13
AT F AKÜL ULUSLARARASI ÇEVRE VE DiN SEMPOZVUMU INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON ENVIRONMENT AND RELIGION MA 200o8 1 rH -16 TH MA 2008 o BILDIRILER Cilt 2 istanbul 2008

2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

İLAHİY AT F AKÜL TESİ

ULUSLARARASI ÇEVRE VE DiN SEMPOZVUMU

INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON ENVIRONMENT AND RELIGION

ıs-16 MA vıs 200o8 1 ıs rH -16 TH MA vıs 2008

• • o

BILDIRILER

Cilt 2

istanbul 2008

Page 2: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

YAYlN EDiTÖRÜ

PROF. DR. FAHRi KAYADiBi

-.. ' -.

ISBN

978-975-92695-1-7

BiRiNCi BASKI

Haziran 2008

Yazıların sorumluluğu yazariarına aittir.

Kaynak göstermek şartıyla iktibas ve atıf seklinde kullanılabilir.

isteme Adresi

istanbul Üniversitesi ilahiyat Fakültesi

Baba Hasan Alemi Mah. Kavalalı Sok. a Blok ~atih istanbul

Baskı:

Yalın Yayıncılık

Ordu Cad. Özbek Çarşısı no: 25/43

34130 Beyazıt istanbul

---·--.... __

Page 3: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

KUR'AN'DA ÇEVRENİN :METAFİZİK TEMELi VE ÇEVRE AHLAKI

Dr. Şahin Efil

Kur'an'da Çevrenin Metafizik Temeli ve Çevre Ahlakı

Bu bildiri, Kur'an'ın, bugün yeryüzünde yaşayan bütün insanlan ilgilendiren çevre sorunlannın

çözümüne yönelik bir çevre metafiziği ve çevre alılakı önerdiğini ele almaktadır. Söz konusu bildiri, Kur'an'ın, çevre-merkezli, sevgi temelli, bütüncül bir ahlak ve metafızik anlayışına sahip olduğunu öne sürmektedir. Böyle bir anlayışla yetişen bireyler, çevre sorunlan konusunda daha duyarlı ve daha şuurlu olacaktır. Bu da gelecek nesiller için daha temiz ve daha yaşanabilir bir çevre yanında, özellikle bölgesel ve küresel çevre sorunlannın aşılmasına önemli bir katkı sağlayacaktır.

The Metaphysical Basis of the Environment and Environmental Ethics in the Quran

This paper discusses that the Quran suggests an environrnental ethics and a metaphysics for the solution of the questions of environrnent that concems all people living in the world taday. It argues that the Quran has a concept of an environrnent-centered, based on compassion, and the understanding of halistic ethic and ınetaphysic. The individuals who were brought up such characteristics will be more conscious and sensitive towards the matter of environment This klnd of understanding will contribute to create a clearer and more sustainable environment for the futııre generations. In addition, it will contribute to solve both local and global environınental questions. ·

I- Kur'an'da Çevrenin Metafizik Temeli

İslam'da çevre felsefesinin veya çevre metafiziğinin ve çevre ahlakının temeli Kur'an ve sünnete dayanmaktadır. Kur'an'da, "çevreyle ilgili meselelerde yol gösteren ve çevreye nasıl muamele edeceğimizi öğreten yaklaşık 500 ayet vardır." 1 Buna bir de bu konudaki hadisleri ve bunların ışığında yapılan geçmişteki uygulamaları eklersek2

, bu konuda göğüs kabartıcı bir tablo ile karşılaşınz. Bu da İslam'ın çevreye ve çevre sorunlarına, içinde yaşadığımız dünyaya ve evrene karşı ne denli duyarlı olduğunun, onlara ne denli önem ve değer verdiğinin açık bir göstergesidir.

Bilindiği gibi, çevre, insanın ve öteki canlılann her türlü ihtiyacım giderdiği, yaşamlarını sürdürdüğü ve etkileşim içinde olduğu doğal ortamdır.3 Kur'an'ın çevreye bakışını anlamak ve ortaya koymak için işe günlük literatürde sıkça karşımıza çıkan ve artık

1 El-Hafız B. A. Masri, "İslam ve Ekoloji", İslam ve Ekoloji, çev. Murat Çiftkaya, (ed. Fazlun M. Khalid), İGDAŞ, s. 14.; İslamın çevreye ve çevre sonınianna bakışı hakkında geniş bilgi için bkz. Seyyit Hüseyin Nasr, "İslam ve Çevre Bunalımı", İslamf Araştırmalar, Sayı: 3, c. 4, 1990, s. 155-174. 2 Muhtesipler bunun en iyi örneklerinden birisidir. Geniş bilgi için bkz. Mavil Y. İzzeddin, "İslami Ahlak ve Çevre", İslam ve Ekoloji, çev. Murat Çiftkaya, (ed.Fazlun M. Khalid), İGDAŞ. W. M. N. Daud, İslam Bilgi Anlayışı, çev. Fuat Aydın, Ankara Okulu Yay., Ankara 2002, s. 45-48. Osmanlı döneminde İstanbul'da çevreyle ilgili çarpıcı örnekler için bkz. Sadık Albayrak, 41 Orijinal Belge lşrğında Eski İstanbulda Sosyal Hayat ve Çevre, İGDAŞ, İstanbul 1 997; Aynca bir bütün olarak Osmanlı devletinin çevre anlayışı ve buna ilişkin pratik örnekler hakkında geniş bilgi için bkz. İbrahim Özdemir, "Osmanlı Toplumunda Çevre Anlayışı", Türkler, (eds. H. C. Güzel-K. Çiçek), Yeni Türkiye Yay., c. 10 (içinde), s. 1 vd.

3 Bazı araştırmacılar çevreyi çok geniş bir anlam yelpazesi içinde değerlendirerek 4095 çeşit çevreden söz etmektedir. Bkz. Ahmet İnam, "Çevrelenmiş Bir çevrede İnsan. Olma Savaşı", Teori, Mart 1993, s. 45.; Çevreyi genel olarakfiziki çevre ve manevi çevre olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. Bu insanın doğasına da uygun bir yaklaşımdır. Manevi çevre, daha çok insanın duygu ve düşüncelerinden oluşan, bir bakıma değerlerin inşa ettiği bir dünyadır. Burada din, ahlak ve hukuk gibi kurumlar rol oynar. Dini ve ahlaki değerlere içtenlikle bağlı olan ve bu şuurla yetişen bir kimsenin hem fiziki çevresi hem de manevi çevresi temiz olur. Fiziki çevrenin temizliği manevi çevrenin temiz olmasına bağlıdır. Dini ve ahlaki değerler, insanın iç denetimini sağlarken, beşeri otoriteler (devlet) de dış denetimi sağlar. Dolayısıyla hem fiziki hem de manevi çevre krizini aşmanın tek yolu bu denetim mekanizmalannı birlikte ve bir bütün olarak devreye sokmaktır. Yoksa tek başına bunlardan hiç birisi ilgili sorunun üstesinden gelmede başanlı olamaz. Manevi çevre temizliği hakkında geniş bilgi için bkz. Necati Öner, Felsefe Dünyası, Sayı: 15, Bahar 1995, s. 3-7.

Page 4: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

daha çok önem kazanan "ekolojik denge" tabiriyle başlamak yerinde olacaktır. Bu tabir, çevre bunalımını ve onun altında yatan temel nedenleri, özellikle de metafiziksel ve ahlaki nedenleri görmek ve uygun bir çıkış yolu önermek için çok önemlidir. Bu denge, "tabiatta tabii olarak bir düzen, varlıklar arasında bir ahenk ve insicamın olduğunu, her şeyin tabiatta belirli bir ölçü ve miktarda bulunduğunu ifade eder."1 Ekolojik denge, doğada doğal olarak var olan denge ve uyumu ifade ettiği için, ona doğal (tabii) denge demek de mümkündür.

