Çocuklar' İTÜ Radyosu'ndan dinlenir.
ruf edilerek günümüze kadar ko-runur.
İTÜ Radyosu, tarihi boyuncaöğrenci çalışanları için bir labora-tuvar olmuştur. Stüdyo teçhizatı-nın büyük bir bölümü, öğrencile-rin diploma tezi çalışmalarınınürünleridir. Program yapımcısı,
yönetici spiker ve teknik sorum-lular olarak; Mustafa Santur baş-ta olmak üzere, Adnan Ataman,Tahsin Saya, İbrahim Çelıkbaş,Fatih Pasiner, Duran Leblebici,
Vural Tekeli, Çetin İzbul, AldoD'orfani, İnanç Kayalıoğlu, Yü-cel Durusoy, Yakut Paker, Sıddık
Yarman, Hakan Kuntman, Os-man Palamutçuoğulları, Pertev
Apaydın, Atilla Atlı, üniversitedışından desteğiyle Ömer Umar
ve onlarca İTÜ'lü, çok sesli mü-
zik kültürünü mikrofona taşırlar.1971'de radyo ve televizyon ya-
yın tekelinin TRT Kurumu'na ve-rilmesi üzerine, düzenli yayınlarason verilir ve İTÜ Radyosu 1980
yılına kadar yayınını kendi bün- yesinde sürdürür.
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gül-sün Sağlamer'in öncülüğünde -odönemde Rektör Yardımcısı idi-iki yıllık bir yeniden yapılanmasonucunda, 29 Ekim 1995'te İTÜ
Radyosu, Ayazağa Kampü-sü'nden düzenli yayınlarına yeni-den başlar. Ancak mevcut RadyoTV Yasası, engel oluşturur yayı-nına; 1999 Nisan ayında susar.
İTÜ Radyosu 1960'ta,1971'de, 1980'de yani hep 'aradönemlerde' kapanmıştır. Bugünise internet ortamında canlı yayı-nını sürdürmektedir. Radyo dal-gaları arasında yerini almak vedinleyicisine kavuşmak için yasa-
nın değişmesini beklemektedir.
Yücel Durusoy ve VuralTekeli, İTÜRadyosu'nunteknikkontrolünüyapıyorlar(solda).
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 97
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 96/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 97/103
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 98/103
Türkiye-SSCBfutbolkarşılaşmasındaİTÜTVkameramanı
Aldo Dorfani(üstte, sağda).İTÜ TV'deefekt göreviniKorkmaz Çakarüstlenmişti(üstte, ensağda).
mikrofon başındaki ilk sözleri-dir. Bunu size, o günlerde yayım-
lanmış bir yazıdan aynen aktara-lım:
"Anons hiç alışık olmadığı-mız bir tarzda yapıldı. Çünküradyolarımızın düğmesini çevir-diğimiz zaman karşımıza çıkanspiker, bize daima 'Sayın dinleyi
D a m d a nn a k l e n y a y ı nTelevizyon tarihimizdeki ilknaklen yayın, 12 Kasım
1961'de 2-1 yenildiğimiz
Türkiye-SSCB (Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetleri Birliği) futbol
karşılaşmasında gerçekleşti. O
günün TV izleyicileri, alıcılar
başında toplanır ve ilk kez bir
futbol karşılaşmasını ekrandan
izlerler. İTÜ-TV, çeşitli
yarışmaları, gösterileri ve diğer
törenleri naklen yayınlayarak
televizyonun ülkemizdeyaygınlaşmasında en büyük
katkıyı sağlayan kuruluş olarak
anılacaktır.
çiler' diye hitap ettiği halde, tele- vizyon spikeri 'Sayın seyirciler'
diye seslendi..."İşte TV konusundaki 'ilk rö-
portaj' da sayılabilecek bu söz-ler, televizyon izleyen ilk seyirci-leri çok şaşırtır. Yetkililer de fark etmiştir bunu. Nihayet Fatih Pa-siner ortalama bir formül bulur;TV ekranında, 'Sayın seyirci vedinleyiciler' demeyi uygun görür.Bu, yıllarca da böyle devam eder.
