252

Bilim Tarihi - Turuzturuz.com/storage/h-edebiyat-2020-1/0233-Bilim_Tarixi...Bilim Tarihi Aydın Sayılı Gündoğan Yayınları (2014) Derecelendirme: Etiketler:Bilim, Tarih "Bu kitap,

  • Upload
    others

  • View
    20

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Bilim TarihiAydın Sayılı

    Gündoğan Yayınları (2014)

    Derecelendirme: ★★★★★Etiketler: Bilim, Tarih

    "Bu kitap, Dr. Sayılının kendi uzmanlık alanında çalışanmeslektaşlarından ziyade, bütün Türk aydınlarına hitap ettiği için,popüler bir eserdir. Bununla birlikte kitabın ele aldığı konular sıradan,popüler konular olmadığı gibi, önemsiz sayılabilecek konular hiçdeğildir. Dr. Sayılı bu kitabında modern bilimin felsefi sonuçlarını, bilimve teknoloji arasındaki ilişkileri, bilimin uygarlık tarihindeki yeriniinceleyip tartışmaktadır.

    Kitabın ana teması için iyimser olduğu söylenebilir, çünkü yazar insanyaşamının bilimin ilerlemesiyle giderek artan ölçüde zenginleştiği veiyileştiğinden emindir. Bir giriş ve dokuz bölümden oluşan kitapta yazarkendi insanları için bilimin tarihte oynamış olduğu çok önemli rolütasvir etmektedir. Dr. Sayılı birinci bölümde, bilimin ve bilimselyöntemin ayırıcı özelliklerini analiz eder. Bu bölümü, bilimin ilerlemesidinamizmi üzerine olan ilginç bir tartışma izler. Toplumda değişmeyekarşı gelenekçilik problemi, bilim ve teknoloji, bilimin insanihtiyaçlarına uygulanması üzerine olan diğer bölümler bilimadamlarının olduğu kadar hiç kuşkusuz toplumbilimcilerin vetarihçilerin de ilgisini çekecektir. Yazar son birkaç bölümde bilime

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    2

  • yöneltilen eleştiriler, savaş ve uluslararası işbirliği ve bilimin felsefisonuçları gibi zamanımızın çok önemli bazı konularını işlemektedir.Yazar, hiçbir şekilde bir mekanist olmayıp, daha çok bilim adamının"hümanizasyonu"na duyulan ihtiyacı vurgulamaktadır.

    Böyle bir eserin genç Türk araştırmacılarından birinin kalemindençıktığını görmek gerçekten de sevindirici bir işarettir. Kitap Batıdünyasından yapılan çeviriler aşamasından özgün düşünce aşamasıyönünde bir gelişmeyi simgelemektedir..."

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    3

  • Ord. Prof. Dr. Aydın SayılıBİLİM TÂRİHİ

    [Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir]

    GÜNDOĞAN YAYINLARI / www.gundogan.com

    Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı 1913 yılında İstanbul’da doğdu.İlköğrenimini İstanbul ve Ankara’da, ortaöğrenimini Ankara’dayaparak 1933 yılında Ankara Atatürk Lisesinden mezun oldu.Lise bitirme sınavlarından tarih, coğrafya ve yurttaşlık bilgisigrubu üç yıllık bakalorya sözlü sınavında bizzat bulunanAtatürk, verdiği cevaplardan çok memnun kaldığından, o zamanMilli Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip Bey’e kendisiyleilgilenmesini söylemiş. Bunun üzerine, Milli Eğitim Bakanlığınınsınavına girerek Harvard Üniversitesinde Bilim Tarihi öğrenimigörmek üzere Amerika’ya gönderildi. Bu öğrenimini ünlü BilimTarihçisi George Sarton’un yönetiminde yaptı. 1942 yılındaDünyada Bilim Tarihinde verilen ilk doktora derecesiyle HarvardÜniversitesinden doktorasını aldı.

    1943 yılında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine “ilmiyardımcı” tayin edildi. 1946 öğretim yılı sonlarında aynıfakültenin Felsefe bölümüne Bilim Tarihi doçenti olarak atandı.1952 yılında profesörlüğe, 1959 yılında ise ordinaryüsprofesörlüğüne yükseltildi. 1974 yılında aynı fakültenin FelsefeBölümü başkanlığına seçildi ve bu görevi emekli olduğu 1983yılına kadar devam etti.

    1947 yılında Türk Tarih Kurumu asli üyeliğine, 1957 yılında

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    4

  • Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi Muhabir üyeliğine, 1961yılında asli üyeliğine ve 1962 yılında üç yıllık bir süre için buakademinin as başkanlığına seçildi. Türk KütüphanecilerDerneğinin şeref üyesi olup, 1982 yılı yıllık toplantısında UnescoTürkiye Milli Komitesi Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmiştir.

    1973 yılında Polonya’nın Ankara Büyükelçisi tarafındankendisine Kopernik’in doğumunun beşyüzüncü yıldönümüvesilesiyle bir Kopernik madalyası verildi. 1977 yılı içindeTübitak’ın hizmet ödülüne layık görüldü. 1980 yılındaUnesco’nun Paris’teki Genel Merkezince Orta Asya uygarlıklarıüzerinde hazırlanması kararlaştırılan altı ya da yedi ciltlik biryapıtın planlanıp yazdırılması işinin gerçekleştirilmesinisağlamak üzere kurulan on sekiz kişilik uluslararası editörlerkomitesine üye seçildi. 1981 yılında da İstanbul TeknikÜniversitesi Bilim ve Teknoloji Tarihi Enstitüsü tarafından bironur beratıyla taltif edildi.

    Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk KültürMerkezi’nde başkanlık yapan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nınyurtiçinde ve yurtdışında yayımlanmış yüzden fazla eseri vardır.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    5

  • Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı

    BİLİM TARİHİ[Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir]

    GÜNDOĞAN YAYINLARI

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    6

  • Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    7

  • Ord. Prof. Dr. Aydın SayılıBİLİM TÂRİHİ[Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir]

    Gündoğan Yayınları: 99.89.2Felsefe/ Bilim Dizisi: 03.26.2Yayıncı : Eren GündoğanDüzelti: Melek Dosay / Ahmet CevizciTeknik hazırlık: Tuğba Tuğçe GündoğanKapak Düzenleme: Mehmet Cemal ARPACI

    İkinci Basım: Ekim 2010Baskı, Cilt: Deniz OfsetGümüşsuyu Cd. Topkapı CenterB Blok k.2 No:403 Topkapı-İST.Tel. 0212 613 30 06 - Faks: 613 51 97Kültür Bakanlığı Sertifika No: 16847ISBN: 975-520-000-2

    © Gündoğan Yayınları / www.gundogan.comTicarethane Sok. T.Kuşoğlu işhanı No.:41/30Cağaloğlu / İSTANBUL - 0 535 542 27 07Tel: 212 519 94 83 - Belgegeçer: 212. 519 94 83e-mail : [email protected]

    © Bu kitabın tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeksizinkitabın tamamı veya bir kısmı hiçbir yöntemle kopya edilemez,çoğaltılamaz ve yayınlanamaz.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    8

  • Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    9

  • ÖNSÖZ

    Günümüzde ileri uzmanlığa doğru gidiliyor. Bu sebeple,büyük ve şümullü terkipler yapmak, olgu ve ayrıntı bilgisindensıyrılarak kuş bakışı tetkiklere gitmek zamanımız temayüllerininpek teşvik etmediği bir çalışma şeklidir. Fakat diğer taraftan dabilimin ve bilimsel zihniyetin kamulaştırılması en zaruriihtiyaçlarımız arasında bulunuyor ve bunun sağlanmasıyolunda gayret sarfedilmesi de bilimsel çalışma çerçevesi içindeönemli bir yer alıyor. Bilimin yayılması ve kamulaştırılması isebazen uzmanlık geleneğinden geniş ölçüde ayrılmayıgerektirmektedir, işte bu eseri kaleme alırken ben de böyle birhizmeti kendime amaç edindim ve bu gaye dolayısıyla geniş birterkip yapma teşebbüsüne atılmaya cesaret gösterdim.

    Bilimin vatanı olmadığını ve olamıyacağını her şeyden öncetakdir ediyorum. Fakat bu kitabı yazmakla, küçük ölçüde olsun,bir vatan hizmeti yapmış olabilirsem, bundan büyük gururduyacağım. Atatürk’e karşı bütün bir milletin duyduğu derinminneti bir vatandaş ağzından ve kendi branşımda ifade etmek,onun bilimsel zihniyete tamamıyla uygun bulduğum vedoğruluğuna candan inandığım bir sözünü şerh ve tefsir etmek,diğer taraftan da, bu vesile ile, önemine büyük bir inançbeslediğim bilim tarihi ile genç öğrencilerin ünsiyetkazanmalarına yardım etmiş olmak... Bütün bunlar bu eserinhazırlanmasına beni büyük bir cazibe ile bağlıyan âmillerolmuştur.

    Bu eserin konusu ile olan ilgi ve ünsiyetimi büyük ölçüdeHarvard Üniversitesi bilim tarihi profesörü Dr. George Sarton’aborçluyum ve burada kendisine teşekkürlerimi ifadeye fırsatbulmakla büyük bir zevk duymaktayım.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    10

  • 12 Nisan 1948Aydın SAYILI

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    11

  • İÇİNDEKİLER

    Giriş. Hayatta en hakikî mürşit ilimdir. Bu sözün özel koşul vezaman kayıtlariyle sınırlanmadığı. - Tarih boyunca vegünümüzde insanların kendileri için seçtikleri mürşitler. -Bilimin mürşit olma bakımından sınırları. -Kitaptaki bölümlerinözeti. -Bilimin insan yaşamındaki rolü ve bu rolün zamanla vebilimsel ilerlemeyle birlikte büyümesi. -Mürşit olarak bilim vemürşit olarak bilim adamları. -Bilimi mürşit olaraktanımamanın veya geri plânda bulundurmanın yanlışlığı.

    Bölüm I. Bilimin bazı özellikleri. Zihinsel faaliyetin verimliliği-Bilim, bilimsel çalışma ve bilimsel yöntem; kısa tarifler, -Bilimsel çalışmanın kümülatif olduğu ve bilimin ilerlemeyeteneği. -Bilim ulus, din, dil ve ırk sınırlarını aşar. -Bağımsızbilimsel buluşlar; müstakil ve çağdaş bilimsel buluşlar. -Bilimdeönceden tahmin ya da öndeyi. -Bilimsel zihniyetinuygulamadaki sınırları ve bu noksanın işbirliği yardımıylagiderilmesi. -Bilimsel araştırmada işbirliğinin zaruri olduğu. -Çeşitli uzmanlık dalları; işbölümü ve işbirliği.

    Bölüm II. Bilimin ilerlemesi. Bilimin ilerleme yeteneği. -Bilimve bilimsel araştırma; bilimin bütün ayırıcı özellikleri kendilerinikesin olarak bilimsel araştırmada gösterirler. -Bilimin dinamikolma özelliği. -Bilimsel ilerleme ve birkaç analoji. -Tarih boyuncabilimsel ilerleme. -Bilimsel ilerlemenin durması. -Bilimintarihsel ilerlemesindeki coğrafi göçler. -Bilimsel yöntemingelişmesi. -Çeşitli uygarlıklar arasında bilimsel temas ve bilimsel

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    12

  • bilgi alışverişi. -Uygarlıklar arasındaki temasta taklitçiliktenkaçınma. -Toplumların statikleşme eğilimine karşı bilimintoplum yapısına dinamizm getirmesi.

    Bölüm III. Bilimsel ilerlemenin tahlili. Bilimsel ilerleme veolgu bilgisi. -Bilimsel ilerleme ve bilimin kanunları. -Bilimselilerleme ve kuramlar. -Kuram ve hipotez. -Tümevarım vetümdengelim. -Flojiston kuramı. -Işığın parçacık ve dalgakuramları, kuantum kuramı. -Ortak merkezli küreler kuramı. -Kuramların bilimde ve bilimsel ilerlemede rolleri. -Kuramlarınterk edilmesinin bilimsel ilerlemedeki anlamı. -Tefsir vekavrayış şekilleri. -Bilimin ilerleme yeteneğinin bilimin ilerilikdurumuyla ilişkisi. -Bilimsel ilerleme, bilimsel yöntem vebilimsel bilgi zenginliği.

    Bölüm IV. Değişme ve değişmeye karşı mukavemet. Biliminterakki mücadelesi. -Bilimsel yeniliklerin mücadelesiz kabuledilmemelerinin çeşitli nedenleri. -Genel olarak değişmenin veyeniliğin yadırganması; alışkanlıklar. -Bilim ve bağnazlık. -Fikir,ilke ve inançların hayatımızdaki rolleri. -Bilimin ilerlemesi vetoplumun terakkisiyle dinamizm ve stabilite arasındakibağlılıklar. -Terakkicilik ve gelenekçilik. -Toplum koşullarındadeğişme ve bilim. -Değişmeye intibak ve bilimin tarihsel rolü. -Evrimcilik zihniyetinin bilimin yardımıyla gittikçe ön plânageçmesi.

