68

Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Antibiyotik Dergisi, Lokman Hekim Hastaneleri yayın organıdır. Dört Ayda bir yayınlanır.

Citation preview

Page 1: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)
Page 2: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20122 ARALIK 2012 3

LOKMAN HEKİMSİNCAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44Sincan/AnkaraT: 444 9911 / 589 70 00F: (0312) 276 08 18

2012 yılının son sayısı ile ye-niden birlikteyiz. Hastaneler zincirimizin ilk halkası olan Et-lik Hastanemizin kuruluşunun 10 yılını kutladığımız 2012 yılı kurumumuz açısından bir-çok güzellikleri de beraberin-de getirdi. Bu süre içerisinde yönetim kurulu üyelerimiz, ortaklarımız, tüm çalışma ar-kadaşlarımız ve bizleri tevec-cühleriyle onurlandıran halkı-mız ile kenetlenerek bir bütün halinde yolumuza devam et-tik. Bu birliktelik bizleri ziya-desi ile memnun etmektedir. Hizmet aşkımızı körükleyen bu birlikteliğin ve kenetlen-menin 2013 yılında da kuv-vetlenerek sürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz etmekteyiz. Ge-rek çalışan sayısı, gerek fiziki altyapısı, gerekse teşhis ve tedavideki başarısı ile sağlık sektöründeki referans kuru-luşlar arasındaki yerini alan Lokman Hekim Hastaneleri, 2012 yılı içerisinde uluslara-rası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Hollanda, Almanya, Afganistan, Irak ve daha birçok ülkede fuarlara katılan ve bu ülkelerde sağlık sektörünün geleceğine ilişkin fikir alışverişlerinde bulanan kurumumuz, yurt dışından gelen hastaların da şifa kapısı oldu. Hastanelerimiz Ulusla-rarası

Sağlık Turizmi Kongresi için Ankara’ya gelen çok sayıda yabancı konuğa da ev sahip-liği yaptı. Sincan Hastanemiz-de incelemelerde bulunan konuklarımız bizleri gururlan-dıran görüş ve temennilerde bulundular. Ankara merkezli kurulan, borsaya açıp ardın-dan da Van’a yeni bir hasta-ne ile hizmet vererek Türkiye genelinde adını duyurmaya başlayan Lokman Hekim Has-taneleri artık uluslararası are-nada da adından söz ettirme-ye başladı. Bilmenizi isterim ki; 2013 yılı, birer birer çıktı-ğımız başarı basamaklarında daha yükseklerde olacağımız bir yıl olacaktır. Yönetim ku-rulu üyelerimizin özverisinin, ortaklarımızın desteğinin, ça-lışma arkadaşlarımızın feda-karlığının devamını bekliyor; hastalarımızdan ise bizlere olan güvenlerinde eksiklik ol-mamasını temenni ediyorum.Kurumsal faaliyetlerimizin yanı sıra biraz da hasta bazlı çalışmalarımızdan bahset-mekte yarar görüyorum. Bi-lindiği üzere ayaktan, yatarak ve yoğun bakım hizmeti gibi çok farklı hizmet kategorile-rinde başarı ile tedavi imkânı sunmaktayız. Her kategoride-ki hizmeti sunmanın zorlukları ve zorlukları aşmanın sevinci-ni yaşamakta, yaşatmaktayız.

Ayaktan her branştaki polik-liniklerimize başvuran hasta-larımızı tedavi ettiğimiz gibi medikal ve cerrahi yatış ge-rektiren hastalıklara da son derece hızlı bir şekilde mü-dahale edebiliyoruz. Hasta-nelerimiz, çözüm odaklı ve bir referans hastanesi mantığıyla çalışır. Hastanelerimizde mo-dern tıbbın gerektirdiği pek çok ileri teknolojik donanım mevcut. Dolayısıyla teşhis ve tedavi imkânlarımız çok zen-gindir. Amacımız en kısa süre-de teşhis koymak ve tedaviye geçmektir.Bir hekim için en büyük mut-luluk kaynağı hastasının şifa bulmasıdır. Lokman Hekim ai-lesinin her bir bireyi de hasta-larımız iyi olduğunda iyi olabi-len bir yapıya sahiptir. Bunun için bütün konsantrasyonu-muz hasta tedavisine yoğun-laşır. Kendimizi hiçbir zaman yeterli görmeden, güncel ihti-yaçları da dikkate alarak, has-ta ve çalışanlarımızın güvenlik ve memnuniyetini ön planda tutan gelişmeleri uygulama-ya koyacağımızı ve her zaman kendimizi geliştirme gayreti göstereceğimizi ifade ede-rek sözlerimi tamamlamak istiyor, hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimle sağlık ve esenlikler diliyorum.

Başlarkenİrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Page 3: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20122 ARALIK 2012 3

LOKMAN HEKİMSİNCAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi ACİL SERVİS AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI ANESTEZİ REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK NÖROLOJİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖĞÜS CERRAHİSİ GÖZ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NEFROLOJİ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ PLASTİK REKONSTRÜKTİF VE ESTETİK CERRAHİ ÜROLOJİ

Andiçen Mah. Polatlı 2 Cad. İdil Sok. No: 44Sincan/AnkaraT: 444 9911 / 589 70 00F: (0312) 276 08 18

2012 yılının son sayısı ile ye-niden birlikteyiz. Hastaneler zincirimizin ilk halkası olan Et-lik Hastanemizin kuruluşunun 10 yılını kutladığımız 2012 yılı kurumumuz açısından bir-çok güzellikleri de beraberin-de getirdi. Bu süre içerisinde yönetim kurulu üyelerimiz, ortaklarımız, tüm çalışma ar-kadaşlarımız ve bizleri tevec-cühleriyle onurlandıran halkı-mız ile kenetlenerek bir bütün halinde yolumuza devam et-tik. Bu birliktelik bizleri ziya-desi ile memnun etmektedir. Hizmet aşkımızı körükleyen bu birlikteliğin ve kenetlen-menin 2013 yılında da kuv-vetlenerek sürmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz etmekteyiz. Ge-rek çalışan sayısı, gerek fiziki altyapısı, gerekse teşhis ve tedavideki başarısı ile sağlık sektöründeki referans kuru-luşlar arasındaki yerini alan Lokman Hekim Hastaneleri, 2012 yılı içerisinde uluslara-rası arenada da adından söz ettirmeye başladı. Hollanda, Almanya, Afganistan, Irak ve daha birçok ülkede fuarlara katılan ve bu ülkelerde sağlık sektörünün geleceğine ilişkin fikir alışverişlerinde bulanan kurumumuz, yurt dışından gelen hastaların da şifa kapısı oldu. Hastanelerimiz Ulusla-rarası

Sağlık Turizmi Kongresi için Ankara’ya gelen çok sayıda yabancı konuğa da ev sahip-liği yaptı. Sincan Hastanemiz-de incelemelerde bulunan konuklarımız bizleri gururlan-dıran görüş ve temennilerde bulundular. Ankara merkezli kurulan, borsaya açıp ardın-dan da Van’a yeni bir hasta-ne ile hizmet vererek Türkiye genelinde adını duyurmaya başlayan Lokman Hekim Has-taneleri artık uluslararası are-nada da adından söz ettirme-ye başladı. Bilmenizi isterim ki; 2013 yılı, birer birer çıktı-ğımız başarı basamaklarında daha yükseklerde olacağımız bir yıl olacaktır. Yönetim ku-rulu üyelerimizin özverisinin, ortaklarımızın desteğinin, ça-lışma arkadaşlarımızın feda-karlığının devamını bekliyor; hastalarımızdan ise bizlere olan güvenlerinde eksiklik ol-mamasını temenni ediyorum.Kurumsal faaliyetlerimizin yanı sıra biraz da hasta bazlı çalışmalarımızdan bahset-mekte yarar görüyorum. Bi-lindiği üzere ayaktan, yatarak ve yoğun bakım hizmeti gibi çok farklı hizmet kategorile-rinde başarı ile tedavi imkânı sunmaktayız. Her kategoride-ki hizmeti sunmanın zorlukları ve zorlukları aşmanın sevinci-ni yaşamakta, yaşatmaktayız.

Ayaktan her branştaki polik-liniklerimize başvuran hasta-larımızı tedavi ettiğimiz gibi medikal ve cerrahi yatış ge-rektiren hastalıklara da son derece hızlı bir şekilde mü-dahale edebiliyoruz. Hasta-nelerimiz, çözüm odaklı ve bir referans hastanesi mantığıyla çalışır. Hastanelerimizde mo-dern tıbbın gerektirdiği pek çok ileri teknolojik donanım mevcut. Dolayısıyla teşhis ve tedavi imkânlarımız çok zen-gindir. Amacımız en kısa süre-de teşhis koymak ve tedaviye geçmektir.Bir hekim için en büyük mut-luluk kaynağı hastasının şifa bulmasıdır. Lokman Hekim ai-lesinin her bir bireyi de hasta-larımız iyi olduğunda iyi olabi-len bir yapıya sahiptir. Bunun için bütün konsantrasyonu-muz hasta tedavisine yoğun-laşır. Kendimizi hiçbir zaman yeterli görmeden, güncel ihti-yaçları da dikkate alarak, has-ta ve çalışanlarımızın güvenlik ve memnuniyetini ön planda tutan gelişmeleri uygulama-ya koyacağımızı ve her zaman kendimizi geliştirme gayreti göstereceğimizi ifade ede-rek sözlerimi tamamlamak istiyor, hastalarımıza geçmiş olsun dileklerimle sağlık ve esenlikler diliyorum.

Başlarkenİrfan Güvendi | Genel Müdür | Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Page 4: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20124 ARALIK 2012 5

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119Etlik/AnkaraT: 444 9 911 / 589 70 00F: (0312) 326 49 09

LOKMAN HEKİMETLiK HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

Merhaba, Bir yılı daha geride bırakmanın hüznünü, yeni bir yıla girmenin sevincini yaşadığımız şu gün-lerde 2011 yılının son Antibi-yotik Dergisi ile sizlerleyiz. Ku-rumsal haberler, güncel sağlık sorunları ve röportajlarla renk kattığımız bu sayımızı beğeni-lerinize sunuyoruz.

Dergimizin kapağında kişisel olarak birçok ilke imza atmış başarılı bir isim olan Nasuh Mahruki’ye ayırdık. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’e tırmanan ilk Müslüman Türk olan Mahruki ile sizler için ke-yifli bir söyleşi yaptık. Bayanların yanı sıra erkekle-rin de son dönemlerde büyük ilgi gösterdiği lazer epilasyon uygulamalarını sayfalarımızda ayrıntılarıyla işledik. Lokman Hekim Hastaneleri’nde uygu-lanmaya başladığı günden bu yana yoğun talep gören lazer epilasyonun avantajları ve risk-leri hakkında merak edilen tüm soruların yanıtlarını dergimiz-de bulabileceksiniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Obezi-te” ile savaşta fayda sağlaya-cak ipuçlarını içeren bir yazı hazırladık. Son dönemin ilgi çeken uygulamalarından olan kök hücre ile cilt gençleştirme hakkında önemli bilgiler içe-ren uzman görüşünü de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Dergimizin bu sayısını renk-lendirmek ve okurlarımızın dikkatini çekmek için haber-lerimizi “sağlık testleri” ile renklendirmeye gayret ettik. Kendinize uygun yanıtları vere-ceğiniz sağlık testlerimiz, sağ-

lık sorunlarınız için fikir edin-menizde yardımcı olacaktır.

Birçok insanın hayatını zehir eden “meme kanseri” ile ilgi-li uzman değerlendirmesinin yanı sıra guatr, göz hastalıkları, gece acıkmaları, kış hastalıkla-rı, işitme sorunlarının çözümü, spor yaralanmaları, cilt kurulu-ğu, vertigo hastalığı ve çocuk sağlığı konuları da dergimizde okuyacağınız konu başlıkları arasında yer alıyor.

Okurlarımızın büyük ilgi gös-terdiği “soru-cevap” bölümün-de ise merak ettiğiniz sorula-rın yanıtlarını bulmaya devam edeceksiniz. Bizim için olmaz-sa olmaz olan ve sağlıkları için gecemizi gündüzümüze kata-rak çalıştığımız hastalarımızın hastanelerimiz hakkındaki gö-rüşlerini de dergimizin sayfa-larına taşıdık. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Sincan Has-tanesi Çocuk Sağlığı ve Hasta-lıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil. İyi bir doktor ol-manın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın ne-deni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı oldu.

Dergimizin içeriğini oluştu-rurken, [email protected] adresine gönderdiğiniz görüş ve önerilerin etkili oldu-ğunu ve mesajlarınızı bekle-diğimizi belirtirken, şimdiden keyifli dakikalar geçirmenizi di-liyorum. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Editörden

Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmet-leri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. adına sahibiDr. Mustafa SARIOĞLU

Editör - Yazı İşleri MüdürüBora AYDiN

Yayın Danışma Kuruluİrfan GÜVENDİDr. Mehmet ALTUĞDr. Necmettin DİNDoç. Dr. Celil GÖÇERDr. Kemal KARTALSara FARBOUDİÜmmühan DEMiREZENTuğba ARIZSevgi Bayri

Yönetim YeriZübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARATel: 444 99 11Faks: 0312 331 67 79

Basım Yeri:Afşar Matbaacılıkİvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARATel: 0312 394 39 22

Tasarım:AKKANAtatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4Sincan / ANKARAT: 0312 271 0082F: 0312 271 0086Basım Tarihi: Aralık 2012Lokman Hekim Hastaneleri’ninYerel Süreli Yayın Organıdır.4 ayda bir yayınlanır.Ücretsizdir

Page 5: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20124 ARALIK 2012 5

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GASTROENTEROLOJİ GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ

Gn. Dr. Tevfik Sağlam Cad. No:119Etlik/AnkaraT: 444 9 911 / 589 70 00F: (0312) 326 49 09

LOKMAN HEKİMETLiK HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

Merhaba, Bir yılı daha geride bırakmanın hüznünü, yeni bir yıla girmenin sevincini yaşadığımız şu gün-lerde 2011 yılının son Antibi-yotik Dergisi ile sizlerleyiz. Ku-rumsal haberler, güncel sağlık sorunları ve röportajlarla renk kattığımız bu sayımızı beğeni-lerinize sunuyoruz.

Dergimizin kapağında kişisel olarak birçok ilke imza atmış başarılı bir isim olan Nasuh Mahruki’ye ayırdık. Dünyanın en yüksek dağı olan Everest’e tırmanan ilk Müslüman Türk olan Mahruki ile sizler için ke-yifli bir söyleşi yaptık. Bayanların yanı sıra erkekle-rin de son dönemlerde büyük ilgi gösterdiği lazer epilasyon uygulamalarını sayfalarımızda ayrıntılarıyla işledik. Lokman Hekim Hastaneleri’nde uygu-lanmaya başladığı günden bu yana yoğun talep gören lazer epilasyonun avantajları ve risk-leri hakkında merak edilen tüm soruların yanıtlarını dergimiz-de bulabileceksiniz. Yine çağın hastalıklarından olan “Obezi-te” ile savaşta fayda sağlaya-cak ipuçlarını içeren bir yazı hazırladık. Son dönemin ilgi çeken uygulamalarından olan kök hücre ile cilt gençleştirme hakkında önemli bilgiler içe-ren uzman görüşünü de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Dergimizin bu sayısını renk-lendirmek ve okurlarımızın dikkatini çekmek için haber-lerimizi “sağlık testleri” ile renklendirmeye gayret ettik. Kendinize uygun yanıtları vere-ceğiniz sağlık testlerimiz, sağ-

lık sorunlarınız için fikir edin-menizde yardımcı olacaktır.

Birçok insanın hayatını zehir eden “meme kanseri” ile ilgi-li uzman değerlendirmesinin yanı sıra guatr, göz hastalıkları, gece acıkmaları, kış hastalıkla-rı, işitme sorunlarının çözümü, spor yaralanmaları, cilt kurulu-ğu, vertigo hastalığı ve çocuk sağlığı konuları da dergimizde okuyacağınız konu başlıkları arasında yer alıyor.

Okurlarımızın büyük ilgi gös-terdiği “soru-cevap” bölümün-de ise merak ettiğiniz sorula-rın yanıtlarını bulmaya devam edeceksiniz. Bizim için olmaz-sa olmaz olan ve sağlıkları için gecemizi gündüzümüze kata-rak çalıştığımız hastalarımızın hastanelerimiz hakkındaki gö-rüşlerini de dergimizin sayfa-larına taşıdık. “İçimizden Biri” bölümünün bu sayıdaki konuğu ise Lokman Hekim Sincan Has-tanesi Çocuk Sağlığı ve Hasta-lıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil. İyi bir doktor ol-manın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın ne-deni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı oldu.

Dergimizin içeriğini oluştu-rurken, [email protected] adresine gönderdiğiniz görüş ve önerilerin etkili oldu-ğunu ve mesajlarınızı bekle-diğimizi belirtirken, şimdiden keyifli dakikalar geçirmenizi di-liyorum. Bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar sağlıcakla kalın.

Editörden

Lokman Hekim Engürüsağ Sağlık Turizm Eğitim Hizmet-leri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. adına sahibiDr. Mustafa SARIOĞLU

Editör - Yazı İşleri MüdürüBora AYDiN

Yayın Danışma Kuruluİrfan GÜVENDİDr. Mehmet ALTUĞDr. Necmettin DİNDoç. Dr. Celil GÖÇERDr. Kemal KARTALSara FARBOUDİÜmmühan DEMiREZENTuğba ARIZSevgi Bayri

Yönetim YeriZübeyde Hanım Mh. Aslanbey Cd. No: 17 Altındağ / ANKARATel: 444 99 11Faks: 0312 331 67 79

Basım Yeri:Afşar Matbaacılıkİvedik OSB 21. Cad. 599 Sokak No:29 Yenimahalle / ANKARATel: 0312 394 39 22

Tasarım:AKKANAtatürk Mah. Lale Cad. No: 1/4Sincan / ANKARAT: 0312 271 0082F: 0312 271 0086Basım Tarihi: Aralık 2012Lokman Hekim Hastaneleri’ninYerel Süreli Yayın Organıdır.4 ayda bir yayınlanır.Ücretsizdir

Page 6: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20126 ARALIK 2012 7

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

LOKMAN HEKİMVAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

İÇ

İN

DE

LE

R

Cildinizi kök hücre desteğiyle yenileyin

Obeziteye karşı harekete geç

Formda mısınız?

Uyku kaçıran ve isyan ettiren acıkmalar

Tüylerinizden kurtulabilirsiniz

Kıç çhastalıklarınakarşı direncinizi arttırın

İşitme artık engel değil

Dünyaya erken merhaba diyenler

Guatr mısınız?

Hayata daha berrak bakın

Meme kanseri sizi korkutmasın

Doğum korkusunuz kafanızdan atın

Bebekler neden yıkanmaktan korkar

Yeşil sahalar kabusunuz olmasın

Vertigo dünyanızı döndürmesin

Cilt kuruluğuna hazır mısınız?

Bilgisayara göz kırpın

Yabancılar Lokman Hekim hastaneleriniz gezdi

LOkman Hekim hastaneleri bir tık uzağınızda

Van’da Lokman Hekim’e yoğun ilgi

Personelimizden örnek davranoş

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı

Engelleri birlikte aşıyoruz

Başhekim Berktaş Van TV’de

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam

Lokman Hekim’den spora destek

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti

Sağlık muhabirleri ile buluştuk

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi

Lokman Hekim personeli Amasra’da

Lokman hekim Uktayna’da

Everente tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki

Yemeklere ruh katan doktor Nesrin Şenbil

Haztalarımızın gözünden

Soru Cevap

Sudoku-Boyama

8-910-1112-1314-1516-1718-1920-2122-232425-2729-30323334-3536-3738-3941444546464647474748484849494950-5556-5960-6162-6364-65

Page 7: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20126 ARALIK 2012 7

ACİL SERVİS ANESTEZİ VE REANİMASYON BESLENME VE DİYET BEYİN, OMURİLİK VE SİNİR CERRAHİSİ ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI DERMATOLOJİ FİZİK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON GENEL CERRAHİ GÖĞÜS HASTALIKLARI GÖZ HASTALIKLARI İÇ HASTALIKLARI KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KALP VE DAMAR CERRAHİSİ KARDİYOLOJİ KULAK BURUN BOĞAZ NÖROLOJİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ÜROLOJİ NÜKLEER TIP

LOKMAN HEKİMVAN HASTANESİTIBBi BiRiMLER TANI VE TEDAViÜNiTELERi

İÇ

İN

DE

LE

R

Cildinizi kök hücre desteğiyle yenileyin

Obeziteye karşı harekete geç

Formda mısınız?

Uyku kaçıran ve isyan ettiren acıkmalar

Tüylerinizden kurtulabilirsiniz

Kıç çhastalıklarınakarşı direncinizi arttırın

İşitme artık engel değil

Dünyaya erken merhaba diyenler

Guatr mısınız?

Hayata daha berrak bakın

Meme kanseri sizi korkutmasın

Doğum korkusunuz kafanızdan atın

Bebekler neden yıkanmaktan korkar

Yeşil sahalar kabusunuz olmasın

Vertigo dünyanızı döndürmesin

Cilt kuruluğuna hazır mısınız?

Bilgisayara göz kırpın

Yabancılar Lokman Hekim hastaneleriniz gezdi

LOkman Hekim hastaneleri bir tık uzağınızda

Van’da Lokman Hekim’e yoğun ilgi

Personelimizden örnek davranoş

2012 değerlendirmesi Kızılcahamam’da yapıldı

Engelleri birlikte aşıyoruz

Başhekim Berktaş Van TV’de

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamam

Lokman Hekim’den spora destek

Belediye Vanspor sağlık kontrolünden geçti

Sağlık muhabirleri ile buluştuk

Çocuklar boyama kitabı ile şenlendi

Lokman Hekim personeli Amasra’da

Lokman hekim Uktayna’da

Everente tırmanan ilk Türk Nasuh Mahruki

Yemeklere ruh katan doktor Nesrin Şenbil

Haztalarımızın gözünden

Soru Cevap

Sudoku-Boyama

8-910-1112-1314-1516-1718-1920-2122-232425-2729-30323334-3536-3738-3941444546464647474748484849494950-5556-5960-6162-6364-65

Page 8: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20128 ARALIK 2012 9

PRP uygulamasında amaç ne-dir?Plateletler yani trombosit hücre-leri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan vücudumuzdaki hasarlı damarları ve diğer dokuları onaran büyüme faktörleri içeren hücrelerdir. Do-kularımızda herhangi bir hasar olduğunda plateletler aracılığıyla onarım süreci başlar. PRP tedavi-si uygulamasında, hedef bölgeye kan dolaşımıyla taşınabilenden çok daha fazla sayıda platelet ve içeriğinde bulunan büyüme fak-törlerini ulaştırılabilmektedir.PRP ile cilt gençleştirme nasıl sağlanır?Derimizin yaşlanması, aynı yara-lanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesin-den kaynaklanır. Bu nedenle cilt gençleştirme amaçlı uygulama-larda, vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örne-ğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize mikro düzeyde hasarlar veririz ve iyileşme sürecini te-tikleriz. Bu hasar sonunda büyü-me faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermo kozmetik ürünler de benzer şekilde derimi-zi yeniden yapılandıran maddele-rin ve sentetik olarak elde edilen büyüme faktörlerinin aracılığıyla iyileşme sürecini başlatır. Plazma içinde konsantre olarak bulunan plateletler cilde enjekte edildi-ğinde bunların bünyesinde bulu-nan büyüme faktörleri, kollajen üretimi ve yeni kılcal damarların oluşmasını uyarmakta ve cildin kendini hızla yenilemesini sağla-maktadır.PRP ile cilt yenileme prosedürü nasıl uygulanır?Platelet açısından zengin plazma elde etmek amacıyla özel bir filtre ve satrifüj kullanılır. Plateletlerin yaklaşık % 97’si ayrışır ve plazma içinde normalin 6 – 10 katı daha fazla konsantrasyona sahip olur. PRP prosedürü hastadan kan alınması ile başlar. Özel bir filtre

ve santrifuj yardımıyla otolog be-yaz kan hücreleri içeren platelet açısından zengin plasma hazırla-nır. Son olarak platelet açısından zengin otolog beyaz kan hücreleri içeren plazma (PRP) tedavi böl-gesinde cilde enjekte edilir. En-jeksiyon bölgelerinde plateletler ve beyaz kan hücreleri sinerjik bir etki ile yoğun şekilde büyüme fak-törlerinin serbest kalmasını sağ-lar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttıra-rak yaraların iyileşmesi, kırışıklık ve akne izleri gibi cilt problemle-rinin önemli ölçüde giderilmesini, cildin yenilenmesini sağlar. PRP, dolgu enjeksiyonu şeklinde yağ doku ile birlikte kullanılır.PRP uygulaması ne kadar sü-rer?Yaklaşık 45 dakikalık bir uygula-madır.PRP ile cilt yenileme hangi du-rumlarda etkilidir? ‣ Estetik amaçlı uygulamalarda yüz, boyun, dekolte, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölgeleri-ne uygulanabilir. ‣ Lazer-peeling gibi uygulamalar-dan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak için ya-pılır. ‣ Deride yıllarca ultraviole ışınla-rına maruz kalmanın sonucunda oluşan kırışıkların düzelmesi, çö-küntülerin giderilmesi, esneklik ve parlaklığın kazandırılmasını sağlamak için uygulanır. ‣ İyileşmesi uzun süren yara, çat-lak ve deri niteliğinin zarar gör-düğü durumların kontrolü bu yöntemle sağlanabilir.

PRP güvenilir bir cilt gençleştir-me yöntemi midir?Hastanın kendisinden alınan kan steril ve kapalı bir kit yardımıyla kullanılır, bu nedenle PRP güveni-lir bir uygulamadır.PRP’nin etkisi ne zaman görü-lür?Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. 2 veya 3 uygulamadan sonra kalıcı

bir belirgin etki görülür.PRP ile cilt gençleştirme etkisi kalıcı mıdır?2 ayda bir yapılacak 2 veya 3 uy-gulamadan sonra yılda bir tek-rarlanırsa kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir.PRP yönteminin avantajları ne-lerdir?Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre de-vam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan ki-şiye aittir kaybolmaz.PRP ile cilt yenileme işlemi ağ-rılı mıdır?Hafif bir rahatsızlık hissi dışında ciddi bir acı hissedilmez.PRP kimlere yapılmaz?Platalet sayısı yetersiz hastalar ve kanser hastalarında yapılmaz.PRP kök hücre ile cilt gençleş-tirme anlamına mı gelir? PRP enjekte edildiği bölgede kök hücreleri yarar ve kök hücrelerin aktif hale geçmesini sağlar. Enjek-siyon sıvısı içeriğinde kök hücre yoktur, yoğun olarak trombositler (platelet) ve beyaz kan hücreleri bulunmaktadır. PRP’nin tamir edi-ci kök hücrenin ise yeniden oluş-turucu (regenerative) etkisi vardır. Kök hücre ile cilt gençleştirme, estetik cerrahide son

dönemde en çok tercih edilen yöntemlerin başında geliyor. “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması adı verilen yöntemin kısaltılmış adıdır. Bir kişiden alınan az miktardaki kanın özel bir işlemden geçirilerek bi-leşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın” yine aynı kişiye cilt gençleştirme amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. PRP vücutta enjekte edildiği bölgelerde kök hücreleri uyarıp aktif hale geçirirerek dokuların yenilenmesine yardımcı olan bir sistemdir.

Cildinizi Kök Hücre”desteği ileyenileyin

Dr. Mert DEMİREL | Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

Page 9: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 20128 ARALIK 2012 9

PRP uygulamasında amaç ne-dir?Plateletler yani trombosit hücre-leri, kanın pıhtılaşmasını sağlayan vücudumuzdaki hasarlı damarları ve diğer dokuları onaran büyüme faktörleri içeren hücrelerdir. Do-kularımızda herhangi bir hasar olduğunda plateletler aracılığıyla onarım süreci başlar. PRP tedavi-si uygulamasında, hedef bölgeye kan dolaşımıyla taşınabilenden çok daha fazla sayıda platelet ve içeriğinde bulunan büyüme fak-törlerini ulaştırılabilmektedir.PRP ile cilt gençleştirme nasıl sağlanır?Derimizin yaşlanması, aynı yara-lanma sürecinde olduğu gibi bazı fiziksel özelliklerini kaybetmesin-den kaynaklanır. Bu nedenle cilt gençleştirme amaçlı uygulama-larda, vücudumuzun bir yarayı iyileştirirken yaptıklarını çeşitli yöntemlerle taklit ederiz. Örne-ğin lazer, peeling gibi yöntemlerle derimize mikro düzeyde hasarlar veririz ve iyileşme sürecini te-tikleriz. Bu hasar sonunda büyü-me faktörleri salınır ve iyileşme süreci başlar. Dermo kozmetik ürünler de benzer şekilde derimi-zi yeniden yapılandıran maddele-rin ve sentetik olarak elde edilen büyüme faktörlerinin aracılığıyla iyileşme sürecini başlatır. Plazma içinde konsantre olarak bulunan plateletler cilde enjekte edildi-ğinde bunların bünyesinde bulu-nan büyüme faktörleri, kollajen üretimi ve yeni kılcal damarların oluşmasını uyarmakta ve cildin kendini hızla yenilemesini sağla-maktadır.PRP ile cilt yenileme prosedürü nasıl uygulanır?Platelet açısından zengin plazma elde etmek amacıyla özel bir filtre ve satrifüj kullanılır. Plateletlerin yaklaşık % 97’si ayrışır ve plazma içinde normalin 6 – 10 katı daha fazla konsantrasyona sahip olur. PRP prosedürü hastadan kan alınması ile başlar. Özel bir filtre

ve santrifuj yardımıyla otolog be-yaz kan hücreleri içeren platelet açısından zengin plasma hazırla-nır. Son olarak platelet açısından zengin otolog beyaz kan hücreleri içeren plazma (PRP) tedavi böl-gesinde cilde enjekte edilir. En-jeksiyon bölgelerinde plateletler ve beyaz kan hücreleri sinerjik bir etki ile yoğun şekilde büyüme fak-törlerinin serbest kalmasını sağ-lar. Büyüme faktörleri kolajen ve hyaluronik asit üretimini arttıra-rak yaraların iyileşmesi, kırışıklık ve akne izleri gibi cilt problemle-rinin önemli ölçüde giderilmesini, cildin yenilenmesini sağlar. PRP, dolgu enjeksiyonu şeklinde yağ doku ile birlikte kullanılır.PRP uygulaması ne kadar sü-rer?Yaklaşık 45 dakikalık bir uygula-madır.PRP ile cilt yenileme hangi du-rumlarda etkilidir? ‣ Estetik amaçlı uygulamalarda yüz, boyun, dekolte, eller, bacak içleri, kollar gibi vücut bölgeleri-ne uygulanabilir. ‣ Lazer-peeling gibi uygulamalar-dan hemen sonra, derinin hızla yapılanmasını sağlamak için ya-pılır. ‣ Deride yıllarca ultraviole ışınla-rına maruz kalmanın sonucunda oluşan kırışıkların düzelmesi, çö-küntülerin giderilmesi, esneklik ve parlaklığın kazandırılmasını sağlamak için uygulanır. ‣ İyileşmesi uzun süren yara, çat-lak ve deri niteliğinin zarar gör-düğü durumların kontrolü bu yöntemle sağlanabilir.

PRP güvenilir bir cilt gençleştir-me yöntemi midir?Hastanın kendisinden alınan kan steril ve kapalı bir kit yardımıyla kullanılır, bu nedenle PRP güveni-lir bir uygulamadır.PRP’nin etkisi ne zaman görü-lür?Uygulamadan hemen sonra ciltte sağlıklı bir parlaklık ortaya çıkar. 2 veya 3 uygulamadan sonra kalıcı

bir belirgin etki görülür.PRP ile cilt gençleştirme etkisi kalıcı mıdır?2 ayda bir yapılacak 2 veya 3 uy-gulamadan sonra yılda bir tek-rarlanırsa kürlerin etkisi kalıcı bir gençleştirici etkiye eşdeğerdir.PRP yönteminin avantajları ne-lerdir?Diğer yöntemlerle sağlanan olumlu sonuçlar belli bir süre de-vam eder, ancak PRP’nin olumlu sonuçları tamamen uygulanan ki-şiye aittir kaybolmaz.PRP ile cilt yenileme işlemi ağ-rılı mıdır?Hafif bir rahatsızlık hissi dışında ciddi bir acı hissedilmez.PRP kimlere yapılmaz?Platalet sayısı yetersiz hastalar ve kanser hastalarında yapılmaz.PRP kök hücre ile cilt gençleş-tirme anlamına mı gelir? PRP enjekte edildiği bölgede kök hücreleri yarar ve kök hücrelerin aktif hale geçmesini sağlar. Enjek-siyon sıvısı içeriğinde kök hücre yoktur, yoğun olarak trombositler (platelet) ve beyaz kan hücreleri bulunmaktadır. PRP’nin tamir edi-ci kök hücrenin ise yeniden oluş-turucu (regenerative) etkisi vardır. Kök hücre ile cilt gençleştirme, estetik cerrahide son

dönemde en çok tercih edilen yöntemlerin başında geliyor. “Platelet rich plasma” platelet (trombosit) yönünden zenginleştirilmiş plazma uygulaması adı verilen yöntemin kısaltılmış adıdır. Bir kişiden alınan az miktardaki kanın özel bir işlemden geçirilerek bi-leşenlerine ayrıştırılması ve elde edilen az miktardaki “platelet yönünden zenginleştirilmiş plazmanın” yine aynı kişiye cilt gençleştirme amaçlı enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. PRP vücutta enjekte edildiği bölgelerde kök hücreleri uyarıp aktif hale geçirirerek dokuların yenilenmesine yardımcı olan bir sistemdir.

Cildinizi Kök Hücre”desteği ileyenileyin

Dr. Mert DEMİREL | Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi

Page 10: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201210 ARALIK 2012 11ARALIK 201210 ARALIK 2012 11

Obeziteye karşıHAREKETE geç!

Obezite, vücut yağ oranının sağ-lığı tehdit edecek oranda art-masıdır. Diğer bir ifade ile boya göre vücut ağırlığının olması gereken kilonun % 20 ve üzeri-ne çıkmasıdır. Son yıllarda hızla artış gösteren çağın hastalığı obezite önemli bir sorun haline geldi.

Diyetisyen Sinan YILDIZ Beslenme ve Diyet

Aşırı şişmanlık anlamına gelen obeziteyi saptamak için ağırlık ve boy ölçümleri gibi kolay ölçüm-ler yapılmaktadır. Bu anlamda en çok kullanılan indeks Beden Kitle İndeksi’dir (BKİ). BKİ, vücut ağırlığının boyun metre cinsinden karesine bölünerek hesaplan-ması ile bulunur (BKİ= ağırlık/ boy (m2)). Eğer BKİ 18’in altında ise aşırı zayıf (kaşektik), 18*24.9 arası ise normal, 25*29.9 arası ise hafif kilolu, 30*34.9 arası ise 1. dereceden obez, 35*39.9 arası ise 2. derece obez, 40 ve üzeri ise 3.derece (süper obez) obez olarak kabul edilir.VÜCUT YAĞ ORANI NASIL SAP-TANIR?1 VÜCUT YAĞ DAĞILIMINA GÖRE; eğer yağ dağılımı daha çok bedenin alt kısımlarında (kalça vb) ise buna JİNOİD (ARMUT) yapılı şişmanlık denir ve daha çok bayanlarda görülür. Yağ dağılımı bedenin üst kısımlarında (karın ve bel çevresi) ise buna ANDROİD (ELMA) yapılı şişmanlık denir. Yine bel/kalça oranı vücut yağ oranını saptamada önemli bir ölçüm biçimidir. Eğer bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’ten, erkeklerde ise 1’den büyükse abdominal şişmanlık söz konusudur. Pratik olarak bel çevresi erkekler de 94’ü kadınlarda ise 80’i geçme-melidir.2 DERİ KIVRIM KALINLIĞININ ÖLÇÜLMESİ;Biseps, triseps, subskapular deri kıvrım kalınlığı ölçülür, denklem-ler aracılığı ile vücut yağ yüzdesi, yağsız yüzdesi hesaplanır.3 ÜST ORTA KOL YAĞ ALANININ SAPTANMASI4 LABARATUVAR YÖNTEMLERİ İLE VÜCUT YAĞININ SAPTANMASI 5 FARKLI ŞİŞMANLIK 1) Yaşa Göre Şişmanlık: Çocuk-luk ve ergenlik döneminde yağ hücre sayısı artar ve ağırlık kaybı oldukça güçtür.2) Yağ Dağılımına Göre: Homojen yağ dağılımı, anraoid ve jinoid tip

yağ dağılımı.3) Vücut Yağ Yüzdesine Göre: Vü-cut yağ oranı % 20 ve üzeri ise,4) BKİ’ye Göre: BKİ 30 ve üzeri ise obez5) Görünüşe Göre: İnce yapılı, orta yapılı, kalın yapılı.OBEZİTENİN NEDENLERİÇağın baş belası obezitenin bir-çok nedeni vardır. Bunlar; gene-tik, aşırı yeme, fiziksel aktivitenin aşırı az oluşu veya hiç olmaması, yağlı besinlerin fazlaca tüketil-mesi, düzensiz beslenme, öğün atlama, hızlı yemek yeme, yemek yerken başka işle meşgul olma, enerjisi yoğun hacmi az olan fast food tarzı beslenme, yeteri sıvı alınamaması, bilgisayara bağımlı bir hayat tarzının her geçen gün artması, endokrin ve metabolik hastalıklar(cushing sendromu, DM, hipotroidizm, insülinoma vb), psikolojik sorunlar, bazı ilaçlar (antidepresanlar, antihistaminik-ler, kortikosteroidler), çevresel nedenlerdir. Aşırı kilo ile birlikte, tip2 diyabet, dislipidemi, solunum güçlülüğü, safra kesesi hastalık-ları, metabolik sendrom, sleep apne, eklem ağrıları, üreme hor-monlarında bozukluklar, hiper-tansiyon, KKH, hiperürisemi, gut gibi hastalıklar baş gösterir veya daha da kötü bir hal alır.OBEZİTEYE KARŞI SAVAŞ NASIL OLMALI ‣İster kilolu, ister zayıf, ister çocuk, ister yaşlı, ister emzikli, ister gebe, ister sağlıklı, ister hasta her kim olursa olsun mut-laka diyetisyene gidip sağlıklı beslenmek için danışmalıdır. Bu bizim sağlıklı ve rahat hayat sür-dürmemiz için olmazsa olmaz hayat felsefemiz olmalıdır. ‣Bir beslenme uzmanı tarafından beslenme durumu değerlendi-rilmelidir. ‣Risk faktörü belirlenmelidir. ‣Ağırlık artışını önleyici tedbirler alınmalıdır. ‣Yağdan kısıtlı bir beslenme programı uygulanmalıdır.

‣Bol bol su tüketilmelidir (Yetiş-kinler için günde en az 2 litre). ‣Günlük düzenli fiziksel aktivite olmalıdır (en az 45 dk yürüyüş/egzersiz). ‣Hızlı kilo vermeden sakınılma-lıdır. Zayıflama hızı; 1kg/hafta yada 6 ay boyunca olduğu ağır-lığın %10’u altına inilmelidir. ‣Bulunduğunuz yer, yaptığınız iş ne olursa olsun hareketli biri olmaya önem gösterin, sürekli oturmaktan kaçının. ‣Beslenme ve diyet uzmanınızla mutlaka irtibat halinde olun, dü-zenli aralıklarla kontrole gidin. ‣Diyet uzmanınızın size verdiği diyetten farklı bir diyet uygula-mayın. Kulaktan duyma bilgiler-le hareket edip kendinizi riske sokmayın. ‣Hacmi az kalorisi fazla besinler-den sakının. ‣Asitli, gazlı, şekerli içecekler içmeyin. ‣Sigara ve alkol kullanmayın. ‣Uzmanınız kontrolünde bütün besinlerden almaya çalışın. ‣Size uygun olan saatlerde aile-cek çıkıp yürüyüş veya egzersiz yapın. ‣Hane halkı olarak beslenme konusunda birbirinize yardımcı olun. ‣Varsa evde kilosundan şikâyetçi biri onunla ilgilenin ve psikolojik destek verin. ‣Kilolardan kurtulmak için kararlı olun ve diyetisyeninizle el ele verin. ‣TV, internet vb medya araçla-rından duyduğunuz zayıflama ilaçlarını almaya kalkışmayın; bu sizin sonunuz dahi olabilir. Bu konuda duyarlı ve bilinçli olun. ‣Kilo verme konusunda sabırlı olun. Nasıl ki kilolarınızı hemen almadıysanız, hemen de verme-ye kalkışmayın. ‣Yüzünüzden gülümsemeyi eksik tutmayın.

Page 11: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201210 ARALIK 2012 11ARALIK 201210 ARALIK 2012 11

Obeziteye karşıHAREKETE geç!

Obezite, vücut yağ oranının sağ-lığı tehdit edecek oranda art-masıdır. Diğer bir ifade ile boya göre vücut ağırlığının olması gereken kilonun % 20 ve üzeri-ne çıkmasıdır. Son yıllarda hızla artış gösteren çağın hastalığı obezite önemli bir sorun haline geldi.