Fatih Pasmer'in yanı sıra1954'ten itibaren, Sadık Hitay
da spikerliğe başlar. Eşi TaşhanHitay da. Bu bakımdan TaşhanHitay için de 'ilk kadın TV sunu-cumuz' demek, yanlış olmaz.
İLK SANATÇILAR TER
DÖKÜYOR
Düzenli yayınlarla birlikte,müzik dalındaki sanatçılarımızda Taşkışla'nın yolunu öğrenme-
ye başlarlar. Bu konuda da kimi'ilk'lerden söz edebiliyoruz. Türk Sanat Müziği'nin pek çok ismi, bu ilk televizyon stüdyosundaterlemiştir. 'Terlemiştir' deyiminigelişi güzel kullandığımızı san-mayın: Bir yandan projektörün verdiği ısı, öte yandan aygıtlarınkızması, küçücük stüdyoyu iyiceısıtmaktadır. Bazen 35 hatta 40dereceye vardığı olur bu sıcaklı-ğın...
Burhan Felek, bu 'terleme'konusu hatırlatıldığında, "Yaa"der ve sözlerini şöyle sürdürür:
"Demek 1952 baharında açmı-şım televizyonu... Bu açılış için
davet edilmiştim. Memnunluklakabul ettim. Fakat o sırada orta-daki üst dişimin takma kısmı ye-rinden oynamıştı. Geçici olarak başkasını taktırdım ve televizyo-na gittim. 10 dakika kadar ko-nuştuğumu hatırlıyorum televiz-
yon açılışında... Ancak o zamankullanılan ark lambalarının sı-caklığından çok rahatsız olduğu-mu hiç unutmuyorum. Ne söyle-diğimi ise doğrusu pek hatırlamı-
yorum. Çünkü alışmadığım şart-lar içinde ilk defa ekrana çıkma-nın ve kızgın lambalar altındakonuşmanın zorluğu, hafızamındiğer kısımlarını battal etmişti.Nasıl çıktığımı, nasıl rahatsız ol-duğumu dişimin düşmemesi içinnasıl endişe ettiğimi ise gayet iyihatırlıyorum..."
TV'DE İLK KONSER
Öte yandan o daracık stüd- yoya yerleşmek, hele sazlarla bir-likte hareket alanı bulmak, so-listler için hiç de kolay olmaz. Bu yüzden çok kez yalnızca bir veyaiki enstrümanla yaparlar prog-ramlarını.
'İlk TV sanatçıları' arasındaFeriha Tunceli, ilk TV konserinişöyle anımsıyor:
"Doğrusu televizyonun adınıduymuştuk ama, hakkında fazla bilgimiz yoktu. Ben o sırada kon-servatuvarı yeni bitirmiş, tecrü-
10 0 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 99/103
beşiz bir sanatçıydım. Üç-beş ki-şi önünde bile olsa konser verme-
yi düşünmenin heyecanı içindey-dim. Üstelik yanımda CevdetÇağla gibi, Hüsnü Coşar gibi ikiüstatla konser vermek, ayrıcakalp atışlarımı hızlandırıyordu.Bunlara bir de ilk kez, pek bilme-diğimiz televizyona çıkmanın he-
yecanını eklerseniz... Aslına ba-kılırsa, o stüdyoya zaten bir ke-
manla bir ud zorlukla sığınıştı.Şöyle bir köşeye sıkışmış gibiy-dik. Daha önce aynı stüdyodaoturup Orhan Hançerlioğlu'nunedebiyat konuşmasını dinlemiş-tik. Bir yandan kameranın çekişi-ni izliyor, öte yandan alıcıda gö-rüntüyü seyrediyorduk. Merak uyandırıcı bir olaydı... Derkenkamera karşısına geçme sırası bi-ze gelince... İşte yukarıda söyle-diğim heyecan kasırgası esmeye
başladı... Televizyondan önce, bir şarkı söyledik mi, bir konser oldu mu, arkadaşlarımıza koşar,nasıl söylediğimizi sorardık. Te-levizyonda ise, programım bitin-ce stüdyodaki arkadaşa gitmiş venasıl söylediğimi değil, nasıl gö-ründüğümü sormuştum."
