11
ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER Dr. Casim AVCI [1]  Me’mûn dönemi (198-218/813-833) Abbâsî-Bizans ilişkilerinin canlılığı ve çeşitliliği bakımından özel bir önem arzeder. Bu ilişkilerin daha ziyade Me’mûn’un saltanatının son yıllarına rastlaması da dikkate değer bir husustur. Her şeyden önce Hârûn er-Reşîd’in (170-193/786-809) 190 (806) yılında büyük bir orduyla gerçekleştirdiği ve İmparator I. Nikephoros’u (802-811) vergiye bağladığı Bizans seferinden [2] sonra Me’mûn’un birinci Anadolu seferine kadar (215/830) yirmi beş yıla yakın bir süre Abbâsî devleti ile Bizans imparatorluğu arasında büyük ölçüde bir askerî harekâtın yapılmadığını hatırlamak gerekir. [3] Bunda, her iki tarafı ciddî bir şekilde meşgul eden iç ve bazan da dış problemlerin payı büyüktür. Bizans’la ilişkiler bağlamında Me’mûn’un hilâfetini iki döneme ayırmak mümkündür: Birinci dönem 198-215 (813-830) yılları arasını kapsamaktadır. Bu dönemde her iki tarafı meşgul eden iç veya bazan da başka dış problemler mevcuttur ve taraflar arasındaki ilişkiler noktasından bakıldığında genel itibariyle bir sukûnet devresi manzarası arzeder. Bununla birlikte aşağıda belirtileceği gibi küçük çaplı bazı ilişkiler de söz konusudur. Me’mûn’un birinci Anadolu seferinden vefatına kadar 215-218 (830-833) yıllarını ihtiva eden ikinci dönem ise genel itibariyle Abbâsîler’in bizzat halifenin şahsında inisiyatifi ele geçirdiği karşılıklı mücadeleler devri olmuştur. [4] Bu dönem aynı zamanda bilim ve sanat alanında önemli bazı ilişkilere sahne olması bakımından da dikkat çekicidir. Birinci dönemde genel olarak tarafların durumu ve ikili ilişkiler açısından zikredilebilecek bazı hususlar şöyle sıralanabilir: Abbâsî devletinde Hârûn er-Reşîd’in ölümünden sonra tahta çıkan Emîn (193-198/809- 813) ile Horasan bölge valiliğini yürüten kardeşi Me’mûn arasındaki iktidar mücadelesi Emîn’in öldürülmesi ve Me’mûn’un hilâfet makamına geçmesiyle sonuçlandı (198/813) [5] . Me’mûn’un tahta çıkışından kısa bir süre sonra Hz. Ali’nin soyundan gelen İbn Tabatabâ (Ebû Abdullah Muhammed b. İbrahim) Kûfe’de ayaklanarak halifeliğini ilân etti (199/815). İbn Tabatabâ’nın, kısa bir süre sonra ölümü ve bağımsızlık mücadelesini sürdüren Ebü’s-Serâyâ eş-Şeybânî’nin öldürülmesiyle isyan sona ermiş oldu (200/815). Me’mûn’un dönemin önemli kumandan ve valilerinden Herseme b. A‘yen’i öldürtmesi (200/816) ve Şiîlikle kısmî bir uzlaşma politikasına yönelik olarak Ali evlâdından İmam Ali er-Rızâ’yı kendisinden sonra halife olmak üzere veliahd tayin etmesi Bağdat halkının şiddetli tepkisine yol açtı. Özellikle Ali er-Rızâ’nın veliahd tayin edilmesi karşısında Bağdat halkı Me’mûn’u hal‘ ederek İbrahim b. Mehdî’ye biat etti (202/817). Bu gelişmeler üzerine, halife olduğundan beri Merv’de kalıp devleti buradan yönetmeye devam eden Me’mûn Bağdat’a gelerek karışıklıklara son verdi (204/819) [6] . Emîn-Me’mûn mücadelesinde Emîn’in tarafını tutmuş olan Nasr b. Şebes el-Ukaylî, Me’mûn’un halife oluşundan kısa bir süre sonra, Araplar’dan ziyade İranlılar’ın nüfuz sahibi olmasına tepki göstererek el-Cezîre bölgesinde ayaklandı. Me’mûn’u ciddî bir şekilde uğraştıran isyan bölge valisi Abdullah b. Tâhir tarafından 209 (824) yılında ancak bastırılabildi. Bu dönemde Mısır’da da karışıklıklar yaşandı. Mısır valisi Serî b. Hakem’in 205’te (820-21) ölümünden sonra yerine geçen oğlu Ubeydullah’ın isyanı, halifenin görevlendirdiği Abdullah b. Tâhir tarafından bastırıldı (211/826-27). Mısır’daki bazı Arap kabilelerinin 214 (829) yılında çıkardığı diğer bir isyan da halifenin Mısır ve Suriye valiliğine tayin e ttiği kardeşi Mu‘tasım-Billâh tarafından bastırıldı. Me’mûn döneminde meydana gelen önemli isyanlardan biri de Azerbaycan’da ortaya çıkan dinî-siyasî mahiyetteki Hürremiyye hareketinin lideri Bâbek’in isyanıdır. 201 (816) yılında başlayan ayaklanma farklı zamanlarda âsiler üzerine gönderilen Abbâsî ordularının peş peşe mağlup edilmesiyle son derece tehlikeli bir hal almış ve ancak Me’mûn’dan sonra Mu‘tasım-Billâh döneminde

ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

Embed Size (px)

Citation preview

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 1/11

ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

Dr. Casim AVCI [1]

 

Me’mûn dönemi (198-218/813-833) Abbâsî-Bizans ilişkilerinin canlılığı ve çeşitliliğibakımından özel bir önem arzeder. Bu ilişkilerin daha ziyade Me’mûn’un saltanatının sonyıllarına rastlaması da dikkate değer bir husustur. Her şeyden önce Hârûn er-Reşîd’in(170-193/786-809) 190 (806) yılında büyük bir orduyla gerçekleştirdiği ve İmparator I.Nikephoros’u (802-811) vergiye bağladığı Bizans seferinden[2] sonra Me’mûn’un birinciAnadolu seferine kadar (215/830) yirmi beş yıla yakın bir süre Abbâsî devleti ile Bizansimparatorluğu arasında büyük ölçüde bir askerî harekâtın yapılmadığını hatırlamakgerekir.[3] Bunda, her iki tarafı ciddî bir şekilde meşgul eden iç ve bazan da dışproblemlerin payı büyüktür.

Bizans’la ilişkiler bağlamında Me’mûn’un hilâfetini iki döneme ayırmak mümkündür:Birinci dönem 198-215 (813-830) yılları arasını kapsamaktadır. Bu dönemde her iki tarafımeşgul eden iç veya bazan da başka dış problemler mevcuttur ve taraflar arasındakiilişkiler noktasından bakıldığında genel itibariyle bir sukûnet devresi manzarası arzeder.Bununla birlikte aşağıda belirtileceği gibi küçük çaplı bazı ilişkiler de söz konusudur.Me’mûn’un birinci Anadolu seferinden vefatına kadar 215-218 (830-833) yıllarını ihtivaeden ikinci dönem ise genel itibariyle Abbâsîler’in bizzat halifenin şahsında inisiyatifi elegeçirdiği karşılıklı mücadeleler devri olmuştur.[4] Bu dönem aynı zamanda bilim ve sanatalanında önemli bazı ilişkilere sahne olması bakımından da dikkat çekicidir.