    Bölüm V. Toplumun bilim üzerindeki etkileri. Bilim vetoplumsal kuvvetler arasındaki karşılıklı etkiler. -Büyük adam vetoplum. -Birey toplumun üstüne ve dışına çıkabilir mi? -Toplumda yeni kuvvetlerin yaratılması. -Bilimsel çalışmanın bubakımlardan gösterdiği özellik. -Bilimsel ilerlemede bilimin içbünyesi gerekleri ve toplum kuvvetlerinin etkileri. -İhtiyacınbilimsel ve teknolojik buluşları kamçılaması. -Faydacılık prensibive bilimsel tecessüs. -Bilim adamının toplumdan ve toplumunetkilerinden sıyrılması. -Bilim adamlarının yetişmesinde çevre

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    13

  • koşullarının etkisi. -Yetişmiş bilim adamının çalışması üzerindetoplum etkilerinin derecesi. -Bilimsel sonuçların toplum şart veetkilerine bağlı olmadığı. -Toplum kuvvetlerinin bilimselterakkideki yönelmeler üzerindeki etki derecesi. -Bilimselçalışmanın bilimsel gereksinmeye göre toplum koşullarıyaratması. -Bilimin kendi iç bünyesinin gereklerine göreilerlemesinde toplum koşullarının etkileri. -Toplum koşullarınınbilimsel ilerlemenin hızlanması ve yavaşlaması üzerindekietkileri.

    Bölüm VI. Bilim ve teknoloji. Bilim ve teknoloji. -Bilimsel veteknolojik araştırma arasındaki yakınlık. -Saf bilim veuygulamalı bilim. -Bilimsel çalışmanın tatbikî mahiyet ve amacı.-Pratik değerdeki buluşların insan yaşamındaki rolü ve bu rolüneskiliği. -Bilimin ve bilimsel yöntemin eskiliği, -Tikel insanlardabilimsel düşünce. -Sihirin gözleme dayanan tarafı. -En eskibilimsel çalışma ile teknoloji arasındaki yakınlık. -Alet yapmayeteneği ile bilimsel çalışma arasındaki bağlılık. -Bilimselçalışmadaki ilerleme yeteneğinin teknolojidekine üstünlüğü.

    Bölüm VII. Bilimin insan gereksinmelerine uygulanması. -Bilimin insan tecessüsünü ve bilimsel ihtiyaçları karşılaması.

    -Bilimin pratik ihtiyaçları karşılaması. -Doğa güçleri karşısındainsan. -Tatbiki bilimin çeşitli bölümleri. -Fizik ve toplumsalçevrelerin kontrolü. -Tıp. -Bilim ve endüstri. -Bilim ile endüstrive teknoloji arasındaki yardımlaşmalar. -Saf bilim ve endüstri. -Tatbikî bilim ve endüstri. -İnşa işleri. -Makina endüstrisi. -Elektrik endüstrisi. -Kimya endüstrisi. -Metalürji.

    Bölüm VIII. Bilime karşı yöneltilen eleştiriler. Felsefî eleştiri. -Bilimin tashihe muhtaç olmakta devam etmesi. -Bilim ve insanmutluluğu. -Bilimin getirdiği dinamizm ve insan mutluluğu. -Değişme ve psikolojik demokrasi. -Bilim ve felsefe. -Doğabilimleri ile sosyal bilimler arasındaki işbirliği. -Bilimsel tetkiklerve hesap dışı gelişmeler. -Bilim ve savaş. -Bilimsel sonuçların etik

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    14

  • bakımından tarafsızlığı. -Bilimin kötüye kullanılması. -Bilim ileahlâk ve erdem arasındaki ilişkiler. -Bilimin kötüyekullanılmasına karşı bilimsel mücadele. -Toplum sınırlarıiçindeki tedbirler. -Uluslararası meseleler. -Bilimin umumunçıkarına aykırı bir şekilde kullanılmasına karşı tedbir olarakbilimsel bilginin ve bilimsel zihniyetin yaygınlaşması. -Tarihboyunca bilimin insan yaşamındaki rolünün ve insanın bilimeolan güveninin artması. -Bilimin popülarizasyonu.

    Bölüm IX. Sonuç. Bilim, uygarlık ve kültür. -Uygarlık vekültür. -Uygarlık ileriliği ve bilim. -Bilimsel ilerlemenin kültürelyaşamımız üzerindeki etkisi. -Entellektüel kültür. -Biliminentellektüel kültür üzerindeki etkisinin eskiliği. -Kültürelyaşamımızda bilimin nüfuz sahası içine giren kısmın gittikçegenişlemesi. -Maddî uygarlık ve bilim. -Maddî uygarlıkileriliğinin çeşitli ölçüleri ve bilim. -Tarih olayları vedeterminizm. -Tarihdeki derin yönelmeler ve ayrıntıniteliğindeki olaylar. -Kısa ömürlü kuvvetler ve uzun vadelietmenler. -Hayatta en hakikî mürşit ilimdir; bu sözün gerçekliğiçeşitli toplumlara göre değişmediği gibi, doğruluğunun datarihin akışı ile birlikte arttığı ve bilimin ilerlemesiyle birliktedaha büyük anlam kazanacağı.

    GİRİŞ

    Samsun’da İstiklal Ticaret Mektebinde 22 Eylül 1924’teverdiği bir nutukta Atatürk şöyle söylemiştir.

    “Dünyada her şey için maddiyat için, maneviyat için,muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    15

  • fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir.Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarınıntekamülünü idrak etmek ve tarakkiyatını zamanında takipeylemek şarttır.”

    Bugün Ankara’da Atatürk Bulvarı üzerindeki Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi binasının cephesinde “Hayatta en hakikimürşit ilimdir” cümlesini büyük harflerle ve kabartma olarakyazılmış buluyoruz. Modern yaşamın vasıf ve gereklerini vebilimin insan için önemini bundan daha isabetli bir şekildeözlendirmek herhalde imkânsızdır. İnsanlar kendilerine ilhamve kuvvet kaynağı olacak parolalar ve atasözleri arar ve bulurlar.Fakat bunların hemen daima bir yetersizliği ve bir noksan tarafıvardır ki, bu da bunların muayyen zaman ve muayyen şartlarçerçevesi içinde doğru olmaları, şartların değişmesi ileönemlerinden kaybetmeleridir. “Hayatta en hakikî mürşitilimdir” bu eksik ve yetersizliklerden tamamıyla azade kalan, bugibi özel koşul ve zaman kayıtları ile bağlı olmayan engin görüşlüve geniş kapsamlı bir sözdür. Her türlü hususi cemiyet bünye veşartların sınırlarını aşan, bütün insanlığa uygulanması mümkünolan ve bugün için olduğu gibi, yarın için ve her zaman içingerçekliğini koruyacak olan bir vecizedir. Bu fikri en iyikavrayarak benimsemiş ve uygulama alanına en çok koyabilmişolan toplumlar, çağımızın en ileri ve en uygar toplumları olduğugibi, gelecekteki sınırsız gelişmelerini en çok teminat altınaalmış olan toplumlar da yine şüphesiz ki bunlardır. Atatürk’ün,bu vecizesini kendisine şiar edinmiş olan AnkaraÜniversitesi’nin Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi ve AnkaraÜniversitesi de bu fikri kuramsal ve pratik bakımdan yayabildiğiölçüde, kendisinden beklenebilecek en büyük hizmeti başarmışolacaktır.

    Günümüzde bu sözü hakkıyla anlayacak ve uygulayacakdurumda olan toplumların sayısı pek küçüktür; çelişkiye ve

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    16

  • ikiliğe düşmeden bu fikri toplum ölçüsünde kabul ve tatbiketmekte olan hiçbir toplum yoktur denilebilir.

    Tarih boyunca uzun asırlar için birçok insan topluluklarıhayatta en hakikî mürşit olarak dini tanımışlardır. Günümüzdede vaziyet tamamen değişmiş değildir. Diğer taraftan birçoktoplumlar ilham ve sezişlerine, rüyalarına, gaipten seslere, fal veremil gibi geleceği bildirdikleri sanılan sözde gizli bilimlere vesihir gibi kara kuvvetlere bel bağlarlar. Bazı cemiyetlerazizlerinden, evliyadan, şöhret ve itibar kazanmış nesil veailelere mensup siyasî, askerî veya ruhanî şahsiyetlerden medetumarlar; yaşamlarının seyrini bunların eline terk ederler. Diğerbazı toplumlar da adeta hayatta hakikî mürşitler bulunmadığı veolacak şeylerin önüne geçmenin imkânsız olduğukanaatindedirler. Bunlar alın yazısına, kısmete, mukadderata vetevekküle inanırlar.

    “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” sözüne dikkat edilecekolursa, bundan diğer hakikî mürşitlerin de bulunduğu anlamıçıkarılabilir. Gerçekten, böyle bir anlam üzerinde durulmayadeğer. Bilim hayatta yegane mürşit değilse, bilimin mürşit olmabakımından sınırları nelerdir ve diğer mürşitler hangileridir?

    Bilimin mürşit olma bakımından sınırlarını çizecek yinebilimin kendisidir. Bilim her meseleyi aynı derecede kesin ve açıkolarak yanıtlayamaz. Bazıları hakkında sadece fikir verir veihtimaller ortaya koyar. Halbuki bilimin ışığı ile yarı adınlananbu gibi meselelerde günlük ihtiyaçlarımız azimli ve süratlikararlar isteyebilir. Bu takdirde, bilimin bize ne dereceye kadarönderlik edebileceğini yine bilimden öğrendikten sonra,kararlarımızda bize yol gösterecek başka kılavuzlar bulmamızzarurîdir.

    Bilimin dışında kalan duygusal hareket ve faaliyetimizdebilimi zorla görevlendirmeye çalışmak hiç de doğru olmaz.Rasyonel ve bilimsel faaliyetlerimizin insanın iç dünyasındaki

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    17

  • yerinin his ve heyecanlarımızdan daha önemli olduğunusöylemek de indî ve belki de yanlış olur. Duygularımız tinselyaşamımızın neşe ve kederlerimizin, elem ve ıstıraplarımızın,mutluluğumuzun gerçek temelleridir. Fakat tamamıyla rasyonelve bilimsel nitelikte olan faaliyetlerimiz de tinsel bakımdantatminimize yol açabilir ve heyecanlarımız üzerinde etkiliolabilirler. Diğer taraftan da ruhsal ve zihinsel yaşamımızınbilimin yardımı ile şekillendirilmesini ve kontrolünü sağlayacakpsikolojik başarılar, küçük ölçüde de olsa, şimdiden tatmin edicibazı sonuçlar vermektedir. Yakın bir gelecekte bunun çok dahabüyük bir ölçüde mümkün olacağını tahmin etmekte herhaldeyanılmış olmayız.

    Bilimden başka ne gibi mürşitlerimiz vardır? İnsantopluluklarının kendilerine zamanla ve tarihî tecrübe ileseçtikleri ülküler, gelenekler, değerler ve ölçüler, kendileri içinçizdikleri hareket tarzları bulunur. Bilimsel temeller üzerinedayanmasalar bile, zamanla yığılagelen bilgi ve görüşlerin,kanaat ve inançların değeri inkâr edilemez. Bilimin ancak zayıfışıklarının nüfuz edebildiği sahalarda sağduyunun, atasözleri veparolaların, hattâ ilhamların önemli rolü olabilir. Ancak, bunlarbilimsel kontrolla değerlendirilebilecek nitelikte olmasalar bile,ayrıntı bilgisine ve bilimsel düşünce ve zihniyet yardımınadayandıkları ölçüde daha yararlı olabilirler. Bilimin incelemealanı içine giren konular bilimsel ilerleme sonucunda gitgideartmakta, bilimin kapsamı ve aydınlatabileceği sınırlar gitgidegenişlemektedir. Bu nedenle, bilim dışında kalantecrübelerimizin yine olanaklı olduğu ölçüde bilimsel birzihniyetle mütalaası ve bunların olanaklı oldukça bilimedevredilerek tecrübelerimizden alacağımız ibreti ve dersleriazami derecede bilimsel yollardan almamızı sağlamak gerekir.

    Bilimsel zihniyetin apaçık koşul ve özelliklerinden biri biliminsınırlarını bilmek ve bu sınırları aşmamaktır. Yukarıda da

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    18

  • söylediğimiz gibi, bilimle ilgisi olmayan meseleleri bilime tevdietmekte ısrardan veya bilimin ancak kısmen yanıtlayabileceğimeselelerde bilimi gereğinden fazla işe karıştırmaktan hiçbiryarar sağlanamıyacağı gibi, böyle bir hareket tarzı birçokyanlışlara ve bilimin gerçek değeri hakkında yanlış düşüncelereyol açabilir. Ancak, bu ihtiyat ve dürüstlük tek taraflı kalmamalı,sınırını aşmıyan yalnız bilim olmamalıdır. Bilimin emin olarakhüküm verebileceği sahalar sırf bilim otoritesiyle mütalaaedilmeli ve bu sahanın genişlemesi için açılacak her olanak vefırsattan derhal yararlanmak temel ilke olarak kabul edilmelidir.

