476
T. C. KÜLTÜR BAKANllGI ANITLAR VE MÜZELER GENEL MÜDÜRLÜGÜ Viii. SONUÇLARI TOPLANTISI ANKARA - 28 MAYIS - 1 HAZiRAN 1990

8. Araştırma Sonuçları Toplantısı

Embed Size (px)

Citation preview

Viii. ARATIRMASONUÇLARI
Not: Bildiriler aratrmaclardan geldii ekliyle ve sunu srasna göre yaynlanmtr.
ANKARA ÜNvERSTES BASIMEV - ANKARA / 1991
çNDEKLER
Sayfa
AydaAREL Ege Bölgesi Ayanlk Dönemi Mimarisi: 1989 Dönemi Yüzey Aratrmalar .... 1
lterUZEL stanbul Arkeoloji Müzelerinde Bulunan Antik Tp ve Cerrallk Aletleri, 25
Mehmet ÖZSAT 1989 Yl Gölhisar Çevresi Tarihöncesi Aratrmalar 35
Mehmet ÖZSAT 1989 Yl Göynücek Çevresi Tarihöncesi Aratrmalar .45
Berna ALPAGUT, Lawrence MARTIN Survey of The Sinap Formation (Kazan-Ankara) 1989 55
Sachihiro OMURA 1989Yl Krehir, Yozgat, Nevehir, Aksaray lleri Snrlar çinde Yürütülen YüzeyAratrmalan 69
AygülSÜEL 1989 Yl Çorum li Yüzey Aratrmalan 91
OktayBELL Van Bölgesinde Urartu Baraj ve Sulama Sisteminin Aratrlmas, 1989 ....... 111
GuilIermo ALGAZE, Michael ROSENBERG The Tigris-Euphrates Archaeological Reconnaissance Project, 1989 137
Turan EFE 1989 Ylnda Kütahya, Bilecik ve Eskiehir llerinde Yaplan Yüzey Aratrmalar 163
S. Yldz ÖTÜKEN 1989 Ylnda Antalya'nn Demre lçesindekiAziz Nikolaos Kilisesi'nde Yaplan Çalmalar 179
III
HasanMALAY Lydia'dan Yeni EpigrafkBuluntular 203
Haluk ABBASOGLU, Bülent PLKÇOGLU Antik Termessos Kenti ve Çevresinde Epigrafya Aratrmalar 209
Johannes NOLLE Forschungen in Lykien Und Pamphylien Im Jahre 1989 215
Ender VARNLOGLU Pera'da Rodos Yurtta Olmak 223
David H.FRENCH 1989 Roma Yollar Miltalarve Yaztlar Aratrmas 229
Peter SIEWERT, Hans TAEUBER, Mustafa SAYAR Ergebnisse Eines Epigraphischen Forschungsaufenthaltes In Ost-Kilikien ....241
Eckart OLSHAUSEN Bericht Über die Epigraphische Landesaufrahme Im Samsun li 1989 247
Wolfgang BLÜMEL Epigraphische Forschungen in Knidos 253
Marc WAELKENS, Stephen MITCHELL, Eddy OWENS Sagalassos 1989 261
H. Yaar ÖZBEK Likya'da Tiyatro Aratrmalar 283
Christopher S. LIGHTFOOT Satala Yüzey Aratrmas, 1989 .299
Stephen J.HILL Survey Work At Amasra, 1989 311
Hüseyin AKLL Geva Tarihi-Türk Mezarl'ndaYok Olma Durumunda Olan Bir Mezarn Onarm 323
Elmar SCHWERTHEIM . Bericht Uber Die 1989 In Mysien Und Der Troas Durchgefuhrten Furschungen 349
Frank KOLB Bericht Uber OberflachenuntersuchungerIn Kyaneai Und Umgebung Im Sommer, 1989 355
LV
Alain DAVESNE Les Monnaies Antiques Du Musee de Silifke 379
Anneliese PESCHLOW Die Nekropole Von Herakleia Am Latmos 383
NurettinYARDMC 1989 Yl anlurfa-Harran Ovas Yüzey Aratrmalar .401
Werner JOBST Küçük Asya Antik Mozaiklerini aratrma Komisyonu Faaliyet Raporu 1988-1989 419
Ahmet Adil TIRPAN Knidos Akropol Surlar 429
NecmiÜLKER Balkesir-eyhLütfullah Camii Haziresi Mezar Kitabeleri (XVIII.-XX Yüzyl) 457
EGE BÖLGES AYANLK DÖNEM MMARs: 1989 DÖNEM YÜZEY ARATIRMALARP
AydaAREL*
1989 ylnda gerçekletirilen yüzey aratrmalannn belli bal üç hedefi güttüü söylenebilir: (a) daha önceki taramalar srasnda Bat Ana­ dolu'da varl saptanan, ancak Ege adalan ile Balkanlar'da benzerleri ol­ duu bilinen müstahkem çiftlik ve iskan kulesi tipolojilerinin corafi ya­ ylma alann belirlemek; (b) Bat Anadolu'da 18. ve 19. yüzyllarda etkin ve egemen olan· yerel ailelerin braktklan eserlerin tadklan özellikleri sergileyen yeni örnekleri ortaya çkarmak; (c) anlan dönemde, Anado­ lu'nun Ege bölgesindeki tara mimarisinin koul ve uygulamalannn ma­ hiyeti hakknda daha aynntl bilgileri derlemek...
Bu amaçla, ilki daha önceki dönemlerde taramaya frsat bulamad­
mz Ege'nin kuzey ky kesiminde, ikincisi Ege bölgesinin iç ksmlan ve özellikle Denizli'nin köy ve ilçelerinde, üçüncüsü ise Edirne ile Lülebur­ gaz' kapsayan üç güzergüh izleyen aratrmalar programlanmtr. Bu aratrmalardan elde edilen genel sonuçlar öyle özetleyebiliriz:
(a) Çemeyarmadasndan balayarak, kydan kuzeye doru ve Ça­ nakkale'nin Ayvack ilçesine kadar yaptmz tarama gezileri srasnda,
turizm yatnmlannn varolan tarihi dokuyu olumsuz yönde etkilediini,
krsal kesime ait birçok yapnn bu yüzden ortadan kalktn saptadk"..
(*) Prof. Dr. Ayda AREL, Ethemefendi Cad. 9/1 Çim Apt. D.2 Erenköy 81060 / STANBUL ·(1) ~.989 ylnda gerçekletirilen yüzeyaratrmalarna Bakanlk görevlisi olarak katlan eniz
Ozyurt'a yardm ve katklar için teekkür etmek isterim. Çalmalarn her aamasnda yar­ dmlarn esirgemeyen resmi ya da özel kiilerin listesi burada sunulamayacak kadar uzun­ dur. Onlar kendilerini bilirler ve ben de onlara teekkür borçluyum. Corci adasndaki kule­
'nin rölöveleri Y. Mim. Zeynep Taç ile Y. Mim. Benal Kabakl tarafndan, Trhala rölövesi ise Y. Müh. Mim. Alper Doay tarafndan gerçekletirilmitir.
(2) Söz gelimi, Ayvalk'ta, 1770 ylnda Cezayirli Hasan Paa'nn konaklam olduu Papaz Yanni Ikonemu'nun çiftlik evindeki kulesi, eski bir kartpostalda bir an olarak kalmtr
(bkz: Ahmet Yorulmaz, Ayvalk/ gezerken, (geniletilmi bask), stanbul 1983, s. 29 vd, res. s. 28. Ayvalk- Edremit yolundan saplarak gidilen "Kz Çiftlii" ise, bugün tatil köyle­ rinin ina edilecei geni ve verimli bir arazinin ortasnda, yüksekçe bir höyüün üzerine kuruludur. Çiftlik binas metruk ama oldukça yenidir. Buna karlk çiftlii çeviren mazgall
duvarlarn bir kuruluun farkl bir ilk ekli olabileceinidüündürüyor.

kasabalannda görülen kule-evlerin, ortak bir tipolojiye ramen yerel farkllklar sergilernesi oldukça ilginç görünmütür'.
Çeme kasabasnda aynca, Sakz etkilerini sergileyen ve bu etkilerin Ege bölgesinin daha iç kesimlerine kadar sokulmasnda bir çeit araclk
üstlenmi olan yaplan saptadk. Bu konuyu ayn bir bildiri konusu olarak ilediimizden, bununla ilgili aynntl açklamalara bu yaznn kapsam
içinde yer vermeye gerek görmedik".
Kuzey Ege kylan boyunca yaptmz taramalar srasnda inceleme frsatn bulduumuz ilginç yaplardan biri, Çandarl ile Midilli adas ara­ snda kalan Corci adasndaki büyük kuledif6.
Kenarlan yaklak 15 m uzunluunda kare bir tabana oturan bu kule­ nin teras eklinde olduunu tahmin ettiimiz üst kat yklm olduun­
dan yükseklii kesin olarak belirlenememitir. Gene de 15 m. olarak kes­ tirilebilmitir. Kule, adann denize ~~ kylara egemen bir bak salayan
en yüksek noktasna kurulmutur. Uç-üçbuçuk metre kalnlndaki du­ varlan, aralannda devirme malzeme de bulunan deiik irilikte yontul­ mu talardan ina edilen bu kulenin giri kapsndan baka açkl yok­ tur. Mazgall parapetle çevrili teras eklindeki çat ksmnn altndaki
mekana açlan giri kaps zeminden 6 - 7 m kadar yukanda kalmaktadr
(Resim: 2). Çevresinde tuladan bezerne izleri bulunan bu açklktan, or­ tasnda bulunan iri ve dörtköe örme bir ayaa binen dört çapraz tonozun örttüü bir mekana girilir (Resim: 3, ekil: 1). Tuladan örülmü olan bu tonozlar, ikisi serbest ikisi de yapnn duvarlan içinde yer alan yuvar­ lak kemerlere tatlmtr. Kemer üzengilerininaltndakalan bir yüksek­ likte duvar boyunca sralanan kiri delikleri bir asma katn varlna ia­
ret eder. Tonozlan tayan kemerlerin bindii orta aya definecilerin
(3) Resim 2'de gösterilen ev, Krantaoullarndan Aye Hanm adnda bir kadn için yaptrl­
mtr ve kapsndaki kitabeden H. 1220/ 1805 te yaptrld anlalmaktadr. Ancak evin üst ksm bir depremde yklmtr. Bu evin dnda kule -reve rastlanmaz. Oysa, kaynaklar Midilli'den gelen Rum basknna kar Çandarl kulelerinden verilen silahl karl anlatr.
Bkz: Osman Bayatl,Bergama'da Yakn Tarih Olaylar, XVIlI - XIX. Yüzyl, zmir 1950, s. 5 - 8, 31, 39 - 41, 68.
(4) A. Arel, "Ege'nin Kule - Evleri", TÜRSAB, N, 1990, say 90, s. 38 - 40 (5) A. .Arel, "Ege'de Ceneviz Etkileri", Ege'de Zaman - Kültür - Mekan Sempozyumu'na sunu­
lan bildiri (ll - 14. N. 1990, zmir): yaynlanacak. (6) Bürchner, Strabo'ya atfla (XIII, 614), aday Elaiussa ile bir tutar (PWRE, V, 2) ve aday
Aghios Georghios takmadasnda gösterir. Bak ayrca, E.W. Buissan, "Die dolisch-jonische Westkuste Kleinasiens in Strabos Erdbeschreibung", Leipzig, 1917, s. 19
2
marifetiyle yklm durumda bulduk. Kulenin üst kata çkan merdivenle­ ri duvann içindeki bir geçite alnmtr (Resim: 3)7. Kule giriinin ileri­ sinde çallklar arasnda bulduumuz Yunanca yazlm bir kitabeden ar­ takalan bir mermer blok kule ile ilgili olmaldr (Resim: 4). Bu bulgu kulenin Bizansllar tarafndan yaplm olabileceini düündürüyersa da, bu bölgenin Ortaça'da Ceneviz denetim alannda bulunmas bu konuda kesin bir yargya gidilmesini önlüyor:· Bilindii gibi, Kuadas'ndan Edre­ mit, Midilli ve Enez'e kadar kuzey Ege bölgesini elinde tutan Cenevizli­ ler buralarda birçok iskele kurmular ve sk. bir kontrol a kurarak üs­ Ienmilerdire. Cenevizli Francesco Gattilusio, 1355 ylnda Midilli adasn drahoma olarak getiren V. Ioannis Paleologos'un kz ile evlenir, iki yl sonra da burada beyliini ilan eders, Kardei Nicolo ise Enez'i ele geçirir, soyundan inenler ise Imroz ile Samotraki'yi alrlar ve yaklak
1460 ylna kadar ellerinde tutarlar». Cenevizliler Edremit'te mahalle kurma iznini zaten daha önce 1261 tarihli Nif antlamasylaalmlardr». Bu durumda Corci adasndaki kulenin Cenevizliler .zamannda yaplm
olduunu düünmek yanl olmayabilir. Kald ki, Paleologlarin vasali du­ rumundaki Gattilusio ailesi Yunan adlan kullanrlarn Bunlar 1373 (?) lerde Midilli adasnda adann güney kylann ve Edremit'ten Çandarl'ya
kadar olan ky kesimini gözetim altnda tutan bir kale ina ettirmilerdi.