Birinci dönemde genel olarak tarafların durumu ve ikili ilişkiler açısından zikredilebilecekbazı hususlar şöyle sıralanabilir:

Abbâsî devletinde Hârûn er-Reşîd’in ölümünden sonra tahta çıkan Emîn (193-198/809-813) ile Horasan bölge valiliğini yürüten kardeşi Me’mûn arasındaki iktidar mücadelesiEmîn’in öldürülmesi ve Me’mûn’un hilâfet makamına geçmesiyle sonuçlandı (198/813) [5].Me’mûn’un tahta çıkışından kısa bir süre sonra Hz. Ali’nin soyundan gelen İbn Tabatabâ(Ebû Abdullah Muhammed b. İbrahim) Kûfe’de ayaklanarak halifeliğini ilân etti(199/815). İbn Tabatabâ’nın, kısa bir süre sonra ölümü ve bağımsızlık mücadelesinisürdüren Ebü’s-Serâyâ eş-Şeybânî’nin öldürülmesiyle isyan sona ermiş oldu (200/815).Me’mûn’un dönemin önemli kumandan ve valilerinden Herseme b. A‘yen’i öldürtmesi(200/816) ve Şiîlikle kısmî bir uzlaşma politikasına yönelik olarak Ali evlâdından İmam Alier-Rızâ’yı kendisinden sonra halife olmak üzere veliahd tayin etmesi Bağdat halkınınşiddetli tepkisine yol açtı. Özellikle Ali er-Rızâ’nın veliahd tayin edilmesi karşısında Bağdathalkı Me’mûn’u hal‘ ederek İbrahim b. Mehdî’ye biat etti (202/817). Bu gelişmelerüzerine, halife olduğundan beri Merv’de kalıp devleti buradan yönetmeye devam edenMe’mûn Bağdat’a gelerek karışıklıklara son verdi (204/819) [6]. Emîn-Me’mûnmücadelesinde Emîn’in tarafını tutmuş olan Nasr b. Şebes el-Ukaylî, Me’mûn’un halifeoluşundan kısa bir süre sonra, Araplar’dan ziyade İranlılar’ın nüfuz sahibi olmasına tepkigöstererek el-Cezîre bölgesinde ayaklandı. Me’mûn’u ciddî bir şekilde uğraştıran isyanbölge valisi Abdullah b. Tâhir tarafından 209 (824) yılında ancak bastırılabildi. Budönemde Mısır’da da karışıklıklar yaşandı. Mısır valisi Serî b. Hakem’in 205’te (820-21)ölümünden sonra yerine geçen oğlu Ubeydullah’ın isyanı, halifenin görevlendirdiğiAbdullah b. Tâhir tarafından bastırıldı (211/826-27). Mısır’daki bazı Arap kabilelerinin 214(829) yılında çıkardığı diğer bir isyan da halifenin Mısır ve Suriye valiliğine tayin ettiğikardeşi Mu‘tasım-Billâh tarafından bastırıldı. Me’mûn döneminde meydana gelen önemliisyanlardan biri de Azerbaycan’da ortaya çıkan dinî-siyasî mahiyetteki Hürremiyyehareketinin lideri Bâbek’in isyanıdır. 201 (816) yılında başlayan ayaklanma farklı

zamanlarda âsiler üzerine gönderilen Abbâsî ordularının peş peşe mağlup edilmesiyle sonderece tehlikeli bir hal almış ve ancak Me’mûn’dan sonra Mu‘tasım-Billâh döneminde

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 2/11

(218-227/833-842) Bâbek’in öldürülmesiyle son bulmuştur (223/838)[7]. Öte yandanMu‘tezile’yi resmî mezhep ilân eden Me’mûn 212 (827) yılından itibaren herkesi bumezhebin temel görüşlerinden biri olan Kur’ân’ın ezelî olmayıp sonradan yaratıldığı(mahlûk olduğu) görüşünü benimsemeye zorladı. Hatta 218’de (833) çıkardığı fermanladönemin ileri gelen âlimlerinin bu hususta sorguya çekilmesini istedi ve aksi görüşüsavunanları cezalandırdı (mihne). Halifenin bu tutumu da toplumda karışıklık ve

huzursuzluğa yol açtı. [8]

Bizans’ta ise İmparator I. Nikephoros’un 811 yılında Bulgar hanı Krum (802-814) ileyaptığı savaşta mağlubiyete uğrayarak öldürülmesiyle imparatorluk ağır bir darbe almış,Stavrakios’un (811-811) ardından I. Mikhail Rangabe’nin (811-813) sönük geçen kısasüreli saltanatından sonra Ermeni V. Leon (813-820) imparatorluk tahtına çıkarılmıştı.Bizans’a yönelik Bulgar tehdidi bu dönemde de devam etmiş, 813 yılında İstanbul’a kadargelen Bulgarları ancak başkentin surları durdurabilmişti.[9] Krum’un yeni bir İstanbulseferi sırasında ölümü (814) ve dikkatini daha ziyade kuzeybatıya ve ülkenin içgüçlenmesine çeviren kudretli Bulgar hanı Omurtag (814-831) ile otuz yıllık bir barışantlaşması imzalanması sayesinde Bizans, Bulgar tehlikesinden kurtuldu.[10] AncakOstrogorsky’nin ifadesiyle “askerî bir ruh ve resim düşmanı zihniyetle temayüz

eden” [11] V. Leon’un Bizans toplumunda ciddî çalkantılara yol açan ve II. İznik konsili(787) ile sona erdirilmiş bulunan tasvir karşıtı hareketi (Ikonoklazma)[12]tekrar başlatmasıkilise başta olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinde tepki ile karşılandı. Tasvir taraftarıolduğu için azledilen Patrik Nikephoros’un yerine getirilen Theodotos Melissenos’unbaşkanlığında Ayasofya kilisesinde toplanan synod, tasvir karşıtı kararlar aldı (815).Muhaliflerini takibata uğratarak cezalandıran V. Leon 820 yılı noelinde Ayasofya’daki dinîayin sırasında öldürüldü ve tahta II. Mikhail (820-829) çıktı. Amorion hanedanının (820-867) kurucusu II. Mikhail, tasvir aleyhtarı olmakla birlikte tasvir taraftarlarına karşımüsamahalı bir tavır takındı, ayrıca tasvirlerle ilgili her türlü tartışmayı yasakladı. Ancakimparatorun tahta çıkışından bir süre sonra eski silâh arkadaşı ve Anadolulu bir İslav olanThomas’ın liderliğinde başlayan isyan devleti ciddî ölçüde tehdit edici boyutlara ulaştı.Anadolu’daki çeşitli etnik gurupları etrafına toplayan Thomas, tasvir karşıtlığı gibi dinî

sebeplerle başkentten nefret eden, ağır vergi yükü ve devlet memurlarının haksızdavranışları karşısında çaresiz kalan halk kitlelerini harekete geçirdi. Böylece etnik, dinîve sosyal problemlerden beslenen isyan hareketi kısa zamanda Anadolu’nun büyükkısmını sardı. Öyle ki, Anadolu’da sadece Opsikion ve Armeniakon thema’ları imparatorasadakatlerini korudular. Antakya patriği tarafından imparator olarak taçlandırılan Thomas,Kibyraioton themasının da desteğiyle donanmayı ele geçirdi ve İstanbul’a kadar gelerek821 yılı aralık ayından itibaren bir yıldan fazla süreyle başkenti kuşatma altında tuttu.Bulgar hanı Omurtag’ın yardımıyla Thomas, 823 yılı ilkbaharında başkenttenuzaklaştırıldı. Küçük bir maiyyetle Arkadiopolis’e (Lüleburgaz) kaçan Thomas ekim ayındaimparatorun eline düştü ve korkunç işkencelerden sonra idam edildi. Üç yıl boyuncaülkeyi kasıp kavuran bu iç savaş yüzünden Bizans imparatorluğu oldukça zayıf düşmüştü.[13] Her ne kadar iç problemler yüzünden Abbâsî halifeliğinden Bizans’a yönelik kuvvetli bir

taarruz söz konusu değilse de Bizans devleti Arap-İslâm dünyasının diğer kısımlarıncabüyük tehlikelere maruz kaldı. 202 (817-18) yılında Kurtuba’da (Cordoba) yaşananayaklanmadan sonra Endülüs Emevî hükümdarı I. Hakem (796-822) tarafından sürgünedilen ve Mısır’a gelerek İskenderiye’ye hâkim olan Endülüslüler 211 (826-27) yılındabastırılan bir isyan sonrası burayı terk etmek zorunda kaldılar ve reisleri Ebû Hafs Ömerb. Îsâ (Şuayb) el-Endelüsî’nin idaresinde denize açılarak Bizans hakimiyetindeki Girit’i elegeçirdiler (212/827)[14]. Böylelikle Bizans doğu Akdeniz’de bulunan en önemli stratejiküslerinden birini kaybetmiş oldu. Öte yandan Kuzey Afrika’da hüküm süren Ağlebîler,Ziyâdetullah b. İbrahim (201-223/817-838) döneminde, İmparator II. Mikhail tarafındantayin edilen valiye karşı ayaklanan Sicilya deniz kuvvetleri kumandanı Euphemious’unyardım isteği üzerine 212 (827) yılında adaya çıktılar ve fetih harekâtına başladılar. Heriki gelişme ile Bizans imparatorluğunun Akdeniz ve Adriyatik bölgesindeki nüfuzu büyükölçüde sarsıldı. II. Mikhail’den sonra Bizans imparatorluk tahtına oğlu Theophilos (829-842) çıktı.[15]

