39

‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”
Page 2: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

‹çindekiler

ix Derleyen ve Yazarlar

xiii Önsöz: Hikâye “Hikâye” midir Yalnızca? Bülent Somay

xxxi Yüzbaşı Torosyan Tartışması

1 1 YüzbaşıTorosyanTartışması yahut‘Alaturka’TarihçiliğinAçmazları Ayhan Aktar 1 Giriş 10 2015Yaklaşıyor,NeYapmalı? 14 ÇanakkaleSavaşlarıİçinKurgulanan Yeni‘MilliTarihAnlatısı’ 20 Genelkurmay’ınAçıklaması:Çanakkale’de SarkisTorosyanDiyeBiriYok! 28 OsmanlıOrdusundaErmeniSubaylar 39 OsmanlıOrdusundaErmeniAskerlerveAmeleTaburları 46 YüzbaşıTorosyanTartışmasında“SahteBelgeler”Meselesi 65 SavaşSonrasındaGayrimüslimSubayların‘CanPazarı’ 68 Aralık1920:NewYork’taEllisAdası’nda ‘Vatansız’BirAdam 74 ‘Alaturka’TarihçiliğinEnCiddiZaafı:‘Empati’Yoksunluğu 81 TarihYazımınınTemelMeselesi:İnsanlıkHalleriniAnlamak 86 HakanErdem’in‘Acayip’Kitabı 112 İnsanlıkHalleriniAnlamak 116 SonuçYerine

123 2 YüzbaşıTorosyan’ınHayaleti Ayhan Aktar 125 DışişleriBakanlığıÇanakkale’deki ErmeniAskerleriHatırlıyor 128 BasındaGayrimüslimOsmanlıAskerleriileİlgiliHaberler ve“Şehitlik”Anlayışı 139 OsmanlıOrdusundakiGayrimüslimAskerlerHakkında YapılanAkademikÇalışmalar 141 SanatçılarınOsmanlıOrdusundaki ErmeniAskerlerleİlgiliÇalışmaları

Page 3: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

vi içindekiler

145 3 OtobiyografiNasılOkunur?: BiteviyeTarihçiliğinAçmazlarınaDair Suavi Aydın 145 İfade-iMeram 146 PozitivistTarihçilikGeleneğinin KaynakÇeşitliliğiileİmtihanı 149 HakikatMeselesi 152 AntropolojininTarihçiliğeÇağdaşKatkısı 153 OtobiyografininAnlaşılmasıve “TarihselBirMetin”OlarakKonumu 166 TorosyanAnlatısınınMetinselSerüveni: PrizmadanBizeYansıyanlar... 167 TorosyanAnlatısınınKamusalAlana YansımaBiçimiÜzerine 175 TarihHatalarıArarkenTarihHatalarıYapmak 177 HakanErdem’inBazıEleştirilerineDair 186 HalilBerktay’ınTarihçiliğineDair 186 Yüzbaşıİçin“Bey”ÜnvanıKullanılırmı? 188 “Alaybeğliği”Olmazmış 189 OsmaniyeNişanıOlmazmış! 189 “18Mart1915’teHiçbirİngilizveyaFransızZırhlısı TamamenveyaEsasenTopçuAteşiyleBatırılmadı” 190 Torosyan’ınElindekiBelgelerinSahteliği 192 Torosyan’ınIrakCephesiAnlatımıveBazıAyrıntılar 194 Sonuç

201 4 CesarettepeKahramanıMehmetÇavuşile YüzbaşıSarkisTorosyan’ınYollarıKesiştimi? Kahraman Şakul

215 5 SarkisTorosyan’ınAçmasıGerekenYol Ohannes Kılıçdağı 218 OsmanlıOrdusundaGayrimüslimler 223 ErmeniSubaylar

227 6 TorosyanveMıntıkaTemizliğiZorunluluğu yadaTorosyanTartışmalarındaBenNeredeDuruyorum Taner Akçam

Page 4: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

içindekiler vii

233 7 YüzbaşıTorosyanTartışmaları yadaSuskunluğunSessizAnlaşması Taner Akçam 236 ErmeniMeselesi:BirVarlık-YoklukSorunu 238 TartışılanKonuNedir? 240 İkiOsmanlıBelgesininSahteliğiMeselesi 245 Torosyanve1916’daAmerika’yaGirişEfsanesi 250 Torosyan’ınSahtekârOlmasıDurumunda YapmasıGerekenler 252 SoykırımÜzerineYazılanAnılarHakkındaSınırlıGözlemler 253 ErmeniAnılarıveAnılarıNasılOkumakGerek 257 Torosyan’ınAnılarınınKaynakOlarak KullanılıpKullanılmaması 259 Bitirirken

261 8 TorosyanTartışmaları:BitenNedir? Taner Akçam 262 TartışmaKültürüKonusunda 262 HakanErdemHatayıNeredeYaptı? 266 Sonuç:YenidenTartışmaKültürü

271 9 “OKitaptaSadeceDedeminSavaştaYaşadıklarıVar” Taner Akçam

277 10 SarkisDedeminİnsanları Taner Akçam

303 Dizin

Page 5: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

Hikâye “Hikâye” midir Yalnızca?Bülent Somay

“Ben delilleri görürüm; o ise hikâyeyi görüyor.”Detektif Kate Beckett; Castle

GaiusIuliusCaesarİ.Ö.44yılının15MartgünüRomaSenatosu’nunönündekimerdivenlerde,yaklaşıkaltmışsenatörünsaldırısınauğradı.

Yirmiüçyerindenbıçaklandıveoracıktacanverdi.Caesar’asaldıranlarara-sında“manevioğlu”Brutusdavardı.OlaydanhemensonraCaesar’ıncese-diniinceleyen,yaniolayyerineçokyakınolduğunutahminedebileceğimizta-rihçiGaiusSuetoniusTranquillus,onunsuikastsırasındahiçbirşeysöyleme-diğinibelirtmiş,ancakyakındakilerinifadelerinedayanarak“Kaisu,tek-non?”(Yunanca:“Sendemioğlum?”)demişolabileceğinideeklemiştir.1 ÇokünlütarihçiPlutarkhos’agöredeCaesarBrutus’ugördüğündeağzınıaç-mamış,sadecetogasınıbaşınaçekmiştir.2PekiozamanShakespeare’inJulius

1 “Veböyleceyirmiüçkerebıçaklanırkenağzınıbileaçmamış,sadeceilkdarbedeinlemiştir;ancakbazılarıMarcusBrutusüstünesaldırdığındaYunanca’Sendemioğlum?’dediğiniyazarlar.”C.SuetoniusTranquillus,The Lives of Twelve Caesars, 82/2,http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Suetonius/12Caesars/Julius*.html(songözatmatarihi11.01.2015).Çevi-ribenim.B.S.

2 “Vebazıyazarlarderki,Caesardiğerlerinekarşıkendinisavunmasına,sağasolakaçmayaçalış-masınaveyüksekseslehaykırmasınarağmen,Brutus’unhançeriniçektiğinigörmesiylebirlikteto-gasınıbaşınaçekerekyereçökmüş,yatesadüfenyadakatillerininitipkakmasıyla,Pompeyheyke-lininkaidesinindibineyığılmıştır.”Bkz,Plutarch,The Parallel Lives,CiltVII,s.66/12,http://pe-nelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Plutarch/Lives/Caesar*.html(songözatmatarihi11.01.2015).Çeviribenim.B.S.

Page 6: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

xvi önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca?

Caesaroyunundakimeşhur“Ettu,Brute?ThanfallCaesar,”(İlkcümleLa-tince:“SendemiBrutus?”İkincicümleİngilizce:“YıkılöyleyseCaesar!”)di-zesineredençıktı?Caesarsonanlarındayahiçkonuşmamıştı(Plutarkhos),yadaYunancabircümlesöylemişti(Suetonius,amayarımağızla).NeredenuydurduShakespeare“Caesar”adıgeçincehemenhemenherkesinilkaklınagelenodizeleri?Haydihaksızlıketmeyelim,ilkaklagelensözolarakbirde“Veni,vidi,vici!”(Latince:“Geldim,gördüm,yendim!”)varkibusözünsa-hiciliğindenkimseşüpheetmiyor,çünküCaesar’ınİ.Ö.46yılında(hemdeTokatyakınlarında)söylediğiiddiaedilenbusözüngerçekliğiüzerindePlu-tarkhosveSuetoniusfikirbirliğihalindeler(ikitarihçianlaşıncabizesusmakdüşer).Shakespeare’edehaksızlıketmeyelim(William’ınhakkıWilliam’a),olafıkafasındanuydurmadımuhakkak;herhalde“Kaisu,teknon?”lafıku-şaktankuşağa,kulaktankulağadeğişedeğişeonakadarulaştı,odakendikendine“BuCaesarnecekonuşur?Latinceherhalde,”diyerekodizeleriyaz-dı.Zaten“Ettu,Brute?”ifadesi(Latincehaliyle)Shakespeare’denonyediyılöncekullanılmıştıbile.

Banasorsanız,“Caesarhiçbirşeysöylemedi,”,“Caesar‘Ettu,Brute?’dedi,”ve“Caesar‘Kaisu,teknon?’dedi,”seçenekleriarasındaüçüncüsünütercihederdim.ÇünküYunan/RomakökenliGarpuygarlıklarınıntemelinde,Freud’unmitik“kardeşlerinbirleşipbabayıöldürmesi”momentininolduğu-nainandığımiçin,“Sendemioğlum?”cümlesibuinancımamalzemesağla-yanbirkanıtparçacığıoluştururdu.Unutmayalım,Caesar’ıntamadı“Impe-ratorGaiusIuliusGaiifiliusGaiineposCaesarPatrisPatriae”(VatanınBa-bası,GaiusoğluGaiustorunuİmparatorGaiusIuliusCaesar).Tabiibuinan-cımıdesteklemekiçindebazışeylerigözardıederdimartık:Meselakimita-rihçiler“Kaisu,teknon”un(budefasonundasoruişaretiolmadan)aslında“Edenbulur”(yada“Bugünbana,yarınsanaevlat”veyaopekgüzelFars-çasıyla“Mendakkadukka”)anlamınagelen(Eski)Yunancabirdeyişinkı-saltılmışhaliolduğunusöylüyorlar.Budatezimibirazzorasokuyoraçıkça-sı.Amahemenyılacakdeğilimtabii.Benaraştırmacılığaönemverenbiraka-demisyenolduğumiçin,Roma’yahergidişimdeolayıyerindeincelemeyiveteorimihaklıçıkaracakkanıtlararamayıihmaletmiyorum,ancakmaalesefCaesarsuikastibir“Coldcase”olduğuiçinşuanakadarpekbirşeybulabil-mişdeğilim.

Tarihnasılyazılır?Mahkemelerdekanıtolarakkabuledilebilecekke-sinlikteverilerledeğilmutlaka.Mahkemede“kulaktandolma”tanıklık(“he-arsayevidence”),yokhükmündedir.Tarihteisekulaktandolmaolmayanpek

Page 7: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca? xvii

azşeyvar.Yazınınicadındanönce(kiaşağıyukarıbundan5000-5200yılön-cedenbahsediyoruz)zatenkulaktandolmaanlatılardanbaşkabirsözyoktu.Kuşkusuzinsanyapısıaletler,eşyalar,duvarresimlerivardı;bunlarıntarihle-rinikarbonzamanlamasıyöntemiyleaşağıyukarıbilebiliyoruz.Aralarındakiilişkilerden,bulunduklarıyerlerden,aitolduklarıdönemlervekültürlerhak-kındafikirdeedinebiliyoruz.Ancaktarihyazmakiçinyazıyı,kuşaktankuşa-ğa,ustadançırağageçenkulaktandolmaanlatılarıntaşakazınmasını,papi-rüsevekâğıdadökülmesinibeklememizgerekecek.

Tarihbiranlatıdır;anlatılanşeyinbeşbinyılönceyadageçenyılol-masıdafarketmez.Zamanımızayaklaştıkçaeldekikanıtlarvebelgelersayı-caartacak,daha“kesin”olacaktırmutlaka.Ama“olay”ınsonsuzveçhesinikapsayanbiranlatımümkündeğildir.Heranlatıeksiktir;eksikliğiylevardır.Hiçbiranlatıhakikatetekabületmez,onunlaçakışmaz,çoğuzamanyanınabileyaklaşamaz.Hakikattenumudukesince,elimizdebirtek“olgular”kalır.Fizikçininişikolay;hattaişipozitivizmevuraraktoplumsalolgularındatıp-kıfizikteolduğugibi,ölçülüpbiçilebilir,sınanıpdoğru/yalanlanabilirolduğu-nainanansosyalbilimcininişidebiryerekadarkolay.Yadaenazındanün-lüfizikçiHeisenberg’ekadaröylesanılıyordu.Heisenbergmünafıklıkedip1926’da“Belirsizlikİlkesi”üzerinemakalesiniyayınladığında(veKuantumFiziğialanındaçalışanlardaçoğunluklaonuntesbitleriniizlemeyebaşladığın-da),işleriyicekarıştı.Kesinlik,kendindeneminlik,determinizmeaşırıgüven,fizikalanındadabirilkeolarakortadankalktı.Kendiaşırıözgüvenleriniveölçüp-biçmelerini“doğabilimlerininmetodolojisine”dayandırdıklarınısa-nansosyalbilimcilerinşaşkınveküskün(neredeyse“ihaneteuğramış”)halle-rinehiçdeğinmiyorum.

“Olgular”kavramıbasitgörünür:Olmuşolanşeylerişte;gözlemleye-bildiklerimiz,deneyimleyebildiklerimiz,belgeleyebildiklerimiz,sayabildikle-rimiz,hesabınıyapıptablolara,istatistiklereveşemalaraoturtabildiklerimiz.OysaEinsteinöyledemiyor:“Neyingözlemlenebilirolduğunuyalnızcateoribelirler.”3Teori(Theoria:Nazar,Bakış),olgularanasılbaktığınızdır,oyüz-denneyingöründüğünütabiikiobelirler.Böylebakıldığındaoldukçaaçıkgörünüyor,ancakher“bakış”ın,herteorininideolojikbiryüküolduğunudaunutmamalıyız.İdeolojidenbağımsızbirteoriyoktur;ancakbuyaklaşımıka-bulettiğimizde,kendiideolojikyargı/önyargılarımızın,baktığımızolgulardanbağımsız,amagenedebakışımızıetkileyenönkabullerimizinvarolduğunu

3 WernerHeisenberg,Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper&Row,NewYork,1971,s.63.Çeviribenim.B.S.

Page 8: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

xviii önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca?

bilir,eğeraçıkçakötüniyetlideğilsek,bunlarakarşıtedbirlerimizidealırız.Kendimizdenşüpheyedüşeriz,kendimizisorgularız:İkirciklioluruz.Oysapozitivistsosyalbilim,olgularateoridenveideolojidenarınmış,“nesnel”birbakışlayaklaştığını,oyüzdende“nesnel”olgularaulaşabildiğini,teoriyiiseancakbuaşamadansonraoluşturduğunuiddiaeder.Tabiikiçoktehlikelibiryaklaşımdırbu;çünkübaşlangıçnoktasındakiteoridenveideolojikçerçeve-denaraştırmacınınkendisinindebihaberolduğunu,oyüzdenkendigözlem-lerindekihataveyanılmapaylarınıaslagöremeyeceğinigösterirbize.Aynışey,sosyalbilimleriçinolduğukadartarihiçindegeçerli.“Tarihselolguları”hiçbirteorikyadaideolojikönyargıyasahipolmadantoplayıpdeğerlendirdi-ğiniiddiaeden“tarihçi”,aslındagenelgeçer,sıradanlaşmış,kerametikendin-denmenkul,buyüzdendeentehlikelibiçimdegizlenmişbir“teori”nin,açık-çaegemenideoloji(lerdenbiri)ninpeşindengittiğini(farkındabileolmadan)itirafetmektedir.Üsteliko“nesnel”olgularabirkerevarıldığında,nesnellikvekesinnedensellikdebirkerearkayaalındığıiçin,şüphedeneserkalmaya-cak,kibirlibir“benbilirim”tavrıbilimin,düşüncenin,bilmegayretininönü-negeçecek,üstünüörtecektir.