Kur'an'da ekolojik dengeyi, bu dengenin önemini ve değerini vurgulayan birçok ayet vardır. Bu ayetlerden birisi şudur: "Allah, gökleri ve yıeri_gereğince yaratmıştır." (Zümer, 39/5)

Yaratılış itibariyle evrende ne bir eksiklik ve ne de bir fazlalık vardır; orada her şey yerli yerinde, tam bir denge, ahenk ve uyum içindedir. Bu yüzden, "Rahmanın yaratmasında bir düzensizlik göremesin. Gözünü çevir de bak, bir çatlaklık görebilir misin?" (Mülk, 67/3)

Yerde, gökte, bunların içinde yaşayan canlı ve cansız her şeyde mükemmel bir düzen ve uyum vardır. Çünkü, "Dünya, kaos değil, düzen ve kozmos içindendir."2 Bu, sadece evrenin ve doğanın belli bir bölümüne değil, aynı zamanda tamamına hakim olan, yıldız, gezegen ve galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek var olan bir düzen ve dengedir. •

Evren ve içindeki her şey belli bir ölçü ve harmoni çerçevesinde yaratılmıştır. Nitekim buna işaret eden ayetlerden birisi şöyledir: "Şüphesiz, biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır." (Kamer, 54/49; Hicr, 15/21) Burada "ölçü" önemlidir, aneale ondan daha da önemlisi, onu oraya kimin koyduğu ve onun nasıl korunacağıdır. Şüphesiz ki, "her şeyi yaratıp belli bir ölçüye göre düzenleyen" (Furkan, 25/2) Allah'tır. Bir başka ayette Allah, doğada var olan her şeyi bir denge ve uyuma göre yapıp ettiğini şu şekilde vurgular: "Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir dengeye göre bitirdik." (Hicr, 15/19)

Öyle görünüyor ki, bu ve benzer ayetler, doğada ve evrende ne kadar doğal ve mükemmel bir denge ve uyurnun var olduğunu ortaya koyacak niteliktedir. İnsanın yapması gereken şey, evrendeki ölçü, düzen ve dengeye bakmak, bunlardan hareketle bu dengeyi mümkün kılan metafiziksel bir ilkeye ulaşmak, dengesizliğe neden olabilecek bir tutum ve davranış içine girmemek, böyle bir tutum içinde olanları da derhal uyarmaktır. Dolayısıyla Kur' an, var olan "her şeyin bir ölçü, düzen, adalet ve denge içinde yaratıldığını insana sık sık hatırlatmakta"3

ve bizi "Sakın dengeyi [mizan]bozmayın." (Rahnıan, 55/8; A'raf, 7/85) diyerek uyarmaktadır.

Bilim, bu evrendeki olağanüstü hassas düzeni ve ince ayarı, bize tabii süreçler içinde açıklarken4, Kur'an, bu süreçleri de ·hesaba katarak işin özellikle metafizik ve ahlaki boyutunu ön plana çıkarmaktadır. Bunun bir sonucu olarak, Kur'an, "insana çevreyi sadece maddi olarak görmemeyi, aynı zamanda metafizik arka plaiı.ıyla manevi olarak da görmeyi öğretiyor. Böyle bir çevre anlayışı da, ister istemez beraberinde ınanevi bir çevrecilik veya ekoloji anlayışını getirecektir."5 Burada çevrenin ne fiziksel yanı metafiziksel yanına, ne de metafiziksel yanı fiziksel yanına feda edilebilir. Bunlardan birisi önemsiz, değersiz ve gereksiz; diğeri de, değerli, gerekli ve çok önemlidir, diyemeyiz. Çünkü-Kur'an, doğaya ve "evrene metafiziksel vurgi.ı yaparken, onun fiziksel varlığını yok saymadığı gibi küçümseınez de ... evrenin ... metafiziksel varlığı olmaksızın fiziksel vadığının bir anlamının olmayacağı vurgulanır." Orada "evrene ilişkin vurgular, metafiziksel vurgularla birlikte ve

1 Mehmet Bayrakdar, İslam ve Ekoloji, Diyanet İşleri Başkanlığı Yay., Ankara 1992, s. 20. 2 Seyyid Hüseyin Nasr, İnsan ve Tabiat, çev·. :N'ı:ıbi Avcı, işaret Yay., İstanbul 1988, s. 27. 3 Bayrakdar, a. g. e., s. 39. 4 Bkz. John Leslie, "Creation Stories, Religious and Atheistic", IntenıatioJJE]_ Journal for Philosoplıy of Religion,

vol. 34, No: 2, London, October, 1993, s. 67-68 ; William L. Craig, "The Teological Argument and The Anthropic Principle", The Logic of Rational Theism: Exploratory Essays, (ed.) W.L.Craig, Mark S. McLeod, Edwin Mellen Press, New York, 1990, s. 128.

5 Bayrakdar, a. g. e., s. 62.

206

Page 5: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

bir bütün oluşturacak şekilde sunulmuştur." 1 Dolayısıyla Kuı·'an, çevreye ve doğaya, hatta evrene, fiziksel ve metafiziksel açıdan hak ettiği önemi ve değeri tam olarak verebilecek bir çevre anlayışı geliştirmiştir.

Kur'an'a göre, tabiatın bizzat kendisi, orada var olan canlı ve cansız her şey, insanı Allah'ın varlığına götüren bir ayet, işaret ve bir delildir. İnsan, bunlara ne sadece yararlanacağı basü bir nesne gibi bakabilir ne onların fiziksel varlığına takılıp kalabilir, ne de bunları yok sayabilir. Örneğin, Kur'an, "Kendileri bakıp düşünmezler mi, deve nasıl yaratılmış?" (Giişiye, 88/17; Hac, 36; Aynı şeyler, koyun için de söylenmektedir. Bkz. Mü'minfın, 23/2 ı)

diyerek Arap müşriklerine çok iyi bildikleri deveden örnek vererek, onlan düşünmeye ve Allah'a çağırmaktadır. Kur'an, hayvanların önemini ve değerini, sadece onlardan yararlanmaya veya faydacı bir bakış açısına değil, aynı zamanda Allah'ın varlığına bir işaret olarak görülmesini ister. Nitekim, Bakara (inek), Ankebut (örümcek), Nemi (karınca), Nahl (an), Fil (Fil) ve Adiyat (Koşan Atla1) gibi surelerin kimi hayvanların adlanın taşıması ve Kur'an'da çeşitli hayvanlardan bahsedilmesi tedasüfı değildir. "Yeryüzünde sadece kendisinin yaşama hakkına sahip olduğunu sanan, diğer canlıları önemsemeyen bizler, güllerin, ormanlann, kuşların, balıkların, kelebeklerin, kuzularm ve tavşanların olmadığı bir dünyada bakalım nasıl yaşayacak ve nasıl mutlu olacağız?"2 Öyle görünüyor ki, Kur'an, yeryüzünde yaşama hakkına sahip olan tek canlının insan olmadığı gerçeğini bir kez daha hatırıatmakta ve bizi bu konuda uyarmaktadır.