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 3/11

Buraya kadar anlatılanlarla ilgili olarak Abbâsî-Bizans ilişkileri açısından en dikkat çekicihusus, iki tarafın doğrudan karşı karşıya gelmemekle birlikte, kendi ülkeleri için oldukçabüyük tehlikeler arzeden Bâbek ve Thomas isyanlarında birbirlerinin aleyhine bir tutumsergileyerek âsileri desteklemiş olmalarıdır. Buna göre Abbâsîler, Bizans tahtını elegeçirmek üzere mücadele veren Thomas’ı desteklerken, Bizans da Abbâsî hilâfetine karşıayaklanmış bulunan Bâbek’in tarafını tutmakta sakınca görmemiştir.

Thomas, I. Nikephoros tarafından 803 yılında bütün Anadolu themalarının başkumandanlığına tayin edilmiş bulunan Bardanes Tourkos’un isyanı sırasında onun yanındayer almış, isyanın başarısızlıkla sonuçlanması üzerine de Suriye’ye kaçmıştı. On yıl kadarAraplar arasında kaldıktan sonra V. Leon döneminde 813 yılında Bizans’a dönen Thomas,820 yılında bahsi geçen ayaklanmayı başlatmıştı. Rivâyete göre Abbâsî topraklarındabulunduğu sırada Thomas halife Hârûn er-Reşîd’in huzuruna çıkarak kendisini 797’detahttan indirilen İmparator VI. Konstantinos’un oğlu olarak tanıtmış ve Bizans tahtını elegeçirmek üzere halifeden askerî yardım talep etmişse de bir sonuç elde edememiştir.[16] Thomas daha sonra Me’mûnla ittifak yapmış, halifenin desteğiyle Antakya patriğitarafından imparator olarak taçlandırılmış, buna karşılık da halifeye Bizans tahtını elegeçirmesi halinde kendisine bağlı kalıp vergi ödeyeceğini va‘detmiştir.[17] A. Salem’in de

belirttiği gibi Thomas’ın bu teklifte ne kadar samimi olduğu veya Me’mûn’un ona ne kadargüvendiği hususu bilinmemekle birlikte Thomas’ın girişimlerinin Abbâsî devleti lehineolarak Bizans’ın gücünü zayıflatacağı ve halifeye Bizans’a karşı harekete geçmek üzereuygun ortamın oluşmasına yardımcı olacağı açıktır. Bununla birlikte halifenin Thomas’aciddî sayılabilecek bir askerî yardım sağladığına dair rivâyetlere rastlanmadığını dabelirtmek gerekir.[18]

Diğer taraftan Bizans da, Azerbaycan bölgesinde geniş halk kitlelerini etrafında toplayıp201 (816) yılından itibaren Abbâsî devletine karşı ayaklanan ve gücünü her geçen günartıran Bâbek’i desteklemeyi kendi çıkarlarına uygun bulmuş olmalıdır. Nitekim Bizanskaynakları İmparator Theophilos ile Bâbek arasında bir anlaşmanın varlığını kaydetmekteve Me’mûn’un Anadolu’ya yaptığı daha ilk seferde Bâbek kuvvetlerinin İslâm ordularına

karşı Bizanslılar’la işbirliği yaptıkları anlaşılmaktadır.[19]

Halife Me’mûn döneminin birinci devresi ile ilgili diğer bazı olaylar şöyle sıralanabilir:Mes‘ûdî’nin kaydına göre Zilkade 201 (Mayıs-Haziran 817) tarihinde Sugûr valisi Nasr b.Sâbit gözetiminde Bizans’la esir değişimi yapılmıştır. Mes‘ûdî’nin ifadelerinden bunun sınırboylarındaki çatışmalar sırasında taraflarca ele geçirilen az sayıda esiri konu alan mahallîboyutta bir olay olduğu anlaşılmaktadır.[20] Makrîzî 200 (815) yılından birkaç yıl sonraMısır’daki karışıklıkları fırsat bilen Bizans donanmasının Dimyat’a saldırdığını kaydeder.[21] Saldırının boyutu ve tarihi konusunda kesin bilgi vermeyen kaynağınifadelerinden[22] olayın 203 (818)-209 (825) yılları arasında gerçekleştiğini söylemekmümkündür.[23] Belâzürî’nin bir rivâyetine göre II. Mikhail döneminde BizanslılarZibatra’ya saldırıp kaleyi tahrip ettiler ve otlaklardaki hayvanları da alıp götürdüler.

Kalenin tamir ve tahkim edilmesini emreden Me’mûn, 210 (825) yılında elçiler gönderipbarış isteyen imparatorun teklifini kabul etmedi. Ayrıca sınır bölgesindeki valilere mektupyazıp Bizans topraklarına saldırmalarını istedi. Halifenin emri doğrultusunda Bizanstopraklarına akın eden valiler çok sayıda Bizanslıyı öldürüp zaferler kazandılar.[24]

Bu dönemde zikredilebilecek diğer bir rivâyet diplomatik ziyareti konu edinmekte, ancakayrıntıları bilinmemektedir. Buna göre bir defasında biri Bizans imparatoru (V. Leon),diğeri de Habeş kralı tarafından gönderilen iki elçi Me’mûn’un veziri Fadl b. Sehl’in (ö.202/817) huzuruna çıkmıştı. Hitabet yeteneği ve seviyeli cevaplarıyla dikkat çekenelçilerin bu özelliklerinden ve kendi krallarıyla ilgili müsbet değerlendirmelerindenhaberdar olan Me’mûn onlara 20.000 dinar vermiş ve takdirlerini ifade etmiştir.[25].

Me’mûn’un Bizans’la ilişkiler bakımından ikinci dönemi saltanatının son yıllarınarastlamaktadır. Bu sırada Bizans tahtında Theophilos (829-842) bulunmaktadır.

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 4/11

Theophilos tahta çıktıktan sonra hocası Synkellos Ioannes Grammatikos’u (Yuhanna en-Nahvî) Me’mûn’a elçi olarak gönderir. İmparator II. Mikhail’den sonra Theophilos’un tahtaçıktığını halifeye bildiren elçi, beraberindeki hediyeleri de takdim eder. Bu arada II.Mikhail döneminde ayaklanmış ve Abbâsî devletine sığınmış olan general Manuel ile degörüşme imkanı bulur. Manuel’e Bizans’a dönmesi halinde affedileceğine dair yeniimparatorun güvencesinin yer aldığı altın mühürle mühürlenmiş fermanını ve yine bizzat

imparator tarafından hediye olarak gönderilen haçı verir. Bu ilgiden yeteri derecedeetkilenen Manuel Bizans’a geri döner.[26]

Bizans’a karşı yeniden başlatılan mücadeleler bu dönemin temel niteliğini teşkil eder.Halife bizzat ordusunun başında olduğu halde Bizans’a dört sefer yapmış ve ölümü de sonAnadolu seferinde vuku bulmuştur. Bu seferlerin temel amacı Bizans’ın sınırlarınızayıflatarak Sugûr ve gerisindeki bölgeyi muhtemel tecavüzlerden korumak ve onlarınBâbek’i kışkırtmalarına engel olmaktı.[27] Me’mûn 24 Muharrem 215’te (23 Mart 830)Bizans’a karşı savaşmak amacıyla başkent Bağdat’tan Anadolu’ya hareket etti. Birkaç günTikrît’te kaldıktan sonra Musul, Nusaybin, Re’sülayn, Harran, Urfa, Menbic, Dâbık,Antakya ve Massîsa (Misis) üzerinden Tarsus’a ulaştı; 15 Cemâziyelevvel 215’te (10Temmuz 830) Bizans topraklarına girdi. Kapadokya bölgesinde harekâtta bulunarak