Tarihinasıl“bileceğiz”ozaman?Birfantaziyebaşvuralım:Diyelimkizamaniçindegeriyedoğruyolcu-

lukyapabiliyoruz,amagittiğimizzamandaolaylarınakışınamüdahaleede-miyoruz(aksitakdirdebirdiziparadoksanedenolurduk).Buolanak“tarih-selhakikat”hakkındakibütünsorunlarımızıçözmezmiydi?İşte,gidiyoruz,olguyuyerindevezamanındagözlemliyoruz;bundandahanetbirbilgiedin-meyoluolabilirmi?Ancakmaalesefbudasondereceyetersizbiryöntem.Yetersizolmasınınbirdizinedenivar:1)Gözlemleyengenede“biz”iz,dola-yısıylabakışımızdakiideolojikçarpıtmadan,önyargıdan,hazırçerçevedenbudurumdabilekurtulamıyoruz;2)“Olgu”birtekmekândaolmuyor,oysabizaynıandaancakbirtekyerdeolabiliyoruz.Buyetersizliğinkanıtıaslında,fantaziyefalandagerekkalmadan,zatenelimizde:Yaşadığımızandaolupbi-tenleriyanılmazbirnesnelbilgiolarak“kaydedebiliyor”muyuz?Örneklerleilerleyelim.2013Haziranı’ndaTaksimMeydanı’ndaveGeziPark’tabir“Ta-rihselOlay”gerçekleşti.Buolayıntamolarakneolduğunubiliyormuyuz?Kronolojisini(kabacadaolsa)yapabiliriz,amaaltında,önündeveardındayatanlarınasılbileceğiz?“FaizLobisi”toplantılarındabulundukmu?“Para-lelYapı”nınişenasılkatıldığını,nasılkomplolarkurduğunu/kurmadığınıne-redenbiliyoruz?Geziçadırlarındakidarbehazırlığıtoplantılarınaklenyayın-landımı?Camideiçkiiçildiğini/içilmediğinifilmeçekenbirilerivarmıydı?

Page 9: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca? xix

“BaşörtülüBacıya”saldıransiyahbandanalı,zincirli,beldenyukarısıçıplakveçişinitutamayankalabalığıkimgördü?Kameralargöremedigerçi,amaor-tadaenazındanbirsözlütacizolmadığındaneminmiyizgenede?Mesela,Be-şiktaşSporKulübü’nüntaraftargrubu‘Çarşı’BaşbakanlıkOfisi’nielegeçir-diğindeilanedeceğidarbekabinesindeGençlikveSporBakanıkimolacağınıbilebiliyormuyuz?

Çokfazlasoruvar,vebunlaracevapverebilmekiçintarihçininheran-daveheryerdebirdenbulunmasılazım.Amabazıtarihçilerbukadarkılıkırkyarmakgereğinihissetmeyebilir.Meselabirtarihçimiz,Nişantaşı’ndakievininterasındanaşağıbirgözatıp,polisşiddetifilanolmadığını,tamtersi-ne,göstericilerinmazlumvemağdurpolisesaldırdığınıiddiaedebilir.Eminolalım,aynıterastanaynıandabakanbirbaşkasıdabaşkabirşeygörecekti.Ayrıcaüç-dörtbinaötedekibirpenceredengörünendefarklıbirşeyolacak-tı.Aynıterastanbirsaatsonra(tarihçimiziçerigirmişgördükleriniöfkeyleblogunayazarken)bakıldığındanegörülecektipeki?Demekkigözlemdeas-lındaherzaman“gözlem”değil;bazeninandıklarımıza,hazıryargılarımıza“nesnellik”kisvesiverebilmekiçinuydurduğumuzbirbahanedenfazlabirşeyolmayabilir.

Aynıtarihçi(çokçalışkanbirtarihçiolduğukuşkugötürmez),1Mayıs1977’deotuzdörtkişininölümüylesonuçlananolaydateksorumlununken-diaralarındakavgayatutuşansolcularolduğunu,devletin,derindevletinveçeşitligerçekyadahayali“provokasyon”odaklarınınbuişehiçkarışmadık-larınıdaiddiaedebilir.İşingaribi,kısmendehaklıolur,yadadahadoğrusu,hakikatikuyruğundanveyakulağındanyakalamışolur;ancakhakikatkay-pakbirşeyolduğuiçinelindenkaçıpgitmesianmeselesidir.1Mayıs1977,hemçeşitlibasiretsiz“sol”gruplarınkavgayatutuşmakiçinbahanearamala-rınınsonucu,hemhazırbirprovokasyonortamıbulmuşkenbunugiderekda-hakitleselleşen1Mayıskutlamalarınıkalabalıkiçin“ürkünç”birhalegetir-meamacınıtaşıyanresmivegayriresmidevletyapılarınınbirsindirmegirişi-mi,hem dehesaptaolmayanbirkamyonetinyanlışyereparketmesiyleola-yınçığırındançıkması,kimseninbeklemediğibiryeregitmesidir.Toputopuüç“hem”saydımyukarıda.Hiçşüphemizolmasındahabirsürü“hem”bu-labilirizbuTarihselOlay’da.Kimidahaönemsiz,kimisözüedilmeyebiledeğmez,kimimerkeziönemde,kimiisekendibaşınaanlamsızvetesadüfi,amabaşkaunsurlarlabirleştiğindeönemkazanıyor.“TarihselOlay”ıtekveçhesiyle,çizgiselbirnedensellikleanlamlandırmayaçalışmak,onuyazanıveyöneteni,oyuncularıveyapımcısıbellibirsinemafilmineindirgemektir.

Page 10: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca? xxvii

Elinizdekiderleme,2013sonuile2015başıarasındayazılmışdokuzyazıdanveüçektenoluşuyor.

Bunlardanilki,Yzb.Torosyan’ınanılarınıbulupçıkaranveTürkçedeyayımlanmasınısağlayanAyhanAktartarafındankalemealınanuzunbirya-zı.AyhanAktar’ınyazısıbiryandantartışmayıözetlerken,diğeryandandata-rihyazımınıntemelsorunlarınıtartışmayaaçıyor.BuçerçevedebugünekadarüzerindehiçdurulmayanBirinciDünyaSavaşı’ndaOsmanlıordusundaErme-nisubaylarveaskerlergibikonuları,OsmanlıArşivleri’ndenalınanbelgeleredayanarakelealıyor.Aynızamanda,Torosyan’ınkitabındapaylaştığıveda-hasonraPhiladelphia’daoturantorunuLouiseSchreiber’denorijinallerialı-nanbelgelerleilgiliolarakilerisürülen“sahtebelge”iddialarınıdatartışıyor.Aktar’ınyazısındaayrıcaİngilizMilliArşivi’ndenalınanbelgelerleToros-yan’ınbulunduğucephelerdekidurumuaydınlatacakbilgilerortayakonuyor.

14Ocak2015günüDışişleriBakanıMevlütÇavuşoğlubasınmensup-larınaönemlibiraçıklamadabulundu.ErmenistanCumhurbaşkanıSerjSar-kisyan’ı,ilkkez24Nisan2015tarihindekutlanacak‘ÇanakkaleSavaşıAn-maTörenlerine’davetederken,BakanÇavuşoğlu,“Savaştanetkilenentümülkeleridavetettik...Ermenistandavar,çünkü Osmanlı ordusunun içinde Ermeni askerler de var”demişti.Dahasonra,buyaklaşımBaşbakandüzeyin-detekrarlandı.BaşbakanAhmetDavutoğluda23Nisan2015tarihindeİs-tanbul’dadüzenlenen‘Çanakkale100.YılBarışZirvesiYüksekDüzeyliOtu-rumu’ndayaptığıkonuşmadaşunlarısöylüyordu:

“Çarpıcıbirmisaliçinzikredeyim:Ermenitaburları,YahuditaburlarıdavardıOsmanlısaflarında.HıristiyanlarveMüslümanlarhepberaber,asır-larcabirarada,birliktebarış içinyaşadıklarıİstanbul’usavunuyorlardı.Öylesineetkilibirsavunmaydıkibu,bizimtoplumpsikolojimizdeöylesineetkiyapmıştıki,Türkiye’dehiçbirokulyokturkiozaman,varolsun,birneslini savaştakaybetmemişolsun.Bütünokullarınbirnesli savaştakaybedildi.”11

Tarihçiolmadığımgibi,askeritarihçihiçdeğilim.OsmanlıOrdusundaÇanakkalecephesindesavaşanbirlikleriçinde‘Amele’taburlarınıbirkenar-datutarsak,sadeceErmeniveyaYahudierlerdenoluşanmuharipbirliklerinvarolupolmadığınıbilmemmümkündeğil.Amaherşeyerağmen,BaşbakandüzeyindegayrimüslimOsmanlıvatandaşlarınınÇanakkale’desavaştıkları-nındilegetirilmesininönemlibirgelişmeolduğunusöylemekmümkün.

11 ‘Davutoğlu:Barışıinşaetmekiçingünbugündür,’Hürriyet,23Nisan2015.

Page 11: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

xxviii önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca?

AyhanAktar“YüzbaşıTorosyan’ınHayaleti”başlıklıikinciyazısın-da,resmitarihimizdehiçadıanılmayanErmeniaskerlerinbukezresmiağız-lardanvarlığınınkabulününardındakitoplumsaldinamiklerielealıyor.Biranlamda,Yzb.Torosyan’ınanılarıetrafındakopantartışmanınhareketege-çirdiği‘hafızanınuyanışı’süreçleriningeçtiğiaşamalarıözetliyor.

Derlemedeüçüncüyazıolan,SuaviAydın’ın,“Otobiyografinasıloku-nur?BiteviyeTarihçiliğinAçmazlarınaDair”başlıklıçalışmasıiseotobiyog-rafidenilentürünözelliklerinevetarihçilerinotobiyografiyenasılyaklaşma-larıgerektiğinedairbirdersniteliğinde.Aydın,otobiyografikmetinlerdenes-nellikarayışınınsınırlarınıçiziyor.Torosyantartışmasındanhareketle,tarih-çinin“hakikatarayışı”çabasınınotobiyografikmetinlerdeçokanlamlıola-mayacağınıörneklerleanlatıyor.Aydın’ınyazısısosyalbilimlermetodolojisi-ninfelsefiboyutlarınadagöndermeleryaptığıiçin,zamanzamanYzb.Toros-yantartışmasınındaötesinegeçenbazımetodolojikmeseleleritemellendiri-yor.

Derlemenindördüncüyazısındaise,KahramanŞakulsavaşakatılanerlerinanılarındanyolaçıkarakbazıbireyselanlatılarınnasılbirbirininiçinegeçtiğiniörneklerleortayakoyuyor.Şakulözellikle,PTSD(TravmaSonrasıStresBozukluğu)hastalarınınsavaştabilinenveyameşhurolmuşbazıanlatı-larınasılharmanladıklarınailişkinörneklerveriyor.Bubağlamda,Çanakka-le’desavaşanKırşehirliMehmetÇavuş’un‘elbombasıylagemiyesaldırdığı’içinkendisinihapseatan‘kötüadamErmeniYüzbaşıkarakteri’ileYüzbaşıTorosyan’ınanlattığı17Nisan1915günüDardanosTabyasıönlerindesığlı-ğaoturanE15denizaltısınınbatırılmasınısırasındaki‘emreitaatsizlik’olayıvebununcezalandırılmasınıkarşılaştırıyor.HatırlamasüreçlerininnekadarkarmaşıketkileraltındabiçimlendiğikonusundaaskeritarihçiKahramanŞa-kul’unyazısınıntartışmayaönemlibirkatkıolduğunudüşünüyorum.

Beşinciyazı,OhannesKılıçdağıtarafındankalemealınmışolan“Sar-kisTorosyan’ınAçmasıGerekenYol”.Kılıçdağı’nınyazısı,özellikleAnado-lukentlerindeII.MeşrutiyetdönemindeyayımlanmışErmenicegazeteveder-gileritarayarak,1909’dadeğişenaskerealımyasasındansonrabaşlayanEr-menitoplumununaskerlikmacerasınıelealıyor.II.Meşrutiyet’inilanındansonrayaşanan“eşitlikvekardeşlik”iklimiiçindeErmenigençlerininOsman-lıordusunakatılmakkonusundagösterdiklerihevesvecoşkubelkideilkkezbudenliayrıntılıolarakelealınıyor.

Altıncıyazı,TanerAkçam’ınYzb.Torosyan’ınanılarıetrafındabaşla-yantartışmayailkmüdahalesi.Buyazıda,Akçam,Torosyan’ınanılarının

Page 12: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

önsöz: hikâye “hikâye” midir yalnızca? xxix

1915’deyaşanansoykırımgerçeğindenayrıolarakelealınmasınınmümkünolmadığınıvurguluyor.Osmanlıordusundakigayrimüslimaskerlerinyaşa-dıklarınınelealınmamasının,Torosyan’ınanılarınıntartışılmasındakiencid-dieksiklikolduğunubelirtiyor.

YedinciyazıyineTanerAkçam’dan.“YüzbaşıTorosyanTartışmalarıyadaSuskunluğunSessizAnlaşması”başlıklıbuuzunyazıda,Akçam,Toros-yan’ıntorunuLouiseSchreiber’denaldığıbelgelerışığındatartışmanınyenibirmecrayaakmasınısağlamıştır.Torosyan’ınABD’ye1916yılındagitmişolduğuiddialarınıçürütmekteveErmenisoykırımındankurtulmuşolankişi-lerinanılarınınnasıldeğerlendirilmesigerektiğikonusundaönemliperspek-tiflersunmaktadır.Ayrıca,SarkisTorosyan’ınanılarını‘zenginolmak’ama-cıylakalemealmadığını,çünkükitabınınyayımlanmasıiçinyayıncısınaparaverdiğinitorunLouiseSchreiber’denaldığıbelgelerleispatlamaktadır.