Corci adasndaki kule ise, Midilli ile Anadolu arasndan geçen deniz tra­ fiinin kontrol edildii bir istasyon olabilir. Adada aynca iskar izleri ve ufak Bizans apellerine ait kalntlar var.
(b) Edirne'de incelediimiz Saray- Amire-i Cedid'e at Cihannüma Kasr (ya da özgün adyla Kasr- Padiahi), Osmanl saraylanna ait gü­ nümüze gelebilmi en eski yaplardan biridir». Bu yapda gözlemlenen baz tasanm ve yapm özelliklerinin Lüleburgaz'da bulunan ve yanl ola­ rak "Zindan Baba Türbesi" olarak anlan ve aslnda bir kule olan yapyla
büyük benzerliklergöstermesi dikkatimizi çekmitir. Gerek bu iki yap
arasnda kurulabilen paralellikler gerekse Manisa'da n. Murat tarafndan
kurdurulan Saray- Amire'deki ilk yapnn bugün hala ayakta durduu an­ lalan ve "Fatih Kütüphanesi" diye anlan kule olmas 14, Cihannüma Kasn'nn bir olaslkla tek bana duran bir kule olarak tasarlandn, n. Murat zamannda yapmna balatlan sarayn ilk yapmlan arasnda yer
(7) Duvac içindeki merdivenleri, Edirne Cihannüma ve Adalet Kasrnda, Lüleburgaz'da "Zndan
Baba Türbesi" diye anlan kulede gördük. Bu tarzda merdivenler Byblos'taki Ceneviz kule­ sinde de bulunuyor ve bat ülkelerindeki donjon mimarisinin olaan bir öesidir.
(8) M. Balacd, La Romanie genoise (XII -debut du XV. siecle), Cenova-Roma 1978, s. 162. (9) A.E., s. 17l vd.
(o) a.e., s.174. (ll) P. Stringa, Genova e la Liguria nel Mediterraneo, Cenova s. 284, 327. (12) yuk. es,s. 314-317. (13) Bkz. S.Ünver, Edirne'de Fatih'in Cihannümd Kasr, stanbul 1953.
3
olabileceini düündürmütürs(Resim: 5).
(c) yaptmz üçüncü tarama gezisi Denizli ve Manisa illerini kaps­ yordu. Amacmz, baz yaynlarda bu yörede varlna deinilen iskar
kulelerini 16 bulmak, yörede kalm olabilen müstahkem çiftlik ve hane­ dan yap1ann saptamak idi. Taramalanmz iskar kulelerinin ortadan kalktn, ancak -baz yer ve binalarn hala kule adyla anlmasndan an­ lald gibi 17_ ilgili tipolojinin bu yöreye de yabanc olmadn göster­ mitir. Buna karlk, yerinde görmeye gittiimiz çiftliklerin hiçbiri müs­ tahkem çiftlik kategorisine uymamaktadr IS.
Taramalanmz,Çivril ilçesinin kl köyüne kadar sürdürdük'". An­ tik Eumenia olduu öne sürülen kl köyünde bol sayda antik yerle­
meden baka, kitabesiz olduu için ariv taramas yaplmadan tarihlendi­ rilemeyecek, ancak Arkaik karakter sergileyen baz eserler bulunmaktadr:Beylikler dönemine ait olabileceini tahmin ettiimiz bu eserler: Iki hamam, devirme malzeme kullanlarak ina edilen bir mina­ re ve gene devirmemalzeme kullanlm olan Aa Cami ile türbesidir. Bu yap kompleksinin çevresinde baka yaplarn varln gösteren izler vardr (Resim: 6).
(14) (15)
4
Ç. Uluçay, Manisa'daki Saray- Amre ve ehzadeler Türbesi. stanbul 1941. A. Are1, "Lüleburgaz'da 'Zndan Baba Türbesi' olarak bilinen yap", TAÇ Vakf Yll'nda
yaynlanacak (1990). N. Diker, "XVIII. yüzylda Bat Anadolu'da bir aann isyan: Sarbeyolu Mustafa", V. Milletleraras Türkoloji Kongresi: Tebliler. lll. Türk Tarihi, ç. 2, s. 635-652. Bu makalede birçok köydeki kulelerden söz ediliyorsa da bunlarn yerinde bulunmas mümkün olmam­
tr. Ayn ekilde, Acpayam'dabulunan ve "leyli ve meccani hanlar" olan ve sahiplerine "ha­ nedan" denen misafir odalar'ndan eser kalmamtr: bkz. Ali Vehbi, Acpayam-Garbi Ka­ raaaç Halknn Asrlk Tarihçesi ve Kôylerimize Serpilen MaarifInnTemeli Yüregil'de Nasl Kuruldu? Ankara 1951, s. 57, 90, 114, 158. Yazar sralad çeitli misafir odalar me­ yannda Yataan'da Hac Hafzlar adnda biri tarafndan önemli misafirlere ve hanedan mensuplarna tahsis edilen odann iki katl olduunubir de cihannümas bulunduunu belirt­ mitir ki bu ister istemez iskar kulesi tarznda bir yapy akla getiriyor. Ancak yerel yöneti­ mi üstlenmi olan ailelerin konuk arlama ilevi ve bu ilevi karlayan yaplarn sahibi ol­ mas hakknda bu bilgiler oldukça ilginçtir ve Arpaz'da Beyler Kona'nn kapsnda
bulunan, ancak imdi ortadan kalkm durumdaki "misafrhane"yi çartryor.
Soma'dabugün yklm olan ancak içinde yaanlm olan bir kuleden söz edilmitir. "S­
pann Kulesi" diye sözü edilen bu yapnndoru ad belki de "Sipahi'nin kulesi" dir? Tur­ gutlu'da ise, kumar oynatan ve silahl adamlar besleyen bro adndaki bir kabadaynn yaa­ m olduu ev gösterilmitir: bu yap~, tuladan ina edilmi, bitmemi ve yerel eraf evleri tarznda bir evdir. Ancak bu yapya "Ibro'nun Kulesi" denmektedir. H. 1235 tarihli çemesi ile Yavuzca çiftlii bunlardan biridir. Pococke tarafndan (II, 81) Coloene ya da Apamea Cibotus olarak belirlenen kl, bu gez­ gin zamannda Sar Bey'inegemen olduu bir yerlemedir. Bu yerleme hakknda ksa bilgi için bkz: Bütün yönleriyle Ilçemiz Çivril, (tarihsiz), Çivril Kaymakaml Yayn, s. 99.
Çivril ilçesinin Emirhisar kasabas ile Yeilkaya köyü arasnda bulu­ nan ve eskiden bir yerleme bulunduu bilinen Dedeköy mevkiinde bu­ lunan ve gene fetih dönemine ait olmas gereken küçük bir külliye dikka­ ti çekmektedir. Bu külliyenin merkezi olan cami, 11.5 m çapnda bir kubbenin örttüü itinalbir yapdr. Sekizgen kasnaa oturan kubbenin yükleri, pimi toprak kaplarla hafifletilmi pandantiflerle karlanmakta­
dr. Yapnn içinde kalem izleri vardr. Erken 15. yüzyl özelliklerini ta­
yan bu caminin duvarndan çkan ve üst pencere srasnn altnda dizilen konsol eklinde kullanlm devirme talar , muhtemelen bir sundurmay
tayorlard (Resim : 7).
Caminin karsnda, devirme malzeme kullanlarak ina edilmi ki­ tabesiz bir türbe (Resim: 8), batsnda ise, bir hamamdan artakalan panü­ antifli bir kubbe (Resim: 9) durmaktadr. Cami çevresinde bulunan ve ca­ mi koruma derneinden Sayn Yusuf Ylmaz'n okuyup metnini gönderdiimezar talar ise, geç döneme ait olup binann yapl, tarihi hakknda bilgi vermemektedir. Ancak önemli olduu anlalan bukülliye ve onun ait olduu eski yerleme hakknda bir incelemenin gerekli ve zo­ runlu olduuna deinmekle yetinelim.
Denizli ili içinde yaptmz aratrmalar srasnda kendi konumuz açsndan en önemli ve anlaml belirlemeler, ilin çeitli köylerine dal­
m bulunan bir dizi tasvirli duvar resimleriyle bezeli camiyle ilgilidir. Ortadan kalkm daha baka örneklerinin de bulunduunu sandmz bu camilerin hepsi, aa yukar ayn kurulu düzenini sergilemekte ve ayn
yöntemlerle yaplm bulunmaktadr. Bu temel düzen, bir yapdan öteki­ ne aynnt ya da ölçek farklanyla deiebilmekte, en önemli farkllama
ise, onarm ve tadilat nedeniyle salanm olmaktadr:
Moloz tandan bir subasmann üzerine oturan bu camilerin önünde sundurmal ve iki kat yüksekliinde (Resim: 10, 16) bir son cemaat yeri bulunmaktadr. Bu son cemaat yerinin kenannda yükselen bir merdiven üst katta yer alan kadnlar mahfelinin özel giriidir. Caminin ahap tava- _ nn içte iki sra halinde aaç drekler tar (Resim: 11, 13). Camilerin ge­ rek içi gerekse d tümüyle bezelidir. Bu bezemelerin duvar svas üze­ rinde yaplm olanlan zamanla bozulmu olduundan, 18. yüzyla ait olduklar anlalan bu yaplar 19. yüzylda yaplan onanm srasnda yeni­ den bezenmilerdir. Bezemeler tek elden çkm gibidir. Duvar kons­ trüksyonu ise, ahap çatk ile kerpiç dolgudur. çat ise, tpk evlerde ol­ duu gibi sktnlm topraktan dam eklindedir.
5
Yukanda özetlenmeye çallan plan emasna uygun olarak yaplan
bu caminin tavann iki sra halinde alt direk tamaktadr. Herbiri bir aaç gövdesinden oluan bu tayclar birbirine balayan ahap Bursa kemerleri kadar tavanlar da kalem ileriyle bezelidir. Orta sahn tavannn
ortasnda bir göbek yer alr. Bu ksmlar caminin orijinal eklini yanstr­
lar: Nitekim giriten sonra soldaki ikinci taycnn kemer aynasnda
okunan H. 1180/ 1766 - 7 tarihi camiin yapl tarihi olmaldr. Dou du­ vannn farkl uslüptaki bezemeleri arasndaki H. 1293 / 1876 - 7 tarihi ise, onarma ait olmaldr. Caminin kadnlar mahfeli sonradan yan sahn­
lara doru geniletilmi ve "V" ekline kavuturulmutur.Son cemaat ye­ rinin üst kat ise kapatlm, eski duvar kaldnlarak bu ksm kadnlar
mahfeliyle birletirilmitir.
kinci bir yapma ait olan duvar bezemelerinde, çizgilerle aynlm alanlar içinde mavi, san, yeil ve kiremit renkleri kullanlarak kabe, ca­ mi, cennet, cehennem betimlemeleri (Resim: 14), çiçek, aaç, silah, san­ cak ve tarikat takkesi motifleri ilenmi, ayetler yazlmtr. Benzer mo­ tiflerin Belenardç köyü camiinde kullanlm olmas dikkatiçeker.