Mâcide ve daha sonra 24 Cemâziyelevvel’de (19 Temmuz) Kurre (Küre) kalelerini fethetti.İbn Kuteybe’ye göre Me’mûn, Harşene (Kharsianon)[28] ve Samâlû kalelerini de elegeçirdi[29]. Zaferlerle ilgili fetihnâme 10 Receb’te (2 Eylül) Bağdat’ta okundu. 17 Receb215’te (9 Eylül 830) Tarsus’a dönen Me’mûn birkaç gün sonra kışı geçirmek üzereDımaşk’a hareket etti. Bu sefer sırasında Me’mûn’un kumandanlarından Eşnâs et-Türkî,Uceyf b. Anbese ve Ca‘fer el-Hayyât da Sündûs ve Sinân adlı kaleleri fethettiler.Me’mûn’un oğlu Abbas ise Malatya bölgesinde akınlarda bulunduktan sonra valisibulunduğu Sugûr’a döndü.[30] İbn Tayfûr daha önce Abbâsîler’e sığınmış olan Bizanslıgeneral Manuel’in bu sefer sırasında ihanet edip Bizans tarafına geçtiğini kaydetmektedir.[31]

Ertesi yıl İmparator Theophilos, halifenin Dımaşk’ta bulunmasından istifadeyle Toroslar’ı

aşarak Massîsa ve Tarsus yakınlarına kadar geldi. Karşısına çıkan İslâm ordularınıbozguna uğratıp yaklaşık 1. 600 (veya 2. 000) kişiyi öldürdü, 7. 000 kişiyi de esir aldı.Bunun üzerine harekete geçen Me’mûn 19 Cemâziyelevvel 216’da (4 Temmuz 831)Anadolu’ya girdi. Külek Boğazı’nı geçip Ereğli (Herakleia) üzerine yürüdü. Hârûn er-Reşîdtarafından 190 (806) yılında zapt edilmiş, ancak kısa bir süre sonra tekrar Bizanslılar’ıneline geçmiş olan bu önemli kale Me’mûn’a teslim oldu. Daha sonra halifenin oğlu Abbasve kardeşi Mu‘tasım-Billâh müstakil kuvvetlerin başında değişik istikametlerde akınlardabulundular. Rivâyete göre Mu‘tasım-Billâh bu sefer sırasında otuz kale fethetti. [32] Abbasda Antigu (Niğde?) Hasîn ve Ahrab kalelerini aldıktan sonra karşısına çıkan İmparatorTheophilos’u mağlub etti. Yahya b. Eksem Tuvâne ve çevresinde ilerleyerek Bizans’ızayiata uğrattı. Me’mûn bizzat sevk ve idare ettiği bir orduyla Aksaray-Niğde arasındakitopraklarda başarılı akınlar gerçekleştirdi.[33] Üç ay kadar devam eden seferin ardından

Bizans imparatoru, Me’mûn’a yakın çevresinden birini, muhtemelen IoannesGrammatikos’u elçi olarak göndererek 100. 000 dinar ödemek ve 7. 000 müslüman esiriserbest bırakmak karşılığında elinden çıkan yerleri kendisine iade etmesini ve beş yıllık birmütareke imzalanmasını teklif etti (216/831). Ancak İmparator Theophilos’un barış talebive diğer tekliflerini içeren mektubun üslûbu diplomatik bir krize sebep oldu. Rivâyetegöre halife, mektupta kendi adının imparatorun isminden sonra yazılmış olduğunugörünce son derece sinirlendi ve mektubu derhal iade etti. Bunun üzerine Theophiloshalifenin adını önce zikrederek “ Allah’ın kulu ve insanların en şereflisi Arap hükümdarıMe’mûn’a, Bizans imparatoru Theophilos’tan...” şeklinde başlayan ikinci mektubunugönderdi ancak halifeden bir karşılık göremedi.[34] İmparatorun barış teklifini reddedenMe’mûn ertesi yıl yapacağı sefer hazırlıklarıyla meşgul olmak üzere Dımaşk’a döndü.[35]

Aynı yılın sonunda Mısır’daki karışıklıklara son vermek üzere Dımaşk’tan Kahire’yehareket eden Me’mûn ertesi yılın başlarında isyanı bastırdı (217/832). Ardından Dımaşk’adöndü ve hazırlıklarını tamamlayıp üçüncü Bizans seferine çıktı. Bir süre Adana’da

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 5/11

kaldıktan sonra Lü’lüe Kalesi (Hısnu Lu’lu’e) üzerine yürüdü. Kaleyi üç aydan fazla birsüre muhasara altında tuttuktan sonra Uceyf b. Anbese’yi burada bırakarak ayrıldı.Rivâyete göre Uceyf, bir ara Bizans’a esir düştüyse de kurtulmayı başardı.[36]Bu sıradaburaya gelen İmparator Theophilos kumandasındaki Bizans kuvvetleri de Abbâsî ordusutarafından uzaklaştırıldı. Uceyf yerli halkın emân isteğini kabul ederek kaleyi teslim aldı.Şartların kendi aleyhine geliştiğini gören Theophilos, Me’mûn’a edebî bir mektup yazarak

sulh teklifinde bulundu. Mektupta karşılıklı olarak savaşa son verilmesini, esirlerin serbestbırakılmasını, barış ve dostluk ortamının oluşturularak emniyet içerisinde ticarîfaaliyetlerin yürütülmesine imkân sağlanmasını isteyen imparator, halifeden yine olumsuzcevap aldı. Rivâyete göre Me’mûn, imparatora verdiği cevap mektubunda İslâm’agirmesini veya zimmî statüsüyle cizye ödemesini istemekte, aksi takdirde savaştan başkabir yol kalmayacağını belirtmekteydi[37].

218 (833) yılında Me’mûn kardeşi Mu‘tasım-Billâh, oğlu Abbas ve kumandanlarındanİshâk b. İbrahim’e emir vererek daha büyük bir harekât için hazırlık yapmalarını istedi.Bu hazırlık onun Bizans’a son darbeyi indirmekte kararlı olduğunu göstermektedir.Halifenin, imparatorun barış tekliflerini reddetmesi de bunu teyid etmektedir. Me’mûnaynı zamanda oğlu Abbâs’ı Tuvâne kalesini yeniden inşa etmek üzere görevlendirmiş,

Suriye, el-Cezîre, Irak ve Mısır’dan gelen 6.000 civarında inşaat işçisi ve asker bu emriyerine getirmek için çalışmıştı.[38] Me’mûn’un bütün teklifleri geri çevirdiğini veAmûriyye’yi muhasara hazırlığında olduğunu gören Theophilos, halifeye bir mektupyazarak İslâm ordusunun bu sefer için yaptığı masrafları karşılamak, yanındaki bütünmüslüman esirleri karşılıksız serbest bırakmak ve Bizanslılar tarafından tahrip edilenyerleri tamir etmek karşılığında barış isteğini yineledi. Me’mûn bu sırada Bedendûn’da(Pozantı) bulunmaktaydı. Rivâyete göre Bizans elçisi geldiğinde halife çadırına girip ikirekat namaz kılmış ve istihâreden sonra elçiye, imparatorun mektupta üzerinde durduğuher hususla ilgili cevaplar vermiş ve savaştan başka bir yol kalmadığını belirtmiştir.[39] Me’mûn’un imparatora sözlü cevap vermeyi tercih ettiği anlaşılmaktadır ki, infi’al veyasavaş durumlarında bazen bu yola başvurulduğu veya çok kısa yazılı cevaplar verildiğigörülür.[40] Mes‘ûdî’ye göre savaş kararından vazgeçmeyen Me’mûn civardaki on beş

kaleyi fethettikten sonra Pozantı’ya döndü.[41]

Ancak fethettiği yerleri imar edip buralaramüslüman ahaliyi yerleştirmeyi düşünen halifenin ölümü bu düşüncesinigerçekleştirmesine engel oldu. Me’mûn 18 Receb 218’de (9 Ağustos 833) Bedendûn(Pozantı) suyu yakınlarındaki ordugâhta vefat etti. Yerine kardeşi Ebû İshâk Mu‘tasım-Billâh geçti.[42]