Diyetisyen Sinan YILDIZ Beslenme ve Diyet

Aşırı şişmanlık anlamına gelen obeziteyi saptamak için ağırlık ve boy ölçümleri gibi kolay ölçüm-ler yapılmaktadır. Bu anlamda en çok kullanılan indeks Beden Kitle İndeksi’dir (BKİ). BKİ, vücut ağırlığının boyun metre cinsinden karesine bölünerek hesaplan-ması ile bulunur (BKİ= ağırlık/ boy (m2)). Eğer BKİ 18’in altında ise aşırı zayıf (kaşektik), 18*24.9 arası ise normal, 25*29.9 arası ise hafif kilolu, 30*34.9 arası ise 1. dereceden obez, 35*39.9 arası ise 2. derece obez, 40 ve üzeri ise 3.derece (süper obez) obez olarak kabul edilir.VÜCUT YAĞ ORANI NASIL SAP-TANIR?1 VÜCUT YAĞ DAĞILIMINA GÖRE; eğer yağ dağılımı daha çok bedenin alt kısımlarında (kalça vb) ise buna JİNOİD (ARMUT) yapılı şişmanlık denir ve daha çok bayanlarda görülür. Yağ dağılımı bedenin üst kısımlarında (karın ve bel çevresi) ise buna ANDROİD (ELMA) yapılı şişmanlık denir. Yine bel/kalça oranı vücut yağ oranını saptamada önemli bir ölçüm biçimidir. Eğer bel/kalça oranı kadınlarda 0.85’ten, erkeklerde ise 1’den büyükse abdominal şişmanlık söz konusudur. Pratik olarak bel çevresi erkekler de 94’ü kadınlarda ise 80’i geçme-melidir.2 DERİ KIVRIM KALINLIĞININ ÖLÇÜLMESİ;Biseps, triseps, subskapular deri kıvrım kalınlığı ölçülür, denklem-ler aracılığı ile vücut yağ yüzdesi, yağsız yüzdesi hesaplanır.3 ÜST ORTA KOL YAĞ ALANININ SAPTANMASI4 LABARATUVAR YÖNTEMLERİ İLE VÜCUT YAĞININ SAPTANMASI 5 FARKLI ŞİŞMANLIK 1) Yaşa Göre Şişmanlık: Çocuk-luk ve ergenlik döneminde yağ hücre sayısı artar ve ağırlık kaybı oldukça güçtür.2) Yağ Dağılımına Göre: Homojen yağ dağılımı, anraoid ve jinoid tip

yağ dağılımı.3) Vücut Yağ Yüzdesine Göre: Vü-cut yağ oranı % 20 ve üzeri ise,4) BKİ’ye Göre: BKİ 30 ve üzeri ise obez5) Görünüşe Göre: İnce yapılı, orta yapılı, kalın yapılı.OBEZİTENİN NEDENLERİÇağın baş belası obezitenin bir-çok nedeni vardır. Bunlar; gene-tik, aşırı yeme, fiziksel aktivitenin aşırı az oluşu veya hiç olmaması, yağlı besinlerin fazlaca tüketil-mesi, düzensiz beslenme, öğün atlama, hızlı yemek yeme, yemek yerken başka işle meşgul olma, enerjisi yoğun hacmi az olan fast food tarzı beslenme, yeteri sıvı alınamaması, bilgisayara bağımlı bir hayat tarzının her geçen gün artması, endokrin ve metabolik hastalıklar(cushing sendromu, DM, hipotroidizm, insülinoma vb), psikolojik sorunlar, bazı ilaçlar (antidepresanlar, antihistaminik-ler, kortikosteroidler), çevresel nedenlerdir. Aşırı kilo ile birlikte, tip2 diyabet, dislipidemi, solunum güçlülüğü, safra kesesi hastalık-ları, metabolik sendrom, sleep apne, eklem ağrıları, üreme hor-monlarında bozukluklar, hiper-tansiyon, KKH, hiperürisemi, gut gibi hastalıklar baş gösterir veya daha da kötü bir hal alır.OBEZİTEYE KARŞI SAVAŞ NASIL OLMALI ‣İster kilolu, ister zayıf, ister çocuk, ister yaşlı, ister emzikli, ister gebe, ister sağlıklı, ister hasta her kim olursa olsun mut-laka diyetisyene gidip sağlıklı beslenmek için danışmalıdır. Bu bizim sağlıklı ve rahat hayat sür-dürmemiz için olmazsa olmaz hayat felsefemiz olmalıdır. ‣Bir beslenme uzmanı tarafından beslenme durumu değerlendi-rilmelidir. ‣Risk faktörü belirlenmelidir. ‣Ağırlık artışını önleyici tedbirler alınmalıdır. ‣Yağdan kısıtlı bir beslenme programı uygulanmalıdır.

‣Bol bol su tüketilmelidir (Yetiş-kinler için günde en az 2 litre). ‣Günlük düzenli fiziksel aktivite olmalıdır (en az 45 dk yürüyüş/egzersiz). ‣Hızlı kilo vermeden sakınılma-lıdır. Zayıflama hızı; 1kg/hafta yada 6 ay boyunca olduğu ağır-lığın %10’u altına inilmelidir. ‣Bulunduğunuz yer, yaptığınız iş ne olursa olsun hareketli biri olmaya önem gösterin, sürekli oturmaktan kaçının. ‣Beslenme ve diyet uzmanınızla mutlaka irtibat halinde olun, dü-zenli aralıklarla kontrole gidin. ‣Diyet uzmanınızın size verdiği diyetten farklı bir diyet uygula-mayın. Kulaktan duyma bilgiler-le hareket edip kendinizi riske sokmayın. ‣Hacmi az kalorisi fazla besinler-den sakının. ‣Asitli, gazlı, şekerli içecekler içmeyin. ‣Sigara ve alkol kullanmayın. ‣Uzmanınız kontrolünde bütün besinlerden almaya çalışın. ‣Size uygun olan saatlerde aile-cek çıkıp yürüyüş veya egzersiz yapın. ‣Hane halkı olarak beslenme konusunda birbirinize yardımcı olun. ‣Varsa evde kilosundan şikâyetçi biri onunla ilgilenin ve psikolojik destek verin. ‣Kilolardan kurtulmak için kararlı olun ve diyetisyeninizle el ele verin. ‣TV, internet vb medya araçla-rından duyduğunuz zayıflama ilaçlarını almaya kalkışmayın; bu sizin sonunuz dahi olabilir. Bu konuda duyarlı ve bilinçli olun. ‣Kilo verme konusunda sabırlı olun. Nasıl ki kilolarınızı hemen almadıysanız, hemen de verme-ye kalkışmayın. ‣Yüzünüzden gülümsemeyi eksik tutmayın.

Page 12: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201212 ARALIK 2012 13ARALIK 201212 ARALIK 2012 13

FORMDA MISINIZ?Formda olmak günümüz insanı-nın ortak beklentisi haline geldi. Kimileri için genç ve dinç bir vü-cut, kimilerine göre aktif ve kaslı bir beden anlamına gelen “form-da olma” kavramı; sanılanın ak-sine sadece egzersizle alakalı bir kavram olmayıp, sağlıkla daha iliş-kilidir. Formda olma, insanın fizik-sel ve psikolojik olarak hissettiği tam iyilik halidir. Diğer bir değişle, formda olmak insan sağlığının en üst düzeyde olduğu durumdur. “Bizden geçti” demeyim!Sağlıkla ilgili yapılan en büyük hata, yanlış bazı düşüncelere sap-lanmaktır. İnsanların çoğu formda ve sağlıklı bir hayat için geç kal-dığını veya daha erken olduğunu düşünür. Oysa sağlıklı olmak, her yaşta bütün yoğunluğu ile hisse-dilebilecek iyi olma durumudur. Kendini iyi hissetmenin bir yaşı olamaz. Bu nedenle, formda ol-mak, sağlığınızı yakalamak için daha erken olduğu veya geç kalın-dığı gibi bahanelere sığınmadan, hemen sağlıklı yaşam alışkanlık-larına başlamalısınız. Sizler için hazırlanan kısa test ile formda ve sağlıklı olmanın hangi basama-ğında olduğunuzu değerlendirin ve sonra sağlıklı ve formda bir ha-yat için harekete geçin. Formsuz beden hastalığa davetiye çıkartı-yor Formda olma, en üstün sağ-lık hali diye tanımlandığına göre; formda olmayan bir bireyin ne gibi risklerle karşı karşıya kaldığı-nı tahmin etmek zor değil. Form-da olmanın felsefesi; uygun sağlık davranışları göstererek, ailesel, çevresel ve kişisel sağlık risklerini en aza indirmeye dayanır. Çünkü uygun sağlık davranışları göster-meyen bir bireyin; çağımızın has-talıkları diye adlandırılan obezite, diabet (şeker), yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları ve kanser gibi bazı kronik hasta-lıklara yakalanma riski çok fazla yükselir.

Sağlıklı beslenme ilkelerini biliyorum ve buna göre beslenmeye özen gösteriyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Az ve sık yiyerek 6 öğün besleniyorum, öğün atlamıyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Haftada en az üç kez 45 dakikamı egzersize, 15 dakikamı esneme hareketlerine ayırıyorum./ her gün en az yarım saat (30.000 adım) yürüyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Uyku düzenime dikkat ediyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Sigara, alkol kullanmıyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Hayata pozitif bakmaya çalışıyorum, stres yönetimi hakkında bilgi sahibiyim.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

DEĞERLENDİRME:Cevaplarınızın çoğu A şıkkı ise formda ve sağlıklı olma basamaklarında iyi bir yerdesiniz. B şıkkını daha çok tercih etti iseniz, sağlıklı ve zinde ya-şama konusunda istikrarsızlık gösteriyorsunuz. Cevaplarınızın çoğunu C şıkkı oluşturuyor ise, hayat tarzınızı en kısa zamanda değiştirmelisiniz,Bu hayat ve beden sizin çabuk eskitip yıpratmamalısınız yenisiyle değiştir-me şansınız yok..

SAĞLIKLI VE FORMDABİR HAYATIN HANGi BASAMAĞINDASINIZ? Guatr mısınız?

Guatr, tiroid bezinin büyümesi sonucu ortaya çıkan ve boynun ortasında, yutkundukça aşağı yu-karı hareket eden şişlikle kendini belli eden bir hastalıktır. Guatr, sık görülen fakat tanı konması ge-nellikle uzun süren bir hastalıktır. Oluşturduğu şikayetler genellikle birçok hastalık ile ortak olabildiği için en son düşünülen hastalık ha-line gelmiştir. Guatr aslında tiroid

bezinin büyümesidir. 2 ana guru-ba ayrılır. Bunlar tiroid bezinin çok çalıştığı Hipertiroidi ile az çalıştığı hipotiroididir. Bu ayrımın yanı sıra ultrasonografik olarak da 2 tipe ayırabiliriz. Buna da nodüllü ve nodülsüz yani diffüz guatr diyo-ruz. Bu ayrımların yanı sıra tiroid dokusunda 2 farklı durumla daha karşılaşmamız mümkün olmakta-dır. Bu durumlar tiroidin kanser-

leri ve tiroidit olarak adlandırılan tiroid dokusu iltihaplarıdır.Guatr, çok sık görülmesine rağ-men belirtileri diğer hastalıklara benzediği için çoğu zaman in-sanların aklına gelmemektedir. Guatrın tedavisinde erken teş-hisin büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar, aniden kilo alıp ya da verenleri uyarıyor.

10 SORUDA TEST EDiN

1Kalp atımlarınızın çok yüksek veya çok düşük olduğunu sapta-dınız mı? (60 altı veya 100 üstü)

2Boynunuzda sıkışma ve gerilme hissi var mı?

3Terleme ve saç dökülmesini sıklık-la yaşıyor musunuz?

4Son zamanlarda aniden aşırı kilo aldınız mı ya da verdiniz mi?

5Cildinizde dökülme, kuruma veya mat bir görünüm var mı?

6Ani sinir atakları veya gün içinde uyuklama yaşıyor musunuz?

7Bacaklarınızda şişlik oluyor mu?

8Soğuğa veya sıcağa karşı taham-mülsüzlüğünüz son zamanlarda arttı mı?

9Kabızlık, ishal veya karında ağrı atakları yaşıyor musunuz?

10Unutkanlık yaşıyor musunuz? Ya da kendinizi depresyona meyilli hissediyor musunuz?

GUATR RİSKİ TAŞIYORMUSUNUZ?Yandaki sorulardan en az 4 ve üstüne “evet” diyorsanız guatr hastalığı riski taşıyor olabilir-siniz.

Bu nedenle yukarıda testteki bulguların en az 4 tanesi size uyuyor ise mutlaka bu konuda uzman bir doktora başvurulmalısınız.

Dr. Ali Kemal ERDOĞAN | Genel Cerrahi

Page 13: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201212 ARALIK 2012 13ARALIK 201212 ARALIK 2012 13

FORMDA MISINIZ?Formda olmak günümüz insanı-nın ortak beklentisi haline geldi. Kimileri için genç ve dinç bir vü-cut, kimilerine göre aktif ve kaslı bir beden anlamına gelen “form-da olma” kavramı; sanılanın ak-sine sadece egzersizle alakalı bir kavram olmayıp, sağlıkla daha iliş-kilidir. Formda olma, insanın fizik-sel ve psikolojik olarak hissettiği tam iyilik halidir. Diğer bir değişle, formda olmak insan sağlığının en üst düzeyde olduğu durumdur. “Bizden geçti” demeyim!Sağlıkla ilgili yapılan en büyük hata, yanlış bazı düşüncelere sap-lanmaktır. İnsanların çoğu formda ve sağlıklı bir hayat için geç kal-dığını veya daha erken olduğunu düşünür. Oysa sağlıklı olmak, her yaşta bütün yoğunluğu ile hisse-dilebilecek iyi olma durumudur. Kendini iyi hissetmenin bir yaşı olamaz. Bu nedenle, formda ol-mak, sağlığınızı yakalamak için daha erken olduğu veya geç kalın-dığı gibi bahanelere sığınmadan, hemen sağlıklı yaşam alışkanlık-larına başlamalısınız. Sizler için hazırlanan kısa test ile formda ve sağlıklı olmanın hangi basama-ğında olduğunuzu değerlendirin ve sonra sağlıklı ve formda bir ha-yat için harekete geçin. Formsuz beden hastalığa davetiye çıkartı-yor Formda olma, en üstün sağ-lık hali diye tanımlandığına göre; formda olmayan bir bireyin ne gibi risklerle karşı karşıya kaldığı-nı tahmin etmek zor değil. Form-da olmanın felsefesi; uygun sağlık davranışları göstererek, ailesel, çevresel ve kişisel sağlık risklerini en aza indirmeye dayanır. Çünkü uygun sağlık davranışları göster-meyen bir bireyin; çağımızın has-talıkları diye adlandırılan obezite, diabet (şeker), yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, kalp hastalıkları ve kanser gibi bazı kronik hasta-lıklara yakalanma riski çok fazla yükselir.

Sağlıklı beslenme ilkelerini biliyorum ve buna göre beslenmeye özen gösteriyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Az ve sık yiyerek 6 öğün besleniyorum, öğün atlamıyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Haftada en az üç kez 45 dakikamı egzersize, 15 dakikamı esneme hareketlerine ayırıyorum./ her gün en az yarım saat (30.000 adım) yürüyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Uyku düzenime dikkat ediyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Sigara, alkol kullanmıyorum.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

Hayata pozitif bakmaya çalışıyorum, stres yönetimi hakkında bilgi sahibiyim.

□ Evet □ Bazen □ Hayır

DEĞERLENDİRME:Cevaplarınızın çoğu A şıkkı ise formda ve sağlıklı olma basamaklarında iyi bir yerdesiniz. B şıkkını daha çok tercih etti iseniz, sağlıklı ve zinde ya-şama konusunda istikrarsızlık gösteriyorsunuz. Cevaplarınızın çoğunu C şıkkı oluşturuyor ise, hayat tarzınızı en kısa zamanda değiştirmelisiniz,Bu hayat ve beden sizin çabuk eskitip yıpratmamalısınız yenisiyle değiştir-me şansınız yok..

SAĞLIKLI VE FORMDABİR HAYATIN HANGi BASAMAĞINDASINIZ? Guatr mısınız?

Guatr, tiroid bezinin büyümesi sonucu ortaya çıkan ve boynun ortasında, yutkundukça aşağı yu-karı hareket eden şişlikle kendini belli eden bir hastalıktır. Guatr, sık görülen fakat tanı konması ge-nellikle uzun süren bir hastalıktır. Oluşturduğu şikayetler genellikle birçok hastalık ile ortak olabildiği için en son düşünülen hastalık ha-line gelmiştir. Guatr aslında tiroid

bezinin büyümesidir. 2 ana guru-ba ayrılır. Bunlar tiroid bezinin çok çalıştığı Hipertiroidi ile az çalıştığı hipotiroididir. Bu ayrımın yanı sıra ultrasonografik olarak da 2 tipe ayırabiliriz. Buna da nodüllü ve nodülsüz yani diffüz guatr diyo-ruz. Bu ayrımların yanı sıra tiroid dokusunda 2 farklı durumla daha karşılaşmamız mümkün olmakta-dır. Bu durumlar tiroidin kanser-

leri ve tiroidit olarak adlandırılan tiroid dokusu iltihaplarıdır.Guatr, çok sık görülmesine rağ-men belirtileri diğer hastalıklara benzediği için çoğu zaman in-sanların aklına gelmemektedir. Guatrın tedavisinde erken teş-hisin büyük önem taşımaktadır. Uzmanlar, aniden kilo alıp ya da verenleri uyarıyor.

10 SORUDA TEST EDiN

1Kalp atımlarınızın çok yüksek veya çok düşük olduğunu sapta-dınız mı? (60 altı veya 100 üstü)

2Boynunuzda sıkışma ve gerilme hissi var mı?

3Terleme ve saç dökülmesini sıklık-la yaşıyor musunuz?

4Son zamanlarda aniden aşırı kilo aldınız mı ya da verdiniz mi?

5Cildinizde dökülme, kuruma veya mat bir görünüm var mı?

6Ani sinir atakları veya gün içinde uyuklama yaşıyor musunuz?

7Bacaklarınızda şişlik oluyor mu?

8Soğuğa veya sıcağa karşı taham-mülsüzlüğünüz son zamanlarda arttı mı?

9Kabızlık, ishal veya karında ağrı atakları yaşıyor musunuz?

10Unutkanlık yaşıyor musunuz? Ya da kendinizi depresyona meyilli hissediyor musunuz?

GUATR RİSKİ TAŞIYORMUSUNUZ?Yandaki sorulardan en az 4 ve üstüne “evet” diyorsanız guatr hastalığı riski taşıyor olabilir-siniz.

Bu nedenle yukarıda testteki bulguların en az 4 tanesi size uyuyor ise mutlaka bu konuda uzman bir doktora başvurulmalısınız.

Dr. Ali Kemal ERDOĞAN | Genel Cerrahi

Page 14: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201214 ARALIK 2012 15

UYKU KAÇIRAN VE İSYAN ETTİREN

ACIKMALAR

Diyetisyen Yağmur KAYA / Beslenme ve Diyet

Akşam saatlerinde başlayan, kimi zaman sizi yataktan kaldıran acıkmalar sağlığın en büyük düşmanları arasında yer alıyor. Akşam acıkmalarının temelinde pek çok faktör vardır ve bu sorun çözüm-süz değildir. Gün içinde hiç acıkmayıp, açlık hissini akşamları aşırı şekilde hisseden çok fazla kişi var. Eğer siz de benzer şikayetlerden muzdaripseniz, belki aşağıdaki ipuçları bu sorununuzdan kurtul-makta faydalı olabilir.

KALORİ DAĞILIMI ÖNEMLİSabah kendinizi aç hissetmediği-niz için kahvaltı yapmıyor ve öğ-leden sonra saat 14.00-15.00’e kadar kalori almadan duruyor-sanız gece acıkmanız kaçınılmaz olabilir. Sabah kahvaltısında iştah-lı olup gece iştahı köreltmek için öncelikle akşam yemeklerinizin boyutlarını sınırlandırın, birkaç gece atıştırmalıklara direnin, gö-receksiniz ki sabah çok aç uya-

nacaksınız ve gün içinde dengeli seçimler yaptığınızda gece acık-mayacaksınız. Aç olmasanız bile, sabahları küçük de olsa bir şeyler yemeye özen gösterin. Kendini-ze, çocuklarınıza davrandığınız gibi davranın, onların nasıl öğün atlamalarına, kahvaltı yapmadan evden çıkmalarına izin vermiyor-sanız, kendiniz için de aynısını uy-gulayın.

TATLI KRİZİ VAR MI?Akşam yemeğinden sonra sanki hiç yemek yememiş gibi 1 saat içinde yeniden acıkıyor ve tatlı yemek istiyor olabilirsiniz. Doy-mak bilmeyen tatlı ihtiyacı ve kilo verememe şikayetleri genelde bu sonuçla birleşiyor. Bu durumda mutlaka bir diyetisyenle görüş-melisiniz.

DEPRESYONDA OLABİLİRSİNİZbez bireyler üzerinde yapılan ça-lışmalarda, bireylerin depresyon sebebiyle yedikleri için mi obez

oldukları veya obez olma şikâyeti sebebiyle mi depresyona girdik-leri tam olarak belirlenemiyor. Ortak görüş, obeziteyle depres-yonun sıklıkla bir arada görülme-si. Depresyonun yaygın belirtile-rinden biri de iştah artışı ve kilo alımıdır. Ayrıca, depresyon için ilaçlarının yan etkisi olarak kilo alımı ile sonuçlanıyor. Böylelikle depresyon ve kilo alımı kısır dön-gü haline gelmektedir. Sıkkınlık, yalnızlık, izole hissetme ve birçok farklı diğer duygusal sebepten dolayı aşırı yemek yeme sonucu,

hiç farkına varmadan obez birey-ler olabiliyorsunuz.Kendinizi depresif hissettiğiniz-de kendi beden görünümünüz-den mutlu olamazsınız. Siz de bu olumsuz duygularla baş edebil-mek için çoğunlukla yemeklere ve özellikle tatlılara yönelmenize yol açar. Bu durum özellikle birey kendiyle baş başa kaldığında yani aile, iş veya arkadaş ortamından koptuğu gece saatlerinde tıkınır-casına yemek şeklinde kendini göstermektedir.

Eğer aşağıdakilerden en az üçüne sahipseniz bu konuyu çözmek için bir beslenme uzmanıyla görüşmenizde fayda var.

‣Kişinin sabah kahvaltısında iştahı çok az ya da hiç yoktur. Sabah kalktıktan sonra sa-atlerce ilk öğünü erteler. Aç değildir ya da bir gece önce ne kadar çok yediğine üzülü-yordur. ‣Akşam yemeğinde yedikle-rinden daha fazlasını sonra-sında yer. ‣Günlük gıda alımının yarı-sından fazlasını akşam ye-meğinden sonra yer. Gece atıştırmak için yataktan kal-kabilir. ‣Bu davranış kalıbı en az iki ay boyunca devam eder. ‣Kişi yerken, kendisini asabi, kaygılı, üzgün ya da suçlu his-sedebilir.

‣Gece yarısı atıştırmasının stresle ilişkili olduğu düşünü-lüyor. Kişinin, özellikle gece-leri ruh hali dengesiz olabilir ‣Uykuya dalmada veya uyanık kalmada zorlanır. Sık sık uya-nır ve atıştırır. ‣Çoğunlukla karbonhidratlı besinler tercih eder. ‣Gece yarısı atıştırmaları, ol-dukça kısa aralarla yapılan yiyeceklere saldırma şeklin-de olmaktan çok, gece saat-leri boyunca devamlı olarak yeme davranışına deniyor. ‣Kişi bazen gece yediğinin farkında bile değildir, sabah uyandığında fark eder.

GECE ATIŞTIRMALARI TESTİ

Page 15: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201214 ARALIK 2012 15

UYKU KAÇIRAN VE İSYAN ETTİREN

ACIKMALAR

Diyetisyen Yağmur KAYA / Beslenme ve Diyet

Akşam saatlerinde başlayan, kimi zaman sizi yataktan kaldıran acıkmalar sağlığın en büyük düşmanları arasında yer alıyor. Akşam acıkmalarının temelinde pek çok faktör vardır ve bu sorun çözüm-süz değildir. Gün içinde hiç acıkmayıp, açlık hissini akşamları aşırı şekilde hisseden çok fazla kişi var. Eğer siz de benzer şikayetlerden muzdaripseniz, belki aşağıdaki ipuçları bu sorununuzdan kurtul-makta faydalı olabilir.

KALORİ DAĞILIMI ÖNEMLİSabah kendinizi aç hissetmediği-niz için kahvaltı yapmıyor ve öğ-leden sonra saat 14.00-15.00’e kadar kalori almadan duruyor-sanız gece acıkmanız kaçınılmaz olabilir. Sabah kahvaltısında iştah-lı olup gece iştahı köreltmek için öncelikle akşam yemeklerinizin boyutlarını sınırlandırın, birkaç gece atıştırmalıklara direnin, gö-receksiniz ki sabah çok aç uya-

nacaksınız ve gün içinde dengeli seçimler yaptığınızda gece acık-mayacaksınız. Aç olmasanız bile, sabahları küçük de olsa bir şeyler yemeye özen gösterin. Kendini-ze, çocuklarınıza davrandığınız gibi davranın, onların nasıl öğün atlamalarına, kahvaltı yapmadan evden çıkmalarına izin vermiyor-sanız, kendiniz için de aynısını uy-gulayın.

TATLI KRİZİ VAR MI?Akşam yemeğinden sonra sanki hiç yemek yememiş gibi 1 saat içinde yeniden acıkıyor ve tatlı yemek istiyor olabilirsiniz. Doy-mak bilmeyen tatlı ihtiyacı ve kilo verememe şikayetleri genelde bu sonuçla birleşiyor. Bu durumda mutlaka bir diyetisyenle görüş-melisiniz.

DEPRESYONDA OLABİLİRSİNİZbez bireyler üzerinde yapılan ça-lışmalarda, bireylerin depresyon sebebiyle yedikleri için mi obez

oldukları veya obez olma şikâyeti sebebiyle mi depresyona girdik-leri tam olarak belirlenemiyor. Ortak görüş, obeziteyle depres-yonun sıklıkla bir arada görülme-si. Depresyonun yaygın belirtile-rinden biri de iştah artışı ve kilo alımıdır. Ayrıca, depresyon için ilaçlarının yan etkisi olarak kilo alımı ile sonuçlanıyor. Böylelikle depresyon ve kilo alımı kısır dön-gü haline gelmektedir. Sıkkınlık, yalnızlık, izole hissetme ve birçok farklı diğer duygusal sebepten dolayı aşırı yemek yeme sonucu,

hiç farkına varmadan obez birey-ler olabiliyorsunuz.Kendinizi depresif hissettiğiniz-de kendi beden görünümünüz-den mutlu olamazsınız. Siz de bu olumsuz duygularla baş edebil-mek için çoğunlukla yemeklere ve özellikle tatlılara yönelmenize yol açar. Bu durum özellikle birey kendiyle baş başa kaldığında yani aile, iş veya arkadaş ortamından koptuğu gece saatlerinde tıkınır-casına yemek şeklinde kendini göstermektedir.

Eğer aşağıdakilerden en az üçüne sahipseniz bu konuyu çözmek için bir beslenme uzmanıyla görüşmenizde fayda var.

‣Kişinin sabah kahvaltısında iştahı çok az ya da hiç yoktur. Sabah kalktıktan sonra sa-atlerce ilk öğünü erteler. Aç değildir ya da bir gece önce ne kadar çok yediğine üzülü-yordur. ‣Akşam yemeğinde yedikle-rinden daha fazlasını sonra-sında yer. ‣Günlük gıda alımının yarı-sından fazlasını akşam ye-meğinden sonra yer. Gece atıştırmak için yataktan kal-kabilir. ‣Bu davranış kalıbı en az iki ay boyunca devam eder. ‣Kişi yerken, kendisini asabi, kaygılı, üzgün ya da suçlu his-sedebilir.

‣Gece yarısı atıştırmasının stresle ilişkili olduğu düşünü-lüyor. Kişinin, özellikle gece-leri ruh hali dengesiz olabilir ‣Uykuya dalmada veya uyanık kalmada zorlanır. Sık sık uya-nır ve atıştırır. ‣Çoğunlukla karbonhidratlı besinler tercih eder. ‣Gece yarısı atıştırmaları, ol-dukça kısa aralarla yapılan yiyeceklere saldırma şeklin-de olmaktan çok, gece saat-leri boyunca devamlı olarak yeme davranışına deniyor. ‣Kişi bazen gece yediğinin farkında bile değildir, sabah uyandığında fark eder.

GECE ATIŞTIRMALARI TESTİ

Page 16: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201216 ARALIK 2012 17

TÜYLERiNiZDENKURTULABiLiRSiNiZ

Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmakta-dır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deri-de alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır.

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır.Aşırı kıllanma hormonal bozukluk-lar, bazı ilaçların yan etkisi veya ge-netik olarak ortaya çıkan, özellikle kadınlarda ciddi kozmetik kaygıya yol açan bir problemdir. İstenmeyen kıllardan kurtulmak amacıyla ağda, tıraşlama, cımbızlama, kimyasal tüy dökücü kremlerin kullanımı gibi yöntemler geçici rahatlık sağlama-ları nedeniyle yıllardır kullanılmak-ta; ancak tüylerin kalınlaşması, kon-takt dermatit, enfeksiyon riski gibi yan etkilerinin görülmesi ve kalıcı kıl kaybı oluşturmaması nedeniyle

tatminkar sonuçlar alınmamakta-dır. Daha kalıcı etki sağladığı bilinen ve yine yıllardır kullanılan elektroliz (iğneli epilasyon olarak bilinen) yön-temi ise çok ağrılı olması, uzun sür-mesi, skar ve leke gelişme riskleri nedeniyle tercih edilmemektedir.

LAZER KULLANIMI ARTTIİlk kez 1996 yılında kıllanma teda-visinde ışık kaynakları kullanılmaya başladı. Bu tarihten sonra geliştiri-len lazer sistemleri ile lazer epilas-yon güncel yaklaşımlar arasına gir-di. 600-1200 nm dalga boylarındaki ıpl ile başlayan bu teknolojik devrim kılın içerdiği melanin pigmenti ta-rafından absorbe olabilen dalga boylarındaki diğer lazer sistemleri-nin geliştirilmesiyle çok kısa sürede yaygın kullanım alanı bulmuştur.

Hedef doku tarafında absorbe ola-bilecek uygun dalga boyundaki ışık verilirse çevre doku korunarak he-def doku hasarlanacaktır.

HASTANIN BEKLENTİLERİÖNEMLİ Hasta seçimi ve hasta beklentile-ri: Lazer epilasyon uygulamadan önce hastayla ilgili detaylı bilgilerin alınması elde edilecek sonucu etki-leyecektir. Hastanın beklentisi, kul-landığı diğer tedaviler, skar oluşma öyküsü, lokal enfeksiyonlar, daha önceki kıllanmayla ilgili yapılan uy-gulamalar, endokrin bozukluklar, yakın zamanda güneşlenme öykü-sü sorgulanmalıdır. Yakın zamanda güneşlenme, bronzlaşma, aktif deri enfeksiyonu ve skar öyküsü olan-larda agresif tedaviden kaçınılma-lıdır. İsotretinoin kullanan hastada düşük enerjiler tercih edilmelidir. Minoksidil kullanan veya hormonal problemi olanlarda başarının daha düşük olacağı önceden söylenmeli-dir. Foto duyarlandırıcı ilaç ve altın tedavisi alan hastalarda dikkat edil-melidir. Lazer epilasyona başlama-dan önce hastanın beklentileriyle epilasyondan elde edilecek sonuç tartışılmalıdır. Genellikle aşırı kıllan-mada klinik olarak kıl azalması 1-3 aylık aralıklarla yapılan 5-7 lazer tedavi seansından sonra elde edilir. Lazer epilasyonda “geçici kıl kaybı” ve “kalıcı kıl kaybı” terimlerinin be-lirlenmesi ve kişiye açıklanması ge-reklidir. Geçici kıl kaybı telogen fazın tetiklenmesiyle oluşan yaklaşık 1-3 ay süren kıl büyüme hızında geri-leme şeklinde tanımlanmaktadır. Kalıcı kıl kaybı ise vücut bölgesine göre değişen kıl büyüme siklus sü-resinden daha uzun süre terminal kılların sayısında belirgin azalmanın devam etmesidir. Son yıllarda lazer uygulamasıyla hasarlanan kıl foli-külünün iyileşip tekrar kıl siklusuna katılması için 6 ay daha eklenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KALICI KIL KAYBI Lazer epilasyondan sonra kıl sayı-sında azalma, kıllarda incelme, kıl büyüme hızında yavaşlama ve kıl renginde açılma şeklinde beklen-

tiler en gerçekçi yaklaşım olarak görünmektedir. Ancak çoğu hasta-da epilasyon bölgesine bağlı olarak tama yakın kalıcı kıl kaybı izlenmek-tedir.Lazer epilasyonun kalıcı kıl kaybı oluşturma başarısı kıl rengi, deri rengi ve uygulama bölgeye bağlıdır. İdeal hasta tipi açık deri renkli, koyu kıllı kişilerdir. Uygulanacak akımın şiddeti etkinliği artırmasına karşın derinin pigmentasyonu dozu belir-ler. Koyu esmerlerde enerjinin yük-sek olması postlazer pigmentastas-yon açısından risklidir. Daha uzun dalga boylu lazerler koyu tenlilerde daha güvenli kabul edilir, lazer epi-lasyonun uygulama bölgesi de lazer başarısını etkiler. Alt bacak, koltuk altı, bikini bölgesi ve kollarda ba-şarı fazla iken yüz bölgesi (özellikle çene, boyun, yanak), meme başı, göğüs arası gibi yerlerde çok sayıda uygulama gerekmektedir. Tedavi yaklaşımı nasıl olmalıdır: Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın kıl rengi, tipi, yoğunluğu, deri rengi, uygulama bölgesi ve hormonal durum değerlendirilme-lidir. Hastanın beklentileri ve lazer sonrası elde edilebilecek başarı tar-tışılmalı, akut deri enfeksiyonu var-sa epilasyon ertelenmeli, skar, ke-loid öyküsü varsa doz düşük olmalı, endokri bozukluğu olanlar tetkik ve tedaviye yönlendirilmelidir. Aktif se-def ve vitiligo lezyonlar alevlenebi-lir, bronzlaşmış deri normal rengine dönünceye kadar ertelenmelidir. Tedavi öncesinde kıl köklerinin aynı yaşta olması için en az 3 hafta ağda, cımbızlama gibi kılları köklerinden ayıran bir uygulama yapılmamalı-dır. Deri yüzeyinde krem ve makyaj olmamalıdır. Epilasyon lazerlerinin büyük bir kısmında uygulamadan 1 gün önce veya uygulama sırasın-da kılların kısaltılması gerekir. Bu amaçla tıraşlama; makineyle kısalt-ma yapılmalıdır. Kimyasal depilatu-arlar kullanılabilir (mutlaka 1 gün önce yapılmalıdır).

EN ÇOK KULLANILANLAZERLEREpilasyon amaçlı en çok kullanılan lazerler alexandrite, diod, nd: yağ

lazerdir. Alexandrite lazer 755 nm dalga boylu lazerdir. Bu uyulama hızlıdır ve koyu kıllarda etkilidir. İnce kıllarda yüksek akım gerektiği için yan etki riski artar. Diod lazer 800 nm dalga boyunda ışık veren, alexandrite göre melanin selektivi-tesi daha az olan bir uygulamadır. Bu nedenle yan etkisi diğerlerine göre daha az, etkinliği ise oldukça iyidir. Uzun süreli etkinlik daha fazla-dır, esmerlerde daha güvenlidir. Kıl folikülü tarafından ışığın tutulması sağlanmaktadır. Diod lazerde atım süresi arttıkça etkinliği arttığı bildi-rilmektedir. Diod lazerin en önemli avantajı esmerlerde güvenle kulla-nılması ve her renk kılda etkili ola-bilmesidir. Dezavantajı ince kıllarda etkisi düşük, yüksek akımlar gere-kebilir, uygulama öncesi bölgenin mutlaka jiletlenmesi gerektiğinden özellikle yüz bölgesinde hastalar ra-hatsız olabilmektedir. Nd:yağ lazer 1064 dalga boyu ile epilasyonda kullanılmaktadır. Uzun atımlı olan-ları 7 mm gibi derine penetrasyon nedeniyle açık renkli ve ince kıllarda da etkili, esmerlerde daha güvenli ancak ağrılıdır.

KALICI ETKİ İÇİN DİKKAT!Lazer epilasyonda değişik sistemler kullanılmasına rağmen uygulama protokolleri çoğunda benzerdir. Kıllar kısaltılmalıdır, deri yüzeyinde krem, makyaj, bitkisel yağ olmama-lıdır. Uygulama sırasında sistemin kendine ait soğutucu ucu yoksa ağrıyı azaltmak ve yan etkileri mini-muma indirmek için buz veya soğu-tucu jel uygulanmalıdır. Kıl yoğunlu-ğunun fazla olduğu deri bölgesinde yan etkinin fazla olacağı bilinmelidir. Kalıcı etki için çok sayıda seans ge-rekeceği, her seansta kılların azalıp inceleceği önceden hastaya söylen-melidir. Lazer uygulama sonrası bakım: Uy-gulamadan hemen sonra buz uy-gulanırsa ağrı ve ödem gelişimini azaltır. Nemlendiriciler önerilebilir. Tedaviden sonra 1 hafta güneş ışın-larından kaçınılmalı, sert müdaha-lelerden uzak durmalıdır. Kabuk oluşmamışsa makyaj yapılabilir.

Page 17: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201216 ARALIK 2012 17

TÜYLERiNiZDENKURTULABiLiRSiNiZ

Dr. Hacer SAVAŞ | Dermatoloji

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmakta-dır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deri-de alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır.

Aşırı kıllanma tedavisi veya doğal kıllardan kurtulmak için yıllardır çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin hemen hepsi geçici çözümler sağlamakta, deride alerji, enfeksiyon, kıllarda artış gibi riskler taşımaktadır.Aşırı kıllanma hormonal bozukluk-lar, bazı ilaçların yan etkisi veya ge-netik olarak ortaya çıkan, özellikle kadınlarda ciddi kozmetik kaygıya yol açan bir problemdir. İstenmeyen kıllardan kurtulmak amacıyla ağda, tıraşlama, cımbızlama, kimyasal tüy dökücü kremlerin kullanımı gibi yöntemler geçici rahatlık sağlama-ları nedeniyle yıllardır kullanılmak-ta; ancak tüylerin kalınlaşması, kon-takt dermatit, enfeksiyon riski gibi yan etkilerinin görülmesi ve kalıcı kıl kaybı oluşturmaması nedeniyle

tatminkar sonuçlar alınmamakta-dır. Daha kalıcı etki sağladığı bilinen ve yine yıllardır kullanılan elektroliz (iğneli epilasyon olarak bilinen) yön-temi ise çok ağrılı olması, uzun sür-mesi, skar ve leke gelişme riskleri nedeniyle tercih edilmemektedir.

LAZER KULLANIMI ARTTIİlk kez 1996 yılında kıllanma teda-visinde ışık kaynakları kullanılmaya başladı. Bu tarihten sonra geliştiri-len lazer sistemleri ile lazer epilas-yon güncel yaklaşımlar arasına gir-di. 600-1200 nm dalga boylarındaki ıpl ile başlayan bu teknolojik devrim kılın içerdiği melanin pigmenti ta-rafından absorbe olabilen dalga boylarındaki diğer lazer sistemleri-nin geliştirilmesiyle çok kısa sürede yaygın kullanım alanı bulmuştur.

Hedef doku tarafında absorbe ola-bilecek uygun dalga boyundaki ışık verilirse çevre doku korunarak he-def doku hasarlanacaktır.

