Upload
others
View
17
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
SOSYAL BİLGİLER 6. SINIF DERS NOTU
1.ÜNİTE : SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM
Olgu, Görüş, Kavram
SOSYAL BİLGİLER ÖĞRENİYORUM
OLGU: Doğruluğu kişiden kişiye değişmeyen ve herkes tarafından kabul edilen, varlığı deneyler ve
bilimsel verilerle kanıtlanabilen bilgilere denir.
GÖRÜŞ: İnsanların kişisel fikirlerini yansıtan ve doğruluğu kişiden kişiye değişen bilgilere denir.
OLGUDAN GENELLEMEYE
Olgu: Herkesin bildiği ve kabul ettiği
şeylerdir. Bir olgunun genelleştirilmesi için
tümevarım ve tümdengelim kavramlarını bilmek
gerekir.
Tümevarım: Parçadan bütüne
varmaktır. Yani küçük olgu ve olaylardan, asıl
konuya, öze ulaşmaktır. Tümevarım yöntemini
kullanmak doğru yoldan bilgiye ulaşmamızı daha
da kolaylaştırır.
Günümüzde özellikle okula yeni
başlayanlar için, tümevarım yöntemi
kullanılmaktadır. Bundaki amaç öğrenmeyi kolay
ve sürekli hale getirmektir.
Örnek:
Ülkemizde köyler ilçeleri, ilçeler illeri, iller bölgeleri, bölgeler de Türkiye'yi meydana getirir.
İşte parçadan, bütün oluştuğu açıkça anlaşılmaktadır.
Tümdengelim: Bütünden parçaya varmaktır. Bir bütünü parçalara ayırarak incelediğinizde,
tümdengelim yöntemini kullanmış olursunuz.
Örnek:
Dünyayı tanıtarak, birçok ülkeden oluştuğunu ve bu ülkelerin ayrı özelliklere sahip olduğunu
söyleyebilirsiniz. Bu yaptığınız sistem tümdengelimdir.
Genellemeler, olgu ve kavramlardan bağımsız düşünülemez. Olgular, genellemelerin
geliştirilmesi için temel verilerdir.
Kavram: Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımıdır.
BİLGİ KUMBARAM
Karşılaştığınız bir terim ya da sözcüğün kavram olup olmadığını anlamak için size beş
maddelik "kavram tanımlama testi" öneriyorum.
Eğer bir sözcük,
• genel ve soyutsa,
• bir ya da iki sözcükle ifade ediliyorsa
• evrenselse
• bir zamana bağlı değilse
OLGU GÖRÜŞ
1
Yüz ölçümü bakımından
Türkiye’nin en büyük
bölgesi Doğu Anadolu
Bölgesi'dir.
Doğu Anadolu
Bölgesi Türkiye'nin
en güzel bölgesidir.
2
Bir futbol takımı sahada
on bir kişi ile mücadele
eder.
Dünyanın en iyi
futbol' takımı
İtalya'dadır.
3
Türkiye'nin güney kıyıla-
rında deniz suyu sıcaklı-
ğı kuzeye göre daha
fazladır.
Türkiye'de tatil
yapılabilecek en
güzel kıyılar güneyde
yer almaktadır.
4 Uludağ'ın yükseltisi
2543 metredir.
Dünyadaki en ilgi
çekici kayak merkezi
Uludağ'dır.
5
2006 Eurovision şarkı
yarışmasında birinci olan
ülke Finlandiya'dır.
2006 Eurovision şarkı
yarışması Türkiye'nin
katıldığı en güzel
organizasyondur.
• ortak özelliklere sahip farklı özelikleri temsil ediyorsa kavramdır.
Aşağıda sosyal bilgiler dersi içerisinde yer alan bazı kavramlar örnek olarak verilmiştir.
• nüfus• enerji• değer• kültür• değişim demokrasi• aile•güç• çevre• bağımsızlık
OLGU - KAVRAM - GENELLEME ZİNCİRİ
Olgu:Tam olarak bilinen, objektif olarak ispatlanan, somut bağlar, olay ve düşüncelerdir.
Kavram:Bir nesnenin veya düşüncenin zihindeki soyut ve genel tasarımıdır.
Genelleme:Kavramlar arasındaki ilişkiyi açıklayan bir kuram veya cümle, genellikle çok geniş
alan kapsayan bazı ilkeleri içeren ifadelerdir.Örnek:
BİLİMSEL ARAŞTIRMA YAPIYORUM
Bilimsel araştırma yapılırken aşağıda verilen basamakların kullanılmasına dikkat edilmelidir.
1. Basamak
ilgi duyulan, merak edilen bir olay ya da sorun seçilerek
araştırılacak konu belirlenir.
2. Basamak
Araştırmanın çözümüne yönelik varsayımlarda (hipotez)
bulunulur.
3. Basamak
Konuyla ilgili kitap, dergi, gazete ve makalelerden bilgi
toplanır.
4. Basamak
Konu ile kaynaklardan elde edilen notlar konularına göre
sınıflandırılır ve varsayımlar (hipotez) test edilir.
5. Basamak
Notlar kontrol edildikten sonra metin oluşturulur.; Metin
oluşturulurken bilgi alınan kaynaklar dipnot ile gösterilir.
VATANDAŞLIK HAK VE GÖREVLERİ
Yurdumuzda bütün vatandaşlar aynı haklara sahiptir. İnsanların kanun Önünde eşit
haklara sahip olması kolay kazanılmamıştır. Bu hakların kazanılması için çok uzun ve çetin
mücadeleler verilmiştir.
Olgu Dünya'nın kutuplardan basık Ekvator'dan şişkince
olan şekline geoid
denir.
Kavram Dünya
Genelleme Dünya'nın geoid şeklinde olmasının sonucunda
güneş ışınları her noktaya farklı açılarla düşer.
Vatandaşların haklarını koruma görevini devlet üstlenmiştir. Bu nedenle hakkını arayan
her vatandaşın başvuracağı İlk yer devlettir.
Vatandaşlar, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir. Buna göre her vatandaş hür doğar ve hür yaşar. Onun bu
hürriyetini kimse etinden alamaz. Buna bağlı olarak din ve vicdan hürriyetine de sahiptir.
Her vatandaş istediği dine inanmakta serbesttir. Onu bu konuda kimse zorlayamaz. Aynı
şekilde her vatandaş düşünce hürriyetine de sahiptir. Kişi istediği şekilde düşünebilir.
Yine herkesin bilim ve sanatı öğrenme, bu alanlarda araştırma yapma ve açıklama
hürriyeti vardır. Bütün bu hak ve hürriyetler Atatürk'ün önderliğinde kurulan
cumhuriyet yönetimi sayesinde elde edilmiştir.
Bu sayılanlar vatandaşın en önemli haklarından bazılarıdır. Devlet de vatandaşların bu
haklarına saygı duyar. Bu hakları edinebilmeleri için ortam hazırlar ve bu hakları yok
edebilecek engelleri ortadan kaldırır. Vatandaşlık görevlerine önem veren Atatürk
"Hakkın bulunduğu yerde görev, görevin bulunduğu yerde hak vardır." sözüyle vatandaşlık
görevinin önemini de belirtmiştir.
Hak: Hukuk düzeninin kişilere tanımış olduğu yetkidir. Bu yetkilerin belirli bir sının
vardır.
Sorumluluk: Kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirmesi gereken
yükümlülüklerini zamanında yerine getirmesi zorunluluğudur.
Özgürlük: Bireyin başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmesidir.
Özgürlük ile hak arasında doğrudan bir ilişki vardır. Özgürlük bütün hakların ortak
kökenidir. Özgürlük olmadan hak söz konusu olamaz. Hak, özgürlüğü sağlamak için kişiye
hukukun sağladığı yetkidir. Örneğin, eğitim hakkı olmayan bir kişinin dilediği bir alanda
eğitim görmesi söz konusu olamaz. Çünkü eğitim hakkı, eğitim özgürlüğünü
gerçekleştirmek için tanınmıştır.
Vatandaşlık: Aynı vatan toprakları üzerinde yaşayan aynı devlete vatandaşlık bağı ile
bağlı olan bireylere vatandaş denir. Bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de
vatandaşlık hakkının kazanılması yasalarla belirlenmiştir. Anayasamıza göre, "Türk Dev-
letine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür."
Vatandaşlık hak ve görevlerinden bazıları şunlardır:
- Seçme ve seçilme hakkı
- Kanunlara uymak
- Vergi vermek
- Askerlik yapmak
TOPLUMSAL BİR SORUNA ÇÖZÜM ARARKEN
İnsanlar toplum içerisinde yaşarken birçok sorunla karşılaşır. Bu sorunların çözümü hak,
sorumluluk ve özgürlükler temelinde olması gerekir. Bu da ancak yasalara uyulmasıyla gerçekleşir.
Tüketici Hakların Koruma Yasası'na göre; tüketici bir ay içerisinde itiraz edebilir.
Satıcıdan ödediği paranın iadesini, özürlü malın iadesini, malın değiştirilmesini ya da ücretsiz
onarımını isteyebilir. Alıcının bu isteklerinden herhangi biri gerçekleşmediği zaman, il ve ilçelerde
yasa ile kurulmuş olan hakem heyetlerine başvurma hakkı vardır. Bu heyetlere bir dilekçe ile alınan
malın faturası ya da fişi ile başvurulur. Tüketici burada verilen karardan da memnun
olmazsa, Tüketici Mahkemelerinde dava açabilir.
BİLGİ KUMBARAM
- Bir mal ya da hizmeti özel amaçlarda kullanan ya da tüketene "tüketici" denir.
- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 172. maddesin göre; "Devlet, tüketicileri koruyucu ve
aydınlatıcı tedbirleri alır, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder."
Bu maddeye göre devlet,
- Tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici,
zararlarını giderici, önlemler almak,
- Tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek zorundadır.
Tüketici hakları ihlalleri için başvurulabilecek yerler;
· Belediyeler,
· Tüketici Hakları Derneği,
· Tüketici Haklan Merkezi,
· Tüketici Mahkemesi,
· Tüketici Sorunları İl / İlçe Hakem Heyeti,
· Reklam Kuruludur.
Bazı durumlarda devlet kuruluşları ile de sorunlar yaşanabilir. Örneğin yol çalışmaları sonrasında
asfaltlama işleminin yapılmaması gibi hizmet aksamaları durumunda çeşitli devlet kurumlarına
başvurulabilir.
Hizmet aksamalarında başvurulabilecek yerler;
· Belediyeler,
· Muhtarlıklar,
· Kaymakamlıklar,
· Valiliklerdir.
DİLEKÇE VERME VE BİLGİ EDİNME HAKKI
· Demokratik devletlerin bireylere sağladığı temel haklardan biri de dilekçe verme hakkıdır. Dilekçe
verme hakkı, temel hakların korunmasını sağlar.
· Kişiler, uğradıkları herhangi bir haksızlık sonucu veya belirli bir konuda bilgi vermek amacıyla
dilekçe verme hakkına sahiptir.
· Dilekçe verme ve bilgi edinme hakkı yasalarla güvence altına alınmıştır. İlgili kurumlar, dilekçeleri
değerlendirerek vatandaşlara altmış gün içinde yazılı olarak cevap vermek zorundadır.
· Toplum içinde bireyler haklarını çok iyi bilmeli ve bunları kullanmalıdır.
· Toplum içinde bireylerin birbiriyle olan sorunlarının çözümünde empati kurmak da çok önemlidir.
EMPATİ: Bir bireyin kendisini karşısındakinin yerine koyması, onun duygu vedüşüncelerini
anlamaya çalışmasıdır.
Empati toplumsal yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olmalıdır. Empati duygusunun geliştiği
toplumlarda bireyler davranışlarında daha dikkatli olur ve davranışların karşılarındaki kişiler
tarafından nasıl algılanabileceğini daha iyi tahmin eder.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ETKİN VE SOSYAL BİR VATANDAŞIYIM
Sosyal Bilgiler Dersi;
· Vatandaşlık görevi ve sorumluluklarının öğrenilmesini sağlar.
· Öğrencilerin, Türk milletine, bayrağına ve Türk ordusuna karşı sevgi, saygı ve güven duygusunu
artırır.
· Atatürk ilke ve inkılâplarının öneminin anlaşılması ve bunların korunması bilincinin yerleşmesini
sağlar.
· Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeleri öğretir.
· Türk tarihinin öğretilmesini amaçlar.
· Hem ülkemizi hem de dünyayı tanımamızı sağlar.
· Demokratik yaşam kurallarını öğretir.
· Beraber yaşama, sorumluluk alma, yardımlaşma ve karar verme duygularını geliştirir.
· İnsanların, birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını kavramalarını sağlar.
· Bilimin ve tekniğin gelişmesinin insan hayatı üzerindeki etkilerini öğretir.
ATATÜRK VE SOSYAL BİLİMLER
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bilime ve bilimsel araştırmalara
büyük önem verdiği herkesçe bilinmektedir. Atatürk'ün en büyük amaçlarından biri de Türkiye'yi
çağdaş bir ülke hâline getirmek ve Avrupalı devletler seviyesine çıkarmaktır. Bunu yaparken en büyük
yol gösterici olarak bilimi kabul etmiştir.
Atatürk'ün yaptığı inkılaplar incelendiğinde, bu inkılapların aklın ve bilimin önderliğinde
yapıldığı, modern yenilik ve gelişime açık bir özelliğe sahip olduğu görülmektedir.
Bir ülkenin hızla gelişebilmesi için öncelikle halkın eğitim seviyesinin yükseltilmesi gereklidir.
Şüphesiz Atatürk de bu durumun farkına varmış ve eğitim alanındaki inkılâplara önem vermiştir. Bu
nedenle Atatürk bütçeden ödenek ayırarak yurt dışına öğrenci gönderilmesine karar vermiştir. Fen
bilimleri, sosyal bilimler, görsel sanatlar ve arkeoloji gibi birçok alanda 1925 ile 1947 yılları arasında
Avrupa'ya 40 öğrenci gönderilmiştir.
Türk Tarih Kurumu
Tarih boyunca çok sayıda devlet kuran, binlerce yıllık geçmişi olan, dünya kültür, sanat ve siyasi
hayatına etki eden Türklerin tarihi, İslam tarihi ve Osmanlı tarihi ile sınırlandırılmıştı.
Atatürk 1930 yılından itibaren Türk tarihinin araştırılması konusuna önem verdi. Araştırmaları
bilimsel hâle getirmek için 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini (Türk Tarih Kurumu)
kurdurdu.
Yeni Türk Harfleri
Arap alfabesi ses uyumu bakımından Türkçeye uygun olmadığından okuma ve yazma güçlüğü
ortaya çıkarıyordu. Bu nedenle ülkemizde okuma ve yazma bilenlerin sayısı da oldukça azdı.
Latin alfabesinden yararlanılarak, Türk dilinin yapısına uygun Türk alfabesi hazırlandı. Yeni Türk
harfleri, TBMM tarafından 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edildi.
Türk Dil Kurumu
Osmanlı Devleti zamanında iki çeşit dil vardı. Biri Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımıyla
oluşmuş Osmanlıca, diğeri ise halkın konuştuğu Türkçe idi.
Ülkede farklı dillerin konuşulması dil birliğinin oluşmasını engelliyordu. Bu nedenle Atatürk,
Türk dilinin geliştirilmesi konusu üzerinde önemle durdu.
Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtarılması ve sadeleştirilmesi amacıyla 1932 yılında Türk Dil
Kurumu açıldı. Ayrıca Dil Kurultayları düzenlendi.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi
Ankara Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinin kurulmasına Atatürk bizzat öncülük etmiştir.
Türkiye'nin gelişebilmesi için öncelikle bilimin önderliğini esas alan gençlerin yetiştirilmesi, millet
olarak bilinç seviyesinin yükseltilmesi, Türk diline ve Türk tarihine sahip çıkılması gerekiyordu. Dil
ve Tarih - Coğrafya Fakültesi 14 Haziran 1935 tarihinde kuruldu ..
Halkevleri
Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan inkılapların halka mal edilmesi ve halkın eğitilmesi için
herkesin rahatlıkla çalışmalarına katılabileceği yaygın bir teşkilata ihtiyaç vardı.
Atatürk'ün önderliğinde tarihinde resmen açılan halkevlerinin amaçları; halk arasında kültür ve
düşünce birliğini gerçekleştirmek, Atatürk inkılaplarının benimsenmesini sağlamak, cumhuriyetin
kültür atılımını yapmak, Türk milletini yeni amaçlar etrafında toplamak, kır -kent ile köylü - aydın
ikiliğini ortadan kaldırmaktır,
Halkevleri kısa zamanda Türkiye'nin dört bir yanına yayıldı. 1931 ile 1952 yılları arasında 478
halkevi, 4322 halk odası açıldı.
Halkevleri Atatürk inkılaplarının benimsenmesinde özellikle;
· Dilin Türkçeleşmesi,
· Tarih bilincinin yerleştirilmesi,
· Geniş halk topluluklarına okuma ve yazma öğretilmesi,
· Millî ve manevi değerlerin topluma kazandırılması konularında etkili oldu.
ÜNİTE2: YERYÜZÜNDE YAŞAM
YERYÜZÜNDE YAŞAM
COĞRAFİ KONUM
Bir yerin Dünya üzerinde bulunduğu konuma coğrafi konum denir. Coğrafi konum, ma-
tematik ve özel konum olarak ikiye ayrılır.
1- MATEMATİK KONUM
Dünya üzerindeki bir yerin başlangıç paraleline (Ekvator) ve başlangıç meridyenine
(Greenvvich) göre olan konumuna matematik konum denir.
MATEMATİK KOORDİNATLAR
Paralel ve Özellikleri
Ø Ekvator'a paralel olarak geçtiği düşünülen dairelere paralel denir.
Ø Başlangıç paraleli (0°) ve en büyük paralel dairesi Ekvator'dur.
Ø Kutup noktalarına eşit uzaklıktaki noktaların birleştirilmesiyle elde edilen ve Dünya'yı
Ø ortasından çevreleyen en geniş paralel dairesine Ekvator denir.
Ø Ekvator'un kuzeyindeki paralellere kuzey paralelleri, güneyindekilere ise güney paralelleri denir.
Ø Ekvator yıl boyunca gece ile gündüz eşitliğinin yaşandığı, çizgisel hızın en fazla, yer çekiminin en az
olduğu paralel dairesidir.
Ø Paraleller, Ekvator'dan kutuplara doğru birer derece aralıklarla çizilir.
Ø 90 tane Kuzey Yarım Küre'de, 90 tane Güney Yarım Küre'de olmak üzere toplam 180 tane paralel
dairesi vardır.
Ø Dünya'nın şeklinden dolayı Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe paralellerin boyları kısalır ve
kutuplarda nokta şeklini alır.
Bazı paralel dairelerinin özel isimleri vardır.
0° paraleli Ekvator
23°27' kuzey paraleli Yengeç Dönencesi
23°27' güney paraleli Oğlak Dönencesi
66°33' kuzey paraleli Kuzey Kutup Dairesi
66°33' güney paraleli Güney Kutup Dairesi
90° kuzey paraleli Kuzey Kutup Noktası
90° güney paraleli Güney Kutup Noktası
Ø Birbirini takip eden iki paralel arasındaki uzaklık her yerde eşittir ve yaklaşık 111 km'dir.
Meridyen ve Özellikleri
Ø Bir kutup noktasından diğer kutup noktasına uzanan, Ekvator ve paralelleri dik olarak kesen yarım
çemberlere meridyen denir. Meridyenler, 360° olan Ekvator çemberinin birer derecelik aralıklara
ayrılmasıyla oluşturulmuştur.
Ø Başlangıç meridyeni (0°), İngiltere'ni başkenti Londra yakınlarındaki Greenwich Gözlem Evi'nden
geçer.
Ø Başlangıç meridyeninin doğusunda kalan meridyenlere doğu meridyenleri, batısında kalan
meridyenlere batı meridyenleri denir.
Ø 180 tane doğuda, 180 tane batıda olma üzere toplam 360 tane meridyen yayı vardır.
Ø Dünya'nın şeklinden dolayı tüm meridyenler kutup noktalarında birleşirler ve birbirlerini kesmezler.
Buna bağlı olarak tüm meridyenleri uzunlukları aynıdır.
Ø İki meridyen arasındaki uzaklık, sadece Ekvator üzerinde 111 km'dir. Bu uzaklık, Dürya'nın şeklinden
dolayı kutuplara gidildikçe azalır ve kutup noktalarında sıfır olur.
Ø İki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır. Ekvator'dan kutuplara doğru gidildikçe meridyenler
arasındaki uzaklık azaldığı hâlde zaman farkı değişmez.
Ø Aynı meridyen üzerinde bulunan tüm noktalarda yerel saat aynıdır. Çünkü aynı meridyen üzerindeki
bütün noktalar Güneş'in karşısında aynı anda geçerler.
Ø Meridyenler, Dünya üzerindeki herhangi bir yerin matematik konumunun belirlenmesinde yardımcı
olur. Ayrıca meridyenler yardımıyla; Dünya üzerinde iki yer arasındaki yerel saat farkı da bulunabilir.
TÜRKİYE'NİN MATEMATİK KONUMUNUN SONUÇLARI
· Kuzey Yarımküre'nin Orta Kuşağı'nda yer alır.
· Başlangıç Meridyeni'nin (Greenvvich) doğusundadır.
· En kuzeyi (42° Kuzey) ile en güneyi (36° Kuzey) arasındaki kuş uçuşu uzaklık, yaklaşık 666 km'dir
(42° - 36°=6° 6x111 =666 km).
· En doğusu (45° Doğu) ile en batısı (26° Doğu) arasında, 76 dakikalık zaman farkı vardır (45°-26°=
19° 19x4'=76').
· Orta Kuşak'ta yer aldığı için yıl içinde dört mevsimi belirgin olarak yaşar.
· Kuzeyden esen rüzgarlar hava sıcaklığını düşürürken, güneyden esen rüzgarlarise hava sıcaklığını
arttırır.
2- ÖZEL KONUM
Dünya üzerinde bir yerin veya bir ülkenin kıtalara, okyanuslara, denizlere, işlek
ticaret yollarına, boğazlara, kanallara, ekonomik ve siyasi teşkilatlara, komşularına göre konumu ile
yer şekilleri ve yükselti özellikleri o yerin özel konumunu belirler.
Türkiye'nin Dünya Üzerindeki Yeri
TÜRKİYE'NİN ÖZEL KONUMUNUN SONUÇLARI
· Üç kıtanın (Asya, Avrupa, Afrika) birbirine en yakın olduğu yerde bulunur.
· Üç tarafı denizlerle (Karadeniz, Ege Denizi, Akdeniz) çevrili bir yarımadadır. Marmara Denizi'ne
sahiptir.
· Önemli ticaret yollarına ve boğazlara sahiptir (İstanbul ve Çanakkale Boğazları). Bu durum
· Türkiye'nin jeopolitik önemini artırmıştır.
· Gelişmiş Avrupa ülkeleri ile zengin petrol yataklarına sahip Orta Doğu ülkeleri arasında yer alır.
· Ortalama yükseltisi fazladır (1132 m).
Ø Batıdan doğuya doğru gidildikçe yükselti artar.
Ø Dağlar genelde doğu-batı yönünde uzanır.
Ø Sıcaklık ortalamaları batıdan doğuya gidildikçe azalır.
· Yer şekillerinin çeşitli olması, farklı iklim tiplerinin görülmesine neden olur.
· Yüzyıllar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapması nedeniyle, tarihsel ve kültürel
bakımdan çok zengindir.
COĞRAFYA
Yeryüzünde oluşan olayları, bu olayların nasıl meydana geldiğini, nerelerde dağılım
gösterdiğini ve oluşturduğu sonuçların çevresine ve insanlara etkilerini inceleyen bilim
dalına coğrafya denir.