SekizinciyazıdaTanerAkçam,HakanErdem’inkitabındakullandığıbirbelgedenyolaçıkarak,özellikleinternetyoluileeldeedilenbelgelerdedik-katedilmesigerekenhususlarınaltınıçiziyor.Akçam’ınbuyazısı,tartışmaadabıvebelgelerinnasılanalizedileceğikonusundaönemliipuçlarıyladolu.

Dokuzuncuveonuncubölümlerde,TanerAkçam’ınikigünüstüsteTorosyan’ıntorunuLouiseSchreiberileyaptığımülakatlardanoluşmaktadır.

DerlemeninonbirincibölümündeiseYüzbaşıTorosyan’ınanılarıetra-fındadönentartışmadaulusalbasındayayınlananbazıköşeyazısıvemüla-katlardanbirseçkisunulmaktadır.

Tarihvesosyalbilimlerdisiplinlerindekigençaraştırmacılarveöğren-cileriçinönemliderslerledoluolanbutartışmanıngazeteköşelerindekalma-masıiçinçabagösterenİstanbulBilgiÜniversitesiYayınlarıyöneticisiFahriAral’a,editörCemTüzün’evekitabınbasılabilirhalegetirilmesindeemekle-ribulunanMaratonDizgievi’neteşekkürlerimizisunuyoruz.

Page 13: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

1Yüzbaşı Torosyan Tartışması

yahut ‘Alaturka’ Tarihçiliğin Açmazları*Ayhan Aktar

“Bu nedenle, [savaşta yaşanmış] olayları ve tarihleri karıştıran asker-lere geniş bir pay tanınmalıdır. Hatta paradoksal olarak şunu da söy-leyebilirim: Siper savaşlarının en kötü tecrübelerini yaşamış olan biri-nin hatıratı eğer yüksek oranda hatalarla dolu değilse, bence hakika-te uygun değildir. Topların büyük patlamalarla sürdürdükleri perde atışları herhangi birini kısa bir süre için yalancı veya hayalperest ya-pabilir. Verilen kayıpların tamamen abartılmasında; ‘gereksiz bir bi-çimde’ korkunç olaylara takılıp kalmada; tarihlerin karıştırılmasında ve siperlerde çıkarılan dedikodularla gerçekten şahit olunmuş olayla-rın karıştırılmasında bildik ‘siper hâlet-i ruhiyesi’ hep iş başındadır.”

Robert Graves1

GİRİŞ

Osmanlı topçu subayı Yüzbaşı Sarkis Torosyan’ın Çanakkale’den Filistin Cephesine başlıklı anılarının yayımlanmasının üzerinden bir yıldan faz-

la zaman geçti.2 Torosyan’ın anıları, piyasaya çıktığı anda ilgi ve şaşkınlıkla

(*) Bu uzun yazıyı yayımlanmadan önce okuyan ve bazı eleştiri veya önerilerini esirgemeyen dostlarım Taner Akçam, Yiğit Akın, Nazan Aksoy, Fatih Artvinli, Senem Aydın, Suavi Aydın, Ohannes Kılıç-dağı, Abdulhamit Kırmızı, Mehmet Beşikçi, Emrah Sefa Gürkan, Erol Köroğlu, Haluk Oral, İştar Savaşır, Kahraman Şakul, Bülent Somay, Ayşe Gülsevin Tamer, Ömer Turan, Yektan Türkyılmaz ve Gültekin Yıldız’a teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii ki mevcut bütün hatalar benimdir – A.A.

1 Robert Graves (1895-1985) İngiliz yazarı, şair ve edebiyat eleştirmenidir. 1914 yılında savaş ilan edildiğinde gönüllü olarak orduya katılmıştır. Kraliyet Galler Silahendazları birliğinde savaşmış-tır. Belçika cephesinde Somme’da şarapnel yarası alarak ağır yaralanmıştır, hatta resmi makamlar tarafından ailesine öldüğü bildirilmiştir. Graves, artık bir klasik sayılan I. Dünya Savaşı anılarını Good-Bye to All That: An Autobiography (1929) başlığı altında yayımlamıştır.

2 Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Çanakkale’den Filistin Cephesine, yay. haz. Ayhan Aktar, çev. Gizem Şakar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.

Page 14: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

2 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

karşılandı. İnsanların aklına hemen şu soru geliyordu: Birinci Dünya Sava-şı’nda, her fırsatta ‘Türklüğü” vurgulanan şanlı ordumuzun saflarında sava-şan Ermeni subaylar da mı varmış? Resmi anlatıya göre, 1915 yılında “isyan etmiş” oldukları söylenen Ermenilerin Osmanlı ordusunda subay olarak mu-harip sınıflarda savaşmış olmaları kamuoyu açısından yeni bir bilgi sayılırdı. İlk anda, Yüzbaşı Torosyan’ın anlatısı bu yönü ile ilgi çekti ve belki de bugü-ne kadar hiçbir anı kitabının yaratmamış olduğu tartışmalara yol açtı.

Yüzbaşı Torosyan’ın Kayseri / Develi’de bulunan ailesinin 1915’de tehcir edilmiş ve Suriye çöllerine giden yolda katledilmiş olması, Torosyan’ın hikâyesini ‘Ermeni meselesi’ ile birleştiriyordu. Ermeni kökenli bir Osmanlı topçu subayının hayat hikâyesi, birden “1915’de Anadolu Ermenilerine ne oldu?” sorusu ile iç içe geçiyordu. İlginçtir, kitap yayınlandıktan sonra yapı-lan tartışmalarda Torosyan’ın anlatısının Ermeni meselesi ile birlikte ele alın-ması veya Osmanlı ordusundaki Ermeni kökenli subayların ve ailelerinin akı-beti pek gündeme gelmedi.3 Maalesef, Yüzbaşı Torosyan’ın anıları, esas ola-rak, ‘askerî tarih’ bağlamında ele alındı. Özellikle, Torosyan’ın Çanakkale savaşları ile ilgili olarak anlattığı her şey uzun uzadıya didiklendi ve Toros-yan’ın her cümlesinin yanlışlığı ispatlanmaya çalışıldı. Hatta Genelkurmay Başkanlığı, “Çanakkale Cephesinde Sarkis Torosyan isimli bir subay yok-tur!” gibilerden bir açıklama yapmak gereğini bile hissetti.4 Kısacası, askeri tarihin ince detayları Yüzbaşı Torosyan’ın anılarını itibarsızlaştırmanın bir aracı oldu.

Sabancı Üniversitesi, Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Halil Berktay, Yüzbaşı Torosyan’ın anılarının “tümüyle uydurma olduğunu; tarihçilerin bi-limsel açıdan kullanabileceği bir gerçek parçacığı içermediğini” iddia eden tam 34 adet (yazı ile otuz dört!) yazı yazabildi. Ayrıca, “Torosyan’ın Harbi-ye’de okuduğu ve bitirdiği, Osmanlı ordusunda subay olarak görev yaptığı, bütün o cephelerde savaştığı vb. tümüyle yalandır” iddiasını sürekli tekrarla-yarak kitap aleyhinde adeta bir ‘psikolojik operasyon’ ve ‘karalama kampan-yası’ başlattı.5 Aynı üniversitede görev yapan Hakan Erdem ise, Torosyan’ın

3 Taner Akçam, haklı olarak şu soruyu soruyordu: “Torosyan tartışmasına katılanlar, Çanakkale hakkında verilen teknik bilgiler konusunda çok hassastılar, çok rahatsız olmuşlardı, fakat Osman-lı ordusundaki Hıristiyan askerler ve onların imhası konusunda aynı huzursuzluğu, aynı rahatsız-lığı duymuyorlar hatta konuyu tartışmaya bile değer bulmuyorlardı.” Taner Akçam, “Torosyan ve mıntıka temizliği zorunluluğu”, Taraf, 24 Aralık 2012.

4 “Torosyan Savaşçıları”, Hürriyet, 16 Aralık 2012. Bu haber gazetenin birinci sayfasında manşet-ten verilmiştir. Benim bilebildiğim kadarıyla, Genelkurmay Başkanlığı ilk kez bir anı kitabı hak-kında resmi açıklama yapmaktadır.

5 Halil Berktay, “Torosyan’ın kimliği açığa çıkınca, sorun halloldu mu”, Taraf, 12 Aralık 2012.

Page 15: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışması yahut ‘alaturka’ tarihçiliğin açmazları 3

toplam 200 sayfalık anılarının “kurmaca” ve yalanlardan oluştuğunu ispat etmek amacıyla iki buçuk ay içinde 382 sayfalık bir ‘reddiye’ kitabı yazıver-di. Erdem’e göre Torosyan’ın anılarında doğru olan bilgiler sadece şunlardı:

“Kendi adı ve soyadı doğru. Doğduğu yer. Annesinin ve babasının adları. İki erkek kardeşinin adları. Bunların Amerika’da yaşadığı. Kendisinin de 1920’de Amerika’ya göç ettiği gibi unsurlar var. Ermeni Lejyonu’yla birlik-te Kilikya’da bulunmuş olması da büyük ihtimal. Başka da doğruya benzer bir şey yok.”6

Peki, ‘alaturka’ tarihçilere göre baştan sona “kurmaca” ve “hayal ürü-nü” olan bu metin nasıl üretilmişti? Hakan Erdem’e göre, Amerika’da Phila-delphia’da oturan Sarkis Torosyan savaş tarihi ile ilgili kitaplar, anılar oku-muş ve bu tür kaynaklardan edindiği bilgilerle tamamen ‘hayal ürünü’ olan anılarını kaleme almıştı. Hakan Erdem, dönemin savaş tarihleri ile önemli as-keri şahsiyetlerin yazdıklarını Torosyan’ın anıları ile paralel okuyarak Toros-yan’ın ‘faydalandığı’ kaynakların listesi çıkarıyor ve şu sonuçlara varıyordu:

“... [Liman von] Sanders’in [Filistin Cephesinde] 14 Temmuz’daki taarru-zundaki Osmanlı birliklerinin tutumunu eleştirisi Torosyan’da yankılarını bulmuştur... Çanakkale Cephesi anlatımına, özellikle başlarda, Müttefik donanmasının harekâtını anlatırken oldukça ihtimam gösteren Toros-yan’ın dönemin İngilizce literatürünü görmeksizin yazdığını asla düşünme-mek gerekir... Torosyan veya bir başka yazar için 1920’lerde gayet geniş bir Birinci Dünya Savaşı külliyatına ulaşmak mümkündü. Torosyan’ın Lawrence gibi bazılarını okumuş olduğuna kesin gözle bakılabilir... Phila-delphia’da Torosyan’ın okuduğu kitapların bir şekilde kaydını hala sakla-yan bir kütüphaneden kesin kanıt elde etmek gerçekten de hoş olabilirdi.”7

6 Hakan Erdem ile Gülenay Börekçi’nin yaptığı mülakat. “Torosyan’ın şaibeli hatıratı.” Habertürk, 23 Aralık 2012.

7 Y. Hakan Erdem, Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikâyesi, Doğan Kitapçılık, İstanbul, Aralık 2012, s. 263. Hakan Erdem’in iddiasını bir an için ciddiye alıp Philadelphia’nın en büyük halk kütüphanesi olan ve bünyesinde yaklaşık 4,2 milyon adet kitap bulunduran ‘Free Library of Philadelphia’nın kataloglarına internetten girdik. İlginçtir, Liman Paşa’nın anılarının İngilizce tercümesi (Five Years in Turkey) bu kütüphanede yok. Ayrıca, T. E. Lawrence’in anıları-nın da kütüphanede bulunan en eski baskısı 1962 yılına ait. Dolayısıyla Torosyan’ın kitabı 1947’de çıktığına göre Torosyan bu baskıyı okumuş olamaz. İngiliz komutanı Sir Ian Hamilton’un anıları (Gallipoli Diary) de bu kütüphanede bulunmuyor. Sarkis Torosyan belki de Halk Kütüp-hanesi’ne değil de çevredeki üniversite kütüphanelerine gitmişti, kim bilir? Yukarıdaki alıntıdan anlaşılacağı gibi, Hakan Erdem’in ‘hayalinde kurguladığı’ Sarkis Torosyan isimli roman karakte-rinin bir ‘kitap kurdu’ olduğu aşikârdır.

Page 16: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

4 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

Kısacası, Philadelphia’da oturan ve boş vakitlerinde kütüphanede as-keri tarih ile ilgili literatürü okuyup, bu kitaplardan öğrendikleri ile “külliyen uydurma” bir metin üreten bir ‘kitap kurdu’ vardı karşımızda. Hatta Hakan Erdem, Yüzbaşı Torosyan’ın kitabında bulunan Osmanlı askeri üniforması ile çekilmiş fotoğraflarının bile “kurmaca” bir metnin okuyucu nezdinde inandırıcılığını sağlamak amacıyla 1920 yılında Adana’da bir fotoğraf stüd-yosunda çektirilmiş olduğunu iddia ediyordu.8

Acaba, Sarkis Torosyan külliyen kurmaca ve yalanlarla dolu olduğu iddia edilen bu anı kitabını neden yazmıştı? Veya Torosyan, Adana’da subay üniforması tedarik edip Osmanlı subayı kıyafeti ile “sahte fotoğraf” çektirme zahmetine neden girmişti? Bu sorulara ‘alaturka’ tarihçilerin verdikleri cevap da şöyleydi: “[Amerika’da] tutunmaya çalışan bir kişi olarak hem para hem ün ve tabii ki bunların beraberinde getirebileceği toplumsal saygıyı arzula-mış” olabilirdi. Yâni Sarkis Torosyan’ın temel meselesi, kendisinin ve ailesi-nin başına gelen felaketleri dünyaya duyurmak veya yaşadığı travmayı kâğı-da dökerek bir nebze olsun ferahlamak değildi. Kitabın satışından elde edece-ği parayı düşünerek “kurmaca” metinleri pazarlamaya çalışıyordu.9

Ayrıca, Sarkis Torosyan’ın anılarını kaleme almasının ardında ilk ola-rak Hakan Erdem tarafından dile getirilen bir de psikolojik sebep vardı. Ha-kan Erdem’e göre, Torosyan’ın hastalık derecesinde yalan söylemek gibi bir kişilik sorunu vardı:

8 Hakan Erdem konuya şöyle yaklaşıyor: “Beş cephe için hayali bir anlatım yaratan bir yazar için üniformalı fotoğraf çektirmenin herhalde o anlatımı oluşturmaktan daha zahmetli olduğunu dü-şünmeyeceğiz. Mesela, bu subay kılığındaki fotoğrafları Kilikya’da bulunduğu zaman çektirmiş olabilir. Topçu subayı olduğunu söyleyip de usulden olmasını bekleyebileceğimiz üzere toplarıyla, bataryasıyla çekilmiş tek bir fotoğrafı olmamasının da belki bu bağlamda bir anlamı vardır.” Bkz. Y. Hakan Erdem, Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikâyesi, Doğan Kitap, İs-tanbul, Aralık 2012, s. 348. Bu satırları okuyunca, sırtımdan soğuk terler boşandı. Bilen bilir, ben-deniz Boğaziçi Üniversitesi, 1977 mezunuyum. Mezuniyet töreninde birkaç arkadaşım ile birlikte ‘solculuk’ yaparak kep ve cüppe giymeyi reddetmiştik. Dolayısıyla, mezuniyet töreninde ‘usulen’ çekilmiş kepli bir fotoğrafım yoktur. Eğer bir gün anılarımı yayınlarsam ve 100 yıl sonra Hakan Erdem gibi birisi benim anılarımı okursa, aslında benim BÜ mezunu olmadığıma ve ‘yalancı’ oldu-ğuma karar verebilir!