HASTANIN BEKLENTİLERİÖNEMLİ Hasta seçimi ve hasta beklentile-ri: Lazer epilasyon uygulamadan önce hastayla ilgili detaylı bilgilerin alınması elde edilecek sonucu etki-leyecektir. Hastanın beklentisi, kul-landığı diğer tedaviler, skar oluşma öyküsü, lokal enfeksiyonlar, daha önceki kıllanmayla ilgili yapılan uy-gulamalar, endokrin bozukluklar, yakın zamanda güneşlenme öykü-sü sorgulanmalıdır. Yakın zamanda güneşlenme, bronzlaşma, aktif deri enfeksiyonu ve skar öyküsü olan-larda agresif tedaviden kaçınılma-lıdır. İsotretinoin kullanan hastada düşük enerjiler tercih edilmelidir. Minoksidil kullanan veya hormonal problemi olanlarda başarının daha düşük olacağı önceden söylenmeli-dir. Foto duyarlandırıcı ilaç ve altın tedavisi alan hastalarda dikkat edil-melidir. Lazer epilasyona başlama-dan önce hastanın beklentileriyle epilasyondan elde edilecek sonuç tartışılmalıdır. Genellikle aşırı kıllan-mada klinik olarak kıl azalması 1-3 aylık aralıklarla yapılan 5-7 lazer tedavi seansından sonra elde edilir. Lazer epilasyonda “geçici kıl kaybı” ve “kalıcı kıl kaybı” terimlerinin be-lirlenmesi ve kişiye açıklanması ge-reklidir. Geçici kıl kaybı telogen fazın tetiklenmesiyle oluşan yaklaşık 1-3 ay süren kıl büyüme hızında geri-leme şeklinde tanımlanmaktadır. Kalıcı kıl kaybı ise vücut bölgesine göre değişen kıl büyüme siklus sü-resinden daha uzun süre terminal kılların sayısında belirgin azalmanın devam etmesidir. Son yıllarda lazer uygulamasıyla hasarlanan kıl foli-külünün iyileşip tekrar kıl siklusuna katılması için 6 ay daha eklenmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KALICI KIL KAYBI Lazer epilasyondan sonra kıl sayı-sında azalma, kıllarda incelme, kıl büyüme hızında yavaşlama ve kıl renginde açılma şeklinde beklen-

tiler en gerçekçi yaklaşım olarak görünmektedir. Ancak çoğu hasta-da epilasyon bölgesine bağlı olarak tama yakın kalıcı kıl kaybı izlenmek-tedir.Lazer epilasyonun kalıcı kıl kaybı oluşturma başarısı kıl rengi, deri rengi ve uygulama bölgeye bağlıdır. İdeal hasta tipi açık deri renkli, koyu kıllı kişilerdir. Uygulanacak akımın şiddeti etkinliği artırmasına karşın derinin pigmentasyonu dozu belir-ler. Koyu esmerlerde enerjinin yük-sek olması postlazer pigmentastas-yon açısından risklidir. Daha uzun dalga boylu lazerler koyu tenlilerde daha güvenli kabul edilir, lazer epi-lasyonun uygulama bölgesi de lazer başarısını etkiler. Alt bacak, koltuk altı, bikini bölgesi ve kollarda ba-şarı fazla iken yüz bölgesi (özellikle çene, boyun, yanak), meme başı, göğüs arası gibi yerlerde çok sayıda uygulama gerekmektedir. Tedavi yaklaşımı nasıl olmalıdır: Lazer epilasyona başlamadan önce hastanın kıl rengi, tipi, yoğunluğu, deri rengi, uygulama bölgesi ve hormonal durum değerlendirilme-lidir. Hastanın beklentileri ve lazer sonrası elde edilebilecek başarı tar-tışılmalı, akut deri enfeksiyonu var-sa epilasyon ertelenmeli, skar, ke-loid öyküsü varsa doz düşük olmalı, endokri bozukluğu olanlar tetkik ve tedaviye yönlendirilmelidir. Aktif se-def ve vitiligo lezyonlar alevlenebi-lir, bronzlaşmış deri normal rengine dönünceye kadar ertelenmelidir. Tedavi öncesinde kıl köklerinin aynı yaşta olması için en az 3 hafta ağda, cımbızlama gibi kılları köklerinden ayıran bir uygulama yapılmamalı-dır. Deri yüzeyinde krem ve makyaj olmamalıdır. Epilasyon lazerlerinin büyük bir kısmında uygulamadan 1 gün önce veya uygulama sırasın-da kılların kısaltılması gerekir. Bu amaçla tıraşlama; makineyle kısalt-ma yapılmalıdır. Kimyasal depilatu-arlar kullanılabilir (mutlaka 1 gün önce yapılmalıdır).

EN ÇOK KULLANILANLAZERLEREpilasyon amaçlı en çok kullanılan lazerler alexandrite, diod, nd: yağ

lazerdir. Alexandrite lazer 755 nm dalga boylu lazerdir. Bu uyulama hızlıdır ve koyu kıllarda etkilidir. İnce kıllarda yüksek akım gerektiği için yan etki riski artar. Diod lazer 800 nm dalga boyunda ışık veren, alexandrite göre melanin selektivi-tesi daha az olan bir uygulamadır. Bu nedenle yan etkisi diğerlerine göre daha az, etkinliği ise oldukça iyidir. Uzun süreli etkinlik daha fazla-dır, esmerlerde daha güvenlidir. Kıl folikülü tarafından ışığın tutulması sağlanmaktadır. Diod lazerde atım süresi arttıkça etkinliği arttığı bildi-rilmektedir. Diod lazerin en önemli avantajı esmerlerde güvenle kulla-nılması ve her renk kılda etkili ola-bilmesidir. Dezavantajı ince kıllarda etkisi düşük, yüksek akımlar gere-kebilir, uygulama öncesi bölgenin mutlaka jiletlenmesi gerektiğinden özellikle yüz bölgesinde hastalar ra-hatsız olabilmektedir. Nd:yağ lazer 1064 dalga boyu ile epilasyonda kullanılmaktadır. Uzun atımlı olan-ları 7 mm gibi derine penetrasyon nedeniyle açık renkli ve ince kıllarda da etkili, esmerlerde daha güvenli ancak ağrılıdır.

KALICI ETKİ İÇİN DİKKAT!Lazer epilasyonda değişik sistemler kullanılmasına rağmen uygulama protokolleri çoğunda benzerdir. Kıllar kısaltılmalıdır, deri yüzeyinde krem, makyaj, bitkisel yağ olmama-lıdır. Uygulama sırasında sistemin kendine ait soğutucu ucu yoksa ağrıyı azaltmak ve yan etkileri mini-muma indirmek için buz veya soğu-tucu jel uygulanmalıdır. Kıl yoğunlu-ğunun fazla olduğu deri bölgesinde yan etkinin fazla olacağı bilinmelidir. Kalıcı etki için çok sayıda seans ge-rekeceği, her seansta kılların azalıp inceleceği önceden hastaya söylen-melidir. Lazer uygulama sonrası bakım: Uy-gulamadan hemen sonra buz uy-gulanırsa ağrı ve ödem gelişimini azaltır. Nemlendiriciler önerilebilir. Tedaviden sonra 1 hafta güneş ışın-larından kaçınılmalı, sert müdaha-lelerden uzak durmalıdır. Kabuk oluşmamışsa makyaj yapılabilir.

Page 18: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201218 ARALIK 2012 19

KIŞ HASTALIKLARINAKARŞI DİRENCİNİZİ ARTIRINDr. Hanifi YILDIZ | Göğüs Hastalıkları

SİNÜZİTBurun etrafındaki sinüs adı ve-rilen boşlukların iltihaplanması-dır. Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve ağız kokusu yapabilir. Burun ve genizden gelen koyu, yapışkan, sarı veya yeşilimsi renklerde salgılar var-dır. Ateş de olabilir.FARENJİTYutak iltihabıdır. Boğaz kızar-mıştır, yanma ve ağrı vardır. Yutkunmak güçleşmiştir. Ateş, halsizlik ve boyundaki lenf bez-

Özellikle çocuklar ve yaşlıların kış aylarında vücut dirençleri zayıf olduğundan hastalıklara karşı daha hassas oluyorlar. Kı-şın sık görülen hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında ipuçları vereceğiz. İşte en çok bilinen hastalıklar ve be-lirtileri. Öksürük, nezle ile burun akıntısı, ateşler içinde kalmak. Kiminin boğaz ağrısı, badem-ciklerde şişme yutkunamama, sinüzite bağlı baş ağrısı. İşte kı-şın en sık rastlanılan hastalıklar.

Hepsi bizi bekliyor, aman dik-kat! Nezle, çok çeşitli virüslerin neden olduğu bir üst solunum yolları enfeksiyonudur. Soğuk algınlığı ismi ile de bilinir; çok bulaşıcı bir hastalıktır. Hasta-lık, burun akıntısı, hapşırma ve burun tıkanıklığı ile başlar. Ateş çoğu zaman normaldir, bazen hafif olarak yüksek bulunabilir. Halsizlik ve iştahsızlık olabilir. Tedavi edilmeden birkaç günde geçer.

lerinde büyüme de olabilir.TONSİLLİTBademciklerin iltihabıdır. Ba-demcikler, büyük, şiş ve kızar-mıştır. Bazen içinden iltihap sız-dığı da görülebilir. Çok yüksek ateşe neden olabilen bir hasta-lıktır.LARENJİTGırtlağın ve ses tellerinin ilti-habıdır. En önemli belirtisi ses kısıklığı, sesin çatallı veya bo-ğuk olmasıdır. Bazı hastaların sesi hiç çıkmayabilir. Hastalar boğazlarının derinliklerinde

yanma ve kuruma hissederler. Sert ve rahatsız edici bir öksü-rük vardır. Çocuklarda solunum güçlüğü ve nefes darlığına da yol açabilir.OTİTOrta kulak iltihabıdır. Alerjik bünyeli çocuklarda daha sık gö-rülür. Kulak ağrısı, kulakta dol-gunluk ve kulak yolundan akıntı ile beraber kuru öksürük de var-dır.TRAKEİDAna nefes borusunun iltihabıdır. Larenjitle birlikte de olabilir. Ti-pik belirtileri şiddetli kuru öksü-rük ve öksürükle beraber göğüs kemiği arkasında yırtılırcasına bir ağrı olmasıdır. Ateş genellik-le normaldir.BRONŞİTBronşların geçici iltihabıdır. Be-lirtiler çoğu zaman soğuk al-gınlığını takiben ortaya çıkar. İlk günlerde kuru olan öksürük daha sonra balgam çıkarma ile birliktedir. Bazı hastalarda hırıl-tı, nefes darlığı ve sırt ağrıları da görülebilir. Hırıltının olduğu bazı sigara içicilerinin bilme-si gereken önemli bir husus da şudur ki; aslında sigaraya bağlı zamanla meydana gelen kısmi bronş tıkanmaları olduğu halde hasta bunu ancak ağır iş durum-larında yorulmak ve terlemek şeklinde hisseder ve bunu iş yü-küne bağlarlar. Fakat enfeksiyo-na daha beliren bronş daralması ile nefes darlığı (dispne) onlarda sigarayı bırakmamaları duru-munda ileriki yaşlarda kronik bronşit veya KOAH gibi ciddi bir hastalığa yakalana bilme riskini belirtir. Hırıltıyla seyreden geçi-ci akut bronşitlerde olan nefes darlığı ileride KOAH’a yakalan-manın habercisi olabileceği için sigaranın terki ile bunun belir-gin ölçüde önlenebileceği veya ertelenebileceği akılda tutulma-lıdır.

ASTIMHer yaşta görülebilen bir hasta-lık olmakla beraber çocuklarda daha fazla rastlanır. Krizler ha-linde gelen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı ile karakterizedir. Belirtiler gece ve sabaha karşı şiddetlenir. Krizlerin başlıca ne-deni alerjenler ve virüslerdir.ZATÜRREAkciğer dokusunun iltihabıdır. Üşüme, titreme, yüksek ateş ve öksürük ile başlar. İlerleyen günlerde koyu ve yapışkan bal-gam, nefes darlığı, göğüs ağrısı da ortaya çıkar. Erken tanınması çok önemlidir. Uygun antibiyotik tedavi ile tamamen düzelen bir hastalıktır.Ayrıca öksürük göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile gelen ateşli geçici bronşit veya zatürreli bir hastada, hastalığa akciğer tü-mürü gibi ciddi bir hastalığında eşlik edebileceği akılda tutul-malıdır.Lokman Hekim Hastanelerin Göğüs Hastalıkları Kliniği’nde, tüm solunum hastalıklarının tetkik ve tedavisi özenle değer-lendirilip gereken hassasiyetler gösterilmektedir. İleri tetkik olan ve akciğerin endoskopik bir işlemi olan bronkoskopi ile de bu alanda şüphe edilen vakalarda hizmet vermiş bulunmaktayız. Pek çok merkezde yapılama-yan bronkoskopi ile çok sayıda hastaya erken teşhis konulup birçok vakada tedavi başlanmış-tır. Ayrıca hastanemizde burun akıntısı, hapşırma ve ciltte ka-şıntılarla seyreden hastalardan gereken vakalara alerji testleri, hem cilt hem de kandan bakı-larak tespit edilen durumlarla ilgili hastalar bilgilendirilmekte ve tedbirler alınmaktadır. Tüm hastalara her mevsim sağlıklı bir hayat dilerim.

Page 19: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201218 ARALIK 2012 19

KIŞ HASTALIKLARINAKARŞI DİRENCİNİZİ ARTIRINDr. Hanifi YILDIZ | Göğüs Hastalıkları

SİNÜZİTBurun etrafındaki sinüs adı ve-rilen boşlukların iltihaplanması-dır. Baş ağrısı, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı ve ağız kokusu yapabilir. Burun ve genizden gelen koyu, yapışkan, sarı veya yeşilimsi renklerde salgılar var-dır. Ateş de olabilir.FARENJİTYutak iltihabıdır. Boğaz kızar-mıştır, yanma ve ağrı vardır. Yutkunmak güçleşmiştir. Ateş, halsizlik ve boyundaki lenf bez-

Özellikle çocuklar ve yaşlıların kış aylarında vücut dirençleri zayıf olduğundan hastalıklara karşı daha hassas oluyorlar. Kı-şın sık görülen hastalıkları ve bu hastalıklardan korunma yolları hakkında ipuçları vereceğiz. İşte en çok bilinen hastalıklar ve be-lirtileri. Öksürük, nezle ile burun akıntısı, ateşler içinde kalmak. Kiminin boğaz ağrısı, badem-ciklerde şişme yutkunamama, sinüzite bağlı baş ağrısı. İşte kı-şın en sık rastlanılan hastalıklar.

Hepsi bizi bekliyor, aman dik-kat! Nezle, çok çeşitli virüslerin neden olduğu bir üst solunum yolları enfeksiyonudur. Soğuk algınlığı ismi ile de bilinir; çok bulaşıcı bir hastalıktır. Hasta-lık, burun akıntısı, hapşırma ve burun tıkanıklığı ile başlar. Ateş çoğu zaman normaldir, bazen hafif olarak yüksek bulunabilir. Halsizlik ve iştahsızlık olabilir. Tedavi edilmeden birkaç günde geçer.

lerinde büyüme de olabilir.TONSİLLİTBademciklerin iltihabıdır. Ba-demcikler, büyük, şiş ve kızar-mıştır. Bazen içinden iltihap sız-dığı da görülebilir. Çok yüksek ateşe neden olabilen bir hasta-lıktır.LARENJİTGırtlağın ve ses tellerinin ilti-habıdır. En önemli belirtisi ses kısıklığı, sesin çatallı veya bo-ğuk olmasıdır. Bazı hastaların sesi hiç çıkmayabilir. Hastalar boğazlarının derinliklerinde

yanma ve kuruma hissederler. Sert ve rahatsız edici bir öksü-rük vardır. Çocuklarda solunum güçlüğü ve nefes darlığına da yol açabilir.OTİTOrta kulak iltihabıdır. Alerjik bünyeli çocuklarda daha sık gö-rülür. Kulak ağrısı, kulakta dol-gunluk ve kulak yolundan akıntı ile beraber kuru öksürük de var-dır.TRAKEİDAna nefes borusunun iltihabıdır. Larenjitle birlikte de olabilir. Ti-pik belirtileri şiddetli kuru öksü-rük ve öksürükle beraber göğüs kemiği arkasında yırtılırcasına bir ağrı olmasıdır. Ateş genellik-le normaldir.BRONŞİTBronşların geçici iltihabıdır. Be-lirtiler çoğu zaman soğuk al-gınlığını takiben ortaya çıkar. İlk günlerde kuru olan öksürük daha sonra balgam çıkarma ile birliktedir. Bazı hastalarda hırıl-tı, nefes darlığı ve sırt ağrıları da görülebilir. Hırıltının olduğu bazı sigara içicilerinin bilme-si gereken önemli bir husus da şudur ki; aslında sigaraya bağlı zamanla meydana gelen kısmi bronş tıkanmaları olduğu halde hasta bunu ancak ağır iş durum-larında yorulmak ve terlemek şeklinde hisseder ve bunu iş yü-küne bağlarlar. Fakat enfeksiyo-na daha beliren bronş daralması ile nefes darlığı (dispne) onlarda sigarayı bırakmamaları duru-munda ileriki yaşlarda kronik bronşit veya KOAH gibi ciddi bir hastalığa yakalana bilme riskini belirtir. Hırıltıyla seyreden geçi-ci akut bronşitlerde olan nefes darlığı ileride KOAH’a yakalan-manın habercisi olabileceği için sigaranın terki ile bunun belir-gin ölçüde önlenebileceği veya ertelenebileceği akılda tutulma-lıdır.

ASTIMHer yaşta görülebilen bir hasta-lık olmakla beraber çocuklarda daha fazla rastlanır. Krizler ha-linde gelen öksürük, hırıltı ve nefes darlığı ile karakterizedir. Belirtiler gece ve sabaha karşı şiddetlenir. Krizlerin başlıca ne-deni alerjenler ve virüslerdir.ZATÜRREAkciğer dokusunun iltihabıdır. Üşüme, titreme, yüksek ateş ve öksürük ile başlar. İlerleyen günlerde koyu ve yapışkan bal-gam, nefes darlığı, göğüs ağrısı da ortaya çıkar. Erken tanınması çok önemlidir. Uygun antibiyotik tedavi ile tamamen düzelen bir hastalıktır.Ayrıca öksürük göğüs ağrısı ve nefes darlığı ile gelen ateşli geçici bronşit veya zatürreli bir hastada, hastalığa akciğer tü-mürü gibi ciddi bir hastalığında eşlik edebileceği akılda tutul-malıdır.Lokman Hekim Hastanelerin Göğüs Hastalıkları Kliniği’nde, tüm solunum hastalıklarının tetkik ve tedavisi özenle değer-lendirilip gereken hassasiyetler gösterilmektedir. İleri tetkik olan ve akciğerin endoskopik bir işlemi olan bronkoskopi ile de bu alanda şüphe edilen vakalarda hizmet vermiş bulunmaktayız. Pek çok merkezde yapılama-yan bronkoskopi ile çok sayıda hastaya erken teşhis konulup birçok vakada tedavi başlanmış-tır. Ayrıca hastanemizde burun akıntısı, hapşırma ve ciltte ka-şıntılarla seyreden hastalardan gereken vakalara alerji testleri, hem cilt hem de kandan bakı-larak tespit edilen durumlarla ilgili hastalar bilgilendirilmekte ve tedbirler alınmaktadır. Tüm hastalara her mevsim sağlıklı bir hayat dilerim.

Page 20: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201220 ARALIK 2012 21

iŞiTME ARTIK“ENGEL” DEĞiL

Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Dünyada doğan her bin insandan biri sağır doğmaktadır. Hemen he-men eşit sayıda insanda ise hayatının ilerideki dönemlerinde sağırlık gelişebilir.

Koklear implant (biyonik kulak) ileri-çok ileri işitme kaybı olanlar-da kısmi duymayı sağlayan elek-tronik bir araçtır. Koklear implant, hasarlı iç kulak fonksiyonunun yerine getiren bir elektronik bir cihazdır. Seslerin şiddetini yük-selten işitme cihazlarının aksine, koklear implantlaar beyine ses sinyalleri sağlamak için iç kulağın hasarlı parçalarının işini yapar. NORMAL DUYMAKulak üç bölüme ayrılmıştır; “Dış”, “Orta”, “İç kulak”. Her bölümün kendi içinde önemli fonksiyonları vardır. Ses dalgası ilk önce kulak

zarını titreştirir. Bu titreşim orta kulaktaki küçük kemikçiklere akta-rılır. Çekiç, örs ve üzengi kemikçik-leri bu titreşimi iç kulağa burada işitmeyi sağlayan organ olan kok-leaya aktarırlar. Kokleadaki titre-şim buradaki 16.000 saçlı hücreyi uyarır. Bu saçlı hücrelerin hareke-ti elektriksel bir uyarım oluşumu-na yol açar. Oluşan bu karmaşık elektriksel uyarımlar beyinde ses olarak algılanır. İŞİTME KAYBININ ÇEŞİTLERİEğer dış veya orta kulakta bir en-gel varsa bu iletim tipi işitme kay-bına yol açar. Bu tip kaybın altında

pek çok neden olabilir ve ilaçla veya cerrahi girişimlerle tedavi edilebilirler. Eğer işitme kaybının nedeni iç kulaktaki bir problem-den kaynaklanıyorsa buna iç kulak tipi işitme kaybı denir. Genellikle neden saçlı hücre hasarıdır ve ilaçla tedavi edilemez.KOKLEAR İMPLANT NASIL ÇALI-ŞIR?Koklear implantın amacı çalışma-yan saçlı hücreleri geçip doğru-dan duyma sinirinin uyarılmasını sağlamaktır. Koklear implant bir mikrofon, bir sinyal üretici ve bir veya daha çok elektrodu bulunur.

Mikrofon ve sinyal üretici bir işit-me cihazı gibi vücudun dış kısmı-na yerleştirilir. Vücudun dış kıs-mında alıcısı olan bir transmiter veya derinin dışına taşan kulağın hemen arkasındaki bir konnektör kullanılabilir. Her ikisinin de amacı sinyal üreticisi ile elektrodlar ara-sında direkt bir ilişkiyi sağlamaktır. Elektriksel uyarılar vücudun içine yerleştirilen elektrodlara gön-derilir. Elektriksel uyarılar işitme sinirini uyarır ve bu sinyal beyine gönderilir. Ve bunlar beyinde ses olarak algılanır. KİMLERE UYGULANIR?Koklear implant işitme cihazların-dan yararlanamayanlar için plan-lanmıştır. Adaylar en az 2 yaşında veya daha büyük olmalıdır. Koklear implant, her iki kulakta

ileri-çok ileri derecede sensörinö-ral (ileti tipi olmayan) işitme kaybı olan ve işitme cihazından yarar görmeyen kişilerde aşağıdaki kri-terlere haiz olması halinde uygu-lanır: ‣Pre-lingual (konuşmaya başla-mamış çocuklarda) işitme kaybı olan çocuklarda (işitme cihazı hiç kullanmamış olanlar da da-hil) dört yaşını tamamlayıncaya kadar koklear implant uygulanır. ‣Dört yaş üzeri pre-lingual işitme kaybı olan çocuklarda kronolojik yaşla konuşma yaşı arasındaki fark dört yıldan az ise koklear implant uygulaması yapılır. ‣Post-lingual (konuşmaya başla-dıktan sonra) işitme kaybı olan-larda koklear implan uygulanır, ancak hiç işitme cihazı kullan-

mamış post-lingual işitme kaybı olanlarda 10 (on) yıl geçmesi halinde koklear implant uygu-lanmaz. ‣Menenjit sonrası oluşan işitme kaybı.

Koklear implant uygulaması son-rasındaki eğitimin takibi mutlaka yapılması gereklidir.BİYONİK KULAK CERRAHİSİKoklear implantasyon cerrahisi genel anestezi altında yapılır. Ku-lak arkası yapılan bir kesi ile pos-teriyor timpanotom yaplırarak aparat cilt altına ve elekrod pro-bu da kokleada ki oval pencereye açılacak bir deliğe yerleştirilir. Bil-gisayarla cihaz test edilir ve kesi yeri estetik yöntemle sutur edilir. Operasyon yaklaşık 1.5 ile 2 saat sürer.

Page 21: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201220 ARALIK 2012 21

iŞiTME ARTIK“ENGEL” DEĞiL

Dr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz Hastalıkları

Dünyada doğan her bin insandan biri sağır doğmaktadır. Hemen he-men eşit sayıda insanda ise hayatının ilerideki dönemlerinde sağırlık gelişebilir.

Koklear implant (biyonik kulak) ileri-çok ileri işitme kaybı olanlar-da kısmi duymayı sağlayan elek-tronik bir araçtır. Koklear implant, hasarlı iç kulak fonksiyonunun yerine getiren bir elektronik bir cihazdır. Seslerin şiddetini yük-selten işitme cihazlarının aksine, koklear implantlaar beyine ses sinyalleri sağlamak için iç kulağın hasarlı parçalarının işini yapar. NORMAL DUYMAKulak üç bölüme ayrılmıştır; “Dış”, “Orta”, “İç kulak”. Her bölümün kendi içinde önemli fonksiyonları vardır. Ses dalgası ilk önce kulak

zarını titreştirir. Bu titreşim orta kulaktaki küçük kemikçiklere akta-rılır. Çekiç, örs ve üzengi kemikçik-leri bu titreşimi iç kulağa burada işitmeyi sağlayan organ olan kok-leaya aktarırlar. Kokleadaki titre-şim buradaki 16.000 saçlı hücreyi uyarır. Bu saçlı hücrelerin hareke-ti elektriksel bir uyarım oluşumu-na yol açar. Oluşan bu karmaşık elektriksel uyarımlar beyinde ses olarak algılanır. İŞİTME KAYBININ ÇEŞİTLERİEğer dış veya orta kulakta bir en-gel varsa bu iletim tipi işitme kay-bına yol açar. Bu tip kaybın altında

pek çok neden olabilir ve ilaçla veya cerrahi girişimlerle tedavi edilebilirler. Eğer işitme kaybının nedeni iç kulaktaki bir problem-den kaynaklanıyorsa buna iç kulak tipi işitme kaybı denir. Genellikle neden saçlı hücre hasarıdır ve ilaçla tedavi edilemez.KOKLEAR İMPLANT NASIL ÇALI-ŞIR?Koklear implantın amacı çalışma-yan saçlı hücreleri geçip doğru-dan duyma sinirinin uyarılmasını sağlamaktır. Koklear implant bir mikrofon, bir sinyal üretici ve bir veya daha çok elektrodu bulunur.

Mikrofon ve sinyal üretici bir işit-me cihazı gibi vücudun dış kısmı-na yerleştirilir. Vücudun dış kıs-mında alıcısı olan bir transmiter veya derinin dışına taşan kulağın hemen arkasındaki bir konnektör kullanılabilir. Her ikisinin de amacı sinyal üreticisi ile elektrodlar ara-sında direkt bir ilişkiyi sağlamaktır. Elektriksel uyarılar vücudun içine yerleştirilen elektrodlara gön-derilir. Elektriksel uyarılar işitme sinirini uyarır ve bu sinyal beyine gönderilir. Ve bunlar beyinde ses olarak algılanır. KİMLERE UYGULANIR?Koklear implant işitme cihazların-dan yararlanamayanlar için plan-lanmıştır. Adaylar en az 2 yaşında veya daha büyük olmalıdır. Koklear implant, her iki kulakta

ileri-çok ileri derecede sensörinö-ral (ileti tipi olmayan) işitme kaybı olan ve işitme cihazından yarar görmeyen kişilerde aşağıdaki kri-terlere haiz olması halinde uygu-lanır: ‣Pre-lingual (konuşmaya başla-mamış çocuklarda) işitme kaybı olan çocuklarda (işitme cihazı hiç kullanmamış olanlar da da-hil) dört yaşını tamamlayıncaya kadar koklear implant uygulanır. ‣Dört yaş üzeri pre-lingual işitme kaybı olan çocuklarda kronolojik yaşla konuşma yaşı arasındaki fark dört yıldan az ise koklear implant uygulaması yapılır. ‣Post-lingual (konuşmaya başla-dıktan sonra) işitme kaybı olan-larda koklear implan uygulanır, ancak hiç işitme cihazı kullan-

mamış post-lingual işitme kaybı olanlarda 10 (on) yıl geçmesi halinde koklear implant uygu-lanmaz. ‣Menenjit sonrası oluşan işitme kaybı.

Koklear implant uygulaması son-rasındaki eğitimin takibi mutlaka yapılması gereklidir.BİYONİK KULAK CERRAHİSİKoklear implantasyon cerrahisi genel anestezi altında yapılır. Ku-lak arkası yapılan bir kesi ile pos-teriyor timpanotom yaplırarak aparat cilt altına ve elekrod pro-bu da kokleada ki oval pencereye açılacak bir deliğe yerleştirilir. Bil-gisayarla cihaz test edilir ve kesi yeri estetik yöntemle sutur edilir. Operasyon yaklaşık 1.5 ile 2 saat sürer.

Page 22: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201222 ARALIK 2012 23

Dünyaya erkenmerhaba diyenler…

Bilindiği üzere gebelik tam 40 hafta devam eden bir süreçtir. Bebeğin anne karnında gelişimini tamamlaması 38.haftaya kadar devam et-mekte ve bebek anne karnındaki gelişimini tamamladıktan sonra, de-vam eden süreçte vücudun biyolojik ritmine göre doğum eylemi vakti saati geldiğinde gerçekleşmektedir. Anne karnında gelişimini tamam-lamadan yani 37.gebelik haftasından önce doğan bebekleri prematüre bebek olarak tanımlıyoruz. Prematüre doğan bebekler genellikle 2500 gr altında ağırlığa sahip olmakla birlikte, bu kesin bir tanım değildir. 2500 gr üzerinde ağırlığa sahip prematüre bebekler olabileceği gibi, 2500 gr ağırlığın altında normal zamanında doğmuş bebekler de ola-bilir.

Dr. Meltem AKSU GÖRÜCÜ | Kadın Hastalıkları ve Doğum

PREMATÜRE BEBEKTE SAĞLIK SORUNLARIPrematüre bebekler gelişimlerini henüz tamamlamadan anne kar-nından ayrıldıkları için dış dünya-ya uyum konusunda birçok sorun yaşayabilirler. Prematüre bebek-lerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi ha-yati öneme sahip organ ve organ sistemlerine ait bozukluklar orta-ya çıkabildiği gibi görme ve işitme sistemini etkileyen sorunlar da yaşanabilmektedir. Bu nedenle, anne adayının pre-matüre bebek doğurma riski var-sa, doğumun yeni doğan yoğun bakım hizmeti verebilecek bir merkezde gerçekleşmesi bebe-ğin yaşama ve yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirme şansını artıracaktır. İLK BESLENME ANNE SÜTÜ Bağışıklık sistemi henüz gelişme-den doğan prematüre bebekte özellikle ilk beslenmenin kolos-trum denen anneden gelen ilk sütle yapılması çok önemlidir. Ko-lostrum protein içeriği çok yüksek olan bir besindir ve bağışıklık sis-temine katkısı tüm bebekler için çok önemlidir.PREMATÜRE BEBEKTE SARILIK TEHLİKESİPrematüre bebeklerde, karaciğe-rin toksin (zehir ) giderici fonksi-yonunu yeterince yerine getire-memesi akut(ani) ve kronik(uzun süren) sarılığa yol açabilir. Pre-matüre bebeklerde sarılık, zama-nında doğan bebeklere göre daha uzun sürer. Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre daha kırmızıdırlar. Bunun nedeni kan hücre sayılarının yüksekliği ve derilerinin çok ince olmasıdır. Fazla sayıdaki kan hücrelerinin parçalanması ile açığa çıkan bi-lirübin cilde ve göz akına sarı bir renk verir. Sarılığın tedavisi yeterli beslenme ve fototerapi ile sağla-nır.EN BÜYÜK RİSK ENFEKSİYON Vücut savunma fonksiyonları

son derece zayıf olan prematü-re bebeklerin enfeksiyonlardan korunabilmesi için bu bebeklere dokunmadan önce mutlaka el te-mizliği sağlanmalıdır. Bu nedenle yeni doğan ünitelerinde el yıkama vazgeçilmez bir alışkanlık olmalı-dır. Yeni doğan ünitesinin kapalı devre mikrop tutucu filtreye sahip bir havalandırma sistemi ile ha-valandırılması ve tabiî ki el yıka-ma, enfeksiyonların önlenmesinin vazgeçilmez unsurlarıdır.KANAMA RİSKİ Prematüre bebeklerde karşılaşı-lan bir diğer sorun da beyin kana-ması ve buna dair gelişen kompli-kasyonlardır. Zamanında doğmuş bebeklerde kan basıncındaki deği-şikliklerin beyine direk olarak yan-sımasını önleyen kan-beyin bari-yeri olgunlaşmışken prematüre bebeklerde bu bariyer tam olarak olgunlaşmamıştır. Bu nedenle kan basıncı değişiklikleri kolaylıkla be-yin damarlarına yansıyabilmekte ve beyin kanamaları prematüre bebeklerde daha sıklıkla görüle-bilmektedir. Prematüre bebekle-rin kan basıncındaki değişiklikleri kontrol altına alabilmek için, yo-ğun bakım ünitelerinde tedavi gören bebeklere gerekli yatıştırıcı ilaçlar kullanılmakta bunun yanı sıra çevresel ışık, ses ve dokunma ile verilen uyaranların sayı ve şid-deti azaltılmaktadır. PREMATÜRE BEBEKLERİN BAKIMI Erken doğmuş bebek, kuvözde değişmez ısı, nemlilik, oksijen miktarı ayarlanmış ve sterilize edilmiş bir ortamda korunmak-tadır. Kuvöz, bebeklere hareket olanağı sağladığı gibi, havadan alınacak mikroplara karşı da he-nüz bağışıklık sistemi tam geliş-memiş olan bebeği korumaktadır. Prematüre bebeklerde karşılaş-tığımız bir çok sağlık problemine karşın modern tıp, erken doğan bebeklerin çoğunun yaşam şansı-nı artırmayı başarmaktadır.

Page 23: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201222 ARALIK 2012 23

Dünyaya erkenmerhaba diyenler…

Bilindiği üzere gebelik tam 40 hafta devam eden bir süreçtir. Bebeğin anne karnında gelişimini tamamlaması 38.haftaya kadar devam et-mekte ve bebek anne karnındaki gelişimini tamamladıktan sonra, de-vam eden süreçte vücudun biyolojik ritmine göre doğum eylemi vakti saati geldiğinde gerçekleşmektedir. Anne karnında gelişimini tamam-lamadan yani 37.gebelik haftasından önce doğan bebekleri prematüre bebek olarak tanımlıyoruz. Prematüre doğan bebekler genellikle 2500 gr altında ağırlığa sahip olmakla birlikte, bu kesin bir tanım değildir. 2500 gr üzerinde ağırlığa sahip prematüre bebekler olabileceği gibi, 2500 gr ağırlığın altında normal zamanında doğmuş bebekler de ola-bilir.

Dr. Meltem AKSU GÖRÜCÜ | Kadın Hastalıkları ve Doğum

PREMATÜRE BEBEKTE SAĞLIK SORUNLARIPrematüre bebekler gelişimlerini henüz tamamlamadan anne kar-nından ayrıldıkları için dış dünya-ya uyum konusunda birçok sorun yaşayabilirler. Prematüre bebek-lerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi ha-yati öneme sahip organ ve organ sistemlerine ait bozukluklar orta-ya çıkabildiği gibi görme ve işitme sistemini etkileyen sorunlar da yaşanabilmektedir. Bu nedenle, anne adayının pre-matüre bebek doğurma riski var-sa, doğumun yeni doğan yoğun bakım hizmeti verebilecek bir merkezde gerçekleşmesi bebe-ğin yaşama ve yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirme şansını artıracaktır. İLK BESLENME ANNE SÜTÜ Bağışıklık sistemi henüz gelişme-den doğan prematüre bebekte özellikle ilk beslenmenin kolos-trum denen anneden gelen ilk sütle yapılması çok önemlidir. Ko-lostrum protein içeriği çok yüksek olan bir besindir ve bağışıklık sis-temine katkısı tüm bebekler için çok önemlidir.PREMATÜRE BEBEKTE SARILIK TEHLİKESİPrematüre bebeklerde, karaciğe-rin toksin (zehir ) giderici fonksi-yonunu yeterince yerine getire-memesi akut(ani) ve kronik(uzun süren) sarılığa yol açabilir. Pre-matüre bebeklerde sarılık, zama-nında doğan bebeklere göre daha uzun sürer. Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre daha kırmızıdırlar. Bunun nedeni kan hücre sayılarının yüksekliği ve derilerinin çok ince olmasıdır. Fazla sayıdaki kan hücrelerinin parçalanması ile açığa çıkan bi-lirübin cilde ve göz akına sarı bir renk verir. Sarılığın tedavisi yeterli beslenme ve fototerapi ile sağla-nır.EN BÜYÜK RİSK ENFEKSİYON Vücut savunma fonksiyonları

son derece zayıf olan prematü-re bebeklerin enfeksiyonlardan korunabilmesi için bu bebeklere dokunmadan önce mutlaka el te-mizliği sağlanmalıdır. Bu nedenle yeni doğan ünitelerinde el yıkama vazgeçilmez bir alışkanlık olmalı-dır. Yeni doğan ünitesinin kapalı devre mikrop tutucu filtreye sahip bir havalandırma sistemi ile ha-valandırılması ve tabiî ki el yıka-ma, enfeksiyonların önlenmesinin vazgeçilmez unsurlarıdır.KANAMA RİSKİ Prematüre bebeklerde karşılaşı-lan bir diğer sorun da beyin kana-ması ve buna dair gelişen kompli-kasyonlardır. Zamanında doğmuş bebeklerde kan basıncındaki deği-şikliklerin beyine direk olarak yan-sımasını önleyen kan-beyin bari-yeri olgunlaşmışken prematüre bebeklerde bu bariyer tam olarak olgunlaşmamıştır. Bu nedenle kan basıncı değişiklikleri kolaylıkla be-yin damarlarına yansıyabilmekte ve beyin kanamaları prematüre bebeklerde daha sıklıkla görüle-bilmektedir. Prematüre bebekle-rin kan basıncındaki değişiklikleri kontrol altına alabilmek için, yo-ğun bakım ünitelerinde tedavi gören bebeklere gerekli yatıştırıcı ilaçlar kullanılmakta bunun yanı sıra çevresel ışık, ses ve dokunma ile verilen uyaranların sayı ve şid-deti azaltılmaktadır. PREMATÜRE BEBEKLERİN BAKIMI Erken doğmuş bebek, kuvözde değişmez ısı, nemlilik, oksijen miktarı ayarlanmış ve sterilize edilmiş bir ortamda korunmak-tadır. Kuvöz, bebeklere hareket olanağı sağladığı gibi, havadan alınacak mikroplara karşı da he-nüz bağışıklık sistemi tam geliş-memiş olan bebeği korumaktadır. Prematüre bebeklerde karşılaş-tığımız bir çok sağlık problemine karşın modern tıp, erken doğan bebeklerin çoğunun yaşam şansı-nı artırmayı başarmaktadır.

Page 24: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201224 ARALIK 2012 25

HAYATA DAHABERRAK BAKIN

Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

Göz içindeki doğal lensin saydamlığını kaybederek koyulaşması, bula-nıklaşması diye tanımlanan katarak birçok kişinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık sorunudur. Gözü bir kameraya benzetirsek en öndeki saat camı şeklindeki kornea ve irisin hemen gerisindeki doğal lensimiz, mercek etkisiyle görüntüleri en arkadaki retinamıza (ağ tabaka) odak-layarak toplarlar. Ancak saydamlıkları bozulduğunda tozlu ya da buzlu camdan bakıyormuşuz gibi görüntüler de bulanıklaşır.

Genetik hastalıklar veya anne karnında geçirilen enfeksiyonlar nedeniyle doğuştan kataraktlar olabildiği gibi çoğunluğu ileri yaş-ta görülmektedir. Bunun dışında travmalar, metabolik hastalıklar, ilaçlar, kızılötesi ve morötesi ışın-lar, iyonizan radyasyon, sigara ve alkol de nedenler arasında sayı-labilir. Genetik faktörler ve yaş-lanma engellenemese de diğer nedenlerin azaltılması veya en-gellenmesi sadece bu nedenlerle başlayan kataraktın ilerlemesini, kalınlaşmasını bazen durdurabilir ya da yavaşlatabilir.BEBEKLERDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİKatarakt ileri yaşlarda çok daha fazla görülmesine rağmen be-bekler ve küçük çocuklar şikayet-lerini ifade edemeyecekleri için doğuştan olanların özel bir önemi vardır. İlk muayenede, yeni doğan odasında deneyimli bir hemşire veya çocuk doktoru tarafından göze ışıkla bakıldığında göz bebe-ğinde beyazlık veya grilik, ağ ta-bakaya ait olan kırmızı yansıma-nın her iki gözde eşit parlaklıkta ve sağlıklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Kataraktın göz tem-belliğine neden olmaması için acil ameliyatı gerektiğinden en ufak bir şüphede göz doktoruna yön-lendirilmelidir.Bunlar dışında, her yaşta ışık-lardan kamaşma, rahatsızlık nedeniyle kısık bakma, bulanık görme nedeniyle televizyona ve cisimlere yaklaşma, renklerde özellikle mavi-gri tonların ayırt edilememesi genel şikayetlerdir. Kataraktlı hastalar sık sık gözlük numarası değiştirme ihtiyacı yanı sıra yeni gözlüklerden de kısa süre içinde memnuniyetsizlikle başvurmaktadırlar. Katarakt, de-recesine göre görüntüyü kısmen veya tamamen engelleyebilir, bazı cinsleri yavaş ilerlerken ba-zıları birkaç ay içinde ilerleyebilir. AMELİYAT GEREKEBİLİRKatarakt ne kadar kalın olursa

olsun, kişi ışığı hissetmeye de-vam eder. Olgunlaşmamış bir katarakt için acil ameliyat gerek-meyebilirken, olgunlaşan kata-raktın da alınmaması, gecikilmesi durumunda çeşitli iltihaplar ve göz tansiyonu yükselmesi duru-munda acil ameliyat gerekir. Bu durum, ham meyvenin dalından kopartılmasının erken olması gibi dalında olgunlaşan bir meyvenin alınmadığında çürümesi ya da düşmesine benzetilebilir. Işık his-sinin kaybedilmesi durumunda sadece göz tansiyonu veya iltiha-bi durum vb tedavisi için ameliyat yapılabilir, gözün sinir hücreleri etkilendiği için görme geriye gel-meyecektir.BEBEK VE ÇOCUKLARDA KATA-RAKT AMELİYATIÇok hafif ve merkezi örtmeyenler dışında göz tembelliğine neden olmaması için teşhis edilir edil-mez (bir günlük bebekte dahi) acil ameliyat gerekir. Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Ka-tarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılı-ğı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir. Bu du-rumda netliği sağlamak ve göz tembelliğini önlemek için kontakt lens veya gözlük şarttır. Tek taraf-lı bebek kataraktlarında ameliyat sonrası kalın gözlük kullanmak yerine 1 yaşında dahi göz içi len-si takılıp, sonraki birkaç yıl içinde mevcut lens çıkartılıp gözün yeni ölçülerine göre yeni bir lens yer-leştirilebilir.Tek taraflı katarakt ameliyatla-rından sonra göz içi lensi, kontakt lens veya gözlük ne olursa olsun sağlam göze bandaj uygulanarak

Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaş-larında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genel-de ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki ta-raflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir.