Coğrafya başlıca iki bölüme ayrılır:
1. Genel coğrafya 2. Yerel coğrafya
1. Genel Coğrafya Kendi içinde ikiye ayrılır:
a)Fiziki Coğrafya: Yeryüzü şekillerini, dünyadaki iklim çeşitleri ve bitki örtüsü
çeşitliliğini, dünyanın şekli ve şeklinin sonuçlarını inceler.
b)Beşeri ve Ekonomik Coğrafya: Dünya üzerinde var olan insan topluluklarını, bu insanların
çevre ile ilişkilerini, ekonomik faaliyetlerini inceleyen bir bilim dalıdır. Kısaca insanı ve ekonomik
faaliyetleri inceler.
2. Yerel Coğrafya: Dünya üzerinde herhangi bir alandaki tüm coğrafi olayları birlikte inceler.
Bu alan kimi zaman bir ülke, kimi zaman bir bölge olabilir.
HARİTA BİLGİSİ
Dünyanın tamamının ya da belli bir kısmının kuşbakışı olarak ve belirlenmiş bir ölçek
oranında küçültülerek bir düzleme aktarılmış haline harita denir.
Harita çizilirken şu hususlara dikkat edilmelidir:
Ø Haritayı hangi amaç doğrultusunda kullanacağımızı belirlemeliyiz.
Ø Bu amaç doğrultusunda bize uygun olan ölçeği seçmeliyiz.
Ø Haritaya uygun bir isim koymalıyız.
Ø Yönleri düzgün biçimde kullanabilmek için, daima kuzeyi gösterir bir yön oku kullanmalıyız.
Ø Lejand bölümü olmalıdır.
Lejand: Haritalarda kullanılan sembol ve işaretlerin ne anlama geldiğini gösteren tablodur.
Plan: Plan en ayrıntılı haritalardır. Küçük alanlara ilişkin detaylı bilgi verir. Okullar, alışveriş
merkezleri, parklar plan ile gösterilirler.
Kroki: Bir yerin kuşbakışı görünüşünün belli bir ölçeğe uymadan kabataslak çizimine denir.
Ölçeksiz olduklarından harita değildir. Çoğu zaman bir yerin adresini tarif etmek için kullanılır.
Uyarı: Planlarda ve haritalarda belli bir ölçeğe göre küçültme yapılırken krokilerde ölçek
yoktur.
HARİTA ÇEŞİTLERİ
I. KULLANIM AMAÇLARINA GÖRE HARİTALAR
Haritalar kullanım amaçlarına göre iki bölüme ayrılırlar.
A) Genel Haritalar
Toplumun her kesimi tarafından kullanılan haritalardır. Topografya haritaları, atlas haritaları,
duvar haritaları, ansiklopedik haritalar, şehir haritaları ve turist haritaları bu gruba girer.
1- Fiziki Haritalar:
Yer şekillerini (dağ, ova, plato, vadi vb.) gösteren haritalardır.
Marmara Bölgesi Fiziki Haritası
2- Siyasi ve İdari Haritalar:
Kıtaların, ülkelerin sınırlarını gösteren haritalar siyasi haritalardır. Ülke içindeki il, ilçe, kasa-
ba ve köy gibi idari birimler arasındaki sınırları gösteren haritalara da idari haritalar denir.
3- Beşeri ve Ekonomik Haritalar:
Nüfus miktarını, dağılışını, yoğunluklarını, göçleri, insanların milliyetlerini, dinlerini, dillerini,
kültürlerine ait özelliklerin dağılışını gösteren haritalara beşeri haritalardenir. İnsanların ekonomik
faaliyetlerini ve bu ekonomik faaliyetlerin gerçekleşmesi için gerekli olan mal ve hizmetlerin
dağılışını gösteren haritalara ekonomik haritalar denir.
B) Özel Haritalar
Bu tür haritalar herhangi bir konuyu detaylarıyla gösteren, dolayısıyla uzmanlaşma isteyen haritalardır.
Belirli bir alanda uzmanlaşmış kişi ya da kuruluşların özel amaçları için hazırlanmış jeoloji,
meteoroloji, toprak, bitki örtüsü gibi haritaları kapsar.
II. ÖLÇEKLERİNE GÖRE HARİTALAR
A) Büyük ölçekli Haritalar
Büyük ölçekli haritalarda, yeryüzü şekilleri daha az küçültülerek düzleme aktarıldıklarından
daha fazla ayrıntı gösterirler.
1- Plan: Ölçekleri 1/20.000'e kadar olan haritalardır. Planların ayrıntı gösterme gücü daha
fazladır.
2- Topografya haritaları:
Ölçekleri 1/20.000 ile 1/200.000 arasında olan haritalardır.
B) Orta Ölçekli Haritalar
1/200.000 ile 1/500.000 arasında değişen haritalardır. Duvar haritaları orta ölçekli haritalardır.
C) Küçük Ölçekli Haritalar:
Ölçekleri 1/500.000'den daha küçük olan haritalardır. Atlaslar küçük ölçekli haritalardır.
Büyük ve Küçük ölçekli haritalar arasındaki fark
Büyük Ölçekli Haritalar Küçük Ölçekli Haritalar
Paydası küçüktür. Paydası büyüktür.
Küçültme oranı azdır. Küçültme oranı fazladır.
Ayrıntısı fazladır. Ayrıntısı azdır.
Hata oranı azdır. Hata oranı fazladır.
Daha küçük alanları gösterir. Daha geniş alanları gösterir.
Aynı alan çizildiğinde harita alanı
daha büyük olur.
Aynı alan çizildiğinde harita
alanı daha küçük olur.
ÖLÇEK: Haritadaki küçültme oranına ölçek denir. Ölçek, harita uzunluğu ile gerçek
uzunluğun birbirine oranıdır. Bir haritanın ölçeği iki şekilde gösterilir.
Kesir Ölçek: Haritalarda uygulanan küçültme oranı kesirle ifade edilir. Kesir ölçekte pay
daima 1 ile gösterilir. 1/100 000, 1/2 000 000 gibi paydadaki sayı, çizimin ne kadar küçültüldüğünü
ifade eder.
Kesir ölçeklerde, ölçek ile ölçek paydası arasında ters orantı vardır. Ölçeğin paydası bü-
yüdükçe ölçek küçülür, ölçek paydası küçüldükçe ölçek büyür.
Çizgi Ölçek: Küçültme oranının çizgi şeklinde gösterildiği ölçeklerdir. Eşit aralıklara
bölünmüş olan çizgi üzerinde, aralıkların gerçekte ne kadar uzaklığa eşit olduğu belirtilir. 20 0 20 40 60 80 km
1cm
Yukarıda verilen ölçekte, haritadaki 1 cm'lik uzunluk, arazide 2 000 000 cm'yi yani 20 km'yi
göstermektedir.
Haritalarda genellikle çizgi ve kesir ölçek birlikte kullanılır. Çizgi ölçek, kesir ölçeğe göre
daha kullanışlıdır. Bunun nedeni harita, fotoğraf veya fotokopi ile küçültülüp büyütülse de çizgi öl-
çeğin gösterdiği uzunlukların değişmemesidir. Çünkü bu işlem sırasında çizgi ölçek de aynı oranda
küçültülmüş veya büyütülmüş olur.
ÖLÇEKLERİN DÖNÜŞÜMÜ
Kesir Ölçeğin Çizgi Ölçeğe Çevrilmesi
Kesir ölçeğin çizgi ölçeğe çevrilmesi için haritadaki 1 cm'nin gerçekte kaç km'yi
gösterdiğinin bulunması gerekir.
Örnek:
1/2 000 000 kesir ölçeğinin çizgi ölçek olarak ifadesi nedir?
Çözüm:
Haritadaki 1 cm gerçekte 2 000 000 cm'ye yani 20 km'ye eşittir.
Buna göre, 1 cm'nin 20 km olarak gösterildiği çizgi ölçek hazırlanır.
ÇİZGİ ÖLÇEĞİN KESİR ÖLÇEĞE ÇEVRİLMESİ
Çizgi ölçeğin boyu haritadaki uzunluğu verir. Çizgi ölçek üzerindeki tüm bölümlerin toplamı gerçekteki uzunluğu ifade eder.
Yukarıdaki çizgi ölçeğin harita uzunluğu 5 cm'dir. Buna göre, kesir ölçek olarak
değeri nedir?
Ölçek Hesaplamaları
Harita üzerinden, haritadaki uzunluk, gerçek uzunluk ve ölçek hesaplamaları
yapılabilir.
Uzunluk hesaplarını hatasız yapabilmek için uzunluk ölçüsü birimlerini bilmek gerekir.
Uzunluk ölçüleri 10'ar 10'ar büyür, 10'ar 10'ar küçülürler.
Metre'nin alt ve üst katları:
Uzunluk hesaplamalarında;
- Gerçek uzunluk
- Harita uzunluğu
- Harita ölçeği hesaplanır.
Verilen uzunlukların daha iyi anlaşılması için formüller kullanılmaktadır.
1- Gerçek uzunluk = Harita uzunluğu x Harita ölçeğinin paydası
GU = HU x HÖ
UYARI: Formülleri pratik olarak öğrenebilmek için üçgen tabloyu kullanabiliriz.
UYARI: Kilometre cinsinden bir değer istendiğinde beş (5) sıfır silinir. Santimetre
cinsinden istendiğinde beş (5) sıfır.
Marmara Bölgesi Siyasi Haritası
3- Beşeri ve Ekonomik Haritalar:
Nüfus miktarını, dağılışını, yoğunluklarını, göçleri, insanların milliyetlerini, dinlerini, dillerini,
kültürlerine ait özelliklerin dağılışını gösteren haritalara beşeri haritalardenir. İnsanların ekonomik
faaliyetlerini ve bu ekonomik faaliyetlerin gerçekleşmesi için gerekli olan mal ve hizmetlerin
dağılışını gösteren haritalara ekonomik haritalar denir.
B) Özel Haritalar
Bu tür haritalar herhangi bir konuyu detaylarıyla gösteren, dolayısıyla uzmanlaşma isteyen haritalardır.
Belirli bir alanda uzmanlaşmış kişi ya da kuruluşların özel amaçları için hazırlanmış jeoloji,
meteoroloji, toprak, bitki örtüsü gibi haritaları kapsar.
Yeryüzünde Yaşam Ünitesi 2. Bölüm Dünyada Ve
Türkiye’de İklim
DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE İKLİM
Belli bir yerde, sıcaklık, nem, yağış, basınç, rüzgâr ve bulutluluk gibi hava olaylarının mevsimlik, yıllık
gidişlerinin uzun yıllar boyunca gösterdikleri ortalama duruma iklim denir. Bu ortalama durum uzun yıllar
içinde çok büyük değişikliğe uğramaz.
Sıcaklık, rüzgâr ve yağış gibi hava olaylarının bir yerde gösterdiği kısa süreli değişime de hava
durumu denir.
Tablo: İklimin insan ve doğal çevreye etkisi
Sıcak kuşak ve ılıman kuşak, Kuzey Yarım Küre'de, Güney Yarım Küre'ye göre daha geniş alan
kaplar. Bunun sebebi Kuzey Yarım Küre'de karaların oranının daha fazla olmasıdır. Denizler karalara göre
az ısınırlar. Oysa karalar çok ısınırlar. Bu durum Kuzey Yarım Küre'de sıcak ve ılıman kuşağın daha geniş
alan kaplamasına neden olmaktadır. Yine bu durumun sonucu olarak Kuzey Yarım Küre Güney Yarım
Küre'ye göre 2 °C daha sıcak olmaktadır.
A) SICAK İKLİMLER:
1- Tropikal İklim:
* İsmini sıcak iklimlerde yetişen çayırlardan almaktadır.
* Sıcaklıklar bütün mevsimlere yayılır.
* Sıcak bir günde yağış görülebilmektedir.
* Sudan platosu, Doğu, Güney ve Merkez Afrika'da sıklıkla görülmektedir.
2- Muson İklimi:
* Bu iklim tipinde yaz mevsimi yağışlı, kış mevsimi kurak geçmektedir.
* Sıcaklık ortalamaları 10 °C'nin altına hiç düşmemektedir.
* Genellikle Güney, Güneydoğu Asya ve Doğu Asya'da etkilidir.
* Akarsu rejimleri düzensizdir.
* Yağışsız dönemde yaprağını döken ormanlar doğal bitki örtüsünü oluşturul^
* Pirinç, çay, kahve, pamuk, muz, ananas, turunçgiller, zeytin önemli tarım ürünleridir. Koyun, keçi ve
manda yetiştirilen evcil hayvanlardır.
3- Ekvatoral İklim:
* Bu iklim tipi günlük ve yıllık sıcaklık farklılıklarının en az olduğu iklimdir.
* Bitki örtüsü ekvatoral ormanlardır.
* Amazon ve Kongo havzaları, Malezya, Filipinler ve Papua Yeni Gine'de görülmektedir.
* Ormanların çok gür olması nedeniyle çok sayıda maymun ve kuş türü yaşar. .
* Yıl boyunca yüksek sıcaklık ve bol yağış nedeniyle bütün yıl yeşil kalan 40-50 m uzunluğundaki
ağaçlardan oluşan tropikal yağmur ormanları doğal bitki örtüsüdür.
* Kahve, kakao, kauçuk, ananas, şeker kamışı, soya fasulyesi, turunçgiller, Hindistan cevizi, mısır
ve pirinç yetiştirilir.
4- Çöl İklimi:
* Bu iklim tipinde sıcaklıklar oldukça yüksek, yağışlar ise son derece azdır.
* Arabistan yarımadası. Büyük Sahra Çölü, Avustralya'nın iç kısımları, Meksika Çölleri, Peru
Çölleri, Kızılkum, Karakum ve Taklamakan Çölleri bu iklimin görüldüğü yerlerdir.
* Çöller, bitki örtüsü bakımından oldukça fakirdir. Çoğunlukla dikenli çalılar ve gövdelerinde su
tutma özelliği olan kaktüsler, görülür.
* Çöl ikliminin simgesi hurmadır. Yeraltı suyunun yüzeye çıktığı yerler olan vahalarda sulama ile
pamuk, yer fıstığı, tahıl ve üzüm yetiştirilir. Koyun ve deve en çok yetiştirilen evcil hayvandır.
B) ILIMAN İKLİMLER:
1- Okyanus İklimi:
* Genellikle karaların batı kıyılarında hüküm süren bu iklim tipinde yazlar serin, kışlar ise ılık
geçmektedir.
* Bitki örtüsü ormanlardır.
* Görüldüğü yerler: Şili'nin güney kıyıları. Batı Avrupa ve Yeni Zelanda vb.
2- Akdeniz İklimi:
* Ülkemizde de görülen bir iklim tipidir.
* Yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve yağışlı geçmektedir.
* Bitki örtüsü makilerdir.
* Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin büyük çoğunluğu ile Orta Şili ve California kıyılarında
görülmektedir.
* Akdeniz ikliminin etkili olduğu yörelerde küçükbaş hayvancılık yapılır. Özellikle keçi en çok
yetiştirilen hayvandır.
* Buğday, arpa, zeytin, turunçgiller, üzüm, pamuk, şekerpancarı yetiştirilir.
3- Karasal İklim:
* Yazlar sıcak, kışlar ise çok soğuk ve yağışlı geçer. Yağışlar genelde kar şeklindedir.
* Denizden uzak karaların iç kesimlerinde görülmektedir.
* Yıllık sıcaklık farklılıkları oldukça fazladır. Bitki örtüsü bozkır (step) dır.
* Buğday, arpa, çavdar, yulaf, mısır, patates, çeşitli baklagiller, üzüm, elma, armut, şekerpancarı,
keten ve tütün yetiştirilen başlıca ürünlerdir.
* Karasal iklimin doğal bitki örtüsü yağışlı mevsimde yeşeren, kurak mevsimde sararan ot
topluluklarından oluşan bozkırlardır.
* Karasal iklimin görüldüğü alanlarda küçükbaş hayvancılık yapılır. Koyun en çok yetiştirilen
küçükbaş hayvandır.
C) SOĞUK İKLİMLER:
1- Tundra iklimi:
* Sıcaklıklar son derece düşüktür.
* Yılın büyük bir bölümü soğuk geçer. Yazlar kısa ve serin, kışlar ise uzun ve serttir.
* Bitki örtüsü tundradır.
* Sibirya'nın kuzeyi, Grönland kıyıları ve Kanada'nın kuzeyi görüldüğü yerlerdir.
* Tundra ikliminde yılın büyük bir bölümü donmuştur. Kısa yaz mevsiminde karların erimesiyle
toprağın üst kısmı çözülür ve bataklığa dönüşür. Bu bataklıklarda bodur çalı, çayır ve yosunlardan oluşan
tundra bitkileri yetişir.
* Tundra ikliminin görüldüğü yerlerde ren geyiği, misk öküzü ve bizon gibi hayvanlar görülür.
2- Kutup İklimi:
* İklim tipleri içerisinde en soğuk olanıdır. Yılın büyük kısmında güneş ışınları görülmez. Hakim bir bitki
örtüsü yoktur. * Görüldüğü yerlere Antarktika,Grönland'ın iç kesimleri ve kuzey kutbunu örnek verebiliriz.
DÖRT MEVSİM TÜRKİYE
Kuzey Yarım Küre'de ve Orta Kuşak'ta yer alan Türkiye'de farklı iklim tipleri görülür. Türkiye'de
farklı iklimlerin ortaya çıkmasında;
1. Üç tarafının denizlerle çevrili olması,
2. Ilıman kuşakta yer alması,
3. Ortalama yükseltinin fazla olması ve yükseltinin batıdan doğuya doğru artması,
4. Kuzeyde ve güneyde dağların kıyıya paralel olarak uzanması etkilidir.
Kuzeyde Karadeniz Bölgesi'nde dağların kıyıya paralel uzanması denizden gelen nemli havanın
yüksek dağ yamaçlarında yükselip soğuyarak yoğunlaşmasını ve bol yağış bırakmasını sağlamıştır.
Dağların bu şekilde uzanması ayrıca deniz etkisinin iç kısımlara sokulmasına engel olduğundan iç kısımlara
doğru bol yağışlı iklim yerini karasallığa bırakmıştır. Böylece kıyıda ve iç kesimlerde farklı iklim
özelliklerinin görülmesine sebep olmuştur. Bu durumun ortaya çıkması dağların uzanış doğrultusu ile
ilgilidir.
Güneyde Akdeniz Bölgesi'nde de dağların kıyıya uzanış doğrultusu paraleldir. Bu durum tıpkı
Karadeniz Bölgesi'nde olduğu gibi Akdeniz Bölgesi'nde de kıyı ile iç kesimler arasında farklı iklim
tiplerinin görülmesine sebep olmuştur.
Türkiye'de İklim
Ülkemizde Akdeniz, Karadeniz ve Karasal olmak üzere üç iklim tipi görülmektedir.
Daha Büyük Boyutlu Türkiye İklim Haritası'na Ulaşmak İçin Tıklayınız
a) Akdeniz İklimi: Daha çok Akdeniz Bölgesi, Ege Bölgesi ve Marmara Bölgesinin bir
bölümünde etkilidir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.
b) Karadeniz İklimi: Karadeniz Bölgesinin kıyı kesimlerinde görülür. Her mevsim yağışlıdır.
Yağışlar daha çok kış aylarında düşmektedir. Bitki örtüsü gür ormanlardır. c) Karasal İklim: Yazları sıcak ve kurak: kışları kar yağışlı geçen bir iklim tipidir. Doğu Anadolu,
İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile Ege Bölgesinin İç Batı Anadolu Bölümü ve Marmara
Bölgesinin Ergene Bölümünde görülür. Bitki örtüsü bozkırdır. Karasal iklim görülen yerler arasında
karasallık derecesi bakımından farklılıklar görülmektedir.
Yeryüzünde Yaşam Ünitesi 3. Bölüm Eski Çağlarda Anadolu
ESKİ ÇAĞLARDA ANADOLU
Anadolu; sahip olduğu coğrafi konum açısından son derece önemli bir bölgedir. Bu durum en eski
devirlerden başlayarak çeşitli toplumların Anadolu'ya göç etmesine ve yerleşmesine yol açmıştır. Bu
nedenle Anadolu toprakları birçok uygarlığın kesişme noktası olmuştur.
Anadolu'nun tarih boyunca önemli bir yerleşim bölgesi olmasında şu faktörler etkili olmuştur:
• İklim özelliklerinin insan hayatı için uygun olması
• Topraklarının insan yerleşimi ve tarım üretimi için elverişli olması
• Çok sayıda akarsuya sahip bulunması
• Asya ile Avrupa arasında göç yolları üzerinde yer alması
Anadolu'nun sahip olduğu bu özellikler pek çok toplumu bu bölgeye çekmiştir. Anadolu toprakları
günümüzün binlerce yıl öncesinden başlayarak Hitit, Lidya, Frig, Urartu, İyon, Pers, Helen, Roma,
Bizans, Selçuklu, Osmanlı gibi önemli uygarlıklara beşiklik etmiştir.
Tarih Öncesi Devirlerde Anadolu’da Yerleşim Yerleri:
Yontma Taş Devri'ne ait mağaralar: Karain, Beldibi, Belbaşı Öküzini.
Cilalı Taş Devri’ne ait ilk yerleşim yerleri: Çatalhöyük. Hacılar.
Maden Devri’ne ait yerleşim yerleri: Truva. Alişar. Alacahöyük. TARİHİN BAŞLANGICI VE DEVİRLERİ
İnsanlık tarihi M.Ö. 3200 yılında yazının bulunması esas alınarak iki bölüme ayrılır.
1.Tarih Öncesi Devirler :(Yazının bulunmasından önceki devirler)
2. Tarih Devirleri (Yazının icadıyla başlayan devirler)
Tarihin çağlara ayrılması, tarihin incelenmesini ve öğrenilmesini kolaylaştırmıştır.
TARİH ÖNCESİ DEVİRLER
Bu dönemle ilgili bilgiler daha çok kalıntılara dayanmaktadır. Tarih öncesi devirler insanların kullandıkları
araç ve gereçlerin malzemelerine göre bölümlere ayrılır.
TAŞ DEVRİ
Taş Devri kendi içerisinde üç bölüme ayrılır.
Kaba Tas Devri
İnsanlık tarihinin en uzun dönemidir. Bu dönemde iklim elverişli olduğu için insanlar ağaç gölgelerinde
yaşadılar; barınaklara ihtiyaç duymadılar.
Bu dönemde yapılan aletler kaba ve ilkeldir.
Yontma Taş Devri
İlkel bir hayat tarzı yaşandı. İnsanlar doğadaki hazır gıdalarla ve hayvanları avlayarak beslendiler.
İnsanların avcılık ve toplayıcılıkla geçinmeleri tüketici bir toplum yapısının olduğunun göstergesidir.
Devrin sonlarına doğru ateşi buldular. Ateşi ısınma, aydınlanma, yiyeceklerini pişirme amacıyla
kullandılar.
Ateşin bulunması ile insanlar doğa güçlerini kontrol altına almaya başladı.
Mağaralarda ve büyük ağaçların kovuklarında barındılar.
Taşları ve kemikleri yontarak kullanacakları ilkel aletler yaptılar.
Mağara duvarlarına avladıkları hayvanları simgeleyen resimler yaptılar.
Yontma Taş Devri'ne ait kalıntılar, Antalya yakınlarındaki Karain, Beldibi ve Belbaşı
mağaralarında bulunmuştur.
Cilalı Tas Devri
Bu dönemde insanlar tarımsal faaliyetlere başladılar ve hayvanları evcilleştirdiler.
İlk köyleri ve kentleri kurarak yerleşik yaşama geçtiler.
Üretim hayatı ile birlikte ticari faaliyetlere başladılar.
Topraktan çanak, çömlekler ve aletler yapmaya başladılar.
Bitki liflerinden giysiler yaparak dokumacılık faaliyetlerine başladılar.
Tekerleği icat ettiler.
İlkel aile tipleri ortaya çıktı.
Kültürel etkileşim arttı.
Cilalı Taş Devri'ne ait kalıntılar Diyarbakır'da (Çayönü) ve Konya'da (Çatalhöyük) bulunmuştur.