İLK TELE-TİYATROİlk TV olaylarının öncülerin-
den biri de şüphesiz Afif Yesa-rı'dır. Afif Yesarı, İTÜ-TV'mn
başlamasıyla birlikte göreve ko-şanlardandır. Önce konuşmalar hazırlar televizyon için. Sonra bunları ilginç görüntülerle süsle-meye başlar. Hikayeler okur, Fa-tih Pasiner'le birlikte müzikli şiir programlan düzenler. Ve 23
Aralık 1954 akşamı, 'televizyon-da ilk tiyatroyu gerçekleştiren ki-şi' unvanını kazanır.
Afif Yesari, ilk tiyatroyu ek-rana getirirken karşılaştığı zor-luklardan söz ederken, "Nedenseo zamanlar bazı aktör ve aktris-ler televizyonu küçümsüyorlar-dı" der. Bu ilk TV'deki tiyatro
yapıtının adı 'Mektup'tur. Yaza-rı Afif Yesari, rolleri Gençlik Ti- yatrosu'ndan üç amatörle bölü-şür. Bu oyunculardan biri Ede- biyat Fakültesi'nden İlhan Doğ-ramacı'dır. Tıp Fakültesi'nden Ali Keskiner ikinci övüncüdür
ve üçüncü kişi olarak da Gazete-cilik Enstitüsü öğrencisi Nisa Er-san (Serezli) vardır. Sonraları Ni-sa Serezli olarak Türk Tiyatro-su'nda yıldızı parlayacak olanNisa Ersan, 'TV'de Tiyatro'nunda ilk kadın oyuncusu olmuştur böylece.
EKRAN SPORLA TANIŞIYOR Televizyonun ilk spor yayını
bir boks maçıydı. Stüdyoda kuru-lan bir 'mini-ring'teki bu boksmaçı büyük ilgiye hedef olmuştu.TV'deki ilk hava raporunun su-nucusu Ali Esin, ilk trafik konuş-malarını gerçekleştiren kişi ise,
devrin İstanbul Trafik Mü-dürü Orhan Eyüboğ-
lu'ydu. TV'de ilk defile ise, 13 Ocak 1955 tarihinde ek-
ranlara gelmişti. •
Dönemingazetelerindenbir 'İTÜ TVhaberi:TelevizyonunkurucularındanProf. Adnan
Ataman'dan
(en solda) vegörev başındaölen
kameraman AldoDorfani'den(solda) sözediliyor.
Altta iseekranın ilkTürk Müziğikonseri: CevdetÇağla, FerihaTunceli,Nebahat
Yedibaş.
Popüler TARİH /Eylül 2001 • 1 0 1
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 100/103
Kültürler Arası
Farklılaşma ve
YönetimSelami Sargut
İmge Kitabevi
Yayınları
Düşüncenin Gökkuşağı
Cemil Meriç
Mustafa Armağan
Ufuk Kitapları/ 20.
Yüzyıla Türk Kültürüne
Yön Verenler Dizisi
Açı Direkleri
(Poteaux D'angle)
Henri Michaux
Sel Yayıncılık
Cihat/ İslamcılığın
Yükselişi ve Gerilemesi
Gilies Kepel
Doğan Kitap
Kahve ve Kahvehane
(Kaffee und
Kaffeehaus)
Ulla Heise
Dost Kitabevi
Yayınları / Yaşam ve
Kültür Dizisi
S ö m ü r g e l e ş t i r m e y e y e n i b a k ı şSon yıllarda sosyal bilimler alanında en çok ilgi gören kitaplardan biri de
'Mısır'ın Sömürgeleştirilmesi'. Bunda, Timothy Mitchell'ın, Avrupa'nın 19.