Bugün gezegenimizdeki birçok hayvan nesiinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmesinin, onların hak ve hukukunun çiğnenınesinin altmda yatan en büyük etken, sadece onlara faydacı bir bakış açısıyla bakılması,3 onların bu gezegenin ve eko sistemin önemli bir parçası olduğu gerçeğinin unututması veya göz ardı edilmesi, özellikle, olayın ahlaki ve metafizik boyunun görmezlikten gelinmesi yatmaktadır. Oysa, Kur'an'a göre, "yerlerdeki ve göklerdeki, en küçük varlıktan en büyük varlığa kadar her şey, düşünen ve inanan insan için alelade bir şey değildir.'>'+ Evren ve orada var olan şeyler birer ayet olduğuna göre, onlara

. yapılan herhangi bir saygısızlık veya kötülük, aynı zamanda Allah'a karşı yapılan bir saygısızlıktır.

Yine, Kur'an, insanın e1!füs ve afakta olup bitenlere bakmasını, .onlar üzerinde tefekkür etmesini, bunlardan gerekli dersleri alıp hayatına çeki düzen vermesini, sonuçta bunların birer ayet ve işaret olduğunu da vurgulamaktadır. Daha doğrusu, okyanuslar, denizler, bulutlar, yağmur, rüzgar, ağaçlar, dağlar, kayalar, hayvanlar, yer ve gökler, orada var olan olağanüstü düzen ve denge; bizatihi insanın kendisi, bunların hepsi, ayın zamanda bir ayettir: "Evet, Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz." (Fussilet, 4ı/53) Buna göre, gökler ve yer, bu evren ve orada olup bitenler, insaınn bizatihi kendisi ve iç dünyası bir ayettir. Bu yüzden, Kur'an'da "yaratıcısının kudretini, ilrnini, iradesini, celal ve cemalini yansıtan muhteşem bir kainat tablosu sunulur. Bu kainatta her şey anlam yüklüdür, kendisinden ötesine işaret" etrnektedir.5

Burada sorulması gereken soru şudur: "Doğayı tahrip eden, bitkileri, canlıları yok eden insan, acaba farkında alınadan Yüce Allah'ın varlığmm delillerini mi yok etrnektedir?"6

------------------------ . 1 Şahin Efil, "Evrenin Fiziksel ve Metafiziksel Boyutuna İlişkin Bir Deneme", Marife, Yıl: 5, Sayı: ı, Balıar-2005, Konya, s. ı ı ı.

2 Ali Osman Ateş, "İslam ve Doğal Hayatın Korunması", ç. Ü. İlalııyat Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı ı, Ocak­Haziran 2003, s. 14.; Kur'an ve hadisiere göre hayvanların yaratılış hikmeti, ekasistemdeki yeri ve bizim için ifade ettiği anlam hakkında geniş bilgi için bkz. Ateş, a. g. m .. 1-34.

3 Geniş bilgi için bkz. İbrahim Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", İslami İlimler Dergisi, Güz, Çorum Çağn Eğitim Vakfı, Ankara 2006, s. ıı-ı4.

4 Bayrakdar, a. g. e., s. 37. 5 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 2. 6 Ateş, a. g. m., s. ıs.

207

Page 6: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

İnsan, Kur' an' da "kainatın ve tabiatın araçsal değerinden öte, onun estetik boyutuna, belli bir düzenle yaratılmışlığına ye düzenin korunınası ve geliştirilmesi sorumluluğunun insana verildiğine dair bir izienim edinmektedir. Zira tabiattaki estetik boyut, ilahi sıfat ve isiınlerin yansıması ve tecellisi olarak tanıınlanmış"tır. 1 Bu gezegenin metafiziksel önemi ve değeri, sadece insan gibi akıllı bir varlığın orada yaşamasına imkan vermesinden değil, aynı zamanda o, devasa yapısıyla Allah'ın ilim ve kudretini gösteren, estetik yönüyle de O'nun isim ve sıfatlannın tecelli ettiği ontolojik bir mekan olmasından ileri gelmektedir.

Bu bağlamda "ev" imgesinin önemine ve değetine işaret etmek açıklayıcı olacaktır. Bilindiği gibi, "ev bilimi" anlamına gelen ekoloji tabn{ "zımnen de olsa dünyanın evimiz olduğunu ve bunun bizim için ifade ettiği anlam"ı dile getirmektedir. Bazı kültürlerde "dünya" insanlığın evi olarak görülmüş ve tanımlanmıştır.2 Gerçekten de bu, son derece isabetli ve yararlı bir metafordur. "Ev dişidir; içine alır, besler, büyütür ve korur."3 Aynı şeyler, bu dünya için de geçerlidir. Dünya da diğer canlılada birlikte, insanı besler, büyütür ve korur. Bir evde daha çok kan bağı ile birbirine bağlı olan insanlar, yani aile yaşar. Evin dirliği, düzeni, uyum ve dengesi, sağlık ve mutluluğu, orada yaşayan insanların birbirlerine ve yaşadıklan mekana duyduklan saygı, sevgi ve soruınluluğa bağlıdır. Aynı şekilde içinde yaşadığımız gezegen ~de hepimizin evi, orada yaşan diğer canlılar da akrabamız ve yakınımızdır. Evimizi, ;ailemizi ve yakınlanmızı nasıl koruyorsak, bütün bunlara nasıl katkı sağlamak ve her gün daha İyiye götürmek için gayret sarf ediyorsak, aynı şeyleri çevremiz ve bu dünya için de yapmak zorundayız. Çünkü bu dünyadan başka gidip yaşamımızı sürdürebileceğimiz başka bir. yerin, başka bir ev ve sığinağın olmadığını; onun başına gelen felaketierin bizim de başımıza gelebileceğini unutmamalıyız. Bu anlayışı, Chang Tsai, şu sözleriyle oldukça iyi açıklamaktadır: "Gök babam, Yer ise annemdir. Çok küçük bir varlık olmama rağmen, onlann ortasında çok candan bir yer bulmaktayım. Bundan dolayı evreni dolduran her şeyi bedenim ve evreni yönlendiren her şeyi de doğam olarak kabul edeceğim. Tüm insanlar biradederim ve kız kardeşlerim, tüm varlıklar da arkadaşlanmdır."4

Yaşadığımız çevre ve bu dünya için Kur'an'da da ev metaforu kullanılmaktadır. Bu hususa dikkat çeken ayetlerden birisi şudur: "O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de bir tavan yaptı."(Bakara, 2/22) Kur'an'a göre, "insan, üyesi olduğu aileye karşı sevgi ve saygıyla yükümlü olduğu gibi, üyesi olduğu gök, yer ve binlerce varlığa karşı da sevgi ve saygı temelli bir davranış geliştirmelidir."5 Böyle bir felsefi düşünce ve şuurlayetişmiş bir insanın çevresini kirletmesi, tahrip etmesi ve eko sistemi alt üst edebilecek bir teşebbüste bulunması, bu tür tutum ve davranış içinde olanlara· karşı duyarsız kalması mümkün değildir. Görüldüğü gibi, ev imgesi ve bu imgenin beraberinde getirdiği düşünce derinliği, Kur'an'ın çevre anlayışına ve metafiziğille de oldukça uygun düşmektedir.

Bugün, insan-evren ilişkisinde ve insanın iç dünyasında baş gösteren kriz karşımıza çevre felaketi olarak çıkmaktadır. "İnsanın aslında kim olduğunu unutması, davranış ve varoluş ahlakını yitirmesi, sadece ruhunu karartmıyor, küresel boyutta ekolojik bir kirlenmeyi de beraberinde getiriyor."6 İnsan, önce bu krizi kendi içinde aşacak, onun yerine

1 İbrahim Özdemir, "Çevre Sorunlannın Antroposentrik Karakteri", Felsefe Dünyası, Sayı: 27, Ankara 1998, s. 75.