MADEN DEVRİ
Kullanılan madenlere göre sırasıyla kır, tunç ve demir olarak üçe ayrılır.
Bakır Devri
Doğada bol miktarda bulunan bakır madeni insanlar tarafından bulunarak işlendi. Bakırdan çeşitli aletler ve
süs eşyaları yapıldı.
Tunç Devri
Bakırın kalay ile karıştırılması sonucunda tunç elde edildi. Tunç bakıra göre daha sağlam olduğu için
insanlar daha dayanıklı aletler yaptılar.
İlk şehir devletleri ve daha sonra büyük devletler bu dönemde ortaya çıktı (Mezopotam-
ya'da Sümerler, Anadolu'da Hititler gibi).
Demir Devri
Devrin sonlarına doğru demir bulundu. Demirin bulunup işlenmesiyle birlikte tunca göre daha dayanıklı
olan aletler yapıldı
Maden devrine ait kalıntılar, Yozgat (Alişar), Çorum (Alacahöyük), Çanakkale (Truva), Kayseri
(Kültepe), Burdur (Hacılar Höyüğü) ve Van (Tilkitepe)'da bulunmuştur.
TARİHİ DEVİRLER
Yazının icadından günümüze kadar geçen zamana tarih devirleri denir.
Tarihin çağlara ayrılmasında insanlık tarihinde meydana gelen ve bütün insanlığı etkileyen büyük
olaylar ölçü alınmıştır.
İlk Çağ (M.Ö. 3200 - M.S. 375)
M.Ö. 3200 yılında Sümerlerin yazıyı icat etmesi ile başlayıp M.S.375 yılındakiKavimler Göçü'ne kadar
süren dönemdir.
Orta Çağ (375 -1453)
Kavimler Göçü ile başlayıp, İstanbul’un fethine kadar süren dönemdir.
Yeni Çağ (1453-1789)
İstanbul'un fethinden, Fransız İhtilali’ne kadar süren dönemdir.
Yakın Çağ (1789 -.....)
Fransız İhtilali'nden günümüze kadar süren dönemdir.
Milat: Dünya'nın Güneş çevresinde bir defa dönmesi ile geçen süre Güneş yılıdır. Güneş yılına göre
düzenlenen takvimde Milat Hz. İsa'nın doğumudur ve (0) başlangıçtır. Hz. İsa'nın doğumundan önceki
tarihler milattan önce (M.Ö.), doğumundan sonraki tarihler ise milattan sonra (M.S.) şeklinde belirtilir.
Yüzyıl: Zamanın yüzer yıllık bölümlere ayrılmasıdır.
KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ?
HİTİTLER (MÖ 1200-MÖ 200)
· Başkentleri Hattuşaş'tır (Çorum-Boğazköy).
· M.Ö. 1700'lerde Kızılırmak yayı içerisinde kurulmuşlardır.
· Devleti krallar yönetirdi, fakat Pankuş adı verilen meclis ise krala yardımcı olmaktaydı. Gerektiğinde bu
meclis kralın işlerini denetlerdi.
· Tavananna adlı kraliçelerde yönetimde etkiliydi.
· Anal, adı verilen kral yıllıkları bulunmaktaydı.
· Medeni hukuk gelişmişti.
· Ekonomileri tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı.
· Çok tanrılı dinlere inanmışlardı
· Tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşmasını Mısır ile M.Ö 1280'de imzalamışlardır.
· Frigyalılar tarafından yıkılmışlardır.
· Hitit kralları hem başkomutan, başrahip ve baş yargıç idi. Askeri, dini ve hukuki otoriteye sahiptiler.
· Halk yöneticiler, rahipler, hürler ve köleler gibi sosyal sınıflara ayrılmıştı.
· Hititlerde din çok tanrılıdır. Hitit ülkesine “Bin tanrı ili” denirdi.
· Çivi ve hiyeroglif (resim) yazıları olmak üzere iki çeşit yazı kullanmışlardır.
İYONLAR (MÖ 1200-MÖ 700)
· Şehir devletleri halinde yaşamışlardır. En önemli şehir devletleri, Efes, Milet, Foça, Bodrum ve İzmir'dir.
Kurulan şehir devletlerinde sırası ile krallık, oligarşik ve demokratik yönetim şekilleri görülmüştür.
Kurulan şehir devletleri arasında siyasi bir birlik yoktur.
· Demokratik ve özgür ortam gelişmiştir.
· Bilim ve felsefede gelişmişlerdir.
· Önemli bilim adamları arasında; Herodot, Pisagor, Tales ve Hipokrat yer almaktadır.
· Deniz ticaretinde gelişmişlerdir. Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler (ticaret şehirleri) kumuşlardır.
· Çok tanrılı dine inanmışlardır.
· Halk çeşitli sosyal sınıflara ayrılmış, kölelik yaygındı.
· Artemis tapınağı önemli sanat eserlerinden biridir. İyon edebiyatının en önemli eseri İlyada ve Odessa
destanlarıdır.
Bilgi Bankası:
Efes'te İyonlar tarafından yapılan "Artemis Tapınağı", dünyanın yedi harikasından biri
sayılmaktadır.
Oligarşi: Yönetimin belli bir zümreye ait olduğu yönetim şeklidir.
Artemis Tapınağı
LİDYALILAR (MÖ 700 - MÖ 546)
· Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuşlardır.
· Başkentleri Sard' tır (Manisa- Salihli).
· Efes’ten başlayıp Mezepotamya’ya kadar giden Kral Yolu’nu kullanarak ticaretle uğraşmışlardır.
· Alışverişte değiş-tokuş (takas) usulüne son vererek ilk parayı bulmuşlardır. · Tüccarlara devlet güvencesi getirerek, tarihteki ilk sigortacılığı yapmışlardır.
· Fenike alfabesini kullanmışlardır.
· İlk bankacılık faaliyeti de bu dönemde ortaya çıkmıştır.
· Ordularını paralı askerlerden oluşturmuşları Lidyalıların yıkılışının en önemli sebebidir. Persler
tarafından yıkılmışlardır. URARTULAR (MÖ 900 -MÖ 600)
· Doğu Anadolu Bölgesi'nde, Van Gölü çevresinde kurulmuştur.
· Başkentleri Tuşpa'dır (Van).
· Tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır.
· Anadolu'da bilinen ilk sulama kanallarını yapmışlardır.
· Maden işlemeciliği, mimari ve el sanatlarında ilerlemişlerdir.
· Öldükten sonra dirilmeye (ahiret) inanmışlardır.
· Mezarları ev ve oda şeklinde yaparak içlerine ölüleri ile birlikte eşyalarını da koymuşlardır.
· İstilalara karşı şehirlerinin etrafını surlarla çevirmişlerdir. Medler tarafından ortadan kaldırılmışlardır.
Bilgi Bankası:
Urartuların Türklüğü konusundaki tarihi veriler incelendiğinde Türk olabilecekleri tezi güçlenmiştir.
FRİGLER (MÖ 750 – MÖ 600)
· Sakarya ve çevresinde kurulmuşlardır.
· Başkentleri Gordion'dur (Kütahya).
· Tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlar ve bu faaliyetleri korumak için sert kanunlar yapmışlardır (Örnek :
Bir öküz kesenin veya saban kıranın cezası ölümdü.).
· Tapetes adlı kilimler üretmişlerdir.
· Midas meşhur krallarındandır.
· Çok tanrılı dinlere inanmışlardır. Kibele en büyük toprak ve bereket tanrıçasıydı.
· Marangozluk, maden işlemeciliği ve müzik önemli uğraşılarıdır.
· Orduları genellikle yaya askerlerden oluşurdu.
· Persler tarafından yıkılmışlardır.
MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI
Mezopotamya
Mezopotamya:İlkçağda Anadolunun güneydoğusundan Basra Körfezine kadar uzanan Dicle Fırat nehirleri
arasında kalan bölgeye denmiştir.Verimli topraklara ve yaşamaya uygun iklime sahip olması nedeniyle bir
çok topluluk buraya yerleşmiştir.
Başhca Mezopotamya Uygarlıkları Babilliler, Asurlular, Sümerler, Akadlar ve Elamlılardır
SÜMERLER
Ø Sümerler MÖ 3500 yıllarında Mezopotamyaya yerleşmişler şehir devletleri halinde yaşamışlardır.Önce
Akadların hakimiyeti altına girmişler daha sonra Elamlılar Tarafından yıkılmışlardır. (MÖ 1500
Özellikleri
Ø Sümerler mezopamya uygarlıklarının kurucusudurlar.
Ø Tarhte ilk kez yazıyı kullanmışlardır.Böylece
Ø Tarih çağları başlamıştır.
Ø Bilgi birikimi ve aktarımı kolaylaşmıştır.
Ø Eğitim ve öğretim faaliyetleri kolaylaşmıştır.
Ø Tarihte bilinen ilk yazılı kanunlar Sümerler tarafından yapılmıştır.
Ø Sümerler matematik ve Astronomide ileri gitmişler ayın hareketlerine takvim yapmışlardır.
ASURLULAR
Ø Yukarı Mezopotamyanın Fırat ve Dicle nehirleri çevresi ile Anadolunun güneyi İran bölgesinde Yukarı
Mezopotamya’da kurulmuşlardır
Ø Kral yolu üzerinden Anadolu ile ticaret yaptılar .
Ø Kurdukları ticaret kolonileri ile Anadoluya Sümerlerden öğrendikleri çivi yazısını getirdiler.Böylece
Anadolunun Tarih çağlarına girmesini sağladılar.
Ø Başkentleri Ninova’dır.
Ø Ticaretle uğraşmışlar,
Ø İlk kütüphaneyi ve arşivi yaptılar.
Ø Dinleri çok tanrılı idi.
Ø Geliştirdikleri ağırlık ve uzunluk ölçülerini daha sonra Yunanlılar ve Romalılar kullanmışlardır.
NOT: Koloni: Bir devletin kendi ülkesinin sınırları dışında egemenlik kurarak yönettiği ekonomik veya
siyasal çıkarlar sağladığı ülke, sömürülen ülke.
BABİLLİLER
Ø Babil krallığı Arabistandan Mezopotamyaya gelen Amurrular tarafından kuruldu
Ø Merkeziyetçi bir krallıkla yönetilmişlerdir.
Ø En güçlü dönemlerini Hammurabi döneminde yaşamışlardır.Hammurabi eski kanunlardan
yararlanarakHammurabi Kanunlarını oluşturmuştur
Ø En tanınmış hükümdarı Hammurabi’dir. Çok sert kanunlar yapmıştır.
Ø Dinleri çok tanrılı idi. Tapınaklarına Ziggurat denirdi.
Ø Astronomi ile ilgilenmişler, güneş ve ay tutulmalarını kaydetmişlerdir. Sümerlerden etkilenmişler, bir çok
alanda onları geçmişlerdir.
ÜNİTE 3: İPEK YOLUNDA TÜRKLER
TÜRKLERİN İLK YURDU ve GÖÇLER
Orta Asya (Ana Yurt)
Türklerin ilk yurdu Orta Asya'dır. Çok geniş bir bölge olan Orta Asya; doğuda Kingan dağları, batıda
Hazar denizi, kuzeyde Altay dağları ve Baykal gölü, güneyde Hindikuş ve Karanlık dağlarıyla çevrilidir.
Orta Asya’dan Yapılan Göçlerin Nedenleri:
1. İklim değişikliği ve şiddetli kuraklık,
2. Kıtlık ve açlığın ortaya çıkması,
3. Hayvanlar ve insanlar arasında salgın hastalıkların ortaya çıkması,
4. Nüfusun hızla artması,
5. Boylar arasındaki mücadeleler,
6. Yeni topraklar kazanma düşüncesi,
Orta Asya'da maden çağını yaşayan Türkler, demir tekerleği icat etmişler ve atı evcilleştirmişlerdir.
Bu yüzden rahatlıkla çok uzak bölgelere göç edebilmişlerdir.
•> M. Ö I. binde başlayan göçler Orta Çağ'ın sonuna kadar devam etmiştir.
Göçlerin Sonuçları:
• Orta Asya'dan çeşitli yerlere göç eden Türkler, gittikleri yerlerin kültürleriyle alış verişe girdiler.
Böylece yeni kültürlerin oluşmasını sağlamışlardır.
• Gittikleri bölgelerde henüz Taş Devri'ni yaşayan medeniyetlere madeni işlemesini öğrettiler.
• Göç eden yerlerde nüfus arttı. Yeni merkezler ortaya çıktı.
•> Bütün Türk boylan Orta Asya'yı terk etmediler. Yaşamaya elverişli yerler bulanlar o bölgede kalarak
daha sonraki dönemlerde bulundukları yerlerde büyük devletler kurmuşlardır
2- Göçlerden Sonra Orta Asya’da Kurulan Türk Devletleri
HUNLAR(ASYA HUNLARI) (M.Ö. 220 - M.S. 216)
M.Ö. III. yy'da Orhun ve Selenga nehirleri çevresinde kurutmuştur.
Başkent Ötüken'dir.
Bilinen ilk Türk Devleti'dir.
Hunların bilinen ilk hükümdarı Tuman (Teoman)'dır. Oğlu Mete Han zamanında Hunlar en parlak
zamanını yaşamışlardır.
Mete Çin'i vergiye bağlamıştır. Çin kalabalık nüfusundan dolayı istila etmemiş ve Çin'e yerleşmemiştir.
Mete Han'dan sonra Hunlar zayıflamaya başlamış ve Çinlilerle yapılan savaşlar sonucunda M.S 48
yılında kuzey ve güney olarak ayrılmışlardır
KAVİMLER GÖÇÜ
Kuzey Hunlarının M.S. 375'te Karadeniz'in kuzeyindeki toplulukları yurtlarından etmeleriyle başlayan
Avrupa'daki kavimlerin yer değiştirme sürecine "Kavimler Göçü" denilmektedir. Bu büyük olayın başlıca
sonuçları şunlardır.
ü Roma İmparatorluğu M.S. 395'te Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı.
ü Batı Roma M.S.476'da yıkıldı.
ü İlkçağ kapandı, Ortaçağ başladı.
ü Günümüz Avrupa toplumlarının temelleri oluşturuldu.
ü -Avrupa'da Feodalite (Derebeylik) sistemi oluştu.
ü Batı Hunlar, Avrupa Hun Devleti'ni kurdu.
ü Kavimlerin Hristiyanlığı kabul etmesi üzerine, Kilise Avrupa'daki en büyük güç haline geldi.
AVRUPA HUN DEVLETİ (375 -469)
Balamir başkanlığında Orta Macaristan bölgesinde kurulmuştur. (375)
Başkenti Budapeşte'dir.
Attila zamanında en parlak zamanını yaşamışlardır(434-453).Bu dönemde Doğu Roma İmparatorluğu
ile imzalanan Margos Antlaşması ile üstünlük sağlanmış Batı Roma(Bizans) vergiye bağlanmış. Bu dönem
içerisinde Attila, Avrupa'nın korkulu rüyası haline gelmiştir.
Attila'nın ölümünden sonra devlet zayıflamış. 469 yılında Bulgar ve Macar saldırıları ile ortadan
kalkmıştır
GÖKTÜRKLER (552)
Çin baskısı altında yaşayan Türkler, iç karışıklıklardan faydalanarak bağımsız birlikler halinde
yaşamaya başladılar. Göktürklerin bu yılları Ergenekon destanının konUSUolmuştur.
Göktürklerle ilgili bilgileri Ergenekon destanından öğrenmekteyiz. Bundan dolayı ilk dönemleri ile ilgili
bilgileri net değildir.
552 yılında Bumin Kağan liderliğinde Ötüken'de kurulmuştur.
Mukan Kağan ve İstemi Yabgu dönemi en parlak oldukları zamandır. Bu dönemde İpek Yolu’na hakim
oldular.
Göktürkler 582 yılında Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Doğu Göktürkler 630'da Batı Göktürkler
ise 655 yılında Çin egemenliğine girerek bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir.
II. GÖKTÜRK(KUTLUK)DEVLETİ(682-745)
Çin hakimiyetine giren Doğu Göktürklü Türk beyleri, Çin'e karşı bağımsızlık mücadelesi başlattılar.
Mücadele sonucunda 682 yılında Kutluk Kağan, Vezir Tonyukuk ile beraber Çin'e karşı verdikleri ba-
ğımsızlık mücadelesini kazandılar.
Devlet en parlak dönemini Bilge Kağan döneminde yaşadı. Bu dönemde Tonyukuk vezir, Kül Tigin de
ordu komutanı olmuştur.
Sırası ile Tonyukuk, Kül Tigin ve Bilge Kağan'ın ölmeleri üzerine Basmiller, Karluklar ve Uygurlar
birleşerek 745'te Göktürkleri yıktılar.
UYGURLAR (745-840)
Göktürklerden sonra 745 yılında Ötüken'de kurulmuştur. Önce Ötüken olan başkentleri daha sonra Ordu
-Balık (Kara Balasagun) olmuştur.
Çinliler ile Müslüman Araplar arasındaki mücadelede Uygurlar Müslümanları desteklemişlerdir. Nitekim
751 Talaş Savaşı'nı Müslüman Araplar kazanmıştır. Talaş Savaşı İslamiyet'in Türkler arasında yayılmasına
zemin hazırlamıştır.
Uygurlar Böğü Kağan zamanında Maniheizmi resmi din olarak kabul etmişlerdir. (763) Bu dini kabul
ettikten sonra hayvancılığı terk edip tarım ve ticaretle uğraşmaya başlamışlardır. Bunun sonucunda yerleşik
hayata geçen Uygurlar, zamanla savaşçı özelliklerini yitirmişlerdir.
840'ta Kırgızlara yenilip Doğu Türkistan'a göç etmişler ve burada bir devlet kurmuşlardır.
XIII. yy.'da Moğol egemenliğini kabul eden Uygurlar Moğol yönetiminde önemli görevler üstlendiler.
ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
DEVLET YÖNETİMİ
Orta Asya Türk devletlerinde hükümdarlar; kağan, han, hakan, ilteber, ilteriş, idikutgibi unvanlar
almışlardır. Örneğin; Göktürkleri ikinci defa bir-araya getiren Kutluk Han'a, devleti derleyip toparlayan
anlamına gelen "ilteriş" unvanı verilmiştir.
BİLGİ BANKASI
Göktürkler, ilk kez Türk adını taşıyan bir devlet kurmuşlardır.
En eski yazılı Türk belgeleri Göktürklere aittir. (Orhun Kitabeleri)
38 harfli kendilerine özgü alfabe kullanmışlardır.
Türkler arasında devlet ve millet olma bilinci en üst seviyeye bu dönemde
çıkmıştır.
BİLGİ BANKASI
Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk devletidir.
Saraylar, tapınaklar gibi kalıcı mimari eserler bıraktılar.
14-18 harfli Uygur alfabesini kullanmışlardır.
Klişe matbaayı bulan Uygurlar, Türkçe kitaplar basmışlardır.
Kağanın temel görevi ülkede otorite ve birliği kurarak halkın ihtiyaçlarını karşılamaktır. Kağan'ın dışında
ülke yönetiminde eşi, Hatun da etkilidir. Hatun gerektiğinde ülke yönetimine vekillik yapar hatta elçi bile
kabul ederdi.
Egemenlik Anlayışı
Türkler Gök-Tanrı dinine inanmışlardır. Türklerin inancına göre, yönetme yetkisi hükümdara Gök-
Tanrı tarafından verilmiştir, "kut" adı verilen bu yetkinin kişinin kanında dolaştığına inanılmıştır. Bu
anlayışa göre ülke hanedan üyeleri arasında paylaşılarak yönetilmiştir. Ama sürekli yaşanan taht kavgaları
sonucu devletler kısa sürede zayıflayıp yıkılmıştır.
Egemenlik anlayışını ortaya koyan, "Ülke, hanedan üyelerinin ortak malıdır."cümlesidir. Bu
anlayışta tahta kimin çıkacağı belirgin olmadığı için çok zorlanılmıştır.
Siyasi Yapı
Orta Asya'da Türk devletlerinde ülke, hanedan üyelerinin ortak malıydı ve paylaşılarak yönetilirdi.
Uygulanan yönetim şekillerinden biri olan "ikili yönetim" de ülkenin hanedanın ortak malı olması
anlayışına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre, ülke doğu ve batı olmak üzere iki merkeze ayrılmıştır.
Doğu, kutsal sayılan taraf olduğu için Kağana; batı taraf ise "yabgu" denilen birine bırakılmıştır.
Yönetimde, batıyı yöneten yabgu iç işlerinde serbesttir ama dış işlerde kağana bağlıdır.
Gerek "kut" anlayışı gerekse "ikili yönetim" uygulaması merkezi otoriteyi bozmuş, Türk devletlerini
zayıflatmıştır.
Orta Asya devletlerinin yapılanmasında kağanın yanında bir de meclis bulunmuştur.Kurultay (Kengeş) adı
verilen bu mecliste devlet meseleleri görüşülüp karara bağlanırdı. Alınan kararların kağana onaylatılması
zorunlu olduğundan bu meclis danışma meclisiydi.
Sosyal Yapı
Orta Asya Türklerinin yaşamlarının her alanına etki eden Bozkır kültürü ve yarı göçebe yaşam tarzı,
özellikle sosyal yapıyı şekillendirmiştir. Yaşadıkları coğrafyanın zor şartları karşısında ayakta kalabilmek
için Türk toplulukları, teşkilatçı bir karakter kazanmışlardır. Hem siyasi hem de sosyal hayatın teşkilatlı
düzeni, Türklerin tarih boyunca pek çok devlet kurmalarının temel sebebidir.
Eski Türklerde sosyal yapının temeli aileye dayanmaktadır. Oğuş denilen ailelerin
birleşmesiyle urug adı verilen sülaleler oluşmaktadır. Urugların birleşmesiyle boylar,boyların bir araya
gelmesiyle budun denilen millet meydana gelmektedir. Milletin siyasi teşkilatlanmayı gerçekleştirmesiyle
de il denilen devlet oluşturulurdu.
EKONOMİK HAYAT
Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktır. At ve koyun, yetiştirilen önemli hayvanlardır. Atı
tarihte evcilleştiren ilk toplum Türklerdir. Orta Asya'da belli merkezlerde ayrıca balıkçılık da yapılmıştır.
Orta Asya Türkleri içerisinde Uygurlardan itibaren yerleşik yaşam başlamış ve tarımsal faaliyetler
görülmüştür. Hayvansal gıda tüketimini terk eden Uygurlar, tarımı temel ekonomik uğraş olarak seç-
mişlerdir.
İpek Yolu, Türklerin yaşadığı bölgenin en önemli ekonomik kaynağıdır. Çin'den başlayarak, Orta
Asya'yı geçen Anadolu'ya hatta Avrupa'ya ulaşan bu ticaret yolu, Türk-Çin savaşlarının da temel sebebidir.
Bu yola hakim olan devletin zenginliğe kavuştuğu düşünülürse, verilen mücadeleler daha kolay
anlaşılır. Göktürkler döneminde Çin sınırında ortak pazar şehirleri kurulmuş; canlı bir ticaret ortamı
oluşturulmuştur. Bu dönemde Türkler daha çok hayvan ve hayvansal ürünler satmış, tarımsal gıdalar
almışlardır.Yerleşik yaşama geçen Uygurlar döneminde ticaret büyük gelişme göstermiştir. Daha çok
tarımsal ürünlerin alınıp satıldığı bu dönemde Uygurlar, üzerinde kağanın mührü bulunan bez parçalarını
para olarak kullanmışlardır. Bunlara kamduadını vermişlerdir.
ORDU
Geniş bozkırların ortasında her an saldırıya açık, savunmasız bir coğrafyada yaşayan Türkler, mü-
cadeleci ve savaşçı bir karakter kazanmışlardır. Türklerde askerlik bir meslek olarak görülmemiştir.