Page 25: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201224 ARALIK 2012 25

HAYATA DAHABERRAK BAKIN

Dr. Hakan TERZİ | Göz Hastalıkları

Göz içindeki doğal lensin saydamlığını kaybederek koyulaşması, bula-nıklaşması diye tanımlanan katarak birçok kişinin karşı karşıya kaldığı bir sağlık sorunudur. Gözü bir kameraya benzetirsek en öndeki saat camı şeklindeki kornea ve irisin hemen gerisindeki doğal lensimiz, mercek etkisiyle görüntüleri en arkadaki retinamıza (ağ tabaka) odak-layarak toplarlar. Ancak saydamlıkları bozulduğunda tozlu ya da buzlu camdan bakıyormuşuz gibi görüntüler de bulanıklaşır.

Genetik hastalıklar veya anne karnında geçirilen enfeksiyonlar nedeniyle doğuştan kataraktlar olabildiği gibi çoğunluğu ileri yaş-ta görülmektedir. Bunun dışında travmalar, metabolik hastalıklar, ilaçlar, kızılötesi ve morötesi ışın-lar, iyonizan radyasyon, sigara ve alkol de nedenler arasında sayı-labilir. Genetik faktörler ve yaş-lanma engellenemese de diğer nedenlerin azaltılması veya en-gellenmesi sadece bu nedenlerle başlayan kataraktın ilerlemesini, kalınlaşmasını bazen durdurabilir ya da yavaşlatabilir.BEBEKLERDE ERKEN TEŞHİS ÖNEMLİKatarakt ileri yaşlarda çok daha fazla görülmesine rağmen be-bekler ve küçük çocuklar şikayet-lerini ifade edemeyecekleri için doğuştan olanların özel bir önemi vardır. İlk muayenede, yeni doğan odasında deneyimli bir hemşire veya çocuk doktoru tarafından göze ışıkla bakıldığında göz bebe-ğinde beyazlık veya grilik, ağ ta-bakaya ait olan kırmızı yansıma-nın her iki gözde eşit parlaklıkta ve sağlıklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Kataraktın göz tem-belliğine neden olmaması için acil ameliyatı gerektiğinden en ufak bir şüphede göz doktoruna yön-lendirilmelidir.Bunlar dışında, her yaşta ışık-lardan kamaşma, rahatsızlık nedeniyle kısık bakma, bulanık görme nedeniyle televizyona ve cisimlere yaklaşma, renklerde özellikle mavi-gri tonların ayırt edilememesi genel şikayetlerdir. Kataraktlı hastalar sık sık gözlük numarası değiştirme ihtiyacı yanı sıra yeni gözlüklerden de kısa süre içinde memnuniyetsizlikle başvurmaktadırlar. Katarakt, de-recesine göre görüntüyü kısmen veya tamamen engelleyebilir, bazı cinsleri yavaş ilerlerken ba-zıları birkaç ay içinde ilerleyebilir. AMELİYAT GEREKEBİLİRKatarakt ne kadar kalın olursa

olsun, kişi ışığı hissetmeye de-vam eder. Olgunlaşmamış bir katarakt için acil ameliyat gerek-meyebilirken, olgunlaşan kata-raktın da alınmaması, gecikilmesi durumunda çeşitli iltihaplar ve göz tansiyonu yükselmesi duru-munda acil ameliyat gerekir. Bu durum, ham meyvenin dalından kopartılmasının erken olması gibi dalında olgunlaşan bir meyvenin alınmadığında çürümesi ya da düşmesine benzetilebilir. Işık his-sinin kaybedilmesi durumunda sadece göz tansiyonu veya iltiha-bi durum vb tedavisi için ameliyat yapılabilir, gözün sinir hücreleri etkilendiği için görme geriye gel-meyecektir.BEBEK VE ÇOCUKLARDA KATA-RAKT AMELİYATIÇok hafif ve merkezi örtmeyenler dışında göz tembelliğine neden olmaması için teşhis edilir edil-mez (bir günlük bebekte dahi) acil ameliyat gerekir. Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaşlarında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Ka-tarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılı-ğı yüksek olduğu için genelde ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki taraflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir. Bu du-rumda netliği sağlamak ve göz tembelliğini önlemek için kontakt lens veya gözlük şarttır. Tek taraf-lı bebek kataraktlarında ameliyat sonrası kalın gözlük kullanmak yerine 1 yaşında dahi göz içi len-si takılıp, sonraki birkaç yıl içinde mevcut lens çıkartılıp gözün yeni ölçülerine göre yeni bir lens yer-leştirilebilir.Tek taraflı katarakt ameliyatla-rından sonra göz içi lensi, kontakt lens veya gözlük ne olursa olsun sağlam göze bandaj uygulanarak

Ameliyat genel anestezi ile yapılır. Çocuklarda gözün büyüklüğü 2-3 yaş-larında erişkin boyutlarına büyük ölçüde yaklaştığı için 2-3 yaş ve üzerinde göz içi lensi de yerleştirilir. Katarakt cerrahisinden sonra arka kapsülde tekrar bulanıklık olasılığı yüksek olduğu için genel-de ilk 5 yaşta ameliyat sırasında arka kapsül ve ön vitreus da temizlenir. 2 yaş altında özellikle iki ta-raflı kataraktlarda sadece kataraktlar temizlenip göz içi lensi 2-3 yaş sonrasına ertelenebilir.

Page 26: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201226 ARALIK 2012 27

ameliyatlı göz çalıştırılarak birkaç haftada bile kolayca oluşabilen göz tembelliği yenilmeye çalışılır.ERİŞKİNLERDE KATARAKT AMELİYATIÖnemli bir bölümü damla anes-teziyle yapılır, gerektiğinde iğne anestezisi veya çok çok nadiren bunama vb bilinç bulanıklığı ya-şayanlarda genel anestezi ter-cih edilebilir. Standart katarakt cerrahisi fako yöntemiyle 10-40 dakika (ortalama 25-30) sürer, katlanabilir göz içi lensi yerleş-tirildiğinden ameliyat bitiminde giriş yerlerinden sızıntı olmadıkça dikişe pek gerek kalmaz. İki taraflı kataraktlarda enfeksiyon, travma vb risklere karşı gözler tercihen birer hafta arayla ameliyat edilir.

Ameliyat bitiminde, şeker hasta-larında keskin görme noktasında ödemin çözülmesi veya oluşma-ması için göz içine özel ilaç enjek-siyonları da yapılabilmektedir.AMELİYAT SONRASI 2-3 saat sonra bandaj açılıp dam-lalara başlanır, ilk gün hafif bir batma, ilk hafta içinde de kızarık-lık normaldir. Damlalar duruma göre 2-3 hafta süreyle kullanı-lır. Hijyene dikkat etmek, gözleri ovalamamak ve damlaları aksat-mamak şartıyla birkaç gün sonra günlük iş yaşamına da dönülebilir. 1. gün, 7. gün ve 1. ay kontrolle-ri şart olmakla birlikte 3. ve 14. gün de bakılması önerilebilir. Çok nadir de olsa erken dönemde olabilecek, göz enfeksiyonu, göz

tansiyonu yükselmesi gibi komp-likasyonların böylelikle teşhis ve tedavisi yapılabilir. Katarakt ameliyatından aylar veya yıllar sonra, bazı lens tip ve modellerinde daha az da olsa ge-nel olarak olguların üçte biri ile yarıya yakın kısmında arka kap-sülde hücrelerin çoğalmasıyla bulanıklık oluşabilir. Bu durum-da muayene pozisyonda oturur şekilde mikroskopta ağrısız bir YAG lazer kapsülotomi işlemiy-le bulanık kısım açılarak, görme eski netliğine kavuşturulabilir. Bu işlem sonrası göz tansiyonunda (ilaçla önlenebilir) geçici yüksel-me ve retina yırtığı/dekolmanı riskinde % 1-2’lik artış söz konu-sudur.

Page 27: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201226 ARALIK 2012 27

ameliyatlı göz çalıştırılarak birkaç haftada bile kolayca oluşabilen göz tembelliği yenilmeye çalışılır.ERİŞKİNLERDE KATARAKT AMELİYATIÖnemli bir bölümü damla anes-teziyle yapılır, gerektiğinde iğne anestezisi veya çok çok nadiren bunama vb bilinç bulanıklığı ya-şayanlarda genel anestezi ter-cih edilebilir. Standart katarakt cerrahisi fako yöntemiyle 10-40 dakika (ortalama 25-30) sürer, katlanabilir göz içi lensi yerleş-tirildiğinden ameliyat bitiminde giriş yerlerinden sızıntı olmadıkça dikişe pek gerek kalmaz. İki taraflı kataraktlarda enfeksiyon, travma vb risklere karşı gözler tercihen birer hafta arayla ameliyat edilir.

Ameliyat bitiminde, şeker hasta-larında keskin görme noktasında ödemin çözülmesi veya oluşma-ması için göz içine özel ilaç enjek-siyonları da yapılabilmektedir.AMELİYAT SONRASI 2-3 saat sonra bandaj açılıp dam-lalara başlanır, ilk gün hafif bir batma, ilk hafta içinde de kızarık-lık normaldir. Damlalar duruma göre 2-3 hafta süreyle kullanı-lır. Hijyene dikkat etmek, gözleri ovalamamak ve damlaları aksat-mamak şartıyla birkaç gün sonra günlük iş yaşamına da dönülebilir. 1. gün, 7. gün ve 1. ay kontrolle-ri şart olmakla birlikte 3. ve 14. gün de bakılması önerilebilir. Çok nadir de olsa erken dönemde olabilecek, göz enfeksiyonu, göz

tansiyonu yükselmesi gibi komp-likasyonların böylelikle teşhis ve tedavisi yapılabilir. Katarakt ameliyatından aylar veya yıllar sonra, bazı lens tip ve modellerinde daha az da olsa ge-nel olarak olguların üçte biri ile yarıya yakın kısmında arka kap-sülde hücrelerin çoğalmasıyla bulanıklık oluşabilir. Bu durum-da muayene pozisyonda oturur şekilde mikroskopta ağrısız bir YAG lazer kapsülotomi işlemiy-le bulanık kısım açılarak, görme eski netliğine kavuşturulabilir. Bu işlem sonrası göz tansiyonunda (ilaçla önlenebilir) geçici yüksel-me ve retina yırtığı/dekolmanı riskinde % 1-2’lik artış söz konu-sudur.

Page 28: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201228 ARALIK 2012 29

MEME KANSERİSİZİ KORKUTMASINDoç. Dr. Okay BÜYÜKAŞIK | Genel Cerrahi

Modern yaşam tarzı tüm dün-yada olduğu gibi ülkemizde de kansere yakalanma sıklığını arttırmıştır. Türkiye’de en sık ölüme yol açan kanser türle-ri erkeklerde sırayla akciğer, mide, kalın barsak ve mesane kanseri iken, kadınlarda meme, kalın barsak, mide ve akciğer kanseridir. Bu sıralamada da

görüldüğü gibi meme kanseri kadınlarda en sık görülen kan-serdir ve muhtemelen uzun bir süre daha böyle olmaya devam edecektir. Şu anki veriler 7-8 ka-dından birisinin yaşamı boyunca meme kanserine yakalanacağını göstermektedir. Ancak bu ür-kütücü tabloya rağmen meme kanserinin öldürücülüğü yeni

uygulanmaya başlayan teşhis ve tedavi yöntemleriyle eskiye göre azalmıştır. Hastaların bu konuda bilinçlenmesi ve kendi kendilerini muayene etmeleri, yıllık periyotlarla yapılan he-kim kontrolleri, mamografi ve meme ultrasonografilerinin ka-litesindeki artışla birlikte artan duyarlılıkları, meme kanserinde

erken teşhis sıklığını arttırmış ve bununla birlikte hayatta kal-ma oranı da artmıştır. Ayrıca yeni geliştirilen antitümöral et-kinliği yüksek kimyasal tedavi ilaçları ve antihormonal ilaçlar da ileri evre meme kanserlerinin geriletilmesinde ve metastaz-ların yok edilmesi veya kontrol altına alınmalarında oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle meme kanserli hastalarımızın ve yakınlarının bu konuda artık umutsuz olmamaları için birçok sebep mevcuttur. YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR!Meme kanseri ile ilgili halkımız-ca yanlış anlaşılan bazı konuları kısaca değinmek isterim. Örne-ğin meme kanserinin tümünün kalıtımsal olarak geçtiği düşün-cesi doğru değildir. Meme kan-seri 3 şekilde görülebilmektedir: ‣1.Ailesel meme kanseri:1. de-rece akrabalarda en az 1 veya daha fazla sayıda meme kan-serli hasta vardır. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’nu oluşturur. ‣2.Diğer kanserlerle beraber geçen kalıtımsal meme kan-seri: ‣Bu kişilerin akrabalarında yu-murtalık, rahim, kalın barsak, mide, pankreas gibi kanserli hasta sayısı oldukça fazladır. Bu ailelerde meme kanseri toplumun geri kalanına göre daha sık görülür. Tüm meme kanserlerinin % 20’sini oluş-turur. ‣3.Hiçbir ailesel veya kalıtım-sal bir neden olmadan oluşan meme kanseri: ‣Meme kanserlerinin yaklaşık %70’ini bu gruptaki hastalar oluşturur. Kalıtımsal bir sebep bulunamaz. Hastalar ailenin ilk meme kanserli bireyleri olur-lar. Bu hastalarda şu sebep-lerden bir veya bir kaçı meme kanserine yakalanmalarında etken olmuş olabilir:

a.İlk adet yaşının çok erken ol-ması b.Geç yaşta menopoza girmiş olmalarıc.Geç bir yaşta özellikle 35 ya-şından sonra doğum yapmış ol-malarıd.2 yıldan az bir süre emzirmiş olmalarıe.2 yıldan uzun bir süre doğum kontrol hapları kullanmış olma-larıf.Memenin bazı iyi huylu hasta-lıklarına sahip olmuş olmalarıg.Meme bölgesine ışın uygulan-mış olmasıh.Diğer memede kanser olmasıi.Şişmanlık (Vücut Kitle İndeksi-nin 30’dan büyük olması)j.Yoğun alkol tüketilmesik.Fiziksel aktivite azlığıl.Yüksek sosyoekonomik düzeym.Çevresel kimyasallara maruz kalmış olmaları.KANSERDEN KORUNABİLİRSİ-NİZGörüldüğü gibi meme kanserin-de %70 oranında kalıtımsal bir sebep saptanamaz ve hastalar ailelerinin ilk kanser hastası olurlar. Bu şu anlama gelmek-tedir; bu hastalıktan yukarıda sayılan risk faktörlerinden uzak-laşılarak korunma olasılığımız vardır. Yani fazla kilolarımızdan kurtulmak, fiziksel egzersiz yap-mak, mümkün olduğunca me-nopoz şikâyetlerini azaltmak için verilen hormon ilaçlarını uzun süre kullanmamak, doğum kontrol yöntemi olarak hormon haplarını en fazla 2 yıl kadar kullanmak ve sonra diğer yön-temlere geçmek, az yağlı gıda-ları tercih etmek, çevre ve gıda-lardaki kimyasallar konusunda duyarlı olmak ve mümkünse erken yaşta doğum yapmak ve bebeği 2 yıldan uzun süre em-zirmeye çalışmak meme kanse-rine yakalanmama konusunda çok önemli yardımcı unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Tüm çabalara rağmen meme kanserinden tamamen korun-ma gibi bir şansımız yoktur. Bu gerçeği kabul ederek meme kanserinin erken teşhisi için ka-dınlarımızın kendilerini muaye-ne etmeyi öğrenmeleri ve aile-de risk varsa 35 yaşında, ailede risk yoksa 40 yaşında mutlaka bir hekim tarafından muayene edilmeleri şarttır. Biliyoruz ki Evre I gibi erken safhada iken saptanan meme kanserli hasta-larımızın 10 yıllık yaşam şansı % 90’ların üzerindedir. Ayrıca erken evrede saptanan hasta-ların meme koruyucu cerrahi şansları da oldukça yüksektir. Hastanemiz hızlı ve doğru tanı koyma anlamında donanımlı bir ekibe ve yetkin bölümlere sahip olarak siz halkımıza hizmet ver-meye devam etmektedir. Hepi-nize en içten dileklerimi sunar, sağlıklı bir yaşam dilerim…

Page 29: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201228 ARALIK 2012 29

MEME KANSERİSİZİ KORKUTMASINDoç. Dr. Okay BÜYÜKAŞIK | Genel Cerrahi

Modern yaşam tarzı tüm dün-yada olduğu gibi ülkemizde de kansere yakalanma sıklığını arttırmıştır. Türkiye’de en sık ölüme yol açan kanser türle-ri erkeklerde sırayla akciğer, mide, kalın barsak ve mesane kanseri iken, kadınlarda meme, kalın barsak, mide ve akciğer kanseridir. Bu sıralamada da

görüldüğü gibi meme kanseri kadınlarda en sık görülen kan-serdir ve muhtemelen uzun bir süre daha böyle olmaya devam edecektir. Şu anki veriler 7-8 ka-dından birisinin yaşamı boyunca meme kanserine yakalanacağını göstermektedir. Ancak bu ür-kütücü tabloya rağmen meme kanserinin öldürücülüğü yeni

uygulanmaya başlayan teşhis ve tedavi yöntemleriyle eskiye göre azalmıştır. Hastaların bu konuda bilinçlenmesi ve kendi kendilerini muayene etmeleri, yıllık periyotlarla yapılan he-kim kontrolleri, mamografi ve meme ultrasonografilerinin ka-litesindeki artışla birlikte artan duyarlılıkları, meme kanserinde

erken teşhis sıklığını arttırmış ve bununla birlikte hayatta kal-ma oranı da artmıştır. Ayrıca yeni geliştirilen antitümöral et-kinliği yüksek kimyasal tedavi ilaçları ve antihormonal ilaçlar da ileri evre meme kanserlerinin geriletilmesinde ve metastaz-ların yok edilmesi veya kontrol altına alınmalarında oldukça başarılı olmaktadır. Bu nedenle meme kanserli hastalarımızın ve yakınlarının bu konuda artık umutsuz olmamaları için birçok sebep mevcuttur. YANLIŞ BİLİNEN DOĞRULAR!Meme kanseri ile ilgili halkımız-ca yanlış anlaşılan bazı konuları kısaca değinmek isterim. Örne-ğin meme kanserinin tümünün kalıtımsal olarak geçtiği düşün-cesi doğru değildir. Meme kan-seri 3 şekilde görülebilmektedir: ‣1.Ailesel meme kanseri:1. de-rece akrabalarda en az 1 veya daha fazla sayıda meme kan-serli hasta vardır. Tüm meme kanserlerinin yaklaşık %10’nu oluşturur. ‣2.Diğer kanserlerle beraber geçen kalıtımsal meme kan-seri: ‣Bu kişilerin akrabalarında yu-murtalık, rahim, kalın barsak, mide, pankreas gibi kanserli hasta sayısı oldukça fazladır. Bu ailelerde meme kanseri toplumun geri kalanına göre daha sık görülür. Tüm meme kanserlerinin % 20’sini oluş-turur. ‣3.Hiçbir ailesel veya kalıtım-sal bir neden olmadan oluşan meme kanseri: ‣Meme kanserlerinin yaklaşık %70’ini bu gruptaki hastalar oluşturur. Kalıtımsal bir sebep bulunamaz. Hastalar ailenin ilk meme kanserli bireyleri olur-lar. Bu hastalarda şu sebep-lerden bir veya bir kaçı meme kanserine yakalanmalarında etken olmuş olabilir:

a.İlk adet yaşının çok erken ol-ması b.Geç yaşta menopoza girmiş olmalarıc.Geç bir yaşta özellikle 35 ya-şından sonra doğum yapmış ol-malarıd.2 yıldan az bir süre emzirmiş olmalarıe.2 yıldan uzun bir süre doğum kontrol hapları kullanmış olma-larıf.Memenin bazı iyi huylu hasta-lıklarına sahip olmuş olmalarıg.Meme bölgesine ışın uygulan-mış olmasıh.Diğer memede kanser olmasıi.Şişmanlık (Vücut Kitle İndeksi-nin 30’dan büyük olması)j.Yoğun alkol tüketilmesik.Fiziksel aktivite azlığıl.Yüksek sosyoekonomik düzeym.Çevresel kimyasallara maruz kalmış olmaları.KANSERDEN KORUNABİLİRSİ-NİZGörüldüğü gibi meme kanserin-de %70 oranında kalıtımsal bir sebep saptanamaz ve hastalar ailelerinin ilk kanser hastası olurlar. Bu şu anlama gelmek-tedir; bu hastalıktan yukarıda sayılan risk faktörlerinden uzak-laşılarak korunma olasılığımız vardır. Yani fazla kilolarımızdan kurtulmak, fiziksel egzersiz yap-mak, mümkün olduğunca me-nopoz şikâyetlerini azaltmak için verilen hormon ilaçlarını uzun süre kullanmamak, doğum kontrol yöntemi olarak hormon haplarını en fazla 2 yıl kadar kullanmak ve sonra diğer yön-temlere geçmek, az yağlı gıda-ları tercih etmek, çevre ve gıda-lardaki kimyasallar konusunda duyarlı olmak ve mümkünse erken yaşta doğum yapmak ve bebeği 2 yıldan uzun süre em-zirmeye çalışmak meme kanse-rine yakalanmama konusunda çok önemli yardımcı unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Tüm çabalara rağmen meme kanserinden tamamen korun-ma gibi bir şansımız yoktur. Bu gerçeği kabul ederek meme kanserinin erken teşhisi için ka-dınlarımızın kendilerini muaye-ne etmeyi öğrenmeleri ve aile-de risk varsa 35 yaşında, ailede risk yoksa 40 yaşında mutlaka bir hekim tarafından muayene edilmeleri şarttır. Biliyoruz ki Evre I gibi erken safhada iken saptanan meme kanserli hasta-larımızın 10 yıllık yaşam şansı % 90’ların üzerindedir. Ayrıca erken evrede saptanan hasta-ların meme koruyucu cerrahi şansları da oldukça yüksektir. Hastanemiz hızlı ve doğru tanı koyma anlamında donanımlı bir ekibe ve yetkin bölümlere sahip olarak siz halkımıza hizmet ver-meye devam etmektedir. Hepi-nize en içten dileklerimi sunar, sağlıklı bir yaşam dilerim…

Page 30: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201230 ARALIK 2012 31

REKLAM

Rogu Mamatto, “Eğer bir kadın ha-mileyken başkaları ile kavga eder-se, bebek doğumda kavga ederek çıkar, bu da çok acı verir. Bebek tartışarak ve kavga ederek büyü-yecektir” demiştir. Kadınları doğuma, doğumun ger-çek fizyolojisini anlatarak hazırla-mak Dick Read’in çalışmalarının temeli olmuştur. Doğal doğum çalışmaları da bu prensip üzerine

oturmuştur. Yeter ki insanı zayıf düşüren korkudan kurtulabilsin ve rahim kasılmalarının zorluğundan uzaklaşabilsin.Pek çok hamile kadın gibi doğu-mun ilerleyen sürecinde kafanızda bir sürü soru ve endişe birikebilir. Zihninizi ve bedeninizi doğum ev-resine hazırlarken, korkulardan ve sınırlayıcı düşüncelerden uzaklaş-mak ve kurtulmak istersiniz.

Gebeliğinizin tüm dönemleri bo-yunca sizi sıkan, geren, ızdırap veren her şeyi eşinizle ve doktoru-nuzla paylaşın. Doğuma geldiğiniz-de tüm endişelerinizden uzaklaş-mış olun ki doğum anında bütün korkularınızdan arınmış olabilesi-niz ve sizi daha kolay bir doğum beklesin.Bu korkularınızın üstesinden gele-bilmek için hamile eğitim merkez-lerinden faydalanabilirsiniz. Eğer bu tür bir merkeze ulaşamazsanız bu konuda deneyimi olan hypnote-rapist ile korkularınızı serbestleşti-rebilirsiniz.Dr. Louis Madronna, bir çalışması sonrasında gebe kadınların endi-şe duyduğu birkaç alanı dile ge-tirmiştir. Bunlardan bazıları; ken-di doğumları ile ilgili hikâyelerin anıları ve hafızadaki izleri gibi… Başkalarının doğum hikayelerini dinlediklerinde alınabilecek tüm olumsuzlukların direk zihne sokul-ması… Kişinin daha önceki doğum-larındaki tecrübelerinin huzursuz-luğunu bu doğumunda da yaşama kaygıları… Anne ve babalarının üzerinde kurdukları baskı yada doğumda destek alacakları kişi eşi veya doğum koçu ile iyi bir birlik-teliğin olamaması ve güvensizlik duyguları, sağlıklı gitmeyen evlilik ilişkileri, güvensizlik üzerine kurulu birliktelikler… İş hayatının stresleri, maddi imkânsızlıklar yüzünden do-ğum yapılacak ortamın seçimin-deki tercihlerin kişiyi zorlaması... Buna benzer kişide endişe artıra-cak bir sürü sebep bulunabilir. İşte sayılan yada sayılamayan bir sürü endişeleri artıran sebepleri do-ğum salonuna girerken çözemedi-ğimiz takdirde doğum masasında bunların hepsi su yüzüne çıkacak ve kabus ortamında bir doğum bizi bekleyecektir.

Kaynakça: Hypno Birthing Mon-gan Yöntemi Marie F. Mongan Dr.Hakan Çoker’e teşekkürler

DOĞUM KORKUSUNUKAFANIZDAN ATINDr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Page 31: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201230 ARALIK 2012 31

REKLAM

Rogu Mamatto, “Eğer bir kadın ha-mileyken başkaları ile kavga eder-se, bebek doğumda kavga ederek çıkar, bu da çok acı verir. Bebek tartışarak ve kavga ederek büyü-yecektir” demiştir. Kadınları doğuma, doğumun ger-çek fizyolojisini anlatarak hazırla-mak Dick Read’in çalışmalarının temeli olmuştur. Doğal doğum çalışmaları da bu prensip üzerine

oturmuştur. Yeter ki insanı zayıf düşüren korkudan kurtulabilsin ve rahim kasılmalarının zorluğundan uzaklaşabilsin.Pek çok hamile kadın gibi doğu-mun ilerleyen sürecinde kafanızda bir sürü soru ve endişe birikebilir. Zihninizi ve bedeninizi doğum ev-resine hazırlarken, korkulardan ve sınırlayıcı düşüncelerden uzaklaş-mak ve kurtulmak istersiniz.

Gebeliğinizin tüm dönemleri bo-yunca sizi sıkan, geren, ızdırap veren her şeyi eşinizle ve doktoru-nuzla paylaşın. Doğuma geldiğiniz-de tüm endişelerinizden uzaklaş-mış olun ki doğum anında bütün korkularınızdan arınmış olabilesi-niz ve sizi daha kolay bir doğum beklesin.Bu korkularınızın üstesinden gele-bilmek için hamile eğitim merkez-lerinden faydalanabilirsiniz. Eğer bu tür bir merkeze ulaşamazsanız bu konuda deneyimi olan hypnote-rapist ile korkularınızı serbestleşti-rebilirsiniz.Dr. Louis Madronna, bir çalışması sonrasında gebe kadınların endi-şe duyduğu birkaç alanı dile ge-tirmiştir. Bunlardan bazıları; ken-di doğumları ile ilgili hikâyelerin anıları ve hafızadaki izleri gibi… Başkalarının doğum hikayelerini dinlediklerinde alınabilecek tüm olumsuzlukların direk zihne sokul-ması… Kişinin daha önceki doğum-larındaki tecrübelerinin huzursuz-luğunu bu doğumunda da yaşama kaygıları… Anne ve babalarının üzerinde kurdukları baskı yada doğumda destek alacakları kişi eşi veya doğum koçu ile iyi bir birlik-teliğin olamaması ve güvensizlik duyguları, sağlıklı gitmeyen evlilik ilişkileri, güvensizlik üzerine kurulu birliktelikler… İş hayatının stresleri, maddi imkânsızlıklar yüzünden do-ğum yapılacak ortamın seçimin-deki tercihlerin kişiyi zorlaması... Buna benzer kişide endişe artıra-cak bir sürü sebep bulunabilir. İşte sayılan yada sayılamayan bir sürü endişeleri artıran sebepleri do-ğum salonuna girerken çözemedi-ğimiz takdirde doğum masasında bunların hepsi su yüzüne çıkacak ve kabus ortamında bir doğum bizi bekleyecektir.

Kaynakça: Hypno Birthing Mon-gan Yöntemi Marie F. Mongan Dr.Hakan Çoker’e teşekkürler

DOĞUM KORKUSUNUKAFANIZDAN ATINDr. Sebahat TURAN | Kadın Hastalıkları ve Doğum

Page 32: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201232 ARALIK 2012 33

BEBEKLERYIKANMAKTAN NEDEN KORKARLAR? Çocuğunuzun korkusunun kayna-ğı ile zorla yüzleştirmek korku-sunu yenmesini sağlamaz. Unut-mayın korku doğuştan gelmez sonradan öğrenilir. Çocuğunuzun korkmasının nedenleri; sizin, eşi-nizin ya da bebeğinizin bakımıyla ilgilenen kişinin tavrı çok önem-lidir. Çocuklar yeni bir deneyim yaşayacakları zaman çevresinde-kilerin nasıl davrandığına bakar ve taklit eder. Tedirgin yetişkinler çocuğu da tedirgin eder. Tatsız tecrübeler fazla sıcak ya da soğuk su yüzünden yanan, üşüyen, gö-züne şampuan kaçan bebekler bir daha aynı şeyleri yaşamamak için banyo yapmak istemeyebilir.

BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Öncelikle kuru bir deneyim ya-şatın. Ortama alışması için ve bu alanda eğlenebileceğini anlayabil-mesi için su koymadan bazı oyun-caklar ile birlikte küvetin içine ko-yun. Bu oyuncakların seçimini ona bırakın. Oda sıcaksa ve çıplak oy-namaktan hoşlanan bir bebeğiniz varsa bırakın çıplak oynasın. Bir oyuncak bebeğini onunla birlikte yıkayın. Küvetten korkuyorsa bü-yük bir leğen içerisinde yıkamaya başlayın. Asla zorlamayın. Önce-likle siz sakin olun. Asla başka ço-cuklarla karşılaştırmayın. Sabırlı ve anlayışlı davranın.

NEDEN YIKANMAKTAN KORKARDr. Abdulselam BATU | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Bebeklerin bir kısmı banyo yap-maktan oldukça zevk alırken bir kısmı da bundan nefret eder. Nefret etmesinin nedeni bundan korkmasından kaynaklanmakta-dır. Oldukça keyifli geçmesi bek-lenen banyolar tam tersi bir hal alabilir. Anneler bebeklerini ban-yo yaptırmak zorundadırlar ama bebeğiniz bundan hoşlanmıyor-sa bunu daha sakin hareketlerle yapmalısınız. Bebeğinizin banyo-yu sevmesini sağlamak için biraz çaba göstermek zorundasınız. Özellikle banyo zamanı dediğiniz-de arkasına bakmadan kaçan bir çocuğunuz varsa bu yazıyı oku-manızda fayda var...

Page 33: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201232 ARALIK 2012 33

BEBEKLERYIKANMAKTAN NEDEN KORKARLAR? Çocuğunuzun korkusunun kayna-ğı ile zorla yüzleştirmek korku-sunu yenmesini sağlamaz. Unut-mayın korku doğuştan gelmez sonradan öğrenilir. Çocuğunuzun korkmasının nedenleri; sizin, eşi-nizin ya da bebeğinizin bakımıyla ilgilenen kişinin tavrı çok önem-lidir. Çocuklar yeni bir deneyim yaşayacakları zaman çevresinde-kilerin nasıl davrandığına bakar ve taklit eder. Tedirgin yetişkinler çocuğu da tedirgin eder. Tatsız tecrübeler fazla sıcak ya da soğuk su yüzünden yanan, üşüyen, gö-züne şampuan kaçan bebekler bir daha aynı şeyleri yaşamamak için banyo yapmak istemeyebilir.

BU ÖNERİLERİ DİKKATE ALIN Öncelikle kuru bir deneyim ya-şatın. Ortama alışması için ve bu alanda eğlenebileceğini anlayabil-mesi için su koymadan bazı oyun-caklar ile birlikte küvetin içine ko-yun. Bu oyuncakların seçimini ona bırakın. Oda sıcaksa ve çıplak oy-namaktan hoşlanan bir bebeğiniz varsa bırakın çıplak oynasın. Bir oyuncak bebeğini onunla birlikte yıkayın. Küvetten korkuyorsa bü-yük bir leğen içerisinde yıkamaya başlayın. Asla zorlamayın. Önce-likle siz sakin olun. Asla başka ço-cuklarla karşılaştırmayın. Sabırlı ve anlayışlı davranın.

NEDEN YIKANMAKTAN KORKARDr. Abdulselam BATU | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları

Bebeklerin bir kısmı banyo yap-maktan oldukça zevk alırken bir kısmı da bundan nefret eder. Nefret etmesinin nedeni bundan korkmasından kaynaklanmakta-dır. Oldukça keyifli geçmesi bek-lenen banyolar tam tersi bir hal alabilir. Anneler bebeklerini ban-yo yaptırmak zorundadırlar ama bebeğiniz bundan hoşlanmıyor-sa bunu daha sakin hareketlerle yapmalısınız. Bebeğinizin banyo-yu sevmesini sağlamak için biraz çaba göstermek zorundasınız. Özellikle banyo zamanı dediğiniz-de arkasına bakmadan kaçan bir çocuğunuz varsa bu yazıyı oku-manızda fayda var...

Page 34: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201234 ARALIK 2012 35

YEŞİL SAHALARKÂBUSUNUZ OLMASIN

İster profesyonel anlamda ister-se hobi olarak yapılsın; her türlü spor aktivitesi sırasında oluşan, vücudun tamamının veya bir bölgesinin normalden fazla bir kuvvetle karşılaşması sonucun-da, dokuların dayanıklılık sını-rını aşmasıyla meydana gelen yaralanmalara spor yaralanma-ları denilir. Spor yaralanmaları direkt travma (vurma, çarpma) şeklinde veya zaman içinde aşı-rı kullanma (sürekli zorlanma) şeklinde görülür. Bu yaralan-maların yüzde 65-75’i önemsiz ve sorun oluşturmayan, yüzde 35-25’i ise kısa veya uzun süreli tedavi gerektiren yaralanmalar-dır.40 KİŞİDEN BİRİNDE GÖRÜLÜ-YORYapılan spor tipine bağlı olarak değişmekle beraber spor ya-ralanmalarının görülme sıklığı yüzde 5-15’tir. Yapılan bir araş-tırmada; spor yapanlardan her 40 kişiden birisinde ciddi spor yaralanması, 4.000 kişiden biri-sin de spor sakatlığı görülmek-tedir.DIŞ ETKENLERE DİKKAT!Yapılan sporun türü, antrenman şekli, kurallara uyum, çevresel nedenler, zemin, spor malzeme-leri olarak sayılabilir. Özellikle yaralanmaların önlenebilmesi açısından bu nedenlerin bilin-mesi önemlidir.Sporun tipi: Temas sporlarında yaralanma olasılığı daha fazla-dır. Örneğin, spor yaralanması görülme oranları futbolda yüz-de 10, güreş yüzde 6, atletizm-

de yüzde 1 ve kayakta yüzde 0.5 / gün olarak saptanmıştır.Antrenman şekli: Antrenma-nın yüksek düzeyde olması ve yoğunluğunun artması, teknik değişikliği, kurallara uymama, ısınma ve soğuma periyodunun yetersiz olması, antrenörün olumsuz tutumu ve aşırı egzer-size erken başlama gibi neden-lere bağlıdır.Zemin: Koşu yüzeyinin çim yüzeyden sentetik yüzeye de-ğişmesi (sentetik yüzeyde ön çapraz bağ yaralanma riski artmaktadır), düzgünlük, şok absorbsiyonu ve temas kuvveti değişimleri yaranmaları etkile-mektedir.Çevresel nedenler: Spor yapılan ortamda; ısı, nem (iklim koşul-ları), aydınlanma, toz ve rüzgar gibi birçok faktör önemlidir. Ye-tersiz ısınma ile birlikte soğuk hava esnekliğin azalmasına ve tutukluğa tersine sıcak ve nemli hava ise ısı felcine neden olmak-tadır. Yetersiz ışıkta yarışma veya antrenman ise yaralanma olasılığını arttırmaktadır.Kullanılan Malzeme: Uygun ayakkabı sporcunun en temel ve en önemli malzemesidir. Ayrıca koruyucu malzemelerin (dizlik, tekmelik, kask gibi) korunma-daki önemi çok fazladır. Aksine eski veya uygunsuz antrenman ayakkabısı veya ıslak futbol topu, kalitesiz veya eski koru-yucu malzemelerin kullanılması ciddi sorun olma nedenlerin-dendir.YAPISAL BOZUKLUKLAR YARA-

Dr. Hamdi ÖZKAN | Ortopedi ve Travmatoloji

LANMA NEDENİYapısal bozukluklar; düztaban-lık, bacak eşitsizliği, eklem sert-liği veya gevşekliği gibi sebepler yaralanmaya zemin hazırlayabi-lir. Aşırı fizyolojik ve zihinsel yor-gunluk, sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve doping gibi kötü alışkanlıklar ile konsantrasyon yetersizliği, riske atılma, aşırı hırs ve bireysel davranışlardan oluşan ‘psikolojik faktörler’ de spor yaralanmalarının önemli nedenlerindendir.SPORCU KAYNAKLI YARALAN-MALARFaaliyet öncesi yeterli ısınma, doğru gerilme teknikleri, denge-li kas gücü için kuvvetlendirme egzersizleri, aerobik (kalp-da-mar-solunum) formu, kas gücü ve yapılan spora özel form ve uygun beslenmenin temini ge-reklidir. Ayrıca yaşın, cinsiyetin, vücut ağırlığı ve içeriğinin spora uygunluğu, kas gücünün yeterli olması, kas tutukluğu ve zayıflı-ğının olmaması, doğumsal veya sonradan oluşan kas-kemik so-runlarının bulunmaması spor yaralanmalarının önlenmesinde önemli noktalardır. YARALANMALARA KARŞI ÖNLE-MİNİZİ ALINSürekli ve düzenli sağlık kon-trolleri, yeterli sürede tedavi yapılmalı, lokal enjekte edilen ilaçlar ve kortizon kullanılma-malı, sakatlığın uzun sürdüğü olgularda yüksek performans antrenmanları sonlandırılmalı, kişinin spora uygunluğu sağlan-malı, kuvvet antrenmanlarına uyum ile dış faktörler ortadan kaldırılmalı ve de sporcu ile an-trenör tam olarak bilgilendiril-melidir. Ayrıca tanı ve tedavinin, konunun eğitimini almış kişiler dışındaki sağlık eğitimi olmayan kimseler tarafından yapılma-sının engellenmesi gereklidir. Özellikle sorunların sakatlığın olmasını engelleyecek şekilde yani koruyucu olmasını sağla-

mak tedavi etmekten hem daha önemli hem de daha sağlıklı ve de ekonomiktir.SPORDAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLERVücut yapısı ve güç olarak ya-pılacak olan spora uygunluğun hekim tarafından saptanması, detaylı ilk sağlık muayenesinin yapılması gerekir. Spor aktivi-tesine belirli ısınma, gerilme ve güçlendirme egzersizlerinden sonra başlanmalıdır. Özellikle kuvvet antrenmanlarına belirli program kapsamında aşamalı olarak geçilmelidir. Esas olarak spora bilinçli, kontrollü ve bilim-sel ölçülerde başlanmalıdır.İLK MÜDAHELE ÖNEMLİHer türlü spor yaralanmasın-da öncelikli olarak aktiviteyi durdurmak gerekir. Yaralanmış kısmın kullanılması veya zorlan-ması sorunun daha fazla büyü-mesine yol açabilir. İlgili bölge kısa sürede hızla şişiyorsa ciddi hasar söz konusudur. Bu durum-da yaralanan bölgenin korun-masına yönelik atelleme veya bandajlama yapılması gerekir. Takiben soğuk uygulamak, ilgi-li bölgeyi kalp hizasının üstüne kaldırmak kanamayı azaltacak-tır. Atel ve/veya bandajlama, soğuk uygulama ve yükseltmek yapıldıktan sonra tanı ve teda-vinin tam yapılması için gerekli merkezlere başvurmak gerekir. Yaralanmadan sonraki ilk 24-48 saatte yapılması gerekenler; dinlenme, kompresyon bandajı, soğuk uygulama (2-3 saat ara ile 10-15 dakika soğuk), ele-vasyon (kalp hizasının üstüne kaldırmak) ve antienflamatuar ilaç uygulamasıdır. Yaralanmış bölgeye masaj, sıcak uygulama ve zorlayıcı şekildeki muayene ile uygulamalar kesinlikle yapıl-mamalıdır. Özellikle eğitimsiz kimseler tarafından tanı/tedavi amaçlı her türlü uygulamaya izin verilmemelidir.SPORA YENİ BAŞLAYANA ÖNE-

RİLERKendilerine uygun sporu seç-mek, kaliteli spor malzemeleri ile düzgün ortamlarda spor yap-mak, spora başlamadan sağ-lık muayenelerini yaptırtmak, ısınma ve soğuma periyotlarına dikkat etmek, güçlendirme eg-zersizlerine aşamalı olarak geç-mek, sporun her türlü kuralına tam uymak önemlidir. Özetle, yapılacak spora veya faaliyete gereken önemi vererek bilimsel, bilinçli şekilde yaklaşmak gere-kir.