2 Örneğin Neo-Konfüçyüsçülüğün yeni yorumunda böyle bir yaklaşım sergilenmektedir. Bkz. İbrahim Özdemir, "Doğayı 'Evimiz' Olarak Alg1laınak: Neo-Konfüçyüsçülüğün Çevre Etiği Üzerine", I. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi, 12-13 Kasıın206-l, s. 6-7. •

3 Ömer Naci Soykan, "Ev Üstüne Felsefece l3ir deneme", Cogito, sayı: 18, 1999, s. 100. 4 David Kinsley, "Ecology and Religioiı: Ecological Sprituality", Cross-Cultural Perspective (Englewood Cliffs,

NJ: Prentice-Hall, 1995) içinde, xv' den naklen; Özdemir, a. g. b., s. 7; Kızılcİ~nrtler de çevre konusunda benzer bir anlayışa sahiptirler. Bkz. Bayrakdar, a. g. e., s. 150.

5 Özdemir, a. g. b., s. 9. 6 Mustafa Merter, Dokuz Yüz Katlı İnsan, Kaknüs Yay., İstanbul2007, s. 412.

208

Page 7: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

barış ve uyumu koyacaktır. Bu noktada iç denetim mekanizması olarak din ve ahiakın büyük bir rol oynadığı bir gerçektir. Ondan sonra, bunun dış dünyaya ve evrene yansıması kendiliğinden gelir. Ne var ki, burada asıl sorun, insan-doğa ve insan-evren ilişkisinde, dolayısıyla insan-Allah ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Buna göre, insan-Allah ilişkisinin

bozulması, insan-evren ilişkisinin bozulmasına neden olduğu gibi insan-evren ilişkisinin bozulması da insan-Allah ilişkisinin bozulmasına neden olmaktadır. İnsan-evren arasındaki dengenin ve ilişkinin bozulduğu birçok kişi tarafından kabul edilmesine rağmen, ''bu dengesizliğin, insanla Tanrı arasındaki uyurnun bozulmasından kaynaklandığını herkes fark etmiş değildir." 1 Bu yüzden, Allah ile barış ve uyum içinde olmak, çevreyle barış içinde olmanın olmasa olmaz koşuludur.2 Çünkü insanoğlu, "Allah ile barışık olmadığı müddetçe kendisiyle barışık olamaz ve kendisiyle barışık olmadığı müddetçe de tabiatla barışık olamaz."3 Bu bakımdan çevre krizinin en büyük nedeni, insanın iç dünyasında meydana gelen krizin dış dünyadaki yansımasından4, insan-doğa ve evren ilişkisinin, dolayısıyla insan-Allah ilişkisinin bozulmasından başka bir şey değildir. Kur'an bu gerçeği şu şekilde dile getirmektedir: "Karada ve denizde bozgun,[fesad] insaniann bizzat kendi elleriyle çıkar; Allah da dönerler diye yaptıklannın bir kısmını kendilerine tattınr." (Rum, 30/41) Bu ve benzeri ayetler, bir yandan insanı çevre felaketinin tartışmasız tek sorumlusu olarak gösterirken, diğer yandan da bu felaketin, hem bunu yapanı hem de başkalannı olumsuz etkileyeceğine işaret etmektedir. Fakat bu ayet, "tüm olumsuzluklara rağmen, henüz her şeyin sona ennediğine dair bir ümit mesajı taşıyor."5

Hiç şüphesiz ki, Allah-çevre ilişkisi, "varlıklara metafizik ve manevi bir değer kazandır"maktadır. Bu yüzden, "gerçekten inanan insan, tabiata karşı saygı duyar, onu korur, kirletmez." Ayrıca, "bütün kainat, Allah'ın eseri olması bakımından, Kur'an gibi, açık bir kutsal kitap gibidir. Nasıl ki, biz Kur'an'a Allah'ın bize gönderdiği ayetleri içerdiği için saygı ve hürmet gösterirsek, aynı saygı ve hürmeti kılinat için de duymalıyız."6 Böyle bir şuur ve bilinç le yetişen bir insan, çevresine karşı duyarsız olamaz. Böylece, Kur' ani bir çevre bilincinin ve şuurunun oluşumuna katkıda bulunur. Bu anlayışa yapılan her olumlu katkı, bizi hem çevremize ve küresel çevreye karşı çok daha duyarlı ve bilinçli kılacak, hem de sorunun çözümüne daha rasyonel ve daha köklü bir katkı sağlayacaktır.

Kur'an'ın, içindeki varlıklarla birlikte bu aleme ve onun içinde yer aldığı topyekün evrene metafiziksel ve manevi bir anlam yüklerriesi, Müslümanlar için, daha önemlisi insanlık için son derece önemli ve anlamlıdır. Çünkü sadece metafizik, "insanın tabiat görüşüne rasyonalizmin vurduğu boyunduruğu parçalayarak bakir tabiatın yeniden keşfedilmesine"7, yeni bir çevre ahialanın ve çevre felsefesinin oluşmasına, çevre bilincinin ve çevre bilgeliğinin gelişmesine yardımcı olabilir. İşte o zaman, bu aleme katı bir akıl ve rasyonalite çerçevesinde değil de, onun fiziksel varlığıyla birlikte metafiziksel varlığını da ciddiye alan ve önemseyen, bunları bir bütünün parçalan ve farklı yüzleri gibi gören, yeni ve dinamik bir çevre felsefesi anlayışı içinde bakma imkanı olacaktır. Son çözümlemede, Kur' an, çevreye karşı barış, uyum, saygı, ''sevgi, merhamet veemanete dayalı bir anlayış ve tavır geliştir"miştir. 8 Bu, aynı zamanda Kur'an'ın "çevre bilgeliği" anlayışıdır.9

II- Kur'an'da "Çevre Ahlaki"

1 Nasr, İnsan ve Tabiat, s. 19. 2 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 21. 3 Seyyid Hüseyin Nasr, Makaleler I, çev. Şalıabeddin Yalçın, İnsan Yay., İstanbul 1995, s. 70. 4 Nasr, Makaleler I, s. 41. 5 Merter, a. g. e., s. 435. 6 Bayrakdar, a. g. e., s. 63. 7 Nasr, İnsan ve Tabiat, s. 155. 8 Özdemir, "Osmanlı Toplumunda Çevre Anlayışı", s. 22. 9 ÖmerNaci Soykan, Türkiye'den Felsefe Manzara/arı, YKY., İstanbull993, s. 151-52.

209 )ıı-----------

Page 8: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

Kur'an'a göre, çevre sorunlannı aşmak, bunlara karşı etkili, kalıcı ve sürdürülebilir çözümler üretmek, gelecek nesillere daha temiz ve özlenen bir çevre bırakmak için olaya sadece metafizik açıdan bakmak yeterli değildir. Bunun yanında, buraya kadar ana hatlarıyla üzerinde durmaya çalıştığımız Kur' ani bir çevre metafiziğine dayalı bir çevre ahlakına da ihtiyaç vardır.