Karşılaşılan saldırılarda kadın, erkek, çoluk, çocuk ayırdetmeden herkes düşmana karşı koymuştur. Bu
nedenle Türkler "ordu - millet"olarak nitelendirilmişlerdir.
Atı evcilleştirmeleri sosyal yaşamda olduğu gibi askeri alanda da Türklere üstünlük kazandıracaktır.
Türkler hareketli ve güçlü yapılarını at ile pekiştirmişlerdir. Bu sayede etkili savaş taktikleri geliş-
tirmişlerdir.
ilk düzenli Türk ordusu Asya Hun hükümdarı Mete Han tarafından kurulmuştur. Bu yüzden günümüzde
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kuruluş yılı olarak, Mete Han'ın tahta çıktığı M.Ö. 209 yılı kabul edilir. Mete
Han, orduyu onluk, yüzlük, binlik ve onbinlik birimlere ayırmıştır. Bu ayırım bugün hala kullanılmaktadır.
Bu birliklerin başında onbaşı, yüzbaşı, binbaşı gibi rütbelere sahip komutanlar bulunmaktadır.
Orta Asya Türklerinde, sivil hayatta çalışan herkes aynı zamanda asker sayılmıştır. Ama bugün askerlik
görevi, 20 yaşını doldurmuş erkeklere aittir. Ayrıca askerlik günümüzde bir meslek haline gelmiştir.
Eski Türklerde orduda; kargı, ok, yay, kılıç ve kalkan gibi silahlar kullanılırdı. Bugün bu silahların
yerini ateşli silahlar aldı.
DİN VE İNANIŞ
İslamiyet öncesi Türk toplumlarındaki en yaygın din Gök-Tanrı inancı idi. Ahiret inancının da varol-
duğu bu dine göre, yerin ve göğün yaratıcısı tek ve soyut bir güç kabul edilmiştir. Göçebe toplumda tapınak
yapımı görülmemiştir.
Türklerde ölülere saygı duyulmuş; onlar için yas tutulmuş ve yuğ adı verilen törenler düzenlenmiştir.
Ölüler kurgan adı verilen mezarlara gömülmüştür. Mezarın başına da, ölünün hayattayken öldürdüğü
düşman sayısı kadar, balbal adı verilen taşlar dikilmiştir. Ölünün mezara eşyalarıyla hatta atıyla beraber
gömülmesi; Türkler'de ölümden sonraki yaşama yani ahiret hayatına inancın olduğunu gösterir.
Uygurlar Maniheizm dinini benimsemişlerdir. Bu din Uygurların yaşam şeklini, hayvani gıdalar yemeyi ve
savaşmayı yasaklamıştır. Bunun üzerine Uygurlar tarımla uğraşmış, yerleşik hayata geçmiş; surlarla
çevrilmiş şehirler kurmuşlardır. Uygurlarda mimari gelişmiştir. Tapınak yapımına da önem vermişlerdir.
Ama savaşçılık özelliklerini kaybetmişlerdir. HUKUK SİSTEMİ
Orta Asya Türk toplulukları, yarı göçebe yaşam tarzını benimsedikleri için, gelişmiş bir yazılı kültüre
sahip değillerdi. Yazılı hukuk kuralları da bulunmazdı. Sosyal yaşamı düzenleyen "töre" adı verilen sözlü
kurallardı. Töre; adalet, eşitlik ve iyiliğe dayanırdı. Töreye kağan bile uymak zorundaydı.
Türklerde yazılı hukuk kurallarına yerleşik hayata geçen ilk Türk devleti Uygurlar'da rastlanmıştır.
BİLİM VE SANAT
Orta Asya Türk sanatı Uygurlara kadar olan dönem ve Uygurlardan sonraki dönem olarak ele alınabilir.
Uygurlara kadar olan dönemde daha çok göçebe yaşamın etkisi vardır. Bu dönem eserleri taşınabilir, hafif
nitelikte sanat ürünleridir. Göçebe toplum için önemli olan hareketli av sahneleri ve hayvan motifleri
işlenen başlıca figürlerdir. Halıcılık ve dokumacılık çok gelişmiştir. Göçebe Türklerin madenleri
işlemedeki başarıları da meşhurdur. Madenden savaş aletleri ve silahlar yapılmıştır.
Uygurlar yerleşik hayata geçmişler ve daha kalıcı sanat eserleri meydana getirmişlerdir. Uygurlarda çok
gelişmiş bir şehir mimarisi ve tapınak yapımı göze çarpmaktadır.
Uygurlar, minyatür sanatını tüm dünyaya öğreten devlettir.
Orta Asya Türklerinde gözümüze çarpan en önemli bilimsel çalışma "On İki Hayvanlı Türk
Takvimi" dir. Bu takvimde her yıla bir hayvan ismi verilmiştir
.
YAZI –DİL-EDEBİYAT
Orta Asya Türklerinde karşımıza çıkan ilk alfabe Göktürklere aittir. Göktürk Alfabesi38 harften
oluşmaktadır. Bu alfabeyle yazılmış en önemli eser, Türklere ait ilk edebi eser olan Orhun
Abideleri'dir. II. Göktürk Devleti dönemine ait olan bu eserler; Bilge Han,kardeşi Kül Tigin ve Vezir
Tonyukuk adına dikilmiştir. Abideleri Yolluğ Tigin yazmıştır.
Orhun Abideleri'nin Türk tarihindeki önemi ve özellikleri şu şekilde sıralanabilir;
- Akıcı ve edebi bir dilde yazılmıştır.
- Gelişmiş ve işlek bir alfabe ve dile sahip olması, Türklerin yazıyı uzun süredir kullandığının göstergesidir.
- Abideler Türk adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir.
- Türk tarihinin ilk yerli kaynaklarıdır.
- Türk tarihinin ilk edebi eserleridir.
-Türklerin siyasi tarihi, Türk devlet anlayışı, devlet - halk ilişkilerinin niteliği, Türk kültürü hakkında temel
bilgi kaynağıdır.
Orhun Abideleri 1893 yılında Danimarkalı bilimci VVilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
Türklere ait ikinci alfabe Uygurlar’ın 18 harften oluşan Uygur Alfabesidir.
Bozkır yaşantısına sahip Orta Asya Türk toplulukları, Uygurlara kadar çok fazla yazılı eser bırak-
mamışlardır. Sözlü edebiyat alanında pek çok eser oluşturmuşlardır. Bunlar arasında en önemli olanlar,
destanlardır.En ünlü Türk destanları arasında şunları sayabiliriz; Hunlar'a ait Oğuz Kağan Destanı, Saka
Türklerine ait Alp Er Tunga Destanı,Göktürklere ait Ergenekon Destanı, Uygurlara ait Türeyiş ve Göç
Destanları, Kırgızlara ait Manas Destanı.
4.ÜNİTE: ÜLKEMİZİN KAYNKALARI TÜRKİYE’DE TARIM
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla toprağı işleyerek ürün elde etmesine denir. Bu faaliyet,
topraktan çeşitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar.
Ülkemizde nüfusun yaklaşık yarısı (% 48,4) geçimini tarımla sağlamaktadır.
Cumhuriyet döneminde tarım olanaklarınıartırmak için;
· Sulama, gübreleme, tohum ıslahına önem verildi.
· Tarımda makineleşme ile birlikte modern tarım yöntemleri uygulanmaya başlandı.
· Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Tarım Kredi Kooperatifleri kuruldu.
· Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri ve
sulama tesisleri yapıldı.
Tarımda Verimi Etkileyen Faktörler
1- Toprak ve bakımı: Topraktan en verimli şekilde yararlanmak için teknolojik yeniliklerin
uygulanması gerekir. Toprağın bakımı; toprağın sürülmesi, çapalanması, yabancı otlardan ayıklanması,
erozyonla mücadele ile sağlanır.
2- Sulama: Su, bitkiler için en önemli besin maddesidir. Toprağın uygun zamanlarda ve yeterince
sulanması gerekir. Ülkemizde özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde
sulama sıkıntısının fazla olması sebebiyle tarım alanları nadasa bırakılmaktadır. Nadas, yarı kurak
bölgelerde tarlanın sürülerek, suyunu biriktirmesi için bir yıl boş bırakılmasıdır. Toprakların nadasa
bırakılmasını önlemenin tek yolu ise sulamadır.
Ülkemizde tarım alanlarında sulama yaygınlaştırılırsa;
a) İklim koşullarına bağımlılık azalır.
b) Üretimde süreklilik ve artış sağlanır.
c) Nadas yöntemi bırakılarak toprak her yıl kullanılabilir.
d) Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü alınabilir.
e) Çiftçinin üretim geliri artar.
f) Sebze yetiştirilen alanlar genişler.
g) Sanayi bitkilerinin ekim alanları genişler.
3- Gübreleme: Toprağın besin ve mineral bakımından zenginleştirilmesidir. Toprağın
gübrelenmesi sonucunda birim alandan elde edilen ürün miktarı artar.
4- Tohum ıslahı: Ülke şartlarına en uygun tohumu üretmek için yapılan çalışmalara denir.
Ülkemizdeki Tohum Islahı İstasyonları, Devlet Tarım İşletmeleri, Devlet Üretme Çiftlikleri ve Ziraat
Fakülteleri gibi kuruluşlar kaliteli tohum elde etmek için kurulmuştur.
5- Makineleşme: Üretim işlemlerinin gelişmiş araçlarla yapılmasıdır. Tarımda makineleşme
sonucunda toprak daha iyi ve kısa sürede işlenir. Tarımsal üretim ve verim artar.
UYARI: Engebenin fazla olduğu
Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde
tarımda makine kullanımı oldukça sınırlıdır.
6- İlaçlama: Tarımda verimi ve kaliteyi artırmak için çeşitli hastalık ve böceklere karşı ilaçlama
yapılmasıdır.
7- Toprak analizi: Yapılan toprak analizi ile toprağın hangi tür bitkilerin yetiştirilmesine elverişli
olduğu belirlenir.
8- Çiftçinin Eğitimi: Verimin artırılması için çiftçilerin eğitim düzeyinin yükseltilmesi gerekir.
Çiftçi, hangi tarım aletini nasıl kullanacağını bilmeli, hangi tohumun kullanılacağı ve ne kadar gübreleme
yapılacağı konusunda gerekli olan bilgiye mutlaka sahip olmalıdır.
9- Pazarlama: Ürünün bozulmadan tüketim ya da işleme merkezlerine ulaştırılıp satılmasına
pazarlama denir. Ülkemizde çiftçilerin olumsuz yönde etkilenmesini engellemek için devlet, çiftçiye
önceden taban fiyattan ürün alma garantisi verir. Bu uygulamaya destekleme alımı denir. Tahıllar ve şeker
pancarı gibi temel besin maddeleri destekleme alımları yapılan ürünlerdir.
* Türkiye'de tarımın geliştirilmesi için yapılan en büyük proje Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)
dir. Bu proje ile Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapılan barajlarla sulama sorununun çözülmesi ve
üretimin artırılması amaçlanmaktadır.
* Bunun dışında özellikle Cumhuriyet Dönemi'nde önemli tarım yatırımları yapıldı. Bunlar;
üreticilerden ürünleri satın alıp depolayan Toprak Mahsulleri Ofisi, Ziraat Bankası, Tarım Kredi
Kooperatifleri gibi kuruluşlardır.
TÜRKİYE'DE TARIMI DESTEKLEYEN KURULUŞLAR
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)
Bitki ve hayvan üretimini artırmaya, ürünleri çeşitlendirmeye ve kaliteyi yükseltmeye çalışır.
Tarım Kredi Kooperatifleri (TTK)
Üreticilerin ürünlerini değerlendirmek ve fiyat düşüşlerine karşı üreticilerin zarar görmesini
önlemek amacıyla destekleme yapar.
Devlet Su İşleri (DSİ)
Kurduğu bent, gölet, baraj ve sulama şebekesiyle tarımdaki sulama ihtiyacını karşılar.
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)
Özellikle tahıl ürünlerinin alım ve satışını yapar. Genellikle stok tesisini ve korunmasını sağlar. Bu
ürünlerin piyasada istikrarını sağlar.
Ziraat Bankası
Verdiği kredilerle üreticileri destekler. Çeşitli yatırımlarıyla tarımın gelişmesine katkıda bulunur.
Çaykur: Çay üreticilerini korumak için kurulmuştur.
Tariş: Ege bölgesindeki üreticilerin çeşitli ürünlerini satın almak ve aldığı ürünleri işleyerek
tüketiciye sunmak için kurulmuştur.
Fisko Birlik: Karadeniz Bölgesi'nde yetiştirilen ürünleri (başta fındık) işleyerek piyasaya sürmek
için kurulmuştur.
Gülbirlik: Akdeniz Bölgesi'nde gül üreticilerini korumak için kurulmuştur.
BAŞLICA TARIM ÜRÜNLERİMİZ
TAHILLAR
Buğday
· Yurdumuzda en çok üretilen ve tüketilen tahıldır.
· Un, ekmek ve makarna üretiminde kullanılır.
· Buğday, yetişme döneminde yağış, olgunlaşma döneminde kuraklık ister.
· Ülkemizde en fazla İç Anadolu Bölgesi'nde (başta Konya Ovası) yetiştirilir.Marmara ve
Akdeniz bölgelerinde de üretimi yapılır.
· Buğday, sürekli yağış almasından dolayı Karadeniz kıyılarında, düşük sıcaklıkların görülmesinden dolayı
da Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde yetişmez.
· Yağışların bol olduğu yıllarda üretim artarken kurak geçen yıllarda üretim azalır.
Arpa
· Buğdaydan sonra en çok yetiştirilen tahıldır.
· Soğuğa ve sıcağa dayanıklı olup buğdaya göre daha kısa sürede yetişir. Bu nedenle buğdayın yetişemediği
daha soğuk ve yüksek yerlerde de üretimi yapılır.
· Arpa, hayvan yemi olarak ve ekmek yapımında kullanılır. Bira sanayisinin ham maddesidir.
· En çok İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgelerinde yetiştirilir.
Çavdar
· Buğdayın ve arpanın iyi yetişemediği yerlerde yetişir.
· İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nin yüksek kesimlerinde yetiştirilir.
· Fazla sıcaklıklardan zarar görür. Yayla iklimini sever, düşük ısıya dayanabilir. Bunun için buğdaya göre
daha fakir topraklarda ve yükseklerde tarımı yapılmaktadır.
· Tanesinden ekmek ve bira, saplarından hasır şapka yapılır. Sandalye yapımında ve hayvan yemi olarak da
yararlanılır.
Yulaf
· Serin, yüksek, nemli bölgeler ile sıcak ve kurak yörelerde yetiştirilir.
· Daha çok hayvan yemi olarak kullanılan yulaf, İç Anadolu, Akdeniz ve Marmara bölgelerinde ekilir.
· Yulaf unu besin maddesi olarak da kullanılır.
Mısır
· Fazla su ve sıcaklık isteyen mısır, bu özelliğiyle diğer tahıllardan ayrılır. Yaz yağışlarının ve sulama
imkânlarının bulunduğu yerlerde yetiştirilir.
· Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgelerinde üretilir.
· Doğal yetişme alanı Karadeniz Bölgesi'dir. Ancak temel besin maddesi olarak tüketildiği için bölge
ticaretinde önemli yer tutmaz.
· Mısır üretiminin yaklaşık yarısı Akdeniz Bölgesi'nde yapılır. Mısır üretiminin son yıllarda artış
göstermesinde sanayi ham maddesi olarak alkol ve yağ imalatında kullanılması etkilidir.
· Yemeklik yağ üretiminde ve hayvan yemi olarak kullanılır.
Pirinç
· Çeltik bitkisinin tohumlarının kabuklarından ayrılması ile elde edilir.
· Sıcak ve nemli iklim koşullarında yetişen bir tarım ürünü olduğundan akarsu boylarında ve sulak ovalarda
yetişir.
· Ülkemizde pirinç üretimi tüketimi karşılayamamaktadır. Bu nedenle yurt dışından pirinç ithal edilmektedir.
· Ülkemizde en fazla Marmara (Meriç Ovası), Karadeniz (Tosya - Boyabat) ve Akdeniz bölgelerinde
üretilir.
UYARI:
Çeltik tarlaları sivrisinek ve kurbağa gibi canlıların üremesi için
uygun ortam olduğu için, üretimi yerleşim merkezlerine yakın kesimlerde
yapılmamaktadır. Bu nedenle üretim alanları devlet tarafından sınır-
landırılmıştır.
SANAYİ (ENDÜSTRİ) BİTKİLERİ
Türkiye'de tahıllardan sonra en çok yetiştirilen tarım ürünleridir. Sanayi bitkileri doğrudan
tüketilmeyip fabrikalarda işlenerek kullanıma hazır hâle getirilen ürünlerdir.
Pamuk
· Dokuma sanayinin ham maddesidir.
· Alüvyal toprakları sever. Yetişme döneminde bol su ve yüksek sıcaklık, olgunlaşma ve hasat döneminde
tam kuraklık ister.
· Türkiye dünyanın sayılı pamuk üreticileri arasında yer alır. Pamuk ve pamuklu dokuma ürünlerinin bir
bölümü ihraç edilir.
· En çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Ege Bölgesi (Büyük Menderes, Küçük Menderes, Gediz
ovaları), Akdeniz Bölgesi (Çukurova, Antalya Ovası),Güney Marmara Bölümü ve Doğu Anadolu
Bölgesi'nde (Malatya, Elazığ, Iğdır ovaları) yetiştirilir.
Tütün
· Sigara sanayinin ham maddesidir.
· Yetişme döneminde bol su, olgunlaşma döneminde de yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar.
· Türkiye, dünyanın kaliteli tütün üreten ülkeleri arasında yer alır.
· Tütün üretimi belli bölgelerde toplanmıştır. Bu durum kaliteli tütün üretimi sağlamak için üretimin devlet
kontrolünde olmasından kaynaklanır.
· Ülkemizde en çok Ege Bölgesinde yetiştirilir. Bu bölgemizi sırasıylaGüneydoğu Anadolu, Karadeniz ve
Marmara bölgeleri izler.
UYARI:
Yüksek kaliteli ürün almaya elverişli
olmayan sahalarda üretimi devlet tarafından
engellenmiştir.
Şeker pancarı
· Şeker sanayinin ham maddesidir.
· Şeker pancarı yurdumuzun hemen her yerinde yetiştirilebilmesine rağmen kıyıya yakın alanlarda tarımı
yaygın değildir.
· Nemli topraklarda iyi gelişir. Yağışların yetersiz olduğu yerlerde ise sulama yapılarak üretilir.
· En çok İç Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilir. Daha sonra Karadeniz ve Marmara bölgeleri gelir.
UYARI:
Şekerpancarı hasat edildikten
hemen sonra tüketilmesi
gerektiğinden, şeker fabrikaları üretim
alanlarına yakın yerlerde kurulmaktadır.
Çay
· Sıcaklık farkları fazla olmayan ılıman, yağışlı bir iklim ile kireçsiz ve yıkanmış toprak ister.
· Türkiye'de sadece Doğu Karadeniz Bölümü'nde, Giresun'dan Gürcistansınırına kadar olan kıyı
şeridinde yetişir. Üretilen çayın büyük bölümü Rize'den sağlanır.
· Çay, ekim alanı en dar olan sanayi bitkimizdir.
Ayçiçeği
· Alüvyonlu toprakları ve sıcağı sever.
· Tohumlarından yağ çıkarılan bitkiler arasında en önemlisidir.
· Ayçiçeğinin artığı aynı zamanda hayvan yemi olarak değerlendirildiği için ayçiçeği işleyen yağ
fabrikalarının çevresinde hayvancılık faaliyetleri de gelişmiştir.
· Ekim alanı yaygındır. Başta Marmara Bölgesi'nin Trakya kesimi olmak üzere,İç Anadolu ve
Karadeniz (doğu kıyıları hariç) bölgelerinde de yetiştirilir.
Keten - Kenevir
· Ilık ve nemli iklimlerde daha çok yetişir.
· Keten lifleri, keten kumaş ve kâğıt yapımında kullanılır. Tohumlarından boya yapımında kullanılan bezir
yağı elde edilir.
· Kenevir bitkisinin lifleri ise halat, ip, paspas gibi kaba dokumalarda kullanılır.
· En fazla Batı Karadeniz Bölümü'nde üretimi yapılır.
Haşhaş
· Yazları sıcak geçen ve orta derecede yağışların görüldüğü yerlerde yetişir.
· Haşhaş ilaç sanayinde kullanılır ve tohumlarından yağ elde edilir.
· Haşhaş bitkisinin meyvesinde bulunan ve afyon sakızı adı verilen maddeden uyuşturucu özelliği olan
morfin elde edilir. Bu nedenle haşhaş üretimi devlet kontrolünde yapılır.
· Haşhaş üretimiinin büyük bir bölümü Ege Bölgesi'nde yapılır. Afyon, Denizli, Kütahya, Uşak, Konya,
Isparta ve Burdur'da üretimi yapılır.
Zeytin
· Kışların ılık geçtiği Akdeniz ikliminde yetişen ve ekonomik değeri yüksek olan bir bitkidir.
· Bir kısmından yağ elde edilir, bir kısmı ise sofralık olarak tüketilir.
· Ege Bölgesi (Edremit, Ayvalık arası) yağlık, Marmara Bölgesi sofralık zeytin üretiminde başta gelir.
· Akdeniz Bölgesi'nde daha fazla gelir getiren ürünlerin ekilmesi tercih edildiğinden zeytin üretimi az
yapılmaktadır.
· Az miktarda olmakla birlikte Doğu Karadeniz Bölümü'nde de zeytin üretilmektedir.
Susam
· Akdeniz ikliminde yetişir.
· Yağ ve tahin üretiminde kullanılır.
· Güneydoğu Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde üretilir.
UYARI: Zeytin, ayçiçeği, susam,
keten, mısır, fındık ve pamuk
yağ elde edilen sanayi bitkileridir.
Anason
· Rakı ve içki yapımında kullanılır. Burdur (% 50) üretimde birincidir. Burdur'u, Muğla ve Antalya illeri
izler.
ÜRKİYE’DE SEBZECİLİK
· Ülkemiz, farklı iklim tiplerinin görülmesi nedeni ile sebze tarımına uygundur.
· Ülkemizde sebzelerin en erken yetiştiği yer Akdeniz Bölgesi, en geç yetiştiği yer
ise Doğu AnadoluBölgesi'dir (domates, biber, patlıcan, salatalık, kabak).
· Seracılık faaliyetlerinin gelişmiş olmasından dolayı en çok sebze
üretimi Akdeniz ve Egebölgelerinde yapılmaktadır.
· Akdeniz Bölgesi'nde turfanda sebzecilik gelişmiştir.
Seracılık (Turfandacılık)
· Cam veya plastikten yapılan seralarda mevsimi dışında meyve ve sebze üretme faaliyetlerine seracılık
(turfandacılık) denir.
· Seracılık güneşli gün sayısının fazla olduğu Akdeniz, Ege,
Marmara veGüneydoğu Anadolu bölgelerinde yapılır.
· Karadeniz kıyılarında bulutlu gün sayısının fazla olması, Doğu Anadolu'da kış mevsiminin soğuk ve uzun
geçmesi, İç Anadolu'da ise yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini sınırlandırmış ve seracılığı
engellemiştir.
Yumrulu Bitkiler
Ürünü toprağın altında olan, düşük sıcaklıklara dayanabilen patates, soğan, havuç, turp, sarımsak
gibi bitkilere yumrulu bitkiler denir.
TÜRKİYE’DE MEYVECİLİK
Fındık
· Nemli iklim, kış ılıklığı ve humuslu toprak ister.
· Ana vatanı Karadeniz kıyılarıdır. Ordu, Giresun, Trabzon ve Samsun illerinde ülkemiz fındığının %80'i
üretilir. Fındığın geri kalan kısmı Marmara Bölgesi'nde İzmit Körfezi çevresinden elde edilir.
· Yıllık üretimi ile Türkiye, dünyadaki fındık ihtiyacının yarısından fazlasını karşılar. Bu nedenle fındık
önemli bir ihraç ürünüdür.