İslâm kaynaklarında Halife Me’mûn ile Bizans imparatorları arasında gerçekleşendiplomatik ilişkilere dair bazı rivâyetlere yer verilmekle birlikte imparator isimleri veziyaretlerin tarihleri zikredilmemektedir. Bu rivâyetler müstakil ziyaretlerle ilgiliolabileceği gibi yukarıda bahsedilen elçiliklere dair rivâyetlerin bir parçası olarak dadüşünülebilir:

İbnü’l-Ferrâ isim ve tarih vermeksizin Halife Me’mûn’un Bizans imparatoruna bir elçigönderdiğini kaydeder. Elçi beraberindeki mektupları imparatora ilettikten sonra epey birsüre kalmış ve bu arada aldığı izinle müslüman esirleri ziyaret ederek onların durumlarınıyerinde görme imkânı elde etmişti. Ziyaret sırasında Bağdat’lı esirlerden birinin okuduğuacıklı şiir elçi tarafından daha sonra Me’mûn’a iletildiğinde halifenin oldukça duygulandığıve hemen harekete geçip esirlerin salıverilmelerini sağladığı belirtilmektedir.[43]

Bizans imparatorlarıyla halifeler arasındaki hediyeleşmelerde hediyelerin devletin şan veşerefini yansıtmasına önem verildiği bilinmektedir. Rivâyete göre bir defasında Me’mûn’aBizans imparatorundan gelen hediyeler sunulmuştu. Me’mûn gelen hediyelerin yüz katınınimparatora gönderilmesini istedi ve “böylece İslâm’ın izzetini ve Allah’ın bize verdiği nimetleri görmüş olsun” dedi. Halife ayrıca danışmanlarına Bizanslılar için en değerli

hediyenin ne olduğunu sormuş, misk ve samur cevabını alınca hediyelere 200 rıtl misk ve200 samur derisi daha eklemelerini emretmiştir.[44]

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 6/11

Me’mûn döneminde Bizans’la bilim ve sanat alanında gerçekleşen ilişkiler dikkate değermahiyettedir. Bunda halifenin şahsiyetinin önemli bir payı vardır. Abbâsî halifeleriiçerisinde klâsik felsefe ve tabiat bilimlerine en çok ilgi duyan ve bu ilimlerin eldeedilebilmesi için gerek bilim adamlarını destekleme, gerekse kurumlar oluşturma yoluylaen fazla katkıda bulunan kimse, Halife Me’mûn olmuştur. Me’mûn tarafından kurulanBeyt’ül-Hikme (Dârü’l-Hikme), ilim ve tercüme faaliyetlerine altın çağını yaşatan bir ilim

merkezi olarak tarihteki yerini almıştır. Me’mûn, Bizans’a karşı gerçekleştirdiği başarılı birsefer sırasında toplattığı kitapları, beraberinde Bağdat’a getirmiştir. Bunun yanında, gerekülke içindeki kilise okullarından, gerekse komşu ülkelerden ve Kıbrıs’tan, satın alma vb.yollarla sağlanan eserlerle birlikte Beytü’l-Hikme’nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir.[45] Dönemin en meşhur bilim adamlarının istihdam edildiği bu kurumda İbnü’n- Nedîm’egöre, Grekçe’den Süryanice aracılığıyla Arapça’ya veya doğrudan Grekçe’den Arapça’yatercüme yapanların sayısı kırktan fazlaydı. Me’mûn’un sadece Grekçe’den yaptırdığıtercümeler için 300.000 dinar harcadığı, Huneyn b. İshâk gibi bazı mütercimlere isetercüme ettikleri eser ağırlığında altın hediye ettiği rivâyet edilmektedir.[46] İbnü’n-Nedîm,Me’mûn’la Bizans imparatoru (muhtemelen Theophilos) arasında birçok yazışmalargerçekleştiğini belirttikten sonra, halifenin imparatora mektup yazıp Bizans’taki eskiYunan yazmaları arasında önemli bazı eserlerin temini için izin istediğini, teklife

başlangıçta olumsuz bakan imparatorun daha sonra Halife’nin bu isteğini kabul ettiğinikaydeder. Bunun üzerine Me’mûn, aralarında dönemin meşhur tercüman ve ilimadamlarından Haccâc b. Yusuf b. Matar, Yuhannâ b. el-Batrîk, Yuhannâ b. Mâseveyh veBeytü’l-Hikme’nin “sâhibi” olarak adlandırılan Selm’in de (Sâlim?) bulunduğu bir gurubuBizans’a gönderir. Heyet, Bizans’tan felsefe, matematik, tıp ve mûsikîye dair eserlergetirmiş ve bunları yine halifenin isteği üzerine Arapça’ya tercüme etmiştir[47]. Me’mûn’unilme merakını vurgulayan Sâid el-Endelüsî, onun Bizans imparatorlarına kıymetlihediyeler gönderip felsefe kitaplarının temini için aracı olmaları ricasında bulunduğunubelirttikten sonra, halifenin bu isteğine karşılık imparatorların da Eflatun, Aristoteles,Hippokrates, Galenos, Euklides, Batlamyus gibi filozof ve tabiat bilimcilerine ait eserlerigönderdiklerini kaydetmektedir.[48]

Me’mûn’un Bizans’a gönderdiği ilim heyeti içerisinde yer alan İbn Batrîk biraz mübalağalıbir uslûpla klâsik eserleri elde etmek amacıyla yaptığı faaliyetleri şöyle anlatır: “Filozofların sırlarını (eserlerini) sakladıkları mabetlerden hiçbirini bırakmadan gezdim. Aradığımı yanlarında bulabileceğimi umduğum en büyük rahipleri dolaştım. En sonunda Asklepios’un kendisi için yaptırdığı mabede vardım. Orada âlim ve anlayışlı bir rahipledostluk kurdum. Bir yolunu bularak kitapların bulunduğu mabede girmeyi başardım.Onların arasında aradığımı buldum ve istenileni elde etmiş olarak döndüm. Şimdi onuYunanca’dan Arapça’ya tercüme etmekteyim”.[49]

Kendisinden barış isteyen Kıbrıs valisine Halife Me’mûn’un ileri sürdüğü şartlar arasında,adada bulunan Yunan felsefe klâsiklerinin gönderilmesi de yer almaktaydı. Kıbrıs’ta birdepoda bulunduğu belirtilen eserler, anlaşma gereği Halife’ye gönderilmiş ve o da bu

kitaplarla ilgilenmek üzere Beytü’l-Hikme’nin ‘sahibi’ Sehl b. Hârûn’a (öl. 215/830)göndermişti. Me’mûn’un eski Yunan bilimine ait eserlerin toplanması amacıyla Sicilya’yada görevliler gönderdiği rivâyet edilmektedir.[50]

Me’mûn döneminde Bizans’tan çeşitli ilimlere dair birçok eser getirildiği kaydedilmeklebirlikte, kitapların isimleri ve müellifleri konusunda açık bilgiler verilmemektedir. Bununlabirlikte bazı rivâyetler bu hususta bir fikir edinmeye yardımcı olacak mahiyettedir. İbnü’l-Kıftî’nin naklettiğine göre Me’mûn döneminde Bizans’tan getirilen eserler arasında Perge’li(Pergaeus) meşhur matematikçi Apollonios’un (ö. m. ö. 190?) İslâm dünyasındaKitâbü’l-Mahrûtât adıyla bilinen ve konilerle ilgili sekiz kitaptan oluşan Kônika adlı eserinin birincibölümü de bulunmaktaydı. Eskiçağın en büyük ilmî kaynaklarından biri olarak kabuledilen bu eserin daha sonra ilk dört kitabı Hilâl b. Ebû Hilâl el-Hımsî, diğerleri ise Sâbit b.