9 Taner Akçam, Yüzbaşı Torosyan’ın Philadelphia’da yaşayan torunu Louise Schreiber ile mülakat yaparak Radikal gazetesinde yayımladı. Bkz. Taner Akçam, “O kitapta sadece dedemin savaşta yaşadıkları var”, Radikal, 6 Ocak 2013 ve “Sarkis dedemin insanları”, Radikal 7 Ocak 2013. Ak-çam’ın aileden aldığı belgeler içinde Torosyan’ın kitabının yayımlanması için Boston’daki Meador Press’e 1,650 Dolar ödemeyi taahhüt ettiği sözleşme çıkmıştır. ‘Alaturka’ tarihçilerin iddia ettiği-nin aksine, bırakın kitaptan para kazanmayı; Yüzbaşı Torosyan yaşadıkları bilinsin diye cepten hayli para harcamıştır. Bkz. bu derlemede s. 233, Taner Akçam, “Yüzbaşı Torosyan tartışmaları: Ya da suskunluğun sessiz anlaşması”.

Page 17: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışması yahut ‘alaturka’ tarihçiliğin açmazları 5

“... Sarkis Torosyan, askerliğe düşkün, askeri konularda yazılmış özellikle hatırat türü kitapları okumayı seven, askerliği macera gibi gören, kendisini sürekli kan damlatan bir kahraman suretinde kurgulayarak insanların ilgisi-ni, sevgisini, sempatisini çekmeye çalışan, hayatta gerçekleştirdiğini söyledi-ği entrika planları sadece yazım planlarından ibaret bulunan bir yazardı. Ba-ron Munchausen’in her anlamda hayrülhalefiydi [hayırlı bir ev lâ dıy dı].”10

Baron H. Carl Friedrich von Münchhausen (1720-1797) Çarlık ordu-sunda Rus süvari alayında Osmanlılara karşı savaşmış bir Alman aristokra-tıydı. Savaştan sonra Hanover’deki malikânesine çekilen Baron von Münch-hausen akşam sofralarında çevresindekilere savaş anılarını bire bin katarak anlatan biriydi.11 Anlattıklarının gerçekle hiç bir alakası yoktu, çünkü sürek-li yalan söylüyordu.12 1951 yılında İngiliz Psikiyatr Dr. Richard Asher, siste-matik olarak yalan söyleyen ruh hastaları için “Münchausen Sendromu” adı-nı verdiği bir hastalığı tanımladı. Hakan Erdem’e ve onun dediklerini biraz daha ballandırarak tekrarlayan Halil Berktay’a göre, Sarkis Torosyan “haya-tını hayalî öykülerle süslemek isteyen” biriydi. Baron Münchausen’in “hayır-lı bir evlâdı” olduğu için, yahut “Münchausen Sendromu” denilen bir psiko-lojik sorunla cebelleştiği için, anılarını bu şekilde kaleme almıştı.13

Hakan Erdem’e göre, Torosyan savaş tarihi ile ilgili kitapları okurken karşısına çıkan ilginç olayları ve kahramanları da kendisine mal etmektedir. Örneğin, Torosyan’ın Filistin Cephesinde Arap isyancılarına katıldığını an-lattığı ‘Kanlı İntikama Giden Yolda’ başlıklı 15. Bölüm’ün ‘doğruluğunu’ sı-namak isteyen Hakan Erdem, o günleri ayrıntılı olarak kaleme alan meşhur

10 Hakan Erdem, a.g.e., s. 275.11 R. Orly, “Baron Munchausen and the Syndrome which Bears his Name: History of an Endearing

Personage and of a Strange Mental Disorder”, Vesalius. Official Journal of the International So-ciety for the History of Medicine, Cilt VIII, No. 1, Haziran 2002, s. 53-57.

12 Baron von Münchhausen’in hikâyeleri 1785 yılında İngilizceye de çevrilerek basılmıştır: Bkz. Ru-dolf Erich Raspe, Baron Munchausen’s Narrative of his Marvellous Travels and Campaigns in Russia.

13 Halil Berktay, “Walter Mitty’nin Gizli Hayatı” isimli yazısında (Taraf, 21 Kasım 2012) şunları id-dia ediyordu: “İnsanlar her şeyi sırf etnik ve/ya ideo-politik konumları icabı mı yaparlar? Toros-yan bir “Ermeni” ve “soykırım mağduru”ndan mı ibarettir? Âhir ömründe ucuz şöhret edinip bi-raz da para kazanmak istemiş olamaz mı? Kimin içinden, hayatını hayalî öykülerle süslemek geç-mez? ... James Thurber’ın 1939 tarihli, çok ünlü bir hikâyesi vardır, The Secret Life of Walter Mitty diye. Orta yaşlı, sıradan, zararsız bir Amerikalı, karısıyla haftalık alışverişleri sırasında, ora-da burada beklerken kendine çeşitli roller düşler. Donanmada pilot olup fırtınada deniz uçağını düşmekten kurtarır; inanılmaz bir cerraha dönüşüp benzersiz bir ameliyat gerçekleştirir; soğuk-kanlı bir katil kimliğiyle mahkeme önüne çıkar; İngiliz Hava Kuvvetleri’nde bir intihar görevini üstlenir. Arada bir karısının sesiyle uyanır ve derken bir sonraki fanteziye geçer. “Torosyan’ın ina-nılmaz maceraları” bunu çok andırıyor maalesef.”

Page 18: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

6 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

‘Arabistanlı Lawrence’in kitabını okumuştur.Yüzbaşı Torosyan da anılarında Lawrence’i tanıdığını ve kendisinden

‘İngiliz altınlarını Araplara dağıtan adam’ yahut ‘vekilharç’ olarak bahsettiği-ni biliyoruz. Ayrıca, Torosyan, Albay Lawrence’in faaliyetlerini değerlendi-rirken, “Kimseyi kötülemek gibi bir niyetim yok, Bir asker olarak yazıyorum. Bazıları savaşır, bazıları da parayı öder”14 dediğini anılarında okumuştuk. General Allenby komutasındaki müttefik ordularının 19 Eylül 1918 günkü taarruzunun ve Yüzbaşı Torosyan’ın saf değiştirmesinin hemen öncesinde, Albay Lawrence, Tell el-Şihab köyünün genç Şeyhinden Arap isyanına katkı-da bulunmak isteyen bir Osmanlı Yüzbaşısının olduğunu öğrenir. Bu adamla tanışmak ister. Sözü Lawrence’e bırakıyoruz:

“Kısa sürede çocuk [Şeyh], kendi hükümetine elinden gelen her şekilde za-rar verme derdindeki bir Ermeni olan bir Yüzbaşıyla geri döndü. Adam ay-nı zamanda çok da sinirliydi. Malumat aldığımız konusunda kendisini ik-na etmek için epey uğraşmak gerekti. Astlarının ve bazı yedek subayların sadık Türkler olduğunu söyledi.”15

Normal olarak, yukarıdaki paragrafı okuyan birinin Lawrence’in adı-nı vermeden Yüzbaşı Torosyan’dan bahsettiğini düşünmesi lazım gelir, değil mi? Çünkü, Lawrence’in anlattığı ‘kendi hükümetine elinden gelen her şekil-de zarar vermek isteyen Ermeni Yüzbaşı’nın eşkali Yüzbaşı Torosyan’a çok benziyordu. Osmanlı ordusunda, Filistin Cephesinde, acaba kaç tane işbirlik-çi Ermeni Yüzbaşı vardı ki? Herhalde, 18 Eylül 1918 günü Arap isyancıları-na hizmetlerini sunmak veya “kendi hükümetine elinden gelen her şekilde za-rar verme derdindeki” Ermeni Yüzbaşıların sayısı çok fazla olamazdı. Hakan Erdem’e göre, böyle bir yargıya varmamız yanlış olurdu. Çünkü sürekli savaş tarihleri okuyan ve “Münchausen Sendromu” denilen hastalıktan muzdarip olan zavallı Torosyan bakın neler yapmıştı:

“Torosyan ise Lawrence diye birini kesin duymuş, [anılarında] adı geçiyor. Hatta okumuş ve okuduğunu beğenmemiş olmalı ki belirli bir zıtlaşma duygusuyla yazıyor. Acaba Torosyan, Lawrence’da bu savaşın neredeyse son günü saf değiştiren Ermeni Yüzbaşı figürünü görünce, bu kısmı oku-yunca ne yaptı? Benim tahminim ilham aldığı yolunda. Daha açık söyleye-

14 Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Çanakkale’den Filistin Cephesine, s. 269.15 T. E. Lawrence, Seven Pillars of Wisdom: A Triumph, Vintage Books, Londra, 2008, s. 622’den

tercüme eden Hakan Erdem. Bkz. Y. Hakan Erdem, Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikâyesi, s. 211-212.

Page 19: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

102 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

dır.213 46. Piyade Tümeni bünyesinde ise, 144., 145. ve 191. Piyade Alayları bulunmaktadır. Ayrıca, yine 46. Tümen bünyesinde bulunan ve Yüzbaşı To-rosyan’ın görev yaptığı 46. Sahra Topçu Alayı’nın da iki topçu taburu ve top-lam olarak 12 topu bulunan üç adet topçu bataryası bulunmaktadır. Herhal-de, hem piyade tümeninin; hem de topçu alayının numarasının 46 olması Ha-kan Erdem’in aklını karıştırmışa benziyor. Tuğgeneral Beach’in özetinde ma-alesef bütün subayların ismi verilmemiş. Ayrıca Tümen Kumandanı Mahmut Beliğ Bey’in rütbesi “yarbay” olarak verilmiş, halbuki askeri sicil özetinden kendisinin 27 Kasım 1911 tarihinden beri Kurmay Albay rütbesinde olduğu-nu biliyoruz. İngiliz istihbaratı herhalde bu konularda yanılmış olmalı, ama “bu kadar kusur, kadı kızında da bulunur” deyip geçiyoruz. Tabii burada İn-giliz istihbarat raporlarına Hakan Erdem’in uyguladığı kriterleri uygulasak, bunların da külliyen “kurmaca” veya “sahte” olduklarını söylememiz gere-kir. Burada bizim için önemli olan, Belge 1’de 46. Tümen’in kuruluş şeması-nın doğru olarak verilmiş olmasıdır.

6. Hakan Erdem’in Yüzbaşı Torosyan’ın anılarını karalama kampan-yasında en çok kullandığı tema, Yüzbaşı Torosyan’ın bulunduğu birliklerin ismini bilmediği, taarruz eden tarafları karıştırdığı veya içinde bulunduğunu söylediği birliklerin o tarihte o cephelerde bulunmadığı gibi ayrıntılardır. Ma-alesef, iki buçuk ayda ‘yangından mal kaçırır gibi’ yazılan bu ‘acayip’ kitabın her sayfası böyle iddialarla doludur.

Yüzbaşı Torosyan, Çanakkale cephesinde kara savaşlarını anlattığı 5. Bölüm’de şunları söylemektedir:

“Yeni görevim, [Suriye Cephesinde Kanal Harekatı sırasında] Süveyş Ka-nalı’nı geçerek müttefik ordularına meydan okumuş olan [ve önceleri Te-kirdağ’da konuşlanmış bulunan 8.] Tümene bağlı alayın [Topçu] Taburu komutanlığıydı. Doğu’daki [Suriye Cephesindeki] kahramanca savaşan bu tümenin asker ve subaylarının yüzde sekseni telef olmuştu. Benim tayinim-den birkaç hafta önce, bu tümenden geri kalanlar Süveyş’ten İstanbul’a dönmüş ve boşalmış olan kalan kadrolar İstanbul’daki ihtiyat birliklerin-den seçkin subaylarla takviye edilmişti. Eski gücüne yeniden kavuşan tü-men artık Gelibolu cephesine doğru yol alıyordu.”214

213 Cafer Tayyar Eğilmez’in askeri sicil dosyası hakkında bkz. T. C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşına katılan Alay ve daha üst kademedeki Komutanların Biyografileri, Cilt 3, ATASE Yayınları, Ankara, s. 128.

214 Ayhan Aktar, Çanakkale’den Filistin Cephesi’ne, sf. 163. Cemal Paşa, Enver Paşa’nın 5 Mart 1915 günü kendisine Suriye Cephesi’nden Çanakkale’ye doğru “işe yarar bir tümen” kaydırılması ile il-gili telgrafına aynı gün cevap vererek, “8. Fırkayı [Tümeni] Nablus-Sebastiya arasında dağdağasız-ca [dikkat çekmeden] toplayarak ilk emrinizde hazır bulunduracağım” demektedir. Bkz. Ali Fuat

Page 20: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışması yahut ‘alaturka’ tarihçiliğin açmazları 103

Osmanlı ordusunda mevcudu genellikle 10.000 kişinin üzerinde olan tümenlerin önce kuruluşunu bir gözden geçirelim. Osmanlı askeri düzeni hakkında çarpıcı gözlemleri olan Liman von Sanders’in emir subayı, Binbaşı Erich R. Prigge, anılarında “Bir Türk Tümeni’nin ... yalnızca 3 piyade alayı, 1 topçu alayı ve bir makineli tüfek bölüğünden oluştuğunu” söylemektedir. Dolayısıyla, aynen Irak cephesinde olduğu gibi Çanakkale cephesindeki tü-menlerin kuruluş şemasında da her piyade tümeni içinde topçu birlikleri var-dır. Genelkurmay’ın hazırladığı resmi tarihin sonunda verilen kuruluş şema-larına göre, 1915 yılı Ağustos ayı başında 8. Piyade Tümeni tam mevcudu ile Mirliva Vehip Paşa’nın komutasında Çanakkale cephesinde “Güney Grubu” bünyesinde yer almaktadır.215 O sırada 8. Tümen’in Komutanı Kurmay Al-bay Ali Rıza (Sedes) Bey, Kurmay Başkanı ise Kurmay Yüzbaşı Ali Galip (Türker) Bey’dir.216 Yine bu şemaya göre, 8. Piyade Tümeni bünyesinde üç alay bulunmaktadır. Bunlar 22., 23. ve 24. Piyade Alayları’dır. Şimdilik bu bilgiyi akılda tutalım ve devam edelim.