Yüzyıl Mısır'ı üzerindeki kolonyal nüfuzunu dile getirirken, Michel Foucault,
Jacques Derrida ve Martin Heidegger'in kuramlarını yetkin bir şekilde
kullanması önemli bir rol oynuyor. Mitchell, Mısır'ın sömürgeleştirilmesi
üzerinden modern iktidar ve bilgi biçimlerinin kullandıkları
yöntemleri ve dayandıkları metafiziği inceliyor. Artık aralıklı
olarak baskı uygulayan değil, sürekli eğiten ve denetleyen bir
iktidar söz konusu. Mitchell, hem bu modern siyasi iktidar
biçimlerinin nasıl işlediğini hem de bu iktidar biçimleriyle dünyayıanlamanın modern biçimleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor.
Mısır'ın Sömürgeleştirilmesi
Timothy Mitchell
İletişim Yayınevi / Araştırma-İnceleme Dizisi
D ü n ü n v e b u g ü n ü n y o k s u l l u ğ u Yoksulluk gerçeği, son yıllarda Türkiye'de derinleşiyor, boyutlanıyor, çeşitleniyor.
Yoksul mahalleleri, yoksulluk imgesi, tekinsiz bir 'varoş' terimiyle
ürkünçleştiriliyor. Oğuz Işık ile Melih Pınarcıoğlu'nun incelemesi, Türkiye'de
yoksulluk olgusuna, insanların yoksullukla baş etme stratejilerini odak alarak
bakıyor. Kitaba adını veren 'nöbetleşe yoksulluk' kavramı, Türkiye'deki
kentleşme ve göç dinamiğiyle iç içe geçen temel bir stratejiyi tanımlıyor. Yaklaşık
yarım yüzyıldır yoksulların orta sınıflara terfi etmesini sağlayan bir mekanizma
bu... 2000'lerde bu nöbetleşme zinciri son halkasından kopmak üzere. 'En
alttakilerin' yukarılara tırmanma imkânları nihayete ermekte. Bu, yoksulluğun
şartlarının çok daha ağırlaşması demek... Işık ve Pınarcıoğlu bu gidişi, nöbetleşe
yoksulluk döngüsünün olağanüstü hızlı ve çarpıcı yaşandığı Sultanbeyli örneğinde
irdeliyorlar.
Nöbetleşe Yoksulluk
Gecekondulaşma ve Kent Yoksulları:
Sultanbeyli Örneği
Oğuz Işık, M. Melih Pınarcıoğluİletişim Yayınevi / Araştırma-İnceleme Dizisi
1 0 2 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
Felsefe t a r i h i n i n i n s a n l a r ı Antik çağdaki filozoflardan başlayarak
günümüze dek felsefenin serüvenini aktaran
'Düşünürlerin Eşliğinde' adlı yapıt, bizi çok
sayıda düşünürle buluşturuyor. Kitapta asıl
üzerinde durulan konu, düşünürün kim
olduğu, kimliği; bir insan olarak nasıl bir
süreçten geçtiği... Roger-Pol Droit,
düşünürlerin hangi kaynaklardan
beslendiklerini araştırırken çağdaşlarıyla
ilişkilerini vetoplumsal olaylar
karşısında
takındıkları tavırları
irdeliyor.
Felsefecilere değişik
açılardan bakan
yazar, onları
yaşamları,
düşünceleri ve
yapıtlarıyla ele
alırken okurun,
araştırmalarını derinleştirmesi için iyi bir
kılavuz sunmuş oluyor. 'Düşünürlerin
Eşliğinde', felsefeden ürken ancak yine de
onun ilginç dünyasına girmek isteyenler
için, bir yol gösterici. Felsefe tarihini
kronolojik bir dizge doğrultusunda
kavramak isteyenler için de bir başucu
kitabı.
Düşünürlerin Eşliğinde
(La Compagnie Des Philosophes)
Roger-Pol Droit
Can Yayınları / Çağdaş Dünya Yazarları
Dizisi
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 101/103
ıMÜRŞİT BALABANLILAR
Karadeniz
Neal Ascherson
Türkiye İş Bankası
Kültür Yayınları /
Tarih Dizisi
Rusya'nın Şark
Siyaseti
Nikerled Krayblis
Aktif Yayınevi
Hortum ve Cinnet
Şaban Arslan
OM Yayınevi
D o k s a n l ı y ı l l a r ı n g ü n d e m i n d e nPatolojik bir ruh halinin bireyselden toplumsala bütün
ilişkilere damgasını vurduğu, harici ve dahili bütün siyasal
kararların da bu atmosferden etkilendiği
ve hayaletler/ruhlar/hortlaklar anaforuna
sıklıkla tutulan bir memlekette, artık
'Hayaletbilimi'ne duyulan ihtiyaç da
kaçınılmazdır! Bu kitap da bu yüzden
bugüne kadar denenmemiş bir yaklaşımla,
Türk dış politikasının 90'lı yıllarda
gündeme gelen konularından Balkanlarsorununu, o dönemin en tartışmalı kişiliği
Özal çevresinde ve Neo-Osmanlılık
tartışmaları bağlamında analiz etmeye çalışmaktadır.