Caminin önündeki musalla ta, Grek harflerle yazlm kitabesi olan devirme bir tatr. Boaziçi köyünün bu camiinin yanna yaplan yeni cami bugün cemaati kabul eden asl yapdr. Boaziçi camii terkedilmi
durumda olduundan, korumaya alnmas ve restorasyonu yönüne gidil­ mesi elzemdir.
Çivril lçesi, Savranah Köyü Camii (Resim :10, 11)
Boaziçi camiinin bir benzeri olan bu camide, ilk yapda tadilattan ileri gelen ekil deiimi söz konusu deildir. Ancak yap oldukça kötü durumdadr. Sebili _özgün olan bu yapnn önünde kitabeli mezar talan
bulunmakla birlikte bunlar ilk yapm tarihi hakknda fkir vermezler. Bu yapda da, ötekinde olduu gibi devirme malzeme kullanlmtr.
Güney lçesi, Belenardç köyü camii (Resim: 15)
Belenardç köyü oldukça ilginç ev örnekleri sergileyen bir yörük kö­ yüdür. Bu köyün camii yukarda tanttmz dier iki camiin düzenini daha ilkel bir düzeyde yineler. Ne var ki duvar resimleri ve özellikle, bu-
6
gün camekaula kapatlan, son cemaat yerindeki resimler Boaziçi Cami­ i'nin onanm aamas resimlerinin bir benzeridir.
Mihrap duvann da H. 1305/1887 - 8 tarihi yazl bulunan bu cami­ in son cemaat yerinin dou duvarnda silah, barutluk, takke gibi motifte­ rin yansra "Sahib Halil Aa" ibaresi yer alr.
Giri kapsnn sanda ise, dört minerali bir cami tasvirinin içine "Sultan Selim Camii" diye yazlmtr. Köyün çemesi ise H, 1200 / 1786'dr ki bunu camiin ilk yapl tarihiyle bir ilgisi olduunu varsay­ mak belki de yanl olmaz.
Denizli'nin tasvirli köy camileridizisi içinde en iddial olan, Acpa­
yam (eski Garbi Karaaaç) ilçesinin Yazr köyündeki camidir (Resim : 16, 17). Daha önce Rüçhan Ank tarafndan tantlm ve resimleri ince­ lenmi olan bu yapnn 20 ötekilerden fark daha uzun tutulmu olmasdr.
Gerçekten de bu yapnn tavann, ikisi duvar içinde kalan, be çift direk tamaktadr, ancak bu direkleri öbür camilerde birbirine balayan ke­ merlere bu yapda yer verilmemitir. Kitabesi H. 1217 / 1803, duvardaki vakfiyesi ise H. 1221/1807 tarihli olan bu yapda cami ve mimari tasvir­ ler arlkl olarak kullanlm olan motifterdir (Resim : 17). Camiin mih­ rap duvannn üst pencerelerini kapatan tezhip edilmi ve parömen üzeri­ ne yazlm ayet levhalan dikkati çeker.
Rivayete göre Horasan'dan gelen ve H. 1032/1622 ylnda ölen Ha­ c Hasan adnda birinin soyundan inen ve Garbi Karaaaç'ta çiftlikler ku­ rarak güçlenen Yazr beylerine ait olan bu cami". 18. ve 19. yüzylda kr­
sal kesimde görülen imar etkinliklerindeki canlanmann, yerel toprak sahiplerinin giriimlerinin bir sonucu olduunu gösteren bir baka kant / örnektir. Aynca, Denizli'de 1766 ile 1803 arasndaki zaman dilimi içinde gerçekletirildiini elimizdeki örneklere göre belirleyebildiimiz bu ya­ pm etkinliinin yörede kendini kabul ettirmi usta ekiplerinin elinde ol­ duu da, incelediimiz camiler arasnda uslüp benzerliindenanlalmak­
tadr. Bu usta ekiplerinin daha sonraki dönemlerde de, örnein yaplar
onanld ve duvar resimleri yenilendii (ya da eklendii) sralarda da gündemde olduklan anlalyor. Ayn elden çkmi izlenimini veren 19. yüzyl.onarmlarna ait bezerneler daha kaba bir uslüp sergilemekle bir­ likte etnografk açdan ilginç ve üzerinde durulmas, yaptran açsndan
kesin anlam çözülmesi gereken bir malzeme sunmaktadr.
(20) Rüçhan Ark, Batllama Dönemi Anadolu Tasvir Sanat, Ankara 1976, s. 42-46. (21) Ali Vehbi, a.e., s. 352-354. Camiyi ve çemeyi yaptran kii Yazroullarndan Hac Ömer
Aa'dr.
7
Üzerinde durulmas gereken bir baka konu da, bu tür köy ve kasaba camilerinde çaltnlan ustalarn ayn zamanda ev ve konak yapmnda
yetimi kiiler olduklandr: Camilerin hepsinin konut mimarisinde kul:... lanlan malzeme ve tekniklerle ina edilmi olmas, bezerne motiflerinin de o dönemde ev bezemelerinde rabet gören türden olmas bunu göster­ mektedir. Nitekim, Manisa'nn Soma ilçesinde bulunan ve kitabesine gö­ re ll: 1206 / 1791 - 2 tarihinde Süleyman bey tarafndan yaptrlan" H­
drah ya da Çar Camii'nde daha sonra ayn ilçedeki Hac Ahmet Kona'nn yapmnda çaltnldklan konan imdiki sahibi tarafndan
anlatlmtr (Resim: 18, 19).
Soma ilindeki Hdrah Cami ve H. 1277 / 1860 - 1 tarihli Damgac Camii (Resim : 20) tasvirli ahap carni geleneinin Manisa bölgesini de içine aldn göstermektedir. Çok daha incelmi ve aynntl bir uslübu sergileyen bu iki camiye karn, Soma'nn 2,5 km. güneyinde bulunan Trhala köyündeki cami (Resim:21 - 22) Denizli camilerini anmsatan
"rüstik" bir tarz sergilemektedir. Fevkani olan ve Saruhan Beylii'ne ait bir yap olarak ina edildii sanlan 23 caminin altnda havuzlu bir oturma alan bulunmaktadr. Bu alann çevresinde yer alan abdest musluklannn
camiin 18. ya da 19. yüzyl balanna ait olmas gereken onanm srasnda
eklendiini sanyoruz, çünkü musluklann ayna talannda Bizans devrin­ den kalma kabartna levhalann yannda 18. yüzyl uslübunda cami motif­ li levhalar da kullanlmtr. Bu kuruluu ilginç klan balca özellik ise, tonozlar üzerinde yükselen bu camiin kble tarafnda bulunan ve kayalar arasnda 'kaynayan bir pnann çevresinde ina edilmi -- olan tonozlar ve kemerli hacimlerdi (Resim : 23, ekil : 2). Bugün çamarlk olarak kul­ lanlan bu ksmdaki sular tonoz üzerindeki camiin altndan akar.
Köyde ötedenberi tabakçlk zenaatinin balca geçim kayna olma­ s, bu ilginç düzenlemenin bir tabakhaneye ait olabileceini düündürü­
yor. Köyde bir de metruk hamam bulunmaktadr.
Bütün bu gözlem ve saptarnalan özetlemek gerekirse:
(22)
(23)
8
Soma'daki Hdr ah Camiinin ilk banii Saruhanoullarndan Hdr Bey'dir: Ç. Uluçay, Sa­ ruhanoullar ve Eserlerine dair Vesikalar,I, stanbul? , s. ~V. Yapnn imdiki durumu hakknda bkz: R. Ark, Batllama Dönemi Türk Mimarisi Orneklerinden Anadolu'da Uç Ahap Cami, stanbul 1973, s. 10-22. Yazar yanl olarak ilk camiin banii olarak Süleyman Beyi, onanm yapan kii olarak da Hdr Bey'i göstermitir s. 10. Bizans döneminin TrakhoUa's Türkler zamannda kaza merkezi olmutur: bkz. W.M. Ram­ say, Anadolu'nunTarihi Corafyas. (Çev. M. Pekta), stanbul 1%0, s. 136. Bugün dahi il­ ginç mimarisiyle dikkati çeken bu yerlemenin Türkmen airetleri zamannda ele geçirildii ve Saruhan Beyliinin _ilk merkezi olduu öne sürülmütür. .bkz. Ç. Uluçay, I. Gökçen, Ma­ nisa Tarihi,stanbul 1939, s. 23,42.
1) Müstahkem çiftlik olgusu Anadolu'da Ege bölgesine özgüdür ve aa yukar Selçuk uç bölgesinin batsnda kalan kesimde görülür.
2) skan kulesi gelenei ayn yerlerde yaamtr. Ancak, "yaygn olan "kule" deyimi gerçek bir kulenin karl olabildii gibi, ayrcalkl,
güçlü, zengin ve/veya egemen olan kiinin ikametgahna da "kule" dene­ bilmektedir. Bu in extenso kullanm krsal kesime özgüdür.
3) 18. ve 19. yüzyllarda nakl ve tasvirli cami yapm yaygnla­
yor. Ayrca vakf eser yapmnda görülen canlanmada günün koullarnda
zenginleen yerel ailelerinve özellikle büyük toprak sahibi "bey" ve "aa" larn rolü baattr. Ilden ile deiik karakter gösteren bu gibi yap­ lar, belli bir usta grubunun etkinlik alan içinde standart bir görünüm su­ narlar. Bu tip camiler arasnda, geleneksel Selçuklu dönemi ahap cami tipini o günün moda olan bezerne anlayyla birletiren Denizli grubu ol­ dukça ilginçtir ve balbana bir inceleme konusu oluturmaktadr.
4) kl, Emirah ve Trhala örneklerinde gözlemlenen ilginç durum bu yerlemelerde zengin antik buluntularla birlikte Türk fütühatnn er­ ken dönemlerine ait eserlerin bulunmasdr. Ayrca incelediimiz ve bü­ yük olaslkla yerel hanedanlar tarafndan yaptnlm olan camilerin bu­ lunduu köylerin hepsinde bol miktarda arkeolojik malzeme bulunmas
da dikkati çekmektedir. Bu ise, baz varsaymlarn tersine Türk unsur ile yerli halkn bir arada yaamas olgusunun sadece büyük ehirlere özgü olmadn, bu birlikteliin krsal kesimde de gerçekletiini göstermek­ tedir. Yerleik düzene geçen Türk unsurunun yaamn sürdürmek için varolan ve ilek kalm bulunan ekonomik bir alt yapnn bulunduu bir yeri seçecei akla yakn bir varsaymdr.Ancak, 18. yüzyln koullarn­
da güçlenen ve zenginleen (yeni tarz camiler bunun göstergesi olduuna göre...) ailelerin de bu gibi yerlemelerde kendini göstermesi de ayrca
düündürücüdür. Bu ailelerin zenginlemesine yol açan koullarn onla­ rn yerleme içinde ötedenberi saygn ve ayrcalkl bir konuma sahip ol­ malar yolunda bir varsaym, baka verilerde yant bekleyen açk bir so­ rudur.
9
10
Resim: 2 - Corci Adas: Ceneviz (?) kulesi
ekil: 1 - Corci Adas, Ceneviz Kulesi giri kat (Rölöve : Zeynep Taç,
Benal Kabakl). Olçek : 1/50
11
Resim : 3 - Corci Adas, Kule: Giri kat, tonozlartayankemerler ve arka düzlemde duvar içindeki merdivenboluu .
Resim: 4 - Corci Adas, Kule: Kitabe
12
Resim: 5 - Edirne, Saray- Cedid-i Amire : Kasr- Padiahi (Cihannuma Kasn) nn imdiki
durumu.