Hakan Erdem, 8. Piyade Tümeni’nin Torosyan’ın anlattığı 4 Haziran 1915 tarihli 3. Kirte Muharebesi’ne hiç katılmadığını iddia etmekte ve böyle-ce Yüzbaşı Torosyan’ı her zaman olduğu gibi ‘yalancı’ çıkarmaktadır:

“... Torosyan’ın mensup olduğunu söylediği 8. Tümen, 3. Kirte Muharebe-sine hiç katılmadı! [İsmet] Görgülü’nün 3. Kirte Muharebesi için verdiği lis-tede 8. Tümen’in adı geçmemektedir. Eğer, içinde Torosyan var diye 8. Tü-men’in de olduğu gibi 3. Kirte Savaşı’ndan silindiğini ileri sürmeyecek isek ve bunu yaparken diğer kaynaklardan bu tümenin söz konusu çarpışmaya katıldığını gösteremeyeceksek 8. Tümen’in bu çatışmaya katılmadığını ka-bul etmek durumundayız. Nitekim Osmanlı ordusu, Müttefiklerin saldırı-sını, başlıca, Güney Grubu denen Miralay Halil Sami’nin komutasındaki 9. Tümen ve Miralay Selahattin Adil’in komutasındaki 12. Tümen ile karşıla-dılar... Torosyan’ın anlatımının tersine, 8. Tümen’in 3. Kirte Muharebe-si’ne yetişmesi söz konusu bile değildir... [8. Tümen’in] Saros’tan Güney Grubu emrine tahsis edilmesi ise 9 Temmuz’u bulmuştur.”217

Erden, I. Dünya Harbinde Suriye Hatıraları, İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2003, s. 94-95.215 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi (04 Haziran 1915 - 09 Ocak 1916), ATASE Yayını,

Ankara, 2012. Kitabın sonunda Kuruluş - 8 başlıklı şema.216 Albay Ali Rıza (Sedes) Bey’in sicil bilgileri için bkz. T. C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya

Savaşına katılan Alay ve daha üst kademedeki Komutanların Biyografileri, Cilt 1, ATASE Yayın-ları, Ankara, s. 145. Yüzbaşı Ali Galip (Türker) Bey’in sicil bilgileri için bkz. T. C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşına katılan Alay ve daha üst kademedeki Komutanların Biyogra-fileri, Cilt 3, ATASE Yayınları, Ankara, s. 338.

217 Hakan Erdem, a.g.e., s. 132-133.

Page 21: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

104 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

Burada, ‘alaturka’ tarihçiliğin en temel sorunlarından biri olan ‘ha-yalhane darlığı’ yine devreye girmektedir. Sorulması gereken temel soru şu-dur: Savaşın en yoğun döneminde yaklaşık 8-10.000 asker mevcutlu bir tü-menin savaş meydanına sürülmesi için, o tümenin tam olarak kuruluşunu tamamlaması beklenir mi? Yoksa, o tümen içindeki hazır olan birlikler peyderpey savaş meydanına sürülmüş olabilir mi? Verdiği dipnotlardan Çanakkale Savaşları’nın ‘resmi’ tarihini okuduğu anlaşılan Hakan Er-dem’in, savaş süresince sürekli olarak birliklerin kaydırıldığını ve cepheye yeni sürülen alayların o anda cephede bulunan tümenlerin komutasına ve-rildiğini okumuş olması gerekirdi. Ama iş sadece okumakla olmuyor anla-şılan, biraz da hayal gücünü kullanarak insanın kendisine ‘doğru’ sorular sorması gerekiyor. Suriye cephesinden hayli kayıpla dönmüş olduğunu Yüzbaşı Torosyan’dan öğrendiğimiz 8. Tümen’in eksik kadrolarını İstan-bul’da tamamlamasının zaman alacağı bellidir. Bu süre içinde, 8. Tümeni oluşturan birliklerin tümünü İstanbul’da tutmanın askeri açıdan bir mantı-ğı olabilir miydi? Aynı şekilde, 8. Tümen Kumandanı Albay Ali Rıza Bey İstanbul’da beklemeyi tercih etse bile, o günlerde Çanakkale’de müttefik ordularını durdurmak için büyük çaba harcayan Enver Paşa’nın buna izin vereceğini düşünmek ancak ‘hayalhane darlığı’ denilen bir tarihçilik zaafı ile açıklanabilir.

Hakan Erdem, 8 Tümen’in 4-6 Haziran tarihli Kirte Savaşları’na katıl-mış olduğunun “diğer kaynaklardan” ortaya konulmasını arzu etmiş. Biz de kendisini kıramadık, Londra’dan geçerken İngiliz arşivlerine uğradık! İngiliz Milli Arşivleri’nde bulunan, Çanakkale cephesindeki komutanlar için hazır-lanan günlük İngiliz istihbarat özetlerini incelediğimiz zaman, Suriye’den ge-len birliklerin Gelibolu yarımadasına gönderilmesi ile ilgili olarak epey bilgi sahibi oluyoruz.218 Savaş başladığında İngiliz donanması tarafından el kon-muş bir ticari şilep olan Arcadian gemisi genel karargâh olarak kullanılmak-tadır ve İmroz (Gökçeada) adasında demirlidir. Gemide ofislerini kurmuş olan istihbaratçıların işi, ‘Akdeniz Seferî Kuvvetler Komutanlığı’ (Mediterra-nean Expeditionary Force) için günlük istihbarat özetleri hazırlamaktır. Sa-vaşın başlarında Yunanistan’ın tarafsızlığını ilan etmiş olması nedeniyle o günlerde Osmanlı sınırları içinde Yunan ajanları serbestçe çalışmaktadır. Bu bakımdan, İmroz limanına demirli Arcadian gemisinde hazırlanan günlük is-tihbarat raporlarının çoğunun bilgi kaynağının Atina olması manidardır. O

218 İstihbarat raporlarının Filistin Cephesi için kullanıldığı bir akademik çalışma için bkz. Yigal Shef-fy, British Military Intelligence in the Palestine Campaign, 1914-1918, Frank Cass, Londra, 1998.

Page 22: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışması yahut ‘alaturka’ tarihçiliğin açmazları 105

günlerde, Yunan devletinin İstanbul’daki ajanlarından elde ettiği istihbaratı İngilizlerle paylaştığı bu özetlerden anlaşılmaktadır.

27 Mayıs 1915 tarihli istihbarat raporunda, 22 Mayıs tarihinde İstan-bul’daki bir ajanın Atina’ya geçtiği istihbarat bilgisine dayanan “Suriye’den yola çıkmış 50.000 askerin İstanbul’a geldiği ve 11.000 askerin bunlara ila-veten 6 Obüs Bataryasının Çanakkale’ye yollanmış olduğu” yazılıdır. Ertesi günkü 28 Mayıs tarihli raporda ise, Dedeağaç’taki Rus Konsolosunun verdi-ği bilgiye göre, “Suriye’den gelen 8,000 piyadenin sahra topçu bataryaları ile birlikte ve [Suriye’deki] IV. Ordunun parçası olan 10. Tümen’in de Kırk Kili-seden [Kırklareli] Uzunköprü’ye geldiği” bildirilmektedir. 29 Mayıs’taki is-tihbarat özetinde, 21 Mayıs tarihli bilgi olarak, “[8. Piyade Tümeni bünyesin-de bulunduğunu bildiğimiz] 23. Piyade Alayının Gelibolu’ya gitmek üzere İs-tanbul’dan yola çıktığı” yazılıdır. 2 Haziran 1915 tarihli raporda ise, “Suri-ye’den İstanbul’a gelmiş olan askeri gücün 60.000 civarında olduğu, bunlar-dan 10,000’inin Gelibolu yarımadasına yollanmış olduğu” belirtilmektedir. Aynı raporda, 16 Mayıs tarihinde “28 cm [çapındaki] 50 topun ve 18 veya 20 cm [çapındaki] 6 topun Edirne’den önce İstanbul’a ve oradan da Uzun-köprü’ye yollandığı” ifade edilmektedir. Bu topların “Gelibolu’da muhteme-len Kuru Dağ savunma hattında kullanılacağı” da bir tahmin olarak ileri sü-rülmektedir. 3 Haziran tarihli özette ise, “Suriye’den gelen 6 Obüs Bataryası-nın Seddülbahir çevresine yerleştirileceği” bildirilmektedir.219

İngiliz istihbarat raporlarından, 4 Haziran tarihine kadar Suriye’den gelen birliklerle ilgili bilgileri yukarıda özetlemeye çalıştık. Bu raporlardan, topçu bataryalarının yanı sıra, 8. Piyade Tümeni bünyesindeki 23. Alay’ın da 21 Mayıs tarihinde İstanbul’dan yola çıkmış olduğunu öğreniyoruz. Tabii ki 8. Tümen’in karargâhı, 4 Haziran tarihinden önce hâlâ İstanbul’da bulunu-yor olabilir. Ama İngiliz istihbarat raporlarından 8. Tümen bünyesindeki bir-liklerin en azından bir kısmının, 4-6 Haziran tarihli Kirte Savaşları’ndan ön-ce Gelibolu yarımadasına intikal ettiği ortaya çıkmaktadır. Muhtemelen, Yüzbaşı Torosyan’ın görev yaptığı Topçu Taburu da bu birliklerle birlikte Gelibolu yarımadasına intikal etmiştir. Zaten Torosyan, başında bulunduğu topçu taburunun Gelibolu’ya gelişini şöyle anlatmaktadır:

“Uzunköprü’den çıktıktan sonra dört gün boyunca yürüdük ve dördüncü günün akşamına doğru Alçıtepe’nin tam arkasında kalan tepelere intikal

219 British National Archives, WO157/647. Intelligence Summary from 6th of March to 31st of July [1915].

Page 23: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

106 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

ettik. Buraya bizden önce gelmiş bulunan çok sayıdaki piyade alayını koru-mak amacıyla topçu bataryasını savaşa hazır duruma getirme emri aldım.”220

İngiliz istihbarat özetlerinden elde edilen diğer bir bilgi de savaş esirle-ri ile ilgilidir.221 Ne de olsa, istihbarat özetlerindeki birlik hareketleri ile ilgili bilgiler de yanlış veya abartılı olabilir. Fakat Çanakkale’de İngiliz ve Fransız-lara esir düşen Osmanlı askerlerinin Türkçe bilen istihbarat subayları tarafın-dan ifadeleri alınmakta ve bu askerler de hangi alaylarda savaştıklarını mec-buren itiraf etmektedirler. Örneğin, Arcadian gemisindeki istihbarat ekibinde çalışmış ve Türkçesi mükemmel olan Aubrey Herbert, Osmanlı savaş esirleri-ni nasıl sorguladığını anılarında uzun uzadıya anlatmaktadır.222 28-29 Mayıs 1915 tarihine kadar Gelibolu yarımadasının Güney ve Kuzey Grubu’nda İn-giliz ve Fransız kuvvetlerine esir düşen Osmanlı askerlerinin savaştıkları alay-lara göre dağılımı aşağıda, Belge 2’de verilmiştir.

Hakan Erdem’in iddia ettiğinin aksine, 8. Tümen’i oluşturan üç alay-dan ikisi, yâni 22. ve 23. Piyade Alayları 28 Mayıs 1915 tarihinden önce, sa-dece Gelibolu’da Güney Grubu’na dahil olmakla kalmamışlar; ayrıca çatış-malara girerek esir de vermişlerdir. 22. Piyade Alayı’ndan 16 asker, 23. Piya-de Alayından da 1 asker İngilizlere esir düşmüştür (Bkz. Belge 2). Bu askerler de kendi ifadeleri ile hangi alaylarda görev yaptıklarını İngiliz istihbarat su-baylarına itiraf etmişlerdir. Dolayısıyla, bu bilgi kesinlikle doğru kabul edil-melidir.

Hakan Erdem’in “8. Tümen’in 3. Kirte Muharebesi’ne yetişmesi söz konusu bile değildir” türünden büyük iddialarını sona erdirecek ikinci belge de, İngiliz istihbaratının Gelibolu yarımadasında 30 Mayıs 1915 tarihi itiba-rıyla bulunduğunu kesin olarak tespit ettiği Osmanlı alaylarının dağılımı ile ilgili listedir.223 Belge 3’de verilen listeye göre, 8. Tümeni oluşturan üç alay-dan ikisi olan 22. ve 23. Piyade Alayları Gelibolu yarımadasına intikal ede-rek, 30 Mayıs 1915 tarihinden önce Güney Grubu’nda yâni 4 Haziran’da 3. Kirte Muharebesi’nin yapıldığı bölgede yerlerini almışlardır. Bir tümenin üç-

220 Torosyan, a.g.e., s. 165. (Altını ben çizdim. A.A.)221 Çanakkale Cephesi’nde yaklaşık olarak 10.000 Osmanlı askeri İngiliz ve Fransızlara esir düşmüş-

tür. Bkz. Cemalettin Taşkıran, Ana Ben Ölmedim: Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Esirleri, İş Ban-kası Yayınları, İstanbul, 2006, s. 62

222 Aubrey Herbert, Mons, Anzac & Kut, Hutchinson & Co. Ltd, Londra, 1930.223 Dikkat edilirse, İngiliz istihbaratının Gelibolu’da olduğunu bildikleri, fakat o tarihe kadar konuş-

landıkları yerleri tam tespit edemedikleri 11 farklı piyade alayının dökümü de listenin sonunda ve-rilmiştir.

Page 24: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışması yahut ‘alaturka’ tarihçiliğin açmazları 107

Belge 2. 28-29 Mayıs 1915 tarihine kadar müttefikler tarafından esir alınanOsmanlı askerlerinin savaştıkları alaylara göre dağılımı. İngiliz Milli Arşivleri, WO157/647.

Page 25: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

2Yüzbaşı Torosyan’ın Hayaleti*

Ayhan Aktar

“Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır. Yalanın geleneği var, senin doğrunun her gün yeniden yaratılması gerek. Her gün bir şafak çiçeği gibi yeniden açması gerek...”

Yaşar Kemal, Teneke. (Oyun, Bölüm 5)

2013 yılı Aralık ayında bir önceki yazıya son noktayı koyduğumda, Yüz-başı Torosyan tartışmasının artık benim için sona erdiğini düşünüyor-

dum. Taner Akçam ile birlikte gücümüz yettiği kadar, bu önemli tartışmayı gazete köşelerinden kurtarmaya ve akademik düzleme çekmeye çalışmıştık. Tartışmanın tozu dumanı dindiğinde ve ‘alaturka’ tarihçiler seslerini kestikle-rinde, Bülent Somay’ın önerisi ile bir önceki bölümde yer alan uzun akademik metni kaleme almıştım. Fakat Yüzbaşı Torosyan’ın anılarının yayınlandığı 2012 yılı Ağustos ayından bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Geriye bakıp tekrar düşündüğümde, Yüzbaşı Torosyan’ın anılarının yayımlanması-nın hızlandırdığı bazı ilginç gelişmelerin ortaya çıktığını görüyorum. Bu yazı-da, tartışmanın dışında şekillenen gelişmeleri ele almaya çalışacağım.

İlk olarak 2005 yılında “gayrimüslim vatan şehitleri” ile ilgili gazete haberleri ile başlayan ve Yüzbaşı Torosyan’ın anıları yayımlandıktan sonra

(*) Bu yazıyı yayımlanmadan önce okuyan ve bazı eleştiri veya önerilerini esirgemeyen dostlarım Ta-ner Akçam, Suavi Aydın, Yaşar Tolga Cora, Abdulhamit Kırmızı, İştar Savaşır, Bülent Somay ve Ayşe Gülsevin Tamer’e teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii ki mevcut bütün hatalar benimdir – A.A.