Üzüm
· Ülkemizde yetişme alanı en geniş olan ve en çok üretilen meyvedir.
· Üzüm bitkisine asma, üzüm yetiştirilen yerlerebağ adı verilir.
· Olgunlaşma döneminde yüksek sıcaklık ister. Bununla birlikte soğuğa en dayanıklı bitkilerden biridir.
· Üzüm üretiminde ilk sırayı Ege Bölgesi alır. Bu
bölgeyi Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu,Marmara ve Doğu Anadolu bölgeleri izler.
Türkiye kuru üzüm ihracatında birincidir.
İncir
· Soğuğa karşı dayanıksızdır.
· Ege Bölgesi'nin kıyı kesimleri, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz
Bölgesi ileGüneydoğu Anadolu’nun soğuk olmayan kesimlerinde yetiştirilir.
· İncir, kuru ve yaş olarak tüketilir.
· Kuru incir ihracatımız gelişmiştir.
Elma
· Üzümden sonra yetişme alanı en geniş meyvedir.
· Düşük sıcaklıklara dayanıklıdır.
· En fazla İç Anadolu Bölgesi'nde üretilir.
Turunçgiller (Narenciye)
· Turunçgil, mandalina, portakal, limon gibi meyvelere denir.
· Yüksek sıcaklık ve bol su ister. Don olaylarından olumsuz etkilenir. Bu nedenle sıcaklığın 0°C'nin üstünde
olduğu yerlerde üretilir.
· En fazla üretim Akdeniz Bölgesi’nin kıyı kesiminde yapılır. Daha sonra Ege, Marmara’nın güneyi, Doğu
Karadeniz Bölümü’nün (Rize ve çevresi) kıyılarında yetiştirilir.
Muz
· Tropikal bir meyvedir.
· Kış sıcaklık ortalamalarının yeterli olduğu Alanya - Anamur arasında üretilir.
· Ülke ihtiyacını karşılamak için ithal edilir.
Antep Fıstığı
· Dünyada yetişme alanı sınırlıdır.
· Türkiye'de Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yetiştirilir. Üretiminde Gaziantep, Şanlıurfa başta gelir.
Kayısı
· Türkiye, kayısı üretiminde dünyada 1. sıradadır. Türkiye'de en fazla kayısı Doğu Anadolu'da (Malatya)
üretilmektedir.
Ceviz
· Soğuğa karşı dayanıklıdır. Her bölgede yetişir. Anayurdu Anadolu'dur. Kereste ve lüks mobilya yapımında
kullanılır. Üretimin %50'si ihraç edilir.
Şeftali
· En çok Marmara ve Ege'de yetişir. En kaliteli şeftalinin yetiştiği yer Bursa'dır.
BAKLAGİLLER
Fasulye
· Yetişme döneminde yağış veya sulama ister.
· Ege ve Marmara bölgelerimizdeki ovalar ile Çukurova ve BatıKaradeniz Bölümü'nde fasulye tarımı
yaygındır.
Nohut
· Baklagiller içinde üretim bakımından ilk sırayı alır.
· İç Anadolu, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yetiştirilir.
Mercimek
· Baklagiller içinde nem isteği en az ve kuraklığa en dayanıklı olan bitkidir.
· Kırmızı mercimek üretiminde Güneydoğu Anadolu, yeşil mercimeküretiminde ise İç Anadolu
Bölgesi başta gelir.
UYARI: İç Anadolu Bölgesi
baklagil üretiminde ilk sırada yer alır.
Soya Fasulyesi
· Yazları sıcak ve yağışlı geçen iklim şartlarında yetişir.
· En çok Akdeniz Bölgesi'nde üretilir. Orta ve Batı Karadeniz kıyıları ile Ege ve Marmara'da üretimi yapılır.
Bakla
· Başlıca yetişme alanları Güney Marmara ve Ege Bölgesi’dir.
Mercimek
· Kuraklığa çok dayanıklı bir bitkidir.
· Yeşil mercimek en fazla İç Anadolu Bölgesi'nde, kırmızı mercimek iseGüneydoğu Anadolu Bölgesi'nde
üretilir.
TÜRKİYE'DE HAYVANCILIK
· Ekonomik değeri olan hayvanların üretilip, beslenmesi ve pazarlanması işlerine hayvancılıkdenir.
· Hayvancılık özellikle yüksek ve engebeli yerlerde, ekime dikime elverişli olmayan bölgelerde, halkın
yaşayışında birinci derecede rol oynar.
· Türkiye, geniş çayır ve meralarıyla hayvan yetiştirilmesine elverişli bir ülkedir.
· Hayvan sayısı bakımından önemli bir zenginliğe sahiptir. Dünyada 9., Orta Doğu'da ve Avrupa'da 1. sırada
yer alır.
· Ülkemizde hayvancılık faaliyetleri, mera hayvancılığı ve ahır hayvancılığı olarak ikiye ayrılır. Mera
hayvancılığı doğa koşullarına bağlı olarak yapılan hayvancılıktır. Et ve süt verimi düşüktür. En çok Doğu
Anadolu Bölgesi'nde yapılmaktadır. Ahır hayvancılığı yıl boyunca hayvanların ahırlarında beslenmesidir.
En çok Marmara Bölgesi'nde yapılmaktadır. Ahır hayvancılığı daha çok sığır yetiştirilmesinde
uygulanmaktadır.
· Manda, sığır, deve, at, eşek gibi hayvanlar büyükbaş hayvanlardır. Ülkemizde en çok sığır yetiştirilir.
· Küçükbaş hayvancılık Türkiye'de en çok yapılan hayvancılıktır. Bu gruba giren hayvanlar koyun, kıl keçisi
ve tiftik keçisidir.
· Tavuk, horoz, hindi, kaz, ördek gibi hayvanlara kümes hayvanları denir. En çok Güney Marmara, Ege
Bölgesi, Orta ve Batı Karadeniz bölümlerinde yetiştirilir.
· İpek böceği, doğal ipek elde etmek için yetiştirilen ve dut yaprağı ile beslenen bir hayvandır. Türkiye'de
Bursa, Denizli, Elazığ, Ankara, Antalya, Amasra ve Diyarbakır'da ipek böcekçiliği yapılmaktadır.
· Bal ve balmumu elde etmek için arı beslenme faaliyetine arıcılık denir. Türkiye'nin iklimi, bitki örtüsünün
çeşitliliği, üstün nitelikli arı türleriyle arıcılığa elverişlidir. Türkiye'nin her bölgesinde arıcılık yapılır.
· Yurdumuzun üç tarafı denizlerle çevrili olmasına rağmen balıkçılık yeteri kadar gelişmemiştir. Türkiye'de
tutulan balığın denizlerimize göre dağılımı şöyledir; Karadeniz %85, Marmara Denizi %10, Ege Denizi
%3, Akdeniz%2'dir. Akarsu ve göllerimizin olduğu yerlerde ise tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır.
Türkiye'de balıkçılığın yeterince gelişmemesinin başlıca nedenleri:
· Balıkçılığın daha çok kıyı balıkçılığı olarak yapılması, açık deniz balıkçılığının yaygın olarak yapılmaması,
· Modern tekne ve yöntemlerle balıkçılığın yapılmaması,
· Halkın balık tüketimi konusunda yeterli bilince sahip olamaması,
· Kaçak, usulsüz ve aşırı avlanmaların yaygın olması,
· Son yıllarda su kirliliğinin artması,
· Su ürünlerinin işleneceği sanayi tesislerinin yetersiz olması,
· Su ürünlerinin saklanabileceği soğuk hava depolarının yetersiz olması,
Türkiye'de Hayvancılığın Gelişmesi İçin Gerekli Koşullar
Türkiye, hayvancılığın gelişmesi için önemli bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin
değerlendirilmesi için aşağıdaki koşulların uygulanması gerekir.
· Çayır ve mera hayvancılığı yerine, besi ve ahır hayvancılığının yaygınlaştırılması,
· Yem üretiminin artırılması,
· Hayvan soylarının iyileştirilmesi (ıslahı),
· Otlakların ıslah edilmesi ve korunması, aşırı ve erken otlatmanın engellenmesi,
· Süt dana ve süt kuzu ile doğurgan hayvanların erken kesiminin önlenmesi,
· Hayvan hastalıklarıyla mücadele edilmesi,
· Üreticilere yönelik hayvancılık eğitiminin yaygınlaştırılması,
· Hayvan üreticilerine teşvik kredilerinin sağlanması,
· Üreticilerinin pazarlama olanaklarının geliştirilmesi.
TÜRKİYE'DE ORMANLAR
· Türkiye'de ormanların dağılışını etkileyen en önemli faktör nemlilik ve yağıştır.Bununla birlikte; yer
şekilleri, yükselti, toprak özellikleri gibi faktörlerde ormanların dağılışını etkiler.
· Türkiye'deki ormanların %79'u kıyı bölgelerinde yer alırken, iç bölgelerde orman varlığı yalnızca %21 'dir.
· Karadeniz'de nem oranının yüksek olması nedeniyle ormanlar deniz seviyesinden itibaren başlar. Bölgede,
her mevsim bol yağışlı olması nedeniyle gür ormanlar yetişir.
· İç bölgelerde yağışların yetersiz olması ve belli dönemlerde kuraklığın etkili olması nedeniyle, ormanlar
geniş alan kaplamazlar. İç kesimlerde ormanlar, genellikle daha nemli olan yüksek kesimlerde toplanmıştır.
· Türkiye'de orman varlığını korumak ve
ağaçlandırma çalışmalarıyla orman alanlarını genişletmek amacıyla, çeşitli kuruluşların çalışmaları vardır.
Bunların başlıcaları;
Orman Bakanlığı, TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları
Koruma Vakfı), ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı), Doğal Hayatı Koruma
Derneği (DHKD) ve Çevre Gönüllüleri Derneği gibi kuruluşlardır.
Ormanların Önemi
· Canlı yaşamı için gerekli oksijeni üretir.
· Erozyonu önler.
· İçinde barındırdığı bitki ve hayvan varlığını korur.
· Askerî ve stratejik yönden yurt savunmasına katkı sağlar.
· Kıyılarda, kumulların içerilere sokulmasını engeller
· Temiz havası ve doğal güzellikleriyle turizme katkı sağlar.
· Havanın temizlenmesine ve atmosferdeki nem dengesinin korunmasında düzenleyici rol oynar.
· Sel, çığ, taşkın ve heyelan gibi doğal afetleri önler.
SANAYİ VE TİCARET
Ülkemizde ve tüm dünyada sanayi faaliyetleri bazı koşullara bağlıdır.
Bu koşullardan bazıları şunlardır:
• Hammadde
• Sermaye
• Enerji
• İş gücü
• Ulaşım -İşletme
• Teknoloji
• Pazarlama
• Yer şekillerinin elverişliliği
Örneğin; ülkemizin tahıl ambarı olarak bilinen Konya ve civarında un, makarna ve bisküvi
fabrikalarının yaygın olduğu görülmektedir. Ayrıca Kocaeli, Bursa ve İstanbul'da ağır sanayi faaliyetleri
yapılmaktadır. Buradaki sanayi ürünleri İstanbul üzerinden deniz ve hava yolu ile tüm dünya pazarlarına
ulaşmaktadır. Hayvancılık faaliyetlerinin daha çok yapıldığı Erzurum ve Kars gibi illerimizde ise süt ve süt
ürünlerine ait yatırımların yapıldığını görmekteyiz.
Ekonomiye Yön Verenler
Bazı kurum ve kuruluşlar ülke ekonomisinin gelişmesi için bir araya gelmiştir. Bu kurum ve kuruluşlar
oluşturdukları iş sahalarıyla ülkedeki işsizlik oranının düşmesini sağlamaktadır.
Ayrıca bu kurum ve kuruluşlar ürettikleri ürünleri dış pazarlara satarak ülkemize döviz kazandırmakta,
böylece ekonomiye katkı sağlamaktadırlar.
Bu kuruluşlar sanayi ve ticaret odaları olarak ayrılabilir.
Sanayi Odalarının Sorumlulukları
• Sanayinin gelişmesine hizmet etmek,
• Sanayiyle ilgili araştırma ve inceleme yapmak,
• Başlıca sanayi ham madde ürünlerinin fiyatlarını yayınlamak,
• Organize sanayi siteleri kurulmasını ve idaresini sağlamaktır.
Ticaret Odalarının Sorumlulukları
• Meslekî ahlak ve dayanışmayı korumak,
• Ticaret ve sanayiyle ilgili incelemeler yapmak,
• Bulunduğu yerin ticari örf, adet ve kurallarını tespit etmek,
• Meslekî konularda bakanlıklara, illere ve belediyelere teklif ve isteklerde bulunmaktır.
ÖNEMLİ TİCARET VE SANAYİ ODALARINDAN BAZILARI İSTANBUL TİCARET ODASI
(İTO)
Sanayi ve ticaretin birbirini destekleyerek hızla gelişmeye başlaması Coğrafi Keşifler ve Sanayi
İnkılâbı’ndan sonra oldu. Avrupa'da sanayi ve ticaret gelişirken, Osmanlı Devleti'nde kurulan loncalar
Batı'nın sanayi atılımı ve gelişmiş ticaretinin de etkisiyle işlevlerini yerine getiremeyerek çöktü.
Yaşanan gelişmeler, farklı bir anlayış ve yaklaşımla üretimin ve ticaretin yeniden örgütlenmesini
gerektiriyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında farklı isimle faaliyet gösteren oda, 1952
yılında İstanbul Ticaret Odası adını aldı.
TÜRK SANAYİCİLERİ VE İŞ ADAMLARI DERNEĞİ (TÜSİAD)
Derneğin merkezi İstanbul'dur ve Türkiye'de başka şubesi yoktur.
Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneğinin Amaçları
• Atatürk'ün çağdaş uygarlık hedefine ve ilkelerine sadık toplumsal yapının gelişmesine ve demokratik
sivil toplum ve laik hukuk devleti anlayışının yerleşmesine yardımcı olmak,
• Türkiye'de serbest ekonomi kurallarının yerleşmesinin yanı sıra ülkenin insan ve doğal kaynaklarının
teknolojik yönden desteklenerek en etkin biçimde kullanımını, verimlilik ve kalite yükselişini sürekli
kılacak ortamın sağlanması yoluyla rekabetin arttırılmasını hedef alan politikaları desteklemek.
TÜRKİYE'DEKİ SANAYİ KOLLARI
1. Besin (Gıda) Sanayisi
Hammaddesi tarım ve hayvansal ürünlere dayalı olan sanayidir. Sanayi kolları içerisinde ikinci sırayı alır.
Besin sanayisi, tarım ürünlerinin yoğun olarak yetiştirildiği merkezlere yakın yerlerde kurulmuştur.
Önemli besin sanayi kolları;
- Şeker fabrikalar (Karadeniz kıyısı hariç her yerde),
- Çay fabrikaları (Rize),
- Un fabrikaları, makarna ve bisküvi fabrikaları (özellikle İç Anadolu),
- Zeytin yağı fabrikaları (Ege ve Güney Marmara'da),
- Ayçiçek yağı fabrikaları (Trakya'da),
- Tütün fabrikaları (İstanbul, İzmir, Bitlis, Samsun, Tokat vb.),
- İçki fabrikaları (İstanbul, Tekirdağ),
- Konserve ve salça fabrikaları (Marmara, Ege, Akdeniz bölgeleri),
- Süt ürünleri fabrikaları (İzmir, Edirne, Kars, İstanbul).
2. Dokuma, Tekstil ve Deri Sanayisi
Türkiye'de en gelişmiş sanayi koludur. En fazla işçi bu sektörde çalışır. Üretimin çoğu ihraç edilir.
- Pamuklu dokuma; Adana, Antalya, İzmir, Aydın, Nazilli, Manisa, Kayseri, Malatya, İstanbul ve
Bursa. Bursa'da ipekli dokuma, Gemlik'te suni ipek fabrikası vardır.
- Yünlü dokuma; İstanbul, Hereke, Bursa, İzmir, Uşak.
- Halıcılık; Isparta, Uşak, Gördes, Kayseri, Simav.
- Deri ve kösele işleme; İstanbul, İzmir, Bolu ve Uşak.
3. Maden Sanayisi
- Demir - Çelik; Karabük, Ereğli, İskenderun, Kırıkkale, Sivas, İzmir.
- Alüminyum; Konya-Seydişehir.
- Bakır işleme fabrikaları; Samsun, Murgul.(Artvin)
4. Makine Sanayisi
Bursa, İstanbul, İzmit, Adapazarı, Konya, Adana'da otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları. Eskişehir ve
Adapazarı'nda lokomotif ve vagon fabrikaları bulunmaktadır. İstanbul, Tuzla, Pendik, Gölcük ve İzmir'de
gemi tersaneleri bulunmaktadır. Kırıkkale ise savaş sanayinin merkezidir
5. Kimya Sanayisi
- Petrokimya; Batman, İzmit (İpraş), Mersin (Ataş), İzmir (Aliağa), Kırıkkale (Orta Anadolu
Rafinesi) bulunmaktadır.
- İlaç fabrikaları; İstanbul, İzmir, Ankara, Adapazarı.
- Lastik fabrikaları; İzmit, Adapazarı, Kırşehir.
- Gübre fabrikaları; Mersin, Bandırma, Elazığ, Kütahya, Tekirdağ ve İskenderun.
6. Orman Ürünleri Sanayisi
En fazla Karadeniz Bölgesi'nde gelişme göstermiştir. Kâğıt ihtiyacımızın bir kısmını ithal etmekteyiz.
- Kâğıt fabrikaları; İzmit, Balıkesir, Çaycuma (Zonguldak), Taşköprü (Kastamonu), Taşucu (İçel),
Dalaman (Muğla), Aksu (Giresun), Çay (Afyon) da bulunur.
- Mobilya sanayi; Adapazarı, Ankara, İnegöl, İstanbul, İzmir, Kayseri.
7. Çimento, Cam, Seramik Sanayisi
Hammaddesi taşa, toprağa bağlıdır.
- Çimento fabrikaları; Türkiye'nin her bölgesine dağılmıştır. İhraç ürünlerimizdendir. İstanbul, İzmit,
Adana, İzmir, Denizli, Ordu, Elazığ.
- Cam fabrikaları; İstanbul, Denizli, Mersin, Kırklareli, Sinop.
- Seramik fabrikaları; Çanakkale, Bilecik, Kütahya, İstanbul, İzmir.
MADENLER Maden: Yeraltından çıkarılan ve ekonomik değeri olan maddelere “maden” denir.
Bir madenin işletilebilmesi için gerekli şartlar şunlardır:
1. Büyük sermaye (para),
2. Teknik olanaklar (bilgi, araç-gereç),
3. Cevherdeki maden oranının yüksek olması (madenin kalitesi), madenin değeri,
4. Madenin, zengin ve uzun süre işletilmeye elverişli olması (rezerv=madenin miktarı),
5. Madenlerin yeryüzüne yakın olması, bölgenin ulaşıma müsait olması.
Cumhuriyet dönemi ile birlikte madencilik alanında yapılan çalışmalar şunlardır:
1. Bilimsel çalışmalara başlandı.
2. Etibank, 1935 yılında yapılacak çalışmalar için gerekli olan sermaye için kuruldu.
3. 1935 yılında yer altı maden kaynaklarımızı araştırmak için MTA kuruldu.
4. Yatakların işletilebilmesi ve değerlendirilebilmesi için “Maden Kanunu” çıkarıldı (1950).
Madenlerimizin bir kısmı enerji kaynağı, bir kısmı ise çeşitli sanayilerin hammaddesi olarak değerlendirilir.
KULLANILDIĞI ALAN VE İŞLETMELER ÇIKARILAN YERLER
DEMİR: Demir-çelik sanayisinin temel
hammaddesidir.
Rezervde: 10
Demir-çelik fabrikaları: Karabük, Ereğli ve
İskenderun’daki demir-çelik fabrikalarıdır
Divriği, Hekimhan, Hasan Çelebi (Sivas-Malatya
arası);
Kayseri, Adana, K.Maraş arası;
Develi, Edremit (Balıkesir);
Simav (Kütahya); Poyas (İskenderun)
BAKIR: Elektrik ve elektronik sanayisinde kullanılır.
Bakır üretiminde Dünyada 1.
Samsun’da Karadeniz Bakır İşletmeleri
Küre (Kastamonu); Murgul (Artvin);
Ergani-Maden(Elazığ); İzmir (Dikili-Torba)
KROM: Demir-çelik sanayisinin önemli
hammaddesidir.
Çeliğin sertleştirilmesinde ve paslanmaz çelik
üretiminde, kaplamada (kromaj) ve savaş sanayiinde
kullanılır.
En önemli ihraç maddemizdir. (Üretimde Dünya 3.)
Fethiye-Köyceğiz (Muğla), Guleman-Maden
(Elazığ)
Bursa, Eskişehir arası,
Kayseri, Sivas, Adana, K.Maraş
Denizli, Kütahya.
BOR: Jet ve roket yakıtı, cam, elyaf, sabun, deterjan,
tekstil boyaları, porselen, ilaç sanayi, fotoğrafçılıkta
kullanılır.
(Yarıdan fazlası ülkemizde ve bir kısmı ihraç edilir.)
Susurluk, Bigadiç, Sındırlı (Balıkesir)
Seyitgazi (Eskişehir), Emet (Kütahya)
M. Kemalpaşa (Bursa)
BOKSİT: Alüminyum ham maddesidir. Uçak, ve
otomobil endüstrisi ile ev eşyası yapımında... Konya (Seydişehir) İskenderun, Muğla, Adana
KÜKÜRT: Haşerelere karşı Keçiborlu (Isparta) Denizli (Sarayköy), Burdur.
KURŞUN-ÇİNKO: (Yahyalı, Ulukışla, Kütahya) Elazığ (keban), Akdağmadeni
CİVA: Eczacılık, elektrikli aletlerin yapımında
kullanılır. Konya (Sarayönü), İzmir (Çeşme)
MANGANEZ: Demirin çeliğe dönüştürülmesinde
kullanılır.
Artvin (Borçka), Zonguldak (Ereğli)
TUZ: Yemeklerde, kimya sanayiinde. Tuzgölü, İzmir Çamaltı, Çankırı
OLTU TAŞI: Tespih, süs taşı Erzurum (oltu)
LÜLE TAŞI: Pipo ve süs eşyası Eskişehir
MERMER: Heykel, inşaat işleri, süsleme.
Manisa, Kütahya, Muğla, Aydın
Çanakkale, Bursa, Gemlik, Erzurum
ZIMPARA TAŞI: Cila İzmir, Aydın, Muğla.
ENERJİ KAYNAKLARI
Enerji, bir cisim ya da sistemin iş yapabilme kapasitesidir ve değişik formlarda karşımıza çıkar:
Isı enerjisi, ışık (radyant enerji), mekanik enerji, elektrik enerjisi, kimyasal enerji ve nükleer
enerji gibi. Enerji kaynakları genelde yenilenebilir ve tükenebilir (veya yenilenemeyen) olmak
üzere iki grup altında toplanırlar. Yenilenebilir enerji, pratik olarak sınırsız varsayılan, sürekli ve
tekrar tekrar kullanılabilen enerjidir. Örneğin güneş enerjisi, güneşten gelir ve elektriğe veya ısı
enerjisine dönüştürülebilir. Rüzgâr enerjisi, yerküreden gelen jeotermal enerji, bitkilerden
üretilen biokütle ve sudan elde edilen hidrogüç de yenilenebilir enerji grubunda
değerlendirilmektedir. Yenilenebilir enerji, kısa sürede yerine konulan enerjidir. Tükenebilir
enerji ise, kullanılan ve fakat kısa zaman aralığında yeniden oluşmayan enerji olarak tanımlanır.
Bunlar genelde, petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yavkıtlardır. Bu tür enerjiler, yaşamları
milyonlarca yıl önce sona ermiş bitki ve hayvan gibi organik kalıntıların fosillerinden
kaynaklanmaktadır.