13
14
Resim: 7 - Çivril / Denizli, Emirah köyü camii, türbesi ve ön düzlemde hamam
Resim: 8 - Emirah köyünde türbe: Giri cephesi
Resim: 9 - Emirah köyünde hamam kalnts
Resim: 10 - Çivril / Denizli, Savranah köyü camii
15
16
Resim: 11 - Çivrill Denizli, Savranah köyü camii, iç görünüm
Resim: 12 - Çal Denizli, Boaziçi köyü camii: Kadnlar mahfeline doru görünüm
Resim: 13 - Çal / Denizli, Boaziçi köyü camii: Mihraba doru görünüm
Resim: 14 - Çal / Denizli, Boaziçi köyü camii: Dou duvan bezemelerindensadacennet, ortadacehennem tasvirleri
17
Resim: 15 - Güney i Denizli, Belenardç köyü camii: Son cemaat yeri bezemelerinden
Resim: 16 - Acpayam i Denizli, Yazr köyü camii (1803)
18
Resim: 17 - Acpayam i Denizli, Yazr köyü camii : ç görOnüm
Resim: ·18 - Soma, Hdr ah (Çar) Camii (1791-2) : ç görünüm
J9
Resim: 20 - Soma, Damgac Camii (1860 - 1)
20
Resim: 21 - Soma, Trhala köyü Camii: Fev­ kani camlin altnda abdest mus­ luk1arylaçevrili havuzlu oturma yeri bulunmaktadr. Bu mahalin sandaki tonoz, kble yönündeki "çamarlk"ksmna açlr.
Resim: 22 - Soma, Trhalaköyü camii : ç görünüm
21
22
23
ALETLER
lter UZEL*
Tp literatürü bir dönemde gelitirilen yeni bir teknii yazya geçerek tarihe maleder. Yeni bir teknik gelitirilince de yeni aletler kullanlr.
Teknik unutulur veya daha da gelitirilirse kullanlan aletler de unutulur. Literatür kaytlannn yannda alet buluntular bir tekniin o yerde veya o dönemde uygulandrun kant olabilir. Ite bu nedenle antik tp ve cer­ rahlk aletleri tp tarihinin aratrmaya deer konulanndan birisidir.
"Rasyonel tp" konulanyla ilgili en erken literatür, M.Ö. 460'da s­ tanköy (Kos)'da doan, Atina ye civannda hekimlik yapan Hippokrates (M.O. 460-370)'a aittir. Onun tarafndan yazld bilinen Corpus Hip­ pocraticum ile ona atfedilen psödo-hipokratik koleksiyonda kemik keski­ leri, cerrahi ineler, di kerpetenleri, küçük dil kerpetenleri vb. gibi bir­ çok alet zikredilmitir.
Hippokrates'ten sonra M.Ö. . yüzylda skenderiye'de gelien sken­ deriye Tp Ekolü'nün ürünlerine kadar antik tp literatüründe bir kesinti vardr 1. Gerek bu ekol yardmyla, gerekse Eski Yunan hekimlerinin Ro­ ma'ya göç etmeleriyle Yunan-Roma tbbi entegre olmutur. Böylece, Ro­ mal Aulus Cornelius Celsus (M.S. . yüzyl) eserlerinde tp aletlerine yer verdiini bildiimiz ikinci hekim-yazar olarak karmza çkar. Cel­ sus, Grek yazarlannca tarif edilen birçok alete Latince isimler vermiti.
Bir örnek vermek gerekirse forseps ve vulsella'mn her tipi ile çal­
mtr 2.
Prof. Dr. lter UZEL, Merutiyet Caddesi 3/8, ANKARA. (1) Hippokrat'n eserleri, 2. yüzylda skenderiye'de Süryaniceye, 7. yüzylda da Badat'ta orta­
ya çkan Islam tercüme ekolünün çalmalar ile Arapçaya çevrilmitir. Bu koldan görülen gelime yannda, 1525 te Latinceye, 1839-61 yllar arasnda Franszcaya, 1849 da ngilizce-
ye ve 1894 te de Almancaya çevrilmitir. . (2) Celsus'un eserleri i1k defa 1478 de baslmtr.
25
tur. Verimli bir yazar olan BergamalGalinos (131-200) eserlerinde kul­ land cerrahi aletlerin isimlerini, pek aznn da tanmlann verir 3.
Efesli Soranos (M.S. 2. yüzyl), lk ça'n obstetrik ve jinekoloji ile ilgili en dikkate deer eserlerini vermitir. Spekulum, uterus sondas, se­ falotribe, embryo çengeli... gibi aletleri tarif etmitir 4. Diyarbakrl Aeti­ us (M.S. 6. yüzyl) 16 tp eseri yazm ve bu eserlerde aletleri de incele­ mitir 5. Genç Plinus (M.S. 1. yüzyl) ve Scribonus Largus (M.S. 1. yüzyl) da cerrahi ilaçlar incelemilerdir.
Tp aletleri yönünden antik Grek yazarlarnn en önemlisi Paulus Aeginata (625-690) dr. Zamannn dier yazarlan gibi derleyici veGali­ nos, Archigenes ve Soranos'a bal olan Paulus, yedi ciltlik eserinde cer­ rahi aletlere çok yer vermitir 6.
Antik tp ve özellikle cerrahlk aletlerinin ekil ve kullam yerleri Ortaça'da da pek fazla deiiklie.uramamtr, Bu dönemde yaam
Endülüs Islam hekimi Abulkasm (Olm. 1013) eserlerinde alet tamm ve ekillerine yerverir 1. Paulus Aeginata'dan büyük ölçüde etkilenen yazar, kendisi de modem cerrahinin kuruculanndan Ambroise Pare (1505-1590) ve Johann Scultetus (1595-1645) gibi ünlüleri büyük ölçüde etkilemitir",
Antik tp aletlerinin çou tbbi metinlerde iyi tarif edilmemi bazen de sadece ad verilerek geçitirilmitir. Bir-iki eser dnda alet resmi de yer almadndanbu aletlerin idantifikasyonu güç bir konu olarak kar­
mza çkmtr. Tbbi-cerrahi alet samlan baz parçalann çok amaçl kul­ lanldnn ispat edilmesi bu güçlüü daha da artrmtr. Dolaysyla
aratrclarn yeni kaynaklara ihtiyaçlan vardr. Bu kaynaklar, freskler steller, mezar buluntulan ve toplu tbbi cerrahi alet buluntulan olabilir. Bunlardan üç örnek aada açklanmtr:
(3) Galiros'un bütün eserleri Kühn tarafndan 20 cilt olarak yaynlanmtr,
(4) Soranos'un eserleri 5. yüzylda Moschion tarafndan ksaltlarak yazlmtr,
(5) Aetius'un eserlerinin ilk (8) cildi 1534 te Latinceye çevrilmitir.
(6) Paulus'un eserleri 1527' de Venedik'te Grekçe, 1846 da Londra'da ngilizce olarak baslm­
tr.
(8) Bkz. Tabanelli, M.: Lo Strumentochirurgico e la sua storia.
26
a. Pompei Freski
Bugün Napoli Milli Müzesi'nde bulunan bu freskte harp yarals Ver­ gil Aenes'i hekim Japix tedavi etmektedir. Yaralnn sa baldrndaki ok ucu, bir ok çkanna pensi ile-bu pensin bir örnei cerrahevi buluntulan arasndakefedilmitir-çkarlmayauralmaktadr.
b. Cerrah Evi Bulintular
Herculanum yaknlarnda pek göze çarpmayan bir yerde 20 Nisan 1771 tarihinde çürümü bir metal kutu içinde iyi muhafaza edilmi bir paket bulunmu ve içindekiler tbbi alet olarak idantifiye edilmitir. O za­ mandan beri buluntu yeri "Cerrah evi" olarak anlmaktadr. Aslnda bu ev, bir hekim evi olmayacak kadar eski idi ve ehir kapsnn yaknnda yer almt. Alet paketinin evde bulunduu yer ve 24 Austos 79' da Ve­ züv yanardann getirdii felaketten zarar görmeden kalabilmesi buras­
nn bir sevkiyat yeri olduu düüncesini dourmaktadr.Bu aletler 1847 de kataloglanmtr 9.
c. Paris Buluntular
1880 de M. Toulouse adndaki bir inaat mühendisi tarafndan Paris­ te sokak hafriyat srasnda bir bronz kap içerisinde ele geçen 66 parçalk
koleksiyondur. Kerpetenler, çelik bistüriler, sondalar, spatüller, kan alma aletleri vs. den oluur. Bunlar da yaynlanmtr 10.
d. Efes Buluntular
Efes arkeolojik kazlan srasnda meydana çkanlan aletlerden olu­ an ve Theodor Meyer-Steineg'in özel koleksiyonuna giren bu aletler, Antik Ça'da yaplan birçok cerrahi müdahaleyi aydnlatan ünik numune­ lerden meydana geliyordu LL. Bu koleksiyon II. Dünya Sava srasnda
kaybolmutur 12.
Pompei'nin çöküünden yaklak yüzyl sonra bugünkü Almanya'da Bingen'de yaam olan Romal bir hekimin mezarnn yannda 1925 'de
(9) Vulpes, B.: lllustrazione di tuti gli strumenti chirurgici scavati in Ercolano e in Pompei, 1847.
(10) Deneffe, M.: Etude sur la trousse d'un chirurgien Gal1o-romain du Ille siecle, Antwerp, 1893.
(ll) Bkz. Meyer-Steineg, Th.: Chirurgische Instrumente des Altertums, Gustav Fisher V., Jena, 1912.
(12) Bkz. Hassel, EJ., Künzl, S.: Medizinische Instrumente aus Sepulkralfunden der römischen Kaizerzeigt, Köln, 1982, s. 49-52.
27
yaplan bir kazda çok sayda tbbi alet bulunmutur. Özel bir koleksiyo­ na ait olan bu aletler bugün Bingen'deki bir bankann kasasnda muhafa­ za edilmekte, baz kopyalan da yerel müzede sergilenmektedir. Materya­ lin büyük bir ksm bronzdan yaplm olup iyi durumda bulunmaktadr.
Yalnzca cerrahi bisturilerin kesici ksmlan ve demirden yaplan baz
önemli parçalar pasanm veya bozulmutur.
Aletler, kül kavanozundan oluan mezann yannda 40 cm çapndaki
bir bronz kabn içerisinde bulunmutur. Oldukça iyi çallm parçalar­ dan oluan koleksiyonun sahibinin bir askeri hekim olup olmad üphe
götürüyor ise de, onun dünyaca ünlü skenderiye tp ekolüne mensup ol­ duu kesindir. çünkü, üzerine bir boa ylan çöreklenmi su aygn biblo­ su buluntular arasndadr ki bu da skenderiye'nin gurur duyduu amble­ mi idi. Ayn buluntularda görülen bir trepanasyon (kafa delme ilemi)
setide bu düünceyi desteklemektedir, zira bu zor müdahale skenderiye
tp ekolünde özenle öretiliyordu.
Bingen buluntularndaki çift uçlu aletler, daha geç bir dönem olan Roma ça'n karakterize etmektedir. O dönemde Roma sürekli genile­
me içinde idi ve birbirinden uzak mesafelerdeki üslerde cerrahi operas­ yonlar yaplyordu. Bu nedenle çok amaçl ve az yer kaplayan aletler yeleniyordu. Birçok aletin bu ekilde yaplm olmas, sahibinin bir as­ keri hekim olduunu akla getirmektedir. Hekimin bu deerli aletleri ne­ den gömdüü konusunda çok düünülmütür. Zira, hekimin baansnn
doruunda öldüü söylenmektedir. Yeteneinin zirvesinde ölmüse mut­ laka bir halefi olmas gerekirdi ve onun mezan da bulunabilirdi.
Tüm zenginliineramen Bingen buluntulan içinde o zamanlar sk­
ça kullanlan kerpeten ve çok sayda sondann bulunmamas dikkati çek­ mitir.Bir hekimin bunlar olmadan i yapamayaca düünülürse, ya kaz
srasnda kaybolduu veya herhangi bir sebeple dierlerinin arasna kon­ mad düünülmektedir.
f Mezar Buluntular
Bat, Orta ve Dou Avrupa ile ngiltere, Kbns, Suriye ve Anado­ lu'daki hekim mezarlan veya mezar buluntulan içindeki tbbi cerrahi bu­ luntular, F.J. Hassel ve S. Künzl tarafndan derlenerek yaynlanmtr .13.