Hayaletbilimi ve Hayali Kimlikler
Neo-Osmanlılık, Özal ve Balkanlar
Şaban H. Çalış
Çizgi Kitabevi Yayınları / Bilim Toplum Siyaset Dizisi
D e m o k r a s i n i n b e ş i ğ i n d e ' 2 . s ı n ı f Varoşların Buda'sı, 70'li yılların sonuyla 80'li yılların
başında, İngiliz İşçi Partisi'nin iktidarı Thatcherhükümetine bırakmak üzere olduğu günlerde, sorunlu bir
dünyada var olmaya çalışan bir gencin marjinal yaşamını
konu alıyor. Hindistan göçmeni bir babayla İngiliz annenin
oğlu Karim'in ve yakın çevresinin öyküsünün anlatıldığı
Varoşların Buda'sı, son dönem İngiliz
edebiyatının ses getiren yazarlarından biri
olan Pakistan asıllı Hanif Kureishi'nin en
önemli, en sert üsluplu romanı.
Varoşların Buda'sı
Hanif Kureishi
Can Yayınları / Çağdaş Dünya Yazarları
Dizisi
P a r is v e ş e h i r le r i n d ü n ü , b u g ü n ü Antoni Jach 1956 doğumlu, Avustralyalı bir yazar. Ülkesinde,
'Haftada Bir İskambil' adlı romanıyla tanınmış. Uzun yıllardır
gazetecilik yapıyor ama asıl sevdiği işi, tiyatro eleştirmenliği.
Jach'ın The Layers of City' adlı yapıtı geçen haftalarda ülkemizde
yayımlandı (Şehrin Katmanları, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları). Bildiğim kadarıyla Türkçedeki ilk kitabı oluyor. 'ŞehrinKatmanları' için kendisi Yoman' diyorsa da bildiğimiz roman
tanımına uymayan bir yapısı var. Jach'ın
kahramanı bir şehir; daha doğrusu Paris şehri.
Bu, bizim yazarlarımızca da denenmiş bir şey.
Yenilerden örnek verirsek; Aslı Erdoğan'ın
'Kırmızı Pelerinli Kent' romanının kahramanı
Rio; Nedim Gürsel'in 'Boğazkesen'inde ise
İstanbul'dur, hatırlayacaksınız. Ama dedim ya,
'Şehrin Katmanları' oldukça farklı. Yazar,
Paris örneğinden yol çıkarak uygarlık-
barbarlık ikileminde gel gitlerle şehirleri
anlatıyor kitabında; kütüphaneleri, metroyu,kafeyi, caddeleri...
Kitap boyunca, yazarla birlikte çıktığınız
gezide sizi şaşırtan, 'Ben niye bunları
farketm edim?' dedirten tespitlerle
karşılaşıyorsunuz. Gözlem gücü ağır basmasına karşın, yazarın
ciddi sayıda kaynak kitap kullandığını anlıyorsunuz. Son sayfayı
çevirdiğinizde, önünüze gelen liste bu yargınızı haklı çıkarıyor.
Jach'ın yararlandığı, The Ruin of Kasch (Roberto Calasso), A
History of Private Life (George Duby), Le Peuple (Jules Michelet),
Letters From a Stoic (Seneca) gibi iki buçuk sayfalık bir kitap
listesi dikkatinizi çekiyor.