Page 35: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201234 ARALIK 2012 35

YEŞİL SAHALARKÂBUSUNUZ OLMASIN

İster profesyonel anlamda ister-se hobi olarak yapılsın; her türlü spor aktivitesi sırasında oluşan, vücudun tamamının veya bir bölgesinin normalden fazla bir kuvvetle karşılaşması sonucun-da, dokuların dayanıklılık sını-rını aşmasıyla meydana gelen yaralanmalara spor yaralanma-ları denilir. Spor yaralanmaları direkt travma (vurma, çarpma) şeklinde veya zaman içinde aşı-rı kullanma (sürekli zorlanma) şeklinde görülür. Bu yaralan-maların yüzde 65-75’i önemsiz ve sorun oluşturmayan, yüzde 35-25’i ise kısa veya uzun süreli tedavi gerektiren yaralanmalar-dır.40 KİŞİDEN BİRİNDE GÖRÜLÜ-YORYapılan spor tipine bağlı olarak değişmekle beraber spor ya-ralanmalarının görülme sıklığı yüzde 5-15’tir. Yapılan bir araş-tırmada; spor yapanlardan her 40 kişiden birisinde ciddi spor yaralanması, 4.000 kişiden biri-sin de spor sakatlığı görülmek-tedir.DIŞ ETKENLERE DİKKAT!Yapılan sporun türü, antrenman şekli, kurallara uyum, çevresel nedenler, zemin, spor malzeme-leri olarak sayılabilir. Özellikle yaralanmaların önlenebilmesi açısından bu nedenlerin bilin-mesi önemlidir.Sporun tipi: Temas sporlarında yaralanma olasılığı daha fazla-dır. Örneğin, spor yaralanması görülme oranları futbolda yüz-de 10, güreş yüzde 6, atletizm-

de yüzde 1 ve kayakta yüzde 0.5 / gün olarak saptanmıştır.Antrenman şekli: Antrenma-nın yüksek düzeyde olması ve yoğunluğunun artması, teknik değişikliği, kurallara uymama, ısınma ve soğuma periyodunun yetersiz olması, antrenörün olumsuz tutumu ve aşırı egzer-size erken başlama gibi neden-lere bağlıdır.Zemin: Koşu yüzeyinin çim yüzeyden sentetik yüzeye de-ğişmesi (sentetik yüzeyde ön çapraz bağ yaralanma riski artmaktadır), düzgünlük, şok absorbsiyonu ve temas kuvveti değişimleri yaranmaları etkile-mektedir.Çevresel nedenler: Spor yapılan ortamda; ısı, nem (iklim koşul-ları), aydınlanma, toz ve rüzgar gibi birçok faktör önemlidir. Ye-tersiz ısınma ile birlikte soğuk hava esnekliğin azalmasına ve tutukluğa tersine sıcak ve nemli hava ise ısı felcine neden olmak-tadır. Yetersiz ışıkta yarışma veya antrenman ise yaralanma olasılığını arttırmaktadır.Kullanılan Malzeme: Uygun ayakkabı sporcunun en temel ve en önemli malzemesidir. Ayrıca koruyucu malzemelerin (dizlik, tekmelik, kask gibi) korunma-daki önemi çok fazladır. Aksine eski veya uygunsuz antrenman ayakkabısı veya ıslak futbol topu, kalitesiz veya eski koru-yucu malzemelerin kullanılması ciddi sorun olma nedenlerin-dendir.YAPISAL BOZUKLUKLAR YARA-

Dr. Hamdi ÖZKAN | Ortopedi ve Travmatoloji

LANMA NEDENİYapısal bozukluklar; düztaban-lık, bacak eşitsizliği, eklem sert-liği veya gevşekliği gibi sebepler yaralanmaya zemin hazırlayabi-lir. Aşırı fizyolojik ve zihinsel yor-gunluk, sigara, alkol, uyuşturucu maddeler ve doping gibi kötü alışkanlıklar ile konsantrasyon yetersizliği, riske atılma, aşırı hırs ve bireysel davranışlardan oluşan ‘psikolojik faktörler’ de spor yaralanmalarının önemli nedenlerindendir.SPORCU KAYNAKLI YARALAN-MALARFaaliyet öncesi yeterli ısınma, doğru gerilme teknikleri, denge-li kas gücü için kuvvetlendirme egzersizleri, aerobik (kalp-da-mar-solunum) formu, kas gücü ve yapılan spora özel form ve uygun beslenmenin temini ge-reklidir. Ayrıca yaşın, cinsiyetin, vücut ağırlığı ve içeriğinin spora uygunluğu, kas gücünün yeterli olması, kas tutukluğu ve zayıflı-ğının olmaması, doğumsal veya sonradan oluşan kas-kemik so-runlarının bulunmaması spor yaralanmalarının önlenmesinde önemli noktalardır. YARALANMALARA KARŞI ÖNLE-MİNİZİ ALINSürekli ve düzenli sağlık kon-trolleri, yeterli sürede tedavi yapılmalı, lokal enjekte edilen ilaçlar ve kortizon kullanılma-malı, sakatlığın uzun sürdüğü olgularda yüksek performans antrenmanları sonlandırılmalı, kişinin spora uygunluğu sağlan-malı, kuvvet antrenmanlarına uyum ile dış faktörler ortadan kaldırılmalı ve de sporcu ile an-trenör tam olarak bilgilendiril-melidir. Ayrıca tanı ve tedavinin, konunun eğitimini almış kişiler dışındaki sağlık eğitimi olmayan kimseler tarafından yapılma-sının engellenmesi gereklidir. Özellikle sorunların sakatlığın olmasını engelleyecek şekilde yani koruyucu olmasını sağla-

mak tedavi etmekten hem daha önemli hem de daha sağlıklı ve de ekonomiktir.SPORDAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLERVücut yapısı ve güç olarak ya-pılacak olan spora uygunluğun hekim tarafından saptanması, detaylı ilk sağlık muayenesinin yapılması gerekir. Spor aktivi-tesine belirli ısınma, gerilme ve güçlendirme egzersizlerinden sonra başlanmalıdır. Özellikle kuvvet antrenmanlarına belirli program kapsamında aşamalı olarak geçilmelidir. Esas olarak spora bilinçli, kontrollü ve bilim-sel ölçülerde başlanmalıdır.İLK MÜDAHELE ÖNEMLİHer türlü spor yaralanmasın-da öncelikli olarak aktiviteyi durdurmak gerekir. Yaralanmış kısmın kullanılması veya zorlan-ması sorunun daha fazla büyü-mesine yol açabilir. İlgili bölge kısa sürede hızla şişiyorsa ciddi hasar söz konusudur. Bu durum-da yaralanan bölgenin korun-masına yönelik atelleme veya bandajlama yapılması gerekir. Takiben soğuk uygulamak, ilgi-li bölgeyi kalp hizasının üstüne kaldırmak kanamayı azaltacak-tır. Atel ve/veya bandajlama, soğuk uygulama ve yükseltmek yapıldıktan sonra tanı ve teda-vinin tam yapılması için gerekli merkezlere başvurmak gerekir. Yaralanmadan sonraki ilk 24-48 saatte yapılması gerekenler; dinlenme, kompresyon bandajı, soğuk uygulama (2-3 saat ara ile 10-15 dakika soğuk), ele-vasyon (kalp hizasının üstüne kaldırmak) ve antienflamatuar ilaç uygulamasıdır. Yaralanmış bölgeye masaj, sıcak uygulama ve zorlayıcı şekildeki muayene ile uygulamalar kesinlikle yapıl-mamalıdır. Özellikle eğitimsiz kimseler tarafından tanı/tedavi amaçlı her türlü uygulamaya izin verilmemelidir.SPORA YENİ BAŞLAYANA ÖNE-

RİLERKendilerine uygun sporu seç-mek, kaliteli spor malzemeleri ile düzgün ortamlarda spor yap-mak, spora başlamadan sağ-lık muayenelerini yaptırtmak, ısınma ve soğuma periyotlarına dikkat etmek, güçlendirme eg-zersizlerine aşamalı olarak geç-mek, sporun her türlü kuralına tam uymak önemlidir. Özetle, yapılacak spora veya faaliyete gereken önemi vererek bilimsel, bilinçli şekilde yaklaşmak gere-kir.

Page 36: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201236 ARALIK 2012 37

VERTiGO DÜNYANIZIDÖNDÜRMESiNDr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz

!Olduğunuz yerde etrafınız dönüyor ya da kendi kendinize döndüğü-nüzü hissediyorsanız bu belirtiler vertigo olduğunuzun işareti ola-bilir. Nörolojik hastalıklar ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olan vertigo, yaşam kalitesini ciddi ölçüde bozuyor.

Vertigo bir rotasyon hareketidir. Eşyaların hastanın etrafında bir eksen çevresinde dönüyor hissi veya hastanın eşyalar etrafında dönüyormuş hissi olarak tarif edilir. Hasta, olmayan bir hare-keti varmış gibi algılamakta ve kendisinin ya da çevresinin ha-reket ettiğini zannetmektedir. Yani bir hareket halüsinasyonu-dur. Dengemizin sağlanması ve çevreyle olan kontrolümüzün sağlıklı olmasında 3 ana sistem rol almaktadır. Gözler, iç kulak denge organı ve bütün eklem ile kaslarımızda yerleşik olan derin duyu dediğimiz algılayıcılar... Bu üç sistemden sürekli olarak bey-nimize bilgi akışı vardır ve beyni-mizdeki denge merkezine gelen bilgiler sürekli değerlendirilerek, böylece kas gruplarımıza komut-lar gönderilir. Vertigo başlı başı-na bir hastalık değildir ama pek çok hastalığın belirtisi olarak or-taya çıkar.

BAŞ DÖNMESİNİN NEDENLERİ Genelde periferik (beyin dışı) ve santral (beyin) nedenler olarak ikiye ayrılır. Baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir.1. Kulağa bağlı nedenler: ‣ Özellikle iç veya orta kulak hastalıkları en sık rastlanan nedendir. ‣ ÜSYE (üst solunum yolu infek-siyonları) sonrası iç kulak tutu-lumu. ‣ Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç ku-lakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyo-lojisinin bozulması). ‣ Meniyer hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapma-sı). ‣ Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanma-sı). ‣ Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit). ‣ Menenjit veya diğer ateşli has-

talıkların içkulağı etkilemesi. ‣ İç kulakta veya iç kulak sinirin-deki tümöral hastalıklar.

2.Boyun problemleri:Beyine giden damarların boyun-daki omurga problemlerine bağ-lı basıya uğraması ve kanlanma-nın bozulması.3. Travmalar:Sıklıkla başa veya boyun bölge-sine alınan sert darbeler iç kulak zarlarında yırtılma olabilir.4. Nörolojik hastalıklar:Beyin, beyincik gibi organlardan oluşan merkezi sinir sisteminde-ki kanama veya kan damarların-daki tıkanıklıklara bağlı beslen-me bozuklukları, multipl skleroz (MS), sifiliz, çeşitli beyin tümör-leri, parkinson hastalığı, migren v.b. hastalıklar dengenin bozul-masına neden olabilirler.5. Dahili hastalıklar:Kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı, kalp krizi, diabet, tiroid bezi hastalıkları, kansızlık, kon-trol edilemeyen yüksek tansiyon, düşük tansiyon, ileri kalp ritim bozuklukları, ani ve şiddetli su kaybı (ishal, kusma).6. Psikolojik denge bozuklukları:Panik atak, anksiyete (huzursuz-luk), stres, depresyon.Baş dönmesi olan hastada tanı konulabilmesi için öncelikle ku-lak-burun-boğaz hastalıkları ve gerekirse nöroloji hastalıkları uz-manı tarafından değerlendirilme yapılmalı. Bazı durumlarda dahi-liye, kardiyoloji, göz hastalıkları ve bazen de fizik tedavi bölümle-rini de içeren multi-displiner bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalığın doğası gereği verti-gonun sebebi araştırılırken tanı-sı ancak dışlama yöntemleriyle koyulabilmekte ve hastalar tanı-sı konulana kadar birçok bölüm tarafından muayene edilmek ve çok çeşitli tetkiklerin yapılması durumunda kalabilmektedirler.

BEYİN KAYNAKLI MI?Ani başlangıçlı baş dönmesi şikâyeti ile başvuran bir hastada

ilk olarak yapılması gereken bu durumun santral (beyin kaynaklı) mı yoksa periferik (beyin dışı) mi olduğunu belirlemektir. Periferik kaynaklılar genel olarak daha iyi seyirlidirler. Periferik kaynaklı vertigo nedenleri en çok iç kulak ve orta kulak hastalıkları nede-niyle oluşmaktadır. Oysa santral kaynaklı bir baş dönmesi beyin kanaması, beyin enfarktüsü gibi acil müdahale ve hatta yoğun ba-kım gerektirebilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?Nedeni ne olursa olsun, şiddetli baş dönmesi nöbetlerinde yatak istirahatı gereklidir. Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için ön-celikle asıl sebebin tedavisi gere-kir. Baş dönmesi eğer pozisyone bağlı (BPPV) ise bunun tedavisi (Epley manevrası) hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç ku-laktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaç-lar kullanılsa da hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi ameliyat ile tümörün çı-karılmasıdır. İlaç tedavisine cevap vermeyen meniyer hastalığı ame-liyat yapılır.

BAŞ DÖNMESİNİ AZALTMAK İÇİN NE YAPABİLİR?Aşırı kafa hareketlerinden (özel-likle yukarı bakmak) veya hızlı baş hareketlerinden kaçınmak, dolaşı-mı bozacak (nikotin, kafein ve tuz) ürünlerinin kullanımını azaltmak, ani pozisyon değişikliklerinden kaçınmak. Baş dönmenize neden olan stresten, sinirlilikten uzak durmak. Baş dönmeniz olduğunda araba kullanmak tehlikeli alet kul-lanmak veya merdiven tırmanmak gibi zarar verebilecek aktiviteler-den uzak durmak gerekir.

Page 37: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201236 ARALIK 2012 37

VERTiGO DÜNYANIZIDÖNDÜRMESiNDr. Abdullah AHMED | Kulak Burun Boğaz

!Olduğunuz yerde etrafınız dönüyor ya da kendi kendinize döndüğü-nüzü hissediyorsanız bu belirtiler vertigo olduğunuzun işareti ola-bilir. Nörolojik hastalıklar ve kalp hastalıkları gibi birçok hastalığın belirtisi olan vertigo, yaşam kalitesini ciddi ölçüde bozuyor.

Vertigo bir rotasyon hareketidir. Eşyaların hastanın etrafında bir eksen çevresinde dönüyor hissi veya hastanın eşyalar etrafında dönüyormuş hissi olarak tarif edilir. Hasta, olmayan bir hare-keti varmış gibi algılamakta ve kendisinin ya da çevresinin ha-reket ettiğini zannetmektedir. Yani bir hareket halüsinasyonu-dur. Dengemizin sağlanması ve çevreyle olan kontrolümüzün sağlıklı olmasında 3 ana sistem rol almaktadır. Gözler, iç kulak denge organı ve bütün eklem ile kaslarımızda yerleşik olan derin duyu dediğimiz algılayıcılar... Bu üç sistemden sürekli olarak bey-nimize bilgi akışı vardır ve beyni-mizdeki denge merkezine gelen bilgiler sürekli değerlendirilerek, böylece kas gruplarımıza komut-lar gönderilir. Vertigo başlı başı-na bir hastalık değildir ama pek çok hastalığın belirtisi olarak or-taya çıkar.

BAŞ DÖNMESİNİN NEDENLERİ Genelde periferik (beyin dışı) ve santral (beyin) nedenler olarak ikiye ayrılır. Baş dönmesi birçok organa bağlı olabilir.1. Kulağa bağlı nedenler: ‣ Özellikle iç veya orta kulak hastalıkları en sık rastlanan nedendir. ‣ ÜSYE (üst solunum yolu infek-siyonları) sonrası iç kulak tutu-lumu. ‣ Pozisyona bağlı baş dönmesi (BPPV olarak kısaltılır ve iç ku-lakta dengemizi sağlayan toza benzer bazı maddelerin fizyo-lojisinin bozulması). ‣ Meniyer hastalığı (İç kulaktaki sıvıların kimyasal durumlarının değişerek basınç artışı yapma-sı). ‣ Vestibüler Nörinit (İç kulaktaki denge ile ilgili sinyalleri beyine ulaştıran sinirin iltihaplanma-sı). ‣ Kronik orta kulak iltihaplarının iç kulağa yayılması (labirentit). ‣ Menenjit veya diğer ateşli has-

talıkların içkulağı etkilemesi. ‣ İç kulakta veya iç kulak sinirin-deki tümöral hastalıklar.

2.Boyun problemleri:Beyine giden damarların boyun-daki omurga problemlerine bağ-lı basıya uğraması ve kanlanma-nın bozulması.3. Travmalar:Sıklıkla başa veya boyun bölge-sine alınan sert darbeler iç kulak zarlarında yırtılma olabilir.4. Nörolojik hastalıklar:Beyin, beyincik gibi organlardan oluşan merkezi sinir sisteminde-ki kanama veya kan damarların-daki tıkanıklıklara bağlı beslen-me bozuklukları, multipl skleroz (MS), sifiliz, çeşitli beyin tümör-leri, parkinson hastalığı, migren v.b. hastalıklar dengenin bozul-masına neden olabilirler.5. Dahili hastalıklar:Kalp yetmezliği, kalp kapakçığı hastalığı, kalp krizi, diabet, tiroid bezi hastalıkları, kansızlık, kon-trol edilemeyen yüksek tansiyon, düşük tansiyon, ileri kalp ritim bozuklukları, ani ve şiddetli su kaybı (ishal, kusma).6. Psikolojik denge bozuklukları:Panik atak, anksiyete (huzursuz-luk), stres, depresyon.Baş dönmesi olan hastada tanı konulabilmesi için öncelikle ku-lak-burun-boğaz hastalıkları ve gerekirse nöroloji hastalıkları uz-manı tarafından değerlendirilme yapılmalı. Bazı durumlarda dahi-liye, kardiyoloji, göz hastalıkları ve bazen de fizik tedavi bölümle-rini de içeren multi-displiner bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Hastalığın doğası gereği verti-gonun sebebi araştırılırken tanı-sı ancak dışlama yöntemleriyle koyulabilmekte ve hastalar tanı-sı konulana kadar birçok bölüm tarafından muayene edilmek ve çok çeşitli tetkiklerin yapılması durumunda kalabilmektedirler.

BEYİN KAYNAKLI MI?Ani başlangıçlı baş dönmesi şikâyeti ile başvuran bir hastada

ilk olarak yapılması gereken bu durumun santral (beyin kaynaklı) mı yoksa periferik (beyin dışı) mi olduğunu belirlemektir. Periferik kaynaklılar genel olarak daha iyi seyirlidirler. Periferik kaynaklı vertigo nedenleri en çok iç kulak ve orta kulak hastalıkları nede-niyle oluşmaktadır. Oysa santral kaynaklı bir baş dönmesi beyin kanaması, beyin enfarktüsü gibi acil müdahale ve hatta yoğun ba-kım gerektirebilir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?Nedeni ne olursa olsun, şiddetli baş dönmesi nöbetlerinde yatak istirahatı gereklidir. Baş dönmesi kendisi bir hastalık olmayıp başka hastalığın belirtisi olduğu için ön-celikle asıl sebebin tedavisi gere-kir. Baş dönmesi eğer pozisyone bağlı (BPPV) ise bunun tedavisi (Epley manevrası) hareketlerle olmaktadır. Bu hareketler iç ku-laktaki bazı partiküllerin yerine oturmasını sağlamaktadır. Diğer sebeplerde ilaç tedavisi kullanmak gerekir. Bu amaçla değişik ilaç-lar kullanılsa da hemem hemen hepsi belli oranda baş dönmesini azaltırlar. Baş dönmesi şiddetli olan hastalar bazen serum takılıp hastaneye yatırmak gerekebilir. Tümörlere bağlı baş dönmelerinin tedavisi ameliyat ile tümörün çı-karılmasıdır. İlaç tedavisine cevap vermeyen meniyer hastalığı ame-liyat yapılır.

BAŞ DÖNMESİNİ AZALTMAK İÇİN NE YAPABİLİR?Aşırı kafa hareketlerinden (özel-likle yukarı bakmak) veya hızlı baş hareketlerinden kaçınmak, dolaşı-mı bozacak (nikotin, kafein ve tuz) ürünlerinin kullanımını azaltmak, ani pozisyon değişikliklerinden kaçınmak. Baş dönmenize neden olan stresten, sinirlilikten uzak durmak. Baş dönmeniz olduğunda araba kullanmak tehlikeli alet kul-lanmak veya merdiven tırmanmak gibi zarar verebilecek aktiviteler-den uzak durmak gerekir.

Page 38: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201238 ARALIK 2012 39

Kuru cilde neden olan çevresel etkenler; aşırı sıcak su kullanı-mı, deterjanlar, giysilerden do-layı oluşan sürtünme, rüzgara maruz kalmak, çevre kirliliği, klima ve diğer kimyasal madde-ler olarak sıralanabilir.Cilt kuruluğu olan kişilerin ço-ğunda, başka bir hastalık neden değildir. Fakat atopik egzama, kalıtsal bazı hastalıklar, iktiyoz, sedef gibi cilt hastalıkları, meta-bolik faktörler, tiroit bezinin ye-terince çalışamaması, aşırı kilo kaybı ve yaşın ilerlemesi kuru deriye neden olur. Su kaybı, vü-cudun bölgelerine göre farklı-lıklar gösterir. Kuruluk özellikle dış yüzlerde yani kollarda, ba-caklarda ve sırtta daha belirgin olur; çünkü bu bölgelerde daha az yağ bezleri vardır.İLK BELİRTİ DONUK GRİ BEYAZ RENKDeri kuruluğunun ilk belirtisi, deride donuk gri beyaz bir renk-tir. Kuruluk arttıkça renk deği-şikliğine ek olarak ciltte gerilme hissi, pul pul soyulmalar, kepek-lenme, deri yüzeyinde pürüz-lenme, çatlaklar oluşur. Kaşıntı, kuru derinin neden olduğu diğer bir büyük şikâyettir.Soğuğa maruz kalan ciltte epi-dermal su kaybı artar ve bu artış cildin kurumasına neden olur. Dolayısıyla kış mevsimi de cilt kuruluğu şikâyetlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Dö-nemsel kuruluk dendiğinde ‘kış

kaşıntısı’ olarak da bilinen so-ğuğa bağlı kuruluk akla gelir ki kış aylarında düşük neme bağlı olarak gelişen bu tablodan ko-runmak için mutlaka koruyucu giysiler giyilmeli, nemlendiri-ciler kullanılmalıdır. Güneş de, hem ısı hem de ışın etkisiyle de-rinin nem kaybına neden olur. Kozmetik açıdan kaba ve kuru bir deri görüntüsüne mahkum olmamak için yaz ve kış ayları boyunca güneş koruyucu ürün-ler kullanmak gerekir. Güneş koruyucular deride oluşabilecek hasarları ve derinin kuruması-nı engeller. Suyla sık temasta bulunmak derinin nem kaybı-na neden olduğu gibi kese ve lif kullanma sırasında oluşan sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkabilecek irritasyon ve cildin üzerindeki koruyucu yağ taba-kasının kaldırılması kuruluğun şiddetini daha da artırır.RASTGELE NEMLENDİRİCİ KUL-LANMAYINCilt kuruluğu olan kişiler mut-laka bir dermatoloji uzmanına danışmalıdır. Kişinin şikâyetle-ri, belirtilerin süresi ve şiddeti, tedavinin şeklini belirler. Bazı olgularda sadece nemlendirici-ler yeterli olurken, belirtilerin şiddetli olan kişilerde antihis-taminik ilaçlar, eğer irritasyon belirtileri varsa topikal korti-kosteroidli merhemler vermek gerekebilir. Çok sayıda ve mar-kada nemlendirici olduğundan

SOĞUK HAVALAR KAPIMIZI ÇALDI

Dr. Mustafa Naci ÇELİKKAN | Dermatoloji

CiLT KURULUĞUNAHAZIR MISINIZ?

İnsanlar yaşlandıkça daha çok ortaya çıkan bir tablo olan cilt kuruluğu ‘Kserozis’ olarak bi-linir. Yaşlanmayla beraber yağ ve ter bezlerinin az çalışması ile daha kuru ve daha az yağlı bir cilt oluşur. Derinin üst tabaka-sının yaklaşık yüzde 10 kadarlık bir kısmını su oluşturur. Bu yüz-denin giderek azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa ne-den olur.

rastgele bir nemlendirici kul-lanımı doğru değildir. Hastanın deri tipine ve şikâyetlerine uy-gun nemlendiriciler önerilmeli-dir.Kışın cilt kuruluğu önlenmezse tahrişlerin oluşumu kolaylaşır. İrritasyon gelişmiş olan deri kaşınır, kaşınma sonrası deride kalınlaşmalar oluşur, kaşınırken tırnaklar yoluyla yırtıklar gelişir ve enfeksiyon için mikroplara kapı açılmış olur. Tüm bunların sonucunda gelişen tabloların çoğu iz bırakarak iyileşirKuru cilt problemi olan hasta-lar yağ içinde su emülsiyonu dediğimiz deriyi daha yoğun nemlendiren ürünler kullanabi-lirler. Deride irritasyon proble-mi olmayan kişiler ise üre ihtiva eden kozmetik nemlendiriciler-den fayda görebilirler. Banyo sonunda kullanılan vücut yağ-ları ise suyu hapsederek deri-nin nem kaybını engeller. Bu tip kozmetik ürünlerin de oldukça faydası vardır. YAPILMASI GEREKENLER: ‣* Bol su içmenin her organa olduğu gibi cildimize de çok yararı vardır. ‣* Sıcak su ile banyo yapılma-malı ve banyo sıklığı azaltıl-malıdır. ‣* Kullanılan ürünlerin mutlaka kuru ciltler için olan ürünler olmasına dikkat edilmelidir. Cildi kurutmayan sabunlar, şampuanlar kullanılmalıdır. ‣* Yıkandıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nem-liyken cilt tipi için uygun olan nemlendiriciler uygulanmalı-dır. ‣* Ortamın nemlendirmek cilt kuruluğunu azaltmaya katkıda bulunur. ‣* Cilt kuruluğunu önlemede en önemli silah nemlendiriciler-dir. Özellikle lanolin, gliserin, üre gibi güçlü nemlendirici-lerin kullanılması her zaman gerekir.

Page 39: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201238 ARALIK 2012 39

Kuru cilde neden olan çevresel etkenler; aşırı sıcak su kullanı-mı, deterjanlar, giysilerden do-layı oluşan sürtünme, rüzgara maruz kalmak, çevre kirliliği, klima ve diğer kimyasal madde-ler olarak sıralanabilir.Cilt kuruluğu olan kişilerin ço-ğunda, başka bir hastalık neden değildir. Fakat atopik egzama, kalıtsal bazı hastalıklar, iktiyoz, sedef gibi cilt hastalıkları, meta-bolik faktörler, tiroit bezinin ye-terince çalışamaması, aşırı kilo kaybı ve yaşın ilerlemesi kuru deriye neden olur. Su kaybı, vü-cudun bölgelerine göre farklı-lıklar gösterir. Kuruluk özellikle dış yüzlerde yani kollarda, ba-caklarda ve sırtta daha belirgin olur; çünkü bu bölgelerde daha az yağ bezleri vardır.İLK BELİRTİ DONUK GRİ BEYAZ RENKDeri kuruluğunun ilk belirtisi, deride donuk gri beyaz bir renk-tir. Kuruluk arttıkça renk deği-şikliğine ek olarak ciltte gerilme hissi, pul pul soyulmalar, kepek-lenme, deri yüzeyinde pürüz-lenme, çatlaklar oluşur. Kaşıntı, kuru derinin neden olduğu diğer bir büyük şikâyettir.Soğuğa maruz kalan ciltte epi-dermal su kaybı artar ve bu artış cildin kurumasına neden olur. Dolayısıyla kış mevsimi de cilt kuruluğu şikâyetlerinin en yoğun olduğu dönemdir. Dö-nemsel kuruluk dendiğinde ‘kış

kaşıntısı’ olarak da bilinen so-ğuğa bağlı kuruluk akla gelir ki kış aylarında düşük neme bağlı olarak gelişen bu tablodan ko-runmak için mutlaka koruyucu giysiler giyilmeli, nemlendiri-ciler kullanılmalıdır. Güneş de, hem ısı hem de ışın etkisiyle de-rinin nem kaybına neden olur. Kozmetik açıdan kaba ve kuru bir deri görüntüsüne mahkum olmamak için yaz ve kış ayları boyunca güneş koruyucu ürün-ler kullanmak gerekir. Güneş koruyucular deride oluşabilecek hasarları ve derinin kuruması-nı engeller. Suyla sık temasta bulunmak derinin nem kaybı-na neden olduğu gibi kese ve lif kullanma sırasında oluşan sürtünmeye bağlı olarak ortaya çıkabilecek irritasyon ve cildin üzerindeki koruyucu yağ taba-kasının kaldırılması kuruluğun şiddetini daha da artırır.RASTGELE NEMLENDİRİCİ KUL-LANMAYINCilt kuruluğu olan kişiler mut-laka bir dermatoloji uzmanına danışmalıdır. Kişinin şikâyetle-ri, belirtilerin süresi ve şiddeti, tedavinin şeklini belirler. Bazı olgularda sadece nemlendirici-ler yeterli olurken, belirtilerin şiddetli olan kişilerde antihis-taminik ilaçlar, eğer irritasyon belirtileri varsa topikal korti-kosteroidli merhemler vermek gerekebilir. Çok sayıda ve mar-kada nemlendirici olduğundan

SOĞUK HAVALAR KAPIMIZI ÇALDI

Dr. Mustafa Naci ÇELİKKAN | Dermatoloji

CiLT KURULUĞUNAHAZIR MISINIZ?

İnsanlar yaşlandıkça daha çok ortaya çıkan bir tablo olan cilt kuruluğu ‘Kserozis’ olarak bi-linir. Yaşlanmayla beraber yağ ve ter bezlerinin az çalışması ile daha kuru ve daha az yağlı bir cilt oluşur. Derinin üst tabaka-sının yaklaşık yüzde 10 kadarlık bir kısmını su oluşturur. Bu yüz-denin giderek azalması deride çatlama, kaşıntı ve kuruluğa ne-den olur.

rastgele bir nemlendirici kul-lanımı doğru değildir. Hastanın deri tipine ve şikâyetlerine uy-gun nemlendiriciler önerilmeli-dir.Kışın cilt kuruluğu önlenmezse tahrişlerin oluşumu kolaylaşır. İrritasyon gelişmiş olan deri kaşınır, kaşınma sonrası deride kalınlaşmalar oluşur, kaşınırken tırnaklar yoluyla yırtıklar gelişir ve enfeksiyon için mikroplara kapı açılmış olur. Tüm bunların sonucunda gelişen tabloların çoğu iz bırakarak iyileşirKuru cilt problemi olan hasta-lar yağ içinde su emülsiyonu dediğimiz deriyi daha yoğun nemlendiren ürünler kullanabi-lirler. Deride irritasyon proble-mi olmayan kişiler ise üre ihtiva eden kozmetik nemlendiriciler-den fayda görebilirler. Banyo sonunda kullanılan vücut yağ-ları ise suyu hapsederek deri-nin nem kaybını engeller. Bu tip kozmetik ürünlerin de oldukça faydası vardır. YAPILMASI GEREKENLER: ‣* Bol su içmenin her organa olduğu gibi cildimize de çok yararı vardır. ‣* Sıcak su ile banyo yapılma-malı ve banyo sıklığı azaltıl-malıdır. ‣* Kullanılan ürünlerin mutlaka kuru ciltler için olan ürünler olmasına dikkat edilmelidir. Cildi kurutmayan sabunlar, şampuanlar kullanılmalıdır. ‣* Yıkandıktan sonra cilt çok kurulanmamalı ve hafif nem-liyken cilt tipi için uygun olan nemlendiriciler uygulanmalı-dır. ‣* Ortamın nemlendirmek cilt kuruluğunu azaltmaya katkıda bulunur. ‣* Cilt kuruluğunu önlemede en önemli silah nemlendiriciler-dir. Özellikle lanolin, gliserin, üre gibi güçlü nemlendirici-lerin kullanılması her zaman gerekir.

Page 40: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201240 ARALIK 2012 41

Kullanımı ve yaygınlığı hızla artan bilgisayarların kullanımına bağ-lı olarak gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bir takım prob-lemlerin meydana gelmesi, göz yorgunluğu hali olarak yorumlan-maktadır. Sıklıkla görülen belirtile-ri şöyle sıralanabilir: Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kı-zarıklık, gözleri kısarak bakmak,

odaklama zorluğu, çift görme, yazı karakterlerinin veya grafiklerin etrafında ışık hareleri ya da saçıl-malar görmek, ışığa karşı hassasi-yet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı.Sayılan bu belirtilerden bazılarının, bilgisayar karşısında çalışırken ya-şanıyor olması, bilgisayara bağlı göz yorgunluğunu işaret ediyor olabilir. Belirtilerin görülme sıklı-ğı ve şiddeti, kişiye bağlı sebepler

dışında, çalışma ortamının şekli-ne ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler gösterecektir. Bu bağlamda, bilgisayar kullanımının gözlerde yarattığı problemlerden ve çözüm önerilerinden bahset-mek faydalı olacaktır.Bilgisayar kullananlardaki göz problemleri niçin ortaya çıkıyor?Bahsettiğimiz yorgunluk belirti-lerini kendisinde hisseden kişi ilk olarak muayenesini yaptırıp, göz

BiLGiSAYARA‘GÖZ’ KIRPIN

Dr. Mehmet Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

sağlığı hakkında bilgi edinmelidir; çünkü bu belirtilerin en büyük ne-deni gözlerdeki kırma kusurudur (gözlük veya lens takmayı gerekti-recek numara bozukluğu). Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi bu ko-nudaki ilk aşamadır. Ayrıca halen kullanılan gözlük camı veya lensle-rin numaralarının yetersiz kalması da göz yorgunluğuna sebep ola-bilecektir. Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kulla-nımı insanların gözlerini bozmaz. Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bil-mediği bir kırma kusurunun, belir-tileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder.DAKİKADA 25 KEZ GÖZ KIRPI-YORUZBu şikayetlerin oluşmasında en önemli nedenlerden biri, belli bir süredeki göz kırpma sayısının çok azalmasıdır. Normalde dakikada ortalama 25 kere gözlerimizi kır-parız. Bu işlemin üst kapağının dinlenmesi, gözyaşı ile gözün bes-lenmesi ve temizlenmesi, kornea yüzeyinin kayganlaştırılması ve üzerinde son derece düzgün bir yüzey oluşturarak net ve berrak görmenin sağlanması gibi birçok nedeni vardır. Ekranlarla çalışır-ken bu sayı dakikada 10’un altına, hatta 5-6’ya düşer. Böyle olunca da gözyaşı buharlaşır, kornea yü-zeyi kurur, yanma, batma, kızarık-lık gibi birçok şikayete neden olur. Ayrıca, bilgisayara gözlerini iyice açarak bakanlar olabilir. Bu durum da sorunu artıran bir etkendir.KORUYUCU FİLTRE KULLANINBilgisayarlarda ekran özellikleri, gözleri etkileyen diğer bir önem-li faktördür. Çalışmalar sonucu anlaşılmıştır ki, gözler monitöre baktığında tam bir kilitlenme (yani tam bir ekrana uyum) sağlanama-makta, küçük göz kasları sürekli kasılıp gevşemekte ve kristal göz

merceği devamlı şekil değiştir-mektedir; bunun anlamı gözlerin ekrana tam odaklanamamasıdır, tabii ki sonucunda göz yorgunlu-ğu şikayetleri başlayacaktır. Bu sebeple, göz sağlığı açısından, kul-lanılan ekranlar yüksek çözünürlü ve düşük parlaklık oranlı olmalıdır, büyük ve daha gelişmiş teknoloji ürünü ekranlar (LCD) en sorunsuz ekran tipleridir. Koruyucu filtre kullanılması hem yansımayı azal-tır, hem de düşük bir oranda da olsa monitörden yayılan radyas-yonu süzer.EKRAN ZEMİN RENGİ AÇIK OL-MALIGözlerimizde, fazla ışığın içeri gir-mesini ve gözü rahatsız etmesini engelleyen bir mekanizma bulun-maktadır. Aşırı parlak bir ışık bu mekanizmayı otomatik olarak devreye sokar ve gözün daha faz-la çalışarak efor sarf etmesine neden olur. Bunun uzun sürmesi durumunda gözler yorulacak, bu aşırı ışıklı ortamdan rahatsız oldu-ğunu, yorgunluk belirtilerini orta-ya çıkararak anlatmaya çalışacak-tır. Çalışma ortamında direk göze gelen bir ışık kaynağını ortadan kaldırmak gerekir, pencereden sı-zan ışığın arkaya alınması da göz-leri rahatlatacaktır. Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayar-lanması gerekir. Ayrıca monitö-rün kontrast ve parlaklık ayarının da uygun bir şekilde ayarlanması yerinde olacaktır, ekran zemin renginin açık, yazı karakterlerinin ise koyu renklerde tercih edilmesi gözlerin zorlanmasını önleyecek-tir.BUNLARA DİKKAT EDİN!Bilgisayar ekranından en az etki-lenmek için nelere dikkat edilmeli? ‣ Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmak gerekir. ‣ Bilgisayar kullanım süresi günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırıl-malıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara verilmelidir,

‣ Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır. ‣ Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır. ‣ Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır. ‣ Teşhis edilmemiş bir kırma kusu-ru açısından göz muayenesinden geçmek yararlı olur. ‣ ‘’20-20’’ kuralına uymak yararlı-dır. Bilgisayarda 20 dakika çalış-tıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur. ‣ Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır. ‣ Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisa-yar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır. ‣ Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullan-maktır. ‣ Çalışma ortamı fazla aydınlatıl-mamalıdır. Aşırı aydınlatma ya-pan masa lambalarından kaçın-mak gerekir. ‣ Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yeni-leme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üze-rine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur. ‣ Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforu-nu artırır. ‣ 45 yaş üzerinde ve yakın gözlü-ğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan ‘Bilgisayar Gözlüğü’ kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azal-tır, okuma kolaylığı sağlar. ‣ Tüm bu önlemlere rağmen göz-lerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı dam-laları kullanılabilir.

Page 41: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201240 ARALIK 2012 41

Kullanımı ve yaygınlığı hızla artan bilgisayarların kullanımına bağ-lı olarak gözün kendisinde ya da görme kalitesinde bir takım prob-lemlerin meydana gelmesi, göz yorgunluğu hali olarak yorumlan-maktadır. Sıklıkla görülen belirtile-ri şöyle sıralanabilir: Yorgun ve ağrılı gözler, gözlerde yanma ve batma, bulanık görme, kuruluk hissi, sulanma, kaşıntı, kı-zarıklık, gözleri kısarak bakmak,

odaklama zorluğu, çift görme, yazı karakterlerinin veya grafiklerin etrafında ışık hareleri ya da saçıl-malar görmek, ışığa karşı hassasi-yet, baş ağrısı, boyun, sırt ve omuz ağrısı.Sayılan bu belirtilerden bazılarının, bilgisayar karşısında çalışırken ya-şanıyor olması, bilgisayara bağlı göz yorgunluğunu işaret ediyor olabilir. Belirtilerin görülme sıklı-ğı ve şiddeti, kişiye bağlı sebepler

dışında, çalışma ortamının şekli-ne ve kişinin alışkanlıklarına göre de değişiklikler gösterecektir. Bu bağlamda, bilgisayar kullanımının gözlerde yarattığı problemlerden ve çözüm önerilerinden bahset-mek faydalı olacaktır.Bilgisayar kullananlardaki göz problemleri niçin ortaya çıkıyor?Bahsettiğimiz yorgunluk belirti-lerini kendisinde hisseden kişi ilk olarak muayenesini yaptırıp, göz

BiLGiSAYARA‘GÖZ’ KIRPIN

Dr. Mehmet Fatih KARADAĞ | Göz Hastalıkları

sağlığı hakkında bilgi edinmelidir; çünkü bu belirtilerin en büyük ne-deni gözlerdeki kırma kusurudur (gözlük veya lens takmayı gerekti-recek numara bozukluğu). Miyopi, hipermetropi, astigmatizma gibi kırma kusurlarının olup olmadığı saptanarak bunların gözlük camı veya lenslerle düzeltilmesi bu ko-nudaki ilk aşamadır. Ayrıca halen kullanılan gözlük camı veya lensle-rin numaralarının yetersiz kalması da göz yorgunluğuna sebep ola-bilecektir. Burada, halk arasında yaygınca inanılan yanlış bir görüşe değinmek ve doğrusunu anlatmak yerinde olacaktır; bilgisayar kulla-nımı insanların gözlerini bozmaz. Ancak mevcut olan ve kişinin o ana kadar önemsemediği veya bil-mediği bir kırma kusurunun, belir-tileriyle ortaya çıkmasına aracılık eder.DAKİKADA 25 KEZ GÖZ KIRPI-YORUZBu şikayetlerin oluşmasında en önemli nedenlerden biri, belli bir süredeki göz kırpma sayısının çok azalmasıdır. Normalde dakikada ortalama 25 kere gözlerimizi kır-parız. Bu işlemin üst kapağının dinlenmesi, gözyaşı ile gözün bes-lenmesi ve temizlenmesi, kornea yüzeyinin kayganlaştırılması ve üzerinde son derece düzgün bir yüzey oluşturarak net ve berrak görmenin sağlanması gibi birçok nedeni vardır. Ekranlarla çalışır-ken bu sayı dakikada 10’un altına, hatta 5-6’ya düşer. Böyle olunca da gözyaşı buharlaşır, kornea yü-zeyi kurur, yanma, batma, kızarık-lık gibi birçok şikayete neden olur. Ayrıca, bilgisayara gözlerini iyice açarak bakanlar olabilir. Bu durum da sorunu artıran bir etkendir.KORUYUCU FİLTRE KULLANINBilgisayarlarda ekran özellikleri, gözleri etkileyen diğer bir önem-li faktördür. Çalışmalar sonucu anlaşılmıştır ki, gözler monitöre baktığında tam bir kilitlenme (yani tam bir ekrana uyum) sağlanama-makta, küçük göz kasları sürekli kasılıp gevşemekte ve kristal göz

merceği devamlı şekil değiştir-mektedir; bunun anlamı gözlerin ekrana tam odaklanamamasıdır, tabii ki sonucunda göz yorgunlu-ğu şikayetleri başlayacaktır. Bu sebeple, göz sağlığı açısından, kul-lanılan ekranlar yüksek çözünürlü ve düşük parlaklık oranlı olmalıdır, büyük ve daha gelişmiş teknoloji ürünü ekranlar (LCD) en sorunsuz ekran tipleridir. Koruyucu filtre kullanılması hem yansımayı azal-tır, hem de düşük bir oranda da olsa monitörden yayılan radyas-yonu süzer.EKRAN ZEMİN RENGİ AÇIK OL-MALIGözlerimizde, fazla ışığın içeri gir-mesini ve gözü rahatsız etmesini engelleyen bir mekanizma bulun-maktadır. Aşırı parlak bir ışık bu mekanizmayı otomatik olarak devreye sokar ve gözün daha faz-la çalışarak efor sarf etmesine neden olur. Bunun uzun sürmesi durumunda gözler yorulacak, bu aşırı ışıklı ortamdan rahatsız oldu-ğunu, yorgunluk belirtilerini orta-ya çıkararak anlatmaya çalışacak-tır. Çalışma ortamında direk göze gelen bir ışık kaynağını ortadan kaldırmak gerekir, pencereden sı-zan ışığın arkaya alınması da göz-leri rahatlatacaktır. Kullanılacak ışık kaynağının, arkadan, omuz hizasından monitöre veya çalışma masasına düşecek şekilde ayar-lanması gerekir. Ayrıca monitö-rün kontrast ve parlaklık ayarının da uygun bir şekilde ayarlanması yerinde olacaktır, ekran zemin renginin açık, yazı karakterlerinin ise koyu renklerde tercih edilmesi gözlerin zorlanmasını önleyecek-tir.BUNLARA DİKKAT EDİN!Bilgisayar ekranından en az etki-lenmek için nelere dikkat edilmeli? ‣ Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmak gerekir. ‣ Bilgisayar kullanım süresi günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırıl-malıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara verilmelidir,

‣ Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır. ‣ Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır. ‣ Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır. ‣ Teşhis edilmemiş bir kırma kusu-ru açısından göz muayenesinden geçmek yararlı olur. ‣ ‘’20-20’’ kuralına uymak yararlı-dır. Bilgisayarda 20 dakika çalış-tıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur. ‣ Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır. ‣ Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisa-yar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır. ‣ Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullan-maktır. ‣ Çalışma ortamı fazla aydınlatıl-mamalıdır. Aşırı aydınlatma ya-pan masa lambalarından kaçın-mak gerekir. ‣ Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yeni-leme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üze-rine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur. ‣ Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforu-nu artırır. ‣ 45 yaş üzerinde ve yakın gözlü-ğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan ‘Bilgisayar Gözlüğü’ kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azal-tır, okuma kolaylığı sağlar. ‣ Tüm bu önlemlere rağmen göz-lerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı dam-laları kullanılabilir.