Ksacas, Antik Ça'da yaplan tp ve cerrahlk uygulamalan antik tp
kitaplannda yer almtr. Fakat çou zaman ne alet ekli, ne de tbbi mü­ dahalede aynnt verilmitir. Bu nedenle kazlarda ele geçen aletlerin
(13) Bu eserdeki önemli Anadolu buluntular için Bkz. s. 49-53 res. 24.
28
isimlendirilmesi oldukça güç bir konu haline gelmitir. Bu güçlük, tp ta­ rihçilerinin arkeologlarla beraber çalmalaryla ortadan kalkabilecektir.
TIBBALETLERN SINIFLANDIRILMASI
tr. Bunlarn en mükemmeli Milne'ye aittir 14. Aada bu snflandrma
(sadece alet isimleri ile) verilmitir:
Bçaklar
. Düz bçak
A. Tek taraf keskin i. Sivri uçlu (Skalpel, geriye kvnml skalpel, scolopomachlerion) ii. Künt uçlu (Künt uçlu bisturi, fötüs kesici) B. ki taraf keskin i. Sivri uçlu (Galinos flebotom'u, litotom, polip bça)
ii. Künt uçlu 2. Eri bçak
A. Tek taraf keskin (Eri bisturi, pterygium bça, uvula bça)
i. Sivri uçlu ii. Künt uçlu B. ki taraf keskin
i. Sivri uçlu
/
Klpensleri (vulsella), polip pensleri, tümör pensleri (myzon, sarco­ labon, vulsella), uvula pensleri, uvulaya kostik ilüç uygulama pensi, fa­ renks pensleri.
(14) Milne, St.: Surgical Irstruments in Greek and Roman Times, Oxford, 1907.
29
Kap eklindeki Aletler
Kan alma kaplan (cucurbitula), lavman rmgalar (rektal, vajinal uteral, safra kesesi, nasal, kulak lavman ve sinus rngalan) toz ilaç püs­ kürteci, empiyem ve ascites boaltc kanüller, kontraksiyon önleyici tüp­ ler).
Koterler (Ferrum Candens)
Bçak azl koter, üç nokta koter, zeytin çekirdei koter, gama ko­ ter, hilal biçimli koter, düme koter, keskin uçlu koter, ine koter, koru­ yucu tüplü koter).
Kemik ve Di Aletleri
Dier Aletler
. Sünger, diki materyali, fibula, Antyllus band, süzgeç, havan ve ha­ van eli (mortarium pillum).
Alet ve laç Kaplar
Seyyar sonda kaplan, skalpel kutulan, merhem veya kollir kutulan, merhem hazrlama tablalan ve dier ilaç kutulan.
ANTK TIP ALETLERNDEN ÖRNEKLER
Antik tp aletleri Anadolu'da çok geni bir alana yaylmtr. Bu ne­ .denle koleksiyonlannda antik eser bulunduran bütün müzelerimizde tp
aleti görmek mümkündür. Bu bildiride stanbul Arkeoloji Müzeleri ko­ leksiyonunda bulunan birkaç örnekle yetinilmitir:
(Resim: l)'de bir kak sonda kombinasyonu görülmektedir. Sivri uç abse demek amacyla kullanlmtr. Kak eklindeki uç ise abse kürata­ jnda kullanlmtr. Ince uzun delik ise taklan iplii abse içerisine uygu­ layp drenaj için kullanlmolabilir.
(Resim: 2a)'da bir gümü kak görülmektedir. Gümü, tp aletleri 'için çok nadir kullanlmtr. Kak ilaç hazrlarken ölçü aleti olarak kul-
30
lanlablir. (Resim: 2b)'de ise bronz kak-sonda görülmektedir. Sivri uç sonda olarak kullanlmtr.
(Resim: 3)'de kulak kiri temizlemek için kulanlan bir sonda görül­ mektedir.
(Resim: 4)'teki aletler spatül ile sondann kombine edildii (spatül- sond) örnekleridir.
(Resim: 5) çelikten yaplm Roma-Ça di kerpetenleridir.
SONUÇ VE ÖNERLER
Antik tp aletlerinin identifkasyonuna yönelik çalmalar, (lk ça tp eserlerinin yeniden okunup bat dillerinde yaynlandktan sonra taran­ mas ile) büyük ölçüde tamamlanmtr. Bu çalmalann nda birçok alet kataloglanmve yeni aratrmalardaele geçenler de ne olduklan bi­ linerek hemen yaynlanmlardr.
Arkeolojik zenginlikleri herkesçe bilinen ülkemizde bu aletlere yö­ nelik çalmalar iki aamal olarak yürütülmelidir:
. Önce yeteri kadar tantc yayn yaplmal, tp tarihçileri ile arkeologlar arasndabir diyalog oluturulmaldr.
2. kinci aamada da bu aletler -en fazla sayda eser bulunduran mü­ zemizden balanarak':' titizlikle kataloglanmaldr.
31
l
:~L,
Mehmet ÖZSAT*
... Kültür Bakanl Antlar ve Müzeler Genel Müdürlüü'nün izni ile, LU. Edebiyat Fakültesiadna sürdürdüümüz 1989 yl Göller Bölgesi yüzey aratrmalanmz, LU..Aratrma Fonu'nun çok snrl maddi katks
ve kendi imkanlanmzla, aynca, Burdur Valilii ile Kültür Müdürlü­ ü'nün salad deerli yardmlarla gerçeklemitir. Bu nedenle Aratr­
ma Fonu Bakanl'na, Burdur Vali Yardmclan Sayn Hasan Hüseyin Yazlk ve Sayn Nuri imek'e, Kültür Müdürü Sayn Mehmet Türk­ men'e, Müze Müdürü. Sayn S. Selçuk Baer'e yürekten teekkür ederim. Çalmalanmza büyük bir özveri ile katlan Bakanlk Temsilcisi, Konya Arkeoloji Müzesi Uzmanlanndan Sayn Osman Ermiler'e candan teek­
kürederim.
1989 Ylnda Burdur'un Merkez lçe, Karamanl, Tefenni, Gölhisar ve Bucak ilçeleri ile Isparta'nn Keçiborlu ilçesi snrlan içinde aratrma­
lar yaptk. Bunlardan Gölhisar'n aratrmas anahatlan ile tamamlanm­
tr.
Burdur'un 100 km güneybatsnda yer alan Gölhisar'n arazisi, kuze­ yinden Eeler, bat ve güneyinden Bat Toroslar, doudan ise Karaköy Dalan ile çevrilmi geni bir çanak görünümündedir. Bu çanak içinde Gölhisar Gölü (Yamad), Haravza Gölü (bugün kurutulmu) ile Dalaman çay'nn Kazan, Bayr, Karaköy Deresi gibi kollan yer almaktadr. Kor­ kuteli snnna doru uzanan yükseltilerle Yazr Gölü ile Kozaac Baraj
da bulunmaktadr. Altnyayla kesiminde, Ibecik ve Ibecikdere'de de Yap­ rakl Baraj oldukça geni bir alan kapsamaktadr.
* Prof. Dr. Mehmet özsxrr, .o. Edebiyat Fakültesi, Eskiça Tarihi Anabilim Dal, FEN PTT 34459 STANBUL
35
Gölhisar'da Arkeolog Nesrin Özsait ile birlikte 1974, 1982, 1987 ve son olarak da 1989 ylnda sistematik yüzey aratrmalar yaptk. Srasy­
la, Altnyayla ve Çavdr bucaklarnn da.dahil olduu geni alanda Çam­ köy, Küçükalan, Büyükalan, Yusufça, shak, Kayack, Sorkun, Karap­
nar, Kargal, Hisarard, Uylupnar, Bölmepnar.,Bayr, Kzrllar,
Kozaac, Anbarck, Gölcük, Söüt, Evciler, Asmal, Ibecikdere, Ibecik, Elmalyurt kasaba ve köylerinden baka Tefenni snrlar içinde bulunan Beyköy Höyüü ile Acpayam'n topraklarnda yer alan Çalc, Karahö­ yük ve Yasshöyük' ü de inceledik.
Gölhisar ovas 1960'l yllarda J. Mellaart tarafndan incelenmi ve buradaki Sorkun, Çavdr ile Beyköy höyükleri görülmütür. Biz burada bu höyüklerle birlikte, aratrma sonucu tespit ettiimiz Söüt, Kü­ çükalan ve Yusufça tarihöncesi yerleme yerlerinin (Harita: 1) ana özel­ liklerini vereceiz.
SORKUN
Gölhisar'n 10 km kuzeydousunda, Sorkun'un 3 km güneydousunda
yer alan höyük, yaklak 100 m x 125 m boyutlarnda ve m yükseklik- reoo. .
Aratrmalarmzda höyük yüzeyinde gördüümüz keramikler genel­ likle kahverengi ve gri hamurlu, ince tack, kireç ve bitki katkldr. Orta derecede ve bazlar da az piirilmitir. Az bir ksmnn iç ve d yüzeyi siyah ve gri, çounluunun ise iç ve d yüzeyi kahverengi boya astarl
ve açkldr. Hepsi el yapmdr. Parçalar orta boyçömlek ve kaselere ait­ tir, Kaplarn bazlar düz diplidir. Sorkun 'da Kuruçay Geç Kalkolitik saf­ hada görülen iri tutamaklar da bulunmaktadr, (Resim: 1). Baz kaplar ise Ilk Kalkolitik ça formu gösteimektedir.
ÇAVDIR
J. Mellaart'r aratrmalar srasnda incelenen höyükte Son Kalkoli­ tik Çala, Ilk Tunç! ve Ilk Tunç.ye tarihlenen buluntular görülmütür.
Höyüün T! buluntular Elmal grubu, T2 buluntular ise Burdur­ Korkuteli grubu içine dahil edilmitir',
(1) J. Mellaart, Beycesultan I, s. 70, hrt. I, (GKÇ). (2) J. MeHaart, Ayn Eser, s. 70 hrt. I, (GKÇ); s. 133, hrt. m, tr (Elmal grubu); s. 196 vd. hrt.
VI, nr. 66 tr2 (Burdur-Korkuteli grubu içinde).
36
Çavdr'n 2 km güneybatsnda, Burdur-Gölhisar yolunun güneyinde­ ki Çiftlik mevkiinde, Çavdr Da eteindeki suyu bol kaynan 200 m kuzeydousunda yer alan höyük 70 m x 100 m boyutlarnda, 8 m kadar da yüksekliktedir.
Höyük yüzeyinde biz, yukarda verdiimiz yerlemelerin dnda, lk Kalkolitik-Son Neolitik Ça'a tarihlediimiz ve bölgenin genel özellikle­ rini yanstan keramiklerden baka, M.O. II. binylna ait keramikler de gördük. Bunlardan Ilk Kalkolitik-Son Neolitik Ça keramikleri Haclar Vl'nn, Gölde ve Çamur Höyük buluntulannn özelliklerini tarlar, (Re­ sim: 2'de ilk sra).
BEYKÖY
tur",
Çavdr'n 7 km kuzeydousunda, Beyköy'ün ise ku uçumu 4 km gü­ neydousunda yer alan höyük, 100 m x 150 m boyutlarnda, ova yüzeyin­ den 5 m yüksekliktedir. Beyköy höyüün dou eteklerinden Burdur­ Gölhisar yolu, güneyeteklerinden ise, Karamusa Krkgöz kaynandan
oluan dere geçmektedir.
Höyük yüzeyinde yaptmz aratrmalarda T ve Tz yerlemeleri­
ne ait keramiklerin yan sra, Son Kalkolitik Ça özellikleri gösteren ke­ ramikler de gördük. Bunlar genellikle gri ya da siyah hamurlu, bitki ve ince taçkl, orta pikinlikte, iç ve d yüzeyleri krmz boya astarl ve açkldr. Hepsi el yapmdr (Resim: 3).