    Duyguların, sağduyunun, ilhamların, ampirik ve müphem deolsalar, zamanla yığılmış olan tecrübe miraslarının ve yaşamfelsefelerinin değerini ve insana yol göstermek bakımındanyararlarını tanımak ve teslim etmek, bilimi aşağılatmak veküçümsemek şekline girerse, yanlış yola asıl o zaman sapılmışolur. Yaşamda mürşit olarak bilim en ön planda gelmelidir.Maddesel ve tinsel yaşamda, çalışma ve başarıda bilimi mürşitolarak tanımamak veya geri planda bırakmak gerçekten gaflet vedelalet olur.

    Bilim, dil, din, ırk ve çeşitli toplum özelliklerine bağlıkalmıyan, onlardan tamamıyla müstakil olan bir insanfaaliyetidir. Bilimin sonuçları ve uyarıları türlü özel koşullarlahiç de kayıtlı değildirler. Bilimin en önemli bir özelliği de onunsınırsız gelişme ve ilerleme yeteneğidir. Halbuki, bir taraftan,psikolojik özellikleri gereği olarak, insan değişmeye karşıtereddüt ve direnç gösterir, diğer taraftan da toplum kuvvetleri,etki ve gelişme yeteneklerini gitgide tüketmek vesınırlandırmak, toplumlar da fosilleşen koşullar içinde değişmeve gelişme yeteneğinden mahrum kalmak istidadını gösterirler.İşte bu koşullar içinde bilim toplumların statik bünyesinedinamizm ve canlılık getirebilen engin kabiliyetli bir kuvvettir.Bilim, toplum kuvvetleri dışında ve üstünde yeni kuvvetler

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    19

  • yaratabilen önemli bir değişme amilidir. Aynı vasıf teknolojidede bulunur ve bu bakımdan dikkate değer ki, araştırmaaşamasında teknoloji ile ilim arasındaki farklar hemen tamamensilinmektedir; insanı teknolojik yeniliklere götüren yol, bilimselilerleme yolundan esas itibariyle farksızdır. Ancak ampirikteknolojik buluşlar münferit ve mevziidir; bilimle desteklenerekuygulamalı bilim, yani fen şekline girmeyen teknolojide,ilerleme ve gelişme talih ve rastlantıya bağlıdır ve biliminilerleme yeteneği teknolojininkine göre çok daha üstün ve ondançok daha sistemli ve süreklidir. İşte bundan dolayı, bilim veteknolojiyi birbirinden kesin olarak ayırdetmekte ısrar edilirse,toplum kuvvetleri dışında ve üstünde yeni kuvvet ve değerleryaratmak bakımından bilimin rolünün çok daha büyükolduğunu ve bilimin bu bakımdan yalnız önemli bir etken değil,hatta tek etken olduğunu kabul etmek gerekir.

    Bilimin insan yaşamındaki öneminin derecesini anlamak için,bütün insan vasıf ve başarılarını içine alan uygarlığın içeriğinigöz önünde bulundurmak yeterlidir. Teknik uygarlık tamamıylabilimin ve bilimin direktifi ve rehberliği altında ilerleyenteknolojinin, yani fennin başarısıdır. Uygarlığın bu alan dışındakalan kısmına tinsel uygarlık veya kültür diyebiliriz. Kültüründe bilimin pek bariz etkisi altında kalan kısmı entellektüelkültürdür. Entellektüel kültür alanı ise, tarih boyunca bilimilerledikçe, bilimin etki alanı dışında kalan kültürel özellik vefaaliyetler zararına olarak daimî bir şekilde genişlemekte devametmiştir. Demek ki insanı insan yapan özellik ve başarılar pekbüyük ölçüde bilimin etki alanı içine girmektedir ve bilim bu etkive nüfuz alanını gittikçe genişletmektedir.

    Bilim insana daha iyi insan olma bakımından da mürşitlikedebilir mi; insana yüksek ahlak ve erdem de verebilir mi?Bilimsel bilgide iyi ve kötüye göre bir ayrım yoktur. Bundandolayı, insan, çeşitli konular üzerinde edindiği uygulamalı

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    20

  • değerdeki bilgiden olumlu ve yapıcı işlerde faydalanabileceğigibi, onu olumsuz ve yıkıcı amaçlara da yöneltebilir. Çağımızdabilimin toplumdaki rolü ile ilgilenen bazı yazarlar bu konuüzerinde önemle ve bazen da mübalağalı bir telaşladurmuşlardır. Bazıları bilimden vazgeçmeyi bile teklif etmiştir.

    Bilim doğru yolu gösterebilir, fakat doğru yolu tutmakbakımından hiç olmazsa kuramsal olarak, insanı zorlayamaz.Uyarabilir, fakat tahmil edip zorlayamaz. Her mürşit gibi biliminde bu bakımdan yetersizliğini kabul etmek gerekir.

    Toplumlar sınırları içindeki suistimaleri ve kamu yararlarınaaykırı işleri yasalar yardımıyla önlemektedirler. Uluslararasıçaptaki hareketlerin de aynı şekilde yasa ve düzenlemelerlekontrolünün ve yaptırımlarla desteklenmesinin yararlı olacağınıdüşünmek doğaldır. Herhalde, bilimin bazı zararlarını göstererekonun insan yaşamındaki muazzam rolünü unutmak ve bilimdenvazgeçmeyi düşünmek büyük bir değerbilmezlik olacağı gibi,aynı zamanda kısa ömürlü kalmaya mahkûm bir fikir olur. Böylebir düşünceyi ileri sürmek, toplum yapısının ve insan yaşamınınne kadar çetrefil ve anlaşılması güç bir çalışma mekanizmasıolduğunu anlamamak, onu hiçe sayarak insan elinde biroyuncak sanmaktır. Bilimsel çalışma, önüne geçilmez bir insanözelliğidir. Tarih boyunca türlü toplumsal şartlar ve türlübaskılar altında devam etmiş olan bilim tarihsel rolünü gelecektede oynayacaktır. Olsa olsa onun biraz hızlandırılması veyayavaşlatılması ve uygulamada bazı ayarlama ve kontrollerinyapılması söz konusu olabilir.

    Bilimin toplum yaşamındaki rolü büyüdükçe, onu türlüçıkarlara alet etmek isteyenlerin çoğalması beklenebilir. Böyledurumları önlemek için en isabetli önlemlerden biri, hiç kuşkuyok ki, bilimin ve bilimsel zihniyetin yaygın bir şekildekavranması ve kamulaşmasıdır. Gerçekten toplumlardayayılması ölçüsünde, bilimin kişi ve grup çıkarlarına alet

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    21

  • edilmesinin kendiliğinden ve otomatik bir şekilde güçleşeceğidüşünülebilir. Çünkü bilimin çoğunluk çıkarları içinkullanılmasının temini, çoğunluğun çıkarlarını bilim yardımı ilegörebilmesine bağlıdır.

    Bilimin popülarizasyonu da bir tür uzmanlık sorunudur vehenüz tatmin edici bir şekilde halledilmiş olmaktan uzaktır.Bilimsel zihniyet dürüst ve tarafsız olmayı, karşılaşılan sorunlarıbirçok bakımlardan, heyecana kapılmadan, sabırlı ve etraflı birşekilde mütalaa etmeyi öğretir ki, bunlar da ahlak ve erdeminönemli özelliklerindendir. Bilimsel zihniyetin kökleşmesi veyaygın bir şekilde kavranmasının, insan düşünce vedavranışında yer etmesinin, insanların tinsel bakımdanyükselmelerine ve daha erdemli ve yüksek ahlaklı olmalarınayardım edebileceğini düşünmek hiç de boş bir hayal olmasagerektir.

    “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir” ile “hayatta en hakikîmürşit ilim adamlarıdır” arasındaki fark üzerinde durulmayadeğer. Bilim adamlarının teker teker en doğru sonuçlaravarabildiklerini ve bilimsel zihniyetin gerektirdiği yolda herzaman şaşmadan yürüdüklerini savlamak biraz güç olur. Ancak,bilim adamlarının türlü zaafları zamanla birbirlerini yok ederler;yanlış ve noksanlar silinir ve bilim adamlarının işbirliğisayesinde gerçek bilimsel sonuçlar meydana çıkar. Bilimin yenibuluşlarında hemen her zaman bu gibi eksik kalmış veya dahatamamıyla anlaşılmamış yönler bulunabilir. Bilimsel sonuçlarınuygulamalı bakımdan değerlendirilmeleri ise, hemen her zamanbir deneme niteliğindedir. Bu gibi çalışmalarda bilim adamlarıdaima çetin sınavlara çekilirler ve bunlarda yetersizlik vetecrübesizlik gösterebilirler. Fakat, diğer taraftan da, bilimdenyararlanma ancak bilim adamları vasıtasıyla olabilir. Şu halde,bilim adamlarının kendi görev ve sorumluluklarını anlamışkişiler olarak yetişmeleri, toplumların da bilimden yararlanmak

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    22

  • için zaman ve tecrübenin göstereceği yollarda örgütlenmelerigerekir. Bilimin yardımıyla dahi, vereceğimiz cehalet vergisiniancak bu suretle gitgide azaltmak olanaklı olabilecektir.

    Bilim entellektüel tecessüslerimizin tatminine, günlükgereksinmelerimizi karşılayarak onurlu ve rahat bir yaşamakavuşmamıza ve hiç olmazsa maddî acılarımızın gitgideazalmasına kuşku götürmez bir şekilde yardım etmektedir.Cehalet, çaresizlik, aciz ve hastalığa olduğu kadar, zulüm vesefalete karşı da insanın en itimada değer yardımcısı bilimdir.Bilim insanlık için büyük bir ümit kaynağı ve tinsel destek olarakda onurlu bir ödev görebilir. Uygar insan artık tılsım peşindekoşmuyor; mucizelere inanmıyor. Bilim insana ülkülerinişekillendirmeye de yardımcı olabilmektedir. İnsan gittikçemistik olmayan ülküler etrafında toplanmaya doğru gidiyor vegeleneklerinden gereğinde sıyrılma gerekliliğine uyumsağlamayı da öğreniyor.

    Bilimin yetkesi dışında kalan çalışma ve zihniyetler debilimsel gerçekleri yer yer koyunlarında taşıdıkları ölçüdeverimli ve isabetli olmaktadırlar. İnsan iradesi dışında olanişlerin ve hesap dışı gelişmelerin azalması bakımından insanınen önemli yardımcısı bilim olmuştur ve bu rolünde bilimingelecekteki başarıları şimdiye kadar bildiklerimizi gölgedebırakacaktır. Gerçekten, bilimin en önemli özelliklerinden biridinamik oluşu ve sınırsız gelişme yeteneğidir. Bilim ilerledikçe,gerek maddesel gerek tinsel yaşamdaki uygulaması da aynı hızlaartmakta ve çeşitlenmekte ve bilimin insanlığa sağlayabileceğiyararlar bakımından da beklenmedik gelişmeler ve yepyeniolanaklar meydana çıkmaktadır. Bilimin şimdiye dek kaydettiğiilerleme ve başarı cidden büyük olmuştur. Fakat bütün bunlargelecekteki gelişmeler yanında gölgede kalacak, onlara ancak birhazırlık evresi ve temel ödevi görecektir.

    İnsanlığın yakın tarihsel tecrübesinde bilime karşı hayal

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    23

  • kırıklığı dönemlerine de rastlanır. Fakat bunlar genelliklebilimsel bilgimizi doğru ölçmemiş olmaktan ileri gelmiştir.Bilimden ancak lâyık olduğumuz derecede yararlanabileceğimizibir an unutmamak gerekir. Bundan sonra da sayısız çözülmemişmesele ele alınacak ve hususuyla bilimsel sonuçlar pratikalanlarda değerlendirilmeye çalışıldıkça, insan da büyük ve ağırsınavlarla karşılaşmakta devam edecektir.

    Bilim bugün de lâyık olduğu rağbet ve takdiri her yerdegörmekten uzak olmakla beraber, insanlığın tarihselgelişmesinde pek eski çağlardan beri bu yönde bir ilerlemesezmek olanaklıdır. Bilimsel bilginin artması ile bilimin insanyaşamındaki rolü büyüdükçe, bilimin değeri daha iyi bir şekildeanlaşılmış ve bilime daha çok güvenmenin yararları ve dolgunfaizleri gitgide daha fazla takdir edilmeye başlanmıştır. Özellikleson asırlar bilimin üzerine başarılı görevler almasının zenginörnekleri ile doludur. Bilimin ışığı altında cehalete dayanankuvvetler asırlar boyunca işgal ettikleri dev kürsülerinden inerekher yerde geri planlara çekilmek zorunda kalmış, bilimdeki gözkamaştırıcı ilerlemeler insan yaşamına yepyeni veçheler vermişve tinsel yaşamda da yepyeni ufuklar açmıştır.