Kur'an'ın bize nasıl bir çevre ahlakı önerdiği meselesine girmeden önce çevrenin ahlaka konu olmasının ve çevre sorunlarının ahlaki boyutlarına kısaca değinmek yerinde olacaktır. Çevre ahlakının, genel ahiakın bir alt dal! olarak ileri süıülmesinin temel nedeni,

· modem ahlak anlayışıyla geleneksel ahlak anlayıŞlarının insan-merkezli yapısı olarak özetlenebilir. Nitekim antik Yunan düşüncesinde, Aristo, hayvanların, insanın menfaatine hizmet ettiği ölçüde değerli olacağı görüşündedir. Onun insan ve hayvanların moral değerleriyle ilgili bu görüşleri kendinden sonraki dönemde de oldukça etkili ve belirleyici olmuştur. 1 Ayrıca, Aristo'nun başta evren anlayışı olmak üzere çeşitli konulardaki görüşlerinin iki bin yıldır biljm ve düşünce dünyasında etkili olduğu bilinrnektedir.2 Öte yandan, Ortaçağ Hıristiyan dünya görüşüne göre, insanın doğa üzerinde sınırsız bir gücü vardır ve o, bu gücü, zevk ve ınenfaati için istediği gibi kullanabilir. Ne bitkilerin ne de hayvanların herhangi bir hakkı vardır.3 İnsanı, bu gezegenin efendisi olarak gören ve ahlakı sadece ona ınünhasır kılan, insanı merkeze alan ve ön plana çıkaran, onun dışındaki varlıklara sadece insana fayda sağladığı oranda değer veren anlayış, Batı düşünce geleneğinin merkezinde yer ~lan tek görüş olmuştur. Nitekim bu görüşün Tevrat'taki ifadesi şudur: "Tanrı, 'İnsanı kendi suretiınizde, kendimize benzer yaratalım' dedi. 'Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere ve yeryüzünün tümüne egemen olsun.' "(Tekvin, 1126) Bu bağlaında "Hıristiyanlık, insanın Tanrı'nın bizzat kendi imgesinden yaratıldığını vurgulayarak, ahiakın temel hedefinin insan olduğu görüşünü iyice pekiştirmiştir.'"' Görüldüğü üzere, hem antik Yunan hem de Hıristiyan dünya görüşünün temelinde, dolayısıyla bazı geleneksel ahlak anlayışlannda, ahiakın sadece insana ınünhasır kılınınası ve onun doğaya hakim olma anlayışı yatmaktadır.

Modem ahlak teorilerinin de geleneksel ahlak anlayışlarıyla büyük bir uyum ve benzerlik içinde olduğu görülmektedir. Bu ahlak teorilerine bakılacak olursa, orada insanın doğaya karşı herhangi bir ahlaki sorumluluğu olmadığı gibi gelecek nesillere karşı da ahlaki bir sorumluluğu olmadığı göıülür. Bu teoriler, gelecek durumlan ahlaki sorumluluk alanına sokınadıklan gibi, bu sorumluluğu sadece insana karşı olan davranışlarla sınırlandırmışlardır. Burada önemli olan, insanın, arzular~m tatınin etmesi ve mutlu olması için doğayı ve doğadaki varlıkları istediği gibi kullanmasıdır. Bir eyleınin ahlaki olarak iyi veya kötü olması, sadece "burada" ve "şimdi" olan durumlar için -geçerlidir.5 Görüldüğü üzere, bu ahlak anlayışı, insanın şu anki eylemlerinden dolayı ne gelecek nesillerin ne de çevremizin ve eka sistemin etkilenebileceğini hesaba katımştır. Dolayısıyla bütün bunlar, ahlaki sorunıluluğun yeniden tanımlanmasını gerektirdiği gibi, aynı zamanda yeni bir ahlak anlayışımn veya çevre ahl~n önemini ve gerekliliğini de ortaya koymaktadır. -

Yukarıda bir nedenle değindiğimiz gibi, çevre felaketinin en önemli nedenlerinden birisi de çevre-merkezli ve geleceği hesaba katan bir ahlak anlayışının olmamasıdır. Burada, Kur'an'da, geleceği de hesaba katan, çevre-merkezli bir ahlak anlayışının olup olmadığı

ı İbrahim Özdemir, "Çevre-Ahlak İiişkisi", Felsefe Dünyası, Sayı: 14, Ankara 1994, s. 55. 2 Bkz. W iiliarn S. Hawking, "The Edge of Spacetime", The New Physics, Ed. Paul Davies, Ca{llbridge University

Press, Cambridge, 1989, s. 61; Richard Morris, The-&ıd of the World, Anehor Press, New York, 1980, s. 125.

3 Thomas Keith, Man and Natural World, Alien Lane, London 1983, s. 21. 4 Geleneksel ahlak anlayışlarının özellikleri hakkında geniş bilgi için bki:-Gzdemir, "Çevre-Ahlak ilişkisi", s. 55-

56.; Ancak bazı kadim geleneklerde, beşeri ve semavi din ve kültürlerde, çevre konusunda insana sorumluluk yükleyen görüşlerin olduğunu belirtmek gerekir. Bkz. a. g. m., 14. Dipnot.

5 Geniş bilgi için bkz. Özdemir, "Çevre Sorunlannın Antroposentrik Karakteri", s. 71-73.

210

Page 9: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

sorusuna cevap arayacağız. Kur'an'ın, çevrenin korunmasına, geliştirilmesine ve çevre felaketlerinin önlenmesine ilişkin ahlaki bir önerisi var mıdır? Eğer varsa, bu öneri, geleneksel ve modern ahlak anlayışlannda olduğu gibi insan-merkezli bir önerimidir yoksa çevre-merkezli bir öneri midir? Hemen belirtelim ki, Kur'an'ın ahlak anlayışının burada dile getirilen sorunların aşılmasına ve çevre ahlakına önemli bir katkı sağlayabileceğini

düşünüyoruz.

Hiç şüphesiz ki, Kur'an, "iyi" ve "kötü" veya ahlak hakkında bize oldukça önemli ve vazgeçilmez bilgiler vennektedir. (Beled, 90/7-8) Bu bilgiler, sadece insan-insan ve insan­toplum ilişkisini değil, aynı zamanda insan-doğa ve evren ilişkisini de kapsamaktadır. Bu yüzden, Kur'an'a göre, "çevre ve ekoloji sorunu, aynı zamanda bir ahlak sorunudur."1

Bilindiği gibi, İslamiyet'in temel amacı ahlaki bir toplum inşa etmektir. Hz. Muhammed'in "Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." sözü, bunun en güzel ifadesidir. Yine, "Şüphesiz, sen büyük bir ahlak üzeresin." (Kalem, 68/4) ayeti de aynı noktaya işaret

etmektedir. Dolayısıyla İslam dini aynı zamanda bir ahlak dinidir. Orada dinle ahlak, birbirinden büsbütün kopuk değil, yan yana ve iç iç içedir, el ele vermiştir. Her şeyden önce, ahlak, insana yüklenıniş bir görev ve sorumluluktur. Buna göre, insanın amacı "yeryüzünde ahlak kuralları üzerine bina edilmiş bir düzen kunnaktır."2 Ahlaki erdeınlerle bezenmiş bireylerden oluşan bir toplum inşa etme işinin gerçekleşeceği mekan yeryüzü ve çevre olduğuna göre, oranın korunınası ve geliştirilmesi/imar edilmesi, çevre felaketiyle karşı karşıya kalındığında bunun için gerekli tedbirlerin alınınası bir ahlak ve erdem meselesi haline gelmektedir. Çünkü "İslaın'ın insanlığa sunduğu yüce değerlerin özü güzel ahlaktır. Güzel ahiakın en belirgin özelliği ise, kişinin kalbindeki sevgi ve merhamettir. "3