Page 26: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

124 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

hızlanan ve alttan alta süren bir gerilimin varlığını hissediyoruz. Özellikle, İs-lâmcı çevrelerde hissedilen gerilimin en belirleyici yanı, savaş meydanlarında ölen gayrimüslim askerlerin “şehit” sayılıp, sayılamayacağı meselesidir. İslâ-mi çevrelerde, “şehit” kavramı esas olarak ‘Allah yolunda öldürülme’ olarak tanımlanmıştır. Ama İslâmcılar arasında bile bu konuda bir ortak anlayışın geliştiğini iddia etmek mümkün değildir.1 Şehitliğin tamamen dini bir yo-rumla ele alınmasını savunan İslâmcılar olduğu gibi, şehitlerin sadece Müslü-man kesimden çıkmayacağını gayrimüslimlerin de şehit sayılabileceğini vur-gulayanlar da vardır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusundaki gayri-müslim askerler ile ilgili hatırlama sürecine paralel olarak yürüyen bu gerilim bence önemlidir ve üzerinde düşünülmeyi gerektirmektedir.

İkinci olarak üzerinde durmak istediğimiz konu da şudur: Osmanlı or-dusunda gayrimüslim askerler hakkındaki gazete haberleri ile başlayan, aka-demik çalışmalarla zenginleşen, daha sonra da sanatçıların devreye girmesi ile son derece yaratıcı bir boyut kazanan bir ‘hatırlama’ süreci de yaşandı. Sanki Milan Kundera’nın bir roman kahramanının ağzından dile getirilmiş olan “insanın iktidara karşı savaşının, hafızanın unutmaya karşı savaşı” olduğu gerçeği, Yüzbaşı Torosyan’ın acı hikâyesi bağlamında yeniden tekrarlandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda savaşan gayrimüslim askerle-rin hikayeleri basında ve özellikle de sanat çevrelerinde pıtrak gibi boy verdi. Yüzbaşı Torosyan’ın anıları hakkında ‘alaturka’ tarihçiler tarafından kopar-tılan tüm gürültülere, örgütlenen itibarsızlaştırma kampanyalarına ve genel-kurmaydan gelen ‘resmi’ açıklamalara rağmen toplumsal ‘hafızanın uyanışı’ gerçekleşti.

Son olarak da, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serkisyan’ın 24 Nisan 2015 tarihinde yapılacak kutlamalara bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tara-fından davet edilmesi ile birlikte Çanakkale cephesindeki Ermeni askerlerin ve Yüzbaşı Torosyan’ın hazin hikâyesi bu kez en üst düzeyde dile getirildi. Şa-şırtıcı bir biçimde, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunda Ermeni as-kerlerin varlığı ile ilgili olarak ‘devlet söylemi’ de değişmeye başladı. İyimser bir yorumla, ‘dar kapsamlı yüzleşme’ olarak adlandırabileceğimiz bir süreç yaşandı. Sanki, 17 Ağustos 1954 tarihinde New York’ta bir hastane odasın-da ruhunu teslim eden Kayserili topçu subayı Yüzbaşı Sarkis Torosyan’ın ha-yaleti ölümünden yaklaşık altmış yıl sonra Türkiye semalarında gezinerek bu

1 Bu konuda bkz. Asım Öz, “Anlam Kaybının Telafisi ile Siyasi Konumlar Arasında: Türkiye’deki İslamcılığın Şehitlik ve Şahitlik Anlayışları Üzerine Bir Tasvir Denemesi”, Öl dediler, Öldüm için-de, der. Serdar M. Değirmencioğlu, İletişim Yayınları, İstanbul, 2014, s. 31-87.

Page 27: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan’ın hayaleti 125

ülkenin düşünen, eli kalem tutan, yaratıcı insanlarını uyandırdı ve böylece Osmanlı ordusundaki gayrimüslim askerlerin hikâyeleri bilinir ve hatırlanır oldu.

Bu yazıda birkaç farklı düzlemde Yüzbaşı Torosyan’ın anılarının ya-yımlanmasından sonra ortaya çıkan hatırlama süreçlerini ele almak istiyo-rum. Sondan başlayarak, önce devlet düzeyinde gerçekleşen ‘hatırlama’ ve ‘dar kapsamlı yüzleşme’ sürecini ele almak istiyorum.

DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI ÇANAKKALE’DEKİ ERMENİ ASKERLERİ HATIRLIYOR16 Ocak 2015 tarihinde Milliyet gazetesinde bir haber yayımlandı. Bir gün önce, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu gündeme ilişkin soruları cevaplar-ken, kendisine bir gazetecinin sorduğu “Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sar-kisyan’ın, bu yıl ilk kez 24 Nisan 2015 tarihinde yapılacak olan Çanakkale Savaşı Anma Törenlerine davetine katılıp katılmayacağı” ile ilgili soruya şöy-le cevap veriyordu:

“Biz, gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse diğer kurumlarımızla beraber Erme-ni iddialarına karşı Türkiye’nin tezini anlatıyoruz. Bunun içinde sivil top-lum örgütleri de akademisyenler de var. Biz, bu olayları sadece 2015 yılı olarak görmüyoruz, bir yıl için değerlendirmiyoruz. Önümüzdeki süreçteki çalışmalarımız devam ediyor. Ermeni iddialarına karşı çalışmalarımızı yü-rütüyoruz. 2015, sadece Ermeni iddialarının yıldönümü değil... 100. yılın-da bu barış mesajı veren etkinlikleri Çanakkale’de düzenliyoruz. Savaştan etkilenen tüm ülkeleri davet ettik... Ermenistan da var, çünkü Osmanlı or-dusunun içinde Ermeni askerler de var.”2

O güne kadar ‘resmi makamlar’ tarafından pek varlıklarından bahse-dilmeyen Ermeni askerlerin Çanakkale’de savaştıkları ilk kez en üst düzeyde dile getiriliyordu. Aslında, Genelkurmay Başkanlığı’nın Yüzbaşı Torosyan ile ilgili olarak 2012 yılında yaptığı resmi açıklamada, Çanakkale’de savaşan bir Ermeni subayın ismi verilmiş3 veya bir zamanlar Genelkurmay’ın yayınladığı şehitler listesinde bazı gayrimüslim askerlerin isimleri geçmiş olmasına rağ-men, her zaman ‘Türklüğü’ vurgulanan Osmanlı ordusunda Ermeni askerle-rin savaşmış oldukları ‘devletlû takımı’ tarafından pek dile getirilmezdi. Ülke-mizde 1970’lerden beri ‘Ermeni sorunu’ olarak tanımlanan konu ile ilgili tüm

2 Milliyet, 16 Ocak 2015 (İhlas Haber Ajansı’nın haberi). Altını ben çizdim. AA.3 Hürriyet, 16 Aralık 2012, Genelkurmay Başkanlığı’nın Yzb. Torosyan hakkındaki resmi açıkla-

ması için bu derlemede, bkz. s. ?

Page 28: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

126 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

politikalar da Dışişleri Bakanlığı tarafından belirlendiği ve diğer devlet daire-leri Dışişleri Bakanlığı’na bakarak tavır aldıkları için bu açıklama ile ‘resmi’ anlatıda ‘bir şeylerin değiştiği’ fark ediliyordu.

Tahmin edilebileceği gibi, bu değişime ilk tepki, bir zamanlar Türk Ta-rih Kurumu Başkanı olan ve başkanlığı sırasında esas olarak ‘Ermeni mesele-si’ ile ilgilenen Prof. Yusuf Halaçoğlu’ndan geldi. Son dönemde MHP millet-vekili olan Prof. Halaçoğlu ‘devletlû’ takımını uyarıyordu. Yeniçağ gazetesi-nin haberi şöyleydi:

“Çanakkale cephesinde kaç Ermeni, kaç Türk vardı? Cephede parmakla sayılacak kadar Ermeni vardı. Çanakkale savaşlarında mücadele edenler Ermeniler değildi. Ermeniler Çanakkale savaşları sırasında Van İsyanını çı-kardılar’... Ermenilerin haklı olarak, davet sırasında Mademki vatanı bir-likte kurtardık. Bizi neden sürgün ettiniz sorusunu dillendirebileceklerini vurgulayan Halaçoğlu, Erdoğan’ın ‘tarihi bir yanlış yapmak üzere’ olduğu-nu söyledi.”4

Aslında Prof. Halaçoğlu kendi mantığı açısından haklıydı! İlk kez Dı-şişleri Bakanlığı, 1970’lerden beri yerleşik olan teamüllerin dışına çıkıyordu. Türkiye’nin ‘resmi’ tezlerinde 1915’de Ermenilerin isyan ettiği ve Rus ordusu ile işbirliği yaptıkları sürekli anlatılırdı. Bu konularda yerli ve yabancı yazar-lara kitaplar yazdırılmış, aynen bir zamanlar İttihat ve Terakki liderlerinin id-dia ettiği gibi Ermeni tehcirinin aslında silahlı bir kalkışma içine girmiş olan Ermenilere karşı devletin kendisini korumasına yönelik bir tedbir olduğu söy-lenmişti.5 Eğer Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun belirttiği gibi, vatan savunmasında Ermeniler de Türkler gibi aktif olarak yer aldılarsa ve ‘bu va-tan için’ can verdilerse, 1915 yılında yapılan sürgün, tehcir ve katliamları meşru gösterecek bir neden kalmamıştı! Acaba Dışişleri Bakanlığı, yıllardır benimsediği bir propaganda silahından vaz mı geçiyordu?

Tabii ki bütün dünyada “Ermeni Soykırımı” anma törenlerinin yapıl-dığı 24 Nisan tarihinde Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ı Çanak-kale’ye davet etmenin tuhaflığı üzerinde yorum yapmak gereksiz. Ama özel-likle içinde bulunduğumuz 2015 yılında, yâni soykırımın 100. yılında, Cum-hurbaşkanı Sarkisyan’ın Çanakkale’ye gelmesini beklemenin çok anlamsız ol-duğunu söylemek istiyorum. Ayrıca, eğer Dışişleri Bakanlığı Çanakkale’de

4 Yeniçağ, 18 Ocak 2015 (Fatih Erboz’un haberi). Altını ben çizdim. AA.5 Bu konuda en yeni ‘yarı-resmi’ çalışma için bkz. Edward J. Erickson, Ottomans and Armenians:

A Study in Counterinsurgency, Palgrave Macmillan, New York, 2013.

Page 29: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

7Yüzbaşı Torosyan Tartışmaları

ya da Suskunluğun Sessiz Anlaşması*Taner Akçam

“Geçenlerde Gaba Tepe [Kabatepe]’deki mevzilerimizden birine yö-nelik şiddetli bir hücum düzenlendi. [Düşman askerleri] öyle bir gay-retle saldırmışlardı ki saldırı sonrasında siperler arasındaki bölge Türk cesetleri ile doldu. Bu düşman tarafından Avustralya ve Yeni Zelanda hattını yarmak yapılmış en cesur girişimdi. Saldıranlardan bazıları Victoria birlikleri tarafından korunan siperlere kadar ulaştı-lar; fakat bizim askerler bu cesur düşmanın sadece silahlarını elle-rinden aldılar. Ve onları esir ettiler. Daha sonra ortaya çıktı ki, sal-dırı günde ortalama 15 mil [yaklaşık 27 km] yalınayak yürümeye zor-lanmış Ermeni [askerler] tarafından yapılmıştı. İstanbul’dan cebri yü-rüyüşle yola çıkarılmışlar ve üç hafta boyunca çok az yemek yiyerek yürümüşlerdi. [Cepheye] varır varmaz da, [bu] yorgun adamlara hiç-bir başarı şanslarının olmadığı [bir hücum emri verilerek] düşmana saldırıya zorlanmışlardı.”1

Yüzbaşı Torosyan’ın anıları etrafında dönen tartışmalar, eğer gazete köşe-leri terbiye sınırlarını aşan seviyesiz hakaretler için kullanılmaz ise, bugü-

ne kadar hiç ele alınmamış birçok konuyu tartışmamıza vesile olabilir. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusundaki Hıristiyan askerlerin akıbetleri ve ai-

(*) Bu yazı ilk olarak Tarih Vakfı tarafından yayımlanan Toplumsal Tarih dergisine gönderildi. Der-ginin yayın kurulu önce ‘yazı çok uzun’ itirazını öne sürerek yazıyı reddetti. Benim, ‘o zaman, ya-zıyı iki bölüm halinde yayımlayın’ önerim de maalesef cevapsız kaldı! Belki de daha iyi oldu, yazı ilk olarak, 22 şubat 2013 tarihinde t24 sitesinde yayımlandı. Binlerce kişi tarafından okundu. Er-meni soykırımının 100. yılına giden yolda bu önemli tartışmaya serinkanlı yaklaşan ve taraf tut-maktan kaçınan t24 yöneticisi Doğan Akın’a bu vesile ile teşekkürlerimi sunuyorum.

1 Argus gazetesi, 20 Ağustos 1915, akt. Vahe G. Kateb, “Australian press coverage of the Armeni-an genocide 1915-1923”, University of Wollongong, Basılmamış MA, 2003, s. 383.

Page 30: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

234 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

lelerinin sürülüp imha edilmeleri bu konuların başında gelir. Yazının başında-ki alıntı, 1915 yılında Anzaklar tarafından esir alınan bir Ermeni askerin ifa-desine dayanılarak verilen bir haberden alınmıştır.2 Ermeniler arasında buna benzer çok sayıda hikâyeler anlatılır. Çanakkale’de, Ermenilerin silahsızlandı-rılarak cepheye sürüldüğü ve arkadan ateş edilerek katledildikleri söylenir.3

Torosyan tartışmalarının, sonuç alıcı ve ufuk açıcı tarzda yapılabilme-si için tarihçilerimizin bir başka hususu daha akılda tutmalarında fayda var-dır. Çok bilmedikleri ve yabancısı oldukları bir alana girmeye başlamaktadır-lar. Bu alan, büyük kitlesel katliamlar ve bu katliamlardan kurtulan insanla-rın kendi hayat hikâyeleri üzerine konuşmaları ile ilgilidir. Bu Türk tarihçile-rinin hiç uğraşmadıkları bir konudur ve bu nedenle söyleyecekleri şeyler ko-nusunda son derece dikkatli olmaları gerekir. Torosyan tartışmalarında bu-nun farkında bile olunmadığının yeteri kadar örneği verilmiştir.4

Sadece bir örnek vereyim, eğer Yüzbaşı Torosyan’ın anıları üzerine tartışmayı, 1915-8 döneminde Ermeni nüfusun kitleler halinde sürülmesi ve imha edilmesi gerçeğinden kopartır ve cepheler, gemiler, tepeler ve topların çapı konusunda verdiği bilgiler ile sınırlı bir tartışma olarak yaparsanız, hem bir şey anlamaz hem de ciddi hatalar yaparsınız. Örneğin, 1916 yılında, Os-manlı vatandaşı bir Ermeni’nin pasaport aldığını düşünür, elini kolunu salla-yarak yurt dışına çıktığını iddia eder ve Amerika’ya gittiğini yazarsınız. Subay veya değil, bir Ermeni’nin 1916’da, yurt dışına nasıl çıkabileceğini sormak ise kimsenin aklına gelmez.