Kurra tarafından Arapça’ya çevrilmiş ve Benû Mûsâ b. Şâkir tarafından da islah edilmiştir.Bugünün geometri ilmini doğrudan etkileyen ve araştırmacılarca dâhiyane kabul edilen

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 7/11

orijinal tesbitler içeren eser, uzun yıllar sahasında başvuru kaynağı olma özelliğinisürdürmüştür.[51]

Bizans’ta bulunan eski Yunan bilimine ait eserlere büyük ilgi duyan ve bir kısmını ülkesinegetirten Halife Me’mûn’un bu ilgisi, sadece eserlerle sınırlı kalmamış, klâsik ilimlerin o günyaşayan temsilcilerini de kapsamıştır. Bu temsilcilerden biri, şöhreti talebeleri vasıtasıyla

Bizans sınırları dışına taşarak Bağdat’a kadar ulaşan matematik, astroloji ve felsefe âlimiLeon’dur (ö. 869?). Leon’un, özellikle birbirinden belirli uzaklıktaki yüksek tepelerüzerinde oluşturulan ışık işaretleri sayesinde, Arap akınlarını kısa sürede başkentebildirmek üzere bir mekanizma icad ettiği ve daha bol ürün elde etme amacıylageliştirdiği yöntemlerin daha sonra Mu’tasım dönemindeki Amorion kuşatmasında(223/838) uygulanarak olumlu sonuçlar elde edildiği rivâyet edilmektedir. Leon’a mektupyazarak onu sarayına davet eden Halife Me’mûn’un, bu girişiminde başarılı olamadığıbelirtilmektedir. Çünkü, Halifenin mektubundan haberdar edilen İmparator Theophilos,Leon’un ücretini artırdığı gibi, onu İstanbul’un önemli kiliselerinden birine tayin etmişti.Me’mûn bizzat imparatora mektup göndererek kısa bir süre için dahi olsa Leon’unBağdat’a gelmesine izin vermesini rica etti. Halife mektubunda İmparatora, isteğini yerinegetirdiği takdirde bunu bir dostluk işareti sayarak kalıcı bir barış imzalayacağına söz

vermekte, bunun yanında 2. 000 dinar altın teklifinde bulunmaktaydı. Bütün bugirişimlerine rağmen Me’mûn, imparatordan olumlu bir cevap alamamıştır.[52]

Me’mûn’un sarayındaki müneccimlerden hendese âlimi Mûsâ b. Şâkir’in oğullarıMuhammed, Ahmed ve Hasan da (Benû Mûsâ b. Şâkir) klâsik bilim mirasını elde etmehususunda özel gayret sarfetmişlerdir. Babaları Mûsâ’nın ölümünden sonra Me’mûn,onlarla ilgilenmek üzere İshâk b. İbrahim’i görevlendirdi. Onlar Beytü‘l-Hikme’de Yahyâ b.Ebî Mansûr’la birlikte çalışmaya başladılar. Burada Bizans’tan gelen eserler kontrol ediliptercüme edilmek üzere İshâk’a verilmekte idi.[53] Kitâbü’l-Hıyel adlı eserle tanınan veMe’mûn’un isteği üzerine dünyanın enlem ve boylamlarını tespit ettikleri bilinen BenûMûsâ kardeşler, dönemin bilimlerini elde etmek amacıyla maddî hiçbir fedâkârlıktankaçınmamışlardır. Klâsik kaynakların tercümesi için Huneyn b. İshâk, Hubeyş b. Hasan ve

Sâbit b. Kurra’nın da aralarında bulunduğu mütercimlere, aylık 500 dinar ödediklerikaydedilmektedir. Huneyn b. İshâk gibi meşhur bilginleri Bizans’a göndererek felsefe,geometri, mûsıkî, aritmetik ve tıp alanında birçok eserin satın alınarak İslâm ülkesinegetirilip tercüme edilmesini sağlamışlardır. Az önce adı geçen astronomi ve astrolojibilgini (müneccim) Yahya b. Ebî Mansûr’un Me’mûn’un Bizans topraklarına düzenlediği birsefer sırasında vefat ettiği kaydedilir.[54]

Me’mûn dönemi, İslâm sanatının Bizans sanatını etkilediğini gösteren bir alış verişe desahne olmuştur. Kendisi iyi bir eğitim görmüş, sanat ve ilme meraklı olan İmparatorTheophilos, Abbâsîler’le mücadele etmekle birlikte aynı zamanda bir Bağdat hayranı idi.Ostrogorsky’e göre, Arap sanatına karşı hayranlık duyan bu imparatorun dönemi,Bizans’ın Arap kültürünün en fazla etkisine maruz kaldığı bir dönem olmuştur. İdeal bir

hükümdar olma arzusundaki imparator, adaletiyle meşhur Hârûn er-Reşîd’i taklid ederek,tebdili kıyafetle şehirde dolaşır, güçsüz ve fakirlerle konuşur, halkın şikayetlerinidinleyerek suçluları rütbe ve makamına bakmadan ibretli bir şekilde cezalandırırdı.[55] Theophilos’un İstanbul’da yaptırdığı ve harabeleri günümüze kadar gelmiş olan Bryassarayı, İslâm sanatının izlerini taşımaktadır. Müslümanlarla peşpeşe yapılan savaşlarınardından İmparator Theophilos daha sonra İstanbul patriği olacak olan hocası SynkellosIoannes Grammatikos’u, barış görüşmeleri yapmak amacıyla Me’mûn’a elçi olarakgönderir. Görevi dolayısıyla bulunduğu Bağdat’ta halîfenin sarayına hayran kalan elçi,İstanbul’a döndükten sonra imparatora izlenimlerini aktarırken bu saraydan da bahseder.Anlatılanlardan oldukça etkilenen imparator, Abbâsî saraylarının resimlerini getirterekPatrikios’a 832 (veya 837) yılında Bryas mevkiinde aynı mîmarî özellikleri taşıyan birsaray yaptırmıştır. Ikonoklazma döneminde yapılmış olmasıyla devrin sanat zevkini

yansıtan ve o dönemde “İstanbul’da benzeri bulunmadığı” ifade edilen sarayda, Hz.Meryem adına büyük bir salon ve üç sahınlı bir kilise de bulunmaktaydı. Sarayınetrafındaki bahçeler ve saraya su sağlayan kanallar, doğunun bir tesiri olarak

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 8/11

görülmektedir. Semavi Eyice günümüzde Bostancı’nın az ilerisinde Küçükyalı mevkiindegörülen büyük harabenin, Bryas sarayına ait olduğunu belirtmekte ve bu sarayın Bizansimparatorlarının kaynaklarda adları geçen kent dışındaki sayfiye sarayları arasında,günümüze gelebilen tek saray olma özelliği taşıdığını ifade etmektedir.[56]

Sonuç olarak Me’mûn dönemi Abbâsî-Bizans ve hatta daha genel çerçevede İslâm-Bizans

ilişkileri bağlamında ilişkilerin canlılığı ve çeşitliliği bakımından dikkate değer bir mahiyettaşımaktadır. Bununla birlikte Me’mûn’un halifeliğinin başlangıcından itibaren epeyceuzun bir süre her iki tarafı meşgul eden çeşitli iç ve dış problemler yüzünden Abbâsî-Bizans ilişkileri bağlamında bazı istisnalar dışında bir sukûnet devresi yaşanmıştır.Me’mûn’un halifeliğinin bu birinci devresi 198-215 (813-830) yıllarını kapsamaktadır.Me’mûn’un ilk Anadolu seferinden vefatına kadar 215-218 (830-833) yıllarını ihtiva edenikinci dönem ise Abbâsîler’in inisiyatifi ele aldığı karşılıklı mücadeleler devri olmuştur.Halife bizzat ordusunun başında olduğu halde Bizans’a dört sefer yapmış ve ölümü de sonAnadolu seferinde vuku bulmuştur. Bu dönem aynı zamanda Bizans’ta bulunan bazı eskiYunan bilim ve felsefe klâsiklerinin Bağdat’a getirilmesi ve Bizans başkentinde Bağdatsarayına benzer olarak Bryas sarayının inşa edilmesi örneklerinde görüldüğü gibi bilim vesanat alanında da önemli ilişkilere sahne olmuştur.

* Dr., Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), İstanbul.