Kur'an'da Allah, hem insana doğayı korumasını ve katkı sağlamasını emretmekte, hem de ona bunu nasıl ve hangi yollarla yapabileceğini göstermektedir. "Bunlardan en etkini ve uyulması dini açıdan zorunlu yaptının gücü olanı ahlakf ilkelerdir.'.4 Buna göre, çevrenin, ekolojik dengenin korunınası ve geliştirilmesi ile ahlak ilkeleri arasında sıkı ve önemli bir ilişki vardır. Bu ilişki, aym zamanda insanın, özelde, yaşadığı çevreye, genelde ise bütün bir dünyaya karşı soruınluluğunun bir ifadesidir. "İnsanın çevresiyle olan jlişkisi, İslam'ın iyi ve güzel kabul ettiği ahlaki duygular içinde olursa, bu ilişki ekolojiktir. Ahlaken kötü sayılan davramşlar, bu ilişkiyi oluşturursa, ilişki ekolojik değildir."5

Müslüman'ın en önemli görevlerinden birisi de iyiliği emretmek kötülüğü önleınektir. Nitekim, Kur'an, "İçinizden öyle bir topluluk bulunsun ki, onlar insanlan bayra çağırsın, iyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırsın." (Al-i imran, 3/104) diyerek bu konuya dikkat çekınektedir. Burada sadece insanların birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerinde değil, aynı zamanda çevre ahlakı veya kamu alılakıyla ilgili de önemli ahlaki prensipler ve uyanlar vardır. Örneğin, bu şuurla yetişmiş ve bunları içine sindirmiş bir fabrikatör veya şirket sahibi kimyasal atıklan herhangi bir arıtma işlemine tabi tutmadan doğaya bırakmadığı gibi bu şekilde yapanları da derbal uyanr. Çünkü "Mü'min erkek ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridir. iyiliği emreder, kötülükten sakındınrlar." (Tevbe, 9171) Ayrıca, beş vakit namaz da Müslümanı diğer konularda olduğu gibi ekolojik kötülüğe karşı da sorumlu tutmakta ve ona şu veya bu biçimde buna teşebbüs edenlerle mücadele etme görevini vermektedir. (Ankebut,

29/45) Bu yüzden, Müslümanını qiyen herkes, "çevreınizi ve içindeki tüm canlıları, yaratan ve bizlere emanet eden Rabbimiz adına sevmek ve 1coruınakla yükümlüdür. Bu kanuni bir

1 Bayrakdar, a. g. e., s. 64: Freda Rajotte ve Elizabeth Breuilly, "Kriz Nedir?", Hıristiyanlık ve Ekoloji, çev. Mehveş K.ayani, (eds. Elizabeth Breuilly ve Martin Palmer), İGDAŞ, s. 15.

2 Fazlurrahman, Ana Konularıyla Kur'iin, (Çev. Alparslan Açıkgenç), Fecr Yay., Ankara, 1987, s. 225. 3 Ateş, a. g. m., s. 3.; vurgu bize ait.

4 Bayrakdar, a. g. e., s. 44. 5 Bayrakdar, a. g. e., s. 64-65.

211

Page 10: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

yükümlülükten daha çok sevgi temelli ahlaki bir yiikümlülüktür."1 Dolayısıyla hepimiz, yerel, bölgesel ve küresel çapta karşı karşıya olduğumuz, insanlık ve canlılar çok büyük bir tehdit ve tehlike oluşturmaya devam eden ekolojik kötülüğe ve bu kötülüğün aktörlerine karşı bireysel, toplumsal ve sistematik olarak mücadele etmekle birinci derecede sorumluluk salıibi olduğumuzu unutmamalıyız.

Bu bağlamda İslam'ın ilk dönemlerinde iyiliği emretmek ve kötülüğü önlemek amacıyla kurulmuş olan "Hisbe Teşkilatı"ndan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Bu işlerle görevli olan kimselere de muhtesip demniştiı:, Bunlar gönüllü olabileceği gibi devlete ·bağlı olarak da çalışabiliyordu. Esnafı denetleme, ticai'i hayatın düzenini sağlama, bu konuda ortaya çıkabilecek sahtekarlıklan önleme yanında, muhtesipler, çevrenin korunmasından ve temizliğinden, dolayısıyla kamu sağlığından da sorumluydular. Ayrıca onlar, hayvan kesimlerinin uygun bir ortamda ve etik kurallanna riayet ederek yapılmasını, savaş esirlerine su ve ilaç verilmesini de denetleınişlerdir. Savaşlarda bitki ve ağaçların yakılması, çevrenin tahrip edilmesi, kadınlara, çocuk ve. yaşlılara zarar verilmesini denetiemek de onların görevleri arasında idi.2 Kur'an'ın emrinemuhatap olan herkes, aynı zamanda bir mubtesiptir; çevrenin korumnasından ve geliştirilmesinden de birinci derecede sorumludur.

Allah, ahlaki ilkeleri hiçe sayarak doğayı tahrip edenleri ve onun kaynaklarını sorumsuzca heba edenleri uyarmakta ve onları Kur'an'ın tabiriyle "bozguncu" olarak nitelendirrııektedir. Buna işaret eden ayetlerden birisi şudur: "İş başına gelince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeye çalıalayan insanlar vardır. Allah, bozgunculuğu sevmez." (Bakara, 2/205) İnsanlara ve topluma zarar vennek, karaları ve denizleri sorumsuzca kirletmek, koylan, bitkileri ve yeşilliği yok etmek, doğal kaynaklan hoyratça tüketmek, bozgunculuk yapmak değil de nedir. Bir başka ayette ise, "yeryüzü ıslah edildikten sonra tekrar orada bozgunculuk yapmayın" (A'raf, 7/85) denilerek insanlar uyanlmaktadır.

Çevre kirliliğinin ve ekolojik dengenin bozulmasının temel nedenleri arasında çevre ahlakı açısından bakıldığında sennaye birikimi sonunda kışkımlan tüketim çılgınlığı ve "doğal kaynakları kendini yenileyemeyecek şekilde tahrip etme"3 de önemli bir yer tutmaktadır. Aşırı tüketim veya israf, bugün, ev ekonomisinde, üretim ve tüketimde, sanayi ve teknolojide, kısaca her yerde var ve bir bakıma modern insan israf içinde hayatını sürdürmektedir.4 Oysa Allah, israfın ne denli kaçınılması gereken kötü bir eylem olduğunu bize şu şekilde hatırıatmakta ve bu işi yapanları kınamaktadır. "Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Allah, israf edenleri sevmez." (A'raf, 7/31) Burada, insanlar, Allah'ın nimetlerini ayet olarak görmeye, onlar üzerinde düşünmeye ve bundan gerekli dersleri çıkannaya çağnlmaktadır. Bu çağnya uymayıp nankörlük eden ve bu nimetleri sorumsuzca kullananlar uyanlınaktadır.5 Hiç şüphesiz ki, israf, doğanın, doğal kaynakların ve doğal dengenin en büyük tehditlerinden birisidir. Çünkü, bugün bir realite olarak karşımızda duran ekolojik sorunlar, önemli ölçüde~ "çok kıt kaynakları israf ederek ve tabiata Içendisinden aldığımız şeyleri yeniden üretme şansı verıneden kullamnış olmamızdan kaynaklanmaktadır."6

Bugün yeryüzü gezegeninde üretim, bir araç değil, bir amaç haline getirilmiştir. Bu da, "daha çok üret, daha çok tüket ve daha çok kirlet" demektir. Bunun, çağımızın üretim ve tüketim konusundaki en önemli sloganı veya felsefi tutumu olduğunu söyleyebiliriz. Bu noktada "durum, aslında tam bir kısır döngüye dönüşmüştür. Tüketimi artırmak için üretim kamçılanmakta, daha_fazla üretimse, başta insan olmak üzere her türlü canlının zararına

1 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 21; ·vı.irgu.bize ait. 2 1zzeddin, a. g. m., s. 45-48. 3 Özdemir, ''Kur'an'a Göre Çevre", s. 2. 4Bayrakdar, a. g. e., s. 45.