Kullanıldığı Alan Üretilen Yerler
Taş Kömürü (Maden Kömürü): Demir-çelik,
kimya, sanayisinin hammaddesi Gazı
alındığında kok kömürü elde edilir. Termik
santrallerinde kullanılır; ihtiyacı karşılamaz.
Zonguldak (Kilimli, Kozlu, Ereğli)
Linyit: Oluşumu taşkömüründen daha sonradır.
Kalorisi az, enerjisi düşük, külü çok. Isınmada
kullanılır. Ülkemizin ihtiyacını karşılar.
Termik santralleri: Maraş (Afşin-Elbistan) (ilk),
Zonguldak (Çatalağzı), Manisa (soma), Kütahya
(Seyitömer) (Tunçbilek), Muğla (Yatağan),
İstanbul (Ambarlı), Sivas (Kangal), Bingöl
(Karlıova)
Kütahya (Tunçbilek, Değirmisaz) Manisa
(Simav); K. Maraş (Elbistan) Amasya (Çeltik),
Ankara (Beypazarı) Çorum (Dodurga)
Petrol: Birçok alanda kullanılır. Ülkemiz zengin
değildir, %85’i ithal edilmektedir.
Rafineriler: Batman, Aliağa İzmir, İzmit (İpraş),
Mersin (Ataş) Kırıkkale (Orta Anadolu, Tüpraş).
Irak petrolleri boru hattı ile Yumurtalık Limanı’na
taşınmaktadır. Azerbaycan petrolü nün yapılacak
boru hattı ile İskenderun Körfezi’ne getirilmesi
planlanmaktadır.
Raman, Garzan (Siirt), Diyarbakır, Şanlıurfa,
Mardin, Adıyaman ve Adana.
Doğal gaz: Çabuk tutuşan, yanıcı özelliği olan,
yüksek ısı veren, kirlilik yapmayan yakıt.
Kırklareli (Hamidabat), Mardin (Çamurlu),
Cezayir(deniz yoluyla), Rusya’dan (borularla)
ithal edilir.
Hidroelektrik santralleri: Su gücünden enerji
elde edilmesidir. Avrupa’da Norveç’ten sonra 2.
sırada olmamıza rağmen elektriğin ancak %35’i bu
yolla elde edilir. Yani potansiyelin %25’ini
kullanmaktayız.
GAP ile Fırat ve Dicle üzerinde 21 baraj, 17
hidroelektrik santrali kurulması öngörülmektedir.
Bu proje ile elde edilecek enerji Türkiye’deki
mevcut hidroelektrik enerjisinden daha fazla
olacaktır.
Fırat üzerinde: Atatürk, Keban, Karakaya
Kızılırmak üzerinde: Hirfanlı, Kesikköprü,
Altınkaya
Yeşilırmak üzerinde: Almus, Hasan Uğurlu,
Suat Uğurlu
Sakarya üzerinde: Hasan Polatkan, Sarıyar,
Gökçekaya
Gediz üzerinde: Demirköprü
Menderes üzerinde: Kemer, Adıgüzel
Seyhan üzerinde: Seyhan
Ceyhan üzerinde: Aslantaş, Menzelet
Manavgat üzerinde: Oymapınar
Jeotermal Enerji: Yeraltından çıkan sıcak suyun Denizli (Sarayköy), İzmir (Balçova), Aydın
Enerji: İş yapabilme gücüne denir
TİCARET
Ülkeler arasında veya ülke içinde kâr amacıyla yapılan alış-verişe ticaret denir. Ülke içinde yapılan
ticarete iç ticaret, ülkeler arasında yapılan ticarete dedış ticaret denir.
A. İÇ TİCARET
Ülkemizde; hayvansal maddelerin her yerde üretil-memesi, nüfusun dengesiz dağılımı, bölgeler
arasında yetiştirilen tarım ürünlerinin farklı olması ve sanayi kuruluşlarının dengesiz dağılımı gibi ne-
denlerden dolayı çok canlı bir iç ticaret yapılmaktadır.
İç ticaretin yapıldığı yerler pazar, hâl, dükkân, mağaza, panayır ve fuar gibi isimler alır.
B. DIŞ TİCARET
Dış ticaret ihracat (dış satım) ve ithalat (dış alım) dan oluşmaktadır. Dış ticareti, ürün miktarı, ürün
kalitesi, ürün fiyatı, iç tüketim ve ulaşım şartlan gibi hususlar etkilemektedir.
Türkiye 1980'li yıllara kadar tarım ve maden ürünleri ihraç edip, işlenmiş sanayi ürünlerini ithal et-
mekteydi. 1990'lı yıllarda sanayi ürünlerinin ihracattaki payı % 90'a çıkmıştır.
Türkiye’nin En Fazla İthalat (Dış Alım) Yaptığı Ülkeler: Almanya, Rusya,İtalya ,Fransa,
İsviçre,İngiltere
Türkiye'nin En Fazla İhracat (Dış Satım) Yaptığı Ülkeler: Almanya,İngiltere,ABD, İtalya,
Hollanda,Fransa,İspanya,Rusya.
İTHAL ETTİĞİMİZ MALLAR
Petrol, doğalgaz, kömür, iş makineleri, elektronik ürünler, saat, otomobil ve yedek parça, gemi, uçak, ilaç
ve sağlık ürünleri, optik ve ölçü aletleri, muz, kakao, kauçuk, kahve, pirinç, şeker, et, kalay, alüminyum,
kağıt, içki, sigara, elektrikli makineler, v.s.
İHRAÇ ETTİĞİMİZ MALLAR
-Pamuk, tütün, fındık, turunçgiller, kayısı, kuru üzüm, kuru incir, ceviz, Antep fıstığı, halı,
mobilya, otomobil, otobüs, çimento, beyaz eşya ürünleri, demir çelik ürünleri, cam ve cam ürünleri, krom,
bor mineralleri, bakır, mermer, pamuklu dokuma ve konfeksiyon ürünleri, ayakkabı, deri v.s.
buharı ile elde edilen enerjidir.
Denizli (Sarayköy)’de jeotermal
santralbulunmaktadır.
(Germençik), Çanakkale (Tuzla), Afyon
(Sandıklı), Nevşehir (Acıgöl), Ankara
(Kızılcahamam)
Güneş enerjisi: Su ısıtma, sera ısıtma, su
pompası ve bazı elektrikli aletlerin
çalıştırılmasında kullanılır.
Akdeniz ve Ege Bölgelerinde yararlanılan enerji
türüdür.
Nükleer enerji (Atom enerjisi):Uranyum ve
toryumdan elde edilen enerji olup Mersin
Akkuyu’da bir santral kurulması fikri vardır. Şu
anda bu enerji türü ile elektrik enerjisi
üretilmemektedir.
Uranyum yatakları: Aydın, Çanakkale,
Şebinkarahisar (Giresun), Manisa, Uşak
HAYAT VEREN PROJE(GAP)
Bir bölge idaresidir.1989’da Başbakanlığa bağlı olarak kuruldu. Amacı; bölge kapsamına giren
illerde; konut, sanayi, madencilik, tarım, enerji, ulaşım gibi hizmetler ile bölgeyi hedef alan araştırmaların
yaptırılmasıdır.
Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Türkiye'nin tarımla ilgili olarak hazırlanmış en büyük projesidir.
Projenin yapımı hâlâ devam etmektedir.
Bu proje Dicle ve Fırat nehirleri üzerinde yapımı planlanan barajlar, hidroelektrik santraller ve sulama
tesislerini kapsamaktadır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi bir tarım ve hayvancılık alanıdır. Toprakları verimli ve geniş düzlükler
halindedir. Tarımda en önemli sorun sulamadır. Bu amaçla bölgede GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) adı
ile bilinen çalışmalarla (baraj, kanal, tünel) tarım alanlarının sulanması ve buraların değerlendirilmesi
düşünülmüştür. Buna paralel olarak çeşitli sektörlerin gelişmesi sağlanacaktır.
GAP 25 büyük sulama projesini kapsayan ve tamamlandığında 1,7 milyon hektar tarım alanının
sulanmasını gerçekleştirecek olan dev bir projedir. Ülkemizde sulanabilir potansiyele sahip olan alanların
8,5 milyon hektar civarında olduğu düşünülürse buprojenin büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Projenin 2010
yılında tamamlanması beklenmektedir.
VERGİM BANA DÖNÜYOR
Vatandaşların, herhangi bir karşılık beklemeden kazançlarının bir bölümünü devlete
vermelerine vergidenir.
Vergilerin ne zaman, kimlerden ve ne kadar alınacağı kanunlarda belirtilir. Bir sanayici ile bir çiftçinin
kazancı aynı olmayacağından devlete vermeleri gereken vergiler de farklı olacaktır. Devlet, anayasadaki
kanunlara göre herkesten gelirine göre vergi alır.
Devletin, kendi kaynakları ile ülke için gerekli olan yatırımların tamamını yerine getirmesi mümkün
değildir. Bu nedenle devletin bu konuda vatandaşın desteğine ihtiyacı vardır. Vatandaşlardan alınan
vergiler yine toplum yararı için devlet tarafından kullanılır.
Bazı kurum, kuruluş ve kişilerin kazançlarının devlete vermeleri gereken bölümünü ödemedikleri
görülmektedir. Bu olaya vergi kaçırmak denir. Bir kurumun hangi vergi dairesine vergi ödediğini gösteren
ve iş yerinin duvarında asılı olan belgeye vergi levhası denir.
Ülkemizde devlete ödenen birçok vergi çeşidi vardır. Bunlardan gelir vergisi, vatandaşların bir yıl
içinde elde ettikleri gelirin belli bir oranda vergilendirilmesidir. Vergi sadece kişilerden değil, şirketler,
kooperatifler, iş ortaklıkları gibi kurumlardan da alınır. Buna kurumlar vergisi denir. Ev gibi gayrimenkul
sahiplerinin ödediği vergiye de emlak vergisi denir.
Vergi mükelleflerinin bir vergi döneminde sağladığı kazancı bildiren belgeye vergi beyan-
namesi denir.
Vergi mükelleflerini tespit eden vergiyi denetleyen ve toplayan resmî daireye vergi dairesi denir.
Memurların ve işçilerin belirli süreler sonunda kurumlarına verdikleri fiş ve makbuz üzerinden
kendilerine verilen paraya vergi iadesi adı verilir.
Vergi vermek her ülke vatandaşı için bir görev olarak kabul edilmeli ve yerine getirilmelidir.
Erozyon, toprakların üst kısmının akarsular, sel suları ve rüzgâr gibi dış kuvvetlerin etkisiyle
aşındırılarak taşınmasına denir.
Türkiye'nin bütün bölgelerinde erozyon görülür. Ancak şiddeti, bitki örtüsüne göre değişir. Örneğin; bitki
örtüsünün sık olduğu Karadeniz Bölge'nde şiddeti daha az iken, bitki örtüsünün cılız olduğu İç Anadolu
Bölgesi'nde şiddeti daha fazladır.
DİKKAT: Enerji Kaynakları ikiye ayrılır:
1. Tükenebilen (Yenilenemeyen) Kaynaklar:
Kömür, Petrol, Doğal Gaz, Odun.
2. Tükenmeyen (Yenilenebilir) Kaynaklar: Güneş Enerjisi, Rüzgâr Enerjisi, Su Enerji, Jeotermal Enerji.
TURİZM
Turizm: İnsanların gezip, görmek, eğlenmek, dinlenmek amacıyla yaptığı gezilere denir.
-Turizm faaliyeti milli sınırlar içinde gerçekleşiyorsa "iç turizm" ülkeler arasında oluyorsa"dış
turizm" adını alır.
- Turizm, ülkeler için ekonomik, kültürel, sosyal ve halk sağlığı yönünden yararlar sağlar.
-Turizm ülkemizi ve kültürümüzü yabancı ülkelerin insanlarına tanıtmak için en iyi yollardan biridir. Bu
yüzden ülke ve insan olarak turizmi iyi değerlendirmemiz gerekir.
- Ülkemiz turizm açısından birçok imkana sahiptir.
Turizmin sağladığı yararlar:
Ülke içindeki birlik ve beraberlik duygusunu geliştirir.
Uluslararası yakınlaşma ve samimiyet sağlar.
Ülkeye döviz girdisi sağlar, ekonomiyi güçlendirir. Ticareti canlandırır. Ulaşım ve haberleşme olanakları
artar.
ÖNEMLİ TURİZM MEKÂNLARIMIZ:
Tarih turizmi:
Marmara Bölgesi: İstanbul, Edirne, Bursa, Çanakkale
Ege Bölgesi: Efes, Milet, Meryem ana Akdeniz Bölgesi: Aspendos
Karadeniz Bölgesi: Çorum'da Alacahöyük, Trabzon'da Sümela Manastırı
İç Anadolu Bölgesi: Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Anıtkabir, Kayseri'de Küstepe
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Adıyaman'da Nemrut Dağı heykelleri
Kış Turizmi:
Marmara Bölgesi: Bursa'da Uludağ
Akdeniz Bölgesi: Antalya'da Saklıkent
İç Anadolu Bölgesi: Kayseri'de Erciyes
Karadeniz Bölgesi: Bolu’da Kartalkaya, Çankırı'da Ilgaz
Doğu Anadolu Bölgesi: Kars'ta Sarıkamış, Erzurum'da Palandöken Dağı
Deniz Turizmi:
Marmara Bölgesi: Balıkesir-Erdek, İstanbul-Şile-Silivri
Ege Bölgesi: Çeşme, Kuşadası, Bodrum, Didim, Marmaris, Datça
Akdeniz Bölgesi: Antalya, Alanya
Doğa Turizmi:
Marmara Bölgesi: Balıkesir'de Manyas Kuş Cenneti
Ege Bölgesi: Denizli'de Pamukkale Travertenleri
Akdeniz Bölgesi: Antalya'da Düden ve Manavgat Şelaleleri, İnsuyu ve Karain mağaraları, Cennet -
Cehennem Obrukları
İç Anadolu Bölgesi: Nevşehir’de Peri Bacaları, Aksaray'da Ihlara Vadisi
Karadeniz Bölgesi: Bolu'da Abant ve Yedigöller, Trabzon'da Uzungöl
Din Turizmi:
Marmara Bölgesi: Edirne'de Selimiye, Bursa'da Ulucami, İstanbul'da Sultan Ahmet Camii
Ege Bölgesi: Selçuk'ta Meryem Ana Mezarı
İç Anadolu Bölgesi: Konya'da Mevlana Türbesi
Doğu Anadolu Bölgesi: Erzurum'da Çifte Minareli Medrese, Ağrı Doğu Beyazıt'ta İshak Paşa Cami
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Şanlıurfa'da Balıklı Göl
NİTELİKLİ İNSAN GÜCÜ
İnsanlar her mesleğin hizmetinden yararlanmaya ihtiyaç duyar. Bu hizmetlerden yararlanan insanlar
hayatlarını rahat ve mutlu sürdürürler.
İnsanlar, yaşamlarını devam ettirmek ve geçimlerini sağlamak amacıyla çeşitli işlerde çalışırlar.
İnsanlar, yaptıkları işlerin özelliklerine göre ikiye ayrılırlar.
Niteliksiz eleman, fiziksel güce dayalı işlerde çalışan kişilere denir.
Nitelikli eleman, iyi eğitim almış ve zihin gücüne dayalı işlerde çalışanlara denir,
Nitelikli insan;
• İşini iyi bir şekilde yapar.
• Daha üretkendir.
• Yenilik ve gelişmelere açıktır.
• Ülke ekonomisinin gelişmesine katkı sağlar.
• Tasarrufludur.
Nitelikli insan, eğitim yoluyla okullarda yetişir. Ülkemizde nüfus fazla olmasına rağmen, çeşitli sektörlerde
çalışan nitelikli eleman sayısı azdır. Nitelikli eleman sayısının azlığı, yapılan işlerden gereken verimin
alınmasını zorlaştırmaktadır. Bu durum ülke ekonomisi için olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
Nitelikli eleman sayısının fazla olduğu ülkelerin siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmişlik düzeyleri
yüksektir.
Bu konuda yaşanan büyük sorunlardan biri "beyin göçü" adı verilen iyi eğitim almış ve çeşitli
niteliklere sahip kişilerin dış ülkelere göç etmesidir. Bu durumun engellenmesi için nitelikli elemanlara
uygun ve verimli çalışma şartları hazırlanmalıdır.
MESLEĞİMİZİ SEÇERKEN
Bir kişinin geçimini sağlamak için yaptığı sürekli işe meslek denir. Mesleklerin birbirine üstünlüğü
yoktur. Her meslek topluluk hâlinde yaşayan insanların ihtiyacına cevap verir.
Seçilen meslek insanın kişiliğine, yeteneğine, ilgisine, aile durumuna, değerlerine ve amaçlarına uygun
olmalıdır.
Meslek seçimi, yaşam biçimini etkiler. Nerede yaşanacağı ve sosyal yaşantının nasıl düzenleneceği
meslek seçiminde oldukça önemlidir. İş şartları, kişiye sağladığı yaşam koşulları daha sonra kişinin verimli
çalışmasını etkileyebilir.
Mesleğe yönlendirmenin doğru yapıldığı ülkelerde insanlar, mutlu oldukları ve sevdikleri işleri
yaptıkları için çalışma alanlarındaki verimlilikleri artmaktadır. Bu durum ülke ekonomisine olumlu katkı
yapmaktadır.
Meslek Çeşitleri
Kavramlara dayanan meslekler: Bu meslekler beyin gücüne dayalıdır. Soyut düşünme, yorumlama
ve keşfetme ön plandadır (Filozof, yazar).
Veriye dayanan meslekler
Sayıların çok kullanıldığı mesleklerdir (Matematikçi, istatistikçi).
Sosyal yönü yüksek meslekler
İnsan ilişkilerinde başarılı olan insanların yapabileceği mesleklerdir (Öğretmen, Eğitim Danışmanı).
Temelinde nesne olan meslekler Bitki ve hayvanlarla ilgilenmenin ön planda yer aldığı mesleklerdir
(Marangoz, veteriner).
5. ÜNİTE ÜLKEMİZ VE DÜNYA DÜNYA'NIN NERESİNDEYİZ
Sınırları belirli bir alan içinde yaşayan insan sayısına nüfus denir. Bu alan Dünyanın tamamı olabileceği
gibi kıta, ülke, bölge, il, ilçe, köy veya daha dar bir alan da olabilmektedir.
İnsanların eseri olan ya da doğal çevreden elde edilen, işletildiğinde gelir getiren zenginlikler ekonomik
kaynak olarak adlandırılır. Ekonomik kaynakların işleniş şekillen, mal ve hizmet etkinlikleri ile bu
etkinliklerden doğan ilişkilerin bütününe de ekonomik faaliyetler denir.
Nüfus ve ekonomik faaliyetler yeryüzüne eşit ve dengeli bir şekilde dağılmamıştır. Bunun nedeni
yeryüzündeki her alanın aynı özellikleri taşımamasıdır.
Dünya üzerinde nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin dağılışının düzensiz olmasında çeşitli faktörler
etkilidir. Bunlar;
Fiziki Faktörler
1. Yeryüzü şekilleri
2.İklim özellikleri
3.Bitki örtüsü
4. Toprak verimliliği
5. Su kaynakları
6. Kara ve denizlerin dağılışı
7- Coğrafi konum
8. Yer altı kaynakları
9. Bakı
Beşerî ve Ekonomik Faktörler
1.Ulaşım
2.Sanayileşme
3.Ticaret
4.Tarım
5.Yer altı zenginlikleri
6.Turizm
7 Tarihî faktörler
8.Göçler
Ø Arazinin engebeli olduğu yerlerde ulaşım, iş olanakları ve tarım alanları kısıtlı olur. Bu nedenle dağlık ve
engebeli alanlar nüfusun seyrek olduğu yerlerdir. Dünya nüfusunun yaklaşık onda dokuzu ova ve
düzlüklerde yaşamaktadır. İnsanlar asırlar boyunca yerleşmek için düz alanları seçmiştir. Örneğin; Alp ve
Himalaya dağları gibi yüksek ve engebeli yerlerde nüfus oldukça azdır.
Ø İklim özellikleri de nüfusun coğrafi dağılışı üzerinde etkilidir. Sıcaklık ve yağış koşullarının yeterli
olduğu yerlerde nüfuslanma fazla iken ekonomik faaliyetler de çeşitlidir. Buna karşılık sıcaklığın ve
yağışın yetersiz veya çok fazla olduğu yerlerde ise nüfus ya çok az ya da hiç yoktur. Kutup bölgeleri ve
Ekvator çevresi bu duruma örnektir. Doğal bitki örtüsü orman olan bu alanlar tarıma ve yerleşmeye
elverişli değildir. Bu nedenle bu alanlarda nüfusun az olduğu görülür.
Ø Verimli toprakların bulunduğu, akarsuların, göllerin, tatlı su kaynaklarının olduğu yerlerde de nüfus
yoğundur. Örneğin; Nil, Dicle, Fırat, İndus ve Ganj gibi akarsu havzaları tarıma elverişli olduğu için
buralarda nüfus yoğundur.
Ø Ulaşım, sanayi, tarım, ticaret ve enerji kaynaklarının işletilmesi gibi ekonomik faaliyetlerin yoğun olduğu
yerlerde insan gücüne ihtiyaç duyulması nedeniyle buralarda nüfus yoğundur. Örneğin; önemli ticaret
yollarının geçtiği Türkiye, tarım alanlarının geniş olduğu Hindistan, sanayinin geliştiği Batı Avrupa ve
Japonya nüfusun yoğun olduğu yerlerdir. Dünyada Nüfusun Yoğun Olduğu Yerler Ø Uzak Doğu (Çin, Japonya, Filipinler), Ø Güneydoğu Asya kıyıları (Malezya, Endonezya, Hindistan, Vietnam),
Ø Afrika'da Nil Vadisi,
Ø Kuzey Amerika'nın doğu kıyıları,
Ø Avrupa ülkeleri (Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika, Lüksemburg, Almanya, İsviçre, Macaristan,
Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya).
Dünyada nüfusun yoğun olduğu yerlerde iklim şartları elverişli, yeryüzü şekilleri sade, tarım alanları geniş,
toprak özellikleri tarıma elverişli, su kaynaklan bol, ulaşım ağı gelişmiştir.
Dünyada Nüfusun Az Olduğu Yerler
Ø Dağların yüksek kesimleri,
Ø Kuzey ve güney kutup çevreleri,
Ø Bataklık alanlar ve engebeli dağlık araziler,
Ø Ekvatoral bölgedeki Amazon ve Kongo havzaları gibi sık ormanlık alanlar,
Ø Asya Kıtası içlerindeki ve dönenceler çevresindeki çöl ve bozkır alanlarıdır.
Dünyada nüfusun ve ekonomik faaliyetlerin az olduğu yerler doğal faktörler açısından insan yaşamı için
uygun koşullar taşımayan yerlerdir.
Nüfus Yoğunluğu Fazla Olan Ülkelerden Bazıları
Çin, Bangladeş,Güney Kore,Hollanda,Belçika,Japonya, Hindistan,El Salvador,Sri
Lanka,İngiltere,Almanya
Nüfus Yoğunluğu Az Olan Bazı Ülkeler
Moğolistan,Nabibya,Avusturya,Moritanya,Libya,Kanada,Kazakistan,OrtaAfrika,Bolivya,Rusya,
TÜRKİYE'DE NÜFUS DAĞILIŞI
Ø Türkiye'de kıyı kesimleri, iklimin elverişli olmasından dolayı tarımsal etkinlikler için uygun koşullar
oluşturur. Bu nedenle kıyı kesimlerinde nüfus yoğunluğu fazladır.
Ø Kışları çok soğuk geçen yüksek ve engebeli alanlar ile kuraklığın yaygın olduğu kesimlerde nüfus yoğunluğu
azdır.