Page 42: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201242 ARALIK 2012 43

Bir ağaç dikmek, ilk can suyunu vermek ve yaşama armağan et-mek gizemli bir aşkın ifadesidir. Yaprakları solmuş, cılız gövdesiy-le yaşama tutunmaya çalışan bir çiçeğe yaşam hakkı tanımak, bir tas su vermek ilahi bir sevginin tezahürüdür. Penceremize gelen bir kırlangıcın bir damla suya veya bir lokma kuru ekmeğe ihtiyacı ol-duğunu anlamak ve kursağından geçecek birkaç damla su ve birkaç tane buğday tanesini bahşetmek mükemmel bir halet-i ruhiyenin yaşam armağanıdır.Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi vardır. Kan anonsları duydu-ğumuz anlar tam da bu çizginin üzerinde yürüdüğümüz anlardır. Atacağımız ilk adım herhangi bir insanın ölümüne ya da yaşamına atılmış bir adım olacaktır. Vücudu-muzda var olan 5500 ml kandan 450 ml’sini bağışlamak bir insanın yaşamı için can suyu, kederli ailesi için en büyük ikramiye olacaktır. Tabi ki bizim için de tazelenmiş kan, bulaşıcı hastalıklarımız için tarama fırsatı, bağışta bulunma-nın ilahi huzuru olacaktır.Kan; atardamar, toplardamar ve

kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gel-miş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır. Kanın; taşıma, düzenleme, savun-ma ve koruma görevleri vardır.

TAŞIMA GÖREVİHücrelerin ihtiyacı olan oksijeni akciğerlerden dokulara, metabo-lizma sonucu oluşan karbondiok-siti ise akciğerlere taşır. * Besin maddelerini, hormonları, enzimleri hücrelere götürmek ve metabolizma artıklarını hücreler arası sıvıdan alarak bunları vücut dışına atacak veya zararlı etkile-rini ortadan kaldıracak organlara taşır.

DÜZENLEME GÖREVİMetabolizma sonucu meydana gelen ısıyı, bütün vücuda dağıta-rak vücut ısısını düzenler.* Vücut sıvılarının pH dengesini ayarlar. Plazmadan karbondioksi-tin (asit) uzaklaştırılmasını sağla-yan hemoglobin, plazmanın asit-baz dengesini ayarlamaya yardım eder.

SAVUNMA GÖREVİ Vücuda giren virüs, bakteri gibi yabancı maddeler kanda bulunan lökositler tarafından fagosite edi-lerek zararsız hâle getirilir.* Vücuda giren yabancı maddele-re karşı antikor yapımı (humoral bağışıklık) ve yabancı hücrelerin tanınıp vücuttan atılması (hücre-sel bağışıklık) kan hücreleri tara-fından gerçekleştirilir.

KORUMA GÖREVİ Kanın görevlerinden birisi de pıh-tılaşma mekanizmasıdır. Pıhtılaş-ma mekanizması sayesinde hasa-ra uğrayan bir damarda meydana gelebilecek olan kan kaybı en aza indirilmiş olur. Böylece kan kendi varlığını korumuş olur.Ülkemizde her yıl 2 milyona yakın kan ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç ço-ğunlukla hastaların yakınlarından ve acil durumda sağlanabilmek-tedir. Kan, sentetik olarak üretile-meyen bir dokudur ve halen tek kaynağı sağlıklı bağışçılardır.18 ve 65 yaş arası olan, sağlıklı, bulaşıcı hastalığı veya riski olma-yan, 50 kg üzerinde kişiler kan bağışlayabilirler. Yılda üç kez kan

bağışı yapılabilir. Sağlıklı kişilerin yılda en az 2 kez bağışı yapmasıyla ülke ihtiyacı karşılanabilmektedir. Kan bağışlamak isteyen kişilere çok kapsamlı bir sorgulama uy-gulanır. Bu sorular sonunda kan vermeniz uygun bulunmayabilir, ancak bu sizin sağlıklı olmadığınız anlamına gelmez. Kan bağışlama-ya uygun bulunursanız sizden ste-ril ortamda 450 ml kan alınır. Kan verme işlemi ortalama 30 dakika sürer. Alınan kanın raf ömrü 35-42 gün arasıdır. Bu kanda 4 has-talık araştırılır; sarılık B, C, AIDS ve frengi. Bu testler negatif yani kanınız temiz bulunursa ihtiyacı olan hastaya verilir, çoğu durum-da da yaşam kurtarır. Herkes için çok önemli olan kan grubu bilgisi ileri teknoloji ile bakılarak özel kan grup kartı verilir.

1. BİLGİLENDİRME VE FORM DOLDURMA:Kan bağışı için kan merkezine baş-vurduğunuzda öncelikle bir form doldurmanız gerekmektedir. Bu formda gerek sizin gerekse kanı alacak hastanın sağlığını koruma-ya yönelik sorular vardır. Soruları doldurmak evet/hayır şeklinde işaretleme ile olur ve uzun sür-mez. Sorularla ilgili veya kan ver-me ile ilgili merak edilen her şey görevli hemşire ve doktora soru-labilir. Bu formda kan veren kişi-nin cinsel hayatını da içeren özel sorular vardır. Bunların sorulması güvenli kan alınması açısından zo-runludur. Sorulara verilen bütün cevaplar gizli tutulur.

2. KAYITKimlik bilgileriniz, adresiniz görev-li hemşire tarafından kayıt edilir. Resimli ve resmi bir kimlik belgesi (ehliyet, nüfus cüzdanı, pasaport vb) ibraz etmeniz kayıtların doğru ve güvenli olması açısından zorun-ludur.

3. DOKTOR MUAYENESİDoldurduğunuz formun değerlen-dirildiği, tansiyonunuzun ve kan

hemoglobin düzeyinizin ölçüldü-ğü, gerekli görülen diğer mua-yenelerin kan merkezi doktoru tarafından yapıldığı kısa bir mua-yeneden geçerek kan bağış salo-nuna alınacaksınız.Kan bağışı ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi doktorlarımıza hiç çekin-meden sorabilirsiniz.

4. KAN BAĞIŞ YERİKan bağışı için özel olarak tasar-lanmış kan alma yataklarına alına-caksınız. Burada kan alma konu-sunda özel eğitim almış tecrübeli teknisyen hemşirelerimiz damara iğne ile girme işlemini gerçekleşti-receklerdir. Bu işlem için kullanılan iğneler steril ve tek kullanımlıktır, size kullanıldıktan sonra imha edilmek için ayrılır. Kan kolunuzda dirsek çukurundan alınır. Bu bölge kan alma işlemi öncesinde itinayla antiseptik solüsyonlarla temizle-nerek işlem için hazır hale getirilir, steril şartlara uyularak damara iğne ile girilir. Kan verme işlemi nedeniyle herhangi bir hastalığın bağışçıya bulaşma riski yoktur. Kan alma işlemi esnasında sadece iğne dokuya girerken acı hissedilir. Kan verme süresince ve sonra-sında ağrı olmaz. İğnenin damara girmesini takiben kan torbası dol-maya başlar, 4-8 dakikada isteni-len miktardaki kan alınmış olur. Ortalama 450 ml (yaklaşık 480 gram) kan alınır. İnsan vücudunda yaklaşık 5000-6000 ml kan vardır. Alınan bu miktardaki kan sağlık için her hangi bir risk oluşturmaz.

Kan alma işlemi bittikten sonra iğne damardan çıkarılır; bir süre kanamanın durması için kolunuza baskı yapmanız ve yatakta yat-manız gerekecektir. Baskıyı hem-şirenin size göstereceği şekilde yapınız, bu esnada iğnenin çıktığı yeri ovuşturmayınız; kalkmak için acele etmeyiniz. Sağlığınız bizim için önemlidir.

5. İKRAMDaha sonra 10-15 dakika istira-

hat edeceğiniz ikram bölümüne alınacaksınız. Burada ikram edilen meyve suyunun içilmesinde sıvı kaybının karşılanması açısından fayda vardır.

6. KAN BAĞIŞINDAN SONRA NELERE DİKKAT ETMELİ?Kan bağışı günlük yaşantınızın akışında önemli bir değişikliğe yol açmayacaktır. Ancak yine de dik-kat edilmesi gereken bazı konular vardır:- Sigara kullanıyorsanız kan ba-ğışından sonra en az 30 dk geç-meden sigara içmeyiniz. Böyle bir durumda sigara kullanımı baş dönmesi, bulantı gibi şikâyetlere yol açabilir.- İlk birkaç saat kan verdiğiniz ko-lunuzla ağır şeyler taşımayınız. Bu kanamaya neden olabilir.- İlk 4 saat boyunca her zaman ol-duğundan daha çok sıvı şeyler (su, meyve suyu vb) almaya çalışınız.- Bir sonraki öğünden önce alkollü içecekler almayınız. Alkol vücuttan sıvı kaybını arttıracağı için şikâyet-lere yol açabilir.- Sporla uğraşıyorsanız kan bağış-ladığınız gün ağır spor faaliyetleri yapmayınız.Kan bağışladıktan sonraki ilk 4 saat aşırı sıcak ortamlarda (ha-mam, sauna gibi) bulunmayınız.- Pilot, ticari araç şoförleri, tehli-keli makine operatörleri, yüksek yerlerde bedeni faaliyet gösteren meslek grupları vb.nin kan bağış-ladıktan sonra 24 saat işlerine ara vermeleri önerilir.Eğer baygınlık hissi, baş dönmesi olursa bir yere uzanın veya başı-nızı iki dizinizin arasına alacak şe-kilde oturun. Bugün Özel Bir Şey Yapın, gizemli bir aşk yaşamak, mükemmel bir halet-i ruhiyeye bürünmek, ilahi bir sevgi tatmak için bir adım atın, hiç tanımadığı-nız bir insana yaşam olacak kanı-nızı bağışlayınız. Bir çiçek kadar güzel, bir kırlangıç kadar özgür, bir İnsan kadar duyarlı olmak umu-duyla… Sağlıcakla ve hoş kalınız…

CAN SUYU BAĞIŞLAMAKDr. Kemal KARTAL | Sincan Hastanesi Başhekim Yardımcısı

Page 43: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201242 ARALIK 2012 43

Bir ağaç dikmek, ilk can suyunu vermek ve yaşama armağan et-mek gizemli bir aşkın ifadesidir. Yaprakları solmuş, cılız gövdesiy-le yaşama tutunmaya çalışan bir çiçeğe yaşam hakkı tanımak, bir tas su vermek ilahi bir sevginin tezahürüdür. Penceremize gelen bir kırlangıcın bir damla suya veya bir lokma kuru ekmeğe ihtiyacı ol-duğunu anlamak ve kursağından geçecek birkaç damla su ve birkaç tane buğday tanesini bahşetmek mükemmel bir halet-i ruhiyenin yaşam armağanıdır.Yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi vardır. Kan anonsları duydu-ğumuz anlar tam da bu çizginin üzerinde yürüdüğümüz anlardır. Atacağımız ilk adım herhangi bir insanın ölümüne ya da yaşamına atılmış bir adım olacaktır. Vücudu-muzda var olan 5500 ml kandan 450 ml’sini bağışlamak bir insanın yaşamı için can suyu, kederli ailesi için en büyük ikramiye olacaktır. Tabi ki bizim için de tazelenmiş kan, bulaşıcı hastalıklarımız için tarama fırsatı, bağışta bulunma-nın ilahi huzuru olacaktır.Kan; atardamar, toplardamar ve

kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden (alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları) meydana gel-miş kırmızı renkli hayati bir sıvıdır. Kanın; taşıma, düzenleme, savun-ma ve koruma görevleri vardır.

TAŞIMA GÖREVİHücrelerin ihtiyacı olan oksijeni akciğerlerden dokulara, metabo-lizma sonucu oluşan karbondiok-siti ise akciğerlere taşır. * Besin maddelerini, hormonları, enzimleri hücrelere götürmek ve metabolizma artıklarını hücreler arası sıvıdan alarak bunları vücut dışına atacak veya zararlı etkile-rini ortadan kaldıracak organlara taşır.

DÜZENLEME GÖREVİMetabolizma sonucu meydana gelen ısıyı, bütün vücuda dağıta-rak vücut ısısını düzenler.* Vücut sıvılarının pH dengesini ayarlar. Plazmadan karbondioksi-tin (asit) uzaklaştırılmasını sağla-yan hemoglobin, plazmanın asit-baz dengesini ayarlamaya yardım eder.

SAVUNMA GÖREVİ Vücuda giren virüs, bakteri gibi yabancı maddeler kanda bulunan lökositler tarafından fagosite edi-lerek zararsız hâle getirilir.* Vücuda giren yabancı maddele-re karşı antikor yapımı (humoral bağışıklık) ve yabancı hücrelerin tanınıp vücuttan atılması (hücre-sel bağışıklık) kan hücreleri tara-fından gerçekleştirilir.

KORUMA GÖREVİ Kanın görevlerinden birisi de pıh-tılaşma mekanizmasıdır. Pıhtılaş-ma mekanizması sayesinde hasa-ra uğrayan bir damarda meydana gelebilecek olan kan kaybı en aza indirilmiş olur. Böylece kan kendi varlığını korumuş olur.Ülkemizde her yıl 2 milyona yakın kan ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç ço-ğunlukla hastaların yakınlarından ve acil durumda sağlanabilmek-tedir. Kan, sentetik olarak üretile-meyen bir dokudur ve halen tek kaynağı sağlıklı bağışçılardır.18 ve 65 yaş arası olan, sağlıklı, bulaşıcı hastalığı veya riski olma-yan, 50 kg üzerinde kişiler kan bağışlayabilirler. Yılda üç kez kan

bağışı yapılabilir. Sağlıklı kişilerin yılda en az 2 kez bağışı yapmasıyla ülke ihtiyacı karşılanabilmektedir. Kan bağışlamak isteyen kişilere çok kapsamlı bir sorgulama uy-gulanır. Bu sorular sonunda kan vermeniz uygun bulunmayabilir, ancak bu sizin sağlıklı olmadığınız anlamına gelmez. Kan bağışlama-ya uygun bulunursanız sizden ste-ril ortamda 450 ml kan alınır. Kan verme işlemi ortalama 30 dakika sürer. Alınan kanın raf ömrü 35-42 gün arasıdır. Bu kanda 4 has-talık araştırılır; sarılık B, C, AIDS ve frengi. Bu testler negatif yani kanınız temiz bulunursa ihtiyacı olan hastaya verilir, çoğu durum-da da yaşam kurtarır. Herkes için çok önemli olan kan grubu bilgisi ileri teknoloji ile bakılarak özel kan grup kartı verilir.

1. BİLGİLENDİRME VE FORM DOLDURMA:Kan bağışı için kan merkezine baş-vurduğunuzda öncelikle bir form doldurmanız gerekmektedir. Bu formda gerek sizin gerekse kanı alacak hastanın sağlığını koruma-ya yönelik sorular vardır. Soruları doldurmak evet/hayır şeklinde işaretleme ile olur ve uzun sür-mez. Sorularla ilgili veya kan ver-me ile ilgili merak edilen her şey görevli hemşire ve doktora soru-labilir. Bu formda kan veren kişi-nin cinsel hayatını da içeren özel sorular vardır. Bunların sorulması güvenli kan alınması açısından zo-runludur. Sorulara verilen bütün cevaplar gizli tutulur.

2. KAYITKimlik bilgileriniz, adresiniz görev-li hemşire tarafından kayıt edilir. Resimli ve resmi bir kimlik belgesi (ehliyet, nüfus cüzdanı, pasaport vb) ibraz etmeniz kayıtların doğru ve güvenli olması açısından zorun-ludur.

3. DOKTOR MUAYENESİDoldurduğunuz formun değerlen-dirildiği, tansiyonunuzun ve kan

hemoglobin düzeyinizin ölçüldü-ğü, gerekli görülen diğer mua-yenelerin kan merkezi doktoru tarafından yapıldığı kısa bir mua-yeneden geçerek kan bağış salo-nuna alınacaksınız.Kan bağışı ile ilgili merak ettiğiniz her şeyi doktorlarımıza hiç çekin-meden sorabilirsiniz.

4. KAN BAĞIŞ YERİKan bağışı için özel olarak tasar-lanmış kan alma yataklarına alına-caksınız. Burada kan alma konu-sunda özel eğitim almış tecrübeli teknisyen hemşirelerimiz damara iğne ile girme işlemini gerçekleşti-receklerdir. Bu işlem için kullanılan iğneler steril ve tek kullanımlıktır, size kullanıldıktan sonra imha edilmek için ayrılır. Kan kolunuzda dirsek çukurundan alınır. Bu bölge kan alma işlemi öncesinde itinayla antiseptik solüsyonlarla temizle-nerek işlem için hazır hale getirilir, steril şartlara uyularak damara iğne ile girilir. Kan verme işlemi nedeniyle herhangi bir hastalığın bağışçıya bulaşma riski yoktur. Kan alma işlemi esnasında sadece iğne dokuya girerken acı hissedilir. Kan verme süresince ve sonra-sında ağrı olmaz. İğnenin damara girmesini takiben kan torbası dol-maya başlar, 4-8 dakikada isteni-len miktardaki kan alınmış olur. Ortalama 450 ml (yaklaşık 480 gram) kan alınır. İnsan vücudunda yaklaşık 5000-6000 ml kan vardır. Alınan bu miktardaki kan sağlık için her hangi bir risk oluşturmaz.

Kan alma işlemi bittikten sonra iğne damardan çıkarılır; bir süre kanamanın durması için kolunuza baskı yapmanız ve yatakta yat-manız gerekecektir. Baskıyı hem-şirenin size göstereceği şekilde yapınız, bu esnada iğnenin çıktığı yeri ovuşturmayınız; kalkmak için acele etmeyiniz. Sağlığınız bizim için önemlidir.

5. İKRAMDaha sonra 10-15 dakika istira-

hat edeceğiniz ikram bölümüne alınacaksınız. Burada ikram edilen meyve suyunun içilmesinde sıvı kaybının karşılanması açısından fayda vardır.

6. KAN BAĞIŞINDAN SONRA NELERE DİKKAT ETMELİ?Kan bağışı günlük yaşantınızın akışında önemli bir değişikliğe yol açmayacaktır. Ancak yine de dik-kat edilmesi gereken bazı konular vardır:- Sigara kullanıyorsanız kan ba-ğışından sonra en az 30 dk geç-meden sigara içmeyiniz. Böyle bir durumda sigara kullanımı baş dönmesi, bulantı gibi şikâyetlere yol açabilir.- İlk birkaç saat kan verdiğiniz ko-lunuzla ağır şeyler taşımayınız. Bu kanamaya neden olabilir.- İlk 4 saat boyunca her zaman ol-duğundan daha çok sıvı şeyler (su, meyve suyu vb) almaya çalışınız.- Bir sonraki öğünden önce alkollü içecekler almayınız. Alkol vücuttan sıvı kaybını arttıracağı için şikâyet-lere yol açabilir.- Sporla uğraşıyorsanız kan bağış-ladığınız gün ağır spor faaliyetleri yapmayınız.Kan bağışladıktan sonraki ilk 4 saat aşırı sıcak ortamlarda (ha-mam, sauna gibi) bulunmayınız.- Pilot, ticari araç şoförleri, tehli-keli makine operatörleri, yüksek yerlerde bedeni faaliyet gösteren meslek grupları vb.nin kan bağış-ladıktan sonra 24 saat işlerine ara vermeleri önerilir.Eğer baygınlık hissi, baş dönmesi olursa bir yere uzanın veya başı-nızı iki dizinizin arasına alacak şe-kilde oturun. Bugün Özel Bir Şey Yapın, gizemli bir aşk yaşamak, mükemmel bir halet-i ruhiyeye bürünmek, ilahi bir sevgi tatmak için bir adım atın, hiç tanımadığı-nız bir insana yaşam olacak kanı-nızı bağışlayınız. Bir çiçek kadar güzel, bir kırlangıç kadar özgür, bir İnsan kadar duyarlı olmak umu-duyla… Sağlıcakla ve hoş kalınız…

CAN SUYU BAĞIŞLAMAKDr. Kemal KARTAL | Sincan Hastanesi Başhekim Yardımcısı

Page 44: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201244 ARALIK 2012 45

5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi için dünyanın dört bir tarafından Ankara’ya gelen sek-tör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin konuğu oldu. Lok-man Hekim Sincan Hastanesi’nde incelemelerde bulunan yabancı konuklar, hayranlıklarını gizleye-medi.Türkiye Sağlık Turizmi Derneği ta-rafından her yıl düzenlenen Ulus-lararası SağlıkTurizmi Kongresi’nin beşincisi 18-21 Kasım 2012 tarihlerinde An-kara’da gerçekleştirildi.Sağlık Turizmi Kongresi’ne dün-yadan ve Türkiye’den başta sağlık turizmi sektörünün önemli tem-silcileri olmak üzere, hükümet

temsilcileri, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bürokratları katıldı. 5. Ulus-lararası Sağlık Turizmi Kongre-si’ne 35 ülkeden 700 katılımcı iştirak etti. Kongreye katılan sektör temsil-cileri, Lokman Hekim Hastanele-ri’nin akşam yemeği davetinde bir araya geldi. Sincan Hastanesi’nde gerçekleşen yemeğe Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdü-rü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer, hastane yöneticileri ve çok sayıda yabancı konuk katıldı. Yemekte yabancı konuklar Lok-

man Hekim Hastaneleri’ni an-latan tanıtım filmini izledi. Ye-mekte kısa bir konuşma yapan Başhekim Göçer, Lokman Hekim Hastaneleri hakkında konuklara bilgi verdi. Konuklar daha sonra yetkililer nezaretinde Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ni gezdi. Yaklaşık 20.000 m2 kapalı alana ve 164 yatak kapasitesine sahip olan, ileri medikal teknoloji ile donatılan Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne hayran kalan konuk-lar, beğenilerini hastane yönetici-lerine aktardı. Son derece samimi ve keyifli geçen ziyaret sonunda yabancı konuklar ile Lokman He-kim Hastanesi yöneticileri toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Yabancılar hastanemizi gezdi

BÜYÜK KOLAYLIKwww.lokmanhekim.com.tr adre-siyle vatandaşlara online hizmet veren Lokman Hekim Hastane-leri, değişen web standartlarına ve teknolojilerine ayak uydurmak adına web sitesini de güncelledi. Yenilenen arayüz, ziyaretçilerin içeriklere daha kolay erişebilece-ği şekilde tasarlandı. Sanal turlar-dan doktor bilgilerine, hastane-lerden sağlık haberlerine kadar pek çok içeriğe ulaşabileceğiniz www.lokmanhekim.com.tr adre-sinden artık “Online Randevu” da alabileceksiniz. Bu hizmete, inter-net sitesi üzerinden “E-randevu formu” linkine tıklayarak ulaşabi-leceksiniz. Büyük kolaylık sunan hizmet sayesinde tercih edilen doktor ve muayene saati seçebi-lerek randevu alınabilecek. HIZLA RANDEVU ALABİLİRSİNİZOnline randevu sistemini kullana-rak istediğiniz bölümden, kendi doktorunuza en hızlı şekilde ran-devunuzu alabilirsiniz. Randevu birimimize başvurmadan, tele-fonla aramadan kendi randevu-nuzu kendiniz alabilirsiniz.

Lokman HekimHastaneleri bir tıkuzağınızda

RESİM1: E-randevu linkinden ulaştığınız online randevu sayfamızdan hastane seçimi yaparak online randevu hizmetimizi kullanamaya başlayabilirsiniz.

RESİM2: Hastane seçimi yapıldıktan sonra yeni randevu kaydı, Poliklinik Ran-devu Durumu, Randevu Sorgulama ve İptal etme ve telefonla randevu alama seçeneklerine ulaşabilirsiniz.

RESİM3: Kimlik bilgileri girildikten sonra randevu kayıt işleminiz başlayacaktır. Hastanemizde daha önce kaydı olan hastalarımız kimlik bilgilerini doldurduk-tan sonra sistemimizde belirtilen adımları takip ederek 5 adımda online rande-vu işlemlerini kaydedeceklerdir. Hastanemizde kaydı olmayan hastalarımız 1. Adımda istenilen kimlik, adres ve iletişim bilgilerini girdikten sonra önce hasta dosyalarını oluşturacak, daha sonra diğer adımları izleyerek randevu alma işle-mini tamamlamış olacaklardır.

Yaptığı yatırımlarla hizmet kalite-sini ve verimliliği artırmayı amaç-layan Lokman Hekim Hastaneleri bir yeniliğe daha imza attı. Web sayfası yenilenen Lokman Hekim Hastaneleri, “Online Randevu” hizmetini de kullanıma açtı.

Page 45: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201244 ARALIK 2012 45

5. Uluslararası Sağlık Turizmi Kongresi için dünyanın dört bir tarafından Ankara’ya gelen sek-tör temsilcileri, Lokman Hekim Hastaneleri’nin konuğu oldu. Lok-man Hekim Sincan Hastanesi’nde incelemelerde bulunan yabancı konuklar, hayranlıklarını gizleye-medi.Türkiye Sağlık Turizmi Derneği ta-rafından her yıl düzenlenen Ulus-lararası SağlıkTurizmi Kongresi’nin beşincisi 18-21 Kasım 2012 tarihlerinde An-kara’da gerçekleştirildi.Sağlık Turizmi Kongresi’ne dün-yadan ve Türkiye’den başta sağlık turizmi sektörünün önemli tem-silcileri olmak üzere, hükümet

temsilcileri, Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı üst düzey bürokratları katıldı. 5. Ulus-lararası Sağlık Turizmi Kongre-si’ne 35 ülkeden 700 katılımcı iştirak etti. Kongreye katılan sektör temsil-cileri, Lokman Hekim Hastanele-ri’nin akşam yemeği davetinde bir araya geldi. Sincan Hastanesi’nde gerçekleşen yemeğe Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdü-rü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer, hastane yöneticileri ve çok sayıda yabancı konuk katıldı. Yemekte yabancı konuklar Lok-

man Hekim Hastaneleri’ni an-latan tanıtım filmini izledi. Ye-mekte kısa bir konuşma yapan Başhekim Göçer, Lokman Hekim Hastaneleri hakkında konuklara bilgi verdi. Konuklar daha sonra yetkililer nezaretinde Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ni gezdi. Yaklaşık 20.000 m2 kapalı alana ve 164 yatak kapasitesine sahip olan, ileri medikal teknoloji ile donatılan Lokman Hekim Sincan Hastanesi’ne hayran kalan konuk-lar, beğenilerini hastane yönetici-lerine aktardı. Son derece samimi ve keyifli geçen ziyaret sonunda yabancı konuklar ile Lokman He-kim Hastanesi yöneticileri toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Yabancılar hastanemizi gezdi

BÜYÜK KOLAYLIKwww.lokmanhekim.com.tr adre-siyle vatandaşlara online hizmet veren Lokman Hekim Hastane-leri, değişen web standartlarına ve teknolojilerine ayak uydurmak adına web sitesini de güncelledi. Yenilenen arayüz, ziyaretçilerin içeriklere daha kolay erişebilece-ği şekilde tasarlandı. Sanal turlar-dan doktor bilgilerine, hastane-lerden sağlık haberlerine kadar pek çok içeriğe ulaşabileceğiniz www.lokmanhekim.com.tr adre-sinden artık “Online Randevu” da alabileceksiniz. Bu hizmete, inter-net sitesi üzerinden “E-randevu formu” linkine tıklayarak ulaşabi-leceksiniz. Büyük kolaylık sunan hizmet sayesinde tercih edilen doktor ve muayene saati seçebi-lerek randevu alınabilecek. HIZLA RANDEVU ALABİLİRSİNİZOnline randevu sistemini kullana-rak istediğiniz bölümden, kendi doktorunuza en hızlı şekilde ran-devunuzu alabilirsiniz. Randevu birimimize başvurmadan, tele-fonla aramadan kendi randevu-nuzu kendiniz alabilirsiniz.

Lokman HekimHastaneleri bir tıkuzağınızda

RESİM1: E-randevu linkinden ulaştığınız online randevu sayfamızdan hastane seçimi yaparak online randevu hizmetimizi kullanamaya başlayabilirsiniz.

RESİM2: Hastane seçimi yapıldıktan sonra yeni randevu kaydı, Poliklinik Ran-devu Durumu, Randevu Sorgulama ve İptal etme ve telefonla randevu alama seçeneklerine ulaşabilirsiniz.

RESİM3: Kimlik bilgileri girildikten sonra randevu kayıt işleminiz başlayacaktır. Hastanemizde daha önce kaydı olan hastalarımız kimlik bilgilerini doldurduk-tan sonra sistemimizde belirtilen adımları takip ederek 5 adımda online rande-vu işlemlerini kaydedeceklerdir. Hastanemizde kaydı olmayan hastalarımız 1. Adımda istenilen kimlik, adres ve iletişim bilgilerini girdikten sonra önce hasta dosyalarını oluşturacak, daha sonra diğer adımları izleyerek randevu alma işle-mini tamamlamış olacaklardır.

Yaptığı yatırımlarla hizmet kalite-sini ve verimliliği artırmayı amaç-layan Lokman Hekim Hastaneleri bir yeniliğe daha imza attı. Web sayfası yenilenen Lokman Hekim Hastaneleri, “Online Randevu” hizmetini de kullanıma açtı.

Page 46: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201246 ARALIK 2012 47

Van’da Lokman Hekim’e Yoğun İlgi

Personelimizden örnek davranış

Üçüncü büyük sağlık yatırımımız olarak Van’da hizmet vermeye başlayan Lokman Hekim Van Hastanesi büyük ilgi görüyor. Son olarak Van Asya İpek Yolu Fua-rı’na katılan hastanemizin standı ziyaretçi akınına uğradı. Genel Müdürümüz İrfan Güvendi’nin de katıldığı fuarda Lokman Hekim’in standı, Van Valisi Münir Karaloğlu, AK Parti Van milletvekilleri Gül-şen Orhan, Mehmet Bilici, Fatih Çiftçi, İl Sağlık Müdürü Bilal Acar

ve İl Emniyet Müdürü Ümit Yurda-kul’u ağırladı. SANATÇILAR DA İLGİ GÖSTERDİFuar için Van’da bulunan sanat dünyasından Küçük İbo, Şafak Sönmez gibi isimler de Lokman Hekim standına ilgi gösterdi. Fu-arın son gününde ise organizatör firma tarafından Lokman He-kim Hastaneleri’ne plaket verildi. Ödülü Hastane Müdürü Salih Gü-müş aldı.

2012 değerlen-dirmesi Kızılca-hamam’dayapıldıLokman Hekim Engürüsağ Sağ-lık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. üst yönetimi Lokman Hekim Hastaneleri’nde kalite yönetim sistemini gözden geçirmek amacıyla toplandı. Kı-zılcahamam Asya Termal Otel’de gerçekleşen toplantıda 2012 yılının ilk yarısı değerlendirildi. Kurum üst yönetiminin, kalite yö-netim sistemi kapsamında yürü-tülen faaliyetlerinin uygunluğunu, sürekliliğini ve gelişimini masaya yatırdığı toplantıda, belirlenen kalite politikasının uygulanma, taahhütlerin yerine getirilme ve amaçlanan kalite hedeflerine ulaşma etkinliğini izlendi.

Lokman Hekim Hastaneleri per-soneli, örnek bir davranışa imza attı. Hasta Danışmanları Sorum-lusu Murat Yıldırım’ın öncülüğün-deki bir grup çalışanımız, huzure-vindeki yaşlıları ziyaret etti. Hasta danışmanları; Zeynep Şahiner, Yeşim Şahbaz, Mediha Ercankaya, Ümran Ünsal, Özlem Uzunoğlu, Tolgahan Öner, Başak Bektaş ile birlikte hasta hostesleri Gülşen Avcu ve Demet Bezeyiş Etimes-gut Belediyesi’ne ait huzurevin-deki yaşlılara sürpriz bir ziyaret

gerçekleştirdi. Yaşlıların ilgi ve sevgiye olan ihtiyaçlarını dikkate alan çalışanlarımız, “Yaşlı amca ve teyzelerle yaptığımız soh-betlerde yaşamı çok sevmemiz gerektiğini ve sağlığın kıymetini bilmemiz gerektiğini anlattılar. Huzurevi ziyaretinde bir kez daha anladık ki hayatta yalnız değiliz; bize ihtiyacı olan insanlar var ve biz onların yanında oldukça ha-yat daha güzel” sözleriyle ziyaret sonrası duygularını paylaştılar.

BaşhekimBerktaşVan TV’deLokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Berk-taş, Van Tv’de canlı yayına katıldı. Berktaş, programda sağlık hiz-metleriyle ilgili birçok konuya de-ğindi. Van’da yaklaşık bir yıl önce

yaşanan deprem felaketinin şe-hirdeki sağlık hizmeti sunumun-daki etkilerini anlatan Berktaş, Lokman Hekim Hastaneleri’nin Van’daki yatırımları hakkında da bilgi verdi. Özel hastanelerin du-rumundan, hekim kadrosunun kalitesine kadar çok sayıda konu hakkında görüş bildiren Berktaş, hastalıklara karşı vatandaşları uyardı.

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamamLokman Hekim Hastaneleri bün-yesinde “Hastane Afet Planı Eği-timi” yapıldı. 2012 yılı Afet Planı personel organizasyon şemasın-da görevlendirilen personele ve-rilen eğitimler her bir hastane-mizde ayrı ayrı gerçekleştirildi.

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Güvenlik Sorumlusu Halil Altun-saray tarafından verilen eğitim-de olası bir afet sonrasında alı-nacak önlemler değerlendirildi. Üçer gün süren eğitime katılan personel, olası bir afet sonrasın-da sağlık hizmetlerinin kesintiye uğramadan verilmesi konusunda bilgilendirilirken, birimler arasın-daki organizasyonun sağlanması konusunu üzerinde de duruldu.

Engelleri birlik-te aşıyoruz Lokman Hekim Van Hastanesi, Van Devlet Tiyatrosu’nda düzen-lenen iki perdelik komedi oyu-nunda engelli vatandaşları yalnız bırakmadı. Tamamen engelli va-tandaşlardan oluşan bir tiyatro grubu, engellilerin şehirlerde mi-marı açıdan ihtiyaç duyulan dü-zenlemelerin yapılamamasından kaynaklanan sorunlara mizahi bir dille yaklaşılarak dikkat çekme-ye çalıştı. Engellilerin sergilediği oyuna sponsorluk desteği veren Lokman Hekim Hastaneleri, aynı zamanda 20 kişilik bir çalışan grubuyla da gösteri esnasında engellilerle beraber oldu.

Page 47: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201246 ARALIK 2012 47

Van’da Lokman Hekim’e Yoğun İlgi

Personelimizden örnek davranış

Üçüncü büyük sağlık yatırımımız olarak Van’da hizmet vermeye başlayan Lokman Hekim Van Hastanesi büyük ilgi görüyor. Son olarak Van Asya İpek Yolu Fua-rı’na katılan hastanemizin standı ziyaretçi akınına uğradı. Genel Müdürümüz İrfan Güvendi’nin de katıldığı fuarda Lokman Hekim’in standı, Van Valisi Münir Karaloğlu, AK Parti Van milletvekilleri Gül-şen Orhan, Mehmet Bilici, Fatih Çiftçi, İl Sağlık Müdürü Bilal Acar

ve İl Emniyet Müdürü Ümit Yurda-kul’u ağırladı. SANATÇILAR DA İLGİ GÖSTERDİFuar için Van’da bulunan sanat dünyasından Küçük İbo, Şafak Sönmez gibi isimler de Lokman Hekim standına ilgi gösterdi. Fu-arın son gününde ise organizatör firma tarafından Lokman He-kim Hastaneleri’ne plaket verildi. Ödülü Hastane Müdürü Salih Gü-müş aldı.

2012 değerlen-dirmesi Kızılca-hamam’dayapıldıLokman Hekim Engürüsağ Sağ-lık Turizm Eğitim Hizmetleri ve İnşaat Taahhüt A.Ş. üst yönetimi Lokman Hekim Hastaneleri’nde kalite yönetim sistemini gözden geçirmek amacıyla toplandı. Kı-zılcahamam Asya Termal Otel’de gerçekleşen toplantıda 2012 yılının ilk yarısı değerlendirildi. Kurum üst yönetiminin, kalite yö-netim sistemi kapsamında yürü-tülen faaliyetlerinin uygunluğunu, sürekliliğini ve gelişimini masaya yatırdığı toplantıda, belirlenen kalite politikasının uygulanma, taahhütlerin yerine getirilme ve amaçlanan kalite hedeflerine ulaşma etkinliğini izlendi.

Lokman Hekim Hastaneleri per-soneli, örnek bir davranışa imza attı. Hasta Danışmanları Sorum-lusu Murat Yıldırım’ın öncülüğün-deki bir grup çalışanımız, huzure-vindeki yaşlıları ziyaret etti. Hasta danışmanları; Zeynep Şahiner, Yeşim Şahbaz, Mediha Ercankaya, Ümran Ünsal, Özlem Uzunoğlu, Tolgahan Öner, Başak Bektaş ile birlikte hasta hostesleri Gülşen Avcu ve Demet Bezeyiş Etimes-gut Belediyesi’ne ait huzurevin-deki yaşlılara sürpriz bir ziyaret

gerçekleştirdi. Yaşlıların ilgi ve sevgiye olan ihtiyaçlarını dikkate alan çalışanlarımız, “Yaşlı amca ve teyzelerle yaptığımız soh-betlerde yaşamı çok sevmemiz gerektiğini ve sağlığın kıymetini bilmemiz gerektiğini anlattılar. Huzurevi ziyaretinde bir kez daha anladık ki hayatta yalnız değiliz; bize ihtiyacı olan insanlar var ve biz onların yanında oldukça ha-yat daha güzel” sözleriyle ziyaret sonrası duygularını paylaştılar.

BaşhekimBerktaşVan TV’deLokman Hekim Van Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Berk-taş, Van Tv’de canlı yayına katıldı. Berktaş, programda sağlık hiz-metleriyle ilgili birçok konuya de-ğindi. Van’da yaklaşık bir yıl önce

yaşanan deprem felaketinin şe-hirdeki sağlık hizmeti sunumun-daki etkilerini anlatan Berktaş, Lokman Hekim Hastaneleri’nin Van’daki yatırımları hakkında da bilgi verdi. Özel hastanelerin du-rumundan, hekim kadrosunun kalitesine kadar çok sayıda konu hakkında görüş bildiren Berktaş, hastalıklara karşı vatandaşları uyardı.

Olası afetlere karşı hazırlıklar tamamLokman Hekim Hastaneleri bün-yesinde “Hastane Afet Planı Eği-timi” yapıldı. 2012 yılı Afet Planı personel organizasyon şemasın-da görevlendirilen personele ve-rilen eğitimler her bir hastane-mizde ayrı ayrı gerçekleştirildi.