    “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir”. Tarihin daha mürekkebikurumamış sayfalarına Atatürk’ün yazdığı bu özlü sözündoğruluğundan yana artık kuşkumuz olamaz. Bilim uygardünyanın belkemiğidir ve uygarlıkta en çok ilerleyen toplumlarbilime en çok bel bağlayanlar olacaktır.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    24

  • BÖLÜM I - BİLİMİN BAZI ÖZELLİKLERİ

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    25

  • Homo sapiens, yani insan türü, maymun akrabalarının bazıözelliklerinden sıyrılarak ve yeni vasıflar kazanarak insan halinegeldiği zaman, aralarında yaşamak zorunda olduğuhayvanlardan görünüşte birçok bakımdan geride idi. Ne korkunçpençeleri, ne de parçalayıcı dişleri vardı. Kasları birçok diğerhayvanlarınki kadar güçlü değildi ve onların çoğuna nazarantırmanma, atlama ve koşma yeteneği azdı. Fakat yeni türeyeninsan türünün yaman bazı gizli silahları vardı ki, bunlarınarasında en önemlisi beyni idi. Bunun yardımı ile yalnızhayvanları alt etmekle kalmadı, doğal güçlere de egemen olmayabaşladı.

    İnsan kafası doğanın bildiği en gür, en doğurucu ve en verimlienerji kaynağıdır. Gerçekten insanda harcanan zihinsel enerji ileelde edilen sonuçlar birbirleri ile kıyas kabul etmeyecek derecedefarklı olabilmektedir. Kafası sayesinde insan çok çeşitli ve enginbaşarılar göstermiştir. Bunların en göze çarpanı ve en gözkamaştıranı da kuşkusuz ki bilimdir.

    Yıldırımı yıldırmış olan insan, yeryüzünde bulunan herşeyden yararlanmaya bakmış ve bilimi sayesinde zamanla,doğanın hemen her kuvvetini kendine köle etmiştir. Denizleri vehavaları istilâ etmiş ve düğme çevirmekle dünyanın en uzakköşelerini odasının içine getirmeye muvaffak olmuştur. Bilimadamı ancak ışık seneleri yardımı ile rakamlarla ifade edebildiğiuçsuz bucaksız uzayı ne yapıp yapıp laboratuvarının duvarlarıarasına sokmuş, bilimsel ve teknolojik çalışmanın en sonmeyvelerinden olan elektron mikroskopları ile de görülemeyenmolekül ve atomların her birinde dünyalar, âlemlerbulunduğunu açığa vurmuştur.

    İnsanın iç dünyasını ve dünya görüşünü, günlük yaşayışını,eski çağlara nazaran en frenlenmemiş muhayyileleri bilehayrette bırakacak kadar değiştirmiş olan bilim gerçekten insantürünün en büyük zaferi ve en baş döndürücü mucizesidir.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    26

  • Bilimsel çalışma veya araştırma, insanların karşılaştıklarıgünlük durumların ortak gözlem unsurları halinde ve olgularşeklinde tahlil ve tesbit edilmesi, gözlemlenen olgularınçoğaltılarak toplanması ve biriktirilmesi ve yığılan bu olgukümelerinin rasyonel, düzenli ve sistemli bir şekilde birbirlerinebağlanmasıdır. Fakat bilimsel araştırmanın ele aldığı konularçoğunlukla daha önceden incelenmiş meselelerle ilgilidir; diğertaraftan da bilimsel çalışma çok zaman belirli bir konu üzerindeuyanan merakla harekete geçer. Tarifimizi buna göre birazdeğiştirerek şu şekilde ifade edebiliriz: Bilimsel çalışma birikmişve sistemleşmiş bilgi ve açıklamalar yardımı ile yeni meseleleriele almak, elde edilen ipuçlarına göre tahminler yürütmek ve butahminlerin doğru olup olmadığını yeni olgu ve gözlemlerlekontrol edip incelemektir.

    Daha kısa bir ifade ile, bilimsel çalışmayı olguların ve olgulararasındaki ilişkilerin araştırılması, bilimi de sistemli vebağlaşıklı bir bilgi kütlesi olarak tarif edebiliriz. Bilimselsonuçlar, olgu ve olay bilgisinden başka, olgular arasındakiilişkilerin bilgisidir. Bilimsel gerçeklerin temeli, genel olarakmükerrer gözleme elverişli bulunan ve olanaklı oldukça kontroledilerek bilimsel bir şekilde gözlemlenmiş ve çoğunluklayinelenmesi olanaklı olan olgulardır. Yasa ideal bilimselaçıklamadır ve ölçülebilir olgular arasındaki adedi ilişkiyi ifadeeder.

    Bilimsel yöntem olguların dikkatli ve tarafsız bir şekildegözleminden ve bunlar arasındaki ilişkiyi tahmin ettikten sonrabu tahminlerin doğru olup olmadığını muhakkak surette yenigözlemlerle kontrol etmekten ibarettir. Bilimsel yöntemin anaözellikleri bu kadar basittir ve doğru düşünmeyi emniyet altınaalmak bakımından insan için en doğal bir yöntemdir. Bununlaberaber, uygulamada çoğunlukla olayların tahlili, olgularınseçilmesi, bunların gruplandırılmaları ve gerekli sonuçların

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    27

  • mantıksal şekilde çıkarılması, ondan sonra da bu sonuçlarındoğru olup olmadıklarının incelenmesi ve kontrolü yollarınıntasarlanması ve bulunması hiç de kolay olmamaktadır. Bunuhakkıyla yapabilmek, ancak bilimsel düşünce ve disiplin içindeyoğurulmuş ve yeni meselelerle boğuşmakta ve olgularlabaşbaşa kalmakta mümarese kazanmış olmakla ve gerek kişiseltecrübelerden gerek başkalarının tecrübe ve bilgisinden büyükölçüde yararlanmakla kabildir. Gerekli bilgi ve mümareseyikazanmış olan gerçek bilim adamlarının sayısı nispetenküçüktür denilebilir.

    Bilim epik eserler gibi, çok elden geçer, çok emek alır ve yavaşyavaş büyür, şekillenir ve tekemmül eder. Bilim tarihi gösteriyorki, en küçük keşifler bile uzun yıllar hatta asırlar boyunca birçokbilginlerin ömürlerini tüketmeleri sonucunda meydanaçıkmıştır. Bilimin ilerlemesi en keskin zekâların ve en kuvvetlimuhayyilelerin çetin uğraşma ve didinmelerle ve elbirliğiylekendilerini bu uğurda harcamalarını gerektirir. Edison’unyaklaşık olarak şu şekilde bir sözü var: Bilimsel dehanın ancakonda biri ilhamdır; geri kalan onda dokuzunu, dâhi, alnınınteriyle kapatmak zorundadır. Bizde de bir atasözünde şöyledenmektedir: Allah, bilimi isteyene, serveti istediğine verir.

    Bilim en ufak bir yanlışı dahi geçmez, affetmez. En küçük birbilimsel sonuca varmayı sağlayan gözlem, usavurma, deney vehesap çalışmaları zinciri ancak en zayıf halkası kadar kuvvetliolabilir. Bilimin sırları ancak kendisine iyice bağlı olanlaramalûm olur. Bilime heves eden, ona bağlandığı ve bilimin elindeoyuncak mesabesinde kaldığı ölçüde daha büyük keşifleryapmaya ve daha önemli başarılar kaydetmeye muvaffak olur.Fakat diğer taraftan da, ömrünü bilim uğrunda tüketen birdâhinin bilimsel eseri ancak daha ilerilere gitmek ve yenisonuçlara varmak için bir basamak yerine geçer. Bilim adamınınbaşarısı bilim meşalesini biraz daha ileriye götürerek onu yeni

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    28

  • ellere teslim etmekten ibarettir.Bilimin çok göze çarpan özelliklerinden biri, tek insanın

    önemsizliği ve acziyle, zamanla ortaya çıkarılan bilimselbaşarının sınırsız büyüklüğü arasındaki oransızlıktır. Bununnedeni açıktır; bilimsel faaliyet zaman, ulus, ırk, din ve dilsınırlarını tanımayan, matematiksel bir deyimle, bunlarınfonksiyonu olmayan bir çalışmadır. Bilim birdir. Birbirlerindençok farklı çevrelerde bulunan, çok değişik inançlarda olan vebirbirlerinin dilinden anlamayan kimseler bilim alanında isteristemez birleşirler; birbirlerinden başka düşünmezler,düşünemezler. Bilim insanların en çok elbirliği ve işbirliğiyapabildikleri bir çalışma alanıdır.

    Dünyanın bir kıtasındaki bir ülkede lâboratuvarında veyakütüphanesinde sessizce çalışan bir bilim adamının başarısınıdünyanın çok uzak başka bir köşesindeki diğer bir bilim adamıtamamlar ve bilim bu suretle ilerler. Bilimde ilerleme zincirinioluşturan keşif halkaları hep bir örs üzerinde dövülmez vedövülemez de. Bilimsel çalışma gibi bilimsel çalışma sonuçları dabütün insanlığındır. Çeşitli dinlerin mâbetlerini hep aynıyıldırım siperleri korur; çeşitli inançlardaki kimseler hep aynıserumlara ve aşılara başvururlar. Bilim tek bir ulusa, kavme veyaırka mal edilemez. Bilimsel faaliyet tam anlamıyla insansal birfaaliyettir ve insanın mümeyyiz bir vasfını açığa vurur. Bilimbahsinde insanlar birbirleriyle uyuşurlar, aynı sonuçlaravarırlar.

    On yedinci yüzyılın başından beri sağlanan büyük ilerlemelerAvrupa uluslarının tam bir işbirliğiyle meydana gelmiştir.Hemen hemen her konuda yapılan keşiflerin başlamasında,tamamlanmasında, teessüs ve kabul aşamasına girmesindebaşka başka milliyette, dinde ve mezhepte birçok bilimadamlarının adlarını yanyana buluruz. Bilimin yeryüzündeşimdi çok daha fazla yayılmış olması sonucunda, çağımızda

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    29

  • birbirinden çok daha uzak bölgelerdeki bilim adamlarınınbirbirlerini daha büyük ölçüde desteklediklerini görüyoruz.

    Ortaçağda,İslamiyette, hem muhtelif milliyetten hem demuhtelif dinden bilginlerin birbirleriyle tam bir işbirliği yapmışolmaları göze çarpar. Yakın Doğu’da Hıristiyanlar MüslümanlaraHaçlı ordularıyla saldırır ve onlarla büyük bir bağnazlıklaboğuşurken, Hıristiyan dünyasının bilim adamları İslambilginlerinin üstün biliminden yararlanma yolunu tutmuşlardı.Avrupa’da mezhep mücadeleleri en had devrelerinde iken bilimhiçbir cephe almıyor ve bilim adamları birbirleri ile işbirliğiyaparak çalışmakta devam ediyorlardı. Savaştaki muazzam rolügöz önünde tutularak, bilim çağımızda harp için tam seferber birhale getirilmiş ve bilimsel keşifler her iki tarafça dabirbirlerinden şiddetle kıskanılmıştır. Fakat bu koşullar altındabile, dövüşen uluslar bilimsel bakımdan birbirleri ile işbirliğiyapmaktan, birbirlerine yeni şeyler öğretmekten ve birbirlerinineksiklerini tamamlamaktan kendilerini alamamışlardır. Bilimselilişki ve işbirliği ister istemez devam etmektedir.

    Bilim adamları yalnız birbirlerinin keşfini tamamlamaklakalmazlar; aynı keşifleri birbirlerinden habersiz olarak dayaparlar. Birbirlerinden uzak bölgelerdeki bilim adamlarınınbirbirlerinden habersiz olarak aynı sonuçlara varabilmeleribilimin çok önemli bir vasfını ortaya koyar; bilimsel sonuçlarınindî ve kişisel olmaktan uzak olduklarını ve çok genel ve olumlunitelik arz ettiklerini beliğ bir şekilde ifade eder. Bu müstakilkeşiflerin çağdaş oldukları, yani aşağı yukarı aynı zamanlardaortaya kondukları hatta her zaman denecek kadar az zamanaralıkları ile yapıldıkları da olur.