Oysa, biliyoruz ki 1915 yılı ile birlikte tüm Ermenilerin ülkeye giriş çı-kışları yasaklanmıştı. “Başkumandanlık Vekâlet-i Celîlesinin müsâ‘ade-i mahsûsası olmadıkça erkek ve kadın hiçbir Ermeninin hâricden memâlik-i

2 Elimde, Çanakkale’de esir alınmış Ermeni askerlerin aktardıklarına dayanılarak Anzak subayları tarafından, yazılmış, fakat henüz yayınlanmamış başka raporlar da mevcuttur.

3 Anlatılanları ne kadarının doğru olduğu elbette ayrı bir tartışma konusudur. Önemli olan, bunun yaygın bir kanı olduğunun bilinmesidir. Bu durum belki bize, Çanakkale’yi bir kahramanlık des-tanı olarak değil, Türk, Kürt, Ermeni, Arap, Anzak, İngiliz ile, insanların imha edildiği bir mezba-ha olarak ele alma imkânı verebilir.

4 Hakan Erdem, Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikayesi, Doğan Yayınevi, İs-tanbul, 2012, bu farkında olmamaya verilebilecek en önemli örnektir. Bazılarını burada ele alaca-ğım, son derece ciddi hatalarla dolu olan kitabın belki de en problemli tarafı dilidir. Tüm kitaba, başta Torosyan ailesi olmak üzere soykırımdan kurtulmuş insanları aşağılayan son derece alaycı bir dil egemendir. Kitabın başta Türk basını olmak üzere çok geniş bir çevre tarafından büyük be-ğeni ile karşılanmış olması da kendi başına ele alınması gereken bir sosyal vakıadır. Burada şu ka-darını söylemekle yetineyim ki, bu aşırı ilgi ve eleştirisiz kabul, Türk toplumunun kitlesel katliam-lar konusundaki tutumunun bir göstergesi olarak da algılanabilir ve bu son derece vahim bir du-ruma işaret eder.

Page 31: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışmaları ya da suskunluğun sessiz anlaşması 235

Osmaniyeye duhûlüne ve on yedi ile elli beş yaşları arasında bulunan zükûr [erkek] Ermenilerin dahi hârice azîmetlerine kat‘iyyen müsâade edilmemesi vekâlet-i müşârun-ileyhâdan [adı geçen makamdan] iş‘âr buyurulmakla mûcebince îfa-yı muâmele olunması.”5 Bırakın yurt dışına çıkmayı, yurt içinde seyahat edebilmek için bile özel seyahat belgesi alınması şarttı.

Yurt dışına çıkışlar o denli sıkı kontrol altındadır ki, ABD Hükümeti-nin tüm baskı ve ricalarına rağmen, Amerikan vatandaşı olmuş Ermenilerin bile çıkışlarına müsaade edilmeyerek ölüme yollanmışlardır.6 Böyle bir or-tamda, herhangi bir yabancı ülke vatandaşı olmayan Sarkis Torosyan’ın (as-ker olsun veya olmasın) bırakın nasıl pasaport aldığı, ülkeyi nasıl terk ettiği, izin olmaksızın ülke içinde nasıl seyahat edebildiği cevap verilmesi gereken ciddi sorulardır. Ama söylediğim gibi bu soruyu sormak kimsenin aklına gel-mediği gibi, Torosyan’ın 1916’da normal yollarla ülke dışına çıkarak Ameri-ka’ya gittiği, hiç tartışmasız herkes tarafından, büyük bir ifşaat olarak görül-dü ve kabul edildi.

Verilebilecek bir diğer örnek, soykırımdan sağ olarak kurtulmanın ne anlama geldiği ve diaspora konusudur. Aşağıda ayrıntılarıyla göstereceğim gibi, Hakan Erdem’in kitabı başta olmak üzere konuyla ilgili yazılarda ciddi hatalar yapılmış ve maalesef akademisyenlerimiz diaspora konusundaki ön yargılarının esiri olmuşlardır. Torosyan, büyük bir kitlesel katliamdan kur-tulmuş bir milletin üyesi olarak değil, kitap yazmaya vakti olan, bolca kitap okuyan, araştırma yapan ve bu araştırmalarının sonucunda tarihsel roman yazan, huzur içinde bir entelektüel olarak tahayyül edilmiştir. Bunun da öte-sinde, diasporadaki milliyetçi Ermenilerin Torosyan’ın kitabını ütüledikleri, yok saydıkları gibi, hiçbir araştırmaya dayanmayan, tamamıyla hayal ürünü tezler ileri sürülmüş daha doğrusu uydurulmuştur.

Benim tartışmaya katılma nedenim esas olarak bu husustu ve Ermeni soykırım bağlamı bilinmeden ve anlaşılmadan bu tartışmanın yapılamayacağını

5 BOA/DH.ŞFR., 53/334, Dahiliye Nezâreti Emniyet-i Umûmiye Müdüriyeti’nden (EUM) Edirne, Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Basra, Bağdad, Beyrut, Haleb, Hüdâvendigâr, Diyarbakır, Suriye, Sivas, Trabzon, Kastamonu, Konya, Mamuretülaziz, Musul, Van vilâyetleriyle Urfa, İzmit, Niğde, İçel, Bolu, Canik, Çatalca, Zor, Karesi, Kudüs-i Şerîf, Kale-i Sultâniye, Menteşe, Teke, Kü-tahya, Maraş, Eskişehir Mutasarrıflıklarına 13 Haziran 1915 tarihli şifre telgraf.

6 Teorik olarak, yabancı ülke vatandaşı olmuş Ermeniler hem sürgünden muaf idiler hem de onla-rın mallarına el konulmuyordu. Fakat İttihat ve Terakki Hükümeti 1869 Vatandaşlık Kanunu’nu gerekçe göstererek, Ermenilerin başka ülke vatandaşlığına geçmiş olmalarını tanımıyor ve bu in-sanların da mallarına el koyarak sürgüne, ölüme gönderiyordu. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Taner Akçam Ümit Kurt, Kanunların Ruhu, Emval-i Metruke Kanunlarında Soykırımın İzi-ni Sürmek, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.

Page 32: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

236 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

iddia ettim. Bu iddiam nedeniyle Taha Akyol tarafından “angaje aydın” olmak-la suçlandım;7 eğer yaptığı hakaretleri bir kenara bırakırsak, Halil Berktay da benzeri değerlendirmelerde bulundu ve benim tavrımı “faydacılık” ve “Ermeni severlik” olarak niteledi.8 İddiamı burada yeniden ele almakta fayda vardır.

ERMENİ MESELESİ: BİR VARLIK-YOKLUK SORUNUGerek 23 Kasım 2012 AGOS söyleşisinde ve gerekse 24 Aralık 2012 tarihli Taraf yazısında, Torosyan tartışmalarının o güne kadar yapılış ve sürdürülüş biçimini “soykırım gerçekliğinin üstünü örtmek” olarak eleştirdim. Nedenim çok basitti. Torosyan’ın kitabı, Osmanlı ordusundaki bir Ermeni askerinin cephelerdeki anıları ve ailesinin Ermenilerle birlikte sürgün ve imha edilmesi gibi iki ana büyük bölümden oluşuyordu. Cemil Koçak tarafından sunulan 2,5 saatlik “Eski Defterler” programı da dahil, tüm tartışmalar askeri cephe-lerdeki bilgiler üzerine yapıldı. Hiç kimse ama hiç kimse bu anıların cepheler-deki bilgiler kadar önemli olan, Yüzbaşı Torosyan’ın ailesinin sürülmesi ve imha edilmesi ile ilgilenmedi. Konu, üzerinde konuşulması bile gereksiz önemsiz bir ayrıntı olarak kaldı. Ve benim gibi, naçizane bu gerçeği hatırla-tan birine de hakaret edildi.

Geldiğim nokta itibarıyla, “soykırımın üstünü örtmek” eleştirimin ol-dukça yetersiz ve eksik olduğunu kabul etmem gerekiyor. Ben aslında daha derin ve daha köklü bir sorundan söz etmek istiyordum. Ne demek istediğimi daha iyi açıklayabilmek için Jürgen Habermas’a başvurmak isterim. Haber-mas, toplumların sosyal dokuları ve kurumları içine yerleşik, gizli bir şiddet olgusunun var olduğuna dikkat çeker ve bu şiddet sayesinde, toplumun tümü tarafından benimsenen bir iletişim tarzı yaratıldığını savunur. Bu “kolektif iletişim tarzı” sayesinde, hem bazı olguların toplumun dikkatinden kaçırıl-ması başarılır hem de toplumda gözle görülmez bazı sınırlamalar ku rum sal-la şır;9 bu tarzı esas alan bir zihniyet dünyası örülür ve bazı konuların konu-şulmaması konusunda sessiz bir antlaşma sağlanır.

Elias Siberski’den ödünç alacağım “iletişimsel gerçeklik” (die kommu-nikative Wirklichkeit) tanımı belki daha açıklayıcı olabilir. Siberski bu tanı-mı gizli örgütlerin önemli bir özelliğini açıklamak için kullanır.10 Ona göre,

7 Hürriyet, 18 Aralık 2012. 8 Taraf, 6 ve 8 Aralık 2012.9 Jürgen Habermas, “Die Ütopie des guten Herrschers”, Habermas, Kultur and Kritik içinde,

Frankfurt, 1973, s. 386-7.10 Elias Siberski, Untergrund und Offene Geselschaft, Zur Fragen der strukturellen Deutung des so-

zialen Phaenomens, Stuttgart, 1967, s. 51.

Page 33: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

yüzbaşı torosyan tartışmaları ya da suskunluğun sessiz anlaşması 237

gizli örgütler, üyeleri arasında yarattıkları iletişim tarzı sayesinde, içinde ya-şadıkları gerçekliğin dışında bir başka gerçeklik yaratırlar. Türkiye’nin tarihi ile ilişkisi de biraz buna benzer. Biz, toplum olarak tarihimizle ilişkimizde bir gizli örgütün üyeleri gibi davranıyoruz. Kuruluşumuzdan itibaren, gizli ör-gütlere has bir “iletişimsel gerçeklik” yaratmış bulunuyoruz. Bu “iletişimsel gerçeklik”, bizim düşünme ve varoluş biçimimizi belirliyor. Duygularımızı ta-nımlayan inanç sistemlerimizi, yani bizlerin tüm sosyal-kültürel ilişkiler ağı-nı, bizi biz yapan şeyleri biçimlendiriyor.

Sonuçta “iletişimsel gerçeklik” üzerinde konuşulan ve konuşulmayan dünyalar ve buna bağlı olarak toplumu bir eldiven gibi kuşatan kolektif bir sır yaratılmıştır. Entelektüel hayatımızdan çok basit bir örnek vereyim: İdris Küçükömer ve onun özellikle Düzenin Yabancılaşması adlı eseri Türk düşün hayatının önemli köşe taşlarından birisidir. Bu kitabında Küçükömer, Türki-ye’nin dününü ve bugününü anlamaya yönelik son derece önemli makro bir model sunar.

Habermas ve Siberski örnekleri ile söylediklerim ışığında bu kitaba bir daha göz atınız; Türkiye’yi derinden etkileyen, solcusu ve sağcısı ile herkesi onlarca yıl bitmez tükenmez tartışmalara sokan bu kitapta, Osmanlı toplumu analizi yapılırken, nüfusun neredeyse % 30’unu oluşturan Hıristiyanların ol-madığını görürsünüz. Şaka değil, Küçükömer Hıristiyanların olmadığı bir Os-manlı toplumu anlatır bize. Bu, bugün Türkiye üzerine Kürtler ve Alevileri yok sayarak, Türkiye toplumu analizi yapmaktan daha vahim bir durumdur.

İdris Küçükömer’in, toplumun % 30’unu yok sayarak yaptığı analiz-lerin ne kadar doğru olduğu gibi bir tartışmayı yapmıyorum, bu ayrı bir ko-nu. Bundan daha da önemli bir başka hususa dikkat çekmek istiyorum. İd-ris Küçükömer’in, Hıristiyanları yaşamamış, yok sayan Osmanlı toplumu analizleri, sevenlerini ve nefret edenlerini hiç rahatsız etmedi ve hâlâ da et-miyor.

Torosyan tartışmaları da farklı olmadı. Kitap çıktığı andan itibaren, Torosyan’ın Hıristiyan bir asker olduğu, ailesinin sürüldüğü ve imha edildiği yok sayıldı. Tüm bir anı, sadece Çanakkale ve cepheler hakkında verilen bil-gilerden ibaret telakki edildi ve öyle tartışıldı. Televizyon tartışmaları, köşe yazıları tepelerin adları, gemilerin isimleri ve batırılış tarihleri ve topların çap-ları etrafında yürütüldü. Torosyan’ın ailesinin sürülmesi ve imha edilmesi, üzerinde durmayı bile hak etmeyecek, önemsiz bir ayrıntı olarak bırakıldı. Tüm bunların tesadüfi olmadığını, yukarıda anlattığım zihniyet dünyasının ürünü olduğunu iddia ediyorum. Benim hatırlatmama duyulan ve en uç örne-

Page 34: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

238 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

ğini Taha Akyol’da gördüğümüz “bu da nereden çıktı şimdi” tepkisinin esası da burada yatıyor.

TARTIŞILAN KONU NEDİR?Genel kuraldır, eğer anlaşamadığınız konuların ne olduğu konusunda bir ka-rara varamazsanız tartışma yapamazsınız. Görebildiğim kadarıyla, Yüzbaşı Torosyan tartışmalarında henüz anlaşamadığımız konular şunlardır, cümlesi-ni kurabilmekten uzağız. Bana göre tartışmanın birbiriyle ilişkili iki boyutu vardır. Birincisi, “bu anı ne hakkındadır” meselesidir. Anı, Osmanlı ordusun-da görev yapmış bir Hıristiyan asker ve ailesinin akıbeti ile ilgilidir. Toros-yan, bize hem ordudaki görevlerini hem de, ailesinin diğer Ermenilerle birlik-te nasıl sürülüp imha edildiğini anlatmaktadır. Tartışmalar sırasında ise, To-rosyan’ın sadece cepheler konusunda verdiği bilgiler tartışılmış ve ailenin im-hası ile ilgili boyut yok sayılmıştır.

Aslında Hakan Erdem bu konuda bir adım daha ileriye giderek, To-rosyan’ın ailesine ilişkin anlattıklarının da uydurma olduğunu ileri sürmüş-tür. Özellikle kız kardeşin hikâyesini, mişli geçmiş zaman kullanarak alaycı bir dille aktardıktan sonra, “anne-babasının 1915 olaylarında hayatlarını kaybettiklerine dair” bir kanıtın olmadığını ileri sürmüştür.11 Erdem’in, in-sanların soykırım sırasında öldürülüp öldürülmedikleri konusunda ne tür bir kanıt aradığını bilemiyorum. İleri sürdüğü kanıt meselesinin öldürülen bir milyona yakın insan için de geçerli olduğunun farkında olup olmadığını da bilemediğim gibi...