SÖGÜT
Söüt kasabasna giriin hem güneyindeki verimli arazinin ortasnda,
yaklak 50 m x70 m boyutlarnda ve2 m kadar yükseklikte olup Tayol
mevkiin kuzeyinde yer almaktadr.
Höyük, yüzeyinde tarm yaplmadndan sk bir bitki örtüsü ile kap­ ldr. Bu bakmdan çok az sayda keramik örnei görebildik. Buluntular
(3) J. Mellaart, Ayn eser, s. 133, hrt. m, T (Beyköprü ad ile Beycesultan grubu içinde; s. 196 vd, hrt. VI, or. 65,Tz (Beyköprü, Burdur-Korkuteli grubu içinde).
37
Söüt Höyük'te bir Tç yerlemesininvarlna iaret ederler, aynca ba­ z keraniikler de Kalkolitik ça profili gösterirler. Tümünün elde yapld­
keramiklerin hamurlan genellikle ince taçk ve bitki katkl orta pi­
kinlikte; iç ve d yüzeyleri gri, bazlannn ise, krmz boya astarl, iyi açkldr (Resim: 4).
KÜÇÜKALAN
Höyük, Gölhisar'n 20 km kuzeydousunda ve ayn ad tayan kö­ yün de 1 km güneyindedir. Ova yüzeyinden 5 ~ yükseklikte bulunan Kü­ çükalan' n boyutlan 80 m x 125 m kadardr. Uzerinde tanm yapldn­
dan oldukça tahrip edilmitir.
Höyük yüzeyinde gördüümüz keramikler burada tr, ve iT 2 yerle­
melerinin varln göstermitir. Keramik hamurlan genellikle krmz,
bitki, kireç ve ince kum katkl, orta bazan da kötü piirilrnitir, Keramik­ lerin çounlukla iç ve d yüzeyleri gri ve krmz boya astarl ve iyi açk­
ldr (Resim: 5).
Dalaman çay'nn hemen batsnda, suyu bol ve verimli bir ovann
ortasndaki Yusufça Höyük son yllarda tesviye edilmitir. Bugün höyü­ ün alt yap katlannn bulunduu Akpnar mevkii, Gölhisar'n 3 km ku­ zeydousunda, Yusufça'nn da 3 km kadar güneydousundadr.
Geni bir alanda gördüümüz keramikler, Son Kalkolitik Ça'dan iti­ baren buraya yerleikliine iaret etmektedir. Yusufça'nn bu çana ait deiik kap formlan yannda orta boy çömlek ve küçük fincan parçalan bölgenin yerel özelliklerini yanstrlar. Orta boy çömlekler üzerinde yine Son Kalkolitik Ça karakterize eden yu~ru eklinde tutamaklara da ör­ nekler görülmektedir. Yusufça'da aynca, I'T, ve IT 2 yerlemesine ait kera­ mikler de bulunmaktadr (Resim: 6).
Höyüün ..tesviyesinden arta kalan ve Son Kalkolitik Ça'dan
(Resim: 7) M.O. i. binyla kadar olan yerlemelere ait bir buluntu toplu­ luunu da Burdur Müzesi'ne teslim ettik.
Gölhisar yöresindeki kültürlerin yaylm ve etki alann belirlemek amacyla Acpayam çevresinde de çok ksa süreli bir aratrma yaptk.
Daha önce de Gölhisar'dan Salda Gölü'ne kadar olan kesimi aratrmtk.
Acpayam'da tespit ettiimiz Çalc Höyük ile önceden bilinen Karahöyük veYasshôyiik yüzey buluntulann bu amaçla inceledik. Küçükalan
38
tr, safhasnda yöresel özellikler etkin iken, Küçükalan, ksmen de Çav­ dr ve Beyköy' ün T2 keramiklerinin; kuzeydeki Manearl, kuzeybatda Medet, Yasshöyük ve Çalc Höyük'ün yüzey buluntulan ile benzerlik gösterdiini izledik. Bilindii gibi, adlann verdiimiz bu yerlemeler
Truva 1 ve Truva 2 kültürlerinin etki alan içinde bulunmaktadr. Bu du­ rumu ileride yapmay düündüümüz Göller Bölgesi ile komu bölgeler arasndaki kültür ilikilerinin belirlenmesinde önemli ölçüde k tutaca
görüündeyiz.
39
-. 5'
-
r: \
. es l ~ ü ç Ü K A L A N
S 2~
/ 0
y ~ ~ ~ ; : "
A l t n y a y l a
o
\ i ~ -
.. ;5 ~, , \
e ~
41
42
43
Mehmet ÖZSAT*
. .. Kültür Bakanl, Antlar ve Müzeler Genel Müdürlüü'nün izni ile, LU. Edebiyat Fakültesi adna sürdürdüümüzOrta Karadeniz Bölgesi yü­ zey aratrmalarmza maddi destek salayan LU. Edebiyat Fakültesi Yö­ netim Kurulu'na yürekten teekkürlerimizi sunarz. Ayrca arazi çalma­
larmz srasnda bize deerli yardmlarda bulunan Amasya Valisi Sayn
StkAslan'a, Vali Yardmcs Sayn Haydar Küçük'e, Kültür Müdürü Sa­ yn Unal Imir'e, Müze Müdürü Sayn Mehmet Tekta'a teekkürü zevkli bir görev sayarz. Ayrca, arazi çalmalanmzdabüyük bir özveri ile bize yardmc olan Bakanlk Temsilcisi, Amasya Müzesi Uzmanlarndan Sa­ yn Ahmet Yüce'ye candan teekkür ederiz.
Arkeolog Nesrin Özsait ile birlikte dört yldan beri sürdürdüümüz Orta Karadeniz Bölgesi aratrmalarna 1989 ylnda Amasya'nn Merkez Ilçe, Göynücek, ksmen de Suluova, Merzifon, Taova ve Gümühacköy
ilçeleri' ile Samsun'un Ladik ilçesinde devam edilmitir. Bunlardan Amasya'nn 40 km kadar güneybatsnda yer alan Göynücek ilçesinin aratrlmas anahatlar ile tamamlanmtr.
Göynücek, batdan Karada, doudan Buzluk Dalar arasndaki aç­ t vadiden akan ve Yeilrmak'n önemli kollarndan Çekerek Çay'nn
iki yakasndaki verimli ova ve yükseltilerde yer almaktadr.Biz, 1987 ve 1989 ylnda Göynücek'in Gediksaray buca ile Alan, Ilsu, Kervansa­ ray, Pembeli, Karaar, Damlaçimen, Beiktepe, Srçay, Karayakup, Gökçeli, Klabeyi, hlar, Abac, Yeni, Ikizyaka, Davutevi, Ardçpnar,
* Prof. Dr. Mehmet ÖZSAtr, tü. Edebiyat Fakültesi Eskiça Tarihi Anabilim Dal, FEN PIT - 34459 STANBUL
(1) Bu çalmalarla ilgili olarak bkz. M. Özsait, "1986 Yl Amasya - Ladik Tarihöncesi Ara­ trmalar", Aratrma Sonuçlar Toplants (AST), V/Il, 1987, s. 239-256; "1987 Yl Amas­ ya-Suluova Tarihöncesi Aratrmalar"; AST, VI, 1988, s. 287-300; "1988 Yl Gümühac­
köy Çevresi Tarihöncesi Aratrmalar",AST, VII, 1989, s. 367 - 379.
45
Sonuçta Ilsu'da Kocamantepe; hlar'da Toklutepe, Çaylak Deirmeni,
Yalnztepe; Bapnar'da Kavançayr; Ayvalpnar'da Ayvalpnar i ve Ayvalpnar II tarihöncesi yerleimlerini bulduk. imdi bunlan ana özel­ likleri ile görelim, (Harita : 1).
KOCAMANTEPE·
içindeki bir scak su kaynandan adn alan Ilsu köyünün 1 km ku­ zeybatsnda Deirmentepe, Dolmatepe ve Kocamantepe adnda üç doal
yükseltibulunmaktadr. Bunlardan Dolmatepe'de Roma Ça, Kocaman­ tepe'de Ilk Tunç Ça ve M.O. n. binyl yerlemesine iaret eden kera­ mikler gördük. Çekerek yatann hemen dousunda, bugün bir duvar gi­ bi yükselen Kocamantepe'nin boyutlan 125 m x 80 m, yükseklii de 15 m kadardr.
Yüzeyinde tanm yapldndanönemli ölçüde tahribata urayan hö­ yükte az sayda keramik görülmektedir. Bunlardan Ilk Tunç Ça yerle­
mesine ait olanlar genellikle iri çömlek parçalandr. Keramik parçalan kahverengi hamurlu, bitki ve nce taçkl, orta pikinlikte; çounlukla iç ve d yüzeyleri krmz boya astarl veaçkldr, (Resim: 1).
TOKLUTEPE
hlar köyünün 4 km güneybatsnda, Çekerek rma yatann
1 km dousunda, 150 m x 100 m boyutlannda ve ovadan 10 m yüksek­ likteki doal bir tepe üzerinde kurulmutur.
Tokluiepe yüzeyinde gördüümüz keramiklerden burada ilk Tunç Ça, M.O. n. binyl ve Frig Ça yerlemelerinin bulunduu anlal­
maktadr.
ilk Tunç Ça keramiklerinin hamuru ince kum, kireç ve bitki katk­ l, orta pikinlikte: iç ve d yüzeyleri gri, bazlan kahverengi boya astar­ l, açkldr. Hepsi elde yaplmtr, (Resim: 2).
ÇAYLAK DEGRMEN
hlar köyünün 2 km güneybatsnda, Abac köyü yol aynmnn bat­
sndaki doal yükselti (539 m) üzerinde yer almaktadr.
46
Çekerek Inna'nn yaklak 1 km dousunda, bu rman eski yatann hemen kysnda bulunan Çaylak Deirmeni i nin boyutlar
80 m x 125 m, yükseklii de 8 m kadardr. Yerleme Üzerinde tarm ya­ pldndan oldukça tahrip olmutur. Höyük yüzeyinde gördüümüz ke­ ramikler burada fazla kuvvetli olmayan bir Ilk Tunç ça yerlemesine
tanklk etmektedir. Keramiklerin hamurlar ince taçk ve bitki katkl­
dr. Iç yüzeyleri genellikle kahverengi, çok az da gri ya da siyahtr. D
yüzeyleri siyah, krmz .ya da kahverengi boya astarldr, iyi açkldr,
(Resim: 3).
hlar köyünün 3 km kuzeybatsnda, Çekerek Inna'nn 1 km dou­
sunda bulduumuzbir yamaç yerlemesidir.
Yalnztepe, yüzeyinde yaplan tarm nedeni ile çok tahrip olmutur,
bugün hemen hemen yok olmak üzeredir. Burada Ilk Tunç Ça yerleme­
sine ait keramikler bulduk. Bunlar, yaknnda bulunan veyukanda verdi­ imiz höyüklerin buluntularylabenzerlik gösterirler, (Resim: 4).
CNLTEPE
Gediksaray bucann 3 km kuzeybatsndaki bir srtn bat ucunda bulduumuz yerleme oldukça geni bir alan kapsamaktadr. Doal sr­
tn üzerindeki Cinlitepe 'nin boyutlann belirlemek güçtür. Ancak bat
yönünde onun ovadan yüksekliinin 10 m kadar olduunu söyleyebiliriz.
Cinlitepe'nin yüzeyindeki keramikler burada kuvvetli bir lk Tunç Ça yerlemesiyannda, M.O ..II. binyl ve Roma Ça yerlemesininde bulunduunu göstermektedir. Ilk Tunç Ça keramikleri dier komu
höyüklerde görülen keramiklerle ayn ortak özellikleri yanstrlar,
(Resim: 5).
km güneydousundaki tepelerin eteklerinde bulduumuz bir yamaç yerlemesidir.Geni bir alana yayldn gördüümüz yerlemenin orta­ sna sonradan bir tümülüs yaplmtr. Aynca son derece verimli olan bu arazideki yerleme, tanm nedeniyle önemli ölçüde tahribat görmü ve bugün yololmak üzeredir.