Antoni Jach'ın ilgiyi kesintisiz kılan bir üslubu var. Sık sıkkullandığı ucu açık cümleler okuru özgür kılıyor. Şehrin tarih
içindeki gelişimini ve bugününü anlatırken kesin yargılardan özenle
kaçınıyor. Ancak çağımız uygarlığının şehirleri ne hale
dönüştürdüğü konusunda sert eleştirileri var. "İşte bu uygarlık" diyor
bir yerde, "işte neye dönüştüğümüz..." Ve bir bir sıralıyor
olumsuzlukları: "Şehirler devasa bir çöplük... Caddeler kızarmış
patates kokuyor. Bunca toz, böylesine koku nereden geliyor acaba?
Herkes sokakta, turist otobüsleri bir yerlere götürülmeyi bekleyen
koyun sürüleri gibi... Binalar içine konulduğumuz bir yer haline
geliyor. Belli bir süre kalıyor, sonra taşınıyoruz..."
'Şehrin Katmanları'nı bir tarih kitabı gibi de okuyabilirsiniz, bir
kurmaca yapıt gibi de... Yazarın Paris örneğinden yola çıktığını
söyledim yazımın başında; ama ben sık sık İstanbul'u düşündüm
okurken, sanki İstanbul için yazılmış sayfalarla karşılaştım.
Popüler TARİH/ Eylül 2001 • 103
http://groups.google.com/group/merakediyorum
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 102/103
AYIN FOTOĞRAFI
Türk birlikleri Kordonda
1 9 2 2 yılının 'Eylül'ü, Kurtuluş Savaşı'ndaki
büyük mücadelelerin sonrasında, bu yola baş koyanlar için adeta uzun bir 'ödül tö-reni' gibi geçti... Çünkü düşman askerle-ri, birçok il ve bölgeden Eylül ayında çı-
karılmıştı. 1922 Ağustos'unun son günlerinde Uşak-Sivaslı'nın kurtuluşuyla başlayan bu süreç, 9 Eylül'deİzmir'in kurtuluşuyla sürmüş ve 6 Ekım'de İstan- bul'un düşman askerinden temizlenmesiyle noktalan-mıştı.
Alaşehir'deki çarpışmalardan sonra tam bir mane- vi çöküntüye düşen ve buyruk dinlemez bir kaçaklar topluluğuna dönüşen Yunan ordusu İzmir'e doğru ka-çarken; Türk ordusu da zaferim ilan etmek için sabır-sızlanıyordu. Yunan birliklerinin herhangi bir karşıkoyma girişimi artık hiçbir sonuç veremezdi. 6 Ey-lül'de Yunanlılar, kentte toplanan asker ve kaçaklarıgemilere bindirmeye başladılar. Ve Türk birlikleri İz-mir'e girinceye kadar, bu gemilerle on bine yakın as-ker ve kaçağın taşınmasını sağladılar; kaçarlarken dekentin büyük bir bölümünü yakıp yıktılar.
Ülkenin Yunan işgalcilerinden kurtuluşu nedeniy-le 10 Eylül günü bir bildiri yayımlandı.
Türk birliklerinin zaferi tüm ülkede büyük bir se- vinç dalgası yarattı. Zafer dolayısıyla, kent ve köyler-de mitingler, gösteriler düzenlendi.
Tarih 9 Eylül 1922: İzmir'in
kurtuluşunun a rdından, Türkaskeri birlikleri Kordon'daki
geçit töreninde.
10 6 • Popüler TARİH/ Eylül 2001
8/6/2019 15 Popüler Tarih Eylül 2001 sayı 15
http://slidepdf.com/reader/full/15-popueler-tarih-eyluel-2001-sayi-15 103/103
Bu çalışma;[email protected]
üyeleri için hazırlanmıştır.Benzer çalışmalardan haberdar olmak,
öneri, istek ve karşılaştığınız sorunlan bize bildirin.
Çalışmalarımızı takip etmek iç[email protected]
e-posta adresine"Üyelik" başlıklı veya boş bir mesaj gönderin.
Grup sayfasınıhttp://groups.google.com/group/merakediyorum
inceleyerek daha önce üyelerimizle paylaştığımızçalışma ve mesajlan inceleyebilir,