    Bilimin yüzünü ağartan bu müstakil ve çağdaş keşiflerinörnekleri bilim tarihinde yüzlerle sayılabilir. Birden fazla bilimadamı tarafından müstakil ve çağdaş olarak yapılan keşiflerarasında pek önemli olanları vardır. Diferansiyel ve entegral

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    30

  • hesap usulü, İngiliz Newton ve Alman Leibniz tarafından,logaritma da Iskoçyalı John Napier tarafından 1614’te veİsviçreli Joost Bürgi tarafından 1620’de müstakil olarakbulunmuştu. Henry Briggs ile Edmund Gunther da yine müstakilolarak aynı konuda önemli tamamlayıcı sonuçlara varmışlardır.Avusturyalı Mendel tarafından bulunan ve 1866-7 deyayımlanan kalıtım yasaları bilim dünyasının dikkatiniçekmeksizin kalmış ve aynı yasalar müstakil olarak De Vries,Correns ve Tschermak tarafından 1900’lerde tekrar aynenbulunmuştu. Böyle ile Mariotte, kendi adları ile anılan kanunumüstakil olarak bulmuşlardır. Priestly ile Scheele oksijeni1774’te müstakil olarak keşfetmişlerdir.

    Teleskop 1604’te Zacharias Jansen ve 1608’de HansLippershey ile James Metius tarafından müstakil olarakicadedilmiştir. Daha 1590’da yapılmış bir İtalyan modelinden desöz edilmektedir. Lippershey ile Metius’un ihtira beratlarımevcuttur; Jansen’in teleskop icadetmiş olduğu oğlunun ilerisürdüğü bir iddiaya dayanır. Galile teleskopun icadını 1609’daişitmiş ve bu haber onu o kadar heyecanlandırmıştı ki, haberinayrıntısını beklemeden kendisi de bir teleskop yapmayakoyulmuştu. Galile’nin teleskopu ondan önce yapılmış olanlaraüstündür. Teleskopun ilk sistemli ve bilimsel kullanılışını daGalile’ye borçluyuz.

    Bir keşfin birden fazla bilim adamı tarafından müstakil veçağdaş olarak yapılması o keşfin değerini çoğaltır ve varılansonucun doğru olduğuna kuvvetli bir kanıt oluşturur. Böylekeşiflerin ortaya çıkması bu keşiflerin yapılma sıralarınıngeldiğini, yani gerekli hazırlıkların tamamlanmış olduğunugösterir. Çünkü bilimsel keşifler çoğunlukla birbirlerininarkasına aşağı yukarı mantıksal bir şekilde sıralanırlar. Bununlabirlikte, birbirleri arkasına mantıksal olarak sıralanan keşiflerarasındaki zaman aralıkları için, doğal olarak, birşey söylenemez.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    31

  • Örneğin, kan dolaşımının keşfi için ilkin kalp ve damarlardakikapakçıkların keşfi ve bunların görevlerinin anlaşılması gerekir.Fakat kapakçıkların keşfi ile kan dolaşımının keşfi arasında nekadar zaman geçeceği hakkında şüphesiz ki hiçbir tahminyürütülemez.

    Aynı konular üzerinde çalışan bilim adamlarının aynısonuçlara varmaları hayret edilecek bir şey olmadığına göre, busonuçlara birbirlerinden az zaman aralıkları ile varmaları birihtimal meselesi olur. Bundan dolayıdır ki müstakil ve çağdaşkeşiflerin meydana çıkması bilimsel faaliyetin yoğunluğu ileberaber büyüyüp küçülür. Nitekim müstakil keşiflere sonasırlarda eski zamanlara nazaran daha sık rastlanmaktadır.Çağımızda sarih ve muayyen bilimsel meselelerin çokluğu vebilimsel çalışmanın büyük yoğunluğu dolayısıyla müstakil veçağdaş keşiflerin pek sık belirmeleri beklenebilir. Bu vaziyeti birdereceye kadar önleyen etken bilim adamlarının yaptıklarıbilimsel araştırmalardan yayın yoluyla birbirlerini haberdaretmeleridir.

    Newton ile Leibniz tarafından bulunmuş olan diferansiyel veentegral kalkül usulünü hazırlayıcı çalışma ve buluşlar dahaönceki çağlarda ve hatta uzun asırlarda sarih olarakizlenebilmektedir. Pratik ve iktisadî mahiyette olmasa bile,bilimsel ihtiyaçların bu çalışmaları teşvik edici tesiri de açıktır.Müstakil ve çağdaş keşiflerin zamanını ve meydana çıkmasınıdış ihtiyaçların tayin ettiği de düşünülebilir. Böyle bir iddiatamamıyla reddedilemese bile, bilimdeki ardarda gelen keşiflerinsırasını asıl tayin eden önemli etkenin bilimin iç bünyesindekimantıkî sıra olduğu açıktır. On üçüncü yüzyılın sonunda İran’daKemaleddin ve Almanya’da Teodorikus gökkuşağının izahındamüstakil olarak aynı sonuçlara varmışlardır. Burada dışihtiyaçların ve ekonomik şartların hiçbir rol oynamadığımuhakkaktır.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    32

  • Herhangi bir teknolojik buluş pratik değerde olduğu için, yakendisinden önce mevcut bulunan yahut da yapılan icad üzerinemeydana çıkan bir ihtiyaca cevap oluşturur. Birçok icadlarda dauzun gelişme safhaları boyunca icad ile ihtiyaç karşılıklı olarakbirbirlerini kamçılarlar. Bazen da bu ihtira yapıldıktan sonra birsüre için pratik değerinin takdir edilmediği olur. Bunlarınhangisine örnek teşkil ederse etsin, birçok teknik buluşlar ancakmuayyen bir bilgi kütlesinin toplanmasından sonrabaşarılabilirler. Örneğin, insanlar çok eski zamanlardan berikuşlar gibi uçmak sevdasına düşmüşlerdir. Fakat balonun veuçağın icadı ancak muayyen bir bilimsel ve teknolojik bilgikütlesinin toplanmasından sonra mümkün olabilmiştir. Ampirikolarak yapılan icadlar da çoktur ve bunların bazısı büyükönemde bilimsel keşiflerin yapılması imkanını vermiştir.Tulumba buna bir örnektir. Buhar makinasının icadındakimuhtelif başarı safhalarında yarı bilimsel sentezlerden başka sırfampirik buluşların etkisinin de büyük olduğunu görüyoruz.Buhar makinasının oldukça gelişmiş bir şekle girmesinden ve buyolda uzun yıllar çalışılmasından sonradır ki, Carnot buharmakinası ile ilgili teorik bilgiyi bilimsel bir şekilde ifade etmiştir.

    Müstakil buluş konusunun teknik buluşlarla olan münasebetiaraştırılırken teknik icat ve ihtiraların yukarıdaki iki şeklinibirbirlerinden ayırdetmek gerekir. Sırf ampirik yollardangidilerek ortaya konan icadlarda müstakil buluşlara çokrastlanmamasına karşı, bariz bir şekilde bilimsel esaslaradayanan icadlarda ilgi çeken müstakil ve çağdaş buluş örnekleriile karşılaşırız. Amerikalı Morse ile ingiliz Wheatstone kullanışlıilk telgrafı, Bell ile Asa Grey de telefonu aynı gün içindebulmuşlardır.

    Müstakil buluş meselesinin ve bunun öneminin zımnî olaraksöz konusu edilmesinin bir misalini daha on ikinci asrın sonunadoğru bulmaktayız. İslâm felsefecilerinden İbni Tufeyl’in Hay

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    33

  • ibni Yakzan adlı eseri, pek küçük yaşından itibaren kendi başınakalan ve cemiyetle teması olmadan büyüyen bir çocuğunzihinsel gelişmesinin öyküsüdür. Neo-Platonizmin müdafaasıiçin yazılmış olan bu eserde bu felsefenin üstünlüğünü ispat içinçocuğun bu felsefi sonuçlara müstakil olarak vardığıgösteriliyor. Bizim için daha çok ilgi çeken misal, bu çocuğunkestiği bir keçi üzerindeki incelemeleri sonunda kalb hakkında ozaman mevcut gözlemleri teyideder bilgiler edinmiş olmasıdır.Burada hayalî fakat güzel seçilmiş bir müstakil keşif örneği ilekarşılaşıyoruz.

    Orijinal felsefi bir fikir iki kişi tarafından müstakil ve bütünayrıntıları birbirine uygun olarak ortaya atılsa, bunların birininöbüründen çalmış olduğunu ileri sürmekte pek tereddüde lüzumgörülmez. Çini ve seramik nakışlarının benzerlikleri yardımı ileuygarlıkların birbirleri üzerindeki etkisinin incelenmesi iyiceyerleşmiş ve eleştirisine gerek görülmemiş arkeolojik biraraştırma yöntemidir. Halbuki başka başka bilim adamlarınınaynı sonuçlara varmaları aralarında bilimsel temas bulunmuşolmasını gerektirmez.

    Teleskopun kullanılmaya başlamasından az sonra, 1611’de,Galile, Scheiner ve Fabricius güneş lekelerini keşfetmişlerdir. Bukeşifler teleskopun icadından az sonra yapılmıştı. Gözlegörülmesi kabil olmayan güneş lekelerinin teleskoplagörülebilmesi bu keşiflerin yapılabilmesine yol açmıştı. Aynışekilde mikroskopun kullanılmaya başlaması ile eskidengörülemeyen birçok küçük ayrıntıların gözlemlenmesi için yeniolanaklar belirmişti. Bu durum karşısında hücrenin, çekirdeğinve kılcal damarların müstakil olarak keşfedilmeleri pek doğaldı.Aşağı yukarı yeni gözlemlerden ve bunların doğru olarakanlamlandırılmalarından ibaret olan bu gibi keşiflerde olduğugibi, daha kompleks ve az çok teori mahiyetindeki bilimselsonuçlar için de aynı mülâhazalar varittir. Çünkü bunlar da

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    34

  • dikkatle toplanmış olgu bilgisine ve gözlemlere dayanmakta vebilimsel ilerlemenin seyri icaplarına uygun olarak ortayaatılmaktadır. Örneğin, Faraday ile Joseph Henry endüksiyonakımını, Fresnel ile Young da dalga ve girişim kuramlarınımüstakil olarak bulmuşlardır.

    Az kanıta dayanan ve tahmin mahiyetinde kalan bilimselsonuçlarda da bazen aynı durumun mevcut olduğunugörüyoruz. Örneğin fosillerin mahiyeti Çin’de ve Ortaçağ İslâmdünyasında doğru olarak tahmin edilmişti. Fakat bu fikirbirliğinden Çin ve İslâmiyet arasında fosil konusu ile ilgili olarakbir bilgi alışverişi bulunmuş olduğu anlamı çıkarılmamıştır.Halbuki Çin ve İslam astrolojileri arasındaki özellikle teferruatbenzerliklerini, bu iki bölge arasındaki kültürel temasla izahetmeye ihtiyaç hissedilmiştir. Bilim ile felsefî düşüncenin, bilimile yalancı bilimin ve bilim ile sırf tatbikî mahiyetteki ampirikbuluşların birbirleri ile birleştikleri ve meze oldukları sınırbölgelerinde, öğrenme veya iktibas ile müstakil buluştanhangisinin daha kuvvetle muhtemel olacağını tesbit etmek hermeselenin hususî teferruatı ile yakından ünsiyete ihtiyaçgösterir.

    Arapçada aynı şiirin müstakil olarak başka başka kimselertarafından yazılması için bir kelimeye ihtiyaç hissedilmiş olduğuilgiyi çeker. Bu kelime “tevârüd” kelimesidir. Fakat: ancak lâtifeyolu ile bu kelimeyi kullanmak vesilesi bulunabilir. Tamamenaynı şeylerin kelimesi kelimesine aynı olarak uzun şiir şeklindebirbirinden habersiz iki şair tarafından yazılması olanaksız olsada, konu ve söz bakımından birbirine çok benzeyen veya aynıfikirleri ileri süren yazıların iki kişi tarafından birbirlerindençalmaksızın meydana getirilmesi kabil olmayan bir şey olmasagerektir. Çünkü nihayet bu iki yazıcının ikisi de aynı çevrede veaynı cemiyet edebî zevkinin tesiri altındadırlar. Büyük ölçüdeaynı kitapları okumaları ve aynı esin kaynaklarından

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    35

  • faydalanmaları da tümüyle olanaklıdır.Bilimdeki müstakil keşifler bunlara benzemez. Varolan

    bilimsel bilgiye dayanmakla beraber, bu keşiflerde yepyeni birbilginin, yepyeni münasebetlerin ortaya konması sözkonusudur. Yoksa matematik veya fizik vazife ve sınavlarındameselelerini doğru hal eden bütün öğrenciler tıpatıp aynısonuçları dünyanın her tarafından her gün buluyorlar.

    Bilimsel sonuçların kesinlik ve değerini gösteren kanıtlardanbiri de bilimin doğru tahminler yapabilmesi ve önceden kestirmeşeklinde bulduğu sonuçlarda başarılı olabilmesidir. Bunların enbasit örneği ay ve güneş tutulmaları ve kuyruklu yıldızlarıngörünme zaman ve yerlerinin önceden bilinmesi gibi gözlem vehesaplara dayanan ve hemen tamamıyla doğru çıkantahminlerdir. Halley kuyruklu yıldızı yetmiş yıllık bir zamandansonra günü gününe ve saati saatine beklenen yerden geçmiştir.Doğru tahminler bilimde eksik değildir. Tahminin yapılması içingerekli olan bilgiden bilinen yönler ne kadar çok vebilinmeyenler ne kadar azsa, tahmin de o derece emin ve kolayolarak yapılabilir. Tahmin ile yepyeni bilimsel sonuçlar dabulunabilir. Esasen birçok bilimsel sonuçlar muhayyile yardımıile yapılan tahminlerdir diyebiliriz.