47
Kavançayr'daki keramikler Son Kalkolitik ça ve lk Tunç ça yerlemelerine aittir. Buradaki keramiklerin hamurlan ince taçkl, kireç ve bitki katkl olup orta derecede piirilmitir. çounun d yüzeyleri si­ yah, iç yüzeyleri ise kahverengidir. Kavançayr'da süzgeçli ve memecik­ eklinde tutamakl kaplarn yaygn olduu görülmektedir, (Resim: 6).
AYVALIPNAR i
Ayvalpnar köyünün 2 km kuzeybatsnda, geni bir ovann ortasn­
da, 250 m x 100 m boyutlannda, ova yüzeyinden 6 m kadar yükseklikte bulunmaktadr. Aynca, Çekerek rma'nn da 6 km dousunda yer alan höyük çok fazla tahribat görmütür.
Ayvalpnari yüzeyinde Kalkolitik Ça ve lk Tunç Ça keramikleri yan sra nitelikli Hitit Ça keramiklerinin de görülmesi, burannM.O. II. binylnda da çok önemli bir merkez olduuna iaret etmektedir.
Ayvalpnar'n Kalkolitik Ça keramikleri özenleyaplmve iyi pi­ irilmitir, Genellikle iç yüzeyleri krmz-kahverengi, d yüzeyleri ise siyahtr ve çok iyi açklanmlardr, (Resim: 7). Yörenin en nitelikli ke­ ramiklerinin burada bulunduunusöyleyebiliriz.
AYVALIP/NAR II
Ayvalpnar / ' in 100 m güneyinde, bugün de suyu bol Akpnar kay­ nana kadar uzanan ova yüzeyinde, çounluu Ilk Tunç Ça'na ait kera­ mikler gördük. Burasnn önceki yllarda tesviye edilen ikinci bir yerle­
me olduunu düündüümüzden Ayvalpnar II adn verdik.
lk Tunç Ça keramikleri genellikle iç ve d yüzeyi siyah, bazlan­ nn ise içi ve d krmz boya astarldr. Hepsi çok iyi piirilmi ve özen­ le açklanmlardr, (Resim: 8).
Aratrmasn ana hatlan ile tamamladmz Göynücek'te Kalkolitik Ça'dan itibaren lk Tunç, M.Ö. II. binyl, Frig,Hellenistik ve Roma Ça­ 'na kadar, nisbeten az bir kültür boluu bulunmaktadr.
Sonuç olarak Göynücek 'te tespit ettiimiz yerlemelerde gördüü­
müz Kalkolitik ve Ilk Tunç Ça keramiklerinin Dündartepe, Horoztepe, Dereal, Atepe ve Kümbettepe gibi höyüklerde bulduumuz keramik­ lerle form ve teknik bakmndan büyük bir benzerlik gösterdiini söyle­ yebiliriz.
48
3- Sarmee
4- Perçemlikaya 5- Dökmetepe 6- Bozhöyük 7- Somtepe - Gökhöyük 8- Doantepe 9- Erektepe
10- Sankaya 11- Göllübalar 12- Bekçitepesi 13- Türkmenlik 14- Atepesi 15- Dereal 16- Kanatpnar (Devret) 17-Yourtçubaba 18- Kilisetepe 19- Kurnaztepe 20- Alevitepe (Kümbettepe) 21- Ahuri 22- Oulba 23- Sangazel 24- Kümbettepe 25- Deverkaya 26-Tombultepe
27- Kilisetepe 28-Kurban 29- Köyiçitepesi 30- Actepe
31- Dedealttepe
32:'lnkaya 33- Salur (Yüktepe) 34- Dolmatepe . 35- Kaletepe 36- Hacpnan 37- Karacaören 38- Kdmpnan 39- Selçuk 40- Asarck - Çal 41- Yeniköy 42- Hamamözü 43- Niyazbaba 44- Kartalkaya 45- Ayvalpnar i 46- Ayvalpnar II 47- Cinlitepe 48- Yalnztepe
49- Kavançayr
Resim : 5- Cinlitepe buluntularndanörnekler
53

SURVEY OF THE SINAP FORMATION (KAZAN, ANKARA) 1989
INTRODUCTION
Berna ALPAGUT*
Lawrence MARTIN
The later Mioeene Sinap series was named by Ozansoy (1955) for a sedimentary sequence approximately 100 m in thickness to the north of the village of Yassören (4 kn north-west of Kazan, 55 kn north-west of Ankara, Central Anatolia. The lowest deposits in the series appear to lack Hipparion (Ozansoy, 1965) although only limited fossil samples have be­ en collected from these levels. One specimen of hominoid primate has been reported from the lower Sinap beds and this was referred to the sub­ family Dryopithecinae by Ozansoy (1965). The middle Sinap beds have produced an abundant fauna that indicates a middle Vallesian age for the­ se deposits (Andrews and Tekkaya, 1980). Two hominoid primates speci­ mens have been recovered from the middle Sinap beds. The first is a mandibular fragment with left C-M3 and right l-C, which was named by Ozansoy (1957) as Ankarapithecus meteai. The second is a palate with much of the lower face and the complete upper dentition, which was re­ covered in 1967 and deseribed by Andrews and Tekkaya (1980) who referred both specimens to Sivapithecus meteai.
The Sinap hominoids are particularly significant in great ape and hu­ man evolution as they provided the first c1ear evidence of the affinities of Sivapithecus with the orang-utan (Andrews and Tekkaya, 1980). This in­ terpretation was confirmed later by material from Pakistan (Pilbeam, 1982; Ward and Pilbeam, 1983). Martin and Andrews (1984) considered the Sinap hominoid to be conspecific with Graecopithecus freybergi and"Ouranopithecus" macedoniensis material from sites in Greece. Subsequent preparation of the nasal region of RPL-128 fromRavin de la Pluie indicates that thi view was incorrect since the Greek material
* Prof. Dr. Berna ALPAGUT, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Corafya Fakültesi Paleoant­ ropoloji Anabilim Dal Bk. ANKARA. Dr. Lawrence Martin, Stony Brook Univ. Anthropology, Dept: Newyork / U.S.A.
55
does not display the Asian pattern of subnasal morphology (Ward and Pilbeam, 1983; Kelley and Pilbeam, 1986) seen in Sivapithecus from Pa­ kistan and from Sinap. This finding means that the Greek hominoids do not belong to Sivapithecus, and may not be related to the orang-utan cla­ de at all. There is little doubt that the Sinap hominoids represent a dis­ tinct species of Sivapithecus from the Pakistan material, and that the Tur­ kish species Sivapithecus meteai therefore represents the western most occurrence of the genus Sivapithecus.
The Sinap Formation thus provides important information concer­ ning the evolution of apes and humans and abasis for the comparison of the paleobiology and chronology of Sivapithecus from Turkeyand from Pakistan. There is some information relating to geochronology of Sinap based on the (unpublished) work of Sen on paleomagnetism but there have been no detailed studies of paleoecology.
The survey that was carried out from lOth to 30th June, 1989 had a number of important aims. First, to determine the current paleontological status of the Sinap Formation by searching for localities at which fossils were preserved. Second, to determine that lateral extent of the Sinap For­ mation and to relate the beds seen at Sinap Tepe to the regional geology. Third, to determine the thickness of the Sinap Formation and to evaluate the possibility of dating the Formation by absolute dating methods such as paleomagnetism, potassium-argon, fission-track. Fossils were collec­ ted from the surface in order to document the fauna that is preserved but this was not a priority during this survey.
The survey team was managed by Prof. Dr. Berna Alpagut and Dr. Lawrence Martin and consisted of Songül Alpaslan, Dr. Peter Andrews, Hurkan Çelebi, Ayhan Ersoy, Dr. Mikael Fortelius, Dr. John Kappelman, Wendy Martin, and Belma.
We would like to express' our thanks to the General Director of Anti­ quity and Museums for his kind help in obtaining the necessary permissi­ on, to the Head of the Exeavation Department and to Belma, for these va­ luable contributions to our efforts. The survey was supported by a grant from the L.S.B. Leakey Foundation to Lawrence Martin.
SINAP FORMATION SURVEY, 1989 Aims: 1) To determine the current paleontological status of the Sinap For­
mation in terms of the abundance and preservation of fossils and the po­ tential of the area for future paleontological exeavation.
56
2) To determine the lateral extent of the fossil bearing deposits in this Formation beyond Sinap Tepe.
3) To evaluate the vertical thickness of the Sinap Formation and to evaluate the potential of applying absolute geochronological dating met­ hods to these rocks.
PALEONTOLOGICALSTATUS
The survey was carried out using a grid system based on the 1/25000 topographical maps of the area. The grids on these maps represent 1 km squares and these were subdivided into squares 0.5 km x 0.5 km for the purpose of the survey (Figure: 1). Squares in which rocks belonging to the Sinap Formation were exposed were surveyed by walking through them looking for fossils. Each square was visted by several searchers. if no fossils were found in a square then this was marked as having been surveyed but having no paleontological remains. if fossils were found, this was indicated on the survey grid map (Figure: 2). During the 20 day survey, the survey team visited a number of areas concentrating initially <?On the region around Sinap Tepe (north of Yassören, south-west of Orencik) where Ozansoy and Sen had worked primarily. The survey was then extended to the west to the area near to Sarlar, the area around Cal­ takoy and an area between Evcikoyu and Ineköy.
A total of 105 0.5 x 0.5 km squares were surveyed (Figure: 2) of which 32 were found to contain fossils. All of the squares contained some exposed rocks belonging to the Sinap Formation. This means that slightly more than 30% of the squares with Sinap Formation rocks were found to be fossiliferous, demonstrating immediately the tremendous pa­ leontological richness of this Formation (Figure: 2). Limitations of time restricted the overall extent of the surveyand we propose that our initial survey provides clear evidence of the need to extend the extent of the sur­ vey in future years (see Conclusions and Future work, below).
The fossils that were recovered were catalogued individually and a complete list is attached to this report.
Fossil Localities
In large part, the fossils that were found represented a low level seat­ ter with fossils at very low concentrations. This probably indicates that we were sampling bones that hadnot been concentrated. At certain loca­ tions a much greater abundance of fossils was encountered and these
57
were identified as a fossil locality. Each locality was given a number in the sequence in which it was discovered. This system means that unlimi­ ted additionallocalities may be includedin the same numbering scheme if, and when, theyare discovered through future work. Ozansoy (1965) indicated the presence of 9. localities in the total area that we surveyed, although we were not able to identify all of these with certainty in the field. In the course of our 20 day survey, we found significant concentrations of fossils at 47 localities, adding at least 38 new fossil localities to what was previously known. The localities vary in richness although part of this may reflect differing sampling times at various localities (see catalogue of specimens recovered). The position of each of these 47 localities is shown in Figure: 3.
Faunal Remains ofSinap-1989
For the present, the fauna has been identified in the field to Order or to Family leveL. The material will be studied .by specialists for more detailed identifications in future years. The hominoid primates from Sinap will be studied by us. The specimens are being kept in our Paleoanthropology Lab. at the University of Ankara.
The following list provides information as to which kinds of fossils were recovered by us at each of the 47 localities (see Figure 3 for positi­ ons of the localities):
Locality 1:
Locality 2:
Locality 3:
Locality 4:
Locality 5:
Locality 6:
Locality 7:
Equidae (Hipparion).
Camivora indet., Rodentia, Bovidae, Equidae (Hip­ parion), large ruminant, Aves.
Felidae, Rodentia (Spalacidae), Bovidae, Equidae (Hipparion), Camivora indet.
Rhinoceratidae, Ruminantia, Equidae (Hipparion).
Equidae (Hipparion),
Equidae (Hipparion).
Mammalia indet., plants.
Equidae (Hipparion), Bovidae, Carnivora indet.
Bovidae.
Plants.
Equidae (Hipparion), Bovidae, Giraffidae, Probosci­ dea, Rhinoceratidae, Camivora indet., Aves indet.
Bovidae, Ruminantia indet., Rhinoceratidae, Gastro­ poda.
Plants.
Equidae (Hipparion).