Lokman Hekim Sincan Hastanesi Güvenlik Sorumlusu Halil Altun-saray tarafından verilen eğitim-de olası bir afet sonrasında alı-nacak önlemler değerlendirildi. Üçer gün süren eğitime katılan personel, olası bir afet sonrasın-da sağlık hizmetlerinin kesintiye uğramadan verilmesi konusunda bilgilendirilirken, birimler arasın-daki organizasyonun sağlanması konusunu üzerinde de duruldu.

Engelleri birlik-te aşıyoruz Lokman Hekim Van Hastanesi, Van Devlet Tiyatrosu’nda düzen-lenen iki perdelik komedi oyu-nunda engelli vatandaşları yalnız bırakmadı. Tamamen engelli va-tandaşlardan oluşan bir tiyatro grubu, engellilerin şehirlerde mi-marı açıdan ihtiyaç duyulan dü-zenlemelerin yapılamamasından kaynaklanan sorunlara mizahi bir dille yaklaşılarak dikkat çekme-ye çalıştı. Engellilerin sergilediği oyuna sponsorluk desteği veren Lokman Hekim Hastaneleri, aynı zamanda 20 kişilik bir çalışan grubuyla da gösteri esnasında engellilerle beraber oldu.

Page 48: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201248 ARALIK 2012 49

Lokman Hekim’den spora destek

Belediye Vansporsağlık kontrolünden geçti

Lokman Hekim Hastaneleri, Türk sporuna destek vermeye devam ediyor. Daha önce birçok spor organizasyonuna sponsor olarak katkı sağlayan Lokman Hekim Hastaneleri, Başkent’te organi-ze edilen basketbol turnuvasına aynı desteği verdi. Maliye Milli Piyango’nun Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlediği Basketbol Turnuvası’na Lokman Hekim Has-taneleri sağlık sponsoru oldu.

Turnuvaya Maliye Milli Piyango, İstanbul Büyükşehir Belediye-si, Konya Selçuk Üniversitesi ve Trabzonspor basketbol takımları katıldı. Lokman Hekim Hastane-leri’ne ait bir ambulans ve sağlık ekibi turnuva boyunca görev yap-tı. Turnuva sonunda Trabzonspor şampiyon olurken, ikinciliği ise Maliye Milli Piyango takımı elde etti.

Spor Toto 3. Lig 1. Grup’ta mü-cadele eden Belediye Vanspor oyuncuları, Lokman Van Hekim Hastanesi’nde sağlık kontrolün-den geçti. Sporcuların tüm test-lerden başarıyla geçtiği öğrenildi. Van’da yaşanan depremlerden dolayı geçtiğimiz sezon istenilen performansı sağlayamayan ve maçlarını Van dışında oynayan Belediye Vanspor, bu yıl kendi sa-

hasında mücadele edecek. Sezo-nun ilk maçını kendi evinde oyna-yacak olan Belediye Vanspor’un futbolcuları, yapılan sağlık kon-trollerinin ardından maç hazırlık-larına başladı. Sağlık kontrolleri sonrası kısa bir açıklama yapan Belediye Vanspor Sportif Direktö-rü Zeki Yılmaz, başarılı bir sezon geçirmek istediklerini söyledi.

Sağlıkmuhabirleri ile buluştukLokman Hekim Hastaneleri yö-netimi, sağlık muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Güncel sağlık konularını görüşmek ve sağlık muhabirleri ile işbirliğini güçlendirmek amacıyla organi-ze edilen yemeğe katılım yüksek oldu. Yemekte Lokman Hekim Hastaneleri’ni Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Mü-dürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastane-si Başhekimi Dr. Necmettin Din temsil etti.

Lokman Hekim personeli Amasra’da

Lokman Hekim Her Yerde

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği Amasra gezisi büyük ilgi gördü. Sincan ve Etlik hastanelerinin yanı sıra Merkez Ofis’ten de katılımın olduğu ge-ziye 180 kişi katıldı. 4 otobüs ile Ankara’dan Amasra’ya hareket eden personel, günübirlik gezi boyunca keyifli dakikalar yaşadı. Amasra’da yat gezisi yapan ve

deniz manzarasında öğle yemeği yiyen personel, Amarsa’nın tarihi ve turistik yerlerini görme fırsatı buldu. Gezi boyunca bol bol fo-toğraf çektiren personel, İnsan Kaynakları Yönetmenliği’ne dü-zenlenen etkinlikten ötürü çok sayıda teşekkür maili atarken, benzer organizasyonların devamı temennisinde bulundular.

Daha önce Irak, Afganistan ve Almanya’nın da aralarında bulun-duğu dünyanın pek çok ülkesinde tanıtım faaliyetlerinde bulunan Lokman Hekim Hastaneleri’nin son durağı Ukrayna ve Hollanda oldu. Kiev’de gerçekleştirilen 3. Ukrayna Kiev Sağlık ve Medikal Turizm Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, ardından da Hollanda Amsterdam’daki Mul-tifestijn 2012’de boy gösterdi. Dünyanın birçok bölgesinden ge-len sağlık ve medikal kuruluşları

ile sağlık otoritelerinin buluştuğu organizasyonlarda Lokman He-kim Hastanelerini Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ temsil etti. Yoğun katılımın oldu-ğu etkinliklerde dünyanın farklı ülkelerinden gelen sağlık otorite-leri sağlık turizmi konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Lokman Hekim Hastaneleri fuara katılan-ların ilgisini çekerken, etkinlik-lerde çok sayıda ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

Çocuklarboyama kitabı ile şenlendiLokman Hekim Hastaneleri’nin, çocuk hastaları için özel olarak hazırladığı boyama kitapları bü-yük ilgi görüyor. Çocuk poliklinik-lerinde tedavi gören hastalara her ay yaklaşık 1.000 adet boya-ma kitabı dağıtılıyor. “İnsanlar”, “araçlar” ve “hayvanlar” başlıkla-rıyla hazırlanan üç ayrı boyama kitabına çocuk hastalar büyük ilgi gösterirken, anne ve babalar da bu hizmetten duydukları mem-nuniyeti dile getiriyor.

Page 49: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201248 ARALIK 2012 49

Lokman Hekim’den spora destek

Belediye Vansporsağlık kontrolünden geçti

Lokman Hekim Hastaneleri, Türk sporuna destek vermeye devam ediyor. Daha önce birçok spor organizasyonuna sponsor olarak katkı sağlayan Lokman Hekim Hastaneleri, Başkent’te organi-ze edilen basketbol turnuvasına aynı desteği verdi. Maliye Milli Piyango’nun Ankara Arena Spor Salonu’nda düzenlediği Basketbol Turnuvası’na Lokman Hekim Has-taneleri sağlık sponsoru oldu.

Turnuvaya Maliye Milli Piyango, İstanbul Büyükşehir Belediye-si, Konya Selçuk Üniversitesi ve Trabzonspor basketbol takımları katıldı. Lokman Hekim Hastane-leri’ne ait bir ambulans ve sağlık ekibi turnuva boyunca görev yap-tı. Turnuva sonunda Trabzonspor şampiyon olurken, ikinciliği ise Maliye Milli Piyango takımı elde etti.

Spor Toto 3. Lig 1. Grup’ta mü-cadele eden Belediye Vanspor oyuncuları, Lokman Van Hekim Hastanesi’nde sağlık kontrolün-den geçti. Sporcuların tüm test-lerden başarıyla geçtiği öğrenildi. Van’da yaşanan depremlerden dolayı geçtiğimiz sezon istenilen performansı sağlayamayan ve maçlarını Van dışında oynayan Belediye Vanspor, bu yıl kendi sa-

hasında mücadele edecek. Sezo-nun ilk maçını kendi evinde oyna-yacak olan Belediye Vanspor’un futbolcuları, yapılan sağlık kon-trollerinin ardından maç hazırlık-larına başladı. Sağlık kontrolleri sonrası kısa bir açıklama yapan Belediye Vanspor Sportif Direktö-rü Zeki Yılmaz, başarılı bir sezon geçirmek istediklerini söyledi.

Sağlıkmuhabirleri ile buluştukLokman Hekim Hastaneleri yö-netimi, sağlık muhabirleri ile iftarda bir araya geldi. Güncel sağlık konularını görüşmek ve sağlık muhabirleri ile işbirliğini güçlendirmek amacıyla organi-ze edilen yemeğe katılım yüksek oldu. Yemekte Lokman Hekim Hastaneleri’ni Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Mü-dürü İrfan Güvendi, Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ, Lokman Hekim Sincan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Celil Göçer ve Lokman Hekim Etlik Hastane-si Başhekimi Dr. Necmettin Din temsil etti.

Lokman Hekim personeli Amasra’da

Lokman Hekim Her Yerde

Lokman Hekim Hastaneleri İn-san Kaynakları Yönetmenliği’nin organize ettiği Amasra gezisi büyük ilgi gördü. Sincan ve Etlik hastanelerinin yanı sıra Merkez Ofis’ten de katılımın olduğu ge-ziye 180 kişi katıldı. 4 otobüs ile Ankara’dan Amasra’ya hareket eden personel, günübirlik gezi boyunca keyifli dakikalar yaşadı. Amasra’da yat gezisi yapan ve

deniz manzarasında öğle yemeği yiyen personel, Amarsa’nın tarihi ve turistik yerlerini görme fırsatı buldu. Gezi boyunca bol bol fo-toğraf çektiren personel, İnsan Kaynakları Yönetmenliği’ne dü-zenlenen etkinlikten ötürü çok sayıda teşekkür maili atarken, benzer organizasyonların devamı temennisinde bulundular.

Daha önce Irak, Afganistan ve Almanya’nın da aralarında bulun-duğu dünyanın pek çok ülkesinde tanıtım faaliyetlerinde bulunan Lokman Hekim Hastaneleri’nin son durağı Ukrayna ve Hollanda oldu. Kiev’de gerçekleştirilen 3. Ukrayna Kiev Sağlık ve Medikal Turizm Fuarı’na katılan Lokman Hekim Hastaneleri, ardından da Hollanda Amsterdam’daki Mul-tifestijn 2012’de boy gösterdi. Dünyanın birçok bölgesinden ge-len sağlık ve medikal kuruluşları

ile sağlık otoritelerinin buluştuğu organizasyonlarda Lokman He-kim Hastanelerini Tıbbi Hizmet-ler Direktörü Dr. Mehmet Altuğ temsil etti. Yoğun katılımın oldu-ğu etkinliklerde dünyanın farklı ülkelerinden gelen sağlık otorite-leri sağlık turizmi konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Lokman Hekim Hastaneleri fuara katılan-ların ilgisini çekerken, etkinlik-lerde çok sayıda ikili görüşmeler gerçekleştirildi.

Çocuklarboyama kitabı ile şenlendiLokman Hekim Hastaneleri’nin, çocuk hastaları için özel olarak hazırladığı boyama kitapları bü-yük ilgi görüyor. Çocuk poliklinik-lerinde tedavi gören hastalara her ay yaklaşık 1.000 adet boya-ma kitabı dağıtılıyor. “İnsanlar”, “araçlar” ve “hayvanlar” başlıkla-rıyla hazırlanan üç ayrı boyama kitabına çocuk hastalar büyük ilgi gösterirken, anne ve babalar da bu hizmetten duydukları mem-nuniyeti dile getiriyor.

Page 50: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201250 ARALIK 2012 51

Dünyanın en yüksek dağla-rı Everest ve K2’ye tırmanan ilk Müslüman Türk, Türkiye’nin en yüksek oksijen desteksiz ve solo tırmanışlarını gerçekleşti-ren “Kar Leoparı” unvanlı dağ-cı, 1999 depreminde yüzlerce insanın enkaz altından çıkartan AKUT’un Başkanı, takım çalış-ması ve liderlik dersleri veren bir öğretici, fotoğraf sanatçısı, belgesel yapımcısı ve yazar…

Nasuh Mahruki, işte böyle bir yaşam yolculuğunun kahrama-nı… Tüm dünyanın “kar leoparı” olarak adlandırdığı Mahruki’yi Türkiye ilk olarak dağlarda, ar-dından da AKUT ile darda kalan insanların yardımına koşarken tanıdı. Nasuh Mahruki, 20 yaşın-dayken basit bir duvar ilanının peşinden merakla ve heyecanla giderek başlayan bir başarı hikâ-yesini ANTİBİYOTİK’e anlattı.

EVEREST’E TIRMANANİLK MÜSLÜMAN TÜRK:

NASUHMAHRUKi

‣Nasuh Mahruki’yi birçok kişi çok iyi tanıyor ama okurları-mız için kendinizi bir kez daha kısaca tanıtabilir misiniz? ‣İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Şişli Terakki Lise-si’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında Bilkent Üniversite-si İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademi-si’nden mezun oldum. Üniver-site yıllarında hobi olarak baş-ladığım dağcılık sporu ilerleyen yıllarda profesyonel hayatım oldu. 20’li yaşlarımın sonların-dan itibaren dağcılık kariyerim doğrultusunda ilerledim. ‣Dağcılığa başlamanız nasıl oldu? ‣Üniversitede öğrenci iken, okul-daki panolarda ‘dağcılık kulübü kuruluyor’ ilanlarını gördüm ve ilgimi çekti. İlk toplantılarına katıldım ve çok etkilendim. Aka-binde, en alt kademedeki teorik eğitimlerle başlayarak, yürüyüş, kampçılık, kaya tırmanışı gibi il-gili tüm eğitimleri tamamladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek irtifa dağcılığına başla-dım. Rus dağcılarla buluşarak Kazakistan’a ve Kırgızistan’a geçtim. Ve devamı geldi. Eve-rest, Yedi Zirveler... Ayrıca Rus-ya Dağcılık Federasyonu tarafın-dan kar leoparı unvanı aldım.

“HAYAT KURTARMANIN MUTLULUĞU TARİF EDİLEMEZ”

Page 51: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201250 ARALIK 2012 51

Dünyanın en yüksek dağla-rı Everest ve K2’ye tırmanan ilk Müslüman Türk, Türkiye’nin en yüksek oksijen desteksiz ve solo tırmanışlarını gerçekleşti-ren “Kar Leoparı” unvanlı dağ-cı, 1999 depreminde yüzlerce insanın enkaz altından çıkartan AKUT’un Başkanı, takım çalış-ması ve liderlik dersleri veren bir öğretici, fotoğraf sanatçısı, belgesel yapımcısı ve yazar…

Nasuh Mahruki, işte böyle bir yaşam yolculuğunun kahrama-nı… Tüm dünyanın “kar leoparı” olarak adlandırdığı Mahruki’yi Türkiye ilk olarak dağlarda, ar-dından da AKUT ile darda kalan insanların yardımına koşarken tanıdı. Nasuh Mahruki, 20 yaşın-dayken basit bir duvar ilanının peşinden merakla ve heyecanla giderek başlayan bir başarı hikâ-yesini ANTİBİYOTİK’e anlattı.

EVEREST’E TIRMANANİLK MÜSLÜMAN TÜRK:

NASUHMAHRUKi

‣Nasuh Mahruki’yi birçok kişi çok iyi tanıyor ama okurları-mız için kendinizi bir kez daha kısaca tanıtabilir misiniz? ‣İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Şişli Terakki Lise-si’nde tamamladıktan sonra 1992 yılında Bilkent Üniversite-si İşletme Fakültesi’nden, 2004 yılında Milli Güvenlik Akademi-si’nden mezun oldum. Üniver-site yıllarında hobi olarak baş-ladığım dağcılık sporu ilerleyen yıllarda profesyonel hayatım oldu. 20’li yaşlarımın sonların-dan itibaren dağcılık kariyerim doğrultusunda ilerledim. ‣Dağcılığa başlamanız nasıl oldu? ‣Üniversitede öğrenci iken, okul-daki panolarda ‘dağcılık kulübü kuruluyor’ ilanlarını gördüm ve ilgimi çekti. İlk toplantılarına katıldım ve çok etkilendim. Aka-binde, en alt kademedeki teorik eğitimlerle başlayarak, yürüyüş, kampçılık, kaya tırmanışı gibi il-gili tüm eğitimleri tamamladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra yüksek irtifa dağcılığına başla-dım. Rus dağcılarla buluşarak Kazakistan’a ve Kırgızistan’a geçtim. Ve devamı geldi. Eve-rest, Yedi Zirveler... Ayrıca Rus-ya Dağcılık Federasyonu tarafın-dan kar leoparı unvanı aldım.

“HAYAT KURTARMANIN MUTLULUĞU TARİF EDİLEMEZ”

Page 52: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201252 ARALIK 2012 53

‣Aynı zamanda AKUT’un yö-netim kurulu başkanı ve ku-rucularındansınız. 1999 dep-reminde önemli görevler üstlendiniz. AKUT nasıl kurul-du? İşlevi nedir, kısaca bilgi verir misiniz? ‣1994 yılında Bolkarlar’da kay-bolan iki dağcı için düzenlenen arama faaliyeti sırasında, yöre insanlarının, jandarma kuvvetle-rinin, Dağcılık Federasyonu’ndan ve çeşitli bölgelerden gelen dağ-cıların ortaklaşa gösterdiği tüm iyi niyetli gayretlere rağmen bir takım aksilikler ve sorunlar ya-şandı. Başarısızlıkla sonuçlanan arama çalışması sonrasında, aralarında benim de bulundu-ğum bir avuç dağcı, gelecekte olabilecek bu tip kazalara karşı hazırlıklı ve örgütlü olmak ama-

cıyla AKUT’u kurma kararı aldı. AKUT bu düşüncelerle 1996 yı-lında bir dernek olarak hayata geçti. Türkiye’nin, deprem ve sel gibi doğal afet risklerini de fark ettik. Bu konularda bilinçlenince, arama kurtarma ekibimizi sa-dece dağ ile sınırlı tutmayarak doğal afetlerde de can kaybını azaltmak ve toplumu bilinçlen-dirmek amacıyla AKUT’u faali-yete geçirdik. ‣Birçok doğal afette görev aldı-nız. Hayat kurtarmak nasıl bir duygu? ‣Hayat kurtarmak başka hiçbir şeyle kıyaslayamayacağınız bir duygu. Yaşama şansı bitmiş bir insana yeni bir hayat armağan etmek... Ayrıca sadece o insa-na armağan etmekle kalmayıp onun tüm yakınlarına, ailesine

ve sevenlerine bu mutluluğu ve-riyorsunuz. Kişinin yakınlarının da büyük bir travmadan kurtul-masını sağlıyorsunuz. AKUT bu güne kadar 1500 kişinin hayatını kurtarmış bir kuruluş. Bu da bi-zim yaşam kalitemizi arttırıyor. ‣Sizin yazar ve fotoğrafçılık kimliğiniz pek bilinmiyor ga-liba… Yazarlık ve fotoğrafçılık nasıl başladı? ‣İlk tırmanışım 7010 m’lik Khan Tengri dağına olmuştu. Daha 24 yaşındaydım ve ilk kez böy-le zorlu bir işe kalkışmıştım. Bu deneyimi yaşarken bir günlük tuttum. Kendim için tuttuğum bu günlük “Bir Dağcını Güncesi” isimli ilk kitabımın içeriğini oluş-turdu. Ve yazmaktan çok keyif aldığımı fark ettim. Ardından “Everest’te ilk Türk”, “Bir Hayalin

Peşinde”, “Asya Yolları”, “Hima-layalar ve Ötesi”, “Yeryüzü Gün-cesi”, “Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir” ve “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı kitaplarım geldi. ‣80’in üzerinde ülkeyi gördü-ğünüzü biliyoruz. Sizi en çok etkileyen ülkeler hangisi? ‣Her ülkenin kendine özgü, fark-lı güzellikleri var elbette. Ancak kültür olarak baktığımızda Hin-distan çok farklıdır. Büyük bir coğrafyada, çok farklı kültürle-rin bir ahenk içinde yaşaması beni etkilemiştir. Onun dışında, Alaska’nın doğasını, dağlarını ve florasını çok beğendim. Hima-layalar gibi yüksek dağlar zaten benim özel ilgi alanım olmasın-dan ötürü etkileyici idi. Bir de Avusturalya diyebilirim. Yüksek bir medeniyete sahip olup aynı zamanda doğadan kopmamış bir ülke. ‣İsminizle ilgili pek çok spekü-lasyon oldu. Ermeni veya Ya-hudi zannedildiniz. İsminizin anlamı nedir? ‣Benim tam adım Ali Nasuh Mahruki’dir. İsmimin hikayesi de şöyledir: Büyükbabamın büyük-babasının babası, Deniz Kuvvet-leri Komutanı Kaptan-ı Derya Ali Paşa’dır. Kaptan-ı Derya Ali Paşa Sakız Adası’nda çıkan Rum isya-nını bastırdıktan sonra Yunan bir denizci tarafından donan-masının ateşe verilmesiyle şehit olmuştur. Ailemizin soyadı olan Mahruki, yani “yanarak

“EVEREST’E ÇIKAN İLK MÜSLÜMAN OLMAK ONUR VERİCİ”

Page 53: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201252 ARALIK 2012 53

‣Aynı zamanda AKUT’un yö-netim kurulu başkanı ve ku-rucularındansınız. 1999 dep-reminde önemli görevler üstlendiniz. AKUT nasıl kurul-du? İşlevi nedir, kısaca bilgi verir misiniz? ‣1994 yılında Bolkarlar’da kay-bolan iki dağcı için düzenlenen arama faaliyeti sırasında, yöre insanlarının, jandarma kuvvetle-rinin, Dağcılık Federasyonu’ndan ve çeşitli bölgelerden gelen dağ-cıların ortaklaşa gösterdiği tüm iyi niyetli gayretlere rağmen bir takım aksilikler ve sorunlar ya-şandı. Başarısızlıkla sonuçlanan arama çalışması sonrasında, aralarında benim de bulundu-ğum bir avuç dağcı, gelecekte olabilecek bu tip kazalara karşı hazırlıklı ve örgütlü olmak ama-

cıyla AKUT’u kurma kararı aldı. AKUT bu düşüncelerle 1996 yı-lında bir dernek olarak hayata geçti. Türkiye’nin, deprem ve sel gibi doğal afet risklerini de fark ettik. Bu konularda bilinçlenince, arama kurtarma ekibimizi sa-dece dağ ile sınırlı tutmayarak doğal afetlerde de can kaybını azaltmak ve toplumu bilinçlen-dirmek amacıyla AKUT’u faali-yete geçirdik. ‣Birçok doğal afette görev aldı-nız. Hayat kurtarmak nasıl bir duygu? ‣Hayat kurtarmak başka hiçbir şeyle kıyaslayamayacağınız bir duygu. Yaşama şansı bitmiş bir insana yeni bir hayat armağan etmek... Ayrıca sadece o insa-na armağan etmekle kalmayıp onun tüm yakınlarına, ailesine

ve sevenlerine bu mutluluğu ve-riyorsunuz. Kişinin yakınlarının da büyük bir travmadan kurtul-masını sağlıyorsunuz. AKUT bu güne kadar 1500 kişinin hayatını kurtarmış bir kuruluş. Bu da bi-zim yaşam kalitemizi arttırıyor. ‣Sizin yazar ve fotoğrafçılık kimliğiniz pek bilinmiyor ga-liba… Yazarlık ve fotoğrafçılık nasıl başladı? ‣İlk tırmanışım 7010 m’lik Khan Tengri dağına olmuştu. Daha 24 yaşındaydım ve ilk kez böy-le zorlu bir işe kalkışmıştım. Bu deneyimi yaşarken bir günlük tuttum. Kendim için tuttuğum bu günlük “Bir Dağcını Güncesi” isimli ilk kitabımın içeriğini oluş-turdu. Ve yazmaktan çok keyif aldığımı fark ettim. Ardından “Everest’te ilk Türk”, “Bir Hayalin

Peşinde”, “Asya Yolları”, “Hima-layalar ve Ötesi”, “Yeryüzü Gün-cesi”, “Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir” ve “Kendi Everest’inize Tırmanın” adlı kitaplarım geldi. ‣80’in üzerinde ülkeyi gördü-ğünüzü biliyoruz. Sizi en çok etkileyen ülkeler hangisi? ‣Her ülkenin kendine özgü, fark-lı güzellikleri var elbette. Ancak kültür olarak baktığımızda Hin-distan çok farklıdır. Büyük bir coğrafyada, çok farklı kültürle-rin bir ahenk içinde yaşaması beni etkilemiştir. Onun dışında, Alaska’nın doğasını, dağlarını ve florasını çok beğendim. Hima-layalar gibi yüksek dağlar zaten benim özel ilgi alanım olmasın-dan ötürü etkileyici idi. Bir de Avusturalya diyebilirim. Yüksek bir medeniyete sahip olup aynı zamanda doğadan kopmamış bir ülke. ‣İsminizle ilgili pek çok spekü-lasyon oldu. Ermeni veya Ya-hudi zannedildiniz. İsminizin anlamı nedir? ‣Benim tam adım Ali Nasuh Mahruki’dir. İsmimin hikayesi de şöyledir: Büyükbabamın büyük-babasının babası, Deniz Kuvvet-leri Komutanı Kaptan-ı Derya Ali Paşa’dır. Kaptan-ı Derya Ali Paşa Sakız Adası’nda çıkan Rum isya-nını bastırdıktan sonra Yunan bir denizci tarafından donan-masının ateşe verilmesiyle şehit olmuştur. Ailemizin soyadı olan Mahruki, yani “yanarak

“EVEREST’E ÇIKAN İLK MÜSLÜMAN OLMAK ONUR VERİCİ”

Page 54: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201254 ARALIK 2012 55

‣ölen”, “yanmış” anlamındaki Os-manlıca kelime de bu olaydan ailemize şerefli bir miras olarak kalmıştır. Nasuh ise Osmanlıca; ‘nasihat eden, öğüt veren’ de-mek, bir de saf ve temiz demek. Ayrıca Kur-an’da Nasuh Tövbesi var. ‣Everest’e çıkan ilk Müslüman söylemini kullanmanızda bu spekülasyonların etkisi var mı? ‣Hayır, bunun bu söylemlerle ilgi-si yok. Çünkü, Everest’e çıkan ilk Türk olmanın yanı sıra ilk Müslü-man dağcı da benim. Bu önemli bir şey çünkü ilk Türk dediğiniz-de 75 milyonluk bir nüfustan bahsederken, ilk Müslüman dediğimizde 1.6 milyarlık bir in-san havuzunu kast ediyoruz. Bu oranlamada bir ilk olmak onur verici. 1999 depreminden sonra ma-alesef bu Ermeni- Yahudi id-diaları gündeme geldi. 1999 depreminde AKUT yaptığı çalış-malarla Türkiye’nin en güvenilir kurumu seçildikten sonra, bir anda AKUT’a ve bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Gayrimüslim iddiaları da bu dö-nemde ortaya atıldı.

‣Everest’in zirvesinde ne his-settiniz, nasıl bir duygu? ‣1995 yılındaki ilk tırmanışımda inanılmaz duygular yaşadım. Zirvede hüngür hüngür ağla-

dım. 20 dakika boyunca dün-yanın en yüksek noktasında bir tek ben vardım. Yanımdaki video kameramla kendimi kaydettim. Yaşadığım duyguyu şöyle tarif edebilirim; ruhunuzun bedeni-nizden fışkıracağını hissettiğiniz bir coşku. Bunun yanında tabi ki özgüven, özsaygı ve başarmanın getirdiği büyük bir tatmin duy-gusu yaşıyorsunuz. İkinci tırma-nışımda ise bu kadar büyük bir coşku olmadı tabii. ‣Türkiye’nin, daha önceki dep-rem felaketlerinden ders çı-kartmaya başladığını düşü-nüyor musunuz? Depreme ne kadar hazırlıklıyız? ‣Türkiye kurtarma ekibi sayısında

bir ilerleme kaydetti. Afet yöne-timi dediğimiz süreç risk yöneti-mi ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılır. Önce risk yönetilir sonra kriz yönetilir. Risk yönetimi afet olmadan önce yönetilir, yani şu an bizim risk yönetimi yapıyor olmamız lazım. Başlıca önlem-ler binalarımızı afetlere karşı dayanıklı hale getirmek, toplu-mu bu konuda bilinçlendirmek, ilgili kurumlar arası ilişkileri ko-ordine etmek olmalıdır. Bu ko-nularda hazırlıklı olmalıyız ki; bir afet yaşandığında olaya süratle müdahale edilsin. Kriz yönetimi dediğimi süreçte ise, artık afet başımıza gelmiştir. Kalan insan-lar kurtarılmaya çalışılır. Son

“ZİRVEDE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM”

safha ise müdahaleden sonra gelen iyileştirme safhasıdır. Bu süreçte yaşam yeniden normal koşullara döndürülmeye çalışı-lır. Bu safhalardan en önemlisi tabiki önlemler ve hazırlık yap-ma sürecidir. Türkiye ne yazık ki 1999 depreminden sonra fazla aşama kaydedemedi. Gelişme gösterilen konuların başında ise

kurtarma ekiplerinin sayısındaki artış geliyor. Bunun öncülüğünü de AKUT yaptı. İstanbul’da Dün-ya Bankası kredileriyle okullar, köprüler elden geçirilerek sağ-lamlaştırıldı. Ancak mevcut yapı stokları hala duruyor ve bu ön-lemler yeterli değil. ‣Sizi ne korkutur? ‣Sakat kalmaktan ve insanlara haksızlık etmekten korkarım. Korku kontrol edilebilen bir duy-gudur. Ben de korkularımı kon-trol edebiliyorum. ‣Biraz da sağlık üzerine ko-nuşalım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz? Kon-trollerinizi düzenli yaptırır mı-sınız? ‣Aktif olarak spor yaptığım dö-nemlerde çok sık kontrol yap-tırmazdım. Artık yılda bir kez kontrolden geçiyorum. Şu güne kadar da hastalanıp yattığımı hatırlamıyorum. Grip olduğum-da da ayakta atlatırım.

‣Çeşitli nedenlerle hastane or-tamında bulunmuş o ve hava-yı teneffüs etmişsinizdir. Has-taneler sizi nasıl etkiliyor? ‣Hastane ortamı çoğu insan gibi beni de kötü etkiler. Ziyaret amacıyla gittiğimde de Allah kimseyi buraya düşürmesin de-rim. ‣Nasuh Mahruki, bir doktor olsay-dı hangi alanda uzman olurdu ve nasıl bir doktor olurdu? ‣Doktorluk çok kutsal bir meslek ve inanılmaz bir performans. Ben şöyle bir doktor olurdum diyemiyorum. Benim yapabile-ceğim bir meslek değil galiba. ‣Nasuh Mahruki’nin ileriye dönük planları projeleri nelerdir? ‣Çalışmalarımın başında AKUT’u daha iyi yerlere getirmek var tabi ki. Onun dışında yelkenli tekneyle dünya seyahati yap-mak ve yeni kitaplar yazmak var. Bir de çocuk sahibi olmayı düşü-nüyorum.

YILDA BİR KEZ SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİYORUM

Page 55: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201254 ARALIK 2012 55

‣ölen”, “yanmış” anlamındaki Os-manlıca kelime de bu olaydan ailemize şerefli bir miras olarak kalmıştır. Nasuh ise Osmanlıca; ‘nasihat eden, öğüt veren’ de-mek, bir de saf ve temiz demek. Ayrıca Kur-an’da Nasuh Tövbesi var. ‣Everest’e çıkan ilk Müslüman söylemini kullanmanızda bu spekülasyonların etkisi var mı? ‣Hayır, bunun bu söylemlerle ilgi-si yok. Çünkü, Everest’e çıkan ilk Türk olmanın yanı sıra ilk Müslü-man dağcı da benim. Bu önemli bir şey çünkü ilk Türk dediğiniz-de 75 milyonluk bir nüfustan bahsederken, ilk Müslüman dediğimizde 1.6 milyarlık bir in-san havuzunu kast ediyoruz. Bu oranlamada bir ilk olmak onur verici. 1999 depreminden sonra ma-alesef bu Ermeni- Yahudi id-diaları gündeme geldi. 1999 depreminde AKUT yaptığı çalış-malarla Türkiye’nin en güvenilir kurumu seçildikten sonra, bir anda AKUT’a ve bana karşı bir karalama kampanyası başlatıldı. Gayrimüslim iddiaları da bu dö-nemde ortaya atıldı.

‣Everest’in zirvesinde ne his-settiniz, nasıl bir duygu? ‣1995 yılındaki ilk tırmanışımda inanılmaz duygular yaşadım. Zirvede hüngür hüngür ağla-

dım. 20 dakika boyunca dün-yanın en yüksek noktasında bir tek ben vardım. Yanımdaki video kameramla kendimi kaydettim. Yaşadığım duyguyu şöyle tarif edebilirim; ruhunuzun bedeni-nizden fışkıracağını hissettiğiniz bir coşku. Bunun yanında tabi ki özgüven, özsaygı ve başarmanın getirdiği büyük bir tatmin duy-gusu yaşıyorsunuz. İkinci tırma-nışımda ise bu kadar büyük bir coşku olmadı tabii. ‣Türkiye’nin, daha önceki dep-rem felaketlerinden ders çı-kartmaya başladığını düşü-nüyor musunuz? Depreme ne kadar hazırlıklıyız? ‣Türkiye kurtarma ekibi sayısında

bir ilerleme kaydetti. Afet yöne-timi dediğimiz süreç risk yöneti-mi ve kriz yönetimi olarak ikiye ayrılır. Önce risk yönetilir sonra kriz yönetilir. Risk yönetimi afet olmadan önce yönetilir, yani şu an bizim risk yönetimi yapıyor olmamız lazım. Başlıca önlem-ler binalarımızı afetlere karşı dayanıklı hale getirmek, toplu-mu bu konuda bilinçlendirmek, ilgili kurumlar arası ilişkileri ko-ordine etmek olmalıdır. Bu ko-nularda hazırlıklı olmalıyız ki; bir afet yaşandığında olaya süratle müdahale edilsin. Kriz yönetimi dediğimi süreçte ise, artık afet başımıza gelmiştir. Kalan insan-lar kurtarılmaya çalışılır. Son

“ZİRVEDE HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIM”

safha ise müdahaleden sonra gelen iyileştirme safhasıdır. Bu süreçte yaşam yeniden normal koşullara döndürülmeye çalışı-lır. Bu safhalardan en önemlisi tabiki önlemler ve hazırlık yap-ma sürecidir. Türkiye ne yazık ki 1999 depreminden sonra fazla aşama kaydedemedi. Gelişme gösterilen konuların başında ise

kurtarma ekiplerinin sayısındaki artış geliyor. Bunun öncülüğünü de AKUT yaptı. İstanbul’da Dün-ya Bankası kredileriyle okullar, köprüler elden geçirilerek sağ-lamlaştırıldı. Ancak mevcut yapı stokları hala duruyor ve bu ön-lemler yeterli değil. ‣Sizi ne korkutur? ‣Sakat kalmaktan ve insanlara haksızlık etmekten korkarım. Korku kontrol edilebilen bir duy-gudur. Ben de korkularımı kon-trol edebiliyorum. ‣Biraz da sağlık üzerine ko-nuşalım… Sağlığınıza yeterli önemi veriyor musunuz? Kon-trollerinizi düzenli yaptırır mı-sınız? ‣Aktif olarak spor yaptığım dö-nemlerde çok sık kontrol yap-tırmazdım. Artık yılda bir kez kontrolden geçiyorum. Şu güne kadar da hastalanıp yattığımı hatırlamıyorum. Grip olduğum-da da ayakta atlatırım.

‣Çeşitli nedenlerle hastane or-tamında bulunmuş o ve hava-yı teneffüs etmişsinizdir. Has-taneler sizi nasıl etkiliyor? ‣Hastane ortamı çoğu insan gibi beni de kötü etkiler. Ziyaret amacıyla gittiğimde de Allah kimseyi buraya düşürmesin de-rim. ‣Nasuh Mahruki, bir doktor olsay-dı hangi alanda uzman olurdu ve nasıl bir doktor olurdu? ‣Doktorluk çok kutsal bir meslek ve inanılmaz bir performans. Ben şöyle bir doktor olurdum diyemiyorum. Benim yapabile-ceğim bir meslek değil galiba. ‣Nasuh Mahruki’nin ileriye dönük planları projeleri nelerdir? ‣Çalışmalarımın başında AKUT’u daha iyi yerlere getirmek var tabi ki. Onun dışında yelkenli tekneyle dünya seyahati yap-mak ve yeni kitaplar yazmak var. Bir de çocuk sahibi olmayı düşü-nüyorum.

YILDA BİR KEZ SAĞLIK KONTROLÜNDEN GEÇİYORUM

Page 56: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201256 ARALIK 2012 57

Yemeklere ruh katan doktorNesrin Şenbil

Şenbil, “en büyük yardımcım” dediği oğlu ile birlikte mutfakta keyifli dakikalar geçiriyor.

Bir aile

orta-mında

h i z m e t veren Lok-

man Hekim Hastaneleri’nde

doktorundan temizlik görevlisine kadar hemen

herkes bu samimiyete katkı veri-yor. Dergimizin her sayısında per-sonelimizden birini ön plana çı-kartarak “içimizden birini” sizlerle buluşturuyoruz. Antibiyotik’in bu sayısında “İçimizden Biri” köşesi-nin konuğu Çocuk Sağlığı ve Has-talıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil oldu. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nede-ni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı… Çocuklara yemeği sevdirmek için farklı bir yöntem geliştiren Şenbil, sağlıklı ve zevk-li bir beslenme anlayışı sunuyor. Değişik şekiller vererek ruh kat-tığı yemekleri çocuklara sevdiren Şenbil ile yaptığımız keyifli söyle-şinin detayları şöyle:Yemek yapma tutkusu nasıl başladı?Kendimi bildim bileli yemek yap-mayı severim. Küçük yaşta altıma tabure alarak masaya uzanıyor ve anneme yardım ediyormuşum. Yemeği bir iş ve görev duygusun-dan çok zevk alarak yapıyorum.

Yemek kitaplarından, aile büyük-lerinden, arkadaşlarımdan, dışarı-da yediğim yemeklerden, yöresel tatlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.Yaptığınız yemekler ne tür olu-yor ve kime hitap ediyor?Elbette öncelik, eşimin ve iki ço-cuğumun günlük ihtiyacını kar-şılamaya yönelik oluyor. Misa-firlerime pişireceğim yemekler de önemli. Zamanım olduğunda farklı şeyler pişirebilmek için özellikle misafir davet ettiğim oluyor. Çocuk nörolojisi yaptığım yıllar çok yoğun geçti. İkinci ço-cuğumun doğumundan sonra ve tekrar sağlıklı çocuk da muayene etmeye başladıktan sonra çocuk beslenmesine ve yemeklerine daha çok önem vermeye başla-dım.

Çocuklar neden sebze yemekle-rini sevmezler?Çocuklar küçülmüş büyükler de-ğildir. Her şeyi biz büyüklerden öğrenirler. Ailesinde sebze ye-mekleri pişmeyen, anne babanın da et ve hamur işi ağırlıklı bes-lendiği bir ailede çocuk da sebze yemekleri sevmiyor. Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanları hayat boyu önemli. Her zaman çocukların, sağlıklı olan ve onun mutlaka yemesi gerektiğini düşünerek yaptığımız her yemeği yemesi mümkün olmuyor. Ben de ailelerin karşılaştığı zorlukları gö-rüyorum ve yaşıyorum. Bunlara yönelik çözümler bulmaya çalışı-yorum.

YEMEKALIŞKANLIĞINDA

AİLE ÖNEMLİ

Page 57: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201256 ARALIK 2012 57

Yemeklere ruh katan doktorNesrin Şenbil

Şenbil, “en büyük yardımcım” dediği oğlu ile birlikte mutfakta keyifli dakikalar geçiriyor.

Bir aile

orta-mında

h i z m e t veren Lok-

man Hekim Hastaneleri’nde

doktorundan temizlik görevlisine kadar hemen

herkes bu samimiyete katkı veri-yor. Dergimizin her sayısında per-sonelimizden birini ön plana çı-kartarak “içimizden birini” sizlerle buluşturuyoruz. Antibiyotik’in bu sayısında “İçimizden Biri” köşesi-nin konuğu Çocuk Sağlığı ve Has-talıkları Uzmanı Doçent Doktor Nesrin Şenbil oldu. İyi bir doktor olmanın yanında örnek bir anne olarak da dikkat çeken Şenbil’i sayfalarımıza taşımamızın nede-ni ise hazırlık aşamasında olduğu yemek kitabı… Çocuklara yemeği sevdirmek için farklı bir yöntem geliştiren Şenbil, sağlıklı ve zevk-li bir beslenme anlayışı sunuyor. Değişik şekiller vererek ruh kat-tığı yemekleri çocuklara sevdiren Şenbil ile yaptığımız keyifli söyle-şinin detayları şöyle:Yemek yapma tutkusu nasıl başladı?Kendimi bildim bileli yemek yap-mayı severim. Küçük yaşta altıma tabure alarak masaya uzanıyor ve anneme yardım ediyormuşum. Yemeği bir iş ve görev duygusun-dan çok zevk alarak yapıyorum.

Yemek kitaplarından, aile büyük-lerinden, arkadaşlarımdan, dışarı-da yediğim yemeklerden, yöresel tatlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.Yaptığınız yemekler ne tür olu-yor ve kime hitap ediyor?Elbette öncelik, eşimin ve iki ço-cuğumun günlük ihtiyacını kar-şılamaya yönelik oluyor. Misa-firlerime pişireceğim yemekler de önemli. Zamanım olduğunda farklı şeyler pişirebilmek için özellikle misafir davet ettiğim oluyor. Çocuk nörolojisi yaptığım yıllar çok yoğun geçti. İkinci ço-cuğumun doğumundan sonra ve tekrar sağlıklı çocuk da muayene etmeye başladıktan sonra çocuk beslenmesine ve yemeklerine daha çok önem vermeye başla-dım.