    Büyük özgünlük istemesine ve oldukça elverişsiz koşullariçinde yapılmış olmasına rağmen, müstakil ve çağdaş keşifşeklinde ileri sürülmüş olan güzel bir tahmini örnek olarakalalım. Newton yasalarının bulunmasından beri gezegenlerinyörüngelerindeki intizamsızlıkların gözlem ve hesaplarlaincelenmesi devam ediyordu. Bu konuda birçok bilgilertoplanmış ve çeşitli pürüzler giderilmişti. Fakat bir taraftan incehesaplarla bulunan, diğer taraftan da duyarlı teleskoplarlagörülen gezegen yerleri arasında yine birtakım uyuşmazlıklarmevcuttu. Bunları izah etmek ve bu pürüzlerin hesabını vermekiçin, İngiliz Adams ve Fransız Leverier müstakil olarak yeni bir

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    36

  • araştırma çığırına yöneldiler. Müşahede edilen hesap dışıintizamsızlıkları doğurabilecek meçhul bir gezegenin kütle vevaziyetini hesaplamaya ve tahmin etmeye çalıştılar.

    Böyle bir gezegenin mevcudiyetini tahmin ve kabul etmek birhipotez ileri sürmekten başka birşey değildi. Fakat bu hipotezlerdoğruluğu doğrudan doğruya gözlemle tayin edilebilecek,hipotez kurama inkilap etmeyecekti, dönüşmeyecekti. Yani buhipotez ya olguya dönüşecek yahut da yanlışlığı meydanaçıkarak terkedilecekti. Çünkü bu hipotezle müşahede edilebilirbir tahmin yapılıyordu. Dikkate değer ki, gözlem yardımı iledoğruluğu gösterilmedikçe, bu hipotez “kısır döngülü hipotez”olarak vasıflandırılabilir. Yapılan tahmin doğru çıktı ve Neptüngezegeni keşfedildi. Yepyeni bir gezegenin mevcudiyeti ilk öncetahmin ve hesapla bulunmuş ve bundan sonra da gezegeninkendisi teleskopla görülmüş oldu. Hususuyla Uranüsyörüngesinde karşılaşılan güçlüklerin belki yeni bir gezegeninkeşfi ile hal edilebileceği ilk önce Adams’ın aklına gelmişti. Fakatgerekli yardım ve araçları elde etmekte çabukdavranamadığından, bu işe kendisinden biraz daha sonra fakatmüstakil olarak başlamış olan Leverrier sonucu daha önce aldı.

    İleride de söz konusu edileceği gibi, uygulamalı bilimselzihniyetin zorunlu olarak, muayyen ve bilimsel bakımdan mâkulsınırları vardır. Hiçbir bilim adamı olaylar karşısında tam birtarafsızlık gösteremez. Çünkü bilimsel araştırmanın temeliniteşkil eden olgu seçme ve toplama işi bilim adamının ilgisininbelirli yönlerde yoğunlaşmasını gerektirir. Müspet ve denelbilimlerde bile bilim adamlarının hareket noktaları kuramlardır.Kuramlara dayanılarak olgu ve olaylar seçilir, deneyler yapılır vedaha önemli olarak, bu olgu ve olaylar kuramlar yardımı iledeğerlendirilir ve yorumlanır.

    Sosyal bilimlerde bu kuramlar veya tezlerdir. Araştırmalartezlerin tadiline ve terk edilmesine neden olurlar. Fakat varılan

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    37

  • sonuç daima hareket noktası olan tezle ilgilidir. Diğer taraftanda, hususuyla sosyal bilim adamlarında teker teker bilimselzihniyetin tamamen tecellisini beklemek hayalperestlik olur.Yani bilimsel zihniyetin bilimsel bakımdan mâkul sınırlarınındışına çıkıldığı da nadir değildir. Örneğin, tarih gibi bazıbilimlerde de, toplumdan topluma değişmek üzere çeşitli hismantıklarının ve yerleşmiş inançların bilimsel araştırmada roloynaması hemen hemen kaçınılmaz bir vaziyettir.

    Bilimin doğru sonuçlarla ilerlemekte devam etmesi vebilimsel zihniyetin, bilim adamlarının zaaflarına ve kusurlarınarağmen, bulunan sonuçlarda hâkim olması şundan dolayıdır ki,bilim adamları bilimsel araştırmalardaki kusurlu ve zayıfnoktalarda birleşmezler. Muhtelif ilim adamlarının muhtelifeksik ve zaafları zamanla birbirlerini yok ederler ve böyleliklebilimsel olmayan noktalar silinerek kaybolurlar. Bilimselzihniyet de bu suretle bilimsel sonuçların bulunmasındatamamen etkili olur. Özellikle tarih gibi bazı bilimlerde bilimadamlarının başka başka cemiyet ve çevrelerden olması dabilimsel ve tamamen tarafsız olan sonuçların bulunmasıbakımından lüzumludur.

    Yukarıdaki ayrıntılardan şu sonucu çıkarabiliriz ki, bilimadamlarının işbirliği yalnız çalışmalarının birbirine eklenmesibakımından değil, aynı zamanda sonuçların bilimsel değeribakımından da lüzumludur. Bilimsel çalışma ve başarı şüphesizki bilim adamlarının sayısı ile orantılıdır. Fakat bilimadamlarının çokluğu varılan sonuçların doğruluğu bakımındanda şarttır. Hiç olmazsa bazı bilimsel konularda da işbirliğininmuhtelif millet ve cemiyetlere mensup bilim adamlarındangelmesi sonuçların bilimsel değeri bakımından yalnız faydalıdeğil aynı zamanda kati olarak zorunludur.

    Bilimdeki işbirliği ile ilgili diğer bir örneği endüstri içinyapılan bilimsel çalışmadan alabiliriz. Sanayideki araştırmalar

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    38

  • genellikle kişisel olarak tedarik edilemeyecek büyük ve masraflıaletlere ihtiyaç göstermekte ve bu gibi araştırma konularınınsanayinin özel isteklerine uyması icap etmektedir. Diğertaraftan, araştırmalar pek çeşitli konular üzerinde olmakta vemevzii meseleler de birçok yönlerden araştırılmaya lüzumgöstermektedir. Bütün bu nedenlerle, sınaî müesseselerle ilgiliaraştırmalar şahsî olmamakta ve aralarında uyumlu işbirliği veişbölümü bulunan araştırıcı ekiplerine ihtiyaç göstermektedir.

    Bugün sınaî araştırma kurumları ekseriyetle araştırmaprogramlarında kısa görüşlü olmamanın faydalarını takdiretmektedirler. Buna rağmen, karşılaştıkları birçok tehdit edicişartlar gerçek anlamıyla uzak görüşlü ve uzun vadeliaraştırmaları desteklemelerine engel olmaktadır. Bu gibiaraştırmalar daha fazla üniversite laboratuvarlarına bırakılmakzorundadır. Hiç olmazsa bu bakımdan üniversitelerle özel sınaîaraştırma kurumları arasında işbirliği ve işbölümü bulunmasılazımdır. Sınaî araştırma faaliyetini besleyecek personel deüniversiteler tarafından yetiştirilecektir. Bu bakımdan daüniversitelerdeki çalışmalarla üniversite dışındaki araştırmafaaliyeti arasında uyumlu bir ayarlanmanın bulunması icapeder.

    Bilimin insan yaşamındaki muazzam rolünü göz önündetutarak devletler de bilimsel araştırma kurumlarıkurmaktadırlar. Bunlarda sırf bilim için ve faydacılık ilkesigüdülmeksizin araştırma yapmaktan başka, cemiyetihtiyaçlarının ve bunlara göre ön plâna alınacak araştırmakonularının da tesbiti ve göz önünde bulundurulması icap eder.Bu şüphesiz ki başarılması pek güç olan bir iştir. Tıp, ziraat, türlümühendislik dalları, sosyal ve ekonomik konular, hep ayrı ayrıele alınacaktır. Kuramsal nitelikteki araştırma ile de iş bitmez.Araştırma sonuçlarının pratik alanda en doğru şekildedeğerlendirilmeleri şarttır. Bütün bunlar sayısız uzmanlık

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    39

  • branşına ve uzmanlık şekline ihtiyaç gösterir. Araştırmanınteşkilâtlandırılmasının, araştırma konularını dikte etmekşeklinde değil, daha fazla araştırma imkân ve fırsatlarını açıkbulundurmak şeklinde olması gerekir. Araştırma kurumlarınınekonomik ve malî bakımdan verimli olmasının temini de gözönünde bulundurulmalıdır.

    Bilimin popülarizasyonunu yapan bilim adamları da dâhil,üniversiteler, özel ve resmî araştırma kurumları hükümetmakamları ve şahsi teşebbüs sahipleri arasında sıkı temas veişbirliği bulunması, bilimin en verimli ve başarılı şekildeilerleyebilmesi ve İnsana faydalı olabilmesi için şarttır. Fakatbilimsel çalışma alanındaki işbirliği cemiyet sınırları içindekalamaz. Bir taraftan bilime yeni değerler katmaya ve günlükmeseleleri bilimin yöntemleriyle ele almaya çalışırken, diğertaraftan da dünyanın başka bölgelerindeki bilimsel çalışma ilesıkı temas sağlamak lazımdır. Bunun için de bilimsel yayınlarıngünü gününe izlenmesi şarttır. Çünkü bilim dünya çapındaki birişbirliğinin ürünüdür. Gerçekten günümüzde kütüphaneninbilimdeki yeri laboratuvardan hiç de geride değildir.

    Bilimdeki işbirliği yalnız bilim bölümlerinin sınırları içindekalmaz. Matematiğin fiziğe, fiziğin kimya ve astronomiye, fizikve kimyanın doğal bilimlere sağlamış oldukları yardımlar pekönemli olduğu gibi, fizikoşimi, hayatî kimya v.s. gibi köprübilimlerin doğması da bilim tarihinde önemli gelişme çağlarınınmeydana gelmesine neden olmuştur. Diğer taraftan, özellikle sonzamanlarda bilimin bazı sistemli ve geniş kapsamlıtatbikatından, geçici bir zaman için ve mevziî mahiyette de olsa,zararlı sonuçlar alındığı olmuştur. Bu da ya mevsimsiztatbikattan, yahut da doğa ve toplum bilimleri arasında uyumluişbirliği sağlanamamasından, çoğunlukla da, böyle bir işbirliğineihtiyaç hissedilmemiş olmasından ileri gelmiştir.

    Bilimin tatbik imkânlarının durmadan artırılması sonucunda

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    40

  • hızla gelişerek sık sık yeni şartlarla karşılaşan cemiyetlerdekanun ve nizamların yeni durumlara göre vaktinde ayarlanmasıönemli bir ihtiyaçtır. Gerekli ayarlanmaların, ihtiyaçların tazyikitam anlamıyla güçlendikten sonra anlaşılmasının doğurduğuzararlara karşı, bunların önceden kestirilmesi büyük faydalartemin eder. Hukuk sahası ile özellikle toplumsal bilimlerarasında tatbikî değerde işbirliği ve ayarlanma imkânlarınısağlayacak köprü bilimlerin doğmasından büyük faydalarbeklenebilir. Bu gibi gelişmelerin en bâriz tesir ve faydası, genişhukuk alanını daha müspet ve bilimsel ve aynı zamanda dahadinamik bir hale getirmek olacaktır. Zamanımızda bu şekildekiçalışmanın kriminoloji ve adlî tıp gibi münferit örneklerimevcuttur.