(Prof. Dr. Işın Demirkent Anısına, Dünya yayınları, Şubat 2008) 

1 Bu sefer için bk. Theophanes, The Chronicle of Theophanes A.D. 602-813 (trc. Harry Turtledove), Philadelphia1982, s. 163; Taberî, Târîhu’1-ümem ve’l-mülûk (nşr. Muhammed Ebü’I-Fazl İbrahim), I-XI, Kahire 1972, VIII,320-322; Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Taıihi (trc. Fikret Işıltan), Ankara,1991, s. 182; Casim Avcı, İslâm-Bizans İlişkileri, İstanbul 2003, s. 94-95.

2 Taberî 191 (807) yılında Herseme b. A‘yen kumandasında gerçekleştirilen sâife seferinden (GenellikleEmevîler’den beri sürdürülen Bizans’a yönelik yaz seferleri) sonra 215 (830) yılına kadar sâife seferi

düzenlenmediğini kaydeder. Taberî, VIII, 323, 337.

3 Bu hususta bk. Abdel-Rahman Salem, War and Peace in Caliphate and Empire: Political Relations Between theAbbasids and Byzantium (749-847), Ph D, University of Birmingham, 1983, s. 130.

4 Me’mûn’un hayatı, şahsiyeti, icraatları, iç ve dış politikası hakkında bk. Taberî, VIII, 527-666; İbnü’l-Esîr; el-Kâmil fi’t-târîh (nşr. C. J. Tornberg), I-XIII, Beyrut 1979, VI, 282-439; Fikret Işıltan, “Me’mûn”, MEB İslâmAnsiklopedisi (İA), VII, 693-700; M. Rekaya, “al-Ma’mûn”, The Encyclopaedia of Islam (new edition), VI, 331-339; Nahide Bozkurt, “Me’mûn”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), XXIX, 101-104.

5 Taberî, VIII, 574-576; İbnü’l-Esîr; VI, 357-358.

6 Bâbek isyanı ve bastırılması hakkında bk. Hakkı Dursun Yıldız, “Bâbek”, DİA, IV, 376-377.

7 Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 693-700; Bozkurt, “Me’mûn”, DİA, XXIX, 101-104.

8 Theophanes, s. 171, 173, 181; Ostrogorsky, s. 183-188; Romilly Jenkins, Byzantium The Imperial Centuries610-1071, New York 1993, s. 126-131.

9 Ostrogorsky, s.188; Işın Demirkent, Bizans Tarihi Yazıları (Makaleler-Bildiriler-İncelemeler), İstanbul 2005, s.20.

10 Ostrogorsky, s. 187.

11 İmparator III. Leon (717-741) döneminde başlayarak 726-843 yıllarında bir asırdan fazla bir süre Bizans’ıngündemini işgal eden, etkisini din, siyaset, sosyal hayat ve sanat alanında çok yönlü bir şekilde hissettirmiş olan

dinî tasvir karşıtı hareket (ikonakırıcılık, tasvirkırıcılık). Geniş bilgi için bk. E. James Martin, A History of Iconoclastic Controversy, New York 1931; Ostrogorsky, s. 145-196; Avcı, s. 151-176.

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 9/11

12 Ostrogorsky, s. 191-192; A. A. Vasiliev, History of the Byzantine Empire (324-1453), I-II, Madison 1964, I,274; Jenkins, s. 141-143;

13 Bu konuda farklı rivâyetlerin bir değerlendirmesi için bk. E. W. Brooks, “The Arab Occupation of Crete”, TheEnglish Historical Review, XXVIII (1913), 431-443.

14 Ostrogorsky, s. 183-193; Vasiliev, History of the Byzantine Empire (324-1453) I, 279; Jenkins, s. 144-146;Işın Demirkent, “Bizans”, DİA, VI, 235.

15 Ebü’l-Ferec Gregorios (Bar Hebraeus), Abu’l-Farac Tarihi (trc. Ömer Rıza Doğrul), I-II, Ankara 1987. I, 209;A. Salem, s. 143.

16 Ostrogorsky, s. 191-192; A. A. Vasiliev, el-’Arab ve’r Rûm (trc. M. Abdülhâdî Şa’îra - F. Haseneyn Ali),Beyrut ts.s., 28 vd.; aynı yazar, History of the Byzantine Empire (324-1453), I, 274-275; A. Salem, s. 141-147; P. A. Hollingsworth-A. Cutler, “Thomas the Slav”, The Oxford Dictionary of Byzantium (ODB) (ed. A. P.Kazhdan ve dğr.), I-III, Washington, D. C., 1991, III, 2079.

17 A. Salem, s. 147.

18 Bkz. Fikret Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 697. Daha sonra Mu‘tasım-Billâh döneminde Abbâsî orduları karşısında

sağ kurtulan Bâbek taraftarlarının Bizans topraklarına kaçmış olmaları (218/833) bunu teyid etmektedir. Taberî,VIII, 668. Bizans’ın, Me’mûn’un halife oluşundan kısa bir süre sonra el-Cezîre bölgesinde isyan eden Nasr b.Şebes’le de anlaşmak üzere elçiler gönderdiği rivâyet edilmektedir. Bk. Işıltan, , “Me’mûn”, İA, VII, 697; A.Salem, s. 146.

19 Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf (nşr. M. J. De Goeje), Leiden 1967, s. 195. Ayrıca bk. Makrîzî, Kitâbü’l-Mevâ‘ızve’l-ı‘tibâr fî zikri’I-hıtatı ve’I-âsâr, Bulak 1853, II, 192 (Burada yanlış olarak Me’mûn yerine Emînzikredilmektedir); A. Salem, s. 147-148.

20 Makrîzî, I, 214.

21 “fî a‘vâmi bıd‘ ve mi’eteyn”. Bk. Makrîzî, I, 214.

22 A. Salem, II. Mikhail’in 820 yılından sonra Thomas isyanını bastırmakla meşgul olduğunu dikkate alarakDimyat saldırısının 818-820 yılları arasında gerçekleşmiş olabileceği kanaatindedir. Bk. A. Salem, s. 148.

23 Belâzürî, Futûhu’l-büldân (trc. Mustafa Fayda), Ankara 2002, s. 275.

24 Husrî, Zehru’l-adâb (nşr. Ali M. el-Bicâvî), I-II, Kahire 1389/1969, I, 207, 208; Süleyman er-Rahîlî, es-Sefârâtü’l-İslâmiyye ilâ’d-devleti’l-Bîzantıyye, Sefârâtü’d-düveli’l-’Abbâsiyye ve’l-Fâtımiyye ve’l-Emeviyye fi’l-Endelüs, Riyâd 1414/1993, s. 57. İbnü’l-Ferrâ aynı olayı Mu‘tasım’ın veziri Fadl b. Mervan’la ilgili olaraknakleder. İbnü’l-Ferrâ, Kitâbü Rusüli’l-mülûk ve men yasluhu li’r-risâleti ve’s-sefâre (nşr. Salâhuddîn el-Müneccid), Beyrut 1972, s. 63, 64.

25 J. B. Bury, A History of the Eastern Roman Empire from the Fall of Irene to the Accession of Basil I (A. D.802-867), London 1912, s. 256-258, 474-476; Rahîlî, s. 56. Bazı efsane unsurlarının karıştığı anlaşılan IoannesGrammatikos’un bu elçiliğinin gerçekliği ve tarihi üzerinde çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. bk. A. A. Vasiliev,el-‘Arab ve’r-Rûm, s. 364, 365; J. Rosser, “John the Grammarian’s Embassy to Baghdad and the Recall of Manuel”, Byzantinoslavica, 37 (1976), 168-171; Avcı, s. 97.

V. Leon tarafından Armeniakon theması strategosluğuna getirilen ve II. Mikhail döneminde de bu görevinisürdüren Manuel’in Theophilos’un tahta çıkması üzerine saray entrikalarından uzak durmak amacıyla Araplar’asığındığı, 830 yılında Me’mûn’un Bâbek’e karşı düzenlediği sefere katıldığı da rivâyet edilmektedir. Bk. P. A.Hollingsworth, “Manuel”, ODB, II, 1290.