Türkiye'de Nüfusun Yoğun Olduğu
Kesimler 1. Çatalca-Kocaeli Bölümü başta olmak üzere
Marmara Bölgesi,
2. Ege Bölümü,
3. Çukurova ve Akdeniz kıyı kesimi,
4. Doğu Karadeniz'in kıyı kesimleri,
5. İç kesimlerde verimli alüvyal ovalar.
Türkiye'de Nüfusun Seyrek
OlduğuKesimler 1. Doğu Karadeniz'in iç kesimleri,
2. Doğu Anadolu Bölgesi’ndeki yüksek
platolar,
3. Hakkari Bölümü(Doğu Anadolu)
4. Menteşe Yöresi(Akdeniz)
5. Teke ve Taşeli platoları(Akdeniz)
6. Yıldız Dağları Bölümü(Marmara)
KİM NEREDE ÇALIŞIYOR?
Dünya üzerinde yaşayan nüfusun bir kısmı tarım, bir kısmı sanayi, bir kısmı da hizmet sektöründe
çalışmaktadır. Bu sektörler içinde değişik meslek dalları yer almaktadır.
Sektörün
Adı
Ekonomik Faaliyet
Kolları
Tarım Tarla ve bahçe bitkileri,
hayvancılık ve ormancılık
Sanayi
Madencilik,
Elektrik, gaz ve su,
İnşaat ve bayındırlık işleri
Hizmetler
Toptan ve perakende ticaret,
lokanta ve oteller, ulaştırma,
haberleşme, depolama, mali kurumlar, sigorta ve
yardımcı
iş hizmetleri, toplum hizmet-
leri, sosyal ve kişisel hizmetler
Tarım sektöründe çalışan nüfusun yoğun olduğu ülkeler fazla gelişme gösterememiştir. Hizmet ve sanayi
sektöründe çalışan nüfusun fazla olduğu ülkeler ise oldukça gelişmiş ülkelerdir.
Malavi, Bolivya, Arnavutluk, Bangladeş ve Jamaika gibi ülkelerde tarım alanında çalışan nüfusun
oranı yüksek iken ABD, Japonya, İngiltere, Norveç, Güney Afrika gibi ülkeler hizmet ve sanayi sektörü
alanında gelişme göstermiştir. Tarım sektörüne ağırlık veren ülkelerin gelişmişlik düzeyi yetersiz, hizmet
ve sanayi sektörüne ağırlık veren ülkelerin gelişmişlik düzeyi yüksektir.
Sanayileşmiş ülkelerde tarımda çalışan insan sayısı azdır. Ancak tarımdan elde edilen verim oldukça
yüksektir. Sanayileşmiş ülkelerde tarım alanında modern yöntemler uygulandığı gibi teknik araç ve
gereçlerden yararlanarak daha çok gelir ve verim elde edilir.
Ülkelerin ekonomik alanda öne çıkmalarında; Ø İklim özellikleri
Ø Toprak özellikleri
Ø Doğal kaynaklar
Ø Devlet politikası
Ø Yetişmiş insan gücü
Ø Girişimcilik arayışı etkili olur.
Tüm bu etkinliklerin yanında yaşadıkları ülkenin kalkınması için insanların;
v Dürüst,
v Çalışkan,
v Vatanı ve milletini seven,
v Sorumluluk duygusu gelişmiş olmaları gerekmektedir. ALDIKLARIMIZ, SATTIKLARIMIZ
Belirli bir kazanç sağlamak amacıyla her türlü mal ve hizmetin alım satım faaliyetlerine ticaret adı
verilir. Bir ülkenin sınırları içindeki iç pazara yönelik ticaret iç ticaret, ülkeler arasında dış pazara yönelik
ticaret ise dış ticaret olarak adlandırılır.
Ülkeler ürettikleri malların ya da ham maddelerin fazlasını diğer ülkelere satar.
Dış ticaret içinde yer alan bu faaliyete dış satım (ihracat) adı verilir.
Dış ticaret ile satılan malların döviz olarak karşılığına dış ticaret hacmi denir.
Ülkelerin ihtiyacı olan çeşitli ürünleri diğer ülkelerden satın alması faaliyetine ise dış alım (ithalat) adı
verilir.
Bir ülkenin ihracatı ve ithalatı üzerinden alınan vergiye gümrük vergisi denir. Devlet gümrük
vergisinin alınmasından sorumludur ve bazı kuruluşları aracılığıyla bu işi yapar. Ülkelerin giriş ve
çıkışlarında gümrük kapısı olarak adlandırılan vergi denetiminin yapıldığı yerler vardır.
Ülke Başkenti Gümrük
Kapısı ÜLKE BAŞKENT
Suriye Şam
Nusaybin,
Cilvegözü,
Ceylanpınar
Azerbaycan Bakü
İrak Bağdat Habur Özbekistan Taşkent
iran Tahran Gürbulak,
Esendere Kırgizistan Bişkek
Gürcistan Tiflis Sarp Kazakistan Astana
Ermenistan Erivan Akyaka Türkmenistan Aşkabat
Nahcivan Özerk
Bölge Dilucu
Kuzey Kıbrıs
Türk
Cumhuriyeti
Lefkoşa
Yunanistan Atina İpsala
Bulgaristan Sofya Kapıkule
Türkiye'nin sınır komşuları Türki Cumhuriyetler
Son yıllarda ülkeler arasında belirlenen bazı merkezlerde gümrük vergisi ödemeden mal alımı ve satımı
yapılan serbest ticaret bölgeleri oluşturulmaktadır.
TÜRKİYE'NİN DIŞ SATIMI (İHRACATIMIZ)
Ülkemizin dış ticaret hacmi yıllara göre büyümüş olsa da henüz yeterli düzeyde değildir. Özellikle dış
satımımız istenilen düzeye ulaşamamıştır. Bunda dış pazarlarda yaşanan rekabet güçleri, hızlı nüfus artışı
ve dışarıdan alınan ağır sanayi ürünlerine ödenen giderlerin fazla olması gibi faktörler etkili olmuştur.
Türkiye'nin İhraç Ettiği Başlıca Ürünler
Madencilik sektöründe; Ø Krom
Ø Bor
Ø Civa
Ø Manganez
Ø Bakır
Tarım sektöründe;
Ø Pamuk
Ø Tütün
Ø Sanayi bitkileri
Ø İncir
Ø Üzüm
Ø Zeytin
Ø Turunçgiller
Ø Buğday
Ø Arpa
Ø Sebze ve meyve
Ø Canlı hayvan
Ø Hayvansal ürünler
Ø Su ürünleri
İmalat sanayi sektöründe:
Ø Dokuma ve tekstil ürünleri
Ø Bitkisel ve hayvansal yağlar
Ø Unlu mamuller
Ø Plastik maddeler'
Ø Orman ürünleri
Ø Kimyasal maddeler
Ø Demir - çelik ürünleri
Ø Madeni eşyalar
Ø Ev eşyaları
Ø Şeker
Ø Lastik
Ø Çimento
Türkiye'nin En Fazla İhracat Yaptığı Ülkeler
Almanya, ABD,İspanya, İngiltere ,Hollanda,İtalya, Rusya, Fransa
TÜRKİYE’NİN DIŞ ALIMI (İTHALATIMIZ)
Türkiye'nin dış ticaretinde ithalatın payı ihracattan fazladır. Bu nedenle ticarette giderlerimiz
gelirlerimizden fazladır. İthalatımızda da en fazla pay sanayi sektörüne aittir. Türkiye bir tarım ülkesi
olduğu için ithalatta en az pay tarım sektörüne aittir.
Türkiye'nin İthal Ettiği Başlıca Ürünler
Tarım sektöründe;
Ø Çay
Ø Kahve
Ø Muz
Ø Pirinç
Ø Kauçuk
Madencilik sektöründe;
Ø Ham petrol
İmalat sanayi sektöründe;
Ø Sanayi ham maddeleri
Ø İlaç
Ø Boya
Ø Madeni yakıtlar Ø Yağlar
Ø Suni gübre
Türkiye'nin En Fazla İthalat Yaptığı Ülkeler
Almanya,İtalya,Fransa,Rusya,İngiltere
NOT:Türkiye'nin ithalat ve ihracat yaptığı ülkelerin başında Almanya gelir.
TÜRKİYE'NİN İTHALAT VE İHRACATINDA ÖNEMLİ YERE SAHİP ÜLKELERLE YAPTIĞI
TİCARET
1) Almanya
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Otomobil ve diğer taşıtlar, çeşitli makineler, plastik ve plastik ürünler, eczacılık ürünleri.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Hazır giyim eşyaları, otomotiv ürünleri, elektronik eşya, yarı mamul mallar (deri, kağıt, kauçuk), tütün,
meyve ve sebze.
2)ABD
Türkiye'ye yaptığı ihracat;
Hurda demir ve çelik, sivil uçak ve helikopter, haberleşme cihazları, elektrikli cihazlar, eczacılık ürünleri,
tıbbi malzemeler, mısır ve soya yağı.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Hazır giyim eşyası, demir ve çelik ürünleri, tütün, çeşitli meyve ve sebze.
3) İngiltere
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Petrol ürünleri, eczacılık ürünleri, otomobil ve kara taşıtları, uçak ve çeşitli makineler.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Otomotiv ürünleri, hazır giyim eşyaları, elektronik eşya, yarı mamul mallar (deri, kağıt, kauçuk), meyve ve
sebze.
4) İtalya
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Motorlu kara taşıtları, çeşitli makineler, ilaçlar ve kimyasal maddeler, mutfak eşyaları ve
ev gereçleri.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Otomotiv ürünleri, pamuk ve pamuk ipliği, hazır giyim eşyaları, elektronik eşyalar, demir ve çelik ürünleri,
çeşitli meyve ve sebze.
5) Fransa
Türkiye'ye yaptığı İhracat:
Otomobil ve diğer kara taşıtları, çeşitli makineler, haberleşme cihazları, kimyasal ürünler, eczacılık
ürünleri, kozmetik ürünler, demir ve çelik ürünleri, uçak ve savunma sanayisi ürünleri.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Otomotiv ürünleri, hazır giyim eşyaları, iplik, deri ürünler, elektronik eşya, çeşitli meyve ve sebzeler. TÜRKİYE'NİN KOMŞULARI VE TÜRK CUMHURİYETLERİ ÎLE YAPTIĞI TİCARET
1) Bulgaristan(Başkenti Sofya)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Petrol yağları, elektrik enerjisi, deri, bakır ve bakırdan eşya, işlenmemiş kurşun, plastik ürünler, mineral
yakıt ve yağlar.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Metal cevherleri, plastik mamuller, sabunlar, kağıt ve karton, cam ve cam eşya, pamuk, pamuk ipliği,
sentetik ve suni lifler, örme giyim eşyası, seramik ürünler, kara ulaşım taşıtları, elektrikli makine ve
cihazlar, turunçgiller, şeker ve şeker ürünleri, otomobil, elektrikli eşya, tekstil ürünleri.
2) Yunanistan(Başkenti Atina)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Pamuk, tütün, balık ve deniz ürünleri, demir-çelik, ham deri ve kürk, kağıt, alüminyum, elektrikli makine,
bakır ve bakır eşya, fotoğraf cihazları.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Kimyasal maddeler, balık ve deniz ürünleri, plastik ürünler, kauçuk ürünler, otomobil lastikleri, haberleşme
cihazları, tekstil iplikleri, giyim aksesuarları, ayakkabı, fındık, seramik ürünler, çeşitli meyveler.
3) Azerbaycan(Başkenti Bakü)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Pamuk, plastik eşya, ham deri, bakır, alüminyum, kurşun, çeşitli sebze ve meyveler, makine ve cihazlar,
yün, gübre, demir-çelik.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Şeker, elektrik enerjisi, un ve unlu ürünler, margarin, buğday, zeytinyağı, ayçiçek yağı, süt ve süt ürünleri,
peynir, bisküvi, deri ürünleri, deterjan, lastik ve plastik ürünler, beyaz eşya, tekstil, kağıt ve karton, telefon,
cam, halı ve ayakkabı.
4) İran(Başkenti Tahran)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Petrol, ve petrol ürünleri, doğalgaz, deri, sofra tuzu, alüminyum, bakır, mineral yakıt ve yağlar, halı,
organik kimyasallar.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Demir - çelik, kağıt, iplik, makine, gıda ürünleri, bitkisel yağ, kimya ürünleri, oto lastiği, beyaz eşya,
sabun, cam eşya, pamuk, şeker, ahşap eşya, kumaş, ayakkabı, temizlik ve kozmetik ürünleri.
5) Suriye(Başkenti Şam)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Mineral yakıtlar ve yağlar, pamuk, gübre, yün ve deri, petrol, motor benzini, fosfat, tuz, kükürt, sebze ve
meyveler.
Şeker ve şeker ürünleri, elektrikli makineler, demir - çelik ürünleri, motorlu kara taşıtları, çimento,
hayvansal ve bitkisel yağlar, plastik, cam, seramik, alüminyum, kağıt ve bakır ürünler.
6) Kazakistan(Başkenti Astana)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Tahıl ürünleri, meyveler, pamuk, tuz, kükürt, ham petrol, demir ve çelik, bakır ve bakır ürünler, çeşitli
makineler.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Elektrikli makine ve cihazlar, mobilya, ayakkabı, halı, seramik ürünler, alüminyum, kağıt ve karton, sabun,
deterjan, kimya sanayi ürünleri, kozmetik, hayvansal, bitkisel, katı ve sıvı yağlar, inşaat malzemesi, telefon,
tütün ve tütün ürünleri.
7) Türkmenistan(Başkenti Aşkabat)
Türkiye'ye yaptığı ihracat:
Pamuk, pamuklu ürünler, mineral yağ ve yakıt, bakır ve bakırdan eşya, cam ve cam eşya, deri, kösele ve
halı.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Elektrikli makine ve cihazlar, demir-çelikten eşya, sabun temizlik malzemeleri, mobilya, aydınlanma
ürünleri, şekerli ve kakaolu ürünler, bisküvi, macun, sakız, un, nişasta, süt
.
8) Özbekistan(Başkenti Taşkent)
Hububat, yağlı tohum ve meyve, tuz, kükürt, mineral yakıt ve yağları, demir-çelik, bakır ve bakırdan eşya,
makinalar, mekanik cihazlar.
Türkiye'den yaptığı ithalat:
Gıda ürünleri, tıbbi cihazlar, elektrikli aletler, ulaşım araçları, elektronik ürünler, inşaat malzemesi, plastik.
KÜLTÜRLER ARASI KÖPRÜ
Ø Anadolu ilk çağlardan beri dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri olmuştur.
Ø İklim koşullan, bol su kaynakları, önemli ticaret ve ulaşım yollarının Anadolu'dan geçmesi buranın yerleşim
yeri olarak seçilmesinde etkili olmuştur.
Ø Anadolu, konumunun sağladığı özelliklerden dolayı tarih boyunca farklı kültürlere, medeniyetlere ve
devletlere ev sahipliği yapmıştır. Aynı zamanda ticaret ve kültür iletişiminin kaynaşma noktası olmasıyla
dünyadaki birçok medeniyetin oluşmasında ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
Ø Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu ilk günlerden itibaren dış politikasında barışı esas almıştır. Yabancı ülke
temsilcilerinin ziyareti, elçilik binalarının yapılması, devletlerarası antlaşmalar, uluslararası örgütlere
üyelik gibi faaliyetler Atatürk dönemi dış politikamıza örnek teşkil eder.
Ø Türkiye, I. Dünya Savaşı'nın ardından uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, adaletli onurlu ilişkiler
sürdürmek amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti'ne 1932 yılında üye olmuştur.
Ø Aynı işleri yürüten ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletlere ise 50 asil üye arasında yer
alarak 1945 yılında üye olmuştur. Günümüzde dünya devletlerinin 189'u bu örgüte üyedir.
Ø 1937 yılında Türkiye, Iran, Irak ve Afganistan, İtalya'nın doğu ülkelerine yönelik politikalarına karşı iş
birliği içine girdiler ve Sadabat Paktı'nı imzaladılar. Böylece dört ülke arasında dostluk ilişkilerini
sürdüreceklerine, birbirlerine saldırıda bulunmayacaklarına ve sınırlarının korunmasına ilişkin anlaşma
sağlanmış oldu.
Ø .Atatürkçülüğün ilkelerinden biri de tam bağımsızlıktır. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonunda yurdumuzu
düşmanlardan kurtararak tam bağımsızlığına kavuşturdu.
ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ
Yardımlaşma, kendi gücümüzü ve olanaklarımızı, başkalarının iyiliği için
kullanmaktır.Dayanışma, topluluğu oluşturan bireylerin bir konuda, duygu, düşünce ve karşılıklı çıkar
birliği içinde olmalarıdır.
Her ülke doğal afetlerden ve çevre sorunlarından zarar görenlere yardım etmek amacıyla yardım kurumları
kurmuşlardır. Ülkeler tek başlarına çözemeyecekleri doğal afetler ve çevre sorunlarıyla karşılaştıkları
zaman diğer ülkelerden yardım alırlar.
Doğal afetlerin ve çevre sorunlarının ortaya çıkması sonucu birçok ülke, uluslararası yardım kuruluşları
ve sivil toplum örgütleri iş birliği yaparak insanlığa hizmet etmektedirler. Hızlı teknolojik gelişmeler çevre
sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlarla başa çıkmak için ülkeler uluslar arası konferanslar
düzenleyip uluslararası sözleşmeler yapmaktadırlar. Örneğin Kyoto Anlaşması, gelişmiş ülkelerin sera
etkisi yaratan gazların salınımını 2008-2012 yılları arasında %5,2 düşürmelerini öngörmektedir.
DOĞAL AFETLER
Ø Deprem
Ø Erozyon
Ø Sel baskını
Ø Çığ
Ø Toprak kayması
Ø Yangın
ÇEVRE SORUNLARI
Ø Havanın kirlenmesi
Ø Suyun kirlenmesi
Ø Toprağın kirlenmesi
Ø Doğal varlıkların yok olması
Bu sorunlar karşısında hizmet veren çeşitli uluslar arası yardım kuruluşlarından bazıları şunlardır:
Ø Kızılay
Ø Kızılhaç
Ø FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü)
Ø WHO ( BM Dünya Sağlık Örgütü)
Türkiye Kızılay Derneği uluslararası yardımları nedeniyle dünya kamuoyu tarafından takdir edilmiştir.
Kızılay özellikle bulunduğu bölge (Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu) içerisindeki ülkelere yönelik yapmış
olduğu çalışmalarda Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmiştir. Güney Asya'da meydana gelen tsunami ve
Pakistan depreminde zarar gören afetzedelere de yardım etmiştir. Savaşta ve barışta Uluslararası Kızılhaç
Komitesiyle iş birliği yaparak afet, felaket ve acil yardım çalışmalarına katılmaktadır. Kızılay afet böl-
gelerine ekipler gönderir, acil yardım malzemesi ve para yardımlarında bulunur.
TÜRK İŞ BİRLİĞİ VE KALKINMA AJANSI (TİKA)
Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra kurulan TİKA; Türk dilinin konuşulduğu ülkeler ve
topluluklar öncelikli olmak üzere, gelişmekte olan ülkelere teknik yardım vermek ve öncelikli ülkelerle iş
birliği ortamını geliştirmek amacıyla kurulmuştur.
TİKA, kuruluşundan itibaren Türk Cumhuriyetlerine ekonomik kalkınmalarında katkı sağlayacak
çok sayıda yardım faaliyetinde bulunmuştur.
Türkçe'nin yaygınlaştırılması amacıyla TİKA tarafından dünya çapında 21 üniversitede kurulan
Türkoloji bölüm ve merkezleri, faaliyet gösterdiği ülkelerde ilgi odağı olmuştur.
6.ÜNİTE: DEMOKRASİNİN SERÜVENİ
HÂKİMİYETİN KAYNAĞINA GÖRE YÖNETİM BİÇİMLERİ
Monarşi
• Tüm yetkilerin ve güçlerin tek kişide toplanmasıdır.
• Seçim dışı yöntemler kullanılır.
• Yetki, genellikle miras yoluyla (babadan oğula- saltanat) geçer ve tek bir kişide toplanır.
Bu kişi kral, prens, padişah, çar olabilir
• Bu kişinin emirleri tartışılmaksızın kabul edilir.
• Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bu kişinin elindedir. Kimseye hesap vermez.
Geçmişte monarşi ile yönetilen ülkeler; Roma İmparatorluğu, Rusya, İngiltere Osmanlı Devleti, Fransa. Günümüzde ise Suudi Arabistan, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, İngiltere, İspanya, Hollanda,
Japonya monarşik devletlerdir. Oligarşi
• Belli bir sınıfın, grubun ya da küçük bir azınlığın egemenliği ve yönetimi altında tutulan yönetim
şeklidir.
• Asiller meclisi vardır. Bu meclis krala yaptırım uygulayabilir.
• Meclisin kararlarına uymayan kral görevden alınabilir
• Kral yetkilerini bu meclisten alır
Geçmişte oligarşi(aristokrasi) ile yönetilen ülkeler; Eskiçağ’da Roma
Yunanistan Günümüzde Cezayir, Irak ve Suriye gibi ülkeler oligarşik devletlerdir.
Teokrasi
• Bir ülkedeki siyasal yapılanma, devletin yönetim organları tüm siyasal ilişkilerin dinîkurallara göre
düzenlenip yürütüldüğü yönetim biçimidir.
Geçmişte teokrasi ile yönetilen ülkeler; Osmanlı Devleti, Emeviler, Abbasiler. Günümüzde İran, Vatikan, İsrail teokratik devletlere örnek olarak gösterilebilir.
Cumhuriyet
• İnsanların eşitliğe, seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu yönetim biçimidir.
Yönetim ve güç halkın kendisinin seçtiği kişilere aittir.
Yöneticiler millet tarafından belirli süreler için seçilir.
Kişilerin vazgeçilmez hak ve hürriyetleri vardır.
• Yasaların üstünlüğü vardır. Buna herkes uymak zorundadır.
• Halk memnun olmadığı yöneticileri seçimle değiştirebilir•
Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Fransa, Kanada demokratik devletlerdir
DEMOKRASİNİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR
Millî Egemenlik
Ø Demokraside egemenlik millete aittir. Millet bu hakkını temsilcileri (milletvekilleri) aracılığıyla kullanır.
Yönetenler, gücünü milletten alır. Hiçbir kimse, zorla iş başına gelemez. Bu esas, anayasamızda şöyle
belirtilmiştir: "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."
Hürriyet ve Eşitlik
Ø Demokraside, hürriyet ve eşitlik esastır. Hürriyet, başkalarına zarar vermeden her şeyi yapabilmektir.
Bütün insanlar hürdür. Herkes, serbestçe düşünür ve düşüncelerini açıklayabilir.
Ø Eşitlik, hiçbir ayrım olmaksızın herkesin kanun önünde aynı haklara sahip olmasıdır. Hiç kimseye din, dil,
ırk, cinsiyet, siyasi düşüncesinden dolayı farklı işlem yapılamaz.
Siyasi Partiler
Ø Demokratik yönetimlerde, ülke sorunlarının çözüm yolları üzerinde aynı düşünceyi paylaşan insanlar
bir siyasi parti kurabilirler. Vatandaşlar, bu siyasi partilerden birine üye olabilirler. Ülkemizde Kurtuluş
Savaşı'ndan sonra ilk kurulan parti Halk Fırkası'dır. Fırka parti anlamına gelir. Cumhuriyetin ilanından
sonra partinin adıCumhuriyet Halk Partisi olmuştur.
Ø Siyasi partiler, anayasa ve ilgili kanun hükümlerine uygun olarak faaliyetlerini sürdürürler. Siyasi partilerin
hepsi, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü kabul eder. İnsan haklarına saygılıdır. Millet
egemenliğini esas alır. Demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine bağlıdır.
Ø Demokrasilerde hükümeti kurma görevi, genellikle seçimler sonucunda en çok milletvekilliği kazanan
partiye verilir. Hükümeti kuran partiye iktidar partisi denir. Diğer siyasi partiler ise muhalefet
partileri olarak adlandırılır. Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır.