    Zamanımızda bir zaruret haline gelmiş olan bilimseluzmanlığın bazı sakınca ve zararları da bilim bölümleri arasındageniş ölçüdeki temas ve işbirliği yardımıyla azalabilir. Aşırıuzmanlığın sakıncaları ancak entellektüel kültür alanınınzenginliğiyle telâfi edilebilir. Özellikle doğa bilimleri alanındakiuzmanların toplumsal bilimlerde kültür sahibi olmaktan çokfaydalanabilecekleri muhakkaktır. Fakat bilim bölümleriarasındaki verimli temaslar yalnız doğa ve toplumsal bilimlerarasındakiler değildir; birbirlerine yakın bilim bölümleriarasında temas ve işbirliği sağlanması da yalnız faydalı değil,özellikle araştırma aşamasında tamamen zaruri bir durumdur.Pek mahdut ve dar bir konudaki bilimsel araştırmaları bilemuayyen bir bilim bölümünün sınırları içinde kalan ve bukoşullar altında elverişli gelişme imkânları bulan bir çalışmaolarak tasavvur etmek yanlış olur. Bilim adamlarının kendiuzmanlık branşlarıyla en yakından ilgili bilim dallarında imkânnispetinde geniş fakat kavrayışlı bilgi sahibi olmaları ve bualandaki uzmanlarla temas sağlayabilmeleri, bilimsel çalışmaveriminin artması için pek faydalıdır.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    41

  • Profesör Sarton, bilim adamlarının ekseriyetle keşiflerininsonuçlarını tamamen göremedikleri, keşiflerini bilimselbakımdan iyice sömüremedikleri fikrini ileri sürmüştür. Bu fikridestekleyen misallere bilim tarihinde oldukça sık rastlanmakta,keşfi yapanla keşiften yeni sonuçlar çıkaranın ekseriyetle başkakimseler olduğu görülmektedir. Cariyle da buna benzer bir fikri“Çocuktaki zihin kıvraklığı ve çocuğun kavrama ve öğrenmeyeteneği ile olgun insanın tecrübe ve teennisini bir arayatoplamak mümkün olsaydı ideal bir durum meydana gelirdi”anlamındaki sözlerle ifade ediyor. Herhangi bir fikri ortayakoymuş olan kimse, onun cazibe ve bağlarından kolaylıklakurtulamayacak bir durumda bulunuyor. Aynen çocuklar gibi,fikirler de daha kundakta iken anaları tarafındanhırpalanamıyorlar. İnsan bir eser yaratmış olmaktan dolayıkendi gururunu biraz olsun okşamadan eserini kurcalamaya,didiklemeye başlayamıyor. Bir yeniliğe, bir fikre yabancı birisiise, tamamen zinde ve tarafsız bir kafa ile onu ele alarakserbestçe eleştirebiliyor.

    Herhalde bir keşfin keşfedende doğurduğu atalet, bilime hasve bilim adamına mahsus değildir. Ancak, bilimin sonuçlarıkesin ve muayyen olduğundan, tashih ve tenkitleri de indî vekişisel değerlendirmelerden uzak bulunduğundan, keşif ile keşfiyapan arasındaki söz konusu münasebet, bilimde kendini dahasarih olarak gösterir. Yani, bilim bu münasebetten en çokfaydalanabilecek durumdadır. Bilimde ortaya atma ve ilerisürme işleri ile onarma ve tashih işlerinin başka başka kimselertarafından yapılması ihtiyacı da, bizi yeni bir yoldan biliminancak elbirliği ve işbirliği ile ilerleyebileceği sonucunaulaştırıyor.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    42

  • BÖLÜM II - BİLİMSEL İLERLEME

    Bilim insan düşünce ve muhayyilesinden fışkıran yenibuluşlarla daima tazelenmeye devam eder. Zamanla ilerlemesi veyeni keşiflerle beslenerek gelişmesi bilimsel bilginin en belirginözelliklerinden biridir. Tarih boyunca keşif ihtiras ve yeteneği ilecihazlanmış bilim adamları eksik olmamış, bilim de çeşitli hal veşartlara rağmen ilerlemesine devam etmiştir. İlerleme vasfıbilime o kadar sıkı sıkıya ilişiktir ki, evvelce yaptığımız gibibilimi sistemli ve bağlaşıktı bir bilgi kütlesi olarak tarif edersek,bunda bulabileceğimiz ilk eksik bu ilerleme kabiliyetindenbahsetmeyişimiz olur. Gerçekten, terakkiden kalan bilim, bilimolmaktan çıkar diyebiliriz.

    Bilim adamları kendilerinden önce gelen meslekdaşlarınınbilgilerinden faydalanırlar ve bu faydalanma durmadan devameder. Daha Ortaçağ sonlarından kalmış olan bir teşbihe göre, herneslin bilim adamları cücelere, kendilerinden öncekiler dedevlere benzerler. Fakat bu cüceler devlerin omuzları üzerineçıkmak sayesinde onlardan daha uzakları görebilirler. İşe baştanbaşlamak zorunda bulunmadıklarından onların yanlışlarınıdüzeltebilirler, onların bilmediği yepyeni şeyleri ortaya koymayamuvaffak olurlar. “Altın Çağları’nın daima geçmiş zamanlardabulunduğuna ve insanların gerilemekte olduğuna inanıldığızamanlarda, yani toplum ve uygarlık terakkisi düşüncesinindoğmasına hiç de elverişli olmayan eski çağlarda bile, bilimdeki

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    43

  • bu gelişme ve ilerleme yeteneği Seneca ve Lucretius gibidüşünürler tarafından sezilebilmiştir.

    Fakat bilimin bu ilerleme yeteneğini ve bilimin bu özelliğininönemini gerçek anlamıyla ve hakkıyla görebilen bilimadamlarının sayısı günümüzde bile pek küçüktür. Bu eksiğingiderilmesi yolunda bilim tarihinden faydalanmak mümkündür.Genellikle, bilim adamları, kendi branşlarının yalnız son gelişmesafhaları ile ilgilenmekle yetinmedikleri ölçüde, bilim tarihindensağlayacakları yarar da büyük olur. Geçen asrın sonlarına doğrubirçok fizikçiler artık fizikte yapılacak büyük keşiflerkalmadığına, on sekizinci asırdaki bazı matematikçiler dematematikte yeni bilimsel hamle ve yönelmelerin artık imkânsızolduğuna, ancak teferruat bakımından incelenecek bazımeselelerin kalmış bulunduğuna kesin olarak inanıyorlardı. Buzihniyet günümüz için de tipik sayılabilir.

    Bilimsel bilgi ile bilimsel çalışma arasında kesin bir ayrımyapmak doğru olur. Bilimsel bilgi öğrenilen, bellenen bir bilgidir.Bilimsel bilginin genel anlamı ile bilgiden farkla bilimselmetotlara dayanılarak bulunmuş olması ve icabında aynıyollardan müdafaa ve ispat edilebilmişidir. Bilimdeki bütünkabiliyet ve başarılar bilimsel araştırma ile ilgili olanlardır.Asırların emeği ile ortaya çıkmış olan bilimsel sonuçları kısa birzamanda kavramak mümkün olur. Fakat aynı çapta yenibuluşlar meydana gelebilmesi için yine aynı ölçüde emek sarfınaihtiyaç vardır. Bilimsel düşüncedeki üstün vasıfların ölçüsü vebilimin verimliliğinin kaynağı olan bilimsel zihniyet ancak yenibuluşlar yapılırken kendini gösterir ve bilimsel bilginin değil,bilimsel araştırmanın bir özelliğidir.

    Araştırma safhasında hiçbir mesele fizik veya kimyanın,biyoloji, psikoloji veya sosyolojinin, yahut da diğer herhangi birbilimin hudutları içinde kalmaz. Bilimsel araştırmada bilimbölümleri arasındaki bütün sınırlar silinir ve kaybolur. Bilimin

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    44

  • bir ve bölünmez olduğunu en açık olarak bilimin ilerleyencephesinde görmek kabildir. Doğada ve toplumda bizim sunîtasniflerimize karşılık gelen ayrılışlar ve sınırlar yoktur. Ancak,insanın anlama ve kavrama yeteneğinin arttırılması için ilgialanının daraltılması ve uzmanlık dallarının meydanagetirilmesi lâzımdır. Fakat ele alınan konuların bütün olarakanlaşılabilmesi için de çeşitli uzmanlık dalları arasında sıkı birişbirliğinin bulunması kesin bir zarurettir. Bilimdeki işbirliği deyine özellikle bilimsel araştırmanın bir özelliğidir.

    Bugün Aristo’nun metafiziği ve ahlak felsefesi, kendisine birdenk düşünür muamelesi yapılarak münakaşa edilebilir. Fakatonun bilimsel fikirleri ancak tarihsel bakımdan değerlidir, ancaktarihsel rollerinin büyük olması bakımından önemlidir.Günümüzde Aristo’nun bilimsel bilgisinden fazla bilmemek birkara cahil olmak demektir.

    Newton, zamanının en büyük bilim adamlarını bile gölgedebırakmış bir dâhi idi. Fizikte ve matematikte yeni ufuklar açtı,büyük keşifler yaptı. Fakat Newton kadar fizik ve matematikbilmek bugün hatırı sayılır bir başarı bile olmaz. Yüksek tahsileşiğinde Newton büsbütün gerilerde bırakılır. Diğer taraftan,dünyanın en modern şehirlerinde en güzel ve en muhteşembinaların eski Yunan ve Roma mimarileri tarzında, gotikçeşnisinde veya başka bir eski mimarî stilinde olması hiç dehayret uyandıracak bir şey olmaz. Mimarinin sanata kaçantarafında sürekli ve tek istikametli bir terakki ve gelişme olduğuileri sürülemez.

    Edebiyatta, dünyanın ölmez eserlerine zamanımızdan ikibinbeşyüz yıl öncelerinden beri rastlanıyor. Çağımızda böyleşaheserleri geride bırakmak ve onlara nazaran terakki göstermekde pek söz konusu değildir. Yalnız yenilerinin, daha çeşitlilerininve yeni çeşnide olanlarının meydana konması ve yaratılmasıdüşünülebilir. Bilimin ise “ölmez ve eskimez” eserleri olamaz.

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    45

  • Bilimin büyük eserleri, o eserlerin yazıldığı çağ göz önündetutulursa anlam kazanır. Hiçbir bilimsel eser yazıldıktanasırlarca sonra da bilim adamları için yazıldığı konuda hocalıkedemez. Meğer ki aradaki uzun yıllar boyunca bilimsel faaliyetiyice kısırlaşmış veya tamamen durmuş olsun.

    Gerilerde bıraktığımız çağların bilimi nasıl zamanın akışı ileberaber eskimişse, bilimin durgun kalmaması ve mütemadiyenilerlemesi neticesi, bugün doğru ve noksansız sayılan bilimselbilgimizde de yarın bir sürü eksikler ve yanlışlar bulunacaktır.Büyük meselelerle karşılaşma devam edecek, bilimsel araştırmayardımı ile daha sayısız el değmemiş çetrefil meseleyi çözmekicap edecektir. Gelecekte de insan bilimsel ilerleme içindurmadan emek sarf edecek, büyük sınavlarla karşılaşmaktadevam edecektir. Fakat muhakkak olan şudur ki, bilimin bundansonraki terakkisi geçmiştekini gölgede bırakacak, gerek maddîgerek tinsel alanda şimdi tasavvuru mümkün olmayan başarılarkaydedilecek, yeni değer ve yetenekler kazanılacaktır.

    Bilimin genel olarak ilerleyişi veya muayyen bir konuyuizahta bilimin yaptığı terakki, yoklayarak düzeltmeye ve doğrusonuca tedricî olarak yaklaşmaya benzetilebilir. Yani doğrusonuç ilk hamlede bulunamazsa da, devamlı çalışmalarla onagittikçe daha fazla yaklaşılır. Örneğin diferansiyel ve entegralkalkül üzerinde ve gezegenlerin yörüngelerinin incelenmesindeyapılan ilerlemeler böyle olmuştur. İlk önce kabaca kavranmışolan meseleler gittikçe daha etraflı ve daha ayrıntılı bir şekildeanlaşılmakta devam etmiştir.

    Bilimin ilerlemesi bilinmeyenler diyarına devamlı bir nüfuza,karanlıklar dünyasının tedricî olarak bilimin ışığı ileaydınlanmasına da benzetilir. Bilimin sınırı gittikçebilinmeyenler diyarına doğru ilerler ve bilimin bu ilerleyişi ilebirlikte bilim ufku da genişleyerek yepyeni bölgelerin belirmesidevam eder. Bu ilerleyişte bilimin cephesinde, ileri

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    46

  • karakollarında bulunan bilim adamları kendilerini daima yenimeselelerle karşı karşıya bulurlar. Bilgileri çoğaldıkça, bilimlerifazlalaştıkça, bilim ufkundaki sonsuzluğun tadını alırlar ve dahailerilere gitmek istek ve lüzumunu hissederler. Fakat ne kadarilerlerse ilerlesin, bilim adamı kendisini daima bitip tükenmekbilmeyen bir meçhuller dünyasının eşiğinde bulur.

    Bilimin ilerlemesi bazen bir bayıra tırmanmaya benzer. Fakatzahmetli yokuş nihayet bitince ufuk birdenbire genişler. Bilimufku her zaman kararlı bir şekilde hareket edip gitmez;karanlıklar diyarına nüfuz düzgün bir ilerleyiş şeklinde olmaz.Çevirme ve kuşatmalarla meseleler mevziîleşir. Cepler tasfiyeedilince ilerleyiş birdenbire hız alır ve çorap söküğü gibi gider.Fakat er geç savaş yine çetinleşir. Ancak bilimsel savaştafethedilecek bölgelerin topografyasını evvelden tesbit etmek, hiçolmazsa şimdilik, pek kabil olmamaktadır. Bu ilerleyişinplânlarını çizen kurmaylar ancak bilimsel ilerlemenin yinebilimsel çalışma sayesinde anlaşılabilecek kanunlarıdır.