İbn Tayfûr’un rivâyetine göre Manuel, Me’mûn’un 215 (830) yılındaki ilk Anadolu seferine katılıp halifenin oğluAbbas’la birlikte savaşmıştır. Kaynağa göre Manuel, Abbas’ın kendisini fethedilen kalelerin gözetimiylegörevlendirdikten sonra ayrılmasını fırsat bilerek ihanet etmiş, müslüman askerleri kalelerden uzaklaştırıpsilahlara el koymuş ve Bizans tarafına geçerek imparatorla barışmıştır. İbn Tayfûr, Târîhu Bağdâd (nşr. İzzet el-Attâr el-Hüseynî-Zâhid el-Kevserî), Kahire 1388/1968, s. 145. Ayrıca bk. A. Salem, s. 154.

26 Fikret Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 697.

27 Bk. Ernst Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı (çev. Fikret Işıltan), İstanbul 1970, s. 46-47.

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 10/11

28 İbn Kuteybe, el-Ma‘ârif (nşr. Servet Ukkâşe), Kahire 1960, s. 391.

29 Taberî, VIII, 623-624; İbnü’l-Esîr, VI, 417-418; Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 697-98; Bozkurt, “Me’mûn”, DİA,XXIX, 103.

30 İbn Tayfûr, s. 145. Ayrıca bk. 26. dipnot ve metin.

31 Taberî, VIII, 625.

32 Taberî, VIII, 625.

33 Ya‘kûbî, Târîhu’l-Ya‘kûbî, I-II, Beyrut ts., II, 465, 466. Ayrıca bk. Ebû Zekeriyyâ el-Ezdî, Târîhu’l-Mevsıl (nşr.Ali Habîbe) Kahire 1387/1967, s. 405, 408; İbnü’l-Esîr, VI, 419; Ostrogorsky, s. 195.

34 Taberî, VIII, 625; A. Salem, s. 154-157; Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 698. Me’mûn Dımaşk’a gitmek üzereKeysûm’a gelip birkaç gün kalmış ve burada Süryani tarihçi patrik Tell-Mahre’li Dionysios’u (ö. 845) kabuletmiştir. Bk. Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 698

35 Taberî, VIII, 628.

36 Taberî, Târîh, VIII, 628-630; A. Salem, s. 157-158.

37 Taberî, VIII, 631; A. Salem, s. 160.

38 Mes‘ûdî, Murûcu’z-zeheb ve me‘âdinü’l- cevher, I-IV, Beyrut 1965-66, IV, 42, 43; Avcı, s. 99.

39 Rahîlî, s. 72.

40 Mes‘ûdî, Murûcu’z-zeheb, IV, 43.

41 Taberî, VIII, 646, 650; Işıltan, “Me’mûn”, İA, VII, 699; Bozkurt, “Me’mûn”, DİA, XXIX, 103.

42 İbnü’l-Ferrâ, s. 87-89. Rahîlî bu ziyaretin 215-216/830-31 yıllarında Theophilos döneminde gerçekleştiğikanaatindedir. Çünkü bu iki yıl içerisinde Bizanslılarla savaş yapılmış, birçok kale fethedilmiş ve bu aradaBizanslılar tarafından esir alınan müslümanlar İstanbul’a götürülmüştür. Daha sonraki iki yıl içerisinde bilindiğigibi Me’mûn Anadolu seferine çıkmış ve Tarsus yakınında vefat etmiştir. Rahîlî, s. 58, 59.

43 el-Hâlidiyân ( Ebû Bekir Muhammed-Ebû Osmân Sa`îd), Kitâbü’t-Tuhaf ve’1-hedâyâ (nşr. Sâmî ed-Dehhân),Kâhire 1956, s. 259; Salâhuddîn el-Müneccid, en-Nüzumu’d-diblûmâsiyye fi’l-İslâm, Beyrut 1403/ 1983, s. 125;Rahîlî, s. 76. Hediyeleri gönderen imparatorun adı ve tarihi verilmemektedir. Ancak halifenin çağdaşı olan V.Leon (813-820), II. Mikhail (820-829) ve Theophilos’tan (829-842) biri tarafından gönderilmiş olmalıdır.Nitekim Müneccid Theophilos’u, Rahîlî ise V. Leon’u tercih etmektedir. bk. Müneccid, s. 125; Rahîlî, s. 76.

44 Geniş bilgi için bk. Mahmut Kaya, “Beytü’l-Hikme”, DİA, VI, 88-90.

45 İbn Ebî Usaybi‘a, ‘Uyûnü’1-enbâ’ fî tabakâti’1-etıbbâ’ (nşr. Nizâr Ridâ), Beyrut ts., s. 260; Mahmut Kaya,

 “Beytü’l-Hikme”, DİA, VI, 88-90.

46 İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (nşr. Rıza-Teceddüd), Tahran 1971, s. 304. Ayrıca bk. İbnü’l-Kıftî, Ihbâru’I-‘ulemâbi-ahbâri’1-hukemâ (nşr. J. Lippert), Leipzig 1903, s. 29, 30. İbn Haldûn, Mukaddime (nşr. Ali Abdülvâhid Vâfî),I-III, Kahire 1401, III, 1124; Kâtip Çelebi, Keşfü’z-zunûn ‘an esâmi’I-kütüb ve’I-fünûn, I-II, Tahran 1387/1967,I, 679-681.

47 Sâid el-Endelüsî, Tabakâtü’I-ümem (nşr. Hayât Bû`alvân), Beyrut 1985, s. 128-129.

48 Aristo’ya nisbet edilen Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse ve’l-firâse (Sırrü’l-esrâr), Süleymaniye Ktp.,Ayasofya, nr. 2884, vr. 2b-3a, Laleli, nr. 1610, vr. 2b-3a; Mahmut Kaya, İslâm Kaynakları Işığında Aristotelesve Felsefesi, İstanbul 1983, s. 294-295.

49 İbn Nübâte, Tercüme-i Serhu’l-‘uyûn fî şerhi Risâle-i İbn Zeydûn (trc. Mehmed Saîd b. Karahalîl), İstanbul1841, s. 292, 293; Muhammed Fethi Osman, el-Hudûdu’l-İslâmiyye el-Bîzantıyye beyne’l-ihtikâki’l-harbî ve’l-ittısâli’l-hadârî, I-III, Kahire, 1966, III, s. 270.

7/28/2019 ABBÂSÎ HALİFESİ ME’MÛN DÖNEMİNDE (813-833) BİZANS’LA İLİŞKİLER

http://slidepdf.com/reader/full/abbasi-halifesi-memun-doeneminde-813-833-bizansla-iliskiler 11/11

50 İbnü’l-Kıftî, s. 61, 62; Avcı, s. 197-198. Apollonios ve eserleri hakkında bk. Sami Şelhub, “Apollonios,Pergeli”, DİA, III, 239-240.

51 A. A. Vasiliev, “Byzantium and Islam”, Byzantium, An Introduction to East Roman Civilization (ed, N. H.Baynes-L. B. Moss), Oxford 1948, s. 319; Warren T. Treadgold, “The Chronological Accuracy of the Chronicle of Symeon the Logothete for the Years 813-845”, Dombarton Oaks Papers, XXXIII (1979), ss. 157-197, s. 172;Müneccid, s. 144; A. Kazhdan, “Leo the Mathematician”, ODB, II, 1217; Norman D. Nicol, A Biographical

Dictionary of the Byzantine Empire, London 1991, s. 75; Avcı, s. 198.

52 İbnü’l-Kıftî, s. 441.

53 İbnü’l-Kıftî, s. 357, 358.

54 Ostrogorsky, s. 193. Ayrıca bk. H. W. Haussig, A History of Byzantine Civilization (çev. J. M. Hussey),London 1971, s. 169.

55 Semavi Eyice, “İstanbul’da Abbasî Saraylarının Benzeri Olarak Yapılan Bir Bizans Sarayı: Bryas Sarayı”,Belleten, 23/89 (1959), 79-111, s. 79, 92; aynı yazar, “Bizans-İslâm-Türk Sanat Münasebetleri”, V. Türk TarihKongresi Tebliğleri, Ankara 1960, 298-302, s. 298; aynı yazar, “Türkiye’de Bizans Sanatı”, Anadolu UygarlıklarıAnsiklopedisi, I-VI, İstanbul 1982, III, 513-564, 521; Cyril Mango, “Bryas”, ODB, I, 328; Oleg Grabar, “IslamicInfluence on Byzantine Art”, ODB, II, 1018-1019.