Tartışmanın ikinci boyutu, Torosyan’ın ne kadar gerçek bir kişi ve sa-vaşlara ilişkin anlattıklarının ne kadar kendi hikâyesi olup olmadığıdır. Halil Berktay ve Hakan Erdem, anının esas olarak “askeri hatırat” kısmına daya-narak yazılanların hayal mahsulü olduğunu ve anının uydurulmuş olduğunu iddia ettiler ve hâlâ da ediyorlar. Bu konuda ileri sürdükleri en önemli kanıt, Hakan Erdem’in Torosyan’ın Amerika’ya 1916’da girmiş olduğunu “ispat” etmiş olmasıdır. Bu “keşif”, kamuoyu tarafından da, büyük bir başarı olarak gösterildi ve sorgusuz sualsiz benimsendi.

Halil Berktay ve Hakan Erdem, Torosyan’ın 1916’da ABD’ye 1916 gi-riş yaptığı gerçeğinden de hareketle, onun subaylığının, cepheler hakkında verdiği bilgilerin, kitabında yayınladığı 10’un üzerindeki askerlik resimlerinin ve yayınladığı belgelerin, her şey ama her şeyin sahte ve üretilmiş olduğunu

11 Hakan Erdem, Gerçek ile Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acayip Hikayesi, s. 228-29.

Page 35: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

16 Aralık 2012 gününe ait Hürriyet Gazetesi'nin manşeti..

Page 36: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

BASINDA, KİM NE YAZDI?

TAHA AKYOL“TOROSYAN TARTIŞMASI”

Hürriyet, 17 Aralık 2012

Ermeni Sarkis Torosyan’ın ‘anılar’ı üzerine çıkan tartışma Hürriyet’in dünkü manşetiyle geniş kitlelere ulaştı. İddiaya göre, Sarkis Torosyan Kayseri’nin Everek (Develi) ilçesin-de doğmuş, bir yolunu bulup Harbiye’ye girmiş, Çanakkale’de kahramanca savaşmış, hatta ilk düşman zırhlısı batıran kahraman o olmuştu. Vatanına bu kadar hizmet ettiği halde zulümlere maruz kalmış, direniş düzenleyerek zulme karşı savaşan bir Ermeni kahramanı olmuştu, Soykırım Müzesi’nin internet sitesinde anlatılan budur.

Torosyan’ın Ayhan Aktar tarafından dilimize çevrilen anılarını okuyup da etkilenme-mek mümkün değil: Osmanlı vatanseveri bir Ermeni yüzbaşının bile zulme maruz kal-ması öylesine etkileyici bir hikâyedir ki, Robert Fisk, The Independent’teki yazısında, Soykırım Müzesi’nin internet sitesindeki Torosyan bölümünü olduğu gibi indirip kullan-mıştı. (28 Ağustos 2007)

Militan Ermeni milliyetçisi tarihçi Dadrian’ın da çok önem verdiği bir kitaptır Toros-yan’ın “Çanakkale’den Filistin’e” adlı kitabı...

Fakat Hakan Erdem adlı bir tarihçi var. Öyle ‘resmi tarih’çi falan kesinlikle değil. Son derece titiz, belge araştıran, belgelerle yazan bir tarihçi... Daha önce Tarih-Lenk ad-lı kitabıyla ‘tarih eleştirisi’ nedir bunun bir örneğini ortaya koymuştu. Benim de çekin-diğim bir tarihçidir Hakan Erdem, bir gazeteci olarak tarih üzerine yazarken fahiş bir ha-ta yaparım da Hakan Erdem’e takılır mı diye...

Ve Torosyan’ın anıları Hakan Erdem’e takıldı! Hem bizim arşivlerde hem Amerikan arşivlerinde Torosyan olayına ışık tutacak ne varsa, ulaştı ve bir kitap yazdı: “Gerçekle Kurmaca Arasında Torosyan’ın Acaip Hikâyesi” adlı kitap, geçtiğimiz ay Doğan Ki-tap’tan yayınlandı. Muhakkak okumak lazım.

Tarihçi Halil Berktay da üst üste yazdığı yazılarla Torosyan’ın yazdıklarının kurgu ol-duğunu, gerçeklere uymadığını ortaya koydu.

Harbiye’ye gitmemiş, Çanakkale’de bulunmamış. Çanakkale’de şurada şunlar oldu, şunlarla görüştüm, şöyle gemi batırdım diye anlattıkları hep gerçekdışı...

Page 37: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

282 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

( ... )Böyle bir tartışma çıkar da Taner Akçam durur mu? Hakan Erdem ve Halil Berktay’ı

“soykırım sırrının üstünü örtmekle” suçladı!Halbuki tartışmanın konusu ‘soykırım’ değil, Torosyan metninin sahih mi, kurgu mu

olduğu! Akademik tarihçiliğin metotları bellidir. Akçam bunları hiçe saydı, metnin sahih olduğuna dair bir vesika, bir referans ortaya koymadan “Soykırım sırrını örtüyorsunuz” diye yaftaladı!

Bu tipik bir ‘angaje aydın’ tavrıdır. Tek bir iddiaya angaje olursunuz, her şeye bu tek noktadan bakarsınız; “Belge sahih mi, değil mi?” diye değil, işe yarar mı, yaramaz mı diye... Akçam müsterih olsun, Torosyan metni bir kurgudur ama Diaspora’nın işine çok yaramıştır.

Dileğim, Hakan Erdem’in çalışmasının uluslararası dillerde yayınlanarak dünyalı ta-rihçilerin dikkatine sunulmasıdır.

TAHA AKYOL“ERDEM’İN KİTABI”

Hürriyet, 18 Aralık 2012

(...) Hakan Erdem’in kitabı iki bakımdan önemli: Bir, Torosyan’ın anılarının büyük ölçü-de ‘kurmaca’ olduğunu gösteriyor... İki, ‘metin incelemesi’ nasıl yapılır, bir belgenin, bir iddianın, bir anlatımın gerçek olup olmadığını araştırmanın tarihçilikteki metodu nedir, bunu çok iyi ortaya koyuyor. Bana göre ikincisi hiç de birinciden daha az önemli değil-dir. Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Çanakkale’de “2. Ağır Topçu Tugayı”nın kumandanıdır... 19 Şubat 1915’te saldırı düzenleyen düşman donanmasındaki zırhlıyı batırmıştır... Ama Genelkurmay kayıtlarında böyle bir şey yok. Bu durumda karşımızda iki ihtimal vardır: Genelkurmay, bu kahramanın bir “Ermeni” olduğu bilinmesin diye kayıtları yok etmiş-tir!... Ya da Torosyan uydurmuştur!

Siyasi duruşumuza göre, bu iki ihtimalden birine ‘yandaş’ olup dünya kadar laf edebiliriz: Bu Genelkurmay yok mu, ‘derin devlet’in babasıdır, hep böyle yapar falan... Veya bu Ermeniler yok mu, hep yalan yazarlar falan...

Tarihte ‘metot’ meselesi bunun için çok önemli: Siyasi duruştan kaynaklanan zihin-sel kurguları tarihteki maddi gerçeklerle ve sahih belgelerle test etme imkânı verir! Ha-kan Erdem’in kitabı baştan sona bu metodun mükemmel uygulamalarından oluşuyor... Diyelim ki, ‘derin devlet’, Torosyan’ın adını sildi! Fakat Hakan Erdem diyor ki: “Teğmen veya yüzbaşı rütbesindeki bir askerin tugay komutanı olamayacağı açıktır...” Sade bu değil. Torosyan 19 Şubat 1915’te müttefik donanmasının yaptığı büyük saldırıda ilk de-fa bir zırhlıyı batırmıştı ya... Hakan Erdem, o gün böyle bir saldırı olmadığını, bir zırhlı-nın da batırılmadığını belirtiyor. Hatta o günkü ufak çatışmalarla atılan mermi sayısını bile veriyor!

Page 38: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

basında, kim ne yazdı? 283

Torosyan Çanakkale’de “Aşçı Baba” diye bir yerden bahsediyor, fakat böyle bir yer yok, bunu İngiliz kaynaklarındaki Achi Baba’dan alıp kendi öyküsüne monte etmiş! Türkçe Alçıtepe var, fakat bu da “gözlem yeri”nden 5-6 kilometre uzaktadır; oradan To-rosyan yazdıklarını gözlemleyemez.

Enver Paşa, Torosyan’a Çanakkale’deki kahramanlıklarını kutlamak için bir “tasdik-name” (?) vermiş. Erdem bu tür belgeler nedir, nasıl hazırlanır, hangi yazı türüyle yazı-lır, veriliş usulü nedir, bütün bunları anlatarak, Torosyan’ın “tasdikname”sinin gerçek olmadığını tespit ediyor. Bu belgeler Osmanlıca “divani” yazı ile yazılırmış, halbuki To-rosyan’ınki “rik’a” stili yazıyla yazılmış mesela.

Harbiye’ye girişten, Çanakkale’ye, isyancı Arap birliğinin komutanı olmasına, Fran-sız lejyonuna katılmasına ve üniformalı fotoğrafına kadar Torosyan’ın yazdıklarını me-tot süzgeçlerinden geçiren Hakan Erdem, bunları “İskambil kâğıtlarından yapılan şato!” olarak niteliyor (...) Neticeten, metot meselesinin önemini tekrar vurgulamak için Ha-kan Erdem’in bir cümlesini buraya alıyorum:

“Sonradan edindiği bilgileri bilinçli ya da bilinçsiz olarak geçmişe yamamak!”İşte çok yaygın zihin hastalığı budur. Geçmişteki bir olayı veya bir kişiyi yüceltmek

ya da kötülemek için tarihçiliğin metotlarına aldırmadan, “sonradan” edinilmiş bilgi ve kanaatleri geçmişe yamamak!

Hepimizin sakınması gereken bir zihniyet sorunudur bu.

İBRAHİM KİRAS“SAHTE BELGE, DOĞRU TARİH”

Star, 20 Aralık 2012

Bugünlerde özellikle yakın tarihe merak duyanların ilgiyle takip ettikleri bir tartışma var. Torosyan adlı Osmanlı Ermenisi’nin anılarından söz ediyorum. Tartışma konusu olan kitapta özetle Osmanlı ordusunda görev yapan Sarkis Torosyan’ın topçu yüzbaşı-sı olarak Çanakkale savaşına katılarak büyük yararlıklar gösterdiği, hatta Enver Pa-şa’nın elinden kahramanlık madalyası aldığı, ne var ki ailesinin tehcir sırasında başına gelen kötü olayları öğrenince orduyu terk edip Osmanlı’ya karşı savaşan gruplara ka-tıldığı... anlatılıyor.

Kitabın Türkçe’ye çevrilip yayınlanmasından sonra bazı tarihçiler bu sıra dışı hikâ-yenin gerçekliğine ilişkin kuşkularını dile getirmişlerdi. Hakan Erdem ise söz konusu ki-tabı baştan aşağı elden geçirerek bilgi hatalarını, çelişkileri ve tutarsızlıkları bir bir or-taya koyan bir çalışma yayımladı. Bazı aydınlarımızın o kadar ciddiye alıp “bizi tarihi-mizin gerçekleriyle yüzleştirecek bir belge” diye sunduğu kitabın içeriğinin “sahte” ol-duğu ortaya çıktı. Mesela Torosyan’ın Harbiye mezunu olmadığı, Osmanlı ordusunda görev yapmadığı, hatta olaylar sırasında Türkiye’de bile bulunmadığı anlaşıldı.

Haddizatında bir bilimsel disiplin anlamındaki tarihin ve tarihçilerin geçmiş zaman-

Page 39: ‹çindekiler · 3 Werner Heisenberg, Physics and Beyond: Encounters and Conversations,Harper & Row, New York, 1971, s. 63. Çeviri benim. B. S. xviii önsöz: hikâye “hikâye”

284 tarih, otobiyografi ve hakikat: yüzbaşı torosyan tartışması ve türkiye’de tarihyazımı

da olmuş bitmiş hadiseleri araştırmanın yanı sıra yine bu geçmişe ilişkin anlatılan çe-şitli hikâyelerin doğruluğunu denetlemek gibi bir görevi de var. İşte bu görevi yerine getiren bir çalışma Hakan Erdem’in kitabı.

Konuları pek benzemese de yöntemleri itibarıyla buna benzer iki çalışmayı da bu vesileyle hatırlayabiliriz: Biri Amerikalı tarihçi Heath Lowry’nin Ermeni tezlerinin başlıca dayanaklarından birini ele alan Büyükelçi Morgenthau’nun Öyküsü’nün Perde Arkası isimli eseri. Lowry bu çalışmada 1913-1916 arasında İstanbul’da görev yapan Amerikan Büyükelçisi’nin ağzından yazılan meşhur kitabın ayrıntılı metin analizini yapmıştır.

(...)Osmanlı Ermenileri Birinci Dünya Savaşı sırasında devlete karşı isyanlar çıkardıkla-

rı ve düşman Rus ordusuna yardım ettikleri gerekçesiyle zorunlu göçe tabi tutulmuşlar-dır. Savaş yıllarında gerçekleşen bu zorunlu göç sırasında bölgedeki başıboş aşiretler ve çetelerce kimileri intikam hisleriyle kimileri soygun amacıyla yapılan acımasız saldı-rılar sonucunda çok sayıda masum Ermeni’nin hayatını kaybettiği bir gerçek. İstanbul hükümetinin bu saldırıları engellemek için çaba sarf ettiği ve olaylarda kusuru bulunan devlet görevlilerini en ağır biçimde cezalandırdığı da bir gerçek. Ne var ki uluslararası Ermeni hareketi, o günden beri Türkiye’nin doğu vilayetlerinde bağımsız bir Ermeni devleti oluşturma hayallerini ortadan kaldıran dönemin Osmanlı yönetimini “tehcir”in ötesinde “soykırım” kararı alıp bunu uygulamış olmakla suçluyorlar.

Bu soykırım iddiasını savunanların en önemli problemi bunu ispatlayacak belge ve kanıtlara sahip olmayışlarıdır. Bunun için sahte belgeler üretilmesine ihtiyaç duyulmuş-tur! Bu tür faaliyetlerin en iyi bilinen örneği “Talat Paşa Telgrafları”dır. Aram Andonyan isimli bir yazarın yayınladığı kitapta Naim Bey isimli bir Osmanlı memurundan alındığı söylenen “bütün Ermenileri kadın çocuk ayırmadan öldürün” mealinde telgraf metinle-rine yer veriliyor.

Şinasi Orel ve Süreyya Yuca’nın uzun zaman önce Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfe-dilen Telgrafların Gerçek Yüzü adıyla yayımlanan çalışmalarında söz konusu telgrafla-rın sahte olduğu kesin olarak kanıtlanmış bulunuyor. Ancak yürütülen propaganda o kadar güçlü ki Türkiye’de bile bu telgrafların “varlığını” duyanların çoğu bunların aslın-da sahte olduğunun kanıtlandığını hiç duymamış durumdalar.

Ben bu konuyu daha önce yazdığımda şaşıran çok oldu, oradan biliyorum. Türki-ye’de durum bu... Dünya kamuoyunun durumunu siz hesap edin.