    Geometride ve cebirde devamlı bir şekilde teorem ve kaidelerbulunmasına, bir hastalığın birçok bakımlardan ağır adımlarlaincelenmesi ve ondan korunma vasıtalarının araştırılmasıyolundaki keşiflere, yahut da vücut organlarının ve bunlarıngördükleri işlerin gitgide daha fazla açığa vurulmasına, ilerleyiştempoları az çok muntazam olan ve birbiri arkasına dizilenilerlemeler olarak bakabiliriz. Diğer taraftan, kan dolaşımının,mikrobun ve aşı usulünün bulunması ile bilim ufku birdenbiregenişlemiştir. Bu keşiflerin arkalarında uzun çalışma ve emeklerbulunsa bile, başarı anî ve etki de o ölçüde büyük olmuştur.

    Aynı şekilde, bir kavmin tarihi döküman veya kazılarlagitgide daha ayrıntılı bir şekilde öğrenilir ve yavaş bir tempo iledaha iyi anlaşılmakta devam eder. Fakat örneğin topraktakiherhangi bir madde miktarının azlığı veya fazla tekerrür eden birsalgının bulunmuş olduğu keşfedilir ve bu âmillerin o çağlar için

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    47

  • mühim olduğu hakkında ipuçları bulunursa, o zaman bilim ufkubirdenbire genişler ve bilim adamlarının önünde yepyeni ve eldokunulmamış araştırma sahaları açılmış olur. Bu gibi yeniaraştırma sahaları, özellikle sosyal bilimlerde, daima dışarıyadoğru bir genişleme ve taşma değil, içten bir büyüme şeklinde detezahür edebilir. Yani bilimsel materyel ve yeni olgu bulmakbakımından yenilik az olabilir, fakat yorum ve anlamlandırmabakımından pek büyük yenilikler ortaya çıkar.

    Bilimin ilerlemesi için, bazı bakımlardan belki yukarıdakilereşayanı tercih olarak, aşağıdaki teşbih de zikredilebilir. Herönemli keşif bir kapıyı açan anahtara benzetilirse, kapıyıaçmakla girilen oda öğrenilecek birçok şeylerle doludur; buranıntetkiki mevziî keşifleri mümkün kılar. Fakat asıl mesele buodanın daha birkaç kilitli kapısı olmasıdır. Buraya giren bilimadamı bu kapıların da anahtarlarını bulmak zorundadır. Bukapıların her birinin açılması da yeniden birçok odalar ve kilitlikapılarla karşılaşılmasına neden olur. Bilginin arttırılması vebilimin terakkisi de bu suretle uzanır gider.

    Örneğin cisimlerin molekül ve atomlardan teşekkülettiklerinin ortaya konması ile birçok olaylar daha iyianlaşılmaya başlamıştır. Fakat bu keşifler yepyeni bir meçhullerâlemi ve karanlıklar diyarının kenarına varılmış olduğunu dagöstermiştir. Atomun tetkiki esnasında elektronun bulunmasıbilgimizi çoğaltmış, fakat bilmediğimizi öğrendiğimiz şeylerinde çoğalmasına ve el atılması gereken yepyeni meselelerinortaya çıkışına neden olmuştur. Aynı şekilde toplumsalbilimlerde de yeni bir tefsir ve yeni bir inceleme çığırınınbelirmesi ile önümüzde el dokunulmamış bir araştırma alanıaçılmış olur. Verilerimizi yeniden ele almak ve yeni baştangözden geçirmek zorunda kalırız. Bildiğimizi sandığımız veçözüldüğünü varsaydığımız meseleleri yeniden gözdengeçirmek, onları yeniden kurcalayarak düzenlemek durumunda

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    48

  • kalırız.Bu son teşbih bilimin ancak elbirliği ve işbirliği ile

    ilerleyebileceğini iyi belirtiyor. Bilimsel ilerlemenin daima yeniolaylar bulmak olmadığını, önemli bir ilerleme şeklinin de burguhareketi gibi hamleli derinleşmeler şeklinde olduğunu açığavuruyor. Her keşfin aynı zamanda yeni meselelerin ortayaçıkması demek olduğunu; bilimsel ilerlemenin daima dışarıdoğru bir genişleme olmadığını; bilimin bilgi ilâvesi ile dışarıdoğru büyüyebildiği kadar, içeriden gelişme yolu ile de terakkiettiğini iyi bir şekilde gösteriyor.

    Bilimin hem iç, hem de dış ilerlemesi ekseriyetle hamleli birşekilde olur. Bilimsel ilerlemeyi eksenleri zaman ve bilgi miktarıolan bir grafikle gösterirsek, grafikte yukarı doğru atlamalargörülür; yani grafik, basamakları küçüklü büyüklü ve intizamsızbir merdivene benzer. Fakat bu grafik kaba ve takribidir. İncetafsilât hesaba katılırsa grafik devamlı bir eğri şekline girer;kırılma noktaları ve keskin köşeler kaybolur. Bununla beraber,grafikte yine hamleli bir şekilde yukarı doğru yönelmeler, sonrayine yavaşlamalar birbiri arkasına sıralanır. Gerçekten bilimselçalışma ve emek sarfı düzenli bir şekilde devam etse de,ekseriyetle keşiflerin hazırlanma safhalarında çok zamanda azbaşarı ve ortaya atılma sıralarında az zamanda çok başarı eldeedilir. Aynı zamanda, büyük başarı gösteren bilim adamları dahaaz başarı gösterebilenleri gölgede bırakırlar. Fakat keşifleringerek hazırlık gerek ortaya atılma aşamalarında, birçok bilimadamlarının himmetleri geçer. Bunun içindir ki, büyükhamleleri temsil eden kırılma noktaları birçok küçük hamlelerinetkisiyle kaybolur ve grafik hemen hemen devamlı bir eğrihaline gelir.

    Avrupa’da bilim on üçüncü yüzyıldan on altıncı yüzyıla kadaryavaş bir tempo ile ve o zamandan beri dev adımlarıylailerlemiştir. Takriben dokuzuncu ve on üçüncü yüzyıllar

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    49

  • arasında İslâm âleminde dikkate değer ilerlemeler ve özellikleMilâttan önceki beş yüzyıl zarfında Yunan anavatanında vesömürgelerinde göz kamaştırıcı ilerlemeler kaydedilmiştir. Dahaeski çağlarda da, doğu yarım küresinde, bilimin Mısır veMezopotamya’da gelişmeler göstermiş olduğu görülür. Biliminmuhtelif zamanlarda ayrı ayrı bölgelerde göstermiş olduğu bugelişmeler birbirlerinden ayrı olaylar şeklinde olmamıştır.Yunanlılar Mısır ve Mezopotamya bilimsel bilgisinin mirasçılarıolmuşlar ve onlardaki bilimi çok daha ilerilere götürmüşlerdir;İslâm âlemi, bilimsel bilgisini Yunanlılardan öğrenmiş ve onunüzerinde işlemiştir; Avrupa’ya da bilim İslâmiyetten geçmiştir.

    Bilimin bir tek ırk, millet veya toplumun malı olmadığını,insanlığın ortak malı olduğunu söylemiş ve bilim insanların tambir elbirliği yapmalarına en müsait olan bir çalışma şeklidirdemiştik. Tarih boyunca bilimsel faaliyetin dünyanın yalnızsınırlı bölgelerinde toplanmış olması ve diğer bölgelerin bubakımdan âtıl kalmış olmaları acaba bu iddialarla tezat teşkileder mi? Diğer taraftan tarihsel terakkisinde coğrafî göçleryapmış olmasına göre, bilimin devamlı olarak terakki edemediği,ilerleme yeteneğinde bir eksiklik bulunduğu kararına varmakdoğru olur mu?

    Çeşitli insan topluluklarının birbirlerinin bilimselçalışmalarını destekleyebilmeleri için, doğal olarak onlarınbilimsel seviyelerinin birbirleri ile kıyaslanabilecek durumdaolması icap eder. Henüz Ortaçağlılıktan kurtulamamış birtoplumun veya ilkel seviyede bulunan bir kavmin bugünkübilimde bir rol oynaması söz konusu olamaz. Bireyler için devaziyet aynıdır. Çalışma ve sebatın bilimdeki önemi üzerindedurulmuştu. Bilimsel terakkide faal bir rol oynayabilmeleri için,hem toplumların hem de bireylerin, ilk önce varolan bilgininilerleyiş sınırına ve ileri karakollarına varmak için çalışmaları,sonra da bu sınırı daha ilerletmek için bilimsel araştırmayı iş

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    50

  • edinmeleri ve onun üstüne düşerek yine çalışmaları vedidinmeleri şarttır.

    Eski çağların ulaşım ve temas imkânları altında muhtelifbölge insanlarının bilimsel terakkide atbaşı yürümeleriimkânsızdı. Bir defa, bu ayırıcı coğrafî şartlar altında biliminilerlemesini kamçılayan veya mümkün kılan toplumsal koşullarher tarafta bir olamazdı. Bilimde geri kalmış toplumlarınkendilerinden çok ileride bulunanlara yetişebilmeleri, hattâonları tanıyarak onlara yetişmek istemeleri de şüphesiz ki kolaydeğildi. Bu bakımlardan bilimin, özellikle eski çağlarda, belirlibölgelerde temerküz etmiş ve toplanmış olması doğal görülebilir.Şunu da göz önünde tutmak gerekir ki, örneğin İslâmiyette veAvrupa’da bilim oldukça geniş bölgelerde temerküz etmişbulunuyordu ve muhtelif dil, coğrafi bölge ve mezheptekiinsanlar bilimsel bakımdan birbirleri ile işbirliğiyapabiliyorlardı.

    Çok geniş olmayan sahalarda muhtelif medeniyetbölgelerinin ayrılmasına ve bunların birbirleri ile az çok sıla birtemas idame etmelerine müsait olan batı yarım küresinin kuzeyyarısında, tarih boyunca, bilim bir cemiyette durakladığı zamanonu ileriye götürmek için yeni bir cemiyet ortaya atılmıştır.Demek ki, bilim belirli bir zamanda insanlığın mahdut birkısmının malı olmuş olsa bile, uzun yıllar göz önünde tutulunca,bilimin ilerlemesinde daha geniş bir insanlık grubunun el birliğive himmetinin geçmiş olduğu görülüyor.

    Belirli bölgelerde bilimsel faaliyet durunca ilim meşalesinindiğer bölgelerdeki insanlara geçmiş ve onlar tarafındantaşınmaya başlamış olması, yani bilimin bayraktarlığı rolününtarihte mütaaddit defalar el değiştirmiş olması ayrıca dikkatedeğer. Bilimin bu şekildeki ilerleyişi bayrak yarışında yorulan birkoşucunun yerine bir yenisinin gelmesini, uzun bir yolculuktakimola yerlerini ve yedek atların yardımı ile yolculuğun sekteye

    Bilim Tarihi Aydın Sayılı

    51

  • uğramasının önlenmesini hatırlatır. Bilim bir toplumda duruncaonu ilerletmeye başka bir isteklinin çıkmasına birkaç örnekbulunduğuna göre, bunun tarihin tekerrür edebilecek tipteki birolayı olması akla gelebilir. Demek ki düşünülecek nokta şudur:Acaba bu tekerrürde geniş sonuçlara varmak için ipuçlarıaramak doğru olur mu; yoksa bu mükerrer örnekler sırf rastlantıeseri midir?

    Bu meselenin incelenmesi bizi iki soru ile karşılaştırır:Toplumlar bilim ile işba haline gelirler mi; yani bilimi birmüddet terakki ettirdikten sonra onu artık daha ilerletemeyecekbir duruma girerler mi? Sabit ve statik sosyal ve kültürel şartlaraltında bilimin ilerleme imkânları tükenir veya biliminilerlemesi çok bâriz bir şekilde yavaşlar mı? İkinci bir soru olarakda şu akla gelebilir: Bilimin ilerlemesi bir toplumda durduğuzaman veya durduktan sonra, ondan belirli bir şekilde farklıikinci bir toplumun bilimin bayraktarlığını yapmasına elverişlibir vaziyet doğmuş olur mu?

    Birinci soruya cevap olarak bilimsel faaliyetleri bakımındanbir tek cemiyet sayılabilecek insan topluluklarının belirlikoşullar altında bilimle gerçekten işba haline gelebileceklerinikabul edebiliriz. Yani değişmeyen görüş ve kavrayış şartları vezihniyet ve anlayışlar altında bilimsel ilerlemenin çıkmazagirmesinin ve meydana gelen terakki tıkanıklığının aynı toplumtarafından giderilememesinin mümkün ve muhtemel olduğunuileri sürebiliriz. Bunu bir dereceye kadar tarihsel bir olgu olarakda