Equidae (Hipparion), Proboseidea (Gomphothere), Chelonia, plants.
Equidae (Hipparion), Proboscidea, plants.
Equidae (Hipparion), Rodentia.
Based on our collections during the 1989 survey the Sinap Formation fauna (excluding primates) can be classified as fol1ows:
60
ORDER:
Aves, order indet. Reptilia, order indet, Plants, orders indet.
ARTIODACTYLA:
FAMILY:
CARNIVORA:
FAMILY:
LATERAL EXTENT OF THE FOSSILlFEROUS SINAP FORMATION
Due to time restrlctions our survey concentrated on certain areas of the Sinap Formation and this provided us with information that will help us to select additional areas for prospection for future years. Previously, work has concentrated on Sinap Tepe but our survey has shown that fos­ sillocalities are more widely distributed. Even based on this survey the fossillocalities within the Sinap Formation can be shown tobe .~ontained within a rectangle drawn to incIude the villages of Cirpan and Orencik in the north and Ineköyand Iymir in the south, the westemmost extent of the Sinap Formation in which fossils were found is bounded by Evciköy and in the east by Oreneik. These results provide a very large area of fos­ siliferous deposits for future study (Figures: 2 & 3).
61
VERTICAL TIDCKNESS OF THE SINAP FORMATION AND POTENTlAL FOR ABSOLUTE GEOCHRONOLOGICAL DATING
Ozansoy (1965) and Sen reported that the Sinap Formation had a vertical thickness of about 85 m at Sinap Tepe. Sen atternpted to determi­ ne the age of the deposits using paleomagnetism but with such a limited seetion it is extremely difficult to obtain a reliable date. In the course of our survey we were able to measure a conformable seetion of about 450 m thickness. This is getting close to the range that is required for pa­ leomagnetic studies and there is every reason to think that future map­ ping work will continue to increase the known section. Samples were collected for evaluation for paleomagnetic studyand preliminary results show that the ·sediments of the Sinap Formation are strongly magnetic and thus offer good potential for dating by paleomagnetic correlation. In addition, we have mapped several layers of vo1canic lavas and of vo1ca­ nic ash falls (tuffs) into the Sinap section, which offer the potential for potassium-argon and fission track dating respectively. The Sinap Forma­ tion may therefore be dateable by three major geochronologic methods, which offers the potential for Sinap to be one of the best dated later Mio­ cene sites in the world. This in tum offers the potential for it to become an important site for establishing alater Miocene biochronology, which would bridge the gap between existing series in Spain and in Pakistan.
CONCLUSIONS AND FUTURE WORK
The 1989 survey was directed at assessing the potential of the Sinap area for future paleontological and geological work. We have found that the Sinap Formation is highly fossiliferous over a wide geographical range (Figure: 2). Within the overall spread of fossi1s, there were 47 localities at which fossils were preserved in a moderate to high concentration. The Sinap Formation has been shown by this survey to be of much greater vertical extent than had previously been realized. This thickness of conformable seetion offers good potential for absolute dating of the' site. The Sinap Formation has also been shown to contain a number of layers of volcanic lavas and ashes that may be dateable by potassium-argon and fission track dating methods. Thus, three methods of absolute dating may be applied to this formation. Offeringnot only the possibi1ity of an "exact age determination for this important site, but also the prospect of across correlation of the three dating methods. One of the major potentials for future work at the site involves the development of a Iater Miocene biostratigraphy based on absolute' dates which can then be compared to and contrasted with the other Eurasian sequences from Spain and from Pakistan.
62
From the perspective of Anthropology, Sinap has already produced fossil apes belonging to the species Sivapithecus meteai that are of the greatest significance for primate and human evolutionary studies. The success of the survey in fnding new fossil localities and the quality of preservation of the recently exposed specimens offers great potential for the recovery of well preserved fossil apes through future prospection and exeavation.
The results of this survey provide-ample justification for a longer term research program in the Sinap Formation. It is our intention to apply to the Department of Antiquities for permission to conduct a five year program in the Sinap Formation that will be funded by the Leakey Foundation and National Science Foundation in addition to applications to the relevant foundations in Turkey. The aims of our future work are as follows:
1) To carry out excavations at the three sites at which the richest fau­ nas were found through surface collection during the survey, that is at Si­ nap Tepe, at Kavakdere and at Çoban Pnar.
2) To map the geology of the Sinap Formation and to determine its relationships with the Pazar Formation in the area of the survey.
3) To determine the age of the Sinap Formation and related rocks by potassium-argon, fission track and paleomagnetic dating.
4) To collect faunas from known stratigraphic locations within the Sinap Formation in order to develop a regional biostratigraphy for Cent­ ral Anatolia.
5) To prospect for additional localities in the Sinap Formation both within the area of the 1989 surveyand by looking at additional areas that have been mapped as Sinap Formation and that appear to offer promise based on their topographic setting. In particular, we wish to prospect additional areas within the Sinap Formation that were not examined during the year's survey at and near to Kelviran,
We believe that the results of the work that we propose to conduct in the Sinap Formation will provide important new insights into primate and human evolution and into the paleoecology and biochronology of Central Anatolia,
63
REFERENCES
ANDREWS, P. & TEKKAYA, 1.1980. A revision of the Turkish Miocene hominoid Sivapit­ hecus meteai. Palaeontoloji 23: 85-95.
KELLEY, J. & PILBEAM, D.R. 1986. The Dryopithecines: Taxonomy, ComparativeAnatomy, and Phylogeny of Miocene Large Hominoids. In: Comparative Primate Biology, Volume 1: Systematics, Evolution, and Anatomy (Swindler, DR & Erwin, J., eds), pp. 361-411.
MARTIN, L. & ANDREWS, P. 1984. The phy1eticposition of Graecopithecus freybergl KOE­ NIGSWALD. Cour. Forsch. Inst, Senckenberg 69: 25-40.
OZANSOY, F. 1955. Sur les gisements continenteaux et les mammiferes du Neogen et du ViHefranchian d'Ankara (Turquie). C.r. Aead. SC., Paris 240: 992-994.
OZANSOY, F. 1957. Faunes des mammiferes du Tertiare de Turquie et leurs revisions stratig­ raphique. Bull. Miner. Res. Explor. Inst, Ankara 49: 29-48.
OZANSOY, F. 1965. Etude des gisements continentaux et des mammiferes du Cenozoique de Turquie. Mem. Soe. geol. Franee 44: 5-89.
PILBEAM, D.R. 1982. New hominoid skull material from the Miocene of Pakistan. Nature 295: 232-234.
WARD, S.C. & PILBEAM, D.R. 1983. Maxillofacial morphology of Miocene hominoids from Africa and Indo-Pakistan. In:' New Interpretations of Ape and Human Ancestry. (Ciochon, R.L. & Corruccini, R.S., eds), pp. 211-238.
64
3~ ~ i
Ç 8J
ta kö
1&
Ç a m l b a y a r
T .
R
~ O ..
. 17
14
K a r c a b e l e n
T .
1 -
'r: !lo
"' Ö
T .
;J @
Y a
ss 'ö
re n
.
5 8
Fi gu
JÇNDEYÜRÜTÜLEN YUZEY ARATIRMALARI
içindeki yüzey aratrmalanmz sürdürdük. Aratrmalan Japonya Orta­ dou Kültür Merkezi adna, Kültür Bakanl Antlar ve Müzeler Genel Müdürlüü'nün izin ve yardmyla yürüttük. Aratrmalanmz 1989 yln­
dan beri sürdürdüümüz Karian-Kalehöyük kazlannda gün na çka­
nlan eserlerin, bu bölgelerdeki yayd alann tespit etmek bakmndan
çok önemli oldu. Aynca, Kaman-Kalehöyük buluntulanna yaknlk gös­ terdikleri anlalan eserlere sahip olan üç ildeki höyük ve düz yerleim
yerlerinin harita üzerinde belirlenmesi vesathtan derlenen malzemeden oluan koleksiyonun, mukayese malzemesi olarak, kullanlmasnn da önemli yaran vardr. Aratrmalara kaz heyeti üyelerinden Sachihiro Omura, Masako Omura, Mamoru Yamashita, Kimiyoshi Matsumura, Yu­ taka Miyake, Ryoichi Kontani, Mehmet Ali Çelik ve Aysel Temel katl­
d. Bakanlk temsilcisi olarak Side Müzesi Arkeologu Haim Yldz katl­
d.
gerçekletirildi. Aratrmalarda topladmz seramiin tanmnda hoca­ mz Prof. Dr. Tahsin Ozgüç'ün büyük destek ve katksndan çok yararlan­ dk; içtenlikle teekkürlerimizi sunanz.
Burada 196, 1987, 1988 yllannda y-aplm aratrmalar üzerinde ksaca durmak isterim.·
* Sachihiro OMURA, The Middie Eastern Culture Center in Japan 3-10-31 Chsawa Mi­ lakshi Tokyo 181, JAPONYA
69
1986 ylndaki yüzey aratrmalannda, Kaman-Kalehöyük merkezi alnarak yaklak 30 kn yançapndaki dairesel bir alan taranm ve yerle­ im yerlerinin belirlenmesi salanmtr. Bu alanda 22 höyük ve düz yer­ leim yeri tespit edilmitir'.
1987 ylndaki aratrmalar da: Krehir iline bal Çiçekda ilçesi ve Krehir Merkezine bal bölgede yürütülmütür.Bu bölgelerde de 43 höyük ve düz yerleimyeri incelendi'.
1988 yl çalmalarnda Delice rmak vadisi aratrma merkezi ola­ rak ele alnd. Bu aratrmalar Krehir merkez bölgesinin kuzeydousun­
da ve Yozgat'n güneyinde younlatnld. Bu bölgede de 48 höyük ince­ ledik",
1986, 1987 ve 1988 yllanndaki aratrmalann sonuçlanna göre,
Krehir ilinde ve Yozgat'n güneyinde, M.Ö. 4. binden balayarak Orta Çalara kadardevam eden kültürlerin temsil edildii anlald. Bu­ luntular arasnda, özellikle, Eski Tunç ça'na ait olan çanak-çömlein
önemli bir yer tuttuu görülmektedir.
1989 yl yüzey aratrmalannnamac 5 noktada toplanabilir:
1- Krehir, Nevehir, Yozgat ve Aksaray il snrlan içindeki höyük­ leri tespit etmek; harita üzerinde yerlerine oturtmak;
2- Kaman-Kalehöyük kazsnda aça çkanlan kültür katlannn veri­ lerine göre, yeni tesbit ettiimiz höyüklerin veya düz yerleim yerlerinin temsil ettikleri kültürleri saptamak ve malzemeyi mukayese etmek;
3- 1988 yl aratrmalannda bulunan Delice bölgesi boyal seramik­ lerinin yayl alann tesbit etmek;
4- Rolf Hachmann'n 1957 ylnda yaynlad Çradere seramiinin
yayl alann incelemek;
(1) Tsugio Mikami, Sachihiro Omura, "1986 Krehir li Snrlar çinde Yaplan Yüzey Aratr­ malar", V. Aratrma Sonuçlar Toplants, Ankara 1988, s. 123-156.
(2) Sachihiro Omura, "1987 Krehir ili Snrlar çinde Yaplan Yüzey Aratrmalar", VI. Aratrma Sonuçlar Toplants, Ankara 1988, s. 555-570.
(3) Masao Mori, Sachihiro Omura, "1988 Krehir, Yozgat ve Nevehir lleri Yüzey Aratrma­ lar", VII. Aratrma Sonuçlar Toplants,Ankara 1989, s. 295-310.
70
madn aratrmak.
1989 ylnda yine Krehir, Yozgat, Nevehir ve Aksaray illeri snr­
lan içinde çallm ve bu bölgelerde 67 yeni höyük tespit edilmitir (Re­ sim: 1). Bunlan bölgelerine göre açklamakta yarar olduuna inanyo­
rum:
1) Krehir li
Krehir ilinde 1986 ylnda baladmz aratrmalan 1988'de bü­ yük ölçüde tamamladk. Ancak baz eksikleri gidermek amac ile bu böl­ gede 1989