5 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 19. 6 Masri, a. g. m., s. 18.

--------------ıı~' 212 J

Page 11: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

olarak, havayı, suyu, toprağı kirletmektedir. Daha önce bilinmeyen bir takım hastalıklar ortaya çıkmaktadır. Hastalıkları önlemek için bulunan ilaçlar, çeşitli yan etkiler göstererek gene olumsuz sonuçlar"ın 1 ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu bakımdan, belki de, insanoğlunun düşünebileceği ve yapabileceği en büyük kötülük, "ekolojik kötülük"tür. Şüphesiz ki, bu, sadece bulunduğumuz çevreyi ve bölgeyi değil, aynı zamanda son derece yıkıcı olan, her şeyi kuşatan, etkileri küresel çapta görülen ve hissedilen bir kötülüktür? Hiç şüphesiz ki, küresel kriz, doğaya ve evrene yapılan en büyük kötülük ve saygısızlıktır;

bunlara yapılan kötülük ise, sonuçta insana ve gelecek nesillere yapılan kötülüktür. İnsana ve çevreye yapılan kötülük ise, son tahlil de, Allah' a yapılan bir kötülük ve saygısızlıktır.

Bu a.lem ve oradaki her şeyin yaratıcısı ve gerçek sahibi Allah'tır; (En'am, 6/1-2) gökler ve yer, dolayısıyla çevre insana bir "emanet" olarak verilmiştir. (Ahzab, 33/72-73) Bu yüzden, insanın çevreyi ve tabiatı istediği gibi değil, belli bir sorumluluk şuuru ve bilinci içinde kullanma zorunluluğu vardır. Dolayısıyla insan, bırakın çevrenin ve doğanın kirletilmesini ve tahrip edilmesini, aksine onun korunması ve geliştirilmesi sorumluluğunun tek muhatabıdır. Halife/ik, "diğer şeylerin yanında, insanoğlunun insan hayatı dahil olmak üzere Allah'ın yarattığı şeyleri koruması, geliştirmesi ve güzelleştinnesi, onları helak etmemesi ve bozmaması demektir."3 Bir halife olarak insan, "bu alemi belli bir düzen, denge ve ahenkle yaratan Zat'ın emanetine ihanet edemez." Çünkü Kur'an'ın öngördüğü çevre metafiziği, "ekolojik dengeleri, tabiattaki nizam, intizam ve düzeni bozan ve yok eden bir halifelik anlayışını"4 asla onaylamaz.

İslam, "güzel ahlakı tavsiye eder ve kötü ahlakı kınar."5 Çevreyi korumak, geliştirmek ve ona az veya çok katkıda bulumnak ahlaki bir erdem örneği iken, onu felakete sürükleyecek tutum ve davranış içinde olmak veya· bunun karşısında sessiz ve duyarsız kalmak kötü ahlak örneğidir. Çünkü, "ahlaken kötü olan davramş ve fiiller, çevre ve kılinatın düzeni için de kötüdürler."6 Bu yüzden, inançlı ve duyarlı bir Müslüman, hem insanlara ve diğer canlılara, hem de çevreye ve bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ve evrene karşı yaptıklan nedeniyle sorumludur; bundan dolayı bir gün hesaba çekilecektir.7 Bu demektir ki, insan çevresine karşı yapmış olduğu kötülüğün ve saygısızlığın cezas:ı,nı hem çevre bunalımın acı sonuçlarıyla burada çekecek hem de ahirette görecektir. Çünkü "Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görecektir. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görecektir." (Zilza1, 99/7-8) Bu ayet, başka konularda olduğu gibi, çevre ahlakı konusunda da oldukça caydırıcı ve etkili bir prensibi bize hatırlatmaktadır. O da, bu dünyada yapıp ettiğimiz şeylerin şu veya bu biçimde dünya ve ahrette karşımıza çıkacağı gerçeğidir.

Bilindiği gibi, evren, insanın ahlaki açıdan geliştiği, olgunlaştığı ve kemale erdiği bir ortam niteliği taşımaktadır. Bu yüzden, "insan, bütün evreni yalnızca, fiziki ve entelektüel ihtiyaçlarını karşılamak için değil, fakat daha fazla olarak, ahlaki gelişimi için kullanmalıdır."8 Bu yüzden, insanın doğaya ve bir bütün olarak evrene karşı temel görevi, onu ve onun tabi olduğu yasalan incelemek, keşfetmek, arasını korumak ve geliştirmek, bu

1 Rasim Özdenören, Yaşadığımız Giinlef, İz Yay., İstanbul 1990, s. 54. 2 Elizabeth Breuilly, "Tann'nın Yarattığını Korumak", Hıristiyanlık ve Ekoloji, çev. Mehveş Kayani, (eds.

Elizabeth Breuilly ve Martin Palmer), İGDAŞ, s. 71. 3 Fazlurrahman, İslam Geleneğinde Sağlık ve Tıp, çev. Adnan Bülent Baloğlu-Adil Çiftçi, Ankara Okulu Yay.,

Anakara 1997, s. 43. 4 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 18-19. 5 İzzeddin, a. g. m., s. 37. 6 Bayrakdar, a. g. e., s. 44. 7 Özdemir, "Kur'an'a Göre Çevre", s. 19. 8 W. M. N. Daud, İslam Bilgi Anlayışı, çev. Fuat Aydın, Ankara Okulu Yay., Ankara 2002, s. 42, vurgu bize

aittir.

213

Page 12: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

şekilde onu ahlaki erdemierin ve bilge insanların yurdu haline getirmektir. 1 Bilgeliğin ve ahlaki erdemlerle bezenmiş insanın en önemli özelliği, "tabiatla uyum içinde olmaktır; çünkü insanlarla uyum içinde olmak bu uyuma bağhdır."2 Kendi benliğiyle ve insanlarla uyum ve banş içinde olan insan, tabiat ve Allah ile de uyum ve barış içinde olur. Görüldüğü gibi, İslam, salt insan-merkezli bir din olmadığına göre, onun öngördüğü ahlak anlayışı da insan­merkezli değil, çevre-merkezli olmak durumundadır.