Çocuklar neden sebze yemekle-rini sevmezler?Çocuklar küçülmüş büyükler de-ğildir. Her şeyi biz büyüklerden öğrenirler. Ailesinde sebze ye-mekleri pişmeyen, anne babanın da et ve hamur işi ağırlıklı bes-lendiği bir ailede çocuk da sebze yemekleri sevmiyor. Çocukluk döneminde kazanılan beslenme alışkanları hayat boyu önemli. Her zaman çocukların, sağlıklı olan ve onun mutlaka yemesi gerektiğini düşünerek yaptığımız her yemeği yemesi mümkün olmuyor. Ben de ailelerin karşılaştığı zorlukları gö-rüyorum ve yaşıyorum. Bunlara yönelik çözümler bulmaya çalışı-yorum.

YEMEKALIŞKANLIĞINDA

AİLE ÖNEMLİ

Page 58: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201258 ARALIK 2012 59

Peki kendi çocuğunuzun yemek-lerinizi beğenmediği oluyor mu?Daha yemeği görmeden, adını duyar duymaz bile ‘ben onu ye-mem’ dediği yemekler oluyor. Sonuçta karnı çok acıkmışsa ta-mamını bitirmese de o yemeğin tadına bakar. Yemek istemezse benzer alternatif sunuyorum. Ör-neğin ‘taze fasulye veya bamya var, hangisi yemek istersin’ diyo-rum. İkisini de yemek istemezse ‘bir sonraki öğüne kadar başka yemeğimiz yok’ diyorum. Çok ısrarcı olmak, çocukla inatlaş-mak, ödül veya ceza vermek işe yaramıyor. Bu konuda kazanan veya kaybeden yok. Onunla kali-teli vakit geçirdiğim zamanlarda besinleri, faydalarını, büyümenin ve sağlığın önemini anlatıyorum. Onunla birlikte yemek yapmaya çalışarak ona yemeği sevdirmeye çalışıyorum.

Yemeklerinizi yaparken en bü-yük yardımcınız kim oluyor?Eşim ve büyük oğlum alışveriş yapmada, mutfağı toplamada ve yemeklerim konusunda yapıcı

eleştiri yaparak güzel tatlar bul-mam konusunda bana yardımcı oluyor. Bazen pişirdiğim şey lez-zetli olmuyor ya da üst üste aynı yemeği yiyebiliyoruz. Bu duruma hoşgörü ve yürekten gelen bir “eline sağlık” denmesi de bir ka-dın için büyük bir yardım. Küçük oğlumun ise bizzat bazı yemekleri yaparken yardım etmesini istiyo-rum. Örneğin malzemeleri getiri-yor, yumurta çırpıyor, dolma biber yıkıyor, bana fikir veriyor.Yaptığınız yemekler damak ta-dının yanı sıra sağlıklı yaşama da hitap ediyor. Bunu nasıl sağ-lıyorsunuz?Taze, doğal ve mevsiminde mal-zeme kullanmak çok önemli. Yaz mevsiminde, tarladan, dalından kopmuş domates-biberle yapılan menemen tadı ile kışın yapılanın tadı aynı olur mu? Güzel malze-meniz varsa bazı yemekler için ustalığa bile gerek olmaz. Sadece lezzet için değil sağlıklı yaşam için de doğal malzeme çok önemli. Hazır gıdayı hiç kullanmıyorum. Semt pazarlarına çıkmaya çalışı-yorum, değilse o anda markete taze gelmiş meyve-sebzelerin pe-şine düşüyorum.

ÇOCUKLAİNATLAŞMAK İŞE

YARAMIYOR

EN BÜYÜKYARDIMCISI

KÜÇÜK OĞLU

‣Yemekte görselliğe de önem veriyorsunuz. Sunum yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? ‣Görsellik yemeğe olan ilgiyi ar-tırıyor. Ben de kimi zaman uzun uğraşlar, kimi zaman da basit şeylerle bu görselliği sağlamaya çalışıyorum. Ancak inanın çocuk-lar bu konuda çok yaratıcı. Örne-ğin oğlumla yaptığımız “kahvaltı arabası” var. Onun tarifi şu şekil-de; farklı lezzet ve vitamin olsun diye mısır ekmeği kullandım. Dikdörtgen şeklinde kestim. Ara-banın kapısını nasıl yapalım diye düşünürken oğlum Özgür, “ekme-ğin üzerine labne peynir sürelim, kapıyı da üzerine çizelim” dedi. Çay kaşığının arkası ile çizme fikri de ondan geldi. Birkaç dene-me yapıp düzelttik. Sonunda ön kapıyı O, arka kapıyı ben çizdim. Arabanın üst kısmına kızartılmış hellim peyniri koyduk. Salatalık ve kesilmiş siyah zeytinden tekerlek yaptık. Tekerlek mutlaka siyah olmalıymış. Yine oğlumun fikri ile farları yaptık. “Dur lambası” kır-mızı olurmuş, küçücük kestiğim ekmeğin üzerine çilek reçeli ko-yup arkaya yerleştirdik. “Ön lam-balar ise beyaz olur” dediği için küçücük ekmeklerin üzerine lab-ne peynir sürüp öne yerleştirdik. ‣Yaptığınız yemekleri hastane personeli ve hastalarınız ile paylaşıyor musunuz? Onlardan ne gibi geri dönüşler alıyorsu-nuz? ‣Hastalarımın ailelerine çocukları-

nın neleri sevdiklerini ve onların uyguladığı tarifleri soruyorum. Elbette her çocuğun her şeyi be-ğenmesi mümkün olmuyor, çok şaşırtabiliyorlar bizleri. Hastane-mizin bir personelinin yeşil biberi yiyip dondurma sevmeyen çocu-ğu var. Özellikle 3 yaştan büyük çocuğu olan hastane personeli-mize yaptıklarımı gönderip geri bildirimleri alıyorum. Örneğin; tuzlu olarak yaptığım bir kura-biyeyi, kimsenin çocuğu beğen-medi ve yapmaktan vazgeçtim. Çocuklarının sevdiği kabaklı ve kırmızı biberli yoğurt çorbasını, tahinli keki ise bu sayede öğren-dim. ‣Yaptığınız bu yemekleri bir ki-

tap haline getirip insanlarla paylaşmak gibi bir projeniz var mı? ‣Evet bu konuda aylardır süren bir çalışmam var. Tariflerin hazırla-nıp kitabın içeriğinin tamamlan-ması için biraz daha zamanım var. ‣Peki düşündüğünüz kitabın içeri-ği nasıl olacak? ‣Doğal ve sağlıklı malzeme ile

h a z ı r -l a n m ı ş , Türk damak tadı-na uygun, yöresel tatlar içeren, görselliğe önem veren ve bizzat çocuklar tarafından denenmiş tarifler olacak. Örneğin hiç boya maddesi kullanılmadan yapılmış doğum günü pastaları, margarin içermeyen bisküvi ve kekler ola-cak. Bebek beslenmesine değil genel olarak 3 yaş üzeri çocuk-lara yönelik bir kitap. Ben de ye-meklerin bir kısmını küçük oğlum ile birlikte yaptığım için ailelerin çocukları ile birlikte yapabileceği bir kitap olmasını arzu ediyorum. Ben usta bir aşçı, şef veya gurme değilim. Bu konuda profesyonel-ler ile yarışamam. Benim birincil amacım; zaten kadınların içinde olan mutfak becerisini kullana-rak çocukları ile kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak, onlara yemeği sevdirmeye çalışmak, birlikte bir şey üreterek sosyal ve ince motor gelişimlerine katkı-da bulunmak. Çocuk doktorluğu ve annelik deneyimim ile aileler ve çocukların karşılaştığı zorluk-lara yardımcı olmayı istiyorum. Ayrıca tarifleri diyetisyen bir ar-kadaşım da inceliyor, önerilerde bulunuyor. Kitapta tariflerdeki besin maddelerinin faydalarını ve kalorilerinin yer almasını da planlıyorum.

TARİFLERİHASTANEDEPAYLAŞIYOR

ANNELEREÖZEL

KİTAP GELİYOR

KAHVALTI ARABASI

Page 59: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201258 ARALIK 2012 59

Peki kendi çocuğunuzun yemek-lerinizi beğenmediği oluyor mu?Daha yemeği görmeden, adını duyar duymaz bile ‘ben onu ye-mem’ dediği yemekler oluyor. Sonuçta karnı çok acıkmışsa ta-mamını bitirmese de o yemeğin tadına bakar. Yemek istemezse benzer alternatif sunuyorum. Ör-neğin ‘taze fasulye veya bamya var, hangisi yemek istersin’ diyo-rum. İkisini de yemek istemezse ‘bir sonraki öğüne kadar başka yemeğimiz yok’ diyorum. Çok ısrarcı olmak, çocukla inatlaş-mak, ödül veya ceza vermek işe yaramıyor. Bu konuda kazanan veya kaybeden yok. Onunla kali-teli vakit geçirdiğim zamanlarda besinleri, faydalarını, büyümenin ve sağlığın önemini anlatıyorum. Onunla birlikte yemek yapmaya çalışarak ona yemeği sevdirmeye çalışıyorum.

Yemeklerinizi yaparken en bü-yük yardımcınız kim oluyor?Eşim ve büyük oğlum alışveriş yapmada, mutfağı toplamada ve yemeklerim konusunda yapıcı

eleştiri yaparak güzel tatlar bul-mam konusunda bana yardımcı oluyor. Bazen pişirdiğim şey lez-zetli olmuyor ya da üst üste aynı yemeği yiyebiliyoruz. Bu duruma hoşgörü ve yürekten gelen bir “eline sağlık” denmesi de bir ka-dın için büyük bir yardım. Küçük oğlumun ise bizzat bazı yemekleri yaparken yardım etmesini istiyo-rum. Örneğin malzemeleri getiri-yor, yumurta çırpıyor, dolma biber yıkıyor, bana fikir veriyor.Yaptığınız yemekler damak ta-dının yanı sıra sağlıklı yaşama da hitap ediyor. Bunu nasıl sağ-lıyorsunuz?Taze, doğal ve mevsiminde mal-zeme kullanmak çok önemli. Yaz mevsiminde, tarladan, dalından kopmuş domates-biberle yapılan menemen tadı ile kışın yapılanın tadı aynı olur mu? Güzel malze-meniz varsa bazı yemekler için ustalığa bile gerek olmaz. Sadece lezzet için değil sağlıklı yaşam için de doğal malzeme çok önemli. Hazır gıdayı hiç kullanmıyorum. Semt pazarlarına çıkmaya çalışı-yorum, değilse o anda markete taze gelmiş meyve-sebzelerin pe-şine düşüyorum.

ÇOCUKLAİNATLAŞMAK İŞE

YARAMIYOR

EN BÜYÜKYARDIMCISI

KÜÇÜK OĞLU

‣Yemekte görselliğe de önem veriyorsunuz. Sunum yaparken nelere dikkat ediyorsunuz? ‣Görsellik yemeğe olan ilgiyi ar-tırıyor. Ben de kimi zaman uzun uğraşlar, kimi zaman da basit şeylerle bu görselliği sağlamaya çalışıyorum. Ancak inanın çocuk-lar bu konuda çok yaratıcı. Örne-ğin oğlumla yaptığımız “kahvaltı arabası” var. Onun tarifi şu şekil-de; farklı lezzet ve vitamin olsun diye mısır ekmeği kullandım. Dikdörtgen şeklinde kestim. Ara-banın kapısını nasıl yapalım diye düşünürken oğlum Özgür, “ekme-ğin üzerine labne peynir sürelim, kapıyı da üzerine çizelim” dedi. Çay kaşığının arkası ile çizme fikri de ondan geldi. Birkaç dene-me yapıp düzelttik. Sonunda ön kapıyı O, arka kapıyı ben çizdim. Arabanın üst kısmına kızartılmış hellim peyniri koyduk. Salatalık ve kesilmiş siyah zeytinden tekerlek yaptık. Tekerlek mutlaka siyah olmalıymış. Yine oğlumun fikri ile farları yaptık. “Dur lambası” kır-mızı olurmuş, küçücük kestiğim ekmeğin üzerine çilek reçeli ko-yup arkaya yerleştirdik. “Ön lam-balar ise beyaz olur” dediği için küçücük ekmeklerin üzerine lab-ne peynir sürüp öne yerleştirdik. ‣Yaptığınız yemekleri hastane personeli ve hastalarınız ile paylaşıyor musunuz? Onlardan ne gibi geri dönüşler alıyorsu-nuz? ‣Hastalarımın ailelerine çocukları-

nın neleri sevdiklerini ve onların uyguladığı tarifleri soruyorum. Elbette her çocuğun her şeyi be-ğenmesi mümkün olmuyor, çok şaşırtabiliyorlar bizleri. Hastane-mizin bir personelinin yeşil biberi yiyip dondurma sevmeyen çocu-ğu var. Özellikle 3 yaştan büyük çocuğu olan hastane personeli-mize yaptıklarımı gönderip geri bildirimleri alıyorum. Örneğin; tuzlu olarak yaptığım bir kura-biyeyi, kimsenin çocuğu beğen-medi ve yapmaktan vazgeçtim. Çocuklarının sevdiği kabaklı ve kırmızı biberli yoğurt çorbasını, tahinli keki ise bu sayede öğren-dim. ‣Yaptığınız bu yemekleri bir ki-

tap haline getirip insanlarla paylaşmak gibi bir projeniz var mı? ‣Evet bu konuda aylardır süren bir çalışmam var. Tariflerin hazırla-nıp kitabın içeriğinin tamamlan-ması için biraz daha zamanım var. ‣Peki düşündüğünüz kitabın içeri-ği nasıl olacak? ‣Doğal ve sağlıklı malzeme ile

h a z ı r -l a n m ı ş , Türk damak tadı-na uygun, yöresel tatlar içeren, görselliğe önem veren ve bizzat çocuklar tarafından denenmiş tarifler olacak. Örneğin hiç boya maddesi kullanılmadan yapılmış doğum günü pastaları, margarin içermeyen bisküvi ve kekler ola-cak. Bebek beslenmesine değil genel olarak 3 yaş üzeri çocuk-lara yönelik bir kitap. Ben de ye-meklerin bir kısmını küçük oğlum ile birlikte yaptığım için ailelerin çocukları ile birlikte yapabileceği bir kitap olmasını arzu ediyorum. Ben usta bir aşçı, şef veya gurme değilim. Bu konuda profesyonel-ler ile yarışamam. Benim birincil amacım; zaten kadınların içinde olan mutfak becerisini kullana-rak çocukları ile kaliteli zaman geçirmelerini sağlamak, onlara yemeği sevdirmeye çalışmak, birlikte bir şey üreterek sosyal ve ince motor gelişimlerine katkı-da bulunmak. Çocuk doktorluğu ve annelik deneyimim ile aileler ve çocukların karşılaştığı zorluk-lara yardımcı olmayı istiyorum. Ayrıca tarifleri diyetisyen bir ar-kadaşım da inceliyor, önerilerde bulunuyor. Kitapta tariflerdeki besin maddelerinin faydalarını ve kalorilerinin yer almasını da planlıyorum.

TARİFLERİHASTANEDEPAYLAŞIYOR

ANNELEREÖZEL

KİTAP GELİYOR

KAHVALTI ARABASI

Page 60: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201260 ARALIK 2012 61

Aslıhan SUNGURİnsanlar için zaman çok önemli. Fazla bekleme-den muayene olduğum için çok memnunum. Doktorlar gereken za-manı ayırıp şikâyetle-rimi dinliyor, gereken açıklamayı fazlasıyla yapıyorlar. Doktorlar, hastaları sıcak, samimi, güler yüzle karşılıyor-lar. Hastaneye gelirken üzgün, morali bozuk bir şekilde geliyorum; fakat çok daha iyi bir psikoloji ile ayrılıyorum.

Sıca

k sa

mim

i ve

güle

ryüz

Hız

lı sa

ğlık

hi

zmet

iHatice KURULTedavi gördüğüm di-ğer hastanelere göre ilgi oldukça fazla. Bek-lemeden tedavi olu-yorum. Hastane çok temiz, gösterilen ilgi karşısında çok mem-nunum. Sürekli burayı tercih ediyorum, gü-venle arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ve çocuğumu güvenle bu-raya getiriyorum. Tüm personele teşekkürler.

Ayşegül KARACAKızım için geldiğim hastanedeki ilgi ve ala-kadan çok memnun oldum. Babamın ameli-yatı için de bu hastane-yi tercih ettik. Her türlü sağlık sorunumuza çok başarılı müdahaleler yapıldı ve tedavi edildik. Burun ameliyatı için birçok hastaneye git-tim, korkularım yüzün-den karar veremedim. Burada Dr. Abdullah Ahmed ile görüştükten sonra korkularım azal-dı, kendime güvenim geldi, ameliyat korku-mu yendim.

Has

taya

güv

en

veriy

or

Dursun KARTALÇok uzun süredir böb-rek ağrısı çekiyordum. Böbreğimde taş vardı. Farklı tedavi yöntem-leri denedim ama çare bulamadım. Lokman Hekim Hastanesi’ne ilk kez geldim ve ameliyat oldum. Ağrılarımdan ve şikayetlerimden kurtul-dum. Tedavi sürecimde emeği geçen tüm per-sonele çok teşekkür ediyorum. Memnun bir şekilde hastaneden ay-rılıyorum.

Ağr

ıları

mda

n ku

rtul

dum

Mesut DAVRANLokman Hekim Hasta-nesi’ne yurt dışından geliyorum. Oradaki hastanelere göre bu-rada daha çok ilgi var ve oradakilerden daha iyi bir hastane. Bura-da insana, hastaya bir saygı var. Çok iyi dinli-yorlar, sabırla muayene edip, cevap veriyorlar. Çok memnunum. Tür-kiye’de bulunduğum müddetçe sürekli bura-yı tercih ediyorum.

Yurt

dış

ında

nda

ha iy

i

Muzaffer YILMAZLokman Hekim Has-tanesi’ne birçok korku ile geldim. Daha son-ra Doktor Hayati As-lantaş’ın samimiyeti, konuşması beni ikna etti. Doktorumla ko-nuştuktan sonra kor-kularımdan kurtularak ameliyat olmaya karar verdim. Burada ame-liyat oldum ve tedavi süresince her şeyden oldukça memnun kal-dım. Şimdi çok iyiyim. Lokman Hekim ailesine çok teşekkür ederim.

Dok

toru

n sa

mim

i-ye

ti ik

na e

diyo

r

Nahide BAŞARBöbrek rahatsızlığım ve geçmeyen ağrılarım vardı. Lokman Hekim Hastanesi’nde dertle-rime derman buldum, ağrılarım azaldı. Bura-da doktorundan hasta bakıcısına kadar her personelden memnun kaldım. Hastanenin temizliği de beni çok etkiledi. Genel olarak hastaneden olumlu dü-şüncelerle ayrılıyorum. Herkese teşekkür ede-rim.

Der

tlerim

e de

rman

bul

dum

Nevin BECERENHer türlü sağlık prob-lemimizde ailece ter-cih ettiğimiz bir kurum Lokman Hekim Has-taneleri. Burayı tercih etmemizde personelin katkısı çok büyük. Mua-yene sırasında doktor-lar sağlıklı bilgi veriyor, gereken açıklamaları yapıyorlar ve soruları-mıza samimi cevap ala-biliyoruz. Genel anlam-da Lokman Hekim’den çok memnunuz.

Sağl

ıklı

bir b

ilgi

akış

ı var

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Page 61: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201260 ARALIK 2012 61

Aslıhan SUNGURİnsanlar için zaman çok önemli. Fazla bekleme-den muayene olduğum için çok memnunum. Doktorlar gereken za-manı ayırıp şikâyetle-rimi dinliyor, gereken açıklamayı fazlasıyla yapıyorlar. Doktorlar, hastaları sıcak, samimi, güler yüzle karşılıyor-lar. Hastaneye gelirken üzgün, morali bozuk bir şekilde geliyorum; fakat çok daha iyi bir psikoloji ile ayrılıyorum.

Sıca

k sa

mim

i ve

güle

ryüz

Hız

lı sa

ğlık

hi

zmet

i

Hatice KURULTedavi gördüğüm di-ğer hastanelere göre ilgi oldukça fazla. Bek-lemeden tedavi olu-yorum. Hastane çok temiz, gösterilen ilgi karşısında çok mem-nunum. Sürekli burayı tercih ediyorum, gü-venle arkadaşlarıma tavsiye ediyorum ve çocuğumu güvenle bu-raya getiriyorum. Tüm personele teşekkürler.

Ayşegül KARACAKızım için geldiğim hastanedeki ilgi ve ala-kadan çok memnun oldum. Babamın ameli-yatı için de bu hastane-yi tercih ettik. Her türlü sağlık sorunumuza çok başarılı müdahaleler yapıldı ve tedavi edildik. Burun ameliyatı için birçok hastaneye git-tim, korkularım yüzün-den karar veremedim. Burada Dr. Abdullah Ahmed ile görüştükten sonra korkularım azal-dı, kendime güvenim geldi, ameliyat korku-mu yendim.

Has

taya

güv

en

veriy

or

Dursun KARTALÇok uzun süredir böb-rek ağrısı çekiyordum. Böbreğimde taş vardı. Farklı tedavi yöntem-leri denedim ama çare bulamadım. Lokman Hekim Hastanesi’ne ilk kez geldim ve ameliyat oldum. Ağrılarımdan ve şikayetlerimden kurtul-dum. Tedavi sürecimde emeği geçen tüm per-sonele çok teşekkür ediyorum. Memnun bir şekilde hastaneden ay-rılıyorum.

Ağr

ıları

mda

n ku

rtul

dum

Mesut DAVRANLokman Hekim Hasta-nesi’ne yurt dışından geliyorum. Oradaki hastanelere göre bu-rada daha çok ilgi var ve oradakilerden daha iyi bir hastane. Bura-da insana, hastaya bir saygı var. Çok iyi dinli-yorlar, sabırla muayene edip, cevap veriyorlar. Çok memnunum. Tür-kiye’de bulunduğum müddetçe sürekli bura-yı tercih ediyorum.

Yurt

dış

ında

nda

ha iy

i

Muzaffer YILMAZLokman Hekim Has-tanesi’ne birçok korku ile geldim. Daha son-ra Doktor Hayati As-lantaş’ın samimiyeti, konuşması beni ikna etti. Doktorumla ko-nuştuktan sonra kor-kularımdan kurtularak ameliyat olmaya karar verdim. Burada ame-liyat oldum ve tedavi süresince her şeyden oldukça memnun kal-dım. Şimdi çok iyiyim. Lokman Hekim ailesine çok teşekkür ederim.

Dok

toru

n sa

mim

i-ye

ti ik

na e

diyo

r

Nahide BAŞARBöbrek rahatsızlığım ve geçmeyen ağrılarım vardı. Lokman Hekim Hastanesi’nde dertle-rime derman buldum, ağrılarım azaldı. Bura-da doktorundan hasta bakıcısına kadar her personelden memnun kaldım. Hastanenin temizliği de beni çok etkiledi. Genel olarak hastaneden olumlu dü-şüncelerle ayrılıyorum. Herkese teşekkür ede-rim.

Der

tlerim

e de

rman

bul

dum

Nevin BECERENHer türlü sağlık prob-lemimizde ailece ter-cih ettiğimiz bir kurum Lokman Hekim Has-taneleri. Burayı tercih etmemizde personelin katkısı çok büyük. Mua-yene sırasında doktor-lar sağlıklı bilgi veriyor, gereken açıklamaları yapıyorlar ve soruları-mıza samimi cevap ala-biliyoruz. Genel anlam-da Lokman Hekim’den çok memnunuz.

Sağl

ıklı

bir b

ilgi

akış

ı var

HASTALARIMIZIN GÖZÜNDEN

Page 62: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201262 ARALIK 2012 63

9 aylık çocuğum öksürük ve atılamayan balgam sı-kıntısı yaşıyor. Dişler yeni çıktığı için salya sorunu da var. Bize ne önerirsiniz?Ağızda salya, kuru öksürük, ateş, huzursuzluk, gece uyanmaları ve burun akıntısı diş çıkarmayla ilişkilidir. Ya-kınmalar genelde 8 günde kaybolur. Diğer rahatsızlıklar için alanında uzman bir doktora başvurmanızda yarar var.

Her türlü stresli durumun ardından kalbim sıkışıyor, zor nefes alıyorum. Ardından midemden ağzıma asit geliyor. Bunun nedeni ne olabilir?Bahsettiğiniz belirtilerin birden fazla sebebi olabilir. Bunların araştırılmasında yarar var. Problemin kayna-ğını öğrenebilmek ve bunlarla tam anlamıyla baş ede-bilmeniz için bir alanında uzman bir doktordan yardım almanız gerekmektedir.

Burun estetiği yaptırmak istiyorum ancak operas-yon açık teknikle mi kapalı teknikle mi olsun karar veremedim. Sizin öneriniz nedir?Burun ameliyatı olacaksanız ve teknik konusunda te-reddütleriniz varsa size yardımcı olacak kişi operasyonu yapacak olan cerrahtır. Doktorunuz dikkatli bir inceleme sonrası sizin için en doğru olan ve istenen etkiye ulaş-mak için en uygun tekniği size önerecektir. Onun görüş-lerini dikkate alın.

Geceleri baş, boyun, ensede şiddetli terleme oluyor. Bu nedenle sık sık uyanıyorum. Bunun sebebi ne ola-bilir?Vücutta bir enflamasyon olduğunda terleme olabilir. Bunun için enflamatuar bir hastalığınız var mı kontrol edilmesi lazım. Bu basit bir sinüzit olabildiği gibi ciddi romatizmal bir durum da olabilir. Psikolojik sıkıntılar da bunu yapabilir. Troid hastalıkları da gözden geçirilmeli-dir.

Her akşam düzenli olarak dişlerimi fırçalıyorum ama dişlerim bir türlü tam olarak beyazlamıyor. Be-yaz bir diş için ne yapmalıyım?Dişlerinizin ana rengi biraz sarı olabilir. Dişleri günde en az 2 kere fırçalamak ve diş ipi kullanmak daha be-yaz gözükmelerine yardım eder. Bunlar rağmen hala dişlerinizin renginden memnun değilseniz diş temizliği yaptırabilirsiniz. Yine de içinize sinmezse beyazlatma yaptırabilirsiniz.

Bir süredir boğazımda balgam birikiyor ve bu beni çok rahatsız diyor. Koyulaşmanın da olduğu balgam-dan kurtulmak için ne yapmalıyım?Allerjik veya vazomotor rinit söz konusu olabilir. Her ikisinde de asıl tedavi burnunuzdaki etlerin bu akıntıyı oluşturmasına sebep olan etkeni bulup ortadan kaldır-maktır. Yine de bir uzmana görünmekte ve fikir almakta yarar var.

16 yaşındayım ve 5 yıldır sürekli ağız kokum var. Di-limde lekeler var ve mideme doğru yanma da olu-yor. Acaba bir hastalığın belirtisi olabilir mi? Laringofaringeal reflünüz varsa ağız kokusu ve dilde sararma olabilir. Diş eti hastalıklarında da aynı bulgular olabiliyor. Mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimine baş-vurmanız gerekiyor.

Boyun bölgesinde her şişen ve uzun süre inmeyen lenf bezi kanseri belirtisi midir?Bu sorunun yanıtı net olarak “hayır.” Pek çok hastalık boyundaki lenf bezlerini uzun süre şiş tutabilir. Bazen basit bir enfeksiyon sonrası da uzun süre şiş lenf bezi görülebiliyor. Bu tür durumlarda telaşlanmanıza gerek yok. Yine de bir doktora görünebilirsiniz.

Page 63: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201262 ARALIK 2012 63

9 aylık çocuğum öksürük ve atılamayan balgam sı-kıntısı yaşıyor. Dişler yeni çıktığı için salya sorunu da var. Bize ne önerirsiniz?Ağızda salya, kuru öksürük, ateş, huzursuzluk, gece uyanmaları ve burun akıntısı diş çıkarmayla ilişkilidir. Ya-kınmalar genelde 8 günde kaybolur. Diğer rahatsızlıklar için alanında uzman bir doktora başvurmanızda yarar var.

Her türlü stresli durumun ardından kalbim sıkışıyor, zor nefes alıyorum. Ardından midemden ağzıma asit geliyor. Bunun nedeni ne olabilir?Bahsettiğiniz belirtilerin birden fazla sebebi olabilir. Bunların araştırılmasında yarar var. Problemin kayna-ğını öğrenebilmek ve bunlarla tam anlamıyla baş ede-bilmeniz için bir alanında uzman bir doktordan yardım almanız gerekmektedir.

Burun estetiği yaptırmak istiyorum ancak operas-yon açık teknikle mi kapalı teknikle mi olsun karar veremedim. Sizin öneriniz nedir?Burun ameliyatı olacaksanız ve teknik konusunda te-reddütleriniz varsa size yardımcı olacak kişi operasyonu yapacak olan cerrahtır. Doktorunuz dikkatli bir inceleme sonrası sizin için en doğru olan ve istenen etkiye ulaş-mak için en uygun tekniği size önerecektir. Onun görüş-lerini dikkate alın.

Geceleri baş, boyun, ensede şiddetli terleme oluyor. Bu nedenle sık sık uyanıyorum. Bunun sebebi ne ola-bilir?Vücutta bir enflamasyon olduğunda terleme olabilir. Bunun için enflamatuar bir hastalığınız var mı kontrol edilmesi lazım. Bu basit bir sinüzit olabildiği gibi ciddi romatizmal bir durum da olabilir. Psikolojik sıkıntılar da bunu yapabilir. Troid hastalıkları da gözden geçirilmeli-dir.

Her akşam düzenli olarak dişlerimi fırçalıyorum ama dişlerim bir türlü tam olarak beyazlamıyor. Be-yaz bir diş için ne yapmalıyım?Dişlerinizin ana rengi biraz sarı olabilir. Dişleri günde en az 2 kere fırçalamak ve diş ipi kullanmak daha be-yaz gözükmelerine yardım eder. Bunlar rağmen hala dişlerinizin renginden memnun değilseniz diş temizliği yaptırabilirsiniz. Yine de içinize sinmezse beyazlatma yaptırabilirsiniz.

Bir süredir boğazımda balgam birikiyor ve bu beni çok rahatsız diyor. Koyulaşmanın da olduğu balgam-dan kurtulmak için ne yapmalıyım?Allerjik veya vazomotor rinit söz konusu olabilir. Her ikisinde de asıl tedavi burnunuzdaki etlerin bu akıntıyı oluşturmasına sebep olan etkeni bulup ortadan kaldır-maktır. Yine de bir uzmana görünmekte ve fikir almakta yarar var.

16 yaşındayım ve 5 yıldır sürekli ağız kokum var. Di-limde lekeler var ve mideme doğru yanma da olu-yor. Acaba bir hastalığın belirtisi olabilir mi? Laringofaringeal reflünüz varsa ağız kokusu ve dilde sararma olabilir. Diş eti hastalıklarında da aynı bulgular olabiliyor. Mutlaka bir Kulak Burun Boğaz hekimine baş-vurmanız gerekiyor.

Boyun bölgesinde her şişen ve uzun süre inmeyen lenf bezi kanseri belirtisi midir?Bu sorunun yanıtı net olarak “hayır.” Pek çok hastalık boyundaki lenf bezlerini uzun süre şiş tutabilir. Bazen basit bir enfeksiyon sonrası da uzun süre şiş lenf bezi görülebiliyor. Bu tür durumlarda telaşlanmanıza gerek yok. Yine de bir doktora görünebilirsiniz.

Page 64: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201264 ARALIK 2012 65

BOYAMA KÖŞESİToplamda 9×9=81 kare olan kümelere 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilir. Her bir rakam, her bir satırda ve her bir sütunda sadece bir kez kul-lanılabilir. Her bir rakam, 3×3=9 kareden oluşan bloklarda da sadece bir kez kullanılabilir. Bulma-cayı tamamlamak için tabloyu öyle bir şekilde dol-durmalısınız ki dokuz kareden oluşan her satır, her sütun ve her blok 1’den 9’a kadar bütün rakam-ları içersin, hiçbir rakam tekrarlanmasın ve eksik kalmasın. Bazı rakamlar bulmacaya zaten yerleş-tirilmiş olacaktır. Bu rakamlar ne kadar artarsa bulmaca o kadar kolaylaşır. Bir sudoku bulmaca-nın çözümü zorluk derecesine göre 20 dakika ile 2 saat arasında değişebilir.

SUDOKUNASIL

OYNANIR?

Page 65: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201264 ARALIK 2012 65

BOYAMA KÖŞESİToplamda 9×9=81 kare olan kümelere 1’den 9’a kadar rakamlar yerleştirilir. Her bir rakam, her bir satırda ve her bir sütunda sadece bir kez kul-lanılabilir. Her bir rakam, 3×3=9 kareden oluşan bloklarda da sadece bir kez kullanılabilir. Bulma-cayı tamamlamak için tabloyu öyle bir şekilde dol-durmalısınız ki dokuz kareden oluşan her satır, her sütun ve her blok 1’den 9’a kadar bütün rakam-ları içersin, hiçbir rakam tekrarlanmasın ve eksik kalmasın. Bazı rakamlar bulmacaya zaten yerleş-tirilmiş olacaktır. Bu rakamlar ne kadar artarsa bulmaca o kadar kolaylaşır. Bir sudoku bulmaca-nın çözümü zorluk derecesine göre 20 dakika ile 2 saat arasında değişebilir.

SUDOKUNASIL

OYNANIR?

Page 66: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201266 ARALIK 2012 67

Devlet KurumlarıSosyal Güvenlik KurumuTürkiye Büyük Millet Meclisi

Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil TedaviSigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - MedicalExpress Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi veAcil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi Temel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş SigortaAcil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigortal Ankara Anonim Türk Sigorta

CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk BankasıDernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal GüvenlikMüfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası MensuplarıSosyal Güvenlik ve Yard.Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & HalkBankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O.Memur ve Hizmetlileri Emekli veSağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.Personeli

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Asal Sağlık TaşımacılıkGüvenlik Sistemleri Marm AsistanceÖzel Sağlık A.Ş. Remed Asistans UluslararasıSağlık ve Yardım HizmetleriTurizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve DestekHizmetleri A.Ş.(Mondial Asistance)

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. InternatıonalAmbulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu

Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline AcilTedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical ExpressAcil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve AcilTedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık SistemiTemel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi& Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bankİş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti SigortalılarıMedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş.ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk SigortaCGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası

Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ANLAŞMALI KURUMLAR

LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR

Page 67: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201266 ARALIK 2012 67

Devlet KurumlarıSosyal Güvenlik KurumuTürkiye Büyük Millet Meclisi

Özel Sigortalar Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta şirketi Zürich Sigorta A.Ş. Acil TedaviSigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline Acil Tedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - MedicalExpress Acil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi veAcil Tedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi Temel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş SigortaAcil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Card Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel SağlıkSistemi & Fortis Bank Card İPA Card İPA Privilige Card BeneŞt Card BeneŞt Global AIG Card BeneŞt Global & Fortis Bank İş

Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card BeneŞt Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti Sigortalıları CGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigortal Ankara Anonim Türk Sigorta

CGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk BankasıDernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal GüvenlikMüfettişleri Derneği T.C. Merkez Bankası MensuplarıSosyal Güvenlik ve Yard.Sandığı Vakfı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. & HalkBankası A.Ş. Mensupları Emekli ve Yardım Sandığı Vakfı

Türkiye Halk Bankası Emekli Sandığı Vakfı Türkiye Vakışar Bankası T.A.O.Memur ve Hizmetlileri Emekli veSağlık Yardım Sandığı Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş.Personeli

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlikVakfıEğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Asal Sağlık TaşımacılıkGüvenlik Sistemleri Marm AsistanceÖzel Sağlık A.Ş. Remed Asistans UluslararasıSağlık ve Yardım HizmetleriTurizm ve Tic. Ltd. Şti. EURO CENTER ADAC Mondial Assistance Sat Yardım ve DestekHizmetleri A.Ş.(Mondial Asistance)

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Erkunt Sanayi A.Ş. Kiler Alışveriş Hizmetleri S.O.S. InternatıonalAmbulans Servisi A.Ş.

Devlet Kurumları Sosyal Güvenlik Kurumu İslam Ülkeleri ist. Eko. Sos. Araş. Eğt. Mrk. Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Akreditasyon Kurumu

Özel Sigortalar American Life Hayat Sigorta Axa Hayat Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta Genel Yaşam Sigorta Groupama Sigorta Güneş Sigorta Inter Partner Assistance Türk Telekom Vakfı Ray Sigorta Ankara Anonim Türk Sigorta Şirketi Zürich Sigorta A.Ş Acil Tedavi Sigortası Işık Sigorta Acil Tedavi Sigortası RAY Sigorta A.Ş.- Medline AcilTedavi Sigortası Ray Sigorta A.Ş. - Medical ExpressAcil Tedavi Sigortası Medline Sağlık Paketi ve AcilTedavi Sigortası Derin Danışmanlık ve GCSMümessillik Acil Tedavi Sigortası(Card & Plus) Birlik Sigorta & Halk BankasıAcil Tedavi Sigortası Birlik Sigorta Polislere ÖzelAcil Tedavi Sigortası New Life Hayat Sigortası A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Cenoa Sigorta A. Ş.Acil Tedavi Sigortası AVİS&RAY Sigorta A.Ş.Acil Tedavi Sigortası Hür Sigorta Acil Tedavi Sigortası SBN Sigorta A.Ş. Acil Tedavi Sigortası Dr. Back-Up Kişisel Sağlık SistemiTemel Sağlık PaketiAcil Tedavi Sigortası Güneş Sigorta Acil Tedavi Sigortası ING Emeklilik Acil Tedavi Sigortası Metro Turizm SeyahatOrganizasyon A.Ş. Hesaplı Card Türkiye Assist Car Medikamed Sağlık (Mediko Group) Favori Boya Card Life Partner Card Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi Dr. Back-Up Kişisel Sağlık Sistemi& Fortis Bank Card

İPA Card İPA Privilige Card Benet Card Benet Global AIG Card Benet Global & Fortis Bankİş Birliği ile İlaç Tasarruf Planı Card Benet Global & Eureko Sigortaİş Birliği ile Kobi Sağlık Paketi Bank Asya Platinum Card AXA PPP Çek Cumhuriyeti SigortalılarıMedNet Sağlık Hizmetleri Ankara Sigorta A.Ş Birlik Sigorta A.Ş. Demir Hayat Sigorta A.Ş. Dubai Group Sigorta A.Ş. Eureko Sigorta A.Ş. İnterglobal / Tawuniya Mapfre / Genel Yaşam Sigortası Generelia Sigorta A.Ş. Güneş Sigorta A.Ş.ğCGM (Promed) Fortis Bank Sandık Eureko Sigorta Ziraat Sigorta Sompo Japan Sigorta HDI Sigorta Halk Sigorta (Birlik) Dubai Sigota Generali Sigorta ACE Europen Sigorta Ankara Anonim Türk SigortaCGM Sağlıkta Avantajlar Dünyası Medline Box Üyeleri Bireysel Medline Box Üyeleri Kurumsal Avivasa Hayat ve Emeklilik Üyeleri Citibank Groupama Emeklilik Plastisan Plastik Sodexe Kobi SağlıkPaketi Üyeleri TMSF HDI Sigorta Üyeleri Elite Card HSGroup Artı Yaşam Kadıköy Card Köpük Card Med Power Sline Super Card Şişli Card Çağdaş Koruma Planı ACE Sigorta Üyeleri Mapfre Genel YaşamSigorta Ferdi Kaza Nar Sağlık Kart Telemed Assist Kart Yapı Kredi Sigortası

Bankalar Türk Eximbank T.C. Merkez Bankası Türkiye Halk Bankası

Dernek-Vakıf-Oda-Sendikalar HAK-IŞ Konfederasyonu veBağlı Sendikalar Sosyal Güvenlik Müfet. Derneği T.C. Merkez Bankası Mensupları

Yardımlaşma ve Ek SosyalGüvenlik Vakfı Eğitim Kurumları Pi-Analitik Dershanesi Çözüm Dershanesi Özel Pınar Eğitim Kurumları

Yurt Dışı Sigortalar Agis Zorgverzekeringen ADAC (Auslandkrankenschutz) Achema (Eurocross NL) CZ DIE Europaische DKV DSW ELVIA Europeiske Europeiske Reiseforsıkrıng Eurooppalainen Vakuutus Eurocsross Belgium Termutiel Belgium Folksam MENSIZ Nuts AV / NUTS OZ Sparebenk Forsikring TRIAS(SOS International) UKV VGZ – Unive –ANWB Zilveren Krus – PWZ – Gro)

Asistans Şirketler Marm Asistance Özel Sağlık A.Ş. Remed Asistans Uluslar arası Sağlık ve Yardım Hizmetleri Turizm ve Tic. Ltd. Şti. Turas Turizm Servis ve Özel Sağlık Hizmetleri Ltd. Şti. Sat Yardım ve Destek Hizmetleri

Büyükelçiler Cezayir

Özel Kurumlar ADFA Turizm Tic. Ltd. Şti. Bilkent Holding Sağlık Merkezi Erkunt Sanayi A.Ş. Karel Elektronik Sanayii Ve Ticaret Kiler Alışlveriş Hizmetleri S.O.S. Internat›onal Ambulans

ANLAŞMALI KURUMLAR

LOKMAN HEKİM SİNCAN HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR LOKMAN HEKİM HASTANESİ ANLAŞMALI KURUMLAR

Page 68: Antibiyotik - Sayı:30 (Aralık 2012)

ARALIK 201268