1946 yılında Türkiye'de ilk kez birden fazla partinin katıldığı seçimler sonucundaçok partili hayata
geçildi.
Demokrasinin Öğeleri
§ Hâkimiyetin asıl sahibi halktır.
§ Kişi hak ve özgürlüklerine yer verilir.
§ Herkes tek ve eşit oy hakkına sahiptir.
§ Toplum içinde yaşayan insanlar eşit haklara sahiptir.
§ Yönetenler halk tarafından belli aralıklarla yapılan seçimler sonucunda göreve gelir.
§ Azınlıkta kalanların haklarına saygılı bir çoğunluk yönetimi sağlanır
YAŞAYAN DEMOKRASİ
Ø Seçme ve seçilme demokrasinin temel özelliklerindendir. Bu temel özellik seçim kanunlarında
bazı maddelerle belirtilmiştir.
Bunlar;
Ø Madde 2: Seçimler serbest, eşit, tek dereceli genel oy esaslarına göre yapılır. Seçmen, oyunu kendisi
kullanır. Oy, gizli verilir. Oyların sayımı, dökümü ve tutanaklara bağlanması açık olarak yapılır.
Ø Madde 6: On sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı, seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir.
Ø Madde 14/2: Oyunu kullanan seçmenin parmağının işaretleneceği özel boyayı ithal veya imal ettirmek,
sandık kurullarında zamanında bulundurmak ve saklamak devletin görevlerindendir.
Ø 1995 yılında yapılan bir değişiklik ile partilere üye olma yaşı 18’e indirildi. Siyasî partilerin kadın ve gençlik
kolları kurmalarını, yurt dışında örgütlenmelerini yasaklayan hüküm kaldırıldı.
Ø Yükseköğretim elemanları ile yükseköğretim öğrencilerine siyasi partilere üye olma hakkı getirildi.
Ø 1995 yılında milletvekili sayısı 450'den 550'ye çıkarıldı.
Tarihi Metinlerde İnsan Hakları, Hammurabi Yasaları BELGELERİN DİLİ
İnsan haklarının gelişimi geçmişten günümüze kadar gelen çeşitli belgeler ve yasalardan öğrenilmektedir.
Bu belge ve yasaların bazıları şunlardır:
HAMMURABİ YASALARI (M.Ö. 1795 -1750)
Hammurabi, Babil küçük bir şehir devleti iken tahta çıktı ve devleti bir imparatorluğa dönüştürdü. Kendi
adıyla bilinen yasalar çıkardı. Bu yasalar, Hammurabi'nin hükümdarlığının son yıllarındaki 282 davayla
ilgili kararları kapsar. Kararlar evlenme, boşanma, ticaret, ceza gibi toplumsal adalet kurallarını içerir.
Hammurabi Yasaları kendinden sonraki toplumları etkiledi ve örnek oldu. Bu nedenle demokrasinin
gelişim sürecinde önemli bir belgedir.
Hammurabi Yasalarındaki maddelerden bazılarışunlardır:
• Sağlam olmadığı için yıkılarak içindekilerinölümüne neden olan binanın ustası da öldürülür.
• Ameliyat sırasında hastasını öldüren doktorun elleri kesilir.
• Bir insan, kendisi ile eşit olan birinin dişini kırarsa onun da dişi kırılır (Dişe diş).
• Bir insan başka bir insanın gözünü çıkarırsa onun da gözü çıkarılır (Göze göz). VEDA HUTBESİ (632)
İnsan hakları meselesi Hz. Muhammed’in önemle üzerinde durduğu bir konudur. Batı'da kabul
görmüş evrensel değerler, insan haklarına ilişkin hükümler asırlar önce Hz. Muhammed tarafından dünyaya
ilan edildi. Bu konuda Veda Hutbesi'nin önemi büyüktür.
Veda Hutbesi, Hz. Muhammed'in 23 yılda yaptığı ilahi duyurunun özünü, ana noktalarını vurgulayan
tarihî konuşmanın adıdır. Bu tarihî hitap iç içe geçmiş ve gittikçe genişleyen dairelerden oluşur. Merkez
dairede kişi yer alır. Kişinin yer aldığı bu merkezî daireyi aile ve bütün insanlığın bulunduğu daireler
kuşatır.
Veda Hutbesi'ndeki maddelerden bazıları şunlardır:
• İnsanların canları, malları ve ırzları kutsaldır.
• Kan davaları tamamen kaldırılmıştır.
• Hiç kimse diğerinden üstün değildir.
• Kimseye haksızlık yapmayın, boyun da eğmeyin.
• Kimse başkasının suçundan dolayı sorumlu tutulamaz. FRANSIZ İNSAN VE YURTTAŞ HAKLARI BİLDİRGESİ (1789)
1789 yılında Fransa'da çıkan ihtilal sonucunda mutlak krallıkların yıkılabileceği görüldü. Fransa 28
Ağustos 1789 tarihinde Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni ilan etti. Demokrasi Batı uygarlığının
vazgeçilmez unsurlarından biri oldu. Eşitlik, özgürlük, adalet, anayasal yönetim ve milliyetçilik gibi ilkeler
önce Avrupa'ya sonra da dünyaya yayıldı.
Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ndeki maddelerden bazıları şunlardır:
v Hiç kimse inançlarından dolayı rahatsız edilemez.
v Düşünce ve ifade özgürlüğü garanti altındadır.
v Hiç kimse yasaların gösterdiği durumlar dışında suçlanamaz ve tutuklanamaz.
v Keyfî emirler verilmesini isteyenler ve bu emirleri yerine getirenler cezalandırılır. Suçlu olduğu ispat edilene
kadar herkes masumdur.
v İnsanlar özgür ve eşit değerdedir ve öyle de kalırlar.
v Hak ve özgürlüklerin sınırı yasalardır. Özgürlük bir başkasına zarar vermeden herşeyi yapabilme gücüdür.
v Kral dahil kimse halktan kaynaklanmayan iktidarı kullanamaz.
v Tüm yurttaşlar bizzat veya temsilcileri aracılığıyla yasaların yapılmasına katkıda bulunma hakkına sahiptir. İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ (1948)
İnsan haklarının uluslararası alanda korunmasını amaçlayan çalışmalar II. Dünya Savaşı'ndan sonra hız
kazandı. 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler kuruldu. Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan İnsan
Hakları Komisyonu’nun çalışmaları sonucunda 10 Aralık 1948 tarihinde İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi kabul edildi. Bu bildirge insan haklarını uluslararası alanda korumayı amaçlayan önemli bir
belgedir.
İnsan Hakları Beyannamesi'ndeki maddelerden bazıları şunlardır:
v Her kişinin yaşama hakkı, kanun koruması altındadır.
v Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza ya da işleme uğratılamaz.
v Hiç kimse köle veya kul olarak tutulamaz.
v Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ya da zorla çalışmaya bağlı tutulamaz.
v Herkesin özgürlük ve güvenlik hakkı vardır.
v Yasal yöntemler dışında hiç kimse özgürlüğünden yoksun bırakılamaz.
v Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
v . Herkes düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Ancak bu özgürlük kamu güvenliğinin ve düzeninin,
genel sağlığın, genel ahlakın ya da başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için kanunda ön görülen
zorunlu olan önlemlerle sınırlanabilir.
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ (1950)
Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulması ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul
edilmesinden sonra demokratik ilkeleri benimseyen Batı Avrupa ülkeleri 5 Mayıs 1949 tarihinde Avrupa
Konseyi'ni kurdular. Avrupa Konseyi insan haklarının korunmasında etkili olan ilk bölgesel kuruluştur.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki maddelerden bazıları şunlardır:
Ø Bütün insanlar hürriyet, haysiyet ve şeref bakımından eşittirler.
Ø Herkes ırk, renk, cins, din, dil gibi açılardan herhangi bir fark gözetmeksizin bu bildirideki hürriyetlerden
yararlanır.
Ø Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Ø Hiç kimse kölelik ya da kulluk altında bulundurulamaz.
Ø Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ve haysiyet kırıcı cezalara tabi tutulamaz.
Ø Herkes hukuki kişiliğinin tanınması hakkına sahiptir.
Ø Kanun önünde herkes eşittir.
Ø Hiç kimse keyfi olarak tutulamaz, alıkonulamaz ve sürülemez.
7.ÜNİTE: ELEKTRONİK YÜZYIL
YAŞAMIN İÇİNDE SOSYAL BİLİMLER
Ø İçinde insan olan ve topluma ait olan bütün unsurların incelendiği bilim dalına sosyal bilimler denir.
Ø Sosyal bilimler; tarih, coğrafya, felsefe, psikoloji, sosyoloji, arkeoloji, antropoloji, ekonomi ve
siyaset gibi birçok bilim dalını içine alan geniş bir bilimdir.
Ø Sosyal bilimler hayatımızın her alanında vardır. İnsan, hayatında yaşadığı değişim ve gelişimleri
anlatabilmek için sosyal bilimlerden yararlanmak zorundadır.
SOSYAL BİLİM DALLARININ TOPLUM HAYATINA OLAN ETKİLER
Ø Tarih: Toplumu etkileyen hareketlerden doğan olayları, zaman ve yer göstererek anlatan, bu olaylar
arasındaki ilişki ve bağlantıları ortaya koyan bilim dalıdır.
Ø Tarih bilimi, geçmişe ait bilgiler sunarken aynı zamanda geçmişte yaşanan olayların neden ve sonuçlarını
değerlendirme fırsatı da verir.
Ø Sosyoloji: Bir toplumun örfünü, âdetini, yaşam biçimlerini, toplumsal olay ve kurumlarını inceleyen bilim
dalıdır. Sosyoloji, törelerimizi, inanış ve düşüncelerimizi kısaca kültürümüzü incelemektedir.
Ø Sosyoloji ile uğraşan bilim insanlarına ise sosyolog denir. Sosyologlar, toplum içindeki değerleri araştırır.
Ø Coğrafya: İnsanın içinde yaşadığı çevrenin doğal özelliklerini, insan ile doğal çevre etkileşimini konu
edinen sosyal bilim dalıdır.
Ø Coğrafyanın konusu yeryüzüdür,İnsanlar ve diğer canlılar, yeryüzü dediğimiz doğal çevrede yaşarlar.
İnsanlar yaşadıkları çevreden etkilenirler. Ancak uygarlık seviyesi yükseldikçe doğal ortamı etkilemeye,
daha uygun hayat şartları elde edebilmek için çevrelerini değiştirmeye çalışırlar.
Ø Coğrafya ile uğraşan bilim insanları çevre bilinci yüksek ve doğal çevrelerine karşı duyarlı kimselerdir.
Ø Felsefe: Varlığın ve bilginin kaynağını bilimsel olarak araştıran bir bilim dalıdır.
Ø Antropoloji: Kazılar sonucunda ortaya çıkarılan insan iskeletlerini inceleyerek insan ırklarını sınıflandıran
bir bilim dalıdır.
Ø Arkeoloji: Uzak ya da yakın geçmişte yaşamış insan topluluklarının ve onların oluşturdukları siyasi ve
sosyal yapıların ve tüm maddi kültür varlıklarının ortaya çıkarılıp incelenmesi ve insanlığın yararına
sunulmasını amaçlayan bir bilim dalıdır.
Ø Hukuk: Toplumsal ilişkileri düzenleyen, devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütününü inceleyen
bir bilim dalıdır.
Ø Ekonomi: İnsanların yaşamak için üretim yapma ve üretimi bölüşme biçimlerini inceleyen bir bilim dalıdır.
NANOTEKNOLOJİ
Ø Çok küçük anlamına gelen Yunanca bir kelimeden türeyen nano, bir ölçü birimidir ve milyonlarca parçayı
gösterir. Nanoteknoloji genel olarak maddeyi dolaylı olarak atom boyutuna yani "nano" boyutuna
indirgeme işidir.
Ø 1974 yılında Tokyo Üniversitesi'nde Nario Taniguchi tarafından ortaya atılan nanoteknoloji, mevcut
teknolojilerin daha ileri düzeyde duyarlılık ve küçültülmesine dayalı olarak hızla ortaya çıkan teknolojidir.
Gelecekte bu teknoloji muhtemelen moleküler nano büyüklüğündeki boyutlarıyla yapı makinelerini ve
mekanizmalarını da içerecektir.
İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ
Ø Her türlü bilginin topluma ulaşabilmesi için iletişim teknolojisinin gelişmiş olması gerekir. 19.
yüzyıldaelektrikli telgrafın icadıyla iletişim çağı başladı ve günümüzde gelişmiş iletişim
araçları sayesinde dünyanın herhangi bir yerindeki kişi ve kuruluşlarla bağlantı kurmak mümkün hâle geldi.
NÜKLEER ENERJİ
Ø Nükleer enerjinin diğer adı atom enerjisidir.Maddenin en küçük birimi olan atomun parçalanması veya
birleştirilmesi ile ortaya çıkan enerjidir. Bu enerjinin ana maddesi uranyum ve toryumdur. Ancak
günümüzde bu enerji üretimi sadece uranyumdan faydalanarak yapılmaktadır.
Ø Nükleer enerji ile ilgili araştırmalar Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından başlatıldı. Alternatif bir
enerji kaynağı olarak düşünülen nükleer enerji ile dünyanın ilk tanışması 1945 yılında
Japonya'nınHiroşima ve Nagazaki kentlerine ABD tarafından atılan atom bombaları ile oldu. Bu durum
nükleerenerjinin silah olarak kullanıldığında olumsuz sonuçlara yol açtığını gösterdi.
Ø Nükleer enerjinin daha çok barışçıl amaçlarla ve insanlığın yararına kullanılmasını sağlamak
içinUluslararası Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.
Ø 1970 yılındaki petrol krizinden sonra bazı ülkeler enerji elde etmek amacıyla nükleer çalışmaları
hızlandırdılar. Ancak bu enerji çok dikkatli kullanılmalıdır. Nükleer enerji tehlikeli sonuçlar ortaya
çıkarabilecek bir özelliğe sahiptir.
NÜKLEER ENERJİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ
v Enerji elde edilirken çevreye yayılan gaz ve sıvı hâldeki atıklar çevreye zarar verir. Bu atıkların su, hava veya
toprağa karışması insan yaşamını olumsuz yönde etkiler.
v Nükleer kazalarda radyasyon tehlikesi ortaya çıkar.
v Nükleer santrallerin kurulması, atıklarının depolanması oldukça pahalı bir iştir.
v Dünyadaki enerji kaynakları kısıtlıdır ve farklı enerji kaynaklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Nükleer enerjiyi
kullanacak olan ülkelerin çok dikkatli olması ve atıkların depolanması konusunda çok titiz davranmaları
gerekmektedir. Bir gaz sızıntısı çevreye çok büyük zararlar verebilmektedir. Yakın dönemde meydana
gelen Çernobil kazasının yol açtığı (kanser, deri hastalığı) olumsuzlukların izleri hâlâ devam etmektedir
.
TÜRKİYE'DE NÜKLEER ENERJİ
Ø Türkiye'de nükleer enerji çalışmalarını yürütmek amacıyla Türkiye Atom Enerjisi Kurumu kuruldu.
Ø Mersin (İçel) ilinin 150 km batısında Akkuyu mevkiinde Silifke Akkuyu Nükleer Enerji Santrali kurulma
aşamasındadır.
Ø Ülkemizde devlet nükleer enerji santrallerinin kurulmasında son derece titiz davranmaktadır. Çünkü bu
santraller çevreye zarar verdiğinden birtakım olumsuzluklar yaşanmaktadır.
TIP VE YARDIMLAŞMA
Canlılarda belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenen bölümlerine organ denir.Sağlam bir
organı tıbbi koşullar altında, başka bir kimsenin işlevini yitirmiş organı yerine takılmasına, organ nakli adı
verilir. Organ nakli hayat kurtaran bir operasyondur.
Yurdumuzda, yaşayandan veya ölüden organ veya doku alma 29 Mayıs 1979'da çıkarılan 2238 sayılı Organ
ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiştir.
Doku - Organ Bağışı ve Önemi
Ø Çeşitli hastalıklar ve kazalar sonucunda insanların çeşitli doku ve organlarında bozulmalar meydana
gelebilir. Bozulan doku ve organlar görevlerini yerine getiremediği için bunların yerine yenilerinin
nakledilmesi gerekir. Bu olaya doku ve organ nakli denir.
Ø Doku ve organ naklinde, aynı kişinin sağlam dokularından ya da başka bir kişinin doku ve organlarından
faydalanılır. Ayrıca beyin ölümü gerçekleşen kişilerin doku ve organları da nakledilebilir.
Ø Tıbbın gelişmesi ile kornea, kemik iliği, akciğer, karaciğer, kalp, böbrek,
pankreas gibi organların nakli yapılabilmektedir.
Ø Türkiye'de doku ve organ nakli yasal kurallara bağlanmıştır. 18 yaşını dolduran ve akli dengesi yerinde
olanlar bu bağışı yapabilirler. 18 yaşından küçük olanların anne ve babalarından izin alması zorunludur.
Ø Daha önce organ bağışında bulunmamış olanlarda ve beyin ölümü gerçekleşenlerde ise yakınlarının izni
alınmalıdır.
Ø Organ bağışında bulunma dayanışma ve yardımlaşmaya verilebilecek en önemli örnektir.
Ø Her insan kendi başına da gelebileceğini düşünerek organ bağışı konusunda daha duyarlı olmalıdır.
EMEĞE SAYGI
Mevcut bilgi birikimleri ve deneyimlerden yararlanarak daha önceden bilinmeyen yeni bir bilgiye
ulaşma veya bu bilgiye ulaşma yöntemini geliştirmeye buluş denir.
Yeni bir eser üretmek veya bir buluşa imza atmak çok fazla emek gerektirdiğinden bu eserlerin yasa dışı
yollardan çoğaltılmasını önlemek buluş veya eser sahibinin haklarını korumak amacıyla patent ve telif
hakkı kavramları ortaya çıkmıştır. PATENT
Ø Patent buluş sahibinin buluş konusu ürününü belirli bir süre üretme, kullanma veya satma hakkıdır. Aynı
zamanda bu hakkı gösteren belgeye de patent denir.
Ø Patent, endüstri alanındaki bir buluşun sahibine resmî bir organ tarafından verilen ve bu buluşun belirli bir
süre kendisinin izni olmaksızın başkalarınca kullanılmasını engelleme yetkisi sağlayan belgedir. Bu belge,
hak sahibine belirli bir süre için buluşun başkalarınca kullanılması, satımı ve ithalini engelleme hakkını
sağlar.
Ø Patent hakları buluş yapmayı özendirmekte, teknoloji transferlerini sağlamakta ve ülkelerin sanayi planlama
ve stratejilerinin belirlenmesinde rol oynamaktadır.
Ø Buluş sahibi buluşunu gerçekleştirmek için emek, zaman ve para harcamaktadır.
Ø Patent belgesi, buluş sahibine belirli bir süre için üçüncü kişilerin müdahalesi olmadan işletme (kullanma,
üretme ve satma gibi) hakkını vermektedir.
Patent Tescili İçin Gerekli Şartlar Nelerdir?
o Yenilik sağlaması,
o Tekniğin bilinen durumunun aşılması,
o Sanayi alanında uygulanmasıdır.
NOT: Ülkemizde özgün çalışmalar yapan insanların haklarını korumak amacıyla Türk Patent
Enstitüsü kurulmuştur.
TELİF HAKKI
Ø Bir düşünce veya sanat eserini ortaya koyan kişinin bu eserden doğan haklarının tümüne telif hakkı denir.
Ø Telif hakkına sahip olan kişi veya kuruluş, o eserle ilgili ekonomik hakların yanı sıra eserin sahibi olduğunu
iddia etme ve esere verilebilecek zararları engelleme hakkına sahip olur. Eserin çoğaltılması, kiralanması,
radyo ve televizyonlarda yayınlanması gibi haklar da telif hakkı kapsamındadır.
Ø Sembolü çember içinde © veya ® harfleri ile gösterilir. Bu işaretlerin bulunduğu ürünler, o ürünlerin tescilli
birer marka olduğunu ve yasalarla korunduğunu gösterir.
Ø Devlet yasalarla sanatçıların haklarını koruma altına alır(Anayasamızın 64. maddesi).
Ø Devlet, sanat eserlerini korumak için bu konuda "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu", "Video ve Müzik
Eserleri Kanunu" gibi yasalar çıkarmıştır.
Ø Ülkemizde telif hakkı, 1951 yılında çıkarılan "Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu" ile düzenlenmiştir.
Bandrol (Denetim Pulu):
Ø Kaset, Kitap, Cd, Vcd, Dvd, gibi süresiz yayınlarda telif ödemelerini ve eserlerin tescillerini kontrol altına
almak için Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından verilen baskılı minik etikete verilen addır
Ø Üzerinde bandrol olan ürünler o üründen devletçe belli bir vergi alındığını göstermektedir
Bu konuda dört önemli ilke yer almıştır. Bunlar:
1-Eser sahibinin haklarının korunması,
2-Eser sahibinin haklarıyla ilgili süre,
3-Kamunun eserden yararlanmasının sağlanması,
4-Eserle ilgili yasal ve toplumsal yaptırımdır.
Ø Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na göre; eser sahibinin haklarını koruma süresi yaşadığı süreden sonra 75
yıldır. Böylece eser sahibi öldükten sonra eserle ilgili hakları, yakınlarına miras olarak kalmaktadır.
KORSANA HAYIR
Ø Türkiye'de eserlerin yasal olmayan yollardan çoğaltılmasının önüne geçebilmek için çeşitli yasalar
çıkartılmıştır.
Ø Telif ve patent haklan saklı olan ürünler yasal yollardan temin edilmelidir.
Ø Günümüzde yasal yollar dışında çoğaltılan ve satılan kitap, CD, kaset, bilgisayar yazılımı gibi bandrolsüz
ürünlere korsan denilmektedir.
Ø Korsan ürünlerinde bandrol olmaması yani bu ürünlerin vergisiz olması fiyatlarının çok ucuz olmasını
sağlamaktadır. Bu olay korsana olan ilgiyi artırıcı etki yapmaktadır. Hangi nedenle olursa olsun korsan
ürünlere rağbet etmemek gerekir. Korsan ürün almak, eser sahibinin haklarını çiğnemek ve emeğine saygı
duymamak, aynı zamanda devlete ekonomik olarak zarar vermek anlamına gelmektedir.
Atatürk'ün Bilim ve Teknolojiye Verdiği Önem
Ø Atatürk, ilerleme ve çağdaşlaşmayı her zaman temel prensip olarak kabul etmiştir. Bunu gerçekleştirebilmek
için de yol gösterici olarak akıl ve bilimi esas almıştır. Atatürk, "Hayatta en
hakiki mürşit ilimdir,fendir.’’ sözüyle bunun önemini belirtmiştir.
Ø Atatürk'e göre; bilim, öncelikle özgün bir kültür ortaya çıkarmanın aracıdır. O, bilimi toplumun gelişimini
engelleyen bozuklukların giderilmesinin ve millî bir kimlik oluşturulmasının etkin bir aracı olarak görür.
Ø Atatürk, ülkemizin kalkınmasının bilim ve teknolojiden geçtiğini bilmekteydi. Bu amaçla yeni kurulan
Türkiye'de araştırma enstitüleri oluşturulması gerektiğini düşünerek bu faaliyetlere hız kazandırdı.
Ø Bunlardan bazıları; Ankara'da Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü (1921), Adana Bölge Pamuk
Araştırma Enstitüsü (1924), Rize Çay Araştırma Enstitüsü (1924), Eskişehir Tarımsal Araştırma Enstitüsü
(1926), Ankara Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü (1929)dür.
Ø Atatürk'ün isteği üzerine 1935 yılında kurulan Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü(MTA) ile tarım ve
sanayi sayımı yapan İstatistik Umum Müdürlüğü Atatürk'ün bilim ve teknolojiye verdiği önemi ortaya
koyan kurumlar arasındadır.