Ahiakın çevre merkezli olması şu düşünceleri de beraberinde getirmektedir: Bu dünyanın ve evrenin, insanın dışında da ayrı bir yeri ve değeri olduğu gibi çevremizde ve bu gezegende insanın dışında başka varlıklar da vardır~' Bu varlıklar, insana sağladığı yararlar açısından değil, eko sistemin birer halkalan olmalan bakımından önemlidir.3 Ancak çevre ahlakının insan-merkezli olmadığını söylerken, buradan insanın sıradan bir varlık olduğu ve diğer varlıklar arasında önemli bir yerinin olmadığı anlamı çıkmamalıdır. Tam tersine, böyle bir ahlaki anlayış, daha önce bir nedenle değindiğimiz modern ve bazı geleneksel ahlak anlayışlannda olduğu gibi, insanı, her şeyin merkezine değil, doğada, evrende ve diğer varlıklar arasında olması gereken yere koymaktadır. [İnsanın merkezi bir konuma sahip olması, onun çevreye karşı dileği gibi hareket edeceği anlamına gelmez, Allah onu halife yaparak, ona son der~ce ciddi ahlaki sorumluluklar vererek onun gücünü ve ilgili konumunu sınırlandırmaktadır.] Dolayısıyla böyle bir anlayış, "doğa ve doğadaki her şeyle beraber yaşamayı ve onlarui yaşamına saygı'>'~ duymayı önemseyen ve değer veren, bunları Müslüman olmanın, daha da _önemlisi· insan olmamn olmazsa olmaz koşulu olarak gören bir anlayıştır. Unutulmamalıdır ki, herhangi bir "ahlak yasasının var olmadığı... bir dünya, şimdiki dünyadan çok daha korkunç bir dünya" olacaktır.5 Bütün bunlar, ahiakın çevre konusundaki önemini, vazgeçilmezliğini ve tartışılmaz yerini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Buraya kadar verilen bilgiler ışığında konuşacak olursak, çevre metafiziği ile çevre ahlakı arasında nasıl bir ilişki vardır? Her şeyden önce, Kur'an, bize tevhid merkezli yeni bir çevre ve insan anlayışı sunmakta, çevrenin metafizik temelini6 ve çevre ahlakını bu ilkeye dayandırmaktadır. Buna göre çevre ahlakı, hem çevre metafiziğine, hem de tevhide dayanmaktadır. Bu bakımdan, çevre metafiziği ile çevre ahlakı arasında etle tırnak ilişkisi gibi bir ilişki vardır. Başka bir deyişle, burada söz konusu edilen çevre ahlakı, aynı zamanda "dini ahlak" veya dine dayalı bir ahlaktır. Dolayısıyla burada tevhid merkezli bir çevre metafiziği ve çevre ahlakı anlayışı sunulmaktadır. Ayrıca bu, çevremizde, tabiatta ve evrende var olan her şeyin, organik bir bütün teşkil ettiği, her unsurun orada önemli ve vazgeçilmez bir rol oynadığı, bu yüzden meydana gelebilecek en küçük bir sorunun bile çevreyi ve eko sistemi bir bütün olarak etkileyeceği anlamına gelmektedir. ·

Kur'an'ın çevre metafiziği ve çevre ahlakı anlayışına göre insan, çevre (dünya ve evren) karşısında pasifbir seyirci veya "gözlemci" değil, aktif ve dinamik bir "katılımcı"dır.7

ı Fazlurrahman, "The Qur'anic Concept of God, the U ni verse and Man", İslamic Studies, ·c. 6 (March 1967), sayı: ı, s. 6.

2 Nasr,İnsan ve Tabiat, s.109. 3 Tom Regan, "The Nature and Possibility of an Enviromental Ethics.", Enviromental Ethics 3, Spring 1981, s.

20. 4 Özdemir, "Çevre-Ahlak ilişkisi", s. 56. . 5 Mary Wamock, "Doğaya Müdahale Etmemiz Doğru mu?", Bilimin Biiyük Soruları, çev. Murat Sağlam, (ed.

Harriet Swain), Güncel Yay., İstanbul2003, s. 175. 6 Tabiatın ve çevrenin maneVi oluşunun dayanaklan hakkında geniş bilgi için bkz. İsmail R. Fahıkl, Tevhid, çev.

Dilaver Yardım, İnsan Yay., İstanbul1987-, s ... 68-78; vurgu bize ait. 7 20. yüzyılın ve modem bilimin en önemli teorilerinden birisi olan kuantum mekaniği (\\'emer Heisenberg, Fizik

ve Felsefe, çev. Necibe Çakıroğlu, İ. T. Ü. M., İstanbul 1972, 8 vd.) insanı,_klasik bilirnde olduğu gibi, olgulara veya evrene dışandan bakan bir "gözlemci" olarak değil, aksine bir "katılımcı" olarak kabul etmektedir. Geniş bilgi için bkz. J. D. Barrow ve F. J. Tipler, The Anthropic Cosmological Principle, Oxford University Press, New York 1986, s. 458-471.

214

Page 13: 2008 2 EFILS - İSAMktp.isam.org.tr/pdfdrg/D177626/2008_2/2008_2_EFILS.pdf · 2012-12-03 · galaksiler gibi makro yapılardan proton, nötron ve elektron gibi mikro yapılara dek

Gözlemci, çevreyi uzaktan seyreder, kendisini onun dışında ve üstünde görür. Katılımcı ise, kendisini çevrenin önemli bir üyesi ve aynlmaz bir parçası olarak görür, çevre ile kendi arasında organik ve dinamik bir bağ olduğunu bilir; daha da önemlisi, o, çevreye katılır ve katkıda bulunur. Gözlemci çevreyi sadece fiziksel açıdan dikkate aldığı için, onun manevi ve ahlaki boyutunu görmez, görmek istemez. Katılımcı ise, çevreyi hem fiziksel hem de metafiziksel açıdan dikkate alarak onun manevi ve ahlaki boyutuna gereken önem ve değeri verir; ona katkıda bulunur, meseleye bir bütün olarak bakar. Çevre, insanın karşısında "öteki" değil, onun temel bir unsuru ve aynlmaz bir parçasıdır.

Sonuç

Sonuç olarak, Kur' an, hem sadece "burada" ve "şimdi" olanlar için bir ahlak anlayışını hem de ahiakın sadece insana münhasır kılınmasını onaylamaz. Bu yüzden, O, eylemlerimizin gelecekteki etkisini de hesaba katan, tevhit merkezli, saygı, banş, uyum, emanet, merhamet ve sevgiye dayalı bütüncül bir ahlak anlayışı önermektedir. Böyle bir ahlak anlayışı, sadece insan-insan ilişkisini ve insan-toplum ilişkini dikkate alan bir anlayış değil, ayın zamanda insamn doğaya ve diğer canlılara karşı sorumluluklarını da hesaba katan ve ciddiye alan bir ahlak anlayışıdır. Bu, insanı çevreye, çevreyi de insana feda etmeyen, her ikisine de hak ettiği önemi ve değeri veren bir çevre ahlakı, çevre bilinci ve duyarlılığı, daha da önemlisi çevre bilgeliği geliştirme ve inşa etme çabasıdır.

Böyle bir ahlak anlayışı, elbette ki, tek başına "orada" duran ve herhangi bir dayanağa sahip olmayan bir yapı değildir. O, Kur'an'ın öngördüğü çevrenin metafizik temeline bağlı olduğu için çevre ve çevre sorunlan karşısında insanın daha bilinçli ve duyarlı olmasında, daha caydırıcı ve etkili bir rol oynar. Dolayısıyla Kur'an, dinamik ve işlevsel bir çevre ahlakı, bu ahlakı temeliendiren uygun bir çevre metafiziği önerisinde bulunmakta, aslında çevre bunalımı karşısında basit, kalıcı, etkili, sürdürülebilir ve uygulanabilir bir çözüm sunmaktadır. Böylece Kur'an, çevre eğitiminin dini ve ahlaki bakımdan temel ilkelerini bize sunmakta, "insan merkezli bir doğa anlayışı değil, insanı merkeze koyan bir çevre eğitimi" 1

anlayışı öngörmektedir. Buna göre, ekolojik kötülüğe karşı etkili ve kalıcı bir mücadele, sivil toplum örgütlerini de işin içine katarak ulusal ve uluslar arası düzeyde sempozyum, seminer, konferanslar düzenlemek, bu konuyu ilköğretimden üniversite düzeyine dek eğitim programın temel unsuru haline getirmek, medyada meseleyi enine boyuna ele alarak işleınek, bu konuda yasal boşluklar varsa en kısa zamanda gidererek çevreyi kirletenlere karşı ulusal ve uluslararası düzeyde caydırıcı cezalar getirmek suretiyle eğitim seviyesi ne olursa olsun toplurnun bütün kesimlerini bilinçlendirmekle yapılabilir ..

1 Nurettin Yörek, "Çevre Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar", Ekoloji, Sayı: 13, Ocak-Mart 2007.

215